TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43üncü
Birleşim
17
Aralık 2012 Pazartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361)
2.- 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1) Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE
DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaşın CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Vanın
Başkale ilçesindeki jandarma taburuna ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/11515)
2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
2002-2012 yılları arasında taş ocağı veya maden
ocağı açma izni alan işletmelere ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/11939)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya ilinde 2012 yılında kapanan firma sayısına ve bu
ilde yaşanan ekonomik daralmaya ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/12212)
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya
yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili
yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/12325)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Bakanlık personelinin maaş ödemelerinin hangi bankaya
yatırıldığına ve promosyon ödemesi ile ilgili yapılan
sözleşmeye ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergünün cevabı (7/12352)
6.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Eskişehirde 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve
gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/12832)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-İsrail arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/12871)
8.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret
politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/12872)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-Çin arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret
politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/12873)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-Rusya Federasyonu arasındaki ekonomik ilişkilere ve
dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/12874)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/12875)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-Suriye arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/12876)
13.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türkiye-Bulgaristan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış
ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/12877)
17 Aralık 2012 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün bir tur görüşme yapacağız. Turdan sonra ise
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı 8inci
maddesine kadar görüşülecektir.
12nci turda,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi
Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı bütçe ve kesin hesapları ile
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı kesin hesapları ile gelir
bütçesi yer almaktadır.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (x)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003)
(S.Sayısı: 362)(x)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI
1) Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerindedir.
Bu turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerimiz sisteme girebilirler.
Şimdi
tasarıların Gelir ve finansman ile Gelir bütçesi
başlıklı 2nci maddelerini okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1)
6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 272.750.926.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin gelirleri 5.484.035.000 Türk Lirası öz gelir, 21.476.228.500
Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 26.960.263.500
Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların gelirleri 1.892.505.000 Türk Lirası, olarak
tahmin edilmiştir.
(2) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gelir
tahmini toplamı 279.026.426.000 Türk Lirasıdır.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin 2011 yılı net bütçe gelirleri
toplamı 288.103.107.802,31 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı
37.501.919.974,86 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların 2011 yılı net bütçe gelirleri
toplamı 2.095.475.124,43 Türk Lirası, olarak
gerçekleşmiştir.
(4) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe geliri
toplamı 296.823.601.277,71 Türk Lirasıdır.
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1)
Gelirler:
Bu
Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 362.960.518.000
Türk Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir, 38.766.047.450 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650 Türk Lirası,
c)
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası öz gelir, 21.591.000
Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 2.363.741.000 Türk
Lirası, olarak tahmin edilmiştir.
(2)
Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
125.296.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN On
ikinci turda grupları ve şahısları adına söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Erol Dora,
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu, Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü,
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Pelin
Gündeş Bakır, Giresun Milletvekili Mehmet Geldi, Bitlis Milletvekili
Vedat Demiröz, İstanbul Milletvekili Ahmet Baha Öğütken, Bursa
Milletvekili Bedrettin Yıldırım, Erzurum Milletvekili Cengiz
Yavilioğlu, Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Aydın Milletvekili
Mehmet Erdem. Şahıslar adına, lehinde Diyarbakır
Milletvekili Mine Lök Beyaz, aleyhine İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel.
Şimdi
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol
Dora
(BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Dora.
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü bütçeleri üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; genel bir değerlendirme yapmak
gerekirse, Adalet ve Kalkınma Partisinin çevre politikalarının
esasen iki ana çekim odağı tarafından belirlendiğini
söyleyebiliriz: Avrupa Birliğine giriş sürecinin zorunlulukları
ve serbest piyasa ekonomisinin gerekleri. Bunlardan birincisi, ekonomik
etkinliklerin çevreye duyarlı biçimde gerçekleşmesini sağlayan
önlemleri öngörmekteyken, ikincisi doğal değerleri ekonominin
işleyiş sürecine denetimsizce sokma yönünde etkide bulunmaktadır.
Avrupa
Birliğinin genel çevre politikalarının serbest piyasa
ekonomisinin sağlıklı biçimde yaşamını sürdürmeye
yönelik olduğu, Birlik politikalarının ekoloji odaklı
değil de ekonomi odaklı bir bakış açısıyla
belirlendiği bilinen bir gerçektir. Siyasal yaşamda modern muhafazakârlığın
gerekleri ile liberal politikaların zorunlulukları arasında
kalan AK PARTİ, çevresel değerlere ilişkin kararlarını
oluştururken Avrupa Birliğine katılım süreci ile sermayenin
gerekleri arasında bir denge politikası izlemek durumunda
kalmıştır. Son süreçte Avrupa Birliğine katılım
ile ilgili eski heyecanın ve hevesin kalmadığını kabul
etsek bile bu ikilemin eskisi kadar olmasa da hâlen devam ettiğini
söylemek mümkündür. AKP Hükûmetinin genel politikalarını
yansıtan parti programı, seçim beyannamesi, hükûmet programı
gibi belgelere bakıldığında, çevrenin ve doğal
varlıkların yalnızca ekonomik gelişmeyi sağlayan ve bu
uğurda korunması gereken bir kaynak olarak algılandığı
görülecektir. Örneğin, parti programında Partimiz, çevre
sorunlarına hem sağlıklı bir ortam sağlanması hem
de ulusal maliyetlerin azaltılması açısından
bakmaktadır. denilmektedir.
Sayın
Başbakanın başkanlığında kurulan 59uncu Hükûmet
programında çevre-ekonomi ilişkisi daha güçlü biçimde
vurgulanmaktadır. Çevrenin sermaye stoku olarak ele alınması
gereken hava, ısı, su, mineral ve diğerleri tüm ekonomik
birimlerin faaliyetlerinin yapı ve kalitesini doğrudan
etkilemektedir. Bu konuda duyarlılık artırılacaktır.
denilmektedir. Oysa 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi hazırlanan seçim
beyannamesi incelendiğinde, dile getirilen düşüncelerin
yukarıdaki satırlardan kökten biçimde
farklılaştığı, vurgunun ekonomiden ekolojiye
kaydığı, ekonomik gelişmenin yanı sıra çevresel
değerlerin ön plana çıkarıldığı
anlaşılacaktır. Yeşil olmasa da sosyal demokrat bir
partinin seçim programını andırırcasına ekoloji
odaklı bir bakış açısıyla kurgulanan ilgili bölümde
iktidarın bugünkü tutumunun çok uzağında birtakım politika
tasarıları sıralanmaktadır: Sürdürülebilir kalkınma,
çevreye duyarlılık ve demokratik yönetim gibi unsurları
içermektedir. Sadece kişi başına düşen geliri artırmak
veya fiziki şartları iyileştirmek kaliteli yaşam için
yeterli değildir. İnsanların ekmek kadar, kendilerini
gerçekleştirecek özgürlüğe de ihtiyaçları vardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin çevre politikalarının görece ekoloji odaklı olmaktan
çıkıp neoliberal politikaların hizmetine girme sürecini en iyi
gösteren örneklerden biri HESlerdir.
Değerli milletvekilleri,
şu anda DSİye ait baraj sayısı 600 civarındadır.
1.600 civarında da HES bulunmaktadır, 200 civarında HES
yapımı ise devam etmektedir. Devlet HES sahiplerine enerji alım
garantisi vermektedir. İlk yatırım maliyeti yüksek olmasına
rağmen, devletçe verilen satın alma garantisi firmaların
iştahını kabartmaktadır. Çevre örgütlerinin ve yöre
halkının yoğun itirazlarına rağmen HES projeleri
ısrarla, ardı ardına devam ettirilmektedir. HES inşa eden
firmaların temel korkusu olan kamulaştırma sorununun çözümü de
yine Hükûmet tarafından çözüme kavuşturulmuştur. Nasıl
mı? Hükûmet savaş durumunda başvurulmak üzere Bakanlar Kurulunca
kullanılacak acele kamulaştırma yetkisini EPDKya
devretmiş, EPDK da sipariş üzerine kamulaştırma
kararları almaya başlamıştır. Bu kararı çok rahat
alabilen şirketler de köylere ve sayısız araziyle, arsaya el
koyabilmektedir. 1939 yılında çıkarılan ve savaş
kanunu olarak bilinen acele kamulaştırma yetkisinin çevreyi katletmeye
yönelik olarak EPDKya devredilmiş olmasını anlamak mümkün
değildir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmetinin çevre politikalarını
anlamakta Hükûmet yetkililerinin nükleer sevdasına bakmanın önemli
olduğunu düşünüyorum. Nükleer enerji Türkiye'nin enerji
ihtiyacının karşılanması için en önemli yol olarak
açıklanmakta, ancak neden olabileceği felaketler dikkate
alınmamaktadır. Dünya genelinde yaşanan nükleer felaketlere
baktığımızda sonuçlarının ne kadar ağır
olduğu göze çarpmaktadır. 26 Nisan 1986da nükleer santral
kazasıyla Çernobilin bütün kaderi bir anda değişmiş, kaza
sadece Çernobili değil Avrupayı, Karadenizi de etkilemiştir. Son
yirmi altı yıldır Çernobil ve civarı, tüm yaşamın
sona erdiği ıssız bir bölge hâlindedir. 2011 yılında
Japonyada Fukuşima Nükleer Santralinde meydana gelen patlama ve
ardından radyasyon seviyesinin yükselmesi nükleer santrallerin neden
olabileceği felaketlerin ne boyutlarda olduğunu bir kez daha
hatırlatmış oldu. Dünya üzerinde nükleer santrallere sahip
birçok ülke bu felaketten sonra nükleer santral programlarını durdurma
kararı alırken Türkiye'de nükleer santrallerin yapımı için
gerekli olan çalışmalar devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, çevre üzerine söylenecek çok şey var ancak Hükûmetin
uygulamalarını açık bir şekilde göstermesi
açısından birkaç konuya kısaca değineceğim. Mardinin
Nusaybin ilçesinde, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla kentte
sembolik olarak halkla beraber temizlik etkinliği düzenlendi. Bu etkinlik
kapsamında kısa çaplı bir yürüyüşten sonra, yerlerden
çöpler alındı, vatandaşa çevre bilinci aşılanmaya
çalışıldı ancak her nedense bu etkinliğe katılan
vatandaşlara karşı harekete geçildi ve Nusaybin Belediye
Başkanı Sayın Ayşe Gökkan, belediye çalışanları
ve çok sayıda vatandaş -yaklaşık 20 kişi-
hakkında Nusaybin Savcılığı tarafından 2911 sayılı
Kanuna muhalefetten soruşturma başlatıldı. Böylelikle,
çevreyi temizlemenin, halka bunu anlatmanın ve aşılatmanın
suç sayıldığı bir ülkede
yaşadığımızı gördük.
Değerli
milletvekilleri, özellikle yazın sık sık orman
yangınları çıkmaktadır. Bu yangınların
birçoğu çıkan çatışmalarda güvenlik amacıyla
dağlara atılan bombalardan kaynaklanmaktadır. Çıkan bu
orman yangınlarında köylüler ciddi zararlar görmekte, kendi
kısıtlı imkânlarıyla yangını söndürmeye
çalışmaktadırlar. Bu çalışmalar da çoğu zaman
güvenlik güçleri tarafından yine güvenlik gerekçesiyle engellenmekte ve
yüzlerce yıllık ormanlar birkaç günde kül olmaktadır. Orman
yangınlarının söndürülmesi için elzem olan hava söndürme
araçları da bölgede yoktur. Bir örnek vermek istiyorum: Bu yaz
Mardin-Kızıltepede elektrik trafosunun patlamasından
dolayı meydana gelen yangında sadece orman arazileri değil,
köylülerin tarlaları da yok oldu, çok sayıda vatandaş
yaralandı.
Ayrıca,
kadastro çalışmaları yapılırken köy
sınırları belirlendiğinde, benim seçim bölgem olan
Mardinde, Süryani vatandaşlarımızın çoğu yurt
dışında yerleşmiş bulunduklarından dolayı,
köyler ya tamamen boşalmış ya da az sayıda Süryani nüfusu
köylerde kalmıştır. Ayrıca, boşalmış olan
köylerdeki taşınmazların bir kısmının kadastro
çalışmaları sırasında orman tahdidi kapsamında
kalması söz konusu olmaktadır. Bu şekilde çok sayıda
gayrimenkul, orman kadastrosu çerçevesinde ormanlık alan olarak tespit
edilmektedir.
Diğer bir
sorun da, güvenlik problemleri nedeniyle yurt dışında
yerleşmiş bulunan Süryani vatandaşlarımızın
köylerini terk etmesinden sonra bakımsız kalan
taşınmazların çoğunun kadastro çalışmaları
ile kıraç oldukları gerekçesiyle hazine malı olarak tapuya tescil
edilmiş olmalarıdır. Oysa, bu tür hâllerde, taşınmaz
malların eski zilyetleri adına tespit edilmesi gerektiği yönündeki düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir.
Ayrıca, tapu
kadastro davalarında yaşanan birçok sorunlardan birisi de,
biliyorsunuz, kadastro çalışmalarından sonra, tapu iptal ve tescil
davaları açabilmek için on yıllık bir zaman aşımı
süresi konmuştur. Avrupada yaşayan, göç etmek zorunda kalan birçok
vatandaşımız gelip dava açtığında, on yıl
zaman aşımı geçmiş olduğundan dolayı
davaları usulen reddedilmektedir. Aslında, mülkiyet, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 1inci Protokolünde de korunan bir
olgudur. Dolayısıyla, mülkiyet konularında zaman
aşımının olmaması gerektiğine inanıyoruz.
Ayrıca,
azınlık vakıflarına ait taşınmazların
iadesinde büyük sıkıntılardan biri de yapılan
işlemlerin yerel müdürlüklerde çalışanların inisiyatifine
terk edilmiş durumda olmasıdır. Kimi yerlerde iadeler konusunda
ciddi sıkıntılar yaşanmazken kimi yerlerde gereksiz
bürokratik zorluklar çıkarılmaktadır. Dolayısıyla,
zihniyetin değişmesi her şeyden önemlidir. Daha da önemlisi olan
buna zemin yaratacak siyasi iklimin de oluşturulması gerektiğini
düşünüyor, bu vesileyle tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna...
Buyurunuz
Sayın Ayna.(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
EMİNE AYNA (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına AKP Hükümetinin Maliye Bakanlığı
çalışmalarını değerlendirmek üzere
karşınızdayım.
Dünyayı
yaklaşık beş bin yıldır devletler yönetiyor, beş
yüz yıldır kapitalizm yönetiyor. Bugün, artık sosyal bilim
insanları da ne devletçi sistemin ne de kapitalizmin sürdüremezlik
sınırlarına vardığını ifade ediyorlar.
20nci yüzyılın başından günümüze değin yaşanan
ve neredeyse kronikleşen ekonomik krizler kapitalizmin son nefesine
yaklaştığını göstermektedir. Bu sistemin dünya
halklarına reva gördüğü şey, insan duygusundan muaf, her
şeyi piyasanın işlemesi için bir araç olarak gören ve âdeta,
Marxın deyimiyle, gölgesinden faydalanamadığı
ağacı satmaktan başka hiçbir tasavvuru olmayan bir
vicdansızlık ve akıl dışılıktır.
Kapitalizmin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik bakış
açısı toplumsal dokuları iğdiş etti, ekolojik dengeyi,
doğayı altüst etti. İnsanlığın geçmişte
yaşadığı krizli ve kaoslu süreçlerden farklı olarak
bugün gerek doğada gerek toplumsallıkta ortaya çıkan sorunlar
ülkesel ve bölgesel olmaktan daha fazla küresel bir nitelik taşıyor.
Toplumların bünyelerinde ortaya çıkan hiçbir ekonomik, siyasal,
sosyal krizin kendiyle sınırlı olmadığı, hem
küresel krizden kaynaklandığı hem de küresel krizi
derinleştirerek tüm insanlığı ilgilendirir hâle geldiği
her geçen gün daha da fazla anlaşılıyor ve bu durum artık
sadece evrenin doğasını değil, insanın
doğasını değiştirme tehlikesi
barındırıyor. İnsan artık doğanın bir
parçası olarak düşünemiyor; bu nedenle de doğaya karşı
egemenlikçi yaklaşımının nasıl bir son
yaklaştırdığının farkında değil. O
kadar çok bugünle ve sadece kendi bireysel çıkarlarıyla ilgilidir ki,
doğanın sonunun kendi sonu olduğunu idrak edemiyor.
İnsanlık,
artık, kendini var eden iki temel konuda karar vermek zorundadır:
Kendisiyle birlikte tüm canlı hayatın sürdürülüp
sürdürülemeyeceği, geleceği için direniş temelinde yeni kararlar
alıp alamayacağı. Bu, kararların doğruluğu ve
uygulanabilirliğiyle doğrudan bağlantılı bir duruma
işaret ediyor. Tam da insanın en temel hakikati olan toplumsallığı
çatışma ve kargaşa, açlık ve yoksulluk, eşitsizlik ve
adaletsizlik, tek tipleşme ve yozlaşmayla, artan nüfus sorunları
ve işsizlikle nefessiz kalmış ve çözülmeyi
yaşadığı, kapitalist uygarlığın
saldırıları altında âdeta intihar çizgisinde seyrettiği
bu süreçte, bizler, Türkiye'nin bütçe tasarısını sunan Maliye
Bakanlığının 2013 yılı bütçesini
görüşüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; misyonunu "Ekonomik ve sosyal
hedeflere ulaşmak amacıyla, iyi yönetişim ilkeleri gözetilerek
maliye politikalarının hazırlanmasına katkı
sağlamak, belirlenen maliye politikalarını uygulamak,
uygulamayı takip etmek ve denetlemek" olarak, vizyonunu ise
"Hızlı ve kaliteli hizmet sunan, saydam, hesap verebilir, öncü
bir Maliye Bakanlığı" şeklinde açıklayan Maliye
Bakanlığının hazırladığı bütçeye
bakıldığında ne saydamlıktan ne hesap verilebilirlikten
bahsedilebilir!
Kuşkusuz ki
eşitlik, adalet, özgürlük vizyonu olmayan bir Hükûmetin Maliye
Bakanlığının da en fazla yapabileceği, Amerika ve IMF
tarafından belirlenen misyona göre hareket etmektir. "Ekonomik ve
sosyal hedeflerinin ne olduğu yazılmamış olsa da, bizler,
AKP'nin Türkiye halklarına karşı sürdürdüğü savaştan,
yargısız infazlardan, keyfî tutuklamalardan, değişmeyen
asimilasyon politikalarından, doğa katliamlarından, nükleer
silah tutkusundan "ekonomik ve sosyal hedefler" ile neyi kastettiğini
biliyoruz. Bütçeyi hazırlayan böyle bir mantık da doğal olarak
insan ve doğa karşıtı ve antidemokratiktir.
Biraz daha
açarsak, AKP bütçesi savaş bütçesidir. Kürt sorununa yaklaşımda
otuz yıldır sürdürülen devlet politikalarında yani inkâr ve imha
siyasetinde ısrar ediyor. Haziran, temmuz aylarında 100 milyonlarca
lira Kürtlerle savaşa aktarıldı yani tam 650 milyon lira. Bunun
yarattığı bütçe açığını kapatmak için
elektrikten doğal gaza kadar yüzde 40lara varan zamlar
Yine, 2011 ve
2012de merkezî bütçeden Kürt illerine gönderilen paylarda en yüksek
oranları asker ve polis harcamalarına ayırdı. Dersime
gönderilen merkezî bütçenin yüzde 60ı asker ve polise gitti,
sağlığa sadece yüzde 7. Yine, Şırnaka gönderilen
rakamın yüzde 43ü, Hakkâriye gönderilen rakamın yüzde 50si askerî
operasyonlara, siyasi operasyonlara sesini çıkaranın sesini
kısmak için gaza, copa, TOMAya ayrıldı. Batı illerinde
asker ve polis harcamalarına dair bu rakamlar yüzde 20'yi bile bulmadı,
iyi ki de bulmadı. Neticede bu kadar zulme, bu kadar
insafsızlığa rağmen Kürtlerin ve bu ülkenin
demokratlarının, sosyalistlerinin sesi kısılamadı.
AKP bütçesi zindan
bütçesidir. AKP "Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur." diyor.
Ancak, biz insanların diğer canlılardan farkı,
düşünüyor olmamız ve bu düşünceyi ifade ediyor olmamız
değil midir? O zaman, eğer Başbakanın dediği gibi
düşünmez isek biz insan olmaktan çıkarız. Önerdiği bu
mudur? Hepimiz biliyoruz ki düşünen, sorgulayan, araştıran, kim
olursa olsun, AKP'ye göre tehdittir, tez elden kellesi denmektedir.
Öldüremediğini zindana tıkar.
AKP sosyal
politika olarak 2 somut adım atıyor: Biri her yere camii yapmak,
ikincisi mevcut cezaevlerini büyütmek ve yenilerini yapmak. Yani AKPnin sosyal
politikası sonucu toplumun önüne konan şey: "Hiç beni sorgulama,
camiye git; eğer sorgulayacaksan işte zindan." Darbe dönemleri
de dâhil Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar insan siyasi düşünce ve
duruşlarından dolayı cezaevine gönderilmemiştir, AKP
Hükûmetinin en somut icraatıdır.
AKP bütçesi zenginlerin,
burjuvazinin bütçesidir; işçiler, emekçiler AKP bütçesinde yer
almamaktadır. Maliye Bakanlığını
değerlendirirken, kuşkusuz bunu dünyadaki gelişmelerden,
halkların doğal ve meşru haklarının her geçen gün daha
da fazla baskılanmasından, halkın sekiz yüz yıllık
kazanılmış bütçe hakkının gasbedilmesinden, küresel
sermayenin kendi çıkarları ve kâr hadlerini artırmak için
yerellerde giriştiği ekonomik, sosyal ve kültürel
katliamlarından bağımsız değerlendiremeyiz. AKP
bekârlara Evlenin, en az 3 çocuk sahibi olun. diyor. Bu asgari ücretle mi, bu
işsizlik oranıyla mı, bu yoksulluk sınırı ve
açlık sınırıyla mı? Ailelerine, çocuklarına
nasıl bakacaklar, nasıl karınlarını doyuracaklar,
çocuklarını nasıl yetiştirecekler? Torunlarına kadar
borçlandıracağınız kredilerle mi?
AKP maliyesinin
bütçesi kadını yok sayan erkek bütçesidir. Unutmamak gerekir ki
kadın soykırımının en yoğun ve derinlikli
uygulandığı alanlardan biri de ekonomidir. Tarımın ve
ev ekonomisinin yaratıcısı olan kadın öncülüğünde
toprağın ekilip düzenli tarım yapılmaya
başlanmasından sonra muazzam bir ürün çıkmaya
başlamıştır. Bu üretime herkes gücü oranında ve
gönüllüce katılır. Topluluğun ortaklaşa
çıkardığı ürün kadın tarafından eşit ve
adilane dağıtılır, herkese ihtiyacı oranında,
tüketebileceği kadar verilir. Açlık ve benzeri durumlar sadece
doğanın getirdiği durumlardan olan kuraklık, sel,
soğuk gibi nedenlerden dolayıdır fakat erkeğin ürüne el
koymasıyla birlikte kadının denetiminden çıkan ekonomi
artık sadece belli bir kesimin hizmetindedir. Bugün de hep birlikte bu
zihniyet altında eziliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün, bu
sistemin ve dolayısıyla AKP'nin de aklı şu pratiklerde
somutlanmaktadır: Kamusal mal ve hizmetlerin
metalaştırılması ve en geniş anlamda
özelleştirmeler aracılığıyla kamunun küçültülmesi.
Kamu denilen şey biziz yani toplumun kendisi, yani kamunun küçültülmesi
derken toplumsallığın küçültülmesi deniyor. Halk hiçbir
şeye sahip olmasın, bir avuç insan tüm kaynakları satın alsın,
kâr etsin, toplum da yaşadığı bu coğrafyanın
kendisine bahşettiği tüm kaynakları gitsin bu bir grup insandan
satın alarak kendisi fakirleşsin!
Şimdi, bu söylediğimiz için
hemen yarın bize servet düşmanı mı diyeceksiniz?
Şimdiden cevap verelim: Biz servetin düşmanı değiliz, biz o
servetin sahibi halkız. Siz bizden o serveti çalıp gasbediyor ve
utanmadan bize geri satıyorsunuz. Biz işte bu düşüncenin, bu
sistemin düşmanıyız. Bir avuç insana peşkeş
çektiğiniz o servet halkın servetidir. Yaşanmış
Sovyetler Birliği örneğini ısıtıp
ısıtıp önümüze getirmeyin. Sovyetler Birliğinin
yanlış uygulamaları sizin haklı olduğunuz,
kapitalizmin doğru olduğu anlamına gelmez. Sovyetler
Birliği de halkı kaynakları yönetmekten menetti. Sizin de yaptığınız
aynı şeydir. Biz, bırakın, sahip olduğumuz
kaynakları halk olarak biz yönetelim, üreten biziz, karar veren de biz
olalım diyoruz.
Son olarak
şuna değinmek istiyorum: Biliyorsunuz, ABD, Orta Doğunun önüne
Türkiye üzerinden bir rol model koymak istedi. Buna da ılımlı
İslam dedi ve AKP projesini hayata geçirdi. Bugün artık
açığa çıktı ki ılımlı İslam denen
şey aslında piyasa İslamı. Yani serbest piyasa
anlayışının komşusu aç olanın kendisi toksa
kabul edilemez diyen eşitlikçi İslami anlayışa hâkim
kılınmasını sağlamak; İslamı felsefesinden,
doğasından uzaklaştırıp, sadece ibadet etmeyi öne
çıkarmak ve insanları her türlü liberalizm çirkefliğinin içinde
namaz kılarak kurtulabileceğine inandırmak. Ne yazık ki
başardılar da. Son dönemde sıkça yeni bir nesil yaratmaktan söz
ediyorlar. Bunun adına da dindar nesil diyorlar. Dün haberlerde -hepiniz
izlemişsinizdir- bu neslin ilk örneğini canlı canlı gördük.
İki genç soyguncu bir marketi soymaya giriyor, marketin güvenlik
kamerası çekimde; hırsızlık yapıyorlar, yüzleri
kapalı, malları, kutuları topluyorlar. O sırada büyük bir
ihtimalle sabah ezanı okunuyor, ezan okunduğu için büyük bir
saygıyla duruyorlar, ezan okunurken hırsızlık
yapmıyorlar çünkü günah. Bir de "Allahım bize yardım
et" diye dua okuyorlar; ezan bitince kaldıkları yerden
hırsızlığa devam ediyorlar. İşte yeni ekonomik
modelimizin eskisinden farkı. İşte ılımlı
İslam denen piyasa İslamı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir gün talancı kapitalist
sistemin bu coğrafyadan köklerinden söküleceğine,
atılacağına, Türkiyeli halkların yaşadıkları
bu coğrafyadaki tüm kaynakların nasıl yönetileceğine
ilişkin tüm kararları kendilerinin alacağına; üretimi,
ezilen cinsi, emeği, eşitliği ve özgürlüğü halkların
mücadelesinin bu topraklara hâkim kılacağına inancımla
sizleri selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ayna.
Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan.
Buyurunuz
Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına Maliye
Bakanlığı gelir bütçesi üzerine partimin görüşlerini ifade
edeceğim. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşlerimizi
ifade etmeden önce, Maliye Bakanımız burada
Teşekkür ediyorum
burada olduğu için ve bizleri dinlediği için. Teşekkür ediyorum
çünkü bazı bakanlar maalesef, kendi bütçeleri görüşülürken muhalefet
partilerinin görüş ve düşüncelerini dinlemiyorlar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hepsi buradaydı.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Hepsi buradaydı, hepsi. Sen burada yoktun.
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) Bir dakika, ben açıklayacağım.
Bir gün önce,
evet, Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesi
görüşülüyordu. Sayın Bakan, partimizin milletvekili bakanlıkla
ilgili görüş ve düşüncelerini açıklamadan önce kalktı,
geldi, önce kendi partisinin grup başkan vekilleriyle uzunca bir süre
sohbet etti -bu sırada arkadaşımız konuşuyordu- sonra
o sohbeti bıraktı, geldi CHPli grup başkan vekili
arkadaşlarla bir süre sohbet etti. Neredeyse konuşmasının
sonuna gelmişti, ben oturduğum yerden Sayın Bakan, sizinle
ilgili, bir muhalefet partisi milletvekilli sizin
bakanlığınızla ilgili görüşlerini sunuyor, dinlemeniz
gerekmez mi? dedim. Yanıma kadar geldi yani oturduğumuz yere kadar-
dedi: Boş boş konuşuyorsunuz zaten, ne diye dinleyeceğiz
sizi. dedim: Bunu söylemeniz için önce dinlemeniz gerekir. Dinleyeceksiniz ki
karşıdaki kişinin boş ya da dolu konuşup
konuşmadığını anlayasınız. Ben gerek
duymuyorum. dedi.
Yani ben öncelikle
bu yaklaşımı eleştirdiğimi ve kabul etmediğimi
ifade etmek istiyorum. Hele hele Avrupa Birliğinden sorumlu bir bakana da
asla yakışmıyor. Bir CHPli milletvekili arkadaş
söylemişti herhâlde, dedi: Siz bu yaklaşımınızla olsa
olsa Avrupa Birliğine girmemeden sorumlu bir bakan olursunuz. Çünkü
Avrupa Birliğindeki en önemli şeydir yani bir demokrasi kültürüdür ve
bu kültürü her tarafa yaymaktır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) O boş gezenin boş kalfası olduğu için
normaldir.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hiç muhatap almayın.
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) - Kısaca böyle ifade edeceğim ve şimdi
gelir bütçesi üzerine görüşlerimizi de sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçe, bir devletin gelirlerini ve giderlerini sistematik
olarak gösteren bir rakamlar yığını değildir.
Bütçeler, hükûmetin sosyal ve ekonomik politikalarının
aynasıdır. Bir bütçeye bakarak hükûmetin halk yararına
çalışıp çalışmayacağını, toplumu üretici
bir toplum olma yoluna sevk edip etmeyeceğini, hangi
sınıfın kalkınmasına hizmet edeceğini,
halkın yaşam standardını yükseltip yükseltmeyeceğini
anlamak mümkündür. Bu çerçevede AKP Hükûmetinin hazırladığı
2013 bütçesine bakıldığında, üretim toplumu yerine tüketim
toplumu yaratmak istediğini, toplumun genelini değil sadece belli bir
sınıfın zenginleşmesine çanak tuttuğunu açıkça
görebiliriz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet bütçe gelirlerinin önemli
bir kısmını dolaylı vergilerden oluşturmuştur.
Dolaylı vergilerin yüksekliği gelir
dağılımının daha da derinleştiğine, vergi
sisteminin işlerliğini kaybettiğine delalettir. Aynı
zamanda dolaylı vergilerin yüksek olması kayıt
dışı ekonomiyi körükler. Halkın, dar gelirlilerin bütçesine
bu kadar çok yüklenildiğinde bireyler faturasız, belgesiz mal
alımı yaparak vergileri ortadan kaldırır. Böylece, hem
dolaylı hem de dolaysız vergi tahsilatı yapılamaz bir
noktaya gelinir.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin bütçeyi oluşturmak için bir politika olarak
dolaylı vergilere yüklenmesi halka karşı bir tutum
aldığının göstergesidir aslında. Halkın zaten düşük
olan alım gücü, KDV ve ÖTV gibi vergilerle bugün daha da
ağırlaşıyor, katlanılmaz bir hâle geliyor. Parası
olanlar, yüksek geliri olanlar, bu oranları hissetmese de düşük
gelirlilerce çok daha ağır bir şekilde hissedilmektedir.
Uygulamada et, süt, eğitim, sağlık harcamalarında KDV
oranının yüzde 8; pırlanta, elmas, külçe altın ve
kıymetli taşlarda sıfır olmasının
mantığı da açıklanmaya muhtaçtır.
AKP Hükûmeti,
bütçedeki en büyük kaynağı olan dolaylı vergileri
arttırmak, kayıt dışılığı kontrol
altına almak için kredi kartı kullanımını
yaygınlaştırmıştır. Bu sayede artık Türkiye,
tüketim kültürünün arttığı, toplumsal değerlerin dejenere
olduğu bir toplum hâline gelmiştir. Bugün mahkemelerde sürünen, kara
listeye alınan kredi kartı borçlu ordusu vardır. Mahkemelere
düşen kredi kartı sahiplerine de Ayağınızı
yorganınıza göre uzatın. denilerek naçizane tavsiyelerde
bulunulmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 bütçesinde görülen
dolaysız vergi oranı da yüzde 30-35tir. Türkiyede insanların
vergi ödemekten niçin kaçtıkları, vergi ödemeye yönelik niçin gönüllü
bir uyum içinde olmadıkları, Hükûmetin cevap vermesi gereken bir
konudur. Bize göre bunun nedeni adil bulunmayan vergi algısıdır.
AKP Hükûmeti esnafı ve tüccarı kendi yanında tutmak, seçmen
kitlesini korumak ve arttırmak için sık sık vergi affı ve
cezalarda indirim sağlayan uzlaşma sistemini kullanmaktadır. Bu
durumun iyi niyetli, dürüstçe vergisini ödeyen vatandaşlar üzerinde
olumsuz bir etki yarattığı kesindir.
Ayrıca,
vergilerin nerede kullanılacağı vergi verecek kişi
açısından da son derece önemlidir. Ödedikleri verginin, toplumun
ihtiyaç duyduğu alanlarda kullanılacağına
inanılıyorsa ödeme konusunda bir sıkıntı
yaşanmayabilir. Beklediği hizmeti alamayanlar, ödedikleri verginin
savaş harcamaları için kullanılmasını onaylamayanlar
vergi vermeye olumsuz bakabilirler ama vergi affından, ceza indiriminden
yararlananlar bize oy versin, bunlar bizim için yeter. diyorsanız, ona da
bizim diyeceğimiz herhangi bir şey yok.
Değerli
arkadaşlar, bütçe yapımı, hem hazırlanış süreci
hem de demokratik hukuk devleti iddiasının uygulanabilirliği
açısından, halkın sunduğu egemenlik kavramının ne
şekilde kullanıldığını doğrudan ortaya koyan
bir mekanizmadır. Bütçe yapım sürecinde halkın Meclise emanet
ettiği yetkinin adil ve aynı zamanda şeffaf bir şekilde
kullanılması bu sürecin en temel dinamiğidir. Ancak Hükûmetin
2013 bütçesinde şeffaflık ilkesine nasıl bağlı
kaldığı ortadadır. Zira, AKPnin 2002 yılında
iktidara gelmeden ve geldikten sonraki süreçte vadettikleriyle
uyguladığı politikalar arasındaki fark gündelik hayatta gün
geçtikçe kendini daha fazla hissettirmeye başlamıştır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede toplumsal adalet göstergelerinin en önemlilerinden
biri olan bütçe, maalesef, bu yıl da toplumsal adaletsizliği
derinleştiren, bu adaletsizliği yapısal olarak kuran ve
uygulayan bir nitelikte olmuştur. Her şeyden önce, bu bütçe, gerek
gelirleri gerekse de giderleri boyutunda toplumun bütçe yapma hakkına
büyük bir saldırıdır. Bu bütçe toplumun büyük bir bölümüne
sorulmadan yapıldı ve katılımcılık ilkesi ihlal
edilmiştir. Bu bütçe, kadınların her gün yeniden
yaşadıkları büyük adaletsizlik ve tarihsel ezilmişliklerini
onaracak bir şekilde yapılmamış, yine cinsiyetçi bir bütçe
olarak ortaya çıkmıştır.
Bu bütçede
şeffaflık ve kamu kontrolü ilkeleri görmezden gelinmiş ve halka
geçmiş yılın hesabı verilmeden yeni bir bütçe
yapılmıştır. Bu, aynı zamanda, halkın egemenlik
hakkının ihlalidir. Bu durum, iktidarın Tek egemen benim. gibi
bir güç fetişizmine sarılmasının da bir sonucudur. Halktan
toplanan vergilerin nereye harcanacağı halka
sorulmamıştır. Bu sorulmadığı gibi,
Sayıştay Yasasında yapılan değişiklik ile
halkın bu harcamaların nereye yapıldığını
öğrenmesi de engellenmiştir. Yapılan askerî harcamalar gizlilik
önergeleriyle daha da şaibeli hâle getirilmiştir. Bu yapılanlar
toplumun bütçe yapma hakkına da bir darbedir .
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarıyla birlikte
kavramlar da değişime uğramıştır. Sosyal bir
bütçede akla gelebilecek kavramlardan olan yoksulluğun önlenmesi,
istihdamın arttırılması, gençlerin ihtiyaçları,
kadınların sorunları gibi kavramlar yerini faiz
dışı fazla, bütçe dengesi, mali kural gibi kavramlara
bırakmıştır. Bu böyle olunca da bütçede halkın
ihtiyaçlarına cevap olabilecek nitelikten çok, sadece belli siyasal ve
ideolojik öncelikleri karşılayan bir bütçe ortaya
çıkmıştır. Bu öncelikler sermayenin hareket
alanını rahatlatmak, yine sermayeye servet transferi yapmaktır.
Bütçenin oluşturuluş biçimi bu tabloyu ispatlamaktadır çünkü
Hükûmet, gelirlerin yüzde 85ini vergi gelirlerinden oluşturdu. Ancak bu
vergilerin yüzde 91i stopaj yani kaynaktan kesme ile tahsil edildi. Bu
stopajın yüzde 65i ücretlilerden yani çalışan emekçilerden alındı.
Yani dolaysız vergilerin de çok büyük bir kısmı emekçiler
tarafından ödenmektedir. Bütün bunların yanında, 2 milyon
civarındaki sermaye geliri elde eden beyannameli mükelleften alınan
gelir vergisinin toplam gelir vergisi payı içindeki oranı yüzde 1
gibi komik bir rakamdır.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti döneminde
vergi yükü sermayenin üzerinden alınarak adım adım emekçilerin
sırtına yıkıldı. Gelir vergisi tarifesi 6 basamaktan
4e indirilerek artan oranlılık etkisizleştirildiği gibi,
en tepede gelir edinenlere uygulanan vergi oranı yüzde 45ten önce yüzde
40a, sonrasında da yüzde 35e indirildi. Keza kurumlar vergisi oranı
yüzde 33ten önce yüzde 30a, sonra da yüzde 20ye düşürüldü.
Bütün bunların sonucunda, dünyanın hemen hiçbir
yerinde görülemeyecek düzeyde adaletsiz bir vergi yükü
dağılımı ortaya çıktı. Buna göre, bir asgari
ücretli net gelirinin yüzde 70i, brüt
gelirinin yüzde 50si oranında vergi ve prim yükü taşırken,
bankaların efektif vergi yükü yüzde 5, dev holdinglerinki ise yüzde 4ü
aşmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 bütçesi de öncekilerden farklı olmamıştır maalesef;
yüzü egemenlere ve sermayeye, sırtı ise halka ve ezilenlere dönük bir
bütçe olarak açığa çıkmıştır.
AKP iktidarının zenginleşme ve
daha iyi bir maliye olarak sunduğu tablonun altında yine
emekçilerin kendi dişinden tırnağından arttırarak
kurduğu, yılların emeği olan KİTlerin
satışı, aslında halkın olanın özel
teşebbüslere âdeta hediye edilmesi yatmaktadır. 90lı
yıllarda mali denge amacıyla sürekli hâle getirilen ve halkı
iliğine kadar sömüren zamların yerini bu Hükûmet döneminde
özelleştirmeler almıştır. Özelleştirme
politikalarının kısa vadede olmasa bile zamanla kamu ekonomisine
ve halkın cebine
olan etkisi yansımaya başlayacaktır.
Bu zamana kadar
yapılan 43 milyar dolarlık özelleştirmenin 35 milyar doları
yani yüzde 81i bu Hükûmet döneminde gerçekleştirilmiştir. Halktan
alınan vergilerle yaratılan sermaye ile kurulan KİTler
neoliberal politikaların sonucu olarak -kârlılık durumuna bakılmaksızın-
devletin sırtında yük olduğu gerekçesiyle yerli ve yabancı
kuruluşlara satılmıştır.
Özelleştirmede
de denizin sonu görünmüştür arkadaşlar. Hükûmetin bundan sonra
kasasını nasıl dolduracağı, bunu doldurmak için de
nereleri satışa çıkaracağı açıkçası hepimiz
için de bir merak konusudur.
Değerli
milletvekilleri, sermayenin asıl sorumlusu olduğu krizlerin
faturası halka çıkarılmaktadır. Yine, Kürt sorununda
AKPnin yürüttüğü inkâr ve imha gibi 30 yıldır denenmiş ve
artık ortalama bir akıl ve deneyim düzeyinin dahi saçmalığını
teslim ettiği politikaların faturası da yoksul halka
çıkarılmıştır. Sadece geçtiğimiz yaz, yaz
aylarında operasyon ve istihbarat faaliyetleri için maliyeden savaşa
aktarılan ek bütçe 650 milyon liraydı. Bunlardan kaynaklı ortaya
çıkan bütçe açıkları için ise yüksek zam ve yine yüksek vergi
oranları halktan alındı. Bu tablo, ülkenin
yoksullarının, emekçilerinin AKP iktidarı döneminde de,
maalesef, değişmeyen kaderi olmuştur.
AKPnin
iktidarın- muhalefete yönelik sürekli olarak kullandığı
ideolojik hareket ettiğine dair suçlayıcı tavrın
anlamsızlığı bu verilerle çok daha net bir şekilde
açığa çıkmıştır. İdeolojik tutum ve
davranış hiçbir zaman suçlayıcı bir ifadenin aracı
olarak kullanamaz. Bu konuda hiç kimse, hiçbir görüş ideolojilerden, dünya
görüşlerinden muaf değildir. Biz, kendi adımıza siyasal
politik duruşumuzu, her zaman her platformda açıkça ifade ettik,
ediyoruz ve bundan da zerre kadar imtina etmedik, etmiyoruz çünkü bizim
ideolojik ve politik tutumumuz emekçiden, yoksuldan, işsizden, hakkı
yenilenden yani bir bütün olarak ezilenlerden yana, onların
hakkını hukukunu savunan bir tutumdur.
Bugün Hükûmet
neoliberal politikaların sürdürücüsüdür ve bu politikalardan sonuç
almayı hedeflemektedir fakat parası olandan az, yoksuldan, ezilenden
çok vergi alarak sermaye ideolojisinin siyasal temsilciliğini üstlenerek
sonuç almak mümkün değildir. Bunu hep birlikte göreceğiz değerli
arkadaşlar.
İdeolojik
davranmak kötü ya da ayıp değildir. Asıl mesele, ideolojinin
hangi kesimlerin çıkarlarına hizmet ettiğidir. Kapitalizm
halkların düşmanıdır ve bizim görevimiz de kapitalizme ve
bu ideolojiyi savunanlara karşı mücadele etmektir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2013
yılı bütçe ve kesin hesapları üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hem grubumuz
hem de şahsım adına Genel Kurulumuzu öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yıllık bütçeler hükûmetlerin ekonomik rehberidir ve kendi dinamizmini
oluşturabilmesi ve sürdürebilmesi açısından ihtiyaç duyduğu
enerjinin de siyasetteki karşılığıdır.
Planlandığı aşamadan yasalaşma sürecine kadar gerek
ekonomik çevrelere gerekse vatandaşlarımıza güven ve huzur
telkin etmelidir bütçeler. Öbür yandan, bütçe yasası, kamu yönetiminin
faaliyetlerinin hukuki normlara da bağlandığı bir
yasadır. Ancak bugün de görüşmelerini sürdürdüğümüz 2013
yılı bütçesi, yukarıda bahsetmiş olduğum bu
niteliklerden oldukça uzak ve sığ bir şekilde
hazırlanmış bir bütçedir ve bu şekilde Genel Kurul
gündemimize gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, başarısız 2012 yılı bütçesi
rakamları çerçevesinde görüştüğümüz, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesi de hükûmetin çevreye ve şehirciliğe
verdiği önem iddiasını da
çürütmektedir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ve bağlı kuruluşu Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2013 yılı toplam bütçesi, Orman
ve Su İşleri Bakanlığının ancak dörtte 1i
kadardır. Bu bakış açısıyla
bakıldığı zaman, bakanlığın,
gelişmiş ülkelerin en önemli gündemi olan çevre ve şehircilik
alanında yeterli bir katkı sunamayacağı da çok
açıktır. Zaten, bu söylediklerimizi ortaya koyan ve bir yerde itiraf
eden ve Hükûmetin görüşlerinin alınıp sayın komisyon
sıralarında oturan bakanların da imzaladığı ve
Kalkınma Bakanlığının şu elimde gördüğünüz
2013 yılı bütçesinde de bu itirafları satır satır
görmemiz mümkündür değerli milletvekilleri.
Bu programda diyor
ki: Çevre yönetiminde uygulama, izleme ve denetim konusundaki yetersizlikler
önemli çevre sorunlarına dönüşmektedir. Ayrıca, yerleşim
alanlarında düzensiz ve izinsiz yapılaşma, yetersiz teknik
altyapı, yüksek afet riski ve güvenlik sorunu gibi hususların da
yaşam kalitesini hâlen olumsuz etkilediği noktasında ciddi
eleştiriler var. Esasen bütün bu eleştirilerin temel nedeni, bunun
altında yatan sebep, çevre politikalarını oluşturma ve
uygulamada görevli olan bütün merkezî yerel kurum ve kuruluşların,
geçtiğimiz on yıllık süreç içerisinde kendi içlerinde
yaşadığı yetki karmaşası değerli
milletvekilleri.
Özellikle son
dönemlerde çıkartılan ve alelacele yapılan kanun hükmünde
kararnamelerle görev ve yetki karmaşası içinden çıkılmaz
bir hâle getirildi. Çevre politikalarını uygulama mekanizmaları,
çok açıktır ki en başında yetkisi çok açık ve net
ortaya konulmuş bir Çevre Bakanlığı tarafından yerine
getirilmeliydi ancak bugün geldiğimiz noktada, Çevre
Bakanlığı adım adım etkisizleştirilmiş,
sürecin sonucunda da başka bir yapıya dönüştürülmüştür.
Bilinçli bir bilinçsizlik süreci diye tanımlayabileceğimiz bu
süreçte -on yıllık bu süreçte- Çevre Bakanlığının
önce Orman Bakanlığıyla birleştirildiğini görüyoruz.
Daha sonra, Çevre ve Orman Bakanlığına bir de
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ekleniyor ve
sonuçta, kentsel dönüşüm yapacağı iddiasıyla hantal,
yönetilmesi güç Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı diye
bir bakanlık oluşturuluyor. Nihayetinde, en son olarak da Çevre
Bakanlığını ısrarla bir başka bakanlıkla
birleştirme arzusuyla hareket eden Hükûmet, ormanı bir kenara
bırakıyor -çok değerli bir başka sayın bakan uhdesine
alıyor- şehirciliği de mutasyona uğratılmış
hâliyle alıp bugünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ortaya çıkıyor.
Değerli
milletvekilleri, mevcut iktidarın çevreyi korumak ve bu noktada
oluşturmak istediği rant düzenine engel olarak bilindiği için
çevre koruma faktörleri, bugüne kadar çevreyle ilgili pek çok konuda gelecek
nesillerin yaşam haklarına ipotek koyan bir yaklaşım
görüyoruz. Hâlen ülkemizde 3.215 belediyenin yaklaşık yüzde 5inde
-bakın sadece yüzde 5inde- kanalizasyon sistemine rastlıyoruz ve bu
kanalizasyonların da sadece yüzde 1,5unda arıtma tesisi var, ne
malum çalışıp çalışmadığı, onu da
bilemiyoruz. Bir başka ifadeyle, bu kanalizasyon sularının
neredeyse yüzde 100e yakını, yüzde 95in üstündeki bir miktarı
da akarsulara, göllere, denizlere herhangi bir arıtıma tabi
tutulmadan deşarj edilmekte.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz ay Katarın başkenti Dohada
Birleşmiş Milletlerin İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi 18inci Taraflar Toplantısı yapıldı.
Bakın, bu toplantı, bizim, Türkiyeyi yöneten çevre yönetimi
açısından o kadar başarısız geçti ki bütün
kayıtlara, zabıtlara baktığınız zaman,
bunları orada satır satır bulmak mümkün. Türkiye sera gazı
salınımları bakımından bu toplantılarda, sera
gazlarını azaltma yönünde, aynı geçen toplantıda
olduğu gibi maalesef yine taahhütte bulunamadı. Dünya İklim
Değişikliği Performans Endeksine göre 58 ülke içerisinde sondan
5inci sırada ülkemiz. Çevre konusundaki başarısız
performans bununla da kalmıyor. Özellikle çevre etkisi azaltımı
konusunda 94 ülke noktasında Türkiye 84üncü sıradadır.
Değerli
milletvekilleri, diğer yandan Çevresel Etki Değerlendirme yani ÇED
süreçlerinin, artık şeffaflıktan uzak ve
vatandaşımızla yeterince görüş alışverişinde
bulunulmadan, talep sahibi şirketlerin lehine
sonuçlandığını da görüyoruz bu süreç içerisinde.
Yine, çok önemli
bir çevre felaketini İzmir Gaziemirde bir süredir yaşıyoruz
değerli milletvekilleri. Âdeta Türkiye'nin Çernobili burası. 2008
yılına geçmişi uzanan bir kurşun işletme tesisi
çevreye verdiği zarar yönünden incelendiğinde, ilgililerce maalesef
oradaki araştırmaların üzeri örtülmek isteniyor.
Konu hakkında
birden fazla bakanlığımıza yazılı soru önergesi
verdik ve maalesef onlardan henüz daha bir cevap alamadık ancak şunu
buradan, bu kürsüden söyleyebilirim: Bu konunun ısrarla takipçisi olmaya
devam edeceğiz çünkü gene İzmirin daha değişik, başka
yörelerinde hava kirliliğinden dolayı veyahut toprakta oluşan
ağır metal kirliliğinin belirlenmesine yönelik çalışma
ve verilerin bakanlıkta da bulunmadığını tespit etmiş
durumdayız.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kentleşme, yanlış uygulanan
politikalar sonucunda içinden çıkılmaz hâle geldi. Bu sorunla
baş etmenin en önemli yolu, günümüzde olduğu gibi işi oluruna
bırakarak ve üzerinde çalışılmadan, dikkatle planlama
yapılmadan çıkarılan kanun veya kararnamelerle çözümünden
geçmemektedir. Sektörü çok iyi bilen ve analiz eden meslek
gruplarının hazırladığı çağdaş ve millî
değerlerimize uygun planlar doğrultusunda analitik bir sistem
kurgusuna çok acil olarak ihtiyaç bulunmaktadır.
AKP
tarafından hazırlanan ve yakın zamanda çıkarılan 6306
sayılı, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi
hakkında bir kanun var biliyorsunuz. Bunun içerisinde, kendi
bütünlüğü içerisinde değerlendirildiği zaman, ülkemizin
ilerideki on beş yirmi yılının, geleceğinin ve
kentleşme olgusunun temelinin de iyi kurgulanmadığını
çok açık göreceğiz.
Kentsel
dönüşüm, rantsal dönüşüm yasası diye bilinen bu 6306
sayılı Kanunun yasalaşması sürecinde, Milliyetçi Hareket
Partisinin itiraz ettiği çok sayıda muğlak ifade bugün sorunlar
yaşanmasına neden olmakta ve eğer gerekli düzenlemeler
yapılmazsa bu sorunların da devam edeceğini düşünüyoruz. Bu
duruma en iyi örnek, kanunda yürütmenin durdurulamayacağına dair
maddedir. Eğer sizin eviniz kentsel dönüşüm kapsamında
yıkılacaksa yıkım hakkında iptal kararı
alıncaya kadar projenin durdurulması kararını
alamayacaksınız. Daha sonra, iptal kararını alıp
getirseniz bile eviniz çoktan yıkılmış olacak ve en fazla
da bakanlığın belirlediği tazminatı alabileceksiniz.
Diğer yandan,
afet tehlikesi nedeniyle herhangi bir kentimizde dönüşüm alanı içinde
kalan bir yapı risksiz de olsa uygulama bütünlüğü nedeniyle
yıkılacak. O hâlde, bu alanlardaki yapılara tek tek deprem
risklerini tespit zorunluluğu getirerek insanları boşu
boşuna masrafa sokmaya niye gerek vardır.
Ülkemizde
kentleşme konusunda izlenen politikalarla afet riski gerekçe gösterilerek
bütün kentlerimizin bir rant aktarım alanı hâline
dönüştürüldüğü ve hukuk devleti ilkesinin yerle bir edildiği bir
gerçekliğe doğru yol alıyoruz. Bu nedenle, 648 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile yeni çıkarılan Büyükşehir Belediye
Kanunu düzenlemelerinde yer alan ve imar affı anlamına gelecek olan
düzenleme arayışlarından da derhâl vazgeçilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri,
bir başka önemli konu, cumhuriyet tarihimizde 1923-2002 tarihleri
arasında yabancılara satılan toprağımızdan kat
kat fazlası son on yıl içerisinde satılmıştır.
Eskiden bir ilin en fazla binde 5i oranında satılabilirken bu oran
yeni çıkarılan düzenlemelerle Her ilin imarlı
alanının yaklaşık yüzde 10unu geçemez. diye mevcut
iktidar tarafından değiştirilmiştir. Şimdi, bu manada
baktığımız zaman, birçok bölgede, birçok ilimizde;
sayabilirsek, Hatay ilimizin belki yarıya yakını, Konya ilimizin
yaklaşık yüzde 7si gibi bölgelerde yabancılara satış
olduğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, çevre konusunda başarılı olabilmek için gerek
yöneticilerin ve gerekse bütün kesimlerin çevre korumayı gerçek anlamda
özümsemeleri ve tabii ki bilinçlenmelerine bağlı bir durum söz
konusudur. Böyle baktığımız zaman, maalesef, siyasi iktidar
bakımından ülkemiz kötüye gidişin eşiğindedir.
Bakın, bugün işsizlikle ilgili bazı göstergeler de
yayınlandı, yüzde 8,8den yüzde 9,1e bir yükseliş var eylül
ayı itibarıyla. Hâlen çevre mühendisi olarak yüzlerce
kardeşimiz, gencimiz bakanlıktan görev bekliyor ve maalesef
bakanlık bunlara sırtını dönmüş durumda ve bu durumun
2013 yılı bütçesinde de böyle olacağı belli.
Ülkemiz, bundan
sonra bütün yatırımlarında sadece ekonomik politikaları
değil, çevresel ve sosyal çıkarları da göz önünde bulundurmak
zorunda. Ekonomiyle odaklandığımız yatırımlar
maalesef gerekli ilgili ve alakayı çevresel şartlar yönünden göremiyor
değerli milletvekilleri.
Kadastro
hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamında 2009 yılında
lisanslı harita kadastro büroları kuruldu biliyorsunuz ve
bakanlığın kaybettiği hukuki davalar yüzünden birçok hizmet
bu alanda belirsiz hâle geldi. Bu bürolar talebe bağlı olarak hizmet
verdikleri için, ücretlerini de afaki noktalara çıkarmış
durumdalar ve vatandaşlarımız eskiden bir aplikasyon işlemi
için 40 ila 50 lira arasında bir ücret öderken, bugün bu hizmet 180 liraya
kadar ulaşmış durumda, bu ücreti verir duruma gelmişler.
Bir başka
önemli konu, değerli milletvekilleri; 2013 Mayısında,
TAKBİS diye adlandırdığımız projenin TÜRKSATla
yapılan anlaşması sona erecek. Ülkemizdeki tapuyla ilgili bütün
işlemlerin, bu sistemin bir saat durması sonucunda yaratacağı
olumsuz etki yüzünden Mayıs 2013 sonrasında ne
yapılacağı, nasıl bir planlama yapılacağı
kamuoyuyla buradan paylaşılmak zorunda. Ayrıca, Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğümüzün TÜRKSATa ne kadar borcu var, bunu da bilmek
durumundayız değerli milletvekilleri.
İklim
değişikliği ve ekolojik yıkımın Türkiye
üzerindeki maliyetleri önümüzdeki on yıl boyunca çok yüksek olacak
sayın milletvekilleri. Biz, çevre konusuna gerekli önemin verilmesini ve
hassasiyetin eskisinden katbekat daha fazla olmasını
düşünüyoruz.
Çevre ve
şehircilik alanında maalesef yetersiz gördüğümüz bakanlık
bütçesiyle ilgili görüşlerimizin dikkate alınacağını
umarak hepinizi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi
Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçe kanunu, gelirlerin toplanmasına, giderlerin
yapılmasına izin ve yetki veren bir kanundur. Bütçe, bir ülkenin
mali, ekonomik, sosyal ve siyasal bir aynasıdır ve bütçe kanunu
aynı zamanda hükûmetlerin tercihinin de bir yansımasıdır.
Bütçeye bakınca hükûmeti görürüz. Bütçe millet malıdır ve
hükûmetlere emanettir. Gelirler milletten toplanmaktadır; harcamalar
ülkeye, millete, devlete yapılmaktadır. Daha doğrusu, öyle
olması gerekir.
2013
yılı bütçesi aynı zamanda 2012 yılıyla bir hesaplaşma
ve yüzleşme bütçesidir. 2013 bütçesi, ekonominin yapısal
problemlerinin derinleştiği bir ortamda
hazırlanmıştır.
Orta vadeli programın
hazırlanmasındaki gecikmeler, öngörü hataları, tutmayan
hedefler, bir türlü gerçekleşmeyen gerçekleşme tahminleri, her
hedefin her tahminin sürekli revize edilmesi, hatta revizenin de tekrar revize
edilmesi
Yani revize ede ede revizyonist oldunuz.
Üçüncü çeyrek büyümenin de 1,6 olarak
çıkması hepsinin tuzu biberi oldu. Orta vadeli program ve bütçe
öngörüleri şimdiden ve hepten çökmüştür. Artık OVP üzerinden bir
yoruma gidemeyiz, OVPyi konuşmak fuzuli bir gayret olur. Bütçenin
hazırlık aşamasında ortaya çıkan bu durum, bütçenin görüşülmesi
ve uygulanması süreçlerini de sakatlamıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleriyle
geçen on yılda Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları çözülmek
bir yana, sorunlar giderek artmaktadır. Bu durum bütçeyi derinden ve
olumsuz şekilde etkilemektedir. Açıklanan her temel gösterge
yapısal bozulmaları göstermektedir.
Büyümedeki düşüş eğilimi
süreklilik kazanmıştır. Büyümenin dış tasarruflara
bağımlılığı devam etmektedir. Büyüme oranı
üçüncü çeyrekte 1,6 çıktı ve bütün tahmin ve hedefler geçersiz hâle geldi,
yıl sonu 2,5 çıkarsa hepimiz sevineceğiz.
Bütçe açıkları giderek
artmaya başlamıştır. Türkiye ikiz açığı,
hatta üçüz açığı tartışmaya
başlamıştır.
Dolaylı vergilerde artış
vardır. 2012de 66,9 olan dolaylı vergi, 2013te 68,7ye
yükselmektedir. Bir yıl içinde halkın üstüne 3 defa yüksek
oranlı zamlar âdeta dolu gibi yağmıştır.
Enflasyon artışı
hız kazanmıştır, hedefin daima yüzde 50 üzerinde
gerçekleşmektedir.
Sanayi üretiminde düşüşler
görülmektedir. Kapasite kullanım oranları düşmektedir.
İmalat sanayisinde teknoloji yoğunluğu düşüktür. Ara
malı ithalatına bağımlılık artmaktadır.
Yüksek cari açık devam etmektedir.
1923-2002
arasında, seksen yılda, 42 milyar dolar cari açık veren Türkiye,
AKPnin on yılında 335 milyar dolar cari açık vermiştir.
Türkiye tasarruf yapamaz hâldedir. Yurt içi tasarrufun millî gelire oranı,
2002deki 18,6dan 14,3lere kadar düşmüştür, kamu dengeleri iyi
değildir.
Merkez
Bankası Reel Kesim Güven Endeksi azalıyor. Çekte sorunlar artarak
devam ediyor. Çiftçiler neredeyse üretim yapamaz hâle gelmiştir.
Hükûmetin bu son
dönemlerindeki bazı çelişkilere de dikkatleri çekmekte fayda
görüyorum. Büyümedeki hızlı düşüş cari açığı
aynı oranla azaltmamaktadır. Büyümenin bir sonucu olan cari
açığın aynı zamanda üretim yapısındaki bozulmanın
da bir sonucu olduğu yeni yeni anlaşılmaktadır. Birkaç
yıl öncesine kadar, ancak yüksek cari açıkla büyürken şimdi
yüksek cari açığa rağmen büyüyememe gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Yüksek cari açığa yüksek
bütçe açıkları da eklenmeye başladı. Cari açık biraz
düşüyor, bütçe açığı daha fazla yükseliyor. Büyümedeki
büyük düşüşe rağmen işsizlik oranının
azaldığını söyleyen resmî açıklamalar bizi gerçekten
şaşırtmaktadır. 2011 yılında Türkiye yüzde 8,5
büyüdü, işsizlik de yüzde 9,8; 2012de büyüme 3üncü çeyrekte 1,6 ya
düştü, işsizlik de 8,8e düştü; bugün itibarıyla da 9,1
olarak, eylül ayı itibarıyla, işsizlik açıklandı.
Sizce bu işte bir çelişki veya bir sihirbazlık yok mu? Hem
büyüme düşüyor hem işsizlik düşüyor. Bu nasıl oluyor? Bu
konuda Hükûmetin mutlaka bir açıklama yapması gerekmektedir.
Ekonomide büyüme
ve durgunluk gibi birbirine aykırı iki anlayışın
aynı Hükûmet üyeleri tarafından gaz-fren
tartışmalarıyla tavsiye edilmesi ekonomi yönetimindeki
uyumsuzluğu göstermektedir. AKPnin on yılının
yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5, on yılda toplam yüzde
50 yapar, bunu kümülatif alırsak biraz daha yükselir. İktidar diyor
ki: 2002 yılında millî gelir 3.492 dolardı, biz bunu 10.873
dolara çıkardık yani 3 kat artırdık. On yılda yüzde
50 civarında büyüme var ancak 3 katı katlanan bir millî gelir var.
diyorsunuz. Bu nasıl oluyor? 2013 Programına
baktığımızda görüyoruz, sayfa 16. 1998 sabit ve gerçek
fiyatlara göre 2002 yılında kişi başına gelir 4.225
dolar, 2012 yıl sonu için bu 6.089 dolar yani aslında sadece yüzde 43
artmış. Millî gelirde, gayrisafi yurt içi hasılada
yabancıların parası da var yani bir nevi, el parasıyla
düğün yapılmaktadır.
Sayın
Hükûmet, isterseniz Millî geliri 5e katladık. deyiniz. Bizce pek bir
mahzuru da yok, anlamı da yok çünkü. Yalnız, bu millî gelir
artışını vatandaşımız kendi cebinde,
yaşam kalitesinde ve refah düzeyinde görememektedir. Gerek Sayın
Başbakan gerekse Sayın Maliye Bakanı bütçe sunumlarında,
konuşmalarında satın alma gücüne ilişkin bazı
mukayeselerde bulundu ve tablolar hâlinde, bazı ücretlerle, örneğin
asgari ücretle bazı ürünlerin satın alma miktarları 2002-2012
yılı itibarıyla mukayese edildi ve bu sunumda denildi ki:
Asgari ücret 2002 Aralıkta 184 Türk lirası idi, 2012 Aralıkta
740 Türk lirasına çıktı ve asgari ücreti yüzde 301 oranında
artırdık. diyorsunuz. Evet, 2002 Aralıkta asgari ücret 184
liraydı ama 2003 Ocakta asgari ücret 226 Türk lirasıydı, bunu
dikkate almıyorsunuz. Bunu da anlayışla
karşılayalım ancak bu hesapla kendinize hemen yüzde 22 avantaj
sağlıyorsunuz, bunu da not edelim.
İkinci
olarak, şimdiki asgari ücrete, yani 740 liraya 66 lira tutarında
asgari geçim indirimini de dâhil ederek 740 lira diyorsunuz. Buradan da kendinize
yüzde 9 avantaj sağlıyorsunuz, buna da tamam ama 2002nin 184 Türk lirası
tutarındaki asgari ücretinde de yaklaşık yüzde 5 tutarında
vergi iadesi vardı, bunu hiç dikkate almıyorsunuz. Bu, biraz fazla
insafsızlık oluyor.
Neyse, bu konunun
üzerinde fazla durmayalım. Gelin, bir de şöyle bir hesap
yapalım; bence asıl yapılması gereken hesap o. 2012
Kasımında 740 TL asgari ücretle
Değerli
milletvekilleri, biz kendi mukayesemize devam edelim. 2002de 184 Türk lirası
asgari ücretle 6,5 adet çeyrek altın alınabiliyordu, şimdi ise
4,3 adet çeyrek altın alınabiliyor; neredeyse yarı yarıya
bu çeyrek altın alımında azalma var.
Diğer bir
husus, 2002de
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin yaptığı bu propaganda bir zamanlar
televizyonlardaki gazoz reklamı gibi, reklamda diyor ki: İmaj hiçbir
şeydir, susuzluk her şeydir. Bu imajı ilanihaye sürdürmek
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın geri kalan bu bölümünde de Maliye
Bakanlığı çalışanlarının bazı
sorunlarına kısaca temas etmek istiyorum.
Maliye
Bakanlığında çalışma barışı ve huzur
bozulmuştur değerli arkadaşlar. Çeşitli birimlerde 27 bin
civarında şef, memur, veri hazırlama kontrol işletmeni,
yoklama memuru, tahsildar, icra memuru çalışmaktadır.
Bunların bir kısmı iki yıllık yüksekokul, bir
kısmı maliye meslek lisesi ve maliye kursu mezunudur. Bu personelin
büyük çoğunluğunun hizmet süreleri on beş yılın
üzerindedir ancak bu personelin hizmetleri, verimlilikleri ve yeterlilikleri
hiç dikkate alınmamaktadır. Aynı birimde, aynı serviste,
yan yana masalarda, aynı işi aynı sorumlulukla
yaptıkları hâlde, çalışanlar arasında büyük ücret
farklılıkları bulunmaktadır. Bu ücret
farklılıkları 1.000-1.200 lira arasında olabilmektedir. Bu,
eşit işe eşit ücret ilkesine aykırıdır ve
haksızlıktır. Bu, eşit işe eşit ücret değil,
eşit unvana eşit ücret uygulamasına dönmüştür. Bu
bahsettiğim personel yaptıkları işin uzmanıdır
ancak öğrenim durumları dört yıllık olmadığı
için uzmanlık sınavlarına girememişlerdir. Bu
çalışanların hakları hakkaniyete uygun bir formülle mutlaka
verilmelidir ve özlük hakları düzeltilmelidir. Maliye
Bakanlığında Gelir İdaresinde çalışan müdür, vergi
dairesi müdürü ve müdür yardımcısı, gelir uzmanı, şef
ve memurların özlük hakları bir karmaşaya dönmüştür. Vergi
incelemelerinin yaklaşık yüzde 40ı vergi dairesi müdürleri
tarafından yapılmaktadır. Vergi davalarında savunma yaparak
dava dosyasını takip eden vergi dairesi müdürleridir. Bunlar,
uzlaşma komisyonu başkanıdırlar, muhasebe yetkilisi ve
sayman sıfatıyla Sayıştaya hesap vermektedirler.
Çalışanların ve idarecilerin bu sorunları çözülmezse etkin
ve verimli bir vergi dairesi sağlanamayacağı gibi, şevk ve
heyecanı kırılmış çalışanlardan oluşan
bir kadro ile 5345 sayılı Kanunla hedeflenen görevlerin
gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır.
Bu
düşüncelerle, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen.
