TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57nci
Birleşim
24 Ocak 2013
Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Ayşe Türkmenoğlunun, Konyada yapılan yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Gazeteci Yazar Uğur Mumcunun katledilmesinin
20nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, bakan onayı ve kararnameler yoluyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlere ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar
Uğur Mumcu ile Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın
ölümlerinin yıl dönümünde kendilerine Allahtan rahmet dilediklerine ve
Irak Tuzhurmatuda Türkmenlere yönelik yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
BDP Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar Uğur Mumcu ve Diyarbakır
Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın katledilişlerinin yıl dönümünde
Allahtan rahmet dilediklerine, 25 Ocak HADEP Silopi İlçe
Başkanı Serdar Tanış ile yönetici Ebubekir Denizin
kaybolmalarının yıl dönümüne ve faili meçhul cinayetlerin
Türkiyenin kanayan bir yarası olduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
AK PARTİ Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar Uğur Mumcunun
öldürülmesinin ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 polis
memurunun şehit edilmelerinin yıl dönümünde kendilerini rahmetle
andıklarına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar Uğur Mumcunun,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın ve siyaset adamı
İsmail Cemin ölüm yıl dönümlerinde rahmet ve şükranla
andıklarına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Oman Şûra Meclisi Başkanı Sheikh
Khalid bin Hilal bin Naseer Al Mawalinin beraberinde bir Şûra Meclisi
heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 23/01/2013 tarih ve 39 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1090)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ve 21
milletvekilinin, kamuoyunda kızamık olarak bilinen subakut sklerozan
panensefalit hastalığı ve bu hastalığın
tedavisiyle ilgili dünyadaki gelişmelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/479)
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve 19
milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve özellikle Çin sanayi ürünlerinin yerli
sanayiye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/480)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve 23 milletvekilinin, ilköğretim çağındaki çocukların
yeterli ve dengeli beslenmeleri konusundaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/481)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 22
milletvekilinin ülkemizdeki faili meçhul cinayetlerin ve arkasındaki
güçlerin aydınlatılması amacıyla 22/01/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24
Ocak 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, daha önce 25/1/2013 ve
26/1/2013 tarihlerinde de çalışmasına karar verilen Genel
Kurulun bu tarihlerde çalışmamasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365)
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan
ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/730, 2/680, 2/1056, 2/1084) (S. Sayısı: 394)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 365) Ceza Muhakemesi Kanunu
ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Iğdırın çeşitli bölgelerinde bulunan
koçbaşı mezar taşlarının korunmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/14673)
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Şanlıurfa Balıklı Gölün turizme katkısı için
yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/14674)
3.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın,
Dilek Yarımadasında kesilen ağaçlara ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/14720)
4.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
tarımsal sulama amaçlı kurulan kuyulara saat bağlanmasına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/14721)
5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa
Spil Millî Parkına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/14732)
6.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şekerin, cari
açığın azaltılması için yapılan
çalışmalara ve Bilecike yönelik projelere ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/14906)
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Özürlü Memur Seçme Sınavına ve boş engelli
kadrosuna ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/14994)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Özürlü Memur Seçme Sınavına ve boş engelli
kadrosuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/14998)
24
Ocak 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere geçiyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Konyada yapılan
yatırımlar hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğluna aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Ayşe Türkmenoğlunun, Konyada yapılan yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Konya ilimize iktidarımız
döneminde yapılan yatırımlarla ilgili gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugün, 24 Ocak 2013, rahmetli gazeteci
Uğur Mumcunun ve Gaffar Okkan suikastlarının yıl dönümü.
Ben her ikisine de Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum.
Türkiye'nin ne kadar karanlık dönemlerden geçtiğini ve AK PARTİ
iktidarının son on yıldır bu karanlık dönemleri aydınlatma
yolundaki girişimlerinin ne tür engellemelerle
karşılaştığını
vatandaşlarımız çok iyi biliyor. İnşallah bu
karanlık noktaları el birliğiyle ortaya
çıkartacağız. Türkiye şeffaf, geçmişiyle hesaplaşabilen
ve geleceğine umutla bakabilen bir ülke olacak.
Ben, özellikle, dünkü oturumda sarf edilen sözlerle
ilgili de bir iki şey söylemek istiyorum. Türkiye'de yaşayan her
vatandaşımız ırkı, dili, dini ne olursa olsun
eşit vatandaştır. Bizim inancımıza göre de Allah
katında üstünlük takvadadır, o yüzden herkes eşittir. Ben, dün
burada, kürsüde, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde sarf edilen,
ırkçılığın buram buram koktuğu o sözleri lanetle,
nefretle ve şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Allah bu tip insanları
inşallah ülkemizin başına bela etmesin, Allah bunların
eline bizi bırakmasın diyorum.
Konya, tarımsal potansiyeli, sanayi
altyapısı, coğrafi konumu itibarıyla bir kavşak
noktası olması, kara yolu, hava yolu ve demir yolu
bağlantıları, limanlara yakınlığı,
yetişmiş iş gücü, tarihî ve kültürel zenginlikleri, hâlen
yürütülmekte olan KOP gibi devasa yatırımları, deprem riskinin
düşük olması gibi nedenlerle yatırım için cazip bir il olma
özelliğini arttırarak devam ettirmektedir. Tarım ve sanayideki
üretim ile ülke ekonomisinde önemli bir yere sahiptir.
Konya, biliyorsunuz, Türkiye'de yüz ölçümü en büyük olan
illerimizden birisi, nüfusumuz da 2 milyon küsur. Şu anda sosyoekonomik
gelişmişlik açısından 20nci sırada yer
almaktayız. İl ve merkez ilçelerimizde toplam
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilimizde dikkati çeken bazı yatırımları kısaca
belirtmek istiyorum. İlimiz toplam arazi varlığının
yüzde 55inde tarım yapılmakta olup yüzde 45i tarım
dışı arazidir. Tarla arazisinde de arpa, buğday ve
şeker pancarı üretilmektedir. İlimizde 2012 yılı
itibarıyla 734 adet tarımsal amaçlı kooperatif
bulunmaktadır. Ayrıca ilde 38 adet tarımsal üretici birliği
ve 3 adet, 4632 sayılı Kanuna göre kurulan yetiştirici
birliği faaliyet göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Konya, Niğde, Aksaray ve Karaman illerinde gerçekleştirilecek KOP
bünyesinde muhtelif aşamalarda 16 adet proje yer almaktadır. KOP
kapsamındaki projelerle toplam yaklaşık 860 bin hektar alan
sulanacaktır. KOPla ilgili çalışmalar 2020 yılına
kadar tamamıyla bitecek ve Konya tarımsal sulama amaçlı, içme ve
kullanma suyu amaçlı ihtiyaçlarının büyük bir
kısmını buradan karşılayacaktır.
Konya-Ankara arasında
Konya ilinde yapımı planlanan bölünmüş yol
uzunluğu
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki takdir edersiniz ki beş dakikalık bir süreye Konyaya
cumhuriyet tarihinin en önemli yatırımlarının
yapıldığı son on yılı sığdırmak
mümkün değil. Ben emeği geçen tüm bakanlarımıza, başta
Başbakanımız olmak üzere teşekkür ediyorum.
Konya çok güzel, yaşanılası bir şehir
olduğu için emeği geçen belediye başkanlarımıza da
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
araştırmacı gazeteci yazar Uğur Mumcunun katledilmesinin
20nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürke aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Gazeteci Yazar Uğur Mumcunun katledilmesinin
20nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 24 Ocak 2013. Bundan tam yirmi yıl
önce, 24 Ocak 1993 tarihinde araştırmacı gazeteci yazar, tam
bağımsız ve demokratik Türkiye yolunda mücadele eden, demokrat,
devrimci, yurtsever Uğur Mumcu hunharca katledildi.
Yine, bugün 24 Ocak iyi bir gün değil aslında-
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan 5 polisiyle birlikte hunharca
katledildi.
Bugün, 24 Ocakta siyaset adamı Uğur Mumcu ve
Aydın Güven Gürkan öldüler. Onların anıları önünde
saygıyla eğiliyorum. Hepsine Tanrıdan rahmet diliyorum.
24 Ocak, başka bir yönüyle de kötü bir gün.
Biliyorsunuz, 24 Ocak 1980 kararlarının ve 12 Eylül 1980 darbesinin
ekonomik temelini oluşturan kararların alındığı
bir gün. Rahmetli Turgut Özalın IMF doğrultusunda
yazdığı reçetenin yürürlüğe girdiği bir gün.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Uğur
Mumcu, aslında demokrasi ve özgürlük yolunda simge bir isimdi. O, hunharca
katledildi ama kimlerin katlettiği, neden katlettiği, nasıl
katlettiği bir türlü aydınlatılamadı. Kemal Türkler, Abdi
İpekçi, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Gün Sazak gibi pek çok toplum
önderinin katledilişinde olduğu gibi Uğur Mumcunun
katledilişi de faili meçhul bir cinayet olarak kaldı.
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasasında hukuk
devleti olduğu yazılıdır. Hukuk devletinde hiçbir cinayet
faili meçhul değildir, aslında faili meçhul bırakılan
cinayetler söz konusudur. Bu cinayetlerde devletin eli var demektir. Eğer
devlet bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetleri
aydınlatamıyorsa eli var demektir. Bugüne kadar da Uğur Mumcu
cinayetinin aydınlatılmasıyla ilgili olarak fiilî dirençlerin
ortaya konulduğu, Parlamentoda Uğur Mumcu Cinayetini
Araştırma Komisyonu Başkanı tarafından dile getirildi
ve biz Türkiye Cumhuriyetinin 2013 yılındaki Türkiyesi olarak
gerçekten, geride faili meçhulleri aydınlatılmamış bir Türkiye
bırakıyoruz. Biz, Uğur Mumcunun çocuklarına,
babasının neden ve nasıl öldürüldüğü sorusunun
yanıtını veremiyoruz. Aslında, devletin bu sorulara
yanıt vermesi gerekiyor. Uğur Mumcu aslında demokrasi ve
özgürlüğün yaşamın her alanında bir yaşam biçimi
olarak yaşanması için mücadele etti. Adalet, hukuk ve demokrasi
kavramlarına çok önem verdi.
Bakın, adaletle ilgili düşüncesi: Bir toplumu
ayakta tutan temel dayanaklardan biri adalet duygusudur. Bu duygu bir kez yara
aldı mı demokrasinin temelleri de sarsılmış demektir.
