TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
45inci
Birleşim
19
Aralık 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361)
2.- 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362)
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bitlis Milletvekili Vedat Demirözün, Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun, Bitlis Milletvekili Vedat Demirözün şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
V.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Valiliği, Büyükşehir Belediyesi,
bazı ilçe ve belde belediyeleri ile yetkilileri hakkında
kesinleşmiş davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Erginin cevabı (7/6728) Ek cevap
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Erzurum Palandöken Göletine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/12194)
3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağda ve ülkemizde bulunan akarsu ve derelerin ıslah
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/12196)
4.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Mersin Toroslar
Yüksekoluk Göleti Projesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/12327)
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvindeki balık neslinin korunması çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/12664)
6.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar
Soydanın, Kazdağlarındaki madencilik faaliyetlerinin su
kaynaklarına zararlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/12665)
7.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, Köprüçay Nehri
üzerinde yapılması planlanan HES projelerine ve bunların
etkilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
(7/12668)
8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu
Anadolu Bölgesindeki doğal bitkiler ile ilgili çalışmalara
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/12804)
9.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın, Bakanlık
tarafından kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/13035)
19 Aralık 2012
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju
ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Şimdi, programa
göre, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (X)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
14üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 15inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 15- (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b)
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay
Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Başkanı,
ç) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve
Maliye Bakanı,
d)Özel bütçeli idarelere
ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu
bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve
denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya
kurum başkanları,
f) Diğer hükümlerini
Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN Şimdi
gruplar adına madde üzerinde söz isteyenlere söz vereceğim.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin
15'inci maddesi hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçmişten bugüne
kadar devletin zindan politikasının amacı, ezme,
yıldırma ve korkutmadır. İşkence görmeyen, cezaevinde
yatmayan hemen hemen Kürt kalmadı. 12 bin kişiye yakın siyasetçi
şu anda zindanlardadır. Aslında bu işkence
Davut Ağa
Kışlasından, Ziverbey Köşkünden, Sinop'tan, Metris'ten,
Mamak'tan, Diyarbakır zindanından geçmeyen demokrat ve yurtsever
kalmadı.
İşkence sistemi
değişik yöntemlerle, şu veya bu şekilde hâlen devam
etmektedir. Gün geçmesin ki Kürt halkına yönelik KCK adı
altında bir operasyon gerçekleştirilmesin, cezaevinden cezaevine
nakil sırasında ayaklarına pranga, ellerine kelepçe vurularak
nakledilmesin. Bu da yetmiyor, kadın, erkek tutuklu ve hükümlüleri soyma,
onur kırıcı bir şekilde yapılanlar işkence
değil de nedir? Pozantı, Şakran cezaevlerinin durumu ortada
değil mi? Çocuk tutsaklara yönelik keyfî tutum işkence değil mi?
İmralı'da tutulan Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecrit
işkence değil mi? Allah aşkına, kim, bunu, nasıl izah
edebilir? Bu nasıl insan hakkıdır? Bu nasıl bir
insanlıktır? Adaletsiz güç zalimlik değil midir?
AKP Hükûmetinin -2002
yılından itibaren- iktidarı devraldığı günden
bugüne kadar tutuklu kişiler her geçen gün artmıştır.
Bugün, Türkiye cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı, 1980 darbesi
dönemini aratır hâle gelmiştir. Kenan Evrenin yarım bıraktığı
görevi bugün AKP Hükûmeti devralmış durumdadır. Bir ülkede
tutuklu ve hükümlü sayısının on yılda 60 bin kişiden
130 bin kişiye çıkması, normal şartlar ve toplumun suç
eğilimi ile açıklanamaz. Ancak AKP Hükûmetinin sorunlara bir
bütünsellik içerisinde yaklaşmadığının, kendisi gibi
düşünmeyeni cezaevlerinde tecrit etmeyi ve bitirmeyi hedeflediğinin
bir göstergesidir. Demokratik, toplumsal muhalefetin cezaevine
atıldığına dünyada başka ülkede rastlamak mümkün
değildir.
Türkiye'de yaşayan
bütün halklar, toplumsal muhalefet kesimleri üzerinde etkili bir politika
oluşturmak isteyen Hükûmet, bu politikanın dışında
kalmak isteyenleri ötekileştirip çete, terörist gibi söylemlerle
tutuklatıyor, hukuk dışı, uzun süreli tutuklama ve
yargılamalarla cezaevinde tutuyor.
Türkiye en çok hükümlü ve
tutuklu sayısında dünyada 4'üncü sırada, siyasi hükümlü
sayısında ise dünyada 1inci sıradadır. Bu ülkede demokrasi
ve özgürlükler askıya alınıyor, yeni cezaevleri inşa
ediliyorsa, bunun adı faşizm değil de nedir?
Asılsız polis
fezlekelerinin kopyası olan, delili olmadan ve hiçbir suç isnadı
olmamasına karşın aklın ve mantığın
alamayacağı suç isnatlarıyla milletvekilleri, belediye
başkanları, gazeteciler, akademisyenler, parti yöneticileri ve
üyeleri ile çeşitli eylem ve etkinliklerde demokratik haklarını
dile getiren kişiler tutuklanarak hayatlarının bir bölümünü
cezaevinde geçirmeye zorlanmaktadır. Bu nedenle, hâlâ 8 milletvekili
cezaevinde bulunmaktadır. Partimizin 38 belediye başkanı ve
belediye başkan vekilleri içeride. Gazetecileri en çok tutuklayan
ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Cezaevlerinin
kapasitesi 121.804 kişilik olmasına rağmen 31 Mart 2012 tarihi
itibarıyla 132.369 kişi cezaevinde bulunmaktadır. Türkiye Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı rapora
göre 9.083 kişinin yatacak yeri bulunmamaktadır. Bu hâliyle Türkiye
yarı açık bir cezaevi durumundadır.
7
Mayıs 2012 tarihli Avrupa Birliği Raporunda son yıllarda
doluluk oranlarıyla sorun yaratmaya başlayan cezaevleri konusunda
Türkiye'yi uyarmalarına rağmen, bu tutuklamaların endişe
verici olduğunu, denetlemelerin, denetlemeye ilişkin
standartların Birleşmiş Milletler standartlarına uyacak
şekilde geliştirilmediğini bildirmesine rağmen, hâlen her
gün KCK adı altında tutuklama furyaları devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinin insanlık
dışı koşulları, F ve D tipi uygulamaları, özel
uygulamalı cezaevi ve daha birçok hukuk dışı uygulamalar,
AKP'nin iktidar hırsını ortaya koyan, muhalif kesimleri
susturmaya, bastırmaya, ezmeye çalışan bir yaklaşım
değil midir?
F ve
D tipi cezaevlerinde tecrit uygulaması başlı başına
bir işkence olmaya devam etmektedir. Sadece 2012 yılında 25
tecrit ve izolasyon, 5 bin disiplin cezası, 318 haberleşme ve benzeri
hakların engellenmesi olmak üzere 3.014 hak ihlali
yaşanmıştır.
Türkiye'de cezaevleri tam bir
sağlıksızlığı yaratırken, cezaevlerinde
tutulmak zorunda bırakılan kişilere sağlık hizmetleri
ulaştırılmamaktadır. 2012 yılının ilk on
ayında 1.142 sevk ihlali uygulaması, 222 sağlık ihlali
gerçekleşmiştir. Hastane ortamında tedavisi yapılması
gereken tutuklu ve hükümlülerin sevkleri yapılmamakta ya da uzun süre
geciktirilmektedir. Bunun yanı sıra hastalar kelepçeli olarak muayene
edilmeye zorlanmakta, bu uygulamayı kabul etmeyenler ise tedavi ettirilmeden
cezaevine geri götürülmektedir.
Adalet
Bakanlığı tarafından, Türkiye cezaevlerinde ağır
hasta mahkûmların sayısı 520 olarak
açıklanmıştır. Bakıma muhtaç hükümlü ve tutuklular,
serbest bırakılması gerekirken, kaderlerine terk edilmiştir.
Gerçek dışı bir ifadeyle hasta mahkûmların tedavilerinin
sürekli olarak gerçekleştirildiği ifade edilmesine rağmen, bu
söylemlerin ne kadar boş ve yalan olduğu ortadadır. Sadece 2011
yılı içerisinde 39 mahkûm, 2012 yılının ilk on ayı
içerisinde 24 mahkûm yaşamını yitirmiştir, 57 kişi
yaralanmıştır, 171 kişi işkenceye maruz
kalmıştır.
Türkiye cezaevlerinde,
tecrit ve izolasyonun yarattığı sorunlarla birlikte, temiz su,
yeterli ve sağlıklı gıda gibi temel ihtiyaç maddelerinin
karşılanmaması sonucu mahkûmların sağlıklarında
ciddi bozulmalar ve zehirlenmeler meydana gelmektedir.
AKP Hükûmetinin 2002
yılından bugüne kadar olan iktidar süresi boyunca
yaptığı en iyi işlerden birincisi, işçileri,
emekçileri yoksullaştırıp kendi çevresini zenginleştirme;
ikincisi ise her gün yeni cezaevleri yapıp içlerini doldurmaktır.
Bitlis ilinin sahip olduğu E tipi cezaevinin dışında,
şimdi Tatvan ilçesinde de 2013te yapımına başlanacak olan
açık bir cezaevinin planlanmakta olduğu açıklanarak, sanki fabrika
müjdesi veriliyormuş gibi, Bitlis halkıyla alay edilmektedir.
Bizler, Barış
ve Demokrasi Partisi olarak, Türkiyede sevginin, barışın,
kardeşliğin egemen olmasını, hiçbir işe yaramayan
hapsetme mantığından ve bunun sonucu olan baskıcı
politikalardan vazgeçilmesini, keyfî uygulamalar, baskı politikaları,
işkencelere son verilmesini, hasta ve siyasi tutsakların serbest
bırakılmasını istiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, Bitlisle ilgili, Sayın Bitlis
Milletvekilinin itirazlarına maruz kalmıştık ama
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sataşma var.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Devamla) -
burada gördüğünüz gibi, gerçekten, Bitliste -Sayın
Maliye Bakanımız burada- eğer bir yatırım
yapılmışsa, eğer bir fabrika yapılmışsa,
eğer bir atölye inşa edilmişse, şurada hesaplar
önlerindedir, bir gözden geçirsinler lütfen. Onun için, Sayın Bitlis
Milletvekilimizin uzun süre belki Bitlise gitmediğinden dolayı olup
bitenlerden
Belki de unutmuştur, belki de görmemezlikten gelmiştir.
Onun için
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) Kürsüye gelme davetiyesidir bu.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) İşte kendisi burada, görüyor.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Ya onlar kentsel dönüşüm
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Ya bir tane cezaevi az az, 4-5 tane yapmanız
lazım. Bir tane kime yeter yahu? Bir sürü adam girecek, daha
milletvekilleri girecek.
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) Sırf kürsüye çıksın diye söylüyor bunları.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Bizim öyle kürsüye çıkma hevesimiz
fazla değil. Yani şunu söyleyeyim size
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) Vedat Beyi davet ediyorsunuz.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Evet.
Biz, her zaman, ülkemizin
kalkınması için, özellikle Bitlisin kalkınması için
elimizden gelen çabayı sarf etme arzusundayız. Ancak, söylendiği
gibi öyle Bitlis güllük gülistanlık bir yer değil. Sayın Bakanımız
Bitlise gelmiş görmüştür, Sayın Başbakan gelip
görmüştür, Sayın Başbakan yardımcıları
görmüştür; Bitlis bir köye dönüşmüştür. Ben onu ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zenderlioğlu.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sayın Başkanım
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ya dün de cevap verdin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Söylemedi efendim, sataşmadı
kimseye.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis)
özellikle şahsımı kastederek Sayın Hatip
Bitlisle ilgili konuşmuş
BAŞKAN Bir dakika
içinde, lütfen, bir sataşmaya meydan vermeden...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Demiröz, sataşma yok.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bitlis Milletvekili Vedat Demirözün, Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben -ikinci
yılımız- sataşmadan dolayı ikinci kez söz
alıyorum. Fırsat da doğuyor, belki de iyi de oluyor. Dün de
söyledim, gerçekten, Bitlis Milletvekili arkadaşımız sanki
Bitlisi tarif etmiyor; başka bir ilden, başka bir şeyden
bahsediyor gibi. Gidip gelmediğimi söylüyor. Kendisinden fazla gidiyorum
çünkü o gidince farklı yerlere gidiyor, biz gidince sorunlarla ilgileniyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz Bitliste, söylem
değil, eylemle cevap veriyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş)
Biz eylem yapınca bizi niye tutukluyorsunuz?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bizi hapse atıyorsunuz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Eğer yaptığımız yatırımları
göremiyorsa, el insaf. Dün de açıkladım, rakamlarla
açıkladım. Bunları tekrarlamanın eğer bir faydası
olacaksa yine tekrarlayayım.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Tekrarlayın, tekrarlayın.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Yani eğitimde Bitliste derslik başına 28 öğrenci
düşüyor. Son iki yılda, bundan önceki iki yılda Türkçe-Sosyalde
Bitlis Türkiye 1incisi oldu, bakılabilir. Sağlıkta, hamdolsun,
400 yataklı bölge hastanemizin inşaatı başladı;
geçerken, gidip gelirken görüyorsunuz. Dün kavşak inşaatı
dediğiniz üniversite de başladı.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) 2071de biter inşallah.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) OSByle ilgili söylediniz: OSBnin yeri TOKİye verildi.
Hayır, yan tarafı var, yan tarafında bin küsur konut
yapılıyor. OSBnin yeri de açıldı. Yani ikisini birbiriyle
karıştırmayalım. Tabii, çok fazla ilgilenemediğiniz
için hangisinin nerede olduğunu da bilemiyorsunuz belki. O da devam
ediyor.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Rahvadaki sosyal konutları kim yaptı?
Bomboş duruyor.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Sosyal konutlar değişiyor. Zamanında
yapılmış.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Bitlisten Rahvaya giderken soldaki.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) 2000 yılından önce yapılmış o; bizim
dönemimizde değil, bizden önce yapılmış. Şimdi onlar
da ıslah edilecek. İnşallah, TOKİ onları da konut
yapacak, oraları da yıkacağız.
Bitlis Nemrut, herkese
tavsiye ediyorum, davet ediyorum, gerçekten görülmeye değer bir yer.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Nemrut mu dedin? Nemrut nerede?
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Evet, Nemrut Dağı ile Nemrut Krater Gölü Bitliste,
herkesi davet ediyorum.
Saygılar, sevgiler
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Nemrut diyor,
Bitlise götürüyor Nemrutu.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN Buyurun,
nedir efendim?
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Bitlisle ilgili
SIRRI SAKIK (Muş)
Bitlis dedi. Bitlis Milletvekilidir. Ne desin başka Sayın
Başkan?
BAŞKAN Bitlis
demesi yetiyor, değil mi?
Tamam, buyurun efendim.
2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun, Bitlis Milletvekili Vedat Demirözün şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, kendisine saygı duyduğumdan
dolayı onu kırmak istemedim. Kendisi otuz yıl, kırk
yıldan beri Bitliste yaşamıyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hissediyor.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Bu seçim döneminde İstanbul
listelerinde yer almayınca Sayın Başbakanımız onu Bitlise
atadı.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Tayin
Tayin
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Ve Bitlisten, Sayın
Başbakanımızın yardımıyla seçilen bir
arkadaşımızdır ama kendisi, özellikle bu konuda vurgu
yapmamı istediği için artık söylemek zorunda kaldım.
Bitlisten -herkes
Bitlisten geçiyor, biliyor- Rahvaya doğru bir akım var, doğru.
Transit yol Rahvanın içinden geçiyor.
SIRRI SAKIK (Muş)
Bitlis Roma mıdır herkes Bitlisten geçiyor?
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Bir kere, bir imar planı yok. Bir
düşünün, eğer siz bir memleketi inşa ediyorsanız, bunun bir
imar planı yoksa, bunun bir altyapısı yoksa nasıl bu
inşaatları gerçekleştirebilirsin? Gidin bakın. Doğru,
TOKİ bir konut yapımına başlamıştır. Nerede
yapmıştır biliyor musunuz? Rahvada, karın 3 metreyi, 4
metreyi bulduğu bir yerde yapmıştır. O eski insanlar orada
yaşamak istemedikleri için, karın zorluğunu bildikleri için
En
azından geçen yıl
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Şemsiye yapacağız, kar yağmayacak.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Kar olmayan yer yok ki.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Şemsiye yapacağız, kar yağmayacak
artık.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Ama şimdi, şunu söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Efendim, yani şimdi, bir imar
planı olmuş olsaydı orada, öyle olmazdı.
Yapılmamıştır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Bitirmedi adam ya, bir dakika
Otur da vereyim. Allah, Allah!
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Şemsiye yapılıyor, uzaydan şemsiyeyle
koruyacağız, yağmayacak kar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bitlise götürdü.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zenderlioğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın konuşmacı -Sayın
İlhan Demiröz Bey değil, Vedat Demiröz Bey; Sayın Demiröz
dediler de İlhan Bey değil- Nemruta gelin. diyor. Adıyaman
BAŞKAN Zapta geçti
efendim.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Tatvanda da Nemrut var. CHPnin haberi yok, Tatvanda da
Nemrut var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) O zaman Tatvan Nemrut desin.
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) Çok Nemrut var.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Haberi yok, özrü kabahatinden büyük.
BAŞKAN Zapta
geçti.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Mevlüt Bey, Nemrut sizin olsun.
BAŞKAN Lütfen,
lütfen beyler
Tamam.
Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu; zapta geçti söyledikleriniz, teşekkür ederim.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.-
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003)
(S.Sayısı: 362) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
gruplar adına 2nci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Hüseyin Aygün, Tunceli Milletvekili.
Sayın Aygün,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Sayın Başkan, çok teşekkürler.
Genel Kurulu
selamlıyorum.
Bugün 19 Aralık
2012. Tam on iki yıl evvel Hayata Dönüş Operasyonu yapıldı
ve dün bir anne, cezaevlerinden sık gelen mektupların, hâlâ süren
şikâyetlerin yanına, on iki yıl evvel ölen oğluyla ilgili
bir mektup yazdı bana. Onu çok kısa olarak özetlemek istiyorum.
Sevgili Hüseyin Aygün,
Değerli Vekilim; ben, kırk yıl sınıf
öğretmenliğinden emekli bir öğretmenim, yüreği yaralı
bir anayım. 2000 yılında yapılan meşhur Hayata
Dönüş Operasyonunda 29 yaşında, evli, 5 yaşında bir
kız çocuğu da olan ve henüz beş aylık tutuklu, Ümraniye
Cezaevinde katledilen Alp Ata Akçayözün annesiyim.
Sayın Vekilim, acım,
yasım ve öfkem gün geçtikçe büyüyor, on üç yıldır ilaçlarla
ayakta duruyorum. Oğlumun ölümü kadar da bu olay karşısında
insanların bunca duyarsızlığı,
umarsamazlığı acımı daha da büyütüyor. Bu konuda
duyarlı olduğunuzu biliyorum. Sizden ricam, ne olur bu durumu dile
getirin; hiçbir olay bu ülkede bu kadar tepkisiz kalmadı. Yapanlara,
yaptıranlara yüksek hizmet madalyası verenlerin yüzüne
haykırın, haykırın ki günahları sadece cezaevinde olan
32 genç insanın analarının yüreklerine azıcık su
serpilsin.
Ellerim titriyor, daha
fazla yazamıyorum.
Sevgiyle kalın.
Günay Akçayöz
Bugün yıl dönümü
olduğu için bunu okuma gereği duydum. Zira, Hayata Dönüş
Operasyonundan ötürü hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı; o zaman
Bayrampaşa, Ümraniye gibi hapishanelerde tesadüfen askerlik yapmakta olan
30 küsur er yargılanıyor ve onların davasından da herhangi
bir sonuç alınamayacağı, on iki yılı bulan
yargılamadan biliniyor.
Şimdi, Hayata
Dönüş Operasyonu sırasında -annenin mektubunu okuduktan sonra-
Bu operasyon nasıl olmuş? diye hafızamı tazelemek için
kayıtlara baktım: 3.385 asker, 1,5 trilyon para, 20 bin bomba
kullanılmış.
Daha sonra o operasyonun
sorumluluğunu yapan Bayrampaşa Cezaevindeki komutan bir gazeteye
konuştu ve şöyle dedi: Ordunun envanterinde hiç olmayan bir bomba
kullandık.
Yine o olayda yüzü
yanmış bir kadın, ambulanstan inerken, orada tesadüfen bulunan,
o günün şartlarında çok yoğun uygulanan sansüre rağmen o
sahneyi çeken kameralara Bizi diri diri yaktılar demişti, Hacer
isimli kadın.
Bu kadar büyük bir
olayın cezasız kalması, Günay Akçayözün mektubunda da
görüldüğü gibi, toplumun bir kesiminde öfkeyi büyütüyor. Hani hep
Geçmişle hesaplaşıyoruz, Türkiyenin tarihini temizliyoruz,
Türkiyede karanlıklar aydınlanıyor. deniyor ya Hükûmet tarafından,
bu olayda bir arpa boyu yol alınmadığını milletimize
hatırlatmak isterim.
Yine bu olay nedeniyle
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiyeyi, yaşama
hakkını ihlal ettiği için mahkûm ettiğini de tekrar
kayıtlara geçireyim.
Şimdi, pek
sevmiyorum böyle fotoğraf getirmeyi ama bir fotoğraf göstermek
istiyorum. Bu fotoğraf Hayata Dönüş Operasyonundan değil, dünkü
ODTÜ muharebesinden. Dün, Orta Doğunun lideri olarak makyajlanan,
bazı çevrelerin ısrarla o şekilde yansıttığı
Başbakan Tayyip Erdoğan ODTÜye gitti. Bu da atılan gaz
bombalarının, orada yaralanan çocukların cep
telefonlarından kaydedilmiş bir görüntüsü.
Orta Doğunun lideri
ODTÜdeki öğrencilere tam 3.600 polis, binlerce bomba ve TOMAlarla
gitmiş, yanında da 20 tane zırhlı araç varmış. On
iki yıl sonra, Hayata Dönüş Operasyonuna çok benzeyen sahneler
izledik. Sosyal medya olmasa hiç kimsenin de haberi olmayacak çünkü ülkede tam
bir diktatörlük kurulmuş durumda. Ama ne güzel ki ODTÜde hâlâ devrimci
öğrenciler, Denizlerin, Mahirlerin izinden giden ve hapishane korkusunu
çok da umursamayan öğrenciler var. Onlar, 3.600 polise rağmen,
Başbakana gerçekten güzel bir karşılama yapmışlar.
Medyanın hâlinin de ne kadar ibretlik olduğunu not etmek gerekiyor
çünkü bu kadar büyük bir çatışmayı, saatlerce süren bu eylemi
hiç vermemek ülkede ne menem bir demokrasi olduğunu da gösterir. Bereket
ki sosyal medya var, oradan yayılan fotoğrafları buradan, Meclis
kürsüsünden millete gösterebiliyoruz.
Bugün bütçeyle ilgili
konuşacaktım. Bütçede çok önemli kalemlerden birinin, bu
yılın başında, Sayın Başbakan tarafından
-şehit cenazelerinin yoğun geldiği dönemde- sivil
şehitlik olarak adlandırılan bir müessese ile toplumun bir
bölümüne dağıtılacağını öğrendik. Bu
yılın hemen başında Terörle Mücadele Yasasına ek bir
hüküm konacağı ve bu 1984te başlayan, 50 bin insanın
hayatına mal olan ve etkileri hâlâ bütün şiddetiyle süren Kürt
sorununda mağdur olan, örgütün eylemleri sonucu öldürülen, devletin
katlettiği veya devlet ve örgüt arasındaki çatışmalarda
hayatını kaybeden mazlumların bir bölümüne bütçeden pay
ayrılacağını, bir müjde verir gibi, sivil şehitlik
kavramıyla duyduk.
Bu sivil şehitlikle
ilgili 11 Aralık 2012de bir yönetmelik yayınlandı. Yönetmelik,
50 bin ölü olarak bir rakama dönüştürülen, yaklaşık yüzde 25i
sivil insanlardan oluşan bir grubun mağduriyetini -sözde- çözmeyi
amaçlıyor. Bu yönetmeliğin 2 maddesi bu konuyu
ayrıntılı düzenliyor. 2nci maddenin (c) fıkrasında
kimlere tazminat ödeneceği yazıyor. Bu madde kısaca şöyle:
Terör eyleminin ortaya çıkarılması, etkilerinin
azaltılması veya bertaraf edilmesinin sağlanmasında
yardımcı veya faydalı olan sivillerin bu faaliyetlerinden
dolayı hayatını kaybettikleri, yaralandıkları veya
sakatlandıkları ilgili valinin teklifi üzerine Bakanlık Nakdi
Tazminat Komisyonu tarafından karara bağlanmışsa,
devamında ilgili mevzuata göre, ölenin eş veya çocuğuna, sakat
olan insana da bir iş verileceği veya maaş
bağlanacağı söyleniyor.
Şimdi, bu
yönetmeliğin mağduriyetini gidermeyi hedeflediği kesimlerin
sayısal olarak 15 bin civarında insana denk geldiğini, bu 15 bin
kişinin de Kürt nüfusun çok çocuklu olduğu dikkate
alındığında 100 bin civarında bir
ağırlığa tekabül ettiğini hatırlatmak istiyorum.
Dolayısıyla toplumun çok önemli bir bölümünün
acılarını tazminat, iş veya maaş yoluyla çözmeyi
hedefleyen bir yönetmelikle karşı karşıyayız. Ama az
evvel okuduğum (c) fıkrasında, terörün azaltılması,
ortaya çıkarılması gibi şartlar öne sürülüyor.
Dolayısıyla, bu hâliyle, örgütün eylemleri sonucu devletin
yaptığı operasyonlarda hayatını kaybeden veya
kurbanını seçemeyecek mayınların patlaması sonucu
yaşamını kaybeden masum insanların mağduriyetinin
giderilmesi, onların bir işe yerleştirilmesi, aylık
bağlanması mümkün değil.
Bu hâliyle, 11
Aralık 2012 tarihli yönetmelik, sadece, o bölgede uzun yıllardır
faaliyet yürüten, aslında terörün başka bir kaynağı ve
nedeni olan korucuların mağduriyetini gidermeye hizmet edebilir.
Yine, itirafçılar bu yönetmelikten bu hâliyle yararlanabilir çünkü (c)
fıkrası, çok açık bir şekilde, terör eyleminin ortaya
çıkarılması, etkilerinin giderilmesi, azaltılması gibi
şartlar öne sürüyor.
Şimdi, bu (c)
fıkrasında az evvel okuduğum başka önemli bir şey var.
Oradaki kamu makamının takdiri doğrultusunda, valinin teklifi
üzerine karara bağlanır. Ona tazminat veya maaş bağlanır.
diye bir cümle okudum. İster istemez aklıma geliyor, bizim oralarda
yaklaşık bir ay evvel ortaya çıkarılan bir fişleme
skandalı var. Mecliste bir komisyon kuruldu, komisyon Hozata gidecek,
işte, inceleme yapacak. Hozatta da o eylemlerden dolayı ölmüş
olan Ali Yıldırım ve Bülent Karataş isimli 2
vatandaşımız var. Ali Yıldırımı 2006da
örgüt evinden aldı, götürdü; yirmi gün sonra kurşuna dizip yolun
kenarına attı. Devletin operasyonlarına destek veriyor diye ajan
ilan etti. Geride 6 tane çocuğu, eşi ve mağdur edilmiş bir
aile kaldı. 2007de de jandarmalar, Hozatın yine bir köyünde,
terörist zannederek Bülent Karataş isimli şahsı taradılar,
çocuk hayatını kaybetti. Onun da geride eşi ve 2 çocuğu
bulunuyor, 2 küçük bebeği var. Bu 2 aile, işte, bahsettiğim o 15
bin civarındaki ölünün yakınları hakkında fikir veriyor.
Birini örgüt, diğerini devlet yok etti. Bu hâliyle, bu yönetmeliğin,
bu 2 ailenin mağduriyetini gidermesi imkânsız çünkü yönetmelik bu
aileleri kapsamıyor. Mutlaka terörün ortaya çıkarılması ve
etkilerinin giderilmesine yardımcı olma diye bir şart (c)
fıkrasında bulunuyor.
Şimdi, bu, bölgede
büyük beklenti yaratmıştı. Biz sivil şehitliği burada
çok eleştirdik. Şehit kelimesi engellensin, Kürt sorunu çözülsün, bu
konuda kalıcı adımlar atılsın çünkü siz ne kadar
askerî operasyon yaparsanız yapın, zırh delici mermi -polise
alındı geçen hafta- alırsanız alın, askerî
önlemlerinizi ne kadar yükseltirseniz yükseltin, belli ki Orta Doğuda
Kürt sorunu barışçıl bir şekilde çözülecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen.
HÜSEYİN AYGÜN
(Devamla) Sağ olun efendim.
Dolayısıyla,
askerî çözümden hiç kimse bugün Kürt sorununun çözümüne, halline dair bir medet
ummadığı için, mecburen, barışçıl yöntemleri hep
birlikte, Parlamento olarak düşünmek zorundayız ve bu 1984-2012
arasında hayatını kaybeden sivil insanların
mağduriyetini çözmemiz gerekiyor, bölgede de bu konuda büyük bir beklenti
var ama sessiz sedasız yayınlanan bu yönetmelik, bahsettiğim
büyük nüfusun sorunlarının hiçbirini çözmüyor. Benim bölgemde mesela
500 civarında sivil insan hayatını kaybetmiş 1984ten bu
yana, büyük bir bölümü örgütün eylemleri sonucu ölmüş, bir bölümü
mayın patlamasından, bir bölümünü operasyon sırasında
kaybetmişler veya öldürmüşler, hiçbirinin cezai soruşturmasından
da bugüne kadar sonuç alınmamış ne yazık ki.
Dolayısıyla, eğer devlet devlet olduğunu gösterecekse, vadettiği
gibi, bu insanların maaşa bağlanmasını veya bir
işe yerleştirilmesini taahhüt ettiği gibi yerine getirmek
zorunda ama bu yönetmelik bu meseleyi çözmüyor. O yüzden, bugün bütçeden pek
çok yere ayrılan gereksiz paraların, aslında toplumun bir
bölümünün iç barışa hizmet edecek şekilde teslim edilmesi
(CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aygün, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla)
Sürem aslında daha vardı, çok kestiniz.
BAŞKAN Hayır,
kesintiden de daha fazla verdim.
Değerli
arkadaşlar, gruplar adına başka söz talebi yok.
Şahısları
adına, Fatih Çiftci, Van Milletvekili.
Sayın Çiftci,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH
ÇİFTCİ (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
15inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri, bugüne kadar,
ülkemizin her köşesine ihtiyaç duyduğu yatırımı
götüren, reel kesimi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya
odaklanmış, toplumsal refahı, ekonomik ve mali istikrarı
gözeten bütçelerdir.
AK PARTİyle
birlikte makroekonomik dengeler çok iyi bir konuma gelmiş, ihracat rekor
seviyeye ulaşmış, faiz oranları çok yüksek seviyelerden tek
haneli rakamlara düşmüş, millî gelir 3.500 dolardan 10.700 dolara
ulaşmış, devletin IMFe olan borcu 23 milyar dolardan 9 milyon
dolara düşmüştür.
Bugün itibarıyla,
borç miktarının gayrisafi millî hasılaya oranının
hükûmetlerimizin başladığı 2002den bugüne kadar çok
düşük seviyede olduğu, Avrupada ve bütün dünyada ekonomik kriz
varken Türkiye ekonomisinin bundan kendisini koruduğu,
yatırımların artarak devam ettiği açık bir
şekilde ortadadır.
Bugüne kadar başta
eğitim, sağlık, ulaşım, tarım, enerji, kentsel
dönüşüm ve TOKİ yatırımlarında ülkemize devrimler
yaşatılmış ve çok önemli yatırımlar yapılmıştır.
Ayrıca bu ekonomik gelişmeye paralel olarak, ülkemizin
demokratikleşmesi ve ileri demokrasiye ulaşması için çok önemli
reformlar yapılmıştır ve yapılmaya da devam
edilecektir.
Değerli milletvekilleri, bununla
birlikte, vekili olduğum Van ilinde AK PARTİ hükûmetlerince, 23 Ekim
ve 9 Kasım tarihlerindeki depremlerin öncesi ve sonrasında çok önemli
yatırımlar yapılmış; Van, Erciş ve tüm ilçeleri
âdeta yeniden inşa edilmiştir. Başta Sayın
Başbakanımız ve Hükûmetimiz olmak üzere, yüce Mecliste grubu
bulunan tüm siyasi parti üyelerine, tüm milletimize ilimize vermiş
oldukları destekten dolayı teşekkürlerimi sunarım.
Değerli milletvekilleri, yapılan
hizmet ve yatırımların bir kısmını sizinle
paylaşmak istiyorum. Van ve Erciş merkezde toplam 17.471 konut
inşa edilmiş, bunlardan 15.342 konut teslim edilmiştir. Van ve
Ercişin köylerinde 9.500 köy evi, 3.750 hayvan barınağı
yapılmaktadır. Bu konutlarla birlikte 27 cami, 34 okul, 24 ticaret merkezi
tamamlanarak yeni Van ve Ercişin hizmetine sunulmuştur. Az
hasarlı konutlarda yaşayan 40.000 kişiye kiracı ve ev
sahibi olmalarına bakılmaksızın 50 milyon TL destek
verilmiştir. Köy evlerine kişi başı 40.000 TL destekle, 75
milyon TL köylerimize konut yapımı için ödeme
yapılmıştır.
Esnaflarımız için SSK ve vergi
borçları faizsiz olarak bir yıl ertelenmiştir. 5.000e
yakın esnafımıza KOSGEB aracılığıyla 300
milyon civarında kredi verilmiştir. Çiftçimize 64 milyon TL hibe
destek verilmiştir.
İŞKUR vasıtasıyla 7.200
kardeşimize istihdam sağlanmıştır.
Van ve Ercişin kırk
yıllık planlamayı karşılayacak jeolojik etütleri ve
imar çalışmaları tamamlanmıştır.
Vana 47 kilometreden su getirilmekte ve
ayrıca 45 kilometrelik Van merkez altyapı şebekesi yenilenmektedir.
Ayrıca, tüm köylerimizin KÖYDES projeleriyle su şebekeleri
yapılıp, yolları asfaltlanmıştır.
Eğitimde hasar gören 1.015 derslik
yerine 2.613 derslik yapılmaktadır. 2012 yılında, 7.360
kapasiteli yükseköğrenim yurtları inşa edilmektedir.
Üniversitemize çok önemli maddi ve akademik kadro desteği verilmiştir.
Van ve Ercişte yeni adliye sarayı inşaatları devam etmekte
ve kısa sürede açılması hedeflenmektedir.
Van, bölgenin sağlık merkezi
olmaktadır. 12 adet yeni sağlık merkezi hizmete açılmış,
650 yataklı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Hastanesi hizmete açılmış, ilçelerde 4
hastane inşaatı devam etmekte; merkezde 4, ilçelerde 3 yeni hastane
yapımına başlanacaktır.
Karayollarınca, Vanın şehir
geçişi yenilenmiş, 2 köprülü kavşağı
tamamlanmış, merkezde 2 köprülü ve Ercişte 1 köprülü
kavşağın da yapımına başlanacaktır. Vanın
tüm ilçeleri ve sınır illeriyle arasındaki bölünmüş yollar
yapılmıştır. Van-Bitlis arasındaki Kuskunkıran
Tüneli hizmete açılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Van, ticaret ve turizm merkezi oluyor. Van ilimizin İran
ve Orta Doğuya açılan Kapıköy Gümrük Kapısı
açıldı. Başkale-Şırnak güzergâhı ile Habur-Van
bağlantısı kuruluyor. Ticaret ve fuar organizasyonları için
kongre ve fuar merkezi inşaatına başlandı. Organize sanayi
bölgesini 650 dönüm büyütüyoruz. Ercişe yeni bir organize sanayi bölgesi
çalışmaları tamamlandı. Havaalanı terminali, 5 milyon
yolcuya hizmet verecek şekilde büyütülüyor. İstihdamı baz alan
tekstilkent inşa edilmekte.
Van, teşvikli,
avantajlı bölge olan 6ncı bölgede bulunmaktadır. Kalkınma
Bakanlığı tarafından desteklenen Cazibe Merkezi Van programıyla
2023te Ön Asyanın merkez şehri olma yolundadır. Van, denizi,
tarihi ve doğal güzellikleri ve İpek Yolu üzerindeki konumuyla turizm
alanında her önemli potansiyele sahiptir. Hükûmetimizce her yönüyle
desteklenen Van, gelecekte bölgenin cazibe merkezi olacaktır. Tüm iş
adamlarımızı Vana yatırıma da bekliyoruz.
Yeni yasayla Van büyükşehir
olmuş, Tuşba ve İpek yolu adında 2 yeni ilçe
kurulmuştur. Buna paralel olarak Vanda kamu kurumları yeniden
yapılandırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FATİH ÇİFT Cİ (Devamla) - Bu vesileyle 2013
yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize, milletimize, demokrasimize
ve ekonomimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çiftçi.
Şahısları
adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın
Kadir Gökmen Öğüt.
Sayın Öğüt,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yeni bir yıla girmeye hazırlanırken geride
bıraktığımız yılın muhasebesini yapmak,
ülkemizin en acil sorunlarına değinmek istiyorum.
2012 şüphesiz ki
işçiler, emekçiler, emekliler, işsizler, güvencesiz
çalışanlar ve elbette tüm halkımız için birçok yönden zor
geçmiştir. Canımızı, yine en çok, işçi ölümleri
yakmıştır. Nisan ayında Sayın Faruk Çelik Omzumdaki
yükten dolayı yerin altına giriyorum. demişti. İstanbul
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi verilerine göre, kasım ayında en az 82 işçi
hayatını kaybetti. Tablo böyleyken Esenyurtta 11 işçi yanarak
iş cinayetine kurban edilmişken, Elbistanda 9 işçi hâlâ
çamurların altındayken ve diğer niceleri
karşısında sadece Çalışma Bakanının
değil, Hükûmetin her bir üyesinin yerin altından çıkmaması
gerekmektedir.
İşsizlik üzücü boyutlarda. Son
rakamlara göre eylül ayında işsizlik yüzde 9,1e çıktı işsiz
sayısı 141 bin artarak 2 milyon 539 bine yükseldi. Türkiye'de
çalışma çağındaki her 2 kişiden 1i işsiz.
Gençlerin yüzde 55i kayıt dışı çalışmakta ve
umudu kesik işsizlerle birlikte her 4 gençten 1inin işi
olmamaktadır.
Türkiyede, çalışanların
büyük kısmı da işsiz kesimden farklı değil.
İş sahibi görülen birçok kişi karşılıksız
fazla mesaiyle çalışmakta, yüzde 40ından fazlası sosyal güvenlikten
mahrum bırakılmaktadır. Bugün, en yaygın istihdam modeli
olarak karşımıza çıkan taşeron sistemi kölelikle
eş anlamlıdır. Eksik ücret alan ya da hiç alamayan, sigorta
primi ödemeyen, izin hakları gasbedilen işçiler bu ülkenin en
çıplak gerçeğidir. Çocuk işçiler için ise son altı
yıldır gerçekleşmiş tek bir araştırma yoktur.
2006 yılı sonu itibarıyla çocuk işsiz sayısı 1
milyonu aşmıştır.
Değerli milletvekilleri, vatandaş
AKP iktidarında gördüğü baskıyı hiçbir zaman görmedi. Son
olarak, fişleme politikalarına sağlığı da alet
ettiler. 1 Ocak itibarıyla özel, devlet veya üniversite hastanesinden
hangisine giderseniz gidin, muayenehane ve poliklinikler de dâhil, herhangi bir
işlem için kayıt yaptırdığınız zaman
fişlenmiş olacaksınız. Tıp etiği, mahremiyet
hakkı ve hasta haklarının korunması gerekliliğine
rağmen, tüm bilgilerimiz Sağlık Bakanlığında
tanımadığımız ellerde olacak.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede
yasaların da kâr etmediğini, AKP zihniyetini
durduramadığını defalarca gördük. TBMM, 3üncü Yargı Paketini
uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesi nedeniyle yaşanan
sorunlara çözüm için çıkarmadı mı? Ne oldu peki? Silivri
yargıçları, yasanın emrettiği koşulları
umursamadan tahliye taleplerini reddetti. Hukuksuzluk noktasında ise
cumhuriyet tarihinin en kötü günlerini yaşıyoruz. İtirafçı
Şemdin Sakıkın gizli tanık olduğu Ergenekon, Oda TV,
KCK, Balyoz gibi davalar AKPnin bu ülkedeki bütün halklara ve düşüncesini
açıklayanlara karşı yürüttüğü en büyük operasyondur. Bu
operasyonda Hükûmet ile birlikte savcılarından yazarlarına
birçok kişi, kurum ve kuruluş görev almaktadır ve bu operasyon
gereği, AKPnin işine gelmeyenler, dokunulması yasaklı olan
konular, olaylar ve kişilerde hep sır perdesinin ardında
kalmaktadır. Oda TV davasında bilgisayarlara dosyaların
nasıl yüklendiği gibi, Ergenekondan iki yıl sekiz ay tutuklu
kalan Teğmen Çelebinin telefon rehberine 139 adet telefon
numarasının sehven yüklendiği gibi.
Totaliter rejim hayali
kuran AKP, yargıdan sonra halkın ve hakkın savunuculuğunu
da yasalarla bağlayarak zapturapt altına almak istiyor. Meslek
odalarını ve baroları sudan sebeplerle denetleyerek baskı
altına almak isteyen AKP şimdi de kendilerinden yana
yapamadığı TMMOBu etkisiz kılmak için birliğin
kuruluş kanununu meşhur torba yasasına koyarak
değiştirme hazırlığında.
Değerli
milletvekilleri, yağmanın adı, son yılda
yaptıklarıyla AKP oldu. Ekonominin iyi söylemlerinin ardına
özelleştirmeleri sakladılar. Bütçe açık verdikçe halkın
kaynaklarına saldırdılar. Seksen yıldır
yapılamayanı yapıyoruz. dediler, seksen yılda yapılan
her şeyi özelleştirdiler. Yılda 2,5 milyar dolar kâr eden ama
6,5 milyar dolara satılan TELEKOMu daha unutmamışken, kamuya
ait yatırımların yağmasından sonra sıra
otoyollara ve köprülere geldi. İhalesi yapılan köprü ve
otoyolların üç buçuk yıllık geliri ortalama 2 milyar iken
özelleştirme neticesinde 5,7 milyara, on yıllık gelirinden daha
az bir fiyata satıldı. Babalar gibi satmakta tereddüt etmeyen AKP Özelleştirme
adı altında, yükü halkın sırtına bindirmeye ve
birilerini zengin etmeye devam ediyor.
Tüm yeşil alanlar
cemaat okullarına ve hastanelerine peşkeş çekiliyor. Haritada
görüldüğü gibi, İstanbulda kalan son yeşil alanlar da üçüncü
köprü ve havaalanı yapılarak katledilmeye devam ediliyor.
AKP İktidarı
tutamadığı sözlerle hatırlanacak. Dün Hablemitoğlu
suikastının yıl dönümüydü. O dönemin Başbakanı
Abdullah Gül Cinayeti çözmek namus borcumuzdur. dedi. Aradan on yıl
geçti, failler bulunamadı, tıpkı Kışlalı, Mumcu,
Üçok ve diğerleri gibi.
Bugün, şunu
söyleyebiliriz: Bu Hükûmetin demokratik cumhuriyetle sorunu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (Devamla) - ABD ve AB desteğinde olan AKP, icraatlarıyla
sadece laikliği ve demokrasiyi değil kurucularını da hedef
almıştır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt. Süreniz doldu efendim.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (Devamla) - Piriniz Özalın denediği bütçelerin
sınırlarıyla oynamak, daraltmak rahmetliye de
yaramamıştı, size de yaramayacak.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Bakan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında TARGEL bünyesinde çalışan veteriner
hekim, veteriner sağlık teknisyeni, ziraat mühendisi ve ziraat
teknisyenleri ile memur olarak çalışanlar arasında
maaşlarda TARGEL çalışanları aleyhine düşüklük söz
konusudur. Aynı iş kolunda çalışanlarda eşit işe
eşit ücret ödenmesi gerçekti iktidarınızda hayal oldu. Bu
eşitsizliği kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca, emekliler
ile çalışanlar arasındaki maaş farkı, makası
açılmıştır, kimse emekli olmak istememektedir. Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
Taşımada ve
taşıtlarda ödenen K1, K2 belgelerinin mirasçılara ve
satış yapılan şahıslara intikalini düşünür
müsünüz?
IPARD
çalışanlarına lisans zorunluluğu getirilmiştir
Tarım Bakanlığında. Çalışanlar için bu süreyi bir
yıl uzatmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen
tedavülde yaklaşık 52 milyar TLlik bir paranın olduğu
ekonomiden sorumlu Sayın Bakan tarafından bize bildirildi ancak bu
parayla yaklaşık 10 kattan fazla bir işlem hacmiyle Türkiye borç
batağına gitmektedir. Şimdi, bu bütçede, bu her geçen gün
büyüyen borç batağından ülkenin kurtarılması adına
alınmış olan tedbirler nelerdir? Böyle giderse vatandaş, bu
borç yükünün altında ülkeyle beraber ezileceğe benziyor. Bu konudaki
genel değerlendirmenizi alabilirsek sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza şöyle bir sorum var: Bu 2013 bütçesi genelde vergi
toplamaya, vatandaştan almaya yönelik bir bütçe, yani Türkiyenin iç,
dış borcunun çok yükseldiği, insanların uzun süre
borçlandığı bir bütçe. Bu bütçenin içerisinden yüzde 4
kalkınma nasıl çıkar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bütçe
hazırlanırken büyüme tahminini düşürerek yüzde 3,2 ilan ettiniz,
şimdi yüzde 2,5 civarında gerçekleşeceği belli
olmuştur, gelir hesaplarınızda bir şaşma olduğu
ortaya çıkmıştır. Bunun için çözümünüz zam mı veya
başka bir çözümünüz var mı?
İkinci bir sorum da
bu taşeron işçiliği Türkiye'de gerçekten ilerleyen süreç
içerisinde bir sosyal patlamaya neden olabilecek bir sürece doğru gidiyor.
Bununla ilgili genel bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Yılmaz.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Maliye Bakanlığı paraya müteallik her konuya müdahale eder
biliyorsunuz, her konuyu bilmesi gerekir, diğer bakanlıkların
işleriyle ilgili olarak da ayrıntılı bilgiye sahip
olması gereken bir bakanlıktır. Bu dönemde Sayın
Başbakandan kaynaklanan bazı sorunlar olduğunu biliyorum,
sıkıntılarınızı biliyorum. Bu yap-işlet-devretle
ilgili olarak çıkan kanunla da -kanun da size sorulmadan bu dönem
çıkarıldı- hazine garantisi verildi.
Şimdi, onunla ilgili
5 Aralık 2012 tarihli Resmî Gazetede bir Bakanlar Kurulu kararı
yayınlandı. Bu karara göre, 44üncü maddede yapılan
değişiklikle, 44ün 4ü Bu madde kapsamında yurt
dışından sağlanan finansmanın, bu finansmana
ilişkin mali yükümlülükler ile varsa finansmanın teminine yönelik
türev ürünlerden kaynaklanan yükümlülükler de dâhil olmak üzere üstlenilmesi
durumunda
diyor. Yani türev ürünleri de üstleniyor ve hazine garantisi
kapsamına alıyor.
Bununla ilgili yorumunuzu
almak istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
Büyükşehir Yasasıyla yeni büyükşehir olan ve hâlihazırdaki
büyükşehirler bütünşehir olduktan sonra, bu 2/B arazileri ve Hazine
arazilerinin satışıyla alakalı durum nasıl olacak?
Bunu çiftçilerimiz ve köylülerimiz merak ediyorlar. Bu konuyu bir
açıklığa kavuşturursanız sevinirim.
İkincisi, hububatta
biliyorsunuz KDV oranı yüzde 1. Efendim, süs eşyasında, makyaj
malzemesinde ve altın, gümüşte sıfırladınız KDV
oranını, ama gübrede KDV oranı hâlâ yüzde 18. Çiftçinin en
ağır girdisi, en ağır maliyeti gübre. Bu oranı
düşürmeyi düşünüyor musunuz? Çiftçimize bir katkı
sağlamayı düşünüyor musunuz? İktidara gelirken Ucuz mazot
vereceğiz. demiştiniz, ama bununla ilgili hiçbir gelişme ortaya
koymadınız. Bununla alakalı çiftçiye bir iyileştirme
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki eşit işe eşit ücret aynı unvan,
aynı kademe, aynı derecede bulunan bütün
çalışanlarımızın eşitlenmesi anlamına gelir.
Tabii ki farklı mesleklerde benzer işleri yapanları
birbirleriyle karşılaştırmamız zor olur. Yani, TARGEL
çalışanları arasında bir farklılık yoktur ama
TARGEL çalışanlarıyla Tarım
Bakanlığımızın diğer birimlerinde
çalışanlar arasında fark olmasını biz o açıdan
bir uyumsuzluk olarak görmüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bütün dünyada, çalıştığınız
zaman daha yüksek maaş alıyorsunuz, emekli olduğunuzda daha
düşük alıyorsunuz. Mesela İngilterede ben, devlet emeklilik
sisteminden bahsediyorum- eğer çalışırken 100 lira
alıyorsanız, emekli olduğunuzda devletin verdiği 25
liradır fakat Türkiyede durum; çok farklı, hatta OECD ülkeleri
arasında çalıştığı dönemde aldığı
paraya oranla emeklilikte alınan para en yüksek olan ülkedir. Yani
Türkiye, çalışma döneminde aldığı maaşa oranla
emeklilik maaşını en yüksek veren ülke konumundadır. Zaten
ondan dolayı da bu sene bütçeden sosyal güvenlik sistemine 73 katrilyon
-yani eski parayla- para aktarmış olacağız. Türkiyenin
toplam yatırım bütçesi 39-40 milyar lira, sosyal güvenlik sistemine
Maliye Bakanlığının vereceği para yaklaşık
73 milyar lira. Dolayısıyla, bunu daha da artırmanın mümkün
olmadığını ifade etmek istiyorum.
