TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30uncu
Birleşim
28
Kasım 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınarın, Zonguldak iline yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Manisa Milletvekili
Sakine Özün, Manisanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Isparta-Antalya Dereboğazı yolunun duble yol yapılmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Hükûmet yetkililerinin Patriot füzeleriyle ilgili konuda
yaptıkları açıklamalarla ciddiyetten uzak bir tavır
sergilediklerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
hububat destekleme primleri ödenmediği için çiftçilerin ve on yıldan
beri hiç fabrika açılmadığı için Şanlıurfa
halkının mağdur olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğünün
özelleştirilmesinin söz konusu olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
DSİnin belirlediği dönüm başına sulama ücretlerinin yüksekliğine
ilişkin açıklaması
5.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Millî Eğitim Bakanlığınca
yürürlüğe konulan yeni Kılık Kıyafet Yönetmeliğinin
okullarda ayrımcılık, mahalle baskısı, kıskançlık,
aşağılık duygusu ve kaos ortamı
yaratılmasına sebep olacağına ilişkin
açıklaması
6.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Türkiye Emekliler Derneğinin
yaptırdığı bir araştırmaya göre ülkemizin en
yoksul kesimlerinden birinin emekliler olduğuna ilişkin
açıklaması
7.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
muhalefet partilerin belediye başkanlarına yapılan
baskıların genel seçimler yaklaştıkça
arttığına ilişkin açıklaması
8.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Hükûmetin Patriot füzesi yerleştirme kararından
ivedilikle vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Kocaelinin Dilovası ilçesinde doldurma izni olmadan yeni bir yöntemle
denizin içerisine duba koyarak liman yapan şirketler olduğuna
ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana
ilinin Kozan ilçesinin ortasından geçen Tabak Deresinin ıslahı
çalışmalarının yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hükûmetin
bazı konularda ikircikli bir tavır sergilediğine ilişkin
açıklaması
12.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, 2011 yılından beri ödenmeyen buğday
destekleme paralarının ne zaman ödeneceğini ve kuraklıktan
dolayı kotayı dolduramayan pancar üreticileri için bir tedbir
alınıp alınmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
ülkemizdeki en temel sorunlardan biri işsizlik olmasına rağmen
AKPli yöneticilerin ve belediyelerin Suriyeli
sığınmacılara iş bulmak için yarış içerisine
girmiş olduklarına ilişkin açıklaması
14.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Manisa ilinin
Kula ilçesindeki öğretmen lokalinin kapatılmasına ve meslek
gruplarının paylaştığı bu tür mekânların
kapatılmasının sessiz ve tepkisiz bir toplum yaratılmasının
adımlarından biri olduğuna ilişkin açıklaması
15.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, emniyet
teşkilatının sendika kurma girişimlerinin engellenmek
istendiğine ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, yeşil alanları ve su havzaları
yağmalanan, havası fütursuzca kirletilen kentler için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının ne yaptığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
17.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
Antalyada turfanda sebze üreticilerinin zor durumda olduklarına ve
Hükûmetin ihracat sorununu çözmek için acilen önlem almasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
18.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
milletvekillerinin yerinden söz taleplerinin seçim bölgelerindeki
sorunları Parlamento üzerinden Hükûmete taşımak amaçlı
olduğuna ama bu süreçte Genel Kurulda tek bir bakanın bile
bulunmamasının Parlamentoya saygısızlık olduğuna
ilişkin açıklaması
19.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeli
ilinin Kartepe ilçesi Maşukiye beldesinde bir taş ocağı
açılmasının Maşukiyenin doğal güzelliğinin katli
demek olduğuna ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Mersinin Kazanlı ilçesinde
tarım sektöründeki sorunları anlatabilmek için bir yürüyüş
yapmak isteyen çiftçilere ve onlarla birlikte olan Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcıya güvenlik güçlerinin biber gazıyla müdahalesini
kınadığına ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin MHP grup
önerisinde pamuk üreticilerinin sorunlarının çözümü için herhangi bir
öneri olmadığı yönündeki ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 25
milletvekilinin, GDOlu ürünlerin doğrudan veya dolaylı gıda
üretiminde kullanılması durumunda insan sağlığı
ve çevreye vereceği zararların, GDO'suz yem kullanan üreticilerin
uğrayacağı mağduriyetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/427)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin, Şırnak-Uluderede
35 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)
3.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki şeker pancarı
sektörünün ve şeker pancarı üreticisinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/429)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları tarafından Türkiye'de
üniversitelerde muhalif, farklı düşünen ve demokratik tepkilerini
gösteren öğrencilerin karşılaştıkları
sorunların araştırılması amacıyla 9/3/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 28 Kasım 2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP
Grubunun, Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin içinde bulunduğu
sorunların tespiti ve çözümü konusunda gerekli
araştırmaların yapılması, buna göre alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/1/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Kırklareli Milletvekili Şenol
Gürşanın BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, THYde işten
çıkarılan işçilerin sorunlarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/10335)
2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
gümrük muayene memurlarının denetmenlik ya da uzmanlık
kadrolarına atanmasına,
Bakanlık tarafından yapılan geçici
görevlendirmelere,
İlişkin soruları ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/11581), (7/11582)
3.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Kadın İstihdamının
Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin
Sağlanması Konulu Başbakanlık Genelgesi kapsamında
yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/11772)
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Meclis araştırma komisyonu toplantısında
yaşanan bir olaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/11845)
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, milletvekili ikinci danışmanları için hazırlanan
bir kitaba ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/11846)
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMM eski Başkanı Köksal Toptana
makam aracı alınıp alınmadığına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/12355)
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMM eski Başkanı Mehmet Ali
Şahine tahsis edilen araca ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/12359)
28 Kasım 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Zonguldaka yapılan yatırımlar
hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınara aittir.
Buyurunuz
Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın,
Zonguldak iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN ULUPINAR
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldaka
yapılan yatırımlarla ilgili gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
TTK Karadeniz
Ereğli Armutçuk Müessese Müdürlüğüne bağlı maden ocağında
bugün meydana gelen kazada 1 maden işçimizi kaybettik, 3 işçimiz
yaralı. Derin üzüntü içindeyiz. Hayatını kaybeden maden
işçimize Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Yaralı madencilerimize de acil şifalar diliyorum.
AK PARTİ hükûmetlerimiz,
ilimize birçok sektörde yaptığı hizmet ve
yatırımlarında, cumhuriyetimizin kurulduğu yıldan
bugüne kadar yapılanlardan daha fazlasını bu on yıllık
sürede gerçekleştirmiştir. Zonguldakta TTKyı küçülten, büyük
Zonguldaktan üç tane vilayet çıkartan, demir yollarını
yenilemeyen, kara yollarına bir kazma dâhi vurmayan, yapılan
havaalanını açamayan biz değiliz. Zonguldakın iklim ve
coğrafyasının zorluğu, yatırım yapılacak
uygun yerin bulunmasının güçlüğü, madencilik faaliyetlerinin
meydana getirdiği hareketliliğin olumsuz sonuçları sebebiyle,
yapılan yatırımlar hem uzun sürüyor hem de gözükmüyor. Bir de
buna yerel yönetimlerin yapması gereken hizmetleri yapmayıp
aksatması sonucu, ortaya kötü bir şehir görüntüsü çıkıyor.
AK PARTİ Hükûmeti bu durumdaki Zonguldakı tüm Türkiye gibi
geleceğe hazırlayacak, ekonomisini güçlendirecek, yatırım
ve atılımları gerçekleştirecek çalışmalara
hızla devam etmektedir. On yıldan beri yaptığımız
bu çalışmalar bir yıl daha devam edecek ve ekmek parası
kazanmak için gurbette çalışan Zonguldaklı hemşehrilerim
tek tek memleketlerine geri gelecek, köyüne, atasının
toprağına sahip çıkacaktır.
Yatırımcıları
Zonguldaka getirmek için önce kara, deniz, hava ve demir yollarını
hızla tamamlıyoruz. Duble yollar, İstanbul ve Ankara
istikametine, bir sene içinde tüm coğrafi zorluklara rağmen
bitecektir. Mithatpaşa Tüneli, Kilimli sahil yolu, şehir çevre yolu
geçiş tünelleri ihale edilmiş, çalışmalar
başlayacaktır. Filyosa ulaşan kara yolu tünellerle
bağlanacaktır. Açılmış olan fakat kullanılmayan
havaalanı, AK PARTİ Hükûmeti sayesinde, dağ
tıraşlanarak yurt içi ve yurt dışı
uçuşlarına açık hâle getirilmiştir. Karadenizin en büyük
limanı olacak olan Filyos Limanı önümüzdeki günlerde ihale edilecek.
Ankara-Zonguldak demir yolu hızla rehabilite edilerek hızlı tren
çalışabilecek hâle getirilmektedir.
Zonguldakın zengin taş
kömürü yataklarından dolayı, devlet ve özel sektör el ele vererek
enerji merkezi hâline getirdik ve büyümeye yönelik
çalışmalarımız devam ediyor. Yüzlerce insanı istihdam
edecek konuma gelmek üzeredir.
Şehrimiz bir üniversite kenti olma
yolunda hızla ilerliyor. Yapılan yatırımlar sayesinde on
yılda her gün gittikçe büyümüş ve okuyan öğrenci
sayısı 10 binden 22 bine ulaşmıştır. Bin yataklı
yarı özel yurdu tamamlanmış, hizmete girmiştir.
İlçelerimizde de yurtlar ya tamamlanmış ya da hizmete girmek
üzeredir.
Sağlıkta çok ciddi
yatırımlar gerçekleştirdik. Devrekte 100 yataklı hastane,
Çaycumada 100 yataklı ek proje, Ereğlide 400 yataklı hastane
inşaatı hızla devam ediyor. Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp
Fakültesi ve Araştırma Hastanesi yapılan yatırım ve
artan kadrolarıyla ülke seviyesinin üzerine çıkacak duruma
gelmiştir. Zonguldak merkezde 400 yataklı hastanenin ödeneği
hazır, yer tespiti çalışmaları devam etmektedir.
TTKnın dünya madencileriyle
yarışabilir seviyeye gelmesi için yatırımlarımız
devam ediyor. Üretimin artması için bugüne kadar 4.651 işçi
alınmış, kısa sürede 2.492 işçinin alımı
için çalışmalar devam etmektedir.
Sayın
Başbakanımızın Karadenizin çılgın projesi olarak
gördüğü Filyos Vadisi Limanı ihale edilmek üzere. Filyos
Çayının sedde çalışmaları devam ediyor. Bakanlar
Kurulu endüstri bölgesi ilan etmiş, önümüzdeki yıl
yatırımcılara yer tahsisleri yapılacaktır.
KÖYDES ve BELDES ödenekleriyle köylerimiz
yaşanabilir hâle gelmiş, köylerimizin çöpleri bile İl Özel
İdaresi tarafından toplanmaya başlanmıştır.
Eğitimdeki yatırımlar
sonucu il genelindeki anaokulları sayısı 4ten 14e, 37 olan
lise sayısı 68e ulaşmış, ilköğretim okulu
sayımız 2ye katlanmıştır. Bu vesileyle, eğitim
konusunda devletimize yardımcı olan tüm hayırsever
hemşehrilerimize en derin saygılarımı sunarım.
İl merkez ve ilçelerimizin
öğretmenevlerinin hepsimodern hâle getirilmiştir.
Tüm ilçelerde gençlerimizi çamur ve
topraktan kurtarıp modern sentetik ve doğal çim sahalarda spor
yaptırıyoruz. Spor salonlarımızın birçoğunu
yeniledik, gençlik merkezleri ve sevgi evlerini hayata geçirdik.
Yüz seksen dokuz yıllık
geçmişi olan madenciliğimizin maden müzesini biz yaptık.
Zonguldakta yapılan
Doğanlı Barajı Tüneli sayesinde Zonguldakın su sorununu
ortadan kaldırdık, büyüklü küçüklü tüm derelerin birçoğunu
ıslah ettik ve ıslah çalışmalarına hızla devam
ediyoruz.
Hükûmetimizin ilimize
yaptığı en güzel hizmetlerden biri de, nüfus olarak en büyük
beldelerimiz olan Kozlu ve Kilimlinin ilçe olmasıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN ULUPINAR
(Devamla) - Yüce Meclisin değerli milletvekillerine, bu beldelerin ilçe
olmasında verdikleri katkılardan dolayı şehrim adına
teşekkür ediyor, yüce Parlamentoyu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ulupınar.
Gündem
dışı ikinci söz, Manisanın sorunları hakkında
söz isteyen Manisa Milletvekili Sakine Öze aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Öz.
2.- Manisa Milletvekili
Sakine Özün, Manisanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa ve
ilçelerinin sorunları hakkında gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlarım.
Manisanın
güncel sorunlarını aktarmak, taleplerimizi yinelemek, çözüm önerisini
iktidara iletmek için söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, Manisa çiftçisi binbir emekle yetiştirdiği ürünü
değerinde satmak istiyor. Ancak, bu isteği hatalı tarım
politikaları yüzünden gerçekleşmiyor. Hayatını borç içinde
sürdürüyor. Toplama maliyeti elde edilen gelirden yüksek olduğu için
zeytin dalında kalıyor. Manisalı çiftçimiz zahmetle
yetiştirdiği eriği, biberi bir an önce satıp borcunu
kapatmak derdindeyken, yanlış alım politikaları
çiftçilerimizi zarar ettiriyor. Bakınız, ürün alım
fiyatları TARİŞ tarafından hâlâ
açıklanmamıştır.
İçeride
bunlar olurken dış politikada takip edilen yanlış yol ve
yöntem komşularla ihracatımızı düşürmüş,
sıfır sorun politikası neredeyse sıfır ihracata
dönüşmüştür. Hükûmet, zor şartlar altındaki çiftçiye
gereken desteği artırmalı ve bu desteği, hasat mevsimi
geçmeden, çiftçiyi daha fazla perişan etmeden
açıklamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Salihlinin kuzeyinde kalan köylerin Salihliye
ulaşımını sağlayan Gediz ve Alaşehir nehirleri
üzerindeki köprüler dar ve tek yönlüdür, ihtiyacımızı
karşılamamaktadır. Ayrıca, Salihli, Akhisar mevkisindeki
yol, yük ve yolcu taşımacılığında da
kullanılmaktadır. Eskimiş olan bu köprü ve yolların acilen
genişletilmesi gerekmektedir. Biz bu konuyu uzun süredir takip ediyoruz.
Taleplerimizi yineliyor, tekrar, Salihli Belediyesi ve tarafımca
Ulaştırma Bakanlığına başvuruyoruz, bu köprülerin
yapılmasını talep ediyoruz ancak gelişmelerden bir sonuç
alamıyoruz. Sayın Bakana talebimi, bir kez, bu kürsüden tekrar
iletmek istiyorum: Salihlinin bu sorunlarıyla ilgileniniz.
Salihli-Akhisar
yolunu, özellikle yaz aylarında, ağır yüklü araçlar yoğun
kullanmaktadır. Alaşehir, Sarıgöl ve Salihlide yetişen
üzümler bu yol üzerinden İstanbula taşınmaktadır, hatta
Antalya ve Denizli de bu yolu kullanmaktadır. Ancak, bu yol belirli bir
yere kadar yapılmış, daha sonra yarım
kalmıştır. Yolun özellikle Gölmarmara ilçesi civarında
kalan bölümü de oldukça dar ve bozuktur. Ayrıca, Gölmarmara-Akhisar
kısmındaki yolun inşaatına başlanmış ancak
yol çalışması bilinmeyen nedenlerden dolayı yarım
kalmıştır. Bölge ve ülkemiz için çok önemli olan bu yolun bir an
önce bitirilerek sıkıntıların giderilmesi gerekmektedir.
Yine,
İzmir-Ankara kara yolunun Kula-Salihli bölgesi bir türlü kalıcı
çözüme kavuşturulmamaktadır. Bu yol bir yapboz tahtasına
dönüştürülmüştür; yol çalışması yıllardır
sürdürülmektedir. Bu bölgedeki kara yolu, açılan ihaleler yoluyla, belli
şirketlerin rant alanı hâline gelmiştir. AKP İktidarı
duble yollarıyla övünmektedir ancak Kula-Salihli bölgesinde bu duble yolun
iki yakası bir araya gelmemektedir.
Selendi köyleri
sulama ve ulaşım konularında sorunlar yaşarken yeni
Büyükşehir Belediye Yasası on yıllık AKP
İktidarında çözüme kavuşturulmayan köylerin
ihtiyaçlarını hangi bütçeyle, hangi planla
karşılayacaktır?
Sayın
milletvekilleri, Saruhanlı ilçesi Lütfiye köyünde arazilerin sulanabilmesi
için Gördes Barajından su talebi vardır. Demirköprü Barajından
belirli aylarda kısa süreli su alabilmektedirler. Ürün çeşidinin
artması ve kuraklık nedeniyle, tarımla geçinen köy sakinleri,
ürünlerini yıl boyunca sulama ihtiyacı duymaktadır. Bu nedenle,
bölgede kapalı sistem yöntemiyle sulama yapılması için gerekli
çalışmaların bir an önce yapılması gereklidir.
