TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
17
Ocak 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Arakanda yaşanan açlıkla mücadeleye ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun, İzmirin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, belediye gayrimenkullerine ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şekerin, Gaziantepli çiftçilerin su kuyularına
sayaç bağlanması nedeniyle sıkıntıda olduklarına
ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, emeklilikleri yaşa
takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma
düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve
Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, RTÜKün frekans tahsislerini iptal edip yeni ihale açması
durumunda uzun yıllardır yerel televizyon ve radyo yayını
yapanların önceliği olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Hakkâri Yüksekovadaki askerlik
şubesinin fiziki şartlarına ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, AKP Hükûmetinin, Türkiye Cumhuriyeti devletini Öcalanla
muhatap ederek milletin kendisine verdiği egemenlik hakkını
terör örgütüyle paylaşmasının Türk milletini, Türkiye
Cumhuriyeti devletini ve Türk tarihini küçük düşürdüğüne ilişkin
açıklaması
6.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, 2012 yılında Ekim ayında
başvurular alınmaya başlamasına rağmen bugüne kadar
herhangi bir ürün destekleme ödemesi gerçekleştirilmediğine ve bunun
da çiftçilerimizin mağduriyetine sebep olduğuna ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, TÜBİTAKın
aldığı bir kararla İnsanın Evrimi kitabını
ve evrimle ilgili diğer kitapları listesinden
çıkardığına ve TÜBİTAKın bu anlayışla
bu ülkenin bilimde ve teknolojide ilerlemesini nasıl
sağlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresunun Çanakçı ilçesi
Karabörk Kuşköy Tarımsal Kalkınma Kadınlar Kooperatifi
üyelerinin, kendilerine vadedilen desteğin ve yardımın verilmemesi
nedeniyle zor durumda olduklarına ilişkin açıklaması
9.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Gökçeadada yürütmeyi durdurma
kararı olmasına rağmen otel inşaatının devam
etmesine ilişkin açıklaması
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, emeklilikleri yaşa
takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma
düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve
Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın, Gökçeadadaki inşaatın
durdurulmasıyla ilgili yargı kararının uygulanması
konusunda gereken bütün birimlerin
talimatlandırıldığına ve bu özel bölgenin
korunması konusundaki görevlerini titizlikle yerine getirdiklerine
ilişkin açıklaması
12.- Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
seviyesiz bir üslupla konuştuğuna ve özür dilemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.- Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın 3 PKK'lının cenazelerinin Diyarbakır'da AK
PARTİ milletvekiline ait bir hastaneye götürüldüğü ve orada PKK
bayrağı asılmasına müdahale edilmediğine dair
ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
14.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlundan özür dilediğine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 21 milletvekilinin, Türk sanayisinde yaşanan
sorunların ve finans sistemindeki tıkanıklığın
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/465)
2.- BDP grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Mardindeki bir etnik grubun (Mhalmilerin) kimliklerini,
dillerini ve kültürlerini koruyup geliştirebilmeleri adına neler
yapılabileceğinin ve yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/466)
3.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık ve 22 milletvekilinin, Türkiyedeki
tarikat ve cemaatlerin amaçları, faaliyet alanları, gelir
kaynakları, uluslararası bağlantıları ve toplum
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun ile 3 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel
Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/1059, 1/689) (S. Sayısı: 393)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/728, 1/719) (S. Sayısı: 395)
5.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın
Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/730, 2/680, 2/1056, 2/1084) (S. Sayısı:
394)
6.- Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240)
7.- Tabiatı ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile Çevre
Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 297)
8.- Afrika Kalkınma
Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 349)
9.- Afrika
Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/701) (S.
Sayısı: 350)
10.-
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil
Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı: 355)
11.- 2000 Tarihli
Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/336) (S.
Sayısı: 55)
12.- 1974 Denizde Can
Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/504) (S.
Sayısı: 130)
13.- Emniyetli
Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/505) (S.
Sayısı: 131)
14.- 1978
Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya
Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü Hakkında Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/506) (S.
Sayısı: 132)
15.- 1979 Denizde Arama
ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine İlişkin
Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara Katılmamızın
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/509) (S. Sayısı: 135)
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/407) (S. Sayısı: 61)
17.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve
Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/424) (S. Sayısı: 50)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılının CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılının CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 349) Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 350) Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
3.- (S.
Sayısı: 355) Milletlerarası Finansman Kurumu Ana
Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler
Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
4.- (S.
Sayısı: 55) 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle
Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliği Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
5.- (S.
Sayısı: 130) 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
6.- (S.
Sayısı: 131) Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- (S.
Sayısı: 132) 1978 Gemiadamlarının Eğitim,
Belgelendirilme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası
Sözleşmeye İlişkin Değişikliklerin Kabulü
Hakkında Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
8.- (S. Sayısı:
135) 1979 Denizde Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine
İlişkin Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
9.- (S.
Sayısı: 61) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka
Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
10.- (S.
Sayısı: 50) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Anlaşmaya İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Kiliste cuma hutbesinde yaşandığı iddia edilen bir olaya
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/12967)
2.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın, kiralama
yoluyla kullanılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/12986)
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Hacı
Bektaşi Veli Külliyesinin müze statüsünden çıkartılmasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/13570)
4.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Şafiilik mezhebi üzerine bir enstitü kurulmasına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/13571)
5.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Bakanlık
kadrolarında istihdam edilen engelli personel sayısına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/13704)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, kamudaki engelli istihdamına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/13706)
7.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Gazi yerleşkesine yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/13753)
8.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Bakanlıkta
çalışan engelli personel ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/13841)
9.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Osmanlı döneminde Şeyhülislamlık yapan bir kişi ile ilgili
Diyanet İşleri Başkanlığının
görüşlerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/13842)
10.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, 10
Kasım 2012 tarihinde meydana gelen askerî helikopter kazası ile
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı
(7/14058)
11.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Yusufeli Barajı santralinin ihalesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/14073)
12.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Bakanlığın yaptığı toplu açılış
töreni için verilen reklamlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/14391)
13.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, Orduda yapılması planlanan HESlere ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/14393)
14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Gediz
Nehrinin ıslahına ve su kirliliğinin giderilmesine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/14731)
15.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, sağlık kuruluşlarının denetiminde
ortaya çıkan usulsüzlüklere ve verilen cezalara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/14766)
17 Ocak 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet yirmi dakika içinde cevap
verebilir.
Gündem
dışı ilk söz, Arakanda yaşanan açlıkla mücadele
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Muşa aittir.
Buyurun Sayın
Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Arakanda yaşanan açlıkla mücadeleye ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
adı son zamanlarda katliam, zulüm ve sürgünlerle mücadeleyle anılan
dünyanın mazlum coğrafyalarından biri olan Arakan ile
alakalı gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir buçuk
asırdır sergilenen, sahnesi ve dekoru değişmekle beraber
konusu hiç değişmeyen zulümler tiyatrosunun başrolünde yeni bir
kahraman Arakan. Adını her ne kadar yeni duyuyor olsak da 1942
yılından bugüne kadar bir insanlık dramı
yaşanmaktadır Arakanda. Orada sadece Arakanlı Müslümanlar
değil, insanlık can çekişmektedir. Son yetmiş yıl
içerisinde 500 binden fazla Arakanlı Rohingya Müslümanı katledildi,
1,5 milyonu aşkın Arakan Müslümanı ise katliam ve zulümden
kaçarak farklı ülkelere sığınmak zorunda
kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Arakanda yaşanan trajedi, uluslararası sistemin
üzerine bina edildiği ve parametresi, güç dengesi ve de çıkar
çatışması olan denklemin bir sonucudur; tıpkı
Filistin, Bosna, Somali, Suriye ve benzeri birçok coğrafyada
yaşananlar gibi. ABD Başkanı Barack Obamanın Myanmara
yaptığı ziyaret de maalesef katliamın durmasını
engelleyememiştir. Gerçi, ekonomik ve askerî anlaşmaların
yapıldığı ziyarette Rohingya Müslümanlarının
dramı ne kadar dillendirildi, o da meçhul bir konudur.
1942
yılında 150 bin Arakanlı Rohingya Müslümanının
katledilmesi ile başlayan sürecin son perdesi altı ay önce oynanmaya
başladı ve hâlâ devam ediyor. 3 Hazirandan bu zamana kadar geçen süre
zarfında bölgedeki Budist halk tarafından Arakanlı Müslümanlara
karşı başlatılan geniş çaplı bir
soykırım hareketi devam etmektedir. Daha da kötüsü, bu
kıyım devlet yetkilileri tarafından desteklenmektedir. Tek
suçları Müslüman ve Burma hâkim ırkından olmamak olan
Arakanlıların evleri yağmalanmakta, kadınlarına ve
kızlarına tecavüz edilmekte, gözü dönmüş, fanatik Budist
çeteleri tarafından yakalanan Arakanlılar katledilmekte ve insanlar
zorla yurtlarını tek etmek zorunda bırakılmaktadır.
Kıymetli
milletvekilleri, işin ilginç yanı ise bu katliamın öncülüğünü
dünyaya barışsever olarak lanse edilen Budist rahiplerin
yapmasıdır. Son altı ay içerisinde 7 binden fazla Arakan
Müslümanı katledildi, 130 binden fazla Müslüman ise evlerinden ve
yurtlarından edildi. Güvenlik güçlerinin de bilfiil katliama katıldığı
ülkede can, mal ve namus güvenliği kalmayan Müslüman halk, komşu ülke
Bangladeşe kaçmaktadır ancak burada da durumun pek iç
açıcı olduğu söylenemez. Sözüm ona, şanslı olanlar,
kötü şartlar altında, asgari yaşam sınırında
mülteci kamplarında hayatta kalmaya çalışmaktadır,
diğerleri ise çeşitli bahaneler ileri sürülerek, âdeta 28
Şubatını yaşayan Bangladeşli yetkililer
tarafından tekrar ölüme gönderilmektedirler.
Değerli
Milletvekilleri, dünya, Gazzede, Somalide, Srebrenitsada olduğu gibi
Arakanda da insanlık sınavından geçmiş ve ne yazık ki
bunda da başarılı olamamıştır. Demokrasi,
eşitlik ve hürriyet kavramlarını diline pelesenk etmiş
Batı kamuoyu, Nobel Barış Ödüllü Myanmarlı Budist Aktivist
Aung San Suu Kyi için gösterdiği hassasiyeti Arakanlı Müslümanlar
için göstermemiş ve bu konudaki çifte standartlı, riyakâr
tavrını bir kez daha sergilemiştir. Gerçi, geleceğin
başbakanı gözüyle bakılan bu bayanın da bu katliamlarla
ilgili soruları geçiştirmesi de dikkatle izlenmesi gereken bir
tavırdır.
İkinci Dünya
Savaşından galibiyetle ayrılan muzaffer devletlerin
çıkarları baz alınarak kurulan ve de veto etme hakkına
sahip olan 5 daimi ülkenin inisiyatifinde bulunan Birleşmiş Milletler
Örgütü, diğer insanlık krizlerinde olduğu gibi bu konuda da
pasif kalmış ve adaleti sağlamaktaki
başarısızlığını bir kez daha teyit
etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tüm bu yaşananlar karşısında şu
hakikati belirtmek isterim ki: İnsanlık, hamisi olan adaleti
kaybetmiş, yetim bir çocuk gibi aciz ve çaresiz
bırakılmıştır.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
Gündem
dışı ikinci söz, İzmirin sorunları hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğluna aittir.
Buyurun Sayın
Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun, İzmirin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İzmirde yaşayan yurttaşlarımız, sizden önceki
iktidarların çözemediği, sizin de on yıldır
çözemediğiniz sorunları büyük oranda yaşıyor. Amacım
bu sorunları anlatmak değil, amacım, sizin
iktidarınıza çok zarar vermeyecek, ne bütçe açığı
verdirecek ne de özgürlükleri daha fazla artıracak sorunlar için bir çözüm
istemeyeceğiz İzmirli yurttaşlarımız adına.
İktidarınızın çok çabuk çözebileceği, özellikle
İzmiri çok seven bakanların ve AKPli milletvekillerinin, her zaman
İzmirin sorunlarını çözmekte çok çaba harcıyoruz.
diyenlerin bizlerle birlikte el ele vermesiyle çözülebilecek iki küçük sorundan
bahsedeceğim. Bu sorunlardan birisi, kentte yaşayan
yurttaşlarımızın günlük yaşamlarını daha
kaliteli hâle getirmek için çalışan belediyelerimizin
aldığı, almak zorunda kaldığı hizmetlerle ilgili
yani belediye çalışanlarının, sabit kadroluların
vermek zorunda kaldığı işlerin dışında,
biliyoruz, belediyeler kendi bünyelerinde kurdukları şirketler
vasıtasıyla da bazı hizmetleri üretmek ve halka hizmet etmek
zorunda kalıyorlar ve Kamu İhale Kanununa tabi olarak bu hizmetleri
alıyorlar fakat öyle sorunlarla karşılaşılıyor ki
bu hizmetleri almak için ihaleye çıkıldığında,
belediye hizmetlerinin daha iyi verilmesini sağlamak değil, belediye
hizmetlerinin daha iyi verilmesini engellemek için bazı şirketler bu
ihaleye kasıtlı olarak giriyor, maliyetlerin altında teklifler
veriyor ve uzmanlık isteyen konuların dışında da bu
ihaleye girebiliyorlar.
Talebimiz
şudur: Bu tür hizmetlerde belediyeler kendi şirketlerinden hizmet alabilecekleri
alanlarda Kamu İhale Kanununa tabi olmadan bu hizmetleri alabilmelidirler
çünkü böyle olunca her yılbaşında Acaba bugün işsiz mi
kalacağız? diye bekleyen işçi kardeşlerimizin daha rahat
hizmet vermesi sağlanacak, bunun yarattığı, özellikle şoförlük
gibi hizmetlerin alımında ehliyet isteyen, uzmanlık isteyen
hizmetlerin alımında da İzmirli yurttaşlarımız bu
hizmetlerin alımında gecikmek zorunda kalmayacaklar diye
düşünüyorum. Bununla ilgili defalarca değiştirdiğiniz Kamu
İhale Kurumu Kanununda bir değişiklik daha yaparak
Çünkü
belediye şirketleri zaten kamu şirketleri, kendi kurdukları
şirketler. Burada kâr-zarar hesabı yapılmaz, yapılmadığı
için de belediyeler bu hizmetleri kendi şirketlerinden alırken Kamu
İhale Kanununa tabi olmadan alabilmelerini sağlamalıyız.
Bir başka
sorun da bizim belediyelerimiz. Özellikle Cumhuriyet Halk Partili ve Milliyetçi
Hareket Partili belediyelere bu bütünşehir yasası çıkmadan önce
talimat gönderdiniz, İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla
talimatlar gönderdiniz, dediniz ki: Yol ve kaldırım bedellerini
yurttaşlardan tahsil ediniz. Bu tahsilat son çıkan Bütünşehir Yasasıyla
belediye meclislerinin kararına bırakıldı. Fakat şöyle
bir eşitsizlik yaşıyoruz: Belediye meclisleri, daha önce
gönderdikleri, tahakkuk ettikleri paraları almak zorunda kalıyorlar.
Onun için, bunu da belediye meclislerinin kararına bırakarak bu
eşitsizliği de giderebiliriz diye düşünüyorum. Bu iki talebi,
çok kısa cümlelerle ifade edebileceğimiz bir düzenlemeyle yerine
getirebiliriz ve hep beraber bunu gerçekleştirebiliriz diyorum.
Sözlerime son
verirken, ocak ayının bizim için, canlarımızı yakan,
yüreklerimizi yakan cinayetlerle dolu olduğunu da hatırlatmak
istiyorum. Muharrem Aksoylar, Uğur Mumcular, Onat Kutlarlar ve sosyal
demokrat harekete, sosyal demokrat partiye, Cumhuriyet Halk Partisine emek
vermiş Aydın Güven Gürkan gibi, İsmail Cem gibi önderlerimizi de
ocak ayında kaybettik. Ama yarından sonra, 19 Ocak, Hrant Dinkin
katledilişinin 6ncı yıl dönümü. Bu toprakların en güzel
insanı ve Biz bu topraklarda yaşamak ve bu topraklarda ölmek
istiyoruz, gömülmek istiyoruz. diyen Hrant Dinkin katledilişinin 6ncı
yılı. Ve onun katledilişinin ardından, biz siyasiler onun
özlediği, barış ortamını ve bir arada yaşama
iklimini gerçekleştirebilmiş değiliz ve siz iktidar sahipleri,
onun ölümünün arkasından katilleri sorgulamak yerine
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir)
Bir bebekten nasıl katil
yarattığımızı sorgulamalıyız. diyen Rakel
Dinkin özlemini yerine getiremedik. Katledilişinin 6ncı
yılında, iktidar sahiplerinin, bakanların ve emirlerindeki
devlet görevlilerinin, en azından ödüllendirmekten vazgeçecek insanlar
olduğunu düşünüyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Moroğlu.
Gündem
dışı üçüncü söz, belediye gayrimenkulleriyle ilgili söz isteyen
Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurun Sayın
Ayhan.
3.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, belediye gayrimenkullerine ilişkin
gündem dışı konuşması
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; belediye gayrimenkulleri üzerinde
gündem dışı söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Bu konuda söz
almamın nedeni, bazı belediyelerin, özellikle nüfusu az olan
belediyelerin gayrimenkullerinin kiralanmasına ilişkin. Kamu
taşınmazlarının kiraya verilmesi Devlet İhaleler
Kanununun 13üncü maddesinin beşinci fıkrasına göre
belediyelerde ihale encümen tarafından yapılıyor. 5393
sayılı Kanuna göre encümenin bizzat yaptığı
ihalelerde kira süresi üç yıl, belediye meclisi karar alırsa bu süre
on yıla kadar devam ediyor, çıkıyor. Mestecirler yer
değiştiriyor, sıkıntıya düşüyorlar, ticari
anlamda sıkıntı oluyor. Adama Çık diyorsun, Ahmetin
yerine Mehmet, Mehmetin yerine Hasan geliyor. Küçük yerleşim yerlerinde
de problem, dedikodu alıp yürüyor, herkes birbirine düşüyor. Siyasi
parti farkı gözetmeksizin hangi partiye mensup olursa olsun o belde yaşayanları,
esnafı da bu işten bizar olup birbirine düşüyor. Nüfusu belli
bir miktarın altında olan belediyelere, kiracı vatandaşlara
kolaylık olsun diye mevcut kiraların Maliye
Bakanlığının belirlediği yeniden değerleme
oranı kadar bir artırımla sözleşme yapma imkânı
tanınmalıdır, hâlen devam edenlere de böyle bir imkân
verilmelidir. İdare ihtiyaç duymaz ise her yıl kira belirlenen oranda
artmalıdır. Bununla ilgili bir kanun teklifini de ihtiyaca binaen
hazırlayacağım ve yüce Meclise takdim edeceğim.
Bunu aslında,
yan yana olan, daha önce iktidar partisine mensup bir belediyenin daha sonra
muhalefet, geçmesi sonucunda olan belediye de yaşıyor, hâlen
iktidarda olan belediyede yaşıyor. İktidarda olan belediyenin,
tatbikatlarda gördüğümüzde, onların yaptığı ihalelerde
bile çok büyük problemlerin, dedikoduların, birbirine düşmelerin
olduğu görülüyor. Dolayısıyla, burada, yerel siyasetçileri ne
yapmamız lazım? Rahatlatmamız lazım. Bu anlamda, bizim
Denizli ili Kale ilçesinde böyle bir problem var. Daha doğrusu,
müfettiş raporlarına dayanan bir şey ve daha önce iktidar
partisinin bu işleri devam ettirdiği de aynı belediyede vaki.
Dolayısıyla, vatandaşları birbirine düşürmeme, onlar
arasındaki uyumu bozmama, onları birbirine yakınlaştırma,
bu baptan, bu tür belediyelere imkânların tanınmasında yarar
olduğu kanaatindeyim. Biraz önce ifade ettiğim gibi, ne olacak
bunlara yardımcı olmamız için, gerekli hukuki düzenlemeler
içinde ne yapacağız? Çözüm bulma yoluna gideceğiz. Bunu,
şunun için söylüyorum, herhangi bir istismar için falan söylemiyorum. Dün
basında yer aldı: Borç karşılığında camileri
ne yapıyoruz? Hazineye devrediyoruz. Bunu AKPli belediyelerden yapan var.
Belki zorunluluktan kaynaklanan bir şey ama yakında din
işlerinin, diyanetin
Ne olacak? Tamamen camilerin de
devletleştirilmesi yoluna gitmiş olacağız. Bu, hâlbuki
AKPnin de düşünce itibarıyla kabullenmediği, böyle bir
şeyi arzu etmediği bir olay. Dolayısıyla ne yapmamız
lazım? Bu meseleyi çözmemiz lazım. Burada yazıyor: Üsküdar
Belediyesinin, borcuna karşılık 4 camiyi hazineye devretmesinin
ardından Sancaktepe Belediyesinin de borç batağından kurtulmak
için 6 camiyi, 1 sağlık merkezini ve 1 okulu devrettiği ortaya
çıktı Dolayısıyla, bulacağımız çözümler,
ilgili belediyeler için bu tür yandan yönden çözüm bulma, toplumun önünde, kamuoyu
önünde küçük düşürücü birtakım ifadelere maruz kalmayı da ne
yapacak? Önlemiş olacak. Bunu özellikle dile getirmek istedim çünkü bu bir
sorun, birçok belediyede de olduğunu biliyorum. Bize vaki müracaatlarda
biz bunun farkına vardık ve yüce Mecliste, Genel Kurulda dile
getirmeye karar verdim. Bu vesileyle size aktarmış oluyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Gündeme geçmeden
önce, sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla birer dakika
söz vereceğim.
Sayın
Şeker
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin,
Gaziantepli çiftçilerin su kuyularına sayaç bağlanması nedeniyle
sıkıntıda olduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gaziantepli
çiftçilerin çok ciddi bir sıkıntısı var, bu da su
kuyularına sayaç bağlanmasıyla ilgili. Zaten çiftçi problemli,
dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor, dünyanın en
pahalı elektriğini kullanıyor, dünyanın en pahalı
gübresini ve tohumunu kullanıyor. Buna rağmen, bir de Gaziantepli
çiftçiler, su kuyularından kullandıkları suya sayaç konarak
belli miktarın üstündeki suyun parasını ödeyecekler. Bunun
haklı, adil olduğuna inanmıyorum. Dünyanın 16ncı
büyük ekonomisine sahip bir ülkeye de yakışmayacağına
inanıyorum.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şeker.
Sayın
Havutça
2.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, emeklilikleri
yaşa takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma
düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve
Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kamuoyunda emeklilikte yaşa takılanlar diye bir konu var ve bu
vatandaşlarımız, Anayasa Mahkemesinin emeklilik
yaşını iptal etmesinden sonra, emeklilikleri üç ila on yıl
arasında uzadı. Şimdi işsiz kaldılar, emekli
maaşı da alamıyorlar, herhangi bir işte de
çalışamıyorlar 40 yaşını aşmış
yurttaşlarımız. Mesela Ayvalıktan Mesut Pehlivan diyor ki:
Ben şu anda 46 yaşındayım, işsiz kaldım,
emekliliğime dört yıl var, emekli maaşı alamıyorum,
herhangi bir işte de çalışamıyorum. Ben ne yapayım,
çoluğumu çocuğumu nasıl besleyeyim?
Bizim bununla ilgili
kanun teklifimiz var. Sayın Hükûmet yetkililerinden, bu konuda, bu
emeklilikte yaşa takılan yurttaşlarımızın
sorununa kulak vermesini ve bununla ilgili çözüm yolu
oluşturmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Sayın
Halaman
3.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, RTÜKün frekans tahsislerini iptal edip
yeni ihale açması durumunda uzun yıllardır yerel televizyon ve
radyo yayını yapanların önceliği olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Sayın Başkanım, bu yerel televizyon ve radyo işi yapan yani
yayın yapanların gene bu Radyo Üst Kurulu yani Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu, bugüne kadar yayın yapanların frekans tahsislerini iptal
ediyor, dolayısıyla Yeni bir ihale açacağım, her ilde de
yedi tane olacak. diyor. Şimdi, uzun yıllar illerde yayın yapan
yani radyocu, televizyoncuların bu işte bir önceliği yok mu?
Bunların, uzun yıllar yapmasına rağmen Rekabete
açıyoruz. diyerek, Bir üst şirkete vereceğiz. diyerek
bunların hakkı gasp olmuyor mu? Bunu ilgili bakanlara sizin
aracılığınızla duyurmak istedim. Bundan dolayı
teşekkür ediyorum size.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın
Yılmaz
4.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Hakkâri Yüksekovadaki
askerlik şubesinin fiziki şartlarına ilişkin
açıklaması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Uşaklı bir hemşehrim aradı ve Hakkâri
Yüksekovada askerlik şubesinde kalan yeğeninin, mayıs
ayında askerlik şubesinin yanması dolayısıyla
elektriklerinin ve hiçbir insani ihtiyaçlarının
karşılanmadığını, kendilerine buranın
düzeltileceği sözünün verilmesine rağmen herhangi bir düzeltilmeyle
karşılaşılmadığını ve kış
ayında, bugünlerde sobasız, her türlü olanaktan yoksun bir
şekilde Hakkâri Yüksekovada Askerlik Şubesinde askerlik
yaptığını belirtti.
Sayın
Başbakan Abdullah Öcalana televizyon göndereceğine bu askerlik yapan
çocuklarımızın ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor.
Hakkâri Yüksekova askerlik şubesindeki bu insanlık
dışı duruma ben dikkat çekmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Sayın
Yeniçeri
5.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AKP Hükûmetinin, Türkiye Cumhuriyeti
devletini Öcalanla muhatap ederek milletin kendisine verdiği egemenlik
hakkını terör örgütüyle paylaşmasının Türk milletini,
Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk tarihini küçük düşürdüğüne
ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kitle katliamcısı terörist Öcalanla
muhatap ederek milletin kendisine verdiği egemenlik hakkını
terör örgütüyle paylaşmıştır. AKP iktidarı, terör
örgütünü devlet yerine koyarak devleti terör örgütü seviyesine
düşürmüştür. İktidar, PKKya meşruiyet
kazandırırken, kendi meşruiyetini kaybetmiştir. Öcalan,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını kimin yazması gerektiği
konusunda bile görüş belirtmektedir. AKP Hükûmeti Türk milletini, Türkiye
Cumhuriyeti devletini ve Türk tarihini küçük düşürmüştür. AKPnin
başlattığı ikinci Habur açılımı da
Diyarbakırda hıyanetin bütün renkleriyle ortaya
çıkmıştır. PKKnın kurucusu üç PKKlının
Diyarbakırdaki cenazesi gövde gösterisine dönüştürülmüş, terör
örgütü devlete meydan okur hâle gelmiş, PKKnın paçavraları
cenazeler üzerine örtülmüştür. PKKlılar için düzenlenen törenin
güvenliğinin BDPliler tarafından sağlandığı
haberleri gelmektedir. Bir kez daha yetkilileri aklını
başına devşirmeye, devlete ve millete karşı suç
işlemekten vazgeçmeye çağırıyorum. Bu gidişle
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın
Yılmaz
6.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, 2012 yılında Ekim
ayında başvurular alınmaya başlamasına rağmen
bugüne kadar herhangi bir ürün destekleme ödemesi
gerçekleştirilmediğine ve bunun da çiftçilerimizin mağduriyetine
sebep olduğuna ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ürün
desteklemelerinde bugüne kadar il ve ilçe tespit komisyonlarının
almış olduğu kararlar çerçevesinde destekleme
yapılmaktaydı fakat 2012 yılı sonu itibarıyla
TÜİK verileri esas alınacağı belirtilmektedir. 2012
yılında yapılan tespit komisyonu çalışmalarında
dekara verilen miktar Tarım Bakanlığı çiftçi kayıt
sisteminde yer almasına rağmen, ekim ayından bugüne
başvurular bu veriler üzerinden değerlendirilirken, bugüne kadar
yapılan başvurularda dekara
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Sayın
Eyidoğan
7.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, TÜBİTAKın
aldığı bir kararla İnsanın Evrimi kitabını
ve evrimle ilgili diğer kitapları listesinden
çıkardığına ve TÜBİTAKın bu anlayışla
bu ülkenin bilimde ve teknolojide ilerlemesini nasıl
sağlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Ülkemizde bilimde
ve teknolojide gelişmeyi destekleyen ve bununla ilgili stratejiler
geliştirmekle görevli TÜBİTAK yeni bir karar almış, bu
karara göre, TÜBİTAK kitapları listesinde bulunan İnsanın
Evrimi ve evrimle ilgili kitapları listeden çıkarmış. Önce
bu kitapları isteyenlere tükendi deniyor, şimdi de listeden
çıkarılıyor. İktidar evrim sözcüğünden ve
tartışılmasından neden korkuyor? İktidar düşünen
beyinlerden neden korkuyor? Bu karar, adı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumuna yakışıyor mu? TÜBİTAK bu
anlayışla bu ülkenin bilimde ve teknolojide ilerlemesini nasıl
sağlayacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın
Karaahmetoğlu
8.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresunun Çanakçı
ilçesi Karabörk Kuşköy Tarımsal Kalkınma Kadınlar
Kooperatifi üyelerinin, kendilerine vadedilen desteğin ve
yardımın verilmemesi nedeniyle zor durumda olduklarına
ilişkin açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, Giresunun Çanakçı
ilçesinde Karabörk Kuşköyü Tarımsal Kalkınma Kadınlar
Kooperatifi Karadeniz Bölgesinde kurulu bulunan üç kadın kooperatifinden
biridir. Söz konusu kooperatifin kurulması aşamasında ilçe
kaymakamının önemli 46 olmuştur. Proje kapsamında
yeşil kartlı 23 bayan üyeye 2şerden kırk altı süt
ineği verilmiştir. Bir yıllık yem verileceği,
veteriner hizmetlerinin ücretsiz olacağı, tankerlerle sütün
toplanarak satılması yönünde desteğinin
sağlanacağı, sığırların bedelinin iki
yıl ödemesiz beş yılda taksitlerle yapılacağı vadedilmiştir.
Bunların hiçbiri yerine getirilmediği gibi, zaten yeşil
kartlı olup, geçimini sağlayamayan bu yurttaşlarımız
hayvanlara bakamaz hâle gelmiştir. Bugün pazarda 2 bin lira etmeyen
sığırlardan devlet geriye, 2 inek için 12 bin lira istemektedir.
Vadedilen veteriner hizmetlerinin hepsini cebinden karşılayan bayan
yurttaşlarımız kalkınmak için kooperatife üye olup devletin
kendilerini desteklediğini zannederken ekonomik olarak batmakla
kalmamış, ailevi sorunlar yaşayarak boşanma
aşamasına kadar gelmiştir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın
Sarıbaş
9.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Gökçeadada yürütmeyi
durdurma kararı olmasına rağmen otel inşaatının
devam etmesine ilişkin açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Gökçeadamızdaki bir otel
inşaatının, yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen,
25.000lik haritada sit bölgesinde olması vesilesiyle ve durdurma
kararı alınmasına rağmen, şu anda da kaçak
inşaatın hâlen devam ettiği görülmektedir. Bademli köyündeki bu
inşaatın, özellikle Türkiye'nin incisi bir ada olan
Gökçeadamızın içerisinde bu özel şahsın otelinin kaçak
yapısının durdurulmasına Bakanımız müsaade edecek
midir? Belediyemiz aldığı yıkım kararını
uygulayacak mıdır? Teşvik uygulamasından bu
çıkarılacak mıdır? 25.000likteki bu değişiklikte
Bakanlığımız hâlâ ısrarlı mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Sayın Bulut
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, emeklilikleri yaşa
takıldığı için mağdur ve muhtaç duruma
düşmüş yurttaşlarımızın sorunlarına ve
Hükûmetin bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, Türkiyede, prim
borçlarını ödedikleri hâlde yaşları sebebiyle emekli
olamayan büyük bir mağdur kitle var. İhtiyaç sahibi insanlara Sosyal
Yardımlaşma Vakfı yardım edip onların hayatlarını
idame ettirdikleri hâlde, bu insanlar emekliliği hak etmişler,
yaşlarından dolayı mağdur ve muhtaç duruma
düşmüşlerdir. Bu kitlelerin mağduriyetinin giderilebilmesi için
Hükûmetin herhangi bir çalışması olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın
Bakanımız yerinden iki dakika söz istediler.
Buyurun efendim.
11.-
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın, Gökçeadadaki
inşaatın durdurulmasıyla ilgili yargı kararının
uygulanması konusunda gereken bütün birimlerin talimatlandırıldığına
ve bu özel bölgenin korunması konusundaki görevlerini titizlikle yerine
getirdiklerine ilişkin açıklaması
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; Çanakkale
Milletvekilimiz Sayın Sarıbaşın sorduğu konuyu ben
biliyorum ve yakından takip ediyorum. Bu konuda, yapılan inşa
işlemlerinin durdurulması konusunda bir yargı kararı var.
Yargı kararı elimize geçtiği andan itibaren uygulanması
konusunda gereken bütün birimlerimiz talimatlandırılmıştır
ve bu konuda Bakanlığımızdan yeni görüşler
çıktı. Yargı ve Koruma Kurulu orada böyle bir
yapılaşmaya izin vermediği sürece bizim de herhangi bir
kolaylaştırıcı işlem yapmamız mümkün
değildir. Gökçeada tarihi itibarıyla, doğa itibarıyla özel
bir bölgedir. Biz de bu özel bölgenin yeşilinin, mavisinin,
doğasının aynen korunması konusundaki görevlerimizi
titizlikle yerine getiriyoruz. Arz ederim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır. Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 21 milletvekilinin, Türk
sanayisinde yaşanan sorunların ve finans sistemindeki
tıkanıklığın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/465)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Türk
sanayisinde yaşanan sorunların ve finans sistemindeki
tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince "Meclis
Araştırması" açılmasını arz ve talep ederiz.