K1, K2 belgelerinin
veraset yoluyla geçmesi hususu doğrusu benim uzmanlık alanımda
değil, başka bir bakanlığı ilgilendiriyor ama gündeme
getirilebilir, fazla bir bilgim yok. Sorunuzun son kısmını
yakalayamadım, kusuruma bakmayın.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) IPARD Sayın Bakanım
IPARD, Tarım
Bakanlığı Kalkınma Ajansı var. Orada lisansı
zorunlu hâle getirdiler ama çalışanlar açısından bir sorun
var.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Yine bir bilgim yok. Yani müsaade ederseniz,
onu arkadaşlar getirirlerse sizinle paylaşayım.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiyede borç meselesi, tabii sık sık gündeme
gelen bir mesele. Şimdi, hane halkının yani Türkiyedeki bütün
vatandaşlarımızın her türlü borcunun toplamının
millî gelire oranı yüzde 19. Yani Türkiyede vatandaşın borcunun
millî gelire oranı yaklaşık yüzde 19, Avrupa Birliğinde
ortalama yüzde 66. Dolayısıyla, Türkiyede hane halkının
borç batağında olduğunu iddia etmek, bu çerçevede
bakıldığı zaman zordur; bu bir.
İkincisi, Türkiyede
şirketlerin yurt dışı borçlarının millî gelire
oranı yüzde 26dır. Dolayısıyla, yine dünyayla
karşılaştırdığınız zaman, Türkiyedeki
şirket borçlarının millî gelire oranı çok yüksek
değildir.
Türkiyede devletin
borçlarının millî gelire oranı, brüt olarak bu sene yüzde 36ya
düşmüştür, net olarak yüzde 18e. Burada da -Avrupa Birliğinin
27 ülkesi var- en düşük 3üncü ülkeyiz yani borç sıralamasında
Türkiye en düşük borçlulardan. Mesela OECDde yüzde 107ye
çıkmış, Avrupa Birliğinde yüzde 93lere
çıkmış.
Dolayısıyla,
Türkiye'nin hakikaten gerek devletinin gerek hane halkının gerekse
şirketlerinin borçları iddia edildiği gibi yüksek değildir.
Sayın
Halamanın tabii ki Yüzde 4 büyümeyi nasıl
yakalayacaksınız? sorusu var.
Birincisi: Tabii,
hakikaten cari açığı kontrol altına almak için, enflasyonu
kontrol altına almak için 2011 yılında ciddi bir
sıkılaştırmaya gidildi para politikasında,
dolayısıyla kredi politikasında. Biz, Maliye
Bakanlığı olarak birtakım tedbirler aldık.
Bunların yansıması iç talebin ciddi bir şekilde
yavaşlaması şeklinde tezahür etti. Şimdi, 2013
yılında tersine bir trende giriyoruz yani para
politikasının nispeten gevşediği bir döneme giriyoru; bu
bir.
İkinci olarak: Tabii
ki gerek bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranına
baktığınız zaman gerek hane halkı borçluluk
oranlarına baktığınız zaman, bütün bu çerçevede
baktığınız zaman büyümeyi destekleyici bir sürü unsur var.
Ayrıca, 2012 gibi nispeten zor bir yılda bile 700 binin üzerinde
istihdam yarattık. Bunun da büyümeye tabii ki olumlu katkısı
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum. Süreniz tamam.
Sayın
milletvekilleri, 15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddelerinin
oylanması tamamlanmış olan 2013 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi, 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1inci maddesini
tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, efendim, bu kesin hesapla ilgili Sayıştay
raporu gelmemiş.
İHSAN ŞENER
(Ordu) - Söylendi o, söylendi!
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu
kesin hesabı şimdi çıkarmaya da gerek yok. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygınlığını korumak için
Yani hiçbir
inceleme yapılmamış, idare bir ihale ödemesini, istediğini
yapmış, denetim yapılmamış. Bence, 2011 kesin hesap
kanununun görüşülmemesi daha iyidir. Biz Sayıştaya bir müddet
verelim, o süre içinde raporları düzenlesin, getirsin, inceleyelim.
Biz şimdi neyi
inceliyoruz? İdare getirmiş, demiş ki: Şu bakanlıkta
şu kadar para harcanmış. Doğru mu harcanmış,
eksik mi harcanmış, usulüne uygun mu? Aslında Sayın Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanımızın da bence bunu kendisinin
teklif etmesi lazım. Hiçbir denetim yapılmayan bir konuda Meclis neyi
kabul edecek? Burada yolsuzluk var mıdır, yok mudur, ne
kadardır? Ödenek üstü harcamaların ne kadarı gerçekten ödenen
rakamlardır, değil midir? Bu konuda bizim sağlıklı bir
şey etmemiz lazım.
Meclisimizin değeri
düşüyor Sayın Başkanım. Aslında, bunların Meclis
Başkanı tarafından resen nazara alınması lazım.
Kesin hesap kanununun görüşülmesi için bir neden de yok, altı ay
sonra görüşelim efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Bu konuda bütçenin ilk
günü bir usul tartışması yapıldı ve bir karara
varıldı. Dolayısıyla, devam ediyoruz efendim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi,
1inci maddeyi daha önce kabul edilen cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika.
Buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Özür dilerim. Ne olur, hep önünüze bakıyorsunuz yani söz
vermemek için önünüze bakıyorsunuz ama yanlış yapıyorsunuz.
İç Tüzükün 84üncü maddesi uyarınca, Anayasamızın
hükümleri gereğince, Sayıştayın bu tür raporları
önümüze gelmeden, hem değerli arkadaşlarımızın neye
evet dediklerini, bizim niçin hayır dediğimizi, bunu görmemiz
lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Anayasayla manayasayla ilgisi yok! Herkes
burada kafasına göre hukuk uyduruyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Çünkü burada, yani bu harcamalar
Gerçekten harcama nereye
yapıldı? Bu harcamalar mevzuata uygun mu, değil mi? Önümüzde
hiçbir harcama kalemi yok iken bunu oylamaya sunmanız doğru
değil. Hatta, Meclis Başkan Vekili olarak sizin bunu resen göz önüne
almanız lazım çünkü sizin de bu harcamaları
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, burada herkes kafasına göre usul
üretmeye çalışıyor. Anayasada açık ve net hüküm var.
BAŞKAN Şimdi,
bu biraz önce Sayın Genç tarafından aynen, aynı kelimelerle
söylendi ve ben de dedim ki: Birinci günündeki konuşmada usul
tartışması açıldı ve bu Meclis bir karar verdi.
Şimdi, tekrar bunu ne yapmamı istiyorsunuz? Yapılacak bir
şey yok, kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yapmak istediklerini biz de anlamıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, Anayasanın 164üncü
maddesinin son fıkrası
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Açık ve net.
MAHMUT TANAL
(İstanbul)
açık ve net bir vaziyette diyor ki: Sayıştay
bu raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine halk adına denetlemek
için vermek zorunda. Siz de eğer tabii, kendinizi halkın vekili
olarak, halkın milletvekili olarak, halkın Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili olarak görüyorsanız bunlar gelmeden oylamaya
sunmamanız lazım. Ama yok, Sayın Mahmut Tanal, ben kendimi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak görmüyorum
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET HALDUN ERTÜRK
(İstanbul) Ne alakası var ya!
MAHMUT TANAL
(İstanbul)
ben burada kendimi AK PARTİ milletvekili olarak
görüyorum. diyorsanız da oylamaya sunacaksınız. Benim
diyeceklerim bunlar efendim.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Yeter artık, bıktırdın ya!
BAŞKAN Sayın
Tanal, şimdi komisyon açıklama talebi istiyor ama tekrar söylüyorum,
bu konu usul olarak tartışıldı bu Mecliste ve ben, elbette
ki Anayasaya göre seçilmiş bir milletvekiliyim ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesiyle de seçilmiş bir Başkan Vekiliyim. Görevimi de
mümkün olduğu kadar tarafsızlık içinde yapmaya
çalışıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Lütfen, daha fazla, Meclisin iradesini ve daha önce
tartışılmış olan bir konuyu tekrar
tartışarak vakit kaybetmeyelim diye düşünüyorum. Kusura
bakmayın, yaptığım işin de doğruluğuna
inanıyorum.
Buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Son bir cümle
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kabul edilmiştir efendim.
BAŞKAN Şimdi,
son bir söz, ilk bir söz
Bunun sonu yok Sayın Tanal. Lütfen Meclisin
zamanını almayın!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, bu iş karşılıklı
sohbete dönüyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, siz oylamayı yaptınız
ve kabul edildi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, sizin iradeniz ve Meclisin iradesi
Biz Borçlar Kanununda Hata, hile, baskı altındaysa geçersizdir.
diyoruz. Şu anda Meclisin iradesine maalesef gölge
düşürülmüştür, baskı vardır, ikrah vardır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hayır,
hayır
Lütfen Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bu nedenle bu oylama geçersizdir efendim.
BAŞKAN Sözleriniz
zabıtlara geçti efendim. Lütfen, oturun.
2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1inci maddesini
tekrar okutup oylarınıza sunacağım:
2011 YILI MERKEZİ YÖNETİM
KESİN
HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 6091 sayılı
2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine
306.648.678.330 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 26.598.692.500 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.902.505.000 Türk
Lirası, ödenek verilmiştir.
(2) 2011 yılı
merkezi yönetim konsolide ödenek toplamı 312.572.607.330 Türk
Lirasıdır.
(3) Kanunların
verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve düşülen
ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2011
yılı bütçe giderleri toplamı 307.039.341.688,16 Türk
Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı bütçe giderleri
toplamı 39.565.670.210,76 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2011
yılı bütçe giderleri toplamı 1.999.731.768,15 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2011 yılı
merkezi yönetim konsolide bütçe gideri toplamı 314.606.791.642,93 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN Sayın
Milletvekilleri, 1inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 6091 sayılı 2011
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (B) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 272.750.926.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
gelirleri 5.484.035.000 Türk Lirası öz gelir, 21.476.228.500 Türk
Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 26.960.263.500 Türk
Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların gelirleri 1.892.505.000 Türk Lirası, olarak
tahmin edilmiştir.
(2) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe
gelir tahmini toplamı 279.026.426.000 Türk Lirasıdır.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin 2011 yılı net bütçe gelirleri
toplamı 288.103.107.802,31 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin 2011 yılı net bütçe gelirleri toplamı
37.501.919.974,86 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların 2011 yılı net bütçe gelirleri
toplamı 2.095.475.124,43 Türk Lirası, olarak
gerçekleşmiştir.
(4) 2011 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe
geliri toplamı 296.823.601.277,71 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 2nci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen
arkadaşlarımızı kürsüye çağıracağım.
1inci sırada,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Emin Haluk Ayhan.
Sayın Ayhan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2011 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, raporu olmayan
bir kesin hesabı tartışmak kadar zor bir hadise yok,
bilmediğiniz bir şeyi tartışıyorsunuz. Bundan
Hükûmetin de rahatsız olması lazımdı; gördüğüm
kadarıyla, Hükûmet bundan rahatsız değil.
Bir diğer husus: Siz
Sayın Başkanım, biraz önceki ifadelerinizde Görevimi mümkün
olduğu kadar yapıyorum. dediniz. Tebrik ediyorum ancak AKPnin bu
tutumu sizi, bu işi, böyle söylemeye zorluyor; bundan da üzüntü
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
2011 yılı
merkezî yönetim konsolide bütçe geliri toplamı 296 milyar, bütçedeki rakam
ise 279 milyar, gider fazlası 17,8 milyar. Bunları yazarken yeni TL
işaretini unutmuş AKP, burada da yazılmamış.
Sayın Bakanım,
şimdi, siz her yerde konuşuyorsunuz. Kamu mali disiplininin fevkalade
iyi gittiğini, Türkiyenin bu konuda başarılı
olduğunu, burada defalarca da izah ettiniz. Daha önce de konuştuk,
meydanda 2012 yılı bütçesi var. 2012 yılı bütçesinde ortaya
koyduğunuz 22 milyar düzeyindeki açık, şu anda 33,5 milyar. Dün
de söyledim, bunun üzerine ne koyuyorsunuz? 10 milyar zam; 43,5. Büyüme
neredeydi? Daha önce söyledik; 8,5dan 2,5a geldi. Bunun neresinde iler tutar
taraf var Allahınızı severseniz, hiç savunulur bir tarafı
falan da yok.
Bakın, şimdi
iyi yaptığınız bir şey var, hakkınızı
yemem. 2002de geldiğinizde, kamu harcanabilir gelirinin yurtiçi
hasılaya oranı yüzde 5,1di. Siz bunu yüzde 14e çıkardınız.
Özel kesimin kaynaklarını ne yaptınız? Elinizde
topladınız; iyi harcadınız, kötü harcadınız
Yatırımlarda da artan bir şey yok da millî gelire oran
açısından baktığınızda, bunu da öyle dengeli
falan kullandığınız yok.
Diğer taraftan, kamu
tasarrufu da aynı dönemde, yurt içi hasıla negatif, eksi
4,8miş; 2,4e yükseltmişsiniz. Ama bu arada ne olmuş Sayın
Bakan? Özel harcanabilir gelirin yurt içi hasılaya oranı yüzde 96dan
85e düşmüş, özel tüketim yüzde 70den 75e çıkmış ama
özel tasarrufların yurt içi hasıla içindeki payı burası
çok önemli- yüzde 24ten 12e düşmüş. Kamu tasarruflarını
artırdınız ne oldu? Biraz önce söyledim, yatırımlarda
bir gelişme yok millî gelire oran olarak baktığınızda.
Kamu
harcanabilir gelirinin bileşenlerine bakıyorsunuz, vergilerin yurt
içi hasılaya oranını artırmışsınız ama
dolaysız vergilerinki ne olmuş? Düşmüş. Dolaylı
vergilerin millî gelire oranı 2002de yüzde 11,1 iken 13,3e
çıkmış. Ne yapmışsınız? Garip gurebadan daha
çok vergi almışsınız.
Merkezî yönetim bütçesi giderinin yurt içi hasılaya
oranı azalmış, faiz giderleri de artmış.
Sosyal güvenliğin hâli perişan. Vergi yükü 2002de
15,5 iken 2012de 19,5e yükselmiş, vergi iadesi hariç; dâhil ederseniz
yüzde 17den 21,4e çıkıyor.
Dolaylı vergilerin toplam vergilere oranına
baktığınız zaman 2012de yüzde 65miş; 68,5e
çıkarmışsınız. Dolaysız vergilerin oranı da
35ten 31,5e düşmüş. Toplam vergi gelirini 2013te yüzde 14
artırıyorsunuz. Siz dediniz ki: BOTAŞınkileri ödeyecek, o
zaman biz de yaparız. Makul bir artış diye koymuşsunuz,
konuşmanızda var.
Banka, sigorta muameleleri vergisi yüzde 15 artıyor, özel
tüketim yüzde 17 artıyor, ithalde alınan KDV yüzde 14 artıyor.
Şimdi bunun birbiriyle iler tutar tarafı yok.
Vergi yükü 2002de yüzde 17ymiş, 2012de yüzde 21-22ye
çıkmış. Vergi esnekliği 1,1den 1,63e çıkıyor.
2006da 0,9; 2008de 0,6. Yanınızdaki bürokratlar hemen Googledan
bir soruştursunlar bakalım. Vergi esnekliği
önümüzdeki
yıl 1den 1,6ya çıkan dünyada başka bir ülke var mı? Bir sorun
Allahınızı severseniz de bir görelim.
Şimdi, nereden bakarsanız bakın, vergi
esnekliğinde bir şey görüyorum; özellikle veraset ve intikal
vergisine baktım. Arkadaşlar dediler ki: Ya, bu veraset ve intikal
vergisinde öyle bir şey olmuş ki vergi esnekliği ne olmuş? Fevkalade
düşmüş, 2002de eksi 1,5. Sordular bana Nedir? Dedim ya kabirden
çıkanlara vergi iadesi vermiyor herhâlde bu Hükûmet ya da ölenler garip
gureba, onlardan bir şey alamıyorsunuz veraset ve intikal vergisinde.
Bunun bir başka izahı yok. Buraya mantıklı bir şeyler
koymamız lazım.
Şimdi, bunun
dışında olaylara baktığımız zaman bu vergi
esnekliğinde gerçekten böyle bir olay devam ediyor.
Bir de şu altın
hesabı var ihracatçıların. Adamları niye kapı
kapı dolaştırıyorsunuz; oraya buraya, muhalefete gidin
diyorsunuz? İki satırlık kanun ya. Ben sizin arkadaşlarla
da görüştüm. Niye muhalefete böyle bir şey yapıyorsunuz yüzde
1,5-2 puan oy kaybettik diye? Yani ayıp değil mi; 4+4+4te muhalefete
mi gidin diyorsunuz, filanca kanun tasarısında muhalefete mi gidin
diyorsunuz? Adamlar kapı kapı parti dolaşıyorlar, muhalefet
partilerini dolaşıyorlar. Niye? Bu kanunu doğrudan AKP
çıkarırsa 2 puan oy kaybedecekmiş. Yazık değil mi? Siz
geliyorsunuz Hadi çıkaralım., ekonomiden sorumlu bakan geliyor
Hadi çıkaralım. Bize niye soruyorsunuz, getirin, görüşümüz
neyse söyleriz biz. Ama ayıptır, bunun böyle
Muhalefete niye
başka hususlarda gelmiyorsunuz, söylemiyorsunuz?
Bir diğer husus:
Geçen yıl burada bütçe konuşmalarında Sayın Arınç
bütçeden başka her şeyi konuştu. Herhâlde orada verdiği
sözlerin neticesinde, bu sene de empatiyle dağa çıkmaktan bahsetti.
Şayet bu sene de konuşursanız empatiyle önümüzdeki sene
sanırım Kandile falan çıkar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Spil Dağına çıkaracağız biz onu.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Yani, şimdi konuşurken bir şeyi
mantığı içinde değerlendirmek lazım ama geçen sene bu
konuşmanın arkasından ne gelecek diye çok merak etmiştim
ama gelen geldi yani. Siz bunu ne kadar, nasıl değerlendiriyorsunuz;
onu da merak ediyorum.
Bir de bu vergi gelirleri
artıyor falan ama hiç hesabınızda kitabınızda olmayan
250 maddelik ne geliyor? Torba kanun geliyor.
Sayın Bakanım,
siz batıda bu kadar çalıştınız, gelirim şu
kadardı diye açıklama yapıyorsunuz. Bu batıdakilere 250
maddelik torba kanunu nasıl izah ediyorsunuz, bir de bize izah edin
Allahınızı severseniz. Bize izah edemiyorsunuz da onlara
nasıl izah ediyorsunuz, size nasıl güven duyuyorlar Hükûmet olarak,
onu merak ediyorum. Böyle baktığınız zaman gerçekten
Bunları niçin size söylüyorum, başka bakanlara söylemiyorum?
Mantığı içinde süzgeçten geçirip cevap vermeye
çalışıyorsunuz ama bunları lütfen kabinede de söyleyin.
Ben, burada geçen dönemde 3-4 madde
tasarruflarla ilgili görüştüm, tasarrufları anlattım bu bütçenin
maddelerinde, ülkenin sıkıntıya girdiğini... Siz istihzayla
hafif gülümsediniz, bir de alkışladınız ama geldiğiniz
nokta nedir? Tasarruflarla ilgili çalışmayı
başlattınız ama atı alan Üsküdarı geçti. Tasarruflar
millî gelirde öyle rap deyince fırlayacak, 24.00ten 12.00ye, 12.00den
24.00e, akşamdan sabaha, bu yıldan öbür yıla çıkacak bir
olay değil. Dolayısıyla, gerçekten sıkıntılı
bir duruma soktunuz.
Bu altın işini de söyledik.
Torba yasası da nereden
bakarsanız zaten problemli, yenileri de gelmeye devam ediyor.
Benim sürem bittiği için teşekkür
ediyorum.
Ama, Sayın Başkanım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının da bu raporlar
konusunda, Sayıştay raporları konusunda daha aktif
Ve
onları buraya getirme konusunda ne yapması lazımdı? Dikkate
alması lazımdı, çaba sarf etmesi lazımdı. Onun
ötesinde de burada kanuna önergeyle geçerken onun yetişip
yetişmeyeceği konusunda gerekçesinde bir şey var
mıydı, yok muydu, komisyonların takip etmesi lazımdı.
Olmayacak bir şeyi komisyon orada Evet. diyerek Hükûmetin zoruyla
geçirirse bugün bu hâle düşer.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim
Sayın Ayhan.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ayşe Nedret
Akova, Balıkesir Milletvekili.
Sayın Akova, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYŞE
NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde konuşmak üzere grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Orhan Velinin şu dörtlüğüyle
konuşmama başlamak istiyorum:
Cep delik, cepken delik,
Kol delik, mintan delik,
Yen delik, kaftan delik,
Kevgir misin be
kardeşlik!
Bütçenin de birçok kalemi
bu şiir gibi. Bu bütçeyle ülkemiz nasıl seviye atlayacak, nasıl
kalkınacak, nasıl dönüşüm yaratacak, nasıl
gelişmiş ülkeler arasına girecektir?
İktidarın en
temel politika aracı bütçedir; bütçe ile önümüzdeki dönem ülkemizin
geleceği noktayı görebiliriz. Ancak, iktidar, her yıl Meclisin
bütçe hakkını zayıflatan ve içeriksizleştiren
uygulamalarına devam etmektedir.
2011 yılında
yapılan Gelir ve Yaşam Koşulları
Araştırmasına göre, nüfusun yüzde 16,1i yoksulluk
sınırının altındadır. Son yıldan ve önceki
üç yıldan en az ikisinde de yoksulluk riski altında olanlar sürekli
olarak yoksul olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, 2009
yılında sürekli yoksulluk riski altında olanların
oranı yüzde 17,3 iken 2010 yılında bu oran yüzde 18,5tur yani
demek ki her yıl otomatik olarak buradan onaylanan bütçe, yoksulluğu
çözmemekte, yoksulluğu sürekli hâle getirmektedir.
5488 sayılı
Tarım Kanununun 21inci maddesine göre Tarımsal destekleme
programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve
dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak,
gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz. Ancak merkezî
yönetim bütçe dengesini incelediğimizde, tarımsal destekleme bütçe
gerçekleşmelerinin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden daha
az olduğu gözlemlenmektedir. Bu Tarım Kanununun yürürlüğe
girdiği 2006 yılında tarımsal destekleme ödemeleri yüzde
0,63; 2007 yılında yüzde 0,66; 2008 yılında 0,61; 2009
yılında 0,47; 2010 yılında 0,53; yani 2012 yılı
tahminine göre ise 0,50. Millî gelirimizin yüzde 1i düzeyinde verilmesi gereken
tarımsal destekler, AKP döneminde hiçbir zaman bu düzeye
ulaşmamıştır.
Sayın Bakan, zeytin
konusunda hasat dönemidir, zeytinciler perişandır. Bu konuda yasal
hakları olan, millî gelirden yüzde 1 haklarını istemektedirler.
Bu konuyu söylemem hususunda da talepleri vardır; özellikle, bu konuyu
dile getirmekteyim.
AKP, tarımsal
üreticiye, kendi döneminde çıkarılan yasa ile ödemeyi taahhüt
ettiği destekleme yardımlarını dahi yapmamaktadır.
Yasal hakları vermemek, rakamları tahrip etmek çiftçinin kara
yazgısını değiştirmemektedir.
AKP iktidarının
bütçesi gelir uçurumunu azaltmamaktadır, refah yaratmamaktadır,
yoksulluğu azaltmamaktadır. Sevgili Orhan Velinin dediği gibi:
Cep delik, cepken delik. Halkımızın kaderi de bu olmamalıdır.
Dokuz yıldır
performans esaslı bütçeleme sisteminin gerekleri yerine getirilmiyor.
Sayıştayın dış denetim raporları
olmadığı için, performans esaslı bütçeleme sistemi bir
türlü işlerlik kazanmamaktadır. Sayıştayca verilen 2011
Mali Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı için düzenlenen genel
uygunluk bildirimi ise kamu idarelerinin faaliyetleriyle ilgili
açıklamaları barındırmayan, sınırlı bir
fonksiyonu olan rapordur. Sayıştayın denetim
raporlarının kapsamlarının genişlemesi, tüm idareleri
kapsaması gerekirken geçmiş yıllara göre geriye gidiş söz
konusudur.
Kesin hesap komisyonunun
kurulmaması, kesin hesapların denetiminin yüzeyselleşmesine ve
bütçenin gölgesinde kalmasına yol açmaktadır.
Başbakanlığın
25 Mayıs 2010 tarihli Kadın İstihdamının Artırılması
ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Genelgesinin 4üncü
maddesine göre, kamu kurum ve kuruluşlarının ve yerel
yönetimlerin hazırlayacakları stratejik plan, performans
programları ve faaliyet raporlarına kadın-erkek
eşitliği yaklaşımını dâhil etmeleri, bu
metinlerde istatistiksel veriler ile bilimsel araştırmalara ve bunlar
için kullanılacak ödeneklere yer verilmesi hükme
bağlanmıştır. Şimdiye kadar bu düzenlemeye
ilişkin herhangi bir işlem yapılmamıştır, genelge
tamamen kâğıt üzerinde kalmıştır. Kadın-erkek
eşitsizliklerini Hükûmet demek ki bir sorun olarak görmüyor.
Toplumsal cinsiyete
duyarlı bir bütçeleme yaklaşımı en kısa zamanda bütçe
sistemi ve sürecimize entegre edilmelidir. Toplumsal cinsiyet
eşitliğinin toplumun tüm kurumlarına ve katmanlarına
yaygınlaştırılması ve işlerlik kazanabilmesi için
cari devlet bütçesinin hazırlanması, kanunlaşması,
uygulanması ve denetim aşamalarının ve her
aşamanın içerdiği mali kurum ve kuralların cinsiyet
duyarlılığını içerecek biçimde dönüştürülmesi
yönünde çalışmalar mutlaka ortaya konulmalıdır.
Bütçe gelir ve
giderlerinin gerçekçi olmayan tahminlere göre hazırlanması, bütçe
tahminlerinden sapmalar, tüm halkımızın refahını
olumsuz etkilemektedir. 2011 bütçesinde faiz dışı fazla hedefine
ulaşabilmek için yapılan sıkı maliye politikası,
ülkemizin kalkınmasını engellemiştir. 2011 bütçesi, Türkiye
ekonomisinin ayakları üzerinde durup atağa geçmesini,
koşmasını engellemiştir. Faiz dışı
fazlanın sağlanmasında benimsenen öncelikler,
katılıklar ve takılan at başlığı orta ve
uzun vadede ekonomide ciddi sorunlar ortaya çıkarmıştır.
Sayın Bakan 2011
yılı bütçesini sunarken kayıt dışı ekonomiyle
mücadelenin Hükûmet Programının ve Gelir İdaresi
Başkanlığının öncelikli konularından birisi
olduğunu söylemişti ama kayıt dışı ekonomiye
yönelik kapsamlı bir vergi reformu ortaya konulmamıştır.
Özellikle yatırım harcamalarının kısılması
sonucunda, kamunun fiziki ve sosyal alt yapı yatırımlarına
ve ülkedeki teknolojik yenilikleri geliştirecek teknolojik alt yapı
yatırımlarına gerekli kaynağı ayırması da
mümkün olmamıştır. İktidarın gerçekte bütçede elde
edeceğini varsaydığı gelirleri kalkınma yaratmayan
büyüme rakamlarıyla elde etmesi mümkün değildir. Bu yüzden, bu
gelirleri yine bildiği en kolay ve en adaletsiz yol olan dolaylı
vergilere yüklenerek elde etmektedir, etmeye de devam edecektir. Hâlen 2001
krizi sonrası konan geçici dolaylı vergileri kaldırmayıp
halkın maruz kaldığı adaletsizliğe engel olmayan AKP,
bu adaletsiz vergileri hem sürekli hâle getirmiş hem de artırmıştır.
Adalet, sadece tabelada kalmıştır.
Bu bütçeyle
çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirdiniz.
İşinize gelen rakamları kullanıp ülke güllük
gülistanlık diye göstermek isteseniz de halkın refahında hiçbir
ilerleme olmadığı da apaçık ortadır. Bütçe gibi hayati
derecede önemli bir konuda, AKP Hükûmetini daha sorumlu ve öngörülü yönetim
anlayışına davet ediyoruz.
AKP döneminde yapılan bütçeler ile
Türkiye ekonomisinin yapısal problemleri hafiflememiş, aksine
ağırlaşmıştır. Kamu kesimi dengeleri
sürdürülebilir değildir. Ekonomik büyümeye aşırı duyarlı,
dolaylı vergilere dayalı bir vergi yapısı vardır.
Yüksek kayıt dışılık hâlen devam etmektedir. Genel
bütçe gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı,
yıllar içinde azalacağına artmıştır. Adalet
geleceğine adaletsizlik artmıştır.
1998 yılında genel bütçe vergi
gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 13,01 iken
2011 yılında yüzde 21,9 oranına yükselmiştir. 2011
yılı genel bütçe gelirlerinin yüzde 89,47si vergi geliridir. Vergi
gelirinin içindeki kalemlere baktığımızda adaletsizlik
iyice ortaya çıkmaktadır. Genel bütçe gelirlerinin
tahsilatının yüzde 21,05i gelir vergisi, yüzde 10,28i kurumlar
vergisidir. Adaletsiz vergi olan, dâhilde alınan mal ve hizmet vergileri
oranı ise yüzde 42,32dir. Bunun içerisinde özel tüketim vergisinin
payı yüzde 22,59dur. 2001 krizinden sonra bir kerelik diye
başlayan özel tüketim uygulaması süreklilik kazanmış,
şimdi gelir vergisi tahsilatından daha fazla oranda özel tüketim
vergisi tahsil edilmektedir. İktidar, bütçede disiplin
sağlayacağım derken en adaletsiz vergiyi benimsemiştir.
Cari işlemler dengesinin rekor düzeyde
açık vermesi bile iktidarın işine gelmektedir. Neden?
İthalattan alınan vergiler artıyor. Genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatının yüzde 19u ithalattan alınıyor. İthalat artsın,
cari işlemler açık versin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla)
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akova,
teşekkür ediyorum.
Şimdi de Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Murat Bozlak.
Sayın Bozlak, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA MURAT
BOZLAK (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının oylanamamış
2'nci maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Irak Devlet Başkanı Sayın Celal
Talabani'ye Cenab-ı Allah'tan acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, halktan aldığı paraların
hesabını vermek istemeyen bir Hükûmetle karşı
karşıyayız. ÖTV'si, KDV'si, binbir çeşit dolaylı ve
dolaysız vergiyle işçiden, emekçiden, memurdan, köylüden, çiftçiden,
esnaftan, kısacası 75 milyon insanımızın tamamından
aldığı paraların hesabını verme
sorumluluğunu duymayan bir iktidarla karşı
karşıyayız.
Bu ülkede
Sayıştay diye bir kurum var. Bu kurumun görevi, halktan alınan
vergilerin nereye harcandığını, nasıl
harcandığını, doğru harcanıp
harcanmadığını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetleyip rapor etmektir.
Ancak, AKP, o meşhur
torba kanunlarından birinin içerisine
sıkıştırdığı birkaç maddeyle
Sayıştay Yasasında değişiklik yapmış,
yaptığı bu değişiklikle de Hükûmetin yanlış
harcamalarının halktan gizlenmesinin zeminini
hazırlamıştır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisi eski bütçenin hesabını almadan yeni bir bütçeyi kabul etmekle
karşı karşıya kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan birkaç gün önce Konya'da halka
hitaben yaptığı konuşmada aynen şunu söylüyor:
"Kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya, o geliyor,
sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor. Bürokratik oligarşi ve
yargıya takılıyorsunuz." Sayın Başbakanın bu
söyleminden benim anladığım, Sayın Başbakan
Sayıştay ve Danıştay gibi kurumları ayak
bağı olarak görüyor. Başbakanın ayak bağı olarak
gördüğü Sayıştayın AKP tarafından baypas edilmesi de
gayet doğaldır.
Değerli
arkadaşlar, Parlamentoda sahip olduğu sayısal çoğunlukla
AKP, bu bütçeyi de bir önceki bütçe gibi, muhalefetin tüm itirazlarına
rağmen, Genel Kurulun onayından geçirecektir. Bu nedenle, bütçe
üzerinde daha fazla tartışma yürütmenin bir anlamı
kalmadığından, 2013 yılı bütçesinin AKPye
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, demokrasi bir kültür meselesidir. Demokratik kültüre sahip ülkelerde,
güçlü iktidarlar sahip oldukları sayısal çoğunluğu ülkenin
istikrarı ve ülke sorunlarının çözümü için kullanırlar,
asla muhalefet partilerini ezmenin bir aracı hâline getirmezler.
Demokratik kültüre sahip iktidarlar alacakları kararlara, yapacakları
yasal düzenlemelere, sayısal anlamda muhalefetin oylarına
ihtiyaçları olmamasına rağmen, muhalefet partilerini ortak
etmeye, onların düşüncelerini ve katkılarını almaya
çalışırlar. AKPnin buna çok ihtiyaç duyduğunu
sanmıyorum. Buna rağmen, ülkedeki kimi sorunlar konusunda kısa,
özet bilgiler hâlinde düşüncelerimi belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Mezopotamya ve Anadolu tarih boyunca farklı etnik
toplulukların, dinî inançların, farklı kültürlerin bir arada
yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Ancak
cumhuriyetin ilanı ile birlikte, devlet yönetiminde yer alanlar, gerek
Osmanlı İmparatorluğunun parçalanıp
yıkılmasının yarattığı travmanın
gerekse de 1920li yılların hâkim anlayışı olan ulus
devlet zihniyetinden etkilenmeleri sonucu bu çoğulcu yapıyı
reddetmişlerdir; çok dilli, çok dinli, çok kültürlü yapıyı
benimseyip koruma yerine, sadece Türk kimliğine dayalı bir ulus
devlet inşa süreci başlatmışlardır. Etnik açıdan
Türk, dinî açıdan İslamın Sünni yorumu makbul
sayılmış; bunun dışında kalan tüm kesimler tehdit
olarak algılanmıştır. Bu zihniyetin sonucu olarak,
gayrimüslim topluluklar zorla göçürtme, müdahale gibi uygulamalarla ülke
sınırlarını terk etmeye zorlanmış; Kürtler,
Aleviler gibi Müslüman unsurlar ise Türklük ve Sünnilik potası içinde asimile
edilmeye çalışılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, tekçi zihniyetten vazgeçmediğimiz, statükocu
anlayıştan kopmadığımız sürece bu ülkenin
sorunlarını çözmemiz asla mümkün değildir. Bunu
yapamadığımız içindir ki, bugün hâlâ cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan
Kürt sorununu, Alevi yurttaşlarımızın sorununu ve genel
olarak inançlar sorununu çözmüş değiliz.
Yine bu nedenledir ki,
demokrasimizi geliştirecek demokratik bir kültürü de ne yazık ki oluşturamadık temel
hak ve özgürlükler konusunda çağdaş dünya değerlerini
yakalayamadık. Özellikle Kürt meselesinde, tekçi zihniyet âdeta elimizi
kolumuzu bağlıyor. Bırakın Kürt meselesinin köklü çözümünü,
hâlâ Kürt meselesinde birer realite olan kavramları kullanmaktan
korkuyoruz.
Daha dün bu kürsüden bir
milletvekili arkadaşımız Kürt coğrafyası dediği
için, Hükûmet adına Genel Kurulda bulunan Sayın Bakan
"Türkiye'de Kürt coğrafyası diye bir coğrafya yoktur.
Türkiye'de 75 milyon insanımızın yaşadığı,
81 ili kapsayan tek bir coğrafya vardır; o da Türk coğrafyasıdır."
diyerek itiraz etmiştir. Tekçi zihniyet bazılarımızı
öyle bir hâle getirmiş ki, toprağa dahi Türk diyebiliyorlar.
Yine, Irak komşu
ülkemiz. Bu ülkenin anayasası var, yasaları var. Irak
Anayasasına göre, Sayın Mesut Barzani'nin Başkanı bulunduğu
bölgenin ismi Federe Irak Kürdistan Bölgesidir. Kürdistan dememek için
Sayın Başbakan ve Hükûmet
üyeleri Kuzey Irak bölgesel yönetimi diye olmayan uyduruk bir
sıfatı kullanıyorlar. Peşinden, Sayın Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay çıkıyor bir televizyon
programında "Bizim iktidarımız döneminde yapılanlar
sessiz devrimdir. Bu süreçte, Kürt vatandaşların tarihte ellerinden
alınmış haklarını iade ettik." diyor.
Kürt
coğrafyası denildiği için feryat edeceksin, içerisinde geçen
Kürdistan kelimesini söylememek için komşu devletin anayasasında
açıkça belirtilen bölgenin ismini değiştireceksin,
arkasından çıkıp Kürt vatandaşların tarihte ellerinden
alınan haklarını iade ettiğini söyleyeceksin.
Allah
aşkına, kim buna inanır? Sayın Beşir Atalay'dan rica
ediyorum, gelsin, Kürtlere hangi tarihî hakları iade ettiğini izah
etsin, biz de aydınlanalım.
Değerli milletvekilleri,
Alevi sorunu konusunda da ne yazık ki aynı
şaşkınlığı yaşıyoruz. Bir taraftan
Alevi çalıştayları yapıldı, bir taraftan da statükocu
anlayışın Alevi yurttaşlara yönelik politikası
harfiyen uygulandı. Alevi yurttaşlarımız "Cemevi bizim
ibadethanemizdir." diyor, biz "Yok, sen yanlış
biliyorsun." diyoruz. Alevi kardeşlerimize onlardan
aldığımız vergiyle yaptırdığımız
camilerin yolunu gösteriyoruz.
Daha dün, Pir Sultan
Abdal Derneği ve kimi Alevi yurttaşlar, Maraş
katliamının yıl dönümü nedeniyle, Maraş'ta yapılan
katliamı lanetlemek, katliamda yaşamlarını yitiren
insanları anmak için bir tören düzenlemek istemişler;
Kahramanmaraş Valisi izin vermiyor.
Değerli AKP'li arkadaşlar,
yürütmekte olduğunuz gelgit politikalarıyla Kürt sorunu gibi, Alevi
sorunu gibi Türkiye'nin temel sorunlarını çözemezsiniz. Mevcut
yaklaşımınızla Türkiye'deki demokrasi sorununu, temel hak
ve özgürlükler sorununu da çözemezsiniz. Türkiye'nin temel
sorunlarının çözümü gelgit politikalarıyla değil,
kararlı, cesur, köklü anayasal ve yasal değişikliklerle
mümkündür.
Türkiye'nin temel
meselelerini çözme konusunda tarihî bir şansa sahipsiniz. Bu
fırsatı Türkiye halkları size vermiştir. Şu an, sizden
önceki iktidar partileri gibi devletin idare ettiği parti konumunda
değilsiniz, devleti bizzat idare eden parti konumundasınız. Bu
nedenle, isterseniz Türkiye'nin temel sorunlarını çözebilirsiniz. Bu
noktada, bizden de destek alırsınız.
Yolumuz rahmetli
Özal'ın, rahmetli Erbakan'ın yoludur. diyordunuz. Onlar, Kürt
sorununun barışçıl demokratik çözümünü temel politikaları
hâline getirmişlerdi. Bunun bedelini de ödediler. Size bedel ödetecek bir
güç de şu an için gözükmüyor.
Bilin ki Türkiye'deki,
Irak'taki, Suriye'deki Kürtlerin yüzü Ankara'ya dönüktür. Kürt meselesini
çözerseniz bunu kalıcılaştırırsınız, mevcut
politikalarınıza devam ederseniz Kürtlerin Ankara'ya
sırtlarını çevirmesinin yolunu açarsınız. Bu ise
Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Umuyor ve diliyorum, yolunuz
rahmetli Özal'ın, rahmetli Erbakan'ın yolu olur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozlak.
Şimdi
şahısları adına ilk konuşmacı İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıray.
Sayın Çıray,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yüce
çatının millet adına üstlendiği en önemli görevlerden
birisi bütçe denetimidir. Milletten alınan tek kör kuruşun
hesabını sormak bu Meclisin vicdani ve ahlaki görevidir. Maalesef
Meclisimiz bugün bu fonksiyonu tam olarak icra edemiyor ama esasen, bu Meclis
uzun zamandır birçok fonksiyonunu icra edemiyor. İktidardaki
zihniyet, her geçen gün biraz daha bu Meclisi battal hâle getirmektedir. Bunun
nedeni, Başbakanın tesis etmek istediği tek adam rejimidir.
Başbakan yıkıcı bir kibir içinde bu hedefe
kilitlenmiştir. Meclisi, AKP Grubu vasıtasıyla, yürütmenin bir
uzantısı hâlini kılmış, yargıyı da kendi
istediği şekilde dizayn etmiştir ancak Sayın Başbakana
artık bu da yetmemektedir, o, sınırsız bir kudretle
şekillendireceği bir zorbalık düzeni peşine
düşmüştür. Şimdi de Kuvvetler ayrılığı
önümüze engel olarak dikiliyor. dedi.
Değerli arkadaşlar,
bakın, uzun süredir Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışıyor. Yüzlerce sivil toplum örgütü, bilim adamı bu
Anayasa Uzlaşma Komisyonuna raporlar yazdılar, taslaklar gönderdiler,
önerilerde bulundular. Bütün bu çalışmalar bugüne kadar parlamenter
sistem üzerine yapıldı. Sonra ne oldu? Yolun ortasında,
Başbakan, komisyona kendi başkanlık anayasasını
gönderdi. Ne diyor Sayın Başbakan kendi başkanlık
anayasasında? Başkan tek dereceli seçilecek, Meclise karşı
sorumlu olmayacak, Meclis başkana soru soramayacak, gensoru veremeyecek;
başkan kabinesini Parlamento dışından seçecek, kabinenin
dokunulmazlığı olacak; üst düzey görevliler yine Meclisin
onayı olmadan başkan tarafından atanacak, daha önemlisi,
başkan istediği zaman kanun hükmünde kararname çıkaracak, Meclis
denetimine sunmayacak.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Adam öldürme yetkisi var mı?
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Bir tek o kalmış herhâlde.
Başkan gerek
duyduğunda da Parlamentoyu feshedecek. Ee
Ee
Bu durumda bu Parlamentoya
ne düşüyor? Bu milletvekilleri ne olacak? Saksı mı? Saksı
olmayı bu Mecliste kabul edebilecek bir parlamenter var mı?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Çoook!
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Bu Meclis saksı meclisi olmayı -Kurtuluş
Savaşını yapmış bu Meclis- kabul edebilecek mi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) Yakışmıyor, yakışmıyor! Bu üslup
yakışmıyor! Bu üslup size yakışmıyor!
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Peki, tek parti rejimini, tek parti devletini kurmak yakışıyor
da üsluba mı takıldınız? En nazik kelimeleri seçerek
söylüyorum size burada.
Şimdi, bu
inanılmaz anayasayı kim hazırlamış? Savunanlardan biri
kim? Burhan Kuzu. Kimmiş Burhan Kuzu? Profesörmüş. Doğrusu,
Burhan Kuzuyu anayasa profesörü yapan profesörleri de ben merak ediyorum.
Böyle bir anayasayı bırakın bir hukukçuya yazdırmayı,
mübaşire dahi yazdıramazsınız arkadaşlar. Böyle bir
anayasayı mübaşir yazmaz. Bu nasıl bir anlayış?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) Bu üslup sana yakışıyor mu? Bu üslup size
yakışıyor mu? Mübaşir, saksı, bilmem ne
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Biz bu zorba anlayışla nasıl anayasa yapabiliriz? Artık,
kimse kanundan konuşmasın. Buradan barolara, hukuk fakültelerine,
hâkimlere, aydınlara, kendisine ve ailesine saygı duyan herkese
sesleniyorum: Başbakana Hop dedik Başbakan, hop dedik! diyecek
bizden başka adam kalmadı mı? Neden çıkıp da
uzlaşma komisyonunu dağıtan Başbakanı anayasa
kaçkını ilan etmiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, Başbakanın, on yıllık mutlak çoğunluk
iktidarına rağmen, bürokratik oligarşinin kendi önüne engel
olarak dikildiğini söyleyebilme cesaretini gösterebilmesi onu sessizce
dinleyenler için hazindir. Bu sözler sıradan sözler değil, Türk
milleti için çok tehlikeli olayların, kötü gelişmelerin habercisidir.
Gerçek demokrasilerde bunu dillendiren biri başbakanlıkta bir gün
dahi duramaz. Dünyanın en güçlü liderleri, Obama, Cameron, Merkel kolaysa
böyle bir şey söylesinler, daha o gün, seçimleri beklemeden kendi partisi
onu alaşağı eder. Çünkü, bu görüşü dillendiren birinin
başbakanlığı sürdürmesi o ülkenin itibarını
kaybetmesi demektir.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Türkiyede yürütülen bu operasyonların maliyetini bilemiyoruz. Türk
milletinin fakirinin fukarasının, garibinin gurebasının
cebinden aldınız; Suriyeye, teröristlere para yediriyorsunuz. Bunun
hesabını ne bu dünyada verebileceksiniz ne öbür dünyada
verebileceksiniz.
Çok değerli AKPli
milletvekili arkadaşlarımı uyarıyorum: Kibir sarhoşluğundan
bir an önce ayılın, varlık nedeninize sahip çıkın. Parlamentoya
sahip çıkın, Meclise sahip çıkın, kuvvetler
ayrılığını koruyun, aksi hâlde tarihte utançla
anılırsınız.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler sayın Çıray.
Şimdi de
şahsı adına Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Kerim
Yıldız.
Sayın
Yıldız, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET KERİM YILDIZ
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devam
etmekte olan 2013 yılı bütçesi görüşmelerinde 2011
yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri
bugüne kadar 10 bütçe yapmış ve başarıyla
uygulamıştır. Hükûmetlerimiz bu süreçte insana hizmeti esas alan
bir politika izlemiş, ekonomik ve demokratik alanlarda önemli
gelişmeler sağlamıştır. Sağlanan ekonomik
büyümede siyasi istikrarın, atılan demokratik adımların,
yapılan reformların, genişleyen özgürlüklerin, insan
hakları alanındaki olumlu gelişmelerin katkısı
büyüktür.
AK PARTİ hükûmetleri
ülkemizde her türlü ayrımcılığı önleyerek temel hak ve
özgürlüklerin sürekli ileri götürülmesini temel politika olarak
benimsemiştir. İnsan haklarının korunması,
geliştirilmesi ve ihlallerin önlenmesi amacıyla İnsan
Hakları Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmuştur.
İnsan haklarına saygıyı siyasi ve toplumsal kültürün
vazgeçilmez bir unsuru olarak değerlendiren Hükûmetimiz, yapılan
hukuki düzenlemelerle devlet ve vatandaş arasında
kaynaşmanın sağlanmasını; ötekileştirme
anlayışına son verilmesini; dil, din, vicdan ve düşünce
hürriyetinin önündeki engellerin kaldırılmasını
sağlamıştır. Ancak, mevzuattaki değişim ve
gelişimin yanında toplumsal zihniyet değişiminin de
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bundan sonra yapılması gereken,
insan haklarına saygılı, daha demokratik, sivil,
şeffaflık ilkesini ön planda tutan yeni bir anayasanın
yapılmasıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz eğitimden
sağlığa, tarımdan hayvancılığa, modern
konutlardan çağdaş eğitim kurumlarına,
ulaştırmadan enerji yatırımlarına, sosyal
yardımdan yerel hizmetlere kadar her alanda ülkemizin çehresini
değiştiren hizmetlerde bulunmuştur. Tarihimizin en büyük
kırsal kalkınma ve kentsel dönüşüm projelerini hayata
geçirmiştir. Yerel yönetimler kanunu çıkarılarak mahallî
idarelerin yetkileri ve mali kaynakları güçlendirilmiştir. KÖYDES,
BELDES ve SUKAP projeleri bugüne kadar geliştirilmiş en verimli
projelerdir. Bu projeler ilimizde de başarılı bir şekilde
uygulanmış, köy yollarımızın yaklaşık 185
kilometresi sıcak asfaltla kaplanmıştır.
Ağrı merkeze
bağlı Fırat, 100. Yıl, Fatih ve Mehmet Akif Ersoy
mahallelerimiz TOKİ tarafından yapılan kentsel dönüşüm
programına alınmıştır. Fırat Mahallesinde
kentsel dönüşüm projesi kapsamında 1.280 konutun yapımına
başlanmış olup bu konutlardan bir kısmının hak
sahiplerine teslimatı bahar aylarında gerçekleştirilecektir,
geri kalan konutlarınsa teslimi önümüzdeki yılda
tamamlanacaktır. Ağrı Orduevi, askerlik şubesi ve askerî
lojmanların bulunduğu alan kent meydanı olarak düzenlenmek üzere
belediyeye tahsis edilmiş, kent meydanı düzenlemesinin ve askerî
tesislerin yapımı TOKİ tarafından üstlenilmiştir.