Buyurunuz
Sayın Belen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı bütçesiyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu,
57nci Hükûmet tarafından yasalaştırılmış fakat
AKP hükûmetlerince on yılda 57 defa değiştirilerek istisna ve
muafiyet sayısı 6dan 60a çıkarılmıştır.
İstisna ve muafiyetlerin bazıları özellikle dikkat çekmektedir.
Bunlar, FATİH Projesi, Marmaray, demir yolları, hızlı tren
ihaleleri, BOTAŞ alımları, MİT, MASAK, spor
federasyonları ve kömür dağıtımı ihaleleridir. Şu
anda, kamu ihalelerinin sadece yüzde 4ü kurumun denetimine tabidir. Bu istisna
ve muafiyetlerden dolayı kurum ve kanuna tabi olmak bir istisna hâline
gelmiş, kurumun varlığının bir önemi
kalmamıştır.
Gelir bütçesine
gelince, 2013 yılında yüzde 4 büyüme ve yüzde 5,3 enflasyon
hedeflenmiş, buna karşılık vergi gelirlerinde yüzde 14
artış öngörülmüştür. Bu da önümüzdeki yılda Hükûmetin adil
bir vergileme olmayan dolaylı vergileri artıracağını
ve kümesteki tavuklara da daha büyük yumurta yumurtlatma zorunluluğu
getireceğinin işaretidir.
Maliye
Bakanlığı, Gelir Vergisi ve Vergi Usul Kanunu başta olmak
üzere, temel vergi kanunlarının yeni baştan düzenleneceğini
açıkladı. Umarım ki bu düzenlemeler yapılırken,
Bakanlığın ücretsiz ve kadrosuz elemanı gibi gördüğü
mali müşavirlerin üst kuruluşu olan ve benim de mali müşavir
olarak üyesi olduğum TÜRMOB başta olmak üzere
uygulayıcıların görüş ve önerileri dikkate
alınır, çünkü biliyoruz ki uygulamayı yapanların,
sorunları yaşayanların görüş ve düşünceleri bu
düzenlemelere yansıtılmadığı sürece sorunlar
çözülemiyor, aksine katlanarak artıyor.
Yeni Türk Ticaret
Kanunuyla ülkemizde, dünyada örneği olmayan, hem düzenleyen hem
denetleyen, tüm yetkileri elinde bulunduran Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu oluşturuldu.
Bu kurum,
ülkemizde muhasebe, finansal raporlama, bağımsız denetimin
yaygınlaşması için var olan bir kuruluş olması
gerekirken, kuruluş sebebi olan gözetim görevinden ziyade, kendini meslek
örgütü yerine koyarak yeni bir mesleki kuruluş gibi çalışmalara
yoğunlaşmaktadır.
Bizler, burada ne
kadar mükemmel düzenlemeler yaparsak yapalım, bu düzenlemeleri hayata
geçirmekle görevli kurumlar görevlerini yerine getirmezse uygulama
ayağında büyük sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Ticari
hayatımızı ilgilendiren vergi mevzuatının ve sosyal
güvenliği ilgilendiren düzenlemelerin ülkemizde
uygulayıcısı mali müşavirlerdir. Bu tür düzenlemelerde,
TÜRMOBun yirmi üç yıllık bilgi ve deneyiminden istifade edilmesi ve
iş birliği içinde tecrübelerinin paylaşılması gerekir.
84 meslek odası ve 89 bin üyesiyle TÜRMOB, Bağımsız Denetim
Yönetmeliğinin hazırlık aşamasından itibaren yer
almalıdır. Muhasebe mesleğinin üst birliği olarak
uluslararası uygulamalarda TÜRMOBla istişare hâlinde
bulunulması ve uygulamanın birlikte yürütülmesi gerekmektedir.
Bağımsız
denetçi eğitim ve sınav organizasyonları ayrı ve özel bir
eğitim, deneyim gerektiren konulardır. Bu deneyim yirmi üç
yıllık staj, sınav ve eğitim uygulamaları ile TÜRMOB da
mevcuttur. Kamu kurumları ve üniversitelerin yanı sıra
eğitimi verecek kurumların arasına yirmi üç yıldır
eğitim veren TÜRMOBda alınmalı ve öngörülen denetçilik
sınavları mevcut uygulamada yürütülen mesleki yeterlilik
sınavlarında olduğu gibi TÜRMOB, Bakanlık ve üniversite
temsilcilerinin oluşturduğu bir komisyon tarafından
yapılmalıdır.
Serbest
muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir mesleki yeterlilik
sınavlarında hakkı dolan aday meslek mensupları için ek
sınav hakkı verilmelidir.
Serbest meslek
faaliyetlerinde katma değer vergisini doğuran olay tahsilata
bağlanmalı, bu çerçevede Gelir Vergisi Kanununun 67nci maddesi ile
Katma Değer Vergisi Kanununun 10uncu maddesi arasındaki
çelişkiyi düzeltici yasal düzenleme mutlaka yapılarak, serbest meslek
erbabının hizmeti karşılığı
alamadıkları hatta belki de hiç alamayacakları bir paranın
KDVsini ödemek zorunda bırakılmaması
sağlanmalıdır.
Mali
müşavirlerin ücret tahsilatı kolaylaştırılmalı ve
müşteriyle arasında yapılan sözleşmenin
imzalandığı anda ödemenin bir belgeye bağlanması
zorunluluğu getirilmeli ve bu konuda Maliye Bakanlığı
gerekli yasal düzenlemeyi yapmalıdır.
Gelir Vergisi
Kanununun genel gider kavramı daha açık yazılmalı, serbest
meslek faaliyeti ile ilgili temsil, ağırlama giderlerinin gider
yazılabileceği kanunda açıkça belirtilmelidir.
Maliye denetim
elemanlarının mükellef nezdinde yürüttükleri incelemelerde ve
özellikle tutanağın yazılması aşamasında mutlaka
meslek mensubunun bulunması sağlanmalıdır.
Mali tatil
uygulaması olan 1-20 temmuz tarihleri arasında idareye
bağlı hiçbir birim mükellef inceleme amaçlı turne programı
yapmamalıdır.
Vergi hukukunda öteden
beri olan uzlaşma müessesesinin tamamı maliye elemanlarından
oluşan uzlaşma komisyonlarına en az bir üye TÜRMOBa
bağlı odalar tarafından görevlendirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, AKP hükûmetleri özelleştirme faaliyetlerinde de
sınıfta kalmış ve yapılan usulsüzlükler, yolsuzluklar
sebebiyle, bütçesine koyduğu hedefleri tutturamamıştır.
Hükûmet son on yılda, başta TELEKOM, TEKEL, rafineriler, elektrik,
sigara, alkol, tuz, limanlar ve diğer sektörlerdeki hemen hemen tüm
kamusal varlıkları hızla ve ölçüsüz bir şekilde,
yerli-yabancı ayırmadan özelleştirmekte, millî kuruluşlar
böylece yerliden yabancıya doğru el değiştirmektedir.
Başarısız özelleştirmenin son örneği, köprüler ile
birlikte 2000 kilometre otoyolun bugün ihaleye çıkılması
şeklidir. Bu ihalenin hazırlık sürecinde Sayın Maliye
Bakanımızın kontrol edemediği Özelleştirme
İdaresi tam anlamıyla çuvallamış ve ihale
açıldıktan sonra, teklif alınıncaya kadar şartnamede
6-7 defa değiştirme yapılmıştır. Mademki
hazır değilsiniz neden bu kadar aceleyle ihaleye
çıkıyorsunuz ve yerli-yabancı tüm
yatırımcıların alay konusu hâline geliyorsunuz? Bu acele
neden? 2012 yılı bütçesindeki açıkları kapatmak için mi?
Özelleştirme İdaresi burada Sayın Bakanı ve Hükûmeti
yanlış yönlendirmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Osmanlı Devletinin son döneminde, sarayın ve
devletin borçlarını ödeyebilmek için başvurulan borçlanmalar
neticesinde kapitülasyonlar ilan edilmiş ve bu kapitülasyonlar
Osmanlı Devletinin sonunu getirmiştir. Böyle devam ederse, tüm
işletme hakkı devirleri, imtiyaz sözleşmeleri ve
özelleştirmeler Hükûmetin AK kapitülasyonları olmaya adaydır.
Bu çok tehlikeli bir gidiştir ve ölçü kaçırılmaktadır.
Özelleştirmede
amaç, devletin ekonomiye doğrudan müdahalesinin
sınırlandırılması, verimliliğin
artırılması, ekonomide rekabet ortamının tesisi, kamu
maliyesi üzerindeki yükün hafifletilerek kaynakların etkin
kullanılması, üretim ve istihdam artışının
sağlanması, teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin
geliştirilmesi, sermayenin tabana yayılmasıdır. Bu mantıkla
yapılan özelleştirmeye Milliyetçi Hareket Partisi de karşı
değildir. Parti programında özelleştirmeyle ilgili
yaklaşımını da net bir şekilde ortaya koyan Milliyetçi
Hareket Partisi, üretim ve istihdam artışı sağlayan, halka
arz yöntemiyle yapılan ve mülkiyetin tabana yayıldığı,
satış sonucunda bu kuruluşlarda çalışanların
mağdur edilmediği bir özelleştirme politikasını da her
zaman desteklemiştir. Ancak, Milliyetçi Hareket Partisi
özelleştirmeler sonucunda yeni tekellerin oluşması, stratejik
kuruluşların yabancılara satılması,
şeffaflıktan uzaklaşılması, kamu üzerinde yük
teşkil etmeyen kuruluşların satılmaması konusunda
hassastır. Bu hassasiyetler başta AKP olmak üzere bazı
çıkar çevrelerini de rahatsız etmektedir.
Özelleştirme
politikalarında dikkat edilmesi gereken bir nokta da öncelikle halka arz
yoluyla özelleştirme sisteminin uygulanması, sermayenin tabana
yayılmasıdır. Devlet tekellerinin yerini özel sektör tekellerinin
almasını önleyecek piyasa düzenleyici çalışmalar
etkinleştirilmeli ve rekabetçi piyasaların oluşması
sağlanmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken sizi,
Genel Kurulu ve büyük Türk milletini saygıyla selamlar, 2013
yılı bütçesinin hayırlı olmasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Belen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Soydan.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağlıklı
bir yaşamın sürdürülebilmesi sağlıklı bir çevreyle
mümkündür. İnsanoğlunun yeryüzünde yaşamaya ve kendisine ait bir
çevre oluşturmaya başlamasından bu yana insan ve doğa
arasındaki denge gittikçe bozulmuştur. Özellikle sanayileşme
sonrası ekolojik dengeyi süratle bozarak çevre sorunları yaratan
insan, bu sorunların kendi yaşamını, kendi sağlığını
olumsuz yönde etkilemesi üzerine çevreyi korumanın gerekliliğini
kavramıştır. Bu nedenle, öncelikle çevreye, toprağa, suya,
havaya bakış açımızı ve
anlayışımızı değiştirmek, yenilemek
zorundayız.
Sayın
milletvekilleri, gelişmiş toplumlardaki çevre ve doğa bilincinin
toplumumuzda yerleşmesi konusunda öncelikli olarak ilgili
Bakanlığa ve hepimize görevler düşmektedir. Hepimizin
bildiği bir Kızılderili atasözü Son ırmak
kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık
öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak. der. Yaşamı yok eden, doğal varlıkların
önemini ve değerini görmezden gelen, insanlığın devamı
için zorunlu olan toprağı ve suyu kaybeden toplumlar yok olmaya
mahkûmdur. Doğal kaynaklarını yok eden bir toplum
gıdasını üretemez ve kendi yaşamını kendisi
sonlandırır. Hem doğamızı korumanın hem
açlıkla mücadele etmenin hem de kaliteli ve güvenli gıdaya
ulaşmanın yolu doğayla bütünleşik ve sürdürülebilir bir
yaşam kurmaktır. Atalarımızın
Toprağını hor gören yarınını zor görür. sözünü
hiç unutmamalıyız. Bugün hiçbirimizin yüzleşmek istemediği
bir çalışmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum:
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre dünya
genelinde 1 milyar insan kronik açlık çekiyor ve her gün 10.000den fazla
insan açlıktan ölüyor.
Sayın
milletvekilleri, hükûmetin uygulamaları ve AKPnin çevre ve doğa
anlayışı sonucu ülkemizin dört bir yanında yaşanan
çevre felaketleri geleceğimizi tehdit etmektedir. Çevreyi yok sayan
acımasız ve vahşi sermayenin öncülüğünde, topraklarımız,
suyumuz ve havamız yani geleceğimiz yok edilmektedir. HESler
Karadeniz Bölgemizin kanayan yarası olmuştur. Plansız ve
yanlış yerlerde kurulan HESler endemik bitkilerin
yaşamını sonlandırıyor, dereleri kurutuyor, dereler
akmaz hâle geliyor. Trakyada Ergene Nehrinden zehir akıyor. Sanayi
atıkları bölgede ciddi tehdit oluşturuyor. Turgutlu Çaldağda
maden şirketleri dünyanın en verimli topraklarını ve
ormanlarını yok ediyor. Afyon Beyyazıda taş ocakları
halkın sağlığını tehdit ediyor. Balıkesir
Balyada seksen yıl önce yapılan maden arama faaliyetleri seksen
yıl sonra yani bugün hâlâ yaşamı tehdit ediyor. Küçük Menderes
Nehrindeki kirlilik biyolojik çeşitliliği ve bölgede
yaşayanların sağlığını tehdit ediyor.
Dünyanın eşsiz doğa cenneti Kazdağları uluslararası
maden şirketlerinin istilasına uğramıştır.
Bölgede 2,5 milyon insanın temiz su temin ettiği, milyonlarca
üreticinin geçimini sağladığı tarih ve kültür cenneti
Kazdağlarındaki tahribat her geçen gün, her geçen dakika daha da
artıyor. Gelişmiş ülkelerin kendi ülkesinde kurulmasına
izin vermediği eski teknolojiye sahip çimento fabrikaları, demir
çelik fabrikaları, termik santraller çevreyi acımasızca tahrip
etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, dünyanın ve ülkemizin kötü günler yaşamaması ve
doğal kaynaklarımızı bir daha geri dönmeyecek şekilde
kaybetmemek için mücadele etmeliyiz. 7den 70e tüm toplumda ve tüm kurum ve
kuruluşlarda yeni bir anlayış, yeni bir bakış
açısı, çevre bilinci yaratmak zorundayız ama bu
anlayış, kesinlikle, AKPnin on yıldır sahip olduğu
anlayış olmamalıdır.
Sayın
Başbakan bir saat on dakikalık bütçe görüşmesinde çevre ve çevre
bilinci hakkında hiçbir şey söylemediği gibi, 6.658 kelimeden
oluşan konuşmasında bir kelime bile çevreye
değinmemiştir. Sayın Başbakan çevreyi ya unutmuş ya da
soluduğu havayı, içtiği suyu, beslendiği toprağı
yok sayıyor veya çevre deyince aklına yakın çevresi ve
yandaşları geliyor.
Sayın
Başbakana önerimiz yakın çevresiyle birlikte dünyanın eşsiz
coğrafyası, oksijen deposu Kazdağlarını,
Kazdağlarında yaşayan vatandaşlarımızı bir
kez olsun ziyaret etmesidir. Sayın Başbakanın hiç şüphesi
olmasın Kazdağlarında yaşayanların misafirperliği,
dünyanın öteki ucundaki sultanlardan daha sıcak ve daha candan
olacaktır. Ama dikkat etsin, Ekonomi Bakanı gibi,
Kazdağlarında maden arayan firmaların tahsis ettiği uçakla
gelmesin.
Orman ve Su
İşleri Bakanlığı Su hayattır diye kampanyalar
yapıyor ama unutmayalım ki bu
kampanyaları yapanların izniyle
Sayın
milletvekilleri, geçen yılki bütçe konuşmamda dikkat çektiğim ve
geçen yıl zaman zaman eşik değerleri aşan kirlilik
oranları karşısında, Ankaranın havasını
temizlemek için son bir yılda Çevre Bakanlığı ve ilgili
kuruluşların neler yaptığını tüm Ankaralılar
merak ediyor. Bakanlık, Ankara havasının ölçüm
sonuçlarındaki bazı kirlilik değerlerini geçen yıl olduğu
gibi web sayfasından zaman zaman kaldırarak mı temizlemeyi
düşünüyor?
Sayın Bakana
bir önerim de, AKPli milletvekili arkadaşlarınızın büyük
bir çoğunluğunun yaşadığı Çukurambar ve Yüzüncüyıl
semtlerine de hava ölçüm cihazı koyunuz. Belki vatandaştan
vazgeçmişsinizdir ama hiç olmazsa kendi milletvekillerinizin
sağlığı için bunu yaparsınız.
Sayın
milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin on yıldır
uyguladığı çevre politikaları, çevre anlayışı doğrultusunda
hazırlanan 2013 yılı bütçesine hayır oyu veriyoruz ve
bütçenin sadece AKPnin kendi çevresine fayda getireceğine
inanıyoruz. Hükûmetin ve Bakanlığın ekonomik rantı
çevreden daha önemli gören anlayışına rağmen bizler, sizin
de soluduğunuz havayı, içtiğiniz suyu, beslendiğiniz
toprağı korumaya devam edeceğiz.
Sayın
Başbakan dâhil hiç kimse, yaşamın kendisi olan doğal
kaynaklarımızı yok sayamaz. Toprağı, havayı, suyu
yok saymak, çevreyi yok saymak, yaşamı, geleceği yok
saymaktır. Uçmuyorsa kuşlar, ölüyorsa balıklar, nasıl
yaşar insanlar?
Sayın
milletvekilleri, sözlerimi önemli bir gerçeği vurgulayarak bitirmek
istiyorum: Yüz yıllara egemen olmak için petrol kaynaklarına, bin
yıllara egemen olmak için su kaynaklarına sahip olmak gerekir. Zam ve
zulmün son bulduğu, zindanların boşaldığı,
çevreyle barışık bir büyüme, yaşanılır bir çevre
dileğiyle, aydınlık günler diliyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Soydan.
Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Köprülü.
CHP GRUBU ADINA
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Türkiye'nin geleceğe dönük bir çevre
politikasının olmaması ve tabii ki AKPnin de bu konudaki
zaafları ve yanlışları, çoğu noktada da gösterilen
acziyet, doğal ve kültürel ve tabii ki yaşamsal
alanlarımızı tahrip etmektedir. Ancak, şu da çok
açıktır ki bu tahrip ve talan süreci, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı diye bir bakanlığın kurulması ve
başına da çevreyle hiçbir ilgisi olmayan, inşaat konusunda uzman
bir bakanın gelmesiyle de tavan yapmıştır. Bugün
Türkiyeyi, sözde, dünyanın ilk 10 ekonomisine sokacakları
yalanını atanlar, herhâlde, inşaatlardan sorumlu
bakanının başkanlığındaki
bakanlığın, 2012 yılında Türkiyeyi Dünya Çevre
Endeksinde 132 ülke arasında 109uncu sıra
yaptığının da farkındadırlar. 2010
yılında 77nci olan Türkiye, son iki yılda 32 sıra birden
gerilemiştir. Bu hızla da giderse, herhâlde, yakında Sayın
Bakan, Türkiyeye sonunculuğu da yakalatacak ve kendi deyimiyle, misyonunu
tamamlayıp, emekli olup torunlarına da daha fazla zaman
ayıracaktır.
Değerli
milletvekilleri, tablonun böyle gerçekleşmesi hiç de
şaşırtıcı değil. Ben, sizlerin huzurunda
Sayın Bakana bir kez daha soracağım ama kendisi konuyu zaten çok
iyi biliyor fakat bugüne kadar hep alakasız bir biçimde cevaplar verdi.
Şimdi,
Sayın Bakan, elimde bir belge var, bu bir üretim lisansı, EPDK
tarafından verilmiş. Bu belge, tarım arazisinde, bir faaliyet
için zorunlu ve faaliyetlerin sınırını ve amacını
gösteren bir belge. Diyor ki belge Siz bu arazide yalnız çöp gazından
elektrik üretebilirsiniz. Bu, bu kadar açık ve net olmasına
rağmen -bu da bakanlığınızın ÇED dosyası,
bakanlığınız buna ÇED olumlu belgesi vermiş- yetki ve
amacı bu olmasına rağmen firmaya demiş ki: Yılda 40
bin tane tehlikeli varili sen bu yerde temizleyebilirsin, tıbbi
atıkları, aküleri, pilleri, tehlikeli aklınıza ne geliyorsa
buraya gömebilirsin. Eski lastikleri sen topla, bunların atık
yağlarını çıkar piyasaya da sat.
Şimdi
Sayın Bakan, ben size bir kez daha soracağım. Şimdi, size
faaliyet alanını da gösterdim, ÇED belgesini de gösterdim. Buna ÇED
olumludur belgesi vermiş bakanlığınız. Şimdi,
siz bu faaliyetlere ÇED olumludur. diyorsanız kendinizi nasıl hâlen
daha çevreden sorumlu bir bakan olarak görüyorsunuz, gerçekten
şaşıyorum.
Sonra daha da
enteresanı, Çorludaki belediye, buradaki haksızlığı,
yanlışlığı görüp buna izin vermeyince, elinizde KHK
ile çıkardığınız yetkiye dayanarak belediyeye bir de
dikte ediyorsunuz, Bunu buraya yapacaksın. diyorsunuz. Ben
araştırmanız kolay olsun diye söyleyeyim, Çorlu Katı
Atık Bertaraf Tesisinden bahsediyorum.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri, özellikle, iktidar partisinin grubunun
milletvekilleri; neden Dünya Çevre Endeksinde sonunculuğa
yürüdüğümüzü anlatıyorum. Bakın bir örnek daha vereyim, gene
kendi bölgemden: Tekirdağ ilinin Şarköy ve Muratlı ilçeleri var.
Bu ilçelerde tabii ki 1/100 binlik ve 25 binlik planlar var. Bu planlarda orman
sahası ve tarımsal niteliği korunacak arazi olarak
kayıtlı bulunan yerlere santral yapmak istiyorsunuz. Planlarda ve
gerçek durumda burası orman arazisi, diğeri de tarımsal
niteliği korunacak saha -böyle olduğunu açık olarak da
gösteririm imar planlarından- ama bunların planlarda nasıl
kayıtlı olduğunun hiçbir önemi yok. Yereldeki belediyelerin,
il özel idarelerinin ne karar aldığının hiçbir önemi yok.
Bakanlığınızda ÇED süreçleri hemen başlıyor.
KHKyla üzerinize aldığınız imar planlarını
değiştirme yetkisiyle birdenbire orman arazisi santral arazisine
dönüyor bir gecede, birdenbire tarım arazileri termik santral
alanlarına dönüştürülüyor, o kadar kolay ki. Yani
Bakanlığınızda Değiştir planı, hemen yap
inşaatı. Bu kadar kolay. Tarım arazisi, orman arazisi, hiç
önemli değil, yeter ki inşaat olsun da ne olursa olsun.
Ben, bir kez daha
söyleyeceğim: Sayın Bakan, Sayın Çevre ve Şehircilik
Bakanı, siz çevreden sorumlu olduğunuzun farkında
mısınız? Çok açık söylüyorum: Sayın Bakanın
kurucu olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığında
değil çevre, çevrenin adı bile kirlenmiştir. Daha da açık
söylüyorum: Bence bu Bakanlığın adını da
değiştirmek lazım, bu Bakanlığın ismindeki çevreyi
kaldırmak lazım. Mesela, faaliyetlerle çok daha uyumlu,
yapılanlarla çok daha uyumlu, ranttan sorumlu bir bakanlık
olabilir; mesela, imar planı değişikliklerinden sorumlu bir
bakanlık olabilir ama bir kez daha söylüyorum, en son olacak çevreden
sorumlu bir bakanlıktır.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak bu bütçenin içinde çevreyi görmüyoruz, şehircilik
noktasında herhangi bir ilke ve bir nüans görmüyoruz. Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu bütçeye ret oyu vereceğimizi
saygılarımızla belirtir, Genel Kurulu da selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.
Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan.
Buyurunuz Sayın
Kaplan.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Küresel iklim
değişikliğinin dünyada getireceği sonuçların
tehlikesini ve önemini dünyada birçok ülke fark edip tedbir alırken biz
hâlâ bir ciddiyetten
uzağız. Bu tehlikenin ekonomik krizden de daha tehlikeli
olduğunu bilmenizi isterim.
Değerli
milletvekilleri, dünyada ve bizde çevre farklı algılanmaktadır.
Dünyada çevre deyince, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim
değişikliklerinin sonuçlarını azaltmayı ve ortadan
kaldırmayı hedeflerken, bir yandan da su ve orman alanlarının
zenginleştirilmesi, biyoçeşitliliğin
arttırılması, ekolojik dengenin ve yaşanabilecek
dünyanın korunması esas alınmaktadır. Biz de ise çevre,
birinci sınıf tarım arazilerini sanayiye açmak, yüksek binalar
ve gökdelenler dikmek, suyu ticarileştirmek, orman arazilerini
rantiyecilere pazarlamak için yasalar çıkarmak, kentsel dönüşüm
adı altında alanları imara açarak rant kapısı
oluşturmak, ormanları yok ederek maden ocakları açmak gibi
algı oluşuyor.
Bildiğiniz
gibi Türkiye 2009 yılında Kyoto Protokolüne imza attı. Ancak
neresinde ne yapacağız, henüz belli değil. Bakanlık diyor
ki: 2012 yılının sonuna kadar herhangi bir yükümlülüğümüz
yok. 2013 ile 2020 arasında da ben sekretarya çalışması
yaparım, ondan sonrası Allah kerim.
Bakın,
aynı dönemde, 2010 yılında, Birleşmiş Ülkeler Çevre
Platformu şu kararı alıyor,
diyor ki: Küresel ısınmanın 2 derece altta tutulabilmesi
için gelişmiş ülkelerin, karbondioksit salımını
2020de yüzde 40, 2050de yüzde 80 azaltmaları gerekiyor. Biz ne
yapıyoruz? Sayenizde 2020den sonra düşünmeye
başlayacağız.
Sayın
Bakanım size söylüyorum: Kyotoya imza atmak, taraf olmak,
yükümlülüğü yerine getirmek demektir. Sera gazı
salımını azaltmayacaksanız bile karbon salımı
yüksek teknolojilerin yatırımından vazgeçeceksiniz. Bir taraftan
diyorsunuz ki, Kyotoya imza attım., bir taraftan da hâlâ kömürle
çalışan termik santraller kurmaya devam ediyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bilmenizi istediğim bir önemli konu daha var. Türkiye son
on yılda Avrupada, doğal kaynaklarını en hızlı
tüketen ve karbon emisyonu en hızlı artan ülke konumundadır.
Sayın
Bakanım, size bir önerim var: Gelin, Bakanlığın
adındaki çevre sözcüğünü çıkarın. Çünkü siz çevreyi
koruma adına hiçbir şey ama hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Uygulamalarınızda çevreyi korumadan ziyade, şehircilik ve
kentleşmeyle ilgili tedbirler alıyorsunuz. Zaten müteahhitlikten
geliyorsunuz. İnsanların barınma gereksinmelerini gidermek ve
yoksullara sosyal konut üretmek için oluşturulan TOKİ, sizin
idareciliğinizde devlet olanaklarıyla müteahhitliğe ve rant
projeleri ihalelerini yapan bir kuruluşa dönüştürüldü.
Kanun hükmünde
kararnameyle Tapu ve Kadastroyu kendinize bağladınız, orman
arazilerini 2/B yasasıyla rantiyecilere pazarladınız. Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunla da
âdeta Türkiye'nin tapusunu kendinize aldınız. Tek
başınıza dilediğiniz yeri yıkma, dilediğiniz yeri
imara açma, dilediğinizi projelendirme, dilediğiniz yere inşaat
açmayı sorumluluğunuz hâline getirdiniz, nasıl olsa size soran
yok, denetleyeniniz yok, hesap soranınız yok. Üstelik, bunları
yaparken de Kamu İhale Kanununu da bir tarafa koymayı bir beceri
sandınız. Onun içindir ki anımsatmak istiyorum: Samsunda dere
ağzına yaptığınız konutların bedelini selde
yaşamını yitiren 11 yurttaşımız ödedi. Sorumlusu
kim? Bence sizsiniz. Siz üstünüze alınır mısınız
bilmem ama nedeni sizsiniz.
Yine,
anımsatmak istiyorum size: Siz Van depreminde şöyle bir cümle
kullandınız: Ben bir mühendis olarak
Artık bu büyük depremden
sonra bir daha deprem olmayacak, evlerinize geçin, oturun. dedikten sonra
yaşanan ikinci deprem sonrası 10 yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Hiç mi sorumluluk almadınız, hiç mi
vicdanınız sızlamadı?
Bakanlığınız
ve iktidarınızda -hedefiniz- birinci sınıf tarım
arazilerini sanayiye açan, siz değil misiniz? Yine,
ormanlarımızı uluslararası maden işletmecilerine
pazarlayarak milyonlarca ağacın kesilmesine neden olan, siz
değil misiniz? Yeşili yok eden, suyu şirketlere pazarlayan, siz
değil misiniz? Hayalinizdeki yüksek binaları gerçekleştirmek
uğruna, doğanın yok olmasına neden olan, siz değil
misiniz? Üzülerek ifade edeyim: Bu, sizsiniz. Eğer anımsatsam: Bakın,
şu resimde gördüğünüz Kocaeli ili Kartepe ilçesi Maşukiye
beldesi, yeşilden bir cennet, Sapanca Gölünün su havzası.
Burayı taş ocaklarına feda ediyorsunuz.
Yine bir resim
daha göstereyim: Bu da Dilovası; etrafında sanayi
kuruluşlarıyla âdeta insanların yaşam alanlarını
daraltan ve nefes almaları yok eden Dilovasının durumu.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bizim dönemimizde hiçbirisi olmadı. Sayın
Kaplan, hiçbir tanesi bizim dönemimizde olmadı.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Devamla) - Sayın Bakanım, gelin, çevreyi bakanlığa,
bu bakanlığa feda etmeyin. Yaşanacak bir başka
dünyamız yok. Çocuklarımızın geleceği için bunu
korumak zorundayız. Yarın çok geç kalmış olacağız,
geç kalmadan bu çevreyi korumak hepimizin görevi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu.
Buyurunuz
Sayın Dudu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
AKP döneminde
uygulanan vergi politikasının iki önemli yönelişi olmuştur.
Bunlardan birincisi: AKP döneminde toplumun vergi yükünün giderek
artırılmasıdır. Ödenen vergilerin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının artışı, giderek dikkat çekici
bir hâle gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, toplumun gelir, servet ve harcamalarından
ödediği verginin artış hızı, gayrisafi yurt içi
hasıla artış hızının üzerindedir. 2002de yüzde
17 olan vergi yükü, 2012de yüzde 21,5 düzeyindedir. 2013te de yüzde 22yi
aşacağı öngörülmektedir.
İkinci önemli
yöneliş, vergi gelirleri içindeki dolaylı vergi gelirlerinin
payının artırılmasıdır. Daha açık bir
ifadeyle, gelir ve kazanç üzerinden
alınan vergiler yerine ithalde ve dâhilde alınan KDV, ÖTV, BSMV ve
diğer dolaylı vergilere ağırlık verilmektedir. Toplam
vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payı 2002de yüzde 65
iken 2012de yüzde 68,42 olmuş, 2013te de yüzde 70,41 olacağı
öngörülmektedir. Hükûmet, ekonominin
kırılganlığının artması
karşısında ciddi bir atalet içerisindedir. Kamu mali dengesi
lehine gelişmeleri sağlayan ithalden alınan KDV, vergi gelirleri
içinde en önemli kalemlerden birini teşkil etmektedir.
Bir yandan,
ithalatla rekabet edemeyen yerli üreticiler iflasa sürüklenirken Hükûmet
sağladığı vergi performansı nedeniyle âdeta
ithalatı teşvik etmektedir. Bu kapsamda, gerek vergi yükündeki
artış ve gerekse dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki
payındaki artış eğilimi, vergilerin bir iktisat
politikası aracı olarak kullanılmasından ziyade,
gelir-hasılat boyutuna odaklanan, başka bir deyişle, kaynak
tahsisinde etkinlik gözetilmediği gibi, gelir
dağılımını da dikkate almayan bir niteliğe sahip
olduğunu göstermektedir.
Kayıt
dışı ekonomiyle mücadele politikasıyla tutarlı alt
politika setlerinin bulunmadığı yine görülmektedir. Hükûmetlerin
ayırt edici özelliği, bu tip süreçlerden bağımsız
olarak siyasi kararlılık gerektiren konularda açığa
çıkar. Maalesef, Hükûmet siyasi kararlılığını
kayıt dışı mücadelede görev alacak maliye denetim bürokrasisinin
motivasyonunun kırılması veya zayıflatılmasında
göstermiştir.
Vergi kapasitesinin
önemli hacme ulaştığı kayıt dışı
ekonomiyle mücadelede AKP, samimi değildir. AKP, kayıt
dışı ekonomiyle mücadele yerine maliye bürokrasisiyle mücadele
hâlindedir.
Hükûmet, vergi
esnekliği yüksek dolaylı vergilere dayalı bir politikayı
benimsediğini son zamlarla birlikte göstermiştir. Ödeme gücü ilkesine
dayalı gelir ve kurumlar vergileri yerine KDV ve ÖTVye doğru kayma,
alt ve orta gelir düzeyindeki hane halkları üzerinde vergi
baskısının artmasına yol açmaktadır.
Bu dönemde
programlanan kamu gelirleri politikasıyla, ödeme gücü ilkesinden giderek
uzaklaşılacağı görülmektedir.
Vergi
politikasındaki bu genel sıkıntılara ek olarak uygulamaya
ilişkin çok ciddi başka sorunlar da vardır. Gelir İdaresi,
serbest meslek erbabı ve küçük esnaf üzerinde bir baskı
politikası uygulamaktadır. İdare, zaten çok büyük ekonomik
sıkıntı içinde olan bu kesimler üzerinde zoraki matrah
artırımı vesair tehdit unsurlarıyla sürekli bir baskı
oluşturmaktadır ki bu, büyük bir yanlıştır ve en
önemlisi, siyasi iktidarınızın Gelir İdaresini tetikçi gibi
kullanmasıdır. Çeşitli baskı ve tehdit araçları ile
yatırımcılar ve iş dünyası üzerinde oluşturulan
korku artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır.
İktidarınızın devamını sağlamak, iş
dünyasının iktidarınıza desteğini devam ettirmeye
çalışmak, uygulamakta olduğunuz bu politika, çağdaş ve
demokratik bir hukuk devletinde olmaması gereken bir durum
yaratmıştır. Öyle ki özellikle yerli sermaye, artık,
yatırım yapmaktan korkar hâle gelmiştir, artık, bu ülkede
yatırım yapabilmenin tek şartı, iktidara yandaş
olmaktan geçmektedir. Nitekim, Sayın Başbakan bu durumu iş
dünyasına yönelik olarak sarf etmiş olduğu Bitaraf olan,
bertaraf olur. vecizesiyle açık seçik ortaya koymuştur. Öyle ki bu
korkutma ve yıldırma politikası, sadece yerli sermayeyi
değil, artık, yabancı sermayeyi de etkilemeye
başlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, yabancı sermaye ürkek bir ceylana benzer. Su içmeye
geldiği derede onu bir kez ürkütürseniz, bir daha oraya getirmeniz çok
zordur. Uyguladığınız yüksek faiz politikasıyla
yabancı sıcak parayı çekerek zar zor ayakta tutmaya
çalıştığınız ekonomi de işte o zaman çöker.
Değerli
milletvekilleri, işte bu nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Gelir
İdaresi Başkanlığının, siyasi kaygılardan
uzak, özerk bir kuruma dönüştürülmesi gerektiğini savunuyoruz. Ancak
bu sayede Türkiye yerli ve yabancı sermaye açısından özgürce ve
güvenle yatırım yapılabilen bir ülke hâline gelecektir. Ancak bu
sayede üretim artacak, istihdam olanakları gelişebilecektir. Ancak bu
sayede Cumhuriyet Halk Partisinin hedeflediği yıllık en az yüzde
7 büyüme hızı yakalanabilir. Ancak bu sayede ülkenin dört bir
yanında
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEVLÜT DUDU
(Devamla) -
İzmirden Vana, İstanbuldan Hataya kadar
işsizlik sarmalında kıvranan, açlıktan inim inim inleyen bu
ülkenin gençleri, kadınları, yaşlısı, emeklisi rahat
bir nefes alabilecektir.
Hepinize
saygılar selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dudu.
İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Tanal.
CHP GRUBU ADINA
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; bizi televizyonların başında izleyen tüm
vatandaşlarımıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Tabii, konu
çevreden açılmış iken, Anayasamız, hükümleri uyarınca
Mahkeme kararları idareyi, yargıyı, yasama, yürütmeyi herkesi
bağlar. der, 11inci madde. Giresun ilimiz Görele ilçemiz Çavuşlu
beldesinde katı atık bertaraf tesisi çalışmaları için
Valilik ÇED raporuna gerek yoktur. dediği ve bu ÇED raporunun
olumsuzluğu yönünde Ordu Bölge İdare Mahkemesinde dava
açıldığı ve yürütmeyi durdurma kararı verildiği
ve dava tüketiciler lehine kazanıldığı, Danıştay
da bu kararı onadığı hâlde, ancak buna rağmen Sayın
Bakan, hâlen çalışmalar devam ediyor. Acaba bu mahkeme kararı,
Giresun Valiliğini bağlamıyor mu? Bilgilerinize arz olunur.
İki:
Sayın Maliye Bakanına teşekkür ederim. Tabii, Bilgi Edinme
Kanunu uyarınca, bakanlık tarafından yayınlanan tüm
kitapları istedim. Bana Osmanlı Devletinin dış
borçlarıyla ilgili kitabı gönderdiler.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bütün kitapları istemişsiniz.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bilgi Edinme Kanunu uyarınca istememiş olsaydım
vermezlerdi ama Bilgi Edinme Kanunu, gerçekten güzel bir kanun, onun için bunu
değerlendirmekte yarar var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Onu da biz çıkardık ağabey, Bilgi Edinme Kanununu.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Ancak, bütçede nasıl, harcamalar yasaya uygun
yapılmış mı, yapılmamış mı ve bütçenin
harcamaları vatandaşın ve milletvekillerinin, Parlamentonun,
harcama kalemlerini görmesi gerekirken -Sayıştay nasıl raporunu
Meclise sunmadıysa- ve bu harcamalar, vatandaştan ve
milletvekillerinden gizlendiyse, kitabın içerisindeki bu eksikleri
Pozitif yaklaşıyorum, iyimser yaklaşıyorum, inşallah,
bu yanlış, bir tashih hatasıdır bu bilgiler bilinçli mi
geçirilmedi mi buraya, öğrenilmesin diye mi geçirilmedi, onu bilemiyorum,
onun takdirini sizlere sunuyorum, bunu kontrol etmenizi istirham ediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Soygunları gizlemek için yapıldı.
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Nedir bu? Sayfa 138, 139. 137deki başlık, fark
yok, bomboş. Devam ediyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Matbaa hatasıdır.
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Sayfa 140, 141, 142 aynı.
Geliyoruz,
sözleşme
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Kitabın baskısı hangi tarih?
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Sayın Ahmet Bey, meslektaşım, avukat
arkadaşım
Meslektaşım derken avukat olarak,
milletvekilliği bir meslek değil, onu bilginize arz ederim ben.
Yine
devam ediyoruz, aynı şekilde.
ADEM
YEŞİLDAL (Hatay) Aydınlattın bizi Mahmut Bey.
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Yani bunlar, devam ediyorum, sözleşmenin arka
sayfası madde 259dan. Yani diğer sözleşme maddelerini
vatandaşın öğrenmesi, herhâlde, istenmiyor.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Baskı tarihi ne zaman kitabın?
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Değerli Ahmet Bey, 2nci baskı, Şubat 2010
tarihli. Daha bu, 2nci baskı, diğer baskıyı
çıkarmadılar, eğer çıkardılarsa sayın
bakanlıktan bunu da istirham ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Olsun, Ahmet Bey Grup Başkan Vekili değildi o zaman.
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, Kamu İhale
Kurumunda neler oluyor? Ben, Kamu İhale Kurumunun Değerli
Başkanına teşekkür ederim. Kamu İhale Kurumu
Başkanı, serzenişini o kadar açık ve net dile getirmiş
ki Yol geçen ihalesi. diyor. Burada yapılan 100 ihalenin 4 tanesi bize
geliyor. deniliyor. Niçin? Kanunlarda olması gereken istisnai hükümler
çok; sayılı ve sınırlı olması gerekir iken mevcut
olan kanunlar, 2003 değişikliğinden sonra hep istisnai hâle
getirildi. Bakanlıkların tamamının yaptığı
ihalelerin tamamı istisna durumuna getirildiği için Kamu İhale
Kurumu, yapılan harcamaların Kamu İhale Kanununa uygun olup
olmadığını, yapılan ihalelerin Kamu İhale
Kanununa uygun olup olmadığını kontrol edemiyor,
serzenişte bulunuyor ve tabii ki benim temennim şu: Bu şekildeki
devlet adamlarını da, inşallah, Hükûmet yerinden alıkoymaz.
MEHMET
ŞEKER (Gaziantep) Öyle dediysen alırlar.
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Bu şekilde kamu gelirlerinin bekçisi olan insanlara, bu
tür devlet adamlarına ihtiyaç var Sayın Bakanım, inşallah
Bu
haber de yine 10 Aralık 2012 tarihli -Sayın Ahmet Bey hep Kaç
tarihli? der- yani daha taze simit gibi fırında. Ne olur, bu
ihalelerin hiçbirini Kamu İhale Kurumundan kaçırıp istisnai
duruma düşürmeyin.
Bir başka
sorun, Kamu İhale Kurumunda, seçilen yöneticilerin içerisinde liyakat
esasına göre seçilenler var ama seçilenlerin hiçbir derecesi veya bir
ölçütü yok; siyasi yandaşlık, ölçüt olmuş. Bu ölçütlerden
vazgeçilmesini istirham ediyorum.
Bir başka
sorun Kamu İhale Kurumunda, idare mahkemesinde kamu ihaleleriyle ilgili
iptal davası açılırsa 180 TL, Kamu İhale Kurumuna müracaat
edilirse 2.000 TL! Yani âdeta Efendim, ihaleleri, yolsuz yapılan
ihaleleri şikâyet etmeyin, dava etmeyin, itiraz etmeyin. Ekonomik
gerekçelerle, bu şekilde yüksek harç paralarıyla vatandaş itiraz
etmek zorunda kalıyor. Bu haksız uygulamadan vazgeçin.
Şikâyet almak,
evrakları satın almaya bağlanmış, yasanın hükmü
uyarınca maliyet bedeli...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(Devamla)
5 TL olduğu hâlde 100 TLye satılıyor. Yani bu
anlamda, gerçekten, Kamu İhale Kurumunun Değerli Başkanı,
görevini yapmaya çalışırken
Ama ben bunları söylerken
objektif olarak söylüyorum. Kamu İhale Kurumu Başkanı da
Cumhuriyet Halk Partili. deyip o insanı da görevden almayın yani bu
anlamda.(CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bırakmıyorlar ki, hepsini Hükûmet hallediyor.
Pazarlıkla ihaleler yapıyorlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Oyan.
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 11inci AKP bütçesini görüşüyoruz. Bu 11 bütçenin
6sı, doğrudan IMF bütçesiydi, -birisi dolaylı, 2009 bütçesi,
IMF bütçesiydi- geri kalanı da IMFnin yakın izlemesi
altındadır, Orta Vadeli Program dâhil.
Bu bütçeler,
2003-2005 döneminde ve 2011de millî gelire kıyasla yüzde 2nin
altında açık verdiler yani iç açık verme bakımından
-tırnak içinde- başarılı
sayılabilirdi. Fakat gerek 2003-2004,
hadi daha yakına gelelim, 2009 ve 2010 bütçeleri yüzde 5in, en
azından yüzde 3,6nın üzerinde -millî gelire oranla- açık
verdiler. 2012 bütçesi kritikti. 2012 bütçesinin yüzde 2,5a varacak olan
açığının aslında perdelenmesi için çok ciddi
arızi gelirlere başvuruldu. Bunlardan birincisi, bilindiği gibi,
Merkez Bankası kârlarının
Ki kur farklarından elde
edilmişti; düşük kurlarda elde ettiği rezervleri döviz
satışıyla kâra dönüştürmüştü ve bu, hazineye gelir,
kâr olarak, kâr payı olarak aktarılmıştı.
Dolayısıyla, bu yılın birinci arızi geliri buydu.
Tabii, başka
şeyler var: 2/B arazilerinin satış peşinatları, buna
benzer, vergi barışının son kalıntıları
vesaire. Yani bütçeyi kurtarmanın, açıkları kurtarmanın
yolu, olağanüstü, arızi yani sürekli olmayan gelirler üzerinden elde
ediliyor.
Fakat başka
şeyler de var. 2008den itibaren bütçeleri bir bütün olarak
tanımlamak mümkün. Aslında bu bütçelerin açık vermesini
engellemenin yolu, kriz vesairede artan açıkları hep arızi
gelirlerle
Örneğin, İşsizlik Sigortası Fonunda biriken
kaynakların önemli bölümü 2008den itibaren bütçeye aktarılıyor.
Öyle ki on-on bir yıldır bu fondan işsizlere ödenen
kaynağın toplamından fazlası, son üç dört yılda
bütçeye aktarılmış durumda. Buna benzer, tabii, bedelli
askerlikten giderlerde zaman kaydırmalarına kadar
Bakın, bu yılın
memur maaşları mayısta yapılabildi. İlk kez böyle bir
şeyle karşılaştık. İki yıldır toplu
iş görüşmeleri yapılmadı ve buradaki zaman kaydırmalarıyla
da giderler üzerine baskı kuruldu.
Bütün bunlara
rağmen açıklar başını almış gözüküyor. Bir
sıkışma var. Bu sıkışmanın temel nedeni,
tabii, sadece bütçe açıkları değil; birincisi, fazla yaratma
kapasitesinin küçülmesine bağlı, cari açıkların yeterince
aşağı çekilememesine bağlı dış kaynak
ihtiyacı vesaire. Bu nedenle, yabancılara toprak
satışını sürekli gündeme getiriyorsunuz, kamu-özel
ortaklığını gündeme getiriyorsunuz -eksik imtiyaz yoluyla
getiriyorsunuz- kentsel dönüşümü de aynı şekilde hem kamu
yatırımlarını kolaylaştırmak hem de yandaş
sermayeye alan açmak, sukuk uygulamaları vesaire. Böylece, gelir
ortaklığı senedi faizini kira olarak göstermek gibi bir hülle
yolunu bulabiliyorsunuz. Tüm bunlar, aslında, tepesinde, sıcak paraya
muhtaç olmak, sıcak paranın esareti ve sizin para ve maliye
politikanızın buna ayarlanmış olması.
Dolayısıyla,
vergi geliri açısından baktığınız zaman, vergi
gelirleri Türkiyede arttı sizin döneminizde, evet. Ama artan ne? Artan
sadece dolaylı vergiler. Hatta dolaysız vergilerdeki azalmayı
bile telafi edecek kadar dolaylı vergi artışı var.
Dolaylı vergilerde yolun sonuna gelinmiştir; kapasite, vergi
kapasitesi sonuna kadar kullanılmıştır. Oysa dolaysız
vergilerde kapasite vardır ama burada reform yapmak gerekiyor. Bunu yapmak
cesaret ister, bunu yapmak siyasi güç ister, bunu yapmak siyasi irade ister,
bunu yapmak iktidarın bugünkü sınıfsal ittifaklarından
kurtulmayı gerektirir değerli arkadaşlarım. O yüzden de
bunu siz yapamazsınız. Yapamayacağınız için de mali
anesteziye devam edersiniz, dolaylı vergi kolaycılığına
devam edersiniz, arızi gelir arayışlarından vazgeçmezsiniz.
O yüzden de 2013 için vergilerdeki yüksek artışta da
dayandığınız yer, yeni artışlardır. KDV
oranını muhtemelen artıracaksınız, ÖTVye yeni zamlar
yapacaksınız, enflasyonun üzerinde değerleme
katsayıları uygulayacaksınız vesaire.
Buna rağmen,
çifte açık riskinden Türkiye kurtulmuş değildir. Yani
şimdiye kadar şöyle övünülüyordu: Dış açık var ama iç
açık yok. Hayır, iç açık yolunda hızla ilerleyen bir
Türkiye var. Tabii, aslında, tasarruf-yatırım dengesini koyarsak
üçüz açıklarla da karşı karşıya bir ülke içindeyiz.
Sonuçta,
şöyle tuhaf bir durum çıkıyor: Bir taraftan, siz bu bütçenin
gelirlerini toplumun en yoksul, en sabit, en dar gelirli kesimlerine
yıkıyorsunuz; bu kesimlerden, dolaylı, yüzde 70e
ulaşmış dolaylı vergilerle kaynak topluyorsunuz ama
Üstelik
de yoksullar üzerindeki dolaylı vergilerin
ağırlığı, zengin üzerindeki
ağırlığından 2 kat fazladır; yoksulun bütçesine
yansıması, tersine artan oranda oldukları için, 2 katından
fazladır. Siz bu kesimlere yıkıyorsunuz bütçenin
finansmanını. Peki, bütçeden yararlanmaya gelince, memura enflasyonun
altında artış, emekliye enflasyonun altında, ücretler
benzer şekilde, tarımsal
destekler benzer şekilde, sosyal yardımlar da benzer
şekilde yani bütçe imkânları yandaş sermayeye gidiyor, hazineye
borç veren rantiye sermayeye gidiyor.
Bakın,
hazineden üst üste her yıl 50 milyar lira faiz ödüyorsunuz. Bütçenin faiz
gideri 50 milyarın altına düşmüyor. Tarıma destek bilmem
ne diye övünüyorsunuz, 10 milyarı bulmuyor, 9 milyarda kalıyorsunuz.
Yani, dolayısıyla, bu bir neoliberal düzen, AKPnin neoliberal
düzeni, bu AKPnin sermaye düzeni, bu AKPnin adaletsizlik,
kalkınmasızlık düzenidir değerli arkadaşlarım.
Tabii, bütün
bunlar
Aslında siz vergi gelirlerini tahsil ederken ne kadar adaletsiz
iseniz, olağandışı gelirleri tahsil ederken de aynı
adaletsizliği sürdürüyorsunuz. Bir tek örnek vereyim: 2/Bde yoksul
köylüye zilyetliğindeki toprakları satmaya kalkıyorsunuz
fahiş fiyatlarla ve sonuçta, alamayacağı için, arsa
yatırımcılarına peşkeş çekiyorsunuz. Yani,
böylesine bir adaletsizlik, böylesine toplumun en yoksul orman köylüleri
üzerinden, onların derisini yüzercesine kaynak temin etme çaresizliği
inanılmaz bir olaydır.
Şimdi,
gelelim özelleştirmeye. Özelleştirme süreçleri bütün bunları
daha da kuvvetlendiriyor. Bir kere, istihdam kayıplarıyla, yaşam
düzeyi gerilemeleriyle büyük sosyal tahribat yaratıyor. İkincisi,
bölgesel eşitsizlikleri daha da büyütüyor ve vergilerle oluşmuş
toplumsal varlıkların mülkiyet transferini birtakım yandaş
şirketlere aktarıyor. Ayrıca, tabii, bütün bunlar bir de büyük
bir yolsuzluk hikâyesi altında gelişiyor. Yani, 46 milyar Türkiye
özelleştirme yaptı, bunun 38 milyarı sizin döneminizde, TMSFnin
yaptığı, Ulaştırma Bakanlığının
yaptıkları hariç, onları da 10 milyar sayarsanız, çok büyük
bölümü sizin döneminizde. Fakat bütün bunlara rağmen, sizin bütçe
açıklarınızın -38 milyar dolar özelleştirme
yaptınız, 10 milyarını daha nakden tahsil etmediniz- üç
yılını bile karşılamaz, sizin bütçeden ödediğiniz
faizlerin iki yılını bile karşılamaz.
Tabii, yani bu
aslında bir başka şeyi daha gösteriyor. Latin Amerika
ülkelerinde gördüğümüz, borçlar, dış borçlar içerideki
varlıklarla, hisse senetleriyle ödendi. Sizinki de dolaylı biçimde
bir borç-hisse senedi takasıdır çünkü sizin bütçeye
aktardığınız kaynaklar borç ödemelerde
kullanılıyor yani KİTleri sat, aldığın paralarla
borçları öde. Yani borç-hisse senedi takası, tam bir az
gelişmiş ülke fenomeni. Aslında bu, tabii, büyük bir soygun; hem
büyük bir soygunu işaret ediyor hem de sizin neoliberal siyasetlerinizin
açmazını işaret ediyor.
Yolsuzluklara
örnekler için vaktim kalmadı, bir saat sürer en azından. SEKAyı
biliyorsunuz, TÜPRAŞı biliyorsunuz -2 TÜPRAŞ yolsuzluğu
ayrı ayrı var- Kuşadası Limanını biliyorsunuz,
Çeşmeyi biliyorsunuz, TEKEL Alkollü, TEKEL Tütünü biliyorsunuz, ETİ
Alüminyum Tesislerini
Başbakanın dahi mahkûm olduğu -7 bakanla
birlikte- bir süreç ama buradan yakanızı sıyırmak için bir
torba yasaya kanun hükmü koyuyorsunuz ve onunla Bakanlar Kuruluna yargı
kararlarının üstüne çıkma imkânı veriyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, bu, divana bırakılmaz; bu, mutlaka Yüce
Divana bırakılır; yani öbür dünyaya bırakılacak bir
iş değildir. Bunun hesabını soracağız
değerli arkadaşlar. Bunların devri sabık yapma sözünü
burada size verelim. Siz, tabii, tam bir minare-kılıf hikâyesi
yapıyorsunuz; çalmak ve kılıfını hazırlamak.
Bütün bu torba yasalar, bütün bu kamu malı peşkeşleri,
hırsızlıkları aslında tam da bu noktadadır.
Ben, bu bütçenin
bu anlamda size hayır getirmeyeceğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oyan.
Sayın
milletvekilleri, saat 14.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının on
ikinci tur görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş
Bakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Bakır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakanlığımızın
hazırladığı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 31 Mayıs 2012 tarihinde
yasalaşmıştır. Bu kanun, ülkemizde depremlerde yaşanan
acılar sonrası tamamen insani amaçlarla hazırlanmış
bir kanundur; depreme dayanıksız, mühendislik hizmeti görmemiş
binaların oy kaybetme pahasına yıkılması
doğrultusundaki güçlü siyasi iradenin bir yansımasıdır;
insan hayatıyla siyasi iktidar arasındaki seçimi hiç
düşünmeksizin insandan tarafa yapan bir felsefenin tezahürüdür. Şu
ana kadar hiçbir hükûmet, oy kaybedeceğini bile bile bu siyasi iradeyi
göstermemiştir ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ın bu siyasi iradesi ve kararlılığı
takdire şayandır.
Değerli
milletvekilleri, artık yeni bir Türkiye var. Sayın
Başbakanımız, Türkiyenin hantal sağlık sistemini son
on yılda dev reformlar yaparak yoksullar için de erişilir hâle
getirdi; üniversiteler ücretsiz oldu; millî gelir, son on yılda 3 kat arttı,
230 milyar dolardan 774 milyar dolara yükseldi; Merkez Bankası döviz
rezervlerimiz 27,5 milyar dolardan 118 milyar dolara çıktı. Ancak tüm
bu kazanımlarımızı büyük bir İstanbul depremiyle, tam
kırk beş saniye içerisinde kaybedebiliriz. Altını tekrar
çizerek söylemek istiyorum. Ancak tüm bu son on yıldaki
kazanımlarımızı büyük bir İstanbul depremiyle bir anda
kaybedebiliriz. Çeşitli deprem senaryolarına göre 7,2
büyüklüğündeki bir deprem İstanbulda en az 50 bin vatandaşımızın
hayatını kaybetmesine ve 150 milyar dolardan fazla ekonomik kayba
neden olacaktır. Son yüz yılda yaklaşık 110 bin
insanımızı depremlerde kaybettik. Böylesine büyük can
kayıplarına, yaşanacak acılara, Merkez Bankası rezervlerimizi
sıfırlayacak derecede büyük ekonomik kayıplara mani olmak için bakanlığımız
var gücüyle çalışmaktadır.
Sayın
Başbakanımız nasıl Mısırda, Filistinde,
Suriyede akan kana duyarsız kalmadıysa yeni
çıkardığımız Kentsel Dönüşüm Kanunuyla
Türkiyenin en büyük kanayan yarası olan depreme dayanıksız,
çarpık kentleşme sorununa da el atıyor, Bu manzaralar yeni
Türkiyeye yakışmıyor. diyor, artık depremlerde bir can
bile kaybetmeyelim istiyor. Bu yönüyle, Sayın
Başbakanımızın bu güzel, anlamlı siyasi iradesi ve bu
dev kentsel dönüşüm vizyonu Nobel'i hak eden büyük bir irade ve vizyondur.
5 Ekim 2012 tarihinde Dönüşüm başlıyor sloganıyla
Türkiye'nin en büyük bayındırlık ve imar hamlesi Sayın
Başbakanımız ve Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımızın
liderliğinde, çoğunluğu kamu binası olan 3 binin üzerinde
binanın yıkılmasıyla başlamıştır.
Kentsel
dönüşümü siyaset üstü ve insani amaçlı görüyor ve tüm aktörlerin de
sürece katılımlarını destekliyoruz. Üniversiteler, sivil
toplum kuruluşları, özel sektör ve partisi ne olursa olsun tüm
belediyelerimiz ile sıkı iş birliği içerisinde
çalışıyoruz. Bu çerçevede, 1inci derece deprem bölgesinde
bulunan 5 büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyelerine, riskli alan ve
rezerv yapı alanı belirleme yetkisi verilmiştir bakanlığımızca.
Tüm yurt çapında belediyelerimizden bakanlığımıza gelen
riskli alan teklifleri de kanuni çerçevede hızla çözüme
kavuşturulmaktadır. Evleri yıkılacak
vatandaşlarımıza kira yardımı da yapıyoruz.
Siyasete
atılmadan önce hocalık yaptığım İstanbul Teknik
Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Boğaziçi Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleriyle birlikte,
2011 yılında Millî Eğitim ve Çevre ve Şehircilik
bakanlıklarımızın 200 mühendisine yapılarda hasar
tespiti eğitimleri verdik ve sertifikalandırdık.
Değerli
milletvekilleri, kentsel dönüşüme herkese tek beden gömlek uyar
mantığıyla yaklaşmadığımızı da
özellikle vurgulamak isterim. İstanbul'da çarpık kentleşmiş
ilçelerde uygulanacak çözümler ile planlı ilçelerde uygulanacak çözümler
birbirinden farklıdır. Planlı ilçelerde toptan göçme riski olan
binalar saptanmak suretiyle noktasal, bina bazlı çözümlere gidilecektir.
Çarpık gelişmiş daha düşük profilli semtlerde ise parsel
bazında değil ada
bazında, hatta 2-3 ada birleştirilmek suretiyle kentsel dönüşüm
projeleri uygulanacaktır. Bu semtlerde sorun, sadece depreme
dayanıksız göçme riski bulunan binalar değil, plansız
çarpık kentleşmedir.
Plansız
çarpık bölgelerde, modern şehir bölge planlama esasları
doğrultusunda ve çıkardığımız yeni kanun
çerçevesinde meydanları, yeşil sahaları, her türlü sosyal
donatılarıyla, otoparklarıyla, yeterli açık
alanlarıyla, hastaneleri, okulları, iş yerleriyle, çok iyi
planlanmış, kimlikli, bizim medeniyetimizin mimarisini haiz ve
afetlere karşı güvenli kentler oluşturmayı hedefliyoruz.
Bütün bu duygu ve
düşüncelerle 2013 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakır.
Giresun
Milletvekili Mehmet Geldi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Geldi.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET GELDİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü, devletimizin sorumluluğu altındaki tapu
sicillerini düzenli bir biçimde tutan taşınmazlarla ilgili her türlü
akitli ve akitsiz tapu işlemleri ile tescil işlemlerini yapan, sicil
ve belgelerin arşivlenerek korunmasını sağlayan, ülkemizin
kadastrosunu yaparak değişikliklerini takip eden, tapu planlarının
yenilenmesini ve güncellenmesini sağlayarak bunlara ilişkin kontrol
ve denetim hizmetlerini yürüten Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımıza bağlı bir kuruluştur.
Ülke tesis
kadastrosu çalışmalarında cumhuriyetin kuruluşundan 2003
yılı sonuna kadar 39.516 birimde kadastro bitirilmiş iken 2004
yılından günümüze kadar geçen kısa sürede 12.075 birimin
kadastro çalışması bitirilmiştir. 2004 öncesinde ülke
genelinde yılda ortalama 350 birimin kadastrosu yapılırken,
2004ten itibaren, özel sektörden de hizmet satın almak suretiyle,
yıllık ortalama 1.750 birimde kadastro çalışması
yapılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kaliteli hizmet
anlayışını ilke edinen Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü birçok projeyi hayata geçirmiş olup bu projeler şunlardır:
Ülke tesis
kadastrosunun bir an evvel tamamlanmasına yönelik Tesis Kadastrosunun
Tamamlanması Projesi.
Tapu kadastro
bilgilerini, Kadastro Kanununda öngörüldüğü üzere, mekânsal bilgi
sistemlerinin altlığını oluşturacak şekilde ve
yapıda güncellemek, tüm hata ve noksanlıklardan arındırmak,
sayısal ve hukuksal formda bilgisayar ortamına aktararak
kullanıma sunmak, bu amaçla kurumsal kapasite ve altyapıyı
geliştirmek, gayrimenkul değerleme alanında hukuki, teknik ve
idari yapının oluşturulması, çerçevesini ve
politikasını belirlemek amacıyla planlanan Tapu ve Kadastro
Modernizasyon Projesi.
Ülke genelinde
tapu ve kadastro bilgilerinin bilgisayar ortamına
aktarılmasıyla, bu bilgiler üzerinden her türlü sorgulama ve
işlemin elektronik ortamda anlık olarak on-line yapılabilmesini
amaçlayan en temel e-devlet projelerinden biri olan TAKBİS, Tapu Kadastro
Bilgi Sistemi Projesi.
Tüm ülke genelinde
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde GPS ile herhangi bir yer ve
zamanda, doğruluğunda coğrafi konum bilgisinin geleneksel
yöntemlere göre son derece ekonomik ve saniye ile ifade edilebilen çok
kısa sürelerde elde edilebildiği TUSAGA Aktif Projesi.
Harita
üretimlerinin izlenmesi ve üretimlerde mükerrerliğin önlenmesi
amacıyla oluşturulan Harita Bilgi Bankası (HBB) Projesi.
Günümüz teknolojik
gelişmeleri kadastro tesis, yenileme ve güncelleştirme
çalışmaları için kullanılan haritaların sayısal
formda olmasını zorunlu hâle getirdiğinden, bu ihtiyacı
karşılamak üzere sayısal harita ve ortofoto harita üretiminin
gerçekleştirildiği Ortofoto Harita Projesi.
Fotogrametrik
harita veya ortofoto harita üretimi için gerekli olan yer kontrol
noktalarının sıklaştırılma
çalışmaları, ölçümleri ve hesaplarının
gerçekleştirildiği Jeodezik Ağ Projesi.
Bunlar,
vatandaş memnuniyetini en üst düzeye çıkarmak amacıyla Türk
Standartları Enstitüsü gözetiminde kalite yönetim sistemlerinin
uygulanmasına yönelik sürekli kurumsal gelişim projeleridir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TAKBİS (Tapu Kadastro Bilgi
Sistemi) Projesiyle birlikte hâlen 341 birimde pilot olarak uygulanmakta olan
başka ilde bir gayrimenkul ile ilgili satış ve benzeri
işlemlerin gerçekleştirilmesi de ülke geneline
yaygınlaştırılacaktır. Böylece en basit tapu işlemi
için gayrimenkulün kayıtlı olduğu yere gidilmesine gerek
kalmadan TAKBİS Projesi kapsamında işletime alınan tüm
müdürlüklerde bulunulan yere bağlı kalınmaksızın yetki
alanı dışındaki işlemler de yapılabilecektir.
Tapu ve Kadastro
Modernizasyon Projesi kapsamında 4 milyon 100 bin parselin yenilenmesi
planlanmıştır. Bugüne kadar 2 milyon 200 bin parselin yenilenme
çalışmaları yapılmıştır. Proje
kapsamında yer almayan 4 milyon parsel ise yeni yayımlanan
Sayısallaştırma Yönetmeliği kapsamında
değerlendirilerek genel bütçe ve döner sermayeli kaynaklar ile yenilenecektir.
Konuşmamı
burada sonlandırırken 2013 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Geldi.
Bitlis
Milletvekili Vedat Demiröz.
Buyurun Sayın
Demiröz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi
izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
2013
yılı merkezî yönetim bütçe görüşmelerinin sonuna
yaklaşıyoruz. Bütçe, demokrasilerde Anayasadan sonra gelen en önemli
yazılı hukuki belgedir. Bu nedenle, bütçenin
hazırlanmasında emeği geçenlere, tüm bakanlara, kamu idareleri
çalışanlarına ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Maliye
Bakanlığı bütçesinden kısaca bahsederek gelir
artırıcı birkaç hususu dile getirmek istiyorum.
Bakanlık
bütçesi ödeneği 100 milyar civarında olup bunun sadece 2 milyar
lirası bakanlık ihtiyaçları için kullanılacak, geriye kalan
98 milyar lirası ise diğer kamu hizmetlerinin finansmanı için
Sosyal Güvenlik Kurumu, mahallî idareler ve Yükseköğrenim Kurumuna
aktarılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden, bizi izleyen
vatandaşlarımıza sesleniyorum: Yaptığınız
harcamalarda ödediğiniz vergilerin devlet kasasına girmesi için
mutlaka yazar kasa fişi veya fatura alın, isteyin, vermeyenleri ikaz
edin çünkü alınmayan her belgeden dolayı devletin ve milletin hem KDV
kaybı hem de gelir vergisi kaybı meydana geliyor.
Şayet vergi
mükellefiyseniz, şüphesiz, vergi ödemek kolay değildir. Ancak
vergilendirilmiş kazanç kutsaldır. Ülkemizin gelişmesini,
refahını, toplumsal barışın
sağlanmasını, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek
bırakmayı, onların daha iyi bir eğitim almalarını
ve daha sağlıklı yaşamalarını istiyorsak
vergilerimizi seve seve vermeliyiz, elimizi taşın altına koymalıyız.
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz veriyoruz, size de hazine veriyor ama bize vermiyor.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) - Verginin kazanç üzerinden alınması esastır yani çok
kazanandan çok, az kazanandan az almamız gerekiyor. Bu nedenle, vergi
tahsilatı içindeki dolaysız vergilerin payını
arttırmamız gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, vergi gelirlerini arttırıcı bazı konularda
birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Gelir vergisi ve
Vergi Usul Kanunu sade, anlaşılır ve uygulanabilir şekilde
yeniden yazılmalı.
6111
sayılı Yapılandırma Yasası gerekirse ikinci kez
uzatılmalı.
Kredi kartları ödemelerinin yazar
kasalarla entegrasyonu bir an önce sağlanmalı.
Fayda-maliyet analizi yapılarak
ücretlilere vergi iade müessesesi yeniden getirilmeli.
Gayrimenkul
alım-satımındaki rant vergilendirilmeli. Şirket aktifindeki
gayrimenkullerin satışındaki muafiyet süresi iki yıldan
beş yıla çıkarılmalı, kazanç muafiyeti ise yüzde
75ten yüzde 50ye indirilmeli. Aynı zamanda, KDV muafiyeti yeniden gözden
geçirilmeli. Şahıslardaki muafiyet süresi ise beş yıldan on yıla
çıkarılmalı.
