TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
26ncı
Birleşim
20
Kasım 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çorum Milletvekili
Murat Yıldırımın, İsrailin Gazze halkına
karşı başlattığı yıkıcı
savaşa karşı düşüncelerine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaşın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin, İranın başkenti Tahranda düzenlenen Suriye
Ulusal Diyaloğu Toplantısında Hükûmetten bir temsilcinin
bulunmamasına ilişkin açıklaması
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Cerattepe mevkisinde maden
işletilmesiyle ilgili olarak Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin
yürütmeyi durdurma kararı vermiş olduğuna ve bir an önce
buradaki çalışmanın durdurulmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
4.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincanda Pir Sultan Abdal
Derneğinin çadırına karşı yapılan
saldırıyı kınadığına ve tüberküloz
oldukları için kesilen hayvanlara belirlenen bedellerin Erzincanda
müfettiş tarafından indirildiğine ilişkin açıklaması
5.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ve öğretmenlerin özlük haklarının görevleriyle mütenasip
hâle getirilmesini dilediğine ilişkin açıklaması
6.- Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ve Suriyede tutuklu kalan gazeteci Cüneyt Ünalı
almak maksadıyla Suriyeye giden CHP heyetine ilişkin
açıklaması
7.- Amasya Milletvekili
Ramis Topalın, Amasyada soğan üreticilerinin sorunlarına
Hükûmet yetkililerince çözüm bulunup bulunmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Dünya Çocuk Hakları Gününe ve
ülkemizde çocukların yaşam koşullarına ilişkin
açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Gününe ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, parasız eğitim isteyen tutuklu
öğrencilere özgürlük için Beyazıt Meydanında yapılan
basın açıklaması sırasında öğrencilere kimyasal
madde içeren suyla müdahele edilmesiyle ilgili olarak Bakanlığın
derhâl harekete geçmesi gerektiğine ve Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Lüksemburg
Temsilciler Meclisi Başkanı Laurent Mosar'ın, beraberinde bir
Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 12/11/2012 tarih ve 35
sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna dair Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1048)
2.- Tunus Ulusal Kurucu
Meclisi Haklar, Özgürlükler ve Dış İlişkiler Komisyonu
heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak 6-10 Kasım 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî
bir ziyarette bulunmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 30/10/2012 tarih ve 34 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna dair Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1049)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, mısır tarımı ve
mısır üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/415)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 20 milletvekilinin, Afşin-Elbistan
Çöllolar kömür havzasında hayatını kaybeden madencilerimizin
göçük altından çıkarılması ve Türkiyede yaşanan maden
kazaları konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/416)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki yolların
kalitesinin arttığının söylenmesine rağmen ölümlü ve
yaralanmalı trafik kazalarında azalma olmamasının
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/417)
C) Gensoru Önergeleri
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; TRT ve
Anadolu Ajansının yayınlarında
tarafsızlığı sağlayamadığı,
üstlendiği görevin sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamu
kaynaklarını partililere aktardığı iddiasıyla
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/23)
2.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında toplantı,
gösteri ve seyahat özgürlüklerinin kullanılmasını
engellediği, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini himaye
ettiği ve kamu gücünü kullanarak vatandaşlar üzerinde baskı
uyguladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/24)
D) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Emekliler ile Bunların Dul ve
Yetimlerinin Sendikalaşması Hakkında (2/30) esas numaralı
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/76)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/23)
ve (11/24) esas numaralı Gensoru Önergelerinin 20 Kasım 2012
Salı günkü gündemin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmının sırasıyla 1inci
ve 2nci sıralarına alınmasına ve gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun
bugünkü birleşiminde yapılmasına; 337 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Hatay Milletvekili
Refik Eryılmazın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoyun Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; TRT ve Anadolu
Ajansının yayınlarında tarafsızlığı
sağlayamadığı, üstlendiği görevin sorumluluğunu
yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını partililere
aktardığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/23)
2.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında toplantı,
gösteri ve seyahat özgürlüklerinin kullanılmasını
engellediği, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini himaye
ettiği ve kamu gücünü kullanarak vatandaşlar üzerinde baskı
uyguladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/24)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, Kasım 2002'den bu yana ülkemizde
yapılan imar değişikliklerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/8739) Ek cevap
2.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
kaçak ya da kayıt dışı elektrik, su ve doğal gaz
kullanımıyla ilgili verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10022)
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Eskişehirin bazı köylerindeki kadastro
çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/10504)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, TRT
İstanbul Radyoevi binasının Birleşmiş Milletlere
çalışma ofisi olarak verileceği iddialarına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/11249)
5.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, bir
şirketin Bursada çimento fabrikası kurması için talep edilen
plan değişikliğinin onaylanmasına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11265)
6.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Boluda Çin
ortaklı bir firmanın fabrika yapımı için mevzuata
aykırı çalışmalar yaptığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/11267)
7.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Ankara
Gölbaşındaki TOKİ konutları yönetimi ile ilgili iddialara
ve konutlara kalorimetre cihazı takılmasına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/11268)
8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Bursadaki fabrikaların çevreye bıraktığı atık
suların zararlı etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11273)
9.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Karsın
enerji üretim merkezleri ile elektrik ve su tüketim miktarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/11281)
10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı
birimlerinde yapılan protokol harcamalarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/11282)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdür
Yardımcılığına atanan bir kişiyle ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/11283)
12.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, taş ve
maden ocaklarının ruhsatlandırılmasına ve çevreye
verdikleri zararlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/11284)
13.- Samsun Milletvekili A. Haluk Koçun, askerî
bölgelere yakın alanların yabancılara satışına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/11447)
14.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun, Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinde bulunan mucur,
taş, kum ve pomza ocaklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11449)
15.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
Viyanadaki yürüyen merdivenin hizmete açılışı ile ilgili
bir habere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/11451)
16.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki batık tutarın artmasına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/11452)
17.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinin Şavşat ilçesindeki bir köyde Bakanlığın
kontrolsüz ağaç kesimi yaptığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/11521)
18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
milletvekillerinin bazı havayolu seyahatlerinde farklı
sınıflarda yoluculuk yapmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/11847)
20 Kasım 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----------0----------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşimini
açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı konuşma yapacak arkadaşlarımızın
sunuşlarını daha sağlıklı yapabilmeleri için
Genel Kuruldaki uğultuyu ortadan kaldırırsak gerçekten iyi
olacak.
Gündem
dışı ilk söz, Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle söz
isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirele aittir.
Buyurun Sayın
Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin, 20
Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 20 Kasım
Dünya Çocuk Hakları Günü. Meclisimizde de törenler yapıldı bu
konuda, katılan arkadaşlarımız olmuştur; basın
açıklaması yapan milletvekillerimiz oldu, onlar da elimize geldi ama
sanıyorum, Meclisteki uğultudan ötürü söyleyeceklerimin çok
azını sizler duyabileceksiniz; umuyorum, televizyon başında
izleyen vatandaşlarımız bizi yeterince duyacaklardır.
Aslında, ben, bugün,
sizlerle Türkiyede çocuk olmanın ne olduğunu konuşmak
istiyorum. Türkiyede çocuk olmak ne demek? Yoksa hak günlerinde hep
hakların ne olduğu, hangi haksızlıklara
uğradıklarımız da istatistiklerle anlatılır;
Kadın Hakları Gününde kadın istatistikleri, Çocuk Hakları
Gününde çocuk istatistikleri, engellilerle ilgili günlerde de onların
istatistikleri ve neleri başaramadığımız
konuşulur. Ama ben size bugün, Türkiyede çocuk olmanın nasıl
bir şey olduğunu bir özetle anlatmak istiyorum.
Deyiniz ki
sağlıklı bir çocuk olarak dünyaya geldiniz ve anne sütü de
alabildiniz, anneniz sizi emzirdi yeterince ve aileniz duyarlı bir aile,
aşılarınızı da oldunuz yaşınızın
yettiği kadar, bağışıklık sisteminiz de gelişti;
velev ki iki buçuk üç yaşına kadar çok sağlıklı olarak
geldiniz. İşte, öylesi bir günde, talihsizlik sizi bulup bir üst
solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle gittiğiniz hastanede yapılan bir
yanlış enjeksiyon sonucu kolunuzu kaybetmek, Türkiyede çocuk olmaya
bir örnek olabilir sizin için.
Kolunuzu kaybetmek tabii
ki talihsiz bir olay ama bunun daha acısı, sosyal devlet
olduğunu iddia eden devletimizin sizin bu durumunuza sahip
çıkmaması ve genç kızlık yaşlarınıza kadar
AİHM kapılarında ülkenizle ilgili davanızı takip edip
AİHMden alacağınız tazminatla ancak elektronik bir protez
sahibi olabilmenizdir Türkiyede çocuk olmak.
Ya da diyelim böyle bir
talihsizliği yaşamadınız, dört beş yaşlarına
geldiniz. Aileniz sizi okula kaydettirecek okul parasını buldu,
servis için de yeterli ücreti buldu ise okulda ana sınıfına
başladınız diyelim iyi ve sağlıklı bir çocuk
olarak ama okulda lavabo üstünüze düşebilir, bahçe kapısı
üzerinize yıkılabilir, basket potası üzerinize düşebilir ve
siz aramızdan ayrılabilirsiniz. Türkiyede çocuk olmaya, çok
sıradan bir örnektir bu bizler için. Ama eğer bütün bunlar okulda
başınıza gelmeyip ana sınıfında mutlu bir gün
geçirip okul çıkışında anneniz ve ablanızla el ele
tutuşup hadi bir de parka gidelim derseniz ve kaydırağa
bindiyseniz, dikkat etmeniz gereken bir ülkedir Türkiy.çünkü ertesi gün
gazetelerde Maganda kurşununun son kurbanı diye ülke sizden
haberdar olabilir. Türkiyede çocuk olmak böyle bir şeydir.
Ama diyelim ki bütün
bunlar bir yana, doğuştan sağlıklı değildiniz,
engelleriniz vardı. Hatta, işitme ve konuşma engelliydiniz ve
kız çocuğuydunuz. Dünyada neyin ne olduğunu bir çokları
gibi bilmediniz ve on iki, on üç yaşına geldiğinizde sizden iri,
sizden çok daha cüsseli bir erkek tarafından tacize, tecavüze
uğradınız ve bunun da ne olduğunu bilmediğiniz için
yetişkinlere bunu yeterince anlatamadınız ve bir gün aileniz
durumu fark etti. Bu yasal olmayan yollarla gerçekleşmiş
gebeliğinizi sonlandırmak isterseniz, önünüze bir bariyer daha
çıkar. Türkiyede yasal kürtaj sınırı on hafta olduğu
için bu süreyi geçirmişsiniz der size birileri. Türkiyede çocuk olmak
böyle bir şeydir. Yani, Türkiyedeki bir çocuk tacize, tecavüze
uğradığında, bunu nasıl bertaraf edeceğini bilme
hakkını da içerecek bir haklar silsilesidir.
Ayrıca, tabii, bu
duruma muhatap olmuş çocuklarımızın bir de ruh
sağlığı problemi var. Sanki, böylesi bir taciz ve tecavüz
sonrası ruh sağlıkları normal kalabilirmiş gibi. Hâlâ
yasalarında bu tür maddeler yer alan bir ülkedir Türkiye, böyle bir
şeydir Türkiyede çocuk olmak.
Ayrıca, Türkiyede
çocuk olmanın eğlenceli tarafları yok mudur? Tabii vardır.
Zaman zaman size hediyeler de ikram edebilir birileri. Özellikle seçim
zamanlarında, siyasi partilerin arabalarından Çin malı
oyuncakları atarlar size ve siz başkalarıyla birbirinizi
ezercesine bu oyuncaklara sahip olmaya çalışırsınız
Türkiyede çocuksanız.
Bütün bunlar
olmadıysa da ülkenizi bölmeyi amaçlamış bir grup, bedeni sizden
büyük, cüssesi sizden büyük ama akıl durumları
tartışılır insanlar, sizi suçlarına ortak edebilir bu
ülkede ve suça karışmış çocuk olabilirsiniz.
Hiç birini yaşamadıysanız
da biraz daha büyüyünce SBS, YGS, LYS gibi şeylere, sınavlara maruz
kalabilirsiniz. Burada da çocuk hakları adına değil ama
Türkiyede hayatı idame ettirme adına bilmeniz gereken bir şey
var: Şifre. Şifreyi bilmek de Türkiyedeki çocukların
sorumluluklarından biri.
Türkiyede çocuk olmak böyle bir şey,
bugüne kadar. Umuyorum biz yetişkinler sizler için daha güzel bir ülke,
daha güzel çocukluk anıları bırakacak düzenlemeleri yapabiliriz
bu Meclis çatısı altında.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Gündem
dışı ikinci söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle
söz isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Volkan Canalioğluna
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
2.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, 24 Kasım Öğretmenler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, yüce
Meclisin siz değerli milletvekillerini sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Büyük Önder Atatürk'ün Millet Mektepleri
Başöğretmenliğini kabul ettikleri 24 Kasım günü
Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle, tüm
öğretmenlerimizin bu günlerini kutluyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Sayın
milletvekilleri, cumhuriyetimizin ilk yıllarında Millî Eğitim
Bakanlığı yapan rahmetli Mustafa Necati'nin göreve atanan
öğretmene yazdığı mektuptan sizlere alıntılar
okumak istiyorum.
Öğretmen
arkadaş, öğretmen okullarının bu yılki
mezunlarının dağıtımında "Millî Eğitim
Eminliği Bölgesinde sana (x) ili isabet etti. Orası güzel
vatanın yardımına, emeğine ve doğru yolu göstermene
muhtaç oldukça verimli bir köşesidir.
Yolluğunun
hemen gönderilmesi görev mahalline yazılmıştır. Oraya
varır varmaz donatım bedelini de alacaksın.
Yollarda
en üst seviyede yardımda bulunmaları için millî eğitim
idarelerine gerekli talimat verilmiş olduğundan iskele, istasyon ve
yol uğrağı kasabalarda yakalarında yıldız bulunan
bir kişi seni bekleyecek ve sana kılavuzluk yapacaktır. Bundan
dolayı onların da seni kolaylıkla tanıyabilmeleri için
yakana bir yıldız takmalısın.
Gideceğin
yer hiç de yabancısı olduğun yer değildir.
Özellikle
bu yıl, yeni Türk harflerini genelleştirme gibi şerefli bir
görevin daha vardır. Bütün memleket evlatlarını bir an evvel
yeni harflerle okutarak Türkiye'de okuma yazma bilmeyen bir fert
bırakmayacak kadar geniş bir azimle çalışmak
zorundasın.
Bunun için
yeni Türk harflerini çabuk öğren ve hemen herkese öğretmeye
başla. Bu hedefe varmak için kürsü, okul gerekli değildir. Her yerde
her gördüğüne kadın, erkek, fakir, zengin, çiftçi, tüccar, köylü ve
şehirli fark etmeyerek derhâl öğreteceksin.
Milletimize yeni bir
yükselme sahası yaratacak olan bu büyük zaferi kısa bir zamanda
kazanacağına emin olarak görevlerinde başarılar diler ve
işe başlama haberini beklerim aziz meslektaşım. diyen bir
Millî Eğitim Bakanı ve şimdi de atama bekleyen ve
atamalarını yapmayan işsiz öğretmenleri için "yem
bekleyen güvercinler" diye niteleyen, asıl mesleği
"işletmeci" olan bir Millî Eğitim Bakanı
Ülkemizde
öğretmenlere ve öğretmenliğe yeterli değeri
yansıtması açısından dikkat çekicidir.
Sayın
milletvekilleri, eğitimi piyasalaştırılarak çökerten,
emekçilerini sürekli ezdiren, ucuz ve güvencesiz çalıştıran,
öğretmenine bu denli zulmü, şiddeti reva gören başka bir ülke
var mıdır? Eşlerden birisine ülkenin doğusunda,
diğerine batısında görev yaptırılıyor mudur?.
Ataması yapılamayan öğretmenlerine Size verecek işimiz
yok, kendinize öğretmenliğin dışında başka bir
iş bulun. dendiği hangi ülkede duyulmuştur.
24 Kasım
Öğretmenler Gününü ülkemizde öğretmenlerimizin birçoğu
işsiz, çalışanlar ise sefalet ve yoksulluk içinde kutluyor.
Eğitimi devletin sırtında bir yük olarak görenler, eğitimi
temel bir hak olmaktan çıkararak birilerinin rant kapısı
yaptılar. Eğitim alanlarını piyasanın hizmetine açarak
eğitimde sınıfsal ayrışmayı yarattılar.
Ücretli öğretmenlik adı altında yeni ve ayrı bir
sınıf yaratıldı. Millî Eğitim Bakanlığı
kadrolu öğretmene ödemesi gereken miktarın üçte 1ini ödeyerek düzeni
sağlamak istemektedir. Eğitim sistemindeki açık ücretli
öğretmenlerle kapatılamayacak kadar büyüktür. Bahsettiğimiz
sayı 81 bin 902 kişi civarında olup bu kişiler ders
başı 7,9 liraya çalışıyorlar. Ayrıca, bu
öğretmenler, Sayın Bakanın söylediği gibi üç beş saat
derse girmiyor, haftalık yirmi altı ile otuz saat derse giriyorlar.
Sayın Başbakan
ve Millî Eğitim Bakanının öğretmenleri sık sık
aşağılayan, yaptıkları işi küçümseyen sözleri
hâlâ tazeliğini korumaktadır. Bu kapsamda 350 bini aşkın
öğretmenimiz işsiz ve atamasını beklemektedir.
İşsiz öğretmenlerimizin pek çoğu inşaatlarda
çalışmakta ve sıkıntıya giren, psikolojik
sıkıntı yaşayan öğretmenlerimiz de intihar etme
durumuna gelmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de eğitim sisteminin yıllardır
çözülmeyen sorunları öğretmenleri ve diğer eğitim
emekçilerini diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre çok daha
fazla olumsuz etkilemektedir.
Ayrıca, tüm bu
olumsuzluklara bir de "Alo, Öğretmenimi İhbar Ediyorum
Değerli
arkadaşlar, aynı zamanda "Öğretmenlik Kariyer
Basamakları" adı altında çıkarılan yönetmelikte
asıl amaç Atatürk'ün başöğretmenliğini sorgulamaktır.
Bütün bu şartlar
içerisinde, olumsuzluklara rağmen eğitim görevlerini en iyi
şekilde yerine getiren öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü
kutlar, sürdürmeye çalıştıkları onurlu, ilkeli
eğitim-öğretim görevlerinde başarılar dileğiyle tekrar,
yüce Meclisin değerli milletvekillerini sevgi ve saygılarla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz
İsrailin Gazze halkına karşı
başlattığı yıkıcı savaşa
karşı düşüncelerini ifade etmek üzere söz isteyen Çorum
Milletvekili Sayın Murat Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Çorum Milletvekili
Murat Yıldırımın, İsrailin Gazze halkına
karşı başlattığı yıkıcı
savaşa karşı düşüncelerine ilişkin gündem
dışı konuşması
MURAT YILDIRIM (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce
Hakkâride verdiğimiz şehitlere Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum, PKK terör
örgütünü de lanetliyorum ve sizleri de saygıyla selamlıyorum.
Gazze yine abluka altında, havadan,
karadan, denizden bombalanıyor. Bir halk yok ediliyor. O halkın
liderleri suikastlara kurban gidiyor. Yedi günlük bilanço: 115 şehit ve
900den fazla yaralı, ölenlerin yarısına yakını çocuk.
Evler bombalarla tarumar ediliyor. Bir şehir, bir ülke yerle bir ediliyor.
Hastaneler yaralılarla dolup taşıyor. Tıbbi malzeme
sıkıntısı had safhada, ilaç yok. Yaralılar ölüme
mahkûm ediliyor.
Sağlık Bakanı feryat ediyor:
Ey insanlık, ölüyoruz. Biz ölüyoruz ama ne olur çocuklarımız
yaşasın. Bize tıbbi malzeme ve ilaç gönderin. İsrailin
Gazzeye yıllardır uyguladığı ağır
ambargonun yanında, Kudüs hâlâ işgal altında, Mescidi
Aksanın çevresindeki İsrail imar faaliyetleri devam etmektedir.
İsrail bilinçli olarak Filistin topraklarını
parçalamaktadır, Doğu Kudüs ve Batı Şeriada yeni
yerleşim yerleri açmaktadır. Beton bariyerlerle Kudüsü abluka
altına almış, Filistin halkının günlük
yaşantıları üstünde kısıtlamalar yapmaktadır.
İnsanlar okula,
üniversiteye, hastanelere ve ticarethanelerine onlarca kontrol noktasından
geçerek gitmektedirler. Kontrol noktalarındaki araç aramalarında
kimyasal maddeler kullanılmakta, bu, insanların sağlığını
bozmaktadır.
600 binden fazla,
vatanından koparılan Filistinlinin, mülteci durumundaki
Filistinlilerin bulundukları ülkelerdeki mülteci kamplarında oldukça
kötü koşullarda yaşamaları yetmiyormuş gibi, bugün, bir de
Filistin halkı soykırıma tabi tutulmaya başlandı. Bu
katliam egemen güçlerin ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koyuyor.
İsrail her seçim öncesinde Gazzeye saldırıyor. Bazı
Batılı devletler ve egemen güçler buna kendini savunma diyor. Bu ne
biçim savunma ki hep İsrail saldırıyor ve öldürüyor.
İsrail hükûmetleri
masumların kanı üzerinde iktidar oluşturuyorlar. Egemen güçlerin
özgürlüğü, demokrasisi, insan hakları Akdenizin sularından
öteye geçmiyor.
Gazzede durum vahim ama
bundan dolayı ne umutsuzluğa düşmeliyiz ne de hüzne
kapılmalıyız. Gazzede yiğit bir ses Hakkın ve
halkın gücüyle haykırıyor zalimlerin, katillerin yüzüne: Bizi
yok edebilirsiniz, bizi öldürebilirsiniz ama Kudüs bir gün özgür olacak.
Barışın şehri Kudüsü esaret şehri hâline getiren
İsraildir. Kan döken işgal devleti, terör devleti İsraildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazze, Kudüs, Filistin, topyekûn Orta Doğu
halkları bir diriliş mücadelesi veriyor. Kimse yaptığı
zulmün, akıttığı kanın yanına kâr kalacağını
sanmasın. Bunların hesabı bir gün sorulacaktır. Filistinli
kardeşlerimiz bir gün, mutlaka, en kutlu zafere ulaşacaklardır,
tıpkı Tunus halkı gibi, Mısır ve Libya halkları
gibi. İnşallah, bugünler de geçecek.
Tarih yeni bir
kırılma yaşıyor. Bu kırılma zalim idarecilerin
yönetimlerinin devrilişi, halkların özgürleşmesidir; bundan Gazze
de, Batı Şeria da, Kudüs de nasibini alacaktır. Direniş
adaleti, adalet ise özgürlüğü getirecektir.
Bizler mazlumlara kol
kanat geren, zalimlere korku olan milletin çocuklarıyız.
Başbakanımız Kahireden tüm dünyaya ve İsraile gerekli
mesajı vermiştir. Halkımız topyekûn, Gazzeli
kardeşlerimizin yanındadır. Sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla birçok yardımlar yapılmaktadır,
kendilerine teşekkür ediyorum. Dün olduğu gibi, bugün de haklı
davalarında Gazzenin yiğit erlerinin, direnişçilerinin
yanında olmaya, onlara destek vermeye devam edeceğiz.
İsrail politikacıları bu
saldırgan ve terörist tutumlarıyla kendi halklarına da zarar
vereceklerdir. Bu sebeple bir an önce bu aymazlıktan, saldırgan
politikalardan vazgeçmelidirler.
İsrail savaş
suçu işlemektedir; sergilediği bu devlet teröründen dolayı
şiddetle kınıyor ve protesto ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlarken, maalesef, bugün 12 dışişleri bakanı
Gazzedeyken hâlâ bombalar devam ediyor, hâlâ saldırılar devam ediyor
ve kendisini savunma adına yapıyor. Bu kadar aymazlık, bu kadar
vurdumduymazlık, bu kadar ihanet içinde olan bir devletin olması
mümkün değildir.
Onun için, bütün
İslam âlemini, Türk milletini ve Türkiyeyi Gazzenin yanında olmaya
davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
60ıncı maddeye
göre pek kısa söz talepleri vardır. İlk 10 arkadaşıma
vereceğim.
Sayın Yurttaş
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaşın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Kasım
Çocuk Hakları Gününün tüm ülkemize ve dünya çocuklarına
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Anne ve bebek ölüm
hızlarını Avrupa ülkeleri seviyesine indiren Sağlık
Bakanlığı yetkililerine; öz güveni yüksek, bilgili, millî ve
manevi değerlerine saygılı bireylerin yetişmesine
katkıda bulunan ve geleceğimiz olan çocuklara modern ve
çağdaş bir eğitim vermek amacıyla FATİH Projesini
uygulamaya koyan Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerine;
müstakil bir genel müdürlük bünyesinde çocuklarla ilgili çalışmalar
yürüten Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının tüm
üyelerine teşekkür ediyorum.
Meclisimiz
tarafından yasalaştırılan çocuk
ombudsmanlığının bir an önce hayata geçirilerek çocuk
hakları konusunda eksikliklerin giderilmesine katkıda
bulunulmasını diliyorum.
Filistindeki masum
çocukları öldüren İsraili ve iş birlikçilerini nefretle
kınıyorum.
Tüm dünya
çocuklarını sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Erdemir
2.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin, İranın başkenti Tahranda düzenlenen Suriye
Ulusal Diyaloğu Toplantısında Hükûmetten bir temsilcinin
bulunmamasına ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 18-19 Kasım 2012 tarihinde İranın
başkenti Tahranda düzenlenen Suriye Ulusal Diyaloğu
Toplantısına katıldım. Şiddete Hayır,
Demokrasiye Evet başlığıyla toplanan bu iki günlük
toplantıda Suriyede yaşanan çatışmalara diyalog ve
müzakere yoluyla çözüm aranmıştır. Çalıştaya, Suriye
muhalefetinin silahlı mücadele yürütmeyen unsurları başta olmak
üzere Orta Doğu ülkelerinden 100ü aşkın temsilci
katıldı. Çin ve Rusya hükûmetlerinin temsilci bulundurduğu
etkinlikte Dünya Barış Konseyi Başkanı, Brezilyalı
barış elçisi Socorro Gomes de bir konuşma yaptı. Ne
yazık ki bu toplantıda Hükûmetimizin bir temsilcisini göremedik.
Acaba toplantının başlığı Şiddete Hayır,
Demokrasiye Evet olmak yerine, Şiddete Evet, Demokrasiye Hayır
olsaydı Hükûmet temsilci gönderecek miydi diye düşünmeden edemiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bayraktutan
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Cerattepe mevkisinde maden
işletilmesiyle ilgili olarak Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin yürütmeyi
durdurma kararı vermiş olduğuna ve bir an önce buradaki
çalışmanın durdurulmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Artvin şehir
merkezinin hemen üzerinde bulunan Cerattepe mevkisinde maden işletilmesine
ilişkin bir sorunumuz var. Bunu daha önce, geçen yıl Meclis
araştırması olarak da Meclis gündemine getirdim. Bu sorunla
ilgili olarak Artvinliler, Yeşil Artvin Derneği başta olmak
üzere yargı yoluna başvurdular. Rize İdare Mahkemesi -yargı
talebi- idari yargıya başvurulunca yürütmenin durdurulmasına
ilişkin talebi ne yazık ki reddetti ama arkasından, bu,
yürütmenin durdurulması talebinin kaldırılmasına
ilişkin Trabzon Bölge İdare Mahkemesine yapılan itiraz
neticesinde yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bu, yürütmeyi
durdurma kararı tüm Artvin halkına hayırlı olsun.
Baştan beri -iddia
etmiş olduğumuz- Cerattepede maden
çıkartılmasının Artvine ilişkin bir cinayet
olduğunu, Artvine ilişkin bir tecavüz olduğunu anlatmaya
çalışmıştık. Yüce yargı da bu
kararımızı tescil etmiştir.
Maden
çalışması yapan şirketin bir an önce
çalışmasını durdurmasını, ilgili valiliğin,
Artvin Valiliğimizin de bunu kontrol etmesini diliyorum ve bir kere daha
Artvin halkına hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Işık
4.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincanda Pir Sultan Abdal
Derneğinin çadırına karşı yapılan
saldırıyı kınadığına ve tüberküloz
oldukları için kesilen hayvanlara belirlenen bedellerin Erzincanda
müfettiş tarafından indirildiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, iki gün önce Erzincanda meydana gelen Pir Sultan Abdal
çadırına karşı olan saldırıyı nefretle
kınıyorum. Erzincanda biz Alevisiyle, Sünnisiyle kardeşçe
yaşarken -ikinci olay olarak Erzincanda böyle olayların meydana
gelmesi- yetkililerin bu işe daha ciddi olarak eğilmelerini
istiyorum. Üç beş çapulcu yapmış. diyerek geçiştirmek ve
bu olayın üzerine gitmemek, ayrıca nefret söylemlerini devam ettirmek
ortamı geriyor. Buna dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
İkinci bir konu: tüberküloz
oldukları için kesimi yapılan hayvanların
bedelleri
Takdir Komisyonunun verdiği kararla yapılmaktadır ancak
Erzincana gelen müfettiş, Takdir Komisyonun verdiği kararı hiçe
sayaraktan 250-300 lira arasında fiyat indirimi yapmıştır.
Asıl karar veren merci Takdir Komisyonu olduğu hâlde Takdir Komisyonunun
bu kararının sayılmaması ve dolayısıyla oradaki
vatandaşlarımızın zarara uğratılması
Bu
konuda bir an önce bir önlem alınması istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Erdoğan
5.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ve öğretmenlerin özlük haklarının görevleriyle mütenasip
hâle getirilmesini dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bütün
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Bütün
öğretmenlerimize sağlık, mutluluk ve başarı diliyorum.
Ahirete intikal eden öğretmenlerimizi de rahmetle minnetle yad ediyorum.
Bu vesileyle öğretmenlerimizin özlük haklarının görevleriyle
mütenasip hâle getirilmesini diliyorum. Öğretmenlerin, özellikle eş
durumu ve sıra tayinlerinin bir kurala bağlanması
gerektiğini tekrar Millî Eğitim Bakanlığına
hatırlatmak istiyorum.
Bir tarafta atanamayan
öğretmen, bir tarafta öğretmen açığı, bu garip durumun
da ortadan kaldırılmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Yetiş
6.- Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ve Suriyede tutuklu kalan gazeteci Cüneyt Ünalı
almak maksadıyla Suriyeye giden CHP heyetine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Adıyaman) Sayın Başkan, bugün Dünya Çocuk
Hakları Günü, kardeşleri gibi sokakta oynayıp okuluna gitmesi gereken
Filistinli çocuklar katlediliyor; dokuz aylık, dört yaşında
çocuklar, insanlığın masumiyeti ve saflığıyla
birlikte kayboluyor. Terörist ve çocuk katili İsrail rejimini ben
lanetliyorum. Çocuk katilliği konusunda İsraille kardeş olan
Suriye rejimini de tüm çocuklar adına lanetliyorum.
Bu arada seksen yedi gün
Suriye zindanlarında tutuklu kalan gazeteci Cüneyt Ünalı almak
maksadıyla giden CHP heyeti umarım Esadla hatıra
fotoğrafı çektirmekten yaşanan zulümleri görmeye fırsat
bulmuştur.
BAŞKAN Sayın
Topal
7.- Amasya Milletvekili
Ramis Topalın, Amasyada soğan üreticilerinin sorunlarına
Hükûmet yetkililerince çözüm bulunup bulunmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
RAMİS TOPAL (Amasya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Amasyada soğan üreticileri
2011, geçen yıl, 24 kuruşa maliyeti olan soğanları 15
kuruştan satamadılar. Ya tarlada bıraktılar ya çöpe
attılar. Bu yıl da soğan maliyetleri yüksek. Şu ana kadar
soğanlar istediği, hakkettiği değeri bulamadı çiftçi
tarafından satılamıyor. Ben buradan Hükûmet yetkililerine
soruyorum: Soğan üreticilerini, Amasyada kaderiyle baş başa
mı bırakacaklar, bununla ilgili bir çözüm üretecekler mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tüzel
8.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Dünya Çocuk Hakları Gününe ve
ülkemizde çocukların yaşam koşullarına ilişkin
açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) Sayın Başkan, Çocuk Hakları Gününde
bölgemizde ve ülkemizde çocukların yaşam koşullarını
unutmayalım. TÜİK verilerine göre ülkemizde 1 milyon
çalışan çocuk var. 2.225 tutuklu çocuk cezaevlerinde. Suriyede,
Filistinde ölen çocuklar gözümüzün önünde. Tabii ki Roboskiyi de hiç
unutmuyoruz.
Çocukları en çok
tehdit eden, emperyalist güçlerin savaş senaryoları. Bölgede ve
ülkemizde savaşları önlemek, halkları özgür ve kardeş
kılmak çocuklarımıza karşı görevimiz. İşte,
bunun için, savaşsız bir ülke ve gelecek kazanmak için, ölümler
olmadan sonuçlanan açlık grevinin bizlere gösterdiği çözüm yolunu
değerlendirelim.
Kürt
yurttaşlarımız ne istediğini biliyor ve her yerde söylüyor.
Görev Hükûmette ve bu çağrıya yanıt vermekte. Savaşı
durdurmak, silahları susturmak ilk adım olmalıdır. Hak ve
dil eşitliğine dayalı bir çözümü demokratik yol ve esaslarla
sağlamak, gelecek kuşaklara ve çocuklarımıza
barışı kazandırmak hepimizin sorumluluğundadır.
İzlemek, beklemek değil; hızla acil adım
atılmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Fırat
9.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Gününe ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bugün Dünya Çocuk
Hakları Günü.
Çocuk haklarından
biri de eğitim hakkıdır ama ne yazık ki
Adıyamanlı çocuklar Hükûmetin yanlış politikaları
yüzünden Adıyamanda yatırım yapılmamasından
dolayı çevre illere ve bölgelere ırgat olarak gidiyorlar. Hâlâ
Erzincanda pancar sökümünde bulunup da okula gitmeyen çocuklarımız
var. İki buçuk ay geçti okulun açılışından,
eğitim hakları hâlâ kendilerine verilmemiştir. Bu konunun
ivedilikle düzeltilmesi gerekir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, parasız eğitim isteyen tutuklu
öğrencilere özgürlük için Beyazıt Meydanında yapılan
basın açıklaması sırasında öğrencilere kimyasal
madde içeren suyla müdahele edilmesiyle ilgili olarak Bakanlığın
derhâl harekete geçmesi gerektiğine ve Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 17-18 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi
Beyazıt Meydanında parasız eğitim isteyen öğrencilere,
özgürlük için yapılan basın açıklamasında öğrencilerin
üzerine sıkılan kimyasal madde içeren suyla topluluk
dağıtılmıştır. Sıkılan bu kimyasal
madde öğrencilerin vücutlarını yakmakta, vücuduna
yapışmakta ve iz bırakmaktadır. Bu, gerçekten, kabul edilebilen
bir davranış değil. Bakanlığın bu konuyla ilgili
derhâl harekete geçmesini talep ediyorum.
Bugün 20 Kasım Dünya
Çocuklar Günü. Dünya Çocuklar Gününü kutlarken ülkemizde 16 milyon 264 bin
çocuk işçi olarak çalışmakta. Bakanlığın derhâl
bu konuyu ivedilikle ele alarak bu çocukların sosyal güvenceye
kavuşturulmasını bekler,
saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Lüksemburg
Temsilciler Meclisi Başkanı Laurent Mosar'ın, beraberinde bir
Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 12/11/2012 tarih ve 35
sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna dair Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1048)
16
Kasım 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Lüksemburg Temsilciler
Meclisi Başkanı Laurent MOSAR'ın beraberinde bir Parlamento
heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 12.11.2012 tarih ve 35 sayılı
Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
2.- Tunus Ulusal Kurucu Meclisi Haklar, Özgürlükler ve
Dış İlişkiler Komisyonu heyetinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 6-10
Kasım 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 30/10/2012 tarih ve 34 sayılı Kararı ile
uygun bulunduğuna dair Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1049)
19
Kasım 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Tunus Ulusal Kurucu
Meclisi Haklar, Özgürlükler ve Dış İlişkiler Komisyonu
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak 6-10 Kasım 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî
ziyarette bulunmaları TBMM Başkanlık Divanının 30 Ekim
2012 tarih ve 34 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7.
Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, mısır tarımı ve
mısır üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/415)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde,
mısır tarımı ve mısır üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak mısır
üreticilerinin mağduriyetlerinin önlenmesi ve mısır üretiminin
artırılması için Anayasa'nın 98, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereği Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz. 19.12.2011
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Emin Çınar (Kastamonu)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Oktay Öztürk (Erzurum)
5) Mehmet
Şandır
(Mersin)
6) Faruk Bal (Konya)
7) Celal Adan (İstanbul)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Ali Halaman (Adana)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Muharrem Varlı (Adana)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Seyfettin Yılmaz
(Adana)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Ali Öz (Mersin)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
20) Adnan Şefik
Çirkin (Hatay)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
22) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Dünya mısır
üretiminde, ABD, Çin, AB ülkeleri, Brezilya ve Meksika söz sahibi ülkelerdir.
Dünya mısır üretiminden yüzde 0,4 oranında pay alan Türkiye,
ürettiği mısırın tamamına yakınını yurt
içinde tüketmektedir.
Dünya mısır
üretim alanı ve üretim miktarı; yemlik mısır
kullanımının ve biyoetanol üretimde mısıra olan talep
nedeniyle sürekli artmaktadır. 2005/2006 yılında Dünyada
mısır üretimi 149,6 milyon hektar alanda, 713,6 milyon ton iken
mısır tüketimi 728 milyon tondur. 2010/2011 yılındaysa 160
milyon hektar alanda, 814 milyon ton iken tüketim 835 milyon tondur.
Ülkemizde 2003
yılında 2,8 milyon ton mısır üretilirken son yıllarda
ikinci ürün yetiştiriciliğinin ve verimin artması, pamuk
üretiminden vazgeçen üreticilerin mısıra yönelmesi nedeniyle 2010
yılında 4,3 milyon tona çıkmıştır.
Mısır üretimindeki artışa paralel olarak 2000/2001
yılında 3 milyon ton olan yurtiçi mısır kullanımı
2008/2009 yılında 5,1 milyon tona ulaşmış artan talep
üzerine de 2007-2010 yılları arasında 3,2 milyon ton
mısır ithalatı yapılarak yaklaşık 1 milyar dolar
ödenmiştir.
Mısır
üretiminin artırılması için sulanan alanların
genişletilmesi gerekirken sulama yatırımları ödenek
yetersizliği yüzünden bir türlü bitirilememektedir. Mısırda
sulama masraflarının payı yüksektir. Sulama
masraflarını azaltmak için yağmurlama ve damla sulama yöntemlerinin
kullanımının yaygınlaştırılması
sağlanmalıdır.
Mısır
üreticilerimiz yeni tohum ve çeşitlere ulaşmakta zorlanmaktadır.
Üreticilerin ürünlerini, değerinde pazarlayabileceği ürün
borsalarının sayıları ve işlevi yetersizdir. TMO,
mısırda destekleme alımı yerine müdahale alımı
yapmaktadır. Bazı yıllar alım yapmazken bazı
yıllarda toplam üretim miktarının yüzde 30'unu alan TMO'nun
birtakım uygulamaları mısır üreticilerini mağdur
etmektedir. TMO tarafından stoklanan mısır, 2006 yılında 106 dolardan
satılmış, 2007 yılında aynı mısır 230
dolardan ithal edilmiştir.
Diğer ülkelerde
üreticilerin, daha fazla desteklenmesi, verimlerinin yüksek oluşu ve girdi
maliyetlerinin düşük oluşu nedeniyle mısır üreticilerimiz
dünya piyasalarıyla rekabette zorlanmaktadır. 2004 yılında
kg başına 250 kuruş olan mısır prim miktarı 2007 yılında 200 kuruşa
düşürülmüş, 2009, 2010, 2011 yıllarında ise 400 kuruş
olarak açıklanmıştır. 2005 yılında 240 kuruş
olan mazot desteği ise 7 yıl içerisinde sadece yüzde 56 oranında
artmıştır. Son üç yılda gübre fiyatları yüzde iki yüz
oranında artarken gübre desteği sadece yüzde 11 oranında
artmıştır.