Daha önce
kamulaştırılması yapılan Kağızman
Caddesinde genişletme çalışmalar bitirilmiş, bir bölümünün
asfaltlama işlemi yapılmış, önümüzdeki yıl çalışmaları
tamamlanacaktır. İlimizde kamuya ait 10.000 metrekare alan üzerinde
yaklaşık 1000 kişinin istihdam edileceği çağrı
merkezi kurulmasına ilişkin çalışmalar tamamlanmak
üzeredir.
Doğubeyazıt
Gürbulak Sınır Kapısına yakın bölgede, hazineye
ait 240.000 metrekare alan üzerinde
tır parkı yapılması için çalışmalar
sürdürülmektedir.
6 Ekim 2011 tarihinde
başlayan Toplum Yararına Çalışma Programı
kapsamında 3.210 kişi istihdam edilmiştir. 2012
yılında ise aynı kapsamda ilk etapta 1.700 kişi istihdam
edilmiş, son alımlarla birlikte bu rakam 3.000
yaklaşmıştır.
Diğer taraftan,
SODES kapsamında, üç yılda yaklaşık 200 proje destek
almıştır. Ülkemizin 3üncü büyük sınır kapısı
olan Gürbulak, Türkiyenin Asya ve Orta Doğuya açılan
kapısıdır.
Son teşvik paketiyle,
6ncı bölgede yer alan kentimiz yatırım yapılabilir en
cazip 15 kentten biridir. İlimizde yatırım yapacak olanlar en
cazip destekten azami miktarda yararlanabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET KERİM YILDIZ
(Devamla) Bütçenin hayırlara vesile olmasını diler,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Tanal? Yok.
Sayın Özkan,
buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Maliye
sorma, ver anlayışı içinde araç sahiplerinden -biraz önce
söylemiştim- K1, K2, R1, R2, L,M belgeleri -29 harfte belge var- üzerinden
ücret alıyor, binlerce lira para ödeniyor ancak bu belge şahsa
mahsus. Aracı sattığında veya öldüğünde ne
satış yapılana ne de mirasçılarına bu belge
kalmıyor. İstek, belgenin ikinci şahıslara miras gibi
aktarılmasıdır. Bu konunun Bakanlar Kuruluna getirilmesini talep
ediyorum.
Ayrıca, doğu ve
güneydoğuda görev yapan Mehmetçiklerimiz sağ salim memleketlerine
döndüklerinde kimse hâlini, hatırını sormuyor, devletin
sıcak elinden hiçbir şey göremiyor fakat şehit olursa,
arkasından on binler yürüyor, kalanlarına devletin sıcak eli -helal,
hoş olsun- uzanıyor. Aynı sıcak eli, sağ salim dönen
Mehmetçiklerimize ve ailelerine aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Erdoğdu,
buyurun.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, vergi uzlaşma komisyonlarında
bazı şirketlerin kayırıldığı, bu
komisyonlarda bazı şirketlerin kesinleşmiş vergi
borçlarının dahi silindiği, Sayıştay denetçilerinin bu
konuyu incelemek istediği ancak vergi mahremiyeti sebep gösterilerek
Sayıştay incelemesine izin verilmediği, Sayıştay
denetçilerinin bakanlıklarda tespit ettiği bu tür yolsuzlukların
üzerine gitmesi dolayısıyla Sayıştay Kanununun
değiştirildiği, değiştirilen Sayıştay
Kanununun başta Maliye Müsteşarı olarak maliye bürokrasisi
tarafından hazırlandığı ve Sayıştay
Kanununun değiştirilmesi dolayısıyla bütçeye
yetişmesi gereken bu raporların yetiştirilemediği
iddiaları doğru mudur? Bakanlığınızın
Sayıştay Kanununun değiştirilmesiyle ilgili rolü nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
Sayın Demiröz? Yok
mu efendim?
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu
anda Merkez Bankası rezervlerinin nakit para ve altın olarak
miktarı nedir? Bankaların Merkez Bankasına
aktardığı payın oranı nedir? Kısmi rezerv sistemi
olarak tanımlanan ve yaklaşık yüzde 10a denk gelen bu rezerv
sistemi nedeniyle oluşan borç yumağının
kırılması konusunda Bakanlığınızın
politikası nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım,
12 Eylül referandumuyla demokratik anayasa dediniz, 12 Eylül ürünleri olan
Seçim Kanununa, YÖKe dokunmadınız. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruyu çok önemli olarak halkın önüne sundunuz, başvuru
hakkı tanıdınız. Türkiye son yıllarda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde yüzlerce dava kaybedip binlerce avro
tazminat ödeyince AİHMe gidişin önüne set çektiniz. Yüksek mahkemeye
başvuruyu paralı hâle getirdiniz. Bu paralı hâle getirmenin
dışında, bir de, eğer başvuru olumsuz
sonuçlanırsa 2 milyar gibi bir ceza da koydunuz. Bu başvuru
şartlarına kısıtlayıcı hükümler koyarak hak
aramayı güçleştirdiniz. Bu başvurulardaki ve arkasından
gelecek cezada bir indirim yapmayı düşünüyor musunuz? Vatandaşa
verdiğiniz sözü tutmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın
Karaahmetoğlu.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Bakan, köprü ve otoyolların
özelleştirilmesinden önce AKP hükûmetleri döneminde 38 milyar
dolarlık özelleştirme yapıldığını
açıkladınız. Her yıl binlerce eğitimli gencimiz
işsizler ordusuna katılırken bu özelleştirmeler sayesinde
kalkınma ve büyümenin arttığı, kamudaki istihdam yükünün
azaldığını belirttiniz. Bu pembe tabloda işçi, köylü,
çiftçi, esnaf, emekli, atanmayı bekleyen öğretmenlerimizin
olmayışını nasıl açıklayabilirsiniz? Seçim bölgem
Giresun, bu rekor özelleştirmenin yapıldığı AKP
hükûmetleri döneminde çizilen pembe tablodan hak ettiği payı niçin
alamamıştır?
Yeni yıl
yaklaşıyor. Bu vesileyle, savaşsız, sömürüsüz bir dünya
dileğiyle, tüm insanlığın yeni yılını
kutluyorum.
BAŞKAN Sayın
Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
6306 sayılı
Afet Riski Altındaki Alanlarda Dönüşüm Yasasında kentsel
dönüşüm işlerinde kullanmak üzere Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına -muhtemelen
oraya- dönüşüm projeleri özel hesabından bahsedilmektedir, bu
hesaptan kredi verilmesinden bahsedilmektedir. Bununla ilgili bir yönetmelik
var mıdır? Ayrıca, 2013 bütçesinde bu hesaba aktarılacak
meblağ hakkında bir öngörünüz var mıdır? Bu kredi sistemi
nasıl kurulacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, bu K1, K2 ve
benzeri belgelerin üçüncü şahıslara satış hâlinde
aktarılması hususunu ilgili bakanlığımıza biz
aktaracağız. Yani, biliyorsunuz, her ne kadar bütün harçları,
vergileri Maliye topluyorsa da ilgili bakanlık burada Ulaştırma Bakanlığıdır.
Muhtemelen bir kanun çerçevesinde bunlar getirilmiştir. Biz ilgili
arkadaşımıza aktarırız, onlar bu yönde bir düzenlemeyi
uygun bulurlarsa Maliye olarak biz buna karşı çıkmayız,
yani işin özü bu.
Tabii, sorunuzun ikinci bir
kısmı vardı galiba, doğu, güneydoğudan dönen
askerlerimize devletin sıcak elinin uzatılması
Tabii ki
şehitlerimize ilişkin bir yasal düzenleme var ve o çerçevede
gerçekten, toplumumuz ve ülkemiz, devletimiz çok güçlü destek vermektedir.
Dönen kardeşlerimize de en güçlü destek bu ülkenin büyütülmesi,
refahının artırılması ve kendilerine iş
imkânlarının sağlanmasıdır. Bu konuda da tabii ki
yoğun bir çaba içerisindeyiz ama yani çok büyük bir kitleyi kapsadığı
için özel bir düzenleme yapmanın imkânı
olmadığını siz de takdir edersiniz.
Sayın Erdoğdu
vergi uzlaşma hususunu sordular. Şimdi, tabii, vergi uzlaşma
komisyonları, verginin tarhiyat aşamasında kurulan ve mükellefin
talebi üzerine yapılan vergi ve ceza tarhiyatlarının
görüşüldüğü komisyonlardır. Bunun dayanağı Vergi Usul
Kanunudur. Bu kanunda, aslında, uzlaşmanın nasıl
yapılacağı yani bu komisyonlar marifetiyle
yapılacağı açık bir şekilde ifade edilmektedir. Bu
komisyonlarda kesinleşmiş vergi ve cezalara ilişkin görüşme
yapılmaz, karar alınmaz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Gelecekte ödenmesi kesin. demiştim Bakan Bey. Gelecek
için söyledim yani.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, denetim inceleme raporundan
sonrakiler için yapılır tabii. Burada tabii ki mükellefin mali
durumu, mükellefin...
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, Sayıştay incelemek istedi mi bu
konuyu acaba?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bana bu yönde Sayıştaydan bir talep
gelmedi. Bakanlık olarak, Bakan olarak benim bir bilgim yok.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayıştay denetçileri incelemek istemişler ama
izin verilmemiş vergi mahremiyeti dolayısıyla.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, şöyle, yani bu hususlar
Tabii
ki Maliye Bakanlığının Gelir İdaresi bünyesinde ve
taşrada yine vergi daireleri veya defterdarlık bünyesinde bir sürü
komisyon kurulur, yüzlerce komisyon.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Büyük mükellefler.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Hah, büyük mükellefler merkezde yani
meblağına bağlı olarak. Şimdi, büyük mükelleflere bu
uzlaşma komisyonu... Yıllardır, bu yeni olan bir husus
değil yani bu sistem yeni kurulmuş bir sistem değil.
Dolayısıyla, burada, bir, vergi inceleme raporunda eğer göz
önüne alınması gereken hususlar varsa alınır. Örneğin Mukteza
verilmiş mi, verilmemiş mi?, Daha önce bu yönde bir mahkeme
kararı var mı, yok mu? gibi birçok husus dikkate alınır
çünkü kanun çok detaylı değildir, kanunda gri alanlar
vardır. Tabii ki bu komisyonlar sonuçta bir takdir kullanıyorlar ama
bu takdir yine belli bir çerçevede olmak zorundadır.
Sayıştayın bunu incelemesi yerindelik incelemesi midir uygunluk
incelemesidir; doğrusu, bu konu tartışılabilir bir konudur.
Sayıştayın benden böyle bir talebi olmamıştır,
gelir idaresinin olup olmadığını bilmiyorum çünkü bu yönde
bana bir talep gelmedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Merkez Bankasının rezervlerine gelince,
Merkez Bankasının brüt döviz rezervleri bu döviz- 100,9 milyar
dolar, altın rezervi 18,3 dolar milyar dolar, toplam 119,1 milyar dolar.
Tabii, bu rezervlerin bir kısmı, Merkez Bankasının bu
Karşılıklar Kararnamesi çerçevesinde bankaların merkezde
tutması gereken birtakım karşılıkları da
içeriyor. Ama Türkiyedeki bu uygulama dünyanın hiçbir ülkesinden
farklı değil. Yani, rezerv hesabı nasıl tutulur
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakanım teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi (B) cetvelinin genel toplamlarını okutup
oylarınıza sunacağım:
|
Bütçe Geliri Tahmini |
Tahsilat |
Ret ve
İadeler (- ) |
Net Tahsilat |
TOPLAM |
292.168.879.000,00 |
319.512.928.217,33 |
31.409.820.415,02 |
288.103.107.802,31 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi (B) işaretli cetvelliyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir
Şimdi, 3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2011 yılı
bütçe giderleri ile bütçe gelirleri toplamları arasında, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin
18.936.233.885,85 Türk Lirası bütçe gider fazlası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2.063.750.235,90 Türk Lirası
bütçe gider fazlası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 95.743.356,28 Türk
Lirası bütçe gelir fazlası, gerçekleşmiştir.
(2) 2011 yılı
merkezi yönetim konsolide bütçe gider fazlası 17.783.190.365,22 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN Şimdi,
3üncü madde üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Sayın Akçay,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir devr-i şeamet,
yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi,
yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara
sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye
kanun tepelendi...
Sayın Başkan,
kesin hesap kanun tasarısını görüştüğümüz şu
saatte Sayıştay Başkanı ve Sayıştay
temsilcilerinin Genel Kurul salonunda olmadığını görüyorum.
Acaba yanılıyor muyum? Acaba Sayıştay Başkanı ve
kurumu, şu anda Genel Kurulda neden temsil edilmemektedir? Bu konuda bir
girişiminiz, bir açıklamanız olacak mıdır, merak
ediyorum.
Hem raporu yok hem
kurumsal olarak kendileri yok. Allah aşkına biz neyi
tartışıyoruz, neyi müzakere ediyoruz değerli
arkadaşlar; biz neyi konuşacağız?
Gerçekten, hukuk devleti,
idarenin hukuka bağlı olduğu devlettir. Hukuku, kanunları
ve yargıyı ayağına bir engel olarak gören, kuvvetler
ayrılığı ilkesine açıktan cephe açan, Kanun benim,
tek kuvvet benim. anlayışıyla kibirli iktidar hırsına
gem vuramayan, hatta dağa çıkmayı dahi
meşrulaştırmaya çalışan bir zihniyetten hukuk, kanun,
adalet beklemek zannediyorum abesle iştigaldir.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; dün 8inci madde üzerine görüşmemde, ister
devlet olsun -kamu birimi- isterse özel sektörde herhangi bir firma olsun bir
yönetim biriminin beş temel fonksiyonundan bahsetmiştim. Bu
fonksiyonlardan birinin, en önemli fonksiyonlardan birinin de denetim olduğunu
ifade ettim. Ve hatırlayalım, bütün kamu birimlerinin teşkilat
şemaları da genelde üç ana şema üzerine oturur: Ana hizmet
birimleri, denetim hizmet birimleri, yardımcı ve destek hizmet
birimleri olarak bunlar yer alır. AKP döneminin -en büyük hatalarından
biri- devlette denetim sistemini etkisiz hâle getirdiğini ifade etmek
istiyorum. Eğer bir kurumda sağlıklı işleyen bir
denetim sistemi yoksa, o kurumun aldığı kararlarda genellikle
isabetsizlik olacağını ve o kurumun her türlü usulsüzlük,
yolsuzluk ve yanlışlıklarla karşı karşıya
kalacağını, verim düşüklüğü olacağını
ve saydamlık sağlanamayacağını, savurganlık
olacağını ve savurganlığın da
önlenemeyeceğini defaatle ifade ediyoruz.
5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi Kanunu -ayrıca Kamu İhale Kanununu da bu kanuna
örnek verebiliriz- maalesef en çok yara alan kanun ve uygulamalardan biridir.
5018 sayılı Kanun, kamu mali denetiminin hem yapısını
hem yönetimini değiştirmiştir. Bu kanuna göre iki denetim
vardır: Kamu kurumlarının yöneticilerinin hesap verme sorumluluğunu
yerine getiren iç denetim ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yürütülen
dış denetim yani Sayıştay denetimi.
5018 sayılı
Kanun yürürlüğe gireli dokuz yılı geçti. İç ve
dış denetim işlerlik kazanamadı ve kurumlaşamadı,
iç denetim konusunda gerekli düzenlemeler de maalesef yapılmadı.
Sayıştay denetiminin ne hâle getirildiğini ise bilhassa bu bütçe
sürecinde görüyoruz.
Sayıştay, 1862
yılında, hem Meclisi Mebusandan hem de hükümdar ve hükûmetten
bağımsız bir denetim ve yargı mercisi olarak Divan-ı
Ali-i Muhasebe adıyla kurulmuştur. Yüz elli yıllık büyük
ve temel bir kurum ilk defa denetim hesabını Meclise
verememiştir.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiye, 1914-1918 yılları
arasında Birinci Dünya Savaşını yaşamış bir
ülkeyiz. Acaba merak ediyor musunuz, o dönemde Divan-ı Muhasebat yani
Sayıştay, Birinci Cihan Harbinde dahi bu hesapları verebildi
mi, veremedi mi? Benim bildiğim
kadarıyla, o dünya savaşı şartlarında dahi
Divan-ı Muhasebat çalışmıştır, görevini
yapmıştır. Ancak 2012 yılında, maalesef, şimdi,
biz, bu konuyu, Sayıştayın raporlarını
sunamadığı konusunu görüşüyoruz. Hem de
Sayıştayın web sitesinde şu ibare var:
Sayıştayın vizyonu: Hesap veren ve saydam kamu yönetiminin
teminatı Sayıştay. diyor. Nerede hesaplar, nerede saydamlık,
nerede denetim, teminat?
Değerli
milletvekilleri, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
kamu idarelerini denetlemek, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamak, kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme
bağlama işlemlerini yapmakla görevlidir. Kamu mali yönetiminde hesap
verebilirlik ve saydamlık ilkelerinin önem kazandığı bir
çağdayız. Vatandaş, vergilerin nereye, nasıl ve ne kadar
harcandığını öğrenmek istiyor, daha kaliteli bir kamu
hizmeti almak istiyor, paralarının çarçur edilmediğini, har
vurup harman savrulmadığını öğrenmek istiyor. Bu
yüzden, Sayıştay denetiminin önemi de her geçen gün artmaktadır.
Sayıştaya uluslararası
denetim standartlarına uygun mali ve performans denetimleri
gerçekleştirme ve sonuçlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine
iletme görevi verilmiştir. 6085 sayılı yeni Sayıştay
Kanunu çıkalı iki yıl olmasına rağmen,
Sayıştayın denetim raporları gelmemektedir.
Sayıştay bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri
sırasında Sayıştay Başkanı Rapor Değerlendirme
Kurulumuz raporu göndermeme kararı aldı. demiştir. Bu,
kelimenin tam anlamıyla bir skandaldır, Türkiye Büyük Millet
Meclisini ve kanunları tanımamaktır. Oysa, raporlar
yazıldığı hâlde Rapor Değerlendirme Kurulu
tarafından engellenmiş. Sayıştayın Raporu göndermem.
deme hakkı yoktur.
Raporlar yazılmış diye
duyuyoruz ama gerçekten yazıldı mı yazılmadı mı,
ben bilemiyorum. Yazılmışsa nasıl yazılmış,
onu da çok merak ediyorum. Neden çok merak ediyorum değerli
arkadaşlar? Şu anda Türkiye'nin dört bir tarafında, hemen hemen
her ilindeki muhasebe birimlerinde, saymanlıklarda, mal müdürlüklerinde
depolar, arşivler, servisler çuvallarla dolu ve ödeme belgeleri -ki
bunlara yevmiye denir- bu çuvalların içerisindeki bu ödeme belgeleri
yıllardır bekliyor. O kadar ki, bu depolarda, arşivlerde,
servislerde bu çuvalları, ödeme belgelerini koyacak yer
kalmamış. 2005 yılından bu yana bekleyen belgeler var,
Sayıştaya gönderilmemiş. 2010 ve 2011 yılı belgeleri
ise hiçbir birimden teslim alınmamış. Yani 2010 yılında
Sayıştay Kanunu çıkıyor, 2010 ve 2011 yılında bu
belgeler Türkiyenin hiçbir saymanlığından, muhasebe biriminden
alınmıyor, 2012 yılında ise bazı muhasebe
birimlerinden, bazı yevmiyelere ait belgeler, Say2000i sistemi üzerinden
tespit edilerek özel olarak istenilmiş. Bu da, örneğin, 100.000
yevmiyeli bir muhasebe biriminden 30-40 civarında istenmiş.
Dolayısıyla, bu denetimler yapılmadan raporlar nasıl
yazılmış? Herhâlde örnekleme yöntemiyle bir denetim
yapıldı ve buna dayanarak yazıldı diye düşünüyorum. Bu
da kesinlikle kabul edilebilir, doğru bir yöntem olamaz değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla, Sayıştayın denetim
raporları olmadan kesin hesabı görüşemeyiz, geçmiş
bütçelerle yüzleşemeyiz ve helalleşemeyiz. 2013 bütçesine nasıl
güveneceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
AKPye nasıl ve neden güvenelim değerli arkadaşlar?
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Aydın,
Aydın Milletvekili.
Sayın Aydın,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN
AYDIN (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) 2013.
OSMAN AYDIN (Devamla)
2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu.
Sayıştay,
yurttaşlardan toplanan vergilerin iktidar tarafından nasıl ve
nereye harcandığını denetleyen bir kurumdur. Cumhuriyet
tarihinde ilk kez Sayıştay denetiminden geçmemiş bir bütçe kesin
hesabını görüşüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına ve
millet adına yapılan bu denetim olmadan sürdürülen müzakereler, 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu meşruiyeti üzerine koyu bir gölge
düşmesine neden olmuştur. Denk bütçeyle kastedilen devletin vergi
gelirleri ile harcamalarının birbirine eşit olması
durumudur. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, devletin gelir ve
giderlerinin denk olmasına özen gösterilirdi. Bu ilke, devlet yönetiminde
bir fazilet sayılırdı. İktidarlar, 50li yıllardan
sonra bu ilkelerden yavaş yavaş uzaklaşıp denk olmayan,
açık veren bütçe anlayışını gelenekselleştirmeye
başlamışlardır. Özellikle, 70li yıllardan itibaren de
ayar iyice kaçmış, daha büyük açıklar kanıksanıp
olağan karşılanmaya başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2011 yılı bütçesini incelediğimizde bütçenin 18
milyar lira açık verdiğini görüyoruz. Hafife
aldığımız, önemsiz olduğunu addettiğimiz bu
açıklar, her geçen yıl kar topu gibi birikerek, kamuya ait büyük bir
iç ve dış borç stokunun oluşmasına neden olmaktadır.
2002 yılında 243 milyar Türk lirası olan kamu borcunun, 2012
yılında 530 milyara ulaştığı açıkça görülmektedir.
Yani cumhuriyetin seksen yılda yaptığı 243 milyar lira olan
kamu borcunun daha fazlası geçtiğimiz on sene içinde gerçekleştirilmiştir.
Belki gayrisafi yurt içi hasılaya oranladığımızda
önemsizmiş gibi görünen bu kamu borcunun, bugün, küresel krizle boğuşan
gelişmiş dünya ülkelerinde ekonomiye ne kadar büyük darbe
vurduğu açıkça görülmektedir.
Yunanistanda da belki
bundan on-on beş yıl önce önemsenmeyen kamu borcu, bugün Yunanistan
halkını perişan etmiş bulunmaktadır. Bundan sonra,
hükûmetlerin tekrar denk bütçe konusunda özen göstermeleri ve kamuya ait bu
borç stoku kar topu artışının engellenmesinin, herhâlde
öncelikli görev olması gerektiği kanısındayım.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda, hükûmetin uyguladığı
yanlış ekonomik politikalar neticesinde, bütçe açığı
ile dış ticaret açığı arasında dikkat çekici bir
ilişki olduğu görülmektedir. 2009 yılında dış
ticaret açığı 39 milyar dolara düştüğünde, bütçe
açığının 53 milyar gibi astronomik bir rakama
ulaştığı görülmektedir.
Görüştüğümüz
2011 yılı bütçesinde de dış ticaret açığı
106 milyar dolar ile tavan yaptığından, bütçe
açığının 18 milyar gibi düşük bir rakamla
gerçekleştiği görülmektedir. Bu da bize, uygulanan ekonomi
politikalarının ekonomimizin paritelerine ne kadar olumsuz
yansıdığını açıkça göstermektedir. Bunun temel
sebeplerinden biri, uzun yıllardan beri uygulanan düşük kur
politikasıdır.
Bugün, Merkez
Bankası ve devletin ilgili diğer kurumları, kurun olması
gerektiği noktayı dolarda 2,3 TL olarak belirtmektedirler. 2002
yılında doların 1,5 TL olduğu göz önüne alınırsa
enflasyona göre günümüze realize edilen kurun 3,8 TL civarında
olacağı ayan beyan ortadadır.
Hükûmetin
uyguladığı düşük kur politikasının neticesinde,
yabancı mallara kendiliğinden yüzde 50 civarında damping
yapılarak yerli üreticinin rekabet etme gücü ortadan
kaldırılmaktadır. Bunun neticesinde de ithalat rakamları
incelendiğinde, ham madde ve ara malı ithalatının toplam
ithalatımız içindeki payının yüzde 75lere ulaştığı
görülmektedir. Yurt içindeki üretici üretim yapamaz bir hâle gelmiştir. Üretemeyen
ekonomimiz işsizlik sorununu çözememekte, ham madde ve ara malı
ithalatına olan bağımlılığı her geçen gün
biraz daha artmaktadır.
Bu politikalar
neticesinde, büyüdüğü hâlde iş ve istihdam sorunlarını
çözemeyen bir ülke hâline gelmekteyiz. 2013 yılı bütçesine
baktığımızda, bu politikanın devam ettirileceği
açıkça görülmektedir.
2013 yılı bütçe
gelirleri incelendiğinde, vergi gelirleri 63 milyar lira, ithalattan
alınan KDV 61 milyar, dâhilden alınan KDV 36 milyar olarak
hedeflenmiştir. Bütçe gelirleri hedeflerinden de
anlaşılmaktadır ki düşük kur politikası devam edecek,
yurt dışından gelen mallara yüzde 50 damping uygulanacak, ara
malı ve ham madde ihtiyacı ithalatla karşılanacak, ara malı
üretimi desteklenmeyecek, üretim büyümeyecek, istihdam artmayacak; bu nedenle
de bütçe gelirleri, artan üretimin büyüttüğü ekonominin
yaratacağı vergi gelirlerinin artmasıyla değil, ithalattan
alınan KDVyle sağlanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, düşük kur politikasının sadece ihracat yapan
üreticilerin sorunu olduğu değerlendirmesi yanlıştır.
Dünya gerçekleri göstermektedir ki pamuğun, mısırın ve
bütün tarım ürünlerinin fiyatı İzmir, İstanbul
borsalarında değil, New York, Liverpool gibi ticaret merkezlerinde
dolar üzerinden fiyatlandırılmaktadır. Bu da bizim çiftçilerimizin
ürettiği ürünün fiyatlandırılmasında dolar kurunun ne kadar
önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Bu nedenle, düşük kur
politikası neticesinde 2002 yılından beri pamuğun kilogram
fiyatı 1-1,2 TL arasında gidip gelmektedir. Ancak, bizim pamuk üreticisinin
kullandığı mazot 2002de 1 lira iken bugün 3,6 TLye
çıkmıştır. Gübrenin 50 kilogramı ise 2002
yılında 10-15 lira iken bugün 70-75 lira civarındadır.
Zeytinyağı on yıldır 3-4 lira arasında gidip
gelmektedir. Bu nedenle, köylünün zeytin ağacının dibine gidecek
hâli kalmamıştır. Mısır üreticisi ise daha garip bir
durumla karşılaşmıştır. Hasattan önce 640-650
lira olan piyasada, her nedense Hükûmetimiz tarafından 595 lira taban
fiyatının açıklanması neticesinde sezonda mısır
fiyatı 565 lira olarak gerçekleşmiştir. Dünya fiyatları göz
önüne alınmadan düşük tespit edilen mısır taban
fiyatı, hasattan bir iki ay sonra 730-750 lira seviyelerine
ulaşmış, bu durumdan dolayı da sezonda elinden mısırı
çıkartan mısır üreticisi yüzde 30, yüzde 40 oranında -bir
iki ay içinde- zarara uğratılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, dış ticaret açığının diğer
önemli bir kalemi de enerji ithalatıdır. Enerji ihtiyacının
yerel kaynaklardan temin edilmesi konusunda da Hükûmetimiz doğru
politikalar üretmemektedir. Örneğin, dünyanın en büyük bor ve toryum
rezervlerine sahip olduğumuzu övünçle dile getirdiğimiz hâlde, bu
enerji ham maddelerinden enerji üretilmesiyle ilgili AR-GE faaliyetleri için
hiçbir kaynak ayrılmamaktadır. Oysa biliyoruz ki dünyada birçok ülke
bu ham maddelerden enerji üretmek için milyarlarca dolar AR-GE harcaması
yapmaktadır.
Son günlerde
tartışmasını yaptığımız yerli araba
üretiminin, enteresan, rasyonel bir üretim olacağı
kanısında değilim. Böyle bir proje Amerikayı yeniden
keşfetmeye benzer ve ölü doğar fakat boru enerji olarak kullanan bir
yerli üretim hem yeni bir teknoloji hem de yaratıcı bir girişim
olacak, ülkemize dünya çapında değer kazandıracaktır.
Değerli
milletvekilleri, on yıldır Hükûmet tarafından uygulanan bu
yanlış politikalar neticesinde, vatandaşımız, gelir
üretememesi sonucunda temel insani ihtiyaçlarını
karşılayabilmek için borç batağına
saplanmıştır.
Devletimizin resmî
istatistiklerine göre, vatandaşımızın bütçesinin de on
yılda dengesini yitirdiği ve büyük açıklar verdiği ayan
beyan ortadadır. Vatandaşın banka borcu 2002 yılında
6,5 katrilyon iken 2012 yılı sonunda 250 milyar seviyesine
gelmiştir yani 40 katı artmıştır. 2012 Haziranı
sonunda 13 milyon kişiyi geçmiştir borcu olan tüketici
sayısı. Batık kredi miktarı 2002 yılında 778 milyon
iken 8 katrilyonu geçmiş bulunmaktadır.
Biraz önce
Bakanımızın söylediği pariteleri gayrisafi yurt içi
oranına indirgediğimizde belki tehlikeli olarak görülmemektedir ama o
gelişmiş ülkelerdeki o seviyedeki borçluluk seviyesinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN AYDIN (Devamla) -
...bugün gelişmiş ülkeleri dahi ne duruma düşürdüğü
hepimizce malumdur.
2011 bütçesine grup
olarak bu nedenlerden dolayı ret oyu vereceğimizi bildirir,
hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Nursel Aydoğan.
Sayın Aydoğan,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; Barış ve Demokrasi Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün 19 Aralık 2012. Bundan tam on iki yıl önce, bu
ülkede F tipi cezaevlerine geçiş bahane edilerek özellikle
altını çizerek belirtmek ve ifade etmek istiyorum- sabaha
karşı beşte eş zamanlı tam 20 şehirde, 20 ilde
bir operasyon yapıldı. Bu operasyona -hepinizin bildiği gibi-
Hayata Dönüş Operasyonu olarak bir isim takıldı, bu
şekilde isimlendirildi.
Hayata Dönüş
Operasyonu denilen bu operasyona 10 bine yakın güvenlik görevlisi
katıldı; 8 jandarma taburu, değerli arkadaşlar, 37 tabur
asker, binlerce çevik kuvvet ve yine yüzlerce ceza infaz memuru bu operasyonda
görev aldı. Bu operasyon sonucunda 2si asker, 30u da cezaevlerindeki
tutsaklar olmak üzere tam 32 yurttaşımız,
vatandaşımız yaşamını yitirdi; 237 kişi bu
operasyonda yaralandı, 600 kişi de sakat kaldı.
Yine bu operasyon
sırasında binlerce mermi kullanıldı; el bombaları,
ağır silahlar, yakıcı gazlar acımasızca
insanların üzerine atıldı. Bu operasyona harcanan parayı biraz önce
CHPden konuşan milletvekili arkadaşımız belirtti.
Operasyona harcanan parayla eğer o dönemin Hükûmeti bir hesap yapmış
olsaydı herhâlde üç beş okulla, üç beş hastane yapabilirdi.
Operasyonu hepimiz
hatırlıyoruz. Operasyon sabahı televizyonlarda Birsen Kaya
adlı bir kadın tutsak -üzerinde bir battaniye vardı, yüzü
yanmıştı, kafasının yarısı da
yanmıştı, saçları yanmıştı- Hepimizi diri
diri yaktılar. diye haykırıyordu. Herhâlde vicdanı olan
herkesin, hiçbir insanın böyle bir haykırışı
unutması mümkün değil değerli arkadaşlar.
Yani, şunu ifade
etmek istiyorum: Bu operasyon, bir hayata dönüş operasyonu değildir.
Bu operasyon, bir cezaevi katliamıdır. Bu operasyon, yaşamı
ve hayatı yitirme, kaybettirme operasyonudur. Bu operasyon,
tıpkı 1996da Diyarbakırda yapılan cezaevi katliamı
gibi bir katliamdır. Yine bu operasyon, 1999da Ulucanlar Cezaevine
yapılan bir operasyon gibi bir katliamdır. Bu katliamlar, Türkiye
tarihine, insanlık tarihine geçmiştir değerli arkadaşlar.
Ben, bu vesileyle, yani
19 Aralık günü vesilesiyle, cezaevlerinde yaşamını yitiren
bütün arkadaşlarımızı, evlatlarımızı,
yoldaşlarımızı saygıyla anmak istiyorum ve yine,
yaşamlarını inandıkları mücadelelere adayan ve bu
uğurda yaşamlarını yitiren bütün
insanlarımızı saygıyla anıyorum. Şunu hepimiz çok
iyi biliyoruz ki, cezaevleri katliamlarında katledilen tutsaklar
değildir, katledilen insanlıktır, tarih bunları böyle
yazacak.
Değerli
arkadaşlar, bu katliamlar gerçekten F tipi cezaevlerine geçmek için mi
yapıldı? Eğer F tipi cezaevlerine geçmek için
yapılsaydı o dönem bir sonuç almak mümkün değildi. Ara bulucu
arkadaşlarımız vardı, onların anlatımından
da anlaşıldığı kadarıyla, son günlerde
tutsaklarla yapılan görüşmeler, hatta son yirmi dört saat içerisinde
yapılan görüşmeler, anlaşmanın olumlu sonuçlanmasına
yol açacaktı. Ancak, o dönem ara bulucu olarak görev yapan Oral
Çalışların Hikmet Sami Türkle ilgili bir diyaloğundan
anlattığı kadarıyla, o dönemin Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türkün kendisine söylediği Elimizi çabuk tutalım, acele
edelim. Devlet içerisinde bir güç ısrarla operasyon yapmak istemektedir.
dediğini hatırlatmak istiyorum ve yine, İstanbul 13.üncü
Ağır Ceza Mahkemesinde dört yıl sonra açılan bir davada
ifade veren bir asker, operasyon sırasında özellikle kadın
tutsakların kapının açılması için çok çaba sarf
ettiklerini fakat kapılar açıldıktan sonra kadın tutsaklara
ıslak battaniye verilmesi gerekirken üzerine benzin dökülmüş
battaniyelerin atıldığı şeklinde bir ifade verdi.
Evet, değerli
arkadaşlar, dört yıl sonra dava açıldı. 13.üncü
Ağır Ceza Mahkemesinde bu dava sürüyor. Davanın seyrinden
anlaşıldığı kadarıyla, 2011e kadar operasyonla
ilgili hiçbir operasyonel bilgi, plan mahkemeye
ulaştırılmadı. On bir yıl sonra nihayet jandarma
komutanlığından operasyonun nasıl
planlandığı ve kamera görüntüleri mahkemeye iletildi. Buradan da
anlaşıldığı kadarıyla, bu katliam, bu cezaevi
katliamı araştırılmaya muhtaçtır yani Meclisin
araştırmasına muhtaç bir konudur, muhtaç bir katliamdır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin yakın geçmişi şüphesiz ki pek çok
araştırmaya muhtaç konularla doludur. Sayın Özalın
ölümünden tutalım Eşref Bitlisin katledilmesine, Bağlarbaşı
katliamından tutalım Vedat Aydının katledilmesine, Musa
Antere, Uğur Mumcunun katledilmesine kadar pek çok konu bu Meclis
tarafından araştırılmaya, incelenmeye muhtaçtır.
Türkiyenin demokratik geleceği için, gerçekten, Türkiyenin
barışı için bana göre bu Meclisin yapması gereken tek bir
konu var, o da bu Meclis bu dönemde mutlaka bir hakikati ve adaleti
araştırma komisyonu kurmalıdır. Kurmalıdır ki bu
ülkenin geçmişinde neler yaşanmış, onlar tek tek
açığa çıkartılmalıdır. Zira, bu ülkenin
geçmişinde yaşananlar açığa
çıkartılmadığı müddetçe, tek tek ortaya
konulmadığı müddetçe, bu ülkenin gerçek bir barışa,
gerçek bir kardeşliğe, gerçek bir demokrasiye ulaşması
mümkün değildir.
Adalet ve hakikati
araştırma komisyonu öyle bir çalışmalıdır ki,
öyle sonuçlar açığa çıkartılmalıdır ki bu ülkede
yaşananlardan kaynaklı herkes birbirinden özür dilemelidir, herkes
birbirini affetmelidir. Zira, karşılıklı bir af
olmadığı müddetçe, bu ülkenin karanlık geçmişinde
yaşananlar nedeniyle bu ülkedeki insanlar birbirlerini
karşılıklı olarak affetmediği müddetçe, tekrar
belirtiyorum, bu ülkenin gerçek bir barışa, gerçek bir
kardeşliğe ve gerçek bir demokrasiye ulaşması mümkün
değildir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, şahısları adına söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Akyürek.
Sayın Akyürek,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET AKYÜREK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 362 sıra sayılı 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Tasarının
3üncü maddesi, 2011 yılı bütçe giderleri ile bütçe gelirleri
arasında genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin ve özel bütçeli
idarelerin gider fazlalarını, düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelir fazlasını ve 2011 yılı merkezî
yönetim konsolide bütçe gider fazlasını belirtmektedir.
Bugün AK PARTİ
Hükûmetimizin hazırlamış olduğu 11inci bütçeyi
görüşüyoruz, demek ki geride bıraktığımız on
yıl içinde 10 bütçe hazırlanmış ve başarıya
ulaşmıştır. Demokratikleşme, reformlar ve ekonomik
gelişmenin birbirine paralel olarak seyrettiği bu on yıllık
süreç bizi bugünlere getirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, biraz da Şanlıurfamızdan ve doğduğum
yer Viranşehir ilçemizden bahsetmek istiyorum. Şanlıurfaya
hizmet denince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız
Sayın Faruk Çelikin adını anmadan edemeyeceğim.
İlimize ilk geldiği günden itibaren çalışmalara
başlayarak, kendi deyimiyle, şehrin fotoğrafını
çektiren, 4 Yılda 400 Proje seçim taahhütnamesinin hazırlanmasını
sağlayan ve bizlere hedef gösteren Sayın Bakanımıza,
Şanlıurfalı Faruk Çelike, hemşehrilerim ve Viranşehir
ilçem, şahsım adına teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu 400 projede yer alan bir büyükşehir
olması, Abide Kavşağı, Topçu Meydanı, Cumhuriyet
Meydanı, sanayide yatırım ortamını iyileştirme,
kent güvenlik yönetim sistemi, su arıtma tesisi, kentsel dönüşüm
projeleri bir buçuk yılda tamamlanmış ve şehrin genel
yapısı gözle görülür şekilde değişmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Şanlıurfayı kim büyükşehir yaptı?
On senedir burada Şanlıurfa diye bağıra,
bağıra, bağıra canım çıktı.
MEHMET AKYÜREK (Devamla)
Viranşehirli hemşehrilerimize taahhüt ettiğimiz ve
gerçekleştirdiğimiz hizmetlerin bazılarını da
söylemeden geçemiyorum. 200 yataklı devlet hastanemiz, 54 uzman
doktorumuzla hizmete açılmış ve helikopter pisti
yapımı başlamıştır. 8/9/2012 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Viranşehir
ilçemizde dört yıllık sağlık yüksekokulu kurulmuş ve
yarın ihalesi yapılacaktır. Viranşehir Gençlik Merkezinin
ihalesi yapılmıştır. Viranşehir çevre yolumuz kara
yolları ağına alınmış ve Kasım 2012de proje
ihalesi yapılmıştır. TMO tarafından 30.000 tonluk silo
ve mısır kurutma tesisinin temeli atılmıştır.
Viranşehir Küçük Sanayi Sitesinin on üç yıldır süregelen ve
çözülmeyen hazineye ait arazinin temini gerçekleştirilmiştir.
Viranşehir-Ceylânpınar-Harran Ovaları Cazibe Sulaması
kanallarından 3 Haziranda su bırakılmış olup, ara
kanalları 2013te ihale edilip 2014 yılında
tamamlanacaktır. Viranşehir ilçemizde DSİ şubesi kuruldu;
hizmet binası, lojman ve misafirhanenin projesi hazırlanarak ihale
aşamasına gelinmiştir. İlçemizde elektrik sorununa çözüm
olacak ihaleler yapıldı, 2013te bitirilecektir. Eyüp Peygamberimizin
kabri ve makamının bulunduğu Eyüp Nebi yolu asfalt, otel ve park
2013te hizmete girecektir.
Hizmet kervanı
durmayacak, Yüce Allahın inayeti ve vatandaşlarımızın
desteğiyle yoluna daha büyük başarılarla devam edecektir. Bizler
AK PARTİli milletvekilleri olarak halkımızın hizmetârı
olacağız.
Buradan Sayın
Başbakanımıza ve bugünlere kadar özveriyle aziz milletimiz için
görev yapan Hükûmet üyelerimize, ülkem ve Şanlıurfalı
vatandaşlarımız adına şükranlarımı, minnetleri
sunuyorum, Allah hepsinden razı olsun diyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) - Mehmet Bey, bir de bize teşekkür et.
MEHMET AKYÜREK (Devamla)
- 2013 yılı bütçemizin, halkımıza, ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Mehmet Bey, 2002den beri
Şanlıurfanın adı burada bin defa geçti, bin defa,
büyükşehir olsun diye.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) Helal olsun! Mevlüt baba, helal olsun sana!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben de Şanlıurfalıyım. Bana, Urfayla
ilgili hizmetlerle alakalı olarak sayın hatip sataşmada bulundu.
BAŞKAN Kime
sataşmada bulundu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Böyle, mesela Şanlıurfanın
Viranşehirinin hâlen elektrikleri kesiliyor, yapılmadı.
Viranşehirdeki okullarda öğretmen eksik ve okullarda kütüphane
olmadığı hâlde, laboratuvar olmadığı hâlde Var.
deniliyor. Viranşehir-Ceylânpınar yolu bitmedi. Ceylânpınar-Kızıltepe
yolu bitmedi. Ceylânpınar-Akçakale yolu bitmedi ve
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) Bu nasıl bir yöntem Sayın Başkanım? Günün mana
ve ehemmiyetini belirten konuşma yapıyor. Ne biçim iş bu ya?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) -
insanlar kuyu suyu kullanmak zorunda, kuyu suyu içiyor.
Yani, bu anlamda, hakikaten hizmetler eksik. Lütfen, bu hizmetlerin
yapılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal, sözleriniz zabıtlara geçti efendim.
Buyurun.
ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, bir düzeltme adına
söz aldım. Viranşehir-Ceylânpınar yolu bitti, önümüzdeki günlerde
açılış programı söz konusu. Aynı zamanda,
Ceylânpınar-Kızıltepe yolu proje aşaması
tamamlanmış olup ihale aşamasına gelmiş durumda.
Ceylânpınar-Kızıltepe yolu ilk kez projeye
alınmış durumda.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi, şahısları
adına
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Tanal lütfen,
açıklamanızı yaptınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
değerli Başkan, çok önemli bir şey, çok önemli.
BAŞKAN - Buyurun
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Viranşehir Devlet Hastanesine gönderilen malzemeler hastaneye teslim
edilmedi, bir başka yere gönderildi. Bu yolsuzluk davasının
sonucu ne oldu? Ben, bu hastaneye gönderilen malzemelerin nereye
gönderildiğinin Hükûmetten açıklamasını talep ediyorum.
BAŞKAN Zabıtlara geçti
sözleriniz, soru-cevapta da sorabilirsiniz.
Şimdi, şahsı adına son
konuşmacı Sayın Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Sayın Işık buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 362 sıra sayılı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerine şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisin tüm değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii ki,
gelmeyen bir kesin hesap cetvelini burada konuşmanın fazla bir
anlamı yok. Sayıştay raporunun gelmediğini benden önceki
çok değerli milletvekili arkadaşlarımız ifade ettiler.
Hayalî, sanal harcamalar üzerine konuşacağız ama yaşanan
gerçekler tabii inkâr edilemiyor.
Şimdi, geçen yıl veya önceki
yıl ya da 2010 yılında, bu yüce Meclisin geçirdiği bütçeyi,
illere dağıtan ve illere göre dağıtımda hangi ilkeleri
uyguladıkları belli olmayan bir Hükûmetin icraatlarını
elbette ki burada elde olan raporlara göre değerlendirmemiz lazım.
Onun için, bu raporların buraya gelmemiş olması, bu Meclis
tarihinde çok ciddi ve önemli bir eksikliktir ve bu Meclisin tarihine
geçmiş olmasından dolayı da hakikaten üzüntülerimi ifade etmek
istiyorum.
Örneğin, yatırımların illere
göre dağıtımı cetvelleri incelendiğinde, özellikle,
bakanların bulunduğu illerin pastanın büyük
payını
kaptığını, diğer illere sus payı
diyebileceğimiz bazı yatırımların
dağıtıldığını biz de, sizler de, hepiniz çok
iyi biliyorsunuz.
Ankara-İzmir otoyol
ve hızlı tren projesinin Kütahyadan geçmesi gerektiğini
defalarca bu kürsüden ifade ettim ama geçirilmedi. Şimdi,
Antalya-İstanbul Hızlı Tren Projesi, 2023 yılında
uygulamaya geçirilmesi hedefleniyor, merkez olan Kütahyadan geçmesi gerekiyor,
yine geçirilmiyor. Şimdi, Afyonda bir bakan var veya Antalyadan veya
diğer yerlerden bir bakan var diye bu ülkenin kaynaklarını o
bakanın bulunduğu ile aktarmanın bir anlamı yok. Elbette
ki, oraya da yatırım yapılsın ama bu arada birçok ilin
mağdur edilmesini de görmezden gelemeyiz.
Sayın Bakanım,
özellikle size geçen bütçede hatırlattığım ve özellikle de
teşekkür etmek istediğim, Kütahyada Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesinin ardından devir teslim işlemi
tamamlandıktan sonra şeker fabrikası arazileri üzerinde
gösterilen ama gerçekte Türkiye Şeker Fabrikaları envanterine
kayıtlı olan arsanın tapu müdürlüğündeki bir işlemle
Kütahya Şeker Fabrikası üzerine geçirilmiş olmasından sonra
açtığım dava ve cumhuriyet savcısına
yaptığım başvurunun ardından bunun belli bir noktaya
geldiği, yerel mahkemenin bu işlemi yanlış olarak tescil
ettiği ve Bakanlığınızın da, özellikle
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının da
uyarısıyla Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin
bu davaya müdahil olması bu Meclis adına önemli bir gelişmedir,
özellikle teşekkür ediyorum. Bunun takipçisi olacağız. Şu
anda gerek Yargıtay aşaması gerekse bu müdahaleden sonra, sizin
de çok iyi bildiğiniz gibi, 2010 yılı Sayıştay
denetçileri raporlarına verilen cevapta, artık Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının söz konusu yargı
kararları doğrultusunda buna müdahale etmesi gerektiği rapora
bağlanmıştır. Yapılacak iş bellidir: Tapu iptal
davası açılacaktır ve özelleştirme sürecinde söz konusu
taşınmaz tanıtım kitapçığında
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
bildirildiği için bu iptal davasının sizin
tarafınızdan açılması gerekiyor. Bu raporlara istinaden
artık bunu daha fazla beklemenin ve üç-dört yıldır burada dile
getirmemize rağmen Acaba üstünü nasıl kapatırız?
anlayışında olanlara prim verecek bir noktaya
taşımanın hiçbir anlamı yok. Özellikle, bunu sizden ve
Kütahya adına, Kütahyalılar adına ve bu milletin yetim
hakkını koruyan hepimiz adına istirham ediyorum.
Buna da olan
inancımı tekrarlayarak bu bütçenin -her ne kadar raporlar gelmemiş
olsa da- geçen bütçe kısmının ülkemize hayırlı
olmasını ama mutlaka bu raporların da yüce Meclisin takdirine
bir an önce sunulması gerektiğini tekrar ifade ediyor,
saygılarımı bir kez daha hepinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Sisteme giren arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada,
Sayın Öğüt.
Buyurun efendim.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul)- Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım,
400.000i aşkın vatandaşımızın beklentisi olan
2/B Yasası uygulaması tekrar ertelenmiştir. İstanbulun
Anadolu yakasında Beykoz, Şile, Sultanbeyli, Çekmeköy ve Ümraniye
ilçelerinin yüzde 80i 2/B alanıdır. Sadece oturmuş olduğu
evi olan emekli işçinin veyahut da tarlası, ormanı olan
çiftçinin tedirginliği had safhadadır. Hükûmetin bütçe
açığını kapatmak için beklentisi olan 25 milyarın
sağlanabilmesi için çok yüksek fiyat belirlediği ve tepkiden
çekindiği için açıklamadığı doğru mudur? Bu 2/B
Yasası ne zaman tekrar gündeme gelecektir, uygulamaya
başlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, bir şeyde
anlaşalım: Muhtar maaşlarını artırdık.
demeyin. Hep diyorsunuz, istirham ediyorum. Artırmadınız, 90
lirayken maaş BAĞ-KUR primi 80 liraydı. Şimdi 437 lira
maaş veriyorsunuz, 400 lira BAĞ-KUR primi alıyorsunuz. Ne
olursunuz, bu insanlara Maaşlarınızı artırdık.
demeyin. Bunlar, maaşta değil, muhtarlar bir kanun istiyor. Defalarca
burada dile getirdiler, taa 2002deki İçişleri Bakanımızla
birlikte hep Getireceğiz, getireceğiz... artık, bu konuda
muhtarlarla ilgili bir yasayı getirecek misiniz? Muhtar
maaşlarına en azından BAĞ-KUR primi hariç burada bir
şekilde bir düzenleme yapacak mısınız? Yoksa, biz bu
insanlara açık söyleyelim, net söyleyelim; maaş demeyelim,
BAĞ-KUR primi ile maaş arasında 50 lira veriyoruz sana
kardeşim. deyin, onlar da bilsinler. İnsanları
kandırmayalım Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Şeker
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
iki yıl önce sizlere güvenerek Gaziantepli sanayiciler Suriyede tesisler
kurdular. Yine sizlere güvenerek Gaziantepteki yatırımcılar, Gaziantepin
içerisinde, kredi alarak, Suriyeden gelen turistleri ağırlamak için
yatırımlar yaptılar, tesisler açtılar fakat geldiğimiz
noktada hiçbirisi borcunu ödeyemedi, vergi borçlarını dahi ödeyemedi,
bankalara da ciddi şekilde borçları var. Bunların vergi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili, bunlara bir kolaylık
sağlamakla ilgili bir çalışmanız var mıdır?