Kat
karşılığı inşaat ve gelir paylaşımı
modeline göre inşaatlardan belirli bir limitin üstünde olanlar gelir
vergisi mükellefiyetine alınmalı. Gayrimenkul satış
değerleri Sermaye Piyasası Kurulundan yetkili değerleme
şirketlerinin belirleyecekleri tutarın yüzde 75inden az
olmamalı. Konut teslimlerinde KDV
konutun büyüklüğüne göre yüzde 1, yüzde 8 veya yüzde 18 olarak
uygulanmalı. KDV tevkifat müessesi genişletilmeli ve
yaygınlaştırılmalı.
Şirketlerdeki
kâr dağıtımında stopaj oranı sıfır olanlar
gözden geçirilmeli, kâr dağıtılsın veya dağıtılmasın
stopaja tabi tutulmalı. Şayet kâr sermayeye ilave edilecekse ileride
mahsup edilmek üzere daha düşük oranda stopaj alınmalı.
Anonim
şirketlerde hisse devirleri izlenmeli, ilmühaber uygulaması
kaldırılmalı, nominal değer yerine hissenin gerçek değeri
için yeminli mali müşavir raporu aranmalıdır. Limitet
şirketlerdeki pay devirlerinde de aynı uygulama yapılmalı.
Serbest meslek
kazançlarında özellikle doktorlar ve avukatlar için yetkili baro ve odalar
tarafından asgari ücret tarifesi yayınlanmalı, mahkemelerdeki
dosya numaraları ile reçeteler üzerinden otokontrol yapılmalı.
Bilişim
teknolojisi ve sanal ortamda satışlarla ilgili hızlı karar
alabilecek yöntemler geliştirilmeli, vergi güvenliği
sağlanmalıdır.
Menkul sermaye
iratlarındaki beyan sınırı düşürülmelidir. Veraset ve
intikal vergisi ıslah edilmeli. Gayrimenkuller için değerleme
uzmanları raporu, menkuller için yeminli mali müşavir raporu
aranmalıdır. Gayrimenkul ve taşıt satışlarında
bedeller mutlak surette bankadan işlem görmelidir. Verilecek özelgelerde
cesurca açık ve net bir cevap verilmeli, paragraflar arasında
farklı sonuçlar çıkaracak açıklamalardan
kaçınılmalıdır.
Yıllarını
bu teşkilata vermiş, fedakârca çalışmış, umutla
beklemiş vergi dairesi müdürlerine ve müdür
yardımcılarına devlet
gelir uzmanlığı veya eş değer bir statü verilmelidir.
Sözlerime son
verirken, 2013 yılı bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
İstanbul
Milletvekili Ahmet Baha Öğütken.
Buyurunuz
Sayın Öğütken. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığı
bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyenleri
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
Hükûmetinin hazırlamış olduğu 11inci bütçe
görüşmelerinin sonlarına doğru gelmiş bulunmaktayız.
On yıldır Hükûmetimizin hazırladığı bütçeler, son
dönemde dünya genelinde yaşanan küresel krize rağmen başarılı
bir şekilde uygulanmıştır.
Gelir İdaresi
Başkanlığı, kayıt dışılıkla
mücadele edilmesi, verginin tabana yayılması, vergiye gönüllü uyumun
artırılması ve vergi bilincinin geliştirilmesi amacıyla,
mükellef memnuniyetini esas alan bir hizmet anlayışı içinde
olmuştur.
Gelir İdaresi
Başkanlığı hizmet anlayışı içinde olan,
başarıyla yürüttüğüne inandığım ve terör kadar
tehlikeli olan kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyle
alakalı bahsetmek istiyorum: Kayıt dışı demek,
haksızlık demektir, haksız rekabet demektir, 75 milyonun
hakkı demektir. Kayıt dışı ekonomi, yalnızca mali
ve iktisadi bir sorun değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal bir
sorundur. Kayıt dışı ekonomi, son on yıl içinde ciddi
oranda gerilemiştir ancak istenen seviyeye gelmemiştir. Kayıt
dışı ekonomiyle mücadelenin en önemli unsuru Gelir İdaresi
Başkanlığıdır. Burada çok önemli ve hassas bir
şekilde hizmet veren tüm personelimizin ve bilhassa vergi dairesi
müdürlerinin, müdür yardımcılarının, vergi dairesi
çalışanlarının birinci derecede özlüklerin
iyileştirilmesi durumunda yaptıkları görevi daha iyi ve
şevkle takip edecekleri inancındayım.
Gelir İdaresi
Başkanlığının Millî Eğitim
Bakanlığı ile birlikte yürütmüş olduğu Vergi bilir
Projesi ilkokul çağındaki çocuklarımızı
bilinçlendirecektir. Kayıt dışıyla mücadelede uzun soluklu
bir çalışma sonucunda başarılı olabileceğini ve
verilen bu eğitimle kayıt dışı ekonomideki
mücadelemize uzun vadede önemli katkılar sağlayacağını
düşünüyorum.
Çocuklarımızın
bizden istedikleri daha müreffeh bir ülke, daha çok oyun alanları, daha
fazla spor alanları, daha çok İnternet, daha güzel okullar ise;
şimdi soruyorum sizlere bu imkânları devletimiz nasıl
sağlayacak? Tabii ki toplanan vergilerle sağlayacaktır. Vergi, geçmişten
geleceğe yapılan bir yatırımdır.
Mükellefler
adına da rahatlatıcı değişiklikler olmuştur.
Vergi adaletini iyileştirme amacıyla bazı adımlar
atılmış, yersiz tahsil edilen vergi faizleriyle birlikte
iadesine başlanılmıştır. 01 Ocak 2013 tarihinden itibaren
bireysel emeklilik hesabına katılımcının katkı
payının yüzde 25i kadar doğrudan destek verilecek, bu sayede
daha fazla vatandaşımız bireysel emeklilik sistemine
katılması sağlanacaktır. Yine vergi sisteminden
kazandırılan askeri geçim indirimi ile askeri ücretle geçinen 4
çocuklu bir ailenin vergi yükü yüzde 13ten 0a kadar indirilmiştir.
İstihdam yükündeki prim yükleri azaltılmış, sigorta primi
iş veren paylarında 5 puan bütçe tarafından
karşılanmıştır. Dünya genelinde dört yıldır
süren krize rağmen birçok ülkede vergi artışları
olmuştur, bizim ülkemizde ise tam tersine sağlık, eğitim,
turizm, tekstil gibi sektörlerde KDV oranları yüzde 18den 8e, yine
bazı gıda maddelerinde yüzde 8den KDV oranı yüzde 1e
düşürülmüştür. Yatırımları desteklemek, istihdamı
artırmak amacıyla kurumlar ve gelir vergisi yükü
azaltılmış, 2002 yılında yüzde 65 olan kazançlar
üzerindeki vergi yükü bugün yüzde 34e indirilmiştir.
Cumhuriyet
tarihinin en büyük vergi teşvik sistemi bu yıl uygulamaya
konulmuş, teşvikle 6ncı bölge yatırımlarında
askeri ücret üzerinden vergi ve prim yükü tamamen
kaldırılmıştır. Teşviklerden yatırım
aşamasında faydalanma
imkânı getirilmiş, kazancın yüzde 50sini matrahtan
indirilmesine imkân
sağlanmıştır. Hizmet ihracatını teşvik eden
yeni bir mekanizma ilk kez uygulamaya başlamıştır.
Karadeniz yolu ile
şehirler arası ve uluslararası yolcu
taşımacılığında elektronik bilet uygulaması
başlatılmıştır. En kısa zamanda elektronik
uygulamaların tüm sektörlerde
yaygınlaştırılmasının mücadelemize büyük fayda
sağlayacağı inancındayım.
Tüm dünya
uygulamaları da göstermiştir ki yalnızca kanuni düzenleme
yapılması amaca ulaşmakta yeterli değildir, asıl olan
kanuni düzenlemelerin etkin ve verimli bir şekilde
uygulanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek ancak AK PARTİ
iktidarına gibi güçlü, istikrarlı, hizmet sevdalısı bir hükûmetle
mümkün olacaktır. Elde ettiğimiz bu başarılar kesinlikle
tesadüf değildir. İlk günkü gibi aynı istek, aynı arzu,
aynı heyecan, aynı istikrarla çalışıyoruz. Büyük
millet, büyük güç, hedef
Son olarak da, on
yıl öncesi toplanan vergilerin neredeyse yüzde 86sı faize giderken
bugün ise toplanan vergilerin yüzde 84ünü milletimizin hizmetine
kazandıran Hükûmetimize, Maliye Bakanlığımıza, Maliye
Bakanımıza, Gelir İdaresi Başkanlığımıza,
ilgili kurum ve kuruluşlara, emeği geçen herkese müteşekkir
olduğumu belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğütken.
Bursa Milletvekili
Bedrettin Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yıldırım.
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun 2013 yılı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kurum bütçesine dair
bilgilendirme yapmadan önce, seçim bölgemle ilgili bugün, çok sıcak bir
gelişme hakkında da yüce heyetinizi bilgilendirmek istiyorum.
Değerli Bursalı hemşehrilerimizin de bu bilgilendirmeye
sevineceklerini ümit ediyorum. Keles Termik Santrali İhalesi Sözleşmesi
bugün imzalanmıştır. İnşallah Keleste 1
milyarlık bir yatırımla bin kişilik bir istihdam önümüzdeki
süreçte başlayacaktır.
Yine, yüksek
hızlı trenle ilgili Bursadaki merkez istasyonun temel atma töreni
önümüzdeki pazar günü gerçekleştirilecektir.
Keza, Bursa için
2013 yılı sağlık yatırımlarının
yılı olacaktır.
Bursa Teknik
Üniversitesiyle ilgili, Kestel Çataltepeye kurulması kesinleşen
kampüsle ilgili süreç işlemektedir.
Yine,
İzmir-Bursa-İstanbul otobanının hızla yapım
çalışmaları sürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Bursa ölçeğinde örneklediğim bu ve benzeri
yatırımların tüm yurtta gerçekleştirilmesi
sırasında uygulanan kamu ihaleleri, usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu
kaynaklarının israf edilme riskinin en fazla olduğu kamu
faaliyetlerinin başında gelmektedir. Bu nedenle, kamu
alanlarında verimliliğin sağlanabilmesi için ihale sisteminin
çok iyi tasarlanması ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu misyonu da, Kamu
İhale Kanunuyla kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve
mali özerkliğe sahip Kamu İhale Kurumu üstlenmiştir. Kamu
alımlarında saydamlık, verimlilik, hesap verilebilirlik, kamuoyu
denetimi ve geniş bir rekabet ortamı sağlamak amacıyla
kurgulanan kamu alımları sistemi 4734 sayılı Kamu
İhale Kurumu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu ile düzenlenerek 2003 yılı başında yürürlüğe
girmiştir. Kurum tarafından kamu maliyesi, kamu yönetimi ve kamu
hukuku alanında ciddi bir büyüklüğü olan kamu
alımlarının yönetiminde profesyonel bir yapının
oluşturulması için önemli adımlar atılmış ve
büyük başarı sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hak
arama hürriyetinin bir yansıması olarak, Türk ihale sisteminde,
anılan kanun ile idari yargı aşaması öncesinde
şikâyetlerin incelenerek çözüme kavuşturulması mekanizması
geliştirilmiş, kamu idarelerinin idari denetim yoluyla hesap
verdiği bir şikâyet inceleme sistemi
kurumsallaştırılmıştır. Kamu İhale Kurumunun
kararları şüphesiz idari nitelikli kararlardır ve yargıya
açıktır. İstisna ve kapsam dışı hariç, çerçeve
anlaşma kapsamındaki münferit sözleşmeler de dâhil, şikâyet
edilebilir ihale sayısı yıllar itibarıyla ortalama 55 bin
civarındadır. Her yıl yaklaşık 4.300 şikâyet
başvurusu değerlendirilmiş ve bunların yüzde 85i
yargıya intikal etmeden çözümlenmiştir. Kuruma yapılan
şikâyet başvurularının yıllar itibarıyla
yaklaşık yüzde 77si otuz günden az bir sürede
sonuçlandırılmıştır. Kamu İhale Bülteninde yıllık
yayımlanan ihale sayısı ise yaklaşık 330 bin
civarındadır. Kamu İhale Kurumu, yukarıda sayılan
görevleri mesleki personeli, yönetici ve idari olmak üzere 246 kişiyle
sürdürmektedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ihale
işlemlerinin etkin, şeffaf ve hızlı bir şekilde
yürütülebilmesi, işlem maliyetlerinin azaltılması, ihalelere
katılımın ve rekabetin artırılmasının en
etkin yollarından birisi de elektronik ihalenin hayata geçirilmesidir. Bu
uygulama ilk kez 1 Eylül 2010 yılında
başlamıştır. Bu uygulamayla birlikte ihale
dokümanlarına ilişkin hatalar minimum düzeye indirilmiş, zaman
ve iş gücü kaybı önlenmiş, istekliler içinde izlenebilirlik
sağlanmış ve birçok bilgiye sistem üzerinden
ulaşılabilir hâle gelmiştir. Daha da önemlisi pilot sektör
olarak belirlenen tıbbi cihaz alımları için bütün ihale
işlemlerinin elektronik ortamda yapılabilmesi
sağlanmıştır. Bir sonraki adımda da fiyat teklifi
dışında, ihale sürecinde yapılması gereken tüm
işlemler elektronik ortamda gerçekleştirilecektir. Hükûmetimizce,
rekabetin öne çıktığı, açıklığın ve
şeffaflığın tartışılmadığı,
her şartta kamu yararının gözetildiği, idarenin zaafa
uğratılmadığı, izlenebilir bir ihale sürecinin hâkim
olduğu Kamu İhalenin etkin hâle getirilmesi
sağlanmıştır.
Bu anlayışla, tasarruf ilkelerine uyumlu, etkin
verimli bir kaynak kullanımı hedefini içeren kamu tahmini
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) -
bütçesinin hazırlanmasında emeği geçenlere
teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.
Erzurum
Milletvekili Cengiz Yavilioğlu.
Buyurunuz
Sayın Yavilioğlu.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benim
anlatacağım husus, özelleştirmeler. Tabii, özelleştirmeler
söz konusu olunca da her bir taraftan, her bir iklimden ayrı ayrı hem
kabuller hem eleştiriler oluyor. Ama dünyadaki biçimiyle
özelleştirmelerin ortak gerekçeleri var. Bunlardan bir tanesi,
özelleştirilecek şirketlerin zayıf finansal performansları,
aşırı istihdamlarının olması, oldukça
merkezîleşmiş ve politize olmuş organizasyonlar olması,
sübvansiyonlara ve tek yanlı transferlere
bağımlılıkların yüksek olması. Türkiyede de
benzer durum söz konusu. Şöyle ki: Türkiyede 1986-2012 yılları
arasında özelleştirme programındaki şirketlerden elde
edilen toplam kâr 4,5 milyar dolar civarında. Fakat yine, bu kapsamdaki
şirketlerin zararları, finansman ihtiyaçları 14 milyar
doların üzerinde. Bu şirketler, elde etmiş oldukları
kârlardan 3 kat daha fazla -yaklaşık olarak- zarar etmişler veya
finansmana ihtiyaç duymuşlar. Ekonomik sonuçları itibarıyla bu
şirketlerin 1986-2010 yılları arasında sadece 65
şirket aracılığıyla yapılan yatırım
tutarı 12,4 milyar dolar civarında. Yani bu şekliyle, bu yönüyle,
yatırım performansı yönüyle performans oldukça yüksek. Yine, bu
şirketlerden 45 tanesinin 31 adedinde üretim kapasitesinde artış
söz konusu olmuş. Bu şirketlerin yüzde 80inde net kâr elde
edildiği görülmüş. Yine, bu şirketler
aracılığıyla Türkiyeye 1986-2011 yılları
arasında yaklaşık 10,7 milyar dolarlık bir kaynak
girişi olmuş.
Peki, bu
şirketlerden elde edilen gelir ne kadar? Yaklaşık -yan
gelirlerle birlikte- 52 milyar dolarlık bir gelir. Bunun yüzde 79u bizim
dönemimizde elde edilmiş ve bu gelirlerin yaklaşık yüzde 63,8i
hazineye, yine bu gelirlerin yüzde 19,8i şirketlerin ihtiyaçları
için aktarılmış.
Ben
şirketlerle ilgili iş kaybı tazminatı ödemesinden
bahsedecektim ama bundan çok fazla bahsetmek de istemiyorum. Çünkü sosyal
amaçlı yapılan çalışmalardan çok fazla bahsedilmiyor.
Hâlbuki iş kaybı tazminatı, 4/C kapsamında alınan
kişilerin -31 bin kişi, yaklaşık bunların 7 bini bizim
dönem öncesinde işten çıkarılanlar- ilave emeklilik ikramiyesi
oldukça yüksek. Sosyal destek projeleri var, bunlar
aracılığıyla yaklaşık 30 bin civarında
insana iş imkânı sağlandı. Nakle tabi personele yine
diğer kapsamlardan farklı olarak yaklaşık 28 bin
kişiye ilave kaynak verildi.
Bunları bir
kenara koyuyorum ama Sayın Oyanın burada söylemiş olduğu
bir husus biraz ağır oldu. O da bizim dönemimizde yapılan
özelleştirmelerle ilgili olarak birtakım yolsuzlukların
olduğuna, bize yakın olan insanlara peşkeş çekildiğine
dair bir konuşmaydı. Buna üzüldüm doğrusu. Bu bir şeyi de
bana hatırlattı. O da 10 Haziran 1997 yılında Genelkurmay
Başkanlığının vermiş olduğu brifingde
özelleştirmelerle ilgili bir başlık vardı. O
başlıkta da aynen şöyle diyordu: Özelleştirme
kapsamında yapılan ihalelerde irticai kesim yanlısı
şirketlere öncelik verildiği ve bu şirketlerin, başta enerji
olmak üzere, stratejik önemi haiz sektörlerdeki ihalelere ilgi duyduğu ve
birleşerek güç oluşturmaya yönelik çalıştıkları
hususu açık kaynaklarda yer almıştır. Bu brifingde hem
ekonomistlere hem yargı mensuplarına hem medya mensuplarına
önemli bir gerekçe oluşturarak önemli bir şey söylenmişti. Ben
baktım, bu döneme ilişkin neler yapmış Refahyol Hükûmeti?
Yaklaşık 15 tane şirket ve işletme
özelleştirilmiş. Şöyle göze çarpar, bildiğim,
tanıdığım -bu camia içerisindeyim- irticacı denilecek
hiçbir şirket yok ama İş Bankası var. Başka ne var?
Çağlar var, Dinç Bilgin var. Verilen şirketler; Etibank var, Soda
Sanayii var, limanlar var fakat bunlar içerisinde irticacı
diyebileceğimiz herhangi birisi yok. Ama, bu söylem, bu görüş, bu
düşünce maalesef darbe gerekçesi oldu. Kısıtlayıcı,
sınırlandırıcı, düzenleyici ve bir şekliyle de
yok edici bir anlayış. Bu anlayış oldukça tehlikelidir
değerli arkadaşlar. Her kim söylerse söylesin, özelleştirmeler
bir devlet politikasıdır, bir hükûmet politikası değildir.
80 sonrasında hükûmet olan her bir parti bu programı, bu projeyi
yürütmüştür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ
YAVİLİOĞLU (Devamla) - Hatta daha da ilgincini söyleyeyim:
Bazı şirketler, bazı işletmeler bazı dönemlerde
kapatılmıştır. Bu, bizim dönemimizde değildir.
Eğer sahiplenilecekse geçmişle birlikte sahiplenilmelidir,
eleştirilecekse hem geçmiş hem bugün birlikte eleştirilmelidir.
Bütçenin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yavilioğlu.
Kayseri
Milletvekili Ahmet Öksüzkaya.
Buyurunuz
Sayın Öksüzkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
2013 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; globalleşen dünya ekonomisinde
firma büyüklükleri ve firmaların halka açılma düzeyleri
artmaktadır. Bu nedenle, mali işlemlerin muhasebeleştirilmesi,
muhasebe kayıtlarına dayanılarak finansal tabloların
hazırlanması ve bunların denetim ve güvenilirliği,
işletmeler hakkında doğru bilgi edinilmesi açısından
çok önem taşımaktadır.
2000li
yılların başından itibaren birçok ülkede yaşanan
muhasebe skandalları etkin bir denetim ve kamu gözetimi sisteminin önemini
bir kez daha gündeme getirmiş ve bu ülkeleri bu konuda ciddi adımlar
atmaya sevk etmiştir. Avrupa
Birliğinde 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz
sonrasında, kamu gözetiminden sorumlu olacak kurumların
oluşturulmasını sağlayan düzenlemelerin yapılması
yönünde adımlar atılmıştır. Ülkemizde
bağımsız denetim uygulamalarının geçmişi çok
eskiye dayanmamaktadır.
Son yıllarda,
dünyada muhasebe ve finans denetimi alanında ortaya çıkan
gelişmeler bu alanda bir değişim sürecini
başlatmıştır. Bu süreçte işletmelerin mali denetiminin
önemi daha fazla idrak edilmiş, bağımsız denetimin belli
bir standarda kavuşturulması ve denetçiler ile denetim kurumları
üzerinde bir kamu gözetimi mekanizmasının oluşturulması
zaruri hâle gelmiştir. Avrupa Birliği de 1984 yılında
yürürlüğe konulan bu konuyla ilgili direktifini revize ederek daha
kapsamlı düzenlemeler yapmıştır. Bu alandaki uluslararası standartlara uyumun
sağlanması, gelişmiş ülkelerde oluşan trende ve Avrupa
Birliği müktesebatına uygun olarak, denetim standartları ve
bağımsız denetim konusunda kamu adına gözetim, yetki ve
sorumluluğuna sahip bir kuruma ülkemizde de ihtiyaç bulunmaktaydı.
Tüm bu gelişmelerin neticesinde, yeni Türk
Ticaret Kanununda öngörülen çağdaş denetim sistemini hayata
geçirerek ilgili Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak ve
ülkemizde bağımsız denetim alanında uygulama birliğini
sağlayarak etkin bir kamu gözetimi ve denetimi sistemini oluşturmak
amacıyla, 2 Kasım 2011 tarihinde, 660 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun kurulmasıyla Avrupa Birliği
şirketler hukuku faslı, kapanış kriterlerinden muhasebe ve
denetime ilişkin kriter sağlanmış bulunmaktadır. Muhasebe, finansal raporlama ve
bağımsız denetim konusunda yetki tek elde toplanmış ve
Avrupa Birliği açısından, konusunda tek muhatap kurum
olmuştur. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
denetim ve gözetiminde finansal raporlama ve denetim sisteminin etkin bir
şekilde işletilmesiyle finansal tabloların uluslararası
denetim standartları uyarınca denetlenmesi sağlanacak ve bu
tabloların uluslararası alanda kabul görmesiyle birlikte
işletmelerimizin kredi imkânlarına kavuşmaları
kolaylaşacaktır. İşletmelerimizin mali gücünün
karşılaştırılabilir ölçeklere göre hesaplanması
sağlanacak ve bu şekilde, işletmelerimizin rekabet güçleri de
artabilecektir. Kamuoyunun güvenilir
denetim raporlarıyla aydınlatılması ile sermaye
piyasasının gelişimine katkıda bulunarak küçük tasarruf
sahiplerinin birikimlerinin ekonomik yatırımlara dönüştürülmesinde
etkili bir rol oynayacaktır.
Hedeflenen
büyümenin gerçekleştirilmesinde, güçlü bir sermaye piyasası kurulunun
oluşmasında bu kurumun denetiminin önemli bir rol üstlendiğini
de söyleyebiliriz. Bu kurumla birlikte,
Türk denetçilerinin uluslararası alanda akreditasyonu yapılarak
denetim piyasamızın yurt dışına açılması da
sağlanacaktır. Bu sistemin
kayıtlı ekonomiye geçiş sürecine de olumlu katkı
sağlayacağına inanıyoruz. Etkin bir kamu gözetimi
sisteminin oluşturulması, bağımsız denetim faaliyetleri
açısından gerekli kalite ve güvenin sağlanması demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 yılı bütçesinin hazırlanmasında katkı
sağlayan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, değerli bakanlık
personeline, bakanlarımıza teşekkür ediyorum. 2013
yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öksüzkaya.
Aydın
Milletvekili Mehmet Erdem. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Erdem.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2013 yılı
gelir bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, son yıllarda yaşanan küresel finansal kriz tüm dünyayı
etkilemektedir. Krizden ülkemiz ekonomisi de etkilenmekle birlikte, AK
PARTİ hükûmetlerinin ekonomi kurmayları gereken tedbirleri yerinde ve
zamanında almışlardır. Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğanın ifadesiyle
küresel kriz ülkemizden teğet geçmiştir. Bugün, Türkiye dünyanın
borç döngüsü en sağlam ve güvenilir ülkeleri arasındadır,
uluslararası finans kuruluşları da belki de istemeye istemeye-
Türkiyenin notunu artırmak mecburiyetinde kalmışlardır.
2013
yılı bütçesine şöyle bir baktığımızda 68,1
milyar TL eğitime ayrılmıştır. Bu, AK PARTİnin
eğitime verdiği önemin en önemli göstergesidir. Yine, 2013
yılı bütçesinde esnafa, tarım kesimine, KOBİlere kredi
faiz desteği ve diğer destekler için 10,2 milyar TL
ayrılmıştır. Yine, tarımsal destek ödemelerine
ayrılan kaynak yüzde 25 artırılarak 7,2 milyar TLden 9 milyar
TLye yükseltilmiştir. 2013 yılı bütçesinde
yatırımlara ayrılan pay 2012ye göre yüzde 20
artırılarak 39,2 milyar TLye yükseltilmiştir. Türkiyenin her
yeri şantiye gibidir ve yatırımlar bundan sonra da artarak devam
edecektir.
AK PARTİ
olarak yaşlılarımıza, engellilerimize, fakirlerimize,
çocuklarımıza, kadınlarımıza, şehit
yakınlarına ve gazilerimize sahip çıktık, bundan sonra da
daha çok sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda, sosyal
hizmetler ve sosyal yardımlar için önceki yıla göre yüzde 25
artışla 26,4 milyar TL kaynak ayrılmıştır.
Köylerde
yaşayan vatandaşlarımızın takdirle
karşıladığı, AK PARTİ döneminin efsane projesi
KÖYDESe 578 milyon TL, SUKAP Projesine 525 milyon TL, kalkınma
ajanslarına 473 milyon TL ayrılmıştır.
AK PARTİ
hükûmetleri, gelir politikalarını ekonomik istikrarın
sürdürülmesi amacıyla mali disiplini esas alan bir yaklaşımla,
istihdam ve yatırımları teşvik edecek, yurt içi
tasarrufları artıracak, bölgesel gelişmişlik
farklarını azaltacak, ekonomiye rekabet gücü kazandıracak
şekilde yürütmektedirler.
Maliye
Bakanlığı, vergi sistemimizi, etkinlik, basitlik ve verimlilik
ilkeleri doğrultusunda gözden geçirmiş, Gelir Vergisi Kanunu çalışmalarını
tamamlayarak Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunmuştur. Yeni Türk Ticaret
Kanunu sonrasında, Vergi Usul Kanunu da sade, anlaşılır,
adil ve uygulanabilir bir şekilde hazırlanmaktadır. AK
PARTİ döneminde, vatandaşlarımızın vergi yükü
azaltılmıştır; gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDVde
indirimlere gidilmiştir.
2010
yılı OECD verilerine göre Türkiye, yüzde 26lık vergi yükü ile
34 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip 6ncı
ülkedir. Bunun yanında Maliye Bakanlığımız, kayıt
dışı ekonomiyle mücadele amacıyla 2011-2013 dönemini
kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem
Planını uygulamaktadır. Maliye
Bakanlığımız, vergi politikasını
uluslararası alanda Türkiyenin rekabet gücünü artıracak şekilde
geliştirmekte, İstanbulun önce bölgesel, sonra da küresel finans
merkezi olmasını hedeflemektedir.
Yapılan
kanuni düzenlemelerle kültürel, sanatsal ve geleneksel değeri olan,
kaybolmaya yüz tutan meslek kollarında faaliyet gösteren
esnaflarımız vergiden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca,
vergide yapılan istisna ve muafiyetlerle -başta kadınlar olmak
üzere- dezavantajlı grupların istihdamının
artırılması sağlanmıştır.
Bereketli
insanların elinde bütçe bereketlenir. Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan ve ekibi bereketli insanlar olarak, Türkiyeye
yaptıkları hizmetlerle destanlar yazmışlardır ve
yazmaya da devam edecekler. Allah onlardan ve bu hizmetleri takdir ederek bizi
destekleyen aziz milletimizden razı olsun, 2013 yılı bütçemiz
hayırlı ve bereketli olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Lehinde,
Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz.
Buyurun Sayın
Beyaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİNE LÖK
BEYAZ (Diyarbakır) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; bütçe görüşmelerinin on ikinci turunda şahsım
adına lehte söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarken 2013
yılı bütçesinin, şimdiden, Türkiye'mize hayırlı
olmasını dilerim.
Henüz on yedi ay
önce kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız,
halkımızın sağlıklı, güvenli ve hayat kalitesi
yüksek şehirlerde yaşaması için var gücüyle
çalışmaktadır. Sayın Başbakanımız, 2023
vizyonunu ortaya koyarken yaşanabilir çevre ve marka şehirleri
oluşturmak anlamında kentsel dönüşüm seferberliğini
başlatmıştır. Sürdürülebilir çevre ve yaşanabilir
yerleşmeler sağlamak ve bunun yanında, korumacılık
anlayışıyla tarihî ve kültürel mirasımızı gelecek
nesillere taşıyacak marka kentler hedefimizdir.
Bu büyük proje
kapsamında, 2023e kadar 6,5 milyon birim konutun dönüştürülmesini
planladık. 5 Ekim 2012de, 35 ilimizde, Sayın Başbakanımızın
önderliğinde, 65 farklı noktada, 3.169 binanın dönüşümü
başlamıştır.
Kentsel
dönüşümle insanımızın yaşam kalitesini yükseltmek ana
düsturumuzdur. Teknik altyapısıyla, sosyal donatıları,
rekreasyon alanları, parkları, yeşil alanları, kent meydanları
ile yöresel mimari ögelerin açığa çıktığı ve her
bir kentin kendi kimliğinde hayat bulan şehirlerimizi marka
yapacağız. Bu yıl, kentsel dönüşüm projeleri için bütçede
yaklaşık 1 milyar kaynak ayrılmıştır.
AK PARTİ
iktidarında, Sayın Başbakanımızın
talimatlarıyla başlayan, Diyarbakırı marka şehir
yaparak hak ettiği yere taşıyacak birçok proje aynı anda
yürütülmektedir. Depreme dayanıksız, çarpık ve
sağlıksız yapılaşmadan
arındırılması, tarihî dokusunun ön plana
çıkarılması ve yaşatılarak korunması
amacıyla 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Yasası kapsamına alınan 4 bölge
bulunmaktadır; bunların 3ü İstanbuldadır, 4üncüsü ise
Diyarbakır surları ve Suriçi bölgesidir. Yani, Sayın
Başbakanımızın her zaman dediği gibi, 780 bin
kilometrekarenin hepsi birdir, hepsi Türkiye'mizdir; Diyarbakır neyse
İstanbul odur, İstanbul neyse Diyarbakır odur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Halid Bin Velidin
oğlu Süleyman ve 27 sahabenin yattığı Hazreti Süleyman
Camii ve Süleymaniyenin minareleri aynı göğe yükselmektedir.
Mezopotamyanın kalbi Diyarbakır, Anadolunun ilk İslam
kentidir. Binlerce yıllık geçmişiyle milattan önce 10 binli yıllara
ait bulgular Körtik Tepe ve Çayönünde bulunmuş yani
insanlığın ilkleri bu kadim kentte
yaşamıştır. Diyarbakır Ulu Camii, Mekke, Medine, Kudüs
ve Şamdaki haremi şeriflerden sonra 5inci haremi şeriftir.
Diyarbakır
Surları, içinde insanların yaşayarak günümüze kadar
geldiği, 10-
Ancak, mevcut
sorunların çözümü için kentsel dönüşüm kapsamında
çalışmalar hızla devam ederken Diyarbakırda ne yazık
ki bir taraftan da kentleşme sorunları vardır. Tarihî ve
kültürel değerinin korunması gereken, efsanelere konu olan
Kırklar Dağı, maalesef, 28 Kasım 2008 tarihinde
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclis kararı ile imara
açılmıştır. Kırklar Dağında 10-15
katlı betonarme yapılar hızla yükselmektedir; kentin ve
Diclenin, tarihî On Gözlü Köprünün silüetine ne yazık ki bir bıçak
gibi saplanmıştır.
Yıllar
yılı terör ve karpuzla tanınan ve bunu hiç hak etmeyen, binlerce
yıllık geçmişe sahip, Anadolunun ilk İslam kenti
Diyarbakıra bütün milletvekili arkadaşlarımı davet ederken
bizleri izleyen Diyarbekir sevdalısı herkese selam ve sevgilerimi
gönderiyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Beyaz.
Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar.
Buyurunuz
Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın 2012 yılında
gerçekleştirdiği faaliyetler ve 2013 yılı bütçe
tasarısı hakkında bilgi sunmaya çalışacağım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde 20nci
yüzyılın ortalarından itibaren hız kazanmaya başlayan
şehirleşme 1960ta yüzde 33e ulaşmış ve bugün
itibarıyla da yüzde 76 seviyesini aşmıştır.
Ülkemizdeki hızlı şehirleşme bir taraftan plansız ve
çarpık yapılaşmaya sebep olurken diğer taraftan da doğal
kaynakların ölçüsüz kullanılmasına ve çevre kirliliğine yol
açmıştır.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, bu sorunların kalıcı
bir şekilde çözümünü sağlamak gayesiyle kuruldu.
Bakanlığımızın kuruluşundan itibaren
yaptığımız çalışmalarla sürdürülebilir çevre ve
yaşanabilir yerleşmeler sağlamak, şehirlerimizin marka
değerini artırmak ve ülke çapında kentsel dönüşümü
başlatmak doğrultusunda heyecanlı ve titiz bir yapı
oluşturduk. Bu kapsamda, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar
dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve
arazilerde sağlıklı ve güvenli hayat alanları
oluşturmak gayesiyle, sizlerin de desteğiyle Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu
çıkardık ve Sayın Başbakanımızın da
katılımlarıyla Türkiye'nin 35 ilinde 3.169 binayı
yıkarak dönüşümü başlattık.
Bu kanun ve ilgili
diğer mevzuatın uygulamasını sağlayarak Türkiye
genelinde yaklaşık 6,5 milyon konutun dönüştürülmesi
planlanmaktadır. Kentsel dönüşümle sadece binalar
yıkılıp yeniden yapılmayacak, aynı zamanda teknik altyapı,
şehir meydanları, parklar, yeşil alanlar ve modern hayatın
gerektirdiği sosyal donatıların oluşması ile
şehirlerimizin marka değeri de artırılacaktır.
Ayrıca, inşaat sektörü ile birlikte ilgili diğer sektörler de
canlandırılacaktır. AK PARTİ tarafından kurulan
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri ile on yıl boyunca başarıyla
yürüttüğümüz planlı kentleşme ve konut üretim seferberliği
sayesinde büyük bir uygulama pratiği yakaladık. Aynı süreçte
inşaat sektörü gelişti, ciddiyet ve derinlik kazandı. Bu olgu, kentsel
dönüşümde de bize büyük kolaylık sağlayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa ile ulaşılması
düşünülen hedeflerin tek bir kurum tarafından gerçekleştirilmesi
mümkün değildir. Bu nedenle, uygulamada başta yerel yönetimler olmak
üzere, ilgili kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum
kuruluşları ve özel sektörle iş birliği içerisinde
çalışmaktayız. Burada şüphesiz en önemli aktörler yerel
yönetimlerdir. Bu kapsamda, İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli ve
Sakarya büyükşehir belediyeleri ile bunların ilçe belediyelerine
riskli yapı ve riskli alan belirleme yetkisi verdik. Ayrıca, ülke
genelinde yerel yönetimlerden Bakanlığımıza gelen riskli
alan ve rezerv yapı alanı teklifleri incelenerek uygun görülenlere
ilişkin işlemler ivedilikle tamamlanmaktadır. Bunlara ilaveten,
Belediye Kanununun 73üncü maddesine göre, Bakanlığımızca
toplam 16 kentsel gelişim ve dönüşüm proje alanı
Başbakanlığa gönderilmiştir.
Bakanlığımız, belediyeler ve TOKİ eliyle ülke
sathında 250 noktada kentsel dönüşüm çalışmalarına
aralıksız olarak devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızca
riskli yapıların tespitiyle ilgili olarak bugüne kadar 120
kuruluşa lisans verilmiştir. 6306 sayılı Kanunun
yürürlüğe girmesinden bu yana, yurt çapında Kentsel Dönüşümde
Sektörler Buluşuyor temalı çalıştaylar ve bilgilendirme
toplantılarına sektörle ilgili 5 binin üzerinde katılım
sağlanmıştır. Kentsel dönüşümde esas hedefimiz, riskli
yapıların vatandaşlarımız tarafından
dönüştürülmesidir. Bu doğrultuda vatandaşlarımıza,
imkânlar ölçüsünde kira desteği, kredi faizlerini sübvanse etmek gibi her
türlü yardımlar yapılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın diğer bir faaliyeti olan
coğrafi bilgi sistemlerinin kurulması çalışmalarında
son aşamaya geldik. Bugün için, adres, bina, kadastro, idari birimler,
ulaşım, hidrografya, arazi örtüsü, ortofoto, topoğrafya ve
jeolojik altyapı gibi çok önemli olan 10 temel coğrafi veri içeren
bir portal oluşturuyoruz. Bu portalın tamamlanmasıyla izleme ve
koordinasyon altyapısı oluşacak ve ilgili kamu ve özel sektör
kuruluşlarımıza kolay ve sağlıklı coğrafi
bilgi aktarımı sağlanacaktır. Böylece yatırımlar
da hızlanmış olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızca
çevreyi koruma gayesiyle yapılan çalışmalar ve de verilen teknik
ve mali desteklerle son yıllarda kanalizasyon şebekesi ve atık
su arıtma tesisiyle hizmet verilen belediye sayısında ve bu
hizmetlerin verildiği nüfusta önemli artışlar olmuştur.
2002 yılında belediye nüfusunun yüzde 35inde atık su
arıtma hizmeti verilirken bugün bu oranı yüzde 72ye
çıkardık, ki bu 45 milyon kişiye tekabül etmektedir. Hedefimiz,
2023 yılında tüm belediyelerin atık su arıtma tesislerine
kavuşmasını sağlamaktır. Ayrıca, yerel
yönetimlerin atık su arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde
50si Bakanlığımızca karşılanmaktadır. Bu
kapsamda, bu yıl belediyelere 27 milyon TL ödeme
yapılmıştır. 2003 yılında sadece 15 olan
katı atık düzenli depolama tesis sayısı bugün 68e
ulaştı. Bugün itibarıyla bu tesislerde 879 belediyede 44 milyon
kişiye hizmet verilmektedir. Ayrıca,
Bakanlığımızca belediyelerimize son iki yılda 1.041
adet çöp toplama aracı hibe edilmiştir. Bunlara ilaveten,
Bakanlığımızca belediyelerimize bisiklet yolu
yapımı ile sokak iyileştirme çalışmalarında
önemli destekler sağlanmaktadır. Yine, 2009-2020 Çevresel Gürültü
Eylem Planı uygulaması doğrultusunda, gerekli gürültü ölçüm ve
denetimleri de Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.
Diğer yandan, bugün sayısı 208e ulaşan deniz
kirliliğini ölçüm istasyonlarında yılda 2 kez deniz suyu, dip
çamuru ve deniz canlılarında 40 farklı parametrede kirlilik
ölçümleri yapıyoruz. Denizlerimizde mavi bayraklı plaj ve marina
sayısı 2003 yılında 151 iken bu sayıyı bugün
itibarıyla 374e çıkardık. 2012 yılı itibarıyla
81 ilde 122 adet sabit istasyon ve 3 adet mobil ölçüm aracıyla hava
kalitesi ölçümü yapıyoruz. Alınan veriler değerlendirilerek
anlık olarak halkın bilgisine sunuluyor. İlave olarak 39 sabit
istasyon daha kuruyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iklim değişikliği ile
mücadele ve ozon tabakasının korunması kapsamında strateji
belgeleri ve eylem planlarını tamamladık. Sera gazı
emisyonlarının takibi de Bakanlığımız
tarafından yapılmaktadır. Bu doğrultuda, tesisler ilk
raporlamalarını 2016 yılından itibaren yapacaklardır.
Yine, karbon piyasası oluşturmaya yönelik çalışmaları
da sürdürmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çevre izin ve lisans belgeleri yani
ÇED artık elektronik ortamda veriliyor. ÇED için toplam 199 adet belgeyi 16ya
düşürdük. 13 ayrı yönetmelikle düzenlenen çevre izin ve lisansa
ilişkin süreçleri tek yönetmelik altında topladık.
Bakanlığımızca, 2012 yılında turizm ve konut,
petrol ve madencilik, atık ve
kimya, ulaşım ve kıyı, tarım ve gıda, enerji ve
sanayi yatırımlarına ilişkin toplam 283 proje için ÇED
olumlu, 2.845 proje için ise ÇED gerekli değildir. kararı
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mekânsal planlama, yerleşme ve yapılaşma
konularında 2023 yılını hedef alan Kentsel Gelişme Stratejisi
ve Eylem Planı yani KENTGESi etkin bir şekilde uygulamaktayız.
Ayrıca, üst ölçekli plan ve kalkınma politikalarına uygun olarak
ulusal ve bölgesel nitelikli mekânsal stratejik plan
çalışmalarını Kalkınma Bakanlığıyla
birlikte yürütmekteyiz.
Bakanlığımız ve
büyükşehir belediyelerince ülkemizin genelinin yüzde 97sinde çevre düzeni
planları tamamlanmıştır. Ülke çapında enerji
santralleri, askerî alanlar, eğitim ve sağlık alanları ile
kamu yatırımları ve toplu konut alanları gibi
yatırımlara ilişkin imar planları da
Bakanlığımız tarafından hızlı bir
şekilde onaylanmaktadır. Van ili ve çevresiyle Erciş ilçesinde
hâlihazır haritalar, jeolojik etüt raporları ve imar planlama
çalışmaları ile kentsel tasarım projeleri de
Bakanlığımız tarafından tamamlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri;
Saygıdeğer Başkan, çok
değerli milletvekilleri; şehirlerimizin marka değerini
artırmak için özel projeler hazırlıyoruz. Bu doğrultuda
İstanbul Finans Merkezi Projesini tamamladık. Buna ilave olarak
Diyarbakır Suriçinde tarihî dokuyu ortaya çıkarmak ve buradaki
tescilli yapıları ihya etmek için dönüşüm
çalışmalarını hem Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlığımız hem Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz hem Kültür ve Turizm Bakanlığımız hem de
Diyarbakır Valiliğimizle birlikte yürütmekteyiz.
İstanbulda 3üncü büyük
havalimanını da kapsayacak şekilde kurulacak yeni şehir
için harita alımları, imar planları ve kentsel tasarım
çalışmalarını Ulaştırma Bakanlığı
ile müşterek yürütmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapı ruhsatı ve yapı
kullanma izin belgesi işlemlerini basitleştirdik. Talep edilen belge
sayısını azalttık. Böylece, belediyelere de büyük
kolaylık sağladık. Yapmakta olduğumuz çalışmalar
ile yapı ruhsat süresinin 5 iş gününe indirilmesi ve bu konuda teknik
müşavirlik kuruluşlarına yetki ve sorumluluk verilmesi
çalışmalarında son aşamaya geldik.
Saygıdeğer
milletvekilleri, artık, yapı malzemelerimiz dünya piyasalarında
en üst düzeyde rekabet edebiliyor. Bu doğrultuda, dünya
standartlarında, kaliteli, fonksiyonel ve ucuz yapı malzemesi üretimi
için yeni yönetmelik ve denetim sistemleri oluşturarak kullanıcı
bilincini geliştirme noktasında
çalışmalarımızı artırdık.
Yine, özel
yapı müteahhitlerine yekti belgesi numarası vererek ve yapı
ustalarına geçici ustalık belgesi düzenleyerek sektörü kayıt
altına aldık. Sektörü kayıt altına alarak kayıt
dışı ekonomi ile mücadeleye katkı sağlıyoruz.
Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planında
Bakanlığımıza ait eylemlerin hemen hemen tamamında
yüzde 100 başarı sağlanmıştır.
Binalarımızdaki
enerji verimliliğini artırmak için yoğun
çalışıyoruz. Ülke olarak kentsel dönüşümlerde gerekli
başarıyı elde ederek binalarımızı
yalıtımlı hâle getirebilirsek toplam enerji
sarfiyatımız yüzde 16 seviyesinde azalmış olacaktır.
2011 yılında başlattığımız uygulama ile 2012
yılında 44.000 adet enerji kimlik belgesi verdik ve ayrıca
enerji kimlik belgesi verebilecek 8.500 uzman yetiştirdik.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız
doğal sit alanları, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri
alanların tescil, onay ve ilanına dair usul ve esasları
belirlemekte ve bu alanlarda koruma, kullanma ve yapılaşmaya yönelik
iş ve işlemleri de yürütmektedir. Bu doğrultuda, Bakanlık
bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve 21
ilde 28 adet tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonu
oluşturduk.
Deniz ve
kıyı koruma alanlarının büyüklüğünü 2.865 kilometrekareye
çıkardık. Özel çevre koruma bölgelerindeki belediyelerin altyapı
projelerine 2012 yılında yaklaşık 25 milyon lira kaynak
aktardık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapı denetimleri,
Bakanlığımızca yetkilendirilen 1.682 yapı denetim
kuruluşu tarafından, 81 ilimizde, artık daha etkin bir
şekilde yürütülmektedir. Modern ve bilimsel dünyada olduğu gibi bizde
de yapı denetim kuruluşlarımızı güçlendirmeyi ve
teknik müşavirlik kuruluşu hâline getirmeyi hedeflemekteyiz.
Çok değerli
milletvekilleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz 22 bölge, 957 tapu ve
81 kadastro müdürlüğüyle yılda ortalama 20 milyon
insanımıza hizmet vermektedir. Tapu müdürlüklerimizdeki işlemler
artık on-line sistemle yürütülmektedir. Hâlen 341 birimde pilot olarak
uygulanmakta olan başka ilde bulunan gayrimenkul işlemlerine dair
yürüttüğümüz tapu işlemlerini 2014 yılı sonuna kadar tüm
ülkede yaygınlaştırmış olacağız. Ülke
genelinde tapu ve kadastro bilgilerinin bilgisayar ortamına
aktarılması ve Tapu ve Kadastro Bilgi Sisteminin kurulması
noktasında yani TAKBİSi büyük ölçüde tamamladık. Yine, tapular
artık on-line randevu sistemiyle vatandaşa sunulmaktadır. Bu
doğrultuda yaptığımız tespitlerle, vatandaş
memnuniyeti yüzde 95 seviyelerindedir. Yine, ülke genelinde, Türkiye kadastrosunun
yüzde 99unu tamamladık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız,
imar, çevre ve yapım ile ilgili mevzuat düzenlemelerini yapmak, mekânsal
strateji planlaması dâhil, üst ölçekli planları hazırlamak ve
onaylamak, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi faaliyetlerini
yürütmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek, afet
zararlarını azaltmaya yönelik dönüşüm projelerini
hazırlamak, güçlü bir yapı denetim sistemini kurmak ve yönetmek,
enerji verimliliği yüksek yapılar için gerekli
çalışmaları yapmak, yapı kooperatifçiliğini
geliştirmek ve yenilikçi konut politikalarını üretmek, Ulusal
Coğrafi Bilgi Sistemi çalışmalarını yürütmek, yerel
yönetimlere rehberlik etmek, teknik ve mali destek sağlamak, doğal
sit alanlarında, sorumluluğumuzdaki tüm iş ve işlemleri
yürütmek için kurulmuştur.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Bakan Çorlu ne oldu? Çorluyu anlatın,
Tekirdağı anlatın, bir sürü iddialarımız var.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -
Yine, Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan
İller Bankası ile belediyelerimizin sorunlarının çözümüne
çok ciddi katkılar sağlıyoruz. Bu doğrultuda faiz
oranlarını düşürdük ve verdiğimiz kredilerin vadelerini
uzattık.
2012
yılında kredi talebinde bulunan belediyelerden şartları
uygun olanlara ayrım yapılmaksızın kredi
sağladık. Küçük belediyelerin su ve kanalizasyon
sorunlarının çözümü için su kapsamında 745 milyon TL hibe
yardımı, 858 milyon TL kredi tahsisi yapılmıştır.
Yine, BELDES
projesi kapsamında 52 adet belediyenin içme suyu inşaatının
yapımı tamamlanmış, 17 adet de ise tamamlanma
aşamasındadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu doğrultuda ve Bakanlığımıza tahsis
edilen bütçe imkânlarıyla bu hizmetleri daha da etkin ve verimli bir
şekilde yürütmek için, bundan sonra da var gücümüzle çalışmaya
devam edeceğiz.
Bu vesileyle, 2013
yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diler, tekrar saygılarımı ve
teşekkürlerimi sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kentsel dönüşüm projesinde
Çalıklara nereyi verdiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, bütçe
açış konuşmamda Maliye Bakanlığımızın
faaliyetleriyle ilgili olarak epey bir bilgi vermiştim, tekrara kaçmamak
açısından müsaade ederseniz, bugün, daha çok, gündeme getirilen bazı
eleştiriler ve tespitler üzerinde ben de değerlendirmelerde bulunmak
istiyorum ama en başında, Sayın Tanalın, tabii ki,
teşekkürü için biz teşekkür ediyoruz. Yalnız şöyle:
Osmanlı Devleti dış borçları konusunda 3.000 adetlik bir
kitap basılmış. Kendisine gönderilen kitapta maalesef matbaa
hatası olarak bazı boşluklar oluşmuş. Şimdi, ben
arkadaşlara sordum, hemen, hiç boş sayfası olmayan bir
kitapçık var, memnuniyetle bunu size vermek üzere getirdim. Tabii
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Yazarı kim Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Yazarı Doktor Biltekin
Özdemir, 2010 yılında basılmış. Aslında 3.000
adet basılmış ve büyük bir kısmı da
sağlıklı yani boş sayfa yok, bunda da boş sayfa yok fakat
nasıl olduysa Sayın Tanala o denk gelmiş. Şimdi, ben bunu
kendisine vereceğim.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; tabii, en önemli eleştirilerden bir
tanesi vergi konusu. Müsaade ederseniz, ben, tekrar bu konuya değinmek
istiyorum.
Türkiyede
toplanan bütün vergilerin, sosyal güvenlik primleri de dâhil olmak üzere,
topladığımız bütün vergilerin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 26 yani Türkiyede vergi yükü ne diye
sorarsanız yüzde 26. Peki, bu yüksek mi düşük mü, buna nasıl
karar vereceğiz? Avrupa Birliğini 27 ülke oluşturmaktadır
biliyorsunuz. Avrupa Birliğinde ortalama vergi yükü yüzde 38,4; Türkiyede
yüzde 26. Peki, haydi diyelim ki Avrupa Birliğinde nispeten daha çok
gelişmiş ülkeler var, OECD ülkelerine baktığımız
zaman, OECD ülkelerinde ortalama vergi yükü yüzde 33,8. Dolayısıyla, Türkiyedeki
yüzde 26lık vergi yükü iddia edildiği gibi yüksek değil; bu,
birinci konu.
İkinci
konu, Türkiyede vergilerin büyük bir kısmının dolaylı
vergiler olduğu hususu doğru bir husustur. Ben, zaten bütçe
konuşmamda bu eleştiriyi kabul ettiğimizi, bu yapıyı
düzeltmemiz gerektiğini ifade ettim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Zenginden almıyorsunuz, fakirin ekmeğinden vergi
alıyorsunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Şimdi, Türkiyede sosyal güvenlik
primi dâhil olmak üzere dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki
payı yüzde 70 değildir; yüzde 47,7dir, yüzde 47,7. Peki, bu yüksek
bir oran mı? Evet, Avrupa Birliği veya OECD rakamlarıyla
karşılaştırdığınız zaman biraz yüksek.
Mesela, Türkiyede dolaylı vergilerin millî gelire oranı yüzde 12,4
ama Avrupa Birliğinde veya OECDde yüzde 11-12 arası yani Türkiyede
dolaylı vergilerin millî gelire oranı biraz yüksek ama çok büyük bir
fark yok. Peki, sorun ne? Sorun, doğrudan vergilerin düşük
olması. Peki, niye? Bunun birkaç sebebi var. Bunun sebeplerinden bir
tanesi, kayıt dışılıktır -o konuya değineceğim
ama- sebeplerinden bir tanesi de, doğrudur, bizim hükûmetlerimiz döneminde
biz yatırımı, üretimi, istihdamı teşvik etmek için
doğrudan vergileri düşürmüşüz. Nasıl? Açıklayayım
size. Gelir vergisi en yüksek diliminin tabi olduğu vergi oranı 2002
yılında yüzde 49,5 idi. Bunu biz yüzde 35e indirmişiz. Niye?
Kayıt dışılık azalsın, istihdam artsın diye.
En düşük vergi dilimine denk düşen gelir vergisi oranı ise yüzde
22 idi, yüzde 15e indirmişiz. Burada da demişiz ki: Yine,
ücretlileri yani düşük gelir elde edenleri destekleyelim.
Asgari ücret
Mesela, Türkiyede biliyorsunuz- çalışanların yüzde 47si
asgari ücretli. Asgari ücretin üzerindeki vergi yükü, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde asgari geçim indirimi getirilmeden önce yüzde 12,8di yani bir asgari
ücretli yüzde 12,8 gelir vergisi ödüyordu. Şu anda,
yaptığımız düzenlemelerle bu vergi oranını yüzde
sıfır ile 5,2 arasına düşürdük. Dikkat edin, gelir
vergisinde biz vergi oranlarını düşürmüşüz. Nedir gelir
vergisi? Doğrudan bir gelirdir.
Gelelim ikinci
konuya, kurumlar vergisi
Türkiyede kurumlar vergisi ve kurumlar vergisinin
dağıtılması hâlinde alınan gelir vergisi, toplamda,
2002 yılında yüzde 65i oluşturuyordu. Yani, bir şirket 100
lira kâr etseydi 65 lirası vergiydi. Tabii, bu, şirketlerin rekabet
gücünü etkiliyordu, kayıt dışılığı
etkiliyordu.
Doğrudur,
hükûmetlerimiz döneminde kurumlar vergisinde ve dolayısıyla
kurumların geliri üzerindeki toplam vergi yükü yüzde 65ten yüzde 34e
düşürülmüştür.
Şimdi, dikkat
ederseniz doğrudan vergi oranları, doğrudan vergiyi
oluşturacak kalemler üzerindeki vergi oranları hükûmetlerimiz
döneminde ciddi bir şekilde düşürülmüştür.
Bu
yetmemiştir, bakın, en son teşvik sistemiyle biz ne yaptık?
Dedik ki Türkiye'nin herhangi bir yerinde stratejik bir ürünü üretin, kurumlar
vergisini belli bir seviyeye kadar, yüzde 2ye düşürüyoruz, gelir
vergisini almıyoruz, sosyal güvenlik primlerinden vazgeçiyoruz.
Bunların hepsi, aslında yatırım lehine, üretim lehine,
istihdam lehine vergiden vazgeçmektir. Hangi vergiden? Doğrudan vergi
gelirlerinden. Bu bir tercihtir, ama bununla birlikte tabii ki bir kayıt
dışılık söz konusudur.
Ben size
kayıt dışılıkla ilgili olarak da çok kısa bir
bilgi vermek istiyorum. Kayıt dışılıkla ilgili olarak,
gerçekten şu anda ikinci eylem planını uyguluyoruz. Kayıt
dışılıkla mücadelede bir eylem planımız
vardı 2008-2010 dönemini kapsayan, şimdi 2011-2013 dönemini kapsayan
bir planı uyguluyoruz.
Detaylara kaçmak
istemiyorum ama bu planın uygulanmasına ilişkin altı ayda
bir ilerleme raporu hazırlıyoruz ve gerçekten de çok mesafe
katediyoruz, mükellef sayısında çok ciddi artış var ve bunu
sadece ben söylemiyorum, TÜİKin istatistiklerine
baktığınız zaman, 2002 yılında kayıt
dışı istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 52,1di,
2011 yılı itibarıyla bu, yüzde 40a kadar düştü yani tam 12
puanlık bir düşüş söz konusu.
Yine,
uluslararası çalışmalar var, bütün OECD ülkeleri için, Avrupa
Birliği ülkeleri için yapılan çalışmalar var. Bu
çalışmalarda, Türkiye'de genel ekonomik anlamda kayıt
dışılığın son on yıl içerisinde yüzde 32-33
civarından yüzde 27ye kadar düştüğünü görüyoruz. Bu
çalışma, aynı zamanda Avrupa Birliğinde ortalama kayıt
dışılık oranının yüzde 19 olduğunu söylüyor.
Dolayısıyla, Türkiyedeki kayıt dışılık
oranı Avrupa Birliği ortalamasının epey üzerindedir ama son
on yılda da çok ciddi oranda azalmıştır.
Yine önemli
eleştirilerden bir tanesi, bizim vergileri esas itibarıyla
ücretlilerden aldığımız konusudur. Bakın, şöyle
söyleyeyim: Bugün yaklaşık 5 milyon 656 bin asgari ücretlimiz var ve
bunlardan topladığımız toplam gelir vergisi yani asgari
ücretliden aldığımız toplam gelir vergisi 2 milyar dahi
tutmuyor. Yani, 1 milyar 962 milyon lira topladığımız
toplam vergi. Peki, toplam vergilerimizin yüzde kaçını asgari
ücretlimizden alıyoruz? Yüzde 0,77 yani vergi gelirlerinin yüzde 1i dahi
asgari ücretliden alınmıyor. Onun için
MEHMET GÜNAL
(Antalya) ÖTV, KDV ne olacak?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar
HASAN ÖREN
(Manisa) Almayın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Hayır, gerekirse
Bakın,
imkân yaratalım ama zaten sıfıra kadar indirmişiz.
Şimdi
değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim: İşveren
sigorta primi payını yüzde 19,5tan yüzde 14,5a indirdik. Bu da
doğrudan yine bir -çünkü OECD
kapsamında baktığınız zaman, uluslararası
karşılaştırmalar açısından
baktığınız zaman- vergiden vazgeçmeyi ifade ediyor. Özetle,
ortalama ücret üzerindeki vergi yükünde Türkiye eskiden OECDde yüzde 42,7 ile
1inci sıradaydı, 2002 yılında, şu anda Türkiye yüzde
36lık bir vergi yüküyle OECD ülkeleri arasında 8inci sıraya
düşmüş durumdadır.
Değerli
arkadaşlar, vergi politikamızı oluştururken gerçekten
rekabet gücünü biz iyileştirmeyi temel bir öncelik olarak görmüşüz
ama bu, sermayeyi peşkeş anlamına gelmiyor. Bugün,
yatırım olmazsa istihdam olmaz, istihdam olmazsa yoksullukla
mücadelede biz asla başarılı olamayız.
Buradan, bu
kürsüden bizim mutlaka 2013 yılında KDVyi bile
artıracağımız söylendi. Ben, şunu açık ve net
olarak buradan söylüyorum: Şu an itibarıyla, 2013 yılında,
ne genel gelir vergisinin ne kurumlar vergisinin ne de KDVnin oranlarında
bir artış öngörmüyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde eğitimde,
sağlıkta, giyimde, turizmde biz KDV oranlarını yüzde 18den
yüzde 8e kadar düşürdük.
Şimdi, gelen eleştirilerden
bir tanesi de tabii ki pırlantayla ilgili bir eleştiri. Biliyorsunuz,
pırlanta ve benzeri ürünler ağırlık olarak çok hafif ama
paha anlamında, değer anlamında da son derece ağır ürünlerdir
ve maalesef bu anlamda da kayıt dışı kanaldan ülkeye
sokulması ihtimali nispeten yüksek olan ürünlerdir. Evet, doğrudur,
Türkiyede yüzde 20 ÖTV var pırlantada ama KDV yok. KDV yok ama daha
yüksek olan yüzde 20 ÖTV var. Dolayısıyla, pırlantadan bu ülkede
vergi alınmadığı hususu yanlış bir husustur.
Yalnız şu bir gerçek: Avrupa Birliğindeki uygulamalardan
farklı. Avrupa Birliğinde pırlanta benzeri ürünlerden KDV
alınıyor, Türkiyede ise sistem bu şekilde düzenlenmiş, KDV
değil ÖTV alınıyor. Ha, gelin hep birlikte, arzu
ediyorsanız, ÖTVyi düzenleyelim, kaldıralım, KDV getirelim, ben
buna son derece açığım, bu konuda zerre kadar bir tereddüdümüz
yok.
Şimdi
değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz
HASAN ÖREN
(Manisa) Mazotta ÖTV de var, KDV de var, ikisini bir alalım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Yok, yok. Ben çok iyi biliyorum,
Avrupada genelde
HASAN ÖREN
(Manisa) Benzinde, mazotta var da onda niye yok?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Avrupada da var. Avrupada da
benzinde hem ÖTV hem KDV var.
HASAN ÖREN
(Manisa) O zaman pırlantadan da al!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, büyümeyle ilgili eleştiriler yapıldı. Müsaade
ederseniz, 1924 yılıyla 2002 yılı arasında büyüme
yıllık ortalama yüzde 4,54; 1924-2011 yılı arasında
yüzde 4,61; 1993-2002 arasında yani bizden önceki on yılda büyüme
ortalama yüzde 2,98. Yani bizden önceki on yılda büyüme yüzde 3
civarı, bizden önceki yetmiş dokuz seksen yılda büyüme yüzde 4,5. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, 2003-2011 döneminde büyüme yüzde 5,25.
Dolayısıyla, yaklaşık 0,75 puan yıllık fark var
ama bu, keşke 80 yıl boyunca olsaydı. Çünkü, bunu kümülatif,
bileşik anlamda seksen yıl getirseniz tabii ki millî geliri 2 kattan
çok daha fazla artırma potansiyeli ortaya çıkardı.
Şöyle bir
örnek vereyim ben size: Daha geçen iki hafta önce OECD bir rapor
yayınladı, 2003 ve sonrasına ilişkin bir rapor ama bunda
son on yılın değerlendirmesi de var. OECDnin raporuna göre, son
on yıl içerisinde Türkiye OECD ülkeleri arasında en hızlı
büyüyen ülke. Bakın, OECD ülkelerinin büyüme ortalaması yüzde 1,7;
OECDye göre -yani önümüzdeki sene için- dünya ekonomisi yüzde 3,5; Türkiyede
üç aşağı beş yukarı yüzde 3 civarında.
Değerli
arkadaşlar, yoksulluk konusu gündeme getirildi. Tabii ki yine, dünya
standartlarında yoksulluğu ölçmenin bir yolu Birleşmiş
Milletlerin gösterdiği standartlardır. Bunda, kişi
başına günlük 1 dolar altı Türkiyede yaşayan yok zaten,
2005ten bu yana sıfırlanmış durumda. Günlük 2 dolar 15
sentin altında bir harcamayla yaşayan
vatandaşlarımızın toplam nüfusa oranı yüzde 3tü 2002
yılında, şu anda yüzde 0,14e inmiş durumda yani neredeyse
sıfırlanmış durumda.
Yine, günlük 4
dolar 30 sentin altında yaşayan vatandaşlarımızın
toplam nüfusumuza oranı 2002 yılında yüzde 30du, şu anda
yüzde 2,79a inmiş durumda. Evet, başka tanımlar da var ama
sonuç itibarıyla uluslararası karşılaştırma
açısından bunu önemsiyorum.
Şimdi,
eleştirilerden bir tanesi bizim savunma harcamalarının daha çok
arttığı yönündeydi.
Değerli
arkadaşlar, savunma, güvenlik yani içinde jandarma, sahil güvenlik,
emniyet, Millî Savunma Bakanlığı
Toplam harcamalar, bakın,
2002 yılında 12 milyar lira imiş, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 3,4ü imiş. 2013 yılı bütçesiyle 41,4
milyara çıkıyor ama gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak
yüzde 2,6ya düşüyor ama eğitime bakarsanız
Bakın,
eğitime ayırdığımız para 2002 yılında
11,3 milyar lira, şu anda 68,1 milyar lira; bütçe içindeki payı yüzde
9,4tü, şu anda 17ye çıkıyor; gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki payı yüzde 3,2ydi, şu anda 4,3e çıkıyor.
Dolayısıyla, Türkiye tercihini çok açık ve net bir şekilde
insana yatırımdan, beşerî sermayeden, insanımıza
yatırımdan yana kullanmıştır. Aynı şey
sağlık için geçerlidir, aynı şey mahallî idareler için
geçerlidir.
Değerli
arkadaşlar, yine önemli eleştiri alanlarından bir tanesi, takdir
edersiniz ki, KİKle, Kamu İhale Kurumuyla ilgiliydi. Özellikle
istisnalar konusu çok yoğun bir şekilde gündeme getirilen bir
husustur. Müsaade ederseniz, bu konuda sizlerle bazı bilgi ve verileri
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, istisna kapsamında 2011 yılında yapılan
alımların toplamı 11 milyar 870 milyon lira. Bu, toplam kamu
ihale mevzuatına tabi bütün harcamaların yüzde 15,85ini
oluşturuyor. Dolayısıyla istisnalar yüzde 15,85. Peki, bu rakam
yüksek mi? Evet, çok yüksektir. Peki, bunlar nereden kaynaklanıyor
şöyle bir bakalım.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun 2002 yılında çıkarıldı. 2002
yılında çıkarılırken istisnalar vardı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kaç madde?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Müsaade edin, müsaade edin.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu istisnalar, bakın, kanun
çıkarılırken yapılan, ilk orijinal kanunda var olan
istisnalar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kaç tane?
MALİYE BAKAN
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) -
bugünkü istisnaların harcama
olarak yüzde 96sını oluşturuyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kaç taneydi, şimdi kaç tane?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Müsaade edin arkadaşlar,
bakın, ben bir anlatayım size.
Değerli
arkadaşlar, bu istisnalar 11 milyar 870 milyon lira, onu anlattım.
Şimdi, nereden geliyor? Bakın, 3/g bendi var. KİTler,
KİTlerin alım satımları istisna olmuş. Bu ne zaman
istisna olmuş? 2002 yılında kanun çıkarılırken.
Miktarı ne kadar şu anda? 5,4 milyar lira. Bakın, bir kalem, toplam istisnaların neredeyse
yarısı KİTler.
KAMER GENÇ (Tunceli)
KİTlerde bu kadar alım yok ya!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) İkinci olarak 3/b kapsamı
var, 3/b. 3/b nedir? Savunma, istihbarat harcamalarıdır. Ne zaman
istisna edilmiş? Kanun ilk çıkarıldığı zaman
istisna edilmiş. Miktarı ne kadar 2011 yılında? 3 milyar 64
milyon lira.
Peki, üçüncü kalem
istisna, 3/c. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk
çıktığında. Miktarı ne kadar? 2 milyar 452 milyon
lira. Nedir bu? Hava taşımacılığıyla ilgili
istisnalardır.
Peki, 3/e, Adalet
Bakanlığının kendi ıslahevlerinde ürettiği
ürünler.
