TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
32nci
Birleşim
30
Kasım 2012 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Hüseyin Tanrıverdinin, 29 Kasım Filistin Halkıyla
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Mustafa Şahinin, Büyükşehir Yasası ve Malatyaya
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, ülkemize kurulacak olan Patriot füze
sistemlerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin kızının Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesini kazanamadığı hâlde hangi yönetmelik ve
kurallara göre bu okula yatay geçiş yaptığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Cerattepe mevkisinde maden
işletilmesiyle ilgili olarak Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin
verdiği karara ilişkin açıklaması
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Filistinin Birleşmiş Milletlerde
gözlemci üye olmasına ve ezilen bütün mazlum halkların özgürlüklerine
kavuşmasını dilediğine ilişkin açıklaması
4.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzon ilinin
Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde selden
zarar gören belediye binasının Millî Eğitim
Bakanlığına devredilerek okul olarak kullanıldığına
ve bu okuldaki öğrencilerin can güvenliğinin
olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Şubat 2013te atama bekleyen öğretmenlerin
Başbakandan randevu alabilmek için soğuk havada Abdi İpekçi
Parkında beklediklerine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, MHP Grubu olarak Filistin halkının
özgürlük mücadelesini desteklediklerine, Filistin halkına zulmeden
İsrail devletini kınadıklarına, engelliler için enerjide
bir indirim düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine
ve atanamayan öğretmenlerin Abdi İpekçi Parkındaki çilesine
Başbakanın duyarlı olmasını beklediğine
ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adananın Kozan ilçesine bağlı bazı
yerlerde halkın Hükûmetten on yıldır yol yapmasını ve
su getirmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Filistinin Birleşmiş Milletler
tarafından uluslararası toplumda gözlemci devlet olarak
tanınması kararına ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Çanda üretimi durdurulan termik santralle
ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
bilgi vermesini beklediğine ilişkin açıklaması
10.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Bingölde Hacılar Köyünde bulunan
termal suyun işletme hakkının verildiği firmanın
Bingöldeki bütün termal suların işletme hakkına sahip
olduğuna ve bunun tekelleşmeye doğru giden bir süreç
olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, son yıllarda izlenen
yanlış ve kötü politikalar nedeniyle tarım sektöründe ciddi
sıkıntılar yaşandığına ve saman ithal edilip
edilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, Patriot füzesiyle ilgili olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinden izin alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Tuncelinin Hozat ilçesindeki fişlemelerle
ilgili ne gibi işlemler yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
14.- Trabzon
Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlunun, Trabzon ilinin
Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde 1998de
selden zarara görmüş olan okul binasının 2002 yılı
itibarıyla yapılıp eğitime açıldığına
ilişkin açıklaması
15.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızdan kendi kurumunda çalışan kaç
elemanın yakınlarının HES projelerinde söz ve karar sahibi
olduklarını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Adıyamanlı çiftçilerin
tarımsal sulamada kullandıkları elektrik borçlarının
faizlerinin indirimi ya da silinmesi konusunda bir çalışma beklediklerine
ilişkin açıklaması
17.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun ifadelerine ilişkin
açıklaması
18.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 23 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin
yaşadıkları sorunların ve bu ürünlerin ihracat
politikasında var olan eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/435)
2.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 24 milletvekilinin, ülkemizde pamuk tarımı ve pamuk
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/434)
3.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça ve 28 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/433)
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24 Milletvekilinin; devlet eliyle
yapılması gereken bor tuzlarının aranması ve
işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere
yaptırdığı ve bu ihalelere kamu ihalelerine
katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin
verdiği iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/25)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, İzmirin Aliağa ilçesinde yaşanan hava
kirliliğine ve bu kirliliğin sebep olduğu çevre ve
sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11565)
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Bakanlık tarafından hazırlanan bir çevre düzeni planına
Malatyadan yapılan itirazlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11742)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Kütahyanın Simav ilçesinde TOKİ tarafından yapılan deprem
konutları ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11744)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Kütahyanın Simav ilçesinde yapılan deprem konutları için ek
ücretler talep edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11745)
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, taş
ocaklarının çevreye verdiği zararlara ve taşocağı
açılacak yerler için belirlenen kriterlere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11746)
6.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Marmara
Denizindeki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11747)
7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Kadın İstihdamının Artırılması ve
Fırsat Eşitliğinin Sağlanması konulu
Başbakanlık Genelgesi kapsamında yürütülen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/11748)
8.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, sahipsiz
kedi ve köpeklerin toplanıp yaşa dışı hayvan ticareti
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/11770)
9.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın yerel ihracat kapasitesinin yükseltilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/11771)
10.- İstanbul Ali Özgündüzün, İstanbulda
yürütülen Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11925)
11.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı
sınırları içindeki bir adada kurulması planlanan rüzgâr
enerjisi santrallerinin çevreye vereceği zarara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11926)
12.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi
çalışmaları kapsamında verilen yıkım kararlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/11927)
13.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, Kırklarelinin Demirköy ilçesine bağlı bir
beldede inşası planlanan termik ve nükleer santrallere ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/11929)
14.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın,
özelleştirilen İDO işletmesinin yasalara aykırı
uygulamalar yaptığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/11955)
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya
yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili
sözleşmeye ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/12282)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Başbakanın TBMMdeki makam odasında yapılan tadilatın
maliyetine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/12700)
30 Kasım 2012 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 29 Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Günü
münasebetiyle söz isteyen Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdiye
aittir.
Buyurunuz
Sayın Tanrıverdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin, 29
Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Birleşmiş Milletler Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü dolayısıyla gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun 29 Kasım 1977 tarihinde yaptığı
oturumda alınan kararla 29 Kasım Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir. Tüm
dünyadaki mazlum milletlerin sembolü olan Filistinli kardeşlerimizin
dayanışma gününün özgürlük ve egemenliklerine vesile
olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, yakın
coğrafyamızda birçok yakıcı ve yıkıcı
gelişmeler olmaktadır; bunların hepsini gayet dikkatle ve
endişeyle takip etmekteyiz. Birleşmiş Milletlerin mazlum
Filistin halkına destek olunması amacıyla 1977de
aldığı karar ne yazık ki kâğıt üzerinde
kalmıştır. Dünya barışı için açık bir tehdit
olan bu durum hem Birleşmiş Milletlerin gücünü
zayıflatmış hem de bölge ülkelerinin ve halklarının
güvenini sarsmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Türkiye, 15 Kasım 1988de
resmen kurulduğu ilan edilen Filistin devletini ilk tanıyan ülkeler
arasında yer almıştır. Gönül coğrafyamız içinde
yer alan Filistin halkıyla da geçmişte olduğu gibi bugün de
tarihî ve kültürel bağlarımızın bize yüklediği
sorumluluk duygusuyla millet olarak topyekûn bir dayanışma içindeyiz.
TİKA
tarafından Filistinde, sağlık, teknik yardım, kültürel
mirasın korunması, su temini, okul inşası ve eğitim
bursu sağlanması başta olmak üzere farklı alanlarda çok
sayıda proje yürütülmektedir. 2010-2012 döneminde Batı Şeria ve
Gazzede tamamlanan projelerin toplam değeri 13,2 milyon dolardır.
Aynı dönem itibarıyla sürdürülen projelere ise 11,9 milyon dolar kaynak
aktarılmıştır.
Yapımı
devam eden Gazze Türk-Filistin Dostluk Hastanesi, ülkemizin Filistindeki en
büyük projesidir. 150 yataklı olarak inşa edilmekte olan hastane
faaliyete geçtiğinde Gazze Şeridinin en önemli sağlık
merkezlerinden biri olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Arap Liginin 12 Kasım 2012 tarihinde
gerçekleştirdiği toplantıda, Filistinin 29 Kasımda -yani
dün- Birleşmiş Milletlere Üye olmayan gözlemci devlet statüsü için
başvurması kararlaştırılmıştı. Bu
başvuru, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda dün yapılan oturumda
138 ülkenin evet, 9 ülkenin hayır ve 41 ülkenin çekimser oyuyla
kabul edilmiş ve Filistin, Birleşmiş Milletlerde tam üyelik
yolundaki en önemli adımlardan birini atmıştır.
Hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın uluslararası alanda Filistin
konusunda farkındalığı artırması ve
Dışişleri Bakanlığımızın üstün
gayretleri sonucunda Üye olmayan gözlemci devlet statüsü kazanan Filistin,
Birleşmiş Milletler sistemindeki temsil imkânını bir
adım ileriye taşıyarak İsrailin işgalini, illegal
yerleşimleri ve saldırılarını Uluslararası Ceza
Mahkemesine taşıma imkânına kavuşmuştur. Bu kararla,
Filistin otoritesi yerine artık Birleşmiş Milletlerde özel
statüye sahip Filistin devleti vardır.
Sözlerimi burada
tamamlarken Hükûmetimizce yürütülen çalışmalardan da güç alarak Filistin
halkıyla dayanışmamızı daha da kararlı biçimde
sürdüreceğimizi ifade ediyor, Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Gününün sadece mazlum Filistin halkı için değil,
tüm ezilen ve sömürülen dünya insanlığı için
dayanışmaya vesile olmasını diliyor, hepinize tekrar selam
ve saygılarımla teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıverdi.
Gündem
dışı ikinci söz, Büyükşehir Yasası ve Malatya
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Mustafa Şahine aittir.
Buyurun Sayın
Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Malatya
Milletvekili Mustafa Şahinin, Büyükşehir Yasası ve Malatyaya
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Büyükşehir Yasası ve Malatyayla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evliya Çelebinin
Seyahatnamesinde Etrafı dağlık, ortası bağlık
diye ifade ettiği dünya kayısı başkenti olan ilimiz
Malatyamız gerçekten iktidarıyla, muhalefetiyle bütün katmanlarıyla
mert ve yiğit, kardeşçe yaşayan bir ilimiz olmakta. Özellikle
Battal Gazinin cesareti, Niyazi Mısrînin hoşgörüsü, Turgut
Özalın vizyonu ve dik duruşu ile ilimizin büyükşehir
olmasında özellikle bu kriterin yanı sıra 1inci, 2nci ve 3üncü
organize sanayisinin yeni
teşvik yasasıyla ekonomide ve Anadoluda son on yılın en
fazla yatırım yapılan ve Doğu Anadoluda en fazla patent
alan, ticari hareketliliği olan bir şehrimizdir. Doğu ile
batı arasında âdeta stratejik bir köprü vazifesi gören ilimiz,
doğudan batıya, kuzeyden güneye bir geçiş ve kavşak
noktası olma özelliği taşımaktadır. Sağlıkta
15inci sırada yer alan ilimiz sağlık alanında yapılan
yatırımlar sonucunda gerek yurt içinden ve gerek yurt
dışından gelen hastalara ev sahipliği yapan, en fazla
karaciğer naklinin yapıldığı, sağlık
turizminin hızla geliştiği bir ilimizdir. Özellikle devlet
muhasebe kayıtlarının tutulduğu ilk devlet olma
özelliği taşıyan Aslantepe, Battalgazi, Arapgir, Darende ve il
merkezindeki tarihî eserlerimizin büyük bir bölümü restore edilerek, Nemrut,
Aslantepe ve Battalgazi üçgeninde bütünsellik oluşturulup bölgedeki iç ve
dış turizmin ciddi bir şekilde artması için gerekli
altyapı oluşturulmuştur.
Öğrenci
sayısını 30 bine çıkaran üniversitesiyle
Malatyada sulanabilir
tarım arazilerinin artırılması çerçevesinde
Çerkezyazısı ve Derme ovalarında 161.400 dekar arazi suyla
buluştu.
Ayrıca,
12/12/2012 tarihinde Sayın Başbakanımızın da
yapacağı açılışla, Boztepe ve Karakaya
barajlarımızın açılmasıyla toplamda 157 bin dekar
arazinin sulanması ve Yoncalı Barajının bitirilmesiyle bunun
2ye katlanması
Malatya ilimizde
ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda,
altyapıda, sosyal ve kültürel alanlarda yapılan çalışmalara
baktığımızda; Büyükşehir Yasası, AK PARTİ
iktidarları döneminde yapılan hizmetlerin
taçlandırılmasına vesile olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, Büyükşehir Yasası Mecliste görüşülürken
milletimiz hafızalarında kalacak birçok şeye şahitlik etti.
Bunlardan bazıları: 2005 yılında 5302 sayılı Özel
İdare Yasasının ihdası görüşülürken, muhalefet
partileri, Türkiyenin üniter yapısına halel getireceğini
söylediler; şimdi ise yine Özel İdare Yasasının
kalkmasıyla beraber aynı endişeleri taşıdıklarına
şahit olduk. Onların itirazları bu noktadaydı.
Bir
diğeriyse, yasa görüşülürken özellikle buna ciddi bir şekilde
karşı çıkan arkadaşlarımızın kendi illerinin
de bu kapsama alınması için önerge verdiklerine, tutarsız bir
muhalefet anlayışında olduklarına şahitlik etmekteyiz.
Bu düzenlemeyle köylerden belediye vergi ve harçlarının beş
yıl süreyle alınmaması; su ücretinin beş yıl süreyle
en düşük su tarifesinin dörtte 1ini geçmemesi; belediye, mahalleye
dönüşen köylere on yıl süreyle gelirlerinin yüzde 10u kadar
altyapı yatırımının yapılması; köylerdeki
iş yerlerinin ruhsatlandırılması, büyükşehir olan
illerimizde kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve
hizmetlerinin koordine edilmesi, izlenmesi, gerektiğinde de sunulamayan
hizmetlerin yerine getirilmesi; afet ve acil durum hizmetlerini sunmak
amacıyla yatırım izleme ve koordinasyon merkezinin
kurulması ve böylelikle, özel idarelerin kaldırılmasıyla
boşluğun oluşturulmaması; il imar bütünlüğünün tek
elden yapılması ve yürütülmesi; kendi
çalışanlarının dahi maaşlarını ödeyemeyecek
durumda olan belediyelerin kaldırılması
Özellikle bu
belediyelere yine ana muhalefet partisinin götürüp sandıkları
koymasını, insanlarımızı bu konuda biraz daha
karşı bir atağa geçmesi noktasındaki gayretlerini de yine
vatandaşlarımız gerçekten esefle izlemekte.
Şehirdeki
yaşam kalitesinin en ücra köyde yaşayan Ahmet amca ve Ayşe
teyzemizin de hakkının olması, büyükşehir belediyesi
yetkilerinin icraatta ve hizmette artırılması ve bununla
beraber, hizmetlerin daha etkin sunulması gibi sayacağımız
birçok yeniliklerin ülkenin yarınlarına, geleceğine ve gelecek
nesillerine katkı sağlayacağına inanmaktayız.
Bizim, zihinsel
devrim gerçekleştirip yönümüzü geleceğe, yeni ufuklara ve 2023
vizyonuna çevirmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde, yönünüzü geçmişe
döndürürseniz bu yasaya karşı çıkmanız gayet
doğaldır çünkü bu zihniyettekilerin üçüncü yapılacak olan
boğaz köprüsüne, duble yollara, sağlıkta dönüşüme ve
altmış, yetmiş yıldır devrim niteliğinde
yapılan çalışmalara, bizden önce ve bizim dönemimizdeki bütün
yeniliklere karşı çıktıklarına şahit
olmaktayız. Özellikle muhalefetimizin yeminli mali müşavirler gibi
yeminli
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ŞAHİN (Devamla)
müzmin muhalefet anlayışından
vazgeçmesini ümit ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.
Gündem
dışı üçüncü söz, ülkemize kurulacak olan Patroit füze sistemleri
hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydara aittir.
Buyurunuz
Sayın Baydar. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, ülkemize kurulacak olan Patriot füze
sistemlerine ilişkin gündem dışı konuşması
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Orta Doğuda
ve bölgemizde bir kriz gittikçe derinleşiyor ancak olay bir Suriye krizi
olmaktan çıkmıştır. Dışişleri
Bakanının Suriyeli muhaliflerle bir yıldır
sağlayamadığı birlikteliği geçen hafta Dohada
toplanan Suriyeli muhalifler kendileri sağlamışlar, temsilci
seçmişler ve birçok devletçe de tanınmışlardır. Bizim
elimizde kalan ise binlerce mülteci, kaynağı belli olmayan
milyonlarca liralık harcama ve neden talep ettiğimizi
bilemediğimiz, bedelini vatandaşlarımızın
ödeyeceği Patroit füze bataryaları. Aslında AKP Hükûmetinin
dış politikada zikzaklar çizmesinin nedeni, Dışişleri
Bakanının sözlerine aşırı derecede
inanmalarıdır. Sayın Bakan, 24 Ağustos 2012 günü, Suriye
rejiminin birkaç hafta içerisinde yıkılacağını
kamuoyuna açıklamıştı. Dışişleri
Bakanının bu öngörüsü o kadar güçlüydü ki, Başbakana bile 5 Eylül
tarihinde, İnşallah en kısa zamanda Şama gidecek, Emevi
Camiinde namazımızı kılacağız. şeklinde
fetih konuşması yaptırtmıştı. Bu birkaç hafta
geçti ve kasım ayının sonuna gelindi. Sonuç, Esad yerinde
duruyor; biz ise NATOdan Patriot sistemi istiyoruz ama hâla neden
istediğimizi bilmiyoruz. Başbakanın önce Patriotlara
karşı çıkıp sonra istemesinin nedenlerini bilmek istiyoruz.
Ne değişti acaba? Ya da neyin karşılığı bu
Patriotlara evet denildi. Nedenlerini ve neyin
karşılığı olduğunu bilmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği Bakanı ne demişti birkaç ay önce:
Bugün Türkiyenin askerî gücü Suriyeyi birkaç saat içerisinde yok edecek
noktadadır çok şükür. Madem çok güçlü bir devletiz, o zaman 15 adet
Patriot füze sistemini neden istiyoruz? İsteme nedenimiz
Cumhurbaşkanı Gülün iddia ettiği gibi, kimyasal silah tehdidine
karşı mı yoksa NATO İzmir Kara Kuvvetleri Komutanı
Korgeneral Frederickin söylediği gibi, Türkiyeye yapılması
muhtemel hava saldırılarını engellemek ve Türk
halkını korumak için mi? Biz bir devleti bir kaç saat içerisinde
bitirebilecek güçteyiz fakat bize bir kimyasal saldırı veya bir hava
saldırısı olursa korunamayacağız diyoruz. Türkiyeye
bir hava saldırısı ihtimali niçin var? Bunu bilmek istiyoruz. Bizim
bilmediğimiz yeni düşmanlar mı edindik? Olay nedir?
Bunların açıklanmaya ihtiyacı vardır.
Değerli
milletvekilleri, Patriotların getirileceği açıklandıktan
sonra bir sorun daha ortaya çıktı: Füzelerin komutası kimde
olacaktı? Başbakan Elbette, bizde olacak. derken Rasmussen fazla
dayanamadı ve açıkladı: Patriotların komutası NATOda
olacak. Rasmussen tetiğin kimde olduğunu söylemesinin ardından
bir şey daha ekledi: Sistemin maliyeti, Patriotları talep eden
ülkeler tarafından karşılanır. Oysa, Başbakan
şöyle açıklamıştı: Şu anda para ödemek suretiyle
Patriot alma durumunda, düşüncesinde değiliz. Hükûmet üyelerine
soruyorum: Sizler füze sistemine ne kadar ödeneceğini bilmekte misiniz?
Bütçemize ne kadar maliyeti olacak? Mültecilerin sayısının
artmasını bile Birleşmiş Milletlere şikâyet eden,
yardım çağrılarında bulunan bir ülke miyiz yoksa Patriotlar
için milyonlarca dolar harcayabilecek bir ülke mi? Suriyedeki rejim bir
haftalıksa, birkaç saat içerisinde alınabilecekse 15 Patriot
sisteminin kurulması ne anlama geliyor? Rusyanın Ankara
Büyükelçisinin söylediği gibi, NATO Suriyeyi işgal mi edecektir?
Sakın, bir İsrail-İran savaşında İranın
İsraili vuracağı olası füzeleri engellemek için olmasın
bu Patriotlar? Bu Patriotların, artık, Suriye için gelmediği
açıktır. Bölgemizde, uluslararası kamuoyunca da öngörülen bir
İsrail-İran savaşı kapıdadır. Bu
çatışmanın kısa sürede çıkacağı ihtimali
ihtimal dâhilindedir. Bu Patriotlar Suriye için gelmediğine göre,
Hükûmetin bu kararı, olası bir İsrail-İran
savaşında İsraili korumak için Türkiyeyi canlı kalkan
hâline getirecektir. Gazzede hıçkırarak ağlayıp
İsrail ile görüntüde bir kavga yaratıp el altından
İsrailin jandarmalığına soyunmak halkı aldatmaktır.
Ne yazık ki Hükûmet kendi tabanına takiye yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz, bölge ve dünya geleceği açısından, Hükûmetin,
oynamış olduğu bu tehlikeli oyundan bir an önce
ayrılması dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baydar.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş milletvekillerimize
kısa söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Sarıbaş? Yok galiba.
Buyurunuz
Sayın Tanal.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin kızının Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanamadığı hâlde hangi
yönetmelik ve kurallara göre bu okula yatay geçiş
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Hacettepe Tıp Fakültesi
İngilizce Bölümü, bu ülkenin önde gelen, Türkiyede üniversite
sınavlarında ilk 300 kişi arasına girenlerden öğrenci
alan tıp fakültesidir. Çalışma Bakanı Faruk Çelikin
kızı Hacettepe Tıp Fakültesini kazanamadığı hâlde
hangi yönetmelik ve kurallara göre yatay geçiş yapmıştır?
Faruk Çelikin kızının Hacettepe Tıp Fakültesine
geçişinde nasıl bir kolaylık sağlanmıştır?
Aynı şekilde bu üniversiteye yatay geçiş yapmak isteyen
öğrencilere de aynı kolaylık sağlanacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Bayraktutan
2.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Cerattepe
mevkisinde maden işletilmesiyle ilgili olarak Trabzon Bölge İdare
Mahkemesinin verdiği karara ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği üzere, 17 Şubat 2012 tarihinde Artvin-Cerattepede
yapılan ihaleye ilişkin bütün itirazlarımıza rağmen,
bu ihaleyi yaptınız. Bu ihalenin iptali konusunda Rize İdare
Mahkemesine Artvindeki çevre örgütlerinin ve kişilerin
yaptığı başvuru üzerine yürütmeyi durdurma talebimiz
reddedilmiş olmasına rağmen, hemen arkasından Trabzon Bölge
İdare Mahkemesine yapılan itiraz sonucunda Trabzon Bölge İdaresi
Mahkemesi aynen şöyle bir karar verdi: Anayasa Mahkemesinin yukarıda
yer alan kararıyla maden arama faaliyetlerinin ÇED kapsamı
dışında tutulması Anayasaya aykırı
bulunmuştur. Bu durumda, coğrafi konumu ve yer aldığı
bölgenin jeolojik durumu nedeniyle oldukça hassas bir bölgede bulunduğu
anlaşılan ve yukarıda bahsi geçen taraf olduğumuz
uluslararası sözleşmeler, anılan Anayasa Mahkemesi kararı,
Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği uyarınca ÇED incelemesine tabi
tutulması gereken maden arama faaliyetine bu husus göz ardı edilmek
suretiyle başlandığı açık olup dava konusu
işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı
anlaşılmıştır.