Adalet bağımsız mahkemeler aracılığıyla
dağıtılırsa adalet duygusu güçlenir. Ne güzel de
demiş, tam bugüne özgü söylemiş Uğur Mumcu. Yani bugünü yirmi
yıl önce görmüş.
Yine adaletle ilgili başka bir yazısında
Hukuktan önce adalet kavramı var. Adalet bir ideal durumun, özlemin
adı. Hukuksa adalete ulaşmanın yollarından sadece biri.
Hukuku kullanarak adaletsizlik de yaratabilirsiniz. Parlamentodan çıkan
metin hukuktur ama mutlaka adalet değildir. Yargıcıyla,
avukatıyla tüm hukukçular esir alınmıştı Hitler
rejimince. Hukuk profesörleri birer papağan, yargıçlar ise
oyuncaktı Hitlerin elinde. Bugün, Hitlere uşaklık etmiş
yargıçlara hukukçu demek mümkün müdür artık? Bunlar siyasal
cinayetlerin kiralık katilleridir. Bir yüksek kürsüye cüppeyle çıkmak
cellatlığa meşruiyet kazandırmaz hiçbir zaman. demektedir.
Değerli arkadaşlar, görüyorsunuz ki Uğur
Mumcu adalet ve hukuk kavramlarına ne kadar önem vermiş, bundan
yirmi yıl önce, yirmi beş yıl önce adaletin ve hukukun
gerekliliğini tespit etmiştir ve bugünleri işaret etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün anısı
önünde özlemle bir kez daha saygıyla eğildiğimiz Uğur Mumcu
ve diğer faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
aydınlatılmasını sağlamak hukuk devletinin görevidir
ve bizim de o kişilerin yakınlarına, çocuklarına
karşı bir borcumuzdur diye düşünüyorum.
Uğur Mumcu ve diğer faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerde yaşamlarını kaybeden
herkese Allahtan rahmet diliyorum, anısı önünde saygıyla
eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Biz de Başkanlık Divanı olarak Uğur
Mumcuya Allahtan rahmet diliyoruz; yakınlarına, sevgili
çocuklarına ve özellikle Meclis Başkan Vekili Sayın Güldal Mumcu
Hanımefendiye sabırlar diliyoruz.
Gündem dışı üçüncü söz, Türk Silahlı
Kuvvetlerinden atılan kararname mağdurları ve askerî
öğrencilerin sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeriye aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, bakan onayı ve kararnameler yoluyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlere ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde bakan onayı
ve kararnameler yoluyla ilişiği kesilen ve mağduriyetleri devam edenlerle
ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum.
Bilindiği gibi, 22 Mart 2011 tarihinde
yürürlüğe giren 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunuyla, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa bir geçici 32nci madde eklendi. Bu maddeye göre, 1971 tarihinden
itibaren, Türk Silahlı Kuvvetlerinden yargı denetimine kapalı
idari işlemler veya Yüksek Askeri Şûra kararları ile
ilişiği kesilenlere özlük hakları verilmişti. Bu
düzenlemelerden, yargı yolu açık işlemler sonucunda
ilişiği kesilen kararname mağdurları ve askerî
öğrenciler faydalanamamıştı. Bu durum Anayasanın
10uncu maddesindeki eşitlik ilkesiyle Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ayrımcılığı yasaklayan 14üncü
maddesine aykırılık arz etmektedir. Aynı kanun maddeleri ve
aynı gerekçelerle, ancak farklı idari işlemlerle Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler arasında böyle
bir ayrımcılığın yapılması kabul edilemez.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma, 926
sayılı Kanunun subaylar için 50/c, astsubaylar için 94/b maddesi
çerçevesinde yapılmaktadır. Konuyla ilgili yasa maddesi aynen
şöyle: Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı
Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subay, astsubayların hizmet
sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli
Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır. Bu işlemlerin
nasıl ve kimler tarafından yapılacağı subay, astsubay
sicil yönetmeliklerinde gösterilir. Bu gibi subay, astsubaylardan
durumlarının Yüksek Askerî Şura tarafından incelenmesi
Genelkurmay Başkanlığınca gerekli görülenlerin Silahlı
Kuvvetlerden ayırma işlemleri, Yüksek Askerî Şura kararıyla
yapılır. hükmünü içermektedir. Ayırma işlemine tabi
tutulacak personelin hangi idari kararlarla ilişiğinin
kesileceğine Genelkurmay Başkanlığı karar vermektedir.
Bu durum, personelin hangi idari kararlarla ilişiğinin
kesileceği konusunda bir tasarrufu söz konusu değildir.
Değerli milletvekilleri, YAŞ kararlarıyla
ilişiği kesilenlerin yargıya gitme hakkı yoktur. Bu nedenle
Meclis, 6191 sayılı Yasanın 32nci maddesini kabul ederek
onlara bu hakkı verdi. Teorik olarak şöyle düşünülebilir: Bakan
onay ve kararnamelerle ilişiği kesilen askerî personelin yargıya
başvurma imkânı vardır. Onlar Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde
haklarını arayabilirler.
Bu, yargı içinde hâkim sınıfından
olmayan üyeleri bulunduran bir yargıdır. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bu yargının kararlarını yok
saymaktadır. Bu, özlük işlemleri Genelkurmay Başkanlığınca
düzenlenen ve hâkimlik teminatı güvence altına
alınmamış bir yargıdır. Bu yargı, verdiği
cezaların yargı konusu yapılacağını hüküm
altına almıştır. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
tarafsız değildir. Bu nedenle 2010 yılında yapılan
referandumla Yüksek Askerî Şûranın yetersizlik ve kadrosuzluk
nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme işlemine
karşı yargı yolu açılmıştı. Böylece YAŞ
kararlarına yargı yolu açılmasına rağmen YAŞ
kararlarıyla ilişiği kesilenlerin yargı yolu açılmayıp,
ilk, 6191 sayılı Yasanın geçici 32nci maddesiyle özlük
hakları verilmiştir. Olması gereken, bu tür mağduriyetleri
olan herkesin bu uygulamadan yararlanmasının
sağlanmasıdır ancak hem Hükûmet hem de Millî Savunma
Bakanlığı kişilerin geleceğiyle ilgili hayati
düzenlemeleri objektif esaslar üzerinden yapmamakta, mağduriyetlerin bir
kısmını giderirken diğer kısmının
mağdur olmasına göz yummaktadır.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki günlerde
görüşülecek olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu çerçevesinde
oda ve göz hapsi cezalarının kaldırılması, disiplin
cezalarına yargı yolunun açılması olumlu bir
gelişmedir. TSKdan ayırma cezası verme yetkisinin Yüksek Askerî
Şûra ve ilgili bakanlık onayından çıkarılarak daha alt
kademelerde oluşturulan Yüksek Disiplin Kurulunun takdirine
bırakılması doğru değildir.
12 Eylül 2010 yılında yapılan halk oylamasıyla
kabul edilen Anayasa değişikliğinde Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri,
mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir. hükmü getirilmişti. Böyle
olmakla birlikte, sözü edilen uyum kanunu Meclisten henüz geçmemiştir.
Yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
güvence altına alınmamış bir mahkemenin yargı yolu
olarak gösterilmesi de doğru değildir. Hayati sonuçları olan
Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasının yargı
kararıyla verilmesi keyfî uygulamaların önüne geçebilecektir. Bugün
hâlâ keyfî uygulamalara maruz kalmış, basit disiplin suçlarıyla
meslekten çıkarılmış kişilerin mağduriyeti devam
etmektedir.
Her defasında
darbelerin açtığı yaraların sarılacağı
söyleniyor. O hâlde, ordudan çıkarıldığını
yakınlarından bile saklayan, intihar, aile ilişkilerinin
bozulması sonuçlarını doğuran bu mağduriyetin ivedi
olarak giderilmesi gerekiyor diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar
Uğur Mumcu ile Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın ölümlerinin
yıl dönümünde kendilerine Allahtan rahmet dilediklerine ve Irak
Tuzhurmatuda Türkmenlere yönelik yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak 24 Ocakta menfur saldırılar sonucu rahmetli olan
Sayın Uğur Mumcuyu ve Sayın Gaffar Okanı ölümlerinin bu
yıl dönümünde saygıyla anıyoruz. Tekrar Allahtan rahmet
diliyorum.
Bu vesileyle ayrıca,
dün Irakta, Tuzhurmatuda Türkmenlere yönelik, cenaze töreni sırasında
yapılan saldırıda 42 kişi hayatını
kaybetmiştir. Saldırıda Irak Türkmen Cephesi Başkan
Yardımcısı ile eski Başkanı Sayın Sadettin Ergeç
yaralanmıştır. Bu menfur saldırıyı
kınıyor, hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bu vesileyle bir konuyu,
Hükûmet de buradayken, paylaşmak istiyorum. ABD Dışişleri
Bakanının Senatoda verdiği bir ifadede Libyadan gelen
birtakım silahların Türkiyeye geldiğine, oradan da Suriyeye
gittiğine ilişkin bir soru soruldu. Dolayısıyla, bu konuda
Dışişleri Bakanlığının acilen bir
açıklama yaparak böyle bir hususun olup olmadığı konusunda
dünya kamuoyuna da cevap vermesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Buldan
2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
BDP Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar Uğur Mumcu ve Diyarbakır
Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın katledilişlerinin yıl dönümünde
Allahtan rahmet dilediklerine, 25 Ocak HADEP Silopi İlçe
Başkanı Serdar Tanış ile yönetici Ebubekir Denizin
kaybolmalarının yıl dönümüne ve faili meçhul cinayetlerin
Türkiyenin kanayan bir yarası olduğuna ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de BDP Grubu olarak
Gazeteci-Yazar Sayın Uğur Mumcunun ve Sayın Gaffar
Okkanın katledilişlerinin yıl dönümünde her iki
insanımıza, yurttaşımıza Allahtan rahmet diliyoruz.
Okkan ve Mumcu ailelerine bir kez daha başsağlığı ve
sabırlar diliyorum.
Ayrıca, 25 Ocak 2001,
HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve İlçe
Yöneticisi Ebubekir Denizin kaybedilişlerinin yıl dönümü. Bu iki
arkadaşımız da jandarma karakolunda gözaltına
alındı ve bir daha kendilerinden haber alınamadı. O
tarihten bu yana kayıplar ve olayla ilgili yürütülen soruşturmada tek
bir sonuca ulaşılabilmiş değil.