Değerli
arkadaşlarım, az önce saydığım bu istisnaların
tamamı Avrupa Birliği mevzuatında olan istisnalardır
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hangi harfe geldiniz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
ve bizdeki istisnaların yüzde 95,5unu
oluşturmaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) TOKİ ihalelerinde yüzde
kaç pazarlıkla veriyorsunuz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Peki, geriye kalan yüzde 5 niye var,
geriye kalan 4,5 niye istisna? Şimdi, diyelim ki Mersinde, son anda,
bazı uluslararası etkinliklere, ev sahipliği yapmak için bir
karar çıktı. Bunu kamu ihale mevzuatı çerçevesinde
yetiştirmeniz mümkün olmuyor, gelinmiş burada istisna
alınmış. Bunun benzeri istisnalar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, kaç harf dâhil bildiğiniz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Arkadaşlar, bir müsaade edin,
daha üç gün, dört gün beraberiz. Ben bütün sorulara
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Söylemiyorsunuz ki
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Ama böyle diyalog şeyi yok ki
Müsaade edeceksiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ama kaç harfe geldiniz onu söyleyin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, diyelim ki Kamu İhale Kanunundan istisna. Peki, istisna
olunca hiçbir mevzuata tabi değil mi? Peki, bu Kamu İhale Kanunu
çıkmadan önce bütün ihaleler kanunsuz mu yapılıyordu?
Değerli
arkadaşlar, istisna kapsamındaki alımların da
kuralları var, Sayıştay denetimine tabidir.
Benim sürem
bitiyor, birkaç gün burada beraberiz, bütün sorularınıza zaten cevap
vermeye çalışacağım.
Ben tekrar
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Aleyhinde,
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel.
Buyurun Sayın
Yüksel.(CHP sıralarından alkışlar)
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 bütçesinde vergi gelirlerinin yapısı incelendiğinde, bunun
yaklaşık yüzde 30unun dolaysız, yüzde 70inin de dolaylı
vergilerden oluştuğu görülmektedir -her ne kadar Bakan böyle
olmadığını söylese de- çünkü, bütçeyi incelediğimizde,
2013 bütçesinde 318 milyar vergi geliri öngörmüşsünüz, bunun 94 milyar
TLsini gelir ve kurumlar vergisinden beklemektesiniz, kalan 224 milyar TLsi
ise dolaylı vergilerden oluşmaktadır.
Türkiyede
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 13,5 olan dolaysız
vergiler, OECD ortalamasının 9,3 puan altındadır. Oysa,
ortalama ücret üzerindeki vergi yükü, Türkiyede yüzde 36,3 düzeyinde olup OECD
ülkeleri ortalamasının üstündedir. Türkiyedeki en zengin 100 Türkün
ödediği vergi kazançlarının yüzde 5,7si iken asgari ücretliden
alınan vergi oranı yüzde 15tir yani asgari ücretli, zenginden 3 kat
fazla vergi ödemektedir.
Değerli
arkadaşlar, öyle anlaşılıyor ki 2013te de vergiyi yine,
açlıkla, yoksullukla boğuşan işsizden, emekliden,
yıllarca asgari ücretle çalıştırdığınız
modern köleler taşeron işçiden, incirini, üzümünü geçen
yılın yarı fiyatına satamayan çiftçiden
alacaksınız. AKP hükûmetleri döneminde 38 milyar dolarlık
özelleştirme yaptınız ve siz, çıkıp bu gelir kalemini
kâr olarak açıkladınız Sayın Bakan. Bizim
bilmediğimiz yeni bir kâr tanımı mı getiriyorsunuz?
Özelleştirmelerle
atalarımızdan kalma varlıkları yok pahasına
satmaktasınız. Başta Başbakan, AKP sözcülerinin her
fırsatta eleştirdiği cumhuriyet döneminde
kazanılmış varlıklarımızdır
sattıklarınız. TELEKOM'u, TÜPRAŞı, PETKİMi siz
kurmadınız, hazır bulduğunuzu sattınız ve bunun
adına kâr diyorsunuz. Herhâlde Ne satarsam kâr. demek istiyorsunuz.
Özelleştirme, AKPyle birlikte, güzelleştirme, AKPlileştirme
şeklinde işliyor. Tıpkı Osmanlıyı iflasa
sürükleyen kâr garantili imtiyazlar gibi, AKP de özelleştirme adı
altında belli kişilere imtiyazlar vermekte ve kâr elde edeceklerini
de garanti altına almaktadır. TELEKOM satıldı, ertesi gün
kurumlar vergisi indirildi; Eti Alüminyum satıldı, fabrikanın
3-4 katı değerindeki baraj eşantiyon verildi. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi İDOyu 800 milyon liraya özelleştirdi,
Ulaştırma Bakanınız daha altı ay geçmeden İDOyu
alan şirkete kombine taşımacılık adı
altında, karada da taşımacılık yapma imtiyazı
verdi. İDOnun değeri bir anda 3 kat arttı. Şimdi
İDOyu alan şirket Biz burada tekeliz, başka kimse
taşımacılık yapamaz. diyor.
Elektrik
dağıtım şirketleri satılıyor, düşmesi
gereken kayıp kaçak oranları sürekli artırılıyor.
Böylece, şirketlerin kârları artırılırken halk daha
fazla elektrik parası ödemek zorunda kalıyor. Antalyadaki
şirket neredeyse yarı fiyatına verildi. Dağıtım
şirketlerinin kâr marjı ekim ayında 2,33ten 3,49a
çıkarıldı. Neden? Siz bunları satarken kâr garantisi mi
verdiniz? Sürekli bir şeyler veriliyor. Buna özelleştirme değil,
güzelleştirme, AKPlileştirme denilir.
İzmirin
özelleştirme yolu ile satılan değerlerinden hükûmetin
kasasına giren para 5 milyar TL düzeyindedir. Aynı dönemlerdeki kamu
yatırımları ise 4,4 milyar TL düzeyindedir. AKPnin İzmire
sadece özelleştirmelerden net borcu 600 milyondur. 2011 yılında
İzmirliler 28 milyar TL vergi ödeyip, tüm cari harcamalar dâhil geriye
aldığı 7 milyar TLdir. Yani, İzmir, 4 veriyor, 1
alıyor.
TOKİ,
yolsuzlukların odak noktası olmuştur. Türkiyede son on
yılda bütün planları altüst eden, şehir merkezlerini ranta açan,
her yeri betonlaştıran AKPnin yarattığı
TOKİdir, Özelleştirme İdaresidir. Bütün şehirlerin
rantını yandaş müteahhitlere aktarıyor.
Bakanlar Kurulu
Ankarada büyükşehir belediyesine çalışıyor. Ankarada,
afet bölgesinde olmamasına rağmen, hiçbir risk
taşımamasına rağmen, 7 kentsel dönüşüm projesi bir
günde onaylanırken Eskişehirin 4 adet kentsel dönüşüm projesi
on yedi aydır, İzmirin Cennetçeşme ve Menemen olmak üzere 2
kentsel dönüşüm projesi altı yüz yetmiş beş gündür, biri
Ege Mahallesi, Romanların yaşadığı mahalle dört yüz üç
gündür Bakanlar Kurulunda onay beklemektedir.
İzmir
Büyükşehir Belediyesi, kentte, son sekiz yılda, 3 milyar 899 milyon
liralık fiilî yatırım gerçekleştirmiştir ve hazineye
tek kuruş borcu yoktur. Oysa, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
hazineye vadesi geçmiş 4 milyar 494 milyon lira borcu bulunmaktadır.
Ama Maliyenin 52 müfettişi iki yıldır İzmir
Büyükşehir Belediyesinde suç yaratmak için denetimler yapıyor,
sembolik arazöz gelirlerini kurumlar vergisi kapsamına alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL
(Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, Sayın Bakan konuşmasında,
pırlantada KDVnin sıfır olduğunu, özel tüketim vergisinin
yüzde 20 olduğunu söyledi de.
BAŞKAN Evet.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Benim, tabii, bununla ilgili soru ve kanun teklifim de vardı,
konuşmalarımızın içerisinde geçti. Eğer izin
verirseniz, o yanlış olan bilgilendirmeyi
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir usul olur mu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Doğru bilgiyi vermek isterim çünkü benim konuşmam
çarpıtıldı. 69uncu madde nedeniyle söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, bunun usulle ne alakası var?
BAŞKAN Siz
düzeltme hakkını kullanmak istiyorsunuz; lütfen yerinizden.
Buyurunuz Sayın
Tanal.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, pırlantada, elmasta, yakutta KDV oranı
sıfır, özel tüketim vergisi yüzde 20. Ancak, aynı şekilde
süt ve süt ürünleri, ekmek çeşitleri, kümes hayvanları; kitap,
süreli, süresiz yayınlar; yaşlı, sakat, düşkünler için
bakım, huzurevlerindeki ücretler; buğday, bulgur, arpa; bunlarda KDV
oranları olduğu hâlde, hem de çok yüksek olduğu hâlde ancak,
maalesef, pırlanta, elmas, yakutta yok. Bununla ilgili kanun teklifi
verdik. Sayın Bakan, dedi ki: Kanun teklifi verin, bunu düzeltelim.
Aynı şekilde, konutta elektrik, su, doğal gazla ilgili kanun
teklifi verdik bu KDVlerin sıfıra inmesi açısından, en
azından eşitlik ilkesi açısından. Çünkü biri özel tüketim,
biri medeni ve zaruri ihtiyaç. Özel tüketim mallarını
kullanmazsanız da yaşarsınız ancak medeni ve zaruri
ihtiyaçtır bu su, elektrik, ekmek. Bunlarla ilgili, hatta odun, kömür,
hava gazı, elektrik hizmetlerinde yine KDV var, bunların KDVden
istisna edilmesi için kanun teklifi verdik.
Benim istirhamım
şu: Sayın Bakan, bunu buyurun, birlikte yapalım. Evet, kanun
teklifini vermişiz. Sizden istirhamım, bir an önce Genel Kurula
indirilip bunlarda KDV oranının sıfırlanmasını
istirham ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/649, 3/1003)
(S.Sayısı: 362) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI (Devam)
1) Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorum
Çevre ve Şehircilik Bakanına. Sayın Bakan, ülkemizde
yargıda bekleyen davalar içinde mülkiyet davaları önemli bir yer
tutmaktadır. Bunun temel sebebi de ülkemizde kadastro
çalışmalarının tamamlanamamasıdır. Günümüz
ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte kadastro çalışması ne
zaman tamamlanacaktır?
İkinci sorum
Sayın Maliye Bakanına. 2/B Kanunu çıkalı yaklaşık
sekiz ay oldu ama rayiç bedeller hâlâ açıklanmadı. Vatandaş
kendi yerini alıp alamayacağını hâlâ bilemiyor. Bu
belirsizlik ne zaman ortadan kalkacak? Rayiç bedelleri ne zaman
açıklayacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Çevre ve
Şehircilik Bakanına soruyorum: Sayın Bakan, kentsel dönüşüm
projelerinde jeofizik mühendislerinin istihdamına yönelik bir zorunluluk
koyacak mısınız? Bu konuya ilişkin 2013 yılı programınız
nasıldır?
İkincisi:
Simav depremi sonrasında TOKİden ev sahibi olan bazı
vatandaşlarımıza teslimden daha sonra ek ücret talebinde
bulunulmuştur. Bunu kaldırmayı sağlayabilecek misiniz?
Sayın Maliye
Bakanına bir sorum var. Kütahyadaki Seyitömer Termik Santrali ile Sivas
Kangal Termik Santralinin ihale süreci
başlatılmıştır. Bilindiği gibi, temmuz
ayındaki torba yasada, gece yarısı önergesiyle, kömür
sahalarının da santrallerle beraber satışına müsaade
edilmiştir. Bunu durdurmayı düşünüyor musunuz? Bu süreçte eleman
alımını nasıl değerlendiriyorsunuz? SLİye eleman
alımının ne anlamı var? Şu anda bir taraftan da eleman
alınıyor.
Bir de, emekli
olduğu hâlde sosyal güvenlik primi kesintileri devam eden ve geriye
yönelik borçlandırma yapılmış
vatandaşlarımızın mağduriyeti konusunda nasıl bir
çözüm düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı, biraz evvel,
kentsel dönüşüm projelerine izin verdiğinizi, bazı il ve
ilçelerde izin verdiğinizi söylediniz ama İzmir Belediyesinin
altı yüz yetmiş beş gündür bekleyen kentsel dönüşüm
projelerine izin vermediğinizi hepimiz biliyoruz. Kocaelide kentsel
dönüşüm alanı ilan edilen Gebze Güzeller bölgesi 1.093 dönüm, 4.507
kişi yaşıyor, alanın büyük bir kısmı boş;
Derince Gişeler bölgesi 97,5 dönüm, boş ve tamamı kamuya ait;
Derince Körfez bölgesi 523 dönüm, boş ve kamuya ait; Yenimahalle bölgesi
91 dönüm, 1.059 kişi yaşıyor, kamu ve şahıs, ticaret
alanı olarak kentsel dönüşüm alanı içerisine
dönüştürülmüş.
Şimdi, sorum
Sayın Bakan: Sizce örneklerini verdiğim alanlar bir rantsal
dönüşüm alanı mıdır, yoksa gerçekten deprem geçirmiş
Kocaelinin kentsel dönüşüm alanları mıdır?
Bir de, yine
burada yaptığınız bir konuşmada, Sayın Bakan,
TOKİdeki yolsuzluklar nedeniyle kürsüden Türk milletine Bir tek
yolsuzluğumu bulun, istifa edeceğim. demiştiniz ve bütçe
görüşmelerinde bunu kabul ettiniz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanına sorularım vardı. Gerçi bu sorulara cevap
alamıyorum ama yine de soracağım.
Sayın
Bakanım, bu leasing yoluyla kiralanan taşıtları ve hangi
kurumlar tarafından kiralandığını, ne kadar ödeme
yapıldığını sormuştum komisyonda da, onu
tazeliyorum.
Bir de, altın
üretiminden dolayı doğan katma değer vergisi ve ihracattan
dolayı bir KDV talebi var mıdır, iade talebi? Onu öğrenmek
istiyorum.
Bir de, 2013 damga
vergisi, harçlar, motorlu taşıtlar vergisi ve BSMV ile ilgili olarak
beklentilerinizi öğrenmek istiyorum; onları bildirmemiştiniz,
konuşmanızda da yoktu bu yıl.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.
Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Benim de sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına.
Trakya, yüzde 82 gibi yüksek bir oranda tarıma elverişli topraklarla
Türkiye'nin, hatta dünyanın en bereketli topraklarına sahiptir.
Anayasanın 56ncı maddesinde Herkes, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. denilmektedir. Ancak
ısrarla Trakya nükleer bir çöplüğe çevrilmek istenmektedir.
Çorluda katı
atık bertaraf tesisine onay vermeyen Çorlu Belediye Meclisinin
kararı, Bakanlığınız tarafından 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanarak hiçe sayıldı.
Fabrikaların bıraktıkları kimyasal atıklar nedeniyle
simsiyah akan ve içinde hiçbir canlı türü barındırmayan Ergene
Nehrinin de kanser saçtığı bilinen bir gerçek. Çorluda kanser
sıklığı Türkiye ortalamasının çok üstünde;
araştırmalara göre her 3 kişiden 1i kanser.
Aynı
şekilde, Şarköy ilçemizin doğa harikası İnceburun
mevkisinde doğal gaz kombine çevrim santrali kurulmak istenmektedir. Neden
sivil toplum örgütleri ve halkın sesine kulak verilmemekte, enerji
tesislerinin yarattığı yıkım görülmek istenmemekte ve
projede ısrar sürmektedir? Ülke tarımına katkıları
olan Trakyanın verimli topraklarına, tarım alanlarına ve
su kaynaklarına zarar verecek böyle bir tesisin kurulmasına izin
vermek bir yana, neden insan hayatı hiçe sayılmaktadır? Ergene ne
zaman tarımda kullanılacak duruma gelecek? Trakya bölgesinin
tarımsal koruma alanı içerisine alınması gerekirken insan
sağlığına, çevreye ve tarıma
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, 5084 sayılı Teşvik
Yasası hem sanayici hem iş adamı hem esnaf hem çalışan
hem de çalışmayanları direkt ilgilendirmekte.
Uzatılması için Sayın Ali Babacandan rica ettim, Sayın
Nihat Ergünden rica ettim ama olumlu bir sonuç alamadım. Sizden ricam, bu
Malatyayı direkt ilgilendiren bu Teşvik Yasası konusunda bir
çaba göstermeniz. Malatyalıların ortak isteği bu. Bu konuda
Malatyalılara yardımcı olabilirseniz, bütün Malatyalılar,
size Allahınıza kurban. diyeceklerdir, onu söylemek istiyorum.
Ayrıca,
Malatyadaki kayısı üreticileri aç, yoksul, çaresiz bekliyorlar.
Aylardan beri yüksek sesle söylüyoruz Çiftçimize yardımcı olun,
teşvik verin, zararlarını karşılayın. diye ancak
bundan da bir sonuç elde edemiyoruz. Malatyadaki bütün çiftçiler,
kayısı üreten herkes açlık sınırıyla karşı
karşıya. Bu konuda da Malatyalılara yardımcı
olmanızı, kayısı üreticilerine yardımcı
olmanızı diliyorum.
Yine, bilin ki,
Malatyalılar bunu unutmaz, Malatyalılar size yine Allahına
kurban. der. Bu konuda sizin desteklerinizi bekliyoruz.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Yalçınkaya
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum Çevre ve
Şehircilik Bakanına: Sayın Bakan,
bakanlığınız tarafından yaptırılan
Zonguldak, Bartın, Karabük 1/100.000lik bölgesel çevre düzeni
planında Bartın ilinin Amasra ilçesi turizm ve arkeolojik alan
özelliğine sahip olduğu için mutlak korunması gereken alan
olarak gösterilmiş, bu bölgede yerin altından çıkacak kömüre
yönelik kurulacak enerji santrallerinin Zonguldak ilimizdeki Filyos yatırım
havzasına kurulması belirtilmiştir. Durum bu kadar açık ve
net olmasına rağmen, bakanlığınız, kendi
bütçesinden binlerce lira vererek yaptırmış olduğu plana
uymayarak, mevcut planı görmezden gelerek usulsüz ve hukuk
dışı uygulamayla Amasraya termik santral kurmak isteyen
firmanın ÇED başvuru dosyasını kabul etmiş ve süreci
başlatmıştır. Bu usulsüz uygulamayı yapanlar
hakkında soruşturma açılmış mıdır? Bundan
sonraki süreçte Amasrayla ilgili kararınız ne olacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yalçınkaya.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çevre ve
Şehircilik Bakanına sormak istiyorum: Adana Yeşiloba
Zincirlibağlar TOKİ konutları 2008 yılında teslim
alındı. Sayın Bakanım, size 3 defa not verdim. Burada
özellikle kışın vatandaşlarımızın
kalması mümkün değil; damlarından su akıyor,
bodrumları su doluyor, hatta geçen yıl 2 kişi boğulmaktan
son anda kurtuldu. Bunu defalar kere dile getirmemize rağmen bir kişi
bile ilgilenmemiş. Bu konuyla bir ilgilenilmesini özellikle rica ediyoruz
çünkü burada yaşayan insanlarımız çok
sıkıntılı. Bunlar zaten zor şartlar altında bir
ev sahibi olmuşlar ama ev aldıklarına bin pişmanlar, bunun
bir an önce düzeltilmesi gerekiyor.
Yine, Adana
Sarıçam Kargakekeçte yapılan TOKİ konutlarında da benzer
sorunlar had safhada, yani bunların yeniden bir kentsel dönüşüme
ihtiyacı var, yazık bu yapılan yatırımlara.
Yine, bu,
Sarıhuğlar TOKİ konutlarının yanında, sevgi
evlerinin karşısında bir kadın sığınmaevi
yapıldı, yedi yıldır boş, harabeye dönmek üzere.
Burayı nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz Sayın
Bakanım? Yazıktır, yani bu devasa yatırım yedi
yıldır burada boş duruyor...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Çevre ve
Şehircilik Bakanına: Türkiyede son zamanlarda hemen her şey
özelleştiriliyor. Bu bağlamda, otoyollar ve köprüler de
özelleştirilecek. Bu yaklaşımın sonucu olarak bugün, devlet
içinde devlet hâline gelen TOKİnin özelleştirilmesi düşünülüyor
mu?
TOKİnin
inşaatlarıyla ilgili şikâyet sayısı nedir?
Soruşturmalarda gerçek ve tüzel kişilere hangi müeyyide
uygulanmıştır TOKİ soruşturmalarıyla ilgili
olarak?
Batmanın
Kozluk ilçesi Garzan bölgesinde yüksek kaliteli petrol bulunmuş mudur?
Batmanda 2 milyon 71 bin metrekare alana tekabül eden 244
taşınmazın Almanlar tarafından satın
alınmasının bölgedeki petrol rezervleriyle bir ilgisi var
mıdır?
ÇED sürecinden
bugüne kadar muaf tutulan proje sayısı nedir? Bu projelerle ilgili
olarak yok edilen orman alanı ne kadardır? Bazı il, ilçe ve
köylerde kadastro çalışması bitirilmediği için
vatandaşlar 2/Bli arazilerini alamıyorlar. Bu vatandaşların
mağduriyetinin önlenmesi için ne tür tedbir düşünülüyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim sorum Maliye
Bakanına: Türkiyede en çok, on yıllık iktidar döneminde yüzde
80 dolaylı vergi arttı. Dolaylı verginin artışının
sebebi, kurumsal verginin ve gerçek verginin toplanmayışından
kaynaklanıyor. Bu gerçek usuldeki vergiyi toplayıp bu dolaylı
vergiyi azaltmayı düşünmüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Buyurunuz
Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sorular için teşekkür ediyorum.
Tabii, 1inci soru
2/B taşınmazlarıyla ilişkili. Biz, aslında kıymet
takdirlerini yaptık, şu anda kıymet takdirlerinin iç
tutarlılığını bir anlamda gözden geçiriyoruz, kontrol
ediyoruz ve bunu tamamlar tamamlamaz da tabii ki satışlara
başlayacağız. Bizim öngörümüz, ocak başında bu
çalışmaların tamamlanacağı, satışların
başlayacağı yönündedir. Özetle böyle.
Şimdi gelelim
Seyitömer ve Kangal özelleştirmelerine, kömür sahalarının da
işletme hakkının devri konusuna: Tabii, orada kömürden üretim
yapacak bir santralin kömürle ilgili sıkıntı çekmemesi için
herhâlde, Enerji Bakanlığının önerisiyle -anladığım
kadarıyla- bu yasal düzenleme yapıldı. Oradaki eleman
alımına gelince, benim bir bilgim yok doğrusu yani niye eleman
alınıyor, benim herhangi bir bilgim yok. Dolayısıyla, o
konuda yorum yapamayacağım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu konuda biz yargıya başvurduk Sayın
Bakanım, ikisinin birlikte satılamayacağına dair. Hem
varlık satışı var hem işletme hakkı devri var.
İkisi birden bir bütün olarak nasıl ihale yapılacak?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Kuşoğlunun, damga vergisi, daha
doğrusu değişik vergi kalemleriyle ilgili bir sorusu vardı.
Damga vergisinden 8 milyar lira, harçlardan 10,2 milyar lira, motorlu
taşıtlar vergisinden 7,4 milyar lira, BSMVden yani banka ve sigorta
muameleleri vergisinden de 6,3 milyar liralık bir gelir öngörümüz var 2013
yılı için.
Yine, leasingle
ilgili araç alımını sordular. 2012 yılında, leasing
yoluyla sadece bir adet araç alınmıştır. Bu araç da Millî
Savunma Bakanlığı tarafından alınmış, yurt
dışı hizmetlerde kullanılmak üzere
alınmıştır, tek bir araç alınmıştır.
Diğer araçlar kiralama yoluyla edinilebiliyor. Kiralama yoluyla elde
edilen araçlar, genelde ilgili bakanlığın, ilgili kurumun hizmet
alımları bütçesinden oluyor. Biz, 2013 yılında da mal ve
hizmet alım bütçelerinde nominal olarak aynı düzeyde tuttuk,
dolayısıyla buralarda herhangi bir artışa izin vermiyoruz.
Dolaylı
vergiler en son sorulmuştu. Değerli milletvekilimize ben şunu
söylemek istiyorum: Gerçekten biz, dolaylı vergilerin oranını
düşürmek istiyoruz ama bunu yapabilmemiz için önce vergiyi tabana
yaymamız lazım. O nedenledir, bakın, sadece bu sene kira geliri
elde edip de hiç beyanname vermeyen 371.000 yeni mükellef kazandık, bu çok
ciddi bir çabadır. Ben, bu çabayı diğer ilgili yani diğer
gelir kalemlerine de önümüzdeki dönemde yaymayı düşünüyorum.
Kayıt dışılıkla mücadelede başarılı
olduğumuz oranda ben inanıyorum ki dolaylı vergilerde de tabii
ki üretimi, yine yatırımı teşvik edecek nitelikteki
vergilerde de önümüzde farklı bir değerlendirmeye girebiliriz.
Malatyayla ilgili
değerli arkadaşımızın sorusu var, 5084le ilgili.
Doğrusu, bu konu, henüz Maliye Bakanlığı gündemine
Yani
bize iletilen bir husus değil. Ekonomi Bakanlığımız bu
konuda bir çalışma yaparsa, biz, tabii ki yatırıma, üretime
bu yeni teşvik kapsamında olduğu gibi destek vermeye devam
ederiz. Biz de Malatyalı kardeşlerimizin Allahına kurbanız.
Ben kısa bir süre önce Malatyadaydım.
Kayısı
üreticilerine destek konusuna gelince, yine Maliye Bakanlığı
olarak bizim doğrudan doğruya aldığımız bir
inisiyatif şeklinde olmaz tabii ama bu yönde bir program ortaya konulursa
biz de o zaman değerlendirmelerimizi yaparız.
Anladığım
kadarıyla hemen hemen bana sorulan sorular
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Altın vardı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Altınla ilgili, altında
şu an itibarıyla bizde
Yani KDV
olmadığı için, KDV iadesi de söz konusu değil. Şu
anda, bu anlamda önüme gelen herhangi bir veri de söz konusu değil ama
dediğim gibi bu altın konusu çok konuşuluyor. Gelin, hep
birlikte, eğer hemfikirseniz, ÖTVyi kaldıralım, KDVyi
getirelim. Yani o konuda da ben, dediğim gibi, son derece
açığım. Avrupa Birliğinde altına, mücevhere ne
uygulama varsa burada da aynısını yapmaya ben hazırım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Buyurunuz
Sayın Bayraktar.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Erdoğanın sorusu: Ülkede yargıda bekleyen kadastro
davaları var. Kadastro bitirilmediği için bu davalar devam ediyor.
Tam aksine, kadastro bitirildiği için kadastroda dava açanlar var. Dava
süresi var, bu dava süreçleri devam ediyor. Bir de çok muvazaalı olan
yerlerin -yüzde 2 kadar Türkiye genelinde- kadastrolarını
yapamadık, oranın kendi özel şartlarından dolayı
yapamadık ama kadastro yaptığımız yerlerde birçok
davalar var tabii, hak sahipliği davaları var, hissedarların
davaları var. Bu, mahkeme sürecini ilgilendiriyor. Bu bakımdan bunu
böylece arz etmiş olayım.
Sayın
Işıkın
Kentsel dönüşümlerde jeoloji mühendislerini
mutlaka istihdam edeceğiz, jeoloji ve jeofizik mühendislerini istihdam
edeceğiz, bunu yönetmeliğimize de koyacağız. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Simav
depreminde ek ücret konusunu dile getiriyor Sayın Işık. Efendim,
burada şöyle: Kura sırasında çıkan konutlarda daha sonra
yer değiştirmelerden dolayı, işte, zemin kattaydı
sonra 3üncü kat güneydoğu cephesine geldi, buradan bir fark doğdu.
Bu farklar çok cüzi bir miktardadır. Haksızlık olmasın
diye, haksızlığı gidermek için bir fark isteniyor. Bu en doğru
şekilde, adaletli bir şekilde, yerinde uygulama yapılmaktadır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, sadece 1 şirket var, 2yle
12 bin lira arasında, cüzi falan değil.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
İşte, orada yer değiştirmelerden dolayı oldu bu.
Yerinde, en hakkaniyete uygun bir şekilde bu talebiniz yerine
getirilecektir.
Sayın
Haydar Akarın dediği
İzmirde bize gelen, Belediye Kanununun
73üncü maddesine göre gelen kentsel dönüşüm taleplerinden bugüne kadar 11
tane geldi ve bunların 6 tanesini Başbakanlıktan, Bakanlar
Kurulundan çıkartarak İzmir Belediyesine gönderdik fakat
diğerlerinde çok fazla kamu arazisi olduğu için bunların
değerlendirilmesi ve Yanlış yapmayalım. diye bunlar
inceleniyor.
Diğer
taraftan da biz İzmirin tamamını Büyükşehir Belediyesine
ve ilçe belediyelerine, nerede kentsel dönüşüm yapacaklarsa kendilerine
riskli alan belirleme, riskli bina belirleme yetkisi verdik. Bu doğrultuda
kendileri istediklerini yapabilirler, bunun için bir problem yok bu
bakımdan.
Yine Sayın
Haydar Beyin dediği konu
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
burada -Mecliste- ne dediysem bunların aynen arkasındayım.
Şimdi, bizim için burada iddia edilen, Yüksek Denetleme Kurulunun
iddialarıydı. Bunları tek tek çürüttük. Şimdi tekrar
söylüyorum: Eğer benim hakkımda bir dava varsa bulun getirin. Dava
veya soruşturma varsa, bulun getirin. Ne dediysem aynısı,
sözümdeyim yine. Böyle bir dava yok. Bugüne kadar yok arkadaşlar, bundan
sonra
İddia olabilir ama bizim hakkımızda bir dava yok, bir
soruşturma yok. Bunu özellikle
Varsa getirin, biz neyse
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Söylediklerinizi tutanaklardan okumuştuk Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Dava
yok, zorla dava mı yaratacağız? Sizin hatırınız
için biz dava yaratamayız arkadaşlar. Yok dava, soruşturma da
yok arkadaşlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, söylediklerinizi tutanaklardan okumuştuk.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Arkadaş, iddiadır bunlar. Siz
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Siz o tutanaklara istinaden, o konuşmanıza istinaden söylemiştiniz.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Hayır, ben size iddia edebilirim. Siz Niye gözlük takıyorsunuz?
diye iddia edebilirim. Siz dersiniz ki: Gözlerim bozuk, ondan takıyorum.
Ben de aynı iddiada bulunabilirim, iddia bu. Ama bunların hepsi
aslı astarı olmayan iddialar. Yargı kararı var mı veya
bir soruşturma var mı, bir soruşturma kararı var mı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sözünüzün arkasında durun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) E,
getir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya o gün getirdik, tutanakları getirdik.
BAŞKAN
Sayın Bakan, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Ya
şimdi arkadaşlar, bakın, şöyle söyleyeyim: Bir adam, yüzü
olacak ki utansın ama adamın yüzü olmazsa, yüzsüz olursa ben
nasıl utandırayım o adamı ya! Bu arkadaşlara tembih
edin siz, araştırın. Ben saygı duyuyorum, CHP Grubuna
saygı duyuyorum ama lütfen bu arkadaşlara tembih edin, Böyle
atmasyon
Ya bir şey biliyorlarsa konuşsunlar, hisse alalım;
bilmiyorlarsa sussunlar da adam sanalım. Böyle afaki şeyleri getirip
Meclisi işgal etmeyin lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Yüceer Çorludaki
atık işini soruyor. Bunu, şimdi, Çorlunun süresini ben burada
sizlere arz edeyim, çok önemli bir konu değerli arkadaşlar.
Çorludaki tesis için ÇED raporu 2010 yılında verilmiştir ve
aynı yer için Çorlu Belediyesinin imar planları 2010 tarihinde
onaylanmış, -bakın çok dikkatle arz etmek istiyorum- bu denilen,
Çorludaki katı atık tesisine dair ÇED raporu 2010 tarihinde
verilmiştir ve buraya ilişkin imar planları da Çorlu Belediyesi
tarafından 2010 tarihinde çıkartılmış ve askıya
asılmış ve bunlar meriyet kazanmıştır. Daha
sonra, Tarım Bakanlığından da burasının atık
deposu yapılmasına dair yine uygun görüş
alınmıştır, yine belediye tarafından.
Defterdarlıktan da buranın tahsisi yapılmıştır.
Bunlar devam ederken, her nasılsa, Çorlu Belediyesi kendi
yaptığı planları daha sonra iptal etmiştir. Ondan
sonra bu vatandaş bize gelmiş, Benim planım vardı,
Maliyeden tahsisim vardı, ÇED raporum vardı; benim
planlarımı iptal etti, ben haksızlığa
uğradım, buraya bu kadar masraf ettim... Biz de Çorlu Belediyesi, Çorlu Tarım
Müdürlüğü ve gerekli kuruluşlar da
dâhil olmak üzere komisyonları topladık ve ÇED raporunu bu
şekilde- imar planlarını ve ÇED raporunu tamamladık. Bu
şekilde bunu ben arz etmiş olayım.
Sayın
Yalçınkayanın sorduğu soru -Amasradaki- ise: Doğrudur,
burasının 1/100.000lik planlarında burada termik santral
yapılması yasaklanmıştır. Burası için süreç devam
etmektedir. Eğer burada uygun değilse
Biz şu anda ÇED verme
sürecini durdurduk, ÇED raporu vermiş değiliz; bizden herkes ÇED
raporu talep edebilir ama ÇED raporunu henüz vermedik. Eğer şartlar
uygun olursa -gerekli her türlü yazışma- ve oradaki uygunluk,
alternatif yerler, buradaki yerli kömür kullanma durumu, hepsi uygun olursa,
buraya da ÇED raporu verebiliriz ama Vereceğiz. manasında
değil bu. Bunu da böylece arz etmek istiyorum.
Yine, TOKİ
konutlarıyla ilgili şikâyetler var. Çok değerli arkadaşlar,
tabii ki konutta şikâyetler vardır ve olabilir ama site yönetimleri
bunları en titiz şekilde inceliyor. Zannediyorum, Sayın Vekilim,
bize bunları söylediniz, ben de bunlarda gerekli takibatları
yaptım, neticelerini de size arz edeceğim ama bu
yanlışlıkların giderilmiş olduğunu biliyorum. Bu
sığınmaevini de belediyeye vermek için veyahut da orada
değerlendirmek için çalışmalarımız devam etmektedir.
Yine,
TOKİnin özelleştirilmesini düşünüyor musunuz?
Çok değerli
arkadaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; halk için önemli olan,
Anayasada da bulunan hususlar için devlet regülatör görevini, koordinasyon
görevini, organizasyon görevini, piyasayı disipline etmek, fiyatları
aşağı çekmek görevini sürdürmelidir; halk ekmek fabrikaları
gibi, şekerde olduğu gibi, benzinde olduğu gibi. Bunun için
devlet de -yüzde 5 oranında, yüzde 7 oranında- yine bu görevi
yürütmeye devam edecektir.
Yine, ÇED
süreci, Başvuru sayısı nedir? ve 2/B arazileri ile ilgili
soruları da yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN
Sayın Bakan, iki dakika ek süreniz de doldu.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
dakika
Sırayla
Buyurunuz
Sayın Köprülü.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkanım, Sayın Bakan özellikle
kendi Bakanlığının sorumluluk sahasında olan ÇED Genel
Müdürlüğünün vermiş olduğu bir ÇED olumludur. belgesindeki
yanlışlığı Çorlu Belediyesinin üzerine atarak hem
Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeye bu konuda yanlış bir beyanda
bulunmuştur hem de kendisi Genel Kurula yanlış bir bilgi
vermiştir.
Bunu düzeltmek
istiyorum, müsaadenizle.
BAŞKAN
Düzelttiniz efendim, herkes duydu.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Önemli bir konudur efendim.
BAŞKAN
Düzeltme hakkını kullandınız yani bu tamam oldu.
Buyurunuz
Sayın Akar.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Bir şey açıklamadım Sayın
Başkanım. Müsaade ederseniz açıklayayım konunun ne
olduğunu.
BAŞKAN Ama
düzelttiniz, yanlış beyanda bulunduğunu da söylediniz.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Yanlış beyanda bulundu, gerçeğini anlatmak
istiyorum Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, burası belediyenin
savunma yeri değil.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) İki dakikada bunu anlatacağım.
BAŞKAN
Tamam, düzelttiniz işte.
Buyurun Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, Sayın Bakana 3 tane soru yönelttim.
BAŞKAN
Evet
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Son sorumu cevaplarken de olayın doğru
olmadığını, adam gibi davranmamakla itham etti grubumuzu ve
Cumhuriyet Halk Partilileri.
Ona cevap vermek
istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN
Buyurun, size sataşmadan veriyorum iki dakika süre.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, size 3 tane soru yönelttim. Çok basit 3 soru: 1,
İzmirdi; 2, Kocaeliydi. Bunların hiçbirine cevap vermediğiniz
gibi
3üncü soruyu da burada, kürsüde yapmış olduğunuz bir
konuşmayla ilgili yönelttim. Konuşmada, TOKİ hakkında bir
dava açılmışsa ve bu dava aleyhine sonuçlanmışsa
istifa edeceğinizi belirtmiştiniz bu kürsüde. Daha sonra, bunu
söylemediğinizi iddia ettiniz. Bunu size yönelten arkadaşım
tutanakları getirerek bu kürsüde okudu ve sizin söylediğinizi
ispatladı.
Daha sonra, bütçe
görüşmelerine gittiniz, bütçe görüşmelerinde de, 60 katrilyonluk, KC
Grupta yolsuzluk yapıldığını kabul ettiniz, devleti
zarara uğrattığını kabul ettiniz, bu konuda beyanlar
verdiniz.
Bu beyanlar
yetmemiş gibi, Başbakan, sizi, çocuk azarlar gibi azarladı
Niçin bunları yapıyorsun? diye sizi azarladı, Artık,
bizim yolsuzluklarımızı, bizim usulsüzlüklerimizi niçin
kamuoyuyla paylaşıyorsun? diye azarladı. Ama ben de çok
masumane bir soru sordum. Adam olan adam demedim, şimdi, sizin sözünüz
üzerine söylüyorum Adam olan adam, verdiği sözün arkasında durur.
diyorum. Bu kürsüde milletvekillerine, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına istifa edeceğinizi söylemiştiniz, sizi
tekrar istifaya davet ediyorum. Adam gibi adam, verdiği sözün
arkasında durur. diyorum.
Teşekkür
ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akar.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Bir
düzeltme yapayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan.
3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bakınız, yolsuzluğu şahıslar yapar,
kurumun kendisi yapamaz. Kurum, bir mefhumdur. Ben TOKİde, TOKİ
hakkında dedim, sonra onu aynı konuşmada sonradan düzelttim,
dedim ki: TOKİ hakkında dava
Fakat onu şu manada söyledim:
TOKİde şahıslar hakkında bir yolsuzluk davası
yoktur. Bizim hakkımızda bir soruşturma yoktur. dedim. Yani,
Allah aşkına, Haydar Bey, demagoji yapmanın
Burada ben
şimdi Yalan konuşuyorsunuz. demiyorum size. (CHP
sıralarından gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Demagoji yapan sensin!
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Ama, Allah aşkına yani şimdi ben söylüyorum, diyorum ki, yolsuzluk
olarak bizim hakkımızda dava varsa istifa etmeyen şerefsizdir
ama böyle bir isnadı atmak da, bunu
ispat edemeyen de nedir, onu siz söyleyin, ben söylemiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Şimdi,
değerli arkadaşlar, böyle
Yani biz dedik ki: Yolsuzluk diyorsunuz
Ya, diyoruz ki: Yolsuzluk şahıs adına yapılır,
şahıslar yapar. Benim hakkımda bir dava var mı? Getirin.
Arkadaşlarım hakkında bir dava var mı? Getirin. Bir
soruşturma var mı? Getirin. Yok, siz diyorsunuz ki: TOKİ
hakkında TOKİ hakkında açılan davalar kamulaştırma
davalarıdır, geç teslim davalarıdır, kusur
davalarıdır, müteahhitlere yaptığımız fesihten
dolayı açılan davalardır. Böyle davalar tabii ki olacak. Biz
devleti koruruz, biz milleti koruruz, milletin menfaatini koruruz. Bunu da
korumaya devam edeceğiz ama bakınız, şunu da ifade etmek
istiyorum: Bakınız, biz CHPnin sizin yüzünüzden az oy almasına
üzülüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya, CHP
şöyle yüzde 20nin üzerinde
İZZET
ÇETİN (Ankara) İşine bak sen, işine.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Bırak bu işleri.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Şimdi ben size söyleyeceğim, merak etmeyin.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Bu millet gene büyük millet, çok büyük millet, size yüzde 20nin
üzerinde oy veriyor. Ya, siz mütemadiyen halka, halka
saldırıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz tamamlandı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, kaç dakika cevap verecek?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Halk size bu kadar iyilik yapıyor daha ne istiyorsunuz bu halktan
ya? Halkın yakasını bırakın ya!
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Demagoji yaptığımı ifade ediyor, sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekilleri,
lütfen hepiniz birden konuşmayınız.
Sayın Akar,
buyurunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Demagoji yaptığımı iddia ediyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklık getirdi
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben de açıklık getireceğim, demagoji
BAŞKAN
Sayın Akar, siz söylediniz, o da cevap verdi. Demagoji
olmağını da beyan ettiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır efendim, CHPye
de hakarette bulunmuştur. Ne için az oy
aldığımızı benimle ilişkilendirmiştir.
Bakın, CHPnin daha az oy aldığını benimle demagoji
yaptığım için ilişkilendirmiştir. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Ne
için söz istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, ne zaman söz vereceksiniz? Her
ağzına geleni söylüyor. Siz bana soruyorsunuz. Dinlemediniz mi?
BAŞKAN
Sayın Akar, sizin yüzünüzden CHPnin az oy aldığını
iddia ettiği için, o yüzden mi söz istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Evet, o yüzden söz istiyorum, peki.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Biraz daha konuşun, daha az oy alsın.
4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Şimdi, çok saygıdeğer milletvekilleri, sizin
bakanlarınız ve Başbakanınız bu şerefsiz sözünü
çok kullanıyor. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Kayseri
meydanında, Başbakanınız mitingde Osloda teröristlerle
görüşenler şerefsizdir. sözü hâlen askıda duruyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Osloda görüştüğünüzü daha
sonra kabul ettiniz. Şimdi, bu şerefsiz sözünün kime ait
olduğunu, kimi ilgilendirdiğini sizin takdirlerinize
bırakıyorum.
Sayın Bakan,
demagojiyi ben yapmıyorum, demagojiyi yapan sizsiniz, yapmaya da devam
ediyorsunuz. Size doğru bir üslupla konuşmanızı rica
ediyorum buradan, Türk halkının huzurunda.
Tutanaklara
baktık. O gün arkadaşım iddia etti, yine aynı şeyleri
iddia ettiniz. Tutanaklara baktık, sizin şahsınıza da
olmadığını, TOKİde yolsuzluk olduğunu
tutanaklardan okudu burada ve siz bunu Bütçe Komisyonunda kabul ettiniz. Bir
kurumun ita amiri kuruma sahip olamıyorsa o kurumun başında
bulunmamalıdır. Eğer kurumda hırsızlık, yolsuzluk
yapılıyorsa bunun tek sorumlusu o kurumun ita amiridir. Şimdi, o
kurumun ita amiri kimdi? Bugün bakanlık yapan Sayın Bakan.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) 500 bin konutu nasıl yaptı?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Sen oradan bağıracağına gel burada anlat. 500 bin
konutu kimleri zengin ederek yaptığını hep beraber
biliyoruz.
Size
söylediğiniz tüm sözleri iade ediyorum.
Tekrar söylüyorum
Türk milletinin huzurunda: İstifanızı bekliyoruz. Siz
bırakın Cumhuriyet Halk Partisini, siz kendi işlerinize
bakın, geçen gün burada açıklamış olduğum
yolsuzlukların cevabını verin.
Bu cevapları
sizin ağzınızdan Türk milleti duysun diyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Bir siyasetçinin şunu çok iyi bilmesi gerekir:
Siyasetle, siyasi parti ile hükûmet ve iktidar farklı şeylerdir.
Sayın Başbakan, açık bir şekilde, orada, hiçbir
şekilde bir siyasinin Osloda görüşme
yapmadığını, görüşmelerin devlet olarak
yürütüldüğünü ifade etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla,
bunun üzerinden demagoji yapmak çirkin bir şeydir ve bunu kayıtlara
geçmesi için ifade ettim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Köprülü, buyurunuz.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkanım, az önceki talebimi yinelemek
istiyorum: Sayın Bakan Genel Kurulun huzurunda yanlış bir bilgi
vermiştir ve bu şekilde de Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeyi
mesnetsiz bir biçimde suçlamıştır. Bunun hem sataşma olarak
da değerlendirilmesi gerekir hem de aynı zamanda açıklama talebimiz
de gerekir. Hangi açıdan bakarsanız bakın tarafıma söz
vermeniz gerekir Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Köprülü, o zaman, bakın, şurada mikrofon yanıyor,
oraya oturunuz ve açıklayınız lütfen düzeltme talebinizi.
Bakın,
oradaki mikrofon yanıyor en önde, sisteme giriniz.
Buyurunuz.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Ben de yerimden düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Söz
veriyorum, buyurunuz Sayın Köprülü, açıklayınız.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
az önce bir açıklamada bulundu ve Çorluda kurulacak katı atık
bertaraf tesisiyle ilgili sorumluluğun Çorlu Belediyesinde olduğundan
bahsetti.
Ben şunu
açık olarak Bakana bir kez daha soruyorum ki konuşmamdan sonra
kendisine götürdüm evrakları da zaten teslim ettim.
Bir: EPDKdan
alınmış bir lisans belgesi var, sadece şu izin var: Diyor
ki Çöp gazından elektrik üretebilir. Ama Sayın Bakanın sorumlu
bulunduğu Bakanlığın verdiği ÇED belgesinde diyor ki:
Elektrik üretecek tesis, yılda 60 bin tane varil yıkayabilir., Elektrik
üretecek tesis, aküleri, pilleri toprağa gömebilir.
Şimdi,
Sayın Bakan kendi sorumluluğundaki bu hukuksuzluğu nasıl
görmez de sorumluluğu Çorlu Belediyesine atar? Ben bir kez daha bu konuda
bir açıklama bekliyorum Bakandan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.
Sayın Yüksel,
sizin talebiniz nedir?
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) - Sayın Başkan, ben de yerimden bir düzeltme
istiyorum. İzmirle ilgili Sayın Bakan yanıltıcı
bilgiler verdi, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN -
Buyurunuz.
2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakan bizim soru
önergelerimize de hem eksik yanıtlar veriyor hem de
yanıltıcı yanıtlar veriyor tıpkı burada
olduğu gibi. İzmirin Bakanlar Kurulunda bekleyen Kentsel
Dönüşüm Projesini sorduk Kaç adet? diye. 3 adet. diye... Kimlere
ait?diye sorduk, o bilgiyi vermemiş. Bunların 3ü de İzmire
aittir, biz biliyoruz. Birisi Cennetçeşme altı yüz yetmiş
beş gündür bekliyor, birisi Menemenin altı yüz yetmiş beş
gündür bekliyor, birisi de Romanların oturduğu Ege Mahallesinindir.
Buralarda çok kamu arazisi olduğu için biz bunları
onaylamıyoruz diyor Sayın Bakan. Bu doğru değildir. Bu
aynı zamanda bir itiraftır. Kamu arazilerinin çok olması ne
demek Sayın Bakan? Yani orada büyükşehir belediyesine kalmasın o
araziler, demek. Yani hem Romanların yaşadığı Ege
Mahallesindeki tamamen sosyal projedir. Cennetçeşme tamamen hazır
hâlde, yarın kazma vurulabilecek bir hâlde; kamu arazisi yoktur,
Menemende yoktur, yanlış biliyorsunuz. Altı yüz yetmiş
beş gün, el insaf Sayın Bakan! Bir günde Ankaranın hiçbir
şeyi yokken risksiz alanda onaylıyorsunuz.
Bir de bu kamu
arazileriyle ilgili benzer şeyi Bucada da
Bucada 41 dönüm araziyi, kamu
hizmetine ayrılmış araziyi ticaret merkezine dönüştürmeye
çalışıyorsunuz ve Özelleştirme İdaresi plan
yapıyor. Dünyanın neresinde mal sahibi plan yapmıştır?
TEKELi özelleştirmek adına Özelleştirme İdaresi Bucada
plan yapıyor, ticaret merkezine dönüştürüyor alanı ve belediye
hizmet alanını belediyeye çok yüksek fiyatla satmaya
çalışıyor.
Yine bir
başka
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
İki dakika
süreniz doldu.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI (Devam)
1) Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla on ikinci turda yer
alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
27) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 52.657.250
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 457.100
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.720.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 503.613.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Çevre
Koruma Hizmetleri 331.302.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 989.543.300
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
07 Sağlık
Hizmetleri 616.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 1.880.909.650
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 435.086.315,00
Bütçe Gideri 340.606.218,40
İptal Edilen Ödenek 94.184.093,96
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 296.002,64
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3)
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.363.278.273,03
Bütçe Gideri 1.188.996.861,57
İptal Edilen Ödenek 104.887.142,28
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 69.394.269,18
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
27.75) TAPU VE KADASTRO
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 657.196.100
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 249.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 657.446.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 626.664.856,84
Bütçe Gideri 511.231.662,31
Ödenek
Üstü Gider 2.743.533,19
İptal Edilen Ödenek 118.071.740,28
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 104.987,44
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3) Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 13.058.044,00
Bütçe Gideri 11.386.290,18
İptal Edilen Ödenek 1.671.753,82
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Bütçe Geliri Tahmini 40.261.000,00
Net
Tahsilat 13.783.173,17
Ret
ve İadeler 4.168,04
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2013 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12) MALİYE
BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 60.120.805.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 94.658.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 2.605.914.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 3.457.250
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 36.391.932.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 99.216.766.250
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Maliye
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 79.204.235.028,78
Bütçe Gideri 78.890.124.729,22
İptal Edilen Ödenek 314.110.299,56
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2011 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12.76) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.079.321.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.260.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.080.581.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.992.411.459,00
Bütçe Gideri 1.935.998.820,28
İptal Edilen Ödenek 56.412.638,72
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2013
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06) KAMU
İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 22.351.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 82.649.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 105.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 65.428.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 39.572.000
TOPLAM 105.000.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Kamu İhale Kurumu 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Kamu İhale Kurumu
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 102.331.200,00
Bütçe Gideri 99.607.646,73
İptal Edilen Ödenek 2.723.553,27
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL)
|
Bütçe
Geliri Tahmini 76.120.000,00
Net
Tahsilat 98.820.089,43
Ret ve
İadeler 9.800,00
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu
İhale Kurumu 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 11.906.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 11.707.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 23.613.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 460.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 23.152.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 23.613.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 20.857.800,00
Bütçe Gideri 19.109.666,77
İptal Edilen Ödenek 1.748.133,23
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL)
|
Bütçe
Geliri Tahmini 19.677.000,00
Net
Tahsilat 19.192.410,12
Ret ve
İadeler 132,72
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.10) KAMU
GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 31.921.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 31.921.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 10.330.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 21.591.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 31.921.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye
Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı,
Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları; Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2013 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabları kabul edilmiştir.
Hayırlı
olmalarını dilerim.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, on ikinci
turda görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte, 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu tasarılarının 1inci maddeleri
kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri
ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2nci maddenin görüşmeleri
de tamamlanmış bulunmaktadır.
Program
uyarınca, sırasıyla 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu tasarılarının maddelerini görüşüp
oylamalarını yapacağız.
2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
gider bütçesiyle ilgili 1nci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım:
2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM
BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1 - (1)
Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerine 396.705.004.350 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelere 45.002.167.100 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumlara 2.363.741.000 Türk Lirası, ödenek verilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2nci maddeyi tekrar
okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1)
Gelirler:
Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin
gelirleri 362.960.518.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin gelirleri 6.617.837.200 Türk Lirası öz gelir, 38.766.047.450
Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 45.383.884.650
Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların gelirleri 2.342.150.000 Türk Lirası öz gelir,
21.591.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
2.363.741.000 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 125.296.000 Türk
Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi 2nci maddeye bağlı
cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım:
B -
C E T V E L İ
KODLAR AÇIKLAMA
2013 YILI BÜTÇE GELİRİ (TL)
01 Vergi Gelirleri 347.890.019.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 9.233.225.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 2.046.203.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 25.163.320.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 9.302.153.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan Tahsilat 285.734.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM BÜTÇE GELİRLERİ 393.920.654 000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Red ve İadeler ( - ) 30.960.136.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
NET BÜTÇE GELİRİ 362.960.518.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 (1) Bu Kanunun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler
toplamı ile 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net
borçlanma ile karşılanır.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz
Sayın Binici. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3üncü maddesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama Türkiye ekonomisinin son otuz iki
yıllık sürecinde bir gezinti yapmak ve bir alıntıyla
başlamak istiyorum.
Bu
alıntı, gitmediği mahkemeye sanal görüntüsüyle, lütfen ifade
veren, faşist cuntanın lideri Kenan Evrene aittir.
7 Ocak 1991
tarihli Milliyet gazetesinde yer alan sözlerinde Eğer 24 Ocak
kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi
gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyaskoyla
sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir
askerî rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir. demişti.
Adını
açıklandığı tarihten alan bu kararlar, darbe öncesinde
Turgut Özal tarafından bir paket hâlinde de
açıklanmıştı. Açıklandığı tarih
itibarıyla darbeyle ilişkisi yokmuş gibi görünen 24 Ocak
kararları, 12 Eylül askerî darbesinin ekonomi politiğini
oluşturmuştu.
Kararlar o kadar
acıydı ki netekim paşanın da dediği gibi,
uygulanması için ancak ve ancak sıkı bir askerî rejime ihtiyaç
vardı. Peki, neydi bu kararlar? Neden dönemin TİSK Başkanı
Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde.
diyerek göbek atıyordu?
Bu kararlar
özetle: Paranın değeri yüzde 33 düşürüldü. Başta
akaryakıt olmak üzere, temel tüketim mallarına zam üstüne zam
yapıldı. Gümrük kapıları ardına kadar
açıldı. Emperyalist sömürü ve yağmaya davetiye
çıkarıldı. Yabancı sermaye yatırımlarına
teşvikler verildi ve kâr transferlerine kolaylık sağlandı.
Kamu yatırımlarının özelleştirme yoluyla yerli ve
yabancı sermayeye satılması planlandı. Tarım
ürünlerine destekleme alımları
sınırlandırıldı. Gübre, enerji ve ulaştırma
dışında sübvansiyonlar kaldırıldı.
Ana
hatlarını çizdiğim bu acı reçeteye yoksul ve emekçi
yığınlarından gelen tepkiler de çığ gibi
büyümüştü. Ne yazık ki bu tepkilerin cevabı fazla gecikmedi, 12
Eylül faşist cuntasının kanlı yumruğuyla cevap
verilmişti. Faşist cunta, darbenin daha birinci gününde grevdeki
işçilerin çadırlarını basarak ilk icraatını
yapmıştı. Sendikal faaliyetleri ve grevleri
yasaklamıştı, ücretleri de dondurmak üzere tabii ki. Türkiye
artık, emek örgütlerinin dağıtıldığı,
kuralsız çalışma biçimleriyle sömürünün arttığı,
tüketimin körüklendiği, vahşi piyasacılıkla kamuya ait ne varsa tasfiyesi
hedeflenmişti bu ülkede.
Değerli
milletvekilleri, 12 Eylülün olanca baskısıyla sürdüğü
dönemlerde, top koşturmaktan ve büyük bir huşu ile kendi ahiretlerine
hazırlık yapmaktan başını kaldıramayacaklar
Artık günü geldi. diyerek dünyalıkları için olanca gücüyle
işe koyuldular. İşte onlar, bugün için iktidar koltuğunda
oturan AKP kadroları ve yandaşlarıdırlar. AKP hükûmetleri
24 Ocak kararlarıyla başlayan; emek düşmanı,
özelleştirmeci, borçlanmacı, tefeci, vurguncu dostu bu neoliberal
politikaları uygulamak konusunda 12 Eylül faşizmine dahi rahmet
okutmuştur.
Bu iktidar,
uluslararası sermayenin haraç mezat satın aldığı
KİTlerin kapısına kilit vurmasına ve piyasada tekel
olmasına seyirci kalmıştır. Bu iktidar,
çalışanları kapıya koymuş, kazanılmış
haklarını gasbetmiş, emekçilere 4/C köleliğini dayatmıştır.
Bu iktidar, hak arayan emekçileri Ankaranın buz gibi havasında
tazyikli suyla, copla, biber gazıyla bastırmıştır. Bu
iktidar, çalışma yaşamını
taşeronlaştırmış, emek örgütlerini
darmadağın etmiştir. Bu iktidar, eğitim ve sağlık
başta olmak üzere, kamu hizmetlerini ticarileştirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, piyasacılık adına kamu mallarını
yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken AKP, 12 Eylül
faşist cuntasının bile yapmadığı biçimde
STKları da kuşatmıştır, kendinden değilse yok
saymıştır. Medya ve Futbol Federasyonu da dâhil,
FİSKOBİRLİK, üretici birlikleri, meslek örgütleri gibi birçok
sivil örgütlenmeleri de yandaş hâline getirmiş, toplumdaki
farklı her sesi bastırmıştır. Durmak yok. diyen AKP,
üniversitelere, TÜBİTAK ve TÜBAya da el atmış, bilimde de AKP
rozeti takmanın peşine düşmüştür.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin resmî İnternet sitesinde Rekor
özelleştirme başlığıyla yer alan ifadeleri de aynen
aktarıyorum: 1986-2002 yılları arasında devlete yük olan
kurumların özelleştirilmesiyle elde edilen gelir 8 milyar dolar iken,
2003-2011 yılları arasında 34 milyar dolarlık özelleştirmeye
imza attık. diyorlar. Devlete yük ifadesine özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum. Mesela, satıldığı yıl devlete 7,2
milyar dolar vergi ödeyen, net kârı 300 milyon dolar olan TÜPRAŞ
devlete yükmüş efendim. Mesela, bir yıllık kârıyla kendi taksitini
ödeyen TELEKOM devlette yükmüş efendim. Adam, utancından, 4 yıla
yayılan borcunu tek seferde kapattı ama bunların yüzü bile
kızarmadı.
Değerli
milletvekilleri, adamın biri, bir gün yolda giderken bir köyden geçiyor.
Çocuklar bilye oynuyorlardı. Çocukların bilyesinin biri de saf altındanmış.
Adam, nasıl ederim, nasıl yaparım da bilyeyi çocuğun
elinden alırım diye düşünüyor ve çocukların arasına
dalıyor. Yolunu bildiği hâlde, altın bilyesi olan çocuğa
yanaşıyor ve diyor ki: Yavrucuğum, falan köye gideceğim
ama yolu şaşırdım. Bana yolu gösterir misin? Çocuk da
Peki, amca. diyor. Altın bilyesini cebine koyarak adamı köyün
çıkışına kadar götürüyor. Çıkışa gelince de
Amca, buradan dümdüz git, o köye varırsın. diyor. Adam altın
bilyeye göz koymuş ya, cebinden çıkardığı şekeri
çocuğa göstererek Sana bu şekeri verirsem bilyeni bana verir misin?
diyor. Çocuk da Olur amca, veririm ama bir şartım var. Eğer
eşek gibi anırırsan bu bilyeyi veririm. diyor. Adam bir
sağına bakıyor, bir soluna bakıyor. Kimseler yok.
İçinden, Yahu bu bacak kadar çocuktan mı utanacağım.
İşin ucunda da altın bilye var ya, başlıyor
anırmaya. Anırması bittikten sonra da çocuğa, Hadi, ver
bilyeyi. diyor. Çocuk da diyor ki: Be amca, sen eşekliğinle
bilyenin altın olduğunu biliyorsun da ben de bu insan hâlimle mi
bilmeyeceğim?
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Binici.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Akçay.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3üncü madde üzerine söz aldım.
Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahki
konuşmamda 2013 yılı bütçesinin dayandığı genel
tabloyu özetlemiştik. Bir cümlede ifade edecek olursak: Türkiye ekonomisi
üretimle bağını koparmış bir hâldedir.
Ürettiğinden çok tüketen, kazandığından çok harcayan bir
yapıdadır. Böyle bir ekonomik yapıda, kamu mali yapısının
sağlıklı olması beklenemez, mali yapı bozuktur.
Sağlıklı bir gelir yapısı olmadığı gibi
bir harcama disiplini de yoktur.
2012
yılı bütçe gerçekleşmeleri çok sancılı geçmiştir.
21 milyar lira öngörülen bütçe açığı, yüzde 60a varan bir sapma
ile 33 milyar olarak öngörülmektedir. Önümüzdeki üç yılın, bütçe
açıklarının sürekli artacağı yıllar
olacağı maalesef şimdiden görülmektedir. Cari açığa
bir de bütçe açığı eklenmiştir. Buna tasarruf
açıkları da eklenerek üçüz açık girdabı olarak
tartışılmaya başlanmıştır. Bu bütçe
açıkları, yüksek zamlarla, vatandaşın sırtına
bindirilmektedir. Son bir yılda elektriğe yüzde 35, doğal gaza
yüzde 49, kurşunsuz benzine yüzde 16, motorine yüzde 17, sigaraya yüzde 14
zam yapılmıştır. Hatta Başbakan
Yardımcısı Sayın Babacan da 2013te küçük küçük zamlar
olacağını ifade ederek, âdeta yeni zam müjdeleri vermektedir.
Hepimizin
bildiği üzere, mali disiplinin başı harcama disiplinidir.
Hükûmet mali disiplin yasasını getirdi fakat sonra geri çekti.
Eğer harcama disiplini yoksa, mali disiplin de olmaz. Harcamaların
şeffaf ve hesabının verilebilir olması,
savurganlığa son verilmesi, maliye politikalarının
yönetiminde uyum ve koordinasyonun olması hâlinde ancak
sağlıklı bir mali yapı olabileceğini artık Hükûmetin
görmesi lazımdır.
Hükûmet,
bırakın harcama reformu yapmayı, basit mali disiplin
kurallarına dâhi riayet etmemektedir. Kamu harcamalarında ve ödenek
kullanımında Maliye Bakanını dinlemeyen bir Hükûmet
yönetimiyle karşı karşıyayız. Siz Maliye
Bakanını dinlemezseniz maliye politikasını nasıl
uygulayacaksınız? Bu durum Sayın Maliye Bakanını da
çok bunaltmış olmalı ki açık açık kamuoyunda da bu
serzenişini dile getirmiştir ve kamuoyunda, bazı, mali harcama
disiplinine, kurallarına uymayan bakanlardan şikâyetçi olmuştur
ve harcama kurallarına ve ödeneklere riayet edilmediğini ifade
etmiştir.
Sayın Maliye
Bakanı ağustos ayından bu yana bütçe açığını
dile getirmeye başladı ve bu bütçe açıklarını ve
harcamalardaki artışı izah ederken de mal ve hizmet alım
giderlerindeki artışın buna neden olduğunu, okul sütü
projesinden doğan ihtiyaçlara yapılan harcamaların bütçe
açığına neden olduğunu ifade etmiştir. Okul sütü için
130-140 milyon Türk liralık harcama yapılmıştı
bilindiği üzere, onların da bir kısmı bozuk çıkmıştı,
rahatsızlanan çocuklar olmuştu; bu bozuk sütler dahi çocukların
başına kakıldı âdeta.
Zorunlu
eğitimi on iki yıla çıkaran kanuni düzenleme,
Karayollarının yol yapım, bakım, onarım
çalışmalarına yapılan harcamalar
Ki doğrudur, bu,
bütçe açıklarını ve harcamaları artıran bir nedendir
çünkü -birkaç yıldır tekrarlıyoruz- bu yolların birçoğu
kalitesiz yapılıyor, kalitesiz yapıldığı için
çabuk bozuluyor, dolayısıyla bakım, onarım ihtiyacı da
buna paralel artıyor, bu da elbette bütçe harcamalarına
yansıyor. Daha sonra personel giderlerine, Vandaki deprem
konutlarına bu harcama artışları bağlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu gerekçelerin bize göre kesinlikle hiçbirisi geçerli
değildir. Bütçe açığını bu gerekçelere bağlarken
madalyonun diğer yüzünü görmemek olmaz. Bütçe açığının
temel nedenlerini sayacak olursak sağlıksız gelir ve vergi
yapısı, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık
ve savurgan harcamalardır. Hükûmet, bütçe kaynaklarını âdeta har
vurup harman savurmaktadır.
Burada, aktüel
olması nedeniyle bir küçük örnek vermek istiyorum. 26 Ekim 2011 tarihli ve
2343 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 31 Aralık 2012
tarihine kadar tütün mamullerinden alınan ÖTV yüzde 69dan yüzde 65e
indirilmişti yani 31 Aralık 2012 tarihinden itibaren sigara üzerinden
alınan ÖTV artırılacak. Bunu fırsat bilen stokçular ekim ayında
sigara stoklamaya başladılar ve bunun sonucunda, ekim ayında ÖTV
tahsilatı, geçen yılın aynı dönemine göre çok büyük bir
artış, yüzde 96lara varan bir artışla 2 milyar 908 milyon
Türk lirasına çıkmıştır. Bu dönemde, sigara üzerinden
alınan ÖTVde de en az bir o kadar artış meydana gelmiştir.
Hükûmet yeni bir Bakanlar Kurulu kararı yayınlamayarak stokçulara
fırsat sunmuştur. Devletin KDV ve ÖTVde yaklaşık 400
milyon Türk lirası maalesef stokçulara aktarılmıştır
yani vatandaşın parası, bütçe kaynakları bu stokçulara
yaramıştır. Şimdi, bunun sorumlusu başta Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacandır ve Hükûmetin ilgili
ekonomi bakanlarıdır. Eğer bu kadar basit bir konuyu Hükûmet,
ilgililer, yetkililer öngöremeyecekse neyi öngörecekler?
Diğer
savurganlık örnekleri
Örtülü ödenek çok tartışılıyor.
Efendim, adı üstünde örtülü ve gizli olduğu için nerelere
harcandığını bilemiyoruz. Yalnız, son beş
yıla bakıldığında 1 milyar 670 milyon Türk
liralık harcama yapılıyor. 2012nin sekiz ayında 587 milyon
Türk liralık bir harcama söz konusu.
Sayın
Başbakan savurganlıktan, israftan şikâyet ediyor 4 Eylül
2009da. Biz, israf ekonomisini çözüp de verim ekonomisine geçtiğimiz
gün, inanın, şu anda bulunduğumuz noktanın çok daha
ötesinde oluruz ama israf ekonomisinden kurtulacağız. diyor
Sayın Başbakan. Tabii, Sayın Başbakan her şeye nizam
ve ayar vermeye çalışırken insanların evlerindeki israftan
bahsediyor ancak kendi yönetimi altındaki israfı göremiyor.
İsrafın en fazla görüldüğü alanlardan birisi de kamudaki
taşıt alımı, kiralanması ve
kullanımıdır.
Değerli milletvekilleri,
bu kamu taşıtları konusu ziyadesiyle
tartışıldı ve haklı olarak da eleştirildi.
Hükûmetin kesinlikle, acilen, 2013 yılı içerisinde bu
savurganlığa son verici tedbirleri alması gerekir ve toplumun da
gözüne ziyadesiyle batmaktadır.
Bugün Türkiyede
90.000 kamu taşıtı var; İngilterede 12.000, Japonyada
10.000, Fransada 9.000 kamu taşıtı. 2013 bütçesinde yeni 7.492
adet taşıt alımı öngörülüyor ve bu alınan
araçların pek çoğu da makam aracı olarak kullanılacak ve
bunların birçoğu da maalesef kiralama yoluyla. Artık, bütçe
kaynakları resmen har vurulup harman savruluyor ve korkunç rakamlar:
Aylık 1.140 liradan 10.860 liraya kadar varan, yıllık 220.000
liraya kadar varan taşıt kiralamaları yapılıyor. Bu
fahiş fiyata araç kiralayıp savurganlık yapanları utanmaya
ve bu uygulamadan vazgeçmeye davet ediyorum.