Bununla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şeker.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Mevlânâ
diyor ki:
Ekmeği
öğrendim. Sonra barış
için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini. Sonra da ekmeği hakça
üleşmenin bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Az kazanandan çok vergi,
çok kazanandan az vergi politikasını ne zaman terk edeceksiniz?
Altı senedir buradayım, her bütçe döneminde Vergi reformu
yapacağız. Diyorsunuz. Kesin bir tarih verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Dün, Orta Doğu
Teknik Üniversitesinde meydana gelen olaylarda, polis çok sayıda, miktarda
gaz bombası kullanmıştır. Polisin attığı gaz
bombalarından biri öğrenci Barış Barışıkın
başına isabet etmiş ve öğrenci beyin kanaması
geçirmiştir.
Barışın
bilinci kapalı durumdadır ve yoğun bakımdadır.
Barışın hayati tehlikesinin sürdüğü ve Ankara Hastanesinde
müşahede altında tutulduğu öğrenilmiştir. Barışa
Allahtan şifa diliyorum.
Öğrenci, memur,
işçi ve halk kendi sesini duyurmak için sokağa çıktığında
insanları perişan eden, yaralayan, ölümcül olan bu gaz sıkma ve
bomba atma işinden Hükûmet ne zaman vazgeçecektir?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Bakan, Burdur ili az da olsa göç vermeye devam ediyor.
Bunu engelleme adına 5084 sayılı Yatırım ve
İstihdamı Teşvik Yasası kapsamında, Burdur
yatırımcısı, besi ve süt üreticileri, tarımla
uğraşanlar, sanayiciler, ihracat yapan mermerciler, teşvik
yasası kapsamında mazottan veya elektrikten alınan verginin
kaldırılmasını beklemektedir. Bu beklentiyi
gerçekleştirmek için Burdur sanayici ve üreticilerine elektrik ve mazot
desteği vermeyi düşünür müsünüz?
Ayrıca, Türk TELEKOM
özelleştirilmesinden ne kadar gelir elde edilmiştir?
Satışta alıcı firmaya kaç liralık taşınmaz
devredilmiştir? Türk TELEKOMda devletin ne kadar payı vardır?
Türk TELEKOMa ait taşınmazlar başkalarına satılabilir
veya devredilebilir mi? Türk TELEKOMun altyapı yenileme çalışmaları
sırasında eski bakır kablolar yerine fiberoptik kablolar
takılmaktadır. Bu değişikliğin sebebi nedir?
Bakır kabloların satışından devlet, bakanlık pay
almakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akar
Yok efendim.
İki saniyemiz var.
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakanım, Temel ile Dursun
karşılaşmışlar, Temelin morali çok bozukmuş.
Dursun sormuş: Neden böyle? Bir arabam var satamıyorum, 20
yaşındadır, 200 bin kilometrede. demiş. Dursun Dert
ettiğin şeye bak. Götürmüş onu tanıdık bir tamirciye,
200 bin kilometreyi indirmişler 20 bin kilometreye. Bir hafta sonra
karşılaşmışlar, Dursun sormuş: Temel, moralin
yerine geldi, sattın herhâlde arabayı. demiş. Yok ulan, 20 bin
kilometredeki araba satılır mı? demiş. Şimdi bu
fıkraya bakınca, sizin ve ekonomi yönetiminin Temel, Kalkınma Bakanının
Dursun, Türkiye İstatistik Kurumunun da tamirci olduğunu ve ayarlanan
rakamlardan memnuniyet duyduğunuzu ifade edebilir miyiz, nasıl
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Bakanım,
buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Öğüt,
tabii, 2/B Yasası çıkartılırken altı ay uzatma yetkisi
Bakanlar Kuruluna verilmişti. Başvurular -yanlış
hatırlamıyorsam- uzatıldığı dönemde yüzde 65ler
civarıydı yani belki yüzde 68 civarı
Şimdi, biz,
başvurular daha da çok olsun, daha çok vatandaşımız
yararlansın, kampanyayı büyütelim diye hakikaten üç ay
uzattırdık yani Bakanlar Kurulu uzattı. Ocak sonuna neredeyse
denk geliyor ve şu anda başvurular yüzde 86ya
ulaşmış. Yani ümit ederim ki daha çok
vatandaşımız haberdar olur, bu konuyla ilgilenir.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Fiyat açıklanmadı.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Dolayısıyla, birinci husus, biz bu
Tabii ki bedeller Millî Emlak tarafından belirlendi. Sonra, iç
tutarlılığı denetlemek üzere hakikaten bir
çalışma yaptık çünkü mahallesine, sokağına göre
değişebiliyor. Bu çalışmalar aslında son aşamaya
geldi. Ocak ayından itibaren, arkadaşların bana söylediği
kadarıyla, satışlara başlanacak. Dolayısıyla birinci
husus bu.
Değerli
arkadaşlar, 2013 yılında 2/Bden gelecek maksimum
rakamı -bizim tahminlerimiz- 4,8
milyar olarak öngörüyoruz. Yani dolayısıyla, bunun hakikaten, ifade
edildiği gibi, bütçe açığını kapatması, 25 milyar
falan filan
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Onu siz telaffuz ettiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Yani başlangıçta bu türden büyük
rakamlar zikredildi ama bizim öngörümüz, bu çerçevede olmayacağı
yönünde. Ha, gönül ister ki gelsin, biz onu da kentsel dönüşüm ve diğer
alanlarda kullanalım. Ama özetle konu bu.
Şimdi, Sayın
Aslanoğlu, muhtar maaşları konusunu sürekli gündeme
getiriyorsunuz, rakamları da kendiniz söylediniz. Hakikaten, 2002
Aralık ayında 97 lira olan maaş 427 lira olmuş.
BAĞ-KUR primleri de artmış, doğrudur ama artan primlere
paralel olarak daha yüksek emekliliğe de hak kazanıyorlar. Ben hep
söyledim yani bir tek kesime yönelik, hani böyle arada torba yasalarla özlük
hakların düzenlenmesini ben doğru bulmuyorum Bakan olarak.
Aslında birçok kesim var bu türden talepte bulunan. İlgili kanun
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, 2002den beri söz
veriyorlar, yerine getirmiyorlar. Sayın Bakanım, 2002!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, mahallî
idarelerden ben sorumlu değilim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) On sene geçti, sözünüzü yerine getirin. Meclis
tutanaklarına bakın.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) İlgili arkadaşımız söz
verdiyse siz de hesabını o zaman sorun. Yani şimdi benden
muhtarların kanunuyla ilgili bir hesap sormanız
Ben ilgili arkadaşıma
iletirim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, o zaman masaya vurun.
Masaya vurmuyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bu arada, Sayın Erdoğdu, burada bir
düzeltme yapmak istiyorum. Soruyu sorduktan sonra arkadaşlarım bana
bilgi verdiler. Doğrudur, Sayıştay, 2011 yılına
ilişkin olarak 2012 yılında, Gelir İdaresi
Başkanlığından bu uzlaşmalarla ilgili şahıs
bazında veya şirket bazında bilgi istemiştir.
Arkadaşlar bana yeni söylediler, benim bilgim yoktu. Fakat Gelir
İdaresi Biz bunları vergi dairesi itibarıyla verelim yani
komisyonlar itibarıyla verelim ama vergi mahremiyeti nedeniyle şirket
bazında, birey bazında vermeyelim. diye bir öneride
bulunmuşlar. Husus budur yani şu anda arkadaşların bana
aktardığı bu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ama Sayın Bakan, işte bu mahremiyet kavramı
çok tehlikeli.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Müsaade edin, öbür sorulara da
Arkadaşlar, bunu ben
söylemiyorum. Sadece, arkadaşlar Bu gerekçeyle toplu hâlde verelim.
demişler yani bu yeni bir husus değil.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Gaziantepte
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama basında çıkıyor Sayın Bakan,
gazetelerde çıkıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Doğrudur, ben -Gaziantepe dört yıl
gittim geldim- hiçbir zaman Suriyeye gidin, yatırım yapın.
demedim Sayın Şeker, bilirsin.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Siz demediniz Sayın Bakanım. Hükûmetin iyi ilişkilerinden
dolayı yaptı sanayici.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Ben Türkiyede yatırım
yapılmasını tercih ederim. Türkiyeye yatırımın
çekilmesine uğraşırım ama sonuçta bazı
hemşehrilerimiz, bazı iş adamlarımız Suriyede
yatırım yaptılar. Bu bir risk ve risk gerçekleşmiş
durumda ama biz, hani, sizin bahsettiğiniz anlamda -bunu biliyorsunuz-
aslında vergileri ötelemek üzere bir imkân sağladık yani
beyannameleri bu durum sonuçlanana kadar öteleyebilir, mücbir sebep ilanı
yaptık. Bu çerçevede biz o arkadaşlarımıza, eğer bize
gelip Suriyedeki işlerinden dolayı etkilendiklerini ifade eder,
raporlarlarsa yardımcı olacağız. Yani sizin
söylediğinizi biz yaptık.
Öbür sorulara, evet
Az
kazanandan az, çok kazanandan çok. Tabii ki olması gereken de bu. O
nedenledir ki biz şu anda vergiyi tabana yaymak için hakikaten güzel
çalışmalar yapıyoruz. Bu sene sadece 371.000 yeni mükellef
kazandık, daha önce hiç kapımızı çalmayan yeni mükellefler
kazandık. Bu sistemi genişletmeyi ümit ediyoruz ama bir gecede olacak
bir şey değil.
Değerli
arkadaşlar, ben de Barış kardeşimize Allahtan şifalar
diliyorum, detayları hakkında bilgim yok. Barışçıl
gösterilere saygımız var. Tabii ki gösterilerin kanun çerçevesinde,
izin alınarak yapılmasında fayda var, siz de takdir edersiniz.
Burdur iline özel bir
şey yapamayız 5084 kapsamında ama 5084le ilgili eğer yeni
bir düzenleme yapılacaksa biz Maliye Bakanlığı olarak tabii
ki imkânlar çerçevesinde destekleriz. Yalnız, şunu ifade edeyim
tekrar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Müsaade ederseniz Başkan, bitireyim.
BAŞKAN Peki,
sözünüzü bitirin efendim, tamamlayın.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
teşvikler yatırımlara belli bir süreliğine verilir. Biz
bunları sürekli uzatmaya kalkarsak gerçekten doğru bir
yaklaşım olmaz. Çünkü, mesela -basitleştireyim- şu anda
yeni açıkladığımız teşvik sisteminde biz diyoruz
ki: Doğu ve güneydoğuya yatırım yapın, 100
liralık yatırım yapın ve size 116 liralık destek
verelim. Şimdi, yatırımın tamamını geri alacak.
E, şimdi, Kalkın, bunu uzatın. dediğiniz zaman, ciddi
avantajlar ve vergiden tabii ki feragat söz konusudur.
Türk TELEKOMa gelince
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
benim fıkraya bir açıklık getirecekti Sayın Bakan.
BAŞKAN Kusura
bakmayın, kimsenin şahsi fıkrasıyla alakası yok;
süreyi uzattık, bu kadar.
Şimdi 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.51
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.35
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarı ile 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- (1) Merkezi yönetim kesin
hesap gider cetvellerinin ilgili sütununda gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2011
yılı içinde harcanmayan toplam 211.127.562,35 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2011 yılı içinde
harcanmayan toplam 34.746.158,69 Türk Lirası, ödeneği ertesi
yıla devredilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin
hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2011 yılı içinde
kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel ödenekler
dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin toplam
18.534.412.722,70 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam 2.527.479.398,16 Türk
Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların toplam
141.341.917,85 Türk Lirası, ödeneği iptal edilmiştir.
(3) Merkezi yönetim kesin
hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, kamu idarelerinin 2011
yılı ödenek üstü giderlerini karşılamak üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için toplam
6.545.707.279,48 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam 9.688.466,06 Türk
Lirası,
tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.
Sayın
Değirmendereli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde, kamu
kaynağının elde edilmesi ve kullanım meşruiyeti,
parlamentoların varlık sebebiyle özdeş tutulan bütçe
hakkına dayanır. Hükûmetler politik öncelikler ile amaç ve hedefler
setini kaynak harcama yapısıyla birlikte ortaya koyarak parlamentoya
sunarlar ve parlamentodan onay isterler. İlgili dönemin sonunda, milletin
meclisinde, döneme ilişkin gerçekleşmeler, bütçenin amaç ve
hedeflerine ulaşma derecesi açısından değerlendirilir.
Böylece, hükûmetin performansı ortaya çıkar. Bütçenin amaç ve
hedefleriyle gerçekleşmeler arasındaki açıklık ve meydana
gelen sapmalar üzerinden müzakere edilir ve hükûmetten hesap sorulur. Bu
siyasal denetim, demokrasilerin gelişimi açısından vazgeçilmez
öneme sahiptir. Yani gerçekleşenler hakça, doğruluk, dürüstlük
ilkelerine, etik, kanun ve usullere uygun yapılmış
mıdır, bunu görürüz.
AKP Hükûmeti, evrensel bu
kabulleri biçimsel, yüzeysel nitelemekte ve öyle görmektedir. AKP, bütçe
hakkını ihlal eden bir dizi uygulamasıyla mali tarihimiz
içerisindeki yerini alacaktır.
Ne gibi ihlaller
yapmaktadır AKP yönetimi? Orta vadeli program veya orta vadeli mali plan
her yıl gecikmeli yayınlanmıştır. 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 14üncü maddesinin
gerekleri yerine getirilmemiştir. Bütçe tasarısının -Cetvelinde
bizatihi, cetvelin amacı dışında düzenlemelere
gidilmiştir. Sayıştayın dış denetim
raporlarını içeriksizleştiren yasal değişiklikler
yapılmış ve bu durum dış denetim
raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulamamasına yol
açmıştır. Sayıştay üyelerinin seçiminin de her defasında
politize edilmesi gibi saymakla bitmez bir sürü olumsuz uygulama AKP döneminde
yapılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu genel çerçeve içinde görüşmekte olduğumuz 4üncü
madde de bütçe hakkına etkileri yönüyle özel öneme sahiptir. 4üncü madde
de devredilen, iptal edilen, tamamlayıcı ödenekler düzenlenmektedir.
Peki sayın milletvekilleri, bu maddeye ilişkin olarak,
Sayıştayın genel uygunluk bildirimindeki açıklamalar
yeterli kabul edilebilir mi? İptal edilen kalemler, iptal edilecekse niçin
bütçeye ödenek olarak konulmuştur? Bu öngörüsüzlük, önceliklerin
isabetsizliği değil midir? Zaten Danıştayın
dış denetim raporları da olmadığı için, amaç ve
hedeflerle ödeneklerin kullanımı arasındaki ilişkiyi de
değerlendirme imkânı elimizden alınmıştır. Niye,
Meclisten ne kaçırılmaktadır? Denetim sorumluluğu olan
Danıştayın, kamu idarelerinin mali rapor ve
tablolarının güvenirliliği ve doğruluğu hakkında
görüş bildirmesi, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli
olarak kullanılıp kullanılmadığının
belirlenmesi, iç kontrol sistemlerinin değerlendirilmesine ilişkin görev ve
yetkileri son çıkan yasayla kısıtlanmıştır. 1.472
personeli, Türkiyenin en yetişmiş değerlerini içinde
barındıran, kuruluşu ta 1876lara dayanan bu kurumu atıl
hâle getirmektesiniz. Korkarım, kısa vadede bu kurumdan da
kurtulmanın yollarını arayacaksınız. Bu
uygulamalarınız Meclisin bütçe hakkını zayıflatmakta
ve etkisizleştirmektedir.
Sayın milletvekilleri, tamamlayıcı ödenek
uygulamasını da bütçe hukuku ve bu bağlamda demokrasimizin
önemli bir sorunu olarak görmek durumundayız. Kuşkusuz, devlet
yönetiminde ödenek üstü harcamayı gerektiren
olağandışı olaylarla karşılaşılabilir.
Ancak bu durumu, çağdaş kamu mali yönetim sisteminin
mekanizmalarıyla çözüme kavuşturmak mümkündür. Yani en temel
mekanizma ek bütçedir ve 5018 sayılı Yasa da buna imkân vermektedir.
Ek bütçe talebi, meşru ve geçerli görülebilecek temel bir yöntem olarak
benimsenmelidir.
Ayrıca, tamamlayıcı ödenek uygulamasına
gelince: Türlü mekanizmalar AKP Hükûmeti için yeterli olmamaktadır. 5018
sayılı Kanun ve merkezi yönetim bütçesi kanunundaki hükümler çerçevesinde,
kamu idarelerinin ödenekleri arasında yüzde 20ye kadar aktarma yapma
yetkisi de bulunmaktadır. Maalesef, Hükûmet bu mekanizmayla da
yetinmemekte ve ödenek üstü harcamaya yönelmektedir. Sorun, bütçe
hazırlık çalışmalarındaki ciddiyetsizlik ve
öngörüsüzlüktür. Yasalarda olduğu gibi, yasalar yeterince incelenmeden
Meclise getirildiği gibi, çıkarıldığı gibi ve bir
ay sonra, iki ay sonra yeniden düzeltme ihtiyacı hissedilip yeniden
düzeltildiği gibi çoğunluk oylarıyla belirli biçimsel gerekler
sağlanabilir ve kanunlar geçirilebilir. Ancak, Hükûmetin bu yönetim
perspektifi halk nezdinde de meşruiyetinin zayıflamasına yol
açmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu
uygulamalarla hem denetim mekanizması Sayıştay, hem de karar
makamı olarak Meclis hiçe sayılmaktadır. AKP Hükûmetinin
hukuktan anladığı, lafzı ve ruhuyla evrensel
değerlerin yaşama geçirilmesi değil, iktidarını
sürdürebilmek adına uygun mevzuatı çıkarıp işini
yürütmektir ve bunu yaparken de maalesef kurumsallıktan uzak, köşe
dönücü, cin fikirli, etik değerleri olmayan bir kasaba esnafı
anlayışıyla hareket edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Başbakanı rahatsız eden, ayak bağı olarak ifade
ettiği yargı ve kuvvetler ayrılığına ilave,
denetim makamı Sayıştay, karar makamı Meclis ve hatta ana muhalefetin
de devreden çıkarılması herhâlde en önemli hedef olarak
görülmektedir. Lûgatında hesap verme, adalet, denetim, izan
barındırmayan bu yönetime söylenecek söz de bellidir, o da:
Gerçeklerin zaman zaman ortaya çıkma gibi bir huyu vardır, ki nitekim
dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi, ileri demokrasi, adalet,
komşularla sıfır sorun, Orta Doğuda liderlik söylemlerinin
ne kadar gerçek dışı olduğu halkımız
tarafından gayet açık görülmektedir.
Büyüyen ekonomide gördüğümüz,
vatandaşın borcunun, sıkıntısının
büyüdüğüdür. En kıymetli topraklara sahip Edirnede bile çiftçimiz
borcunu ödemek için topraklarını, traktörünü satmak zorunda
kalmaktadır. Kayserili sanayici fabrikasını Kayseriden söküp
Etiyopyaya taşımak durumunda kalmaktadır. İleri
demokrasiden de gördüğümüz, son olarak ODTÜ öğrencilerine yönelik gaz
bombalı, son derece sert, ölümcül müdahalelerdir.
Değerli milletvekilleri, demokrasi,
insan hakları ve hukukun üstünlüğünü yönetim perspektifinde
içselleştirememiş bir siyasal iktidardan, kamu mali yönetimindeki
keyfîliklerden arınmasını beklemek de gayet naif bir tutum olur.
Ancak tarihî tecrübe göstermektedir ki hesap verme sorumluluğu
taşımayan ve saydam olmayan iktidarların zora dayalı
pratikleri arttıkça gelecek yılların
aydınlığına uzanma süresi o kadar kısalmaktadır.
Denetimin saf dışı
edildiği, harcamaların bilinmezlerle dolu olduğu Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısına onay vermeyeceğimizi belirtir,
yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Değirmendereli.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat.
Sayın Akat, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce
Bugün
19 Aralık, 19 Aralık 2000 tarihinde 20 cezaevine hayata dönüş
adı altında eş zamanlı olarak yapılan operasyonun
üzerinden on iki yıl geçti ve bu operasyonda 237 tutuklu ve hükümlü
yaralı olarak hastaneye kaldırıldı, 30 tutuklu ve hükümlü
yaşamını yitirdi, 1.200 tutuklu ve hükümlü başka
cezaevlerine sevk edildi ve en önemlisi, devlet ve Hükûmet yetkilileri
operasyon sırasında tutuklu ve hükümlülerin ateş
açtığı iddiasında bulundu, ancak koğuşta
yapılan aramalarda herhangi bir ateşli silaha
rastlanılmadı. Olayın üzerinden on iki yıl geçti, ne
yazık ki mağdurlar, mağdurların aileleri herhangi bir
şekilde adaletle buluşamadı. Biz, buradan bir kez daha bu
ailelerin bir an önce adaletle buluşmaları çağrısında
bulunarak ve yaşamını yitirenlerin anısı önünde
saygıyla eğilerek sözlerimize başlamak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün bütçe
görüşmeleri vesilesiyle
Aynı ilin vekiliyiz Sayın Maliye
Bakanıyla, kendisini de -uzun zaman oldu- en son bir buçuk yıl önce,
hatta bir yıl kadar önce aramak istemiştim, aradım çünkü
Batmanda belediyemize bağlı Eğitim Destek Evi gerekçesiz bir
şekilde kapatılmak istenmişti, hatta bir gerekçe
bulunamadığı için TEM ve güvenlik şube ekipleri gidip
İl Millî Eğitim Müdürünün yakasına yapışıp onu
götürmüşlerdi Gel, mühürle. Belediyeye ait Eğitim Destek Evinin
mutlaka kapanması gerekir. diye. Tabii, ilin bütün bileşenleri,
bütün STKları herkes seferber oldu. Bu arada ben de Hükûmetin
değişik bakanlarını, Millî Eğitim
Bakanımızı, yine, İçişleri Bakanını,
İdris Naim Şahin Beyi ve yine Adalet Bakanımızı
aramıştım. Kendileri sağ olsunlar, telefonlarımıza
döndüler ama ilimizin vekili ve Sayın Bakan telefonumuza dönme gereği
duymadı. Belki söylenecek sözü olmadığı içindir Sayın
Bakanın. Çünkü Vandan gelen depremzedelerle birlikte yaklaşık
950 öğrenci Eğitim Destek Evinde bu desteği alıyordu ve
oraya gelen herhangi bir öğrencinin bunun alternatifini yaratabilme
şansı yoktu çünkü öyle bir elemeden geçiyorlardı ki ailelerin
hiçbir şekilde sosyal güvencesi olmaması şartı vardı.
Bizim mücadelemiz, bizim vermiş olduğumuz eğitim kalitesini
yükseltme noktasında vermiş olduğumuz mücadele sizi de önlem
almaya itiyor çünkü sayın valimiz, o dönemki valimiz hemen Biz
onların fonunu hazırladık. dedi, muhtemelen Maliye
Bakanlığı bu konuda katkı sunmuştur, sanırım
900 küsur bin lira küsur, İstedikleri dershaneye gidebilirler, biz
orayı kapattık, artık gidemeyecekler. dedi. Öğrenciler üç
gün dershanede yatıp kalktılar, hiçbir yere gitmediler, Eğitim
Destek Merkezinde yatıp kalktılar.
Bunun karşısında ilde
oluşan hassasiyetten dolayı tekrar açıldı Eğitim
Destek Merkezimiz ama daha sonra şöyle bir gerekçe oldu, çünkü protokol
yapılmadığı iddiası vardı, Belediyemiz Hemen
protokol yapalım. dedi. Valilikle Belediye arasında bir protokol
yapıldı, Eğitim Destek Evi açıldı ama daha sonra
müfettiş denetiminde -Gençliğe Hitabe mi yanlış
hatırlamıyorsam- bir çerçeve olmadığı için tekrar
kapatılıp 950 öğrencimiz SBS sınavına bir yıl
kala kapıya bırakıldı. Sayın Bakanımız ilin
vekilidir aynı zamanda, bu konuda göstermesi gereken hassasiyeti
göstermedi. Biz yine de kendisine teşekkür ediyoruz çünkü il, bu
gerçeklikle Maliye Bakanının farklı bir yönüyle
karşılaşmış oldu.
Değerli arkadaşlar, bugün bütçe
görüşmeleri vesilesiyle, bölgede en önemli yatırımlardan biri
olarak neredeyse elli yıldır gündemde olan GAP ve GAPın en
büyük projelerinden birisi olan Ilısu Barajına değinmek
istiyorum.
Biliyorsunuz, GAPla
birlikte 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1,7 milyon hektarın
sulanmasını sağlayacak sulama kanallarının
inşası öngörülüyordu. Bu, Dicle ve Fırat nehirlerinin toplam su
potansiyelinin yüzde 29unun tutulması anlamına geliyordu.
Yine, meydana
getirebileceği yüksek sanayi ve tarım potansiyeliyle bölgede gelir
düzeyinin 5 kat artacağı ve yine, hakeza, 3,8 milyon kişinin de
iş imkânına kavuşacağı bilgisi veriliyordu GAPla.
Tabii, en önemlisi bunun
enerji ve sulama alanındaki hedefleriydi. Enerji bakımından
değerlendirirsek, Türkiyedeki enerji potansiyelinin yüzde 22sine, yine,
sulanabilir alanın yüzde 20sine denk düşecek bir projeden
bahsediliyordu ama gün itibarıyla, bugün itibarıyla enerji
projelerinin yüzde 75i, sulama projelerinin ise ancak ve ancak yüzde 15i gerçekleştirildi.
Şimdi ne
yapıyor Hükûmet? Diyor ki: Gelin, sulama projeleri için yerel sermayenin,
yerel iş insanlarının katkısını alalım,
onlar sulama projelerini geçirsinler, biz enerji projelerini geçirmeye
çalışıyoruz.
Tabii, niye bizim için
Ilısu bu kadar önemli? Buna geçmeden önce, GAPa yönelik de bazı
itirazlar gelişti. En önemli itirazlardan biri, Hasankeyfin suların
altında kalacak olmasaydı.
Yine, son yüz elli
yılda biliyorsunuz, artık hak kategorisi içerisine, insan hak
kategorisi içerisine değişik hak tanımları da girdi.
Bunların içerisinde büyük baraj projeleri karşısında
gelişen, baraj karşıtlığı da var ve yine, bölgede
vadedilen etkiyi yaratamadığı için GAP, bu nokta da
birtakım itirazların geliştiğini ifade edebiliriz. Ama biz
tabii ki Hasankeyfin suların altında kalacak olması
kısmı ve Ilısu Barajıyla ilgili birtakım
değerlendirmeleri ortak yapmak istiyoruz.
Şimdi, Hasankeyf
suların altında kalıyor ama insanlık suyun kenarında
yaşam bulmuş. Niye? Çünkü su en temel ihtiyaçlarımızdan birisi
ve biz bu kadar dev barajlar yaparak, esasında insanlığın
geçmişine ihanet
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Ayla Hanım, Bakan Bey yine gitti, Batman halkına duyurun
da dinlemiyordu.
AYLA AKAT (Devamla) Ben
dinlemesini beklemiyordum Sayın Bakanın. Eğitim hakkı gibi
bir hakka karşı sırtını çevirebilmiş bir bakan,
burada Ilısu Barajının bölge halkı, bölge insanı,
Batman insanı üzerinde yarattığı etki ve ihtiyaçların
dile getirilmesine tahammül edemeyeceğini de ifade etmek sanırım
yersiz olmayacaktır.
Şimdi, Dicle Vadisi
sular altında kalacak ve orada gerçekten endemik türde flora ve faunaya
sahip birden fazla tür var ve buna karşı, çevrecilerin
geliştirmiş olduğu bir hareket var. Bu hareket Türkiye'nin
esasında tüm alanlarında örgütlü ama bir kulak tıkama durumu söz
konusu. Yine, antik Hasankeyf kentinin sadece görünen kısmı
değil -bilindiği kadarıyla- en az 200e yakın tespit
edilmiş ama henüz kazısı başlamamış alanın
bile sular altında kalma durumu söz konusu. Yine en önemlisi, UNESCOnun
dünya kültür mirası içerisinde yer almak durumu için belirlediği 10
temel kriterden 9una Hasankeyf sahip. Hasankeyf nerede? Batman il
sınırları içerisinde. Hasankeyf nerede? Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde. Nerede? Türkiyede ama dünyaya ait bir değer. Ama biz ülke
olarak böyle bir başvuru yapmaya kendimizi zorlamıyoruz, hatta sivil
toplum örgütlerinin geliştirmiş olduğu bu konudaki muhalefete de
kulağımızı tıkıyoruz. Hasankeyfi sular
altına gömerek -bir şekilde güvenlik amaçlı, birtakım
stratejik hedefler eksenli- esasında sadece ülke insanına değil
geleceğimize de ihanet etmiş oluyoruz. Bu söz benim değil. 2002
yılında Batmanı ziyaret eden Sayın Başbakan çok net
söylemişti Hasankeyfi sular altında bırakmak
insanlığa ihanettir. diye. Bu ihaneti şu an AKP iktidarı
kendisi yaşıyor.
Barajın ömrü elli
yıl. Elli yıl sonra ne olacak? Orası bir balçığa
dönüşecek ve Ilısu Barajı havzasında kalan 314
kilometrekarelik alanda binlerce hektarlık verimli tarım arazisi yine
sular altında kalıyor. Aynı şekilde, o bölgede
yaşayan, Yörük olan insanlarımız var. 30 bin kişi de
böylece, kullanmış olduğu, hayvancılık için
kullanmış olduğu arazileri terk etmek durumunda kalacak. Yine
Hasankeyf dışında 95 köy, 104 mezrada yaşayan insan
yerinden yurdundan göç edecek; bu, toplamda 75 bin insana tekabül ediyor.
Yerinden yurdundan göç eden insanların, güvenlik gerekçesiyle göç eden
insanların özellikle kent yaşamına uyum sağlama
noktasında yaşadığı sıkıntıları
defalarca kez ülke gündemine taşımıştır bölge
insanı. En önemlisi, ülkenin batısında yaşayan insanlar da
bu yer değiştirmenin, bu göç dalgasının etkilerini gerek
ekonomik gerek sosyal anlamda ciddi şekilde, hissedilir bir biçimde
yaşamışlardır. Şimdi aynı şeyi biz bu büyük
barajlarla tekrar tekrar yaşamaya ve yaşatmaya başlıyoruz.
En önemlisi sosyal sorunlar, göçün tabii ki açığa
çıkarmış olduğu, onun üzerine valilikler bünyesinde
geliştirilen birtakım projeler var. Yine bizim belediyelerimiz
bünyesinde geliştirilen projeler var ama ne yazık ki yeterli
olduklarını ifade edemeyiz.
Tabii en önemlisi Dicle
Nehri, Irak ve Suriye topraklarından geçen bir nehir. Bu boyutuyla
uluslararası su kaynağı niteliğinde, ülkenin
sınır güvenliğini su tutarak sağlamak ve bölgeyi
insansızlaştırmak hedefleri sınır tanımıyor.
Ne insanlığa ne doğaya ne tabiat ve kültür değerlerine
karşı herhangi bir şekilde sınır tanımaz bir
aymazlığı beraberinde getiriyor. Biz açık bir şekilde
söylüyoruz, bölgenin güvenliği için bir tek şey yapmak gerekiyor, o
da bölge insanını anlamak, bölge insanının açığa
çıkıp yıllardır bedel ödeyerek, mücadele ederek
açığa çıkarmış olduğu değerleri tanımak
ve bölge insanıyla ortak, gönüllü, eşit, özgür birlikteliğin
anayasasını yapmaktan geçiyor. Bundan gayrısı, bundan gayrısı,
su tutarak sınır güvenliğini sağlamak bugüne kadar çözüm
olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Yapılması gereken
açıktır, ortadadır. AKP Hükûmetini bekleyen de bu gerçekliktir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akat.
Şimdi de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kalaycı,
buyurun.
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Anayasanın 87nci maddesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görev yetkileri arasında, Bakanlar Kurulunu ve
bakanları denetlemek, bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek de
sayılmaktadır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun 8 ve 10uncu maddeleri ile 6085 sayılı Sayıştay
Kanununun 7nci maddesinde, bakanların kamu kaynaklarını
etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ile hukuki ve mali konularda
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu olduğu, ayrıca
her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve
kullanılmasında görevli ve yetkili olanların; kaynaklarınn
etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden,
kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden,
raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli
önlemlerin alınmasından sorumlu olduğu ve bu sorumluluğun
yerine getirilip getirilmediğinin, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulacak Sayıştay raporlarında belirtilmesi hükme
bağlanmıştır.
Anayasanın
160ıncı maddesi uyarınca, Sayıştay, kamu idarelerinin
bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme
bağlama işlerini yapmakla görevli bulunmaktadır. Ancak,
Anayasanın 160ıncı maddesi uyarınca çıkarılan
6085 sayılı Sayıştay Kanununun 38, 39, 40, 41 ve 42nci
maddeleri ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
41, 42, 54 ve 68inci maddeleri uyarınca, Sayıştayın
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmakla yükümlü olduğu dış denetim
genel değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme raporu, mali
istatistikleri değerlendirme raporu ve diğer Raporlar ile genel uygunluk
bildiriminden 2011 yılına dair sadece Genel Uygunluk Bildirimi
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Halbuki, 6085
sayılı Kanunun 38'inci maddesinin 2nci fıkrasında,
dış denetim genel değerlendirme raporu ile kamu idarelerine
ilişkin denetim raporlarının, Sayıştay
Başkanınca genel uygunluk bildirimi ile birlikte Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmasına dair amir hüküm bulunmaktadır.
Yine, 5018
sayılı Kanunun 42nci maddesinin beşinci fıkrasında,
idarelerin faaliyet raporları, genel faaliyet raporu, dış
denetim genel değerlendirme raporu ve kesin hesap kanunu
tasarısı ile merkezî yönetim bütçe kanunu tasarısının
birlikte görüşülmesine dair amir hüküm bulunmaktadır.
Yine, 6085
sayılı Kanunun 38'inci maddesinin 4üncü fıkrası ile 5018
sayılı Kanunun 41'inci maddesinin dördüncü fıkrasında,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Sayıştay dış denetim genel
değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme raporu, ve
diğer raporları ve değerlendirmeleri çerçevesinde kamu
kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına
ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme
sorumluluklarını görüşmesine dair amir hüküm bulunmaktadır.
Ancak, bu yıl bu
raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmadığı, 2011
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının bu raporlarla birlikte
görüşülmediği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kamu
kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına
ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme
sorumluluklarını görüşürken bu raporları ve
değerlendirmeleri dikkate almadığı hepinizce malumdur.
Dolayısıyla, 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ve 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak,
Anayasanın 87 ve 160'ıncı maddeleri ve ilgili kanunların
amir hükümleri yerine getirilmemiştir. Bu durum, anılan
tasarıları esastan sakat hâle getirmiştir.
Sayıştay
Başkanı denetim raporlarının denetçiler tarafından
hazırlandığını, Sayıştayın ilgili
dairelerine gönderildiğini, ilgili dairelerin bir kısmının
bu raporların görüşülmesine gerek olmadığına karar
verdiğini, bir kısmını da görüşerek Rapor
Değerlendirme Kuruluna gönderdiğini, Rapor Değerlendirme
Kurulunun bu raporların görüşülmemesine karar verdiğini,
raporların 6353 sayılı torba kanundaki yeni düzenlemeye uygun
olmadığını gerekçe gösterdiklerini Plan ve Bütçe
Komisyonunda açıklamıştır.
Aslında,
Sayıştayın bu tutumu bir skandaldır. Raporlar gecikmeli de
olsa eksiklikleri tamamlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmeliydi.
Göndermiyorum. diyemez, öyle bir yetkisi yoktur.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, AKP tarafından yapılan bir operasyon
sonucu, 4 Temmuz 2012 tarihli ve 6353 sayılı torba kanunla
Sayıştayı işlevsiz ve etkisiz hâle getirmeye yönelik
düzenlemeler yapılmıştır. Sayıştay denetimi
göstermelik bir hâle dönüştürülmüş, denetim
yapılarının içeriği sınırlanarak denetlenen
idarelerin uygun görmediği bir denetim raporu düzenlenmesi imkânsız
hâle getirilmiştir. Denetimde fiilen yer almayan kişilerden süzgeç
komisyonlar oluşturulmuş, denetimin
bağımsızlığı bitirilmiştir.
Aslında AKP
zihniyetinin denetim kurumunu etkisizleştiren bu tutumu, kamu kaynaklarını
etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanmadıklarının da
itirafı niteliğindedir. AKP Hükûmeti hesap verme korkusuyla
denetimden kaçmaktadır, bunun başka bir izahı
bulunmamaktadır.
Kamu ihalelerini
istedikleri gibi yönlendirebilmek için ihale mevzuatında çok sayıda
değişiklikler yapılmış, birçok işe istisna ve
muafiyet getirilmiş ve ihale mevzuatı dikensiz gül bahçesine
döndürülmüştür.
İmar
mevzuatında imara ilişkin yetkilerin çeşitlendirilmesi suretiyle
rant paylaşımı kolaylaştırılmış,
kentsel rantların paylaşımı için âdeta altyapı
oluşturulmuştur. Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesinde yapılan
değişiklikle usulsüzlük ve yolsuzluk yapanlar
kurtarılmıştır. Görevini ihmal eden ve kötüye kullananlara
verilecek ceza indirilmiş, cezanın ertelenmesi ya da paraya
çevrilebilmesinin önü açılmıştır.
Yine, 6300
sayılı Kanunla özelleştirme işlemlerine yönelik yargı
kararlarının uygulanması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki
verilmiş, Bakanlar Kurulunda Seydişehir Eti Alüminyum Anonim
Şirketi, Kuşadası Limanı, Çeşme Limanı, SEKA
Balıkesir İşletmesi ve TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76
hissesinin özelleştirilmesi işlemlerini iptal eden yargı
kararlarıyla ilgili olarak geriye ve ileriye yönelik herhangi bir
işlem tesis edilmemesi kabul edilmiştir. Kamu zararı
oluşması nedeniyle özelleştirmenin iptalini öngören mahkeme
kararları AKP Hükûmeti tarafından hükümsüz
kılınmıştır. Mahkeme kararlarının
uygulanmaması suçtur. Nitekim Seydişehir Eti Alüminyum Anonim
Şirketinin özelleştirilmesini iptal eden yargı
kararlarının uygulanmaması nedeniyle Ankara 16. Asliye Hukuk
Mahkemesi, Sayın Başbakan ile 5 bakanı ve 2
bürokratını 27 Mart 2012 tarihinde 10 bin lira tazminata mahkûm
etmiştir. Böylelikle, yargı kararlarının uygulanmamasıyla
ilgili alelacele yasalar çıkarılmasının nedeni de anlaşılmıştır.
Ülkemizde, yolsuzluk ve
yozlaşmanın bütün örneklerini sergileyen bu iktidar elbet bir gün
siyasetten gidecek ama biliniz ki hangi düzenleme yapılırsa
yapılsın, hangi kanun çıkarılırsa
çıkarılsın denetimden asla kaçılamayacaktır,
yargı önünde mutlaka hesap verilecektir. İnşallah bu hesabı
sormak da Milliyetçi Hareket Partisine nasip olacaktır.
Tekrar, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, şahsı adına Uşak Milletvekili
Sayın İsmail Güneş.
Sayın Güneş,
buyurun.
Süreniz beş dakika.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanununun 4üncü maddesi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hükûmetlerimiz, daha çok, sağlık ve ulaşım
alanında yaptığı atılımlarla bilinmesine
karşın, pek çok alanda da devrim niteliğinde olabilecek
adımlar atılmıştır. Bunlardan bir tanesi de sosyal
devlet olma adına hükûmetlerimiz döneminde atılan sosyal projeler
adımıdır. 8,5 milyon engellimizin yaşadığı
ülkemizde engellilerimize ilk defa önem verilerek 2005 yılında 5378
sayılı Kanun düzenlenmiştir.
Engelli kardeşlerimizin
kamu ve özel sektörde istihdamı arttırılmış, kamuda
istihdam edilen engelli memur sayımız 5.777den 24.280'e
çıkarılmış ve geçen sene yaklaşık 7.500 engelli
kardeşimiz kamuda istihdam edilmiştir.
Diğer taraftan,
altmış beş yaş üstü yaşlı aylıkları 24
TL'den yüzde 397 artışla 122 TL'ye, engelli aylığı da
365 TLye yükseltilmiştir. Yaklaşık olarak 1 milyon 233 bin
kişi bu bağlamda aylık almaktadır. Uşak ilimizde de 1.435
kişi yaşlı aylığı, 1.410 kişi de engelli
aylığı almaktadır.
Ağır derecede
engelli olan ve bizden önceki yıllarda aileleriyle kendi kaderlerine
bırakılmış olan yaklaşık 400.000 engelli
kardeşimize hükûmetimiz sahip çıkmış, ailesi
tarafından bakılırsa 1 asgari ücret, özel eğitim merkezinde
bakılırsa 2 asgari ücret ödenmektedir. Seçim bölgem olan Uşak
ilimizde de 2.001 ağır engelli kardeşimiz bu hizmetten
faydalanmaktadır.
Ayrıca özel
eğitim alması gereken engelli kardeşlerimize, daha önceki
dönemlerin aksine, biri diğerinden ayrılmaksızın tüm
eğitim masrafları ve ulaşım ücretleri hükûmetlerimiz
tarafından ödenmiştir ve ödenmektedir.
En önemli projelerden
biri de tüm hükûmetler için hayal olan fakat bizim için gerçek olan on sekiz
yaş altı tüm çocuklarımızın ve daha sonra da tüm
vatandaşlarımızın sosyal güvenlik çatısı
altında toplanmasıdır. Bu sayede aileler yarın
endişesinden kurtarılmış, hastanede rehin kalmalar ortadan
kalkmış, Çocuğum hasta olursa ben yarın ne yaparım?
düşüncesi tamamen bertaraf edilmiş ve en temel hak olan
sağlıklı yaşam hakkı tüm
vatandaşlarımız için hiçbir ayrım
yapılmaksızın tamamen yerine getirilmiştir.
Ayrıca ilk ve
ortaöğretime giden tüm çocuklarımızın kitapları Hükûmetimiz
tarafından verilmiştir. Uşak ilimizde de bu yıl 57 bin
öğrenciye 691 bin kitap dağıtılmıştır.
Yine, ayrıca yoksul
vatandaşlarımızın ilköğretime giden erkek
çocuklarına 30 TL, kız çocuklarına 35 TL; ortaöğretime
giden kız çocuklarına 55 TL, erkek çocuklarına da 45 TL olmak
üzere 2003-2011 yılları arasında yaklaşık 1 milyon 860
bin öğrenciye 2 milyar 13 milyon TL kaynak aktarılmıştır.
Uşak ilimizde de 1.628 öğrencimiz bundan istifade etmiştir.
1997 yılında
taşımalı eğitim sistemine geçilmesine rağmen bu
öğrencilerimize öğle yemeği verilmemekteydi ve
dolayısıyla da öğrencilerimiz mağdur olmaktaydı.
İlk defa 2003 yılında başlamak şartıyla hükûmetlerimiz
tarafından taşımalı eğitim gören öğrencilerimize
öğle yemeği verilmiş, bunun için de yaklaşık 1 milyar
330 milyon TL kaynak aktarılmış, Uşak ilimizde de
yaklaşık 5.306 tane öğrencimiz bundan istifade etmiştir.
Eşi vefat etmiş
ve özellikle hiçbir sosyal güvencesi olmayan ve mağdur durumda olan bayan
kardeşlerimize hükûmetlerimiz sahip çıkmış, iki ayda bir
500 TL aylığa bağlamıştır. Uşak ilimizde de
608 bayan kardeşimiz bu hizmetten faydalanmaktadır.
Muhalefetin
eleştirmesine rağmen kışın tir tir titreyen ve yakacak
ihtiyacını karşılayamayan yaklaşık 2 milyon
kardeşimize yine devletimiz ve Hükûmetimiz sahip çıkmış ve
bunlara yaklaşık ayda 1 ton kömür vererek bunları bu dertten kurtarmıştır.
Seçim bölgemde de 6.034 kişiye 9.500 ton kömür dağıtılmıştır.
Ev sahibi olmayı
bırak, düşünmeyi hayal bile edemeyen kardeşlerimize yine
Hükûmetimiz umut kapısı olmuş, bu anlamda yaklaşık 500
bin konut projesi kısa bir sürede tamamlanmış ve seçim bölgem
olan Uşakta da 2 bin aile bu imkândan faydalanmış, kira öder
gibi ev sahibi olmuştur.
Burada sosyalist marşı söylemekle
sosyal devlet kurulmuyor ancak halkın türküsü söylenerek sosyal devlet
kuruluyor.
2013 yılı
bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni eder, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güneş.
Şimdi de
şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Sayın Tan buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe
görüşmeleri esnasında maalesef en az konuşabildiğimiz
konuların başında Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) geldi.
Ben bu konuda şahsım adına söz alarak görüşlerimi bildirmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) yaklaşık elli yıldır
bütün hükûmetler tarafından bölgenin makûs talihini yıkacak, 22 baraj
ve 19 hidroelektrik santralden müteşekkil bir proje olarak takdim edildi.
Yine aynı şekilde o kadar büyük umutlar pompalandı ki bu
barajların ve sulama kanallarının bitmesi hâlinde esasında
bölgede tarımın sulu tarıma geçeceği ve bu şekilde 1
milyon 800 bin hektar yani halkın anlayacağı şekliyle 18
milyon dönüm arazinin sulu tarıma geçeceği söylendi. 18 milyon dönüm
arazi sulu tarıma geçince de oluşacak iş gücü, istihdam
potansiyelinin 3 milyon 800 bin kişi olacağı defalarca
belirtildi ve bu bütçe görüşmeleri esnasında söz alan bakanlar da
yine bu 3 milyon 800 bin kişiyi defalarca telaffuz ettiler.
Değerli
arkadaşlar, 3 milyon 800 bin kişiye iş demek ortalama 5
kişilik aileleri alırsak yaklaşık 20 milyon nüfus demek. Bu
gerçekten insanı heyecanlandıracak bir rakam ama şu anki nüfus
durumuna bakarsak Gaziantep, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Batman,
Şırnak illerini esas aldığımız vakit,
Adıyamanı da kattığımız vakit bölgede şu
anki nüfus 7 milyon. 7 milyonluk nüfus 20 milyona çıkacak. Bundan güzel
bir şey var mı? Üstelik de planlanmış,
hesaplanmış sanayi yatırımları, tarımsal ve
hayvancılık yatırımları, buna hizmet edecek yan
sanayileriyle birlikte. Ama gelin görün ki netice ne? Netice sevgili arkadaşlar,
tam bir fiyasko. Burada da yine tam bir derin devlet operasyonuyla
karşı karşıyayız. Size kanallar yapacağız,
20 milyon nüfusa ulaşacaksınız, 3 milyon 800 bin kişi
iş bulacak. denilen proje elli yıldır devam ediyor ve son on
bir yıl da mevcut Hükûmetin sorumluluğu altında devam ediyor.
Barajların büyük bir kısmı bitirildi, rakamlar verildi yüzde 75,
yüzde 85, yüzde 86. On yıldır,
on beş yıldır bitirilen barajlar var ama bu barajların
sulama kanalları ne hikmetse bitirilemedi. Elektrik için, yani bu
barajların ana gövdeleri için şu ana kadar harcanan para -yine
devletin deklare ettiği rakamlar bunlar- 19 milyar dolar, bu sene
itibarıyla elde edilen elektriğin karşılığı
24 milyar dolar. 19 milyar dolar yatırmışsınız
barajların gövdesine, 24 milyar dolarlık elektrik
almışsınız ama su daha Harrandan öteye, Viranşehire,
Ceylanpınara, Kızıltepeye, Derike, Nusaybine, Cizreye
gitmemiş. Diyarbakırın ovalarının yine yüzde 80i
henüz sulanamıyor. Sulanması gereken 4,5 milyon dönüm arazinin henüz
çok büyük bir kısmı yine sulanamıyor. Peki niye?