Mısır
üretiminin yeterli olduğu dönemde mısırın gümrük vergi
oranlarının düşürülmesi ve hasat döneminde ithalata izin
verilmesi iç piyasada mısır fiyatlarının gerilemesine yol
açmakta, bu da mısır üreticisini mağdur etmektedir. 2011
Aralık'ta ithal edilen
18 Mart 2010 tarihinde
yayımlanan Biyogüvenlik Kanunu gereğince GDO'lu ürünler ülkemizde
üretilemezken, GDO'lu ürünlerin ithalatına ve satışına
yasak getirilmemiş, aksine bu ürünlerin satışı ülkemizde
yasal hale getirilmiştir. Dünyada mısır üretilen 158 milyon
hektar alanın yüzde 29 unda GDO'lu mısır yetiştirilmektedir.
Türkiye GDO'lu mısır üreten ülkelerden her yıl mısır
ithal etmektedir. GDO'lu ürünlerin özellikle insan sağlığı
üzerinde uzun vadede ne gibi bir etki yapacağı belli değildir.
Mısırın ikinci ürün olarak ekiminin gerçekleştirilmesi,
verim artışı, GAP bölgesinin mısır üretimine uygun
olması vb. nedenlerle üretimin daha da artırılarak ihracat
yapılabilmesi mümkündür.
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 20 milletvekilinin, Afşin-Elbistan
Çöllolar kömür havzasında hayatını kaybeden madencilerimizin
göçük altından çıkarılması ve Türkiyede yaşanan maden
kazaları konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/416)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kahramanmaraş-Afşin-Elbistan-Çöllolar
kömür havzasında hayatını kaybeden madencilerimizin göçük
altından çıkarılması ve Türkiye'de yaşanan maden
kazaları konusunda araştırma yapılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98. ve TBMM
içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ve talep ederiz.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Alim
Işık (Kütahya)
4) Ali
Uzunırmak (Aydın)
5) Muharrem
Varlı (Adana)
6) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
7) Sümer Oral (Manisa)
8) Reşat
Doğru (Tokat)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
11) Mustafa
Kalaycı (Konya)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Adnan Şefik
Çirkin (Hatay)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
16) Oktay Öztürk (Erzurum)
17) Celal Adan (İstanbul)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
20) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
21) Ali Halaman (Adana)
Gerekçe
Afşin-Elbistan
Termik Santrali'ne kömür sağlayan Çöllolar kömür havzasında 10
Şubat 2011 tarihinde meydana gelen göçükte dokuz madencimiz göçük
altında kalarak hayatını kaybetmişti.
Kahramanmaraş'ı ve tüm Türkiye'yi üzen bu olay üzerinden tam 312 gün
geçmesine rağmen göçük altındaki şehit olan dokuz madencimizin
cenazesi halen çıkarılamamıştır.
Madencilerimizin aileleri
sabırla ve umutla yakınlarının cenazelerinin göçük
altından çıkarılmasını beklemektedir. Bilim ve
teknolojinin neredeyse baş döndürücü bir hızla ilerlediği
dünyamızda, dokuz madencilerimizin göçük altından bugüne kadar çıkarılamamış
olması hayret verici bir durumdur.
Madencilerimiz niçin
göçük altından bugüne kadar çıkarılamamıştır? Bu
konuda bir teknoloji eksikliği mi vardır? Yoksa bu konuda maliyet
hesabı mı yapılmaktadır? Şehit madencilerimizi ne
zaman ailelerine teslim edeceğiz? Bütün bu konular araştırma
konusu haline gelmiştir.
Ülkemizde pek çok iş
kolunda olduğu gibi madencilik iş kollarında da sık
sık iş kazaları meydana gelmektedir. Uzun çalışma
süreleri, düşük ücretler, sağlıksız ve güvensiz
çalışma koşulları ülkemizde iş kazalarını
artırmaktadır.
İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine
göre; 2011 yılının ilk dokuz ayında Türkiye'de meydana
gelen iş kazalarında 396 işçi yaşamını yitirirken
2.453 işçi de yaralanmıştır.
İş
kazaları, özellikle İstanbul, Kocaeli, Zonguldak, İzmir, Ankara,
Adana, Eskişehir, Tekirdağ, Malatya, Bursa, Konya ve
Kahramanmaraş gibi illerimizdeki sanayi merkezlerinde ve kömür
ocaklarında sıkça görülmektedir.
Ülkemizde görülen iş
kazaları genellikle madencilik, tersane, inşaat, enerji, metal,
çimento, mevsimlik tarım, tekstil ve deri iş kollarında ortaya
çıkmaktadır. Madencilik sektörü alanında ülkemizde ortaya
çıkan iş kazaları Avrupa ülkelerinin 4,5 katı düzeyinde
gerçekleşmektedir.
Türkiye ekonomisine
önemli katkılar sağlayan madencilik sektörü, çalışma
koşulları başta olmak üzere, çağdaş standartlarda
üretim konusunda yeniden yapılanmalıdır. Bu doğrultuda
yapılacak olan çalışmalar hem maden ocaklarındaki göçükleri
azaltacak hem de ölümlü kazaların önüne geçecektir.
Bu nedenle, Çöllolar
kömür havzasında hayatını kaybeden madencilerimizin göçük
altından çıkarılması ve ülkemizde yaşanan maden
kazaları konusunda araştırma yapılarak, gerekli önlemlerin
alınması konusunda Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104
ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması yerinde olacaktır.
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki yolların
kalitesinin arttığının söylenmesine rağmen ölümlü ve
yaralanmalı trafik kazalarında azalma olmamasının
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/417)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki
yolların kalitesinin arttığının söylenmesine
rağmen ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarında azalma
olmamasının sebeplerinin araştırılarak kazasız
seyahat için alınması gereken önlemler ile sosyoekonomik yapıya
etkisinin belirlenmesi" amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasa'mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet
Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Oktay Öztürk (Erzurum)
4) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
5) Muharrem Varlı (Adana)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Emin Çınar (Kastamonu)
11) D. Ali Torlak (İstanbul)
12) Zühal Topcu (Ankara)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Meral Akşener (İstanbul)
16) Seyfettin Yılmaz
(Adana)
17) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
20) Ali Halaman (Adana)
Gerekçe:
Ülkemiz
karayollarında özellikle bayram tatillerinde ölüme sebep olan kazalar
sıklıkla meydana gelmektedir. Bayram günleri çıkan gazetelerin
bir köşesi sürekli olarak kaza haberlerine ayrılmakta ve Bayram Bilançosu
adı altında ölü ve yaralı sayılarına yer
verilmektedir.
Emniyet Genel
Müdürlüğünün istatistiklerine göre 2006 yılında 9 günlük tatilde
125 vatandaşımız, 5 günlük tatilde 97
vatandaşımız; 2007 yılında 5 günlük tatilde 86
vatandaşımız, 4 günlük tatilde 64 vatandaşımız;
2008 yılında 9 günlük tatilde 147 vatandaşımız; 2009
yılında 5 günlük tatilde 81 vatandaşımız; 2010
yılındaki 9 günlük bayram tatilinde 147 vatandaşımız,
5 günlük tatilde 83 vatandaşımız kazalarda hayatını
kaybetmiştir.
2011 yılında da
kazalar durmamış, 9 günlük Ramazan Bayramı tatilinde 168
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 752
vatandaşımız da yaralanmıştır. Yine 5 günlük
Kurban Bayramı tatilinde de 61 vatandaşımız
hayatını kaybederken 3 bin 172 vatandaşımız da
yaralanmıştır.
2002 yılında
440 bin olan kaza sayısı 2005 yılında 621 bine, 2010
yılında da 1 milyon 104 bine çıkmıştır. Ölü
sayısında belli bir artış olmamakla birlikte kazalardaki
yaralı sayısında iki katına yakın bir artış
olmuştur. 2002 yılında yaralı sayısı 116 bin iken
2010 yılında bu sayı 211 bin olmuştur.
Trafik kazalarında
yaralı olarak kurtulanlar tedavi sonucunda iyileşseler bile
yaşadıkları sarsıntının psikolojik etkisi
yıllar boyu devam edebilmektedir.
Ölümlü ve yaralanmalı
olmayan kazalarda, Türk milletinin kanaatkârlığını gösteren
"cana geleceğine mala gelsin" deyişine gönülden
bağlı kalınsa da, kaza sonrası yaşanan bürokratik
süreç işgücü kaybına sebebiyet vermekte, bu da ekonomiye negatif tesir
etmektedir.
Şehir içinde
oluşan kazalar ise trafik akışının yoğun
olduğu caddelerde tıkanmalara sebep olmaktadır. Her halükarda
kazaya karışmayanların dahi trafikte uzun süre beklemeleri
sebebiyle kaybedilen zaman ve boşa harcanan yakıt, kişilerin ve
millî ekonomimizin zarar hanesine yazılmaktadır.
Tüm bu sorunların
sebepleri ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İki gensoru önergesi
vardır. Önergeler daha önce bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeleri
okutuyorum:
C) Gensoru Önergeleri
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; TRT ve
Anadolu Ajansının yayınlarında tarafsızlığı
sağlayamadığı, üstlendiği görevin sorumluluğunu
yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını partililere
aktardığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/23)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Daha önce 11/16 Esas
Sayı ile gündeme gelen ancak TRTnin yayın saatlerinde müzakere
edilemeyeceği için geri çekilen; TRT ve Anadolu Ajansının
yayınlarında tarafsızlığı
sağlayamadığı, üstlendiği görevinin sorumluluğunu
yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını partililere
aktardığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı, Devlet Bakanı Bülent Arınç hakkında
Anayasanın 98 ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğünün 106. maddeleri
uyarınca Gensoru açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 132. maddesinde "Devletçe kamu
tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu
tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
esastır." hükmü yer almaktadır. Türkiye Radyo Televizyon
Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde de TRT'nin
özerkliği ve tarafsızlığına vurgu
yapılmaktadır.
Bu çerçevede, TRT ve
Anadolu Ajansının habercilik anlayışının ve
uygulamasının tarafsız olması gerektiği, Anayasa'da ve
ilgili kanunda açıkça belirtilmiştir. Hâl böyleyken bu iki kurumun
taraflı ve siyasi uygulamaları son yıllarda had safhaya
ulaşmıştır. Bu iki kurumdan sorumlu olan Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç da bu uygulamalara göz
yummuş, hatta desteklemiştir.
Bu kurumların
yöneticilerinin vatandaşın tarafsız haber alma özgürlüğünü
engelleyerek partizanca davranması, kurumlarını kişisel
menfaat ve siyasi manipülasyon amacıyla kullanması hukuka aykırıdır.
Türkiye'de harcadığı her 100 liranın 80 lirasını
halktan toplanan vergilerle karşılayan tek özerk kurum TRT'dir. Bu
nedenle tüm kesimlere ve siyasi partilere, iktidar muhalefet ayrımı
yapmadan eşit ve tarafsız davranmalıdır. Fakat TRT, AKP
iktidarının borazanı hâline gelmiştir. TRT habercilik
yapmamakta, kamuoyunu manipüle ederek AKP'nin kamuoyundaki imajını
düzeltmek, reklamını yapmak için bir araç görevini üstlenmektedir.
TRT, saatlerce iktidar partisinin faaliyetlerine ilişkin çok geniş
yayın yaparken, muhalefete neredeyse hiç yer vermemektedir.
AKP Hükümeti TRT 3'ün
TBMM yayınını verdiği saatleri kısıtlayarak kanun
görüşmelerini TBMM TV'nin yayında olmadığı saatlere
denk getirmekte ve böylece kanunlarda yer alan yanlış ve eksikliklerin
kamuoyuna duyurulmadan gece yarıları çıkarılmasına ve
muhalefetin sesinin kısılmasına çanak tutmaktadır.
Anayasada ve yasada yer alan ve Bülent Arınç'ın kendisinin de ifade
ettiği, "kamu yayıncılığı yapan
kuruluşların tarafsız ve adaletli olması
gerektiği" hususu maalesef lafta kalmaktadır.
Bu tarafları
yayınların dışında Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın yakın çevresinden
kişiler de dâhil olmak üzere TRTnin çeşitli birimlerine yüksek
maaşlarla, yandaşların alındığı hususu da
başka bir gerçektir.
Öte yandan, TRT
kanallarındaki iç yapımların bitme noktasına geldiği ve
TRTnin programları dışarıdan ajanslara
yaptırdığı bilinmektedir. Sayın Arınçın
ifadeleriyle TRTde 6 bin 211 memur, 835 sözleşmeli olmak üzere 7 bin 46
personel çalışmaktadır. Bu durumda TRT personelinden azami
ölçüde yararlanılmadığı açıkça görülmektedir. Bu kadar
kadrosu olan TRT dış yapımlara milyonlarca TL harcamakta ve
yandaşlara verilen işlerle kamu kaynakları çarçur edilmektedir.
Kamusal yayın
sorumluluğu olan giderleri toplum tarafından üstlenilen bir
kanalın böylesine kötü yönetilmesinin ve taraflı yayın
yapmasının sorumlusu Sayın Bülent Arınçtır.
Bir gazetede
yayınlanan röportajda TRT Genel Müdürü İbrahim Şahinin
kendisine yöneltilen bir soruya cevaben Osman Öcalanla röportaj yaptık.
Çekmecemde duruyor. Yeri ve zamanı geldiğinde yayınlayacağız
demesi TRTnin içine düştüğü durumun ne kadar vahim olduğunun
bir başka göstergesidir. Ayrıca, TRT ve Anadolu Ajansı, terör
örgütü elebaşlarından Murat Karayılanın İranda
yakalandığı konusuyla ilgili yayın yapmış, bu
yayınların doğru olmadığı tespit edilmiştir.
Yine bomba yüklü araç haberine ilişkin yaşanan skandalın
baş sorumlusu da TRT ve Anadolu Ajansı olmuştur.
Osman Öcalan gibi
azılı bir terörist ile röportaj yapılması ve
kayıtların çekmecede tutularak zamanı geldiğinde
açıklanacağının belirtilmesi TRTnin bir psikolojik
harekat aracı haline geldiğini ve iktidarın manipülasyon
aracı haline geldiğini açıkça göstermektedir.
Sonuç olarak kendisine
olan güven sarsılan ve görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkında
Anayasanın 98. ve 99. maddeleri ile TBMM İçtüzüğünün
106ncı maddesi uyarınca gensoru açılması için
gereğini arz ve talep ederiz.
2.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında toplantı,
gösteri ve seyahat özgürlüklerinin kullanılmasını
engellediği, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini himaye
ettiği ve kamu gücünü kullanarak vatandaşlar üzerinde baskı
uyguladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
29 Ekim Cumhuriyet
Bayramının halk tarafından gerçekleştirilen
kutlamalarında toplantı ve gösteri özgürlüğü ile seyahat
özgürlüğü gibi en temel özgürlüklerin kullanılmasını
engellemeye çalışan, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini
yönlendiren ve himaye eden, Cumhuriyetin temel ilkelerini benimseyen
yurttaşlar üzerinde kamu gücünü kullanarak baskı oluşturacak
girişimlerde bulunarak görevini kötüye kullanan İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin hakkında Anayasanın 98 ve 99
uncu, TBMM İçtüzüğünün
106. maddeleri gereğince gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif
ederiz.
Muharrem İnce
Yalova
Gerekçe:
Çok sayıda sivil
toplum örgütü 01.10.2012 tarih 2012/1813 sayılı Ankara
Valiliğine verdikleri dilekçe ile 1. TBMM binası önünde bir
basın açıklaması yapılması ve daha sonra ise oradan
Anıtkabire Atatürkün huzuruna çıkmak amacıyla bildirimde
bulunmuştur. Ankara Valiliği, 16.10.2012 tarihli yazısı ile
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa aykırı bir
faaliyet olduğu gerekçesiyle söz konusu etkinliğe izin
verilmeyeceği bildirmiştir.
Anayasanın
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
başlıklı 34. Maddesinde Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. hükmü yer almakta ve 2.
Fıkrasında bu hakkın sınırlandırılabileceği
durumlar sayılmaktadır. Dolayısıyla, Ankara
Valiliğinin söz konusu yazısı tartışmasız bir
şekilde Anayasaya aykırıdır, kanunsuzdur. Kaldı ki,
Ankarada yapılması talep edilen etkinlik gösteri ve yürüyüş
kapsamında değil, Cumhuriyet bayramı kutlaması ve
şenliğinin bir parçasıdır.
İçişleri
Bakanı bu gerçeğe rağmen Ankara Valiliğinin yasakçı
tavrını daha da ileri götürerek Ankara dışından
yurttaşlarımızın katılımların engellenmesi
amacıyla Genelge yayınlamıştır. Ankara dışındaki
illerden Ankaraya gitmek isteyen yurttaşlarımızın
otobüsleri durdurulmuş, keyfi gerekçelerle otobüslerin hareket etmeleri
engellenmiştir. Seyahat özgürlüğü sıkıyönetim dönemlerini
aratmayacak bir biçimde kısıtlanmıştır.
Anayasanın 23. Maddesinde herkesin seyahat özgürlüğüne sahip
olduğu hükmüne yer verildikten sonra, seyahat özgürlüğünün suç
soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini
önlemek amacıyla kanunla kısıtlanabileceği hükmüne yer
verilmiştir. Valiliğin yasak kararı ve İçişleri
Bakanlığı Genelgesinde Cumhuriyeti kutlamanın, Atatürkü
anmanın fiilen suç olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Siyasi iktidar Cumhuriyeti kutlamak isteyenler suç işleyecek kabulüyle
hareket ederek, yurttaşlarımızın en temel hak ve
özgürlüklerini ortadan kaldırmıştır.
Valiliğin ileri
sürdüğü ve Sayın Başbakanın da dile getirdiği olay
çıkacağına ilişkin istihbarat bilgisi bulunduğu
gerekçesinin gerçeklerle bağdaşmadığı, polisin
orantısız gücü dışında hiçbir olay çıkmaması
ile ortaya çıkmıştır. Kaldı ki, Ulus'a gelen
yurttaşlar için kontrol noktası oluşturulmamış,
güvenlik tedbirleri alınmamıştır. Eğer gerçekten bir
istihbarat söz konusu ise, İçişleri Bakanı hiçbir önlem
almayarak o gün orada bulunan yurttaşlarımızın can
güvenliğini tehlikeye atmıştır.
Yurttaşlarımızın küçük çocukları ile etkinliğe
katılmaları, yaşlıların büyük katılımı
hiçbir yurttaşımızın suç işleme amacını
taşımadığını ortaya koymaktadır.
Yaşlısı,
çocuğu el ele Bayrama yakışır şekilde Türk
bayrakları ile toplanmış yurttaşlarımız, güvenlik
güçlerinin kanunsuz ve orantısız müdahalesine maruz kalmıştır.
Bu şiddet yaşlı ve çocuk gözetmeksizin acımasızca
uygulanmıştır. Polis biber gazı sıkıp
yurttaşlarımıza saldırırken İçişleri
Bakanı helikopterden alanı denetlemiş, olayları
yönlendirmiştir. Yurttaşlarımızla birlikte milletvekilleri
de polisin orantısız güç kullanımına maruz
kalmış, İçişleri Bakanı milletvekilinin
boğazını sıkan polislerle ilgili bir soruşturma
açmayarak, suç işleyen kamu görevlilerini himaye etmiştir.
Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarının suç kapsamında değerlendirilmesi,
halkın Cumhuriyete sahip çıkmak amacıyla
gerçekleştirdiği kutlamalara, siyasi iktidarın sanki bir
kalkışmayı bastırırcasına müdahale etmesi son
derece düşündürücüdür. Bu durum siyasi iktidarın amaçlarını
ortaya koyması noktasında Türkiye'nin karşı
karşıya olduğu tehlikeyi de gözler önüne sermektedir.
Kendisinden farklı düşünenlere kamu gücü kullanarak baskı ve
şiddet uygulanması dikta yönetimlerine özgüdür.
Belirtilen gerekçelerle
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
hakkında gensoru açılması Yüce Meclisten talep ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensoruların gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
bugün yapılmasını da kapsayan Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisi biraz sonra işleme alınacaktır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK
PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/23) ve (11/24) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 20 Kasım 2012 Salı günkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun
bugünkü birleşiminde yapılmasına; 337 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Sayı: 540
20/11/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu
20.11.2012 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzükün 19uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 342, 337, 339, 35, 61, 219, 94, 106, 212, 213, 216, 217 ve 218
sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Bastırılarak
dağıtılan (11/23 ve 11/24) esas numaralı gensoru
önergelerinin 20 Kasım 2012 Salı günkü (bugün) gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1 inci ve 2 nci sıralarına alınması ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun bugünkü
Birleşiminde yapılarak 11/23 ve 11/24 esas numaralı gensoru
önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam edilmesi;
Genel Kurulun;
20 Kasım
2012 ile 5, 12, 19 ve 26 Aralık 2012 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
4, 11, 18 ve 25 Aralık Salı günkü
birleşimlerinde 1 saat Sözlü Soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin "
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
4,
11, 18 ve 25 Aralık 2012 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-20.00
saatleri arasında;
5, 6,
12, 13, 19, 20, 26 ve 27 Aralık 2012 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında;
21 Kasım
2012 Çarşamba günkü birleşimde 239 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 ve 21 Kasım 2012 Salı ve
Çarşamba günkü birleşimlerde gece 24.00'de günlük programların
tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına
kadar;
Çalışmalarına devam etmesi,
337 Sıra sayılı kanun
tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
337 Sıra Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı (1/638) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 30 uncu maddeler |
30 |
2. BÖLÜM |
31 ila 56 ncı maddeler |
26 |
3. BÖLÜM |
57 ila 81 inci maddeler |
25 |
4. BÖLÜM |
82 ila 105 inci maddeler |
24 |
5. BÖLÜM |
106 ila 135 inci maddeler |
30 |
6. BÖLÜM |
136 ila 147 nci maddeler (144
üncü maddenin (a),(b) ve (c) bentleri ile Geçici 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9,
10 uncu maddeler dahil) |
24 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
159 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılıya aittir.
Buyurun Sayın Bahçekapılı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çalışma haftamızın ilk gününü yaşıyoruz. İyi
çalışmalar diliyorum hepimize.
Evet, bir grup önerimiz var, özellikle, çalışma
saatlerini düzenleyen bir grup önerisi bu ama kanunlarla ilgili olarak da
yaptığımız ve
Daha önce de grup başkan vekillerine
benim dün sözlü olarak bilgi verdiğim üzere sizlere de bunları sunmak
isterim.
Bugün, bildiğiniz gibi, Başbakan
Yardımcımız Sayın Bülent Arınç ile İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilen gensoru
önergelerinin görüşmesini yapacağız. Yine, grup önerimizde kanun
tasarılarının öne çekilmesine ilişkin bir madde var. Bunda
da 342 sayılı Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme
Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra
Edilememesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine İlişkin Kanun, bir de 337
sayılı Sermaye Piyasası Kanunu var. Ayrıca da yine, 339,
35, 61, 219, 94, 106, 213, 212, 216, 217 ve 218 sıra sayılı
uluslararası sözleşmeleri görüşmeyi planladık bu hafta.
Bugüne kadar uyguladığımız çerçevede aralık
ayı sonuna kadar tüm çarşamba günlerinden sözlü soruları
kaldırmayı, salı günleri de bir saat sözlü soruların
ardından diğer denetimi yapmamayı uygun görmekteyiz ve
önermekteyiz. Çalışma saatlerimizin aralık ayı sonuna kadar
salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri 14.00-20.00 olarak
belirlenmesini önermekteyiz. 21 Kasım 2012 Çarşamba günü yani yarın
239 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine bıraktığımız yerden devam
edeceğiz ve biraz önce ismini söylediğim Sermaye Piyasası
Kanununa ilişkin 337 sıra sayılı Kanun
Tasarısının temel kanun olarak görüşülmesini talep
ediyoruz.
Ben, yine bütün arkadaşlarıma iyi
çalışmalar diliyorum. Grup önerimizin kabul edilmesini temenni
ediyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bahçekapılı.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk söz, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnceye aittir.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii bugün grup önerisinde
konuşmayacaktık ama Sayın Başbakan, grup toplantısında
Bir grup başkan vekili Meclis kürsüsünde aslanlar gibi kükreyerek
Esadın canı cehenneme diyordu, sonra bir CHP heyeti gidip grup
başkan vekilinin Canı cehenneme dediği adamla fotoğraf
çektiriyor. Bizim gazetecilerimizi esir alan, uçağımızı
düşüren bir fesat odağı bizim ne kadar karşımızdaysa
CHP de o kadar karşısında olmak zorundadır. CHP Türkiye
düşmanlarına kol kanat germekten kaçınmamıştır.
CHP her zaman olduğu gibi ucuz siyaset yapıyor
Şimdi,
Başbakan bunları deyince tabii ki arkasından konuşmak
olmaz. Basın toplantısı falan değil milletin kürsüsüne
gelip Başbakana cevabını vermek lazım. Bir, daha önce
benden bahsederken CHPnin başı değil yanı. dedi. En
azından bugün Grup başkan vekili dedi. Görevimi
hatırladığı için ona teşekkür ediyorum.
İkincisi, alfabede Ha harfi yoktur, CeHaPe
diye bir şey yoktur, CHPdir o. Ha harfinin
olmadığını bir zahmet öğrensin.
Bir üçüncüsü ise, bizim
arkadaşlarımızın fotoğrafı ile
Başbakanın fotoğrafı arasında fark var. Birincisi aile
fotoğrafı, diğerleri bir gazeteciyi kurtarma
fotoğrafı.
(Hatip elindeki fotoğrafları
göstermeye başladı)
Bakınız, bu
fotoğrafları kim çekti? Başbakan, Esad, hanımefendiler. Bu
mutlu tabloyu kim çekti? Uçağın kapısında Başbakan ve
Esad. Sayın Cumhurbaşkanı ve Esad. Hele şu poza bakın,
kral koltuklarında Sayın Başbakan ve Esad. Bunları kim
çekti, bunu kim çekti? Devamını getirelim. Bunu kim çekti? Arkada
Boğaziçi Köprüsü, bunu kim çekti? Bunlar yetmez. Fotoğraf
istiyorsanız, Sayın Başbakana fotoğraf göstereyim. Kenan
Evrenin önünde nasıl eğildiğini gösteren bir fotoğraf,
altta Kaddafiyle nasıl sarıldığını gösteren bir
fotoğraf, onun altında Mübarekle dostça sıkılmış
bir el, altta da Esadla birlikte gülümseyen fotoğraflar. Bu
fotoğrafları çektirip, sonra benim milletvekili
arkadaşlarımın insani değerlerle Hükûmetin
yapamadığını yapıp, gidip o gazeteciyi kurtarıp
Esadla fotoğraf çektirmelerinden
Bu ne kıskançlıktır, bu
ne kıskançlıktır? Bu fotoğraflara gitsin baksın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Çalık, lütfen.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Şimdi, Başbakan diyor ki: Öleceksek adam gibi ölelim.
Ben de Başbakana diyorum ki: Doğru söylüyorsunuz, öleceksek adam
gibi ölelim, siyaset yapacaksak da adam gibi siyaset yapalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yine, Yahudi Cesaret
Ödülü boynunuzda olacak, sonra İsraile afra tafra yapacaksınız.
Bunları geçeceksiniz. Önce boynunuzdan o madalyayı
çıkaracaksınız. Başbakan açıklıyor, diyor ki:
Şaron Benim hayatımın en mutlu günü, tankların üstünde
Filistine girdiğim gündür. demiş. Allah Allah, diyor ki
Başbakan: Ama bunu basın toplantısında söyleyemedi. E,
Başbakan, siz söyleseydiniz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Kaç defa söyledi ya.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz söyleseydiniz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) 10 defa duyduk.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakınız, değerli dostlarım,
Başbakanın bir yanı var.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Davosta söyledi, herkes duydu Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Başbakan ya ölülerin arkasından konuşur ya da
tekerlekli sandalyede oturanların arkasından konuşur.
Başbakan ya İsmet Paşanın aleyhinde konuşur ya da
tekerlekli sandalyedeki Şaronun aleyhinde konuşur.
Başbakan,
geçmişte ben bu kürsüde Esadın canı cehenneme. dediğim
de grup toplantısında çıktı dedi ki: CHPnin yanı
Esadın canı cehenneme. diyor. Amerikanın canı
cehenneme. diyebilir misin? Ben de bir gün sonra bu kürsüye geldim, Ya,
Esadın da canı cehenneme, Obamanın da canı cehenneme.
dedim, Ben derim de sen diyebilir misin? dedim. Başbakanda o günden beri
tık yok, ağzını bıçak açmıyor.
Şimdi ben şunu
söylüyorum milletin kürsüsünden: Diktatörlerin -kim olursa olsun, halkına
kim zulüm ederse, Alevi olsun, Sünni
olsun, Müslüman olsun, Hristiyan olsun, Budist olsun hiç fark etmez- bütün
diktatörlerin canı cehenneme! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu dünyayı dizayn etmeye çalışan, Irakta
Müslümanları katleden, Irakta camileri bombalayan emperyalistlerin de
canı cehenneme. (CHP sıralarından alkışlar) Ben bunu
derim; Başbakan gelip bu kürsüden Emperyalistlerin canı cehenneme.
diyebilir mi?
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Diyor zaten.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Onda o yürek var mı? Buraya gelip diyecek, benim dediklerimi
tekrar edecek.
Hepinize teşekkür
ediyorum.
Başbakanın bunu
yapamayacağını biliyorum. Başbakan, ancak arkamızdan
konuşur. Kürsüye gelip buradan diyecek. Siz, Irakta 1,5 milyon Müslüman
öldürüldüğünde Amerikan askerlerinin sağ salim dönmesi için dua
ettiniz mi etmediniz mi?
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Etmedik; doğruyu söyle.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Başbakan bunu söyledi ya.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) İş birlikçilerin canı cehenneme.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Bunu ispatlarsam ne olacak? Size ses kaydını getirirsem,
gazete kupürlerini getirirsem ne yapacaksınız? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ne yapacaksınız? Ama biz
dualarımızı cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
silah arkadaşları ve şehitlerimiz için yaparız;
aramızdaki fark.
Hepinize çok
teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkanım, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süreniz
var.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Sayın İncenin bir huyu var; polemik yapma huyu,
bunu hepimiz seviyoruz, ben de seviyorum, dinliyorum kendisini ama bazı
eksiklikler oluyor. Mesela zamanlama gibi bir hatası var fotoğraflar
gösterirken. İşte, geçmişte Sayın Başbakanın veya
eşinin Esadla veya eşiyle çekilmiş
fotoğraflarını sanki bugün çektirilmiş gibi gösteriyor ve
şöyle bir şey düşündürüyor insana: Yani, bir insan geçmişte
değil de şimdi halkını öldürüyorsa, benim geçmişteki
dostluğuma dayanarak onunla dostluğumu sürdürmem gerekir diye
düşünüyorlar herhâlde.
NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Geçmişte de öldürüyordu, geçmişte de. Kürtlere
yaptığını görmezden geliyorsunuz tabii!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Böyle bir mantık kurgulaması var. O fotoğrafları
çektirdiği zaman Başbakan Sayın Esadla, Esad halkını
öldürmüyordu
NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Olur mu, Kürtlere yaptığı işkenceyi
bilmezden geliyorsunuz tabii ki!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) -
çocukları öldürmüyordu, kadınları öldürmüyordu, gençleri
öldürmüyordu. Siz, tarafınızı seçmek zorundasınız.
Teşekkür ederiz,
milletvekili arkadaşlarınız gazeteci
arkadaşımızın buraya gelmesi ve özgürlüğüne
kavuşmasında katkı sundular. Teşekkür ederiz, insani olarak
yaklaşıyoruz, ama o milletvekili arkadaşlarınız,
sokakta dökülen kanın yanında da bir fotoğraf çekselerdi.
Tarafınızı böyle seçeceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın İnce, siz
buradan Esadın canı cehenneme dediniz; bu problemi çözmüyor.
Problemi çözecek olan nedir biliyor musunuz? Sokakta öldürülen genç,
yaşlı, kadın, erkek, kimse, o öldürülen insanlar için ne
diyorsunuz, sorun bu? Biz bunun cevabını istiyoruz sizden.
Bir de bir şey daha
söyleyeyim size: Siz Sayın İnce, CHPyle ilgili Sayın
Başbakanımızın harf kullanmasına bir atıfta
bulundunuz, Ha harfi yoktur dediniz. Ben şimdi size sormak istiyorum,
bir de bir anlaşma yapacağım sizinle. Siz KaDeVe mi
diyorsunuz, KeDeVe mi diyorsunuz? Bunu bana bir söyleyin?
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Zamana göre değişiyor!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) İki, daha önemli; madem alfabede Ha harfi yok, bizim
tüzüğümüzün 3üncü maddesinde, AKP değil AK PARTİ yazıyor
kısaltılmışında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ama Ka harfi var.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Söyle
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bak Ka harfi var ama Ha harfi yok.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Söyler misiniz? Onu da söyleyin alkışlayayım sizi. (AK
PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ayşe Nur Hanım, Ha harfi yok ama Ka harfi var.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/23) ve (11/24) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 20 Kasım 2012 Salı günkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun
bugünkü birleşiminde yapılmasına; 337 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde son söz Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahine aittir.
Buyurun.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Adalet ve Kalkınma Partimizin
getirmiş olduğu grup önerimizin lehinde söz almış
bulunmaktayım.
Ben, öncelikle sözlerime başlamadan,
bugün Dünya Çocuk Hakları Günü, bütün dünyaya, gelecekteki
çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak ümidiyle
dünya çocuklarımızın Çocuk Hakları Gününü kutluyorum ve
yaklaşmakta olan öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü de
buradan kutluyorum.
Grup önerimizde Başbakan
Yardımcımız Sayın Bülent Arınç ve İçişleri
Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilen
gensoru önergelerinin görüşmelerinin bugün yapılmasını
öneriyoruz. Ayrıca, kanun tasarılarının öne çekilmesiyle
ilgili bir önerimiz var. Yine, Büyük Millet Meclisi Başkanımız
ile Gençlik ve Spor Bakanımızın talepleri olan uluslararası
sözleşmelerin gündemin ön sıralarına alınmasını
öneriyoruz.
Bugüne kadar
uyguladığımız çerçevede, aralık ayı sonuna kadar
tüm çarşamba günlerinde sözlü soruları kaldırmayı,
salı günlerinde bir saat sözlü soruların ardından diğer
denetimi kaldırmayı, ayrıca çalışma saatlerini
aralık ayı sonuna kadar salı günleri 15.00 ila 20.00 saatleri
arası, çarşamba ve perşembe günleri de 14.00 ila 20.00 saatleri
arası olarak değiştirmeyi öneriyoruz. 21 Kasım, yani
yarın -Çarşamba günü de- 239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara davam edilmesini ve yine 337 sıra sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısının temel kanun olarak
görüşülmesini öneriyoruz.
AK PARTİmizin grup önerisinin lehinde
olduğumuzu belirtir, yüce heyetinizin saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaza
aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, hepimizin
bildiği üzere, yasama faaliyetlerinin icra edildiği bir yüce organ.
Tabii, yasama faaliyetleri yerine getirilirken hangi mevzuatın, hangi
kanunun Genel Kurula getirileceği, hangisinin daha önce
görüştürülebileceği de bir gündemle mümkün oluyor. Bu gündemin
belirlenmesi de İç Tüzükümüze göre Danışma Kurulunda, içinde
grup başkan vekillerinin bulunduğu, bir Meclis başkan vekili
başkanlığında, Danışma Kurulunda
yapılıyor. Orada bir uzlaşma olması gerekiyor.
Benim Türkiye Büyük
Millet Meclisinde beşinci yılım ve beş yıldır da
grup yöneticisi olarak zaman zaman bu Danışma Kurulu
toplantılarına iştirak ettim, katıldım ancak bir türlü
uzlaşmaya varılabildiğine şahit değilim. Yine, aynen
Genel Kurulda olduğu gibi, AKPnin uzlaşmaz tutumu Danışma
Kurulunda da devam ediyor. Zaten, ben burada uzlaşmasam Genel Kuruldaki
çoğunluğuma güvenerek istediğimi alırım. şeklinde
bir dayatmayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Yine bunun
örneğini şimdi görüyoruz, bir Danışma Kurulu getirdi. Bu
Danışma Kurulunda İç Tüzükten kaynaklanan muhalefetin denetim
hakları yine askıya alınmış vaziyette. Efendim, sözlü
sorular, sözlü sorulardan sonra görüşülebilecek denetim hakları
görüşülmeyecek diye bir karar getirdi önümüze.
Kıymetli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece Hükûmetin ihtiyaç
duyduğu yasalarının yapıldığı bir yer
değil, Hükûmetin aynı zamanda muhalefet tarafından da
denetlendiği bir kurum ancak yasama
faaliyetinden kastınızın muhalefetin denetim hakkının
elinden alındığı ve sadece Hükûmetin isteklerinin yerine
getirildiği bir Genel Kurul ve uzantıları şeklinde olduğunu
düşünüyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, yine birtakım saatler belirlemişsiniz. Bu saatlere
göre, işte kimi tarihlerde akşam sekizde kimi tarihlerde de
bitimine kadar diye karar alıyorsunuz. Arkadaşlar, İç Tüzük ve
Anayasamız biliyorsunuz aralık ayının yaklaşık
10undan itibaren bütçenin Genel Kurulda görüşülmesini emrediyor yani
bunun başka bir alternatifi yok aksi takdirde bütçesiz bir Türkiye
Cumhuriyetiyle karşı karşıya kalacağız. Bütçe
görüşmelerinin de sarkıtılması, ertelenmesi gibi bir
lüksümüz yok, mutlaka zamanında ve belirlenmiş takvime göre
bitirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, arkadaşlar,
uygulayamayacağınız bir karar ile ilgili bugün Meclisin Genel
Kurulunun zamanını israf ediyorsunuz. Ben aynı hataya çok fazla
düşmek istemiyorum ,dolayısıyla, uygulanamayacak bu
Danışma Kurulu kararıyla ilgili de çok fazla şey söylemeye
ihtiyaç duymuyorum.
Ancak, bu vesileyle,
cumartesi gününe denk gelen 24 Kasım Öğretmenler Gününü Milliyetçi
Hareket Partisi adına kutlamak istiyorum.
Yine, ayrıca, Çocuk
Hakları Gününü kutluyorum bütün çocuklarımızın ve
çocuklarımızın şu sitemini de sizlerle paylaşmak
istiyorum: Hep onlarla görüşürken Yarınlarda Türkiyeyi sizler
yöneteceksiniz, bu kararları sizler alacaksınız, geleceği
sizler belirleyeceksiniz. sözümüze itiraz ediyorlar, diyorlar ki: Bu,
çocukların bugün dinlenilmemesi için uydurulmuş bir gerekçe.
Hayır, biz bugün konuşmak istiyoruz, bugün yönetime katılmak
istiyoruz. Ben de bunu Genel Kurulla paylaşmış olayım.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Sayın Başkan, özür diliyorum.
Az önceki hatip
arkadaşımız bizi kastederek fotoğraflar üzerinden bize bir
sataşmada bulundu. 69a göre ben bu sataşmaya cevap vermek istiyorum
efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Ben fotoğraflardan bahsettim.
BAŞKAN Aslında
sizinle alakası yoktu ama buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Hatay Milletvekili
Refik Eryılmazın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Peki efendim, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, üç aydır Suriyede cezaevinde tutuklu
bulunan bir gazeteci arkadaşımızı, tamamen insani
duygularla, hiçbir siyasi kaygı taşımadan, ülkesine, ailesine,
çocuklarına kavuşturma için bir mücadele verdik ve bunun neticesinde
bu arkadaşı biz getirdik.
Bu
arkadaşımızın Suriyede şu anda meşru Devlet
Başkanıyla görüşmekten başka buraya getirilmesinin mümkün
olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Üç aydır bu
arkadaşımızı -siz iktidardasınız- kendi kaderine
terk ettiniz orada. Size başvurdu, siz bunun gereğini yerine
getirmediniz ve Dışişleri Bakanlığının
yazılı bir cevabı var, Biz bir şey yapamıyoruz. Bu
arkadaş bize başvurdu, biz de insanlık görevimizi ve
milletvekilliği görev ve sorumluluğumuzu yerine getirme adına
gittik bu arkadaşı getirdik. Bunun üzerinden siyaset yapmak
istemediğimizi her seferinde söyledik, ama ısrarla sizler bunu siyasi
bir alana çekmeye çalışıyorsunuz. Efendim, fotoğraf
çektirmişsiniz.