Faili meçhul cinayetler Türkiyenin kanayan bir
yarası, 17 bin faili meçhul cinayet, kayıp ve yargısız
infazlar bu coğrafyanın kaderi olmamalıdır.
BDP Grubu olarak bütün faili meçhullerin açığa
çıkması, faillerin yargılanması ve kayıpların
bulunması temennimizi bir kez daha ifade ediyor, teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ünal
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
AK PARTİ Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar Uğur Mumcunun
öldürülmesinin ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 polis memurunun
şehit edilmelerinin yıl dönümünde kendilerini rahmetle
andıklarına ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz de AK PARTİ Grubu olarak 24
Ocak 1993te karanlık bir cinayet tertibiyle öldürülen gazeteci yazar
Uğur Mumcuyu rahmetle anıyoruz ve bu olayı insan canına
kasteden tüm cinayetlerde olduğu gibi esefle, şiddetle
kınıyoruz.
Aynı şekilde, 24 Ocak tarihinde, yine, aramızdan
ayrılan şehit emniyet müdürü Gaffar Okkanın ve 5 görev
arkadaşı polis memurumuzun da şehadet yıl dönümü bugün.
Şehit olduğu günden bugüne kadar doğan yaklaşık 400
çocuğunun adının da Gaffar Okkan oluşu bunun en büyük
kanıtı.
Şehit Gaffar Okkan ve şehit olan diğer
kahramanlarımızı rahmetle anıyorum, ruhları şad
olsun, mekânları cennet olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Hamzaçebi
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak, 24 Ocak Gazeteci Yazar Uğur Mumcunun,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın ve siyaset adamı
İsmail Cemin ölüm yıl dönümlerinde rahmet ve şükranla
andıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, büyük gazeteci yazar
Uğur Mumcunun, bugün, ölümünün 20nci yıl dönümünü
yaşıyoruz. Böyle acılı bir yıl dönümünde Uğur
Mumcuyu rahmetle ve şükranla anıyorum. Onun vermiş olduğu
mücadelenin, milletimizin eline tutuşturduğu özgürlük ve
bağımsızlık mücadelesinin aynı şekilde devam
ettiğini ifade etmek isterim.
Bir demokratik ülkede yaşıyoruz, ancak yirmi
yıl geçmiş olmasına rağmen, Uğur Mumcu cinayetinin ve
yine bugün ölüm yıl dönümü olan Gaffar Okkan cinayetinin hâlâ faili meçhul
olarak kalmış olmasını da demokrasimiz açısından
üzülünecek bir durum olduğunu ifade ediyorum.
Yine, bugün, büyük siyasetçilerimizden, Türk devlet
adamı İsmail Cemin ölüm yıl dönümü, kendisini rahmetle ve
şükranla anıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Biz de tekrar Uğur Mumcuyu, Gaffar Okkanı ve
tüm meçhul cinayetlere kurban gidenleri rahmetle ve saygıyla
anıyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, izin,
verin milletvekilleri de Uğur Mumcuyla ilgili duygu ve düşüncelerini
paylaşsınlar.
BAŞKAN Benim o konudaki tavrım belli, İç
Tüzük de açık.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Senede bir gün, 24 Ocak
Sayın Başkan. Senede bir gün Uğur Mumcuyu anıyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Oman Şûra Meclisi Başkanı Sheikh
Khalid bin Hilal bin Naseer Al Mawalinin beraberinde bir Şûra Meclisi
heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 23/01/2013 tarih ve 39 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1090)
23.01.2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Oman Şura Meclisi Başkanı Sheikh Khalid
bin Hilal bin Naseer Al Mawalinın beraberinde bir Şura Meclisi
heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 23/01/2013 tarih ve 39 sayılı
Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin 3 önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ve 21
milletvekilinin, kamuoyunda kızamık olarak bilinen subakut sklerozan
panensefalit hastalığı ve bu hastalığın
tedavisiyle ilgili dünyadaki gelişmelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/479)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuoyunda "Kızamık
Hastalığı" olarak bilinen, tıptaki ismi Subakut
Sklerozan Panensefalit (SSPE) olan, kızamık mikrobunun yol
açtığı beyin hastalığı ile ilgili halen çok ciddi
belirsizlikler ve soru işaretleri vardır.
SSPE hastalığının tıpta kesin
bir tedavisinin olmaması, hastalığa yakalananların önemli
kısmının 1990'lı yılların başından
2000'li yıllara kadarki dönemde, özellikle Güneydoğu ve Doğu
illerinde yapılan kızamık aşılarından sonra
ortaya çıkması durumu, o dönem kamuoyuna yansıyan
"Güneydoğu'ya bozuk kızamık aşısı"
iddiaları ve bu iddialarla ilgili bugüne kadar ciddi bir yasal sürecin
işlememesi dikkat çekicidir.
Bu bağlamda, SSPE hastalığı ile
ilgili; hastalığa yakalanan kişilerin takibi ve tedavilerinin
nasıl devam ettiği, hastalığın özellikle Doğu ve
Güneydoğudaki illerde yaygın olmasının nedenleri ve henüz
kamuoyunun hastalıkla ilgili net olarak bilmediği durumların
bilinmesi gibi hususları incelemek ve araştırmak adına
Anayasa'nın 98inci İç Tüzük'ün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini arz ve
talep ederim.
1) Adil Kurt (Hakkâri)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Esat Canan (Hakkâri)
13) Halil Aksoy (Ağrı)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22)
Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
SSPE (Subacute sclerosing panencephalitis) hastalığı
genel anlamda, kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı)
sebep olduğu bir merkezî sinir sistemi hastalığıdır.
Kızamık geçiren bir kişinin beynine yerleşen virüs, on
yıl içinde tekrar aktif hâle geçip beyinde büyük bir tahribata neden
olmaktadır.
Hastalığın net bir tedavisinin
olmadığı, ancak seyrinin yavaşlatıldığı
bilinmektedir. SSPE Derneğine göre hastalıkla birlikte beyinde
patolojik değişiklikler görülmekte ve bu durum hastanın önce
spastiklik, sonrasında koma ve altı-on iki ay içerisinde ölümüne
neden olabilecek bir sonucu doğurmaktadır.
Bugüne kadar Sağlık
Bakanlığının SSPE hastalığı ile ilgili
kamuoyunu rahatlatacak ve geçmişe dair soru işaretlerini giderecek
net bir açıklaması ve incelemesi ne yazık ki olmamıştır.
Soru önergelerine verilen cevaplarda Bakanlık, SSPE
hastalığının, kızamık
aşısının değil, kızamık
hastalığının bir komplikasyonu olduğunu, geçmiş
dönemlerdeki, özellikle Güneydoğu ve Doğu illerindeki
hastalıklara ilişkin asıl problemin bozuk aşılarla
ilgili olmadığını, geçmişteki
aşılamanın istenen seviyede olmamasından
kaynaklandığını iddia etmiştir. Oysaki SSPE
Derneği hastalığı tanımlarken
hastalığın kızamık virüsünün reaktivasyonu veya
kızamık virüsüne uygunsuz bir immün yanıt verilmesi sonucu
geliştiğini belirtmiştir. Bu da hastalığın, bayat
veya yanlış aşı uygulamasının bir sonucu olarak
da ortaya çıkabileceğini, dolayısıyla geçmiş
yıllarda Güneydoğu ve Doğu illerine gönderilen aşı ile
ilgili iddiaları destekleyebileceğini göstermektedir.
Öte yandan, geçmiş yıllarda Japonya'da bu
hastalığın tedavi edilebileceği ile ilgili haberler
kamuoyuna yansımış, Bakanlık bu haberlerin henüz
gerçeği yansıtmadığını belirtmişti.
Tıbben kesin tedavisinin olmadığı, sadece virüsün
yayılmasını geciktiren ilaçlarla seyrinin
yavaşlatıldığının söylendiği bu
hastalığın; dünyadaki tıbbî gelişmeler
ışığında hâlen bu şekilde olup
olmadığının, Sağlık Bakanlığı
tarafından güncel takibinin yapılıp
yapılmadığı da ayrıca merak uyandıran bir
diğer husustur.
Bir diğer önemli husus, Sağlık
Bakanlığı, hastalığın çok görüldüğü illerde
bu hastalıkla ilgili birimlerin kurulduğunu, takiplerin
yapıldığını belirtmesine karşın
hastaların sürekli gözlem altında tutulmadığı ve
takibinin yapılmadığı, hastalığı geçiren
çocukların ailelerine maddi ve manevi desteğin belirtildiği gibi
olmadığı, ailelere çocuklarının tedavisi sürecinde
hastalığın neden olduğu diğer rahatsızlıklar
konusunda ve hastalığın seyriyle ilgili yol gösterilmediği
görülmektedir. Bunun aksine, doktorların hasta ailelerine, "Çaresi
yok, ölmesi kaçınılmaz. Niye hastaneye getiriyorsunuz ki? Bize neden
getiriyorsunuz? Zaten günde 90 hastaya bakıyoruz." diyerek geri
çevirdikleri bizzat hastalığı geçiren çocukların aileleri
tarafından belirtilmektedir.
Bunun yanında, SSPE hastalığının
yaygın bir şekilde özellikle Güneydoğu ve Doğu illerinde
ortaya çıkması ile ilgili Sağlık
Bakanlığının "Geçmişteki yeterli olmayan
aşı uygulamasının sonucudur." savını tek
doğru olarak kabul bile etsek bu yetersiz aşı uygulaması
ile hastalığa neden olan o dönemki yetkililerle ilgili bir
soruşturmanın olup olmadığının ya da bu
kişilere cezai bir yaptırım yapılıp
yapılmadığının kamuoyu tarafından bilinmemesi de
ayrıca sorgulanması gereken önemli bir durumdur. Zira, en başta,
o dönemin Sağlık Bakanı olan Osman Durmuş ile ilgili iddiaların
soruşturmaya tabii tutulmadığı ve birçok ölümle sonuçlanan
vakaya, birçoğu çaresizce ölümü bekleyen yüzlerce çocuk ve
çocuklarının, gözleri önünde her geçen gün eridiğini gören
ailelere rağmen bu durumun sorumlularının
cezalandırılmaması tek kelimeyle vicdansızlıktır.
