TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
40ıncı
Birleşim
14
Aralık 2012 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Bölgesel
Silahların Kontrolü, Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi ve
Bosna Hersek Parlamentosunun ortaklaşa düzenlediği Savunma ve
Güvenlik Komiteleri: Bölgesel Parlamenter Konferans konulu toplantıya
katılmak üzere 12-15 Aralık 2012 tarihlerinde Hırvatistana
resmî bir ziyarette bulunması Genel Kurulun 11 Aralık 2012 tarihli
37nci Birleşiminde kabul edilen Millî Savunma Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu üyelerinden bir heyet oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1070)
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361)
2.- 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362)
A)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1)
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç)TÜRKİYE
KAMU HASTANELERİ KURUMU
1)
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
D)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1)
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
E)
KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1)
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) GAP
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖ LGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
İ)
KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
K)
EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi Bakanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1)
Dış Ticaret Müsteşarlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M)
İHRACATI GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1)
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
N)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI
1)
Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2)
Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Çevre ve Orman Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ö)
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
P) DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
R) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
S) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1)
Türkiye Su Enstitüsü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın BDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Sağlık Bakanı Recep Akdağın
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Sağlık
Bakanı Recep Akdağın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin Manisa Milletvekili Özgür Özele
sataşmadan dolayı söz vermemesi nedeniyle tutumu hakkında
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2007-2012
yılları arasında cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü
sayılarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/11044)
2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin, Hac
amacıyla Suudi Arabistana giden vatandaşların karayolunu
kullanmasına ve Irakta karşılaşılan zorluklara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/11876)
3.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, Turgutlu
Çaldağında işletilen maden tesislerinin çevreye verdiği
zarara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/12143)
4.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Trabzonun Araklı ilçesindeki bir köy camisinde açılış
nedeniyle cuma namazının bir saat geç
kılındığı iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/12240)
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
çevre kirliliğine ve bu kirlilikten dolayı kesilen cezalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/12261)
6.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, TOKİnin Ankara Yapracık 5. Bölgede
inşaat işlerini ihale ettiği şirketle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/12388)
7.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
İstanbulda yüzme suyu analiz değerleri yönetmeliğine uygun
çıkmayan yerlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/12429)
8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
2003-2012 yılları arasında Denizli Belediyesi ve bağlı
belediyelerin kullandıkları kredi miktarına,
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve bağlı
belediyelerin 2003-2012 yılları arasında İller
Bankasından kullandıkları kredi miktarına,
Diyarbakırdaki Büyükşehir ve ilçe
belediyelerinin İller Bankasından kullandığı kredi
miktarına,
Çorum ve Çoruma bağlı belediyelerin
2003-2012 yılları arasında İller Bankasından
kullandıkları kredi miktarına,
İlişkin soruları ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/12433), (7/12434), (7/12592), (7/12593)
9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinin baraj suları altında kalacak olan Yusufeli ilçesinin yeni
merkezinin nereye inşa edileceğine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/12595)
10.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Selendinin
bazı mahallelerinin yol sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/12866)
11.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın, Kamu
Baş Denetçisine ilişkin soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/13180), (7/13508)
14 Aralık 2012 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Bölgesel Silahların Kontrolü, Doğrulama ve
Uygulamaya Yardım Merkezi ve Bosna Hersek Parlamentosunun ortaklaşa
düzenlediği Savunma ve Güvenlik Komiteleri: Bölgesel Parlamenter
Konferans konulu toplantıya katılmak üzere 12-15 Aralık 2012
tarihlerinde Hırvatistana resmî bir ziyarette bulunması Genel
Kurulun 11 Aralık 2012 tarihli 37nci Birleşiminde kabul edilen Millî
Savunma Komisyonu ve İçişleri Komisyonu üyelerinden bir heyet
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1070)
13/12/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Bölgesel
Silahların Kontrolü, Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi ve
Bosna Hersek Parlamentosunun ortaklaşa düzenlediği "Savunma ve
Güvenlik Komiteleri: Bölgesel Parlamenter Konferans" konulu toplantı
davetine icabetle, Millî Savunma ve İçişleri Komisyonları
üyelerinden oluşan bir heyetin 12-15 Aralık 2012 tarihlerinde
Hırvatistan'a resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun
11 Aralık 2012 tarihli 37'nci Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Celal Dinçer İstanbul
Milletvekili
Muzaffer
Aslan Kırşehir
Milletvekili
Alpaslan
Kavaklıoğlu Niğde
Milletvekili
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca, bugün 2 tur görüşme yapacağız. 7nci turda Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik
Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı Bütçeleri ve Kesin Hesapları İle
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçeleri ve Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı kesin hesabı yer almaktadır.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361)(x)
2.- 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362)(x)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
D) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖ LGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen
milletvekilleri sisteme girebilirler, girdiler zaten.
7nci turda,
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar
adına: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Ali Öz, Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek,
Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal, Hatay Milletvekili Sayın
Şefik Çirkin; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı, Manisa Milletvekili Sayın Özgür
Özel, Antalya Milletvekili Sayın Arif Bulut, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Candan Yüceer, İzmir Milletvekili Sayın Rahmi
Aşkın Türeli, Adana Milletvekili Sayın Ümit Özgümüş,
Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Volkan Canalioğlu; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Eskişehir Milletvekili Sayın
Ülker Can, Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Tamer, Mardin
Milletvekili Sayın Gönül Bekin Şahkulubey, Kocaeli Milletvekili
Sayın Muzaffer Baştopçu, Mersin Milletvekili Sayın Ahmet Tevfik
Uzun, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten, Erzurum
Milletvekili Sayın Muhyettin Aksak, Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Baloğlu, Gümüşhane Milletvekili Sayın Feramuz Üstün;
Barış ve Demokrasi Partisi adına Muş Milletvekili
Sayın Demir Çelik, Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.
Şahıslar:
Lehinde Kilis Milletvekili Sayın Ahmet Salih Dal -Hükûmetten
konuşacaklar- aleyhinde, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
İlk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ali
Özün.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on üç
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ALİ ÖZ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisi, ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı ve tüm sağlık
çalışanlarını saygılarımla selamlıyorum.
Dünya
Sağlık Örgütü, gelişmekte olan ülkelerde sağlığa
ayrılan bütçenin yüzde 10lar seviyesinde olması gerektiğini
belirtmektedir. Bugün, ülkemizde bütçeden sağlığa ayrılan
paya bakıldığında birçok Afrika ve Asya ülkesinden bile
gerilerde olduğumuz görülmekte ve başlı başına
çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Bu nedenle, Sağlık Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarının toplam bütçesinin bir an önce yüzde 10lar
seviyesini yakalaması için çalışmalar yapılması
gerekmektedir.
2003
yılında, 58inci Hükûmet, Türkiyede sağlık sisteminin
yapısını değiştirmek için Sağlıkta
Dönüşüm adını verdiği programla sağlık
sisteminin yapısını değiştiren düzenlemeler
yapmıştır. İlk olarak, kamu kurum ve
kuruluşlarına bağlı hastanelerin Sağlık
Bakanlığına devriyle sağlıkta dönüşüm uygulanmaya
başlanmış, ikinci adım olarak sağlıkta
sözleşmeli istihdam modeli benimsenmiştir. Performansa dayalı
döner sermaye ücretine geçilerek çalışanların mali
haklarında uçurum olarak nitelendirilebilecek farklılıklar
oluşturulmuştur.
2003
yılında başlatılan sağlıkta dönüşümün
tamamlanmasının son adımı ise Sağlık Bakanlığı
teşkilat yapısını değiştiren kanun hükmünde
kararnameyle olmuştur. Bu kararnameyle bakanlığın
teşkilat yapısı değiştirilmiş, kurumlar ve
kuruluşlar oluşturulmuştur fakat ne yazık ki Hükûmet
tarafından sağlık alanında yapılan
uygulamalarıyla sağlık parçalı bir yapıya
dönüştürülmüş, kamu hastane birlikleriyle hastaneleri
özelleştirmenin ilk süreci olan özerkleştirme
gerçekleştirilmiş, genel sağlık sigortası ve
katılım payı uygulamalarıyla sağlık
vatandaşa paralı hâle getirilmiştir.
Sağlıkta
çalışan memnuniyeti de göz ardı edilmiş ve
çalışanların beklentilerine cevap verilmemiştir. Oysaki
sağlıkta sistemin adı ne olursa olsun, başarılı
olmanın ilk kuralı sağlık
çalışanlarının memnuniyeti ve onların programa
verdiği destektir.
Bugün,
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kurum ve kuruluşlarında 8 farklı istihdam modeli
uygulanmaktadır. 657 sayılı Kanunun 4/A maddesine göre istihdam
edilen devlet memuru, 4/B maddesine göre istihdam edilen sözleşmeli personel,
209 sayılı Kanunun 5inci maddesine tabi olan personel, 4924
sayılı Kanuna tabi sağlık personeli, vekil ebe ve
hemşire, 4/Cliler, aile hekimliğinde görev yapan sözleşmeli
personeller, kamu hastane birliklerinde sözleşmeli olarak görev yapan
yöneticiler ve çalışanlar. 2002 yılında sıfır
olan sözleşmeli personel sayısı 2011 yılında 100 bini
aşmış, Haziran 2011 tarihinde çıkartılan kanun
hükmünde kararnameyle tüm kurumlardaki sözleşmeli personel sona ererken
Sağlık Bakanlığında sözleşmeli istihdamına
devam edilmiş, bugüne kadar geldiğimiz bir buçuk yılda ise
yeniden 20 binin üstünde yeni sözleşmeli personel
alınmıştır. Sağlık Bakanlığı
bununla da yetinmemiş, kamu hastane birlikleri ile birliklerde görevli tüm
yönetici ve çalışanları sözleşmeli hâle
getirmiştir.
Sayın
milletvekilleri, genel sağlık sigortası tüm
vatandaşların sosyal güvenlik altına alınacağı,
sağlığın kolay, erişilebilir ve ücretsiz
olacağı gibi vaatlerle Hükûmet tarafından getirilmiş, dar
teminat paketi, katılım payı, bazı tedavilerin kapsam
dışı bırakılmasıyla özel sigortacılık
teşvik edilmiş, vatandaş paralı bir sağlık
hizmetine mahkûm edilmiştir. Bugün, sağlıkta yüzde 10 ile yüzde
20 ilaç katılım payı alınması, muayene
katılım payı olarak 5 TL veya 12 TL ödenmesi, reçete ücreti
olarak 3 TL ödenmesi, eş değer ilaç farkı tahsili, reçetede 3ten
fazla ilaç varsa ayrıca kutu başına 1 TL alınması,
özel hastaneye gittiğinizde yüzde 90lara kadar varan farkların
tahsili, tetkik farkı ücretleri ve erken muayenede fark ücreti ödenmesi
vatandaşı âdeta sağlıkta ekonomik olarak ciddi
çıkmazlara sokmuştur. Türkiyede geçen yıl 294 milyon muayene
yapılırken bu yıl bu sayı toplamda 492 milyondur.
Hastalardan alınan muayene katılım payı ve reçete
parası devletin kasasına 3,5 milyar TL olarak yansımıştır.
Türkiye'nin sağlık harcamaları 11 yıl içerisinde 11 kat
artmış, 4 milyar 576 milyondan, 45 milyar TLye yükselmiştir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede sağlık hizmetlerinin sunumunun
kolaylaştırılması amacıyla sevk zinciri
kaldırılmış, hizmet sunumunda sağlanan bu
kolaylık aynı zamanda hastanelerin ayakta tedavi merkezlerine
dönüşmesine neden olmuştur, sağlık ocakları
işlevsiz bir konuma düşmüştür. Vatandaş, başı
ağrıdığında sağlık ocağı yerine
daha iyi hizmet alacağını düşündüğü için hastanelere
başvurmayı tercih etmeye başlamış, bu durumda da
durumu ciddi olan insanlara hastanelerde yer kalmamış, performans
sistemi ve zorluklar neticesinde de hekimler kolay hastaları tercih eder
duruma gelmişlerdir. Ameliyat sayılarında son yıllardaki
hızlı artış ve hastanelerde muayene sayısındaki
yükseliş, Türkiyede sağlık harcamalarının
artmasının en önemli nedenlerinden biri olmuştur. Hâlbuki,
tedavi eksenli bir sağlık politikası yerine koruyucu ve önleyici
bir sağlık politikası öncelikli hâle getirilseydi, bugün, vatandaşı
tedavi etmek yerine vatandaşın hasta olmasının önüne
geçilmiş olurdu.
Türkiyede
sağlık harcamalarının artmasında önemli bir etken de
ilaç sektörüdür. Özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu İlaç
Fabrikasının kapatılması ve toplu alımların terk
edilmesinin ardından, sektör tamamen ilaç firmalarının kontrolüne
bırakılmıştır. Devletin üretim ve pazarlık
gücünün ortadan kalkmasıyla birlikte, ilaç harcamalarında önemli bir
artış görülmüştür. 2003te 5 milyar dolar olan kamu ilaç
harcamaları 2012de 14,7 milyar TL olmuştur. İlaç
kullanımı da ülkemizde yaygınlaşmış, 2003
yılında 769 milyon kutu ilaç kullanılırken bu rakam 2010
yılında 1 milyar 570 milyon kutuya çıkmıştır.
2006 yılında yapılan bir araştırmada ise Türkiyede
yıllık 500 milyon dolarlık ilaç israfı olduğu
gözlenmiştir. Diğer önemli bir nedense, ne yazık ki denetimlerin
yeterli olmaması nedeniyle yaşanan suistimallerdir. Özellikle
yapılan tetkik ve tahlillerin insan aklını zorlayacak
sınırlarda yapılması ve tedavilerin faturalara
yansıtılması, denetimsizlik karşısındaki
pervasızlığı ortaya koymaktadır.
Değerli
arkadaşlar, sağlıkta aslolan hizmet sunumunda kalitedir. Bu da
tıp fakültelerinde verilen eğitim ve hasta-hekim ilişkisinin
yeniden tesisiyle mümkündür. Sistemin tıp fakültelerindeki öğretim
üyelerine muayeneleri kaldırmış ve sadece ders verecek olması,
özellikle sağlıkta teorik ve pratik eğitimin yan yana gitmesini
ortadan kaldırmış, pratik nosyonu eksik yeni hekimler
oluşmasına vesile olacaktır. Türkiye bunun
acısını ileriki yıllarda mutlaka çekecektir.
Sağlıkta
en önemli adaletsizliklerden biri performansa dayalı döner sermaye
sistemidir. Bugün, hekimlerin tamamı bu mevcut döner sermaye sisteminden
rahatsız ve şikâyetçidir. Sağlık Bakanlığı
tarafından uygulanan performansa dayalı döner sermaye sistemi
çalışanlar arasında huzuru bozmaktadır. Hekimler ile hekim
dışı sağlık çalışanları arasında,
döner sermayeleri arasında uçurumlar oluşmuştur. Aynı
zamanda, aynı branşta bir hekimin il merkezinde veya hekim
göndermekte zorlandığımız ilçe merkezinde
çalışması hâlinde almış olduğu döner sermaye
arasında ciddi farklar ve gelir adaletsizliği vardır. Döner
sermayelerin emekliliğe yansıtılmaması nedeniyle, bugün
sağlık çalışanları emeklilikte büyük bir
mağduriyet yaşamaktadır. Yapılan araştırmalara
göre, uzman hekimler emekliliklerinde kazançlarının yüzde 75ini,
pratisyen hekimler yüzde 65ini, hemşireler de yüzde 55ini
kaybetmektedir. Tam gün yasasında doktorlara döner sermayeyi peşin
ödemek ve emekliliğe yansımasıyla ilgili kısmi bir
düzenleme yapılmış fakat bu düzenleme yeterli
olmamıştır. Bu düzenlemenin döner sermaye gelirinin
tamamına ve tüm sağlık çalışanlarına
yapılması esastır.
Ülkemizdeki doktor
ve hemşire eksikliğinin yabancı doktor ve hemşire
getirilerek kapatılması mümkün değildir. Özellikle özel sektör
için ucuz iş gücü anlamına gelen bu düzenlemeyle, ülkelerinde
aylık 200 dolara çalışan ve sağlık hizmeti kaliteleri
tartışmalı olan doktorlar ülkemize gelecektir. Bu düzenleme,
ileri dönemde sağlık personeli istihdamına zarar verecek,
ücretlerin düşürülmesine neden olacaktır.
Yeni
uygulamalardan birisi de gönüllü sağlık hizmeti ve sağlık
gözlemciliğidir. Bunun benzerini daha önce İçişleri
Bakanlığında fahri trafik müfettişleri olarak gördük ve
sonuçlarını da hepimiz biliyoruz. Bu uygulamadan da vazgeçilmeli ve
bunlara denetim görevi verilmemelidir.
Getirilen yeni
uygulamalardan birisi de sağlık hizmeti sunumu sırasında
veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar
münasebetiyle hukuki desteğin verilmesidir. Burada, sağlıkta son
zamanlarda artan şiddete mutlaka değinmemiz gerekmektedir.
Şiddetin
önlenmesi yolunda adımlar atılması gerekirken, maalesef iktidar,
şiddetin sonucunda çalışanlara hukuki destek vermeyi marifet
saymaktadır. Bu, doğru bir yaklaşım değildir.
Şiddetin ortadan kaldırılması ve şiddete yol açan
faktörlerin bir an önce engellenmesi için mücadele edilmelidir.
1991
yılı mezunu bir hekim olarak, meslek hayatım boyunca, sizin
iktidarınız dönemine kadar, hekimlerin şiddet mağduru
olarak ölümle sonuçlanan vakaları olduğunu ben
hatırlamıyorum. Eğer bunu sayın bakanımız
kayıtlarda hatırlıyorsa bizlerle ve kamuoyuyla
paylaşmasını özellikle istirham ediyorum.
Bu döneminizde,
özellikle İstanbuldaki göğüs hastalıklarından bir profesörü,
yine Giresunda bir doktor arkadaşımızı, son olarak
Gaziantepte Ersin Arslan ve nihayet SABİMe yapılan şikâyet
sonucunda intihar ederek hayatına otuz yaşında, ömrünün
baharında son veren değerli meslektaşımız Sayın
Melike Erdemi de huzurlarınızda anmadan, hepsine rahmet dilemeden geçemeyeceğim.
Şiddet,
sağlıkta çok önemli bir sorun hâline gelmiş. Özellikle,
sağlık çalışanları üzerine bu şiddeti körükleyen
siyasilerin söylemlerindeki dikkatsizlik ve sağlık
çalışanlarına bilgilendirme amaçlı, belki de iyi niyetli
kurulmuş olan bir kurumun, sağlık çalışanları
üzerinde ciddi baskı oluşturan SABİMin yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Hükûmeti bu konuda, özellikle
SABİMe gelen ve Sağlık Bakanlığı bütçesi
sırasında sayın bakanın vermiş olduğu
SABİMdeki şikâyetlerle alakalı istatistikî oranları
yeniden gözden geçirmeye
Bu oranların gerçekle
bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum.
Tabii ki
hastanelerde ulaşmanın kolaylığı, aşırı
iş yükü, aşırı yoğunluk münasebetiyle sürekli iş
yükü artan hekimlerde, sağlık çalışanlarında ciddi bir
tükenmişlik sendromu yaşandığını hepimiz
bilmekteyiz. Sağlıkta Dönüşüm Programınızda
sağlıkta hizmet verenleri önemsemeyen, onların sosyal, ekonomik
ve özlük haklarını iyileştirmeyen uygulamalarınız bir
gün mutlaka sizi bu gerçeklerle yüzleştirecektir. Biz,
hatırlatmalarımızı yapmak istiyoruz. Elbette ki on
yıllık süre içerisinde tek başına, tek yetkili bir
iktidarın iyileştirmeler yapmasını beklemek
doğaldır. Dünyada, değişen dünya şartları ve
teknolojik gelişmelerle bunları başarmanız,
yanlış ve yanlı tutumlarınızı eleştirmemize
engel değildir.
Bu düşüncelerle,
2013 yılı bütçesinin yüce milletimize ve sağlık
çalışanlarına hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Genel Kurulu bu vesileyle saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bir toplumun öncelikle sağlıklı olması
gerekir, sağlık bir temel haktır demenin ve burada bunu tekrar
etmenin çok da anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Biz, şimdi,
burada birtakım kriterler doğrultusunda Türkiyenin sağlık
alanında geldiği noktayı yeni bilimsel veriler
ışığında ortaya koymaya
çalışacağız. Önerilerimiz olacak ancak ben biliyorum ki Sayın
Bakan Hükûmet adına cevap verirken 2002de sağlık
şöyleydi, biz bunları şöyle yaptık. gibi ifadeler
kullanarak kendini savunacak ve buradan vaziyeti kurtarmaya
çalışıp bugünkü eksik ve hataların üstünü örtmeye
çalışacak, önerilerimize hiç de kulak vermeyecek. Biz, bugün
yapılanlara kulak veriyor, kafa yoruyor ve ne anlama geldiğini
anlamaya çalışıyoruz. Gördüğümüz manzara şu:
Sağlık çalışanlarına ve özellikle hekimlere insanüstü
bir yaklaşımla, sürekli değiştirilen yasa ve
yönetmeliklerle çalışanların kafası
karıştırılıp motivasyon ve performanslarını
menfi yönde etkileyen bir durum söz konusudur.
Bugün,
sağlıkta kaliteli bir hizmet nasıl sunarızdan ziyade,
hatalı bir sağlık uygulaması olsa bile vatandaşın
oyunu almaya yönelik, onların memnuniyetini önceleyen bir
anlayışla sağlık hizmeti sunulmaktadır. İddia
ediyorum, bu sağlık sistemi sürdürülebilir bir sistem değildir; sağlık
çalışanlarına uygulanan ücret politikasıyla değildir, hastanelere
kârlı bir yatırım kuruluşu gözüyle baktığı
için değildir; Hasta muayene ve takip sistemiyle de değildir.
Şimdi, bize göre sağlıkta bir politika olarak ya gayrisafi yurt
içi hasıladan sağlığa daha çok pay ayrılması
sağlanacak ya da vatandaşlarımıza sağlıkta daha
fazla katılım payları ödemeleri gerektiği dürüstçe söylenecek.
Çünkü, her şeyde örnek aldığımız OECD ve AB
ülkeleriyle kıyasladığımızda sağlıkta daha
çok katetmemiz gereken mesafe olduğunu görüyoruz. Bu çerçevede, OECD 2012
Raporu incelendiğinde, Türkiye'nin birçok bakımdan sonuncu
sırada olduğu görülmektedir. OECD raporuna göre, bin kişiye
düşen doktor sayısı en az, 1,7yle Türkiyededir. Bakınız,
sağlık sistemimizin çarpıklığını ortaya
koyması bakımından ifade etmek istiyorum. Kişi
başına düşen hekim sayısı bakımından sonuncu
olan ülkemizde, kişi başına yılda hasta konsültasyonu AB
ülkelerinden çoktur yani bir yılda daha fazla hasta müracaatı
sağlanmaktadır. Yıllık hasta konsültasyonu AB-27
ortalaması 6,3 iken Türkiyede ise 7,3tür.
Sayın
milletvekilleri, size bu çelişkiyi ortaya koyması
bakımından ifade etmek isterim ki, şimdi, siz kişi
başına harcaması AB-27 ülkeleri
ortalamasına göre bin kişiye düşen doktor, hemşire,
hasta yatak sayısı bakımından en sonda
olacaksınız ama hasta konsültasyonu, hasta müracaatı
bakımından en ön sırada olacaksınız ve kaliteli bir sağlık
sisteminden, fayda-müracaat oranının yüksekliğinden söz
edeceksiniz!
Hekime
erişilebilirliğin kolaylaştırılması ve müracaat
sayısının artması, sunulan sağlık sistemi hizmet
kalitesinin artması manasını asla taşımaz. Daha önce
de söylediğimiz gibi hastaneye, hekime, sağlık
çalışanlarına Önüne gelen hastaya bakacaksınız, bakmazsanız
canınıza okurum. deyip bunu da performans yönergesiyle hastane
çalışanlarının, hekimin kafasını da
karıştırıp bunun adına da yararlı bir
sağlık sistemi diyeceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, bununla belli bir süre hastaları kandırıp onlar
için iyi bir sağlık hizmetini sunduğunuza
inandırabilirsiniz ancak bu doğru bir yol değildir.
Kurduğunuz hastane birlikleriyle hastaneleri kâr-zarar hesabına göre
çalışan müesseseler hâline getirmeye çalışıyorsunuz.
Üstelik, bunu yaparken de kadrolara yandaş atamayı ihmal
etmiyorsunuz. Bu anlamda örnek mi istiyorsunuz? Bunun için Samsunda, müdür,
müdür yardımcısı, şube müdürü, vesaire, atananların
tamamının bir sendika üyesi olmasını ve üstelik bunlardan
bazılarının hiçbir idari tecrübesi olmadığı hâlde
atandıklarını göz önüne alırsak bunu daha başka
nasıl izah edeceksiniz?
Kamu Hastaneleri
Birlikleri Yasası kapsamında yapılan atamalarda birçok
kişinin ballı börek denilebilecek yerlere atamaları
yapılırken bazı çalışanlar ise hak
kayıplarına uğramışlardır. Sayın
Sağlık Bakanının bunlardan haberi
olmadığını düşünmek ise mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, başından beri söylediğimiz gibi, bu performans
sistemiyle hastanelerde çalışma barışı bozulmuş,
hekim hekime, hastane çalışanları birbirine düşmüştür,
hastaneler arası ilişkiler de bozulmuştur çünkü bazı
hastaneler sınıfları, gelirleri, borçları diğer
hastanelere yaptıkları yardım nedeniyle farklı farklı
döner sermaye ödemektedirler. Hekimler, başka hastaneye göre, oradaki
hekim arkadaşlarıyla aynı puanı alsalar, aynı
performansı gösterseler, hatta çalışıp puanları ve
performansları diğer hastanedeki arkadaşlarından daha çok
olsa bile ondan daha az döner sermaye almaktadırlar. Aynı hastanede
çalışanların ise farklı kliniklerdeki puanlama farkı
nedeniyle diğer arkadaşlarıyla aynı puanı elde etme
şansları maalesef yoktur. Hekimler arası kötü rekabet
oluşmasına sebep olduğundan, hekimler, hastane
çalışanları birbirlerine karşı olan sevgi ve
saygılarını kaybetmişler, âdeta çatışır hâle
gelmişlerdir çünkü sistemle işi bilen, doğru dürüst
çalışan değil, işini bilenler fazla puan ve para
kazanabilmektedirler. Bunun pratikteki uygulamaları ise maalesef
ortadadır.
Değerli
milletvekilleri, bugün, hastane çalışanlarına şiddet had
safhadadır. Hemen her gün medyada hekimlere ve hastane
çalışanlarına karşı bir şiddet haberi mutlaka yer
almaktadır. Bu konu ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurulmuş olup çalışmalarına devam
etmektedir. Ancak burada ifade etmem gerekirse bu saldırılarda siyasi
iradenin katkısının olduğu açıktır. Bunda
Artık doktorlar hastanın cebinden elini çeksin. diyen
Başbakanın ve Hastasını bir şekilde kabul etmeyen
hastanelerin ve hekimlerin canına okurum. mahiyetinde açıklamalar
yapan Sayın Sağlık Bakanımızın bizzat
katkısının olduğunu düşünüyoruz. Esasen, buna benzer
açıklamaları zaman zaman yapan Sayın Başbakan ve sayın
bakan hastane çalışanlarını görevleri başında
taciz eden, saldırılara karşı koruyucu açıklamalar
yapmamışlardır.
Sağlık Bakanlığı tarafından
kurulan Sağlık Bilgi İletişim Merkezi Alo 184 şikâyet
hattı hastane çalışanları, özellikle de hekimler için
Demokles'in kılıcı gibi çalışmaktadır. Yersiz
şikâyetler dikkate alınarak sağlık
çalışanlarının onuruyla oynanmakta, ağır tehdit
altında tutulmaktadırlar. Özellikle hekimler, savunma vermekten bugün
çalışamaz hâle gelmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, sağlık
sistemindeki en önemli konulardan biri de, ülkemizde sunulan ağız ve
diş sağlığı hizmetleridir.
Ülkemizde bu hizmetler, Sağlık
Bakanlığı verilerine göre, 129 ağız ve diş
sağlığı hizmeti veren kurumlarda 4.607 diş hekimi
tarafından verilmeye çalışılmaktadır. Bu çerçevede
2011 yılında buralarda 21 milyon 100 bin 820 poliklinik hizmeti
verilmiş olup bunların karşılığında SGK
tarafından yaklaşık 779 milyon TL ödeme
yapılmıştır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada diş
hekimi olan arkadaşlar var. Bir hastanın yılda bir kliniğe
en az 3 defa muayene olduğu değerlendirilirse, toplam müracaat
sayısı 7-8 milyon kişidir. Türkiye'nin nüfusunun 73 milyon
olduğunu düşünürsek, yaklaşık 65 milyon kişi
ağız ve diş sağlığı hizmetlerinden nereden,
nasıl faydalanıyor? Sosyal devlet olma iddiasında olan
Hükûmet, geride kalan bu insanlarımızın nerede, nasıl
ağız ve diş sağlığı tedavisi gördüklerini
hiç hesaba katıyor mu? Bugün, bu vatandaşlarımızın
çoğunun maalesef merdiven altında, sağlıksız ve
hijyenden uzak, diş teknisyeni, dişçiler ve ehliyetsiz kişiler
tarafından sözde tedavi edildiğini biliyor mu? Biliyorsa, niçin bu
konuda bir çalışma yapmıyor? Genel tababette bir kişinin
yılda 7-8 defa polikliniklere müracaatıyla övünen Hükûmet,
ağız ve diş sağlığında ancak yılda
nüfusun onda 1i oranındaki müracaatlarını hangi
çağdaş sağlık hizmeti sunumu ile izah edecektir? Mutlaka, SGKnın, genel sağlık
sigortası kapsamında özel muayene ve ağız ve diş
sağlığı merkezlerinden de hizmet alması gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir başka konu olarak burada değinmem gereken olay
ise özel hastanelerdir. Özel hastaneler Hükûmetin ilk dönemi
diyebileceğimiz dönemlerde teşvik edildiler ve özel hastanelerin
ülkemizde yaygınlaşması sağlandı. Daha sonra, nedendir
bilinmez, özel hastanelere karşı özellikle düşmanca bir
yaklaşımla bu hastanelerin önü kesilecek şekilde politikalar
üretildi. Âdeta, bugün kapanması için ne gerekiyorsa
yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Şimdi, ben, size, bir dakika eksik kalmıştı Sayın Ali
Özden, onu veriyorum; tamamlayın.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'de
sağlık hizmeti sunumunun yüzde 75'ini kamu, yüzde 25'ini ise özel
hastaneler karşılamaktadır. Hâl böyle iken dört beş
yıldan beri SGK tarafından sağlık uygulama tebliğinde
özel hastanelere ödenen ücretler hiç güncellenmediği gibi daha da
kısıtlanmıştır ve özel hastaneler mağdur
edilmişlerdir.
Ayrıca,
burada şunu da ifade etmek gerekirse bir hastanın kamuya maliyeti
kamu hastanelerine göre özel hastanelerde daha düşüktür. Ayrıca,
sağlık hizmetlerine kalite getirilmesine de katkı
sağlamaktadır.
Bu hastanelere
âdeta hasmane davranışta bulunanların yakınlarını
özel hastanelere yönlendirdikleri de ayrı bir vakıadır. Bu
gidişle özel hastanelerin büyük bir bölümü kapanmaya doğru
gitmektedir. İçinde çürük elmalar olabilir ama hepsinin birden
cezalandırılması yanlıştır. Bunların bir
çoğu halktan parasını alamadığı için fark
alamıyorlar ya da çok cüzi fark alıyorlar. Özel hastanelerin durumu
gerçekçi bir yaklaşımla tekrar değerlendirilmelidir.
Bu konudaki
önerilerimiz içinde gayrisafi yurt içi hasılada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK bütçesi
üzerinde konuşacağım. Öncelikle, burada bir bütçe
görüşmesini daha, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin 11inci
bütçesinin görüşmelerini yapıyoruz. Hızlıca bir iki
tespitimi söyleyerek başlayacağım.
Değerli
arkadaşlar, esas itibarıyla, sürekli olarak bazı konularda uyarıyoruz,
diyoruz ki: Bakın, bunları böyle söylemeyin; bu şeklini söyleyin
ama popülizm yapmayın. Sayın Başbakanın buradaki
konuşmasında da sürekli olarak, bir kendi içindeki muhasebeyi
aşıp 2002-2011, 2012 geliyoruz... Bütçeler geçtiğimiz yılla
muhasebedir diyoruz ama o kadar hızlı bir şekilde söyleniyor ki
söylediklerinizi aynen, her sene aynı şeyleri dikkat etmeden tekrar
ediyorsunuz.
Şimdi
özensizlikten çok küçük bir örnek sunacağım size. Hepiniz burada
dinlediniz ama yazılıyor konuşma metinleri... Defalarca dedik
Sayın Başbakanın ekonomi danışmanlarında mı
veya kendisine sunulan raporlarda mı sıkıntı var diye.
Bakın, bu, Sayın Başbakanın geçen gün sizin de
dinlediğiniz konuşması. 24üncü sayfasında aynen şöyle
diyor, vaktim olmadığı için sadece orayı okuyacağım:
Demokrasiye yönelik müdahale girişimlerinin olduğu dönemlerde dahi
Türkiye ekonomisi hiçbir sarsıntıya maruz kalmadı. Güzel.
Dönüyorum ondan sonra, 9uncu sayfadan okuyorum, aynı konuyla ilgili.
Evet, evet, şimdi okuyorum, dinleyin şimdi niye bunları
söylediğimi: 27 Nisan e-bildirisi AK PARTİ Hükûmetinin dik
duruşu sayesinde sadece beyhude bir girişim olarak kalmış,
akamete uğramış; buna rağmen, bu e-bildirinin Türkiyeye
sadece faiz yoluyla maliyeti yıllık 2 milyar dolar olmuştur.
İLHAN
İŞBİLEN (İzmir) Doğru.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Doğru.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) O zaman deminkini dinlememişsiniz. Bu girişimlerin
hiçbir şeyi olmamıştır, sarsıntıya
uğramamıştır. derken orada Sadece bir yıllık
faiz maliyeti, sadece
diyor.
Şimdi,
şunun için söylüyorum arkadaşlar: Siyaset yapmak başka bir
şey ama birtakım verileri söylerken
Sayın Başbakanın
danışmanlarına diyorum ki: Şu ekonomi konularında
hamaset yaparak yanlışları tekrarlamayın,
galatımeşhur oldu, eski tabirle. Bakın, burada bir konuşma
içerisinde 10 sayfa arayla yazılan 2 tane cümleden bahsediyorum, bunu
şey için söylemedim. Şimdi, sürekli uyarıyoruz değerli
arkadaşlar. Derdimiz çözüm üretmek, derdimiz -sizin de söylemiş
olduğunuz, bizim vizyonumuzu kabul ettiğiniz- 2023 yılında
Türkiye Cumhuriyetinin bölgesinde lider ülke olması, 2053te süper güç
olması. Onun için söylüyoruz, konuşuyoruz, yazıyoruz. Arkadaşlara
komisyonda da söyledim, milletvekili oluncaya kadar
yazdıklarımızı Ekonomi nereye gidiyor? diye
toplamıştık. Şimdi, sonra yazdıklarımız
yeniden bir kitap olacak kadar -bu yoğunluğun içerisinde
yaptığımız tespitler- olmuş.
Şimdi diyorum
ki: Bakın, değerli arkadaşlar, konularda siyaset yapmak
başkadır ama bir de gerçek var. Biz orada
arkadaşlarımızla, Plan Bütçe Komisyonunda bütün konuları
teknik boyutuyla, siyasi boyutuyla değerlendiriyoruz uzman
arkadaşlarımız var ve bunlarla
çalışmalarımızı yapıyoruz. Bütçeyi
görüşüyoruz, burada sanki rakamsal bir şeyler konuşuluyor gibi
oluyor ve bütçeye gereken önem verilmiyor. Baştan konuştuk,
Sayıştayın raporları yok, yüzde oranlar -GSMH deflatörü
derdik eskiden- şimdi deflatöre göre hesaplanıyor,
artışları koyuyoruz ve bunun arkasından devam ediyor. Peki,
öyle olunca ne oluyor? Efendim, bütçe tutmadı. Ne oldu? İşte,
şimdi okuduğum gibi, geçen seneki Sayın Maliye
Bakanının açıklamasıyla bu sene eylüldeki
açıklaması tıpatıp aynı. Birinde 5,5 milyar
açığım var. diyordu, şimdi 8,5 var. diyor. Sonuç: Vergi
artışı, ÖTV artışı, KDV artışı. O
zaman bir yerde bir aksama var, bunu siyaset olarak görmeyin. Eksik bütçe
yaparsak
Peki, ne oluyor eksik bütçe yaparsak yani gelirimizi doğru
tahmin etmezsek, giderlerimizde söylediğimiz şartlara uyamazsak,
Sayın Maliye Bakanının tabiriyle, ilgili bakanlar kendilerine
verilen bütçeleri aşarak harcama yaparlarsa sayın
bakanımızın sorumlu olduğu, benim Rahmetli DPT.
dediğim Kalkınma Bakanlığının yapmış
olduğu kaynak tahsislerinin bir anlamı kalıyor mu? Öncelikleri
arkadaşlarımız çalışıyorlar, geliyorlar,
görüşüyorlar, ilgili sektör uzmanlarına danışıyorlar
ve tahsis yapıyoruz ama sonra bunlar deliniyor. Peki, ne oluyor?
İşte, o zaman gelir adaletsizliğinin üzerine bir de vergi
adaletsizliği biniyor değerli arkadaşlar yani dar gelirliye
Nereye gidiyor ÖTV, KDV koyduğumuz zaman? Düşük gelirli
vatandaşın sırtına biniyor. Kurumlar vergisi almak daha
uzun, zahmetli iş; nisan ayı gelecek de, tahakkuk olacak da, tahsilat
yapacağız da hepsini yapacak mıyız, yapamayacak
mıyız diye
Doğal olarak maliyeciler de hemen hazır
kümestekilere yükleniyor. Dolayısıyla, söylediğimiz şey, bu
hedeflerin gerçekçi olmaması durumunda dar gelirli
vatandaşlarımız, çalışanlar bunun
sıkıntısını çekiyor.
Şimdi, bir
taraftan büyüme, kalkınma
Az önce Sayın Bakanla aynı
toplantıdaydık, ben konuşmam olduğu için önden gelmek
zorunda kaldım, güzel şeyler söyledi. Temenniler güzel ama işin
içine siyaset sokmadan yapmamız lazım, eksiklerimizi tespit etmemiz
lazım, hep birlikte baştan söylediğimiz hedefe yürümemiz
lazım. Bunu güzel söylüyoruz. Sayın Başbakan, dediğim gibi,
demin örnek aldığım konuşmanın içerisinde -bir yerini
söyledim size- sanki bütün sorun çözülmüş, Türkiyede yoksulluk
bitmiş, gelir dağılımı düzelmiş gibi...
Değerli
arkadaşlar, çok basit bir şekilde uluslararası bir iki tane
şeyi göstereceğim size. İnsani Gelişme Endeksi yayınlanıyor.
Şimdi, bakıyoruz
Burada her şeyi söylüyorsunuz, 3 tane rakamla
pembe tablo çizmek güzel ama bir de acı gerçekler var.
Hazırlanmış olan uluslararası bir endeks. Peki, ne diyor bu
İnsani Gelişmişlik Endeksinde? Türkiye 92nci sırada.
Şimdi, gelişmişlik demek
Az önce onun için Sayın Bakana
referans ettim -sosyal kısımlar var, eğitim var- güzel
şeyler söyledi. Sadece büyüme rakamı, o da ithalata dayalı
olursa bir anlamı yok. Öbür taraftan, bakıyorum, yine ne olması
lazım? Rekabetçi olmamız lazım. Ee, söylüyoruz, şimdi,
eğer siz bir gram kıpırdanmayı yeterli görüyorsanız,
43üncü sıraya gelmişiz. Şimdi, 43 tane ülkede
Hani biz 17nci
büyük ekonomiydik? Neden o zaman gelişmişlik düzeyinde 10uncu
sıraya gelmiyoruz da
Bunları yeterli bulup bunun üzerinden hamaset
yapmayalım. Diyelim ki: 43teyiz; bizim, önümüzdeki sene 40a, bir
sonraki sene 30a, bir sonraki sene 10a gelmemiz lazım ki lider ülke
olalım. O zaman Ey muhalefet, gelin, burada ne yapacağız?
diyelim. demek yerine 2002de şöyleydi, 2012
Ee, ona bakarsak 99da
biz aldığımızda daha beterdi, 94te bir daha kriz
vardı, 80lerde zaten kötü durumdaydık diye konuşmamız
lazım.
Değerli
arkadaşlar, bakın, şimdi, burada örnek başka bir şey.
Tamam, bunu söylüyoruz, Türkiyenin bir dinamizmi var, zaten özel sektör bir
şeyler yapıyor, hangi hükûmet gelirse gelsin, biz fazla gölge
etmezsek daha da fazla yapacak. Önlerini açacağız, destek
olacağız, hep beraber organizasyonunu, koordinasyonunu
sağlayacağız.
Şimdi
söylüyoruz, TÜİK, burada, gelir ve yaşam koşulları anketini
açıklamış, 2011de yaptı, yenisini henüz bekliyoruz,
yenilendiği zaman gelecek. Şimdi, halkın yüzde 80i eskimiş
mobilyalarını yenileyemiyor. Yüzde 86sı evden uzakta bir
haftalık tatil yapamıyor. Birkaç tane önemli olanını size
gösteriyorum yani çok fazla var da dikkatimi çeken bazı hususları
söyledim. Şimdi, yüzde 67si beklenmedik harcamaları
karşılayamıyor. Şimdi, oturacağız
Değerli
arkadaşlar, bakın, burada diğer şeyler de var, ekonominin
büyümesine ilişkin gelir dağılımı ve bunların
sosyal kesimler tarafından nasıl
paylaşıldığına ilişkin. Biz, burada Efendim, biz
yüzde şu kadar küsur büyüdük. diyerek sadece ithalata dayalı bir
rakamla veya yapmadığımız ihracata dayalı net ihracat
üzerinden bir rakamla kendi kendimizi kandırırsak bu işin
içinden çıkma şansımız yok. Ha, tabii ki
yapacağız -dediğim gibi- biz sorunları önce kabul etmek
zorundayız, sorun yokmuş gibi davranamayız.
İşsizliği çözemiyoruz. Niye çözemiyoruz? Çünkü, arkasında
yatan temel nedeni kabul etmediğimiz için, Biz doğru
yapıyoruz. dediğimiz için çözemiyoruz. Yani, buradaki sorunun,
üretmeden tüketen ithalata dayalı büyüme anlayışında ve
bunu destekleyen düşük kur yüksek faize dayalı, ithalata dayalı
büyüme anlayışını destekleyen kur rejiminde olduğunu,
daha doğrusu örtülü sabit kur rejiminde olduğunu kabul etmezseniz
Sayın Bakanım, siz istediğiniz kadar kalkınma planı
yapın, istediğiniz kadar özel ihtisas komisyonları
raporları hazırlayın, istediği kadar TÜİK otursun
bizim tanımlama yöntemlerimizi değiştirsin, bunlar geçici
kalır. Onun için, burada temel sorun olan cari açığın,
dış ticaret açığının arkasında yatan
şeyin üretmeden tüketen ekonomik yapı olduğunu ve bunun
nedeninin de bugün uygulanan kur rejimi olduğunu kabul etmez isek
sayın bakanların yaptığı gibi
Allah şifa
versin -bu arada söylemiş olalım- Sayın Zafer Çağlayan
küçük bir operasyon geçirmiş, -o sıkça söylediği için- geçmiş
olsun diyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Unakıtana da şifa diliyoruz.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sayın Kemal Unakıtan Bey de Antalyada, bizim seçim
bölgemizde bir böbrek nakli operasyonu geçirecekmiş, kendilerine
şifalar dileyelim.
Ama, bu arada da
onun çok söylediği şey olduğu için, Merkez Bankasıyla
ilgili sürekli olarak bunu dile getiriyor: Efendim, işte, kur
Diyorum
ki: Sayın Bakan, niye şikâyet ediyorsunuz? Siz çözme mercisisiniz.
Defalarca burada söyledim. Sonra Hocam, niye kitap gösteriyorsun? diyorlar.
Diyorum ki: Kur rejimi ayrıdır, kur politikası
ayrıdır. Kur rejiminin sorumlusu, sayın bakanın içinde olduğu
Hükûmettir. Değiştirirsiniz, ona göre kontrollü bir dalgalı kur
politikası koyarsınız, ne kadar enflasyon varsa ona göre
çözersiniz.
Sonra kalkıp
da Merkez Bankasını, başkanını günah keçisi ilan edip
veya Efendim, işte içeride sıkıntı var, biraz daha frene
basalım. diyen bakanı suçlamanın bir anlamı yok. Ben
haberi görünce şaşırdım, köşe yazımda da
yazdım.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, biz söyleyince kızıyorsunuz:
Yanlış yönet, halka ödet. diyor. Uzaktan göremiyorsunuz, bu hangi
gazetede yer aldı biliyor musunuz? Sabah gazetesinde. Ben söyleyince
kızıyorsunuz. Yanlış yönet, halka ödet. İçinde de
diyor ki: Burada rantiyeciler destekleniyor, faiz düşürülmüyor, Merkez
Bankası faizi düşürmüyor.
Yani, şimdi,
sorunu kavramadığınızın ve siyaset olarak kendi
içinizdeki siyasi gelişmelerin bir sonucu bu. Ha, biz söyleyince
uyarı olmuyor. Ha, kısmen haklı oldukları yerler yok mu?
Var ama onlar da bir karar almış Hükûmet içerisinde talebi belli
ölçüde düşürelim diye, böyle bir çalışma yapmışlar.
Birkaç gün sonra
tekrar bakıyorum, işte, bütçeyle ilgili rakamlar
açıklanıyor, arkasından tekrar Frenden vazgeçmiyor. diyor yine
aynı gazetede. Hani, başka gazete olsa anlayacağım, Ya,
bakın, işte muhalefet yapıyorlar. falan diyeceksiniz.
Ha, şimdi
burada şunu söylemeye çalışıyorum: Arkadaşlar, burada
doğruları tespit edip eksiklerimizin üzerine hep beraber gitmez isek
ortak hedef olarak Türk milletinin hedefi olması gereken 2023te lider
ülke olma vizyonuna maalesef ulaşma şansımız yok.
Burada biz
frenciler-gazcılar tartışması
yapacağımıza, daha önce de söylediğim ekonominin
direksiyonuyla ilgili çalışmaları hızlandırmamız
gerekiyor. Yani, arkadaşlara komisyonda anlattım: Biz fren-gaz
tartışması yaparken direksiyonu unutuyoruz. Bizim eski
zamanlarda 411 Fiat traktörler vardı çiftçilikte kullanılan, iki tur
atmadan direksiyonunda boşluk dönmezdi dedim. E, siz şimdi B
sınıfı ehliyeti olan birine otobüsü verirseniz ne olur? Önce,
bunları düzeltmemiz lazım, varsa eksiklerimiz bunları gidermemiz
lazım, yolu tamir etmemiz lazım ki o yolda sağlıklı
gidelim. Mesele sadece kimin frene, kimin gaza bastığı veya
kimin şoför olduğu değil, o otobüsün içinde olan
vatandaşlarımız var, olan içindeki yolculara olacak. Onun için,
hep beraber bu otobüse dikkat etmemiz gerekiyor.
Diğer bir
şey, şimdi, bununla ilgili
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Motor toplama olursa ne yapacağız?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Tabii, motoruna falan bakmıyoruz; zaten oraya gelemedik,
vaktimiz yok.
Sürekli olarak
Sayın Başbakana başka bir şey söyletiyorsunuz IMFye
borcumuzu ödedik. diye. Ya, değerli arkadaşlar, ödememe gibi bir
şansınız var mı? Bir devlet Borcumu ödemiyorum. diyebilir
mi? IMFden borç almışlar. Siz de aldınız; 2005
yılının Mayıs ayında kimdi hükûmet? 10 milyar dolara
yakın, 6 milyar küsur SDR aldınız mı? Aldınız. E,
şimdi kalan kimin borcu? Bizim borcumuz biteli çok oldu. Defalarca
söyledim, siz bırakıp gittiğinizde, biz Hükûmet olunca da
eğer almışsanız ister IMFye ister Dünya Bankasına
ister bilmem ne eurobond, tahvil alan yatırımcıya olsun ödemek
zorundayız. Devletin borcunu ödeyeceğiz. Mecbur kalınca da siz
dahi tek parti hükûmetiyle aldınız mı? Aldınız.
Doğaldır, bunların üzerinde siyaset yapmanın bir anlamı
yok. Çözüme odaklanmamız lazım. Yani, işsizlikte de aynı
sorunumuz var, borçlarda da bunun üzerinden değil
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı, yol gösterici,
uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından yana olduk.
Değerli
arkadaşlar Bunların çözümü peki nedir? diyeceksiniz. Çözüm,
gerçekten yani Sayın Başbakanın bize söylediği gibi hamasi
milliyetçilikle değil, üretim, yatırım, ihracat
seferberliği başlatmaktır; çözüm, üreten ekonomiden yana
olmaktır; çözüm -az önce sayın bakanla ortak noktada
buluştuğumuz gibi- sadece büyüme rakamlarına takılıp
kalmadan sosyal sektörlerde, eğitimde, sağlıkta, kültürde, bütün
alanlarda toplumun genel refah düzeyini yükseltmektir; alt gelir
gruplarındaki vatandaşlarımızı asgari refah seviyesine
çıkaracak bir kalkınma hamlesi -sadece ekonomik büyüme değil-
gerçekleştirmek ve toplumsal adaleti sağlayarak Türkiyeyi 2023te
lider ülke yapacak, 2053te süper güç yapacak çalışmaları
birlikte yapmaktır. İnşallah, bu, topluma mal olmuş hedefi
birlikte gerçekleştiririz.
Sizlere de
hamasetten uzaklaşıp çözümlere odaklanırsınız diyor,
bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Hatay Milletvekili
Sayın Şefik Çirkin, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununun, GAP, DAP, KOP ve DOKAP başkanlıklarının
bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bunun yanı
sıra, bugün mübarek cuma; hepimizin ve milletimizin cuması mübarek
olsun.
Değerli
milletvekilleri, bunlardan önce, Kalkınma
Bakanlığımızın GAP projesine bir göz atıp, o
konuda gerekli eleştirileri ya da takdirlerimizi sunmak üzere bir inceleme
yapmak için GAPın Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının sitesine baktım. Aralık 2010
-yani sayın bakan da bunu duysun- 2011 yok. Şimdi, bu nasıl bir
anlayıştır, inanamadım. Yani bu kadar ciddiyetsiz bir
yaklaşım olabilir mi? Bir idare başkanlığı
-2011de bir milletvekili çıkacak kürsüye bunları konuşacak-
2011deki faaliyetlerini milletle niye paylaşmaz?
Tabii, herhangi
bir faaliyet olmadığına inanamadık. Ondan sonra, döndük,
değerli bakanımızın, acaba bir faaliyet var da biz mi
kaçırmışız diye komisyon tutanaklarındaki
konuşmalarına baktık, yine bir şey yok. Derken acaba sayın
bakanımız bir kitapçık dağıtmış, burada,
yani inşallahtan, maşallahtan başka, bu Güneydoğu Anadolu
Projesinde alınmış ne mesafe var, sulama kanallarında ne
mesafe alınmış diye merak ettik, baktık; geçen yıl
söylenen, bu kürsüden bizim söylediğimiz, 200 binden 300 bine
çıkması. Yani ne demiş sayın bakan? Evvelki hükûmetler
döneminde 200 bin yapıldı, son on yılda da buna 100 bin eklendi.
Bu 100 bini kim eklemiş? Yine, 57nci Hükûmet döneminde yapılan ihale
çalışmalarıyla 57nci Hükûmet tarafından eklenmiş
çalışmalardır. Yani, bu Hükûmetin eklediği hiçbir şey
yok, 300 bini 301 bin yapamamış ve mali yılı bütçe
sunuş konuşmasında da sayın bakanın hiçbir şey
yok.
Derken geçmiş
milletvekillerimiz acaba ne söylemişler diye bir inceleme
yaptığımda tesadüf, gerçekten tesadüf- ağabeyim, benden
önceki dönem milletvekilimiz Sayın Süleyman Turan Çirkinin 2007
yılında yaptığı bir konuşma var, o konuşma
da burada duruyor ve onun üzerine bir şey eklenmemiş. Aslında,
İç Tüzük müsait olsa ben geçen yıl yaptığım
konuşmayı bu yılki konuşma varsayıp, buraya getirip bırakıp,
tekrar geri yerime otursam yeridir. Böyle bir ciddiyet olmaz yani biraz sonra
umarım sayın bakan cevap verecektir.
KOP
Yani,
şimdi, KOPa bakıyoruz, geçen yıl da söyledim, bu yıl da
değişen bir şey yok. 510 bin hektar Konya Ovasında şu
anda sulanabilir arazi var. Şimdi, bizim Konyalı
vatandaşımız, yarın bir gün bu proje bitince, Konya
Ovası abat olacak, suya doyacak sanıyor. Hâlbuki, KOPun kapasitesi
şu anda sulanabilir arazinin dahi yüzde 10u. Bu, KOPun tamamı bu.
Ve bütün çalışmalarda da gerek KOPta gerek diğerlerinde ortada
bir kaynak yok. Ve KOPta su yetersizliğinden bahsediliyor yani bu su
yetersizse bu KOPu ne amaçla yaptınız? Bu bir tren projesi
değil, demir yolu projesi değil, bu bir kara yolu projesi değil;
bu bir sulama projesi. Sayın bakan bundan bahsediyor eğer yanlış
okumadıysam.
Değerli
arkadaşlar, aynı zamanda DOKAP diye bir proje var, orada da maalesef
bir şey yok; DAP diye bir proje var, orada da bir şey yok. Bu
bölgelerin kapsadığı vatandaşlarımız, kesinlikle
bölge iktidar milletvekillerinin gidip bu projeleri kendilerine takdiminde
bunlara ümit bağlamasınlar ve bundan dolayı da illerinin,
memleketlerinin üç beş sene sonra bir cennet hâline geleceğini
kesinlikle sanmasınlar.
Bir de bunun yanı sıra, bu
bölgelerin ayrı sorunlar var. Yani, bilhassa GAP bölgesi, GAPın
Şanlıurfa, Mardin, Gaziantep, Kilis, Şırnak bölgeleri,
sınır vilayetleri
ALİM IŞIK (Kütahya) Suriye
meselesi nasıl etkiledi bu GAPı?
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Devamla) Sınır vilayetleri olmasından mütevellit Suriyeyle
ilgili ilişkilerde yaşadığı sıkıntılar
var, bunlardan dolayı uğradıkları ekonomik çöküntü var ve
aynı zamanda zirai anlamda da zorlukları var.
Bir kere bu bölgeler -aynı zamanda
benim ilim Hatayda- ana temeli pamuk olan bir ziraat biçimiyle geçinmektedir
yani pamuk bu bölgelerde zirai ekonominin motorudur. Şimdi, Sayın
Tarım Bakanımız
Bu onun konusu aslında ama Kalkınma
Bakanımızın da bari, bu kalkınmama noktasında bu
işleri yapamadığından, hiç olmazsa Tarım
Bakanımıza, Maliye Bakanımıza gidip pamukla ve diğer
ürünlerle ilgili destekleme istemesi gerekiyor. Bari bu şekilde
kalkındıralım, olmaz mı? Yani 56 ilde buğday
desteklenmesi ödenmiyor, bu bölgeler ağırlıklı. Niçin?
Yolsuzluk var. Yolsuzluk olanı bulmak devletin görevi, yolsuzluk
yapanı bulmak devletin görevi ama yolsuzluk yapmayanı da beraber
cezalandırmak herhâlde devletin vicdanına da milletin vicdanına
da sığmasa gerekir.
Bunun yanı sıra, Sayın
Tarım Bakanımız kendi sunumunda ifade ediyor, dalga geçiyor:
2002de pamuk üretiminin yaklaşık 1 milyon ton yani 988 bin ton
olduğunu, bir miktar ihracat yapıldığını ve
aynı zamanda da 4,5 milyar dolar tarıma dayalı tekstil sanayinin
pamuğa dayalı ihracat yaptığını, ancak günümüz
tarihinde yani 2012de bu rakamın yine 1 milyon ton olduğunu ama
tekstil ihracatımızın 11,5 milyar dolar olduğunu ifade
ediyor. Bakın, şimdi, para tekstilciye gitmiş çiftçiyi bununla
avutuyor. Böyle bir mantık olur mu? Böyle bir insafsızlık olur
mu? Bizi aptal mı sanıyor? Peki, 1 milyon ton pamuk, 1 milyon tonda
kalmışsa bu tekstilci, bu ihracat rakamını 4,5 milyar
dolardan 11,5 milyar dolara ne ile çıkarıyor? Bunun ham maddesi
nereden geliyor; pamuk nereden geliyor, iplik nereden geliyor, kumaş
nereden geliyor? Çinden, ithalat yapıyor. Yani benim çiftçim bunu
ekemiyor, mecburiyetten dolayı bir miktar ekiyor çünkü bizim ovada, Amik
Ovasında yaşayanlar bilir, pamuk ekmeyen kredi bulamaz. Zirai
ekonominin motoru pamuktur, bunu bırakamaz. Çiftçi zarar ediyor, fabrikacı
zarar ediyor, küspeci zarar ediyor, hepsi zarar ediyor ama tekstilci
kazanıyor; olur. Vallahi bizde fabrika açacak para yok, kumaş
fabrikası açacak para yok, iplik fabrikası açacak para yok, bunu
alıp ihraç edecek para da yok, böyle bir yapımız da yok. Yani,
Tarım Bakanı herhâlde tekstilden sorumlu devlet bakanı olsa
ancak bu kadar faydalı olurdu.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu projeler hakkında pek bir şey
söyleyemiyorum çünkü ortada bir şey yok. Ancak, yine, gerek sayın
bakan gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüleri bizden
sonra bu kürsüye çıkıyor, bölgeden kendilerinin destek
aldığını, bölge halkının bilhassa Güneydoğu
Anadolu halkının kendilerine inandığını, oraya
refah götürdüklerini ve bu sebeple de bize inanmadığını,
hatta zaman zaman daha da ileri giderek Milliyetçi Hareket Partisinin orada
tabela partisi olduğunu ifade ediyorlar.
Şimdi,
bakın, Milliyetçi Hareket Partisi, geçmişte oralardan milletvekili
çıkarmış, inşallah yarın da oralarla kucaklaşacak
bir siyasi partidir. Dün, bu bölgenin, Güneydoğu Anadolunun
milletvekilleri, bölge milletvekilleri, Sayın Başbakanla bir kriz
toplantısı yaptılar. Bu toplantının ana konusu, ana
dilde savunma ve dokunulmazlıktı. Ben isterdim ki Adalet ve
Kalkınma Partisinin bölge milletvekillerinin şu konularda
konuşmasını: Güneydoğu halkının makûs talihini
yenmenin, onları ekonomik açıdan refaha götürmenin
yollarını konuşmalarını, bunları
paylaşmalarını isterdim. Ama, tam tersi, gelip meseleyi bu
noktalara, sanki, bilerek isteyerek o bölgelerde bir şey yapamamanın
ezikliğiyle bunu gündeme getiriyorlar.
Adalet ve
Kalkınma Partisinde Ana dilde eğitim haktır. diyen
Diyarbakır milletvekili var. Kime güvenerek? Sayın Bülent
Arınça güvenerek. Sayın Bülent Arınç geçen yıl bu kürsüde
Ana dilde eğitim haktır ve vereceğiz. dedi. Bunu hep birlikte
izledik. Ama aynı Sayın Bülent Arınç, bir müddet sonra, CNN
Türkte yayınlanan Ne Oluyor? programına katılarak bakın
ne diyor: Kürtçe ana dilde eğitimin önünde anayasal engel var. Yetmiyor.
İkincisi: Anayasal bir engel olmasa Kürtçe bir eğitimin kaliteli bir
eğitim olabileceğine inanıyor musunuz? Güneydoğu
halkı bunu duysun. Bir medeniyet dili midir Kürtçe? Böyle ana dilde
eğitimi düşünmüyoruz. Ana dilde eğitimin Türkçe olması hem
beraberlik sağlıyor hem Türkçe bir medeniyet dilidir.
Değerli
arkadaşlar, biz, Kürt kökenli vatandaşlarımızın
dillerine Medeniyet dili değildir. demiyoruz. Biz, sadece ve sadece,
dilde birliği sağlamazsak millette birliği
sağlamamanın gerekçelerini ortaya koyuyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi elbet bir gün o bölgeye gidecek, oradaki insanlarımızla
samimice, dürüstçe konuşacak. Elbet bir gün Milliyetçi Hareket Partisine
bu iktidar nasip olacak. Oradaki insanımıza gidip Gel ...(x) diyeceğiz, Gel ...(xx) diyeceğiz; onların
meselelerini paylaşacağız; onların türkülerini birlikte
okuyacağız ama onları kandırmayacağız.
Delikanlı gibi, terörle mücadele edeceğiz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ana dilde eğitimi kabul etmiyoruz. diyorsunuz,
Birlikte şarkı türkü söyleyeceğiz
Bu ne çelişki Sayın
Hatip?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Eğitim başka, şarkı türkü başka
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Olur mu? Eğitim, ana dilde eğitim önemli.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Anlatayım ben sana farkını.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ana dilde eğitim olmadan şarkı türküyü
nasıl söyleyeceksiniz?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Biz fikirlerimizden taviz
vermeyeceğiz. Biz, milletimizin birliği için, hiçbir şekilde oy
avcılığı yapmayacağız. Biz delikanlı gibi
siyaset yapacağız.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çirkin.
Birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 12.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcıda.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığının 2013 yılı bütçesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Halka daima ve
yalnızca doğruları söyleyen tüm milletvekillerini de
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün sizlere, bütçe sunumunda Sağlık
Bakanının sizleri ve halkı nasıl
yanılttığını anlatmaya
çalışacağım.
Sağlık
Bakanlığı, bütçe yapmak yerine sağlık sistemini ve
sağlık hakkını nasıl satılığa
çıkardığını açıkça anlatmış ve âdeta
suçunu da itiraf etmiştir. Bakanın dediğine göre,
uluslararası kaynaklar, Sağlıkta Dönüşüm
Programını ders kitabı mahiyetinde gösteriyorlarmış.
Kim gösteriyor? Dünya Bankası. Yani Dünya Bankası diyor ki: Aferin
size, IMF ile birlikte size başlangıçta bu proje için verdiğimiz
40 milyon avronun hakkını fazlasıyla verdiniz, ben de bunu tüm
dünyaya ilan ediyorum. Ben bundan utanç duyuyorum, siz ise övünüyorsunuz.
İşte farkımız burada.
Bakan
sağlık hizmetlerinin analizinin yapıldığı Geri
Kalmışlıktan Liderliğe başlıklı bilimsel
bir yayınla övünüp duruyor. Bu yayındaki 3 yazardan 1isi Dünya
Bankası çalışanı, diğer 2si Sağlık
Bakanlığı çalışanı yani Sayın Bakan,
kendiniz çalıyor kendiniz oynuyorsunuz, sonra da Dünya bizden
bahsediyor. diyorsunuz. Hakikaten biraz ayıp olmuyor mu? Geçmişte
bilim adamlığı yapmış bir insan olarak bu, gerçekten
size hiç yakışmıyor. Siz, halkımız gerçekleri
öğrenemez mi zannettiniz?
Bakan bütçe
konuşmasında bebek ölüm hızını binde 7,7 olarak
gösteriyor kitapçıkta. Dünya Sağlık Örgütü ise binde 12 olarak
rapor ediyor yani yine doğruları söylemiyor Sayın Bakan.
Hesabına geldiği zaman Dünya Sağlık Örgütü verilerini kullanıyor,
hesabına gelmediği zaman kendi elemanlarının özel olarak
ürettiği rakamları kullanıyor. Bebek ölümleri de, çocuk ölümleri
de, anne ölümleri de azalıyor ancak diğer ülkeler bizden daha çok
azaltıyorlar.
Bakın, anne
ölümünde bizden daha iyi olan ülkeleri söyleyeyim de birazcık
başımız öne eğilsin, keşke böyle olmasaydı: Bosna
Hersek bizden daha iyi; Bulgaristan, Yunanistan, Kuveyt bile bizden daha iyi;
Polonya, Katar, Slovakya, Birleşik Arap Emirlikleri, bunların hepsi
anne ölümlerinde bizden daha iyi sıralamalarda yer almışlar.
Sağlık
alanında yaptıklarımızdan halk memnun. diyor
Sağlık Bakanı. Kısmen doğru olabilir ancak
doktorların yani bu hizmeti sunanların yüzde 84ü Ben verdiğim
hizmetten memnun değilim, halka iyi hizmet veremiyorum. diyor.
Bakın, bir
uçağa binersiniz, uçaktaki yolculara çok iyi hizmet edersiniz, ikramda
bulunursunuz, yolcular bundan memnun olurlar ancak uçakta teknik bir sorun var
mı yok mu, bunu anlayamazlar. Bu sorun ne zaman anlaşılır?
Uçak düştükten sonra anlaşılır.
Sağlık
çalışanları, size Sağlıkta ciddi sorunlar var.
diyor, sağlık yere çakılmadan onları dinleyin. diyoruz,
ama nafile.
Size Başta
doktorlar olmak üzere sağlık çalışanları mutsuz.
diyoruz, anlamıyorsunuz. Köle gibi çalışıyorlar, emekli
olduklarında aç kalıyorlar. diyoruz, anlamıyorsunuz.
Performans sistemi altında eziliyorlar, bu nedenle halka iyi hizmet
veremiyorlar. diyoruz, yine anlamıyorsunuz. Şiddet artıyor.
diyoruz ancak Gaziantepte bir doktor arkadaşımız
bıçaklanarak öldürüldüğünde Haa! diyorsunuz. SABİM doktor
şikâyet hattı oldu. diyoruz ancak bir doktor SABİM nedeniyle
intihar edince Allah Allah! diyorsunuz. Yani, bize inanmanız için daha
kaç doktorun ölmesi gerekecek Sayın Bakan?
Ülkemizde
yaşayan her insan yılda 8 kereden daha fazla doktora gidiyor
elhamdülillah. diyorsunuz ve bununla övünüyorsunuz. Ben ancak size Bravo!
diyebilirim. Size, aslında, madem bu kadar çok hastalıklar
arttı, Sağlık Bakanı değil hastalık
bakanı demek daha yakışır diye düşünüyorum çünkü
halkımızı hasta ettiğinizi siz de itiraf etmişsiniz.
Sağlık
alanında 126 bin taşeron çalıştırıyorsunuz. Kamuda
en çok taşeron çalıştıran yani en çok emek sömürüsü yapan
olarak tarihe geçtiniz, bununla da ne kadar gurur duysanız azdır.
Acil
sağlık hizmetleri için 4 tane uçak ambulans kiraladınız,
her gün bununla övünüyorsunuz. Ya, inanın övünülecek başka
şeyleriniz var ama bununla övünmeyin ne olur, halk da zannediyor ki acil
sağlık hizmetleri iyi gidiyor.
Vatandaşımıza
buradan seslenmek istiyorum. Kalp krizi geçirip ambulans istediğiniz
zaman, o kara ambulanslarının içerisinden doktor
çıkmayacaktır, kimsenin sizi kandırmasına izin vermeyin.
Sayın Bakan
aşılama oranlarıyla da övünüyor. Aşılıma
oranlarının yüksekliği bu Hükûmetin başarısı
değildir, cefakâr sağlık çalışanlarının bir
eseridir. Ama siz ne yaptınız aşı konusunda? Ülkemizi
aşı dahi üretemez konuma getirdiniz. Sizin sayenizde
kızamık, verem ve sıtma hortladı. Siz
konuşmanızda Sıfır vaka var. diyorsunuz ama Dünya
Sağlık Örgütü böyle söylemiyor. Açın, Dünya Sağlık
Örgütünün 2012 istatistiklerine bakın Sayın Bakan ve
halkımızı yanıltmaktan da vazgeçin.
Sağlık
Bakanı aile hekimliğiyle övünüyor, Artık ailemize özel
doktorlarımız var. diyor. Yok Sayın Bakan, yok. Ailemizin
doktoru filan yok çünkü birinci basamak olan koruyucu sağlık
hizmetlerini de özelleştirdiniz. Doktorlar sizin sayenizde -tırnak
içinde- kelle başı para alıyorlar. Yılda 8 kere doktora
gidiyorlar. diyorsunuz, sadece bu ziyaretlerin 3 tanesi birinci basamağa,
aile hekimine, geri kalan 5 tanesi ise hastanelere. Hani nerede aile
hekimliği, nerede iyi işleyen sistem?
Ama bir konuda
sizi takdir etmek gerekiyor: Ruh sağlığı kontrol
programı başlatmışsınız, bunu önemsiyorum
gerçekten. Zira, hem halkın hem sağlık
çalışanlarının ruh sağlığını
bozdunuz. Sayenizde toplumun her kesiminde şiddet ve cinnet arttı.
Genel
sağlık sigortası yaptık. diyorsunuz, yine halkı
yanıltıyorsunuz. Temel sağlık paketi için bile ek para
alıyorsunuz. Vatandaşla dalga geçer gibi Vatandaşın
cebinden çıkan para azaldı. diyorsunuz ve yine doğruları
söylemiyorsunuz. Vatandaşın ödediği paranın sadece
oranı azaldı, cebinden çıkan para ise arttı.
Vatandaşlar her doktora gittiklerinde randevu parası, katkı payı,
reçete parası, ilaç katkı payı gibi daha birçok fark ücretlerini
ödüyorlar. Bakın, Sağlık Bakanlığı
Sağlık Araştırmaları Genel Müdürünüz ne diyor: 2011
yılında toplam sağlık gideri 70 milyar, devletin
bütçesinden çıkan 45 milyar. diyor. Yani siz, 25 milyarı
vatandaşın cebinden cımbızlayıp
çıkardınız ve sistem içerisine aktardınız.
Sayın Bakan,
sağlığı da yazboz tahtasına çevirdiniz. Tüm bunlar
yetmedi, Sağlık Bakanlığının
yapısını da paçavraya çevirdiniz. Liyakatle değil,
birilerinden aldığınız emirlere göre atamalar
yaptınız, Bakanlık müfettişlerinin disiplin cezasına
çarptırdıkları insanları da üst görevlere getirdiniz.
İktidarınız döneminde, Emniyet Genel Müdürlüğü verilene
göre, en çok yolsuzluğun yapıldığı alanların
başında sağlık alanı var. Burası kimsenin
babasının çiftliği değildir.
Ben size 17 tane
soru önergesi verdim Sayın Bakan, 1ini yanıtladınız. Ya
yanıtlayamıyorsunuz ya da tembelsiniz! Kararını siz verin.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Manisa
Milletvekili Sayın Özgür Özel, buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sekiz dakikada
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gibi devasa bir kurum ve hepimizin
sağlığını doğrudan ilgilendiren ilaç ve
eczacılık harcamaları hakkında bir şeylerden
bahsetmek, yetiştirmek çok güç. Ama 4 kelimeyle özetleyecek olursak,
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, kuruluşu açısından bir
garabet, çalışanları için bir melanet, eczacılar
açısından bir felaket, sağlığı ve hastayı
götürdüğü yön açısından da kıyamettir.
Kuruluşu
garabet. dedim çünkü darbelerle sözde hesaplaşmaların
yapıldığı bir dönemde, kudretli paşaların
kendileri için tesis ettikleri kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
kullanılarak kurulmuştur. Yıllarca tartışıldı,
alandaki kimse ikna edilemedi. Ancak, eski Meclisin eski hükûmete, yaz
tatilinde Seçim kampanyaları sırasında kullanılsın.
diye verdiği altı aylık yetkinin son gecesinde, sabaha
karşı, Meclis bir aydır çalışıyorken ve
Sağlık Komisyonu toplantı hâlindeyken İlaç ve
Tıbbı Cihaz Kurumu kuruldu.
Çalışanları
için melanettir çünkü Sağlık Bakanlığı Tıbbi
Cihaz Daire Başkanlığını, koskoca İlaç ve
Eczacılık Genel Müdürlüğünü ve yılların
Hıfzıssıhhasını bir gecede yuttu. Tüm
çalışanları bütün kazanılmış haklarından
mahrum edilerek, hepsi birden bir havuza devredildiler. Önce kendilerine ölümü
gösterdiniz, sonra istemedikleri yerlerde çalışmaları için
imzalarını alarak sıtmaya razı ettiniz. Sıtmaya
razı olmayıp ölümü seçenler oldu kurumun içinde. Yılların
emekçisi, Eczacı Ayşe Okman, Hıfzısıhhada ilaç analizi
yapardı, işini seven, çok çalışan, liyakate inanan
birisiydi. Ama kendisi çok uzaklarda abuk subuk bir göreve sürüldü, buna
dayanamadı 10uncu kattan kendisini attı. Kendisini buradan rahmetle
anıyorum ve Sayın Bakanı, başta rahmetli Ayşe
Okmanın ailesi olmak üzere, psikolojisini bozdukları, yerinden
yurdundan ettikleri, çocuklarından uzağa düşürdükleri,
hakkını yedikleri tüm sağlık
çalışanlarından, hiç olmazsa bu kürsüden bir kere özür dilemeye
davet ediyorum.
Sağlık
Bakanı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kurulunca eczacılar
rahat edecekler. En az 3.000-3.500 lira ücret vereceğiz yeni
başlayana, hak ettikleri yüksek ücretleri vereceğiz. dedi. Ona
inananlar oldu. Ne oldu biliyor musunuz; maaş 1.300 lira, emekliye
yansımayan 800 liralık döner sermaye ile 2.100 lira alıyorlar.
2.147 lira alan şube müdürleri, birim amirleri var. Tüm atamalar
vekâleten, makam tazminatları yok, her gün dama taşıyla oynar
gibi görev yerleri değiştiriliyor. Atamalar çok şüpheli,
yandaşların belli yerlere yerleştirildiği konusunda her gün
yeni iddialar ortaya atılıyor ve iktidarınız döneminde
hemen bütün yerli ilaç firmaları illallah dediler, perişan oldular,
yabancılara satıldılar. En stratejik sanayi
kuruluşlarımız tek tek el değiştirdi.
Eczacıbaşı denen amiral gemisinden başladı,
İbrahim Etem, Fako, Biofarma, Münir Şahin derken, en son Deva
satıldı ama geçen sene bütçe sunumunda İlaç sanayimiz ileri
gitti. diye övündünüz. Ne söylediniz: Münir Şahin adlı
firmamız Amerikalılara kanser ilacı satıyor. Ne oldu biliyor
musunuz, geçen sene övündüğünüz o firma Amerikalılara
satıldı, Amerikalılara.
İşte,
sizin ilaç-eczacılık meselesiyle ilgili
yaklaşımınız bu. Bu kurumun namusu olan ruhsat
dosyalarının gizliliği
Neler anlatırım burada, seksen
dakikaya ihtiyaç var. Hızlı ruhsat verilen efervesan formlar,
hızla ruhsat alan bizim çocukların ilaç firmaları
Sadece
gazetecilerde falan yandaş yok artık, yandaş ilaç firmaları
var. Bir anlatsam, vay, vay, vay!
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Helal olsun! Helal olsun!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Eczacı açısından tam bir felaket dedim.
Yıllardır, on yıldır eczacılar sürünüyor. Ben mezun
olurken 7 eczacılık fakültesi vardı, şimdi 33 tane var. 400
mezun verirdi, bu sene 1.600, iki sene sonra 2 bin mezun verecek. Eczacı
sayısı beş yıl içinde 24 binden 35 bine çıkmak üzere.
SSKdan alınan iskontoları eczacıların üzerinden bir süre
için taşıyın. dediniz; 6 lira iskonto alan eczacı
-emanetçilik nerede görülmüş, haydi emanete hıyanet etmesin- 4 lira
da üstüne koyup 10 liraya size vermek zorunda bırakılıyor.
İlaç
fiyatları düşüyor. Buradan ilan ediyorum -kim söylerse, hodri
meydan, konuşalım- ilaç fiyatlarını düşüren AKP
değildir, son on yıldır bütün dünyada ilaç fiyatları
hızla düşmektedir; sebeplerini konuşuruz. Yaşlanan ilaç
ucuzlar, patent kapsamından çıkan ilaç ucuzlar, eş değeri
çıkan ilaç ucuzlar, yüksek teknoloji ilacı ucuzlatır.
Bunların hepsini kendiniz yapmış gibi gösterip
Bütün dünya
referans fiyat uyguluyor ve domino etkisiyle bütün dünyada ilaç fiyatları
düşüyor ama dünyadaki hiçbir ülke eczacısını ilaç fiyatlarının
düşmesi karşısında ezdirmiyor, tedbirler alıyor, bir
tek siz ezdiriyorsunuz.
Sağlık
Bakanının kendi talimatıyla yapılan, gerçek verilerden
hareketle, kendisinin de doğruladığı sonuçlara göre, her 10
eczacıdan 1 tanesi açlık sınırının, her 5 eczacıdan
1 tanesi TÜRK-İŞin ilan ettiği yoksulluk
sınırının altında gelir elde ediyor; her 2
eczacıdan 1 tanesi, kamuda çalışan ve özlük haklarından
şikâyet eden meslektaşlarından daha az para kazanıyor.
Eczacılar hastadan alınan muayene ücretinin bizatihi kendisine
karşılar. Ayrıca, bu muayene ücretlerine tahsildarlık
yapmaya karşılar. Siz her geçen gün yeni bir katkı payı,
katılım payı almaktan utanmıyorsunuz, yüksünmüyorsunuz; ben
de burada bunları ifade etmekten sıkılmayacağım, ifade
edeceğim. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Ey
teyzeciğim, yaşlı teyzeler, yaşlı amcalar
Siz iktidar
olmadan önce, sadece emekliler 10, çalışanlar 20, raporlular 0
katılım payı öderlerdi, bunlar yine var. Şimdi muayene
katılım payı ödüyorlar, devlet hastanesinde 5 lira, üniversitede
12 lira. Reçete ücreti ödüyorlar, 3 lira. Eş değer ilaç farkı
ödüyorlar hemen hemen her aldıkları ilaç için, en ucuzuyla aradaki
farkı ceplerinden. Kutu başına 1 lira ilave para ödüyorlar 3
kalemden sonra. Özel hastane fark ücreti ödüyorlar, yüzde 90a çıktı,
15 olduğunda tartışma yaratmıştı. Tetkik fark
ücreti ödüyorlar her tetkiki ödemediğiniz için. Erken muayeneye geldin,
on günden önce bir daha niye geldin? diye ücretini ödüyorlar. Öncelikli tetkik
ücreti ödüyorlar, üç ay bekleyemiyor, kanser şüphesi var, onun
farkını ödüyorlar. İstisnai sağlık hizmeti ödüyorlar. Para
farkını vermezsen laporoskopik cerrahiyle değil de buradan buraya
yararız, otuz sene öncenin teknolojisiyle sizi ameliyat ederiz.
diyorsunuz.
Siz
Sağlık Bakanısınız ve umurunuz da olmayan ama
insanların canını yakan bir sürü mesele var memlekette. Üç
kanaldan 10 çeşit katılım payını söyledim. Güncel
olmayan ilaç listeleri; SGKyla aranızdaki çatışma ve
sürtüşme yüzünden hastalar, eczanelerle doktor arasında mekik dokuyorlar.
Yeni ilaç ruhsatlandırma süresi Amerikada altı aydan üç aya indi,
Avrupa Birliği Yedi ayı aşmamalı. diyor. İnsanlar
deva bekliyorlar, şifa bekliyorlar. Bin yüz gündür beklettiğiniz
ruhsat dosyaları var. Az görülen hastalıkların ilaçları
yetim, çünkü kimse para kazanmadığı ilacı üretmiyor. Bununla ilgili hiçbir
politikanız yok, hiçbir hazırlığınız yok. Çünkü
Gözün görmediği yerde ölen ölsün, o küçük çocuklar bizden değildir.
diyorsunuz.
Yerli ilaç
sanayisini bitirdiniz ve her iki gece de bir hastaneye yatan ama ilgili
hastaneler tarafından kabul edilmeyen hastalara
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) -
hastane aramakla uğraşıyor sağlıkçı
milletvekilleri, bu ayıbı da size teşhir ediyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Antalya
Milletvekili Sayın Arif Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ARİF BULUT (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı Sağlık Bakanlığı
Kamu Hastaneleri Kurumu bütçesiyle ilgili olarak grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Sağlık Bakanı, komisyondaki sunuş konuşmanızda,
doğumda beklenen yaşam süresini yetmiş beş yıla
çıkardığınızı, bebek ölüm hızını
binde 29dan binde 7,7ye gerilettiğinizi, anne ölüm hızını
yüz binde 15,5e düşürdüğünüzü, ayrıca birçok
başarılarınızdan bahsederek bunları OECD ve Dünya
Sağlık Örgütü verileri ile kıyaslayarak ne kadar
başarılı olduğunuzu anlatıyorsunuz. Bunlar kısmen
doğrudur, kutluyorum sizi. Bunu, Sağlıkta Dönüşüm
Programının bir başarısı olarak görüyorsunuz ve
Türkiyedeki sağlık çalışanlarının bu meseleye
fedakârca sahip çıkışı olmasaydı biz bu dönüşümü
sağlayamazdık. diyorsunuz. Yani bu başarının,
hekimlerin ve yardımcı sağlık
çalışanlarının başarısı olduğunu kabul
ediyorsunuz; bu çok güzel. Ben de grubum adına, tüm sağlık
çalışanlarına ve bu çalışanları eğiten ve
öğreten, aynı zamanda kendileri de bir sağlık
çalışanı olan değerli öğretim üyelerine gönülden
teşekkür ediyorum, bunu fazlasıyla hak ediyorlar.
Şimdi, sizin
söyleminizle, retorikten gerçeğe gelelim. Pekâlâ, onlar için siz ne
yapmışsınız, bir bakalım. Önce, emekliden
başlayalım.