Yine, çeşitli
konut, hizmet binası kiralamaları ve 11 Eylül 2011de Sayın
Babacanın, Libyaya gönderilen 100 milyon doları, uçak düşmesin
diye dört parçada gönderdiğini açıklaması, Başbakanlık
için uçak alımları, beyaz saray inşaatları,
savurganlığın önemli örnekleridir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurunuz
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Şimdi, elimde
getirdiğimi çok merak ediyorsunuz. Elimde getirdiğim, Sayın
Bakanım, bu altındır. Doğuda şu anda saman altın,
rengi de sarı kendisi de sarı. Onun için, ben burada çok
konuştum, insan olarak çok konuştum, anlatmaya
çalıştım, anlatamadım.
Ben, 12/12/2012
saat 12.00de, arkadaşlar, uğur getirsin diye Ardahanda Rasim
Özerin ahırına gittim. Ahırına gittim, hayvanlarına
işte yem filan veriyordu, o arada inekler konuşmaya
başladılar. Bana dediler ki: Ya, sen hep konuşuyorsun ama bir
de bizim dilimizden konuş, belki bizim dilimizden konuşursan
anlarlar. Şimdi, ben elçiye zeval olmaz diye o ineklerin mektubunu
getirdim. Evet, şiirler şöyle, şiirler:
Kış
geldi, kar yağdı kapandık ahıra.
Ot yok, saman yok,
tezek de yapamıyoruz.
Sahibimiz bizden
et istiyor, süt istiyor,
Kışın
ısınmak için tezek istiyor.
Ot yok, saman yok.
Kar
yağdı, aç kaldık kapandık ahıra.
Köylünün
kalkınmasına Fransız kaldılar,
Gittiler Fransada
şövalye oldular.
Banka
icraları köylüyü canından etti.
Canlı
ineğin kilosu 5 TLye gitti.
İki inek bir
ton samana indi,
Elde kalanlar da
kasaba gitti.
Köylünün
kalkınmasına Fransız kaldılar,
Gittiler Fransada
şövalye oldular.
Fransadan hayvan
getirdiler, bizi bitirdiler.
Dışarıdan
arpa getirdiler, otu bitirdiler.
İki inek bir
ton samana indi,
Elde kalanlar da
kasaba gitti.
Köylünün
kalkınmasına Fransız kaldılar,
Gittiler Fransada
şövalye oldular.
Atalarımız
at sırtında muhteşem yüzyıl yazdılar,
Bunlar
kurbanlık için Angus getirdiler,
Hastalıklı
hayvanları millete yedirdiler.
İki inek bir
ton samana indi,
Elde kalanlar
kasaba gitti.
Köylünün
kalkınmasına Fransız kaldılar,
Gittiler Fransada
şövalye oldular.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bunu inek mi diyor?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, inekler diyor tabii canım, şahitlerim var. Fakir
Yılmaz, gazeteci, ismini söylüyorum buradan. Ünlü halk ozanımız
Evet, burada
inekler konuşmaya başladı, artık insanların
konuşmasını dinlemiyorsunuz, anlamadınız ne
yapayım ben? İneklerin dilinden konuşmak mecburiyetinde
kalıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, ünlü halk ozanımız Yener Yılmazoğlu da
bunu duyunca, bununla ilgili bir şiir yazdı, bana gönderdi, bunu da
okumamı istedi.
Benim sözlerim
Mehdi Ekere.
Gel gör ki köylüyü
nasıl bitirdiniz.
Borçlar
icralık, evde şeker yok.
Gel gör ki köylüyü
nasıl bitirdiniz.
Köylümüzün içinde
ağır bir yara.
Anladım
sizden olmaz ki çare.
İnek 500 TL,
saman 1.000 lira.
Gel gör ki köylüyü
nasıl bitirdiniz.
İthal dediniz
Angusları getirdiniz.
Ucuz deyip
besmelesiz yedirdiniz.
Elde ne varsa
alıp götürdünüz.
Gel gör ki köylüyü
nasıl bitirdiniz.
Seçimden seçime oy
sandığına.
Tutarsız söz
verdiniz gün ışığına.
Yılmazoğlu
kandırdınız rey mantığına.
Gel gör ki köylüyü
nasıl bitirdiniz.
Ölmeden kabristana
götürdünüz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi inekler şu anda aç, gece eksi 25 derece, 30
derece oluyor. Ot yok, saman yok. Bu memleketi ota, samana muhtaç
bıraktınız. Yani düşünebiliyor musunuz, Fransadan arpa
ithal ediyorsunuz, Fransadan et ithal ediyorsunuz, Fransadan hayvan ithal
ediyorsunuz, kendi köylünüzü batırıyorsunuz, gidip orada şövalye
oluyorsunuz. Bu mantık mı, akıl mı, ne?
Şimdi
bakın, burada, Ardahan merkez Gölgeli Köyü var, Gölgeli Köyünün
muhtarı bir mektup yazmış. Bunu yerel basında da
yazmış, orada da okudum. Gölgeli Köyü Muhtarı Osman Yılmaz
diyor ki Sayın Bakanım: 20 tane inek var. 10 tanesini satarsam
diğer 10 tanesiyle ancak onların karnını doyururum,
diğer 10 tane de 7 veya 8 milyar civarında bir para yapar. Bir
milletvekilinin maaşı etmiyor 10 tane inek. Evet, 10 tane inek bir
milletvekili maaşı etmiyor, düşünebiliyor musunuz
arkadaşlar köylünün durumunu?
Şimdi, burada
Ziraat Odası Başkanımız Latifşah Sular da bir
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kaç genel müdür maaşı ediyor acaba, kaç genel
müdür?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) İşte
Ziraat Odası
Başkanı Latifşah Sular da bir basın toplantısı
yaparak, Başbakanı rüyasında görmüş, padişaha
benzetmiş Padişahım, bu dünya sana da kalmaz. diyor.
Değerli
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Hakikaten zamanımız da
azaldı ama- şu anda çiftçi, köylü perişan durumda. Bakın,
burada hayvanlar ne diyor biliyor musun? Bizim etimizi yiyorsunuz, insan
haklarını savunuyorsunuz. Hayvan haklarını niye savunmuyorsunuz?
Evet, bunu söylüyorlar yani insanların karnını da doyuran hayvan. İnsanların
Şimdi sizin oturduğunuz deriler de hayvan derisi, giydiğiniz
ayakkabı da hayvan derisi ama hayvan hakları, bir şey yok; insan
haklarına gelirken tamam. İnsan hakları ama hayvan
haklarını da düşünün. Şu anda insan
Hayvanlar aç.
Bakın, isim de veriyorum, Rasim Özer diyor ki, Ardahan merkez köyünden:
Ben ineklerimi doyuramıyorum. Günde 3 defa saman vermem lazımken 2
defa az az veriyorum. Hayvanların beni gördüğü zaman gözleri
yaşarıyor. diyor. Hayvanın gözü yaşarır mı?
Evet, oluyor. Şimdi, siz de canlısınız, onlar da
canlı. Siz yemek yemeden durabiliyor musunuz arkadaşlar? Hayır,
duramıyorsunuz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, şimdi burada Sayın
Başbakanıma sesleniyorum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Başbakanısınız. Sayın Mehdi Eker, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bakanısınız. Bir yeri sel vurursa, dolu yağarsa
afet kapsamına alıyorsunuz. Şimdi, sizden rica ediyorum.
Doğu Anadoluyu afet kapsamına alın -bakın burada söylüyorum-
yüz yıldan beri ilk defa hayvancılık dibe vurdu arkadaşlar.
Sıkı durun şimdi, net konuşuyorum: Susuz Belediye
Başkanı Ali Yeğin aradı, 1 hayvan, canlı inek, kilosu
3,5 liraya inmiş. Canlı ineğin kilosu 3,5 lira arkadaşlar,
böyle bir şey olabilir mi? Bakın, isim veriyorum, Belediye
Başkanı bunu söylüyor. Aradım başka arkadaşları
da teyit ettim.
Değerli arkadaşlar, hakikaten
Doğu Anadolu şu anda, televizyonlardan da görüyorsunuz, kar ve
kış altında, eksi 25-30 derece yani erkekseniz gidin orada bir hafta
kalın, ondan sonra bana söyleyin.
Değerli arkadaşlar, ben
burada sizden istirham ediyorum, Sayın Bakandan da, Başbakandan da
rica ediyorum, Doğu Anadolu, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum,
Ağrı, Van, Doğu Anadoludaki hayvancılık bölgeleri,
Türkiyeyi besleyen bölgeler afet kapsamı içerisine alınsın,
orada vatandaşlara saman yardımı yapılsın.
Arkadaşlar, saman para ettiği
için, saman yüksek fiyat para ettiği için hayvan fiyatı düştü.
Hayvan para etmiyor, kasaba götürün, 3,5 lira canlı hayvanın kilosu
ama kasapta et yine 30 lira, 25 lira yani böyle bir dengesizlik var, yani bu
anlamda ben istirham ediyorum.
Bu bölgede şimdi bir de
uygulaması var Tarım Bakanlığının, yüzde 5 faizle
borçları erteledi arkadaşlar. Şimdi yem paralarını
ödüyor, yem paralarından ertelenmiş borçlarını kesiyor.
Yahu, kardeşim, sen bunu erteledin bir yıl, bir yıl sonra
alacağın parayı şimdi niye alıyorsunuz? Niye o zaman
erteledin, bir de yüzde 5 faizle? Bu anlamda, insanların bana iletilen
sorunlarını iletmeye çalışıyorum.
Sayın Bakanım, siz Maliye
Bakanısınız, Maliye bütçesine, bu yılki bütçeye sosyal
yardımlaşmaya 9 milyara yakın, 8 milyar küsur bir para koydunuz;
hayvancılığı, tarımı geliştirmek için de 9
milyar koydunuz. Yani milleti dilendirmek için ve milleti kendinize muhtaç kılmak
için, el açtırmak için sosyal yardımlaşmaya
ayırdığınız para kadar, hayvancılığa,
tarıma para ayırıyorsunuz. Fransadan, Almanyadan,
Avusturyadan, Uruguaydan, Amerikadan hayvan getiriyorsunuz, 3 milyara
yakın dışarıya para ödediniz, kendi köylümüze para
ödemiyorsunuz. Köylü perişan, sıkıntıda.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) On senedir bunları anlatıyorsun, on senedir
aynı sözler yahu.
ENSAR ÖGÜT
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, kürsüye saygım olduğu
için buraya koymayacağım ama bu samanın kilosu 1.200 lira
olmuş Sayın Bakanım. Bu samanı zaman gelecek sizin
maaşınız almaya yetmeyecek.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
TEMEL COŞKUN
(Yalova) Kaç kilo o?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Şahısları
adına, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yurttaş.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçeyi yaparken
milletten aldığımızı millete nasıl adil bir
şekilde dağıtırız düşüncesi içinde olduk. Bundan
dolayıdır ki on yıldır iktidarda olan partimiz, her
girdiği seçimde milletin teveccühüne mazhar olmuştur. Tüyü
bitmemiş yetimin, fakirin fukaranın hakkını kimseye
yedirmedik ve yedirmeyeceğiz.
Demokrasi ve
ekonomi atbaşı gider. Demokrasinin olmadığı yerde
ekonomi de risk altındadır. Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan ve arkadaşlarının bundan on bir sene evvel bismillah
diye çıktığı bu yolculuk hiç de kolay olmadı. Daha ilk
günden Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gerekirse kendimiz
bedel ödeyeceğiz ama milletimize bedel ödetmeyeceğiz. dedik ve
ödetmedik. 23,5 milyar dolarlık IMF borcundan sadece 860 milyon dolar
kaldı. El açan değil yardım eden ülke konumuna geldik. Merkez
Bankasında 27,5 milyar dolarlık rezerv vardı, şu anda 119
milyar dolara yükseldi. Yolsuzluklardan devleti kurtarırsanız
işte buraya gelirsiniz.
Bugün
bulunduğunuz yerden konuşmak belki kolay görünüyor olabilir ama o
günlere dönüp baktığımızda, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy,
İrtica Eylem Planı ve İnternet Andıcı gibi davalara el
atmak öyle her babayiğidin yapabileceği bir iş değildi ama
AK PARTİ bunu başardı. Bugüne kadar hayal bile edilemeyen o
dokunulmazlara dokunduk ve dokunmaya devam edeceğiz.
Yeter, söz
milletindir. diyerek millet dışında hiç kimseden emir
almadık, hiç kimseye boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz.
Bütün
programlarımızın değişmez öznesi olarak önce millet
dedik. Ülkemize hizmet noktasında asla taviz vermedik. Demokrasi ve
özgürlükler alanında yol aldıkça, ekonomimiz büyüdükçe,
saygınlığımız arttıkça siyasetimiz daha da çok
kabul gördü.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Vay, vay!
MUZAFFER
YURTTAŞ (Devamla) - Doğuda başka, batıda başka bir
siyaset dili kullanmadık, kullanmayacağız. Ülkemizin
doğusuna, güney doğusuna hizmet götürürken nasıl mutlu olduysak,
batısına, kuzeyine, güneyine hizmet götürürken de aynı
hissiyatı, aynı mutluluğu yaşadık.
Bütün bu gelişmeler
yaşanırken, cennet vatanımız üzerinde kimsenin ameliyat
yapmasına da asla müsaade etmeyeceğiz. Rengini şehitlerimizin
kanından alan ay yıldızlı bayrağımıza
kimsenin yan gözle bakmasına asla fırsat vermeyeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100üncü yılında, 2023 yılında
dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi hâline geleceğiz.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz perşembe günü Silivride
görülen Ergenekon örgütü davasında, bazı siyasi partiler, Marksist
Ergenekoncu İşçi Partisi ve şiddet yanlısı paramiliter
örgütlerle birlikte ağır ceza mahkemesine baskın düzenlediler.
Bu eylem, her bakımdan hukuka aykırı bir şiddet
hareketidir. Her fırsatta hukuktan ve yargıdan söz eden bir ana
muhalefet partisinin mahkemeyi basma teşebbüsüne dünyanın hiçbir
demokrasisinde rastlayamazsınız.
Bizim siyaset
anlayışımızın özünde Söz de, karar da milletindir.
yaklaşımı vardır. Milleti küçümseyenlere karşı
mücadelemizde, hep yanımızda milletimizi bulduk. İnşallah,
bundan sonra da bu anlayıştan asla taviz vermeyecek, milletimizle
aramızdaki muhabbeti daha da güçlendirerek muhafaza edeceğiz.
Bir tarım ve
sanayi ülkesi olan ülkemizin dört bir yanına 1.000 Günde 1.000 Gölet
Projesiyle yeni göletler yapacağız. Ülkemizi göller bölgesi hâline
getireceğiz.
Artık kimse
hastane kapılarında rehin kalmıyor.
Bebek ölüm
oranları Avrupa seviyelerinin daha iyisine geldi.
444 eğitim
sistemiyle gençlerimizin önünü açtık. Bir zamanlar bu ülkede
insanımız Allah demekten korkarken, Kur'an-ı Kerimi gizli
gizli, saklanarak okurken, bugün, artık çocuklarımıza ve
gençlerimize Kur'an-ı Kerimi ve Peygamberimizin hayatını
öğretiyoruz.
Hamdolsun,
annesinin cenazesinde Kur'an okuyan ve Mısırlı alimlerden tam
not alan bir Başbakanımız var.
Evet, burada sapla
samanı karıştırdılar, ben de şu şiirle cevap
vermek istiyorum:
Mevlânâdan,
Yunustan ders almış bir yiğitsin.
Ulaşılmak
istenen sen en büyük dileksin.
Zaferler
kazanmış bükülmez tunçtan bileksin
Aydınlık
saçan bir ışık, köpüren bir selsin
Fatihin,
Yavuzun, Osman Gazinin torunu
Feryatlar içinde
buldun sen doğru yolunu
Er olan erler
teşkil etmiş senin soyunu
Rahmet Nebisi Muhammedin
ümmetisin sen.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yurttaş.
Şahsı
adına, Antalya Milletvekili Mehmet Günal
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) - Grubumuza sataşma var.
Silivrideydik,
Hukuksuzluğu kınamak için oradaydık. Bir baskından söz etti
Sayın Hatip.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) - Grubumuz adına Sayın Ali Rıza Öztürk cevap
verecek.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Öztürk.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaşın CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşımız, cumhuriyet tarihinde görülmemiş,
yargılama yapılıyormuş gibi yapılan yargılamayla
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin de içinde olduğu
bir grubun Silivride yaşanan hukuksuzluğa karşı
duruşunu Silivri mahkemelerine baskın olarak nitelendirmiştir.
Bu, çok doğru bir yaklaşım tarzı değildir, hukuki de
değildir.
Öncelikle
şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede, dünyanın hangi demokratik hukuk
devletinde avukatsız, savunmasız yargılama yapan hâkimler
vardır? Dünyanın hangi demokratik hukuk devletinde savunma
hakkını kullanmak isteyen avukata karşı
Duruşmayı sekteye uğratıyorsun. diyen hâkim vardır?
Dünyanın hangi ülkesinde milyonlarca belgeyi 13 günde inceleyip de esas
hakkında mütalaa vermek isteyen mahkemeler vardır?
Öncelikle
yapılması gereken hukuksuzluğa karşı
çıkmaktır. Bugün, Silivride bırakın uluslararası
hukuk kurallarının uygulanmasını, bu Parlamentonun
çıkardığı Ceza Muhakemesi Kanununun hükümleri
uygulanmamaktadır. Bu kürsüde defalarca bunu söyledik, usule uymayanlar
Canım, bırakın usulü, esasa bakın, esas önemli. diyorlar.
Esasın önemli olup olmadığını nereden biliyorsunuz?
Usule uymadan yargılama yapacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz
ki: Bu insanlar teröristtir. Elbette ki AKP döneminde, AKP iktidarına
muhalif olan herkes terörist. Parasız eğitim isteyen de terörist,
milletvekili de terörist; teröristler ise insan hakları savunucusu,
demokrasi kahramanı.
Değerli
arkadaşlarım, önce hukuksuzluğa karşı
çıkmamız lazım, hep beraber karşı çıkmamız
lazım. Bu yaklaşım, bu üslup doğru bir üslup değildir.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun, Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın konuşmacı,
konuşmasının bir cümlesinde AK PARTİ iktidarına
karşı çıkan herkes teröristtir, şu anda yargılananlar
da bundan dolayı yargılanıyor. diye bir ifade kullandı. O
konu hakkında bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uzun yıllardır Türkiyede bir yargı var. Bu yargı yaklaşık
dört-beş yıldır bir iddianame üzerinde çalışıyor.
Bu iddianameyle ilgili yaptığımız düzenlemeler var,
Sayın Öztürk de biraz önce ifade etti. Biz hukuk olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak yasayı yaparız, sonrasını
uygulamacılar devam ettirirler. Yani uygulamacıların
yaptığı bir işi, kanunun suç saydığı bir
eylemi veya kanun suç saymasa dahi -tırnak içinde söylüyorum, daha da
abartılı bir şekilde söylüyorum- yargının o konuyla
ilgili bir müdahalesi varsa, bir icraatı varsa, bunu AK PARTİ
iktidarıyla özdeşleştirmek büyük bir çelişkidir. Yargı
işini yapmaktadır, yargı işini doğru veya
yanlış yapmaktadır, ama yargının
yaptığı bir işi AK PARTİ iktidarıyla
ilişkilendirmek, onunla bütünleştirmek, sanki AK PARTİ
iktidarıyla ilgili yapılan her türlü eleştiriyi,
yargıyı AK PARTİnin bir organıymış gibi
değerlendirmeye çalışmak büyük bir haksızlıktır.
Ama bu haksızlığın altında şu sebep olabilir,
şuur altında zamanında yargı başkalarının
ikinci adresi, arka bahçesi olduğu süreçte, yaptıkları
eylemleri, aynı eylem AK PARTİ iktidarında yapılıyor
varsayımıyla düşünen bir yanılgının sonucudur.
Şunu hiç kimse söyleyemez, biz kanunları çıkarırız, bu
kanunlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak görevimiz odur, bu
kanunların uygulaması da icra makamına, yargıya tabidir.
O anlamda
baktığımızda, Ergenekon iddianamesinden, Balyoz
iddianamesinden yargılananları AK PARTİ muhalifi olarak
değerlendirmek, AK PARTİye karşı, iktidara
karşı, milletin verdiği oylara karşı büyük bir
haksızlıktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
II.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI (Devam)
1) Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı
2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2013
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
Antalya Milletvekili Mehmet Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Madde üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, az önce Sayın Şimşeki dinlerken, yine, sanki
asgari ücretlilerin durumu çok sıkıntısız, sadece yüzde 1i
verginin alınıyormuş gibi bir şey söyledi, şaşırdım
tabii. Yani Sayın Bakanım, buradan alınan verginin
oranını koyuyorsunuz ama, daha Eylül ayında artırdığınız
ÖTV, KDVyi asgari ücretli ödemiyor mu? Yani özel iletişim vergisini,
gıdalarda ödenen KDVyi kim ödüyor?
Şimdi,
şurada bir temel açmaza düşüyoruz değerli arkadaşlar.
Bunlar, o insanların bütçesinde çok önemli oran teşkil ediyor,
defalarca söyledim, vergi adaletsizliği burada. Az kazanandan az, çok
kazanandan çok almak gerekirken, hazır burada olan ücretliden, asgari
ücretli olmasa da normal ücretli olsun, onun bütçesinde bu harcamaların
oranı yüzde 10 ise sizin söylediğiniz orta gelir, sizin
müteahhitlerinkinde yüzde 1. Şimdi oraya koyduğunuz yüzde 10 vergi
artışıyla bu aynı olmaz ki Sayın Bakanım. Yani
belki oran olarak söylediğiniz doğru olabilir. Verilen rakamın
doğru olması başka bir şey ama ifade ettiği şey,
asgari ücretli açısından başka bir şeydir ve bunu siz de
açıkça itiraf ettiniz. Bütçeyle ilgili rakamlar gelmeden önce, OVP
açıklaması yaparken, daha doğrusu vergi
artışının gerekçesini söylerken dediniz ki: Vallahi bütçe
tutmuyor. Niye? Bazı bakanlarımız bizim söylediklerimizi,
yazılı uyarılarımıza rağmen, dinlemiyorlar ve
ödenek üzerinde harcama yapıyorlar. Peki, ne olacak? Vergilerde
artış yapacağız. Başka ne olacak? Şimdiye kadar
geciktirdiğimiz doğal gaz, elektrik zamlarını da
yapacağız çünkü bize para lazım. Tamam güzel de, bunun
faturasını vatandaş ödüyor dedik. Zaten bir gelir
adaletsizliği var. Arkadaşlarımız çok güzel
açıklıyorlar, hepsi eline rakamı alıyor: Efendim son yüzde
20nin şu kadar artmış. Peki, son yüzde 5 ne olmuş? En
tepedeki yüzde 5 ile en alttaki yüzde 5in arasındaki uçurum ne kadar
artmış? Ona bakan yok. Yüzde 5in ötesinde yüzde 10luk ve yüzde
5lik dilimler var gelir dağılımında. En alttakinin canı
çıkıyor. Hele hele bu aldığımız vergilerle, ÖTV
artışıyla, KDV artışıyla sıkıntı
oraya geliyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi burada, bir taraftan çalışanlarla ilgili
kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyorsunuz, onların
hakkı korunmuyor, öbür taraftan en altta ezilenlerin üzerine sürekli
olarak vergi yükü bindiriyoruz. Sayın Bakanım, size de
iletmişler ama burada senelerdir duruyor. Bir yardımcı hizmetler
için bile bir sınıf atlama için, unvan değişikliği
için sınav açılmıyor. Burada duruyor, bir sürü şeyler
koymuşuz, hizmet sınıfları koymuşuz, Niye bir maliye
hizmeti sınıfı koymuyor? Bütün yükü biz maliye
çalışanları olarak çekiyoruz. diyor TÜRK BÜRO-SENden
arkadaşlarımız göndermişler. Çalışanlar, bu KHK
sonrası mağduriyetlerimiz giderilir diye bakarken, kurumsal yapı
içerisinde daha da mağdur hâle gelmişler.
Değerli
arkadaşlar, bunları adaletli bir şekilde çözmemiz lazım.
Bakın, kafamızı kuma görerek, sorunları görmezden gelerek
bir şey yokmuş gibi davranamayız. Derseniz ki: Ne
yapalım? Buyurun, burada alınması gereken önlemler belli, bu
vergi adaletini sağlamadan yapamayız. Onun için de
Sayın Bakan
güzel söylüyor, Bütçe Komisyonunda da söyledi Efendim, şu gelir vergisi
kanunuyla ilgili çalışıyoruz. diye. Çok güzel. Şununla
ilgili bir hazırlık yapacağız, bunu yapıyoruz
Şimdi biz dinlerken zannediyoruz ki o zaman 2011de yeni mi iktidara geldi
bu Hükûmet diye. Sanki on senedir yok, sanki vergi reformu diye ilk üç
aylık Acil Eylem Planına koymamış
Yani on sene üzerinden
geçmiş, 11inci bütçeyi yapıyoruz, Acil Eylem Planında olanlar
hâla duruyor. Ha, bunlara itirazımız yok. Varsa bir şey, diyoruz
ki: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı, yol
gösterici, uzlaşmacı muhalefet anlayışından yana
olduk. Bırakın bu sanal gündemleri, bırakın burada
Efendim, yok açlık grevi vardı, işte iptal oldu, biz bunlara onu
vereceğiz, bunu yapacağız, biz ileride, şu olmuş,
burada bu olmuş
Sayın Başbakan yardımcısı
kalkmış, dün yine bir sürü laf söylüyor, şirin gösteriyor bütün
teröristleri, neredeyse serbest bırakacağız yani. Herhâlde onlar
için de duygulandı! Ya gelin
buraya, şunları çıkaralım, son güne kalmasın, son
haftaya kalmasın, neyse çıkması gereken, halkın gerçek
gündemini, bu vatandaşlarımızın gündemini, ezilen, bu bütçe
yükü üzerindeki bütün yükleri taşıyan, açıkların yükünü
taşıyan vatandaşları rahatlatacak, bunları asgari
refah düzeyine çıkaracak, bunların gelirlerini artıracak
önlemler alalım. Bunlar hiçbir vatandaşımızın
karnını doyurmuyor.
Dolayısıyla,
bu çerçevede, gerçekten, vergiyi kazanandan alalım, dar gelirliden vergiyi
düşürelim ve yukarı doğru çıktıkça da adaletli bir
vergi sistemi tesis edelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu vergi gelirlerinin yüzde 2,85inden yüzde 80 pay nüfusa göre, yüzde 20 pay
da gelişmişlik endeksine göre dağıtılmaktaydı.
Son Büyükşehir Yasasıyla beraber diğer ilçeler de devreye
girdiği için, seçim bölgem Adanada, başta Aladağ olmak üzere,
Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli gibi orman ve dağ ilçeleri gerçekten çok geri
kalmış ilçeler. Bu kış gününde 38 bin lira kesinti olmuş.
Bu şartlar altında işçi paralarını bile ödeyemeyecek
duruma düşmüşler. Bu karda kışta bunlarla ilgili bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum
da: Şimdi, bu 2/B alanlarıyla ilgili çok yüksek olduğunu
defalarca belirttik. Özellikle Aladağda Akpınar, Başpınar,
yine, Pozantıda, Karaisalıda bunlara itiraz ettiğimizde ikinci
bir ekip geldi. Dönümüne 9.000 lira ile 12.000 lira belirlenirken,
itirazımızdan sonra 4-6ya düştü. Hâlbuki bu rakamların
daha düşük olması gerekiyor fakat ifade şu, diyorlar ki: Daha
da düşürsek daha önce belirlenen fiyatlarla mali sorumluluk altına gireriz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2011 ve 2012 yıllarında kamu kurum ve kuruluşlarında toplam
kaç adet araç kiralandı ve bu araçlara toplam ne kadar ödeme
yapılmıştır? Ayrıca, bu araçların yakıt
bedellerini de hazine mi ödemektedir? Eğer hazine ödüyorsa, bu amaçla ne
kadar para harcandı? Hâlen kiralık araçlar içerisinde kaçı
zırhlı araçtır ve bu zırhlı araçları kimler
kullanmaktadır? Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2012 bütçesiyle öngördüğünüz bütçe açığı tahmini neydi?
Şu andan itibaren yaklaşık olarak gerçekleşme ne olacak? Bu
aradaki açık, öngörünüzden ne kadar fazla olacak?
İkinci sorum:
Hükûmet, bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı
vergilerden sağlamaktadır. Dolaylı vergiler deyince
aklımıza önce petrol ürünleri gelmektedir. Yollarda birçok petrol
istasyonunda ucuz mazot tabelalarıyla
karşılaşıyoruz. Ucuz mazot satan petrol
istasyonlarının petrol kuyuları mı var, yoksa bunlar kaçak
mazot mu satıyorlar? Siz bunları denetliyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dolaylı vergilerin oranı artan bir bütçeyi müzakere ediyoruz.
Zenginden de fakirden de aynı miktarda alınan dolaylı vergilerin
tam bir adaletsizlik olduğu herkesçe malum. Bu çerçevede, yıllara göre
vatandaşın vergi yükü oransal olarak son on yılda
artmış mıdır, azalmış mıdır? Oranlar ne
kadardır?
Diğer bir sorum: Yeni bina sahibi
olduğu hâlde, devasa binalar yaptırdığı hâlde;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı gibi hem yeni bina yaptıran
hem de bina kiralayan bakanlıklar ve kamu kurumları hakkında
kiralamalara ilişkin iddialar vardır. Kiralanan binaların
sahiplerinin partinize yakın kişiler olduğu ve binaların fahiş
fiyatla kiralandığı iddiaları doğru mudur?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Özellikle Adanada
ve ilçelerinde siyasi vesayetinizi kullanarak matrah üzerinden salma,
incelemeden vergi topluyorsunuz. Bu doğru mu, adil mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, 659 ve 666 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle, devlet
memuru olarak çalışan personelin özlük haklarında yapılan
düzenlemeler sonucunda, aynı işi yapan, aynı maaşı
alan millî emlak denetmenleri ve vergi denetmenleri arasında yapılan
unvan değişikliğiyle yaklaşık 1.500 lira; millî emlak
uzmanlarıyla devlet malları uzmanları arasında da 1.500
lira maaş farkı oluşturulmuştur. Gelir İdaresi
Başkanlığında gerçekleştirilen 6 adet sınav
sonucunda 15.000 memura gelir uzmanı unvanı verilerek 600
liralık artış sağlanmasına rağmen benzer
durumdaki millî emlak çalışanlarına herhangi bir hak
sağlanmamıştır. Bu nedenle millî emlak teşkilatı
çalışanlarında büyük bir moral bozukluğu vardır. Bu
konuda bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Belen.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Başbakanın ayda birkaç kez kullandığı Meclisteki
Başbakanlık makam odasının 330.500 liraya tepeden
tırnağa yenilendiği kasım ayında basına ve
kamuoyuna da yansıdı. Meclis Başkan Vekili Mehmet Sağlam,
söz konusu harcamaların 2012 yılı bütçe kanunu ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi İşletme ve Yapım Başkanlığına
tahsis edilen bütçeden karşılandığını bildirdi.
Ayrıca, Başbakana yedinci uçak siparişi verildiği
söyleniyor. Ayrıca, Meclis Başkanı Çiçekin odasının
da 180.000 liraya yapıldığı ifade edildi. Borç içinde yüzen
vatandaştan zam ve dolaylı vergilerle alınan paraların
böyle umursamazca harcanması sizce israf değil midir?
Hükûmetiniz
döneminde kamuda kiralık makam arabası kullanılması
yaygınlaşmıştır. Ayrıca, her yıl kamuya
binlerce yeni taşıt alınması ve 2013 yılı içinde
6.488 adet yeni taşıt
alımının öngörülmesi sizce
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Önce, bu
taşıtlarla ilgili epey hem eleştiri var hem de sorular da var,
müsaade ederseniz o konudan başlamak istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, taşıt sayısı Haziran 2012
itibarıyla 90.024 adet olmuştur, kamudaki toplam taşıt
sayısı. Bu, 2002 yılına oranla yaklaşık 4.400
civarında bir artışı ifade ediyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hepsi sivil plakayla geziyor Sayın Bakan. Niye sivil plaka takıyorlar,
niye sahtekârlık yapıyorlar?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) Müsaade ederseniz
Sayın Genç
müsaade edin.
BAŞKAN
Devam edin Sayın Bakan, buyurunuz devam ediniz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) Şimdi, değerli
arkadaşlar, şöyle, şu 90.000lik araba stokuna
baktığınız zaman, emniyet, Millî Savunma
Bakanlığı ve jandarmanın elindeki araç sayısı
toplam araçların yüzde 60ını oluşturmaktadır. Bu
zaten zaruri, var olması gereken araçlardır, daha sonra
Sağlık Bakanlığı geliyor. Yani burada Millî Savunma
Bakanlığının, jandarmanın 20.702, Emniyet Genel Müdürlüğünün
32.839, Sağlık Bakanlığının 6.317, Tarım,
Gıda Hayvancılığın 4.646, üniversitelerin 3.282
Dolayısıyla,
aslında bu araçlara baktığınız zaman, hakikaten,
önemli ölçüde bunların hizmet aracı olduğunu zaten görecekseniz.
2013 yılında alınacak araçların dökümüne baktığınız
zaman ambulanslar yüzde 21,1ni oluşturuyor, otobüs, minibüs, kamyon gibi
hizmet araçları yüzde 55,2sini oluşturuyor, motosiklet, bisiklet
vesaire gibi araçlara baktığınız zaman yüzde 3,3nü
oluşturuyor. Evet, binek otomobiller yüzde 20,7sini oluşturuyor,
yaklaşık 1.500 fakat bunun da yine büyük bir kısmı binek
niteliğinde ama polis için alınan araçlardır. Ama, bütün bunlara
rağmen ben bu husustaki hassasiyetleri takdirle
karşılıyorum ve o nedenledir ki biz, Maliye
Bakanlığı olarak bir taşıt kanununu taslak hâline
getirdik ve bütün kurumların görüşlerini sormak üzere
Başbakanlığa gönderdik. Tamamlanır tamamlanmaz ben buraya
getirip hakikaten araçların sürekli bir şekilde kontrol altında
olacağı, kiralama dâhil olmak üzere bütün süreçlerin Maliye
Bakanlığının denetiminde
Şu anda denetimimizde
değil. Şöyle: Bütün kurumların mal ve hizmet alımı
için bir bütçesi var. Hizmet alımı bütçesinden araç kiralanabiliyor,
bunun için bize izne gelinmesine gerek kalmıyor. Araç alımı için
tabii ki yüce Meclisimizden gerekiyor, öbür türlü bize gelmiyor değerli
arkadaşlar. Araç konusu böyle bir konu. Siz hassassınız, ben de
hassasım. Bu yönde inşallah, bu düzenlemenin önü açılır,
biz de geliriz, bunu köklü bir şekilde çözeriz. Ama, araçların çok
büyük bir kısmı hizmet nitelikli araçlardır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Kiralanan araç sayısını söylemediniz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar,
işte, ben de onu diyorum
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Belli değil mi?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
mal ve hizmet bütçesinden aldıkları
için, bizden izin gerekmediği için bizde rakamları yok, onu
anlatıyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, mahallî idare payları
değişikliği yani bu son Büyükşehir Kanunu çerçevesinde
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, zırhlı araç sayısı
ne kadar?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar,
getirirlerse söylerim size de. Birkaç gün buradayız, bu rakamlar peyderpey
geldikçe sizinle paylaşacağım.
Müsaade ederseniz
öbür sorulara geçeyim.
Şimdi,
mahallî idare paylarındaki değişiklik tabii ki bir yasayla
yapıldı, ancak bu bir yasayla düzenlenir değerli
arkadaşlar. Ben, Maliye Bakanı olarak mevcut yasaları
uygulamakla mükellefim yani yasa neyi emrediyorsa biz ona göre payları
göndeririz. Ama şunu söyleyebilirim: Yani, belediyelere
aktardığımız paylar, inanın, bütçe payı olarak
yüzde 4ten yüzde 8e çıkmıştır 2002den bu yana.
Şimdi,
araçları söyledim.
Bütçe
açığı tahminimiz neydi? Bütçe açığı tahminimiz,
yanlış hatırlamıyorsam, 21,1 milyar liraydı. Tabii ki
son yaptığımız düzenlemeyle yaklaşık 33,5 milyar
lira düzeyine çıktı. Bütçe açığında çok ciddi bir
sapma söz konusudur. Bunu detaylı olarak açıkladım, gerek Plan
ve Bütçe Komisyonunda gerek burada. Ama, bu sapmanın
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu ama bir dakika daha size açıklamanız
için süre vereceğim.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum sayın
Başkan.
Bu sapmanın
gelir ayağındaki boyutu son derece sınırlıdır.
Yani, nispeten olumsuz bütün bu küresel ve iç konjonktüre rağmen gelir
ayağında büyük bir sapma yok ama gider ayağında özellikle
altyapı yatırımları, eğitim vesaire gibi birtakım
personel ücretlerinde tabii bir planlama yapıyorsunuz, sonra toplu
sözleşme yapılıyor, o sözleşme çerçevesinde gelen farklar
var. Bütün bunları dikkate aldığınız zaman,
sapmanın büyük bir boyutu tabii ki harcamalardan kaynaklanıyor.
Onların da önemli bir kısmı dediğim gibi kontrolümüz
dışında yani toplu sözleşme sonucu ortaya çıkanlar
var. Mesela, mahallî idarelere pay olarak ilave aktarmamız gerekenler var.
Bu çerçevede bu açığı değerlendirmek lazım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu
Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:
a) Bu Kanunun 1
inci maddesi ile verilen ödeneklerin dağılımı (A).
b) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline
devam olunacak gelirler (B).
c)Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel
hükümler (C).
ç) Bazı
ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E).
d) 5018
sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan
idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan
harcanması öngörülen tutarlar (F).
e) 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca
verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H).
f) Çeşitli
kanun ve kanun hükmünde kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken
parasal ve diğer sınırlar (İ).
BAŞKAN
4üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Karaahmetoğlu.
CHP GRUBU ADINA
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye ekonomisinin üç
temel dengesi de açık vermektedir. Türkiye ekonomisinin makroekonomik
dengelerinde istikrarsızlığa ve aşırı
kırılganlığa yol açan kamu kesimi, özel kesim ve buna
bağlı olarak dış denge açıkları, gelecekte bu
açıkları kapatmak için fazla verecek politikaları
uygulamayı zorunlu kılmaktadır. Bu açıklar, gelecek
kuşakların daha borçlu ve yoksul doğacaklarının
işaretidir.
Bütçe görüşmelerine
devam ediyoruz. Sonuçta, sayısal çoğunluğun oylarıyla bütçe
kabul edilecek. Sayın Başbakan bütçe konuşmasında bütçenin
başarılı olduğunu teknik bilgiler ve sayısal
değerlerle kanıtlamaya çalıştı. Senaryonun bir
parçası olarak oylayan siyasi çoğunluk, kendilerine göre anlatılan
gerekçelerle kendini ikna etmiş oldu. Gerçekte hâl böyle mi?
Sayın Başbakan
şöyle diyor: Demokratikleşme ile ekonomi arasındaki doğru
orantı, yaşadığımız tecrübelerin
ışığında şüpheye mahal bırakmayacak derecede
netleşmiştir.
Değerlendirmek
istiyorum. Dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylüyoruz
fakat Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu
Satın Alma Gücü Paritesine göre kişi başına düşen
millî gelir açısından dünyada 67nci ülkeyiz. İnsani
gelişmişlik endeksi sonuçları açısından da ülkemiz
92nci sırada bulunmaktadır.
İktidar, 2003-2007
döneminde dünya ekonomisinin sunduğu konjonktürel imkânları iyi
değerlendirememiştir. Ekonominin üretim ve ihracat kapasitesini
artıracak özel ve kamu sabit sermaye yatırımlarından çok,
özel tüketime yönlendirilmiştir. Dış kaynağa dayalı
sağlanan ekonomik koşullar, Türkiyenin mevcut yapısal
sorunlarını derinleştirmektedir.
2002 yılında
0,6 milyar dolar açık veren Türkiye ekonomisi, 2000 Eylül ayında 77,4
milyar dolar cari açık vermiştir. 2003 sonrası dönemde büyüme hızındaki
yükselmeye paralel biçimde cari işlemler açığı da
hızlı bir biçimde artarken, ekonomide büyüme hızının
yavaşladığı dönemde de cari açıktaki artış
eğilimi devam etmiştir. Bu sonuç, Başbakanın ifadelerini
doğrulamıyor.
Toplumun
farklı sınıf ve katmanlarının durumlarını
değerlendirmek istiyorum.
1980 öncesi 44
milyon nüfuslu ülkemizin 2,5 milyon sendikalı işçisi vardı.
Bugün 75 milyon nüfuslu ülkemizde 600.000 sendikalı işçi
bulunmaktadır.
İş
kazalarında yılda ortalama 1.100 işçimiz yaşamını
yitirmektedir. İş kazalarında Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsüyüz.
Çocuk işçi çalıştırmakta dünya 2ncisiyiz.
Sağlıksız, güvencesiz çalışma koşullarında
çok düşük ücretlerle çalışan işçilerimiz, işlerini
kaybetme korkusu ile Buna da şükür. demeye mecbur
kılınmıştır. Taşeron işçi
çalıştırma uygulaması hızla artmış, sistemin
ekonomik sorunları çalışanlar üzerinden acımasızca
kapatılmaya çalışılmaktadır. Sendikal özgürlüklerden
bahsederken kazanılmış sendikal haklar da
tırpanlanmıştır.
Tarım ve
üreticilerimizin durumu farklı değildir. Dünyanın kendine
yetebilen 7 ülkesinden biriyiz diye övündüğümüz tarımımız
dışa bağımlı hâle geldi. Tarım girdileri
yükselirken üreticilerin kazancı gittikçe azalmıştır.
Çinden fasulye, kayısı, sarımsak; Güney Afrikadan satsuma
mandalina; Şiliden sofralık üzüm, elma; İtalyadan ıspanak,
elma, kuru üzüm; Kosta Rikadan kavun; Arjantinden elma, mısır;
Bulgaristandan nar; İspanyadan marul; İrandan kuru
kayısı, lahana, karpuz; Ukraynadan buğday; Yunanistandan
pamuk; ABDden mısır; Kanadadan pirinç ithal eder hâle geldik.
Hayvancılıkta
da artık dışarıdan hayvan, kurbanlık koyun ve saman
ithal ediyoruz.
Artık
tarımsal ihracat avantajlarımızı kaybetmeye
başladık. Ne oldu, bereketli Anadolu toprakları bu ürünleri
vermez mi oldu? Hayır. Sadece bir nedeni var. iktidara gelmenin ve iktidarda
kalmanın bedeli olarak küresel güçlere verilen güvencenin yerine
getirilmesi yani tarımdan vazgeçme ve ülkeyi dışa
bağımlı hâle getirme politikasıdır.
Üretiminde ve
ihracatında tartışmasız bir biçimde dünya lideri
olduğumuz fındık, tarımsal ihracat kalemlerinden görevini
layıkıyla yapan bir ürünümüzdür. Sayın Tarım
Bakanının övündüğü rekor fındık gelirinin sonucunda
üretici emeğinin karşılığını
alamamıştır. 2006 yılında Fındık bizim
dönemimizde 5 dolardan işlem gördü. ifadelerinizi, bu sezon
başında fındığın piyasada 2,3 dolardan işlem
görmesini fındık üreticileri değerlendireceklerdir.
Don afeti
neticesinde üreticilerin 150 milyonluk kalan alacağını da yasa
marifetiyle engellediniz.
Mahalle
bakkalı dönemi bitmiştir. diyerek tekellere göz kırpan Sayın
Başbakan, sermayeden yana tavrını binlerce küçük esnafı yok
sayarak göstermiştir. Esnaflarımız siftah yapamaz duruma
gelmiş, iflaslar hızlanmış ve kepenkler kapanmaya devam
etmektedir.
Emekli, dul ve
yetimler yoksullukla mücadele etmeye devam ediyorlar.
İnsan
hakları ihlallerinde dünya 1incisi, çocuk gelinlerde, çocuk tacizi ve
tecavüzlerinde dünya 3üncüsü, kadın cinayetlerinde dünya 1incisiyiz.
Yargının siyasallaştığı söylemlerimize, Avrupa
Yargıçlar Birliği Washingtonda yaptığı toplantı
sonucunda yayınladığı deklarasyonla bizim
düşüncelerimize destek verdiler. Yolsuzlukta dünya 3üncüsü, tutuklu
gazeteci sayısında dünya şampiyonuyuz, gelir
dağılımındaki adaletsizlikte dünya 3üncüsüyüz.
Özel tüketim
vergisini dünyada en yüksek oranda alan ülkeyiz. Bunun sonucudur ki
dünyanın en pahalı benzin, mazot, elektrik ve doğal
gazını halkımız tüketiyor.
20 milyon
insanımız yoksulluk ve açlık içinde yaşıyor. AKP
iktidara geldiğinde 4 olan dolar milyarderi sayısı, bugün
40ı bulmuştur. Milyonlarca insan açlık ve yoksulluk çekerek
elindekini avcundakini Hükûmetin maliye politikası araçlarıyla bu 40
aileye transfer etmiştir. Bunları yaratan, sermaye
sevdalısı Hükûmetinizdir. Seksen dokuz yıllık cumhuriyet
döneminde büyük sermaye grupları on yıllık AKP iktidarı dönemindeki
kadar sermaye birikimi ve kâr sağlamadılar.
Aslında AKP
halkın geleneksel yaşam tarzından hareketle
inançlarını istismar ederek halktan yana görünmeye çalışsa
da finans oligarşisinin, büyük sermayenin temsilcisi bir partidir. Özgür
birey, örgütlü toplum, demokratik devlet mücadelemiz engellenmeye devam ediyor.
Kısaca geniş, emekçi halk kitleleri, sistemin, sermayenin
sorunları çözmesi adına bedel ödemeye devam ediyorlar.
Devletin
yapısında önemli değişiklikler oluyor. Küresel güçlerin
istediği noktaya gelmeyi ve teslim olmayı değişim olarak
algılayan Sayın Başbakan ve partisi sorunları çözme
adına baskıcı bir rejim yarattılar. Uygulamalardan
hoşnut olmayanları düşman gördüler, toplumu böldüler. Kendi
halkıyla barışık olmayanların başka halklarla
barışık olması mümkün değildir.
Cumhuriyet tarihi
boyunca Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh.
şiarıyla, başta komşuları olmak üzere tüm dünya
devletleriyle hükümranlık haklarına saygı göstererek ve
karşılıklı çıkar ilişkileri içinde,
barış içinde bir arada yaşamaya çalışan
politikalarımızı reddedip komşularıyla savaş
noktasına gelen bir ülke yarattınız. Küresel güçlerin
taleplerini, kendi ülkenizde tartışılan demokrasi, insan
hakları ve özgürleri bahane ederek taşeronluğa
kalktınız.
Dışişleri
Bakanı Sayın Davutoğlu bütçe görüşmelerinde Dış
politikada olaylara bakışımızda Cumhuriyet Halk Partisiyle
temel farklılıkarımız var. diyor. Doğrudur,
katılıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel misyonu ve karakteri
gereği antiemperyalist bir partidir. AKP de emperyalizmin desteğiyle
iktidara gelen ve taşeronluğunu yapan partidir.
Dolayısıyla, böyle bir fark olması da normaldir.
Sayın
Davutoğlu Suriye konusunda Biz bölgeye yüreğimizle bakıyoruz.
diyor. Siz bölgeye gerçekten yüreğinizle baksanız savaş
çığlıkları atmazsınız. Yüreği olanlar
savaşa karşı çıkanlardır. Sizdeki olsa olsa yapay
yürektir. Siz bölgeye yüreğinizle değil, küresel sermayenin
kasasından bakıyorsunuz.
Mazlum milletlere
örnek ülkemiz, başka ülkelerin iç işlerine müdahale ederek
karşı devrim ihraç eder hâle geldi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Devamla) - Bir merakım var: Katar ve Suudi Arabistana
da muhalif gruplar yaratıp, destekleyerek buralara da demokrasi
taşıyacak mısınız!
Böyle bir tabloda
demokratikleşmeyle ekonominin doğru orantılı olduğunu
söylemek mümkün değil.
Bütçe tarihimize
sucuklu bütçe olarak geçecek bu bütçenin hayırlar getireceği kesin,
bellidir.
Hepinizi
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karaahmetoğlu.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bundan tam yedi
yüz otuz dokuz yıl önce hakiki sevgili olarak gördüğü Cenab-ı Hakka
kavuşan Hazreti Mevlânânın ölüm gününün hatırası olarak
her yıl olduğu gibi, bugün Konyada Şebiarus merasimi
yapılmaktadır. Hazreti Mevlânâyı rahmet, minnet ve
şükranla anıyor; Allah ondan razı olsun diyorum.
İstanbulda
da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin katkılarıyla 15 Aralık Cumartesi akşamı
Şebiarus töreni yapılmıştır. Yine, gelen
davetiyelerden bazı il ve ilçelerde aynı adla program
yapıldığı anlaşılmaktadır. Böylesi
programlara Hükûmetin destek vermemesi, tam aksine, mâni olması
gerekmektedir. Hazreti Mevlânâ, tüm dünyaya Gel. diye Konyadan
seslenmiş, AKP Hükûmeti ise âdeta İstanbula gidin. diyor.
Hazreti
Mevlânâyı anmak ve özellikle de anlamak için her zaman ve başka
yerlerde çalışmalar yapılabilir ve yapılmalıdır.
Hazreti Mevlânânın hayat felsefesini öğretmek ve gelecek
kuşaklara aktarmak büyük önem arz etmektedir. Ancak, bilinmeli ve takdir
edilmelidir ki Şebiarus Gününü anma vesilesiyle merasim düzenleme
hakkı Konyaya aittir ve sadece Konyaya özeldir. Daha önce de
dediğim gibi: Hacıbektaşta düzenlenen Hacı Bektaş
Veliyi anma, Söğütte düzenlenen Ertuğrul Gaziyi anma, Bursada
düzenlenen Osman Gaziyi anma yıl dönümü etkinliklerini başka yerde
yapmak nasıl doğru olmaz ise Şebiarus törenini de Konya
dışında yapmak doğru değildir.
Acaba AKP Hükûmeti
ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sarıkamış
Şehitlerini Anma Yürüyüşünün Taksimde yapılmasına,
Manisaya has mesir macununun Eminönü Yeni Camiden atılmasına,
Kırkpınar güreşlerinin Olimpiyat Stadında
gerçekleştirilmesine de destek verir mi? Tabii ki anlamsız ve
yanlıştır.
Bakınız,
bir şair olduğu kadar bir sufi ve daha da ötesi bir Mevlevi havarisi
olan Arif Nihat Asya "Kubbe-i Hadrâ'dan" adlı şiirinde ne
diyor:
Her etek
tennuredir,
Her satır bir
suredir,
Her eda mana
demek,
Konya Mevlânâ
demek.
Gel ki yollar
boş değil,
Her nefes ney,
Her yeşil
Kubbe-i Hadrâ demek,
Konya Mevlânâ
demek.
Türk alırken
Asya'yı,
Mevleviler
Konya'yı,
Etmiş istila
demek,
Konya Mevlânâ
demek.
Burda yer gök
ihtizaz,
Burda boş
dönmez niyaz,
Burda yoktur
"lâ" demek,
Konya Mevlânâ
demek.
Kar döner, rüzgâr
döner,
Yol döner, yollar
döner,
Yok bir istisna
demek.
Konya Mevlânâ
demek.
Tekrar ediyorum:
Hükûmetin ve AKPli İstanbul Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle
İstanbul'da Şebiarus töreni yapılması Konya'ya
haksızlık olmuştur. Bu törenin gelenekselleşmesi Konya'ya
daha da büyük zarar verecektir. Buna mâni olunmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, dün Sayın Başbakan tarafından Konyada
bazı açılışlar yapılmıştır.
Konyalılar bir hizmet yapılırsa her zaman teşekkür etmeyi
bilir ancak yapılan açılış büyük bir şaşaa ile o
kadar abartılıyor ki birçoğu böyle takdim edilmesini
gerektirmeyen rutin hizmetler, daha önce de açıklanmış
hizmetlerdir. İnanın, törene yapılan harcama, tanıtım
için verilen medya ve bilboard reklamlarının parasıyla
Konyanın bir eksikliği daha giderilebilirdi. Törende Konya
Büyükşehir Belediye Başkanı yüzlerce tesis
açılışından bahsediyor. Siz, önce Şebiarusa sahip
çıkın, ayrıca Konya şehir içi trafiği büyük bir sorun
haline gelmiştir. Hem 2004 hem de 2009 yerel seçimler öncesi Konyanın
metroya, raylı sisteme kavuşturulacağı sözünüze ne oldu?
Kayseri, Antalya, Bursa, Adana, Samsun, Eskişehir, Gaziantep gibi iller bu
konuda çok önemli mesafe aldı. Konya niye geride kaldı? Önce bunun
hesabını bir verin.
Konya
Dış Çevre Yolu Projesi de bir muammaya dönüştü. Hâlâ bir hareket
yok. Yıllardır niye yapılmadı? Avrupa takımı yapacağız.
dediğiniz Konyaspor şu anda hangi ligde ve niye? Önce bunların
hesabını bir verin.
AKP Hükûmeti 20
ilde 28 adet kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi belirlemiş ve
buralardaki turizm yatırımlarına 5inci bölge teşvikleri
veriliyor. AKP Hükûmeti Hazreti Mevlânâ'yı bile görmemiş. Kültür ve
inanç turizmi için başkent olabilecek şehrimiz niye bunlar
arasında yok? Neden Konya'da turizm yatırımlarına 5inci
bölge teşvikleri yok? Bu haksızlığı Başbakana,
Kültür ve Turizm Bakanına sordunuz mu?
Törende, Orman ve
Su İşleri Bakanı da on yıldır Konya'ya 2,5 milyar
liralık yatırım yaptıklarını söylüyor.
Rakamları da iyice şişirmiş. Peki, KOP ile aynı
özelliklere sahip GAP'a ne kadar kaynak aktardınız? Ben söyleyeyim:
2008 yılında kabul ettiğiniz GAP Eylem Planı ile beş
yıl için 26 milyar lira tahsis ettiniz. KOP Eylem Planını
beş yıldır niye kabul etmiyorsunuz? Konya Ovasının
alarm veren su ihtiyacının karşılanması için
başka havzalardan su getirecek yeni bir projeyi on yıldır niye
hazırlamadınız? KOP idaresinin kadrosunu bir buçuk
yıldır neden oluşturamadınız? Konyalılara
bunların hesabını verin.
AKP Hükûmeti,
5.550 kilometrelik 15 otoyol projesi hazırlamış ama hiçbiri
Konyaya uğramıyor.
Konya
yıllardır sivil havalimanı talep ediyor ama Birçok ile var,
size yok. deniyor.
Konyalı
sanayici ve ihracatçı, limana ulaşabilmek için çift hatlı yeni
Konya-Mersin demir yolunu bekliyor, lojistik merkez kurulmasını
istiyor. Yıllardır verilen sözler var ama hâlâ ortada yok.
Konyanın
teknik üniversiteye kavuşmasını bile AKP engellemiş ama
Selçuk Üniversitesi bölünerek kurulan üniversite yeni üniversite diye
Konyalılara yutturulmaya çalışılıyor.
Konya,
yatırım olarak bunları bekliyor. Dolayısıyla, Şu
kadar tesis açıyoruz. demenin bir anlamı yok.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 4üncü madde ile koruma ve
güvenlik görevlilerinin hakları ellerinden alınmaktadır. 5393
sayılı Belediye Kanununun 51inci maddesi uyarınca, daha önceki
yıllara dair bütçe kanunlarının K cetvelinde fiilen çalışan
koruma ve güvenlik personeli de sayılmış iken, bu yıla dair
K cetvelinde yer verilmemiştir. Dolayısıyla, yirmi dört saat
esasına göre görevini yürüten ve 5393 sayılı Kanuna göre maktu
fazla mesai ücreti alma hakkı olan koruma ve güvenlik görevlileri
mağdur edilecektir. Komisyonda Maliye Bakanlığınca
açıklanan gerekçeye göre, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
çerçevesinde yapılan düzenlemeler gereği bunun
yapıldığı ifade edilmiştir. K cetvelinde ilgili
kanunlardaki amir hükümlerin hilafına düzenleme yapılamaz ve hüküm
ihdas edilemez, böyle bir yetkiniz de yoktur. Zira, 5393 sayılı
Belediye Kanununun 51inci maddesinde, Belediye zabıta ve özel güvenlik
hizmetlerinde fiilen çalışanlara, fazla mesai ücreti olarak yılı
bütçe kanununda belirlenen üst sınırı aşmamak kaydıyla
belediye meclisi kararı ile tespit edilen maktu tutar ödenir. amir hükmü
bulunmaktadır. Kanunda bu hüküm varken K cetvelinde bu hüküm
değiştirilemez. Dolayısıyla, K cetvelinde zabıta ve
itfaiye personeli için belirlenen maktu fazla mesai ücretinden koruma ve
güvenlik personelinin de yararlandırılması gerekmektedir. Koruma
ve güvenlik personeli 5393 sayılı Kanunda yer alan açık ve amir
hükme rağmen haksız yere mağdur edilecektir. Ancak kendine
hayrı olmayandan başkasına hayır gelir mi?
Maliye
Bakanlığı ve Gelir İdaresi
Başkanlığında çalışan personele, ekonomik
krizlerin en derin olduğu dönemler dâhil, 2012 yılına kadar,
fazla çalışma ücreti olarak 100 saatlik mesai ödeniyordu. Fakat 2011
yılında, KHK ile, gelir uzmanları ve defterdarlık
uzmanları hariç tüm uzmanların ve müdür hariç tüm yöneticilerin ek
göstergeleri ve maaşları artırıldı. Bu
kadroların, fazla mesai ücretine ihtiyaçları kalmadı. Diğer
taraftan, Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi
Başkanlığında çalışan unvansız personel ile
gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarına ise hem özlük
hakkı yönünden iyileştirilme yapılmadı hem de fazla
mesaileri kaldırıldı.
Bütçenin
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar).
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Nazmi Gür. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Gür.
BDP GRUBU ADINA
NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kutluyorum, bugün iyi bir satış yapmışsınız,
işler iyi gidiyor galiba. Otoyol ve köprüler Koç ve Ülker Grubuna
devredildi bir özelleştirmeyle. Yirmi beş
yıllığına 5 milyar 750 milyonluk bir satış bu.
Herhâlde bu özelleştirmelerle Hükûmet, kamunun yani halkın olan
değerleri tek tek elinden çıkararak yine kapitalizm için, yine
sermayedarlar için harcayacak, öyle görüyorum, onun için kutladım sizi
Sayın Bakan.
Değerli
arkadaşlar, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddedeki
konuşmamda, biraz, silahlanmayı, militarizmi silahlanmanın bütçe
içerisindeki yerini ve ülkemiz için ne anlama geldiğini anlatmaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, dünyada silahlanma yarışı devam ediyor.
Özellikle son on yıldır Türkiye de gerek Modernizasyon adı
altında gerekse yerli sanayi, silah sanayi kurma adı altında
ve gerekse de belki de hiçbir zaman ihtiyaç duymayacağı
silahları alarak kendi bölgesindeki tehdit algılarına uygun bir
şekilde bu çılgın silahlanma yarışına giriyor.
Tabii
silahlanırken, bir taraftan da ülkenin eğitiminden,
sağlığından, sosyal haklarından, işçisinden,
emekçisinden kısarak savaş bütçelerine ayırıyorlar. Onun
için biz bu bütçeler konuşulurken hep şunu söyledik Barış
ve Demokrasi Partisi olarak: Bu bütçeler savaş bütçeleridir, bu bütçeler
silah bütçeleridir.
Değerli
arkadaşlar, özellikle soğuk savaştan bu yana, Soğuk
savaş bitti, artık ülkeler birbirlerine karşı
silahlanmayacaklar. diye düşünürken, tam tersi, özellikle
başını ABD, Çin, Rusya, Japonya, Suudi Arabistan, İsrail
gibi ülkelerin ve kimi Avrupa Birliği ülkelerinin çektiği çokça ülke
bu silahlanma yarışını çılgın bir şekilde
sürdürüyorlar. Ne yazık ki, Türkiye de, özellikle Güçlü Ordu, Güçlü
Türkiye sloganı adı altında bu yarışta en ön sıralarda
yerini almış durumda. Tabii bir ülkenin güçlü olması o ülkenin
ordusunun güçlü olmasıyla doğru orantılı değil; bu
yanlış bir parametredir çünkü doğru olan, bir ülkenin güçlü
olmasını sağlayan en önemli parametrelerden biri, o ülkenin ne
kadar demokratik olup olmamasında, o ülkenin gelir
dağılımında ne kadar adil olup olmamasında, o ülkenin
gerçekten yoksulluğa karşı yoksulluğu ne kadar yok edip
etmemesiyle ölçülebilir. Görün ki bizim ülkemiz de, özellikle silahlanma
yarışına hızlı bir şekilde katılmasıyla
halkın eğitimine, sağlığına harcanacak
parayı orduya, silaha veriyor. Birkaç rakam verirsek, sanırım bu
daha da anlaşılır.
Değerli
arkadaşlar, Millî Savunma Bakanlığının, Millî
İstihbarat Teşkilatının -militer bir örgüt olarak
algılarsak- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin, İçişleri Bakanlığının,
Jandarma Genel Komutanlığının, Emniyet Genel
Müdürlüğünün, Sahil Güvenlik Komutanlığının ve Savunma
Sanayii Müsteşarlığının bu bütçedeki toplam payı
45 milyarın biraz üzerindedir. Tabii, bu 45 milyar TLden fazla bütçe iç
güvenliğe, dış güvenliğe ve bir bütün olarak da güvenlik
işi üreten ya da güvenlik işiyle ilgilenen kurumlara
ayrılıyor ki bu da bütçenin yüzde 11idir. İşte, bu
nedenle, biz, bu militer yaklaşımla, bu militarist
yaklaşımla ülkenin bütçesinin büyük bir kısmının
güvenlik kurumlarına ayrılmasını gerçekten hayretle
karşılıyoruz. Tabii, burada Sayın Başbakanın
doğrudan emrinde olan örtülü ödeneği saymıyoruz bile,
katmamışız.
Değerli
arkadaşlar, Stockholm Uluslararası Barış
Araştırmaları Enstitüsünün verilerine göre, Türkiye 2012de
dünyanın en fazla silah alımı yapan 15 ülkesinden biridir. Bu
tablo bize göre ne bir başarıdır ne de bir tedbirdir.
İsterseniz dünyanın tüm füze bataryalarını ya da NATO
güçlerinin tamamını Türkiyeye yığın;
demokratikleşme olmadan, demokrasiye, insan haklarına, hukukun
üstünlüğüne saygı olmadan Türkiyenin güçlü bir ülke
olmasının imkânı yoktur.
Değerli
arkadaşlar, bizim, Hükûmete önerimiz, toplumun refahının, ezilen
emekçinin haklarının, kimliklerinin ve mevcut Anayasaya göre
ötekileştirilen bütün korumasız grupların haklarının
korunması ve onlar için bir bütçe yapılmasıdır. Gelin görün
ki yapılan bu bütçe yine belli bir sınıfa, belli bir zümreye
rant sağlamak, belli bir zümreyi korumakla ilgilidir. İşte biraz
önce sözünü ettiğim son özelleştirme bile bunun en somut
örneğidir.
Değerli
arkadaşlar, mevcut durumda, haksızlığa uğrayanlara ne
yazık ki gaz ve cop adı altında hizmet sunulmaktadır.
İşkence neredeyse sokaklara taşmıştır. İnsan
hakları örgütlerinin raporlarına baktığınızda,
işkencenin özellikle bizim bölgemizde BDPye karşı neredeyse
sokağa taşındığını görebilirsiniz.
Tabii o da
yetmiyor değerli arkadaşlar, 10 binlerce vatandaşımız
mitinglere katıldıkları için, etkinliklere
katıldıkları için cezaevlerine tıkılıyor, 10
binin üzerindeki arkadaşımız cezaevlerinde şu anda
kaderlerini bekliyor.
Ne yazık ki
halklara ayrılan bütçenin azımsanmayacak bir kısmı da
cezaevlerine, gaz bombalarına, plastik mermilere ayrılmaktadır.
İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar
özellikle emekçi sınıfı için giderek artmaktadır. Bu
işçi sınıfının ve işçi kesimlerinin, ezilenlerin,
sendikalarından, örgütlenme haklarından yoksun bırakıldığı
da işin cabasıdır.
Sayın
Başbakan, Şeyh Edebaliden bir alıntı yapıyor. Geçen
gün bir sayın milletvekili bunun da yanlış bir alıntı
olduğunu dile getirmişti. Şöyle diyor Sayın Başbakan
ve bütün AKP sözcüleri: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. Bu sözü olur olmaz her yerde tekrarlıyorlar, olur
olmaz her yerde söylüyorlar. Bu bütçede de en çok duyduğumuz, en çok
söylenen sözlerden birisidir.
Değerli
arkadaşlar, insanı yaşatmak için, insan için bütçe yapmanız
gerekir önce, militer kurumlar için, savaş için, silah için değil.
2002den bu yana, yüzlerce çocuk dâhil olmak üzere, binlerce
vatandaşımız ya polis kurşunuyla ya da ekonomik nedenlerden
dolayı cinnet geçirerek kendisinin ve ailesinin yaşamlarına son
vermektedir. Kışlalarda intiharlar ya da intihar süsü verilmiş
cinayetler gerçekleşiyor. Daha iki gün önce Vanda bir asker yine intihar
etti diye yaşamını yitirdi. Kürtler, yaşamın her
alanında günlük işkenceye maruz kalıyor, ana dilini kamusal
alanda kullanamıyor, karşı geldiğinde de şiddete maruz
kalıyor ve bu bütçeden ayrılan paylarla hakkına düşen yani
payına düşen gazı, copu, silahı, kurşunu alıyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede insanın yaşamından ziyade
yandaşın yaşamına önem veriliyor. Var olan tablo tam da budur. Alevilere cemevini
yasaklayacaksınız, ibadetlerini yapmalarını
engelleyeceksiniz, camilerde sadece namaz kılmalarını salık
vereceksiniz, demokratik laikliğin önünü keseceksiniz, Türkiye laik bir
ülkedir. diyeceksiniz... Kısacası hangi bakımdan
bakarsanız bakın bu bütçe ezilenlerin değil ve fakat ezen
sınıfların ve yandaş kişilerin bütçesidir.
Değerli
arkadaşlar, son olarak şunu söylemekte fayda var. Özellikle Van
depreminin üzerinden bir-bir buçuk yıl geçmişken, Roboski
katliamının ise on gün sonra
Roboskide yaşamını
yitiren canlarımızı, 34 kardeşimizi,
çocuklarımızı anarken bir kez daha Hükûmetin bu bütçeyi
düşünmesi gerekiyor. Gerçekten bütçede özellikle silahlanmaya ayrılan
paylar yeniden düşünülmeli. Ve biz bu silah bütçesine, bu savaş
bütçesine karşı eleştirilerimizi her alanda, her yerde dile
getireceğiz.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama son verirken bu bütçenin, bir dahaki, 2014
bütçesinin barış, kardeşlik ve uluslararası alanda da,
özellikle Orta Doğuda istikrarın sağlandığı bir
döneme denk gelmesini diliyorum.