İşte,
değerli arkadaşlar, burada bir derin operasyon var. Bu kanallar
bitirilmiş olsaydı, bu tarlalar sulanmış olsaydı,
bugün 20 milyonluk bir nüfus orada bütün planlamasıyla eğer
yaşıyor olsaydı, bütün siyaset, denge, Kürt politikası,
petrol, Suriye, Orta Doğu yeniden dizayn edilecekti. İşte,
maalesef, habis bir derin akıl -öyle diyeyim- habis bir irade
barajları bitirdi, sulama kanallarını yaydı. Ve Hükûmete soruyoruz:
Niye bitirmiyorsun? İşte, ben her sene şu kadar katrilyon para
aktardım. En kısa zamanda bitireceğim. Benim zamanımda,
iktidara geldiğimde şöyleydi, böyleydi. Siz İstanbuldaki tüp
geçidi bu sene bitiriyorsunuz. Aynı şekilde bu kanalların
bitmesi için 12 milyar dolar lazım. Müteahhitler yüzde 50
kırımla, yüzde 55 kırımla yapıyorlar,
yaklaşık 5-6 milyar dolar lazım. Sadece Karadeniz otoyoluna 5
milyar dolar harcadınız, her sene sel götürüyor, onu da bitirdiniz.
Peki bunlar niye bitmiyor? İşte, oradaki bölgesel dengeler, Kürt
meselesi, Orta Doğu meselesi önümüzde duruyor. Bunu engelleyenlerin
hepsini kınıyoruz, Allaha havale ediyoruz, kul olarak da
hesabını soracağız.
Saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Birinci sırada
Sayın Öğüt
Buyurun Sayın
Öğüt.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Geçen yasama döneminde
eğitimde 4+4+4 sistemini baskın bir şekilde getirdiniz.
Sakıncalarını anlattık, anlamadınız.
Ardından yoksul öğrencileri düşünmeden kılık
kıyafette serbest uygulamaya geçeceğinizi açıkladınız.
Amaç 9-10 yaşındaki kız çocuklarının örtünmesinin
önünü açmaktı.
Şimdi size
soruyorum: Yoksul çocuklara, önlük yerine kendilerini ezik göstermeyen giysi
yardımı yapılacak mıdır?
Yine, sistemin sonucu
olarak, Çankırıda 520, Karabükte 250 branş öğretmeni
eksiktir. Buralara yeni öğretmen ataması yapılacak
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, vicdanlara
sesleniyorum: Emniyet hizmetleri sınıfında görev yapan
insanların tazminatları maaşlarına eşit; 1 lira
tazminat 1 lira maaş. Emekli olduklarında bu insanları aç
bırakmaya hiç kimsenin hakkı yok Sayın Bakanım. Bunlar
devlet memuruysa, diğer devlet memurları gibi maaşlarına
ilave edilir ve emekliliklerine yansır. Emniyet hizmetleri
sınıfından emekli olan insanları aç bırakmaya
hiçbirimizin hakkı yok Sayın Bakanım.
İki: Köy ve mahalle muhtarları
çok az kaldı, bunların elbiseleri verilmiyor.
Üç: Köy korucularına
bir kanun yapıldı, hâlâ daha köy korucuları
Eğer bunlar görevde kalacaksa
bunların da ekmeklerini -ben ekmek açısından konuşuyorum-
kesmeyin, eğer görevleri devam edecekse.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2013
yılı bütçenizle ilgili toplumun tepkileri ortaya çıkmaya
başladı. Bütçenizden, bundan önceki bütçelerde olduğu gibi,
halkımızın umudu yok. Bunun ilk örneğini, bugün öğlen
saatlerinde, Meclis Dikmen Kapısının önünde, Türkiye Kamu
Çalışanları Sendikaları Konfederasyonları basın
açıklaması yaparak gösterdi ve Hükûmetin, memura,
çalışanlara, bugüne kadar verdiği taahhütlerin hiçbirisini
yerine getirmediğini, 2013 yılındaki öngörülen
artışların da çok düşük olduğunu, geçim
sıkıntısı çektiklerini ve temel ihtiyaç maddelerini alacak
kadar gelire sahip olamadıklarını haykırdılar. Ben de
bir milletvekili olarak kendilerini sonuna kadar destekliyorum. Bu konuda
iyileştirme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Belen.
Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Otoyol ve köprülerin
özelleştirilmesi nedeniyle elde edilen bu gelir faizlere mi ödenecektir yoksa
herhangi bir yerde fabrika mı açılacaktır, fabrika nereye
açılacaktır? Bunu öğrenmek isterim.
Soru iki: Otoyol ve
köprülerin özelleştirilmesi nedeniyle, bu, Koçun ve Ülkerin CEOsunun
Dışişleri Bakanıyla bir bağlantısı,
akrabalığı var mıdır, varsa bu özelleştirmede bir
etkisi olmuş mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakan
sık sık Faizler düştü. diye söylüyor. Şimdi,
baktığımız zaman 50-55 milyar faiz giderlerimiz var. Sadece
oranın düşmesine mi bakarsınız yoksa stok üzerinden toplam
ödediğimiz faize mi bakarsınız?
İkincisi:
Şimdi, bu özelleştirme gelirleri ne zaman tahsil edilecek? Ödeme
planı nedir? Yine, koyduğumuz özelleştirme hedeflerinin
içerisinde, gelir olarak bütçeye koyduklarınız arasında var
mıydı? Nasıl bir harcama yapılacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
2013 yılı bütçe sunuş konuşmasında Tarımsal
ürünün KDV oranını yüzde 1 gibi çok düşük bir seviyede tutarak
tarımsal üretimi ve ticareti destekliyoruz. dediniz veya bu ifadeniz var.
Ben şunu sormak istiyorum: Akaryakıtta yüzde 50 ÖTV, KDV; gübre ve
elektrikte yüzde 18, ilaç ve yemde yüzde 8. Niçin bunun sunuş
konuşmasında yer almadığını sormak istiyorum.
Bir de kişi
başına düşen millî gelirimizi 10.469 olarak ifade ediyorsunuz.
Tarımda kişi başına düşen millî gelir ise 3.602 dolar
olduğuna göre, bu oranlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu reva
mıdır tarımcılara?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın Moroğlu? Yok.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ben devraldım.
BAŞKAN Kim size
devrediyor?.. Zaman doldu zaten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ben de devretmiştim.
BAŞKAN - Sizinki yok
Sayın Akar; olsa da devredemezdik.
Sayın Bakan, buyurun
efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, eksik öğretmen ihtiyaçlarımızı tabii ki
karşılayacağız yani yeni atamalarla birlikte inşallah
bütün eksiklikler giderilmiş olur. Hakikaten bu sene, cumhuriyet tarihinde
yıl itibarıyla atamaların en yüksek olduğu yıl ve
yanlış hatırlamıyorsam 57 bin civarında öğretmen
kardeşimiz atandı, hakikaten muazzam bir rakam. Dolayısıyla
Millî Eğitim, bütçeden şu anda 68,1 milyar lirayla en fazla
parayı alan bakanlık, tabii bunun içinde Yüksek Öğretim de var.
Kıyafet
yardımı konusu şu anda gündemde olan bir konu değil, en
azından bizim üzerinde çalıştığımız bir
husus yok.
Emniyet hizmetleri
tazminatlarına gelince; şimdi, değerli arkadaşlar,
şöyle söyleyeyim: Bir polis, 1/4 derecesine gelmiş bir polis memuru
şu anda net olarak 2.641 lira alıyor, emekli aylığı
1.547 lira; kadro maaşı içerisindeki payı yüzde 59. Mesela,
şube müdürü, herhangi bir bakanlıktaki şube müdürü ise bu oran
yüzde 49. Mesela, mühendis için yüzde 61, daire başkanı için yüzde
48, öğretmen için yüzde 58; rakamlar bu şekilde gidiyor. Yani
şunu anlatmaya çalışıyorum: Emniyet
mensuplarımızın emekli olduktan sonraki maaşının
emeklilik öncesindeki maaşına oranı bazı kesimlerden
yüksek, bazı kesimlerden daha düşük olabilir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bir polis bin lira maaş alıyor
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, bin lira değil, 2.641 lira
alıyor. Bakın, ben size bir rakam vereyim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bin
lira maaş alıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Müsaade ederseniz
Bakın, şu anda emniyet
mensuplarına biz, 1/4ten 9/2ye kadar söylüyorum; maaşlarındaki
artış oranı en az yüzde 253, en çok yüzde 277 olmuştur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım ama tazminat var
içinde, tazminat.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Tamam. Aynı şekilde emeklilik
maaşları da paralel olarak artmıştır ama emeklilik
maaşlarının şu anda kadrolu maaşlarına oranı
başka memurlara oranla düşük değildir, onu anlatmaya
çalışıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, çok düşük. Biz
tazminat istemiyoruz, maaşımıza ekleyin Sayın Bakanım,
maaşımıza ekleyin.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Polisler de korucu olsun, korucular esrar satıyor
zaten.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, benim bir önerim var. Değerli
arkadaşlar, memur maaşlarının önemli bir kısmı
vergiye tabi değildir, vergiye tabi olmadığı için
emeklilikte de tabii ki bu dikkate alınmıyor. Ha, şöyle bir
sistem değişikliği yapılabilir: Bütün maaş vergiye
tabi tutulur -bütün yardımlar- ondan sonra da emekliliğe de
sayılır ama bunun için de prim miktarının da diğer
konuların da değişmesi lazım. Şu anda, şu hâliyle
sosyal güvenlik sistemine yıllık 72,9 milyar lira para
aktarıyoruz. Şimdi, Türkiyedeki toplam yatırım bütçesi
39-40 milyar lira. Yatırımın 2 katı, sosyal güvenlik
sistemine biz bir şekilde prim ödemesi veya açık finansman olarak
para veriyoruz. Bunu daha fazla büyütmenin imkânı yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, orada köy
korucuları vardı, köy korucuları.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Bütçede halkın umudu yok.
diyorsunuz ama değerli arkadaşlar, bu bütçenin en büyük payı
eğitimedir, yüzde 17. Yine, sağlık yüzde 17. Vatandaşımız
hem eğitimden hem sağlıktan yararlanıyor,
yatırımlar aynı şekilde, sosyal yardımlar aynı
şekilde. Bunların hepsi, bütçenin tamamı
vatandaşımız içindir.
Otoyol ve köprülerle
ilgili sorular var. Şimdi, tabii, Sayın Başkan, şöyle
söyleyeyim, sadece şunu söyleyeyim: Dünkü satış rakamını
baz alırsak -bir bilgi vermek için söylüyorum- vergi ve faiz öncesi
kârını dikkate alırsak yani net kârını değil
-vergi ve faiz öncesi kârı, genelde bu değerlemelerde bu
kullanılıyor- bu 209 milyon dolardır. Dün, 5 milyar 750 küsur
milyon doları dikkate alırsak, tam 27 katına
satılmış, 27 katına ama brüt gelirini dikkate alsanız
yani hiçbir indirim yapmasanız -ki bu 534,7 milyon dolardır- dünkü
satış fiyatına oranlarsanız yaklaşık on bir
yıllık gelire denk geliyor ki bunun içinde yüzde 18 KDV var, bunu da
katıyorum; köprülerde belediye payı var, yüzde 10, bunu da
katıyorum; rutin bakım işlemleri var, bunu da katıyorum;
büyük bakım onarımlar var. Yani özetle
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sorum o değildi Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sizin sorunuz şu: Bu gelire ne
yapacağız? Biz bu geliri havuza alacağız, havuzdan
yatırımlarda da kullanacağız, borç ödemede de
kullanacağız, eğitimde de kullanacağız yani memleketin
Çünkü gelirler bütçeye havuzuna alınır, oradan bütün ihtiyaçlar
karşılanır. Dolayısıyla sadece bu konu için
kullanacağım dersem yanlış olur.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bu Temelin araba ne oldu Sayın Bakan?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, süre verin de Temelin arabasını
anlatsın Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, soruların cevabını alacağız,
iki dakika süre versenize. Bu konuda Sayın Bakanla ittifak hâlindeyiz
efendim, iki dakika süre verin.
BAŞKAN Müsaade
edin de ben yöneteyim arkadaşlar. Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
çok teşekkür ederim.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 5- (1) Devlet borçlarına
ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2011 yılı sonu itibarıyla;
a) 368.813.348.798,73 Türk
Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu,
b) 151.477.575.393,27 Türk
Lirası Devlet dış borcu,
c) 22.099.496.031,82 Türk
Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günalın.
Sayın Günal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada, bu maddede devlet borçlarına ilişkin kesin
hesap var. Tabii ki arkadaşlarımız baştan söylediler. Hatta
bütçenin başında söylendi, Sayın Genel Başkanımız
söyledi, biz muhalefet şerhimizi yazdık, Sayıştayla ilgili
konu burada genişçe tartışıldı ama borçlarla ilgili
beş yıldır söylediğim bir şey var. Hâlen -daha sadece-
hazineden sorumlu bakanımız ve müsteşar Biz bunu tahsil
ediyoruz.diyor. Ben hâlâ Ankara Büyükşehir Belediyesinin vadesi
geçmiş borçlarını sormaya devam ediyorum. Taksit taksit onun
geliri nispetinde hani böyle Memurun maaşının bir
kısmı haczedilebilir. diyorlar ya o şekliyle alınmaya
devam ediyor. Devlet borçlarından girmişken öncelikle onu söylemek istedim.
Şimdi, Sayın
Bakanım, burada az önce soru olarak da sordum ama zaman yetmedi tam olarak
söyleyemediniz. Bunun yanlışlığını baştan
söylememiz lazım. Tabii ki, borç faizinin düşmesi hem iç
gelişmelere hem dış gelişmelere hem Libor faizlerine, bir
sürü etkene bağlı. Ki Liborla ilgili de birtakım
manipülasyonların olduğunu Sayın Bakanının ihtisas
alanı olduğu için biliyor ama bugün gazetelerde yine vardı, en
fazla istemi yapan bir banka bu konuda manipülasyon
yaptığını kabul ederek gerekli düzeltmeleri
yapacağını söylemiş. Ve Sayın
Başbakanımız da söylüyor, sayın bakanlar da söylüyor
Efendim, faiz şuradan şuraya düştü. Güzel. Peki, toplam
stokumuz nereye gelmiş, oraya bakıyoruz. Bunun üzerinden
ödediğimiz faiz nereye gelmiş Sayın Bakanım?
Şimdi,
bakıyorsunuz her sene 50 milyar civarında yine faiz ödüyoruz. Bu sene
koyduğumuz şeylerde yine 50 milyar, sonrasında 53, 55 devam
ediyorsunuz. Bunları eğer dikkate almazsanız sanki
düşmüş gibi oluyor. Peki, borç stokumuz nereye geçmiş? Bunlara
bakıyoruz, toplamına baktığımız zaman, maalesef,
söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını görüyoruz.
Yani Vatandaşların borcu tamam, artmış olabilir. diyor Sayın
Bakanımız ama sadece bunu kabul etmek yetmiyor Sayın Bakan.
Bir taraftan Faiz
düştü. deyip stoku söylemeden borç azalmış gibi gösteriyorsunuz,
öbür taraftan kamu net borç stoku diye
bir şey ihdas ettiniz. Defalarca söyledik, şu anda İşsizlik
Sigortası Fonunda 57 milyar en son gözüken para diye söylediğiniz
şey. Öyle bir kamu net borç stoku hesaplıyorsunuz ki çok küçük bir
örnek vermek istiyorum. Şimdi, 2011 yılı rakamlarıyla
eğer İşsizlik Sigortası Fonundaki 53,5 milyarı
çıkarırsanız 290 yerine 344,5 ediyor yani geriye kalan borcunuz.
İşsizlerin, işsizlere vermediğiniz parasını borç
stokundan düşerek sanki kamunun varlığıymış gibi
yapıyorsunuz.
Peki, sonucu ne kadar
etkiliyor? Normalde bu 53 milyarı da çıkardığınız
zaman yüzde 22,4 diyorsunuz borç stokumuz. Ama bir yanda gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı bunu koyduğunuz zaman yüzde 26,5a
çıkıyor.
Şimdi böyle bir
şey olabilir mi? Yani aradaki farka bakın. 4 puandan fazla bir fark
var. Siz işsizlere vermeniz gereken parayı vermediğiniz gibi
-burada bir ayıp var- onu aktaramadığımız için
kesiyoruz
Her seferinde söylüyoruz: Ya bunu bir şekilde kullanalım
veya kesmeyelim bir süre bu fondaki para duruncaya kadar. Bir taraftan
teşvik veriyorsunuz birim yükleri azalsın diye, öbür taraftan
kullanmadığınız fona sürekli olarak para aktarıyoruz.
Hiç olmazsa işverenlerin, işçilerin rahatlaması
açısından bir süre bunların kesilmesini durdurabilirsiniz.
Şu anda 57 olacak, 53tü.
Şimdi brütünü
böldüğüm zaman ne çıkıyor? Yüzde 42 çıkıyor borcun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Dolayısıyla şimdi
bu rakamları maniple ederek hakikaten
başarılısınız. Millete doktorun bir aspirin yazıp
da Hadi iyisin, git. dediği zaman vatandaşın kendisini iyi
hissettiği gibi bir şey oluyor. Bu rakamlar üzerinden doğru bir
şekilde bunları analiz etmek gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi başka şeyler var burada. Borçlara
baktığımız zaman sürekli Nereden nereye diyorsunuz ama
Kamu dış borcu diyoruz, Yok, orada merkezî yönetim borç stoku.
diyor. Sayın Başbakan işine geldiği zaman Merkez
Bankası rezervlerini artırdık. diye ifade ediyor ama öbür
taraftan Merkez Bankasının topu topu 8-9 milyarlık borcunu o
kamu borcunun içine koymuyor. Ya 80 küsur diyeceğine 111 bin desen ne olur?
Yani kamunun borcunun tamamı kamunun borcu.
Rezervini sayarken iyi,
döviz varlıklarını sayarken iyi, kamu net borç stokundan hepsini
düşürüyoruz, bu da güzel. Ama toplam borcu hesaplarken bir de
bakıyoruz düşüyor 80, bir anda
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama bu kuralı biz getirmedik bizden önce de
öyleydi. Bu hiç değişmedi.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Hayır, hayır
Şimdi şunu söylüyorum: Rakamları
doğru yansıtmak lazım. Zaten burada var.
Öbür taraftan, şimdi
yine kontrol ederken baktım, Maliye Bakanlığı, güzel,
yıllık rapora yazmış. İhracat-ithalat farkına
bakıyorum, iki farklı rakam var. Hâlâ devam ediyor. Birileri
ithalatı CIF olarak alıyor birileri FOB olarak alıyor ki
doğrusunu -eski DPT- Kalkınma Bakanlığı yapıyor.
Maliyenin kendi verdiği yıllık raporda doğrusunu
vermiş Sayın Bakanım, CIF olarak verdiği için farklı
çıkıyor. Öbür taraftan bütçe verilerine bakıyorum, FOB olarak
veriyor, bu sefer farklı çıkıyor. Yani bir mukayese
edilebilirlik ortadan kalkıyor, arkadaşlarım söylüyor. Bu
rakamlar resmî rakamlar. Ben de Maliyenin iki ayrı yayınından
bahsediyorum. Yukarıdan, şimdi, tazesini aldırdım;
Muhasebat Genel Müdürlüğünün, yine çıkan, ekonomik göstergeleri var.
Oraya bakıyorum, orada da farklı rakam çıkıyor.
Şimdi, borç borçtur.
Borç nereden kaynaklanıyor? Hepinizin söylediği tasarruf
açığından kaynaklanmıyor mu? Üretmeden tüketen bir
ekonomik yapıda eğer biz tüketim üzerinden vergi alırsak
vatandaşa da vergi bakımından adaletsizlik yapmış
oluruz. dedim. Üretmeden tüketirseniz, tasarruf açığını
Gelirinizi arttırmadan tasarrufu nasıl
arttıracaksınız? Bir iki tane projeyle, teşvikle, Cari
açığı düşürelim. demekle veya bireysel emeklilik sistemine
teşvik vererek bizim bunu arttırma şansımız yok. Önce
üretim. Yani yatırım yapmadan, üretimi arttırmadan bizim
tasarrufu arttırma şansımız yok ki. Ne yapacağız?
O zaman, bir anda geçeceğiz ve dışarıdan tasarruf almaya
başlayacağız.
Sayın bakanlara
defalarca gösterdim. Cari işlemler açığının
finansmanını veriyoruz. Son üç yılda kırmızı
yukarıya doğru çıkmış. Yani kırmızı
dediği -onlar iyi biliyorlar, Merkez Bankası sunumunda da var, Hazine
sunumunda da var- kısa vadeli portföy girişleriyle finanse edilen
kısmı bir anda yukarı doğru kırmızı hatlarla
çıkmış durumda. Bu bir tehlike mi? Evet. Ha, Bunun önlemini
alalım. diyoruz. Bunu kapatıp da Efendim, cari açık finanse
edildiği sürece sorun değildir. demeyelim. Bakın, burada
Bu
faizleri nereye ödüyoruz Sayın Bakanım? Yukarıdan
aşağıya bakıyoruz, 40 küsur milyarın 30 küsur
milyarı gitmiş ve faiz olarak veriyoruz ve tahviller gidiyor. Bu
tahvillerin ne kadarını yabancılar alıyor, ne
kadarını yerliler alıyor? Bu ödediğimiz faiz nereye
gidiyor? Sanki böyle hiç faiz ödemiyormuşuz gibi bir şey
yapıyoruz.
Diğer bir husus
faizle ilgili
Arkadaşlar, bu rezervlerle ilgili defalarca uyardım
ama önceki gün Sayın Başbakan yine Konyada aynı şeyi
söylemiş. Sayın Bakan bu
konuyu iyi biliyor, uluslararası kuruluşlarla çalıştı,
daha önce de hazineden sorumlu olduğu için Merkez Bankasının
durumunu biliyor. Sayın Bakanım, bu Merkez Bankasının
rezervlerinin artmasının sizin Hükûmetinizle bir ilişkisi var
mı? Yani parayı almakla ilgili siz oraya talimat veriyor musunuz?
Sordum Merkez Bankası başkanlarına -bu yıl yetişemedik
buradaki yoğunluktan dolayı- brifinglerde: Yok. Neden? Çünkü o
zaman Hükûmetin doğrudan buraya müdahalesi var demektir. Peki, siz
müdahalenizin olmadığı bir şeyde Merkez Bankası
rezervini artırdım. derken bunun neresini kendinize bir övünme
olarak alıyorsunuz, ben anlamıyorum, bir.
İkincisi, burada
övünme değil, bir fatura var Sayın Bakanım, siz gayet iyi
biliyorsunuz. Bu rezervleri kaça değerlendiriyorsunuz? Demin sorduk,
arkadaşlarımız dediler ki: Ne kadarı bunun dövizdir, ne
kadarı altındır, nerede değerlendiriyorsunuz? diye. Siz
7-8e aldığınız, topladığınız bir
parayı yüzde 1le değerlendiriyorsanız bunun
faturasını kim ödeyecek? Demin söylediğimiz gibi, işte, 50
milyar, 53 milyar, 55 milyar ödediğimiz faizi kim ödeyecek bütçede
açık olunca? Sizin, bizim gibi vatandaşlarımız ödeyecek.
Dar gelirli vatandaşların ödeyeceği bir faturayla
karşı karşıyayız. Yani bunda övünülecek değil,
bunda aslında sosyal bir maliyet var; bütün vatandaşlarımız
üzerine vergi yükü olarak dönecek bir açık var. Lütfen, bunları,
pembe tablolar çizmek için yanlış bir şekilde kamuoyuna
sunmayalım.
Dün de söyledim: Burada
gündelik şeylerle, efendim, dağa çıkmayla, ona buna acıma
duygularıyla, bunlarla, duygu sömürüsüyle değil, yapısal
önlemler alalım. dedik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin mensupları sanal gündemlerle Türkiyeyi oyalamaya devam
ediyorlar.
Gelin, bunların
hesabını doğru bir şekilde millete verin,
alınması gereken önlemleri de hep birlikte alalım; burada size
destek olalım ama sanal gündemlerden milletin gündemine doğru gelin
diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Nurettin Demir.
Sayın Demir,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının devlet
borçlarına ilişkin 5inci maddesi üzerinde grubum adına söz
aldım. Yüce halkımızı ve sizleri saygıyla
selamlarım.
Tasarının 5inci maddesindeki
cetveller incelendiğinde, 2011 yılı sonu itibarıyla
Türkiye'nin toplam borcu yaklaşık 544 milyar liraya
ulaşmıştır. AKPnin son dokuz yılında, kişi
başına düşen kamu borcu ise 3.260 liradan 6.936 liraya
çıkmıştır yani yüzde 113 artmıştır. Peki, bu
iç ve dış borcun yıllık faiz oranları nedir, geri
ödeme vadeleri ne zamandır; bunların yanıtını maalesef
cetvellerde göremiyoruz.
Yetmiş dokuz yılda kendinden
önceki tüm cumhuriyet hükûmetlerinin aldığı borç kadar borcu on
yılda almıştır AKP iktidarı. Devlet borçları
nasıl ödeniyor? sorusunun yanıtı ise belli, borcu yine borçla
ödüyoruz sayın milletvekilleri. Bütçe rakamlarının da ortaya
koyduğu üzere borçla yatıyoruz, borçla kalkıyoruz, borçla
yaşıyor ve borçla borcu ödüyoruz. AKPnin bedelli askerlik
politikası yüzünden vatan borcu bile banka borcuyla ödenir oldu.
Dolayısıyla, Hükûmetin Devlet borcu azaldı. Türk ekonomisi
büyüyor. gibi söylemleri gerçeği yansıtmıyor.
2012 yılı -2011 de olduğu
gibi- maalesef Türkiye ekonomisi için kötü ve istikrarsız geçmiştir.
Ekonomideki bu istikrarsızlık içinde ironik bir tutarlılık
da var aslında çünkü devletin iç ve dış borçları hızla
artarken vatandaşın da banka ve diğer kuruluşlara olan
borçları aynı hızla artıyor. Aylık geliri yetmeyen
vatandaş geçimini borçla sağlamaya çalışıyor, bir
bankadan diğer bir bankaya koşuyor. Türkiyede, 2012 yılı
sonu verilerine göre, ülke genelinde yaklaşık 2,4 milyon kişi
kredi kartı borcu yüzünden haciz takibine alınmıştır.
2002de 1 milyon 655 bin kişinin tüketici kredi borcu varken 2012 sonunda
bu sayı 13 milyon 231 bine çıkmıştır. Tüketici kredisi
ve kredi kartı borçları yaklaşık 30 kat artmıştır.
Her yıl istatistiklere girmeyen yaklaşık 100.000 kişi ise
ne olduğunu bilmeden imzaladığı taahhütler ve borçlar
yüzünden cezaevlerine gönderiliyor. Kredi kartı borcu yüzünden, son sekiz
senede, 250 kişi intihar etti. Artan aile içi şiddet nedeniyle
yuvası yıkılan, cinnet geçiren, evsiz ve işsiz kalanlar ise
bu rakamlara dâhil değildir.
Borçları yüzünden
Çanakkalede cinnet geçiren röntgen teknisyeni Serkan Sevinç, dört aylık
hamile eşini ve 2,5 yaşındaki oğlunu bıçakla öldürerek
intihar etti. 28 yaşındaki Çiğdem Nohut da katlanan borçları
yüzünden, Mersindeki 12 katlı binanın en üstünden atladı. Borç
yüzünden cinnet geçiren bu yurttaşlar, binlerce borç mağdurundan
sadece ikisi. Bu durumu ve bu suçu, Hükûmet sadece bilinçsiz kredi kartı
kullanımına bağlıyor ancak ortaya çıkan içler
acısı tablo Hükûmetin izlediği yanlış büyüme
stratejilerinin beklenen sonucudur.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan Kredi kartı mağduru
oldum. diyenlere çıkışmış ve Cebindeki para kadar
harca kardeşim. demiştir. Peki, Sayın Başbakan,
vatandaşın cebinde para kalmadıysa ne yapsın, hırsızlık
mı yapsın, ailesindeki en az 3 çocuğa nasıl baksın?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hava yolu filosuna 7nci uçak ile 2
helikopter siparişi verdi, Meclisteki Başbakanlık
makamını 330 bin liraya tepeden tırnağa yeniledi. Meclis
Başkanı Sayın Çiçek, odasına 180 bin liraya tadilat
yaptırdı. Borç içinde yüzen vatandaştan zam ve vergilerle
alınan paraların, böyle umursamazca çarçur edilmesi, kul
hakkının yenmesi ve israf değil midir? Her yıl kamuya
binlerce yeni taşıt alınıyor, 2013 yılı için,
yine, 6.488 adet taşıt alımı öngörülüyor. Bu bir israf
ekonomisi değil midir?
Dış
borçlarımızı artıran pek çok faktörden biri de üretime
yönelik politikalar oluşturmamak, sürekli dışa
bağımlı kalmaktır. Başta, AR-GE
çalışmaları olmak üzere, üniversitelerde bilimsel ve teknik
bilgi birikimi değerlendirilmiyor, destek verilip kaynak
ayrılmıyor. Örneğin, tıbbi cihazların yüzde 85i ithal
ediliyor. 2 milyar dolarlık gelişmiş tıbbi cihaz
ithalatı yapılıyor. Bugün, yurt dışından ithal
edilen tam donanımlı tıbbi cihazların
bazılarının ücreti ile bir üniversite hastanesini inşa
etmek bile mümkündür. Düşünebiliyor musunuz sayın milletvekilleri,
bir tam donanımlı tıbbi cihazın maliyeti, bir üniversite
hastanesi yapımına karşılık geliyor.
Değerli
milletvekilleri, yoksullukla boğuşan, özellikle dolaylı
vergilerin yükü altında ezilen yurttaşlardan toplanan vergiler,
elektrik, su, eğitim gibi hizmet olarak değil, zulüm olarak geri
dönüyor. Bu zulmün adı da hukuksuzluktur, adaletsizliktir, uzun
tutuklamalardır.
Ülkemizde adil
yargılanma konusu çok büyük bir sorundur. Gerekçesiz, yuvarlak hukuki
kalıplarla tutuklama kararları verilmektedir. Yasalar istenildiği
gibi değiştirilip her eylem büyük bir suç hâline getirilebiliyor.
İktidara karşı çıkanlar, önce biber gazı ve cop yiyor,
sonra kendini mahkemede ve hapiste buluyor.
Parasız eğitim
isteyen üniversite öğrencileri, Terör örgütü üyesi diye hapse
atılıyor. TCKnın ihaleye fesat karıştırmayı
düzenleyen, 235inci maddesindeki muğlaklar nedeniyle pek çok belediye
başkanı da yargılanıyor. Tutuklu milletvekilleri meselesi
de büyük bir demokrasi ayıbı olarak varlığını
sürdürüyor. 2002de hapishanedeki kişi sayısı 59.429du, 2012
yılında yaklaşık 134 bin kişi oldu.
Milletvekili
arkadaşlarım, Veli Ağbaba ve Özgür Özel ile birlikte, 40a
yakın cezaevinde 80den fazla incelemelerde bulunduk. Yaşanan içler
acısı durumu ve dramı gördük. AKP, tutuklu ve hükümlü
sayısını azaltmak yerine, 2015te bu sayıyı 215 bine
çıkaracak şekilde planlamalar yapıyor.
Değerli
milletvekilleri, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Ceza
yargılaması usulünde yapılan değişiklikler
gereğince, açık olgular ve deliller gösterilerek, tutuklama
kararlarının gerekçelendirilmesi zorunlu olduğu hâlde
yasanın bu emri yerine getirilmiyor. Tutuklama konusunda birçok hâkim ve
savcı gerekçe yazmıyor. Hâkimler hızla güven kaybediyor,
yasadaki adıyla Özgürlük hakimlerinin gerekçesiz kararlarından yakınmalar
çok yaygınlaşmıştır. Bu yakınmalar, Ergenekon,
Balyoz, KCK, 28 Şubat ve hatta bütün diğer davalarda da geçerlidir.
Sadece Balyoz, Ergenekon davalarında değil, pek çok davada
hukuksuzluk almış başını yürüyor. En tipik örneklerden
biri de bu kadar uzun süre geçmesine rağmen hâlâ 28 Şubat iddianamesi
yok. Madem bu kadar önemli bir dava, iddianame neden yazılmıyor? Adil
yargılanma hakkı her vatandaş için önemlidir. Ergenekon, KCK ve
başka davalarda, sanık ya da şüpheli, kim olursa olsun adil
yargılanmalıdır. Bir devlet adil yargılama
hakkını koruyamıyorsa devletin temeli olan adalet çürüyor
demektir. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Biz,
Ergenekonda, KCKda, 28 Şubatta da bütün davalarda adil yargılanma
hakkını savunuyoruz.
Bir diğer hukuksuzluk
örneği de Sayıştay raporlarıdır. Raporlar bütçe ile
birlikte Meclise gelmek zorundaydı. Kamu harcamalarının
nasıl yapıldığına dair rapor gelmeden bütçede neyi
onaylayacağız? Halkın bütçe hakkı çiğnenmemelidir.
Demokrasi olan bir ülkede biri çıkıp Bütçe hakkını
çiğniyorsunuz. dese yer yerinden oynardı ama Hükûmetin
kılı bile kıpırdamıyor.
Bütçe hakkının
çiğnenmesine yol açan bir diğer olay da daha dün yaşandı.
Dün gerçekleştirilen, İstanbuldaki iki köprü ve otoyolun yirmi
beş yıllığına özelleştirilmesi, Meclisi hiçe
sayarak, devletin yirmi beş yıl boyunca elde edeceği
gelirlerinin yalnız bir bütçe takvimine
sıkıştırılması demektir ancak bütçeye para
eklemek ve para çıkarmak Meclisin yetkisindedir.
Bir diğer
hukuksuzluk da kanun hükmünde kararnamelerdir. 34 tane kanun hükmünde kararname
çıkarıldı, bunlarda devletin yönetim yapısını
altüst eden değişiklikler yapıldı. Kanun hükmünde
kararnameler henüz Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmedi. Bu bir sivil
darbedir, devlete el koymaktır.
AKPnin bütçesi balon ve
yalan bütçedir, israf bütçesidir. Komşusu çok ama dostu yok. Ülkemizin
Başbakanına, iktidarına bizim Muğlalı çiftçinin,
işçinin, emeklinin bir çift sözü var: Yetti gari bitsin bu çile, gitsin
artık AKP.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bravo Nurettin Hocam.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demir.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun, Sayın
Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bir bütçe
maratonunu daha geride bıraktık. İktidar partisi çıkıp
icraatlarıyla
Biz de eksik bulduğumuz yönleriyle iktidarı
eleştirdik. Daha çok, bir medeni bütçe görüşmesi olduğunu
düşünüyorum.
Bugün 19 Aralık. 19
Aralık deyince, tabii hayatımızda önemli dönemlerden biri,
mesela, tam on iki yıl önce Hayata Dönüş Operasyonu dedikleri ve
onlarca devrimcinin cezaevinde katledildiği bir günü hatırlıyoruz
ve o gün bu katliamı gerçekleştirenler hâlâ yargı
karşısına çıkmadı, aileler hâlâ çocuklarının
katillerini arıyorlar. Yine, Kahramanmaraş katliamının
34üncü yılı. Hukuk devletinden bahsediyoruz ama hâlâ bunların
katilleri yok ve yine Roboski, çok yakın bir tarih, birkaç gün sonra bir
yılı dolacak, bunların failleri de yok.
Sayın Bülent
Arınç birkaç gün önce önemli açıklamalarda bulundu. Döndü, biraz
empati yaptı, dedi ki: Eş başkanımız Gültan
Kışanaka uygulanan 12 Eylül dönemindeki o zalimane politikalar bana
uygulanmış olsaydı, ben de dağın yolunu seçerdim.
Aslında Gültan Kışanaka uygulanan o zalimane politikalar, Kürt
coğrafyasında, hemen hemen her evde böyle bir hikâye vardır.
Ben, size oradan bir hikâye anlatacağım.
1980 sonrası
askerler bir köye gidiyorlar, kış. Tanklarla gidiyorlar, tanklarda
Türk bayrakları. Bütün köylüleri caminin önünde topluyorlar, erkekler bir
tarafa, kadınlar bir tarafa. Erkekler soyunacak. Herkes birbirinin
yüzüne bakıyor, eşi, çocuğu var orada ama soyunmuyor.
İşkence ediyorlar, erkekler tek tek soyunmaya başlıyor,
sonra cinsel organlarına ip bağlanıyor, kadınların
eline o ipi vererek Çekin. diyorlar ve üç gün sonra köyün gençleri bir bütün
olarak Çare yoksa dağ çaredir, ölüm çaredir. Onur çareyse, ölümden
geçiyorsa ölüme bedenlerini yatıran köyler var.
Sağımda
Batmandan milletvekili olan Sayın Bakanımız var, solumda da
Bingölden bakan olan bir başka bakanımız var. Benim
söylediğim bu hikâyeler, eminim ki Batmanın Gercüş ilçesinde
her evde böyle bir hikâye vardır, eminim ki Bingölün her köyünde böyle
hikâyeler vardır.
İşte, uygulanan
bu zalimane politikalar
Sayın Arınçın sadece bir noktada dönüp
empati yapması yetmiyor. İşte iktidarsınız; bu
süreçleri
Bu halk eğer o süreçte Diyarbakır zindanlarından kendilerini
dağlara vurdularsa ve bir zulmün, bir politikanın
yansımasıdır.
Bunun için ne
yaptınız, bu bütçede nasıl bir şey getirdiniz? İç
barışımız için hangi projeyi getirdiniz de biz size destek
sunmadık?
Sizin bütçenizde
özgürlükler yok, sizin bütçenizde hak, hukuk ve adalet yok, sizin bütçenizde iç
barış yok. Eğer olmuş olsaydı
Bakın, ben dün
akşam sizin AKP Grup Sözcüsünü yani medyadan sorumlu Genel Başkan
Yardımcısını dinledim; bir televizyonda sürekli,
geçmişten bugüne kadar geldiğimiz geleneği böyle, tehdit eden,
aşağılayan, hakaret eden bir dil kullanıyor. Ne yazık
ki bu arkadaşımız bizim geleneğimizi çok iyi bildiği
hâlde bize haksızlık ediyor. Dönüp diyor ki: HEP, DEP, HADEP, DEHAP
geleneğinden gelenler korkularından Biz DEHAPlıyız,
HADEPliyiz, DEPliyiz. demezdiler. Şimdi ben de dönüp size soruyorum.
Diyor ki: Bizim dönemimizde çok rahatlıkla Biz BDPliyiz ve Kürtüz.
diyor. Vallahi Sayın Çelik, siz DYPde politika yaparken sizin Tansu
Çillerle birlikte siyaset yaptığınız dönemde de bedeli sadece
hapis değil ölümdü. Bu gelenekten gelenler ölüme boyun eğmediler.
(BDP sıralarından alkışlar)
Bakın, size küçük
bir şey söyleyeyim: O gelenekten gelenlerin anısı önünde
saygıyla eğiliyorum. 1991, Vedat Aydın, Diyarbakır HEP
İl Başkanı, kaçırılıp öldürüldü. 3 Kasım
1992, Abdülsamet Sakık, benim ağabeyim, Gaziantepte il
başkanı, ensesine 3 kurşun sıkıldı öldürüldü. 2
Aralık, HEP Ankara İl Başkanı Avukat Faik Candan
kaçırılıp Balâda öldürüldü. 5 Aralık, Antalyada Yusuf
Solmaz kaçırılıp öldürüldü. 2 Eylül 1993, HEP Parti Meclis Üyesi
Habip Kılıç Batmanda öldürüldü. 4 Eylül 1993, Mehmet Sincar,
milletvekili, Batmanda katledildi. Batman İl Yöneticimiz Metin Can
öldürüldü. Yüzlerce isim sayabilirim ve en son 21 Mart 2002de Mersinde yine bir
yöneticimiz, parti meclis üyemiz öldürüldü. Yine, 25 Ocak 2001de HADEP Silopi
İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe sekreteri, jandarma
komutanı tarafından alaya davet edildi ve o gün bugündür haber
almadık.
Şimdi, bizim böyle
bir gelenekten geldiğimizi Sayın Çelik çok iyi biliyor. Asıl
kendisine benim bir sualim var ve bir sorum var. Açıklama yapıyor
Konyada, diyor ki: Bu olaylar niye açığa çıkmıyor?
İşte Ergenekon ve Ergenekon bağlantısı olanlar buna
engel oluyorlar. ve diyor ki: Ben öğretim üyesi olduğum dönemde Vanda
görev yapıyordum. Benim ofisime bomba koydular ve ben tesadüfler sonucu
kurtuldum. Soruyorlar: Kim? Van valisi. diyor. Şimdi, ben de size
soruyorum: Sayın Hüseyin Çelik, siz eğer kendi
yaralarınızı saramıyorsanız, siz bugün
iktidarsınız, o dönem sizin ofisinize bomba koyan bir validen hesap
soramıyorsanız ve bugün dönüp diyorsanız ki: Ya, Kürtler ne
istiyor? Sorunlar çözülmüş. İşte Kürtler bu katliamı
gerçekleştirenlerle yüzleşmek istiyor, onların faillerinin bir
an önce bulunmasını istiyor, cezaevi operasyonlarında onlarca
devrimciyi katledenlerin katillerinin bir an önce açığa
çıkmasını istiyor ve bir şairin dediği gibi; Sokak
başı bize kimlik soruyorlar, biz de açıp yaralarımızı
gösteriyoruz. Biz Kürtler yaralıyız, biz size
yaralarımızı gösteriyoruz, yaralarımızın
sarılmasını istiyoruz; ama ne hikmetse, kendi yarasını
saramayan bir Genel Başkan Yardımcısı, bir iktidar
yöneticisi çıkıp Kürtlerin sorunlarının
olmadığını söylüyor. El vicdan! Eğer, siz, biraz
vicdan, biraz vicdan sahibiyseniz, hâlâ Roboskideki yaralar dipdiri duruyor
Kürtlerin niye dağlara sığındığının,
niye dağlara doğru yola çıktıklarının göstergesi
budur. Ve sizin döneminizde ne oldu? 10 bin siyasetçi bugün cezaevinde.
Siyasetin bütün kanallarını tıkadınız. O dönemlerde
alıp yargısız infazlar yapıyorlardı, asit
kuyularında bizleri öldürüyorlardı, ama bugün ne yapıyorsunuz?
Özel mahkemelerde özel hâkimlerle alıp yargılıyorsunuz ve dört
yıldır KCKden içeride olan arkadaşlarımız savunma
bile yapamıyor. Sizin adaletiniz de bu. Bu adaletten hukuk çıkmaz, bu
adaletten kardeşlik çıkmaz, bu adaletten toplumsal uzlaşı
çıkmaz. Onun için, adaletinizi masaya yatırın, empati
yapın, Sayın Bülent Arınçın yaptığı empatiyi
hepiniz lütfen yapın. Geceleyin giderken, başınızı
yastıklara koyarken, Roboskili ailelerin o yaşadığı
acıları lütfen ne olur yaşayın. Bir iki dakika bu gece,
rica ediyorum, giderken, çocuklarınızın gözünün içine baka baka
Roboskili çocukları düşünün. Eşinize bakarken, bir anne
duygusuyla Roboskili annelerin duygularını düşünün. Bu empatiyi
yaparsak emin olun ki sorunlarımızı çözeriz.
Bu bütçenin, bu
şekilde daha böyle uzlaşı, ama içinde özgürlüklerin
olmadığı bir bütçe olduğunu görüyoruz.
Ben, diliyorum, 2013
yılının, bizim toplumsal uzlaşı, yeniden bütün
halkların barıştığı,
kucaklaştığı, geçmişle yüzleştiğimiz bir
yıl olacağını umut ediyorum, diliyorum.
Herkese iyi yıllar
diliyorum ve teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın
milletvekilleri, beş dakika oturuma ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, gruplar
adına konuşmalardan son konuşmacı, AK PARTİ Grubu
adına Ahmet Erdal Feralan, Nevşehir Milletvekili.
Sayın Feralan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Sözlerimin
başında 2013 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle sözü kendi
ilime, memleketim Nevşehire getirmek istiyorum. Nevşehirli
hemşehrilerimin yaşamakta olduğu problem ve taleplerine
ilişkin birkaç hususu gündeme taşımak ve muhtemel yerel medya
başlıklarını sizlerle paylaşmak arzusundayım:
Kaplıca bölgemiz Kozaklı ilçemizde 1979 yılında
yapımına başlanan, 1986 yılında bitirildiği hâlde
hizmete giremediği için harap bir hâle gelen SSK hastanesi bu durumuyla
vatandaşımızın vicdanını sızlatıyor.
Gülşehir ilçesi Tuzköy kasabasında yaşayan
vatandaşlarımız evlerinin bulunduğu bölgedeki topraktan
kaynaklanan kanser hastalığı nedeniyle bu bölgeden otuz
yıldır tahliye edilememeleri yüzünden erken yaşta kanserden
ölmeye devam ediyor. Yaklaşık trilyonlar harcanarak yapılan
Kapadokya Havalimanına uçaklar yerine sadece kuşlar inip
kalkıyor. Nevşehir üniversitesi kurulması amacıyla imza
kampanyası başlatıldı.
Nevşehir sanayicisinin organize sanayi bölgesi kurulması isteği
karşılık bulmuyor. Avanos ve Gülşehir
kavşaklarında meydana gelen trafik kazaları can almaya devam
ediyor. Nevşehirli doğal gazdan umudunu kesti. Ben burada bu
kadarıyla yetiniyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, biraz önce bahsetmiş olduğum muhtemel,
muhayyel yerel medya başlıkları ve dolayısıyla
Nevşehirlinin gündemi bugüne ait değil. Bugün Nevşehir böyle bir
tabloyu yaşamıyor. Bu fotoğraf AK PARTİ öncesi
Nevşehiri anlatan fotoğraf. Bu fotoğrafa neredeyse üç
kuşak yani dede ile torun hep beraber tanık oldu. Bu talepler üç
kuşağa mal olan talepler.
Peki, bugünkü durum
nedir? Bakalım, AK PARTİ iktidarı sonrası Nevşehir
fotoğrafı nasıl? Bir bakalım, Kozaklı ilçemizde
hizmete girmeyen SSK Hastanesi ne durumda? Bu hastanemiz 2008 yılında
bakım, onarım ve güçlendirme çalışması yapılarak
2010 yılında fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi olarak
milletimizin hizmetine sunulmuştur. Kendi alanında ülkemizin
sayılı hastaneleri arasında zikredilen bu hastanemiz bugün 2nci
yaşını kutlamaktadır. 120 personeli ve dolu kapasitesiyle
üç ay sonrasına gün vermek suretiyle hasta kabulü yapmaktadır.
2002 öncesinde trilyonlar
harcanarak yapılan Kapadokya Havalimanı bugün yılda
yaklaşık 175.000 yolcuya hitap edebilir hâle gelmiştir. Bu
havalimanımız yakın zamanda Aksaray ve Kırşehir
vilayetlerimizin her birine
Yaşadıkları
bölgeden kaynaklanan kanser nedeniyle her gün hayatlarını kaybetmek durumunda
kalan Tuzköylü hemşehrilerimiz 37 milyon lira harcanarak kanserli bölge
dışına taşınmışlardır.
Nevşehir için âdeta
hayal olan doğal gaz
Bugün, 30.000in üzerinde Nevşehirli doğal
gaz kullanmaktadır. Avanos ve Ürgüp ilçelerimizde de doğal gaz
altyapı çalışmaları hızlı bir şekilde devam
etmektedir.
Sayın
Başbakanımızın Her İle Bir Üniversite Projesi ile 2007
yılında Nevşehirimiz de üniversitesine kavuşmuştur.
Beş yıllık bir sürede, bugün, Nevşehir üniversitesi
10.000e yakın öğrencisi, 456 akademik personeli, 8 fakülte, 7 meslek
yüksekokulu ile hızlı bir şekilde büyümektedir. 2013 yılı
bütçemizde üniversitemiz için ayrılan kaynak 59.6 milyon lira.
Buradan, fakülte
binalarımızın büyük bir bölümünün yapımını
üstlenen hayırsever Nevşehirli hemşehrilerimize bir kez daha
teşekkür eder, ahirete irtihal etmiş olanları da rahmetle
anarım.
Sayın başkan,
değerli milletvekilleri; Nevşehir sanayicisinin özlemle
beklediği organize sanayi bölgesi de yine AK PARTİ Hükûmetinin
Nevşehire bir hediyesidir. Bütün organize sanayi bölgesinde bugün bacalar
tütmeye başlamış, iş ve aş üretilir hâle
gelmiştir.
Çok sayıda
insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan, hatta
ocaklar söndüren ve o dönem siyaset erbabı tarafından
imkânsızlığı dile getirilen Avanos ve Gülşehir köprülü
kavşakları iktidarımız döneminde, sadece bir yılda
halkımızın hizmetine sunulmuştur.
AK PARTİ öncesi
Burada sizlerle
paylaşmış olduğum iki Nevşehir fotoğrafı
ülkemizde de karşımıza aynen iki Türkiye fotoğrafı
olarak çıkmaktadır. AK PARTİ öncesi ve AK PARTİ ile devam
eden süreç.
Bürokratik vesayetten kurtarılan ülke
yönetimi, IMF vesayetinden kurtarılan ekonomi yönetimi, faiz
kıskacından kurtarılan ülke bütçesi
vatandaşımızın ve milletimizin memnuniyeti olarak bize
dönmektedir.
İşte, tüm bu nedenlerle, AK
PARTİ üç dönem tek başına iktidara gelmekte, Nevşehirli
hemşehrilerimiz ise üç dönem 3 milletvekilinin 3ünü de AK PARTİ'ye
vermektedir.
Bu düşüncelerle, ülkemize ve
Nevşehirimize yapılan hizmetler için başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana, tüm Hükûmet
üyelerimize ve emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür eder,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vergiyi
veren halka teşekkür etmek lazım, bu kaynakları sağlayan
halktır.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Feralan.
Sayın milletvekilleri, 5inci madde
üzerinde gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları
adına Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Metiner. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Metiner, buyurun.