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Celal Adan (İstanbul)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
5) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
8) Ali Halaman (Adana)
9) Sinan Oğan
(Iğdır)
10) Mustafa
Kalaycı (Konya)
11) Bülent Belen (Tekirdağ)
12) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
13) Alim
Işık (Kütahya)
14) Erkan Akçay (Manisa)
15) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
16) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
17) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
20) Atila Kaya (İstanbul)
21) Oktay Vural (İzmir)
22) Sümer Oral (Manisa)
Gerekçe:
Hükümetin
yanlış ekonomik vizyonu ve uygulamaları nedeniyle, finansman
kaynaklarına ulaşmakta birçok sorunlar yaşayan sanayi sektöründe
büyük kayıplar yaşanmakta, ardı ardına iflasların
yaşandığı bir süreçten geçilmektedir.
Türkiye'yi
sarmalayan, ekonomik ve sosyal yapıyı sarsan ekonomik krizi, sektörde
ve vatandaşlarımızda olumlu etkilerine şahit
olmadığımız paketlerle atlatılacağını
sanan AKP Hükûmeti, hâlâ aynı yanlışlara devam etmektedir.
Bu kapsamda, 2012
mali bütçe rakamları incelendiğinde; gerek içerik, gerekse amaç
yönünden reel sektöre yönelik umut verici bir durum söz konusu değildir.
Bu hâliyle, 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde, üretim sektörü
beklentilerine ve üretime yönelik destek, teşvik ve diğer
ihtiyaçları karşılayacak bir emare görülmemektedir.
Küresel
ekonomilerde meydana gelen artçı sarsıntılar nedeniyle, bölgesel
ekonomik aktörlerin nasıl bir sürece girdiği ortadadır. Bu
noktada gerek ülkemizin gerekse de dünyanın içinde bulunduğu ekonomik
problemler bu durumu teyit eder nitelikte gelişmelere sahne
olmaktadır.
Bugün Avrupa
Birliği ülkelerinde hâlâ devam eden ekonomik kriz ve yakın
coğrafyalardaki kitlesel isyanlar nedeniyle, ülkemizin ne denli bir
tehlikeyle burun buruna olduğu görülmektedir. İhracat ve
ithalatımızın en fazla olduğu ve ülkemize en fazla
yabancı sermayenin geldiği Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan
ekonomik buhran nedeniyle yaşanan sosyal ve siyasal problemler, ülkemiz
ekonomisine yön veren reel sektörde yaşanan sorunlara geç kalmadan ve
kararlılıkla eğilmemiz gerektiğini göstermektedir.
Gelir
dağılımındaki adaletsizliklerin, toplumsal şiddete
davetiye çıkardığı İtalya ile iflasla yüz yüze kalan
ve büyük şiddet olaylarının meydana geldiği Yunanistan'da
yaşanan ekonomik buhran, makroekonomik tedbirlerin bir an evvel
alınması gerekliliğini yeterince ortaya koymaktadır. Bu
nedenle, dengeli üretim temeline dayalı, sosyal ve ekonomik
gelişmenin toplumsal istikrar için vazgeçilmez derecede önem
taşıyan reel sektöre ihtiyaç duyulan destek
sağlanmadığı takdirde, birçok ülkede aralıklarla
tekrar eden ekonomik kriz nedeniyle oluşan toplumsal bunalımlara doğru
ülke olarak yol alacağımız unutulmamalıdır.
Bugün, ekonomik
sorunlardan dolayı Avrupa Birliğinin geleceğine ve
devamlılığına umutsuz ve olumsuz bakılıyorsa bunu
en başta ülke olarak bizim dikkatle irdelememiz ve üzerinde önemle
durmamız gerekmektedir. Çünkü Avrupa'daki çalkantıların Türkiye
ekonomisini, başta reel sektörün daralması yoluyla olumsuz yönde
etkileyeceği muhakkaktır.
Şu ana kadar
reel ekonomideki yüksek faiz oranları ve bazı sektörlerde
yaşanan teminat sorununa hâlâ bir çözüm getirilememiştir.
Dolayısıyla hiçbir yapısal önlem almadan göstermelik tedbirlerle
düşük kur, yüksek faize dayalı ve sıcak paraya
bağımlı bir anlayışla ülke ekonomisi idare edilmeye
çalışılmıştır. Azalan yatırımlar, artan
iç ve dış borç, vatandaşımızın içinde
bulunduğu yoksulluk ve devamlı artan işsizlik Hükûmetin yanlış
politikalarının en somut örneğini teşkil etmektedir.
Hükûmetin
meselelere bu yanlış yaklaşımı nedeniyle, gerekli ve
yeterli tedbirleri zamanında almayarak reel sektörde yaşanan
iflaslara ve buna bağlı yaşanmakta olan işsizlik gibi vb.
birçok sorunun kalıcı ve kronik hâle gelmesine neden olunmuştur.
Hükûmetin 2012 bütçesi ile dış talepteki daralmalar da
eklendiğinde, ülkemiz reel sektöründe 2012 yılında çok ciddi
sorunlar yaşanması kaçılmazdır.
Ülkemizin,
sürdürülebilir büyüme ve makroekonomik istikrarı yakalayabilmesi,
yaşanmakta olan sorunların önüne geçilebilmesi için üretimi
destekleyecek yapısal ve finansal tedbirlerin süratle ve gecikmeksizin
devreye sokulması, kaçınılmaz bir gerekliliktir.
2.-
BDP grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Mardindeki bir etnik grubun (Mhalmilerin) kimliklerini,
dillerini ve kültürlerini koruyup geliştirebilmeleri adına neler
yapılabileceğinin ve yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/466)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Mhalmilerin;
kimliklerini, dillerini ve kültürlerinin korunup geliştirilebilmeleri
adına neler yapılabileceğinin ve yaşadıkları
sorunların gündeme gelmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç
Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Kendileriyle
ilgili yazılı kaynaklar bir yana, sözlü kaynakların bile yok denecek
kadar az olduğu ve bugüne kadar haklarında akademik anlamda
geniş bir araştırmanın bulunmadığı
Mhalmiler, Midyat çevresinde bulunan yöre diliyle "Izyağ-ıl
Mıhalamiyye" (Mhalmilerin köyleri) olarak isimlendirilen
Acırlı (Derizbinâ), Gelinkaya (Kefer huvar), Söğütlü (Kinderip),
Şenköy (Apşe), Yolbaşı ( Kefer ıllep) gibi köyler ile
Mardin merkez, Ömerli, Savur ve Midyat'ın bir semti olan Estel'de
yoğun olarak yaşarlar. Mhalmiler ağırlıklı olarak
Arapça olmak üzere, Süryanice'yle karışık "Mhallemice"
olarak isimlendirilebilen bir dili konuşmaktadırlar.
Mhalmilerim
kökenleri hakkında dört görüş bulunmaktadır.
1) İslam ansiklopedisi içerisinde "Tur
Abdin" maddesi içinde kısa bir paragraf içinde geçen birinci
görüşe göre; Mhalmiler Hıristiyanlıktan ayrılmış
Arap ve Kürtlerden meydana gelmiş melez bir topluluktur.
2) Mhalmi kökenli M.Ali Arıkan ve Cemil
İşler'in çeşitli yazı ve eserlerinde kaydettikleri ikinci
görüşe göre, Mhalmiler; Türk ve Arapların
karışımı sonucunda ortaya çıkmış bir
topluluktur. Türkçe dilinde yazılmış ilk kaynaklardan biri
olması sebebiyle, açık hâlde fark edilebilen sübjektif
değerlendirilmelerine rağmen, Mhalmiler hakkında yaygın
olan görüşü teşkil etmektedir.
3) Yazılı ve sözlü Süryani
kaynaklarına dayanır ve Mhalmilerin Hristiyan Süryani bir
toplulukken, 1600'lü yıllarda meydana gelen Patrik İsmail, büyük
oruç, salgın hastalık, baskılar ve metropolit seçimleri
olayları neticesinde büyük çoğunluğun İslam dinine
geçtiğini savunur. Süryani Kadim Patriği I. Afrem Barsavmo
tarafından kaleme alınan ve bölge tarihi hakkında Süryaniler
açısından temel kaynaklardan bir tanesi olan "Tur Abdin'in
Tarihi" eserinin Arapça çevrisinde; Estel, Kefır Havra (Gelinkaya
-Kefer huvar), Deyr Izbıno (Acırlı -Derizbinâ) Kinderip (Söğütlü),
Apşe ( Şenköy), Kefır Şemğo (Kerşef-
Budaklı) gibi köylerde yaşayan halkın büyük bir
çoğunluğunun bir zamanlar Süryani olduğu ve bu köylerde birçok
kilise ve manastırın olduğu yazılıdır.
4) 2004
yılı içerisinde Midyat ilçesinde bulunan etnik gruplar üzerinde
yapılan saha araştırması sırasında yapılan
görüşmeler ve taranan kaynaklar neticesinde elde edilen dördüncü
görüşe göre Mhalmiler; Hristiyan iken, yukarıda
aktarıldığı üzere, Patrik İsmail olayı ve
İslam fetihleri sonrasında bölgeye yerleştirilen ve otoriteyi
elinde bulunduran Beni Hilal kabilesinin de etkisi neticesinde Müslüman
olmuş çoğunlukla Süryani kökenli bir topluluktur. Söz konusu tez de
günümüzdeki Mhalmilerin tümünün değil, ama çoğunluğunun Süryani
kökenli olduğunu ifade etmektedir.
Yukarıda
yapılan açıklamaların ışığında
Mhalmilerin kökenleri hakkında rivayetlerin muhtelif olduğu
görülmektedir. Türk asıllı olduklarından Kürt asıllı
olmalarına kadar; Arap olmalarından Süryani-Arami olmalarına
kadar çok sayıda aslı astarı olmayan iddialar mevcuttur.
Mhalmilerin kökenleri hakkında yapılagelen tanımlamalar etnisite
gerçekliğinin çarpıtılması anlamına gelmektedir. Bu
halkın kendine has bir dili, âdetleri ve kültürü vardır. Mezkûr
kesim, Arap ya da başka kimlikler altında bir denge unsuru olarak
kullanılmaktan, yerleşim yerlerinin isimlerinin
değiştirilmesinden, kendi kimlik ve kültürlerinin hukuki olarak
tanınmasından ve devlet tarafından korunup
geliştirilmemesinden rahatsızlık duymaktadırlar.
Bin yıldan
uzun bir süredir yaşadıkları topraklarda birçoğunun sahip
oldukları mülkleri ellerinden alınıp hazineye devrilmiştir.
Birçoğunun da bağ, bahçe ve ekili arazilerine tapu verilmemektedir.
Var olan tapuların çoğu başkalarının üzerine
kayıtlıdır. Dedelerinden kalma arazilerinin başka
kişilerin isimlerine kayıtlı olması halk arasında
ciddi gerilimlere, çatışmalara neden olmaktadır.
Türkiye'de
Mhalmilerin kendi kimlik, dil ve kültürlerinin tanıtılması,
korunması ve geliştirilmesi amacıyla kurulan tek örgütleri olan
Mhellemi Dinler, Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği
çeşitli baskılara maruz bırakılarak kapatılmak
istenmektedir. Mhalmiler, öncelikle dernekleri üzerindeki bu
baskıların ortadan kalkması, kendi kimlik ve kültürlerinin
tanınması, korunup ve geliştirilmesi, Mhallemice
yazılı, görsel gazete, dergi, radyo, tv ve diğer medya
iletişim araçlarından istifade etme hakkı
tanınmasını, tapu ve kadastroda inceleme ve düzenlemeler
yapılarak çatışmalara neden olabilecek yanlış
uygulamaların bir an önce düzeltilmesi ve hak sahiplerine
haklarının geciktirilmeden iadesi sağlanmalıdır.
Mhalmiler, aslen
Türkiyeli olan ve Suriye, Irak ve Lübnan'da sürgünde kimliksiz yaşayan
akrabalarına devletin bir an önce vatandaşlık hakkı
tanıyarak, Türkiye'ye geri dönüşlerinin sağlanması için
maddi ve hukuki düzenlemeler yapması gerektiğine inanmaktadır ve
devletten biran önce bu konuda adım atmasını beklemektedir.
Mhalmilerin
kimlik, dil ve kültürlerinin tanıtılması, korunması ve
geliştirilmesi; tapu ve kadastroda inceleme ve düzenlemeler yapılarak
çatışmalara neden olabilecek yanlış uygulamaların bir
an önce düzeltilmesi ve hak sahiplerine haklarının geciktirilmeden
iadesi; sürgünde kimliksiz yaşayan akrabalarına devletin bir an önce
vatandaşlık hakkı tanıyarak Türkiye'ye geri dönüşlerinin
sağlanması için maddi ve hukuki düzenlemeler yapması için
nelerin yapılabileceği ve yeni anayasa yapım sürecinde
Mhalmilerin haklarının anayasal güvenceye alınması için bir
meclis araştırma komisyonu kurulması önemli ve gereklidir.
3.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 22 milletvekilinin, Türkiyedeki
tarikat ve cemaatlerin amaçları, faaliyet alanları, gelir
kaynakları, uluslararası bağlantıları ve toplum
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/467)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'deki
Tarikat ve cemaatlerin bu kadar yayılması ve devlet zerinde ve
içerisinde etkin bir güç olarak görülmesi toplum üzerinde bir cemaate üye olma
veya katılma baskısı yaratmaktadır. Holdingleşmiş
ve ekonomik açıdan çok güçlü yapılara ulaşmış olan
tarikat ve cemaatlerin toplum ve siyaset üzerindeki etkilerini,
amaçlarını, gelir kaynaklarını, uluslararası
bağlantılarını, örgütlenme şekillerini ve Türkiye'de
tarikat ve cemaatlerin bu kadar yaygınlaşmasının doğuracağı
sonuçları araştırmak amacıyla Anayasanın 98'inci,
İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Muharrem
Işık (Erzincan)
2) Ahmet
Toptaş (Afyonkarahisar)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) Sabahat Akkiray
(İstanbul)
5) Ali
Demirçalı (Adana)
6) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
7) Recep Gürkan (Edirne)
8) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
9) Bülent Tezcan (Aydın)
10) Sedef Küçük (İstanbul)
11) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
12) Emre Köprülü (Tekirdağ)
13) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
14) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
15) Levent Gök (Ankara)
16) Gürkut Acar (Antalya)
17) Doğan
Şafak (Niğde)
18) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
19) Namık
Havutça (Balıkesir)
20) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
21) Hasan Akgöl (Hatay)
22) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
23) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
Gerekçe:
Türkiye'nin her
bölgesinde günlük hayatta ve insan ilişkilerinde etkili olan cemaatler ve
tarikatlar çoğunlukla kurdukları vakıflar
aracılığıyla hareket etmektedirler. Holdingleşmiş
ve siyasetle iç içe geçmiş cemaatler ve tarikatlar artık öyle bir noktadadır
ki iktidara gelecek hükûmetleri belirleme noktasına gelmişlerdir.
1980 sonrası devlet, sosyal hayatın vazgeçilemez bir unsur olarak
gördüğü din için hukuki ve sosyal düzenlemelere giderken,
politikacılar da tarikat ve cemaatlerin oy potansiyellerine göre onlarla
işbirliği içine girmişlerdir. Günümüzde cemaatlerin
uluslararası bağlantıları, mali kaynakları ve
etkiledikleri azımsanamayacak kitle hesaba katılırsa, iktidar
mücadelesinin boyutları ve siyasetteki
ağırlıklarını daha iyi kavrayabiliriz. Son zamanlarda
sık sık basında yer alan, devlette cemaat kadrolaşması
veya cemaatlerin devlet kadrolarındaki üstünlük mücadelelerini
izlemekteyiz. Artık öyle bir aşamaya gelinmiştir ki devlet
kurumlarında kadrolaşma tamamlanmış kendi aralarında
kamu kurumlarını paylaşma mücadelesi
başlamıştır.
Modern dünyayla
ilişkilerini koparmış bazı tarikat ve cemaatler dini kendi
amaç ve çıkarları için kullanarak, taraftarlarından her türlü menfaati
sağlamaktadırlar. Bireylerin özgür düşünce ve hareketlerine
sınır koyan tarikat-cemaat baskısından kurtulmadan
demokratik bir ülkenin özgür siyasetçileri ve bireyleri olunamaz. Bu
nedenlerden dolayı Türkiye'deki tarikatlar ve cemaatlerin amaçları,
gelir kaynakları, faaliyet alanları, uluslararası
bağlantıları ve toplum üzerinde oluşturdukları
etkileri araştırmak üzere bir araştırma komisyonu
kurulmasına ihtiyaç vardır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeler bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun ile 3 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel
Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.-
Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkun ile 3 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası
Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1059, 1/689) (S. Sayısı: 393)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/728, 1/719) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada
yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan
ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan
ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/730, 2/680,
2/1056, 2/1084) (S. Sayısı: 394)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada
yer alan, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu
Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu
Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı:
297)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada
yer alan, Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S.
Sayısı: 349)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
349 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar
adına Adem Tatlı, Giresun Milletvekili.
Sayın
Tatlı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADEM TATLI
(Giresun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün önümüzde
aşağı yukarı görüşeceğimiz- 10 tane
uluslararası sözleşmeler var. Bu sözleşmelerin milletimize,
vatanımıza hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tatlı.
Şahsı
adına ikinci söz Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkana aittir.
Sayın
Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli üyeler; Afrika Kalkınma
Bankasına Türkiyenin katımıyla ilgili uluslararası
anlaşmanın onaylanmasıyla alakalı kanun hakkında
şahsım adına konuşacağım.
Sayın
Başbakanın geçtiğimiz günlerde Afrikaya yaptığı
gezilerin ülkemiz adına çok olumlu geziler olduğunu buradan ifade
etmek istiyorum. Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomik manada
sıkıntıya düştüğü bu dönemde Türkiye, gerek alternatif
pazarlar arama gerekse ekonomiyi bir başka dinamik noktaya çekmek
açısından yapılan bu gezilerin destekleyicisi olduğumuzu da
bizatihi burada belirtmek istiyorum.
Afrika, dünyada
madenleriyle, petrol yataklarıyla çok önemli bir bölge. Bundan sonra
dünyanın şekillenmesinde de çok önemli bir rol oynayacağı
kanaatindeyim. Dolayısıyla, burada, Afrika ülkeleriyle beraber
kurulan Kalkınma Bankasına Türkiyenin katılmasını da
uygun olarak görüyorum.
Afrikadaki en
büyük problem, gelir dağılımdaki problem. Afrikada genellikle
demokrasinin olmadığı ülkeleri görüyoruz, demokrasinin
olmadığı ülkelerde de gelir dağılımda problemler
nüksediyor. Ben 54 yaşındayım, demokrasiyle ilgili şu ana
kadar bütün tecrübelerimden edindiğim tek nokta şu: Demokrasi,
gerçekten bir ülkenin milletinin vazgeçilmezi olmalı. Demokrasinin
olduğu yerde mutlaka gelir dağılımda da problem olmuyor.
Türkiyedeki en büyük problem ne gelir dağılımda? Adaletsiz bir
gelir dağılımı söz konusu. Türkiyede kişi
başına düşen millî gelirin 10 bin dolar olduğu konusunda
iddiaları var Hükûmetimizin. Velev ki doğru olabilir, bu konuda
çeşitli spekülasyonlar da var. Yalnız, bu 10 bin doları
eğer tabanda milletimize eşit olarak dağıtamazsanız,
gelir dağılımında adaletsizliğe devam ederseniz bu 10
bin dolar Afrika ülkelerindeki zenginlik gibi olur.
Bir ülkenin
zenginliği kralının zenginliğiyle beraber ölçülmez. Krallar
zengin olur tebaa fakir olursa, o ülke zengin ülke olmaz, o ülkede demokrasi de
olmuyor dikkat edin. Gelir dağılımı yoksa demokrasinin
olmadığını görüyorsunuz. Demokrasi yoksa gelir
dağılımı da yok.
Türkiyede
demokrasiyi içselleştirdiğini iddia eden Hükûmet, demokrasiyi sadece
ve sadece terör örgütüne verilen taviz olarak değerlendiriyor. Demokrasi o
değil. Demokrasi düşünen insanların, muhaliflerin hapse
atılmaması demek. Demokrasi insan haklarına azami dikkat etmek
demek. Eğer bunları siz yok sayıyorsanız, biz demokrat bir
ülkeyiz, demokrasiden asla ödün vermeyiz, hatta İmralıyla
görüşmelerimiz de bu demokrasinin tezahürüdür diye ortaya
çıkarsanız, sizi ancak teröristlerle iş birliği yapan bir
hükûmet olarak anarlar. Asla ve kata demokrasiden bahsettiğiniz pek
dikkate alınmaz.
Bakın, biraz
evvel bahsettim, dedim ki: Türkiyede gelir dağılımı
adaletsiz. Ülke zenginleşiyor olabilir ama o Afrika ülkesindeki krallar
gibi zenginleşen kral ve şürekâsı, millet fakirleşiyor. 5
milyon 265 bin kişi asgari ücretle geçinen var bu ülkede. 5 milyon 265 bin
kişi yani 774 lirayla geçiniyor. Türkiyede yoksulluk
sınırı 2.400 lira, açlık sınırı 975 lira. 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 975 lira. Siz bu
insanları 774 lirayla yani açlık sınırının
altında bir rakamla geçinmeye zorluyorsunuz. 5 milyon 265 bin, asgari
ücretle geçinmeye çalışan, insan demek, 20 milyon, açlık
sınırının altında yaşayan insan var demektir. Yani
siz, 10 bin dolar gayrisafi millî hasıladan kişi başına
düşen millî gelirimiz var derseniz, bu 20 milyon kişiyi nereye
koyduğunuzu bilemiyorum. 20 milyon kişinin asgari ücretle geçinmeye
çalıştığı bir ülkede, sizin bu şekilde rakamlara
takla attırarak insanların karşısına
çıkmanız çok inandırıcı olmuyor. Bu insanlarla ilgili,
sadece ve sadece ay sonlarını getirmek için ekmeğini, kuru
fasulyesini, pirincini vermek yetmiyor. Dünyada artık gelişmiş
ülke olmak demek sadece karnının doyması anlamına da gelmiyor.
İnsan sadece, doyan, uyuyan, nefes alan bir varlık değil,
aynı zamanda sosyal bir varlık. Bu insanların sosyal
hayatıyla alakalı hiçbir gelişme yapma imkânları yok.
Ortaöğretimde
kıyafet serbestliği getirdiniz. Dün tesadüfen bir lisenin
çıkışına rastladım. O öğrencilerin durumunu
görmenizi isterdim. Forma birtakım şeyleri kapatıyor,
öğrenciler arasındaki farkı da kapatıyor.
Dışarı çıkan öğrencilerin altında eşofman.
Rengârenk, pazardan bulduğu her türlü eşofmanı giymiş o
çocuk. Öğrenciler dökülüyor. Diğer taraftan, durumu iyi olan
öğrenci de kendine göre giyiniyor. O öğrenciyle diğer
öğrenci arasındaki sınıf farkını gözüne gözüne
sokuyorsunuz. Yani o öğrenciye, sen bu şekilde yaşamaya
mahkûmsun ama bak, diğer tarafta, her gün aynanın
karşısına geçip Ben bugün ne giyeceğim? diye düşünen
öğrenci arkadaşınla yan yanasın
Bu çocukları daha
şimdiden sınıf farkının ezikliği içerisinde
yetiştirmeyelim. Onların psikolojisini de doğru
orantılı etkilemediğini düşünüyorum. Bunun da mutlaka
tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Belki de çok
samimi ve iyi niyetli bir girişimdi ortaöğretimde kıyafet
serbestliği. Ben hatırlarım, girerken ortaokulda, ilkokulda;
Kazak giydin, çıkart. Kravatı yan bağladın,
çıkart. Saçın uzun, çıkart. Tabii ki bu noktalardan
uzaklaştırıp
Çocukları birer asker gibi yetiştirmemek
lazım ama buna karşılık çocukların sosyal
gelişmesine aksi tesir yapan, bu şekilde bir sınıf
farkını ortaya koyan kıyafet serbestliğini de tekrar
düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bugün Diyarbakırda 3 tane PKKlı
teröristin cenaze töreni vardı. Ben daha önce bir yerde daha yazdım.
Ona şunu söyledim, yaklaşık bir haftadır ülkemizde
koparılan yaygara, Başbakan Yardımcısının
ifadelerine de baktığımda, bu olayı Türkiyeye
alıştırmaya çalışan birtakım çevrelerin de
yazdıklarına, konuştuklarına bakınca şunu ifade
etmeden duramadım: Bu Meclise mensup 3 tane milletvekili herhangi bir
terör örgütü tarafından öldürülse bu kadar yaygara koparılmazdı
memlekette; emin olun, koparılmazdı, bizler kim vurduya giderdik.
İstanbula gelişi bir olay oldu, Diyarbakıra gidişi
ayrı bir olay oldu, bugün Diyarbakırdan gömüleceği yerlere
gitmeleri ayrı bir olay.
Çok hazin bir
hadise, bakın. 29 Ekim törenleriyle alakalı insanların
nümayiş yapması saikiyle üzerlerine biber gazı sıkan polis,
bugün sizin de grubunuza dâhil olan bir milletvekili
arkadaşımızın hastanesine PKK bayrağı asan gruba
hiçbir şekilde müdahale etme imkânı bulamadı. Bu, terör
konusunda geldiğimiz noktada Hükûmetin âcziyetini gösterir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teslim oldu, teslim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Yavaş yavaş alıştırıyorsunuz ama
zannetmeyin ki bu millet alışıyor. Alışmıyor,
sadece sizin ne yapacağınızı seyrediyor. Biraz daha
aklıselim, biraz daha duygularınızdan arınmış, bu
memleketin geleceğine yönelik adımlar atmanızı öneriyoruz.
Bu memleket hepimizin. Bu memleket elimizden giderse sadece ben ağlamam,
sadece ben dizlerime vurmam; hepiniz de vurursunuz ama birtakım
dışarıdan olan dayatmalara da karşı durmayı
becerin. Beceremezseniz, yavaş yavaş, oradaki asılan PKK
bayrağını seyretmek zorunda kalırız.
Bu, içinizi
yakmadı mı? Ben merak ediyorum. Burada Diyarbakır milletvekili
arkadaşım da var. Yani Diyarbakırın Bağlar
Hastanesinin başından aşağıya bir PKK
bayrağı açılmasını Hükûmet yetkilileri nasıl
seyredebilir? İçleriniz yanmadı mı? Mutlaka
yanmıştır.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yansa gereğini yapar, demek ki yanmadı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Lütfen açılım adı altında
yaptığınız bu adımların 99dan beri PKKyı
büyütmekten başka hiçbir yere yaramadığını
öğrenmenizi, tekrar düşünmenizi istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Hayırlı günler. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Türkkan, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz isteği yok.
Soru-cevap için
sisteme girmiş 2 arkadaşımız var.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben akşam
haber bültenlerinde izlediğim bir haberle ilgili tepkimi dile getirmek
istiyorum. Elimde İnternetten indirebildiğim fotoğrafı var. İsveçin
Stockholm Üniversitesinde bir konferansa katılan Avrupa Birliğinden
sorumlu Sayın Bakanın moderatörle arasındaki masa üzerine
konulan bayraklarda İsveç Devleti bayrağı ebat olarak hem bizim
bayrağımızdan büyük hem de bizim
bayrağımızın üzerine konulmuştur. Bunu görmezden
gelerek bu müzakereye katılan Sayın Bakanı esefle kınıyorum.
Millî ferasetten yoksun olan bu Bakanı istifaya davet ediyorum.
İsrail Büyükelçiliğinin bizim büyükelçimize yaptığı
bayrak ve koltuk merasiminden dolayı dünya kadar tepki gösteren kamuoyunu
da bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Belen.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Tayyip Bey son Afrika gezisine gittiği zaman kaç tane
milletvekili bu geziye katılmıştır? Ayrıca, kendi aile
efradından kaç kişi bu geziye katılmıştır?
Onların listesini şimdi istiyorum eğer mümkünse. Özellikle
milletvekillerinden kaç tanesi katılmıştır onu
öğrenmek istiyorum.
Bir de Ahmet
Davutoğlu bütün elçileri Ankaraya çağırdı. Ankaraya
çağırırken, bu elçileri nereden ağırladı?
Bazı yerlerde, baktık, kendi çocukları, torunları da o
geziye getirilmiş. Bu elçi toplanmaları nereden
ağırlandı? Kaç lira para harcandı ve burada Ahmet
Davutoğlunun aile efradından bu gezilere kaçar kişi
katıldı ve ne kadar masraf yapıldı bunu öğrenmek
istiyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın
Havutça
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Başbakan Urfa sınırında Suriyeden gelen mültecilerin
hepsine sınırlarımızı açarak orada yerleştirmeye
çalışıyor ve ne kadar gelirse gelsin de bunu bir insani görev
olarak kabul ediyor ve onlara bugüne kadar da 500 milyon civarında bir
yardım yapıldığını ifade ediyor. Şimdi,
elbette komşularımızda acze düşen insanların insani
sorunlarına sahip çıkmak insan olarak görevimiz. Ama
Balıkesirde, Marmara Adasında bir sel felaketi yaşandı. O
sel felaketinde Marmara Adasının içerisindeki bütün yollar, içme
suları dâhil olmak üzere
Yaklaşık 3 milyon lira bir acil para
yardımına ihtiyaç var ve bu, devletin resmî, belirlediği
rakamlar. Şimdi, Hatay sınırındaki Suriyeli mültecilere bu
yardımı yaparken, Hükûmetiniz kendi ülkemizdeki kendi
insanlarımıza yaraları sarmak için neden bir adım atmaz? Bu
ülkenin insanları sizin derdiniz değil mi?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, Millî Eğitim
Bakanlığı, Kılık Kıyafet Yönetmeliği
konusunda bir serbestî tanıdı. Bu tamamıyla pedagojik hiçbir
araştırma yapılmadan, keyfî yapılan bir hareket. Madem bunu
yapıyorsunuz, Hükûmete şunu teklif ediyorum: İlkokul
öğrencilerine ayda 100 lira, ortaokul öğrencilerine 150 lira, lise
öğrencilerine de 200 lira aylık bir burs verin ki bu insanlar,
diğer genç çocuklar içerisinde mahcup duruma düşmesin, kıyafet
konusunda onlardan aşağı kalmasın, bunda bir adalet
sağlansın. Teklifim budur, gereğini yapmanızı arz
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bulut.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana,
ben, Anadoludaki birçok iş yerinde şu anda bulunan
sıkıntıyla ilgili bir soru sormak istiyorum. 5084
sayılı Teşvik Yasası 31/12/2012 tarihinde sona erdi,
uzatılmadı. Bu kanunun uzatılmaması üzerine Anadolunun
birçok yerinde iş yerleri kapatılma durumuyla karşı
karşıya kalmıştır. Örneğin, Tokatta Canicas
isimli bir tekstil firması İstanbuldaki iş yerini
kapatmış, Tokata gelmiş, Tokatta yaklaşık olarak 750
civarında işçi çalıştırmaktadır. Bu kanunun
uzatılmamasıyla beraber, İstanbul
Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Bakan
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Belenin yurt dışında yaşanan bir hadiseyle ilgili
yorumları oldu. Doğrusu, benim kişisel olarak takip ettiğim
bir konu olmadı. Sayın Egemen Bağışla ilgili
ifadelerde bulundu, Sayın Bakanımız mutlaka bu konuda gerekli
cevabı, değerlendirmeyi yapacaktır. Detayına vâkıf
olmadığım bir konuda daha ileri yorumlar yapmak istemem fakat
genel olarak tabii ki bütün ortamlarda ülkemizin, bayrağımızın,
en saygın bir şekilde temsil edilmesi için her zaman gerekli
tavrı Hükûmetimiz gösterir.
Sayın Genç,
Afrika gezisiyle ilgili bazı rakamsal bilgiler sordu. O, şu anda
benim elimde yok ama onları çıkarabiliriz, milletvekilleri
sayısıyla ilgili, ona bakarız. Fakat şunun altını
çizmek isterim, son küresel kriz de bize şunu gösterdi: Sadece Avrupa
pazarına dayalı bir ihracat yapısıyla ülkenin
kalkınması mümkün değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Biz onu istemiyoruz ki. Ben onu sormadım, milletvekilini
sordum.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Pazar çeşitlendirmesi son derece önemli,
yıllardır Afrikada İngiltere, Fransa birçok ülke çok ciddi
ekonomik yatırımlar yapıyor. Çin, son dönemlerde Afrikaya çok
ciddi bir şekilde girmiş durumda. Biz de büyükelçiliklerimizle,
ticari kanalla, sivil toplumla, çok çeşitli kanallarla Afrikada daha
fazla varlık gösteriyoruz.
Diğer
ülkelerin aksine, biz Afrikaya farklı biz gözle de bakıyoruz. Hem
Afrikanın kazanacağı hem ülkemizin kazanacağı bu
çerçevede yaklaşıyoruz. Büyükelçilikler açıyoruz, temasları
sıklaştırıyoruz ve bu da bize büyük kazançlar
sağlıyor. Son krizden fazla etkilenmemizin bir sebebi de
pazarlarımızı çeşitlendirmiş olmamız. Son
dönemlerde Afrikaya ihracatımızda çok ciddi bir artış var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ya tamam biz onu sormuyoruz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bu temaslarımızın daha da
yoğunlaşması, artması, aslında daha fazla
milletvekilimizin de gitmesi lazım oralara. Bu bağlarımız
sadece devletler arası bağlar olmamalı, siyasi kişilikler
de gitmeli, tüccarlar da gitmeli, sivil toplum kuruluşları da gitmeli
ki bu bölgelerle çok daha sağlam bağlar oluşturalım.