Değerli
milletvekilleri, Turgutlu Çal Dağı ve Gördesteki nikel madeni
ocakları çevre katliamına sebep olmaya devam ederken, Somada kömür
ocaklarında ise yetersiz denetim ve iş güvenliği yüzünden son üç
ayda 3 kez ölümlü kaza ile 3 yurttaşımız hayatını
kaybetmiştir, hatta bunlardan 2si aynı ailenin
çocuklarıdır. Ocaklardaki denetimler siyasi hesaplardan uzak
olmalı, zengin yaratma ve onu koruma kaygısından
bağımsız yapılmalı, iş ve işçi
güvenliği ön plana alınarak kazalar en aza indirilmelidir. Bu sayede
belki de ölümlü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SAKİZE ÖZ
(Devamla) Bir miktar daha süre verebilir misiniz, toparlayayım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
SAKİNE ÖZ
(Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz.
Gündem
dışı üçüncü söz, Isparta-Antalya Dereboğazı yolunun
duble yol yapılması hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Isparta-Antalya Dereboğazı yolunun duble yol yapılmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta
Anadoluyu güneye bağlayan Dereboğazı yolunun duble yol
yapılması hususunda gündem dışı söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yolun ulaşım açısından
taşıdığı önem kadar hikâyesinin de bugünkü
kuşaklar tarafından bilinmesi gerekiyor.
Bahsettiğimiz
yol, Ankara, Afyon ve Antalyayı birbirine bağlayan ve
Ispartanın çevre yolundan geçen güzergâh. 1950li yıllarda bir grup
memleket sevdalısı hemşehrim temelini atmış ve
Türkiyede ilk kez bir yol yapımı için dernek kurmuşlardır.
Mustafa Kazak, Yorgancı Memiş, Kadir Bozlu, Mehmet Ceyhan, Hüsnü
Altıntabak ve ismini sayamadığım birçok hemşehrimi de
bu vesileyle hayır ve minnetle yâd ediyorum.
Mustafa Kazak
adlı bir büyüğümüzün çocuklarının nafakası olan
hayvanlarını yol açmanın bir ibadet olduğunu düşünerek
satıp yol inşaatında çalışan işçilerin
maaşlarını ödemesi, bu topraklara duyulan aşkın en
güzel örneklerinden.
Yapılan
çalışmalar neticesinde, Dereboğazı yolu 1990lı
yıllarda hizmete girmiş, Sayın Cumhurbaşkanı Demirel
tarafından da devlet yolu hâline getirilmiştir. Anadolunun ilmek
ilmek inşasında bu tür fedakârlık ve kahramanlıkları
anmanın ve çocuklarımıza aktarmanın bizlerin
sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yol, taşıdığı avantajlar
açısından da büyük önem taşıyor. 156 kilometrelik eski
yol dediğimiz Ağlasun-Bucak-Antalya yolu, Dereboğazı
yolunun açılmasıyla 115 kilometreye düşmüş,
Doğu Antalya,
ülkemizin meyve sebze deposudur. Nakliye kamyonları için
Dereboğazı yolu son derece önemlidir. Tüketici için de önemlidir
çünkü meyve sebze ticaretinde en önemli maliyet nakliye olduğu için
fiyatlarının da ucuzlamasına vesile olacaktır.
Dereboğazı
güzergâhında şehir içi yollar kullanılmamakta, böylece trafik
daha kolay seyretmektedir ancak Ağlasun-Çeltikçi-Bucak güzergâhında
Burdur şehir merkezini geçmek zorunluluğu vardır.
Kış
turizmi açısından önem arz eden Isparta Davraz kayak tesisleri ve yaz
aylarında yayla turizmi açısından da Dereboğazı
güzergâhı önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan; birçok yerde sözler vermiştir,
bunları unutturmamak yöre AKP milletvekillerine düşer. Ancak Isparta
meydanında verilen sözün unutulduğu ortada ya da Ispartanın
açıkça atlatıldığı. İnanıyorum ki
Ispartanın tüm milletvekilleri Dereboğazı güzergâhı için
benim gibi düşünüyorlar, sadece söylemeye cesaret edemiyorlar, bunun dillendirilmesi
de biz muhalefet milletvekillerine düşüyor.
Ayrıca, bu
hususun Meclis kürsüsüne taşınmasında da kesinlikle Isparta ve
Burdur arasında bir sürtüşme olduğuna dair bir emare
çıkarılmaması gerekiyor. Burdur da bizim yöremiz, Burdurdaki
hemşehriler de bizim hemşehrilerimiz, Burdura yapılan her
şeyin de arkasında oluruz. Tabii, Isparta milletvekili olarak
Ispartanın hukukunu, menfaatlerini savunmak en önemli vazifemiz olsa
gerek.
Değerli
milletvekilleri, AKP milletvekillerine bu yolun mücadelesinin verilmesinin
Isparta için önemli bir hizmet olduğunu hatırlatıyor, bir an
önce Dereboğazı güzergâhının duble yol yapılması,
duble yol kapsamına alınması hususunu beklediğimi ifade
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş sayın
milletvekillerimize İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince
birer dakika söz vereceğim.
Sayın
Öğüt
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Hükûmet yetkililerinin Patriot füzeleriyle ilgili konuda
yaptıkları açıklamalarla ciddiyetten uzak bir tavır
sergilediklerine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Siyasetin ana
gündem maddesi, Türkiye'nin NATOdan talep ettiği Patriot füzeleri. Ne var
ki böylesine önemli bir konuda Hükûmet yetkilileri yine yaptıkları
açıklamalarla ciddiyetten uzak bir tavır sergiliyor.
AKP Genel
Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, birkaç gün önceki
açıklamasında Bunun tetiği kimde olacak diye sorarsanız,
tetik bizim Genelkurmayımızda olacak, bizim askerimizde olacak.
demişti hatırlarsınız. Oysa bugün NATO Genel Sekreteri,
Tetik kimde olacak? sorusunun yanıtını vererek,
Patriotların komutası NATOda olacak. dedi.
Şimdi, biraz
daha geçmişe gidelim, benzer senaryo Füze Kalkanı Projesinde de
yaşanmıştı. AKP Hükûmeti kamuoyundan gelen tepkiler üzerine
sözde şartlar ileri sürmüştü ve bunların arasında,
komutanın Türkiye'de olacağı aldatmacası da vardı.
Dün gelen 20
kişilik yabancı askerî uzman, bize göre vatan toprağı, size
göre NATO topraklarında incelemeler yaptı. Geçen hafta aynı yere,
bizim milletvekilimiz Veli Ağbaba, askerî yetkililer tarafından ve
Hükûmet tarafından sokulmamıştı. Bunu da hatırlatmak
isterim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Tanal
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
hububat destekleme primleri ödenmediği için çiftçilerin ve on yıldan
beri hiç fabrika açılmadığı için Şanlıurfa
halkının mağdur olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçilerimize
hububat destekleme primleri ödenmediği için tüm tarım arazilerine
haciz konulmuş ve mağdur durumdadır. Bu mağduriyetin bir an
önce giderilmesini talep ediyorum.
İki:
Şanlıurfa, Türkiyede işsizliğin en yüksek olduğu
ilimizdir. Şanlıurfa da AKPnin en yüksek oy aldığı
ildir. Şanlıurfada on yıldan beri işsizliği azaltmak
için hiç fabrika açılmadığı için Urfalı
hemşehrilerimiz mağdur durumdadır. Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarında Şanlıurfadaki bu işsizlik giderilecektir.
Şanlıurfalı hemşehrilerimiz unutmasınlar ki Mecliste
onların tüm bu mağduriyetlerinin, hak ve hukukunun savunucusu ve
temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisidir.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Sarıbaş
3.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğünün
özelleştirilmesinin söz konusu olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, 19 Kasım 2012 Pazartesi
günü Cumhuriyet Halk Partisi KİT Komisyonu 11 milletvekiliyle
Çanakkalenin Çan ilçesinde ÇLİ ocak işletmesine bağlı
ocakları yerinde gezdiğimiz incelemede Çan halkı ve orada
çalışan tüm işçi ve personelin tedirgin olduğunu gördük.
Sizlerin aracılığıyla Sayın Taner Yıldız
tarafından cevaplandırılmasını rica edeceğim
soruları sormak istiyorum: Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğü
ocağında 25-
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın
Varlı
4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
DSİnin belirlediği dönüm başına sulama ücretlerinin
yüksekliğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, aracılığınızla bir
sıkıntıyı dile getirmek istiyorum. AKPnin yapmış
olduğu sulama birlikleriyle alakalı yasa
değişikliğinde, daha önce sulama birliklerinin meclisine ait
olan dönüm başına sulama miktarını DSİ
bürokratlarına devretmişlerdi. Bu yıl DSİ bürokratları
dönüm başına maliyetleri, dönüm başına su ücretlerini
belirlemişler, şimdi Adanada pamuğun dönüme maliyeti geçen
yıl 17 lirayken sulama ücreti, bu yıl 31 liraya taşımışlar.
Mısır geçen yılki fiyatın altındayken, buğday
geçen yılki fiyatın altındayken, pamuk geçen yılki
fiyatın altındayken nasıl oluyor da yüzde 100 bir zamla çiftçiye
pamuktaki sulama miktarı artışını uygun görüyorlar?
Bu, Allahtan reva mıdır? Bu insanların vicdanı var
mıdır? Bu insanlar o bölgede yaşayan insanları yeterince
tanıyorlar mı? Bu çiftçilerin ürettiklerinden para
kazanamadıklarını bilmiyorlar mı, yoksa çiftçiye resmen AKP
eliyle düşmanlık mı ediyorlar?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın
Işık
5.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın,
Millî Eğitim Bakanlığınca yürürlüğe konulan yeni
Kılık Kıyafet Yönetmeliğinin okullarda
ayrımcılık, mahalle baskısı, kıskançlık,
aşağılık duygusu ve kaos ortamı
yaratılmasına sebep olacağına ilişkin
açıklaması
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, okullardaki yeni Kılık ve Kıyafet
Yönetmeliğiyle Öğrenim gördükleri okulun arması ve rozeti
dışında nişan, arma, sembol, rozet ve benzeri takılar
takamaz. denmekte. Atatürk rozeti takmanın yasaklanması
anlamına geliyor bu. Vücut hatlarını belli eden şort, tayt
gibi kıyafetleri, yine, diz üstünü örten etek, derin yırtmaçlı
etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giymek maddesiyle
de resmen cinsellik ön plana çıkarılıyor. O yaştaki
çocuklar sanki teshircilermiş gibi gösterilmeye
çalışılıyor. Kızları okula değil kocaya
göndermenin alt zemini bu. Tüm dertleri, Atatürkü nasıl zihinlerden
sileriz? Sözde, yasaklarla mücadele etmekte ise de asıl, baskıcı
bir yapıyla yasakları gündeme getirip bir de bu yetmezmiş gibi
toplumu germektedir. Okullarda ayrımcılık, mahalle
baskısı, kıskançlık,
aşağılık duygusu ve kaos ortamı
yaratılacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın
Karaahmetoğlu
6.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Türkiye Emekliler
Derneğinin yaptırdığı bir araştırmaya göre
ülkemizin en yoksul kesimlerinden birinin emekliler olduğuna ilişkin
açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, Türkiye Emekliler Derneğinin
yaptırdığı araştırmaya göre, ülkemizin en yoksul
kesimlerinden birinin emekliler olduğu görülmektedir.
Ankete göre,
emekliler en çok ekmek tüketirken, en az kırmızı et
tüketmektedir. Gıda olarak en çok ekmek, sebze, makarna ve kuru baklagil
ile beslenmektedirler.
Boş
zamanlarında televizyon izleyen emeklilerimiz sinema ve tiyatroya ise
gidememektedir.
Çalışmanın
gösterdiği bir başka sonuç da emeklilerimizin mağduriyetinin
boyutunu göstermeye yetiyor. Yüzde 30a yakın emeklimiz geçinmek için
başkalarının yardımına muhtaç durumda. Birçoğu
çocuklarının ve yakın akrabalarının
yardımıyla geçimini sürdürürken birçoğu da devletten ve
derneklerden aldıkları yardımlarla geçinmeye
çalışıyorlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın
Havutça
7.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, muhalefet partilerin belediye başkanlarına
yapılan baskıların genel seçimler yaklaştıkça
arttığına ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin göreve
geldiği günden bu yana muhalefete olan tahammülsüzlüğü, muhalefet
partisi belediye başkanlarına ve belediyelere yönelik yapılan
operasyonlarla ve baskınlarla, sık sık yapılan
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin denetimleriyle
somutlaşmıştır. Açıkça görülmektedir ki muhalefet
belediye başkanlarına genel seçimler yaklaştıkça
yapılan baskı artmakta, hatta uzun teknik takip ve dinlemeler sonucu
başkanlar gözaltına alınıp daha sonra serbest
bırakılarak halkın gözünde itibarsızlaştırılmaktadır.
Özellikle Balıkesirde muhalefet partilerinin belediyelerine yönelik
müfettiş denetimleri sıklaşmış, müfettişlerin
biri gidip biri gelmeye başlamış, hatta belediye
başkanlarının maneviyatına yönelik, saldırı
derecesine varılan soruşturmalar açılmıştır.
Balıkesirde Belediye Başkanımızın annesine
verdiği hayrın bile hesabı sorulmuştur. Bandırma
Belediyesinde daha yeni, müfettiş Soruşturmaya gerek yoktur. raporu
vermiştir ancak İçişleri Bakanlığından bir
müfettiş daha gelmiştir. Yani soruyoruz buradan: AKP
İktidarı bugüne kadar AKPli hangi belediyeyi soruşturmuştur,
kaç belediyeyi soruşturmuştur?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Sayın
Fırat
8.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Hükûmetin Patriot füzesi yerleştirme kararından
ivedilikle vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyada
barış özlemi çekilirken ne yazık ki ülkemizde Patriot füzelerini
yerleştirme yeri arıyoruz ve bu yer de Güneydoğu ve Doğu
Anadolu. Anlaşılan, Güneydoğu ve Doğu Anadoluda ölen 50
bin insan yetmiyormuş gibi tekrar bölgeyi savaş alanına çevirmek
istiyoruz, muharebe alanı yapmak istiyoruz. İvedilikle Hükûmetin bu
karardan vazgeçmesini talep ediyorum. Artık yeter, Güneydoğuda savaşın
sürmesini istemiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Fırat.
Sayın Kaplan
9.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Kocaelinin Dilovası ilçesinde doldurma izni olmadan yeni bir yöntemle
denizin içerisine duba koyarak liman yapan şirketler olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kocaelinin
Dilovası ilçesinin hava kirliliği, kimyasal maddelerin,
atıkların kirliliği ile Türkiye gündemine geldiğini
biliyoruz. Son dönemlerde Haydarpaşa Limanının
kapatılması nedeniyle bu bölgedeki limanlara ağırlık
verildi. Dönem dönem denizin ilgili şirketler tarafından
doldurulmasının yanı sıra, şimdi, doldurma izni
olmadan, yeni bir yöntemle, denizin içerisinde, duba koyarak liman yapan
şirketler var. Dolayısıyla, Dilovasında, önümüzdeki
süreçte insanların yaşam alanlarının daralacağı
bir bölge olduğuna dikkat çekmek istedim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın
Halaman
10.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana
ilinin Kozan ilçesinin ortasından geçen Tabak Deresinin ıslahı
çalışmalarının yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Adananın
Kozan ilçesi var. Kozanın ortasından bir Tabak Deresi derler-
dere geçiyor, içinden su akıyor. Bunun çevresi mahalle, insanlar
yaşıyor. Dolayısıyla, sağlık
şartlarını bozuyor. On senedir uğraşılmasına
rağmen ıslah çalışmasıyla ilgili taleplerimiz bir
türlü yerine gelmiyor. İlgili iktidar milletvekillerinin bu ıslah
çalışmasıyla, bu Tabak Deresiyle ilgilenmesini bekliyor,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Özel
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hükûmetin
bazı konularda ikircikli bir tavır sergilediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Darbeleri
Araştırma Komisyonu, raporunu Sayın Meclis Başkanına
sundu ve Meclise yolladı. Bir yandan da sözde 12 Eylül
yargılamaları devam ediyor. Oysa bu Meclisi yöneten, bu Meclisin
içinde bulunduğu ve sürdürdüğü irade darbelerle mücadele ederken
Hükûmet ise darbelerin etinden ve sütünden yararlanmaya devam ediyor. Seçim
barajından yararlanıyor, kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisini kullanıyor ve Yükseköğretim Kurumunu, çok şikâyet ettiği
Yükseköğretim Kurumunu, şimdi yasasında bir değişiklik
hazırlayarak yeniden dizayn ediyor. Geçtiğimiz hafta yapılan,
saygın bir kuruluşun yapmış olduğu
araştırmada halkın yüzde 83ü Atatürk ilke ve devrimlerine
bağlılığın Anayasada yer almasını
istemişken YÖK Kanunundan bunu çıkarmaya hazırlanıyorlar.