Bütün bu bilgilerin ışığında,
SSPE hastalığı ile ilgili geçmişte
yanıtlanmamış soruları ve bugün hâlen çözümlenmemiş
problemleri gidermek adına hastaların ve hastalığın
tedavisiyle ilgili dünyadaki gelişmelerin takibi hususlarında bir Meclis
araştırması açılması büyük önem arz etmektedir.
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve 19
milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve özellikle Çin sanayi ürünlerinin yerli
sanayiye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/480)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kocaeli ilimiz ve ülkemiz genelinde yurtiçi piyasayı
saran Güneydoğu Asya ve özellikle Çin sanayi ürünleri yerli sanayimizi
durma noktasına getirmiştir. Bu konunun
araştırılması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi
uyarınca araştırma açılmasını
saygılarımla arz ve talep ederiz. 17/01/2012
1) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
2) Mehmet Günal (Antalya)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Necati Özensoy (Bursa)
5) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) Celal Adan (İstanbul)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) Reşat Doğru (Tokat)
10) Cemalettin Şimşek (Samsun)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13) D. Ali Torlak (İstanbul)
14) Mehmet Şandır (Mersin)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Ali Halaman (Adana)
17) Mustafa Kalaycı (Konya)
18) Özcan Yeniçeri (Ankara)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Yerli sanayinin son dönemlerdeki en büyük sorunu, yurtiçi
piyasayı saran Güneydoğu Asya ve özellikle Çin sanayi ürünleridir.
Eğer önlem alınmaz ve tüketici bilinçlendirilmezse çok kısa bir
süre sonra, yerli sanayimiz, bazı sektörlerde yok olma tehlikesi ile
karşı karşıya kalacaktır. Kocaeli ilimiz bu
nedenlerden dolayı çok etkilenmiş, sanayi sitelerimiz Güneydoğu
Asya ve özellikle Çin mallarının depo görevini yapar olmuştur.
Güneydoğu Asya ve özellikle Çin mallarının
2010-2011 Kasım ayı ve toplamda da yıllık olmak
kaydıyla TÜİK raporlarında dış alım rakamsal verilerine
göre: Kasım ayı 2010, 1 milyar 420 milyon dolar; Kasım 2011, 1
milyar 611 milyon dolar. 2010 Ocak-Kasım, 15 milyar 334 milyon dolar; 2011
Ocak-Kasım, 19 milyar 918 milyon dolar. Bu rakamlardan da
anlaşılacağı üzere her geçen yıl dış
alımımız artarak devam etmektedir.
Yurt dışından bir bölümü yasal yollardan,
önemli bir bölümü ise yasa dışı yollardan yurda sokulan
Güneydoğu Asya ve Çin sanayi ürünleri, yerli emsallerine göre çok ucuza
mal edilerek aynı şekilde ucuza satılmaktadır. Bu ürünlerin
imal edildiği ülkelerde sanayinin devlet tarafından desteklenmesi,
işçilik ve enerji fiyatlarının ülkeme göre çok düşük
olması nedeniyle üretim de ucuz olmaktadır.
Yerli sanayimizde ise durum tersinedir. Gerek devlet
desteğinden yoksun olma gerekse yatırım, işçilik ve enerji
maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle aynı ürünler daha
pahalıya mal edilmekte ve zorunlu olarak o ülke ürünlerinden daha
pahalıya piyasaya sürülmektedir.
Tüketicimizin alım gücü düşük olduğundan,
son derece kalitesiz ama yerli üretimlere göre ucuz olan Güneydoğu Asya ve
Çin sanayi ürünleri, aynı türden yerli sanayi ürünlerimize tercih
edilmektedir.
Bu durum ülke hayrına değildir. Birçok fabrika
ve iş yerleri, kalitesiz ancak ucuz olan bu ürünlerle maliyetler
arasındaki aşırı farktan dolayı rekabet etmekte
zorlandığından kapanmış ve işsizler ordusuna
binlerce yenileri eklenmiştir. Hatta bazı sanayicilerimiz,
yatırım sorunları ve maliyet farklılığından
ötürü çaresizlikten bu ülkelerde fason üretime
başlamışlardır ki bu durum Kocaeli ilimiz ve de ülkemiz
için son derece vahimdir.
Sunulan gerekçelerle, ülkemiz genelinde ve özellikle de
Kocaeli ilimizdeki yerel sanayimiz için gerek Güneydoğu Asya ve Çin sanayi
ürünlerinin yasal olmayan yollardan ülkemize girmesinin önlenmesinde ve gerekse
tüketicilerin bilinçlendirilmesinde devletin görevlerini tam olarak yerine
getirip getirmediği ve yerli sanayicilerimizin yatırım ve
üretimde karşılaştıkları maliyet ve diğer
sorunların giderilmesinde alınması gereken önlemlerin tespiti
için yüce Meclisimize görev düşmektedir. Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını talep ederiz.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve 23 milletvekilinin, ilköğretim çağındaki çocukların
yeterli ve dengeli beslenmeleri konusundaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/481)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlköğretim çağındaki çocukların
yeterli ve dengeli beslenme konusundaki sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddesi uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Emin Çınar (Kastamonu)
4) Özcan Yeniçeri (Ankara)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) Ali Halaman (Adana)
7) Mehmet Günal (Antalya)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Celal Adan (İstanbul)
11) D. Ali Torlak (İstanbul)
12) Cemalettin Şimşek (Samsun)
13) Sadir Durmaz (Yozgat)
14) Enver Erdem (Elâzığ)
15) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
16) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Sümer Oral (Manisa)
19) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
20) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
21) Reşat Doğru (Tokat)
22) Mehmet Erdoğan (Muğla)
23) Muharrem Varlı (Adana)
24) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
Gerekçe:
Ülkemizde ilköğretim çağında bulunan 7-14
yaş grubundaki çocuklar büyüme çağı ve zamanının büyük
bir kısmını okul ortamında geçirmektedir. Bu yaştaki
çocuklar ve gençler beslenme konusunda çok büyük sıkıntı yaşamaktadır.
Bu gruptaki çocukların gelişimi biyolojik olarak sürekli
değişim içinde oldukları için besin gereksinimleri
erişkinlerden çok daha fazladır. Konunun uzmanları
tarafından yapılan değerlendirmeler, bu çağlarda
çocukların beslenmesinin çok önemli olduğu yönündedir.
İlköğretim yılları hızlı
bir büyümenin başlangıç yıllarıdır. Çocuklarda büyüme
ve gelişme, ilköğretim boyunca devam etmektedir. İlköğretim
çağındaki çocukların aileleri ve okul yönetimi okul
çağındaki çocukların dengeli beslenmeleri konusunda
bilgilendirilmelidir.
İlköğretim çağındaki yeterli ve
dengeli beslenme çocukların öğrenim hayatını da
yakından ilgilendirmektedir. Yeterli ve dengeli beslenme ile
sağlıklı büyüme ve gelişme öğrenim hayatının
başarılı geçmesi açısından da büyük önem
taşımaktadır.
Beslenme, açlık duygusunu bastırmak, karın
doyurma ya da canın çektiği şeyleri yemek anlamına
gelmemelidir. Beslenme, sağlığı korumak ve yaşam
kalitesini artırmak için vücudun gereksinimi olan besinleri yeterli
miktarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken
bir ihtiyaçtır.
Sağlığın korunmasında ve
hastalıkların önlenmesinde yeterli ve dengeli beslenme temel unsur
olarak yer almaktadır. Geleceğimizin teminatı olan
çocuklarımız ve gençlerimiz, dengeli ve yeterli beslenme sayesinde
geleceğe daha sağlıklı bakacaklardır.
İlköğretim çağında, besinler yeterli
düzeyde alınmadığı zaman yetersiz beslenme durumu ortaya
çıkmaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklar mikroplara
karşı dayanıksız olmakta ve kolay hastalanmaktadır. Ayrıca
bu durumdaki çocukların ve gençlerin hastalıkları da
ağır seyretmektedir.
İlköğretim çağındaki çocukların
yeterli ve dengeli beslenmeleri sağlıklı nesiller
yetiştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu konuda mutlaka bir devlet politikası geliştirilmeli ve uygulamaya
konulmalıdır.
Bu nedenle, ilköğretim çağındaki
çocukların yeterli ve dengeli beslenme konusundaki sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi uyarınca bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 22
milletvekilinin ülkemizdeki faili meçhul cinayetlerin ve arkasındaki
güçlerin aydınlatılması amacıyla 22/01/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24
Ocak 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
24.01.2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/01/2013 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 22 milletvekili
tarafından 22/01/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına ülkemizdeki faili meçhul cinayetlerin ve
arkasındaki güçlerin aydınlatılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (667 sıra no.lu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 24/01/2013 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Tanju Özcan, Bolu Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, arkadaşlar, bugün 24 Ocak. Türkiye Cumhuriyeti
tarihine bakıldığında, yakın tarihimize bakıldığında
24 Ocak gününün maalesef hiç güzel anılarla anılmadığı
bir tarih olduğunu üzülerek ifade ediyorum.
Bundan tam yirmi yıl önce faili meçhul bir
bombalı saldırı sonucu katledilen rahmetli Uğur Mumcunun
katledilişinin yıl dönümü vesilesiyle Türkiyedeki faili meçhul
cinayetlerin tüm yönleriyle araştırılması için vermiş
olduğumuz araştırma komisyonu kurulması yönündeki grup
önerimiz hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek
üzere söz almış bulunmaktayım.
Sözlerimin başında, sırf
yazdıkları, sırf düşündükleri, sırf duruşu
sebebiyle katledilen Uğur Mumcuyu rahmet, şükran ve minnetle
anıyorum.
Bugün, Boludan Antalyaya, Artvinden Muğlaya tüm
Türkiyede, yirmi yıldır olduğu gibi, Uğur Mumcu on
binlerce cumhuriyet sevdalısı tarafından anılmaktadır.
Yirmi yıldır, karda kışta, buz gibi havalarda Uğur
Mumcuyu unutmayan ve unutturmayan tüm devrimci, demokrat, yurtsever,
cumhuriyet sevdalısı dostlarıma Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden selam olsun.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede faili meçhul
cinayetler 1980li yıllarda artmaya başlamış, 1990lı
yılların başında ise zirve yapmıştır.