Sayın
Havutça, Suriyedeki mültecilerle Balıkesirdeki sel felaketini
karşılaştırdı. Bence böyle
karşılaştırmalar çok uygun değil. Ayrı ayrı
sorunları ifade edebiliriz, Balıkesirde bir sorun varsa onu kendi
içinde ifade edip ele alabiliriz. Ama bunlar birbirleriyle mukayese edilebilir
sorunlar değil. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet, bir taraftan tarihî
bir dönüşüm sürecinde olan Suriyede tarihî sorumluluklarını
yerine getirmek durumunda. Bunlar belki on yıllarca, yüzyıllarca
tarihe kayıt düşülecek hadiseler, bunları yapacağız.
Bir taraftan da ülkemiz içinde bir sorun varsa o sorunlarla da elbette
yakından ilgileneceğiz. Balıkesirle ilgili, AFAD, eminim
ilgileniyordur ama ben bu notu kendim de ayrıca AFADa ileteceğim.
Bunları birbiriyle mukayese etmememiz daha doğru olur, daha
sağlıklı bir yaklaşım olur. Sorunları birbiriyle
yarıştırmayalım, her birini kendi içinde analiz edelim ve
gerekli cevapları oluşturalım diye düşünüyorum.
Sayın Bulut
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili bir soru yöneltti,
Kılık Kıyafet Yönetmeliğiyle ilgili. Biliyorsunuz, millî
eğitimde, son dönemde önemli reformlar yapıyoruz. Bir taraftan süreyi
artırdık, on iki yıla çıktı zorunlu eğitim. Ki
bugün, bakın, Birleşmiş Milletlerin bir insani kalkınma
endeksi var, orada bizi aşağıya çeken eğitimle ilgili
göstergeler. Bunlar da son on yılın meselesi değil, son elli
yılın meselesi.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Daha da aşağıya inecek.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) 25 yaş üstü nüfusumuzun örgün eğitimde
geçirdiği süre maalesef altı buçuk yıl ve bu 25 yaş üstü
nüfusun, örgün eğitimi yeterince alamamasının hangi hükûmetlerin
sorumluluğu olduğunu takdirlerinize bırakıyorum.
Bugün, on iki
yıl zorunlu eğitim gelmiş durumda, aynı zamanda daha esnek
bir sistem oluşturmuş durumdayız, daha özgürlükçü, daha
demokratik bir sistem oluşturmuş durumdayız. Bunun bir boyutu da
bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kılık
kıyafet konusunda da üniforma mantığından çıkıp
farklılıkların daha küçük yaşlarda tolere edildiği,
öğrenildiği bir ortam oluşturmak, yenilikçi bir toplum olacaksak
farklılıklara, bireyselleşmeye daha fazla açık olmak
durumundayız. Bunları yaparken bir taraftan da sosyal dengeleri
elbette gözetmeliyiz, sosyal dengelerin üstünü belli üniformalarla
örtmemeliyiz, daha güçlü sosyal politikalarla bu sorunlara cevap vermeliyiz.
Nitekim, son on yılda sosyal politika alanında nereden nereye
geldiğimiz ortada, yoksulluk sayıları da ortada, gelir
dağılımı da ortada. Ciddi bir düzelme, iyileşme
görüyoruz fakat bundan sonra da tabii ki sosyal politikalarımızı
daha güçlü bir şekilde sürdürmeliyiz, sorunu kaynağında
çözmeliyiz, görüntülerinden ziyade kaynağında çözmeliyiz. Ben
artık Türkiyenin bu aşamaya geldiğine inanıyorum.
Sayın
Doğru 5084le ilgili bir soru yöneltti. Bu, biliyorsunuz bir
yatırım teşvikiydi ve süresi bitmişti. Küresel krizin
etkilerini de azaltmak için biz bunu uzattık. Yani normal süresinden daha
fazla, yatırımcılarımız yaptıkları
yatırım karşılığında bu mevzuattan,
teşvikten istifade ettiler.
Bugün
geldiğimiz noktada bu kaldırılmadı. Normal
uzatılmış süresi de bittiği için artık yürürlükten
çıkmış oldu. Bunun yerine yeni bir teşvik sistemi,
biliyorsunuz, sektörel, bölgesel boyutları olan yeni bir sistem ilan
ettik. Şu anda birçok yatırımcılarımız -biz de
gittiğimiz yörelerde bu talepleri duyuyoruz- bunun devam etmesini isterken
aslında daha çok bir işletme dönemi desteği talep ediyorlar yani
yeni bir yatırım karşılığı bir teşvik
değil de işletme maliyetlerini düşürücü bir destek talep
ediyorlar. İşin özü bu.
Bu konularda,
işletmelerimiz üzerinde istihdamın yükünü azaltma konusunda sürekli
bir şekilde aslında bir çalışma yürütüyoruz. Bir
alanımız oluştuğu zaman da mutlaka bu yönde
değerlendirme gayretimiz olacaktır. İşletmelerimiz
üzerinde, istihdam üzerinde yükleri genel anlamda ne kadar azaltırsak şüphesiz
ki hem rekabet gücü açısından hem istihdam açısından olumlu
olacaktır. Özellikle Ekonomi Koordinasyon Kurulu platformunda bunları
hep değerlendiriyoruz. Olgunlaştığı zaman kamuoyuyla
da paylaşma imkânımız olacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
AFRİKA KALKINMA BANKASI KURULUŞ
ANLAŞMASINA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1) 4/8/1963
tarihli Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması'na
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben istiyorum Sayın Başkanım, şahsım
adına.
BAŞKAN Sisteme
girin bir dahaki sefere.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, sisteme giriyoruz. Söz istiyorum.
BAŞKAN -
Yok. dedikten sonra Ben istiyorum. değil. Buyurun şimdi ama
lütfen sisteme girin Sayın Genç.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, Söz istiyorum. dedim. Yani söz istemenin
BAŞKAN - Ben
söylüyorum Yok. diye, siz Var. diye kaldırıyorsunuz elinizi. Bu
değil yani sistem.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, daha önce de söyledim,
kapatmışlar
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen yani sisteme girin, ben söz vereyim. Yolu budur.
Buyursunlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başkan, bir defa, siz orada Madde üzerinde söz isteyen var
mıdır? diye soracaksınız. Ondan sonra, yoksa geçeceksiniz.
Bu Meclisin yönetim biçimi bu ama AKPnin burada grup başkan vekillerinden
bir talimat alınıyor. Efendim, Kamer Genç Genel Kuruldaysa
kişisel konuşmaları doldurmuşlar, onlara verin.
İşte gördük, biraz önce çıkıyor, on dakikalık
konuşmayı bir saniyede bitiriyor; bu olmaz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, burada soru soruyoruz. Şu
Hükûmete bakın ya! Nerede bu adamlar, nerede? Nerede gezintideler, nerede
seyahatte, nerede keyiflerinde? (AK PARTİ sıralarından
Çalışıyorlar sesleri) Bir tane bakan geliyor, burada o da
şimdi bir anda hastalansa ne olur? Bu kadar Meclisin
Ondan sonra
çıksa gitse ne olur? Böyle bir şey olur mu ya? Böyle bir gayriciddi
Hükûmet olur mu? Böyle Meclise saygısız bir Hükûmet olur mu?
Şimdi, ben
soruyorum Bakana, diyorum ki: Peki, Ahmet Davutoğlu nerede şimdi?
Uluslararası anlaşmaları burada müzakere ediyoruz.
Uluslararası anlaşmaların muhatabı Dışişleri
Bakanıdır. Dışişleri Bakanı şimdi nerede?
Nerede keyif çatıyor, kimlerle geziyor, hangi fırıldakları
çeviriyor? Ben de bilmiyorum şimdi. Böyle bir şey olur mu?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Üslubuna dikkat et! Üslubuna dikkat et!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Gelsin burada otursun, bizim söylediğimiz sorulara cevap
versin. Eğer milletvekilinin burada sorduğu sorulara cevap vermiyorsa
ne diye burada Hükûmet oturuyor ya? Burada niye oturuyor bu Hükûmet, niye
oturur? Onu bir söyleyin bakalım. Bir sebebini söyleyin de niye burada
oturuyor bu Hükûmet? O zaman, oturmasın.
Ya bu işi bu
duruma getiren sizsiniz. Bu Meclisi gayriciddi hâle çeviren sizsiniz. Burada
sorduğumuz yüzlerce sorunun hepsi cevapsız kalıyor.
Ben şimdi
soruyorum, Afrika gezisine katılan milletvekillerinin ismini say diyorum.
Buradaki kişi diyor ki: Efendim, Afrika gezisi faydalıdır. Ben
sana faydalıdır, faydasızdır demedim ki. İstersen git
bilmem nereyi gezersen gez, istersen cehenneme kadar gidin gezin ben bir
şey demiyorum da.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Dikkat et, terbiyeli konuş! Terbiyeli konuş!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama, önemli olan, o cehenneme giderken kimi yanınızda getirdiniz?
Onu bir öğrenelim. Ne kadar para ödediniz?
Bakın,
Anayasanın 82nci maddesi var. Siz, Anayasaya sadakat yemini etmediniz
mi? 82nci maddesine göre, herhangi bir milletvekiline Bakanlar Kurulu
tarafından görev verilmesi hâlinde Meclisten müsaade alınması
lazım.
Bakın, kaç
aydır burada veyahut da bu dönem bir defa, o kadar Hükûmette bakanlara,
Başbakana refakat eden milletvekilleri gidiyor, çoluk çocuğuyla
yiyor, içiyor, harcırahlarını alıyor, ondan sonra gelip de
burada Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasanın 82nci maddesine göre
izin alması lazım. Almadığına göre o harcamaların
hepsi usulsüz, o harcamaları yapanlara zimmet çıkması
lazım. Ama, Türkiyede sizin sayenizde hukuk kalmadı ki,
parmağınızı her şeye kaldırıyorsunuz. Böyle
parmak kaldırmak olmaz; o parmaklar her türlü pisliği temizlemez
arkadaşlar, her türlü kanunsuzluğu, her türlü usulsüzlüğü
temizlemez. Yani, biz defalarca söylüyoruz, siz, Anayasaya, hukuka, vicdani
ilkelere göre görev yaptınız da, biz çıktık,
karşınızda, yaptığınız bu usulüne uygun
görevleri burada tenkit mi ettik? Hayır. Siz bizi kale almıyorsunuz,
Anayasayı ihlal ediyorsunuz, hukuku ihlal ediyorsunuz, Meclisi kale
almıyorsunuz.
Buraya oyuncak bir
kişi gönderiyorsunuz, Hükûmet sırasına oturtuyorsunuz
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Terbiyeli konuş!
KAMER GENÇ (Devamla)
-
ondan sonra da sorduğumuz sorulara cevap vermiyorsunuz. Peki biz niye
burada bulunuyoruz? Niye burada bulunuyoruz, onu söyleyin.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ya sen hangi sıfatla böyle konuşuyorsun?
Devletin bakanına sen nasıl Oyuncak dersin?
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, geçen gün Ahmet Davutoğlu bütün elçileri
Türkiyeye toplamıştı.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bu tür konuşmaya niye izin
veriyorsunuz? Fırıldak diyor, Oyuncak diyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra, bir baktık bir yere gitmiş, çocukları
orada geziyor, torunları orada geziyor. Yahu bu devlet çiftlik mi?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Temiz bir dille konuşması gerekiyor; bu dil
temiz bir dil mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu devlet çiftlik mi diyorum. Ondan sonra, o elçileri burada
toplamaya, o kadar masraflar yapmaya da gerek yok. Devletin dış
politikasını belirlersin, ondan sonra bir genelgeyle bildirirsin. Bu
kadar masraflara ne gerek var. Zaten devlet diye ortada bir şey
bırakmadınız.
Bakın, biraz
önce, işte, önce bir bütçe açığı
açıkladınız, 14 katrilyon lira dediniz, ondan sonra şimdi
28 katrilyona çıktı. Şimdi Maliye Bakanı Mehmet Bey
çıkıp Efendim, Suriyelilere 5 katrilyon lira para harcadık.
diyor. Peki, bu memlekette bu ülkenin çocukları, öğrenciler yurt bulamazken,
ekmeğe muhtaçken
İşte gördünüz, dün gazetelerde vardı, bir
kişi 3 çocuğunu öldürüyor, karısını öldürüyor. Bu
insanları bu psikolojiye getiren nedir? İşsizliktir,
yoksulluktur. Bu insanları bu duruma getiren
Sen memleketindeki insanları
o kadar yoksul, o kadar mahrumiyete getirmişsin ki adam 3 çocuğunu
öldürüyor. İnsan olan, bunun ne kadar vahim bir olay olduğunu, ne
kadar acı bir olay olduğunu bilir. Bunlara yardım edilmesi
lazımken Tayyip Erdoğana Amerika talimat vermiş, İlle git
Suriyeyle harp yap. diyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar, böyle
bir devlet yaşar mı? Böyle bir devlet yaşamaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen bir dakikanızı rica edebilir miyim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN
Sayın Genç, herhâlde dil sürçmesi oldu, Hükûmet yerine bir oyuncak
oturtulmuş gibi
Lütfen tavzih eder misiniz sözünüzü?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yo, oyuncak değil, bir kişi oturtulmuş.
BAŞKAN
Hayır oyuncak dediniz, lütfen tavzih ederseniz iyi olur.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ona her şey yakışır!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, oyuncak değil, bir kişi oturtulmuş.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Lütfen düzeltsin Sayın Başkan. İfadesini
düzeltsin Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Özür dilesin, özür!
BAŞKAN
Hayır Sayın Genç, lütfen tavzih ediniz, lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, sayın milletvekilleri, eğer bu AKP ciddi bir
partiyse, o ciddi parti bu Meclise ciddi bir statü vermek istiyorsa bu Genel
Kurulun karşısına, bakanlar sırasına çıkardığı
bakanın da ciddi olarak milletvekillerinin sorularına cevap vermesi
lazım, benim kastettiğim bu. Bakanlar sırasına oturan
kişi milletvekillerinin sorularına cevap vermiyor, ben o anlamda
kullandım efendim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sözünü geri al. Her ne şekilde olursa olsun,
devletin bakanına oyuncak diyemezsin, sözünü geri al!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Her şey yakışıyor sana!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Şu tavrından utanmıyorsun her seferinde
değil mi? Her seferinde bu tavrından utanmıyorsun. Oradan oraya
giderek, gülerek geçiyorsun yerine.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
12.-
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin seviyesiz bir üslupla konuştuğuna ve özür dilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten ibretlik konuşmalar dinliyoruz. Bir milletvekilinin bu kadar
çirkin, bu kadar seviyesiz bir dille konuşmasını bütün Meclisin,
sadece belli bir partinin değil, mensubu olduğu parti dâhil olmak
üzere, bütün Meclisin takdirine bırakıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu sadece kendisine değil, bütün
bu Meclisin onuruna, saygınlığına, bütün siyaset kurumunun
saygınlığına gölge düşüren bir unsurdur. Kendisini
özür dilemeye, bundan sonra böyle bir dil kullanmamaya davet ediyorum. Onun
seviyesine inip detaylı cevap verecek durumda da değilim. Bütün
milletin gözü önünde gerçekleşen bu seviyesiz üslubu tekrar tekrar
takdirlerinize bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, eğer AKP bu Meclisin seviyesiyle Bakanlar Kurulu
getirirse buraya
Sayın Başkan, biz sorduğumuz hiçbir soruya
cevap almıyoruz. Sorduğumuz soruya cevap
almadığımız için orada oturan, Bakan kürsüsüne oturan
kişinin bilgisiz olduğunu kastettim, başka bir şey
söylemedim.
BAŞKAN
Mesele yok, zabıtlara geçti.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.-
Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde başka söz isteyen yok.
Soru-cevap talebi
yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Türkiye
Cumhuriyeti'nin Afrika Kalkınma Bankası'na olan sermaye iştiraki
taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde yapılacak ödemeler 67.790.000 Özel
Çekme Hakkı (SDR) karşılığını geçemez.
Bakanlar Kurulu gerektiğinde söz konusu tutarı beş katına
kadar artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap için
sisteme girmiş arkadaşımız yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap talebi
yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MADDE 4- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap talebi
yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylamayı başlatıyorum ve bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Pusula gönderenlerin isimlerinin okunmasını istiyorum, buradalar
mı değiller mi.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
İsmini okuduğum arkadaşlarımız lütfen işaret
buyursunlar.
Ayşe
Türkmenoğlu, Konya? Burada.
Mahmut Kaçar,
Şanlıurfa? Burada.
Tülin Erkal Kara?
Burada.
Fatma Salman?
Burada.
Fehmi Küpçü?
Burada.
Zülfü
Demirbağ? Burada.
Ömer Faruk Öz,
Malatya?
Ali Turan, Sivas?
Gürsoy Erol?
Burada.
Mehmet Sarı,
Gaziantep? Burada.
Değerli
milletvekilleri, Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
194 |
|
|
Kabul |
: |
194 |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı bu
şekilde kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, 9uncu
sırada yer alan, Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
9.-
Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/701) (S. Sayısı:
350)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
350 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarı
üzerinde şahısları adına söz isteyen Sayın Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal,
buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, az önce Afrika Kalkınma Bankasına üyelikle
ilgili kanunu onayladık, şimdi de Afrika Kalkınma Fonu
Kuruluş Anlaşmasına katılmamıza ilişkin kanun
üzerinde konuşuyoruz.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tasarıyı olumlu bulduğumuzu ve baştan
doğru bir faaliyet olduğunu belirterek başlıyorum, ama
arkadaşlarımız yoklamaya geldiği için herhâlde fazla
şey yapmıyorlar, henüz daha konuşacağız.
Sayın
Başkanım, bir sükûneti sağlayabilirseniz, ben kendi kendimi
duyamıyorum, arkadaşlar sohbet edecekse yeniden
çağırırız. Ben kendimi duyamıyorum arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, biraz daha uğultuyu kesersek hatibi
dinleyebiliriz.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şu anda olumlu şeyler söylüyorum, merak etmeyin, onun
için duymanızda fayda var diye söyledim.
Tabii ki Afrika
Kalkınma Bankasına ve Afrika Kalkınma Fonuna üye olmamız
Türkiye açısından önemli bir adımdır, hatta gecikmiştir,
2008de üyeliğe kabul edilmemizden beri birtakım diğer
anlaşmalarla beraber beklemekteydi.
Biz dış
politikayı millî bir mesele olarak gören bir partiyiz, önce ülkem ve
milletim, sonra partim, sonra ben anlayışına sahibiz. Onun için
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Afrikada da, yeni gelişen bütün
piyasalarda da, Asyada da uluslararası kuruluşlara üye olması,
hem ekonomik hem ticari ve siyasi ilişkiler açısından önemlidir.
Onun için, burada da bunu önemli bir fırsat olarak görüyoruz ve çok yönlü
dış politika anlayışımızın gereği
olarak da Afrikaya atılan bu adımı önemli bir adım olarak
görüyoruz, gecikmiş bir adım olarak görüyoruz.
Ben, bizatihi
kendim, bir ay kadar önce Tunusta müşahede ettim Akdeniz Parlamenterler
Asamblesi Türk Grubu üyesi olarak, ekonomi paneli olduğu için benim
katıldığım bir şeydi, diğer
arkadaşlarımız yoktular. Orada, Sayın Meclis
Başkanıyla, Başkan Yardımcısıyla ve
Dışişleri Bakanıyla görüştük. Orada, Türk milletvekili
olarak yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsına gösterilen ilgiyi
parlamenter asamble olarak ben bizatihi yaşadım. Sayın
Bakanın da, Meclis Başkanının, Başkan
Yardımcısının da Türkiyeye karşı ciddi bir
ilgisi var. Bu ilişkileri geliştirdiğimiz zaman daha
faydalı olacağını düşünüyoruz. Hele hele şu ortamda,
dünyada ticaret hacminin daraldığı bir ortamda yeni pazarlara
açılmak, Afrikadaki pazarlarla daha da ilişkileri geliştirmek,
bu yeniden yapılanma sürecinde de oralarda bu vesileyle söz sahibi
olmanın çok önemli olduğunu, o iki-üç günlük ziyaretimiz esnasında
hem büyükelçimizle hem TİKA temsilcimizle hem iş
adamlarımızla yapmış olduğumuz görüşmelerde
müşahede ettik. Bunu, gerçekten dış ticaret
açığının kapatılması anlamında da önemli
buluyorum ama kalıcı hâle getirmek, oralarda kalıcı olmak
gerekiyor.
Tabii, bunun
yanı sıra diğer pazarlara da açılmamız lazım.
Avrupadaki daralmayı kapatmanın yolu aynı zamanda Asyaya
Kendimizle ortak tarihî bağları olan sadece Afrika ve Balkanlar
değil aynı zamanda Türk devletleri var. Defalarca bunu konuştuk
değerli arkadaşlar, orayı biraz ihmal ediyoruz. Sayın
Bakanım burada, kendisi de biliyor. Geçmişte, dış ekonomik
ilişkilerdeyken de beraber konuşmuştuk, kendisine bütçe
konuşmaları sırasında da ifade ettim, Genel Kurulda
Kalkınma Bakanlığı bütçesini konuşurken de. Çünkü,
ilgili kuruluşumuz olduğu için
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatını, kendisini de burada görmüşken bir defa daha bu
ilişkilerin önemi açısından hatırlatmak istiyorum
değerli arkadaşlar.
Orada, bütün Türk
cumhuriyetlerimiz var ve orada kurulu bir şey var ama İran da,
diğer bazı ülkeler de üye olduğu için
karşılıklı iletişim eksikliğinden dolayı
maalesef Ekonomik İşbirliği Teşkilatını bir türlü
istediğimiz düzeye getiremedik çünkü o ilişkileri geliştirmemiz
gerekiyor. Bu sadece bugünün meselesi değil. Bakın, Atatürk 1933te
söylüyor, Bizim orada soydaşlarımız, kardeşlerimiz var.
Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa
ihtiyacımız vardır, fakat yarın ne olacağını
kimse bugünden kestiremez. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu
milletler avuçlarından kaçabilir, dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
diyor. Yani bu kardeşlerimizle ticari ilişkileri, kültürel
ilişkileri geliştirelim diyor. Ama biz 1990lardan bu yana hâlâ
birtakım şeyleri geliştirememişiz. Burada Türk
devletleriyle bir gümrük birliğinin yolunu açacak, tercihli ticaret
anlaşmalarıyla, ikili anlaşmalarla Türk ekonomik
topluluğunun yolunu açabilecek bir çalışmayı da bu
vesileyle yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, hakikaten
içimizde o konularda uzman arkadaşlarımız var, daha önceki
yapılan çalışmaları bilenler var, başta Sayın
Bakan olmak üzere.
Burada Türk
devletlerinin dışında arkadaşlar, sadece İran,
Pakistan, Afganistan var, artı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de
üye olmadan katılıyor. Yani burayı geliştirdiğimiz
zaman, önümüzde, ilerideki süreçlerde böyle bir gümrük birliği, böyle bir
ekonomik birlik için bütün ülkeleri birbirine
yakınlaştırmış olacağız, hem sistemler
olarak, finansal sistem olarak, ekonomideki işleyişler olarak
birbirine yaklaştırmış olacağız. Tercihli ticaret
sistemini de çalıştırabilir olduğumuz zaman da bu asıl
olan ekonomik bütünleşmenin temelini atmış olacağız.
Dolayısıyla,
bunları olumlu bulmakla beraber Asyaya doğru da gözümüzü çevirmemiz
gerekiyor, hatta oraya biraz daha çevirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, burada
bir çalışma yapma şansımız yok. Ne diyoruz hep
beraber? 2023te lider ülke Türkiye. diyoruz. Daha da ileri gidiyoruz biz,
2053te süper güç Türkiye. diyoruz fethin 600üncü yıl dönümünde. Onun
için ne yapmamız lazım? Burada yeni bir anlayışla, mevcut
birliklerle, kuruluşlarla, uluslararası kuruluşlarla
ilişkilerimizi geliştirelim, ticari ilişkilerimizi
geliştirelim ve bölgesinde lider ülke olmak için de bu jeostratejik
önemimizi kullanarak, geçmişten bugüne kendileriyle siyasi, ticari, ekonomik,
kültürel bağımız olan ülkelerle de ilişkimizi
geliştirelim. Ama burada da bu kardeşlerimize,
soydaşlarımıza da sahip çıkarak kendilerinin bu
uluslararası ticaret sistemine, uluslararası finansal sisteme
entegrasyonunu, Türkiye ile ilişkilerini de geliştirmemiz gerekiyor.
Eğer bunları yapabilirsek, Atatürkün 1933te söylediği gibi
ileri görüşlü bir politikayla, bir vizyonla bu çalışmaları
yapabilirsek, Afrikada bu yaptığımız açılımı
-geçmişte zaten başlatmış olduğumuz- Türk
devletleriyle de yapabilirsek işte o zaman lider ülke olma yolunda
diğer bölgelerle de, Asyanın diğer ülkeleriyle de
Daha önce
anlaşma imzaladık, Asya Kalkınma Bankasıyla ilgili
geçtiğimiz yıl da burada yine sizlerle görüşmüştük. O
zaman, işte
Türkiye olarak Doğu ile Batı arasında ya da
Avrupa ile Asya arasında -her zaman söylendiği gibi- basit bir köprü
değil, bir sentez olan ve tarihin derinliklerinden süzülüp Osmanlıda
zirvesini bulan, dünyaya nizam vermiş köklü bir geleneğin temsilcisi
bir ülkeyiz biz. Onun için yeniden o millî, manevi gücümüze sarılarak hep
birlikte geçmişte ilme, sanata önem verdiğimiz zaman Türk-İslam
medeniyetini dünyaya nasıl -etki alanı olarak- yayabilmişsek ve
örnek olarak göstermişsek, birçok bilim dalında, sanatta, tıp
alanında, ilim dallarının hepsinde, fende, teknikte dünyaya
örnek olmuş insanlar yetiştirmişsek yine bunları hep
birlikte yetiştirme ve dünyada tekrar söz sahibi olma
şansımız olabilir diyorum.
İşte,
böyle bir ortamda biz Afrikayla, Asyayla, kendi
soydaşlarımızla iş birliği yaparsak, hani, klasik
anlamda Huntingtonun söylediği gibi bir medeniyetler
çatışması değil, tam tersine, kültürlerin
buluştuğu bir nokta, Doğu ve Batı arasındaki bu
jeostratejik konumuyla bir sentezi yapabilecek bir ülkeyiz. Bunları
gerçekleştirirsek de
Tabii ki bunu yapmak için, işte, uzun vadeli
stratejilerle, bu ülkelerle olan ilişkilerimizle, şu anda kabul
etmekte olduğumuz Afrika Kalkınma Bankası ve Afrika
Kalkınma Fonunun anlaşmalarında olduğu gibi bu çok yönlü
dış politikayı eğer dünya sathına yayabilirsek
işte o zaman gerçekten lider ülke olma yolunda ilerleyeceğiz diyorum.
İnşallah, bu Türk devletleriyle beraber de bir entegrasyonu
sağlarsak, Asyadaki açılımı da tamamlarsak hem ekonomik
hem siyasi anlamda bölgemizde 2023te lider ülke olmayı, 2053te de süper
güç olup dünyanın sayılı devletlerinden birisi olmayı
başarırız diyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak her zaman, yeniden millî bir politika olarak dış
politikayı gördüğümüzü sizlere beyan ediyor, bu konularda
yapılacak çalışmalarda arkanızda
olacağımızı ama eleştireceğimiz, eksik olan
yerlerde de muhalefet görevimizi yapacağımızı söylüyor,
Anlaşmanın hayırlı, uğurlu olmasını, lider
ülke Türkiye yolunda başka çalışmalara da vesile
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 350
sıra sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Afrika Kalkınma Fonu 29 Ekim 1972 yılında
imzalanan ve Kuruluş Anlaşmasıyla kurulmuş ve 1974
yılında da faaliyete geçmiştir. Merkezi Tunusta bulunan bu
idari yönetim de Afrika Kalkınma Bankası tarafından
yürütülmektedir ve ana amacının da hibe ve krediler sağlanarak
bölgesel üye ülkelerin fakirliğinin azaltılması olduğunun
altını çizmek istiyorum ve bu anlaşmanın, bu tasarının
da kanunlaşarak hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap için
sisteme giren arkadaşımız yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutmadan önce, Sayın Ensarioğlunun yerinden bir dakikalık bir
açıklaması var, onu dinlemek istiyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
13.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın 3 PKK'lının cenazelerinin Diyarbakır'da AK
PARTİ milletvekiline ait bir hastaneye götürüldüğü ve orada PKK
bayrağı asılmasına müdahale edilmediğine dair
ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET GALİP
ENSARİOĞLU (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce bir değerli hatibin konuşmasında
Diyarbakırdaki cenazelerin AK PARTİ milletvekiline ait bir hastaneye
götürülüp orada KCK bayrağı çekildiğine dair bir ithamı
olmuştu.
Dünden beri
Twitterda ismim zikredilerek dönen bir yalan haber bu ve Twitterda da
aslında cevabını vermiştim. O hastane yakından uzaktan
AK PARTİ milletvekilleriyle hiçbir ilgisi olmayan
Aslında Googlea
girseler oradan kime ait olduğunu da bulurlar. Hastanenin AK
PARTİyle ve AK PARTİ milletvekilleriyle bir ilgisi yok. Oradaki
bayrağın indirilmediğine dair de bir ithamı olmuştu. O
konuda da güvenlik güçleri gerekeni yapmıştır. Bilginize
sunuyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ensarioğlu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade
ederseniz bir dakika bir cevap vereyim.
BAŞKAN Tamam ama isminizi zikrederek bir şey
söylemedi, bir açıklama getirdi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Düzelten bir cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, siz de yerinizden düzeltin.
14.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Diyarbakır Milletvekili Mehmet
Galip Ensarioğlundan özür dilediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu
bilgi bugün gerek İnternet sitelerinde gerek sosyal medyada düşen
habere göre benim söylediğim bir ifadeydi. Sayın Galip
Ensarioğlu Beyefendi olmadığını ifade ettiler.
Kendilerinden özür diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok teşekkür ederiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
9.-
Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/701) (S.
Sayısı: 350) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi okutuyorum:
AFRİKA KALKINMA FONU KURULUŞ ANLAŞMASINA
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29/11/1972 tarihli Afrika Kalkınma Fonu
Kuruluş Anlaşmasına katılmamız, Anlaşmanın
58 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında 43 üncü maddesinin
birinci fıkrası ile 48 inci maddesine ihtirazi kayıt derpiş
olunmak kaydıyla uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap için sisteme giren yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Türkiye Cumhuriyetinin Afrika Kalkınma
Fonuna olan sermaye iştiraki taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde
yapılacak ödemeler 40.693.468 Özel Çekme Hakkı (SDR)
karşılığını geçemez. Bakanlar Kurulu
gerektiğinde söz konusu tutarı beş katına kadar
artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap için talep yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi ve soru-cevap talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde
üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap talebi
yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Afrika Kalkınma Fonu Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
194 |
|
|
Kabul |
: |
193 |
|
|
Çekimser |
|
1 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Mine
Lök Beyaz
Tekirdağ Diyarbakır
Bu
şekilde tasarı kanunlaşmıştır.
Şimdi 10uncu
sırada yer alan, Milletlerarası Finansman Kurumu Ana
Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler
Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil
Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı: 355)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 355 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Sayın Ayhan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 355 sıra sayılı
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil
Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı
gerekçesinde Dünya Bankası grubu içerisinde yer alan IFCnin 1956
yılında kurulduğu, 183 üyesinin olduğu, sermayesinin de 2,4
milyar ABD Doları olduğu, bu sermayenin tamamının
ödenmiş sermaye olduğu belirtiliyor. Ayrıca, hükûmet garantisi
aranmaksızın gelişmekte olan ülkelerdeki özel sektöre kredi ve
sermaye iştirakiyle piyasadan zor sağlanan finansman temin
ettiği hususları da bu kuruluş açısından yer
alıyor.
IFC'nin toplam
taahhüdü 42,8 milyar dolar. Bunun yüzde 6'sı 2,5 milyar dolar Türk
firmalarına yöneliktir. 2011 yılında IFC 12 milyar dolar kredi
kullandırmış. Türkiye'nin 467 milyon dolar
kullandığı kredi. Türkiye'nin kredi payı ise yüzde 3,8.
Dünya Bankası
Grubu nezdinde, gelişmekte olan geçiş sürecindeki ülkelerin temsil ve
katılımı için reform yapılıyor. Bu çerçevede, 200
milyon dolar seçici sermaye artışı var. Ülkemiz guvernörü 19
Ekim 2010da bunu imzalamış, zaten iş hukuken bitmiş. 27
Haziran 2012de yürürlüğe girmiş, iç hukuk açısından
bizden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden onay bekliyor. Katılıyoruz
(Gürültüler)
Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet
Sayın Ayhan
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Gürültüden konuşamıyorum.
BAŞKAN Her zamanki
hâli!
Arkadaşlar,
biraz daha sessiz olursak dinleyebiliriz hiç olmazsa hatibi.
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Potansiyel
büyümenin sağlanması ve ekonomik istikrar için yapısal reform
sürecinin hızlandırılması gerektiği önem
taşıyor. 2012 ve 2013 için sırasıyla yüzde 2,9 ve yüzde 4
olan Türkiye büyüme tahmini için, sırasıyla yüzde 2,9 ve yüzde 4 olan
bu tahmin sabit tutuluyor, 2014 büyüme tahmini ise yüzde 5ten yüzde 4,5e
indiriliyor. Cari açıktaki düşüşe 2011de alınan politika
kararlarının etkisi oldu, ancak cari açığın hâlâ büyük
oranda kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse edilmesi sürecin
kırılganlığını artırıyor.
Sizlerin devlet
algısı devleti ele geçirdikçe, sizin açınızdan pozitif
olmaya başladıkça kabulleniyorsunuz. Temkinli bir iyimserlik
gerekiyor. Bu dönem iyimserlikten aşırı uzak, gerçeklere odaklı,
içeride ve dışarıda her an her şeye hazır
olunması gereken bir dönem olarak algılanmalıdır.