Buradaki ikircikli tavrı yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Şafak
12.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, 2011 yılından beri ödenmeyen buğday
destekleme paralarının ne zaman ödeneceğini ve kuraklıktan
dolayı kotayı dolduramayan pancar üreticileri için bir tedbir
alınıp alınmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
DOĞAN
ŞAFAK (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2011
yılından bu yana, faturalarını teslim eden çiftçimizin
buğday destekleme paraları ödenmemiştir. Hükûmet bu
paraları ne zaman ödeyecektir?
Ayrıca,
pancar üreticileri bu yıl kuraklıktan dolayı kotayı
dolduramamıştır. Bu konuda Hükûmet herhangi bir tedbir
alıyor mu?
Sizin
aracılığınızla bu konuyu duyurmak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şafak.
Sayın
Ediboğlu
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
ülkemizdeki en temel sorunlardan biri işsizlik olmasına rağmen
AKPli yöneticilerin ve belediyelerin Suriyeli
sığınmacılara iş bulmak için yarış içerisine
girmiş olduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ
EDİBOĞLU (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin en temel
sorunlarından birisi işsizlik. Gençlerimiz, asker dönüşü iş
için tüm kapıları çalıyor ancak iş bulamıyor. Hâl böyleyken,
Suriyeli sığınmacılara iş bulmak için AKPli
belediyeler ve AKPli yöneticiler bir yarış içerisine girmiş
durumda. İş bulmak için gençlerimizin sığınmacı
mı olması gerekiyor? Bu sorunun yanıtını bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ediboğlu.
Sayın Öz
14.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Manisa ilinin
Kula ilçesindeki öğretmen lokalinin kapatılmasına ve meslek
gruplarının paylaştığı bu tür mekânların
kapatılmasının sessiz ve tepkisiz bir toplum
yaratılmasının adımlarından biri olduğuna
ilişkin açıklaması
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, biraz önce sözlerim yarım
kalmıştı onun için tekrar söz aldım.
Geçen hafta,
Manisa Kula ilçesini ziyarete gittiğimde, Öğretmenler Gününden bir
gün önce, öğretmen lokalinin kapandığını
öğrendim. Neden? sorusuna ise Zarar ettiği için.
yanıtını alınca şaşkına döndüm. Bu tür
lokaller meslektaşların buluşturulması,
birleştirilmesi, sosyal anlamda bir arada tutulmasının
tesisleridir. Bu tesislerin zarar ve kâr etmesi söz konusu edilemez ama AKP
İktidarı her yerde rant düşündüğü için, yurdun
değişik yerlerinde öğretmen lokallerini adliyelerde olduğu
gibi kapatmaktadır.
Öğretmenler
daha rahat, güvenceli bir sosyal yaşama layıkken, onların
kazanımları dahi ellerinden alınarak, örgütlü toplum olarak yok
edilmeye eş değerdir. Meslek gruplarının
birleştiği, sorunlarını paylaştığı
mekânların kapatılması siyasi baskının en somut
göstergelerinden, sessiz ve tepkisiz bir toplum yaratılmasının
adımlarındandır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Düzgün
15.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, emniyet
teşkilatının sendika kurma girişimlerinin engellenmek
istendiğine ilişkin açıklaması
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bildiğiniz
üzere, geçtiğimiz günlerde emniyet teşkilatının sendika
kurmakla ilgili bir girişimi oldu. Fakat bu girişim maalesef emniyet
teşkilatının yetkilileri tarafından, ülkemizde var olan
bütün hukuk kuralları hiçe sayılarak, ihlal edilerek engellenmek
isteniyor. Bir diğer taraftan da polislere bu kurulacak olan sendikaya üye
olmamaları için zoraki yazı imzalatılıyor.
Sayın
Başkan, biz, Sayın İçişleri Bakanının Angelina
Jolieye gösterdiği ilginin onda 1ini kendi teşkilatına
göstermesini ve kendi teşkilatının polisler üzerinde
yaptığı bu baskıyı ve hukuk ihlalini
kaldırmasını istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Düzgün.
Sayın
Eyidoğan
16.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, yeşil alanları ve su havzaları
yağmalanan, havası fütursuzca kirletilen kentler için Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının ne
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Televizyonlarda
her gün Ne yersek daha sıhhatli oluruz? türünde programlar
yapılmaktadır. Ancak Nasıl bir hava solursak daha
sağlıklı oluruz? konusu işlenmemekte, halk
bilgilendirilmemektedir. Kentlerde insanlar kirli havadan zehirlenmektedir.
Sağlıklı hava olmadan sağlıklı beslenme olur mu?
Büyük kentlerde sanayi ve trafik yoğunluğu
insanlarımızı zehirliyor. Ana caddeler üzerinde
yaşayanların egzoz dumanlarından zehirlenmesi konusunda ne
yapılıyor, hangi önlemler alınıyor? Dünya
Bankasının Dünya Kalkınma Göstergeleri 2012 Raporunda metreküp
başına sülfür dioksit miktarında 120 mikrogram değeri ile
İstanbul dünyada 7nci sırada yer alıyor. Havada
asılı, çapı 10 mikrondan küçük maddelerin metreküpteki
miktarı sıralamasında İstanbul 111 kent arasında
39uncu olmuştur. Yeşil alanları ve su havzaları
yağmalanan, havası fütursuzca kirletilen kentler için Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ne yapıyor? İstanbul için
Sayın Topbaş ne yapıyor?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.
Sayın Acar
17.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Antalyada turfanda sebze üreticilerinin zor
durumda olduklarına ve Hükûmetin ihracat sorununu çözmek için acilen önlem
almasını beklediklerine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalyada
turfanda sebze üreticileri tarihinin en büyük çöküşüyle karşı
karşıyadır. Antalya halkının, bütün üreticilerin söylediği
şudur: Üretici artık öldü. Ve bu nedenle de yetiştirdikleri
ürünleri tabut şekline getirip o ürünleri hep beraber çaylara, derelere
dökmektedirler. Bu nedenle, Hükûmetten bu ihracat sorununun çözümlenmesi için
acil önlem bekliyoruz. Bütün Antalya ayaktadır, bütün üreticiler bunu
talep etmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Altay
18.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, milletvekillerinin yerinden söz taleplerinin
seçim bölgelerindeki sorunları Parlamento üzerinden Hükûmete
taşımak amaçlı olduğuna ama bu süreçte Genel Kurulda tek
bir bakanın bile bulunmamasının Parlamentoya
saygısızlık olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, ben aslında söz almayacaktım ama
Şimdi bu Parlamentoda,
60a göre, milletvekillerinin yerinden söz taleplerinin tümünün içeriği,
milletvekillerimizin seçim bölgelerindeki sorunları Parlamento üzerinden hükûmete
taşıması amaçlıdır. Ancak bugün ve geçmişte hep
gördüğümüz şu var: Bu süreçte nedense hükûmet sıralarında
bir tek sayın bakanı bile göremiyoruz. Bu, doğru bir şey
değildir. Bu, Parlamentoya saygısızlıktır. Bu,
ciddiyetsizliktir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın Akar
19.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeli ilinin Kartepe ilçesi Maşukiye
beldesinde bir taş ocağı açılmasının
Maşukiyenin doğal güzelliğinin katli demek olduğuna
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, Kocaeli Kartepe ilçesi Maşukiye
beldesinde hızlı tren gerekçesiyle bir taş ocağı
açılmak istenmektedir. Bu taş ocağının açılma
gerekçesi olarak da bunun bir millî proje olduğu üzerinde
durulmaktadır ve müteahhidin çok uzaklardan taş getirmek yerine demir
yollarına 2 kilometre -
Yalnız,
yapılan ihalede böyle bir şartname ve böyle bir usul olmamasına
rağmen, birilerine devletin imkânlarıyla peşkeş çekilmeye
çalışılmaktadır ve doğa güzelliğiyle anılan
Maşukiye yani İstanbulun ve Kocaelinin nefes alma alanı,
yeşilliklerle dolu Maşukiye katledilmek istenmektedir.
Bilgilerinize
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 25
milletvekilinin, GDOlu ürünlerin doğrudan veya dolaylı gıda
üretiminde kullanılması durumunda insan sağlığı
ve çevreye vereceği zararların, GDO'suz yem kullanan üreticilerin
uğrayacağı mağduriyetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/427)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Biyogüvenlik
Kurulu 23/12/2011 tarihinde yaptığı açıklama ile yem amaçlı
kullanılmak üzere GDOlu 13 mısır çeşidine izin
vermiştir.
Oysa aynı
Biyogüvenlik Kurulu tarafından bilimsel komitelere
hazırlattırılan sosyoekonomik değerlendirme Raporlarında
GDOların sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar
taşınabildiği, marketlerden alınan süt örneklerinde GDOlu
yemlere ait DNA'ya rastlanıldığı, pastörizasyon
işleminin dahi bu DNA'yı yok edemediği açık bir
şekilde belirtilmekte, GDO'ların sağlık riski yaratabileceği
kabul edilmektedir.
GDO ile ilgili
kamuoyu görüşüne açılan bilimsel raporlara da 15 bin kişinin
görüş bildirdiği Biyogüvenlik Kurulu Başkanı
tarafından açıklanmıştır. Ancak bu 15 bin görüşün
kaçının GDO'Iu ürün istediği, kaçının istemediği
kamuoyuyla paylaşılmamıştır.
GDO ile ilgili
verilen bu kararla, tüm hayvancılık sektörü ve et, süt, yoğurt,
peynir, yumurta gibi hayvansal ürünler ile bu ürünlerin içeriğini
oluşturduğu binlerce gıda maddesi de risk altında
bırakılmaktadır. GDO'suz yem kullanan üreticiler de bu
şekilde cezalandırılmaktadır, zira mevzuata göre GDO'lu yem
ile beslenen hayvanların ürünlerinin etiketlenme zorunluluğu
bulunmamaktadır.
Bunun sonucunda
tüketici satın aldığı hayvansal ürünün GDOlu olup
olmadığını bilemeyecektir. Oysaki Biyogüvenlik Yasası
GDO ve ürünlerinin tüketicinin tercih hakkını ortadan
kaldırması hâlinde GDO başvurularının
reddedileceğini söyler. GDOlu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen
ürünlerin etiket taşımaması, tüketicinin tercih
hakkını doğrudan ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle
verilen karar kanuna da aykırıdır.
Öte yandan
Biyogüvenlik Kurulunun yem amaçlı da olsa izin verdiği
mısır, ülkemizde de yetiştirilen bir üründür. Ancak Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı mısır
bitkisini desteklemek, verilen desteği artırmak yoluyla kendimize
yeterliliği yakalamak varken bunu yapmamakta, ülkemizi ithalata mahkûm
etmektedir. Mısıra sağlanan desteğin son dört
yıldır aynı seviyede kalması yüzünden ülkemize her yıl
500 bin ton ile 1 milyon ton civarında mısır ithalatı
yapılmaktadır. Ancak bu durum yine de yapılacak mısır
ithalatının GDO'lu olmasını meşru
kılmamaktadır. Dünyada üretilen mısırın sadece yüzde
29'u GDOlu tohumla üretilmektedir, yani yüzde 71i GDO'suzdur.
Biyogüvenlik
Kurulunun verdiği bu izinle ilgili yapılan kampanyalarda iki günlük
süreçte yaklaşık 100 bin imza toplanarak Kurula iletilmiştir.
Halkımızın GDO'lu ürünleri tüketmek istemediği,
imzaları ve görüşleriyle net bir şekilde görülmüştür.
Kamuoyu iradesini
hiçe sayan bu kararın dayanağının ortaya
çıkarılması ve genel olarak GDOlu ürünlerin doğrudan veya
dolaylı gıda üretiminde kullanılması durumunda, insan
sağlığı ve çevreye doğuracağı
zararların, GDO'suz yem kullanan üreticilerin uğrayacağı
mağduriyetlerin tespiti ve gerekli önlemlerin alınması için
Anayasamızın 98inci ve TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) İlhan
Demiröz (Bursa)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Turhan Tayan (Bursa)
4) Kemal Ekinci (Bursa)
5) Sena Kaleli (Bursa)
6) Veli
Ağbaba (Malatya)
7) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
8) Ensar Öğüt (Ardahan)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) İhsan
Özkes (İstanbul)
11) Faik Tunay (İstanbul)
12) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
13) İdris
Yıldız (Ordu)
14) Ercan Cengiz (İstanbul)
15) Tanju Özcan (Bolu)
16) Aydın
Ağan Ayaydın (İstanbul)
17) Aytun
Çıray (İzmir)
18) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
19) Tolga Çandar (Muğla)
20) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
21) Özgür Özel (Manisa)
22) Celal Dinçer (İstanbul)
23) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
24) Rıza
Türmen (İzmir)
25) Gökhan
Günaydın (Ankara)
26) Sakine Öz (Manisa)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin,
Şırnak-Uluderede 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/428)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
28 Aralık
2011 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının
açıklamasına göre saat 18.39'da, Türkiye-lrak
sınırında bir grup insan, insansız hava aracı
(İHA) görüntüleri ile tespit edilmiş ve saat 21.37-22.24
arasında bu gruba hava kuvvetleri uçakları ile ateş
açılmıştır. Açılan ateş sonucunda 35
yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Şırnak ili Uludere ilçesi Türkiye-lrak sınırında
meydana gelen bu olay ülkemizde büyük bir acının
yaşanmasına neden olmuştur. Meydana gelen olay dünyada da büyük
yankı uyandırmış ve yaşanan olayın nedeni her
düzeyde ve her platformda tartışılmaya
başlanmıştır.
Ülkemizde ve
dünyada olay hakkında sorular sorulmakta ve önemli sorgulamalar
yapılmaktadır. Çünkü bu olayın; neden, nasıl, ne
şekilde ve hangi koşullarda, hangi istihbarat dayanakları ile
yapıldığı ve bu olayın gerçekleşmesinde hangi
emir komuta zincirinin takip edildiği bilinmemektedir. Bu olayda hangi
kurum ve kişilerin sorumluluğu bulunduğu bilinmemekte ve
bunların açığa çıkarılması büyük önem
taşımaktadır.
Olayın temel
dayanağı olarak gösterilen insansız hava araçlarının
(İHA) nasıl çalıştığı, elde ettikleri
görüntü ve istihbaratların hangi merkezlere
aktarıldığı, bu merkezlerde kimlerin karar verdiği ve
karar verilirken ne tür verileri göz önünde tuttukları ve bu araçlardan
gelen görüntülerin bir filtreleme ya da analize tabi tutulup
tutulmadığının hem bu olayın
aydınlatılması için hem de bundan sonra bu tür olayların
yaşanmaması için araştırılması gerekmektedir.
Bölge
insanının sınırda ticaret yaptığı ve gruplar
hâlinde sınırları aştığı bölgenin resmî
otoritelerince bilinmesine rağmen, bu grubun kimlerden oluştuğu
ve ne amaçla orada bulunduğunun yeteri derecede
araştırılıp araştırılmadığı
kamuoyu tarafından bilinmemektedir. Eğer yeteri kadar
araştırılmış ise neden vur emrinin verildiği,
araştırılmamış ise vur emrinin hangi gerekçeyle
alındığı önemli bir soru olarak yanıtlanmayı
beklemektedir.
Olayın bütün
teknik ayrıntılarının ortaya çıkarılması,
kararların kimler tarafından ve ne şekilde verildiğinin
tespit edilmesi ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir
araştırmanın yapılması tarihsel, toplumsal ve insani
olarak büyük önem taşımaktadır.
Şırnak
ili resmî otoritelerinin (sivil ve asker) bu kadar kalabalık bir grubun sınırı
geçtiğinden haberi olup olmadığı, eğer yoksa bunun
nedeni ve sorumlularının tespitinin yapılması; söz konusu
otoritelerin bu kalabalık grubun sınırı geçtiğinden
haberi varsa böyle bir olayın yaşanmasını önlemek için kurumlar
arası bir bilgi paylaşımının yapılıp
yapılmadığının soruşturulması ve bu
doğrultuda tüm bilgi ve belgelerin kamuoyuna açıklanması önem
taşımaktadır.
Bölgede devam eden
sınır ticaretine ya da kaçakçılığa ilişkin
devletin resmî ya da gayriresmî politikasının ne olduğu, bunun
yerine farklı istihdam seçeneklerinin yaratılıp
yaratılmayacağının araştırılması ve
soruşturulması gerekmektedir.
Olayda
hayatını kaybedenlerin ailelerine nasıl bir açıklama
yapıldığının, bundan sonraki süreçte bu ailelere
nasıl ve ne tür bir destek verileceğinin ve verilecek desteğin
belirlenmesinde hangi ölçütlerin esas alındığının
öğrenilmesi ve kamuoyu ile paylaşılması temel bir
gerekliliktir.