Şimdi, ben size
soruyorum: Sayın Başbakanın kardeşim dediği,
Bodrumda beraber tatil yaptığı, ailece görüştüğü ve
şu anda meşru olan bir Devlet Başkanı. Gazeteciyi istedik,
Buyurun, isterseniz, arzu ederseniz bir fotoğraf çekelim. dediği
zaman, Hayır, biz sizinle fotoğraf çektirmiyoruz. mu diyecektik?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir dakika
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Esad meşru bir başkan mı?
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) Peki, sokaktaki kandan bahsediyorsunuz. Bakın, bugün 10 bin
asker ölmüş Suriyede. Bunlar Suriye halkının çocukları ve
10 bin askerin ölümünden AKPnin izlemiş olduğu Suriye
politikasının sorumlu olduğunu ifade etmek istiyorum.
Siz eğer gücünüz
yetiyorsa buyurun Suriyeye gidin, oradaki halkı, savunduğunuz
halkı bir dinleyin bakalım. Bakın, o fotoğrafı da
çektik, onu size göndereceğim. O fotoğrafta
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) Havaalanında beklerken, Kamışlıda sizin
özgürlük savaşçıları dediğiniz El Kaide
militanlarının öldürdüğü 15 askerin cenazesiyle
karşılaştık, onları da fotoğrafladık, onu da
size göndereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Esad meşru bir başkan mı?
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Onun meşruluğunu siz tartışamazsınız!
Ona siz karar veremezsiniz!
BAŞKAN Bitti iki
dakikanız.
Sağ olun,
teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/23) ve (11/24) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 20 Kasım 2012 Salı günkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun bugünkü
birleşiminde yapılmasına; 337 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Emekliler ile Bunların Dul ve
Yetimlerinin Sendikalaşması Hakkında (2/30) esas numaralı
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/76)
22
Haziran 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/30 esas numaralı
Kanun Teklifim 45 gün içerisinde Komisyonda görüşülmediğinden,
İç Tüzüğün 37nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Teklif
sahibi olarak Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt.
Sayın Öğüt,
buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; emekliler ile dul ve
yetimlerin sendikalaşması için vermiş olduğum kanun teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede 10 milyon 428 bin civarında emekli var. Emekli
vatandaşlarımız maalesef yoksulluk ve perişanlık
içerisinde yaşıyorlar. Hükûmetin vaatleri hiçbir zaman emeklinin
belini doğrultmadı. Emeklinin beli her zaman eğri, emekli her
zaman asgari ücretin altında geçinecek şekilde, yoksul şekilde
kapılarda dolaşıyor. Şimdi, emeklilere, vermiş
olduğumuz kanun teklifinde dul ve yetimlerin de ilave edilmesini
istiyoruz. 2004te bir yasa çıktı, emeklilerin
sendikalaşması için bir yasa var ancak sendikalaşması için
emeklilerin yanı sıra dul ve yetimlerin de olmasını
istiyoruz. Dul ve yetimler nasıl oluyor, siz de biliyorsunuz. Eşi,
annesi, babası öldükten sonraki varislerinin dul ve yetim
çocuklarının, bunların geçimleri
Şimdi, bunlar, çok
düşük maaş alıyorlar ve hiçbir yerden de gelir olmadığı
zaman hakikaten perişanlık içerisinde yaşıyorlar ama bu dul
ve yetimlerde sendikalaşma olursa o zaman demokratik olarak
haklarını aramış oluyorlar. O anlamda, bizim, Büyük Millet
Meclisi olarak bu dul ve yetimlere bu sendikalaşmayı mutlak surette
vermemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü sendikalaşma, insanların
haklarını araması demektir. Hele dul ve yetimlerin
Hani yetim
hakkı derler ya. Yetim hakkı Büyük Millet Meclisinde
tartışılmasın, yetim hakkını da kimse yemesin.
Yiyenler varsa da onu Allah bilir.
Değerli
arkadaşlar, örgütlenmiş bir toplum, her zaman hakkını
hukukunu arayan bir toplumdur. Maalesef, emekliler, 10 milyonun üzerindeki
emekli, bugün, Edirneden Ardahana kadar, kuyruklarda çöp topluyor. Yani
tabiri caizse -ben televizyonda da görüyorum, sizler de görüyorsunuz-
emeklilerin çoğu
Hele asgari ücretten emekli olmuşsa bunlar 300-400
lira maaş alıyorlar ve BAĞ-KURdan emekli olmuşsa 600 lira
civarında maaş alıyorlar, işçi emeklisiyse 800 lira, 900
lira.
Değerli
arkadaşlar, bugünkü ortamda hiç kimsenin geçinmesi mümkün değil.
Emeklilerin maaşlarının artırılması, dul ve
yetimlerin de mutlak surette değerlendirilerek, dul ve yetimlere de
sendikalaşma hakkının verilmesi gerektiğine
inanıyorum.
Şimdi, bir de
değerli arkadaşlar, benim bölgemde tabii ki tarım ve
hayvancılık var ama şu anda orada bir doğa katliamı
var. Ardahan ilinin Hanak ilçesinin Çat köyünde bir doğa katliamı
var. Orada bir baraj yapılıyor. Barajla tamamen doğa
katledilmiş, köylüye birtakım vaatler verilmiş, hiçbir vaat
yerine getirilmemiş. Köylü ile şu anda orada barajı yapan firma
karşı karşıya, birbirlerine girmişler. Öyle bir
girmişler ki, öyle bir yasal olmayan işler yapmışlar ki
mevzi imar durumu yok, yani uygulama planları yok. Evvelsi gün de Ardahan
İl Genel Meclisi üyeleri gitti Çata, orada yerinde gördüler ve bu planları
iptal ettiler.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, siz burada Hükûmet olarak Git kardeşim, falan yere baraj
yap, elektrik ihtiyacı var. diyorsunuz ama bunun
altyapısını yapmadan nasıl vatandaşı
gönderiyorsunuz? Şimdi, vatandaş gitti oraya, yapmaya kalktı,
imar durumu yok, mevzi imar durumu yok, uygulama imar durumu yok. Köylüyle
karşı karşıya gelmiş, köylü perişan olmuş,
alabalık dereleri olduğu gibi altüst olmuş -o kadar güzel
kırmızı benekli alabalıklarımız var ki bizim- o
dereler altüst olmuş ve maalesef, hakikaten çok kötü durumda. Orada,
Çatta şu anda vatandaşlarla müteahhit birbirine girmişler. Müteahhit
orada belli insanlara avantaj sağlamış, köylüye hiçbir taahhüdünü yerine getirmemiş.
Bu konuda bunu da ben
buradan ikaz etmiş oluyorum ve bu kanun teklifimizin kabul edilerek emekli
ve dul, yetimlerin haklarının da korunmasını arz ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Trabzon Milletvekili
Sayın Mehmet Volkan Canalioğlu, buyurun.
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; emekliler ile bunların dul ve yetimlerinin
sendikalaşması hakkında verilen kanun teklifinin üzerine söz
almış bulunuyorum, yüce Meclisimizin siz değerli üyelerini saygılarımla
selamlıyorum.
Yıllarca en verimli
günlerini ülkesine ve milletine hizmet ederek emekli olmuş, bilgi, birikim
ve tecrübesini kurumunda ya da yaşadığı,
çalıştığı iş yerinde bırakmış ama
ülkesine katkı sağlamayı, mesleklerini yeniden aktif hâle
getirmeyi arzulayan emeklilerimizi maalesef park ve kahvehane köşelerinde
oturtarak toplumdan soyutlamış hâldeyiz. Oysa,
yıllarını bu ülkeye hizmet ederek geçirmiş, tecrübe sahibi
olmuş emeklilerimiz yeniden toplum içerisinde aktif görevlere teşvik edilmelidir.
Türkiyede 10,5 milyon
emekli vatandaşımız bulunmaktadır. Ülkemizde ne yazık
ki emeklilerimize yeterli düzeyde ilgi gösterilmediği apaçık bir
gerçektir. Çıkarılan Sosyal Güvenlik Yasası ile de emeklileri
rahatlatmak için emekliye yönelik herhangi bir iyileştirme
getirilmemiştir. Emeklilerimizin yaşam şartları gerçekten
çok zordur. Bu yaşam şartları içerisinde tek bir kişinin
sorunlarla başa çıkması mümkün değildir. Emeklilerimiz ve
onların dul ve yetimlerinin aktif çalışanlar gibi
korunması, sağlık, sosyal, kültürel ilişkilerinin
geliştirilmesi, aylık maaşlarının geçim
standartlarının üzerine çıkarılması zaruridir. Bunun
için de gerekli girişimler mutlaka yapılmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde emekli olabilmek çok
zorlaşmıştır çünkü bugün, güvencesizleştirme,
taşeronlaştırma, prim ödenmeyişi, düzensiz
çalışma, işten çıkarmalar emekliliği
hayalleştirmiştir. Zaten emeklilerimizin emekli olma hayalleri
gerçekleşip emekli olunca da insanca yaşamı yani ekonomi,
sağlık, eğitim, ulaşım gibi hakları da
onların yaşamlarını sağlayacak düzeyde değildir.
Bu nedenle emeklilerimizin insanca yaşaması giderek daha da
zorlaşmaktadır. Sağlık alanındaki dönüşüm,
maaşlardaki düşüş, ulaşım zamları, enerjiye
yapılan zamlar emeklilerimizin yaşam şartlarını her
geçen gün sorunlu hâle getirmektedir.
Ömrünün en verimli
günlerini çalışarak, üreterek, hizmet ederek geçiren emeklilerimiz
Unumu eledim, eleğimi astım. zihniyeti ve ruh hâlinden
kurtarılmalıdır. Kahvehanelerin yüzde 90ı emekli
vatandaşlarımızla dolu. Oraya sığınmış,
oynadığı oyunu görev olarak, gidecek başka bir yeri
olmadığı düşüncesiyle oynuyor.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sizlere çok çarpıcı bir örnek vermek
istiyorum. Lütfen dikkatle dinler misiniz.
Trabzonda
karşılaştığım bir emekliyle
yaptığım konuşmayı, söyleşiyi sizlere aktarmak
istiyorum. Şöyle söyledi emekli arkadaşımız: Sayın
Vekilim, yıllarca çalıştık, ürettik; çoluk çocuk okutup
büyüttük; yemedik içmedik ailemizi kıt kanaat geçindirdik; köyümüzden de
lahanamızı, patatesimizi getirip yedik ve emekli olunca da ömrümüzün
geri kalan kısmını torun severiz, arkadaşlarla sohbet edip
anılarımızı konuşarak geçiririz diye düşündük ve
Allah nasip etti emekli olduk. Keşke olmasaydık. Emekli olduktan iki
üç ay sonra hem sıkılmaya hem de geçim sıkıntısı
çekmeye başladık. Gidecek yerimiz yok. Sabah evden çıkıp
kahvehaneye, hava iyiyse -Trabzonu bilenler bilir- Meydan Parkına
gidiyoruz. Ama evden çıkıp dolmuşa biniyoruz, eve gidiş
dönüş dolmuş parası 3 TL. Kahvede ya da parkta çay içiyoruz. Önce
gelen misafirperverlikten dolayı çay ısmarlamayı da yapıyor
ve on çay içsek 50 kuruştan 5 TL ödüyoruz. Eh, yaşlıyız,
sık sık da tuvalete gidiyoruz, 3 kez gidince de 1,5 TL tuvalet ücreti
ödüyoruz. Kısaca, bir de simit yiyoruz gün geçsin diye. 50 kuruş da
simit. Toplam harcamamız 10 TL ediyor ve bu, ayda 300 TLye geliyor. 900
lira aldığım maaştan geri kalan maaşımızla
kira mı vereyim, mutfağa mı harcayayım, bu hayat
şartlarında nasıl geçineyim? diye dert yanması
insanın vicdanını sızlatmaz mı?
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, emekli olduktan sonra, ne yazık ki, emekli
aylığıyla geçinemeyen emeklilerimize, bakkal, manav, kahvehane
gibi küçük iş yerleri açarak kendi hesabına, bağımsız
olarak geçimine katkı sağlamak isteyen emekli vatandaşlarımıza,
kendilerine destek olmak yerine, Emekliyi cezalandırma primi
diyebileceğimiz yüzde 15 oranındaki sosyal güvenlik destekleme primi
adı altında bir primin, sırf iş yeri açtıkları ve
çalıştırdıkları
için emekli aylıklarından kesilmesi yanlış ve büyük
haksızlıktır. Bu yanlışlık ve haksızlık
bir an önce kaldırılmalı ya da bir işe yarar hâle
getirilmelidir. Örneğin, bu primler çalışan emeklilerin emekli
maaşlarına her yıl için belli bir oranda
yansıtılmalı ama en doğrusu kaldırılmalıdır.
Emeklilerimizin yasa dışı bunca olumsuzluklarının
yanı sıra çalışanlarımızın emekli
olmaları da hayaldir ve ne yazık ki emekli olmayı bekleyen
insanlar yaşa takılmaktadır ve bilhassa öğretmenlerimiz,
kadınlar da yirmi yılı dolduran, erkeklerde yirmi beş
yılı dolduran öğretmenlerimiz yaş beklemektedir ve
onların da sorunlarına çözüm getirmek durumundayız. Bu vesileyle
bu zor yaşam koşullarında ekonomik ve sosyal hak ve
çıkarlarını korumak ve geliştirmek için emeklilerimize ve
bunların dul ve yetimlerine sendikal örgütlenmeler yasalaştırılmalıdır
diyorum.
Yüce Meclisin siz
değerli milletvekillerini saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime yarım
saat ara veriyorum.
Kapanma saati:16.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
----------0----------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer
alan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Sayın Mehmet Şandırın, TRT ve Anadolu Ajansının
yayınlarında tarafsızlığı
sağlayamadığı, üstlendiği görevin sorumluluğunu
yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını partililere
aktardığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin (11/23) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
IX.-
GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.-
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; TRT ve Anadolu Ajansının yayınlarında
tarafsızlığı sağlayamadığı,
üstlendiği görevin sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamu
kaynaklarını partililere aktardığı iddiasıyla
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/23)
BAŞKAN Hükûmet?
Burada.
Önerge bugünkü
birleşimde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede,
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma süreleri,
önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum. (11/23) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmaması üzerine söz sahiplerini
okuyorum. Sırayla hepsini okuyup ondan sonra davet edeceğim.
Önerge sahibi: Kocaeli
Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Gruplar adına:
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yalova
Milletvekili Sayın Muharrem İnce; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç; Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınç.
Kocaeli Milletvekili
Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç hakkında,
Anayasanın 98inci ve 99uncu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 106ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılması hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
TRTnin kurumsal
sitesinde Yayın İlkelerimiz kısmında şöyle
yazıyor: Anayasanın 133. maddesi ve 2954 sayılı Türkiye Radyo
Televizyon Kanunu uyarınca tarafsız bir kamu tüzel kişiliğe
sahip Türkiyenin tek kamu yayın kuruluşu olarak
yayınlarımızın tarafsızlığı
esastır. 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanununun 5inci
maddesine göre, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu yayın esasları
şunlardır. diye devam ediyor ve en alttaki maddede de şöyle
diyor: Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için
kamuoyunu ilgilendirebilecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü,
taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar
çevresinin, inanç ve düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.
Peki, Anadolu
Ajansının yayın ilkeleri arasında ne var?
Yayınlarının eşitlik ve adalet ilkelerini zedeleyici,
insan onurunu küçültücü, ayrımcılığı teşvik edici
bir nitelik ve üslupta olmamasına dikkat eder. diyor. Ne yazık ki
hem TRT hem de Anadolu Ajansının yaptığı taraflı
ve siyasi uygulamalar had safhaya ulaşmıştır bu dönemde. Anadolu
Ajansında neler yaşandı, biliyor musunuz? Anadolu Ajansında
201 kişi işinden ayrıldı.
Cumhurbaşkanlığı muhabirini önce Ugandaya, sonra da Somaliye
sürdüler. O da ne yapıyor? Sonunda pes ediyor, tazminatsız olarak
işten ayrılıyor. Daha bitmedi. Çalışanlar, sendika yönetiminin
değişmesi için gönüllü olarak imza verdiğini zannederken,
sendikaların yetkisini kaybetmesine yol açacak istifalar için imza
vermiş durumuna getirildiler yani kandırıldılar.
Gelelim,
Sayın Bakan Arınça bağlı olan, bir diğer yayın
organı olan TRTnin ne yaptığına. TRT habercilik
yapmamaktadır, Adalet ve Kalkınma Partisinin kamuoyundaki
imajını düzeltmek, reklamını yapmak için bir araç rolünü
üstlenmektedir.
Bakın,
çok yakın bir örnek vereceğim: Geçtiğimiz hafta Kocatepede
şehit Üsteğmen Yakup Çınarın cenaze töreninde TRT törene
katılanları tek tek sayarken Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanını, Sayın Doktor Devlet Bahçeliyi özellikle
saymamıştır.
TRTyi
Adalet ve Kalkınma Partisinin televizyonu yapacaksanız ismindeki
Türkiye kelimesini kaldırın. Adı devletin televizyonudur ama
TRT yalnızca Başbakan Erdoğana ve Adalet ve Kalkınma
Partisine çalışmaktadır. Yani TRT, AKP
İktidarının borazanı olmuştur. dersek pek de
yanlış söylememiş oluruz.
TRTyi ne
zaman açsanız, iktidar partisiyle ilgili haberlere fazlasıyla
rastlarsınız. Peki, muhalefetin yaptıkları ya da
açıklamaları da aynı sürelerle veriliyor mu? Tabii ki
hayır. Türkiyede, harcadığı her 100 liranın 80
lirasını halktan toplayan, vergilerle karşılayan tek özel
kurum TRTdir. Bu nedenle, tüm kesimlere ve siyasi partilere, iktidar muhalefet
ayrımı yapmadan eşit ve tarafsız davranmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TRT ve Anadolu Ajansı,
geçmişte birçok yanlı habere ve asılsız son dakika
haberlerine imza atmıştır. Hatırlayın, terör örgütü
elebaşlarından Murat Karayılanın İranda
yakalandığı konusunda verilen son dakika ve bomba yüklü araç
haberindeki fiyasko akıllarınıza gelir mi? Bitmedi;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Onursal
Başsavcısı Sabih Kanadoğlunun evinde otururken, göz
altına alındığı haberini, TRT'nin
yazdığı son dakika haberinden öğrendi Türk milleti.
Nasıl olduysa, TRT'nin her şeyi önceden bilen uzman muhabirleri
herkesi atlattı ya da birileri bunları TRT'ye servis etti.
Gelelim TRT'deki bir
başka vahim tabloya. Bu konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu
kurumda binlerce personel çalıştırılmasına rağmen
neredeyse hiçbir program yapılamaz hâle gelmiştir. TRT hemen hemen
bütün programlarını dışarıya yaptırıyor
durumundadır. Sayın Bakan Arınç, TRT'de 6.211 memur, 835
sözleşmeli olmak üzere 7.046 personel
çalıştığını siz bizzat ifade ettiniz. Peki, bu
kadar kadrosu olan TRT ne yapıyor? Dış yapımlara
milyonlarca Türk lirası harcıyor. TRT, dış yapımlara
sadece 2011 yılında 477 milyon Türk lirası harcadı. Madem
bu kadar personeliniz var, o hâlde bu yapımları neden
dışarıya yaptırıyorsunuz Sayın Bakan? Bu
aslında kamu kaynaklarının belli bir menfaat grubuna
aktarılması meselesidir.
Şu soruları da
sormadan yapamıyoruz tabii ki: TRT'de
çalıştırdığınız bu kadar personel iş
yapamaz durumda mıdır gerçekten, yoksa kabiliyet ve mesleki
formasyonları yeterli değil midir ya da onlara güvenmiyor musunuz,
hangisi? Kamusal yayın sorumluluğu olan ve giderleri toplum
tarafından üstlenilen bir kanal böylesine kötü yönetilemez. Böyle bir
televizyon Türkiye Cumhuriyetinin televizyonu olamaz.
Sözlerimi Anayasada ve
yasada belirtilen, yer alan ve Sayın Arınçın da ifade
ettiği şu sözlerle bitirmek istiyorum: Kamu
yayıncılığı yapan kuruluşların tarafsız
ve adaletli olması gerekir.
Yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkkan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç
hakkında verilen Milliyetçi Hareket Partisi gensorusu nedeniyle
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yani doğrusu, gensoru havası yok
Mecliste. Görüyoruz Başbakan Yardımcısı hakkında
verilmiş, herkes sakin, hatta sıralar boş. Biraz da gensoru
enflasyonu olunca etkili olmaktan çıkıyor arkadaşlar. Doğru
da olsa, haklı da olsa, haksız da olsa ayrı bir konu ama denetim
mekanizması içinde en önemli mekanizmalardan birisidir.
Şimdi TRT konusuna, Anadolu
Ajansı konusuna geldiğimiz zaman, tabii ki bu konuda söyleyecek
herkesin çok sözü vardır. Ama bir gerçek vardır ki, kim iktidar
olduysa TRTyi de Anadolu Ajansını da borazan gibi
kullanmıştır, istediği gibi kullanmıştır,
kadrolaşmıştır ve -ki geçmiş dönemlerde daha fazla
özel televizyon yoktu- istediği gibi muhaliflerine karşı
kullanmıştır. Bu bir gerçek. Burada Bunu yapmadım. diyen
bir iktidar yok yani ak kaşık gibi ortaya çıkıp Ben
geçmişte doğru dürüst yönettim. TRTnin, Anadolu Ajansının,
RTÜKün ilkeleri var, bağımsızlık, eşitlik
falan,
hiç kimse bunu söyleyemez. Ancak bazı konular var ki üzerinde önemle
durulması gerekiyor. Birisi canlı yayın konusu ki,
sanıyorum Başbakan Yardımcısı Sayın
Arınçın ötesinde bir kararın konusudur, Hükûmetin
aldığı bir karardır bu, belki de parti MYKsıyla
beraber aldığı bir karardır. Biz de bunu doğru
bulmuyoruz. Yani saat 14.00te başlayıp 19.00dan sonra canlı
yayının kesilmesi halkın bilgi alma hakkını
engellediği gibi muhalefetin de bu kürsüden, milletin kürsüsünden halka
seslenmesinin engellenmesinin, sesinin kısılmasının
demokrasiye aykırı olduğunu söylüyoruz.
Özellikle, bizim gibi
partiler
Hazineden yardım almayan, bağımsız koşullarda
zar zor Meclise gelip grup kuran partilerin medya alanında -ki sansür,
baskılama da dikkate alındığı zaman- bu tür canlı
yayınlarda kendimizi, görüşlerimizi ifade etmemiz önem arz ediyordu.
Hatta, bir ara o kadar
Yapılan anketlerden birini söyleyeyim.
Doğuda, Güneydoğuda en fazla iki televizyon izleniyordu: Birisi Roj
TV, birisi Meclis TVydi. Fakat Meclis TV canlı yayınlarını
kapattıktan sonra reytingini kapattık, reytingini kaybetti.
Şimdi, burada bir
iki örnek vermek istiyorum. Tabii, bu rakamlar hazin rakamlardır. Sadece,
çok somut, üç aylık bir rakam vereceğim, çok somut rakamlardan
bahsedeceğim.
TRTde, 1 Ekim 2011-31
Aralık 2011 arası, üç aylık, net, siyasi partilerin
yayınlarını çıkardık, TRTde yapılan. Bu
sayısal kayıt analiz ve arşiv sistemi taranmış TRT
1den TRT haber kanallarına. Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin
haber yapılma sürelerini açığa çıkardık.
Bakın, sonuçlar
çarpıcı. Bu üç aylık sürede AK PARTİ 24 saat 46 dakika 15
saniye. Maşallah değil mi? Ana muhalefet partisi 3 saat 38 dakika 8
saniye, MHP 49 dakika 27 saniye, Barış ve Demokrasi Partisi sadece 18
dakika 45 saniye.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Çok eşit bir paylaşım, eşit!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Burada biraz insafın kantarı kaçmış bakın.
İnanın,
açın Roj TVyi, Nûçe TVyi AK PARTİ haberlerini Meclisle ilgili
dinleyin, katlar bunları.
Şimdi, burada bir
vicdan sorunu var, bir adalet sorunu var, bir vergi sorunu var. Şimdi,
elektrikten alıyorsunuz, vatandaştan paraları, vergileri; yüzde
80i vatandaşın cebinden çıkıyor, vatandaşın
temsilcileri bundan o oranda yararlanamıyorsa orada ciddi bir
sakatlık var. O zaman, benim tavsiyem AK PARTİ Hükûmetine, bütün her
şeyi özelleştirdiler, TRTyi de özelleştirsinler,
satsınlar, gitsin o da. Ha, diyeceksiniz Olur mu? Yani bu kamu,
habercilik, işte, devlet falan, başka şeyler araya giriyor.
Bizim anlamadığımız bir şey var, bir türlü
anlayamadığımız. Bakın, Kürtçe ana haber bültenleri
var, Anadolu Ajansı izlemiyor; TRT Şeş var, izlemiyor fakat
İçişleri Bakanının açıklamalarına, bazı
aleyhe açıklamalara özel önem veriliyor ama Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğü de oturuyor, özel iş ediniyor, bunların raporunu
tutuyor, RTÜKe gönderiyor bazı kanalları yasaklamak için, kapatmak
için; Gün TVydi, bölgede yayın yapan diğer televizyonlar için.
Peki, Emniyet Müdürünün
RTÜKte bir protokolü var mı? Yok. Ortaklığı var mı?
Yok. Görev verilmiş mi? Yok. Zaten kardeşim, bilmiyorum ama RTÜKün
bir tane telefonu var, yani şimdi, bu telefon da çok basit.
Şöyle
bakarsınız, 444
Ben İstanbul TRT
binasının önüne aracımı park ettim. Açık otopark, yani fişi alıyorsun,
bırakıyorsunuz. Ayrıca, özel değil, yani benim milletvekili
aracım olmasından değil. Özel güvenlik sorumlusu, Ben parktan
sorumluyum. diye birisi geldi. Evet
Buraya araç park edemezsiniz. dedi
bana. Tanıdı beni, aracın üstünde de Meclis kartı var.
Niye? Ben buranın güvenlik sorumlusuyum. Ben de bırakıyorum,
istediğim zaman alacağım, bir şey olursa da sorumlusu
sensin dedim, çıktım geldim çünkü orada çalışan 20
personelin hepsi de tanıdıktı. Bu adamın, Sayın
Arınçın emriyle böyle davranmadığını biliyorum.
Yine TRTde bir sürü
prodüksiyon şirketlerine parayla Kürtçe diziler yapıldı,
sanatçılar geldi, şeyler geldi. Arada bir aracı firma var.
Sorduk kaç defa ne kadar para, nereye ödediniz? Sonucunu öğrenemedik.
Şimdi, bu uygulamalara baktığımız zaman
Ve şuna
da bakıyoruz. Hani, ana dilde eğitim
Bugün ana dilde savunma
tartışmaları, açlık grevlerinin de temel taleplerinden
birisi ama Türkiyede, tam yüz yılı aşkın bir süredir bu
konuda çok ciddi bir mücadelenin olduğunu görüyoruz. Hatta, 89larda SHP
raporunda ana dilde öğretim, daha sonra 92 raporlarında da var. Dikkat
edin, yani o dönemde AK PARTİ yok ama sosyal demokrat olarak SHP, o
tarihte bunu kendi raporlarına alıyor ama bugün farklı bir
noktaya geliyoruz.
Bir türlü bir şeyi
öğrenemedik. TRT Şeş, TRT Şeş olarak Kürtçe yayın
yapıyor güya. Bir bakıyoruz yayın politikasına giderek
öncesinden de değişmiş, bir cemaatin, tıpkı Dünya
TVnin yayın akışı ve propagandasına göre yayın
yapmaya başlamış. Ve örneğin Cizrede gelenektir; biz her
sene Cizrede beş gün, sadece ana dilde Kürtçe festival yaparız.
Sanat, tiyatro, sempozyum, şiir, bunların hepsi yapılır.
Bir gün TRT Şeşin muhabirini görmedik. Yok çünkü ilgi alanında
değil. Hani diyorlar ya Biz konuşulan dillerden konuşuyoruz.,
hani deniliyor ya Türkiyede bazı şeylerin ismi yok. Mesela, TRT
Arap var, TRT Avaz var, yabancı dilde elli tane yayın var ama TRT
Kürt yok, TRT Şeş adı. Niye? İktidar zannediyor ki TRT
Kürt değil, TRT Şeş derse durumu idare edecek.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Şeş de Kürtçe ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) 6 rakamıdır, Latin rakamıdır, rakamdır,
dikkat edin 6dır.
Bakın, bir şey
daha söyleyeyim: İktidar şunu diyor, çok net: Yaşayan dildir.
diyor. Hangi diller? Artuklu Üniversitesinde Yaşayan Diller Bölümünü
açtık. Hangi diller? Yaşayan diller. Hangi diller yaşıyor?
Canım, işte Kurmanci, Zazaki, Çerkezce, Arnavutça, Boşnakça,
Arapça. Ya, kardeşim, bu, yaşayan dil. Geliyor kanuna, Hükûmet
tasarısına konuşabildiği dil oluyor; geliyor bu Meclisin
kürsüsüne, stenografların hepsi bilinmeyen dil diyor; gidiyor özel
yetkili mahkemeye, özel yetkili mahkemede de bilinmeyen dil oluyor.
Şimdi, bakın,
21inci asırdayız, yüzyıldayız, en temel insan hakları
konusunda birbirimizle dalga geçecek zamanı çoktan geçirdik. Bunun
faturası ağır oluyor, çok acı oluyor bunun faturası.
Orta Doğu kaynıyor. Bakın Suriyede olan olaylara, Filistinde
yaşananlara bakın, Irakta dünden bugüne yaşanan olaylara
bakın, İranda yaşananlara bakın, çepeçevre Türkiye'nin
yaşadıklarına bakın. Yaşayan dil deyip
adını koymadan Kürtçenin, sadece Başbakanın takdiriyle siz
bir yayın yaparsanız, anayasal güvenceyi getirmezseniz bu ortadan
kalkar. Niye? Bir yönetim değişikliğinde ortadan kalkar.
Şimdi, Samsunspor-Diyarbakırspor
maçı oynanacaktı. TRT Şeş dedi ki: Kürtçe yayını
yapacağım. ama Samsunspor karşı çıktı.
Düşünebiliyor musunuz? Ve buradan alındı yayın, başka
bir kanala götürüldü, Türkçe yapıldı. Yahu kardeşim, Kürtçe
insanı ana dilinde gol diyemeyecek mi, bir gol atamayacak mı
yani? Yani, Allah aşkına yapmayın! Şimdi, bakın, salt
bu değil; sanatta, k ültürde, her
yerde. Dün, Kültür Bakanlığının bütçesi vardı. Melaye
Ahmed-i Cizîrînin divanını basıyor Kürtçe. İyi de, x, w
Bakın q harfi -yani ka okunuyor- yasak, yasak. Şu an burada
stenografların hiçbirisi yazamaz çünkü öyle talimat verilmiş
yönetmelik
Ama TRT Şeş kullanıyor, de facto. Nasıl bir
şey? Show TV de kullanıyor, onun da wsı var. Yani burada çok
garip bir yaşayan diller karmaşası yaşıyoruz.
Yaşayan dil yok. Bir dil bir halk varsa yaşar, o halk o dili
yaşatır; o halk bazen binler olur, bazen yüz binler olur, bazen
milyonlar olur. Orta Doğuda Kürt halkı milyonlarcadır. Bakın,
Süleymaniyede, Erbilde, Hewlerde, Zahoda, Duhokta; hepsinde gidin
üniversitelerini görürsünüz, liseleri var, kültür merkezleri var. Yani, bir
dilin eğitimini yapmak, o dilin kendi eğitimini,
yayınını yapması, o hakkı kullanması yani bir
Kürt kardeşin -Sayın Arınçın dediği gibi- bir Türk
kardeşiyle eşit haklara sahip olması bu ülkenin olması
gerekenidir, gerçekliğidir; bu, budur. Eğer biz bu
ayrımcılığı aşarsak barışı da
sağlarız. Eğer bu ayrımcılığı
aşarsak adını doğru dürüst koyarız. Eğer biz bu ayrımcılığı
aşarsak onun demokratik ve siyasi yoldan yöntemini de buluruz, çözümünü de
buluruz, çözümünü de beraber koyarız. Burada, bunu, konuşarak
yapabiliriz.
Şöyle bir gerçeklik
daha var tabii: Anadolu Ajansında son zamanlarda rakamlar uçuk. Sayın
Arınç açıkladı; emekli maaşları, tazminatlar, her
şey çok iyi. Buraya çok ciddi bir bazı kesimlerin ilgisi oldu.
Bakıyoruz, filan gazeteden kadrolar oraya geçmiş durumda. Şimdi,
bu kadrolar alınırken de dikkat ediyoruz; yandaş ve marjinal,
radikal, fundamentalist kesimlerden alınıyor, seçiliyor özellikle. Bakın,
dikkatinizi çekmek istiyorum. Seçilirken, aynı zamanda, muhalifine
karşı da elinden gelen dezenformasyonu, yalanı, manipülasyonu
yapan, basın ahlak kurallarını çiğneyen, basın özgürlüğünü
hiçe sayan, çamur at izi kalsın zihniyetiyle yayın yapan,
tanıdığımız, hepinizin tanıdığı
bazı kuruluşlar. Allah akıl, selamet versin. Bunlar özel
uçaklarda çokça gözükmeye başladılar, dikkat edin,
Başbakanın uçağında eskiden 1 tane vardı, 3 tane
vardı, 5 çıktı, sayılar artmaya başladı.
Şimdi, burada, bu
ana dil olayında TRTnin günahları çok. Doğru dürüst, bir
kültürü işleyemiyorsun. Çocuklara eğitim yapamıyorsunuz TRT
Şeşte. Düşünebiliyor musunuz, çocukların izleyeceği
programlar yok. Yani öyle bir işlem yapılıyor ki TRT
Şeş sadece devletin, Hükûmetin talep ettiği ve kendisinin
istediği biçimlerde, konularda yayın yapıyor. Bunların
değişmesi lazım. Bu, gensoru açısından, bu, gensoruluk
bir konu mu? Hayır, biz şöyle bakıyoruz olaya:
Baktığımız konuların başında aynen
şudur, Sayın Arınçın da dediği gibi, Kürtlere ana dil
eğitimi dâhil tüm hakları verilecektir, verilmelidir. Bir Türk ne
hakka sahipse Kürtler de aynı haklara sahip olacaktır, olmalıdır.
Bu ülkenin barışı da, kardeşliği de,
eşitliği de, adaleti de buradan geçer diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyoruz.
Dikkat ederseniz, bu
gensoru enflasyonunda da taraf değiliz arkadaşım; açık
söylüyoruz, durum bu.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii Anayasayı
okursak, TRTnin kuruluş kanununu okursak TRTnin özerk ve tarafsız
olması gerektiğini anlarız. Fakat ne özerkliği kaldı
ne tarafsızlığı. Deneyimli çalışanları ya
tehdit edilerek ya teşvik edilerek gönderildi. Yandaş medyadan,
AKPlilerin danışmanlarından, bakan
danışmanlarından, başta Sayın Arınçın
danışmanı olmak üzere bir kadro oluşturuldu. Hatta öyle
ileri gidildi ki, TRT Genel Müdürü bu kadrolaşmayı gazete
ilanıyla savundu Yasa yoluyla, mahkeme kararıyla
kadrolaşıyorum. dedi. İşin ilginç yanı
Sayıştay raporunda Hakkında soruşturma açın. denilen
kişiyi, vekâleten yürüttüğü görevine asaleten atadınız. Bu
konuda verilen üç soru önergesini ne yazık ki üç aydır yanıtlamıyorsunuz.
TRT çalışanlarını TRTciler ve Bizimkiler diye ikiye böldünüz.
TRTde elektrik faturası ödeyen herkesin, her yurttaşın bir
hakkı vardır.
Bakınız, ben
AKPnin o 22nci Dönem Parlamentosunda da burada olan bir
arkadaşınızım. O günlerde en önemsediğiniz şey
Acil Eylem Planıydı. 3 Ocak 2003teki Acil Eylem Planınızdan
okuyorum şimdi: Elektrik fiyatlarının ucuzlatılmasına
yönelik olarak TRT payı aşamalı olarak
kaldırılacaktır ve bunu üç yada yapacağız.
yazdınız. Tarih 3 Ocak 2003. Üç ayda yapacağınızı
on yılda yapmadınız. 2004teki TRT payı artı bandrol
ücreti 329 milyon, 2011de 1 milyar 36 milyon yani 3 kat
arttırdınız. Üç ay içinde kaldıracağız
dediğiniz şeyi on yıllık iktidarınızın
sonunda 3 kat arttırdınız. Parayı vatandaştan
aldınız, AKP propagandası yaptınız, AKP borazanı
yaptınız.
Şimdi, bakınız, 2011
yılı, son üç ay; TRT 1i söylüyorum: AKP 24 saat 46 dakika 15 saniye
haber olmuş, CHP 3 saat 38 dakika 8 saniye haber olmuş yani AKP
CHPnin 8 katı fazla haber olmuş.
TRT Haber: AKP 137 saat 18 dakika 14 saniye
haber olmuş, CHP 13 saat 57 dakika 31 saniye haber olmuş yani AKP
CHPnin 10 katı fazla haber olmuş.
16 Kasım 2011 günü, sadece bir günü
esas alıyorum: AKP 240 dakika haber olmuş, Cumhuriyet Halk Partisi 8
dakika 53 saniye haber olmuş yani 16 Kasım 2011 günü AKP CHPnin tam
30 katı haber olmuş.
11 Kasım 2012 günü -bakın, çok
ilginç- Diyarbakırda 17 şehidimiz var. Cenaze törenini TRT
canlı yayınlıyor, cenaze törenine katılanların
isimlerini tam 4 kez söylüyor ama Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu görüntüde var, adını
söylemiyor. Bu ne yüzsüzlük, bu ne utanmazlık, böyle bir şey olabilir
mi, böyle bir ahlak olur mu, böyle yayıncılık olur mu?
Değerli arkadaşlarım
Sayın Arınç, siz hacca gittiniz -Allah kabul etsin-
şeytanınızı da taşladınız. Peki, bizde bir
gelenektir; hacca gidenler helallik alır. Benim babam, anam da hacca
giderken çocuklarından, komşularından, bütün köylülerinden
helallik aldı. Siz, bizden, giderken helallik almadınız ama ben
size şunu söyleyeyim: Bu milletin parasıyla -hepimiz, o elektrik
faturalarındaki TRT payıyla orada ortağız biz- bizim
paralarımızla AKP propagandası yaptınız. Ben, size,
hakkımı helal etmiyorum. Çünkü adil yönetmediniz, çünkü, siz
-elektrik faturalarındaki pay 75 milyonun payıdır- dürüst davranmadınız, siz adil
davranmadınız, siz orayı helal edecek yönde yönetmediniz.
Siz muhalefet grup
başkan vekilliği yaptınız. O zaman Meclis TV
yayınlarını kesseydi siz ne yapardınız Sayın
Arınç?
Kendini bilmez biri
TRTye çıktı, CHPye ve Sayın Baykala hakaret etti, sonra,
Cumhuriyet Halk Partisine ve Sayın Baykala tazminat ödediniz. Bu milletin
paralarından ödediniz bunu. Böyle bir şey olur mu? Bunu TRT Genel
Müdüründen almanız lazım, rücu etmeniz lazım. Parayı TRT
Genel Müdürü neden ödemiyor? Dünyanın
maaşını alıyor, milletvekillerinin 3-5 katı maaş
alıyor. Neden TRT Genel Müdürüne bu parayı rücu ettirmediniz de -kendini bilmez birinin CHPye ve
Sayın Baykala hakaretinden- milletin parasından bunu ödediniz?
Değerli
arkadaşlarım, İstanbul Radyoevi Binasıyla ilgili: Radyo
yayını için özel olarak tasarlanmış ve bir proje
yarışması sonucunda inşa edilmiştir. Şimdi bu
binayı Birleşmiş Milletlere tahsis edeceğiniz yönünde
duyumlar vardı ama yarım saat önce elime soru önergesine cevap geldi
Böyle bir şey yoktur. diye, inşallah yoktur. Sayın Arınç
bunu burada açıklarsa ona da ayrıca sevinirim.