Sayın Bakan,
emekli hekimler, bugün yoksulluk sınırında maaş
alıyorlar. Bunu siz çok iyi biliyorsunuz, defalarca söyledik.
Yaşları altmış beşin altında olan emeklilerin
özel hastanelerde kadro bulmasını bilerek engellediniz ve hâlen
engellemeye devam ediyorsunuz. Çalışanları da kamuda
çalışmaya mahkûm ettiniz. Hekimler, kamu hastanelerinde memnuniyetten
değil, mecburiyetten çalışır hâle geldiler. Üniversite
hastanelerinde çalışanlar da aynı durumdadır.
Çalışan hekimleri, sağlık piyasasının maliyet
unsurlarından biri hâline getirdiniz. Performans kaygısı içinde
çalışan hekimlerin hastalara karşı olan sorumluluk
duyguları körleşti, zor ve riskli hastaları görmezden gelmeye
başladılar. Baskı altında, stresli, sorunlu bir hekim tipi
yarattınız. Ekonomistlerin ahlaki tehlike diye
adlandırdığı durum ortaya çıktı. Böylece,
hekimler kadar hastalar da zarar görmeye başladılar. Hekimler, kolay
ve risksiz hastalara yöneldiler. Bunun sonucu olarak hem hekimler mesleklerinin
gereğini yapamaz hâle geldiler hem de sağlık
çalışanlarına karşı şiddet patladı.
Diğer taraftan, mükemmel sağlık hizmeti verdiğiniz
algısını yarattınız ama kamu hastanelerine gidip
mükemmel sağlık hizmeti alamayan vatandaş yine şiddete
yöneldi.
Sayın Bakan,
başta Başbakan olmak üzere siz ve yürütmenin diğer üyeleri,
hekimlerin onurunu ve saygınlığını yok eden ve
hekimleri itibarsızlaştıran bir dil kullandınız.
Sağlık çalışanlarının özlük haklarını
asla düzeltmediniz, hep retorik olarak kaldı. Hekimler arasında
ayrım yaparak çok ciddi bir kadrolaşma yarattınız. Kamu
Hastane Birliklerine yapmış olduğunuz atamaları -ki bu 10
binin üzerinde bir atamadır- ya bir tarikata mensup kişilerden
şeçtiniz ya SAĞLIK-SEN üyelerinden seçtiniz ya da AKP eski milletvekilleri
veyahut vekil adaylarından seçtiniz. Bıçak parası üzerinden,
sezaryen üzerinden, küretaj üzerinden ve birçok hassas sağlık sorunu
üzerinden hem kamuoyunu yanılttınız hem de doktorları
aşağıladınız. Sayenizde hastaneler hizmet
sağlayıcı işletme, hastalar müşteri hâline geldi.
Diğer
taraftan, sağlığın piyasalaştırılması
yani anayasal bir hak olan sağlığın ötelenemez bir hizmet
olmaktan çıkarılarak serbest piyasa koşullarına terk
edilmesi yani, ne kadar paran varsa o kadar sağlık satın
alınabilmesi, özel sağlık kartellerinin korunup kollanması,
doğrudan cepten yapılan ödemelerin artırılarak 10 kaleme
çıkarılması, sağlık finansmanının
düşürülmesi kapsamında sağlık çalışanlarının
giderek fukaralaştırılması, her aşamada özlük
haklarına yansımayan performans uygulaması, eczanelere uygulanan
yaptırımlar, ilaç için referans fiyat uygulamaları, İyi
sağlık hizmeti veriliyor. algısını yaratan reklamlar,
personelin iş garantisini yok eden sözleşmeli statü, yeni Kamu
Hastane Birlikleri buna bir örnektir. Kırsal kesimde
yaşayanların sağlığı artık Allaha emanet
edilmiştir. Kamu, kırsal alandan elini tamamen çekmiştir.
Değerli
arkadaşlar, üniversite hastaneleri, uygulanmakta olan fiyat
politikası neticesinde borçlarını ödeyemez hâle gelmişler;
Sağlık Bakanlığı, 13 tane üniversite hastanesine el
koymuş, afiliasyon adı altında üniversite özerkliğini yok
ederek Kamu Hastane Birliklerine dâhil etmiştir.
Sonuç olarak, kamu
hastanelerinde hizmet kalitesi son derece düşmüştür, bundan en büyük
zararı gören yine vatandaştır.
Bu bütçenin
halkımıza hayırlı olmasını diliyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tekirdağ Milletvekili
Sayın Candan Yüceer, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı Sağlık Bakanlığı
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri
izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Devlet durumunda
bulunan siyasal kuruluşların en birinci görevi, toplumun, ulusun
sağlıklı kalması için gerekli önlemleri,
koşulları gerçekleştirmektir.
Beni Türk
hekimlerine emanet ediniz. Mustafa Kemal Atatürk.
Ben doktora
iğne yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah. Doktor
efendi dönemi bitti. Recep Tayyip Erdoğan.
Doktorların
eli hastaların cebinde. Recep Akdağ. Bu da yetmedi, Sayın
Bakan, Sağlıkta Dönüşüm Programının getirdiği
olumsuzluklara dikkat çekmeye çalışan, uygulamadaki hataları,
çelişkileri dile getiren hekimlere Paracı doktorlar gürültü
yapıyor. dedi.
Şimdi,
yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim. Sadece bu Hükûmetin
Sağlık Bakanı, Başbakanı mı sağlık
alanındaki sorunların müsebbibi olarak hekimleri hedef gösteriyor?
Hayır. Kenan Evrenden bugüne kadar birçok bakanın ifadesi belki hiç
bu kadar onur kırıcı, hedef gösterici değildi ama benzerdi.
Hak etmediği ifadelerle hedef hâline getirilen sağlık emekçileri
bu ülkenin öz evlatlarıdır. Bunlar, eğitim hayatının
en başarılı öğrencileri olmuş, bu ülkenin
üniversitelerinden mezun olmuş, devlet hastanelerinde çalışmış,
uzun, zorlu bir eğitimden sonra en zor, en özverili koşullarda
çalışan meslek mensuplarıdır. İşte bunlardan biri
benim, işte sizlersiniz
-karşımda bir sürü milletvekili hekim var- işte bizim
çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz.
Mevcut iktidar,
iktidarlar, Sağlık Bakanı yani sağlık hizmetlerindeki
sorunların, sıkıntıların, noksanlıkların
asıl sorumluları, sorumluluktan kaçarak kendi siyasi geleceklerinin
ve çıkarlarının doğrultusunda bu alandaki olumlu her
şeyi kendilerine, olumsuz olan her şeyi sağlık
çalışanlarına yüklüyorlar. İşte bu zihniyet, bu
sözler, bütün karşı çıkmalara rağmen inatla uygulanan
yanlış politikalar, hekimlik mesleğini her geçen gün
değersizleştiriyor, itibarsızlaştırıyor, hedef
şekline sokuyor, hekimleri hedef gösteriyor ve maalesef, hasta ve hasta
yakınlarıyla karşı karşıya getirip şiddete,
cinayetlere davetiye çıkarıyor.
Doktor Göksel
Kalaycı 60 yaşındaydı, Doktor Ali Menekşe 51
yaşındaydı, Doktor Ersin Arslan henüz 30
yaşındaydı. Hepsine Allah rahmet eylesin, toprakları bol
olsun.
Aslında olay
ne, her şeyin özü ne biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Bizim
yöneticilerimizin gözünde bizim yurttaşlarımızın hiçbir
değerinin olmaması. Vatandaşına verdiğin değer,
insanına verdiğin değer; işin özü bu. Ülkemizde ne doktorun
ne öğretmenin ne işçinin ne memurun ne askerin ne de polisin
değeri var.
Neden mi böyle
söylüyorum? Çünkü, bakın, geçen hafta İstanbul Şilede
hızı saatte 90 kilometreyi bulan fırtınada evlerinden zorla
çağrılıp can yeleği olmadan, kıyıda herhangi bir
yardımcı ekip daha bulunmadan azgın sulara kurban edilen 3
yurttaşımız
Vanda görev yapan bir öğretmen, Gülşah
kardeşimiz, eski erkek arkadaşından ölüm tehdidi alıyor,
nasıl kurtulacağını, ne yapacağını bilmiyor;
tayin istiyor olmuyor; koruma istiyor, olmuyor; can havliyle devlet
büyüğüne sığınıyor, yardım istiyor. Vali, vali
yardımcısı, millî eğitim müdürü yardım ediyor mu?
Hayır. Vali yardımcısı akıl veriyor, Ölüm hak.
Ölümden kaçış yok. Hiç olmadı istifa edersin. Yanında biber
gazıyla gez. En fazla ölürsün. Asıl sorun, böyle abuk sabuk
insanlarla arkadaş olan kızlarımızda. diyor ve Gülşah
öldürüldü.
Soruyorum size:
Hayatın baharında, 27 yaşında ölüm hak mıdır? Hep
garibana, fakire fukaraya, kadına mı haktır? Hep bize mi hak?
Hep bize mi kader?
Japonyada 9
şiddetinde deprem oluyor, kimsenin burnu bile kanamıyor; bizim
ülkemizde 7 şiddetinde deprem oluyor, binlerce insanımız ölüyor.
Şilide grizu patlaması sonucu 33 madenci tam altmış dokuz
gün sonra kurtarıldı; Zonguldaktaki patlamadan sonra ölen 30
madencimizin cansız bedenine bile ulaşamadık. Bu onlara kader
değil galiba. Kader hep bize, hep bize hak. Sonra, çıkıyorsunuz
kürsüye, on yıllık icraatlarınızı, her şeyi
düzeltmiş gibi, her şey güllük gülistanlıkmış gibi,
ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz. Neyi düzelttiniz Allah
aşkına? Sadece sahte gündemlerle halkımızı
oyalıyorsunuz. Bırakın Muhteşem Yüzyılı da
21inci yüzyılda Türkiye'nin hâline bakın. O film kurgu ama bizim
yaşadıklarımız gerçek.
GDOsuz gıda
kalmadı, sağlıklı gıda yok. Bugüne kadar birçok kez
dile getirdik Ergene kanser saçıyor, işte Dilovası. diye, her
3 kişiden biri kanser.
Açlık
sınırının 958 lira, yoksulluk sınırının
3.120 lira, asgari ücretin 773 lira olduğu ülkemizde insanlar nasıl
beslenecek? Bütün vatandaşlar borç içinde. Hiç kimsede ruh
sağlığı bırakmadınız; 38 milyon kutu
antidepresan kullanmışız, yüzde 100ün üzerinde antidepresan
ilaç kullanımı. Çocuğuma ne yedireceğim, okula yarın
ne giydireceğim? diyen insanın, halkımızın
sağlıklı olmasını bekleyebilir misiniz?
Evet, bakın,
sağlık için çalışan Acil Tıp Asistanı Doktor
Melike Erdem, Sağlık Bakanlığının SABİM
hattına yapılan bir şikâyetle ilgili savunmasını
verdikten sonra, çalıştığı hastanenin 6ncı
katından atlayarak hayatına son verdi. Elinde SABİMe ait,
tuttuğu savunma aslında faillerin kimin olduğunu ve olayın
özünü bize en iyi şekilde anlatıyor.
Ben 5 kısa
cümleyle bu gerçekleri dile getirmek istiyorum: Kader değil, değer;
rakip değil, ekip; müşteri değil, insan; bak kazan değil,
önce zarar verme; ölüm hakkı değil, yaşama hakkı.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İzmir
Milletvekili Sayın Rahmi Aşkın Türeli. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı Kalkınma Bakanlığı
ve Türkiye İstatistik Kurumu bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken
sizi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, burada on dakika içinde söylenecek- var olan
konuları ve problemleri ortaya koyabilmek çok kolay değil ama bunun
için belli bir öncelemeye gitmek zorundayız. Tabii, Kalkınma
Bakanlığının görevi, misyonu ve yaptıkları
itibarıyla söylenecek çok fazla konu ve tartışacak çok fazla
şey var ama ben birkaç konu üzerinde özellikle odaklanmak istiyorum.
Bunların
1incisi: AKP döneminde, yani 2003-2012 döneminde ve sonrası döneme
ilişkin olarak var olan vizyon içinde AKPnin temel ekonomik
büyüklüklerdeki performansının ne olduğudur.
Şimdi,
şunu göz önüne almak zorundayız: Dünyadaki, uluslararası
plandaki ve dünya ekonomisindeki gelişmeler Türkiye ekonomisini de çok
yakından ilgilendirmektedir. Ancak AKP döneminde dünya ekonomisindeki
gelişmelerin ve uluslararası plandaki gelişmelerin çok fazla
dikkate alınmadığını görmekteyiz. Türkiye ekonomisinin
daha önceki dönemlerden taşıdığı ve bugünlere
getirdiği problemleri AKP döneminde devam etmiş, azalmamış,
tam tersine ağırlaşmıştır.
2003-2007 dönemi
dünya ekonomilerinin son derece canlı olduğu, ekonomik büyüme
hızının yüksek olduğu ve uluslararası likiditenin çok
bol olduğu bir dönemdir. Buna dayalı olarak o dönemde de büyüme
hızında ciddi artışlar kaydedilmiştir.
Ancak
baktığımız zaman, tabii, burada analizi şöyle yapmak
gerekiyor: Türkiye ekonomisinin büyüme hızı ya da belli alanlardaki
performansı önemli ama bunu benzer ülkelerle kıyaslayarak bir sonuca
varmak noktası da önem arz etmektedir diye düşünüyorum. Bu
açıdan baktığınızda Türkiye ekonomisinin büyüme
hızı elbette gelişmiş ülkelerin üzerindedir ama bizim gibi
gelişmekte olan benzer ülkelerle kıyaslandığı zaman
düşüktür. Gelişmiş ülkelerden yüksek olması normaldir çünkü
onlar olgun ekonomilerdir, olgun ekonomilerin büyüme hızı doğal
olarak daha düşük olacaktır.
2008-2009 küresel
ekonomide bir yavaşlamanın olduğu bir dönem olmuştur. Bu,
Türkiye ekonomisine de yansımıştır. Ancak şunu
söylemek istiyorum: Küresel kriz Türkiye ekonomisini vurmadan önce de Türkiye
ekonomisinde büyüme ve diğer ekonomik göstergelerdeki performanslarda
ciddi zayıflamalar olmuştur. Türkiye ekonomisini küresel krizin
vurduğu tarih 2008in 3üncü çeyreğidir ve ondan sonrasıdır
ama 2008in başından itibaren Türkiye ekonomisinin
performansında ciddi zayıflamalar gözlenmiştir.
2008-2009 krizi
sonrasında, 2010-2011 dönemi Türkiye ekonomisinin yeniden büyümeye
başladığı bir dönem olmuştur ve AKP bununla, bu
alandaki performansla da ciddi biçimde övünmüştür. Ancak şunu
görüyoruz: Bu 2010-2011 yılındaki performans 2012 yılında
birdenbire bıçakla kesilir gibi kesintiye uğramıştır.
Bunda elbette ekonomiyi yönetenlerin, ekonomiden sorumlu olan bakanların
performanslarının, kendi aralarındaki uyumsuzlukların,
tartışmaların büyük etkisi vardır ama bunun
dışında uluslararası alandaki konjonktürü,
şartları iyi okuyamamanın, iyi tespit edememenin de çok ciddi
etkisi bulunmuştur. Ve bu tartışma bir araba benzetmesi
üzerinden, hepimizin bildiği üzere, fren-gaz tartışması
üzerinden ekonomi literatürümüze girmiştir. Bazı bakanlar frenci
olmuştur, bazı bakanlar gazcı olmuştur.
Siz Sayın
Bakan, frenci misiniz, gazcı mısınız, onu da
konuşmanızda belirtirseniz -özellikle son gelişmelerin sonunda-
memnun oluruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) O debriyajcı.
MUSA ÇAM
(İzmir) - Debriyajcı,
debriyajcı.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Şimdi şu önemli: Tabii, sürüş
teknikleri önemlidir Sayın Bakan, yani nerede gaza
basacağınızı, nerede frene basacağınızı
bileceksiniz, hava şartlarını iyi düzenleyeceksiniz,
ustalığınız olacak, sürücü ehliyetiniz olacak, iyi
bileceksiniz. Ama şunu görüyoruz: Ne yazık ki ekonominin dümeninde
olan AKPli bakanlar arasında bir uyum yoktur. Herkes âdeta ekonomide
kendisine verilmiş olan alanı ekonominin bütünüyle ve diğer
bakanların görev alanlarıyla uyum gözetmeden kendi başına
yönetmiş, bunun sonucunda da ciddi problemler ortaya
çıkmıştır.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan vitesi boşa mı aldı yoksa?
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Evet, tabii. Fren ile gaza aynı anda
basıldığı zaman ne olur? Orada
arkadaşlarımız soruyorlar Sayın Bakan. Bunlar da önemlidir.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sor, bakan orada, sor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Debriyaj da var, debriyaj.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Debriyaj, tabii
Debriyaja zaten başka
türlü geçmez biliyorsunuz.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Bizim araba otomatik.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Şimdi, sürücünün ehliyeti önemli ama en
az onun kadar önemli olan da şudur: Arabanın durumu nedir acaba?
Arabanın bakımı gelmiş midir? Arabanın motoru iyi mi?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Motor toplama zaten, toplama.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Motor toplama. Zaten
baktığınız zaman arabanın çoktan bakımı
gelmiş. Baktığınız zaman arabanın lastikleri hava
kaçırıyor Sayın Bakan, arabanın motoru su kaynatıyor.
Yani bunlar
şunlar demek: Türkiye ekonomisinin
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bizimki saat gibi çalışıyor.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Saat gibi çalışıyor da
2012de biz göremiyoruz Sayın Baştopçu.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Fren gazıyla
çalışıyor, fren gazıyla.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Şimdi, tabii, arabanın problemleri
var yani Türkiye ekonomisinin yapısal problemleri var değerli
arkadaşlar ve AKP döneminde bunlar hafiflememiş, aksine
ağırlaşmıştır. Nedir bu yapısal problemler?
Birisi, Türkiyenin yurt içi tasarruflarıdır. Bir ekonominin
sağlıklı büyüyebilmesi için ulusal kaynaklara dayalı bir
büyüme yapısının oluşması gerekir ama ne yazık ki
öyle değildir, Türkiye dış tasarruflara yani artan ölçüde cari
açıklara dayalı bir büyüme modeliyle gelişmektedir. Başka
bir yapı, Türkiyede gene cari açıkla birlikte
baktığınızda Türkiyedeki üretimin ve ihracatın
gittikçe artan biçimde ara malı ithalatına olan
bağımlılığıdır. Bu ortalama yüzde 70leri
geçmiştir ve bazı sektörlerde yüzde 80-85ler düzeyine
varmıştır. Uygulanan yanlış para ve kur
politikaları sonucunda bugün gelinen nokta Türkiyedeki üretim ve ihracat
yapısının tamamen dışarıya bağımlı
olmasıdır yani 100 liralık ihracat yaptık diye
övünüyorsunuz ama bunun eğer 80 lirası ara malı ithalatıysa
-ki yatırım malı ithalatını saymıyorum- burada
övünecek bir performans gözükmüyor.
İşsizlik
oranlarıyla övünüyorsunuz, işsizlik oranı, işte, OECD
içinde en düşük noktada olan ülke. diye, iyi ama şunu söyleyelim:
OECD ülkelerinde iş gücüne katılım oranı ortalaması
yüzde 70tir. Yani çalışma çağındaki nüfusun yüzde 70i
OECD ülkelerinde iş gücüne katılırken bizde bu oran yüzde 50nin
altındadır.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Yüzde 45.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Yani bir anlamda bir baksak desek ki, bir
analiz yapsak, Yüzde 70lere çıksa, ne olur? diye düşünsek
işsizlik oranı şu anda bulunduğu noktadan 4 kat
yukarıya çıkmaktadır.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Bizim aldığımızda yüzde 45ti.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Diğer taraftan, imalat sanayisinin
teknoloji yoğunluğu son derece düşüktür. Tamamen düşük ve
orta düşük teknolojili sektörlerin ağırlıkta olduğu,
belirleyici olduğu bir imalat sanayi yapısı vardır.
Dünya ekonomisiyle
bütünleşmeye evet, ama dünya ekonomisiyle bütünleşmeye düşük
katma değer üzerinden, niteliksiz, düşük ücretli emek üzerinden,
kayıt dışılığın yaygın olduğu bir
yapı üzerinden dünya ekonomisiyle bütünleşmeye hayır. Biz, dünya
ekonomilerinin fason üretim merkezi değiliz. Türkiye ekonomisinin
yapması gereken, ciddi anlamda katma değeri yüksek mal ve hizmet
üretimine geçmektir, Türkiyedeki imalat sanayi üretiminin teknoloji
yoğunluğunu artırmaktır.
Değerli
arkadaşlar, sanayi sektörü lokomotif sektördür. Sanayi sektöründe bu
yoğunluğu yaptığınız zaman, bu yoğunluk
değişimini gerçekleştirdiğiniz zaman, tarım sektörünü
ve birçok hizmetler sektörünü de ona dayalı olarak yeniden
biçimlendirmiş olursunuz.
Şimdi
bakıyoruz 2013-2015 Orta Vadeli Program hedeflerine, bütün bu
söylediklerimize yani bu gaz-fren tartışmalarına cevap verecek
ve Türkiye'nin yapısal problemlerini çözecek bir perspektif var
mıdır? Ne yazık ki yoktur.
Geçen
sene hazırlanan Orta Vadeli Program yüzde 8,5 büyüme hızından
gelmiştir ve OVP dönemi için yüzde 4, yüzde 5, yüzde 5 büyüme
hızı öngörülmüştür. E, Bu sene yüzde 3,2. diyorsunuz ki ilk
dokuz ayda 2,6 oldu. Tutturmanız için yüzde 3,2yi yılın son
çeyreğinde yüzde 4,9luk bir büyüme sağlamanız gerek ki bu
mümkün gözükmüyor. Bu açıdan baktığınızda, yüzde
3lerden, 2,5lardan geliyorsunuz, yine yüzde 4, yüzde 5, yüzde 5e doğru
ekonomiyi götürüyorsunuz. Böyle bir şey mümkün mü? Üstüne üstlük, yani
yüzde
Talep
unsurları itibarıyla baktığımızda ekonomideki
sapma çok fazladır. Özel tüketim ve özel sabit sermaye
yatırımı âdeta yere çakılmıştır. Büyüme
tamamen net ihracata dayalıdır ve net ihracat içinde de altın
ihracatının payının sanal olarak büyüme
hızını nasıl yükselttiğini biliyoruz. Geçtiğimiz
günlerde Sayın Ali Babacan da açıkladı, dedi ki: Bizim,
İrandan aldığımız enerjinin
karşılığıdır bu altın ihracatı. Öyle
bir altın ihracatı falan yok. Ona dayalı olarak hem cari
işlemler açığı düşük gözükmektedir hem de büyüme
hızı olduğundan daha büyük gözükmektedir. O zaman ne beklerdik:
2013-2015 döneminde Orta Vadeli Programın Türkiye'nin bu sorunlarına
merhem olmasını beklerdik değil mi? Ama ne yazık ki öyle
bir şey yok. Baktığımız zaman, dünya ekonomisindeki şartların aynen
devam edeceği varsayımı vardır. Bunun içinde de Türkiye ne
yapacak? Maliye politikasını değiştirecek mi, para
politikasını değiştirecek mi? Nasıl kur
politikası uygulayacak?, buna ilişkin hiçbir ciddi saptama yer
almamaktadır. Bu da bizi üzmektedir.
Bu
perspektifle 2023 vizyonu diyorsunuz ki onların Plan Bütçede de
olamayacağını değişik biçimlerde anlattık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Bu perspektifle Türkiye'nin,
bırakın 2023leri iki yıl sonrasını, 2013-2014leri
bile görmesi mümkün değildir. Var olan, yapılan her hatanın
bedelini bu ülkede bu ülkenin insanları çekmektedir; işsizlik artmaktadır,
yoksulluk artmaktadır; tarım kesimi perişandır, esnaf
perişandır, işçi, memur, emekli perişandır.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türeli.
Adana
Milletvekili Sayın Ümit Özgümüş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığı, DAP, GAP, DOKAP ve KOP
bütçesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, son söyleyeceğim cümleyi baştan söyleyeyim:
Bakanlığınız baştan aşağı dökülüyor.
Şimdi,
bugünkü, bütçesi üzerinde söz aldığım GAP, DOKAP, KOPu
inceledim. Biraz önce sayın milletvekilleri de söylediler, 225 milyon
liralık bütçesiyle web sitesini düzenlemekten aciz bir kurum. 225 milyon
lira bütçesi var ama bakın, Allah için konuşmak gerekirse bu
idarelerin yani GAP, DOKAP ve KOP idarelerinin giriş bölümleri çok süslü
ve çok güzel cümlelerle dolu ve bir de bir şey daha yapmışlar bu
bütçeyle: Ortalama zekâya sahip lise mezunu bir çocuğun yapabileceği
ve her bir çalışmada yapılan iyi bir SWOT analizi
yapmışlar. Onun dışında icraat yok, onun dışında
kalkınmayla ilgili hiçbir şey yok. Zaten bu kuruluşların
orada niye olduğu da tartışmalı çünkü aynı amaç için
kurulmuş kalkınma ajansları var; aynı bölgelerde, aynı
amaçla... Amaç cümlelerine bakarsanız, bu idarelerle kalkınma
ajanslarının amacı aynı.
Ama, geçenlerde
burada konuşma yaptım araştırma önergesi verdiğimde.
Kalkınma ajansları bunlardan çok daha beter dökülüyor. Kalkınma
ajanslarına 2008den bu yana 1 milyar 700 milyon TL para harcandı.
Daha önce bir konuşmada söylemiştim, yine söylüyorum: Gerçek bir
performans değerlendirmesi yapılırsa yani bugüne kadar
yapılan çalışmaların altına çift çizgi çekilip bu
kadar harcanan paranın Türkiye ekonomisine katkısı ve
yaratılan istihdam diye iki tane kriter koyarsanız sonuç
sıfıra yakın çıkar.
Şimdi, ben
buraya gelirken koridorda elinde bilgisayar olan yüzlerce bürokrat gördüm.
Biraz sonra size hemen rakam ulaştıracaklar, diyecekler ki:
Kalkınma ajanslarında, verilen bu paraların
karşılığında şu kadar istihdam
yaratılmıştır. Sayın Bakan, bu doğru değil;
sizi sürekli yanıltıyorlar çünkü kalkınma ajanslarının
hiçbir tanesinde doğru bir performans değerlendirmesi yoktur. Biraz
sonra size verecekleri sahte rakamlar, vatandaşın, kalkınma
ajanslarına gelip kredi isterken bu kredinin
karşılığında ne kadar istihdam yaratacağına
dair kendi beyanlarıdır. Vatandaş gelmiş, sizden 100 bin
lira para istiyor. Siz de soruyorsunuz: Peki, bu parayı size verirsek ne
kadar istihdam yaratacaksın? Hiç yaratmayacağım. derse para
vermeyeceğiniz için oraya bir şeyler yazıyor. Ondan sonra sizin
bürokratlarınız da o başvuru formundaki istihdam
rakamlarını koy sepete deyip sizin önünüze koyuyor. Lütfen biraz
sonra bu rakamlarla gelmeyin. Bu rakamlar doğru değil çünkü yok böyle
bir çalışma, performans değerlendirmesi yok.
Şimdi, bunun
kaynak israfı olduğunu daha önceki konuşmamda söylemiştim.
Başıboşluk var, usulsüzlük var kalkınma ajanslarında,
kaynak israfı var. Kalkınma ajanslarındaki şu gezi
masraflarını bir inceleyin, bakın, usulsüzlük var.
Şimdi,
Kalkınma Ajansları Yasasının yani 5449 sayılı
Yasanın 18inci maddesini okuyorum, diyor ki: Kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışanlardan kalkınma ajanslarına
gelip süresi bittiği zaman tekrar geriye dönenler uygun bir yere
yerleştirilir.
Sayın Bakan,
önemle bir şey söylüyorum, diyor ki: Bu durumda kıdem tazminatı
ödenmez.
Çukurova
Kalkınma Ajansında sizin oraya gönderdiğiniz bazı
elemanlara yasa dışı, usul dışı tazminat
ödendiği yönünde ihbar geldi. Ben bunu size soru önergesiyle sordum -size
güvenmek zorundayım- dedim ki: Sayın Bakan, usulsüz olarak bu
şekilde bunlara kıdem tazminatı ödenmiş midir?
6 Eylül 2012
cevabınız elimde. Diyorsunuz ki:
Cevap 2: Çukurova
Kalkınma Ajansı eski genel sekreteri Veysel Parlaka, işten
ayrılırken tazminat ödenmiştir.
Cevap 3: Mehmet
Özcan daha önceki görevi Turizm Bakanlığına dönmüştür,
kıdem tazminatı ödenmiştir.
Sonra diyoruz ki:
Kıdem tazminatları ödenmişse, peki, bunu ödeyenler
hakkında yasal bir işlem yapılmış mıdır,
zimmet çıkarılmış mıdır?
Sizin imzanızla
gelen cevap: Anılan işlemin kusurlu bulunduğuna dair bir
şey mevcut değildir.
Sayın Bakan,
elimdeki kanun Türkiye Cumhuriyeti kanunları; Türkiye Cumhuriyetinin
bakanısınız ve yasaya aykırı iş
yapıyorsunuz. Yarın, soru önergem hazır, yakın bir zamanda
bu paraları alıp tekrar kalkınma ajanslarının
kasasına koyarsanız eyvallah. Aksi takdirde, buradan açık
açık söylüyorum, Cumhuriyet Başsavcılığı dâhil,
Devlet Denetleme dâhil, Maliye ve sigorta
dâhil olmak üzere şikâyette bulunacağım.
TÜİK de
dökülüyor, size bağlı Türkiyede en güvenilmesi gereken kurum,
rakamları sürekli olarak kuşkulu. Daha önce de sordum: 2001
yılından bu yana, bu kadar büyük bütçeyle TÜİK gayrisafi yurt
içi hasıla iller rakamlarını yayımlayamıyor. Niye
yayımlayamıyorsunuz? diye size sorduğumuzda gelen cevap: Veri
bulamıyoruz. Bütün bunların, bu karmaşanın niye
olduğu TÜİK Başkanının birkaç gün önceki basın
açıklamasından belli. TÜİK Başkanı Birol Aydemir,
reel sektörün bu kadar borçlanmasının mümkün
olmayacağını ifade etti; diyor ki: Aldığımız
talimatla, cari açığı oluşturan dengeleri 3 ana
başlık altında yeniden değerlendireceğiz ve
çalışma bittiği zaman da cari açığın
düştüğünü göreceksiniz. Demokratik ülkelerde bir skandaldır,
bakan yerinde oturmaz. TÜİK kimden talimat alabilir ve talimatla cari
açığı nasıl düşürebilir; çalışma yapmadan
cari açığın düşeceğini nasıl bilebilir?
Onun için,
bunları altı ya da on altı ya da yüz altmış dakikada
anlatamam ama her taraf dökülüyor.
Bu bütçeye ret vereceğimizi
söylüyor ve tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar).
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Trabzon
Milletvekili Sayın Mehmet Volkan Canalioğlu. (CHP
sıralarından alkışlar).
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının
2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının DOKAPla ilgili
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizi dinleyen çok
değerli arkadaşlarımızı sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili iktidar
partisi milletvekillerimiz, şöyle arkaya bir bakar mısınız?
Görünen, bütçede koltuklar bomboş. Bu neye benziyor, biliyor musunuz? Bir
toplantıda konuşmacı konuşuyormuş ve bakmış ki
salonda 1 kişi var, demiş ki: Hemşehrim, sen niye duruyorsun?
Sen de gitseydin de ben de konuşmazdım. Orada oturan demiş ki:
Hemşehrim, ne diyorsun? Senden sonraki konuşmacı da benim.
Şimdi,
sevgili iktidar partisi milletvekillerimiz, yani bu bütçeden herhâlde bir hayır
beklemiyorsunuz ki buralarda yoksunuz. (CHP sıralarından
alkışlar).
Şimdi,
Sayın Bakanım, sevgili milletvekillerimiz; büyük sanayinin
olmadığı, tarım alanlarının giderek
daraldığı, ticaretin durma noktasına geldiği, turizmde
beklediği ve hak ettiği payı alamayan ve devamlı göç veren
Karadeniz Bölgesi kalkınma ve gelişme umudunu, 2000 yılında
tamamlanan ve kısa adı JICA olan Japonya Uluslararası
İşbirliği Ajansı tarafından hazırlanan Doğu
Karadeniz Kalkınma Projesinin gerçekleşmesine
bağlamıştı. 2000 yılından bu yana geçen on iki
yıl içerisinde yapılan DOKAP ana planında gözle görülür, elle
tutulur bir gelişme olmamıştır.
TR
Değerli
milletvekilleri, insanlar doğdukları yerden niye göç ederler? Ya
yükseköğretime gitmek için ya da iş bulmak için. İşte,
Doğu Karadeniz Bölgesinden, ne yazık
ki iş bulmak için doğdukları yerden göç etmek durumunda
kalmışlardır.
Bölgede
işsizlik her geçen gün artmaktadır. 2011 TÜİK raporlarına
göre bölgede işsizlik oranı ortalama 6,1dir.
İşsizliğin giderilmesi için önlem
alınamadığı gibi bölge için hayati önem taşıyan
ve yöre halkının geçim kaynağı olan fındık,
artık para etmemekte, üretici elde ettiği geliri gündelikçiye vermektedir.
Fındık fiyatları üretici değil, başkaları
tarafından belirlenmektedir.
Yine, önemli bir
ürün olan çay da üreticiyi memnun etmediğinden çay üreticileri
çaylarını sokaklara dökerek tepkilerini dile getirmektedirler.
Hayvancılık
bitmiştir değerli milletvekillerimiz, Doğu Karadenizde
hayvancılık bitmiştir çünkü
Tütün zaten
uygulanan kotalar sonucunda tamamen ortadan kalkmıştır.
Trabzon
Limanından Rusya Federasyonuna yapılan ithalatta, ihraç yüklerinin
sevk edildiği Sochi Limanının kapatılması, bölgemizin
ticaretine önemli bir durgunluk getirmiştir. Trabzon ve bölgemizin
ekonomisi ve ihracatında büyük olumsuzluklara sebebiyet veren bu durumun
da bir an önce çözüme kavuşması gerekmektedir.
Şimdi, bölgemiz turizmden de hak ettiği ve
beklediği payı alamamıştır çünkü illerin turizm ve
kültürel değerleri birbirlerine entegre olmamıştır. Turistlerin bölgede ortalama kalış
süresi bir buçuk gündür ve bütün bu gelişmelere karşın bu
yıl gördüğümüz o ki geçen yıl, 2012 yılı bütçesinde 4
milyon 108 bin TL ödenek ayrılmış 2013 yılı bütçesinde
ise 23 milyon 719 bin TL önerilmesi ve ayrıca Giresun ilimizde Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı kurulması bir
umuttur Sayın Bakanım. Bunun için teşekkür ediyorum ama tabii ki
JICAnın önerdiği rakam 32 trilyondu. Umuyor, bekliyoruz ki bu rakama
ulaşmada katkı sağlarsınız.
Ayrıca,
bölgemiz illeri için çok önemli olan 5084 sayılı Yasa ile getirilen
ancak 31/12/2012 tarihinden sonra uzatılamayacağı söylenen
teşviklerin yeniden ele alınması ve TR90 bölgesi illerinin
bundan faydalanması ve Trabzonun da 3üncü teşvik bölgesinde olan
durumunun 5inci teşvik bölgesine gelmesi lazımdır.
Demir yolunun bir
an önce tamamlanması gerekir çünkü Ulu Önder Atatürk 15 Eylül 1924te
Trabzona yaptığı ziyaretlerinde Temennim, arzum Sarptan
Samsuna kadar ve iç bölümüne kadar tren yollarının
olmasıdır...
Şimdi, çok
söylenecek söz var ama ben sözlerimi şöyle bağlamak istiyorum:
Sevgili iktidar milletvekilleri ve sevgili bakanlar buraya geliyorlar, her
şeyi günlük güneşlik anlatıyorlar. Bu neye benziyor, biliyor
musunuz? Her şey günlük, dört dörtlük, hiçbir şey yok. Bu şuna
benziyor: Temel Reis takaya müşterileri doldurmuş ve denize
açılmışlar. Hava güzel. Giderken fırtına kopmuş
ve müşteriler başlamışlar: Temel Reis batıyoruz! Temel
Reis batıyoruz! Ses yok. Temel Reis açığa doğru gidiyor.
Tekrar bağırmışlar: Temel Reis batıyoruz! Temel Reis
batıyoruz! Ses yok. Açığa gitmişler, gitmişler ve
kayık parçalanmış. Hep beraber kıyıya
çıkmışlar. Demişler ki: Ya, Temel Reis, fırtına
çıktı. Biz sana batıyoruz diye bağırdık. Sen
hiç aldırış etmeden devam ettin. Niye yaptın? Demiş:
Siz ne diyorsunuz, ne dediniz? Biz dedik ki:Biz batıyoruz. Oy,
uşaklar, ben anladım ki Keyif çatıyoruz. Arkadaşlar
keyif çatmıyoruz.
Vatandaşlar
mağdur durumda. Gerçekten vatandaş çok zor durumda, insanlar zor
durumda. İnsanların sesine kulak verelim, emekliye kulak verelim,
atanamayan öğretmenlerin sesine kulak verelim. TARGEL kapsamında
alınamayan, eksik alınan veterinerlerimizin, ziraat
mühendislerimizin, su ürünleri mühendislerimizin atamalarını
yapalım.
Bunları
sizden bekliyor ve hepinize sevgi ve saygılarımızı
sunuyoruz. İyi günler diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Gurubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Mehmet Süleyman Hamzaoğulları.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET SÜLEYMAN HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığı ve Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğünün 2013 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sağlık
Bakanlığımıza bağlı özel bütçeli bir
kuruluştur. Bulaşıcı ve salgın hastalıkların
ülkemize girmesini önlemek, ülkemizin ve dünya sağlığının
korunmasına katkıda bulunmak ve halk sağlığı
risklerini ortadan kaldırmak amacıyla boğazlarımız ile
ülkemizin bütün giriş çıkış kapılarında hizmetlerini
sürdürmektedir.
Bu kurum, kamuoyu
tarafından çok fazla bilinmemekle birlikte büyük bir öneme sahiptir.
İş veya seyahat amaçlı yurt dışına çıkan
vatandaşlarımız, bu genel müdürlüğümüzün sağlık
denetleme ve seyahat sağlığı merkezlerine telefonla veya Internet
aracılığıyla ulaşarak gideceği ülkeyle ilgili tüm
sağlık bilgilerini, gereken önemleri, gereken aşı ve
ilaçları anında öğrenebilmekte ve bu merkezlere giderek seyahat
sağlığı danışmanlığı alıp
sarıhumma, tifo ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıklara
ait aşı ve ilaçları ücretsiz temin ederek huzurlu bir
şekilde yurt dışı seyahatini gerçekleştirebilmektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığımız Önce insan parolasıyla 2003
yılında Sağlıkta Dönüşüm Projesini uygulamaya koymuş,
2012 yılına geldiğimizde sağlık göstergeleri
açısından çok önemli olan ortalama yaşam süresi yetmiş bir
yıldan yetmiş beş yıla yükselmiş, bebek ölüm
hızı binde 31den binde 7,7ye düşmüş, anne ölüm oranı
ise 100 bin canlı doğumda 64ten 15,5e düşmüştür. Bu
oranlar, gelişmiş ülke oranlarına çok yakındır.
Obeziteyle
mücadele, diyabeti önleme, tütünle mücadele, kalp ve damar
hastalıklarını önleme, solunum yolu hastalıklarına
karşı küresel ittifak ve ruh sağlığı kontrol
programlarıyla vatandaşlarımızın yaşam
kalitesinin artırılması hedeflenmektedir.
Çocuklara yönelik
istismarla etkin mücadele kapsamında çocuk izlem merkezleri kurulmuş,
9 ilde faaliyet göstermektedir. Avrupanın en büyük ulusal medikal
kurtarma ekipleri, 81 ilimizde, özel eğitimli, 4.909 sağlık
personeliyle göğsümüzü kabartan kurtarma operasyonlarına
katılmaktadırlar.
Sağlıkta
Dönüşüm Projesi kapsamında koğuş tipi odalardan nitelikli
oda sistemine geçilmiş, hasta hakları birimleri kurulmuş, hekim
ve sağlık personeli sayıları
artırılmıştır. Hastanelerimiz arasında yüksek
hızlı veri transferleri ile 61 gönderici, 10 alıcı
hastanemiz arasında, birbirine bağlanmış, çekilen bir
röntgen, saniyeler içinde alıcı hastanemize aktarılıp
yorumlanabilmektedir.
Acil ve yoğun
bakım tedavi hizmetleri kamu hastanelerinin yanı sıra tüm özel
hastanelerde ücretsiz verilmektedir. Ayrıca, özel hastanelerde yanık,
kanser, yeni doğan, organ nakilleri, doğumsal anomaliler, diyaliz ve
kalp-damar cerrahisi işlemlerinden ücret alınmamaktadır.
Ambulans helikopterler, ambulans uçaklar, deniz ambulansı ve kar paletli
ambulanslar ile vatandaşlarımıza 112 Acil Servis hizmetleri en
üst düzeyde sunulmaktadır.
Yatağa
bağımlı hastalara evde bakım hizmeti verilmekte, kanser
erken teşhis merkezleri hayat kurtarmaya devam etmektedir. Uygulanan
misafir anne projesiyle yıllık ortalama 5 bin anne kar ve
kışta kızak üstünde taşınmak suretiyle zor
şartlarda doğum yapmaktan kurtulmuştur.
Organ nakli
konusunda 2012 yılı itibarıyla 4.127 organ nakli
gerçekleştirilmiş, aşılama oranı 13 antijenle yüzde
97lere ulaşmış, referans fiyat uygulamasıyla ilaç
fiyatları yüzde 80e varan oranlarda düşürülmüş,
vatandaşlarımız kırsalda mobil sağlık ve mobil
eczane hizmetlerinden faydalandırılmaktadırlar.
Kaynakları
daha etkili ve verimli kullanmak için Kamu Hastaneleri Birlikleri
kurulmuş, tıp fakültesi öğrenci kontenjanları 2
katına, hemşirelik yüksekokulları öğrenci
kontenjanları ise 3 katına çıkarılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşlarımız
artık sağlık merkezlerinde güler yüzlü ve iyi eğitimli
personelle karşılanmakta, kaliteli hizmet almakta ve bunun sonucu
olarak sağlık hizmetlerinde memnuniyet oranı yüzde 39dan yüzde
76ya yükselmiştir.
Bu duygu ve
düşüncelerle Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2013 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Eskişehir
Milletvekili, Sayın Ülker Can. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ÜLKER CAN (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2013
yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında bu gece Eskişehir
yolunda trafik kazası geçiren Eskişehir Valimiz Sayın Kadir
Koçdemir ve ekibine geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Allahtan acil
şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz göreve geldiği
günden bugüne sağlıkta dönüşüm çalışmalarını
büyük bir kararlılık ve özveriyle yürütmektedir. Bugüne kadar hiçbir
iktidarın cesaret edemediği bu adımlar sayesinde Türkiyenin
sağlık hizmetleri âdeta bir marka hâline gelmiştir. Başta
Sayın Başbakanımız olmak üzere Sağlık
Bakanımızın da gayretleriyle yeniden
yapılandırılan teşkilat yapısı büyüyen ve
gelişen Türkiyenin ihtiyaçlarını karşılar konuma
gelmiştir. Yeni teşkilat yapılanması kapsamında 11
Ekim 2011de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumu kurulmuştur. Altmış beş yıl boyunca genel
müdürlük olarak faaliyet gösteren kurum yeni yapısıyla
hızını kesen bürokratik labirentleri önünden kaldırmış,
yeni mevzuatlarla da ufkunu genişletmiştir. Görev ve sorumluluk
alanı daha da genişleyen Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
bugüne kadar eksikliğini önemli derecede hissettiği müşterek çalışma
imkânına kavuşmuştur. Böylelikle kurum, resmî ya da gayriresmî,
millî ya da uluslararası kuruluşlarla iş birliği
yapabilecek, faydasına inanılan projelerin bizzat içinde yer
alabilecektir. Özellikle yeni teknoloji kullanılarak üretilen ilaç ve
tıbbi cihazlarda kurum tarafından görevlendirilen personel,
paydaşı olan projelerde aktif rol alarak pazarın gelişimini
yakından takip edebilir hâle gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, kurum her ne kadar hizmet sunumunda vatandaşla
karşı karşıya gelmiyor gibi görünse de sistemin
sağlığını koruyan hayati bir işleve sahiptir.
Sağlık sektörünün önemli bir parçası olan ilaç ile ilgili
faaliyetler tek bir yönetim altında toplanarak hızlı ve
işlevsel bir konuma getirilmiştir. İnsan
sağlığını doğrudan etkileyen bu konuda ortaya
çıkacak her türlü ihtilafın da önüne geçilmesi hedeflenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın başında da söylediğim
gibi, ülkemizdeki sağlık hizmetleri bir marka olmuş, dünya
çapında takdirle anılır bir konuma yükselmiştir. Eskiden
Almanyadan, Amerikadan örnek verilerek ülkemizin sağlık sistemi
eleştirilirken, bugün yurt dışından Türkiyeye tedavi olmak
için gelen hastaları konuşuyoruz. Yapılan yeni düzenlemeler
sayesinde ülkemizin sağlık turizmindeki gelirleri de her geçen
yıl daha da artmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, yeni yapısı ve görevleriyle sağlıkta
dönüşüm uygulamalarının önemli bir parçası olan Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve diğer kurulan yeni kurumlar
Bakanlığımızın başarılı
politikalarını daha da ileriye taşıyacak bir
yapının araçlarıdır. Bizim için esas olan hizmetin
kalitesi, milletin takdiridir. Vatandaşlarımızın bizden
önceki dönemlerde de ilaç almak için yaşadığı sıkıntıları
bir kenara bırakırsak, milletimiz ilaç fiyatlarındaki astronomik
rakamlar karşısında bükülen belini ancak bizim sağlık
politikalarımız sayesinde doğrultabilmiştir. Bugün
vatandaşımız aynı ilacı ortalama yüzde 80 daha ucuz
alabilir hâle geldi. Bunun yanında, tüm eczaneleri de
vatandaşımızın hizmetine açarak hem
eczacılarımızı hem de vatandaşımızı
gözeten bir yaklaşım içinde olduk.
Milletin
menfaatini gözeten, milletiyle aynı safta durabilen bir iradeyle bu
noktalara gelinmiştir. Yarını belirsizliklerle dolu bir
Türkiyeden, 2071ine ışık tutan bir ülke konumuna da bu
istikrar ve irade sayesinde geldik.
Sağlığı
her zaman birinci planda tutan Hükûmetimiz bundan sonra da aynı
kararlılıkla yoluna devam edecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2013 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kayseri
Milletvekili Sayın İsmail Tamer. Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 yılı Sağlık
Bakanlığı bütçesi çerçevesi içerisinde Kamu Hastaneleri
Kurumuyla ilgili grubumuz adına söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sağlıkta
Dönüşüm Programının bir parçası olan teşkilatın
reorganizasyonu için Kasım 2011de 663 sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ile Sağlık
Bakanlığının yapılanması yeniden
düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle insan gücünde, maddi kaynaklarda tasarruf
sağlamak, verimi artırmak, insan gücünün ülkemizde dengeli
dağılımını ve bütün paydaşlar arasında
iş birliği suretiyle eşit, kaliteli, verimli hizmet sunumunu
gerçekleştirmek yani kısaca bakanlığımız merkez
teşkilatının stratejiyi belirleyici ve denetleyici rol üstenerek
sağlığın yeniden profesyonel yönetiminin organizasyonunu
amaç edinmiştir.
Yeni yönetim
tarzıyla birlikte Sağlıkta Dönüşüm Programı hasta
odaklı hizmet anlayışı güçlenerek devam edecektir.
Başarılı yöneticilerin ödüllendirildiği bu yeni uygulamada
sağlık hizmetlerinin daha etkin ve kaliteli olacağı
muhakkaktır. Bu amaçla bakanlık, politika ve hedeflerine uygun olarak
2nci ve 3üncü basamak sağlık hizmetlerini vermek üzere hastanelerin
ve benzeri sağlık kuruluşlarının açılması,
işletilmesi, faaliyetlerinin devamı, her türlü koruyucu teşhis,
tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin verilmesini
sağlamakla görevli bakanlığa bağlı kurum olarak
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu kurulmuştur. Geçen ay itibarıyla
genel sekreterler görevlerine başlamışlardır, en iyi
şekilde yapmaya da devam edeceklerdir.
Daha iyi hizmet
adına 30a yakın şehirde nitelikli yatak kapasitesi olan
şehir hastanelerinin ilkinin Sayın Başbakanımız
tarafından Kayseride temeli atılmış hâlâ bu hastanenin
yapımına devam edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar sağlıkta
devrim niteliğinde işler yaptık. Hasta memnuniyeti
oranını -daha önceki arkadaşın belirttiği gibi- yüzde
39,2den yüzde 76lara yükselttik.
Bütün bu
yenilikleri sadece tek başımıza mı yaptık? Hayır.
Kimlerle yaptık? Gece gündüz, kar çamur, bayram tatil demeden büyük bir
özveriyle insanların daha sağlıklı yaşaması için
ellerinden gelen her türlü çabayı esirgemeyen, insanı
yaşatmayı, insanın acısını azaltmayı, insana
daha nitelikli sağlık hizmeti sunmayı amaç edinen bu kutsal,
saygın ve onurlu mesleği büyük özveriyle yerine getiren, karşılaştığı
tüm güçlüklere rağmen mesleklerini icra eden, insanüstü gayretlerle
bizlere iftihar kaynağı olan, başta üniversite hocalarımız,
yine bununla beraber uzman doktorlarımız, pratisyen
doktorlarımız, hemşirelerimiz, ebelerimiz, sağlık
memurları ve diğer sağlık çalışanlarıyla
başardık ve onlara, bu arkadaşlarımıza, gayretlerinden
dolayı büyük teşekkürlerimizi iletiyor, her zaman, her konuda, bu
sağlık çalışanlarının yanında olduğumuzu
da ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biliyorsunuz,
sağlıkta çalışan meslektaşlarımıza
karşı yapılan şiddetin önlenmesiyle ilgili Meclis
çalışmalarımız da devam ediyor. Sağlık Çalışanlarına
Yönelik Şiddet Olaylarını Araştırma Komisyonu, benim de
sözcülüğünü yaptığım komisyon yaklaşık iki aydan
beri çalışmalarına devam etmekte. Bugüne kadar
çalışmalarımızda, birçok sivil toplum örgütü ve
kurumların bilgilerine başvurduk. Konuyla ilgili bütün verileri
sağlayarak en uygun doneleri toplamaya da devam ediyoruz.
Tabii, benden
önceki muhalefet grubu milletvekili arkadaşlarımın fikirlerine
saygı duyuyorum ama -onların yapmış olduğu- gerçekleri
görmemenin de bir eksiklik olduğunu bu kürsüden ifade etmek istiyorum.
Sağlıkta dönüşümün neler olduğunu siz benden daha iyi
biliyorsunuz.
Tüm bu duygu ve
düşüncelerle, 2013 sağlık bütçesinin, kurumumuza ve
memleketimize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Mardin
Milletvekili Sayın Gönül Bekin Şahkulubey.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
üzerine, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
gerçekten sağlıkta büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Bundan hep
birlikte iftihar etmeliyiz. Sağlık hizmeti, bugün herkesin
ulaşabildiği bir hak seviyesine gelmiştir.
Sağlıkta
dönüşüm, aslında bir zihniyet dönüşümüdür. Bu süreç Türkiye Halk
Sağlığı Kurumunun kuruluşuyla
taçlandırılmıştır. Halk Sağlığı
Kurumu, Sağlıkta Dönüşüm Programı halk
sağlığının tanımını
gerçekleştirebilecek organizasyonel yapıya kavuşmuştur.
Ülkemizde, artık, hasta olmayanların düşünüldüğü,
sağlam kişilerin de sağlıklarıyla ilgilenen kurumsal
bir yapı mevcuttur. Ne mutlu bize ki, bu kurumsal yapı da
iktidarımız döneminde gerçekleşmiştir.
Halk
sağlığı, kişiyi çevresiyle bir bütün olarak görür.
Bütün dünyanın ayakta alkışladığı 5727
sayılı Kanun ve onun devamı olan dumansız hava sahası
uygulamaları buna en güzel örnektir. Dünya Sağlık Örgütü, bu
uygulamaya 3 kez ödül vermiştir. Seçim bölgem olan Mardinde,
çocuklarımız daha sağlıklı ortamlarda yetişsinler
diye, Halk Sağlığı Müdürlüğümüzün önerisiyle,
belediyemiz bir parkı dumansız alan ilan etmiştir.
Halk
Sağlığı Kurumuyla birlikte Koruma, tedaviden üstündür.
felsefesi ülkemizde daha önemli bir yere oturtulmuş, bunun en son
örneği olarak da Hepatit A aşısının aşı
takvimine girmiş olmasıdır. Ailelerimiz bilir, eskiden sadece
özel doktorun önerisiyle ve parası olanlar bazı
aşıları alabiliyorken Halk Sağlığı
Kurumumuzun, kişileri hastalıklardan koruma sorumluluk bilinciyle
kızamıkçık, suçiçeği, Hepatit A da aşı takvimine
girmiştir.
2002
yılında ülke genelinde yüzde 78lerde olan aşılama
oranları, bazı illerde yüzde 50lerin altında idi. Bugün ise
yüzde 97 aşılama oranıyla Avrupanın en iyi
aşılama ortalamasına sahip ülkelerden bir tanesiyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; halk
sağlığının felsefesi, sağlık hizmetlerinin
kişilerin en yakınına kadar götürülmesidir. Bugün, aile
hekimleri sayesinde en ücra noktaya kadar sağlık hizmetleri organize
bir şekilde ulaşmış durumdadır, her kişinin bir
aile hekimi vardır.
Memleketim
Mardinde 10 toplum sağlık merkezi, 193 aile hekimi ve hem yerinde
hem de gezici hizmet anlayışıyla Derinsudan Akarsuya,
Kızıltepeden Mazıdağına, Dargeçite kadar
sağlık hizmetleri sunmaktadırlar. Eskiden doktor bulmakta
zorlandığımız Dargeçitte bugün 8 aile hekimi vardır.
Mardin ilimizde pratisyen hekim başına düşen nüfus 2002de 4.731
iken 2012de 2.530a düşmüştür.
Halk
sağlığında şüphesiz ki halkın
katılımı çok önemlidir. Bu bağlamda 3 Ekim Dünya Obeziteyle
Mücadele Gününde farkındalık yaratmak adına ülkemizin dört bir
yanında birçok etkinlik yapılmıştır. Bunlardan birisi
de ve çok ses getiren bir tanesi yöresel sloganlarla yürüyüşler
yapılmıştır. Diller kenti Mardinde de Halk Sağlığı
Müdürlüğümüzün organizasyonuyla 7 dilde Harekette bereket vardır
sloganıyla halkımız bu yürüyüşlere
katılmıştır.
Çocuk
istismarının önlenmesi ve istismara uğrayan çocuklara bilinçli
ve etkin bir şekilde müdahale edilmesi için çocuk izleme merkezlerini
kurduk.
Halk arasında
en sık görülen ve en çok ölüme sebep olan hastalıkların
başında gelen kanseri önlemek için kanser erken teşhis tarama
merkezlerini daha işlevsel ve aktif hâle dönüştürdük.
Ülkemizde bilgi
kaynaklarına erişip, veri toplayıp değerlendirerek yöntemle
ilgili planlama, personel kullanımı, denetim, eş güdüm sonunda
bilimin ışığında halk sağlığı
politikalarını geliştirecek olan ve bu konuda çözümler üretecek
olan Halk Sağlığı Kurumumuzun bütçesinin daha iyi hizmetler
adına hayırlı olmasını dilerken, bu hizmetlerde
emeği geçen tüm sağlık çalışanlarına
teşekkür ediyorum.
Konuşmamı,
son zamanlarda yaşanan sağlıkta şiddet sorunları için
önemli bir reçeteyle tamamlamak istiyorum. Sağlıkta merhamet,
şefkat, sevgi ve saygı en önemli ilaçtır diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kocaeli
Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Teşekkür ederim
Başkanım.
Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlarım; bugün Kalkınma
Bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz. Ben de AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunup hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlarım; ülkemizdeki
planlı kalkınmanın tarihsel sürecine bir bakıp da ne oldu
diyecek olursak: 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatımız
kuruldu, 1961 ve 1982 anayasalarında konulan kalkınma
planlarıyla ilgili hükümler doğrultusunda 1963-2005 yılları
arasında 8 adet beş yıllık kalkınma planları
yapıldı, 2006da çok önemli olan bölge kalkınma idaresi başkanlıklarımızı
kurduk, 2007-2013 yıllarını kapsayan bu kez Yedi Yılık
Dokuzuncu Kalkınma Planını hazırlandık, 2011
yılında da Kalkınma Bakanlığımız kuruldu.
Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlarım; en başından
itibaren AK PARTİmiz ve Hükûmetimiz, temel ilke olarak ülkemizin her
alanda kalkınma ve gelişmesinde birey olarak
insanımızı odak noktasına koymuş, hep milletimizin
arzu ve talepleri doğrultusunda istenenleri yaparak bütün dünyada da kabul
görmüş, başarımızın sırrı olarak ortaya
konulmuştur.
Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; yeni gerçekleri, koşulları,
gelişim, değişim ve krizleri ile dünya hızla dönüyor.
Ülkemizde genç Kalkınma Bakanlığımız bize özgün
kalkınma modelleriyle, dinamik yapısı, yetkin, etkin, öz güvenli
uzman kadrolarıyla cumhuriyetimiz ve demokrasimizin erdemleriyle istikrar
içinde büyüyüp gelişen, millî gelirimizin hakça ve adil biçimde
paylaşımını önceleyen, bütün alanlardaki eşitsizlik ve
dengesizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlayan, tabandan tavana bütün
gelişme ve kalkınmayı analitik ve bütüncül olarak
değerlendiren, dünyamızdaki bütün değişim ve
gelişimleri en yakından izleyerek yansıma değerlerini yapan
ve önlem alan, bütün üretimlerde rekabet gücü içerisinde özel sektörümüzü öne çıkaran,
fırsat, etki, sonuç analizleri yapan, kamu disiplinini elden
bırakmayan, başta insan kaynaklarımız olmak üzere bütün
kaynaklarımızı en verimli biçimde kullanan, makro düzeyde,
kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapan, Avrupa Birliği ile çalışmalarını
yürüten, GAP, KOP, DAP, DOKAP
gibi büyük proje ve eylem planları ile KÖYDES, SUKAP, SEP, SODES ve
çevreye duyarlı cazibe merkezleri projelerini uygulayan ve denetleyen,
küresel ölçekte, rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna geçiş ve
e-dönüşüm Türkiye projelerini hayata geçiren,
çalışmalarında yerelleşmeyi öne alarak
insanımızı, bütün kesimleri ve örgütlenmeleri ile interaktif
biçimde ortak akıl projelerine paydaş yapan, bütün AR-GE çalışmalarına ve üniversitelerimize
önemli destekler vererek ortak çalışmaları sağlayan,
yoksulluk ve işsizliğe karşı çözüm üreten projelerle
insanımızın öz güvenini artırıp onu yeni ekonomik hayatına
hazırlayan, istihdamı artıran projeleri üreten,
saygınlığı kanıtlanmış Türkiye
İstatistik Kurumumuzun özgün ve tam güvenli verileriyle gerçekçi projeler
oluşturan ve daha burada sayamayacağım birçok sosyal, ekonomik
ve kültürel başarılı çalışmalar
Değerli Başkanım, değerli
arkadaşlarım; sözlerimi tamamlarken diyorum ki, eğer yürekten
inanırsanız, bu ülkeyi ve insanını seviyor, milletinize
sevdalı ve cevherine güveniyorsanız, her şeyi onlarla birlikte
ve onlar için yapıyorsanız başarılar, başarılar
hep sizin olacaktır.
Cumhuriyetimizin
yüzüncü yıl hedeflerine hızla yol alırken engelleri
aşıyor, düğümleri çözüyor, barış, sevgi ve
kardeşlik bağlarıyla gönüllere köprüler kuruyoruz. Her geçen gün
daha iyiye, daha güzele gitmek için, iki günümüzü eşit kılmamak için
milletçe el ele çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Devamla) - Bütün başarılarımız ve
kazanımlarımız, başta kadirşinas milletimiz ve Türkiye
Büyük Millet Meclisimiz olmak üzere hepimizindir.
Bir kez daha, Kalkınma
Bakanlığımız ve diğer bütün bütçelerimizin
hayırlı, başarılı ve kutlu; bereketlerinin de
katlı olması dileğimle hepinize en içten sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Mersin
Milletvekili Sayın Ahmet Tevfik Uzun, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET TEVFİK UZUN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı görüşmeleri üzerine, Türkiye İstatistik Kurumu
bütçesi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik ve sosyal
gelişmeyi yönlendiren belirleyici faktörlerden birisi de istatistiktir.
İstatistik, karar alma ve kararların muhtemel sonuçlarını
değerlendirme açısından çok önemli bir işleve sahiptir.
Ülkemizin istatistik altyapısını geliştirmekte olan,
kurumlar arası koordinasyonu sağlayan, uluslararası
standartlarda, kullanıcı odaklı, sürdürülebilir bir istatistik
sistemi kurma vizyonuyla hareket eden Türkiye İstatistik Kurumu, karar
alma süreçlerinde etkin rol alan bilimsel ve teknik özerkliğe sahip bir
kurumdur.
Resmî
istatistiklerin üretimine ve organizasyonuna ilişkin temel ilkeleri ve
standartları belirlemek, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda gerekli
veri ve bilgileri derleyerek kaliteli, güncel, güvenilir, tutarlı,
tarafsız, uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretmek,
kullanıma sunmak ve resmî istatistik üretim sürecinde yer alan kurumlar
arasında eş güdümü sağlamak TÜİKin temel
fonksiyonlarıdır.
Türkiye
İstatistik Kurumu, İstatistik Konseyi ve Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı olarak
yapılandırılmıştır. İstatistik Konseyi,
Resmî İstatistik Programının hazırlanmasına,
uygulanmasına, resmî istatistiklerin gelişimine ve işlevlerine
ilişkin tavsiyelerde bulunmak, resmî istatistik ihtiyaçlarını
tespit etmek, değerlendirmek ve ileriye yönelik görüş ve önerileri
kapsayan çalışmalar yapmak üzere oluşturulmuştur. TÜİK
Başkanlığı ise, kanunun uygulanmasını
sağlamak ve kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere merkez ve
taşra teşkilatı olarak kurulmuştur.
TÜİK
tarafından yürütülen faaliyetler, yöntem araştırma ve
geliştirme, istatistik üretimi, yayın dağıtım ve
halkla ilişkiler, yönetsel ve mali hizmetler, eğitim,
danışmanlık ve koordinasyon, bilişim ve uluslararası
faaliyetler şeklinde sayılabilir.
2005
yılında çıkarılan 5429 sayılı Türkiye
İstatistik Kanunu ile TÜİK'in koordinasyon rolü güçlendirilmiştir.
İstatistik Kanunu, katılımcı, paylaşımcı ve
iş birliğine dayalı istatistik üretim sürecini öngörmekte ve
planlı istatistik üretim sürecinin uygulanmasını gerekli
kılmaktadır. Bu çerçevede, beş yıllık süreler için
hazırlanan Resmî İstatistik Programı, tüm sistemin temel
koordinasyon aracı olarak işlev görmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TÜİKin, 17 Ocak 2012 tarihinde
kamuoyuna sunulan ve 2012-2016 dönemini kapsayan stratejik planındaki
amaçları, uluslararası standartlarda istatistiklerin üretilmesi,
kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ve verimliliğin
artırılması, kurumun iş birliği kapasitesi ve
koordinasyon rolünün güçlendirilerek kurumsal etkinliğin
artırılması şeklindedir.
TÜİKin
stratejik planındaki amaçlarına ilişkin hedefleri ve Resmî
İstatistik Programı kapsamındaki çalışmaları ile
diğer çalışmalarının yürütülebilmesi için, 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu ile toplam 184 milyon 396 bin lira
ödenek tahsis edilmiştir. 2012 yılı harcama toplamının
yüzde 69u personel giderlerinden, yüzde 10u sosyal güvenlik giderlerinden,
yüzde 16sı mal ve hizmet alım giderleri ile cari giderlerden, yüzde
5i ise sermaye giderleri ve sermaye transferlerinden oluşmuştur.
Mevcut ödeneklerin kullanımına yıl sonuna kadar devam
edilecektir.
TÜİKin Plan Bütçe Komisyonunda kabul edilen ve 239
milyon 745 bin TL olan 2013 yılı toplam ödeneğinin yüzde 51i
personel giderleri, yüzde 8i sosyal güvenlik prim giderleri, yüzde 14ü mal ve
hizmet alım giderleri ile cari transferler, yüzde 27si ise sermaye
giderlerinden oluşmaktadır. TÜİKin bütçesinde 2012 mali
yılına kıyasla meydana gelen artış, hizmet
birimlerinin ihtiyaçları, maaşlardaki artış ve
yatırım programında yer alan ödeneklerin artmasından
kaynaklanmaktadır.
2012 Yılı Yatırım Programında
TÜİKin 2 sektörde 11 adet yatırım projesi yer
almıştır.
TÜİKin ve diğer kurumların 2013
yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Diyarbakır
Milletvekili Sayın Cuma İçten, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Güneydoğu
Anadolu Projesiyle bu bölgemizin potansiyelini değerlendirerek yöredeki
vatandaşlarımızın refahını ve yaşam
kalitesini yükseltmeyi, dolayısıyla ülkemizin ekonomik ve sosyal
gelişimine katkıda bulunmayı amaçlamaktayız. Bu kapsamda 22
baraj ve 19 hidroelektrik santraliyle sulama şebekelerinin
yapımı, öngörülen projelerin tamamlanmasıyla 1,8 milyon hektar
alan sulamaya açılacak, yılda 27 milyar kilovatsaat hidroelektrik
enerjisi üretimi gerçekleştirilecektir. Böylelikle tarım, sanayi,
enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve
kentsel altyapı yatırımları ile bölgenin ekonomik ve sosyal
göstergeleri ülke ortalamasına getirilecektir. Bölgede toplam 3,8 milyon
kişiye istihdam olanağı sağlanacak ve bölge
halkının yaşam kalitesi ve refah düzeyi yükselecektir.
GAP Master
Planının belirlediği hedef ve büyüklüklere ulaşabilmek
için yapılması öngörülen kamu yatırımlarının
finansman ihtiyacı 2011 yılı fiyatlarıyla 44,5 milyar
TLdir. GAP kapsamında 2011 yılı sonuna kadar tahmini olarak
38,6 milyar TL harcama yapılmış ve nakit
gerçekleştirilmiştir. 2012 yılında GAP bölgesinde bütün
yatırımlara 4,2 milyar TL aktarılmıştır. Hidroelektrik santrallerinin
işletmeye alınışıyla 2011 yılı sonuna kadar
355 milyar kilovatsaat elektrik enerjisi üretilmiştir. Üretilen bu
enerjinin parasal değeri 21,3 milyar ABD dolarıdır. 2011
yılında ülke genelinde üretilen 38,9 milyar kilovatsaat hidroelektrik
içinde GAPın payı 17,3 milyar kilovatsaat ile yüzde 44tür. GAP
Eylem Planı kapsamındaki yatırımlara 2008-2012 döneminde 18
milyar TL kaynak tahsis edilmiştir. Cazibe Merkezleri Programı
uygulamaları 2008 yılında Diyarbakırda
başlamıştır. Yeni dönem programları çalışmaları
kapsamında tarihî eserler ve turistik mekânlar yenilenmiştir.
Kalkınmanın
nihai amacının insanın refahını sağlamak
olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede GAP Eylem Planı kapsamında
SODES dediğimiz sosyal destek programlarını geliştirdik.
2008-2012 döneminde toplam 2.751 proje ve yaklaşık 370 milyon TL
kaynak aktarıldı. Eğitimde, sağlıkta, tarımsal
örgütlenmelerde ciddi yatırımlar yaptık. Bölgenin bütün
illerinde aile hekimliği uygulamasına geçtik. İstihdama yönelik
ise İŞKUR tarafından 2008-2011 döneminde düzenlenen aktif
iş gücü programlarına toplam 97.868 kursiyer
katılmıştır. 2012 yılında 314 kurs
düzenlenmiş ve bu kurslara 9.092 kişi
katılmıştır. Sosyal hizmet ve yardımlarda bu eylem
kapsamında çocukların, gençlerin, kadınların, özürlülerin
ve yaşlıların yaşam kalitelerini yükselttik, toplumsal
kalkınmaya katılımlarının sağlanmasına
yönelik tedbirler aldık. Silvan
Barajının tamamlanmasıyla bölgede yaşanan işsizlik
probleminin çözümü, bölgeler arası farkların giderilmesi ve köyden
kente göçün azalması konusunda büyük mesafeler alındı. Silvan
Barajında depolanacak suların tarım arazileriyle
buluşturulması neticesinde yılda 735 milyon TL gelir elde
edilecek, hidroelektrik santralde üretilecek enerjinin yıllık
getirisi ise 102 milyon TL olacaktır ve yine
GAP demek, iş
demek, ekmek demek, aş demek; GAP demek, çağdaş, üst düzey
yaşam demek; GAP demek, sevgi, barış ve kardeşlik demek;
GAP, bölgesel sorunların çözülmesi ve teröre prim verilmemesi demek; GAP,
Türkiyenin gelişmesini, barışı ve huzuru istemeyenlerin
üzülmesi demek. Gözleri olup da görmeyenler, kulakları olup da duymayanlar
bölgeye yatırım ve istihdamın gelmesini istemeyenler, bu
yatırımda çalışan emekçileri kaçıranlar, öldürenler,
barajlarda sulanan arazilerden korkanlar, zenginleşen köylülerden
korkanlar şunu bilsinler ki: Kürtler kendisine yapılan bu
yatırımlarda engel olarak PKK ve onun siyasi
uzantılarını görmektedirler.
Saygılarımı
sunar, 2013 bütçesinin tekrar hayırlara vesile olmasını dilerim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Erzurum
milletvekili Sayın Muhyettin Aksak.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçesi hakkında, AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor, siz değerli
milletvekillerini ve televizyonları başında bizi izleyen tüm
vatandaşlarımızı selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Doğu Anadolu Bölgesinin kalkınması amacıyla 8 Haziran 2011
tarihinde kurulan DAP, uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesini
amaçlayan ve Erzurum ilimiz merkez olmak üzere, Ağrı, Ardahan,
Bingöl, Bitlis, Elâzığ, Erzincan, Hakkâri, Iğdır, Kars,
Malatya, Muş, Tunceli ve Van illerini kapsayan bir kuruluştur. Bir
toplumun kalkınma seviyesi, kurumsal gelişmişlik, sosyal refah
ve insani gelişmişlik düzeyi gibi birçok kavramla belirlenmektedir.
Hükûmetimiz, çalışmalarını bu bakış
açısıyla, bölge potansiyelini ve insanımızın
yeteneklerini en üst seviyede kullanma amacına yönelik olarak sosyal
devlet olmanın gereğini de dikkate alarak sürdürmektedir.
Bu kapsamda, AK
PARTİ iktidarı, merkezden yerele doğru kalkınma hamlesini
gerçekleştirmek, bölgenin gelişmesini hızlandırmak ve
artırmak için çalışmalarını büyük bir
kararlılıkla yürütmektedir.
Maliye
Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek bütçe sunuş
konuşmasında, DAPla ilgili olarak, projenin tamamlanmasıyla
yaklaşık 1,2 milyon kişiye istihdam
oluşturmasının ve ekonomiye yıllık 1,4 milyar dolar
katkı yapmasının beklendiğine dikkat çekmişlerdir.
Bütün bu
sonuçları dikkate alarak baktığımız zaman, söz konusu
illerimizin diğer illerimizle olan gelişmişlik
farkının kapatılması açısından DAPın
kurulmuş olmasının ne kadar isabetli olduğu
anlaşılmaktadır.
DAP Bölge
Kalkınma İdaresinin kuruluş amacı: Öncelikle yerinde
koordinasyonu gerçekleştirmek, bununla birlikte bölgenin
kalkınmasının hızlandırılması amacıyla
ilgili kurum ve kuruluşların proje faaliyetlerini uyum ve bütünlük
içinde yürütmesini sağlayacak eylem planı hazırlamak,
bunların uygulamasını koordine etmek, izlemek ve
değerlendirmektir; ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca talep
edilmesi hâlinde, yatırım projelerinin geliştirilmesine
yardımcı olmak, bu sürece, gerektiğinde Kalkınma
Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre mali
ve teknik destek sağlamaktır; bölge planının
tamamlayıcılığını ve bütünlüğünü gözeterek
kalkınma ajanslarının ortak ve daha etkili
çalışmalarına yardımcı olmak ve bu konularda görüş
ve öneriler geliştirmektir; bölgenin gelişme potansiyeline,
sorunlarına ve imkânlarına dair araştırma, etüt, proje ve
incelemeler yapmak veya yaptırmaktır; kamu kesimi, özel kesim ve
sivil toplum kuruluşları için başta kurumsal kapasite ve
beşerî kaynak konuları olmak üzere, Kalkınma
Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre
mevcut proje programlarına mükerrerlik oluşturmayacak yenilikçi
destek programları tasarlamak ve uygulamaktır.
Eylem
planında, DAP kapsamında gerçekleştirilecek
yatırımlarla ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve istihdam
artışı sağlanarak bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın refah, huzur ve mutluluğunun
artırılması ve bölgeler arası gelişmişlik farkının
azaltılması amaçlanmaktadır.
DAP Eylem
Planının amaçları, tarım, hayvancılık ve
kırsal alanda yapısal dönüşümün temellerini güçlendirmek,
beşerî ve sosyal sermayenin gelişimini destekleyecek kurumsal
kapasiteyi artırmak, işletmelerin rekabet gücünü artırmak,
fiziki altyapıyı iyileştirmek olmak üzere 4 stratejik
gelişme ekseni olarak öngörülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, DAP, bölge illeri için uzun süre sadece konuşulan bir
hayaldi. AK PARTİ iktidarı tarafından 2011 yılında
atılan bir adımla bu hayal gerçekleşmiş ve bölge illerinin
gelişmesi için faaliyetlerine başlamıştır. Başta Başbakanımız
olmak üzere, Hükümetimize, DAPın bağlı olduğu
Kalkınma Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaza ve ekibine
teşekkür ediyoruz.
Erzurum başta
olmak üzere, DAPın, 14 ilimizin gelişmesine büyük katkılar
sağlayacağını düşünüyor, bu vesileyle 2013
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Baloğlu.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; KOP Bölge Kalkınma İdaresinin 2013
yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
KOP İdaresi
5018 sayılı Kanunun 2 sayılı cetvelinde özel bütçeli kurum
ve bir merkez teşkilat statüsündedir. Faaliyet merkezi Konya ili olan KOP
İdaresi, Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde illerinin kırsal ve
kentsel alanını içine alan ve Türkiye alanının
yaklaşık yüzde 8,3ünü kapsayan 65 bin kilometrekarelik alanda görev
yapmaktadır.
Bölgenin sahip
olduğu dinamik potansiyel bugüne kadar yeterince
değerlendirilememiştir. Daha önce, sadece DSİ tarafından
yürütülen sulama projeleri olarak bilenen KOP, KOP İdaresinin
kurulmasıyla tüm sektörleri kapsayan, bölgenin hassasiyetlerini
önceliğine alan, entegre yeni bir bölgesel kalkınma sürecine
girmiştir. Çatalhöyükte insanlık yerleşim alanlarının
birine ve Selçuklu İmparatorluğuna başkentlik yapmış,
Hazreti Mevlânânın hoşgörüsünün neşvünema bulduğu
eşsiz kültürel, tarihî ve doğal değerlere sahip KOP bölgesinin
tarih içinde oluşmuş birikimleri de değerlendirilip, bölgeyi
2023 ve 2071e taşıyacak bir süreç başlamıştır.
Bu süreç AK PARTİ hükûmetleri tarafından başlatılmıştır.
GAP bölgesine
yapılan büyük yatırımlar başlangıçta küçük barajlarla
başlamış ve Hükûmetimizin GAP Eylem Planıyla dev bir
kalkınma hamlesine dönüşmüştür. Bu yatırımlar DAP,
DOKAP için de böyle olacaktır. Bu bakımdan, Sayın
Başbakanımız ve Kalkınma Bakanımız ile ilgili tüm
bakanlıklara teşekkür ediyoruz.
KOPla ilgili ilk
resmî ve detaylı çalışmalar 2008 yılında
Başbakanlık genelgesiyle başlamıştır. Sayın
Kalkınma Bakanımız, yaklaşık dört yıldır
bölge kalkınmasıyla ilgili çalışmalar yürütmektedir. 2009
yılında taslak bir KOP Eylem Planı oluşturulmuş, bu plan
resmen açıklanmasa da Orta Vadeli Programda yatırım
önceliğine alınarak son iki yılda bölgeye yatırımlar
artmaya başlamıştır. Buna en önemli örnek, Mavi Tünel.
Hepinizin de bildiği gibi, pazar günü Sayın
Başbakanımızın da katılımıyla
Bağbaşı Barajıyla birlikte Mavi Tünel hizmete girecektir.
Mavi Tünel, Göksu
havzasını Konya kapalı havzasına bağlayan 17.034
metrelik bir tünel ve yaklaşık 2009da başlayan tünel, gece gündüz
yirmi dört saat esasına göre 235 işçimizin personelimizin-
çalıştığı ve Türkiye'nin yüz yıllık bir
projesidir ve Mavi Tünelin ilk bölümü olan Bağbaşı
Barajıyla birlikte Konya Ovası 184 milyon metreküp -ilk etapta-
suyla buluşmuş olacak.
Bunun akabinde
yine Bozkır ve Avşar barajlarının da devreye girmesiyle
Konya Ovası 414 milyon metreküp suya kavuşmuş olacak. DSİ,
özel idare ve il tarım ve hayvancılık müdürlükleri ve diğer
kamu kurumlarımızla, Konya Ovasına su temini ve tasarrufu,
tarım ve kırsal kalkınmanın geliştirilmesi amaçlı
birçok proje, KOP tarafından eş zamanlı olarak yürütülmektedir.
Biraz önce bir
hatibin burada bahsettiği gibi, KOP, sadece bir sulama projesi
değildir; KOP, Konya Ovasını, Aksaray, Niğde ve o alandaki
bütün illeri içerisine alan bir kalkınma projesidir. Bunu buradan
özellikle belirtmek istiyorum.
KOP arazisi, 3
milyon hektarla tarım arazisi varlığı ve benzer alana sahip
GAP bölgesiyle birlikte Türkiyenin en önemli bölgesi olmasına
rağmen, yağış ve su kaynakları bakımından
Türkiyenin en elverişsiz bölgesine sahiptir. Bölgede hektar
başına düşen su miktarı, Türkiye ortalamasının
üçte 1ine, bölge yıllık yağış miktarı da Türkiye
ortalamasının yarısından daha azına sahiptir.
KOP bölgesi,
Türkiye tarım alanlarının yaklaşık yüzde 12sini,
nadas alanlarının da yüzde 21ini oluşturmaktadır. Bölge
tarım alanlarının yüzde 70inde kuru tarım
yapılmaktadır. Bölgede hâlen kuru tarıma mahkûm 2,1 milyon
hektar tarım alanı mevcuttur. Ülke genelinde bu kadar geniş
tarım alanına sahip ve suyu bu kadar da yetersiz başka bir bölge
mevcut değildir. Yeterli su temin edilmesi durumunda, Türkiyenin
gıda güvenliğini tek başına sağlayacak potansiyele
sahip KOP bölgesinin bu temel sorunu kamuoyunca yeterince bilinmemektedir ve
KOP projesiyle, Mavi Tünel Projesiyle birlikte bölgenin daha birçok mavi
tünellere ve birçok sulama projelerine ihtiyacı vardır. KOP
vasıtasıyla inşallah önümüzdeki yıllarda biz bunları
gerçekleştireceğiz.
KOP Kalkınma
İdaresinin 2013 yılı bütçesi 104 milyon TL olarak belirlenmiştir
ve Konya Ovasında kuraklığın etkisinin
azaltılması, sulamada etkinliğin artırılması ve
üretimde verimliliğin yükseltilmesi, kuru tarım alanlarının
rehabilitasyonu, kırsal kalkınmanın sağlanması
amacıyla yürütülecek etüt proje ve uygulamalarda kullanılması
hedeflenmektedir.
KOP bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gümüşhane
Milletvekili Sayın Feramuz Üstün, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçe kanun
tasarımızın Doğu Karadeniz Bölgesi Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Doğu
Karadeniz Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, 8
Haziran 2011 tarihinde 642 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
kurulmuş Mart 2012 tarihinde idare, başkanının
atanmasıyla fiilen görevine başlamıştır.
Başkanlığın
Giresun ili merkez olmak üzere, sorumluluk bölgesi, Gümüşhane, Artvin,
Bayburt, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun illeri olarak
tanımlanmıştır.
Proje bölgesi,
toplam 48.256 kilometrekare alana ve 3 milyon 841 bin 474 kişi nüfusa
sahiptir.
Türkiye
Cumhuriyeti ülke kaynaklarının kalkınma çabalarının da
doğru kullanılmasını temin etmek, yerel dinamikleri ve
fırsatları doğru kullanabilmek, yöre insanının
kalkınma çabaları içinde yer alması ve entegrasyonu
sağlamak amacıyla planlı kalkınma dönemi boyunca bölgesel
kalkınma faaliyetlerine atıfta bulunmuş ve her dönemde bir veya
birkaç bölgesel kalkınma projesi, programı yürütmeye
çalışmıştır.