Yaşanan
felaketin; toplumsal barışımıza, kardeşliğimize
ve birlikte yaşama irademize darbe vurmaması için, olayda yakınların
kaybedenlerin acılarının hafifletilmesi ve yaralarının
sarılması için, adaletin hızlı ve etkin bir biçimde
işleyebilmesi için, tarihimizin bu kara lekesinin üstünün örtülmemesi
için, Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) İdris
Yıldız
(Ordu)
3) Erdoğan
Toprak (İstanbul)
4) Hasan Akgöl (Hatay)
5) Tufan Köse (Çorum)
6) Nurettin Demir (Muğla)
7) Ensar Öğüt
(Ardahan)
8) Hüseyin Aygün (Tunceli)
9) Salih Fırat (Adıyaman)
10) Veli Ağbaba (Malatya)
11) Celal Dinçer (İstanbul)
12) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
13) Melda Onur (İstanbul)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Muharrem Işık (Erzincan)
16) Recep Gürkan (Edirne)
17) Mustafa
Moroğlu (İzmir)
18) Kemal Ekinci (Bursa)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Sena Kaleli (Bursa)
21) İhsan Özkes (İstanbul)
22) Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
23) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
24) Ramis Topal (Amasya)
25) Binnaz Toprak (İstanbul)
26) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
3.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki şeker pancarı
sektörünün ve şeker pancarı üreticisinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/429)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki
şeker pancarı sektörünün ve üreticinin sorunlarının ve
çözüm yollarının belirlenmesi, destekleme yollarının
araştırılması, idari kurumsal ve yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Gürkut Acar (Antalya)
5) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
6) İhsan
Özkes (İstanbul)
7) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
8) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
9) Hülya Güven (İzmir)
10) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
11) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
12) Tolga Çandar (Muğla)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Mahmut Tanal (İstanbul)
15) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
16) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
17) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
18) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
21) Ali
Serindağ (Gaziantep)
Gerekçe:
Ülkemizde
şeker pancarı tarımın önemli bir parçası olup, 64 ilde
yaklaşık 700 bin çiftçi ailesi tarafından şeker
pancarı tarımı yapılmaktadır. Şeker pancarı,
tarım ve endüstride ekiminden başlayan, çapasına, sökümüne,
fabrikaya taşınmasına, kantarına, şeker üretiminin her
evresine, ve şeker üretiminden sonra da melasının,
kuyruğunun, posasının değerlendirmesine kadar varan büyük
bir sektördür. Ve bu sektörden sağlanan istihdam aileleriyle birlikte
11-12 milyon kişi arasında değişiklik göstermektedir.
Şeker
pancarı üretimi dünyada bir çok ülke tarafından desteklenmektedir.
Ancak ülkemizde şeker pancarı üretimi kotalarla
sınırlandırılmakta, şeker pancarı alım
fiyatları ise maliyetlerin karşılanmasına bile imkân
vermeyecek düzeyde belirlenmektedir. Şeker pancarı üreticileri
ürünlerinden elde ettikleri hasılat ile yaşamlarını
sürdürmekte güçlük çekmekte, bankalardan, kooperatiflerden kredi almak
suretiyle borçlanmaktadır. Oysa pancar tarımı çiftçiyi köyde
tutan en önemi araçlardan biridir. Pancar sektörüne gereken desteğin
verilmemesi, kotalar, ürünün değerini bulamaması, NBŞ (nişasta
bazlı şeker) kotalarının artırılması, pancar
tarımının yok olmasına ve pancardan geçimini sağlayan
3 milyona yakın köylünün göç etmesine yol açacaktır.
Şekerpancarı
sektörü; tarım, hayvancılık yani yem, ilaç, et, süt, nakliye ve
hizmet sektörleriyle de iç içe geçmiş durumdadır. Konu, tarım,
tarımsal sanayi, işlenmiş temel gıda ürünleri ve istihdam
gibi değişik dal ve konularda da bir bütünlük teşkil etmektedir.
Şeker, alternatif ürünlere göre dış pazar değeri ve
tarıma dayalı sanayiler arasında verimlilik, kârlılık
ve katma değer yönünden karşılaştırmalı
üstünlüğe sahiptir. Şeker fabrikalarının, gelişmekte
olan bölgelerimizde ve Doğu Anadoluda bölgesel gelişmişlik
farklarının azaltılmasına, kırsal kesimde ise
istihdama olan katkıları fazladır. Taşıma sektörüne
ise yılda yaklaşık 25-30 milyon ton iş hacmi
yaratmaktadır. Ülkemizin toplam ekonomisine ise yılda yaklaşık
1,2 milyar dolar gibi oldukça önemli bir getiri sağlamaktadır.
Şeker pancarı
tarımı, ülkemizde sözleşmeli üretimin ilk örneklerinden biri
olup, tarımın sanayiye entegre olmasını
sağlamış ve gıda sanayinin temel taşını
oluşturmuştur. Şeker pancarı, çiftçiyi tarlaya ve köye
bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma ve istihdam imkânı
sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitki
olmasının yanı sıra, üretim ve işlenme periyodu içinde
kullanılan girdiler ile birçok sektörde dolaylı olarak katma
değeri artırıcı önemli bir rol oynamaktadır.
Şeker
pancarı üretiminde ürün miktarını etkileyen birçok faktör
bulunmaktadır. Bu nedenle pancar üreticisi ekmiş olduğu
şekerpancarından ne kadar mahsul elde edebileceğini bilemez.
Ancak üretici üretmiş olduğu kota fazlası veya eksiği ürün
için ceza ödemektedir. Bu haksız bir uygulamadır ve acilen
kaldırılmalıdır.
Diğer bir
sorun da uygulanan kotalardır. Örneğin, Adapazarı pancar
üretiminde büyük kapasiteye sahip olmasına karşın
ihtiyacını
Ülkemizde pancar
sektörünün kendi ayakları üzerinde durabilmesi için fabrikalara düzenli
pancar temin edilerek şeker üretiminin sağlanması, pancar ve
şeker üreticilerinin pazarının garanti edilmesi, ülke genelinde
pancar üreticileri arasında homojen pancar üretim imkânının
tanınması, NBŞ sektörünün ham maddesi olan
mısırın da pancar gibi yurt içinden temin edilmesi, üreticilere
düzenli gelir sağlayacak şekilde pancar, pancar şekeri ve
nişasta bazlı şeker üretiminin sürdürülebilirliği,
şeker üretiminde ve fiyatlarında istikrarın sağlanması
ve korunması gerekmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları
tarafından Türkiye'de üniversitelerde muhalif, farklı düşünen ve
demokratik tepkilerini gösteren öğrencilerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılması amacıyla
9/3/2012 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 28 Kasım 2012
Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28/11/2012 çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
09 Mart 2012
tarihinde, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları
tarafından verilen (729 sıra no.lu), Türkiye'de üniversitelerde
muhalif, farklı düşünen ve demokratik tepkilerini gösteren
öğrencilerin karşılaştıkları sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
28/11/2012 çarşamba günlü birleşiminde, sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Lehinde, Bingöl Milletvekili İdris Baluken.
Buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Üniversite
öğrencilerinin maruz kaldıkları baskıları
araştırmak üzere vermiş olduğumuz araştırma
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzun süredir toplumsal muhalefetin tamamına
karşı AKPnin yürütmüş olduğu bir baskı ve sindirme
konseptiyle karşı karşıyayız. Sendikacılardan
avukatlara, siyasetçilerden öğrencilere kadar neredeyse AKPnin bu
baskı politikalarının yönelmediği bir toplumsal kesim
bulunmamakta. Bu baskı konseptinin, tasfiye konseptinin en yoğun
olarak yöneldiği kesimlerden birisini de üniversite öğrencileri
oluşturmaktadır.
Aslında,
AKPnin kafasındaki üniversite öğrencisi profilinin düşünmeyen,
sorgulamayan, tamamen teknik olarak üniversitedeki öğrenim hayatı
içerisinde bir diploma almayı hedeflemiş, sistemle hiçbir
şekilde çelişen bir unsuru taşımayan bir noktada
olduğunu biliyoruz. Sorun tam da bu noktadan, bu zihniyetin üniversitedeki
öğrencilerin özgür birey, düşüncelerini özgürce ifade eden birey
olmakla ilgili ısrarlarının çelişmesinden
kaynaklanıyor. Bu duruşu, bu kişilikli yapıyı,
düşüncesiyle ilgili bu yaklaşımı sergileyen üniversite
öğrencilerine, AKP Hükûmetinin talimatıyla, hem üniversite
yönetimleri ve rektörleri tarafından hem de AKPnin emrindeki yargı
ve polis unsurları tarafından baskı operasyonları
yapılmakta. Bu baskı operasyonları yetmezmiş gibi bir de
polis koruması altında üniversitede bazı sivil çeteler
örgütlenmekte, polis koruması altında devrimci, muhalif, Kürt
öğrencilere yönelik her türlü saldırılar ortaya
konmaktadır. Son olarak Elâzığda, Ankarada Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesinde, Marmara Üniversitesinde, Giresun Şebinkarahisarda polis
koruması altında bu sivil çetelerin yapmış olduğu
saldırılarla yaralanan, hayati tehlike atlatan öğrencilerin
durumunu bütün kamuoyu bilmektedir.
Aslında,
bugün olması itibarıyla biraz da önemlidir; biliyorsunuz, Darbeleri
Araştırma Komisyonu bir sonuç bildirisi yayınladı.
Aslında AKP darbelerle yüzleşme, 12 Eylül darbesiyle yüzleşme
gibi bir görüntü veriyor ancak kurumsal işleyişte darbenin bütün
unsurlarını hayatın her alanına nüfuz edecek şekilde
korumayı da bir politika olarak devam ettiriyor. Bu politikanın en
fazla yöneldiği alanlardan birisi de üniversitelerdir. Üniversitede 12
Eylül darbesinin bir kurumu olan YÖK, aynı şekilde kurumsal
yapısını sürdürmekte, akademisyenler ve öğrenciler
üzerindeki baskının temel kaynaklığını
teşkil etmektedir. Genel olarak bütün bu politikaların, YÖKün,
polis, yargı baskısının hedeflediği bir tek şey
var: Tüketen bir öğrenci profili yaratmak düşünmeyen, sorgulamayan,
bilimsel olarak kendini yenilemeyen, üretmeyen bir üniversite öğrencisi
profili ortaya çıkarmaktır. Yani, üniversiteyi bitirdikten sonra da
ucuz iş gücü olarak, ucuz emek olarak bu üniversite mezunlarımız
için, üniversite öğrencilerimiz için AKP tarafından bir rol ve misyon
biçilmiştir. Bu üniversitede yapılan operasyonların en
yoğunlaştığı kesim Kürt ve muhalif olan
öğrencilerdir. Demin de belirttim, özellikle KCK operasyonları
adı altında yürütülen bu süreçlerin iddianameleriyle ilgili,
Meclisteki bütün hukukçu milletvekillerini ben bu iddianameleri bir incelemeye
davet ediyorum. Eğer hukukçu kimliğinizle bu iddianamelerde ortaya
atılan, isnat edilen suçlardan bir tanesine sahip çıkacak bir hukukçu
milletvekili çıkarsa biz gerçekten bu söylediklerimizin tamamını
geri almaya hazırız. Öğrenciler üzerinde var olan bu
operasyonlarla bugüne kadar bine yakın üniversite öğrencisi
cezaevlerine atılmıştır. Bu, bir ülkenin demokrasi tarihi
açısından utanç verici bir tablodur. Bine yakın öğrenci
kütüphanelerde, üniversitelerde bilimsel eğitimin içerisinde olması
gerekirken AKP Hükûmeti politikası sayesinde bunlar cezaevlerine
gönderilmektedir.
Bakın, sadece
son bir ay içerisindeki birkaç örneği vereyim, hatta son on beş gün
içerisindeki: 14 Kasım, Pamukkalede 30un üzerinde öğrenci
gözaltına alınmış. 26 Kasım, Dersimde 6 öğrenci;
27 Kasım, İzmir Ege Üniversitesinde 20 öğrenci gözaltına
alınmış. 27 Kasım, Şırnakta gözaltı
operasyonlarında 16 öğrenci gözaltına alınmış. Bu
örnekleri burada saatlerce anlatabiliriz.
İddianamede
geçilen suçlamalar telefon görüşmelerine dayandırılıyor.
Kürt öğrencilerin kendi aralarında yaptığı telefon
görüşmelerinde
(x)
sözcüğü, arkadaş olarak kullanılan sözcük Bir örgüte üye
olma şeklinde iddianamelere girmiş. Kültür
Bakanlığının bandrol verdiği Hernepeş
Marşını okumak bu yargıçlar tarafından veya
savcılar tarafından suç olarak kabul edilmiş. Kantinlerde
fiyatların fazla olduğuna demokratik tepkisini gösteren
öğrenciler örgüt üyeliğiyle suçlanmış. Yine, afiş
asma, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 21 Mart Nevrozuyla ilgili
etkinliklerin tamamı bu iddianamelerde suç olarak gösterilmiş.
Van depreminde
Hükûmetinizin yaşadığı fiyaskoyu biliyoruz. Enkaz
altındaki Vanlılardan tutun da yardımların koordinasyonuna
kadar ilk bir ayda Van halkının hangi sıkıntıları
yaşadığını bütün Türkiye, dünya kamuoyu biliyor. Sizin
yapmış olduğunuz bu fiyaskoları gönüllü bir
çalışma üzerinden yüklenmek isteyen öğrencilerin çoğu, yine
kriminalize edilerek şu anda cezaevlerine gönderilmiş durumdalar.
İddianamelerde,
bakın, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Gulan
Kılıçoğlu için şöyle bir tabir kullanılmış:
Normal hayatın akışına aykırı bir hayat sürmek.
Yani hiçbir hukukçu herhâlde böyle bir suçun varlığını
buraya gelip savunacak bir durumda olamaz.
Tabii, tıp
fakültesi öğrencileri var, onlara da özel bir parantez açmak istiyorum. Bu
ülkede ilk 500e girerek, Türkiyedeki en yüksek dereceyi yaparak tıp
fakültesine giren 13 öğrenci şu anda tutuklu olarak Sincan Cezaevinde
beş aydır mağdur edilmiş durumda. Öğrencilerin kendi
aralarında yapmış oldukları telefon görüşmelerinin
iddianameye girme şekli tam bir komedi. Sınavlara -biliyorsunuz-
tıp fakültesinde komite deniyor, komiteyle ilgili yapılan telefon
görüşmeleri de iddianamede KCK komitesi olarak geçmiş. Yani böyle
bir rezalet olmaz, böyle bir vicdansızlık, böyle bir hukuksuzluk
olmaz.
Yine, Hacettepe
Üniversitesinde, rektörlüğün onay verdiği Halk
Sağlığı Araştırma Derneğinde yapılan
toplantılar örgütsel toplantılar olarak değerlendirilmiş.
Mahallelerde tıp öğrencilerinin yapmış olduğu
sağlık taramaları örgütsel çalışmalar üzerinden bu
iddianamelere konulmuş. Bu tıp fakültesi öğrencisi
arkadaşlarımız beş aydır cezaevindeler, mevcut hâliyle
iki dönem kaybetmiş durumdalar. Burada aramızda tıp hekimleri
var, tıp fakültesi eğitiminden geçen arkadaşlar var, iki dönemin
aileler açısından ve öğrenciler açısından ne anlama
geldiğini, maddi açıdan, manevi açıdan ne anlama geldiğini
hepiniz biliyorsunuz.
İddianamede
ana dilde sağlık istemek suç sayılıyor, parasız
sağlık istemek suç sayılıyor. Aslında bunlar üzerinden
TTB ve SESin mevcut tüzüklerindeki birtakım ilkesel
yaklaşımlara gözdağı verilmeye
çalışılıyor.
Ben özellikle
bütün sağlıkçıları, 5 Aralıkta bu tıp
öğrencilerinin davası var, bu davayı izlemeye davet ediyorum. Bu
utancın yargı tarafından bir an önce kaldırılması
gerekiyor. Bu öğrenciler Türkiyedeki en başarılı ilk 500
öğrenci arasındadır, yargı ortadaki bu komik utancı
bir an önce kaldırmayla ilgili bir süreci işletmelidir, kamuoyunun
beklentisi budur. Bütün sağlıkçı milletvekillerinin de 5
Aralıkta bu davayı izlemek üzere Ankara Adliyesinde olması
gerekiyor.
Bakın, Meclis
çatısı altında biz sağlıkta şiddeti önlemeye
yönelik bir komisyon kurduk ve komisyon çalışmalarına devam
ediyor. Son derece iyi niyetli çalışmalar var. Komisyon gündeminde de
ben belirtmiştim. Burada tekrar kendilerini davet ediyorum. Bu tıp
öğrencilerine yapılan, devletin sağlıkçılara
uygulamış olduğu şiddetin en büyüğüdür, en
âlâsıdır. Psikolojik işkence mi dersiniz, cezaevlerine
atılmakla fiziksel işkence mi dersiniz, bu uygulama şiddetin tam
kendisidir. Sağlıkta Şiddet Komisyonu, bir an önce birkaç
kilometre ötedeki Sincan Cezaevine gidip, bu arkadaşlarımızla
görüşüp, mevcut durumu yerinde tespit edip bu utancı ortadan
kaldırmayla görevlidir.