Değerli
arkadaşlarım, yani başka bina mı yok İstanbulda? O
cumhuriyetin ilk yıllarıyla ilgili binaya gözünüzü dikmemeniz
lazım yani cumhuriyetin kazanımlarını, eserlerini ortadan
kaldırmaya yönelik bir yemin yoksa tabii ki!
Değerli
arkadaşlarım, AKP İktidarıyla Moğollar arasında
bir benzerlik kuruyorum. Moğollar da yıkıyordu, yakıyordu,
istila ediyordu ve yaptıklarının kutsallığına
inanıyorlardı. Siz de, ne yazık ki, kurumları çökertirken,
kurumları başkalaştırırken, kurumları
dönüştürürken yaptığınızın
kutsallığına inanıyorsunuz, istila ediyorsunuz, yok
ediyorsunuz; tıpkı Moğollar gibi yapıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Türkiye, bu topraklar, ne yazık ki bunu
geçmişte görmüştü.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, hem TRTde yandaş kadrolaşma
yapıyorsunuz hem de bu yetmiyormuş gibi programları
dışarıya yaptırıyorsunuz, yandaş
şirketlerinizden hizmet satın alıyorsunuz. TRTde personel mi
yok? Teknik olanaklar mı yok? Ekip mi yok? Neden bu çarçur? Bunu
anlayabilmiş değilim.
Yani bir soru sormak
istiyorum: TRT Arapçada yayınlanan programları kim denetliyor? Bana
adını söyleyin Sayın Arınç, bu denetçi kim? Arapça bilen bu
denetçi kimdir?
Yine, bir soru önergesi
verdim, dedim ki: TRTnin haberlerinde Sayın Başbakan ile Esad
arasında kavga yokken, dost olduğu, tatil yaptığı
günlerde Esad diyordunuz, şimdi niye Esed diyorsunuz? diye soru
önergesi verdim, bunu bir daha soruyorum, meğer -gelen soru önergesi
cevabı gerçekten komik; danışmanlarınıza söyleyin
arkadaşlar, lütfen o cevabı bulun, bir okuyun- Esed
aslanmış, ondan böyle diyorlarmış. diye soru önergesine
verilen bir yanıt var. Uzun yıllar çok deneyimli bir milletvekili
olarak, Meclis Başkanlığı yapmış birisi olarak o
soru önergesine nasıl öyle bir yanıt verildiğini doğrusu
anlayabilmiş değilim.
Değerli
arkadaşlarım, TRT böyle de Anadolu Ajansı farklı mı?
Orada da adil değilsiniz, orada da personel kıyımı var,
orada da yandaş kayırma var, orada da sansür var. Size bir tane örnek
vermek istiyorum: Yeni yasama yılı açılışında
Anadolu Ajansının muhabiri bana gelmiş, Grup Başkan Vekili
olarak ben Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklıyorum;
yeni yasama yılıyla ilgili duygularımızı,
düşüncelerimizi açıklıyorum. Şöyle demişim: Anadolu
Ajansı muhalefetin sesini de duyurmalı. Daha çok yer vermeli
temennisinde bulunmuşum. Bunu bile sansür ettiniz. Bunu sansür eden bir
zihniyetten habercilik çıkar mı? Anadolu Ajansının
başına Bütün laikleri şişe geçireceğim. diyen
birisini getirdiniz, onu Genel Müdür yaptınız. Sizin gibi
düşünmeyen Anadolu Ajansı çalışanlarını ne
yazık ki şişe geçirdiniz Sayın Arınç.
Hazreti Ömerin adaletini
konuştuğunuzu, okuduğunuzu, geçmişinizde bu tür söylemler
içerisinde bulunduğunuzu biliyorum. Yani ben size şunu
söyleyeceğim Sayın Arınç: Akşamları evinde devletin
işini yaparken devletin mumunu, kendi işini yaparken kendi mumunu
yakan Hazreti Ömerin adaletiyle sizin TRT adaletiniz arasında bir
paralellik görebiliyor musunuz? Vicdanınızı dinlediğinizde,
gece yatağa yattığınızda Ben ne kadar adaletsizmişim.
diyor musunuz ya da bu rakamları, benim verdiğim bu rakamları
çalışanlarınıza, yanınızda çalışanlara
doğrulatacak mısınız? Ya arkadaşlar, gerçekten, biz
CHPnin 30 katı mı haber olduk? Bunu soruşturacak
mısınız?
Bir örnek daha vereyim isterseniz
size: Hani ganimet mallarından herkese dağıtılır ama
yetmez herkese. Bir elbise yapmayacak kadar
Daha sonra, Hazreti Ömer o
kumaştan elbise yaparak camiye gittiğinde sorarlar ona Nasıl
oldu da sen ondan elbise diktin? diye; o da der ki Çocuğumun
payını kullandım. Siz, bu örnekleri -çok güzel- her yerde
anlatıyorsunuz da acaba yaşamınızda niye
uygulamıyorsunuz? Hırsınıza mı
kapılıyorsunuz? Hukuk diyorum anlamıyorsunuz. Demokrasi
diyorum anlamıyorsunuz. Hukuk devleti diyorum anlamıyorsunuz.
Muhalefetin sesi kısılmamalı diyorum, anlamıyorsunuz.
Batılı çağdaşlık diyorum anlamıyorsunuz.
Anayasa diyorum anlamıyorsunuz. Özerklik diyorum anlamıyorsunuz.
En sonunda Hazreti Ömerin adaletinden bir bahsedeyim, bakayım bunu
anlayacak mısınız diye merak ettim doğrusu.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Arınç şimdi buraya gelecek ve
büyük ihtimalle, bu rakamları tersine okutmaya çalışacak. Ama
şunu söylemek istiyorum kendisine: Geçmişte İslamda bile
karı koca arasındaki kavgayı önlemek için yalan söylenebilir.
demiştiniz Sayın Arınç. Tabii, yalanı kime
söylemiştiniz? Yalanı kim söylemişti? Ne için yalan
söylemiştiniz? PKKya mı yalan söylemiştiniz? CHPye mi yalan
söylemiştiniz? O yalanlarınızın boyutu neydi? Bunları
hiçbir zaman bilemedik ama buradan şu anlam da mı çıkabilir:
İktidarımızı sürdürmek için her yola başvurulabilir,
yalana bile başvurulabilir; bunu derseniz gerçekten
şaşırırım.
Sayın Arınç,
işte, geldik gidiyoruz. Bakınız, üç dönemdir milletvekilisiniz,
partinizin tüzüğü değişmediğine göre önümüzdeki dönem
milletvekili değilsiniz. Ben size bir soru soracağım: Siz bu
Mecliste iki dönem Meclis Başkanlığı yaptınız.
Şu Mecliste bir tane eseriniz var mı, bir tane? Turnikeleriniz
vardı, o turnikeleriniz de gitti, sizden sonra gelen Meclis Başkanı
turnikeleri de söktü, bir tek Meclis personelinin ahı kaldı
Sayın Arınç.
Değerli
arkadaşlarım, yine, Sayın Arınç zaman zaman diyor ki:
Benim ağlamamla niye dalga geçiyorsunuz, bunu niye hafife
alıyorsunuz? Sayın Arınç, bu dünyayı hallettiniz, öbür dünyayı
da hallettiniz, Resmî Gazetenin atama kararlarında çok sayıda
Arınç soyadını da görüyorum, dolayısıyla sülale
işlerini de hallettiniz, siz niye ağlıyorsunuz millet
ağlasın, milletin anası ağlıyor, şehit
anaları ağlıyor, iş bulamayan çocuklar ağlıyor,
atanamayan öğretmenlerin anaları ağlıyor, bunlar
ağlıyor Sayın Arınç.
Gazzeye üzülüp
ağlamayın. Yani Gazzeye niye üzülüp ağlıyorsunuz? Gazzeye
üzülüp ağlamanız için önce boynunuzdaki Yahudi cesaret ödülünü
çıkarmanız lazım. Hem boynunuzda Yahudi cesaret ödülü
taşıyacaksınız hem de sonra Gazze için
ağlayacaksınız, bu, doğru değil Sayı Arınç.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İftira atma, iftira atma!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bir emniyet müdürü sizi ne hâle getirdi? Sayın Ertuğrul
Günay için demiştiniz ki: Allah kimseyi Ertuğrul Günayın
düştüğü duruma düşürmesin. Ama siz de ne yazık ki emniyet
müdürüyle ilgili düştünüz. Bakın, Twitterda şöyle
yazıyorlar: Recep Güven, Arınça güvenme. yazıyorlar, bunu
okumanızı tavsiye ederim.
Anayasa oylamasıyla
ilgili Parti genel başkanı ne derse milletvekili onu yapmak
zorundadır. diyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Siz nasıl
Meclis Başkanlığı yaptınız? Siz TRTyi, Anadolu
Ajansını Başbakanın
talimatlarıyla mı yürütüyorsunuz şimdi? Yani özgür
iradeli milletvekilleri değil miyiz biz? Ne demek yani siyasi partinin
genel başkanı Anayasa konusunda şöyle düşünüyorsa bütün
milletvekilleri de öyle düşünecekmiş. Ben böyle bir
mantığı anlayabilmiş değilim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Niye oy kullanmadı CHP?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - O zaman dört tane genel başkan gelsin buraya, Anayasa
değişikliklerinde oy kullansınlar. Biz dolgu malzemesi miyiz
burada? Böyle bir şey olamaz, bu mantığı doğrusu
anlayabilmiş değilim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) CHPliler niye oy kullanmadı?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Teröristler akıllıca davranmış,
sayıları çokmuş ve silahlılarmış. Sayın
Arınç, siyaset tarihimize böyle açıklamalarla geçtiniz. Yani siz bu
açıklamalarla mı terörle mücadele ediyorsunuz? Ve sonra diyorsunuz ki:
50 kat daha başarılıdır bizim Hükûmetimiz.
Değerli
arkadaşlarım, basın özgürlüğü, medya özgürlüğüne
baktığımızda orada daha da ilginç bir açıklamanız
var. Yani 12 Mayıs 2012, canlı yayında söylediklerinizi Vatan
gazetesi yazmış, diyor ki: Bir insan belli kaynaklardan geçimini
temin ediyorsa, bu geçimini temin ettiği kurum ve onun başındaki
şahıs için her gün bir şeyler yazıyorsa kendine dikkat
etsin. Ekmeğini yiyorsun, onun davulunu çalmaya mecbursun. Herhâlde, bir
basın özgürlüğü anlamında tarihe geçecek bir söz olarak bunu
görürüm. Demek ki sizin mantığınıza göre medya iktidar
aleyhinde hiçbir şey yazamaz.
Sayın Arınç,
neden 2001deki gibi davranmıyorsunuz? Yani neden -bizim hadi olmadınız, AKPnin
ağabeyi olun- 2001de
Bakın, şu sözünüz çok önemli:
Sayısal çoğunluk siyasi ağırlık değildir. Bu
çok güzel bir cümle. Yani 2001de azınlıktayken, muhalefetken bu
sözleri söylemişsiniz. Şimdi çok daha ileri bir
yaştasınız, belki bir daha milletvekili
olmayacaksınız. Neden gelip ağabeylik yapmıyorsunuz,
AKPnin yanlışlıklarını söylemiyorsunuz? Yani Belki
muhtar olurum, belki Anadolu Ajansında çalışırım.
diyorsunuz da neden AKPnin yanlışlarını engellemiyorsunuz?
Neden buraya gelip de Arkadaşlar, biz de bir zamanlar muhalefetteydik. Bu
temel yasayı çok sert eleştirdik biz. Bu muhalefetin sesini
kısmak istediklerinde, İç Tüzükü değiştirmek
istediklerinde biz onlara dar ettik bu Meclisi. demiyorsunuz? Neden
bunları hatırlamıyorsunuz? Neden siz o Başbakan
Yardımcısı olmadan, Meclis Başkanı olmadan, öyle bir
şeyi hayal bile etmediğiniz günlerde, kenarda ufacık bir
partiyken o yaptığınız devlet adamı
konuşmalarını bugün belli bir yaşa gelmiş, her tür
makamı tatmış, Türkiyenin 2nci adamı olmuş, Meclis
Başkanlığı koltuğuna oturmuş birisi olarak, bugün
Başbakan Yardımcısı olarak şu Meclise neden bir ders
vermiyorsunuz? Ben sizin yerinizde olsam, otuz yıl milletvekilliği
yapsam, Meclis Başkanlığı yapsam, Başbakan
yardımcılığı yapsam, milletvekilliğimin sonu
olsa, gelirim bu Meclise bir demokrasi dersi veririm. Arkadaşlar, özür
dilerim. derim ya. Bu TRT bizim borazanımız oldu. Size söz
veriyorum, şimdiden sonra muhalefet de burada konuşacak. derim. Hiç
mi vicdanınız sızlamıyor sizin? Hiç mi o günlerinizi hatırlamıyorsunuz?
Hiç mi Hazreti Ömerin adaletinden söz ederken içinizde bir ses size Ya
Bülent, yanlış yapıyorsun. demiyor? Bunu hiç mi
dedirtmiyorsunuz?
Sayın Arınç,
unutmayınız ki sizin de çarkınız kırılır,
güvendiğiniz padişah da bir gün devrilir. Hiç merak etmeyin diyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurunuz Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün 1 tanesi
Antalyada olmak üzere defnetmiş olduğumuz şehitlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Bu gensoru nedeniyle orada
bulunamadım. Bu vesileyle tekrar bütün şehitlerimize rahmet
diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, az önce konuşmacı arkadaşlarımız,
kısaca, TRTnin ve Anadolu Ajansının tarafsız olması
gerektiğine ilişkin hususlara değindiler. Anayasamızın
133üncü maddesi net bir şekilde bunu belirlemiş bulunuyor. Bugün, burada,
TRTnin ve Anadolu Ajansının uygulamaları ve Sayın
Başbakan Yardımcısının bu konuda gerekli
işlemleri yapmaması üzerine bu gensoru verildi.
Şimdi, diyor ki:
Tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzel kişilerinden yardım
gören ajanslar -yani Anadolu Ajansı- özerklik ve tarafsızlık
anlamında anayasal olarak hüküm altına alınmış. Öyle
olması gerekir.
Peki, yine aynı
şekilde Anayasa Mahkemesinin kararları var, geçmişte bu konuda
çıkan 1990/2 sayılı, 1990/8 sayılı kararlar var. Daha
önce de TRTyle ilgili hususları da belirtmiştim. Kısaca
Kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının
oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon
yayınlarında tarafsızlık ilkesi gözetilir. biçiminde bir
hüküm var. Burada kuruluşunda ve yayınlarında bu ilkeyi sürekli
olarak gözetmesi gerekir. Yansızlığın
gerçekleştirilmesinde ise TRTnin gerek iktidar partisinden ve gerekse
öteki yönlerden gelebilecek etkilerden korunacak yapıda olmasını
gerektirir. Siyasal iktidarın baskısına maruz
bırakıcı nitelikteki her önlem yansızlık ilkesine ters
düşer. Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararlarından bir cümle size
okudum.
Yani her ikisinde de -ki
iki Anayasa Mahkemesi kararında da- bu açıkça belirtilmiş. Ne
zaman biliyor musunuz? Az önce söylemiş olduğumuz 133üncü maddedeki
hüküm henüz konulmadan yani 1993 yılındaki ekleme yapılmadan
önce bile tarafsızlığın ne olması gerektiğini
Anayasa Mahkemesi hükme bağlamış.
Değerli
arkadaşlar, bunun ötesinde, hatırlarsanız, Yüksek Seçim Kurulu
referandum süresince de TRTye uyarıda bulundu tarafsız ol diye.
Resmî yazıyla uyarıda bulundu. Demek ki burada bir sorun var ki, bir
sıkıntı var ki bu yayın ilkelerine, maalesef,
uyulamıyor ve her seferinde de uyarılar devam ediyor.
Az önce değerli
konuşmacılar, değişik zamanlara ilişkin TRTdeki
yayın sürelerini, bu söylediğimiz çerçevede, tarafsızlık ve
yansızlık ilkesine uyup uymadıklarına ilişkin yayın
sürelerini ifade ettiler. Daha önce sorulan soru önergelerine Sayın
Bakanın vermiş olduğu cevaplar, daha doğrusu, kurumun
verdiği ve Sayın Bakanın bizlere gönderdiği cevaplarda da
sürelerle ilgili benzer açıklamalar var.
Arkadaşlarımızın
söylediği zaman diliminde, bir aylık sürede -şimdi el insaf
diyorum- CHP 3 dakika olarak Sayın İnce söyledi ama, 24 dakika, 3 dakika,
49 saniye sadece MHPye düşen.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Saat, saat
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Yani saat olarak düşen kısmı
49 dakika, affedersiniz.
Yani 24 saat, 3 saat 38
dakika, MHP 49 dakika. Ne kadar olduğunun oranını siz
hesaplayın. Bir saat olmadığı için, yani yirmi beşte
1i kadar ancak zaman verilmiş oluyor Milliyetçi Hareket Partisine bu bir
aylık sürede.
Bir de isterseniz,
burada, değerli arkadaşlar, daha önce verilen cevap var. 2012
yılının ilk altı ayında -yine milletvekillerimiz
değişik zamanlarda soruyorlar- Sayın Başbakan haberlerde 44
saat 13 dakika, CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu 12 saat 39
dakika, MHP ve Sayın Bahçeli 2 saat 29 dakika. Bakın, sadece
Sayın Başbakan burada söz konusu, sizin Hükûmetin haberleri,
bakanların haberleri, diğerleri yok. Sadece Sayın Başbakana
44 saat 13 dakika haber, CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu 12 saat 39
dakika bizim değil, TRTnin verdiği bilgiler- MHP ve Sayın
Bahçeli 2 saat 29 dakika diyor.
Canlı yayınlara
bakıyoruz, aynı şeylerde derlediğim rakamları
söylüyorum: Yine Sayın Başbakan 40 saat 12 dakika, CHP ve Sayın
Kılıçdaroğlu 13 saat 43 dakika, MHP ve Sayın Bahçeli 14
saat 13 dakika. Grup yayınlarında da benzer şey devam ediyor.
Şimdi, bu nasıl
bir tarafsızlıktır? Cevap geliyor. Bu dökümleri de çok nadiren
veriyorlar değerli arkadaşlar. Çoğunda şöyle diyor
-Sayın Oktay Vuralın da soru önergesi var, arkadaşlarımızın
da var, Sayın Alim Işıkın da var- cevaplar böyle komedi
gibi: Bazen efendim, biz bunları dökemeyiz. diyor, bazen
Eşitsizlik, yansızlık ve haber değerine göre veriyoruz. diyorlar.
Şimdi, bunlar biraz, açıkçası, çok net olmayan ve baştan
savma verilen cevaplardır.
Değerli
arkadaşlar, burada ciddi anlamda sıkıntı var. Aynı
şeyi burada da yaşıyoruz. Şu anda, bir saat içerisinde, en
fazla, bu Meclis yayını kesilecek. Defalarca söyledik. Burada
nasıl bir şey oluyor da
Bizim
aklımız ermiyor yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin o gücü, o
iradesi yok mu; gerçekten ben anlamıyorum. Burası başlıyor,
bir kör dövüşü içerisinde, kayıkçı kavgası içerisinde
Efendim, o onu dedi, bu bunu dedi. Geçen gün, Meclis tarihinde bir ilk
yaşandı, yirmiye yakın söz verdi Sayın Meclis Başkan
Vekili. O arada saat yediyi geçti ve görüşmeler sonraya kaldı. Yani
bu nasıl bir anlayıştır anlamıyorum. Böyle, bir
baskı içerisinde, muhalefetin sesini kısarak nasıl bir ileri
demokrasi uygulaması gerçekleştiriyorsunuz, ben bunu anlamakta
zorlanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, daha önce söylemiştim: Biz, İbrahim Şahine ve
TRTye muhtaç değiliz Sayın Bakanım. Eski Meclis Başkanı
olarak, iptal edin o protokolü. Size daha önce önerdim, açın bir
yayın ihalesi, bakın bütün televizyonlar katılır maç
yayınları gibi. Gelsin burada yayınlasınlar, ne var, niye
gocunuyorsunuz? Yani varsa bir şey, milletvekillerinin söylediğinin
yayınlanmasından, millete sesini duyurmasından
Zaten diğer
bütün birimleri baskılamışsınız. Özel
televizyonların bile çoğu yandaş olmuş, diğerleri
bastırılıyor ama buradaki yayının verilmesinden niye
gocunuyorsunuz, ben onu hâlâ anlayabilmiş değilim.
Burada, efendim, diyoruz
ki: Ya, bu Sayın Genel Müdürümüz, yanlı yayın
yapılıyor, buna müsaade ediyor, siz Sayın Bakan olarak buna niye
müdahale etmiyorsunuz? Efendim, ben oraya karışamam. diyor. Ama
şimdi bir haber okudum Sayın Bakan, ilgimi çekti. Böyle bir, Gümüşhaneyi
ziyareti sırasında Sayın Bakan -doğruysa,
yanlışsa; herhangi bir şey bulamadım ama bize
açıklarsa memnun olurum- etrafına bakmış, TRT muhabirini
görememiş, espriyle karışık demiş ki: TRT de Milli
Gazeteye benzedi, onlar da hep geç gelirdi. E, şimdi, sizin her
gittiğiniz yere TRT, muhabir göndermek zorunda değil ki siz
oradasınız diye. Demek ki o anda ya işi
çıkmıştır, ya yetişememiştir. Eğer size
bağlıysa, o zaman Sayın Genel Müdürle ilgili de gereğini yapmanız
gerekir. Her yere geliyorsa, talimatlı geliyorsa bu kapsamda ilgili
birimlere talimat vermek gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, TRT Genel Müdürümüz değiştikten sonra,
Sayın İbrahim Şahin döneminde dışarıya
yaptırılan filmler, bu kurum dışı tabir edilen
yapımlar bir anda artmış. Arkadaşlarımız
defalarca soru sormuşlar Efendim, bunlara ne kadar gider
yapıldı? diye ve verilen cevapların yüzde 90ında diyor
ki: Bizim web sitemizde faaliyet raporlarımız var, bütün giderler
orada yazıyor. Dışarıya yaptırılan yayınlar
değerli arkadaşlar -burada bir tablo yaptırdım,
bunların hepsi soru önergelerinden kısmen ve raporlardan
derlediğimiz şeyler- 2002 yılına, 2003 yılına
gelmiş 200, 200, 200 küsur dakika devam ederken -2006-2007de hatta
174-156 bin- bir anda bakıyoruz 2008 415, 2009 1 milyon 355, 2010 2 milyon
235, 2011 2 milyon 774 bin! Bir anda, Sayın İbrahim Şahin
gelince 10 misline yakın dışarıya yaptırılan
yayınlarda artış olmuş, yayınlama dakikasında. Bu
ne demek? Tabii, parasının tamamını bize söylemiyor.
Şimdi, size ne kadar çok yapımın dışarıya
yaptırıldığını söylüyorum dakika olarak: 10
mislinden fazla artmış. Kendisinden hemen önce
devraldığı arkadaşına göre bile ciddi bir
artış var.
Peki, şimdi, le
ilgili arkadaşlarımız defalarca soru sormuşlar. Burada iki
üç klasör dolusu var, getiremedim, özetleyerek aldım bunları
Sayın Bakanım. Bakıyorum 2008e -aynen onun dediği gibi ben
de faaliyet raporlarını çıkardım arkadaşlar TRTnin
web sitesinden- bir tane tablo var, 2004ten 2008e kadar mukayeseli
gelmiş. Dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler o sene
227 binmiş. Ondan sonra kesilmiş, başka o tablo bir daha yok 2008den sonra, önceki
yıllar var. Ama dakikalarının ne kadar
arttığını ben size söyledim, 10 misli
arttığını söyledim.
Şimdi,
arkadaşlarımızın soru önergelerine cevap vermiş arkadaşımız,
Sayın Bakan da göndermiş bize, diyor ki: Bizim web sitemizde var.
Bakın, raporun sadece bu Finansal Faaliyetler kısmını
aldım. Sekiz on sayfa, gelirlerin açıklaması var. Giderler,
küçücük bir paragraf, şurası bakın, dört satır; giderler
dört satır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Sivas) Gelir artmış
Gelir artmış; ondan.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hayır,
ayrıntısını söylüyorum. On sayfa gelir analizi, reklam
gelirleri, bandrol gelirleri; TRT gider, üç satır. Okuyayım bir
tanesini: Kurumumuz ana gider kalemleri personel giderleri, ilk madde ve
malzeme giderleri, amortisman ve tüketim payları, dışarıdan
sağlanan hizmetler ve diğer giderler. Bu kadar, ondan sonra yok.
Yani gelir-gider farkı demiş.
Şimdi daha komedi söyleyeceğim size, yani ne kadar özenle bu
işin yapıldığını algılamamız
açısından! Arkadaşlar bakarlarsa, gider rakamları var, 2010
yılı ve 2009 yılının gider rakamlarını size
söylüyorum. Öyle bir kopyalama yapıyorlar ki yani ne kadar özenle
hazırlandığını göstermek açısından, elimde
duruyor, hemen takdim edeceğim Sayın Bakana da. Gelir-gider
farkı: 2009 yılı
Okuyorum, iki satır: 2009
yılında toplam 930 milyon TL gelire karşılık 883
milyon TL gider gerçekleşmiştir; 46 milyon TL gelir fazlası.
Dönüyorum, 2010u okuyorum, dikkatle dinleyin: 2010 yılında toplam
930 milyon TL gelire karşılık 883 milyon TL gider
gerçekleşmiştir. Yani bu kadar da copy-paste olur mu
arkadaşlar? Web sitesinden, şu anda hepiniz, o sayfalara girin,
görebilirsiniz, 2009-2010 gelir-gider farkı satırını
okuyorum. Ya, bu kadar basmakalıp
Gizlemek için yapıyorsun, bari hiç
olmazsa
E, başını okuyayım. Neymiş? 2010a
bakın, gider ne kadarmış? Hemen arkasında, bakın,
burada da
Dış
yapımlar: Efendim, soruyor arkadaşlarımız, diyorlar ki:
İşte, filanca MYK üyesi
isim vermeden söylüyorum-
Adalet ve
Kalkınma Partisi yetkilisinin şirketine şu programlar için ne
kadar verdiniz? Cevap: Efendim, bölüm başına 8.500 Kaç bölüm?
Yok, bir tanesinde diyor ki: 200 bölüm henüz yapıldı. Öbür taraftan
bakıyoruz 551 bölüm. Çarpıyorum, soru önergesinin cevabında bu
yok, ben çarpıyorum. O böyle geçiştiriyor, arada bölüm
sayısı veriyor veya bölüm başına maliyet veriyor, birisinde
başka bir analiz veriyor, öbürüne bakıyor. Herkesinkini toplayınca
çarpıklıklar ortaya çıkıyor çünkü herkes soru sormuş,
cevaplar farklı farklı. Çarpıyorum 8.500ü 551 bölümle, 4 milyon
683 bin yani partili bir kişinin şirketine aktarılan
Söyle peki
ne olacak? Yani Yaptı, bu işi yapıyor, şu kadar para
verdim. de eğer çekineceğin bir şey yoksa. Bundan daha
doğal ne olabilir? Sormuşlar diğer şeyleri, yine
aynısını söylemiş. Diyor ki: Bölüm sayısı 759,
bölüm sayısı şu. Bulduk, hepsini topladık, 6 milyon küsur
birinde var, 7 milyon, 4 milyon birisi yapıyor
topladığınız zaman. Sanki bölümün miktarını
söyleyince 3 bin, 5 bin, Çok bir şey değilmiş. diye geçiyor
arkadaşlar ama çarptığımız zaman bunların hepsi,
demin saklamış olduğu o giderler
Nereye gidecek bu, personel
giderinden sonra? Dış yapımlara gidiyor. Peki, şimdi yine
aynı şey var TRT 6yla ilgili, TRT Şeşle ilgili. Az önce
kalitesiyle ilgili eleştiri geldi ama tercüme ve dublaj
yayınları var. Bakıyoruz, bazısında saati 5.250,
birkaç bölüm sonra 3.250ye düşüyor. Yani ne oldu peki? Yarı
yarıya, neredeyse üçte 2ye, üçte 1 bir fark var. Bölümün
başında böyle başlıyor, sonrasına bakıyoruz, bir
çarpıyoruz
O faturalar ekimizde, hepsi var, zamanımızı
almasın diye, söylüyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, öbür tarafta reklam gelirleriyle ilgili soru soruluyor, yine
cevap yok. Bir de bakıyoruz, 60 milyon diye anlaşmış
minimum, o sene. Efendim, mücbir sebep var. Biz bunu 20 milyon düşürdük, 40 olsun.
dedik. Ya, nasıl düşürüyorsun? Ya yaptığın
anlaşmada bir sıkıntı var ya da sonra, nasıl 20 milyon
TL birine bağışlamada buluyorsun? Alırken onun
şartları belli değil miydi? Nasıl yapıyorsunuz? Bizim buna
aklımız ermiyor Sayın Bakan. Siz 60 milyona
anlaşıyorsunuz, sonra 40a düşürüyorsunuz. Buradan da tekrar bir
daha geliyor.
Birçok örnek var. İşte, rating yolsuzluğuyla
ilgili çıktı, Şirket değiştirdik. dedi, sonra neyse
ki, Allahtan mahkemeye düştü, kendileri Biz de
dolandırıldık. diye itiraf ettiler, rücu ettiler şu anda.
O da başka bir konu.
Beri taraftan, bakıyoruz değerli arkadaşlar,
ciddi anlamda kadrolaşma çalışması var.
Arkadaşlarımız az önce söylediler, ayrıntıya
girmeyeceğim ama şimdi, önemli olan ne? Bir kapı açılmış,
bakanlıkların, kurumların, valiliklerin özel kalem müdürlüğüne
Nereden geldiği ayrı bir tartışma, oraya girmiyorum,
şu kurumdan gelmiş, bu kurumdan ama üç ay, iki ay, beş ay özel
kalem müdürü, bir de bakıyoruz, TRTde, bilmem nerede uzman veya
yayıncı, ışıkçı, genel müdür
yardımcısı falan filan. Burada 10dan fazla örnek var. Size
onları da takdim edebilirim, isim
söylemiyorum mağduriyet olmasın diye ama özel kalem
müdürlüğünden tak
Değerli arkadaşlar, madem personel rejimi
diyorsunuz, bunları istisnai olmaktan o zaman kaldırın veya
böyle, üç ayda bir, gelip hemen, nasıl oluyorsa oranın özel kalem
müdürlüğünden bir anda TRT
Niye? Maaşı yüksekmiş. Hemen
oraya geçiyorlar. Ya bunları sözleşmeli yapalım ya başka
bir statü yapalım ya geldiği zaman Bakanla beraber gelsin, Bakanla
beraber gitsin, başka bir yere geçemesin mademki özel kalem, mademki
basın müşavirliğidir. Burada çok fazla örnek var,
ayrıntısına girmek istemiyorum, isim sayarak rencide etmek
istemiyorum ama bir vakıa, dökümleri de var.
Diğer bir şey: Sayın Başkan, burada
defalarca tartışıldı. Aldığı insanlara
bakıyoruz, ciddi anlamda bir hemşehricilik var. Tamamına
bakıyorum, Amasya, Amasya Akyazı yazıyor. Şimdi,
Sayın Genel Müdürün de böyle psikolojik harekât merakı var
biliyorsunuz. Reşadiye olayları olunca hemen -TRTnin böyle bir
şeyi vardı- haberlerde geçiyor arkadaşlar, diyor ki: Efendim,
şu da Reşadiyeli, bu da Reşadiyeli, Ergenekoncular da
Reşadiyeli. Şimdi bizim de Bu da Amasyalı, o da Amasyalı;
sen bunları hemşehri diye mi alıyorsun? mu dememiz lazım?
Ha, içerisinde
Nitelikleri
nedir bilmiyorum, Sayın Bakan bize açıklarsa
Hakikaten, orada, aktar
döndür sınavlar, birtakım çalışmalar var ama ciddi anlamda,
TRT bu süreçte psikolojik operasyon merkezi hâline gelmiş, erkenden haber
vermeye başlamış. Bir bakıyoruz, daha olay olmadan, yok işte
Balyoz sanıklarına şurada tutuklama, yok efendim bombalı
kamyon geldi. bir de bakıyoruz, Vallahi bunların üstündeki seri
numaraları silinmiş. falan diye herkesten önce açıklamalar
yapıyor, böyle bir psikolojik operasyon merakı geldi.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, burada
Hatta ve hatta, bu
Tuncay Güney denen muhbiri çıkarınca o arada sormuşlar
Öcalanın kaseti bile çekmecemde, zamanı geldiğinde
yayınlayacağım. diyor.
Sayın Bakan, bunlar çok hoş
şeyler değil. Galiba Sayın Şahin başka bir yere bürokrat
olmak istiyordu, olamayınca herhâlde burada diyorum biraz
istihbaratçılık oynuyor gibi. Bu olmayan şeyleri, hem de
sonrasında savunmak çok doğru değil, özellikle bu tip
şeylerden kaçınmak gerekiyor. Ama gördüm ki şimdi siz de önceki
gün, sanki önceden haber verir gibi Efendim ben umutla bekliyorum, bu
açlık grevleri sona erecek, bilgim yok ama gidişattan ve temaslardan
bunu anlıyorum: diyorsunuz. Şimdi, İbrahim Şahinin yerine
siz mi soyunuyorsunuz, anlayamadım. TRTden önce Sayın Arınç
artık bunları bize haber vermeye başladı.
İnşallah, bu defa da bu işler sona erdi diye sevinçten
ağlamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla)
TRTyi yansız yayın yapmaya davet ediyorum. Sorumlusu olarak da
Sayın Arınç hakkında verdiğimiz gensoru önergesine
desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun Sayın
Tunç.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Sayın Başbakan
Yardımcımız Bülent Arınç hakkında verdiği gensoru
önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Gensoru,
Anayasamızda ve İç Tüzükümüzde öngörülen önemli bir denetim
yoludur. Diğer denetim yolları soru önergesi, Meclis
araştırması ve genel görüşme Anayasamızın
98inci maddesinde birlikte düzenlendiği hâlde gensoru ve Meclis
soruşturması önemlerine binaen, Anayasa'mızın 99 ve
100üncü maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmişlerdir.
Gensoru, diğer
denetim yollarından farklı olarak, Bakanlar Kurulunun ya da
bakanın güvensizlik oyuyla düşürülmesi sonucunu doğuracak ciddi
bir müessesedir ve geçmişte Meclisçe yapılan bu denetim
yollarıyla bu Mecliste bakanlar, hükûmetler düşürülmüştür. O
nedenle, gensorunun konusu ve gerekçesi sağlam olmalıdır,
delillere dayanmalıdır, iddialar gündemi sarsacak nitelikte
olmalıdır; aksi takdirde gensoru olmaz, gensoru müessesesinin
zayıflamasına neden olur, etkisini yitirmesine ve denetim yolu
olmaktan çıkmasına neden olur.
Anayasa'mızın
yine 99uncu maddesinde de gensorunun Meclis çalışmalarının
dengeli olarak yürütülmesi amacına da aykırı olmaması
gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Muhalefet partilerimiz, son
zamanlarda, gensoruyu Meclis çalışmalarının dengeli
yürütülmemesi yönünde kullanmaktadırlar. Geçen hafta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma saatlerinin üçte 2sini gensoru görüşmeleriyle
tamamladık, geriye kalanını da grup önerileriyle tamamladık
ve asıl, milletin bizden beklediği kanun çalışmalarına
maalesef zaman kalmamıştı. Biraz sonra
açıklayacağım gerekçelerle, görüşmekte olduğumuz
gensoru da maalesef bunun tipik bir örneğidir.
Değerli
milletvekilleri, Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent
Arınç hakkında MHP Grubunca verilen gensoru önergesinin konu ve
gerekçesine baktığımızda, Anayasa'mızda ve İç
Tüzükümüzde belirtilen şartları taşımadığını,
hiçbir ciddi temelinin bulunmadığını, somut delillere
dayanmadığını ilk bakışta görmekteyiz.
İddiaları
cevaplamadan önce, TRTnin nereden nereye geldiğini hatırlamakta
fayda var. Cumhuriyetimizin en önemli kurumları arasında yer alan
TRT, 85 yıldır radyo yayınları, 44 yıldır da
televizyon yayınları yapan bir kurumumuzdur. AK PARTİ İktidarından
önce, birçok kurumumuzda olduğu gibi TRTde de hantal bir yapı
vardı. Yönetilemez ölçekte büyük birimlerden oluşan TRTde kanal
sayısı bugünkünden az olmasına rağmen, çalışan
sayısı fazlaydı. Programlarda ve habercilikte özel sektörün de
gerisinde kalan TRTnin marka değeri düşmüştü. AK PARTİ
İktidarı ülkemizin her kurumuna sahip çıkıp verimli hâle
getirdiği gibi, TRTye de sahip çıkmış, TRTnin kısa
sürede kayıplarını ortadan kaldırarak bu alanda da önemli
ilerlemeler sağlamıştır.
Bugün, yıllık
16 milyon lira civarında olan teknoloji yatırımını her
yıl 8 ile 10 kat arasında artırarak soluk renkli kamu
yayıncısı imajını silen bir TRTyi
alkışlamak gerekir. Dünya
yayıncılığının geldiği son nokta olan
sayısal karasal TV yayını için istasyonlarının
altyapılarını düzenleyen, tüm stüdyolarını yenileyerek
HD yayıncılığın öncüsü olan TRTyi takdir etmek
gerekir. Gensoruyu veren MHPnin koalisyon olduğu dönemde 3 kanalla yurt
dışına açılmaya çalışan TRTden bugün 8
farklı uydudan yayın yaparak dünyanın beş
kıtasında ve hemen hemen tüm ülkelerde 15 farklı kanaldan
izlenebilen TRTyle gurur duymak gerekir.
TRTnin iyi
yönetilmediğini iddia eden MHPnin döneminde TRT zarar eden bir kurumdu.
Bugün ise hem yüzlerce birimde atağa geçen hem de bütçe fazlası veren
bir kurum hâline gelmiştir. Hatta o dönemde vatandaşlarımız,
elektrik faturalarının fatura bedeli üzerinden yüzde 3,5
oranında TRT payı ödüyordu. AK PARTİ iktidara geldiğinde
TRT payını yüzde 2ye indirdi ve elektrik bedeline dayalı olarak
yüzde 2, fatura bedeli üzerinden baktığımızda da yüzde
1,5a tekabül ediyor. Şimdi, ben gensoruyu veren MHP grubuna soruyorum:
Vatandaşlarımız bugün elektrik faturası bedelinin yüzde
1,5unu TRT payı olarak ödüyor ve 15 kanallı TRT zarar etmiyor da
siz, yüzde 3,5 TRT payı keserken 5 kanallı TRTyi zarar ettirmeyi
nasıl başarıyordunuz?
TRTnin
başarısı reklam gelirleriyle de ortadadır. Reklam
gelirlerinde yüzde 350 oranında artış gerçekleştiren TRT,
sadece film alan değil, film satan bir kurum hâline gelmiştir. TRTnin
en önemli görevlerinden olan millî değerlerimizi yeni nesillere aktarma,
demokrasimizi güçlendirme, milletimizin birlik ve beraberliğine, huzur ve
barışa katkıda bulunma adına üzerine düşeni yapmaya
başlamasından rahatsız olmamak gerekir. Milliyetçilik, sadece
lafla, hamasetle olmaz değerli milletvekilleri. Asıl milliyetçilik,
Türk dünyasını, sekiz farklı dilde yayın yaparak tek bir
ekranda toplayabilmektir. İşte, gensoru verdiğiniz Hükûmet TRT
Avazı kurarak, yayın hayatına başlatarak bunu
başarmıştır.
AK PARTİ
İktidarını her fırsatta haksız yere
eleştirdiğiniz bir husus vardır Türk ibaresini şuradan,
buradan kaldırıyorsunuz. diye. AK PARTİ, Türk ibaresini TRT
logosunun yanına koymuştur. Bugün TRT Türk kanalı bütün dünyada
Türkiye'nin sesi olmaktadır.