Türkiyenin
2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde
ekonomik büyümenin ve sosyal kalkınmanın istikrarlı bir
yapıda sürdürülmesi ve plan vizyonunun gerçekleşmesi yolunda rekabet
gücünün artırılması, istihdamın artırılması,
beşerî gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi,
bölgesel gelişmenin sağlanması, kamu hizmetlerinde kalitenin ve
etkinliğin artırılması gibi stratejik amaçlar gelişme
eksenleri olarak belirlenmiştir.
Yerel dinamiklere
ve potansiyele dayalı kalkınma anlayışı çerçevesinde
bölgesel gelişme politikalarında kalkınma idaresi
başkanlıklarının temel görev ve amaçları
arasında; merkezî düzeydeki politikaların daha uyumlu ve etkin hâle
getirilmesi, yerel düzeyde kurumsal kapasitenin artırılması,
ekonomik gelişme ve sosyal refahın ülke genelinde dengeli bir
şekilde yayılması, bölge dışına göç
eğilimlerinin bölge içinde tutulması, nüfusun mekânda dengeli
dağılımının sağlanması, kentleşmenin
sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, kırsal
kesimde refahı artırarak, kır ve kent arasındaki
sosyoekonomik gelişmişlik farklarının azaltılması
yer almaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde, ülkemizde mevcut
bölgelerarası gelişmişlik farklarının
azaltılması, bölgesel ve mekânsal nitelikleri de dikkate alan
yatırım politikalarının tespit edilerek, kaynakların
rasyonel ve etkin kullanımının sağlanması ve
kalkınmanın yurt sathında dengeli şekilde gerçekleştirilmesi
için bölgesel gelişme politikalarına özel bir önem vermek,
Türkiyenin her bölgesinde tamamlayıcılık, entegrasyon ve
iş birliğini güçlendirmek, ekonomimiz içindeki rol ve fonksiyonunu
artırmak, bölgesel ve küresel etkinliğini geliştirmek ve tüm
bunların devletimizin temel öncelikleri arasında yer
almasını sağlamaktır.
GAP, DAP ve KOP
projelerimiz gibi Doğu Karadeniz Bölgesi Projemiz de, gerçekten, ülkedeki
kalkınmanın çarpık olmasından kaynaklanan,
kalkınmanın ülkenin bir bölgesine birikmiş olmasından,
Anadolunun birçok ilinin hızla göç verip batı kısmına
geçmesinden kaynaklanmıştır. Kalkınmanın bu sakin
bölgelere daha da yayılmasını
Çünkü biz biliyoruz ki vergimizin
yüzde 90ına yakınını 8-10 tane ilden elde ediyoruz.
Gayrisafi millî hasılamızın yine büyük bir oranı 8-10 tane
ilden. Bir ülkenin bu şekilde çarpık kalkınmayla
kalkınmasına devam etmesinin mümkün olmadığını
biliyoruz. Onun için, ülkenin her bir tarafının, dört bir
tarafının daha sağlıklı kalkınması için
özellikle zorunlu kamu hizmetlerinin Anadolunun daha sakin illerine
aktarılmasını, bunun ülkenin geleceği için, Türkiyenin
geleceği için çok önemli olduğuna inanıyorum. Askerî
birliklerimizden tutun da, buna benzer kamu hizmetlerinin Anadolunun en ücra
köşesine kadar yayılmasının, büyük şehirlerden çıkarılarak
daha etkin değerlendirilmesinin bu ülke ekonomisi için,
kalkınması için çok faydalı olacağını
düşünüyorum.
2013
yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi adına Muş Milletvekili
Sayın Demir Çelik.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığının 2013 bütçesine ilişkin söz
almış bulunmaktayım. Şahsım ve grubum adına
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP iktidarı 2000li yılların başında
gerek Türkiye'nin jeostratejik gerek jeopolitik konumundan kaynaklı
avantajların rüzgârını arkasına alarak gerekse küresel
boyuttaki gelişmelerin ortaya çıkardığı bir
kısım fırsatları, olanakları amacına uygun
değerlendirmeyi bilerek gerekse ulus-üniter devletin çözemediği,
ertelediği ve ötelediği bir kısım sorun ve problemlere
vurgu yaparak gerekse de o dönem ülkede yaşanan siyasal ve ekonomik
krizden kaynaklı yönetememe iradesinin açığa
çıkardığı bir arayışın ürünü ve eseri olarak
iktidarda. On yıldır toplumda beliren sağlıktan emeğe,
eğitimden kente, belediyeden yerel yönetimlere dair birçok beklentiyi ve
umudu çözecekmiş gibi görünerek, çözüm umudunu yaratıp pazarlayarak
bugünlere geldi. Bugün de üzerinde tartıştığımız,
konuştuğumuz sağlık dâhil olmak üzere hâlâ çözüm bekleyen,
çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı siyasal ve toplumsal
krizle de toplumun âdeta geleceğini karartan, umudunu ve geleceğe
bakış açısını da değiştiren bir muhtevaya,
bir içeriğe sahiptir.
Bugün, küreselleşmenin
açığa çıkardığı bir kısım dinamiklerin
de gücünü yanında hissediyor olmasından kaynaklı, küresel
neoliberal politika anlamıyla piyasalaştırmanın,
taşeronlaştırmanın ve ticarileştirmenin hüküm
sürdüğü bu ilişkiyi sağlıkta da maalesef görev
edinmiş, devreye koymuş, sağlık alınıp
satılan bir metaya dönüştürülmüş bulunmaktadır. Hâlbuki
dünya literatüründe -bildiğimiz kadarıyla- sağlık,
insanın bedensel ve ruhsal olduğu kadar, siyasal ve sosyal de iyi
olma hâlidir. Sosyalden kastedilen çok geniş bir yelpaze, eğitimden
dezavantajlı gruplara, emekliden çalışanlara, yoksullardan
ezilenlere dek, onların ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal taleplerinin
karşılanmasıdır. Siz, bireyin bu temel taleplerini
karşılamadığınızda birey iyi olma hâlinden yoksun
kalmış olur, yoksul kalan bireylerden müteşekkil olan toplumu da
sağlıklı bir toplum, sağlığı yerinde olan
bir toplum, sağlığı iyi olan bir toplum noktasında
tutamazsınız. İşte, bizim de
yaşadığımız, yaşamak zorunda
bırakıldığımız ilişki tam da bu. Bu
çerçevede soruna yaklaşıp yeni parametrelerle sorunu çözüme
kavuşturmak gerekirken, geçmiş hükûmetlerin yaptığına
benzer, durumu idare eden palyatif çözümlerle işin üstünden gelmeye
çalıştı.
Sağlıkta
Dönüşüm Projesi olarak bize sunulan böylesi bir arayışın
ve ihtiyacın yeniden umut olarak bizlere pazarlanmasıyla neticelendi.
Bu anlayış kendisinin genel sigorta ya da kamu hastane birlikleri ya
da aile hekimliği alanlarında da işlevsiz kalmasına neden
olmuştur. Çünkü çocuk baştan sakat doğmuştur, toplum esas
alınmamıştır, biriken ve çözüm bekleyen sorunları
neştere tabi tutarak radikal çözüme kavuşturması bekleniyor
iken, o daha durumu ve günceli kurtaracak, seçime endeksli ve oy tahvilini esas
alan bir anlayışla soruna yaklaşmıştır.
Genel
sağlık sigortasıyla sosyal devlet olmanın
gerekliliğini yerine getireceğine, yani nitelikli, erişilebilir,
parasız sağlık hizmetini sağlayacağına, yine,
yeşil kart uygulaması, BAĞ-KUR, SSK, Emekli
Sandığı arasındaki ilişkileri ve çelişkileri hâl
yoluna koyamayıp çözemeyen, parasız sağlıktan toplumunu,
halkını mahrum tutan bir noktada kalmıştır.
Aynı
şekilde, devlet hastanelerinin, üniversite hastanelerinin bürokratik
iş ve işlemlerine erişilebilir nitelikli sağlık
hizmetlerinin üretilmesinin temel altyapısını
sağlayacağına, özelleştirme politikalarının ürünü
olarak kentin herhangi bir yerinde yükselen şaşaalı binalar
içerisinde, ticaret erbabının kâra dayalı ilişkisine hapsedilen,
mahkûm kılınan, alınıp satılan bir hizmetle, bir
sağlık hizmetiyle vatandaşını, toplumu karşı
karşıya bıraktırmıştır. Bu da bugün, çokça
dile getirildiği şekliyle sağlıkta şiddetin
yaşanmasına, vatandaşla sağlık emekçileri arası
çelişkinin, çatışmanın yaşanmasına neden
olmuştur.
Keza, aynı
anlayışı aile hekimliği konusunda da görmek mümkündür.
Birinci basamak olarak adlandırılan, bu yönüyle de kişinin
ulaşabileceği ve sorunun kolay çözüme kavuşturulabileceği
bir ilişki olarak düşünülmüş olmasına rağmen,
eczacılara verilen görev gibi, hekimler de devletin tahsildarı
durumuna gelmiş, ona kâr kazandıran, onun mevcut, var olan
alacaklarını tahsilatla mükellef bireyler hâline getirilmiştir.
Bu, şiddete yol açmıştır. Bu, hukuksuzluğa yol
açmıştır. Bu, tıp öğrencilerine uygulanan siyasal
operasyon gibi bir operasyonla da neticelenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda, Türkiye cezaevlerinde,
parasız sağlık hizmeti istedikleri için, parasız
olmasıyla birlikte nitelikli sağlık hizmeti üretmek adına
mesleki faaliyetlerini yürüttükleri için onlarca tıp öğrencisi
cezaevinde. Hukuksuz, siyasi operasyonla kaç yıl, ne kadar ceza
alacağı bilinmez bir noktada tutulmuşlardır. Aynı
anlayışla bugün, cezaevlerinde, 550 siyasi tutsak ağır
hastalıkla karşı karşıyadır. Bunların
tedavisini kolaylaştırıp onların nezih mekânlarda tedavi
koşullarına kavuşturulması gerekirken, ihmal edilen, es
geçilen bir anlayış olarak bugüne kadar 94 kişinin yani devlete
emanet olan 94 siyasi tutsağın ölümüyle sonuçlanmıştır.
Bu da bize
gösteriyor ki bütün bu yaşanmışlıklardan hareketle,
sağlık, bir toplumun olmazsa olmazı noktasındaysa, biz,
dünün algıları ve anlayışlarıyla bu soruna
yaklaşamayız. Biz, idari ve siyasi yapıyı, tarihsel
gelişmişliklere uyarlı; biz, idari ve siyasi yapıyı
evrensel hukuka uygun, toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak
demokratik katılımcılığa tabi
tutmadığımızda sorunla uğraşırız.
Aktörler değişir, partiler değişir, doksan yıldır
değişen idari siyasi yapı olmadığı sürece de
gelen gideni aratır noktasında bir durumla karşı
karşıya bıraktırırız.
Bin
yılımızı sorgulayalım. Bin yıldır
yeryüzünde, dünyada olduğu gibi
Anadoluda da beylikler vardı, tarihsel ihtiyaç gereği
imparatorluğa evrildi, tarihsel gelişmişliğin neticesi
olarak imparatorluklar, Sanayi Devriminin ürünü ve eseri olarak ulus -üniter
devletlere ayrıştı. Ulus- üniter devletlerin katı
merkeziyetçi, retçi, tekçi anlayışından hareketle de hâlâ
siyasal ve toplumsal istikrar aranıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toplumsal ve siyasal istikrar basit
ve türdeş değildir. Aksine, karmaşıktır,
çeşitlilik arz eder. Yani, toplumun çok kimlikli, çok kültürlülüğüne
dayalı bir istikrar sağlanamadığında, onun
koşulları, objektif koşulları
yaratılamadığında, çatışmaların,
çelişkilerin, açmazların, dolayısıyla da kriz ve
kaosların önüne geçmek mümkün değildir. Yapılması gereken,
küreselleşmenin açığa çıkardığı yeni
paradigmayı yani merkeziyetçi katı yapılar yerine yerindenlik ve
yerellik ilkesine bağlı olarak her kimliğin, kültürün,
inancın, dinin kendini öz yönetim organlarıyla yönetebildikleri yeni
bir mekanizma bizim sorunumuza cevap verir.
Bakınız,
İkinci Dünya Savaşında altüst olan bir Avrupa Birliği söz
konusu. Almanyadan Fransaya, Avusturyadan Belçikaya, Hollandadan
Polonyaya dek Avrupa bir yıkımı yaşadı. Bu
yıkım siyasaldı, ekolojikti, demokratikti ama Avrupa, bu
yıkımdan dersler çıkararak, küreselleşmenin de verdiği
fırsatları değerlendirerek idari ve mali özerkliğe sahip
yerel yönetimlere yöneldi, merkeziyetçi ve katı yapıdan kendisini
bölgesel özerk yönetimlere evirdi. Ulus-üniter devletlerin karakteristiği
gereği onlar vatanı, devleti, ulusuyla bölünmezdirler. Bugün, bunlar,
Türkiye Cumhuriyetinde de Anayasanın 1inci, 2nci, 3üncü maddesinde
ifadesinde bulduğu şekliyle yoğunca vurguladıkları
temel konulardır.
Kürtler olarak
bizler, BDP olarak, siyasal parti olarak biz, bugünün artık devletin
insanlığın ve toplumun mutluluğu için olmazsa olmaz
olmadığını, devletin çok da kutsandığı gibi
insanlığa mutluluk getirmediğini, bu yönüyle de esas olması
gerekenin toplum olduğundan hareketle, devleti öngören bir siyasal projeye
sahip değiliz, devletin bölünmesi, parçalanması gibi bir siyasal
jargonun da dilin de sahibi değiliz. Ama gelişen dünyanın bu
yeni yarattığı fırsatları halklarımızın
ve toplumumuzun yararına çözme iradesini geliştiremediğimizde
bütçemiz sağlığa, eğitime gideceğine savaşa ve
savaş araçlarının yeniden devreye girmesine,
çatışmaya, yoksunluklara yol açar. Hâlbuki, ulusun demokratik ulus
olması temelinde onun da bölünmezliği üzerinden idari ve siyasi
yapının meşru demokratik taleplerin karşılanması
temeline çok da itiraz edildiğinin aksine, bölgesel yönetimlerle kendisine
fırsat vermesi mümkün olabilir.
Bu, Türkiyede
yaşayan 75 milyonun; Türkünden Kürtüne, Arapından Lazına,
Çerkezinden Romanına, Alevisinden Hristiyanına,
İslamından Süryanisine herkesin kazancı olacaktır. Söz
konusu olan, devletin bölünmüşlüğü üzerine, devletin
parçalanmışlığı üzerine yeni bir paradigma değil;
devlet vardır ama devletin yanında demokrasi de olmalıdır.
Devlet demokrasiye duyarlı olmalıdır. Demokrasiye duyarlı
olan devletin yanında, yanı başında halklar, kimlikler,
inançlar kendini; öz gücüne dayalı olarak öz ihtiyaçlarını,
yeterliliklerini sağlayan bir mekanizmayla devlet fırlar, güçlenir
ama bu devlet topluma tahakküm kurmak, onu hiyerarşiye tabi tutmak üzerine
büyümez. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya endeksli
olacaktır. Böylesi bir devletin Türkiyede var olması Orta
Doğuda da küresel emperyal güçlerin çıkarının gereği
olarak dizayn edilmek, şekillendirilmek istenen Orta Doğu yerine,
Orta Doğunun ulus -üniter yerine demokratik konfederal ilişkilerle,
nasıl ki biz Fransaya indiğimizde, Almanyaya, Belçikaya;
Avusturyaya indiğimizde Danimarkaya, İsviçreye gidebiliyorsak;
sınır kontrolü, gümrük kontrolü, pasaport kontrolü yokken, ulus-
üniter sınırlar için insanlar birbirlerini öldürmüyorken -aksine
birlikten güç doğar- çoklu birlik içerisinde olmanın verdiği
demokratik normaliteyi harekete geçirerek bu sorunu çok daha özgür, çok daha
mutlu bir topluma evirebiliriz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu açıdan Barış ve
Demokrasi Partisi olarak biz, ister sağlık bütçesi ister eğitim
bütçesi olsun isterse başka bakanlıkların bütçesi olsun
hayırlara vesile olması dileklerimizi iletiriz ama bu hayır,
doksan yıldır bize ölüm, bize gözyaşı, bize kurşun
olarak geri döndü. Bunun son bulması bu Meclisin siyasal iradesiyle
mümkündür. Meclis, sadece genel başkanların emir ve
talimatlarıyla, onların söylemleriyle harekete geçebilen bir irade
olmamalıdır, aksine, kan akıyorsa, ölüm yaşanıyorsa ve
yaşanan ölüm ve kanın bizatihi tarafları birbirine
kardeşlik hukukuyla bağlı olduğunu söylüyorlarsa, insani
de, İslami de olan, bu kardeşlik hukukuna dayalı, eşit,
özgür vatandaşlık temelli bir sorunu çözmelidir. Yoksa,
yaşadığımız otuz yılın
kayıplarıyla bir otuz yılı daha yaşamak, bize
kaybettirdiği gibi çocuklarımıza, torunlarımıza da
kaybettirecektir.
Sorun bu kadar can
yakıcı iken, 2013 yılında, biz, bu ve benzeri siyasal
projelerimizi tartıştığımız,
ortaklaştırdığımız bir Meclisi hayata geçirir,
gerçekleştirebilirsek, inanın hepimizin yüreğini acıtan bu
sorunun demokratik, barışçıl çözümünü sağlamak mümkündür,
ama ötesi, duygu kopuşunun, duygudaşlığın kopmaya
başladığı bir noktada, siyasal kopuşun değil
Türklere, Kürtlere hiçbir faydası olmayacaktır, olan yoksul Kürt ve
Türk çocuklarının ölümüne olacaktır.
O açıdan, yol
yakınken, zaman geçmemişken, savaş bütçesi olarak
yorumladığımız 2013 bütçesi, Millî Güvenlikten Millî
İstihbarat Teşkilatına, güvenlik ve asayişçi
politikaları uygulayan İçişleri Bakanlığından
Millî Savunma Bakanlığına kadar, bu bütçenin yarıdan bir
fazlasını götüren yerine, savaş yerine, çatışma ve
çelişkiler yerine barışın konuşulduğu,
barışın yeşertildiği, özgürlüklerin hayat bulduğu
bir Türkiye tahayyülüyle gerçekleştirilmesine uygun bir bütçe
olmalıydı.
O anlamıyla
bütçe, bu hâliyle sorun ve sorunlarımızı çözmekten uzak
olduğu gibi, sağlıkta yaşanan problemlerin de çözülmesine,
aşılmasına fırsat verebilecek niteliklerden uzaktır,
çünkü sağlık, her şeyden önce nitelikli, erişilebilir,
parasız olmalı. Parasız, nitelikli ve erişilebilir olmayan
bir sağlık, onun üzerinden bireyin psikolojik, sosyal ve siyasal
travmalarını eklediğinizde ortaya çıkacak olan da siyasal
ve sosyal travmaları aşamayan bir toplum gerçekliğiyle bizi
karşı karşıya bırakacaktır. Yeri gelecek cinneti
duyacağız, yeri gelecek intiharı duyacağız, yeri
gelecek şiddet ve şiddet argümanları ve araçlarıyla
birbirlerini yok etme üzerine
Yani ektiğimiz rüzgârın
fırtınasını biçeceğiz, yani
düşmanlığı körükleyen, düşmanlık üzerine
oluşturulan bir dünyayı birbirimize dar etmenin yoluna
bakacağız. Hâlbuki, insan olmaktan ileri gelen temel haklara
saygılı olmak, insan hakları noktasında egemenin hak olarak
gördüğü hakların, ezilene de, mağdura da, mazluma da tecelli
etmesi bu dünyanın bizatihi gerçekliğidir. Bırakın
İslam dinini, beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz, yeri
geldiğinde kâfir dediğimizin bile ötekisine saygı
duyduğu, empati yaptığı, onu kucaklayıp
kapsadığı bir noktada, sevgi ve barış dini olarak
övünç duyduğumuz İslam dininin mensupları olarak bunca
çatışmanın, bunca kanın, bunca ölümün izahatını
vermek durumundayız. İzahata muhtaç bu konuda söyleyeceğimiz
sözler olmalıdır çünkü biz siyasi partileriz. Siyasi partiler, siyasi
programlarının, ideolojik, siyasal perspektiflerinin
ışığında toplumun önünü aydınlatamazsa, topluma
doğru öncülük yapamazsa toplum kaybeder, hepimiz kaybederiz.
Buna fırsat
vermemek adına bir kez daha, savaş bütçesi olmasına rağmen
bu bütçenin savaşa değil barışa fırsat vermesi
dileklerimi iletiyor, özgür yarınlarda eşit, özgür vatandaş
olabildiğimiz bir demokratik cumhuriyet dileklerimle
saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Diyarbakır
Milletvekili Sayın Altan Tan.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına, bütçe
üzerinde, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik
Kurumu, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı ve Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçeleriyle
ilgili huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlar, Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Konya Ovası Projesiyle
başlamak istiyorum. Doğu Anadolu Projesi (DAP) 16 ili kapsamakta ve
Türkiye yüzölçümünün yüzde 21inde yaşamakta olan 5 milyon 634 bin 772
kişiye hitap etmektedir. Bu nüfus da ülke nüfusunun yaklaşık
olarak yüzde 9,3üne, yine yaklaşık bir ifadeyle onda 1ine tekabül
etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, çok eski, benim gençliğimde bir şarkı
vardı Bütün aşklar tatlı başlar. diye. Bütün projeler de
tatlı başlıyor yani DAP projesi de böyle, Konya Ovası
Projesi de böyle. Ama ondan sonra, biraz zaman geçtikten sonra
bakıyorsunuz, bu aşk ve meşk ile ortaya konulan projelerin
neticeleri ne? Ortada elle tutulur, somut bir şey yok. Biz
eleştirdiğimiz zaman iktidar çıkıyor, rakamlar veriyor
bize. Tıpkı eski başbakanlardan Süleyman Demirelin
yaptığı gibi, milyonlar, milyarlar, dolarlar, TLler, marklar,
avrolar havada uçuşuyor, mukayeseler yapılıyor ama sonuç ne?
Yani bir yekûn çizgisi çekin, ne oluyor? İşte, ne olduğunu
söyleyeyim size.
Bugün DAPtan
örnek vereyim. Erzurum, yine benim üniversite yıllarımda, 450
milletvekili vardı o zaman Türkiyede, 9 milletvekili
çıkarıyordu, şu an 550ye çıkmış milletvekili
sayısı -Sayın Sağlık Bakanı da Erzurum
Milletvekili, biliyor bunları-
bugün 6 milletvekili çıkarıyor. Aynı durumlar, Erzincan da
böyle. Yine, Kars, Iğdır, Ardahan, Ağrı
Ben dün gece
İnternetten Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine girdim yani
devletin kendi tespit ettiği rakamlara göre bugün Ardahanda
yaşayanların -il olarak, vilayet olarak diyorum- 2 misli kadar bir
nüfus Ardahan dışında yaşıyor. Sadece İstanbulda
226 bin Ardahanlı yaşıyor. Tabii, bu rakam her gün artıyor.
Bu dediğim rakamlar 31/12/2011 rakamları. Karsa bakıyorsunuz,
durum aynı; Iğdıra
bakıyorsunuz, durum aynı; Erzincana bakıyorsunuz, durum
aynı. Sadece Bursada -ki AK PARTİnin Erzurumlu bir Bursa
milletvekili de var- 105 bin Erzurumlu yaşıyor, yine Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre.
Şimdi,
şunu diyebilirsiniz: Ya kardeşim, bütün cumhuriyet döneminin
kabahatini gelip bizden mi soruyorsunuz? Tamam, doğru. Daha yakın
bir mukayese yapalım. Gelelim, ne zaman iktidar oldunuz? 2002de oldunuz.
Haydi, iktidar olduğunuz gün yatırım yapıp bunları
engelleme gücünüz yoktu, doğrudur, o da doğru. E, nereden
başlayalım? Beş yıl da size avans verelim, gelelim 2007
senesine, 2007 ile 2012yi mukayese edelim. Bu göç hâlen devam ediyor,
boşalma devam ediyor. Peki, nerede bu projeler? Ve üstelik bu rapor nerede
hazırlanmış? Erzurum Atatürk Üniversitesi, Elâzığ
Fırat Üniversitesi, Malatya İnönü Üniversitesi, Kars Kafkas
Üniversitesi ve Van Yüzüncü Yıl Üniversiteleri 2002 senesinde, sözde, dört
başı mamur bir rapor hazırlamış. E, ne
yapılmış? Çok şey yapılmış.
Şimdi yani
biraz sonra göreceksiniz, Hükûmet adına çıkan bakan bir sürü rakam
verecek size; trilyonlar, katrilyonlar, milyar dolarlar. Rakamları
şaşırdık zaten, altı sıfır atıldı,
birbirine karıştı. E, peki, netice ne, netice; netice ne? Yani
bu insanlar hâlâ o bölgeyi bırakıp da niye başka tarafa
gidiyorlar? Bu, Doğu Karadeniz için de böyle; bu, Konya için bile öyle
yani Konyanın bugün merkezi büyüyor ama Konyanın da 16 olan milletvekili
sayısı 14e düştü, daha yeni düştü, geçen sene. Aynı
durum Konya için de söz konusu. Yani ben GAP üzerine şu an çok fazla bir
şey söylemek istemiyorum. Benden sonra söz alacak sevgili
arkadaşım Urfa Milletvekili İbrahim Binici GAPla ilgili çok
daha tatmin edici bir konuşma yapacak, rakamlar verecek ama Konya
Ovası da, Doğu Karadeniz Projesi de, DAP projesi de işte ortada.
Yine, Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 485 bin Giresunlu İstanbulda,
490 bin Ordulu İstanbulda -kâğıda bakarak da söylemiyorum
bunları yani ezberden söylüyorum- 730 bin Sivaslı İstanbulda.
Peki, niye böyle?
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Fabrikalar İstanbulda.
ALTAN TAN
(Devamla) Şunun için böyle arkadaşlar: Doğru düzgün bir
planlama yok.
Şimdi, bir
ara Sayın Başbakan diyordu ki: Efendim, İstanbula vize
koyabiliriz. Sonra ne olduysa yani müteahhitler, etrafındaki müteahhitler
Aman, bu kadar yağma, talan var, sen vizeden bahsediyorsun. Bırak,
daha fazla insan gelsin, daha fazla bina yapılsın. Bir boğaz
yetmedi, bir boğaz daha yap. 10 milyonluk İstanbul yetmez, 13 olsun,
23 olsun. Çamlıcadan tut, Beykozdan tut, Sarıyerden tut,
Kilyostan tut, Ümraniye, Çekmeköyden tut, Sultanbeyliye kadar her
tarafı talan edelim, imara açalım; İstanbulda soluklanacak bir
yer kalmasın, para kazanalım, bırak gelebildiği kadar insan
gelsin
Peki, hani cazibe
merkezleri? Denizli, Konya, Samsun, Adana, Mersin, Konya, Diyarbakır,
Urfa, Antep, Erzurum, Van, Aydın cazibe merkezi yapılacaktı,
planlamalar olacaktı. Kaç senedir iktidarsanız? On bir sene. Kaç sene
daha bekleyelim? 2071e kadar.
Değerli
arkadaşlar, yani bu rakamları konuşurken lütfen neticeleri de
söyleyin. Karadeniz otoyoluna 5 milyar dolar harcandı. Her sene
yağmur geliyor, sel vuruyor, yolu alıyor, götürüyor denize.
Batman,
Diyarbakır ve Mardinden geçecek Urfa-Habur otoyolu için 5 bakanla
görüştüm -teşekkür ediyorum, randevu verdiler yani
Ulaştırma Bakanı da dâhil- bir Karayolları Genel Müdürünü
aşamadım. Niye efendim? Biraz daha para gidecekmiş. Sen bugün
Rizeyle-Erzurum arasına yaptığın tünele
harcadığın paranın yarısı kadar fark
çıkmıyorsa bu projede, Karayolları Genel Müdürü gel hesap ver.
Bizim Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker de diyor ki:
Bu iş bitti, bizim istediğimiz gibi olacak, bu otoyol Diyarbakırdan
ve Batmandan geçecek. Hani geçecekti? Bugün haritalar geldi, elimde
Karayollarının resmî mührü olan etütler var, projeler var, koyuyorum
ortaya bakanın dediği gibi bir şey yok. Bakın, Sayın
Bakanım, bu projeler elimde, devletin projeleri, yok böyle bir şey.
Diyor ki: Biz Ulaştırma Bakanıyla konuştuk, böyle olacak.
Karayolları Genel Müdürüne gidiyoruz, diyor ki: Benim dediğim
olacak. Gelen resmî projelerin hepsi mevcut duble yol, ki otoban standardında,
şu an Urfadan Habura giden, onun yanına
Değerli
arkadaşlar, Doğu Anadoluyla ilgili de ciddi projeler
yapılması lazım, Karadenizle ilgili de yapılması
lazım, Konya Ovasıyla ilgili de yapılması lazım,
GAPla da ilgili yapılması lazım. Yani niye yapılması
lazım? Eğer 75 milyon insan biz bu memlekette beraber
yaşayacaksak, bu işin dengeli, sistemli, planlı, programlı
olması lazım. Bugün, İstanbulun yarısının
boşaltılması lazım. Silahla, tehditle, vurarak, öldürerek
değil, vize koyarak değil, siz cazibe merkezleri kurarsanız
Ben, yirmi beş sene İstanbulda yaşadım, 4 tane amcam,
babaannem, dedem 1955ten beri İstanbulda. Yani İstanbulun
taşını, toprağını her şeyini sizden fazla
biliyorum. Ama yazık! Cazibe merkezleri kurulacak; limanlar, otobanlar,
fabrikalar, sanayiler, ithalat- ihracat merkezleri bunların hepsi
planlanacak, ona göre bu nüfus bir yere yığılacağına,
talan olacağına belli bir denge kurulacak. İşte Almanya. Yani,
hemen hemen 550 milletvekilinin belki 500 tanesinin gördüğü yer, Almanya.
Bizim üçte 1imiz kadar toprağı var yuvarlak, 330 bin küsur
kilometrekare, 85 milyon nüfusu var. En büyük şehri ne kadar? Berlin ne
kadar? Hamburg ne kadar? Daha 3 milyon, 4 milyon. Frankfurtun merkezi 780 bin.
Köln ve Düsseldorf 1er milyon. Ama her şeyi planlamış, ilaç
sanayisi bir yerde, liman işte Hamburgda, öbür finans merkezi
Frankfurtta, bunun hesabı kitabı yapılmış.
Peki,
Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı,
Devlet Planlama Müsteşarlığı ne yapıyor? Efendim, biz
İstanbulda senede bilmem şu kadar milyar dolar yatırım
yaptık, 50 milyar dolar yaptık, 30 milyar dolar yaptık, 80
milyar dolar yaptık. Ya bu 80 milyonun yarısıyla sen bu
Anadoludaki cazibe merkezlerini bir şekle oturtabilirsen herkes insanca
bir hayat sürer. Bugün, mühendis olanlar bilirler, nüfus arttıkça bir
nüfus katsayısı vardır bütün dünyada, Tokyoda da New Yorkta da
Pariste de Şanghayda da. Büyük şehirlerde, yaşanılabilir
bir şehir yapabilmek için, kişi başına -yani mukayeseli bir
rakam veriyorum ben- 5 lira harcamanız gerekiyorsa, bu dediğim daha
küçük ölçekli yani 1, 2, 3er milyonluk cazibe merkezlerinde harcayacağınız
para 5 yerine 2ye düşüyor. Birim başına düşen harcama yani
tünel, köprü, baraj, su kanalı, işte arıtma, vesaire, vesaire,
vesaire. Şimdi, biz bunları konuşacağımıza, bunları
tartışacağımıza, sadece demagojik laf
cambazlıklarıyla Şu oldu, bu oldu, bu kadar para harcandı,
şöyle oldu, böyle oldu. Peki, olduysa bu kadar insan hâlâ niye evinde
oturmuyor? Bunun da cevabını verin, söyleyin. Yani tekrar tekrar bu
rakamları söylemek istemiyorum. Bugün, Adananın bile gelişme
hızı durdu. Bakınız, geriye gitmiyor ama durdu Adana,
önemli bir merkez.
Değerli
arkadaşlar, yine, bir önemli mevzu, mesela burada, Kalkınma
Bakanlığının kuruluş amacı var, şurada,
Kalkınma Bakanlığının. Burada, işte
Uluslararası kuruluşlarla iletişim içerisinde
çalışarak ileriye dönük stratejiler geliştirmek, topluma
perspektif sağlayan politika
vesaire, bilmem ne, işte
anlatıyor. Ondan sonra Kamu yatırım politikalarını
oluşturmak, yatırımlara ilişkin analiz ve araştırmalar
yapmak, bölgesel yatırım modelleri geliştirmek
vesaire vesaire.
Peki, arkadaşlar, madem bu kadar görevi var bu bakanlıkların,
bizim önümüze koyduğu şu an ne var? Yani bizi heyecanlandıracak,
biraz evvel örnek verdiğim gibi, mesela bir Fransa, bir Almanya
örneğinde olduğu gibi bizi heyecanlandıracak neler var?
Hollanda üzerinden
bir tartışma yapıldı. İşte, Hollandanın
toprakları Konyadan küçük. Tarım ihracatı 80 milyar dolar.
Bizim Türkiye'nin hayvansal ve tarımsal ihracatı 12 milyar dolar. ve
bir bakan çıktı cevap verdi -yani özrü kabahatinden büyük derler ya-
dedi ki: Efendim, 80 milyar dolar bunun ihracatı var ama peki bunun
ithalatı ne kadar sordunuz mu? 60 milyar dolar.
ADİL KURT
(Hakkâri) Bunu Başbakan söylüyor, Başbakan.
ALTAN TAN
(Devamla) - Yav kardeşim, tamam. Yani 80 milyar dolarlık ihracat yapmış
ama 20 milyar dolar artısı var yine ve bu dediğin yer Konya
kadar.
Ben dün
Viranşehirdeydim. Yani Urfa, Viranşehir, Kızıltepe, insan
o topraklara baktığı zaman içi açılıyor içi,
geleceğe ümitle bakıyor. Bu kadar büyük potansiyel
Peki, Kalkınma
Bakanlığı, bugün sadece Ceylânpınar Devlet Üretme
Çiftliğinin alanı 1 milyon 780 bin dönüm. Daha iyi anlatabilmek için
-herkes rakam bilmeyebilir mühendisler gibi- 40 kilometreye
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sulanmış Harran Ovası var,
boş duruyor.
ALTAN TAN
(Devamla) - Harran Ovasında ne oldu? Orada da su önce sadece Arap
bölgesine verildi. Bakın, söylediğimiz vakit diyorlar ki: Bunlar
hemen işte Kürtleri getiriyorlar. Kanalın yanı
başından geçtiği Kürt köylerinde -yani ben
arkadaşımın sahasına girmeyeyim, özür dilerim ama
sorduğunuz için söylüyorum- Harran ilçesi olduğu gibi Araplardan
müteşekkil. 26.567 geçerli oy var son seçimde, 26.567. Bizim
adayımız ne kadar almış biliyor musunuz? 16 oy. Yav,
Hamastan Hizbullah, Tel Avivde seçime girse daha fazla oy alır.
İşte etnik ayrımcılık bu, bölgesel milliyetçilik bu.
Rakamlarla konuşalım bunları, 26.567 oy. Bakın, önünüzde
şeyler var, İnternetten girin, YSKnın seçim sonuçlarına
bakın. Memleket böyle bölündü yani.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) - Size oy vermeyince kötü mü oldu yani?
ALTAN TAN
(Devamla) Hayır, kötü olmadı. Sandık
başkanlarının çıkan oyları bile
yırtıldı, atıldı yani orada Kürt sandık
başkanı öğretmen var, memur var. Kötü değil, dünyada böyle
bir örnek var mı?
Sevgili
arkadaşlar, işte sulama kanallarının da durumu bu.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Siz öyle konuşuyorsunuz da 30 tane
milletvekili var AKPde şu anda sizi dinleyen.
ALTAN TAN
(Devamla) Şimdi, gelelim, mesela bu Doğu Karadenizdeki
işlere. 150 tane HES Trabzona yapılmış -yine buradaki
rakamlarda- ve toplam 500e yakın yani Rizesiyle, Gümüşhanesiyle,
Artviniyle. Tamam, HESleri yaptın, köyleri boşalttın,
vatandaş çıktı, Efendim, ben yatırım yapıyorum,
çok iyi şeyler yapıyorum. Peki, oraya bir faydası oluyor mu?
Yani bu yatırımları, 500 tane HESi yaptığın yere
ekonomide bir artı değer sağlıyor mu, sağlamıyor
mu?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Çantacılara sağlıyor.
ALTAN TAN
(Devamla) - Kime sağlıyor? İşte Ankarada, bu tahsisleri
aldılar burada, kimseye duyurmadılar. Ben, yeri gelince her seferinde
söylüyorum, kusura bakmayın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Milyon dolarlar uçuşuyor Altan Bey.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) - Otuz iki senelik inşaat mühendisiyim, kararname
çıkıp HESler dağıtıldıktan sonra haberim oldu.
Diyebilirsiniz: Sen de yatıyormuşsun kardeşim, biraz
uyanık olsaydın. E ne yapalım, Allah da bizi böyle
yaratmış.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Onlar gece dağıtılıyor da o yüzden görmediniz
siz, gece dağıtılıyor.
ALTAN TAN
(Devamla) Görmedim, haberim olmadı.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Kanun hükmünde kararnameleri de görmedik,
35 tane çıkardılar.
ALTAN TAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bugün, bakın, -yine bunlar yani
bakanlıkların kendi yazıları- bütün dünyada güneş
enerjisine ve rüzgâr enerjisine ağırlık veriliyor ve buralarda yüzde
30 civarında teşvik veriliyor bunlara. Almanyada -yani enerjisinin-
yüzde 13, Avusturyada yüzde 78, İngilterede yüzde 10, İsviçrede
yüzde 60, Portekizde de yüzde 39 enerji üretimi var. Yani, bilmeyenlere
diyorlar ki: Bunlar yatırıma karşı. Bunlar istemiyorlar ki
memleketin elektriği olsun. Millet karanlıkta kalsın.
Kardeşim, bak, dünya nereden elde ediyor? Bak, rakamlar var. Tabii ki
elektrik olacak yani biz kalkıp da mum lambasında
kalmayacağız; sanayiye lazım, aydınlatmaya lazım, her
şeye lazım bugün enerji. Dünya bugün, enerjiyi
tartışıyor, konuşuyor.
Ve gelelim Kalkınma
Bankasına. Şimdi, sevgili arkadaşlar, 90 kişi bir kuzu
yedik -yemez olaydık- kendi paramızla. Sayın Ahmet Türk kendi
evinde davet verdi arkadaşlara, oturduk, mütevazı bir yemek yedik
partililer, arkadaşlar bir köy odasında. Başbakan diline
doladı, doladı, doladı; aldı götürdü, Halepe götürdü,
Şama götürdü, Kafkasyaya götürdü, Balkanlara götürdü. Kalkınma
Bakanlığının bir yılda yediği lahmacun ne kadar,
biliyor musunuz? Sayın Özcan Yeniçeri soru önergesi vermiş,
teşekkür ederiz. 71 bin lira, 71 milyar. Kalkınma
Bakanlığının bir yılda yediği lahmacun
miktarı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Kuzu
var mı?
ALTAN TAN (Devamla) Kuzu var,
kebapçılar da var altta. Toplam 162 milyar 291 milyon bilmem ne kadar.
ADİL KURT (Hakkâri) Kuzu
kıymalı mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Devletin parasıyla kebap yiyorlar.
ALTAN TAN (Devamla) Kuzu
kıymalı.
Sayın Başbakanın
Meclisteki odasına harcama yapılmış. Senede 2 sefer
oturmuyor, senede 2 sefer Başbakan Meclisteki odasında oturmuyor.
Yine, ben soru önergesi vermişim, AK PARTİli grup başkan vekili
bana cevap vermiş. Ne kadar harcama yapılmış, biliyor
musunuz? 330 milyar, 330 bin.
ADİL KURT (Hakkâri) Kuzu
cinsinden söyle.
ALTAN TAN (Devamla) Siverek
canlı hayvan borsasına sorduk: Bu 330 milyarla kaç tane kuzu
alınır?, dedi: 999 tane alınır.
LEVENT GÖK (Ankara) Bunlar sabah
akşam kuzu yiyorlar o zaman.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bir
de Kalkınma Bakanının makam odası var
ALTAN TAN (Devamla) Kalkınma
Bakanlığının Müsteşarına 1 milyon 179 bin
liralık lojman alınmış, müsteşara. Yahu, siz gelip
milletvekillerinin evini yıktınız, gelip milletvekillerinin
evini yıktınız; önce İstanbulda dediniz ki: Halkın
içine karışsın, bu milletvekillerinin burnu yukarıda
olmasın, belediye otobüsüne binsin. Tamam, binelim.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Halkın içindeyim ben, misafirhanede kalıyorum.
ALTAN TAN (Devamla) Ee, ben de öyle.
Misafirhaneler bize yer de vermiyor.
Ya siz çok benim böyle
nasırıma bastınız. Karayollarına diyorum ki: Üç ay
sonraya randevu ver. DSİ misafirhanesine, Karayollarına, Yok, yer
yok. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Uçakta bile bizi
arkaya oturtuyorlar iktidar partisi milletvekili varsa.
ALTAN TAN (Devamla) Taraf gazetesi
bile vermiyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de
Kalkınma Bakanının makam odası var.
ALTAN TAN (Devamla) Evet.
Sevgili arkadaşlar, dert çok,
konuşulacak mevzu çok.
GAPla ilgili
olanlarına da sevgili arkadaşım İbrahim Binici devam
edecek.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Binici. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, evveliyatı daha geriye götürülmekle birlikte, 1977
yılında GAP olarak adlandırılan bu proje, bugüne kadar
tam 23 hükûmeti geride bıraktı.
Projenin
yazılı amacı bölgeler arası dengesizliği gidermek,
Güneydoğu Bölgesinin refah düzeyini artırmak ve insan
kaynaklarını geliştirmek olarak açıklansa da Millî Güvenlik
Kurulunda ele alınması ve tartışılması bu
projenin daha başka amaçlar için kullanıldığı
ipuçlarını vermektedir.
Nitekim, Turgut
Özal Eğer bölge kalkınır, bölge halkı zengin olursa
politik reaksiyonlar, çatışmalar sona erer. diyerek Kürt sorununun
bu proje arasındaki bağını ifşa etmişti.
Esasen, Kürt
sorununu ekonomik alana hapseden sakat anlayışın son yirmi
beş otuz yıllık süreçte GAPa yüklediği bu misyon
zımnen de olsa bütün hükûmetlerin düşlerini süslemiştir. Bu
nedenle, Kürt sorununa gerçekçi çözüm üretemeyenler her
sıkıştığında ama her
sıkıştığında sorunun çözümünde bir ezber olarak
GAPı önlerine çıkarma gereğini duymuşlardır.
Kırk yıldan bu yana süregelen GAP projesi bir yandan Kürtlerin
gönlünü kazanma aracı olarak görülürken, diğer yandan da Kürtlerin
kalkınması için uygulanan bir proje olarak sunulmuştur. Bu
yönüyle yılan hikâyesine dönüştürülen GAP projesi Kürt oylarına
talip olan her siyasetçinin dilinde pelesenk olmuş, siyasetçiler ve
hükûmetler değişse bile GAPın bitirilmesi vaatleri hep baki
kalmış ve hiç değişmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, onuncu yılını geride bırakmış
olan AKP hükûmetlerinin de işbaşına geldiği tarihten bugüne
kadar GAPla ilgili olarak çeşitli vaatlerde bulunduğunu sizler de
biliyorsunuz. Bu vaatlerden sonuncusu 2008 yılının Mayıs
ayında Başbakan Erdoğanın Diyarbakıra
yaptığı büyük çıkarmayla dillendirilmiştir.
Başbakanın beraberinde götürdüğü yardımcıları
dâhil 12 bakan, 50yi aşkın milletvekili, meslek odası yöneticileri,
valiler, yüksek mülki amirler, belediye başkanları, iş
adamları, gazete ve yayın kuruluşları temsilcileriyle tam
bir siyasi şova dönüştürdüğü paketi hepiniz
hatırlıyorsunuz. Kürt açılımının bir parçası
olarak da lanse edilen bu paket GAP Eylem Planı adı altında
Başbakanın oldukça hararetli konuşmasıyla kamuoyuna
açıklanmıştı. Başbakan Erdoğan, 2008-2012
yılları arasında uygulanacak eylem planıyla 1 milyon 60 bin
hektar alanın sulanacağını, yılda 27 milyar
kilovatsaat elektrik üretileceğini, kişi başı gelirin yüzde
209 artacağını ve toplamda 3 milyon 800 bin kişiye iş
imkânı yaratılacağını hepimize tek tek
açıklamıştı. Başbakan, bugüne kadar bölgeye yönelik
birçok paket açıklandığını ve raporlar yayınlandığını,
ancak bunların bir işe yaramadığını hepimize
anlatmıştı. Başbakan, ilk defa takvimi belirlenmiş,
kaynağı temin edilmiş bir eylem planının AK PARTİ
iktidarları döneminde yapıldığını da gözümüzün
içine bakarak ifa etmişti. Kendisinden önceki bütün iktidarları GAP
konusunda kaynak bulamamakla, beceriksizlikle suçlayan Başbakan,
GAPın kaynağını da çoktan temin etmişti bile.
Başbakan,
milyonlarca işsizin bulunduğu ama yararlanabilmesi için âdeta bin
dereden su getirmesi istenen ve bu nedenle ancak bir avuç işsizin
faydalanabildiği İşsizlik Fonuna elini daldırarak
kaynağı temin etmişti. AKP kadroları tarafından
gecenin 03.00ünde verilen bir önergeyle İşsizlik Sigortası
Kanununda değişiklik yapılmış, Diyarbakır
çıkarmasından hemen önce Başbakana gerekli kaynak da
yetiştirilmişti. Kervanı yolda düzmeye alışkın
olan, sonradan akılları başlarına gelen AKP
kadrolarının unuttukları bir şey vardı. GAP Eylem
Planının 2008-2012 yılları arasını
kapsadığını anlayan AKP kadroları, yapılan yasal
değişiklikle yalnızca 2008 yılı için
İşsizlik Fonuna el atabilecekti. Peki, diğer yıllar için
ne yapacaklardı? Bunu fark eden AKP, 2009 yılı ortasında
İşsizlik Sigortası Kanununda tekrar değişiklik yapma
gereksinimini duydu. Bu yolla AKPnin İşsizlik Fonundan GAPı
bahane ederek bütçeye aktardığı rakam 10 milyar 824 milyon
liraya ulaşmıştı. Bu rakam Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanının açıklamalarından alınmış
olup fonun kuruluş amacından kaynaklı olarak on yıl süreyle
işsizlere ödenen paranın yaklaşık 2 katıdır.
Değerli
milletvekilleri, AKP uyanıklığıyla önce bütçeye gelir
olarak kaydedilen, sonradan GAP'a aktarılan bu paralarla birlikte GAP
Eylem Planı acaba ne durumdadır? Bu konuda doğal olarak
başvurduğum yer şu anda bütçesini görüştüğümüz GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı resmî İnternet sitesi oldu. "GAP'ta
gelinen son durum" butonunu tıkladım. "2010 yılı
sonunda" notuyla verilen, bundan iki yıl öncesinin rakamlarından
başka hiçbir şey bulamadım. Eylem planını
açıklarken Başbakanın üç ayda bir rapor hazırlanacağı
ve gelişmelerin anbean takip edileceği sözlerini
hatırladım.
Sadece
bu iki örnek bile AKP kadrolarının GAP'ı 2009 seçimleri
öncesinde siyasi şova dönüştürerek açıkladığı
eylem planı yaklaşımının da ne kadar ikiyüzlü
olduğunu göstermeye yetmiştir herhâlde.
Değerli
milletvekilleri, 2008 fiyatlarıyla GAP'ın tamamlanması için
gerekli olan miktar 41 milyar 200 milyon TL olarak
hesaplanmıştı. GAP eylem planlarıyla Hükûmetin
hedeflediği 27 milyar liralık harcama yapılarak yılan
hikâyesine dönüştürülen GAP'ı
Kalkınma Bakanı 2012
sonunda eylem planı için 18 milyar lira tahsis edildiğini ancak
harcamaların 2011 yılı sonu itibarıyla 12 milyar liraya
ulaştığını ifade etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, AKP'nin paketi de tıpkı kendisinden daha önceki
hükûmetlerin paketleri gibi içi boş çıkmıştır.
Aldığımız duyumlara göre AKP şimdi de GAP'a
ilişkin olarak 2013-2017 yıllarını kapsayan yeni bir eylem
planı hazırlığı içindeymiş. Şimdiden
uyarmakta yarar görüyorum: Boşuna uğraşmayın çünkü GAPa,
bölgeye ve Kürtlere olan yaklaşımlarınız
değişmedikçe bu projeyi bitiremezsiniz.
Başlangıçta
yüzyılın projesi olarak lanse edilen bu projenin odağında
iyi niyet yok, çözüm yok, doğa yok, insan yok, Kürt yok. Bu projenin
odağında aldatma var, tarihsel ve kültürel soykırım var,
siyasi rant var, enerji var, sömürü var değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Bu anlayış devam ettiği
sürece, uçsuz bucaksız verimli topraklar tuzlanıp çoraklaşmaya
mahkûm edilecektir. Bu anlayış devam ettiği sürece, yanı
başındaki suyu tarlasına taşıyamadığı
için açtığı kuyular nedeniyle elektriğe muhtaç
bırakılan çiftçi, icra kapılarını aşındırmaya
mahkûmdur.
En önemlisi de, bu
anlayış devam ettiği sürece, projede yeri olmayan ve
yıllardır kandırılmaktan usanmamış milyonlarca
Kürtün ruhsal bağını aşmayacaktır, aşamayacaktır.
Saygılar
sunuyorum.(BDP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Binici.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Söz
sırası, lehte olmak üzere Kilis Milletvekili Sayın Ahmet Salih
Dal
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AHMET SALİH
DAL (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 7nci turunda yer alan
kurumlar bütçesiyle ilgili olarak şahsım adına lehte söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2003
yılından itibaren bakanlığımız Sağlıkta
Dönüşüm Programını başlattı. Başlayan
değişim ve dönüşüm hizmete yansıdı ve sonuçta,
halkımız çok rahat, modern ve çağdaş bir şekilde
sağlık hizmetlerini almaya başladı.
Ülkemizde
sağlık alanında çalışan insan gücü sayısı
2002de 177.905 iken bu rakam bugün 461.877ye yükseldi. Aşılama
oranı yüzde 78den yüzde 97ye ulaştı. Anne ve bebek ölümlerinde
ciddi bir şekilde gerileme oldu. Kamu hastanelerimizdeki nitelikli yatak
sayısı 2002'ye oranla yaklaşık 6 kat arttı.
Yine, 2002'de 481
olan 112 istasyon sayısı bugün 1.854'e ulaştı. 617 olan
ambulans sayısı bugün itibarıyla 2.939'a ulaştı. On
yıl önce ülkemizde ne helikopter ambulans ne de uçak ambulans vardı.
AK PARTİ iktidarında Sağlıkta Dönüşüm Programı
kapsamında 4 uçak, 19 helikopter ambulans olmak üzere 23 hava
ambulansıyla sağlık hizmetlerini en iyi şekilde
halkımıza sunuyoruz.
Evet,
sağlık hizmeti uygulamasıyla sağlık hizmetlerinde yeni
bir çağ başlamış oldu. Artık, yatağa bağlı
ve ağır engelli vatandaşlarımızın doktor
ayağına gidiyor ve kendi evinde gerekli muayene ve tedaviyi
gerçekleştiriyor. Acil ve yoğun bakım tedavilerini özel
hastanelerde de ücretsiz hâle getirdik. Başta doktorlarımız
olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımızın
özlük haklarında ciddi iyileştirmeler yaptık.
Yine,
sağlık planlarımız çerçevesinde dev şehir hastaneleri
kuruyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin gelişme sürecini
bütünlük içinde tasarlayan Kalkınma Bakanlığımız,
ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin dengeli ve sürdürülebilir
olması misyonu ile çalışmaktadır.
Bakanlığımız
bünyesinde yürütülen GAP, DAP, KOP ve DOKAP projeleri ile bölünmüş yol,
hızlı tren, metro, havaalanı, büyük ölçekli deniz limanı,
içme suyu tesisleri, hastane yapımları, yeni kurulan üniversitelerin altyapıları, fiziki
mekân ihtiyaçlarına ödenek tahsis edilmektedir.
Benim de seçim
bölgem olan Kilisin de içinde bulunduğu Güneydoğu Anadolu Projesi,
bu bölgemizin potansiyelini değerlendirmiş, yöredeki vatandaşlarımızın
refahını ve yaşam kalitesini yükselterek ülkemizin ekonomik ve
sosyal gelişimine katkıda bulunmuştur.
Son yıllarda
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde önemli gelişmeler
yaşanmaktadır. Bunun nedeni, GAP kapsamında, başta sulama
olmak üzere, temel altyapı yatırımlarının, ekonomik ve
sosyal gelişmeyi sağlayacak eylem ve projelerin büyük bölümünün
tamamlanması amacıyla 2008 yılında uygulamaya konulan GAP
Eylem Planıdır. Eylem Planı kapsamındaki proje ve
faaliyetlerin büyük bir bölümü gerçekleşmiş, belirlenen hedeflere
büyük ölçüde ulaşılmıştır. Sulama projelerinde gözle
görülür gelişmeler sağlanmış, enerji
yatırımları da tamamlanma aşamasına gelmiştir.
Bu
gelişmelerin dışında, bölgesel kalkınma alanında
geliştirdiğimiz programlarla bölgesel gelişmeler devam etmektedir.
Bu kapsamda, KÖYDES, SUKAP, SODES ve Cazibe Merkezlerini Destekleme
programları uygulamaktayız. Bu başarılı
çalışmalarından dolayı her 2
bakanlığımızı da tebrik ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, muhalefet milletvekillerimizden gelen eleştirileri
dikkatle takip ediyoruz. Yapıcı eleştirilerinizden dolayı
sizlere teşekkür ediyorum. Bu yapıcı eleştirileriniz hiçbir
zaman bizi rehavete sevk etmeyecektir. Yıkıcı
eleştirileriniz için de size teşekkür ediyorum. Bu
eleştirileriniz bizim çalışma azmimizi daha da
artıracaktır ama onur kırıcı, hakarete varan sözleri
kim söylerse söylesin, onu da aynen sahibine iade ediyorum.
Siyasetimizin
özünde insan vardır. Bu nedenle, yaptığımız bütçe
programlarımızı insan odaklı yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET SALİH
DAL (Devamla) Demokrasinin, özgürlüklerin, güvenliğin egemen olması
için, barış ve kardeşliğin yaşamımıza hakim
olması için Durmak yok, yola devam. diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dal.
AHMET SALİH
DAL (Devamla) Hiçbir güç kardeşlik bağlarımızın
arasına nifak tohumları ekemez. En kötü günümüzde bile sırt
sırta verip düşmana karşı durabilecek güçlü bir
mayamız vardır. Ülkemizin birliği ve bütünlüğü için bir
olacağız, iri olacağız ve diri olacağız.
Bütçemizin
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, Hükûmet adına -yirmi beş dakika-yirmi beş dakika
olarak böleceğim- ilk söz Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet
Yılmazda.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 yılı bütçesi vesilesiyle huzurunuzdayım. Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum.
Öncelikle 2013
yılı bütçemizin ekonomimize, milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Burada ortaya
konan görüşmeler, fikirler, perspektiflerin önümüzdeki döneme ilişkin
bizler için yol gösterici olacağını özellikle belirtmek
istiyorum. Eleştiriler önemli. Eleştirilerle birlikte epeyce polemik
de yapılıyor. O polemik kısmını bir tarafa bırakıyorum
ama yapılan eleştirileri mutlaka çalışmalarımızda
dikkate alacağız.
Öncelikle
perspektifimizi ifade etmek istiyorum size. Kalkınma
Bakanlığı olarak nasıl bakıyoruz kalkınma
meselesine? Biz, kapsayıcı bir kalkınmadan yanayız, bütün
kesimleri, bütün toplumu hem gerçekleştiriliş biçiminde hem de
sonuçları itibarıyla kapsayan, kucaklayan bir kalkınma
anlayışından yanıyız. İki temel hedefi aynı
zamanda gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bir taraftan dünyayla
Türkiye arasındaki mesafeyi daraltmaya, gelişmiş ülkelere
Türkiye'nin yaklaşmasını, daha fazla
yakınlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz,
diğer taraftan ülke içinde değişik bölgelerimiz arasında
yine gelir farklılığını azaltma yönünde gayret
ediyoruz.
Bakın, daha
dün bir rakam yayınlandı, Eurostat tarafından hesaplanan bir
rakam. Bunu özellikle bugün paylaşmak istiyorum: Çok önemli bir rakam,
aslında Türkiye'nin toplam performansını çok iyi ifade eden bir
rakam, Avrupa Birliğinin ortalama kişi başına geliri ile
bizim kişi başına gelirimizin oranı. Bu, 2002 yılında,
on yıl önce neymiş; bu sene, geçtiğimiz sene ne olmuş? Bu
önemli bir gösterge çünkü uluslararası alanla kendinizi mukayese
etmezseniz gerçek anlamda başarıyı ölçemezsiniz. 2002
yılında satın alma gücü paritesine göre Avrupa Birliği
kişi başına gelirinin sadece yüzde 36sına sahip olan
Türkiye, 2011 yılında bunu yüzde 52ye çıkarmayı
başardı, tam 16 puanlık bir artış oldu. Şu anda
Avrupa Birliğine üye olan Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerden daha yüksek
kişi başına gelire sahip Türkiye. Bu gerçekten son derece
sevindirici. Bunu yaparken Romanya gibi, Bulgaristan gibi milyarlarca dolar
Avrupa Birliği fonları da kullanmadık, kendi
kaynağımızla, emeğimizle bu başarıyı
sağladık. Rekabet gücünde 43üncü ülke hâline geldik.
Beşerî
gelişme endeksinde hızlı bir şekilde gelişmeler
sağlıyoruz yalnız orada eğitim bizi aşağıya
çekiyor. Eğitimde de aldıkları kriter: 25 yaş üstü nüfusun
örgün eğitimde geçirdiği süre ve beklenen okullaşma oranı.
25 yaş üstü nüfusun ne zaman okula gittiği, ne zaman bu
şartları yaşadığını takdirlerinize
bırakıyorum. Bu bir stok problemidir, son dönemde eğitimde
sağlanan başarı maalesef o rakama gecikmeli bir şekilde
yansıyacak. İnşallah on iki yıllık eğitimle
birlikte, üniversitelerimize yaptığımız
yatırımlarla birlikte önümüzdeki dönemlerde bu etkiyi daha fazla
göreceğiz. Mevcut beşerî gelişme endeksinde yapısı
gereği elli sene önceki performansın da etkisi var, son on
yılın da etkisi var, dolayısıyla, buna bir bütün olarak
bakmak durumundayız. Çok şükür iyi yatırımlar
yapıyoruz. Ortalama altı buçuk yıl olan şu anki
eğitimdeki süreyi sadece zorunlu eğitimde on iki yıla,
üniversiteyle birlikte inşallah on üç-on dört yıllara doğru yeni
nesillerde taşıyoruz.
Bir taraftan,
Türkiyeyi dünyaya yaklaştırırken, dünyayla arasındaki
farkı azaltırken, kapatırken bir taraftan da ülke içindeki
farklılıkları azaltmaya çalışıyoruz. Burada da
GAP (Güneydoğu Anadolu Projemiz), DAP (Doğu Anadolu Projemiz), DOKAP
(Doğu Karadeniz Projemiz) ve KOP (Konya Ovası Projemiz) var. Bunlar,
bütün bu 4 bölge de ortalama olarak Türkiye ortalamasının
altında olan bölgeler, değişik düzeylerde olmakla birlikte.
Buraları ortalamaya doğru yaklaştırmak için çok önemli bir
gayret içindeyiz. Bunu neye göre söylüyorsunuz? diye sorabilirsiniz,
lafügüzaf olabilir, laf olarak bunu söyleyebilirsiniz. Bunun olup
olmadığını rakamlarla görmeniz lazım. Rakamları
hiçbir zaman küçümseyemeyiz. 2002 yılında bu dört bölgeye toplam
yatırımlarımız içinde ayrılan kaynağın
toplam yatırımlara oranı sadece yüzde 20. Bu dört bölge için
ayrılan kaynağın toplam kamu yatırımlarımıza
oranı yüzde 20. 2012de yüzde 35i aşmışız. Yüzde
20den yüzde 35e. Bu, bizim kamu olarak bu bölgelere verdiğimiz önemi çok
açık bir şekilde gösteriyor. Sadece kamu yatırımlarında
bu bölgelere önem vermemişiz, teşvik politikalarımızda da
bu bölgeleri birinci öncelikli alanlar -gelişmişlik düzeyine göre
illerin- olarak belirlemişiz ve buralara ciddi yatırımlar
yapmışız.
Kesimler
arasındaki dengeyi de bu dönemde iyileştirmişiz. Türkiye sadece
230 milyardan 774 milyara çıkmadı, sadece 3.500 dolardan 10.500
dolara yükselmedi, aynı zamanda gelir dağılımını
da düzeltti. Bunun da ölçütleri uluslararası ölçütler. En zengin yüzde
20lik dilimin toplam gelirden aldığı pay 2002 yılında
yüzde 50yken -kabaca söylüyorum, küsuratları atıyorum-
geçtiğimiz yıl yüzde 45e düştü. 5 puanlık bir
düşüş oldu en zenginlerin payında. Diğer tüm gelir
kategorilerinde çok şükür iyileşmeler gördük son on yıl içinde.
Ekonomi büyürken gelir dağılımı da daha iyi
dağılır hâle geldi. Yoksullukla mücadele de aynı
şekilde. Günlük harcaması 4,30 doların altında olan nüfus
2002 yılında toplam nüfusumuzun yüzde 30una ulaşıyordu. 20
milyonun üstünde insandı. 66 milyon bir nüfusumuz vardı, bunun 20 milyondan
fazlası günde 4,30 doların altında bir harcamaya sahipti. Yine
son yaptığımız ölçümlerde bu rakam yüzde 2,8e kadar
düştü, yüzde 30dan yüzde 2,8e. Bu, yoksullukla mücadele
politikalarımızın da nereye geldiğini çok açık gösteren
bir rakam. Bütün bunlar kendiliğinden tabii olmadı. Sosyal
politikalarımızla, kırsal alana dönük politikalarımızla,
eğitime, sağlığa yaptığımız
yatırımlarla bu noktalara çok şükür ulaştık. Toplam
kamu yatırımlarımızın ne olduğunu
söylediğimizde bu da ortaya çıkacaktır. Bakın, 2002
yılında toplam kamu yatırımlarımız sadece 17
milyar 300 milyon civarındaymış. 2011de bu rakam 53 milyara,
2012de 61,8 milyara ulaşmış, 2013te de 68,3 milyar
planlıyoruz. Burada çok ciddi bir artış söz konusu. Bir taraftan
da kamu-özel ortaklığı modeliyle, eskiden kamu bütçesinden
yapmakta zorlandığımız yatırımları bütçe
imkânlarını da kullanmadan dış kaynaklarla özel sektörün
finansman ve yönetim kabiliyetiyle birlikte gerçekleştiriyoruz.
Yatırımlarımızı eskisine göre çok daha verimli
yapıyoruz. Yine, bir rakam söyleyeyim: 2002 yılında kamu
yatırım programında projelerin ortalama tamamlanma süresi 9,4 yıldı.
İçinde bulunduğumuz yıl 3,7 yıla kadar düştü ortalama
tamamlanma süresi. Dolayısıyla hem daha fazla yatırım
yapıyoruz hem daha verimli yatırım yapıyoruz. Bunlar çok
açık göstergeler.
GAPla ilgili
çeşitli fikirler ifade edildi. Öncelikle ben şunu söyleyeyim: Ben, Urfa
Milletvekilimiz Sayın Binicinin -gerçi ayrılmış-
Barış ve Demokrasi Partisinin GAP projesine karşı
olduğunu burada çok açık bir şekilde ifade ettiğini görünce
doğrusu şaşırdım. Bir bölgesel kalkınma
programına; insanlara aş verecek, iş verecek, kuru tarımdan
sulu tarıma geçişi sağlayacak, altyapıya, üniversitelere, teknolojiye, birçok
alana yatırımları ihtiva eden bir bölgesel gelişme
programına, kalkınma programına burada çok farklı bir
üslupla karşı çıkmasını milletimizin takdirine
bırakıyorum.
Diğer
taraftan, Sayın Altan Tan yine bu bölgesel programlarla ilgili yorumlar
yaptı. Polemiklere girmeyeceğini söyledi ama baştan sona, bence,
polemik bir konuşma gerçekleştirdi. Diğer taraftan,
bakanlığımla ilgili de birkaç konuya değindi, onları
da açıklığa kavuşturmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde, Milliyetçi Hareket Partisinden
değerli bir milletvekilimiz bakanlığımızın temsil
ve ağırlama giderlerini sordu. Ben de, çok şeffaf bir
şekilde ve çok detaylı bir şekilde, neyse bu
harcamalarımız ilettim; 160 bin küsur, şimdi
hatırlamıyorum, bir yılda bütün bakanlığın...
Fakat, bir gazete -Sözcü gazetesi- sürmanşetten, sanki bu sadece benim
bakanlık makamımın harcamasıymış gibi ve ben
oturup bütün bu çayları, yemekleri yemişim gibi bir haber yaptı.
Bunu da, basın ahlakı açısından takdirlerinize sunuyorum.
Bir yıl boyunca, 8 genel müdürlüğün, 4 tane müsteşar
yardımcılığının, 1
müsteşarlığın, bakan yardımcılığının
ve bakan makamının temsil ve ağırlama giderinin 160 bin
lira olmasını yadırgayan milletvekillerimize, tekrar
düşünmelerini tavsiye ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Vallahi, siz tekrar düşünün; yani 160 bin, bir
yılda lahmacun yenir mi yahu! Ayıptır!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bakanlıklar arasında da,
bakanlıkları da bir mukayese etsinler, Kalkınma
Bakanlığı, en düşük değilse de en düşüklerden bir
tanesidir. Ama olsun, siz bunlarla uğraşmaya devam edin, diğer
politikalarla. Demek ki gerçek politika yapılmayınca, gerçekten fikir
üretilemeyince, proje üretilemeyince, bu tür şeylere
sığınma oluyor
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bunların önemi yok mu yani? Bunların hiçbir
önemi yok mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla)
bu tür şeylere
sığınılıyor. Tabii ki
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bunların hiçbir önemi yok mu yani Sayın Bakan?
Bunlar önemli değil mi?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bunlar da önemli tabii, bunlara da bakalım,
bunlara da bakalım ama
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) 72 bin lahmacun, el insaf yahu! Siz lahmacun siyaseti
yapıyorsunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayır, milletvekilinin sorgulamasını
küçümseyen anlayışınızı
yakıştıramıyorum.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yok hayır, hayır, onu sorgulamayı
küçümsemiyorum. Kusura bakmayın
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu milletvekili her şeyi soracak! Öyle bir şey
olabilir mi yani?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilim, ben onu
söylemiyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) 72 bin lahmacunu normal görüyorsanız, size söyleyecek
bir şey yok.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yanlış bir şekilde bunu
bakanlığıma mal edenlere eleştiri yöneltiyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım size yakışmıyor!
Yani milletvekilinin faaliyetini, siz de, elbette ki saygıyla
karşılamanız lazım. Bu da önemli.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yoksa, ben, diğer şeyi yapmıyorum.
Diğer
taraftan, GAP bölgesinde somut olarak ne yaptınız? diye sordu.
Onlara da ayrıldığı için cevap
Yine de cevap vereyim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Halk açlıktan kırılıyor, 72 bin
lahmacunu az görüyor!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) GAP projesine yaptığımız
yatırımlar da, değerli milletvekilleri, ortadadır.
Bakın, AK PARTİ iktidara geldiğinde, bütün GAP illerine yapılan
toplam yatırım 577 milyon lira iken, 2012
yılında bu 4,3 milyar liraya ulaştı; artış 7,4
kat, yüzde artış değil. Yine GAP illerindeki
artışımız 4,2 kat, DOKAP illerindeki
artışımız 4,9 kat ve KOP illerindeki
artışımız 6 kat. Bu bölgelere biz hep misliyle
yatırımlarımızı artırdık. Rakamlara girecek
vaktim yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakan, bu parayı halk görmedi ki halk.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) En son ilan ettiğimiz GAP Eylem Planıyla
birlikte, 2008de ilan ettiğimiz eylem planıyla birlikte nelere
yansıdı bu iş.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Halk görmedi ki.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bakın, hep şu eleştirilirdi: GAPta
yatırım yapıyorsunuz ama enerjiye yapıyorsunuz, sulamaya
yapmıyorsunuz. diye bir eleştiri.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ne enerjiye yapıyorsunuz ne sulamaya yapıyorsunuz
ne vatandaşa yapıyorsunuz, kendinize yapıyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bana göre de haklı bir eleştiriydi. Nihayet
bu sön dönemde, bizim hükûmetlerimiz döneminde sulamanın ne olduğunu
da rakamsal olarak vermek isterim. Bizden önceki döneme kıyasla,
geçtiğimiz on yıl -bu on yıl- sulamaya ne kadar
yatırım yapılmış diye
baktığımızda, AK PARTİ döneminde 3 kat
arttığını görüyoruz sulamaya yaptığımız
yatırımların.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bingölde on yedi yıldır bir baraj bitmedi.
Gülbahar Barajını söyleyin, ne zaman bitecek?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Sadece 2012de
sulama projelerine tahsis ettiğimiz ödenek, GAP bölgesinde 1 milyar 262
milyon, biz iktidara gelmeden önce 189 milyondu. Bakın 2002 ile 2012
sulama ödeneğini mukayese edin 6,7 katlık bir artış
görürsünüz, 6,7 kat. Bunlar o vatandaşın gelir düzeyini
arttıran, refahını arttıran, istihdamını
arttıran projeler ve bu projelere karşı çıktığınızı
görmekten dolayı
Bilemiyorum yani, bu projelere de karşı
çıkıyorsunuz. Gerçi, kendi seçim bölgemden de biliyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kim karşı ya, kim karşı? Gülbahar
Barajı kaç yıldır bitmiyor?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Kendi seçim bölgemden de örnekler vereyim size, neler
yaşandığını. Burada, ben beklerdim ki bazı
milletvekilleri de çıksın, bu terörün yatırımlara etkisini,
terörün bölgesel kalkınmaya etkisini de vurgulasın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hadi bakalım!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Terörü de siz hortlattınız, terörün sebebi AKPdir.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Huzur ortamıyla kalkınma arasındaki
ilişkiyi de vurgulasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yeteneksizliğinizi terörle
kılıflandırıyorsunuz, örtbas ediyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Sadece Bingölde cevher zenginleştirme tesisi
kurmaya çalışan bir iş adamının iş makineleri
yakıldı. Diyarbakır-Bingöl duble yolunda şantiyeye
saldırıldı. Diğer taraftan, havaalanı
inşaatımıza saldırıldı. Bunları da birileri
dile getirmeli, bu yatırımları halka
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sen dile getiriyorsun, bir de biz niye söyleyelim?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Silvan
Projesinde yine, Diyarbakırda sulama projesi; bakın, o bölgede,
bittiğinde 250 bin hektar alanı sulayacak bir proje. Bu projeye
saldırılar oluyor. Bir taraftan, yatırımlara
saldırı olacak, bir taraftan hizmet yok diye şikâyet olacak.
Bu, samimiyet değil. Bu ikisi aynı anda olmaz; ya birini
savunacaksınız, ya diğerini. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Havaalanı kaç yıldır bitmiyor Bingölde,
ayıptır! Diyarbakır duble yolu kaç yıldır bitmiyor.
Yani bir kamyonun yakılmasına bağlıyorsanız
yazıklar olsun size!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Diğer taraftan, sonuçları ne oldu bakın,
GAP bölgesinde eylem planı uyguladık da sonuçları ne oldu?
2002
yılında GAPın ihracatı 700 milyon dolar bile değildi,
bütün GAP illerinin ihracatı; bu yıl 7 milyar doların üzerinde.
10 mislinden fazla arttı GAP bölgesinden ihracat, 10 mislinden fazla
arttı.
GAPın
istihdamı, eylem planı yaptık ne oldu? Bakalım; 2007
yılında 1 milyon 161 bin insan istihdam ediliyormuş bu 9
ilimizde ve Türkiyenin de aşağı yukarı yüzde 10 nüfusuna
tekabül ediyor. 2011 yılında bu istihdam rakamımız 1 milyon
555 bin kişiye çıkmış. Son dört yılda istihdam
artışı 394 bin. 394 bin insan GAP Eylem Planıyla birlikte
aşa kavuşmuş, işe kavuşmuş. Bunu küçümseyebilir
misiniz? Bunun kâğıt üzerinde olduğunu söyleyebilir misiniz? Her
bir aile için bunun anlamını görmezseniz, o her bir aileye giden
ekmeği hesap etmezseniz bunun önemini de anlayamazsınız.
GAP bölgemizde iyi
bir gelişme oluyor ve bu gelişmeler de inşallah, iyi bir
şekilde yine yatırımlarımız da devam edecek. Hiçbir
zaman o bölgeye yatırımlar yapmayı aksatmayacağız.
Terör saldırıları da olsa, değişik olumsuz faktörler
de olsa, biz, insanımızı esas alacağız, insanımızın
ihtiyaçlarını esas alacağız,
yatırımlarımıza devam edeceğiz. Üniversitelere,
yollara, eğitime, sağlığa, sulamaya,
halkımızın ihtiyaç duyduğu tüm alanlara
yatırımlara devam edeceğiz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bölgeye hep cezaevi açıyorsunuz, fabrika
açmıyorsunuz ki!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Diğer taraftan, işsizlik
sigortasının payının kullanıldığı
söylendi. İşsizlik sigortası doğru, kullanıldı;
sadece GAP projesi için değil, DAP için, DOKAP için, bölgesel gelişme
programlarımız için kullanıldı ve işçi
payını kullanmadık orada. Sadece
hükûmet payını ve işveren payını
kullandık. İşçi payı 0,25tir, diğerleri 0,75,
bazı yıllar 0,25ini bazı dönem 0,75ini ama hiçbir dönem
işçi payını kullanmadık.
Diğer
taraftan bu kanunun yapısında var zaten. İşsizlik
sigortasını insanlar işsiz kalsın da kullanalım diye
beklememeliyiz, aynı zamanda istihdam üretmek için de bu kaynakları
kullanmamız gerekiyor.
Yatırımların
detayına girmek istemiyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yatırımların detayını öğrenmek
istiyoruz. Hangi yatırımı yaptınız?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bu, biraz da renklilik olsun, şu gaz-fren
tartışmasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Gaz-fren
tartışmalarına ne diyorsunuz? diye değerli bir
milletvekilimiz sordu. Ekonomide büyüme, yumuşak iniş, o
tartışmalarla ilgili... Biraz da herhâlde tatlı bir şekilde
polemik yapmak da kötü bir şey değil siyasette. Şunu söylemek
istiyorum: Eskiden arabanın gaz pedalı bozuk, freni patlak
olduğu için bu tartışmalar hiç yaşanmıyordu.
Şimdi, hem gaz pedalımız iyi hem frenlerimiz sağlam,
hangisini ne zaman kullanacağımızı
tartışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şanzıman dağılmış!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Kaptanımız da çok iyi, hangisini ne zaman
kullanacağını gayet iyi biliyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Motor sağlam değil, motor!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Motor da çok sağlam, kaporta da sağlam ama
sizin döneminizdeki kaportanın hâlini biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 2001 krizinde arabanın
nasıl tosladığını gayet iyi biliyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Az kaldı, senin toslamana az kaldı.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Diğer taraftan, sağlıklı
bazı tartışmaların olması hükûmet içinde koordinasyon eksikliği
anlamına gelmez. Değişik bakış açıları da
olabilir, tartışmalar olur, sonuçta bir noktada buluşursunuz,
belli bir eylem planı ve orta vadeli program hazırlarsınız
ve bunu hayata geçirirsiniz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) O arabanın şanzımanı dağılmış
Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Ekonomi yönetimimizde güçlü bir koordinasyon
olmasaydı, dünyada bu kadar kriz yaşanırken, Orta Doğuda
bu kadar çalkantı varken biz bu ekonomik başarıları elde
edemezdik. Çok güçlü bir koordinasyonumuz var. Çok şükür ne
yaptığımızı gayet iyi biliyoruz. Ortak akılla
politikalarımızı üretiyoruz ve uyguluyoruz.
Yine
baktığınız zaman, Kalkınma Bakanlığı
her zaman büyümeden yanadır, onu da söyleyeyim. Kalkınma
Bakanlığı tabiatı gereği yatırımlardan
yanadır, büyümeden yanadır ama istikrarlı ve sürdürülebilir bir
büyümeden yanadır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Mesela Urfada hiçbir yatırım yapmadınız.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bir yıl çok yüksek büyüme, ardından
olumsuzluklar, bizim arzu ettiğimiz bir tablo değil, biz
istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyümeden yanayız, böyle olmaya da
devam edeceğiz.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan, yerler kaygan, yerler kaygan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Diğer taraftan, bu -tam anlayamıyorum, kusura
bakmayın- net hata noksan, turizm gelirleriyle ilgili; cari açıkla
ilgili bir yorum yapıldı. Cari açığı birtakım
istatistiki hesaplarla mı düşüreceksiniz? anlamına gelebilecek
şeyler söylendi. Burada da şunu söyleyeyim: Bakın, ekonomide
net hata noksan dediğimiz bir kalem var, ekonomistler bu işi
bilirler; dış dengemizde izah edemediğimiz bir para girişi
var Türkiyeye, bunun anlamı bu. Milyarlarca lira, dolar Türkiyeye giren
bir para var, tam olarak kaynağını istatistiki olarak izah
edemiyoruz, net hata noksan budur ve bu da pozitif bir rakam Türkiyede.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Geldi,
geldi Katardan, Suudi Arabistandan geldi.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
2010 yılında 2,7 milyarmış, 2011 yılında 11,4
milyara yükselmiş -11,4 milyar- 2012de de Ocak-Ekim döneminde 6,5 milyar.
Şimdi, biz bunu
Ben muhalefetten şunu beklerdim
yani: Yeni birtakım istatistiki çalışmalar yapıp bir an
önce bunun kaynaklarını tespit edin. Bu net hata noksanı
azaltın. demelerini beklerdim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onun
kaynaklarını sen de biliyorsun, biz de biliyoruz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Şimdi, biz bu çaba içindeyken Niye bu çabayı yapıyorsunuz?
diye eleştiriler oluyor, ona katılmak mümkün değil.
ALİM IŞIK (Kütahya) Zaten
yapmakla mükellefsiniz, yapın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen
tespit edememişsin, taşeron mu tutuyorsun?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Turizm gelirlerimizi yeniden hesaplıyoruz çünkü turizm gelirlerimiz
bizim düşündüğümüzden aslında daha yüksek. Bunu da, epey bir
süredir bir çalışma yapıyoruz, rastgele de yapmıyoruz.
Geçmişe dönük de serimizi düzelterek turizmle ilgili
çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Diğer taraftan yine, dış
ticaretle ilgili eksik birtakım hususlar varsa istatistiki anlamda da
bunları daha da iyiye götürmek için çalışmalar yapıyoruz.
Bundan doğal bir şey de olamaz, kaynağını izah
etmemiz, daha kayıtlı hâle getirmemiz sizin de arzu etmeniz gereken
bir durum diye düşünüyorum.
Altın ihracatı ile büyüme
ilişkisi, bu konuda da bazı yorumlar yapıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Büyüme mi var
ya? Hangi büyümeden bahsediyorsun?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Bir gazetede de bugün yine bu konuda, sanki büyümemiz altın ihracatından
kaynaklanıyormuş gibi -bir soru önergesine verdiğimiz
cevabı da biraz yanlış algılayarak diyelim- bir yorum
yapmışlar. Şunu açık bir şekilde söylemek isterim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Babacan yaptı, Babacan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Gayrisafi yurt içi hasılayı, tüketim ve
yatırımlar ve mal ve hizmet ihracatıyla toplayıp hükûmete
ödenen vergiler ve mal ve hizmet ithalatının
çıkarılmasıyla ve stok değişiminin dâhil edilmesiyle
hesaplıyoruz. Burada önemli olan nokta, ülkemizde üretim yönteminin
asıl olması, harcama yöntemiyle bir fark oluşması durumunda
da istatistiği fark olarak stok değişimine bunun dâhil
edilmesidir. Yani altınla ilgili, altın dış ticaretinden
kaynaklanan gayrisafi yurt içi hasıla değişimi katma değer
artışından kaynaklanmadığından, mal-hizmet ihracat ve ithalatında yer
alsa bile net ihracat, net ithalat doğrudan doğruya stok
değişimiyle dengelenmektedir. Yani burada bu büyümeye pozitif
katkı yapmış gibi görünüyor -basit şekilde anlatırsak-
stok değişiminde de negatif katkı yapmış gibi
görünüyor. Dolayısıyla bunlar birbirini dengelediği için genel
büyüme oranımız altınla izah edilebilecek bir büyüme oranı
değildir. Bunu da belki ilgilenen arkadaşlarımıza sonra
daha detaylı olarak da not olarak da arz edebiliriz.
Değerli
arkadaşlar, epeyce
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Bizim sözünü ettiğimiz altın
değil Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) O konuda arkadaşlardan bilgi istiyorum, size
daha sonra arz ederim inşallah.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Ben birazdan size anlatacağım.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakan, bilgiyi siz verdiniz, ne bilgisi
istiyorsunuz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, Kalkınma
Bakanlığımız makro birimleriyle, sektörel birimleriyle,
bölgesel birimleriyle ve giderek dış ekonomik birimleriyle ülkemize
hizmet ediyor; bölgelerimizde kalkınma ajanslarımızla, SODES
gibi, KÖYDES gibi, SUKAP gibi yenilikçi programlarımızla ülkemize
hizmet ediyor. Bizim yeni misyonumuzla birlikte -biliyorsunuz, eskiden Devlet
Planlama Teşkilatıydı, şimdi Kalkınma
Bakanlığı oldu, eskiden araçtı ismimiz, şimdi
misyonumuz ismimiz hâline geldi- artık Kalkınma
Bakanlığı olarak bütün birimlerimizle ülkemizin dünyayı
yakalaması, daha ileri bir ülke hâline gelmesi için, bölgeler arası
dengesizliklerin azaltılması için elimizden gelen çabayı sarf
ediyoruz.