Aralarında Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Ahmet
Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu gibi aydınlar
düşünceleri sakıncalı bulunduğu, birilerine göre
araştırmamaları gereken konuları
araştırdıkları için maalesef katledilmişlerdir. Zaten,
sadece adı geçen aydınlarımızın
katledilişlerinden sonra delillerin toplanması,
soruşturmaların gayriciddi şekilde yapılışı
gibi somut etkenler göz önüne alındığında bu cinayetlerin
faili meçhul kalması için devletin bazı kurumlarının ve
hatta hükûmetlerin katkı verdikleri görülmüştür.
Faili meçhul cinayetler korku vermek, bazı kişi
ve kurumları sindirmek için yapılmaktadır. Bu sebeple, bombayı
koyanın veya tetiği çekenin bulunması olayı faili meçhulden
çıkartmaya yetmemektedir. Asıl mesele, o bombayı koydurtan, o
tetiği çektirtenin kimler olduğu ve hangi amaçla bu eylemi
yaptırdıklarının ortaya konulmasıdır.
İşte bu sebeple, tetikçinin
bulunması, sayın milletvekilleri, faili meçhulün çözülmesi
anlamına gelmemektedir. Demokratik hukuk devletlerinde faili meçhul
cinayetlere devlet teslim olmaz. Rahmetli Uğur Mumcunun katledilmesinden
sonra, ülkenin Başbakanı, Sayın Güldal Mumcuya gidip doğal
bir olaymış sanki yaşanan gibi Ne yapalım, oluyor böyle
şeyler, Kennedyi bile öldürdüler. gibi cümleler kurmaz.
Üzülerek ifade ediyorum ki
1990lı yıllardaki hükûmetler faili meçhul cinayetlerin üzerine gitme
konusunda çekimser davranmış, 2000li yıllarda başlayan AKP
hükûmetleri ise işine gelen faili meçhulü çözmeye, işine gelmeyenin
ise üstünü kapatmaya çalışmıştır. AKP hükûmetleri
Bülent Arınçın evinin olduğu sokağa park edilen araçlara
gösterdiği hassasiyetin yarısını bile katledilen
aydınların faillerini bulmaya harcamamıştır. AKP
döneminde bu faili meçhulleri araştırması için
araştırma komisyonlarının kurulması önerileri bile
kabul edilmemiştir.
Bir 24 Ocak günü Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünden ilan ediyorum: Emperyal güçlerin maşası olan AKP
Hükûmeti kendisi gibi düşünmeyen, antiemperyalist olan, yurtsever olmaktan
başka suçu olmayan bu aydınların cinayetlerinin tüm yönleri ile
aydınlatılmasını istememektedir çünkü bu cinayetler
aydınlanır ise bu cinayetlerin arkasında AKPyi iktidara getiren
emperyal güçlerin parmağının olduğu ortaya
çıkacaktır.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Silivriye bak, Silivriye.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yine bu
cinayetlerin yurt içi ayağında bugün AKPye yakın olan, belki bu
partide siyaset bile yapan yerli iş birlikçilerin olduğu da ortaya
çıkacaktır.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Oraya bak.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hatta, bu
cinayetler aydınlatılır ise bu faili meçhullerin AKP gibi bir
iş birlikçi yapıyı iktidara getirmenin önünü açmak için
yapıldığı bile ortaya çıkabilecektir. İşte
bu yüzden, AKP, hiçbir zaman yakın dönemdeki faili meçhul aydın
cinayetlerinin çözülmesini samimi olarak istememektedir. Yine bu bağlamda,
faili meçhullerin yargı boyutunu irdelemekte de fayda görüyorum.
Sayın milletvekilleri, özellikle 2010 referandumu
sonrasında yeni oluşan HSYK ve bunun sonucunda oluşan
bağımlı yargı, faili meçhuller hakkında
soruşturma evrelerini iyice sığlaştırmış,
kovuşturma aşamasında ise olayın iç yüzünün
aydınlatılması için müdahil avukatlarınca verilen tevsii
tahkikat talepleri bile kabul edilmemektedir. Bunun sonucu olarak olay
aydınlatılamıyor, birçok olay zaman aşımı ile
rafa kaldırılıyor, bu tehlike ile karşı
karşıya, sayın milletvekilleri.
Bir süre önce dedik ki: Bu tür faili meçhul cinayetlerle
ilgili zaman aşımı söz konusu olmasın. Bu konuda yasa
teklifi verdik ancak burada, milletin huzurunda söylüyorum; AKP Grubu olarak,
bu verdiğimiz yasa teklifini ciddiye bile almadınız, inceleme
gereği bile duymadınız. Faili meçhul cinayeti çözmek için
samimiyet ve siyasi irade şarttır. Faili meçhul olay, ucu nereye
gidecekse gitsin, kime dayanacaksa dayansın muhakkak
aydınlatılmalıdır. Hukuk devleti olmanın gereği
de budur. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, ülkemizde bu kadar faili meçhul cinayet
var iken Ben bu ülkede iktidarım. deme hakkına bana göre sahip
değildir.
Bu sebeple, rahmetli Uğur Mumcunun katledilmesinin
20nci yıl dönümünde Cumhuriyet Halk Partisi olarak AKP Hükûmetini kendine
gelmeye ve faili meçhulleri çözmek için somut adımlar atmaya davet
ediyoruz.
Son olarak da faili meçhullerin insani ve ailevi boyutuna
değinmek istiyorum sayın milletvekilleri. Bizler bugüne kadar bu
konuyu çok konuştuk; ancak, bu konuyu her konuşan, daha ziyade, faili
meçhullerin siyasi yönü, sebepleri ve sonuçları üzerinde durdu. Bizler de
böyle yaptık. Ancak, bu işin bir de ailevi boyutu olduğunu, bu
tip faili meçhullerde kurban verdiğimiz insanların ailelerinin
yaşadıklarını, bu travmaları ikinci planda tuttuk.
Geçtiğimiz aylarda, bugün rahmetle
andığımız Sayın Uğur Mumcunun eşi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olan Sayın Güldal Mumcu
bir kitap yazdı arkadaşlar. Bu kitap. İçimden Geçen Zaman
isimli bir kitap. Bugüne kadar Sayın Mumcu bu konularda fazlaca
konuşmamıştı, belki de, neredeyse, kamuoyuna dönük hiç
konuşmamıştı. İlk kez burada ayrıntılı
olarak olayı yazmış, olayın öncesini yazmış, olay
sırasını yazmış, olay sonrasını
yazmış. Burada, hukuki anlamda yapılmayanları açık bir
şekilde yazmış. Bu soruşturmanın
aşamalarında hangi hataların yapıldığını
açık olarak yazmış ve sonrasında aile olarak bu katliam
sebebiyle nasıl bir psikolojik süreç yaşadıklarını da
anlatıyor, sayın milletvekilleri. Ben sizden özellikle istirham
ediyorum, ne olur bu kitabı alın, okuyun. Faili meçhul cinayete maruz
kalmış insanın ailesinin neler hissettiğini, neler
yaşadığını görmenizi istiyorum ve bu faili meçhullerle
ilgili, eminim, çözülmesi için vicdanınızla bu konuyu yeniden
sorgulayacağınız kanaatindeyim.
Evet, sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken
Uğur Mumcunun kendisini tarif ettiği şu sözleri sizinle
paylaşmak isterim, bunlar önemlidir sayın milletvekilleri. Rahmetli
Uğur Mumcu kendini Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben
antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiyeden yanayım,
ben özgürlükçüyüm, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım;
ben yobazların, hırsızların, vurguncuların,
çıkarcıların düşmanıyım. Öyleyse vurun,
parçalayın. Her parçamdan benim gibiler ve beni aşacaklar
çıkacaktır. Demiştir, değerli arkadaşlar.
Ben bu duygu ve düşüncelerle, grup önerimize destek
vermenizi, bu komisyonun kurulmasının ülkemiz açısından son
derece önemli olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin faili meçhul cinayetlerle
ilgili vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Uğur Mumcuya ve Gaffar
Okkana bir kez daha Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine sabırlar temenni
ediyorum.
Biraz önce, konuşmacı burada, önerge sahipleri
adına yaptığı konuşmada, AK PARTİnin içerisinde
bu faili meçhullerle iş birliği yapan ve bunların, önceden bir
yapının, iş birlikçilerinin olduğunu ve bunları gün
yüzüne çıkarmak istemeyen bir yapının olduğunu
Elinizde
somut belgeye ve bilgiye dayalı bir şey varsa gelip burada
açıklayın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Zaten bunun için komisyon kurulsun
istiyoruz.
RECEP ÖZEL (Devamla) AK PARTİ bütün
sorunları, bütün bu konuları hasıraltı edenleri gün yüzüne
çıkartmış bir partidir. Hiç bir şeyin üstünü örtmek gibi
bir niyetimiz de yoktur.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Atma atma!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Gerçekleri
çıkarmadınız. Uydurma delillerle başkalarını
suçluyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Devamla) AK PARTİ döneminde bir tane
faili meçhul cinayet olmamıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Recep Özel
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
RECEP ÖZEL (Devamla) Bakın, geçmiş dönemlerde
Uğur Mumcu ve Danıştay saldırısını yapan
zihniyet aynı zihniyettir. Burada, Uğur Mumcunun niye faili meçhul
olarak kaldığı çözümlenmedi. diyorsunuz. Ondan sonra da gidip
Silivride kamp kuruyorsunuz. Bu ne çelişki. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Özel, Hablemitoğlunun katili kim?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Silivridekiler
sizin uydurmalarınız. Gerçek katiller dışarıda.
RECEP ÖZEL (Devamla) Silivride gidip kamp kurmak
isteyen, gelip burada aynı konuşmayı yapmaz. Burada, gelip AK
PARTİ Grubunu zan altında bırakmak siyasi etiğe de
yaraşmaz, ahlaka da yaraşmaz, hiçbir şeye de yakışmaz.
Müşahhas, elinizde bir şey varsa gelir burada söylersiniz. AK
PARTİ olarak faili meçhullerin sürekli hep üzerine gitmişizdir ve
gitmeye de devam edilecektir. Hiçbir şeyin üstünü örtmek gibi bir
niyetimiz de yoktur. Daha önce bunlarla ilgili, bu Mecliste faili meçhullerle
ilgili komisyonlar müteaddit defalar kurulmuştur. Raporları da
Meclisin arşivlerinde bulunuyor. Derin yapılanmalarla, derin güçlerle,
AK PARTİ gelene kadar ah keşke siyaset kurumu mücadele edebilseydi.