Sayın Bakan,
yargının bu kararından sonra herhangi bir rahatsızlık
içerisine girdiniz mi, merak ediyorum? Sizi birçok defa uyarmamıza
rağmen, yapmış olduğunuz ihalenin paket ihale olduğu,
hukuka aykırı ihale olduğunu anlatmamıza rağmen
yargının vermiş olduğu bu karar sonucunda ne
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın Kaplan
3.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Filistinin
Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye olmasına ve ezilen bütün
mazlum halkların özgürlüklerine kavuşmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Filistinin
Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye olmasını önemsiyor ve
hayırlı olmasını diliyorum.
21inci yüzyıl,
ezilen mazlum halkların kendi kaderini tayin hakkının
yüzyılıdır.
Yine,
selfdeterminasyon hakkı çerçevesinde otonom, eyalet, federasyon,
konfederasyon ve bağımsızlık biçiminde farklı tezahürleri
olan kendi kaderini tayin hakkının en temel insan haklarından
olduğunu ifade ediyoruz. Bütün ezilen mazlum halkların da bir gün
özgürlüğe kavuşmasını diliyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın
Canalioğlu
4.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzon ilinin
Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde selden
zarar gören belediye binasının Millî Eğitim
Bakanlığına devredilerek okul olarak
kullanıldığına ve bu okuldaki öğrencilerin can
güvenliğinin olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Trabzon ilimizin Köprübaşı ilçesine bağlı
Beşköy beldesinde 7 Ağustos 1998 tarihinde yaşanan sel
felaketinde 70 bina yıkılmış, 44 vatandaşımız
da hayatını kaybetmişti. Bu heyelanda zarar gören belediye
binası 2008 yılında Millî Eğitim Müdürlüğüne
devredilmiştir. Millî Eğitim Müdürlüğü de bu riskli belediye
binasını Adnan Kahveci İlköğretim Okulu adıyla 2009
yılında eğitime açmıştır. Bugün, 150 öğrenci
bu okulda eğitim görmektedir. Öğrencilerimizin can güvenliği
yoktur. Teneffüste bile 30 metre yükseklikteki uçuruma bakan bahçeye
çıkıyorlar ve burada teneffüs yapıyorlar. Çocuklarımız
her an heyelan, çığ ve sel tehlikesinin gölgesinde eğitimine devam
etmek zorunda bırakılmışlardır. HES boruları da
okulun 4-5 metre yakınından geçmektedir, aileler de bu durumdan
oldukça tedirgindirler. Çevre ve fiziki şartlar da dikkate alınarak
bir an önce öğrenci ve öğretmenlerimizin daha güvenli bir ortamda
eğitimlerini tamamlaması ve bir an önce de yeni bir okulun
yapılması gereklidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Köse
5.-
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Şubat 2013te atama bekleyen
öğretmenlerin Başbakandan randevu alabilmek için soğuk havada
Abdi İpekçi Parkında beklediklerine ilişkin
açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2013 Şubat
ayında atama bekleyen öğretmenler Başbakan Recep Tayyip
Erdoğandan beş dakika randevu alabilmek için hâlihazırda, bu
soğuk havada, kış şartlarında Abdi İpekçi
Parkının bir köşesinde soğuktan büzüşmüş
vaziyette beklemektedirler. İleri demokrasimizde insanların seslerini
duyurabilmeleri için açlık grevi yapıp ölüm sınırına
gelmeleri mi gerekiyor? Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın
Şandır
6.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, MHP Grubu olarak Filistin
halkının özgürlük mücadelesini desteklediklerine, Filistin
halkına zulmeden İsrail devletini kınadıklarına,
engelliler için enerjide bir indirim düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ve atanamayan öğretmenlerin Abdi İpekçi
Parkındaki çilesine Başbakanın duyarlı olmasını
beklediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de Filistin
halkının devlet olma, egemen olma, özgür olma mücadelesini yürekten
destekliyoruz. Bu arada, Filistin halkına zulmeden, gerçekten zulmeden
İsrail devletini de nefretle kınıyoruz. İsrail zulmüne
isyan eden 138 ülkeyi tebrik ediyoruz, şükranlarımızı
sunuyoruz. Filistin halkına Gözlemci devlet olma statüsü
hayırlı olsun. İnşallah yakın zamanda da devlet
olurlar diye temenni ediyorum.
Bu arada, bir
vatandaşımızın telefonda sorduğunu Sayın Enerji
Bakanına buradan hatırlatmak istiyorum. Sayın Bakan, engelli
vatandaşımız diyor ki: Engelliler için enerjide bir indirim
düşünüyor musunuz? Ümit ederim ki bu konuda bir cevabınız olur.
Ayrıca,
atanamayan öğretmenlerin Abdi İpekçi Parkındaki çilesine
Sayın Başbakanın duyarlı olmasını sayın
bakanların duyarlı olmasını bekliyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın
Halaman, buyurunuz.
7.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adananın Kozan ilçesine
bağlı bazı yerlerde halkın Hükûmetten on yıldır
yol yapmasını ve su getirmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bizim
Adananın bir tarafı deniz, bir tarafı ova, bir tarafı da
dağlık, orman köylerinin olduğu bir mücavir alan. Burada nüfus
yoğunluğu fazla. Buralarda doğru düzgün bir yol, su
çalışması yok, muhtarlar söylüyor bunu. Bunlardan bir tane misal
vermek gerekirse, Adananın Kozan ilçesi var, bu ilçenin grup
yolları denilen bir de tali yolları var. Bunlardan misal verecek
olursam, Çamlıdere, Kabaktepe, Yanalerik, Çelenuşağı gibi
alanlarda yaşayan insanlar, yol olmadığı için, su
olmadığı için on yıl iktidar olan partiden bu yolların,
suların gelmesini bekliyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Hamzaçebi
8.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Filistinin
Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası toplumda
gözlemci devlet olarak tanınması kararına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Filistinin,
Filistin halkının uluslararası toplum nezdinde bir devlet olarak
tanınma yönündeki girişiminin Birleşmiş Milletler
tarafından yapılan oylamasında, Filistinin uluslararası
toplumda gözlemci devlet olarak tanınmasına karar verilmiştir.
Birleşmiş Milletleri bu kararı nedeniyle kutluyorum. Filistin
halkının bağımsız devlet olma yolundaki mücadelesini
Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi ifade ediyorum ve Gözlemci
devlet statüsünün, orta vadede Bağımsız devlet statüsüne
dönüşmesi yönündeki Cumhuriyet Halk Partisi arzusunu da buradan ifade
ediyorum. Filistin halkını kucaklıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Akar
9.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Çanda üretimi durdurulan termik
santralle ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın bilgi vermesini beklediğine ilişkin
açıklaması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, 22 Kasım Perşembe günü yapılan
oturumda, size, Çanda üretimi durdurulan 160x2 yani 320 megavatlık termik
santralin kireç taşı ihalesindeki yolsuzluk nedeniyle durduğunu
ifade etmiştim.
Devletin elindeki
tek akışkan yataklı termik santral olup diğer termik
santrallere göre yüzde 30 daha verimli çalışan bu santralin buna
rağmen üretimi durdurulmuş.
Bu santralle
ilgili size niçin durdurulduğunu sorduğumda da bana -ki bunu
tutanaktan okuyorum- şöyle bir cevap verdiniz: Sayın Milletvekilim,
bunda müsterih olabilirsiniz, bütün detaylarını alacağım ve
sizinle, özellikle şahsınızla ve grubunuzla
paylaşacağım. diye bir ifade kullandınız. Ben, hâlen
bekliyorum Sayın Bakan benimle bu bilgiyi paylaşmanızı.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın
Baluken
10.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bingölde Hacılar Köyünde
bulunan termal suyun işletme hakkının verildiği
firmanın Bingöldeki bütün termal suların işletme hakkına
sahip olduğuna ve bunun tekelleşmeye doğru giden bir süreç
olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Enerji
Bakanı buradayken kendisine sormak istiyorum: Bingölde Hacılar köyünde
bulunan bir termal su vardı. Bu termal suyun turizmde, ısıtmada
ve seracılıkta kullanılarak milyonlarca dolarlık gelir
getireceği hem AKPli siyasetçiler tarafından hem Bingöl Valisi
tarafından dile getirilmişti. Ancak, ne olduğu belirsiz bir
ihale süreciyle, bir firmaya 470 bin liraya verildi bu termal suyun
işletme hakkı. Bu firma, aynı zamanda Bingöldeki bütün termal
suların da işletme hakkını elinde bulunduruyor.
Tekelleşmeye doğru giden bir süreç. Bu nedenle, Özelleştirme
Kanununa da aykırılık teşkil ediyor. Bu konuda, mevcut
AKPli Bingöl Belediye Başkanının ve AKPli eski Bingöl
milletvekillerinin de duymuş oldukları rahatsızlıklar
Bingöl basınına da yansıdı. Tüm Bingöl kamuoyu bu konuda
ciddi düzeyde bir infial içerisindedir. Sayın Bakana da bu konuyu
defalarca iletmemize rağmen herhangi bir gelişme sağlanmadı.
Yapılan bu yolsuzlukla ilgili Sayın Bakandan duyarlılık
beklediğimizi tekrar belirtmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.
Sayın
Sarıbaş
11.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, son yıllarda izlenen
yanlış ve kötü politikalar nedeniyle tarım sektöründe ciddi
sıkıntılar yaşandığına ve saman ithal edilip
edilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri ve Türk Ziraatçılar
Derneği açıklamalarıyla ilgili, dünyada söz sahibi
olduğumuz birçok üründe, son yıllarda izlenen yanlış ve
kötü tarım politikaları ve girdi fiyatlarında meydana gelen
aşırı artış nedeniyle gerilere düştüğümüz,
hayvancılıktan pamuğa, hububattan sebzeye kadar ülkemizi çok
yakın bir gelecekte kara günler beklerken, tarımda ciddi
sıkıntıların yaşanacağının ilk
işaretini vermeye başladı bile. Bu durum, çiftçilerimizi, borç
batağında işin içinden çıkmaz, çıkamaz hâlde; elinde
avucunda neyi varsa yoksa satmaya mecbur bırakmıştır.
Bununla ilgili olarak da bu yıl saman fiyatlarının yüzde 400
arttığı, 8 Ağustos 2012de yayınlanan sap, saman, ot
ve yaprak ithalinin serbest bırakıldığı yönetmelikten
sonra, son dört ay içerisinde 1.342 ton saman ithal edildi ve ithal
edilmektedir. Bunlar doğru mudur? Bu doğru ise cumhuriyet tarihimizde
ülkemizde ilk kez saman ithalatıyla tarım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın Acar
12.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Patriot füzesiyle ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Patriotların
konuşlanması için yer tespitinde Türkiye NATO
toprağıdır. demiştir. Bu nedenle de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iznine gerek olmadığını belirtmiştir.
Buradan sormak
istiyorum Hükûmet temsilcisi olarak Sayın Bakana: Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı olarak ağır ekseriyete sahip olduğu
hâlde, neden Patriotların ve beraberindeki yabancı askerlerin
konuşlanma iznini Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmemektedir? En
azından bir nezaket olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışılması gerekmez mi? Türkiye toprakları ne
zamandan beri tümüyle NATOya tahsis edilmiştir? Buna ilişkin
anlaşma hangisidir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Gök
13.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Tuncelinin Hozat ilçesindeki
fişlemelerle ilgili ne gibi işlemler
yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, benim sorum kısa.
Tuncelinin Hozat
ilçesindeki fişlemelerle ilgili, bugüne kadar iktidar partisi ve Hükûmet
acaba ne gibi bilgi ve belgeler toparladılar ve sorumlular hakkında
ne gibi işlem yaptılar?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın
Bıyıklıoğlu
14.-
Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlunun, Trabzon
ilinin Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy beldesinde
1998de selden zarara görmüş olan okul binasının 2002
yılı itibarıyla yapılıp eğitime
açıldığına ilişkin açıklaması
AYDIN
BIYIKLIOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az önce Meclise
sunulan bir bilgide, Trabzonun Beşköy ilçesinde, 1998 yılında
oluşan sel nedeniyle boşaltılmış olan bir okulun, daha
sonra belediyeyle Millî Eğitime devredilmesi sonucu tehlike arz
ettiği ifade edildi. Ben bir saat kadar evvel ilgili belediye
başkanıyla görüştüm. Burada, gazetecilik yapan şahıs
gerçeğe tamamen aykırı bir saptırma ile böyle bir haber
yapmış ve Meclisin bilgisine de okulda okuyan öğrencilerimizin
tehlikede olduğu ifade edilmiş. Bunlar tamamen
yanlıştır. Bunun sebebi şudur: 1998 yılında
Trabzonun Beşköy beldesinde sel olmuş, ancak bu okul 2002
yılı itibarıyla yapılmış ve eğitime
açılmış. Dolayısıyla burada bir gazetecilik
işgüzarlığı yapılarak Meclise de bir
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bıyıklıoğlu.
Sayın
Sakık
15.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızdan kendi kurumunda
çalışan kaç elemanın yakınlarının HES
projelerinde söz ve karar sahibi olduklarını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün Parlamento
gençlerin epeyce uğrak alanı oldu; ben kendilerine hoş geldiniz
diyorum, bizi de izliyorlar.
Sayın Bakana
bir sorum olacaktı ama çıktı. HES projeleriyle ilgili kendi
kurumunda çalışan kaç tane elemanın yakınları HES
projesinde söz ve karar sahibi oldular, bunu öğrenmek istiyoruz çünkü
kendi seçim bölgemden biliyorum, özellikle Bakanlıkta
çalışanların bu işi parsellediklerini çok net biliyorum.
Diğer illerde de bu duyumları alıyoruz. Kendi kurumundan kaç
kişi bu konuda söz ve karar sahibi oldular, hak sahibi oldular?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın
Fırat
16.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, Adıyamanlı
çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik
borçlarının faizlerinin indirimi ya da silinmesi konusunda bir
çalışma beklediklerine ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Enerji
Bakanımız kalktı ama dünden beri Adıyamanlı
çiftçilerimiz, yüzlerce çiftçi telefonla arıyorlar. Tarımsal sulamada
kullandıkları elektrik borçlarından dolayı
tarlalarına, traktörlerine haciz gelmektedir. Ana paranın en az 2
misli faiz ilave edildiği, bu konuda sıkıntı çektikleri
şikâyetleri var. Bakanımızın bu konuda, özellikle bu
borçlardan dolayı en azından faizlerin indirimi konusunda ya da
faizlerin silinmesi konusunda bir çalışma yapmasını
bekliyorlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Fırat.
Gündeme geçiyoruz
sayın milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin 3 önerge vardır.
Okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Adana Milletvekili Ali Halaman ve 23 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin
yaşadıkları sorunların ve bu ürünlerin ihracat
politikasında var olan eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/435)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Narenciye
üreticilerimizin piyasada oluşan fiyat dalgalanmalarından korunması
ve narenciye ihracatında ülkemizin potansiyelinin değerlendirilmesi
ile ilgili sorunların tespiti ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Atila Kaya (İstanbul)
5) Bülent Belen (Tekirdağ)
6)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
7) Sadir Durmaz (Yozgat)
8) Oktay Öztürk (Erzurum)
9) Edip Semih
Yalçın (Gaziantep)
10) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
11) Mustafa
Kalaycı (Konya)
12) Özcan Yeniçeri (Ankara)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
15) Koray
Aydın (Trabzon)
16) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
17) Münir Kutluata (Sakarya)
18) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Celal Adan (İstanbul)
21) Meral Akşener (İstanbul)
22) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
23) Erkan Akçay (Manisa)
24) Oktay Vural (İzmir)
Gerekçe:
Türkiye yıllık 3,5 milyon ton civarında
üretim ile dünya narenciye üretiminde ilk on ülke arasında yer
almaktadır. Bu üretim miktarının ancak üçte 1i ihraç
edilebilmekte kalan kısmı iç piyasaya sunulmaktadır.
Ülkemizin narenciye ihracatında diğer ülkelerle
rekabet edebilirliğinin artırılması için ton
başına verilen teşviklerin üreticiler açısından
yeterli bir noktaya getirilmesi gerekmektedir. Öte yandan iç piyasada fiyat
istikrarının sağlanması, ürünün bahçe fiyatı ile
market fiyatı arasındaki uçurumun kapanması, narenciye ürünleri
için tanıtım grupları oluşturulması son derece
önemlidir.
İhracat yapılan ülkelerin
sayısının artırılması ve yapılan ihracat
miktarının yükseltilmesi gereği vardır. İhracatı
olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelen zirai ilaç
kalıntısı konusunda üreticilerin eğitilmesi ve denetim
mekanizmalarının işletilmesi zorunludur. İhracatın
artırılması için etkin ve iyi işleyen bir pazarlama
organizasyonuna ihtiyaç olduğu açıktır. Bunu
gerçekleştirmek için devlet kurumları öncü rol üstlenmelidir.
Özellikle 2010-2011 sezonunda narenciye ürünleri
maliyetinin altında fiyata alıcı bulduğundan dalında
kalmıştır. Mazot, gübre, sulama ve işçilik maliyetlerinin
sürekli yükselmesine rağmen 2011-2012 yılı narenciye
fiyatları önceki yılların altına inmesi
dolayısıyla, üretici bu sezonu da zararla kapatmak zorunda
kalacaktır. Narenciye üreticisi açısından bir sahipsizlik söz
konusudur. Üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi
bakımından girdi fiyatlarının aşağı
çekilmesi büyük rol oynayacaktır. Narenciye üretiminde bahçe
oluşturma ve bakım masrafları yüksektir. Öte yandan yeni dikilen
narenciye ağaçlarının meyve vermesi beş altı yıl
almakta büyük ölçüde yatırım yapıldığından ürün
profili kısa dönemde değiştirilememektedir.
Üretilen narenciyenin üçte 2lik kısmının
iç pazarda tüketildiği göz önüne alınarak iç pazara yönelik
stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun için üretici örgütlerinin
temel beklentisi narenciyenin Hal Yasası kapsamı dışına
çıkarılmasıdır. Üreticiden tüketiciye kadarki süreçte
aracıların yüksek kâr elde ettiği bilinmektedir. Narenciye
ürünleri Hal Yasası kapsamı dışına
çıkarılırsa pazar fiyatını aşağı çekmek
ve talebi artırmak mümkün olabilecektir.
Narenciye sektöründe üreticiler lehine
sürdürülebilirliğin sağlanması için temel girdiler konusunda
destek sağlanması gereği vardır. Bu önleme paralel olarak
kooperatifler ve üretici birlikleri devletçe desteklenmeli ve özendirilmelidir.
Yurt içi talebi artırmak için tanıtım ve reklam
kampanyaları düzenlenmelidir. İşleme sanayi yatırımları
desteklenmelidir, Hastalık ve zararlılarla mücadelede dış
pazarların karantina uygulamaları ve üst kalıntı
sınırları göz önünde bulundurulmalıdır.
Yukarıda
sayılan gerekçelerle narenciye üreticilerinin yaşadıkları
sorunların ve bu ürünlerin ihracat politikasında var olan
eksikliklerin saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce
tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
2.-
Adana Milletvekili Ali Halaman ve 24 milletvekilinin, ülkemizde pamuk
tarımı ve pamuk üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/434)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde, pamuk
tarımı ve pamuk üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak pamuk üretiminin artırılması,
üreticilerinin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98
ve İç Tüzükün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) Enver Erdem (Elâzığ)
3) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
4) Bülent Belen (Tekirdağ)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) Tunca Toskay (Antalya)
10) Edip Semih
Yalçın (Gaziantep)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Oktay Öztürk (Erzurum)
13) Mustafa
Kalaycı (Konya)
14) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
15) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
16) Meral
Akşener (İstanbul)
17) Koray
Aydın (Trabzon)
18) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
19) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) Mehmet Günal (Antalya)
21) Münir Kutluata
(Sakarya)
22) Celal Adan (İstanbul)
23) Reşat
Doğru (Tokat)
24) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
25) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
Gerekçe:
Pamuk, tekstilden
barut ve film malzemesi yapımına kadar 50 çeşit sanayi kolunun
hammaddesini oluşturan en önemli tarımsal ürünlerden birisidir. Bunun
yanında ülkemiz sanayisinin öncü sektörü tekstilin stratejik hammaddesi
pamuktur. Bilindiği gibi, pamuğun hammadde olarak
kullanıldığı tekstil sanayi: sağladığı
katma değer, ihracat yoluyla ülke ekonomisine kazandırılan döviz
ve emek yoğun işgücü olmasından dolayı
oluşturduğu istihdam hacmi ile vazgeçilmez bir sektördür. Pamuk
tekstil sanayimizde olduğu kadar harp sanayinin de önemli bir
hammaddesidir. Pamuk ayrıca bir yağ bitkisi olup tohumu, gıda
sanayinde bitkisel yağ üretiminde kullanılmaktadır. Arta kalan
küspesi ise proteini yüksek bir hayvan yemi olarak büyük önem
taşımaktadır. Pamuk sahip olduğu özellikleri nedeni ile
stratejik bir ürün olup uluslararası ticarette yeri büyüktür. Sentetik
elyaf üretimi karşısında dahi öneminden bir şey
kaybetmemiştir. Pamuk tüm bu özellikleriyle de ülkemizde 6 milyon
kişinin geçimini sağlamaktadır.
Tekstil
sektörümüzün gelişmesine rağmen dünyaca ünlü kalitesiyle Türk
pamuğunun üretiminin her yıl düşmesi düşündürücüdür.
Tüketimdeki artışa rağmen üretimdeki azalış, pamukta
dışa bağımlılığımızı her
geçen gün artırmaktadır. Özellikle Akdeniz Bölgesinde pamuk üretimi
artık yok denecek kadar azdır. Son yıllarda Ege Bölgesinde pamuk
ekim alanlarında belirgin düşüşler gözlenmektedir. Ege
Bölgesinde pamuk ekim alanları yerini hububata (mısır) ve meyve
bahçelerine bırakmaktadır. Pamukta ulusal bir politika
oluşturulmazsa üretim her yıl daha da azalacak ve pamuk
ihtiyacının tamamı ithalatla karşılanmak zorunda
kalınacaktır.