Yine Altan Tan Beyin
dediği Bu kadar şey yaptınız, niye azalmadı? Bir de
bunları yapmadığımızı düşünün, o durumda ne
olurdu, ona da bakmak lazım.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) O zaman da teyzemiz amcamız olurdu.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - 2ncisi, sadece Almanyayı örnek vermeyin,
Londraya ve Parise de bakın. Londranın ve Parisin nüfusuyla da
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Ya, böyle bir mantık olur mu? Allah aşkına
ya, böyle bir mantık olur mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) -
onların toplam nüfusuna da bakın, sadece
Almanya örneğinden hareket etmeyin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Bütçemizin hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Bakan konuşmasında şahsımla
ilgili sataşmada bulunmuştur. İki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Tan, bir saniye. Ben dikkatle izledim ama bu işin
yolunu açtığımız zaman da hızlı hızlı
gidiyor. İsterseniz şöyle yapalım, insicamı bozmadan.
Vereceğim size
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Tamam, teşekkür ederim.
BAŞKAN
normal şartlarda pek sataşma gibi olmamakla birlikte,
vereceğim.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Hayır efendim, GAPa karşı olduğumuzu
söyledi. Yok böyle bir şey.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tamamen polemik yaptı. dedi.
BAŞKAN
Neyse, vereceğim
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tamamen polemikler üzerinden konuşma yaptı.
dedi.
BAŞKAN
Tamam, vereceğim. İtirazım yok, vereceğim de, şimdi
Sayın Bakanı da dinleyelim, ondan sonra; insicam bozulmasın.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Sayın Binicinin konuşmasına
tutanaklardan bakar mısınız?
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, tamam.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Birazdan cevap vereceğiz zaten. Sayın Binicinin tutanağı var
hafızamızda.
BAŞKAN
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
sizleri ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık
Bakanlığımızın 2013 mali yılı bütçesinin
Genel Kurula sunumunu gerçekleştiriyoruz. Bütçemizin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, kuşkusuz, bütçe görüşmeleri önceki
yılların değerlendirilmesi ve gelecek vizyonunun ortaya
konması açısından önemli fırsatlardır. Hem iktidarda
olan, bu yolla ülkemize hizmet eden bizler için hem muhalefet için gerçekten
burada yapıcı tartışmalarla, yapıcı
görüşmelerle, bu görüşmeleri milletin hayrına bir şekilde
yürütmeye devam etmeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu sene Sağlık Bakanlığımıza,
geçen yıla kıyasla bütçeden yüzde 17ye yakın bir
artışla pay verilmektedir. 16 milyar 894 milyon lira genel bütçeden bakanlığımıza
para tahsis edilmiştir. Bize takdir edilen bu miktarı yerindelik,
verimlilik ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde halkımızın
hizmetine ekibimle birlikte harcamak için yüce Meclisimizden yetki isteyeceğiz.
Bu isteğimiz çerçevesinde, Türkiye
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla on yıl içerisinde neler
gerçekleştirdik, bundan böyle neler yapacağız, müsaadenizle
bunun muhasebesini yapmak ve konuşmamda bunları sizlere takdim etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, elbette bir bütçe
konuşmasında önemli olan retorik, yani hamaset değil
gerçeklerdir.
Bakınız, konumuz hakkında, yani
Sağlık Bakanlığının, Hükûmetimizin ortaya
koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı hakkında Dünya
Sağlık Örgütü ne söylüyor. 2012 yılında Dünya
Sağlık Örgütü bir rapor yayınladı. Bu raporun da
başlığı Başarılı Sağlık
Reformları: Türkiye Örneği adıyla Yeni binyılın
başında
Önce 2002 için ne söylüyor, sonra 2012 için ne söylüyor.
Hani on senelik bir reform programından bahsediyoruz. Aradaki farkı,
bu hususta söz söyleyebilecek en önemli kuruluş Dünya Sağlık
Örgütü acaba nasıl belirledi?
Şöyle söylüyor 2000li yılların
başı için Dünya Sağlık Örgütü: Yeni binyılın
başında Türkiyedeki sağlık sektörünün performansı,
sağlık sonuçları, mali koruma ve hasta memnuniyeti penceresinden
bakıldığında, hem OECD ülkeleri arasında hem de Dünya
Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde en alt sıradaydı. Bu ifade
bize ait değil değerli milletvekilleri. Bu ifade, doğrudan Dünya
Sağlık Örgütünün 2012deki bu önemli raporuna ait bir ifadedir.
Peki, aynı raporda 2012 için Dünya Sağlık
Örgütü ne demektedir, ne söylemektedir? Dünya Sağlık Örgütü Tallinn
Sözleşmesinin sağlıkta hakkaniyet ve taleplere cevap
verebilirlik prensiplerini uygulayan ülkeler için Türkiye
başarılı bir örnektir. Şükürler olsun ki
Sağlıkta Dönüşüm Programı, Türkiye Cumhuriyetini,
sağlıkta, Dünya Sağlık Örgütü nezdinde böyle bir konuma
yükseltmiş durumdadır.
Aynı konuda 2008de OECD raporu ne söylemekte idi?
2008de de OECD bir rapor yayınladı. Sağlıkta Dönüşüm
Programı, 2003 öncesi sağlık sisteminin zayıf yönlerini
bertaraf edip, güçlü yönleriyle reform yapmayı amaçlayan bir ders
kitabı mahiyetindedir.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüden, Dünya Bankasının bunu bu şekilde
söylediği ifade edildi ama bu yanlış bir bilgiye
dayanıyordu. 2008 yılında OECDnin
yayınladığı bir raporda aynen bu ifadeler yer
almaktadır. Ve daha sonra, 2011 yılının Mart ayında
dünyanın en saygın tıp dergilerinden -İngilizce ismiyle
söyleyelim- British Medical Journalda bir makale yayınlandı. Herkes
bilir ki, bu konuları iyi takip eden herkes bilir ki ilgili dergi
dünyanın en saygın, hakemli dergilerinden birisidir ve bu dergiler,
değerli milletvekilleri, hatır, gönül için hiçbir şeyi
basmazlar, hiçbir şeyi yayınlamazlar. Dergide, yazıyı bu
dergiye götürenlerin kimliklerinden daha önemli olan, bu dergilerin hakemli
dergiler olmaları ve bu hakemlerin verdikleri kararlarla bu
yayınları yapmalarıdır. Bu dergide, British Medical
Journalda şu ifade ediliyor, deniyor ki
Bir defa
başlığı çok enteresan: Türkiyede Sağlık
Hizmetleri: Geri Kalmışlıktan Liderliğe Ve metinde de
şu ifade edilmektedir: Sıkça duymaya
alıştığımız
başarısızlıkların aksine Türkiye, orta gelir
düzeyindeki ülkelerde eşi görülmemiş hız ve düzeyde
sağlık çıktılarını iyileştiren ve
Binyıl Kalkınma Hedeflerini 2015ten önce yakalayan bir
başarı örneğidir.
Değerli
milletvekilleri, bu başarı için en başta, cefakâr
sağlık çalışanlarına yüce Meclisimizin huzurunda
teşekkürü bir borç biliyorum. Bu ülkenin doktorları, sağlık
çalışanları, bütün sağlık çalışanları;
hemşireleri, teknisyenleri, acilinden hastanelerine, aile hekimine kadar
bütün kuruluşlarda çalışan sağlık emekçileri
sağlıkta dönüşüme sahip çıkmasaydı biz bu
başarıyı elbette yakalayamazdık ama bu başarı
sonuçta Türkiye Cumhuriyetinin başarısıdır. Bunun için,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siz değerli üyelerimize, Meclis
komisyonumuza ve bütün paydaşlara da şükran borçlu olduğumuzu
biliyoruz.
Bu süre içerisinde
Türkiye gerçekten önemli bir gelişme gösterdi. Birleşmiş
Milletlerin gelişmişlik indeksleri açısından en önde gelen
bir gösterge var: Doğumda beklenen yaşam süresi. Doğan bir
kişinin ne kadar süreyle yaşaması bekleniyor. Bu süre
değerli milletvekilleri, Türkiye ile aynı gelir grubunda olan
ülkelerde son on yılda sadece iki yıl ilerlemişken Türkiyede bu
artış beş yıl oldu. Aslında, Türkiyenin
göstergelerini, sağlık dâhil, diğer alanlarındaki
göstergelerini tartışırken orta üst gelir grubu ülkelerle
birlikte tartışmak gerekir. Bazen burada OECD ülkelerinden ya da
Avrupa Birliği ülkelerinden örnekler veriliyor. Bu, yanlış bir
değerlendirmedir. Elbette, biz, ülkemizdeki sağlık
göstergelerini, OECD ülkelerinin içinde en iyi duruma getirmek için gayret
göstereceğiz, gösteriyoruz; elbette, Avrupanın da ilerisine taşımak
için gayret göstereceğiz, gösteriyoruz ama gerçeklere
baktığımızda Türkiyeyi mukayese ederken orta üst gelir
grubuyla mukayese etmek gerekmektedir. Bu anlamda
baktığımızda değerli milletvekilleri, Türkiyede
yaşam beklentisi yetmiş beş yılken orta üst gelir grubu
ülkelerde yetmiş bir yıldır. Dolayısıyla Türkiye bu
gelir grubundan şu anda dört yıl daha ileride bir yaşam süresine
aittir.
Ve yine,
Türkiyenin sağlık sistemi performansını 2011de
değerlendiren bir diğer Dünya Sağlık Örgütü raporu
şunu söylemektedir: Sağlıkta dönüşüm programı
uygulama süresinde, doğumda beklenen yaşam süresindeki iyileşme
Avrupa bölgesindekinden daha ileri düzeyde olmuştur. Bunu, bebek
ölümlerinde, anne ölümlerinde de görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 2025te
Dünya Sağlık Örgütü 1998de
yayınladığı bir raporda Türkiyede bebek ölümlerini, bebek
ölüm hızını 2025 için binde 16 olarak öngörmekteydi. Yani
Türkiye 2025 yılına geldiğinde bebek ölümlerinin binde 16
olması Dünya Sağlık Örgütü için beklenen bir rakamdı. Oysa
bugün, bebek ölümleri, 2011 yılı itibarıyla Türkiyede binde
7,7ye inmiştir.
Yine, şöyle
iddialar var: Dünya Sağlık Örgütünün raporlarında bu binde 12
olarak gösteriliyor. ya da Başka raporlarda benzer rakamlar var. Ancak,
şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Elbette biz elimizdeki en son
araştırma verilerini buradan sizleri ve milletimizi bilgilendirmek
üzere vermek zorundayız. Binde 7,7 olarak sizlere takdim ettiğimiz
bebek ölüm hızları nasıl elde edildi? Bu, dünyada
yapılmış en önemli bilimsel çalışmalardan birisiyle
elde edilmiştir değerli milletvekilleri. 150 bin hanede,
İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldırım
Beyazıt Üniversitesi, 3 üniversite birlikte çalışarak bu sonucu
elde ettiler. Dolayısıyla, bütün milletvekillerimizin, sadece iktidar
partisi AK PARTİmizin çatısında hizmet veren
milletvekillerimizin değil, değerli muhalefetimizden
milletvekillerimizin de bundan mutluluk duyması beklenir.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Doğru olsa mutluluk duyarız.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Çünkü bu, sadece AK PARTİnin
başarısı değil; bu, Türkiye Cumhuriyetinin
başarısıdır değerli arkadaşlarım.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Keşke doğru olsa Sayın Bakan, tabii ki mutluluk
duyarız.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, anne ölüm
oranları açısından da baktığımızda, bugün
Türkiyede anne ölüm oranları yüz binde 15,5ken, orta üst gelir grubu
ülkelerde yani Türkiyeyle mukayese edilmesi gereken ülkelerde yüz binde
53tür. Peki, üst gelir grubu ülkelerde bu nedir? Üst gelir grubu ülkelerde de
yüz binde 14tür. Yani Türkiye bu alanda, aslında mukayese
edildiğinde çok da haklı bir mukayese olmasa bile, üst gelir grubu
ülkeleri yakalamış durumdadır.
Avrupa Halk
Sağlığı Raporu, 2009da yayınlanan Avrupa Halk
Sağlığı Raporu bakınız bunu hangi sebeplerle
ilişkilendiriyor: Anne ölüm oranlarını politik öncelik olarak
belirlemek, buna göre finansman ayırmak, hizmet ve politikaları
kültürel hassasiyetlere göre düzenlemekle sağlandı bunlar.
deniliyor. Bu örnekleri çoğaltabilirim, bütün dünya literatürüne
girmiş, dünyanın en saygın uluslararası örgütlerinden
örnekleri çoğaltabilirim ama zamanımızın
kısıtlı olduğunu düşünerek, müsaadenizle onları
burada kesiyorum.
Peki, bütün bunlar
neye yol açtı? Türkiyede yüzde 39,5 olan sağlıktan memnuniyet
oranının on yılın sonunda yüzde 76ya ulaşmasına
yol açtı. On sene önce Avrupa bölgesinde vatandaşların bütün
Avrupa bölgesinde- sağlıktan memnuniyeti neydi diye sorarsanız,
yüzde 62ydi. Peki, 2000den sonraki on senede yani bizim Sağlıkta
Dönüşüm Programımızı gerçekleştirdiğimiz bu süre
sonunda Avrupadaki memnuniyet ne derseniz, yine yüzde 62, orası yerinde
saymış ama Türkiyede vatandaşın memnuniyeti yüzde
39lardan yüzde 76lara çıktı. Şimdi, bazıları bunu:
Siz algıyı değiştirdiniz, aslında değişen
çok fazla bir şey yok ama. şeklinde ifade etmek istiyorlar. Görün,
bakın, bu böyle devam etmeyecek. diyorlar, bunu on senedir söylüyorlar
yalnız, hani on aydır değil. On senedir AK PARTİ iktidarda,
partimiz iktidarda ve bu dönüşüm on senedir gerçekleştirilen bir
dönüşüm değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla,
on senedir bu ezberleri tekrarlayanlara sizin ve milletin huzurunda şunu
söylemek istiyorum, bu ezberleri tekrarlayanlar şunu söylemek istiyorlar
aslında: Yani millet pek de anlamıyor bu işleri. Millet neden
memnun olup olmadığını pek de bilmiyor. Biz biliriz bu
işleri. Bunlar geçmiş dönemin tarzı siyasetiyle siyaset
yapanlar, bunlar beni bağışlasınlar- Millî Şef
döneminin zihniyetiyle siyaset yapanlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, milletin feraseti, milletin basiretiyle biz
buradayız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Millî Şef döneminde ne oldu? Hastaneden hastalar geri mi
döndürüldü? Hastanede hastalar öldürüldü mü?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yani yakıştı mı size Sayın Bakan,
yakıştı mı! Koskoca Bakansın, yakıştı
mı bu sana!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Hepimiz milletin feraseti ve milletin basiretiyle
buradayız değerli milletvekilleri.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ne ayıp bir şey ya!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Şu koltuklarda oturan bütün milletvekilleri
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ne ayıp bir şey yaptığın!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla)
millet doğru karar verdiği için
buradadır.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yakıştı mı şimdi bu size!
Sağlığı konuş sen, Millî Şefi niye
konuşuyorsun!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) İktidar adına da doğru karar
verdiği için buradadır, muhalefet adına da doğru karar
verdiği için buradadır.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yazıklar olsun size!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Onun için
Bana,
Yazıklar olsun! diye söz atan Sayın Milletvekili, sana
yazıklar olsun! Seni terbiyeli ve edepli olmaya davet ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli)L Sana yazıklar olsun be! Sen Somalinin Bakanısın!
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sen Bakansın, ne
konuştuğunu bileceksin! Millî Şefle ne alakası var!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Burası milletin kürsüsü. Siz burada
konuştuğunuz zaman biz sizi saygıyla dinliyoruz.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sen İsmet İnönüye hakaret etme cesaretini nereden
alıyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben milletimizin takdirine havale ediyorum. Burada
konuşan milletvekilini saygıyla dinleyeceksiniz
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Saygıyla ne alakası var sağlığın! Sen
bugünü konuş!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla)
bu kürsünün itibarına siz de hürmet
edeceksiniz. Biz nasıl size hürmet ediyorsak, siz de aynı hürmeti
bize göstereceksiniz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Millî Şefle ne alıp veremediğin var? Sen
sağlığı konuş, senin anlattıklarının
nasıl gerçek dışı olduğunu söyledim diye mi zoruna
gitti?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben şunu
açıkça ifade ediyorum: Bizim için aslolan milletimizdir.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İstersen milattan önceki dönem
BAŞKAN
Sayın Atıcı, lütfen.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ama Sayın Bakan
BAŞKAN
Yapmayın. Tamam, cevap verirsiniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) AK PARTİ, milleti öncelemiş olan bir
partidir. Biz karnemizi milletten alan bir partiyiz. Bazılarının
rahatını kaçırıyor biz böyle konuştuğumuz zaman.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ayıp bir şey ya! Sıkışınca İsmet
İnönüye saldır, sıkışınca Atatürke saldır!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, AK PARTİ, Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla, AK PARTİ Hükûmetinin bütün
icraatlarıyla, milletinin karşısına defalarca çıkan ve
milletinden defalarca olur alan bir partidir ve Allaha şükürler olsun,
her seferde oyunu artırarak olur alan bir parti. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Al, ben de alkışlıyorum, bravo(!)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Sizin, bu kürsülerden bazı değerli
arkadaşlarımızın ifade ettikleri gerçekleri
yansıtıyor olsaydı, işler kötüye gidiyor olsaydı biz
bu oyları alamazdık, biz bu şekilde iktidara gelemezdik.
Yapılan bütün anketlerde AK PARTİ yine yüzde 50nin üstünde bir oyla
vatandaşın takdirini ve vatandaşın desteğini alır
görünmezdi.
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Seçimlerde bunları söyleyip mi oy alıyorsunuz
Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Onun için, herkes şapkasını önüne
koyup nerede yanlış yaptığını iyi düşünmeli.
Biz de bunun muhasebesini yapacağız, elbette değerli
muhalefetimiz de bunun muhasebesini yapacak.
Dolayısıyla,
biz şunu bekliyoruz bütçe görüşmelerinde:
Yaptığınız doğrular şunlardır ama
şunları da yaparsanız daha iyi olur. da denebilir ama tercih
size aittir. Siz bizim yaptıklarımızın hepsinin
yanlış olduğunu söyleyebilirsiniz. Takdir yüce Meclisimizin
değerli milletvekillerine aittir ama kararı sandıkta millet
veriyor.
Şimdi, SSK
hastanelerinin Sağlık Bakanlığının
çatısı altına alınmasına karşı
çıkanlara, bu Meclis kürsüsünden karşı çıkanlara soruyorum:
Hâlâ karşı çıkıyor musunuz? Haydi gelin, buradan SSK
hastanelerinin Sağlık Bakanlığının
çatısı altına alınmasına karşı
çıkıyoruz. deyin.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Yanlış yaptınız, daha iyisi
olurdu. Siyaset yapmadan
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Meclis tutanakları, onlarca böyle
karşı çıkışın ifadeleriyle dolu değerli
milletvekilleri. Vatandaşın ilaçlarını eczanelerden
almasına karşı çıkanlara soruyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Kim karşı çıkıyor ya?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Kim karşı çıktı ya Allah aşkına?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, Meclisin
tutanakları bunları gösteriyor.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Eczaneye kim karşı çıktı?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakan, geçen sene bütçeden size ayrılan
paranın nereye harcandığını anlatır
mısınız?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Hâlâ karşı çıkıyor musunuz?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Doğruları konuş.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz, geçen sene Sağlık
Bakanlığındaki paranın nereye
aktarıldığını anlatır mısınız?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Kim mi karşı çıktı? Bu
kürsüden SSKnın ilaç fabrikasını kapatıyorsunuz,
SSKnın eczanelerini kapatıyorsunuz. diyen ben miydim, o günkü
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri miydi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakan, siz, geçen sene bütçeye ayrılan
paraların nereye harcadığınızı anlatır
mısınız?
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Tarihi geri döndüremezsiniz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sen, ilaç fabrikasını, aşı fabrikasını
kapattın mı kapatmadın mı?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakın, ben, size aslında değerli
milletvekilleri
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Memleketi satmakla övünüyorsunuz, başka bir şey
yapmıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Vatandaş ilacını alsın. Niye eczaneyi
kapatıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Akar
Sayın Atıcı
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dedeleriniz gibi memleketi satıyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben hem kendime hem de değerli
milletvekillerine şunu söylüyorum, şunu ifade ediyorum.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Doğruları söylemek yakışır Bakana.
Ayıptır ya! Ayıptır, utanın!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Bu kürsüden ne konuştuğunuza, ne
konuştuğumuza hepimiz itina edelim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz geçen sene bütçeye ayrılan paranın nereye
gittiğini anlatır mısınız?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Çünkü değerli milletvekilleri, tarih hiçbir
zaman gerçekleri yok etmeye müsaade etmez.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Paraları aldınız geçen sene, Bakanlık
bütçesindeki paraları nereye harcadığınızı
anlatın.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Ne söylemişseniz, kayıtlara neyi
koymuşsanız yarın karşınıza o çıkar, bizim
karşımıza da çıkacak; nasıl sizin
karşınıza çıkıyorsa elbette bizim
karşımıza da çıkacak ama söylenenlerden önemli olan,
yapılanlar ve bu yapılanlara karşı yüce Meclisimizin
verdiği nottur, bir kere daha söylüyorum.
Elbette, bu
dönüşüm programının başarısı için Millet
Meclisinin, Başbakanın, Hükûmetin desteği elzemdir.
Dolayısıyla, bu hedefimizde bize destek olan herkese
şükranlarımı bir kere daha takdim ediyorum.
Ekonomideki
başarı, istikrarlı hükûmetler olmasaydı sağlıkta
dönüşümde biz bunları gerçekleştiremezdik. Bugün,
sağlığa harcadığımız paranın 3
katını ülkede sağlığa harcayabiliyoruz reel anlamda,
şükürler olsun. Bu imkânı, Hükûmetim bu naçiz Sağlık
Bakanlığına vermemiş olsaydı ben, bu Sağlıkta
Dönüşüm Programının Hükûmet tarafından görevlendirilen
kişisi olarak bir başarı sağlayamazdım.
Dolayısıyla, bu başarı elbette hepimizin ortak
başarısıdır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Altmış yıl evveliyle karşılaştır
başarınızı!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Burada birçok kanun yaptık. Bu
yaptığımız kanunlarda, değerli milletvekillerimizin,
komisyondaki arkadaşlarımızın bize o kadar mükemmel
katkıları oldu ki.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yok, onların beyni basmaz, size katkısı olmaz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Ama bir sonuç var değerli
arkadaşlarım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) En akıllı sensin!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın,
baştan size uluslararası bazı yayınları bilerek
getirdim. Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin sağlık sistemi dünya için
bir model hâline gelmiştir, Türkiye sağlıkta örnek ülke durumuna
gelmiştir. Türkiye, bugün, örneğin sigara konusundaki
uygulamalarıyla, tütün kontrolü konusundaki uygulamalarıyla Dünya
Sağlık Örgütünün 100 puan diye tarif ettiği puanı alan
dünyadaki ilk ve tek ülkedir. Bundan memnun olmayacak mıyız? Bundan
hepimiz gurur duyacağız, bundan hepimiz iftihar duyacağız.
Böyle bir başarıyı yakalamamızda bize destek veren
milletimize de şükranlarımızı takdim edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bizim için, AK PARTİ için, AK PARTİ hükûmetleri
için, AK PARTİ Meclis grubu için aslolan milletin desteğidir, aslolan
milletin duasıdır. Bugüne kadar nasıl ki bu duayı almak
için gayret gösterdiysek, elbette bundan sonra da bu duayı almak için
gayret göstereceğiz.
Konuşmamın
kalan kısmında, müsaade ederseniz, 2003 yılında
başlatacağımız ya da genişleteceğimiz bazı
uygulamalardan sizleri ve aziz milletimizi haberdar etmek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından 2013 yılı sesleri)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 2003 yılı daha yeni tarih!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) 2013 yılında.
2013
yılında, okul çağındaki bütün çocuklarımızın
taramalarını gerçekleştireceğiz. Ağız-diş
sağlığı taramaları gerçekleştiriyoruz okullarda
ama 2013 yılı, bunun
yaygınlaştırıldığı, bütün
çocuklarımıza ulaşmak için gayret gösterdiğimiz bir yıl
olacak. 2013 yılında, halk arasında doğuştan kalça
çıkığı diye bilinen problem için çocuklarımızda,
yeni doğan çocuklarımızda bir tarama başlatacağız;
yeni doğan taramalarına bunu ekleyeceğiz.
Biliyorsunuz,
görevi devraldığımızda çocuklarımızı 7
çeşit aşıyla aşılayabiliyorduk. Bugün, şükürler
olsun, 13 aşıyla dünyanın aşılama konusundaki bir
numaralı ülkelerinin arasına girdik, aşıda birinci ligin en
üst sıralarına yükseldik. 2013te de bu atılım devam
edecek. 2013 yılında da suçiçeği aşısını
katarak 13 antijenle çocuklarımızı inşallah
aşılamış olacağız.
Yine,
başlattığımız çocuk izlem merkezleri var. Özellikle,
bir şekilde, cinsel yönden tacize uğrayan
çocuklarımızı korumak için, onları toplum içerisinde ortaya
çıkmaktan ya da işte mahkeme köşelerinde sıkıntı
çekmekten kurtarmak için oluşturduğumuz çocuk izlem merkezlerimiz
var. 23 ilimizde 29 çocuk izlem merkezini 2013 yılında inşallah
hayata geçirmiş olacağız.
İlaçta
olduğu gibi tıbbi cihaz ve kozmetik ürünlerde de sıkı bir
takip sistemi getiriyoruz. Vatandaşımızı, kozmetik
ürünlerle de olsa, sağlığı açısından tehdit edenlere
asla fırsat vermeyeceğiz.
Yine 2013
yılında, bilinçli ilaç kullanımı açısından,
akılcı ilaç kullanımı açısından büyük bir
kampanyaya başlıyoruz. Bu hususta da ben değerli Meclisimizin
desteğini sizlerden istirham ediyorum ve vatandaşlarımızdan
da ilaç kullanmaları konusunda sadece ama sadece doktorlarına itimat
etmelerini ve ilacı da yalnızca eczanelerden almalarını
salık veriyorum, istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, İnternet
yoluyla ya da başka yollarla vatandaşlarımızın
kesinlikle ilaç kullanmaması gerekiyor. Biz bu konuyla ciddi ölçüde
mücadele ediyoruz ancak bu hususta vatandaşımızın da kendi
üstüne düşen vazifeyi yapması gerekmektedir.
Yine 2013
yılında, kar üstü paletli ambulanslarımıza kar
kızaklı ambulanslarımızı ekleyeceğiz. Bazı
bölgelerde paletli ambulanslarla ihtiyacı göremediğimiz olabiliyor.
Deniz ambulanslarımız var, deniz ambulanslarımızı
yaygınlaştıracağız.
Alternatif ve
tamamlayıcı tıbbi metotlar konusunda en az 10 metodun uygulama
standartlarını kanıta dayalı olarak ortaya koyarak,
vatandaşlarımızın bu tedavilerden
yararlanmalarını ama akılcı biçimde
yararlanmalarını sağlayacağız.
Türkiyede
maalesef kornea bekleyen yani gözün ön kısmındaki merceğin
naklini bekleyen çok sayıda vatandaşımız var. Yeteri kadar
bağış temin edemiyoruz. Bir şekilde yurt
dışından da kornea getirtmek suretiyle kornea nakli bekleyen
bütün hastalarımız için, Allah izin verirse, 2013 yılında
kornea teminini sağlayacağız.
Bildiğiniz
gibi, obezite mücadelemiz, şişmanlık mücadelemiz çok yaygın
bir biçimde devam ediyor. Bu hususta da ben yüce Meclisimizin 2013
yılında da, daha önceden olduğu gibi, desteklerini bekliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede kızamığın, veremin,
sıtmanın arttığından, patladığından
falan bahsediliyor. Gerçekten bunu söyleyen arkadaşlarım dünyayı
hiç takip etmiyorlar mı, çok merak ediyorum. Değerli arkadaşlar,
bugün bütün Avrupada, Fransasında, İngilteresinde, Bulgaristanında,
Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde çok büyük kızamık
salgınları var. Türkiyede de kızamık vakaları
görüyoruz. Nasıl görüyoruz, biliyor musunuz? Kızamık
vakalarının hiçbiri ülkemizde yerleşik kızamık
virüsüyle gerçekleşmiyor. Yurt dışıyla son yıllarda
Türkiyenin çok ciddi bir alışverişi olmaya başladı.
Buralardan gelen vakalarımız var. Bunu söyleyen
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, 2001 yılında
Türkiyede 30 bin kızamık vakasının -daha doğrusu,
kayıtlı 30 bin vakanın- olduğunu acaba bilmiyorlar mı?
Muhtemelen vakalar o zaman daha da fazlaydı. Türkiyede şu anda yerli
sıtma vakası görmüyoruz. Dışarıdan bize bir sıtma
vakası bulaşırsa geliyor ve biz onu da kontrol etmek için
elimizden geleni yapıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Sağlıkta Dönüşüm Programı,
vatandaşımıza 2013 yılında da hakkı olan
sağlık hizmetini hakkaniyetli bir biçimde, kaliteli bir biçimde Önce
insan. diyerek vermeye devam edecek.
Biz, milletimizden
aldığı gücü, milletimize hizmete
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla)
dönüştürmeyi bilen ve meselemizi bu
şekilde götüren bir partiyiz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, bir saniye, Sayın Tana bir
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Bakan, Millî Şef dönemindeki gibi
düşünüyorsunuz. diyerek partimizin ve cumhuriyetimizin kurucusuna hakaret
etti. Daha ayrıntıları da var. İzin verirseniz cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN
Tamam da sıra da var. 1inci sıra Sayın Altan Tanda.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Bir
dakika
Sayın Özel,
siz niye parmak kaldırdınız?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Biz ikimiz de kaldırdık.
BAŞKAN Niye
ki?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Efendim, Sayın Bakan bizim hiç
kullanmadığımız bir yaklaşımı, üslubu
tarafımıza atfederek -madde 69a göre- sözlerimizi
çarpıtmıştır. Açıklık getirmek istiyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ben daha önce söz istemiştim.
BAŞKAN Siz
niye istemiştiniz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bizim de grubumuza sataşma vardı.
BAŞKAN
Neyinize? Gruba.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet.
BAŞKAN Ne
dedi peki?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) BDP, GAPa karşıdır, bölgeye
yatırım gitmesini istemiyor. Bingölden de örnekler verdi, seçim
bölgemiz olması itibarıyla da sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi bir dakika, seçim bölgesi olması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hem grubumuzu itham etti hem seçim bölgesi ve bölgeyle
ilgili, politikalarımızla ilgili gerçek dışı
beyanlarda bulundu, düzeltme yapacağım.
BAŞKAN
Şimdilik 4 kişi oldu.
Buyurun siz
Sayın Tan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben de varım Sayın Başkan.
BAŞKAN Aaa,
o kadar değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama Bakan gerçekleri çarpıttı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tan, iki dakika süre veriyorum.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
Öncelikle bu
GAPla ilgili hemen çok kısa bir şeyler söyleyeyim. İşte
konuşma tutanağı burada GAPla ilgili; tek tek, cümle cümle
burada elimde; varsa bir şey çıkıp söyleyin.
Ne söylüyoruz?
GAPa 19 milyar dolar, barajlara, para harcanmış, ama bunun
karşılığında 23 milyar dolar elektrik elde
edilmiş. Barajların yüzde 86sı bitmiş, kanalların
yüzde 15i bitmiş. 7 milyon 200 bin kişi yaşıyor şu an
bu 7 ilde, GAPın kapsamı içerisinde. Eğer biterse siz ifade
ettiniz- 3 milyon 800 bin kişi iş bulacak, 20 milyon nüfus demek. 13
milyon nüfus daha gelecek oraya. İşte derin devlet barajları
niye bitirmiyor? 20 milyon Kürt ve cazibe merkezli petrolün de olduğu bir
bölgede yan yana gelmesin diye, özeti bu. Karşı
çıktığımız bu, çok açık ve net.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ben inanamadım ya! Vallaha ben inanamadım!
ALTAN TAN
(Devamla) Çok açık ve net, 20 milyon nüfus olacak orada, 20 milyon
nüfus.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ben inanmıyorum.
ALTAN TAN
(Devamla) Şu an 7 milyon 200 var, sizin verdiğiniz rakamlarla
Öbürü de; Efendim
polemik var, dokunma var. Kardeşim, siz polemik yaparsanız
polemiğin de kralı yapılır burada. 999 kuzunun da
hesabı sorulur, 330 milyar odanın da hesabı sorulur, 71
milyarlık lahmacunun da hesabı sorulur.
Benim dedemin bir
arkadaşı vardı memlekette, Hacı Ali Mısto. Biraz
zengin oldu, biraz kabadayılandı. Akrabaları da fakir fukara.
Ağzı çok bozuk. Diyor ki; Bak ben hepinize küfrederim ana avrat, ama
sakın siz bana küfür etmeyin. Niye? Benim zoruma gidiyor. Kardeşim
böyle bir şey olur mu? Böyle bir şey olur mu? O zaman polemik
yapmayacaksınız, dikkat edeceksiniz. Eviniz camdan,
başkasına taş atmayacaksınız.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurun.
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, burada
GAPtan ve DAPtan sorumlu Bakan konuştu. Kendi
bakanlığının bu yıl yayınladığı
illerin sosyoekonomik gelişmişlik seviyesine göre son 10 sıra:
Muş, Hakkâri, Ağrı, Şırnak, Siirt, Bitlis, Van,
Mardin, Bingöl, Ardahan, Batman, Iğdır, Kars, Diyarbakır. Herhâlde
başka söze gerek yok. Kendisi Bingöl milletvekilidir. Bakın, Bingöl, nüfus
250 bin; dışarıya göç 300 bin. Bingölde seçmen sayısı
153 bin, yeşil kartlı sayısı 128 bin. Süre
kısıtlı, o yüzden yorumuna geçmiyorum, siz yorumunu yapın.
Bahsettiği
havaalanı on yedi yıldır yapılamıyor, on yedi yıl
önce başlandı. Gülbahar Barajı on yedi yıldır
yapılmıyor. Diyarbakır-Bingöl yolu
Ben kendimi bildim bileli o
yolda çalışma var. Her yıl onlarca kişi orada ölüyor,
aynı şekilde devam ediyor. Siz bırakın Diyarbakır-Bingöl
yolunu, 40 kilometrelik Bingöl-Solhan yolunu on yıldır
yapamıyorsunuz. Hadi diyelim ki söylediklerinizi doğru saydık.
Şehir içindeki Çapakçur Viyadüğü 25 milyonluk bir ödenek
gerektiği için on yıldır yapılmıyor ve her
kış orada onlarca vatandaşımız yaşamını
yitiriyor. Sayın vekillerimiz geliyorlar Bingöle
Düzağaç bölgesinde,
çevre yolunda 2 tane üst geçit yapılmadığı için bu yıl
2 üniversite öğrencimiz orada hayatını kaybetti.
Diğer
taraftan, bu makam odası, müsteşar konutu, lahmacun olayını
niye önemsiyoruz? Bakın, Bingölün yarısı depremdeki
mağduriyetten dolayı TOKİye borçlanmış. TOKİye
ödeyemediği için faiziyle bankalara borçlanmış. Bu şekilde,
kentin yarısı konut nedeniyle borçluyken siz makam odanıza
trilyonlar harcarsanız, müsteşarınıza trilyonluk konutlar
alırsanız biz de gelir burada konuşuruz. Bingöllü çocuklar aç
yatarken, rüyalarında lahmacunu görürken siz 160 binlik lahmacun, pasta,
kebap faturası çıkarırsanız onun hesabını sormak
da halkımız adına bizim boynumuzun borcudur.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurun.
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
arkadaşlarımız sağlık politikasını
eleştiriyor, siz 1930lara geliyorsunuz. Vallahi doğru söylüyorsunuz,
Millî Şef teknoloji cahiliydi, bilgisayar kullanmasını bilmiyordu,
İnternetten anlamazdı; mesela Millî Şefin döneminde
hastanelerdeki teknoloji çok geriydi, gerçekten tomografi cihazı yoktu
hastanelerde; bunları söylerseniz de şaşırmam. Yani siz
bunları bırakacaksınız.
Bakın, ben size çok net sorular
soracağım:
Bir: Çelişkilerimizden
bahsettiniz. Siz mecburi hizmete önce karşı çıkıp sonra
kendiniz getirmediniz mi?
İki: Aşı konusundaki
fiyaka bozulmasını kim yaşadı?
Bakın, çok daha net bir şey
sorayım size, çok daha net: Bir ilçede -Trakyada bir ilçe, bir büyük
ilçe- bir hastane müdürünün eşinin banka hesabında 3 trilyon 925
milyar lira, 4 trilyona yakın para. Müfettişler bunu tespit ediyor,
soruyorlar, Vallahi, eşimin 4 trilyona yakın parası
olmasından benim de şimdi haberim oldu. diyor. Sayın Bakan, bu
olayla ilgili ne yaptınız? Eğer o ilçeyi
hatırlayamadıysanız, ben onu size hatırlatırım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Eyvallah.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir
başkası: Millet bize oy veriyor. E, bir zamanlar vermiyordu size,
86da Sayın Erdoğanı milletvekili yapmadı bu millet, 89da
Beyoğlu Belediye Başkanı yapmadı, 91de tercihli sistemde
milletvekili olamadı. Bugün verir, yarın vermez yani bugün size fazla
vermiştir, bize az vermiştir, yarın bize fazla verir, size az
verir, demokrasi böyle bir şeydir. Millet bize oy verdi. diye
aklınıza gelen her şeyi yapmaya muktedir misiniz siz?
Siz bu ilçedeki bu -yönetmekle
görevlisiniz- paranın hesabını sorun. Soruşturma
açtınız mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) Hangi
ilçe diye şu an hemen anlıyor olmanız lazım.
Anlamadıysanız aktarırım onu Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kürsüden
söyleyin.
BAŞKAN Buyurun.
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Sağlık Bakanı
Recep Akdağın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, ülkemin Sağlık Bakanının kalkıp da burada
böyle bir konuşma yapması beni gerçekten utandırıyor,
gerçekten utandırıyor.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) - Bunlara gerek yok, hizmetlere
baktınız mı anlarsınız.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, ben bir soru sorayım size, ben bir sorayım,
arkadaşlarıma sorayım. Arkadaşlar, bu AKP
sıkıştığı zaman ne yapar, neye
saldırır?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Atatürke saldırır, İnönüye
saldırır.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) İnönüye saldırır.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Atatürke saldırır veya İnönüye saldırır.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Başka ne yapar?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Ne zaman sıkışırsa burada, kalkar,
İnönüye, Atatürke saldırır. Buradaki milletvekili diyor ki:
Başka ne yapar?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Yüzde 50 oy aldık. der.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Ne zaman sıkışsa Bize halk oy veriyor, halk
arkamızda. der. Yahu bunları biz biliyoruz. Kalkın benim
sorduklarıma cevap verin burada.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Siz de verin.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Yiğitseniz benim sorduklarıma cevap verin.
Kalkmış
diyor ki bana: Geri kalmışlıktan liderliğe.
Başlığa bak, başlığa! Kim attı bu
başlığı? Senin adamların attı bu
başlığı, senin adamların!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Sen soruna cevap istiyorsan önce o üslubunu
düzelt.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bir dergi, bilimsel bir dergi -bakın, benim hatırı
sayılır miktarda yayınlarım vardır bu dergilerde-
yayınlananın içeriğine karışmaz, onun
doğruluğuna hiçbir şekilde kefil olmaz; sadece teknik olarak
yapılmış mıdır, düzgün yazılmış
mıdır, buna bakar. Onun içerdiklerinin sorumlusu sensin, oradakileri
sen kendi kendine söylüyorsun, çıkmışsın burada diyorsun
ki: Dünya beni övüyor. Ayıptır, gerçekten ayıptır!
Sen bana söyle
bakalım, bebek ölüm hızı binde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bunları ben tek tek, satır satır okudum; sen de oku
da biraz öğren. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Hanginiz önce?
Yok, oradan iki dakika
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Yapmayın Allah aşkına.
Sayın Özel,
yani haşarı çocukluk hoş bir şeydir de yok yani sıraya
alırsak öyle olmaz, doğru değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani ben ilgililerine söz verdim.
Buyurun.
5.- Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan
ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Değerli milletvekilleri, az önce söz alan
milletvekilleri hem GAP projesinin hem yatırımların önemli
olduğunu belirttiler, ben de duyduğuma sevindim doğrusu.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Bakan, başta da öyle demiştik.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) BDP karşıdır. dediniz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) - Sayın Bakan, başta da öyle ifade etmiştik.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Ama, bir arkadaşımızın
yaptığı konuşmaya tekrar bir baksınlar, o
konuşmada GAPla ilgili söylenen sözleri kendileri de bir incelesinler.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Bakın, tutanak burada
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Tutanak burada, tutanağı okuyun.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Tutanak da var, konuşma metni de var.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Buradan benim
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Söylediklerimiz burada,
tutanaklarda!
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Tutanak burada, size getireyim!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Benim buradan önerim şu
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Grup başkan vekillerine tutanağı gönderin.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Buradan önerim şu
BAŞKAN Hiçbir
şey söylemiyor, kâğıt sallamayın.
Buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bundan sonra da gelin bu kamu
yatırımlarını, özel yatırımları hep birlikte
koruyalım. O bölgenin refahını, istihdamını
artıracak yatırımlara hep birlikte sahip çıkalım.
Varsa eksiklerimiz bizi eleştirin, onları da düzeltelim ama bu
yatırımlara birlikte sahip çıkalım.
Ben şuna
inanıyorum: AK PARTİye oy vermiş olsun, Barış
Demokrasi Partisine oy vermiş olsun
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Barış ve Demokrasi Partisi; doğrusunu
söyleyin.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bütün insanlarımız, bütün
insanlarımız bizim kardeşimiz. Ben hepsinin hizmet arzu
ettiğine inanıyorum, hepsinin huzur istediğine inanıyorum
ve bunu da yapmak durumundayız.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Savaşı bitirin o zaman! Savaştan vazgeçin,
barış yapın!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bu vesileyle, kıdem tazminatıyla ilgili bir
soru olmuştu, ona da bir cevap vermek istiyorum, bir miktar vaktim var.
Burada, kanunda, Önceki kurumlarına dönen kişilerin ajansta geçen
hizmetleri kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinde
değerlendirilir. diyor. Bu durumda kıdem tazminatları ödenirse
bu gittikleri kuruma intikal etmemiş oluyor bu haklar, sorumluluklar.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakan, ödenirse diye bir şey yok.
Ödenirse diye bir şey yok, Ödenmez. diyor.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Kanuni çerçevede yapılan
Bana verilen şu
anki bilgi bu şekilde.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakan, yanlış okuyorsunuz.
Ödenmez. diyor.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yok
Burada, Kazanılmış, ajansta
geçen hizmetleri yeni gittiği kurumda hak aylık derece ve
kademelerinde değerlendirilir. diyor. Ama bir uzman Ben bunu orada
değerlendirmek istemiyorum. O yeni kuruma bu haklarımı aktarmak
istemiyorum. Bana kıdem tazminatını verin. dediğinde
yönetim kurulu kararıyla böyle bir ödeme yapılıyor ama konu
üzerinde yine durabiliriz. Yani
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Aynı dönemde iki defa kıdem tazminatı
almış oluyor.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
Süreniz iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, hem sataşıyorlar hem
cevap
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ama olmaz ki Sayın Başkan. Yirmi beş
dakikalık konuşmaya iki dakika cevaba tahammül olmalı ya.
BAŞKAN
Vallahi bu sataşma işlemi
Bir tren düşünün, biri başlıyor,
bütün vagonlar arkasından; hatta ipin ucu öyle kaçıyor ki, değdi
değmedi, Nasrettin Hocanın durumu gibi
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ama yirmi beş dakika konuşmaya iki dakika cevaba
tekrar söz veriyorsunuz, olmaz ki!
BAŞKAN -
Buyurun.
6.-
Sağlık Bakanı Recep Akdağın, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Burada birbirimize
hoşgörülü olmayı değil de, birbirimize saygılı
olmayı ilke edinmeliyiz. Mesela, biraz önce sataşıldı diye
söz alan bir değerli milletvekili, benden bahsederken sen de diyerek
konuştu, konuşabilir. Bir insan birine siz de diyebilir, sen de
diyebilir, tercih meselesidir ama ben buradan konuşurken yine o
değerli milletvekilini siz olarak ifade edeceğim. Çünkü, bu kürsü
böyle konuşmayı gerektiren bir kürsüdür. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Çok saygılısınız!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Bütün millet bizi buradan izliyor, bütün millet
burada bizi takip ediyor değerli milletvekilleri.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Tutanakları çıkaracağım Sayın Bakan.
Nasıl hitap ettiğim orada yazıyor. Tutanakları
çıkarıp size göndereceğim Sayın Bakan. O zaman
utanacaksınız.Bakın, siz diye hitap ediyorum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakınız değerli milletvekilleri,
şimdi, bir makaleden falan bahsetmedim ben.
Sayın
milletvekilleri, ben Türkiye Cumhuriyetinin sağlık reformundaki,
sağlık dönüşümündeki başarısını,
uluslararası örgütlerin onlarca raporundan size getirerek takdim ettim.
Bir makaleden filan bahsetmiyorum ki.
Bakınız,
Dünya Sağlık Örgütünün 2012 yılında en son
yayınladığı rapordur.
Başarılı
Sağlık Sistemi Reformları: Türkiye Örneği. Türkiye, çok az
sayıda ülkenin yapabildiğini yapmıştır kısa bir
sürede. Sağlık ve sağlık sistemi
çıktılarını çarpıcı oranda
iyileştirmiştir. Bunu Dünya Sağlık Örgütü söylüyor.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bebek ölümüne kaç diyor?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben, belli bir döneme işaret ederken de
şunu söylüyorum değerli milletvekilleri: Artık tek parti
iktidarı dönemi yok. Millet memnun. Millet memnun ama millet neden memnun
olacağını da çok iyi bilmiyor. falan demenin hiçbir anlamı
yoktur. Bu kürsüde bizi konuşturan, aziz milletin ta kendisidir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri
ve alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, biraz önce yaptığım
konuşmadan sonra Sayın Bakan konuştuğunda, bizim
kullanmadığımız sözleri tarafıma atfederek
BAŞKAN
Sizin adınız geçmedi.
Şimdi,
Sayın Özel, peki ben tutanakları getireceğim,
bakacağım ve karar vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Efendim, tutanakları getirmenizle ilgisi yok, diğer
arkadaşlarımızın söz talebi kadar normal bir söz talebinde
bulundum.
BAŞKAN
Olabilir, ben duymadım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sizin burada bana söz vermemeniz, diğer
arkadaşlarımıza söz vermeniz bir adaletsizlik yaratıyor.
BAŞKAN
Diğer arkadaşlarınıza değil, Grup Başkan
Vekilinize
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hepsi bizim arkadaşımız.
BAŞKAN
Muhterem, bir dakika
Grup Başkan
Vekilinize artı Sayın Atıcıya söz verdim ben. O konuyu
takip ettiğim için
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Benim konuyu takip etmemişsiniz anlaşılan.
BAŞKAN
Hayır, ben o konuşmayı gördüğüm için
Sayın
Atıcı Sayın Bakana laf attı, Sayın Bakan da döndü,
edebe davet etti. Dolayısıyla, ben Sayın Atıcıya söz
verdim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ben laf atmadan dolayı söz istemiyorum ki.
BAŞKAN
Anladım.
Şimdi,
dolayısıyla, ben sizin tutanağı getirteceğim
bakacağım Sayın Özel. Eğer böyle bir bilgi kirliliği,
size hakaret, size yanlışlık, sataşma varsa da söz
vereceğim. Tamam mı?
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Beni dinlemediniz ama Sayın Başkanım, dinlemediniz.
BAŞKAN
Efendim?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Beni dinlemediniz ki. Ben öyle bir iddiada bulunmuyorum.
BAŞKAN Ne
iddiasında bulunuyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ben, yaptığım konuşmada ifade ettiğim
görüşlerimin Sayın Bakan tarafından tarafıma atfen
doğru yansıtılmadığını söylüyorum ve madde
69un ikinci cümlesine göre söz talebim var.
BAŞKAN Ben
de diyorum ki, o madde 69a göre karar vermek buradaki arkadaşın
hakkı olduğuna göre o kararı verebilmek için tutanakları
getirtip bakacağım, sizin iddianızın doğru olup
olmadığına bakacağım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ama sizin
BAŞKAN
Müsaade ederseniz
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Estağfurullah.
BAŞKAN
Tutanaklar gelince
Zaten yazılmıştır. Tutanaklar gelinceye
kadar ben Sayın Kaplana söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Elbette ama siz oradaki ayrımı haşarı çocuk
ayrımı üzerinden kurduğunuz için
rahatsızlığım ve talep ediyorum. Aksi takdirde, tutumunuz
hakkında usul tartışması
BAŞKAN
Hemen usul tartışması açıyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından Bravo Başkan sesleri,
alkışlar)
Bir dakika
Sayın Özel
Alalım, şeyleri alalım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Aleyhte
MUHARREM İNCE
(Yalova) Aleyhte Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, lehte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lehte
BAŞKAN
Aleyhte Sayın Özel, Sayın İnce; lehte Sayın
Şandır, Sayın Aydın.
Buyurun Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Önce lehte vermiyor musunuz efendim?
BAŞKAN
Hayır, önce siz buraya geldiniz, ben sizi geriye gönderdiğim için
Yani
o nedenle verdim. Arzu ederseniz lehtekini veririm, feragat ediyorsanız.
Buyurun.
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin Manisa
Milletvekili Özgür Özele sataşmadan dolayı söz vermemesi nedeniyle
tutumu hakkında
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, bugüne kadar ortaya koyduğunuz
yönetimle ilgili tutumların tamamına yakınının hep
lehinde oldum, kendi iç dünyamda. Sizin yönetmedeki bu adalet
anlayışınızı da her zaman takdir ettiğimi, zaman
zaman sizinle, zaman zaman da diğer arkadaşlarımızla
paylaştım. Ancak bir milletvekilinin yaşının küçük
olması, genç olması ve diğer arkadaşların
tavırlarından daha hareketli tavır içinde olması, İç
Tüzükten kaynaklanan haklarını kullanma noktasında bir zafiyet
yaratmaması gerekir diye düşündüğüm için ilkesel olarak söz
almış bulunuyorum. Gösterdiğiniz anlayış için
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan
BAŞKAN
Sayın Özel, sadece benim tutumum hakkında
konuşacaksınız, maalesef. Usul hakkında, bakan
hakkında değil. Benim hakkımda konuşun. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Sayın Başkan, o zaman, tutumunuz hakkında çok önem
verdiğim, çok sevdiğim ve tutumunuzu ifade etme noktasında da
katkı sağlayacağını düşündüğüm şu
dizeleri sizinle paylaşmama izin verin.
BAŞKAN Olur
tabii, hayhay.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Biliriz nedir bizi hasta eden,
Söylenir bizi
senin iyileştireceğin
Hastalandığımız
zaman.
Diyorlar ki: Sen,
tam on yılda
Öğrenmişsin
hastaları iyi etmesini
Halkın
parası ile yapılan
Güzel okullarda
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Başkanlığa atfen mi diyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Dünyanın parasını dökmüşsün
Olmak için bilgi
sahibi.
Senin elinde
öyleyse iyileştirmek bizi.
Ne dersin, elinde
mi?
Seni gelince
görmeye,
Çıkartıyorlar
üstümüzdekileri,
Zor değil
hastalığımızın sebebini anlamak,
Şöyle bir bak
üstümüze başımıza,
O saat öğrenirsin
her şeyi.
Çünkü elbisemizi
yıpratan neyse,
Odur vücudumuzu da
yıpratan.
Rutubetten
diyorsun, vücudumuzdaki ağrı.
Duvarlarımızdaki
leke de ondan.
Söyle öyleyse
bize:
Rutubet neden?
Ezdi bitirdi bizi
Çok
çalışmak, az yemek.
Sense öğüt
verirsin,
Dersin, kanlı
canlı olun!
Suda büyüyen
kamışa
Demeye benzer bu
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Şiir yarışması mı bu?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Çık, başka yerde yaşa.
Ne kadar vakit
ayırırsın bizim için?
Baksana, evinde
bir halın var,
En azından 5
bin muayene eder
AHMET YENİ
(Samsun) Ne alakası var bunun Başkanın tutumuyla!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Haklı çıkarmak için kendini,
Bunda benim suçum
yok.
Diyeceksin ister
istemez.
Bizim evin
duvarındaki
Islak lekeye git,
sor,
O da bundan
başka bir şey söylemez.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY
(Sinop) Ayakta alkışlamak istiyorum seni, bravo!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İlkokul müsameresinde söz vermedikleri için sözünü
buraya saklamış.
BAŞKAN
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bu Parlamento bugüne kadar birçok
bütçeyi geçirdi, çok sayısız kanunlarda sayısız
tartışmalar yaptı, ama maalesef, bu bütçede ilkleri
yaşıyoruz. Bu kürsüde marşlar söylendi, bu kürsüde, gereksiz
hâlde, muhatabı Başkanlık Divanı olmasına
karşın şiirler okundu
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Usul hakkında konuşması lazım
Sayın Başkan.
AHMET AYDIN
(Devamla)
ben öyle zannediyorum ki bir süre sonra eline sazı alan
arkadaşım gelir, burada saz çalmaya da başlar.
BAŞKAN
Sayın Aydın
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Meclis ciddiyet gerektirir. Bu kürsü
milletin kürsüsüdür ve bu kürsüde bir saat zaman kaybına bu milletin
tahammülü yok, bırakın bir saati, bir dakika kayba tahammülü yok.
(CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Meclis
Başkanlık Divanı, Sayın Başkanımız,
gerçekten bugüne kadar, gerek geçen dönem gerekse bu dönem çok ciddi manada bu
Meclisi yönetti, ben şahsım ve grubum adına takdir ediyorum,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Estağfurullah.
AHMET AYDIN
(Devamla) Ve bugüne kadar, farklı bir gruptan olmasına rağmen
çok adilane bir yönetim sergiledikleri için gerçekten teşekkür ediyorum ve
bütün Meclis Başkanlarını aynı şekilde
çalışmaya davet ediyorum.
Kaldı ki
gerçekten bu Mecliste, Meclis Başkan Vekilleri de görüyoruz,
tutumları da görüyoruz, gruptaki milletvekillerinin buradaki
konuşmalarını da görüyoruz, ama gerek şu anki tutumunun
lehinde oluğumu ifade etmek istiyorum gerekse de bugüne kadarki
tutumlarından dolayı ben bir kez daha müteşekkir olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Kaldı ki
arkadaşımız, haksız yere bir usul tartışması
açtı. Evet, usul tartışması açmak, İç Tüzükten
doğan bir haktır, ancak orada 69uncu madde çok açıktır:
Şahsına sataşılan
diyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Devamını da oku, devamını da oku.
AHMET AYDIN
(Devamla) - İsmi zikredilmeden, şahsına sataşılmadan,
bir arkadaşın ısrarla söz talep etmesi, o sözün verilmemesi
-hatta verilmeme de yok ortada- Tutanakları isteteyim, eğer varsa
böyle bir durum vereceğim. demesine rağmen hem Başkanlık
Divanını zorda bırakmaya hem de burada, bu Meclise, bu millete
zaman kaybettirmeye hiç kimsenin hakkı yok diyorum ve Meclis Başkanlık
Divanına, tekrar tutumundan dolayı teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Başkanım, ben izninizle
arayı bulayım: Bundan seksen sekiz yıl önce Sayın
Başkanın ailesiyle benim ailem, bir devleti terk edip bu vatan
topraklarına yan yana iki köyden gelmişler. Şimdi, değerli
hemşehrim Başkan, Sayın Özgür Özel de partimin milletvekili,
partimin genç, cevval seslerinden birisi. Şimdi, ne şişi
yakayım ne kebabı, ben bir arayı bulayım diye
düşündüm. O da aklıma şu geldi, şöyle düşündüm: Özgür
kardeşim, haşarı çocuk sözüne nereden
baktığınıza bağlı. Bence, iyi tarafından
bakarsak, sevimli, çalışkan, iyi hatip, biraz da muzip. Bu çok kötü
bir şey değil. Evet, biraz da senin gibi.
Zaman zaman bu
kürsüden ya da o kürsüden maksadını aşan sözler edebiliyoruz.
Maalesef, ben de onu bir genç arkadaşımıza bir gün
söylemiştim: Senin daha mürekkebin kurumadı, dün geldin. gibi. Hâlbuki,
ben de buraya geldiğimde 38 yaşındaydım, Sayın Özgür
Özelin yaşındaydım, şimdi 48 yaşındayım ama
38 yaşındaki de
Şöyle bir düşündüm de, Atatürk 38
yaşında Samsuna çıkmıştı. Yani, Samsuna
çıktığı zaman 38 yaşındaydı. Bu memleketin
kurtuluşunun başlangıcı olan tarihti bu.
Ben, buradan
Sayın Özgür Özelin üzücü bir sonuç çıkarmamasını, burada
Sayın Başkanın da çalışkan, cevval bu kardeşimize
Aslında sen iyi hatipsin, iyi işler yapıyorsun. diye, oradan
hatta bir iltifat olarak algılaması gerektiğini düşünüyorum.
Hayatımda da
on senedir ilk kez, bu kürsüde durumu idare etmeye çalıştım.
İlk kez yaptım bu işi.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Şimdi,
öncelikle, değerli arkadaşlar
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Sayın Başkan, ben bir söz istiyorum çünkü biraz önce
konuşan hatip, Korkarım ki eline saz alan, gelip burada saz
çalacak. diyor. Burası saz çalma yeri değil. Ben, müsaade ederseniz
bu konuda konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Bir
saniye.. hele, daha bitmedi, bitireceğiz. Daha çok zamanımız
var, bitireceğiz hele. Ben bir cümlemi tamamlayabilir miyim lütfen.
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Efendim, bakın
BAŞKAN Ya,
Muhterem, daha Sayın Şandır konuşacak, usul
tartışması devam ediyor. Müsaade buyurun, azıcık
oturun bakalım.
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Tamam.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Ben, Sayın Özele haşarı
çocuk tavrı dedim, sevimli bir tarz olarak kabul ettiğim için.
İnsanların yaşıyla başıyla hiçbir zaman
uğraşmamışımdır. Sayın Özelin
yaşının kaç olduğuna dair de bir fikrim yok.
Haşarı çocuk tavrı sözü için sizden özür dilerim, bir daha
tekerrür etmez. Birincisi bu. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Estağfurullah.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Estağfurullah. Gerek yok Başkanım.
BAŞKAN Ama
ben sizlere çok dikkatle hitap etmeye çalışıyorum, siz
diyorum. Çoğunuzun sözlerini kesmemek için
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, özre gerek yok.
BAŞKAN
Hayır, hayır, özür diliyorum, kayıtlara geçsin diye. Yani demek
ki haşarı çocuk
Ben onu hiç anlamamıştım, çünkü
Sayın Özelin, usul tartışmasını Tutanakları
getirttireceğim. dediğim için istediğini düşündüğüm
için ben açtım. Dolayısıyla, sadece haşarı çocuk
tavrı üzerinden bir itirazı olmuş olsaydı zaten özür
dilerdim, özür diliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ben de sizden özür diliyorum.
BAŞKAN Bir
daha tekrarı olmayacak.
Ben sizlerin
sözlerini kesmemeye, mümkün olduğunca hoşgörülü davranmaya, bazen,
sataşma olmamasına rağmen, iki dakikalık sürede kendinizi
ifade etmenize müsaade etmeye çalışıyorum, İç Tüzükü de
gevşetiyorum, esnetiyorum ama anlaşılıyor ki İç
Tüzükü motamot uygulamam gerekiyor; bugün bu dersi almış
durumdayım. Dolayısıyla, herkesi İç Tüzüke harfine,
noktasına, virgülüne kadar uymaya davet ediyorum.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle, İç Tüzük gereği bu usul tartışmasında
Sayın Başkanın lehine söz aldım. Sayın
Başkanın uygulamalarında İç Tüzüke aykırı bir
hâl bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Sayın Başkanın
bu konuşmasını da üzüntüyle izledim.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten ağır, önemli bir müzakeredeyiz. Bütçe
müzakereleri yalnız iktidar-muhalefet çekişmesi değil; bu
Meclisin, bu Genel Kurulun ortak bir sorumluluğu, mecburiyeti. Ülkenin
bütçesini çıkarıyoruz. Dolayısıyla, tenkitlerimiz olacak,
itirazlarımız olacak, önerilerimiz olacak ama ortak
sorumluluğumuz sağlıklı bir müzakereyle bütçe
görüşmelerini tamamlamaktır, şekil şartı da olsa
tamamlamaktır. Türkiye bir hukuk devletiyse bu hukuku salimen
uygulamaktır.
Ağır bir
müzakere. Bir haftadır çalışıyoruz, bir hafta daha
çalışacağız. Dolayısıyla, yorulduğunuzu
biliyorum ama ben kendimden başlayarak herkese sabırlı
olmayı, birbirine saygılı olmayı, emeğe saygı
gösterilmesini tavsiye ediyorum. Yorgunluğun getirdiği
davranışlar, yanlış anlaşılmalar olabilir.
Birbirimize de hoşgörülü olmayı tavsiye ediyorum. Sinirler geriliyor
ama ben, milletvekilleri olarak bu ön tarafta oturan arkadaşlara şunu
hatırlatmak istiyorum: İnanınız ki arkada oturan, kürsüde
oturan, Başkanlık Divanında oturan
arkadaşlarımızın işi, bizlerden çok daha zor. Şu
ana kadar, saat 11.00den bu yana, yaklaşık işte beş
saattir müzakere ediliyor. Bu beş saat içerisinde her birimiz en az 10 defa
dışarıya çıkıp geldik ama Hanımefendi, orada
oturuyor. Dolayısıyla emeğe de saygı gösterelim,
birbirimize de hoşgörülü davranalım, birbirimizin
ayıbını örtmeye, yanlışını örtmeye
çalışalım, birbirimizin yanlışından hareketle
İç Tüzükün de verdiği imkânı kullanarak birbirimizi
yaralamanın bir anlamı yok.
Sayın
Başkanımızın yönetiminden bu salonda memnuniyetsizlik duyan
hemen hiç kimsenin olmadığı kanaatindeyim. Sayın
Aydına da teşekkür ediyorum, hakkı teslim etmiş
olmasından dolayı. Biz de Sayın Akşenere grubumuz olarak
yönetiminden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Sağlıkla,
selametle şu müzakerelerin tamamlanmasını talep ediyor, niyaz
ediyor, temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, eğer arzu ederseniz, tutanağı
size de verebilirim ama sen diye hitap ettiğimi söyleyen Sayın
Bakana ben, siz diye hitap etmişim. O, bana sen diye hitap etmiş.
Bilgisine sunuyorum, tutanağa kendisi de bakabilir.
Saygılar
sunarım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) En son konuşmaların tutanağı
mı?
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
(Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
D) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖ LGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞ (Devam)I
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
Şahıslar adına son konuşma, aleyhinde Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Aydın dedi ki: Sanatçılar, sazlarıyla gelir buraya.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle bir şey demedim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Biraz abarttınız, bakın, Şivan Perwerle ilgili
Başbakanın sözleri var, 2009da diyor ki: Hazal ve Halepçe
dediğinde gönül dünyasının derinliklerine dalıyoruz. diye
övüyor.
Şimdi,
Halepçe dediği zaman ne demiş Şivan Perwer? iki dize
okuyacağım size, sazsız olacak, sözlü olacak bu.
Anlaşılsın diye Türkçesini okuyacağım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kürtçesini de okuyabilirsiniz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ama Kürt kökenli vekilleriniz -ki dün size Roboski yasaklandı,
Dobroski serbest bırakıldı- çok iyi anlayacaklar.
(*) demekle başlıyor Halepçe,
yani:
Yine bize
fermandır.
Yukarıdan
jetlerin gümbürtüleri, homurtu sesleri geliyor.
Her yeri
ateş, duman ve sis içinde bırakıyor.
Aşağıdan
ise çocukların çığlıkları, anne babaların
imdatlarının sesleri geliyor.
Tarih yine kendini
tekrarlıyor; zamanlardan bir zaman gibi, her zamanki gibi.
Şimdi,
Sağlık Bakanlığı bütçesini görüyoruz. Bu ülkenin
Başbakanı çıktı, dedi ki: Her kürtaj bir Uluderedir.
Yani Roboski (Uludere) toplu katliamının kürtajla
eşleştirilmesi, acılı yürekleri daha da acıttı.
Anaların, babaların, kardeşlerin acılarını
katbekat artırdı, inançlarını ve umutlarını
tüketti. Elbette, Uludere bir kürtaj değildir. Uludere, toplu bir katliam,
insanlık suçudur. Kadınlar bedenleri üzerinde kürtaj
tartışmalarına, kadına yönelik erkek egemen şiddete
karşı, sezaryene ve onun hekim bakış açısı
doğrultusunda meydanları gümbürdetti. Başbakan orada geri
adım attı ama Her kürtaj, bir Uluderedir.sözü nasıl da
acıtıcı, kanatıcı,
aşağılayıcı, onur kırıcı, yürek delici,
acımasız bir söz.
Uluderede
kadınlar hâlâ siyahlar giyiyorlar ve Uluderede analar, babalar bu Meclise
geldiler, bu Mecliste adaleti aradılar. Çok mu şey istediler Vur
emrini vereni bulun, adaletin önüne çıkarın. diye. Ama dün
Başbakan size dedi ki: İdari ve cezai soruşturma sürüyor. Bir
yıldır sürüyor ama Roboskideki aileler tutuklanıyor, içeri
atılıyor. 60 tanesi hakkında soruşturma açılıyor
ve bitmeyen soruşturmalar, bitmeyen işkencelere dönüyor.
Bir özür dilemek
çok mu? Bu kadar mağrur, bu kadar zalim, bu kadar kibir, bu kadar gurur,
bu kadar güç sarhoşluğu zehirler insanı. Hata ise hata,
tazminat ise tazminat denilip geçiştirilecek bir durum değildir bu.
Türkiyenin vicdanı ayaktaydı, İnsan Hakları Derneği,
MAZLUM-DER, Tabipler Birliği, bütün sivil toplum örgütleri, hepsi
gittiler. Uluderenin feryadı film, belgesel, şarkı,
kuşaktan kuşağa, asırdan asıra intikal ettirilmeye
başlandı. 34 cana bomba yağdıran F-16lara kim verdi vur
emrini? Adalet arayanlara istismarcı diyenler, katliam
sorumlularını kahraman mı görüyor? Uludere, tıp tarihine
kürtaj benzetmesiyle geçecek en acımasız yaklaşımdır.
Bilim ve insanlık, elbette pilotların hekim, bombaların
neşter olmadığını, yaşları 14ten
başlayan 34 canın paramparça bedenlerinin otopsilerine bakarak, bir
devrin sorumlularını halkın ve tarihin önünde hesaba çekmesini
bilecektir. Siz Kürt kökenli milletvekilleri, size bir tek onurlu duruş
kalır ve Başbakana bir özür ve bunların hesabını
vermek kalır diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim onurumuzun bekçisi siz değilsiniz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sen Roboskiden Dobrovski Metiner olmaya devam et!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Muhatap olma Hasip Bey.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sizde onur olsaydı
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Herkes kendi onuruyla ilgili konuşsun!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Roboskinin
(Gürültüler) Hadi oradan!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hasip Bey
Sayın
Başkan, müdahale edin, olur mu böyle?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Herkes kendi onurunun bekçisidir.
BAŞKAN
Sayın Metiner, lütfen
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Onur bahsinden konuşacak en son
kişisin!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Onun filmlerini bir gün bu kürsüden
anlatacağım tek tek.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Eğer anlatmazsan namertsin!
BAŞKAN
Sayın Metiner, Sayın Kaplan, lütfen
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, sanatçılarla ilgili benim bir
ifadem çarpıtıldı, 69a göre açıklamak istiyorum.
BAŞKAN
Kim çarpıttı? Sayın Kaplan?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Evet.
Konuşmacı,
az önceki ifademi sanatçılarla alakalı olarak
çarpıttığı için söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle
şunu ifade edeyim ki az önce biz bir usul ve üslup
tartışmasından dolayı söz aldık ve bu Meclisin
kürsüsünün, milletin kürsüsü olduğunu, burada konuşulacak dilin,
üslubun öneminden bahsettik. Bunu ifade ederken de tabii, alışık
olmadığımız örnekleri gördük dedik; marşlar okundu,
şiirler okunuyor, korkarım ki eline sazı alan kişi gelip
burada, yarın öbür gün türkü de söyleyebilir manasında bir ifade
kullandım. Benim sanatçılarla alakalı en ufak olumsuz bir
düşüncem olmadı, olmaz da asla. Sazı da sözü de muhabbeti de
seven bir insanım. Bu manada, kalkıp da
Tabii saz, da sanatçı
da olacak, yalnız, onun yeri bu kürsü değil, ben onu ifade ediyorum.
Bakın,
önemli konuları görüşüyoruz, bütçeyi görüşüyoruz ve bütçeyi
görüşürken de daha oturaklı, daha uygun, daha üsluplu bir dil
kullanmamız lazım, bütçeyle alakalı konuşmamız
lazım, bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Bir
ikincisi, arkadaşlar, tabii, özellikle kürtajla alakalı olarak
Sayın Başbakanımız kürtajın bir katliam olduğunu
ifade etti.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Uludere dedi.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Doğrudur, bir katliam olur. Ne demek bu? Uludereyle
alakalı olarak bunun da bir yanlış olduğunu ifade etti mi?
Burada bir hatanın yapıldığını ifade etti mi? O
bir katliamsa, o da Uluderede ona benzetiliyorsa Uluderedeki
yanlışlığı da ifade ediyor.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Kürtaj, bir haktır, katliam değil!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Kürtajın bir katliam olduğuna siz karar
veremezsiniz, Başbakan karar veremez!
AHMET AYDIN
(Devamla) Eğer, siz samimi bir şekilde vicdanınıza
danışarak bunu, bu açıklamayı okuyabilseydiniz,
anlayabilseydiniz bunun sonucunun nereye vardığını daha iyi
anlardınız.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) - Kürtaj meselesi kadınların meselesidir, sizi
ilgilendirmez, Başbakanı hele hiç ilgilendirmez.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Kaldı ki, bakın, değerli arkadaşlar, terör
bölgesi orası, sıkıntılı olan bir yer ve henüz
öncesinde Gediktepe olmuş. Gediktepe olurken de, olay olurken de,
yazılı ve görsel basın ifade etmedi mi Şimdiye kadar
neredeydiniz, niye geciktiniz? diye. Yeni Gediktepelerin olmaması
adına bir yanlıştır, bu yanlışı kabul
ediyoruz ve idari açıdan da adli açıdan da ne gerekiyorsa
yapılsın dedik, ilgililerden açığa alınanlar oldu,
alınması da gerekiyor. Kesinlikle o olayın arkasında
durmuyoruz ama sonuna kadar da takip ediyoruz.
Teşekkür
ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, benim ifade ettiğim, kürsüde
bir sitem. Temiz dil kullanılsın. dedi
Sayın Aydın
şimdi sataşma nedeniyle çıkıp bir de üstüne ikinci bir hata
yapıyor. Bu konuda açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Allah rızası için
Bakın, bu, tutanaklara geçti.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Şimdi, Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, bakın, ben, bir saniye
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, bir grup başkan vekili, şu
Meclisin üyelerine, milletvekillerine Sazı alıp, bu kürsüye
çıkıp çalacaklar. dedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle demedim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Saygısızlığın bundan ötesi olmaz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bir saniye
Bir grup başkan vekili o şekilde hitap
etmez, saygısızlık yapmadım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Bu dil, İç Tüzüke göre, temiz bir dil değil
Sayın Başkan ve ben burada, gerçekten, konuşurken çok dikkatli
davrandım.
BAŞKAN
Şimdi, peki
Bakın, Sayın Kaplan
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Çandar, yani ne adınız geçti ne bir şey oldu. Ne
yapıyorsunuz ya! Vallahi
Yani, bu böyle, bir saz geçti, siz
hatırlandınız
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Sayın Başkan, bakın, Sayın Aydın
kendisi yaptı, sonra kendi çıktı tekrar açıklama yaptı.
BAŞKAN
Ondan sonra bir de özür diledi.
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Ben kötü niyetli olduğunu söylemiyorum ama bakın
BAŞKAN
Yani, peki, siz
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Hayır, ben politika yapmak için söylemiyorum.
BAŞKAN
Hayır, siz ne söylemek istiyorsunuz? Onu anlamadım.
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Kayıtlara geçsin, konuşmak da istemiyorum, üstüne
konuşulacak bir şey değil çünkü.
Sayın
Aydın, kötü niyetli olduğunuzu da söylemiyorum ama lütfen, hem üslup
tartışması diyorsunuz, sözcüklerinize dikkat edin diyorsunuz bu
tarafa ama siz kendiniz konuşurken sanatçıları
aşağılayan bir şey söylüyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, ben sadece
TOLGA ÇANDAR
(Muğla) Burada profesyonel olarak saz sanatçısı olan benim.
(Gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tamam, kayıtlara geçti.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, ben ara veriyorum ya, bu işi kaldırmam mümkün
değil. Rica ediyorum
Evet,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.25
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
(Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
D) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖ LGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞ (Devam)I
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, 7nci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın
Erdoğan, buyurun.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sorularım
Sayın Sağlık Bakanına.
Sayın
Bakanım, on yıllık iktidarınız döneminde Muğlaya
hiçbir yatırım yapmadınız. Muğla Sıtkı
Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi iki yıldır öğrenci
alıyor ama ortada bir araştırma hastanesi yok. Muğla
araştırma hastanesi ne zaman yapılacak? 100 yataklı Ortaca
devlet hastanesi ne zaman yapılacak? Bodrum devlet hastanesi ne zaman
yapılacak?
Bakanlığınız
birimlerinde çalışan 4/Cli personele döner sermaye ve aile
yardımı ödenmesi konusunda bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim de
sorularım Sayın Sağlık Bakanına.
Sayın Bakan,
döner sermaye gelirinin tamamının, sağlık personeli
ayrımı yapılmaksızın, emekliliklerine
yansımasına yönelik bir çalışmanız olacak
mıdır? Bu konu uzun süredir gündemde ama bir gelişme
olmamaktadır.
Diğer bir
sorum Kamu Hastaneler Birliği kapsamında yapılan atamalarla
ilgili. Basına da yansıyan, liyakat ve görevde yükselme
sınavı yapılmaksızın ciddi kadrolaşma
yapıldığı iddialarına cevabınız ne
olacaktır? Yüksek maaş almalarını temin etmek için
sözleşmeli yapıp Bakanlıkta görev yapan çalışanlar var
mıdır? Hastane müdür ve müdür yardımcılarından kaç
kişi araştırmacı olarak atanmış ve hak
mahrumiyetine uğratılmış ve ekonomik kayba
uğramışlardır? Araştırmacılar kurumlarında
hangi görevleri yapacaklardır?
Bir diğer
sorum da: Eczacıları yeni yasal düzenlemelerle kadrolu bakkal
dükkânı hâline getirecek bir düzenleme yapma tasarınız var
mıdır?
Mersinde, her
yıl yapılacağını iddia ettiğiniz, 1.232
yataklı hastane ne aşamadadır? Yapımına ne zaman
başlanacaktır?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Bakan, birazdan size zarf içinde de arz edeceğim gibi,
elimde çeşitli tarihlerde çeşitli eczanelerden
alınmış, çeşitli hastanelerde yazılmış çok
basit tedavilerle ilgili hastaların ödediği katılım
paylarının reçete arkası çıktıları var. Sadece
bir örnek vermek gerekirse, bir ağrı kesici, bir kas gevşetici
tablet ve bir kas gevşetici kremin olduğu bir reçeteye devlet 21 lira
79 kuruş öderken; ödenmesi gereken muayene ücreti, ödenmesi gereken fiyat
farkı, ödenmesi gereken ilaç katılım payı ve ödenmesi
gereken reçete katılım paylarının tutarlarının
toplamı 31 lira 12 kuruştur. Yani vatandaş bunu karnesine
yazdırmasa, gidip cebinden almaya kalksa 12 lira da ucuza gelecektir.
Bunlarla ilgili ben Sosyal Güvenlik Kurumunun bir düzenlemesi olduğunu
biliyorum ama Sağlık Bakanının da sağlığa
erişim ve ilaca erişim noktasında bu konuda sorumluluk
hissetmesi gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim de sorum
Sayın Sağlık Bakanına. 663 sayılı Kararnamenin
ek geçici 4üncü maddesi sağlık müdürlüğündeki müdür
yardımcıları ve şube müdürlerini araştırmacı
yapmıştır; şu anda, bunların maaşı 2.076 ila
2.300 lira arasındadır. Aynı kanunun ek geçici 5inci maddesi
gereğince kamu hastane birlikleri kurularak hastane müdür ve müdür yardımcıları
da araştırmacı yapılmıştır; bunların
maaşı ise 2.800 lira ila 3.000 lira arasındadır. Yine,
entegre ilçe hastaneleri 1inci basamak olmasına rağmen müdürlükleri
devam etmekte olup onlar da 3.600 ila 4.000 lira arasında ücret
almaktadırlar. Şu anda, Bakanlığınızda 3
farklı ücret alan araştırmacı vardır. Aynı
kadroya verilen bu farklı ücretleri adil buluyor musunuz? Bu
haksızlığı gidermek için herhangi bir
çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu...
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk sorum
Sayın Kalkınma Bakanımıza!
Sayın
Bakanım, konuşmanız sırasında altının
büyümeye olan katkısından, bir de stoklardan dolayı negatif
katkısından bahsettiniz. Onunla ilgili ayrıntılı bilgi
verebilir misiniz.
Çok teşekkür
ederim.
Bir de
Sağlık Bakanına sorum var Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, konuşmanız sırasında -on yıllık bir
bakansınız- enaniyet gösterip, daha sonra Millî Şef deyip
siyasete girdiniz hiç gereksiz yere. Sizin döneminizde sağlıkla
ilgili gelişmeler oldu ama -önemli gelişmeler oldu- tarihe de
geçeceksiniz ama sağlık alanında değil yalnızca, otelcilik
hizmetleriyle ilgili olarak oldu, gerçek tıbbi hizmetlerle ilgili çok
fazla olmadı. Bununla ilgili elinizde bilgiler var mı? Bana tablolar
verebilir misiniz, otelcilik hizmetleri dışında,
sağlık hizmetleriyle ilgili?
On sene önceye
göre bizim doktorlarımız daha iyi sağlık hizmeti veriyorlar
mı? Bunlarla ilgili bilgi verebilir misiniz lütfen.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) - Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, yeni çıkarılan Büyükşehir
Yasasıyla mevcut 16 ile yeni ilave edilen 13 ille beraber toplam 19 il
büyükşehir olmuştur. Bununla birlikte, bu illerde yeni ilçeler
kurulmuştur. Daha önce büyükşehir yapılan ve bugün örnek
alınan Kocaeli ilinde Büyükşehir Yasasıyla birlikte
oluşturulan yeni ilçelerde, yani Kartepe, Başiskele, Darıca,
Çayırova ve Dilovası ilçelerinden hangilerinde son beş
yılda hastane yaptınız? Yapmadıysanız, ne zaman
yapmayı planlıyorsunuz?
Kartepe ilçesinde
akşam saat 17.00den sonra acil ve ihtiyaç duyulan sağlık
hizmetleri verilmekte midir? Verilmiyorsa vatandaşların bu hizmetleri
nasıl almasını öneriyorsunuz?
Sürekli gündemde
olan, İzmit ilçe merkezinde -çok eski- devlet hastanesinin
yapımına ne zaman başlayacaksınız?
Türkiye
ekonomisine en çok katkı yapan il olan Kocaeli ilinin sağlık
yatırımları içindeki payı ve sırası nedir?
BAŞKAN
Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Sayın Bakan, geçtiğimiz yıl Sayın
Başbakan için Tam Gün Yasası delinmişti, bu yılda aynı
durum sizin eşiniz için söz konusu.
Öncelikle,
eşinize geçmiş olsun diliyorum.
Sayın
Başbakan da, eşiniz de tam gün sebebiyle
çalıştıkları hastanelerden ayrılmak zorunda kalan,
şu an sadece özelde çalışan hekimler tarafından üniversite
hastanesinde ameliyat edildi. Bu ameliyatı yapan profesör doktor, etik
açıdan bir problemin olmadığını, bu gibi durumlarda
yasaların bir önemi olmadığını söyledi. Tabii ki bu
ülkenin Başbakanı halkı için, ailesi için, tüm sevenleri için
önemlidir; eşiniz de eminim, aileniz için, sizin için çok
kıymetlidir. Bana sorarsanız, benim için de oğullarımdan
daha önemli hiçbir şey yoktur. Ancak Tam Gün Yasasıyla birçok aile,
hasta mağdur oldu, ameliyathane kapılarında ameliyat olmayı
bekledi. Eminim onlar da ailelerinin en kıymetlisi.
Sayın Bakan,
sizce bu iki olay Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
değil midir? Sayın profesör doktorun dediği gibi, bu ülkede
bazı durumlarda yasaların bir önemi yok mudur?
Çıkardığınız, her zaman da övündüğünüz yasalara
önce sizin uymanız gerekmez mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Sağlık Bakanına sormak istiyorum: Bursa Acemler Merkez
Komutanlığının yerine 2 hastane yapılacağı
basında yer aldı. Genelkurmayla anlaşma yapıldı
mı? Yapıldıysa Genelkurmaya arsa
karşılığı ne verilecek? Bu hastaneler yapılacak
mı? Nasıl bir finansman yöntemi ile yapılacak?