Süreniz beş dakika.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demin, bu kürsüde BDPli vekillerin
Hükûmetimize, partimize yönelik bazı suçlamalarını dinledik.
İnsanda az biraz ilke olur, ilkesi olanlar bir şeyi eleştirirken
bin kez düşünürler. Siz, PKKnın şiddetine, terörüne
karşı çıkamıyorsanız, devletin şiddetine
karşı çıktığınızda, tek yanlı olarak
karşı çıktığınızda ilkeli
sayılmazsınız.
PKKnın şiddet tarihinde onlarca
Uludere vardır arkadaşlar. PKKnın şiddet tarihinde onlarca
Kürt kanı vardır. PKK bugün bölgede silahlı bir vesayet rejimi
kurmak istiyor ve büyük ölçüde bunu başarmış durumdadır.
Kendisinden farklı düşünen her
Kürtü imha edilmesi gereken bir düşman olarak gören bir örgüt
gerçekliğiyle karşı karşıyayız. İl
başkanlarımız kaçırılıyor, parti yöneticilerimiz
öldürülüyor, silahla tehdit, baskı siyaseti
Evet, biz, geçmişte devlet adına
bu tür siyasal şiddet uygulayan herkesi zihniyet olarak da uygulama olarak
da kınıyoruz. Ama eğer ilkeliyseniz, eğer ilkeliyseniz
PKKnın şiddetine de, PKKnın yarattığı
Uluderelere de karşı çıkmak zorundasınız çünkü
PKKnın elinde Kürt kanı var. Hadi Türk Mehmetler için
ağlamıyorsunuz, bari Kürt Mehmetlerin hukukunu savununuz.
Bu kürsüde, Türklük
adına ulus inşa edildiğinden söz ettiler. Doğrudur; Türklük
adına ulus inşa etmek beraberinde başkaca sorunları
getirmiştir, Kürt sorunu da bu sorunlardan biridir ama Kürtlük adına
ulus inşa etmek de bir başka düzeyde ırkçılıktır arkadaşlar.
Ha Türklük adına ulus inşa etmeye
kalkışmışsınız ha Kürtlük adına ulus
inşa etmeye kalkışmışsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
geçmişte makbul Türk yaratmak adına herkes hizaya sokulmak istendi.
Şimdi de makbul Kürt yaratılmak isteniyor. PKKnın isteklerine
uygun düşünmüyorsanız zaten Kürt kabul edilmiyorsunuz.
Diyarbakır
Meydanında Hikmet Fidan öldürüldü. Kendi partilerinin eski Genel
Başkan Yardımcılığını yapmış bir
insan. Bir teki karşı çıkmadı.
Bir Diyarbakır
Milletvekilimizin oğlu dershane önünde alçakça bir bomba
saldırısı sonucunda öldü ama bugün, o milletvekili
arkadaşımız kürsüye çıktığında salonu terk
edip gidiyorlar. Bu mu demokrasi anlayışınız? Bu mu
özgürlük anlayışınız sizin? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başbakanımızı tekçi zihniyetle suçluyorlar.
Bakınız, ben size bazı sloganlar söyleyeceğim: Tek devlet
diyen kimdir? Abdullah Öcalanın kendisidir. Tek bayrak diyen kimdir?
Öcalanın kendisidir. Tek resmî dil diyen kimdir? Öcalanın
kendisidir. Tek vatan diyen kimdir? Öcalanın kendisidir. Peki, tekçi
zihniyete karşıysanız ulu önder olarak kabul ettiğiniz
Öcalanın bu zihniyetine niye bir gün olsun tek kelimeyle laf
etmiyorsunuz? Bu mu sizin demokrasi anlayışınız? Bu mu
sizin özgürlük anlayışınız? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İlkeli olmak
lazım arkadaşlar. Biz, devletten kaynaklı şiddet
politikalarına da karşıyız, örgütten kaynaklı
şiddet politikalarına da karşıyız. Biz, bölgede faili
meçhullerle mücadele ederken, o faili meçhullerle adı anılanları
yargı kanalıyla Silivriye koyarken yargıçlarımız
(CHP sıralarından alkışlar!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vay
vay vay! Biz Silivriye koyarken. haa! Sonra yargıçlarımız
ha! Aferin be, hadi bakalım, aferin sana!
MEHMET METİNER
(Devamla)
Abdullah Öcalan kalkıp diyor ki: Kürt meselesinde çözüm
isteyenler Silivriye konuluyor.
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Aferin! Sizin yargıçlarınız değil mi? Bunu
nasıl kıvıracaksın bakalım! Bunu da kıvır
helal olsun sana!
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Sabahtan beri kıvıra kıvıra bir hâl oldun!
Helal olsun sana, aferin sana!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz
de bunu söylüyoruz zaten! Biz Silivriye koyarken. ha! Siz mi koydunuz? Aferin
sana!
MEHMET METİNER
(Devamla) Abdullah Öcalan bile Ergenekon davasına sahip çıkarken
siz kalkıp bugün farklı şeyler söylüyorsunuz arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vay
be! Vay be! Hadi çıksın biri bunu kurtarsın şimdi! Hadi
çıksın!
MEHMET METİNER
(Devamla) - Kürt Baasçılığı, Kürt faşizmine hep
birlikte karşı çıkmamız lazım. Ergenekon AK PARTİ
Hükûmetinden rahatsızsa bunu anlamak mümkün ama Kürtlük adına
birilerinin AK PARTİden tıpkı Ergenekoncular gibi
rahatsızlık duyması manidardır arkadaşlar.
Biz, bu ülkede Türküyle,
Kürtüyle, Arapıyla, Lazıyla, Çerkeziyle herkesin hür ve eşit
vatandaş olmasını sağlayacak demokratik bir cumhuriyetin
mücadelesini verirken karşımıza Kürtlük adına ama tıpkı
Ergenekoncuların ağzıyla düşmanlık eden bir grup
çıkıyorsa oturup düşünmemiz lazım arkadaşlar.
Eğer tekçi zihniyete karşı çıkıyorlarsa, işte
Öcalanın söyledikleri: Arkadaşlar, inkâr biterse isyan biter.
diyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER
(Devamla) - Biz inkârı sonlandırdık ama isyan devam ediyor,
şiddet devam ediyor. Her türlü şiddete karşı
çıkmayanların bu kürsüde sadece devlet şiddetini diline
dolamaları ilkesizlikten, samimiyetsizlikten öte bir anlam
taşımıyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Metiner.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş)
Hatip zaten benim konuşmama cevap verdi, ben de cevap vereceğim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Sakık.
İki dakika içinde
lütfen
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Aslında cevap
vermeye değer değilsin.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen hiç değilsin!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sen değilsin ve sen adisin!
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen adisin!
BAŞKAN Çok
ayıp oluyor beyler.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Adi! Şerefsizlik etme öyle!
BAŞKAN Çok
ayıp oluyor, çok ayıp oluyor beyler.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
SIRRI SAKIK (Devamla)
Lan sen
BAŞKAN Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2013
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
Hükûmet yerinde.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş)
Konuşmamı bitirememiştim
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Sakık, müsaade ederseniz şöyle bir şey yapalım:
Karşılıklı birtakım şeyler söylendi,
yarısını duyduk, yarısını duymadık,
zabıtları getireyim, öbür oturumda
SIRRI SAKIK (Muş)
Efendim, zaten siz duydunuz
BAŞKAN Bir saniye
efendim, bitireyim sözümü
SIRRI SAKIK (Muş)
Sevgili Başkanım, şimdi bizimle ilgili ithamları duydunuz,
ben cevap verecektim, saldırınca
BAŞKAN Öbür
oturumdan ikinci oturuma geçildiği zaman, biliyorsunuz mevcut
şeylerin ikinci oturumda değerlendirilmesi gerekir.
Dolayısıyla, müsaade ederseniz zabıtları getireyim, biz,
ondan sonra karşılıklı ne söylenmiş, ona göre bir
karara varalım.
SIRRI SAKIK (Muş)
Lütfen, rica ediyorum, oturum açılmıştır, bu Parlamento da
merak ediyor ne söyleyeceğimizi.
BAŞKAN Hayır,
ama siz söyleyeceğinizi
Arkadaşın da söylediği, sizin de
söylediğiniz, son anda olaylar var, onu bizim zabıtlardan tespit
etmemiz lazım. Kusura bakmayın
SIRRI SAKIK (Muş)
Ne olayları var? Şimdi çıktı, bizimle ilgili beş
dakika ağır ithamlarda bulundu. Rica ediyorum
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, bir saniye
Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
konuşmacı biraz önceki konuşmasının içerisinde
kullandığı cümlelerle Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna da
sataşmada bulunmuştur. Bu nedenle, sataşma nedeniyle söz
hakkı istiyoruz efendim.
BAŞKAN -
Anlıyorum Sayın Hamzaçebi. Müsaade ederseniz öbür oturumun
getireceğim zabıtlarını
MEHMET METİNER
(Adıyaman) - Cumhuriyet Halk Partisi hakkında ne demişim?
BAŞKAN
ve sizlere,
kimler bizim grubumuz veya şahsımıza varsa söz vereceğim.
Müsaade ederseniz öyle yapalım, buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Peki efendim.
BAŞKAN Siz de
buyurun, yapacağım.
Şimdi, efendim,
Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek.
Sayın
Şimşek, buyurun.
Süreniz 10 dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK ( Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu son iki
günlük görüşmelerde genelde söz almadım ama az önce Batman
Milletvekilimiz çıkıp buradan benimle ilgili bir şeyler
söyleyince cevap hakkımı kullanmak istedim ama bu vesileyle de daha
önceki maddeler üzerinde sorulan bazı sorulara da cevap vermek isterim.
Öncelikle Batmandan
başlayayım: Batmanda eğitim konusunda hakikaten son on yıl
içerisinde büyük bir hamle içerisindeyiz. Şöyle söyleyeyim ben size:
Cumhuriyet tarihinde yapılan kadar derslik yapmışız,
yatırım yapmışız, öğretmen sayısını
en az ikiye katlamışız on yıl içerisinde.
Dolayısıyla, benim eğitimi baltalamam gibi bir şey
hakikaten komik kaçar çünkü öyle bir şey mümkün değil.
Bahsettikleri dershane
belediyenin finanse ettiği bir dershanedir. Keşke belediyemiz orada
kanalizasyon yapsa, yol yapsa, yeşil alan yapsa, keşke eğitim
ile ilgilense. Mesela, geçen sene bizim yeni, sıfırdan
yaptığımız bir liseye hâlâ su verilmedi. Mesela, onu
yapsalar gerçekten çok memnun olurum.
Tabii, Ilısu
Barajına gelince: Ilısu Barajı Türkiyenin gündemine 1950lerde
gelmiş, 1982 yılında projesi kabul edilmiş ve şu anda
hızlı bir şekilde hayata geçirilmek üzere çalışmalarımız
devam ediyor. 1200 megavatlık bir proje ve bu proje olmadan Cizre Barajı
yapılamıyor ve oradaki alanlar sulanamayacak. Hakikaten çok önemli
bir proje, gerek enerji açısından gerekse sulama açısından.
İlk defa bir projede, insan, kültür, tarihle ilişkili olarak bu kadar
çok kaynak ayrılıyor.
Tarihi koruyoruz çünkü bu
proje sayesinde tarih yeryüzüne çıktı ve şu anda bir açık
hava müzesi üzerinde çalışılıyor, yeni bir şehir
yapılıyor. 150 kilometrelik bir göl yapılacak, oradan
Batmanlı hemşehrilerim kazanacak. Ben eminim ki hemşehrilerim
bundan memnunlar.
Şimdi, müsaade ederseniz
birkaç soruya cevap vermek istiyorum. K1 belgesiyle, daha doğrusu K türü
belgelerle ilgili çok şey söylendi. Ben ilgili bakanlıkla
görüştüm. Değerli arkadaşlar, bu yetki belgelerinin veraset
yoluyla intikali mümkündür. Dolayısıyla, o sorulan soruların bir
anlamda cevabı alınmış oluyor.
TELEKOMla ilgili
birtakım sorular sorulmuştu Ne kadar gelir elde edildi? diye.
Değerli arkadaşlar, TELEKOM özelleştirildiğinden bu yana
temettü olarak ve özelleştirme geliri olarak yaklaşık 14 milyar
943 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Bu, doğrudan doğruya
hazineye aktarılan paradır, yaklaşık 15 milyar dolar
TELEKOMdan. Şu anda TELEKOMdaki payımız yüzde 31,68dir. Bu
payımızın yani hazinenin payının piyasa değeri
7,5 milyar liradır. Özelleştirildiğinden bu yana TELEKOMdan 6
milyar 410 milyon liralık da kurumlar vergisi aldık.
Ayrıca, TELEKOMun
ne kadar gayrimenkul sattığı soruldu. Şu ana kadar,
özelleştirildiği tarihten bu yana yapılan gayrimenkul
satışlarının toplamı yaklaşık 134,6 milyon
liradır yani 135 milyon lira diyelim. Ama TELEKOMun bugüne kadar
inşa ettiği, devlet için yaptığı okullar da dâhil
olmak üzere, 1 milyar 73 milyon liralık da gayrimenkul
kazandırmış gerek TELEKOMa gerekse devlete okul olarak yani
satışının -burada göreceksiniz- 6-7 katı kadar
gayrimenkul kazandırmış.
Değerli
arkadaşlar, yine, önemli eleştirilerden bir tanesi şuydu:
Özelleştirme uygulamaları hakkında verilen iptal
kararlarının uygulanmadığı yönünde
Bizim
hükûmetlerimiz öncesinde de özelleştirme vardı, hükûmetlerimiz döneminde
de özelleştirmeler yapıldı. Bizden önceki hükûmetler döneminde
20ye yakın kesinleşmiş yargı kararı
uygulanmamıştır ve bunun için kanun da
çıkarılmamıştır. Sadece Özelleştirme Yüksek
Kurulu kararı veya Bakanlar Kurulu kararıyla bu
uygulanmamıştır.
Şimdi, gelelim bizim
dönemimize. Bizim dönemimizde 5 tane iptal kararı vardır. Bu iptal
kararlarından bazıları özelleştirme bittikten beş
yıl sonra verilmiştir. Şimdi, biz bunların
tamamının geri, devlete alınması konusunda dava açtık.
Davalardan bir tanesi -örneğin, en çok tartışılan-
TÜPRAŞın satışıyla ilgili yani yüzde 14,76lık
hisse satışıyla ilgili. Bunun için mahkeme bizim talebimizi
reddetmiştir. Bu, Yargıtaya gitmiştir, Yargıtay bu
kararı onamıştır yani devletin bunu uygulamasının
fiilen imkânsız olduğuna Yargıtay karar vermiştir. Daha
sonra, yüce Meclisimiz bir kanunla, fiilen uygulanması imkânı olmayan
bu kararların uygulanamamasının önünü açmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yargıtay öyle bir karar veremez ya! Milleti kandırıyorsunuz!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) - Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bizden önceki uygulamaları anlattım, Hükûmetimiz
dönemindeki uygulamaları anlattım.
Değerli
arkadaşlar, sorulan sorulardan bir tanesi de bölgesel kalkınma
projeleriydi, özellikle GAPla ilgiliydi.
Değerli
arkadaşlar, hükûmetlerimiz döneminde, 2003-2012 döneminde 2012
fiyatlarıyla tam 28,3 milyar lira yani eski parayla 28,3 katrilyon lira
para Güneydoğu Anadolu Projesi için harcanmıştır ama
müsaade ederseniz öbür projelerden de bahsetmek istiyorum.
GAP Projesinin -yani
tamamlayayım- toplam tutarı 46 milyar 406 milyon liradır. 2011
yılı sonu itibarıyla 38,5u harcanmıştır.
Dediğim gibi, bunun 28i AK PARTİ hükûmetleri döneminde
harcanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne zaman
bitecek GAP?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) DAP projelerinin tutarı 28,6 milyar
liradır. Bunun 11,6 milyar lirası harcanmıştır. 2012
yılı bütçesinde de 2 milyarın üzerinde kaynak vardır.
KOP projesinin
tutarı 10 milyar 165 milyon liradır. Bugüne kadar yaklaşık
5,5 milyar lira harcanmıştır. Bu yılın bütçesinde 612
milyon liralık kaynak ayrılmıştır.
DOKAP projesinin toplam
tutarı 26 milyar 916 milyon liradır. Bugüne kadar 18 milyar 937
milyon lira harcanmıştır. Yine, bu yılın bütçesinde 1
milyar 538 milyon lira kaynak ayrılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, borçlarla ilgili çok şey gündeme getirildi. Doğrusu
bu madde de borçlarla ilgilidir. Müsaade ederseniz onunla da ilgili biraz bilgi
vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, şöyle söyleyeyim, genel devlet açığı, AK
PARTİ hükûmetlerinin iktidara geldiği 2002 yılında yani
2002 sonunda millî gelirin yüzde 11iydi yani devlet, millî gelirin yüzde 11i
kadar açık veriyordu. Bu sene, 2012 yılı, nispeten
sıkıntılı bir yıldır. Genel devlet
açığının yüzde 1,6 olmasını öngörüyoruz yani
neredeyse altıda 1ine inmiş durumda.
Kamu borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, bundan on yıl önce yüzde
74tü, bu sene brüt olarak yüzde 36ya düşmüş durumda; net olarak
yüzde 61,5tu, şu anda yüzde 18e kadar düşmüş durumda. Devletin
dış borcu kalmamıştır net bazda. Devlet olarak, kamu
olarak dünyadan alacaklıyız. Nasıl oluyor? 119 milyar
dolarlık toplam rezervimiz var ama devletin, Merkez Bankası dâhil,
borcu 111 milyar dolar. Dolayısıyla, biz dış dünyaya borçlu
değiliz devlet olarak, alacaklıyız.
Peki, özel sektör?
Doğrudur, özel sektörün borcu var. Özel sektörün 212,5 milyar dolar
civarında borcu var ama özel sektörün 85 milyar doların üzerinde de
dövizi var. Ayrıca, özel sektörün yatırımları var,
varlıkları var. Borsa 2002 yılında 10.370ti yani
şirketlerin değeri olarak, hani almak isterseniz. Bugün 77.000in
üzerine çıkmış, yani 7 kat artmış. Borcun da bir
miktar artması, yatırımların da bu şekilde finanse
edilmiş olması kadar doğal bir şey yoktur değerli
arkadaşlar.
Önemli
eleştirilerden bir tanesi, bu bütçenin bir savaş bütçesi olduğu
şeklindeydi. Defalarca cevap verdim. Bakın, 2002 yılında
Millî Savunma, jandarma, sahil güvenlik, emniyet, tamamı 12 milyar lira
ama bütçenin yüzde 10u gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,5u;
bugün, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2,6sı. Bugün,
eğitim, sağlık için ayırdığımız
ayrı ayrı bütçeler savunmanın tamamı için ayrılan
bütçelerin, her birisinin 1,5 katıdır. Dolayısıyla, bu
bütçe eğitim bütçesidir, sağlık bütçesidir, yatırım
bütçesidir, mahallî idareler bütçesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Herhâlde zamanım bitti.
Hepinizi saygıyla,
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına son konuşmacı,
İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Güven, buyurun
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, Sayın Bakan biraz önce dedi ki:
Yargıtayın bir kararı var
Yani bu iade edilen malların
imkânsız olduğu, dolayısıyla iade edilmez diye. O
kararın tarih ve numarasını istiyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Veririz.
BAŞKAN Tamam,
zabıtlara geçti.
Sayın Güven, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 362 sıra
sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının devlet borçlarını konuşmak üzere
şahsım adına söz almış buluyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2011 yılından devlet borcu olarak 542 milyar 380
milyon 420 bin yani eski parayla 542 katrilyon 380 trilyon 420 milyar lira
devredildiğini görüyoruz. Peki, devletin yurttaşlarına maddi ve
manevi borçları ne kadardır, hesaplandı mı? AKP
Hükûmetinin, vatandaşa borçlarını ödeyemediği dile
getirildiğinde kızdığını görüyoruz. Bu
sayısız borçlardan birkaç örnek vereceğim:
Sayın
Başbakanımız ilk gün konuşmasında, altmış
beş yaş aylığının 2012 Aralık ayında
122 liraya yükseltildiğini söyledi. Hatırlarsınız, üç dört
yıl önce, Sayın Başbakanımız, on yedi
yaşında, simit satan bir çocuğa 100 lira bahşiş
vermişti. On yedi yaşındaki çocuğun simit satmak yerine
okulda olması gerekmiyor muydu? Aile neden zor durumda? Neden
çocuklarının, eve ekmek getirsin diye simit satmasını
istiyor? Hiç düşündünüz mü?
Yine, yaşlılara
verilen aylık 122 lira, bir bahşiş kadar. Bir yaşlıya
ayda 122 lira nasıl yetecek? Kira veriyorsa, muayene ve tedavide
katkı payı da veriyorsa, peki ne yiyecek, ne içecek? O parayla siz kaç
gün idare edersiniz? Hiç düşündünüz mü?
AKPnin
yurttaşına borcu bu kadar da değil. 2012 yılında,
engelli-engelsiz, kız-erkek tüm çocuklara ilköğretimden liseye kadar
okullarına gidebilmeleri için ücretsiz servis sağlanamadı.
Bugün, engelli öğrencilerimizin eğitim hakkı ellerinden
alındı, geçiştirmelerle idare ediliyor. Bu çocuklar, 2013
yılında ve daha sonra kesintisiz olarak okullarına
gidebilecekler mi? Servisleri sağlanabilecek mi? Bugün anneler her türlü
engellemeler karşısında mücadele ile günlerini geçiriyorlar.
Yine, on sekiz yaş
ile ilgili olarak da engellilerin aylığını keserek geriye
dönük borç çıkardınız. Annelere de çok borcunuz var.
Üniversitelere gelince,
yine Sayın Başbakanımız, yüz kırk iki yıldır
üniversitelerden harç alındığını, bu yıl
kendilerinin harcı kaldırdığını söylemişti. Aslında,
Sayın Başbakanımıza yanlış bilgi verilmiş,
1975 ile 1981 yılları arasında da harç alınmıyordu.
Öğrenciler soruyorlar: On yıllık iktidarınız
süresince neden kaldırılmadı? Şimdi ise neden
kaldırılıyor? Ya da tekrar ne zaman yine bu harcı almaya
başlayacaksınız, seçimlerden sonra mı? Aslında,
ikinci öğretimdeki harçların da kaldırılması
gerekiyordu çünkü YÖK Yasasına ve Anayasaya aykırı olarak
alınıyor bu harçlar. Eğitimde de yurttaşlara çok borcunuz
var.
Yine son on
yıldır giderek artan bir, kadına şiddeti
yaşıyoruz. Kadınlarımız, çocuklarının gözü
önünde öldürülüyorlar, dövülüyorlar ve kadın- erkek pek çok kişi
tecavüze uğruyor. Hatta şiddetin farklı bir şeklinin de
Meclise kadar geldiğini gördük. Bir kadın milletvekilimize psikolojik
şiddet uygulandı. Onaylayan kadın-erkek AKPli
milletvekillerimiz olabilir ama biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olarak, kadınlara psikolojik şiddet uygulayan ve onaylayanları
kınıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, AKP Denizli Milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisinin
Topraklar yabancılara satılacak. diyerek yalan söylediğini
iddia etmişti. Hâlbuki Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı son
altı ayda yabancı şirketlere bağ, bahçe, zeytinlik gibi 3
milyon 900 bin metrekare tarım arazisinin
satıldığını söyledi. Sayın milletvekilimiz
duymadı herhâlde.
Sayın
milletvekilleri, Dünyanın en büyük 20nci ekonomisindeyiz. deniliyor ama
işsizlikte 36 ülkede 36ncı sıradayız. AKP Hükûmetinin
yurttaşa borcu çok. Artık Türkiye iyi ve sağlıklı
yönetilemiyor.
2013 bütçesinin AKP Hükûmetine
hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Güven teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 5inci madde üzerinde soru cevap işlemi
yapacağız on dakika süreyle.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada
Sayın Oğan.
Buyurun efendim.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bu sene Iğdırda havalimanı açıldı ve bütün bölgenin
kalkınmasına etkisi bulunacağını düşündük. Ancak,
kış ayı geldiğinden beri havalimanına inişlerde
sorun var, sebep olarak da sizi gösteriyorlar Sayın Bakanım. Sis
cihazı alımı için bütçeden pay
ayırmamışsınız Maliye Bakanı olarak, bu
doğru mudur? Ulaştırma Bakanlığımızın
bütçesinde sis cihazına yetecek para yok mudur? Sis
cihazı yoksa eğer bundan sonraki kış boyunca
Iğdıra uçak inmeyecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oğan.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
GAP projesi ne zaman bitecektir, daha ne kadar süreye ihtiyaç
vardır?
Soru iki: Türkiye dünyanın 16ncı büyük
ekonomisidir. diyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 17nci
MAHMUT TANAL (İstanbul) 17 veya 16 veya 1incisi,
hangisini istiyorsa
Neden köprülerini, yollarını satar? Bir kimse veya bir
ülke eğer bu kadar büyük bir ekonomiye sahipse mal
varlığını neden elden çıkarır? Köprülerin
satılmasının gerekçesi nedir? (CHP sıralarından
alkışlar)
Üç: Ülker veya Koç Grubuna burası özelleştirildi.
Bunun CEOsunun Dışişleri Bakanıyla bir
akrabalığı var mıdır? Varsa bunların devrinde,
özelleştirilmesinde bir etkisi, bir payı, bir katkısı
nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Bakanım, demin sordum emniyet hizmetleri sınıfını.
Sayın Bakanım, daha acı bir gerçek var; size
vereceğim. 2 milyon 600 bin lira maaş alıyor, on beş
yıl olmuş fakat bunların 1.800ü hep tazminat, sadece 900 lira
maaş. Emekli olduğu zaman da 1.300 lira emekli maaşı var.
Böyle bir uygulama yok. Bu bordroyu size vereyim. Takdir hepinizin, hepinizin
vicdanına sunuyorum. Emniyet hizmetleri sınıfının
tazminatları 1.800, maaşı 900. Bu insanlar emekli olduğu
zaman bunları perişan etmeye hakkımız var mı? Ben
bordroyu size getiriyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, 24
Kasım pazar günü Ziraat Bankası sınavına girenler feryat
ediyorlar. Sınav öncesi her il için kaç kişi istihdam edileceği
belirtilmemiştir. Yayınlanan kılavuz içerisinde
tutarsızlıklar mevcuttur. Sınav değerlendirme
aşamasında sınav soruları
yayınlanmamıştır. Sınav sonuçlarının
açıklanmasıyla birlikte birçok adayın, sınav
sırasında boş bırakmamasına rağmen sınav
sonuçlarında boşluklar bulunmaktadır. Birçok adayın
sınav sonucunda, doğru ve yanlış sayılarında
beklediklerinden çok farklı sonuçlar mevcuttur.
Sorum şu: Sınav
soruları ve cevaplarının Anadolu Üniversitesi tarafından
yayınlanıp, optik formların tarafsız ve kamuoyunun güvenini
kazanmış başka bir kurum tarafından değerlendirilmesi
ve adaylara kendi optiklerinin gönderilmesi düşünülmekte midir?
İkinci sorum: Son on
yılda bir tek doğru sınav yapmayan ÖSYMnin bütçesini
düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın Akova.
AYŞE NEDRET AKOVA
(Balıkesir) Sayın Bakan, genel bütçe vergi gelirlerinden belediye
ve il özel idarelerine ayrılan payların
dağıtımında belediye ve il nüfusları esas teşkil
etmektedir. Turizm sezonunun canlandığı yüksek sezonda sahil
şeridi olan yerleşim yerlerinin nüfusları 3-4 katına
yakın artış göstermektedir. Balıkesirin körfez bölgesi,
Marmara Denizi ve diğer kıyı belediyelerimiz kış
dönemi nüfusuna göre verilen bütçeyle yaz dönemi artan nüfusa hizmet vermekte
zorlanmaktadırlar. İlçem olan Burhaniyenin kış nüfusu 40.000
iken, yazın 150-200.000 bulmaktadır Sayın Bakan. Artan hizmet
talebini karşılamak için belediyeler yaz dönemi artan
nüfuslarına rağmen yetersiz bütçe payları ile zor koşullar
altında çalışmalarını sürdürmek zorunda
kalmaktadırlar. Dolayısıyla, genel bütçe vergi gelirlerinden
belediyeye ayrılan payların dağıtımında turistik
yerleşim bölgelerinde daha farklı bir sistem
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
partinize mensup Manisa milletvekilleri çiftçinin bulunduğu ortamlarda söz
verirken 10 kaplan gücündeler ama sözleri tutacakları Plan Bütçe Komisyonu
ve bütçe görüşmelerinin yapıldığı bu yüce çatı
altına geldiğinde o kaplanlar uysal birer kediye dönüşüyorlar.
Hep birlikte söz vermiştik, zeytine prim almadan,
zeytinyağının primini arttırmadan Manisaya dönmeyecektik.
Ben dönmedim ama dönen döndü sözünden. Bu sene çiftçinin yüzü gülecek,
zeytinci, üzümcü, pamukçu mağdur olmayacaktı. Ama inanın bizim
köyde yüzü gülen bir tane bile çiftçi yok. AKPnin belde başkanı bile
insan içine çıkamıyor. Üzümün tonu 3.500 TLden az olursa gelin beni
bulun. demişti bir AKP milletvekili. Şimdi üzümcü onu arıyor
ama yerinde yeller esiyor. Onun yüzünü öne eğdirmemek için onların
verdikleri sözleri tutmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Benim zamanım beş dakikadan az
kaldı Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, Iğdır
Havaalanının benim yüzümden şu anda operasyonel
olmadığı argümanı doğru bir argüman değil, bana
hiç bu konu iletilmedi; birincisi o.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Bakanım, para sizde.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) ikincisi: Değerli arkadaşlar, ben
bütün
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Para sizde olduğu için
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bakın, bütçeyi sizler
onaylıyorsunuz. Sizin onayladığınız bütçe çerçevesinde
bütün bakanlıklarımıza çok ciddi imkânlar sağlanıyor.
Bu imkânların önceliklendirilmesi meselesini de Maliye Bakanına
bırakırsanız yani hakikaten bu işleri yönetmek çok zor
olur. Ama şunu söyleyeyim size: Eğer bu bahsettiğiniz ILS türü
bir şeyse bunlar çok ucuz şeylerdir. Eğer öyle bir şeyse,
ben söz veriyorum, yıl sonunda Ulaştırma Bakanımıza
ilave kaynak vereceğim, oradan karşılasın.
Şimdi, GAP projesi ne zaman bitecek?
Değerli arkadaşlar, bakın, bölgede şiddet olmasın,
terör olmasın kaynaksızlıktan dolayı bir gecikme yok,
kaynaksızlıktan dolayı. Bakın, size bir örnek vereyim:
Geçen sene DSİnin bağlı olduğu Bakanlık 500 milyon
lirayı harcayamadı, iade etti ve özellikle o bölgede. Şimdi,
dolayısıyla ben nasıl size süre vereyim? Orada şiddet
azalmadan, terör azalmadan bu projelere ben size nasıl tarih vereyim? Onun
için tabii ki biz en hızlı bir şekilde bitirmeye
çalışıyoruz.
Şimdi, gelelim
Türkiye, cari piyasa
dolar kuru üzerinden 18inci büyük, satın alma gücü paritesiyle
16ncı büyük ekonomi.
Şimdi, Amerika Birleşik
Devletlerinde de otoyollar veya başka ülkelerde de
Mesela Brezilya
bizden daha büyük, Meksika aynı şekilde. Şimdi, bu ülkelerde de
takdir edersiniz ki özelleştirme var. Özelleştirme nedir? Biz diyoruz
ki: Otoyolların bakımını, onarımını,
işletmesini özel sektör daha etkin, daha verimli bir şekilde yapar.
Buyurun, siz yirmi beş yıllığına işletin ve bunun
karşılığını da verin, biz bunu yeni yollara
harcayalım. Bakın, son on yıl içerisinde 16.000 kilometreye
yakın bölünmüş yol yapılmış bu ülkede. Şimdi, bu
imkânları yine bunun için kullanacağız, yoksa kalkıp bunu
başka yerde harcamayacağız. Yani ülkenin zenginliğiyle,
fakirliğiyle ilişkili değildir, kaynakların etkin ve verimli
kullanılmasıyla ilişkilidir. Ben bunun doğru olduğu
kanısındayım. Şimdi, bahsettiğiniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakan, sekiz yılda bunu karşılıyordu. Siz niye gidip yirmi
beş yıllık verdiniz? On yıllık verseydiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, müsaade edin,
cevap vereyim, zamanımı alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
dediğiniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür
dilerim.
Bakın, sekiz yılda bu parayı
karşılıyor, niye yirmi beş yıllık verdiniz? On
yıllık verseydiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bakın, Sayın Tanal, maalesef, dediğiniz
keşke doğru olsa, değil. Az önce rakamlar verdim, herhâlde siz
burada değildiniz. Bakın, ben size rakamlar verdim, keşke
şu anda önümde
Hah, şurada, vereyim ben size rakamları
bakın: Şimdi, bakın, 2011 rakamlarını söylüyorum, 2012
rakamları elimde yok. 2011 yılında vergi ve faiz öncesi kâr,
bakın, 209 milyon dolar; satış fiyatı 5 milyar 750 milyon
diyelim ki. Ne kadar? 27 katı, bakın, 27 katı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, yedi sekiz yılda kendisini amorti eder
Sayın Bakan, geliri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yıllık geliri 130 milyon dolar.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, lütfen.
27 katına
satılmış. Ha, siz brüt gelirini alın, bakın, brüt
gelirini söylüyorum: 534,7 milyon dolar. Yine, satış fiyatına
bölün; 10,8 yıla denk geliyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Özel sektör zarar edecek o zaman, zarar edecek o
zaman. Yazık değil mi?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, şimdi,
bahsettiğiniz CEOnun Dışişleri Bakanımızla
akrabalığı olup olmadığı
Benim hiçbir fikrim yok
ama sizi temin ederim ki bu ihale naklen yapılmıştır,
televizyon kameraları önünde yapılmıştır, 3 ayrı
konsorsiyum katılmıştır. Dolayısıyla, burada ne
bir memurun ne bir bakanın ne de bir başkasının müdahalesi
mümkün değildir değerli arkadaşlar çünkü bu, her şeyiyle
açık, şeffaf bir süreçtir.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Aslanoğlu; tabii, aldım ben sizin bu
bordroyu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, 900 lira!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar
Bir müsaade et ama bak,
şimdi, zamanım geçiyor.
Şimdi, konu şu:
Ben diyorum ki size, bütün Avrupada gidin bana bir tane ülke bulun -mevcut
maaşına oranla- emeklilik maaşının mevcut
maaşına oranı en yüksek Türkiye değilse sizin
dediğinizi yapayım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır, emniyet hizmetleri sınıfı
değil Sayın Bakan. Diğer memurlar gibi değil ama diğer
tablolar gibi değil Sayın Bakan!
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Hayır, hayır uçurum var Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Hayır, yoktur, Avrupada böyle bir ülke
yoktur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Getiririm, o örneği getiririm. Getiririm o örneği
Sayın Bakan, mahcup olursunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, zaman istiyorum, ilave
zaman istiyorum lütfen.
BAŞKAN Hayır,
şimdi siz
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, 900 lira maaş
gönderiyorsunuz!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Ama şimdi, böyle olmaz ki!
BAŞKAN Böyle de
hiç olmaz. Karşılıklı konuşuyorsunuz hiç kimseye
sormadan.
Evet, lütfen vaktinizi
hemen kullanın.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ama 900 lira maaş var. Niye kabul
etmiyorsunuz Sayın Bakanım? Sayın Bakanım, 900 lira
maaş! Biz diğer memurlar gibi olsun diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen yerinize oturur musunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bana bir dakika ilave süre vermeniz
lazım.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen
Evet, Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Evet, değerli arkadaşlar, sadece,
dünyada bir tek Türkiyede, şu anda 48-49 yaşında insanlar
emekli oluyor; 10,2 milyon emeklimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Hâlen oradasınız, o geçti.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Ortalama, sosyal güvenlik sistemine -o kadar
genç yaşına rağmen- 70,9 milyar lira para veriyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, 5inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Madde
üzerinde, gruplar adına Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Sayın Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Sayın Çelik,
buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, tutanaklar bizde.
BAŞKAN Efendim,
İnceleyeceğim. demiştim ben de
Sayın Çelik,
buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutanaklar geldi.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, söz istemiştik demin.
BAŞKAN Bir önceki
oturumdaydı, İnceleyeceğim. dedim.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Tutanaklar geldi Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim,
getirecekler, bakacağım, ona göre
Lütfen
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, tutanaklar bizde, elimizde. Niye zamana
yayıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
Sakık, benim elimde de var, geldi şimdi.
Sayın Çelik,
buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, yaptığınız doğru değil.
BAŞKAN Efendim,
ben doğrusunu yapıyorum, ikinci oturuma geçtik.
SIRRI SAKIK (Muş)
Bakın, bizi faşizmle, Baasçılıkla suçluyorlar.
BAŞKAN Oradan da
getireceğim ve bakacağım. Herhangi bir hakaret varsa
SIRRI SAKIK (Muş)
Sözümü bitirmedim Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Yalnız, öbür oturumdaki için herhangi bir şekilde iki dakikalık
açıklama sözü verilemiyor.
Dolayısıyla,
Sayın Çelik, buyurun siz.
Tutanakları da
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, siz bana söz vermiştiniz.
BAŞKAN Söz verdim
ama bitti o oturum. Kusura bakmayın.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, tutanaklar şu anda bizim
elimizde. Niye incelemiyorsunuz?
BAŞKAN Çocuklar,
benim de elimde de, inceliyorum, müsaade edin. Ben burada
çalışıyorum yani, mecburum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Peki, siz niye söz verdiniz?
BAŞKAN Kime?
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır,
bir dakika
Oturun da arkadaşınız konuşsun, sonra
Sayın Çelik,
buyurun.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Benim yerime konuşsun Sırrı Bey.
BAŞKAN O zaman,
Sayın Sakık, buyurun.
Grup adına süreniz
on dakika. Lütfen bir şeye meydan vermeden
BDP GRUBU ADINA SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
üzülerek bir şeyi söyleyeyim: Yani bu olup bitenleri
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Özür dileyin önce.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Lütfen yerinizde oturun yani geldiğiniz günden bugüne kadar sürekli oradan
laf atıyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Siz de bardak atıyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, böyle olmasını istemezdik.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Özür dileyin önce.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Ben burada çıktım konuştum. İyi bir maraton geldi geçti,
iyiydi, eksiklikleri vardı, yetersizlikleri vardı; bunları
eleştirdim ve sizleri vicdana davet ettim, ben şiddete davet etmedim.
Döndüm size dedim ki: Bu akşam gidin, anne olarak, baba olarak evinize gidin,
başınızı bir yastığa koyun; eşinize ve
çocuklarınıza bakarak, Uluderedeki annenin, babanın ve
çocukların ruh hâlini düşünerek lütfen bir gece geçirin. dedim ve
Bir empati yapın. dedim. Bu empatiyi yapabilirseniz
sorunlarımızı çözebiliriz. Bakın, Sayın Bülent
Arınç bir empati yaptı ve bu empati doğru bir empatidir,
insanların neden dağlara
sığındığının bir empatisiydi, bunu söyledim.
Ama grup adına
çıkıp konuşan
Bizi iyi tanır, bilir. Bakın, kendisi
Uzun yıllar birlikte siyaset yapmışız, evimizin
kapısını kendisine açmışız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Uzun yıllar değil.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Evimizin kapısını açmışız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Biz de kapımızı açmışız.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Böyle bir hukukumuz var. Eşimiz ve çocuklarımız ona hizmet
etmiştir, burada hizmet etmiştir, Muşa gittiklerinde hizmet
etmiştir
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Bizimkiler de hizmet etmiştir.
SIRRI SAKIK (Devamla)
ve bir şey söyleyeyim, bakın, bir şey söyleyeyim size
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Bir Kürt bunu söylemez.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Bir dakika
Sen
Kürtlükle hiçbir alakan yok. O tarafa
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen Kürtsen ben değilim.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sen bırak
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Benden özür dileyeceksin.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, sen aslında bizim günahımızsın, sen bizim
günahımızsın.
BAŞKAN
Arkadaşlar
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, bakın
Sayın Başkan,
lütfen, rica ediyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın Metiner, lütfen, rica edeyim
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Lütfen ama özür dilesin.
BAŞKAN Dinleyelim
Dinleyelim efendim, dinleyelim.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Kürsüde bir milletvekiline adi, lan demek temiz dille
konuşmak mıdır Sayın Başkan?
BAŞKAN Şimdi,
burada
Sayın Metiner, burada başka laflar da var. Lütfen, dinleyin
şimdi ve
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, Sayın Başkan, bu parti, Barış ve Demokrasi
Partisi bugün neyi savunuyor idiyse HADEP döneminde, HEP döneminde, DEHAP
döneminde aynı şeyleri savunuyordu. Bu, Sayın Mehmet Metiner
gelip bizim partimizde
Murat Bozlak -şu anda yok- HADEP Genel
Başkanıydı, Mehmet Metiner de yardımcısıydı.
Vallaha o gün
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen kimin yardımcısıydın?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Ben de aynı alandaydım.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen de benim yardımcımdın.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Tamam, senin yardımcındım. Bravo sana, işte onu söylüyorum.
[CHP sıralarından Helal olsun Metiner sesleri,
alkışlar(!)]
Şimdi, bakın,
aynı partide, aynı mücadele, aynı inançlar için mücadele
etmişizdir ve şimdi bir partide ve o günden bugüne kadar bu partinin
politikalarında bir değişiklik olmadı; HEP niye kapatıldıysa
bellidir nedenleri, DEP nasıl kapatılmışsa nedenleri
bellidir, HADEP nasıl kapatılmışsa, DEHAP nasıl
kapatılmışsa ve bugün BDP o mirası omuzlayarak gidiyor ve
siz geldiğinizde o düşünceleri bilmiyor muydunuz? O partiyi
tanımıyor muydunuz? O partinin ne olduğunu bilmiyor muydunuz? Biliyordunuz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) İnandığın şeyleri söylemiyorsun
Sırrı Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, bakın ben -siz beni iyi tanırsınız-
hayatım boyunca şiddete övgü yağdıran bir vekil
değilim, şiddete maruz kalmış bir insanım,
şiddete maruz kalmış bir ulusun evladıyım ve o ulusun
demokratik ve özgürlük mücadelesini sürdürüyorum, bedeli ne olursa olsun onu
sürdürüyorum.
Siz dönüp diyorsunuz ki,
bakın, bize cevap: Efendim, PKKnin yarattığı
Uludereler... Yani, PKK Uludere yarattıysa devletin de Uludere yaratma,
intikam alma gibi bir hesabı kitabı var mı? Hukuk devletinde
bunu nasıl savunabilirsiniz? Ve siz, çıkıp bize diyorsunuz ki:
Kürt Baasçılığı, Kürt faşizmi. El vicdan ya! Ezilen
bir halkın çocuklarıyız. Senin annen, baban da belki hâlen
Türkçe bilmiyorlar, onların da hak
mücadelesini veriyoruz. Yani, bizim mücadelemiz bir ulusun
uğradığı bütün zulme karşı bir dik duruştur.
Bedeli ağırdır, bedeli ödüyoruz. 10.000 insan tutukluyorsunuz, adına
faşizm demiyorsunuz. Kürt halkı
dediğimiz için buna faşizm diyorsunuz. Aslında
faşizmin en büyüğü, en
daniskası sizin politikalarınızdır.
Ben aslında çok
fazla bir şey demeyeceğim. Geçmişten bugüne kadar
padişahların da çok böyle dalkavukları olurdu.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Şimdiki dalkavuklar kim, onları söyle de biz de duyalım.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sürekli
alkışlarlardı, Padişahım çok yaşa! derlerdi ama
hiçbir padişah o alkışlarla çok yaşamadı.
Sen aslında bizim
günahımızsın, HADEPin günahısın. Sen, en sonunda
AKPnin bir günahısın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Erzincan
Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Sayın Işık,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yürürlük maddesi üzerinde partim adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçe kısaca
Gelirlerle giderlerin nasıl
dağıtıldığını göstermek için
yapılır. deniyor. Bütçede, bu bütçede, çalışanlar ve
yoksul halk açısından yine zam ve vergilerden başka bir şey
olmadığını görüyoruz. Cari açık, yoksulluk, gelir
dağılımındaki sorunlar çığ gibi büyümüş,
üretim yerine tüketim, ihracat yerine ithalat, rekabet yerine tekelleşme,
tasarruf yerine borçlanma anlayışı yerleşmiştir
sayenizde. Faizciden, rantiyeciden, iş dünyasından, zenginden vergi
alamayan AKP, dar gelirliden, çalışandan, emekliden, garibandan
dolaylı vergi alabileceği bir bütçe yapmış.
On yıl boyunca her
şeyi yavaş yavaş dönüştürdünüz, yargı dâhil tüm
kurumları ele geçirdiniz. O kadar keyfî davranıyorsunuz ki bir devlet
ciddiyetini yok ederek işinize gelen her şeyi bu devleti yok etme
pahasına yapıyorsunuz. İşinize gelmeyen bir konuda da bir
gecede yasa çıkarıp yargıyı tarumar edebiliyorsunuz.
Vatandaşa öyle bir baskı ve korku yaratmışsınız
ki hiçbir konuda sesini çıkaramıyor. Memur sürülmekten, esnaf vergi
memurlarından, muhtaç olan verilen yardımın kesilmesinden,
emekli 3 kuruş zam alamamaktan; iş adamı teşvik, kredi,
iş alamamaktan ve vergi memurlarından; çiftçi ürününü satamamaktan,
destekleme alamamaktan; işsiz iş bulamamaktan, yardım ve sadaka
alamamaktan; korktuğu için sesini çıkaramamaktadır.
AKP, genel seçimlerden
aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum üzerinde tam
bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanmaktadır. Sivil toplum ve devlet
kuşatılmaktadır. Başkanlık sistemine geçip, tek parti
diktatörlüğü özlemi çekilmektedir.
AKP geleneksel devlet
yapısını demokratikleştirdiği demagojisini yaparken,
esasen yaptığı şey, YÖK, RTÜK -bu arada RTÜK demişken
burada, huzurlarınızda RTÜK'ü göreve çağırıyorum,
Molfix reklamlarının yasaklanmasını istiyorum- HSYK ve
diğer 12 Eylül kurumları da dâhil olmak üzere bütün antidemokratik
yapıları AKP'lileştirdiniz. Kendi medyasını, polisini,
yargısını yaratan, herkesi dinleyen ve izleyen büyük bir
gözaltı düzeni, kendisine biat eden bir toplum oluşturmak
istemektedir.
Bu süreçte ülkemizdeki
tüm muhalif unsurlar giderek baskı altına alınıp
susturulmaktadır. Böylelikle, Türkiye, uluslararası sermayenin
kolaylıkla avlayacağı özel bir alana dönüştürülmek
istenmektedir. Bu amaçla tüm kurumların önce içini boşaltarak
değersizleştirip sonra da pazarlama tekniği olarak yok
pahasına peşkeş çekiyorsunuz. 12 Eylülde bile dokunmaktan
çekinilen kıdem tazminatı hakkına göz diken AKP Hükûmeti,
cumhuriyet tarihinin en büyük gasbını yapmaya
hazırlanmaktadır.
Domino taşları
gibi birbirini tetikleyen bütün bu olumsuzluklar bağnazlığı
ve ırkçılığı kışkırtmakta, farklı
düşüncelere karşı linç psikolojisi gündelik hayatın
ayrılmaz bir parçası hâline getirilmektedir. Toplumumuz yüz
yıllardır birbirine kardeşim diye seslenen ve
dayanışma ve barış kültüründen uzaklaşarak Türk-Kürt,
Alevi-Sünni düşmanlığı körüklenmektedir. Bu ülkede
halkın bir arada yaşama arzusu yine yöneticiler tarafından
rencide edilmekte; kardeşlik yerine düşmanlık, eşitlik
yerine ayrımcılık, barış yerine savaş ikame
edilmektedir.
Açlık
sınırı 1.000 TL üzerinde, yoksulluk sınırı 3.000
TL üzerindeyken, asgari ücret 760 TL civarındayken hâlen refahtan
bahsedilmektedir. Bütçeyi yaparken çalışanın, emeklinin
maaşlarını düzeltmek yerine çıkarmış
olduğunuz yasalarla ücretliyi, emekliyi, kamu
çalışanını, şehit ailesini, gazileri sosyal
dayanışma kapsamına alarak yardıma muhtaç edip ve oy
hanenize yazmak için çalışıyorsunuz. Vatandaşı
gırtlağına kadar borca batırdınız. Borcu olmayan
kendi yandaşınız,
ranttan nemalanan 3-5
milyon kişi hariç bir vatandaş var mı? Hem muhtaç
sayısını arttırmak hem de vatandaşı
borçlandırarak kendinize bağlamak için çalışıyorsunuz.
Zaten size bağlanan herkes de yanıyor. İşte astsubaylar,
birçok telefon aldık, mail alıyoruz. Çoğu size oy vermiş,
şimdi de subaylara zam, astsubaylara yerinde sayın komutunu
vermişsiniz.
Sağlık
alanında da zaten özelleştirmeye koşar adımla gidiyorsunuz.