İç talebimizi
karşılamak için üretimin artırılması gerekmektedir. Bu
da üretim alanlarımızın artırılması ile
mümkündür. Ancak, pazarlamadaki en büyük engelimiz olan fiyatlar üreticimizi
tatmin etmemektedir. Ülkemizde hızla gelişen tekstil ve konfeksiyon
sektörüne paralel olarak tüketimin hızla artması, üretimin
artırılmasının zorunluluk olmasını ortaya
koymuş ancak pamuk için belirlenen prim miktarı yıldan yıla
azalmıştır. Pamuğun üretimindeki girdi kalemlerinde
maliyetlerin çok yüksek oluşu üretimin her yıl daha da
azalmasına sebep olmaktadır. Mesela işçilik maliyeti pamukta
önemli bir unsurdur. Ancak, kendi yürür pamuk hasat makinesinin çok pahalı
olması ve ithalatta alınan %18 KDV oranı en büyük engellerdir,
üreticiyi zorlamaktadır.
Genel
tarımın sorunları pamuk için de geçerlidir. Pamuk
pazarlamasında ve piyasa oluşumunda en önemli kurumlardan olan
Tarım Satış Kooperatiflerinin, maddi destek kaynakları
kesilmiştir. Birlikler ürün fiyatlarını kendi imkânları ile
açıklamaktadırlar. Üretici ürününü %9-10 gibi fiyat
artışı ile satarken, %30 faizle zirai kredi
kullanılmaktadır. En azından ürün artışı oranında
kredi kullanma imkânı sağlanmalıdır. Verim
artışı için bölgelere uygun çeşitlerin seçimi ve bu
çeşitlerin sertifikalı tohumluğunun sağlanması
gerekmektedir. Pamuğun gübrelenmesi ve sulanması konusunda bilinçsiz
ve yanlış uygulamalar sonucunda genellikle toprağın
fiziksel ve kimyasal dengesi bozulmaktadır.
Bilinçsiz sulama özellikle
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde tuzlanmaya ve toprak kaybına sebep
olmaktadır. Hastalık ve zararlılar için kullanılan zirai
mücadele ilaçlarının kullanımı sertifikaya bağlı
değildir. Pamuğun en büyük pazarlama kanalı olan Tarım
Satış Kooperatifleri 4572 sayılı Yasa ile yeniden
yapılandırma sürecine girmiş ve bu yasaya göre de bu
kooperatiflerin finans desteği kesilmiştir. Pamuk üretimini
desteklemenin bir yolu da kurulmuş olan bu Tarım Satış
Kooperatiflerini yaşatmaktır.
3.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 28 milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/433)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Anayasanın
2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti "sosyal bir hukuk devletidir".
Yine, Anayasanın 55. maddesi ücrette adaleti hükme
bağlamış ve maddenin 1. fıkrasında "Ücret
emeğin karşılığıdır." denilmiştir ve
beraberinde Anayasanın 60. maddesinde de "Herkes, sosyal güvenlik
hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." denilerek sosyal
güvenlik hakkı anayasal güvence altına
alınmıştır.
Bu
anayasal düzenlemelere rağmen, sosyal devlet ilkesinden uzak uygulamalar
sergileyen AKP Hükûmeti, fakirliğe, açlığa muhtaç ettiği
insanlara gıda ve kömür dağıtmayı, sosyal yardım
konusunu istismar ederek bir siyasi rant hesabına
dönüştürmüştür. Ekonominin büyüdüğü iddia edilen bir dönemde
bireye düşen refah payından yoksun olan emekli, dul ve yetimlerimiz
Anayasamızda yer alan Sosyal Devlet ilkesi gözetilmeden açlık
sınırının altında borç içinde yaşamak zorunda
bırakılmaktadır.
AKP
Hükûmeti yetkililerinin ifadesiyle 2010 yılı sonu itibarıyla 9
milyon 498 bin olan emekli sayısı ise yüzde 4,17 artışla, 2011
yılı Ekim sonu itibarıyla yüzde 4,5 artışla 9 milyon
923 bin kişiye ulaşmıştır. Yani yüzde 4'lük bir
artış söz konusudur. Bunun neticesinde, aktif-pasif oranına
bakıldığında bu oran 2010'da 1,84'ten bugün 1,90'a
ulaşmış bulunmaktadır.
Emeklilerimizin
sorunlarının ve çözüm yollarının derinlemesine
araştırılması, eksikliklerinin giderilmesi, destekleme
yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal
düzenlemelerin yapılması amacıyla İç Tüzükün 104. ve 105.
maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Namık Havutça (Balıkesir)
2)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3)
Gürkut Acar (Antalya)
4)
Atilla Kart (Konya)
5)
Muharrem Işık (Erzincan)
6)
Hülya Güven (İzmir)
7)
İlhan Demiröz (Bursa)
8)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
9)
İhsan Özkes (İstanbul)
10)
Sena Kaleli (Bursa)
11)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
12)
Celal Dinçer (İstanbul)
13)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14)
Erdal Aksünger (İzmir)
15)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16
Ali Serindağ (Gaziantep)
17)
Yıldıray Sapan (Antalya)
18)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
20)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
21)
Fatma Nur Serter (İstanbul)
22)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
23)
Tolga Çandar (Muğla)
24)
Turgut Dibek (Kırklareli)
25)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
26)
Mahmut Tanal (İstanbul)
27)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
28)
Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
29) Ali Özgündüz (İstanbul)
Gerekçe:
Bugün ülkemizde
emekli, dul ve yetimlerin tamamına yakını açlık
sınırının altında aylık almaktadır. Ülkemizde
SGK'nın bugünkü verilerine göre emekli yurttaş sayımız 10
milyona yaklaşmıştır. Aileleriyle birlikte bu sayı
ülke nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır.
Böylesine büyük ve önemli bir kesim sosyal güvenlik hakkından,
emeğinin karşılığını almaktan yoksun
bırakılmakta sosyal devlet ilkesinin gereklerinden yeteri kadar
yararlanamamaktadır.
2010 yılı sonu itibarıyla 9 milyon
498 bin olan emekli sayısı ise yüzde 4,17 artışla, 2011 yılı Ekim sonu itibarıyla yüzde
4,5 artışla 9 milyon 923 bin kişiye
ulaşmıştır. Hükûmet, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2011
yılı sonu itibarıyla gelirlerinin 124 milyar 726 milyon TL,
giderlerinin 140 milyar 772 milyon TL, açık finansmanının ise 16
milyar 46 milyon TL olacağı tahmin edileceğini
bildirmiştir. Bu açığın kapatılması için
uygulanan politikalar ne yazık ki sosyal devlet ilkesinden uzak
uygulamalardır. Bunun en somut örneği ülkemizde sağlık
harcamaları katlanarak artarken çalışanlardan ve emekliden
kesilen bu harcamalar sağlık şirketlerine aktarılmakta,
ilaç harcamaları sürekli artmakta ama buna önlem olarak yeni fabrikalar
açmak yerine ilaç fabrikalarını kapatıp ilaç tekellerine mahkûm
bırakılmaktadır. Bu, sağlığın
özelleştirilmesi ve paralı hâle getirilmesidir. Emekliler
sağlık hizmetlerinde alınan katkı payından muaf
tutulmalıdır.
GSMH yıllara
göre belirgin bir artış göstermesine rağmen, emekliler bu refah
payından hisselerine düşeni alamamaktadır. Emeklilerin
aylıklarının artışlarında bu husus göz önünde
bulundurulmalıdır. Bugün 6. basamak BAĞKUR'lu çiftçi 560 lira,
BAĞKUR'lu esnaf 731 lira, SSK emeklisi ortalama 885 lira maaş
almaktadır. Bugün itibariyle açlık sınırı ise 927
liradır.
AKP Hükûmeti
emeklilere umut vermiştir. Ancak emeklilerin bu umutları hep
sönmüştür. Emekliler sürekli aldatılmış ve hayal
kırıklığına uğratılmıştır.
Emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini
vadeden AKP Hükûmeti buna karşın iktidarı dönemince daha da
adaletsiz hâle getirmiştir. Emeklilere banka promosyonu verileceği
söylenmiş ancak bu söz de boş çıkmıştır. Eski ve
yeni emekliler ile önceki sistemde Emekli Kurumları arasındaki
farklı uygulamalar sonunda, eski emekliler aleyhine oluşan fark,
çıkarılacak intibak kanunları ile düzeltilmelidir. İntibak
yasasını çıkarma sözü verilmiş, ancak rafa
kaldırılmış, Haziran 2011 genel seçimleri sürecinde tekrar
intibak düzenlemesinin yapılacağı sözü verilmiş, son
günlerde yine umut dağıtılmış ancak bunun da 2013
yılına ertelendiği açıklanmıştır. AKP bu
konuda güvenirliğini yitirmiştir.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Özel Gündemde
Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24
Milletvekilinin; devlet eliyle yapılması gereken bor
tuzlarının aranması ve işletilmesi işlerini ihale ile
özel şirketlere yaptırdığı ve bu ihalelere kamu
ihalelerine katılması yasaklı kişilerin
katılmasına izin verdiği iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin (11/25) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
VII.-
GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24 Milletvekilinin; devlet
eliyle yapılması gereken bor tuzlarının aranması ve
işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere
yaptırdığı ve bu ihalelere kamu ihalelerine
katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin
verdiği iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/25)
BAŞKAN -
Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 27/11/2012 tarihli 29uncu Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede,
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi:
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça.
Gruplar
adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Erol Dora, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun.
Hükûmet adına
da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
konuşacaktır.
Şimdi ilk
sözü önerge sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Namık Havutçaya
veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Enerji Bakanı aleyhine grubumuzun verdiği
gensoru hakkında şahsım adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devlet eliyle yapılması
gereken bor tuzlarının aranması ve işletilmesi
işlerini ihaleyle özel şirketlere yaptırdığı ve
ihalelere, kamu ihalelerine katılması yasaklı kişilerin
katılmasına izin verdiği için Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak verdiğimiz gensoru üzerinde düşüncelerimizi
aktarıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Sayın Başbakanın bile itiraf ettiği
bir gerçekle karşı karşıyayız. Başbakan diyor ki:
Türkiye bor ürünleri yatırımları kapsamında ham bor
satarak yıllarca sömürüldü. Bu da böyle biline. Başbakanın
tespiti son derece doğru fakat bizim oralarda bir söz vardır:
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir. Yani,
değerli milletvekilleri, çoklukla düşünüp taşınmadan,
olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan bu
ihtiyatsızlığı sebebiyle bir felakete düştükten sonra
aklını başına toplar, kendine gelip uyanır ama
dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez çünkü iş işten
geçmiş olur.
İşte tam
bu noktada, Sayın Başbakanın
Geleceğimizin, ülkemizin
serveti bor madenlerimiz konusunda muhalefet görevimizi yerine getirerek
olacakların hesaplanması için buradan tarihî uyarı görevimizi
yerine getiriyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bor madenlerimiz uluslararası sermayenin
iştahını kabartıyor. Onlar, bu zenginliğimizi
sömürmek, ellerine geçirmek için her türlü yolu deniyor. Biz de siz AKP
Hükûmetine diyoruz ki: Oltadaki balık, ağa takılan balık
olmayalım. çünkü bor madeni ülkemiz için son derece önemli, dünya
konjonktürünü etkileyen stratejik bir madendir. Bor minerallerinin son derece
özel kimyasal yapıları nedeniyle ham madde, rafine ürün ve nihai ürün
şeklinde 250yi aşan kullanım alanı bulunmaktadır,
yani sanayinin tuzu olarak değerlendirilmektedir. Cam sanayisi, seramik
sanayisi, temizleme, deterjan, tarım, meteoroloji, nükleer uygulamalar,
bor fiberleri, enerji, sağlık, çimento gibi her türlü alanda
kullanılma potansiyeli vardır. Özellikle de uzay sanayisi ve
havacılık sanayisindeki geleceğin enerjisi olarak
bilinmektedir.
Değerli
milletvekilleri hidrojen diboran ve hidrojen pentaboran gibi, uçaklarda yüksek
performanslı potansiyel yakıt olarak kullanımı konusunda
çalışmaların mevcut olduğunu, yani borun gelecek
vadettiğini artık bilmeyen kalmadı. İşte tam da bu
noktada -herkesin bildiği, bilip de bilmezden geldiği- siyaset ve
devlet adamı sorumluluğunu yerine getirmemiz gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, borun
bir potansiyel olduğunu dile getirmiş bir siyaset ve devlet
adamı. Ancak, Sayın Bakan, bu ifadesinin ardından borun bir
petrol, bir doğal gaz gibi cepteki nakit para
olmadığını birkaç kez farklı yerlerde ifade etti.
Hatta Sayın Bakan Dünyada 4 milyar ton bor rezervi var, bunun da yüzde
72si bizde. Ancak dünyadaki bor tüketimi yıllık 4 milyon ton yani
bugünkü tüketimle dünyada bin yıl yetecek rezerv var, Türkiye olmasa bile
300 yıl yetecek rezerv var. Dolayısıyla, yeni kullanım
alanları bulunmazsa borun bir anlamı yok. diyor.
Bakın,
Sayın Bakanın bu ifadelerinden anlaşılıyor ki bor
madeni için mevcut kullanım alanlarından başka, yeni
kullanım alanları bulunmazsa bor değersiz bir maden. Sayın
Bakana sormak istiyorum: Siz Hükûmet değil misiniz, yeni kullanım
alanlarının yaratılması için politika ve proje üretmekten
sorumlu siz değil misiniz?
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü yani BORENi, Türkiyede ve dünyada bor ürün ve
teknolojilerinin geniş kullanımını, yeni bor ürünlerinin
üretimini ve geliştirilmesini teminen değişik alanlarda
kullanıcıların araştırılması için 2003
yılında sizin Hükûmetiniz kurmadı mı? On yıldır
BOREN ne yapıyor, niye kurdunuz BORENi? Şimdi, BORENe de
haksızlık etmeyelim. İnternet sitesine girip
baktığımızda toplam 114 tamamlanmış projeleri
var. Balıkesir, Muğla, Dumlupınar, Çukurova, Selçuk ve
Anadolunun birçok üniversitesindeki değerli profesörlerin, doçentlerin ve
proje yürütücülerin emekleri olan araştırmalar var, onlara da
haksızlık etmeyelim. Sayın Bakan bunlardan habersiz olmalı
ki bor madenini küçümsüyor. Sayın Bakanın bor madenini
önemsizleştirme ifadelerinin ardında özelleştirme gerekçelerinin
olmadığını ummak istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bor madeni bugün değersizmiş gibi gelebilir sizlere
ya da birtakım çıkarlar uğruna değersizmiş gibi
gösterebilirsiniz ancak vurgulamalıyım ki ham madene sahip olan
ülkelerden ziyade bu madenle ilgili teknolojiye sahip olan gelişmiş
ülkelerin piyasaları kontrol ettiği de bir gerçektir. Eğer, yeni
politikalar üretemezseniz ülkenin geleceğini yok edersiniz. Bugün petrol
olan ülkelerin elindeki güç dünyayı nasıl şekillendiriyorsa
geleceğin madeni bor da yarınlarında Türkiye'nin en önemli
güçlerinden, birisi olacaktır.
Bakın, o
nedenle, ardındaki, bu önemsizleştirmenin ardındaki
özelleştirme tuzaklarından uzak durunuz. O nedenle, konuşmama başlarken,
Başbakanın Türkiye, bor ürünleri yatırımları
kapsamında ham bor satarak yıllarca sömürüldü, bu da böyle biline.
sözünün samimiyetine inanmak istiyoruz.
Bor madenini ham
madde olarak satmayın çünkü petrolün yirmi beş, otuz yıl ömrünün
kaldığı biliniyor. Türkiye bin yıl süreyle geleceğin
enerjisinin sahibidir. Borda dünyanın en büyük rezervlerine sahibiz ancak
boru ihraç ettiğimiz ülkeler boru işleyerek elde ettikleri,
değişik sektörlerde kullanılan ara madde ham maddelerini bizim
ihraç firmalarımızın 10-20 katı bedelle işleyip bize
ve tüm dünyaya satıyorlar. Türkiye, bor madeni dünya piyasasındaki
rezervleriyle orantılı bir üstünlüğe sahip
olamamıştır ne yazık ki. Gelişmiş ülkeler
sanayilerinin pek çok alanında alternatifi olmayan ham maddede bugün büyük
oranda Türkiyeye bağımlıyken Türkiye bu avantajını
iyi değerlendirememektedir.
Sayın
milletvekilleri, her ülke, doğaldır ki kendi yer altı
kaynaklarını stratejik olarak kabul eder ve bu doğrultudaki
gerekli önlemleri alır. Türkiye de genel kurallar kapsamında kendi
çıkarlarını koruyucu ve kollayıcı gereken yasal
önlemleri almış, bor madenini stratejik maden olarak kabul
etmiştir. Türkiye, merhum Ecevit döneminde 1978 yılında önemli
bir çalışma yaparak bor madenlerini devletleştirmiştir. Eti
Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ilgili yasalar çerçevesinde
ülkemizin minerallerinin üretilmesi, işletilmesi ve pazarlanması
görevini yerine getirmektedir ancak bugün, bununla ilgili bir yasa
değişikliği teklifi getirerek bor madenlerinin
işletilmesine ucundan kenarından girmek gibi bir teşebbüsün
olduğunu Hükûmette görmekteyiz. Ancak bizim temas ettiğimiz KİT
Komisyonumuzun CHPli üyeleri Bandırmadaki işletmelere geldiler.
Orada arkadaşlarımızla işletmeyi bir bütün olarak, madenin
fabrikaya girişinden torbaya girişine kadar inceledik.
Değerli
arkadaşlarım, zaten Hükûmetin şu anda getirdiği hizmetlerin
bir bölümü hizmet alımı yöntemiyle yapılmaktadır. Bor
madenlerinin dünyadaki stratejik öneminin altını buradan bir kez daha
çizmem gerekiyor. Ham petrol bugün dünya dengelerini nasıl etkiliyorsa ham
borun da bizim elimizde bulunması gelecekte dünya dengelerini önemli
ölçüde etkileyecektir.
Anayasamızın
126ncı maddesi, madenlerin devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu
söylüyor. Yani bu ülkenin madenlerinden çıkan rant Türk halkının
geleceğinin, refahının bir garantisidir. O nedenle, ucundan
kenarından borun özelleştirilmesine yönelik adımların
atılmasını biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin evlatlarının,
geleceğinin, çocuklarımızın teminatı olan, refah teminatı
olan bu uygulamayı kesinlikle reddedeceğiz ve Türk halkına her
yerde anlatacağız. O nedenle biz diyoruz ki: Borlar Türkiye
halkının geleceğidir, borlar vatandır, vatan satılmaz.
Bu düşünceyle bu önemli konuyu
Ben, KİT Komisyonu üyesi
arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Bandırmada,
Balıkesirin her yerinde, bor işletmelerinde çalışan tüm
işçi kardeşlerimiz bu taleplerini, haklı taleplerimizi
haykırıyor.
Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Erdoğdu.
CHP GRUBU ADINA
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız
hakkında Anayasanın 98 ve 99uncu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 106ncı maddeleri uyarınca verdiğimiz
gensoru önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; madenler, bir yandan
taşıdıkları ekonomik ve stratejik değerler
dolayısıyla, diğer yandan, tükenince yerlerine yenileri
konulamayacak olmaları sebebiyle birçok hukuk sistemi açısından
özel mülkiyete ve hatta özel işletmeye konu edilmemişlerdir. Bu durum
cumhuriyet tarihi boyunca çıkan tüm yasalarda ve anayasalarda korunmuştur.
1982 Anayasasının Tabiî servetlerin ve kaynakların
aranması ve işletilmesi başlıklı 168inci maddesinde
Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir.
Devlet bu hakkını belirli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere
devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve
işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya
doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun
açık iznine bağlıdır. denilmektedir.
2840
sayılı, Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer
Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir
Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen
Kanunun 2nci maddesine göre ise, bor tuzları, uranyum ve toryum
madenlerinin aranması ve işletilmesinin devlet eliyle
yapılması yasal bir zorunluluk olarak gösterilmiştir.
Konuya
ilişkin olarak Danıştay 1. Dairesinin 26/5/1999 tarih, 1999/93
ve 1/5/2000 tarih, 2000/67 sayılı kararlarında, bor
tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle
yapılması zorunluluğunun, bu maddenin zenginleştirilmesini,
rafinasyonunu ve pazarlamasını da kapsadığı
açıkça ifade edilmiştir.
Hukuki durum bu
kadar açıkken, maden işletmesinin en temel aşamaları olan
dekapaj, cevher çıkarma, kırma, eleme, ayıklama ve yıkama
gibi işlemler taşeron şirketler tarafından yapılmaya
başlanmıştır. Hatta Eskişehirde bulunan Kırka
İşletmesinde susuz boraks üretimi, işletme içine kurulmuş,
özel bir şirkete ait fabrika tarafından yapılmaktadır. Yani
Kırka İşletmesinde susuz boraks üretimi fiilen özel sektör
tarafından yapılmaktadır değerli arkadaşlar. Bu durum,
2840 sayılı Kanuna açık bir aykırılık
taşımaktadır.
Enerji Bakanı
Taner Yıldız, Konya Milletvekili Atilla Kartın konuya
ilişkin sorusuna 17 Nisan 2012 tarihinde verdiği cevapta bu durumu
kabul etmiştir. Bor madenlerinin, fiilen özel şirketler
tarafından işletilmesine Hazine Müsteşarlığı ve
DPT Müsteşarlığı müdahale etmiş ve mevcut durumun 2840
sayılı Kanuna aykırı olduğu şüphesiyle Enerji
Bakanlığının Danıştay 1. Dairesinden ivedilikle
görüş almasını talep etmiştir. Bu durum Sayıştay
raporlarında geçmektedir. Hazine ve DPT
müsteşarlıklarının taleplerine rağmen Enerji
Bakanlığı, Danıştay 1. Dairesinden görüş
alınmasına ihtiyaç duymaksızın, bor ve boraks üretimini
özel sektör eliyle yürütmeye devam etmiştir. Enerji
Bakanlığının, Hazine ve DPTnin ısrarına
rağmen Danıştaydan görüş almaması tesadüf
değildir arkadaşlar. Çünkü Danıştay, bor madenlerinin özel
şirketler aracılığıyla işletilmesinin 2840
sayılı Kanuna aykırı olduğunu önceki yıllarda
aldığı kararlarla ortaya koymuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özetle, devlet tarafından
işletilmesi gereken bor madenlerini, Anayasanın 168inci maddesine,
2840 sayılı Kanunun 2nci maddesine ve Danıştay
kararlarına aykırı olarak özel sektör kuruluşlarına
işlettiren Enerji Bakanı, Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde
belirtilen görevi ihmal suçunu işlemiştir.