Bölgesel liderlik öyle
yan gelip yatarken olmuyor. Bölgedeki insanlar sesinizi duymazsa, onlara ne
dediğinizi ulaştıramazsanız bunu
başaramazsınız. İşte, TRT Arapça kanalıyla
Türkiye'nin mesajları tüm Orta Doğuya ulaşmaktadır.
TRT 6nın yayın
hayatına başlamasına da itiraz etmiştiniz. Geçmişte
Kürt kökenli vatandaşlarımız Roj TVden PKK propagandası
izlerken bugün TRT Şeş sayesinde, kendi ana dillerinde ülkemizin tüm
zenginliklerini, birlik ve beraberlik mesajlarını ve devletimizin
doğru haberlerini izlemektedir. Bundan daha güzel ne olabilir?
Gensoruyu verenler, sizin
iktidarınızda TRT Çocuk kanalı var mıydı?
Çocuklarımız yabancı çizgi filmlerin ve programların
istilasına uğramamış mıydı? Şimdi ise çocuk
kanalları arasında birinciliğe oturan TRT Çocuk kanalıyla,
çocuklarımız öz kültürümüzle, Keloğlanıyla, Nasreddin
Hocasıyla, Dede Korkutuyla buluşuyor. Bu mudur sizi rahatsız
eden?
TRT Haber kanalı
bugün Türkiyede en çok izlenen haber kanalı olmuşsa, bunda TRTnin
tarafsızlığının payı vardır.
TRT Anadolu millî
kültürümüzü yansıtırken TRT Müzik kanalı da Türk müziğine
sahip çıkmıştır.
Ramazan ayında en
çok izlenen kanal olan TRT, muharrem ayında da özel yayına geçerek
halkımızın büyük takdirini toplamıştır.
TRT, Diyanet
İşleri Başkanlığıyla ortaklaşa Diyanet
TVnin test yayınına başlamıştır. Dinî bilginin
en doğru şekilde halkımıza aktarılmasından
rahatsız olmamak gerekir.
32 farklı dilde
gerçekleştirilen radyo yayınlarına ilave olarak, TRT web
sitesinden 32 farklı dilde anlık değişen haberlerin bütün
dünyaya hızla yayılmasını sağlamak da takdir edilmesi
gereken bir durumdur.
Açılan 10 yeni
televizyon kanalının önemli bir kısmı, kendi
temalarında yayın yapan, diğer kanallar arasında en çok
izlenen kanal olma başarısını elde etmiştir.
Geçmişte 200 civarında
programla yetinilirken bugünün TRTsinde günde tam 654 farklı program
yayınlanmaktadır. Bu rakam, TRTnin ulaştığı gücü
ispatlamaktadır. TRTnin bu derece başarılı olmasına
rağmen, gensoruya muhatap olmasına neden olan iddialara gelecek
olursak ciddiye alınabilecek bir iddia göremiyoruz. En önemli iddialardan
biri, kadrolaşma. Oysaki gerçekler çok farklı. TRTde 152 olan kadro
unvanı sayısı bu iktidar döneminde 72ye
düşürülmüştür. 23 olan başkanlık sayısı 19a, 52
olan başkan yardımcısı sayısı 32ye, 258 olan
müdürlük sayısı 172ye, 135 olan müdür yardımcısı
sayısı 35e düşürülmüştür. Geçmişte çiftlik gibi
kullandığınız TRT, bugün iktidarın makam
dağıttığı bir kurum değil, millete hizmet veren
kurum hâline gelmiştir. Kadrolaşma diyorsunuz, rakamlar ortada.
Kadrolaşmak isteyen yönetim, çalışan sayısını
artırır. Gensoruyu verenlerin iktidar olduğu 2002
yılında 5 kanallı TRTde 8 binin üzerinde kadrolu, 4 bin
civarında sözleşmeli çalışan varken bugün 15 kanallı
TRTde sözleşmeliler dâhil sadece 7 bin kişi
çalışmaktadır. Gensoruyu veren MHP İktidarında 5
kanal, 12 bin kişi, AK PARTİ İktidarında 15 kanal, 7 bin
kişi. Bu mudur kadrolaşma? Rakamlar karşısında
kadrolaşma iddialarının ne kadar havada kaldığı
ortada değerli milletvekilleri.
Sayın Başbakan
Yardımcımızın yakın çevresinin TRTnin çeşitli
birimlerine yüksek maaşlarla işe alındığı
yönündeki iddia da tamamen asılsız bir iddiadır, bu konuda tek
bir örnek bile gösteremezsiniz. Çamur at izi kalsın
mantığıyla gensoru hazırlanmaz.
Değerli
milletvekilleri, gensoruda, TRTnin muhalefete az yer verdiği yönündeki
iddiaları da kabul etmemiz mümkün değildir. Muhalefet liderlerinin
her fırsatta yayına çağrıldığını
biliyoruz. Bazı muhalefet liderlerinin yayınlara
çıktığını görüyoruz, ancak bazılarının
protesto ederek yayına çıkmadığını,
bazılarının ise yayın tercihini TRTden yana
kullanmadığını da biliyoruz. Muhalefet partilerinin
etkinliklerine, mitinglerine ve çeşitli toplantılarına
canlı bağlantılar yapılmakta, haberlerde muhalefetin
haberlerine yer verilmektedir.
Aranızda TRT Genel
Müdürlüğü yapmış milletvekilimiz var, ona bir sorun; kendi
döneminde bir muhalefet partisinin kongresini beş buçuk saat canlı
verebilmiş midir? Bugünün TRTsi, yirmi gün önce Milliyetçi Hareket Partisi
kongresini beş buçuk saat canlı verebilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ancak, kanaatimce burada
asıl sorun şudur: Ülkemizin gelişmesi ve itibarı için yurt
içinde ve yurt dışında gece gündüz çalışan değil
de, Ankaraya çakılıp kalan bir Başbakanımız olsaydı,
o Başbakanın TRTde haberleri elbette ki az olurdu. Bakanlar Kurulu
iki ayda bir toplansaydı, yatırımların toplu
açılış törenleri yerine sadece IMF komiserlerinin haberleri
yapılsaydı elbette sorun olmazdı. O zaman TRT, iktidarın
haberlerine doğal olarak az yer verebilirdi. Oysaki durum artık
farklı; bu ülke için ve hatta dünya barışı için gecesini
gündüzüne katan, dünyanın en büyük televizyonlarının canlı
olarak verdiği bir lideri kendi ülkesinin televizyonu TRTnin vermemesi
düşünülebilir mi?
Sayın
Başbakanımızın Başbakan sıfatıyla
yapılan haberleriyle AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatıyla yapılan haberleri birbirine
karıştırmamak gerekir. O nedenle TRTnin tarafsız
olmadığı yönündeki iddia soyut bir iddiadır.
Gensorudaki diğer
bir husus, Meclis TV yayınlarıyla ilgili eleştirilerdir. Bu
eleştiriler de haksız eleştirilerdir.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Haydi ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Kanunların Meclis TVnin yayında olmadığı saatlerde,
gece yarılarında çıkarıldığı ve bu nedenle
muhalefetin sesinin kısıldığı iddia edilmektedir.
İç Tüzükte belirtilen normal çalışma süreleri içerisinde Meclis
TV yayındadır. Muhalefet bu süreyi kanun görüşmelerini
engellemek için grup önerileriyle kullandığından, kanun
görüşmeleri Meclis TVnin yayında olmadığı gece
saatlerine kalmaktadır. Bu duruma muhalefetin kendisi neden
olmaktadır. Gündüz saat 14.00ten 20.00ye kadar bu Meclis kanun
görüşmelerine başlayamamaktadır. Dört partinin grup önerileriyle
muhalefet sürekli konuşmakta ve Meclis TV muhalefetin grup önerilerinin sergilendiği
bir ekran hâline gelmiştir. Muhalefetin sesinin kısılması
söz konusu değildir. Ülkemizin bayrak taşıyıcısı
kurumlarından olan TRTye yaptıkları hizmetlerden dolayı
teşekkür edilmesi gerekirken, gerçeği yansıtmayan iddialarla
yıpratılması doğru değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gensoruda suçlanan diğer kurumumuz da Anadolu
Ajansımızdır. Anadolu Ajansı Türkiyenin resmî haber
ajansıdır ve hepimizin ajansıdır. Türkiyeyi dünyanın
her yerinde temsil etmektedir. Ajansta son yıllarda çalışan
sayısı azalıp kişi başına maliyet büyük oranda
düşerken, üretimin yüzde 36 oranında, haberci başına
nitelikli içerik üretiminin yüzde 76 oranında, abonelik gelirlerinde yüzde
40 oranında artışın gerçekleşmesi takdir edilmesi
gereken bir durumdur.
Türkiyenin en yaygın ve en
profesyonel haberci kadrosuna sahip Anadolu Ajansının 1.200
dolayında abonesi bulunmaktadır. Şayet Anadolu Ajansı
haberlerinde tarafsız davranmamış olsaydı, öncelikle
ödedikleri paranın karşılığını görmek
isteyen abonelerin yapılan işin karşısına dikilmesi
gerekirdi. Aslında, siyasiler, Anadolu Ajansının tarafsız
haberciliğinin canlı şahididirler. Muhalefetin sesini duyuran
Anadolu Ajansıdır çünkü Türkiyenin neresinde bir program yapsalar
onun haberini Ajansın ilk olarak geçmekle mükellef olduğunu bilirler.
Bakınız, Anadolu Ajansı
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki faaliyetleri her gün onlarca muhabiriyle
haberleştiriyor. Bu haberlerin sayılarını
karşılaştırdığımızda, bana göre,
muhalefetin yüzünün kızarması lazım. Geçtiğimiz ekim
ayında Ajansın Parlamento Haberleri Editörlüğü tarafından
yapılan haberlerin siyasi partilere göre dağılımı
şöyledir: Birinci Cumhuriyet Halk Partisi, 78 haber. İkinci
Milliyetçi Hareket Partisi, 65 haber. Üçüncü AK PARTİ, 40 haber. Dördüncü
Barış ve Demokrasi Partisi, 31 haber. Sıralamaya bakar
mısınız?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bu kâğıdı kim verdi sana?
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Eşyanın tabiatına
aykırı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Aslında biz iktidar partisi olarak sitem edeceğimize muhalefet
partileri sitem ediyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen buna inanıyor musun, şuna inanıyor musun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Haberlerinin az yapıldığı iddiasında bulunan
muhalefetin
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen buna inanıyor musun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Bu rakamlardan sizin haberiniz yok Değerli Grup Başkan Vekilimiz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Buna inanıyor musun, şu söylediğine kendin
inanıyor musun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Muhalefet liderlerini her gün kameraman, foto muhabiri ve muhabirden
oluşan 3 kişilik bir ekip takip ediyor ve sürekli haberlerini
yayınlıyorlar.
Haberciliğin
dünyanın en zahmetli ve kesintisiz işi olduğunu dikkate
alırsak, ortada bu kadar üretim varken Anadolu Ajansını
haksız ve asılsız yere eleştirmek, öncelikle ortaya konan
bunca emeğe ve bunları hazırlamak için gecesini gündüzüne katan
habercilere haksızlık olacaktır.
MHP Grubunun verdiği
gensoru metninde, TRT gibi, Anadolu Ajansıyla ilgili de somut hiçbir iddia
bulunmamaktadır. Ne yolsuzluk ne hırsızlık ne suistimal ne
ülkeyi zor durumda bırakacak bir faaliyet
Ajans güya bir haberde hata
yapmış, o yüzden gensoru veriliyor. Bu kadar komik, bu kadar
ciddiyetten uzak bir gensoru olamaz.
Bahsedilen haber, biraz
önce bahsedilen haber, terörist Murat Karayılanın
yakalandığı şeklindeki haber. Geçtiğimiz yıl 14
Ağustosta İran Meclisi Millî Güvenlik ve Dış Politika
Komisyonu Başkanı Alaaddin Burucerdi bir basın
toplantısında terör örgütü liderlerinden Murat Karayılanın
yakalandığını belirtmiş. Bunu İran resmî haber
ajansı acil koduyla dünyaya duyurmuş. Anadolu Ajansı da buna
dayanarak abonelerine bu haberi geçmiş ve kaynağı da
belirtmiş. Sonra İranlı yetkili kendi demecini
değiştirmiş ve Terörist yakalanmadı. demiş ve Ajans
bunu da abonelerine tekrar geçmiş.
Şimdi, MHP diyor ki: Anadolu
Ajansı Karayılan haberini hatalı yaptı. O yüzden de
Başbakan Yardımcısı hakkında gensoru veriyoruz.
Olacak şey değil. Haberi veren İranlı yetkili, dünyaya yayan
İranın resmî haber ajansı; suçlu Anadolu Ajansı. Böyle bir
mantık olabilir mi?
TRT ve Anadolu Ajansı, son
yıllardaki önemli atılımları ile kamu
yayıncılığında ülkemizin yüz akı
olmuşlardır. Bu başarıda Sayın Başbakan
Yardımcımızın katkıları çok büyüktür. Başarılı
yönetimlerin takdir edilmesi gerekirken Çamur at izi kalsın
mantığıyla yıpratılması doğru değildir.
Bu nedenle Sayın Başbakan Yardımcımız hakkında
verilen ve hiçbir ciddi temeli olmayan, soyut iddialara dayalı gensorunun
gündeme alınmaması gerektiğini belirtiyor, bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tunç.
Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum, hayırlı
akşamlar diliyorum.
Hakkımda verilen gensoru önergesi,
bildiğiniz gibi, Türkiye Radyo Televizyon Kurumuyla Anadolu Ajansında
taraflı yayın yapıldığı, habercilik
anlayışının ve uygulamasının tarafsız
olması gerektiği, bir kısım kişilere menfaat ve siyasi
manipülasyon amacıyla kullanılması, TRT 3ün Türkiye Büyük
Millet Meclisi yayınlarını verdiği saatlerin
kısıtlanması ve buna bağlı bazı cümleler. Bu konu
arkadaşlarım tarafından da tekrar edildiği için,
zamanı ekonomik kullanmak açısından çok fazla konuya girmeyeceğim.
Ama burada bir yanlışlık
var, TRT ve Anadolu Ajansını yan yana getirmek hukuken mümkün
değil. Arkadaşlarımız ya bundan habersiz ya da Anadolu
Ajansını da TRTye eklemlemek suretiyle iki kurum hakkında da
bühtanda bulunuyorlar. Bir defa, TRT, diyelim ki kamu iktisadi
teşebbüsüdür, KİT Komisyonunda her yıl hesap verir, aynı
zamanda kendi kanununa göre de özerk ve tarafsız bir kamu
yayıncılığı yapan kuruluştur. Oysa Anadolu
Ajansı, Büyük Atatürk tarafından 1920 yılında kurulmuş
yani doksan iki yıllık bir kurumdur ama hukuki statüsü anonim
şirkettir. Anonim şirket hisseleri içerisinde kısmen hazineye
ait hisseler de vardır ama çoğunlukta değildir.
Dolayısıyla bir şirketle bir kamu iktisadi teşebbüsünü yan
yana getirmek yanlış olduğu kadar, aynı zamanda, TRT ve
Anadolu Ajansı farklı işlevler görüyor. TRT kamu
yayıncılığı yapıyor veya televizyon
yayıncılığı yapıyor, radyo
yayıncılığı yapıyor ama Anadolu Ajansı
yayıncılık yapmıyor, haber üretiyor ve ürettiği
haberleri yayıncı kuruluşlara tevzi ediyor. Keşke
birbirinden ayrılabilseydi ama bir yanlışlık var. Yani,
genel olarak her iki kuruma ait de birkaç söz söylemek istiyorum.
Öncelikle, hem gruplar
adına konuşan arkadaşlarımıza hem de öncelikle önerge
sahibi olarak konuşan arkadaşımıza teşekkür ediyorum.
Elbette gensoru bir denetim mekanizmasıdır,
sulandırılmaması gerekir, ciddiyetini koruması gerekir,
yerinde ve zamanında mutlaka verilmesi faydalı olur. Aynı
zamanda, yüzlerce soruya muhatap olmuş bir Başbakan
Yardımcısı için elbette gensoru önergesi de verilebilir ama
bunun ciddiyetini, içerideki iddiaların
tutarlılığını biraz sonra hep beraber göreceğiz.
Öncelikle, Sayın
İncenin konuşması tamamen şahsiyet yapmaktır ve
İç Tüzükümüz gereğince de şahsiyet yapmak doğru
değildir. Bu kadar nezaketle ifade edeyim, sözlerimin sonunda ayrıca
kendisine iki cümlelik hitabım olacak. Ama diğer
arkadaşlarımızın, bazen rakamlar vererek, bazen de soyut
ifadelerle her iki kurumu ve ondan sorumlu olan bir bakanı
suçlamalarını ben tabii buluyorum.
Ne kadar doğrudur ve
gerçektir bunlar? Müsaade ederseniz onları açıklamak istiyorum.
Tabii, geçen gensorudan iyice dersimi aldım. Dolayısıyla
gensoruda konu edilen hususlara öncelikle temas edeyim, ondan sonra
cevapları -inşallah zaman kalır- hep beraber veririz.
Değerli
arkadaşlar, TRT yeni bir kurum değil, 60lı yıllardan
geliyor, siyah beyaz televizyonlardan onu hatırlıyoruz,
radyoları var ama şimdi TRTnin geldiği farklı noktayı
hepimiz görüyoruz. Tarafsız, kamu tüzel kişiliğine sahip bir
yayın kuruluşu. Kanun böyle diyor, Anayasa böyle diyor,
arkadaşlarımız haklı bu konuda. Doğru, tarafsız
ve yorumsuz habercilik anlayışıyla, çağdaş habercilik
teknik ve metotlarına bağlı kalarak kamuoyunu bilgilendiren
konularda gerekli, yeterli, doyurucu yayınlar yapmakla yükümlü. 2954
sayılı TRT Kanununun 20nci maddesi uyarınca, hükûmetin ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin açıklama
ve faaliyetlerine haber değeri ve niteliği taşıması
şartıyla TRTde haber ve yer verilmektedir.
Arkadaşlarımızın
eleştirilerini bir açıklama yapmak suretiyle belli bir yere
oturtayım. Şüphesiz, bir siyasi parti haberi olarak MHPye,
Cumhuriyet Halk Partisine, Adalet ve Kalkınma Partisine ve diğer,
Barış ve Demokrasi Partisine tanınan sürelerden bahsedebiliriz
ancak hükûmet faaliyetlerine de kanun ve Anayasa gereğince de ayrıca
yer verilmesi gerekir. İkisini birbirinden ayırmakta fayda var, hatta
gereklilik var.
Türkiyede tek kamu
hizmeti yayın kurumu olan TRT, kamu hizmeti
yayıncılığının üç temel işlevini yerine
getirmeye çalışıyor. Bunlar BBCnin kurucusu olan
şahsın ortaya attığı ilkelerdir ve genelde kamu
yayıncısı olan kuruluşlar buna uymak mecburiyetindedir.
Bunlardan birincisi eğlendirici fonksiyonu; bilgilendirici fonksiyonu,
eğitici fonksiyonu. Yani haberlerin, yayınların
Kamu
yayıncılığı yapan kurumlarda -özel televizyonlardan
bahsetmiyorum, onların gerekli ilkeleri Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
yayın ilkelerinde vardır ama- kamu yayıncısı olarak
kamudan destek alan bir televizyonun mutlaka üç fonksiyonu yerine getirmesi
lazım: Eğitici olacak, bilgilendirici olacak ve eğlendirici
olacak.
Değerli
arkadaşlar, 1 Mayıs 1964te yürürlüğe giren 359 sayılı
Yasayla TRT kuruldu, 1968 Ocak ayında da ilk defa televizyon
yayınına başladı. Artık, bugün geldiğimiz
noktayı biraz sonra rakamsal olarak açıklayacağım. Bugün
TRTnin 15televizyon kanalı var. 15 televizyon kanalıyla
dünyanın üçte 2sine yayın ağını oluşturabiliyor.
Çok
tartışıldı -arkadaşlarımız rakamlar da
veriyorlar- TRT Haberde yer alan haber ve canlı yayınlarda niçin
adaletli veya eşitlikçi değil? şeklinde. Saatler, rakamlar,
saniyeler açıklanıyor. Onun bir tek sebebi var, bizim bu haber ve
canlı yayınlarda ölçümüz eşitlik değildir, adalettir.
Eşitlik olsaydı, Barış ve Demokrasi Partisiyle Adalet ve
Kalkınma Partisini, CHPyle MHPyi veya Parlamento dışından
herhangi bir partinin haber alma sürelerini eşitlemek gerekirdi.
Dolayısıyla biz adalete güveniyor veya adaleti esas alıyor,
yayınlarımızdaki haber ölçüsünü bunun üzerine kuruyoruz çünkü
eşitlik hiçbir zaman adalet değil. Burada da ölçümüz, üç tane
kıstasımız var. Yani bize göre haber nedir, niçin verilmelidir,
orada birinci ölçümüz, faaliyetlerin haber değeri taşıması.
Subjektif bulabilirsiniz ama yayıncılar içerisinde bir haberin ve
haber değeri taşıdığının,
taşımadığının her hâlde bilindiğini söylemek
istiyorum. Yani önce bu siyasi faaliyetlerin bir haber değeri
taşıması lazım televizyonumuz açısından, yoksa
kamuoyunun bunu farklı değerlendirmesi mümkündür. Siz sadece
Parlamentoda konuşmuyorsunuz ki, miting de yapıyorsunuz, siyasi parti
toplantıları yapıyorsunuz, halkla ilişkiler içerisinde
bazı temaslarda bulunuyorsunuz. Bunların elbette kendisine göre bir
değeri var ve halkı etkileme gücü var ama biz televizyonda haber
yaparken, bu faaliyetler haber değeri taşıyor mu veya ne kadar
taşıyor, buna bakıyoruz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen siyasi partilere öncelik veriyoruz ve o partilerin
aldığı oy oranını dikkate alarak, üç kıstasa göre
de bunu yapıyoruz. Sağ olsun, Yılmaz Tunç arkadaşımız
benim söylemem gereken çok şeyi söyledi ve bana yardımcı oldu.
Mesela, son verdiği örnek çok güzeldir. Milliyetçi Hareket Partisinin 4
Kasımda yaptığı Genel Kurulunda, beş saat, canlı
yayınlar dâhil, bu kongre değerlendirilmiştir. Geçmiş
dönemlere baktım. Hatta, bunlardan birisi şimdi MHP Milletvekili olan
Sayın Toskayın dönemidir. O tarihlerde sadece yedi dakikalık
bir haber öngörülmüştü, bugün beş saatlik bir haberi biz güncel ve
haber değeri taşıyan bir faaliyet olarak görüyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
2009da da vardı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ancak şu bir
gerçektir: TRT her zaman eleştirilmiştir. Rahmetli
İsmail Cemin TRTde 500 Gün isimli kitabına
bakarsanız, kendi dönemine ait anekdotlar da vardır. Bana
şunlar, şunlar, şunlar geliyordu, güncel olaylardan
konuşmadan TRTden bahsediyorlardı. Rahmetli Osman
Bölükbaşını da hatırlarsınız veya yaşı
müsait olanlar hatırlar, hep TRT, TRT, TRT dedikçe adı da TRT
Osman gibi -başka bir şeydi ama onu söylemek istemiyorum- öyle bir
isimle anılır olmuştu. Bunda haksızlık veyahut da
gerçekle ilişkisi olmamak gibi bir bağlantı kurmuyorum ama
TRTnin âdeta bir kaderidir bu. Muhalefettekiler onu iktidarın borazanı
olmakla suçlar, kendileri iktidara gelir, iktidardakiler muhalefete düşer,
onlar da TRTyi yanlı yayın yapmakla suçlarlar. Bu ikili tahterevalli
her dönemde olmuştur.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz yaptınız mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) O yüzden burada fazlasıyla duyuyoruz:
İktidarın borazanıdır. Eh, gün gelir siz de başka
bir yerde olursunuz, biz de bu sefer herhâlde TRT taraflı yayın
yapıyor. deriz. Böyle gelmiş böyle gidecekse, bunu sadece bizim
üstümüze yıkmanın adaletle ve insafla çok fazla ölçüsü yok çünkü
tarttığınız zaman
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yani kabul ediyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla)
bunu eşit ve dengeye getirmek mümkün değil. Başka
konularda eşitlik ve dengeye getirmek elbette mümkün olabilir ama
iktidarda olan bir parti, Parlamentonun üçte 2 sayısına sahip, grup
başkan vekilleri var, genel başkanı var, bakanları var, her
yaptıkları faaliyet eğer haber değeri taşıyor ve
haber olarak giriyorsa Niye onları veriyorsunuz canım? denmez. Her
partinin grup başkan vekili var, basın toplantısı
yapıyor ve her akşam haberlerde onları biz görüyor ve izliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hangi kanalda?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Hatta bazı günlerde, diyelim ki iktidar kanadından
herhangi bir konuşma veya toplantı yapılmamıştır,
aksine, o gün muhalefet partilerinden herhangi birisi genel
başkanıyla ve diğer temsilcileriyle farklı
toplantılara katılmıştır, o gün o muhalefet partisinin
sözleri ve faaliyetleri daha çok yer tutabiliyor.
Değerli
arkadaşlarım, şuraya getirdiğim dosyalar bugüne kadar TRT
ve Anadolu Ajansıyla ilgili olarak bana sorulan sorular ve bu sorulara
verilen cevaplardır. Bütün arkadaşlarımızın malumudur ki
her soruya cevap verilmiştir. Benim âdetim böyledir; soruyu önemserim,
cevabını da veririm. Sadece son zamanlarda gelmiş ve henüz
kurumlardan cevabı alınamamış soru önergeleri var,
onları da en kısa zamanda arkadaşlarımıza takdim
edeceğim. Bundan dolayı hiç kimse bundan Benim soruma cevap
verilmedi. anlamını çıkarmasın. Biz bu faaliyetleri her
zaman önemsiyor ve arkadaşlarımızın -olabilir ki-
yanlışlarımıza karşı verdikleri önergelere cevap
veriyoruz.
Sadece bir iki tanesini şöyle
söyleyeyim: Mesela, Sayın Hasip Kaplan TRT 6 kanalımızla ilgili
olarak veya Kürtçe alfabedeki bazı harflerin niçin
kullanılmadığına yönelik bir eleştiri
yapmıştı. Geçen dönem Mersin Milletvekili Behiç Çelik
arkadaşımız bunu sormuşlar, biz de Sayın Behiç Çelike
bunun cevabını vermişiz. Şöyle diyoruz: TRT 6 kanalı
yayınları Kurumumuz genel yayın ilkelerine, 2954
sayılı TRT Kanunu ve mevzuat hükümlerine uygun yürütülmektedir. 2954
sayılı Kanunun 21inci maddesinde yer alan Kurum tarafından
Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde yayın
yapılabilir. hükmü çerçevesinde, Türkçe alfabede karşılığı
bulunmayan seslere karşılık gelen bazı harfler yayınlarda
zorunlu olarak kullanılmaktadır. Yani MHPli bir milletvekili
arkadaşımızın sorusu aslında Hasip Kaplan Beyin
öğrenmek istediği konudur.
Esad mıdır, Esed midir?
tartışmasına, Sayın İncenin soru önergesine de Türk
Dil Kurumunu kaynak yaparak şöyle bir cevap vermişiz: Esed ismi
aslan, Esad ismi ise bahtiyar, en mutlu anlamlarında farklı manada
iki ayrı isim olup Esed kelimesinin herhangi bir olumsuz veya
aşağılayıcı anlamı yoktur. Medyada değişik
şekillerde yazılan ve okunan bu kelime için Anadolu Ajansı
tarafından Türk Dil Kurumuna başvurulmuş, Türk Dil Kurumunca da
Arap ve Fars kökenli bazı kişi adları hem Türkler hem de Araplar
ve Farslar tarafından kullanılmaktadır. deyip gidiyor. Kendi
elinde var ama burada farklı bir şekilde söyledi. Bu çerçevede Türk
Dil Kurumunca Suriye Devlet Başkanının adının
Beşşar Esed olarak kullanılması gerektiği
anlaşıldığından TRT haber bültenlerinde
yaklaşık üç yıldır Suriye Devlet Başkanının
ismi Beşşar Esed olarak kullanılmaktadır. Bu hassasiyet
niçin bu kadar büyütülüyor, onu da anlamış değilim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Mursiyi de Türk Dil Kurumuna soracak mısınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bazı
yayınlar sebebiyle
Yine Yılmaz Tunç arkadaşımız cevap
verdi ama ben yargıdan da geçmiş bir iki kararı size okumak istiyorum:
Bomba yüklü araç haberine ilişkin yaşanan skandalın baş sorumlusu
şeklinde, gensoruda bir ifade var. Bu iddia gerçeği
yansıtmıyor. Şöyle ki: Söz konusu haber nedeniyle Kurumumuz
çalışanları hakkında soruşturmanın
gizliliğini ihlal suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş,
hazırlanan iddianameyle kamu davası açılmış ancak
yargılamayı yapan Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/11/2012
tarihinde, şu sayılı kararıyla beraat kararı
verilmiştir.
Yine gensoruda Türkiye
Radyo Televizyon Kurumunun
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Bunların ne alakası var?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
yayınlarının
tarafsızlığını yitirdiği vesaire
Burada da
referandum sürecinde taraflı ve Evet yönünde yayın
yapıldığı gerekçesiyle ana muhalefet partisi ve bir
milletvekili tarafından suç duyurusu neticesinde Kurumumuzun 3 yöneticisi
hakkında -filan filan isimler var- kamu davası
açılmış, Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/6/2011 tarihli,
şu, şu sayılı kararıyla beraat kararı verilmiştir.
Yine, Ergenekon
iddiasıyla açılan dava kapsamında yapılan haberler
nedeniyle bir Ergenekon davası sanığı tarafından
Kurumumuz çalışanı filan kişi hakkında
soruşturmanın gizliliğini ihlal ve adil yargılamayı
etkilemeye teşebbüs suçlamasıyla yapılan suç duyurusu sonucu
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şu
tarih, şu kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
Yine bu dava
kapsamında yapılan bir haber programı, Büyük Takip nedeniyle
Ergenekon davası sanıklarından Haberal tarafından Kurumumuz
Genel Müdürü İbrahim Şahin hakkında yapılan suç duyurusu
sonucu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı şu
sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, önemli saydığım bir iki konu -son
beş dakikam kaldı- bir de şudur: Burada, Kurum içerisinde
yakınları işe almak veya Kendi yandaşlarını
kayırmak gibi bir iddia var. Değerli dostlar, bunu kesinlikle
reddediyorum. Sayın Günal, Özel Kalemden alınıp da filan
yerlerde çalıştırılanlara ait bana bir liste vereceğini
söyledi ama herhâlde bu benim konum değil. Benim konum şu: Benim
yanımda basın müşaviri olarak çalışan, radyo
iletişim mezunu, Radikal ve diğer gazetelerde uzun yıllar
çalışmış, en son Sermaye Piyasası Kurulunda Basın
Müşaviri olan bir arkadaşı yanıma aldım. Sonra, TRT
ile ilişkilerimizi devam ettirmek üzere Genel Müdür
Müşavirliğine ataması yapıldı -bu da stratejik bilmem
ne daire başkanlığı diye tutturmuşlar, hayır öyle
bir şey değil- daha sonra da Kurumdan ayrıldı. Basın
Danışmanımın TRT ile ilişkiler konusunda Genel Müdür
Danışmanlığına atanmış olması eğer
bu şekilde bir suç kabul ediliyorsa ben bunu kabul etmiyorum ve çok
doğal görüyorum. Ama şunu söylüyorlarsa, yani siz
yakınlarınızdan TRTye aldırdınız,
kızınız, oğlunuz, damadınız, baldınız
Yedi sülalemi arasanız bulamazsınız, olabilirdi de ama yok.
Dolayısıyla bana bühtanda bulunmayın. Ben bu konularda hassas
bir insanım. Birinci, ikinci, üçüncü, yedinci göbek ötesine kadar TRTde çalışan 1 kişi bile yok.
Ama ben farklı bir şey yaptım.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Bütün bakanlarınkini toplayınca 20 kişi oluyor Sayın Bakan.
Her bakan kendinden sorumlu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Siz benim şahsımı hedef alarak gensoru
veriyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Her bakan kendinden sorumlu. Topladığınız zaman
Sizin
kurumunuz. Listesi var burada.
BAŞKAN Sayın Günal, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tamam tamam, ben size meraklarınızı
gidermek için, bu sataşmanızı da tahmin ederek şöyle bir
liste çıkardım.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sataşma değil, liste burada.
BAŞKAN Sayın
Günal, lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, eksik bilgi veriliyor, onu söylüyorum yani.
BAŞKAN
Anladım da, kesmeyin
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Mademki MHP Grubu bana gensoru vermiştir ve beni
kadrolaşmakla suçlamaktadır, acaba MHP Grubundan bazı
arkadaşlarımızın eşleri, baldızları,
çocukları bu Kurumda var mıdır? İlk elemede 10 tane
çıktı. Ama ben bu isimleri burada
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hiçbir yere sokmayın bari o zaman MHPlileri! Kamudan atın hepsini!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Heyecanlanmayın
Heyecanlanmayın
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Atın kamudan hepsini o zaman! MHPliler hiçbir yere girmesin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sordunuz, cevap veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hı, atıverin bari hepsini!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ohoo
Heyecanlanmayın, daha neler konuşuruz,
siz yeter ki rahat olun.
Bir defa, bu isimleri
vermek edebe aykırı. Neden? Çünkü bu insanlar masum.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
İsim vermedik Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Onları bu işe aldıran sizsiniz.
Dolayısıyla, Sayın Başkanımdan rica edeceğim, ben
4 tane çoğalttım, 4 grup başkan vekiline bu isimleri vereceğim.
Siz de bana 10 tane Özel Kalemden bilmem nereye geçenleri verirsiniz.
Burada önerge
sahiplerinin o ciğerpareleri de olduğu için bunu veriyorum veya
sevgili eşleri olduğu için
bunu veriyorum. En azından bunları göreceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, izin verirseniz
konuşmamın sonunda bunu arkadaşlarıma takdim edeceğim.
Değerli dostlar, ciddi olalım, cesur
olalım ve namuslu olalım. Bu Kurum, eskiden çiftlik diye bilinen bir
kurumdu.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, böyle bir şey olur mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Biz bu Kurumu bugün, hamdolsun ki, 15 kanalla dünyaya
hitap eden bir kurum hâline getirdik. 12 radyosu var, İnternet üzerinden 32
dilde yayın yapan radyoları var, dergileri var, dış
satımları var. 2008den bu yana Kurum, bugün muhteşem bir kurum
hâline geldi.
Dış
yapım diyorsunuz; biz, dış yapım, iç yapım,
bakın, şu ölçülere riayet ediyoruz: TRTde dört çeşit
Sayın Başkan,
sözümü uzatmayacak mısınız?
BAŞKAN Yok, hiç
kimseye yapmıyorum Sayın Arınç, kusura bakmayın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Eyvah, eyvah, eyvah
Anadolu Ajansıyla
ilgili olarak da Plan Bütçe Komisyonunda bir tablo verdim. Onun da örneklerini
çıkardım, yine dört tane grup başkan vekiline vereceğim.
Biz hiçbir yeri çiftlik olarak kullanmıyoruz; birilerinin çiftlik hâline
getirdiği, şişmiş, irileşmiş,
hantallaşmış kurumları, çok şükür, bugün Türkiyenin
yayıncılığında yüz akı olarak milletimizin
huzuruna getiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gensoru önergesinde bahse
konu edilen hiçbir şey doğru değildir.
Sayın İnce, iki
şey söyleyecektim, dört saniyem kaldı. Bir: Onun canı
cehenneme, bunun canı cehenneme, şunun canı cehenneme
diyorsunuz, bir gün size de birisi Senin de canın cehenneme! diyebilir.
Kaldı ki Çorumda söyledi bunu birisi ama haşat ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - İkincisi: Siz sadece Esadla, sadece Obamayla
uğraşmıyorsunuz, ağzınıza geliyor, Tayyip
Erdoğanın da canı cehenneme! diyorsunuz. Yarın
ağzınıza dolanır, partinizden birisi için veya mukaddes
saydığınız bazı isimler için de Canı cehenneme!
diyebilirsiniz. Dolayısıyla, kendinize gelin. Siz Azrail misiniz,
herkesi cehenneme gönderiyorsunuz? Bu nasıl üslup, bu ne kadar yakışıksız
bir ifade! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
bir iki cümlem kaldı ama umarım sataşma olur da cevap verme
imkânım olur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Arınç, Azrail de bir melektir. Azrail de bir
melektir Sayın Arınç. Siz Azrailin bir melek olduğunu
bilmiyorsunuz herhâlde.
OKTAY VURAL (İzmir)
Cennete gidenlerin de canını alır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sadece komiktiniz, cevap veremediniz!
BAŞKAN Evet
Sayın Günal, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, Sayın Bakan İsim verdi. dedi. Ben
hiç isim vermedim, Liste var, Özel Kalemden geçenler
dedim.
İkincisi: Biz
hepimiz namusluyuz. Söylediklerimizin de elimizde belgeleri var, biz de
kendisine takdim edeceğiz. Hiçbir isim kullanmadık dikkat ederseniz
ve sadece dedim ki: Bunlar var. Sayın Bakan sadece kendininkini
söylüyor, diğerleri de, bende diğer bakanlıklar var. dedim.
Dolayısıyla
hepimiz namusluyuz, söylediğimiz sözün arkasındayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tamam,
teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Arınç bana Azrail misiniz? diyerek hakaret etti.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Hani melekti!.. Hani melekti!
BAŞKAN Sayın
İnce, yani bu yolu açıp gidebiliriz. Azrail misin?
MUHARREM İNCE
(Yalova) İzin verirseniz
BAŞKAN Peki,
buyurun.
Şimdi Sayın
Arınç da, o da cevap verir; öyle gideriz
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Azrail, cehenneme yollamaz, can alır!
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Arınç, on
yıldır sizi bu kürsülerde ilk kez böyle gördüm. Yani siz, böyle
oturaklı cevaplar veren birisiniz ama bugün, nedense, kenardan
dolaştınız, hiç sorulara girmediniz.
Çorumda da birisinin
bana Canın cehenneme dediğini ve adamı haşat
ettiğimizi söylediniz. Bakınız, böyle bir şey yok. Ben o
salona gittim -Çorumlular daha iyi bilir- müthiş kalabalıktı.
Salonda kaç kişi oturuyorsa bir o kadar kişi ayaktaydı. Bir saat
konuştum. Merdivenlerden çıkarken karşı
kaldırımda çocuğun birisi bana bir şey söylüyor, ben
duyamadım bile. Sonra, partili gençler ona vurdular, doğru. Ben öyle
bir şey asla olmasını istemem. Çocuğun benim yanıma
gelip Senin de canın cehenneme Muharrem İnce demesini gerçekten
isterim. Çünkü ben, o demokrasi kültüründen geliyorum. Sizin gibi
muhalefetteyken farklı iktidardayken farklı bir kültürden gelmiyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Arınç,
bana onu soran Başbakanın kendisi. Sen Esada canın cehenneme
dedin, Amerikaya diyebilir misin? diye sordu. Yani Başbakan diyor ki:
Ben diyemem. Ben Amerikadan korkarım. Ben diyemediğime göre, Muharrem
İnce de diyemez. Onun karşılığında ben onu dedim
ama siz diyemezsiniz. Siz muhalefetteyken konuşursunuz, iktidara geldiniz
mi bunları yapamazsınız.
Ben şunu söyleyeyim:
Ben Azrail olduğum iddiasında falan değilim ama ben şunun
iddiasındayım: Ben Iraktaki Müslümanlar bombalanırken
emperyalistlere karşı çıkarım, muhalefette de olsam
karşı çıkarım, iktidarda da olsam karşı
çıkarım. Ben herkese de bu anlamda canın cehenneme derim, bu
benim Azrail olduğum anlamına gelmez, bu benim az önce sözünü
ettiğiniz gibi namuslu olduğum, dik durduğum, boyun
eğmediğim anlamına gelir.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarında alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarında alkışlar)
4.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Azrail meleklerden birisidir, görevi vardır, İsrafilin de görevi
vardır, bütün meleklerin görevi vardır. O yüzden Azrail demem,
herkesi bir tarafa göndermesinden, öbür tarafla ilgili. Ancak ikinci sözümü
şimdi söyleyebileceğim.