Cumhuriyet Halk
Partisinden arkadaşlarımız, sağlıkçı
arkadaşlarımız gidip bu öğrencilerle görüştüler.
Aynı yaklaşımı, biz, iktidar partisindeki
sağlıkçı milletvekillerinden de bekliyoruz. Oraya gidin, o
öğrencilerle görüşün, hangi utancın altında
imzanızın olduğuna siz kendiniz tanıklık edeceksiniz.
Burada, süremiz
elvermediği için üniversitedeki mevcut sorunlara girmiyorum, giremiyorum
ancak özellikle üniversitedeki bu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
yargısal süreçlerle ilgili, Meclisin önünde, bir an
önce, ülkenin demokratik geleceği açısından ortadan
kaldırılması gereken bir utanç sayfası vardır. Bu
nedenle bu araştırma önergemize hepinizin destek vermenizi
bekliyoruz. Bu araştırma, oluşacak bir araştırma
komisyonu hem bu hukuksuzlukları ortadan kaldıracak hem de
üniversitedeki öğrencilerin yaşadığı
sıkıntıları açığa çıkaracak bir
çalışmaya imza atabilir. Hepinizden duyarlılık bekliyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Aleyhine,
Kırklareli Milletvekili Şenol Gürşan.
Buyurunuz
Sayın Gürşan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞENOL
GÜRŞAN (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerine
aleyhte söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi, Türkiyede üniversitelerde muhalif, farklı düşünen
ve demokratik taleplerini, tepkilerini gösteren öğrencilerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılması, tespit edilmesi; özgür, özerk ve demokratik
üniversitelerin inşa edilmesi için gerekli politikaların
oluşturulması amacıyla bir önerge vermiştir.
Öncelikle bizim
şu tespiti yapmamız lazım: 2002 yılından bu yana
iktidar olan AK PARTİ, yalnızca üniversitelerde değil, toplumun
her kesiminin özgürleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi için on
yıldan bu yana gerekli düzenlemeler yapmakta ve ileri adımlar
atmaktadır ve atmaya da devam etmektedir. Bu anlamda anayasal
değişiklikler yapılmış, üç yargı paketi hayata
geçirilmiş, vesayetçi anlayışla sonuna kadar mücadele
edilmiş ve en son olarak da -az önceki hatibin de hitap ettiği gibi-
Darbeleri Araştırma Komisyonu kurulmuş ve darbecilerin
yargılanmasının önü açılmıştır.
Grup önerisinde
gerekçelere baktığımızda da gerekçelerde şunu
görüyoruz: Birincisi, ana dilde savunma hakkının verilmesi, tutuklu
öğrenciler ve parasız eğitim talebi. Araştırma
önergesinin gerekçesinde ifade edilen ana dilde savunma hakkına
ilişkin yasal düzenleme zaten şu anda Meclis Adalet
Komisyonundadır ve önümüzdeki günlerde de Meclise gelecektir.
Bu talep AK
PARTİ 4üncü Olağan Kongremizde Sayın
Başbakanımızın yaptığı konuşmada ve
yine 30 Eylül tarihli AK PARTİ Siyaset Vizyonu
Tutuklu
öğrenciler meselesine gelince, şimdi, tutuklu öğrencilerle
ilgili daha önce kamuoyunda iki farklı çalışma
yapılmış, bunları gündeme getireceğim ben. Bunlardan
biri, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve Tutuklu Öğrencilerle
Dayanışma İnisiyatifi adlı çalışmalardır.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün tarafından 2011 yılında
hazırlanan 500 tutuklu öğrenci raporu şöyledir: Her ne kadar 500
kişi denilse de rapor ekinde verilen listede 227 kişinin isminin
bulunduğu görülmektedir. Ve bu isimler incelendiğinde 40 kişinin
cezaevinde herhangi bir kaydının olmadığı, 52
kişinin tahliye olduğu, 25 kişinin ilkokul mezunu, lise terk
veya üniversite mezunu olduğu, 110 kişinin ise üniversite mezunu
olduğu görülmektedir.
Yine, ikinci,
Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifinin
hazırladığı raporda 771 tutuklu öğrenciden
bahsedilmektedir ki iki rapor da birbirleriyle çelişmektedir bu anlamda.
İkinci rapordaki 771 kişilik liste incelendiğinde
karşımıza şu çıkmaktadır: 38 kişi mükerrer
yazılmış, 198 kişi farklı tarihlerde tahliye
olmuş, 138 kişi cezaevine hiç girmemiş, cezaevinde kaydı
yok, 20 kişi okuryazar değil, 14 kişi açık öğretim
lisesine devam ediyor, 14 kişi Açık Öğretim Fakültesinde okuyor,
49 kişi ilkokul mezunu, 3 kişi ortaokul mezunu, 3 kişinin okul
bilgileri yok, 80 kişi üniversite eğitimini terk etmiş, 44
kişi lise mezunu, 73 kişi diğer okullardan mezun, 87 kişi
de üniversitede öğrenci.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Peki, cezaevinde kaç öğrenci var Şenol Bey?
Hükûmetsiniz, siz söyleyin doğruyu.
ŞENOL
GÜRŞAN (Devamla) - Şimdi, Tutuklu Öğrencilerle
Dayanışma İnisiyatifi tarafından hazırlanan raporda,
65 kişi yargılanmış ve mahkûm olmuş. Haklarında
mahkûmiyet kararı verilen ve mahkûmiyetlerine konu suçlar şunlar:
PKK, TKP/ML, TİKKO, DHKP-C gibi silahlı terör örgütüne üye olma,
kasten adam öldürme, uyuşturucu ve uyarıcı madde yapma ve
sağlama, nitelikli yağma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma, birden fazla kişi tarafından birlikte kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma, birden fazla kişi tarafından
birlikte yağma, cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma, silahlı kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma, silahlı yağma, hırsızlık, terör örgütü
propagandası yapmak, kamu araçlarını yakma ve kamu malına
zarar verme.
Şimdi, tüm bu
verilerden sonra sorulan soru şu: Acaba Adalet Bakanlığının
bir soru önergesine verdiği cevapta cezaevlerinde 2.824 öğrencinin
bulunduğu dile getirilmişti. Bu veriler nereden kaynaklanıyor?
Türkiye cezaevlerinde kaç üniversite öğrencisi var? 31 Ocak 2012 tarihi
itibarıyla Türkiye cezaevlerinde 2.824 öğrenci bulunmaktadır.
ibaresi kullanılmış. Oysa, bugün, sonuç olarak, 8 Kasım
2012 tarihi itibarıyla cezaevlerinde bulunan örgün eğitim
kapsamında olan üniversite öğrencisi sayısı 87dir. Bunu da
buradan kamuoyuna duyuruyoruz.
Yine, biz, AK
PARTİ İktidarı olarak baskı, yasaklama, kısıtlama
gibi yöntemlere karşıyız. Ancak, eylemlerin arkasında terör
örgütü varsa ve bu eylemler fiziki şiddete dönüyorsa ve sonuçta bir suç
işleniyorsa bunları diğerinden ayırt etmek lazım. Bu
anlamda, sadece öğrenci değil, hangi meslekten olursa olsun Ceza
Kanunu anlamında suç işleyen herkes yargılanmaktadır ve yargılanması
da gerekir. Burada öğrencilerin bu anlamda yargılanmaktan muaf
tutulması söz konusu değildir. Ve televizyonlarda gördüğümüz
gibi, gerçekten üniversitelerde bazı öğrencilerimizin cam, çerçeve
kırması, polise taş atması ve bu eylemleri fiziki şiddete
dönerek, hatta vatanı bölmeye yönelik eylemler içerisine girmesi
karşısında kesinlikle bu anlamda yasal işlem
yapılması gerekir. Yapılması konusunda da zaten mevzuat
bunu öngörmektedir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde de terör ve
şiddet eylemlerini bilfiil gerçekleştirenlerin
bu anlamda bağışık tutulacağına dair bir hüküm
yoktur.
Yine,
gerekçelerden biri parasız eğitim talebi. Değerli
arkadaşlar, bu konuda da AK PARTİ İktidarı olarak 2002den
bu yana gerçekten çok önemli adımlar attık. Hepinizin bildiği
gibi, bu milletin çocuklarının okuması, kaliteli ve nitelikli insan
yetişmesi için geldiğimiz günden bugüne eğitim alanında pek
çok çalışmalar yapılmaktadır. Bu amaçla da bütçeden Türkiye
Cumhuriyeti tarihi boyunca ilk defa AK PARTİ Hükûmeti tarafından
eğitime en büyük pay ayrılmaktadır. İlköğretimden üniversiteye
kadar bu konuda, çocuklarımızın okuyabilmesi, kaliteli,
nitelikli insan yetişmesi için birçok adım attık. Üniversite
harçları dönemimizde kaldırılmıştır. Bu yıl
150 bin üniversite öğrencimize burs, 403 bin öğrencimize de
öğrenim kredisi verilmiştir. Daha önceden öğrenim kredisi almaya
devam edenlerle birlikte bu sayı 432.572 oldu. Toplam burs ve öğrenim
kredisi alan öğrenci sayısı da 1 milyon 304 bindir.
Biliyorsunuz, bu anlamda bursları da artırdık, 260 lira
yaptık çünkü biz, bu milletin çocuklarının okumasını,
kaliteli ve nitelikli insan olmasını önemsiyoruz ve bu konuda da
bugüne kadar gerekli çalışmaları yaptık, bundan sonra da
gerekli adımları atacağız. Çünkü, eğitimin herkesin
hakkı olduğuna inanıyoruz. Biz, hükümlülerin bile üniversite
sınavına girmesini sağladık. Eğitimin her kademesinde
imkân ve fırsat eşitliğinden yana olduğumuzu her zeminde
dile getirdik. Seçim bildirgemizde yer alan eğitim alanında etkili
bir planlamaya dayalı fayda-maliyet analizi yapılarak eğitime
daha çok kaynak aktardık, bundan sonra da aktarmaya devam ediyoruz.
Yine, üniversite
öğretim üyesi olarak, kısa ve orta vadede öğretim üyesi
başına 20 öğrenci düşecek şekilde öğretim üyesi
sayısını 80 bine çıkaracak, 2023 yılında ise bu
sayıyı 100 bine yükselteceğiz.
Biz, iktidar
olarak, ilköğretimden üniversiteye kadar bu milletin
çocuklarının okuyabilmesi, kaliteli ve nitelikli insan
yetişebilmesi için üzerimize düşeni yapmaktayız.
Bu sebeple, grup
önerisi aleyhinde oy kullanacağımı beyan eder, bu vesileyle yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gürşan.
Lehinde,
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz.
Buyurunuz
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
Barış ve Demokrasi Partisinin özgür, özerk, demokratik
üniversitelerin inşa edilmesi amacıyla Meclis araştırma
komisyonu kurulması önerisi üzerine lehte söz aldık ve destekliyoruz.
Umarım, siz de buna destek vereceksiniz. Özgür, özerk, demokratik
üniversite nasıl kurulur, öğrenciler ne gibi sorunlar
yaşıyor; bunun yüce Meclis tarafından
araştırılması gayet, makul, mantıklı, masum bir
talep. Herhâlde buna destek verirsiniz diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, üniversiteler, bildiğiniz gibi, öğrencilerin
herhangi bir politik, dinî baskı olmadan, özgürce düşündükleri,
düşüncelerini açıkladıkları evrensel bilim kentini ifade
eder. İnsanlık tarihine baktığınızda, gerek
İslam tarihinde Endülüs Döneminde gerekse Avrupa tarihinde
aydınlanma üniversiteler sayesinde başlamıştı. Yine,
Antik Yunan Döneminde üniversiteler özellikle toplum üzerindeki dinî
baskıdan uzak, bilimi esas alan, özgür düşünceyi esas alan mekânlar
olmuştur.
Dolayısıyla,
bugün de ülkemizde yaşanan sorun, üniversitede yaşanan sorun bununla
ilgilidir. Öğrenciler, öğretmenler örneğin Füze kalkanı
değil; demokratik üniversite, demokratik lise istiyoruz. diyorlar, bunlar
hakkında dava açılıyor, altı yıl hapis cezası
veriliyor. Yani, hakikaten hayret ediyorum. Ya, bunlar bizim
çocuklarımız yani hepimizin çocukları. Bir empati yapın
yani çocuklarınız üniversite okuyor, genç, delikanlı, yerinde
duramayan, fikrini özgürce açıklayan, belki de biraz radikalce
açıklayan -gayet de doğaldır- bu insanları alıyor
polis, çeşitli yöntemlerle sorguluyor, hadi bakalım, örgüt üyesi, yok
Bunu yaptın, onu yaptın, yasak yayın bulundurdun. Terör örgütü
üyesisin. diyerek içeri atıyor. İki yıldan fazla tutuklu olan
20nin üzerinde üniversite öğrencisi var değerli arkadaşlar.
Yani bunlar bu ülkenin evlatları, bu ülkenin kaynakları; bunlara
sahip çıkmalıyız. Empati yapmanızı istiyorum sadece.
Bakın,
Sayın Başbakan bir şiir okudu diye dört ay hapiste yattı, o
mağduriyetini her ortamda kullandı, ülkeye Başbakan oldu ve
hâlen de kullanıyor, değil mi? Efendim, ben bir şiir okudum,
ben fikrimi açıkladım; böyle bir şey olur mu!
İşte
bugün de değerli arkadaşlar, 600ün üzerindeki öğrencinin,
tutuklu öğrencilerin çoğu aynı hâldedir, fikrini açıklamış.
Farklı düşünebilir, gayet doğaldır yani öyle de
olmalıdır üniversite öğrencisi zaten. Delikanlı, adı
üstünde. Yani bırakalım, bu çocuklar başkasına şiddet
göstermediği sürece, başkasının özgürlük alanına
tecavüz etmediği sürece, bizi şoke eden, bizi rahatsız eden,
toplumu rahatsız eden fikirlerini dahi özgürce söyleyebilsinler. Buna
destek vermezsek, öğrencilerimizin önündeki bu engelleri kaldırmazsak
bu ülkede
ne demokrasi gelişir ne insan hakları gelişir ne bilim
gelişir. Az önce AKP Grubu adına konuşan arkadaşımız
Biz Esed rejimine karşıyız. falan diyor, Baskılara,
kısıtlamalara karşıyız. diyor ama şimdi en büyük
baskı işte üniversitelerde. Yani öğrenci arkadaşlar, Galatasaray
Üniversitesinden Cihan Kırmızıgül yirmi iki ay tutuklu
kaldı, Ege Üniversitesinden Rauf Düzsöz -isim veriyorum- üç yıl
tutuklu kaldı. Füze kalkanı değil, özgür lise istiyoruz. diyen
Gülşah Işıklı (öğrenci), Meral Dönmez (öğretmen)
altı yıl ceza aldı.
Ben bir hukukçu olarak
gerçekten inanamıyorum. Ha, diyeceksiniz ki: Efendim, işte,
yargı karar verdi. falan filan. Arkadaşlar, yargı
bağımsız değil, siz de biliyorsunuz ki yargı
bağımsız değil; bir. İki: Yargıyı emniyet
manipüle ediyor, polis manipüle ediyor. Savcılık yaptım ben
yirmi dört yıl dokuz ay boyunca. Polis savcıya evrakı getirir,
Efendim, bu öğrenciler bunu, bunu, bunu yaptı,
konuşmalarını dinledik, komiteden bahsetti
Sınav
komitesinden bahsediyorlar, az önce arkadaşım söyledi, sınav
komitesi. Sen Bu, KCK komitesidir. diye bu öğrenciyi içeri
atıyorsun.
Bakın, Türkiye'de
tıp fakültesine girmek için -tıp fakültesinde öğretim üyesi olan
arkadaşlarımız var, hocalarımız var, yine tıp
doktorları var aramızda- bugün ilk bine, ilk 2 bine girmek
Bunlar pırıl
pırıl çocuklar, yazık yani. Çoğumuzun çocuğu
giremiyor, benim kızım giremedi tıp fakültesine. Ee, şimdi,
bu çocuklar, 13 tane tıp öğrencisi, ilk 500e giren çocuklar şu
anda Sincan Cezaevinde tutuklu. Yazık değil mi, bu ülkenin
kaynakları değil mi? Efendim, sen KCK üyesisin. falan filan
Devlete düşen görev,
biraz da bu gençleri bu şekilde cezaevine atarak ıslah etmek
değil. Islah etmiyorsunuz zaten, biliyorsunuz. Yani radikal fikirleri
olabilir, KCKnın görüşlerini savunuyor olabilir ama siz bunu oraya
attığınız anda, o zaman bunu terörist yaparsınız
işte; hele orada birde baskı yaparsanız
Çünkü, vatandaş,
vicdan, insan, insan onuru haksızlığa isyan eder. Zaten insan
olmak böyle bir şeydir yani Yeter artık! dediği zaman
insandır. Allahın ona verdiği o ben, can, öz, ruh, ne derseniz
deyin, o işte haksızlığa baş kaldırmayı
emrediyor. Bu öğrenci,
dolayısıyla, siz haksızlık yaptığınız
anda, adil olmadığınız anda isyan eder, Yeter. der ve
devlete karşı isyanı kendisi açısından meşru
görür.