AK PARTİ geldi, bu derin yapılanmalarla mücadele başladı ve
bundan sonra hiçbir şekilde faili meçhul cinayetlerin olmayacağı
bir ülkeye artık Türkiyemiz gelmiştir. Bu nedenlerle
yapılması gereken her şey iktidarımız tarafından
yapılmaktadır. Araştırma önergesinin gereğini
görmüyoruz. Bu nedenle de katılmıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri lehinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir siyasi parti grubunun
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde o gruptan 2
kişinin konuşması pek âdet değildir ancak ben Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan rica ettim, diğer siyasi parti
grupları da anlayışla yaklaştı. O nedenle, Cumhuriyet
Halk Partisinin ikinci konuşmacısı olarak huzurunuzdayım.
Rahmetli Uğur Mumcuyu ölümünün 20nci yıl
dönümünde şükranla anıyorum. Yine biraz önce yerimden
yaptığım konuşmada ifade ettiğim gibi, bugün ölüm
yıl dönümü olan Gaffar Okkanı da yine rahmetle ve şükranla
anıyorum. Faili meçhul cinayetler sadece Uğur Mumcuyla da sınırlı
değildir, Gaffar Okkanla da sınırlı değildir. Türkiye'nin
yakın tarihi çok sayıda faili meçhul cinayetlerle doludur.
Umarım, bunları ele alacak bir ortamı, bir iklimi hep beraber
yaratırız ve bu faili meçhul cinayetler gibi bir ayıbı Türk
demokrasisinden çıkarırız.
Değerli milletvekilleri, bu yıl, 2013 yılı
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinin kabulünün
223üncü yıl dönümü. 1789 Fransız Devriminin ardından bütün
insanlığa hitap eden, bütün insanlığı hedef alan
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi
yayınlandı. İnsanlığın tarihi, bir anlamda,
özgürlük ve eşitlik konusundaki mücadelenin tarihidir ve
insanlığın 1789 yılına geldiği döneme kadar
vermiş olduğu mücadeleler hakikaten bütün insanlık tarihini
oluşturur ve bunu da üç kelimeyle özetleyecek olursak insanlık tarihi
özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi kavramları
insanlığa yerleştirme, insanlığın bunları
kabul etmesi yolundaki mücadelenin tarihidir ve 1789 Fransız İnsan ve
Yurttaş Hakları Bildirgesiyle özgürlük, eşitlik ve
kardeşlik bir insanlık ideali olarak uluslararası metinde kabul
görmüştür; o tarihten bu yana da bütün demokratik toplumlar bu değere
ulaşmak için mücadele göstermişlerdir. Bütün demokrasilerin
ulaşacağı en ideal düzeyde ideal düzeyde özgürlük, eşitlik
ve kardeşlik vardır. Bütün insanlar eşittir, Türkiye
Cumhuriyetinde bütün insanlar eşittir. Sosyal demokrat bir parti olarak
Cumhuriyet Halk Partisi ülkemizde yaşayan -vatandaş olsun
olmasın- bütün insanlara eşitlik, özgürlük, kardeşlik gözüyle
bakar. Bizim insana yaklaşımımız budur. Irkçılık
şeklindeki bir suçlamayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak kesinlikle
kabul etmeyiz, reddederiz. Sosyal demokrat bir partide böyle bir kavram hiçbir
zaman yoktur, hiçbir milletvekilimiz de böyle bir anlayışa sahip
değildir, bu tür suçlamaları reddederiz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, dün
sizin bir milletvekilinizin Kürtlerle ilgili söylemi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Türkiye otuz yılı aşkın bir süredir terör
sorunu yaşıyor. Bu sorunun isimlendirmesi de bir tartışma
konusudur. Terör sorunu mu diyeceğiz, Kürt sorunu mu diyeceğiz, yoksa
bir başka sorun mu diyeceğiz, bence bu isimlere o kadar
takılmamak gerekir. İsimlendirme şüphesiz önemli ama bu
isimlendirmede hangi içeriği o soruna veriyorsak bu içerik hepsinden daha
önemlidir. Ancak şunu ifade edeyim ki terör sorunu ve Kürt sorunu iç içe
geçmiş olan sorunlardır, bunları birbirinden ayırmak mümkün
değildir. Bir yönüyle bakarsanız olay terör sorunudur, diğer
yönüyle bakarsanız olay Kürt sorunudur. Terörü çözeyim, sonra
diğerini çözerim. yaklaşımını göstermek mümkün
değildir. Bunların hepsini birlikte ele alıp birlikte çözmek
için bir iradeyi ortaya koymak gerekir. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki
iradesi açık ve nettir. Cumhuriyet Halk Partisi bu sorunun, terör
sorununun, Kürt sorununun çözülmesini arzu etmektedir, istemektedir. Hükûmetin,
bu yönde Sayın Başbakanın başlatmış olduğu
çalışmaya da Sayın Genel Başkanımız
Kılıçdaroğlu önemli bir açıklama yaparak, önemli bir
siyasal tavır göstererek Türkiye'nin önünü açan bir iklimi
yaratmıştır. Bu iklimin devam etmesini,
yayılmasını ve bu sorunu Türkiye'nin aşmasını
dilerim.
Biz, Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisindeki bütün insanlarımızı eşit görürüz, bütün
insanlarımızı kardeş görürüz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Dün öyle demiyordunuz
ama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bütün
insanlarımızın aynı özgürlüklere sahip olmasını
arzu ederiz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Grup Başkan
Vekili, Vekilinize söyleyin bunları, bize söylemeyin, Vekilinize söyleyin!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bütün
insanlarımızın aynı haklar, aynı kültürel, aynı
siyasal haklara sahip olmasını isteriz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Ana dilde eğitim
hakkında ne diyorsunuz? Ana dilde savunmaya ne diyorsunuz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu ülkede
barış içinde, kardeşlik içinde bir arada yaşamanın
yollarını aramalıyız. Dönem, zaman bu zamandır. Bu
iklimi hep beraber yaratmalıyız, hep beraber bütün siyasi partilere
bu konuda sorumluluk düşmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
görüşümüz budur. Tekrar ifade ediyorum: Irkçılık gibi bir
yaklaşımı kesinlikle reddederiz. Böyle bir kavram Cumhuriyet
Halk Partisinin herhangi bir şekilde uzağında
yakınında olamaz, hiçbir şekilde böyle bir kavramla Cumhuriyet
Halk Partisini ilişkilendirmek mümkün değildir, bunu reddederiz.
Bütün insanlara eşitlik ve kardeşlik kavramlarıyla
yaklaşırız, bütün insanları kucaklarız; bütün
insanlar, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki bütün
vatandaşlar, herkes birbirini kucaklamalıdır.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın Başkan
Vekiliniz açıklama yapmış, sözlerinin arkasında
durduğunu söylüyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın,
ben size bu hafta yaşadığım bir olaydan da bir örnek vermek
isterim. Belki bir başka konuya geçiyorum ama bu kürsüye gelmişken o
vatandaşlarımızın bana ilettiği sorunu da buradan
ifade etmek isterim. Türkiye'nin Suriye politikasını yakından
izliyoruz, takip ediyoruz. Türkiye'nin Suriye sınırında
yaşayan kişilerin, Suriye vatandaşlarının, önemli
ölçüde de çoğunluğu Kürt olan bu vatandaşların orada insani
talepleri var. Toplam 7 sivil toplum örgütü, hepsinin ortak özelliği
şiddeti dışlamak olan, şiddeti reddetmek olan bu sivil
toplum örgütleri Ankarada siyasi parti gruplarına geldiler, hangi
partilerle görüştüler bilemiyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda ben
kendileriyle görüştüm. Suriyenin kuzeyindeki bu insanlar, orada tecrit
edilmiş vaziyette yaşamaktadırlar. İnsani
ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Esadın veya
muhaliflerinin yanında yer almak gibi bir tercihleri yok. Böyle bir
tercihte bulunmadıkları için, insani ihtiyaçlarını yani
gıda, giyecek, ilaç gibi ihtiyaçlarını
karşılayamayacak durumdadır Suriyenin bu -vatandaşlar
diyemiyorum- mensupları ama 2 milyonu aşkın insan insani
ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor ise onlara illa Esadı
veya Esadın muhaliflerini tercih et seçeneğini sunmak
yanlıştır.
Nusaybin Sınır Kapısı da
açılmalı, bu insanların insani ihtiyaçlarını
karşılama konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti gerekli
yardımı, desteği göstermelidir; bunu da buradan Hükûmete
duyuruyorum, bir çağrıda bulunuyorum. Bu insanların
çığlığına, feryadına kulak verin. Liberal olarak
isimlendirebileceğimiz, sol olarak isimlendirebileceğimiz,
İslamcı olarak isimlendirebileceğimiz, sosyalist olarak isimlendirebileceğimiz
veya başka sıfatlarla isimlendirebileceğimiz birçok siyasi
parti, sivil toplum örgütü veya sivil inisiyatif böyle bir amaçla Ankaraya
gelmiş. Bu talebe herkesin kulak vermesini diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde söz isteyen Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de Uğur Mumcuya Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
İnşallah, faili meçhuller, faili meçhul olarak kalmayacak ve bunlar
yargı önüne çıkarılacaktır.
Burada Tanju Bey bir konuşma yaptı. Bu
konuşmaya cevap vermeden geçemeyeceğim. AK PARTİyi faili
meçhullerle, faili meçhul cinayetleri işleyenlerle paralel görmek
gerçekten bir talihsizlik olmuştur, haksızlık olmuştur.
Çünkü, AK PARTİ, faili meçhul cinayetler üzerindeki örtüyü kaldıran,
örtüyü çeken ve gün ışığına çıkmasını
sağlayan bir parti olmuştur. Bu nedenle, burada siyasi polemik konusu
yapmak ve AK PARTİye bel altı vurmak maalesef, Tanju Beye de hiç
yakışmamıştır.