Bu durumun ortaya
çıkması sonucunda suçüstü yakalanan Enerji Bakanı Taner
Yıldız, apar topar, 2840 sayılı Yasanın 2nci
maddesini değiştiren yasa teklifini Meclis gündemine
getirmiştir. Bu Yasa, bor madenleriyle ilgili dekapaj, cevher
çıkarma, kırma, eleme, ayıklama, yıkama, paketleme, tahmil,
tahliye gibi işlemlerin ihale yoluyla üçüncü şahıslara
gördürülmesini öngörmektedir.
Şimdi,
Sayın Bakana soruyorum: Bu işler hâlihazırda özel sektör
tarafından yapılmıyor mu? Evet, yapılıyor. Bu durum
2840 sayılı Yasaya aykırı olduğu için mi apar topar
bu yasa Meclis gündemine getirildi? Evet, bu yasa aklama yasasıdır, o
yüzden Meclis gündemine getirildi. Eğer yapılan işler yasaya
uygunsa, yani bu yasal değişikliğe ihtiyaç yoksa bu yasa neden
Meclis gündemine geliyor?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Bakanı Taner
Yıldız, bor madenlerinin işletmesini Anayasanın 168inci
maddesine ve 2840 sayılı Yasanın 2nci maddesine
aykırı biçimde hizmet ihalesi yoluyla özel şirketlere
verdiği için ve bu işlem Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine göre
suç olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine bor kanununu
getirmiştir; bunu, hepinizin böyle bilmesini rica ediyorum.
Bu yasa, bir
yandan halkın madenlerine ve kamu işçisinin emeğine göz diken
modern köleliği yani taşeronluğu yaygınlaştıran,
diğer yandan da yapılan yolsuzlukları aklayan vahşi
kapitalizmin acımasız yasalarından birisidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bor madenleriyle ilgili düzenlenen
hizmet ihalelerinde yapılan usulsüzlükler Maden Kanununa
aykırılıklarla sınırlı değil, asıl
büyük usulsüzlükler Kamu İhale Kanununa aykırı olarak
yapılan hizmet ihalelerinde yaşanıyor.
Değerli
milletvekilleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında,
Enerji Bakanlığında yapılan yolsuzluklarla ilgili iki
soruşturma yürütülüyor. Bu yolsuzluklarla ilgili olarak düzenlenen
iddianamelerde Enerji Bakanlığında var olan yolsuzluk ve
çürümenin ne boyutta olduğu ortaya çıkıyor. Bu iddianameyi ve
mahkeme kararlarını, isteyen bütün milletvekillerine gönderebilirim.
Bu, 120 sayfalık, Enerji Bakanlığındaki mahkemenin
kararıdır değerli arkadaşlar. İçindeki ibareler,
içinde geçen olaylar, bu şirketlerin sahiplerinin bürokratlarla
konuşmaları, galiz küfürler; gerçekten bu Meclis kürsüsünü
kirletmemek acısından ben bunlara giremeyeceğim ama bu
iddianamede yer alan tespitlerden bahsedeceğim.
Bu iddianamede yer
alan tespitlere göre, devletin neyi ne zaman alacağının fail
şirketler tarafından belirlendiği, şirket sahiplerinin
ihale öncesi hangi şirketin hangi ihaleyi alacağını
belirlediği, ihalelere katılan diğer anlaşmalı
şirketlerin ihale üzerinde bırakılan şirket tarafından
çıkma parası ödendiği, ihalenin her aşamasında Enerji
Bakanlığının en üst düzey bürokratlarından
başlamak üzere rüşvet dağıtıldığı,
kurulu rüşvet düzeni içerisinde uluslararası şirketlerin de
olduğu, telefon dinlemeleri, fotoğraflar ve ihale belgeleriyle tespit
edilmiştir.
Bu iddianamede
ismi geçen şirketlerden bir tanesi Fernas şirketidir. Şimdi, bu
Fernas şirketi üzerinden bu işlemlerin nasıl
gerçekleştirildiğine biraz daha yakından bakalım: Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/134 esas, 2007/77 no.lu kararıyla
Fernas şirketi ortağı Muzaffer Nasıroğlu ve yöneticisi
Yaşar Giregiz cürüm işlemek için kurulan teşekküle üye olmak ve
ihaleye fesat karıştırmak suçlarından hüküm giymiş,
rüşvet suçundan ise beraat etmiştir. Yargıtay, cürüm
işlemek için kurulan teşekküle üye olmak ve ihaleye fesat
karıştırmak suçlarını onamış ve rüşvet
suçu açısından verilen beraat kararını da yerinde
bulmamış ve bozmuştur değerli arkadaşlar.
Diğer
taraftan, Fernas şirketi yöneticisi Muzaffer Nasıroğlu
hakkında 7/4/2006 Bozüyük, Seçköy, Yumurtatepe, Enka İletim
Hatlarının Kapasitesinin Artırılması İhalesinin
işine ilişkin olarak ihaleye fesat karıştırmaktan
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde 2008/38 esas numarasıyla bir başka
dava daha açılmıştır değerli arkadaşlar.
Yetimin
hakkıyla finanse edilen kamu ihalelerine yolsuzluk şüphesi
altında olan şirketlerin girmesini engellemek amacıyla 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun 58inci ve 59uncu maddeleri
çıkarılmıştır. 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 59uncu maddesi hükmüne göre Bu kanun kapsamında yapılan
ihalelerden dolayı haklarında birinci fıkra gereğince ceza
kovuşturması yapılarak kamu davası açılmasına
karar verilenler ve 58inci maddenin ikinci fıkrasında
sayılanlar yargılama sonuna kadar Kanun kapsamında yer alan kamu
kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılamaz. Haklarında
kamu davası açılmasına karar verilenler, Cumhuriyet
Savcılıklarınca sicillerine işlemek üzere Kamu İhale
Kurumuna bildirilir. Denilmektedir, yasa hükmü değerli arkadaşlar.
Yani kanun maddesi ne diyor değerli arkadaşlar: Eğer bir
şirket hakkında yolsuzluk iddiası varsa ve bu iddialar
cumhuriyet savcılığı tarafından ciddi bulunarak bir
iddianame düzenlenmişse -bu da yetmiyor- mahkeme de iddiaları ciddi
bularak dava açılmasına karar vermişse, artık bu
şirkete ihale vererek veya ihaleye katarak kamu kaynaklarını
riske atmayın diye uygulayıcılara emrediyor değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
olayın başına dönelim. Fernas şirketi Enerji
Bakanlığında ihaleye fesat karıştırmaktan
yargılanıyor ve hüküm giyiyor. Doğru mu Sayın Bakan?
Doğru. Bu durumda 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu neyi
emrediyor? Enerji Bakanlığının yargılama başlar
başlamaz Fernas ve diğer şirketler hakkında yasaklama
kararı alması ve bu şirketlerin ihalelere katılmasına
engel olunması gerekiyor. Bu karar alındı mı Sayın
Bakan? Hayır, alınmadı. Yani 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ihlal edilmeye başlandı. 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununun 17, 58 ve 59uncu maddelerine göre cürüm işlemek
için kurulan teşekküle üye olmak ve ihaleye fesat
karıştırmak suçlarından yargılanan ve hüküm giyen
Fernas şirketi ve ortakları hakkında ilgili bakanlık olarak
Enerji Bakanlığı tarafından yasaklama kararı
alınması gerekirken bu karar Enerji Bakanlığı
tarafından alınmıyor değerli arkadaşlar. Usulsüzlükler
burada bitiyor mu? Hayır bitmiyor. Bu defa Enerji
Bakanlığına bağlı Elektrik Üretim Anonim Şirketi
Genel Müdürlüğü, Afşin Elbistan Linyitleri Kışlaköy
Açık İşletmesi dekapaj işi için ihale açıyor. Bu
ihalede akıl almaz bir olay oluyor değerli arkadaşlar.
İhaleye Enerji Bakanlığı ihaleleriyle ilgili olarak ihaleye
fesat karıştırmaktan hüküm giymiş Fernas şirketi de
katılıyor. Enerji Bakanlığı, ihaleye
katılmaması gereken Fernas şirketini ihaleye katmakla
yetinmiyor, üstüne üstlük 6/11/2007 tarihinde düzenlenen bu ihaleyi 119 milyon
lira bedelle Fernas şirketine veriyor. 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun İhaleye fesat karıştırma
başlıklı 235inci maddesinin ikinci fıkrasının
hükmü şudur: İhaleye katılma yeterliliğine veya koşullarına
sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak
ihaleye fesat karıştırma suçu olarak kanunda açık olarak
tanımlanmış değerli arkadaşlar.
Şimdi, Fernas
şirketi ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanıp
hüküm giymiş mi? Giymiş. İhaleye katılmaması gereken
bu şirket bu ihaleye katılmış mı?
Katılmış. İhaleye katılma yeterliliğine ve
koşullarına sahip olmayan kişilerin ihalesine
katılmasını sağlayarak ihaleye fesat
karıştırma suçu işlenmiş mi? (CHP
sıralarından işlenmiş sesleri) İşlenmiş.
Sayın Bakan ne yapmış? Bütün bu süreci izlemekle yetinmiş,
hiçbir şey yapmamış. Sayın Bakan, yönettiğiniz Bakanlıktaki
her türlü işlemleri tetkik, tahkik ve teftişe tabi tutmakla görevli
misiniz? (CHP sıralarından Evet sesleri) Görevlisiniz. Emriniz
altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup Bakanlık
merkez teşkilatıyla bağlı ve ilgili kuruluşların
faaliyetlerini, işlemlerini, hesaplarını denetlemekle görevli
misiniz? (CHP sıralarından Evet sesleri) Bununla da görevlisiniz.
Bunca açık suça rağmen Sayın Enerji Bakanı ne
yapmış değerli arkadaşlarım? Enerji Bakanı hiçbir
şey yapmıyor, hiçbir adım atmıyor, yapması gereken
hiçbir şeyde hiçbir işlemi yok.
Peki, bunlar olup
biterken, bu süreç geçerken başka neler gerçekleşmiş? Bu
aşamadan sonra bir karanlık el devreye giriyor değerli
arkadaşlar. İhaleye katılan diğer firmalar ihale tarihi
itibarıyla ihaleye fesat karıştırma suçundan hüküm
giymiş Yaşar Giregiz Fernas şirketinin Genel Müdürü oldu yani
bir numarası oldu. Muzaffer Nasıroğlu şirketi ise telsim ve ilzama münferiden yetkili
olduğunu, dolayısıyla ihaleye katılması yasak
olanların ihaleye kabul edilmiş olması sebebiyle ihalenin iptal
edilmesi gerektiğini ileri sürerek 28/04/2008 tarihinde Sayın
Bakanın Bakanlığına başvuruyor yani şirketler
benim burada size anlattığımı yazılı olarak Enerji
Bakanlığına bildiriyor. Enerji Bakanlığının
ne yapması lazım? İhaleyi feshetmesi lazım değil mi?
Feshetmiş mi? Hayır, itirazı reddetmiş.
Bu arada, Fernas
şirketinin durumuna uyan ve ihalelere katılmasının
yasaklanmasını gerektiren tebliğ hükmü 4734 sayılı Kanun
hükümlerine ve ruhuna aykırı olarak -az evvel okuduğum açık
kanun hükmüne aykırı olarak- 15/05/2008 tarih ve 26877 sayılı Resmî Gazetede
yayınlanan Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ ile yürürlükten kaldırılıyor değerli
arkadaşlar. Yani Fernas ve diğer şirketlerin durumunu
açıklayan Kamu İhale Genel Tebliğinin ilgili hükümleri
birdenbire ortadan kaldırılıyor değerli arkadaşlar.
Bilindiği
üzere, Kamu İhale Genel Tebliği kanun hükümlerine açıklık
getirmek için çıkarılır. Enerji Bakanlığının
başvurularını reddetmesi üzerine şikâyetçi şirketler
bu sefer Kamu İhale Kurumuna başvuruda bulunuyor değerli
arkadaşlar. Ancak Kamu İhale Kurumu bu hükümlerin açık
olmaması gerekçesiyle bu başvurudan yirmi gün önce Kamu İhale
Tebliğini değiştirerek şirketlerin başvurusunu
reddediyor. Yani Kamu İhale Kurumu başvuru öncesinde kanunu
açıklayan tebliğ hükmünü iptal edip daha sonra Kanun açık
değil. diyerek bu başvuruyu da reddediyor değerli arkadaşlar.
Böylece Afşin-Elbistan Linyitleri Kışlaköy Açık
İşletmesi dekapaj işi 119 milyon lira bedelle Fernas
şirketinin oluyor. İhaleye fesat karıştırmaktan
hükümlü Fernas şirketine verilen ihaleler bununla sınırlı
kalmıyor değerli arkadaşlar.
Bu defa,
05/08/2009 tarihinde, Enerji Bakanlığına bağlı Eti
Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, yani bor madenlerini
işleten Genel Müdürlük tarafından açılan 110 milyon ton dekapaj
ihalesi, 05/08/2009 tarihinde 115 milyon lira bedelle yine Fernas
şirketine veriliyor değerli arkadaşlar.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Ne şirketmiş ya!
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - Yani hepimizin
gözbebeği olan bor madenlerimizin işletilmesi işi, ihaleye fesat
karıştırmaktan hükümlü Fernas şirketine veriliyor değerli
arkadaşlar. Bu durum, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ortaya
çıkarılıp, Meclis gündemine getirilince, Hükûmet, apar topar
Kamu İhale Kanununda değişiklik yapılmasını
öngören yasayı önümüze getiriyor değerli arkadaşlar.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Bu şirket kimin adamı, kimin malı?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - Peki, 01/11/2012 tarihinde,
yani bundan bir ay önce iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul
edilen bu yasa neyi amaçlıyor? İşte, bu yasa, bu şekilde
ihaleye fesat karıştırmış şirketlerin ihaleye
katılması ve yetimin hakkını yemesinin önünü açan bir
yasadır değerli arkadaşlar. Ne yazık ki, iktidar
milletvekilleri -umuyorum ki, bilmiyordurlar ama anlattık, bildiklerini
varsayıyorum- bu yasayı çıkararak, işte, bu yetimin
hakkının yenilmesinin ne yazık ki, değerli arkadaşlar,
önünü açmış oldular.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sırat köprüsünden nasıl
geçecekler?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - İncelediğimiz
belgeler ve raporlar bizi Enerji Bakanlığıyla ilgili korkunç bir
gerçekle yüzleştirmiştir. Şu an itibarıyla Enerji
Bakanlığının yönetimi fiilen iki şirketin eline
geçmiştir. Bu iki şirketten birisi Fernas şirketidir. Bu
şirket, dürüst ve namuslu bütün bürokratların direnişine rağmen
Enerji Bakanlığında her işi yaptırabilmektedir.
Yapılan işlemler hukuk katliamıdır. Yapılan bu
işlemler dolayısıyla başta Enerji Bakanı olmak üzere,
onlarca kamu görevlisi ağır hukuki sorumluluklar altındadır
değerli arkadaşlar.
Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından verilen bu gensoru, ülkemiz ekonomisinin
belkemiğini oluşturan Enerji Bakanlığını
sarmış bu yolsuzluk çarkından kurtulmak için bir
fırsattır.
Bu gensoru
öncesinde Sayın Bakan bir basın açıklaması yapıyor.
Benim aldığım bilgi, diyor ki: Gensorunun artık suyu
çıkmıştır, ciddi konularda gensoru verilir. Ben bütün
milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum, bütün bunlar belgelerle
sabittir. Bütün bunların şüphesi bile bir Bakan için gensoru vermeye
yetmez mi değerli arkadaşlar? (CHP sıralarında
alkışlar) Bu, gensorunun sulandırılmış hâli
midir? Bizim görevimiz bunların üzerine gitmek.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özet olarak, Enerji Bakanı
Taner Yıldız, devlet tarafından işletilmesi gereken bor
madenlerini Anayasanın 168inci maddesine, 2840 sayılı
Yasanın 2nci maddesine ve Danıştay kararlarına aykırı
bir biçimde özel sektör kuruluşlarınca işletilmesine hatta
Kırka Bor İşletmesinde işletme sahası içinde susuz
boraks üretimi için özel fabrika kurmasına göz yumarak Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesinde belirtilen görevi ihmal suçu
işlediğinden, ayrıca Enerji Bakanlığının
kendi ihalelerine fesat karıştırma suçundan hükümlü Fernas şirketine
yargılama sürerken bir hüküm verdikten sonra toplam 234 milyon
liralık iki yeni ihale vererek Türk Ceza Kanununun 235inci maddesinin
ikinci fıkrasında ihaleye fesat karıştırma suçunun
işlenmesine ve bu nedenle kamu zararının oluşmasına
göz yumması sebebiyle
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) Peki Başkanım.
Göz yumması
sebebiyle Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde belirtilen görevi ihmal
suçunu işlediği ortaya çıkmıştır. Bu suçlar ve
tespitler karşısında Enerji Bakanının gensoruyla
düşürülmesi gerekmektedir.
Ben konuşmama
son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarında alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz, Sayın Erdoğdu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora.
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız
hakkında verilen gensoruyla ilgili olarak Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, biraz önce Muş Milletvekilimiz Sayın
Sırrı Sakık, Sayın Bakanımıza bir soru yöneltmişti,
ben de aynı soruyu kendisine yöneltmek istiyorum: HES projelerinde, sizin
kurumunuzda üst düzey görevlilerden kaç kişinin kardeşi veya
yakınları HES projelerini kapattılar ve sonradan
satışa sundular?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek ifade etmek gerekiyor ki
Türkiye Cumhuriyeti birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da
dışa bağımlı bir ülke olmaya devam etmektedir.
Uygulanan yanlış enerji politikaları ülkemizin dışa bağımlı
ülke olmasının başlıca nedenleri arasındadır. Son
olarak elektriğe ve doğal gaza yapılan zam ise uygulanan
yanlış enerji ve savaş politikalarını bir kere daha
gündeme getirmiştir. Türkiye, şu anda dünyanın en pahalı
petrolünü kullanmaktadır; doğal gazda da aynı şekilde
dışa bağımlı bir ülke konumunu sürdürmektedir.
Kısacası Türkiye, son yapılan istatistiklerde açık bir
şekilde ortaya konulduğu gibi, yüzde 74 oranında enerjisini
dışarıdan ithal etmektedir. Enerjide ithalat
bağımlısı Türkiyede 2009 sonu itibarıyla
yaklaşık bir yıllık petrol rezervi ve yaklaşık iki
aylık doğal gaz rezervi bulunmaktadır. Sayın Bakanın
da açıklamasında belirttiği gibi, geçen kış aylık
400 lira doğal gaz faturası ödeyen bir ailenin faturası bu
kış 520 liraya çıkacak. Asgari ücret alan bir
vatandaşın bu faturayı ödedikten sonra nasıl geçineceğini
hiç düşünüyor musunuz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esasen bu son zamanlarda Hükûmetin
art arda uygulamaya koyduğu zamlar, son yıllarda bütün
uyarılarımıza rağmen sert bir şekilde sürdürülen
güvenlik siyasetinin bir parçası olarak görülmektedir. Türkiyede binlerce
gencimizin ölümüne ve sakat kalmasına neden olan bu
çatışmalı ortam âdeta bir canavar gibi ülkenin millî
kaynaklarını yiyip bitirmektedir. Güvenlik konsepti uyarınca
çatışmalarda yapılan masraf, üstüne bir de uygulanan yanlış
enerji politikaları eklenince vatandaşlarımıza elektrik ve
doğal gaz zammı olarak geri dönmektedir.
Değerli
milletvekilleri, şu anda 1.600 civarında olan HESlerin
sayısı yapımı süren 200 HES daha eklendiğinde
1.800lere çıkacaktır. HES yapımlarında yasa gereği
yapımcı şirketin ÇED raporu alabilmek için köylülerin
onayını alması gerekmektedir. Yaşama alanlarının
ve doğanın tahrip edilmesini istemeyen köylüler, HES
şirketlerine doğal olarak itiraz etmekte ve
yaşadıkları yerlerde HESleri istememektedirler. Ancak bu itirazlar
dikkate alınmadığı gibi, Bakanlar Kurulu usulsüz bir yetki
devriyle acele kamulaştırma yetkisini de EPDKya devretmiş,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ise bu yetkiyi başvuran her firma
için hemen kullanabilmiştir. Bir savaş kanunu olarak bilinen acele
kamulaştırma, doğayı tahrip ettiği bilirkişi
raporlarınca açıkça ifade edilen HES yapımları için
pervasızca kullanılabilmektedir.
Bakanlığın bir diğer yanlış
enerji politikası nükleer enerji ile ilgili olarak uygulamaya soktuğu
politikalardır. Dünyanın pek çok yerinde nükleer enerji çevreye ve
insana verdiği zarardan dolayı terk edilirken, Türkiyede birçok
yerde nükleer enerji santrali açmaya çalışmak
anlaşılır bir tutum değildir. Çernobil faciasının
etkileri hâlen devam etmekte, Karadenizde pek çok insanımız
kanserden dolayı hayatını kaybetmektedir.
Sayın Bakanın nükleer enerji ile ilgili
basına yansıyan sözleri ise hakikaten de hayret vericidir. Sayın
Bakan, basına yansıyan sözlerinde "Sigara, ortalama insan ömrünü
2,3 yıl, yoksulluk 700 gün, alkol 130 gün, kalp 2.100 gün öne çekiyor.
Uçak kazaları ise Amerika Birleşik Devletlerinde ortalama insan
ömrünü 1 gün öne çekiyor. Nükleer santrallerin ortalama ömür kaybı ise
sadece 0,03 gün olarak tespit edilmiştir." şeklinde bir
beyanatta bulunmuştur.
Nükleer santraller yolu ile elektrik elde edilmesi, bütün
diğer enerji elde etme teknolojileri ve yatırımları gibi
çeşitli riskler barındırmaktadır. Seçilecek teknoloji ve
yer seçiminden tutun da normal çalışma koşullarında ve hele
hele herhangi bir kaza hâlinde sağlık ve çevre etkisi ile son derece
riskli bir enerji elde etme yöntemidir. Nükleer enerji meselesi, beklenen fiyat
artışlarına rağmen süreklilik arz eden, tamamen
dışa bağımlı yakıt gereksinimi; savaş
hâlinde koruma zorluğu, radyasyonlu atıklarının yok
edilmesi, ömrü bittiğinde santralin sökümü ve bütün bunların maliyet
hesaplarına değin bilimin bütün dallarını ve toplumun bütün
çıkar gruplarını ilgilendiren teknik bir konudur. Nükleer
enerjinin pek çok riski olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda
insan ve çevre sağlığının birincil derecede önemli
olması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, nükleer santraller barındırdığı risklerin
yanı sıra çevreye yayılan zararlı radyasyonun en önemli
kaynağı olarak nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları, karşılaştığımız çevre
sağlığı riskleri, bilimsel tabloda en ağır risk
grubu olan hem gözlenemez hem de denetlenemez riskler arasındadır.