Kamu Hastaneleri Birliği, peşine Kamu Özel Ortaklığı
ve peşine özelleştirme gelecek. Zaten Kamu Özel
Ortaklığı gerçekleşirse Türkiye'nin
sağlığı yirmi beş ile kırk dokuz
yıllığına özelleşmiş olacak. Ve
Sağlıkta Dönüşüm Projenizle sağlık
çalışanlarını öldürdünüz. Burada Doktor Ersin Arslan,
Doktor Melike Erdim ve Doktor Mustafa Bilgiçi saygılarımla
anıyorum. Ve sağlıkta 3-5 kişi yandaşınıza
çekeceğiniz korkunç rantların peşine düştünüz.
Sayın Başbakan
yine göbekten hemen meseleye girdi, Adalet Bakanı da yine kurtarmaya
çalışıyor Sayın Başbakanı. Adalet Bakanı
Kuvvetler ayrılığına biz saygı duyuyoruz. diyor.
Sayın Başbakan doğrudan doğruya kuvvetler
ayrılığının olmaması gerektiğini, tek
başına olması gerektiğini söylüyor ve tepeden bunu
anlatıyor. Biz milletin menfaatlerini düşünüyoruz. diyor ama
milletin menfaatlerini düşündüğü falan yok.
Oysa, kendi 12
Eylülünüzde dizayn ettiğiniz yargı bile milletin asıl menfaatini
düşünerek objektif karar vermiş, Danıştay 13. Dairesi Kamu
Özel Ortaklığı ile ilgili olarak yapılan ihaleleri durdurmuştur
hastaneler için. Bunun milletin menfaatine uygun olmadığını
söyledi. İngiltere, İskoçya, Kanada ve diğer birçok ülke bu
yöntemle yapılan uygulamalardan vazgeçerken biz hâlen devam ediyoruz.
Örneğin Erzurum Bölge Hastanesi 1.200 yataklı, 193 milyon 270 bin
liraya devlet kendisi yaptırmış. Ama biz Kamu Özel
Ortaklığı ile yaptığımız zaman, örneğin
Kayserinin yıllık kirası 137,73 milyon, Ankara Etlik 319
milyon, Ankara Bilkent 285 milyona mal olacak.
Bu yıllık kira yani akıl var, mantık var. Nasıl
oluyor, kâr oluyor, anlamıyoruz. 2-3 yıllık kirayla bu hastaneler zaten yapılabilir. Ama biz
25 ilâ 49 yıllığına
buraları kiraya veriyoruz, sağlığımızı
özelleştiriyoruz. Yandaşlara da ayrıca eski hastanelerin
yerlerini de AVM yapmaları için hediye olarak vereceğiz. Bunun neresi
milletin menfaatine anlamıyoruz tabii. Tabii bundan sonra alınacak
farklar, bir de alan firmalara müşteri garantisinin verilmesi, ihale
yasasının dışına itilmesi, Devlet Harçlar Kanunu
uyarınca alınan harçlardan istisna tutulması, alınacak
dış finansmanlara Hazine Müsteşarlığı tarafından
güvence getirilmesi -ki Çalışma Bakanlığı buna
karşı çıktı, inşallah bu projeye de karşı
çıkar- kira
artışlarını en üstte tutmanız, eczane başta olmak
üzere tüm yardımcı tıbbi hizmetleri o firmaya vermeniz, SSK
hastanelerinin kapatılmasıyla birlikte -çok övündüğünüz- herkese
her hastanenin yolunun açılması, önce ücretsiz sonra yavaş
yavaş farkların artması, Kamu Hastaneleri Birliklerinin
kurulmasıyı birlikte atamış olduğunuz CEO'ların
yönetime başlaması, en son Kamu Özel Ortaklığı ile
ilgili verdiğiniz yasa tasarısı, bununla birlikte
sağlığın özelleştirilmesi gerçekleşmiş
olacak. Amacınız üzüm yemek değil aslında, halkı
dövmek. Halkımız artık şunu iyi anlasın ki:
Sağlıkta şimdiye kadar yapılan tüm uygulamalar IMF ve Dünya
Bankasına vermiş olduğunuz sözün reklam tarafıydı.
Bundan sonra asıl kötü taraf görünmeye başlayacak.
Gözünüzde halk
olmadığı için sözde Ücretsiz sağlık hizmeti
vereceğiz. diye çıktığınız yolda sona geldiniz.
Artık, sağlık, parası olana verilecek; parası olmayana
ise artık Zincirlikuyu Mezarlığı adres gösterilecek. Zaten
sizin amacınız fakirliği yok etmek değil, fakiri yok etmek.
Çalışan emekli olmadan ölsün diyorsunuz, işsizler bunalıma
girip intihar etsin diyorsunuz, intihar ederken de cinnet geçirip ailesini de
yok etsin diyorsunuz, sağlık çalışanları öldürülsün,
Alo 184 SABİM ile baskı yaparak intihara zorlansın,
öğretmenler intihar etsin, Mehmetçiği kelle olarak gören zihniyet ile
şehit olarak gelsinler, Uludere
olayı gibi vatandaşların üzerine bomba atarak
vatandaşlarımız katledilsin, yılda 1.600'den fazla
işçi iş kazasından ölsün, asgari ücretli taşeron
işçileri çığ gibi büyürken, aldıkları açlık
sınırı altındaki ücretle ölsünler.
Tarıma destekleme
diye vereceğiniz para ile sosyal yardımlaşmaya
ayırdığınız para aynı miktarda yani buna
diyorsunuz ki: Hiçbir iş yapmayın, aynı şekilde biz size
yardım eder oylarınızı alırız. Tarım ve
hayvancılık bitme noktasına geldi, et fiyatları çok
düşük, kesime talep bitmiş, kaba yem yok, çok pahalı, saman
1.000 lira, inek 1.000 lira. Kurulan bütün işletmeler
kapatılıyor, iflas ettiler. Ziraat Bankasında Sıfır
faizle erteledik. dediğiniz borçlar aslında hiç de sıfır
faizle ertelenmedi. Bunlardan banka yüzde 5 faiz alıyor, yüzde 3 de harç
alıyor, yüzde 8'e geliyor. Ertelenen borçlardan dolayı destekleme
verdiğiniz tarımcılardan da yüzde 40ını kesiyorsunuz,
yüzde 60'ını ödüyorsunuz. Bir de bunları zaten ödemiyorsunuz,
parça parça ödüyorsunuz.
Vatandaşın
hepsi birbirlerine borçlu zaten, pancar ekimi çok düşük, mazot
pahalı, gübre pahalı. Zaten ekim de yapmıyorlar. Sulama
yapamadıkları için, sulama çok pahalı olduğu için gübre
atamıyorlar, iyi bakım yapamadıkları için yüzde 20yle 30
oranında üründe düşme var. Organik tarımdaki destekleri
düşürdünüz, diğer destekleri de düşüreceksiniz herhâlde.
Eğitimde yapmak
istediğiniz kindar gençlik hayalleri ile öyle bir zamana gelindi ki
artık ortaokul çocuğu bile öğretmenini öldürebiliyor.
Uyuşturucu kullanımında pik yaptınız. O çok
övündüğünüz ve çok iyi olduğunuzu iddia ettiğiniz ekonomiden
dolayı fuhuş 2002'ye göre 4 kat arttı, çocuk istismarları
da son on yılda 2 kat arttı, müstehcenlik 3 kat arttı,
kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 arttı.
Ahmet Bey burada
kızacak ama ben de bir şiir okuyacağım:
Orhan Veli demiş ki:
"Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük, kimimiz nutuk
söyledik." Tabii, biz bunun nereye gittiğini anladık. Ama bir de
demiş ki: "Cep delik, cepken delik/ Kol delik, mintan delik/ Yen
delik, kaftan delik/ Kevgir misin be kardeşlik?"
Bir de Yunus Emre bir
şey söylemiş: "Emeksiz zengin olanın/ Kitapsız bilgin
olanın/ Sermayesi din olanın/ Rehberi şeytan
olmuştur."
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası grupları adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Günal,
buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
EŞREF TAŞ
(Bingöl) Bunların hepsini okuyacak mısın? Hayırdır
Mehmet Ağabey ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Hepsini okumayacağım, az sonra onun ne olduğunu
söyleyeceğim ama önce birkaç tespit yapmak istiyorum. Onun için,
beklesinler biraz, az sonra,
reklamlardan sonra.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoksa,
Sayıştay raporları mı geldi?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda bir madde sonra bütçe
görüşmelerinin maddeler kısmı ve kesin hesabı bitmiş
olacak, yarınki genel görüşmeler dışında bitiriyoruz.
Tabii, maalesef, burada,
milletin gerçek gündemini değil, lüzumsuz siyasi tartışmalarla,
sanal gündemlerle bizi oyaladınız, vakit geçti. Bu bütçe
görüşmelerini, baştan söylemiştik, bütün tahsis edilen
paraların nereye harcandığı ve bundan sonraki bütçenin
nerelerde kullanılması gerektiği, tahsis edilen kaynaklara
kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi
gerekiyordu ve kayıkçı kavgalarıyla, burada, sanal gündemlerle,
maalesef, milleti oyaladık.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, hep, yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı bir
muhalefet anlayışından yana olduk. Burada,
arkadaşlarımız, hem tespitlerini yaptılar hem de
önerilerimizi sunduk. Hâlen de, bu önerilerle Gelin bırakın, bu
sanal gündemlerle uğraşmayın. dedik, ama maalesef bu geçti.
Bir taraftan, tabii bunu
bile çok görmeye başladınız gibi geliyor. Sayın
Başbakan kuvvetler ayrılığından şikâyet ediyor;
küçücük, böyle, muhalefetin bu kadarlık sesine bile tahammül yok gibi veya
yargı sizin aleyhinize karar aldığı zaman, Vallahi, bu
kuvvetler ayrılığı iyi değil. diyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Mehmet Bey, o kadar konuşuyorsunuz
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Öbür taraftan, Sayın Arınç, hâlen daha, bırakmış bu
işleri -hükûmet işlerini- dağa çıkmaktan, ağlamaktan,
işte empati yapmaktan bahsediyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Dağa çıksın, dağa,
Arınç dağa çıksın!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Ona çıksın dedik artık, çıkarsa mahzuru yok, Biz de
rahatlamış oluruz. dedik.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Hangi dağa çıkacak, onu tespit edemiyor.
MUHARREM VARLI (Adana)
Geç kalmadı, çıksın.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Ama benim asıl söylemek istediğim o değil. Değerli
arkadaşlar, burada, sanal gündemle vakit geçiyor.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Türkiyede dağ tükenmez, Oğuzda er tükenmez.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Dağda Arınçı anma günleri yapılıyor!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Araya, gelmiş, şimdi, bakın, başka bir kanun
tasarısı görüşeceğiz diyoruz, gecikiyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Çıkmayla dağ tükenmez. Arınçı dağlara bekliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Maalesef, gelin, burada gerekli reformları yapalım, ekonomik, sosyal
ne varsa onları yapalım; sanal çekişmelerle, burada,
kayıkçı kavgasıyla vakit kaybetmeyelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Spil Dağına bir çıksın da görelim bakalım!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Şimdi, hep dedik ki
Bakın, Bunlar nedir? dediniz. Biz, size,
başından beri -burada arkadaşlarımız da tespit
yaptı, sayın genel başkanlar konuşurken Sayın Genel Başkanımız
da söyledi- bu vergi adaletsizliğinin sonucunu söyledik. Burada Tutmayan
hedeflerin, gelir ve büyüme hedeflerinin, vergi hedeflerinin tutmaması
sonucunda dar gelirliler sıkıntıya düşüyor. dedik ve Bunun
yükünü insanlar çekiyor. dedik.
Şimdi, önümde, merak
ettiğiniz dosyalar bugün Grup Başkanlığımızı
ziyaret eden TÜRK HARB-İŞ Sendikasının bize emaneten
Sayın Bakana sunulmak üzere...
Sayın Bakana
sunabilirsek, arada arkadaşlarımız müsaade ederlerse, çünkü
doğrudan kendisine sunulmak için gönderilmiş. Şimdi, burada ben
size kısaca özetleyeyim ne olduğunu ama bu arada Sayın
Bakanı görebilirsem, bir şey, kendisinin ifade ettiği
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın milletvekili!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Sayın Bakanım, arkadaşlarımız bir şey soruyordur,
saygı duyuyorum ama deminki söylediğiniz, doğrudan sizin
söylediğinizle ilgili olduğu için hem de size hitaben gönderilen
dilekçeler var.
Bir tanesini söyleyeyim,
esefle karşıladım. Az önce ben size rezervi sordum ama siz öyle
bir şey söylediniz ki, Bizim 119 milyar paramız var, hatta üstüne
alacağımız var. dediniz. Yani, bu 119 milyar dolar
kullanılabilir durumda mı, bunun ne kadarını hemen
kullanabiliyorsun, bu sizin varlık olarak cebinizde
harcayacağınız bir para mı, neyle aldınız, kaç
para bunun maliyeti var, yüzde kaç faiz vererek bu dövizleri
topladınız, bir sürü unsuru var bunun. Sadece on yılda sanki hiç
para ödemedik, hiç borç ödemedik gibi
500 milyar TL faiz ödemeniz var
topladığınız zaman, 50 milyar dolarında iniyor
çıkıyor; 49, 50, 53 gidiyor. Peki bunları saymayacak
mıyız? Bunlar nereye gitti? Bu anapara ödemesi şu anda siz onu
söylüyorsunuz ama Sayın Bakan, sadece kısa vadeli borç 100 milyar.
Yani ödediğiniz anda gidiyor, bir şey yok, uzun vadelileri
söylemiyorum ödememiz gereken. Özel sektörün 212,5 milyarını neyle
ödeyeceksiniz? Yani o sizin borcunuz değil ama hangi dövizle ödeyeceksiniz
eğer döviz rezervimiz yoksa? Ben bunu çok
yadırgadığımı söylemek istiyorum. Milleti aldatmaktan
vazgeçelim, neyse söyleyelim, çözelim dedik.
Şimdi, Sayın Bakanım,
TÜRK HARB-İŞ Sendikasının bütün çalışanları,
bu söylediğimiz anlamda, vergi adaletsizliğiyle ilgili bir
şikâyette bulunmuşlar. Bu gelir dağılımındaki
bozulmaya yol açtığını söylüyorlar. Bu çerçevede bizim
dikkat ettiğimiz hususun canlı bir örneğini bugün arkadaşlarımız
bizlere sundular ve size sunmamızı istediler. İşçilerin
vergi yükünün giderek arttığını, yıl başında
kesilen vergi miktarıyla yıl sonundakinin neredeyse 2 misline
geldiğini söylüyor. Biz de size demiştik ki Az kazanandan az, çok
kazanandan çok alalım; adaletli vergi alalım. Kendileri de Vergi yükünde adalet
istiyoruz. diye, bu çalışanların ücretlerinden alınan
verginin belli bir limitte tutulmasını, miktar arttıkça brüt
olarak yukarı doğru artırılmamasını istiyorlar.
Ben, bu emaneti Grup
Başkanlığımız adına sizlere vermek üzere
aldım ve burada, arkadaşlarımın huzurunda tekraren,
onların adına, vergi adaletsizliğini giderelim -siz de
diyorsunuz çalışıyoruz diye- adil bir vergi düzeni, vergi
sistemi tesis edelim diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şimdi de Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Mehmet Metiner.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demin bu kürsüde, ben, şiddetin her türüne ilkeli bir
biçimde karşı çıkmak gerektiğini söyledim. Devlet şiddetine
de, PKK şiddetine de eşit ölçekte karşı
çıkanların ancak ilkeli olabileceklerini söyledim ve ben PKKyı
eleştirdim. Konuşmamın bütünü elimde, hiç kimseye bir tek
hakaret yok. PKKnın şiddet politikalarını
eleştiriyorum, PKKnın yarattığı Uludereleri
eleştiriyorum, PKKnın terörünü eleştiriyorum ama birileri kalkıp
diyor ki: Siz, burada bize hakaret ediyorsunuz. Ben sadece, devletin
şiddetini diline dolayanların PKKnın şiddetine niye boyun
eğdiğini sorguluyorum; bu soruyu soruyorum. Kimin yüreği
yetiyorsa bu sorunun cevabını versin.
SIRRI SAKIK (Muş)
Baasçı ne demek? Faşist ne demek?
MEHMET METİNER
(Devamla) - Şahsiyat yaparak, polemik yaparak kimse hiçbir gerçeğin
üstünü örtemez. Ben diyorum ki: Siz, tekçi zihniyete karşı
çıktığınızı söylüyorsunuz; işte, ulu önder
olarak kabul ettiğiniz Öcalanın söyledikleri diyorum. Tekçi
zihniyete karşıysanız, buyurun, ona karşı
çıktığınızı da söyleyin. O zaman ben sizin ilkeli
olduğunuza inanayım. Ben bir zihniyet eleştirisi yapıyorum,
şiddetin her türüne ilkeli bir biçimde karşı çıkmak
gerektiğini söylüyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, HADEP süreciyle ilgili bir şey söylemem gerekiyor.
Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi adlı kitabımda
ayrıntılarıyla anlattım, merak edenler oradan
okuyabilirler. HADEPe nasıl ısrarla
çağırdıklarını herkesten önce burada konuşan hatip
bilir. Kendim gitmiş değilim, Öcalan yakalanmıştı,
silahlı güçlerini sınır dışına çekmişti,
Türkiyenin partisi olmak istiyoruz. demişlerdi. Etnik milliyetçilikten
ve siyasal bölücülükten arınmış bir Türkiye partisi olmak
istiyoruz. demişlerdi. Biz de Türkiyenin toplumsal
barışına katkı sağlamak adına yapılan bu
ısrarlı çağrıya Evet. dedik. Evet, bu, günahsa günah
arkadaşlar. Size güvenmekle hata etmişiz meğer, siyaseten hata
etmişiz meğer. Olayı anlatırken insan dürüst anlatır.
O süreçte sizin de hangi nedenle partiye
alınmadığınızı burada anlatacak değilim, bu
tür dedikodularla uğraşmam. Söyleyecek sözü olan insanlar, fikre
fikirle karşılık verir. Yüreğiniz yetiyorsa söylediklerim
ortada, buyurun söylediklerim üzerinden tartışalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başbakana dediklerini bir hatırlatsana, Başbakana.
MEHMET METİNER
(Devamla) - O günkü HADEPte neyi savunuyorduk arkadaşlar? O günkü
HADEPte genel başkanın konuşma metnini kaleme alan kişiyim
ben. O günkü HADEP, şunları savunuyordu: Tek devlet, ortak vatan,
tek vatan, tek bayrak, tek resmî dil. diyordu. Bugün de aynı şeyleri
söylüyorum arkadaşlar. O gün HADEPte neyi savunuyor idiysem bugün de
aynı şeyleri savunuyorum ama bugün BDP Grubunun durduğu yer, dün
HADEPin durduğu yer değildir. Bunun ayrıntısını
burada anlatmanın yeri yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) Vay, HADEPlilere bak!
MEHMET METİNER
(Devamla) - Ama bir şey daha söyleyeceğim: Başbakanı tek
millet üzerinden suçlayanlar
Ki bizim millet tarifimizde etnik milliyetçilik
yoktur, etnik aidiyetler üzerinden kurgulanan millet tarifimiz de, ulus
tarifimiz de yoktur.
Şimdi ben
aktarıyorum, Abdullah Öcalan diyor ki: Biz, farklı ırklardan
müteşekkil bir Türkiye ulusuyuz, tek ulus. diyor.
Karşıysanız, yüreğiniz yetiyorsa, tekçi zihniyete
karşıysanız Abdullah Öcalanın söylediklerine de
karşı çıkınız. Söylediğim şey bu. Burada
hakaret aramanın
Yani hiçbir alakası yok.
Bir şey daha
söyleyeceğim: Kürt faşizmine, Kürt Baasçılığına
birlikte karşı çıkalım diyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Faşizm nedir? Baasçılık nedir?
MEHMET METİNER
(Devamla) - Ne var bunda? Ne var bunda? PKKnın bölgede
uyguladığı şiddet politikalarının faşizmden
başka bir anlamı var mı? İnsanların bölgede seyahat
özgürlüğü yoksa, örgütlenme özgürlüğü yoksa, dün JİTEMin
yaptığının aynısını PKK bugün yapıyorsa
bu, faşizmin dik âlâsı değil de nedir arkadaşlar? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yüreğiniz yetiyorsa,
PKKnın faşizmine de, PKKnın Baasçılığına
da karşı çıkarsınız ama siz de kendinizi PKKyla
özdeşleştirip Baascı olduğunuza inanıyorsanız bu,
sizin sorununuz arkadaşlar.
Şunu söylüyorum ben:
Türklük üzerinden ulus inşa etmek, makbul Türk yaratmak için, herkesi
Türkleştirmek için bir proje yürütmek ne kadar ırkçılıksa,
makbul Kürt yaratmak, Kürtlük üzerinden bir ulus inşasına yönelmek de
aynı ırkçılığın ifadesidir diyorum ve her türlü
ırkçılığa karşı olduğumu söylüyorum. Hakaret
bunun neresinde? Ben Kürt halkının tıpkı bu coğrafyada
yaşayan başka halklar gibi, Kürt
vatandaşlarımızın tıpkı başka
vatandaşlar gibi temel hak ve özgürlüklerde eşit vatandaş olarak
yaşamaları gerektiğini söylüyorum. AK PARTİ olarak da biz
hiç kimsenin diline, ırkına, mezhebine, rengine bakmadan herkesin hür
ve eşit vatandaş olarak yaşayacağı demokratik bir
cumhuriyet için mücadele veriyoruz.
Şimdi Ergenekon
meselesine geliyorum arkadaşlar
Ha, Öcalanın bir sözünü daha
aktarayım, bilesiniz diye.
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) İyice bir reklamını yaptın.
MEHMET METİNER (Devamla)
Ne mutlu Türküm diyene! sözüne şu açıklamayı getiriyor,
diyor ki: Burada kastedilen, etnik milliyetçilik değildir; burada
kastedilen, kültürel milliyetçiliktir ve eğer içi iyi doldurulursa Türk
vatandaşlığı tanımına karşı
çıkmayız. MHP ve CHPli arkadaşlardan alkış
bekliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz
lafı söyleyene bakıyoruz biraz, alkışlamadan önce. Lafa
değil de biraz söyleyene bakmak lazım.
MEHMET METİNER
(Devamla) Ama burada çıkan BDPli hatipler, Türk
vatandaşlığı tarifine karşı çıkıyorlar.
İlke bunun neresinde, samimiyet bunun neresinde Allah aşkına?
Ergenekon meselesine
geliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
kadar kolay değil senin bizden alkış alman.
MEHMET METİNER
(Devamla) Ergenekon meselesine geliyorum arkadaşlar. Ergenekon meselesinde
gene Öcalanın söylediği şey şudur
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Günde 5 vakit Atatürke laf ediyorsun, İnönüye laf ediyorsun, Cumhuriyet
Halk Partisine laf ediyorsun, bir de alkış bekliyorsun. Neyine senin
alkış? Çok beklersin sen bizden alkışı, çok beklersin.
BAŞKAN Sayın
Özel, lütfen dinler misiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Seni şakşaklayanlar çıkar ama biz, onlardan olmayız!
BAŞKAN Sayın
Özel, lütfen, lütfen
MEHMET METİNER
(Devamla) Öcalan diyor ki: AK PARTİ, kendi muhaliflerini sindirmek için
herkesi Silivriye tıktı, Kürt meselesinde çözüm isteyenleri
Silivriye tıktı. Ergenekon davasına bu anlayış
temelinde arka çıkıyor. Bunu eleştiriyorum ben. Ergenekonun
nasıl bir dava olduğunu, bölgedeki faili meçhuller
edebiyatını yapanlar bilmiyorlarsa, Öcalanın bu sözlerinin ne
anlama geldiğini bilmiyorlarsa bir daha kendilerine hatırlatmama
gerek yok!
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Amma Öcalan propagandası yaptın be!
MEHMET METİNER
(Devamla) Faili meçhullerle adı anılanların pek çoğu,
bugün Silivride ama Öcalan kalkıp Kürt meselesinde çözüm isteyenleri
Başbakan Silivriye tıktı. diyor. Sevsinler sizin
Ergenekonculuğunuzu!
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Senin referansın Öcalan mı ya! Senin
meşrulaştırmak istediğin Öcalan mı?
MEHMET METİNER
(Devamla) Bu, Kürtlük davası değildir; bu, başka bir
davadır. PKK, Kürtler adına bir talepte bulunmuyor. PKK, Kürtlerin
yoğun yaşadığı bölgede ideolojik bir iktidar talebinde
bulunuyor. Demokratik özerklik denilen şey, PKKnın ideolojik iktidarıdır.
Siz PKKya, kendisinin iktidarda olmayacağı bağımsız
bir Kürdistan bile verseniz asla razı olmaz arkadaşlar. Onun için,
PKK sorunuyla Kürt sorununu birbirinden ayırıyoruz. Kürt vatandaşlarımızın
her türlü haklarını sonuna kadar vereceğiz ama PKKnın
şiddetine de bölge halkını teslim etmeyeceğiz
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Senin verdiğin hakkı istemiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş)
Siz kimsiniz!
MEHMET METİNER
(Devamla) Ben bir şey daha söyleyeceğim. Bu kürsüde Dersim
İsyanını diline dolayan, Şeyh Sait
İsyanını diline dolayanlara Öcalanın bir sözünü ithaf
ediyorum. (CHP sıralarından Ooo! sesleri) Atatürk, demokrasiye
geçmek istiyordu ama İngilizler, Şeyh Saiti ve Seyit
Rızayı kullanarak Atatürkün demokrasiye geçişini
engellediler. diyor. Şeyh Saiti, Seyit Rızayı, Şeyh Sait
İsyanıyla Dersim İsyanını İngiliz iş
birlikçiliği olarak suçlayan Öcalanın kendisidir ama burada birileri
kalkıp Şeyh Sait edebiyatı yapıyor, Dersim edebiyatı
yapıyorsa bunun ilkeyle, samimiyetle bir alakası yok. İstismara
gerek yok.
PKKnın
yarattığı Uludere meselesine bir cümleyle değineyim.
Kendileri de çok iyi biliyorlar, Uludere, bizim yüreğimizde kanayan bir
yaradır. Faillerini ortaya çıkartacak, hesabını da
soracağız. Bugüne kadar hiçbir şeyin üstünü örtmedik ama PKK,
kundaktaki Kürt bebelerini öldürdüğünde -ben soruyorum- niçin tek
kelimeyle eleştiri getirmiyorsunuz? Niçin getirmiyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Yüzleri kızarır, yüzleri.
MEHMET METİNER
(Devamla) - Kendiniz için sınırsız demokrasi isteyeceksiniz ama
başkalarının özgürlüklerini tahdit eden, silahlarıyla
susturmaya çalışan PKKya karşı çıkıp tek kelime
etmeyeceksiniz. Burada PKKnın despotik, totaliter, baskıcı, Stalinist
yöntemini, anlayışını eleştirdiğimiz zaman da
kendinize yapılmış hakaret olarak kabul edeceksiniz.
Demokrasi ve özgürlük,
asıl, başkası için istendiğinde anlam ifade eder. Sen bu
kürsüde her şeyi konuşabileceksin ama bölgede bir AK PARTİli
milletvekili, bir AK PARTİli belediye başkanı, bir AK
PARTİli il başkanı örgütlenme hakkını kullanamayacak.
MUHARREM VARLI (Adana)
On seneden beri kim iktidar?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İktidar kim? İçişleri Bakanı kimden?
MEHMET METİNER
(Devamla) - PKKnın silahlarıyla dizayn etmek istediği bir
şiddet politikasına karşıyız arkadaşlar. Kimse
bizim adımıza öldürmesin.
Ben de Kürtüm.
Sırrı Sakık gibilerden bin kere daha Kürtüm ama Sırrı
Sakık Kürtse ben Kürt olmamayı tercih ediyorum arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bir Kürt, asla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER
(Devamla)
evini açtığı bir insana Ben sana evimi
açtım. demez.
BAŞKAN
Teşekkürler. Sayın Metiner, teşekkürler, süreniz tamam.
MEHMET METİNER
(Devamla) - Biz de evimizi açtık, biz de yüreğimizi açtık ama
siyaseten kendilerine güvenmekle hata etmişiz. Siyasi bir hataydı.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, Sayın Hatip grubumuza
ilişkin hakaretlerde bulunmuştur, sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Lütfen yeni
bir sataşmaya meydan vermeden ve hakaret etmeden
karşılıklı. Lütfen.
Buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce konuşma
yapan Sayın Hatip, ilkelilikten bahsetti, İnsanda biraz ilke olur.
dedi. Aslında siz muhatap alınmayacak kadar ilkesiz bir
insansınız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Siz ilkesizsiniz. Hakaret etmeden konuşun!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Siz bu partide genel başkan
yardımcılığı yaptınız, siz HADEP döneminde
genel başkan yardımcılığı yaptınız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Öcalanın askerliğini yapmak kolay.
PERVİN BULDAN
(Devamla) Biz, HADEP döneminde de tek devlet. diyorduk
MEHMET METİNER
(Adıyaman) PKKnın silahına güvenerek siyaset yapmak kolay.
PERVİN BULDAN
(Devamla) -
bugün de tek devlet. diyoruz ama biz HADEP döneminde de tek
millet demedik, bugün de tek millet demiyoruz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Öcalan tek ulus diyor.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Biz tek bayrak diyorduk, şimdi de tek bayrak
diyoruz ama
BAŞKAN Sayın
Metiner, dinleyelim
PERVİN BULDAN
(Devamla) -
tek dil demedik, şimdi de tek dil demiyoruz.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan, hatibin
konuşmasına engel oluyor.
BAŞKAN Dinleyelim
efendim.
Tamam, siz de oturun.
PERVİN BULDAN
(Devamla) Tek dil demiyoruz.
Siz de eğer biraz
ilke olsaydı, şu anda o sıralarda değil bu sıralarda
otururdunuz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Allah korusun
Allah korusun
Size güvenmekle bir kere hata
yaptım. Allah korusun
BAŞKAN Lütfen
dinleyelim
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Bizim mücadelemiz o kadar onurlu bir mücadeledir ki siz bu
mücadeleyi anlamayacak kadar ilkesiz bir insansınız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) İlkesiz sizsiniz!
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Siz, Sayın Öcalana da hakaret ettiniz. Sayın Öcalana da
hakaret ettiniz.
Sayın Öcalan,
şu anda 3,5 milyon insanın Benim irademdir. dediği bir
insandır.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen de Başbakana hakaret ediyorsun!
SIRRI SAKIK (Muş)
Hiç kimse Başbakana hakaret etmedi.
BAŞKAN Sayın
Metiner, dinleyelim.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Ve o imzalar, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altındadır. Bunu hatırlatmak istiyorum size.
Geçmişini inkâr eden
ilkesiz bir insansınız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Benim geçmişim İslamcı bir geçmiş!
PERVİN BULDAN
(Devamla) Siz, hakaret ettiğiniz Kürt halkının ekmeğini
yediniz, suyunu içtiniz.
HARUN KARACA
(İstanbul) Kürt halkını siz temsil etmiyorsunuz.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - O yediğiniz her bir lokma, içtiğiniz her bir yudum su
size zehir zıkkım olsun diyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) siz dibine kadar Baasçısınız!
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2013 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/698) (S.Sayısı: 361) (Devam)
2.- 2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/649, 3/1003) (S.Sayısı: 362) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi şahısları adına Mustafa Şahin, Malatya
Milletvekili.
Sayın Şahin,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, bütçenin son
gününe geldik. Herhâlde, yorgunluktan olacak,
arkadaşlarımızın tansiyonlarının epeyce yüksek
olduğunu görmekteyiz. Hazım noktasında sanırım,
herhâlde, bir tabibe ihtiyacımız var, herkesin aynı dozda.
Özellikle AK PARTİ
iktidarları olarak onuncu yılımızdayız, 11inci
bütçeyi yapmaktayız. Bugüne kadar yapmış
olduklarımızı ben tek tek sıralayacak değilim, konuşmacı
arkadaşlarımız genelde bunun üzerinde geniş ve detaylı
bir şekilde durdular. Ancak biz iktidara gelmiş olduğumuz günden
itibaren, yine, hazmedemeyen o derin güçlerin, kirli ellerin AK PARTİnin
önünü kesmek için ellerinden gelen bütün melanetleri göstermelerine rağmen,
ekonomik durumumuzu hiçbir zaman için zedelemeden en iyi bir noktaya
taşımanın gayreti içerisinde olduk.
Elbette ki bu
gayretlerimiz neticesinde halkımızın bize olan teveccühü bugüne
kadar hep artarak devam etti ise, bu, tabii ki, derin güçlerle beraber onlara
yaltakçılık eden, onlara destek veren bazı mihrakları da
tamamen bu konuda kışkırtmakta, rahatsız etmekte. Ama biz
kim ne derse desin elimizden geldiğince halkımızın ve
haklının yanında hizmet vermeye, üretmeye devam edeceğiz.
Biliyorsunuz, biz
geldikten hemen sonra, bununla beraber, Ayığışı,
Sarıkız, Eldiven, Balyozdur, Ergenekondur, bilmem ne menemdir,
onlarca darbe girişimi olmasına rağmen, Allaha hamdolsun dik
durmasını bilen bir iktidarımız var, dik duran bir genel
başkanımız var ve arkamızda aslanlar gibi duran bir yüce
halkımız vardı. Elbette ki bununla beraber, 27 Nisan e-muhtırasını
ne yaptık? Akamete uğrattık. Bununla beraber, bugün eğer o
günkü zihniyetin bugünkü uzantıları hâlâ onları savunacak
düzeye, 28 Şubatın artıklarını savunacak bir noktaya
geliyorlarsa bunu biz yine yüce halkımızın vicdanlarına
havale ediyoruz. Özellikle 28 Şubatın bu ülkeye 300 milyar dolardan
daha fazla zarar verdiğini bilmekteyiz. Ayrıca, e-muhtırayla
beraber yine yıllık faiz noktasında bu milletin üzerine
getirilen yük, 2 milyar dolardan daha fazladır.
Bununla beraber, biz yine
Yolumuza devam. demişiz. Müteahhitlik hizmetlerinde Çinden sonra
dünyada 2nciliği yakalamışız. Küresel krizlere rağmen
yine 4 milyondan fazla insanımızı istihdam etmişiz.
Enflasyon noktasında, almış olduğumuz çıtayı, ta
yüzde 6,5lar seviyesine indirmişiz. Vergi gelirlerinin yüzde 86dan daha
fazlası faize giderken ancak biz ne yapmışız? Bunlarla da
ilgili güzel gelişmeler yapmışız. Bugüne kadar
yapmış olduğumuz şeyler yüzde 17ler düzeyine
düşmekte. Yine 3Yyle alakalı; yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla
mücadele noktasında yapmış olduğumuz çalışmalar
yine halkımızın takdirine şayan bir şekilde
seyretmekte. Ben bunların tümünü, sanayide, IMFye olan borçlarda, Merkez
Bankasında yapılan çalışmaları yine halkımızın
biz her zaman için teveccühüne sunduk.
4+4+4lük eğitim
sistemi ile yapmış olduğumuz çalışmalar
Bugüne kadar
inançlı insanların önü hep kesilmeye çalışıldı
ama maalesef. Burada ben zamanım dar olduğu için, bir-iki şeyden
bahsetmeden geçemeyeceğim. 2/B Yasasının olduğunu
biliyorsunuz. Biz, Şeyh Edebalinin dediği gibi ecdat yadigârlarına
her zaman için hesap çıktık, bunları reddetmedik, reddimiras
yapmadık.
Bununla beraber,
iktidarda olmuş olduğumuz süre içerisinde, bundan sonra öfke size,
uysallık bize; güceniklik size, gönül almak bize; suçlamak size, katlanmak
bize; yanılgı ve hor görmek size,
hoş görmek bize; çatışmalar, uyumsuzluklar,
anlaşmazlıklar size, adalet bize; kötü göz, şom ağız,
haksız yorum size, olgun karşılamak bize; bölmek size,
bütünleştirmek bize; üşengeçlik, küçük düşürmek,
aşağılamak size, uyarmak, gayretlendirmek şekillendirmek,
imar etmek, mamur etmek bize; IMFden borç almak elbette ki size, borcu ödemek
yine bize düştü. Bununla beraber, KEY ödemelerinde, buna benzer birçok
alanlarda yapmış olduklarımız meydanda. İnsanlarımızla
alay etmek, Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan insan. demek
sizlere, elbette ki halkımızın yanında durmak,
haklının yanında durmak da bize olacak. Üstünlerin hukukunu
savunmak size, hukukun üstünlüğünü savunmak bize; darbecilere destek
sizden, bağımsız yargı karşısına çıkmak
bizden. Ne kadar gülerseniz gülün, vatandaşımız bunu çok iyi
bilmekte. Özellikle Cumhurbaşkanını elit kesime seçtirmek size
Biz,
halkımızın seçmesine, bu noktada elimizden gelen gayreti
gösterdik ve halka mal ettik.
Ayrıca
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Çiftçiye Ananı al da git. demek de size
MUSTAFA ŞAHİN
(Devamla) Onu biz demiyoruz, sizinkiler diyorlar, siz diyeceksiniz.
Evet, bizim gözümüz
göklerde. GÖKTÜRK-2lerle gökyüzüne hitap etmeye başladık. Elbette ki
bunu, yine, biz, halkımıza havale ediyoruz.
İktidarlar
vardır, şafak vaktinde doğarlar, akşam vaktinde ölürler.
Evet, yine, şair Orhan Velinin deyimiyle, bu ülke için kimlerin sadece
nutuk, attığını, kimlerin de taş üstüne taş koyduğunu,
hizmet ürettiğini milletimiz görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ŞAHİN
(Devamla) Biz, her zaman için, dün öğrettiğimiz gibi, gerçekler
elbette ki halkımızın oyuyla, duası, destekleri her zaman
için bizimle olacaktır. Her zaman olduğu gibi seçimlerde nal toplayacaksınız.
Çok teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 6ncı madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap yapacağız.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza söz veriyorum.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım Sayın Bakanım,
yaşım 46. Yirmi beş yılımı doldurdum. Beni hiçbir
işe almıyorlar. Emekli maaşım yok. Yaşa
takıldım, Çalışma Bakanına takıldım. Bana
iş vermiyorlar. Çoluk çocuğum aç. Ben ne yapacağım? Beni 46
yaşında aç mı bırakacaksınız?
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Ayıp! Ayıp!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul)
Yaşa takılanlara, sosyal güvenlik sistemini bölmeden, ona
takılmadan bu insanlara ne yapacaksınız? İş
bulamıyorum, aş bulamıyorum; bana iş verin, aş verin,
ben çalışayım. Emekli maaşım yok Sayın Bakan.
İki: Devlet Demiryolları,
şeker fabrikalarında çalışan geçici işçiler,
Sayın Bakan, doksan gün çalışıyorlar. Bu insanlar yüz
yıl çalışsa dokuz bin iş gününü yüz yılda tamamlıyorlar,
yüz yılda. Bunlar açlar. Bu insanları ya geçici işçilikten
çıkarın
Başka bir yerde iş bulamıyorlar, başka
bir yerde işe giremiyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aslanoğlu.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir dönem sizi de
milletvekili olarak Meclise gönderen Gaziantepte çiftçiler, enerji
ücretlerinin yüksekliği nedeniyle sulu tarım yapamamaktadırlar,
sulu tarım yapabilen çiftçiler de borçlarını ödeyemedikleri için
icra tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Çiftçilerimize
enerji harcamalarında destek vermeyi düşünüyor musunuz?
2nci sorum: Geçen sene 12 lira olan
kırmızı kabuklu Antep fıstığı, bu sene 8
liradır. Fıstık üreticisini desteklemeyi düşünüyor musunuz?
3üncü sorum: Güneydoğu Anadolu
Projesinin 2003 yılına kadarki fiziki gerçekleşme oranı
neydi, bu oran şimdi ne kadardır?
Bir başka soru: 2012
yılının ilk on ayında kamunun lüks makam aracı
kiralama bedelinin 114,5 milyar civarında olduğu söylenmektedir. Bu
doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Serindağ.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Hükûmetiniz, bir
sayın bakanınız bir karar verdi, okullarda forma giymemeyi
serbest hâle bıraktı ama okul önlüğü üreten onlarca firma, çok
büyük bir mağduriyet altında kaldı. Serbest rekabettir, piyasa
koşulları. deyip bu insanlarımızın zararını
görmezlikten mi geleceksiniz, yoksa bir tedbiriniz olacak mı?
2nci sorum: Muhtarlar, kamu görevlisi
olarak seçilmiş kişiler. Tüm kamu görevlileri milletvekilleri dâhil,
belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri dâhil- bunlar,
yaptıkları görevin maliyetini devletten alırlar yani telefon
ücretleri, elektrik, su ücretleri, büro giderleri devlet tarafından
karşılanır. Muhtarların zaten maaşları
noktasında sıkıntı var. Bu giderlerini
karşılamayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Şandır, teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sırasını bana devretti Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Merkez
Bankası döviz rezervleri hangi ülkelerde, yüzde kaç faiz oranlarıyla
tutulmaktadır? Birçok insan ve belki Sayın Başbakan da dâhil,
Merkez Bankası döviz rezervlerini, herhâlde, Türkiyede Merkez
Bankasının kasasında falan zannediyor, bu açıklamalar da
çok kafa karıştırıyor.
İki: Ülkemizin
borçlanma faiz oranları nedir ve bu iki tablo birbiriyle
karşılaştırıldığında, eğer Merkez
Bankasının döviz rezervleri -şayet- kullanılabilir ise
bizim -o zaman- bu rezervleri bozdurarak borçlarımızı ödememiz,
ülkemizin daha kârına değil mi, daha fizibil değil mi? Öyleyse,
bunu niye düşünmüyorsunuz? Neden halkı kandırıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, teşekkürler.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, Özelleştirme İdaresi tarafından, 31/12/2010
tarihine kadar hisse devir işlemleri gerçekleştirilen 9 elektrik
dağıtım şirketine ilişkin hisse satış
sözleşmesinde: Alıcı, işletme hakkı devir
sözleşmesinden doğan bütün yükümlülükleri, şirketin,
zamanında ve gereği gibi yerine getireceğini kabul, taahhüt ve
garanti eder. -madde 9/1de- denmesine rağmen, tüketici ya da abone
faturalarına 9 dağıtım şirketince vatandaştan
alınmakta ve tahsil edilmekte olan yaklaşık 1 milyar 80 milyon
işletme devir hakkı bedelinin, niçin tahsil edilmediğini sormak
istiyorum.
Yine, Sayın Bakan,
Türkiyenin 2011 yılından 2012 yılına devreden özel sektör
ve IMF dışındaki toplam dış borcu nedir? Bakın,
özel sektör ve IMF dışındaki toplam dış borcu nedir,
2013 yılında ne kadar daha borçlanmayı düşünüyorsunuz?
Türkiyenin dış borcu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2011-2012
yıllarında dünyada en fazla savunma harcaması yapan ülkeler
arasında Türkiye kaçıncı sıradadır?
Soru 2: Dünyada en çok
silah ihracatı yapan ülkeler arasında Türkiye kaçıncı
sıradadır? Dünyada en çok silah ithalatı yapan ülkeler
arasında Türkiye kaçıncı sıradadır? En fazla savunma
harcaması yapan NATO ülkeleri arasında Türkiye kaçıncı
sıradadır? Türkiyenin savunma harcamalarında, gelirine göre
savunma ve güvenlik harcamaları oranı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Bakanım,
buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Sayın Aslanoğlunun çizdiği dramatik
durum
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Gerçek Sayın Bakanım, gerçek.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Tamam, gerçek, travma gerçek de olabilir yani
bir dram, gerçek de olabilir.
Şimdi, konu şu
değerli arkadaşlar, yani bir yandan tabii ki, hakikaten, belli bir
yaştan sonra iş bulmanın zorluklarını biz biliyoruz.
Fakat bir taraftan da değerli arkadaşlar, bu ülkenin, gerçekten,
geleceğine yatırım için de kaynak aktarmamız lazım.
Şimdi, sizin bahsettiğiniz o çerçevede biz hareket eder de
Bakın, 1991 yılında, emeklilik yaşı
sınırı kaldırıldıktan sonra millet 36
yaşında emekli oldu, ben biliyorum. Türkiyede şu anda 36
yaşında emekli olmuş, hâlâ yaşayan bir sürü arkadaş
tanıyorum.
Şimdi, sistem çöktü.
Bakın, 1991 yılına kadar Sosyal Güvenlik Sisteminde fazla var.
Şimdi, Sosyal Güvenlik Sistemine, devlet prim katkısı dâhil
olmak üzere, 72,9 milyar lira aktaracağız. Bu parayı bir yıllığına
eğitime ayırdığımızı, bu parayı bir
yıllığına altyapıya
ayırdığımızı, bu parayı bir
yıllığına ne bileyim herhangi bir alana
ayırdığımızı bir düşünün, memleketin
sorunlarını kökünden çözeriz. Şu anda, 48-49 yaşında
emekliliğe izin veren dünyanın hiçbir ülkesi yok değerli
arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Emekli etmeyin, bize aş verin, ekmek verin bunu
söylüyoruz. Üç yıl, üç yıl bu süre, üç yıl Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) İşte özel sektöre, hepimiz birlikte
çalışacağız, özel sektörün önünü açacağız,
istihdam yaratacağız ve bu kardeşlerimiz iş bulacak.
Başka çözüm yok değerli arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Aş istiyoruz, ekmek istiyoruz,
başka hiçbir şey istemiyoruz Sayın Bakan yani bize bedava
maaş verin demiyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Anladım, konuyu ben de anladım.
Değerli
arkadaşlar, Gaziantepdeki hemşehrilerimin, tabii ki cazibe olmadan
sulu tarım yapmanın pahalı olduğunu biliyorum çünkü
elektrik kullanıyorsunuz ve elektrik ucuz değil.
Yalnız, burada,
belki şöyle beraber bir çalışma yapmak lazım: Özellikle
Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın,
aslında, bu hususta -sizlerin bu konuda taleplerinizi de ben
ileteceğim- bir çalışma yapması lazım; şöyle:
Şimdi, cazibeyle sulama yapanlar, gerçekten, o barajın, o
kanalların hiçbir bedelini ödemeden, doğru düzgün bir bedel ödemeden
yapıyorlar. Oralardan cüzi bir miktar para toplasak ve bu, diğer yani
cazibeyle olmayan, elektrik kullanarak sulu tarım yapanları sübvanse
etsek, şimdi sistemi bu şekilde kurarsak rasyonel olur; öbür türlü,
devletin imkânları sınırlı. Dolayısıyla, bu
çerçevede çalışılırsa tamamen yardımcı olur.
Şimdi, tabii, Antep
fıstığı meselesi; tarımsal destekler için
doğrudan hibe olarak vatandaşımıza, çiftçimize verilecek
miktar 9 milyar lira. Tarım Bakanımız burada
fıstığı desteklemek isterse, buna kaynak ayırırsa
biz maliye olarak Hayır. demeyiz. Bakın, açık ve net
konuşuyorum; 9 milyar lira, dolaylı desteklerle birlikte 13 milyar
lira. Buradan fıstığa bir şeyler ayrılırsa,
Maliye Bakanı olarak bizim itirazımız olmaz ama şimdi
kalkıp ilave kaynak istenirse, takdir edersiniz ki bütçenin daha mürekkebi
kurumadı, daha bütçe geçmedi.
Şimdi, GAPın
fiziki gerçekleşme oranlarını arkadaşlar bulurlarsa sizinle
paylaşacağım.
Lüks araç konusu gündeme
geldi. Değerli arkadaşlar, şu otomobil kiralamaları,
bakın, 2012 yılı için ben size rakam verdim; bunun 100ünü
MİT istemiş. Toplam 299 araç kiralanmış, 100ü MİTin.
MİT lüks araç kiralamaz. İki: Maliye Bakanlığı olarak
biz 115 adet almışız. Bunların büyük bir kısmı
2/B çerçevesinde Doblo türü şeyler. Şimdi reklam yapmamak için marka
vermek istemiyorum ama ticari araç bunlar. Yani biz 2/B arazilerinin tespiti
vesaire için almışız. Dolayısıyla, araç
kiralamalarını lüks diye tanımlamak, gerçekten belki tek tük
birkaç tane araç vardır ama geneli böyle değil, değerli
arkadaşlar.
Şimdi, sorulara
bakıyorum, Sayın Şandırın sorusuna gelince; tabii,
ben, bu önlük üreticilerinin hakikaten aniden alınmış bu kararla
bir miktar sıkıntı yaşayabileceğine, o anlamda da
sempatiyle yaklaşıyorum ama bizde böyle mekanizma yok yani devletin
aldığı her kararı şimdi biz telafi etmeye kalkarsak
Hakikaten, şu anda önümüzde böyle bir çalışma yok.
Gelelim muhtarlarla
ilgili konuya. Değerli arkadaşlar, bakın, tekrarlıyorum.
Muhtarlarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığımız
makul bir çalışma yaptı. Bu konuda bir adım atarsa, bizim
de üstlenebileceğimiz bir yük çerçevesinde olursa biz destek veririz.
Muhtarlarımızın maaşlarının nereden nereye
geldiğini biliyorsunuz ama sonuçta bunların hepsi imkân meselesidir.
Şimdi, Merkez
Bankası konusuna gelince
On bir saniyem var. Başkan izin versin,
konuşalım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Bir dakika daha verin.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Verecek misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Hayır
efendim, siz sürenizi kullanın.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, bütün ülkeler rezerv tutar. Şu anda Çinin rezervi 3 trilyon
dolar, belki daha fazla, en son baktığım rakam. Çindeki iç faiz
ile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, şöyle iki dakika
verirseniz
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim, sağ olun. Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, önemliydi.
BAŞKAN 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 7nci madde
üzerinde, gruplar adına birinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Ali Demirçalı, Adana Milletvekili.