Teknolojide ve sosyal medyada siz geride kaldınız, işinize gelenleri
gündeme getiriyorsunuz, işinize gelmeyenleri, yolsuzlukları gündeme
getirmiyorsunuz, sansür mekanizmalarını devreye sokuyorsunuz. AKP
yöneticilerini anlamak için bir kılavuz gerekiyor. Daha önce bu işi
yapan basın danışmanları vardı ama şimdi bu
açığı dolduracak bir sözcüye de ihtiyacınız var.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bugün, dışa
açık politikalarıyla, dünya ekonomisi ve ticaretiyle entegre olmaya
çalışmaktadır. Türkiye hemen hemen bütün uluslararası
sözleşmelere de taraftır. Önemli olan, Türkiyenin hem bölgesel hem
de küresel çaptaki uluslararası organizasyonlarda temsilinin etkin ve
verimli bir şekilde sağlanmasıdır. Bugün dünyadaki hiçbir
ülke Türkiye kadar sıkıntılı bir politika izlememektedir.
Zira, AKP hükûmetleri Türkiyenin barış içinde yaşamayı
arzu ettiği yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinin, temel prensibinin
dışına doğru taşmaya başlamıştır.
Ancak, Hükûmet son zamanlarda Türkiyenin bu konumunu da gerçekten
sıkıntılı bir hâle sokmuştur. Bu Hükûmet, maalesef,
bırakın çok taraflı diplomasiyi, uluslararası örgütlerdeki
müzakerelerde, ikili diplomaside yol alamaz duruma gelmiştir. Hangi
ülkeyle onlarca stratejik anlaşma imzaladıysak onlarla bugün
karşı karşıya geldik, Irak meydanda, Suriye meydanda.
Diplomasi
müttefiksiz yürütülemez, diplomasi plansız, programsız, stratejisiz
yürütülemez. Ancak bugün görüyoruz ki Türkiyenin bölgede ne müttefiki
kalmıştır ne de anlamlı planı, programı ve
stratejisi. Diplomasinin olmadığı yerde ne enerji
politikasından ne ekonomi politikten söz edilebilir. Stratejik derinlik
stratejik dev bir çukura dönüşmüştür. İnşallah, bu çukurda,
bu karanlıkta sıkıntı çekmeyiz.
İçeride
nasıl sürdürülebilir, sağlam ve istikrarlı bir ekonomi tesis
edilemediyse dışarıda da sürdürülebilir ve sağlam bir
dış politika tesis edilememiştir. Bu Hükûmet, içeride
sağladığı sözde siyasi istikrarı oligarşik bir
zihniyetle yürütmektedir. Bu oligarşik yaklaşım ülkenin içeride
ve dışarıda kalıcı ve sağlam bir politika
üretmesini engellemektedir. Dünya ekonomisinde, siyasetinde ve ticaretinde
Türkiyenin bu tutumunun müttefik olduğumuz ülkeler tarafından takdir
edilmesi ve desteklenmesi gerekir.
Bir zamanlar
IMFten para alırken şimdi IMFe para veriyoruz. diyorsunuz ama
Türkiyenin borcunun 320 milyar dolarlardan 600 milyar dolarlara
çıktığını ifade etmekten ısrarla
kaçınıyorsunuz.
Kamu harcamalarındaki
disiplinsizlik ortada. Bir yandan, bütçe açığını kapatmak
için milletin üstüne vergiyle, zamla geliyorsunuz; diğer yandan,
yandaşlara verdiğiniz desteklerden dolayı, bitmek bilmeyen
kadrolaşma aşkınızdan dolayı devletin
kasasını boşaltıyorsunuz; Sayıştayın
denetiminden kaçıyorsunuz, dokunulmazlık zırhından istifade
ediyorsunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomik kriz gerçekten
bugün ABD ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş ekonomilerde daha çok
etkili olmuştur. Küresel ekonomik kriz bir yandan gelişmiş
ülkeleri sarsarken, diğer yandan gelişmekte olan ülkeler için de bir
fırsat ortaya koymaktadır. Nitekim, geleceğe dair yapılan
projeksiyonlarda söz konusu ülkelerin büyük nüfusları, artan ticaret
hacimleri ve gelişen ekonomileri nedeniyle küresel ekonomide önemli
oyuncular hâline geleceği belirtilmektedir, Türkiye de bu ülkeler
arasındadır. Türkiye'nin bu krizi fırsata dönüştürecek
yeterli ekonomik potansiyeli ve beşerî sermayesi mevcuttur, yeter ki bu
imkânları ve kaynakları doğru yerlere kanalize edelim, yeter ki
sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin temellerini
atalım.
Bir ara
16ncı ve 17nci diye övündüğümüz Türkiye, IMFe göre bugün
18inci sırada, 2050 yılında ise Türkiye'nin 6 sıra
yükselerek 12nci olacağı öngörülüyor. Geçen yıl 135 milyar
dolar ile ifade edilen ihracat dünyada 32nci sıradaydı ama ithalat
da 20nci sıradaydı. Bu yıl 152 milyar dolar ihracat
yapıldı. Acaba dünya ihracatındaki sıralamamız
değişti mi? Yukarı çıkabildik mi? İthalatta görülen
düşüşe rağmen dünya ithalatındaki üst sıralardaki
yerimiz daha alta inebilecek mi? Cari açıkta dünyadaki
sıralamamız ne olacak? Türkiye, maalesef, hâlâ
sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin temellerini atamadı.
Bu yüzden ekonomide elde edilen sözde başarıların çoğu
sanal ve kalıcı değil. İhracatta ister 150 milyar
doları ister 500 milyar doları yakalayın, cari açıkta
kalıcı ve nitelikli bir iyileşme sağlanmadıkça bu
başarılar rakamsal aldatmacadan öteye gidemez, bir seraptan öteye
gidemez.
Şimdi bunlarla
ilgili ifade etmek istediğim bir husus var. Dünya Bankası Direktörü
daha geçtiğimiz gün Türkiyeyle ilgili bir açıklama yaptı. Daha
önce ifade ettim: Bu potansiyel büyüme hızının
sağlanması ve ekonomik istikrar için yapısal reform sürecinin
hızlanması gerektiği belirtiliyor. Bunu sayın bakanlar da
söylüyor ama bu işin olduğu yok. 2012 ve 2013 için
sırasıyla yüzde 2,9 ve yüzde 4 olan Türkiye büyüme tahmini sabit
tutuluyor. Büyümeyi 2011 yılında 8,5 olarak algılıyorsunuz,
sanıyorum, 2012 yılında yüzde 2,5-3 civarında
gerçekleşecek. Bir dönem negatif 4, bir dönem 8-9 olan bir büyümeyi
sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme diye ifade etmenin, herhâlde,
kalkınmadan sorumlu bir bakan olarak Sayın Bakanım, sizin
açınızdan güç olması gerekir.
Burada önemli bir
hususu ifade etmek istiyorum. AKP iktidara geldiğinden bu yana Türkiyede
tasarruflar, bunların millî gelire oranı yüzde 24lerden yüzde 13e,
yüzde 12ye düştü. Özel kesim ne yaptı? Tasarruf edemez oldu, AKP
iktidarının ilk beş yıllık döneminde dünya ekonomisinde
gözlenen likidite bolluğu ve ekonomik görünümün olumlu etkisine
rağmen Türkiye ekonomisi sağlam temellerde olmayan, cari açık
yaratan bir büyüme performansı sergiledi. Küresel ölçekte borç krizinin
dünya ekonomisinde yarattığı tahribata ülkede uygulanan
yanlış politikalar da eşlik edince Türkiyenin büyüme ivmesi
kaybedilmiş ve AKP döneminin ikinci yarısında ilk
yarısına nazaran büyüme ortalaması yaklaşık yarı
yarıya inmiştir. 2008de başlayan durgunluk ve 2009
yılındaki küçülmenin ardından baz etkisiyle
gerçekleştirilebilen ve cari açık yaratan yüksek büyüme
hızlarının geçici olduğu 2012 yılında
kaydedilmesi muhtemel düşük katma değer artışıyla
ortaya çıktı. Ülkemiz yine hızlı büyüme
oranlarını takip eden yetersiz büyüme performansıyla AKP Hükûmeti
tarafından karşı karşıya bırakıldı.
Üstelik 2012
yılındaki büyüme performansındaki düşüşü
halkımız daha derinden hissediyor. Tüketim ve yatırımdaki
gerilemenin neticesinde toplam yurt içi talep 2009 krizinden sonra ilk kez
geriledi. Yüzde 3 civarında gerçekleşecek olan ekonomik büyümede yurt
içi tüketim ekonomik kriz dönemlerindeki kadar daralmış ve bir
anlamda ekonomik büyüme halkın alım gücüne
yansımadığı gibi halkın harcanabilir geliri de bu
dönemde ciddi oranda artırılamamıştır. 2012
yılının ilk dokuz ayında gerçekten sanayi üretimi yüzde 3
seviyesiyle oldukça mütevazi bir oranda arttı. Bu artışları
dikkate aldığınızda sıkıntının baş
gösterdiği de ortada. Reel kesimin gelecek döneme ilişkin üretim,
istihdam, sipariş ve yatırım beklentileriyle güven endekslerinde
meydana gelen trendler de gerçekten ülkenin daha sonra belirlenen, revize
edilen 3,2lik büyüme hedefinin de gerisinde kalacağını gösteriyor.
Üstelik, yatırımları etkileyen en önemli unsurlardan olan talep
unsurunda beklenen düşüşe rağmen, yatırımlarda ciddi
artış olacağı tahminine dayalı büyüme senaryosu içsel
açıdan da tutarsızlığı çok açık ve net bir
şekilde ortaya koyuyor. 2011 yılı büyümesine baktığınız
zaman, yüzde 3ün altında kalması yılın diğer kalan
kısmında da yapısal reformları gerçekleştiremeyen,
sıcak paraya dayalı bir ekonomik büyüme politikası izleyen
AKPnin pilinin ve nefesinin bittiğini gösteriyor.
Sürdürülebilir
bir büyümenin ve kendi kendine yetebilen bir ekonomi olmanın en temel
şartı yurt içi tasarrufların yatırımları karşılar
düzeyde olması. Türkiye'nin güçlü, bağımsız bir ekonomi
olarak büyük ekonomiler arasında yer almasının yegâne
şartı bu. Oysa AKP iktidarı döneminde tasarruflarımız
maalesef sürekli düşmüş. Yurt içi tasarruflarımız 2002
yılındaki seviyelerinden nereye gelmiş? Yüzde 13ler seviyesine
doğru gerilemiş. Bu oran herhâlde tarihî bir gerilemeyi rekor olarak
ortaya koyuyor.
Ülkenin
kalkınması için önemli güç olan özel sektör ciddi oranda
yatırım-tasarruf açığı vermeye
başlamış, yatırımlarını finanse edecek tasarrufu
sağlayamayan girişimcilerin dış tasarruflara
bağımlı olduğu bir yapı oluşmuştur. Bu
yapıda her ne kadar siz IMFe olan borçlarımızı ödedik.
deseniz de özel sektörün üstüne borcu yıktınız. Alınan onca
-kamu maliyesine ilişkin- tedbir, tek yılı ilgilendiren palyatif
yapılandırmalara rağmen kamu tasarrufları sadece enflasyon
düşüşünün getirdiği faiz oranlarındaki gerilemenin
yarattığı mali alan neticesinde artmış, etkin bir
harcama politikası uygulanmadığından kamu sektöründeki
yatırım-tasarruf açığının
azaltılmasında bir mesafe kaydedilememiştir. Kamu dengeleri
sürdürülebilirlikten uzak hazırlanmış, dolaylı vergilere
dayalı yapının getirdiği büyümeye aşırı
bağımlılık ve yüksek kayıt
dışılığın bütçede yaptığı
tahribatın önü kesilememiştir.
2012
yılı büyüme hızının gerilediği dönemlerde vergi
gelirlerinde kaydedilen düşüşler yüksek kamu zamlarıyla
karşılanmaya çalışılmış, dar ve sabit
gelirli emekçi kesimin alım gücü azalmıştır. Cari açık
gibi tasarruf açığını da kronik bir problem hâline getiren
AKP Hükûmeti, on yıllık iktidarı döneminde bu probleme bir çözüm
bulamamıştır, enerjiye kabahat bulmuştur. 2012
yılında tasarruflardaki artışı ise gelir
artışlarından ziyade vatandaşın tüketimini
kısarak sağlamayı hedeflemiştir.
Yapısal
önlemleri uygulamaya koymakta geç kalan Hükûmetin tasarrufları
artırmak için uyguladığı politikalar özel tüketim ile özel
yatırımı ciddi oranda geriletmiştir. Bu şekilde, bir
önceki Orta Vadeli Program döneminde yüzde 4 olarak tahmin ettiği 2012
yılı büyümesinin yüzde 3ler seviyesinin altına inmesine yol
açmıştır. Böylece, 2011 yılındaki yüzde 8,5
oranındaki büyümenin ardından, Türkiye, gelişmekte olan ülkeler
arasında bir önceki yıla göre büyüme hızında en yüksek
düşüş gözlenen ülkelerden biri hâline gelmiştir. Tasarruflar
böyleyken, Hükûmetin sanayileşmede ve teknolojik dönüşümün
sağlanmasında kamunun yatırımlarını verimli
kullanmadığı da görülmektedir. Bu dönemde kamu
yatırımlarına gereken önem verilmemiş, kamu
yatırımlarının yurt içi hasıla içindeki payında
2002 ile karşılaştırıldığında bir
azalma meydana geldiği görülmüştür. İşin daha da vahim
kısmı, Orta Vadeli Programa bakıldığında
Hükûmetin önümüzdeki üç yıla ilişkin tahminlerinde de bu alanda
herhangi bir iyileşmenin olmadığı ortaya
çıkmaktadır. On yıldır tek başına iktidar olan
AKP Hükûmeti 2023 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi
olma iddiasını sürdürürken, sürekli tutmayan orta vadeli hedeflerine
bile yansıtamamıştır. Yüksek ve sürdürülebilir büyüme
hızlarını bir sonraki OVPye saklayan AKP ülkenin potansiyel büyüme
hızına ulaşmak için üç yıl öngörmüştür.
2015
yılı sonrası için ortalama yüzde 8in üzerinde bir büyümeyle
2023 yılında fert başına 25 bin dolar millî gelire
ulaşılması mümkün gözükmemekle birlikte, AKP Hükûmetinin
geçmiş performansı düşünüldüğünde bu hedefe
ulaşmanın ne kadar zor olduğu aşikârdır ama Devlet
İstatistik Enstitüsü TÜİK yeni bir millî gelir revizyonuyla AKPye bu
konuda yardımcı olabilir.
Bu açıdan
bakıldığında, Türkiye eğer 2023 yılında
dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olmayı amaçlıyorsa yüzde
8in üzerinde bir büyüme performansı -ne yapmalıdır-
gerçekleştirmek zorundadır. Türkiye, gerçekten, iyi bir büyüme,
yüksek bir büyüme hızı yakalamak istiyorsa gayet düzgün hedeflerle,
inandırıcı hedeflerle neye çıkmalıdır- kamuoyu
önüne çıkmalıdır.
Bu kanun
tasarısını desteklediğimizi, zaten uygulamada olduğunu
tekrar ifade ediyorum; hayırlı olması dileğiyle
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Şahısları
adına ilk konuşmacı Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 355
sıra sayılı Milletlerarası Finansman Kurumu Ana
Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler
Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Getirilmiş
olan bu uluslararası anlaşma, sözleşmeyle bu Milletlerarası
Finansman Kurumunun sermaye yapısı ve oy yapısı bir miktar
değişmekte. Gelişmekte olan ülkelere finansman desteği
sağlayan bu kurumun daha iyi fonksiyonları icra etmesi
anlamında, bu sözleşmeye taraf olan ülkeler imzayı
koymuşlardır.
İnşallah,
gelişmekte olan ülkelere, bir an önce gelişmelerini
sağlayıcı adımlar, bu sözleşmelerle, bu düzenlemelerle
getirilir diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Ramazan
Can, Kırıkkale Milletvekili
Sayın Can,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
355 sıra
sayılı Kanun Tasarısı bir uluslararası sözleşme.
Uluslararası sözleşmeler, hükûmetler arasında, hükûmetlerle
kurumlar arasında evveliyatı olan, imzalanan sözleşmelerdir.
Tabii ki her ülkenin menfaatine yönelik imzalanan bu sözleşmeler, o
ülkenin ve ülkemizin meclisine gelmekte, sevk edildikten sonra, Mecliste
Dışişleri Komisyonu bununla ilgili bir çalışma
yapmakta. Komisyon, burada, değerlendirmesinde, bu anlaşmaları
değiştirme yetkisi olsa da, genelde bu anlaşmalar
değiştirilmemekte, herhangi bir katkı da sağlanmamakta -o
manada, değiştirme yönünde- ama burada, memleketimizin menfaatine
değilse, komisyon, milletvekillerimiz üyelerle birlikte bunu bekletmekte
çünkü uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde ve Anayasaya
aykırılık iddiasında da bulunamıyor Anayasanın
90ıncı maddesi gereğince.
Burada,
milletlerarası kurumlardan Finans Kurumunun evveliyatı 1956da
imzalanan anlaşma gereği, Bakanlar Kurulu bu yetkiyi vermiştir.
Burada, değişiklik yapılmaktadır artış
oranları üzerinde. İnşallah, bu, memleketimize, milletimize
faydalı olacak bir sözleşmedir. Meclis Genel Kurulu takdir ederse
uygun bulacaktır.
Uygun bulması
yönünde görüşlerimizi belirtiyor, hayırlı olmasının
temennisiyle tekrar, saygıyla hepinizi selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Can.
Tasarının
tümü üzerinde başka söz talebi yok.
Soru-cevap için
sisteme giren arkadaşımız yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
MİLLETLERARASI FİNANSMAN
KURUMU ANA ANLAŞMASININ TADİL EDİLMESİNE
İLİŞKİN GUVERNÖRLER KURULU KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının tadil
edilmesine ilişkin Guvernörler Kurulu Kararının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz talebi? Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Benim söz talebim var efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
Sisteme girmenizi
rica ediyorum bir dahaki sefere.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
BAŞKAN Sisteme girerseniz daha kolay olacak.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sistem değil, söz ve yazıyla istenir, İç Tüzük
açık.
BAŞKAN Sisteme girmek söz ve yazı yerine
geçiyor biliyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim sistemle ilgisi yok. Neyse İç Tüzükü okursanız
daha iyi olur.
BAŞKAN Senin okuman lazım benim değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işte görüyorsunuz, millet de görüyor AKPli
milletvekilleri, sırf benim on dakika konuşmamam için
çıkıyorlar Bu kanun çok güzel. diyorlar, halk da bunu görüyor.
Şimdi, aslında ben konuşmak istedikten sonra o kadar fırsat
yakalarım ki sizin aklınız ermez o kadar şeylere. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, biraz
önce konuşurken burada, Hükûmet sırasında oturan kişi bana
dedi ki: Seviyesiz konuşma yaptı.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Herkes dedi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bak, sen şimdi benim bitişik ilin milletvekilli
olmasaydın ben senin haddini bildirirdim. Senin, benim
yaptığım konuşmanın seviyeli mi, seviyesiz mi
olduğunu anlayabilmen için daha bir fırın ekmek yemen
lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben Bingöl
halkına çok büyük saygı duyduğum için yani o sözünü çok fazla da
önemsemiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisini oyuncak hâline sokan
Tayyip Erdoğandır. Hükûmet sırasına, bakanlar
sırasına bakın; bu Meclise ciddi bakan, ciddiyet atfeden, bu
Meclise hakikaten saygı duyan bir Hükûmetin davranışı bu
mudur? Değil. Yani burada işte Bakanlar Kurulu sırasına
oturan kişi konuyu bilmiyor, sorulara cevap vermiyor, biz Hanyadan
bahsederken o Konya diyor, ondan sonra da Hükûmet oluyor.
Bakın, dün
burada enerjiyle ilgili bir kanun müzakere ettik. Tabii o sıralarda
televizyon vermiyordu. Şimdi, Taner Yıldız Iraka
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Konu ne konu? Konuya gel konuya!
AHMET YENİ
(Samsun) Bu konu dünde kaldı.
KAMER GENÇ
(Devamla) Biraz önce konuşan burada konuyla ilgili mi konuştu?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Konuya gel, konuya gel! Konu ne, onu söyle!
KAMER GENÇ
(Devamla) Taner Yıldız Bağdata gideceğine Erbile gitti,
uçağını oradan
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Konuya gel!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Bakanını
Iraka indirmediler, ondan sonra Kayseriye geldi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Konu ne? Sıra sayısı kaç?
KAMER GENÇ
(Devamla) Dedim ki Sen Bakansın, işte gelsin senin bu
Yahu,
aklınız ermiyorsa konuşmayın. Bu
Dışişleriyle ilgili bir konu.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Seviyeye bak!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Senin aklın her şeye eriyor mu?
KAMER GENÇ
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarıyla ilgili
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Konu ne konu? Konuya gel, konuya!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, konuyla alakalı
hiçbir şey konuşmuyor Sayın Hatip.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, susturacak mısınız?
Hayır efendim ben de Dışişleri
Yani konuşturmuyorlar
efendim.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Genç lütfen, hakaretamiz
konuşmayın, onları da ben susturayım.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, konuyla ilgili konuşuyorum.
BAŞKAN
Lütfen tahrik etmeyin.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ama kendileri tahrik ediyorlar.
BAŞKAN -
Kullandığınız kelimelere dikkat edin.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Konuya gel konuya.
BAŞKAN
Bakınız, hâlâ Sayın Bakan hakkında konuşuyorsunuz,
konuyla ilgili konuşmuyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hangi madde? Konuya gel.
KAMER GENÇ (Devamla)
Birisi size seviyesiz derse
BAŞKAN
Lütfen, siz temiz bir dil kullanın, ben de susturayım
arkadaşları.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bakın, yani Bakanla hâlâ
Sayın
Başkan, sana soruyorum: Birisi sana seviyesiz derse sen onu kendine
iltifat mı kabul ediyorsun?
BAŞKAN Ama
daha önce de konuşmanız var. Lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
Lütfen, bakın, sıramızı şey ettin.
Bakın, bu bir
uluslararası anlaşmadır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Afrika konu Afrika, konuya gel.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sakin dinleyelim, rica ediyorum.
KAMER GENÇ (Devamla)
Uluslararası anlaşmada devletin dış politikası
incelenir. Dolayısıyla
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Yahu, şimdi
niye o kadar yerinizde zıplıyorsunuz?
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, konuyu söylesin, konuya gelsin.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ben, şimdi burada düşüncelerimi söylüyorum. Allah Allah! Biraz önce
konuşan arkadaş yirmi dakika konuştu,
konuşmadınız.
Şimdi, Taner
Yıldıza sordum: Sen niye Erbile gittin? Niye
uçağını indirmedin? O uçağı, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin uçağını oraya indirmemek Türkiye Cumhuriyeti
devletine yapılmış en büyük hakarettir. dedim. Siz her hakareti
hazmediyorsanız, bu devlete yapılan her hakareti hazmediyorsanız
ben o zaman size ne saygı duyacağım arkadaş! Onun için,
benim devletimin itibarını korumayan, Parlamentonun
itibarını korumayan bir hükûmete saygı duyulmaz.
Bakın, o
kadar
Şimdi, çıkmışız, burada beş dakika bile
konuşturmak da istemiyorsunuz. Dün, burada bir enerji kanunu şey
ettik. Türkiyede elektrikte o kadar büyük vurgunlar var ki, geçen sene yüzde
32 elektriğe zam yaptınız, arkasından, yıl içinde
TETAŞ yani elektriği satan kurum yüzde 14,5 elektrik satış
fiyatında tenzilat yaptı ama bu tenzilatı kullanıcıya
değil aracı şirketlere yaptı, onların cebine gitti.
AHMET YENİ
(Samsun) O dünde kaldı dünde.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Bugüne gel bugüne.
KAMER GENÇ (Devamla)
Elektrikteki fiyat artışını yaptı, kâr haddini yüzde
100e çıkardı ama öte tarafta, dağıtıcı
şirketlere iki sene önce 1 milyar 165 milyon dolara verilen bir
dağıtım şirketinin ihalesini Taner Yıldız iptal
etti, getirdi 546 milyon dolara verdi. Peki bunun sebebi kim? Bunu niye burada
izah etmiyorlar? Bu kadar yolsuzlukları burada niye örtbas ediyorsunuz?
Arkadaşlar,
geçen gün, yine bir yerde okudum: TOKİ getiriyor, Antep Belediyesine 9
milyar liraya bir arsa satıyor, o da bir sene sonra getiriyor, 98 milyona
veriyor. O da getiriyor 500 milyona yandaşlarına veriyor. Bu kadar
soygun yapılan bir memlekette, hükûmette, Mecliste biz bunları dile
getirmeyeceğiz de
Ondan sonra siz orada bağırıyorsunuz.
Demek ki sizin vicdanlarınız
Yolsuzlukları, soygunları
örtmek için buraya getirmişler sizi ve sizin parmaklarınız bu
yolsuzlukları, bu hırsızlıkları örtmek için burada
kalkıyor. Böyle bir vicdan olur mu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Biz buraya ondan sonra
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen kimsin ya?
KAMER GENÇ
(Devamla)
konuşmaya geldiğimiz zaman siz başlıyorsunuz
bağırmaya. Böyle bir şey olmaz efendim! (CHP
sıralarından alkışlar)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Kendine bak, kendine!
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bahçekapılı, buyurun efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Konuşmak için söz istiyorum, sataşma
var.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
lütfen
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, sebebini
sormadınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
SİNAN
OĞAN (Iğdır) - Gerekçesini söylemeden
BAŞKAN
Efendim, siz yerinizde oturun.
Bakın, bir
grup başkan vekiliniz var, bir grup başkan vekili söz istedi.
Sayın
Oğan, yani
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Arkadaşlar
BAŞKAN -
Buyurun.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, ama önemli...
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Dinleme sabrını göstermenizi rica ederim
Sayın Grup Başkan Vekili.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
dakika
Söz verdim, size
söz vereceğim, bir saniye.
Size de iki dakika
vereceğim, bir saniye efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Sevgili arkadaşlar, insanların bazen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) İzninizle, ben, Sayın Grup
Başkan Vekiline
BAŞKAN Bir
saniye
Söz verdim efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Lütfen saygı gösterir misiniz Akif Bey, söz
aldım ve konuşuyorum.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, şimdi, müsaade ederseniz, söz verdim. Oturun, sizi
sonra dinleyeceğim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, ama şu an kalkmamın bir
nedeni var.
Ben ne zaman
buradan kalkıp sataşma nedeniyle söz istesem, Sayın
Bahçekapılı benim konuşmama şiddetli bir şekilde
itiraz gösteriyor. Şimdi kendisi sataşma nedeniyle de söz
istemediği hâlde siz kendisine söz verdiniz efendim. Hangi nedenle söz
verdiniz, merak ediyorum.
BAŞKAN Ne
demek söz istemediği hâlde?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Akif bey, yakışmıyor!
BAŞKAN -
Kalktı söz istedi. Ne demek söz istemediği hâlde?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Grup Başkan Vekilisiniz, Grup Başkan
Vekiliyim, nazik olmanızı öneriyorum size.
BAŞKAN
Kalktı söz istedi Sayın Hamzaçebi, aynı şeyi siz
yapmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben de söz isteyeceğim.
BAŞKAN
Buyurun, oturun lütfen.
Buyurun.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, baştan başlaması lazım.
BAŞKAN
Lütfen
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Sevgili arkadaşlarım, bazı anlar
vardır, insan o anları yaşamak istemez. Mutsuz olduğunuz
anlardır, arada kaldığınız anlardır. Ben, şu
anda öyle bir anı yaşıyorum. Cevap vermek istemediğim bir
kişiye cevap verme durumunda kaldım. Cevap vermek istemiyorum çünkü
cevap verirsem eğer, aslında cevap vermem gerekli olan kişilere
saygı duymamam anlamına gelir bu. Niçin cevap veriyorum? Malumu ilan
etmek için. Hepimiz biliyoruz, burada biraz önce konuşan Kamer,
devamlı buraya gelip bu Meclisin huzurunu kaçırıyor;
saygısızca davranıyor, dedikodu üzerine siyaset yapıyor,
onurumuzla oynuyor, haysiyetimizle oynuyor ve tahammül fersâ bir duruma geliyor
bize. Ben buradan malumu ilan ediyorum, bize söylediğiniz her şeyi
size iade ediyorum. Evet, seviyesizsiniz! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Evet, saygısızsınız! Evet, hakaret eden
bir kişisiniz ve bu kürsüye yakışmıyorsunuz! Bunu size
defalarca söyleyeceğim, söyleyeceğiz. Zannetmeyin ki kale
alıyoruz söylediklerinizi sadece ve sadece malumun ilanını bir
kere daha yapıyorum ve tekrar ediyorum saygısız ve seviyesiz bir
insansınız; huzurumuzu kaçırmayın, lütfen
dışarı çıkın!
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Dışarı çıkın ne demek ya? Böyle bir
şey olur mu? İyi, polis getirin atalım o zaman.
Dışarı çıkın ne demek ya?
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
Lütfen, başka
bir sataşmaya meydan vermeden, lütfen. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kim o? Bana birisi laf atıyor oradan.
BAŞKAN
Hayır, hayır. Laf atan yok.
Buyurun, buyurun.
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Kamer Genç tabii ki biraz önceki cümleler nedeniyle
çıkıp burada İç Tüzükten kaynaklanan hakkını
kullanacaktır ancak benim biraz önceki itirazım şunaydı:
Ben grup başkan vekillerinin herhangi bir madde göstermese dahi söz talep
ettiğinde Meclis Başkanvekilinin kendisine söz vermesi
gerektiğini düşünürüm; buraya, şu kürsüye çıkıp konuşması
gerektiğini savunurum. Bunu birçok kez bu kürsüde söylemişimdir ancak
Sayın Bahçekapılının olduğu nöbetlerde, kendisine
yakıştıramadığım bir şekilde, benim söz
taleplerime anlamsız bir şekilde itiraz yöneltmiştir,
anlamsız bir şekilde.
SONER AKSOY
(Kütahya) Size göre anlamsız. Bize göre çok anlamlı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hangi maddeye göre verdiniz? Sayın
Başkan, olmaz
vesaire. Ben biraz önce bunu hatırlatmak istedim
kendisine. Sayın Bahçekapılı üstelik sadece Söz istiyorum.
dedi. Sataşma nedeniyle söz istemedi çünkü sataşma yoktu. Sayın
Kamer Gençin biraz önceki konuşmasında
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın,
değerli arkadaşlar dinler misiniz. Siz dinlemiyorsunuz. Bir önceki
konuşmayı söylemiyorum. Biraz önce kürsüdeki konuşması bir
eleştiri konuşmasıydı. Ondan önceki konuşmasında
kendisi talihsiz bir kelime kullandı. O kelimeye karşı,
Sayın Bakan ağır sayılabilecek bir cevap verdi. Onu orada
bıraktık, onu orada bıraktık. Sayın Kamer Genç biraz
önce çıktı, konuştu, başka bir şey söyledi. Şimdi
Sayın Bahçekapılı gecikmiş bir şekilde Sayın
Kamer Gençe cevap vermek istedi. O kullandığı cümleler, kelimeler
güzel olmadı. Meclisin bugünkü bu oturumdaki atmosferine uygun
olmadı.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Grup Başkan Vekili benim
konuşmama hitaben anlamsız olduğunu söyledi, cevap vermek
istiyorum, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN
Pekâlâ
Lütfen, ikinci bir şey olmasın, bir dakika içinde
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
arkadaşlar, ben kendimi savunacak değilim. Konuşmamın
anlamlı veya anlamlı olmadığına ben ve sizler karar
verirsiniz. Buna bir başka grup başkan vekilinin böyle bir
değerlendirme yapmasını anlayamıyorum. Neden
anlayamıyorum? Sayın Grup Başkan Vekili benim
konuşmamı anlamlı veya anlamsız olarak nitelendirmeden önce,
şurada bir grup başkan vekiline yakışır şekilde
diğer grup başkan vekilleriyle en azından asgari düzeyde bir
ilişki kurarsa saygı çerçevesinde, o zaman böyle tanımlamalar da
yaptırmayız kendisine, yapma ihtiyacını da hissetmez. Ben
sizden sadece bu Meclisin çalışmasına yönelik asgari düzeyde
saygı çerçevesinde bir sosyal ilişki kurmak talebindeyim. Onun
ötesinde sizin konuşmalarınızın sıfat
anlamını nitelendirme yetkisini kendime görmem aldığım
terbiye gereğince.
Ayrıca
şunu da söylemek isterim: Madem Kamer Gençin hakaret etmediğini
söylüyorsunuz, Sayın Akif Hamzaçebi, size söylüyorum: Sizin grubunuzun
milletvekilleri yolsuzluk yapmayı vicdanlarına
sığdıran milletvekilleridir. Hakaret midir, değil midir?
Lütfen buna karar verin. Bunu burada söylüyorum: CHP Grubunda olan
milletvekilleri yolsuzlukla yaşamayı vicdanlarına
sığdırmıştır. Hakaret mi, değil mi? Karar
verin. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Çok açık bir şekilde sataşma
var, söz istiyorum efendim. Bizi yolsuzlukla itham eden bir açıklama
yaptı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Soru sordum. Çünkü Kamer Genç bize bu soruyu
sordu, biz buna cevap verdik, kendisi korudu. Ben de Kamer Gençin diliyle,
üzülerek, aynı soruyu kendisine sordum. Bir ironi yaptım, cevap
vermesi anlamında.
BAŞKAN
Buyurun.
Bir dakika
içerisinde, siz de...
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bakın, olmuyor. Size cevap vermiyorum bile.
diyecektim ama grubumuza sataştığınız için buraya
çıkma ihtiyacı duydum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sataşmadım, soru sordum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Yolsuzlukla sizin partiniz, sizin Hükûmetiniz o
kadar yan yana, o kadar iç içe ki yolsuzluk kelimesi sizin
kullanabileceğiniz bir kelime değil.