Devlet demek,
zaten adalet üzerine inşa edilen bir kurumdur yani adil olmayan devletin
zaten meşruiyeti yoktur, meşruiyeti tartışılır.
Yine, devletin klasik devlet fikrini açıklayan toplum sözleşmesi
gereğince de eğer devlet adil değilse insanların
ihkakıhakkı meşru olur, bu haklarını geri alıp bu
haklarını kullanabilirler.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, Efendim, bu öneri işte BDPnin önerisidir,
CHPnin önerisi, MHPnin önerisi. diye bakmayın lütfen yani bu ciddi bir
konu. Üniversitelerimizde nedir sorun? Öğrencilerimiz niye sıkıntı
yaşıyor? Bu konudaki Meclis araştırması
açılması yönünde verilen önergeyi destekleyelim, bir komisyon
kurulsun. İçimizde çok değerli üniversite çalışanı
öğretim üyeleri, akademisyenler var, hukukçular var; bu arkadaşlarımız
araştırsınlar, neler yapılabilir, gençliğimizi
nasıl kazanabiliriz? Size göre birileri bu öğrencileri alıp
terör örgütlerine katıyorsa bile, eğer böyle düşünüyorsanız
bile bunu nasıl önleyebiliriz, bunu bir araştıralım yani
nerede problem var, öğrenci niye oraya gidiyor?
Diyorsunuz ya
İşte efendim, kandırılıp çıkarılıyor
dağa falan, oraya. Ee, niye kandırılıyor? Yani sen devlet
olarak bu adamı kandıramıyorsun da bir terör örgütü niye
kandırıyor? Nerede problem var? Bu konuların
araştırılması için sizin de destek vermeniz gerekir diye
düşünüyorum.
Dolayısıyla,
Bu evlatlar bizim, bu çocuklar bizim. diyorum. Sözümü daha fazla uzatmadan
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, demin AK PARTİ Grubu adına
konuşan hatip, bizim vermiş olduğumuz sayıların
doğru olmadığını, içerdeki tutuklu öğrenci
sayısının takriben 87
olduğunu belirtti. Hem Meclisi hem de halkımızı
yanıltmaya yönelik bir belirlemeydi. O nedenle ben
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kayıtlara geçti Sayın Başkan. Bizim
arkadaşımız başka bir şey söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani bize atfolunan, yanlış bir noktayı dile
getirecek şekilde de, bir sataşma anlamına geliyor.
BAŞKAN
Buyurun, düzeltin lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Kırklareli Milletvekili Şenol
Gürşanın BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, demin,
sadece 87 öğrencinin tutuklu olduğunu söyledi, ben, bine yakın
öğrenci demiştim. Bakın, 31 Ocak 2012 tarihinde Adalet
Bakanı Sadullah Erginin, CHP Manisa Milletvekili Özgür Özelin
verdiği soru önergesine vermiş olduğu cevap: 31 Ocak 2012
tarihi itibarıyla 2.824 öğrenci cezaevlerinde, bunlardan 1.778i
tutuklu, 1.046sı ise hükümlü. Tutuklulardan 609u silahlı terör
örgütü üyeliği suçundan tutuklandı, hükümlü öğrencilerin 178i
de silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor. Özgür Özelin ve CHP
Grubunun gözlemlerinde bu sayının daha fazla olduğu
belirtilmiş.
Tabii, bu örgüt
üyeliği işine açıklık getirmek lazım. Biliyorsunuz,
Cihan Kırmızıgül vardı Galatasaray Üniversitesinde okuyan,
poşu takmak suretiyle örgüt üyesi olarak kabul edilmişti. Bakın,
Mersin Üniversitesinde Duygu Kerimoğlu var, Redhack Grubuyla haber
paylaştığı için örgüt üyesi olarak
tanımlanmıştı. Dicle Üniversitesinde Rıdvan Çelik var,
DTP ve BDP eylemlerine katıldığı için, bu eylemlerde slogan
attığı, marş ve şarkılarla tempo tuttuğu ve
birkaç fotoğrafta da ağzı açık olduğu için örgüt
üyeliğiyle suçlanmıştı. Fransadan Türkiyeye gelen son
sınıf öğrencisi Sevil Sevimli var, Grup Yorum konserine
katıldığı için örgüt üyeliğiyle suçlanmıştı.
Dolayısıyla, burada dile getirilen rakamların tamamı
asılsızdır, yalandır; önce Adalet
Bakanlığına bir sorsunlar, doğru bilgileri alsınlar
öyle buraya gelsinler.
Ve konuşmada,
tabii, üniversitelerde öğrencilerin polise taş attığı
suçlaması var. Yani bir kere polisin üniversitede ne işi var? Sizin
bunu sorgulamanız lazım. Özerk üniversitede polisin herhangi bir
işi olmaz. Bakın, Amerikada öğrencilere üniversite kampüsünde
gaz atan polis milyonlarca dolarlık tazminat cezalarına
çarptırıldı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Her şeyde Amerikayı örnek alıyorsunuz,
bütün politikalarda maşallah uşaklık yapıyorsunuz
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
ama bu tarz şeylerde de buraya gelip farklı
şeyler söylüyorsunuz. Dolayısıyla, bu bilgilerin düzeltilmesinin
önemli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
arkadaşları tarafından Türkiye'de üniversitelerde muhalif,
farklı düşünen ve demokratik tepkilerini gösteren öğrencilerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılması amacıyla
9/3/2012 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 28 Kasım 2012
Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu.
Buyurunuz
Sayın Dağoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Hocam, bunlar bizim çocuklarımız;
eğitimci, bunların hepsi öğretim görüyor Hocam.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tıp fakültesi öğrencilerine değinin
Sayın Hocam, siz de tıp fakültesi profesörüsünüz.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum.
AK PARTİ,
üniversitelerin, her alanda kalkınmanın ve demokratikleşmenin en
önemli unsuru olduğuna inanmaktadır.
Beşerî
sermayeyi etkin bir şekilde kullanmayan toplumlar rekabet
şanslarını da kaybetmeye mahkûmdurlar. Kamu
kaynaklarının tahsisinde birinci önceliğin eğitime
yapılacak yatırımlara verilmesi gerektiğine inanan
partimiz, eğitime işte bu bilinçle yaklaşmaktadır.
Öte yandan AK
PARTİ olarak, eğitim sisteminin ideolojik kavgaların
arenası hâline getirilmemesi gerektiğine inanmaktayız ve
inanmaktayım.
Tanımları
gereği üniversiteler, özgür aklın hâkim olduğu, muhakeme
yeteneğine sahip, bilimsel veriler ve kaynaklar üzerinden düşünen bir
platform olmak zorundadırlar ancak söz konusu ortamda tüm bireyler, siyasi
düşüncelerini demokratik normlar çerçevesinde, farklı düşünen
diğer bireylere zarar vermeksizin, onların düşüncelerini menfi
yönde etkilemeksizin ve ülkenin birlik ve bütünlüğüne zarar vermeyi,
istikrarı bozmayı hedefleyen karanlık yapılara dâhil
olmaksızın ifade etmekle yükümlüdürler.
Biz, polis
mercilerinden izin alınmış ve toplantı, gösteri
yürüyüşlerini düzenleyen yasalarla uyumlu bir şekilde
gerçekleşen hiçbir protestoyu engellemiş değiliz; yeter ki söz
konusu bireyler bu ülkenin birer vatandaşı olduklarını
unutmasınlar, fikirlerini medeni ve yasal kriterler dâhilinde ifade
etsinler, çevrelerine, kamu malına zarar vermesinler. Etraflarında
gizli ağlar örerek devletin dirlik düzenine halel getirmesinler. Öte
yandan, zamanında, başörtülü olduğu için, üniversitede
bulunduğum yıllarda defalarca elimize yazı gelip de Bu
öğrenciler derse girmesin. denilirken yönetimler tarafından, hiçbir
zaman etnik bir ayrımcılık nedeniyle Bu öğrenciyi derse
alma. gibi bir yazı otuz beş senelik öğretim hayatımda
elime hiçbir şekilde gelmedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Cezaevlerine alıyorlar Sayın Hocam.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (Devamla) - Baskı ve zorlamalarla
karşılaşan gençlerimize uygulanmış olan zulüm
karşısında susan kesimlerin şimdi bu tür önerilerle
gelmesini samimi bulmamaktayım. AK PARTİnin özgürlükçü
uygulamaları sayesinde üniversitelerde öğretim elemanları ve
öğrenciler üzerinde ideolojik baskı, dayatma ve antidemokratik
uygulamalar tespit edildikleri anda ortadan
kaldırılmıştır. Üniversitelerde farklı
düşünceler olabilir. Üniversiteler zaten her türlü ideolojilerin
tartışıldığı yerler olmalıdır, bu gayet
doğaldır. Türkiyede yaşanmakta olan siyasi, sosyal, ekonomik ve
kültürel tüm gelişmelerin bu çocuklarımızı etkilemeleri de
doğaldır. Keza, üniversitelerimizde Türkiyenin yönetici kadrosunu,
siyasetçilerini, iletişim uzmanlarını yetiştiriyorlar;
ülkemiz için hayırlı hizmetler üreten bireyler doğuyor. Biz,
gençlerimize potansiyel suçlu olarak değil, beşerî sermayemiz olarak
bakmaktayız. Bu da eğitim alanına
aktardığımız kaynaklar ve her şehrimizde
kurduğumuz üniversitelerle açıkça kanıtlanmaktadır.
Eğer AK PARTİ böyle özgürlükçü bir yaklaşım içerisinde
olmasaydı üniversite sayılarında gözle görünür bir
artış elbette ki yaşanamazdı. 2002de 81 ilin 41inde
üniversite yoktu. Artık, üniversitesi olmayan il kalmadı. 2002de
devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı 76 iken,
kurduğumuz 92 yeni üniversite ile bu sayıyı 168e yükselttik. Mevlânânın
da çok güzel ifade ettiği gibi, biz birleştirmek için geldik,
ayırmak için değil.
Görüş
farklılığı ile aykırılık arasında
sağduyu temelinden kurulmuş denge bozulduğu noktada
üniversitelerin de ahengi zarar görmektedir sayın vekillerim. Üniversitelerimizin
bu hassas dengeyi doğru bir şekilde kurup Türkiyenin
gelişiminde üzerlerine düşen misyonları hayata geçireceklerine
inanıyoruz. Biz, hiçbir zaman gerek üniversitede gerek AK PARTİnin
bünyesinde ötekileştirme diye bir şeyi kabul etmedik, daima bunun
karşısında olduk ve daima bunun üstesinden gelmeye gayret ettik.
Bu nedenle, bu üniversitelerle ilgili, etnik ayrımcılıkla ilgili
sözlerinizi ben bir üniversitenin öğretim üyesi olarak asla ve asla kabul
etmiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dağoğlu.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tıp öğrencileri için yok mu bir görüşünüz
Sayın Hocam? 13 tane tıp öğrencisi var
Siz bir tıp
profesörüsünüz.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Hukuka aykırı hareket ediyorsa
tabii ki
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İddianameyi inceleyin. Siz hukuka aykırı
hareket ediyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayıda
tereddüt vardır, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun,
Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin içinde bulunduğu
sorunların tespiti ve çözümü konusunda gerekli
araştırmaların yapılması, buna göre alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/1/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28/11/2012 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP Grup Başkanvekili
Öneri:
11 Ocak 2012 tarih
ve 2093 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğumuz Çukurova
bölgesindeki pamuk üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların tespiti
ve çözümü konusunda gerekli araştırmaların yapılması,
buna göre alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz
Meclis Araştırma önergemizin 28.11.2012 Çarşamba günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Lehinde, Adana Milletvekili Muharrem Varlı. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; pamuk üreticilerinin
sıkıntılarını araştırma önergesiyle
alakalı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Pamuk denilince
aklımıza ülkemizin birçok bölgesi gelmektedir. İşte Ege
Bölgesinde Aydın, İzmir, Manisa; Akdeniz Bölgesinde Antalya,
Mersin, Adana; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Şanlıurfa,
Diyarbakır, Gaziantepin bir kısmı; Doğu Anadolu Bölgesinde
Iğdır yani pamuk, ülkemizin birçok bölgesinde yetiştirildiği
gibi, çok da kaliteli ve istihdamı sağlayan, aynı zamanda
iş imkânı sağlayan çok önemli bir endüstri bitkisi. Geçmiş
yıllarda, pamuktan para kazanan, pamuk ekmeyi zevkle yapan çiftçilerimiz artık
ne yazık ki pamuk ekmekten kaçar hâle geldiler. Bunun tabii çok önemli
sebepleri var. Biz, burada bu önergeyi verirken gayet samimi bir şekilde
AKP Grubunun da bu önergeyi ciddiye alarak kabul etmesi ve böyle bir
araştırma grubunun kurularak bunun araştırılması,
sebeplerinin ortaya çıkartılması ve bu manada da çözüm
üretilmesini beklerdik ama bakıyoruz, bizim ortaya koyduğumuz teklife
AKP Grubundan ne yazık ki böyle bir olumlu cevap gelmedi. Biz de burada
hem çiftçilerimizle hem değerli milletvekili
arkadaşlarımızla bu sıkıntıları, bu
problemleri paylaşmak için bu kürsüye geldik. Pamuk üreticileri,
aşırı derecede sıkıntı içerisinde, ektiklerinden
para kazanamıyorlar onun için de pamuk ekmek istemiyorlar, pamuk ekmekten
ne yazık ki vazgeçer hâle geldiler. Bunların başlıca
sebepleri, işte, girdi maliyetlerinin çok yüksek olması.
Değerli
milletvekilleri, eskiden pamuk denilince akla Çukurovanın zengin pamuk
üreticileri gelirdi. Türk filmlerine konu olan pamuk üreticileri, beyaz
altın gelirdi, iş gelirdi, aş gelirdi ancak şu anda
pamuk denilince akla sefalet geliyor, ne yazık ki eziyet geliyor, ne
yazık ki zarar geliyor ve eğer bankayla çalışıyorsa
bankaya ödediği faiz miktarları geliyor.
Değerli
milletvekilleri, biz Adanada yüklü miktarda pamuk ekerdik, şu anda pamuk
ekmiyoruz. Neden? Bir kısım pamuk ekilecek alanlar narenciye
bahçelerine döndü, çoğunlukla da mısır ekiliyor. Niye? Çünkü
pamuk eken insanlarımız pamuk ekmekten mutlu değiller.
Onların mutluluğunu kaçırdık, onların neşelerini
kaçırdık, onların zevklerini kaçırdık. Hep buraya
çıkan konuşmacılar desteklerden bahsediyorlar. Tarım
Bakanı buraya çıktığı zaman tozpembe bir tablo
çiziyor, sanki Türkiye'de tarımın bütün problemleri çözülmüş,
çiftçilerimiz çok memnun, ektiklerinden para kazanır hâle gelmişler,
isteyerek çiftçilik yapıyorlar ve para kazanıyorlar gibi bir tablo
sergiliyor, ama baktığımız zaman, gerçekten sahaya
indiğimiz zaman hiç de böyle olmadığını görüyoruz.
Bugün pamuğun
çiftçiye kilogram başına maliyeti 1,6 TL, yani eski rakamla 1 milyon
600 bin lira. Pamuğun şu andaki serbest piyasadaki değeri 1,1
ile 1,2 arasında, yani eski parayla 1 milyon 100 bin lira ile 1 milyon 200
bin lira arasında. Vermiş olduğunuz toplam prim desteği
-bunu en üst seviyede söylüyorum, sertifikalı tohumlar için söylüyorum- en
üst seviyedeki prim desteği, mazot desteği, gübre desteğiyle
beraber toplam 460 bin lira, her ikisini topladığınız zaman
1 milyon 660 bin yapıyor. Yani çiftçinin bir kilogram pamuğa
harcamış olduğu para
Çiftçi sattığı pamuk,
artı, desteklerle el elde baş başta kalıyor, eziyeti, çekmiş
olduğu eziyeti, kullanmış olduğu ekipmanı, traktörü ve
bankayla çalışıyorsa -ki çalışmayan çiftçi yok-
ödemiş olduğu faizi de ne yazık ki cebine kâr olarak
kalıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu şartlarda siz olsanız pamuk eker misiniz?
İşte, onun içindir ki Türkiye, pamuk ihtiyacı 4 milyon tonken
ancak 1,5 milyon ton kütlü pamuk üretebiliyor. Neden? Çünkü çiftçi pamuk
ekmiyor. Bu geriye kalan 2,5 milyon ton kütlü pamuk ihtiyacı nereden
karşılanıyor? Başka ülkelerden ithal edilerek karşılanıyor.