Hepinize
saygılar ve sevgiler sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gür.
Şahsı
adına, Van Milletvekili Mustafa Bilici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Bilici.
MUSTAFA
BİLİCİ (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Bütçe Kanununun 4üncü maddesi
üzerinde şahsım üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce ülkemizin imkân, ihtiyaç ve hedefleri esas alınarak
hazırlanan 2013 yılı bütçesinde emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum. 2013 yılı bütçesi, ülkemizi 2023 vizyonuna
daha da yaklaştıran bir bütçedir. Bu nedenle görüşmekte
olduğumuz bütçenin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini niyaz
ediyorum.
AK PARTİ
hükûmetlerimiz döneminde yeni dünya koşullarına uygun olarak birçok
alanda yapısal reformlar gerçekleştirildi. Özellikle iktisadi ve
ticari hayatta en önemli sayabileceğimiz reformlardan bir tanesi de elli
yıl aradan sonra Türk Ticaret Kanununun yeniden düzenlenmesidir. Kanunun
yeniden düzenlenmesi çerçevesinde 6102 sayılı yeni Kanunla Hükûmetimiz
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir görevi yerine getirerek ülkemiz
ticari hayatına çağ atlatacak bir düzenleme
gerçekleştirmiştir.
Günümüzde Gelir
Vergisi ve Vergi Usul Kanunu başta olmak üzere temel vergi
kanunlarının yeni baştan düzenlenmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Vergi sistemimizde yaşanan sorunlar ilgili meslek
odalarının ve uygulayıcıların görüş ve önerileri
dikkate alınarak ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden
düzenlenirken kolay, uygulanabilir, anlaşılabilir bir vergi sisteminin
oluşturulması hepimizin ortak arzusudur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yasalaşan ve
ticari hayatı yakından ilgilendiren vergi mevzuatını ve
aynı şekilde sosyal güvenliği ilgilendiren düzenlemelerin
ülkemizde uygulayıcısı mali müşavirlerdir. Şüphesiz bu
tür düzenlemelerde bu meslek camiasının destek ve katkısı
uygulamada başarıyı arttırmaktadır. Ticari
işletmelerimizle devletimiz arasında köprü görevini serbest
muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirler
sağlamaktadır. Bu köprüyü ne kadar güçlendirir ve etkin hâle
getirirsek başarı da o derecede artacaktır. Bu mesleğin
başarısının mikro düzeyde mensuplarına, makro düzeyde
ise ülkenin yararına olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batıda çok uzun bir
geçmişi olan mali müşavirlik mesleği ülkemizde de kendine özgü
bir yasayla düzenlenmiş, Türkiyede özellikle 1980 yılından
sonra, gelişen ekonominin önemli araçlarından biri muhasebe
mesleğine olan ihtiyacı daha da çok ortaya
çıkarmıştır. Özellikle sermaye piyasasının
gelişmesi doğrultusunda bu durum çok daha belirgin hâle
gelmiştir. Türkiye'de Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Yasası
1989 yılının Haziran ayında 3568 sayılı Kanun ile
yasalaşmış ve 2008 yılında ise 3568 sayılı
Kanunda bazı değişiklikler yapılmasına ilişkin
5786 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu kanun mesleğe çok
önemli değişiklikler getirmiştir. Ülkemizde sayıları
yaklaşık 89 bini bulan denetim ve muhasebe meslek mensuplarının
önemli gördüğüm bazı sıkıntılarını buradan
bir meslek mensubu olarak ifade etmek istiyorum.
KDVyi
doğuran olay tahsilata bağlanmalıdır. Katma Değer
Vergisi Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu arasındaki çelişkinin
giderilerek serbest meslek erbabının mesleklerine özgü
işleyiş açısından alamadıkları, belki de hiç
tahsil edemeyecekleri bir paranın KDVsini ödemek zorunda
bırakılması söz konusudur. Uzlaşma komisyonlarında bir
meslek mensubu bulunmalıdır. Merkezî uzlaşma
komisyonlarında uzlaşma komisyonu üyelerinden en az biri odalar
tarafından görevlendirilmiş meslek mensuplarından
olmalıdır. Serbest meslek faaliyetlerinde KDV yüzde 18den yüzde 8e
indirilmelidir. Meslek mensubunun tahsilatı
kolaylaştırılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu kürsüden bunları
anlatmamın nedeni bu meslek grubu ile ilgili bir farkındalık
yaratmaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak kuruluş
felsefemiz ülkede çözüm bekleyen her konuya eğilmektir. Devletten umut
bekleyen her kesime samimiyetle el uzatmaktır. Bu konuda da
bakanlığımızın gerekli çalışmaları
yapacağına inanıyorum.
Sözlerime son
verirken bütçemizin milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bilici.
İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Küçük.
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonunda
tasarıyı sunuş konuşmasında Ülkemizin uzun vadeli
hedeflerini gerçekleştirmesi için tasarrufların
artırılması gerektiği ortadadır. demiştir.
Sayın Bakana bu konuda hak vermemek mümkün değil; hele ki Türkiye
gibi tasarruf oranının çok düşük olduğu bir ülkede, bu, çok
daha fazla önem kazanmaktadır. Ancak, Sayın Bakan bu tespiti yaparken
tasarrufun bir başka boyutu gözden kaçmaktadır; o da, kamunun, hizmet
alımı suretiyle taşıt edinilmesi konusundaki
çılgınca savurganlığıdır. Plan ve Bütçe
Komisyonunda 2013 bütçesinin görüşüldüğü günlerde basında bir
haber yer aldı. Bu haberde 2012 yılının ilk on ayında,
kamunun lüks makam aracı kiralanması da dâhil olmak üzere,
taşıt kiralanması için ödediği paranın 114,5 milyon
liraya ulaştığı yazılıydı. Siz ne
düşünürsünüz bilmiyorum ama açıkçası, ben, yılın
yalnızca ilk on ayında araç kiralanmasına 114,5 milyon lira
-yani eski parayla 114,5 trilyon lira- harcanan bir ülkenin bütçesini
halkın bütçesi olarak nitelemenin zor olduğunu düşünüyorum.
Peki, araç
kiralamak için 114,5 milyon lira harcanan bir ülkenin, Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğüne ayırdığı bütçe ne kadar
dersiniz? Sadece 11,5 milyon lira. Araç kiralamak için harcanan para, Engelli
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü için ayrılan bütçenin
tam 5 katıdır, Türkiye Bilimler Akademisi için ayrılan
ödeneğin 10 katıdır. Bu harcanan para 30 üniversitenin
bütçesinden fazladır. Anlaşılan, yöneticilerimizin lüks makam
araçlarına olan ihtiyaçları üniversitelerimizin, engellilerimizin ve
yaşlılarımızın ihtiyacından çok daha önemli ve
önceliklidir. Lüks bir makam aracı kiralamanın kamuya yükü
yıllık 80.000 liraya ulaşmaktadır. Böyle lüks araçlar
kiralanırken yalnızca birilerinin cebine para aktarmış
olmazsınız, o parayı harcayabileceğiniz daha anlamlı yerlerden
de kısmış olursunuz. Yani, üst düzey bürokratlarımız
lüks makam araçlarına binerken birilerinin hakkını yemekte
olduğunu görmezden gelmektedirler ve bu duruma göz yummak da buna ortak
olmak demektir.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, her yıl kamuda tasarruf tedbirleri için
genelgeler çıkarılır, nutuklar atılır, önlem
alınacağı söylenir ama her yıl bu durum devam eder.
Yanılmıyorsam, bu bütçe Sayın Maliye Bakanının sunduğu
dördüncü bütçe. Her bütçe döneminde bu konu muhalefet tarafından gündeme
getirilmiştir ama görüyoruz ki bir şey değişmemiştir.
Bu yıl da kamuoyunun tepkisini hafifletmek için yine uyarılar
yayınlandı, yine önlemlerden söz edildi. Umuyorum bu yıl
farklı olur, umuyorum bu savurganlığın ortadan
kaldırılması için samimi önlemler alınır. Bu
savurganlık Türkiye ekonomisinin tek sorunu değildir, en önemli sorunu
da değildir ama bir mirasyedi yaklaşımını ortaya
koyması açısından son derece mühimdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yeterince üretmeyen, istihdam
yaratmayan, gelir adaletini sağlayamayan, kayıt
dışılığı önleyemeyen bir ekonomide istikrarı
sağlamak da sürdürmek de olanaksızdır. Hele, yanlış
tercihlerle yönetilen dış politikanın ekonomik istikrar üzerinde
yaratacağı riski de düşünürsek önümüzdeki yılın çok da
iyi geçmeyeceğini öngörebiliriz, bunun emareleri de ortaya çıkmaya
başlamıştır. Karşılıksız çek
miktarı 2012 yılında yüzde 56 artış göstermiştir.
Hane halkının bankalara kredi kartı borcu 74 kat
artmıştır. Böyle bir ekonomik yapının sosyal sorunlara
yol açmasının kaçınılmaz olduğuna dikkatinizi çekiyor,
bütçenin ülkemize hayırlı olmasını ve 2013
yılının halkımıza refah ve mutluk getirmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Küçük.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Belen,
buyurun.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, birinci turda sorduğum sorunun cevabını
alamadım, şimdi devamını getiriyorum.
Millî Emlak Genel
Müdürlüğü faaliyet raporlarına göre, yılda yaklaşık 10
bin taşınmaz malın satışını, binlerce
taşınmaz malın idaresini yapan bu teşkilattan şimdi de
2/B Kanunu dâhilinde bir yıl içinde yaklaşık 400 bin 2/Bli
taşınmaz malın satışının gerçekleşmesi
ve devamında da bu rakamın çok üzerindeki tarım arazilerinin
satışının yapılması beklenecektir.
Hiçbir özlük
hakkı vermediğiniz, yaptığınız düzenlemelerle
çalışma moral ve motivasyonunu bozduğunuz personele nasıl
iş yaptıracaksınız? Bu şartlarda bunları
yaptırmak sizin adalet anlayışınıza uygun mu? Gelir
İdaresi personeline olduğu gibi, uzman olmayan Millî Emlak
Teşkilatı çalışanına da uzmanlık sınavı
açmayı, özlük hakları arasındaki adaletsizliği gidermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Belen.
Sayın Doğru,
buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Türk TELEKOMun özelleştirme kapsamıyla
satışından sonra iletişim fiber optik kabloyla
yapılmaya başlanmıştır. Fiber optik kabloya geçilince
bakır kapsamı olan yer altı kabloları boşa
çıkmıştır. Tahminen 1 milyar civarında değeri
bulunan bu kablo satışından alınacak para devlete mi,
satılan kuruluşa mı kalacaktır?
İkincisi;
Tokat Turhal Şeker Fabrikasının özelleştirme
kapsamında satışı mahkemece durdurulmuştur. Tekrar
satışı gündeme getirilecek midir?
Özelleştirme
kapsamında olup da özelleştirilmeyen kamu kurum ve kuruluşu var
mıdır öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, mevcut mevzuat hükümlerine göre ödenmekte olan vatani hizmet
aylıklarını 2013 yılında ne kadar artırmayı
düşünüyorsunuz? Bu aylıkları yeterli buluyor musunuz?
İkinci bir
sorum da; Türkiyede yabancıların sıcak para
miktarının kasımda 143 milyar dolar, şimdi ise 150 milyar
dolara ulaştığı söyleniyor. Bu parayla yabancılar,
Türkiye üzerinden yaklaşık ne kadar para kazanıyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Öz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2012 yılı içerisinde ülkemize gelen Suriyeli mülteciler nedeniyle
ülkemiz bütçesinden ne kadar harcama yapılmıştır? Bu harcamalar
hangi kaynaklardan karşılanmıştır?
Bir diğer
sorum da; otuz yıllık, 1in 4ünden emekli olan uzman hekimlerin
almış olduğu emekli maaşları, benzer eğitim
yılı ve çalışma süresi olan diğer kamu
çalışanlarının yarısı kadardır. Geçen
yıl da sormuştum, bununla ilgili bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Köprülü.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Tekirdağ ilimiz vergi ödemede 9uncu sırada. Ancak Kalkınma
Bakanımdan soru önergeme aldığım cevaptan okuyorum: Yatırım
tahsisleri açısında 50nci sırada, kişi başına
düşen kamu yatırım tahsisinde ise 75inci sırada. Bu
bütçenizde bu haksızlığı ve adaletsizliği düzeltecek
misiniz? Ya da geçen ay Tekirdağdaydınız Sayın Bakan -yeni
vergi daireleri açtığınız için söylüyorum- tek
amacınız hizmet olmayıp, amacınız Tekirdağdan
daha da fazla vergi toplamak mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.
Sayın Erdem.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, hazine ve maliye teşkilatları daha önce bir birinden
ayrılmıştı. Siz de Gelir İdaresini maliye
teşkilatından ayırdınız. Bu uygulamanız sonucunda
tahakkuk ve tahsilat oranlarında ve vergi gelirlerinde herhangi bir
artış olmuş mudur?
İkinci sorum:
Maliye Bakanlığında görevli veznedarların
sorumlulukları ve görev riskleri emsali birçok memurdan çok daha fazla
olmasına rağmen özlük hakları yönüyle diğer bakanlık
personellerine göre 200 ilâ 600 lira daha az maaş almaktadırlar.
Veznedarların özlük haklarını düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Sayın
Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
öğretmenlere ve üniversitede görevli öğretim elemanlarına
verilen maaşlardaki düşüklüğü telafi etmek üzere ek ders
ücretlerinde bir artış düşünüyor musunuz? 2013 yılı ek
ders ücreti artış oranları ne olacaktır?
İkincisi de
kısaca yaşlı ve muhtaç aylığı olarak bilinen
2022 sayılı Kanun hükümlerine göre ödenen aylıkların ne
kadar artırılacağı ve üç ayda bir ödenen bu aylıklara,
aylık olarak ödenme yönünde bir düzenleme düşünülmekte midir? bu
konuda kamuoyundan gelen talebin karşılanmasını makul
görüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu özlük haklarıyla ilgili olarak çok soru
geliyor. Özellikle de Maliye Bakanlığı
çalışanlarıyla ilgili de birçok husus gündeme getiriliyor.
Şunu açık ve net olarak ifade edeyim, hiçbir memurumuzun
maaşı düşmemiştir. Yani 666 -yanlış
hatırlamıyorsam, sayısı herhâlde oydu- sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle biz eşit unvana
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Doğrusunu söylediniz aslında.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bir anlamda eşit işe
eşit ücret verdik.
Maliye
Bakanlığındaki şikâyetler esas itibarıyla şuradan
kaynaklanmaktadır: Eskiden vergi denetmeni olanlar, vergi denetim kurulu
bünyesinde vergi müfettişi yapılınca hakikaten bunların
özlük hakları ciddi bir şekilde arttı, göstergeleri arttı,
maaşları arttı fakat bunlarla kendilerini kıyaslayan hiç
kimsenin 1 kuruş maaşı düşmemiştir; özlük, emeklilik
anlamında da özlük haklarında en ufak bir düşüş
yaşanmamıştır. Şimdi, herkes Vergi denetmenleri bu seviyeye
çıkartıldı. Biz niye çıkmıyoruz? Vergi denetmenleri
farklı bir çerçevede değerlendirildi, farklı bir iş
yapıyorlar. Onlar Vergi Denetim Kurulu bünyesinde vergi müfettişi
yapıldı ve ondan dolayı da vergi müfettişleri arasında
da bir ayrım yapmadığımıza göre maaşları
tabii ki arttı, özlük hakları arttı ama diğer
arkadaşların maaşlarında, özlük haklarında herhangi
bir düşüş olmamıştır.
Türk TELEKOMun
tabii ki fiber optik kablo döşemesi
Onu tabii, sözleşmeye bakmak
lazım ama bir yatırım yaparken tabii ki onun da bir
harcaması vardır ama ben şimdi sözleşmenin detaylarına
vâkıf değilim, Türk TELEKOMun satış sözleşmesi yani
daha doğrusu devir sözleşmesi, ona bakmak lazım. Onun için,
arkadaşlar baksınlar, ona göre ben sizi bilgilendireyim.
Tokat Şeker
Fabrikasıyla ilgili olarak yeni bir husus gündemde değildir. Yani
tabii ki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi süreci
şu an itibarıyla devam etmektedir. Bizim
yaptığımız birkaç ihale vardı, onlar henüz
onaylanmadı. Ona göre süreç bir şekilde devam edecektir.
Yine, sıcak parayla ilgili bir soru geldi.
Değerli arkadaşlar, yurt
dışından Türkiyede gerek hisse senetlerinde gerekse
tahvillerde, bonolarda, yani iç piyasada değerlendirilen yabancı
kaynaklar zaman zaman kâr da edebilir, zarar da edebilir. Örneğin 2010
yılında Türkiyeye para getirdiyse dışarıdan ve
doları Türk lirasına dönüştürdüyse, o dönemden sonra
-biliyorsunuz, 2011 yılına girerken hem kur yükseldi hem lira
değer kaybetti hem faizler yükseldi- o zaman zarar da edebilir ama bir
sonraki dönemde kâr da edebilir. Dolayısıyla bunu hesaplamak, yani ne
zaman girdi, ne zaman çıktı -her gün tabii ki fon
akışı, fon çıkışı olduğu için- bunu
değerlendirmek zordur.
Suriyeli mülteciler için şu ana kadar bütçeden bizim
aktardığımız para yaklaşık 425 milyon lira diye
aklımda kalmış. Arkadaşlar baksınlar eğer ilave
bir şey varsa. Bu 425 milyon lira da tabii ki yedek ödenekten AFADa
aktarılmaktadır. Evet, arkadaşlar getirdiler. 482 milyon liraya
çıkmış. Benim en son aklımda kalan rakam 425ti, 482 milyon
liraya çıkmış. Biz AFAD üzerinden bu parayı tabii ki
gönderiyoruz.
Yine tabii ki bizim hekimlerimiz iki türlü, bir maaş
var, bir de döner sermayeden aldıkları para var. Döner sermayeden
aldıkları para vergilendirilmediği gibi emekliliklerine de
sayılmıyor. Ondan dolayı da emekliliklerinde tabii ki nispeten
daha düşük maaş alıyorlar. Buna ilişkin birtakım
talepler var ama henüz somut olarak şu anda önümüzde bir çalışma
yok.
Tekirdağda... Değerli arkadaşlar, birçok
ilimizde toplanan vergiler oraya yapılan harcamalardan çok daha
fazladır çünkü bu ülkenin örneğin ulusal güvenliği için, Millî
Savunma Bakanlığı için harcanan parayı biz sadece il
bazında düşünemeyiz. Ülkenin birçok... Adalet için, vesaire için
harcanan paraya sadece il bazında bakamayız. Tabii il bazında
gelirler var, il bazında yatırımlar var ama olayı, biz
sadece il bazına indirgeyemeyiz. Mesela, diyelim ki Çorluda sanayi,
yatırım orada kümelenmiş, Adapazarında kümelenmiş,
Gaziantepte kümelenmiş, Çorumda kümelenmiş, Konyada, Kayseride.
Ama öyle illerimiz var ki orada sanayi -tabii ki faaliyeti- son derece
sınırlıdır, oradan elde edilecek vergi gelirleri de
sınırlıdır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın Bakan süremiz doldu.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Bakan, ama 75inci sırada da olmasın ki!
9uncu sırada vergi ödeyen bir il 75inci sırada pay alır
mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, madde
üzerinde 7 önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
bağlı ( E ) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım
Kurt
Bartın Kocaeli Eskişehir İzzet Çetin Rahmi Aşkın Türeli Musa Çam
Ankara İzmir İzmir
Cem evlerinin tamir ve tadilat giderleri, Maliye
Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
tertibinden Diyanet İşleri Başkanlığına
aktarılacak ödeneklerden gider kaydedilerek ödenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı (E )
işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Kazım Kurt Muhammet
Rıza Yalçınkaya Haydar
Akar
Eskişehir Bartın Kocaeli
İzzet Çetin Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli
İzmir
"80.
Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-09.1
ödeneğinden köy muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle
muhtarlarına net asgari ücret tutarında aylık ödenek verilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4.maddesinin birinci
fıkrasının (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans
ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin
tutarlarını gösterir K cetveli"nin "III. Fazla
Çalışma Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma
Ücreti" başlıklı (B) fıkrasının (1)
numaralı bendinin ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul
Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım
Kurt
Bartın Kocaeli
Eskişehir
İzzet Çetin Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
Ankara Ankara
İzmir
Rahmi Aşkın Türeli
İzmir
"1.
Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel
kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç),
görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen
çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın
zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek
hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan
koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen
tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4.
maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul
Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım
Kurt
Bartın Kocaeli
Eskişehir
İzzet Çetin Bülent
Kuşoğlu Rahmi
Aşkın Türeli
Ankara Ankara
İzmir
Musa Çam
İzmir
"6/6/2002 tarihli
ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer
İstisnalar" başlıklı 7 nci maddesinin uygulanması
kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları ve
4760 sayılı ekli (1) sayılı listede yer alan malların
teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer
vergisi, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığınca müştereken belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanuni Tasarısına ekli (İ) cetvelinin II numaralı
kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitin
Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına
yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul
Balıkesir
Muhammet Rıza Yalçınkaya Haydar Akar Kazım
Kurt
Bartın Kocaeli
Eskişehir
İzzet Çetin Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
Ankara Ankara
İzmir
Rahmi Aşkın Türeli
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 4.maddesinin
(g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve fazla
çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin
tutarlarını gösterir K cetvelinin "III. Fazla Çalışma
Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma
Ücreti" başlıklı (b) fıkrasının (1)
numaralı bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın
Ankara İstanbul İstanbul
Kazım Kurt Muhammet
Rıza Yalçınkaya Rahmi
Aşkın Türeli
Eskişehir Bartın İzmir
Haluk Ahmet Gümüş Haydar
Akar Bülent
Kuşoğlu
Balıkesir Kocaeli Ankara
1. Belediyeler ile
bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz
kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği
gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve
saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye
hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten
personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik
personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla
çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.
Ancak, bunlara
ödenecek aylık fazla mesai ücreti en son yapılan resmi nüfus
sayımına göre belediye nüfusu;
-10.000'e kadar
olanlar için 195 Türk Lirasını,
-10.001'den
50.000'e kadar olanlar için 209 Türk Lirasını,
-50.001'den
100.000'e kadar olanlar için 232 Türk Lirasını,
-100.001'den
250.000'e kadar olanlar için 261 Türk Lirasını,
-250.001'den
1.000.000'a kadar olanlar için 311 Türk Lirasını,
-1.000.001'den
fazla olanlar için 361 Türk Lirasını,
- Ankara,
İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri dışındaki diğer
büyükşehirlerin belediye sınırları içerisindekiler için 361
Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindekiler için 480
Türk Lirasını,
geçemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının;
- (ç) bendine bağlı (E) cetveline
aşağıdaki maddelerin eklenmesini,
"80. 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun
"Diğer istisnalar" başlıklı 7nci maddesinin
uygulanması kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde
kullandıkları ve 4760 sayılı ekli (I) sayılı
listede yer alan malların teslimlerinde ortaya çıkan özel tüketim
vergisi ve katma değer vergisi, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığınca müştereken belirlenir."
"81. Asgari
ücret kapsamında çalışmakta olanlara ilişkin 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde ortaya çıkan
vergiler, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır."
"82. Köy ve
mahalle muhtarlarına asgari ücret tutarında aylık ödenek
verilir. İhtiyaç uyulan ödenek Maliye Bakanlığı Bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinden karşılanır."
(f) bendine
bağlı (İ) cetvelinin "II. Kamu Görevlilerine
İlişkin Atama Sayısı Sınırları"
kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitim
Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına
yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin
eklenmesini,
(g) bendine
bağlı K cetvelinin "III. Fazla Çalışma Ücreti"
bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti"
başlıklı (B) fıkrasının (1) numaralı
bendinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini,
"1.
Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel
kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç),
görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen
çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın
zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek
hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan
koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen
tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir."
arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Adnan
Şefik Çirkin
Manisa Konya Hatay
Mehmet Günal Alim
Işık
Antalya Kütahya
BAŞKAN
Sayın Komisyon, bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ama bu önergenin ne olduğunu da
Sayın Başkanım -konuşma hakkımız yok- söyleyelim insanlara.
BAŞKAN
Herhâlde
Beklerseniz Sayın Aslanoğlu
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Komisyon, neyi kabul etmiyorsun,
bir de onu söyle.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, bir dakika müsaade eder misiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Buyurun efendim.
BAŞKAN Önce
bir komisyon herhâlde dinledi neyi kabul etmediğini, herkes de dinledi.
Kabul
etmiyorsunuz.
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Şimdi, sayın milletvekilleri, Anayasanın bütçe
görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin Değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın
okunur ve oylanır. hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyoruz.
Bu önergenin üstünde konuşma bu nedenle yapılmıyor.
Gerekçe:
Çiftçimizin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV
alınmaması amaçlanmaktadır.
Asgari ücretin vergi dışı
bırakılması amaçlanmaktadır.
Muhtarlarımıza asgari ücret düzeyinde bir
ücretin bağlanması amaçlanmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı
kadrolarına öğretmen atamaları öteden beri sorun olmaya ve bu
sorun da artarak devam etmektedir. Yüz binlerce öğretmen atamayı
beklemektedir ve 150 bin civarında da öğretmen ihtiyacı
vardır. Öğretmen ihtiyacının sınırlama
olmaksızın karşılanabilmesi amaçlanmaktadır.
Gündeliklerin %50 oranında
artırılması, fazla çalışma saat ücretlerinin de Anayasanın
angaryayı yasaklayan hükmü ile Temmuz 2011 itibarıyla uygulanmakta
olan asgari saat ücreti göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden belirlenmesi
ve aylık maktu fazla çalışma ücretlerinin %25 oranında
artırılması amaçlanmaktadır.
Görevleri gereği 24 saat esasına göre görev
yapan ve maktu mesai ücretini ilgili Bütçe Kanunu K Cetveline göre hak
etmiş bulunan Koruma ve Güvenlik Görevlilerinin mağduriyetinin
giderilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 4.maddesinin
(g) bendine bağlı "Ek ders, konferans ve fazla
çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin
tutarlarını gösterir K cetvelinin "III. Fazla Çalışma
Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma
Ücreti" başlıklı (b) fıkrasının (1)
numaralı bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
1. Belediyeler ile
bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz
kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği
gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve
saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye
hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten
personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik
personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla
çalışma ücreti olarak maktuen ödenir.
Ancak, bunlara
ödenecek aylık fazla mesai ücreti en son yapılan resmî nüfus
sayımına göre belediye nüfusu;
- 10.000'e kadar
olanlar için 195 Türk Lirasını,
- 10.001'den
50.000'e kadar olanlar için 209 Türk Lirasını,
- 50.001'den
100.000'e kadar olanlar için 232 Türk Lirasını,
- 100.001'den
250.000'e kadar olanlar için 261 Türk Lirasını,
- 250.001'den
1.000.000'a kadar olanlar için 311 Türk Lirasını,
- 1.000.001'den
fazla olanlar için 361 Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri dışındaki diğer
büyükşehirlerin belediye sınırları içerisindekiler için 361
Türk Lirasını,
- Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindekiler için 480
Türk Lirasını,
geçemez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Komisyon, 195 lira istiyoruz, 195
lira! Sayın Komisyon, 195 lira! Fazla para istemiyoruz!
BAŞKAN
Gerekçe.
Gerekçe:
Kadrolu olarak
fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline daha fazla tutarda
mesai ücreti ödenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Komisyon! Görüşürüz Komisyon!
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 sıra sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısına ekli (İ) cetvelinin II numaralı
kısmının (b) bendinin sonuna "Milli Eğitin
Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına
yapılacak atamalarda bu sınır aranmaz." ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Komisyon, bu da atanamayan
öğretmenler, buna da Hayır. dedin!
BAŞKAN
Gerekçe.
Gerekçe:
Ataması
yapılmayan öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve
eğitim hizmetlerinin niteliğinin artırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Helal
olsun sana Ahmet Bey!
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine bağlı
(E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam (İzmir) ve arkadaşları
"6/6/2002 tarihli ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun "Diğer
İstisnalar" başlıklı 7nci maddesinin uygulanması
kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları ve 4760
sayılı ekli (1) sayılı listede yer alan malların teslimlerinde
ortaya çıkan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
tertibinde yer alan
ödenekten karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığınca müştereken
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ahmet Bey, köylüler bu köylüler.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe: Çiftçilerin tarımsal üretimde
kullandıkları motorine ÖTV ve KDV istisnası getirilmesi ve söz
konusu gelir kaybının yedek ödenek tertibinden
karşılanması öngörülmektedir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ahmet Bey, seni köylüye şikâyet
edeceğim.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin birinci
fıkrasının (g) bendine bağlı "Ek ders, konferans
ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin
tutarlarını gösteren K cetvelinin "III. Fazla Çalışma
Ücreti" bölümünün "Aylık Maktu Fazla Çalışma
Ücreti" başlıklı (B) fıkrasının (1)
numaralı bendinin ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
"1. Belediyeler ile bunlara bağlı
müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlarda
(iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657
sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve saatlerine
bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde
fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile
kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye
meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti
olarak maktuen ödenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe: Belediyelerde çalışan koruma ve
güvenlik personeli için her yıl bütçe kanununda öngörülen fazla
çalışma ücretine 2013 yılı merkezî yönetim bütçe kanununda
yer verilmemiş olması nedeniyle söz konusu çalışanlar için
fazla çalışma ücretinin tekrar bütçe kanununa eklenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım her sene veriyordun,
bu sene vermiyorsun. Her sene bu insanlara veriyordun.
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesine
bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
80. Maliye
Bakanlığı Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-09.1
ödeneğinden köy muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle
muhtarlarına net asgari ücret tutarında aylık ödenek verilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Katılamıyoruz. de bari.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ahmet Bey, Kayserideki tüm muhtarlara mektup
yazmazsam namerdim! Namerdim! Namerdim! Batmandaki muhtarlara da yazmazsam
namerdim Sayın Bakan. Kabul etmediler. diyeceğim.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Köy
muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarının görev
ve sorumlulukları gereği yoğun
çalışmalarının karşılığının
verilebilmesi amacıyla aylık ücretlerinin arttırılması
ve söz konusu ödenek artışının Maliye
Bakanlığı Bütçesinde yer alan yedek ödeneklerin personel
giderlerini karşılama ödeneğinden karşılanması
öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ahmet Bey, bir tane ya
Bir tane ya
Ayıp
ya
Muhtarlar ya
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 361 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4.
maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki
sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın) ve arkadaşları
Cem evlerinin
tamir ve tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet İşleri
Başkanlığına aktarılacak ödeneklerden gider
kaydedilerek ödenir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bunu kabul edin bari ya
Allah için kabul
edin. Allah adı veriyorum.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Cem evlerinin
tamir tadilat giderlerinin Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinden karşılanabilmesini teminen
Maliye Bakanlığı Bütçesinin yedek ödenek tertibinden aktarma
yapılması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın efendim, sayın
Biz daha
fazlayız. Sayın Başkanım, biz daha fazlayız.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, burada daha
önceden saydık efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, kimin el
kaldırıp kaldırmadığını bilelim.
BAŞKAN
Şimdi, 4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, yeniden
oylayın. Orada az var.
BAŞKAN
Kâtip üyelerimiz, sayın lütfen.
Sayı
aynı, oylandı zaten.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Açık oylama yapın Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bunlar da Allaha dua ediyorlar, başka
bir şey yapmıyorlar bu insanlar ya.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bir de bu tarafı sayın Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edenler
Pardon
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Kabul etmeyenler kabul ettiler, el
kaldırdılar Sayın Başkan, el kaldırdılar.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, ben maddeyi oyladım zaten.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, kabule el
kaldırdılar.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, kabul
edenlere el kaldırdılar.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Şimdi de evet olarak el kaldırdılar,
evet diye kaldırdılar.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) 4üncü maddeye oy
verdiler.
BAŞKAN Ben
maddeyi oyladım Sayın Aslanoğlu.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kabul ettiler Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Evet diye kaldırdılar Sayın
Başkan.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkanım, burası bir
ilkokul sınıfı değil, gerçekten böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN
4üncü maddeyi oyladım ben.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, evet diye
kaldırdılar.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Evet diye kaldırdılar gerçekten, kabul
ettiler.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, anlayamıyorum.
Şimdi, ben
4üncü maddeyi oylarına sundum. Siz daha önceden itiraz ettiğiniz
için aynı kişileri saydım. Burada oturanlar vardı,
şimdi yeni geldiler.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Oya katılmıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Hayır efendim, Sayın Başkan,
önergeyi oyladınız.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Evet ya da hayıra katılmıyor.
BAŞKAN
Önergeyi oylatmıştım Sayın Aslanoğlu, çok rica ederim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Kabul etmeyenlere bir daha
Önergeyi
oyladınız.
BAŞKAN
4üncü maddeyi kabul etmeyenler
Evet, kabul edenler
Etmeyenler 4üncü
maddeyi
Evet, kabul edilmiştir 4üncü madde.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Al işte!
BAŞKAN
Yani, edenleri oylattım 4üncü maddeyi, önergede de
oylattığım zaman aynı şekilde saydığımızdan
emin olabilirsiniz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım, bir şey
arz edebilir miyim efendim?
BAŞKAN Saat
20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi 5inci
maddeyi okutuyorum:
Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler
MADDE 5- (1)
Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği: Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin
yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili
mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel
Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer
alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek: Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde
mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik kodlarını
içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik
kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,
(3) Yatırımları Hızlandırma
Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2013 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar esaslarına uyularak, 2013 Yılı Yatırım
Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli
sektörlerde yer alan yatırımların
hızlandırılması veya yılı içinde gelişen
şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa
yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine
ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama
Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği,
yatırım nitelikli giderler açısından yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü
doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni
açılacak tertiplerine aktarmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz.
Buyurunuz
Sayın Eryılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
5inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe gelirlerinin
büyük bölümü, vergilerden sağlanmaktadır. Maalesef, Hükûmet, vergide
adaleti sağlayamadığı için her
sıkıştığında dünyadaki en adaletsiz vergi toplama
yöntemi olan dolaylı vergilere başvurmaktadır. Dünyanın
birçok ülkesinde dolaylı vergilerin, toplanan tüm vergiler içerisindeki
payı yüzde 30-35 iken, Türkiyede bu oran yüzde 65 civarındadır.
Bu vergi toplama yöntemi, ülkemizi adaletsiz vergi tahsilatında dünyanın
sayılı ülkelerinden biri hâline getirmiştir.
Dolaylı
vergiler, zenginden de fakirden de aynı miktarda vergi alınması
anlamına gelmektedir. Bu durum, vergi adaletinin bozulması sonucunu
doğurmaktadır. Kamunun kaynaklarını har vurup harman
savuranlar, devlet bütçesini yönetmekte aciz olanlar, iş memura, çiftçiye,
işçiye, esnafa, emekli, dul ve yetime gelince enflasyona ezdirmekte hiç
tereddüt etmemektedir. Her sıkıştığında yeni
vergileri vatandaşın sırtına yükleyerek devlet ve bütçe
yönetilmez. Bu, vatandaşa yapılabilecek en büyük
haksızlıktır. Siz iğneden ipliğe her şeye zam
yapacaksınız, sonra gerektiğinde kullanılabilecek
ödeneklerden ödenek aktaracaksınız, bu da yetmeyecek, evdeki
hesabınız çarşıya uymayınca da yeni vergi
silahıyla vatandaşlarımıza yükleneceksiniz. Bu tür vergi
uygulamaları bir tek, Deli Dumrul hikâyesinde, bir de bu iktidarın
adalet anlayışında mevcuttur.
İki
yıldır asgari ücretin alım gücü yerinde sayıyor.
Halkımızın büyük bir bölümü, açlık
sınırının altında yaşam savaşı veriyor.
Şu anda 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırının 1.100 TL, yoksulluk sınırının
da 3.350 TL olduğundan haberiniz var herhâlde. Asgari ücreti açlık
sınırının altında tuttunuz, maaşları
erittiniz, zam ve vergilerle hayatı çekilmez hâle getirdiniz. Halkın
yüzde 70ini fakirleştirdiniz. Bir tarafta yoksulluk, öbür tarafta
şatafatlı hayat
Geniş halk yığınlarını
tefecilerin eline düşürdünüz, borçlu olmayan bir tek memur dahi
bırakmadınız.
Hükûmet, bütçe
açığını kapatmak için sürekli zam yapıyor. Ülkemizde
zengin daha zengin, fakir ise daha fakirleşiyor. Sosyal adalet bunun
neresinde? Bu ülkede sosyal adalet kalmamıştır, ülkede
vahşi bir sömürü düzeni vardır. Aslında gerektiğinde
kullanılabilecek ödeneklerle ilgili çok şey söylenebilir. Bu bütçe,
uygulanan ekonomik politikaların, bütün toplumu kucaklayan, adil ve
eşit bir ekonomik politika olmadığını açıkça
ortaya koymuştur.
Bütün bu eziyet yetmiyor gibi bir de
küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir dış politika
anlayışıyla hem ülkemiz hem de bütün bölge büyük bir felaket ve
çatışma ortamına sürüklenmektedir. Ülkemizde
vatandaşımız kan ağlarken, memurumuza yüzde 3 zam reva
görülürken bugün sayıları 140 bini aşan Suriyeli
sığınmacılara 425 milyon 833 bin 150 TL harcama
yapılmakta tereddüt edilmemektedir. Tabii, bu, sadece beyan ettiğiniz
rakam, çeşitli kaynaklarda ise Sayın Ahmet Davutoğlunun
Birleşmiş Milletler toplantısında dile getirdiği
harcama, 548 milyon 669 bin 750 Türk lirasıdır.
Değerli milletvekilleri, Suriyeli
sığınmacılar için gösterdiğiniz bu hassasiyet, neden
bu ülkenin ihracatçısına, nakliyecisine, turizmcisine, memuruna,
işçisine, emeklisine ve toplumun diğer kesimlerine
gösterilmemektedir? Sınıra yakın illerde iş yapan
esnafımızın ve diğer meslek erbabının, Suriye
krizi nedeniyle uğradığı büyük ekonomik kayıplarını
gidermek için bugüne kadar en ufak bir çalışma dahi
yapılmamıştır. SSK, BAĞ-KUR primleri ve tahakkuk eden
vergilere yönelik bir öteleme veya indirim yapılması talepleri dahi
dikkate alınmamıştır.
Orta Doğuya açılan Bab-Al
Hawa Sınır Kapısı başta olmak üzere, Suriyeyle olan
bütün sınır kapılarımız, Hükûmet tarafından
desteklenen silahlı gruplar tarafından tahrip ve talan edilmiş
ve kapatılmıştır. Bu kapıların kapanmasıyla
birlikte bölge ekonomisi felç olmuştur. Şu anda iki şey ihraç ediyoruz:
Bir, silah; bir de, terörist. Bunun karşılığında da
bol bol mülteci ve sığınmacı ithal ediyoruz
arkadaşlar.
Küresel güçlerin
Orta Doğudaki çıkarlarını korumak için özel bir çaba
içerisinde olan Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu,
maalesef, Suriyede bin yıldır barış ve kardeşlik
ortamında yaşayan Kürt ve Türkmen kardeşlerimizi de bu kirli
emperyalist savaşın bir parçası hâline getirmeye
çalışmaktadır. Yaptığı son açıklamadan bunu
anlıyoruz.
Sayın
Davutoğlu, bu savaş kimin savaşı? Bu savaşta kimler kazançlı
çıkmıştır? Türkiye halkı ya da Suriye halkı
mı yoksa hizmet ettiğiniz küresel güçler mi? 19 ülkeden
getirttiğiniz mücahit ve paralı askerler mi Suriyeye barış
ve demokrasiyi getirecek? Sayın Davutoğlu, sözde, Suriye halkına
özgürlük ve demokrasi getirecektiniz, ama unutmayın ki demokrasi yerine
kan, gözyaşı, yıkım ve ölüm getirdiniz. Suriyede
yaşanan bütün bu ölüm ve yıkımlardan silahlı muhalif
gruplara destek verenlerin de sorumlu olduğu, olacağı
unutulmamalıdır.
Sayın
Başbakan ve Dışişleri Bakanına soruyorum: Her türlü
destek verdiğiniz ve özgürlük savaşçısı olarak
tanımladığınız bu grupların Suriyede
gerçekleştirdikleri bombalı intihar saldırıları
hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu saldırılarda
hayatını kaybeden Suriyeli sivil ve çocukların ölümünden kimler
sorumludur? On beş gün önce Suriyede bir ilkokula yapılan havan topu
saldırısında 29 ilkokul öğrencisi hayatını
kaybetmiştir. Suriye halkının bu ölümlerden sizleri sorumlu
tuttuğunu biliyor musunuz? Bugüne kadar bu grupların
gerçekleştirdiği onlarca terör saldırısını neden
kınama gereği dahi hissetmiyorsunuz? Yoksa, bu eylemleri meşru
mu görüyorsunuz? Başbakanın ve Dışişleri
Bakanının bu sorulara mutlaka cevap vermesi gerekmektedir. Yoksa
Benim teröristim iyidir. anlayışı içinde misiniz? Terörün
nereden ve kimden gelirse gelsin lanetlenmesi gerektiğini söyleyen sizler
değil miydiniz?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmüş
durumda. Başta silah ticareti olmak üzere, mazot, hayvan,
çalıntı araç, zeytinyağı ve diğer bir sürü alanda
kaçakçılığın başını alıp gittiğini
biliyor musunuz? Bölge, resmî görevlilerimizin hâkimiyetinden tamamen
çıkmış, silahlı grupların hâkim olduğu bir alana
dönüşmüştür. Maalesef, vatandaşlarımızın
yaşadığı bütün bu sıkıntılar,
Dışişleri Bakanı Davutoğlunun stratejik derinlik
dediği, aslında stratejik gerginlik politikasının bir
sonucudur.
Değerli
milletvekilleri, ulusal ve uluslararası basına yansıyan
haberlere göre, ABDnin talimatıyla kurulan Suriye Ulusal Koalisyonunun
Katarın başkenti Dohada -sayın AKPli milletvekillerin
dikkatini çekmek istiyorum- 3-11 Kasım 2012 tarihinde, yeniden
yapılanma toplantısı yapıldığı
iddiaları yer almıştır. Dışişleri
yetkililerinin de katıldığı adı geçen yeniden
yapılanma toplantısına ABD, Türkiye, Katar ve Birleşik Arap
Emirlikleri dışişleri bakan ve yetkilileri
katılmıştır. Konferansa katıldıktan sonra
Konferanstan çekilen Kuveytli yetkili bir milletvekilinin beyanlarına
dayandırılan haberde, bu toplantının sonunda 12 maddelik
gizli bir anlaşmanın yapıldığı haberleri yer
almıştır. Toplantıya katılmadığı hâlde
bu gizli anlaşmada İsrail lehine önemli kazanımlar sağlayan
maddelere yer verildiği anlaşılmaktadır. Bu maddeler arasında
Arkadaşlar, Dohada gizli anlaşma basında bir haftadır
işleniyor ama maalesef bugüne kadar hiçbir AKP Hükûmeti yetkilisinden,
Dışişleri Bakanından herhangi bir açıklama
yapılmıyor.
Bakın, size
birkaç maddesini okumak istiyorum:
Suriye, Golandan
sadece siyasi yollarla hak talep edebilir.
İsrail ile
Suriye arasındaki barış görüşmeleri, ABD ve Katarın
gözetiminde gerçekleştirilecektir.
7nci madde:
Katarın doğal gaz boru hatlarının
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK
ERYILMAZ (Devamla)
Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa Birliği
ülkelerine aktarılmasına müsaade edilecektir.
8) Türkiye'nin,
Atatürk Barajından boru hatlarıyla Suriye üzerinden İsraile su
taşınmasına müsaade edilecektir.
10) İran,
Rusya ve Çin ile ilişkiler sınırlandırılacak burada
altını çizerek ifade ediyorum- Filistin direniş hareketleriyle
ilişkiler kesilecektir.
Hani siz
İsraile karşıydınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eryılmaz.
REFİK
ERYILMAZ (Devamla) - Hani Filistin davasına ne oldu? İsrailin
katılmadığı bir toplantıda yapılan ikili
anlaşma. Dışişleri Bakanı yalanlasın o zaman.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Gazete kupürünü okuyor, gazete kupürü bu ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Dışişleri Bakanı yalanladı onu.
REFİK
ERYILMAZ (Devamla) Dışişleri Bakanı, açıklama
yapsın.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Aydınlık gazetesi mi o?
REFİK
ERYILMAZ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kurt.
BDP GRUBU ADINA
ADİL KURT (Hakkâri) Teşekkür ediyorum
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5inci madde üzerine partimizin
görüşlerini açıklama üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
selamlıyorum.
Tabii ki, bütçeyi
konuşuyoruz, yavaş yavaş sonuna doğru da geliyoruz ama bir
bütün olarak bütçeyi maddelerde değerlendirme şansına sahip
oluyoruz. Bu nedenle de benim de değerlendirmem biraz yapısal soruna
ilişkin olacak ama yapısal sorunun merkezine de Bakanlar Kurulunun
kendisini koymak gerekir. Çünkü, Türkiye'de ekonomideki yapısal bozukluk,
temelinde kabinedeki yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.
Şimdi,
geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanın bir vesileyle
yaptığı bir açıklama var: Fırsat bulsak Bakanlar
Kurulunun sayısını 15e indireceğiz. demişti. Ben
naçizane önerilerimi paylaşacağım. Çünkü, hakikaten, Bakanlar
Kurulu, özellikle, ekonomiyi yöneten bakanlar açısından,
bakanlıklar açısından ciddi bir yapılanma sorunu vardır,
biz de önerilerimizi paylaşacağız.
Öncelikle, 25
bakan artı Başbakandan oluşan bir kabine yapısından
söz ediyoruz. Şimdi, 4 Başbakan Yardımcısı, 21
icracı bakanlık
Değerlendirdiğimizde, öncelikle ekonomi
konusundaki çok başlılık, geçtiğimiz günlerde, aylarda Hükûmet
içerisinde de sık sık gündeme geldi frenci, gazcı
fasılları çok tartışıldı. Bu nedenle, ben
önerilerime buradan başlıyorum.
Öncelikle,
ekonomideki bu çok başlılığın bakanlıklar
düzeyinde asgariye indirilmesi gerekir yani Ekonomi
Bakanlığını, Kalkınma Bakanlığını,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını -bence bunları-
Maliye Bakanlığı bünyesinde çok rahat bir şekilde
birleştirip
Diğer bakanlıklar zaten mevcut durumda bu
bakanlığın genel müdürlükleri gibi duruyor.
Gençlik ve Spor
Bakanlığını Millî Eğitim Bakanlığından
ayırmanıza gerek yok, onu da Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüğe
dönüştürürsünüz. Çok rahat, bir sayıyı da oradan eksiltmiş
olursunuz.
Tarım, Orman
ve Su İşleri bakanlıklarını
ayrıştırmaya hiç gerek yok, birleştirebilirsiniz. Burada
da, geçmişte de zaten bu şekildeydi, gene çok rahat
birleştirebilirsiniz.
Dışişleri
Bakanlığı önemli ama bir AB Bakanlığı var,
hakikaten, üzerinde nereden değerlendirme yapacağız, onu
bilmiyoruz. Yani boş bir bakanlığın üzerinde dolu
değerlendirme yapmak çok mümkün değil. Dışişleri
Bakanlığına bağlı bir şube müdürlüğü
durumuna getirirseniz, mevcut durumdaki işlevi görmüş olur.
Dolayısıyla,
ben buradan, kestirmeden yaptığım hesaplamada, 6 eksiltiyorum, 4
de siz eksiltin, zaten 15 sayısını bulmuş olursunuz.
Şimdi, bir
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak bütçe üzerinde hesapladım. Parti
adına yapılan görüşmeleri, grup adına yapılan
görüşmeleri hesabın dışında tutarak söylüyorum.
Sayın Başbakanın kapanış konuşmasını da
dâhil ederek, onu da dinlemiş varsayarak ifade ediyorum, Hükûmet üyelerini
tam 77 defa dinlemiş oluyoruz. Bu bütçeyle ilgili olarak her bakan
komisyonda ikişer defa, bir de burada konuşuyor; üçer defa. 25x3=75;
2 de Başbakanın konuşmasını üzerine koyduğunuz
zaman 77 sayısını buluyorsunuz.
Şimdi, bu
rakama niye ihtiyaç duydum, biliyor musunuz? Lokman Hekimin bir
fıkrasını size anlatacağım, meramımı da
ondan sonra ifade edeceğim. Lokman Hekime sormuşlar, demişler
ki: Diş ağrısının, çürüyen dişin bir tedavisi
yok mudur? Lokman Hekim demiş: Var. Nedir? demiş.
Saymış, üst üste 77 ilaç koymuş ama en üste de bir kerpeten
koymuş. Demiş: Bu, 77 ilacı kullanırsınız ama en
son o dişi çekmek zorundasınız.
Çürümüş bir
sistemi cilalayarak, parlatarak siz, halka satamazsınız. Bakın,
bu bütçenin halk açısından ilk icraatı, 2013
yılının ilk ayında zamdır. 2013 yılının
ilk ayında siz ideolojik zamlardan başlayarak zam yapmaya
başlayacaksınız. Bu bütçe, bu Mecliste onaylandıktan sonra
halka ilk yansıması zamdır. Dolayısıyla, çürümüş
bir yapının, bu neoliberal ekonomik sentezlerle oluşturulan bu
bütçe yapısının halka yararının dokunacağı
bir şeyi yok. Zamlarla halka gittiğiniz bir bütçe
yapısını, bu halka bu kadar anlatmak için kendinizi
paralamanıza gerek yok. Bakın, sadece Hükûmet yetkililerinin
konuşmalarını saydım. Burada AKP grubu adına söz
alanların çetelesini tuttum, hesapladım, onlar da tam 96 kez
görüş belirtmişler bu bütçe üzerinde. Şu ana kadar, bugün
itibarıyla söylüyorum, 96 kez açıklama yapmışlar.
Şimdi,
başından itibaren dedik ki her bütçenin bir ruhu olur, her bütçenin
bir ruhu vardır yani bütçeyi salt rakamlarla tarif edemezsiniz,
tanımlayamazsınız. Bu yıl önümüze koyduğunuz bütçenin
ruhu militaristtir. dedik. Bir savaş bütçesidir, savaş
olasılığına binaen hazırlanmış bir bütçedir
ve bütçe açığına esasında bakan biz, 33,5 milyar olarak
hesapladık ama bu sapma biraz daha fazla olabilir. Bu
olasılığı neye göre yapıyor? Bölgede bir savaş
durumu söz konusu olursa tabii ki sapma biraz daha büyür.
Tabii, bu son
dönemlerde Hükûmetin içerisinden, AKP Grubu içerisinden demokrasiye yönelik
Bazen, bilmiyorum yani akşam yatıp gece rüya mı görüyorlar,
sabah kalktıklarında farklı şeyler söylüyorlar. Umarım
o rüyalarının etkisinde kalarak bu söylemlerini devam ettirir ve
demokratik yaşama ilişkin söylemlerini geliştirirler. Mesela
Sayın Bülent Arınç, bir milletvekilimizi kastederek diyor ki: Ben o
milletvekilinin gördüğü işkenceleri görmüş olsaydım ben de
dağa giderdim. E, doğru söylüyor ama gitmedik biz, buradayız.
Sadece bir milletvekili değil, bakın, bizim sıralarda oturan
milletvekillerinin toplam cezaevi yatmışlığı 300
yılın üzerindedir ama buradayız. Sorunun demokratik yöntemlerle
çözümünü arzulayan bir yapıyı konuşmaya
çalışıyoruz sizlerle.
Bu ülkede
Kürtlerin üzerinden sadece 12 Eylül silindiri geçmedi. Ama çok iyi biliyorum,
ezen-ezilen ilişkisinde ezenler, yaptıkları uygulamalardan
pişmanlık duydukları andan itibaren çözüm kapısı
aralanıyor. Umut ediyorum, bu, bir pişmanlık vesilesidir,
belirtisidir; yapılan uygulamalardan bir pişmanlık duyulmuş
olsun ve bugünden sonra geçmişte konuşulanları tekrar konuşmak
durumunda kalmayalım.
Sayın Bülent
Arınç aynı gün yine bir açıklama, iyi bir açıklama daha
yapmıştı ama pek gündemde kalmadı; bu TMKyla ilgili
yaptığı bir açıklama vardı. Bir de, bu
açıklamayı yaparken sanki Parlamentoda hiç kimse TMKyı, Terörle
Mücadele Kanunundaki antidemokratik yapıları, antidemokratik uygulamaları
gündeme getirmiyormuş gibi bir algı yansıtılıyor
dışarıya. Bu da doğru değil ama hakikaten bu konuda
niyetiniz varsa, bir iyileştirme yapma niyetiniz varsa, TMKyı
ortadan kaldırıp demokratik bir yasayı gündeme getirme gibi bir
arzunuz varsa -geçenlerde de söyledik- buyurun getirin. Düşünce ve fikir
özgürlüğü önündeki her türlü engeli kaldıralım. Bir tek
şart koşuyoruz: Şiddet içermediği sürece herkes
düşüncesini özgürce ifade edebilsin. Buyurun getirin. Ama bugünkü
uygulamalar, 12 Eylül uygulamalarından farklı değildir.
Niye sadece 12
Eylül sizin açınızdan bu ülkede günah keçisidir? Bakın, bir
fotoğraf göstereceğim size. Bir buçuk ay önce bu fotoğraf
Yüksekovada çekildi. Allaha secde duran insanlar bunlar, Fatiha okuyan
insanlar bunlar. Nasıl bir muameleye tabi tutuldu bu insanlar? Namaz
kılan insanlara ne yaptı bu ülkenin polisi? Gaz bombasıyla
saldırdı. Bu insanlar namaz kılıyor.
12 Eylülde bu
kadar olmamıştı. 12 Eylül uygulamalarından
pişmanlık duyuyorsanız bundan da pişmanlık
duyduğunuzu ifade etmeniz gerekiyor. 12 Eylül zulümse, bugünkü de katmerli
zulümdür. Bu fotoğraftan pişmanlık duyuyor musunuz? Secdeye
duran insanlara gaz bombasıyla, tazyikli suyla saldırmak hangi
vicdana sığar, neyle izah edilir? Bir bütün olarak bu uygulamalardan
FERAMUZ ÜSTÜN
(Gümüşhane) Nerede olmuş o?
ADİL KURT
(Devamla) -
evet, pişmanlık duyuyorsanız çözüm yoluna
girilmiştir demektir. 12 Eylül uygulaması değildir bu. 12
Eylülde bu kadar insan tutuklanmamıştı, 12 Eylülde bu kadar
siyasi tutuklu yoktu. Gelin, pişmanlık duyuyorsanız, sil
baştan yeni bir sayfa açalım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT
(Devamla) Evet, geçmişi artık konuşmayalım, yaraları
depreştirmeyelim, acıları kaşımayalım diyelim ve
çözümü gerçekten konuşalım ama bu fotoğraf, siz çözümü
konuşmadığınız sürece, bu fotoğraf önünüzde
duracaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
ADİL KURT
(Devamla) Namaza duran insanlara bu şekilde
saldırıldığı, insanların kafasında,
hafızasında yer edinmiştir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Cezaevlerine alındılar aynı zamanda.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Emin Haluk
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar).
Buyurunuz
Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı merkezî yönetim
bütçesinin Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler
başlığını taşıyan 5inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
aldım. Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıl
bütçe görüşmeleri esnasında da aynı maddeyi ben konuştum.
Madde numarası farklı, o zaman 8di, şimdi 5. Buraya gelirken de
-yine de yapacağım ama- takdir hislerimi ifade etmek için kürsüye
çıkmıştım Sayın Bakanım ama sizleri biraz önce
dışarıdan seyrettim. Bu Parlamentoya doğruyu söylemek
mecburiyetindesiniz. Bakın, bütçe açığıyla ilgili sorular
sorulduğunda dışarıdan izledim. Bazen arkada oturmama rağmen,
doğru söylenmediği anda veya tam anlatılmadığı
anda kendimi tutamam laf atarım diye dışarıdan izliyorum ve
izledim.
Bakın, size
sorulan soruya cevap verdiniz. Nasıl bir cevap verdiniz? Bütçenin gelir
tarafında bir problemimiz yok, hallettik; açık tarafı,
harcamayla ilgili. dediniz. Yanlış mıyım Sayın
Bakanım? Aşağı yukarı ifade bu.
Şimdi, bu
doğru da, 10 milyar TL zam yaptınız, hesabın bir
tarafında o gitti. Siz yüzde 4 millî gelir büyümesini dikkate
alacaktınız, millî gelir büyümesi yüzde 2,5a gidiyor. Bunu da bu
Parlamentoya söylemek zorundasınız. Aksi takdirde, elmayla armudu bu
Parlamentoya izah etmiş olursunuz. İkisini izah etmek, gerçekten
doğru bir şey değil. Bunu söylemek mecburiyetindesiniz. Bunu
hepimiz kabullenmek mecburiyetindeyiz.
Bakın, biraz
önce söyledim, gerçekten takdir hislerimi ifade edeceğim. Bu bütçenin
arkasındaki maddeler 40 taneydi. 2007de biz Parlamentoya
geldiğimizde bu maddelerin azalması için -siz Bakan değildiniz o
zaman- hep birlikte uğraştık ve gerçekten de hem bürokrasideki
arkadaşlar hem de Plan Bütçedeki arkadaşlar bu işin düzelmesi
açısından ne yaptılar? 40 maddeyi neye indirdiler? 15e
doğru geldi. Bu, takdir edilecek bir olay. Ha, bunun tenkit edilecek yönü
de var, yılda 3 tane torba yasa getiriyorsunuz, bu maddelere
yazacağınız her şeyi, o torbaların içine sokuyorsunuz,
dolayısıyla buradaki madde sayısı 40tan 15e iniyor. Buna
rağmen takdir hislerimi ifade edecektim. Teşekkür de ediyorum. Bu
memlekette iyi bir şeylerin olduğunu mutlaka söylemeliyiz ama bunu
söylerken Biz gelir tarafını bu işin hallettik. 10 milyar TL
zam yapmamışsınız gibi, 21 koyduğunuz açık, o 10
milyar zamma rağmen 33 oluyor, bunun olması mümkün değil. Bu
Parlamentoya
Siz ilim irfan görmüş bir insansınız, bunu bilen
bir insansınız, bunu doğru düzgün izah etmeniz lazım.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, öncelikle ifade etmek istediğim bir husus var.
Madde sayısının 40lardan 15lere inmesi -biraz önce ifade
ettiğim gibi- takdir edilecek bir olay ama bunu torba yasayla başka
bir şekilde çözüyorsunuz, başka bir şekil getiriyorsunuz ama en
azından psikolojik duvarı yıkmamız açısından
önemliydi.
Bu
başlık altında ki hususları dikkate
aldığımızda, maddede, personel giderlerini
karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları
hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini
karşılama ödeneği olarak 4 grup hâlinde görüyoruz.
Personel
giderlerini karşılama ödeneğinde, personel ve sosyal güvenlik
kurumları prim giderlerine Maliye Bakanlığı bütçesinden
aktarma esas oluyor. Yedek ödenek hususunda ise Maliye Bakanlığı
bütçesinden genel bütçe ve özel bütçeli idarelerin, mevcut veya yeni
açılacak tertiplerle çok acil ve zorunlu hâllerde aktarma yapmaya,
yatırımları hızlandırma ödeneği ve aynı
minvalde ancak yeni proje lafı dikkate alınıyor, dikkat
çekiyor. Doğal afet giderlerini karşılama ödeneği ise
-Allah korusun, bizim söyleyeceğimiz bir şey yok ama- maddedeki
ifadesinde yatırım nitelikli giderler ibaresi var.
Bu madde, dört
ihtimalli, maç gibi; Ödenekler yetmezse buradan aktarırım, yeni bir
şey ortaya çıkarsa ona göre tavır alırım, doğal
afetlere ilişkin yatırımlara ihtiyaç hasıl olursa buradan
karşılarım, aktarırım. Bunlar, doğru olabilir
ancak konu dikkatle incelendiğinde, bu olay Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe hakkının her ne olursa olsun, gasbı
anlamına geliyor. Bizim adımıza orada kullanıyorsunuz
bunları. Buradaki olayda Bütçe Kanunu ile 5018 sayılı Kanun
deliniyor, kendi yaptığınız kanunu deliyorsunuz. Hem de
hukuki dayanağı sakat olan bir yetki kanunundan alınan bir
yetkiyle çıkardığınız kanun hükmünde kararnamelerle bu
Kanunu, 5018 sayılı Kanunu delik deşik ediyorsunuz.
Dışarıya nasıl izah ediyorsunuz bilmiyorum. Biz, bu
iyilikleri yapıyoruz, 5018i çıkardık. vesaire diyorsunuz da
nasıl deldiğinizi, nasıl yaptığınızı ne
yapıyorsunuz? Anlatmıyorsunuz.
Bakın, geçen,
yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili bir toplantı Başbakanlığın
düzenlediği, Birleşmiş Milletlerle ilgili; ben de
katıldım. Sayın Başbakan Yardımcısı orada
konuştu, bunların önlenmesiyle ilgili Kamu İhale Kanununu örnek
verdi. Sizin dönemde de çıkmadı. Bunların, yolsuzlukların
önlenmesiyle ilgili o kanundan bahsederken kırk tane, kırk kere
değişiklik yapıldığından bahsetmedi.
Siz, Parlamentoda
işinize gelmeyen, sizi sıkıntıya sokacak her hukuki
meseleyi bu Parlamentoya ne yaptırdınız? Tasdik ettirdiniz
çoğunluğunuzla, doğru olmayanı doğru gibi buradan
geçirmiş oldunuz. Vicdanen rahat mı oluyorsunuz?
Yapamadığınız işi, beceremediğiniz,
yanlış yaptığınız işi bu Parlamentoya tasdik
ettirip sorumluluk altından kurtulduğunuzu hukuken
düşünüyorsunuz ama millet vicdanından temizlenmek o kadar kolay
değil. Yarın, bu belgeler ortada, her yere çıkacak, hepimiz
bakacağız, sizin çoluk çocuklarınız da bakacak. Övünülecek
bir mesele değil ki bu baktığınız zaman.
Geçen yıl
söyledim, bürokrasi size güvenmiyor sizin ne yapacağınız belli
olmuyor Yarın, bana bir şeyi hukuka aykırı yap dersin,
neme lazım, ben tedbirimi alayım, kanunun bir yerine bir madde, bir
cümle, bir şey atayım, kendimi de kurtarayım, ileride olabilecek
şeylere karşı kendimi kurtaramasam bile çoluğum çocuğum temize
çıkar. diye bakıyor. Ha, bunları ben söylüyorum, ben
bürokrasiden gelen bir insanım, söylerken zevk
aldığımı da düşünmeyin ama vakıa bunlar.
5018le ilgili
değişikliklerden bahsettim hakikaten, orada sakat bir yetki
Parlamentoda da
görüşürüz sonuna kadar, kanuna da
Bunlarla çözmeye
çalışıyorsunuz. Daha sonra yapılan yanlışlar...
Bakın,
Anayasa Mahkemesinde Maliye Bakanlığı bürokratlarının
bu kanun hükmünde kararnameler için dolaştığını,
yaptıklarının yanlış olmadığını,
izah için dolaştıklarını, sizin çok iyi olduğunuz,
aranız iyi olan yazarlar yazmaya başladı, söylüyor. Geçiyor,
tutanaklarda var, daha önce konuştum ben bunu. Diyorlar ki: Hakikaten
yapılan bu işler bürokrasiyi altüst etti, yüzyılların
geleneğini mahvetti. Ne oluyor? Orada sıkıntı ortaya
çıkmaya başladı Anayasa Mahkemesinde Maliye
Bakanlığının bürokratları dolaşıyor. diyorlar.
Yazık değil mi o insanlara? Siz ne derseniz onu
hazırlıyorlar, siz neyi imzalarsanız önünüze getirip
açıklıyorlar. Ama siz Anayasa Mahkemesinde bürokratları
dolaştırıp götürdüğünüz yanlışların
izahını nasıl yaptırırsınız, böyle bir
şey olabilir mi? Kendiniz gidin, izah edin hukuken mümkün mü değil mi?
Mahkemeye çağırdıklarında veya ifadeniz istendiğinde, hukuki
prosedür neyse ona göre bakarsınız ama onların, sizin
talimatlarınızla Anayasa Mahkemesi koridorlarına gittiği
oralarda ifade ediliyor. Yandaş yazar demek istemiyorum, demiyorum da ama
maalesef bunları çok net bir şekilde görüyoruz.
Orta Vadeli
Programı arkadaşlar bana yanlış aktarmadılarsa
Bunu
neresi çıkarıyor? Devlet Planlama çıkarıyor, tarihi
atıyor. Peki, Orta Vadeli Mali Disiplini kim çıkarıyor? Onu da
Maliye Bakanlığı çıkarıyor. Koyduğunuz hedefleri
keşke Ocak 1de çıkarsaydınız da Bu gerçekleşmelerde
hiç yanılmadık. deseydiniz.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Koçer.
ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri
arasındaki ödenek aktarmaları, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde düzenlenmekte olup kamu idareleri ile
özel bütçeli idarelerin bütçelerine konan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı
takdirde, mevzuatın gerektirdiği giderler için Maliye
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibinden aktarma
yapılabilmektedir. Amaç hizmetlerin aksatılmamasıdır.
2013
yılı bütçesi, ülkemizin imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda
orta ve uzun vadeli hedeflerimize bir adım daha yaklaşabilmek için
Orta Vadeli Mali Plana uygun olarak hazırlanmış bir bütçedir.
2013 yılı
merkezî yönetim bütçesi, genel olarak mali disiplini ve makroekonomik
istikrarı korumayı amaçlayan, büyümeyi ve istihdamı hedefleyen,
toplumsal refahı gözeten, ekonominin verimliliğini ve üretken
yapısını destekleyen, yatırımları teşvik
eden, altyapıya öncelik veren, sağlık, eğitim ve sosyal
nitelikli harcamalara ağırlık veren, AR-GE ve inovasyonu
artırmayı hedefleyen, toplumun yaşam kalitesini yükseltmeyi
amaçlayan bir bütçedir.
Enflasyonun yüzde
5,3 olarak hedeflendiği 2013 yılı merkezî yönetim bütçesine
sektörel bazda baktığımızda, eğitim
yatırımlarında yüzde 34'lük, ulaştırma
yatırımlarında yüzde 14lük, enerji
yatırımlarında yüzde 23lük, sağlık
yatırımlarında yüzde 30luk, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı yatırım
artışında yüzde 54lük, adalet yatırımındaki
yüzde 51'lik artışın anlamını çok daha iyi görebiliriz.
Bütçeden en büyük
pay eğitime ayrılıyor. 2013 yılında eğitime ayrılan
kaynak yüzde 20,7 oranında artırılarak 68,1 milyar TL'ye
çıkarılıyor. Bu rakam toplam bütçe giderlerinin
yaklaşık yüzde 17'sine tekabül ediyor.