Sayın İnce
Hazreti Ömerden örnekler veriyor, hadisi şerifler söylüyor, hacca
gittiğimden, helallikten bahsediyor, kendisi de bildiğim
kadarıyla umreye gitmişti. Bunların hepsi mukaddes duygular. En
sonunda da Namus, ahlak diyerek sözlerini bitiriyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz söylediniz Sayın Arınç, siz söylediniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tamam.
Şu Mecliste 550
kişi var, rahmetli olan da var, şu kadar insanız. Ahlaktan,
adaletten, namustan bahsedilecek olsa sizin en son konuşmanız
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Neden? Neden?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Çünkü 549 milletvekilinin 500 tane dokunulmazlık
dosyası var. BDPde bir milletvekilinin 18 dosyası var ama bu
milletvekillerinin içerisinde bir tek dosya cinsel tacizden, o da size ait.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarında alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Doğru
Sayın Başkan,
herhâlde buna
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Tabii ki ben bunu hak ettim, biliyorum. Ama bakınız,
Sayın Arınç, dokunulmazlığımı
kaldırmazsanız şerefsizsiniz, şerefsizsiniz namussuzsunuz,
ahlaksızsınız! (AK PARTİ sıralarından Sensin!
sesleri, gürültüler)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) SMSler duruyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan...
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakınız, o dokunulmazlığı
Yargılanacağım, yargılanacağım
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hadi oradan!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Savcıya talimatı vereceksiniz, Muharrem İnceyi
susturmak için davaları açtıracaksınız, sonra benim
dokunulmazlığımı tutacaksınız. Sizde
birazcık ahlak varsa, sizde birazcık namus varsa, sizde birazcık
vicdan varsa
Sayın Başkan,
dokunulmazlığımı kaldırmazsanız
şerefsizsiniz! Benim dokunulmazlığımı
kaldıracaksınız, ben gideceğim...
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, temiz bir dille konuşsun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Evet, benim hakkımda böyle bir şey yazdılar,
doğru, bu doğru. Ben bundan korkmuyorum ki. Ben yargılanmak
istiyorum. Resmî evrakta sahtecilik
Başbakan sahtekâr mı?
Başbakan sahtekâr mı? Başbakanın dosyaları yok mu? 50
tane var Başbakanın. Başbakan o yolsuzlukları, o
dokunulmazlıkları, o çeteleşmeyi kabul ediyor mu da ben bunu
kabul edeceğim?
Sizin yapmanız
gereken iş şu: Bir insana bir suç isnat edilebilir. Bu, onun suçlu
olduğu anlamına gelmez. Ben yargılanmak istiyorum. Sizde
birazcık yürek varsa gelin, dokunulmazlığımı
kaldırın.
AHMET YENİ (Samsun)
İstifa et! İstifa et!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Kaldırın, kaldırın. Ne istifa edeceğim?
Neden istifa edeyim?
Sayın Arınç,
size bu sözü çok pahalıya ödeteceğim, çok pahalıya
ödeteceğim. Siz, evet, benim hakkımda savcı böyle bir şeyi
O savcıya talimatı siz verdiniz, siz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz verdiniz, Hükûmetiniz verdi! Muharrem İnceyi susturmak
için böyle bir şey yapalım. dediler.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Maşallah!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ben, bir gün bu kürsüden bunu
konuşacağınızı biliyordum. Ama benim yüreğim
yerinde. Ben -abdestimden de şüphem yok- ne yaptığımı
biliyorum. Dokunulmazlığımı kaldırmayan şerefsizdir!
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun)
İstifa et!
MUHARREM İNCE (Yalova)
Kaldır dokunulmazlığımı, gel.
6.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Değerli arkadaşlar; Sayın Başkan
AHMET YENİ (Samsun)
İstifa etsene!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ne istifa edeceğim? Dokunulmazlığı
kaldıracaksın, mahkemeye gideceğim. Ne var bunda? Başbakan
istifa etsin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ayıpları örtmek esastır, bizim
inancımızda öyledir.
MUHARREM VARLI (Adana)
Çok örtüyorsunuz ya! Vallahi helal olsun! Ayıpları ortaya
çıkartan sizsiniz, utanın!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bugüne kadar sabrettim ama ahlaktan, inançtan,
adaletten bahseden bir insanın foyasını meydana çıkarmak
bizim görevimizdir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız
şerefsizsiniz!
OKTAY VURAL (İzmir)
Bu kadar düşmemiştiniz be! Bu kadar seviye düşmemişti!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Özellikle, hiçbir savcıya talimat vermek, dava
açmak, iddianame
MUHARREM İNCE
(Yalova) Kaldırın, kaldırın! Yazıyorum,
yazıyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Boşuna bağırma, bağırmakla bu
iş olmaz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Dokunulmazlığımı kaldır. Niye
kaldırmıyorsun?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Suçluların telaşı içindesin.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Niye kaldırmıyorsun?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) O iddianamenin içerisindeki mesajları okuyunca şu
koltuklar kadar insanın yüzü kızarıyor ama senin yüzün
kızarmıyor. Sen Allahtan kork! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Yazıklar olsun!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ama o savcıyı arayan sensin, sen!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bırak yargılanmayı, bırak! Sen
önce istifa et!
MUHARREM İNCE
(Yalova) O savcıyı sen aradın, sen!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yanında bir bayan milletvekili var, ondan utan!
MUHARREM İNCE (Yalova)
O savcıyı sen aradın! O savcıya onu sen
yaptırdın, sen!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Hiç olmazsa cinsel taciz suçlamasından istifa
ederek kendini bir kenara çek!
MUHARREM İNCE
(Yalova) O savcıyı sen yaptın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yapmadım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) O savcıyı sen aradın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Aramadım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Çok iyi biliyorum, sen aradın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bunu yapan insan, insanlık
dışıdır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) O savcıyı sen aradın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sen kendin partili bir bayana karşı
işlediğin bu haltın cezasını da göreceksin,
hesabını da vereceksin. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen hiçbir şey yapamazsın. Savcıyı sen
aradın. Savcıya o şekilde yazmasını sen söyledin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Hadi oradan!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Eğer öyle bir belge varsa ben şerefsizim, yoksa sen
şerefsizsin. Şimdi yazıyorum dilekçemi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Foyan meydana çıktı.
IX.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; TRT ve
Anadolu Ajansının yayınlarında
tarafsızlığı sağlayamadığı,
üstlendiği görevin sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını
partililere aktardığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/23) (Devam)
BAŞKAN
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkındaki
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmının 2nci sırasında
yer alan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili
Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İncenin Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında toplantı, gösteri ve seyahat özgürlüklerinin
kullanılmasını engellediği, halka şiddet uygulayan
kamu görevlilerini himaye ettiği ve kamu gücünü kullanarak
vatandaşlar üzerinde baskı uyguladığı iddiasıyla
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/24) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
2.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin; Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında toplantı, gösteri ve seyahat özgürlüklerinin
kullanılmasını engellediği, halka şiddet uygulayan
kamu görevlilerini himaye ettiği ve kamu gücünü kullanarak
vatandaşlar üzerinde baskı uyguladığı iddiasıyla
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/24)
BAŞKAN - Hükûmet? Burada.
Önerge bugünkü
birleşimde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma süreleri
önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini sırasıyla okuyorum, sonra
çağıracağım:
Önerge sahibi: Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ.
Gruplar adına:
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam
Kesimoğlu; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Mehmet Ersoy.
Hükûmet adına
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin.
Önerge sahibi Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Serindağ, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın
İdris Naim Şahin hakkında verilen gensoru üzerinde önerge
sahipleri adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, çok sayıda sivil toplum örgütü 1/10/2012 tarihinde Ankara
Valiliğine verdikleri dilekçeyle Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi
önünde bir basın açıklaması yapacaklarını
Sayın
Başkanım, izninizle bir hususu hatırlatmak istiyorum efendim:
Kürsü önünde, başka yerlerde sayın milletvekilleri öbek öbek
duruyorlar. Lütfen
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, konuşmacının insicamı bozulduğu için,
ya dışarıya lütfen ya da yerlerinize oturursanız sevinirim.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Ankara Valiliği de 16/10/2012 tarihli
yazıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa
aykırı olduğu gerekçesiyle, bu sivil toplum örgütlerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin birinci binasının önünde toplanmasına ve
akabinde Anıtkabire, Atatürkün manevi huzuruna çıkmasına izin
vermemiştir.
Anayasanın
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını düzenleyen 34üncü
maddesinin birinci fıkrasında Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. hükmü öngörülmüştür. 2911
sayılı Yasanın 3üncü maddesinde de benzer hüküm yer
almıştır. Keza Anayasanın 34üncü maddesinin ikinci
fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının
ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın
ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği hüküm
altına alınmıştır.
Sayın Bakan, bu
yürüyüşe katılmak ve Anıtkabirde Büyük Atatürkün manevi
huzuruna çıkmak ne zamandan beri suç oldu ki bu etkinliği yasaklamaya
kalktınız? Türkiyenin her tarafından Ankaraya gelerek
cumhuriyet coşkusuna katılmak isteyen yurttaşlarımıza
anayasal suç işleyerek engel oldunuz. Yurttaşlarımızın
Anayasada teminat altına alınan seyahat özgürlüğünü engellediniz.
İşlediğiniz anayasal suça valileri ve kolluk görevlilerini alet
ettiniz. Onlara, konusu suç olan emir verdiniz.
Yurttaşlarımızın üzerine biber gazı
sıktırdınız. Yurttaşlarımızla güvenlik
görevlilerini karşı karşıya getirdiniz. Hayalî istihbarat
raporlarından bahsederek halkımızı
korkutacağınızı zannettiniz. Güvenlik görevlilerinin
orantısız güç kullanmasına sebep oldunuz. Ellerinde sadece Türk
Bayrağı olan yurttaşlarımıza şiddet
uygulattınız. Tüm kamu görevlilerine şunu belirtmek istiyorum
ki: Hiç kimse konusu suç olan bir emri yerine getirmemelidir, aksi hâlde sorumluluktan
kurtulamaz.
Sayın
milletvekilleri, kaldı ki bu etkinlik 2911 sayılı Yasa
kapsamına da girmemektedir. Bu
etkinlik, Cumhuriyet Bayramını kutlama ve halkın Cumhuriyet
Bayramını kutlama coşkusuna katılma etkinliğidir,
yoksa bu bir gösteri veya eylem değildir. Halkın cumhuriyete ve
cumhuriyetin kurucularına bir minnet ve vefasıdır. Cumhuriyeti
kutlama nasıl ve ne hakla yasaklanabilir? Sayın Bakan, bu bir
cumhuriyet karşıtlığı değilse lütfen siz
söyleyin, nedir bu? Bu etkinliğin toplantı ve gösteri yürüyüşü
olarak değerlendirilemeyeceğini sizler de biliyorsunuz. Peki, neden
yasakladınız?
Cumhuriyet sadece bir
rejimin adı değildir sayın milletvekilleri; cumhuriyet aynı
zamanda bir zihniyet değişiminin adıdır, bir
aydınlanma devrimidir cumhuriyet. Antiemperyalist bir savaştan sonra,
cumhuriyet 1923te kurulmuş ve aydınlanma devrimleri peş
peşe gelmiştir. Bu devrim İslam dünyasında bir ilktir.
Atatürk, aydınlanma devrimlerini uygulayarak büyük bir toplumsal
dönüşüm sağlamıştır. Büyük Atatürkün önderliğinde
gerçekleştirilen bu cumhuriyet devrimi, emperyalizme karşı
bağımsızlığı, padişahlığa
karşı cumhuriyeti, şeriata karşı laik düzeni,
tutuculuğa karşı devrimciliği, ümmetçiliğe
karşı ulusçuluğu, kulluk ve biat kültürüne karşı
vatandaşlığı getirmiştir. İşte,
cumhuriyetten ve yurttaşlarımızın Cumhuriyet
Bayramını kutlama etkinliklerine katılmalarından
rahatsızlığınız bundandır. Zira, siz, cumhuriyet
devrimlerini ve bu devrimlerin ortaya çıkardığı yeni
zihniyeti, çağdaş, laik ve demokratik cumhuriyeti bir türlü içinize
sindiremediniz. Bu nedenle de millî ve resmî bayramların içini
boşalttınız. Millî bayramlar stadyumlarda kutlanmaz,
halkın katılımıyla sokaklarda kutlanır. dediniz fakat
sokaklarda kutlamak isteyen halka izin vermediniz. Sokaklarda Cumhuriyet
Bayramı kutlamak isteyen, cumhuriyet coşkusunu yaşamak isteyen
yurttaşlarımıza biber gazıyla müdahale ettiniz.
Sayın
milletvekilleri, iktidar her geçen gün aydınlanma
kazanımlarını birer birer geriye almaya
çalışıyor. Atatürk ve aydınlanma devrimlerine
karşı bir rövanş hareketi, laiklik ilkesinin içinin
boşaltılması için de planlı bir tasarımla
karşı karşıyayız. Eğitim birliğini yok eden
4+4+4 yasası ve millî bayramların kutlamalarına getirilen
kısıtlamalar en son girişimlerdir. 4+4+4 yasasıyla tüm
eğitimi dinselleştirdiniz.
Bakınız, sizin
yarattığınız iklimden ilham alarak Kırklareli
Üniversitesinde bir dekan ne diyor: Neden üniversite adını
veriyoruz? Medrese adını koyalım, fakültelere de mektep
diyelim. İmam-hatiplerin müfredatı genelleştirilip tüm okullarda
uygulansın. diyor bu dekan. Üstelik bu dekan, Türkiye Bilimler
Akademisinin üyesidir. Sayın dekan endişe buyurmasın,
imam-hatiplerin müfredatı tüm okullarda zaten uygulanmaya
başlanmıştır.
Yine, geçtiğimiz
günlerde Van Üniversitesinde Medresetüzzehra, Muş Alparslan
Üniversitesinde Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde
Medreseler adlı sempozyumlar düzenlenmiştir. Yani kısaca,
sayın milletvekilleri, AKP döneminde Türkiyede bir medrese aşkı
doğmuştur.
İHSAN ŞENER (Ordu) Millî
Eğitim Bakanlığı mı, yoksa İçişleri
Bakanlığı mı gensorunun konusu?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Peki, bu laik cumhuriyeti yaşatacak mıyız, yoksa Orta Çağa
mı döneceğiz? İşte bu soru ve bu süregelen
saldırılar cumhuriyetçileri ve Atatürkçüleri birleştirdi,
ayağa kaldırdı; bu dip dalgası toplum içinde harekete
geçti; genç yaşlı, kadın erkek, ellerinde Türk
bayraklarıyla alanları doldurdu.
Hükûmet 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarını kararnamelerle, yasaklarla, hayalî istihbarat
iddialarıyla halktan koparmaya çalışınca halk arasında
dalga dalga yayılan cumhuriyet coşkusu 29 Ekimde Ulusta kendini bir
şahlanış olarak gösterdi. Halkımız cumhuriyetimize
sahip çıktı, ne kanunsuz yasaklamaları dinledi ne de barikatlara
aldırdı, tüm barikatları yıktı ve cumhuriyetin kurucusu
Atatürke koştu. Hiç kimse barikatları
kaldırdığını söylemesin; barikatları
halkımız kaldırmıştır, halkımız
barikatları yıkmıştır.
Halkın Atatürk ve cumhuriyete sahip
çıkması aynı şahlanışla 10 Kasımda da
kendini göstermiştir. Atatürkün kurduğu cumhuriyet asla
yıkılamaz. Onun önderliğinde hayata geçirilen devrimler asla
ters yüz edilemez. Aydınlanma devrimleriyle bir kez tanışan ve
bu devrimlerin sağladığı hakları kullanan,
değerleri tadan toplumları elde ettikleri bu çağdaşlık
düzeyinden geri döndüremezsiniz. Siz, bu toplumu geriye götüremezsiniz.
Bakınız, bir AKPli sayın
milletvekili ne diyor: Yasaklama yok, metro çalışmaları var ve
trafikte sıkıntı yaşanmaması için alınan önlemler
var. Siz insanlarla alay mı ediyorsunuz? İnsanlarımızın
bu yalana kanacağını mı zannediyorsunuz?
Sayın Bakan, bir gazeteciye
verdiğiniz bir mülakatta şöyle diyorsunuz: Yürüyüşü organize
edenlere güvenmek mümkün değildir. Yürüyüşü organize edenler iyi
niyetli değildir. Organize edenlere batkınızda, daha önceki
olaylar nedeniyle güvenmek mümkün değildir. Sayın Bakan, biz de size
güvenmiyoruz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Güvensen
şaşardım.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Bu gensoruyu bu nedenle verdik ve yüce Meclisten
bu gensoruyu gündeme almasını özellikle talep ediyoruz.
Ve tekrar ediyorum
Sayın Bakan, biz de size güvenmiyoruz.
Teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serindağ.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramının halk tarafından gerçekleştirilen
kutlamalarında toplantı ve gösteri özgürlüğüyle seyahat
özgürlüğü gibi en temel özgürlüklerin kullanılmasını
engellemeye çalışan, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini
yönlendiren ve himaye eden, cumhuriyetin temel ilkelerini benimseyen
yurttaşlar üzerinde kamu gücü kullanarak baskı oluşturacak
girişimlerde bulunarak görevini kötüye kullanan Sayın
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında verilen
gensoru önergesi üzerinde grubum adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Türkiye genelinde yaklaşık yetmiş gün önce
başlatılan açlık grevlerinin İmralıdan gelen bir
mesajla sona erdirildiği iki gün önce, aynı gün PKK terör örgütü
tarafından şehit edilen Jandarma Üsteğmen Gökhan Korkut,
Jandarma Üstçavuş Mehmet Bostancı, Jandarma Üstçavuş Bekir
Çavuş, Jandarma Çavuş Nihat Gün, Jandarma Uzman Çavuş Bilal
Akgün ile bir hafta önce meydana gelen helikopter kazasında
hayatlarını kaybeden 17 şehidimize Allahtan rahmet, kederli
ailelerine ve aziz Türk milletine başsağlığı
diliyorum, Ruhları şad
olsun. diyorum. Açlık grevinin bitirildiği aynı gün yeni
şehitlerimizin verilmesinin ardında yatan gerçeklerin aziz Türk
milletine açıklanma zorunluluğunu bu vesileyle hatırlatmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Genel
Başkanımızın ifadeleriyle, cumhuriyetin ne anlama
geldiğini ve bu amaçla yapılan kutlamaların bir şekilde,
sebebi ne olursa olsun, engellenmesinin Türk milletine yapılmış
çok büyük bir haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Cumhuriyet ateşle girdiğimiz imtihandan zaferle
çıktığımız İstiklal Harbimizin tacı,
unvanı ve ilelebet yaşayacak son kararıdır. Cumhuriyet,
kutsiyetimize ve her türlü hayat hakkımıza göz koyan bedbahtlara
karşı şehit kanlarıyla harcı
karılmış, hayranlık verici bir değerdir. Cumhuriyet,
kimliğinden, tarihinden ve kültüründen aldığı güç ve
ilhamla millî devlette karar kılan Türk milletinin ilelebet var olacak
soylu iradesidir. Hâkimiyetin sonsuza kadar milletimizin tertemiz varlığında
somutlaştığının ve temerküz ettiğinin garanti ve
kayıt altına alınması cumhuriyetin ilanıyla
gerçekleşmiştir. Bu tarihî mutabakat kesin bir hükümdür, bunun asla
tartışmaya açık bir tarafı yoktur. Türk milletinin akan
kanları, semada yankılanan Allah! Allah! nidaları ve
topraklarımızın her karışında bulunan aziz
şehitlerimizin ruhları varlığımızın
güvencesi, cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır. Türk
milleti ateşin karşısına inancıyla dikilmiş
ve kesinlikle geri adım atmamıştır. 29 Ekimde
ilanı yapılan millî hâkimiyet, boyunduruk altında tutmak için
hazırlanmış esaret zincirlerini eritmiş,
varlığımıza geçirilmeye çalışılan
prangaları parçalamıştır. Şurası bir
gerçektir ki, milletimize ait olan bir bayramın nasıl ve ne
şekilde kutlanacağının çatışma ve
gerginliklere konu olması hiç doğru olmamıştır.
Özellikle
AKP zihniyeti, bugüne kadar 23 Nisanı hırpalamıştır,
19 Mayısın ruhunu zedelemiştir, 30 Ağustosun emanetini
aşındırmıştır. Şimdi, 29 Ekimi alınan
istihbaratlar gereğ sabote etmiştir ve maalesef bu amaçla
yaşanan olaylar, aziz milletimize ve Türkiye Cumhuriyeti devletine
yakışmamıştır. AKP tarafından
hazırlanıp çıkarılan Ulusal ve Resmî Bayramlar ile Mahallî
Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihî Günlerde Yapılacak Tören
ve Kutlamalar Yönetmeliği bayramların manasına gölge
düşürmüştür. Bu kapsamda Türk Bayrağı çekme töreni bile
yasaklanmıştır.
Milletimiz, BOPun
kuruluşunu değil, egemenliğini doğrudan sinesine
almasının yıl dönümünü kutlamıştır 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramında. Ama ne acıdır ki, sebebi ne olursa
olsun, bunu yürekten kutlamak için meydanlara dökülmüş
insanlarımızın önüne barikatların kurulması bu aziz
millete yapılmış en büyük haksızlık olarak
değerlendirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin yakından bildiği gibi, bu
tartışmalar medyaya yansımış ve Sayın Başbakan,
barikatların kaldırılması için kendisinin talimat
vermediğini ifade etmiştir. Diğer taraftan Sayın
Cumhurbaşkanı, bu konuyla ilgili bazı telkinlerde
bulunduğunu dolaylı olarak medyaya yansıtmıştır.
Sayın Bakan ise -burada hakkını teslim etmek gerekir- barikatları
vatandaşların kaldırdığı yönündeki
beyanlarını yine kamuoyuyla paylaşmıştır. Buradan
da görülmektedir ki son kutlamalarda bir bilgi kirliliği ve bu millete
yakışmayan olaylar yaşanmıştır.
Gensoru önergesinin
gerekçesinde, yapılan uygulamaların Anayasaya
aykırılığından bahsedilmiş ve Cumhuriyet
Bayramının bir şenlik olmasından yola çıkılarak
bu uygulamaların doğru olmadığı ifade edilmiştir
ve maalesef, bu millete yaşatılan bu kargaşa, barikat
olayları yakışmamıştır.
Sayın Bakanın
emrinde çalışan bir Vali, bu milletin seksen dokuz yıldır
kutladığı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına engel
olmaya kalkmış ama aziz milletimiz bu engelleri
tanımamış ve barikatları yıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi İçişleri
Bakanlığı, 75 milyon vatandaşımızın ülkemiz
sınırları içerisindeki can ve mal güvenliğinden sorumlu bir
Bakanlıktır, dolayısıyla çok önemli bakanlıklardan
birisidir. Sayın Bakanın, açılım koordinatörü Sayın
Atalayın ardından bu Bakanlık koltuğuna oturmasıyla
ne tür sıkıntılar yaşadığını
yakından bilmekteyiz. Dolayısıyla, bu görevlerini yerine
getirirken zor anlar yaşadığına da zaman zaman hepimiz
şahit olmuşuzdur. Birkaç konuda, görevinin ne kadar zor olduğunu
sizlerle paylaşmak istiyorum, kendisinin imzalı cevabi
yazılarından bunları paylaşmak istiyorum.
18 Haziran 2012 tarihli
bir soru önergemize verilen cevabında Yapılan operasyonel
çalışmalar ve yakalanan terörist ifadelerinde, PKK/KCK terör
örgütünün, uyuşturucu ticaretinin her aşamasında rol aldığı
değerlendirilmektedir. demiştir. Terör örgütünün 8 üst düzey
yöneticisi hakkında, ABD Hazine Bakanlığı ve
Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı tarafından, Yabancı
Narkotik Çeteleri Belirleme Yasası kapsamında mal
varlıklarına el konulacaklar listesine eklendiğini kendisi
vadetmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakan, bir taraftan bu
olaylarla mücadele ederken diğer taraftan da terörle mücadele konusunda
sıkıntılı günler geçirmektedir.
Benzer şekilde, 4
Haziran 2012 tarihli bir cevabi yazısında da yine, 5233
sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten bugüne kadar, zarar tespit komisyonlarınca toplam 360.539
dosyayla başvuru yapıldığını ve bu
başvuruların 132.169 adedinin reddedildiğini ifade
etmiştir. Dolayısıyla, başvuruların birçoğunda
PKK terör örgütüyle bağlantıların olması, kendisinin ne
kadar zor bir görevde olduğunu bizlere göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, Sayın Bakanın Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarındaki müdahilliği ya da uygulamaları elbette ki bu
önergenin kapsamı içerisindedir. Ancak İçişleri
Bakanlığı -biraz önce de ifade ettiğim gibi- bu olaylarla
sınırlı kalmayan, toplumun asayişinin
sağlanmasında çok önemli görevler üstlenmiş bir Bakanlık
olması nedeniyle, Sayın Bakanın bazı konulardaki bugüne
kadar uygulamalarının doğru olmadığını ve
bazı konularda aziz Türk milletinin sesi olamadığını
ifade etmek istiyorum. Bunlardan birisi, İçişleri
Bakanlığının en önemli konularından olan terörle
mücadele konusunda, terörün en önemli finansman kaynağını
oluşturan hayalî ihracat ve kaçakçılıkla mücadele
konularında gerekli çalışmaları zamanında
yapamadığı ve tedbirleri zamanında
alamadığıdır.
Yine, kendisine
cevaplamak üzere verdiğimiz ve 2 Mayıs 2012 tarihinde Dev vurgunda
PKK izi manşetiyle medyaya konu olmuş, Hakkâri Yüksekovadaki
Esendere Sınır Kapısında hayalî ihracatı
araştırmak ve olayları tespit etmek amacıyla gönderilen
müfettişlerin PKK tarafından takip edildiği, Hakkâri ve
Yüksekova mükellefi bazı firmaların milyonlarca dolar parayı
PKKya aktardıkları yönündeki iddialar üzerine İçişleri
Bakanlığının çalışmaları sorulduğunda,
maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki, böyle çok ciddi bir konuya Sayın
Bakan kendi yazısıyla değil, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının 27 Eylül 2012 tarihli yazısıyla
cevap vermiş ve bu cevapta, sorduğumuz soruların hiçbirisine
cevap verilmemiştir. Sadece, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının bu konuda İçişleri
Bakanlığıyla irtibata geçildiği ve buralarda görevli olan
kamu görevlilerinin güvenliklerinin sağlanması konusunda gerekli
tedbirlerin alınmaya çalışıldığı konusunda
ifadelerde bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkenin en büyük sorunlarından birisi, terörle
mücadeledir. Üzülerek ifade ediyorum, aynı cevap
Sayın
Başbakana yine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından
gönderilen matbu cevabın aynısıdır.
Şimdi, bu ciddiyet,
böyle bir Bakanlık koltuğunda oturan Sayın Bakana
yakışmamıştır. En azından, milletin adına
görev yapan milletvekillerinin soru önergelerine doğru cevapları,
zamanında vermesini biz arzu ediyoruz. Dolayısıyla, bu konu,
Sayın Bakanın en azından bundan sonraki
çalışmalarında üzerinde dikkatle durması gereken önemli
konulardan birisidir.
Değerli
milletvekilleri, son on beş gün önce bu Mecliste çok büyük
tartışmaların ardından çıkarılan Büyükşehir
Yasasıyla ilgili milletin taleplerine de Sayın Bakan dik
duramamıştır ve cevap verememiştir. O
tartışmalara geri dönmek istemiyorum ama yine kendisine
sorduğumuz sorulara verdiği cevapta düştüğü çelişkiyi
hatırlatmak istiyorum. Bu Kanun kapsamında kapatılan 2 bin
nüfusun altındaki belde belediyelerinin durumunun ne olacağı
konusunda vermiş olduğumuz önergelere kendisinin 1 Haziran 2012
tarihli cevabını aynen aktarıyorum: Daha önce
çıkartılan 5747 sayılı Kanunun geçici 1inci maddesi
hükmüyle köye dönüştürülen belediyelerden, Anayasa Mahkemesinin 31/10/2008
tarih ve (
) sayılı Kararı, Danıştay 8. Dairesinin
19/12/2008 tarihli kararı kapsamındaki Yüksek Seçim Kurulunun
12/02/2009 tarih ve 153 sayılı Kararı uyarınca mahallî
idareler seçimlerine katılan belediyeler faaliyetlerine devam etmekte olup
konuyla ilgili Bakanlığımızca yürütülen bir
çalışma bulunmamaktadır. demiştir haziran ayında.
Yine aynı mahiyetteki ve başka soruların da yer
aldığı önergeye ağustos ayında verdiği cevapta
Bahsettiğim kanunun geçici 1inci maddesinde belirtilen 44
sayılı listede adları yazılı 869 belde belediyesi
bulunmakta olup, bunun 863 adedi çeşitli yargı kararlarıyla
tüzel kişiliklerini devam ettirmiş, 6 belediyenin ise tüzel
kişiliği sona erdirilmiştir. demektedir. Yine benzer cevaplar,
söz konusu belediyelerin akıbetinin ne olacağı konusunda kesin
bir bilgi içermemektedir. Daha sonra bunları
hatırlattığımızda, kendisinin bu şekilde
ifadelerinin olmadığını Komisyon çalışmalarında
da tarafımıza bildirmiştir. Ama maalesef bu Anayasa Mahkemesi
kararları dâhil olmak üzere, milletin isteği doğrultusunda
gerçekleşmeyen kanun çalışmaları sırasında,
Hükûmet adına sorumlu Bakan olarak milletin hislerine tercüman
olamamış ve gerekli mücadeleyi millet adına
yapamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu konu, özellikle bundan sonra yapılacak millî
bayramlara ilişkin kutlamalarda bir kez daha bu milletin
yaşamamasını talep ettiğimiz ve temenni ettiğimiz çok
önemli bir konudur. Sayın Bakanın bu konuda, kutlamaya gelen
vatandaşlarımızın engellenmesine yol açan talimatlarla
ilgili direkt bağlantısının olup
olmadığını bilemiyoruz, kendisi mutlaka
açıklayacaktır ama bir Sayın Valinin kararıyla böyle bir
ortama aziz milletimizin sürüklenmiş olması milleti ve bizleri
yaralamıştır. Dolayısıyla, bu konuda verilen gensoru yerinde
bir gensorudur.
Yüce Meclise tekrar
değerlendirmek üzere saygılar sunuyor, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konuda gensorunun lehinde olduğumuzu ifade ederek, bir kez daha
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam
Kesimoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında
vermiş olduğu gensoru önergesiyle ilgili olarak grubumun
görüşlerini paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Bu konuya girmeden önce
iki düşüncemi belirtmek istiyorum.
Birincisi: Son iki günde
maalesef vatan topraklarını savunmak adına 5
evladımızı toprağa şehit verdik. Bu 5 şehidimizi
ve bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum, Tanrıdan rahmet
diliyorum, bütün ailelere de başsağlığı diliyorum.
Biraz önce
Şemdinlide bir tabur karakoluna da bir saldırı olduğunu
öğrendim; umarım ve dilerim, ölümüz ve yaralımız,
şehidimiz olmaz, o saldırı atlatılmış olur.
İkincisi, gerçekten
çok önemli. Bir önceki gensoru görüşmelerinde, Başbakan
Yardımcısı Sayın Arınçın, siyasette bir hukukçu
olarak bu kadar düzeysiz bir konuşma yapmasından dolayı son
derece üzüntü duydum. Hukukçu olduğu için kendisini ayıplıyorum
ve kınıyorum. Ortada bir iddia var, kanıtlanmaya muhtaç bir
iddia. Herkesin çoluğu çocuğu var, ailesi var. Makamı ve mevkii
ne olursa olsun, hiç kimse ahlak sorgulaması yapamaz. Sayın İnce
Ben kendime güveniyorum, yargılanmak istiyorum,
dokunulmazlığımı kaldırın diyor, ama bir hukukçu
tarafından, bir Başbakan Yardımcısı tarafından
maalesef bir saldırıyla karşı karşıya
bırakılıyor.
Değerli milletvekilleri, konumuza
dönecek olursak, bilindiği gibi 1 Ekim 2012 tarihinde birçok sivil toplum
örgütü Ankara Valiliğine bir dilekçe verdiler. Dilekçede şu husus
vardı: 29 Ekim 2012 tarihinde Birinci Meclis binası önünde bir
basın açıklaması yapılacak ve ardından
Anıtkabire yürünecekti. Ancak Ankara Valiliği 16 Ekim 2012 tarihinde
bu eyleme izin vermedi. Gerekçe: Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununa aykırılık. Ardından Sayın Başbakandan
bir açıklama geldi: Provokasyon istihbaratı var, Valilik
gereğini yapacaktır.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlar
engellemelerdir. Bu engellemeler hukuk sistemimize ve Anayasaya açık bir
biçimde aykırıdır çünkü Anayasamızın 34üncü
maddesinde şunu der: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve
saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir. diye devam eder. Dolayısıyla, Ankara
Valisinin vermiş olduğu bu karar hukuka uygun değildir.
Kaldı ki Ankarada yapılması planlanan etkinlik, gösteri ve
yürüyüş kapsamında değil, Cumhuriyet Bayramı kutlaması
ve şenliğinin devamı niteliğindedir. Bu tespiti sözlerimin
başlangıcında paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlar.
Evet, 29 Ekimde bir provokasyon vardı
ama bu provokasyonun başrolleri Ankara Valisi, Sayın
İçişleri Bakanı ve Sayın Başbakan.
Yasaklarınızla başladınız, bayramı kanunsuzca
yasakladınız; yetmedi, illerden Ankaraya gelmek üzere otobüslerle
yola çıkmak isteyen yurttaşları engellediniz, itiraz edenleri
anında biber gazıyla karşı karşıya
bıraktınız.
Bakın değerli milletvekilleri,
sizlere bir resim göstermek istiyorum. Bu bir genelgenin fotoğrafı.
Sayın İçişleri Bakanlığı Müsteşar Muavini
Mustafa Demirer tarafından gönderilmiş bir genelge. Bu tespiti yapan
Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özele de teşekkür ediyorum bu
vesileyle.
Bu genelge gizli, acele
ve günlüdür. Ne deniyor burada? 29 Ekimde Ankarada bir eylem varmış
ve eylem kanuna aykırıymış. Peki, Sayın Bakan siz ne
diyorsunuz? Eylem dediğiniz cumhurun Cumhuriyet Bayramını
kutlaması. Bu bir eylem midir, cumhurun cumhuriyetine sahip çıkma
bayramı bir eylem midir? Kendi genelgenize bakacaksınız,
eğer hukuka bir aykırılık arıyorsanız, o sizin
genelgenizde çünkü sizin hukukunuz, AKP hukuku, Anayasanın ve
yasaların dışında. Siz genelgelerinize
bakacaksınız Sayın Bakan.
Bu arada, bir
bürokratın imzası var burada değerli arkadaşlarım.
Türkiye bir hukuk devleti. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında devri
sabık yaratacağız. Devlet memurları hükûmetin değil
devletin memurlarıdır, onun için atacakları imzaya dikkat
etsinler. Devri sabık yaratacağız. diyorum.
Şimdi, o genelgede
deniyor ki: O eyleme gidilmesinin engellenmesi gerekir. Kentlerden kalkan
otobüslerin engellenmesi gerekir. O da yetmedi, Ankaranın tüm
girişlerini tuttunuz, şehir dışından gelenleri
Ankaraya sokmadınız.
Sayın Bakan, siz kim
oluyorsunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) İçişleri
Bakanı.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Siz kim oluyorsunuz? İçişleri
Bakanısınız. Evet, İçişleri Bakanısınız
ama cumhurun Cumhuriyet Bayramını yasaklama hakkını,
yetkisini, gücünü nereden alıyorsunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Kanundan.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Siz hukuk devleti üzerine yemin ettiniz, bu
kürsüden milletvekilliği yemini ettiniz. Yemininizin arkasında
duracaksınız. Müsteşar Muavininiz, Müsteşarınız,
Ankara Valiniz bu yetkiyi nereden alıyorlar?
SIRRI SAKIK (Muş)
Nevrozu da yasakladı.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) O da yetmedi, polisleri görevlendirdiler,
hasbelkader Ulusa giden yurttaşlara Eylem iptal oldu, geri dönün.
yalanlarının arkasına sığındılar. Elinde
Türk Bayrağı, Atatürk fotoğrafından başka hiçbir
şey olmayan milyonlarca yurttaşımıza biber gazları
sıktınız, gaz bombaları attınız, tazyikli su ile
müdahale ettiniz, onları coplattınız. Ne bu şiddet, bu
celal? Korktunuz Sayın Bakan, korktunuz, cumhurdan korktunuz,
cumhuriyetten korktunuz, cumhurun yüreğinden sökemediğiniz Atatürk
sevgisinden korktunuz. Şiddetiniz de hiddetiniz de bundandı.
Cumhurun, cumhuriyetin ilan edildiği Parlamentodan Anıtkabire
yürüyüp kendine cumhuriyeti kazandıran Mustafa Kemal Atatürke şükranlarını
sunmayı engellemeye kalktınız. Engellemeye kalktınız
ama kurduğunuz o barikatları, Cumhurbaşkanı, Başbakan,
siz, Ankara Valisi değil cumhurun bizzat kendisi yıktı ve geçti.
İşte, bu gensorunun gerekçesi budur değerli
arkadaşlarım.
Sayın Bakan, bir de size şunu
sormak istiyorum: Hani, provokasyon istihbaratı vardı? Madem
provokasyon olacaktı, niye alana gelen vatandaşların üzerini
aratmadınız? Kontrol noktaları kurmadınız?
İçişleri Bakanı olarak, o insanların güvenliğini
sağlamak adına ne yaptınız? Eyleme katılanlar hiçbir
provokatif eylemin içerisinde bulunmadılar.
Sayın Bakan, bu durum
karşısında size düşen bir görev var: Bu kürsüye
geleceksiniz, bu milletin kürsüsüne geleceksiniz, bu istihbaratı kimden
aldığınızı söyleyeceksiniz. Emniyet istihbaratı mı,
Millî İstihbarat Teşkilatı mı, yabancı bir istihbarat
örgütü mü, bu kürsüden gelip söyleyeceksiniz.
Evet, Sayın Bakan, orada bir
provokasyon vardı ama tek sizin yaptığınız provokasyon
vardı. Cumhura saldırmak vardı, bayrama saldırmak
vardı; yaşlı, çocuk, kadın, erkek demeden orantısız
güç uygulamak vardı. Tüm gücünüzle saldırdınız, peki ne
oldu? Yenildiniz, yenildiniz Sayın Bakan. Bu halk, bayramını da
kutladı, Atatürke de koştu ama siz yenildiniz. O barikatın
yıkılıp o kalabalığın Anıtkabire
akması, işte o an, iktidarınızın sonunun başlangıcıdır
değerli AKP milletvekilleri. (CHP sıralarından
alkışlar)
İşte, sizin
ileri demokrasi anlayışınıza bir güzel örnek daha:
Bakın, bu fotoğraf o tırnak içinde- eylem gününden
çekilmiş bir fotoğraf. Yetmiş üç yaşında bir
yurttaş, eli yüzü kan içerisinde, biber gazına maruz
bırakılmış, tazyikli suyla karşı
karşıya bırakılmış, yerlerde süründürülmüş
ve iddiaya göre, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlunun
da dayısının eşi. Yetmiş üç yaşında bir
vatandaş; suçu, cumhur olarak cumhuriyetine sahip çıkmak, ülkesine
sahip çıkmak. Ama elinde Türk Bayrağı, elinde Atatürk
fotoğrafı olanlara orantısız şiddet
uyguladınız.
Biraz önce
arkadaşımla İnternette baktık, Sayın Davutoğlu
Gazzede hastaneleri gezerken oradaki yaralıları görünce
hıçkırarak ağlamış. Evet, onlar da yaralı,
elbette ki üzülürüz, onlar da insan ama ben AKPnin değerli
bakanlarını bir şehidin cenaze töreninde hıçkıra
hıçkıra ağlayarak hiçbir zaman görmedim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Örnekler çok, mümkün...