Nükleer santral ve
zararlı radyasyon konusunda Türkiyenin hukuk metinlerinde nükleer suç ve
cezası tanımlanmamıştır. Çevreyi ve
sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları ülkemizde eksik ve
engellerle doludur.
Enerji ve nükleer
enerji yalnızca sanayi sektörünün değil, tarım, orman, turizm,
sağlık gibi tüm sektörlerin içinde bir yerdedir.
Küresel
ısınmanın çözümü diye nükleer santral yatırımı
yağmurdan kaçarken bataklığa saplanmaktır.
Ülkemizde ÇED
ticari bir iş olarak özel firmalara yaptırılmaktadır. Bu
nedenle, işletme ÇEDe değil, ÇED işletmeye uydurulmakta,
bazı madencilik, petrol arama gibi sektörler kapsam dışında
tutularak ÇED anlamsızlaştırılmaktadır.
Ülkemizin
uygulanmayan mahkeme kararlarıyla dolu, bozuk çevre koruma sicili bizlerin
ve tüm yurttaşların nükleer santraller konusunda son derece
ihtiyatlı olmasını gerektirmektedir.
Nükleer
santraller, hiçbir ülkede sigorta şirketlerince sigortalanmaz çünkü bir
nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar boyu sürecek, Çernobil
felaketinde olduğu gibi, birkaç ülkenin ekolojik felaket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre sağlığı
kayıplarının maddi ve manevi boyutu tahmin edilemeyecek ve
karşılanamayacak ölçüde büyük olabilir.
Nükleer santraller
gerek yatırım ve işletme aşamasında gerekse
atıkları ve ekonomik ömür sonu sökümü yüz yıl süren radyasyonla
kirlenmiş santral parçaları nedeniyle kirli, yatırımı
ve ürettiği enerji maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle
dışa bağımlı ve yakıt kaynakları sınırlı
teknolojilerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz da Suriyedeki olaylara
değinmek istiyorum. Suriyede yaşanan son durum hepimizi derin bir
şekilde etkilemekte ve endişelendirmektedir. Son günlerde daha da
şiddetlenen çatışmalarla beraber Suriyede yaşanan
olayların bütün Orta Doğuyu etkileyecek boyuta geldiğini
görmekteyiz.
Suriyede Mart
2011den bu yana süren ve 50 bine yakın sivilin ölümüne yol açan
çatışmalarla ortaya çıkan Suriye krizi, bölgesel
ittifakların Orta Doğunun bu havzasında ne denli
kırılgan olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kriz sürecinde
Türkiyenin izlediği aktif politikaların
karşılaştığı direnç de, AK PARTİ
İktidarında kapasitesini bir hayli genişleten Türkiye
dış politikasının sınırlarını görme imkânı
sağlamıştır. Orta Doğuda büyük bir ivme yakalayan
Türkiye, Suriye krizinde bölgesel gücünün sınırlarını ve
Orta Doğudaki devrim taleplerini yönlendirme kapasitesini test etme ve
sonuçta bölgesel aktörlerle ilişkilerini gözden geçirme ihtiyacı
duymuştur. Türkiyenin Orta
Doğuda oyun kurucu ülke söylemiyle yürüttüğü ve kimi çevrelerde
Yeni Osmanlıcı diye nitelenen politikası Suriyede güçlü dirençle
karşılaşmış, devrim arayışlarına
verilen güçlü siyasi ve askerî desteğe rağmen geçen şu zamana
kadar hedefine ulaşamamıştır. Komşularla
sıfır sorun politikası ile yola çıkan Hükûmet,
sıfır komşu politikasına doğru evrilmektedir.
Suriye krizinin
bölgedeki en büyük etkisi Türkiye-İran ilişkilerinde
olmuştur. Birleşmiş
Milletlerin, Libyada olduğu gibi güç kullanımını içeren
bir yaptırım kararı alamaması üzerine, Suriyede devam eden devrim konusunda
yalnız kalan Türkiye, tüm komşularıyla ama özellikle
İranla ilişkilerinde büyük bir kırılma
yaşamıştır. Yakın zamana kadar perde gerisinde büyük
bir rekabet yaşansa da, iki tarafın da sık sık tekrar
etmeyi sevdiği ifadeyle, Kasrı Şirin Anlaşmasından bu yana devam eden
ve AK PARTİ İktidarında
en üst düzeye çıkan ilişkiler bir
hayli gerilemiştir, gerilmiş bir aşamaya gelmiştir.
Gerilimin nedeni ise iki ülkenin Suriyede rejim değişikliğinin
sonuçlarını farklı okumalarıdır.
Şurası
bir gerçek ki Türkiye, Esad rejiminin altı ay içinde
yıkılacağını düşündü ve bütün dış politikasını
bu plan üzerinde yaptı ancak Türkiye uluslararası camiada yalnız
kaldı. Son olarak Katarın başkenti Dohada yapılan
toplantıda Suriye muhalefeti Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal
Koalisyonu adı altında
yapısal bir değişikliğe gitmiş, Türkiyenin
ilişkili bulunduğu muhalefet etkisini kaybetmiştir. Açıkça
görünüyor ki Obama yönetimi bu yapıyla daha fazla iş birliğine
girmeyi tercih etmiştir.
Suriyede
çatışmalar hâlâ devam ediyor
ve ölü sayısı her geçen gün daha da artıyor. Türkiye ise silah
ve para yardımı başta olmak üzere Suriyeli muhaliflere destek
vermekle suçlanmaya devam ediliyor. Bu durum, Türkiyenin dış
politikasının ne kadar yanlış olduğunu bir kere daha gözler
önüne sermiştir. Üstelik Suriye krizinin başlarında yapılan
anketlerde Türkiye kamuoyu, Suriye politikası konusunda Hükûmete büyük
oranda destek veriyorken, içine girilen girdabın farkına varan
kamuoyu son yapılan anketlerde bu desteğini büyük oranda geri
çekmiştir.
Halk Suriyeye
yönelik bir müdahale istememektedir. Halkın yalnızca yüzde 18i
Suriye muhalefetine destek konusunda Hükûmetle aynı görüştedir.
Amerikan, Alman Marshall Fonu tarafından yürütülen ve Türkiye kamuoyunun
da görüşlerinin alındığı Transatlantik
Eğilimler adlı raporda çıkan bu oran, Hükûmetin Suriye
politikasına yönelik kamuoyu desteğinin düştüğünü
göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Suriyede savaşın bir
an önce bitmesini istiyoruz. Suriyede yaşayan etnik ve farklı
inançtaki bütün halkların, Arapların, Kürtlerin, Alevi Nusayrilerin,
Ermenilerin, Asuri Süryanilerin ve Türkmenlerin özgürlüğünü ve
eşitliğini garanti altına alacak laik ve demokratik bir Suriye
istiyoruz. Bizim için önemli olan halkların iradesidir. Kendi
halkını öldürmeye devam eden Esad rejimine hiçbir zaman destek
vermedik, veremeyiz de.
Suriyede rejim
elbette değişmelidir. Ancak bu değişim
dışarıdan gelen direktif ve politikalarla değil, bir bütün
olarak Suriye halklarının iradesiyle olmalıdır. Suriyede
yaşayan halkların iradesi esas alınarak özgür, demokratik ve
laik bir Suriye yaratılmalı ve bu haklar anayasal olarak güvence
altına alınmalıdır. Türkiye'nin Suriyeye yönelik dış
politikası tam da bu temelde olmalıdır.
Türkiye
dış politikasını Kürt fobisi üzerinden yürütmektedir. Oysa
böylesi bir dış politikanın Türkiyeye hiçbir şey
kazandırmayacağı son derece açıktır. Türkiyenin
yapması gereken, Suriyeli Kürtler ve diğer halklarla iş
birliğine girerek onlara dostluk elini uzatmak olmalıdır. Bu
bağlamda, Türkiye Suriyedeki Kürtlerle olumlu ilişkiler
geliştirdiğinde biz de Barış ve Demokrasi Partisi olarak
destek vermeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Suriyedeki çatışmalardan kaçarak Türkiyeye
sığınan mültecilere Türkiyenin kucak açması önemli ve
insanidir. Ancak, üzülerek takip ediyoruz ki Türkiye farklı
politikaların peşinde koşmaktadır. Savaş temelli
politikaların ötesinde, dostluk temelli politikaların
oluşturulması gerekirken, Suriyede yaşayan etnik ve dinî
temelli halklarla diyalog içine girilmesi gerekirken tam tersi bir tutum
izlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin dış
politikasını oluştururken kendi çıkarlarını
gözetmesi kadar doğal bir şey olamaz. Ancak politikalar
oluşturulurken demokrasi, insan hakları gibi evrensel birtakım
değerlerin göz ardı edilmemesi gerekir. Evrensel olarak bütün
insanlığın kabul ettiği değerler üzerinden
dış politika oluşturmak varken, birtakım dinî referanslarla
harekete geçmek ya da siyasetini bunun üzerinden kurmak o ülkeye kaybettirecektir.
Ülkemizin içinde bulunduğu durumun bu olduğunu düşünüyoruz. Bu
bağlamda, halkları tahakküm altına alan, onların
iradelerini yok sayan, onlara yönelik düşmanca ilişkilerin
geliştirilmesine yönelik yaklaşımlara
katılmadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Orta Doğunun iç içe geçmiş birçok sorunu
barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Orta Doğu
ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja
mahkûm edilmemelidir. Orta Doğu ülkeleri, halklarından
aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek
barışçıl bir kalkınma seferberliği başlatacak
potansiyele sahiptirler. Bölge halklarının bir arada yaşama
iradesine, devletlerin egemenlik haklarına, bireylerin temel hak ve
hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek ulusal ölçekte
kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön
şartıdır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti ve
devlet yetkilileri Suriye Kürtleriyle
ilgili konuşurken kendi ülkelerinde milyonlarca Kürtün
yaşadığını akıllarından
çıkarmamalıdırlar. Bu tutum, Irak, Suriye ve İranda
akrabaları olan insanlar için son derece incitici ve
dışlayıcı bir yaklaşımdır. Bu söylemler
Türkiyede yaşayan milyonlarca Kürt insanının vicdanına
indirilmiş bir darbe şeklinde algılanacaktır. Suriyeye
yönelik herhangi bir müdahaleye karşıyız çünkü bu tutum
savaşın derinleşmesi, insanların hayatlarını
kaybetmesi anlamına gelecektir. Suriye Kürtlerinin kendi haklarına
sahip çıkması ve kendilerini yönetmek istemeleri Türkiye için bir
müdahale nedeni olmamalıdır. Böyle bir tutum uluslararası hukuk
açısından da kabul edilemez. Suriyenin geleceğine dış
güçler değil, Suriye halkının kendisi karar vermelidir.
Suriyede yaşayan Kürtler ve diğer halklar kendileri için demokratik,
özerk bir yapı arzu ediyorlarsa bu karara ancak ve ancak saygı duymak
gerekmektedir. Esad kalsa da, gitse de Suriyede yeni bir yapının
oluşacağı muhakkaktır. Burada önemli olan, yeni
oluşacak Suriyenin halkların iradesine saygılı, demokratik
ve laik bir hukuk devleti olması için çaba harcamaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyede iç savaş
başladığı günlerde politika üretemeyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti geç kalmışlığın
aceleciliğini ortaya koyarak Suriye politikası ve Orta Doğu
politikasında daha fazla itibarsızlaşmıştır. Bu
politika Türkiyenin Suriyeye yönelik makro hedeflerini
değiştirmiş, Türkiye tüm Suriye politikasını
Suriyedeki Kürtlerin kazanımlarını engelleme ve
aşındırma üzerine
yoğunlaştırmıştır. Suriyede devam eden
çatışmaları tüm kamuoyu yakından takip etmektedir. Son
birkaç gündür Ceylânpınar ilçemizin karşısında bulunan
Serekaniyede -Resulaynda- yoğun çatışmalar
yaşanmaktadır. Önceki çatışmaların aksine bu
çatışmalar, Özgür Suriye Ordusu, El Nusra gibi
silahlandırılmış çeteleriyle o bölgede yaşayan Kürtler
arasında gerçekleştirilmektedir. Türkiyenin bu
çatışmaların yaşanmasını engelleyen bir rolü
benimsemesi gerekirken, Türkiye bu çatışmaların bitirilmesi
konusunda herhangi bir çaba içine girmemekte, aksine bu gruplara destek
vermektedir. Özgür Suriye Ordusu bileşeni olup olmadığı
bile belli olmayan ve hiçbir meşruiyeti olmayan birtakım gruplarla
Türkiyenin iş birliği yapıyor olması en başta bu
ülkeye kaybettirecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suriyeli Kürtler düşmanımız
değildir, düşman hâline de getirilmemelidir. Kürt fobisi üzerinden
geliştirilen politikaların terk edilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin
yapması gereken, başta PYD olmak üzere oradaki Kürt Ulusal
Konseyinden Kürt liderlerle diyalog içine girmek olmalıdır. Üstelik
sadece Kürtler değil, hangi etnik, inançsal, mezhepsel ve kültürel
aidiyete sahip olursa olsun Suriyede yaşayan tüm halkların,
farklı inançların kendi iradeleriyle yönetilmeye hakları
vardır ve demokratik bir Suriye ancak böyle şekillenebilir.
Suriyenin
geleceğini bir başka ülke değil ancak orada yaşayan halklar
belirleme hakkına sahiptir diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında verilen
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi
sıra Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy konuşacak.
Buyurun Sayın
Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız hakkında, Anayasa'nın 98 ve
99uncu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106ncı
maddeleri gereğince vermiş olduğu gensoru önergesiyle ilgili
-grubum adına- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gensoru
sahipleri ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşım gerçekten çok önemli belgelerle birtakım konuları
izah etti. Bu gensorunun da ana konusu, Enerji
Bakanlığının, tabii, bor madeniyle alakalı, hem
yapılan yolsuzluklar hem de politikalarla alakalı.
Bor, elbette
Türkiye için stratejik bir maden, bunu herkes böyle kabul ediyor, herkes böyle
değerlendiriyor. Ancak bu stratejik madenle alakalı, devlet,
diğer madenleri de göz önünde bulundurarak 1983 yılında
devletleştirdiği bu madenlerle alakalı zaman zaman böyle
birtakım surda gedik açmak adına bazı girişimlerde
bulunuyor. Biz, bu yapılan bazı, surda gedik açma
çalışmalarının da bazen sehven -yanlışlıkla-
yapıldığı kanaatiyle birtakım şeyleri
değerlendiriyoruz ama bütün bunları üst üste bindirdiğimizde,
üst üste koyduğumuzda maalesef aklımıza bazı kötü
senaryolar da gelmiyor değil.
Şimdi,
bakın, buna örnek olarak şunu söyleyeyim: 27 Haziran 2012de bir
torba yasa geldi buraya. Bu torba yasada da yine bu konuyla alakalı, 2840
sayılı Yasada birtakım değişiklikler
yapılmasıyla alakalı bir geçici madde koydular. Bu yasadaki
uyarıyı biz yapmamış olsaydık, ilgili iktidar partisi
yetkilileriyle görüşmemiş olsaydık, bu yasa o geçici maddeyle
olduğu gibi geçmiş olsaydı bugün bor madenlerinin
özelleştirilmesinin önünde hiçbir engel yoktu. Oraya bir kelimeyi ilave
ettirmek suretiyle
Yani orada ne diyor, geçici maddede? 2840 sayılı
Kanuna ekli listede linyit ruhsatları ile daha sonra bu sahalarla
birleştirilmek suretiyle 2840 sayılı Kanun kapsamına dâhil
olan sahaları, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna göre
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
özelleştirilir. Şimdi, bakın, burada 2840 sayılı Yasa
kapsamına bor da giriyor, biliyorsunuz. Bunu, linyit kelimesini ilave
ettirerek ancak düzeltmeyi sağlayabildik. Bizim söylediğimizin doğru
olduğunu iktidar partisi mensubu arkadaşlarımız da kabul
ettiler, bir önergeyle düzelttiler. Şimdi, biz bunu görmemiş
olsaydık, bu yasa böyle geçmiş olsaydı -ifade ettiğim gibi-
bugün bor veya bu daha önce devletleştirilen diğer madenler, çok
rahat bir şekilde, bu torba yasada, bir tane madde ilavesiyle bu
sıkıntı devam edegelecekti.
Şimdi, yine
bu alt komisyonda görüşülen, daha Meclise gelmeyen bor madenleriyle
alakalı üçüncü şahıslara, işte dekapaj, cevher
çıkarma, kırma, eleme, ayıklama ve yıkama, paketleme,
tahmil-tahliye gibi özel olarak kelimelerle yani konuları ifade edilen
yine bir geçici madde çalışması yapıldı. Bu
çalışma alt komisyonda yapılmadan önce daha muğlak bir
ifadeydi ve hatta şimdi de aslında çok yeterli bir ifade
olmadığı kanaatindeyim ben çünkü bütün bunlarla belki maden
ruhsatları devletin elinde kalacak ama bor işletmeleriyle
alakalı, bu işletmelerin istendiği zaman veya birileri istediği
zaman bu işletmeleri devretmenin önünde hiçbir engel kalmayacak.
Dolayısıyla,
sadece Biz iyi niyetle çıkartıyoruz, bunun maksadı şudur.
gibi kelimelerle bu yasalar çıkmaz. Yani kötü niyetli olan, o
yarınlarda olabilecek durumların da önünü kesmek adına her
şey açık seçik buraya yazılır diye ifade etmek istiyorum.
Bunu da herkesin böyle bilmesi lazım.
Şimdi, bor
gerçekten, ifade ettiğim gibi, stratejik bir maden, yarınlar
adına çok stratejik bir maden bor. İşte, borla ilgili birçok
efsaneler var; işte enerjiyle ilgili, efendim, birtakım şeylerin
aslında bulunduğu, icat edildiği ancak işte, hayata
geçmediği gibi falan ama şimdi mevcut çalışmalarla,
işte özellikle sodyum bor hidrürle ilgili çalışmalarla, bugün
mevcut enerjinin üzerinde bir maliyetle çalıştığı
aşikâr ancak buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Bugün belki borla
çalışan enerji motorları veya işte enerji araçları
Enerji üretmek bordan, belki bugün 30 katına pahalıya mal olabilir
ama yarınlarda, her teknolojide olduğu gibi, bu teknolojinin bugün
hidrokarbonlar seviyesine düşebilme ihtimalinin de yüksek olduğunu
düşünerek bu bor madenlerine hepimizin, bütün Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının göz bebeği gibi bakması ve böyle
değerlendirmesi lazım diye düşünüyorum.
Şimdi, burada
konu Eti Maden olduğu için yani özellikle Eti Maden ve oradaki
yolsuzluklar olduğu için, belki usulüne uygun yapılmış
ancak Sayın Bakan vicdanına sığdırdı mı
sığdırmadı mı bunu burada belgesiyle birlikte
soracağım. Sayın Bakanın Başbakanlığa
yazdığı bir izin belgesi var Eti Madenin mevcut şu andaki
kiraladığı yerle alakalı. Burada diyor ki bir
paragrafında, 2007/3 sayılı Başbakanlık Tasarruf
Tedbirleri Genelgesinin Gayrimenkul edinilmesi ve kiralanması başlıklı
maddesinde, Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yurt içinde ve
yurt dışında hiçbir surette hizmet binası, lojman, her ne
adla olursa olsun memur evi, kamp, kreş, eğitim, dinlenme ve benzeri
sosyal tesis ve bunlarla ilgili arsa ve arazi satın alınamayacak,
kamulaştırılamayacak, kiralanmayacak vesaire hükmü yer
almaktadır. şeklinde bir ibareyi de belirterek
Başbakanlıktan bu yerin kiralanmasıyla ilgili izin istiyor.
Peki, bu yer ne kadara kiralandı değerli milletvekilleri, biliyor
musunuz? Bilmediğinizi düşünüyorum; aylık 280 bin liraya. Bu da,
hadi binanın büyüklüğü, vesairesi tartışılabilir ama
üç yıllık kirası peşin ödenmek suretiyle kiralandı.
Yani, 10 milyon 80 bin lira artı KDV ödenerek bu bina bugün Eti Madenin
işte Kullanılamaz durumda. diye tespit edilen Genel
Müdürlüğünün birkaç biriminin de bir araya getirildiği, aslında
uygun arsasının olduğu, o arsaya TOKİ tarafından da
bina yapılacağı ve üç yıl içerisinde bitirileceği
ifadesiyle birlikte ama 3+2 modeliyle kiralandı. Eğer o üç yılda
da bu bina bitmezse, iki yılda da yaklaşık bir 8-9 milyon lira
daha bir bedel ödenerek, çıkma gerekçesini binaların da tadilat
gerektirdiği ve 15 trilyon liraya mal olacağı gerekçesiyle
buradan Eti Maden şirketimiz ayrıldı. Şimdi, 15 milyon
tadilat masrafından kaçarak, eğer beşinci yıla da sarkarsa
bu kiralama yaklaşık 21 milyon lira bir kira bedeli ödemiş
olacak bu Eti Maden. Ben, şimdi, Sayın Bakana, vicdanen bu konuda
rahat olarak mı imza attı, atmadı, onu da sormak istiyorum.
Hukuka uygun tespitler yapılmış ve metrekare fiyatları
vesaire şunlar bunlar hepsi uygulanmış ancak ben şahsen,
böyle bir kurumun, hem tasarruf tedbirleri genelgesi var hem de peşin
olarak 10 trilyon liralık kirayı vermenin uygun olup
olmadığını buradan Sayın Bakana sormak istiyorum?
Tabii, Enerji
Bakanlığı, buradan ifade edildiği gibi, geçmiş
dönemler de belki dâhil olmak üzere, en çok yolsuzlukların, en çok
soruşturmaların, en çok tutuklamaların olduğu bir kurum,
bir bakanlık. Bu yakın dönemde de birçok bürokratın
soruşturulduğu, cezaevine girdiği, tutuklandığı,
ceza aldığına da şahit olduk.