Buyurun, Sayın
Demirçalı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ALİ DEMİRÇALI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yürütme, öngörülen hedeflere ulaşabilmenin en önemli
aracıdır. Bu itibarla, en iyi bütçenin dahi, amaçlarına
ulaşabilmesi, doğru uygulanmasına bağlıdır.
Yürütme, sadece yürürlüğe geçiş meselesi değildir; yürütme, bir
süreçtir. Bu süreci sadece Ben yaptım. oldubittileriyle devam
ettiremezsiniz. Bütçe hakkı, Meclisin en önemli haklarından biridir.
Kanun yapmanın ötesinde, bütün bu kanunların uygulanmasında
kullanılacak olan kaynakların tahsisini, doğru yerlerde
kullanılmasını içeren bir denetleme hakkıdır.
Açıkçası, demokrasi açısından en önemli haklardan biridir.
Yürütmenin denetimi,
Meclis ve Sayıştay tarafından ve özellikle muhalefet
tarafından denetlenebilir olmalıdır. Bu olağan süreci
baypas ederseniz, bu durum yürütmenin bütçesi olmaktan çıkar ve adı
sadece yürütme olur. Bu benzetmeye maruz kalmamak için denetlenebilir
olmanın önünü açmanız gerekmektedir. Sayıştay
raporlarının Meclise gelmemiş olması, bu konudaki
niyetinizi açık ve seçik ortaya koymaktadır.
Değerli
arkadaşlar, 2012 bütçe görüşmelerinin sonuna doğru geliyoruz.
Milletimiz, kendisi hakkında karar verilecek olan ve geleceklerini
yakından ilgilendiren bütçe görüşmelerini özellikle takip ediyor. Vatandaşlarımızın
gözünden hiçbir şey kaçmıyor. İşçi, memur, esnaf,
öğrenci, emekli, sizleri izlerken büyük şok yaşıyorlar.
Hükûmet yetkililerinin çizdikleri pembe tablo, ülkemizin, halkımızın
yaşadığı gerçeği uzaktan yakından
yansıtmamaktadır çünkü ülkemiz nüfusunun yarıdan fazlası
kredi kartı, tüketici kartı, tarım kredi, esnaf kefalet borcu ve
bunun gibi borçlar içerisinde geçinmektedir.
AKP hükûmetleri döneminde
dünyanın en pahalı benzinini biz kullandık, kullanıyoruz.
Dünyanın en yüksek vergilerini bizim halkımız ödüyor.
Ürettiğini de en ucuza satan yine bizim çiftçimiz. Dünyanın en
pahalı enerji maliyetlerini, istihdam vergilerini, faizini ve şimdi
de kur riskini üstlenen yine bizim sanayicimiz. Devletin yanında bütün
sosyal katmanlar yani millet borç yükü içerisindedir.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadarki uyguladığınız bütçenizin
acı bir tablosunu ortaya koymak istiyorum. Size bir ekonomik havzanın
içler acısı durumunu anlatacağım.
Dikkat edin, burası
Hakkâri, Bingöl, Siirt değil -bu illerde yaşayan yurttaşlarımıza
saygı ve sevgilerimi iletiyorum- burası bir zamanlar Türkiyeyi
neredeyse tek başına besleyen Adana ilimizdir. Bu bağlamda,
ülkemizin en önemli yatırım alanlarından biri olan Adana ilimizi
seçim bölgem olması sebebiyle çok iyi biliyorum. Yapmış
olduğumuz bu bütçeden Adana halkı yararlanmıyor. Nüfusu
hızla 2,5 milyona ulaşmış ancak tüm bu hızlı
büyüme ve göç dalgaları karşısında iktidarların
görmezden geldiği, Duymadım, görmedim. taktiğiyle
sırtını döndüğü bir kent olmuştur.
Şu anda ülkemizde
kentlerde yaşayan insanların oranı yüzde 75, Adanada ise bu
oran daha da yüksek, yüzde 87lerdedir. Şehrin bu kadar yoğun
yaşandığı ilimizde, özellikle yerel yönetimlerin sivil
toplum kuruluşlarını ve halkı yönetime katmaması,
ekonomik nedenler ve siyasilerin umursamazlıkları da eklenince Adana
resmen sahipsiz kalmıştır.
İlimizde,
bırakın yabancı yatırımcıyı çekmeyi, yerli
yatırımcıyı bile bulamıyoruz. İlimiz Adana,
sanayileşmenin ilk başkenti durumunda olan bir büyük metropolken son
on yılda tarıma dayalı sanayileşmenin çökmesi üzerine büyük
bir krize sürüklenmiştir. ÇUKOBİRLİK, Güney Sanayi,
Aksantaş, Sümerbank, Bossa gibi, 50nin üzerinde dev fabrikalar ve
kuruluşlar kapanmıştır. Bu fabrikalar kapanıp kent
büyük bir krizin içine sürüklenirken mevcut iktidar bu duruma seyirci
kalmıştır. Kriz giderek derinleşmektedir.
Bu iktidar,
bırakın çözüm üretmeyi, Adananın farkında bile
değildir. Adana, bütün iller arasında 19,1 işsizlik oranı
ile ilk sırada yer almaktadır. Kamu yatırımları da
genel olarak en alt seviyeye çekilmiştir. Doğal olarak, vergi
tahsilat oranı yüzde 43,6 olmuş ve yarı yarıya
düşmüştür. Kentin nüfusunun büyük bir kısmı yeşil
kartlı, yaşama zor tutunabilen, dar gelirli vatandaşlardır.
Yaşanabilir kent sıralamasında ise sonuncu durumdadır. Adana,
birinci önceliği çarpık kentleşme olan 6 il arasında
bulunmaktadır. İş kazaları raporunda, kentimiz hemen her ay
ilk 5 il arasındadır. İlimizde kaçak yapılaşma
yaygındır. İmar değişiklikleri ve afları bu
durumu özellikle özendirmektedir.
Tarım arazileri amaç
dışı kullanılmakta, yapılaşmaya ve rant
hesaplarına feda edilmektedir. Adana, kent kimliğini yitirmektedir.
Bu gerileme, Adananın sadece tarım ve sanayisini değil, kültür,
sanat, spor gibi birçok alanı da olumsuz etkilemiş ve gerilemesine
neden olmuştur. Önceki dönemlerde ekonomi, sanat, kültür, spor gibi her
açıdan zenginliği yaşayan Adana, günümüzde sadece
geçmişiyle övünür hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin büyük bir övgüyle anlattığı bütçe
verilerinin Adanada yansımalarını buradan on dakika değil,
on saat konuşarak bitiremeyiz.
Değerli
arkadaşlar, bütçede açığı kapatmak ve
halkımızı devamlı ağır vergiler altında
bırakarak fakirleştiren Hükûmetin, dolaylı vergileri azaltmak,
vergi kayıp kaçağıyla mücadele etmek veya vergi adaletini sağlamak
gibi bir derdi bulunmamaktadır. Hükûmetin tek derdi, vergi
tahsilatını nasıl olursa olsun artırmaktır. Bu bütçe,
halkı kucaklayan bir bütçe değildir.
Buradan tüm
yurttaşlara sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, gücümüz
yettiğince, imkânlarımız elverdiğince
halkımızın sorunları karşısında sonuna kadar
yanlarında olacağız ve her türlü baskıya, sindirmeye
karşı çıkacağımızı bir kez daha belirtir,
hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekküre ederim Sayın Demirçalı.
Gruplar adına ikinci
söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Osman Boyraz,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Boyraz,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
7nci maddesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi sevgi,
saygı, muhabbetle selamlıyorum. 2013 yılı bütçesinin
hazırlanmasında, onaylanmasında emeği geçen herkese de
milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, on yıllık devri iktidarımızda,
ulaşımdan sağlığa, eğitimden tarıma,
adaletten iç politikaya, dış politikaya, demokrasiden insan
haklarına, hemen hemen her alanda hayal dahi edilemeyen hizmetlerin
yapılmasında alın terini, emeğini, samimiyetini bu millet
için seferber eden başta Genel Başkanımız,
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve tüm bakan ve
milletvekillerime milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Kuruluşundan
itibaren millet ile birlikte yol yürüyen AK PARTİ, milletin
rotasından, hedef ve amaçlarından asla ve asla sapmadı. Bizler,
siyasetimizin varlık sebebini, insana hizmet, millete hizmet olarak
belirledik. Hiçbir ayrım gözetmeden, ötekileştirmeden, bütün
vatandaşlarımızla aramızdaki duvarları kaldırarak
gönül köprülerini inşa ettik. Derdi olmayan dünyaya yük olurmuş.
Bizim derdimiz bu millete hizmet etmek, bu milletin dertlerine derman olmak,
işini, aşını, ekmeğini büyütmek ve bunun için de gece
gündüz çalışmak ve çalışmaya da devam ediyoruz.
Bu çalışmalar
yeterli mi? Tabii ki yetmez. Bir düşünürün ifade ettiği gibi
Başarı uzun soluklu bir yolculuktur, asla varış
noktası değildir. Dolayısıyla,
yaptıklarımızla asla yetinmeyeceğiz. Daha fazla
çalışacağız, engelleri tek tek, birlikte
aşacağız ve inşallah, 2023te kişi başına
millî gelirimizi 25 bin dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara
çıkaracağız. 2023 ve 2071 hedeflerimiz,
yaptıklarımızla asla yetinmediğimizin bir göstergesidir.
Bütün bu hizmetlerimizi
siyasetin tek öznesi olan millet için yapıyoruz.
Dolayısıyla AK
PARTİ, siyaseti milletin özüyle, ruhuyla, değerleriyle
bütünleşerek yapanların, sadece milletin sinesinden çıkarak
değil, milletin sinesinde kalarak, millete tepeden bakmadan, millete
çalım atmadan, ötekileştirmeden ve milletin verdiği emanete de
asla ihanet etmeden yapanların mutlak adresidir AK PARTİ.
AK PARTİ, siyasette
milleten başka hiçbir meşruiyet aramayanların, siyaseti yaparken
milletin gözündeki sevinçten, yine milletin dudaklarından dökülen
hayır dualarının sıcaklığından başka
hiçbir karşılık beklemeyenlerin, ne pahasına olursa olsun
milletten başka hiçbir güce boyun eğmeyenlerin kutlu
güzergâhıdır AK PARTİ.
Türkiyenin AK
PARTİyle yaşadığı büyük değişim ve
dönüşümün kodlarına baktığımızda, gururla ifade
edebilirim ki, AK PARTİ, bu milleti yok sayanlara Bu millet burada var.
demenin adıdır.
Yoksulluğa
karşı refahın, baskı ve dayatmalara karşı
özgürlüğün, statükoculara karşı hakkın ve hakikatin,
düşmanlık ve ayrımcılık yapanlara karşı
birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin adıdır AK
PARTİ.
AK PARTİ,
kimliğine bakmadan mazlumun yanında, yine kimliğine bakmadan
zalimin karşısında sıradağlar gibi duranların
buluştuğu kutlu çatıdır AK PARTİ.
Çünkü bu millet, kendisi
için yüreği yananla yanmayanı, laf üretenle iş üreteni, kendi
değerlerine bağlı kalanlarla kendi değerlerine savaş
açmayı siyaset edinenleri çok iyi bilmekte, çok iyi
tanımaktadır. Her zaman kimlik ve ideoloji siyaseti yapanların
yanında değil, hizmet siyasetinin yanında yer alan bu aziz
millete huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.
Yine, bakın, dün
göğsümüzü kabartacak çok güzel bir hadiseyi hep birlikte
yaşadık. Türkiye'nin yüksek çözünürlüklü ilk yerli keşif uydusu
GÖKTÜRK uzaya gönderildi ve yörüngesine oturtturuldu. Bize bu gururu
yaşatan herkese şahsım ve milletim adına
teşekkürlerimi sunuyorum.
Tabii, daha sürem var.
Özellikle Ulaştırma ve Haberleşme Bakanımız şu an
burada yok. Gerçekten, Ulaştırma Bakanlığına
şahsım adına çok çok teşekkür ediyorum, milletim adına
teşekkür ediyorum. Aşılmaz denilen engelleri aşan,
dağları delen, yolları bölen, doğuyu batıya, kuzeyi
güneye bağlayan, son elli yılda yapılmayanları on yıla
sığdıran, deniz, hava, demir yolu ulaşımında
büyük değişim ve dönüşüme imza atan, bütün ezberleri yerle bir
eden ve bize büyük bir gururu yaşatan Ulaştırma
Bakanımıza şükranlarımı sunuyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Parayı
veren Maliye Bakanı.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Yalnız,
şunu ifade edeyim, şunu söylüyorum: Sayın Bakanım burada
yok ama Sayın Bakanımı bir iktidar partisi milletvekili olarak
eleştireceğim.
Bakın, ben eskiden, 90lı
yıllarda, üniversite yıllarında Sivastan İstanbula tren
yolculuğu yapardım, yaklaşık 23-24 saat sürerdi bu
yolculuk. Malum, hepimizin de tren yolculuğunda hatıraları
vardır. Tren yolculukları gerçekten çok önemli yer edinir,
şairlere ilham kaynağı olmuştur. Ben de zaman zaman
yazardım. Sayın Bakanım, bu kürsüde hep alıntıydı
ama benim yazdığım şiirler var.
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Çalışma Bakanımız da burada.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Bakın, yine bir
şiir yazmıştım o yıllarda. 23-24 saat sürüyor,
doğal olarak da konsantrasyonunuz artıyor, ilham geliyor.
Bunların hepsini yaşıyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Tescilledin mi?
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Çalışma Bakanı geliyor, dikkat et.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Ve yazardım
bir şiir:
An ayrılık
vakti,
Bir kampana çalar,
yürekler dağlanırcasına.
Sallanır eller,
nemlenir gözler,
Öylece baka
kalırcasına.
Geride kalanlar matemli,
Kor bir ateş
düşer yüreklere.
Unutulur mu bilinmez,
O gözlerden dökülen
hicran yaşları.
Yolunu gözleyenler bekler
seni,
Günlerce, aylarca,
senelerce.
Böyle şiirler
yazardım.
Yine bir şiir
yazmıştım:
Ne uzun geceler,
bitmiyor yollar,
Derdim tükenmiyor ki ne
bilsin eller.
Ne ağaç ne çiçek ne
de mor sümbüller,
Şimdi ben de gider
oldum bu elden.
Şimdi ben soruyorum
Sayın Bakanıma
Sayın Bakanım burada yok ama umarım ki
yazılı olarak cevaplar. Şimdi, İstanbul-Sivas,
hızlı tren projesiyle beş saate düşürdünüz. Efendim, ben
beş saatte nasıl konsantre olacağım, nasıl şiir
yazacağım, söyler misiniz? [AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından alkışlar (!)]
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Nasıl şiir yazacak!
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Ben bu duygu ve düşüncelerle 2013 yılı bütçemizin milletimize
hayırlı olmasını, milletimizin refahına, huzuruna
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Osman, Sivasta özelleştirme sonrası işsiz kalanlara da
şiir yazdın mı kardeşim?
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Haydar Bey, hiç eleştirme.
BAŞKAN
Teşekkür ederim...
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Onlar için de yazdın mı şiir?
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Haydar Bey, eleştirme.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bak, ben gittim oraya. Sivasta işsiz kalanlar için şiir yazdın
mı, yazdın mı onlar için?
BAŞKAN Sayın
Akar, lütfen
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Bakın, ben şunu söyleyeyim: Haydar Bey, bakın, bu güzellikleri,
on yılda yapılan hizmetleri hepiniz görüyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çalışma Bakanı Herkese var da bana yok mu? diyor.
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Bir saniye
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sivasa gittin, hangara girdin, işsiz kalanlar için şiir
yazdıysan seni alkışlayacağım.
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Bir saniye, bir saniye Haydar Bey, konuşma.
BAŞKAN Sayın
Akar, dinleyin.
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Bakın, on yıldır hizmet yapıyoruz, on yıldır
hizmet yapıyoruz. Gözler yalan söylemez. Bakın, gözler yalan
söylemez.
BAŞKAN Sayın
Boyraz, tamam.
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Gözünüzü de kapatmakla da güneşin varlığını inkâr
edemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Osman, bak, oraya gittim, yerinde gördüm.
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Biliyorum. Siz, bakın, size tavsiyem
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Fabrikalarınız kapanmış, insanlar işten
atılmış, onlar için şiir yazdıysan seni ben de
alkışlayacağım, alkışlayacağım seni.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) -
Haydar Bey, otur, otur! Ben sana bir tavsiye edeyim, otur dinle! Bu milletle
aranızdaki duvarları yıkacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Söz veriyorum alkışlayacağım seni!
BAŞKAN O da
şiir okuyor yani ne ki?
OSMAN BOYRAZ (Devamla)
Bu milletle gönül köprüleri kuracaksınız, bu milletin hadimi
olacaksınız, bu millet size o zaman oy verir.
Saygı ve
sevgilerimle hepinizi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Tamam
Sayın Boyraz, teşekkürler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bravo Osman! Kangaldaki işsizler için de şiir yaz olur mu Osman?
Seneye beraber dinleriz!
BAŞKAN - Grup
adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Sayın İbrahim Binici, Şanlıurfa
Milletvekili.
Sayın Binici,
buyurun.
Süreniz on dakika
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Erol Dora
BAŞKAN Erol Bey,
özür dilerim, burada öyle yazmışlar.
Buyurun Sayın Dora.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
yılı merkezî yönetim kesin hesap bütçe kanununun
onaylanmamış 7nci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Orta Doğunun yetiştirdiği büyük
şahsiyetlerden biri olan Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal
Talabaniye acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmetinin iktidara
geldiğinden bu yana hazırladığı bütçelerin bir
benzerini 2013 bütçesinde görmekteyiz. 2013 yılı bütçesi de, daha önce
hazırlanan bütçeler gibi, Hükûmetin sınıfsal ve politik
tercihini belirleyen özellikler içermektedir. Hükûmetin bütçe tercihi, güvenlik
politikalarının tezahürü şeklinde olmuştur. Uzunca bir
süredir kamunun yararını göz ardı eden Hükûmet, güvenlik konsepti
çerçevesinde savaş harcamalarına büyük paylar
ayırmıştır. Bu bağlamda, 2013 bütçesi, devleti
güvenlik ve yargı eksenli bir baskı, aracı hâline indirgeyen
anlayışının sonucudur.
Barış ve
Demokrasi Partisi olarak bizler, bu bütçenin tercihlerine itiraz ediyor ve esas
olarak, bu ülkede yaratılan bütün değerlerin ve kaynakların
topluma, halka geri dönmesini istiyoruz. Bütçenin hazırlanmasında
demokratik süreçler işlemeli, sendikalar, demokratik kitle örgütleri bütçe
hazırlık süreçlerinde yer almalıdır. Bu şekilde
hazırlanacak bir bütçenin gerçekten halktan yana bir bütçe
olacağını düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu kürsüden gerek partimiz gerek diğer muhalefet partileri tarafından
hemen her fırsatta dile getirilen, ancak buna rağmen devam eden büyük
bir hukuksuzluğu dile getirmek istiyorum.
Türkiye'de adalet mekanizması haklar
ve özgürlükler aleyhine çalışmaktadır. Bunun en bariz
örneğini artık işkenceye dönüşmüş olan uzun tutukluluk
hâllerinde gözlemlemekteyiz. Uzun yargılamalar defalarca gündeme
gelmiş olmasına rağmen, Hükûmet buna yönelik olarak neden bir
şey yapmamaktadır? Bakınız, şu anda
mazbatasını aldığı hâlde vekilliği düşürülen
Sayın Hatip Dicle de olmak üzere 9 vekil arkadaşımız
halkın iradesiyle seçilmiş olmalarına rağmen hâlâ
tutukludurlar.
Ceza yargılamasında tutukluluk
hâli istisnai bir durumdur, bir tedbir olarak uygulanmaktadır. Vekillerin
yurt dışına çıkmaları da mümkün değildir,
adresleri de bellidir, delilleri de karartma durumları olmamalarına
karşın hâlâ tahliye edilmemiş bulunmaktadırlar.
2013 yılı bütçe
tasarısını görüşüyoruz. Bizler gibi buraya gelmeye hak
kazanmış vekil arkadaşlarımız şu anda
aramızda bulunmuyor. 550 vekilden oluşması gereken Meclisimizin
meşruiyetine de gölge düşüren bu durumun aşılması için
tutuklu vekil arkadaşlarımızın serbest kalmaları
sağlanmalıdır. Bu konuda, yüce Meclisin, üzerine düşen
sorumluluğu alarak tutuklu vekillerin görevlerini yapmalarına olanak
sağlayacak düzenlemeleri yapması ve gerekli
duyarlılığı göstermesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yoğun bütçe görüşmelerinden sonra
Meclis gündemine gelmesi gereken ve acil yasalaşması gereken önemli
konuların başında da nefret suçları gelmektedir.
Geçtiğimiz aylarda, Müslümanların Masumiyeti adlı film,
Hazreti Muhammede karşı hakaret edildiği gerekçesiyle
İslam dünyasında şiddete varan protestolara neden olmuştu.
Sayın Başbakan bu konuda
İnsanların kutsallarına, dinî inançlarına
saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası
düzenlemelerin yapılması gerekir. Ulusal hukukta, değerlere,
inançlara hakaretin nefret suçu kapsamına alınmasıyla ilgili
talimat veriyorum, hemen çalışmasını yapalım. Bu
konuda Türkiye dünyaya öncü olacak. demiştir.
Tabii, bize göre de hiçbir dine, hiçbir
halkın kutsallarına hakaret edilmemelidir, bunu kabul etmemiz mümkün
değildir fakat Sayın Başbakan nefret suçu kavramını
yalnız İslamiyete karşı hakaret içeren sözlerle
ilişkilendirerek öznel bir yorum yapmıştır. Yapılacak
olan nefret suçları yasasının, tek din, tek millet
anlayışını korumasının aksine, toplumdaki bütün
farklılıkları kapsaması gerekmektedir.
Birleşmiş
Milletler Medeniyetler İttifakının Eş Başkanı
olan Sayın Başbakan Myanmar-Arakan bölgesinde de gereken
duyarlılığı göstermiştir, biz bunu da önemsiyoruz;
Filistinlilere karşı gösterilen duyarlılığı da
önemsiyoruz ancak Orta Doğuda, dünyada ve ülkemizde, başta Kürtler
olmak üzere, diğer bütün farklı etnik gruplara, farklı inançlara
da aynı duyarlılığın gösterilmesini bekliyoruz. Bize
göre, dünyanın neresinde olursa olsun sadece farklı olduğu için,
etnik yapısından ya da dinî inancından dolayı öldürülmesini
kabul etmemiz mümkün değildir.
Nefret söylemi ve bu
ifadeyle ilişkili olarak işlenen nefret suçlarının Türkiye
tarihi boyunca varlığı bilinen bir gerçektir. 6-7 Eylül olaylarıyla
gayrimüslimlere karşı, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi
katliamlarıyla Alevilere karşı işlenen dinî temelli nefret
suçları ile Kürtlere, Ermenilere, Süryanilere, Ezidilere, Rumlara ve
Yahudilere karşı işlenen dinî ve etnik temelli nefret
suçları geçmişten gelen örneklerdir. Var olan nefret söylemi ve
suçlarının hukuki olarak temellendirilmemesi ve bununla
bağlantılı olarak faillerinin gerektiği şekilde
yargılanmaması, günümüzde nefret cinayetlerinin
sonlandırılamamasına neden olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, 28 Aralıkta Roboskide yaşanan katliamın hâlâ
aydınlatılmamış olması bir hukuk ve insanlık
ayıbı olarak tarihe geçmek üzeredir. Ankaranın karanlık
dehlizlerinde kaybolmayacağına dair söz verilen katliamın
failleri kimlerse bulunup, adalete teslim edilmelidir.
Roboski halkı da
tazminat değil adalet istemektedir. Bu katliam, AK PARTİye oy veren
Kürtlerde de büyük hayal kırıklığı yaratmış,
onları da derinden yaralamıştır.
Roboskinin
aydınlatılması, sorumluların adalete teslim edilmesi hukuk
devleti olmanın bir gereğidir. Roboski katliamı, esasen,
asayiş politikalarının bir sonucu olarak tezahür etmiştir.
Şurası çok açıktır ki, Kürt sorunu, halkları
birbirinden ayrıştırmaktan başka bir işe yaramayan
güvenlikçi politikalarla çözülebilecek bir sorun değildir.
Yıllardır sürdürülen güvenlikçi politikalar, meseleyi çözmek bir yana,
sorunu daha da içinden çıkılmaz hâle getirmiştir. 21inci
yüzyılda sorunların şiddetle çözümlenemeyeceğini görmemiz
gerekmektedir. Kürt sorunu siyasi bir sorundur ve ancak Türkiyenin de
imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler çerçevesinde
diyalog ve müzakereyle çözümlenebilecek bir sorundur. Bu konuda, başta
iktidar partisi olmak üzere, muhalefet partilerine de büyük görevler
düşmektedir. Türkiyede halkların onurlu birlikteliğini
savunuyoruz ve Kürt meselesinin çözümünde iktidar ve muhalefetin, herkesin
elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyoruz.
Akan kanın durması için, anaların ağlamaması için
herkesin harekete geçmesi gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye, eğer bu
sorunu demokratik yöntemlerle çözerse bölgede de büyük bir aktör olabilecektir.
Suriye meselesi de bundan bağımsız değildir. Suriyede
yaşayan farklı etnik ve her inançtan bütün halkların;
Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Alevilerin, Nusayrilerin, Ermenilerin,
Asuri Süryanilerin özgürlüğünü ve eşitliğini anayasal temelde
garanti altına alacak laik ve demokratik bir Suriye rejiminin oluşması
için Türkiye ağırlığını koymalı ve
dış politikasını bu temelde oluşturmalıdır.
Dış siyasetin bu temelde belirlenmesi, hem içeride Kürt sorununun
çözülmesine büyük katkı sunacak hem de ülkemizin Orta Doğuda bir
oyun kurucu olmasının önünü açacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye son zamanlarda Avrupa Birliği projesinden
uzaklaşmış bulunmaktadır. Sayın Bakanımız
Beşir Atalayın da belirttiği gibi: Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidara geldiği andan itibaren Türkiyedeki büyük
değişiklikleri Avrupa Birliği kriterleri çerçevesinde
başarabilmiştir. Bu da bize Avrupa Birliği sürecinin bizim
açımızdan ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
Sayın Bakanın da belirttiği gibi, Avrupa Birliği her
şeyden önce bize göre de- bir değerler bütünlüğüdür. Demokrasi,
hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık hakları
gibi evrensel değerleri bünyesinde barındıran Avrupa
Birliği, Türkiyenin demokratikleşmesi için büyük bir
şanstır. Esasen, bu değerlerin içselleştirilmesi ve Avrupa
Birliği üyelik sürecine hız verilmesi ülkemize
kazandıracaktır. Avrupa Birliği ilerleme raporlarının
çöpe atıldığı bir Türkiye, demokrasi ve insan
haklarından uzaklaşan, uzaklaştıkça da kaybeden bir ülke
olacaktır.
Ayrıca,
bildiğiniz gibi 25 Aralık Hristiyanların Noel, Doğuş
Bayramıdır. Bu vesileyle bütün Hristiyan vatandaşlarımızın
bayramını kutluyorum, bütün vatandaşlarımızın
yeni yılını kutluyorum. 2013 yılının ülkemize
barış, sağlık ve mutluluk getirmesini diliyor, tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Şahısları
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Sayın Sarı,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET SARI (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçe
tasarısı görüşmelerinde, 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle 2013
yılı bütçe tasarısının hazırlanmasında
emeği geçen başta Maliye Bakanımız olmak üzere
bakanlarımıza, Bakanlık bürokratlarına, Plan ve Bütçe
Komisyonunuzun Başkan ve üyelerine teşekkür ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İktidarımız
döneminde kararlı bir şekilde uygulanan makroekonomik politikalar,
güven ve istikrarla sağlanan mali disiplin sonucu büyüme ortamı
devamlılık göstermiş, kamu borç stoku hızla
azaltılmış, işsizlik oranları ise devamlı
düşüş şeklinde olmuştur.
Bu dönemde, adalet,
ulaştırma, eğitim, sağlık, tarım, kültür, turizm,
enerji ve diğer hizmetleri ihmal etmediğimiz gibi, uluslararası
çok büyük projeler olan Marmaray, GAP, DAP, KOP gibi projelerle ve yerli
savunma sanayi yatırımlarımızla dünyadaki diğer
ülkelerin dikkatini çeker hâle geldik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri olarak, 2002
yılından bu yana Türkiye'nin birçok önemli sorununa çözüm
sağladık. Ekonomide, özel sektörün öncülüğünde kalıcı
bir üretim, yatırım ve ihracatı artırmayı hedefledik;
bu hedef sonucunda ise ekonomimiz istikrar kazandı, Türkiye büyüdü,
geleceğimiz sağlamlaştı. Ekonomide 26ncı sıradan
16ncı sıraya geldik, kişi başı millî geliri 3 kat
artırdık, enflasyonu ve faizi tek haneli rakamlara indirdik,
bankacılık sistemini güçlendirdik. Yıllardır zarar
açıklayarak milletimize yük olan devlet bankalarını kâra
geçirdik, ihracatımızı 4 kattan fazla miktarda
arttırdık. Ekonomide yardım alan ülke değil, yardım
eden ülke konumuna geldik.
Eğitim her
şeyin başıdır. dedik ve çocuklarımızın daha
kaliteli ve uygun ortamlarda bilgiye ulaşmaları için eğitime
rekor pay ayırdık ve reform yaptık. Ders kitaplarını
ücretsiz dağıttık, kara tahtayı tarihin tozlu
raflarına kaldıran FATİH Projesiyle bilgi teknolojileri
çağını başlattık. Yurtlarımızın
sayısını ve kalitesini arttırdık, artık
üniversitesiz hiçbir ilimiz kalmadı.
Daha ekonomik, konforlu, kaliteli
ve kaza sayısını azaltacak şekilde ulaşımı
hedefledik. Bu doğrultu da, 2002ye kadar bölünmüş yolla birbirine
bağlanan 6 ilimiz varken, 2013 yılında tüm illerimizi
bölünmüş yollarla birbirime bağlamayı da hedeflemiş olduk.
Türkiyeyi
hızlı trenle tanıştırdık. Ankara-Eskişehir,
Ankara-Konya hızlı treni faaliyete geçti, Ankara-İstanbul,
Ankara-Sivas hatlarının inşası devam ediyor.
Havaalanını
halkın yolu yaptık.
Denizcilikte filo
kapasitesiyle dünyada 15inci sıraya geldik.
Tamamen Türk mühendislerince
yapılan yüksek çözünürlüklü yerli keşif uydusu GÖKTÜRK-2yi uzaya
gönderdik.
Adaleti saraylara
taşıdık.
Sağlıkta marka
hâline geldik. Artık yurt dışındaki hastalarında
tercih ettiği bir Türkiye var. Yaşlı, bakıma muhtaç,
engelliler ve ihtiyaç sahibi kardeşlerimiz artık sahipsiz
değiller çünkü onlara sahip çıkan bir AK PARTİ Hükûmeti var.
Türkiyedeki bu
gelişmelere paralel olarak da Güney Doğunun yıldızı,
Şehr-i Ayıntab-ı Cihan, gazi şehrimiz Gaziantepte 1 olan
üniversite sayısını 3e çıkarmakla kalmayıp, 4üncü
üniversitenin kuruluşu ile ilgili çalışmaları da
başlatmış olduk.
Tarımsal sulama
projelerinin yanı sıra, hizmete giren otoyoluyla, bölgenin
ihtiyacını karşılayan uluslararası havalimanıyla,
dünyanın en büyük ve en modern mozaik müzesiyle, Zeugma,
Karkamış, Dülük antik kentleriyle, tarihî Rum Kalesiyle, Yesemek
Açık Hava Müzesiyle, tarihî ve turistik mekanlarıyla, zengin
mutfağıyla, baklavasıyla, fıstığıyla, zengin
el sanatlarıyla dünyanın ilgi odağı olan Gaziantep, 4
organize sanayi bölgesiyle, üretken sanayici ve iş adamlarıyla, 2012
yılı Ocak-Kasım ayları arasındaki 5 milyar 377 milyon
dolarlık ihracatıyla en fazla ihracat yapan ilk 10 il arasına
girmeyi başaran şehrimiz, Türkiye güçlendikçe büyümesini
artırmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bizler, bu ülkeye hizmet
sevdasıyla yola çıktık ve bu konuda halkımızın da
takdirini kazanmış bulunmaktayız. Halkımızdan
aldığımız destek ve güçle, istikrar ve güven ortamıyla
önümüze Türkiye
2013 yılı
bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce milletimizi
ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarı.
Şahısları
adına son konuşmacı, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan
Kerim Özkan.
Sayın Özkan,
buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2011 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yürütme
maddesinde söz aldım. Adı üzerinde yürütme. Ancak bakanlar yürüyor,
rakamlar yürüyor, bankalar yürüyor ama at yürümüyor, traktör yürümüyor. İnek
yürümüyor, kamyonlar yürümüyor. 10 numara yakıtla kamyonlar yürümüyor. At
arpa bulamıyor, inek saman, yem bulamıyor. Traktör eskiden
kuruş kuruş diye çalışırdı, şimdi lira
lira diye çalışıyor, vatandaş traktörüne mazot koyacak
parayı bulamıyor. Böyle bir ekonomik platform içindeyiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bu ayrılan kaynakla bu işlerin
yürüyemeyeceği açık. Bugün atalarımız topraktan çıksa,
mezardan çıksa, sizleri, bizleri sopayla kovalar. Onlar der ki:
Torunlarım, sizlere ne oldu? Biz, Ulusal Kurtuluş
Savaşını Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürtüyle, Türküyle,
Lazıyla, Çerkeziyle, Pomakıyla, Arapıyla, Acemiyle bir ve
beraber yaptık. Aynı karavanaya kaşık salladık,
aynı cepheye kurşun sıktık. Size ne oldu? Size eşsiz
bir vatan bıraktık. Bu vatanda ne hâle geldiniz? Çiftçi perişan,
öğrenci perişan, öğretmen perişan, atanmayan
öğretmenler perişan, emekli perişan. Emekli eskiden dile
gelirdi Zeval verme elime, ayağıma, dizime; muhtaç etme oğluma,
gelinime, kızıma. derdi. Emekli oğula da, geline de, kıza
da, toruna da muhtaç hâle geldi. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunları görün değerli arkadaşlarım.
Ben Türkiye
coğrafyasını dolaşıyorum. Konyasına da
gidiyorum, Balıkesirine de gidiyorum, Burduruna da gidiyorum, Antalyasına
da gidiyorum, Kütahyasına da gidiyorum. Geçenlerde Niğdedeydik.
Niğdenin patates üreticileri şu anda 10 kilo patates satıyor,
ALİM IŞIK
(Kütahya) Elma da bitmiş elma da, elma da kötü. Niğdenin
elması da bitti.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Bakın, 10 kilo patates, 1 kilo saman yapıyor. Ne
yazık! Şu anda, saman fiyatlarıyla 1 kilo elma, 1 kilo domates,
1 kilo biber, 1 kilo armut eş değer. Balast madde olan, hiçbir
gıda değeri olmayan samanla bunlar eş değer. Neden? Çünkü
tarım ve hayvancılık ekonomi politikasını iyi
yönetemediniz. Ayrılan kaynakla vatandaşlara sıfır faizli
kredi verdiniz ama insanları batırdınız.
Sayın bakan diyor
ki: Benim dönemimde, iktidara geldiğimizde 4.350 sığır
işletmesi vardı. Şu anda 27.800 sığır
işletmesi var. Yani 27.800 kişi
önümüzdeki günlerde batacak! Bunların, arasında milletvekili
arkadaşlarımın kardeşleri de var.
Uyardık,
uyardık, dedik ki: Bakın, bunları yapmayın. İthalat
çözüm değil, yerli üretime ve ürüne sahip çıkın, çiftçimizi
destekleyin. Avrupa ülkeleri tarım ve hayvancılığa
gayrisafi millî hasıladan yüzde 2 destek vererek ayakta duruyor; 3 veren
var, 4 veren var. Bakın, kanun yaptık. Bu yüzde 1i tarım ve
hayvancılığa ayırın. Ama söz tutmadınız.
Söz tutmayınca aynı Arap spikerin anlattığı gibi:
Dakika 89, Allahtan ümit kesilmez. Madariye Türkiye 5, Şahaniye Arabiya
0. Yallah Abdullah, yallah! Abdullah öldü arkadaşlarım. Siz
kalktınız, Hansı desteklediniz, Sonyayı desteklediniz,
diğer yabancı, Batı Avrupa ülkelerini desteklediniz ama benim
çiftçimi düşünmediniz.
Süt: Arkadaşlar,
şimdi, Sayın Başbakan bu bütçe görüşmesinde Asgari ücretle
falan yılda şu kadar süt alınıyordu, 2002de
MUHARREM İNCE
(Yalova) Elim kırılsın. dedi mi?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Halep oradaysa, arşın burada, gidelim köylere
araştıralım. Yemci kardeşim burada, süt sağan
üreticiler burada, süt satan Erzurumlu milletvekillerim burada. Bunları
hep beraber değerlendirelim değerli arkadaşlarım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ramazan burada, Bayram nerede, Bayram? Burdur, duy bunları!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Yani şunu söylüyoruz değerli arkadaşlarım:
Hoca, hoca
Yani Sayın Başbakan Ustayız. diyor ya
Usta, usta;
okuyuşun çok güzel ama çocuk öldü, değerli arkadaşlarım,
çocuk öldü!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yoğun bakımdan çıkardık ya! Çocuk şimdi
koşuyor!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Ameliyat çok başarılı geçti ama hasta öldü, hasta
öldü. Bu hastayı diriltmemiz için önümüzdeki dönemde mutlaka
desteklemeleri artırmanız gerekiyor. Tarım ve
hayvancılığa, çiftçiye, ürüne ve üretime sahip
çıkmanız gerekiyor.
Burada maval
okumayalım, çiftçiye ve üreticiye sahip çıkalım diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri ve
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkan.
Şimdi, 7nci madde
üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme giren
arkadaşlara söz vereceğim.
Birinci sırada
Sayın Özel, buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Geçen sene bu Meclisten
ekranlara yansıyan ilk kavga görüntüleri yeni milletvekilleri olarak
hepimizi üzmüştü. Kavganın tarafları Mehmet Metiner ile
partimizin barışçı, insancıl, karınca ezmez
milletvekili Veli Ağbaba idi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) O olayın üstünden bir yıl geçti. Veli Ağbaba 1
kişi ile bile daha kavga etmezken Metinerin Mecliste kavga etmediği
neredeyse kimse kalmadı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, soru sorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Geçen sene kürsüye saldıran ve Meclis Başkanlığınca
kınanması gerektiği ifade edildiği hâlde AKP Grubunun
oylarıyla korunan bu kişinin vardığı nokta
ortadadır. Yüce Meclisin ve halkımızın takdirlerine arz
ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sorusu neydi Sayın Başkanım! Sorusunu
alalım.
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Özgürcüğüm, sen kendini ihmal ettin, sen kendini de dâhil
edecektin.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce telefonuma
gelen bir mesaja göre, Ağrı Şeker Fabrikasında
çalışan toplam 270 mevsimlik işçinin işine bugün son
verilmiş. Buna benzer birçok diğer illerimizde de mevsimlik işçilerin
işlerine son verildiği bilinmektedir. Şimdi, bu insanların
kış gününde bu tür sıkıntılardan kurtarılabilmesi
adına, belli bir süre boyunca az da olsa geçimlerini devam ettirebilecek
bir destek sağlanabilir mi? Bunlarla ilgili, geçici mevsimlik
işçilerle ilgili düşünceniz ve 2013 yılı
programınız nedir?
Bir de 4/C ve 4/B
adı altında çalışanların sosyal ve özlük
haklarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak 2013 yılı programınız
nasıldır? Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Dudu
MEVLÜT DUDU (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
başta Hatay olmak üzere, sınır illerimizde Suriyeyle
yaşanan krizin yol açtığı ekonomik
sıkıntılar ortadayken siz faturanın 150 milyon dolar
olduğu açıkladınız. Ancak başta Orta Doğuyla transit
ticaret olmak üzere, ülke ekonomisi ve bölge illeri çok büyük oranda
etkilenmiştir bu krizden. Buna rağmen, faturanın bu kadar
düşük olduğunu açıklamanız gerçeklerden kopuk
olduğunuzu mu göstermektedir, yoksa bu milletin aklıyla alay mı
ediyorsunuz? Ben onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu, Avrupa Komisyon Başkanı görevindeyken kendisine
8 odalı bir yer tahsis edilmiş idi ancak bu görev sona erdiği
hâlde, şu anda 2 odalı bir yer, özel çay ocağı, özel
otopark tahsis edilmiş durumda. Bu ayrıcalık neden
kaynaklanıyor? Bu israf ve savurganlığa son verecek misiniz
Sayın Bakan?
İki: Bugün,
kadın hakları ve özgürlükleri konusunda Türkiye kaçıncı
sırada? Kamu kurumları ve kuruluşlarında üst bürokrat
olarak çalışan kadınlarımız esas
alındığında, Türkiye dünya sıralamasında
kaçıncı sıradadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Kurt
KAZIM KURT
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım
Hazine arazileri üzerindeki işgalleri istemiyoruz O nedenle de Ecrimisil
yerine kiralama konusunda daha ağırlıklı duruyoruz. Demiştiniz
dün. Ancak hazine arazilerinin kiralanmasıyla ilgili, illerde verilen
kararların onaylanması Başbakanın imzasına
bağlı. Neden bu kadar ayrıntılı bir biçimde
Başbakana kadar gidiyor? Her kentteki Millî Emlakin kendi
kiralarını vermesiyle ilgili bir yasal düzenlemeyi yapmak gerekmiyor
mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İşçiye, memura,
öğretmene, teknik elemana, emekliye, dul, yetime, çiftçiye, köylüye bir
şey vermeyen, sorunlarını çözemeyen bu bütçenin, 2012nin son
konuşmasında soru hakkımı, barışın,
kardeşliğin egemen olduğu, sağlık, mutluluk dileyerek,
2013 yılını kutlayarak bitirmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği üzere,
gazilerimiz bizim varlık nedenlerimizdir. Gazi maaşlarının
yetersizliğine ilişkin şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle
Kore ve Kıbrıs gazilerimiz, hiçbir sosyal güvenlik kuruluşundan
maaş almadan gazi olanlarımız yaklaşık 800 TL
civarında maaş almaktadırlar ama bunun yanında, bir SSK
emeklisi veya sosyal güvenlik kuruluşundan maaş alan gazilerimizin
almış olduğu maaş yaklaşık 500 TL
civarındadır. Her iki maaş arasındaki fark neredeyse
300-400 lirayı aşan bir miktardır. Gazi maaşlarındaki
bu kesintiyi doğru buluyor musunuz? Bir sosyal güvenlik kuruluşundan
emekli olmak, gazi maaşından kesinti yapılmasının
haklı gerekçesi olabilir mi? Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, yarım dakikam
kayboldu!
BAŞKAN İlave
ediyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli arkadaşlar,
adı üstünde, mevsimlik işçilik; dolayısıyla fabrikanın
sadece o dönem için ihtiyacı var, onun ötesinde bizim bir şey
yapmamız tabii ki söz konusu olamaz.
Değerli
arkadaşlar, ben Suriye krizinin etkisi şu kadar milyon
liradır. demedim. Arkadaşlar bana dün Bütçeden Suriyeyle ilgili
olarak, özellikle burada misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimize
bugüne kadar ne harcandı? diye sordular, ona cevap verdim. Ben Suriye
krizinin etkisi bu kadardır. demedim. Dolayısıyla, lütfen, yani
o çerçevede algılanması lazım. Suriye krizinin dolaylı
etkileri var; ticarete etkisi var, petrol fiyatlarına etkisi var ama
Bütçeden doğrudan doğruya ne kadar para
harcanmıştır? diye sorduğunuz zaman, ben rakam verdim dün,
yanlış hatırlamıyorsam 480 küsur milyon liraydı. Ama
dolaylı etkisini sorarsanız, onu da konuşuruz.
Sayın
Çavuşoğluna verilen oda vesaire gibi konular Meclisimizin
kararı. Meclis Başkanımıza sorarsınız, eğer
yanlış bir uygulama yapılıyorsa düzeltilsin. Yani, bu
Maliye Bakanlığıyla ilgili bir konu değil takdir edersiniz ki.
Değerli
arkadaşlar
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Maliyenin kaynakları israf ediliyor, o açıdan
söylüyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Hayır, Maliyenin kaynakları da
bütçe
Bakın, yürürlük maddesi var bütçenin. Meclisin bütçesini Maliye
Bakanı yürütür. deseydiler, o zaman bana sorardınız haklı
olarak ama ben yürütmüyorum.
Değerli
arkadaşlar, Millî Emlakle ilgili bütün onayların Sayın
Başbakanımıza gitmesi hususu, Sayın
Başbakanımızın takdirinde olan bir konudur, bir genelge
üzerine bunlar yapılmaktadır. Sayın Başbakanımız
öyle uygun görmüşler, o şekilde yürüyor. Elimizden geldiğince bu
konuları hızlandırmaya çalışıyoruz.
Ben de hepinizin yeni
yılını kutluyorum. Belki yarın teşekkür etme
fırsatım olmaz, şimdiden hepinize samimi olarak çok
teşekkür ediyorum.
Yalnız şöyle
bir şey söyleyeyim. Yani şöyle bir bütçe çerçevesinde yeni
yılı kutluyorum. Bu bütçenin yaklaşık yüzde 30u
çalışanımıza gidiyor yani personel giderlerinin bütçe
içerisindeki payı yaklaşık yüzde 30dur, onu da bilmenizde fayda
görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, gazilerimizin maaşlarına gelince, şöyle bir husus
var: Biz dedik ki Sosyal güvenliği olmayan gazilerimize daha fazla para
verelim. Yani sosyal güvenliği olan gazilerimizin
maaşlarını indirmedik. Dolayısıyla, aslında biz
iyileştirme yaptık, yani bir anlamda Sosyal güvenliği olmayana
daha fazla para verelim. dedik. Şimdi, siz diyorsunuz ki aradaki
farkı
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Bu maaş yetiyor mu Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Bakın, mesela, burada, arkadaşlar
önüme koydular: Şeref aylığı 2002 Aralık ayında
131 liraymış, şu anda 452 lira, yüzde 246lık bir artış
var, bu dönemde enflasyon yüzde 141. Değerli arkadaşlar, tabii ki
gazilerimiz bizim için önemli.
Şimdi, önceki
dönemden kalan bir soruya da cevap vereyim, madem zaman verdi Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu rezerv konusu çok gündeme geldi. Şimdi,
rezervler niçin tutulur? Rezervler bir ihtiyat akçesi gibi görülmeli. Yani
rezervin maliyeti tabii ki var. Rezervin maliyeti, sizin rezervler üzerinden
kazandığınız faizle, içeride
borçlandığınız veya diyelim ki Merkez Bankası
eğer para basıp o parayı tekrar geri çekiyorsa Merkez
Bankasının faiziyle arasındaki farktır. Ama bu Türkiyeye
özgü değildir ki. Bakın, size sadece basit bir
karşılaştırma vereyim: Bakın, Rusyanın
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
karşılaştırma
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, müsaade edin, bir dinleyin.
Şimdi, bakın, Rusyanın rezervi 529,9 milyar
dolardır, Rusyanın iç borçlanma faizi yüzde 6,7dir. Şimdi,
Türkiyenin rezervi 119 milyar dolardır, Türkiyenin iç borçlanma faizi
yüzde 5,9; en son hazinenin borçlanma faizi. Şimdi, hâlbuki Rusyanın
borcunun millî gelire oranı yüzde 11dir. Türkiyenin borcunun millî
gelire oranı yüzde 36dır. Yani Türkiyenin rezervlerinin millî
gelire oranı, aslında, diğer gelişmekte olan ülkelerle
karşılaştırıldığı zaman çok yüksek
değildir. Evet, rezervin bir maliyeti vardır ama rezervin bir
getirisi vardır; şoklara karşı koruyor, evet şoklara
karşı koruyor değerli arkadaşlar. Rezervleriniz düşük
olsun, ciddi bir şekilde eğer açığınız varsa özel
sektörünüzün borcu
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, buna itiraz
yok ama niye?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hatırlamıyor musunuz 2001i?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, şimdi şunu kabul edelim: Türkiyedeki
faizlerin millî gelire oranı, bakın, bütçeden ödenen faizin millî
gelire oranı en son 1986 yılında yüzde 3,4tü. Evet, 2002
yılında yüzde 3,4tür. 1986 yılında Türkiyede doğru
düzgün ne iç borç var, çok cüzi de bir dış borç var değerli
arkadaşlar. Faizler düşmüştür, faiz yükü düşmüştür, faizlerin
vergiye oranı, bütçeye oranı, millî gelire oranı
düşmüştür ama daha da düşürmek için, hep beraber bu mali
disipline özen gösterelim, koruyalım değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, bütün
dünyada faizler düştü, bu sizin başarınız değil ki!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Hepinize tekrar mutlu yıllar diliyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, sizin
verdiğiniz cevabın bizim sorduğumuz soruyla ne alakası var?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Değerli katkılarınız için, sorularınız için,
eleştirileriniz için samimi bir şekilde çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabiidir. Açık oylama yarınki birleşimde son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, 2011
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri de kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son
konuşmaları ve 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının açık oylamalarını yapmak için, 20
Aralık 2012 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.48
(X) 361 ve 362 S.Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013 tarihli 36'ncı Birleşim Tutanağına eklidir.