Bakın, burada yine aynı şiddet var. Orada bir parti
bayrağı yok, orada sadece Türk Bayrağı var.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Gösterme, gösterme, utanırlar!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) - Bakın, burada da aynısı
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Sayın
Bakan siz, Cumhuriyet Bayramını kutlayan, elinde Türk
Bayrağı olan gencine yaşlısına, kucağına
bebeğini alıp kutlamaya gelmiş vatandaşlarına biber
gazı sıktıran, polise milletvekillerinin boğazını
sıktıran İçişleri Bakanı olarak tarihe geçtiniz. Size
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin İçişleri Bakanı demeye dilim
varmıyor çünkü siz, cumhuriyeti sevenleri sevmiyorsunuz, çünkü siz
cumhuriyeti sevmiyorsunuz. Bir milletin değerlerine
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Nereden
çıkarıyorsun bunları!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Eğer cumhuriyeti sevseydiniz Cumhuriyet
Bayramını kutlamak isteyenlere şiddet uygulamazdınız
Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar) Bir milletin
değerlerine bu kadar karşı olan, kendi makamının
anlamını bu kadar kavrayamamış bir anlayış daha
fazla bu ülkeyi yönetemez.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Çelişkinin
yamanına bak!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) - Evet, siz tarihe geçtiniz; Valinizle geçtiniz,
Müsteşar Muavininizle geçtiniz. Elinde Türk Bayrağı, Atatürk
fotoğrafı olan yurttaşına tekme atan, biber gazı
sıkan, tazyikli su uygulayan polisinizle tarihe geçtiniz. Cumhuriyete olan
büyük hıncınızla tarihe geçtiniz. Tüm çabalarınıza
rağmen, cumhurun Cumhuriyet Bayramını kutlamasını
engelleyemediğiniz için tarihe geçtiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Memleket size
bırakılamayacak kadar önemlidir.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, herkes bilir.
Bazen iktidar sahipleri iktidarlarının ebedî olacaklarını
sanıp kendilerini dev aynasında görürler, ne istiyorlarsa
yapacaklarını sanırlar. Siz öyle sandınız, bu millete
bayramı yasaklayacağınızı sandınız.
Sandınız ama yanıldınız. Bu bayramlar -bu
toprakları bir vatan, bu insanları bir yurttaş, bu yeri bir
meclis- bizi biz hâline getiren gelişmelerin, büyük mücadelelerin ve
değerlerinin sembolleridir, bu ülkenin özgür ve çağdaş
varlığının temelleridir. Siz bu varlığın
temellerine elinizi uzatmaya cesaret ederseniz, bu halkın sillesini
işte 29 Ekimde Ulus Meydanında yediğiniz gibi yersiniz. Bilin
ki o ulus sillesini, o ulusun sillesini ilk seçimde sandıkta yiyeceksiniz.
Bunu da buraya yazıyorum değerli AKP milletvekilleri. Sizin
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yaz, sonra silersin! Sonra gelip silersin!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Yok, onu vatandaş silecek. Siz merak
etmeyin, vatandaş silecek. Hani aynı yağmurda
ıslandınız ya, bence şarkınız değişti
artık.
İHSAN ŞENER
(Ordu) On yıldır yazıyorsunuz!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Artık, zaman geçti, meçhule giden bir gemi
kalkıyor bu limandan. Meçhule siz gidebilirsiniz ama bu ülkeyi meçhule
götürmenize asla ve asla müsaade etmeyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Sizin yasaklarınız bu halkın kendi
bayramını kutlamasını engellemeye yetmez. Bu halkla Atası
arasına girmeye ise değil siz, hiç kimsenin gücü yetmez.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Hayalî bir şey konuşuyorsun.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) - Hukuku, Anayasayı
İHSAN ŞENER
(Ordu) Hayal konuşuyorsun.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Milletvekili, lütfen
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Oradan laf atacağına gelirsin buradan
konuşuruz ya da gelirsin bir ortamda bir fikir teatisi yaparız
seninle sevgili kardeşim.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yaparız
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) - Oturduğun yerden kolay o işler, gel
bakalım da fikirlerini bir görelim.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Her zaman hazırız.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Hukuku, Anayasayı böyle çiğnemenin,
ayaklar altına almanın, cumhuriyetin kuruluş yıl dönümünü
kutlayanlara böyle orantısız güç kullanmanın hiçbir hukuk
devletinde karşılıksız kalmayacağı
açıktır.
Bir İçişleri
Bakanı olarak, siz hukuku çiğnediniz Sayın Bakan, siz Anayasayı
çiğnediniz, görevinizi kötüye kullandınız, orantısız
şiddet kullandınız ve hiç haddiniz değil ama Cumhuriyet
Bayramına el uzattınız. Siz o koltukta oturmayı hak
etmiyorsunuz, bu gensoru bu nedenle kabul edilmelidir değerli
milletvekilleri.
Ele almak gereken son bir
nokta sayın milletvekilleri. Sayın İçişleri
Bakanının mensubu olduğu Hükûmetin ve uzun süre Genel
Sekreterliğini yaptığı Adalet ve Kalkınma Partisinin,
29 Ekimdeki en temel insan haklarına, özgürlüklerine ve hukuka
aykırı tutumunun temel nedeni, temel nedeni ne? İsterseniz biraz
da bunun üzerinde duralım. Bu hukuka, Anayasaya ve temel insan
haklarına, uluslararası insan hak ve hürriyetlerinin en temel
ilkelerine aykırı, gözü kararmış tutumun arkasındaki
temel nedeni konuşalım. Siz, Türkiyenin bir kıraç köyünde ya da
her sonbaharda sel basan bir köyünde doğup devletin
tanıdığı olanaklarla ortaokulu, liseyi, parasız
yatılı okuyan, devlet bursuyla üniversite bitiren, o köyü o
kıraçlıktan o köyü, o selden kurtarma hayaline
karşısınız. Bir köyden çıkıp, mühendis olup, yol
yapıp o uzaktaki köyü yakın edenlere karşısınız. Akşamları
eşkıya basan köyleri şehir yapmak için, köylerimizde
sıtmadan, trahomdan kırılan on yılda 15 milyon genç
yaratmak için, maraba çocukları ağanın zulmünden kurtarıp
yurttaş yapmak için mücadele edenlere karşısınız. Siz,
dağları, tepeleri milim milim delip bu yurdu demir ağlarla
örenlere karşınız. Siz, bu ülkenin her köşesinde bir okul,
bir sağlık ocağı, bir fabrika kuran, yurdun her
köşesine eğitim, sağlık ve teknoloji götürenlere
karşısınız çünkü siz, cumhura düşmansınız.
Sayın Bakan,
eğer siz Türkiye'nin güzide ilinden çıkıp hukuk fakültesinde
okuduysanız, sonra İçişleri Bakanlığı gibi bir
bakanlıkta meslek memuru olduysanız arada, Büyükşehir Belediye
Başkanlığıyla ilgili uygulamalarınızı bir
kenara bırakıyorum, o benim işim değil, adaletin işi-
laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu Anayasa
Mahkemesinin 10/1 Kararıyla onanan bir partinin kurucusu olduysanız,
üstüne üstlük İçişleri Bakanı olabildiyseniz, bunların
hepsini o cumhuriyete borçlusunuz Sayın Bakan, hepsini cumhuriyete
borçlusunuz siz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Yok, Cumhuriyet Halk
Partisine!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) 29 Ekim 1923te kurulan o cumhuriyet öyle bir
cumhuriyettir ki çocuklar -siyasi görüşlerine bakmadan- okuyabilsinler
diye köylere öğretmen gönderdi. O cumhuriyettir ki onları
parasız yatılı okuttu. O cumhuriyet ki üniversitelerde yurt
verdi, burs verdi, yurt dışına gönderdi, yatılı
okuttuklarına, burslu okuttuklarına iş verdi. Siz bir cumhuriyet
çocuğusunuz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Arada bir doğru
söylüyorsun.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Devamla) Siz de mi cumhuriyete
düşmansınız?
Onun için, bayram
kutlamalarını kaldırıyorsunuz, cumhur, cumhuriyeti unutsun
istiyorsunuz; cumhur, Mustafa Kemali unutsun istiyorsunuz. Cumhuriyetin eseri
ne varsa ister bir bayram, ister bir yol, ister bir isim, ister bir anıt
hepsi kalksın istiyorsunuz. Mümkün olsa Anıtkabire ziyareti
yasaklayacaksınız. Elinizden gelse Anıtkabiri ortadan
kaldıracaksınız ama cumhur, cumhuriyetine bağlı
Sayın Bakan; cumhur, cumhuriyetine sonuna kadar bağlı ve
yetkisini başka birilerine de vermeye hiçbir zaman yetkili değil,
niyetli de değil. Siz, aslında, esas Mustafa Kemale ve onun
kurduğu cumhuriyete karşısınız. Biliyorsunuz, Mustafa
Kemal 9 Eylül 1923te cumhuriyeti kurmadan önce Cumhuriyet Halk Partisini kurdu
ve siz Cumhuriyet Halk Partisine düşmansınız. Siz, Cumhuriyet
Halk Partisinin bu ülkede yaptığı her şeye
düşmansınız; kadın haklarına, medeni haklara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla)
laikliğe, eşitliğe, özgürlüğe, her şeye
karşısınız.
Sayın AKP milletvekilleri, sizleri
uyarmak istiyorum, sizi uyarmak istiyorum: Gittiğiniz yol, yol değil.
Sayın Bakan, siz de AKP milletvekili olduğunuza göre sizin için de
aynı şey geçerlidir. Sizin kitaplardan ve gönüllerden silmek
istediğiniz İsmet Paşanın söylediğini ben sizlere
söyleyeyim: Sizi Cumhuriyet Halk Partisi bile kurtaramaz.(CHP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Önce kendinizi kurtarın.
İHSAN ŞENER (Ordu) Vay be! Sizi
kurtardı da bizi kurtaracak. CHP sizi de kurtaramaz.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kesimoğlu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya
Önder.(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Bakana bir
şey demeyesin Sırrı!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Demem.
BAŞKAN Hatibe yönlendirmede
bulunmayın.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar;
malumunuz bir açlık grevinden çıktık. Açlık grevi boyunca
memleketin ahvalini çok düşündüm ve geldiğimiz nokta itibarıyla
bu, salt benim fikrim değil, arkadaşlarımın da fikri- birçok
konuda nedamet hasıl oldu bize. Sayın İçişleri
Bakanının bugüne kadar aldığımız bütün
günahları için Genel Kurulun huzurunda özür diliyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Hayırdır ya? Hayırdır?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) İnsan irşat olamaz mı? Cumhuriyet demek
değişim, dönüşüm demektir, işte biz de
değişiyoruz yani.
CHP yanlış
yerden gensoru önergesi veriyor. Bu aşamada bu nedamet şöyle bir
noktaya da vardı: Ben bir de Sayın Bakana şiir yazdım. Bu
konuşmanın sonunda o şiiri de okuyacağım.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Allah muhabbetinizi artırsın,
artırsın!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Hatta methiye diyebiliriz yani.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Sen hiciv yapmışsındır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Yok, önceden okuyayım:
Kurbanam kalın
kaşına, taç yakışan başına,
Bir gün görmesem ey
İdris Naim, yanarım ataşına! (BDP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bu kadar mı?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Allah muhabbetinizi artırsın!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Şimdi
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Aruz vezniyle mi yazdın?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Geleceğiz hepsine.
AK PARTİ bu
gensoruları yeterince karşılayamıyor, yanlış
yerden karşılıyor. Biraz da nasıl karşılanır
bu gensoru onu da göstermek istiyorum, naçizane.
Şimdi, bir kere,
Sayın Bakanın varlığı, bu cumhuriyetin bütün yurttaşları
için büyük bir umut kaynağıdır. Çünkü herkese Sayın
İdris Naim Şahin İçişleri Bakanı olduysa ben de her
şey olabilirim. duygusu veriyor. Bir cumhuriyetin bunu
başarmış olması az bir şey mi? Bu anlamda hem
cumhuriyete hem Sayın Bakana çok şey borçluyuz. Siz ilk defa bir gaz
yediniz. İçişleri Komisyonu üyelerinizin de hepsi emniyetçi, vali,
kaymakam, ne kadar idareci varsa oraya göndermişsiniz. Sorun bakayım
İnsan biraz vicdanlı davranır. Siz hiç bulunduğunuz
kazaların, vilayetlerin düşman işgalinden kurtuluş
törenlerini düzenlemediniz mi? Temsilî düşman kuvvetleri toplamıyor
muydunuz? Onlara kötek atıp yurdu düşmandan kurtarmıyor
muydunuz? İçişleri Bakanlığı da bu Cumhuriyet
Bayramını böyle bir etkinlikle kavileştirmek istemiştir.
Ne kötülük var bunda?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) CHPlilerden kurtardı bizi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Temsilî düşman olarak da CHPlilerden daha münasibini zor
bulursunuz. Çünkü, BDPlilerin temsiliyeti kalmamış, direkt düşman oldukları için. (BDP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ve bu konuda çok
gazdan, bombadan nasipli olduğumuz için elhamdülillah, döndüler şöyle
bir pan yaptılar, MHP gayet mültefit davrandığı için geriye
siz kaldınız kardeşim. Kaderinize ve cumhuriyetin
sağladığı imkânlara
kanaatkâr olacaksınız. Kanaat zenginliktir.
Bize gaz
sıkmış
Canına kurban olsun, iyiliğimiz için. Bu
açlık grevi sırasında Diyarbakır malum tozuyla da
meşhur bir kentimiz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Belediyeniz sayesinde.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Tuttular, tuttular
Vilayetin de sorunudur demeyeceğim çünkü
Sayın Bakana bir zerre toz
kondurmam ben. Beni buna zorlamayın grubum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Biz de kabul etmeyiz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Tuttular, hangi belediye bu hizmeti veriyor? Belediye olarak da -Osman
Baydemirle aynı koğuşta açlık grevi yapıyorduk- çok
mahcup oldu, mahcup oldu, gerçekten mahcup oldu. Onun mahcubiyetini de
ileteyim. O pahalı TOMAlardaki pahalı ve özel
karışımlı suyu evlerden içeri sıkıyorlardı.
Böyle bir servisi CHP herhangi valiliğinizle, herhangi bir belediyenizle
bir gün halka sundunuz mu? Yok.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Yapamayız, haklısın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Buraya geliyorsunuz, gensoru veriyorsunuz.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Dersimde sundular bunlar
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Diyarbakırda gazla sulanmadık bir yer kalmadı. Gaz
da organikmiş, Sayın
Bakanımız yalan söyleyecek değil herhâlde.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Bir zararı yok nasıl olsa!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Üstelik, talebe de yetiştiriyor. Bakın kimya fakültesi
öğrencisine, hanginiz başını okşadınız da
Yavrucuğum, şu biber gazını öğren. dediniz bugüne
kadar? Bütün bunların ipuçlarını verdi size. Aslolan, gensoru
verilecek olan sizsiniz, komple. Dersinize çalışmıyorsunuz,
geleceği okuyamıyorsunuz, analiz yeteneğiniz yok, Atatürkün
Büyük Atatürkün AK PARTİlilerin deyimiyle- Büyük Atatürkün
öngördüğü çağdaş feraset düzeyi size selam vermemiş,
dönüyorsunuz Bakana bühtan ediyorsunuz. Yazıktır, günahtır!
Bazı istemezler
Sizden Ahmet Türk dayak yedi, hepiniz gaz yediniz. diyebilirler ama herkesin
ısrarla
Ki burnuna dayak yemişti, burnuna yumruk yemişti. Ahmet
Ağabeydeki burun, normal bir burna kılıf olur, biraz
Cenabıhak cömert davranmış. Burnu biraz fazlaca
çıkınca, o sırada can havliyle, Vekilime bir şey
olmasın diye koşturan polis memurunun sehven eli değmiş.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Yumruk çarpmış, yumruğu!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Devletin vurduğu yerde gül biter! Cumhuriyet bize
yıllarca bunu öğretmedi mi? Niye şimdi bize yönelince
riyakârlık edelim ki, madem böyle öğrendik, Sayın İdris
Naim Şahin başımızın tacı olmalı.
Ben buradan öneriyorum:
Meclis olarak bir millî mutabakat yapalım. Milliyetçi Hareket hazır,
AK PARTİ MYKya almadı ama ikna ederiz bir şekilde, olmadı
Oslo mutabakatına koyarız canım. Geriye kaldı CHP.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Osloya bizi bulaştırmayın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Siz de gelin şu inadı bırakın Anayasaya değişmez
bir madde ekleyelim: Dünya durdukça Sayın Bakan başımızda
dursun; Allah uzun ve sağlıklı ömür versin, kaydıhayat
şartıyla, hangi hükûmet kurulursa kurulsun bu ülkede
İçişleri Bakanı olsun.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Değişmez İçişleri Bakanı!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Değişmez İçişleri Bakanı.
Niye? Değişmez
maddelere otuz sene itiraz etmediniz, varsın bir otuz sene de kaderimizdir
deyip bunu çekelim. (BDP sıralarından alkışlar) Belki Allah
aydınlığı buraya yazmıştır, nereden
bileceksiniz?
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Biz değişmez maddelere otuz yıl değil hiç
itiraz etmedik, bundan sonra da itiraz etmeyeceğiz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Ee gördün mü; kardeşim, daha niye gelip burada bir sürü iftira
ediyorsun Sayın Bakana? Altı üstü, sermayeden zarar mı
edeceksiniz? Madem değişmez maddelere itirazınız yok, ha
bir eksik ha üç fazla, bir tane de Sayın Bakan için ihdas edelim.
Ben, hepinizden hassaten
rica ediyorum, grubumuz adına, Sayın Bakana bu kadar gadri reva
görmeyin! Çünkü bütün siyasetçilere âdeta ders veriyor, hikmetli ve feyz alınacak
şeyler söylüyor. Sayın Bakanın tavrı epik sanat
anlayışına uygun, çünkü sanat konusundaki tespitlerinden de
kendisinin sanat teorileriyle mücehhez bir şahsiyet olduğunu
görüyoruz. Fakat epik sanat, seyirciye, izleyiciye de bir zahmet verir. Yani
Gelip otur, ben sana draje şeklinde her şeyi vereceğim. Demez,
Sen de biraz gayret göster a canım! der yani.
Şimdi, siz
dinliyorsunuz, hâşâ mantıksız diyorsunuz, sap saman
diyalektiği yapıyorsunuz ama hiçbiriniz bir gayret göstermeyi
seçmiyorsunuz. Mesela, bakalım
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Shakespearenin dayıoğlu da böyle yapıyordu!
Aynı!..
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Shakespeare ne ki!.. Mesela bakın, burada mantık var,
fıkıh var, matematik var, cebir var, yurttaşlık var. Öksürmem,
gazın sinüs ve bronş açıcı özelliğinden dolayı!
Yanlıştan doğru çıkmaz. diyor. Bu önermeyi al
Allahın dediği olur. levhası gibi serlevha yap, her evin
girişine as. Çıkar mı yanlıştan doğru? Bir gün
bunu ifade edebilecek bir kristalizasyona geldiniz mi? No
Her ihtimale
karşı size Yanlıştan doğru sonuca da gidilmez.
Diyerek alan daraltıyor, çünkü sizi serbest bıraktı mı
hangi frezeye dalacağınız belli olmadığı için
biraz şey ediyor.
Bu hayatını
kaybeden insanlarımız kaçakçılık yaparken
hayatlarını kaybettiler. diyor. Yalan mı?.. İki dakika
tefekkür edin. Yalan mı?.. Değil. Siz, dönüp Ee peki,
kaçakçılık yaparken niye öldürdünüz? diye sormayı bir gün
akıl edemediğiniz için.
Sayın Bakan, bir
betimleme yapıyor, sizden umudu kestiği için. Tabii, hayatın
kaybedildiği noktada kaçakçılık gölgeden kalıyordur. Al
bunu süsle, beze kaligrafik olarak yaz, gerçekten sınıflara as. Ama
hayatlarını kaybetmemiş olsalar ve onlar sağ ele
geçirilmiş olsalardı kaçakçılık suçundan
yargılanıyor olacaktı. Bu memleket her şeyi çok
büyüttüğü için bu hâle geldi. Ufaltın diyor Sayın Bakan, kötü
mü yapıyor? Büyüttünüz, büyüttünüz ne oldu? Aha ülke yönetilemez duruma
geldi. Minimize edin, daha makul bir şekilde ele alın, siz
kalkıyorsunuz bu yaklaşıma gensoruyu reva görüyorsunuz.
Böyle giderse, bak
buradan tarihî görevimi yerine getiriyorum, bizi Avrupa Birliğine filan
almazlar, bu kadar ferasetsiz insanlar topluluğunu. Ben baktım,
Sayın Bakana verilmemiş gensoru kalmamış, biz de dâhil. Elimiz
kırılaydı, Allah bize o günleri göstermeseydi.
Yanlışın neresinden dönülse kârdır. Biz, bu
yanlıştan an itibarıyla döndük, bir daha Gözünün üstünde
kaşın var. dersek gelin hesabını bizden sorun.
BEDRETTİN YILDIRIM
(Bursa) Tövbeler olsun. demeyeceksiniz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Demeyiz, demeyeceğiz de. Madem öyle, bundan sonra hep beraber
Sayın Bakandan daha fazla hikmet, daha fazla hayat dersi nasıl
çıkarırız onu
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Daha fazla gaz.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Daha fazla gaz olacak mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Şöyle bir iş yaptı: Bakın, millî birlik ve
beraberliğin sağlanması noktasında, bugüne kadar hiçbir
siyasal partinin yapmadığı bir işi yaptı. Bu kadar, Kürtlere
dair çarpıcı betimleme yaptı, bir tane AK PARTİ seçmeni
kalkıp Ya, niye böyle konuşuyorsun? dedi mi? Demedi. Biz, onlardan
iyi mi bileceğiz? Hayır. Biz onlardan iyi bilecek olsaydık yüzde
50yi onlar değil, biz almış olurduk. Onun için madem böyle,
bakın, kitleleri dönüştürmek gibi bir işlev görüyor,
hımbıllaştırmak ki ehlisünnet vel cemaat daima Düzen,
kaostan iyidir. der. Sayın Bakan sadece seküler anlayışla
davranmıyor, uhrevi olarak da makul bir noktada duruyor. Sistem,
aşağıda muti kul, yukarıda becerikli hain ister. diyor.
Buna uygun seçimler yapıyor. Daha ne etsin kardeşim? Size de hiç
yaranılmıyor!
Bir mesele var ancak bir
asır sonra anlaşılacak, o da tuvalde terör arama meselesi. Bütün
iyi niyetime ve dokuz günlük tefekkürüme rağmen ben o hikmeti çözemedim.
Bir hikmet buyuruyor ama biz anlamıyoruz. Açlığa verdim,
şimdi inşallah beslenmeye başladık, biraz daha zihnî
melekelerimiz yerine geldiğinde bu hikmeti de çözeceğiz. Hep birlikte
barış, kardeşlik ve huzur içinde ve her daim, dünya durdukça
başımızda durası İçişleri Bakanımızla
birlikte mutlu, nurlu ufuklara doğru, icabında çağdaş
Türkiyeye doğru
Çünkü AK PARTİ büyük bir eksiği
gidermiştir bu ülkede, itiraf ediyorum, hiçbir siyasal partinin
yapmadığını yapmıştır. Ne icap ederse biz
yaparız. diyor. Bu, son iki yüzyılın en büyük icadıdır.
Biz yapamadık, onlar yaptı. Helalühoş olsun. Her memleket
layık olduğu yönetim şekliyle ve yöneticilerle yönetilir, bunda
da bir tahkir, tezyif yoktur. Yani buna artık kadere rıza göstermek
lazım. Bu sözüme Münafıklık ediyor. diyenleri Allaha havale
ediyorum, inanmayanlar olursa gerçekten hulusi kalple söylediğimi beyan
ediyorum.
Başta Sayın
İçişleri Bakanımız ve yakın çalışma
arkadaşları olmak üzere
Bak, Komisyonu gördüm aklıma geldi.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Komisyon yok ki, karıştırdın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Komisyona gelmişti değerli bürokratlar.
Buradan Sayın Bülent
Arınça AK PARTİli üyelerin yaptığı bir
haksızlığı teşhir ederek gidiyorum. Şahitleri de
burada. Bir ilçenin adı Muradiye olsun diye bir önerge vardı. Ben
dedim: Olmaz. Bülent Arınç olsun. Bülent Arınç olsun. dedim, AK
PARTİli komisyon üyelerinin oyuyla reddedildi. Parti içindeki birlik,
beraberlik bu kadar işte sizde. Siz de yani öyle çok masum
değilsiniz. Manisanın adı Mesir olsun. dediler. Ben
Hayır, yarım olmasın, mesir macunu olsun Merkez Belediye.
Dedim, onu da kabul etmediler. Maraşta medeni hukuk ihlali
yaptınız. Bakın, yüzünüze söylüyorum. Dulkadiroğulları
olsun. Dediler, Dul kavramını artık kullanmıyoruz medeni
hukuka göre, boşanmış Kadiroğulları olsun. dedim, onu
da kabul etmedi.
Kim diyorsa ki BDP,
Büyükşehir Yasa Tasarısına muhalefet etmedi, taş olur. Kim
diyorsa ki Oslo mutabakatı
Aslan gibi tutanaklarda var benim o
konuşmam. Hepsine itiraz etmişim, kan dökmüşüm, can
dökmüşüm. Gene -böyle her şer bir hayra gebedir- ilk defa CHPli
komisyon üyeleri bu emekli valilerin özlük haklarının ne
olacağını soramadılar Oslo mutabakatı gibi sihirli
bir kavramı duyunca. Biz sıtkı selamet ile komisyondan çekildik.
Aha getirdi.
Muhalefet olarak bundan
sonra izleyeceğimiz çizgi budur: Makul, yapıcı, birlik ve
beraberliğe dönük, kardeşliği yükseltici, büyüklerimize
saygılı, küçüklerimize sevgili.
Konuşmama son
verirken büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum,
yaşıtlarımın yanağını sıkıyorum.
Haydi kalın sağlıcakla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Önder.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Mehmet Ersoy. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERSOY (Sinop) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekillerim; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından İçişleri
Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilen
gensoru önergesi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gensoru konusuna girmeden önce sizlerle bazı
hususları bir kez daha paylaşmak istiyorum. Önce şunu bilelim:
Bugün hakkında gensoru önergesi verilen Sayın
Bakanımızın başında bulunduğu
Bakanlığın en önemli görevi, Bakanlığa bağlı
iç güvenlik kuruluşlarını idare etmek suretiyle vatanın,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini,
kamu düzeni ve genel ahlakı, Anayasada yazılı hak ve
hürriyetleri korumak, suç işlenmesini önlemek ve suçluları takip
etmek, yakalamaktır.
İçişleri
Bakanlığı bu yetkisini, değerli arkadaşlar,
illerimizde valilerimiz eliyle gerçekleştirir. Özel kanunların
verdiği görev ve sorumluluklar ayrı olmak kaydıyla, İl
İdaresi Kanununun 11inci maddesi valilere çok açık bir şekilde
suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenliğini korumak için
gereken tedbirleri almak, il sınırları içinde huzur ve
güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, kamu esenliğinin
sağlanması görev ve sorumluluğunu vermektedir.
Bunun yanında,
Anayasamızın 34üncü maddesinde güvence altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanılması ve gerektiğinde
sınırlandırılmasına yönelik düzenlemeler -2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda da- vali
ve kaymakamlarımıza alınacak önlemler ve uygulanacak kurallar
bakımından yetki ve görevler yüklemiştir.
Elbette ki bu hakkı, isteyenin,
istediği yer ve zamanda, istediği gibi kullanması; onların
çağırdığı toplantıya katılmayanların
temel hak ve özgürlüklerini, günlük, resmî ve özel hayatın
işleyişine etkilerini hiç düşünmeden kullanması beklenemez. Bunun için de bu kanunla gerekli
düzenlemeler yapılmıştır.
Kanunun verdiği bu yetkilere
istinaden, Ankara Valiliği de her yıl gözden geçirilen toplantı
ve gösteri yürüyüşü yapılacak alan ve güzergâhları 2012
yılı için 16 Ocakta ilan etmiştir. Bununla şunu diyor: Ey
Ankaralılar, ey vatandaşlarımız, ey sivil toplum
kuruluşları, ey meslek odaları; her ne zaman bir toplantı
ve gösteri yürüyüşü yapacaksanız, öngörülen koşullara göre
müracaat ediniz; bu sekiz meydandan, ilan ettiğim bu sekiz meydandan
herhangi birisinde, istediğiniz meydanda etkinliğinizi
yaparsınız. Böylece hem siz bu etkinliğinizde güvencemizde, devletin
güvencesinde sesinizi duyurursunuz hem de sizin bu etkinliğinize
katılmayan vatandaşlarımızın günlük
yaşamları etkilenmez, özgürlükleri kısıtlanmaz, kamunun
esenlik içinde çalışması sağlanmış olur.
Eğer demokrasimiz bir hukuk devletiyse, bir kurallar manzumesiyse elbette
ki her işin bir kuralı, bir hukuku olacaktır.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Duyan da
sizin hukuk devletine inandığınızı zannedecek.
Barikatçısınız, barikatçı zihniyetlisiniz!
MEHMET ERSOY (Devamla) Şimdi gelelim
bizim olayımıza, 29 Ekimde yaşanan hadiselere.
Değerli arkadaşlar, burada, bir
gençlik derneği kendisince bir karar almış.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Gençlik Derneği müracaatını geri aldı, ben doğrusunu
söylüyorum, geri aldı.
MEHMET ERSOY (Devamla) Bekleyin,
bekleyin.
Cumhuriyetin çok tehlikede olduğu,
ülkenin kara günler yaşadığı ve benzeri gerekçelerle
yeniden silkinmek ve iktidarı elinde bulunduran -tırnak içinde-
gericilere karşı mücadeleyi başlatmak için 29 Ekim günü Birinci
Meclis binasının önünde toplanıp seferberlik yürüyüşü
düzenlemeye karar vermiş.
Ne yapıyormuş bu dernek? Birinci
Meclisin önündeki Ulus Meydanından başlayacak, Anıtkabire
kadar seferberlik yürüyüşü düzenleyecekmiş; cumhuriyete sahip
çıkmak için, memleketin içinde bulunduğu ahval ve şeraitleri
protesto etmek için, geleceklerine sahip çıkmak için. Peki, bunun için ne
yapmışlar? Bunun için hiçbir şey yapmamışlar.
Beyefendiler karar verdi ya, istedikleri her yerde istediklerini yaparlar.
Ankara Valiliğinin bundan haberi var mı? Yok. Ankara Valiliğinin
nasıl haberi olmuş arkadaşlar? Ankara Valiliğine de: Ey
Valilik, biz böyle böyle bir etkinlik düzenleyeceğiz. Biz, sizin daha önce
genelgelerinizle yasakladığınız ve bize duyurduğunuz
en işlek caddelerinizde seferberlik yürüyüşü yapacağız,
ancak bunu duyurmaya, ancak bunu tanıtmaya ihtiyacımız var. Onun
için de standlar açacağız, gelin, bu standları açmamıza
izin verin. Valiliğin böylece haberi olmuş. Tabii ki böyle kanunsuz,
hukuksuz bir yürüyüşe göz yummayacak olan Valilik
GÜRKUT ACAR (Antalya) Senin Anayasadan
haberin var mı, Anayasadan! Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri ne
oluyor! Anayasada böyle bir şey yok mu!
MEHMET ERSOY (Devamla)
onların bu
kanunsuz yürüyüşlerini tanıtmak için açacakları standa da izin
vermemiş
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bayramları
kutlamak mı suç! Bayramları sizin izninizle mi
kutlayacağız!
MEHMET ERSOY (Devamla) Anayasadan bahsediyorsan, otuz
yıldır bu kanun yürürlükte, iktidarınızda
değiştirseydiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Vali Bey,
size yakışıyor mu ama!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sen kendini ne
sanıyorsun!
MEHMET ERSOY (Devamla) O zaman laf
atmasın! Laf atmasın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Anayasada
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri maddesini bir oku bakalım!
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz de kibar bir
insansınız.
MEHMET ERSOY (Devamla) Ama o zaman dinlesin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Savunduğunuz şeye
bakın Allah aşkına!
MEHMET ERSOY (Devamla) Sayın Ağbaba, lütfen
arkadaşınızı ikaz edin o zaman.
VELİ AĞBABA (Malatya) Savunacak bir şey mi bu
Allah aşkına?
MEHMET ERSOY (Devamla) ...organları eliyle izin
verilmemiş ama konu Basın-yayın organları eliyle
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yasaklandı. diye halka
duyurulmuştur. Bu arada
GÜRKUT ACAR (Antalya) Aynen öyle yaptınız! Aynen
öyle yaptınız!
BAŞKAN Sayın Acar, lütfen
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
gazı yiyen biziz ama! Gazı ben yedim!
MEHMET ERSOY (Devamla) Lütfen sabırlı olun. Sizin
Hatibinizi dinledik biz. Lütfen nazik olun biraz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Siz bize seviye tespitini
bugün nasıl gösterirsiniz?
MEHMET ERSOY (Devamla) Bu arada ADD (Atatürkçü Düşünce
Derneği) basın açıklaması yapmak için başvurmuş,
bu dernek de onlara katılacağını
açıklamıştır.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Seviye tespit
sınavında kaldınız bugün siz!
MEHMET ERSOY (Devamla) Sizi muhatap almıyorum. Lütfen
Ancak amacın orada toplanmakla başlayan bir süreç
olduğu zaten bütün kamuoyuna duyurulmuş, Türkiye genelinden
katılım sağlanacağı ilan edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bunun neresi basın açıklaması? Yani hem
yüz binleri yığma iddiasında olacaksınız hem bütün
Türkiye'den insanları oraya davet edeceksiniz hem Anıtkabire
yürüyeceğiz. diyeceksiniz hem de sanki herkes saf, tek akıllı
sizsiniz, bunun adına basın açıklaması diyeceksiniz;
basın açıklaması öyle olmaz. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Cumhuriyeti
kutlamanın ne mahzuru var!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Birkaç kişi ölsün
istiyordunuz değil mi?
MEHMET ERSOY (Devamla) Peki, şimdi, bu önergeyi veren
Cumhuriyet Halk Partimiz bu işin neresinde?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne önergesi?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Tam da içindeydik, tam da
göbeğindeydik! Gururla yürüdük!
MEHMET ERSOY (Devamla) CHP bu olayların
başlamasına, o beğenmediğimiz, o hiç hoşumuza gitmeyen
görüntülerin yaşanmasına neden olan kanunsuz ve hukuksuz
toplantının neresinde?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bayramları yasaklıyorsunuz,
bayram mı bıraktınız!
VELİ AĞBABA (Malatya) Valilik yaptın,
kaymakamlık yaptın, ne yazıyor Anayasada?
MEHMET ERSOY (Devamla) O bilgilerimle açıklıyorum
işte.
Cumhuriyet Halk Partisi, değerli arkadaşlar, bu
sürecin hiçbir yerinde yok; ne böyle bir talebi var ne bu memleketin ana
muhalefet partisi olarak Şu meydanda cumhuriyet kutlamaları
yapıyorum. diyor ne Şurada şenlik düzenleyeceğim. diyor.
Ne diyor?
MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) Sayın
Valim, Cumhuriyet Bayramı, davetiyeyle bayram kutlanmaz!
MEHMET ERSOY (Devamla) Sadece
derneğin biri Ben seferberlik yürüyüşü düzenleyeceğim. diyor.
Bir diğeri Binlerle basın açıklaması yapacağım.
diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ama
hakikaten sizin göreviniz o kalabalığı dağıtmak
göreviydi!
MEHMET ERSOY (Devamla) Ankara
Valiliği de buna izin vermiyor. İşte Cumhuriyet Halk Partisi tam
burada ortaya çıkıyor.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Siz insanları fişlemeye alışkın
olduğunuz için
Fişlemeci Bakanlık, fişlemeci
Bakanlık!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Valim, bu
söylediğine sen inanıyor musun?
MEHMET ERSOY (Devamla) Her zaman
olduğu gibi, bunu da kaosun, Hükûmete karşı sivil
itaatsizliğin ve kargaşanın tam fırsatı görerek Genel
Başkanlarının ağzından Bizde orada
olacağız. açıklaması ile bütün teşkilatlarını
Ankaraya çağırıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok öyle bir
şey.
MEHMET ERSOY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, siz eğer gerçekten alternatif bir kutlama yapmak
istiyorsanız
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Alternatif değil, cumhuriyetin sahibi olarak o
bayramı kutluyoruz. Cumhuriyetin gerçek sahipleri olarak, alternatif
kutlama değil.
MEHMET ERSOY (Devamla)
gerçekten
devletle milletin kucaklaşarak, kaynaşarak, hipodromda yapılan
törenlere katılmak istemiyorsanız o zaman
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kardeşim, sensin
cumhuriyete alternatif.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak istediğiniz meydanı seçersiniz, devlet de size verir.
Ama devlete hiç sormadan, devletten hiçbir görüş almadan kendi
başına karar vermiş ve
GÜRKUT ACAR (Antalya) Çelenk koymayı
bile yasakladınız, çelenk koymayı, çiçek koymayı
yasakladınız!
MEHMET ERSOY (Devamla)
bütün milletin
kullandığı caddeleri saatlerce istila etmeye kalkışan
derneklerin peşine takılıp gitmek de size yakışmaz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Cumhuriyet Bayramını kutlamak ne zamandan beri izne tabi, ne
zamandan beri!
MEHMET ERSOY (Devamla) Tabii, bu
dernekler, Cumhuriyet Halk Partisi, herkes çağrılarını
yaptı. Amaç bir şeydi: Daha önce gördükleri ve
yaşadıkları Cumhuriyet mitingleri özlemi bir kez daha
depreşmişti.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Evet, o mitingler çok demokratik mitinglerdi, ne olmuş!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Neden
korkuyorsunuz!
MEHMET ERSOY (Devamla) Ama burada bir
eksikleri vardı, artık onlara destek olan oligarşik
bürokratları arkalarında yoktu.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Bayramı kutlamak için
bürokrata ne gerek var!
VELİ AĞBABA (Malatya) 2007deki
hâkim, bürokratlar AKPden milletvekili şimdi!
MEHMET ERSOY (Devamla) Onun için de
umduklarını bulamadılar. Onun için de halkımızı,
bayramı bile siyaset ve hükûmet karşıtlığı için
kullanmak isteyen, Birinci Meclisi de Atatürkü de
bayrağımızı da istismar ederek buradan siyasi bir rant elde
etme gayreti içinde olanlara, elhamdülillah prim vermedik. Bırakın,
bu kanunsuz eylem için
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Vatandaşlar Türk
Bayrağıyla siyasi rant elde etmek için o meydanlara gitmediler.
BAŞKAN Sayın
Kesimoğlu, lütfen
MEHMET ERSOY (Devamla)
dışarıdan gelmek isteyenlere engel olunduğu mazeretini,
bırakın ona sığınmayı, sadece Ankara
teşkilatlarınızın ana kademelerinin asil ve yedek
kadroları oraya gelmiş olsaydı meydanlar almazdı. Sadece
Ankarada yaşayan insanların, Ankarada yaşayan
insanımızın yüzde 1i sizin çağrınıza itibar
etseydi o meydanlar dolar taşardı.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) O barikatları niye yıktılar? Millet
nasıl yürüdü?
MEHMET ERSOY (Devamla)
Bunu bile başaramadınız çünkü elhamdülillah,
halkımızın sağduyusu, bayramını bayram gibi
kutlamaya odaklanmıştı.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Askerî bayramları yasaklıyorsunuz, askerî bayramları! Cumhuriyet
sayesinde geldiniz, cumhuriyeti yıkmaya çalışıyorsunuz!
MEHMET ERSOY (Devamla)
Ha, değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz, bütün
uyarılarımıza rağmen, Sayın
Kılıçdaroğluna Başbakanımızın
yaptığı bütün çağrılara rağmen, CHP Genel
Başkanı ve 20 kadar milletvekili bu Ankara Valiliği
tarafından kanunsuz olarak nitelendirilen toplantıya
katılmışlar, yine kanunsuz bir şekilde, arkalarındaki
halkımızı da riske atarak suç işlemeye teşvik
etmişlerdir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bakanı
savunmak gibi zor bir görev almışsınız, kolay gelsin
Sayın Valim!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Ersoy, bunun hesabını
soracağız.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Şimdi niye geliyorsunuz?
MEHMET ERSOY (Devamla)
Milyonlarca Ankaralının hiçbir hakkına, hukukuna riayet etmeden
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kardeşim,
Anıtkabire gitmek ne zamandan beri suç oldu? Ne zamandan beri suç
Anıtkabire gitmek ya!