AHMET YENİ
(Samsun) Hadi oradan be! Hadi oradan be! Yaptığı şeye
bak!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yolsuzluğu sizin Hükûmetiniz bir
yaşam biçimi hâline getirmiştir.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hiç yakışmadı size.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yolsuzluktan beslenen bir partisiniz, bir
Hükûmetsiniz.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Bunun kararını millet verir, millet!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Siz bunlara cevap verin. Bakın, Deniz
Feneri davası, İstanbulda ilk duruşması daha yeni
yapıldı, yeni. Kaplumbağa hızıyla yürüyen, asrın
yolsuzluğuna ortak olan bir Hükûmetiniz var ve onun için o dava yürümüyor.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, biz burada mücadele ve savaş
vermiyoruz. Ben Sayın Akif Hamzaçebiye şunu öneriyorum: Biz çocuk
değiliz, bu mikrofonu birbirimize Yendi, yenildi. anlamında
kullanmamamız gerekiyor. Bu mikrofonda sarf ettikleri sözleri aynen
kendilerine iade ediyorum. Bizim alnımız ak, kendilerinkini
bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler. Sözleriniz zapta geçti.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Biraz önce Bahçekapılı benim için dedi ki: Seviyesiz bir
adamdır, bu kürsüye yakışmıyor. Bunun için burada
sataşmadan söz istiyorum. Daha bundan ağır
Efendim, çok
ağır bir laf kullanıyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Aynı şeyi bize söylüyor efendim devamlı.
BAŞKAN
Sayın Genç, siz de aynı şeyi söylediniz ama buyurun ve daha
fazla da uzatmıyorum bunu. Bir dakika içinde ne
açıklayacaksanız, söyleyin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
sakin olun.
Lütfen, tekrar
sataşmaya meydan vermeyiniz.
5.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, Sayın Başkan ama bir dakika veriyorsunuz, ona
iki dakika verdiniz.
BAŞKAN
Onlara da bir dakika verdim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Olmaz ki yani.
BAŞKAN Bir
açıklama dediniz. Bir kelimenin
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, biraz önce Bahçekapılı dedi ki: Burada çok
huzursuzum. Tabii huzursuz olacak. Ben senin yolsuzluklarını,
yaptığınız talanı dile getirince huzursuz oluyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) Belgen var mı belgen?
KAMER GENÇ
(Devamla) İkincisi, ben, Tunceli gibi bir ilde 7 defa seçilen bir
milletvekiliyim. Dolayısıyla bu kürsüye en yakışan benim.
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
Yapmayın çocuklar.
KAMER GENÇ
(Devamla) Gelin, içinizde kimin gücü varsa
BAŞKAN
Beyler, yapmayın.
KAMER GENÇ
(Devamla)
çarşıda, halkın arasında gezelim. Halkın
içinde kimin itibarı var, bir.
İki: Siz öyle
bir partisiniz ki
Bizim Genel Başkanımız çok asil ve soylu bir
davranışla Tayyip Erdoğana dedi ki: Yahu, terörü halledersen
sana kredi vereyim. O para anladı Yahu, ben zaten Karun kadar zenginim,
senin parana ihtiyacım yok, senin kredine ihtiyacım yok, senin
krediye ihtiyacın var. dedi. (AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Şimdi, insaf yani!
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte sizin anlayışınız bu. Size
uzatılan yardım elini, ülke sorunlarını çözme konusunda
yapılan yardım elini bu kadar ters itiyorsunuz. Ben daha size ne
diyeyim.
Tabii, Başkan
da beni konuşturmamak için oradan gayret sarf ediyor. Böyle usul olmaz
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Hiçbir gayretimiz olmadı Sayın Genç.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Bravo! Bravo! Yakışıyorsun CHPye! Bravo!
Bravo Kamer Genç! Çok yakışıyorsun Meclise!
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
10.-
Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil
Edilmesine İlişkin Guvernörler Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı: 355)
(Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde sözler
tamamlanmıştı, soru cevap da yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Milletlerarası Finansman Kurumu Ana
Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin Guvernörler
Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
|
Kullanılan oy sayısı |
: |
211 |
|
|
Kabul |
: |
211 |
|
|
|
: |
|
|
|
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri
bir önceki açık oylamada, 350 sıra sayılı Tasarının
açık oylamasında sonucu açıklarken 1 çekimser oy olduğu
ifade edilmişti. Söz konusu 1 oy çekimser değil, geçersiz
olacaktır, düzeltiyoruz.
Bilgilerinize
sunarım.
11inci
sırada yer alan, 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle
Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliği Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.-
2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına
Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve
İşbirliği Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/336) (S. Sayısı: 55)(*)
BAŞKAN -
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 55
sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 55 sıra sayılı 2000 Tarihli Tehlikeli ve
Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, dün akşam Mardin Hastanesi önünde saat 19.00
civarında şehit edilen polis memurumuz Cengiz Engizeki
anıyorum. Allahtan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı
diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun diyorum. PKK terör
örgütünü de şiddetle kınıyorum. 3 tane PKK terör örgütü
militanı bu kahraman memurumuzu, hastanenin acil servisi önünde nöbet tutan
kahraman memurumuzu taramışlar ve şehit etmişlerdir, onları
şiddetle telin ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme
ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel
savaşlar, verimi arttırmak amacıyla kullanılan tarım
ilaçları, yapay gübreler ve artan, deterjan gibi kimyasal maddelerin
kullanımı giderek çevre kirliliğine neden olarak çevre
sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bunun
doğal sonucu olarak kirlenen hava, su ve toprak, canlıların
yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara
ulaşmıştır. Hava ve karanın kirlenmesi yanında
tehlikeli ve zararlı maddelerin ırmak, göl ve denizlere dökülmesi de
birçok çevre sorununu beraberinde getirmektedir.
Denizlerde,
özellikle petrol taşımacılığında gemiler
kullanılmaktadır. Gemi kazaları sonucu binlerce ton petrol ürünü
denize dökülmektedir, çok büyük kirlenmelere sebep olmaktadır. Bundan
dolayı da tankerlerle değil de boru hatlarıyla petrol
taşınması dünyanın her tarafında desteklenmelidir.
Yaşam
alanlarımızı tehdit eden ciddi çevre sorunları
karşısında çevre ve ekolojik dengenin korunması
yaklaşımı her geçen gün daha fazla önem kazanmalıdır.
Bugün ülke topraklarımızın yüzde 85i,
ormanlarımızın yüzde 54ü erozyon tehlikesi
altındadır. İklim değişiklikleri, su
kaynaklarının kirlenmesi ve toprağın verimliliğini
kaybederek çölleşmesi gibi sorunlar bu yaklaşımın hayata
geçirilmesinin aciliyetini göstermektedir. Doğal yaşam
alanlarımızın önemli bir boyutu olarak ormanlarımız ve
topraklarımız endüstrileşmenin getirdiği etkiler
yanında, su, rüzgâr ve diğer bazı doğal etkenler nedeniyle
de önemli zararlara uğramaktadırlar. Bu zararların ortaya
çıkmasında plansız endüstrileşme temel etken olmakla
birlikte diğer ve belki de en önemli neden gerçek bir doğa
savaşçısı olan ormanların yok edilmesidir.
Sayın
milletvekilleri, ayrıca tehlikeli atıklar akarsulara, göllere ve
denizlere dökülmektedir. Denize ve akarsulara atılan atıklar sadece
balıkların ölümüne sebep olmakta değil, içme ve sulamada
kullanılan sular vasıtasıyla insan vücudunda çok büyük zararlar
oluşturmaktadır. Bugün ülkemizde birçok sanayi kuruluşunun
atık arıtma tesisi yoktur, olanların da maliyetlerden
dolayı tesisleri çalıştırmadığı zaman zaman
görülmektedir. Örneğin, Yeşilırmak Vadisinde, ırmağın
geçtiği yerlerde bol miktarda balık ölümlerine zaman zaman
rastlamaktayız.
Ayrıca,
çeltik ekimi yapılan yerlerde toprağın sulama sonucu
karardığı, canlıların yok olduğu görülmektedir.
Bunları müteaddit defalar gündeme getirmemize rağmen maalesef sonuca
ulaşılamamıştır, aynı tabloyla tekrar tekrar
karşılaşmaktayız. Ancak yapılan
araştırmalarımızda ırmak kenarında bulunan
bazı fabrikaların atık arıtma tesislerini zaman zaman
çalıştırmadığı hatta atıkları da
ırmağa döktükleri tespit edilmiştir. Özellikle
Yeşilırmak Vadisinde maya fabrikalarının olduğu
bilinmektedir. Maya fabrikaları atıklarının oraya
dökülmesinin çok ciddi manada büyük sıkıntılar
yaratmış olduğu görülmüş olmasına rağmen
enteresandır tedbir alınmamaktadır. Bu tür hadiselere karşı
Çevre Bakanlığı çok dikkatli olmalı ve kontrollerini
eksiksiz yapmalıdır. Tespit edilen çevre kirletilmesi ağır
cezaları gerektirmektedir, bunlar uygulanmalıdır. Bugün
ülkemizde, küçük ölçekli akarsular üzerine hidroelektrik santralleri
dediğimiz HESler bir moda şeklinde kurulmaktadır. Neredeyse her
akarsuyun her kilometresine isabet edecek şekilde HESlerin
kurulduğunu görüyoruz. Örneğin Amasyadan Erzincan, Gümüşhaneye
doğru uzanan Yeşilırmak Vadisinde her kilometrede HES
santrallerine rastlamaktayız. Bu kadar santralin kurulması birçok
sorunu da beraberinde getirmektedir. Irmak, neredeyse tamamen yok
olmaktadır. Irmak suyu kanallara alınmış, milletin suyu
özel sektörün eline geçmiştir. Büyük barajlara, hidroelektrik
santrallerine söylenecek sözümüz fazla yoktur. Ancak bölgenin mikroklima
etkisini yok eden, önümüzdeki yıllarda para ile satılacak suyu fakir
çiftçi, köylü nasıl kullanacaktır, nasıl tarlasını
sulayabilecektir? Kurulan küçük ölçekli HESlere çiftçi örgütleri başta
olmak üzere çiftçiler ve halktan çok büyük bir şiddetle karşı
durma vardır ve insanlar bunları istememektedir.
Sonuçta, genel
olarak çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat
ortamının doğal yapısını tahrip etmektedir. Bu
tahribat yaşamın yoğun olduğu alanlarda daha
hızlı, yaşam ve yerleşimin olduğu bölgelerde de daha
yavaş olmaktadır. Bozulan bu doğal hayat, çevre üzerinde
yaşayan tüm canlıların yaşamlarını olumsuz yönde
etkilemektedir.
Çevre
kirliliğinin en önemli nedenleri şöyle sıralanabilir:
Hızlı nüfus artışı, plansız kentleşme,
plansız endüstrileşme, doğal kaynakların ölçüsüz
kullanılması.
Çevre sorunlarının
başında değerlendireceğimiz kentsel çevre sorunu, temel
insan gereksinimi olan barınma ve konut sorununun, gecekondulaşma ve
betonlaşma yoluyla çözümlenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani
Anadolunun birçok yerinde Tokatında, Sivasında, Yozgatında
insanlar köylerini veya bölgelerini bırakarak işte, büyük
şehirlere göç etmektedirler. Büyük bir göç vardır. Özellikle
Anadoluda tarımla ilgili olan insanlar tarımdan vazgeçerken
işte, büyük şehirlere gitmekte, o büyük şehirlerde de işte,
yanlış kentleşme, plansız kentleşme neticesinde de
birçok sorunla karşı karşıya kalınmaktadır.
Dolayısıyla işte, o çevre kirliliğinin en büyük
sebeplerinden bir tanesi bu göç sorununun mutlaka çözümlenmesi gerekmektedir
ama enteresandır göç artmakta, artmakta ve her geçen gün de köyler
boşalmaktadır.
Ülkemizde,
özellikle büyük şehirlerde kalitesiz yakıt kullanımından
dolayı hava kirliliği büyük boyutlara ulaşmıştır.
Son yıllarda doğal gaz kullanımının
yaygınlaşmasıyla hava kirliliğinde azalmalar görülmeye
başlanmıştır ancak özellikle sanayiden kaynaklı hava
kirliliği artmaktadır. Ancak birçok kasaba ve ilde kalitesiz kömür
kullanılmakta ve hava kirliliği de oluşmaktadır. Mutlaka
kalitesiz kömür kullanımı önlenmeli ve o bölgeler
korunmalıdır. Bunlara mutlaka acil önlemler
alınmalıdır.
Düzenli ve her
türlü altyapı sistemine sahip organize sanayi bölgelerinin
oluşturulmamış olması, çevre sorunlarında sanayi
payının büyük olmasına sebep olmaktadır. Tarım
alanlarında düzensiz ve fazla ilaç kullanımı, toprak
kirliliği sorunlarının ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. Toprak kirliliği de bir çevre sorunu olarak mutlaka ele
alınmalı, bu yönlü olarak da acilen bazı önlemler dile
getirilmelidir.
Türkiyede
üretilen tehlikeli atık miktarı belirsiz ve sanayide üretilen ve
kullanılan kimyasallar ve ortaya çıkan atıkların
niteliğiyle ilgili hiçbir döküm çalışması
bulunmamaktadır. Bununla ilgili envanter çalışması mutlaka
yapılmalıdır. Ancak son yıllarda yapılan
çalışmalarda döküm kayıtları oluşturulmaya
başlanmıştır ama çok yetersizdir. Ancak bugün ülkemizde her
evde kullanılmayan televizyon, buzdolabı, bilgisayar, cep telefonu
veya elektrikle çalışan birçok alet vardır. Ayrıca her evde
onlarca miadı dolmuş, kullanılmayan piller vardır. Çevre
Bakanlığı olarak mutlaka bunlar toplatılmalı ve
zararlı etkilerden de korunmalıdır. Ayrıca organize sanayi
ve küçük sanayi bölgelerinin birçoğunda kullanılmayan birçok makine
ve aletler, korunmasız şekilde doğaya
bırakılmış durumdadır. Yağan yağmur ve
karların etkisi ile kendi kendine çürümekte, doğa kirletilmektedir.
Çevre Bakanlığı buna da mutlaka bir acil çözüm bulmalı, en
azından kullanılmayan o alet edevat toplanılarak çeşitli
yerlere nakledilmeli veyahut sevk edilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, su kaynakları da giderek azalmakta olup yirmi yıl önce
kişi başına 4 bin metreküp su düşerken, bugün bu durum
Ülkemizde
biyoçeşitlilik, çeşitli şekillerde toprağın
bozulması ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması
yüzünden tehdit altındadır. Korunan alanın tüm alanlara
oranı sadece yüzde 1 oranındadır ki bunun da çok az
olduğunu söylemek durumundayız.
Erozyon sonucunda
yılda 500 milyon ton verimli toprak kaybedilmektedir. Her yıl 80-100
bin dönüm orman yanarak 5-7 bin dönüm orman ise tarla açma ve yerleşme
sebebiyle de yok edilmektedir.
Etkin bir çevre
denetim sistemi mutlaka oluşturulmalıdır. Gelecek nesillerin iyi
bir çevre eğitimiyle yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum
kuruluşlarının sayısı arttırılmalı,
sivil toplum örgütleri ile kamu kuruluşları ortak
çalışmalar yürütmelidir. Özellikle sera gazları dediğimiz
küresel ısınmanın artmış olduğu günümüzde bu
durum çok önemlidir. Sera gazlarıyla ilgili olarak da çok ciddi önlemler
alınmalıdır. Sonuçta çevreyle ilgili çok söylenecek söz
vardır ama sözlerimi burada bitirmek istiyorum.
Çevre için
yapılan her türlü yatırım milletimizin,
vatanımızın, ülkemizin geleceğini ilgilendirmektedir.
Çevreye duyarlı toplum oluşması temennisiyle,
sağlıklı günler temenni ediyor, bu kanunun hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına Bülent Turan,
İstanbul Milletvekili.
Sayın
Turan... Yok.
Tülay Kaynarca,
İstanbul Milletvekili... O da yok.
Başka söz
talebi olmadığına göre, soru-cevap için sisteme girmiş 2
arkadaşımız var.
Sayın
Eryılmaz
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Suriyeli sığınmacılar konusundaki hassasiyetinizi ve nazik
tutumunuzu anlayışla karşılıyoruz. Peki, bu hassas
tutumunuzu kendi vatandaşlarımız için de göstermeyi
düşünüyor musunuz?
Bakın, son
günlerde özellikle Türkiyenin değişik şehirlerinde ve
sınıra yakın bölgelerde yüzlerce
vatandaşımızın araçlarının bu Suriyeli muhalifler
tarafından çalınıp Suriyeye götürüldüğünü,
kapılarının söküldüğünü, koltuklarının
söküldüğünü ve savaşta kullanıldığını
biliyor musunuz? Bununla ilgili günlerdir televizyonlarda haberler
yayınlanıyor ve vatandaşlarımız bu anlamda çok ciddi
bir mağduriyet yaşıyor. Sınırların kevgire dönmüş
olmasından dolayı maalesef bu tür sıkıntılar hâlâ
devam etmektedir ve her gün ama her gün onlarca vatandaşımız bu
konuda bize şikâyette bulunuyor, araçları çalınıyor,
Suriyeye götürülüyor ve bunların, araç takip sisteminden, bu
araçların Suriyede olduğu da net bir şekilde tespit
edilmiş durumda. Bununla ilgili nasıl bir tedbir almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eryılmaz.
Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, Gölbaşı ilçesi Eymir TOKİ
konutlarında ikamet eden yurttaşlar, her gün EGOnun otobüslerini
kullanarak tek seferde Kızılay ya da Ulustaki işlerine
gidebilmekteyken 10 Aralık 2012 tarihli Ankara Büyükşehir Belediyesi
kararıyla bu otobüsler kaldırılmış ve bir metrobüs
uygulamasına geçilmiştir. Bu metrobüsler belli yerlerde toplanmakta,
insanların Kızılay ya da Ulusa tek seferde gitmesine engel
olacak şekilde çok uzak mesafelerde durmakta ve Gölbaşı Eymir
TOKİ konutlarında yaşayan yurttaşlarımız birkaç
araba, otobüs değiştirerek ancak Kızılay ya da Ulusa
varabilmekte. Dolayısıyla yoğun bir nüfusun bulunduğu
TOKİ konutlarındaki insanlarımızın ciddi bir
mağduriyeti oluşmuştur. Bu konu çok önemlidir, hassas bir konu,
insanlarımız büyük bir infial gösteriyorlar. Bu konuda Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanını uyarmanızı ve
mağduriyetlerin çözülmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, şahsı adına söz isteyen bazı
milletvekillerinin salonda olmaması, sanki konuşma
sırasını kapatma gayesi olduğunu bizlere gösteriyor. Bunun
çok etik olduğunu düşünmüyorum.
Saygıyla
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım, sağ olun.
Yani, dün
Mardinde bir polis nöbet tutarken dışarıdan
saldırıdan dolayı hayatını kaybetti. Bugün Licede
yine bir karakol baskınından dolayı bir askerimiz şehit
oldu. Ben bunlara Allah rahmet eylesin. diyorum. Dolayısıyla
iktidarın bu konulara biraz daha ilgi duymasını bekliyor,
saygılar sunuyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 2002 seçimlerinden sonra Ergene havzasında meydana gelen
kirliliği araştırmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından bir araştırma komisyonu kurulmuştu. Bu
araştırma komisyonu geldi Trakya bölgesinde incelemeler yaptı ve
bildiğim kadarıyla raporu hazırladı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine sundu. Hükûmetiniz Trakya havzasındaki kirlilikle ilgili ne tür
önlem almayı düşünüyor, bugüne kadar aldığınız
önlemler nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Bakan,
buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle Mardin
ve Lice hadiselerinden dolayı şehitlerimize, ben bu vesileyle, tabii
tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına, milletimize
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Bütün bunlar tabii
hepimizin ortak acıları. İnşallah bunlar gelecekte
karşılaşmamamız gereken, bunun için el birliği içinde
çaba sarf etmemiz gereken süreçler. Bir taraftan güvenlik güçlerimiz bunlarla
ilgili her türlü gayreti sarf edecekler, Hükûmet olarak biz de elimizden gelen
tüm çabayı sarf ediyoruz. Bunlar şüphesiz ki hepimizin -dediğim
gibi- ortak acıları.
Sayın
Eryılmazın Suriye mültecilerinden dolayı bazı asayiş
hadiselerini gündeme getirdiği sorusu vardı. Şimdi, mülteciler,
Suriyedeki durum ve burada mülteciler içinden yanlış yapan bazı
kişilerin oluşturduğu sorunları birbirinden net bir
şekilde ayırmamız lazım.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) Ona bir itiraz yok.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Biz ülke olarak Suriyeli kardeşlerimize her türlü
desteği, her türlü yardımı yapmaya devam edeceğiz ama
tıpkı kendi vatandaşlarımız içinde yanlış
yapanlara, suç işleyenlere nasıl yaklaşıyorsak,
yaklaşmamız gerekiyorsa mülteciler içinden de suç işleyenlere
karşı şüphesiz ki bütün tedbirleri almak durumundayız.
Bizim de farklı bir bakış açımız olamaz fakat tekrar
vurguluyorum: Bu, tarihî bir süreçtir. Bu süreçte Suriye halkıyla
dayanışmamız, bu sorunlara yönelik olarak her türlü
fedakârlığı yapmamız, gelecekte, inşallah, çok daha
güçlü bir şekilde bu halkların beraberliğini,
kardeşliğini pekiştirecektir.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) Vatandaşlarımızın mağduriyetini
engellemeniz lazım Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Pireden dolayı yorgan
yakılmadığı gibi, o mülteciler içine sızmış,
girmiş veya yanlış yapan bireylerden dolayı, tabii,
mültecilere bakış açımızın da olumsuz yönde
olması düşünülemez.
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) 200 araç çalınmış ve sınırda
kontrol yok. Bununla ilgili tedbir almanız lazım.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Buna dönük olarak tabii ki güvenlik güçlerimiz,
oradaki mülki idaremiz mutlaka gerekli tedbirleri düşünüyorlardır.
Ergene
havzasıyla ilgili bir soru oldu. Gerçekten önemli bir havzamız,
Trakya bölgesinde. Sanayileşmenin çok yoğun olduğu bir bölge,
dolayısıyla kirliliğin de yoğun olduğu bir bölge. Uzun
dönemdir bu konuda Hükûmet olarak çalışmalar yürütüyoruz. Esas
itibarıyla, aslında yerel yönetimlerin yapması gereken birçok
çevresel yatırımı da Hükûmet olarak üstlenmek şartıyla
yeni bir eylem planı hazırladık biliyorsunuz. Daha önce Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımızdaydı, şimdi Orman ve
Su İşleri Bakanlığımız bünyesinde bu
çalışmaları yürütüyoruz. Özellikle arıtma tesislerinin
yapımı, havzaya akıtılan suyun daha etkili bir şekilde
denetimi, yine ıslah OSB çalışmaları gibi temel
birtakım unsurlarla o bölgede çevresel açıdan daha uygun
şartların oluşması için gayret ediyoruz.
Bir taraftan da SUKAP
diye bir program ilan ettik. Mali gücü yetersiz belediyelere, 25 bin nüfusun
altındaysa yüzde 50 hibe, geri kalanını da uygun koşullu
kredi şeklinde veriyoruz ve buna benzer programlarla bu bölgemizde daha
iyi bir çevresel standart oluşması için gayret ediyoruz. Burada,
özellikle Hükûmetimizin çok hassas olduğunu ve merkezî idarenin normal
görevlerinin ötesinde de bu bölgeye dönük çaba sarf ettiğini, destek
olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Sayın Gök
EGOyla ilgili, belediye, mahallî yönetimle ilgili bir sorun ifade ettiler.
Tabii, trafik önemli bir mesele. Merkezî Hükûmet olarak Ankarada metrolara,
biliyorsunuz, ciddi bir destek verdik. 2,6 milyar, yanlış
hatırlamıyorsam, metro yatırımlarına merkezî idareden
destek oluyoruz ve yatırımlarımız devam ediyor. Metrobüs de
tabii yine trafiği rahatlatmak için yapılan bir uygulama. Onun içinde
birtakım aksaklıklar meydana geldiyse ben de bunu sizin gibi yerel
yönetimlere iletebilirim. Tabii, detayını, daha hâkim
olmadığım için şu an kesin bir değerlendirmede
bulunmam doğru olmaz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Sayın Refik Eryılmazın dile getirdiği konu
Hükûmetinizin dikkatine sunmak için. Ben de bir Hataylı olarak, bir
milletvekili olarak, burada Sayın Başbakan Yardımcısı
var, Sayın Bakan olarak siz varsınız ve Meclisimize bir hususu
sunuyoruz. Gerçekten Suriyede yaşanan hadiselerden sonra
hudutlarımız kevgire döndü, kontrol altında değil. Çok
sayıda araç, Türkiye genelinde çalınan araçlar Suriyeye götürülüyor,
orada parçalanıyor. Buna bir tedbir geliştirin.
İkinci bir
husus, yine hudutlar kontrol edilemediği için Suriyeden
zeytinyağı, canlı hayvan kaçakçılığı had
safhaya ulaştı. Hatayın, Adananın, Mersinin üreticisi bu
anlamda çok ciddi sıkıntı içerisinde. Bu bir vakıa. Buna
tedbir almanızı talep ediyoruz. Yoksa bir soru değil,
yaşanan bir problemi size ifade etmek için Sayın Eroğlunun dile
getirdiği hususa katılıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Havutça
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Balıkesirde Gönen Ovası
var. Burası gerçekten Türkiyede tarımsal potansiyeliyle Türkiyenin
çok ünlü ürünlerini yetiştiren çok önemli bir ovamız. Gönen baldosu,
pirincinin yetiştiği ve Gönen, bir anlamda Balıkesiri doyuran,
Balıkesir de Türkiyeyi doyuran bir ilimiz olarak biliniyor.
Şimdi, Gönen
Ovası doğal bir koruma alanı olmasına rağmen, orada
Gönen Çayının o kadar tehlikeli ve zehirli atıkları var ki
o bölgede, her gittiğimizde yurttaşlarımız bize
balıkların öldüğünü, kaplumbağaların dahi
öldüğünü, o bölgede sulama yapan, Gönen Ovasında sulama yapan
köylülerimizin oradaki kimyasal atıklar sebebiyle cilt kanseri ve
diğer birtakım şeyler yaşadıklarını ifade
ediyorlar.
Ben bunu birçok
kez burada ifade ettim, bu ızdırabı, bu
yurttaşlarımızın. Hükûmetiniz bu konuyla ilgili bir tedbir
almayı düşünüyor mu? Daha fazla bölgenin bir tahammülü kalmadı.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın
Işık
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, şu anda illerde il genel meclisi üyelikleri,
programlarını yapmaktalar. Yalnız bu program
yapılırken, özellikle gördüğümüz bir şey, daha çok AKPye oy
çıkan yerlere daha fazla yatırım
ayrıldığını, diğer yerlere daha çok üvey evlat
muamelesi yapıldığını görüyoruz. Bu konuda gerçekten
bir çalışma yapılması gerekiyor, bir.
İkincisi de:
Ben aynı zamanda Gümüşhanenin denetmen milletvekiliyim. Orada, bir altın
firmasının, mezarlıkları söküp başka tarafa
taşıttığı, taşımayan insanlara da baskı
yaptığı yönünde duyumlar alıyoruz. Bu konuda da bir
çalışma yapmanızı istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Gök,
tekrar buyurun.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, Sayın Bakan; yine bir otobüs sorununu
gündeme getireceğim. Ankara önemli çünkü
yaşadığımız bir kent. Az önce bahsettiğim
Gölbaşı konutlarında yaklaşık 10 binin üzerinde bir
vatandaşımız yaşıyor ve çok mağdur durumda.
Bir başka problem
önceki gün yaşandı. EGO otobüsleri Ankara Esenboğa
Havalimanı ile Kızılay ve AŞTİ arasında sefer
yapar ve bu 3,5 liraya taşıma mümkünken, Ankara Büyükşehir
Belediyesi önceki gün aldığı bir kararla bu hattı
özelleştirdi ve on yıllığına kendi şirketi olan
Belkoya devretti. Belko da yapılan uygulamayla bunu bir ihaleyle ya da
başka bir tasarrufla bir başka şirkete devredecek. Yani
Sayın Melih Gökçekin kendi görev süresini anlarım ama bir yıl
sonra yapılacak seçimlere kadar, ondan sonra oraya kimin geleceği
belli olmadan, tam on yıllık bir süreyle Esenboğa Havaalanının
arasındaki bu ulaşımın özelleştirilmesinin
mantığını anlamamız mümkün değildir. Bu kısa
bir dönem
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK
(Ankara) - Bu konuda Büyükşehir Belediyesi Başkanını
uyarmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Bakanım
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Suriyeyle ilgili tabii ki 900 kilometreden fazla bildiğiniz gibi- bir
sınırımız var. Bu sınırımızda elimizden
geldiğince bugünkü şartlar altında -tabii bu mevcut
şartların çok da normal şartlar olmadığı malum-
elbette ki sınırımızı, sınır
güvenliğimizi korumak için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz ama
uzun vadede sınır güvenliğine dönük daha modern sistemler
konusunda da gerek Millî Savunma Bakanlığımız gerek
İçişleri Bakanlığımızda uzun zamandır
yürütülen çalışmalar var. Entegre Sınır Yönetimi
dediğimiz birtakım çalışmalar var. Daha farklı
teknolojilerin kullanımı söz konusu; inşallah orta, uzun vadede
daha farklı teknolojiler de kullanılır. Ama şu anda da
tabii elimizden gelen tüm gayreti sarf ediyoruz elbette ama ne yaparsanız
yapın bu kadar uzun bir sınırda ve böyle olağanüstü bir hâl
içinde istenmeyen birtakım hadiselerin de gerçekleşmesi mümkün
elbette. Bize düşen bunu minimize etmek, en aza indirmek, o yönde de tabii
ki tavsiyenize katılıyorum.
Diğer
taraftan Balıkesir Gönen Çayı ile ilgili, tabii her çevresel problemi
kendi içinde analiz etmek, kaynaklarını analiz etmek gerekiyor.
Normalde bu çevresel problemlerin birçoğu aslında yerel
yönetimlerimizin yatırımını gerektiren, müdahalesini
gerektiren meseleler. Az önce belirttiğim gibi SUKAP dediğimiz
program kapsamında çok önemli bir çalışma yaptık.
Aslında bu program yeterince tanınmıyor belki, KÖYDESin bir
anlamda belediye, yerel yönetim versiyonu. Son üç yıldır bütçemizden
500 milyon civarında
Yaklaşık son üç yılda 1,5 milyar Türk
lirası kaynağı İller Bankasına transfer ettik. Kendi
kaynağıyla da İller Bankası bunu paçal hâle getiriyor ve
imkânı kısıtlı belediyelerimize hibe şeklinde destek
veriyor. Kanuni sınırlara takılan belediyelere de borçlanma
limiti açısından, yine bu limitlere bağlı kalmaksızın
çevre yatırımları yapmak için destek oluyoruz. Buralarda, özellikle
yerel yönetimlerin tabii, geliştireceği projelerle çözümler
oluşturmak gerekiyor. Biz merkezî idare olarak, görevimiz
olmadığı hâlde bu destekleri sağlıyoruz.
Özel idare
yatırımlarıyla ilgili, Sayın Işıkın sorusu
vardı. Özel idarelere ayrılan payları, biliyorsunuz, bu yerel
yönetimlerle ilgili yaptığımız reformlardan sonra nüfus ve
gelişmişlik düzeyi şartına bağladık.
Dolayısıyla, nispi olarak daha geri kalmış yörelerimize,
daha fazla kaynak öngören, objektif kriterlere dayalı, nüfusa ve
gelişmişlik düzeyine dayalı bir şekilde kaynak tahsis
ediyoruz. Orada, herhangi bir özel idare için özel bir uygulama söz konusu
değil, vergi gelirlerimiz içinden bu kriterlere göre payı ne ise özel
idarelerimizin, o kapsamda paylarını alıyorlar.
Yanlış
hatırlamıyorsam, alanı da bir kriter özel idarelerde. Nüfus,
gelişmişlik düzeyi ve alanı içeren bir kriterler setiyle bu
tahsilatı yapıyoruz.
Tabii, ekonomik
olarak daha gelişmiş bölgelerin ilave birtakım kaynakları
oluyor, belki oradan bir farklılık oluşuyor. Ama ilk defa bu
dönemde, gelişmişliki biz bir unsur olarak getirdik. Daha önce bu
yoktu, sadece nüfusa bağlı olarak yapılıyordu. Biz
gelişmişlik kriterini de getirmekle ve payın bir
kısmını bu kritere bağlamakla, aslında nispeten az
gelişmiş bölgelere bir anlamda bir pozitif, artı bir değer
katmış olduk.
Sayın Gök,
yine EGOyla ilgili, yerel yönetimle ilgili sorular sordu. Tabii, bizim bu
konularda yerel meclisleri ve yerel başkanları yönlendirmemiz,
talimat vermemiz mümkün değil. Yerel yönetimlerin bu tür hizmetlerde bir
özerkliği var. Siz de herhâlde bu özerkliğe saygı
duyarsınız.
Doğru veya
yanlış, onu tartışmıyorum. Kendi
kararlarını, kanunlarla verilmiş kendi görev ve yetkileri
çerçevesinde kararlarını alırlar ve uygularlar. Yanlış
yapıyorlarsa vatandaş bunu görür, gerekli cevabı verir,
doğru yapıyorlarsa takdir eder.
Ben şimdi,
detayını -dediğim gibi- bilmediğim kararlarla ilgili yorum
yapamam ama bu sorunları bana ilettiğiniz gibi ilgili yerel
yöneticilere, meclislere de iletirseniz herhâlde onlar en iyi, kendi teknik
kadrolarıyla ilgili ayrıntılı değerlendirmeleri
yaparlar diye düşünüyorum.