2nci sorum:
Sayın Bakan, Fatih Sultan Mehmet Bulvarındaki Nilüfer Devlet
Hastanesinin durumu ne olacak? 2013 yılı Yatırım
Programında yer alacak mı?
3üncü sorum:
İnegöl Devlet Hastanesi ve Ağız ve Diş
Sağlığı Merkezi 2013 yılında tamamlanacak
mı?
Son sorum:
Bursada sağlık kurumlarındaki şiddette önemli
artışlar var. Bursa için özel bir tedbiriniz var mı ve bu
konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Sağlık Bakanına soruyorum: Bakanlığınızca
ithal edilen ve kullanılmayan domuz gribi aşısı nedeniyle
devlet ne kadar zarara uğratılmıştır? Sorumlular
hakkında herhangi bir işlem yapılmış mı ya da
yapılmakta mıdır?
2nci sorum:
Simavda meydana gelen deprem sonrasında
boşalttığınız Simav Devlet Hastanesi için maalesef
aradan geçen iki yıla yakın bir süredir yer dahi
belirlenememiştir. Bu hastanenin akıbeti ne olacaktır? Şu
andaki mevcut yerine hastaneyi yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer
soru: Kütahya Devlet Hastanesi için on yıldır yer
tartışmaları devam etmektedir. Bu konudaki son gelinen nokta
nedir?
Son sorum:
Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kampüsünde iki yıl önce
inşaatı tamamlanan 520 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Merkezine niçin Bakanlığınız bugüne kadar izin
vermemiştir? Bunun akıbeti ne olacaktır?
Sayın
Kalkınma Bakanına da: Kalkınma ajanslarının durumu ve
Zafer Kalkınma Ajansının son yıllardaki durumuyla ilgili
bir açıklama istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Benim sorum da
Sayın Sağlık Bakanımıza.
Sayın
Bakanım, Elâzığın Doğukent Mahallesinde
yapılacağı söylenen ve Türkiyede yapılacak olan 27 bölge
hastanesinden birisi olacak olan bu hastanenin, bu projenin akıbeti nedir?
Proje hangi aşamadadır? Öncelikle bu proje bölge hastanesi olarak
planlanmıştı, daha sonra şehir hastanesi olarak ifade
edildi. Burası bölge hastanesi mi olacak, şehir hastanesi mi? Birinci
sorum bu.
İkinci sorum:
Bu proje ne zaman hayata geçirilecek? Şu andaki durumu nedir? Yoksa üç
dört seçimdir seçim malzemesi olarak kullanılan bu tema birkaç seçimde
daha kullanılacak mı? Siyaset kurumunun
inandırıcılığına ve güvenilirliğine zarar
veren bu durumu netleştirir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Şimdi, sorular tamamlandı. 2 soru haricinde, geri kalan bütün sorular
Sayın Sağlık Bakanına sorulmuştur.
Şimdi, size
iki dakika yeter mi Sayın Yılmaz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) İki dakikada toparlamaya
çalışacağım.
BAŞKAN
Tamam.
O zaman, önce
Sayın Sağlık Bakanına ben söz vereyim.
Sekiz dakika
sizin, iki dakika Sayın Yılmazın.
Evet, buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Elbette,
Muğlaya da birçok şehrimizde olduğu gibi on yıllık
iktidarımızda yatırımlar yaptık. Bunları
değerli milletvekilimize yazılı olarak,
harcadığımız miktarlarla birlikte takdim edeceğim.
Bu arada hem
Ortacada hem Bodrumda hem de şehirdeki eğitim araştırma
hastanesiyle ilgili olarak çalışmalarımız devam ediyor.
Özellikle eğitim araştırma hastanesinin üniversitenin kampüsüne
yapılması, böylece finansmanının Sağlık
Bakanlığı tarafından temin edilmesi ve üniversitemizin de
bundan istifade etmesi için bir planlama yapmış durumdayız.
Söylediğim gibi, bu konuda çalışmalarımız devam
ediyor.
4/Cli personele
verilecek döner sermaye ya da aile yardımlarıyla ilgili hususlar
şu anda mevcut mevzuatına göre yapılmaktadır. Zaten bizim
Bakanlığımızda ciddi sayıda 4/Cli personel de yok;
daha ziyade 4/Bli ya da 4924e bağlı sözleşmeli personellerimiz
var.
Sayın Özün
döner sermayenin emekliliklere yansıması hususunda bir sorusu oldu.
Aslında,
değerli milletvekilleri, yalnızca Sağlık
Bakanlığında değil, kamuda ek ödeme adıyla
alınan hiçbir ücretten sigorta kesintisi yapılmamaktadır ve
bunlar da emekliliklere yansımamaktadır. Yani kamuoyunda böyle bir
tartışma başlatıldı, sanki Sağlık
Bakanlığındaki ek ödemelerde bu yapılmıyormuş da
kamudaki diğer çalışanlarda yapılıyormuş gibi. Bu
konu tartışılacaksa kamunun ek ödeme alan bütün
çalışanları için yapılmalıdır. Aksine,
Sağlık Bakanlığında hekimler açısından belli
bir miktara kadar da ek ödemelerin emekliliğe yansımasıyla
ilgili çalışmaları şu anda yürütüyoruz ama söylediğim
gibi, buradaki bütün mesele kamuda yapılacak uygulamanın ortak bir
biçimde yapılmasıyla ilgilidir.
Kamu
hastane birliklerinde, elbette, yeni atadığımız personeli
liyakat ve ehliyetlerine göre atadık.
Yalnız,
değerli arkadaşlar, burada görevde yükselmeyle bir personel ataması, daha doğrusu bir
yönetici ataması söz konusu olamaz. Neden? Çünkü görevde yükselmeyle
yapılan yönetici atamaları, klasik yönetici atamaları sonuçta o
yöneticinin belli bir kadroya sürekli olarak atanmasıyla ilgilidir. Oysa
kamu hastane birliklerinin mantığında sürekli yöneticilik yok.
Yöneticileri iki yıllığına atıyoruz. Onlara bir
strateji ve birtakım hedefler koyuyoruz. Bu hedefler çerçevesinde
başarılarına ve performanslarına göre yöneticilikleri devam
edecektir. Dolayısıyla, aslında yeni yöntem, yönetici
performansını ve başarısını ölçen, son derece
çağdaş bir yöntemdir ve kanaatimce, uygulamalarımız bunun
ileride bütün kamu yönetiminde de bir örnek teşkil edeceğini
gösterecektir.
Araştırmacı
kadrosu sayılarıyla ilgili hususu da bilahare Değerli Milletvekilimize
ileteyim.
Mersindeki
1.200 yataklı hastaneyle ilgili projenin geldiği aşamayı da
Değerli Milletvekilimize yazılı olarak ileteceğim.
Sayın
Özelin bahsettiği örneği bana da takdim etmesini isterim. Ancak
reçete katılım paylarıyla birlikte, biliyorsunuz, muayene
katılım payları da eczanelerde alınıyor.
Dolayısıyla, bu vatandaşımızın bir özel hastanede
muayene edildiğini düşünelim, Değerli Milletvekilimizin ifade
ettiği rakamların içerisinde vatandaşın özel hastaneye ya
da özel bir merkeze ödediği katkı payı da bulunacaktır.
Dolayısıyla, tek bir örnek üzerinden hareket edemeyiz. Bana da verirse
ben de incelerim. Kendisinin de söylediği gibi, bu konu Sosyal Güvenlik
Kurumunun, Çalışma Bakanlığımızın konusu ama
elbette birlikte çalışıyoruz.
Sayın
Korkmazın araştırmacı yapılanların farklı
ücretlendirilmeleriyle ilgili sorusuna da, müsaade ederse,
araştırmamı yapıp yazılı olarak cevabı
kendisine ileteyim.
Sağlık
Bakanlığının bu son on senesinde, Sağlıkta
Dönüşümle, elbette ki otelcilik hizmetleri değil de
sağlığın bütün cephelerinde ilerlemeler
sağlanmıştır. Yani bugün Türkiyedeki
yavrularımızın, çocuklarımızın 13 antijenle
aşılanıyor olmasını, bu aşıların
dünyanın en gelişmiş aşılarının
olmasını otelcilikle mi açıklayacağız? Ya da
Türkiyenin herhangi bir yerinde, bir köyde, kırda, kentte, ilçede
kanamalı bir annenin helikopter ambulansla alınıp bir merkeze
getirilmesini ya da organ nakli gerektiren bir
vatandaşımızın uçak ambulansla alınıp organ nakli
yapılmasını, organ nakli yapılan vatandaşların
sayısının 10a katlanmasını otelcilik hizmetleriyle mi
açıklayacağız? Dolayısıyla, Sağlıkta
Dönüşüm Programı -konuşmalarımda da ifade ettim- bütün
dünyanın takdir ettiği, çok önemli bir dönüşüm
programıdır ve bütün çıktılarıyla böyledir; mali
çıktılarıyla, tıbbi çıktılarıyla, hizmet
çıktılarıyla, hizmete erişim ve hakkaniyet
çıktılarıyla.
Kocaeli Türkiyede
en çok sağlık yatırımı yaptığımız
illerden birisidir. Kocaelinde birçok hastane yaptık. Değerli
Milletvekilimizin ifade ettiği ilçelerle ilgili bilgiyi de kendisine
takdim edeceğim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 1923 senesinde yapıldı o hastane Sayın Bakan, sizin
zamanınızda yapılmadı.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Yüceerin ifade ettiği husus Tam
Gün Yasasının delinmesi kesinlikle değildir. Gerek Sosyal
Güvenlik Kurumunun gerekse Yüksek Öğrenim Kurumunun bu hususta
üniversitelerin kendilerine sordukları sorulara verdikleri cevaba
bakılırsa olay çok kolay anlaşılır. Eğitimci
olarak üniversitelerimizde bulunan ve dışarıda da
çalışma hakkı olan öğretim üyeleri, doğrudan gelir
getirici işlemleri kendi başlarına yapamamaktadırlar.
Dolayısıyla, bir ekip hâlinde yapılan ve sorumluluğu bir
ekipte olan ameliyatlara ya da tedavilere katılmaları şu anda
hukuken yasak değildir. Bu yani sadece benim yorumum değil, bu husus
üniversitelerimiz tarafından gerek YÖKe gerekse Sosyal Güvenlik Kurumuna
sorulmuş ve durumun böyle olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Dolayısıyla hukuka bir aykırılık yoktur.
Daha önce 57
başvuru yapıldığı için, sorulduğu için, emsal
teşkil etmek üzere Bakanlığımız tarafından da
bunun kanuna aykırı olmadığı şeklinde
üniversitelerimize bilgi verilmiştir.
Bursada
yapacağımız büyükşehir hastanemiz için, biliyorsunuz,
Samanlıda bir yer belirlemiştik ve burada projeler
yapıldı, ihalelerimiz devam ediyor. Maalesef, yürütmeyi durdurma
kararı verildiği için alanla ilgili olarak, beklemek zorunda
kaldık ama öyle ümit ediyorum ki Yunuselindeki araziyi, silahlı
kuvvetlerden oranın bir bölümünü alabileceğiz ve aslında ön
görüşmelerimizi yaptık. Bu gerçekleşirse Bursa için daha güzel
bir yer imkânı olmuş olacak.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Nilüfer var bir de Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Kullanılmayan bir domuz gribi
aşısı Türkiyede yoktur Değerli Milletvekilim. Türkiyede 3
milyon domuz gribi aşısı kullanılmıştır, 3
milyon doz da antijeninin değiştirilme hakkıyla birlikte
satın alınmış durumdadır. 43 milyon doz
bağlantı yapmıştık ama yalnızca 6 milyon dozla
ilgili bir ödeme yaptık. Bunu da tavzih etmiş olayım.
Diğer
sorulara yazılı olarak cevap vereyim, sürem bitti.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Bakanım, Elâzığa da cevap
verebilir misiniz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok az bir süre
içinde cevap vermeye çalışacağım.
Sayın
Kuşoğlunun altın ve büyüme ilişkisiyle ilgili sorusuna
yine çok kısa şunu söyleyeyim: 2 tür gayrisafi yurt içi hasıla
hesaplama yöntemimiz var. Biri üretim yöntemi ki yurt içindeki
tarımın, sanayinin, hizmetlerin katma değeri üzerinden bir
hesaptır; diğeri de harcamalar yöntemiyle gayrisafi yurt içi
hasıla hesabı. Orada işte bu dış ticaret vesaire
devreye girer. Harcamalar yöntemiyle hesabımızda her ne kadar
büyümeyi etkiliyor görünse de altın ticareti, bizim esas
aldığımız yöntem üretim yöntemidir. Harcamalar yöntemiyle
çıkan farkı üretimde stok ayarlamalarıyla dengeleyip sonuçta
altının bu anlamda etkisini sınırlamış oluyoruz.
Yani, özet olarak
şunu söyleyebilirim: İlk dokuz ayda gerçekleşen yüzde
2,6lık büyüme altın ihracat ve ithalatı sıfır olsa
dahi hemen hemen bu oranda gerçekleşirdi çünkü içeride işlenen, katma
değer üreten altın büyümeye dâhil oluyor. Orada da belli bir
varsayımımız var, onun ötesinde büyümemiz -dediğim gibi- bu
altından kaynaklanmıyor.
Ajansların
faaliyetleriyle ilgili bilgi sordu Sayın Işık. 146 mali destek
programı için bugüne kadar 20 bin proje başvurusu yapıldı
ajanslara. 4 binin üzerinde projeye mali destek
sunduk. Ayrıca, 2.500 projeye de doğrudan faaliyet ve teknik
destekler sunuldu, kapasite geliştirici destekler. Toplam 810 milyonluk
bir harcamamız var. 16 bin yatırımcıya ayrıca
yönlendirme ve bilgilendirme desteği sunduk yatırım destek
ofislerimizde. Aşağı yukarı 892 ilçede 80 bin
civarında eğitim ve bilgilendirme faaliyeti gerçekleştirdik.
Zafer
Ajansıyla ilgili sorunuzu tam alamadım, müsaade ederseniz onu
ayrıca yazılı cevaplayalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi,
sırasıyla 7nci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
Sağlık Bakanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15) SAĞLIK
BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 62.247.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 3.859.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 2.424.102.450
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.490.208.650
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sağlık
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 17.907.031.638,74
Bütçe Gideri 17.231.337.492,27
Ödenek
Üstü Gider 1.084.053.818,56
İptal Edilen Ödenek 1.759.746.420,32
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 1.361.265.115,25
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2013 merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.19)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 10.047.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 19.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.755.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 115.390.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 127.211.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Vergi
Gelirleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 595.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.905.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 156.500.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 234.633.455,32
Bütçe Gideri 121.921.164,18
İptal Edilen Ödenek 112.712.291,14
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 72.745.838,00
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL)
|
Bütçe
Gelir Tahmini 125.000.000,00
Net
Tahsilat 197.178.925,05
Ret ve
İadeler 173.140,68
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2013 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.59)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 50.561.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 336.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 28.311.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 79.208.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 59.494.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 19.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 714.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 79.208.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15.75) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 20.419.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 8.099.403.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 8.119.822.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15.76) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 77.679.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 5.999.728.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 6.077.407.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.146.837.650
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 800.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 6.200.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 44.410.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.198.247.650
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kalkınma
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 442.148.196,00
Bütçe Gideri 407.478.026,66
Ödenek
Üstü Gider 189,11
İptal Edilen Ödenek 34.670.358,45
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Planma Teşkilatı
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 199.005.094,00
Bütçe Gideri 199.005.065,39
Ödenek
Üstü Gider 2,95
İptal Edilen Ödenek 31,56
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32.75) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 238.619.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.116.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 10.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 239.745.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 251.887.000,00
Bütçe Gideri 199.285.403,85
İptal Edilen Ödenek 52.601.596,15
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.34) GAP
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 4.443.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 92.068.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 96.511.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 96.311.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 200.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 96.511.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 63.631.000,00
Bütçe Gideri 56.731.104,27
Ödenek
Üstü Gider 986.689,36
İptal Edilen Ödenek 7.886.585,09
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL)
|
Bütçe
Gelir Tahmini 63.631.000,00
Net
Tahsilat 58.212.409,54
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.54)
DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 23.737.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 23.737.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 23.732.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 23.737.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.55) KONYA
OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 104.665.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 104.665.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 104.660.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
TOPLAM 104.665.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.240.000,00
Bütçe Gideri 320.816,96
İptal Edilen Ödenek 919.183,04
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL)
|
Net
Tahsilat 1.240.000,00
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.56)
DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 23.719.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 23.719.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 23.714.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 23.719.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik
Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2013 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesapları, Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu, Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2013 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabı kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını
temenni ederim.
Sayın
milletvekilleri, 7nci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.14
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Şimdi, 8inci
tur görüşmelere başlayacağız. Ekonomi
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü bütçe
ve kesin hesapları ile Türkiye Su Enstitüsü Bütçesi ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme
Etüt Merkezi, Çevre ve Orman Bakanlığı kesin hesapları yer
almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
K) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) DIŞ TİCARET
MÜSTEŞARLIĞI
1) Dış Ticaret Müsteşarlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1) İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANLIĞI
1) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Çevre ve Orman
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ö) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
P) DEVLET SU İŞLERİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
R) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
S) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen
milletvekilleri sisteme girebilirler.
8inci turda,
grupları ve şahısları adına söz isteyen sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına; Mersin Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü, Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına; Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan,
Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata, Adana Milletvekili Sayın
Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Sayın Müslim
Sarı, Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza
Yalçınkaya, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan, Çanakkale
Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş, Amasya Milletvekili Sayın
Ramis Topal, İstanbul Milletvekili Sayın Melda Onur.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına; Sakarya Milletvekili Sayın
Şaban Dişli, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Üzülmez, Bursa
Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin, Karabük Milletvekili Sayın
Osman Kahveci, Aydın Milletvekili Sayın Ali Gültekin
Kılınç, Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Samani,
Elâzığ Milletvekili Sayın Faruk Septioğlu, Burdur
Milletvekili Sayın Hasan Hami Yıldırım, Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Öntürk, Konya Milletvekili Sayın Gülay Samancı.
Şahıslar;
lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Berat Çonkar.
Hükûmet.
Şahısları
adına aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Faik Tunay.
Gruplar adına
ilk söz, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; Ekonomi Bakanlığının görüşüldüğü
bugün, bu bütçe görüşmelerinden önce, Sayın Bakanın dün,
kalbinden bir sıkıntı geçirdiğini öğrendik. Keşke
burada olmasaydı, dinlenmesinde fayda vardı; stres iyi gelmeyebilir.
Ama, biz, tekrar geçmiş olsun diyoruz.
Şimdi,
tekrarlamaya gerek yok; bu, yasal açıdan yok hükmünde bir
tartışma. Çünkü bu Sayıştay raporları meselesi
dolayısıyla bu görüşü ifade ettik.
Bu arada, tabii,
Cumhuriyet Halk Partisine de sormak istiyorum. Onlar, sadece yasal açıdan
yok hükmünde değil, gayrimeşru olduğunu söylemişlerdi. Bu
bütçenin hitamında ne yapacaklarını da öğrenmek bizim için
önemli tabii.
Ancak, tabii,
siyasal açıdan Ekonomi Bakanlığının eylemlerinin
tartışılmasının bir anlamı var çünkü bu,
Türkiyedeki toplam iktisadi faaliyetin bir değerlendirmesi. Doğrusu
bakanlığın adı Ekonomi Bakanlığı olsa da
karşımız da aslında bir uluslararası ticaret bakanlığı
bütçesi var. Adına neden Ekonomi Bakanlığı dendiğini
anlamak güç çünkü ekonomi, insanın üretici etkinliğinin yani üretim,
bölüşüm, tüketim ve yeniden üretim faaliyetlerinden doğan ilişkilerin
-maddi ve manevi ilişkilerin- tamamını kapsar. Oysa, biz, burada
genellikle dış ticarete ve dış ticaret eksenli faaliyetlere
dönük bir bakanlık bütçesi görüşüyoruz.
Bununla birlikte,
bu bütçe yaklaşımının sorunları var. Bunu Sayın Bakanın
Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunuşundan da anlıyoruz. Çünkü, genel
olarak dünya tablosunu, özel olarak da Türkiye tablosunu çizerken aslında
dünyayı ve Türkiyeyi bekleyen büyük krizden bu sunuşta herhangi bir
biçimde söz edilmediğini görüyoruz. Genel olarak Ekonomi
Bakanlığı bütçesinin ya da Ekonomi
Bakanlığının ekonomi yaklaşımının
gerisinde Türkiyeyi dünyadaki genel iktisadi süreçten ve kapitalist
dünyayı kaplayan krizden
ayırarak, kendi başına zamandan ve mekândan
münezzehmişçesine, kapitalizmden münezzehmişçesine
değerlendirmek var ki bu son derece yanıltıcı bir tablo karşımıza
koyuyor. Avrupanın en hızlı büyüyen 2nci ekonomisi
olduğumuz ifadesi bunlardan birisi. Bu iktisadi gerçekler
bakımından hiçbir şey ifade etmiyor çünkü genel olarak bütün
Avrupa ekonomisi, Batı Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, hatta Çin
dünyada genel olarak bir düşüş, bir aşağıya doğru
gidiş trendinde iken bu aşağıya doğru gidişin
neresinde olduğuna dair bir kıyaslama bize -kendi içinde kapalı
bir ifade olduğu için- hiçbir şey demez ama netice olarak bir bütün
hâlinde aşağıya doğru giden bir kapitalist ekonomi
içerisinde olduğumuzu söylemek gerekir halka. Her şeyden önce küresel
gerçek nerede? Şurada: Amerika Birleşik Devletleri, önümüzdeki
yıl -2013te- vergilerin artırılması ve kamu
harcamalarındaki kesintiler dolayısıyla bu dünyanın en büyük
ekonomisi bir resesyona doğru gidiyor. Çin, sert bir düşüşe
doğru gidiyor ve yükselen pazarlar denilen G-20 ülkelerinde de daha
derine giden bir yavaşlama var. Şimdi, eğer bu gerçekse
Türkiye'nin bu gidişattan uzak kalmasını düşünmek mümkün
değil.
İkincisi:
Türkiye'nin büyüme trendleri açısından bakarsak -geçmişteki
tabloyu bir yana bırakalım- ilk dokuz ayın büyüme verilerinin
gösterdiğine bakacak olursak bu dokuz ayda büyüme yüzde 2,6da kaldı.
Bütün ciddi iktisatçıların yaptıkları uyarıyı
sonunda TÜİK de kabul etti ve aslında bu büyüme
rakamlarının altından
arındırıldığı zaman gerçekte böyle olmadığını
söyledi, şunu ifade etti: Net ihracatın yıllık büyümeye
yüksek oranlı katkısında altın ihracının etkisi
not edilmelidir. dedi. Şimdi, tabii, bu bir muamma olarak görünebilir
herkese, ne oluyor yani durmaksızın altın ihraç ediyoruz
dışarıya? Aslında çok basit bir şey; Türkiye, Amerika
Birleşik Devletlerinin İrana yönelik yaptırımları
dolayısıyla, İrandan aldığı doğal gaz,
petrol ve petrol ürünlerine ödemelerini altın cinsinden yapıyor
yani -dolar ya da lira- para
cinsinden değil emtia cinsinden yapıyor ve bunu da altın olarak
arasında belirledi. Dolayısıyla, Türkiye'nin aslında
İrana ödediği, ithal ettiği malın
karşılığı olan para bir ihracat kalemiymiş gibi
gözüküyor. Oysa bunu analiz eden bütün iktisatçılar -bu arada TÜİK
de- aslında bu kalkınma rakamının, bu büyüme
rakamının çok geride kaldığını gösteriyor.
Biz, Türkiye'nin
gösterildiği gibi büyümüyor olmasından elbette mutluluk duyuyor
değiliz. Niye büyümek varken büyümemiş olmak bizi mutlu etsin? Bizi
ilgilendiren şey
Krize karşı halkı uyarmak, krize
karşı krizin en altında kalacak olan büyük yoksullar kitlesini
uyarmak yerine, bir kriz olmayacakmış gibi, Türkiye 2013ü
aslında çok büyük bir badireye uğramaksızın
atlatacakmış gibi sunulan bir tablonun realiteyle
sınanmasıdır bizim söylediğimiz. Şimdi, bunun tabii ki
yansısı kaçınılmaz olarak işsizlik rakamlarıyla
kendisini gösterecek ve işsizlikle ilgili beklentilerle.
Gene Ekonomi
Bakanlığının bütçesinin bize sunduğu tabloya bakacak
olursak işsizliğin yüzde 8,4le geçildiğinde
ısrarlıdır ve bunun Avrupa Birliği ortalamasının
üstünde, 15 Avrupa ülkesinden de yukarıda olduğu kanaatindedir. Oysa
bu kıyaslama aynı cinsten bir kıyaslama değildir.
Türkiyede bugün iş gücüne katılım oranını yüzde 50
dolayındadır. Yani evlerinde oturanlar, iş aramayanlar,
çalışma çağı geldiği hâlde çalışmayanlar,
bütün bunlarla çalışanları oranladığınızda
yüzde 50dir. Oysa Avrupa Birliği ülkelerinde bu iş gücüne katılım
yüzde 68 dolayındadır. Dolayısıyla, Türkiyede gerçek
işsizlik eğer bütün bunlardan arındırılırsa yüzde
8,4 rakamı, gerçekte yüzde 15lere, yüzde 16lara kadar varmaktadır.
Şimdi, bütün
bunlar karşısında Ekonomi Bakanlığımız iki
tane çare öneriyor bize. Bir tanesi, Ulusal İstihdam Stratejisiyle
istihdamı genişletmek, bu istihdam için de yeni teşvik
stratejisi ortaya koymak. Şimdi, bu Ulusal İstihdam Stratejisine
baktığımızda büyülü kelimeyle karşı
kaşıya kalıyoruz: Esneklik. Esneklik dediğimiz şey
aslında işveren nasıl istiyorsa öyle demenin
kibarcasıdır. Patronlar nasıl istiyorlarsa işçileri öyle
çalıştıracaklardır. Patronlar nasıl ücret ödemek
istiyorlarsa öyle ödeyeceklerdir ve güvenceli çalışma, sigortalı
çalışma artık Türkiyede bir istisna hâline gelecektir.
Kiralık işçilik, ödünç işçilik; geçici, özel istihdam
büroları aracılığıyla çalışma, kısmi
zamanlı çalışma, işin paylaşılması,
aynı işçinin birden fazla taşeron firmada çalışmaya
zorlanması, bunların hepsi esnekliğin içindedir.
İş güvencesinin
kaldırılması yeni Ulusal İstihdam Stratejisinin en önemli
hedeflerinden biridir. Burada da büyülü kelime katılıktır.
Katılık yani işverenin basıncına direnç. Direnmeyecek,
yumuşak olacak, gevşek olacak, bel verecek, ne isteniyorsa onu
verecek; dolayısıyla, katılıklardan
arındırılacak.
Çalışma
saatleri erkene alınacak ancak çalışma saatlerinin erkene
alınması çalışma saatlerinin azaltılmasıyla
eş zamanlı gitmeyecek, o nedenle kamu sektöründe de vardiyalı
çalışmaya geçilecek, kıdem tazminatı yükünden kurtulunacak.
Bunu Türkiye işçi sınıfının sendikaları,
cumhuriyet tarihinin emeğe yönelik en büyük saldırısı diye
niteliyorlar. Şimdi, sendikalar bunu keyfinden ya da Sayın Bakanı
sevmediklerinden, çalışmayı sevmediklerinden değil
Birim
zamanlı çalışma karşılığında
kazandıkları ücret ve hakların gerçek, reel ekonomi içinde
durmaksızın geriye doğru gitmesini aslında işçi
sınıfının büyük bir kesiminin işsizliğe mahkûm
edilmesi olarak okuyorlar.
Şimdi, bu
büyük eşitsizliğin ayrıca bir bölgesel yansıması var.
Buna da bölgesel asgari ücret yaklaşımıyla cevap vermeye
çalışıyor Ulusal İstihdam Stratejisi. Yani Türkiyenin
6ncı bölgesinde, esasen bizim Kürdistan dediğimiz Kürtlerin büyük
yoğunlukla, çoğunlukla yaşadıkları ve yoğun
olarak yaşadıkları illerde asgari ücretin Türkiyenin
batısına nazaran reel olarak daha düşük olması,
patronların bu alandaki harcamalarının da devlet
tarafından, kamu tarafından yani sizin, bizim vergilerimiz
tarafından karşılanması dolayısıyla, ekonomide
çalışanın, gerçek vergileri ödeyenlerin üzerindeki vergi yükü
artarken Kürt emekçilerin sırtındaki iş yükünün de artması
sonucuna varıyor. Şimdi, kriz karşısında bulduğu
çare budur.
İkincisi, tabii, teşvik sistemi. Bu teşvik
sisteminin bir bölümünü demin söyledim. O teşvik sistemi esasen
şuraya kadar varıyor, söyleyeyim: Sermayeden alınması
gereken 18 milyar liralık vergiden vazgeçiliyor, bu yüzde 5i demek
bütçenin. Ayrıca işveren primindeki 5 puanlık indirim için 5,5
milyar Türk lirasından vazgeçiliyor. Kredi faiz desteği için 11
milyar ve KOBİ desteği için 2,8 milyar olmak üzere, bir yüzde 5
tutarında sübvansiyon söz konusu. Vergi harcamalarıyla birlikte bu
oran bütçenin yüzde 11ine denk düşüyor. 2013 bütçesinde 116 kalem vergi
harcaması tutarı 22,4 milyar olarak öngörülüyor. Bunun
yaklaşık 19 milyar Türk lirası, gelir ve kurumlar vergisinden
istisna ve muafiyet niteliğinde olup doğrudan sermaye geliri elde
edenlere sunulan bir teşvikten başka bir şey değildir.
Şimdi, demek ki, Hükûmetimizin, Ekonomi
Bakanlığımızın kriz karşısında
bulduğu çare sermayeyi mümkün mertebe tahkim etmek, onu krize
karşı korumak ama bu korumayı işçi
sınıfının, yoksulların sırtından yapmak.
Şimdi, eğer bu ise Ekonomi Bakanlığının görevi,
görevini layıkıyla yapıyor demektir. Ama halka verilen söz
başka; halkın refahının artırılması,
işçilerin gelirlerinin ve refahlarının
artırılması ve Türkiyenin ilerleyen ekonomiler içerisinde
kendine özgü bir yer tutması.
Bütün bunların hiçbirisinin gerçek
olmadığını TÜİK verileri gösteriyor. Türkiyede
nüfusun yüzde 20si gelirlerin yüzde 42sine el koyuyor, geri kalan yüzde
60ı nüfusun yüzde 80i tarafından pay ediliyor. Aslında daha
ince, daha hassas hesaplamalarla o yüzde 40ın da çok büyük bir bölümüne
nüfusun ilk yüzde 5inin el koyduğunu görebiliriz. Şimdi, bu tablo,
aslında, Türkiyenin kendisine benzemediği, kendisi baş
aşağı giderken Türkiyenin
yukarı gittiğini söylediği Batı Avrupa, Amerika
Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ekonomilerdeki
dağılıma, gelişmiş ekonomilerdeki yoksunluk ve
yoksulluk oranlarına aşağı yukarı denk geliyor. Zaten
başka türlüsü de beklenemezdi. Ancak, Türkiyedeki iktisadi
gelişmişlik düzeyinin zayıflığı
dolayısıyla bütün bunlar daha da çarpık olarak gözümüze geliyor.
Sözümü
bağlarken şunu söylemek isterim: Türkiye eğer kapitalizm içerisinde
yaşayacaksa dünyanın en gelişmiş kapitalist ülkelerinden
daha farklı bir kader, kendi geleceği için, bekleyemez. Eğer
başka bir kader bekliyorsa o zaman her şeyden önce, sermaye
egemenliği başta olmak üzere, Türkiyedeki hâkim ilişkilerin
dışına çıkması, bunları dağıtması,
bunlardan ayrı bir gelecek kendisine kurması beklenir. Yoksa geri
kalan lafügüzaftır. Gelişmiş ekonomiler daha geride olanlara
kendi suretlerini gösterirler. Türkiye, Avrupa Birliğinden daha geri bir
ülke olarak Avrupa Birliğinin bugün karşı karşıya
olduğu bütün sıkıntılarla gelecekte yüzleşecektir.
Bununla karşı karşıya kalmamak istiyorsa kendi
kalkınma yöntemini ve birikim yöntemini değiştirecektir. On
yıllardır, yüzyıllardır bunun adı konmuştur, bu
sosyalizmdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Sosyalizm kapitalizmi yenecektir. Kapitalizmden
kurtulmadıkça bütün bu sıkıntılardan, krizlerden
kurtuluşun bir hükmü yoktur. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığının
2013 Yılı Merkezi Bütçe Yasa Tasarısı üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, devletin insana değer vermediği bir ülkede,
diğer canlılara, doğaya ve ormanlara değer verilmesi
beklenemez. İnsanların, çocukların toplu olarak katledildiği
bir ülkede doğa haydi haydi katledilir. Roboskide savaş
uçaklarından yağdırılan bombalarla çocuklar öldürülüyorsa
yine aynı savaş uçaklarından ve helikopterlerden atılan
bombalarla ormanlar da elbette yakılır, doğa tahrip edilir.
Ne yazık ki
Türkiyede demokrasi ve insan hakları kültürü gelişmediği gibi,
kültür ve tabiat varlıklarını koruma kültürü de yeterince
gelişmemiş ve geliştirilmemiştir. Köklü bir tarihsel
kültüre ve doğal potansiyele sahip olan Türkiyenin zenginlikleri bilinçli
ve bilinçsiz politikalar neticesinde yok ediliyor, talan ediliyor.
Avrupa ülkeleri
tarih, kültür ve tabiat varlıklarını koruma projeleri için
bütçelerinden ciddi paylar ayırmaktadırlar. Bu anlamda, halkı
bilinçlendirmek amacıyla ciddi kampanyalar gerçekleştiriliyor,
eğitimler veriliyor ancak Türkiyede bu bilinç ve refleks yok denecek
kadar azdır. Unutmayalım ki, tüm insanlığın ortak
mirası olan bu varlıkların ve tarihî alanların
korunması, gelecek kuşaklara aktarılması, başta
devletlerin ve insanlığın ortak sorumluluğudur.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin çevreye, tarihsel yapılara ve doğaya
önem vermediğinin bir kanıtı da binlerce hektar ormanlık
alanın yok edilmesidir. Çevresel sorunların her boyutuyla baş
gösterdiği bir dönemde her yıl binlerce hektarlık ormanlık
alanların yakılması, bir bölümünün de turistik bölgelere tahsis
edilmesi kabul edilemez bir uygulamadır. Milyonlarca ağaç, binlerce
hektar ormanlık alan, sırf golf sahaları, oteller, villalar,
şehir kentler, çılgın projeler ve yeni yollar için kesilmekte,
feda edilmektedir.
Bir de şöyle
bir gerçek var: Çeyrek asırdan fazla süredir devam eden savaş ve
şiddet ortamı nedeniyle, Kürt coğrafyasındaki ormanlar
yakıldı, tahrip edildi. Ne acıdır ki, sırf PKKliler
içinde gizleniyor, daha rahat kamufle oluyorlar diye ki bu bir
iddiadır- binlerce hektar
ormanlık alan bizzat askerler tarafından yakıldı. Buna
birçok yerde kendim de tanığım.
Bunun yanı
sıra, havadan ve karadan atılan milyonlarca bomba, top ve mermi
bölgeyi, dağları, toprağı çoraklaştırdı,
akarsuları zehirledi, canlılara yaşamı zehir etti.
İddia ediyorum, son otuz yılda atılan bomba, mermi
sayısı kadar ağaç dikilmiş olsa idi Kürt
coğrafyasında çorak
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin yüzde 80 oranında bir orman alanına
sahip olma kapasitesi vardır. Ne yazık ki şu an ülke
topraklarının ancak yüzde 27si ormanla kaplıdır. Bir
ülkenin ormanlarının yeterli seviyede olabilmesi için o ülkenin yüzde
30'unun ormanlarla kaplı olması gerekiyor. Türkiye bu açıdan
bakıldığında çok kötü bir durumda değildir
şüphesiz. Ancak, mevcut ormanların yaklaşık yüzde 80inin
verimsiz ormanlardan oluşması göz önüne alındığında,
bu, hiç de olumlu bir tablo olarak karşımıza
çıkmamaktadır.
Sayın Bakan
komisyon toplantısı sunuş konuşmasında, ormanlık
alanların 1972 yılında 20,2 milyon hektardan 2012
yılında 21,66 milyon hektara yükseldiğini övünerek
anlattılar. Ancak şu hatırlatmayı yapmak zorundayız:
Aradan kırk yıl geçmiş ve bu kırk yılın son on
yılı kendi iktidarları dönemidir. Buna rağmen reel bir
orman artışından söz etmek çok da doğru değildir. Zira
1970-80li dönemlerde, hatırlanacağı üzere, odun gibi yakacak
ihtiyaçlarının büyük kısmı ormanlardan
sağlanıyordu. Son yirmi yılda alternatif çözümlerin de ortaya
çıkması ve teknolojik gelişmeler de nazara
alındığında ormanlık alanların 50 bin
hektarı bulması gerekliydi diye düşünüyorum.
Yine,
Sayın Bakanın övünerek söz ettiği başka bir konu ise orman
yangınlarında aldıkları başarılı sonuçlardır.
Bir soru önergesine verdiği yanıtta Sayın Bakan, 2002-2011
yılları arasında, yani kendi iktidarları döneminde 19.739
orman yangının meydana geldiğini, bunun sonucunda
Değerli
milletvekilleri, bir başka önemli konu ise kanunlaşan 2/B
Yasasıdır. Bilindiği üzere, orman köylerinde yaklaşık
7,8 milyon yurttaş yaşamaktadır. Köylerde yaşayan bu
yurttaşlar sosyal sınıfın en yoksulları olarak ifade
edebileceğimiz kesimdendir. Orman köylüleri gelir
dağılımında en son sırada yer almaktadır.
Yasanın mevcut şekliyle yoksul orman köylüsü ve bu alanlar üzerinde
tarımsal faaliyet yapan üreticiler ile bu alanlar üzerinde lüks konutlar
yapan varlıklı kişiler arasında hiçbir ayrım
yapılmamıştır. Satış bedeli tespitine yönelik bu
düzenleme hakkaniyete uygun değildir. Çok sayıda yurttaş,
yakın zamanda, kendi arazileri üzerinde -en iyi olasılıkla-
ücretle çalışan birer işçi durumuna düşeceklerdir. Söz
konusu yasa adaletsizdir çünkü herkesi aynı kefeye koymaktadır; orman
alanına fabrika yapanla, orman içine villa yapanla, orman kenarına
tatil köyü yapanla geçimini sağlayacak kadar geliri bu arazilerden
sağlayanlar arasında fark görmemektedir. Orman köylülerinin yüzde
58i yakacak odun gereksinimlerini ormandan karşılamaktadır,
yüzde 13ü gelirini ormancılıktan kazanmaktadır ve yüzde 84ünün
gelir düzeyi oldukça düşüktür. Orman köylülerinin büyük bölümünün
yıllık toplam geliri 2 bin Türk lirası civarındadır.
Bunları, tatil köyü, otel sahipleriyle eşitmiş gibi aynı
kefeye koymak büyük bir haksızlık olacaktır. Ayrıca,
doğrudan satışlar rayiç değerin yüzde 70i üzerinden
gerçekleşecektir. Peşin ödemelere yüzde 20, yarısını
peşin ödeyenlere ise yüzde 10 indirim yapılacaktır yani
parası olana rayiç değerin yüzde 45i kadar indirim yapılarak
ödüllendirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, son dönemlerde Türkiyede, bir diğer önemli
yıkım ve talan olayı ise ülkenin suları üzerinde
gerçekleşmektedir. Hükûmet tarafından para kazanılan, kâr edilen
bir meta hâline getirilmek istenen ülke sularının, yaşamsal bir
varlık olduğu ve kamuya ait olduğu âdeta unutulmuş ya da
artık tamamen inkâr edilir bir hâle gelmiştir. Doğaya ve insana
can veren akarsular, yer altı suları Su Kullanım Hakkı
Sözleşmesiyle kırk dokuz yıllığına özel sektöre
peşkeş çekilmiştir ve birçok yerde
satılmıştır. Küresel rant ve sermaye gruplarının
gün geçtikçe daha da saldırganlaştığı günümüzde, suyun
ve doğanın farklı etkilerle ticarileştirildiği ve
çıkar ortaklı proje ve çalışmalarla yok edilmeye
çalışıldığı açıkça ortaya
konulmaktadır.
Kamu ve özel
sektör tarafından Türkiye genelinde yapılması planlanan 2 bine yakın
nehir tipi HES projesi bulunmaktadır. Bu kadar kapsamlı ve
yakıcı etkisi olan HESler, ne yazık ki projelerin
tamamlanması öngörülen 2023 yılında elektrik talebinin sadece
yüzde 5ini karşılayabilecek durumdadır. Bu durum ise çevreye
verilen zarar düşünüldüğünde çok ağır bir bedeli
içermektedir.
Aynı
hidroelektrik santralleri ile sularımızın kullanım
hakkı çok uluslu şirketlere verilmektedir ve bu şirketlerde
yüzlerce kişi değil sadece birkaç kişi çalışmakta ve
söz konusu şirketler akla hayale sığmayacak oranlarda rant
sağlamaktadır.
Her ne kadar
ülkemizde henüz yeterince bir farkındalık oluşmamış
olsa da veya vatandaşlarımızın ağır günlük
sorunlarından sıra gelmese de küresel ısınma,
ormanların yok oluşu, çölleşme konuları gittikçe artarak
dünyanın gündemine girmiştir. Bergamada, Fatsada, Diyadinde,
Artvinde özel maden arama şirketleri, maden aradıkları yerde
doğayı tahrip etmekte, temiz su kaynaklarını
zehirlemektedirler.
HES projelerinin
yapımının planlandığı vadilerin bir kısmı
turizm bölgesi ilan edilirken birçoğu SİT alanı ilan
edilmiş ve bir kısmı da millî park içerisinde yer
almıştır.
Son birkaç
yıl içerisinde Dersim,
Danıştay
13. Dairesi ve Ankara 8. İdare Mahkemesinin iptal ve yürütmeyi durdurma
kararlarına rağmen, 4 baraj ile toplam 28 HES projesinin
çalışmaları, üstün kamu yararı olduğu gerekçesiyle
Dersimde devam ediyor.
Türkiye'de, ilk
defa bir millî parka yapımı planlanan baraj için Üstün kamu
yararıdır. şeklinde karar alınmıştır.
Hiçbir kamu yararı, ekolojiden, doğal tabiatın
korunmasından daha üstün değildir. Keza, Mezopotamya
uygarlığının günümüze kadar kalan en önemli tanık ve
kültürel mirası olan Hasankeyfin bu politikaya kurban edilmesi kabul
edilemez. Yapılacak Ilısu Barajı ile tarihî ve kültürel
açıdan değeri biçilmeyen 10 bin yıllık kültür mirası,
bu yapay suda boğulmak istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, HES projeleri, ayrıca, AKP Hükûmetinin
uyguladığı Kürt coğrafyasını
insansızlaştırma politikası amacı gereği,
Fıratın ötesinde Enerji kaynağı yaratma. adı
altında stratejik bir silah olarak kullanılmaktadır. Kürt
coğrafyasında tarım ve hayvancılık alanında yaşamsal
öneme sahip olan Dicle, Zap ve Munzur gibi akarsuların üzerine kurulan HES
projeleri, kuruldukları coğrafyayı insandan
arındırmaktadır.
Zap Suyunun
üzerine kurulması düşünülen ve hâlen inşaat aşamasında
olan HES projesi, Kazan Vadisinin girişine yapılacak Irak Federe
Kürdistan sınırıyla Türkiye sınırını birbirinden
ayırmaya yönelik projedir. Buradaki güzergâhın sular altında
kalmasıyla birlikte, Çukurcanın bazı köylerinin Kuzey Irak ile
irtibatının kesilmesine yol açacaktır. Bu vesileyle Zap Vadisindeki
bazı köylerin boşaltılması açıkça hedeflenmektedir.
Tıpkı Munzur Vadisinde olduğu gibi, devlet, bir dönemler
yakarak, yıkarak, silah zoruyla boşalttığı köyleri,
strateji değiştirerek, insanın ortak kullanımında olan
akarsuları kullanarak boşaltmayı amaçlıyor. Yıllarca
devam eden her türlü asimilasyon politikalarının ardından
silahlarla, tanklarla, bombalarla ellerinden dilleri, kültürleri, kimlikleri,
toprakları, yaşam hakları alınmak istenen Kürtlerdir.
Elbette ki daha önceki yöntemlere karşı gösterdiği
direnişin aynısını Kürtler, HES projesiyle uygulanmak
istenen insansızlaştırma stratejisine karşı da
gösterecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, diğer önemli husus da kuşkusuz HES projelerinin
yapımı aşamasında meydana gelen iş
kazalarıdır. HES şantiye alanlarında
yaşamını yitiren işçilerin sayısı 300ü
aşmış durumdadır. Bu çok hazin ve korkunç bir
rakamdır. Artık, bu tarz işçi cinayetlerinin kasıt
içerdiği de bir gerçektir. Alınmayan tedbirler, güvensiz
çalışma koşullarının yaratmış olduğu bu
durum artık daha fazla can almasın istiyoruz. Yaşanan bu
ölümlerden, acılardan siyasi iktidarlar sorumludur çünkü bu yasal
düzenlemeleri, bu pazarlıkları, bu güvencesiz çalışma
ilişkilerini onlar hazırlamakta ve uygulamaktadırlar. Bu
cinayetlerin toplumumuzdaki diğer cinayetler gibi köklü
değişiklik ve kültürel değişimler ile önlenmesi de
mümkündür. Sayın Bakan, bu konuda daha duyarlı olmaya
çağırıyoruz sizi, HES inşaatlarında daha
duyarlılık gerekir.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de 2013 yılı bütçe tasarısı
kapsamında Orman ve Su İşleri Bakanlığına
bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Türkiye Su Enstitüsü
bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum partimiz adına.
Öncelikle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Ve yine, şu
anda ekranları başında bizleri izlemekte olduklarını
düşündüğüm ama Türkiyede yapılan KCK operasyonları
nedeniyle milletvekilliklerini yapamayan, şu anda bizimle bu salonda
bulunamayan değerli arkadaşlarım Sevgili Selma Irmak, Gülseren
Yıldırım, Faysal Sarıyıldızı ve yine Kemal
Aktaş, İbrahim Ayhan ve yine 2011 seçimlerinde 85 bin gibi çok yüksek
bir oy alarak seçilen ama milletvekilliği yine elinden alınan,
gasbedilen ama milletvekilliği elinden alınsa da gasbedilse de o her
zaman Kürt halkının gönlünün milletvekili olarak kalan Sevgili Hatip
Dicleyi de buradan sevgiyle, saygıyla selamlamak istiyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, su, insanın en temel gereksinimi olmakla birlikte
dünyadaki su rezervlerinin gün geçtikçe azalıyor olması, 2025
yılında dünya nüfusunun üçte 1inin ciddi derecede su
sıkıntısı çekeceğiyle ilgili veriler suyun önemini
günümüzde giderek artırmaktadır. Bu nedenle, hükûmetlerin ulusal ve
uluslararası su politikalarını belirlemek bir gereklilikten öte,
artık zorunlu hâle gelmiştir. Bu amaçla bir yıl önce kurulan
Türkiye Su Enstitüsünün nasıl bir su yönetim stratejisi
oluşturacağı son derece önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde en büyük doğa katliamlarından biri olan
ormanlarımızın yok edilmesi, hem havamızın hem de su
kaynaklarımızın tüketilmesi demektir.
Hava
kirliliğinde önceki yıllara oranla -özellikle Ankara gibi doğal
gaz kullanımının arttığı illerde- azalmalar
görüldüyse de bugün ölüm nedenlerinin yüzde 10unun hava kirliliğine
bağlı hastalıklardan olduğunu biliyoruz. Hava kirliliğinin
olumsuz etkileri, sağlıklı kişilerde bile gözlenmekle
birlikte özellikle çocuklarda daha ciddi sorunlar ortaya
çıkarmaktadır. Bu durum, sürdürülen politikaların halk
sağlığı açısından ne denli tehlikeli sonuçlar
açığa çıkardığının da bir göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, hem gerekli önlemlerin alınmaması hem de
kasıtlı olarak çıkarılan orman yangınları ve
orman talanı nedeniyle her geçen gün orman vasfını kaybeden 473
bin hektarın üzerindeki arazi, yeniden ormanlaştırma yerine 2/B
kapsamında imara açılmıştır. Bu yasanın daha
fazla orman talanına yol açacağı da hepimizin malumudur. Oysa,
Anayasanın 169uncu maddesi Yanan ormanların yerine yeni ormanlar
yetiştirilir. demektedir. Buna rağmen Hükûmet, orman
vasfını yitirmiş arazileri imara açarak hem kasasını
doldurmuş hem de birtakım çevrelere önemli oranda rant
sağlamıştır. Alınan yüzde 50 oyda hani her zaman
yüzde 50 oyla övünüyorsunuz ya- işte bu çevrelerin de yani bu rant
sağladığınız çevrelerin de önemli oranda bir payı
olduğunu da buradan belirtmek isterim.
Yine
Anayasanın 169uncu maddesi Devlet, ormanların korunması ve
sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve
tedbirleri alır. demektedir. Anayasadaki bu açık hükme rağmen,
askerî operasyonlar sırasında, son yirmi yıldır, Hakkâri,
Dersim, Şırnak, Ağrı, Muş, Diyarbakırda yani
Kürt coğrafyasında ormanlar yakılmaktadır. Sadece
Hakkâride ormanlık alanların yüzde 60ı bu gerekçeyle
yakılarak yok edilmiştir. Geçtiğimiz yaz aylarında,
güvenlik güçleri tarafından Cudide, Şemdinlide savaş
uçaklarının attığı bombalar neticesinde çıkan
yangının bölge halkı tarafından söndürülme çabası,
buna rağmen güvenlik güçleri tarafından yapılan engelleme Türkiye
basınında da yer almıştı. Ormanların
yakıldığı yetmiyormuş gibi söndürülmesine de
karşı çıkan bir anlayış ve zihniyetle karşı
karşıyayız. Ayrıca, bölgede yangından arta kalan
ormanların koruculara ve diğer kesimlere rant alanı
olmasına göz yumulduğunu da belirtmek isterim. PKKnin yaşam
alanlarını daraltma, ortadan kaldırma ve PKKyi imha etme
anlayışıyla doğa katliamı yapılması konusunda
şunu belirtmek isteriz ki, yirmi yıldan beri denenen, sonuç
alınamayan ve sonuç alınamayacak bu politikalardan vazgeçmelisiniz.
Zira, sonuç alamayacağınız gibi ülkenin en büyük zenginliklerini
de yok ediyorsunuz. Yok etmekle kalmayıp bir de üstüne üstlük Anayasa suçu
işliyorsunuz, bunu da size hatırlatmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, 2002 yılında iktidara gelen AKP Hükûmeti de, Kürt
sorununu barışçıl yöntemlerle çözmek yerine, kendinden önceki
hükûmetler gibi güvenlik politikalarına sarılmıştır.
Bölgede yapılan barajların bir kısmının güvenlik
gerekçesiyle yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bugün
dünyanın hiçbir yerinde güvenlik amaçlı bir baraj
yapıldığı görülmemiştir. Kürt sorununun çözümü için
barış gibi maliyetsiz bir yol varken, doğamızı tahrip
eden, sularımızı kirleten, ormanlarımızı yok eden
bir yöntemin seçilmesi anlaşılır değildir. Ama bilinmelidir
ki, barışın yolunu aramadıkça, değil güvenlik
barajları, ne olursa olsun, hiçbir engel Kürtlerin özgürlük mücadelesinin
önüne geçemeyecektir. Kürt halkı, er ya da geç mutlak hak ve
özgürlüklerine kavuşacaktır. Orta Doğudaki gelişmeler de,
tüm Orta Doğu halklarının, sadece Kürtlerin değil, tüm Orta
Doğu halklarının mutlak özgürleşeceklerine olan
inançlarını artırmaktadır. Orta Doğuda halklar
özgürleşirken, Hükûmetin Suriye Kürtlerinin özgürleşmesine
karşı yürüttüğü kirli politikalar da sonuç vermeyecek ve 21inci
yüzyıl, Kürtlerin özgürleştiği yüzyıl olacaktır. Bu
nedenle, güvenlik amacıyla yapılan ve yapılacak olan barajlar,
barışa, çözüme, demokratikleşmeye hiçbir şekilde katkı
sunmayacaktır. Zira, dünyanın hiçbir yerinde barıştan daha
güvenli bir yol yoktur arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin en büyük zenginliği olan akarsu ve nehirler
üzerinde yüzlerce HES inşaatı devam ediyor. Şu anda Türkiyede
yaklaşık 1.500 HES mevcut, inşaatı süren HES
sayısı da 200 civarında. Hükûmetin bu HES sevdasının
nereden geldiğini açıkçası merak ediyoruz. Tam bir doğa
katliamına neden olan HESler, şu anki hâliyle ülkenin enerji
ihtiyacının yüzde 5ini bile karşılamaya yetmeyecekse,
ekolojik yaşamı altüst eden, insanların yaşam
alanlarına geri dönülemez zararlar açan HESlerdeki ısrarın
kaynağı nedir, onu da bilmek istiyoruz.
HESler, hepimiz
bilmeliyiz ki, büyük rant kapılarıdır artık Türkiyede. ÇED
raporlarının havada uçuştuğu, binlerce dolara
alınıp satıldığı herkesin malumuyken, HES
projeleri kamu yararı diye yutturmaya çalışılabilir ama
artık Türkiyede başta çevreciler olmak üzere Türkiye kamuoyu artık
bunları yutmuyor arkadaşlar.
Bakınız,
1939 yılında savaşa girme olasılığına
karşılık acil durumlarda kamulaştırma yapabilmenin
yolunu açan ve Bakanlar Kurulu kararıyla alınabilen acele
kamulaştırma yetkisi şu anda Enerji Piyasası Düzenleme
Kuruluna usulsüz bir şekilde devredilmiş durumdadır. Kentsel
dönüşüm projelerinde de sıkça karşımıza çıkan ve
geçtiğimiz aylarda afet yasasının Meclisten geçmesiyle
önümüzdeki günlerde daha sık karşılaşacağımız
acele kamulaştırma HESler için rahatlıkla kullanılabilmektedir.
Yine, HES
inşaatları için alınması gereken ÇED raporları
firmalar için sorun bile değildir artık. Zira, şirketler ÇED
raporlarına değil, ÇED raporları şirketlere
uydurulmaktadır. HES inşaatlarında o yerleşim bölgesinde
yaşayan insanların rızası alınmadan, köyünden,
bölgesinden kopmak istemeyen insanları acele kamulaştırma
kararıyla yerinden yurdundan eden bu uygulama, devlet tarafından da
desteklenmektedir. Üstelik, ilk yatırım maliyeti yüksek olmasına
rağmen, devlet tarafından enerjiyi satın alma garantisi
verildiği için şirketler HES yapma yarışına âdeta
soyunmuş gibidirler.
Peki, biz bu
HESlere niye karşıyız? Sayın milletvekilleri, HESler
suyun özelleştirilmesinin diğer adıdır. HESlerin bizi
korkutan tarafı, suyun kontrol altına alınarak kırk dokuz
yıllığına şirketlere kiralanmasıdır. Su
havzaları üzerine baraj inşa eden HES firmaları, temel olarak
suyu kontrol altına almaktadır. Bizler su kaynaklarının ve
su hizmetlerinin özelleştirilmesini savunan merkezî su politikalarına
karşı katılımcı ve demokratik
uygulamalarının hayat bulmasından yanayız. Halktan yana,
halkın yararına siyaset üretmek budur.
Yerel yönetimlere su tesislerini
işletmek için elektrik enerjisi üretme yetkisi verilmeli diyoruz. Bu
imkândan yoksun olanlara, su tesislerinin işletilmesi için gerekli olan
enerji fiyatlarında indirim uygulanmalıdır diyoruz. Su
havzaları idari ve politik sınırlara göre değil, doğal
sınırlara göre belirlenmeli ve yönetilmelidir diyoruz. Havza yönetimi
ve planlaması su kaynaklarının çevresel, sosyal, ekonomik
boyutları göz önüne alınarak ekolojik bir bütünlük içerisinde
oluşturulmalıdır. Su havzalarında yer alan yerel
yönetimlerin havza yönetimi için birlikler oluşturmalarına imkân
sağlanmalıdır diyoruz.
Değerli milletvekilleri, su,
yerine başka bir şeyin ikame edilemeyeceği bir doğal kaynak
olarak tanımlanmaktadır. Hayatın ve ekosistemin önemli bir
parçası olan su, insanın en temel ihtiyaçlarını
karşılamakla birlikte, tarım ve sanayinin ana
unsurlarını oluşturmaktadır. Bu nedenle, su
kaynaklarını kimin yöneteceği meselesi son derece önemlidir.
Birçok sektörü birincil ölçüde etkileyen bir kaynağın yönetimi
oldukça stratejik bir öneme sahiptir. Bu nedenle su kaynaklarının yönetimi
pazar ekonomisi çözümlerine göre değil, ekolojik çözümlerin de güvence altına
alındığı bir biçimde yönetilmesi gerekir. Her şeyden
önce su, kamu malıdır, dolayısıyla özel mülk olarak
kullanılamaz.
Su hakkının en geniş
tanımının yapıldığı uluslararası belge,
26 Kasım 2012 tarihinde yayınlanan Birleşmiş Milletlerin
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi Genel Açıklama 15tir.
Birleşmiş Milletlerin açıklamasına göre, herkesin yeterli,
güvenli, fiziki olarak ulaşılabilir ve bedeli ödenebilir suya
erişim hakkı vardır, Bir ailenin gelirinin yüzde 2sinden
fazlasını su faturası oluşturamaz. denilmektedir.
Su hakkı ile
ilgili devletin yükümlülüğü tam olarak tanımlanmamış olsa
da, devlet, su hakkı açısından güvenli, ulaşılabilir
su temin etmekle sorumludur. Devlet, toplumun tüm kesimlerine güvenli ve sağlıklı
su sağlamakla yükümlüdür. 3 Ocak 1976 tarihinde yürürlüğe giren
sözleşmeyi Türkiye, ancak 15 Ağustos 2000de imzalayıp 4 Haziran
2003te de Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylayarak hayata geçirmiştir.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu, 2010 yılında, güvenli ve temiz içme suyuna ve
hıfzıssıhhaya erişimin yaşamdan ve insan
haklarından sonuna kadar faydalanılması için temel bir insan
hakkı olduğunu kabul etmiştir. Bu madde, 124 ülkenin evet oyuna
karşılık 42 çekimser oyla kabul edilmiştir, işte,
Türkiye de bu çekimser oylar arasındadır değerli
arkadaşlar. Ancak, hemen belirtelim ki, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 90ıncı maddesi Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. demektedir.
Su hakkı gibi temel hak ve özgürlüklere ilişkin kanunların
aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümleri esas
alınır. Bir başka deyişle, Türkiye eninde sonunda bu
anlaşmayı imzalamak durumunda kalacaktır.
Değerli
arkadaşlar, dünyada su hakkını tanıyan anayasalar da
vardır. 2004 yılında, Uruguayda, referandumla su üzerine bir
anayasa değişikliği yapılmıştır. Yeni
anayasaya Su yaşam için vazgeçilmez bir varlıktır ve içilebilir
suya ve kanalizasyona erişim temel bir insan hakkıdır. diye bir
ibare eklenmiştir, düşünün bu Uruguaydadır. 2009
yılında ise yeni Bolivya Anayasasına bir madde
eklenmiştir. Bu madde Herkes evrensel nitelikteki içilebilir su
hizmetlerine eşit olarak sahip olmalıdır. Su ve temizliğe
ulaşma bir insan hakkıdır, imtiyaz ve özelleştirme kabul
edilemez. şeklindedir. Demokratik ve sosyal bir hukuk devleti
olduğunu iddia eden bir devletin anayasasında da bu olması
gereklidir.
Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, demokratik özerklik temelinde, cinsiyet özgürlükçü ve
ekolojik bir siyaset çizgisinde ilerlemekte, tüm
politikalarımızı bu paralelde yapmaktayız. Tüm bireylerin
ve halkların uluslararası standartlardaki insan hak ve
özgürlüklerinden yararlanmasını hedefleyen, demokratik, özgürlükçü,
eşitlikçi bir anayasa talebimizin olduğunu en başından beri
her platformda dillendiriyoruz. Bu bağlamda bize göre yeni anayasa, sadece
insanların değil, dünyadaki tüm canlıların var oluşunu
dikkate alan ekolojik bir yaklaşımla yazılmalıdır. Her
bireyin ve canlının yeterli miktar ve kalitede suya erişim hakkı
vardır. Bu hak, tıpkı temel insan hakları gibi,
doğuştan gelen haklar arasında görülmelidir. Temiz ve kaliteli
suya erişim hakkı, devletin temel görevleri arasında yer
almalı ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Sosyal
devlet ilkesi olmanın gereği de budur değerli arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, içme suyuyla ilgili de ciddi sorunlarla yüz yüze
kalmış bulunmaktayız. Bugün, gerek şebeke suyunun
kalitesinin düşmesi nedeniyle gerekse de İstanbul, Ankara gibi çok
büyük kentlerde şebeke suyu hakkında bilinçli olarak yapılan
olumsuz spekülasyonlar nedeniyle halk, musluklardan akan suyu içemediği
için şişelenmiş suyu satın almak zorunda kalmaktadır.
Böylelikle halk, su şirketlerinin kasasını doldurmaya mahkûm
edilmiş ve mahkûm olmuştur. Daha şimdiden, 20yi aşkın
yerli ve yabancı sermaye, Uludağ Millî Parkında su
şişelemesi işlerini yapmaktadır. Hükûmetin
uyguladığı neoliberal politikalar sonucunda, halkın
malı olan kullanılabilir içme suları yerli ve yabancı
sermayeye peşkeş çekilerek devam ettirilmektedir bu politika.
Artık, günümüzde, bu politikaya bir Dur. demenin de zamanı
gelmiştir değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, Başbakan, 2009 yılında İstanbulda
düzenlenen Dünya Su Forumunda, gelecekte içilebilir, berrak, temiz, tatlı
sular ve teneffüs edilebilir hava için atıkların çevreye
zararsız hâle getirilmesinin şart olduğunu bildirdikten sonra,
Hükûmet olarak, bu bilinçle, su kaynaklarımızın çok daha
verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik
çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.
demişti. Şimdi biz de Başbakana şunu soruyoruz, diyoruz ki:
Hız kesmeden yaptığınız şey, Hasankeyfte
Ilısu Barajı inşaatına start vererek binlerce
yıllık tarihi sular altına gömmek midir? Hız kesmeden
yaptığınız şey, ülkenin su kaynaklarını
tüketen politikalar yürütmek midir? Hız kesmeden
yaptığınız şey, Munzurda onlarca HES
inşaatına acımasızca izin vermek midir? Yine, hız
kesmeden yaptığınız şey, doğayı katletmek ve
sınır boylarında güvenlik amaçlı barajlar inşa etmek
midir?
Tabii ki önemli
bir husus da uluslararası sularımızdır değerli
arkadaşlar. Bugün, Dicle ve Fırat üzerinde yapılan yüzlerce HES
ve inşaatı mevcuttur. Unutmayalım ki Dicle ve Fırat üzerine
yapılan HESler, bizimle birlikte bu suları kullanacak olan
diğer ülkelerin bu su kaynağına ulaşma haklarını
ellerinden almaktadır. Bildiğimiz gibi, binlerce yıl önce yani
sınırlar çizilmeden bu akarsu kaynakları buralardaydı ve
biz, sınırlar çizilmeden, binlerce yıl önce oluşan su
kaynakları üzerinde o suyu kullanan halklardan daha fazla bir hak iddia
etmenin doğru olmadığını düşünüyoruz.
Kısacası
şunu ifade etmek istiyoruz: Sayın Orman ve Su İşleri
Bakanı bir konuşmasında Su uyur, Türk bakar. demişti. Biz
de Sayın Bakana Su uyur, Türk bakar. politikasının bizi bu
noktaya getirdiğini ifade etmek istiyoruz. Biz Su uyur, Türk bakar.
politikasının takip edilmesini değil, Su gibi aziz ol. diyen
halkın bizim için suyla ilgili söylediği politikanın takip
edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle tekrar partim adına hepinizi saygıyla selamlamak
istiyorum.
Sağ olun.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
8inci tur
görüşmelerinde şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhanda.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2013 yılı Ekonomi
Bakanlığı bütçesi ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı kesin hesabı üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada hiç kimse
yalnız değil, biz de yalnız değiliz. Dolayısıyla,
dış ticaret konusundaki gelişmeler ülkelerin kurduğu siyasi
ilişkilerden ve dış politikalardan da bağımsız
değil. Bu konuda dünyada gidişata bakarsak son otuz yılda dünya
genelinde üretim artışına kıyasla dış ticaret ve
doğrudan yabancı sermaye girişleri daha yüksek oranda
artmıştır. Bu dönemde miktar bazında dünya mal üretimi
yıllık ortalama yüzde 2,6 oranında artarken, dünya mal ticareti
değer bazında yüzde 7,3 artmıştır. Özellikle belirtmek
gerekirse bu artışta yıllık ortalama yüzde 8,4
oranındaki imalat sanayisi ürünleri ihracatı artışı
etkili olmuştur. Aynı dönemde dünya genelinde doğrudan
yabancı sermaye girişleri de 1982-2007 yılları
arasında yıllık ortalama yüzde 15ler civarında
artmıştır. Bu doğrultuda aynı dönemde doğrudan
yabancı sermayeli birimlerin dünya genelinde satışları ve
ihracatı sırasıyla yıllık ortalama yüzde 10,2 ve yüzde
8,8 gibi yüksek oranda artış göstermiştir. Dünya mal
ihracatı 1980 yılında 2 trilyon dolardan 2010 yılında
14 trilyon dolara yükselmiştir. 1990-2010 yılları arasında
dünya ihracatı içinde gelişmiş ekonomilerin payı
azalırken, yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin payı
artmıştır.
Bakanlık web
sitesi, Duyurular alanında, haziran ayında ihracat stratejisi ve
eylem planıyla dış ticaret beklenti anketi mevcut. Türk
markaları yaratılıyor, ihracat pazarları
çeşitlendiriliyor, yeni yatırım teşvik sistemi
uygulanıyor; sonuç olarak ihracat artıyor, cari açık geriletilmeye
çalışılıyor, geriliyor. Ancak, ilk 1.000 ihracatçı
firmanın ihracattan aldığı pay yüzde 64 yani KOBİler
hâlen üretici, ihracatçı konumuna gelemedi. Toplam ihracatçı firma
sayımız 50 bin dolayında. 1 milyar doların üzerinde ihracat
yapan firma sayısı sadece 39. 1 milyar doların üzerinde ihracat
yaptığımız ülke sayısı 32. Bu durumda, 230un
üzerinde ülkeye veya gümrük bölgesine ihracat yapılması ülke
çeşitliliğini göstermiyor. 1 milyar doların üzerinde ihracat
yapan sektör sayısı 31. Bu durum, ürün çeşitliliğinin
istenen düzeye ulaşmadığını gösteriyor.
Diğer
taraftan, 2012 yılı dış ticaret beklenti anketi
sonuçlarını incelediğimizde sektörlerin on yıl önce var
olan sorunlarının bugün de devam ettiğini görüyoruz.
İhracatçı firmaların hâlen yüzde 66sı Enerji maliyetleri
yüksek. diyor, yüzde 60ı Lojistik maliyetleri yüksek. diyor, yine
yüzde 60ı Ham madde ve ara malı fiyatları yüksek. diyor.
İthalatın
cari açık üzerindeki etkisi kısmen azalıyor olsa da ithalat
yapılma nedenleri değişmiyor. Hâlen yurt içi üretimin
olmaması yüzde 47,5 ithalat açısından, yurt içi üretim
miktarının yetersiz olması yüzde 42, yurt içi fiyatların
daha yüksek olması yüzde 37 ve yurt içi kalitenin yetersiz olması
yüzde 34. Bunlar ithalatın en önemli nedenleri. O zaman AKP hangi problemi
çözdü? Firmaların geçmişte var olan sorunları devam ediyor.
Bunlar finansman imkânlarının yetersizliği, maliyetlerin yüksek
olması, rekabetçi fiyat sunamama, yeterli pazar araştırması
yapamamış olmak
oranlarını vermiyorum ama ağırlık burada-
uygun, yeterli dağıtım ağı kuramamış olmak.
Bundan daha fazlası da Bakanlar Kurulu kararı programın ekinde
çok detaylı var. Ben defalarca bu kürsüden bunu zikrediyorum.
Tüm
bu sorunlar bir gösterge. Peki, neyin göstergesi? Üretimde hâlen sıkıntımızın
var olduğunun göstergesi. Üretimde sıkıntı demek, inovasyon
yapabilme kabiliyetinizin de düşük olduğunu gösterir. İnovasyon
yapamadığınızda katma değer artışınız
gerçekleşmiyor. Avrupa İnovasyon Endeksinde 29uncu
sıradayız. Sonuç olarak, rekabet edecek ürün yelpazeniz
genişlemiyor yani rekabet gücünüz artmıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede ekonomik büyüme
yavaşlarken sanayi üretiminin beklentileri aşan bir oranda gerilemesi
dikkate değer bir husustur. Türkiyenin büyümesi baskı altına
girmiştir. İç talebin kısılarak, ihracat da
artırılarak denge sağlanmasıyla yumuşak inişin
sağlanamadığı da ortadadır. Sayın Bakanım,
zatıalinizin Merkez Bankasıyla ilgili
konuşmalarınızı buna şahit olarak göstermek mümkün.
Bütün bunlar neyin
göstergesidir biliyor musunuz? Ülkemizin, AKP iktidarı yani sizin
iktidarınız döneminde giderek artan ve zirveye ulaşan
yatırım, üretim, ihracat zincirindeki yapısal bozulmanın
sonucudur.
Bakın, bizzat
TİM Başkanının ifadesiyle, 2011 yılında
ithalatın yüzde 28inin ihracata, yüzde 72sinin iç tüketime
yöneldiği yüksek sesle ifade edildi. Hatta Sayın Bakanım,
aynı hususta sizin ithalata ilişkin yaptığınız
basın toplantısında aynen şöyle: Buradan şunu
anlıyoruz: Türk sanayisi, yaptığı ara ve yatırım
malı ithalatını esas olarak iç pazara yaptığı
üretimde kullanmaktadır. sözleriniz.
Kriz sonrası
ülkemiz dış ticaretinde yaşanan gelişmeler, artış
yönünde, dünyadaki dış ticaret gelişmelerinin ortalamasının
üzerinde. Takdirle karşıladığım, reklamasyonunu
yoğun, çok iyi bir şekilde yaptığınız ihracat
artışı, beraberinde rekorlar kıran ithalat, cari
işlemler ve dış ticaret açığına sahne
olmuştur.
Bakınız,
yaptığınız dış ticarete dikkat edin.
Bağımsız Kürdistana ebelik etmeye AKP iktidarı devam
ediyor. Güneydoğudaki ihracata, ticarete dikkat edin. Dahilde işleme
rejiminde kaçak var mı? Bakın, uyguladığınız
politikalar sonucu, Enerji Bakanınız Iraka giremiyor. Hatta bunu
Amerika Birleşik Devletlerinin engellediği, basında ve
açıklamalarda yer alır oldu.
Suriye
politikasının açtığı ekonomik bela ticaretten
kayıp değil midir? Sırf zeytinyağı meselesinde ortaya
çıkan söylenti, Ege İhracatçı Birliklerini bile paniğe
yöneltmiştir. Ne yapmışlardır? Açıklama yapmak zorunda
kalmışlardır.
Diyelim ki,
altın ihracatı kabul edilebilir, tartışmayalım ancak
uluslararası piyasa ve ekonomik aktörlerin gözünde sürdürülebilir
olmadığı da dikkate alındığında, ileriye
yönelik ihracatın sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığı
ortadadır. Sayın Babacanın dediği gibi ise bu altın
işi ihracat sayılmıyor, Altın, ödeme aracı
değildir. diyor. Diğer taraftan, zaten altın günleri de sona
ermek üzere, gerek toplumsal hayatımızda, sosyolojik anlamda,
hanımlar arasında, gelir dağılımından kaynaklanan
gerekse ihracat açısından uygulanan politikalarda gerçekten
altın günleri sona ermek üzere.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; AKP döneminde cari fiyatlarla cari
açık 300 milyar doları aştı, dış ticaret
açığı da cari fiyatlarla 500 milyar dolar civarında.
Türkiye Cumhuriyeti, ne oldu vatandaşlarıyla beraber ekonomisi?
Üttürüldü, her yerde söylüyorum. Cari açık azalıyor, istenildiği
gibi değil; bütçe açığı artmaya başladı,
ekonomide 2 açık başladı, dış finansman ihtiyacı
istediği gibi azalmıyor, iç finansman ihtiyacı artıyor,
ekonomide 2012 yılında talep daraltıcı politikalar sonuç
vermedi, tüketim ve yatırım harcamaları daraldı, tüketim ve
yatırım ithalatı geriledi, epeydir büyüme hızı
düşüyor, finansman dinamikleri sağlıklı
çalışmıyor, hatta kendini yok ediyor, sanayi üretimi -sizin
kendi alanınız- felç olmuş durumda. Şimdi, Orta Vadeli
Program hedefleri de eskidiğine göre
9 Ekimde
çıkaracaktınız, keşke ayın 1inden sonra
çıkarsaydınız ki hiç şaşma olmasaydı. Bunu Hükûmet için söylüyorum,
zatıalinizle bir ilgisi yok.
Ekonomi siyasete
paralel gidiyor. Bakın, ithalat ile ilgili basın toplantısı
yaptınız, duyarlılık gösterdiniz, gerçekten takdire
şayan bir davranış biçimi. Ancak, ithalat rakamına geç
ulaştığınızı söylüyorsunuz. Hâlbuki sizin
ihracatı takip ettiğiniz gibi gümrüğün de ithalatı günlük
takip ettiğini buradaki arkadaşlar bilirler. Dolayısıyla,
oradaki söylenilen şey doğru değil.
Yalnız,
gümrük topluyor. İhracatın artmasıyla Türkiyede bir şey
daha oldu: Bu tür ihracatın arttığı illerde, ithalattan
fazla ihracatın olduğu Denizli gibi illerde AKP döneminde icra
dairelerinin sayısı maalesef 2den 9a çıktı. Şimdi,
bunu da iyi değerlendirmek lazım.
1999
yılında yüzde 21,9 olan imalat sanayisinin gayrisafi yurt içi
hasıla içindeki payı sizin döneminizde yüzde 15-16lara
düşmüş durumda. Bunun iyi bir şey olduğunu söylemek mümkün
değil.
Bakın
Sayın Bakanım siz sanayiyi iyi biliyorsunuz. Eskiden
karşılıksız çek sıra dışıydı,
şimdi karşılıklı çek sıra dışı
oldu. Banka reklamları bu konularda yaratıcılığın
doruğuna ulaştı. Millet bilincini kiraya vermiş durumda.
Sayın
Başbakan Hollandanın ithalatını bize örnek veriyor ama
ihracatını örnek vermiyor. Bu kürsüde onu konuştu, keşke
onu da söyleseydi.
Şimdi,
Sayın Bakanım, mücevherciler bana geldi İktidar dedi ki, gidin
muhalefete, muhalefet sizin bunu desteklerse gelin kanun çıkarın...
Olay nedir? Olay gayet açık ve net. Onlar ihracat yapacaklar, ithal edilen
kıymetli taşların ÖTV vergisi yüzde 20 ama taş olarak işlenmiş yüzük
ithal ederseniz KDVsi 18. Biz bunu çözelim ve şu sektörü -Belçikadaki
sıkıntıyı, İsraildeki sıkıntıyı
dikkate alırsanız- çok önemli bir potansiyele eriştirip 10
milyar dolarlık ihracat yapalım. dediler. Niye geldiniz bize?
İktidar niye yapmıyor? Biz ona yardımcı oluruz. dedim
fakat geçen sefer, altından dolayı Sayın Başbakanın
yaptığı araştırmalar, yaptırdıkları,
yüzde 1,5-2 AKPnin oy kaybına neden olduğu için, cumhurbaşkanlığı
seçiminden dolayı ne yaptılar? Bu işten vazgeçtiler.
Sayın
Bakanım, getirin, dedim ki: 4+4te muhalefete mi soruyor? Başka
şeyde muhalefete mi soruyor? Açtım, Maliye
Bakanlığına, sordum bürokratlara. Bir cümlelik olayla hadiseyi
çözüyorlar ama iktidar orayı muhalefete yıkmak için
Bakın,
mücevhercilerin sorununu çözmüyor. Bunu, özellikle sizden rica ediyorum. Çözün
adamların problemlerini. 1 puan-2 puan alacağım diye bunu bir
sıkıntıya sokmanın bir hâli yok. Hakikaten, adamların
hâli perişan. İstihdam yaratacaklar, para getirecekler ülkeye. AKP
resmen engelliyor şu anda. Bunu çok net ve açık bir şekilde
söylemek lazım.
Sayın
Bakanım, takdir ettiğim bir yönünüz: Muhalefete kulak veriyorsunuz,
ithalattan bahsetmiyorsunuz. dedik. Bahsettiniz, uzun bir açıklama geldi.
Ben TİMin Genel Kurulunda bunu açık bir şekilde de söyledim, sizin
rakamlarınızı kullandım ama benden sonra konuşan
AKPli bakan arkadaş ne yapmış? Bu, Haluk Ayhan DPTdeki
rakamlarını kullanıyor. demiş. Yani, burada söyledim
kendisine, sizin oturduğunuz yerde. Elifi görse mertek sanacak. O idrakten
yoksun, o işi bilmeyen bir adam, şimdi böyle söylüyor. Gerçekten,
Sayın Bakanım, ne yapmanız lazım? Hükûmetin içindeki
dengesizlikleri de gidermeniz lazım. Çok net bir şekilde, ne
yapılması lazım? Anlatılması lazım.
Şimdi, geçen
yıl 65 milyar dolar, on ayda ne yaptık? Cari açık vardı.
Net dış kaynak girişi 57,5 milyar dolardı, ekonomik büyüme
8,7ydi. Bu yıl, cari işlemler açığı düştü, net
dış kaynak girişi aynı ama bunu söyleyen ne diyor biliyor
musunuz? Aynı düzeyde net kaynak girişinin
yaşandığı 2 yılda büyüme performansı
arasındaki fark şaşırtıcı. diyorsunuz. Aynı
miktarda yabancı finansman giriyor, aynı miktarda kaynak giriyor;
düşünün, cari işlemler açığı 20 milyar dolar
düşüyor, büyümeniz de 8,5tan 2,5a düşüyor. Bunun neresini
mantıklı bir şekilde bir ekonomist izah edebilir? Hiçbir
AKPlinin bunu izah etmesi mümkün değil.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum. Konuşma bitmedi, bütçe
rakamlarına da yetişemedim ama bütçenin tekrar hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sakarya
Milletvekili Sayın Münir Kutluata, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Ekonomi Bakanlığı bütçesi vesilesiyle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2013 yılı bütçesinin Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmesinden itibaren çeşitli zeminlerde ve bu zeminde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bütçe hakkında görüşlerimizi açıklamaya ve kamuoyunu
aydınlatmaya çalışmaya devam ediyoruz. Ben bugün bu
konuşmamda bütçenin dayandığı ekonominin durumu üzerinde
durmak istiyorum.
Önce tabloya bir
bakmak gerekir, bu tabloyu ortaya koymak gerekir diye düşünüyorum. Çok
kısa olarak, on yıl içinde Türkiye'nin borç tablolarına bir
bakalım. Toplam dış borçlar 123 milyar dolardan 323 milyar
dolara çıkmış, 2,5 katına ulaşmış. Toplam iç
borçlar 155 milyar Türk lirasından 395 milyar Türk lirasına çıkmış,
2,5 katının biraz da üzerine ulaşmış. Türkiye'nin
iç-dış toplam borcu 216 milyar dolardan 544 milyar dolara
çıkmış, yine 2,5 katın biraz üzerinde
gerçekleşmiş. Özel sektör dış borçları 43 milyar
dolardan 212 milyar dolara yani 5 katına yakın bir artış göstermiş.
Cari açık 1923-2002 arasında yani seksen yılda 42 milyar dolar
iken 2002-2012 arasında yani AKP iktidarının on
yılında 335 milyar dolar olmuş. Seksen yılda 42, on
yılda 335 milyar dolar bugün itibarıyla, son ay itibarıyla. Yani
bu zaman farkına rağmen 8 katı bir artış meydana
gelmiş.
Tüketici
borçları, 2002deki 6,7 milyar Türk liralık seviyesinden, 2012de 284
milyar liraya çıkmış. Bu, hane halkı borcunun yüzde
4lerden yüzde 48in üzerine çıkması anlamına gelmektedir.
Ekonominin altına sokulduğu ilave 328 milyar dolarlık borç
yüküne, dünyada 1incilik kazanan cari açıklara ve vatandaşın bu
kadar borçlandırılmasına rağmen 2011 yılında
yüzde 8,5 olan büyüme oranı, içinde bulunduğumuz 3üncü çeyrekte
yüzde 1,6ya kadar düşmüştür. Bunu mevsim ve takvim etkisinden
arındırdığımız zaman yüzde 0,2 gibi bir seviyeye
ulaşılıyor ki bu Türkiyede büyüme oranının durma
noktasına geldiğini gösteriyor. Herkes bilmektedir ki Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkelerde yüzde 2ler civarındaki büyüme oranı,
birkaç çeyrek devam ederse bu resesyon anlamına gelmektedir, resesyonun
işareti olmaktadır.