En büyük ithalatı nereden yapıyoruz? Yüzde 70 oranında ne
yazık ki ABDden yapıyoruz. Yani benim çiftçim bu pamuğu
yetiştiremez mi? Benim çiftçim Amerikan pamuğu seviyesinde pamukçuluk
yapamaz mı? Elbette ki yapar. Elbette ki seve seve yapar ve Amerikalı
çiftçiden, Avrupalı çiftçiden çok çok daha iyi pamuk eker, pamuk
yetiştirir ve bu ülkeye katkı sağlar. Ama biz ne yapıyoruz?
2,5 milyon ton kütlü pamuk karşılığında pamuk ithal
ediyoruz, yüzde 70 oranında ABDden yapıyoruz bunu da.
Değerli
arkadaşlarım, yani siz, desteklerden bahsederken işte 2002
yılında şu kadardı, biz şu kadar destek verdik.
diyorsunuz. Yahu, çiftçiden aldığınız paranın,
verginin karşılığında, çiftçiden
aldığınız mazot vergisi, gübre vergisinin
karşılığında çiftçiye onda 1 oranında bile destek
vermediniz bugüne kadar. Eğer Amerika Birleşik Devletlerinin kendi
çiftçisine vermiş olduğu desteği, Avrupanın kendi
çiftçisine vermiş olduğu desteği biz çiftçimize vermiş
olsaydık bugün çok daha iyi yerlerde olurdu çiftçimiz.
ABDde
tarımsal mazot 1,7 lira yani eski parayla 1 milyon 700 bin lira. Hep 2002
yılında Ucuz mazot vereceğiz. diyerek iktidara geldiniz. Hep o
ucuz mazotu bekliyoruz, bir türlü ucuz mazot veremediniz ama 1,2 liradan yani 1
milyon 200 bin liradan devraldığınız mazotu 4 kat
artırarak bugün 4,2 liraya getirdiniz, 4 milyon 200 bin liraya getirdiniz.
İşte, hep diyorsunuz ya: Nereden nereye. Doğru, nereden nereye,
1,2 liradan 4,2 liraya! Ama pamuk kaç lira? Pamuk 2002de 1,1 lira ile 1,2 lira
arasındayken yani eski parayla 1 milyon 100 bin lirayla 1 milyon 200 bin
lira arasındayken yine aynı yerinde sayıyor.
Buğday, geçen
seneki fiyatın altında, mısır, geçen seneki fiyatın
altında, karpuz zaten elde kaldı. Dolayısıyla, Orta
Doğudaki yaşanan sıkıntılardan, izlenen
yanlış dış siyasetten dolayı patates, soğan
üreticisi de zarar etti, onlar da elimizde kaldı ama mazot 4,2 lira.
2002de 20-20 taban gübresi ne kadar biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
250 bin lira civarında yani bugünkü parayla 25 kuruş. Şu anda ne
kadar, 2012 yılında? 1,1 lira yani eski parayla 1 milyon 100 bin
lira. Yani bunu da 4 kat artırmışsınız, vallahi helal
olsun size. Çiftçinin en ağır girdileri olan mazotu ve gübreyi 4 kat
artırırken, çiftçinin ürünü yerinde saymaya devam etmiş,
çiftçinin ürünü para etmez hâle gelmiş. Ondan sonra da çıkıp
burada, sanki her şey düzelmiş, en iyisini
yapmışsınız, en güzelini yapmışsınız
gibi, böyle böbürlene böbürlene, övüne övüne de anlatıyorsunuz bunu.
İnsan biraz utanır, sıkılır ya. Yani, siz çiftçiyi ne
hâlde devraldınız, ne hâle getirdiniz?
İşte,
Tarım Bakanı çıktığı zaman Ziraat
Bankasının verdiği kredilerden bahsediyor. Doğru, Ziraat
Bankasının kredileri çok arttı. Bu, iyiye gidiş mi acaba?
Yani bunu övünerek anlatan bir insanın aklından şüphe ederim ben
ya. Eğer çiftçinin durumu iyi olsa niye gidip bankadan faizli kredi
alsın kardeşim ya, neden alsın yani? Denizbanktan alıyor,
Finansbanktan alıyor, Ziraat Bankasından alıyor. Türkiyedeki
bütün tarımsal kredi veren bankalara bakın, hepsinden en fazla
krediyi çiftçi alıyor. Çiftçinin durumu iyiyse, ekonomi iyiyse neden bu
kadar krediyi alıyor çiftçi?
Bu kredilerin
birçoğunu da çiftçi ödeyemez durumda arkadaşlar şu anda. O
zaman, işte 2002den bahsederken diyorsunuz ki: Faiz oranları yüzde
40larda, yüzde 50lerdeydi. O zaman çiftçi rahatlıkla borcunu
ödeyebiliyordu ama şu anda sizin o Çok aşağıya çektik.
dediğiniz faiz oranlarıyla çiftçi borcunu ödeyemiyor. Ben gidiyorum
Ahmetten borç para alıyorum, kapatıyorum; ondan sonra kredimi
çektiğim zaman Ahmete geri ödüyorum parayı.
Ne yazık ki
çiftçinin geldiği durum bu arkadaşlar şu anda. Ama
çıktığınız zaman buraya, övünerek, böbürlenerek
işte Biz şu kadar yardım ettik, biz şu kadar prim
desteği verdik, biz bu kadar destek sağladık. diyorsunuz.
Bakın, geçen
yıl burada söylemiştim; Sulama Birlikleri Yasası
değiştirilirken sulama birlikleriyle alakalı konuda
Yapmayın, etmeyin, bu yetkiyi sulama birliklerinden almayın.
DSİnin bürokratları çiftçinin durumunu bilmez. dedim, dinlemediniz.
Şu anda 17 milyon lira olan dönüm başına pamuk ücretini 31
milyon lira yaptı DSİnin bürokratları.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM VARLI
(Devamla) Allahtan reva mıdır? Siz çiftçiye ne verdiniz ki 31
milyon lirayı yüzde 100 artırdınız birdenbire.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aleyhinde, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici... Yok.
Lehinde, Hatay
Milletvekili Hasan Akgöl.
Buyurunuz
Sayın Akgöl.
HASAN AKGÖL
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerileri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
ne yazık ki ülkemizde pamuk üretiminin tüketimi karşılama
oranı yüzde 30dur. Yani, ihtiyacımızın ancak ve ancak
yüzde 30unu iç piyasadan üretmekteyiz; yüzde 70ini ise dış
piyasadan yani yabancı ülkelerden ithal etmekteyiz. Tekstil
ihracatçısı bir ülkeyiz ama en önemli olan, ham madde olan
pamuğu dışarıdan satın alıyoruz. Çukurova, Amik
ve Harran Ovası dünyanın en verimli pamuk tarımı
yapılabilen bölgeleridir fakat üretici uygulanan yanlış
politikalardan ötürü pamuk üretiminden vazgeçmiştir. Öyle bir ülke
düşünün ki pamuk üretmek için tarım arazisi uygun, iklimi uygun,
şartları uygun ama iç ihtiyacının ancak yüzde 30unu
karşılamaktadır. Bu ülke 2010 yılında 890 bin ton
pamuk satın almak için 1,7 milyar dolar, 2011 yılında ise, 2011
yılının Ağustos ayı itibarıyla, 1,4 milyar dolar sadece
pamuk ithalatına para ödedi yani köylü Mehmet Ağaya, Hasan
Efendiye, Ali Ağaya vermekten mahsur gördüğü parayı
dış ülkelere ödedi, kendi vatandaşından esirgediği
parayı dış ülkelerin çiftçilerine hoyratça ödedi.
Serbest piyasa
diyorlar, Fiyatlar bundan düşük. diyorlar. Arkadaşım, oturur
biraz düşünür müsün, hangi serbest piyasa? Benim çiftçim mazotu -Muharrem
Beyin demin söylediği gibi- 4,2 liradan yaksın, gübreyi 1,5 liradan
alsın, ilacı dış piyasadan 3 katı fiyattan alsın,
42 kuruş destekleme alsın, dışarıdaki çiftçi mazotu 1
liradan kullansın, gübreyi benim dörtte 1 fiyatıma kullansın,
ilacı benden ucuz alsın, desteklemeyi 70 kuruş alsın ve sen
diyorsun ki Bununla gel rekabet yap. Önce sen rekabet
şartlarını oluştur, ondan sonra benim çiftçim rekabet
yapmayı bilir. Biz, bunu söylemek istiyoruz.
İthal pamuk
İthal ipliğe fon koyuyorsun, iplikçi dışarıdan iplik
getirdiği zaman fon ödemek zorunda ama pamuk ithalatına gelince fon
koymuyorsun. Biz diyoruz ki: Önce iç piyasadaki pamuk bitsin,
ihtiyacımızı görsün, eğer almamız gereken,
ihtiyacımız olan pamuk varsa fonu kaldırsın; gider dışarıdan
iplikçi istediği kadar pamuğunu ithal eder ama benim önce çiftçimin
ürettiği pamuğu değerlendirmen lazım.
Milyonlarca
yurttaşımızı, sağladığı katma
değer ve yarattığı istihdam ile yakından ilgilendiren,
Çukurovanın, Harranın, Amik Ovasındaki
insanımızın geçim kaynağı olan pamuk, beyaz
altındı. Şu anda nedir? Bakın, bu beyaz altını,
bu Hükûmet sayesinde, ne yazık ki vasıfsız bir duruma
getirdiniz, kara ürün hâline getirdiniz. Bu, beyaz altındı, yıllardır
insanlar tanıtırken pamuğu Bölgenin, Amik Ovasının,
Harran Ovasının beyaz altını. derdi, şimdi ise
çiftçi buna Kara ürün. diyor, Ben bundan nasıl kurtulurum? diyor ve
mevcut iktidar, yarın da komisyona alternatif ürün projesini getiriyor.
Yani diyor ki: Pamuğu ekmeyin kardeşim; gel, sana alternatif ürün öğreteyim.
Ya Türkiye, pamuk üreten bir ülke değil mi? Sen nasıl bu çiftçiye
dersin ki pamuğu ekmeyin, getirin siz şunu ekin? Ne yapalım yani
kenevir mi ekelim o zaman pamuğu ekmeyelim de, eroin mi ekelim? Ne ekelim
pamuğu ekmeyelim de? Sen Alternatif ürün. diyorsun. Bana alternatif ürün
çıkaramazsınız.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Olmuyor, hiç yakışmıyor size. Nedir bu
üslup? Böyle bir üslup yakışıyor mu size?
HASAN AKGÖL
(Devamla) Bu fiyata bu üsluptur. Hükûmetin bu politikasına ancak bu
üslup dayanır.
Şimdi
arkadaşlar, ben bir çiftçiyim; ben bir çiftçi olduğum için bu
kanı, bu yarayı en çok çekenlerden bir tanesi benim. Ben üzülüyorum.
Bu sıralarda en az benim kadar onlarca pamuk üreticisi var, ne yazık
ki temsil ettikleri kitlenin hakkını savunmaktan ürküyorlar.
Bölgelerine nasıl gidiyorlar, ona da hayret ediyorum ben.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, pamuk üreticisi, bakıyorsunuz mazot 4,2, gübre
1,5 TL, öbürüne bakıyor ilaç pahalı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
programımızda şunlar vardı; biz dedik ki: Mazotu 1 lira
yapalım. Gübredeki, mazottaki, ilaçtaki ÖTVleri yüzde 1 oranına
düşürelim. Hayır, olmaz kardeşim. Peki, ona olmaz da uçak
filolarına, gemi filolarına nasıl 1 liraya mazotu veriyorsun?
Ona olursa, ona da olur. Girdilerin düşürülmesi gerekir. diyoruz.
Girdilerin düşürülmesi durumunda ancak bu çiftçi ayakta kalır ve
dış piyasayla rekabet eder. diyoruz. Bizim anlatmak istediğimiz
bu. Burası bir tarım ülkesi arkadaşlar, burası bir sanayi
ülkesi değil. Özellikle Amik Ovası, Harran Ovası bir tarım
ülkesi, lütfen bunu kimse göz ardı etmesin.
Demin Muharrem
arkadaşımın dediği gibi, çıkıyorsunuz bana
desteklemeden bahsediyorsunuz. On senedir verdiğiniz destekleme kaç
kuruş arttı? Maliyetlere bakın. On senedir
Muharrem
arkadaşım fiyatı biraz fazla söyledi, kâğıt üzerindeki
fiyatları söyledi. Ben çiftçiyim. On sene önce ben 90 kuruşa, yani
bugünün parasıyla 950 bine, sattığım pamuğu şu an
800 bine satamıyorum, 80 kuruşa satamıyorum. Siz hangi
şeyden bahsediyorsunuz?
Bakın
arkadaşlar, ben çiftçi çocuğuyum, çiftçilik yapıyorum, çiftçi
olarak büyüdüm. Bir pamuk nasıl yetişir bilir misiniz? Bir çocuk gibi
büyür. Ekersin tohumu, çıkışından hasadına kadar ilacını,
gübresini, mazotunu hiçbir şeyini eksik etmezsin. Onun evdeki çocuğu
rahatsızlandığı zaman baba gidip doktora götürmez ama
ziraatçısını götürür. Pamuğunda kurt varsa
ilacını atar, pamuğu gübre istiyorsa gübrelemesini yapar,
pamuğu ne istiyorsa onu verir. Bu kadar narin bir şekilde pamuğu
yetiştirir. Eskiden, biz, pamuk hasadı geldiği zaman oturur,
zevkle pamuğumuzu seyrederdik. Ya, ürünümüz gelecek, araba
alacağız, borcumuzu ödeyeceğiz, şunu yapacağız,
bunu yapacağız
Şimdi, pamuk tarlasına gitmiyoruz. Stres
atma organımızdı bizim eskiden pamuk. Gider tarlamızı
seyrederdik, stresimizi atardık, mutlu olurduk. Şimdi, ben bir buçuk
aydır tarlama adım atmadım. Bugün pamuğum toplanıyor.
Hangi vicdan beni bundan mahrum edebilir? Hangi vicdan o köylümü bundan mahrum
edebilir, hangi vicdan? Diyeceksiniz ki: Ne yapalım?
Yapacağınız tek şey var: Girdileri düşürmek için
vergileri düşüreceksiniz ve nasıl ipliğe koyduysanız, onun
gibi fon koyacaksınız pamuğa da. Ne zaman iç piyasadaki pamuk
bitecek, benim ihtiyacım görülecek, çiftçimin elindeki mal değerli
şekilde satılacak. Açacaksın fonu. Yapacağın tek
şey bu, sanayiciyi zengin etmek değil, çiftçimin hakkını
korumak, çiftçimin.
Ben buradaki
iktidar milletvekillerine de sesleniyorum: Vicdanlı olun arkadaşlar,
70 bin-80 bin kişinin oyuyla geldik buraya; onları temsil ediyoruz
burada. Onların hakkını korumamız lazım, alın
terinin ne olduğunu bilmek lazım, onu görmek lazım, alın
terine saygı lazım. Bu beyaz altını eski hâline getirmek
lazım, bunu siyahlık kimliğinden kurtarmak lazım. Bizim prestijimizdir
bu dünyaya karşı, bizim onurumuzdur bu dünyaya karşı. Biz
tarım ülkesiyiz, tarım; önce tarım ülkesiyiz, daha sonra sanayi
ülkesiyiz. Burada yaşayan halk bizim halkımız. O halkın
çektiklerini burada pembe koltuklarda oturmakla göremeyiz, ancak içlerine
gittiğimiz zaman, onlarla yaşadığımız zaman,
onların sıkıntısını çektiğimiz zaman görürüz.
Ama benim Sayın Bakanım -Muharrem Beyin söylediği gibi- öyle
bir tablo çiziyor ki -geçen Hataya gelmiş- ya, acaba o Hataya geldi mi,
Hataya gelmedi mi veya ben mi Hatayda değilim? İkimiz farklı
ülkeyi mi konuşuyoruz, ikimiz farklı ilde miyiz? Ya o Hatayı
anlatmıyor ya ben Hatayda değilim. Burada bir tezat var. Bu işi
bire bir yaşayan biriyim. Ya o Hatayla ilgili bilgi vermiyor ya ben çok
farklı bir durumdayım.
Ya, lütfen
gerçekleri görün, elinizi vicdanınıza koyun, temsil hakkını
aldığınız insanların hakkını koruyun,
şu çiftçiye biraz el atın. Sadece pamuk değil, keza bu,
buğdayda da, mısırda da, zeytinde de, hepsinde aynı.
Ben Allah
katında sizinle vicdanınızı baş başa
bırakıyorum. İnanıyorum ki çiftçinin hakkını
koruyacak ve bu önergeye evet oyu vereceksiniz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akgöl.