Burada, tabii, bir
bakanın bu anlamda başkanlara veya Meclise talimat gibi bir görevi
olmamalı, takdir edersiniz. Yerel yönetimlerin bu anlamdaki
özerkliğine, hizmet anlamındaki özerkliğine saygı göstermek
durumundayız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
Ekşi söz istemişler.
Bir dakikamız
var, buyurun Sayın Ekşi.
OSMAN OKTAY
EKŞİ (İstanbul) Sayın Başkan, çok teşekkür
ederim.
Sayın
Bakandan -gerçi kendisinin sorumluluk alanına girmiyor ama- Hükûmet
adına bir bilgi rica etmek ihtiyacını duydum. Ordunun Mesudiye
ilçesinde altı-yedi sene önce açılmış bir Mehmetçik
Dershanesi vardı. O dershane sayesinde Mesudiye ilçesinden, ki liseden
mezun olan çocukların yaklaşık yüzde 50si üniversite
öğrenimi görme şansına sahip idiler. Bu sene o
kapatıldı. Bunun yörede yarattığı çok büyük bir hayal
kırıklığı var. Gerekçesinin ne olduğunu ve makul
bir gerekçeye de dayanıp dayanmadığını bilmiyoruz.
Acaba Sayın Bakan Hükûmet adına bu konuda bizi aydınlatabilir
mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ekşi.
Sayın
Bakanım, bir şey söyleyecek misiniz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Oldukça, tabii, spesifik bir konu, ben şu anda
bir bilgi sahibi değilim. O yüzden, çok yorum yapmak istemem, bunun notunu
aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
2000 TARİHLİ
TEHLİKELİ VE ZARARLI MADDELERLE KİRLENME OLAYLARINA KARŞI
HAZIRLIKLI OLMA, MÜDAHALE VE İŞBİRLİĞİ
PROTOKOLÜNE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1) 2000
Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına
Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve
İşbirliği Protokolüne katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı.
Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tehlikeli ve
Zararlı Maddelerle Kirlenme Olaylarına Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği
Protokolüne katılmamız uygun görülmüş, hayırlı
uğurlu olsun, çok güzel bir anlaşma. Biz de buna imza koyduk,
komisyonda herhangi bir muhalefetimiz olmadı.
Bu
anlaşmayı fırsat bilerek, sizlere, Mersini tehlikeli ve
zararlı maddelerle nasıl kirlettiğinizi ve Mersin
halkının size nasıl intizar ettiğini anlatmaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, sanki AKP Hükûmetinin Mersine bir garezi varmış
gibi, sanki Mersini tamamen gözden çıkarmış gibi bir tutum
içerisinde olduğunu buradan ifade ediyorum. Neden olduğunu da
şöyle kısaca açıklayayım: Mersinin batısında
Akkuyu denilen yerleşkede, yerleşim alanında bir nükleer santral
yapılma öyküsü var. Bu nükleer santral yapılma öyküsü tam otuz
beş yıl önceye dayanıyor. Otuz beş yıldır gelen
geçen bütün hükûmetler, sağ hükûmetler, sol hükûmetler, burada
yaşayan halkın bu nükleer santrali istemediğini anlayarak geri
adım attılar. Ancak AKP Hükûmeti, Mersini cezalandırmak
adına, âdeta cennetten bir parça olan bu Akkuyuya nükleer santral yapmaya
son derece kararlı görünüyor. Anlaşmalarını yaptı,
zemin çalışmalarını yapmış gibi görünüyor.
Zeminin uygun olmadığını orada yaşayan bütün insanlar
da biliyor ve buraya harcanacak olan paranın katbekat daha fazla
olacağını söylüyorlar.
Şimdi,
batıda nükleer santral; geliyorum doğuya, Mersinin doğusunda,
Kazanlı diye yine bir sahil kentimiz var, Kazanlıda, çok yakın
bir zamanda AKP Hükûmeti sülfürik asit fabrikası yapmaya karar verdi.
Bakın
arkadaşlar, Kazanlı bölgesi bir sahil kentidir, insanları
balıkçılıkla ve tarımla yaşarlar, geçinirler. Siz
buraya bir sülfürik asit fabrikası kurmaya kalkarsanız, yarın
buradaki asit yağmurlarıyla, burada yaşayan çocukların
ciğerleri yanarsa siz bu anlaşmaya nasıl imza
attığınızı kime, nasıl anlatacaksınız?
Bakın,
bitmedi daha Mersini nasıl kirlettiğiniz. Bir yandan Mersini
kirletiyorsunuz birçok yeri kirletiyorsunuz ama ben bugün sadece Mersini dile
getireceğim- bir yandan da kalkıyorsunuz, uluslararası,
tehlikeli, zararlı maddelerle kirlenme olaylarına karşı
hazırlıklı olmayla ilgili bir kanun tasarısını
imzalıyorsunuz. Bakın, bitmedi Mersin. Mersin Kazanlı bölgesinde
bir krom fabrikası kurulmuştu, bu krom fabrikasının
atıkları olan krom (+6), son derece kanserojen ve zararlı bir
madde olan krom (+6) atıklarını da yine burada depolamaya devam
ediyorsunuz ve buradaki halkı ciddi şekilde tehlikeye
atıyorsunuz.
Keşke bitse
Bakın,
Mersinde Kazanlıya çok yakın bir yerde Karaduvar diye bir
mahallemiz var. Karaduvar da, Mersinliler bilirler, bir balıkçı
mahallesidir ve insanlar yine balıkçılık ve tarımla
geçinirler ve buraya da siz denizin
birkaç mil ötesinden petrol tanklarını yanaştırıp
buradan silolara borularla petrolü pompalıyorsunuz. Bir gün, Karaduvarda
yaşayan bir ailenin tarlasından petrol fışkırmaya
başladı. Vatandaş da sevindi biz de sevindik Allah Allah, ne
oluyor? diye. Bir de baktık ki meğersem oradan geçen bir boru
patlamış, vatandaşın bütün bahçesi gitti.
Yani şunu
söylemek istiyorum: Mersin doğudan batıya kadar çok ciddi
şekilde AKP Hükûmeti tarafından kirletilmektedir. Bunu defalarca
söyledik, bunu onlarca kere söyledik ve basın toplantılarıyla
bunu dile getirdik. Bizi dinlemediniz, vatandaşlar ciddi şekilde
tepki gösterdiler ve ayaklandılar. Çok yakın zamanda Kazanlı
beldesinde bu sülfürik asit nedeniyle örtü altı seracılık yapan
vatandaşlarımız, bundan çok ciddi zarar göreceklerini ifade
ederek kalktılar, bir yürüyüş yaptılar, çiftçiler. Bütün
resimleri, bütün görüntüleri medyada var. Bunların hiçbirisinin elinde
silah yoktu, hiçbirisi terörist değildi, hiçbirisinin elinde sopa yoktu,
hiçbirisi taş bile tutmuyordu. Bu insanlar basın açıklaması
yaptılar ve dertlerini duyurmak için yürümek istediler. AKP Hükûmetinin
emriyle bu çiftçilerin üzerine gaz sıkıldı, tazyikli su
sıkıldı. Ben de oradaydım ve ben de bundan nasibimi
aldım. Şimdi, AKP Hükûmetinin, Mersini nasıl kirlettiğini
net bir şekilde sizlere izah ettim.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşmaya imza koyan insanlar onurlu
davranırlar ise Mersindeki nükleer santral hayalini, serüvenini derhâl
ama derhâl noktalamak mecburiyetindedirler. Çünkü, bu anlaşmayla Ben
hiçbir şekilde tehlikeli ve zararlı maddelerle bir yerin kirlenmesini
istemiyorum. diyorsunuz. Güzel, hadi istemediniz, ola ki bir şey oldu Bu
sefer hazırlıklı olup müdahale edeceğiz. diyorsunuz.
Ben, şimdi,
AKP Hükûmetine soruyorum: Doğuda Ermenistan sınırı
içerisinde Metsamor diye bir nükleer santral var. Bu nükleer santral ömrünü
çoktan tamamladı. Yapılan istişareler neticesinde pek çok bölümü
kapatıldı, bir veya iki bölümü hâlâ çalışıyor.
Herkesin, bütün dünyanın gözü bu Ermenistandaki nükleer santralde; saatli
bomba, saatin kaça kurulduğu belli değil, patladı patlayacak.
Orada hangi iller var? Ağrı ilimiz var, Kars ilimiz var,
Iğdır ilimiz var. Şimdi, siz, bu kadar bilgi elinizde varken bu
kanun gereği herhangi bir hazırlık yaptınız mı,
yapmadınız mı? Bu çevrede, Ağrı Dağı
çevresinde yaşayan 2 milyon insanımızı bir nükleer santral
faciası olduğunda boşaltma planınız var mı, yok
mu? Ben Sayın Bakandan bunları açıkça ifade etmesini rica
ediyorum. Veya buradaki insanlara kanser için herhangi bir iyot tableti
veriliyor mu, verilmiyor mu? Benzer şekilde inatla savunduğunuz
Akkuyu Nükleer Santralinde herhangi bir patlama olursa, oradan Ecemiş fay
hattı hafif bir gıdıklayıp da oradaki nükleer santrali
yerle bir ederse, buradaki insanlar için bir boşaltma planınız
var mı, yok mu? Şimdi siz bana söyleyin. Batıda nükleer
santraller kuruyorsunuz, doğuda sülfürik asit, krom (+6)
fabrikalarını çalıştırıyorsunuz, ondan sonra
kalkıyorsunuz bu anlaşmaya taraf oluyorsunuz. E ben de size
sorarım: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bir yandan vallahi
billahi kirletmeyeceğim diyorsunuz, bir yandan nükleer santral
yapıyorsunuz.
Yani yapılan
nükleer santrali biz, hem Dışişleri Komisyonunda hem
basında veya bu kürsüde defalarca sizlere anlattık. Nükleer
santralden bir zarar gelmesi için illaki bir nükleer kaza olması gerekmez.
dedik. Almanyada yapılan bir çalışmada, bakın, Almanyada
yapılan bir çalışmada, herhangi bir reaktör kazası yok,
herhangi bir patlama yok, sadece ve de sadece, nükleer santralin
etrafındaki 5 kilometrelik alanda yaşayan çocuklarda lösemi
olasılığı 2,2 kat daha fazla. Ben bu Mecliste birçok bilim
insanı olduğunu görüyorum, biliyorum. Hani bizim yolumuzu bilim
aydınlatacaktı? İşte size bilim, işte size bir
çalışma. Bunu girin,İnternette, PubMedde bulabilirsiniz. Bilim
insanları bu bölgede löseminin 2,2 kat daha fazla
arttığını göstermişler.
Bakın ben,
Three Islanddaki, Fukuşimadaki, Çernobildeki patlamalardan
bahsetmiyorum. Bunların hiçbirisi, istenen, arzu edilen durumlar
değil, kaza. Kaza olabilir, anlarım ama bunlardan ders almak
lazım. Akıllı olalım, başkalarının
başına gelen musibetlerden ders alalım, illaki bizim
başımıza musibet gelmesi gerekmiyor. Bakın Japonya,
çıktı, bütün nükleer santralleri kapatacağını ifade
etti, sonra geri adım attı, şimdi tekrar kapatmaya
hazırlanıyor. Bakın, Almanya, bütün nükleer santrallerini
kapattı çünkü bu gibi anlaşmalara imza koydu, imzasına onurlu
bir şekilde sahip çıktı.
Şimdi ben,
AKP Hükûmetinden, bu anlaşmaya attıkları imzaya onurlu bir
şekilde sahip çıkmalarını ve Mersindeki nükleer santrali
ve sülfürik asit fabrikası macerasını
sonlandırmasını rica ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap için
sisteme giren arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Bakan, 27 Aralık 2012 tarihinde Ankara Esenboğa
Havaalanına geldiğimde çok yoğun bir kalabalıkla
karşılaştım VIP salonunda. Öğrendim ki, bu korumalar
Başbakanlık koruması olup VIP salonundan Başbakanın
yapacağı bir gezi için Urfaya gidiyorlar.
Sorum şudur:
Herhangi bir polis memuru, havaalanında VIP uygulamasından
yararlanmakta mıdır? Başbakan korumalarının
havaalanında VIP uygulamasından yararlanmasının yasal
dayanağı nedir?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Eryılmaz
REFİK
ERYILMAZ (Hataya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
az önce de sordum, bir daha buna benzer bir olayı sizinle paylaşmak
istiyorum: Bugün, Suriye sınırındaki bölgelerimizde devlet
görevlilerinin yetkilerinin hemen hemen elinden
alındığını biliyor musunuz? Silahlı gruplar orada
kendi kurallarını kendileri koyuyorlar.
Bakın, bir
örnek daha vermek istiyorum: Suriyedeki, Suriye sınırındaki
Suriyelilerin ihtiyaçlarına yardımcı olma adına Türkiye'de
bir yardım kampanyası yapıldı, bunu destekliyoruz. Burada
toplanan gıda maddelerinin, Suriyeli ihtiyaç sahiplerine ulaşmadan
önce, oradaki silahlı grupların eline geçtiğini ve bunların
tekrar sınırdaki bölgelere kelepir fiyatına satıldığını
biliyor musunuz?
Bakın, az
önce, sınırda Reyhanlıdan ilçenin adını söylüyorum-
bir vatandaş aradı. Konyada üretilen şekerlerin, sözde,
Suriyeli yardıma muhtaç vatandaşlara götürüldüğü iddiası
var. 50 tane çuvalı kelepir fiyata bana satmak istediklerini
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) - Bunların önüne geçemiyorsunuz, bu sadece bir örnek.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Işık
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, TELEKOMa ait olan binaları, üzerine büyük afişlerle
sahibinden satılıktır altına da metrekaresi yazılarak
satılması uygun mu değil mi, bunu hangi yönteme göre
yapıyorlar?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Erdemir.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesinin ve sürdürülebilir
kalkınmasının önünde iki büyük engel var. Bunlardan birisi,
düşük tasarruf oranımız, diğeri ise finansal
okuryazarlık düzeyimizin düşük olması. Bu iki konuda
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir de AKP var.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) - Evet, burada Sayın Vekilimiz hatırlatıyor, Bir de AKP
var. diye ama ben ilk iki maddeye ilişkin sizden bir yanıt rica
edeceğim. Bu iki sorunun giderilmesi için
Bakanlığınızın yaptığı
çalışmalar nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdemir.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma şöyle, sual şeklinde değil, yardımcı
olma noktasında
Bizim Adana iyi
idare edilmeyen, epeydir çok sıkıntılı, çok kaoslu, çok
kavgalı bir yer; yönetimi iyi değil. Dolayısıyla,
şimdi, Adanaya, Sarıçam bölgesine yani Sarıçam ilçesine bu
Suriyeden 18 bin tane insan getirilip yerleştirilmek isteniyor, yerleri
hazırlanıyor. Bize, bundan önce Adananın
dışında münhal olan yerlere getirilebilir. dendi. Hükûmet çok
güçlü, bu memleketin elektriğini, suyunu yer altından çekebilir.
Dolayısıyla, elektriğini suni olarak taşıyabilir. Bu
Adanaya bu Suriyelileri bulaştırmasalar olmaz mı?
Bakanımıza bunu söylemek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Canalioğlu
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımdan aracılığınızla sormak istiyorum.
Trabzon-Araklı ilçemizin Turup bölgesinde katı atık depolama
tesisi yapılan alan hemen yola çok
yakın bir yer, 2-3 üç kilometre mesafede olup, vatandaşlarca da
tepkiyle karşılanmaktadır olmaması yönünde. Bununla ilgili
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımız da inceleme
yapmıştı, sonradan yapılmayacağını
söylemişti, basına da yansıdı. Son durum nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Canalioğlu.
Sayın Bakan,
buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özellikle
Sayın Erdemirin sorusu, Bakanlığımızın
doğrudan konusu olduğu için, müsaadenizle ondan başlamak
istiyorum: Tasarruf oranları gerçekten ülkemiz için son derece önemli bir
konu çünkü yatırımların kaynağı tasarruflar.
Türkiyede son on beş yirmi yıllık perspektifle
baktığımızda, tasarruf oranlarında kamu için bir
artış olduğunu görüyoruz. Kamu, geçmişte daha fazla
açık veren bir durumdayken özellikle son on yılda bütçe disiplinine
riayet etmemiz, bu anlamda yaptığımız
değişimlerle kamuda tasarruf oranlarının ciddi anlamda
arttığını görüyoruz. Bu, çok sevindirici gerçekten. Hâlâ
yapılması gereken işler yok mu? Tabii ki daha da iyisini yapmak
gerekiyor.
Diğer
taraftan, özel sektörün hane halklarının tasarruflarında
aynı dönemde bir azalma trendi görüyoruz. Kalkınma
Bakanlığı olarak biz Dünya Bankasıyla birlikte ortak olarak
aslında bu konuyu detaylı bir şekilde analiz ettik ve ilk defa
Türkiyede bu tasarruflarla ilgili kapsamlı bir çalışma
yaptık, onu da kamuoyuyla paylaştık. En son, bu 2012
yılında yüzde 14ler civarında bir tasarruf oranımız
var. Yani dış dünyanın tasarrufunu büyük oranda kullanıyoruz.
Gelişmekte olan bir ülke olarak bir oranda dış dünyanın
tasarrufunu kullanmamız anormal bir durum değil yani biz dünyaya
tasarruf ihraç edecek konumda olan bir ülke değiliz. Hızlı
büyümemiz lazım, altyapı ihtiyaçlarımız var, dünyanın
tasarrufunu belli oranda çekmemiz -bunu aynı zamanda cari açığa
da tercüme edebilirsiniz- bir oranda cari açık vermemiz gayet normal bir
durum. Bunu yadırgamamak gerekir. Bunun önemli olan dozajıdır,
belli bir düzeyde sürdürülebilir bir şekilde bunu götürmektir, buna gayret
ediyoruz.
Tasarruflarla
ilgili iki boyutlu bakmamız lazım. Bir, işin arz boyutu var.
Birincisi: Daha fazla tasarruf enstrümanını finansal aracı
piyasalara sunmamız gerekiyor. İkincisi: Mevcut tasarruf
araçlarını, bireysel emeklilik sistemi gibi mevcut enstrümanları
daha cazip hâle getirmemiz gerekiyor. Bunu da yapmaya gayret ediyoruz. Bir
taraftan işte, yeni enstrümanlar devreye sokuyoruz, kira
sertifikaları gibi, bir taraftan da mevcut enstrümanları daha etkili
hâle getirmeye çalışıyoruz. Bu, işin arz boyutu.
Bir de talep
boyutu var. Burada da yapılacak çok iş var tabii. Finansal okuryazarlık
-az önce sizin de altını çizdiğiniz- gerçekten önemli bir konu.
Halkımıza daha belki temel eğitimden başlayarak tasarruflar
konusunda ve firmalarımıza daha fazla farkındalık
oluşturmamız, daha bilinçli bir şekilde tasarrufları
değerlendirme konusunda bu anlayışı geliştirmemiz
gerekiyor.
Diğer
taraftan, tabii, tasarruflarla ilgili şunun da altını çizmek
isterim. Yapısal birtakım unsurlara baktığımız
zaman, demografik gelişime baktığımız zaman, bundan
sonraki süreçte Türkiye'nin tasarruf oranları, artış
eğilimine girecek diye bekliyoruz. Orta Vadeli Programımızda bizim
2015 yılı için öngördüğümüz yüzde 16lar civarında, giderek
de bu daha uzun vadede artacak diye bekliyoruz. Geliriniz arttıkça,
iş gücüne katılım oranı arttıkça, özellikle
kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı
arttıkça, tasarruf oranlarında da bir artış trendi
bekliyoruz. Tabii, bu trendi bizim daha fazla desteklememiz lazım.
Aslında bu yapısal dip noktalara gelmiş durumda Türkiye,
buralardan yukarıya doğru bir çıkış seyrine
girmiş durumdayız, işte bunu destekleyici
politikalarımızı da çok boyutlu bir şekilde ortaya
koyuyoruz.
En son Orta Vadeli
Programımızda temel politika setimiz içinde tasarrufları çok
merkezî bir yere koyduk ve bu yönde de çeşitli önlemler öngörüyoruz, bunu
da adım adım uygulamaya devam edeceğiz, ama böyle yapısal
bir değerin çok kısa bir sürede değişmesi kolay değil,
bu, orta vadeli, uzun vadeli perspektifle ele alınması gereken,
çözümlenmesi gereken bir konu, Kalkınma Bakanlığı olarak en
fazla üzerinde durduğumuz, gayret sarf ettiğimiz, analiz
yaptığımız ve politikalar önerdiğimiz bir alan,
önümüzdeki dönemde de bu konu üzerinde hassasiyetle durmaya devam
edeceğiz.
Sayın Gök
yasal VIPlerle ilgili sorular sordu. Doğrusu, o konuları
yazılı olarak cevaplamakta fayda var diye düşünüyorum, kanuni
çünkü, mevzuatla ilgili sorular soruldu.
Suriyeyle ilgili
yine bazı hadiseler dile getirildi. Tabii, az önce bahsettiğim gibi
orada olağanüstü bir durum var, bir iç savaş var, bu iç
savaşın getirdiği maalesef bir otorite boşluğu var
Suriye içinde. Bu, bizden kaynaklanan bir durum değil. Oradaki iç
yapıdaki düzensizlikler, tabii, Suriyedeki olağanüstü durumun, iç
savaşın, otorite boşluğunun getirdiği düzensizlikler.
Şunu temenni etmemiz lazım hep birlikte: İnşallah, en
kısa sürede, bir şekilde o rejim değişikliği olur. Tüm
Suriye halkını kucaklayan, Suriyenin birliğini,
beraberliğini koruyan, bütün kesimleriyle Suriye halkını temsil
eden bir yapı oluşur diye temenni etmemiz lazım. Bu işin en
köklü çözümü tabii
Meselenin kaynağı bu olduğu için bunun bir
an önce sonuçlanmasını temenni etmemiz gerekiyor.
Bizim, tabii,
yapacaklarımız sınırdaki güvenlik tedbirlerimizi almak.
Bunun için güvenlik güçlerimiz, mülki idaremiz elbette ki tedbirler alıyor
fakat orada büyük bir yangın varken ne tedbirler alırsanız
alın bazı düzensizliklerin olacağını da öngörmemiz
gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet
Şandır, Mersin
Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı Hocanın söz konusu ettiği
Mersindeki kirlenme konusuna birkaç cümleyle de ben katılmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1990 tarihinde kabul edilen petrol kirliliğine
karşı ve 2000 yılında kabul edilen Tehlikeli ve
Zararlı Maddelere Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale
ve İşbirliği Protokolünün
kanunlaştırıldığı bir kanunu burada müzakere
ediyoruz ve birazdan kabul edeceğiz. Çok önemli, bana göre değerli,
üzerinde durulması gereken bir sözleşme, bir protokol bu. Bu
vesileyle, Türkiyemizin tüm denizlerindeki kirliliği, tüm üretim
alanlarındaki, tarımdaki kirliliği hepinizin dikkatine sunuyorum
ama özelde de Mersini size kısaca arz etmem gerekiyor.
Mersin -sizler de
biliyorsunuz, aranızda değerli Mersin milletvekillerimiz de var-
Türkiye'nin göz bebeği.
Değerli
arkadaşlar, Antalyanın Gazipaşasını da katarsak
yaklaşık 450 kilometrelik bir sahil şeridi. Dağların
hemen başladığı
Yani on dakika sonra kayak yapmaya
çıkabilirsiniz, on dakika sonra denize girebilirsiniz. Bu kadar
değerli bir coğrafyayı, maalesef, Akkuyu nükleer santrali
inadınızla Türkiyeye zehrediyorsunuz.
Mersin halkı
bunu 1970li yıllarda da yaşamıştı. Türkiye'nin sanki
başka yeri yokmuş gibi, Silifke SEKA Fabrikasını getirip
Taşucu beldesine kurdunuz ve Mersinin turizmde atak yapmasını
otuz yıl öteledik. Antalya, İzmir, Muğla turizmde çok ileri
mesafelere ulaşmalarına rağmen, Silifkede kurulan bu SEKA
Fabrikası maalesef Mersinde turizmin önünü kesti. Şimdi aynı
kaderi yeniden Mersinlilere yaşatmaya çalışıyorsunuz.
Akkuyu nükleer santrali bu türlü bir sonuç getirecektir. Türkiyemizin enerjiye
ihtiyacı var ve bu enerji çeşitli kanallardan biri olarak nükleer
santrallerden de kazanılmalı. Buna itiraz etmiyoruz. Ayrıca,
Türkiye eğer büyük ülke olacaksa, bu büyük ülke olmanın yolu biraz da
bu nükleer teknolojinin, bunun bilgisinin kazanılmasından geçiyor.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz Akkuyu nükleer santralinin Mersin
Büyükecelide yapılmasına hararetle karşı
çıkıyoruz. Ancak, Türkiyenin nükleer enerjiye sahip olabilmesi için
nükleer santrallerin yapılmasına da Doğrudur, olabilir.
diyoruz ama günümüz dünyasında, maalesef, nükleer santrallerde
yaşanan olumsuzluklardan -bütün tedbirlere rağmen- işte,
Japonyada, Almanyada, dünyanın birçok yerinde yaşanan bu
olumsuzluklardan sonra artık dünyanın nükleer enerjiden vazgeçip
nükleer santrallerini sökmeye başladığı bir süreçte,
Türkiye inadına, turizm için, nükleer enerjiden çok daha fazla
değerli olan Mersin kıyılarını nükleer santrale
açıyor.
Bir başka
şey, yine sayın milletvekilinin ifade ettiği gibi, Mersin gibi
tarımın göz bebeği yani Türkiyenin yaş sebze ve meyvede
ambarı düzeyindeki Mersin ovalarını bu sanayi
artıklarıyla kirletiyor. Trakyayı bitirdiğimiz gibi,
şimdi Tarsus Ovasını, Mersin Ovasını,
Çukurovasını da kurulan fabrikalarla bitiriyoruz maalesef. Petrol
kirliliği de var. Şimdi sülfürik asit fabrikası
yapılıyor Mersinde yani orada ihracatımızın önemli
bir kaynağı olan yaş sebze ve meyvede kendi ayağımıza
kurşun sıkıyoruz.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bu kanunun görüşülmesi vesilesiyle bunu
fırsat bilerek Mersinliler adına bu nükleer santral
kararınızı, Akkuyuda, Mersin-Gülnar-Büyükecelide kurulacak bu
nükleer santral kararınızı yeniden gözden geçirmenizi gelecek
nesiller adına da sizden talep ediyor, kanunun hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Başka söz
talebi yok.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Işık? Yok.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Tokat ili başta olmak üzere, Anadolunun birçok yerinde
her geçen gün artan, büyükşehirlere ve gelişmiş olan bölgelere
göç vardır. Göç sonucunda topraklar boş kalmakta, köyler ve
şehirler de boşalmaktadır. Kalkınma
Bakanlığı ve Hükûmet olarak bu bölgelerin gelişmesi
noktasında, göçün durması noktasında hatta tersine göçün
olması noktasında bir planınız var mıdır, makro
planınız var mıdır; bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, hafta sonu Polatlının İnler
ve Özyurt, Haymananın Bumsuz, Balçıkhisar ve Kerpiç köylerinde
yurttaşlarımızla beraber oldum. Hemen hemen sorunları
aynı. Bu sorunları sizlere iletmeyi görev sayıyorum.
Bütün bu
köylerimizde kanalizasyon, su, yol ve elektrik gibi çok ciddi problemler
yaşanmakta olup, ayrıca köylülerimizin kendilerini kısmen
rahatlatacak bir borç öteleme talepleri vardır. Bütün köylülerimiz çok
ciddi borç yüküyle karşı karşıya olup bankaların
tehdidi altındadır. Bu konuda çok ciddi mağduriyetler
ulaşmaktadır. İktidarınız, köylülerimizi kısmen
de olsa rahatlatacak bir tedbir almayı düşünüyor mu? Bu konuda acil
olarak neler yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın Ökten
ÇİĞDEM
MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) Evet, Mersin milletvekili olarak, Sayın
Şandırın söylediği Akkuyu santraliyle ilgili bir bilgi
vermek istiyorum.
Hepinizin de
bildiği gibi Akkuyuda nükleer santral kurulmasıyla ilgili
anlaşma, rahmetli Bülent Ecevit Hükûmeti zamanında ve Sayın
Bülent Ecevit Hükûmetinin, Bülent Ecevitin imzasıyla
çıkmıştır ve bunun yanında nükleer santral
yapımı noktasında Akkuyuda yapılacak, yapılması
planlanan nükleer santral, üçüncü jenerasyon nükleer santral dediğimiz
santral olduğu için sizin burada arz ettiğiniz doğaya, insanlara
ve çevreye zarar verecek nitelikte bir santral oluşumu değil, aksine
Japonyanın da kendi bünyesi içerisinde yaptığı, en az
zarar verebilecek nitelikte yapılmış özel üçüncü jenerasyon
nükleer santrallerdendir.
Bunun
dışında, Mersinin bozulmasıyla ilgili bir sürü söz
söyledi. Bunun hiçbirine katılmıyorum çünkü Mersin
Şu noktada
katılmıyorum: Hükûmetimizi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ökten.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Bakanım, yine Türkiye'nin sürdürebilir büyümesi ve
kalkınmasının önündeki önemli risklerden biri: Türkiye'nin özel
sektör borçluluğu. Türkiye'nin dış borç stokunda biliyoruz ki
artık aslan payını özel sektör oluşturuyor. Fakat özel
sektörün dış borç riskini ve bunun yarattığı
kırılganlığı tam olarak tahlil edemediğimizi
düşünüyorum. Siz Türkiye'nin özel sektör dış borcunun yapısını,
vadesini, firmalara göre dağılımını, döviz
kurlarına göre dağılımını incelettiniz mi,
araştırttınız mı? Burada ne şekilde bir
kırılganlık görüyorsunuz ve önümüzdeki dönemde ekonomide bir
krizin kaynağını oluşturabilir mi?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Mersin milletvekilimizin söylediği doğrudur, nükleer
santral rahmetli Sayın Bülent Ecevit zamanında
imzalanmıştır ama rahmetli Bülent Ecevit ve ondan sonra gelen
bütün başbakanlar halkı dinleyerek bu santrali yapmaktan
vazgeçmiştir. AKP Hükûmetinin de aynı hassasiyeti göstermesini rica
ediyorum.
Ayrıca,
kendisine çok teşekkür ediyorum, en az zarar veren santral diyerek zarar
verdiğini kabul etmiştir. Evet, Metzamor da kurulduğu zaman en
az zarar verendi, şimdi en çok zarar veren oldu. En az zarar veren Akkuyu,
yirmi yıl, otuz yıl sonra en çok zarar veren Akkuyu olacaktır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, öncelikle usulünüzle ilgili bir şeyi
merak ediyorum ve az önceki mevzuyla ilgili de biraz sonra söz
alacağım.
İç
Tüzükümüze göre sorular yerinden bakana, hükûmete yöneltilir ve sorulara
hükûmet cevap verir. Milletvekillerinin sorulara cevap vermesi usulden midir?
Buna sizin cevap vermenizi istiyorum.
Nükleer santralle
ilgili ben de biraz sonra uygun bir uluslararası anlaşmada
düşüncelerimi söyleyeceğim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Milletvekilleri,
tabii, soru sordukları zaman sorularının şeklini biz tayin
edemiyoruz Sayın Altay. Dolayısıyla söz isteyene söz vermek
durumundayız.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Müdahale etmeniz lazım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Göç konusu
gerçekten önemli bir konu, hem büyük şehirlerimizi ilgilendiriyor
aslında hem de bütün Türkiyeyi ilgilendiriyor. Biz Kalkınma
Bakanlığı olarak genel politika anlamında şunu
düşünüyoruz: Bu konuda özellikle bölgesel politika çok önemli yani yerelde
yaptığınız işler, istihdamı artırmanız,
nispi olarak geri kalmış bölgelerde cazibe merkezleri
oluşturmanız, buralarda nüfusu tutmanız çok önemli. Tabii, bunu
yüzde 100 başarmak belki kolay değil ama bu yönde gayret sarf
ediyoruz.
Son yıllarda
da önemli bazı kurumsal enstrümanlarla bunu yapmaya
çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi, bölgesel
programlarımız. GAP, DAP, KOP, DOKAP gibi programların temel
amaçlarından bir tanesi, aslında, bu göçü azaltmak. Rakamlara
baktığınızda nispi olarak azaldığını görüyorsunuz
yani yine devam ediyor göç ama geçmişe dönük olarak nispeten bir azalma
var. Bu aslında büyük şehirlerimiz açısından da önemli
çünkü sorunu kaynağında çözmüş oluyorsunuz. Orada çözmezseniz, o
nüfus gelip büyük şehirlerde başka sorunlara yol açıyor.
Dolayısıyla, biz, yatırım ödeneklerimizde, kamu
yatırım ödeneklerinde, özellikle ortalamanın altında
bölgeleri önceliklendirdik. Baktığınız zaman, DAP
bölgesinde on yıllık süreçte 4 katından fazla bir artış
yaptık; DOKAP bölgesinde yine 5 kata yakın bir artış
yaptık yatırım ödeneklerinde; KOP bölgesinde 6 kat
civarında bir artış yaptık; GAP bölgesinde de yine bunun
üzerinde bir artış yaptık. Yani, toplam yatırım
ödeneklerimizde bu nispi olarak az gelişmiş bölgelerin payı on
yıl önce yüzde 20ler civarındayken, bugün yüzde 35ler civarına
çıkmış durumda. Bu önemli bir unsur. Diğer taraftan,
teşvik politikalarımızla yine bu bölgelerde özel sektör
yatırımlarını teşvik ediyoruz. Burada da SEGE
dediğimiz, Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksini bir kriter olarak
kullanıyoruz. Göçün çok olduğu bölgeler, takdir edersiniz ki nispi
olarak az gelişmiş bölgeler. Buralarda özel sektör
yatırımlarına da ayrıcalıklı destekler veriyoruz.