Önceden Cari
açıkla büyüyoruz. deniliyordu şimdi cari açıkla da
büyünülemediği ortaya çıkmıştır. Büyüme neden
düştü, ona bakacak olursak: Bir sebep, dış pazarların
daralmasıdır, iktidar bunu sık sık söylemektedir ama esas
önemli sebeplerden bir tanesi iç tüketim artışının
durmasıdır. Vatandaşın geliri yok, tasarrufu yok, harcama
gücü yok çünkü hane halkına bugünkü, yarınki gelirleri dünden
harcattırılmış oldu. Ekonomi tekrar nasıl harekete
geçecek? diye herkes düşünüyor, Hükûmet de düşünüyor ama Hükûmetin
açıklaması fevkalade dikkat çekicidir. Hükûmetin açıklaması
Sayın Maliye Bakanının ağzından gelmiştir. Sayın
Bakan diyor ki: Bu konuda, büyümeyi tekrar canlandırmak için bankaların
sağlam yapısına ve vatandaşın borçlanma potansiyeline
güveniyoruz. Yani vatandaşın tekrar
borçlandırılmasıyla işin yoluna gireceği, yoluna
sokulacağı söylenebiliyor. Üretim artacak, hane halkı gelirleri
düzelecek, tüketici kendi gelirini harcayacak. denilmiyor dikkat
ettiğiniz gibi. Dolayısıyla, hem gelinen, düşülen, içine
girilen durgunluk noktası tehlikelidir hem de Hükûmetin
yaptığı açıklama hiçbir ümit vermemektedir.
Hane
halkının borç durumuna baktığımız zaman,
Türkiyede hane halkının tasarruflarının yüzde 12
olduğu söyleniyor. Halbuki bu yüzde 12,2 oranıyla 2007nin
rakamıydı. 2011 yılında Türkiye hane halkı ortalama
tasarrufu yüzde 7,5a düşmüştür. Bu demektir ki hane
halkının harcanabilir geliri ile hane halkının tüketimi
birbirine yaklaşmıştır, yüzde 92,5unu tüketmek
zorundadır. Böyle bir ortamda hane halkının harcamalarına
güvenerek büyümenin canlanamayacağını kabul etmemiz, görmemiz,
bilmemiz lazım.
Türkiyede hane
halkı borçlarının bir başka sarsıcı tarafı
fakir kesimlerinin borçlarının çok yüksek olması. Nüfusun daha
fakir olan yüzde 60lık bölümünün hane halkı borçları yüksek, 4üncü
yüzde 20lik kısım olan yüzde 80e kadar olan kısımda bir
derece, yüzde 80den sonrasında da borç yok denecek kadar az veya yok
diyebiliriz. Bu durumda Türk toplumunun sağlık
yapısının, ruh yapısının bozulmakta olduğunu
görüyoruz. Sadece Sakaryadan örnek vermek istiyorum ama ülkenin genelinde
durum daha da vahimdir. Önceden 2 icra dairesi bulunan Sakaryada 2006
yılından sonra icra dairesi sayısı 3e katlanarak 6ya
ulaşmıştır. 860 bin nüfuslu ilde 130 bin icralık dosya
vardır. Neredeyse her haneye bir icralık dosya düşmektedir.
Diğer taraftan, maalesef, 2012 yılından bugüne kadar 66 ihtilaf
sonucunda çıkan saldırılarda 24 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, 64 vatandaşımız
yaralanmıştır. Bu gidişin sorumlusu elbette Hükûmettir
çünkü sayılar her gün artmaktadır ama ne sebeplerini ortadan
kaldırmak ne de sonuçlarını hafifletmek açısından bir
çalışma yapılmamaktadır. Hükûmet bu borçları az
görüyor, artırmaya çalışıyor ve teşvik ediyor ama
gerekçesi gelişmiş ülkelerdeki hane halkı borçlarının
millî gelire oranının çok daha yüksek olmasıdır.
Gelişmiş ülkelerde hane halkı borçları büyük oranda
yatırım için yapılıyor, Türkiye'de hane halkı
borçları yani vatandaşın borçlanması hayatını
idame ettirmek için, âdeta yaşayabilmek içindir; bunu birbirinden
ayırmak lazım diye düşünürüz. Bu noktaya nasıl gelindi?
Şimdi buna temas etmek istiyorum Değerli milletvekilleri. Bu noktaya
335 milyar dolar cari açık vermek suretiyle gelindi. Bu iktidardan önce
Türkiye'de seksen yılda yıllık cari açık yarım milyar
civarında iken, 525 milyonluk rakamlarla ifade edilirken bu iktidar
döneminde yılda 35,5 milyar dolara çıktı ortalama. Yarım
milyar dolardı çünkü 2002de de sadece 626 milyon dolar olmuştu
Türkiye'nin cari açığı.
Ekonominin en
basit kuralı tüketim talebinin üretimi artırmasıdır. Artan
üretim, gelirleri artıracağından hem tasarruf imkânı ortaya
çıkar hem de tüketim talebi yeniden artar. Artan bu ilave talep, ortaya çıkan
bu tasarrufların yatırıma dönüşmesiyle
karşılanır ve ekonomi hem büyür hem gelişir. Burası
çok önemlidir, işin kritik noktası da aşağı
yukarı sistem içerisinde budur sayın milletvekilleri: Bu iktidar
talebin üretime dönüşmesi sürecinin önüne set çekmiş ve talebi
yabancı ülkelerin üretimlerine yönlendirmiştir. İthalata
dayalı büyüme politikalarının özü budur, aslı budur. Yani
suyun akışı zoraki olarak değiştirilmiş, Türkiye
ekonomisi çoraklaştırılmıştır. Ekonominin
kurallarına, eşyanın tabiatına müdahale edilmiş,
sonuçta ürettiğimiz, üretmediğimiz her şeyi ithal etmekle,
ekonominin üretim sisteminde yapısal bozukluklara sebep olma durumu ortaya
çıkmıştır.
Bu açıdan bir
örnek vermek isterim: Şimdi, 2002 yılında üretimin yüzde 5,1i
ihracatın da yüzde 6,2si yüksek teknoloji ürünlerine dayanır iken bu
miktar üretimde 3,5a, ihracatta 2,8e düşmüş. 2002de orta altı
teknolojiyle üretilen ürünlerin üretim içindeki payı yüzde 26dan yüzde 30
küsura çıkmış, ihracatta ise yüzde 22 küsurdan 36 küsura
çıkmış yani yüzde 50 artmış.
Şimdi,
burada, dünyayı sık dolaşmakla, çok gayret etmekle,
pazarları çeşitlendirmekle ihracatı artırmaya
çalıştığını ifade eden Sayın Bakanı ve
Türkiye'nin Mehmetçikleri saydığımız
ihracatçılarımızı tebrik ediyoruz, takdir ediyoruz ama gelin
görün ki, bütün bu dünyayı bu kadar turlamak suretiyle
yaptıkları, harcı alem malların satışına
uğraşmaktır. Hâlbuki, Türkiyede düze
çıkışın, katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ve
ihracatıyla olduğunu biliyor, söylüyor ve her zaman
tartışıyoruz. O bakımdan, Türkiyede, sanayinin
yapısında düzelme şöyle dursun, geriye gidiş
hızlanmıştır, artmıştır, bunun çaresine
bakmak gerekiyor. O bakımdan, şu bilinmelidir ki: Dünyada var olabilmek
için, dünya pazarlarında yer tutabilmek için, kendi
pazarlarınızı rekabet altında koruyabilmek için yeni ürün
üretilmeli. Ancak, yeni ürünler, yeni teknolojiler ve yeni bilgilerle üretilir;
bu sarmalı oluşturmadığınız ve
geliştirmediğiniz sürece Türkiyede buradan çıkış yolu
yoktur. Bunu Bakan Bey de bilmekte, Bakanlık da bilmektedir ki, sık
sık üretim yapısını dile getirmekte ve bu anlamda
şikâyette bulunmaktadırlar.
Sayın
milletvekilleri, sürenin sınırlı olması
dolayısıyla son birkaç noktaya temas etmek istiyorum: Bunlardan bir
tanesi, anlayamadığımız bir iki hususun açıklığa
kavuşturulmasıdır.
Bunlardan biri
şu değerli milletvekilleri: Türkiyede 2011 yılında yüzde
8,5 büyüme vardı, 9,8 işsizlik vardı. Büyüme 3 çeyrekte 2,6ya
düştü, işsizlik de 8,8e düştü; hem büyümenin hızlı düştüğü
hem de işsizliğin düştüğü bir ortam pek görülmüş
değil. Bu iktidar döneminde bu nasıl oldu bunun sebebinin
açıklanmasında büyük fayda olduğunu düşünüyoruz.
Bir başka
nokta, Sayın Başbakan da bu kürsüde, bütçenin açılış
konuşmasında dile getirmiş oldu; bu da, Türkiyede kişi
başı millî gelir hesabı meselesidir. Değerli milletvekilleri, burada bir
yanılma var, yanıltma var, yanlış kullanma var.
Şimdi, bu
iktidar döneminde ortalama büyümenin yüzde 5 olduğunu iktidar kendisi de
söylüyor, biz de kabul ediyoruz; Türkiyede bütün kaynaklar ve bütün
çalışmalar bunu gösteriyor. On yılda yüzde 5ten büyüme yüzde 50
büyüme yapar; kümülatif olursa, biraz daha olduğu için, biraz daha
üzerinde alabilirsiniz. O zaman, nasıl oluyor da 2002 yılında
millî gelir 3.492 idi, biz bunu 10.873e çıkarttık. diyorsunuz?
Yüzde 50 civarında büyüme, 3e katlanan bir millî gelir. Yüzde 205, büyüme
cinsinden bir rakam
Bu nasıl oluyor? Bunun cevabını yine
Kalkınma Bakanlığı, aynı sütunun yanındaki
sütunlarda ilan ediyor 1988 yılı sabit fiyatlarıyla. Bu sabit ve
gerçek fiyatlara göre 2002 yılında Türkiyede fert başına
gelir 4.225 dolar bugün için 2012 sonu için 6.089 dolar yani sadece yüzde 43
artmış. Evet, Biz yüzde 50nin üzerinde kabul edebiliriz. dedik,
nüfus artışını da alırsanız fert başına
gelir sadece yüzde 43 artmış. Nasıl oluyor da sabah akşam
3e katladık biz bunu diye milletin karşısına
çıkılıyor, bu kullanılıyor? Kullanan kullanır,
bizim bunu önleme veya bir şey yapma
imkânımız yok. Ama bu şunu gösteriyor: Bu en yetkili
ağızlardan her vesileyle ekonomiyle ilgili olanlar tarafından da
sık sık kullanıldığı zaman Türkiyede, ekonomide
bir şeylerin iyi gitmediği
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan kullanmıyor ama değil mi
Hocam? 3 katına çıkardık. demiyor.
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) -
ve böyle rakam oynaklılarına
sığınması gerektiği hususu ortaya çıkıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) - Süremiz bitti. Efendim ben hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Adana Milletvekili
Sayın Seyfettin Yılmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile
Orman Genel Müdürlüğü bütçesi hakkında MHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum: Bir ay önce orman yangın sezonu bitti.
Gerçekten Türk ormancısı geçmiş yıllar itibarıyla
orman yangınlarıyla mücadelede özverili çalışmaları
yapmıştır ve bu sene de çok ciddi, özverili çalışmalar
yapmıştır. Ben buradan tüm ormancı
çalışanlarına çok teşekkür ediyorum bu özverili
çalışmalarından dolayı.
Şunu da
hatırlatmak istiyorum sayın bakana: Biliyorsunuz, bu orman
yangınlarıyla mücadelede gerçekten orman teşkilatı 108e yakın
şehit vermiştir. Bunların içerisinde orman bölge müdürleri,
orman işletme müdürleri, orman mühendisleri, orman muhafaza memuru,
işçiler, arazöz şoförlerine kadar özveriyle çalışan orman
mensupları şehit vermiştir, ben buradan rahmetle anıyorum
ve Sayın Bakana şunu özellikle rica etmek istiyorum: Bakın, 2007
yılında orman işçilerinin bir kısmı kadroya geçirildi,
yarıya yakını kadro alamadı. Bunların içerisinde on,
on beş, yirmi yıl bu yangınlarda orman sahalarında
çalışan işçiler var. O zamanki yöneticilerin iki
dudağının arasında, dediler ki: Altı ay
çalışanlara kadro verelim. Ama siz
çalıştırdınız da mı çalışmadı
bunlar? Hepsi çalıştılar. Şimdi, buradan, orman
yangınlarıyla mücadelede ve diğer ormancılık
faaliyetlerinde çalıştırılmak üzere bu işçilerimizin
mutlaka kadroya geçmesi gerekiyor, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Yine, şunu
ifade etmek istiyorum: Bakın, Türkiye ormanlarının
yarısı bozuk vasıflı ormanlar yani rehabiliteye
ihtiyacı olan bozuk vasıflı ormanlar ve yaklaşık 5
milyon hektara yakın genç ormanlarımız var ve fakültesini
bitirmiş iş bekleyen bir sürü orman mühendisimiz var Sayın
Bakan. Bu, her yıl 1 milyon 200 bin hektar civarında genç
sahaların bakımlarının yapılması gerekiyor,
rehabilitasyon sahalarının teknik özellikler ifa eden ve bunun
eğitimini almış ormancılar tarafından
yapılması çok önemlidir. Bundan dolayı siz her ne kadar orman
mühendisleriyle görüşmeyi bile kabul etmeseniz, Orman Mühendisleri
Odasını, orman mühendislerini yok saysanız bile bu mesleğin
geleceği açısından bir an önce bu çalışmaları
yapmak üzere orman mühendisi alma gibi bir zorunluluğunuz var, bunu
özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten orman teşkilatı yaklaşık yüz
yetmiş üç yıldır Türkiye'nin en köklü kuruluşlarından
bir tanesidir. Bu köklü kuruluşumuz bu süre içerisinde bilgi birikimiyle,
deneyimiyle, tecrübesiyle, hafızasıyla çok güzel
çalışmalara imza atmıştır. Şimdi, biraz sonra
Bakan çıkıp yine övünecek rakamlarla, bunlar bu birikimin
sayesindedir ama Sayın Bakan ne yazık ki bu bilgi birikimini, yüz
yetmiş üç yıllık tecrübeyi yok sayan bir anlayışla
Orman Bakanlığını yönetiyor. Bunun nedeni de şu:
Kendisi hocalıktan gelme, hocalığına bir şey demiyoruz
ama bakanlık ayrı, üniversite hocalığı ayrı. Hâlâ
Sayın Bakan burayı bir üniversite gibi görüyor,
çalışanlarını da bir talebe gibi görüyor ve kendisini
metheden, kendisine şiirler yazan bürokratlarla çalışınca
ormancılık tarihinin kendisiyle başladığı gibi bir
yanılgıya ve algıya kapılıyor. Bunlar çok
yanlış. Şimdi, getirdiği birçok projelerin bunlarla
bağlantılı olduğunu göreceğiz. Benim zamanımda
başladı, ilk başlattık. dediklerinin hepsi elli
yıldır, altmış yıldır, yetmiş
yıldır, seksen yıldır Türk ormancısının
gerçekleştirdiği ve bugüne getirdiği projelerdir.
Sayın Bakan,
Bakanlığa geldikten sonra, bakın, böyle köklü ve sağlam bir
bakanlığın yapısını bozdu. Önce Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, olmadı, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı. Genel müdürlükleri kapatıyor,
bölge müdürlüklerini kapatıyor, işletme müdürlüklerini açıyor,
kapatıyor, yani bu kadar yüz yetmiş üç yıllık tecrübeye
sahip bir bakanlığı nasıl yerle bir ederimin
anlayışıyla hareket eden bir yönetim tarzı getiriyor. Yani
yaptığı işlerde mantıki bir gerekçe olsa anlarım.
Çevre, orman il müdürlüklerini kapattı; bakın, çevre, orman il
müdürlüklerini kapattı. Ağaçlandırma ve Erozyon Genel
Müdürlüğü, çok övünüyoruz ama 1995 yılında 4122 sayılı
Yasayla Millî Ağaçlandırma ve Seferberlik Kanunu
çıkarılmıştır Sayın Bakan. Öyle 2008-2012
arası falan değil. ORKÖY Genel Müdürlüğünü kapattı. dedi
ki: Orman Genel Müdürlüğü ormancılığın ana
çatısıdır, yüz yetmiş üç yıllık bir geleneğe
sahiptir. Güzel, peki, bunu anlıyoruz da akabinde 17-18 yerde
bunları kapatıyorsun ve bakanlık bölge müdürlüğü veya millî
parklar bölge müdürlüğü kuruyorsun. Allahını seversen, Allah
rızası için bunun bana bir tane haklı gerekçesini açıklayabilir
misin? Eğer bu yapıyla devam edeceksen, o zaman
Ağaçlandırmada, ORKÖYde, buralarda yetişen tecrübeli
elemanları -şu anda kapattın, birçoğu kuruma geçmedi,
yerlerinde kaldı- bunları bunlara bağlasaydın. Şu anda
şeflerimizden -emin olun- hiç kimse orman işletme şefliği
yapmak istemiyor. ORKÖYlerin biriken kredileri, iş yoğunluğu,
iş yükü, birçok sıkıntıyla karşı
karşıya. Bu kadar fedakârca çalışan
Ben söylüyorum ya
devamlı ormancılarla ilgili, Ormancılarla gurur duyuyorum.
diyen Bakan, daha önce verilen yangın fazla mesaisini kaldırdı, biraz
önce söyledim, bakın, yangın fazla mesaisini kaldırdı ama
şimdi ben buradan soruyorum: Orman işçisine yok, orman mühendisine
yok, orman muhafaza memuruna yok, orman çalışanına yok.
Gensoruda sordum: Özel kalem müdürüne strateji geliştirme
başkanlığı kadrosuyla maaşını
aldırıyor; nedir bu? 6.400 ek gösterge, beyefendi çok
çalışıyormuş. Ya, orman mühendisleri, orman işçileri,
orman muhafaza memurları üç gün, dört gün yangında yatıyor,
hafta sonu dâhil olmak üzere hiçbirisi görev alanını terk etmiyor.
Bunlar bu kadar yoğun çalışırken bunlara yok ama özel kalem
müdürüne özel şey ayarla.
Danışmanını
daire başkanlığına ata, müşavirliğe ata, oraya
getir. Ondan sonra Afyonda kaybeden milletvekilini
danışmanlığa getir, belediye başkanını
getir, milletvekillerinin oğlunu özel kalemden kadroya al. Efendime
söyleyeyim, yandaşları, akrabaları oradan al ama bunlar yok
Şimdi, süre yetmeyecek bana az geldi.
Bakın,
şunu da ifade edeyim: Sayın Bakan, gensoruda bir sürü iddiada
bulundum, hiçbir tanesine cevap vermedi. Hâlâ ben diyordum ki: Burada
iddialarımıza cevap vermedi ama bunların gereğini yerine
getirir. Orman Bakanlığında yapılan 10 trilyonluk zimmete
para geçirmede imzası bulunan yönetimle, kadroyla aynen çalışmaya
devam ediyor.
Çanakkale
Destanı Tanıtım Merkeziyle ilgili iddialarda bulundum yok,
birçok iddiada bulundum yok. Ama bunun üzerine bir baktım ki devasa bir
reklam kampanyası. 12/12/2012de 112 Dev Eser diye bir kampanya
başlatıyor. Gazetelerin arkasına sayfalarca reklam veriyor, tüm
gazetelere, tüm gazetelerin arkasına sayfalarca reklam veriyor. Hatta
yetinmiyor Digiturkte Süper Lig maçlarının devre
arasına reklam veriyor, billboardları kiralamış.
Bakın, bu karda kışta bu Ankarada yaptığı
toplantıya Kayseriden, Kastamonudan, Erzincandan, Erzurumdan,
Balıkesirden otobüslerle adam getiriyor. Bakanlıkta
çalışan herkese oraya getirme mecburiyeti getiriyor. Yahu, yazık
değil mi Sayın Bakan, bu karda kışta o
çalışanları buraya getirmenin ne mantığı var?
Şimdi, ben
size soracağım, 112 Eser diyor ya, 112 eserin içerisinde ne var
biliyor musunuz? Yangın göletleri var, yangın havuzları var. Ben
orman bölge müdürlüğü yaptım. Adanada, Antalyada, Mersinde,
Muğlada biz 500e yakın havuz açtık, havuzyaptık kampanya
çerçevesinde. Bunların maliyetleri ne kadar biliyor musunuz? Eski parayla 3
milyara, 6 milyara, 7 milyara, 10 milyara mal edildi. Ve Sayın Bakan,
Başbakana bunları açtırıyor.
Şimdi, Sayın Başbakan dese ki: Ya Veysel
Hocam, şu açtığımız yangın göletiyle havuzunu bir
göreyim. Hakikaten 6 milyarlık yatırımın, 10
milyarlık yatırımın neyini açıyorsunuz?
Orman yolları
Bakın, orman yolu
açılışları yaptı bu şeyin içerisinde. Sanırsınız
ki duble yollar, efendime söyleyeyim otobanlar, asfaltlar döşenmiş.
Ya, bu bizim zaten mutat işimiz. Beni izleyen ormancılar ve
arkanızda oturan bürokratların hepsi bilir. Biz her sene kendi
dozerlerimizle ve ihalelerle bu orman yollarını zaten yaparız.
Sizin bakanlığınızda altı yılda yapılan yol
miktarını 1980lerde, 90larda Orman Genel Müdürlüğü bir
yıl içerisinde yaptı. Bu yollar ne kadarlık yollar biliyor
musunuz? İkişer, üçer, beşer, on kilometrelik orman içerisinde
üretime dayalı, ağaçlandırmaya dayalı yollar. Yani
bildiğiniz stabilize yol. Burada şeyi de var.
Şimdi, Sayın Başbakan dese ki: Ya
Sayın Bakan, bize bir sürü yol açtırdın, havuz
açtırdın, gölet açtırdın şunları bir görelim.
Hakikaten biz bunları mı açtık? diyecek yani. Şimdi, 112ye
tamamlayacağım diye niye zorlanıyorsunuz? Gensoru verildi,
şimdi birtakım sıkıntılar var ya, Sayın Bakan bir
şaşaayla açılış yapacağım dedi ve bunu
gördü.
Şimdi, bakın, Ağaoğlu olayında
Maslakta
2010 yılında iptal etme gerekçesi... 2010
yılında Ağaoğlu devralmış. Şimdi, diyor ki:
Ben bunu şeyden dolayı iptal ettim. Ya 2010 yılından beri
neredeydiniz Sayın Bakan? Orada, bizim verdiğimiz gensoru ve
kamuoyunun baskısı olmasaydı
Orasının imar
planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
onaylandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi aynı
sıkıntı Parkormanlarında olmasın. Bakın,
Parkormanları geçen yıl kaç liraydı şimdi kaç lira?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir de
Ağaoğlundan villa satın alan bakan var mı, yok mu, onu da
sor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ben şunu da
belirteyim: Birçok iddialar da var ama bunu ikinci gensoruya
İnşallah ikinci gensorumuzda cevap verir Sayın Bakan.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Su Etüt İşleri Genel
Müdürlüğünün bütçeleri hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meteoroloji
Genel Müdürlüğüyle ilgili çok fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Orada, sadece bir tayin konusu var Sayın Bakan. Genel Müdür burada
mıdır onu da bilmiyorum ama Sebahin Ahmetoğlu diye bir
arkadaşımız Ankara Meteoroloji Genel Müdürlüğü İdari
Mali İşler Daire Başkanlığında teknisyen olarak
çalışırken eşi Pursaklarda öğretmen olmasına
rağmen Eskişehir 3. Bölge Müdürlüğüne tayin edilmiş. Bu
tayinle alakalı konu nedir? Bununla ilgili benim elimde de bilgiler var.
Lütfen, bu konuyu Sayın Genel Müdüre sorar ve burada bizi
bilgilendirirseniz memnun oluruz. Bu arkadaşımız da eminim
ki bu konuyla ilgili bir açıklama
bekliyordur.
Şimdi, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğüyle ilgili, ben kendim de çiftçi
olduğum için dün de bahsettim, ben bizzat çiftçilik yapan, bu işten
alın teriyle ekmek parası kazanmaya çalışan bir
arkadaşınızım. Onun için, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü de çiftçiler açısından çok önemli bir genel müdürlük.
Bu kurumla alakalı sizlerle paylaşmak istediğim ve kamuoyuyla
paylaşmak istediğim birkaç husus var. Sayın Bakan, geçen sene
burada Sulama Birlikleri Yasasını çıkartırken ve daha
sonra sulama birliklerinin problemleriyle alakalı bir gündem
dışı konuşma
yaptığımda bunu belirtmiştim ama çok fazla dikkate
almadınız. Şimdi, şu anda sulama ücretleriyle alakalı
yüzde 80le yüzde 100 arasında bir artış var. Mısırda,
pamukta, soya fasulyesinde ve diğer ürünlerde sulama ücretleri yüzde 80le
yüzde 100 arasında artış gördü. Nedir bunun sebebi? Bunun sebebi
şu: Daha önce sulama birliklerinin meclisleri bunu belirliyorlardı, o
bölgenin çiftçilerinden oluşuyordu bu meclisler. Ziraat odalarına
danışıyorlardı, oradaki çiftçilerin fikirlerini
alıyorlardı, orada yaşayan, çiftçilik yapan insanların
nasıl yaşadığını, nasıl eziyet
çektiğini, bu yükün altından nasıl kalkmaya
çalıştığını çok iyi bildikleri için o bölgenin
kendi özelliğine göre bir fiyat belirliyorlardı. Şimdi 17
liradan 31 liraya pamuğun sulama ücretini çıkarttı, sulama
birliklerine de bunu dikte etti DSİ. Ya, bu Allahtan reva
mıdır? Bu nasıl bir şeydir? Yani siz, tarım
ürünlerinin hangisinde artış yaptınız ki böyle yüzde 100e
varan bir artış yapıyorsunuz bu sulama ücretlerinde?
Mısır geçen yılki fiyatın altında, buğday geçen
yılki fiyatın altında, pamuk zaten rezil, pamuk zaten rezil.
Peki, bu şartlarda on yıllık devri iktidarınızda
buğday yüzde 50 artış görmemişken, mısır yüzde 50
artış görmemişken, pamuk aynı yerde sayarken, ya Allahtan
reva mıdır yüzde 100 artış yahu? Bunu nasıl çiftçiye
siz reva görürsünüz yahu? Yani ben bunu hazmedemiyorum, bir çiftçi olarak kabul
edemiyorum böyle bir şeyi. Yani siz bir artış
sağlasanız, çiftçinin refahını sağlasanız, ondan
sonra bu artışları yapsanız, elbette ki, herhâlde buna
herkes makul ölçüde bakar ama siz
Gübre fiyatları almış
başını gitmiş, yüzde 400, yüzde 500 zamlanmış,
mazot yüzde 400, yüzde 500 zamlanmış. Çiftçi bu yüklerin altında
her gün ezilirken, tarlasını ekmekten âciz hâle gelmişken, bir
de kalktınız, sulama ücretlerini yüzde 100 oranında
artırıyorsunuz. Vallahi pes! Yani bunu anlamak, bunu kabul etmek
mümkün değil. Ben, burada, gerçekten çiftçilik yapan, çiftçilerin
duygularını bilen bir insan, bir arkadaşınız olarak
konuşuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, yine, derin kuyularla alakalı
bir genelge göndermişsiniz. İşte, Derin kuyulara sayaç
takılması
Derin kuyular için şubat ayının 13üne
kadar çiftçi gidecek, başvuruda bulunacak ve sayaç takacak. Bu sayaçla
çiftçinin ne kadar su kullandığını takip edeceksiniz.
Eğer fazla kullanmışsa suyunu keseceksiniz, eğer çiftçi
başvuru yapmamışsa, yine suyunu keseceksiniz. Ya, bu karda
kışta, efendim, bilmem nerenin köyünden bu çiftçi nasıl gelip bu
işlemi tamamlayacak şubat ayının 13üne kadar? Sonra, bu
çiftçi tarlasını nasıl sulayacak Sayın Bakan? Siz, her
tarafta damlama sulamayı tamamlayabildiniz mi, her tarafta suyun az
kullanılmasını temin edebildiniz mi de böyle bir sisteme
başvuruyorsunuz? Adam gitmiş, kendi tarlasının
başına, kendi imkânlarıyla çakmasını vurmuş,
derin kuyusunu vurmuş, elektriğini almış, trafosunu
çekmiş; sen geliyorsun, Kardeşim, ben sana istediğim kadar su
veririm, sen benim istediğim kadar su kullanacaksın. diyorsun. Var
mı böyle bir şey ya? Nasıl bir anlayıştır bu?
Nasıl bir zihniyetle siz insanları idare etmeye
çalışıyorsunuz? Sayın Bakan, lütfen bu
kararınızdan da vazgeçin, lütfen sulama birliklerine DSİnin
bürokratlarının dayattığı o yüzde 100
artıştan da vazgeçin. Bu çiftçi sizin düşmanınız
değil, bu çiftçi bu memleketin insanı; eken, biçen, üreten insan.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bunlara da oy verdi o çiftçi.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Alın teriyle, sabahın beşinde kalkıp
tarlasına giden, akşamın bilmem hangi saatine kadar orada,
tarlasında ürün yetiştirip insanlarımızı beslemeye
çalışan, insanlarımızı doyurmaya çalışan
insanlar bunlar. Siz bunların hakkını gasbedemezsiniz. Allahtan
korkun!
Değerli
arkadaşlarım, yine, taban drenajlarıyla alakalı
Geçen
dönem de burada söyledim, Sayın Bakan Bakacağız,
yapacağız, edeceğiz. dedi ama kendi bölgemden biliyorum, gerek
bilinçsiz sulamadan gerekse bilinçsiz gübrelemeden dolayı
topraklarımız çoraklaşıyor, taban drenajı şart.
Taban drenajı olmazsa birkaç yıl sonra Çukurovada ekecek biçecek
toprak bulamazsınız. Lütfen, bu konuda bürokratlarınıza
gerekli talimatı verin, bir an önce bu taban drenajlarıyla ilgili
çalışmayı başlatın. Bu çok ciddi bir konu, çok önemli
bir konu. Taban drenajı olan tarlalarda çoraklaşma yok.
Kışın gidin bakın, o tarlalara yağmur
yağdığı zaman gidin bakın, o taban drenajlarından
oluk oluk su akıyor, drenaj tarlanın bütün suyunu alıp
kanallarına taşıyor. Dolayısıyla, Çukurovadaki
tarlalara şart, elzem; bunu mutlaka gerçekleştirmeniz lazım,
yapmanız lazım.
Yine, bu Yedigöze
Barajı
Enerjiyle alakalı kısmını
tamamladınız. Yine, sulamayla ilgili kısmını da
gündeme aldınız, bu da güzel bir gelişme ama devri
iktidarınızda on yıldan beridir her dönem, her seçimden önce,
bölgede siyaset yapan siyasetçileriniz gidiyor, Yedigöze Barajından size
gelecek sene suyu akıtacağız. işte 750 bin dönüm araziyi
sulayacağız. Bakın, Adananın Kozan, İmamoğlu,
Sarıçam ve Ceyhan ilçelerini ilgilendiren, 750 bin dönüm mümbit bir
arazinin üzerindeki sulanacak bölgeden bahsediyorum ben. İhalesinin
yapıldığını söylediniz ama şu ana kadar gözle
görülür bir gelişme yok. Yakın bir zaman içerisinde de bunun
başlayacağını veya biteceğini tahmin etmiyorum ama
oradaki çiftçilerimiz için, oradaki köylülerimiz için bu barajın sulama
sisteminin bir an önce bitirilmesi lazım, bir an önce oraya su verilmesi
lazım, hem oradaki çiftçilerin ekonomisi hem ülkemizin ekonomisi
açısından çok önem arz ediyor. 750 bin dönüm arazi arkadaşlar,
hakikaten çok. Hani, köylerde böyle bir tabir vardır ya, adam eksek adam
biter diye, işte, adam eksen adam bitecek kadar kuvvetli topraklar bunlar
ama sulanamıyor. Niye? Yedigöze Barajının sulama sistemi
bitirilemediği için sulanamıyor. Her zaman da o bölgede siyaset yapan
iktidar partisinin mensupları: Önümüzdeki sene suyunuzu
akıtıyoruz. diye gittiler, oradaki köylüleri kandırdılar
ama on yıldan beridir, ne yazık ki, hiçbir gelişme yok şu
ana kadar.
Yine, Sayın
Bakan, bu drenaj kanallarıyla alakalı
Geçen yıl da burada
bahsettim. Bir an önce bu drenaj kanallarını temizlettirin, sulama
birliklerinin buna gücü yetmiyor. Devlet Su İşleri eliyle bu drenaj
kanallarının bir an önce temizlenmesi lazım. dedim ama
şimdi, bakıyorum kimin torpili varsa, kim AKPde güçlü siyasetçiyse,
efendim, büyük, dev temizleme araçları onların sahasında
çalışıyor. Ya, fakir fukaranın kabahati ne? Fakir
fukaranın kabahati fakir fukara olmak mı, az tarla sahibi olmak
mı yani onlar çiftçi değil mi, onlar köylü değil mi,
onların hizmet almaya ihtiyacı yok mu, devletin bunların
ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir görevi yok mu? Ama sulama
birliklerinin sırtına yıkmışsınız, sulama
birliklerinin zaten bunu kaldıracak gücü yok. Sulama birliklerinin
personel problemlerini çözün. dedik, çözmediniz. Efendim sulama birlikleri
temizlesin. diyorsunuz, çıkıyorsunuz işin içerisinden. Sulama
birliklerinin bunu yapma gücü yok, tekrar söylüyorum, Devlet Su
İşlerinin mutlaka devreye girip bu kanalları temizlemesi
lazım. Çiftçi açısından, topraklarımız
açısından çok önemli bir karar olduğuna inanıyorum.
Yine, bir eski
vekilin de bakan yardımcısı olması sevindirici bir
şey, milletvekillerinin hâlinden anlayacaktır, onların
işini daha iyi çözecektir.
Ben bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz İstanbul
Milletvekili Sayın Müslim Sarıda.
Buyurun Sayın
Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ekonomi Bakanlığıyla ilgili
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Herkesi
saygıyla selamlarım. Sayın Bakana da geçmiş olsun diliyorum
buradan.
Aynı zamanda
bir üzüntümü de paylaşmak isterim: Burada Ekonomi
Bakanlığının ve sair bakanlığın bütçeleri
görüşülüyor ama AKP sıraları boş. Bu, AKPnin veya da Hükûmetin
bütçe yapım sürecini ne kadar ciddiye aldığının bir
göstergesidir diye düşünüyorum.
Konumuza dönecek
olursak: Benim elimde bir karne var, AKP Hükûmetinin ekonomi karnesi. Burada
davranış notları var, davranış notlarından
başka bazı derslerde alınmış notlar var. Büyüme,
işsizlik, dış denge, borçlar, enflasyon ve maliye
politikası, bunlar başarısız notlar. Gördüğünüz gibi
başarısız. Neden başarısız olduğunu
anlatmaya çalışayım.
Birincisi: Büyüme.
Önce şu yanılgıyı lütfen bir tarafa bırakalım,
Türkiye Cumhuriyeti, AKP hükûmetleri döneminde çok yüksek büyümemiştir
değerli arkadaşlar. Devletin resmî rakamları: Cumhuriyet
kurulduğundan, 2002 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti ortalama
yüzde 5 büyümüştür. AKP hükûmetleri döneminde de 2015e kadar büyüme varsayımlarının
gerçek olacağını ya da bu hedeflere
ulaşılacağını varsayarsak ancak yüzde 5 büyüyecektir.
Dolayısıyla, AKP hükûmetleri döneminde Türkiyenin çok yüksek
büyüdüğü yanlıştır, doğru değildir.
İkincisi:
Türkiyenin büyümesi, gelişmekte olan ülkelerin büyümesiyle
karşılaştırıldığında
aşağıda kalmaktadır, bakın, resmî rakamlar. 2003-2007 arasında
Türkiye 6,9 büyümüş; gelişmekte olan ülkeler 7,6 büyümüş.
2008-2012de Türkiye 3,2 büyümüş; gelişmekte olan ülkeler 5,5
büyümüş. Yani Türkiye hem fazla büyümemiş, kendi potansiyeli kadar
büyümüş hem de gelişmekte olan ülkelerin altında büyümüş. 7
çeyrektir, Türkiyede büyüme hızı aşağıya doğru
düşüyor ya da büyümenin artış hızı
aşağıya düşüyor. En son geldiğimiz nokta, 3üncü
çeyrek rakamı 1,6dır. Büyüme neredeyse durdu. Takvim ve mevsimsel
etkilerden arındırılan büyüme 0,2dir. Büyüme hedeflerinin
tutmayacağı kesindir. Yüzde 4 olan 2012 büyüme hedefi önce yüzde
3,2ye çekildi, şimdi 3üncü çeyrek rakamlarından sonra büyümenin
3ün altında kalacağı neredeyse kesine yakın bir
ihtimaldir.
2013, 2014 ve 2015
büyüme rakamları da dünya ekonomisinin içinden geçtiği kavşakta
ve Türkiye'nin yapısal sorunları göz önünde bulundurulduğunda
son derece gerçek dışıdır.
İstihdam
rakamları da istihdam notu da düşüktür Hükûmetin. Bakın, Türkiye
Cumhuriyetinin, 80li yıllarda işsizlik ortalaması yüzde
8,3tür, 90lı yıllarda işsizlik ortalaması 8,2dir.
Şimdi, siz, çok yüksek büyüdüğünüzü iddia ediyorsunuz. Çok yüksek büyüdüğünüz
dönemde işsizlik yüzde 10lu rakamlara, 2li rakamlara çakılı
kalmıştır. 2015in sonunda bile işsizliği ancak 8,7ye
indireceğinizi düşünüyorsunuz, böyle bir projeksiyon
yapmışsınız ve üstelik istihdamın yapısal
sorunları çözülmemiştir. İş gücüne katılım
oranı ve istihdam ortalamaları, istihdam oranları yüzde 50nin
altındadır. 1980li yıllarda bu oran kaçtır biliyor musunuz
arkadaşlar? Yüzde 57 ve yüzde 55 yani giderek daralan, giderek küçülen bir
havuz üzerinden yapmış olduğunuz istihdam rakamları,
kurguladığınız istihdam rakamları üzerinden bile işsizliği
düşürememişsiniz; işsizlik rakamları sorunludur.
Dış
dengesizlik, ekonominin en zayıf, en kırılgan, en az not alan ve
karnede de en kırık olan alanlarından biridir. Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde 2011 yılında cari işlemler
açığında rekor kırdık; 77-78 milyar dolar cari
işlemler açığı, millî gelire oranı yüzde 10. Beyaz
Rusyadan ve Gürcistandan sonra, millî gelire oran olarak en yüksek cari
işlemler açığı veren ülke olduk. Ve Türkiye ekonomisinin
cari işlemler açığı son dönemlerde kısmi bir iyileşmeyle
karşı karşıya kalsa bile, büyümeden
yaptığımız fedakârlıkla
karşılaştırdığımızda cari işlemler
açığındaki düşüşün yeterli olmadığı
ortaya çıkıyor; cari işlemler açığı 78 milyardan
60 milyar dolara düşüyor. 18 milyar dolarlık bir iyileşme var
ancak büyümeden yapmış olduğumuz fedakârlık 3 katı; yüzde
8lerden, yüzde 9lardan yüzde 3lere inen bir büyüme rakamıyla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bu
açıdan baktığımızda, pek olumlu olmayan bir
konjonktürle karşı karşıyayız.
Cari işlemler
açığının finansmanının kalitesi bozuluyor.
Bakınız, ben size örnek vereyim: Kasım 2011 yılında
verdiğimiz cari işlemler açığı için 19 milyar dolar
portföy yatırımı çekerken, bugün 36 milyar dolar portföy
yatırımı alıyoruz yani cari işlemler
açığını, borç yaratıcı kalemlerden ya da
kırılgan kalemlerden ya da kısa vadeli kaynak girişlerinden
her geçen gün daha fazla finanse eder hâle geliyoruz. Bu, Türkiye ekonomisinin
kırılganlıklarını ciddi şekilde
artırıyor.
Borçlar karnede
zayıf noktalardan biri. Siz, buralarda Maastricht Kriterlerini
tutturduk. diyorsunuz; Borç stoklarımızın millî gelire
oranlarını yüzde 31e kadar indirdik. diyorsunuz. Evet, doğru,
faiz dışı fazla politikaları sebebiyle kamu
borçlanmıyor. Kamu borcuna bir disiplin getirildi, kamu maliyesinde bir
disiplin var ama ekonominin toplam borçluluğu büyüyor çünkü ekonominin
borç yaratma dinamiği büyüyor. Bu kadar çok cari işlemler
açığı veren bir ekonomi, bu açığını borç
yaratıcı kalemlerle finanse ediyorsa ve kamu borçlanmıyorsa o
zaman bu borcu kim yapacak? İşte o zaman bu borcu özel sektör yapar.
Bakın, devri iktidarınızda, 2012 yılında, sadece 43
milyar dolarken Türkiyede özel sektörün dış borcu, bugün 212,5
milyar dolara ulaşmıştır. Tüm cumhuriyet tarihi boyunca
yapılan borçlanmanın 4 katı, 5 katı kadar sırf sizin
hükûmetiniz döneminde yapılmıştır.
Buna paralel
olarak, reel sektör döviz pozisyon açıkları büyüyor. Reel sektör
döviz pozisyon açıkları 18 milyardan 130 milyar dolara
çıktı yani reel sektör çok ciddi bir kur riskiyle karşı
karşıyadır. 2001de bankacılık sistemi nasıl
böyle bir kur riskiyle karşı karşıya kaldıysa ve
battıysa, bu kez aynı kur riskiyle özel sektör firmaları
karşı karşıyadır. Bu, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını
artırıyor. Hane halkı borcu da devri hükûmetinizde neredeyse 10
kat artmıştır.
Enflasyon,
karnedeki kırık notlarınızdan biri. Altı
yıllık enflasyon hedeflemesi döneminde sadece iki yılda
enflasyon hedefini tutturmuşsunuz, o da hedefleri revize ederek, onun
dışında kalan dört yılda hedefler tutmamış. 2006
yılında sapma yüzde 94, 2007 yılında sapma yüzde 110, 2008
yılında sapma yüzde 153, 2011 yılında sapma yüzde 89 ve
bugün varmış olduğumuz noktada yurt içi talebin çöktüğü
yerde yüzde 5 enflasyon hedefini bile tutturamayan bir hükûmetin, yurt içi
talebin artacağını ve büyümenin buradan
şekilleneceğini söyleyen bir yaklaşımı içinde 2013 ve
sonrasındaki yüzde 5lik enflasyon hedefini tutturması mümkün
değildir.
Maliye
politikası sıkıntılıdır. 2012 yılı
bütçesi öngörülenden 12,4 milyar dolar sapmıştır ve bütçe,
ekonomideki genel gidişatı, maliye politikası ekonomideki genel
gidişatı görerek, büyüme dostu ve istihdam dostu olarak tanzim
edilmemiştir.
Sermaye giderleri
kalemi yani devletin bütçeden yapmış olduğu yatırım
harcamaları hem reel olarak hem de nominal olarak düşürülmektedir.
Mal ve hizmet kalemleri reel olarak negatiftir. Dolayısıyla,
önümüzdeki dönem büyüme hedefleri gerçekçi olarak tespit edilmediği için,
dolaylı vergilerde ciddi bir vergi kaybı olacağı için,
önümüzdeki dönem, bu vergi performansı kaybının zamlarla finanse
edileceği bir maliye politikasıyla, bir bütçeyle karşı
karşıya kalacağız.
Bugün buradan ilan
ediyorum: 2013 yılında bol miktarda zam olacak çünkü büyüme hedefleri
tutmayacak, büyüme hedefleri tutmadığı için mali dengeler
tutmayacak ve mali dengeler yeniden vatandaşın sırtından
sağılmaya ve kotarılmaya çalışılacak.
Ancak
haksızlık etmeyelim; Hükûmetin ekonomiye ilişkin karneleri
zayıf olmakla beraber çok iyi olduğu alanlar da var, karnede
görülüyor: Dışa bağımlılık: 10 üzerinden 10.
Sıcak paraya teslimiyet: 10 üzerinden 10. Zam yapma becerisi: 10 üzerinden
10. Ekonomik gerçekleri yıpratma: 10 üzerinden 10. İşçiyi,
memuru, köylüyü hor görme: 10 üzerinden 10. Vatandaşa tepeden bakma: 10
üzerinden 10. Dolayısıyla, başarılı olduğunuz
alanlar da var. Ekonomi politikalarınız başarılı
değil ama bu gibi konularda davranış noktalarınız çok
iyi.
Peki, sonuç ne?
Yine karneye bakarak söyleyelim: Hâl ve gidişat iyi görülmediğinden
tasdiknamesi tez zamanda verile. diyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Kim vermiş karneyi?
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Vatandaş tasdiknameyi de verecek size, az kaldı.
BAŞKAN
Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İktidarın işvereni olduğun için
kazanıyorsun, herkes para kazanamıyor.
BAŞKAN -
Sayın Tanal, sözcünüzü dinleyelim.
Buyurun.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) - Çok gürültü geliyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN E,
işte hep beraber gürültü ediyorlar Sayın Yalçınkaya.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen daha bir köfte ısmarlamamışsın
İnegölden geçenlere, ne konuşuyorsun?
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Alacağınız olsun.
BAŞKAN
Muhteremler, şakalaşıyor musunuz, bağrışıyor
musunuz anlayamadım. Bağrışıyorsanız ara
vereceğim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bağrışmıyoruz.
BAŞKAN Ha,
şakalaşıyorsanız lütfen susun, Sayın
Yalçınkayayı izleyelim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2013 Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Orman ve Su İşleri
Bakanlığı bütçesi ile Çevre ve Orman Bakanlığı kesin
hesap bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada,
geçmişi 1839 yılına kadar uzanan bir örgütün bütçesini
görüşmek üzere toplanmış bulunmaktayız. Orman
Bakanlığı ilk kez 1969 yılında kurulmuştur fakat
ormancılık örgütünün kuruluşu Tanzimat Fermanına kadar
uzanmaktadır. Ne yazık ki bu bakanlık bir 12 Eylül darbesinden
sonra bir de sizin hükûmetleriniz zamanında kapanmak ya da diğer
bakanlıkların bir parçası olmak zorunda
bırakılmıştır.
Sayın Bakan,
2003 yılında, müstakil Orman Bakanlığını Çevre
Bakanlığıyla birleştiren sizin
iktidarınızdı. Daha sonra, 3 Haziran 2011de Çevre, Orman ve
Şehircilik Bakanlığını kurup aradan bir ay geçmeden 29
Haziran 2011de bu bakanlığı Orman ve Su İşleri
Bakanlığına çeviren de siz oldunuz. Sayın Başbakan
herhâlde sizinle Sayın Bayraktar arasında tercih yapmak zorunda
kalmamak için, kendisi için daha kolay olan yolu tercih edip henüz bir ay önce
kurduğu bakanlığı kapatıp yenisini açarak Sayın
Bayraktara çevre ve şehirciliği, size de orman ve su işlerini tahsis
etti. Ne yazık ki, siz, sadece bakanlığın çatı
örgütlenmesiyle keyfî şekilde oynamadınız. Bağlı genel
müdürlükleri ve taşra örgütünü de, aç kapa, aç kapa tanınamaz hâle
getirdiniz. Bakanlık ve taşra örgüt yapılarında
yaptığınız sık değişiklikler sayesinde
ormancılık örgütündeki yönetici pozisyonlarındaki görevlilerden
istemediklerinizi, mahkemeye başvurma haklarını da ellerinden
alarak pasivize ettiniz. Geri kalanları da göreve vekâleten atayarak, iki
dudağınız arasına bakar hâle getirdiniz.
2004
yılında değiştirdiğiniz 2613 sayılı Maden
Kanunu ile en hassas nitelikteki ormanlarda bile, taş ocağı
dâhil her türlü maden arama ve işletme olanağını
getirdiniz. Yerli ve yabancı iş çevrelerinin baskıları
sonucu çıkarıldığı bilinen bu yasayla, ormanlar,
ağaçlandırma sahaları, özel koruma bölgeleri, millî parklar,
meralar, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları,
turizm bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve şahsa ait özel alanları
madencilik faaliyetine açan sizin Hükûmetiniz oldu.
2003 ve 2008
yıllarında 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanununda
değişiklik yaparak, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri
ve turizm merkezleri dışında kalan devlet ormanı
sayılan araziler, millî parklar, tabiatı koruma alanları, tabiat
parkları ve tabiat anıtları, 383 sayılı Özel Çevre
Koruma Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
ayrılmış yerler ve meraların Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından yerli ve yabancı turizm
yatırımcılarına tahsis edilmesine olanak sağlayan ve
bu düzenlemeyle turizm tahsislerini iptal eden Anayasa Mahkemesi
kararını hileli yollarla devre dışı bırakan yeni
yasanın eskisini aratırcasına ormanların aleyhine hükümler
içermesini sağlayan da sizsiniz.
Sizin döneminizde
son on yılda ormanlarımız, yasalarda yapılan
değişikliklerle ve yönetmeliklerle, geriye dönüşü mümkün
olmayacak şekilde ciddi tahribata uğratılmaktadır.
Madencilik, turizm, hidroelektrik santraller ve taş ocaklarıyla
ilgili hiç düşünülmeden verilen izinler de aynı şekilde çevre
sorunlarına, çevre katliamlarına neden olmakta; oteller, villalar,
çılgın projeler, 3üncü boğaz köprüsü ve çevre yolları,
lüks konutlar, alışveriş merkezleri, termik santral projeleri,
kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle milyonlarca ağaç
katledilmektedir.
Partinizin 2011
seçim beyannamesinde, 1992-2002 yılları arasında daha önceki
hükûmetler tarafından senelik ortalama olarak 75 bin hektarlık alanda
ağaçlandırma ve bozuk ormanların ıslahı
yapılırken, 2003-2009 yılları arasında bakanlığınızca
bu rakamın 7 misli arttırılarak
Sayın Bakan,
rehabilitasyon çalışmalarının yanı sıra, erozyon
kontrolü, mera ıslahı ve benzeri çalışmaları da
ağaçlandırma çalışması kapsamına dâhil
ettiğiniz için ağaçlandırma rakamlarını çok yüksek oranda
artmış gibi gösteriyor, kamuoyunu yanıltıyorsunuz.
Sayın Bakan, HESlere
karşı çıkmak saçmalık. diyerek de HESlerin bir
numaralı koruyucusu oldunuz. HESlerin ormanlar üzerinde
yaptığı geri dönülmez zararları değerlendirmekten çok
uzaksınız. Akarsular HESlere kurban ediliyor, dereler kurutuluyor,
halk akarsularının yok edilmesine isyan ediyor. Bu havzalarda
yaşayan ve o su ile tarlasını, bahçesini sulayarak geçimini
sağlayan insanlar, maalesef, yıllarca yaşadığı
yerlerinden göçe zorlanıyor. Farkında değil misiniz, HESlerin
zararları gün geçtikçe daha da ortaya çıkıyor. Partiniz
milletvekilleri bile yavaş yavaş HESlere karşı ses
veriyor. Halkın bu isyanına ne zaman kulak vereceksiniz, ne zaman bu
yanlış uygulamalarınızdan vazgeçeceksiniz?
Sayın Bakan,
Anayasamızın 170nci maddesine göre sadece orman köylülerine tahsis
edilmesi gereken 2/B alanlarını Anayasayı ihlal ederek herkesin
satın alabileceği bir rant objesine dönüştürdünüz. Satın
almada önceliği kullanıcılara verdik. diyorsunuz fakat belirlediğiniz
rayiç bedellerle bu alanları gerçek sahiplerinin almasının
mümkün olmadığını siz de biliyorsunuz. Orman köylüsünün
yıllardır kullandığı alanları
başkalarının kullanım alanına açıyor, onları
yıllardır koruyup kolladıkları ve asıl sahibi oldukları
bu alanlardan bir çırpıda söküp atabiliyorsunuz. Bu alanların
yeni sahipleriyle mevcut kullanıcıları arasında,
dolayısıyla bu kesimlerle devlet arasında
oluşturacağı çatışmayı nasıl önleyeceksiniz?
Bu düzenlemeyi orman köylüsü için
yaptık. diyorsunuz fakat 2/B alanlarının orman köylülerine
tahsisini düzenlemek için kanunla yetkilendirilmiş ORKÖY Genel
Müdürlüğünü kapatıp bu işleri Maliye Bakanlığına
devrediyorsunuz. Bu arazilerin gerçek sahiplerine ücretsiz olarak verilmesi
gerektiğini savunan partimize de Yüzde 70 rayiç bedelle verilsin. diye
muhalefet ediyorsunuz. Bu durumda orman köylüsünü mü korumayı yoksa bütçe
açıklarını mı önlemeyi amaçladığınız
zaten ortaya çıkıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet orman-köy ilişkileri konusunda da maalesef
sınıfta kalmıştır. Son verilere göre 21.278 orman
köyünde yaklaşık 7 milyon nüfus yaşamaktadır. Bu
köylerimizin altyapı, sağlık ve eğitim imkânları
toplumun diğer kesimlerine göre oldukça düşük olup köylümüz orman
ürünleri kesme, sürütme ve taşıma işleriyle geçimini
sağlamaya çalışmaktadır. Kırsal kalkınma
faaliyetlerinin her geçen gün daraltılması nedeniyle de maalesef bu köylerimizden
göçler başlamıştır. Bilinmelidir ki, orman köylüsü
korunmadan ormanlar korunamaz ve orman köylüsü olmadan
ormancılığımız geliştirilemez.
Ormancılığın
gerçek sorunlarına neşter vurarak muhalefet partileriyle iş
birliği içerisinde hazırlanmış çözüm önerilerinin hayata
geçmesini diliyor, bütçenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
uğurlu olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bolu Milletvekili
Sayın Tanju Özcan
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Orman Genel Müdürlüğü
bütçesi hakkında düşüncelerimizi ifade etmek için söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz ben yüz ölçümü itibarıyla Türkiyede en çok
ormanın bulunduğu ilin milletvekili olarak bu konulara giriyorum.
Daha önce Sayın Bakanımızla burada, bu konuda, 7 veya 8 defa
konuşma yaptım, orman köylüsünün sorunlarını anlattım,
tabiri caizse dilimde tüy bitti ama bugüne kadar bizim anlattıklarımızı
ciddiye alıp, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından herhangi bir somut adım
atılmadığını da üzülerek görüyorum.
Ben burada tekrar
etmek istiyorum. Türkiyenin en yoksul kesiminin sorunlarından
bahsediyoruz bu vesileyle. Yaklaşık 20 bin orman köyünden, burada
yaşayan yaklaşık 7,5 milyon insandan bahsediyoruz Sayın
Bakanım. Orman köylüleri şu anda Türkiye nüfusunun yüzde 10unu
oluşturuyor ama 1970 yılında orman köylüleri Türkiye nüfusunun
yüzde 23ünü oluşturuyordu. Bugün, orman köylülerinin millî gelirden
aldıkları pay yüzde 1in bile altında sayın
milletvekilleri. Kim hesaplarsa hesaplasın, ister TÜİK
hesaplasın ister sendikalar hesaplasın ister sarı sendikalar
hesaplasın ister meslek odaları hesaplasın kim hesaplarsa
hesaplasın şu bir gerçek ki Türkiyedeki bütün orman köylüleri,
aileleri açlık sınırının altında
yaşıyorlar, gelir elde ediyorlar.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Aynen öyle.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Yoksulluk ve fukaralık sebebiyle 1970 yılından bu
yana yüzde 23lük oran yüzde 10a düştü Sayın Bakanım.
Daha önce söyledim
sayın milletvekilleri, şimdi de söylemek istiyorum: Orman köylüsünün
en önemli problemi AKP Hükûmetinin uyguladığı
politikalardır. Orman köylüsü, her zaman, üç dönemdir AKPye oy verdi ama
-orman köylülerimiz bunu iyi dinlesinler- AKP hiçbir zaman orman köylüsünden
yana olmadı, fakir fukaradan yana olmadı, garip gurebadan yana da
olmadı. Kooperatifleri illegal örgüt olarak gördü -orman kooperatiflerini-
Orman Bakanlığımız, orman köylüsünü de ayak bağı
olarak gördü.
Bakın, bugün
bütçesi üzerinde konuştuğumuz Orman Genel Müdürlüğü Türkiye'nin
en az masrafla en çok kâr yapan kamu kuruluşlarından bir tanesi ama
bu kuruluşun başındakilerin maalesef hiç vicdanı yok değerli
milletvekilleri. Bakın, neden mi? Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye
Cumhuriyetinde, aynen bir aracı kurum gibi davranıyor. Ağaç
kendiliğinden büyüyor. Orman köylüsü bunu gidip kesiyor, soyuyor, depoya
teslim ediyor. Orman Genel Müdürlüğü de sadece bunu satıyor yani
ağaç doğadan, emek köylüden, para Orman Genel Müdürlüğünün
kasasına giriyor. Bunda bir tuhaflık var, çok garip bir düzen bu
değerli milletvekilleri. Tabii böyle olunca da Orman Genel Müdürlüğü
Türkiye'nin en kârlı kamu kuruluşlarından bir tanesi oluyor ve
devlete en çok vergi veren kamu kurumlarından bir tanesi oluyor. Bunun
sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Orman Genel Müdürü Sayın
Başbakanın elinden önce plaket alıyor, sonra da Karabükten
milletvekili seçiliyor. Yeni genel müdürümüzün görev süresi herhâlde üç gün
sonra sona eriyor, bugün aldığım en iyi haber.
ALİ ÖZ
(Mersin) Başkası gelir, boş mu kalacak orası Sayın
Özcan.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) İnşallah önümüzdeki dönem kendisi de bu hizmetleri
karşılığında Türkiye'nin muhtelif bir şehrinden
milletvekili olarak Parlamentoya gelir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Gelen gideni aratır, çok sevinme.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; orman
köylüsü dünyanın en pahalı mazotuyla dünyanın en zor işini
yapıyor, para kazanamıyor, karnını doyuramıyor. Biraz
önce orman köylüsünün durumundan bahsettim, daha önceki konuşmalarda da
bahsettim. Hatta bu konuda yasa teklifi verdim
Sayın Bakanım. Vahidi fiyat uygulamasını
düzeltelim, Orman Kanununun 40ıncı maddesini
değiştirelim. dedim. Dedim ki: Orman köylüsünün depoya teslim ettiği
emvali Orman Genel Müdürlüğü o bölgedeki depodan kaç liraya satıyorsa
bir yıl önce, bir yıl sonra bu fiyatın yarısını
vahidi fiyat olarak orman köylüsüne teklif edelim. Tabii, sizlerin kalkan
mübarek parmaklarıyla bu teklifimiz reddedildi arkadaşlar. 8 milyon
orman köylüsünü çok üzdünüz. Hükûmet olarak orman köylüsüne hak ettiği
vahidi fiyatı vermediğiniz gibi, bir de yandaş müteahhitleri
ormana sokarak yandaş müteahhitlere ormandan da bir ekmek
çıkardınız.
ALİ ÖZ
(Mersin) Ormanda ekmek çok, çıkar.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sayın milletvekilleri, buradan uyarıyorum: Dikiliden
satış uygulaması, bugün yüzde 23ler civarında olan dikiliden
satış uygulaması, eğer genel müdürün bana söylediği
gibi, sayın genel müdürün beni Boluda yanlışlıkla iktidar
partisi milletvekili zannederek söylediği gibi yüzde 60lara
çıkarılırsa, bugün orman köylüsü olarak
tanımladığımız kitle Türkiyede müteahhidin
işçisi hâline gelecek.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yani seni iktidar partisinin milletvekili mi zannetti genel müdür?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Karıştırarak bunu söyledi Sayın İnce.
Ben bu konuda
Sayın Bakanı uyarmak istiyorum: Lütfen, şu dikiliden
satış uygulamasından vazgeçin. Bu parayı orman köylüsüne
verin, o işi orman köylüsüne verin. Orman köylüsü de en azından çalışsın,
çalışmasının karşılığını
alsın.
Sayın
Bakanım, siz gülüyorsunuz ama orman köylüsünün durumu çok perişan.
Ben size daha önce söyledim. Kırılıyorsunuz, çok
kırılgan bir yapınız var. Sonra, Kusura bakmayın.
demek zorunda kalıyorum ama gülünce de dayanamıyorum. Daha önce size
söyledim Sayın Bakanım. Bakın, ben bir orman köyünde
yetişmiş bir gencim, genç bir milletvekiliyim. Ben bugün milletvekili
olduysam benim rahmetli dedemin ormandaki meşakkatli çalışmalarının
çok büyük eseri var bunda. dedim. Sizin yanınıza geldim. Tekrar
ediyorum, dedim ki: Sayın genel müdürüm, Sayın Bakanım; orman
köylüsünün çok büyük sorunları var. Siz bana gülerek ne cevap verdiniz?
Canım, nereden çıktı bu? dediniz. Ben size tekrar söylüyorum:
Sayın Bakanım, gidelim Karabüke, gidelim Boluya, gidelim
Çankırıya, gidelim Adanaya, herhangi bir orman köylüsünün
kapısını tıklatalım
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kızılcıhamama gidin!
TANJU ÖZCAN
(Devamla)
köylüleri toplayalım, Hâlinizden memnun musunuz? diye
soralım. Allah razı olsun Sayın Bakanım, hâlimizden çok
memnunuz devri iktidarınızda derlerse ben milletvekili
mazbatasını yırtıp Boluya dönmeye hazırım.
dedim. Bakın, bu sözümü yine tekrarlıyorum ama farklı olursa siz
de o görevde kalmaya devam edemezsiniz. Sayın Bakanım, bu konuda size
Hodri meydan. diyorum.
Sayın
Bakanım, önemli bir şey söyleyeceğim, önemli bir iddiada
bulunacağım. Sizin şu anda Sakaryada görev yapan bir orman
bölge müdürünüz var, adı Hasan Türkyılmaz. Bolulular onu fukara
Hasan olarak tanır; fukara Hasan, fakir Hasan. Neden biliyor musunuz
Sayın Bakanım? Siz hiç Türkiyede -sizlere de soruyorum sayın
milletvekilleri- fakirlik ilmühaberi almış orman işletme müdürü
gördünüz mü? İşte bu zatımuhterem Düzcenin Beyköyüne
bağlı bir köyden fakirlik ilmühaberi alıyor 2006
yılında ve fakirlik ilmühaberinde de mesleği olarak orman
işletme müdürü yazıyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bakana da yeşil kart verelim!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Siz bu adamı aldınız, bölge müdürü yaptınız Sakaryaya.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Daha neler var, neler.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Daha kötü şeyler de duyuyorum. Yağmurdan kaçarken
inşallah doluya tutulmayız. Sayın genel müdür emekli olduktan
sonra bu zatımuhteremi orman genel müdürü yapacağınız
söyleniyor. Sakın ha Sayın
Bakanım, sakın böyle bir şey yapmayın. 7,5 milyon
orman köylüsünün vebalinden kurtulamazsınız, sakın böyle bir
şey yapmayın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kesin yapar, kesin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Adamın şansını yükselttin ya!
TANJU ÖZCAN (Devamla)
- Tabii, süre kısıtlı olduğu için detaya giremiyorum. Orman
muhafaza memurlarının sorunlarıyla ilgili benden önceki
konuşmacılar söz aldı, buna girmiyorum. Ancak Sayın
Bakanım, Dörtdivan Orman
İşletme Müdürlüğünü hâlâ Danıştay kararına
rağmen açmadınız. Bu konuda bürokratlar size ne diyor bilmiyorum
ama, ben bu kürsüden cumhuriyet savcılarına sizinle ilgili suç
duyurusunda bulunuyorum mahkeme kararını
uygulamadığınız için.
Bu bütçeye de
ret oyu vereceğimizi ifade ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Savcıları göreve davet et sen.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Sarıbaş, buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 2013 yılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Öncelikle bizi
televizyonları başında dinleyen vatandaşlarımıza
ve yüce heyetinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Çok değerli
arkadaşlar, 12 Aralık 2012 günü, Başbakanımızın,
mühendislik harikası olarak tanıtıp
açılışını yaptığı Deriner
Barajına dikkatinizi çekerek konuşmama başlamak istiyorum. AKP,
projeyi 2002de devraldığında projenin maliyeti 1 milyar 723
milyon lira idi yani 957 milyon dolar. Bugün 2012 yılı sonunda 6
milyar 12 milyon lira olarak ilan ediliyor. 1 milyar dolara mal olacak projeyi
AKP 3,5 milyar dolara mal ederek ilk rekoru kırmıştır. Maalesef
Başbakan doğru söylüyor, Türkiye, yeni bir rekorun sahibi oluyor,
aradaki 2,5 milyar dolarlık fark ne oluyor? 2002 yılında 45
sente mal olacak elektrik, AKPnin on yıl geciktirmesi sonucu 2012ye
geldiğimizde 165 sente mal ediliyor. Bu da vatandaşımızın
cebinden fazla paranın çıkması demektir. İşte,
AKPnin, Başbakanın vatandaşlarımıza armağan
ettiği ikinci rekor budur. Bu rekorlar halkımıza
yılbaşı hediyesidir. diyor. Hayırlı uğurlu
olsun.
Değerli
arkadaşlar, 2000-2011 döneminde enerji üretimimiz yüzde 15 artarken,
aynı dönemde enerji tüketimimizin yüzde 34 arttığını
görüyoruz. Yüzde 76 gibi büyük bir oranda dışa bağımlı
olduğumuz enerji tüketiminin ancak yüzde 24 gibi bir bölümünü kendi
kaynaklarımızla üretmekteyiz. Ülkemizin bağımsızlığı
yolunda önemli kilometre taşlarından biri olan GAP, 1936da Mustafa
Kemal Atatürkün talimatıyla başlayıp 1960ların sonunda
gündeme gelmiştir. GAP, 75.358 kilometrekare alanda 22 baraj ve 19
hidroelektrik santral ile 27 milyar kilovatsaatlik enerji üretmesi ve 1,7
milyon hektar alanın da sulanması projesidir. Toplam 32 milyar dolara
mal olacağı hesaplanan projenin ödeneği AKP döneminde düzenli
olarak azaltılarak tamamlanması geciktirilmiştir. Şöyle ki:
2003 yılında yüzde 29 olan ödenek 2007 yılında yüzde
8'lerin altına gerilemiştir. GAP'a yeterli ödenek
ayrılmadığı gibi İşsizlik Fonundan da 2010-2012
dönemi de dâhil olmak üzere 12 milyar 124 milyon Türk lirası para
aktarılmıştır. Bu para işsizlere ödenmesi gereken
paradır ve GAPta kullanılmıştır.
2003-2008
döneminde GAP Eylem Planında yer alan 1,8 milyon hektar nihai sulama
hedeflenmiş ancak 73.843 hektarı gerçekleştirilebilmiştir.
2012 yılına kadar 1 milyon 60 bin hektarlık
kısmının tamamlanması üzerine kurgulanmasına
rağmen, 2008-2012 döneminde beş yıl içerisinde ilave toplam 850
bin hektar hedef biçen GAP Eylem Planı dördüncü yılını
tamamlamadan ve 4,5 milyar lira ayrılan dönemde ancak 54 bin hektarla
yüzde 6,7 hedefini gerçekleştirebilmiştir. Ayrıca, GAP projesi
çerçevesinde yapımı planlanan 19 adet hidroelektrik santrali de
devreye sokulmamıştır.
Sayın
Bakan, Çanakkale'yi de ziyarete geldiğinizde "Çanakkale'yi biz
barajlar ve göletler şehri yapacağız. dediniz ve benim de
Cumhurbaşkanının da olduğu bir ortamdaydı.
Konuşmak güzel. Gel gör ki bölgemizde 90'lı yıllarda inşaatına
başlanan Taşoluk, Çokal ve Bayramdere barajları henüz
bitirilememiştir. Diyeceksiniz ki: Bayramdere Barajını az önce
söylediğim gibi- açtınız. Hayır, sulama göletleri bitmeyen
bir barajı açsanız neye yarar? Halkımızı
kandırmayın Sayın Bakan.
Bunun
yanında, Devlet Su İşleri yatırımlarıyla sık
sık övünmesine rağmen, Türkiye genelinde olduğu gibi
Çanakkalede bitirilmeyen yatırım miktarları çok fazladır.
Bu anlamda, Çan Karakoca, Altıkulaç, Biga Ayıtdere,
Hacıpehlivanlı, Kaynarca, Ayıtdere Kemer Ovası, Yenice
Hamdibey Asar, Lapseki Beybaşlı, Ezine Akçin gölet ve sulama
inşaatları hâlâ bitirilmemiştir Sayın Bakan. Bu arada,
diğer sulama göletleri de ayrıca devam etmektedir. Daha bunun
yanında, planlamaları da devam eden bir sürü göletimiz vardır.
Çanakkaleyi
barajlar, göletler ve sulama tesisleri şehri yapacağız. diye
bol keseden atmak kolay. En ufacık bir yağmurda ekili araziler sular
altında kalıyor; hayvanlarımız telef olurken,
vatandaşlarımız canından ve malından oluyor.
Değerli milletvekilleri,
dünyada kişi başına yıllık en az 8.000-
Suyumuzu,
özelleştirme adı altında yabancılara peşkeş
çekiyorsunuz. Vatandaşlarımıza ise, yeni
çıkardığınız bir yöntemle, ilanlar vererek Ceza
yazarız, kuyularınıza saat takın ve para verin.
diyorsunuz.
Çok değerli
milletvekilleri, Kazdağları çevresinde yaşayan 1,5 milyona
yakın vatandaşımız var. Su kaynakları, çok uluslu
şirketlerin, altın şirketlerinin ve onların
taşeronlarının tehdit ve kuşatması
altındadır.
Söğütalan,
Bardakçılar, Halilağa, Hacıbekirler, Muratlar,
Karıncalı, Zeytinli, Kirazlı, Kuşçayır, Ayvacık
Bahçedere gibi pek çok yerde yapılan sondajlar nedeniyle içme ve kullanma
suyu kaynakları kaybolacaktır. Ruhsat verilen sahalar bu bölgenin
yani Kazdağlarının sulama havzası üzerindedir.
Buralarını verdiğiniz sürece bu bölgede içme suyu, kullanma suyu
ve sadece insanların değil sanayinin de susuz
kalacağını belirtmemize rağmen yine de bu ruhsatları
verdiniz.
Sayın
Bakanım, 17-18 Eylül ve 2 Aralık 2012 tarihlerinde Çanakkale ve
ilçelerimizde yağan etkili yağmur arazilerimizi, bağları,
bahçeleri, seraları, iş yerlerini su altında
bırakmıştır. Biga'da 2 vatandaşımız sel
sularına kapılarak vefat etmiştir. Çayların ve derelerin
taşması sonucu köprülerimiz çökmüştür.
Ben bir kez de
şunu söylüyorum: Çanakkalenin yüzde 55i orman. Niye bölge
müdürlüğümüzü kapattınız ve yüzde 2 orman olan bölgelere niye
orman bölge müdürlüğü yaptınız? Bu partizanlık
mıdır? Orman İşletme Müdürlüğünün ya da bir
başka deyişle Orman Bakanlığının asli görevi
nedir? diye merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada, Devlet Su İşlerinin, Türkiyenin her yerini
sel basarken, 2030 vizyonunu da gördüğümüz gibi bu bütçeye
hazırlanmayan ve başarısız olan Devlet Su İşleri
bütçesine Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hayır. diyor, en derin sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar).
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Amasya
Milletvekili Sayın Ramis Topal. (CHP sıralarından
alkışlar).
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
RAMİS TOPAL (Amasya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün bütçesine
bakıldığında, her sene olduğu gibi yenileme
çalışmaları bu yıl da devam etmektedir. Yeni istasyonlar,
yeni sistemler kuruluyor. Ancak bu yıl da ülkemizde sel sularına
kapılan birçok vatandaşımız sel sularında yaşam
mücadelesi verdi ya da hayatlarını kaybetti, köprüler
yıkıldı, köy yolları, şehir yolları sular
altında kaldı; köyleri, şehirleri, ekili alanları sel
suları bastı. Yağışların ülkemize bereket
getirmesini dilerken her yağmurun, her karın yağmasında
felaket olmaması için dua eder olduk. Bunun için neden çözümler
üretilmiyor, önceden uyarılıp neden önlemler alınmıyor?
Devletin asli görevi, vatandaşını bu tür felaketlerden korumak
değil mi?
Bu durum bakanlığın
diğer genel müdürlükleri için de aynı. Orman ve Su İşleri
Bakanlığının bünyesinde bulunan genel müdürlükler iyi
yönetilmiyor.
Sayın Bakan,
2/B arazilerinin satışı ile ilgili yasa komisyona
geldiğinde siz de ordaydınız. Bu arazilerin
satışı ile ilgili, AKP'li, MHP'li ve CHP'li komisyon üyesi
arkadaşlarımızla beraber 2/B arazilerinin köylülere rayiç
bedelin yüzde 50'siyle satılması konusunda karar aldık. Bu yüzde
50'lik bedeli komisyon üyelerimiz fazla buldu, Komisyon
Başkanımız size serzenişte bulunarak: "Sayın
Bakanım, inşallah, Bakanlar Kurulunda bu değeri biraz daha
aşağıya çekersiniz." dedi. Bu kanun teklifi Genel Kurula
geldiğinde bu değer tekrar yüzde 70'e çıkartıldı.
Keşke siz orda kendi milletvekilinizi ikna etseydiniz de böyle
tutarsız bir duruma düşmeseydiniz. Yasanın bir adı da
Orman Köylülerini Kalkındırmaktı. Ancak elde edilen gelirin
yüzde 90ını TOKİ'ye
aktardınız.
Peki, TOKİ bu
paraları ne yaptı? Türkiye'nin en fakir kesimi olan orman
köylülerinden kazandığı paraları yine bu orman köylülerini
kalkındırmak için kullanacakken TOKİ
aracılığı ile yandaşlarınıza
peşkeş çektiniz. Zaten son iki haftadır yerel basında, ulusal basında bu gündemde, bunun daha
da çok yer alacağını sanıyorum.
Sayın Bakan,
bütün Türkiye'de HES projesi uygulamalarıyla ilgili eylemler yapılıyor,
gösteriler yapılıyor, yollar kesiliyor, barikatlar kuruluyor. Halk
güvenlik güçleriyle karşı karşıya geliyor. Halkın da
bu konuda haklı olabileceğini hiç düşündünüz mü? Niye bu
insanlar isyan ediyor, HESlere karşı tepki gösteriyor,
yapılmasını istemiyor?
Ben anlatayım
size: Amasya Yeşilırmak Vadisinde 22
tane HES projesi uygulaması var. Bu ne anlama geliyor?
Taşova'nın o güzelim elma bahçelerinin, kiraz bahçelerinin, hele hele
dünya markası olmuş Taşova bamyasının suyunun
kesilmesi anlamına geliyor. Taşova, geçimini tarımdan sağlayan
20 bin nüfuslu bir ilçemiz. Elinden ekmeğini alarak kaç kilovat elektrik
üreteceğinizi düşünüyorsunuz? Taşovanın geleceğiyle
oynamayın Sayın Bakan. Tabii ki geleceği ile oynanan, elinden
ekmeği alınan halk isyan edecek, tepki gösterecek. Ben sizlerden, bu
HES projelerini tekrar gözden geçirmenizi istiyorum.
Sayın Bakan,
şimdi sizlere Amasya'da yaşanan ve Bakanlığın filmlere
konu olabilecek bir olayı, Bakanlığın bütçesinin nerelere
çarçur edildiğini anlatmaya çalışacağım:
Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, 2011 yılı içerisinde orman
köylülerini kalkındırmak için ORKÖY aracılığı ile
Amasya'da köylülere 2şer adet süt cinsi diye inek verdi. Verilen bu
ineklerin dünyanın en çok süt veren inekleri olduğu söylendi.
Bakanlıkla anlaşan firma, bu kaliteli ineklerin 2sini iki yıl
geri ödemesiz, beş yıl eşit taksitlerle 18.540 TL'ye köylüye
sattı. Zaten zor durumda olan köylüler sütünü alıp yem alacaktı,
kredi taksitlerini ödeyecekti. Yavrulayan ineklerin yavruları da kendilerine
kâr kalacaktı. Ne yazık ki evdeki hesap çarşıya
uymadı.
Köylülerimiz bu
ineklere bir yıl baktılar, yem verdiler, su verdiler, ilaç
aldılar, bütçelerine göre küçümsenmeyecek de masraf yaptılar. Bu
inekler yavruladı ancak yavrularını sütleriyle besleyemedi çünkü
sütleri yoktu. Köylüler kendi kara sığır ineklerinden süt
sağarak biberonla bu ineklerin yavrularını beslemeye
çalıştılar.
Ben, bu köylere
gittim, gördüm. O kadar içler acısı durumlar vardı ki köylerde.
Bol süt verecek diye verilen ineklerin bazılarının gözleri
görmüyor. Memeleri olmayan, yavrulamayan inekler gördüm.
Sayın Bakan,
köyün birinde yaşlı bir amca yanıma geldi ve bana "70
yaşındayım, yetmiş yıldır kimseye borcum
olmamıştı. Devlete güvendim, bu ineklerden aldım. dedi.
Bu inekler süt vermiyor, ne de yavruluyor. Biz bu borçlarımızı
nasıl ödeyeceğiz?" diye sordu. Aynı soruyu ben size
soruyorum Sayın Bakan: Bu köylü dayım bu borcunu nasıl ödeyecek?
Ödeyemezse evine, tarlasına haciz gelecek mi?
İl ve
tarım müdürlükleri yetkilileri, bizim bu uyarımızla bu inekler
üzerinde incelemeler yaptılar. Yapılan incelemelerde, bu ineklerin
süt ineği değil kesimlik Angus inekleri olduğu tespit edildi.
İlçe kaymakamları da Bu ineklerin en yakın zamanda kesilmesi
gerekli. diye rapor düzenledi.
18.500 TL'ye süt
ineği diye aldıkları Angusların 2si, bugün 5 bin TL
etmemektedir. Köylüler, küçük bir hesapla, yılda 13.500 lira
kazıklandılar. Sayın Bakan, bu köylüler bu kredi
borçlarını nasıl ödeyecekler? Bu konuda onlara bir kolaylık
sağlayacak mısınız?
Sayın Bakan,
bu konunun daha vahimi, bu hayvanlar ülkeye girerken erkek sığır
olarak girmişler ancak ne hikmetse ülkeye girdiklerinde bu ineklere
dişi pasaportu verilmiş. Bu sizce ne anlam ifade ediyor? Bu bir
skandal değil mi? Bu bir yolsuzluk değil mi?
Sayın Bakan,
21inci yüzyılda, Türkiye'de içme suyu bulunmayan, yolları asfalt
olmayan köylerimiz bulunmaktadır. Yolları asfalt olan yollar da otuz
yıl önce YSE tarafından yapılmış ama artık asfalt
özelliğini kaybetmiş, çok büyük derin çukurlar
oluşmaktadır. Bu bütçeden keşke o köylerin yollarını
asfaltlamak için, o köylere içme suyu getirebilmek için bütçeler
ayırsanız da o köyleri bu eziyetlerden, bu işkencelerden, bu
çilelerden kurtarsanız diyorum.
Umarım, bu
skandalları sorar, araştırır, gerekli çözümleri üretir,
suçlular hakkında da gerekeni yaparsınız Sayın Bakan.
Bakanlığınız
bütçesini ülkemizin, köylümüzün, çiftçimizin menfaati için
kullanmanızı diler, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili
Sayın Melda Onur.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MELDA ONUR (İstanbul) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Su Enstitüsü kurulduğunda
çok sevinmiştik çünkü su en temel insan hakkıydı çünkü suyun
anayasal güvence altına alınması gerekiyordu çünkü suyu korumak
lazımdı ama kurumun sayılan 10 tane görevi suyun vahşi
kullanımına yönelik. Oysa tek bir misyon yeterdi, yaşamın
idamesi için herkese sağlıklı içme, sulama, kullanma suyu
sağlamayı güvence altına almak yeterliydi Sayın Bakan.
Şimdi, ben
Sayın Bakanıma baktığımda hep bir cümleyi
hatırlıyorum. Size bırakmayacağım, onu ben
söyleyeceğim: Su akar, Türk bakar. Bakanımın en sevdiği
laf bu, çeşitli defalar da polemik konusu oldu. Hatta başka bir
şekle çevirdiniz: Su akar, Türk bakar, Veysel Bakan yapar.
Yanlış mı hatırlıyorum?
Alkış
yok mu bu taraftan? Yapıyor, çünkü yapıyor, 12/12/2012de 112 tane
tesis açtı. Yapmıyor değil, bayağı, dünyayı
yaptı. Onun için bir alkış beklerdim yani böyle bir şey
için.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Alıştık artık
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz bu
tesisleri yapmasaydık İstanbulda su bile içemezdiniz.
MELDA ONUR
(Devamla) Tabii, bu rakamlara takılırken iyi ki Başbakan 1.212
demedi çünkü 112yi doldurmak için kim bilir ne kadar acele, ne kadar
bitmemiş, raporları alınmamış, projeleri
tamamlanmamış işleri birbiri ardına dizmiş
olabilirsiniz. Ben ne zaman toplu açılış duysam içimi bir
endişe kaplıyor, bu toplu açılışlarda hangi tesisler
anlamsız rakamları tutturmak için yalapşap bitirilmeye çalışılıyor
diye.
Soruyoruz:
Sayın Bakan, bu HES lisanslarını ÇEDsiz, apar topar,
vatandaşa sormadan, paldır küldür veriyorsunuz; cevap: Su akar, Türk
bakar.
Sayın Bakan,
ama insanlar tarım yapıyor, suya ihtiyaçları var; cevap: Su
akar, Türk bakar.
Sayın Bakan,
HES firmaları denetimsiz, taşeronlarda işçiler ölüyor; cevap:
Su akar, Türk bakar, enerji ihtiyacımız var.
Şimdi,
Aşkaleyle ilgili Bakana 4 tane soru önergesi verdim -hepsi bunların
içinde- cevaplar; hani bir balta düştü, inek içti
Hatırlamıyorum. Tekerleme gibi, İçişleri Bakanı
İhmal yok. dedi, Çalışma Bakanı ölen işçileri
suçladı, Orman Bakanı topu yargıya attı, Enerji Bakanı
topu Maliye Bakanına attı. Hadi dedik Maliye Bakanına
soralım; o, derli toplu bir cevap vermiş ama herhâlde burada en sorumsuz
olanı Maliye Bakanı. Adalet Bakanına da artık
sormadım, zaten onun başı belada
Onun için, gerçekten bu
açılışlar, bu toplu açılışlar, denetimsizlikler
daha sonra ne gibi ölümler getirir ona çok dikkat etmek lazım.