Türkiye'nin tarihi, gerçekten siyasi cinayetlerle doludur
ve bu siyasi cinayetlerin kahir ekseriyeti de faili meçhul
kalmıştır. Peki, niçin siyasi cinayetler işlenir? Niçin
failleri bulunamaz? Siyasi cinayetlerin işlenmesinde Türkiye siyasi tarihi
incelendiğinde gerek 1960 ihtilali gerek 1980 ihtilali öncesinde kaos,
kargaşa ve şiddet olaylarını artırarak, faili meçhul
cinayetleri işleyerek bu kaos ortamında siyasi ortamı, siyasi
zemini değiştirmek ve vatandaş ortamında şiddet
ortamını artırarak vatandaşta -eğer bu akacak kanın
durması, darbe ortamı, siyasi zemini, darbe zemini hazırlayarak-
Gelsin darbeciler, otursun, yeter ki bu kan dursun. şeklindeki algı
ve zemini oluşturmaktan geçiyor.
Bunu dikkate değer bulduğumu şu manada
söylüyorum: 1960 ihtilali ve 1980 ihtilali yapılıp ertesi gün
uyandığımızda Türkiye süt liman olmuş, cinayetler,
şiddet olayları bitmiştir. Gerçekten bu çok vahim durumdur.
Diğer taraftan, 1980 ihtilali ve 28 Şubat
süreciyle ilgili bu zırhı kaldırabilmek için AK PARTİ
iktidarının 2010 12 Eylülünde referanduma sunduğu 26 maddeye 12
Eylülü yargılayamazsınız. diyen Cumhuriyet Halk Partisi ve
diğer muhalefet partileri maalesef, bu referanduma hayır oyu ile
karşı çıkmışlardır. Ama hamdolsun aziz milletimiz
yüzde 58lik bir evetle bu zırhı kaldırmış ve
yargılanamaz diyenler, görmüştür ki 12 Eylül ve 28 Şubat
sürecindeki azmettirenlerin şu anda yargılanmasına devam
edilmektedir; tabii ki bunu gün ışığına çıkaran
AK PARTİye teşekkür etmeleri gerekirken maalesef bu
yargılananların avukatlıklarına soyunmuşlardır.
Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu cinayetiyle
Danıştay cinayeti arasında paralellik kurmak, gerçekten akla
değer bir değerlendirmedir. Şöyle ki, burada istenen, toplumda dinine
inanan, muhafazakâr bir kesimin bu cinayeti işlediği
algısını oluşturmaktır. Bu algıyı
oluşturmak isteyenler, bu zemini oluşturmak isteyenler gerçekten
milleti aldatmak istemişlerdir ve başarılı da
olmuşlardır. Bu aldatmaya toplumun bir kesimi
inanmıştır. Bu bir halüsinasyondur ve bu halüsinasyondan
Cumhuriyet Halk Partisi de etkilenmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisinin faili meçhul cinayetlerle AK
PARTİyi ilişkilendirmesine vereceğimiz bir cevap da AK
PARTİ döneminde faili meçhul cinayetler olmuş mudur ya da cinayetler
olmuş mudur? sorusuna ise... Atabeyler Çetesini bilirsiniz ve 2003
yılında gerek İstanbulda gerek Ulusta, Anafartalarda meydana
gelen şiddet olaylarının failleri yakalanmıştır,
yargıya teslim edilmiştir. Rahip Santoro diye bir cinayet,
hatırlarsanız onun failleri de yargıya teslim edilmiştir.
Danıştay saldırısının failleri de yargıya
teslim edilmiştir. Hrant Dinkin faili de yargıya teslim
edilmiştir. Bütün bunlara baktığımızda AK PARTİ,
yürütme olarak tabii ki yakalamıştır failleri, yargıya
teslim etmiştir, Yargı süreci devam etmektedir bazı davalarda
bunların da sonucunu bekleyeceğiz. Dolayısıyla burada AK
PARTİyi faili meçhullerle irtibatlandırmak haksızlık
olmuştur; bu bir. Haksızlığın karşısına
da AK PARTİ her zaman çıkmıştır.
Son olarak şunu da söyleyeceğim ben: Bu
yapıları ortaya çıkardıkça, hukukun üstünlüğü,
demokrasi düzenini getirmekle faili meçhul cinayetler son bulacaktır.
Faili meçhul cinayetlerin son bulması, darbe zeminini ve siyaset zeminini
karıştırmak isteyen, devletin içerisinde öbeklenmiş
yapıların ortaya çıkartılmasıyla mümkün
olacaktır, AK PARTİ de bunu yapmıştır.
Bu duygular içerisinde grup önerisinin
karşılığı olan Meclis araştırma komisyonunun
kurulmasına gerek yoktur diye düşünüyorum. Bu duygularla grup
önerisinin aleyhinde oy vereceğimizi beyan ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan, Ceza Muhakemesi Kanunu
ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder'in; Hakkâri Milletvekili Adil Kurt'un;
İstanbul Milletvekili Mutafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365)(X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen Birleşimde İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
1inci bölümünde yer alan 1inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 1inci bölümde yer alan
diğer maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
2nci madde üzerinde üç adet önerge
vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 2. maddesinin Geçici 1 inci maddesinin 2 nci
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Sırrı
Sakık
Bingöl Iğdır Muş
Halil Aksoy Erol
Dora
Ağrı Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 2. maddesiyle 5271 sayılı kanuna
eklenen geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 2-5271 sayılı kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1-(1) Bu Kanunun 202. Maddesinin 1.
fıkrasında tayin edileceği belirtilen tercümanlar, İl Adli
Yargı Adalet Komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan
kişiler arasından seçilirler. Bu listelerin düzenlenmesine
ilişkin yönetmelik bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay
içinde Adalet Bakanlığı tarafından
çıkarılır. Yönetmelik çıkarılıncaya kadar
tercüman tayini Hakim ve Cumhuriyet Savcısı tarafından
yapılır.
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Bülent Tezcan
Zonguldak Kırklareli Aydın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bedii Süheyl Batum Dilek Akagün Yılmaz
İstanbul Eskişehir Uşak
TBMM Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 2. Maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal Adan Oktay
Öztürk S.
Nevzat Korkmaz
İstanbul Erzurum Isparta
Enver Erdem Mehmet
Erdoğan
Elâzığ Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 24 Ocak 2013. Bu tarihi, anı defterlerinize yazın çünkü
bugün birileri için dönüm noktası. Âkifin tabiriyle tek dişi
kalmış Haçlı Batı medeniyetinin rövanş anı.
Bahsettiğimiz birileri, dün Bu coğrafya Türklere
bırakılmayacak kadar kıymetli. diyenler, doksan beş
yıl önce Sevr Antlaşmasını Türk milletinin önüne koyanlar
Değerli milletvekilleri, Haçlı Batı emperyalizmi ile onun
maşası eli kanlı PKKnın Müslüman Türk milletiyle
hesabı vardır, millî değerlerine düşmanlığı
vardır. Bu değerlerden birisi de ortak dilidir, Türkçedir. Bir ülkeyi
bölük pörçük etmek istiyorsan ortak dili kaldırırsın,
insanları birbiriyle konuşamaz, anlaşamaz hâle getirirsin,
gerisi çorap söküğü gibi gelir. 40 bin kişinin katili PKK, iki ay
önce açlık grevleri yaptırdı militanlarına. Taleplerden
birisi de bildiğiniz üzere ana dilde savunma idi. Birilerinin allayıp
pulladığı şekliyle bu bir savunma hakkı falan
değil, düpedüz resmî dili, Türkçeyi tanımıyorum isyanı
idi.
Başbakan açlık grevleri sürerken esti gürledi. Ölmediklerine
göre bunlar aç değiller. dedi, Rejim yapsınlar. dedi. Sonra ne
yaptı? Osloda verilen sözlerin gereği olarak PKKnın ana dilde
savunma talebini Meclise getirdi. Zaten hazret hep bunu yapar. Türk milletinin
aleyhine Meclise ne getirmişse ya da Meclisten ne
çıkarmışsa hemen milleti, parti grubunu teskin etme,
gazını alma, teröre sahte efelenme kisvesine bürünür, yüksek perdeden
koca koca konuşur, sonra televizyon ekranlarına bakar Kim söyledi
bunları? der. Hatırlıyorum, Büyükşehir Yasasını
çıkardıktan sonra BDP milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması
tartışması başlatmıştı. BDP de Biz buradayız.
gibi bir meydan okumayla cevap verdi. Sonra kocaman bir hiç. Bunları
hatırlattığımızda hayatınızda ilk kez
duyuyormuş gibi bakıyorsunuz.
Yine birkaç gün önce Gaziantepte Başbakandan bir
çıkış: Ne yani terörle mücadele etmeyelim mi? Et, elini kolunu
tutan mı var da bugün neden PKKnın talebini, bu gazi Meclisin önüne
getiriyorsun?
Türk tarihinde esaret yoktur değerli arkadaşlar
ama boyun eğmeyi, diz çökmeyi kabullenmiş maalesef gafiller
vardır. Bu millet, Allahın izniyle ilanihaye yaşayacaktır.
Türk milliyetçilerinin yemini var. Bin yıllık kardeşliğimiz
mahşere kadar devam edecektir ve bu tuzak mutlaka ortadan
kaldırılacaktır ama terör örgütünün talebini Meclise
taşıyan zihniyet asla unutulmayacaktır çünkü bu millet, Mustafa
Kemalleri unutmadığı gibi Ali Kemalleri de unutmayacaktır.
Şu andaki yargı sistemimizde dilden kaynaklanan
bir eksiklik var mı? Yok. Uluslararası hukukta ne varsa bizde de, ne
bir eksik ne bir fazla, aynısı var. Türkçe bilmeyene mahkemede
tercüman verilir. deniyor. Avrupa Birliği de Türkiyeye bu konuda
Gözünün üstünde kaşın var. dememiş, madem bir eksiklik yok,
peki, nedir bu işgüzarlık? Bu aymazlığın gideceği
yer çok açık. Yarın hâkim de Bu dil, bilmediğim bir dil,
kararımı oluşturamıyorum, buraya bu dili bilen birisini oturtun.
derse, ne yapacaksınız? Ana dili Kürtçe olan hâkim ve savcı
mı arayacaksınız? Hukuk fakültelerinde Kürtçe hukuk dersleri mi
koyacaksınız, yoksa mahkemeleri Türk, Kürt diye ikiye mi
ayıracaksınız? Bugün yargıda, yarın idarede, öbür gün
bilmem nerede yani Kürtçe bilmeyen avukata diyorsunuz ki: Şırnakta,
Batmanda, Hakkâride davaya giremezsin. Kürtçe bilmeyen hâkim, savcıya:
Güneydoğuda görev yapamazsın. Bunun adı
ayrıştırmak ve bölmek değil de nedir?