Tabii burada
Bakanlık elbette denetimden sorumlu, ancak bizler de muhalefet
milletvekilleri olarak vatandaşın bize verdiği denetim yetkisini
kullanırken, Mecliste yine komisyonlarda, bu kurumların denetimini
yapan KİT Komisyonunda da maalesef bu anlamda çok çaresiz
kaldığımızı da ifade etmek istiyorum. Çünkü, KİT
Komisyonu denetimini yaparken, bir yıl boyunca Sayıştayın
düzenlediği raporlarla birlikte, Sayıştayın bize
göndermediği veya gönderemediği birtakım bilgi, belgeleri de dâhil
ederek o komisyonlarda bu kurumları biz denetliyoruz ama inanın
KİT Komisyonunun hiçbir yaptırımı yok. Burada Sayın
Bakan biraz sonra çıkacak, işte şu, şu
Madem öyle,
işte mahkemelere başvurun yolsuzluk varsa vesaire gibi, ama ilgili
bakanlığın ilgili teftiş kurulları, kurumların
teftiş kurulları, maalesef benim gördüğüm kadarıyla, bugün
ne kadar, yirmi tane, otuz tane dosyadan -ya bir tanedir, ya iki tanedir- aleni
usulsüzlük, yolsuzluk yapılmasına rağmen zaman
aşımından dolayı
İşte verilen cezalar bakana
gelinceye kadar tamamen affedildiği birçok soruşturma
dosyalarına maalesef hep birlikte şahit olduk.
Şimdi,
Sayın Bakana, bu yine bütçe görüşmeleri sırasında
komisyonda sorduğum ama zaman kısıtlamasından dolayı
pek detayına girmediğim bir şeyi de, yine BOTAŞla ilgili,
BOTAŞ Internationalla ilgili bir konuyu burada gündeme getirmek
istiyorum. BOTAŞ International Limited Şirketi vergi cenneti olan bir
adada kurulup, bu BTC hattını, boru hattının
işletimini yapan bir kurum ancak bu kurumun başına gelecek genel
müdür ve yönetim kurulu üyelerinin atanmasıyla ilgili de uzunca
zamandır Sayıştay yaptığı denetimlerde
BOTAŞın Genel Kuruluyla ancak genel müdür ve yönetim kurulu üyelerini
atayabilirsiniz. diye ısrarla raporlarında belirtmesine rağmen,
Sayın Bakan, bu teftiş kurulunca, bu Sayıştay
raporlarınca maalesef bu uyarıları, o en son BİLin Genel
Müdürü görevden ayrılana kadar maalesef yerine getirmedi. İşte,
açıkça burada, yine bu kurumla ilgili Madde 40- İlgili
bakanlık; teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklık
faaliyetlerinin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak
yürütülmesini gözetmekle görevlidir. demesine rağmen, yine Birinci
fıkrada belirtilen amaçla ilgili bakanlık, gerekli hâllerde
teşebbüslerin hesaplarını ve işlemlerini teftiş ve
tahkike tabi tutmaya, bunların iktisadi ve mali durumlarını
tespit ettirmeye yetkilidir. vesaire gibi birtakım görevler yüklenmesine
rağmen maalesef bu uluslararası bir şirket olan yani Türkiyenin
dışında kurulmuş bir şirket olan BİLle
alakalı gerekli hassasiyetleri göstermediği kanaatindeyim.
Şimdi,
bunların atanmasıyla yani usulsüz atanmasıyla Ne oldu, ne var?
denilebilir ancak size şunu söyleyeyim: BOTAŞ International Limited
uzunca yılardır zarar eden, BTC hattını işletirken ve
en son bu BOTAŞ International Limited bu zararından dolayı
tahkime başvurmuş yani yüz milyonlarca dolar civarında bugüne
kadar ve bundan sonrasıyla alakalı bir rakamı ilgilendiren bir
durumla karşı karşıyaydı. Şimdi, geçtiğimiz
aylarda bu konuyla alakalı BOTAŞ International Limited
Şirketinin BTC hattıyla masaya oturup tekrar bir sözleşme
imzaladığını görüyoruz. Ancak, burada yine
Sayıştay raporlarında diyor ki: BIL Genel Müdürüyle Yönetim Kurulu
üyelerinin Genel Kurul kararı dışında
atanmalarının yapılmasına devam edilmesi hâlinde BIL ile
üçüncü kişiler arasında çıkabilecek hukuki
anlaşmazlıklarda BIL Genel Müdürünün ve Yönetim Kurulu üyelerinin
atanmalarının hukuki olmadığına ve yaptıkları
işlemlerin geçersiz olacağına ilişkin bir itirazda
bulunması hâlinde kamu zararı doğacaktır. Hem de üstelik
bu işletme anlaşmasını yapan BIL Genel Müdürünün yetkisini
de bu anlaşmayı imzaladıktan bir ay sonra aldığına
daha sonraki evraklarda şahit oluyoruz. Dolayısıyla, BILle
alakalı, BTC hattının işletimiyle alakalı
yarınlarda önümüze birtakım sıkıntılar gelirse bu,
Sayın Bakanın bu konudaki gösterdiği ihmalkârlık veya buna
benzer birtakım tavırlarından dolayı olacaktır ki, bu
kayıtlarda, raporlarda açık ve net bir şekilde bellidir.
Bir de üstelik bu anlaşmayı
yaparken
Şimdi, Sayın Bakan diyecek ki: Bu anlaşmadan
dolayı işte biz bugüne kadarki 100 milyon doları tazmin ettik,
bundan sonrasıyla alakalı zararlarımızı
kapattık. Bakın, zaten tahkime de biz bugüne kadar ettiğimiz
zararları tazmin etmek için gitmiştik, bu konuda Türkiye Cumhuriyeti
devleti cebinden 20 milyon dolara yakın da para harcamıştı.
Ancak, ilerisiyle ilgili edilen tazmin, işletme
anlaşmasının şu maddesinde şöyle yer alıyor:
BOTAŞ tarafından atanmış işletmecisine senede asgari
miktar olarak 150 milyon metreküp sağlayacağına dair teyit;
işbu yakıt gazın
Şimdi,
BOTAŞ İnternational Limited BOTAŞın bir yan kuruluşu.
Bu 57 dolardan 150 milyon metreküplük gaz, yine Azerbaycanla
yaptığımız anlaşmalardan doğan, bize
-hakkımız olan- neticede BOTAŞa verdiği bir gaz. Peki,
bunu hangi hakla -BOTAŞın bilançosuna girmesi gereken veya
BOTAŞın, zarar eden ve çok ciddi anlamda zarar eden
BOTAŞın, bilançolarında artı olarak gözükmesi gereken bu
durumu- niye BOTAŞ İnternational Limited şirketine
aktarıyorlar? Bunu da anlamak mümkün değil.
Yine, bu
anlaşmada, tali çalışanlarla alakalı, bu şirketin
başına yabancıların da müdahil olarak gelmesiyle ilgili
burada maddeler söz konusu. Yani bu sözleşme, dolayısıyla yine
Sayıştay raporlarında var, BOTAŞ İnternationalın
yaptığı bu sözleşme, BTC hattıyla yapılan bu
konu, kesinlikle kamu yararına olan bir konu değil tamamen kamu zararına
olan bir konuyla alakalıdır diye buradan bunu da ifade etmek
istiyorum. Yarınlarda, yine söylediğim gibi, bu konu bizim
karşımıza çok farklı birtakım konularla gelir diye
düşünüyorum.
Şimdi,
Sayın Bakanın, hem bütçede hem de geçtiğimiz günlerde de bu
elektrik ve doğal gaz fiyatlarının
pahalılığıyla ilgili birtakım sözler
söylendiğinde, hem bizimle hem de vatandaşla âdeta biraz da dalga
geçer gibi ifadelerinin yer aldığını görüyorum. Orada,
bütçede de, kendi ifadesiyle, geçmişteki rakamları kıyaslarken
1/1/2002den bahsetti, kaldı ki bu Hükûmet ancak 2003
yılının başında işbaşına geçti.
2007ye kadar,
hatırlarsanız, geçtiğimiz hükûmetler herhangi bir zam
yapmadılar ve 2007 seçimlerinde billboardlarda, her yerde şu
ifadeleri görebiliyordunuz: İşte, elektriğe zam yapmadık,
tüp gaza zam yapmadık. Ve bundan dolayı da vatandaş, gerçekten
İşte, bu hükûmet vatandaşı düşünüyor, elektriğe
zam yapmayan, tüp gaza zam yapmayan bir Hükûmet. Bunlar temel girdileri
vatandaşın. diyerek sizlere oy verdi ama 2007den sonra maalesef,
asıl baz almamız gereken yıl odur... 2007de vatandaş,
maaşıyla kaç kilovatsaat elektrik alıyordu, bugün kaç
kilovatsaat alıyor? Onların
karşılaştırmalarını da iyi yapmak lazım.
Dolayısıyla
-süre konusunda da sıkıntımız var- söyleyeceğimiz alan
olarak baktığımızda, Enerji
Bakanlığının bütün kurumlarıyla alakalı, belki
her bir kurumuyla alakalı saatlerce söyleyeceğimiz sözler olabilir
ancak zaman sıkıntısından dolayı şunu ifade
edebilirim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamamlayınız lütfen sözlerinizi.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Enerji Bakanlığındaki yapılan
işler önemli. Türkiye'nin stratejik meseleleri ve aslında millî
politikaları hâline gelmesi gereken konular ancak bu yapılmıyor.
Ve özellikle de Sayın Bakanın, son dönemde, bu yapılan
usulsüzlükler ve yolsuzluklarla alakalı, hem Sayıştay
raporlarını hem bizlerin ortaya koyduğu bilgi ve belgeleri çok
fazla da dikkate almadığını görüyoruz. Bunun için de bu
gensorunun isabetli olduğunu ifade ederek hepinize saygılar
sunuyorum.
Sağ olun.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Ali Rıza
Alaboyun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız
Sayın Taner Yıldız hakkında, CHP İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından verilmiş olan
(11/25) no.lu Gensoru Önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz enerji arz güvenliğinin sağlanmasına
parti politikalarımızda büyük önem verilmekte, artan enerji talebi
dikkate alınarak enerji arz güvenliğimize yönelik politikalar
oluşturulmaktadır. Bu bağlamda, enerji arz güvenliğinden
kaynaklanan riskleri azaltmak için, serbest piyasa unsurlarının
işlevselliğinin artırılması, yatırım ve
ticaret ortamının iyileştirilmesi, yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarına öncelik verilerek kaynak çeşitlendirilmesinin
sağlanması, enerji sektörünün sürdürülebilirliğini temin etmek
amacıyla enerji kaynaklarının taşınma
güzergâhlarının ve enerji teknolojilerinin çeşitlendirilmesi,
nükleer enerjinin sisteme entegrasyonu, ülkemiz yer altı ve yer üstü
kaynaklarının ülke ekonomisine yüksek katma değer
sağlayacak şekilde değerlendirilmesi, enerji arz ve talep
zincirinin her halkasında enerji verimliliğinin
artırılması, enerji diplomasisi kapsamında
uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi yönünde
çalışmalarımız devam etmektedir.
Ülkemizdeki enerji
talep artışıyla birlikte dünya enerji talebi de her ülkede
farklı alanlarda küresel ölçekte sürekli artmaktadır. Bu talebi karşılamak
için küresel enerji yatırımları her yıl artış
göstermektedir. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, enerji
sektöründe 2011 ve 2035 yılları arasında küresel ölçekte yaklaşık
38 trilyon dolar yatırım yapılacağı tahmin
edilmektedir.
Türkiye, dünya
ülkeleri arasında birincil enerji üretiminde 21inci, petrol tüketiminde
26ncı, doğal gaz tüketiminde 20nci, kömür tüketiminde 14üncü,
elektrik tüketiminde 20nci, en fazla kömür rezervine sahip ülke olarak 17nci,
en fazla kömür üreten ülke olarak 13üncü, elektrik üretiminde 20nci,
jeotermal enerji kapasitesinde 12nci, güneş enerjisi kapasitesinde 27nci
ve rüzgâr enerjisi kapasitesinde 16ncı ülke konumundadır.
Türkiye, OECD
ülkeleri içerisinde, geçtiğimiz on yıllık dönemde enerji talep
artışının en hızla gerçekleştiği ülke
durumundadır. Aynı şekilde, ülkemiz, 2002 yılından bu
yana, elektrik ve doğal gazda Çinden sonra en fazla talep artış
hızına sahip 2nci büyük ekonomi olmuştur. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığımızca yapılan projeksiyonlar bu
eğilimin orta ve uzun vadede devam edeceğini göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz enerji sektörünün son on
yılda geldiği noktaya ilişkin bazı temel göstergelere
değinmek istiyorum.
Ülkemizde yüksek büyüme oranlarının sonucu
olarak uzun yıllardan beri yıllık elektrik enerjisi tüketim
artışı ortalama yüzde 7 ile 8 seviyesinde
gerçekleşmiştir. 2002 yılında 129 milyar kilovatsaat olan
elektrik üretimimiz 2011 yılı sonunda 230 milyar kilovatsaate
çıkmıştır. Üretim kapasitesi projeksiyonlarına göre,
bu artış önümüzdeki on yıllık süre içerisinde de devam
edecek olup yıllık ortalama talep artışının
yüksek talep senaryosuna göre yüzde 7,5, düşük talep senaryosuna göre
yüzde 6,5 seviyesinde oluşması öngörülmektedir. 2002
yılında 31.846 megavat olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz, 2012
yılında Ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 75 artışla
55.785 megavata ulaşmıştır. Ülkemizde 2002
yılında 300 olan elektrik üretim santral sayısı, 2012
yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 743e yükselmiştir. Elektrik
dağıtım hattımız ise 2002 yılında
Öte yandan, 2002
yılında
Değerli
milletvekilleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı
içindeki payının artırılmasına yönelik olarak hem
yasal altyapı çalışmalarını hem de sektörü harekete
geçirecek kapsamlı çalışmaları hayata geçirdik ve geçirmeye
devam ediyoruz. 2002 yılında 12.241 megavat olan hidrolik santral
kurulu gücümüz, yüzde 49 artışla 2012 yılı Ekim sonu
itibarıyla 18.747 megavata ulaşmıştır. Bugün
itibarıyla, ekonomik kategorilerde olduğu belirtilen Türkiye,
yıllık 140 milyar kilovatsaat hidrolik enerji potansiyelinin yüzde
37lik kısmı işletmede, yüzde 21lik kısmı da
inşa hâlindedir.
2012
yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 8.953 megavat kurulu gücünde
302 adet yeni rüzgâr projesine lisans verilmiştir. 2002 yılında
sadece 19 megavat olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü, 2012 yılı Ekim
ayı itibarıyla 2.106 megavata ulaşmıştır.
2002
yılında 12.277 megavat olan yenilenebilir enerji kaynakları
kurulu gücümüz, yüzde 65 oranında artırılarak 2012 Ekim ayı
sonu itibarıyla 21.114 megavata ulaşmıştır. 2002
yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz 34 milyon
kilovatsaat iken, 2011 yılında yüzde 71 artışla 58 milyar
kilovatsaate çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
tarafından yapılan arz planlamalarında, 2003e kadar yerli
linyit, taş kömürü, petrol, doğal gaz potansiyelimizin tamamının
ortaya çıkarılması hedeflenmiştir.
Bu kapsamda,
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü, Elektrik
Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan kömür
sahalarının santral yapma koşuluyla özel sektöre devredilmesi ve
ekonomiye kazandırılmasına yönelik çalışmalar
yapılmaktadır.
Ayrıca,
ülkemizin kömür potansiyelini daha doğru bir şekilde belirleyebilmek
için ise, 2005 yılından itibaren, başta Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü ve TKİ olmak üzere, ilgili
kuruluşlarımızın imkânları seferber edilerek kömür
arama hamlesi başlatılmıştır.
Elektrik
üretiminde kullanılan yerli kaynaklarımızdan olan linyitten elde
edilebilecek elektrik enerjisi üretim potansiyeli olarak, MTA tarafından
yeni keşfedilen sahalarla birlikte 17 bin megavat santral kurulabilecek
güce sahip linyit rezervi bulunmaktadır.
Türkiye Kömür
İşletmeleri Genel Müdürlüğü uhdesinde 2,8 milyar ton linyit
rezervi bulunmakta olup, bu rezervin elektrik üretim amaçlı
kullanımı için özel sektöre redevans usulüyle ihale edilmesi çalışmaları
sürdürülmektedir.
Petrol ve
doğal gaz yurt içi arama yatırımlarımız ise 2002
yılına oranla yaklaşık 15 kat
arttırılmıştır. 2002 yılı sonu
itibarıyla 42 milyon dolar olan yurt içi toplam arama
yatırırımız, 2012 yılında 610 milyon dolar olarak
planlanmıştır. 2002 yılında 47 bin metre olan sondaj
metrajı, 2012de
TPAO her geçen gün
artan petrol ve doğal gaz ihtiyacımızı yurt içi ve yurt
dışı kaynaklarından karşılama yönündeki vizyonu,
misyonu doğrultusunda son yıllarda geliştirdiği yeni arama
stratejisi ile faaliyetlerini ülkemizin yeterince aranmamış
bazenlerine, özellikle Karadeniz ve Akdeniz alanlarına yönlendirerek
yatırımlara büyük ivme kazandırmıştır. Ülkemiz
ham petrol ve doğal gaz arzına katkıda bulunmak amacıyla
Azerbaycan, Irak, Libya, Kazakistan, Afganistan, Kolombiya ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki çalışmalarını
sürdürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin karmaşık jeolojik ve tektonik
yapısı çeşitli madenlerin bulunmasına imkân
sağlamıştır. Türkiye yer altı kaynakları yönünden
dünya madenciliğinde adı geçen 132 ülke arasında maden
çeşitliliği itibarıyla 10uncu sırda yer almaktadır.
Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere metalik ham maddeler, enerji
ham maddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından ülkemiz zengindir.
Günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77sinin
varlığı ülkemizde saptanmıştır. 60 civarında
olan türün üretimi yapılmaktadır.
3213
sayılı Maden Kanununda yapılan değişikliklerle
sektöre hareketlilik getirilmiş, sektörün ihracat ve millî gelir içindeki
payında önemli artışlar sağlanmıştır. Bu
düzenlemeler kapsamında madencilik faaliyetlerinde kaynakların
verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için yeni
kriterler belirlenmiştir. Bu bağlamda, ülkemizin maden
kaynakları, çantacı olarak tabir edilen oyunculardan
kurtarılarak gerçek yatırımcıların önü
açılmıştır.
2012
yılında ekim ayı sonu itibarıyla 4.309 maden ruhsatı
müracaatı yapılmış, bu dönemde 2.059 adet arama, 1.256 adet
işletme ruhsatı olmak üzere 3.315 ruhsat düzenlenmiştir. 2003
yılından itibaren sondajlı aramalara verilen önemle birlikte,
2002 yılında 100 bin metre olan kamu-özel sektör maden arama sondaj
miktarı bugün itibarıyla 1 milyon 500 bin metre düzeyine
ulaşmıştır.
Metalik maden ve
endüstriyel ham madde aramalarına yönelik olarak sondajlı
çalışmalara da ağırlık verilmiş, bu
çalışmalar kapsamında önemli gelişmeler sağlanarak
yeni maden sahalarının varlığına yönelik bulgular elde
edilmiştir. Bu çalışmalar neticesinde 300 bin ton bakır, 60
ton altın, 4,5 milyar ton dolomit, 2,4 milyar ton kalsit, 40 milyon ton
seramik ham maddesi, 919 milyon ton feldispat, 573 milyon ton kuvarsit ve
kuvars kumu, 406 milyon ton mermer-doğal taş, 1,7 milyar ton kaya
tuzu rezervi ile 646 milyon ton sodyum sülfat potansiyel rezervi tespit
edilmiştir.
2002
yılında yaklaşık 700 milyon dolar olarak gerçekleşen
maden ihracatımız, 2011 yılında 3 milyar 876 milyon dolar
ve 2012 yılı ekim ayı sonu itibarıyla 3 milyar 355 milyon
dolar olarak gerçekleşmiştir.
Madencilik
sektörünün gayrisafi millî hasıla içindeki payı 2002
yılında 1 milyar 900 milyon dolar olarak gerçekleşirken, 2011
yılında 11 milyar 500 milyon dolara ulaşmıştır ve
2012nin ilk altı aylık diliminde de bu miktar 5 milyar dolara
yükselmiştir.
Değerli
milletvekilleri, gensoruya konu olan bor madeni hakkında da konuşmak
istiyorum. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
çalışmaları neticesinde, dünya rezervinin yüzde 72sine sahip
olduğumuz bor madeninde, son on
yılda, üretim, satış ve ihracat rakamlarında önemli
ilerlemeler sağlanmıştır. Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğü, son yıllarda izlediği yatırım
politikaları ve etkin pazarlama anlayışı ile pazar
payını kademeli olarak artırarak miktar bazında 2010
yılında yüzde 42 seviyelerine çıkarmış olup 2011
yılında ise bu oran yüzde 46 olarak gerçekleşmiştir. Eti
Maden 2005 yılından bu yana bor pazarında dünya lideridir. 2012
yılında ise bu oranın yüzde 50 olarak gerçekleşmesi
öngörülmektedir.
2002
yılında 436 bin ton olan bor kimyasalları ve eş değeri
ürün üretimi 2011 yılında 1,8 milyon tona
çıkarılmıştır. 2012 yılında 2,1 milyon ton
olan bor kimyasalları ve eş değeri üretimi
programlanmış olup ekim ayı sonu itibarıyla 1,5 milyon ton
üretim gerçekleştirilmiştir.
Bor
ihracatında konsantre ürünlerin payı azalırken bor
kimyasalları ve eş değeri ürünlerin payı, katma
değerinin yüksek olması nedeniyle artırılmaktadır.
2002 yılında yüzde 65 bor kimyasalları ve eş değeri
ürün, yüzde 35 konsantre bor şeklinde satış kompozisyonu ve
şu anda da yüzde 92 bor kimyasalları ve eş değeri ürün,
yüzde 8 konsantre bor şekline dönüşmüştür.
2011
yılında bor ihracatı tutarı 2002 yılına göre
yüzde 446 artarak 829 milyon dolara, toplam bor satış
hasılatı ise 850 milyon dolara yükselmiştir. 2012
yılında 790 milyon doları ihracat olmak üzere toplam 815 milyon
dolar bor satışı gerçekleştirilmesi
programlanmıştır. 2012 yılı Ekim sonu itibarıyla
462 milyon dolar bor ihracatı gerçekleştirilmiştir.
2012
yılı brüt kârının 797 milyon TL olması hedeflenmekte
olup 2012 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla brüt kâr 559
milyon TL seviyesine ulaşmıştır. Eti Madenin 2011
yılı toplam satış gelirlerinin yaklaşık yüzde
7si yurt dışı satış gelirlerinden oluşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Eti Madenin yaptırmış olduğu işlere
de kısaca değinmek istiyorum. 1996-1997 yılında ben de o
kurumda genel müdür yardımcısı, genel müdür vekili oldum. Orada
Eti Madende alınan hizmetler tamamen hizmet alımına yöneliktir
ve çok uzun süredir yapılan bir işlemdir, kesinlikle bir redevans
işlemi değildir. Burada, hizmet alımıyla redevans
karıştırılmaktadır. 2840 sayılı Kanun,
Sayın Baykal zamanında çıkarılmış bir kanundur,
onun sayesinde devletleştirilmiştir. Türkiye ve Etibank bu kanundan
azami derecede faydalanmıştır. Ama şu an Etibank
yöneticileri hakkında özelleştiriliyor iddiasıyla açılan
davaların hepsi tamamen düşmüştür. Burada bir daha söylüyorum,
arkadaşlarımızın, belki teknik nedenle, hizmet
alımıyla redevans konusunda bir ayrım yapmaları gerekir.