MEHMET ERSOY (Devamla)
saygı göstermeden en işlek caddelerinde gövde gösterisi yapmak
istemişlerdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ağzından çıkanı kulağın duysun Sayın Valim.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Görevleri sadece kanun hâkimiyetini sağlamak, kamu güvenliğini ve
bütün vatandaşlarımızın esenliğini sağlamak için
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Kanun şimdi mi aklınıza
geldi?
MEHMET ERSOY (Devamla)
gayret göstermek olan emniyet mensuplarımızın görevlerini
yapmalarına izin vermemişlerdir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Vay, vay, vay!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Onları alet ettiniz. Yasayı çiğneyen kim olursa olsun
hesap soracağız, hiç bundan kaçış yok.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Sıfatlarından kaynaklanan konumlarını toplantının
bir itaatsizlik eylemine dönüşmesi için kullanmışlardır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Hesap soracağız, insanlara seyahat
özgürlüğünü çok görenlere hesap soracağız.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Böyle olunca da emniyet güçlerimiz toplantıyı dağıtmaya
çalışmış ve arbedeler yaşanmış, istenmeyen,
hepimizi üzen görüntüler yaşanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kardeşim, o kadar açıksanız neden gizli genelge
yayınlıyorsunuz, açık açık yazsaydınız onları.
O kadar haklısın da niye gizli genelge gönderiyorsunuz.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Hatta bir emniyet müdür yardımcısının burnu
kırılmış, 16 görevli ise yaralanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Açıkça söylemeye utanıyorsun. Onları kutlamaya yollama, ama
benim şimdi sana söylediğimi kimseye söyleme. diyorsun. Al, bak,
genelge burada bak. Niye yayınlıyorsunuz bunu?
MEHMET ERSOY (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şimdi size soruyorum: Bütün bu
olayların suçlusu kim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Neden gizli bu? Kendinden utanıyorsun kendinden, yaptığın
iş ayıp da o yüzden.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Suçlu, göreve geldiğinden bu yana canla başla, kanunun kendisine
verdiği
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yarın, öbür gün, bak, Sayın Bakan, Yüce Divanda vereceksin bunun
hesabını!
MEHMET ERSOY (Devamla)
-konuşmamın başında saydığım- görevleri
yerine getirmek için çabalayan
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ona sosyal demokrat diyorlar!
MEHMET ERSOY (Devamla)
gerek adi suçların gerekse terör suçlarının
halkımızın günlük yaşamını etkilemesini önlemek
için olağanüstü gayret sarf eden ve bundan dolayı da otuz
yıldır milletin kanını emerek, hayatiyetlerini idame
ettiren terör baronlarının, kadınlarımızın,
yavrularımızın, bebeklerimizin, öğretmenlerimizin, imamlarımızın,
güvenlik güçlerimizin acımasız vahşi katilleri ve onların
ovalardaki iş birlikçileri tarafından hedef tahtasına oturtulan
Değerli İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin
mi?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Helal olsun!
MEHMET ERSOY (Devamla)
Yine, o Kanunun verdiği bütün yetkileri kullanarak Ankaranın
esenliğini ve güvenliğini, o toplantıya katılmayan 4 milyon
insanın hakkını, hukukunu, özgürlüğünü korumaya
çalışan Ankara Valisi mi, yoksa değerli arkadaşlar, sanki
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başbakan niye kızdı o zaman?
MEHMET ERSOY (Devamla)
cumhuriyet kutlamaları yasaklanmış gibi yaygara yaparak
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Gibisi fazla, gibisi fazla.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Hükûmet aleyhine gösteri yapmak için Valiliğin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kanunsuz. diyorsun, İzinsiz. diyorsun
MEHMET ERSOY (Devamla)
hiçbir ikazına uymadan, Ben ne dersem o olacak. Biz hukuk
tanımayız, biz kanun tanımayız. Bizi, bizim
dışımızdaki milyonların hakkına, hukukuna riayet
etmek bağlamaz
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) O gösteriden sadece siz rahatsız oldunuz,
başka hiç kimse rahatsız olmadı!
MEHMET ERSOY (Devamla)
değil
mi ki bu işin ucunda siyasi rant var. O hâlde, cumhuriyeti de Atatürkü de
bayrağı da çocukları da yaşlıları da istismar
etmek bizim için caizdir. Cumhuriyet gibi en büyük ulusal
bayramımızda halkımızı devlet-millet el ele
kutlayanlar ve sadece bizimle kutlayanlar diye bölmekten bile imtina
etmeyen zihniyet mi?
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Esas bölücü sizsiniz, siz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Cumhuriyet sayesinde iktidara geldiniz.
MEHMET ERSOY (Devamla)
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, bu vesileyle
şunu da bir kez daha haykırmak istiyorum: AK PARTİ, milletin
bağrından, milletin özlemlerine, hayallerine cevap vermek için
çıkmış kadroların buluştuğu hareketin
adıdır. Derdimiz, hedefimiz sadece bu aziz millete hizmet, ülkemizi
muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaktır.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Derdiniz Cumhuriyeti yıkmak Sayın Ersoy. Buna sen
de inanmıyorsun!
MEHMET ERSOY (Devamla)
Ne Cumhurumuzla ne cumhuriyetimizle ne de cumhuriyetin kazanımlarıyla
hiçbir derdimiz olabilemez. Biz, milletimizin bugünleri görmesini,
ideallerinin, değerlerinin bütünleştiği evlatlarının
iktidarını görmesini cumhuriyetimize borçlu olduğumuzu bilecek
kadar aklı başında insanlarız.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Aferin, çok güzel!
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Cumhuriyet İlköğretim
Okulunun adını değiştiriyorsunuz, Acun
Ilıcalının annesinin adını veriyorsunuz.
MEHMET ERSOY (Devamla)
AK PARTİ, bırakın Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarını yasaklamayı, bu bayramları, devletin milleti
ile bütünleşerek kutlamasını sağlamaya çalışacak
anlayışın partisidir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Siz değil miydiniz Sokaklarda kutlanacak
bayramlar. diyen? Neden insanlara izin vermiyorsunuz?
MEHMET ERSOY (Devamla)
Demokratikleşmiş, bütün inançları güvence altına
almış laik cumhuriyet, birliğimizin de kardeşliğimizin
de bütünlüğümüzün de kalkınmamızın da gelişmemizin de
en önemli tutkalıdır ve bizim de en önemli değerimizdir.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) O, iktidar tutkalı, iktidar
tutkalı! İnin bakalım iktidardan!
MEHMET ERSOY (Devamla)
Şuna yürekten inanıyoruz: Dünya durdukça cumhuriyetimiz var
olacaktır.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bravo, kutlarım sizi!
MEHMET ERSOY (Devamla)
AK PARTİ İktidarı var oldukça cumhurun cumhuriyetine kimse
dokunamayacak, kimse ona özel mülkü muamelesi yapamayacaktır. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Evet, cumhuriyet halkındır;
halkındır cumhuriyet.
MEHMET ERSOY (Devamla) AK
PARTİ iktidarları devam ettiğince
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ERSOY (Devamla)
İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin
de hem bu ülkenin huzuru, esenliği ve güvenliği için hem de ülkemizin bütünlüğü için
mücadelesini vermeye devam edecektir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Otursun da.
MEHMET ERSOY (Devamla) Hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ersoy.
Sayın Tarhan, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanakları
saklayın. Tutanakları saklayıp torunlara gösterin.
BAŞKAN Beyefendiler, susarsanız
Sayın Tarhanı dinleyebileceğim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, partimizin adı zikredilerek yasa
dışı bir toplantıda partimizin temsil edildiği
belirtildi.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakikanız var, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoyun Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Az önce
kürsüde bulunan zat, bir öfke hezeyanı ile ne söylediğini bilemedi. (AK
PARTİ sıralarından Milletvekili sesleri) Sanıyorum
ustasından ders almış. Saldırgan bir tutumla bugünkü seviye
tespit sınavını hakikaten geçemediniz. Az önce Sayın
Arınçın seviyesinden aslında daha iyiydi belki hatibin
seviyesi.
AHMET YENİ (Samsun) Kendi seviyene
bak.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Ama
gene de bizi rahatsız etti. O yüzden söz almış bulunuyorum.
Şimdi, sizin, az önce temsilcinizin
zihniyetinde belirginleşen zihniyetinizi bir özetlemek istiyorum.
Şimdi, halka yasak ve barikat kuran aslında yasakçı bir
zihniyetiniz var ama bunu kabul etmekte zorlanıyorsunuz, gerçekten
zorlanıyorsunuz, bunun ikilemini yaşıyorsunuz. Barikatçı
bir zihniyetiniz var. Masum insanları zehirli gaza boğan zehirli bir
zihniyetiniz var aslında. Bu da sizi rahatsız ediyor, bunun
farkındayım. Öfke krizlerinizin nedeni bu. Bayram
kutlamalarını dahi bir suikast olarak nitelendiriyor,
Başbakanınız bunu söylemişti. Suikasta benzeten
aslında panzerci bir zihniyetiniz var. Bundan da çok rahatsızlık
duyuyorsunuz.
Halktan bayram kutlaması yerine takla
atmasını tercih eden bir zihniyetiniz var Sayın Bakan. Bütün
ülke bunu biliyor, taklacı bir zihniyetiniz var. İstihbarat
masallarına sadece kendisi inanan istihbaratçı, fişlemeci -Hozatta da
yaptığınız gibi daha yeni, çok taze- bir zihniyetiniz var.
Kapısı kırık istihbaratçı valinize örnek olan
istihbaratçı bir zihniyetiniz var.
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen kendi
geçmişine bak.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Teröre
güvercin, halka şahin bir zihniyetiniz var. Sahte ve ruhsuz törenlere
meraklı, halka çobanlık yapmaya meraklı, enseye şaplak bir
zihniyetiniz var Sayın Bakan. Barikatların kalkmasından
duyduğu üzüntüyle Keşke birkaç ceset çıksaydı şuradan.
diyen bu kadar sorumsuz bir zihniyetiniz var. O gösteriden mutsuzlukla donanmış
biçimde çıktınız siz. İşte, tam da bu ahval ve
şeraitte bütün engellemelerinize rağmen 1 milyon 300 bin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla) -
kişinin katıldığı bu olayda zihniyetiniz
error verdi Sayın Bakan, error verdi.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hükûmet
adına
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım, izin verirseniz
bir hususu arz etmek istiyorum.
Sayın Ersoy
konuşmasında, sanki 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanununa aykırı bir eylem varmış gibi
konuştu ve konuşmasını bu tez üzerine dayandırdı.
Oysa, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununun 4üncü maddesinde istisnalar belirtilmiştir.
Bakınız, 4üncü
maddenin (b) bendine göre, kanun ve gelenek ve göreneklere göre yapılacak
toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar bu
kanunun kapsamı dışındadır. O nedenle, 29 Ekim günü
yapılan yürüyüş ve Anıtkabire ziyaret, bu Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında değerlendirilemez. Ben
bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
IX.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
2.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında toplantı,
gösteri ve seyahat özgürlüklerinin kullanılmasını
engellediği, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini himaye
ettiği ve kamu gücünü kullanarak vatandaşlar üzerinde baskı
uyguladığı iddiasıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/24)
BAŞKAN Hükûmet
adına İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekillerimiz; Cumhuriyet Halk
Partisi adına Muharrem İnce ve arkadaşları tarafından
hakkımda verilen, 29 Ekim 2012 tarihinde Ankara Ulus merkezinde
gerçekleştirilmek istenen yasa dışı toplantı ve
gösteri yürüyüşü ile ilgili olarak
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Yasa dışı değil Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağını
görüşmekteyiz şu anda. Biraz önce önerge sahibi ve siyasi parti
gruplarımız görüşlerini dile getirdiler. Yapıcı
eleştiri ve öneriler için konuşmacılarımıza çok
teşekkür ediyorum. Ben de görüşlerimi zamanın elverdiği
ölçüde sizlerle paylaşmak ve bazı konularda sizleri ve aziz
milletimizi aydınlatmak istiyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında önemli gördüğüm birkaç
hususu sizlerle paylaşmak isterim. Öncelikle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gensoru gibi önemli bir denetim mekanizmasını kullanıyor
olmasından hiçbir rahatsızlık duymadığımı
belirtmek isterim çünkü konuşmanın, tartışmanın,
bilgilendirme yapmanın yararına inanmaktayım. Ayrıca, her
tartışma ortamı bize yaptıklarımızın ve
bazı gerçeklerin anlaşılması için yeni fırsatlar
vermektedir. Daha önceleri hakkımda BDP gensoru önergesi verir, alır,
tekrar verirdi. Son zamanlarda sanırım karargâhtan emir
gelmediği için bu boşluğu Cumhuriyet Halk Partisi doldurmak,
rolü kaldığı yerden devam ettirmek tercihinde bulundu. Bu
önergeyi de bu kapsamda değerlendiriyor, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında neler yaşandığı hususunda
saygıdeğer milletvekillerimizi aydınlatmak için bu gensoruyu bir
vesile olarak görüyorum.
Gensoru önergesinin gerekçesinde kolluk
birimlerinin aşırı güç kullandığı, yapılan
etkinliğin 2911 sayılı Kanun kapsamında
olmadığı, seyahat özgürlüğünün engellendiği gibi bir
dizi iddiaya yer verildiği görülüyor. Bu tür iddialarda
bulunulmasını doğal karşılıyor ve bunun olaylara
farklı bir bakış açısını
yansıttığını değerlendiriyorum ancak
Parlamentonun anayasal denetim yollarından biri olan ve fevkalade önemli
konularda kullanılması gereken gensoru müessesesinin, halkın
gözü önünde cereyan eden bir olayda ve ortada ciddi gerekçeler
olmadığı hâlde, birtakım kurgular üzerine bina edilip
verilmesini büyük bir talihsizlik olarak görüyorum.
Diğer taraftan, gensoru metninde var
olan bir cümleyi, bu gensoru önergesini verenlerin zihniyetini yansıtma
adına sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Metinden cümleyi aynen
okuyorum: Cumhuriyetin temel ilkelerini benimseyen yurttaşlar üzerinde
kamu gücünü kullanarak baskı oluşturacak girişimlerde bulunarak
görevini kötüye kullanan
diye devam ediyor bu cümle. Bizim
vatandaşlarımızı cumhuriyeti benimseyen ya da benimsemeyen
şeklinde ikiye ayıran bu anlayışı ve ayrımcı
zihniyeti kabul etmemiz asla mümkün değildir ve bunu kınıyorum,
telin ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Vatandaşı ayırmıyoruz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisi her zaman yaptığı gibi yapay sorun üreten, o soruna
çözümler karşısında itiraz eden, çözümden şikâyet eden,
âdeta oluşan kargaşadan -hatta bir adım ileri- anarşiden
medet uman bir parti olma konumundan bir türlü kurtulamamıştır.
Biz bu ülkede
yaşayan herkesin cumhuriyete ve onun ilkelerine sahip
çıktığına ve bu anlayışı sergileyenlerden
daha cumhuriyetçi olduğuna inanmaktayız.
Ben buradan sormak
istiyorum: Ülkemizin toplumsal barışını tehlikeye sokanlar
kimler? Vatandaşlarımız arasında ayrımcılık
yapan, onları alternatif kutlamalar yapma adına sokağa dökenler
kimler? Ben, bu ayrımcı zihniyeti kamuoyunun takdirlerine
bırakıyorum.
Öncelikle şunu
açıkça belirteyim ki, cumhuriyet ve Cumhuriyet Bayramı 75 milyon
vatandaşımızın en önemli ortak millî değeridir. Bu
ortak değerimiz kimsenin tekelinde olmadığı gibi, yine
birilerinin de her canı istediğinde tartışmaya
açacağı konu değildir ve olmamalıdır da.
Bu ülkede Cumhuriyet
Bayramı kutlamaları seksen dokuz yıldır birlik, beraberlik
ve millî bütünlük içerisinde kutlanmaktadır. AK PARTİ hükûmetleri
olarak bizler de bu geleneği iktidara geldiğimiz günden bugüne güçlendirerek
sürdürmekteyiz. Birilerinin iddia ettiği gibi, Cumhuriyet
Bayramının kutlanmasını engellemek gibi ne bir
düşüncemiz ne de bir davranışımız
olmamıştır, olması da mümkün değildir. (CHP
sıralarından gürültüler)
Ancak, bize yasakçı,
baskıcı iftirasını atabilenler önce kendi geçmişlerine
bir baksınlar, fayda var. Bu sene alternatif bir kutlama hevesi içine
giren Cumhuriyet Halk Partisi, bunu maalesef ilk kez
yapmamıştır. Ne zaman yapmıştır? Cumhuriyetimizin
25inci yılında yani 1948 yılında da
benzer bir kutlama gayreti içine
girmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğince il ve ilçe
örgütlerine gönderilen bir yazı ile Cumhuriyet Halk Partisinin özel bir
program yapacağı, 1948 yılında, Cumhuriyet Bayramı ve
Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş yıl dönümünün birleştirilerek
kutlanacağı bildirilmiştir. 9 Eylül 1923 tarihinde kurulan
Cumhuriyet Halk Partisi, 29 Ekim kutlamalarıyla partinin kuruluş
yıl dönümü kutlamalarını birleştirerek bugün olduğu
gibi o gün de toplumu ayrıştırma gafletine düşmüştür.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ne
alakası var Sayın Bakan?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Siz kendi
hesabınızı verin, siz kendi hesabınızı verin.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Demokrat Partili
vatandaşlar o tarihte bu kutlamalara
katılamamışlardır. Öyle ki, Cumhuriyet Halk Partisi,
Ankarada bir gövde gösterisi yapma uğruna, bu kutlama programlarına
çeşitli illerden vatandaşları Ankaraya taşımak
istemiş...
CELAL DİNÇER (İstanbul) Size
ne, size ne yani?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
İyi bulmuşsunuz vallahi, tebrik ediyorum Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
o zaman Ankaraya
bağlı Kırıkkaleden getirilmek istenen 40
vatandaşımızın yolda geçirdikleri kaza sonucunda
vefatlarına sebep olmuştur.
Bugün, Hükûmetimizce, halkın bayram
kutlamasını yasakladığını iddia eden Cumhuriyet
Halk Partisi, yine, 1949 yılında, halkın ve siyasi partilerin
bayram kutlamalarına katılmasını
yasaklamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sen o zaman daha doğmamıştın,
doğmamıştın bile, bugüne gel, bugüne.
BAŞKAN Sayın Serindağ
lütfen, Sayın Ağbaba
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Bakanlar Kurulu, o yıl
aldığı bir kararla, hipodromda yapılan resmigeçit
törenlerine, siyasal partilerin, atlı ve yaya köylülerin, esnafın ve
halkın katılmasına yasak getirmiştir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Başkan
doğmamıştı daha o zaman.
BAŞKAN Tamam canım.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Sadece askerî birlikler,
askerî okullar ve izcilerin törene katılmasına karar
verilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin 1949 yılındaki bu
yasakçı kararı, ülkenin çeşitli yerinde 10 binlerce
vatandaş tarafından da ayrıca protesto edilmiştir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yahu
Allahtan kork, seksen sene önsesinden bahsediyorsun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Bu tipik bir Cumhuriyet
Halk Partisi zihniyetidir. Olayları işine geldiği gibi
çarpıtmak ana muhalefet partisinin zaman zaman en iyi yaptığı
iştir. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gensoru önergesinde iddia edilen hususlar tamamen gerçek
dışı ve mesnetsizdir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ha, ona gel.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) 1936 yılından
bu yana, Cumhuriyet Bayramı törenleri, Ankarada Hipodromda
yapılmaktadır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sokaklarda kutlayalım. diyen siz değil misiniz?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Yetmiş altı yıldır
kutlandığı gibi bu yıl da aynı şekilde törenler
başkentte, Hipodromda gerçekleştirilmiştir. Ancak Cumhuriyet
Halk Partisi, tek parti iktidarından kalma
alışkanlıklarının bir devamı olarak,
tıpkı Barış ve Demokrasi Partisinin alternatif cuma
girişiminde olduğu gibi, birtakım legal ve illegal örgütlerin de
peşine takılarak
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - İllegal örgütle görüşmeleri yapan
sensin.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) -
alternatif
Cumhuriyet Bayramı kutlaması yapma girişiminde bulunmuş,
millî birlik ve beraberlik ve bütünlüğümüzün timsali olan böylesi önemli
bir günde insanlarımızı ayrıştırma gafleti içine
düşmüştür. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, illegal örgütler hangisi onu söyle.
İçişleri Bakanısınız
BAŞKAN Sayın
Acar, Sayın Özgündüz, Sayın Ağbaba
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ama Sayın Başkan, gerçeğe
aykırı şeyler söylüyor.
BAŞKAN Ne yapalım
canım, kendisini savunuyor, ne yapalım?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin sonradan sahiplendiği
ve siyasi rant amacıyla destek verdiği bir gösteri yürüyüşü için
çeşitli sivil toplum örgütlerince Ankara Valiliğine başvuru
yapılmıştır. Bu başvurular üzerine Valilik
tarafından yapılan incelemede, isteğin 2911 sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında olduğu
değerlendirilmiş
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Buna siz de inanmıyorsunuz!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
ve toplantı,
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller 2911 sayılı Kanunun
ilgili maddelerinde de açıkça belirlenmiştir. Kanun gereğince,
Ankarada toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yerler ve
güzergâhlar daha önceden belirlenmiştir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Millî bayramları kutlamak ne zamandan
beri suç oldu?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Söz konusu yerler
usulüne uygun olarak kamuoyuna ilan edilmiş olup
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Millî bayramları kaldırmaya çalışıyorsunuz Sayın
Bakan, unutturmaya çalışıyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
bu yerler
içerisinde, talebe konu olan Ulus ve Anıtkabir çevresi
bulunmamaktadır. Aynı Kanunun 22nci maddesinde, Genel yollar ile
parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Bayramın kutlanma yeri olmaz Sayın Bakan, bayramın kutlanma yeri
olmaz!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
ve bunların eklentilerinde ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine 1 kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı
yapılamaz
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Sayın Bakan, Melih Gökçek Kızılayda her gün
tören yapıyor. İzin alıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri
düzenlenemez. hükmü yer almaktadır, kanun budur.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Kızılay bu listeye dâhil mi Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Ama Cumhuriyet
Halk Partisinin kanunu herhâlde bir başka kitapta yazmaktadır.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Arabesk sanatçılar çıkarken izin var da cumhuriyet
yürüyüşüne niye yok?
BAŞKAN Sayın
Dinçer
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Bu çerçevede,
genel hayatın, kamu düzeninin, yaya ve araç trafiğinin olumsuz
etkilenecek olması nedeniyle
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN- Sayın
Acar
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - ...belirtilen
yerler ve güzergâhta söz konusu eylemin gerçekleştirilmesine hukuken ve
fiilen imkân olmadığı değerlendirilmiştir.
Ayrıca, ülkemizin de
taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9, 10,
11inci maddeleri ile Anayasamızın 14 ve ilgili maddeleri
doğrultusunda belirtilen hakların kullanımına
sınırlama getirilebileceği hükme
bağlanmıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Milletvekillerine biber gazı var mı Avrupada?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Buna göre, suç
işlenmesinin önlenmesi, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel
sağlığın
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yani Cumhuriyet Bayramını kutlamak
suç oldu, öyle mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) -
veya ahlakın
ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
amacıyla sınırlama getirilebilmektedir.
Açıklanan hususlar
ve gerekçeler doğrultusunda yapılmak istenen bu eylem için
uluslararası mevzuatta, Anayasamızda ve kanunda öngörülen
sınırlandırma ve yasaklama şartlarının oluştuğu
açıkça anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, Ulus Birinci
Millet Meclisi binası önünde toplanılarak yapılması
planlanan söz konusu toplantı ve gösteri yürüyüşü eyleminin ilgili
kanuna aykırı bir faaliyet olduğu değerlendirilmiş,
Ankara Valiliğimizce bu gösteri yürüyüşüne izin verilmeyeceği 16
Ekim 2012 tarihinde başvuru sahiplerine, legal olanlarına
bildirilmiştir.
Bu bildirime rağmen,
gruplar yasal olmayan bu eylemi Cumhuriyet Bayramı kutlaması
kılıfı altında yapmakta ısrarcı
olmuşlardır. Ayrıca, güvenlik birimlerimize intikal eden
istihbari bilgiler doğrultusunda bu etkinliğin perde arkasında
birtakım illegal örgütlerin bulunduğu ve düzenlenmek istenen gösteri
yürüyüşünün provokasyonlara açık olduğu da değerlendirilmiştir.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Geç, onlar hikâye, hepsi hikâye!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
Halkımızın huzur ve sükûnunu bozmayı hedefleyen bahse konu
provokatif grupların yapmayı planladıkları yasa
dışı her türlü eylem ve etkinliğin engellenmesi
amacıyla gerekli güvenlik tedbirlerini almak Bakanlık olarak bizim en
temel görevimizdir.
Cehaletle ortaya konan
bir tez vardır: Orada halkın güvenliği için arama
noktaları niçin oluşturulmamıştır? Arama
noktaları izinli gösteri ve toplantı yürüyüşleri için konulur,
izinsizler için arama noktası konmaz.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Peki, onların güvenliğini kim
sağlayacak?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bunu biliyor
olmanız temel bir bilgi olarak kabulümüzdür ama bilmediğiniz
anlaşılıyor.
Bu olayda da Ankara
Valiliği vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak adına
gerekli önlemleri almıştır.
Diğer taraftan, biz
meşru zeminlerdeki her türlü hak arayışının,
düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sonuna kadar
arkasındayız. AK PARTİ hükûmetlerimizin on yıllık
iktidarı boyunca temel hak ve özgürlükler alanında yapmış
olduğu reformlar bu görüşümüzün ve bu gerçeğin en somut
göstergesidir. Ancak, hiç kimsenin yasal olmayan yollarla hak iddia etmeye,
çeşitli kılıflar altında illegal gösteri yapmaya, güvenlik
güçlerimize saldırmaya, diğer vatandaşlarımızın
hak ve özgürlüklerini gasbetmeye, yasalarımız tarafından suç
sayılan davranışlarda bulunmaya hakkı da haddi de yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 29 Ekim günü, meydana gelen olayları ve o
gün yaşananları 1 kez daha hatırlatmak istiyorum: Saat 10.50
itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden oluşan 15
kişilik heyet, Atatürk büstüne çelenk koymuştur Ulusta.
Saat 11.00de Birinci
Meclis önünde ülke genelinden katılımlarla birlikte aralarında
20 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin de bulunduğu topluluğun 10
bin kişiye ulaştığı belirlenmiştir.
11.15te Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanın da bulunduğu topluluğun alana
geldiği, Baruthane Kavşağında bulunan grubun, güvenlik
görevlilerine yönelik çeşitli cisimler atmak suretiyle saldırıda
bulunduğu; topluluğun güvenlik çemberini aşmaya
çalışmaları üzerine, bu gruba yönelik kısa süreli
müdahalenin yapıldığı, saat 12.20 sıralarında
Birinci Meclis önünde bulunan grubun toplu bir şekilde güvenlik güçlerine
saldırmaları sonucunda gazlı ve tazyikli suyla müdahalede
bulunulduğu
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Polis şiddeti var, polis
şiddeti var Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) -
müdahale sonrasında
dağıtılmaya çalışılan grupların tekrar
toparlandığı ve yaklaşık 15 bin kişinin Atatürk
Bulvarı, Tandoğan Meydanı ve Güven Park civarından
Anıtkabire doğru yürüyüşe geçtiği, saat 14.30
sıralarında tamamı Anıtkabire geçen söz konusu grubun,
16.20 sıralarında normal olarak dağıldığı
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) Helikopterden mi gördünüz Sayın
Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) -
olaylar
esnasında 1i emniyet müdür yardımcımız olmak üzere toplam
16 güvenlik görevlisinin yaralandığı tespit edilmiştir.
O gün toplanan gruplardan
bazılarının, milletvekillerimizin arkasına saklanarak,
güvenlik güçlerimize saldırmaları gerçek amacın bayram kutlamak
olmadığını açıkça göstermektedir. Şu fotoğraflar,
şu fotoğraflar, Cumhuriyet Halk Partililerin şeref
levhalarıdır! (CHP sıralarından gürültüler) Polis memurunun
boynuna sarılan -o beyaz gördüğünüz top gibi olan kasktır.- polis
memurunun boynuna sarılan ve saldıran Cumhuriyet Halk Partilileri
görüyoruz. Burada yaralayıcı cisim atanları görüyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Genel Başkanın üzerine gaz bombası attıranlar
utansın.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu yaşananlar yüce
milletimizin bütün gerçekliğiyle görebileceği şekilde gerçekleşmiş
olaylardır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Milletvekillerine gaz bombası attıranlar utansın.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Gensoru önergesi
vesilesiyle birkaç önemli hususa daha değinmek istiyorum. Gensoru
gerekçesinde, 29 Ekim günü polis biber gazı sıkıp
yurttaşlarımıza saldırırken şahsımın
helikopterden alanı denetlediği ve olayları yönlendirdiği
iddia edilmektedir. O gün, toplumsal olayları havadan gözlemlemek
maksadıyla helikopterle gezi yaptığım, helikoptere
bindiğim ve gezdiğim doğrudur
VELİ AĞBABA
(Malatya) Biz de onu söylüyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
ancak bu, birilerinin ve
bu gensorunun iddia ettiği gibi gerçekleşmemiştir.
MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) İnkar etmiştiniz?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Olayların
çıktığı, saldırıların başlaması
üzerine polisin müdahale ettiği saatlerde şahsımın
Hipodromda yapılan Cumhuriyet Bayramı töreninde olduğu
bilinmektedir. Buna rağmen, bir gazete tarafından, basın-yayın,
meslek ilkeleri ve etiği hiçe sayılarak sırf
şahsımı karalamak amacıyla montajlanmış bir
fotoğraf kullanılarak sanki o saatlerde helikopterden polisin
müdahalesini izlediğim algısı oluşturulmuştur.
Hâlbuki, gazetenin kullandığı, helikopterdeki bu görüntü benim
daha önce Güneydoğuya yapmış olduğum gezilerdeki
fotoğraflardan montajlanmıştır. Gerçeklerin kısa bir
süre sonra ortaya çıkması üzerine gazete fotoğrafı
yayından kaldırmış ve şahsımdan özür dilemek
zorunda kalmıştır ancak Cumhuriyet Halk Partisi henüz özür
dileme çizgisine gelmeyi başaramamıştır.
29 Ekim günü yapılan
kara propaganda sadece bununla da sınırlı
kalmamıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bakan, gazı kim sıktırdı, suyu kim
sıktırdı?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Yine sosyal
medyada polisimizi karalayan, kaynağı belirsiz bir fotoğraf
yayınlanmıştır. Bu fotoğrafta elinde Türk
Bayrağı taşıyan küçük bir çocuğun
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yanlış fotoğraf
gösteriyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Sen
yanlış görüyorsun, doğrusu burada.
elinde copla bir çevik
kuvvet polisi tarafından kovalandığı gösterilmektedir.
Tıpkı sizin gibi, basında da gayretkeşlikler
almış başını gitmektedir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Gaz sıkıldı mı sıkılmadı
mı? Çocukların üzerine kadınların üzerine gaz
sıkıldı mı sıkılmadı mı?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Sonradan bu
fotoğrafın da aynen şahsıma yapıldığı
gibi tamamen hayalî şekilde ve ahlakla bağdaşmayacak şekilde
montajlandığı ortaya çıkmıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) O da mı montaj?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Bütün bu
yapılanların amacı, polisimizi, Hükûmetimizi ve devletimizi
yanlış anlatmaya yönelik gayretlerdir Bu yapılanların
hiçbir şekilde amacına ulaşamayacağı, polisimizin her
ne pahasına olursa olsun, bundan sonra da görevini tereddütsüz yerine
getireceği bilinmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanımızı ve şahsımı hedef alan bu tür
yıpratma maksatlı iddialar ana muhalefet partisi tarafından
sürekli gündeme getirilmektedir. Daha dün, bir gazetenin İnternet
sayfasında CHPli bir milletvekili Sayın
Başbakanımızın İstanbul Belediye
Başkanlığı, benim de Genel Sekreter
Yardımcılığı dönemime ilişkin çirkin ve seviyesiz
bir iftirada bulunmuştur. Belediye personelini Türk, Kürt, Alevi ve Sünni
şeklinde fişlediğimizi iddia etmiştir. Ben şimdi bu
vekilimize buradan sormak istiyorum: Elinizde somut bir bilgi ve belge olmadan
böyle bir iftirada bulunmak haysiyetli ve onurlu bir insana
yakışır mı, yakışıyor mu? Bunun takdirini
yüce heyetinize ve saygıdeğer milletimize sunuyorum.
Şayet iddialarınıza
ilişkin somut bilgi ve belgeler varsa bunları
açıklayınız, açıklayamadığınız takdirde
sizi buradan müfteri ilan ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Aslında Cumhuriyet Halk Partisinin
geçmişine baktığımızda fişleme işini rutin
hâline getirdiğini, bundan sonra da en çok hangi kesimin
VELİ AĞBABA (Malatya)
Tuncelideki kaymakam kimin kaymakamı, hangi bakanlığa
bağlı?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
mağdur
edildiğini hepimiz biliyoruz. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan
referandumla kabul edilen ve sizin de karşı
çıktığınız anayasa değişikliğiyle
fişlemeyi kaldıran da biziz, AK PARTİ Grubudur, bu Gruptur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Hozata gel, Hozata.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Tuncelide meydana gelen
istisnai bir olayı genelleyerek bunun Türkiye genelinde
yapıldığını ileri sürmek ve olayları çarpıtarak
her fırsatta karalamada bulunmak sizin için alışkanlık
hâline gelmiştir. Hâlbuki, Tuncelideki bu olay bizim
tarafımızdan ortaya çıkarılmış, ilgililer
hakkında derhâl yasal işlem başlatılmıştır.
Soruşturma neticesinde de gereği neyse o yapılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Sonuç olarak,
hakkımda verilen gensoru önergesinde yer alan iddiaların ve
iftiraların hiçbirisi gerçekle bağdaşmamaktadır. Bu
iftiralara dayanarak hakkımda gensoru verilmesini
vatandaşlarımızın kafasını bulandırmaya
yönelik, mantıkla ve iyi niyetle ifade edilemeyecek
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunun
adı demokrasi değil Sayın Bakan, bunun adı faşizim,
faşizm.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Süre bitti Sayın Bakan, süre
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Bütün bu
açıklamalarımıza rağmen karalama kampanyalarına devam
edenleri milletimize havale ediyorum ve ben Cumhuriyet Halk Partisi
hakkında milletimize gensoru veriyorum burada. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Hiçbir katkı
sağlamayan, yapılan her işe karşı çıkmayı ve
önyargılı davranmayı alışkanlık hâline getiren
bir anlayışın bu ülkeye ne yarar
sağlayacağını doğrusu, merak ediyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Nasıl
sizi susturamadıysam Sayın Bakanı da oturtamam.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Biz bütün bu zihin
bulandırmalarına ve karalama kampanyalarına rağmen
milletimiz ve vatandaşımıza hizmet yolunda
kararlılıkla yürümeye, hizmet etmeye ve çalışmaya devam
edeceğiz. En büyük desteğimiz aziz milletimizdir.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
takla at Sayın Bakan ya, giderken bir takla at. Giderken bir takla at
gözünü seveyim ya! Vatandaşa söylüyorsun, ben de senden istiyorum, at bir
takla.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Sayın Başkan, grubumuza sataşma var.
BAŞKAN Sayın
Tarhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Aslında çok da mutlu değilim yani böyle söz
yetiştirmekten ama artık yaptığı bini aştı
Sayın Bakanın. CHPnin peşine
takıldığını söylediğiniz TGB, ADD, Cumhuriyet
Kadınları Derneği gibi onlarca demokratik kitle örgütüne illegal
diyorsanız Sayın Bakan, asıl siz illegalsiniz, siz illegalsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Aslında sizi biraz
fazla eleştirdiğimizi fark ettim ben bugün, inanın biraz fazla
galiba ileri gittik. Öfkeden kızarmanızdan, ellerinizin titremesinden
filan da belliydi bu.
Aslında şaka
gibisiniz, gerçekten şaka gibisiniz. Ama sizinle ilgili bir sosyal
paylaşım sitesinde de belirtildiği gibi, aslında, sonuçta
insansınız Sayın Bakan siz. Siz güzel bir Amerikan aktrisini
görünce gülebilen birisisiniz aslında, iki ayağı üzerinde durup
yürüyebilen, yemeğini yiyebilen birisisiniz, bunların hepsinin
altından kalkabilen birisisiniz siz ve aslında bu kadar eleştiri
size gerçekten de fazla Sayın Bakan. Biz biraz fazla üzerinize gittik ve sizi
köşeye sıkıştırdık galiba.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Köşeye
değil, meydana sıkıştırdınız siz, meydana
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi taklayı attın. Ne oldu? Demin keyfin yerindeydi,
taklayı attın şimdi.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN
Buyurun.
9.- İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sevgili arkadaşlar, komikse çok ciddi,
ciddiyse çok komik bir durum var ortada. Alternatif cuma diye bir şey,
sanırım biraz ilahiyat da tedris ettiniz, cumanın
şartları ikiye ayrılır:
Vücub şartları, sıhhat şartları. Bunları
hep birlikte tekrar hatırlamakta fayda var. Vücub: Erkek olmak, mazeretsiz
olmak, hürriyet ve ikametten ibarettir. Sıhhat şartları: Vakit,
cemaat -ayrıntılarına girmeyeceğim- şehir, cami, izin,
hutbe. Bunların hepsi Diyarbakırda mevcuttur. Onun için alternatif
cuma dediğin zaman şirke kadar yolu var, Allah esirgesin!
Şimdi, birincisi bu.
İkincisi
İsteyene bu konuda yoğunlaştırılmış
şeyler verebiliriz. Bu kadar ilahiyatçı devreye girmeyince ben
giriyorum mecburen Hocam.
Şimdi
karargâhtan
Bak ben bu kadar kalender bir konuşma yaptım, bir daha
da bize Yıkıcı muhalefet yapıyorsunuz. demeyin.
Kalktı
Sayın Bakan dedi ki: Herhâlde karargâhtan emir almadıkları için
gensoru vermiyorlar. Oysa daha önce şöyle
bir pot kırmıştı dünya durdukça
başımızda durası Sayın Bakan, demişti ki: Biz
vekillerin konuşmalarını dinledik. KCK de Kürdistanı
cebren kurtarma falan gibi bir kendince deşifrasyon yapmış
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Köleleştirme, köleleştirme
Size
yardımcı olayım.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Köleleştirme evet.
Böyle bir
şifre çözülümü yapmıştı. İşte, böyle bir
zekanın kıymeti bilinmelidir arkadaşlar. (BDP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Nankörlüğe
mahal vermeyelim, dünya durdukça başımızda durun.
Demek ki
dinleme işinde bir aksama var. Bu karargâh marargah, haber vermedi filan
O
hususları tekrar üzerimizde tesis etmeniz ricasıyla
saygılarımızı sunuyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
İçişleri Bakanı
Sayın İdris Naim Şahin hakkındaki gensoru önergesinin
gündeme alınıp
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Rica ederim
Sayın Tarhan cevap
verdi
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Efendim
BAŞKAN
Bir saniye
Oylayayım ondan sonra.
IX.-
GENSORU (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam)
2.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin; Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında toplantı, gösteri ve seyahat özgürlüklerinin
kullanılmasını engellediği, halka şiddet uygulayan
kamu görevlilerini himaye ettiği ve kamu gücünü kullanarak
vatandaşlar üzerinde baskı uyguladığı iddiasıyla
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/24) (Devam)
BAŞKAN İçişleri Bakanı Sayın
İdris Naim Şahin hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunacağım.
Gensoru önergesinin gündeme alınmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiştir.
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, vakit geçti yani. Gerek kalmadı yani.
BAŞKAN Tamam. Çünkü Sayın
Tarhan cevap verdi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Hayır, resimlerde polisin boynuna sarılan vekilden bahsetti.
BAŞKAN Siz konuşabilirsiniz,
daha kapatmadım.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Yarın olsun.
BAŞKAN Yarın olmaz, şimdi
veririm iki dakika, buyur gel. Yarın, ben ona beş dakika gündem
dışı vermiştim, onu ayrıca görüşeceğiz
bundan sonra.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Kasım
2012 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.26