Siz, bu su
devrimi adı altında bir sürü açılışlar yaparken
insanlar ne yazık ki sudan sebeplerle ölüyor. Şimdi, Sayın
Bakan, Adanada 5 bedenin hâlâ bulunmadığı, 10 işçinin
canına mal olan HES, mesela hangi toplu açılışın
eseri? Çaycumada hâlâ bedenleri bulunmayan 15 kişi var. Burada bir köprü
çöktü biliyorsunuz. Bu, hangi toplu açılış öncesinde yamandı?
Yamandı. diyorum çünkü Çaycuma Belediyesinin sitesine girerseniz,
Başbakan gelmeden önce eski köprünün patlamış
asfaltlarının üzerine nasıl asfalt döküldüğünü görürsünüz.
Ben burada fotoğraf göstermeyi sevmediğim için getirmedim.
Samsunda
insanların size güvenip sıcak yuva zannettiği ve
hayatlarına mal olan dere yatağındaki TOKİ
konutlarını hangi toplu açılışınızın
eseri olarak yaptınız? Bu sorumluluk hangi bakanın bilmiyorum
ama belki burada Çevre Bakanının da olması gerekiyordu.
Sayın Bakan,
Aşkalede 5 işçinin gözler önünde yok olup gittiği cinayete konu
olan HES hangi toplu açılışınızın eseridir?
Bir de barajlara
siyasetçilerin ismi konuyor, Cemil Çiçek. Şimdi, bunu bazı gazete
yazarları espri olarak almışlar fakat ben gülemiyorum çünkü
benim ismim bir baraja verilse yemin ederim gece uyuyamam, nöbet tutarım o
barajda, kim bilir ne olacak diye. Buradan vekil vasıtasıyla da
Sayın Cemil Çiçeke bunu iletmek isterim.
Bu arada sürekli
size bakıyorum, Bakanım diyorum, mahcubiyet yok değil mi?
Çünkü geçenlerde burada bir sayın tecrübeli bakanımız bir
mahcubiyet gösterdi. Onun için rahatsızlık olmasın diye
sorayım dedim. Hangi bakanımızdı?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bülent Arınç.
MELDA ONUR
(Devamla) Bülent Andıç. Bülent Andıç, hani basından sorumlu
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Senelerce andıçlandık
diye ağlayan ve 6 tane gazeteyi andıçlayan sonra da öğrencilere
Tek bir tane gazete okuyun, size bu yeter. diyen Sayın Bülent
Andıç. Dilim sürçtü, özür dilerim, tutanaklara böyle geçsin.
Ben kendi bakanıma
dönüyorum. Sayın Bakanım, ben 2 tane soru soracağım sadece
size konuşmamı bitirmeden.
Geçenlerde Enerji
Bakanıyla bir yerde
Kendisi HESlerle ilgili olarak: Bir, özel sektörü
doğru bir şekilde denetlemediklerini itiraf etti.
İki, Ben,
Orman Bakanımıza şöyle dedim: Bazı HESlerden vazgeçelim
Sayın Bakanım, bazılarını yapmayalım. dedim
dedi. Şimdi size iki soru: Bir, özel sektörün denetlenmesi için bütçenizde
ne kadar para harcadınız? Ne kadar para ayırdınız?
İki:
Enerjinin başındaki kabine arkadaşınızın bu
sözüne uyacak mısınız? Bütçenizi ona göre mi
tasarladınız?
Teşekkür
ediyorum.
Ben burada
vahşi kapitalizm uğruna hayatlarını kaybeden bütün
emekçileri saygıyla eğilerek selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Bir dakikayı bize ilave edin.
BAŞKAN
Nasıl vereceğiz? Bitti, son söz olduğu için.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Yarın
BAŞKAN Ben
yarın yokum, diğerine söylersiniz. Muhterem, ben yarın yokum,
yarınki arkadaşımıza söylersiniz Alacaklıyım
diye.
Evet, Adalet ve
Kalkınma Partisi adına ilk söz, Sakarya Milletvekili Sayın
Şaban Dişli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ŞABAN DİŞLİ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ekonomi Bakanlığımızın 2013
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2012nin bu son
ayında ülke ekonomisi olarak dünya aynasına düşen suretimize ve
kendi aynamızdaki yansımamıza kısaca göz atacağım
bu kısa süre içerisinde. Türkiye ekonomisi son on yılda uygulanan
başarılı programlarla önemli dönüşümlerden geçmiş ve
istikrar içinde güçlü bir şekilde büyümektedir. Bunu hem ülkemizin ekonomi
çevreleri hem uluslararası ekonomi çevreleri her fırsatta teyit etmektedirler.
En son olarak AB zirvesine katılan 27 ülkenin liderlerinin de ortak
görüşleri: Türk ekonomisinin dinamizmi Avrupa kıtası
refahına katkı yapıyor.
AK PARTİ
olarak iktidara geldiğimiz ilk günden bu yana, değerli
bakanlarımızın gayretleri ile hedeflerimizi hep yükselterek,
vaatlerimizi sözde bırakmadan çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Bu sayede bugün dünyanın 16ncı, Avrupanın ise 5inci
büyük ekonomisiyiz. Bu doğrultuda, 2002 yılında 230 milyar dolar
olan millî gelirimiz 774 milyar dolara, 3.500 dolar olan kişi
başı millî gelir 10.700 dolara yükselmiştir. Yine,
uyguladığımız mali disiplin ve etkin borçlanma stratejileri
sonunda on yıllık dönemde Türkiye'nin kamu borç yükü
yaklaşık 40 puan düşmüştür. Bu sonuçla ABdeki 21 ülkeden
çok daha iyi konumdayız. Ekonomimizdeki bu önemli dönüşüm aynen
ihracat, turizm gelirleri ve yatırımlara da
yansımıştır. 2002de 36 milyar dolar olan ihracat 150
milyar dolarla yeni bir rekor kırıyor, 2012 yılında dokuz
aylık verilere göre Türkiye dünya ihracatını en hızlı
artıran 4üncü ülke oluyor. Ülkemizin ürün ve pazar çeşitliliği
de sürekli artmaktadır. Bu başarı özellikle Avrupayı âdeta
iflasa sürükleyen ekonomik kriz düşünüldüğünde daha da önem arz
etmektedir.
Diğer yandan,
2002de 8,5 milyar dolar olan turizm gelirimiz, 2011 sonunda 23 milyar doları
aşarak 10 yılda 3 kat artıyor. Turizm gelirlerinde dünyada
9uncu olduk. Özellikle, son yıllarda, yatırımlar sayesinde
kongre turizminde İstanbulu dünyada 1inciliğe
taşıdık. Aynı dönüşüm uluslararası doğrudan
yatırımlarda da görülüyor. Türkiye, yatırım için en cazip
ülkeler listesinde 13üncü sıraya çıkmıştır.
Yatırımcılar, küresel ekonomik krizden başarıyla
çıkan ve bunu fırsata çeviren Türkiyeye geliyorlar yani güven ortamına
geliyorlar yani istikrara geliyor.
Birçok ekonomi
geçtiğimiz yıllarda yaşanan küresel ekonomik krizin etkilerinden
kurtulamazken, bazı Avrupa Birliği ülkeleri basın
toplantılarıyla ağlayarak iflaslarını deklare ederken,
iktidar partileri birer birer iktidardan uzaklaşırken, bazı
ülkeler atama başbakanlarla yönetilmeye başlarken, dünyanın her
yerinde Türkiye'nin ekonomik başarısı örnek gösteriliyor. On
sekiz yıl aradan sonra, geç ve yetersiz de olsa, Türkiye'nin kredi notu
Fitch tarafından tekrar yatırım yapılabilen ülke seviyesine
yükseltiliyor. Bu başarının da ekonomimize sağlayacağı
katkılar yakında görülecektir.
Türkiye, böylesine
kısa bir sürede sergilediği üstün performans sayesinde, küresel
ölçekte sıra dışı bir yükselen ekonomi hâline
gelmiştir. Bunun da sürekliliğini sağlamak için 2023 vizyonumuz
hazırlanmış, geçtiğimiz seçimde Sayın
Başbakanımız tarafından halkımıza sunulmuş
ve halkımızın desteğini almıştır. Yani
halkımız, Türkiye'nin, 2 trilyon dolarlık bir ekonomi
büyüklüğüne ulaşarak dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi içinde yer
alacağına, 2023te 500 milyar dolar mal ihracatı
yapabileceğine ve belirlenen diğer hedeflere
ulaşabileceğine inanmıştır.
Bütçe
müzakereleri, millet adına ve millet için şeffaf bir
dün-bugün-yarın değerlendirmesidir. Bu kısa sürede sizlere
kısa bir yansı sunmaya çalıştım.
Bu vesileyle,
iktidar ve muhalefetin değerli milletvekillerinin katkılarıyla
hazırlanan 2013 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere ben de
teşekkür ediyor, hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Konya Milletvekili
Sayın Hüseyin Üzülmez.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı Ekonomi Bakanlığının
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama,
dünyaca ünlü mutasavvıf Hazreti Mevlânâyı anarak başlamak
istiyorum. Yüzyıllar önce bu topraklardan verdiği sevgi,
kardeşlik ve hoşgörü mesajı, dini, mezhebi, ırkı,
görüşü ne olursa olsun herkesi kucaklayan çağrısı, vuslata
erişinin 739uncu Yıl Dönümünde hâlâ güncelliğini korumakta, bu
çağrıya uyan yüz binlerce Mevlânâ dostları bugünlerde Konyada
buluşmaktadır. Kendisini Allaha kavuşma gününün yıl
dönümünde bir kez daha rahmetle anıyorum.
2013
yılı bütçe görüşmelerimiz süresince burada pek çok fikirler
ortaya konuldu, bense olaya çok farklı açıdan yaklaşmak
istiyorum; çünkü üzerinde görüşme yaptığımız Ekonomi
Bakanlığı bütçesi.
Türkiyenin
ekonomisine, kalkınmasına geriye doğru bir dönüp
baktığımızda, nereden nereye geldiğimizi hep beraber
bugüne kadar gördük. Sadece görülenler üzerinde ben bir hatırlatmada
bulunacağım, çünkü AK PARTİ iktidarımızın onuncu
yılında Türkiye, bugünkü ekonomik büyüklüğe adalet ve
kalkınma temellerini sağlamlaştırarak
ulaşmış durumda. Adalet, kalkınmayı, kalkınma da
kronikleşmiş ekonomik sorunları çözüme kavuşturdu.
Şöyle bir geriye dönüp bakacak olursak, ben iş âleminin içinden gelen
sanayici birisi olarak siyasete girdim ve uzun yıllar da sanayici ve
ekonomici iş adamlarının yöneticiliğini yaptım. AK
PARTİ iktidarından önce şöyle bir dönüp
baktığımızda ne görüyoruz? Faizlerin bir gecede 7 binlere
ulaştığını görüyoruz. Enflasyonun çok yüksek
olduğunu görüyoruz. Sanayici ve iş adamlarımızın
geleceğe yönelik tasarımlar, planlar, projeler
yapamadığını görüyoruz. Ancak AK PARTİnin iktidara
gelmesinden sonra, aldığı tedbirler sayesinde, bugün
ihracatımız 150 milyar doları geçmiş durumda. Daha önce
ihracat konusunda yaptığımız 85 ülkede temsilcilik varken
bugün 105 ülkede 250 tane temsilcimiz bulunmakta ve bunlar ihracatı
gerçekleştirme konusunda çalışmalar yapmaktadırlar.
Asıl önemli
olan ise geçtiğimiz yıl Ekonomi Bakanlığımız
kanun hükmündeki kararnameyle beraber kurulmuş ve burada teşvik, yatırım,
üretim ve ihracatın koordinesi sağlanmıştır. Bu
yapılan çalışmalar içerisinde yine bir veriyi burada ifade etmek istiyorum ki sadece
Eximbankın 2002de verdiği krediler 2 milyar 300 milyon dolar iken
bugün verilen kredi 15 milyar doları aşmıştır.
Biraz evvelki
konuşmacıları dinledik, ekonomik anlamda
sıkıntılardan bahsedildi. Sadece bir olayı burada ifade
etmek istiyorum: Geçtiğimiz günlerde seçim bölgem olan Konyada organize
sanayinin genişleme alanında bir arsa dağıtımı
oldu. Yaklaşık 120 parsellik yere 504 tane yatırımcı
müracaat etti. Bu, iktidarımızın getirdiği, Ekonomi Bakanlığımızın
çıkardığı teşviklerden kaynaklanmaktadır. Bu
teşvikler sayesinde sanayicilerimiz, iş adamlarımız uzun
vadeli hesaplar yapabilmekte, geleceği rahatlıkla görebilmekte, buna
göre planlar yapabilmektedir. Bu hedefler doğrultusunda ben
inanıyorum ki bunlar daha da gerçekleşecek ve Hükûmetimizin
yaptığı bu çalışmalar sayesinde, ekonominin düzgün
gitmesi sayesinde bizim Konyada yüz yıllık rüyalarımız
olan, hayali, geçmişte hayal edemediğimiz projeler
gerçekleşmiş durumda. Bunlar nedir? Bir tanesi, iki başkenti
birbirine bağlayan, Selçuklunun başkenti Konyayı
cumhuriyetimizin başkenti Ankaraya bağlayan hızlı trenin
yapılması.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Devamla) Burada gerçekleşen şu: Yetmiş dakikalık
süreye inmiştir ve önemli olan bir tanesi de Mavi Tünel,
açılışı iki gün önce yapıldı. Biraz evvel
konuşmacı dedi ki burada, hayalden bahsetti. Bizim
Başbakanımız ve Devlet Su İşlerinden sorumlu
bakanımız yüz yıllık hayali gerçekleştirip Mavi
Tünelin açılmasına hizmet ettiler. Kendilerine buradan
şükranlarımı sunuyorum.
Ekonomi
Bakanlığının bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Üzülmez.
Sayın Bakan
Bravo Hüseyin! dedi, tercümeyi duyurayım.
Bursa Milletvekili
Sayın Hüseyin Şahin.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2013 mali
yılı Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Ben öncelikle, dün
-küçük bir operasyon diyeceğim, Sayın Bakanım için o küçük bir
operasyon- iki stent takmış olmasına rağmen burada içindeki
ülke sevdasıyla, hizmet aşkıyla bakanlığının
bütçesini bırakmayıp aramızda bulunan Zafer Çağlayan
Bakanıma teşekkürlerimle ve geçmiş olsun dileklerimle sözlerime
başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sevgili
arkadaşlar, bizde çok güzel bir söz vardır; Hafızayı
beşer nisyan ile maluldür. Yani insan hafızası unutmakla
mükelleftir, yani geçmişi çok çabuk unutur, yaşanılanı çok
çabuk unutur, kendine verileni çok çabuk unutur. Tabii biz on yıldır
iktidarda olduğumuz için on yıl öncesini kolay kolay
hatırlamıyor olabiliriz ama bizim görevimiz hatırlatmak. Bizim
görevimiz geçmişte yaşadığımız acı
tecrübeleri, insanımıza, bir daha yaşanmaması için,
kesintisiz, bıkmadan, usanmadan anlatmak olacaktır. Burada az önce
çok sevgili arkadaşım, Plan Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşım
çıktı, bir karne gösterdi bize, yani bu karnenin içerisinde
birtakım rakamlarla da bize bilgiler vermeye çalıştı.
İzin verirseniz, ben de biraz onun verdiği rakamlardan kendi perspektifimizden
açıklamalarda bulunmak istiyorum. Cevap mahiyetinde değil ama
enflasyon rakamlarından bahsetti arkadaşım. Enflasyonun hedef
olarak tutturulamadığından bahsetti, Hükûmetin hedeflerinin bir
türlü tutturulamadığından, işte yüzde 150 gibi bir sapma
olduğundan bahsetti. Yüzde 150 sapma dediği rakamlar tek haneli
rakamlar arkadaşlar. Biz, bu rakamları bundan on sene önce, on
beş sene, hatta ülkenin koalisyonlarla yönetilmeye
başladığı 1991li yıllardan sonra sadece bir ayda
yaşıyorduk. Bugün ülkemizde enflasyon 5li, 6lı, 7li
rakamlarda; o dönemlerde 10lu, 11li rakamlarla enflasyonist bir ortamda
yaşıyorduk.
Faizlerden
bahsetti arkadaşım. Bugün, sadece dünkü Merkez Bankası
Başkanımızın açıklamasından sonra, ekonomimizin
gidişatının istikrara dayalı olarak sürdürülebilir
olmasından dolayı hemen bankalar tarafından düşülmesini
yaşadık ama bugün bir yılda ödenen faiz miktarının 2
katını bu ülke insanları sadece bir ayda ödüyorlardı.
Bakınız, bunu iş adamları çok iyi bilirler. Aylık
yüzde 10luk, 12lik, 15lik rakamlarla kredi kullandığı günleri
bu ülkenin insanları unutmadı. Bugün sadece Merkez
Bankasının gecelik borçlanma faizi yüzde 5,5. İnşallah,
ülke ekonomisini yöneten güvenli ellerle, AK PARTİnin istikrarlı
yönetimiyle de çok kısa zamanda göreceğiz, dünyada geçerli, yani
libor seviyelerine indireceğiz. Buna inanıyoruz. Bunun için de
başta Sayın Ekonomi Bakanımız ve ekonomiyle ilgilenen tüm
bürokratlarımız canla başla çalışıyorlar. Tabii,
burada birçok rakamlar verildi. Biz bunları hatırlatmakla
mükellefiz. dedik. Size bir rakamdan bahsetmek istiyorum, 2002 yılı
bütçesinin yatırım miktarını bilen var mı içinizde?
MUSA ÇAM
(İzmir) Söyle Hüseyinciğim, sen söyle.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Devamla) - 9 milyar Türk lirası bugünkü parayla.
Bakın, arkadaşlar, biz bugün sadece, hiç beğenmediğiniz, kürsüye
çıkıp her gün eleştirdiğiniz Tarım
Bakanlığından, Tarım Bakanlığının
ilgili olduğu çiftçilerimize bir yılda bu kadar destek veriyoruz,
Devlet Su İşleri yatırımları hariç veriyoruz,
dağıtıyoruz (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kara
yollarına sadece bir yılda 9 milyar liralık yatırım
yapıyoruz. Türkiye on yılda nereden nereye gelmiş. Yapısal
sorunlarımız vardır, bunları da tamir etmek için elimizden
gelen gücümüzle çalışıyoruz, çalışmaya da devam
edeceğiz.
MUSA ÇAM
(İzmir) - Kendi şirketinizden mi bahsediyorsunuz? Milletin
kasasından aktarıyorsunuz.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Devamla) Sözüm bitiyor, beş dakika çok çabuk geçti
arkadaşlar, vallahi ben daldım.
Sevgili
arkadaşlar, IMFyi unutmamanızı istirham ediyorum. 23,5 milyar
dolardan aldık, o gün IMF gelmezse ülke batar. diyenlerin ülkeyi
yönetmesinden aldık, 900 milyon dolar seviyesine düşürdük.
İstesek bugün öderiz. Sayın Başbakanım böyle söylüyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Elinizi tutan mı var, ödeyin.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Devamla) Arkadaşlar, ben size iş
adamlarının durumundan bahsedecektim, gayrisafi millî hasıladan
bahsedecektim ama bir şey istirham ediyorum, nazar etmeyin ne olur,
çalışın sizin de olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bir şey daha
söyleyeceğim, az önceki karnenin karşılığı bizim
tarafımızdan nasıl gözüküyor, size göstermek istiyorum
arkadaşlar. Bakınız, gördünüz mü? Yani
vatandaşımız bize verdiği karnede -çok küçük yazdım-
yüzde 50 gibi bir oy oranıyla destek veriyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM
(İzmir) Öbür yüzde 50yi yok mu sayacaksınız?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Biz marş söylemiyoruz, rakam söylüyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Mussolinide yüzde 50 ile gelmişti, biliyorsunuz
değil mi?
BAŞKAN
Karabük Milletvekili Sayın Osman Kahveci.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığının
2013 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, orman ve su gibi iki önemli
doğal kaynağımızın korunması ve yönetiminden
sorumludur. AK PARTİ döneminde, her alanda olduğu gibi, orman ve su
kaynaklarının yönetimi alanında da büyük bir gelişim ve
değişim süreci yaşanmaktadır. Bu kısa sürede sizlere
özet bilgiler vererek bakanlığın faaliyetlerini anlatmaya
çalışacağım.
Ormancılık alanında, başta
ormanların korunması ve rehabilitasyonu, ağaçlandırma,
çölleşme ve erozyonla mücadele, biyolojik çeşitliliğin
korunması, millî parklar, tabiat anıtları, sulak alanlar ile av
ve yaban hayatının korunması ve geliştirilmesi
konularında birçok ilkler gerçekleştirilmiş ve büyük
başarılara imza atılmıştır.
Sayın milletvekilleri, ormanlar toplumların
refahı ve sağlığına büyük katkı sağlayan en
önemli doğal kaynaklardır. Günümüzün en büyük çevre felaketlerinden
biri olan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin
panzehiri de ormanlardır. Ancak insanoğlu ormanları hızla
tüketmektedir. Sadece son kırk yılda dünyada kaybolan orman
varlığı 500 milyon hektardır. Birçok uluslararası
süreçler henüz ormansızlaşmayı durduramamıştır.
Ülkemiz de orman yönünden zengin değildir. Mevcut ormanlarımızın
yüzde 48i de bozuktur. Ayrıca ülkemizin yüzde 75'inin de erozyon tehdidi
altında olduğu düşünüldüğünde, bozuk
ormanlarımızı ve çıplak alanlarımızı süratle
ağaçlandırarak orman varlığını artırmak ve
topraklarımızı korumak zorundayız. Bu,
ormancılığın ötesinde millî bir görevdir. İşte
bunun bilincinde olan AK PARTİ hükûmetleri, daha yeşil bir Türkiye
için ağaçlandırma seferberliği başlatmıştır.
Bu çerçevede, Başbakanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde 2008 yılında
başlatılan beş yıllık bir seferberlikle 2,3 milyon
hektar alanda ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve rehabilitasyon
çalışmaları yapılması hedeflenmiş ve bu hedefler
fazlasıyla aşılarak gerçekleşmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ülkemizde geçmiş yıllarda yılda 75 bin
hektar olan çalışma AK PARTİ Hükûmetinde yıllık 400
bin hektarlara çıkmış, ormancılığın 170inci
yılında yani 2009 yılında ise 500 bin hektarla
zamanların en yüksek rekoruna ulaşmıştır. Bu rekor,
ülkemizi, FAO tarafından, dünyada Çin ve Hindistan'dan sonra en fazla
fidan diken 3üncü ülke konumuna getirmiştir. Yine bu seferberlik
kapsamında, bütün kamu kurumları ile birlikte okul, hastane,
ibadethaneler, mezarlıklar ve kara yolları
ağaçlandırılmıştır. Bu
çalışmaların bir sonucu olarak ülkemizde orman alanlarımız
nitelik ve nicelik itibarıyla artmıştır. 1973
yılında 20,2 milyon hektar olan orman alanımız, 2005te
21,1; 2011de 21,7 milyon artmıştır. Yani son otuz yılda
yıllık orman alanı artışı 30 bin hektar iken bu,
yedi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde 70 bin hektara
çıkmıştır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Demek ki siz müdürken hiç
çalışmamışsınız.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, ülkemiz ormanlarının en büyük
tehditlerinden birisi de orman yangınlarıdır. Bu alanda
geliştirilen hızlı ve
etkin yangın yönetim sistemleri ve donanımlar ile
bugün Türkiye, orman yangınlarıyla
mücadelede bölgesinde büyük bir güç olmuş, sınır ve
sınır ötesi ülkelere yardıma gidebilir, teknoloji ihraç edebilir
hâle gelmiştir. Bu başarıyı AK PARTİ hükûmetlerine ve
Bakanlığımız çalışanlarına borçluyuz. Bu
vesileyle, orman yangını ile mücadelede şehit olan orman
çalışanlarını bir kere daha rahmetle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, millî parklar ve tabiat parklarında gerek sayısal ve
gerekse nitelik bazında büyük atılımlar
yapılmıştır. Millî park sayımız 33ten 43e;
tabiat parkı sayımız 17den 182ye
çıkarılmıştır. Çölleşme ile mücadele
kapsamında, çığ ve heyelan kontrolü çalışmaları
ile 28 havzada havza ıslah eylem planları
hazırlanmıştır. Ayrıca, ulusal havza veri tabanı,
çölleşmeyi izleme sistemi, erozyon ve sedimantasyon izleme sistemi, orman
ve bitki değişimlerinin izlenmesi çalışmaları
başlatılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bakanlık, su kaynaklarının korunmasına ve
sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına dair birçok
yatırımlar ve politikalar geliştirmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) Devlet Su İşlerinin dokuz yılda 206sı baraj ve
HES olmak üzere 1.128 tesisi milletimizin hizmetine sunulmuştur.
Büyük Türkiye
idealinin gerçekleşmesi yolunda başarılı
çalışmalarından dolayı tüm bakanlık çalışanlarına,
Bakanımızın şahsında bir kere daha teşekkür
ediyor, bütçenin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aydın
Milletvekili Sayın Ali Gültekin Kılınç.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında Orman ve Su İşleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Orman ve Su İşleri
Bakanlığımız bağlı kuruluşlarıyla
birlikte 13 milyar 851 milyon 138 bin liralık 2013 yılı
bütçesiyle ülkemizin en önemli yatırımcı
bakanlıklarından birisidir. Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2003-2012 yılları arasında ülkemiz
genelinde 50,6 milyar liralık yatırım
gerçekleştirmiştir. Baktığımızda ne kadar büyük
yatırımların yapıldığını tahmin etmek
zor değildir. Bu rakam içerisinde özellikle Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen
yatırımların büyüklüğü 46,1 milyar TLdir. Özellikle kendi
ilimde yıllarca özlemi çekilen, bitirilmesi hayal olarak görülen ve son on
yılda AK PARTİ iktidarlarımızla bitirilen sayısız
projelerden bazı yatırımları burada paylaşmak
istiyorum.
Çine Adnan
Menderes Barajı yüz kırk dört yıllık bir hayaldi. AK
PARTİ iktidarında bitirilmiş ve su tutmaya
başlamıştır. Bu, ülkemiz için gurur
kaynağıdır. Çine Adnan Menderes Barajı Çine, Koçarlı
ve Söke ovalarında taşkın koruma ve sulama mevsiminde su
ihtiyacını karşılamada önemli bir yere sahiptir. Su tutma
işleminin başladığı günden bu yana ovada on binlerce
dönüm arazinin su altında kalması önlenmiş ve çiftçimizi
milyonlarca liralık zarardan korumuştur. Bunun yanında, iki gün
önce Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından açılışı yapılan ve su tutma
işlemine başlayan Karacasu Barajı ile İkizdere Barajı
ve bunlara bağlı birçok sulama ve içme suyu projeleri ile Menderes
Nehri ıslahı AK PARTİ hükûmetleri döneminde programa
alınmış ve tamamlanmıştır. Bu
yatırımlarla yetinmeyip yeni baraj ve göletlerle ülkemizin elli
yıllık sulama ve içme suyu projeleri bir bir hayata geçirilmektedir.
AK PARTİ, hizmet çıtasını her geçen gün bir adım daha
ileri taşımakta, kendisi ve hizmetleriyle
yarışmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Orman ve Su İşleri
Bakanlığımız ülkemizin orman varlığını
artırmak için Ulusal Ağaçlandırma Seferberliği
başlatmıştır. Ülkemizin yüzde 27,7sini kaplayan orman
alanlarını 2023 yılına kadar yüzde 30a çıkarma hedefi
son derece büyük bir hedeftir. Böylece cumhuriyet tarihinin en büyük orman
varlığına ulaşmış olacağız.
Ağaçlandırma çalışmalarında şu anda dünyada ilk 3
ülke arasında yer almaktayız. Bu vesile ile gayretli çalışmaları
nedeniyle Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel
Eroğlunu, bakanlık çalışanlarını, bu hedefe
ulaşılmasına katkı veren ve verecek tüm halkımızı
kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadarki 111 kent ormanı,
116 bal ormanı, 1.441 mesire alanı çalışmaları da
gözden kaçırılmamalıdır. Ülkemiz dünya bal üretiminde
5inci sırada iken, yapılan çalışmalarla 2nci sıraya
yükselmiştir. Bunların yanı sıra 2012-2016
yılları eylem planı çerçevesinde 13 bin hektar ceviz, 19 bin
hektar badem ağacı ile fıstık çamı ormanları
kurma çalışmaları da önemli çalışmalardandır.
Bütün bu
çalışmaların yanında orman yangınlarıyla
mücadelede önemli mesafeler alınmıştır. 30 dakika olan
yangına müdahale süresi 18 dakikaya indirilmiş, bu sürenin 15 dakikaya
indirilmesi hedeflenmiştir.
2/B olarak
bilinen, orman vasfını yitirmiş alanlarda yaşanan
sorunların çözümü için gerekli yasal düzenlemeyi müteakiben devletin
vatandaşıyla barışmasının yolu
açılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya temiz su kaynakları her
geçen gün azalmakta ve temiz su kaynaklarına ulaşmak
güçleşmektedir. Şu anda 112 milyar metreküp olan kullanılabilir
su kaynaklarımızın 44 milyar metreküpünü kullanabiliyoruz.
Ülkemizde her yıl içme suyu şebeke sistemine verilen 6,5 milyar
metreküp arıtılmış suyun yüzde 51i şebeke sisteminde
kaybolmaktadır. Bu konudaki yatırımlar Hükûmetimizin öncelikli
politikalarındandır. Hükûmetlerimiz döneminde su
kullanımının planlanmasına çok büyük önem verilmiş,
günü kurtarmak üzere değil, şehirlerimizin 2050-2060
yıllarına kadar su ihtiyaçlarını temin etmek için bütün
projeler tek tek titizlikle çalışılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanununun hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Antalya
Milletvekili Sayın Hüseyin Samani, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Orman Genel Müdürlüğü
bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere ormanlar yenilenebilir nitelikteki en önemli tabii
kaynaklarımızdandır. Dünyamızda ve ülkemizde küresel
ısınma ve iklim değişikliği etkilerinin daha da
arttığı bir süreçte ormanların değeri ve orman
kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi daha da
önemli hâle gelmiştir. Küresel ısınma ve iklim
değişikliğine karşı alınması gereken en önemli
tedbirlerden biri orman varlığımızın
artırılmasıdır. Bu amaçla ülkemizde, 1 Ocak 2008 tarihinde,
Hükûmetimizin de büyük destek verdiği ve yakından takip ettiği
Millî Ağaçlandırma Seferberliği başlatılmıştır.
Beş yıl önce 2,3 milyon hektar alanda ağaçlandırma, erozyon
kontrolü ve bozuk ormanların iyileştirilmesi hedeflenmiş, bu
yılın sonuna kadar 2,4 milyon hektar alanda çalışma
yapılarak program hedefleri aşılmıştır. Orman
yangınları ile mücadelede rekor düzeyde başarı
sağlanmış olup, 2003-2011 yılları baz
alındığında Akdeniz ülkeleri arasında ülkemizin orman
yangınları ile mücadelede ne kadar başarılı
olduğu daha da net görülebilmektedir. Bu olumlu sonuçların
alınmasında orman teşkilatının cansiparane
çalışmaları, altyapının iyileştirilmesi ile acil
ve hızlı müdahale stratejilerinin geliştirilmesinin payı
büyük olmuştur. Diğer yandan orman suçları büyük bir
düşüş trendine girmiş ve on yıl öncesine göre yüzde 40
oranında düşmüştür.
Orman
alanlarımıza gelindiğinde, ilk düzenli envanter
çalışmalarının tutulduğu 1972 yılında 20,2
milyon hektar olan orman alanımız 2012 yılı itibarıyla
1,4 milyon hektar artarak 21,6 milyon hektara ulaşmıştır.
Ülkemiz, ormanlarını artıran ender ülkeler arasında yer
almayı başarmıştır. Bu başarıda Orman Genel
Müdürlüğünün kararlı bir şekilde uygulamakta olduğu koruma
ve sürdürülebilir faydalanma politikasının rolü büyük olmuştur.
Cumhuriyetimizin
100üncü yılı olan 2023te orman varlığımızı
yüzde 27den yüzde 30 düzeyine çıkartma hedefi ise her türlü takdirin
üzerindedir. Bu dönemde ormanların rehabilitasyonuna, imar ve
ıslahına büyük önem verilmiştir. Geçmiş yıllarda
ortalama yıllık 5 bin hektar bozuk orman alanının
rehabilitasyonu çalışmaları yapılırken günümüzde 300
bin hektara varan yıllık programlar yapılmakta ve bu programlar
fazlasıyla gerçekleştirilebilmektedir.
Özellikle son beş-altı
yılda orman kadastro çalışmalarına hız verilmiş
ve 2011 yılı sonu itibarıyla 18 milyon 750 bin hektar orman
alanında kadastro çalışması tamamlanmıştır.
Son bir yıl içerisinde 4,1 milyon hektar orman alanının tescili
yapılarak tapusu alınmış ve bugüne kadar kadastrosu
tamamlanan toplam 18 milyon 750 bin hektar orman alanının 2012
yılı itibarıyla yaklaşık 16 milyon 250 bin
hektarının tapuya tescili sağlanmıştır. Geriye
kalan yaklaşık 2 milyon 500 bin hektar alanın tesciline yönelik
çalışmalar ise devam etmektedir.
Devletimizin ve
halkımızın büyük problemlerinden olan 2/B Yasasının
çıkartılması ise her türlü takdirin üzerindedir.
Son yıllarda
yapılan önemli değişimlerden bir diğeri de
şehirlerimizin yakınlarındaki ormanların, kent
halkının rekreasyon ihtiyaçlarını karşılamak
üzere kent ormanları olarak düzenlenmesidir.
Ormanlarımızın
korunması ve işletilmesinde sıkı iş birliği
içinde olacağımız kesim, kuşkusuz orman köylülerimizdir.
Orman köylümüzün orman kaynaklarından en üst seviyede
faydalandırılması ve gelir seviyelerinin
arttırılması çalışmalarına devam edilmektedir. Bu
yıl içinde orman köylüsüne üretim faaliyetleri, kanuni haklar, indirimli
satışlar, diğer faaliyetlerle birlikte toplam 1 milyar 279
milyon TL katkı sağlanmıştır. Ayrıca, 2013
yılında 20 binden fazla orman köylüsü ailesine 105 milyon TL ferdi
kredi desteğinin yapılabilmesi hususu bütçeye konulmuştur.
Önümüzdeki dönem orman köylüsüne verilen destek ve katkılar daha da
büyüyerek devam edecektir.
Değerli milletvekilleri,
ormanlarımızın korunması ve geliştirilmesi yönünde
yapılan bu çalışmaları takdirle karşılıyor,
orman teşkilatının ağaçlandırmada çalışan
işçilerinden yangın erlerine, orman teşkilatının il ve
ilçe müdürlüklerinden genel müdürlüğe kadar emeği geçen herkesi
kutluyorum.
Orman Genel
Müdürlüğünün 2013 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Elâzığ
Milletvekili Sayın Faruk Septioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğümüzün bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken 2013 bütçesinin hazırlanmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar AK PARTİ
iktidarının yaptıklarını anlatırken asla bundan
önceki iktidarlarla mukayese etmeyecek, sadece iktidarımızın
bugüne kadar yaptıklarını anlatarak iktidarımızın
gücünü ve yaptıklarının büyüklüğünü bir kez daha gözler
önüne sereceğim.
İktidara
geldiğimiz günden itibaren tüm diğer kurumlarda olduğu gibi
DSİde de büyük atılımlar gerçekleştirdik. Daha iki gün
önce Sayın Başbakanımızın katılımıyla
112 dev eser hizmete açılmış olup, hizmete açılan bu
tesisler sayesinde 2 milyon 345 bin dekar tarım arazisi suya
kavuşturulmuş ve 2.581 megavat kurulu güçle yılda 8 milyar 393
milyon kilovatsaat hidroelektrik üretimi sağlanmıştır.
DSİ,
2003-2012 yılları arasında, 206 tane baraj, 24 gölet, 179 sulama
tesisi, 49 şehir içme suyu, 643 taşkın koruma tesisi ve
diğer ulaşım ve hizmet binalarıyla birlikte toplam 1.128
tesisin açılışını yapmıştır. DSİ
Genel Müdürlüğünün 2013 yılında ise büyük su projeleri
kapsamında 12 adet baraj, 39 adet sulama, 8 adet büyük taşkın,
15 adet içme suyu ve 5 adet atık su arıtma tesisi olarak toplam 79
tesisin tamamlanması, ayrıca küçük su işleri kapsamında 439
adet taşkın ve taşkın rüsubat kontrol tesisleri, yer üstü
suyu sulamaları ile gölet ve gölet sulamalarının
tamamlanması hedef alınmıştır.
Devlet Su
İşlerinin önemini kavrayan bir hükûmet olarak biz, 2002de 1 milyon
380 bin TL olan Devlet Su İşleri bütçesini 2013 yılında 8
milyon 873 bin TLye çıkardık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Durmak yok, yola devam. ilkesiyle
hareket eden AK PARTİ iktidarı hem halkımızın su
ihtiyacını karşılamış hem de ülke
toprağını, bu amaçla yapılan tesislerle 11 milyon dekar
araziyi suya kavuşturmuştur. İstanbul hariç, 34 milyon
vatandaşımız için ilave su verildi. 3.622 susuz köy ve
bağlantısında şebekeli içme suyu tesisi yapıldı.
33.497sinin de içme suyu tesisini yeniledik.
Hidroelektrik
enerjisinde büyük bir hamle yaptık, 28 milyar kilovatsaatten 69 milyar
kilovatsaate yükselttik. Ayrıca, 225 bin hektar alanı
taşkından koruduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan
Elâzığda DSİ tarafından yapılan bazı
icraatları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elâzığda
2003-2012 yılları arasında 1 adet sulama, 3 adet gölet ve
sulaması, 25 adet taşkın ve taşkın rüsubat işi
yapılmış, bu sürede 94 milyon 767 bin liralık
yatırım yapılmıştır.
2013
yılı içinde ise büyük su projesi kapsamında Kuzova Pompaj
Sulaması ile küçük su kapsamında Kapıaçmaz Göletinin
tamamlanması hedeflenmiştir.
Yine, proje
aşaması tamamlanan Kanatlı Barajı ihalesinin de bu yıl
içinde yapılması planlanmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Kendimizi halka hizmete adayan bir parti
olarak
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Septioğlu.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) -
hedef 2023e adım adım
yaklaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Bu duygu ve
düşüncelerle 2013 bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Aydın, arkadaşlarınıza beşer dakika
verdiniz, yani
Bir dahaki benim yönettiğimde lütfen
arkadaşlarınıza ona göre birazcık daha fazla verin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Allah bereket versin, sayı çok, ne yapalım.
BAŞKAN O da
doğru.
Evet, Burdur
Milletvekili Sayın Hasan Hami Yıldırım.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA H. HAMİ YILDIRIM (Burdur) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
DSİ Genel
Müdürlüğü, ülkemizde içme suyu havzalarının korunması ve
genel olarak su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumlu en
etkin yatırımcı kuruluştur. Tarımdan enerjiye, havza
korumadan arazi toplulaştırmaya kadar pek çok sektör ve alanda
faaliyet göstermektedir.
Tarımsal
sulama, içme, kullanma ve sanayi suyu temini, hidroelektrik enerji üretimi ve
taşkın koruma amacıyla 2012 yılı başı
itibarıyla 272 baraj ve 461 gölet inşa edilerek işletmeye
açılmıştır. Bunlara 2012 yılında 16 baraj ve 14
gölet daha eklenmiştir. Hâlen 158 barajın inşaatı ise devam
etmektedir.
Türkiye yüz
ölçümünün yaklaşık yüzde 11i, 8,5 milyon hektarı ekonomik
olarak sulanabilir arazilerden oluşmakta, bunun ise yüzde 66sı 2012
yılı başı itibarıyla sulamaya açılmış
bulunmaktadır.
2012
yılında başlanmış bulunan Gölsu Projesi
kapsamında 2014 yılına kadar yapılacak göletlerle 426 bin
hektar daha arazinin suya kavuşturulması
planlanmıştır.
2012
yılı sonu itibarıyla işletmeye açılan 367 adet HES
projesinin toplam kurulu gücü 19.500 megavat olup yıllık elektrik
üretim kapasitesi potansiyelimizin yüzde 42sini oluşturmaktadır.
Toplam hidrolik
enerji potansiyelimizin tamamının çevresel ve sosyal hususlar da
dikkate alınarak 2023 yılına kadar değerlendirilmesi
hedeflenmiştir. Şehirlerin uzun dönemli içme-kullanma ve sanayi suyu
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik 2012 yılı sonu
itibariyle toplam 3,6 milyar metreküp su sağlanmıştır.
İnşaatı devam eden, planlama ve kesin proje safhasında olan
projeler tamamlandığında yılda toplam 3 milyar metreküp
ilave su temin edilmiş olacaktır.
DSİ, 2007
yılından itibaren atık su toplama ve arıtma tesislerinin
yapım görevini de üstlenmiştir. Hâlen, Tekirdağ, Çorum, Yozgat,
Trabzon gibi illerimizde 6 ayrı baraj havzasında atık su toplama
ve arıtma tesisleri, proje ve inşaatları devam etmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Burdur ilimizde de DSİ tarafından
başarılı projeler gerçekleştirilmiştir.
İşletmeye alınan Karamanlı, Karataş,
Kozağacı, Gölhisar, Bademli, Çavdır, Belkaya ve Bucak sulama
projeleri başta olmak üzere büyük küçük pek çok projenin
uygulanmasıyla toplam
İlimizde
hidrolik enerji alanında Bucak Kızıllı, Bucak Elsazı
Regülatörü ve HES, Gölhisar Yapraklı ve Çavdır Geriz Regülatörü ve
HES projelerinin master planlama çalışmaları
tamamlanmıştır.
2003-2012
yılları arasında 3 baraj, 4 sulama, 3 gölet ve sulaması ve
30 adet taşkın ve taşkın rüsubat kontrolü işi
tamamlanmıştır. 14 sulama ve 11 gölet çalışması
devam etmektedir. Bu dönemde DSİce 2012 yılı fiyatlarıyla
Burdur ilimize 224 milyon 500 bin TLlik yatırım yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin her
alanda gösterdiği büyük başarıları burada da bütün
açıklığıyla görmekteyiz. AK PARTİ vizyonunun 2023 ve
2071 hedeflerinin gerçekleştirilmesinde hiç kuşkusuz DSİnin
büyük katkıları olacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, DSİ Genel Müdürlüğümüz ve
Bakanlığımızı, başarılı
çalışmalarından dolayı kutluyor, 2013 yılı
bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar )
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Hatay milletvekili
Sayın Mehmet Öntürk... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü, yaptığı görev ve
üstlendiği fonksiyonlar sebebiyle önemli kurumlarımızdan bir
tanesidir. Yaşamı daha kaliteli kılmak, üretimin doğal
nedenlerden kaynaklanan zararının en aza indirilebilmesine
yardımcı olmak adına önemli bir görev üstlenmiştir.
Meteoroloji başta ulaştırma, tarım, millî savunma olmak
üzere şehircilik, sağlık, turizm, enerji, ormancılık
ve çevre gibi çok farklı sektörlere hizmet vermekte; dolayısıyla,
millî ekonomiye ve ülke savunmasına büyük faydalar sağlamaktadır.
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü, meteorolojik ürün ve hizmetlerin temeli olan gözlemlerin
yapılması için ülke geneline yayılmış farklı tip
ve özelliklerde sistemlerden oluşan bir gözlem ağını
işletmektedir. Bu gözlem ağında 657si otomatik, 56sı hava,
42si deniz olmak üzere toplam 755 otomatik meteorolojik gözlem istasyonu, 10
meteoroloji radarı, 8 yüksek atmosfer gözlem istasyonu bulunmaktadır.
Bu gözlem istasyonlarının yanı sıra, ileri teknoloji ürünü
olan ve meteorolojik ürün ve hizmetlerin hazırlanmasına büyük
katkı sağlayan erken uyarılar ve hava tahmin modellerinin
çalıştığı yüksek performanslı süper bilgisayar
sistemleri, on dakikada bir bulutluluk, yağış,
sıcaklık, kar örtüsü, bitki örtüsü, orman yangınları, deniz
durum ve toz miktarı gibi veriler elde edilen uydu, yer alıcı
sistemleri, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ülkelerine de
bölgesel hizmet veren kalibrasyon merkeziyle hizmetlerin en üst seviyede
verilmesine devam edilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, güvenli uçuş için havacılık sektörünün ihtiyaç
duyduğu meteorolojik desteğin sağlanması gayesiyle 65
havaalanında yirmi dört saat kesintisiz hizmet verilmektedir. Denizlere
yönelik hizmet konusunda da önemli bir atılım yapan Meteoroloji Genel
Müdürlüğü, 2012 yılında hizmete alınan 40 adet deniz otomatik
gözetleme istasyonuyla deniz gözlemeleri konusunda önemli bir boşluğu
doldurmuştur. Cebelitarık Boğazından Hazar Denizine kadar
günde 2 kez yapılan beş günlük hava ve radar, hava ve deniz
tahminleri Piri Reis Denizcilik Sayfalarından tüm bölge denizcilerine
ulaştırılmaktadır. Marina tahmin sistemiyle denizcilere ve
turizmcilere üç saat aralıklarla hava tahminleri sunulmaktadır.
Ülkemizin orman
varlığını tehdit eden orman yangınlarına
karşı Orman Genel Müdürlüğüyle iş birliği yaparak,
geliştirdiği meteorolojik erken uyarı sistemiyle orman
yangını riski alanlarını belirlemekte ve ilgili kurum ve
kuruluşlar uyarılarak gerekli tedbirler önceden
alınmaktadır.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü
ülkemizin enerji konusunda dışa
bağımlılığının azaltılması ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımı konusunda yapılan
çalışmalarda da aktif olarak görev almaktadır. Ölçüm
istasyonlarının kurulumlarını ve ölçüm verilerini kontrol
eden MGMye bugüne kadar 543 güneş ve 23 rüzgâr istasyonu kurulumu için
başvuru yapılmıştır. MGM Doğu Akdeniz Bölgesel
iklim merkezi olarak bölge ülkelerine iklim tahmini konusunda destek
vermektedir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün
hizmet sunduğu önemli sektörlerden biri de tarım sektörüdür. Bilinçli
üreticilerimiz için olmazsa olmazlar arasındadır. Zirai don
olaylarının önceden bilinmesi, üretilecek ürünler için meteorolojik
şartlara göre en uygun ekim ve hasat zamanlarının bilinmesi,
kuraklık ve yağış analizlerine ulaşabilmesi ziraat
için çok önemlidir. Son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle
artan zamansız yağışlar ve kuraklıklar için de
tedbirler alınması gerekmektedir.
Daha iki gün önce Sayın
Başbakanımızın açılışını
yaptığı 16 milyar TLye mal olan 112 tesisin içerisinde baraj,
içme suyu, sulama, taşkın koruma, meteorolojik gözlem istasyonları
yatırımları hizmete açılmıştır. Yine seçim
bölgem olan Hatayda da bu konuda ciddi çalışmalar
yapılmaktadır. Reyhanlı Barajı inşallah 2015
yılında, Karaçay Barajı 2014 yılında hizmete
girecektir ve Tahtaköprü Barajının da yükseltilmesinin 2013 yılı
başında ihalesi yapılması planlanmaktadır. Bu
tedbirlerle hem taşkınlardan hem de kuraklık nedeniyle
sulanamayan alanlar sulanarak ekonomiye katkılar sağlayacaktır.
Tüm bu tedbirlere rağmen, üreticilerimizin, sigorta bedelinin
yarısının Tarım Bakanlığı tarafından
karşılanan TARSİMden çiftçilerimizin mutlaka ürünlerine sigorta
yaptırarak yararlanmaları ve tedbir almaları gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2013 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Konya Milletvekili
Sayın Gülay Samancı
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA GÜLAY SAMANCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 Türkiye Su Enstitüsü bütçesi hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Yaşam ve
medeniyetin temeli, insan ve diğer canlılar için yaşamsal bir
doğal kaynak olan su, tarih boyunca stratejik bir madde olmuş;
hepimizin çok iyi bildiği gibi, doğal kaynak olan su, sonsuz da
değildir. Tüm dünya iklim değişikliği, çölleşme,
biyolojik çeşitlilik kaybı, hava kirliliği, su kirliliği,
taşkın sel felaketleri ile boğuşmanın yanı
sıra, kaynaklara ulaşımdaki eşitsizlik ve buna
bağlı yoksullukla da mücadele etmektedir.
Su ile ilgili
mevcut sorunların ortadan kaldırılması için su
yatırımlarına ağırlık verilmesi, içme ve kullanma
suyuyla ilgili altyapı çalışmalarının
artırılması gerekmiş ve bundan hareketle AK PARTİ
iktidarımız döneminde sulama, atık suyun
arıtılması ve içme suyu tesislerine ilişkin uzun vadeli
planlamalar yapılmıştır. En fazla suyun tarımda
harcandığı bilgisinden hareketle, damlama sulama gibi modern
sulama teknikleri hayata geçirilerek artık daha az suyla daha fazla alan
sulanmakta, nehir ve göllerin su kalitesi belirli aralıklarla
ölçülmektedir. Suyun bol olduğu alanlardan suya ihtiyaç duyulan alanlara
iletilmesi için en son teknolojiler seferber edilmiş, yapılan
yatırımlardan verimli neticeler alınmıştır. Bu
kapsamda dev yatırımlar yapılmış, onlardan birisi de
Konya Ovasını sulu tarıma kavuşturacak önemli projeler
arasında yer alan ve yıllardır beklenen KOP projesidir. Bu
bağlamda, KOP projesi kapsamında, Mavi Tünel ile Göksu
havzasından Konya kapalı havzasına yılda 414 milyon metreküp
su -Mavi Tünele- Konya Ovasına akıtılacaktır. KOP
projesiyle Konya Ovası suya doyacaktır. Böylece, Konya
Ovasının suya hasreti bitecek, büyük bir rüya AK PARTİ
Hükûmetimiz ile gerçekleşmiş olacaktır. Mavi Tünelin
açılışını 16 Aralık 2012 tarihinde Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğanın
katılımıyla Konyamızda gerçekleştireceğiz.
Değerli
milletvekilleri, artan nüfus ve su ihtiyacına karşın,
kullanılabilir su kaynaklarının yeterli olmaması, çevre
kirliliği ve iklim değişikliği gibi nedenlerle suyun
azalması veya kalitenin bozulması, su sorununu tüm dünyanın en
önemli gündemi hâline getirmiştir. Bu kapsamda, suyla ilgili geleceğe
yönelik yapılacak çalışmaların yönlendirilmesi, ülkemizin
kısa ve uzun dönemli su yönetimi stratejisinin geliştirilmesi, suyla
ilgili görev yapmakta olan kurum ve kuruluşlar arasında eş
güdümün sağlanması, küresel su meselesinin çözülmesi yönünde
stratejiler üretilmesi için gerekli imkân ve araçların geliştirilmesi
amacıyla 2 Kasım 2011de Resmî Gazetede yayımlanan 658 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile özel bütçeli Türkiye Su Enstitüsü
kurulmuştur.
Çok yakın
tarihte kurulan, kısaca SUEN olarak
adlandırdığımız İstanbul merkezli kurumun
çalışmaları oldukça önemlidir. Kurumun on üç ayda
yapmış olduğu çalışmalara bakacak olursak Türkiye Su
Enstitüsünün ev sahipliğinde uluslararası konferans ekim ayında
İstanbulda gerçekleştirildi. Bu konferansta, sınır
aşan havzalarda su yönetimi geliştirilmesi, iklim değişikliğine
uyum, nehir ıslahı ve su ekosisteminin korunması konuları
masaya yatırıldı.
Çalışmaları
ile örnek olan SUEN, aynı zamanda, tüm dünyada da eğitim vermeye
devam etmektedir. Azerbaycan ve Irakta içme suyu ve atık su ile ilgili
konularda eğitim verildi. SUEN, Ergene havzasında 12 adet, atık
su arıtma tesislerinin projelendirme çalışmalarını
gerçekleştirmiş, Ceylânpınar bölgesinde yer altı suyu
akışı ve kalitesiyle ilgili çalışmalar
yapmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, topluma, suyun toplum ve canlı hayatındaki yerini ve
önemini kavratmak, suyun en verimli şekilde ve tasarrufa riayet edilerek
kullanılması bilincini geliştirmek bizim en temel görevlerimiz
arasındadır. Ülkemiz için olduğu kadar, dünya üzerinde adil su
kullanımı bilincini geliştirmek amacıyla her düzeyde en
etkili kararların alınması da dâhil olmak üzere, su
varlığının korunması, geliştirilmesi,
planlamaları, su seviyesi kullanımı, yönetimi için, yaşam
kaynaklarının küresel sürdürülebilirliğini sağlamak
amacıyla çalışmalarını etkin bir şekilde yürüten
Türkiye Su Enstitüsünün 2013 yılı bütçesinin ülkemiz için
hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.08
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati:23.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
8inci tur
görüşmelerinde şimdi söz sırası şahıslarda.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, Başkanlık Divanında
pozitif ayrımcılık istiyoruz.
BAŞKAN
Yaşasın kötülük. (Gülüşmeler)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Ama vatandaş anlamayacak şimdi.
BAŞKAN
Hayır, hayır, anladı.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, vatandaş anlamayacak
şimdi.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Başkanım, yanlış anlarlar bunu.
BAŞKAN
Yaşasın kötülük. derken; 3 hanım ve müdire hanım da
hanım, 4 hanımız. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Pozitif ayrımcılık istiyoruz.
BAŞKAN
Adamlar azınlığa düştü. (Gülüşmeler) O nedenle
Yaşasın kötülük. dedim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Fotoğraf
çektirdik, çektirdik. Bir de orada hanım bakan olsaydı daha da iyi
olacaktı da. Evet, yani teşekkür ederim fark ettiğiniz için,
sağ olun.
Evet,
şahıslarda sıra.
Lehte,
İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Berat Çonkar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Sayın
Aydın, grubunuz formda.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Evet, sayenizde Sayın Başkanım, siz de
formunuzdasınız.
BAŞKAN
Sağ olun.
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe
görüşmelerinin 8inci turunda şahsım adına lehte söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın
başında dünya ekonomisiyle ilgili bazı tespitlerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum. 2008 yılında ortaya çıkan ve
ağırlıklı olarak Batılı gelişmiş
ülkeleri sarsan finansal kriz, geldiğimiz nokta itibarıyla tüm
ülkeleri olumsuz olarak etkileyen küresel bir ekonomik durgunluk hâlini
almıştır. Beş yıldır yaşadığımız
bu sürecin siyasal ve toplumsal etkileri pek çok ülkede oldukça ağır
olmuş, bunun neticesinde mevcut iktisadi, siyasi sistemin sıhhati
ciddi ölçüde sorgulanır hâle gelmiştir.
Finansal
sistemdeki denetimsizlik, aşırı kâr hırsı ve
kontrolsüz borçlanma araçları sebebiyle ortaya çıkan muazzam zararlar
kamunun bütçe kaynakları kullanılarak,
karşılıksız para basılarak ve de kamu borçları
artırılarak büyük ölçüde toplumların alt ve orta sınıflarının
üzerine yıkılmıştır. Özellikle Batıda uygulanan
aşırı liberal ekonomi politikalarının, sermayeyi
kontrol eden dev şirketlerin menfaatleri ön planda tutularak
şekillendirilen ekonomik tedbir paketlerinin geniş toplum kesimlerine
maliyeti çok ağır olmuş ve birçok ülkede siyasi bunalımlar
baş göstermiştir.
Küresel ölçekte bu
sorunlar yaşanırken, ülkemizde siyasi istikrarın
sağlanması ve demokratik standartların iyileşmesine paralel
olarak makroekonomik dengeler daha düzelmiş ve Türkiye ekonomisi dünyada
ilgi odağı hâline gelmiştir. Hükûmetimizin mali disiplinin
sağlanması ve sürdürülmesinde, kamu borçlarının
yönetiminde, ekonomik büyümenin devamında, dış ticaretin ve
turizmin gelişmesinde, sosyal politikaların uygulanmasında ve
istihdam artışında sağladığı
başarılar dünya ülkelerince ilgiyle takip edilmektedir. Ülkemize
giren dış yatırımların artışı, finansal
sistemimizin sorunsuz çalışması, döviz kurlarında
istikrarın sağlanması, borçlanma faizindeki düşüşler
Türkiyeyi krizdeki ülkelerden ayrıştıran diğer önemli
unsurlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin ekonomide geldiği
noktayı değerlendirmek açısından bazı rakam ve
gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. İktidarı
devraldığımızda IMFye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı.
Şimdi, biz, bu borcu sıfırlama noktasındayız. IMFyle
yeni anlaşma yapmadığımız gibi IMFye kredi veren ülke
konumundayız. Ekonomimiz son dokuz yılda ortalama yüzde 5,3 büyüdü.
2011de yüzde 8,5 büyüme hızıyla Avrupada en hızlı büyüyen
ülke olduk. Yabancı sermaye yatırımları konusunda da önemli
yol katettik. 2003 yılından bu yana ülkemize 120 milyar dolar
doğrudan yabancı yatırım girişi oldu. Ekonomimizin
lokomotifi olan ihracatta da rekorlar kırmaya devam ediyoruz. Otuz iki
aydan beri devamlı artan ihracatımız bugün itibarıyla 151,5
milyar dolara ulaşarak hedeflerimizin üzerinde gerçekleşiyor. Yüzde
13,4 ihracat artışı ile dünyada ihracatını en çok
artıran 3üncü ülkeyiz.
Cari
açıkta da olumlu gelişmeler var. 2011in ilk dokuz ayında 60,6
milyar dolar olan cari açığımız bu yılın ilk
dokuz ayında yüzde 35 azalarak 39,3 milyar dolara geriledi. Bu gerileme
büyük ölçüde ihracat artışından kaynaklanıyor.
2009
Şubat döneminde yüzde 16,1lerde olan işsizlik, ekonomideki
hızlı toparlanma ve üretim artışı sonucunda 2012
Ağustos itibarıyla yüzde 8,8e geriledi. İşsizlik
oranında 14 AB üyesi ülkeden daha iyi konumdayız.
Enflasyon
yüzde 6,3 ile düşük bir seviyede seyrederken faizlerdeki düşüş
eğilimi de devam ediyor.
Bütçedeki
faiz harcamalarına baktığımızda, 2002 yılında
reel faiz oranları yüzde 25,4; faiz giderlerinin vergi gelirlerine
oranı ise yüzde 85,7 seviyesindeydi. Mali disiplinimiz ve
başarılı ekonomi yönetimimiz sayesinde bugün, reel faiz
sıfırlanırken faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı
yüzde 17,6ya düşmüş durumda. Daha önce faize giden vergi
gelirlerimiz şimdi eğitime, sağlığa,
ulaşıma, altyapıya, millî savunmamıza, AR-GEye ve sosyal
yardımlara gidiyor.
Değerli
milletvekilleri, hep birlikte daha çok çalışarak, muhalefet
partilerimizin yapıcı olan eleştiri ve katkılarından
da istifade ederek, ülkemizin ihtiyacı olan önemli yapısal
reformları da gerçekleştirerek Türkiyemizi 2023 yılında
dünyanın en saygın ve güçlü ülkelerinden biri hâline getirme
hedefimizde başarıya ulaşacağımıza olan
inancımla bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ekonomi
Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Tezahürat
da oldu.
Buyurun.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle yüce heyeti saygıyla
selamlıyor, Ekonomi Bakanlığı bütçemizin ve diğer tüm
bütçelerin, 2013 bütçelerinin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini
Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Ve yine, hemen
konuşmamın başında, başta siz Saygıdeğer
Değerli Başkanım olmak üzere -birkaç gün evvel geçirmiş
olduğum rahatsızlık sonucunda bana bir operasyon
yapılmıştı, bundan dolayı- geçmiş olsun
dileklerini ileten herkese gönül dolusu teşekkürlerimi,
şükranlarımı iletiyor ve Allah hepimize sağlık,
sıhhat, afiyet versin diyorum.
Değerli
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle bugün
burada Bakanlığımla ilgili konuşma yapan herkese
teşekkür ediyorum.
Her zaman
olduğu gibi, yapılan eleştirileri, yapıcı
eleştirileri, bir kere Bakanlık olarak ve Bakan olarak en iyi
şekilde değerlendireceğimizi ve bunlarla kendimize bir yön
vereceğimizi bilhassa ifade ederek konuşmama başlamak istiyorum.
Biliyorsunuz, Plan
ve Bütçe Komisyonunda da yapmış olduğumuz komisyon
toplantısında zaman darlığı dolayısıyla
sorularına cevap veremediğim tüm milletvekillerimizin
sorularının tüm cevaplarını -zaten buraya gelmeden, bütçe
öncesinde- büyük bir kitapçık hâlinde gönderdim. Zannediyorum ki
sayın vekillerimiz sordukları soruların cevaplarını da
büyük oranda almışlardır.
Evet, öncelikle,
konuşulan birkaç konu üzerinde, ben bilhassa zihinlerdeki
karışıklığı gidermek adına birkaç konuyu
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Şu anda
dünyanın içinden geçmiş olduğu durum, bilhassa
gelişmiş olan ekonomilerin, gelişmekte olan ülkelerin ve en az
gelişmiş ülkelerin bu ekonomik performanstan zaman zaman
etkilendikleri durum ve gerek Türkiyede gerek dünya ekonomisinde yaşanan
büyüme gelişmeleri milletvekillerimiz tarafından çeşitli
zaviyelerde çeşitli bakış açılarıyla
değerlendirildi. Ancak şunu çok net ifade etmek istiyorum ki ortada
duran rakamları herhangi bir şekilde değiştirmek, onlara
müdahil olmak mümkün değil.
Türkiye, 2003-2011
arasında yıllık ortalama yüzde 5,25 büyüme
başarısını göstermiş olan bir ülkedir ve bilhassa bu
büyümenin son çeyrekler itibarıyla artık ihracat odaklı bir
büyüme performansı göstermesi, Türk sanayisinin, Türk ekonomisinin
bilhassa uluslararası alanda göstermiş olduğu
başarısının en önemli, en nitelikli detayıdır.
Bu noktada,
sizleri rakamlara boğmayacağım. Hangi ülkelerin ekonomik
büyümelerinin ne olduğunu, bugün, bilhassa Maastricht Kriterlerini ciddi
anlamda uygulamaya çalışan ama Maastricht Kriterlerinde,
uygulamış olduğu kriterlere bu kriterleri koyanların dahi
uyamadığı, uyum gösteremediği bir ortamda ben sizleri
rakamlarla, gecenin bu saatinde boğmak istemiyorum. Ancak şunu çok
net ifade etmek istiyorum ki Türkiye bir taraftan, ekonomik gelişmesi
büyürken bir taraftan kişi başına geliri artan ve diğer
taraftan dünya ekonomisinde önemli özelliklere sahip olan bir yeri kaplamakta
ve her geçen gün bu başarısı devam etmektedir.
Size, siyaseten
değil, eski bir sanayici olarak, bu ülkenin bir ferdi olmaktan şeref
duyan, onur duyan bir arkadaşınız olarak biz geçmişte
birçok ülkenin büyüme masallarıyla, ekonomik gelişme başarı
öyküleriyle büyüdük. Hatırlayın, bize geçmişte Güney Korenin
başarı hikâyeleri anlatıldı. Almanyanın, 1945teki,
İkinci Dünya Savaşından sonra yerle bir olmuş Almanyanın
başarı hikâyeleri anlatıldı. Bize, biraz evvel ifade
ettiğim gibi, birçok ülkenin gelmiş geçmiş başarı
öyküleri anlatıldı. Ancak bizim kendi alanımızda, ülkede,
kendi ülkemizde ekonomik anlamda bir başarı hikâyemiz yoktu.
Şükürler olsun, hakikaten şükrederek söylüyorum ki artık
Türkiyenin de bir başarı hikâyesi var ve 2008de bir küresel krizin
ardından ortaya çıkmış olan, Sayın
Başbakanımızın ifade ettiği gibi, bir küresel krizin
teğet geçmesinin daha ötesinde önemli başarı elde etmiş
olan bir Türkiye var.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Cumhuriyet bir başarı hikâyesidir
Sayın Bakanım. Cumhuriyetin kuruluşu, Büyük Önderimizin
devrimleri başarı hikâyesidir. Lütfen, o dönemlere de bir
teşekkür edin.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Arkadaşlar, muhalefet
yapabilirsiniz, memnuniyetle. Yapacağız birbirimize, iktidarız,
muhalefetiz. Bu, eşyanın tabiatına aykırı değil
ama lütfen Türkiyeyle ilgili, muhalefet yapmak adına, Türkiyenin elde etmiş
olduğu başarıları kötü göstermekten çekinelim ve bu
noktada, Türkiye şükürler olsun, dünyanın neresine giderseniz gidin
artık ekonomik anlamda bir başarı hikâyesine sahip olmuş
olan bir ülke ve ben de bu ülkenin Ekonomi Bakanıyım, şeref
duyuyorum bundan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
Şimdi, bu,
IMF yardımı almaksızın ve herhangi bir şekilde
bankacılık sistemine müdahil olmaksızın bir taraftan
ekonomik olarak büyüyeceksiniz, bir taraftan gelişeceksiniz ve bir
taraftan da bugün işsizliği azaltacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, evet, bugün, muhalefet olmanın zorluğunu çok
kez anlayışla karşılıyorum. Hakikaten, muhalefet olmak
zor. Neyi eleştireceksiniz? Büyümeyi eleştiremezsiniz, ihracatın
artışını eleştiremezsiniz, işsizliğin
düşüşünü eleştiremezsiniz. Böyle bir ortamda muhalefet
yapmanın zorluğunu anlayarak ve bu anlayışla ben sizlere
hitap etmeye çalışıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve diyorum ki,
bakın bugün Türkiye, dünyanın bütün ülkeleri tarafından
-dünyanın her tarafına giden bir arkadaşınız olarak,
seyahati seven biri olmamakla beraber işi gereği giden bir
arkadaşınız olarak- ve dünyadan ülkemize gelen tüm ülkelerin
temsilcileri bize şu anda Türkiye'nin son yıllardaki başarısından
bahsediyor. Yeterli mi? Elbette ki değil.
Bakın, geçenlerde
bir konuşma yaptım ve o konuşmamın üzerine ana muhalefet
partisinin değerli sayın genel başkanı da benim
görüşlerimi ifade ettiler ancak cümlenin sadece ilk kısmını
okuyup ikinci kısmını okumadılar.
Evet, ben dedim
ki: Bizim 2023 hedeflerimiz son derece önemli. Allahımıza
şükürler olsun, on gün sonrasını göremediğimiz günlerden,
bugün Avrupanın birçok ülkesinin on ay sonra ne olacağını
bilemediği bir ortamda Türk olarak biz on bir yıl sonrasıyla
ilgili bir program geliştirdik ve 2023te 500 milyar dolar mal
ihracatı, 2023te 2 trilyon dolarlık bir gayrisafi yurt içi
hasılası ve kişi başına 25 bin dolar olan, 84
milyonluk nüfusu olan bir Türkiyeyi şu anda kurguladık ve bunlara
giderken de mevcut sistemle, mevcut yapıyla bu başarıyı
elde edemeyeceğimizi ifade ettim. Bakın, tekrar bu kürsüden
söylüyorum, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Doğrusu bu zaten Sayın Bakan.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Evet, Türkiye bu sanayi
anlayışıyla, sanayicinin bu zihniyetiyle ve bugünkü bizim üretim
yapımızla 2023ü yakalayamaz ancak Yakalayamaz. derken,
arkasından da nasıl yakalayacağımızı ifade ettim
ve dedim ki: Türkiye bir makas değişikliğine gelmiştir.
Artık sanayici bir zihinsel değişim ve dönüşüme
girmiştir çünkü Türkiye geçmişteki hatalı politikalardan,
hatalı teşvik politikalarından -yıllar önce benim de bir
sanayici olarak isyan etmiş olduğum- hatalı politikalardan
dolayı maalesef bugün bu noktaya gelmiştir.
İthalat,
ihracattan bahsediyorsunuz; hatta bazı arkadaşlarımız
Efendim 100 dolar ihracat yapmak için 80 dolar ithalat yapmak gerekir. diye
bir rakam söylüyor. Arkadaşlar, böyle bir rakamı nereden
çıkartıyorsunuz, nasıl çıkartıyorsunuz anlamakta
zorlanıyorum.
Bakın, ben
size doğrusunu söyleyeyim, hakikaten bu konuda öğrenmek isteyen varsa
öğrensin. Bugün Türkiye, geçmişteki hatalı sanayi
politikalarından dolayı, bir sanayi stratejisi
olmadığı için, bir sanayi envanteri olmadığı için
ve teşvik sistemi bunlar üzerine konulmadığı için, bugün
ülkemizde 100 dolarlık üretim yapmak için 43 dolar, sanayici ithalat
yapmak zorunda. Eğer rakamsa rakam, bakın bu.
Ha, ne
yapacaksınız Hükûmet olarak? Şimdi, yapmak istediğimiz
şu: Bakın, sanayi envanterini yaptık, GİTESi
gerçekleştirdik -Girdi Tedarik Stratejisini- ve hemen arkasından
yeni bir teşvik sistemi getirdik ve yeni teşvik sistemimize olmazsa
olmaz 2 şart koyduk: Yüksek katma değer, yüksek teknoloji. Artık
öyle Her ne olursan ol, yeter ki gel. anlayışından çıktık
ve ülkemizde gerek üretimde gerek ihracatta, birim katma değeri daha fazla
olan, daha fazla, yüksek fiyatta satılacak olan ürünlerin
yatırım ve üretimini destekler bir anlayışa girdik. AR-GE
konusunda, inovasyon konusunda önemli destekler getirdik.
Şimdi,
sanayicimizi bu kulvara sokmak zorundayız. Ben sanayicinin reflekslerini
yirmi yedi yıl sanayicilik yapmış biri olarak yaşadım
ve bu noktada, yeni teşvik sistemimizde, ümit ediyoruz ki 2023ü bu yol
haritasıyla beraber artık yapacağız. Bunu yapmak için
sadece bunlar değil, lojistik imkânlarımızı değiştireceğiz.
Bugünkü enerji kapasitemizi ikiye çıkartacağız, bugünkü
ulaştırma kapasitemizi en az ikiye çıkartacağız ve bunları
yaparken de Türkiyenin bir taraftan
iş gücü arzının kalitesini de artırma noktasında
önemli çalışmalar yapacağız.
Tüm bunları yaparken
şükürler olsun ki Türkiye bugün işsizlik oranlarında -ne kadar
beğenirsiniz ne kadar beğenmezsiniz bilmiyorum ama- yüzde 8,8
rakamını ben bugünkü şartlarda fazlasıyla takdir ediyorum
ve yüzde 8,8 bugün 14 AB ülkesinin -bakın, 14 AB ülkesinin- hatta bunlar
içinde 8 euro ülkesinin işsizlik ortalamasından daha düşük bir
rakamdır ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa 25,5 milyon insan
istihdam edilmiştir. Tekrar ifade ediyorum: Yeter mi? Yetmez. Elbette
katetmemiz gereken çok mesafe var, gitmemiz gereken çok mesafe var ancak bunun
kilometre taşlarını tek tek üzerlerine koyuyoruz.
Diğer
taraftan, Türkiye bu küresel krizden neden bir darbe almadan çıktı?
Bir kısım arkadaşlarım eleştirdiler, dediler ki:
Efendim, Türkiyenin borçları falan yüksek. Arkadaşlar, Türkiyenin
iç ve dış borcunu topluyoruz, gayrisafi yurt içi hasılamıza
bölüyoruz, geçen sene itibarıyla yüzde 39,4; bu sene itibarıyla yüzde
36.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Kamu ama, sadece kamu
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın, kamudan bahsediyorum.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Özel sektörün borcu ne oldu?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Şimdi, Sevgili Sarı,
bakın, şunu ifade edeyim arkadaşlar: Şimdi, siz, özel
sektörün borcunu getirip kamuya yazıyorsunuz. Şimdi şunu
soracağım: Özel sektörün borcunu kamuya yazmanın Allah
aşkına mantığını ben sizlere soruyorum.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) 2001de ne oldu? Özel sektör borcu kamu borcu oldu!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Acele etmeyelim, dinleyelim!
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Şimdi, sanayici Alinin,
bakkal Velinin borcundan bana ne kardeşim ve sanayici niye
borçlandı?
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Nasıl bana ne?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bakın Müslim Beyciğim
şöyle söyleyeyim: Sanayici niye borçlandı? Gelin sizinle onu
konuşalım. Sanayici bu borçlanmayla gidip gazino mu yaptı,
sanayici bu borçlanmayı başka yerde mi harcadı? Sanayici, bugün
ihracat rakamlarının gelmiş olduğumuz seviyesini, üretimde
gelmiş olduğumuz seviyeyi yakalamak için kendisine önemli olan tevsi,
modernizasyon yatırımlarını bu rakamlarla yaptı. Yani
sanayicinin bugün yapmış olduğu dış borçlanmadan
korkmayınız. Sanayici, dış borçlanma yapmak için sizin gibi
endişeli değil çünkü sanayici, ödeyebileceği rakamın zaten
altına imza atmıştır. Dolayısıyla getirip ikide
bir özel sektörün borçlarını Allah aşkına devletin
borçlarına yazmayın, başka bir argüman varsa getirin ve tekrar
ifade ediyorum, bugün biz 23 AB ülkesinden daha iyi durumdayız, bütçe
açıklarında 21 AB ülkesinden çok daha iyiyiz.
İhracatta
altını biraz sonra sizlere anlatacağım- fazlasıyla
speküle edilen ve yanlış bilinen bazı şeyleri sizlerle
konuşacağım. Ona gelmeden evvel, arkadaşlar, bizim,
şimdi, geçen sene ihracatımız içinde Avrupa Birliğinin
payı yüzde 48di, on sene evvel yüzde 58di. Bugün gelmiş
olduğumuz seviyede Avrupa
Birliğinin ihracatımız içindeki payı yüzde 38ler
seviyesine düşmüştür.
Biz,
ihracatımızın yarıya yakınını
yapmış olduğumuz Avrupa Birliğiyle,
ihracatımızın neredeyse dörtte 1ini yapmış
olduğumuz -ki konuşmacılar tarafından ifade edildi-
bilhassa Kuzey Afrika ve Orta Doğuda -yaşanan
sıkıntılara rağmen- ihracatımızı
oturduğumuz yerden artırmadık. Bu ihracatımızı
artırırken biz pazar çeşitliliği yaptık ve bizim üç
yılda yapmış olduğumuz pazar çeşitliliğinin bize
getirmiş olduğu ihracat katkısı bugün minimum 28-29 milyar
dolardır ve şükürler olsun, iftihar ederek söylüyorum, övünerek
söylüyorum ve tüm milletimizin huzurunda bugün Türkiye'nin üretimini yapan ve bunun 55 bin ihracatçı ordusuna
gönül dolusu teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, bugün
Türkiye, arkadaşlar, son on iki aylık rakamlarla 151,5 milyar dolar
aslanlar gibi mal ihracatı yapmıştır. Şimdi bununla
övünmeliyiz, niye bundan çekiniyoruz? Ve bunun
karşılığında ithalatı azalmıştır,
bunun karşılığında cari açığı
azalmıştır. Cari açığın azalmasındaki
gelmiş olduğumuz seviye daha da aşağı gitmesi
lazım, kesinlikle hemfikiriz bu konuda, aklın yolu bir ama geçen
yılki cari açık ve bu yıla baktığımız zaman
bizim ihracat artışımızdan dolayı dış
ticaret açığımızın azaldığını ve
cari açığın azaldığını görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, geçen sene ilk on ayındaki bizim cari
açığımız yaklaşık 65 milyar dolardı.
Bakın, bu yılın ilk on yılındaki bizim cari
açığımız 41,1 milyar dolara düştü. Arada 23,8 milyar
dolarlık bir cari açık düşüğü var. Şimdi, asıl
önemli olan bu 23,8 milyar dolarlık cari açık düşüşünün
nereden kaynaklandığıdır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) İranla olan tatlı ihracat olmasın!
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Biraz sonra anlatacağım
İranı, hepsini. Merak etmeyin, hepsini anlatacağım size.
23,8 milyar dolarlık cari açıktaki azalma
Bakın bunları,
lütfen, rakamları söyleyeyim, belki ihtiyaç olabilir, hakikaten not
almakta fayda var. 23,8 milyar dolarlık cari açıktaki azalmanın,
arkadaşlar, tam 18,1 milyar doları ihracat artışından
kaynaklanmıştır ve sadece 4,9 milyar doları ithalattan
dolayı azalmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye, 18 milyar dolar, aslanlar gibi, hizmet ve mal
ticaretindeki ihracat artışından dolayı cari
açığı düşürmüştür. Bizim zaten istediğimiz bu
değil miydi? Bizim zaten cari açık dediğimiz şey gelirle
gider arasındaki fark değil mi? Ve Türkiye ithalata
bağımlılığını yapmış
olduğumuz
Biraz evvel Sayın Ayhan söyledi, ithalatı
açıklamaktan benim korkacak bir şeyim yok ki; elbette
çıktık, açıkladık; arıza nerede, hangi sektörlerde
tespit ettik ve yeni teşvik sistemini bunun üzerine dizayn ettik ve bugün
gelmiş olduğumuz noktada tekrar şunu ifade etmek istiyorum ki
ithalatın bilhassa azaltılması ve Türkiyenin enerji
dışındaki ithal etmekte olduğu ürünlerin
azaltılması noktasında teşvik sistemi bu işin önemli
bir ilacı olacaktır. Bilhassa stratejik yatırımlar
kapsamındaki yatırımlar, bunlar açısından son derece
önemli olacak ve bu noktada bir taraftan cari
açığımızı düşürürken son otuz beş ayın
en düşük cari açık rakamını
yakaladığımızı da lütfen bir kenara not edelim. Bu son
derece önemli bir gelişme.
Şimdi, cari
açıkta, efendim işte, ihracatta altın oldu. Arkadaşlar,
Allah aşkına, size soruyorum ya
1967de, 65te, babam beni ilkokul
üçteyken Hem okuyacaksın hem çalışacaksın... Allah rahmet
eylesin babama. Ve ben 1975te üniversiteye girdim. Hem okudum hem
çalıştım işçi olarak, fiilî işçi olarak, demir
işçisi olarak. 1979da üniversiteyi bitirdim, 80in başında
iş hayatına girdim. Ben sanayiciliği, üretimi, ekonomiyi,
ihracatı, yatırımı, işsizliği defter kitaplardan
öğrenmedim. Ben bunların, hayatın okulundan geldim;
yaşayarak bunları gördüm ve bugün ticarette bir kural vardır.
Ticaret dediğiniz şey, aldığınız bir ürünü bir
başka yere satarsınız. İçeri satarsanız iç ticarettir,
dışarı satarsanız bunun adı ihracattır. Ticaret
de, almış olduğunuz üründe bazen binde 1 ile, bazen yüzde 1 ile,
bazen yüzde 10la mal satmaktır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya, bu ödeme Sayın Bakan, ihracat değil.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sanayi üretimi dediğiniz
şey, bir malın fiziki evsafını değiştirmektir.
Alırsınız, üretirsiniz; içeri satarsanız iç
satıştır, ihracat yaparsanız bunun adı
ihracattır. Şimdi size soruyorum: Yirmi binden fazla ürün çeşidi
ihracatı yapan bir ihracat yapımız içinde, Allah
aşkına neden gelip altına takılıyoruz? Altın
devletten devlete yapılan bir eşya değil ki. Bizim bir
açıklamamızı yapan arkadaşımız
Efendim, bu
işin petrol karşılığında, doğal gaz
karşılığında yapıldığı
şeklinde ben de basında okudum. Arkadaşlar, böyle bir şey
gerçek değildir.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Babacan
söyledi.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Türkiye, almış
olduğu euroyu, almış olduğu benzini, almış
olduğu doğal gazı euro ve TL olarak bunun parasını
öderken, bugün İranla yapılan altın ticaretinde İrandaki
özel sektör Türkiyedeki özel sektörden malını alıyor ve bu
işe de özel izin verilmiş olan, yaptırıma
uğramamış olan bankalar ve bu bankalar da
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Ali Babacan yanlış mı söylüyor?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın anlatıyorum size,
diyorum işte. Biraz evvel söyledim. Özel bankalar da aracılık
yapıyor ve bu ticaret yapılıyor. Şimdi size soruyorum: Ya
biz elmayı, armudu, portakalı, makineyi, kâğıdı,
yazılımı, bilişimi satarken bunun adı ihracat da,
Allah aşkına altın olunca niye ihracat olmuyor kardeşim?
Bal gibi ihracattır altın ihracatı da. Dolayısıyla
Türkiye bu ihracatı kim talep ediyorsa ona satar, satmaya devam edecektir.
Bugün yapmış olduğumuz altın ihracatından bilhassa
şikâyet edenlere soruyorum: Arkadaşlar, geçen sene neredeydiniz ya?
Geçen sene 4 milyar dolar biz altın dış ticaretinde
dış açık verirken neden çıkıp hiçbiriniz demediniz
Arkadaşlar, bir dakika, altından dolayı dış ticaret
açığı 105 milyar dolar değil, 101 milyar dolardır.