En son teşvik sistemimizde de 6
bölge hâlinde bu bölgelerimizi sıraladık ve teşvik sistemimizin
bölgesel boyutunu ona göre ayarladık.
Diğer
taraftan, kalkınma ajansları gibi yeni birtakım
yapılanmalarla yine buralarda yerel dinamikleri harekete geçirmeye
çalışıyoruz. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Sadece
merkezden politikalarla bu işler çözülmez, yerel aktörlerin sürece girmesi
lazım -yerel yönetimlerin, iş dünyasının, sivil toplumun-
ve her yöremiz için bir ayrı vizyon belirleyip, oranın mukayeseli
üstünlüklerini iyi analiz edip, onun üzerinden bir bölgesel strateji
geliştirmek lazım. Bunun için ajanslarımıza biz hep
şunu söylüyoruz: Bunlar, sadece para dağıtan kurumlar
değil, bilgi üreten kurumlar; yerel aktörlerle birlikte, bütün
katılımcı mekanizmalarıyla birlikte, o bölgeler için yeni çıkış
yolları arayan kurumlar. Ben, özellikle geçen yıl, bütün
bölgelerimizde bunu temel öncelik olarak belirledim ve bütün sekreterlerimizden
de bunu istedim doğrusu: Daha fazla analiz, daha fazla bilgi. Bu, insan
gibi, nefsini daha iyi bilenin kendini daha iyi geliştirebileceği
gibi, yörelerde de aynı şey geçerli; ne kadar iyi
tanırsanız, iyi analiz ederseniz, o kadar iyi stratejiler
belirlersiniz. Bu yönde de çeşitli çalışmalarımız var,
şimdi çok detayına girmemiz mümkün değil.
Sayın Gök
köylerle ilgili soru sordu; yol, su, kanalizasyon problemleri. Burada, KÖYDES
gibi çok önemli bir program uyguladık. Bugüne kadar 7,9 milyar lira
kaynağı bu işlere ayırdık, yol ve içme suyu başta
olmak üzere ve gerçekten çok büyük bir atılım gerçekleşti
kırsal alanda. Buna yine devam ediyoruz 2013 yılında da.
Ayrıca,
Büyükşehir Belediyeleri Kanununda, biliyorsunuz, bütün alan artık
büyükşehirlerin kapsamına girdi. Ankara da bunlardan bir tanesi.
Bundan sonraki süreçte büyükşehirlerimiz, daha bütüncül bir şekilde,
kaynakları, imkânları bir havuzda toplayarak bu kırsal alana da,
eskiden kırsal alan olan bölgelerimize de daha iyi bir hizmet götürecek
diye inanıyorum. Büyükşehirlere de zaten yeni mali imkânlar
oluşturduk, bunlar da bu anlamda faydalı olacak.
Sayın Erdemir
özel sektör borçluluğunu sordu. Bu, tabii ki makroekonomik açıdan
dikkatle izlememiz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Peki, bir sonrakinde
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şahsı adına Engin Altay.
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına Engin Altay.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin ya da önceki hükûmetlerin yaptığı
uluslararası anlaşmaların uygunluğuyla ilgili kanun
tasarılarını onaylıyoruz.
Ancak, burada, biraz
önce Mersin Milletvekilimiz Aytuğ Atıcının Mersinde
yapılması planlanan nükleer santralle ilgili çekincelerine yönelik
olarak Hükûmet yerine iktidar partimizin bir sayın, değerli
milletvekili kendince bir cevap verdi. Ancak sayın milletvekilimizin
unutmaması gereken ya da biraz tetkik etmesi gereken bir şey var, o
da şu: Ecevit döneminde bu projenin
başlatıldığını söyledi. Sayın milletvekilim
belki o günleri bilmez. 70lerde dünyada petrol krizi
çıktığı zaman bu nükleer santrallere -âdeta altın
madenine hücum eder gibi, altın bulmuşçasına insanlar- bütün
dünyada Dünyanın geleceği kurtuldu. zannıyla büyük bir
yöneliş başladı, bu doğrudur. Ama çok kısa bir süre
sonra nükleer santrallerin, hele o dönemki birinci kuşak nükleer
santrallerin ne kadar sakıncalı olduğu ve doğurduğu
ağır sonuçlardan sonra bütün dünyada, Japonyadan Almanyaya kadar,
Amerikadan Çine kadar bütün dünyada ülkeler, enerji politikalarında
birinci, ikinci ve sayın milletvekilinin söylediği üçüncü kuşak
nükleer santralleri terk ettiler. Bunların inşa hâlinde olanları
durduruldu, planlananlar, projelendirilenler rafa kaldırıldı.
Hükûmetin bu nükleer santral konusundaki politikasından çok
politikasızlığını anlamak da mümkün değil. Yani
biz Almanyanın durdurduğu, kullanmadığı, Bu
yanlış, sakıncalı, dünyanın, çevrenin ve
insanlığın geleceği için tehlikeli. dediği bir hurda
yığınını alıp Türkiyeye kurdurarak
-Almanyanın ya da Rusyanın ya da Korenin fark etmez- ne
sağlamayı düşünüyoruz, Hükûmet bu konuda ne yapmayı
hedefliyor, bilmiyorum.
Ben size bir şey
söyleyeyim sayın milletvekilleri: Bugünün şartlarında mevcut
enerji kapasitemiz, potansiyelimizle,
kayıp kaçağın önlenmesi hâlinde yani üretimde, iletimde ve
dağıtımdaki kayıp kaçağın önlenmesi hâlinde
Türkiye'nin enerji sorunu falan da yoktur. İthal doğal gaz çevrim
santralleri
Ben bunu bu Meclise çeşitli defalar söyledim, doğal gaz
üzerinden elektrik enerjisi üretmek gibi bir
mantıksızlığı Türkiye'de ortaya koyanlar ve bunu
hayata geçirenler vatana ihanet etmiştir dedim. Sizin o dönemki bakanınız
da Engin Bey doğru söylüyor. dedi. Alım garantili doğal gaz
anlaşması yapıp da ondan sonra Bu doğal gazı
toprağa mı gömeceğiz? diye, bundan elektrik üretmek gibi bir
mantıksızlığa düşen Hükûmet, şimdi de benzer bir
uygulama daha yapıyor, o da şu: Türkiye'nin 46 yerine ithal kömür
kaynaklı termik santral projelendirmiş. Bu da, Hükûmetin kabul
ettiği gibi, o alım garantili doğal gaz anlaşmasını
yapanlar vatana nasıl ihanet ediyorsa, ithal kömür kaynaklı termik
santral kurmak da vatana ihanetin daniskasıdır. Bunun böyle bilinmesi
lazım. Hükûmetin de gelip buradan bu ithal kömür kaynaklı termik
santral kurmaktaki muradın ne olduğunu hem milletvekillerine hem de
yüce milletimize açıklaması lazımdır.
Bu anlamda,
Hükûmet, enerjiyle ilgili bir şey yapacaksa
Daha geçen, 112 proje, 2012
12nci ay 12nci günde Sayın Başbakanın açtığı,
benim de bulunduğum, Boyabat Barajının
açıldığı gibi, yapıldığı gibi, hem de
özel sektörle
Özel sektörü de kutluyorum. Ben de oradaydım, o
törendeydim. Bakın, doğru yapılan her işin yanındayız.
Boyabat Barajı gibi 10 tane daha Boyabat Barajı yapalım; özel
sektörü teşvik edin, yaptıralım, eyvallah ama siz bu termik
kafayla, bu nükleer kafayla giderseniz Türkiye'ye çok ağır bir
kötülük yapmış olursunuz. Kendinizi ve sizden sonraki kuşak
çocuklarınızı ağır bir vebal altında
bırakırsınız. Günahtır, ayıptır,
yanlıştır. Hükûmet, hem bu nükleer maceradan hem de bu termik
saçmalığından derhâl vazgeçmelidir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altay.
Madde üzerinde
başka söz isteği yok.
Arkadaşlarımızdan
soru-cevap konusunda bir talep yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi
elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 2000 Tarihli Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle
Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliği Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
217 |
|
|
Kabul |
: |
216 |
|
|
Çekimser |
|
1 |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Bu
şekilde, tasarı kanunlaşmış ve kabul edilmiştir.
Şimdi, 12nci
sırada yer alan, 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
12.-
1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine İlişkin
1978 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/504) (S.
Sayısı: 130)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
130 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Serindağ.
Sayın
Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 1974 Denizde Can Emniyeti
Uluslararası Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülkelerin değişik alanlarda iş birliği
yapmaları elbette o alandaki sorunların çözümüne katkı
sağlar. Bu nedenle, Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesinin onaylanması da uygun olur bizce. Ancak denizde can
güvenliğini sağlarken karada can güvenliğini bizim ihmal
etmememiz lazım.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, hepinizin dikkatine bir konuyu getirmek istiyorum.
İki gün önce Sayın Bakana soru olarak sormuştum, Hükûmet
sıralarında Sayın Gençlik ve Spor Bakanı vardı, soru
tabii ki Sağlık Bakanlığını ilgilendiriyordu ve
Sağlık Bakanına konuyu ileteceğini söylemişti.
İlettiğini veya iletmediğini bilmiyorum ama sorunun hâlâ
çözülmediğini ve hâlâ aynı sorunun devam ettiğini biliyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, sağlık hizmetleri çok önemli
hizmetlerdir, sağlık hizmetleri ihmal edilemez hizmetlerdir. O
nedenle, biz sağlık hizmetlerinin önemine inanıyoruz ve sizin de
inandığınızı zannediyoruz. Ancak şimdi,
Türkiyenin en büyük hastanelerinden biri olan, bakın dikkatinizi
çekiyorum, Türkiyenin en büyük hastanelerinden biri olan Ankara Numune
Hastanesinde şu anda endovasküler cerrahi malzemenin bulunmaması
nedeniyle bu hastanede ameliyat yapılmamaktadır, bu alandaki, bununla
ilgili cerrahi müdahalelere gidilememektedir, hastalar orada ama malzeme
yokluğu nedeniyle bunlara müdahale edilememektedir.
Bizim
edindiğimiz bilgilere göre, firmalar verilen fiyatı uygun görmemektedirler,
yeterli görmemektedirler. O bizim dışımızda ama biz mutlaka
bu malzemelerin temin edilmesini ve müdahaleyi bekleyen hastalarımıza
bu müdahalenin en kısa zamanda mutlaka gerçekleştirilmesini
istiyoruz. Bunu hepinizin vicdanına bırakıyorum.
Bakınız, iki gün önce söyledim, kimse üzerinde durmadı,
aynı sorun devam ediyor. Belki aynı sorun pek çok hastanemizde de
devam ediyor olabilir ama ben sadece Ankara Numune Hastanesiyle ilgili bilgi
aldım çünkü orada hastamız vardı, çünkü
başımızdan geçti.
Değerli
milletvekilleri, tüm Türkiyenin bu konuda dikkatli olması lazım.
Sağlık hizmetlerini AKP iktidarının nereye getirdiğini
ve insanlarımızı ne tür sonuçlarla karşı
karşıya bıraktığını dikkatinize sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz evvel sözlerimin başında da söyledim,
değişik alanlarda ülkeler iş birliği yapabilirler.
Bunlardan birisi de, önemli konulardan birisi de terördür. Biliyorsunuz, terör
artık uluslararası bir nitelik kazanmıştır. O nedenle,
terörün önlenmesinde ülkelerin iş birliği çok önemlidir. Şimdi,
önemli olan da, öncelikle komşularla iş birliği önemlidir yani
tüm ülkelerin iş birliği yapması lazım ama öncelikle de
komşularla bu konuda iş birliğine gitmek lazım. Ancak, AKP
döneminde, maalesef, komşularımızla bu tür iş birliği
imkânları ortadan kaldırılmıştır.
Bakınız,
Suriyede şu andaki olaylar başlamadan az önce Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetiyle Suriye Hükûmeti arasında terörün önlenmesine yönelik pek çok
anlaşma imzalandı ancak bu anlaşmaların hiçbirisi Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmedi, hatta -siz de
hatırlarsınız- bir ara getirildi, tekrar geri çekildi çünkü
Suriyeyle Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı
sorunlar terör alanında, terörle ilgili olarak iş birliği yapma
imkânını ortadan kaldırdı. Siz de biliyorsunuz ki
dış olaylar da mutlaka iç olayları etkiler, diğer ülkelerle
ilişkilerimiz içerideki terör olaylarını da etkilemiştir.
Bu zaman zaman basında da yer almıştır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, elbette ülkemize sığınan
sığınmacıları misafir etmek, elbette onlara insani
yardımda bulunmak bizim görevimizdir. Kimse buna bir şey demiyor, biz
buna bir şey demiyoruz, hatta Buna destek ver, bunun öyle olması
lazım. diyoruz. Sizin ülkenize sığınmış birileri
varsa sizin onlara yardımcı olmanız gerekir. Bu ilk defa
olmuyor. Biliyorsunuz, Bulgaristanda soydaşlarımızın
Jivkovun zulmüne maruz kalmasından sonra oradaki pek çok insan da
Türkiyeye geldi ve onlar Türkiyenin muhtelif yerlerinde misafir edildiler.
Biliyorsunuz Kırklarelinde Gaziosmanpaşa göçmen misafirhanesi var.
Bulgaristandan gelenler, Kosovadan gelenler, Bosnadan gelenler,
bunların hepsi orada misafir edildi ve Türk milleti onlara tüm
imkânlarını sundu. Ancak hiçbir ülke başka bir ülkenin iç
işlerine karışma durumunda kalmadı yani öyle bir zemin
hazırlamadı, öyle bir ortam hazırlamadı. Türkiye
Cumhuriyeti o ortamı hazırlamadı; başkaları o
ortamı hazırladı, Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti oradan gelen
soydaşlarımıza, oradan gelen insanlara yardım elini
uzattı. Oysa Suriye öyle değil. Şimdi, basında yer
aldı ve bu doğru dürüst yalanlanmadı. Türkiye Suriyedeki
muhalif gruplara her tür lojistik desteği sağlıyor mu? Kimse
bunu inkâr etmiyor, sağlıyor. Eğitim imkânlarının
sağlandığı yolunda ciddi iddialar var. Hatta Türkiye
üzerinden Suriyedeki muhalif grupların
silahlandırıldığına dair ciddi söylentiler var.
Değerli
arkadaşlarım, tüm bunlar bizim Suriyeyle ilişkilerimizi gerdi
ve Suriyeyle ilişkiler mutlaka içerideki terör olaylarını da
etkiliyordur. Benzer sorun İranla var, benzer sorun Irakla var. Biz Irak
Merkezî Hükûmetini bıraktık, tüm ilişkileri Bölgesel Yönetimle
kuruyoruz. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin temel prensibi
başlangıçta neydi? Başlangıçta temel prensip Merkezî
Hükûmetle iş birliğine gitmekti. Yani kısaca, uluslararası
ilişkilerde Türkiye Cumhuriyetinin millî çıkarlarını
düşünmek o sorunların çözümü konusunda çok önemlidir.
Şimdi, ne
diyoruz? Efendim, biz demokrasiyi getireceğiz oraya diyoruz. Elbette,
Türkiye, komşularında, komşu ülkelerinde, komşularda
demokrasinin kâmil anlamda uygulanmasını ister. Biz ülkemizde de
istiyoruz aslında, ülkemizde de öyle, demokrasinin tam anlamıyla
işlemesini istiyoruz. Ama hiç birimiz söyleyebilir miyiz değerli
arkadaşlarım, şimdi, Türkiyede demokrasinin tüm
kurumlarıyla, tüm kurallarıyla uygulandığını
bizim söylememiz mümkün mü? Mümkün olsaydı Deniz Feneri yolsuzluğu bu
duruma gelmezdi.
Bakınız,
şimdi, değerli arkadaşlar, bu sizin vicdanınızı
sızlatmıyor mu? Deniz Feneri yolsuzluğuyla ilgili yargılama
ancak üç yıl sonra başlayabildi. Soruşturmayı yapan
savcılar görevden alındılar, yargılandılar, onlarla
ilgili karar verildi, onlar aklandılar ama Deniz Feneri yolsuzluğunu
yapanlar veya yaptığı iddia edilenler şimdi daha yeni
yargılanıyorlar. Bu, sizin vicdanınızı, değerli
milletvekilleri, sızlatmıyor mu? Bu, sizlere bir şey
yapılması gerektiğini hiç hatırlatmıyor mu? Peki,
soruşturmayı yapan sayın savcılar soruşturuldu,
aklandılar. Peki, onlar hakkında, onları görevden alanlar,
onları bu tür bir işleme maruz bırakanlar bundan hiçbir sorumluluk
duymayacaklar mı? Onlara hiçbir sorumluluk tevcih etmeyecek miyiz?
Onları bu işlemlerden sorumlu tutmayacak mıyız?
Bakın,
sizin hiç alınmanıza gerek yok. Demin bir sayın milletvekilimiz
konuşurken yolsuzluk bahsi geçince alındınız. Deniz
Feneriyle ilgili bazı hususları dikkatinize sunmak istiyorum,
muhtemelen pek çoğunuz bu konuda haberdarsınız, bilgilisiniz ama
gene de söyleme ihtiyacını duyuyorum. Bakınız, Türkiyede
bir derneğin kamu yararına çalışan bir dernek statüsüne
getirilebilmesi için, yani öyle sayılabilmesi için
Danıştayın olumlu görüşü gerekirdi. Deniz Feneri Derneği
kamu yararına çalışmak istediğini, öyle bir statüye geçmek
istediğini bildirdi, Danıştay bunu reddetti. 2nci defa tekrar
aynı istemde bulundu, Danıştay tekrar reddetti. Peki, siz ne
yaptınız? Madem Danıştay öyle yaptı
dediniz,
Danıştayın o yetkisini kaldırdınız. Ne
yaptınız? Deniz Fenerini kamu yararına çalışan bir
dernek statüsüne getirdiniz. Daha sonra ne yaptınız? Deniz Fenerini
izin alınmaksızın yani izin almaya gerek olmaksızın
tüm Türkiyede yardım toplayabilir statüsüne getirdiniz. Bu Deniz Feneri,
o Deniz Feneri. Siz, bundan kendinizi tümüyle ari kılamazsınız
yani tümden bundan kendinizi ayıramazsınız. Olanlar bunlar. Biz bunları
söylemeyelim mi şimdi?
Değerli
arkadaşlarım, olanlar bunlar ve şuna inanıyorum ki içinizde
de pek çok kişinin vicdanı sızlıyor. Ben buna kesinlikle
inanıyorum, kesinlikle inanıyorum ama vicdanı
sızlaması yetmez, bunu hepimizin dile getirmesi lazım.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Almanyada yargılama
yapıldı, Almanyada dava sonuçlandı ve hüküm giydi insanlar ve
oradaki yargıç ne dedi? Asıl sorumlular Türkiyede. dedi. Onlar
yargılandılar, hüküm giydiler, efendim, cezalarını çektiler
-zannediyorum bir bölümünün cezaları da sona erdi, öyle tahmin ediyorum-
ama biz burada yargılamaya yeni başlıyoruz. Bu bize bir
şeyler düşündürmeli, bu vicdanımızı
sızlatmalı. Bu bizim paramız değil; bu halkın
parası, vatandaşın parası.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu konuyla ilintili bir hususu gene dikkatinize sunmak
istiyorum. Şimdi, sizin devri iktidarınızda Kamu İhale
Kanunu çıkarıldı. Düşünüyor musunuz veya biliyor musunuz
-ki biliyorsunuzdur yüzde 80- Kamu İhale Kanununda kaç defa
değişiklik yapıldı? Bakın, Kamu İhale Kanununda
20ye yakın doğrudan değişiklik yapıldı,
dolaylı değişikliklerle, bu, 30dan fazladır. Peki, bir
kanun bu kadar değiştiriliyorsa siz niye çıkarıyorsunuz?
Niye bu kadar değiştiriliyor değerli arkadaşlarım? Her
olayla ilgili mutlaka Kamu İhale Kanununa bir hüküm koyuyorsunuz, neden? Peki,
biz bunları dile getirmeyecek miyiz?
Değerli
arkadaşlarım, demin, burada, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle
Kirlenme Olaylarına Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliği Protokolüne ilişkin görüşmeler
yapıldı, dolayısıyla çevre sorunu da dile getirildi. Ben,
Ergene havzasındaki kirlilikle ilgili Sayın Bakana bir soru
yönelttim.
Şimdi,
Sayın Bakan, gerçek şu: Sizin Hükûmetiniz, ilk kurulduğunda,
Ergene havzasındaki kirlilikle ilgili bir Meclis araştırması
komisyonu kurdu. Bu Meclis araştırması komisyonuna üye olan
arkadaşlarımın bir bölümü de şu anda Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görev yapıyor, onları biliyorum. Bu komisyon geldi,
gerekli incelemeleri yaptı ve öğrendiğimize göre raporu da o
zaman hazırladı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine verdi. Ben o zaman
orada görevliydim, o nedenle işin bu safahatını da biliyorum.
Ancak, o tarihten bu yana Ergenede yapılan şey, sadece -ya 2003
yılında ya da 2004 yılında, şu anda
yılını tam hatırlamıyorum, 2003 olabilir- Ergene
Nehrinin yatağının birazcık temizlenmesi hususu idi. Onun
dışında, orada hiçbir şey yapılmadı. Sayın
Bakan diyor ya İşte, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz.
falan -şimdi tabii, Sayın Bakan değişmiş, Sayın
Bozdağ gelmiş- hiçbir şey yapılmadı Sayın Bakan
orada, hiçbir şey yapılmadı. Şimdi, Sayın Bakan diyor
ki: Efendim, yerel yönetimlerin de sorumluluğu var. E, olabilir. Yani
yerel yönetimlerin sorumluluğu var diye Hükûmet oradaki kirliliğe el
atmayacak mı? Birincisi bu.
İkincisi:
Sorun öyle de değildir aslında. Orada yerel yönetimlerin belki
kısmi bir sorumluluğu olabilir ama asıl sorumlu oradaki düzensiz
sanayileşme politikasıdır. Bunu oradakiler de bilir, devletin
ilgili birimlerindeki görevliler de bilir.
Şimdi, Ergene
Nehri Kırklareli sınırları içerisinde doğuyor, berrak
bir su ama denize gittiği vakit dünyanın en kirli sularından
biri oluyor. Biliyor musunuz, şimdi Ergene Nehrinin suları
tarımsal sulamada kullanılmıyor. Ne yapıyorlar? Çok zorunlu
hâllerde Kırklareli Barajından oraya su veriyorlar, suyu
seyreltiyorlar ve o şekilde ancak, çeltik veya diğer ürünler
sulanabiliyor. Ergene havzası bu duruma geldi. Ergene havzasındaki su
rezervi, GAP bölgesindeki su rezervinin yarısıdır,
bakınız, yarısıdır. Eskiden 10 metrede, 15 metrede su
çıkıyorken şimdi 100-150 metrede çıkıyor. Yer altı
suyu kirlenmiştir. Yer üstü suyunu kısa zamanda temizleyebilirsiniz
ama yer altı suyunu öyle kısa zamanda temizleyemezsiniz. Onun için
Şunu yaptık, bunu yaptık. Efendim, şu yapılıyor.
İşte, eylem planı düzenledik. falan, bu tür şeylerden
vazgeçilmeli. Tüm Türkiyede bununla ilgili -sadece Ergenede değil, -Türkiyede
ne yapılması gerekiyorsa bir an önce eyleme geçilmelidir. Siz on
seneyi aşkın iktidardasınız. Daha bundan sonra Efendim,
şunu yapacağız, bunu yapacağız. deme
hakkınız, lüksünüz yok. Böyle bir lüksünüz yok. Siz on senedir
Türkiyeyi yönetiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Gaziantepte demin gene bir soru
vesilesiyle gündeme geldi- Gaziantep çiftçisi, şu anda, Sayın Bakan,
çoğu yerde sulu tarım yapamıyor. Neden yapamıyor biliyor
musunuz? Enerji fiyatları yüksek de ondan yapamıyor. Enerji
fiyatları yüksekliği nedeniyle yapamıyor. Sulama yapabilen de
icrayla karşı karşıya geliyor. Niye? Enerji
parasını ödeyemediği için. O nedenle, bu soruna bir an önce
çözüm bulmamız gerekiyor. Bir taraftan Köylüyü
kalkındıracağız. diyoruz, bir taraftan da onların
üretim yapmasına gerekli imkânları sağlayamıyoruz, gerekli
ortamı sağlayamıyoruz. Bu nedenle, Hükûmetin bir an önce
çiftçinin sorunlarına eğilmesi lazım.
Bakınız,
burada Gaziantep milletvekili arkadaşlarım var, onlar da biliyorlar.
Geçen sene, kırmızı kabuklu kuru Antep
fıstığı 12 liraydı, bu sene 8 lira. Girdi
fiyatları arttı ama ürün fiyatı düşüyor. Aynı şey
yaş üzümde de vardı, İslahiyede 120 kuruşa yaş üzüm
satılıyorken bu sene ancak 40-45 kuruşa satılabilir. Niye?
Çünkü geçmiş senelerde ihraç edilebiliyordu, Suriyeye gönderiliyordu veya
diğer Arap ülkelerine gönderiliyordu. Bu sene ihraç edemedikleri için üzüm
elde kaldı ve 40-45 kuruşa satıldı. Bölge milletvekili
arkadaşlarımız da bilirler bunu, bilirler yani bunun
saklısı gizlisi yok. O nedenle, çiftçinin bu sorunlarına da bir
an önce çözüm bulunmalıdır.
Pamuk, geçen
senenin fiyatına satılmamaktadır, tam tersine onun yarı
fiyatına gitmektedir ama girdi fiyatları yüzde 30-40 oranında artmıştır.
E, bunları elbette biz gündeme getireceğiz sayın
milletvekilleri, sizler de dinleyeceksiniz ve çözüm yolunu bulmanın
çarelerini arayacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin çok önemli sorunları var, Türkiye'nin
çok ciddi sorunları var. Bu sorunların herhangi başka bir
düşünceye kapılmadan mutlaka ele alınması lazım,
kesinlikle ele alınması lazım. Sayın bakanlar soruları
yanıtlarken
Elbette, tabii Sayın Bakan kendisine sorulan tüm
soruları bilemeyebilir, bunu doğal karşılamak lazım
çünkü Sayın Bozdağ Başbakan Yardımcısı, her
alanda sorulacak soruları bilmeyebilir ama biz şunu istiyoruz:
Sorular ciddiyetle ele alınmalı, şayet o anda
cevaplandırılamıyorsa ilgililerine yöneltilmeli ve
milletvekillerinin soruları ciddiyetle
cevaplandırılmalıdır, bunlara yazılı soru
önergeleri de dâhildir.
Demin size arz
ettim değerli arkadaşlarım -iki gün önce söyledim- çok acil bir
şey yani. Şu anda, Numune Hastanesinde endovasküler cerrahi
malzemeleri yok, hastalar ameliyat edilemiyor, iki gündür bunu dile getiriyoruz
ama kimse buna yanıt vermiyor değerli arkadaşlarım, kimse
buna yanıt vermiyor. Peki, vatandaş ne yapacak? Vatandaş nereye
gidecek? Sayın Bakan, lütfen, bu meseleye el atın, kaç gündür dile
getiriyoruz, Ankara Numune Hastanesini, ilgilileri arayabilirsiniz. Bu sorunu
herkes biliyor ama Efendim, işte sorun çözülüyor. vesaire, vesaire gibi
geçiştirmelerle konu kapatılmaya çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu ve ülkemizi ve vatandaşlarımızı
ilgilendiren tüm sorunları çözmek için vatandaşlar, millet bizi
seçti. Onun için hepimiz, bakınız, hepimiz el birliği yaparak bu
sorunları çözelim, bu sorunları çözelim. Sorunları
çözmüyorsanız değerli arkadaşlarım, deyin ki: Biz
çözemiyoruz. O zaman Allaha ısmarladık. dersiniz, sizin yerinize
biz geliriz.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın
milletvekilleri, başka söz talebi yok, sisteme girmiş
arkadaşımız yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
1inci maddesini okutuyorum:
1974
DENİZDE CAN EMNİYETİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİNE
İLİŞKİN 1978 PROTOKOLÜNE KATILMAMIZIN Uygun Bulunduğuna Daİr Kanun
Tasarısı
MADDE 1- (1) 17 Şubat 1978 tarihinde kabul edilen
1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesine
İlişkin 1978 Protokolüne katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gök,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir konuyu
sizlerle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Belki, ileride,
milletvekilliği süresince ya da ondan sonra Ankarada yerleşme
kararı aldığınızda, hepinizi bekleyen önemli bir
tehlikeyi ve sizleri de çok yakından ilgilendiren bir sorunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Yarın, 18
ocak 2013 tarihi, Ankara BAŞKENTGAZın özelleştirilme sürecinde
önemli bir dönüm noktasıdır. Özelleştirme İdaresinin
ihaleyle satışa çıkarttığı Ankara Büyükşehir
Belediyesinin en önemli gelir kaynaklarından biri olan doğal
gazın BAŞKENTGAZa devredilmesinden sonra, BAŞKENTGAZ yarın
tekliflerinin alınmasının son günüdür sayın milletvekilleri.
Öylesine önemli
bir konuyu tartışmak istiyorum ki sizlerle, dilerseniz
konuşmamın bitiminde, katıldığınız yönleri
ya da katılmadığınız yönleri de sizlerle daha sonra da
paylaşabiliriz ama özellikle altını çizerek konuyu sizlerle bir
paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Büyükşehir
Belediyesinin, 1980li ve 1990lı yıllar arasında Ankarada
yaşanan hava kirliliğinden sonra, Ankarayı hava
kirliliğinden kurtarmak için bulduğu formül, doğal gazı
Ankaraya getirmek ve yaygınlaştırmak olmuştur.
Dolayısıyla doğal gazın kullanımıyla Ankarada
hava kirliliği büyük ölçüde önlenmiş ve yurttaşlarımızın
doğal gaza özendirilmesi sonucunda, bugün tam 1 milyon 411 bin abonenin
kullandığı bir büyüklüğe erişilmiştir. Bu
rakamı 500 bin daha abonenin beklediğini ifade ederek sizlere iletmek
isterim.
Sonuç böyle olunca
doğal gaz Ankarada yakıt konusunda tek seçenek olmuş ve bütün
apartmanlar, bütün evler doğal gaz dönüşümlerini büyük ölçüde
tamamlamışlardır. Doğal olarak, devletin özendirdiği
yakıttaki tek seçenek doğal gazın bütün herkes tarafından
benimsenmesi ve kullanılmasıyla, herkes de, sosyal devlet ilkesi
anlayışı içerisinde, doğal gazın fiyatının
hiç olmazsa belirlenme aşamasında halkın yararına
korunacağı ve fiyatın da halkın çıkarına olarak
belirleneceği algısı üzerine doğal gazı kullanmaya
başlamıştır.
Ancak,
değerli milletvekilleri, 2007 yılına geldiğimiz zaman -ben
Melih Gökçeki sizlere anlatmaktan bıkmıyorum, siz de onu
kurtarmaktan bıkmıyorsunuz- Ankara metrolarının üç hatta
birden yapımında Ankara Büyükşehir Belediyesi
tıkanınca, Hükûmetiniz, hem biriken Büyükşehir Belediyesi
borçlarından Melih Gökçeki kurtarmak hem de Ankara metrosuna kaynak
sağlamak üzere, 2007 yılında Doğal Gaz Piyasası
Kanununda bir değişiklik yaptı ve doğal gazı EGOdan
ayırarak BAŞKENTGAZ adıyla bir şirket, kurdu. Bu
şirket o zaman, iki yıl içinde özelleştirilecek ve ancak yüzde
80i özelleştirilecekti. Özelleştirmeyle alacak şirkete de on
yıl süreyle bir fiyat sabitlenmesi şartı konulmuştu. Ankara
5,5 sentten esasında Türkiyede doğal gazı en pahalı
kullanan bir ilimizdir ama buna rağmen, on yıllık bir koruma o
kanunda korunmuştu.
Değerli
arkadaşlarım, bu süreç içerisinde Ankara Büyükşehir
Belediyesinin önemli ölçüde BOTAŞa olan doğal gaz
borçlarının ödenmemesi amacıyla çıkartılan ve metroya
kaynak aktarılması amacını da güden bu kanun çerçevesinde
üç defa BAŞKENTGAZ özelleştirmeye çıkartılmış,
Melih Gökçekin özelleştirmeden önce Eğer burası
özelleştirilirse 3 milyar dolar kâr edeceğiz. dediği yere en
fazla 1 milyar 610 milyon dolar teklif verilmiştir. Yapılan üç
ihalede de ihale gerçekleşmemiş ve sonuçta bugünlere
gelinmiştir. Bugünlere gelinirken iki yıllık bir süre içerisinde
büyükşehir özelleştirmeyi tamamlayamadığı için BAŞKENTGAZın
özelleştirme sürecini Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı almıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu süreç içerisinde, bildiğiniz gibi 2011
yılında Ankara metrolarındaki tıkanıklık üzerine,
siyasi iktidar metroların yapım işini Ulaştırma
Bakanlığına devretmiştir ve tam 3 milyar dolarlık bir
yükümlülüğü merkezî hükûmet üstlenmiştir. Dolayısıyla,
Melih Gökçekin başladığı ama bitiremediği metrolar da
iktidar tarafından üstlenilmiştir. Bunun iktidarınıza
maliyeti tam 3 milyar dolardır. Şimdi, Doğal Gaz Piyasası
Kanununda yapılan -gerekçeye baktığımızda- 1inci
madde de, BOTAŞa olan borçların ödenmesiydi değerli
arkadaşlarım. Dün, BAŞKENTGAZ Genel Müdürü bir açıklama
yaptı ve 2011 yılında BAŞKENTGAZın 48,7 milyon lira
kâr ettiğini ve Ankarada 47nci sırada, Türkiyede 262nci
sırada kurumlar vergisinde listeye girdiğini ve BOTAŞa olan
borcun da ödenmiş olduğunu ifade etti.