Redevansta saha sizindir, ruhsat sizindir; birine verirsiniz, dersiniz ki:
Ürettiğin madenin yüzde 50si senin, yüzde 50si benim. Yüzde 50sini
kendin sat.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yüzde 15le veriyorsunuz, biliyoruz, biliyoruz!
ALİ RIZA
ALABOYUN (Devamla) Ama burada 2840a göre bunu yapamazsınız. Ruhsat
Eti Madenindir, saha Eti Madenindir; onu özel sektöre işlettirebilir,
teknoloji alabilir, taşıttırabilir, yıkattırabilir,
torbalattırabilir. Sonuçta madenin tamamını alır Eti Maden;
pazarlamasını, satışını kendisi yapar. Hizmet
alımıyla redevans arasındaki fark budur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Fabrikaya gidip hiç baktın mı hangi kısımlarda
yapılmış?
ALİ RIZA
ALABOYUN (Devamla) İddia edilen diğer bir konuyla ilgili, Eti Maden
AŞnin Bigadiç Bor İşletmesindeki dekapaj işiyle ilgili;
gerek ihale tarihi gerekse sözleşme tarihinde Kamu İhale Kanununun
40ıncı ve 42nci maddesi gereğince yapılan sorgulamada
iş ortaklığını oluşturan firmaların
hiçbirinin kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelere
katılmalarına ilişkin yasaklama olmadığı bilgisi
Kamu İhale Kurumu tarafından teyit edildikten sonra sözleşme
imzalanmıştır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yasaklamayı Enerji Bakanlığı
vermediği için!
ALİ RIZA
ALABOYUN (Devamla) Bu nedenle, anılan ihalenin 4734 sayılı
Kanuna aykırı olarak ihale edildiği iddiası tamamen
asılsız ve mesnetsizdir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Alaboyun.
Hükûmet adına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hakkımızda açılan
gensoruyla alakalı Hükûmetimiz adına söz almış bulunuyoruz.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletten aldıkları yetki
ve güçle icra makamında hizmet verenlerin yaptıkları iş ve
işlemlerle ilgili olarak millete, onun temsilcilerine, yer
aldığı yüce Meclise bilgi vermeleri; soru ve sorgulamalara
muhatap olmaları, gerektiğinde sorgulanmaları, bu soru ve
sorgulamalara açıklama getirmeleri, cevap vermeleri, bir diğer
ifadeyle hesap vermeleri demokrasinin bir gereğidir.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı olarak göreve başladığım günden bu yana,
bu anlayışa uygun olarak milletimizin ve bu çatı altında
siz sayın milletvekillerinin Bakanlığımız iş ve
işlemlerine dair her türlü bilgi taleplerine, sözlü ve yazılı
soru önergelerine büyük bir titizlikle ve şeffaflıkla cevap verdik.
Görev süresi içerisinde 900 civarında sözlü ve yazılı soru
önergesini zamanında cevaplayarak siz sayın milletvekillerine
Bakanlığımız çalışmaları hakkında bilgi
verdik.
Gensoru müessesi,
gensoruyu verenler tarafından çok özenle kullanılması, gensoruya
muhatap olanlar tarafından da son derece ciddi bir şekilde ele
alınması gereken, yüce Meclisimizin milletvekillerine vermiş
olduğu bir denetleme mekanizmasıdır. Gensoruyu veren milletvekillerimizin bu
sorumluluğu taşıyacak şekilde ve bunu yapacak şekilde
düşünmesini, Acaba bir yerde hata yaptık mı? diye de bizlerin
aynı şekilde bunu büyük bir ciddiyetle ele alması gerekiyor. Ben
arkadaşlarıma sordum Acaba burada bizim
atladığımız bir yer var mı? diye. Aslında biraz
sonra sizlere aktaracağım konu, bu yirmi dakika içerisinde çok rahat
anlatılabilecek ve anlaşılabilecek kadar açık bir konuda
hiçbir araştırma yapmadan, ilgili kanun ve dokümanlarla alakalı
okumadan, okunmuşsa dahi bunu anlamadan, anlaşılmışsa
bile bir başka niyetle bu gensoruya konu edilmiş olduğunu, biraz
sonra anlatacağım konularla hep beraber göreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iddialar okundu,
anlatıldı. Ülkemiz bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde bir
uygulamanın referansı ve keyfîliği olmaz, hukuk kurallarına
uyulmak zorundadır. Keyfî olarak bir kişiye hak veremezsiniz, keyfî
olarak da bir kişinin hakkını alamazsınız. Nasıl
bir ihaleye katılması yasaklı olan bir şirketi ihaleye
katmanız suç ise, ihaleye katılması yasaklı olmayan bir
şirketi de ihaleden men etmek o kadar suçtur.
Yaptığımız iş ve işlemlerin hukuka uygun
olması, milletimizin hak ve menfaatiyle paralellik arz eder. Şimdi
bakacağız, buradaki yapılan işlemler hukuka, kanuna uygun
mu, değil mi. İddiada Hukuka ve kanuna aykırı. deniyor.
Kamu İhale
Kanununda ve ilgili mevzuatta ihaleye katılma şartları ve
yeterlilik açık bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, eğer
bir sermaye şirketi iseler bu kişilerin yarısından fazla
payla hissedar oldukları sermaye şirketleri kamunun
açtığı ihalelere katılamazlar arkadaşlar. İhale
sürecinde idarelerin bu konuda kendi başlarına yapacakları
değerlendirmeler tek başına yeterli değildir. Bu konuda,
ihale başlangıcından sözleşme imzalanana kadar olan süreç
boyunca Kamu İhale Kurumuyla da teyitleşmeler yapmak
durumundadır kurumlar. Buraya kadar her şey normal.
Gensoruya konu
edilen ihale, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünce 25
Haziran 2009 tarihinde açık ihale usulüyle yapılan Bigadiç Bor
İşletme Müdürlüğüne dair 110 milyon tonluk dekapaj işidir.
Bu ihale, ekonomik açıdan en avantajlı teklifi veren anılan
iş ortaklığı üzerinde kalmıştır. Bu ihale
sürecinde, Kamu İhale Kanunu hükümlerine paralel olarak ihale karar tarihi
olan 1 Temmuz 2009 tarihinde ve daha sonra sözleşme tarihi olan 5 Haziran
2009 tarihinde 2 kez Kamu İhale Kurumundan alınan iş ortaklığını
oluşturan şirketlerin her biri için ayrı kamu kurum ve
kuruluşlarının yapacakları ihalelere katılmaya
ilişkin yasaklamanın olup olmadığı sorulmuştur.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yasaklamayı kimin vermesi gerekiyor?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bu şirketlerle
alakalı yasaklama kararı var mıdır, yok mudur? diye.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Siz vermediğiniz için yok. Vermek zorunda olduğunuz
kararı vermediğiniz için yok.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, siz bir konuda iftira atarken, özellikle şahsa mahsus
söylüyorum
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Düzgün konuş! İftira değil, bunlar belgeli.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben sabırla
dinlerken, nasıl oluyor da ben anlatırken siz laf atıyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ama yanıltıyorsunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaş lütfen!
Ben konuşurken dinleyin, lütfen! Bak, ben sizi büyük bir sabırla
dinledim.
Tüm bu titiz
yazışmalar sonucunda, ihale yasaklar listesinde, iş
ortaklarının yüzde 51den daha fazla hissesine sahip
ortaklarının hiçbirinin adına rastlanmamıştır.
Tüm bu titiz yazışmalar ve teyitler neticesinde söz konusu
sözleşme imzalanmıştır iş ortaklığıyla.
Bu ihale sürecindeki tüm iş ve işlemler, bütün ihalelerde olduğu
gibi mevzuata ve kurallara riayet edilerek tamamlanmıştır. Hiç
mesnedi olmayan böyle bir iddianın bir araştırma yapma
gereği dahi duymadan gensoru gibi önemli bir mekanizmaya alet edilmiş
olmasını gerçekten üzüntüyle karşıladım.
Ülkemizde Enerji
Bakanlığı diye bir bakanlık yok, resmî yazışmalar
açısından söylüyorum. Şimdi gensoruda Türkiye Büyük Millet
Meclisine bir evrak veriliyor ve deniyor ki: Bahse konu dekapaj işlerini
Enerji Bakanlığı yapmıştır. Enerji
Bakanlığı yapmaz, yapmadı, bundan sonra da yapmayacak bu
tür bir ihaleyi. Bu ihaleleri yapan, Bakanlığıma bağlı
ilgili ve ilişkili kuruluşlardan Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğüdür. Söz konusu anılan şirkete de değil, bu
şirketin de aralarında bulunduğu iş
ortaklığına verilmiştir. Bu iş
ortaklığı ve ortaklığı oluşturan
şirketler ihaleye girmekten yasaklanmış değildirler. Eti
Maden İşletmeleri tarafından yasaklı hiçbir firma şu
ana kadar hiçbir ihaleye alınmamıştır ve bunun tersi olan
işlem de ihaleye girmelerine engel teşkil etmemiştir.
Şimdi deniyor
ki: Bu şirketle alakalı bazı yetkililer hakkında
açılan kamu davası var mıdır ve bunlarla alakalı
mahkemelerin verdiği hükümler bulunmakta mıdır? Evet, kamu
davası açılmıştır ve bununla alakalı hükümler de
biraz sonra evraklarını, sözle değil, tarafınıza
fotokopiyle dağıtacağım şekilde hükme
bağlanmıştır. Fakat yeterince
araştırılmadıysa, araştırılmış
fakat dikkate alınmamışsa, bilgisizlikten veya kasıttan
dolayı kaynaklanan bir yanlışlık ve bir eğrilik var
burada arkadaşlar. Şu ana kadar olanlarda mutabıkız, bundan
sonrasını söylüyorum.
Haklarında kamu
davası açılan ve mahkemelerce hüküm verilen şirket yetkilileri
şirketin ortağı değildir. Dikkatinizi çekmek isterim: Yüzde
50den daha fazla bir hisseye sahip olanlar için bu geçerlidir ve bu
şirketin ortakları arasında yüzde 51den daha fazla hissesi
bulunmayan bir şirketin ihaleye katılmaktan yasaklı hâle
getirilmeye çalışılması hukuka aykırıdır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu konuyla alakalı bir mahkeme kararı daha var.
EÜAŞ Genel Müdürlüğü tarafından, 31 Ocak 2008 tarihinde
Afşin-Elbistan bölgesinde yine bir dekapaj işi yapılıyor ve
bu ilgili firma alıyor bunu da. İhaleye katılan
şirketlerden 2nci gelen firma, arkadaşlar, bu ihaleyle alakalı
şirket için ihaleye fesat karıştırmak suçundan kamu
davası açıldığını gerekçe göstererek, yani
şu anda burada konuştuğumuz gerekçeleri gerekçe göstererek
itiraz ediyor ve bunun ihale dışı bırakılması
lazım geldiğini söylüyor. Kamu İhale Kurumundan da bunu talep
ediyor, yazılı müracaatta da bulunuyor, gayet kanuni bir
hakkını kullanıyor. Kamu İhale Kurumu bu talebi 24 Haziran
2008 tarihinde ilgili kararla uygun görmüyor. Bunun üzerine davacı
şirketi bu konuyla alakalı davaya taşıyor. Hani dava da etmemiz
lazım ya, o da davaya taşıyor. Dava, Ankara 4. İdare
Mahkemesince görülüyor. İddialar hemen hemen bu gensoruda dile getirilenlerin aynısı
çünkü bu gensoru gerekçeleri oradan alınmış ama cevapları
alınmamış. Ve Kamu İhale Kurumunun savunmasında
şu ifadelere yer veriliyor: Haklarında kamu davası açılan
şirket yetkililerinin anılan şirketle bir
ortaklığının bulunup bulunmadığını,
ihale tarihi itibarıyla bu yetkililerin birinin şirketin genel müdürü
olarak, diğerlerinin de şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili
olduğuna; 4734 sayılı Kanunun 58inci maddesinde şirket
müdürü veya şirketi temsil ve ilzama yetkili şahıslardan birinin
hakkında ihalelere katılmaktan yasaklama kararı bulunması
hâlinde -yani bu olay tarif ediliyor- şirketin ihalelere katılmasını
yasaklayan bir hükmün bulunup bulunmadığı soruluyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bu adam şirketin genel müdürü.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Yani aynen burada
sorulan şekliyle soruluyor. Bu hükmün bulunmadığına, bu nedenle
de davanın reddinin gerektiğine mahkeme 2008de 2278 sayılı
kararıyla hükmediyor. Bu şirket, bununla alakalı davanın da
reddine karar veriyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gensoruda ikinci konuda özetle Eti
Maden İşletmelerinin bor tuzlarıyla alakalı
işletmesine dair konu geçiyor, bunları tekrar etmeyeceğim. Bu
konunun iddialarını desteklemek üzere Danıştay 1. Dairesi
1999 ve 2000 yıllarında 2 tane istişari görüş veriyor ve en
son Danıştayın ilgili dairesinin istişari görüşleri 26
Mayıs 2004 tarihinde de değişmiş olarak 2840
sayılı Kanunun ilgili maddesine ilişkin olarak
çıkartılıyor.
Teknik
konulara çok fazla girmeyeceğim. Hizmet alımlarıyla alakalı
konularda olsun, işletme işlettirmeyle alakalı konularda olsun,
çalışma mekanizmalarıyla alakalı konularda olsun bunlar
açık açık söyleniyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Hangi hizmetler?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi,
arkadaşlar, biraz önceki konuyla alakalı -sırf bununla bitmiyor-
aynı zamanda o mahkeme kararının üzerine bir tane de
Danıştay kararı var. Şirket Bununla alakalı bu
mahkemenin verdiği karar yeterli değil. diyor ve bunu
Danıştaya götürüyor. Ankara 4. İdare Mahkemesinin 19/12/2008
tarih ve 2008/2278 numaralı Kararı ile bu kararın da
Danıştaydan temyizi üzerine, Danıştay 13. Dairesi 4/4/2012
tarihli de bu kararı onaylıyor yani mahkemenin verdiği
kararı onaylıyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz yasaklama kararını vermediğiniz için
onaylıyor. 58inci maddeye göre yasaklama kararını vermesi
gereken sizin Bakanlığınız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi,
arkadaşlar, ben size ufak bir detay söyleyeyim: Bu şirket şu
anda hâlâ yasaklı değil biliyor musunuz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - Sizin suçunuz!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yasaklama kararını 58inci maddeye göre
Bakanlığın vermesi lazım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) İhaleye fesat karıştırıyorsunuz.
Aşk olsun ya!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, burada
ben sizin yerinizde olsam arkadaşlar, burada bu kadar mesnetsiz bir
gensoru vermek yerine cumhuriyet savcılığına giderdim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, 58inci madde ile 17nci maddeyi okuyun;
yasaklama kararını sizin Bakanlığınızın
vermesi lazım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yasaklamadığınız için gensoru veriyoruz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Cumhuriyet
savcılığına derdim ki: Enerji Bakanlığı her
ne kadar Kamu İhale Kurumuyla alakalı karar vermiş olsa da, her
ne kadar mahkeme, Ankara 4. İdare Mahkemesi Enerji
Bakanlığı lehine karar vermiş olsa da, Danıştay
13. Daire de her ne kadar onun lehine vermiş olsa da ben tekrar cumhuriyet
başsavcılığına suç duyurusunda bulunuyorum. diye
yazı verirdim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) O kanunun emri, sizin keyfî yaptığınız
bir işlem değil.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi,
arkadaşlar, hiç fazla uzun konuşmayayım, ben sizi bir şeye
davet ediyorum. Şu anda ihale, sözleşmesini yaptı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Erdoğan Bayraktar gibi olmasın yalnız bu davet!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Çok açık bir
şeye davet ediyorum. Şu anda sözleşmesi yapılmış
ve süreci devam eden konuda eğer bu firmanın yasaklı
olduğunu çok güvendiğiniz belgelerle tevsik edebiliyorsanız ben
o ihaleyle alakalı durdurmasını alacağım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yasaklama kararını sizin vermeniz lazım.
Bakanlık olarak siz vermezseniz de başka bir kurum veremez.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, bunu,
bırakın bir milletvekilini bir vatandaşın dahi gidip
cumhuriyet başsavcılığında suç duyurusunda bulunma
hakkı var. O yüzden, şimdi, bununla alakalı bakın
yakıştıramadığım nokta şu
Yine şahsa
mahsus konuşuyorum, diğer milletvekili arkadaşlarımı
ayırt ediyorum. Çünkü ben biliyorum ki CHPnin içerisinde bu gensoru
teklif edildiğinde imza atmayan arkadaşlarımız var. O
yüzden diyorum ki
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kimmiş o? Açıkla, açıkla!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Yok, yok, size
söylemem onu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Kimmiş?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bana güvendiği
için söyledi o.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru söylemiyorsun. Açıkla kim?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bana güvendiği
için söyledi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Açıkla, açıkla! Açıkla, kim?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Kim imza atmamış?
MEVLÜT DUDU
(Hatay) Kim, kim?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Hayır, vermem.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ayıp, ayıp!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bakın,
şimdi, Hazine Müsteşarlığı gibi son derece saygın
bir kurumda Hazine Başkontrolörlüğü yapmış bir
arkadaşın böyle fahiş bir hataya düşmesi kabul edilmez. Siz
orta sahada birine omuz atarsınız, seyirci der ki: Acaba bu faul
müydü, değil miydi? Ama penaltılık faul yaparsanız onu
kimse affetmez.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakanım, yine geliyor, daha çok var!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) O yüzden siz böyle
bir hataya düşmüş durumdasınız. Ben evrakların
fotokopisini kavasa
Bekleyen arkadaşlar oradan alacaklar. Hepsinin
mahkeme kararlarını, Danıştay temyiz kararlarını
Daha var mı ötesi? Gideceğiniz başka yer var mı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 11/ayı bunun için mi değiştirdiniz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Sen diyorsun ki:
Benim subjektif kararım böyle. Kabul edilmez arkadaş.
MEVLÜT DUDU
(Hatay) Sayın Bakan, esas konuya gelelim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi,
bakın, bütün bu KİK ve yargı konularıyla alakalı
Şimdi,
bakın, CHP olarak söylemeyin. Eğer siz Emete
taşınmasından şikâyet ettiğiniz, Niye
Bandırmada yapılmıyor? dediğiniz konuyla alakalı
soruyorsanız
Sedat Pekel, Belediye Başkanıdır bu. Sodyum
sülfat üretimiyle alakalı kendisine yapılan müracaatı aynen
şöyle cevaplıyor: Bor ve Asit Fabrikası İşletme
Müdürlüğü sahasında boraks çözeltisinden borik asit ve sodyum sülfat
üretimi yapılmasına yönelik projeye olumlu bakmamız mümkün
değildir. Bunu Bandırmaya yapamazsınız. Bu yüzden bu
konuya bakış açımız ve görüşümüz olumsuzdur. diyor.
Bu yetmiyor, bitmiyor; Bandırmaya olan yatırımlar
Aynı
şekilde borik asit fabrikasıyla alakalı tekrar bir yazı
yazılıyor Bandırmaya biz böyle bir fabrika kurmak istiyoruz.
diye.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) İddialarla bunun ne alakası var?
Hakkınızdaki iddialarla bunun ne alakası var?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şu anda bu Bandırmanın Belediye
Başkanı, istihdamı düşünecek olan
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Ne alakası var iddialarla?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Hoşunuza
gitmemiş olabilir.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Siz ihaleye fesat karıştırmaya cevap verin.
Ne alakası var? Ne alakası var?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben hoşuma
gitmeyen şeyleri dinledim, sen de dinleyeceksin kardeşim, yok. Tüm
bu nedenlerden dolayı hava kirliliğini daha az seviyelere indirmek
için çalışmalar yapıldığında Etibank borik asit
fabrikalarının alan genişletme ve kapasite
artışına
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Ne alakası var?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, bu
ifadeyi tekrar okuyorum. Ancak bunun doğal sonucu olarak -bakın-
Etibank borik asit fabrikalarının alan genişletme ve kapasite
artışına olumlu bakmamız mümkün değildir. diyor
kapasite artışıyla alakalı.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Ne alakası var iddialarla?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, niye yasaklama getirmediniz, onu anlatın ya.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) O yüzden
görüşümüz olumsuzdur. diyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Niye yasaklamadınız? Sayın Bakan, ihaleye fesat
karıştıranları niye yasaklamadınız?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar,
arkadaşlarımız isterse fotokopilerini
dağıtabilirsiniz.
Arkadaşlar,
kusura bakmayın, yani hoşunuza giden cümleler kullanmak isterdim ama
gerçekten kullanamıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gensoruyla
alakalı
Bakın, ihaleyi yapan kurumla -hangi kurum olduğunu
ayırt etmediğimiz- ve kuruluş tarafından yapılan
iş ve işlemlerin tam olarak
ayrıştırılmadığı, hepsini bırakın,
buna benzer özensizlikler manzumesinin olduğu bir gensoruyla
karşı karşıyayız. Kasıt desem bu yüce Meclisin
hükmi şahsiyetiyle alakalı mütenasip bir cümle kurmuş olmam ama
bilgisizlik dersem Hazine Müsteşarlığında başkontrolör
olarak görev yapmış birine bu da yakışmıyor.
Şimdi,
arkadaşlar, hepimiz bütün işlemlerimizde
yaptıklarımızın bedelini dünyada ve ahirette
ödeyeceğiz iyi konuda da, kötü konuda da.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sırat köprüsünden geçerken!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) İyi bir
işlem yaptıysak bunun da karşılığını
bulacağız, kötü bir iş yapmışsak bunun da
karşılığını bulacağız.
AK PARTİ
hükûmetleri olarak yaptıklarımızı anlatmakta güçlük
çektiğimiz bir ortamda, yapmadıklarımızın savunma
ihtiyacının bize hissettirilmiş olması bizim için uygun bir
şey değildir arkadaşlar.