Sayın Hamzaçebi,
sisteme girmişsiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kısa bir söz talebim var
60ıncı maddeye göre efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Mersinin Kazanlı ilçesinde
tarım sektöründeki sorunları anlatabilmek için bir yürüyüş
yapmak isteyen çiftçilere ve onlarla birlikte olan Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcıya güvenlik güçlerinin biber gazıyla
müdahalesini kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Mersinin Kazanlı
beldesinde yaşayan üreticilerimiz tarım sektöründe yaşanan
sorunları ve kendi ekonomik sorunlarını anlatabilmek
amacıyla bir araya geldiler, bir basın açıklaması
yaptılar. Bu açıklamaya Mersin Milletvekilimiz Sayın Aytuğ
Atıcı da destek vermek amacıyla kendileriyle beraber oldu.
Sonrasında bir yürüyüş yapma arzusuyla harekete geçen çiftçilerimize
ve Mersin Milletvekilimiz Sayın Aytuğ Atıcıya güvenlik
güçleri biber gazıyla olmayacak şekilde bir müdahalede
bulunmuşlardır. Güvenlik güçlerinin bu şekilde, oldukça sert
olan tutumunu kınıyorum.
Yasakları
koyarak insanların seslerini kısmaya çalışmak, üreticilerin
sesini kısmaya çalışmak, sorunların üstünü örtmeye
çalışmak doğru bir davranış değildir, mümkün de
değildir.
Ben Sayın
İçişleri Bakanını bu konularda daha duyarlı olmaya ve
bu tip, seslerini duyurmak isteyen vatandaşlarımıza
karşı güvenlik güçlerinin daha esnek bir yaklaşım
göstermesi konusunda çalışma yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP
Grubunun, Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin içinde bulunduğu
sorunların tespiti ve çözümü konusunda gerekli araştırmaların
yapılması, buna göre alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 11/1/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Aleyhinde
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz
Sayın Binici.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, pamuk
sağladığı katma değer, yaptığı ihracat,
istihdam ettiği nüfusla ülkenin lokomotif sektörü tekstil ve konfeksiyon
sanayisinin ham maddesidir. Tekstilden yağ üretimine, barut ve film
malzemesinden biyodizel üretimine yaklaşık elli çeşit sanayi
ürününde kullanılmasının yanı sıra, ayrıca
küspesi ve proteini yüksek bir hayvan yemi olarak da hayvancılıkta
önemli bir girdi olarak kullanılmaktadır.
Pamuk bitkisi bu
kadar geniş kullanım alanına sahip olması nedeniyle
stratejik öneme de sahip bir tarımsal ürünümüzdür.
Ekonomimiz için bu
denli önemli olan pamukta, ülkemiz dünya pamuk üretimi ve ticaretinde sahip
olduğu konumu kaybetme noktasına maalesef AKP İktidarı
sayesinde gelmiştir. Dünyada pamuk tarımı için ekolojik
açıdan şanslı coğrafyaya sahip olan ülkelerden birisiyiz.
Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle pamuk tarımı bitme
noktasına getirilmiştir.
Pamuk çiftçisinin
boğuşmak zorunda kaldığı en önemli sorunların
başında üretim maliyetlerinin yüksekliği de yer almaktadır.
Türkiyede pamuk verimi dünya ortalamasının üzerinde olmasına
rağmen girdi fiyatları, tarıma yönelik mal ve hizmetlere
uygulanan vergi oranları üretici için önemli bir maliyet unsurudur.
Değerli
arkadaşlar, hem bir pamuk üreticisi olarak, çiftçi olarak size hitap
ediyorum hem de tarım satış kooperatifi birliklerinde -yirmi üç
sene gibi- ÇUKOBİRLİKte hizmet verdim. Ama, maalesef, pamuğu
bitirme noktasında birliklerin yanlış kullanılması,
birliklerin âdeta iktidarların çiftliğiymiş gibi bir pencereden
bakışı olan iktidarlar maalesef bitirdiler. Bugün,
ÇUKOBİRLİKte devasa bir iplik fabrikası, yağ
fabrikası, yem fabrikası var; hatta hatta Türkiyede dokuma ve iplik
sanayisinde görmeye değer tesisleri var ama bütün iktidarlar her iktidar
için söylüyorum. Orada çalıştığım için bizzat
uygulamaları gördüm- her iktidar, kendine dönük, gerek işverenler
çerçevesinde gerekse ekonomik olanakları tarumar etmekten âdeta
kaçınmamışlardır. Dolayısıyla, başta
ÇUKOBİRLİK, TARİŞ, ANTBİRLİK,
FİSKOBİRLİK gibi Türkiyede yanlış yönetilen birlikler
bitme noktasına gelmiştir. Oysa, biz, sene 2000de kütlü pamuğu
1.150 liradan alıyorduk. Bugün, on iki yıl geçmesine rağmen, bu
birliklerin çıkar ilişkileri sayesinde, girdiler 100 kat yükselmesine
rağmen pamuk üreticisi yani beyaz altın üreticisi bunu, 1.000 lira
veyahut da 980 liraya, hatta bir benek diye tabir ettiğimiz kütlü pamuk
fiyatı 750 liraya kadar düşürülmüştür. Dolayısıyla,
çiftçinin, pamuk üreticisinin durumu ortadır.
Tabiî ki, burada
takdir etmekte fayda var. Takdir ediyoruz, on iki senedir, 2002den bugüne
kadar on senedir iktidarsınız pamuk üreticisini de bitirdiniz. Sizi
tekrar tebrik ediyoruz, yazıklar olsun! Bu ülkeye böyle mi
bakacaksınız?
Şimdi, Ziraat
Odaları verilerine bakarsak, 2011 yılı içinde ortalama maliyet,
kilogram başına 1,65 lira civarında gerçekleşirken,
aynı yıl, ortalama kütlü satış fiyatı kilogram
başına 1,2 liradır. Bu maliyet ve satış fiyatına
AKP hükûmetlerinin verdiği destekleme, kilogram başına
yalnızca 37 kuruştur. Ortaya çıkan bu durum
karşısında zarar eden pamuk çiftçisi pamuk ekiminden hızla
uzaklaşmakta ve farklı ürünlerde nafakasını çıkarmaya
çalışmaktadır.
Nitekim, 2012-2013
sezonunda, pamuk ekimi alanlarının büyük bir kısmı,
Çukurova, Harran, Egede mısır ve buğday ekimine
kaydırılmıştır. Pamuk tarımında uygulanan
yanlış politikaların devam etmesi durumunda, ekim alanları
gittikçe azalacak, buna bağlı olarak ürün arzında dalgalanmalar
kaçınılmaz olacaktır.
Pamuk ekim
alanlarının azalan değişimin maliyeti, fiyat ve verilen
destek gibi etkilerin yanı sıra diğer bir etki de Avrupa
Birliği ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşmasından
dolayı pamukta uygulanan gümrük vergisi muafiyetidir. Gümrük muafiyeti
nedeniyle iç piyasa pamuk fiyatları, dünya fiyatlarından direkt
olarak etkilenmekte ve dünya fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı
pamuk çiftçimiz korumasız bırakılmaktadır. Pamuğun
kullanılan alanın başında gelen tekstil sektörü
dış ticaretteki yüzde 26 olan payını dikkate
aldığımız noktada pamuk tarımı ve ekiminin
sürdürülebilir politikalarla yeniden ele alınması zorunluluğu
bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
AKP Hükûmetinin
uygulamaları neticesinde pamuk tarımının geldiği
noktayı açıklamak adına bazı verileri de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Türkiye 1,4 milyon tonluk pamuk tüketimiyle dünyada 4üncü
sırada yer alırken bu tüketim üretimin desteklenmemiş ve ithal
eden 2nci ülke konumuna getirilmiştir. 2002 yılında 496 milyon
dolarlık pamuk ithalatı yapılmışken 2011
yılının ilk dokuz ayında maalesef 1 milyar 501 milyon
dolarlık pamuk ithalatı yapılmıştır.
Çiftçi Kayıt
Sistemi verilerine göre pamuk üretici sayısı 2003 yılında
113 bin 500 iken 2011 yılında 77 bin 800 kişiye kadar
gerilemiştir. AKP iktidarları döneminde uygulanan yanlış
tarım politikaları sonucu pamuk ekim alanlarında 2002, 2011
yılları arasında yüzde 35 azalma
yaşanmıştır. 2005 yılında
Yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Binici.
Aleyhinde Adana
Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Erdinç.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Çukurovadaki pamuk üreticisinin
sorunları ve çözüm önerileriyle ilgili bir araştırma komisyonu
kurulmasına dair grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında benden önceki hatibin burada ÇUKOBİRLİKle ilgili
sözlerine bir atıfta bulunmak istiyorum. Kendisi de
ÇUKOBİRLİKte çalışmıştır,
ÇUKOBİRLİKin nasıl bu hâle getirildiğini,
ÇUKOBİRLİKin bu günlere nasıl geldiğini,
ÇUKOBİRLİKin kimler tarafından talan edildiğini hem
Adanalılar hem Türkiyeliler çok iyi biliyorlar.
Tabii, burada
pamuk üreticisinin, çiftçimizin, pamuk tarımında çalışan
vatandaşlarımızın memnuniyetlerini dile
getirmeyeceğim. Zira, bu husus 12 Haziran 2012 seçimlerinde
vatandaşlarımızın AK PARTİye yüzde 50 oy
desteğiyle açıkça ortaya çıkmıştır. Çukurova
bölgemizin tarım alanında en önemli şehirlerinden biridir Adana.
Adanamızda yılda üç ürün alınabilen yerlerimiz vardır.
Tabii, pamuk da Adanamızın en önemli değerlerinden biridir.
Zira, hatırlarsınız, Türk filmlerinde bile her zaman konu
olmuştur. Adanamız her zaman pamukla akla gelmiştir.
Tabii, 2000li
yılların başından itibaren Adanada pamuk
tarımında ciddi şekilde azalmalar olmuştur. Ama bu
azalmalar 2007den itibaren artış eğilimine girmiştir.
Tabii, bunun artış eğilimine girmesinde en önemli etkenlerden
biri pamuk tarımına özellikle fark ödemeleri çerçevesinde pirim
desteklerinin verilmesiyle artmış ve son dönemde 2010
yılından itibaren de tarım havzaları modelinin
uygulanmasıyla pamuk üretiminde ciddi artışlar meydana
gelmiştir.
Tabii, bitkisel
üretim noktasında Adana verilerini de dile getirmeden edemeyeceğim.
2007 yılında 467 bin dekar alanda Adanada pamuk ekimi yapılırken,
bugün 568 bin dekarda ekim yapılmaktadır ve bugün 2012 yılı
itibarıyla Adanamızda 350 ton civarında pamuk üretimi yapılmaktadır.
2002 yılında Adanada fark prim ödemeleri, pamuk, ayçiçeği ve
diğer ürünlere yapılan fark prim ödemeleri miktarı 14,7 milyon
Türk lirasıyken, bugün bu rakam 184 milyon 700 bine
çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bizler vatandaşlarımızın lehine, ülkemizin
lehine getirilen her öneriye açığız ama burası da
biliyorsunuz bir plan ve program dâhilinde çalışıyor. Burada
öneri getirdiğinizde, bu öneriyle ilgili konuştuğunuzda, bu
kürsüden önerilerinizi de dinlemek isteriz, sadece eleştirmekle olmuyor.
Adanayla ilgili projelerinizi duymak isteriz, Adanayla ilgili projelerinizi
beraber yapmak isteriz ama maalesef bu kürsüden bunları dile
getirmiyorsunuz, bu kürsüden ancak eleştiriyorsunuz. Buradan
eleştirileri yaparken de bazen doğru olmayan davranışlarda
bulunuyorsunuz. Az önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
konuşmacımız burada Türkiyenin beyaz altınıydı,
siyah altını yaptınız. diye bir pamuk çıkardı,
burada milletvekillerimize vatandaşlarımıza gösterdi ama
bilinmeli ki bu pamuktan bir parça aldım, bu pamuğun siyah
olanını da boyatmış getirmişler. Yani, ben burada
konuşan vekile yakıştırmadığımı
düşünüyorum.
MUHARREM VARLI
(Adana) Şükrü Bey, Adana Milletvekili olarak bu önergeye karşı
mısınız değil misiniz? Onu söyleyin.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Şimdi, bunları söyledim, dinliyorsunuz.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Dinliyoruz da bir şey yok.
MUHARREM VARLI
(Adana) Dinliyoruz tabii.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, ben
önerilerinize değil, burada çıktığınızda kürsüde
önerilerinizi ortaya koyacaksınız.
MUHARREM VARLI
(Adana) Pamuk üreticilerinin sorunları var mı yok mu, onu söyleyin
siz
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Bakın, biz ne yapıyoruz Adanada? Adanayla
ilgili tarım alanında ne yaptığımızı da söyleyeyim.
Şimdi,
Tarım Bakanlığımızın 2010 yılında ilk
defa uyguladığı bir Tarım Havzaları Modeli var. Bu
tarım havzaları modeliyle Adanamızda pamuk üretimi ciddi
şekilde artış göstermiştir, bugün rekolte 350 bin ton
civarlarına çıkmıştır. Bunun yanında, bizlerin
Adanayla ilgili, özellikle AK PARTİli milletvekillerinin, Adana AK
PARTİ milletvekillerinin yapmış olduğu
çalışmalarla Adanamızda tarım alanında örtü altı
seracılığın tünel şeklinde, alçak örtülü olduğu
ve bunun da Adanaya gerekli desteği sağlamadığı
düşüncesiyle Adanamızda modern seracılığın
geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapıyoruz.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Serada domates kaç para?
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Bunun yanında, Adanamızın gelişen,
artan tarım potansiyelini daha da artırmak adına
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sera da domates kaç para bilmiyorsunuz.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi
kurulması yönünde çalışmalarımız var.
Son üç
yıldır Adanamızın tarım ürünlerinin üretiminde yüzde
63lük bir artış var. 2023e kadar bunu çok ciddi şekilde artırmayı
hedefliyoruz. Bu çerçevede de, Adananın tarım ürünlerini
dış pazarlara pazarlarken daha kolay, daha az maliyetle
faydalanabilmesi açısından Adanaya ve Karataş ilçemize
tarım ve hayvancılığa dayalı uluslararası bir
liman projemiz var. Bu çerçevede Tarım İl Müdürlüğüyle,
Ulaştırma İl Müdürlüğümüzle
çalışmalarımız yürüyor.
Değerli
milletvekilleri, bizler Adanayı seviyoruz. Burada bir program var, bu
program dâhilinde de çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Burada, birazdan Sermaye Piyasası Kanunu görüşülecek. Türkiye'nin
yirmi yıldır çıkarılmasını beklediği çok
acil kanunlardan biri. İnşallah, burada, bugün bunun
çıkacağı temennisi içerisindeyim.
Sözlerime son
vermeden önce, burada BDP Grubu adına verilen grup önerisinde -tutanaklardan
aldığım- BDP Grup Başkan Vekili Amerikayı örnek
alıyorsunuz, oraya uşaklık ediyorsunuz diye bir ibare
kullanmış. Biz, hiç kimseye uşaklık etmiyoruz. Kimin kime
uşaklık ettiğini bu vatandaşlarımız biliyor.
Bizler
milletimizin hizmetkârıyız diyor, MHP Grubu önerisinin aleyhine oy
kullanacağımızı belirtiyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdinç.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yerimden kısa bir söz talebim var.
Buyurunuz
Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin MHP grup
önerisinde pamuk üreticilerinin sorunlarının çözümü için herhangi bir
öneri olmadığı yönündeki ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, sayın hatip, Milliyetçi Hareket Partisinin pamuk
üretiminin sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili bir Meclis
araştırma önergesi üzerinde konuşurken, yani bunun çözümü için
herhangi bir önerileri olmadığını ifade etmiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, bütün çalışmalarımızda, her türlü
kanunda zaten önergelerimizi veriyoruz. Bu önergelerin hepsi bir şeyin
çözümü içindir. Yani verdiğimiz önergelerin anlamı da budur.
Kaldı ki bu verdiğimiz önergeyi de okumamışlar herhâlde
çünkü bu önergede pazarlama sorunlarıyla ilgili, girdi maliyetlerinin
azaltılmasıyla ilgili, ayrıca pamuk üretiminin
pazarlanmasıyla ilgili ÇUKOBİRLİK, TARİŞ,
ANTBİRLİKin idari ve mali yapılarının, finansman
imkânlarının geliştirilmesine ilişkin de ifadeler
vardır. Zaten bu Meclis araştırmasının amacı da
sorunlarının tespit ve çözüm yollarıdır. Bu görüşmenin
amacı da odur. İnşallah -madem öyle diyorlar- zannederim,
herhâlde bu öneriye evet diyecekler. Böylelikle bu sorunları tespit
ederek çözüm yolları konusunda iradelerini kullanacaklarını
düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN -
Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Moroğlu, Sayın Köktürk, Sayın Gök,
Sayın Çıray, Sayın Güven, Sayın Işık, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Tunay, Sayın Öner, Sayın Öğüt,
Sayın Canalioğlu, Sayın Özdemir, Sayın Kaplan, Sayın
Cihaner, Sayın Ekinci, Sayın Tanal, Sayın Özel, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Ağbaba.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yeter sayısı yoktur, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı
yeter sayısı bulunamadığından, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 29 Kasım 2012 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 16.49