2013
yılı bütçesiyle reel kesim desteklenmeye devam ediyor. Esnaf kredi
faiz desteği, tarımsal kredi faiz desteği, ihracat ve KOBİ
destekleri, teşvik ödemeleri ve işveren prim desteği için
ayrılan kaynak yüzde 23,3 oranında artırılarak 10,2 milyar
TL'ye yükselmektedir. Ayrılan ödeneklerle AR-GE ve inovasyonun
desteklendiği, tarıma güçlü desteğin sürdürüldüğü, reel
sektöre desteğin devam ettiği, yatırımlara daha fazla
kaynağın ayrıldığı, yerel yönetimlerin
güçlendirildiği 2013 bütçesinin başta Türkiye'nin en fazla ihracat
artışı sağlayan sanayi ve ekonomideki
başarıları ile Türkiye'ye model olmuş seçim bölgem Gaziantep
ve tüm Türkiye için, ekonomisinin, sanayisinin büyümesine,
insanlarımızın refahının artmasına,
istihdamın ve ihracatın artmasına vesile olmasını
temenni ediyor ve ben de vuslatın 739uncu yılında Mevlânâyı
rahmetle anıyor, sözlerimi onun şu sözleriyle bitirmek istiyorum:
Mevlânâya bir gün
eşi sorar: Bu kadar âşıksın Mevlaya, şükürler olsun
bu aşkı yaşayıp, yaşatana. Peki, bizi ne kadar
seviyorsun? Mevlânâ şöyle der: Sen benim Yaradandan ötürü
yaratılanı sevişim, bir adım gelene on adım gidişimsin
ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin. Sen benim bu günüme
şükür ve yarınıma dua edişim, azla yetinişim,
çoğa göz dikmeyişimsin ve kapanmayan avuç içimsin. İşte,
Yaradana âşık Hazreti Mevlânânın insana
yaklaşımı. Bu sevgiyi örnek almak ve yaşamak dileğiyle
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Koçer.
Bingöl
Milletvekili İdris Baluken. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın
Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, 5inci maddede şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
parmak çoğunluğuna dayanan bürokratik bir prosedürü yerine
getiriyoruz, çok fazla burada demokratik bir işleyişin
yapıldığını, uygulandığını
söyleyemeyeceğiz. Tabii, burada demokratik bir işleyiş
olmayınca bu sokağa da yansıyor, meydanlara da yansıyor,
alanlara da yansıyor ve maalesef, antidemokratik uygulamalar ülkenin her
tarafında her gün çığ gibi büyüyor.
Bakın, dün,
ustalık dönemi ileri demokrasiniz, İstanbulda bir müzik grubunun,
özgün protest müziğin en güçlü temsilcisi olan Grup Yorumun konserini
yasakladı. Grup Yorumu dinlemeye giden kitlelere, yine, aynı
şekilde, polisin daha önce sokakta uygulamış olduğu
şiddetin en acımasızı yöneltildi. Grup Yorumun konserinin
yasaklanması bizim için anlamlıdır, ülkenin demokratik
geleceği açısından kaygılarımızın her geçen
gün, maalesef, AKP Hükûmeti tarafından doğrulanması
açısından anlamlıdır.
Peki, niye
yasaklıyorsunuz Grup Yorumu? Grup Yorumdan
korktuğunuz için
yasaklıyorsunuz. Grup Yorum, yirmi yedi yıldır bu ülkede
kendi bildiği doğruların mücadelesini, direnişini,
sanatını, felsefesini ortaya koyan bir sestir.
Ne
diyor, Grup Yorumun felsefesinde ne vardır? And dağlarından,
Sierralardan, Chenin yürüdüğü patikalardan Bolivyaya, Kübaya kadar
özgürlük marşları vardır. Grup Yorumun sesinde, Somaliden
Ruandaya, Cezayirden Fasa kadar Afrikanın açlığına,
yoksulluğuna saplanmış halkların mızrağı
vardır. Grup Yorumun sesi Belfastta bir soluk, Bobby Sandslerin
göğüs kafesinde amansız bir irade savaşıdır. Grup
Yorum, Sarı Nehire akan Uzak Asyanın özgürlük selamıdır.
Beyrutun harabe sokaklarında çocuk yaşta direnen bir devrimcidir
Grup Yorumun sesi. Ebu Garibde, Guantanamo zindanlarında Amerika
işkencesi altında ölümüne direnen Felluceli bir direnişçinin
sesidir. Grup Yorumun sesi, Filistin sokaklarında işgale
karşı bilenmiş, pimi çekilmiş bir fedainin sesidir. Grup
Yorumun sesi, bu ülkede, Pir Sultanlardan Şeyh Bedreddinlere, Demirci
KaWalardan Mahirlere, Denizlere kadar kulaktan kulağa yayılan bir
özgürlük sesidir. Grup Yorumun sesi Kürt kızı Mısrinin
Cudideki özgürlük çığlığı, Dersim
dağlarında, Munzurlarda Cemonun türküsüdür; mahpushanelerden
kanatlanmış mavi boranların, varoşlarda, barikatlarda
direniş gösteren yoksul çocukların sesidir. Böyle olduğu için
Grup Yorumdan korkuyorsunuz. Grup Yorum şahsında, aslında,
muhalif sanattan, özgür, sanattan
korkuyorsunuz, farklı seslerden korkuyorsunuz. Çünkü, siz, bugüne kadar
yasakçı zihniyetin maalesef bugün devam ettiricisi konumuna geldiniz.
Bakın, daha
birkaç yıl öncesinde popüler yoz kültürün paparazzi sofralarında Kendi
dilimde bir klip çekeceğim. diyen Ahmet Kayayı lince tabi tuttunuz.
Bugün, her konserinden sonra soruşturmalar açılan,
soruşturmalarla, mahkeme kararlarıyla diz çöktürülmeye
çalışılan Ferhat Tunça da aynı şeyi
yapıyorsunuz. Grup Yorum, Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç şahsında, biz
özgür muhalif bütün sanatçıları selamlıyoruz, onlara
yapılan bütün saldırıları kınıyoruz.
Özgür basına
yapılan, dün İstanbulda yapılan saldırı ne ilk
saldırıdır ne de son saldırı olacak. Yirmi yedi
yıldır siz bu sesi susturmak için sürekli olarak baskı
uyguluyorsunuz, gözaltı, cezaevi, işkence uyguluyorsunuz ama biz
durmadan aynı şeyi söylüyoruz: Türküler susmaz, halaylar sürer, Grup
Yorum mücadelesine devam eder. Eğer Grup Yorumu sadece salonlarda,
alanlarda susturacağınızı sanıyorsanız Grup Yorum
Mecliste, Meclis kürsüsünde de karşınıza çıkar.
Ben bu duygularla,
içine girdiğiniz bu baskıcı ve yasakçı anlayıştan
bir an önce sıyrılmanızı temenni ediyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
borç batağı içerisindeki belediyelerin önemli bir
kısmının KDV alacakları hâlen ödenmemiş ve bu durum
devam etmektedir. Belediyelerin KDV alacaklarını ödemeyi
düşünüyor musunuz veya belediyelerin devlete olan borçlarının
bir kısmını KDV alacaklarıyla mahsuplaşma gibi bir
yöntemi hayata geçirmeyi düşünüyor musunuz?
Diğer bir
sorum da şu: Gelir İdaresi Başkanlığının
2005 yılından itibaren devam eden yapılandırma
çalışmaları çoğu ilde tamamlanmamıştır. Bu
yapılandırma ne zaman tamamlanacaktır? Kurumunuzda, başka
kurumlarda aynı unvanlarda çalışanlar arasındaki gelir
adaletsizliğini, ücret adaletsizliğini ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Çınar
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vergi borcundan
dolayı borçlarını yapılandıran esnaf, yıl
içerisinde 2 taksidini aksatırsa bu yapılandırmalar bozulmaktadır.
Bundan dolayı da esnafımızda ciddi manada mağdur olan bir
kesim vardır. Bunlarla alakalı 2012 yılında tekrardan bir
düzenleme yapmayı planlıyor musunuz?
Bir de
Kastamonuda, ilçelerimizde, mal müdürlüklerinde memur ve hizmetli
noktasında ciddi manada bir eksik vardır ve hatta Hanönü ilçemizde
mal müdürü bile yoktur. Bu noktalardaki ilçelerimizle alakalı bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın Erdem,
buyurun.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, 2013 yılı bütçesinde KDVde yüzde 8,3, ÖTVde yüzde
17,8 oranında bir artış öngörülmektedir, oysa 2013
Yılı Orta Vadeli Programında yüzde 4 büyüme ve yüzde 5,3 de
enflasyon öngörüyorsunuz. Bu öngörüyü gerçekleştirmek için ÖTV ve KDVde
artış mı düşünüyorsunuz; yoksa, bu oranları nasıl
gerçekleştireceksiniz? 2013 yılında yeni zamlar kapıda
diyebilir miyiz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Sayın Belen,
buyurun.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kasım ayı sonu itibarıyla enflasyon, TÜFEde 6,37, ÜFEde 3,60
olarak açıklandı ve 2013 yılı bütçesi hedefi de
yıllık yüzde 5,3 olarak belirlendi.
30 Kasım
tarihi itibarıyla BDDKnın açıkladığı kredi
kartı borçlar toplamı 69,4 milyar liradır ve bunlara uygulanan
faiz, yıllık yüzde 28i bulmaktadır. Ya sizin enflasyon
hesabınızda bir yanlışlık var ya da kredi kartı
borçlularını yasal tefeci konumundaki bankalara soyduruyorsunuz. Bu
konuda bankalara kredi kartlarıyla ilgili bir yaptırım
düşünüyor musunuz?
Ayrıca,
bakanlıklara bağlı kurumlar ve bakanlıkların 2011
yılında toplam ödedikleri kira tutarı 180 milyon liraya
ulaşıyor. Bu kira bedelleri çok yüksek değil mi?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Belen.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2012 yılı içerisinde kabine üyesi sayın bakanlar ve Sayın
Başbakanın kendileri ve beraberinde götürdükleri bürokratlara ödenen
toplam yurt dışı yolluk, gündelik ve konaklama giderleri
toplamı nedir? Bu rakamı değerlendirdiğinizde ve Türkiyede
aç gezen insanları dikkate aldığınızda
vicdanınız rahat mıdır?
İki: Geçen
yıl Simavda meydana gelen deprem sonrasında konutlarını ve
iş yerlerini kaybetmiş -ağır ya da orta hasarlı-
vatandaşlarımızın kredi talepleri yerine TOKİden
konut verilmesi tercih edildi. Şu anda hâlen o konutlara sahip olamayan
ama konut sahiplerine tanınan şartlarda kredi verilmesini talep eden
vatandaşların talebini makul görüp karşılayabilir misiniz?
Aksi takdirde bu insanların mağduriyeti dinmeyecek.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Kaplan.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, polis memurları ister meslek yüksekokulu mezunu olsun, ister
üniversite mezunu olsun çalışırken 1inci derecede kadroda
çalışabilmekte ancak 1inci derecenin gösterge ve tazminatlarına
mükteseben hak kazanamamaktadırlar. Bu nedenle, emekli olurken ancak
3üncü dereceden emekli olabilmektedirler. Benzer yapıdaki Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ek göstergesi 3.600 üzerinden işlem görürken,
polis memurlarının ek göstergesi 2.800 üzerinden gösterilmektedir. Bu
konuda eşitsizliğe karşı bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tabii,
belediyelerin KDV alacakları, ancak mahsuplaşacak bir KDV söz
konusuysa mahsuplaşma imkânı
olabiliyor. Şu anda bakıyorum, iade olabilmesi için, daha
doğrusu mahsuplaşma olabilmesi için KDV oluşturmaları
lazım ama bildiğim kadarıyla, bunların
yaptığı harcamalar genelde altyapıya ilişkin
olduğu için burada bir iade söz konusu olamıyor.
Gelir İdaresindeki
yapılandırma hususunda, aslında son yıllarda
uzmanlaşmaya doğru çok ciddi bir çaba söz konusu ama özlük
hakları anlamında soruyorsanız biz eşit işe eşit
ücret çerçevesinde bütün, en azından aynı işi yapanlar
anlamında bir problemi giderdiğimiz kanısındayız.
Vergi borcuna
ilişkin 2nci bir yapılandırma imkânı olacak mı 2012
yılında? Şu anda, gündemimizde böyle bir çalışma söz
konusu değil.
Eğer Kastamonudaki
birimlerimizde, mal müdürlüklerinde memur eksikliği varsa,
arkadaşlarımız not almışlardır, o konuyla
ilgileneceğim. Biz bu sene bir sınav yaptık, 60 yeni mal müdürü
göreve başlayacak. Yazılı sınavı
yapılmış, toplam 80 kişi kazanmış, onlardan
inşallah önümüzdeki dönemde Kastamonuya da gönderme imkânımız
olur.
Değerli
arkadaşlar, 2013 yılında ÖTV artışı
-doğrudur- yüzde 17nin üzerindedir. Nereden kaynaklanmaktadır?
İki kaynağı vardır. Birincisi: Biz -biliyorsunuz- eylül ayında bazı
vergi artışlarını yaptık, onun 2013e
yansıması olacak, birinci husus bu.
İkinci olarak
-ben bütçeyi sunarken de anlattım- bugüne kadar BOTAŞ nakit
akışındaki problemleri nedeniyle ÖTV ödemiyordu, KDV ödemiyordu.
Şimdi, 2013 yılından itibaren BOTAŞın bu ödemeleri, cari
yıla ilişkin ödemeleri yapacağı varsayımıyla bu
rakamlar koyuldu ama bu varsayım yapılırken tabii ki,
BOTAŞla görüşüldü, dolayısıyla makul bir varsayım.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Bu artış oranları, Sayın Bakanım,
yeterli olacak mı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Tabii, burada, TÜFE, ÜFE ve kredi
kartlarına uygulanan faiz oranı arasındaki tutarsızlık
gündeme getirildi. Değerli arkadaşlar, dünyanın bütün
ülkelerinde kredi kartına uygulanan faiz, cari piyasa faizin birkaç
katıdır yani bu sadece Türkiyede olan bir durum değildir.
Türkiye'de bir sürü banka vardır, rekabet hâlindedirler ama bunlara bir
faizi zorla empoze etmek de mümkün değil. Sadece Merkez Bankası bir
üst limiti belirliyor, o üst limit çerçevesinde bankalar tabii ki kredi
kartlarına faiz uygulayabiliyorlar.
Bakanlıkların kira bedelleri: Doğrusu,
2011 yılında hizmet binası kiralaması 215 milyon
liraymış, 2012 yılında ise ödenek olarak 207 milyon lira
ayrılmış. Önümdeki rakamlar bunlar. Tabii, son yıllarda
yeni birtakım birimler kuruldu. O birimler için -özellikle Yurtdışı
Türkler ve Akraba Toplulukları olsun, Avrupa Birliği vesaire- bunlar
kiralamak durumunda kaldılar ama önümüzdeki dönemde bunlara ilişkin
bina sıkıntılarını giderirsek tabii ki onları da
biz kiradan kurtarmış oluruz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakanım,
Sağlık Bakanlığı 23 milyon liralık kira veriyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Yine yurt dışı yolluk giderlerinde önümde bir rakam yok ama
şunu söyleyeyim: Maliye Bakanlığında yurt
dışına sadece uluslararası bazı konferanslara
gönderiyoruz. Çok istisnai hâllerde, biz gittiğimizde, yanımızda
-biz dışarıdan hiçbir zaman- ben Maliye Bakanı olarak
bugüne kadar dışarıdan kimseyi götürmüyorum, sadece ve sadece
gerekli olan minimal düzeyde eleman götürüyorum. O anlamda vicdanım son
derece rahat.
Simav depreminde tabii ki TOKİ konut öneriyorsa,
kredi isteniyorsa bu hususlar ilgili birimler tarafından
değerlendirilir. Şu anda o konuda ben duruma çok vâkıf
olmadığım için bir şey söyleyemem.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz doldu Sayın Bakan.
Teşekkür ederiz.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 361 Sıra Sayılı
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5.
maddesinin (2) Yedek Ödenek başlıklı fıkrasına
aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Musa Çam Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Muhammet Rıza
Yalçınkaya
İzmir
İstanbul Bartın
İzzet Çetin Aydın Ağan
Ayaydın Haydar
Akar
Ankara İstanbul
Kocaeli
Kazım Kurt Bülent
Kuşoğlu Haluk
Ahmet Gümüş
Eskişehir Ankara
Balıkesir
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, 5488
sayılı Tarım Kanununun 21 inci maddesinin uygulanabilmesi
bakımından Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının ilgili tertiplerine ödenek aktarmaya,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Tarımsal
desteklerin artırılmasını sağlamak üzere Maliye
Bakanlığına yetki verilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde
kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi
okutuyorum:
Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri
MADDE 6- (1)
a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan
ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde "Yedek Ödenek"
tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan
ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın
Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarmaya,
b) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti
yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl
içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,
c) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için 2013
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım
programında değişiklik yapılması halinde,
değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar
arası aktarmaya,
ç) Kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu,
bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların
hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve
muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20'sine
kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin
yüzde 20'yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını
yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. 2013 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karara uygun olarak 2013 Yılı Yatırım Programına ek
yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik
yapılması halinde bu değişikliğin gerektirdiği
tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı 5018
sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan sınırlamalara tabi olmaksızın idarelerce yapılır.
(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 29/6/2011
tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin
ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine
aktarmaya yetkilidir.
(4)Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; cari
yıl içinde aralarında yapılan hizmetlerin bedellerini
karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, bütçeleri
arasında karşılıklı aktarma yapmaya yetkilidir.
(5) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı;
bütçelerinde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi
gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin
diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili
ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak
aktarmaya yetkilidir.
(6) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici
kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar
üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde
belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman
gerçekleşme karşılıklarını, idare ve
kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek
olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir.
(7) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma
suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi
kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak
transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler
karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu
idaresince bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A)
işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.
(8) a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi
ve Cenaze Giderleri" ekonomik kodunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet
alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden
yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını
sağlamak amacıyla ödeneklerinin yüzde 30'unu aşmamak üzere
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası
gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00
ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren
tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten
harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1, 26.01.31.00- 04.8.1.04-1-08.1,
26.01.31.00-04.8.1.05-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4 tertiplerinde yer
alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
d) Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve
07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin "03.1.1.01
Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri
Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan
yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
f) İlgili mevzuatı gereğince özel gelir
kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz konusu
mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere
genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen
ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya,
yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2012 yılından
devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin
usul ve esaslar belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurunuz
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu madde bilumum kalan paraları, ödenekleri aktarma,
ekleme, devir yani Sayın Bakana her türlü yetkiyi veriyor Kalanları
aktaralım. diye ama çok fazla da kalmıyor, bütçede de
konuşurken söyledik. Sayın Bakan -az önce konuşmamda belirttim-
eylül aylarında mutat toplantıları yapıyor ve Bütçemizde
açık var, biz vergilere zam yapacağız. diyor. Efendim, 2012de
bütçeye bakarken bir önceki yıl 5,5 açığımız var.
diyordu, bu yıl
Şimdi,
şöyle bir şey oluyor Sayın Bakanım: Siz Kalanları
burada aktaralım. diyorsunuz ama onlar da kalmasın diye
kasım-aralık ayında ne varsa harcamaya bakıyorlar, böyle
bir gelenek var. Sizin aldığınız bu yetki işleyinceye
kadar o kurumlarımız kamplarla, eğitimlerle, seminerlerle
Kalmasın bu para, seneye Maliye bize bu parayı vermez. diye
maalesef harcama eğilimine giriyorlar. Peki, öyle olunca ne oluyor? Tabii,
hedefler tutmadığı zaman, az önce söylemiş olduğumuz
noktaya, vergiye geliyoruz. Az önce değerli milletvekilimiz soru sordu ama
Sayın Bakan zamanın kısalığından tam net olarak
cevabı yetiştiremedi, genel bir cevap verdi. E, şimdi
bakıyoruz, Sayın Bakanım, arkadaşların sorduğunda
şu vardı: O büyüme hedefiyle bunu nasıl tutturacaksınız?
diyor yani yeni zam mı yapacaksınız? Yüzde 4 büyüme hedefi var,
eğer bütçenin gelir-gider hedefi gerçekçi olmazsa nasıl tutacak?
Şu anda revize edilmiş hâliyle yüzde 2yi koyduk.
Hepinize soruyorum
değerli arkadaşlar: Yüzde 3,2 koyduk, revize edilmiş hâliyle. E,
peki, şimdi, önceki hafta rakam açıklandı; en az yüzde 2,6
beklenirken -piyasanın beklentisini söylüyorum, sizin iyimser beklentinizi
değil- yüzde 1,6 geldi mi? Geldi. Toplam dokuz aylık, üç çeyreklik dönemde
ortalama büyümemiz yüzde 2,6ya düştü mü? Düştü. E, peki, biz hâlen
daha şurada on-on beş gün önce veya şu görüştüğümüz
bütçenin içerisinde OVPde kaç koyduk? Yüzde 3,2 koyduk. Şimdi, yüzde 4ü
de bu yüzde 3,2nin üzerine koyarak söyledik. Sizce bu gerçekleşir mi?
Bir ipucu daha:
Önceki hafta ekim ayı sanayi üretimi verileri açıklandı. Kaç
düştü biliyor musunuz -yükseliş değil, düşüş-
haberiniz var mı? Yüzde 5,7; sanayi üretiminde ekim ayında
düşüş yüzde 5,7. Orada beklenen kaçmış, piyasanın
beklediği? -Düşüş olacak, diyor. Maliyenin veya sizin
beklediğinizi söylemiyorum değerli arkadaşlar- yüzde 2,6
civarında, 3ün altında bir beklenti var. Kaç çıkmış?
5,7. Bu ne demek? Bu Kasım ve aralık aylarının üretimine
baktığınız zaman, eğer bu trend devam ederse pozitif
büyümeyi bile tutturmak mümkün değil. demek. Peki, o zaman yüzde 3,2yi
tutturamazsak, Sayın Bakan, gayrisafi yurt içi hasıla rakamı
kaçta kalacak? Bunun üzerinden, o büyümeyi sağlayamazsak, sizin yüzde 4e
göre hesaplamış olduğunuz vergileri nasıl
toplayacağız eğer daralma olursa? Tamam, diyeceksiniz ki:
Doğaldır, piyasada kriz var. Eyvallah, onu da anladık ama bu
sefer, yine önümüzdeki sene eylül ayında bize OVPyi sunmadan gelip bu
sefer o 5,5 olan, 8,5a çıkan rakamı şimdi Hedeflediğimiz
bütçe açığından 20-30 milyar daha fazlaya, 30 küsur değil
de 50ye çıkacağız. dersek nasıl
karşılayacağız? İşte, bizim kaygımız
bundan. Baştan da söyledim, eğer bu açık varsa, dönelim o zaman,
normal gelir vergisini nasıl alacağımıza bakalım.
Sayın Bakan Destek olun, çıkaralım. diyor, biz buradayız,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz veriyoruz. Refah düzeyini yükseltecek
şekilde, vergiyi de Anayasada olduğu gibi adaletli bir şekilde,
herkesin verebileceği ölçüde vatandaşlarımıza paylaştıralım.
Az önce
verdiğiniz kitabı okurken, Osmanlı borçlarıyla ilgili,
baktım -giriş kısmında var- hangi tür vergiler
varmış diye, orada da şeri vergilerin dışında
Değerli arkadaşlar, az önce Sayın Tanalın söylediği
kitapta -sağ olsun, Sayın Bakan lütfetti, bize de hoca olarak verdi
ama ben otururken karıştırdım- bir, şeri vergiler var
yani böyle gelir üzerinden alınan vergilerin yanı sıra; bir de
bizim dolaylı vergilere benzer tarzda, ara sıra böyle
padişahın bütçe açık verdikçe, savaşlara gidildikçe getirip
koyduğu vergiler varmış. Bizde kalıcı olan özel
iletişim vergisi gibi, her seferinde icat ettiğimiz ve
yükselttiğimiz ÖTVlere benzer tarzda.
Dolayısıyla,
biz, gelin, hep birlikte doğrudan vergilere gidelim. Tabii, bunun için ne
yapmamız lazım? Yatırımı, üretimi artırmamız
lazım. Sayın Bakan haklı, bir şey diyemiyorum çünkü
Türkiyede üretim ekonomisi yok. Tüketim ekonomisi olan yerde nereye vergi
koyarsınız? Tüketime vergi koyarsınız, ÖTVye
artış yaparsınız, KDVye artış
yaparsınız. Siz kendiniz üretip gelir elde edemiyorsanız,
ellerin ürettiğini alıp satıyorsanız en kolay vergi toplama
yeri alım satım vergisidir. Ne yaparsınız? Dâhilde
alınan KDV, hariçten alınan KDV diye oraya yüklenirsiniz.
Değerli
arkadaşlar, onun için Biz önce üretimi, yatırımı
teşvik edecek bir sistem bulalım. dedik. Hâlen daha bakıyoruz,
Ekonomi Bakanımız getirdi Ara malı, yatırım malı
ithalatının yerine Türkiyede üretenleri teşvik edeceğiz,
girdi tedarik sistemi koyacağız... Uygulamada bir şey yok. Az
önce Sayın Bakana dediğim gibi Gelir vergisi reformu yapalım.
Güzel ama Gelir İdaresini Maliyeden ayrı tutmakla,
başkanını değiştirmekle olmuyor yani o vergiyi tahsil
edebilecek bir yöntem bulmamız lazım ama hepsinden önce
vatandaşı vergi verebilecek hâlde gelir getirecek faaliyetlere
yöneltmemiz lazım. Onun için de önce sorunları tespit etmemiz
gerekiyor. Yoksa, burada siz pembe tablolar çiziyorsunuz, Sayın
Başbakanın konuşmasının arasına iki-üç tane
şey serpiştiriyorsunuz; vatandaş da buradan dinliyor,
bunların hepsini doğru zannediyor.
Arkadaşlar,
eğer bu hedeflerle gidersek, öyle
Tamam, hoş diyoruz, MHPnin 2023
vizyonuna katılmanızı takdir ediyoruz da 2023ü
bırakın, 2013 hedeflerini tutturamayacağız yani gerçekçi
olmamız lazım. Şu anda bu hedefleri tutturamadan, bu rakamlarla
buraya gitmemiz zor. Sadece ben söylemiyorum, sayın bakanlar da ifade
ediyor, ekonomiden sorumlu Bakanımız da dolaylı olarak aynı
şeyi ifade ediyor.
Bizim, gerçekten
yatırım, üretim seferberliği başlatmamız lazım.
Onun için de gelin, bu sanal gündemlerle uğraşmayın. Sayın
Arınçın yaptığı gibi kalkıp yani duygusal
gözyaşlarıyla Dün şöyleydi bugün böyleydi, filancaya çok
üzüldüm, ben de dağa çıkardım. bilmem ne falan demeye
başlarsak bu işin sonu yok. İstiyorsa çıksın, biz de
buradan rahatlayalım, bu tip şeyleri duymayalım yani bence
çıksın mahzuru yok. Yani kalkıp birinin üzerinden, birinin namaz
kılması üzerinden
Onunla mı uğraşacak Hükûmet
arkadaşlar? Ben anlamıyorum. Burada bir sürü kanun bekliyor,
teklifler bekliyor, senelerdir kadük olanlar var, iki dönemdir bekleyenler var;
sıkıştıkça son anda getirip veriyorsunuz.
Gelin,
oturalım, nasıl ki şimdi siz İçtüzük Komisyonu
kuruyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Anayasa Uzlaşma
Komisyonu kuruyorsunuz; ekonomik ve sosyal konularda Türkiyenin temel
sorunlarına ilişkin, Gelin, ey Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımız, Ticaret Komisyonundaki
arkadaşlarımız, şunları bir masaya yatırın,
acil olanları bir çıkaralım. niye demiyorsunuz? Ticaret
Kanununda, Borçlar Kanununda olduğu gibi acil olan bizim hiç ekonomik,
sosyal meselemiz yok mu? Bırakın bu siyasi şeyleri gerçekten
yani gülmeyelim, bunları çıkaralım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Çıkardık, çıkardık.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Bırakalım böyle efendim, filanca falancayla
arkadaşmış da, o dönemde devlet sanki onu
Ya böyle bir şey
olur mu? Hükûmetin üyeleri lütfen gelsin, şurada, Bakanlar Kurulunda bu
işleri bize getirsinler, adam gibi; kanun tasarısı hâlinde ama
teklif değil. Sayın Yeni gülmeyin, sizin imzanızla değil.
Sorumluluğu alacak, varsa bir şey Sayın Bakan imzayı
atacak, hepsi de imzayı atacak.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Milletvekilinin teklif verme hakkı var ya niye vermesin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Sonra orada Recep Beye bir imza attırıp sonra
Ne
olduğundan onun da haberi yok, burada gelince okuyup öğreniyor. Ne
yapsın? Grup disiplini var diyor arkadaşlar, şimdi, nasıl
çalıştığını hepimiz biliyoruz, birbirimizi
kandırmaya gerek yok. Bakın, gerçekten bu işin çözümü için
üretim, yatırım, ihracat seferberliği başlatmamız
lazım. Defalarca söyledim, bu kur rejimiyle kalkıp birbirinize
-Sayın Arınçtan başladık, onunla devam edelim-
çakmanın bir âlemi yok yani aynı Hükûmetin içindesiniz, aynı
kurumlarda çalışıyorsunuz. Dolayısıyla, hep beraber
geleceğiz, sorun neyse bunu ortaya koyacağız. Biz size
söylüyoruz, çözümlerimiz de var. Eğer samimiyseniz, hakikaten 2023te
Türkiye'nin lider ülke olmasını, bölgesinde bir lider ülke
olmasını, -arkasından ileriye doğru geçiyor Sayın
Başbakan, 2071e geçmiş ama 2053 var, fethin yıl dönümü var-
orada da süper güç olmasını istiyorsak bunun tek yolu vardır,
gündelik siyasi söylemlerle, birtakım orayla burayla yapılan
müzakerelerle, pazarlıklarla değil, hep birlikte oturup öncelikli
meseleleri, bu Meclisten millet adına aldığımız
yetkiyi kullanarak iktidarıyla muhalefetiyle çözmek zorundayız. Aksi
takdirde gündelik siyasetle vakit geçiririz. Milleti oyalamaktan vazgeçelim; gelin,
bu hedeflere birlikte yürüyelim.
Bizim
söylediklerimizi de muhalefet söylüyor diye yanlışlamayın
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.
Buyurunuz
Sayın Aksoy.
BDP GRUBU ADINA
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2013 yılı Merkezi Bütçe
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2013
yılı bütçesini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde,
topluma hiçbir yaşamsal alanda özgür yurttaş olma sevincini sunmuyor
çünkü böylesi bir sunum gerçek sosyal demokrat bir anlayışla ancak
olanaklıdır. Sosyal devlet düzeninde, ekonomik refahla birlikte
siyasal haklar da tüm baskılardan uzak, herkes için eşit, halkın
özgür iradesini yansıtacak bir şekilde olmalıdır. Ne
yazık ki tekçi bir siyasetin ürünü olan bu bütçe, özlem duyulan yaşam
düzeyini ve özgür iradeyi yansıtmaktan oldukça uzaktır. Gerek insan
hakları gerekse temel yurttaşlık hakları arasında yer
alan kimlik, dil ve kültür haklarının iç ve evrensel hukuk
normlarıyla korunması doğal bir hak ve demokrasinin
gereğidir ama Türkiyede gerici sistem, demokratikleşmenin bu
doğallığını kavrayamamıştır. Onun için,
AKP Hükûmeti ve daha önceki iktidarlar, yurttaşlık ve birey olma
bilincini siyasi, ekonomik ve bireysel çıkarlar uğruna tebaa
anlayışıyla biçimlendirmektedir. Bu güçler, hukuk ve demokrasiyi
tanımadan hukuksuzluklarını gizlemek için ülkenin ortak
değerler limanına sığınarak devlete sadakat
adına militan vatandaşlıkla var olan devlet
anlayışını sergiliyorlar. Bu bağlamda, askerî ve yargısal
yetkiler de bir tehdit olarak günlük hukuksuzluklardandır. Temel
anlayış bu olunca, doğal sonucu olarak da 2013 bütçesi de
Türkiyenin temel sorunlarına çözüm olmaktan oldukça uzak kalıyor.
İşsizlik,
yoksulluk, bölgeler arası gelir ve gelişmişlik farkları ile
eğitim ve sağlık sorunları her geçen gün daha da
artıyor ve artmaktadır. Hükûmetin ifade ettiği rakamlar
gerçekleri yansıtmadığı gibi pembe tablolar çizmekten öteye
de geçmiyor. Hükûmet, dar gelirli yurttaşlara, çiftçiye, emekçiye ve
memura gerekli önemi vermemiş, devletin güvenliği ve
savunmasını temel almıştır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyedeki adaletsizlik, eşitsizlik ve antidemokratik
uygulamalar sistemin derinliğinde saklıdır. İster
doğu ve güneydoğu deyin, ister Kürt coğrafyası deyin,
isterseniz başka bir isim takın -doğrusu da budur- uygulamalar
hiç değişmiyor. Bölgeler arası derin adaletsizlik ise
asırlık ayrıcalığın ürünüdür. Bu bölgelerde
gerçek işsizlik oranı, emin olun, yüzde 50 dolaylarındadır.
Yıllardır bilinçli politikalar neticesinde ekonomik alanda da geri
bırakılan bölgede, otuz yıldır devam eden şiddet ve
çatışmalı ortamda, yoksulluk ve işsizlik her geçen gün daha
da derinleşmiştir. Bölge halkı için en büyük geçim
kaynaklarının başında gelen hayvancılık ve
tarım, zorla köy boşaltmaları ve yayla yasakları nedeniyle
neredeyse bitme noktasına gelmiştir.
En korkunç tablo
ise halkın üretim ilişkilerinden koparılmış
olmasıdır çünkü bununla bölge insansızlaştırılmak
istenmekte, yurttaş ise köy koruculuğuna, yeşil karta, kömüre muhtaç
edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bölgeler arasındaki gelişmişlik
farkının en çok hissedildiği diğer bir konu ise eğitim
ve sağlık alanıdır. Kürtlerin yaşadığı
bölgeler, sağlık ve eğitim alanında en çok ihmal edilen
bölgelerdendir. Hâlâ birçok il ve ilçedeki hastaneler ihtiyacı
karşılamaktan çok uzaktır. Tıbbi donanımlı
hastaneler, uzman doktor ve sağlık personeli yetersiz kalmakta, bunun
neticesinde bölgedeki halkın sağlık sorunları gittikçe
büyümektedir.
İnsani
yaşam endeksinin en önemli ölçüsü olan eğitim durumu da bölge
açısından ayrı bir paradokstur. Yine, çok sayıda köyde
eğitim ve öğretim, imam ve korucuların eğitmenliğinde
yapılmaya çalışılmaktadır.
Eğitimin
başat sorunu ana dil eğitimidir. Onun inkârı ise insan
haklarının, hukukun ve beşeriyetin inkârıdır çünkü
bilimsel bir gerçek olarak bireyin ana dili, onun 12 yaşına kadar
dünyayı algılayabileceği ve tanıyabileceği yegâne
düşünsel aracıdır. Bu yüzden, Kürt halkının ana dilde
eğitim hakkı meşrudur ve en temel insan haklarından
birisidir.
Ana dil
özgürlüğü, istikrarlı bir ülke yönetiminin, toplumsal
barışın, onurlu yaşamın ve modern hukukun temel
güvencelerindendir. Bakınız, Türkiye'nin tüm cezaevlerinde yüzlerce
tutuklu ve hükümlü, ana dilde eğitim, ana dilde savunma hakkı ve
Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için
altmış sekiz gün bedenlerini ölüme yatırdılar. Açlık
grevi sona erdi, kuşkusuz çok onurlu ve saygın bir direniş
sergilediler ancak bu gerçek vardır ki talepleri hâlâ ortadadır ve
karşılanmamıştır. Onların talepleri bizim de
talebimizdir, bir bütün olarak Kürt halkının talebidir. Bu talepleri
biz de bir kez daha yineliyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit hâlâ devam
ediyor; bu beş yüz dokuzuncu günündedir ve avukatlarıyla
görüştürülmemektedir.
Üstelik, bir
devlet düşünün ki kendi hukukunu kendisi çiğniyor. Yasalarında
yer alan hükmü bir şahıs hakkında uygulamıyor, kişiye
göre hukuk sistemi icra ediyor.
Değerli
milletvekilleri, ana dilde eğitim hakkı Kürt halkının
olmazsa olmazıdır. Bu, uluslararası hukuk tarafından da güvence
altına alınan doğal ve insani bir haktır. Bu, aynı
zamanda Allah tarafından insanlara verilen bir haktır ve bir
zenginliktir. Yasaklanması, hukuka, insanlığa aykırı
olduğu kadar, İslam dinine göre de günahtır.
Bir diğer
konu: Ana dilde savunma hakkı yasa tasarısında eksiktir, bu
şekilde yasalaşması hâlinde hedeflenen yararı da
sağlamayacaktır. Tasarının talepler doğrultusunda
yeniden ele alınarak bir an önce, yani bütçeden hemen sonra
yasalaşması kaçınılmaz olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bir diğer önemli konu ise, bölgede mayınlara verilen
canlar konusudur. Zira, bizzat kendi seçim bölgemde son beş altı ay
içerisinde 10 kişi meydana gelen patlamalardan dolayı
yaşamını yitirdi. Gün geçmiyor ki Kürt coğrafyasında
mayın patlaması ya da arazide bulunan askerî mühimmatın
patlaması sonucu çocuklar yaşamını yitirmesin ya da
yaralanmasın. Özellikle askerî kışlaların yerleşim
yerlerine yakın olduğu yerler ile Irak, İran, Suriye sınırlarına
yakın bölgelerde bu tür olaylar çok sık yaşanmaktadır.
Sadece Doğubeyazıtta son birkaç ay içerisinde 3 kez mayın
patlaması hadisesi yaşandı, bu patlamalarda, çobanlık yapan
2si çocuk 3 kişi yaşamını yitirdi, 6 kişi de
yaralandı.
Bir diğer
önemli konu ise, AKP Hükûmetinin cenazelere olan tahammülsüzlüğüdür.
Ülkede otuz yıldır devam eden bir savaş var ve bu savaşta
on binlerce insan yaşamını yitirmiş, sayı vermek
istemiyorum doğrusu.
Kim olursa olsun,
yaşanan bütün ölümlerden acı duymak, ızdırap duymak
gerekir. Bunu böyle hissetmeyen insanlığından şüphe
etmelidir. Bir gerçek var ki, o da hâlâ genç bedenlerin toprağa
düştüğüdür. Ancak, böylesi bir acı durumda bile AKP, Kürt
halkının acısını yaşamasına bile tahammül
etmiyor. Gözü yaşlı anne ve babaların evlatlarına olan son
sorumluluğunu yerine getirmesine izin vermiyor. Cenaze törenlerine, gaz
bombalarıyla, panzerlerle, tazyikli suyla müdahale ediliyor. Hatta, mezar
yerlerini bile seçmelerine izin verilmiyor. Daha da acısı ve
insanlık dışı olanı ise, gerilla cenazelerine
yapılan işkence ve hakaretlerdir. Bunu söylerken alınan
arkadaşlarımız olur, ama şunu hemen hatırlatmakta
yarar var: Cesetler öyle bir hâle getiriliyor ki yakınları bu
cesetleri teşhis edemiyor, aylarca DNA testi sonuçlarını
bekliyorlar. Bu nasıl bir düşmanlık duygusu, bu nasıl bir
mezalimdir ki ölmüş insanların cesedine dahi en insanlık
dışı uygulamalar yapılıyor. Unutmayalım ki bu
halkın çocuklarına ve ölenlerine yapılan bu zulümler ve
işkenceler her iki halk arasındaki duygusal kopuşu daha da
arttırabilir. Yine, cenaze törenlerine katılanlar tehdit ediliyor,
gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Böylelikle, halk
arasında korku ve panik yaratılmaya çalışılıyor,
halkın kendi çocuklarını sahiplenmesi engellenmek isteniyor.
Ardahanlı
İnan Kanmazın Hacıali köyünde düzenlenen cenaze töreninde de
aynı hukuksuzluklar ve insanlık dışı uygulamalar
görüldü. Daha sonra da alınan görüntülerle, görüntülere takılan
herkes gözaltına alındı. Aynı cenazede bir skandal daha
yaşandı. Köyün resmî imamı, Diyanetten atanan köyün resmî
imamı olmasına karşın, İnan Kanmazın cenaze
namazını kılmadı. Köyün tek imamı olmasına
rağmen hem görevini ihmal etmiş aynı zamanda da İslam
dininin gereğini yerine getirmemiş, günah işlemiştir. Bu
din adamını, yaşamını yitirmiş bir kişinin
etnik kimliği, dünya görüşü veya yasalar karşısında
suçlu veya suçsuz olması, onu ilgilendirmiyor. Bir zorunluluk
Bu
zorunluluk dinî, ahlaki ve yasal olduğu kadar insanidir de. Aynı
şekilde, görevi olmasına karşın, bu imam daha sonra
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL AKSOY
(Devamla)
taziyeye de gitmemiştir. İmam, Allahın
buyruğunu yerine getirmiyor ama albayın, alay komutanının
emrini yerine getiriyor. Bunu belki ilk defa duyuyorsunuz ama bu mutlaka
araştırılmalı ve insanlarımızın, Kürt
halkının kendi evlatlarına sahip çıkması, cenazelerine
sahip çıkması noktasında engeller ortadan
kaldırılmalıdır.
Türkiyede
ölümlerin, adaletsizlerin ve eşitsizliklerin bitmesi amacıyla
hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu.
Buyurunuz Sayın Moroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günlerdir
konuştuğumuz bütçenin halka ve ülkeye yarar sağlayamayan bir
bütçe olduğunu, bütün muhalefet partililerinin eleştirileri ve
önerileriyle, verdikleri rakamlarla ortaya koymuş durumdayız fakat
şu an bir umudumuz var, bu bütçeyle ilgili Maliye Bakanımıza
aktarma yetkisi, eksiltme yetkisi, iptal yetkisi ve devir yetkisi vereceğiz.
Biz de Bakanımıza geçen yıl bu yetkiyi yine vermiştik fakat
bugün önümüze eğer geçen yıl verdiğimiz yetkiyi nasıl,
nerelerde ve ne için kullandığı noktasında bir rapor
gelseydi, bugün vereceğimiz yetkinin -yanlış yapmadan ya da daha
az yanlış yaparak- nasıl kullanabileceğine ilişkin
önerilerimizi daha rahat iletebilirdik.
Gördüğümüz odur ki 2013
yılı bütçesinin 2012 yılından farklı hiçbir yanı
yoktur ve yine halka yoksulluk, halka zam, halka zulüm ve şiddete
ayrılan, savaşa ayrılan bir bütçe olduğunu buradan ifade
ederek, Maliye Bakanının bu yetkiyi ilk önce halkın hak arama
taleplerine karşı, öğrencilerin, işçilerin üzerine
sıkılan biber gazına ayrılan bütçenin iptal edilmesiyle
başlamasını Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekillerinin
bir isteği olarak ileterek başlamak istiyorum çünkü yapılan bir
bütçenin ilk önceki görevi mutlaka halkı yaşatmaya dönük
olmalıdır çünkü yaşam en kutsal haktır ve
insanlarımızı yaşatmadan, onların daha iyi
yaşamasını, yaşarken daha iyi yaşamasını
sağlayamazsınız. Bugün, özellikle son yıllarda
izlediğimiz bütün haberlere, bütün gazetelere
baktığımızda insanlarımızın iyi yaşamayı
bırak, öldüğünü görüyoruz, ölüyor insanlarımız; daha ana
rahmindeyken iyi bakılamadığı için ölüyor, doğduktan
sonra iyi beslenemediği için ölüyor, yer altında maden işlerinde
çalışırken ölüyor, TEDAŞ işçisi olduğu için
ölüyor, demir yolu işçisi olduğu için ölüyor; genç
kızlarımız sevdikleri için, âşık oldukları için
ya da olamadıkları için ölüyor; kadınlarımız
tıpkı Gülşah Öğretmen örneğinde olduğu gibi,
sizin atadığınız valilerin ve emniyet müdürleriniz koruma
vermedikleri için ölüyor ve onlara En fazla ölürsünüz. dendiği için
ölüyorlar. Yani her gün insanlarımız ölüyor. Ve bu bütçede o
insanları yaşatmak için bir parça göremiyoruz. Onun için Maliye
Bakanımızın bu aktarma işlerini, devir işlerini, iptal
işlerini yaparken ilk önce insanlarımızı yaşatmaya
dönük bir aktarma yapmasını diliyoruz. Çünkü, bu iktidar her muhalif
sesi, her aykırı sesi, tıpkı biraz önce bir milletvekili
arkadaşımızın Grup Yoruma yıllardır yapılan
zulmü anlattığı gibi, terör eylemi olarak kategorize ediyor ve
terör eylemi olarak adlandırdığınız her muhalif sesi
yok etmek için bir tarafta KCK davaları, bir tarafta Ergenekon
davaları, bir tarafta Devrimci Karargâh davaları ve hepsinin
şablon olarak uygulaması da aynı; hiçbirinde hukuk, hiçbirinde
adalet, hiçbirinde vicdan yok.
Onun için, ilk
önce bu bütçenin ya da halk için yönettiğini iddia eden bir iktidarın
ilk önce halkı yaşatmaya bütçe ayırması gerektiğini
düşünüyoruz. İstediğiniz kadar istediğiniz alana;
otoyollara, kara yollarına, havaalanlarına bütçe ayırın.
Eğer, ilk önce halkın yaşamasını
sağlayamıyorsanız bu halk için yapılan bir bütçe
değildir.
Geçen hafta
İnsan Hakları Haftasıydı. Bütün dünya artık
devletlerin karnesini insan haklarına verdiği önemle ölçüyor, hem
ekonomik alanda hem siyasi alanda. Bizim almamız gereken ölçünün de bu
olması gerektiğine inanıyorum. Bunun için, hayatta kalmayı
başarabilmiş olanlar için de yapacağınız bir şey
var Sayın Bakan. İnsanların yaşarken daha iyi
yaşaması için -aile sigortası kanunumuz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin raflarında bekliyor- her yoksul insana, bırakın
açlık sınırı altında yaşamayı, evine ekmek
götürebilmesi için, her yoksul aileye en az 600 lira vermeyi getirin kanun
teklifi olarak ve bu yoksul halka verelim ki, bu bütçenin, halk için mi yoksa
halka zulüm eden, halkın vergileriyle dış borç ödeyen,
halkın vergileriyle ülkelerine ve insanlarına savaş ilan eden
bir bütçe olmadığına karar verelim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yine siz, 18
yaşını doldurmuş, askerliğini yapmış,
üniversitesini bitirmiş ama iş bulamamış insanlara
işsizlik sigortasından pay ayırın, aktarın. Onu
otoyollara ayıracağınıza, o işsizlik
sigortasının bütçesine aktarma yapın, o insanlarımıza
işsizlik sigortasıyla katkıda bulunalım.
Yine siz, hiçbir
dahilleri yokken, özellikle sizin Orta Doğuda
uyguladığınız hesapsız kitapsız dış
politikalardan ötürü, Niğdede, Nevşehirde, Tirede, Ödemişte
tarlalarda patateslerini bırakan köylülere yardım edin. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama siz de kalkıp Van Vali Yardımcısının
dediği gibi Ne olur, en fazla patatesler tarlada kalır.
diyebilirsiniz ama sadece patatesler tarlada kalmıyor o zaman Sevgili
Bakan, sevgili arkadaşlarım, can da tende kalmıyor.
Ödemişte, Tirede patatesleri tarlada kaldığı için intihar
eden köylüler var. Bankanın kredisini ödeyemediği için,
komşusundan aldığı borç parayı ödeyemediği için,
pompası sökülüp elektrik borcunu ödeyemediği için, Böyle
yaşamaktansa başım öne eğik olmaktansa ölmek yeğdir.
diyen işçilerin canı tende kalmıyor. Patatesler tarlada
kalıyor ama onların canı tende kalmıyor.
Eğer siz,
bizim verdiğimiz yetkiyi ufacık da olsa halk için kullanmak
istiyorsanız, demir yollarına para aktarın. Ne için? İlk
defa, saman ithal eden bir Hükûmet durumuna geldik sizin izlediğiniz
tarım politikalarından ötürü. Tamam, çaresi var, Bulgaristandan,
Romanyadan saman ithal ediyoruz, edelim ama aynı saman Edirnede 30
kuruş, Tirede 70 kuruş, Ağrıda 90 kuruş. Nedeni ne?
Nakliye giderleri. Önerge verdik, dedik ki: Bu nakliye giderlerini
karşılayın, her yerde 30 kuruş olsun, hatta, daha cesaretli
davranın, biraz da sübvanse edin 15 kuruşa verin samanı. onu da
yapmadınız ama 2005 yılında 84 milyon olan örtülü
ödeneğin 2012 yılında 527 milyon olmasını
sağlarsınız, oraya aktarırsınız. Bu yetkileri veriyoruz
halk için kullanın diye. Onun için umudumuz sizde
Bakanım; sizin vicdanınız, sizin aklınız, sizin
cesaretiniz bir parça olsun bunu düzeltebilirse seviniriz.
Özellikle,
yaşatmakla ilgili insan hakları alanına bir aktarma
yapmanızı istiyoruz ve insanlarımızın
yaşamını engelleyen, yaşarken onların kötü yaşam
koşullarında yaşamasına neden olan ve düşüncelerinden
ötürü yaşama hakkını ihlal eden
yurttaşlarımızın haklarını savunmak için o alana
para aktarmanızı istiyoruz, nedeni de şu: İnsan
hakları bütünüyle, hangi alanda olursa olsun, dinlisi dinsizi,
Hristiyanı Müslümanı, Türkü Kürtü, kızı erkeği
herkes için hak. Konut hakkı, yaşam hakkı, eğitim
hakkı, sağlık hakkı hepsi insan haklarının içinde
ve bunların hiçbirinde iyi durumda değiliz. Ama bu alana para
aktarmanız için ilk olarak şöyle düşünerek başlamamız
gerekiyor: Bizim görevimiz ilk önce insanı yaşatmaktır, sonra
iyi yaşatmaktır.
Sayın Bakan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; yıllardır,
özellikle 12 Eylül 2010dan beri, 12 Eylülle hesaplaşmanın nasıl
olması gerektiğini biz anlatıyoruz ama 12 Eylül referandumunda,
referandumu kabul ettirebilmek için Erdal Ereni anıp gözyaşı
dökenler, Erdal Erenin 17 Aralıkta asıldığını
hatırlamadılar bile çünkü, işleri bitmişti. (CHP
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hiçbiri yoktu.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) - Hiçbiri yoktu, hatırlamadılar da. Ne buradan
gözyaşı döken Başbakan hatırladı, ne aileden, sosyal
işlerden sorumlu devlet bakanı hatırladı ne de diğer
Yani size insanlar kullanılmak için lazım. Bu kürsüden ettiğiniz
Biz hizmet için varız. lafı külliyen yalan. İnsanlar, size
kullanılmak için var. 12 Eylülle yüzleşmek isteyenlerin yapması
gereken ilk iş özellikle bugünlerde- İnsan Hakları
Haftasında bu bütçe görüşülürken, kayıpların önlenmesine
ilişkin 2006 yılında Birleşmiş Milletlerce kabul
edilen, 2011de uygulamaya geçen, 88 devletin kabul ettiği, devlet
tarafından insanların zorla kabul edilmesine karşı
sözleşmeyi hâlâ imzalamadınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Geçen yıl bu kürsüden yine uyardık. Hiçbir
milletvekilinin Ya bu sözleşme nasıl bir sözleşme, bir
açıp bakalım, ona göre biz de bakanımıza baskı
yapalım. dediğini de zannetmiyorum çünkü burada bir ses
çıkarmıyor, çıkmıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bakıyoruz, bakıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) 12 Eylülü anmanın mihenk taşı bunlar
değerli arkadaşlarım.
Zamanım
yetmedi ama bunu söylemeden geçmeyeceğim mikrofonlar da kapansa.
Son söz: Otuz iki
yıldır Berfu Ana oğlunun kemiklerini arıyor, 105
yaşında. Ve onu bu yaşa kadar yaşatan belki oğlunun
kemiklerini bulma umuduydu ama Berfu Ana
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Kimin zamanında?
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Kimin zamanında olursa olsun, on yıldır
iktidardasınız, siz bulacaksınız.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne zaman kayboldu?
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Her zaman da
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Moroğlu
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Berfu Ana 105 yaşında ve artık, hasta,
yatakta; vasiyeti hepimizin üzerindedir. Ben ölürsem gömmeyin, oğlumun
kemiklerini bulunca gömün. diyor. Bu vicdan herkesi yaralar. Bakanı da
yaralasın, sizi de yaralasın ve artık bu kayıpların
üstüne gidin arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar;
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Silivride bulursun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Şahsı
adına Denizli Milletvekili Bilal Uçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Uçar.
BİLAL UÇAR
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 6ncı maddesi
üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz ay
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen ve yasalaşan yeni Büyükşehir
Belediyesi Kanunu ile büyükşehir sınırları il
sınırları olurken belde ve köyler de bağlı olduğu
ilçenin mahallesi hâline gelmektedir. Büyükşehir alanında sunulan hizmetlerin
tek merkezden yürütülmesiyle ortaya çıkan ölçek ekonomileri sayesinde
hizmette etkinlik, koordinasyon ve kalite yükselecek, daha az kaynak ile daha
çok ve daha kaliteli hizmet sunulması mümkün hâle gelecektir.
AK PARTİ
olarak iktidara geldiğimiz günden bu yana ülkemizi kalkındırmak
ve geliştirmek adına attığımız her radikal
adım, daha baştan, muhalefet tarafından aleyhte propaganda
malzemesi yapıldı. Bu, ekonomide, eğitimde, sağlıkta,
ulaşımda vesaire tüm alanlarda böyle oldu. Peki, sonuç ne oldu?
İsrafın önlenmesi, hizmetlerin geçmişe göre en az 10 kat
artması ve neticede vatandaşımızın memnuniyeti. Bunu
her seçimde gördük, yeni Büyükşehir Yasasıyla mahalle ve köye
dönüşecek olan beldelerle ilgili yalan yanlış bilgilerle
vatandaşlarımızın kafası
karıştırılmak isteniyor. Neymiş efendim? Artık,
buralara hizmet gelmezmiş, vatandaş ağır vergilerin
altında ezilecekmiş, toprakları yabancılara
satılacakmış gibi bir sürü akla, hayale gelmeyen yalanlar. Bu
şekilde vatandaşın desteğini alacağını
sananları seçimde yine büyük bir hayal kırıklığı
bekliyor çünkü vatandaş kime inanacağını son on yılda
gördü, geçmişi unutmadı.
Şehir merkezinde
yaşayan vatandaşlarımız hangi hizmeti alıyorsa, 2014
yılından itibaren mahalleye dönüşen belde ve köylerimiz de
aynı hizmeti alacaktır. 2009 yerel seçimleri öncesi 5747
sayılı Kanunla nüfusu 2 binin altında kalan belediyelerin köye
dönüştürülmesi öngörülmüştü. Ancak CHP, her zamanki bildik
muhalefetiyle konuyu Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi,
Danıştay derken 862 belde belediyesinin kapatılmasına
ilişkin kanun yürürlüğe giremedi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her bir beldeye İller Bankasından
aylık, ortalama 50 bin lira geldiğini hesap edersek, beş
yıl içinde bu 862 belediyeye ödenen para 2 milyar 580 milyon TL
yapıyor. Fakat bugün, bu paraların ne kadarı yatırıma
gitti diye dönüp baktığımızda; kaynak teknik personel, araç
gereç yokluğundan dolayı maalesef hizmet olarak vatandaşa
yansımadığını görüyoruz. Birçok belediye, İller
Bankasından gelen paralarla personelinin maaşını ödemekte
zorlanıyor. Hatta, nüfusu 500lere düşen belde belediyelerimiz var.
Hâlâ buna karşı çıkmanın bir mantığı
olabilir mi? Milletin parasının nasıl boşa gittiğini
çok açık olarak ortaya koyuyor bu örnek. Oysa KÖYDES projeleri ile özel
idare yoluyla köylere yapılan yatırımlarla köylerimiz bu beldelerden
daha fazla hizmet aldı çünkü aktarılan para, işçi, memur
maaşına değil direkt hizmete gitti. Bu kapsamda, 7 milyar 850
milyon TL harcama yaparak, elektriği, suyu, yolu olmayan köyümüz
kalmadığı gibi, parke taşı döşenmiş
yollarıyla köylümüz çamurdan kurtuldu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bu beldeler de 2009
yılında köye dönüşmüş olsaydı, yukarıda
belirttiğim para direkt olarak hizmete gidecek ve bu beldeler bugün alt ve
üst yapısı tamamlanmış olarak modern bir çehreye
kavuşacaktı. Maalesef beş yılımızı ve
milletin kaynaklarını heba ettik. Bunu iptal ettiren CHPde bir
şey kazanamadı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Belediye başkanları izliyor sizi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Başka bir şey bilmiyor musun sen?
BİLAL UÇAR
(Devamla) Şimdi yine Anayasa Mahkemesine gideceklermiş. Hizmet
üretmek bizim işimiz, Anaysa Mahkemesine gitmek onların işi ne
yapalım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) O belediye başkanları Yunanistandan mı
geldi Sayın Milletvekilim?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) İcraat yap kardeşim, icraat yap.
BİLAL UÇAR
(Devamla) 2014 yılından itibaren, mahalleye dönüşen beldeler
ile nüfusu 2 binin altında olduğu için köye dönüşen 1.582
beldemiz çok kısa bir zamanda alt ve üst yapısıyla modern
şehirciliğin imkânlarına kavuşacaktır.
112 Acil Serviste
olduğu gibi, kurulacak hizmet istasyonlarıyla itfaiye, temizlik
araçları, teknik arıza ekipleri gibi hizmet birimleri, yirmi dört
saat vatandaşımızın hizmetinde hazır olarak
bekleyecek; kırsalıyla şehir merkezi hizmette eşitlenecek
ve şehir bir bütün olarak kalkınacaktır. Böylece, göçlerle
boşalan kırsal alanlarımız yeniden sağlıklı
yaşam alanları hâline gelecektir. Bu anlamda, hangi partiden olursa
olsun, bugüne kadar zor şartlarda, kısıtlı imkânlarla hizmet
üretmeye çalışan belde belediye başkanlarımıza
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Onu geç, onu geç
BİLAL UÇAR
(Devamla) Bütçemizin hayırlara vesile olması dileklerimle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Uçar.
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Şeker.
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Bütçe Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, bütçenin olmazsa olmazı, mutlaka tasarruf ve gelirlerin de
gerçekçi olması lazım. Bir haftadır dinliyoruz, gelirlerde ciddi
gerçekçilik yok. Maalesef ne OVPye uyuluyor ne
Bu bütçeyle beraber
arkadaşlarımız günlerdir eleştiriyor, hiçbir veriyi
tutturamıyoruz, sıkıntı yaşıyoruz.
Tasarruf çok
önemli; ben bugün size önce bu tasarruftan bahsedeceğim, sonra da gelirle
ilgili bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Geçen gün,
değerli milletvekili arkadaşlarım, Gaziantep Üniversitesinin
açılış töreni yapıldı, akademik açılış
töreni. Ne zaman? 14 Aralık 2012 günü. Gaziantep Üniversitesi 17 Eylül
2012de akademik çalışmasına başlamıştı.
Bakanlar geldi, bürokratlar geldi, uçaklar geldi, Gaziantepte ciddi
şekilde bir masraf edildi.
Sayın
Bakanım, kamu tasarruf etmediği müddetçe, bu bütçede çok ciddi
sıkıntılar olacak. Önce kamu tasarruf edecek, sonra da halk
tasarruf edecek. Tasarrufu olmayan toplumlar başkalarının paralarını
yiyerek maalesef çok ciddi hüsran yaşarlar bu işin sonunda.
Gelelim gelirlere:
Sayın Bakanım, Emlak Gayrimenkul Yatırm Ortaklığı
diye bir şirketiniz var. Bu şirketin arsaları var, bu
arsaları kâr ortaklığıyla bazı firmalara veriyor, bu
firmalarda kâr ortaklığı karşılığı
anlaşmalar sağlıyor, bu firmalar da o inşaatları
yapıyor. 2004ten beri yapılan ve bu işi alan firmalardan büyük
bir çoğunluğu arsa satış rakamlarını, gelir
defterlerinde, Emlak Gayrimenkul Yönetim Ortaklığının gelir
defterinde bu rakamlar 265 bin, 275 bin, 300 bin gibi gözüküyorsa da, tapu
değerleri 20 bin lira, 30 bin lira gözükmektedir. Burada, sözleşmede
bu şirketlere şöyle deniliyor: Bütün yükümlülükler yükleniciye
aittir. Yani Vergisi, sigortası, bütün problemler ve
sıkıntıları bu şirketler karşılayacaklar.
denilmesine rağmen, bu şirketler maalesef Emlak Gayrimenkul Yönetim
Ortaklığı tarafından kollanmışlardır. Sorduk
müdür arkadaşlarımıza Niçin böyle yaptınız? Biz
Maliye Bakanlığından mukteza aldık. diyorlar. Sayın
Bakanım, 265 bin liraya satılmış bir evi 30 bin lira
gösterirseniz, onun arsa vergisi 3,30la çarptığınızda çok
düşük rakamlar yapar. Bu para kimin cebine giriyor? Bu para, o ihaleyi
alan şirketlerin cebine giriyor. Anlı şanlı şirketler
Ataşehirde 10 bin tane konut yapmışlar ve bu paraları
maalesef eksik ödemişler. Ha, başka inşaat yapan firmalar var
mı orada? Var, onlar da düzgün ödemişler. Düzgün ödeyen bu firmalar
sattıkları değeri göstermiş, bunun üzerinden bu vergileri
ödemişler ama maalesef o firmalara bir daha hiç ihale verilmemiş. Burada
bir terslik var. Eğer gelirlerini bu ülke düzgün yapamazsa, birilerine
gelirlerini peşkeş çekerse bu işin sonu çok kötü olur.
Sayın
Bakanım, bu konuyu inceleyeceğinize eminim, bu konuyla ilgili
çalışma yapacağınıza eminim. Bunlarla ilgili elimizde
çok ciddi başka belgeler de var, onların bütçeyle ilgisi
olmadığı için burada bahsetmeyeceğim, onları da
araştırıyoruz ayrıca.
Yine, sigorta
primleriyle ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Ama bu firmalar bu
ihaleleri alırken çok ciddi şekilde burada bu vergi
kaçakçılığını maalesef yapmışlar. Burada
kayıp kimin? Burada kayıp kamunun, devletin çok ciddi kaybı var.
Bu işi doğru yapan firmalar 6 bin lira, 7 bin lira, 8 bin lira o
günkü koşullarda para öderken arsa değeri üzerinden yüksek
gösterdikleri için, diğer firmalar 3 bin lira, 2 bin lira ödemişler.
1.000 liranın altında ödenen de çok ciddi tapu var. Ben size o
bilgileri ve belgeleri de vereceğim. Elimde tapunun kayıtları da
var. Emlak Konut Gayrimenkul Yönetim Ortaklığının yine gelir
defterindeki rakamlar da var. Bu iki rakamı
karşılaştırdığınızda çok ciddi
uçurumlar görmekteyiz.
Sayın
Bakanım, bu ülkenin gelirlerinden çaldırırsak ve tasarruf da
yaptırmazsak maalesef bu bütçeyi bir araya getiremeyiz.
Hepinize
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şeker.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
tüm bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarında
kiralık kullandıkları kamu hizmet binaları vardır. Bu
binalara toplam ne kadar kira ödenmektedir? Bunları kiralamak yerine,
TOKİ neden yapmıyor? Oysa ki TOKİ okul yapıyor, hastane yapıyor,
cezaevi yapıyor. Gıda, Tarım ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
yeni bina yapıyor ama yine de kiralama yolunu seçiyor. Buradaki amaç
nedir? Birilerini zengin etmek için mi bunlar ısrarla kiralık
binalarda oturmaya devam ediyorlar? Bir, bunu sormak istiyorum.
Diğer bir
sorum da: Geçen yılki bütçe konuşmanızda akaryakıt
üzerindeki vergilerden bahsederken Türkiyenin orta sıralarda
olduğunu ama düşüleceğini ifade etmiştiniz ama bu yıl,
tekrar bu dolaylı vergiler arttı. 2013te de dolaylı vergileri
yeniden artıracak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kuvvetler
ayrılığı size engel mi Sayın Bakan?
Soru 2: Eşit
işe eşit ücret ödenir. ilkesiyle yola çıktınız.
Şu anda Mecliste çalışan, karşımızda bulunan
stenograflar aynı maaşı mı alıyor? İçeride
bulunan kavaslar aynı ücreti mi alıyor? Dışarıda
hizmet sunan çaycılar aynı ücreti mi alıyor? Yani çaycı,
birden fazla farklı ücret alıyor. Kavaslar farklı ücret
alıyor. Şoförler aynı işi yapıyor, farklı ücret
alıyor. Ayakkabı boyacısı arkadaşlar aynı
işi yapıyor, farklı ücretler alıyor yani birden fazla
ayakkabı boyacısı var, farklı farklı ücretler
alıyor. Aynı şekilde, emniyet mensubu polislerle karakolda görev
yapan farklı, Mecliste görev yapan polis farklı, Başbakanı
koruyan farklı, Cumhurbaşkanını koruyan farklı,
tanıkları Tanık Koruma Yasasına göre koruyan farklı
Bu anlamda, bunların hepsi aynı işi yaptığı hâlde
farklı farklı ücret alması adaletsizlik doğurmuyor mu?
Toplumda ayrıştırma yaptığını
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, 2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesiyle aktarma yetkisi aldınız. Bu yetkinizi, Elâzığ
ilinde 2005 yılından beri devam eden ancak ödenek yokluğu
nedeniyle bitirilemeyen Elâzığ kültür merkezi inşaatı için,
yine, Kekliktepe kavşağı inşaatı ödenek yokluğu
nedeniyle durma noktasına gelmiştir; Elâzığ-Bingöl-Diyarbakır
yollarının kavşağı konumunda olan bu inşaatın
bitirilmesi için de bu yetkinizi kullanacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Sayın
Şeker
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, ürettiğimiz benzinin yarısını ihraç ediyoruz
kullanmadığımız için. 4 lira 60 kuruşa vatandaşa
sattığımız benzini 1 lira 43 kuruşa ihraç ediyoruz. On
ayda 2,5 milyon ton, yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat
yapmışız. ÖTVnin yüksek oluşundan dolayı
vatandaş maalesef ya gaz kullanıyor ya motorine dönüyor ve benzini kullanmıyoruz.
Burada bir vergi indirimi düşünüyor musunuz, yoksa 1 lira 43 kuruşa
başkalarına satmaya devam edecek miyiz?
Yine, 1
kuruşluklar var biliyorsunuz. Bunların da maliyeti 1 lira 92
kuruş ve piyasada bulunmuyor. İddia edilen şu: Bunlar eritilerek
vatandaş tarafından kâr amaçlı kullanılıyor. Bununla
ilgili bir çalışmanız var mı?
Cevap verirseniz
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şeker.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, enflasyonu
köylünün ürettiği ürünlerin fiyatını düşürerek
aşağıya çekiyorsunuz ama köylünün kullandığı
bütün girdilere zam yapıyorsunuz. Gariban köylü, bu şartlar
altında üretimi nasıl devam ettirecek?
Yine,
gelişmiş ülkelerde tarım kesimini kaderiyle baş başa
bırakan bizim dışımızda herhangi bir ülke var
mıdır?
Bütün enerji
girdilerine yüzde 10 zam yapıldıktan sonraki ay enflasyon
oranını yüzde 0,8 olarak açıklamayı başaran
TÜİKe herhangi bir ödül verdiniz mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Son beş
yılda gelir ve kurumlar vergisinin incelenme oranı kaçtır?