Şimdi, ithalat olunca sesiniz çıkmıyor; ihracat olunca, arada fark
olunca diyorsunuz ki: Bu nereden çıktı? Vallahi isteseniz de
istemeseniz de Türkiye meşru zeminlerdeki, meşru yollardaki ve
uluslararası anlaşmalarına sadık kalarak her ürünü ihraç
etmeye devam edecektir arkadaşlar, bunu bir kere herkes bilsin. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi,
altında bir yanlışlık daha var. Bugün, 11,9 milyar lira
altın ihracatı yapıldı. Yaklaşık 6,9 milyar dolar
ithalat var; arada, aslanlar gibi, 5 milyar dolar ihracat fazlamız var,
dış ticaret fazlamız var. Arkadaşlar, bunun 5 milyar
dolarıysa geçen sene yapılan ithalattır. Varsa burada,
düşük de olsa bir katma değerdir veya yastık altından
çıkmış olan altındır. Yani, altın ticaretinde de
biz 11,9 milyar dolarlık altının yüzde 60ını
İrana satarken bunun yaklaşık yüzde 30unu Birleşik Arap
Emirliklerine ve İsviçre başta olmak üzere Avrupanın birçok
ülkesine satıyoruz. Bakın, tekrar söylüyorum: Satmaya devam
edeceğiz ancak -tekrar ifade ediyorum- asla bu bir ödeme aracı
değildir. Bunu ihracattan, ithalattan ve bunlardan sorumlu olan bir
arkadaşınız olarak çok net ifade etmek istiyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Peki böyle olursa Yüce Divanda suç olur mu?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Şimdi, diyorum ki size,
biraz evvel bir teklif geldi, bilhassa kıymetli taşlar konusunda
Sayın Ayhan bir teklif getirdi: Biliyorsunuz, daha evvel kıymetli
taşlarla ilgili bir ÖTV indirimi yapıldığı zaman
-altın, mücevherat kısmında- buna Sayın Başbakanın
adı da karıştırılarak Şunlar, bunlar için
yapılıyor. denildi.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakanım, başka kanunlarda da oluyor o.
Bizi mi dinliyorsunuz o zaman?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Şimdi, ÖTVnin indiriminde
benim size somut bir teklifim var, somut bir teklif. Şimdi, eğer bundan
siz de şikâyetçiyseniz, gelin, iktidarıyla muhalefetiyle beraber
olalım; yarın sabah bir kanun teklifi verip hep birlikte bu
mücevherlerin ÖTVsini kaldıralım. Buna var mısınız?
Bakın, ben varım, ben teklif ediyorum: Gelin, bunu yarın
yapalım.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakanım, başka kanunu bize mi
soruyorsunuz?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Diğer taraftan,
arkadaşlar, biz, tabii, ihracatımızı yaparken, çok etken
var; pazarlar, ihracat yaptığımız yerler, euro-dolar
paritesi
Bakın, sadece biz geçen yılın euro-dolar paritesiyle
bu yıl aynı paritede ihracat yapsaydık bizim ilk on aydaki
ihracatımız 5,9 milyar dolar daha fazla olacaktı. Bakın,
tekrar söylüyorum: Eğer geçen yılki parite bu yıl olsaydı
bizim ihracatımız 5,9 milyar dolar daha fazla olacaktı yani
ihracattaki artış yüzde 13,4 değil, yüzde 18,7 olacaktı.
Buradan dönüyorum, diyorum ki: Mal ihracatında, hizmet ihracatında
iyi bir oyuncu olduk, müteahhitlerimiz dünyanın 2nci müteahhitleri,
2002-1972 arasında Türkiye'nin almış olduğu toplam
müteahhitlik yurt dışı işleri, arkadaşlar, 44 milyar
dolardı. Peki, 2003ten bugüne ne kadar arttı biliyor musunuz?
Üzerine ne koyduk bunun? Tam 4 kat koyduk, 184 milyar dolar da sadece 2003-2011
arasında dönemimizde alınmış olan yurt dışı
işlerdir.
Bakın, aradan
geçen kırk senelik toplam alınan işlerin 4 katını biz
sadece dokuz senede aldık ve müteahhitlik sektörünün, turizm sektörünün
Türkiyeye getirmiş olduğu son derece önemli kazanımlar var. Bundan
dolayı da, yeni teşvik sistemiyle beraber, bir taraftan hizmet
sektörünü, bir taraftan mal ticaretini bunları geliştiriyoruz;
sağlık sektörüne, eğitim sektörüne bunlara çok önemli destekler
vermeye başladık. Turqualityye, markaya önemli destekler vermeye
başladık ve ben, kendi bakanlığımda bir
çalışma yaptırdım. Arkadaşlar, biz ihracat
yapıyoruz. İyi de ihracatın kilogramını kaça
yapıyoruz? diye hesap çıkarttırdım, ki bunu bileyim ki ona
göre tedbir alayım ve benim ihracatımın geçen yılki
fiyatı 1 dolar 47 sente geldi. Bu seneki rakam şu anda 1 dolar 50
sentin üzerinde, 52 sent, 53 sent civarında. Ancak, bizim, 2023teki 500 milyar
dolarlık mal ihracatını yakalamamızın yolu bizim
ihracat kilogram fiyatımızı da 2,5-3 dolarlar mertebesine
çıkarmaktan geçer. Nasıl yapacağız bunu? İşte,
AR-GEyle, inovasyonla, yüksek katma değer ve yüksek teknolojiyle
yapacağız. Bu anlamda, bugün,
bilhassa, teşvik sistemimizin son derece önemli hâle geldiğini, 20
Haziranda uygulamaya geçmiş olan teşvik sistemiyle ilgili size son
rakamları buradan ifade etmek isterim. Evet, bakın, 20 Hazirandan 14
Aralığa kadar -yani bugüne kadar- toplam 2.120 adet teşvik
belgesi bağlanmıştır ve bunun
karşılığında 32,7 milyar liralık bir
yatırım öngörülmüştür ve karşılığında
da bunun 84.830 istihdam öngörülmüştür aradan geçen bu kısa zaman
içinde ve bilhassa, stratejik yatırımlar -ki Türkiye
açısından, ithalat açısından, cari açık
açısından son derece önemli olan bu yatırımlar- için
şu anda arkadaşlarımızın elinde 9 ayrı
teşvik başvurusu var. Eğer bu 9 teşvik başvurusu da
teşvike bağlanırsa, stratejik yatırım olarak
değerlendirilirse, 8,8 milyar dolar da buradan gelecek ve şu an
itibarıyla, Türkiye, 20 Hazirandan itibaren bugüne kadar teşvik
sisteminde 40 milyar liralık bir yatırım öngörüsüyle
karşı karşıya kalacak. Evet, teşvik sisteminin
meyvelerini verdiğini görüyoruz ve stratejik yatırımlar da bu
teşvik belgeleriyle beraber 15 milyar liralık bir yatırım
olacak. Bu demektir ki, bu yatırımlar, Türkiyenin
ithalatını azaltacak, üretimini artıracak, ihracat kabiliyetini
ve kapasitesini ve kalitesini artıracak. Bundan dolayıdır ki,
tekrar şunu bilhassa ifade etmek istiyorum ki, bütün
çalışmalarımızı bilhassa bu sistemler üzerine
kurguladık.
Bir taraftan,
serbest ticaret anlaşmaları yapıyoruz, bütün ülkelerle önemli
oranda ticari diplomasi uyguluyoruz. Bir taraftan, yapmış
olduğumuz çok önemli çalışmalarla, bütün alım heyetleriyle
ve yapmış olduğumuz yurt dışı seyahatlerle çok
önemli iş bağlantıları gerçekleştiriyoruz.
Şükürler olsun ki, bugün ülkemizde bir yabancı devlet
adamının, bir başbakanın, bir bakanın, bir
yabancı heyetin olmadığı gün yok. Bundan şükretmemiz
lazım, bundan hakikaten şükran duygusuna gelmemiz lazım ve bugün
Türkiyeye gelenler, arkadaşlar, Türkiyeyi seyretmeye veya benim 2001de
Sanayi Odası Başkanı olduğum dönemdeki gibi, elinde
işte, alınacak olan şirketlerin listesiyle gelmiyorlar.
Şimdi, benim ülkeme yatırım yapmak için geliyorlar. 1923ten
2003e kadar sadece 14,5 milyar dolar yabancı, doğrudan sermaye
almış olan bu ülkemiz, bakın 2003ten bugüne kadar 120 milyar
dolardan fazla doğrudan yatırım almıştır.
Arkadaşlar,
bunlar, Türkiyenin siyasi istikrarını, güvenini gösteriyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiyenin iş gücü
arzını gösteriyor, Türkiyenin lojistik avantajını
gösteriyor. Bunlar, Türkiyedeki siyasi ve ekonomik istikrarın
gidişini gösteriyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Türkiye ekonomisi yabancıların eline geçti
Sayın Bakan; bankaları sattınız, TELEKOMu
sattınız!
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Hiçbir kimse bir ülkeye
yatırıma giderken o ülkenin şartlarına gitmez, o ülkenin on
beş senesine, yirmi senesine gider.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Bankalarda yabancılaşma oranı
dünyada yüzde 15, bizde yüzde 75 Sayın Bakan. O rakamları
çarpıtmayalım!
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bundan dolayı bilhassa bu
konuda da sizleri bilgilendirmek istediğimi ifade ediyorum ve şunu
söyleyerek bitirmek istiyorum:
Biraz evvel,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir değerli
vekilimiz Hükûmete karne verdi.
Arkadaşlar,
hükûmetlerin, siyasi partilerin karnesini ancak millet verir (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) ve Türkiye Cumhuriyeti milleti de
bakın 2002de vermiş olduğu karneyle AK PARTİye yüzde
34,28, CHPye yüzde 19; 2007de AK PARTİye yüzde 46,58, CHPye 20,87;
2011de AK PARTİye yüzde 49,83, CHPye 25,98 vermiş; bugün de yüzde
51,5un üzerinde bir oy var; millet kimi sınıfta
bıraktığını, kimi sınıftan geçirdiğini
çok net bir şekilde ortaya koydu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Vatandaşlar Biz sizin
karnenize iyi not vermiyoruz. derse pılımızı
pırtımızı toplar gideriz.
Bu düşünce
ile yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum, hepinize
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, Sayın Bakan Almanların,
Japonların başarı hikâyelerinin olduğunu
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Ekonomik başarı.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Cumhuriyetin ise bir ekonomik başarı hikâyesinin
olmadığını söyledi. Seksen dokuz yıllık bu
cumhuriyete bir haksızlık yapıldığını
düşünüyorum. İzin verirseniz üç dakikada seksen dokuz yılı
özetlemek istiyorum.
BAŞKAN Üç
dakika veremem.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Seksen dokuz yıl üç
dakikaya sığmaz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, iki dakika zaten veriyorsunuz ama
koskoca bir cumhuriyete haksızlık yapıldığı için
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sayın Başkanım böyle bir şey olmaz
ki; sataşma yok, bir şey yok.
BAŞKAN
Anladım da şimdi Sayın İnce
Buyurun (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Haksızlık
yapıldı tabii ki. 1923 bütçesi 10 lira ise Osmanlıdan kalan borç
70 liraydı, 7 katıydı. Bu millet bunları ödedi. 1925te
Tütün Rejisini Fransızların elinden aldı. Tuz
işletmelerini, limanları, demir yollarını
yabancılardan aldı. SEKAyı, ETİBANKı
SÜMERBANKı, şeker fabrikalarını kurdu. Demir çelik
fabrikalarını kurdu. Köylü çocuğuna keman çalmasını
öğretti bu cumhuriyet. Bu, haksızlık değil mi? Yani elimizi
vicdanımıza koyalım. Demirelin barajlar projesi bir
başarı hikâyesi değil mi, değil mi? Yani barajlar
kralı olarak anıldı bu toplumda. Elimizi vicdanımıza
koyarak konuşalım. Peki Demokrat Partinin kara yollarını
başlatması bir başarı projesi değil mi? Özalın
iletişim devrimi bir başarı hikâyesi değil mi?
Bakın,
Türkiye 70 ile 80 arasında bir iç çatışma yaşadı. 70
ile 80 arasındaki bu iç çatışmada bile Türkiye
Kıbrısı kazandı, uluslararası bir
başarısı vardır. 90 ile 2000 arasında terörden çok
şey kaybetti Türkiye ama o sırada bile GAP başarısı
vardır. Haksızlık etmemek lazım, geçmişi kötüleyerek
siz yücelmezsiniz. Hangi imkânlarla neler yaptınız, başarı
böyle ölçülür. Başarınızı bir de tarih ortaya
çıkaracaktır. Tarihi suçlayarak, geçmişi karalayarak kendinizi
başarılı gibi gösteremezsiniz. Bu cumhuriyetin
başarılı olduğu alanlar da vardır,
başarısız olduğu alanlar da vardır, hükûmetlerin
-geçmişteki bütün hükûmetlerin- başarılı oldukları
alanlar da vardır, başarısız olduğu alanlar da
vardır. Sayın Bakan, yani bu cumhuriyette, seksen dokuz yılda hiçbir
şey yapılmamış, siz gelmişsiniz, her şeyi
yapmışsınız gibi bir havaya girmeniz doğru
değildir, adil değildir, tarih bilmezliktir,
vefasızlıktır, geçmişi kötülemektir, geçmişi
karalamaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ama Demirel de Özal da hiçbirisi cumhuriyet çizgisinden sapmadı
ama bir tek siz cumhuriyet çizgisinden saptınız.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Görmedim ben sizi, tamam, konuşsun Sayın Bakan
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Efendim, sadece, cumhuriyet çizgisinden sapma
olayını kabullenemediğimizi ve cumhuriyetin de kimsenin
tekelinde olmadığını ifade etmek istedim.
BAŞKAN Ben
size söz vereceğim de şimdi Sayın Bakanı
çağırdım, ben sizi görmedim, dolayısıyla ayıp
olur.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Bakanım, yeni hastaneden geldiğiniz için
yumuşak bir üslupla denedim.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Hastaneden gelmedim, evden geldim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
K) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) DIŞ TİCARET
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Dış Ticaret Müsteşarlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ (Devam)
1) İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Çevre ve Orman
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ö) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
P) DEVLET SU İŞLERİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
R) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
S) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Orman ve Su İşleri
Bakanlığının 2013 yılı bütçe
tasarısını sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Tabii, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, ormancılık,
ağaçlandırma, erozyon kontrolü, yaban hayatının
muhafazası, tabii varlıkların korunması, bütün su
işlerinden, barajlardan, göletlerden, meteorolojiden sorumlu bir
bakanlıktır. Esasen bizim de sloganımız, bakanlık
sloganı şudur, Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
zamanla yarışıyor. diye böyle bir sloganımız var.
Esasen orman varsa, su varsa hayat var, onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli
Başkanım, değerli milletvekillerim; tabii, şu anda, 68.909
personelle ve yaklaşık 12 milyar TLlik bütçeyle ülkemize hizmet
etmeye çalışıyoruz.
Öncelikle, ben,
ormancılık faaliyetleriyle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.
Tabii, zamanım sınırlı, aynı zamanda birtakım
sorular var, onlara da cevap vermek istiyorum. Tabii, hakikaten ormancılıkta
destan yazdık, bunu herkes kabul ediyor. Esasen, bizim bu
yazdığımız destanı biz söylemiyoruz. Yani marifet
iltifata tabi. Hakikaten, ben orman teşkilatımla gurur duyuyorum.
Özellikle şunu da belirteyim: Bundan iki yıl önce OECD Genel
Sekreteri, Türkiyeye geldiği zaman Ormancılık,
ağaçlandırma ve erozyon kontrolünde Türkiye dünya lideridir diye o
söyledi. Yani üzüntümüz şu ki, takdir dışarıdan geliyor ama
sizlerden de bir takdir beklerdik.
Bakın,
şu anda bir orman alanında 1,4 milyon hektarlık artış
sağlamış orman teşkilatımız. Yani ben şunu
özellikle vurgulamak istiyorum: Bütün dünyada, ülkelerde orman
varlıkları hem alan olarak hem odun serveti olarak azalırken,
Türkiye, hem orman alanını hem de odun servetini artıran nadir
ülkelerden biri. Bunu takdir etmek gerekir. Bunu da orman teşkilatına
borçluyuz. Bakın, odun serveti ne: 1972 yılında odun servetimiz
936 milyon metreküp iken, Allaha şükür, bunu şu anda, 2012
yılında 1,5 milyon metreküpe çıkardık, yani bu odun serveti
neredeyse yüzde 50 arttı. Bunun dışında, bakın,
özellikle bir seferberlik başlattık. Bununla ilgili bir kanun var ama
daha önce de tabii, arkadaşlar bir çalışma yapmış.
Bakın, biz ağaçlandırma deyince ağaçlandırma ve
rehabilitasyonu -ormancılar bilir- toplam olarak ele alıyoruz.
Geçmiş yıllar da raporlarda da böyle. Bakın, geçmiş
yıllarda raporda var: Ortalama yılda sadece 75 bin hektarlık
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü yapılırken, biz, 1 Ocak
2008 tarihinden itibaren dedik ki: Büyük bir seferberlik yapalım. Esasen
bunu ilan ettiğimiz zaman, yılda ortalama 450 ile 500 bin
hektarlık alanda çalışma yapalım dediğimiz zaman -bu
gerçekten çok büyük bir hedeftir- Bunu orman teşkilatı
gerçekleştiremez. diye böyle iddialarda bulunuldu ama orman
teşkilatıma ben güvendim. Hakikaten, hatta 2009 yılında
Rekor bir seviyeyi, 500 bin hektar
seviyesini aşalım. dediğim zaman -ki orman
teşkilatının 170inci kuruluş yılında- bütün
teşkilatımız, bu hedefe kilitlendi. 2009 yılı sonunda
raporlara baktığımız zaman -çünkü her bölge müdürlüğü
işliyor- 501 bin hektarla gerçekten büyük bir rekor kırdık.
Şu ana kadar da
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunu tabii, takdir etmek gerekir. Bu başarı tabii, benim
başarım değil, bütün orman teşkilatının,
Türkiyede en köklü kurumu olan teşkilatımızın başarısı,
onlarla gurur duyduğumu ifade ettim.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Bakanım, rakamları bile yanlış vermişler
size.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi,
özellikle şunu ifade edeyim: Tabii, bu seferberlikte
arkadaşlarımızla birlikte beş yılda, 2008-2012 yılı
sonuna kadar, biz dedik ki, 2,3 milyon hektarlık alanda çalışma
yapalım ama rakama baktık 12/12/2012 tarihinde de bunu bir tek kalem
olarak yazdık ve arkadaşlarınız şu rakamı
söyledi: 2 milyon 400 bin hektarla hakikaten hedefi de aştı Türkiye.
Bu, Türkiyenin gururu, o bakımdan alkışlamak lazım (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından Alkışlayın! sesleri)
Dikilen fidan
adedi de ne biliyor musunuz? 2 milyar fidanı toprakla buluşturduk, 2
milyar adet fidanı! İnanmayan varsa sayabilir yani onu da söyleyeyim.
Şimdi,
ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarını 7
kat artırdık. Özellikle bakın, sadece
Tabii ki fidan
gerekiyordu. Şimdi, arkadaşlar bilir, eski ormancılar var burada,
geçmişte yılda sadece 75 milyon fidan üretiliyordu. Biz, bunu
yılda yaklaşık 535 milyona yükselttik. Yılda, aynı
kurum 7 kat, 7 kat! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Netice
itibarıyla, bakın, hatta daha önce, inanın, ben şunu
söyleyeyim: Sayın Başbakanımız, büyükşehir belediye
başkanı olduğu zaman ben de İSKİ Genel Müdürüydüm; o
zaman büyükşehir belediye başkanımıza Efendim, su
yokmuş ama şu anda su var, İstanbulu ağaçlandıralım.
dediğim zaman o zaman inanın fidan bulamadık. Şimdi, biz
fidanları kamu kurum, kuruluşlarına, bütün belediyelere bedelsiz
veriyoruz. 111 bin adet fidanı dağıtmışız
vatandaşa. Nereden nereye
Şimdi, netice itibarıyla, geçmişte orman
teşkilatı sadece orman işletmesiyle meşgul olurdu, bir de
orman içindeki ağaçlandırma ve rehabilitasyonla meşgul olurdu.
Ama biz Orman Genel Müdürlüğünü layık olduğu yere yükselttik,
çok büyüttük. Hakikaten, Orman Genel Müdürlüğü şu anda âdeta bir
bakanlık gibi bir fonksiyon görüyor ve sadece orman içinde
çalışmıyor artık, orman dışındaki bütün
faaliyetleri yürütüyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hangi tarihte mesela?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Orman köylüsüne ne zaman
geleceksiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Orman dışı, okul bahçeleri, hastane
avluları, yol kenarları ve ibadethaneler, mezarlıklara
varıncaya kadar bütün alanları ağaçlandırıyor.
Bakın, 21.453 adet okul bahçesini
ağaçlandırmışız. Millî Eğitim
Bakanlığımızla Okullar Hayat Olsun Projemiz var. Yürüyor.
Bunun dışında 7.800 adet ibadethane ve mezarlık,
Hatta kitapta özellikle ağaçlandırmaya yönelik
bilgi var. Onların detayına girmiyorum. Ama sadece fidan üretimi,
ağaçlandırma, rehabilitasyonu artırmadık, orman ürünleri de
3 kat arttı, orman ürünleri. Rakam da arttı. Mesela 2003
yılında sadece 620 milyon TLlik bir gelir elde edilirken 2012
yılında bunu 1 milyar 830 milyon TLye çıkardık.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Mazot ne olmuş Sayın
Bakan, mazot?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Tabii ki bu nasıl sağlandı? Çünkü odun
servetimiz artıyor, işletme faaliyetleri arttı ve neticede,
geçmişte yaklaşık 3,5 milyon metreküplük bir çalışma
yapılırken şu anda biz bunu yılda 13,5 milyon metreküpe
çıkardık. İşte aradaki farkı görüyorsunuz.
Bunun dışında, bakın, şehir
ormanları kurduk. Daha önce ormanlara insanlar sokulmazdı, hatta
hayvanların girmesi dahi yasaktı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayenizde müteahhitler girer oldu!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Ama biz dedik ki: Ormanlar, her şey insan için.
Ve şu ana kadar tam 111 adet şehir ormanını kurduk, 116
adet bal ormanı. Diyeceksiniz ki: Bal ormanıyla ne alakanız
var? Efendim, daha önce, kanun sebebiyle, hayvanlar ormanlara giremez,
arı da hayvandır dolayısıyla arıcılar da giremez
diye böyle bir, maalesef, uygulama varmış. Bunu
değiştirdik. Şu anda dedik
ki orman teşkilatımıza: Artık, arıcılar
için bal ormanları kurun. Yani hangi tür bal istiyorsa, çam balı
mı, çiçek balı mı, kestane balı mı, ona uygun,
üniversitelerimizle birtakım gerekli türleri dikerek, suyunu hazır
ederek, organik bal üretimi için gerekli birtakım zirai mücadele
ilaçlarından, gübrelerden onları korumak suretiyle böyle, tamamen organik
bal üretimini teşvik ettik, şu ana kadar da 116 adet bal ormanı
kurduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ağzın bal yesin Hocam, ağzın bal
yesin.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sağ olun.
Bu yüzden
değerli milletvekilleri, Sayın Başkanım; özellikle
şunu söyleyeyim: Bal ormanları kurulmadan önce, Türkiye, bal
üretiminde tam 5inci sıradaydı dünyada, şu anda 2nci
sıraya yükseldi. Ben Muğlada onlarla tekrar bir toplantı
yaptım, dedim ki: Sizlere her türlü desteği vereceğiz ama size
2ncilik yakışmaz, dünyada 1inciliğe yükseleceksiniz. diye
onları da teşvik ettik.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Alkışlamak lazım Sayın
Bakanım!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
şunu söyleyeyim: Daha önce ceviz vesaire diye bir şeyler yoktu ama
şu anda biz ceviz eylem planı hazırladık. Görüyorsunuz;
ceviz eylem planı, badem eylem planı
Ayrıca, bir de şunu
söyleyeyim
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Elli yıldır ceviz var Sayın Bakan
Allahını seversen ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Değerli
milletvekillerim, bakın, şunu söyleyeyim
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bal ormanı elli yıldır var ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ama eylem
planı yok. Böyle ceviz
Biz,
şimdi her yere ceviz dikiyoruz ve vatandaşa gelir getirici olarak
bunları kırk dokuz yıllığına veriyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, Sayın Bakan konuyla ilgili konuşmuyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, tabii,
söylenecek çok şey var. Orman kadastrosu vardı, bizden önce çok cüzi
bir alanın kadastrosu yapılmış ama Tapu Kadastroyla
alakasız bir şekilde, ikisi ayrı
çalıştığı için büyük ihtilaflara sebep olmuş.
Bunu ilk defa biz ortadan kaldırdık. Şimdi, orman kadastromuzla
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü birlikte çalışıyor. Hatta ben
de kendilerine şunu söyledim: Ormanların tapusu olacak, ihtilaf
olmaması için tapu şart. Bunun için, şu ana kadar -şunu
ifade edeyim- tam 16 milyon 250 bin hektarlık yani yaklaşık yüzde
70inin tapusunu ben bundan bir ay önce Orman Genel Müdürlüğüne teslim
ettim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bir açılış görmedik!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Geri kalan -22 bin
küsur hektarlık alanda gerekiyor bu-
yaklaşık yüzde 30unun da dedim ki: 31 Aralık 2014 saat
16.59a kadar bütün ormanların tapusunu istiyorum. diye talimat verdik.
İşte budur, çalışma budur. 2/Byi de bu şekilde
çözdük. 2/B otuz yıldır çözülememişse, meseleye teknik olarak
bakılmamış.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sultanbeyliyi çözemediniz. Sultanbeyliler sizden tapu
bekliyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Kadastro, hak
sahipleri, kullanıcılar, kadastro işlemleri
Yapılan
çalışmanın, 2/B alanlarının hazineye tescil
işlemleri yapılmamış ki neyi satacaksınız?
Dolayısıyla bunları biz yaptık, Allaha şükürler
olsun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Bakan, bu tarafa dönün.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, orman
köylüsünden bahsettiler. Orman köylüsüne, bakın, biz, 2011 yılında
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, Sultanbeylilerin tapu sorununu çözmediniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben sizleri,
dinledim. Bakın, ben sizleri dinledim. Burada bir nezaket olması
lazım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın Muharrem
İnce, grubuna sahip olursan
Ben sizleri dinledim. Siz bana tahammül edemiyor musunuz?
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Bize dönüp anlatır mısınız
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Beyefendi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Tanal
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben sizleri hiçbir
cevap vermeden dinledim. Lütfen, yeteri kadar
BAŞKAN -
Sayın Tanal, lütfen, yeteri kadar gürültü yaptık, tamam.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, müsaade
ederseniz
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim, bize niye bakmıyor Sayın Bakan hiç?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, milletvekillerine sahip olmak ne
demek?
BAŞKAN
Yanlış söylemiştir. Tamam, ben uyaracağım, ben
uyarıyorum.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, orman
köylüsüne 2003 yılında 335 milyon TL bir destek verilirken, biz, bu
desteği bu yıl 1 milyar 270 milyon TLye çıkardık. Kaç
misli? 4 misli.
Orman
yangınlarıyla mücadeleye gelince
Bakın, orman
yangınlarıyla mücadelede Türkiyenin büyük
başarısını bütün Akdeniz ülkeleri takdir ediyor. Lütfen,
kitaba bakarsanız, orman yangınlarıyla mücadelede en
başarılı ülke durumundayız. Bakın, biz, yangın
sayısı artmasına rağmen çok kısa sürede müdahale
ediyoruz. Geçmişte belki 45 dakikada müdahale ediliyordu ama bunu 18
dakikaya indirdik, hedef bunu 15 dakikaya indirmek. Gerçekten, o kadar büyük
bir teknoloji kurduk ki ben herhangi bir aracın -ister arazöz olsun, ister yangın
uçağı, ister helikopter- yangın harekât merkezinden o andaki
havadaki koordinatlarını, o andaki hızını, kaç dakika
sonra yangın mahalline gideceğini odamdan takip edecek hâle geldik.
Hatta bu teknolojiyi komşu ülkeler, Akdeniz ülkeleri istedi, onlara dahi
vermek için söz verdik ve hatta bazı ülkelerde kurduk.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Urfa Cezaevine niye göndermediniz o helikopterleri
yangını söndürsünler?
BAŞKAN
Sayın Tanal, ne olur
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
şunu söyleyeyim: Portekizde son on yılda 1 milyon 337 bin
Ayrıca, 49
tane hava aracımız var. Tabii, kara araçlarımızın
rakamlarını söylemiyorum. 19 bin adet elemanımızla,
mühendisle, işçiyle orman yangınlarına müdahale ediyoruz ve hakikaten,
elemanlarımız bir cepheyi tutuyorlar, onu vermemek için âdeta
göğüslerini siper ediyorlar. Hiçbir ülkede yok.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Bakanım, onların arasında mevsimlik işçiler
var, kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) O bakımdan,
ben buradan, orman yangınlarında şehit olan özellikle
ormancılarımıza da bu vesileyle Allahtan rahmet niyaz ediyorum.
Bunun
dışında, biz ormancılık ve yangınla mücadele
konusunda Türkiyeyi lider ülke yapıyoruz. Bu maksatla Antalyada
Sayın Başbakanımız tarafından açılan, özellikle
Antalya Uluslararası Yangın Eğitim Merkezini kurduk ve
inşallah, bu merkezle Türkiyedeki bütün elemanları, aynı
zamanda yurt dışındaki elemanları eğiteceğiz.
Başka
ülkelerde çıkan yangınlara müdahale ediyoruz. Biliyorsunuz,
Suriyeden tutunuz da geçmişte Rusyaya, İsraile, Gürcistan,
Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Yunanistan hepsine müdahale ettik.
Gerçekten, ormancılarımız büyük başarı sağladılar.
Hatta bir de şunu gururla ifade etmek istiyorum: Efendim,
ormancılık faaliyetlerimiz bütün dünyada o kadar yankı buldu ki
2011 yılında Dünya Ormancılık Kongresi ve forumu New
Yorkta yapılıyordu, şimdiye kadar, üç yılda bir, 9 defa,
yirmi yedi yıldan bu yana hep New Yorkta yapılmış,
Birleşmiş Milletlerin merkezinde. Biz, Bundan sonra, bunun
10uncusunu Türkiyede yapmak istiyoruz. dediğimiz zaman, gerçekten,
bütün ülkeler alkışladı ve önümüzdeki nisan ayında da Dünya
Ormancılık Forumu ve zirvesi Türkiyede yapılacak. Bu, gerçekten
büyük bir başarı. (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Çölleşmeyle
mücadele yapıyoruz, tabii hayatın devamı için yani 302 bin adet
kanatlı hayvanı üretip tabiata bıraktık, keza, nesli
tükenmekte olan kuşları, kanatlıları ve kış
aylarındaki yemleme faaliyetlerine devam ediyoruz. Özellikle, yaban
hayatını
Kediler, köpekler bizim can dostlarımız, onlara
ne gerekiyorsa yapıyoruz. Korunan alanları artırdık, millî
parklar 33ten 40a çıktı, tabiat parkları 17den 182ye
çıktı. Çanakkale destanını yazdık, bununla ilgili,
tabii, Ergene Eylem Planı devam ediyor, Gediz Eylem Planı devam
ediyor.
ALİ ÖZ
(Mersin) Biz masal yazdığınızı sanıyorduk.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi ben
burada şunu vurgulamak istiyorum: Şimdi arkadaşlar dedi ki
Bakın, burada biz açılışları DSİ de, gerçekten,
teşkilatım, orman teşkilatı destan yazıyor, hatta biz
açılışları artık teker teker yapmıyoruz. Misal
olarak, 2010 yılında 110 tesisin 10/10/2010 tarihinde
TANJU ÖZCAN (BOLU)
Sayın Bakanım, Sakarya Bölge Müdürü
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
Çine, Adnan
Menderes Barajından açılışını yaptık, 110
tesis. Geçen sene, 11/11/2011 tarihinde 111 büyük tesisi ki bakın, bunlar
küçük tesis değil, toplam rakamı söylüyorum size, 11/11/2011 saat on
biri on bir geçe, geçen sene
TANJU ÖZCAN (BOLU)
Sayın Bakanım, buna bir cevap verseniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - 111 tesis, 8 milyar
365 milyon TL yani eski parayla 8,5 katrilyon! (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Ama İki günü
birbirine eşit olan, ziyandadır. düsturu sebebiyle biz bu sene,
bakın 12/12/2012 tarihinde 112 dev tesisi, toplam maliyeti 16 milyar TL
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Bakan, Sakarya
Onu soruyorum ben.
BAŞKAN
Sayın Özcan yeter ne olur! Anladık ama o, siz konuşurken bir
şey yapmadı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunu da topluca
açtık. Efendim, diyor ki arkadaşlar: Bunlar küçük tesisler. Ya,
Allah aşkına bunlara, kitapçığa bir bakarsanız,
bunların pek çoğunu biz bir araya getirdik. Pek çok taşkın
koruma, pek çok şehirde, Giresundaki bütün taşkın korumaları
bir saydık. Bunlardan sizlere takdim edeceğiz, herhâlde bunları
dikkate alırlar. Yani aşağı yukarı bunlara
bakarsanız, teker teker sayarsanız, 450 tane ama biz bunu 112
saydık. Bitmedi, daha açacağımız 300 tane küçük tesis var.
Küçük dediğimiz de onları da 10 milyon TLden daha düşük
tesisleri bizzat ben ve milletvekillerim mahallinde açacak. Demek ki 112
artı 300, 412 tesis açıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
Böyle bir şey
var mı ya? Şimdiye kadar böyle bir şey görüldü mü? Hatta
birtakım yabancılar vardı yıllardan beri Türkiyenin
ekonomisini çok iyi bilenler, çıkışta şunu söyledi: Ben
şu yaştayım ama bugüne kadar böyle bir şey görmedim.
Bundan sizlerin de gurur duymanız lazım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bu tesislerde kaç kişi çalışıyor
Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın efendim,
bu 112 tesiste Türkiyenin en yüksek barajları var. Kaç tane baraj
olduğunu biliyor musunuz? 26 baraj, 26 HES, 9 tane şehrin içme suyu
tesisi, 30 tane büyük sulama tesisi, 2 tane gölet sulaması, Antalya
Uluslararası Yangın Eğitim Merkezi, meteorolojinin tesisleri
vesaire vesaire. Yani bunları hep açtık, zamanla
yarışıyoruz ve bizim bütün düşüncemiz, milletimize
şevk ve heyecanla hizmet etmek, milletten
aldığımızı millete hizmet olarak sunmaktır;
farkımız bu. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Şimdi
bakın, değerli milletvekilleri, DSİden bahsettiler az önce
arkadaşlar. On yılda DSİde 1.215 tane büyük tesis
açmışız, 1.215 ve bunlardan 232 adet büyük baraj ve HES, gölet
değil -26 tane gölet var göletleri, küçükleri saymıyoruz, yangın
göletlerini falan saymıyoruz- 216 adet büyük sulama tesisi, 58 içme suyu
temin tesisi, 656 adet taşkın koruma tesisi vesaire yani 1.215 tesisi
açmışız. Türkiye'nin en büyük barajlarını biz
yaptık: Ermenek
Şimdi,
bakın, Konya Ovasında
Pazar günü herkesi Konyaya davet ediyorum.
16 Aralık saat 13.00te Konyada Başbakanımız, ta
Osmanlıdan beri yapılamayan, hayal olan, hasretle beklenen
Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünelin
açılışını
Ve pek çok tesis var tabii; Bozkır
Çağlayan, Damlapınar Barajı ve sulaması vesaire, onlar da
açılacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen
gelin de hiç olmazsa tecrübe sahibi olun diyorum, sizleri de davet ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HESlerle ilgili
Bakın değerli kardeşlerim, zamanım sınırlı,
ben çok hızlı geçiyorum. HESlerle, bugün her yanan 4 ampulden 1i,
bizim getirdiğimiz hidroelektrik enerjisiyle ülkeyi
aydınlatıyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sizden önce kaç ampul?..
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Akarsuları yok ettiniz, akarsuları.
Dereleri kuruttunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Daha önce 26 milyar
kilovatsaatlik bir üretim vardı, bunu biz şu anda 69 milyar kilovata
çıkardık. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ve bununla Sayın Bakanımız Zafer Çağlayana destek veriyoruz,
yılda 10 milyar dolarlık cari açığın daha az
olmasını sağladık; işte böyle, işte bu.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, size nazar boncuğu
takıyoruz, nazar boncuğu.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sulama
faaliyetleri: Bakın, sulama faaliyetleri, tabii, GAP, KOP
Zamanımız çok sınırlı. GAPı da biz
bitireceğiz, KOPu da. Sadece, bakın şöyle, işte
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Neyle bitireceksiniz? Yüzde kaçla?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, şu
anda, GAPta sulama projelerinde, bugün, özellikle tabii ki -Kalkınma
Bakanımız izah etti- sulamalardaki ödenekler 7 misli arttı,
bakın, 7 misli.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Yüzde kaç oran şu anda GAPta?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, hangi
projeler? Yaylak Ovası, Şanlıurfa Ovası, Harran Ovası,
Yukarı Harran Ovası, Bozova Pompaj Sulaması.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Yetmiş yılda bitiremezsiniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ve buradaki,
bakın, şu anda Şanlıurfadan özellikle Mardin istikametinde
giden kanalları biliyor musunuz? Şu anda 200 metreküp/saniye su
akacak. Kızılırmakın debisi kadar su akıyor;
işte, biz yaparsak böyle yaparız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Urfalılar size beddua ediyor Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, şu
anda Urfaya bir gidin, bir zahmet Suruç Ovasına
yaptıklarımızı, Yaylaka, Bozovaya
yaptıklarımızı bir görün yani. Suyu biz getiriyoruz,
getirmeye devam edeceğiz. Keza DAPı, DAKAPı, DOKAPı,
onları bitirecek biziz.
Ayrıca,
değerli vekillerim, 1000 Günde 1000 Göletli sulama yapmak için de
kolları sıvadık, takvim başladı, 1 Ocak 2012 saat 08.59dan
itibaren sayaç başladı. Biz çalışırken zamanla
yarışıyoruz, bakın, temel atarken açılış
tarihini veriyoruz. Kıbrısa su götüreceğiz, Allah izin verirse,
bütün çalışmalar devam ediyor. Kıbrısı dahi, yavru
vatanı dahi Türkiyeye gönül bağıyla bağlayacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) İhalesini kim aldı Sayın Bakan, ihalesini?
İhalesini kime verdiniz Sayın Bakan?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İhalesini siz mi verdiniz Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İçme suyunda
-sürem kalmadı- yani biz bu çalışmaları yapmasak
Şu
anda her 7 kişiden 5 kişi, bizim getirdiğimiz içme suyunu
kullanıyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Oo siz
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Nerede?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Nereye?
İzmire de su getirdik
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Söyle nerede?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Mersine de,
Karsa da, Mardine de; Mardinlilere sorun.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Bakan, su mu bıraktınız
memlekette?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Şanlıurfaya da biz getirdik, Karsa da, nereye istiyorsanız.
Susuz yer bırakmıyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kuruttunuz suları, kuruttunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Su deyince akla
biz geliyoruz Allaha şükür. Tabii, meteorolojinin faaliyetlerini anlatmak
için vaktim yok.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Bakanım, arkadaş iddia ediyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hayırlı
olmasını diliyorum. Çok teşekkür ediyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya, biz önceden su içmiyor muyduk?
BAŞKAN
Öyle olmaz böyle olur. dediler. Fesüphanallah.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkanım
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, Sayın Bakan diyor ki: Her 7 kişiden
5i bizim getirdiğimiz suyu içiyor. Ya, biz 2002den önce su içmiyor
muyduk?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yalovada yoktu.
MUHARREM İNCE
(Yalova) İçmiyor muyduk? Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN Ya,
diyebilir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Biz ne içiyorduk yani su içmiyor muyduk?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Mazot içiyordunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Mazot mu içiyorduk?
BAŞKAN
Evet, Sayın Yılmaz
MUHARREM İNCE
(Yalova) Peki, su yoktu da biz ne içiyorduk?
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakan
BAŞKAN
Sayın Tanal, size ne oldu?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Muharrem, süper benzin içiyormuş.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
dakika
Ben, önce Sayın Yılmaz
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yüzme havuzu yapmıyoruz, baraj yapıyoruz,
baraj. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz yapsanız yapsanız seçim barajı
yaparsınız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşmasında orman teşkilatında hayvanların ve
arıların ormancılar tarafından ormana
alınmadığını ifade etti.
Bu teşkilatta
yirmi-yirmi beş yıl çalışan birisi olarak yani
ormancıların ormanlara arıları ve hayvanları
sokmayı bile yasaklayan bir anlayışı
Ceviz, bal ormanları
bizim zamanımızda geldi. dedi.
Müsaade ederseniz
düzeltmek istiyorum 69a göre. (Gürültüler)
BAŞKAN
Muhteremler, azıcık susun.
Şimdi, normal
şartlarda sizin bu söylediğiniz, kayıtlara geçti, amma velakin
başladık bir yoldan gidiyoruz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Duymadık Başkan.
BAŞKAN -
İşte, bu konuşmalar benim bütün sigortalarımı
attırıyor.
Şimdi, ben
veririm, ara veririm herkesinki kalır açıkta yani bütün talepler
kalır açıkta.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Aman Başkanım, ara vermeyin.
BAŞKAN -
Şimdi, ben efendi efendi bir laf ediyorum. Normal şartlarda bu tür
-yani arkadaşlarımıza bir bilgi de olsun- konular sataşmaya
girmez, bilgi düzeltmesi söz konusu olduğunda da bu söyledikleriniz,
kayıtlara geçer.
Sadece
şahsınız için söylemiyorum Sayın Yılmaz. Yani bu
yapının içinde, bu çatının altında yani böyle bir yol
açıldı, gidildi, gidiliyor ama ben şimdi size
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Madem başladık.
BAŞKAN -
Evet, aynen öyle; madem başladık, veriyorum.
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Şimdi, Sayın Özcan, sizi biraz sonra dinleyeceğim.
Lütfen buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
şu açıdan düzeltme gereği hissettim. Bakın, bu
teşkilatta yirmi beş yıl çalıştım, Bakanın
heyecanını anlıyorum ama Bakanı devamlı şundan
dolayı uyarıyorum, diyorum ki: Sayın Bakan, siz, üst düzey ormancı
bürokrat atamazsanız, size yanlış bilgi verirler.
Şimdi, diyor
ki Sayın Bakan -Muğlada yapmış o açıklamayı, bende
tutanakları da var- Ormancılar benden önce arıyı ormanlara
sokmamış.
Ya, el insaf
Sayın Bakan, arkanızda bürokratlar var, sorun. Bakın, Orman
Genel Müdürlüğü yapan burada 3-4 tane ormancı var veya soralım,
biz yirmi-yirmi beş yıldır otlatma planı yapıyoruz
hayvanların ormanda düzenli otlatılması için, zarar vermesin
diye ormanlara. Ormanlarda arıların kovanları devamlı
vardır Sayın Bakan, yani yanlış bilgi almayın,
yanlış da bilgilendirmeyin, siz sokmadınız. Sadece neyin
tedbirini alırız yangın bölgelerinde? Özellikle Muğla,
yangına birinci derecede hassas yerdir. Yangınla ilgili tedbirleri
alırlar ve arıcılar ormanlarda devamlı konaklarlar. Bunu
kime sorsanız, hangi ormancıya sorsanız, hangi
Muğlalıya sorsanız hepsi bilir. Yani sizle başlamadı.
Bakın, bal
ormanları. Bal ormanları deyince
Sayın Bakan, resimleri var,
yüz yıllık ağaçları şey yapmış yeniden bir
orman yapıyor gibi. Bal ormanı nedir? Türk ormancısı elli
yıldır, altmış yıldır akasya dikti bu bal
ormanlarının oluşması için. Yani, ormancıları
hakir görmenin veya ormancıların hiçbir şey
yapmadığını ifade etmenin bir mantığı yok.
Ben bu yanlışı düzeltmeye çalışıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Osman Pepeye de ayıp oluyor, hemşehrime.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Elli yıldır, altmış yıldır
Türk ormancısı sahalarına akasya dikmiş ve
arıların bal yapabilmesi için bu sahaları koruma altına
almış. Yani, bal ormanı yapıyorsan, bunları devam
ettiriyorsan güzel bir şey, Allah razı olsun ama bunlar seninle
başlamadı Sayın Bakan. Ama Sayın Bakanın yanlışı
nedir? Hep söylüyorum, eğer üst düzey görevlilerin hiçbirini orman
mühendisinden atamazsan, sana diyorlar ki: Seninle başladı. Bakan
da heyecanla geliyor burada anlatıyor. Bu bal ormanı da, akasya
ağaçlandırması da, bal ormanına yönelik otsu ve odunsu
bitkilerin dikimi de, ekimi de, koruması da, kontrolü de, rehabilitasyonu
da, bunların hepsi elli altmış yıldır, yetmiş
yıldır, yüz yıldır Türk ormancısı tarafından
yapılıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Sen de Bunlara şu katkıları yaptım. de
ama Benimle başladı. deme Sayın Bakan.
Hepinizi
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkanım, Sayın Bakan konuşmasında benim
konuşmamda verdiğim üretim rakamlarının yanlış
olduğunu söylemek suretiyle ve
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben rakamlar
yanlış demedim.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
-
farklı ve yanıltıcı rakamlar vermek suretiyle bizim
Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğimizi ima etti.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Ben
size de söz vereceğim ama bunları açıklamak istiyorum
kayıtlara geçsin diye.
Şimdi, bu söz
talebi iç hukuka göre, İç Tüzüke göre kesinlikle hak edilen bir talep
değil.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Vermeyin Başkanım.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) O zaman vermeyin Başkanım.
BAŞKAN -
Hayır, vereceğim, vereceğim, ben şimdi bugün herkese
veriyorum ama şunu
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Ama yol oldu Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Yol
oldu, oldu, hep beraber oldu zaten.
Şimdi, yani,
bakın, değerli milletvekilleri, benim için fark etmez, sabaha kadar
da otururum ama bizi bu televizyon veriyor, insanlar da büyük ihtimal
izliyordur.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sayın Başkan, bu İç Tüzük niye var?
BAŞKAN -
Yani, dedim, dedi, dedim, dedi şeklinde bir sistemle olmaz. Size
vereceğim, herkese de vereceğim.
Şimdi
Sayın Tanal, size denen hiçbir şey yok bir kere, size
vermeyeceğim, buyurun.
Yani, onu
düzelteceğim, bunu düzelteceğim, böyle bir şey olmaz.
9.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın
az önce konuşurken verdiği rakamları ben yeniden gözden
geçirmesini istiyorum. Arkasında bulunan çok değerli
bürokratlarımız Sayın Bakana öyle görünüyor ki yanlış
bilgiler vermişler.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kitapta var.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Ben, Sayın Bakanım, size bir şey önermek istiyorum:
Yani, Sayın Başbakana bir teklifte bulunsanız da, bu Orman ve Su
İşleri Bakanlığını ikiye ayırsak. Siz su
işlerine devam etseniz de, orman işlerine en azından ormandan
biraz anlayan birisi gelip bu bakanlık görevini icra etse çok memnun
olurum diye düşünüyorum Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Siz
değil millet karar veriyor, siz orada oturmaya devam edin.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Samimiyetle söylüyorum, ben sizin gerçekten bir ormana
gittiğinizi, bir orman köylüsünün ormanda nasıl üretim
yaptığını bildiğinizden emin değilim. Onun ne
kadar sıkıntı çektiğini bildiğinizden emin
değilim, bu bir.
İkincisi:
Sayın Bakanım, ısrarla soruyoruz, bakın, ben bu akşam
çok önemli bir şey söyledim, Sakarya Orman Bölge Müdüründen bahsettim.
Daha önce Boluda Aladağ Orman İşletme Müdür Vekiliydi. Daha
sonradan Ankaraya aldınız, sonra da Boluya Orman Bölge Müdür
Yardımcısı olarak verdiniz. Sonra da terfi ettirdiniz,
Sakaryaya bölge müdürü olarak verdiniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Cevabını vereceğim.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bakın, sizin elinize ben bazı belgeler verdim,
onları okumuşsunuzdur. Sayın Bölge Müdürü, fakirlik belgesi
alırken usulsüzlük yaptığını kabul ediyor. Ya, böyle
bir şey düşünebiliyor musunuz sayın milletvekilleri, bir
fakirlik ilmühaberi var, fakirlik ilmühaberini alan kişi orman
işletme müdürü olarak yazılıyor. İnsan bir utanır her
şeyden önce. Ama siz böyle bir adamı alıyorsunuz Sayın
Bakanım, çok özür diliyorum, terfi ettiriyorsunuz, bölge müdürü
yapıyorsunuz. İyi ki genel müdürü atamışsınız bu
arada, bari genel müdür olmaktan kurtarmışınız bu ülkeyi.
Ben, özellikle
sizden istirham ediyorum, o iddialar çok ciddi iddialar. Sayın Bakan,
lütfen, önemli bir şey bu. Türkiyenin önemli bölge müdürlüklerinden bir
tanesinin koltuğunda oturuyor hâlâ.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz,
burada olmayan bir insan böyle pervasızca suçlanabilir mi?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Lütfen Sayın Bakanım, buna cevap dahi vermediniz, rica
ediyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.35
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
K) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) DIŞ TİCARET
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Dış Ticaret Müsteşarlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) İHRACATI
GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ (Devam)
1) İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Çevre ve Orman
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ö) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
P) DEVLET SU İŞLERİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
R) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
S) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi,
şahıslarda son söz, aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Faik Tunayda.
Buyurun Sayın
Tunay. (CHP sıralarından alkışlar)
FAİK TUNAY
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce Sayın
Bakanımıza bir kere daha geçmiş olsun diliyorum. Bu vesileyle de
sağlık problemleri olan herkese de Allahtan acil şifalar
diliyorum.
Şimdi, gecenin
bu vaktinde, beş dakikalık zaman diliminde ekonomiyi enine boyuna
konuşmak pek mümkün değil. Müsaade ederseniz ben ekonominin ana
damarı olan, aslında bizim yirmi yıllık, otuz
yıllık planlarımızda en önemli konu olan AR-GE ve
inovasyona değinmek istiyorum. Her ne kadar bu konu Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının konusu olsa da, inovatif olmayan bir
ekonominin ilerlemesi, gelişmesi mümkün değil. İhracatı,
ithalatı konuşuyorsak, ekonomiyi konuşuyorsak AR-GEyi de
konuşmamız gerekiyor.
Şimdi,
Sayın Bakanımız biraz önce açıkladı, ihracatımız
150 milyar doları geçti, bununla beraber, ithalatımız da 250
milyar doların üzerinde. Şimdi, ne zaman ithalat, ihracat
konuşulsa her zaman karşımıza çıkan söylemlerden bir
tanesi şu oluyor: Türkiye enerji fakiri bir ülke olduğu için yani
petrolümüz, doğal gazımız olmadığı için
bunları dışarıdan ithal etmek zorundayız. Bunlar
doğru mu? Doğru, evet, Türkiyenin petrolü, doğal gazı yok
ve biz de ihraç ettiğimiz ürünleri üretmek için petrolü, doğal
gazı alıyoruz, bunları ithal ediyoruz fakat bu bildiğimiz
tablo, hep önümüzdeki tablo. Bizim bu tablodan ziyade birtakım çözüm
önerileri sunmamız gerekiyor. Yoksa, çözüm önerileri
sunmadığımız takdirde bu makas gitgide açılacak yani
ihracat 150 milyar dolar, ithalat 250 milyar dolar. Belki iki sene sonra, üç
sene sonra ithalat alacak başını gidecek ve bu farkı
kapatmamız tamamen imkânsız olacak. Bunun çözümü nedir? Bunun çözümü
AR-GE ve inovasyon.
Bakın, bugün
dünyada artık gelişmişlik kriterlerinden bir tanesi,
kıstaslarından bir tanesi ülkelerin gayrisafi yurt içi
hasılaları içerisinde AR-GEye ayırdıkları pay. Yüzde
2 gelişmişlik düzeyi, yüzde 2nin altında olan ülkeler
gelişmiş ülkeler olarak kabul edilmiyorlar, yüzde 2 ve üzerindeki
ülkeler gelişmiş ülkeler olarak kabul ediliyorlar. OECDnin geçen
sene yayınlanan raporuna göre ortalaması yüzde 2,3. Peki, bizim
Türkiye'nin, Türkiyemizin gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde AR-GEye
ayırdığı pay ne kadar? Binde 8,4. Evet, on yıl içerisinde
binde 1den binde 8,4lere gelmiş.
Şimdi, muhalefet etmek demek her
şeye muhalefet etmek demek değil, doğruya doğru
diyeceğiz ama eksiklikleri, yanlışlıkları da
söylemekle mükellefiz yani binde 1den binde 8e gelmesi bir başarı
olarak gösterilse de asıl bizim hedefimiz gelişmiş ülkeler
seviyesine çıkmak. Bugün ülkeler yüzde 2lerde, yüzde 3ler seviyesinde,
biz hâlâ binde 8,4lerdeyiz. Eğer, bizim ekonomimizi inovatif bir hâle
getirmezsek, AR-GE ve inovasyona ağırlık vermezsek, bunları
bir devlet politikası hâline getirmezsek Türkiye'nin işi çok zor.
Bakın, binde 8,4 dedim, bu binde
8,4ün yüzde 45ini yükseköğretim kurumları yapmış, yüzde
43ünü ticari kesim, sadece ve sadece yüzde 12sini kamu kesimi
yapmış yani hem oranımız çok düşük hem de bu oranı
sağlayan kamu kesiminin oranı çok düşük. Yani, neresinden
bakarsanız bakın bugün AR-GE ve inovasyon politikamızda
sıkıntı var. Bir an önce bunun devlet politikası hâline
getirilmesi gerekiyor. Konuşmamın başında da vurguladım,
ekonomi olarak baktığınız zaman bu direkt Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığıyla alakalı gözükse de bizim 2023, 2053,
daha ileriki hedeflerimiz için AR-GE ve inovasyona bir an önce
ağırlık vermemiz gerekiyor.
Gelin, bir de ülkelerin
harcadığı paralara bakalım: Şimdi, Çin 136 milyar
dolar AR-GEye para ayırmış, Amerika Birleşik Devletleri
130 milyar dolar, Rusya 7,2 milyar dolar, Hindistan 6,4 milyar dolar, Türkiye
sadece 1,9 milyar dolar. Yani hem binde 8,4ü ayırıyoruz hem de
harcadığımız para diğer ülkelere oranla çok aşağılarda.
Bunlar gelişmiş ülkeler, bizim muadilimiz ülkelere
baktığınız zaman da Türkiye bunlardan çok geride. Bu
hedeflerle, bu rakamlarla, bu gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde
AR-GEye ayrılan paylarla bizim 2023 hedeflerini, 500 milyar dolar ihracat
hedefini tutturmamız, Sayın Bakanım, pek mümkün değil.
Bu rakamlar bizim verdiğimiz
rakamlar da değil, bu rakamlar TÜİKin rakamları yani isteyen
şimdi bile cep telefonlarından girip buna İnternetten
bakabilir.
Şimdi, en
önemli konu da şu: Türkiyenin artık, ürettiği ürünleri
üretirken kullandığı makineleri de üretmesi gerekiyor.
Bakın, fabrikalarımız açılıyor, milyon dolarlık
fabrikalarımız var, gidiyoruz seçim bölgelerimizde, başka
yerlerde ziyaret ediyoruz. Fabrikalara milyon dolarlık yatırım
yapılmış, içindeki makinelere bakıyorsunuz Alman malı,
İtalyan malı, Amerikan malı, Çin malı. Bir tane Türk
malı makineyi göremiyorsunuz. Yani bizim artık
ihracatımızı artırırken, katma değeri yüksek
ürünlerin ihracatını yaparken bu makineleri de üretmemiz gerekiyor. Bu
makineleri üretmediğimiz takdirde, bu makineleri Amerikadan, Almanyadan,
İtalyadan, Çinden aldığımız takdirde,
ihracatımızı geliştirmemiz ve ihracatımızı
ilerletmemiz mümkün değil.
Şimdi, peki,
bunları tespit ettikten sonra çözüm önerileri nedir? Çözüm önerileri gayet
basit. Şimdi, bir AR-GE Yasamız var Sayın Bakanım,
biliyorsunuz; bu direkt belki sizin bakanlığınızı
ilgilendirmiyor ama ithalat- ihracatı konuştuğumuz için
bunları konuşmak lazım. Şimdi, 50 kişilik bir ekip
kurma mecburiyeti var. Şimdi, bu ekip kurma mecburiyeti tamamen ve tamamen
büyük işletmelerin yararına olan uygulama. Yani siz 50 kişinin
altındaki KOBİlere AR-GE faaliyetlerinde bulunamazsınız.
diyorsunuz, bir defa.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FAİK TUNAY
(Devamla) Bunun bir kere düzeltilmesi gerekiyor. Bugün konuşma
yapacağımı duyan onlarca kişi mail ve mesaj
atmış, şunu söylüyorlar: Biz KOBİyiz. AR-GE
faaliyetlerinde bulunuyoruz fakat AR-GE talebine biz kurumsal
kaynaklarımızı ayıramıyoruz. Bu konuda bürokratik
engellerin bir an önce kaldırılması gerekiyor, aksi takdirde
hedeflerimizi yakalamamız mümkün değil.
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunay.
Sayın
milletvekilleri, 8inci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Köse
Sayın Köse yok mu?
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorularım
Sayın Orman Bakanına. Geçen yıl 2/B Kanunu çıktı ama
hâlâ rayiç bedeller tespit edilip ilan edilemediği için vatandaş 2/B
arazilerini alamadı. Ancak, 2/B Kanununda Ege Bölgesindeki
fıstık çamı ormanlarının mülkiyet sorunu çözülmedi.
Fıstık çamı ormanlarının mülkiyet sorununu çözmek için
bir çalışmanız var mı, yok mu?
Muğla,
dünyada üretilen çam balının yaklaşık yüzde 80ini
üretmektedir. Plansız kesimler arıcılarımızı
olumsuz etkilemektedir. Bu konuda bir master plan hazırlanması ve
uygulanması konusunda bir çalışmanız var mıdır,
yok mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sorumuz Orman
Bakanımıza. Muhtarların göndermiş olduğu bir evrak
var, ben onu kendisine göndereceğim; bu elektrik, su sayacıyla
ilgili.
İkincisi de
şu: Tapunuz varsa su vereceğiz yoksa kuyuları
kapatacağız. deniyor. Şimdi, Şubat 2013 son günü.
deniyor. Ecrimisil ödeyerek çiftçilik yapan, mirasında verasetten
dolayı sıkıntılı olan bu çiftçilerin hâli ne olacak?
Buna net bir çözüm ortaya koyması bizi sevindirir.
Ben teşekkür
ediyorum.
İkinci bir
sorum Sayın Ekonomi Bakanımıza, alınmasın: Ya
Ekonomide bir öykü
dedi. Ya bu memlekette yani çok pahalıya mazot
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan
biraz önce dedi ki: İçme suyu
bulunmayan bir tek yerimiz yok. Hemen adres veriyorum: Şanlıurfa ili
Sırrın Mahallesi Küme Evler. Buranın içme suyu yoktur. Size soru
önergesi verdiğim hâlde, belediyeye ilettiniz, belediye de Biz buraya su
veremeyiz. diyor; bir.
İki:
Şanlıurfa ili Hilvan ilçesi; hâlen içme suyu yoktur ve aynı
zamanda, köyleri kuyu suyu içmektedir. Bunları ne zaman siz yerine
getireceksiniz?
Bir başka
sorum: Yurt dışında atık su ve içme suyu arıtma
tesisleri konusunda örnek aldığınız bir proje bulunmakta
mıdır? Referans projelerle ülkemizde geliştirdiğiniz
projeler var mıdır? Bu çalışma ve projelerde belediyelerle
koordine içerisinde misiniz? Belediyelere su projelerinde destek olmakta
mısınız? Önümüzdeki yıllarda, kirlilik ve değişen
ekolojik dengeler çerçevesinde bir su krizi beklemekte misiniz?
Bir başka
sorum
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına soruyorum:
Sayın Bakan, Kütahya Altıntaş ilçesi Beşkarış
Barajı Sulama Projesi ne aşamada, ihalesi yapıldı mı?
İkincisi:
Kütahya ili Aslanapa ilçesi Kureyşler Barajı ÇED raporunda köy
taşınmadan inşaata başlanılmayacağı
şartı konmasına
rağmen, bugün o köyde ikamet eden insanlarımızın hiçbirisi
taşınmadı, yanında dinamit patlatılıyor 50 metre
ilerisinde ve insanlar uyuyamıyor. Bu konuya el atacak
mısınız?
Üçüncüsü:
Kurutulmuş Simav Gölünün geri kazanılması ve göl arazisinin
ıslahı konusunda bakanlığınızın
çalışmaları var mı, varsa bu konuda ne yaptınız?
Sayın Ekonomi
Bakanımıza soruyorum: Suriye-Türkiye ilişkilerinin
bozulması nedeniyle son iki yılda ülkemizin dış ticaret
kaybı nedir? Bu kaybı Sayın Davutoğlundan tazmin etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum, Sayın
Orman ve Su İşleri Bakanına: Kocaelinin Kartepe ilçesinde,
Sakarya sınırında şirin bir beldemiz var. Sayın
Bakanım, görme olanağı buldunuz mu, bilmiyorum. Maşukiye
diye bir beldemiz var. Resimlerini gösterebilirim, yemyeşil. Aynı
zamanda, bu, Sapanca Gölünün su havzası içerisindeki bir yapı.
Burada, geçen günlerde, valilik onayıyla, sanıyorum üst düzeyde bir
siyasetçinin talimatıyla taş ocakları açılmasına karar
verildi. Siz, bu bölgenin su havzası olması ve orman alanı
olması nedeniyle bakanlığınızca buna engel olmak
Ya
da size bir fikir soruldu mu? Birinci sorum bu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, ben de Maşukiyeyi soracağım.
Kocaelinin Kartepe ilçesinde Kartepe eteklerinde bulunan, yeşilin her
tonunun hâkim olduğu,
toprağın görünmediği; ıhlamur, kestane
ağaçlarıyla kaplı, dereleriyle Sapanca Gölünü beslediği;
İstanbul, Sakarya ve Kocaeli halkının doğayla
buluştuğu, yaz ve kış turizminin
yapıldığı Maşukiye beldesinde orman alanı içinde
160 dönümlük bir alanda taş ocağı açma çalışmaları
sürdürülmektedir. Sizler Orman ve Su İşleri Bakanı olarak hem
ormanın katledilmesi hem de Sakarya ve Kocaelinin içme su
kaynaklarının kirlenmemesi için ne yapmaktasınız? Bu
taş ocağının açılmasına izin verecek misiniz?
Maden Kanunundaki
bazı maddelerden yararlanılarak kıymetli maden çıkarma
bahanesiyle ruhsatı alınan maden sahalarının taş
ocaklarına dönüştürülmesi karşısında ne gibi tedbirler
almaktasınız?
Yine, Kocaeli ili
Hereke beldesinde daha önce taş ocağı olarak kullanılan
alanların
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Orman
ve Su İşleri Bakanına sormak istiyorum: Sulama suyu ücretleri
2002-2012 yılları arasında yüzde 230 arttı. Elektrik
ücretleri AB ve Amerikada 9,5 sent iken bizde 19,5 sent. Çiftçiler banka,
tarım kredi ve TEDAŞtan sonra sulama birliklerinin icra takibine
düşmüştür. Bursa Yenişehir ve Karacabeyde farklı bir durum
yoktur. Karacabey ova köylerinde 47 vatandaşımız jandarma
tarafından aranmaktadır, 300 vatandaşımız icralık
olmuştur.
Sayın Bakan,
sulama ücretlerinin azaltılması, borç faizlerinin silinmesi, sulama
birliklerine borçlarının ertelenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çınar
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum da
Orman ve Su İşleri Bakanına: Kastamonu için çok büyük önem arz
eden Kınık Barajı Projesi yapılmıştı,
şu anda ihale aşamasına gelmişti. Konumu nedir, ne
aşamadadır?
Bir diğer
sorum: Yine bölge için büyük önem arz eden, Devrekani yolu üzerinde bulunan
Oyrak Barajının herhangi bir çalışması var
mıdır?
Yine,
Bakanlığınıza ciddi manada katkı sunan Kastamonu Orman
Bölge Müdürlüğünün işletmelerinde ciddi manada personel
sıkıntısı vardır. Bu konuda siz bir söz
vermiştiniz. Bununla alakalı herhangi bir çalışmanız
var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Ben de Ekonomi
Bakanına önce geçmiş olsun diyorum.
Sayın Bakan, Adanada bir
şeyimiz olmuştu. Adana biliyorsunuz çok ciddi
sıkıntılarda bu son yıllarda. Orada bir söz
vermiştiniz. Sayın Adana milletvekili bize niye böyle tepki gösterdi
anlamadım, 2 milyar dolarlık yatırımcı getirmeyi
1
miydi? 1 milyar dolar, ona da razıyız. Bu sözünüzün arkasında
mısınız?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Dibine kadar.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bekliyoruz, sizle kol kola Adanaya girmek istiyoruz.
Orman ve Su
İşleri Bakanına soruyorum: Geçici işçileri kadroya alacak
mısınız? 2013 yılında orman mühendisi almayı
düşünüyor musunuz? Bir de bu orman köyleri gerçekten çok
sıkıntılı. Bu, kesme, sürütme ve nakliyatta birim
fiyatlarda ciddi bir artış düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Benim
sorularım da Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımıza.
Elâzığa içme suyu temin edecek olan Hamzabey Barajının
temel atma törenini yaptınız, törende de 2015 yılında
Elâzığa suyun ulaştırılacağını
söylediniz. Şu anda bu projenin ne aşamada olduğunu biliyor
musunuz Sayın Bakanım? Orada, bu yıl içerisinde sadece
şantiye yolu çalışması yapıldı yani bu proje
2015e yetişecek mi? Baraj inşaat ihalesini yaptınız ama
isale hattıyla arıtma ihalesini yaptınız mı? Bunu
öğrenmek istiyorum. Yine Bu yıl Elâzığa 10 milyon fidan
dikeceğiz dediniz. Diktiniz mi, nereye diktiniz? 2009 yılında
kent ormanı kuracaktınız, kurdunuz mu? Son sorum da
Elâzığa 3 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu
kuracaktınız, bunların akıbeti nedir? Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Benim sorum da
Orman ve Su İşleri Bakanına. Sayın Bakan, Filyos Nehri
Büyük Kanal Islah Projesi için ayrılan ödeneklerin yeterli
olmadığına, bu ödeneklerle Filyos Nehrinin
ıslahının elli-altmış yılda ancak
gerçekleşebileceğine yönelik defalarca önerge vermiştim. Ancak,
bu önergelere rağmen yeterli ödeneği bütçeye koymadınız,
maalesef 6 Nisan tarihinde de Çaycuma Köprüsü nehir ve sel sularının
ayaklarını oyması ve diğer hatalar sonucu yıkıldı:
15 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 5inin bedenine
hâlen ulaşılamadı. Yaşamını yitirenleri
saygıyla anıyorum ve size soruyorum: Sayın Bakan
-yaptıklarınızla ve başarılarınızla gurur
duyduğunuzu ifade ettiniz az önce siz de, diğer Sayın
Bakanımız da- peki, döneminizde yıkılan Çaycuma Köprüsü ve
diğer köprülerle ilgili yaşamını yitiren
yurttaşlarımızla ilgili hangi duygular içerisindesiniz?
BAŞKAN
Evet, şimdi, 3 soru Sayın Ekonomi Bakanına ait. Geri kalan 12
soru var, geri kalan soruların tamamı Sayın Orman Bakanına
yönelik.
ALİ
AYDINOĞLU (Balıkesir) Sayın Başkanım, bir soru da
ben sorayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Doldu ki.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) İktidar da bir soru sorsun
Başkanım.
BAŞKAN
- Efendim?
ALİ
AYDINOĞLU (Balıkesir) Bir sorum vardı, onu sorabilir miyim?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sırayla bu iş, parayla değil ki.
BAŞKAN
Soramazsınız, sırayla geldik.
Şimdi,
şöyle bölelim mi?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Toplam on dakika mı
Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Toplam on dakika. Beş, beş bölebiliriz.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Mersin) Yok, hayır, ben çok az konuşup Sayın
Bakanıma çok soru geldiği için
BAŞKAN
Peki, tamam.
Önce
Sayın Çağlayan cevap veriyor.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle teşekkür ediyorum sorulan
sorulara.
Faik
Tunay Beyin konuşması gerçekten son derece önemliydi. Biz de zaten
2023 stratejisine erişmek için yüksek katma değeri, yüksek
teknolojiyi olmazsa olmazımız olarak ifade ettik. Şu an
itibarıyla, Türkiye geçen yıl AR-GEnin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranını binde 8,6ya çıkartmıştır
ancak 2023 stratejimizde gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde
3ü kadar AR-GE bizim plan ve programımız içinde yani biz 2023te
inşallah, 60 milyar dolarlık bir AR-GE harcaması yapacak olan
bir ülke olacağız.
Bunun
yanı sıra, Sayın Alim Işıkın Suriye
ihracatıyla ilgili sormuş olduğu soru vardı. Suriyeye 2010
yılında 1,8 milyar dolar, 2011de 1,6 milyar dolar
ihracatımız vardı, 2012 on ay itibarıyla
ihracatımız yaklaşık 472 milyon dolardır.
Yaklaşık 1 milyar dolar bir kaybımız var. İhracattaki
tüm kayıplarımızı yeni pazarlarla biraz evvel
konuşmamda söyledim- kapattık ve üç yıllık kapatmamız
da 29 milyar dolar artı getirdi.
Son
bir konu da
ALİM
IŞIK (Kütahya) 1 milyar doları Davutoğlundan alacak
mıyız?
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Mersin) Sayın Seyfettin Yılmazın sorusuna gelince:
Adanada da ifade ettim. Bakın, orada yanlış bir
anlaşılmayı tekrar düzeltelim: Şu anda yine aynı
yatırımcı gündemde. 1 milyar dolar petrokimya sektöründe
yatırım yapmak isteyen var ve stratejik yatırım olduğu
için bunu Adana, Mersin, İstanbul, Ankara fark etmez, yeter ki siz bu
yatırımcıyı Adanaya getirecek olan, Adanada buna arazi
bulun. Şimdi tekrar söylüyorum: Adanada buna uygun araziyi
yatırımcıya bulun, ben o yatırımcıyı size
getireceğim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, onu da siz bulacaksınız.
BAŞKAN
Sayın Orman Bakanımız, buyurun.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Işıkın suallerine cevap vermek istiyorum:
Beşkarış Barajı sulaması ihale edildi.
İnşallah, kısa zamanda ben de gelerek bu konuyu da birlikte
hızla bitireceğiz.
Kureyşler Barajıyla
ilgili köy meselesini az önce zaten söylediniz. Esasen onların
paralarını ödedik. Çoğu da Kütahyada kalıyor, ben de
biliyorum. Biliyorsunuz ben de Kütahyanın ve Simavın fahrî
hemşehrisiyim. Dolayısıyla, gene bizzat kendim
ilgileneceğim. Aslında para meselesi
Tamamen kamulaştırma
parasını ödedik. Simav Gölüyle ilgili arkadaşlarımız
çalışacak.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama yer yok Sayın Bakan, gidecek yer belirsiz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Işık, bizzat inceleyeceğim ben.
Sayın Kaplan
ve Sayın Akar, efendim bu konuda şu ana kadar biz Maşukiyede
Ben de biliyorum, güzel bir yer, bir kısmı da muhafaza ormanı.
Biz müsaade etmedik şu ana kadar, izin vermedik ancak Devlet Demiryolları
için biliyorsunuz bir taş ocağı, taş ihtiyacı var.
Dolayısıyla, bu konuda bir bakacağız, en uygun yerden
temini konusunda bir çalışma içine gireceğiz.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Bakanım, Sakarya ilinde izin verilmedi
aynı yerde.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunun dışında
Kırık Barajı için çalışmalar başladı, proje
devam ediyor şu anda, yüzde 90 tamamlandı. Proje bitince özellikle
ihalesini yapacağız, onu da özellikle Sayın Çınara ifade
ediyorum.
Efendim,
Kastamonuda ormana ihtiyaç var biliyorum, daha önce de konuştuk.
İnşallah yeni orman mühendisleri aldığımız zaman
onlara -Kastamonu önemli bir
bölge- gerekli desteği vereceğiz.
Sayın
Yılmaz, sizinle ilgili bir iki husus var. Bir kere şunu ifade edeyim:
Birincisi, orman mühendislerini aldık, 2012 yılı en çok
aldığımız dönemlere göre orman mühendisi en fazla
aldığımız dönemi teşkil ediyor. 2013 yılında
da alacağız inşallah. Bunun dışında siz özellikle
konuşmanızda şunu belirtmiştiniz: İşte,
biliyorsunuz, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünün bir mutemedi
ödemelerde bir sahtekarlık yapmış. Yani
arkadaşlarımızın imzasını, rakamı
değiştirerek, fotokopi çekerek kendi hesabına para
aktardığı tespit edildi ama bunu tespit eden tamamen Genel Müdür
ve Müsteşarımız. Hemen tespit ettiler ve bunu müfettişe gönderdim,
savcılığa intikal etti ve bu kişi de şu anda hapiste.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 7 yıl sürdü Sayın Bakan, 10 trilyon nerede, 10
trilyon?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Dolayısıyla, onu özelle belirteyim.
2ncisi, sizin
sorduğunuz bir şey var: Yangında fazla mesai, sadece merkezde,
genel müdürlükte çalışanlara da kaldırıldı çünkü
onların yangında bir şeyi yok ama taşrada fiilen
yangın söndürmeye gidenlere ödeme devam ediyor.
Ayrıca,
biliyorsunuz, maaşlarda, özlük haklarında geçmişe göre 3 kat bir
artış, iyileşme sağlandı; bunu herkes biliyor.
Bunun
dışında, Hamzabey Barajıyla ilgili sözümüz sözdür
Sayın Vekilim, zamanında bitecek, şu anda çalışmalar
devam ediyor. Tabii ki buna paralel olarak isale hattı ve içme suyu
arıtma tesisi de yapılacaktır.
Otomatik
meteoroloji ölçüm istasyonu da kuruldu, kuruluyor. Onların
sayısını da size yazılı olarak, nerelere
kurulduğunu tespit edeceğiz.
Efendim, tabii,
Sayın Köktürk, Çaycuma Köprüsünün yıkılmasından tabii
üzüntü duyuyoruz elbette. Ben de oraya gittim, inceledik ve hakikaten
başsağlığı diledik. Büyük bir kaza, üzüntü duyduk, hissiyatımız
bu. Daha başka ne diyeyim? Allah rahmet eylesin yani yakınlarına
da başsağlığı diledik zaten. Onu özellikle vurgulamak
istiyorum.
Hilvan İçme Suyu
İsale Hattı Projesi, DSİ tarafından tamamlanarak
inşaat ihalesi özel idare tarafından yapılmak üzere kendilerine
gönderildi. Aldığımız bilgilere göre, özel idare de
inşaat ihalesini yapmış.
Özellikle bir de
biz bütün belediyelere atık su arıtma tesisi, içme suyu arıtma
tesisi konusunda her türlü ileri teknolojileri veriyoruz. Bakın, şunu
özetle belirteyim: Gerçekten, bu konuda, içme suyu arıtmasında,
atık su arıtma tesisinde Türkiye dünyada gerçekten örnek bir ülke
hâline geldi, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. İsteyen her türlü
belediyeye destek yapıyoruz, hatta talep olması hâlinde, atık su
arıtma tesislerini DSİ marifetiyle inşa ediyoruz büyük
şehirlerde. İçme suyu arıtma tesislerini zaten 1053
sayılı Kanuna göre DSİ projelendiriyor, yapıyor,
belediyesine teslim ediyor.
Bunun
dışında, efendim, bir de önemli bir konu var: Bolu
Milletvekilimiz Tanju Bey dedi ki
Sayın Tanju Özcanın
konuşmasında Sakarya Bölge Müdürü Hasan Türkyılmaz ile ilgili
söylediklerinin aslı şu, bunu özetle vurgulamak istiyorum: Efendim,
Hasan Türkyılmazın ailesiyle birlikte sahip olduğu
Düzce-Karaçalı köyünde üç katlı evleri 2005 yılında
yanmış. Bunun üzerine konuyla ilgili felaketzede ihtiyaç belgesi
düzenlenmiş. Bu, muhtarlık tarafından tasdik ediliyor fakat bölge
müdürümüz bundan hiçbir şekilde hakkını kullanmamış,
istifade etmemiş, olay tarihinde de Boluda Aladağ Orman
İşletme Müdür Yardımcısı olduğunu belirtmek
istiyorum. Yani, böyle bir şeyi hiçbir şekilde hakkını
kullanmamış, sadece her yangında yüzde 20 tomruk bedelinden
iskonto yapılması için yapılan normal ve
muhtarlığın tasdik
ettiği bir ihtiyaç belgesi bu. Ormancı olduğu için hakkı
olmasına rağmen bölge müdürümüz kullanmamış; bunu da
özellikle vurgulamak istiyorum.
Onun dışında, birkaç dakikamız
daha var, hemen onlara da cevap vereyim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, Simav göl arazisini
açıklayabilir misiniz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayaçla ilgili, efendim, Ali Halaman
Ruhsatlı kuyuların sahiplerinin müracaatlarının kanun
gereği -bu Kanun- 25 Şubat 2013
tarihine kadar yapılması gerekiyor; 167 sayılı
Kanuna eklenen madde buna amir.
Maksadımız
şu esasen: Biliyorsunuz şu anda yer altı sularında çok
büyük bir çekim var. Neticede su seviyeleri, Konyadan misal vereyim, bir
zamanlar belki 20-30-40 metreden su çekilirken şu anda 100-150-200 metreye
inmiş. Tabii ki, takdir edersiniz ki burada mühendislik olarak ne kadar
yer altı suyu besleniyorsa, o kadar su çekmeniz lazım ve neticede bu
konuda çalışmalar kanun gereği sürdürülüyor.
Tapusu konusunda
sıkıntı olan çiftçilerin problemini çözmek için birtakım
çözümler üreteceğiz, esasen bunu
pek çok arkadaşımız, gerek Karaman gerek Konya
milletvekillerimiz de ifade ettiler. Bu konuda bütçe görüşmelerinden sonra
ben de tarafları toplayacağım, özellikle vatandaşlara
kolaylık göstermek için ne gerekiyorsa yapacağız. Hatta, lütfen
sizlerin de bu konuda tavsiyeleri varsa
onu da iletirseniz bundan büyük bir memnuniyet duyduğumuzu özellikle
vurgulamak istiyorum.
Kastamonuya bu
yıl 39 orman mühendisi verilmiş, şu anda şefliklerin
tamamı doldurulmuş, hatta Kastamonuda Hanönünde işletme
şefliği de -Kastamonu Milletvekilimiz söylüyordu, o da-
kurulmuştur, onu da biliyorsunuz.
Bunun
dışında, belediyelerle birlikte
BAŞKAN
Yetişemez herhâlde, sekiz saniye var.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
İsterseniz şöyle yapalım: Geri kalanlar var, hatta konuşmalarda
da geçen hususlar var; onları yazılı olarak
cevaplayacağım.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Herkese çok
teşekkür ediyorum.
Saygılarımı
arz ediyorum efendim.
BAŞKAN
Şimdi sırasıyla 8inci turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Ekonomi Bakanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
28) EKONOMİ
BAKANLIĞI
1) Ekonomi Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 515.491.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 12.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 856.087.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.371.590.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı
2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Ekonomi
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 376.223.810,00
Bütçe Gideri 370.814.728,58
İptal Edilen Ödenek 5.409.081,42
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3) Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 454.634.332,00
Bütçe Gideri 451.276.483,31
İptal Edilen Ödenek 3.357.848,69
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4) İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 12.978.378,00
Bütçe Gideri 9.704.193,72
İptal Edilen Ödenek 3.274.184,28
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL)
|
Bütçe
Gelir Tahmini 16.135.000,00
Net
Tahsilat 8.117.189,09
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
33) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 10.092.691.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 827.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.800.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 257.815.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre
Koruma Hizmetleri 139.006.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 10.492.139.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman ve Su
İşleri Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir
Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Orman ve Su
İşleri Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 482.876.923,00
Bütçe Gideri 356.390.805,50
Ödenek
Üstü Gider 2.147.436,44
İptal Edilen Ödenek 128.633.533,94
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman ve Su işleri
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabını okutuyorum:
3) Çevre ve Orman
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.165.214.437,00
Bütçe Gideri 1.139.264.822,08
Ödenek
Üstü Gider 4.032.826,59
İptal Edilen Ödenek 29.982.441,51
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü
2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.17) ORMAN
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 7.182.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 288.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.981.404.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 1.988.874.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 320.853.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.386.366.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 280.650.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 5.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 1.987.874.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü
2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Orman Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamlarını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.113.720.810,00
Bütçe Gideri 1.064.032.460,64
İptal Edilen Ödenek 49.688.349,36
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL)
|
Bütçe
Gelir Tahmini 1.000.087.000,00
Net
Tahsilat 1.033.117.046,94
Ret ve
İadeler 18.394.826,03
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü
2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.57) DEVLET
SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 39.372.442
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 761.645
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 20.800.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.045.527.832
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Çevre
Koruma Hizmetleri 60.281.417
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 706.073.371
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 546.293
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 8.873.363.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 99.187.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 8.659.688.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 103.284.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 11.204.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 8.873.363.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 7.031.178.159,09
Bütçe Gideri 6.852.142.747,00
İptal Edilen Ödenek 175.921.788,92
Ertesi
yıla devredilen ödenek 105.078.672,52
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
33.75)
METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 190.160.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 56.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.600.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 200.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 193.016.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meteoroloji
Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Meteoroloji
Genel Müdürlüğü 2011 yılı kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 156.526.135,73
Bütçe Gideri 137.738.569,26
Ödenek
Üstü Gider 13.492,14
İptal Edilen Ödenek 18.801.058,61
Ertesi
yıla devredilen ödenek 14.876.189,84
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsü 2013 yılı merkezî
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.58)
TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 175.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 3.027.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 3.202.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 3.052.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 3.202.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsü 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Ekonomi
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü ve Meteoroloji Genel Müdürlüğünün
2013 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2011 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları; Türkiye Su Enstitüsünün 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesi ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme
Etüt Merkezi ve Çevre ve Orman Bakanlığının 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Programa göre,
kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için 15 Aralık 2012 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı
akşamlar, iyi geceler.
Kapanma
Saati: 01.36
(x) 361 ve 362 S.Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013
tarihli 36'ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.