Değerli
arkadaşlarım, kanunun gerekçesine baktığınız da
birinci unsuru oluşturan BOTAŞa olan borç ödendiğine göre ve
ikinci öğeyi oluşturan metroların yapımına kaynak
aktarılması amacıyla BAŞKENTGAZın özelleştirme
kararı alındığı ve Hükûmet de bunu üstlenip büyükşehirin
elinden metroların yapımını aldıysa artık BAŞKENTGAZın
özelleştirilmesinin kanuni dayanağı kalmamıştır.
Şimdi, temmuz
ayında yapılan torba yasadaki bir değişiklikle çok daha
başka bir konu Ankaralıların önüne getirildi. Bu torba yasada
yapılan değişiklikle, 2007 yılında yapılan
Doğalgaz Piyasası Kanunundaki değişikliğe ek bir
madde getirildi ve Ankaralıların on yıl süreyle korunmuş
olan sabit ücreti sekiz yıla indirildi. Dolayısıyla
Ankaralılar bir on yıllık koruma altındayken
özelleştirilecek şirket -alındıktan sonra on yıl
süreyle fiyata dokunamayacakken bu, sekiz yıla indirilmek suretiyle
Ankaralıların tam iki yıllık bir süresi, ekonomik olarak
Ankaralıların cebinden alındı değerli milletvekilleri.
Ayrıca, bu şirkete de fiyatı belirleme yetkisi verildi.
Şimdi
değerli milletvekilleri, Ankaralıları, yarın son teklifi
alınacak BAŞKENTGAZ ihalesinde çok önemli sorunlar beklemektedir. 1
milyon 411 bin abone ve daha 500 bin abonenin de
yapılacağını varsaydığımız da
Türkiyenin 2nci büyük doğal gaz şirketinin özelleştirmesinin
az önce anlattığım gerekçelerle yasal dayanağı
kalmamıştır. BOTAŞla olan sorun çözüldüğüne ve
metroların yapım işi de Hükûmet tarafından
üstlenildiğine göre, BAŞKENTGAZın özelleştirilmesinin
hiçbir yararı kalmamıştır. Melih Gökçek bugün vardır,
yarın yoktur. Özelleştirmeyi yaptığımızı
farz edelim. Bu parayı ne yapacak Özelleştirme İdaresi? Melih
Gökçeke verecek, o da herhangi bir yerde kullanacak. Peki, Melih Gökçekin
görev süresi bittiğinde Ankaranın başına geçecek belediye
başkanı böylesine önemli bir gelirden mahrum edilebilir mi? Arkadaşlar,
tam 1 milyon 411 bin aboneden bahsediyorum size ve kâr etmiş bir
kuruluştan bahsediyorum. Bunun hiçbir mantığı yoktur
Sayın Bakan. Bu konuya müdahil olunması ve özelleştirmenin
durdurulması gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde,
Ankaralılar sekiz yıl sonra, özelleştirmeyle doğal gazı
alacak şirketin insafına terk edilmiş olacaktır. Ankara
yaşanmaz bir kent olacaktır. Buradan tüm milletvekillerimiz ve tüm
yurttaşlarımı uyarmak benim bir Ankara Milletvekili olarak
sorumluluğumdadır.
Bildiğim için
konuları, sizlerle paylaşmayı tercih ediyorum. Böylesine bir
yakın tehlike Ankaralıları beklemekte ama değerli
arkadaşlarım, takdir edersiniz ki bu işin de bir dur denilecek
noktası olması gerekmekte.
Bakın, siz
kurtarıyorsunuz, metroları üstlendiniz, Melih Gökçek hâlâ durmuyor, geçen
gün, yine Büyükşehir Belediyesinden ASKİyi ve EGOyu da rehin almak
kaydıyla 250 milyon lira kredi için yetki aldı yani hem EGOnun
gelirlerine hem de ASKİnin gelirlerine de ipotek koyduracak bir yetkiyi
aldı. Peki, değerli arkadaşlarım, tam 5 milyar lira borcu
olan belediyeyi, metroyu aldığınız hâlde, BAŞKENTGAZın
gelişimini anlattığım bu tarzda BOTAŞa olan borçlar
ödendiği hâlde, bu kadar açık veren bir belediye
başkanını hâlâ savunmak mümkün müdür?
Yine, az önce
belirttim, bir dakikalık sorularda, bununla da yetinilmiyor,
Esenboğa-AŞTİ ve Kızılay arasındaki otobüs
hattı özelleştiriliyor. Şimdi, bir yandan otobüsler
özelleştiriliyor, bir yandan yeni borçlar için belediyeden yetkiler
alınıyor, bir yandan metronun yapımı Hükûmete
devredilmiş durumda. Sırtınızı
dayamışsınız Hükûmete. Bu şekilde belediye
başkanlığını herkes yapar değerli
milletvekilleri. Haksız mıyım? Eğer yanılıyorsam
lütfen, içinizden birisi Haksızsınız desin. Yani
Ankaralılar sekiz yıl sonra neyle
karşılaşacaklarını bilmeden, bir sürecin içerisinde
yer alıyorlar.
Bu süreç
önemlidir, bu özelleştirme durdurulmalıdır. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak torba yasayı Anayasa Mahkemesine zaten götürdük ama
eğer özelleştirme gerçekleştirilirse ayrıca özelleştirmenin
iptali için de Danıştaya gideceğimizi ifade ediyorum, hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Madde üzerinde
başka söz talebi yok, sisteme giren arkadaşımız yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Söz
konusu Protokolün teknik eklerine ilişkin değişiklikleri
onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Özgür Özel, Manisa
Milletvekili.
Sayın Özel
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, çok önemli,
herkesin dikkatini çekmek istediğim, benim vicdanımı çok
sızlatan, her geçen gün, biraz daha bilgi edindiğimde biraz daha
üzüldüğüm ve yüce Meclisin bu konuda mutlaka haberdar olması
gerektiği bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
İzmirde
askerî casusluk ve şantaj davası adı altında bir dava
yürümekte. Aslında, bunlardan ilki İstanbulda görülmeye
başlanmıştı. Çok sayıda kişi inanılmaz
suçlarla suçlandı ama dava bittiğinde davanın ismini teşkil
eden casusluk suçlamasından ceza alan 1 kişi bile olmadı. Geriye
dönük baktığınızda, Türk ordusunda şimdiye kadar 1
kişi casusluk suçlamasından dolayı ordudan atılma
cezasını almış. Ama İzmirdeki davada 350 kişi,
350 sanık casuslukla suçlanıyor. Bunlardan 56sı Ege Ordunun
Askerî Cezaevinde tutuklu durumdalar. Ben, kendilerine Cumhuriyet Halk Partisi
Cezaevi İnceleme Komisyonu adına yaptığım ziyarette
inanılmaz bir tabloyla karşılaştım. Bu konuyu,
Meclisteki her bir milletvekilinin kendi vicdanında değerlendirmesi
Hatta, bu konuda en ufak bir şüpheniz varsa son derece basit bir yöntemle,
Adalet Bakanlığından gerekli izin başvurusuyla gidip
görüşebiliyorsunuz. Çok sayıda milletvekilinin çeşitli
davalardaki sanıkları ziyaret ettiğini biliyoruz. Mutlaka
oradaki kişilerin hikâyelerini bir dinlemek lazım. Oradaki
kişiler sekiz aydır iddianame bekliyorlar. Haklarındaki suçlama
yine askerî casusluk, şantaj ve fuhuş. Bunlar söylenince ilk önce,
bir kendinizi oradaki insanların annesinin, babasının,
eşinin, çocuğunun yerine bir koyun lütfen. Bir de davada -kısıtlama deniyor -biz
daha çok gizlilik olarak biliyoruz, doğru terim- kısıtlama
kararı var; deliller gösterilmiyor, iddianame ortaya çıkmıyor.
İnsanlar eşlerinin yüzüne bakamaz hâle gelmiş bir şekilde
anne, babaları ve komşularından utanır bir şekilde
sekiz aydır iddianame bekliyorlar. Hepsi diyor ki: Her şeyimizle
açığız ama bu deliler ortaya çıksın. Biz bunlarla bir
görüşelim. Bu delilleri görmüyorlar. Üstüne üstlük, birtakım
yayın mecraları, birkaç ayda bir -en son da geçen hafta- ne akla
hizmetse, tekrar tekrar, davada bir gelişme olmadığı, sekiz
aydır herkes savcının iddianamesini beklediği hâlde, tekrar
bu çirkin iddiaları gündeme getiriyorlar. Burada Türk ordusunun çok seçkin
subayları inanılmaz şeylerle suçlanıyor. Ama, orada kimler
var diye bakarsanız eğer, şöyle bir şey söyleyeyim, ortak
özellikleri şu: Hiçbirisinin Ergenekon davasında ya da Balyoz
davasında haklarında herhangi bir iddia olmamış. Yani, bu
dava, bir evrensel küme düşünün, Ergenekon ve Balyozda hakkında iddia
olmayan pek çok genç, başarılı subayı âdeta itham
altında bırakan bir dava. 350 kişiden bahsediyoruz, 1 kişi
bile herhangi bir suçlamayla karşı karşıya
kalmamış.
Bunların
içinde, İzmirden İskenderuna kadar bütün deniz üs
komutanlarımız var, komodorlar, fırkateyn komutanları
orada, Hava Kuvvetlerinde kendi dönem arkadaşlarından üç ila beş
yıl ileride terfi alan, ileride Hava Kuvvetleri Komutanlığı
için birbiriyle yarışacak 3 F-16 filo komutanımız var ya,
onların 3ü birden orada. Diyarbakır Asker Hastanesinin
Başhekimi, GATA İstanbul ve Ankaranın en
başarılı bilim adamları, Jandarma Genel
Komutanlığı Muharebe Komutanlığı MEBS
Başkanlığının kritik subayları, özellikle
subayların ve astsubayların askere alınmasında, terfi ve
tayin işlerinde görevli subay ve astsubaylar içerideler. Savarona gemisine
fuhuş operasyonu yapan, o pisliği ortaya çıkaran subay
şimdi askerî casusluk davası iddiasıyla orada. Millî Gemi
Projesinde görevli olan komutan, Millî Torpido Projesinde görevli olan
komutan burada.
Açıkçası,
açın bakın, orduda seçkin, saygın, başarılı bir
tane subay varsa, eğer Ergenekon ve Balyozda değilse emin olun ki
İzmirde tutuklu durumda. Her kuvvetten, her rütbeden, her sınıf
ve uzmanlık dalından olan bu personelin ortak özellikleri, kendi
alanlarında son derece başarılı olmaları, pek
çoğu geçtiğimiz Yüksek Askerî Şûrada terfi bekliyordu. Hepsinin
kendi kuvvet komutanlarından, Genelkurmaydan, Genelkurmay
Başkanlarından şerit rozetleri var, hepsi ileri terfi
almış durumdalar ve hepsi çok kritik görevde. Bunların hepsi
birden oradalar ve böyle bir çamura bulanmış durumdalar. Biran önce
aklanmak için savunma haklarını kullanmak istiyorlar.
Bu bahse konu
personelden bizim yaptığımız ziyaret sonunda
edindiğimiz izlenimin ortak birkaç özelliğini ifade edeyim: Bu bahse
konu personel, bu dava ve tutuklama tedbiriyle hâlihazırda
bulundukları çok kritik görevlerden alıkonulmuş durumdalar.
Mevcut mevki ve yetkilerinden uzaklaştırıldılar. Bu kadar
başarılı ve kritik görevde olan personel şu an görevini
yapamıyor hem orduya hem ülkeye faydalı olamıyor. Bu
kişilerin, yapılan operasyonla, birliklerindeki, yani silahlı kuvvetlerin
en kritik bilgisayarlarından imajlar alındı. Böylelikle
askeriyenin en önemli, en kritik bilgisayarların imajları şimdi
başka bir yerlerde.
56 subayın
tutuklu olduğu 350 kişilik dev casusluk davasında hemen tüm
birliklerdeki çağdaş, çalışkan, vatana sadakatlerinden
şüphe edilmeyecek, Atatürkçü subayların alınması hemen tüm
birliklerdeki diğer bu özelliklere sahip tüm personele bir
gözdağı verme şeklinde. Artık, erişemeyeceğimiz
kimse yok, ayağınızı denk alın. diyor birileri.
Gelecekte çok önemli görevlere gelecek olan bu kişilerin önleri kesilmek
suretiyle, birileri silahlı kuvvetlerin yarınlarını dizayn
ediyor.
Şimdi,
spesifik bir örnek vermek istiyorum ama önce, birkaç tane daha özelliklerinden
bahsedeyim: Bu kişilerin hiçbirisi daha önce birbirini görmemiş, bu
çetenin ve bu kişilerin her birisinin kredi kartları borçla dolu. Ama
mesela, birisi, istifa etse istediği hava yolu şirketinde çok yüksek
maaşla göreve gelebilir. Bir diğer komutan,
ayrıldığı takdirde, uzak deniz kaptanlığı
yaptığında on binlerce dolarlık maaşlar köşede
duruyor. İçlerinden birisi sizlerin Bir Türk bilim adamı
şizofreniye çare buldu diye bildiğiniz, hepimizin göğsünü
kabartan, o şizofrenide dünyanın ezberini bozan bilim adamı.
Amerikan ilaç şirketleri milyon değil, milyar dolarlık
anlaşmalar teklif etti kendisine. Türkiyedeki bazı ilaç
şirketlerinin bütün yatırımı yapmak ve geliri çok yüksek
olacak olan bu buluşu paylaşma tekliflerini Bu buluş Türkiyede
kalmalıdır. Türk firmaları bir konsorsiyum yaparsa
paylaşırım. GATAda çalışmalarıma devam
edeceğim. Bu şizofreni dünyanın kaderini değiştirecek.
diyen bilim adamı orada örneğin. Bunların ortak özellikleri,
hepsinin kredi kartı borçları boylarını
aşmış. Bir araştırma komisyonu kuralım, içlerinde
bir tane zengin adam var mı bu kadar önemli tekliflerle karşı
karşıya oldukları takdirde, bunları bir görelim. Ama
şu şizofreni meselesine bir dikkatinizi çekmek istiyorum.
Şizofreni
-aramızda eczacılar var, hekimler var- dünyanın tedavisi en
pahalı hastalığı ve kalıcı tedavisi olmayan bir
hastalık. Bu hastalıkla ilgili şöyle çarpıcı bir
örnek. Örneğin Nature One denilen dergi diyor ki Bir tek şizofreni
ilacının icadı dünyada 5 milyar dolarlık bir pazar
değişimi yaratıyor. Scientific American diyor ki Amerika
Birleşik Devletleri Hükûmeti
şizofreni tedavisinde ilaç firmaları karşısında âciz
durumdadır. Türkiyede de durum farklı değil;
yaptığımız ödemelerde baştan 2nci sırayı
alıyor şizofreniye yaptığımız ödemeler ve
dünyadaki bütün popüler bilim dergileri bu başarıyı şöyle
duyurmuştu: Şizofreni tedavisinde ilginç yöntem, büyük umut. Çünkü
1970lerden beri biz, Dopamin Hipotezine inanıyoruz. Yani V diye bir yol
var; bu yolu seçtik, o yol hastalığı tedavi etmiyor, son derece
pahalı ilaçlar ve dünya pazarında, dünya ülkeleri şizofreni
pazarına 100 milyar dolar para ödüyorlar ama şimdi, diğer yola
gitseymişiz, belki de birileri o yolu çoktan biliyordu, o yol Agmatin Hipotezi
ve tutuklanan eczacı profesör albay tutuklanmasa, üç gün sonra,
dünyanın en seçkin şizofreni kongresinde aslında meselenin
dopamin değil agmatinden olduğunu, aslında belki de bizim bu
hastaları birkaç ay içinde kalıcı olarak tedavi
edebileceğimizi aslında bu tedavi maliyetlerin 100 milyarlarca dolar
değil de hasta başına olan maliyetin mesela ayda 1.000
lira-1.500 lira değil de bir iki seansta 10-15 liralık basit bir
ilaçla iyileşebileceğini açıklayacaktı. Şimdi, bu
bilim adamı ne olacak diye bütün dünya merak ediyor ama birileri biliyor
demek ki dopamin değil agmatin üzerine yürümemiz lazım. Ve bu bilim
adamı şimdi içeride! TÜBİTAK araştırmasına
yapmış olduğu katkıyı geri aldı,
araştırma durdu, bilim adamı orada duruyor. Herhâlde bu
işten en çok Amerikan ilaç şirketleri memnundur ama bu bilim adamı
hakkında durup durup bu fuhuş, şantaj bilmem neleri bir gazete
manşet yapıyor. O, Amerikaya gönül bağı olan bir gazete,
Amerikadan çok önemli bağlantıları olan bir gazete bu konuyu
yüce Meclisin dikkatlerine arz ediyorum. Mesele düşündüğümüzden çok
daha vahim olabilir. Bu hepimizin sorunudur. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özel, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
başka söz talebi yok.
Sisteme giren
arkadaşımız yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemi için giriş yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap için
sisteme giren yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanun
tasarısı açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1974 Denizde Can Emniyeti Uluslararası
Sözleşmesine İlişkin 1978 Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Oy
sayısı :
194
Kabul : 194(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi
13üncü sırada yer alan, Emniyetli
Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
13.-
Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/505) (S.
Sayısı: 131)(xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon Raporu 131 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
EMNİYETLİ
KONTEYNERLER HAKKINDA ULUSLARARASI SÖZLEŞMEYE KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1) Emniyetli Konteynerler Hakkında
Uluslararası Sözleşmeye katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu Sözleşmenin
teknik hükümler içeren eklerine ilişkin değişiklikleri
onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir sonraki maddeyi okutuyorum:
Madde 3 Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 4 Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
açık oylaması için bir dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Emniyetli Konteynerler Hakkında Uluslararası
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 191
Kabul : 191 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, şimdi 14üncü sırada yer alan, 1978
Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya
Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü Hakkında Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
14.-
1978 Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya
Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü Hakkında Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/506) (S.
Sayısı: 132)(xx)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 132 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tümü
üzerinde söz talebi yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
1978
GEMİADAMLARININ EĞİTİM, BELGELENDİRİLME VE
VARDİYA STANDARTLARI HAKKINDA ULUSLARARASI SÖZLEŞMEYE
İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN
KABULÜ HAKKINDA KARARA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) 22 Mayıs 1991 tarihinde
kabul edilen 1978 Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve
Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
İlişkin Değişikliklerin Kabulü hakkında Karara
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde
üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Anılan Sözleşmenin
teknik hükümler içeren eklerine ilişkin değişiklikleri
onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Madde
üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MADDE 4 - (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Kanunun tümü
açık oylamaya tabidir.
Elektronik cihazla
oylama yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla
oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1978 Gemiadamlarının Eğitim,
Belgelendirilme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası
Sözleşmeye İlişkin Değişikliklerin Kabulü
Hakkında Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının yapılan açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
|
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
208 |
|
|
Kabul |
: |
208 |
|
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Muhammet
Rıza Yalçınkaya Bartın |
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, 15inci sırada yer alan, 1979 Denizde Arama ve Kurtarma
Uluslararası Sözleşmesine İlişkin Değişikliklerin
Kabulüne Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
15.-
1979 Denizde Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine
İlişkin Değişikliklerin Kabulüne Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/509) (S. Sayısı: 135)(xx)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
135 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
1979
denizde arama ve kurtarma ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİNE
İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN
KABULÜNE DAİR KARARA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Mayıs 1998 tarihinde kabul edilen 1979
Denizde Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesine İlişkin
Değişikliklerin Kabulüne dair Karara katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Sözleşmenin teknik hükümler içeren eklerine ilişkin
değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama yapılacaktır.
Bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1979 Denizde Arama ve Kurtarma Uluslararası
Sözleşmesine İlişkin Değişikliklerin Kabulüne Dair
Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 216
Kabul : 216 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
uğurlu olsun.
Şimdi
16ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka
Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/407) (S. Sayısı: 61)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 61 sıra sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Necati
Özensoy, Bursa Milletvekili.
Sayın
Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Danimarka
Krallığı Hükûmeti arasında enerji alanında iş
birliğine ilişkin mutabakat zaptıyla ilgili söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu anlaşma, önemli ve benim de gerçekten uygun ve önemli
bulduğum bir anlaşma. Çünkü, enerji alanında yapılan
iş birliği hem çevre ve yenilenebilir enerjiler konusunda işbirliği
yapmak üzere bir anlaşma metnini içeriyor. Başlangıcında
Ulaşılabilir, temiz ve sürdürülebilir enerji kaynaklarının
geliştirilmesi ve sürdürülebilir çevre için taraflar tarafından
paylaşılan ortak ilgi alanlarını tanıyarak; mevcut
küresel zorluklar ve gelişme ihtiyaçları içinde yenilenebilir
enerjinin stratejik rolünü dikkate alarak; yenilenebilir enerjinin üretimi ve
kullanımı alanlarında karşılıklı
yararlı işbirliğinin geliştirilmesini dileyerek; enerji
sorunlarına, ekonomik büyüme ihtiyacıyla uyumlu, yenilenebilir enerji
çözümleri getirilmesinin öneminin ve uygun maliyetli ve uzun süreli çözümler
bulmanın aciliyetinin bilincinde olarak; bu mutabakat zabtının
işbirliği için genel bir çerçeve oluşturmak ve tarafların
işbirliğine ait niyetlerini beyan etmek maksadıyla
yapıldığını akılda tutarak
diye devam eden bir
anlaşma.
Dolayısıyla,
Türkiyedeki enerji politikaları ve geldiğimiz noktaya
baktığımızda, bizim de, Türkiyenin de coğrafi
şartlarına baktığımızda elbette birtakım
yatırımlar yapılırken bu konulara dikkat etmek
zorundayız. Çünkü, denizlerimize baktığımızda, deniz
kenarlarına yapılacak enerji yatırımlarına, turizme
müsait olmayan bir deniz kenarımız yok, çöllerimiz yok, çorak
topraklarımız yok. Dolayısıyla, bu verimli araziler de ve
turizme elverişli kıyılarda eğer bir yatırım
yapılacaksa bütün bu çevreye de ve doğanın tahribatına da
elbette dikkat etmek zorundayız.
Bakın,
Danimarka kendine bir hedef koymuş. Yenilenebilir enerji türlerinden biri
olan rüzgâr enerjisi alanında şu anda dünyanın en iyi
teknolojisine sahip ve bu konuda, 2050 yılında da bütün enerji
ihtiyacını bu yenilenebilir enerji kaynaklarından ve rüzgârdan
karşılayacağı hedefini de koymuş ve bununla ilgili de
çalışmalar yapıyor, aynı zamanda bunun da teknolojisine
sahip bir ülke.
Şimdi, biz de
bu anlamdaki yatırımlara baktığımızda, elbette
bir taraftan Türkiyenin enerji ihtiyacını karşılamakla
ilgili yatırımlar yapmak gerekirken gerek hidroelektrik santrallerin
yapımında gerek termik santrallerin yapımında, bölgelerde
zaman zaman, o yörenin insanlarında, haklı olarak, sulama
sularının ellerinden gideceği veya bölgedeki doğanın
tahrip olacağıyla ilgili sıkıntılar duyup
karşı çıkışlar oluyor. Ama, bu yatırımlar
yapılırken asgari tedbirler alınarak veya gerçekten o projelerin
bu anlamda doğayı tahrip edip etmeyeceği veya o projenin oraya
yapılmasıyla doğanın tahrip edilmesinin arasındaki
farkı iyi analiz etmenin de bir anlamda doğru olacağı
kanaatindeyim. Bunun için de daha bilimsel, daha gelişmiş
teknolojilere ihtiyaç var diye düşünüyorum. Ben, Sayın Bakanın
bu konulardaki yaklaşımlarını zaman zaman sözlü olarak
Yani
Doğayı kirletmeden, doğayı tahrip etmeden diye
başlayan sözleri var ama bazı şeylere haklı olarak
karşı çıkıldığında da hemen konuyu Siz
yerli kaynakların kullanılmasına karşı
mısınız? gibi veya Yenilenebilir kaynakların
kullanılmasına karşı mısınız?a getiriyor.
Asla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, yerli ve yenilenebilir
kaynakların kullanılmasına karşı değiliz. Ancak,
bazı bölgelerde, bazı yörelerde, gerçekten orada yapılan
yatırımın ülkenin faydasına olmadığını,
o yörenin insanlarının faydasına olmadığını
rakamlarla açık ve net bir şekilde ortaya koyduğumuz hâlde, çok
fazla da sözlerimizin dikkate alınmadığına şahit
oluyoruz.
Bunlara örnek
olarak, ben Bursa Milletvekili olarak, yine Bursa Keles Kozağacı
bölgesinde yapılan termik santralle ilgili, ilk anda daha bu
sözleşmeler, ihale yapılmadan önce burada bir soruyla gündeme gelen
bu konuda Sayın Bakan bir yaklaşım gösterdi, dedi ki: Ben
buradaki yatırımı veya buradaki ihaleyi, Bursadaki iş
adamlarının, organize sanayi başkanlarının yanıma
gelerek burada bir termik santral, bin megavatlık termik santral yapma
isteklerinden sonra gündeme getirdim, bu proje ondan dolayı buraya çıktı.
İsterseniz sorun. gibi
Burada yine bu tutanaklarda da bunlar var.
Şimdi, ben,
tabii, bu bahsettiği organize sanayi başkanlarının hemen
tamamını tanıyorum, gelen heyete de sordum. O heyetin
başındaki arkadaşın aynen ifadesi şu: Bizim
kendisinden bin megavatlık değil, 600 megavatlık bir talebimiz
oldu ama Keles bölgesine değil, Konya bölgesindeki bir yeri tespit ettik,
oradan bir talebimiz oldu. diye bir cevap verdiler. Dolayısıyla,
Sayın Bakan, herhâlde Bursadan gelen heyet olduğu için belki
orayı uygun gördü ama sonuç itibarıyla da orada yapılan ihale
neticesinde maalesef Bursadaki OSBnin bir organizasyonuyla sonuçlanmadı.
Yine, malum bir firma var Enerji Bakanlığının içerisinde
adı birtakım, çeşitli şeylere karışmış;
özellikle kömür konusunda sıkıntılı ismi geçen bir firma
aldı, arkasından Seyitömeri de aynı firma aldı.
Şimdi, ben,
bu çevreyle ilgili Sayın Bakanın yaklaşımlarını
buradan, tutanaklardan ifade etmek istiyorum. Ben burada yerimden Sayın
Bakana, geçmişte de o projenin 2006 yılında ihale
edildiğini ama 2007 yılında ÇED raporu
alınamadığından dolayı iptal edildiğini söyledim.
Sayın Bakan diyor ki: ÇEDe rağmen değil, ÇEDle beraber,
çevreyle beraber bu yatırımları gerçekleştireceğiz. Yine
arkasından Bunları çevreye rağmen değil, çevreyle beraber
yapalım. Tabii ki düzgün yapmamız lazım. diyor. İşte
Referandum
vesaire deniyor, Çevreye rağmen Keleste yatırım
yapılmayacak, çevreyi kirleterek oraya kömür santrali yapılmayacak.
diyor Sayın Bakan. Burada, tutanaklardan okuyorum bunları. İşte,
diyorum ki: Kirazlar sökülüyor, köyler boşaltılıyor.
İşte, Sayın Bakan cevaben diyor ki: Arkadaşlar, tekrar
tekrar söylüyorum, çevreyi yakarak, yıkarak, bozarak biz orada santral
yapmayacağız.
Bu
konuşmanın ardından, sağ olsun, Sayın Bakan gerçekten
bir duyarlılık gösterdi, dedi ki: Arkadaşlarla bir heyet
oluşturalım; işte bürokratlarda gelsinler, bölgenin milletvekili
olan arkadaşlar da o bölgeye gelsinler, gerçekten burada sizin
dediğiniz şekilde ise bu saha, gerçekten çevre tahrip olacaksa,
Keleslilerin hayrına bir durum yoksa bu ihaleden vazgeçelim. Bürokrat
arkadaşlar, işte TKİden ve Çevre Bakanlığından
arkadaşlar geldiler, orada, hep birlikte o bölgede inceleme yaptık. O
bölgeye gittik, köylülerle orada görüşmeler yapıldı.
İnanın, orada referandumlar çeşitli defalar yapıldı, o
köylüler yüzde 98 oranında oradaki santrali istemediklerini söylediler
çünkü sebebi şu: Termik santralin oraya yapılıp
yapılmaması mesele değil; bakın, orada termik santralin
yapılmasıyla birlikte o Kozağacı bölgesindeki 9 köy tamamen
boşaltılıyor. Niçin boşaltılıyor? Oradaki 32
milyon tonluk kömür için boşaltılıyor. Yani, oradaki
kullanılabilir rezerv sadece 32 milyon ton.
Bakın,
Afşin-Elbistan bölgesinde tam 4 milyar tonluk bir rezerv var. Yani, bu
rezerv, Kelesin Kozağacı bölgesindeki rezervin neredeyse 120-130
katı. Yani, dolayısıyla, bu bölgelerdeki o santrallerin
gelişimi sağlanmadan 120-130 kat küçük bir yerde ve üstelik bütün
köyleri boşaltacak şekilde bir termik santralin yapılması
Ve
o köylerin orada bulunduğu bölgede de gelin görün -ben bunu defalarca
söyledim- dünyanın en iyi kirazları yetişiyor arkadaşlar.
Bakın, orada yetişen kirazları siz pazarda
bulamazsınız, hiçbiriniz de yememişsinizdir ancak o bölgeye
giderseniz yersiniz. Çünkü, sebebi şudur: Oranın
kirazlarının tamamı ihracata gidiyor. Yani, bunun sebeplerinin
arasında, aslında o köydeki, o bölgedeki kirazların kaliteli
olmasının sebeplerinden bir tanesi de o kömürden gelen hümik asitin
de faydalarının olduğu ifade ediliyor; bu da doğrudur.
Bakın, bunun
daha büyütülmüş resmi elimde yok ama yani şunu şuradan
göstereyim: Şu bölge, bakın tamamen yeşil bir alan, bir vadi,
Kozağacı Vadisi deniliyor zaten buraya. Bu bölge, 32 milyon ton kömür
için tamamen boşaltılıp simsiyah bir hâle getirilecek. Burası
tamamen açık işletme. Yani, dolayısıyla, buradaki bütün
kiraz ağaçları, 120 bin kiraz ağacı sökülecek, onun
yanında 60 bin de yine ceviz ağacı
Zaten Kozağacı
adı da, biliyorsunuz cevizin adı da kozdur yani koz cevizden gelir.
Kozağacı bölgesi olmasının sebebi, önce oradaki
insanlarımız ceviz yetiştirmişler, 60 bin ceviz
ağacı var ve 120 bin de kiraz ağacının olduğu bir
yerde ve dünyanın en kaliteli ürünlerinin olduğu bir yerde, biz,
orada 32 milyon tonluk bir rezervi paraya çevirmek için
Ki, bugün nereden
hesaplarsanız hesaplayın, oranın çıkarma maliyetlerini
yanına koyduğumuzda, orada kirazdan ve cevizden elde edilecek geliri
yan yana koyun, inanın, oradaki kamu menfaatleri, oradaki kirazdan ve
cevizden yanadır. Çünkü, ifade ettiğim gibi, 32 milyon tonluk kömürün
oradan çıkarılmasıyla çok da fazla bir şey
kazanmayacağız.
Bakın, bir
tane de örnek vereyim size: Türkiye Kömür İşletmelerinin
yıllık kârı 450 milyon civarındadır ve
yıllık satış kapasitesi de 35 milyon ton
civarındadır. Dolayısıyla, Buradaki kömürü biz kamu
menfaatlerine dönüştürdük. diyeceğiniz rakamın tamamı,
buradan kıyasla yan yana koyduğumuzda, ancak 400 milyon
civarında bir katkı sağlayacaktır. Buradaki santral de otuz
yıl çalışacaktır. Yani, otuz yıl, buradaki köylülerin,
zaten istimlak edildiği için, dolayısıyla başka nerede oturultacakları
belli olmayan bir şekilde köyler boşaltılacağı için
tekrar geriye gelme şansları da yok. Dolayısıyla, eğer
gerçekten Türkiyede enerjiyle ilgili sıkıntıları gidermek
için düzgün yatırımlar yapmak istiyorsak o bölgenin
insanlarının da geleceklerini düşünmekte fayda var.
Bakın,
başka bir şey daha söyleyeyim: O yörenin insanları bilirler,
çevre illerin milletvekilleri de bilirler; Keles bölgesi, özellikle o bölge ta
Osmanlı döneminden beri oturulan yani yedi yüz yıllık tarihin
yaşandığı yerlerdir. O köylerdeki, yaşayan insanlar
yedi yüz yıldır yani Osman Gazinin o bölgeye geldiği
yıllardan beri yaşayan, atalarının, dedelerinin
mezarlarının orada bulunduğu, tarihin, kültürün bulunduğu
yerlerdir.
Dolayısıyla,
ben de sözlerimi çok fazla uzatmadan, buradaki bu projenin ihale edilmiş
olmasına rağmen yanlış olduğunu, bir kez daha gözden
geçirilmesinin gerektiğini ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında
Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı
MADDE 1- (1) 6 Ağustos
2008 tarihinde Kopenhag'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
MADDE 3- (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka
Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı: 217
Kabul: 217(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Özlem Yemişçi Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 17nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
İle Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve
Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
17.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve
Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/424) (S. Sayısı: 50)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 50
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AVUSTRALYA HÜKÜMETİ ARASINDA
GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL
OLMA ANLAŞMASI VE ANLAŞMAYA İLİŞKİN PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 28 Nisan 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve
Anlaşmaya İlişkin Protokolün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir sonraki
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi
yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Anlaşmaya İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
214 |
|
|
Kabul |
: |
214 |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 22 Ocak 2013 Salı günü saat 15.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.10
(X) 349 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 350 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 355 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(*) 55 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 130 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 131 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 132 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 135 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 61 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 50 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.