Özellikle Albayraklar, Çalıklar ve sizin zamanınızda çok
büyüyenlerin hesapları incelenmiş midir, sonuçları nelerdir?
Kurumlar vergisi
oranının yüzde 30dan yüzde 20ye indirilmesi nedeniyle TELEKOMun ve
yabancıların elde ettiği bankaların kurumlar vergisinden ne
kadar avantajları vardır? Tek tek istiyorum.
Atanmayan
öğretmenlerin atamasını niye yapmıyorsunuz?
Bir de,
kaçakçılığı önlemek için en önemli şey Nereden buldun
kanununu çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Son yıllarda
milyarderlerin sayısı çok arttı. Bu serveti artanların
hesaplarını incelediniz mi, kaynakların nereden geldiğini
öğrendiniz mi?
Kamu İhale
Kanunuyla ilgili yaptığınız konuşmada diyorsunuz ki:
Efendim, biz, işte 12 katrilyonluk -Kamu İhale Kanununda- özel
pazarlıkla aldık. Bu, az rakam değil. Ayrıca TOKİnin
hesaplarını bir inceleyin, oradaki ihalelerin yüzde 90ı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hizmet binalarının kiralanması hususu tekrar
soruldu. Önce ben müsaade ederseniz bu kiralamalar için ne kadar para ödeniyor
onu açıklayayım: 2011 yılında hizmet binası
kirası olarak 215 milyon lira harcanmış, 2012 yılında
konulan ödenek 207 milyon lira. Yıl sonu tamamlanmadığı
için size nihai rakamı veremiyorum ama sonuçta önemli rakam, yani 200
milyon liranın üzerinde. Neden? Az önce de ifade ettim, değerli
arkadaşlar, kanunlarla yeni birimler kuruyoruz. Dolayısıyla, bu
birimlere hemen bir günde bina inşa etmek mümkün olmuyor, bazen binalar,
yani boş binalar bulunamıyor. O nedenle kiralamak zorunda
kalıyorlar. Bu kiralamalar için tabii ki bir izin süreci söz konusu. Biz
TOKİye peyderpey bu binaları tabii ki yaptıracağız, o
konuda bir sorun yok. Burada hiç kimsenin zengin edilmesi de söz konusu
değildir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Dolaylı vergiler 2013 yılında
artacak mı? Biz tabii ki 2013 yılında maktu olan, yani oransal
olmayan, Türk lirası cinsinden enflasyona karşı erime
potansiyeli olan vergileri en az enflasyon kadar artırmak
durumundayız. Dolayısıyla, onu açık ve net olarak
söylüyorum ama onun dışında bir düzenleme olur mu şu an
itibarıyla programlanan bir şey söz konusu değil.
Sayın Tanal,
kuvvetler ayrılığı benim için hiçbir engel değil.
Eşit işe
eşit ücret konusuna gelince: Herhangi bir bakanlıkta şube
müdürleri aynı maaşı alıyor, (9/1)indeki memur aynı
maaşı alıyor, daire başkanı aynı. Daha önce
almıyordu, daha önce Tarım Bakanlığındaki bir daire
başkanıyla, diyelim ki Hazinedeki bir daire başkanı çok
farklı düzeylerde maaş alıyordu. Bizim eşit işe
eşit ücretten kastımız, bütün kurumlarda aynı unvan,
aynı kademe, aynı derecede olan herkesin aynı maaşı
alması hususudur.
Elâzığ
ilinde 2005ten beri tamamlanmayan kültür merkezi veya kavşaklar
Tabii
ki bunların önceliklendirilmesi hâlinde biz mümkün olduğunca tabii ki
ilave aktarımlar eğer kaynak kalırsa yapıyoruz.
Onların önceliklendireceği bir husustur. Tabii ki Türkiyedeki bütün
mikro düzeydeki işleri birebir takip edip onların
önceliklendirilmesini benim yapmam doğru olmaz. İlgili bakanlık,
arkadaşlarımız yaparlarsa biz tabii ki kendilerine zaman zaman,
imkânlar çerçevesinde, ilave kaynaklar sunuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Şekerin dediği doğrudur. Türkiyede
son yıllarda LPGli ve dizel araç kullanımı son derece
hızlı bir şekilde artmaktadır yani
vatandaşımız onları daha ekonomik bulduğu için, daha
tasarruflu bulduğu için bu türden araçlar almaktadır. Bundan
dolayı Türkiyedeki arz-talep dengesinde -benzin için ben
konuşuyorum- benzinin ihracına yol açan
Talepte bir düşüş
söz konusu ama bundan dolayı da bizim şu an itibarıyla bir vergi
indirimi de gündemimizde yok.
Madeni para
konusunda bir yorum yapmayacağım çünkü ona ilişkin önümde bir
veri yok.
Değerli arkadaşlar,
enflasyon, tarımsal ürünlerin fiyatı düştüğü için
düşmüyor. Enflasyonun alt kalemlerine bakarsanız hizmetlerde de,
diğer sektörlerde de fiyatların çok daha makul düzeyde
arttığını... Şimdi, geçen sene enflasyonun yüzde 10,5;
yüzde 11lere çıktığını rapor eden aynı
TÜİK. Bu sene enflasyonun düştüğünü ifade eden aynı
TÜİK. Niye? Bu sene talep zayıf, bu sene kurda bir hareketlilik yok,
bu sene bütün bu faktörlerden dolayı tabii ki enflasyon bir
düşüşe geçmiştir. Yani bunu TÜİKin kredibilitesini, TÜİKi
burada hırpalayarak
Ben doğru bir noktada olduğumuzu
sanmıyorum.
Sayın Genç,
gelir ve kurumlar vergisine ilişkin incelemeler bir
çalışmayı gerektiriyor. Arkadaşlar incelemeyi yaparlarsa,
daha doğrusu bana kaç inceleme raporu yazıldığını
derlerse size söylerim. Yalnız şunu açık ve net olarak
söyleyeyim: Vergi kanunun mahremiyetle ilgili maddesinden dolayı hangi
firması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu mahremiyetle ilgili
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Genç, hangi firmaları
incelediğimizi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sıkıntıları mahremiyetle örtemezsiniz.
Doğal gazı soruyoruz mahremiyet, ihaleleri soruyoruz mahremiyet
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakika daha süre verirsem olur mu?
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi Sayın Başkan,
tabii Sayın Genç dinlerse kendisinin sorusuna cevap vereceğiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Verin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Vergi mahremiyeti nedeniyle biz
herhangi bir firmanın, kimlerin incelendiğini söyleyemeyiz. diyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben vergiciyim, vergi mahremiyetini
biliyorum. Niye vergi incelemesini bildirmek vergi mahremiyetine giriyor?
Doğal gaz diyoruz, Mahremiyet diyorsunuz
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bu, diğer sorularınıza
yani TELEKOMdur, yabancı şirketler
Değerli arkadaşlar,
eşitlik ilkesi gereği eğer vergileri düşürürsek bütün
şirketler için geçerlidir yani yabancılar için ayrı vergi,
yerliler için ayrı vergi düzenlemesini yaparsak zaten Anayasaya
aykırı olur, eşitlik ilkesine aykırı olur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne kadar avantaj sağlayacak, onu sordum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) 357 bin öğretmen ataması
yaptık. Evet, gerçekten ihtiyacımız olan öğretmenleri
atıyoruz, 2012 yılında rekor düzeyde öğretmen ataması
yaptık.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ıncı madde kabul edilmiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
7inci maddeyi
okutuyorum:
Diğer bütçe işlemleri
MADDE 7- (1)
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin
38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı)
tertibinde yer alan ödenek, bu Program kapsamında lisansüstü eğitim
veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında
kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve
öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle
ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan
ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir,
diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim
kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 44
üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri
ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi
uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim
kurumları bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil
edilen bu tutar ve gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir
olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı
olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir
gerçekleşmelerine göre kullandırılır.
(3) Öz gelir karşılığı olarak ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (09.6.0-Eğitime yardımcı hizmetler fonksiyonu
altında öz gelir karşılığı tefrik edilen
ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.
(4) Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca
yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya
bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava
taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim
müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay,
astsubay veya erlere yapılan giderler
karşılığında ilgili devletlerce ödenen tutarları,
c) Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim
müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci
ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili
devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen
tutarları,
ç) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek
havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek
tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel
bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı idare
bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle
ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili
İdris Baluken.
Buyurunuz
Sayın Baluken.
BDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
7nci madde
üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii hem bütçe görüşmelerinin
sonuna geldik hem de 2012 yılının artık sonuna doğru
yaklaşıyoruz. Özellikle bir yıl boyunca Mecliste neler
yaptık, bununla ilgili burada çok detaylı tartışmalar
yapamıyoruz, yapamadık. Maalesef, öylesi bir düzeyi bu Mecliste
tutturamadık.
Bizim, BDP olarak
şöyle bir sıkıntımız var: Biz medyada da kendimizi çok
rahat ifade edemiyoruz. Çünkü, medyada daha çok bize yönelik bir sansür
kampanyası var ya da haberler veriliyorsa daha çok karalama
kampanyaları, itibarsızlaştırmaya yönelik; kamuoyuna, halka
yanlış aktarılan bilgilerle sürdürülen kampanyalar şeklinde
maalesef medyada yer alıyoruz. Bu nedenle ben, özellikle bu saatte,
Türkiye halklarına, bir yıl boyunca BDP Parlamento Grubu neler
yaptı, Mecliste neler yaptı, siyaseten neleri yapmak istedi,
getirmiş olduğu öneriler ne kadar dikkate alındı, biraz
bunları paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Ekim 2011 ile Eylül 2012 arasında 1.121 soru önergesi
verdik, 69 kanun teklifi, 227 araştırma önergesi, 1 genel
görüşme, 2 gensoru, Genel Kurul konuşmaları ve kürsüyü
kullanmayla ilgili diğer şeylere burada girmiyorum.
Bakın, 44 kez
Danışma Kurulu çağrısı yapmışız, 44 kez
araştırma önergesi indirmişiz; bütün araştırma
önergelerimiz reddedilmiş. Yani BDP siyaset yapmıyor, BDP çözümün
bir parçası olmuyor. diyen arkadaşlara bu tabloyu bir
düşünmelerini tavsiye ediyorum.
Burada
yapmış olduğumuz gündem dışı konuşmalardan
25i bakın neyle ilgilidir: Kadına dönük şiddetle mücadele,
kadına yönelik şiddet N.Ç. olayı, Van depremi, Türkiyenin Orta
Doğu politikası, basın özgürlüğü, Hrant Dinkin ölüm
yıl dönümü, Silopi kayıpları, Mardin hakkında, Dünya Ana
Dil Günü hakkında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında, Batman
Nevrozunda kendisine yönelik saldırı yapılan Ahmet Türkün
konuşması, BDPli belediyelerin kapatılan eğitim destek
evleri hakkında, Muş ilinin sorunları, İstanbulun
sorunları, Deniz Gezmişin idamı, Urfadaki tutuklamalar,
Karsın sorunları, Ahmet Arifin ölüm yıl dönümü ve liste bu
şekilde uzuyor; yani Sosyal sorunlara, toplumsal sorunlara BDP ilgi
göstermiyor, BDP Türkiyeyle ilgili genel sorunlara ilgi göstermiyor. diyen
arkadaşların özellikle bu bahsetmiş olduğum çalışmaları
dikkate almasını ben rica ediyorum.
Bakın, bu
dönem içerisinde Meclise 227 araştırma önergesi vermişiz.
Araştırma önergelerimizin konu başlıkları şöyle:
Bağımsız yargı sorunları, basın özgürlüğü,
emeklilerin yaşadığı sorunlar, tüketici hakları,
hakikatlerin araştırılması komisyonu, ana dil
yasağı, Kürt sorunu, faili meçhul cinayetler, asker intiharları,
Dersim katliamı, cezaevlerinde yaşanan sağlık
sorunları, KCK operasyonları, engellilerin sorunları, GAP, çevre
sorunları, HES projeleri, yoksulluk, eğitim, sağlık,
kadına yönelik şiddet, atanamayan öğretmenlerin sorunları,
hayvancılık sektörünün sorunları, işsizliğin
nedenleri, iş kazaları, zorunlu göç, trafik kazaları, demokratik
özerklik projesi, sendikal örgütlülüğün önündeki engeller, asgari
ücretteki adaletsizlikler. Bunların oranlarına ben girmiyorum ama
sadece şöyle söyleyeyim: Verdiğimiz araştırma önergeleri
içerisinde en yüksek oranı yüzde 17 ile çevre sorunları ve afetle
ilgili mevcut sorunların aşılması teşkil ediyor.
Değerli
arkadaşlar, buraya getirdiğimiz grup önergelerinin tamamı Genel
Kurulda reddedildi. Bakın, bunların konu
başlığını söyleyeyim, bu konu
başlıklarıyla ilgili ülkede bir yıl boyunca hangi sorunlar
yaşandı onun da takdirini size bırakıyorum: Basın
özgürlüğünün önündeki engeller, biber gazı, plastik mermilerin yol
açtığı yaralanmalar ve sorunlar. Onlarca
vatandaşımız bu sorundan dolayı yaşamını
yitirdi. Enerji alanında yaşanan sorunlar, bağımsız
yargı sorunları ki herhâlde bu Mecliste bulunan bütün parti
grupları aynı şeyi düşünüyorlar, bağımsız
yargıyla ilgili kaygılarını dile getiriyorlar.
Hayvancılık sektörünün sorunları, JİTEM ve güneydoğudaki
faili meçhuller, genel bilgi toplama mevzuatı, telif hakları,
balıkçılık sektöründen tutalım da HES projelerinin olumsuz
etkilerine, pancar üreticilerinin sorunlarından tutalım da TOKİ
uygulamalarına kadar, iş kazaları ve meslek
hastalıklarına kadar, cari açığa kadar, hekim ve
sağlıkçılara yönelik şiddete kadar, okullarda meydana gelen
kazalara kadar bu parlamento grubu sayısız çalışmaya imzasını
attı. O çalışmayı Mecliste ortaklaştırmak üzere
Genel Kurula getirdi ama getirdiği çalışmaların maalesef
hiçbir tanesi iktidar partisi tarafından ya da Genel Kurul tarafından
kabul görmedi.
Bakın, 69
kanun teklifi vermişiz. Bu kanun tekliflerinde, şu anda yine ana
başlıklarla söyleyeyim: Uzun tutukluluk sürecinin
kısaltılması, bununla ilgili Adalet Bakanı dâhil olmak
üzere bu ülkede rahatsızlığı olmayan hiç kimse yoktur,
hiçbir milletvekili herhâlde çıkıp da bu uzun tutukluluk süresinden
rahatsız olmadığını ifade etmez diye düşünüyoruz.
Düşünce,
örgütlenme ve siyaset özgürlüğünü engelleyen TCK ve CMKda
değişiklikler, TMKnın kaldırılması. Daha dün,
Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, özellikle
TMKyla ilgili siyasi partilerden herhangi bir teklif
almadığını, bu konuda yapıcı birtakım
çalışmaları beklediklerini ifade etti. Ancak biz TMKyla ilgili
buraya 10a yakın kanun teklifi getirmişiz, maalesef hiçbir tanesi
dikkate alınmamış.
Cinsel suçlara yönelik
ceza artırılması, vicdani ret hakkının tanınması,
altmış beş yaş maaşında yeni düzenleme, TSK
İç Hizmet Kanununda değişiklik, Kürtçe propaganda
yasağının kaldırılması, Dersim adının
iade edilmesi, işsizlik sigortası, Maden Kanununda
değişiklik, cemevlerinin ibadete açılması
Listeyi
çoğaltabiliriz ancak süremiz kısıtlı olduğu için
şunu ifade etmek istiyorum: Bu ülkenin bir bütün olarak hangi
coğrafyasında sorun yaşanmışsa BDP o sorunun takipçisi
olmuş, o sorunun çözümü için Genel Kurulu göreve
çağırmış ama maalesef burada dile getirdiği öneriler
hiçbir şekilde de dikkate alınmamış.
Değerli
arkadaşlarım, 1.121e yakın soru önergesi verdik. Bu soru
önergelerine zahmet edip de hiç cevap vermeyen bakanlar var, Hükûmet
yetkilileri var. Bu konuda tabii, Meclis Başkanlığının
da önemli bir sorumluluğu var; İç Tüzüke uygun olarak bu soru
önergelerine cevap verip vermemenin bakanların keyfiyetiyle alakalı
olmadığını Meclis Başkanlığının
denetlemesi gerekiyor.
Süremiz iyice
kısıtlandı. Bakın, BDP barış için ne
yaptı? sorusu var. Sadece 14 Şubattaki bir grup
konuşmasından başlıklar vereceğim. Şöyle
demişiz: Türkiyedeki demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü için
özel yetkili mahkemeler tümden kaldırılmalıdır, Terörle
Mücadele Kanunundaki antidemokratik hükümler ayıklanmalıdır,
Kürt sorununun çözümünde siyasi desteğe sahip, özel yasayla bir
barış komisyonu kurulmalı, barış komisyonu bütün
taraflarla açık görüşmeler yapmalı, hükûmete ve Meclise öneriler
sunabilmelidir. İfade, örgütlenme, basın özgürlüğü önündeki
engeller kaldırılmalı, siyasi tutuklamalar bitirilmeli,
Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı -müzakerelerin
önünün açılması gerekir- operasyonlara son verilmeli, PKK
silahlı faaliyetlerini durdurmalı. Yeni anayasa
çalışmaları esaslı, özlü şekilde
hızlandırılmalı.
Bu önerilerimiz
bir yıl boyunca dikkate alınmadı. Gelinen aşamada,
yapamadığımız bu işlerden dolayı sonuç, kan,
gözyaşı, acı, cezaevi, tutuklamalar, ölümler ve maalesef bu
ülkenin kanayan yarası oldu. Şimdi, yeni bir yıla girerken
tekrar bu hususlarla ilgili bizim oturup düşünmemiz lazım.
Burada dile
getirilecek çok şey var ama iki hususu özellikle belirtmek istiyorum.
Bakın, hazine yardımı konusu var. Demokratik siyasetle ilgili
bir değerlendirme yaptığınız zaman adil olun. 2008 ile
2011 döneminde AKPye verilen devlet yardımı -eski parayla
söylüyorum- 396 trilyon 187 milyar lira; CHPye verilen yardım 170 trilyon
531 milyar lira; MHPye verilen yardım 121 trilyon 303 milyar lira.
Parlamentoda grubu bulunan BDPye ve Parlamentoda grubu bulunmayan 24 siyasal
partiye tek bir kuruş aktarılmamıştır.
Vicdanınızda eğer bu tabloyu kabul ediyorsanız söyleyecek
bir şeyimiz yok ama vicdanınızda kabul edip de gereğini
yapmıyorsanız bizim vergilerimizden...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) ...almış olduğunuz bu devletin
paralarını biz sizlere helal etmiyoruz.
Burada yine seçim
barajıyla ilgili çıkardığımız bazı
şeyler vardı, onları yetiştiremedik. Daha sonraki Genel
Kurul çalışmalarında onlarla ilgili tabloları da
getireceğiz.
Kısacası
şunu söylemek istiyoruz: Demokratik siyasetin önünü açmak
istiyorsanız bir yılın öz eleştirisini yapıp
önümüzdeki yılın planlamasını da iyi düşünmeniz
gerekiyor.
Bu temennilerle
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Buyurunuz
Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe kanun tasarının 7nci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
2013 bütçesinin
birçok bölümü Meclisimizde artık görüşülmüştür. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının 11inci bütçesi de önümüzdeki
perşembe günü Mecliste kabul edilecek ve kanunlaşacaktır.
Bütçe
görüşmeleri çok önemlidir. Kamuoyu bütçe görüşmelerini yakinen takip
ediyor, TRT 3ten yapılan yayını takip eden çok sayıda
vatandaşımız vardır. Bu takipte esas olan da her sosyal
kesimin bütçede nasıl yer alacağı, sorunlarına nasıl
bir çözüm bulanacağı şeklindedir. Ancak bütçe görüşmeleri
heyecansız ve sönük geçmiştir. Bizlere ulaşan mesajlar
doğrultusunda halkın hiçbir sorununa çare
olunamamıştır. Ancak Sorunlar çözülüyor, her şey normal,
güzel. Şeklinde, bakanlar tarafından, içi dolu, şatafatlı
sözlerle mesajlar verilmiştir. Ülkemizin her tarafından
insanlarımız telefon ediyor, mesaj gönderiyorlar. Esnaf, çiftçi,
köylü, memur, emekli, sosyal katmanların hepsi hâllerinden maalesef
şikâyetçidir, dertlerine çare arıyorlar ama çareyi bulamıyorlar.
Sonuçta ne oluyor? Umutları kırılıyor ve psikolojileri
bozuluyor.
Anadoludaki
esnafların büyük bir kısmı kepenk kapatırken Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının süpermarketler kanununu neden
çıkarmadığını bir türlü anlayamıyor. Emekli,
İntibak Kanununa umudunu bağlamışken İntibak
Kanununun tam olarak çıkmamasından dolayı umudunu kesmiş
ve kara kara düşünür hâle gelmiş durumdadır.
Memur kredi ve
kartzede durumundadır. Memurlar neredeyse almış oldukları
ev kredisinden tutun da diğerlerine kadar ödeyemiyorlar, kartların
hepsi neredeyse icra dairelerine doğru süratli bir şekilde gidiyor.
İşçi
işini kaybedeceği korku ve endişesi içerisinde her geçen gün bir
önceki günü arıyor.
Sayın
milletvekilleri, bütçenin 7nci maddesi YÖK bütçesinin öğretim üyesi
yetiştirme programı ve tertibinde yer alan ödenek ve Millî Savunma
Bakanlığı, silahlı kuvvetler ve NATO'ca
kullanılabilecek olan yedek hava alanlarının bakım ve
onarımları için ayrılan ödenek tutarları ile ilgilidir.
Konu üniversiteler olunca ilk defa insanın aklına,
ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirme ve ulusal ve
uluslararası alanlarda bilimsel araştırma, yayın ve
danışmanlık görevi olan üniversite öğretim
elemanlarının sorunları gelmelidir.
Eğitim gelecek için bir yatırımdır.
Eğitimle ilgili her konu önemsenmeli ve gereği de mutlaka
yapılmalıdır. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin on bir
yıllık iktidarında unutulan ve mağdur bırakılan
meslek gruplarının başında üniversitedeki öğretim
üyelerinden sade memura kadar çalışanlar gelmektedir.
1.017 öğretim elemanı arasında yapılan
araştırmada en önemli sorunlar olarak şöyle
sıralanmış olduğunu görüyoruz: Ücret düşüklüğü
yüzde 52,5; yükselme zorlukları yüzde 22,6; çalışma
koşullarındaki ağırlıklar yüzde16,9; prestij
kaybetmesi yüzde 8 olarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya
katılan öğretim elemanlarının yarısından
fazlası en önemli sorunlarının ücret düşüklüğü
olduğunu ifade etmişlerdir.
Bugün öğretim üyelilerimiz,
çalışanlarımız çok mağdurdur. Araştırma
görevlileri 2.200 lira, yardımcı doçentler 2.600 lira civarında
maaş almaktadırlar. Bu rakamlar çok yetersizdir. Bu insanlar
üniversitede nasıl çalışacaklar, nasıl geçimlerini temin
edecekler? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu meslek grubunu
maalesef yok saymış ve mağdur etmiştir.
Öğretim elemanlarının yaklaşık
beşte 1i akademik kariyerlerindeki yükselme zorluklarından
şikâyetçidirler. Bu insanların sesini neden duymuyorsunuz? Her yere
kadro açıyorsunuz da bu meslek grubuna neden açmıyorsunuz,
mağdur ediyorsunuz; anlamak mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, ağır mağduriyet
içerisinde bulunan öğretim elemanları için yapılan bir anket
çalışmasında öğretim elemanı olmaktan memnun olma
durumu incelenmiş, yüzde 66,8'i evet derken yüzde 33'2si maalesef
Hayır, memnun değilim. demiştir. Bu önemli bir orandır.
Bu meslek grubu çok ağır şartlarda, çok önemli görevler yapmaktadır.
Maliye Bakanlığı başta olmak üzere Hükûmet, bu
insanları mağdur olmaktan, yok saymaktan artık vazgeçmelidir
çünkü öğretim elemanı ücretlerinin düşük olması, bu
mesleği cazip meslek olmaktan çıkarmaktadır. Bu durum,
yetişmiş, başarılı öğretim
elemanlarının diğer istihdam alanlarına kaçmalarına
yol açmaktadır.
Son yıllarda
yüksek lisans öğrencilerinin sayısında önemli derecede
düşüşler görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, yüksek lisans ve
doktora yapmanın kişiye getirdiği hiçbir avantaj
olmamasıdır. İşe girmede hiçbir önceliği olmayan
yüksek lisans öğrenimi, 23-24 yaşından sonra bir daha iki üç yıl
maddi külfet getirmektedir. Bu bağlamda, yüksek lisans öğrenimi
kayıp olarak değerlendirilmektedir. Bundan dolayı da uzun
vadede, yüksek lisans öğrencilerinin istihdam ve burs sorunu
çözümlenmelidir. Kamuda işe girerken de en azından bunların
yapmış oldukları o çalışmalar göz önüne
alınmalı, ona göre değerlendirilmeli ve öncelik verilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, bütün dünyada araştırmalar yüksek lisans ve doktora
öğrencileri tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla
bu gençlerin önü açılmalı, AR-GE çalışmalarında yer
almalı ve teşvik edilmelidir. Başarılı çocuklara da
sonuçta kadro şansı mutlaka verilmelidir.
Üniversitelerimizde
öğrenim gören çocuklarımız da birçok sorunla karşı
karşıyadırlar. Üniversitelerin birçoğunun bulunduğu
illerde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlar maalesef çok
yetersizdir. Gençlere değer vermiyoruz. Onlara seçme ve seçilme
yaşını düşürerek değer verir gibi gösteriliyor, ancak Adalet ve Kalkınma
Partisinin gençlere nasıl değer verdiğini görüyoruz. Çocuklar
okula kayıt yaptırıyorlar, sonra kalacak yer problemiyle
maalesef karşı karşıya kalıyorlar. Hijyen
şartları iyi olmayan kalabalık odalarda kalma durumuyla
karşı karşıyalar. Devlet kendisi yurt açamıyorsa verin
teşvikleri, özel teşebbüs güzel yurtlar açsın. Siz de
açılan özel sektör yurtlarını ve öğrencilerin
kaldığı yerleri Bakanlık olarak kontrol edin,
ağır yaptırımlar getirin. Bunların hiçbiri
yapılmayarak sözle, lafla maalesef geçiştiriliyor. Ayrıca,
öğrencilere verilen krediler de çok azdır, yetersizdir. Geri
ödemelerde birçok sorunlar yaşanıyor. İş bulamayan çocuklar
ve aileleri çok zor durumdadırlar maalesef. Çocuklarımıza daha
fazla burs ve kredi verelim. Mağdur aileleri Burs bulacağız.
diye kapı kapı dolaştırmayalım.
Ayrıca, yurt
dışına gönderdiğimiz öğrencilere çeşitli imkânlar
sunarak onları tekrar ülkemize getirerek çalışma şartları
sağlayalım çünkü o çocuklar, çok çalışkan ve zeki
insanlardır. Ancak maalesef yurt dışında master ve doktora
yapan öğrencilerimizin de paralarını tam zamanında
gönderemiyoruz. O öğrencilerimizden de çok ciddi sıkıntılar
vardır. Bir öğrenciye bir aylık parasını siz
gönderemezseniz, yurt dışında acaba o çocuk ne yapacaktır?
Bunu göz önüne alarak, buradan bakanlık yetkililerine seslenmek istiyorum:
O çocuklarımızın mutlaka paralarını tam zamanında
gönderelim, ellerine ulaştıralım.
Sayın
milletvekilleri, ayrıca, yurt dışında üniversitelerimiz ve
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
okullarımız vardır. Bu okullara sahip çıkalım,
onları denetleyelim. Kırgızistan'daki Manas, Kazakistan'daki
Ahmet Yesevi üniversiteleri; yine, Azerbaycanda ve çeşitli Türk
dünyasında okullarımız vardır. Bu okullar çok yakından
takip edilmelidir. Oralara kaliteli, başarılı öğretim
üyelerimizi göndererek oraların kalkınması ve gelişmesi
için gerekli olan insan gücünü yetiştiren yeni yeni bölümler
açmalıyız. O bölgeye ne türlü okul faydalı ise mutlaka onu
açmalıyız.
Ayrıca, yurt
dışındaki Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullara da mutlaka sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. O
okullarda şu anda fiziki şartların çok ağır
olduğu, çok bozuk olduğu ve eski laboratuvar sistemleriyle, eski
bilgisayarlarla hizmet yapılmakta olduğunu da buradan söylemek
istiyorum. Hatta, enteresandır, FATİH Projesi adı altında
Türkiyede okullara bilgisayar dağıtımları
yapılırken neden biz FATİH Projesini, işte, Türk
dünyasındaki o okullara da vermiyoruz, oradaki öğrencileri de
faydalandırmıyoruz? Sonuçta, Türk dünyası bir bütündür. Türk
dünyasındaki üniversiteler de, öğrenciler de bizimdir değerli
milletvekilleri.
Tabii, söylenecek
çok söz var. Sözlerimin sonuna gelirken bir vatandaş, özellikle,
ısrarla, konuşmaya çıkmadan önce yapmış olduğu
telefonda söylememi istediğinden söylemek istiyorum, Ali
Bıldırcın isimli bir hemşehrimiz diyor ki: Ben mağdur
olan bir çiftçiyim. 2002 yılında buğday fiyatı 35-40
kuruştu, 2012de 50-55 kuruş oldu. Büyük bir mağduriyet
yaşadım. Bu bütçede ben kendimi göremedim, inşallah bundan
sonraki zamanlarda kendimi görürüm.
Bütçenin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili İdris Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Yıldız.
CHP GRUBU ADINA
İDRİS YILDIZ (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7nci
maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
On günlük bütçe
maratonunun 8inci günündeyiz. Sekiz gün boyunca, takdir edersiniz ki sadece
rakamlar üzerinde konuştuk. Ancak, bizi izleyen halkımız, bütçe
için şu an cari açığı, reel faizi değil; bütçenin
kendisine ne getirdiğini, ne götürdüğünü merak ediyor. Sayın
hükûmet sözcülerinin bize anlattığı Türkiye ile
yaşadığımız Türkiye ne yazık ki bugün çok
farklı. Bu nedenle, ben bu teknik terimler ve sayısal rakamlar yerine
gerçek hayattaki gözlemlerimi ifade etmek istiyorum.
Öncelikle,
bölgemin de ürünü olan fındığa dikkat çekmek isterim. Bugün
fındık üreticisinin mağduriyeti ve üreticiyi göçe zorlayan
nedenlerin altında Hükûmetin plansız, başarısız
fındık politikası yatmaktadır. Fındık, stratejik
ve özel bir üründür. Dünya fındık üretiminin yüzde 70i ülkemizde
gerçekleştirilirken fındık fiyatını neden ülkemiz
belirleyememektedir? Çünkü fındığın yeterli değeri
bulmasında gerekli katkı koyulamamaktadır. Yetersiz politikayla
mağdur hâle gelen fındık üreticisi geçinememekte, metropollere
doğru göç etmektedir.
Önceki gün
Tarım Bakanı Sayın Ekerin deyişiyle, geçen yıl 456
bin tonluk rekoltede 8 dolardan ihraç ettiğimiz fındıktan 1
milyar 820 milyon dolar döviz girdisi sağladık. Ama 2012
yılındaki 700 milyon kiloluk rekolte, devlet desteği
olmadığından fiyatlar 8 dolardan 5,40 dolara düşmüş,
bu demek oluyor ki 2012 yılında fındık ihracatından 1
milyar 800 milyon dolar değil, 1 milyar 200 milyon dolar döviz girdisi
sağlayacağız yani 2012 yılında aynı
fındığı ihraç edersek 600 milyon dolar daha döviz
kaybımız olacaktır. Bunu resmî rakamlarla şöyle söylemek
istiyorum: 2011 yılı 30 Kasım itibarıyla -resmî veriler- 81
milyon kilo iç fındık ihraç etmişiz ve 629 milyon dolar döviz
girdisi sağlamışız. Hâlbuki, 2012 yılında yüzde
40 daha fazla, 110 milyon kilo fındık ihraç etmişiz -30
kasım itibarıyla- ama döviz girdimiz 600 milyon dolar. Bu da
fındıktaki yanlış politikanın belgesidir
arkadaşlarım. Hâlbuki, devlet fındık piyasasında regülatör
konumunda bulunmuş olsaydı hem ülkemize döviz girdisi daha fazla
olacaktı hem de üreticilerimiz bu şekilde mağdur edilmeyecekti
çünkü bu, aynı zamanda sosyal hukuk devleti olmanın da
gereğiydi.
Değerli
arkadaşlarım, insanlarımız tarımdan her geçen gün
kopmakta. Fındık üreticisi geçmişte ilacını,
öğrenimini, düğününü, cenazesini, kısacası
yaşamını buradan sağlarken, bugün
fındığı, üretimi bırakma yoluna gitmektedir. 2000
yılı, nüfus sayımında nüfusu 890 bin olan Ordu ili, 2012
yılı nüfus verilerine göre 714 bine gerilemiştir. Hâliyle,
köyden şehre göç olduğu sürece köylü nüfusu da azalmaktadır.
Hâlbuki, insanlarımız kendi yöresinde daha az gelirle
geçinebilecekken metropollere olan yoğun göç, daha çok geliri gerekli
kılmaktadır, aynı zamanda, devletin şehirlere daha büyük
harcamalar yapması ihtiyacını da doğurmaktadır. Göçle
birlikte şehirlerimizin hazmetme kapasitesi üzerine
çıkılmıştır, bunun da getirdiği sonuçla, bireyler
sosyal haklardan eşit imkânlarda yararlanamamaktadır, âdeta yeni yeni
şehir gettoları yaratılmış olunur ki bu politikayla
bunun da üstesinden gelmek zor gözükmektedir. Bu sorunun nedeni, AKP
Hükûmetinin uyguladığı yanlış ekonomi
programıdır. Bu ekonomik program, dar gelirliyi koruyan bir program
değildir. Bu program, temelde Altta kalanın canı
çıksın. mantığından başka bir şey
değildir arkadaşlarım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede Orta Sınıfı Tanımlamak
araştırmasına göre, kendini orta sınıf olarak
görenlerin sayısı azalmış, kendini fakir bulanların
sayısı artmıştır. Kazandığımız
para bize yetmiyor. diyenlerin oranı yüzde 47dir. Kendi durumunun
gelecekte daha kötüye gideceğini düşünenlerin oranı yüzde 19dan
yüzde 31e yükselmiştir. Aynı araştırmaya göre, toplumunun
yüzde 29,9unun şu anda ödeyemediği elektrik ve su faturası
bulunmaktadır.
Yoksulluk, hâlâ
ülkemizin en başta gelen sosyoekonomik sorunudur. En genel anlamda
yoksulluk, Ekonomimiz şöyle büyüdü, böyle büyüdü. istatistikleri
yayınlanırken cüzdanınızın boş
olmasıdır. 2011 yılında, TÜİK ölçülerine göre 11
milyon 670 bin, Avrupa Birliği ölçülerine göre ise 16 milyon 600 bin
yoksul vatandaşımız bulunmaktadır. Yine, 2011
yılında, en yüksek gelire sahip yüzde 20lik dilimdekiler toplam
gelirden yüzde 46,7 pay alırken; en düşük gelire sahip kesim toplam
gelirden yüzde 5,8 pay almaktadır. Yani AKPli yıllarda yoksullar
daha da yoksullaşırken, zenginler daha da zenginleşmeye devam
etmektedir.
Yürütme adına
konuşan Hükûmet yetkilileri ve yasama adına söz alan siz AKP Grubu
konuşmacıları, konuşmalarınızın her
aşamasında 2002 ile 2012 yılları arasındaki on
yıllık dönemde, özellikle ekonomik alanda
gerçekleştirdiklerinizi rakamlar üzerinden açıklamaya
çalışmaktasınız. Buna benzer şekilde, resmî
istatistikler verilerinde de sürekli olarak oranlardan bahsedilmektedir ancak
bu oranların tek başına bir şey ifade etmediği de bir
gerçektir. Önemli olan nokta, edinilen bu kapitalin sosyal sınıflar
arasında eşit dağıtılmasıdır.
Bu sözü edilen
rakamların, günlük yaşamımıza ve refah seviyemize hiçbir
etkisinin olmadığı malumunuzdur yani kişi başına
düşen millî gelirin 2002de 3.492
dolar iken 2012de 10.444 dolar olmasının hiçbir anlamı yoktur
çünkü bu rakam, söylendiği gibi herkese eşit şekilde
dağıtılamamaktadır. Bahsedilen rakamların yüzdesel
olarak çok büyük çoğunluğu üst gelir grubuna mensup
sınıflara aktarılmaktadır. Sosyal yardımlar
iktidarınız döneminde 10 kat arttı diye övünebilirsiniz,
aslında, iktidarınız döneminde insanların ne kadar
fakirleştiğini ve yardıma muhtaç kaldığını,
bu, ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak,
toplumsal refahın tek kriteri kişi başına düşen gelir
değildir, bunun yanı sıra sosyal transfer harcamaları da
önemli bir paya sahiptir. Emekli maaşlarının dahi açlık
sınırının altında olduğu Türkiye'de Toplumsal
refah artmıştır. demek hayli zor görünmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, 2002-2012 yılı içerisinde örtülü ödenekten
harcanan paraların toplamı, cumhuriyet tarihi boyunca harcanan
paraların toplamından daha fazladır. 2003ten bu yana,
Başbakanlık, yaklaşık 3 milyar Türk lirası
harcamıştır. Örtülü ödenekten 2012nin ilk dokuz ayında 870
milyon lira harcanmıştır. 2002den bu yana sürekli artan ve 2012
yılında en üst noktaya ulaşan örtülü ödenek
harcamalarınızın çıraklık, kalfalık, ustalık
dönemlerinizle paralel şekilde artması oldukça dikkat çekici ve
manidardır.
Değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ Hükûmeti dönemi, özelleştirmelerin
en yoğun yapıldığı dönem olmuştur. Cumhuriyet
tarihindeki özelleştirmelerin yüzde 78i zamanınızda
gerçekleştirilmiştir. Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 2002-2009
yılları arasında 30 milyar 618 milyon dolarlık
özelleştirme yapılmıştır. Aslında, AKP
iktidarı, stratejik kuruluşlarımızı
özelleştirme adı altında satmış, peşkeş
çekmiştir. Örnek: TÜPRAŞın yüzde 65,67sinin 1 milyar 302 milyon
liraya satılmasına olur verilmiş, Danıştay
tarafından iptal edilince yeni ihalede TÜPRAŞın yüzde 51i 4
milyar 140 milyon dolara satılmıştır. Eğer
Danıştay iptal etmeseydi bu kamusal varlık, toplam olarak 3
milyar 294 milyon dolar daha ucuza satılmış olacaktı. Türk
TELEKOMun yüzde 55i 6,5 milyar dolara iki yıllık kârı
karşılığında hem de 5 eşit taksitle
satılmıştır. TELEKOMun 2011 yılı kârı 3,5
milyar dolardır. Özelleştirme kapsamında Giresun SEKA Aksu
Kâğıt Fabrikası, devletten 2003 yılında 3,5 milyon
liraya satın alınmıştır. Satın alanlar yedi
yıl sonra aynı fabrikanın arsasını 55 milyon dolara
satışa çıkarmışlardır. Bu, özelleştirme
midir yoksa peşkeş çekme midir, takdirlerinize bırakıyorum
ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu.
Buyurunuz
Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri, bir yandan yürütmenin millet önünde
hesap vermesi, bir yandan da gelecek vizyonlarını ortaya
koymaları açısından önemlidir. Muhalefetin de etkin bir
denetimiyle eksikleri, yanlışları ortaya koyması beklenen
bir durumdur. Biz de bütçe görüşmelerinin bu şekilde sürmesini
isterdik. Ne yazık ki muhalefet partileri sözcülerinin zorlama
yorumlarını, insafa sığmayacak sözlerini ve yüce
milletimizi yanıltmaya çalışan konuşmalarını
hayret ve çoğu kez de üzüntüyle izliyoruz.
Türkiyede,
siyaseti, hâlâ arkasına gizlendikleri tabulardan, korkulardan ve fil
dişi kulelerinden yönlendirebileceğini düşünenler, şimdi,
belli ki ellerinden giden hükümranlıklarına dövünüyorlar.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kaç tanesini
VURAL KAVUNCU
(Devamla) AK PARTİyle birlikte, Türkiye Cumhuriyetinde, iktidar,
gerçek sahibine yani millete teslim edilmiştir, feryat bundandır.
Olumlu gördüğümüz bir husus ise, Sayın
Başbakanımızın liderliğinde AK PARTİ 2023 vizyonu
ve hedeflerinin muhalefet partileri tarafından da benimsendiğini
görmektir. Yapılan konuşmalarda, bu hedeflere nasıl
ulaşabiliriz, bunlar tartışılıyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu kadar da olmaz Vural Bey.
VURAL KAVUNCU
(Devamla) - Bizden önceki dönemlerde Bir sonraki ay devlet
memurlarının maaşını nasıl öderiz? diye
düşünenler için, şu anda on yıl sonrasının
tartışılır hâle gelmesi bizim açımızdan da
sevindiricidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye gelişiyor, Türkiye büyüyor, Türkiye yoksuluna,
sosyal açıdan dezavantajlı olan bütün kesimlerine sahip
çıkıyor. Bizler, çaresizlerin çaresi, kimsesizlerin kimsesi olmak
durumundayız.
Rakamlara
dikkatinizi çekmek istiyorum: Türkiyede 2002 yılında nüfusun
yaklaşık üçte 1i günlük 4 dolar 30 sentin altında bir gelirle
geçinmek zorunda kalıyordu. Bugün bu oran yüzde 30lardan yüzde 3,5lara
düşmüştür. Orta vadede hedefimiz, bunu sıfırlamaktır.
Peki, yeni
bütçemizde ne yapıyoruz? Bildiğiniz üzere en büyük
açığımız enerji kaynaklarından. Enerjide
dışa bağımlılığımızı azaltmak
için yerli ve yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar
yapıyoruz, yeni teşvik sistemiyle birlikte, yüksek katma değer
oluşturacak ve istihdamı daha da arttıracak
yatırımları teşvik ediyoruz. Altyapı
yatırımlarını hızlandırıyoruz ve bütçeden en
büyük payı eğitime ayırarak yetişmiş insan gücüne
yatırım yapıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bakın, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği Dönem
Başkanı Güney Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Sayın
Hristofyas, üzülerek ve gözyaşları arasında ülkesinin içinde
bulunduğu durumu açıkladı.
Peki, bizim Avrupa
Birliğinden sorumlu Sayın Bakanımız Egemen
Bağış ne dedi? Güney Kıbrıs Rum yöneticileri Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetine başvursunlar; onlar da herhangi bir
ekonomik yardım talep ederlerse, bizimle bu talebi
paylaşımı uygun görürlerse o talebi değerlendiririz.
İşte, AK PARTİ iktidarının farkı buradadır.
Bir sosyal
paylaşım sitesinde Kütahyadan hemşehrimiz Kamil Karabulut,
bakın ne yazmış: 51 yaşındayım. Bugüne kadar
hiçbir partiye ne üye oldum ne de particilik, şakşakçılık
yaptım. Zamanında rahmetli Erdal İnönüye de oy vermiştim
ama kim bu memlekete bir çivi çakarsa, bir hizmet yaparsa Allah ondan
razı olsun. derim. On yıldır yapılan hizmetleri
görmezlikten gelmek için ancak kör olmak lazım. İşte burada
muhalefet, yapılan hizmetleri görmezlikten geliyor. Siz başka
dünyanın insanı mısınız? Bu memlekette
yaşamıyor musunuz? Milletimiz on yıldır her seçimde size
bunun cevabını veriyor ama hâlâ anlamıyorsunuz.
Size
çarpıcı bir örnek vereyim. Burada kürsüye gelen bir değerli
milletvekili bakın ne diyor: Sağlık Bakanı aile hekimiyle
övünüyormuş. Artık ailemize özel doktorlarımız var
diyormuş. Yok Sayın Bakan, yok, ailemizin doktoru yok.
Öyle mi; ey
Anadolu insanı, ey köylü vatandaş, köyünüze gelen, sizi muayene eden
beyaz önlüklüler meğerse doktor falan değilmiş. Size
getirdiği ilaçlar da herhâlde uyduruktan bir şey. Ey binlerce diyaliz
hastası, sizleri evinizden alıyor, tedavinizi yapıyor, evinize
bırakıyorsak, herhâlde bunlar da muhalefete göre yok değerinde.
Acil
hastalarımızı ve ölümcül hastalarımızı helikopter
ile uçak ambulanslar ile deniz taşıtları, paletli ambulanslar
ile taşıyoruz diyoruz ya, herhâlde bunlar da size göre gezi ve
eğlence araçları.
Bakın
değerli milletvekilleri, 2001den önce Kütahya Devlet Hastanesinde kalp
muayenesi olmak için doktor bulmakta zorlanıyorduk. Şimdi sadece
geçtiğimiz sene açık kalp ameliyatı olan hasta sayısı
200ü geçti. İşte, bu kadirşinas millet yapılanları,
kendisine hizmet edenleri çok iyi biliyor. Sırça köşklerinizden inip
gelin, bizlerle birlikte Anadoluya köylere gidelim. Sizler de bunları
bizzat yerinde halktan, milletten dinlersiniz. Türkiye, gücünü köklü tarihinden
ve kültürel mirasından alarak insan odaklı bir kalkınma
modeliyle geleceğini bugünden sahiplenen bir ülke olmaya devam edecektir.
Ben, bu vesileyle
bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kavuncu.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç.
Buyurunuz
Sayın Domaç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013
yılının Bütçe Kanununun 7nci maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Küresel ekonomide
belirsizliklerin sürdüğü, dünya finans krizinin etkilerinin devam
ettiği, işsizlik oranlarının tepe yaptığı
birçok Avrupa ülkesinde kamu borçlarının sürdürülemeyip kurtarma
önlemlerinin alındığı bir süreçte ülkemizin 2013
yılı bütçesini tartışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, dünyada yaşanan ekonomik belirsizliklere karşın,
Türkiye ekonomisi istikrarını ve dengelerini koruyor.
Vatandaşlar kriz beklentisinden uzaklaştı.
Maaşlarını dövize çevirip harcamıyorlar artık, Türk lirası
harcıyorlar. Ülkemiz ekonomisine güven duyuyorlar.
AK PARTİ
bütçelerinin temel hareket noktası güven ve istikrar. Yapılan
yatırımlara, alınan önlemlere güven, vatandaşın öz
güvenini sağlamış, arkasından da vazgeçilmez olarak
istikrar ortaya çıkmıştır. Güven ve istikrar ortamının
sağlanmasında en büyük kaktı vatandaşımızın
katkısıdır, milletimizin katkısıdır,
halkımızın katkısıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 2011 yılının son aylarında iç ve
dış talepleri dengeleyerek büyüme pozisyonunu belirli bir seviyeye
indirdi. Cari açığını daraltmış, enflasyonist
baskıları azaltmış, ihracat büyümenin dinamosu hâline
gelmiştir. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşeceği, hatta
yüzde 5ler düzeyinde seyredeceği hayal olmaktan çıkıp genel
beklenti hâline gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin kredi notu yatırım yapılabilir
ülkeler seviyesine yükselmiş. Bu etkileri önümüzdeki bütçe süreçlerinde
çok rahatlıkla gözleyebileceğiz. AK PARTİ hükûmetleri,
uyguladıkları sağlıklı makroekonomik politikalar ve
gerçekleştirdiği reformlarla refah düzeyini yükseltmiş, ülkemizi
küresel ekonominin önemli aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Millî
gelirimiz 780 milyar dolarlara çıkmış, kişi
başına millî gelirimiz 10.500 dolarlara
ulaşmıştır. Küresel rekabet gücümüz hızla
yükselmiş, ülkemiz 2005 yılında 71inci ülkeyken 2012
yılında 43üncü pozisyona yükselmiştir.
Saygıdeğer milletvekillerim,
ülkemizin büyüme potansiyellerini artırmaya devam edeceğiz. Bunun
için makroekonomik politikaları ve yapısal reformları
geliştirmeye devam edeceğiz.
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkan, eczacılar memnun mu?
MUSA ÇAM (İzmir) İlaçtan
konuş biraz Başkan, ilaçtan konuş.
MEHMET DOMAÇ (Devamla) Onu sonra size
aktarırım dışarıda.
Değerli milletvekilleri, siyaset
kurumuna yönelik güvensizlikleri birlikte ortadan kaldırmalıyız.
Biliyorsunuz Bu kış komünizm gelecek. Olmadı önümüzdeki
kış gelecek. söylentileri önceleri espri konusu olmuştu. Ancak
hepimizin çok çektiği komünizm gelmedi ama hepimizin çok çektiği,
ülkemizin etkilerini henüz üzerinden atamadığımız
faşist darbelerle karşılaştık. Artık Ülkemizde
şu elden gidiyor, bu tehlikede, o geliyor. gibi komplo teorileriyle
harcanacak enerjimiz yok. Bu Parlamento geçmişte yapılan darbeleri
araştırıyor. Darbe yapanları, teşebbüs edenleri
artık mahkemeler yargılıyor. Bunlar, ülkemizde demokrasinin
gelişmesini, önemli aşama kaydetmesini sağladı.
Saygıdeğer milletvekilleri,
ülkemizde ne zamanki demokrasi adımları hızla atılmaya
başlandı, özgürlükler genişledi, Türkiye'nin ekonomisi de o
denli büyüdü. Demokrasi talepleri, demokrasinin gelişmesi daha çok ekmek
talebidir, ekmeğin büyümesi talebidir. AK PARTİ bütçeleri de daha
büyük ekonomi, daha çok demokrasi, daha çok ekmek demektir.
2013 yılı bütçesinin ülkemiz
için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Domaç.
Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Erdem.
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7nci madde
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Bir üslupla, metotla
alakalı hususu dikkatlerinize arz etmek ve duyduğum üzüntüyü sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Burada, Türk
milletinin Müslüman evlatları olarak, Hazreti Peygamberin sözlerini bir
yaşam tarzı kabul etti isek, o buyurur ki: Hikmet müminin
yitiğidir; nerede bulursa onu alır. Burada hakikati söyleyenin,
doğruyu söyleyenin, hakkı savunanın kim olduğuna
bakmaksızın herkesin bu konuda duyarlı olması ve siyasete
bu güzellikleri kurban etmemesi lazım geldiğini düşünüyorum.
Ayrıca, Hazreti Peygamber, Müslüman olmamasına rağmen İlim
Çinde de olsa gidip alınız. buyuruyor ise, biz bir Müslümana bile
tahammül edemiyor isek, kendi değerimizi, kendi takdirimizi yapmamız
daha uygun olur.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerimiz bizim ilim yuvalarımızdır.
Şu anda içimizde akademisyenler var, akademisyen olmayan siyasetçilerimiz
var. İster akademisyen olalım, isterse onların
yetiştirdiği talebeler konumunda bulunalım, ama biz Türk milleti
olarak Hazreti Aliyi seviyor ve onun Bana bir harf öğretenin kölesi
olurum. özdeyişini bir hayat tarzı kabul ediyor ve bu konuda
üzerimize düşeni ona layık bir şekilde yerine getirmeye
çalışıyoruz. Atalarımız buyurmuşlardır ki:
Kem âlât ile kemâlât olmaz. Açıklayayım: Mükemmellik kötü aletlerle
olmaz. Üniversitelerimizin bugün sayılarının devlet kurumu
olarak 100e ulaşması, vakıf üniversitelerimizin 70i
aşması sayısal olarak ülkemiz için bir kazanım olabilir.
Ancak, ülkemiz üniversitelerinin sahip olduğu araç gereç ve özellikle de
öğretim elemanı konusundaki tutarlılıkları ve konumları,
oradan yetişecek bilim insanlarının ve oradan ülkeye
yetişecek siyasetçilerin konumu açısından çok önem arz
etmektedir. Bugün üniversitelerimizde 110.000 öğretim üyesi
bulunmasına rağmen, eğer bu öğretim üyelerimiz
alacakları ders ücretine bilimi kurban edebiliyorlarsa, alacakları
ders ücreti için talebelerinin haklarını zayi edebiliyorlarsa, bu
üniversiteden yetişen elemanların bu memlekete, ekonomik, sosyal ve
kültürel olarak katkıda bulunmaları sağlıklı bir zemin
oluşturabilir mi? Bunun takdirini sizlere bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde çok sayıda üniversite açıldı ve
üniversitesiz il bırakılmadı. Şimdi bir şeyi
dikkatlerinize sunmak istiyorum: Popülist yaklaşımlarla siyasete
kurban edilen bilimin, üniversite adına açılan yerlerdeki ekonomik
kaygılara cevap vermesinin yanında -elinizi vicdanınıza
koyarak soruyorum- oraların sosyal, kültürel ve ahlaki
yapısının değişmesine katkısı var
mıdır yok mudur? Eğer buna Vardır. diyebiliyor isek, o
zaman bu ahlaki dejenerasyonun önlenmesinde üniversitelerimizin negatif rol
üstlenmemeleri gerektiği hususuna özellikle dikkatlerinizi çekmek
istiyorum.
Şu anda,
üniversitelerimizde 4 milyon öğrenci eğitim görüyor. Her yıl
800.000 öğrenci alıyoruz ve yaklaşık 500.000 civarında
öğrenci mezun ediyoruz. Mezun ettiklerimizle ilgili, istihdam
açısından yeterli imkân sağlayabiliyor muyuz? Devletimizin ali
imkânları buna imkân veriyor mu? Onun da takdiri ayrı. Ama,
500.000in üstünde bir öğrencinin barınma sorunlarının
gereği şekilde karşılanamaması, Anadoludan gelen
bacılarımızın feryatları bir Müslüman Türk evladı
olarak beni ziyadesiyle rahatsız ediyor ve bunun önüne geçilememesi
hâlinde, ilim adına bu ülkede ciddi bir sıkıntı, eğitim
adına bu ülkede ciddi bir problem ve sosyal bozulma adına bu ülkede
ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacağını
düşünüyorum.
Dolayısıyla
Öğrencimize sahip çıkmak, üniversite ve hocalarımıza sahip
çıkmak bu milletin siyasetçilerinin görevidir. diyor, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdem.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, her aracın, her hayvanın vergi
mükellefi olduğu günümüzde, çok zor durumda olan, âdeta serumla
yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan
üreticilerimizi rahatlatma adına, güçlü ekonomiyi dile getirdiğimize
göre, mazottaki yüzde 65lik ÖTV ve KDVyi, mantar kompostundaki ve elektrikteki
yüzde 18lik KDVyi, ilaç, yem, süt ve etteki yüzde 8lik KDVyi yüzde 1e
çekmeyi düşünüyor musunuz?
Yine, Burdur
ilinde katma değer yaratan ağır tonajlı araçlar yüzünden
köy yollarımız perişan durumdadır. Bu yolların
bakım ve onarımı için il özel idaresine genel bütçeden bir
kaynak aktarmayı düşünür müsünüz?
Yolcu ve yük
taşıyan araçlara kış lastiği takma zorunluluğu
bir genelgeyle yürürlüğe girdi. 5 milyon araç var, 4 lastik 20 milyon. Ama
şu anda kış lastiği bulmak çok güçleşti. Bu cezai
durumu bir an önce kaldırmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
tüm bakanlıklarda 2011, 2012 yıllarında kamu alımlarındaki
toplam miktar ne kadardır? Yine, 2011, 2012 yıllarında tüm
bakanlıklarda kamu alımlarındaki istisna kapsamında olan
alımlar ne kadardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
şu ana kadar yurt dışında burslu olarak yüksek lisans veya
doktora eğitimi yapmış olup da herhangi bir nedenle ülkemize
dönmeyenlerin ülkemize getirilmesi konusunda Hükûmetiniz ya da
bakanlığınız olarak bir çalışmanız var
mı? Bu durumdakilerin geri dönüşünü hızlandırabilecek
nasıl bir tedbir aldınız?
İkincisi de,
Tarım Bakanlığı tarafından devam eden TARGEL Projesi
kapsamında 2012 yılında ataması yapılacak ziraat
mühendisi ve veteriner hekimlerle ilgili takvim nasıl işlemektedir?
Bunu hızlandırmak mümkün müdür?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi, 1 Temmuz tarihinden itibaren tüzel kişiliklerin
kredilendirilmesi sürecinde kefil olanlardan eşlerinin muvafakiyeti
isteniyor. Bu uygulama bütün itirazlara rağmen, başlarken, aile
bütünlüğüne katkı sağlayacağı, ilerideki
sorunları önleyeceği öngörülmüştü. Ama uygulama
başladığında görüldü ki kırk yıllık
eşine Şuraya bir imza at. dediğinde karşı tarafta
yaşanan en ufak tereddüt aile bütünlüğünde hiç açılmayacak
yaralar açmaya, bazı boşanmaları da tetiklemeye
başladı. Bankacılık sisteminin kilitlendiği, kurala
uyan bankaların müşteri kaybettiği, bunun yakında
kaldırılma ihtimalini satın alanların da haksız
müşteri elde ettikleri bir süreci yaşıyoruz. Bununla ilgili
kamuoyunun merak ettiği net bir açıklama yapabilir misiniz? Bu
eş muvafakiyeti uygulamasını sonlandırmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Malatyada geçtiğimiz
yıllarda TEDAŞ özelleştirildi. Özelleştiği günden bu
yana Malatyada elektrik kesintileri nedeniyle hem konutta hem sanayide hem de
tarımda çok önemli problemler yaşanmakta. Şöyle ki, köylerde sık
sık elektrik kesintisi olmakta. Bu nedenle, yoksul Malatya köylüsünün
buzdolabı, çamaşır makinesi yanmaktadır. Yine, tarımda
kullanılan elektrik, fiyatı açısından köylüyü zor durumda
bırakmaktadır. Ayrıca, çiftçi, başta kayısı olmak
üzere ürettiği ürünler para etmediği için faturasını
zamanında ödeyememektedir. Ödenmeyen faturalar kısa zamanda icraya
verilmekte, uygulanan yüksek faizler köylüyü zor durumda
bırakmaktadır. Bir muhtar biraz önce yalvararak söyledi: Ben 1.500
TLyi ödeyemedim, şimdi uygulanan faiz sonucu 7.500 TLyi nasıl
ödeyeyim? Köylü icralık oldu. Köylünün devletle tek ilişkisi icra
daireleri aracılığıyla. Malatya köylüsü elektrik
parasını ödeyemeyince dolayısıyla su
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Bakan, Amerika Birleşik Devletleri 10 Aralıkta
El-Nusra Cephesini terörist örgütler listesine eklemiş, El-Nusranın El Kaide
tarafından kullanılan müstear isimlerden biri olduğunu
belirtmiştir. Türkiye'nin El-Nusraya sağladığı mali
ve askerî destek ise uluslararası basında yer almaktadır.
Washington Posta konuşan El-Nusra Cephesi komutanı Türkiyeden bir
kurye vasıtasıyla nakit olarak yardım aldıklarını
itiraf etmiştir. Ayrıca Türk Hava Yollarının El Kaide
unsurlarını taşıdığı iddia edilmektedir.
Sayın Bakan, siz El-Nusra Cephesini terörist örgüt olarak görüyor
musunuz, vatandaşlarımızın vergilerinden El-Nusra Cephesine
kaynak aktarılmakta mıdır? El-Nusra Cephesinin Türkiye
topraklarında veya Türkiye vatandaşlarına karşı eylem
gerçekleştirmeyeceğine ilişkin aldığınız
herhangi bir güvence var mıdır? Vatandaşlarımızın
ödediği vergilerin kendilerine yönelik terör eylemlerini finanse etme
olasılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, soruların hepsine cevap vereceğim. Sadece, daha önce
sorulmuş bir soru vardı, bu özellikle birçok
arkadaşımız tarafından sorulduğu için müsaade
ederseniz onunla başlayayım. Bu hizmet alımı suretiyle
taşıt temin edilmesi hususu çok soruldu. Arkadaşlar verileri
getirdiler. 2007 yılında 10 kurum 99 araç kiralamış. 2008
yılında 16 kurum 128 araç, 2009 yılında 18 kurum 95 araç,
2010 yılında 15 kurum 69 araç, 2011 yılında 20 kurum 105
araç, 2012 yılında ise 25 kurum 299 araç. Tabii, 2012de ciddi bir
artış var, sebebini de açıklayayım: 2012 yılında
verilen izinlerin 100 adedi MİTe verilmiş, 115 adedi Maliyeye verilmiş.
Şimdi, Maliye nereden çıktı diye sorabilirsiniz. Biliyorsunuz, 2/Blere
ilişkin tespitler için hakikaten araç gerekiyordu, 2/B çerçevesinde 67
yeni araç alındı Maliyeye, daha doğrusu kiralandı.
Ayrıca vergi denetim kurulu grup başkanlıkları
oluşturuldu, onlar için de 38 araç vardı. Zırhlı olarak
kiralanan bir araç yoktur. Bunu bir vermek istedim çünkü bu konu hakikaten çok
sorulmuştu.
Yine Sayın
Doğru burada mı? Burada değil. TELEKOMla ilgili bir soru
sormuştu.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Fiber optik.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Fiber optik kabloların
döşenmesi sonucu ortaya çıkartılan bakırın
satışından elde edilen gelir TELEKOMda kalıyor. Tabii ki
hazineye hissesi oranında bir pay veriliyor, ayrıca kâr üzerinden de
yüzde 20 vergi alınıyor.
Şimdi,
müsaade ederseniz yeni sorulan sorulara başlamak istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, tarımla ilgili birçok husus gündeme
getiriliyor ama şunu da söyleyeyim: Yani gerçekten tarım desteklerini
de biz artırdık. 2002 yılında 1,9 milyar lira olan
doğrudan doğruya hibe olarak verdiğimiz destekleri 9 milyar
liraya, bir de, ayrıca diğer destekleri de katarsanız 13 milyar
liraya çıkarttık ve hayvancılıkta da destekleri 29 kat
artırdık yani 84 milyon liradan neredeyse 2,5 milyar civarına.
KDV indirimi
olacak mı? Şu an itibarıyla gündemimizde ne KDV
oranlarında artış var ne de indirim var değerli
arkadaşlar.
Köy yolları
için eğer yıl sonunda ilave
bir şeyler kalırsa ve biz il özel idarelerine dağıtma
noktasında olursak, memnuniyetle bütün illeri biz dikkate
alırız.
Kış
lastiğine ilişkin cezai müeyyide kaldırılmalı mı,
kaldırılmamalı mı? Doğrusu, ilgili
bakanlığa sormak lazım. Yani bizim Maliye olarak bu cezadan bir
beklentimiz yok.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Piyasada lastik yok Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın arkadaşlar, kamu
alımları 2010 yılında 70 milyar 611 milyon lira, istisna
kapsamında 10 milyar 453 milyon lira. 2011 yılında toplam kamu
alımı 91 milyar 771 milyon lira, istisna kapsamında 11 milyar
899 milyon lira. Ama, az önce de ben konuşmamda ifade ettim, bu kanun ilk
çıktığı anda var olan dört beş istisna toplam
istisnaların yaklaşık yüzde 95,5unu oluşturmaktadır.
Sayın
Işıkın, yurt dışına gidip de burslu olarak,
dönmeyen
Tabii biz mümkün olduğunca bu
arkadaşlarımızın hakikaten- dışarıda
okuduktan sonra bizim imkânlarımızla, Türkiyeye dönüp bu güzel
ülkemize hizmet etmesini isteriz. Bunun için de birtakım süreçler var.
Özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız bu yönde
güzel çalışmalar yapıyor, inşallah onlar sonuç verir.
TARGEL
kapsamında 2.500 personelin alınmasına yönelik -yani ziraat
mühendisi, veteriner vesaire- biz izni verdik, artık bundan sonrası
Tarım Bakanlığımızın tabii ki bu süreci
hızlandırmasına kalmış.
Sayın Özel,
eşlerin muvafakatinin kaldırılması konusunda sizinle
hemfikirim. İnşallah, bu yönde hızlı bir şekilde bir
çalışma yapılır, Meclisimize getirilir.
Sayın
Ağbaba, TEDAŞın özelleştirilmesi hakikaten elektrik
kesintileri, hizmette aksama gibi sorunlar getiriyorsa lütfen onu ilgili
arkadaşlarımız not etsin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, iki dakika süre vereceğim.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, EPDKda bir birim var ve bu konulara bakan bir birimdir.
Mutlaka ve mutlaka özelleştirme sonrası aksaklıklar varsa -tabii
bize de bildirin ama biz özellikle EPDKyı burada kanunla
görevlendirmişiz- EPDKnın bu konuya bakması lazım. Ama
ödenemeyen faturalarla ilgili olarak, değerli arkadaşlar,
doğrusu söyleyeceğim fazla bir şey yok. Çünkü sonuçta o da bir
mal ve hizmet olarak değerlendirilmesi gereken bir husustur. Biz
şirketlerden peşin alıyoruz. Zaten özelleştirmenin amacı
gelir değildi, bu nakit akışını iyileştirmekti
enerji sektöründe ve dolayısıyla bir verimlilik sağlamaktı.
Sayın
Erdemirin bir sorusu var. Doğrusu -El-Nusra diyorsunuz herhâlde- benim o
cepheyle ilgili en ufak bir bilgim yok. Ancak sizin sorularınıza ben
Dışişleri Bakanlığımızla görüştükten
sonra cevap verebilirim. Çünkü bahsettiğiniz cepheyle ilgili benim fazla
bir bilgim yok değerli arkadaşlar.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) Davutoğlu çok iyi biliyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şurada bir soru daha vardı,
önceden bir soru vardı.
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Benzin
istasyonlarında özellikle düşük fiyata mazot satanlara siz bir
işlem yapıyor musunuz? Ben sordum. Hakikaten, 352 istasyon, 1.436
adet pompa denetlenmiş bu sene. 30 adet cihazın hem bozuk
olduğunu
Bazılarının da tabii ki bu tür kaçak yollara
başvurduğunu
Ve bu çerçevede de gerekli cezai müeyyideler de o
süreçlerde işletiliyor. Yani bu konuda da son derece hassasız. Yani
bize vatandaş bildirdiği zaman veya biz kendimiz
karşılaştığımız zaman mutlaka tedbir
alıyoruz. Mesela, 10 numaralı yağla ilgili olarak, ben bir defa
Boludan, İstanbuldan kara yoluyla döndüğümde şok olmuştum
ve ona binaen derhâl denetimleri yaptık, sonra gerekli tedbirleri de
aldık ve bunları hakikaten azaltmaya çalıştık.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Özel soru sormuştu, eşlerin kefaletiyle
ilgili muvafakatin kaldırılması
Sayın Bakan şunu sarf
etti: Gerçekten bu konuda bir çalışma yapmak lazım, ihtiyaç var.
dedi, teşekkür etti. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak -bu, Borçlar Kanununun 584üncü maddesinde yer almakta- milletvekili
olarak bu kanun teklifini verdik ama çok uzun bir süre geçti. Sizden istirham
ediyorum, Meclis Başkanına söyleyin o zaman, hiç olmazsa Genel Kurula
gelse de
Ticari hayata engel olan bu kanun hükmünü değiştirmekte
yarar vardır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal,
açıklamanızdan dolayı.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler
tamamlanmıştır.
Programa göre, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının oylanmamış maddelerini
görüşerek oylamalarını yapmak üzere, 18 Aralık 2012 Salı günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.19
(x) 361 ve 362 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvetleri 10/12/2013 tarihli 36Birleşim Tutanağına eklidir.