Bu bir hafta
içerisinde belki yükseltmek istediğiniz rating parti içerisinde biraz
yükselmiş olabilir ama bu her iki tarafı sivri bir oktur
arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yahu, Sayın Bakan, ihaleye fesat
karıştırmış bir şirkete 300 trilyon para
veriyorsun. Şu üslup sana yakışıyor mu ya!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Eğer o ok
karşı tarafa saplanmıyorsa gelip sizi bulur. O yüzden, bundan
sonra partinizin içerisinde de sizin saygınlığınızla
alakalı herhangi bir azalma olursa benim bu konuda yapabilecek bir
şeyim yok arkadaşlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, hangi CHPli imzalamadı onu da söyler misin
lütfen! Bak, gayet güzel bir üslupla soruyorum: Kim imzalamadı o önergeyi?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ayrıca,
gensoruyu hazırlayanları eğer gözünüzde küçültmek ve itibarla
alakalı konuda bir çalışma yapmak istiyorsanız bu konuda da
AK PARTİ Grubunun yapacağı bir şey yoktur, bunu
şahsınıza söylüyorum. Öyle bedava iş yok, söylediğiniz
bir konunun arkasında durabileceksiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Biz duruyoruz, duruyoruz; merak etme!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben şimdi, bütün
mahkeme kararlarının, Danıştay kararlarının
hepsinin size fotokopisini göndereceğim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Biz de size Ticaret Sicili gazeteleri ve mahkeme kararlarını
göndereceğiz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Kötü işler için
insanları cezalandırmak ne kadar önemliyse dürüst insanlara da iftira
atmamak bir o kadar önemlidir. Ben böyle biliyordum, yanlış anlamışım.
falan yok, bu bir gensoru, ciddi bir müesseseyi kullanıyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Çok ciddi, biz yanlış da anlamıyoruz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) O yüzden sizin özür
dileme gibi bir lüksünüz de yok, özür de dilemeyeceksiniz ama bu evrakları
alıp sonuna kadar okuyacaksınız.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Okuyacağız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, burada
çok sık bir alışkanlık var. Ben birine desem ki: Sizin
hırsızlık yaptığınız veya banka
soyduğunuzla alakalı bir şey duydum, sokakta geçerken iki
kişi söyledi. Şimdi deniyor ki: Ben size bu soruyu öğrenmek
için sordum. Var mı böyle bir şey ya! Ben de size Öğrenmek
için sordum. diyemem. O yüzden, milletvekilliğinin
saygınlığıyla alakalı hepimizi dikkate davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşması
sırasında iftira ettiğimden başlayarak bir dolu hakarette
bulunmuştur ve yanlış bilgi vermiştir. Müsaade ederseniz kürsüden
bunlara cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Yeni sataşmalara
mahal vermeden lütfen, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, yeni sataşmaya mahal vermeyecek bir üslubum
olduğunu herkes bilir.
Sayın Başkan, iki tane temel
şeyi soruyorum. Sayın Bakan diyor ki: Bu ihaledeki ortaklar
şirketi temsile ve ilzama yetkili değil, ortaklıkları yok.
Şimdi, Ticaret Sicili Gazetesini getirirsek ve bu Yaşar Giregiz
adlı şahıs genel müdür, Muzaffer Nasıroğlu da müdür
çıkarsa ne diyeceksiniz?
İkinci mesele: 4. İdare
Mahkemesinin kararından ve diğer kararlardan bahsediliyor. İdare
Mahkemesinin kararlarına baktığınızda yasaklama
kararı alınmadığı için bu şirket yasaksız
görünüyor. Yasaklama kararını alması gereken bakanlık kim?
Enerji Bakanlığı. Yasaklamayı almak için 58 ve 59da
zorunluluğunuz var mı? Var. Burada bu kadar milletvekiline siz de
belgeleri gönderin, ben de belgeleri göndereyim. Ben çok net söylüyorum: Siz de
belgeleri gönderin, ben de belgelerimi göndereyim.
Değerli arkadaşlar, hukukun
temeli meşruiyettir. İhaleye fesat
karıştırılmış bir şirkete bile bile 230
trilyon ek ihale verilmiştir kendi Bakanlığı
tarafından. İkincisi, kanuna uygunluktur. Kanunun 58inci ve 59uncu
maddeleri, ihaleye fesat karıştırmış şirketlerin,
sermaye şirketlerinde ortaklarının ve temsile ve ilzama yetkili
şahısların ihaleye fesat karıştırması
hâlinde bu kararın verilmesini zorunlu kılmıştır. Bu
kararı vermesi gereken Enerji Bakanlığı bu kararı
vermediği için bu şirket yasaklı değildir. Aynı
dönemde Kamu İhale Genel Tebliği de iptal edildiği için,
İdare Mahkemesinin karar vereceği tebliğ ve yasaklama
kararı ortada olmadığı için bu karar verilmiştir.
Şimdi ben Sayın Bakana hiç
kendi söylediği gibi, iftira, bilmem ne, hiçbir şey demiyorum. Sizden
tek beklediğim, belgeleri benimle birlikte bütün milletvekillerine
gönderin, ben de belgeleri bütün milletvekillerine göndereyim. Bütün
milletvekilleri karar versin.
Bir diğer
husus şu arkadaşlar: Gensorunun ciddiyetinden bahsediyorsunuz. Deminden
beri Danıştay kararlarıyla, belgelerle, tarihlerle ortaya
koydum. Madem bu gensoru bu kadar ciddiyetsizdi, madem bu gensoru duyumlara dayanıyordu
-ben Danıştay kararını kimden duyacaksam belgeyi görmeden- neden
cuma gününe bu gensoruyu aldınız arkadaşlar? Gelseydiniz, bunu
salı günü alsaydık da bütün halk görseydi. Acaba bu yolsuzluğun
üzerine giden Cumhuriyet Halk Partisi mi; yanlış bilgilerle, eksik
bilgilerle, yanıltıcı bilgilerle bütün Meclisi ve halkı
yanlış karara sevk eden diyorum, Enerji Bakanı mı
haklı?
Ben, Enerji
Bakanından, bütün belgeleri bekliyorum, iki iddiamıza da cevap
gelmemiştir. Bir, 2840 sayılı yasa devlet eliyle bor
madenlerinin işletilmesini gerektirirken özel sektöre
işletilmektedir. İkincisi, ihaleye fesat
karıştırmış bir şirkete, İhale Kanununa aykırı
olarak ihale verilmiştir.
Bütün belgeleri
ben Sayın Bakandan bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz, Sayın Erdoğdu
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, kısa bir söz almak istiyorum. Sayın Başkan,
kamuoyuna yanlış bilgi verdiği için, açıklama yapmak üzere
çok kısa bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN Yani
o kadar şey değil ama buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
O kadar
yanıltıcı bir şey görmedim. Beraber, ikiniz de söylediniz
ama buyurunuz -şey de yok- siz de açıklayınız.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kamu İhale
Kanunuyla alakalı kitap hani, evraklar belki fotokopi çekilmekte zorluk
çekilebilir- diyor ki: Bu Kanun kapsamında yapılan ihalelerden
-59uncu madde- dolayı haklarında birinci fıkra gereğince
ceza kovuşturması yapılarak kamu davası
açılmasına karar verilenler ve 58inci maddenin ikinci
fıkrasında sayılanlar yargılama sonuna kadar Kanun
kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine
katılamazlar. Şimdi, Kamu İhale Kurumu tarafından bu kadar
açık bir dille söylenmiş bir şahıs için herhangi bir ihale
yasaklama kararının alınması gerekmiyor ki?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 58inci maddeyi de okur musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Zaten ihaleye
girenler
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 58i de okur musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)- Arkadaşlar,
ihaleye giren, şahıs değil. Şahıs değil; ihaleye
giren, şahıs değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 58inci maddeyi de okur musunuz
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Danıştay
kararını merak ettiniz, O nerededir? diye. Danıştay
kararı burada arkadaşlar. Temyize gönderilen Danıştay
kararı burada.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Bakan, 58inci maddeyi okur musunuz?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben bir şeyi
daha tavsiye ediyorum: Bu evrakları milletvekillerine gönderelim, yeterli
değil ancak bir de siz onları bir mahkemeye gönderin, oldu mu?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) 58inci maddeyi bir okur musunuz?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bu dediğim
mahkemelerin hepsine beraber gönderin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
borla alakalı kısaca bir şey söyleyeyim: Oturarak konuştuk,
ayakta konuştuk, bor özelleştirilmeyecek arkadaşlar. AK
PARTİ hükûmetlerinin ne siyaset bildirisinde ne hükûmetlerle alakalı
faaliyet alanlarının hiçbir tanesinde geçtiğimiz on yılda
Bor özelleştirilecektir. diye bir kavram yoktur. Biz boru
özelleştirmeyeceğiz arkadaşlar. Yanlış anlamaya müsait
olmayan bir cümle kullanıyorum.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ya, siz termik santralleri
satmayacağınızı da söylediniz.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bor
özelleştirilmeyecek, 2023 hedeflerinde de bor özelleştirilmeyecek, o
plan ve programda da yok ancak şu yapılacak: Arkadaşlar, borun
hizmet alımlarıyla alakalı dekapaj işinde olsun diğer
işlerde olsun
Şimdi, benim sürem yirmi dakika olduğu için onu
kullanamadım, onun da evraklarını size göndereceğim. Bir
işlem düşünün, 109 milyon TL kamunun lehine, hizmet almasıyla
beraber bir alan oluşuyor. Biz niçin onu ülkemiz adına
kullanmayalım? Şimdi, bir hizmet alımıyla alakalı
fabrika kurulacak.
Değerli
arkadaşlar, kamuoyunun önünde ve sizlerin huzurunda açıkça
söylüyorum: Bir avuç boru -ister tüvenan olsun isterse işlenmiş madde
olsun- hiçbir işletme alıp kullanamaz. Onu, biri girer 100 kilo,
diğer taraftan ne kadar çıkıyorsa hepsini kamu kontrol eder. Bu
hizmetlerin alınmış olmasını yanlış
anlamamak lazım. Dekapaj işinin hizmet alım işi çok farklı
ve önemli bir şey değil. O açıdan, kamu 109 milyon TL 2011
yılı içerisinde kâr etmiştir ve yaklaşık 1 milyar
dolar cirosu olup da 1 milyar TL kâr edebilen başka bir kuruluş
bulunmamaktadır.
Ben
bütün çalışma arkadaşlarımı, dürüst
arkadaşlarımı tebrik ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bakan
konuşmasında Sayın Aykut Erdoğdu ve milletvekili
arkadaşlarımızın imzaladığı önergeye
Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde imza atmayan, yani önerge metnini
okuduğu hâlde içine sinmediği için, doğru
bulmadığı için imza atmayan milletvekilleri olduğunu
söyleyerek grubumuzu itham etmiştir, sataşmada bulunmuştur.
Gerçeğe
aykırı bu durum nedeniyle söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar).
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakan konuşmasında, Sayın Aykut
Erdoğdu ve milletvekilli arkadaşlarımızın
imzaladığı önergeye bazı Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin, doğru bulmadığı gerekçesiyle imza
atmadığını ifade etmiştir. Bu tamamen gerçek
dışı bir iddiadır. Sayın Bakan eğer böyle bir tespitte
bulunmuş ise o ismi açıklamaya davet ediyorum. Böyle üstü kapalı
konuşup, çamur atıp yerine oturmak yok.
Ben Sayın
Bakana bir soru sormak istiyorum: Bakanlar Kurulu üyelerinin önemli bir
kısmı burada değil. Bunu şöyle de yorumlayabiliriz: Bakanlar
Kurulunun burada olmayan üyeleri, sizin hakkınızdaki bu iddiayı
doğru bulduğu için, sizi aklamak onların içine sinmediği
için Genel Kurul salonunda bulunmuyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Böylede yorumlayabiliriz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Başbakan da dâhil, Başbakan da dâhil.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sizinkiler neredeler? İnanmadıkları
için onlar da gelmemiş. 120 kişide 20 kişisiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi, önerge sahibi
arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan arkadaşımız iddialarını ortaya koydu.
Sayın Bakan da çıktı, burada kendisini savundu. Ama şu
sorunun cevabını Sayın Bakan vermedi, dikkatle takip ettim;
iddiamız şu: 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 58inci
maddesine göre 4734 sayılı Kanunun 17nci maddesindeki fiil ve
davranışta bulunanlar hakkında ihaleye katılmaktan men
kararı verilir. Bu kararı verecek olan Enerji
Bakanlığı, Sayın Bakan. 17nci maddedeki fiil ve
davranışlar, ihaleye fesat karıştırmaktır,
rüşvet ve benzeri birtakım suçlardan mahkûm olmaktır. Bütün
bunların hepsi bu olayda var. Sayın Bakan 58inci maddeye göre neden
ihaleye yasaklama kararı vermediğini
açıklamamıştır. Konu ortada, konu birkaç cümleyle, birkaç
dakika kullanmak suretiyle açıklanabilecek bir durumdur.
Bilginize sunuyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Hamzaçebi biraz önce, bu
görüşmelere katılmayan, katılamayan sayın
bakanlarımızla ilgili gerçek dışı bir beyanda bulundu,
onu düzeltmem gerekiyor Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kiminle ilgili?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır ya, öyle bir şey söylemedi. Söylerse doğru
olur mu? dedi.
BAŞKAN Yani, ona Hükûmetin cevap vermesi lazım
ama
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, Hükûmetle ilgili
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim grup, Sayın Başkanım
grup adına
BAŞKAN
Grubunuz olduğu için buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hükûmet adına söz alamaz, özür dilerim Sayın
Başkan, Hükûmetin temsilcileri var zaten. Yani Hükûmet adına
Sayın Grup Başkan Vekili söz alamaz.
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
şunu belirtelim,
bakanlarımız da AK PARTİ Grubunun birer üyesidir Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; o yüzden rahat olun.
Şimdi,
öncelikle şunu belirtmemde fayda var: Bu görüşmelere katılamayan
bakanlarımızın önemli bir bölümü, hatta tamamına
yakını vekâlet suretiyle oy kullanmak üzere vekâletlerini
göndermişlerdir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bakana anlat, bize değil!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ve biz de o vekâletleri
Başkanlığa takdim ettik, onu önce belirtelim.
İkincisi,
değerli arkadaşlar bakın, kaçırılan bir nokta var:
58inci maddede belirtilen hususun aktif olabilmesi için, devreye konulabilmesi
için 58inci maddenin ikinci fıkrasının çok dikkatli bir
şekilde okunması gerekiyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 58e gelmeden 17yi okuyun, öyle 58e gelin! Kademeli
kademeli
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İzin verin
İzin verin
Bakın, lütfen
izin verin, teknik bir konuyu tartışıyoruz yani haklarında
yasaklama kararı verilen tüzel kişilerin şahıs şirketi
olması hâlinde şirket ortaklarının tamamı
hakkında, sermaye şirketi olması hâlinde ise sermayesinin
yarısından fazlasına sahip olan gerçek veya tüzel kişi
ortaklar hakkında birinci fıkra hükmüne göre yasaklama kararı
verilir.
Olay şudur,
eğer
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hangi
eylemler?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İzin verin
Bakın, bir
şirketin çalışanları herhangi bir şekilde, herhangi
bir unvan altında
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ortağı aynı zamanda.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
çalışanlarının ihaleye fesat karıştırmaktan
dolayı haklarında kamu davası açılmış olması
o şirket hakkında yasaklamayı kesinlikle gerektirmiyor; bir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Canikli, ortakları aynı zamanda.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İkincisi, bırakın yüzde 50 ya
da altında hisseye sahip olan sermaye şirketlerinde, yüzde 50 ve
altında hisseye sahip olan ortaklarının da herhangi bir
şekilde haklarında ihaleye fesat karıştırmaktan
dolayı dava açılmış olması hâlinde dahi o şirket hakkında
yasaklama kararı verilemiyor. Yani şöyle bir örnek verelim: Şirketin
5 tane ortağı olsun, her birinin yüzde 20şer payı olsun,
her biri de
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 58in devamını da okur musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ben çok iyi biliyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Devamı, cevabı işte.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Her biri de haklarında ihaleye fesat
karıştırmaktan dolayı hüküm giymiş ya da dava
açılmış olsun. Bu şirket hakkında ihaleden yasaklama
kararı verilemiyor, hukuken verilemiyor. İşin doğrudur,
yanlıştır kısmını tartışmıyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Oraya bak, oraya. Onlara anlat, onlara; bize anlatma.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar,
doğrudur, yanlıştır kısmını
tartışmıyorum. İşin hukuki boyutunu
tartışıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 58in devamını da okur musunuz? Elindeki konuyu
okumuyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunun olabilmesi için, yani söz konusu olan bu
tartışmada genel müdür ya da müdür ya da başka bir şirket
çalışanı hakkında, ihaleye fesat
karıştırmaktan dolayı, o çalıştığı
şirket hakkında yasaklama kararı verilemez. Mahkeme
kararları da bunu söylüyor değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Elindeki kâğıdı okur musun? 58i oku yeter.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Olay çok nettir. Dolayısıyla bu
gensoruyla ilgili olarak ortaya konulmaya çalışılan bütün
iddialar hukuk dışıdır, dayanaksızdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi, bir dakika lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Canikli
(Gürültüler)
BAŞKAN Bir
dakika, duyamıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Canikliye açıklamaları
için teşekkür ediyorum.
Tabii, benim
sorumun cevabını kendileri açıklayamadılar. Ancak Hükûmete
yönelik olarak yaptığım eleştiriyi kendileri üzerine
aldılar. Umarım ilk hükûmet değişikliğinde kendileri
bakan olurlar.
Ancak şunu da
sormak istiyorum: On gün önce Kamu İhale Kanununda yapılan bir
değişiklik oldu, arkadaşlarımız burada bunu dile
getirdiler. Söz konusu şirketin, gensoruya konu olan şirketin Kamu
İhale Kanununda yapılan değişiklikle herhangi bir ilişkisi
var mıdır? Teminatının Hazineye irat kaydedilecek
olması nedeniyle, çıkan bu yasa bu irat kaydını
engellemiş midir? Bu konu da açıklığa
kavuşmamıştır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Söz istiyorsunuz,
buyurunuz; açıklama yapacaksınız, buyurunuz.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
18.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun ifadelerine ilişkin
tekraren açıklaması
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben sözlerimin bir
kısmını tekrar edeyim.
Şu anda bu
şirket
İki ayrı şeyden bahsediliyor ama birini
diğerinin yerine ikame etmeye çalışırsanız
yalnızca hukuku değil milletvekillerimizi de aldatmış
olursunuz.
Tekrar söylüyorum:
Bir şirket var -Ticaret Sicil Gazetesi burada- şirketin
ortakları, Kamu İhale Kurumu diyor ki
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Tebliğ değiştirildikten sonra ama!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Yüzde 51inden
fazlaysa, hakkında herhangi bir kamu davası açılmış
olanlar yüzde 51den fazlaysa bunun ihaleye girmesi yasaktır. diyor.
Bakıyoruz,
Ticaret Sicil Gazetesinde ne yapıyor? Ticaret Sicil Gazetesinde bu
şirket yetkilisi, şirket ortağı değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Kaç tarihinde o?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bir işin hukuki
olmasıyla
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İhale ne zaman?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bir işin hukuki
olmasıyla etik olmasının ayrı olduğunun da
altını çizerek söylüyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) O tarihlere bakar mısınız?
Bakın,
tarihlere bakar mısınız, ihale hangi tarihte, ticaret sicili tarihi ne zaman,
tebliğ tarihi ne zaman?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, beni
hukuki olmanın dışında bir şeye
zorlayamazsınız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Tarihlere bakın! Tarihlerle aldatıyorsunuz
milletvekillerimizi!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Tarihleriyle beraber
söylüyorum: 13/05/2005 tarihli Ticaret Sicil Gazetesindeki Temsil ve ilzam
yetkisi dediğimiz bu verilen işe bu arkadaş imza
koymamış durumda.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Tebliğ ne zaman değişti?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Tebliği değiştirdiniz!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Yani ortağı
değil, artı bir de verilen teklife imza koymamış.
Şimdi, bu
şirketle alakalı bizim
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya koymazsa koymasın, yetkili değil mi?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, bu
şirketle alakalı, kurumlarımızın
Yani Çan Termik
Santralindeki öğütülmüş kireç taşı ihalesine giriyor ve
alamıyor. Önceki dönemlerdeki yaptığı işlerden
dolayı da 3 milyon TL ceza kesiliyor. Afşin-Elbistan
Kışlaköy dekapaj işini de bu firma alıyor ve ihaleye giren
bir başka firmanın itirazını KİK reddediyor; Emette
ise normalde bu eleniyor, bu firma ve bunun da aldığı cezalar
var edinimlerini zamanında yerine getirmedi diye. Şimdi bize söylenen
şu: Niye bu şahsı siz yasaklamadınız?
Arkadaşlar,
bunu Kamu İhale Kurumu yasaklıyor zaten, Siz bunları ihaleye
alamazsınız. diyor ve bu adam da ihaleye girmiş değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Kararı kim verecek Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bir, ihaleye
girmiş değil yani girmediği ihaleyle alakalı niçin bu adam
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) O girmese ne olur, şirketin Genel Müdürü
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar,
lütfen yanıltmayın.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Siz yanıltıyorsunuz!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şu anda,
şirket, ben tekrar söylüyorum, bu şirket şu anda da yasaklı
değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yasaklıyı siz vermediniz, bu kararı siz
vereceksiniz, kararı verecek olan Bakanlığınız!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Lütfen gidin
cumhuriyet başsavcılığına deyin ki: Ya, bu yasaklanması
geren şirket her ne kadar hakkında Danıştay kararı
varsa da, her ne kadar hakkında 4. Dairenin kararı varsa da, her ne
kadar Kamu İhale Kurumunun kararı varsa da ben tekrar bunun
yasaklanmasını istiyorum. deyin. Ben sizi açıkça bir şeye
davet ediyorum: Burada bunu anlatacağınıza, yanlış
bilgiler vereceğinize, gidin cumhuriyet
başsavcılığına
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, yanlış bilgiyi siz veriyorsunuz.
Ayıp ya, gerçekten!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) -
bu firmanın
yasaklı olduğuna dair itirazınızı yapın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yasaklama kararını siz vermediniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Sayın Hamzaçebi, duyamıyorum.
Lütfen, sayın
milletvekilleri
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul)
biraz önce ayağa kalkarak bir soru
yönelttim, Sayın Bakan bu soruma cevap vermedi. Sükût ikrardan gelir. Demek
ki son çıkan İhale Kanunu değişikliği doğrudan
doğruya bu şirketi hedefliyormuş.
Teşekkür
ederim.
VII.-
GENSORU (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve 24 Milletvekilinin; devlet
eliyle yapılması gereken bor tuzlarının aranması ve
işletilmesi işlerini ihale ile özel şirketlere
yaptırdığı ve bu ihalelere kamu ihalelerine
katılması yasaklı kişilerin katılmasına izin
verdiği iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/25) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Aralık
2012 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati:17.16