BDPnin 2011 seçim beyannamesine bakın, orada
deklare etmişler, Ülke 20-25 özerk bölgeye bölünecek, şu şu
hizmetler bölgesel meclislerde yapılacak ama emniyet ve adalet hizmetleri
ortak yapılacak. Yani diyor ki: Ey Türkiye Cumhuriyeti, egemenlik
hakkını benimle paylaşacaksın. Şehitleri, gazileri,
onların emanetlerini, namus, haysiyet adına tüm
mukaddesatını yok say, PKK istedi diye üniter devletten vazgeç.
Sahipsiz vatanın batması haktır. diye boşuna
uyarmamış şair. Galiba bu sıralarda
aradığımız beyhude şey, PKKnın bu talebine Hayır
diyecek ve vatanın bütünlüğüne sahip çıkacak, Türk oğlu
Türk olduğunu unutmayan vatan sevdalıları. Emin olun, bu
şarkı burada bitmeyecek, suskun kalmanın bedeli ağır
olacak ve emin olun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
sadece bizlere değil,
kendi evlatlarınıza da hesap vereceksiniz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, Sayın Hatip konuşması sırasında BDP
Grubunun seçim bildirgesinde yer alan bazı ifadelerle ilgili
yanlış cümleler söyledi.
BAŞKAN Hangi ifadelerle ilgili?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yani şehit
ailelerini, gazi ailelerini hiçe sayarak ülkeyi bölünmeye doğru götüren
bir projeden bahsetti. Bunun böyle olmadığını söylemek
istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hayır öyle bir
şey demedim. Sadece özerk bölgeler
BAŞKAN Buyurun, yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Öyle bir şey demedim
ki Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
Açıklasın.
İki dakika süre veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Değerli milletvekilleri,
şimdi BDPnin Kürt sorununun çözümüne yönelik, Türkiyenin
demokratikleşmesine yönelik ortaya koyduğu proje, gizli saklı
bir proje değildir. Biz mevcut idare sisteminin değiştirilmesini
ve bunun içerisinde BDP olarak demokratik özerklik projesinin
tartışılmasını savunuyoruz. Bunu, hem seçim
bildirgemizde hem parti programımızda da bütün halkımıza
deklare etmiş durumdayız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tamam,
aynısını söylemişim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu konuda projesi
olan diğer partilerle de projeleri üzerinde tartışmaya açık
olduğumuzu, temel olarak ele aldığımız
yaklaşımın Türkiyedeki tekçi anlayışın
aşılması, farklı kimliklere, farklı kültürlere, farklı
inançlara, farklı dillere özgürlük alanı sağlayabilecek
şekilde siyasal projelerin geliştirilmesi şeklinde
söylemişiz. Dolayısıyla, burada, devleti bölmeye yönelik veya
Türkiyedeki farklı kesimlerin hassasiyetini hiçe sayan bir
anlayış üzerinden tanımlamaya yönelik olan suçlamaların hiçbir
tanesini kabul etmiyoruz.
Biz, sunmuş olduğumuz projeyi bu ülkedeki 75
milyonu kapsayacak şekilde formüle etmişiz. Türkiyede mevcut idari
sistemin ve tekçi anlayışın artık aşılması
gerektiğini, buradan, Meclis kürsüsünde de defalarca söylüyoruz.
Dolayısıyla gizli saklı bir projeyi sanki Meclisin, halkın,
siyasi partilerin gözünden kaçıracak şekilde, gizli bir faaliyet
şeklinde arkadaşımızın buraya getirip sunması
doğru değildir. BDPnin yaptığı bütün projeler, bütün
programlar Meclisin ve halkın tartışmasına
açıktır. Bu konuyla ilgili, Kürt sorununun çözümüyle ilgili, bütün
siyasi partileri de kendi çözüm projeleriyle burada biz tartışmaya
davet ediyoruz.
Proje yoksa, tekçi anlayışın
devamından, mevcut sorunların devamından yana bir tutum varsa,
ona karşı da tabii ki muhalif duruşumuzu her zaman sergileriz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkanım, sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Söz
almayacağım.
BAŞKAN Konu açıklandı. Sizin
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Hatip benim
söylediklerimi aynen tekrar etmiştir.
BAŞKAN Ben de aynı şeyi söylüyorum.
Sizin söylediklerinizi tekrar etti. Doğru yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, üniter devlet
yapısının bölünmesi anlamında zaten kullandılar. Zaten
bizim bölünmeden kastımız da budur.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 2. maddesiyle 5271 sayılı kanuna
eklenen geçici 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"MADDE 2-5271 sayılı kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1-(1) Bu Kanunun 202. Maddesinin 1.
fıkrasında tayin edileceği belirtilen tercümanlar, İl Adli
Yargı Adalet Komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan
kişiler arasından seçilirler. Bu listelerin düzenlenmesine ilişkin
yönetmelik bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay içinde Adalet
Bakanlığı tarafından çıkarılır. Yönetmelik
çıkarılıncaya kadar tercüman tayini Hakim ve Cumhuriyet
Savcısı tarafından yapılır.
Bedii
Süheyl Batum (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Süheyl Batum,
Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın 2nci
maddesi aleyhine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz
önerge için söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerinde dün
akşam da görüşlerimizi açıklamıştım. CHPnin
tavrı çok açık ve net, bu
yasanın ilk 2 maddesi üzerinde. Biz açıkça şunu
söylüyoruz: Anayasaya aykırı bir düzenleme getirdiniz. Anayasaya
aykırı düzenleme için koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kafasını kuma gömüp bir deve kuşu gibi, Biz görmedik ki., Biz
anlamadık ki., Biz öyle demek istememiştik ki. demesini
istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Türkçe bilmeyen, Türkçe
konuşamayan, bırakın konuşmayı, Türkçe
savunmasını iyi yapamayacağını beyan eden kişiye
bile savunma hakkını verelim dedik. Bizim, herkes Türkçe bilmeli,
herkes Türkçe konuşmalı, Türkçe bilmiyorsa savunmasını
yapmasın gibi bir düşüncemiz hiçbir zaman olmadı;
olmadığını da hem yasanın komisyondaki
görüşmelerinde hem de burada açıkça gösterdik. Biz dedik ki: Türkçe
bilmiyorsa, savunmasını yapacak derecede bilmediğini beyan
ediyorsa bile yapsın. Siz, bu dururken, Cumhuriyet Halk Partisinin bu
açık tavrı dururken onu da söyleyeyim- hiç kimsenin ama hiç kimsenin
Cumhuriyet Halk Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partililerin bu açık
tavırlarını militarizm ya da Kürt vatandaşlara
karşı gösterilen düşmanlık olarak algılamaya ya da
algılatmaya hakkı yoktur, haddi de değildir.
Değerli arkadaşlar, siz -1inci maddede de söyledim- şöyle
diyorsunuz: Biz bunu söylemedik ki, biz açıklamadık ki
Anayasaya
açıkça aykırı bir maddeyi kabul etmemizi istiyorsunuz. Şöyle diyorsunuz: Adalet Bakanı
görmezden gelmemizi istedi, bizim Başbakanımız görmezden
gelmemizi istedi, biz nasıl görürüz? diyorsunuz. Eğer
amacınız, eğer muradınız gerçekten savunma hakkı
olsaydı siz bunları biliyorsunuz çok değerli milletvekilleri,
çoğunuz biliyorsunuz- eğer amacınız gerçekten savunma
olsaydı, savunma hakkının en iyi kullanılması
olsaydı, 202nci maddenin (1)inci fıkrasındaki düzenlemeyi
aynen alırdınız, derdiniz ki: Tercümanı da devlet bulmak
zorundadır. CMKdaki 324/5teki Devlet,
parasını öder.i aynen yapardınız. Siz ne
yaptınız? Açık açık
Sizin istediğiniz savunma
hakkı filan değil, yalan; sizin istediğiniz, istediği,
tercih ettiği dilde savunma yapmak. Tamam, Hakan Fidanınız
sizin adınıza Osloda böyle söz vermiş olabilir; tamam, sizin
Adalet Bakanınız ya da Başbakanınız ABD böyle
istiyor. diye böyle bir düzenlemeyi getirmiş olabilir ama insaf! Koskoca
yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi burada, Anayasanın 2nci maddesi
ortada, Anayasanın eşitlik maddesi ortada, Anayasanın
değişmez maddeleri ortada; bunları Osloda Hakan bizim
adımıza görüştü. diye görmezden mi geleceksiniz?
Şöyle yaptınız: Eşitsizlik açık
ortada, diyorsunuz ki: Türkçe bilmiyorsa tercümanını ben veririm,
devlet öder parasını ama eğer ayrıcaysa -neyse o
ayrıca- tercümanını evinden kendi getirsin, kendi bulsun;
parası devlet hazinesinden ödenmez. Utanç verici bir düzenleme. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ben, sevgili arkadaşlar, buradaki çok değerli
özellikle çoğunluk milletvekillerine söylüyorum ve samimiyetle söylüyorum
bunu: Osloda Hakan söz verdi diye, Başbakan Amerika Birleşik
Devletlerinden talimat aldı diye, Adalet Bakanı da onun
dediğini yapacağım diye çok açıklıkla bu
eşitsizliği, bu haksızlığı görmezden
gelemezsiniz.
Tekrar söylüyorum: Gelin, Kürtlerin, Türkçe bilmeyenlerin
haklarını hep beraber savunalım ama Hakanın söylediği
şekilde değil, Amerika Birleşik Devletlerinin size verdiği
talimat şeklinde değil.
Hepinize saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 2. maddesinin Geçici 1 inci maddesinin 2 nci
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Erol Dora,
Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
savunma hakkı, modern hukuk sistemlerinin olmazsa olmaz normlarından
biridir. Bu nedenle hukuk sistemleri, bu hakkın olabildiğince etkin
kullanılması için çaba harcar, savunma hakkına ilişkin
normları mümkün olduğu ölçüde geniş yorumlar. Zira amaç, isnat
edilen suçun vuku bulup bulmadığını anlamak ve eldeki delillerle
maddi gerçeğe ulaşmaktır.
Modern hukuktaki bu kabul, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında da karşılığını bulur,
Anayasanın Hak arama hürriyeti başlıklı 36ncı
maddesi: Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. der. Bu kapsamda
savunma anayasal bir haktır. Yine, aynı şekilde Türk Ceza
Kanununun 3üncü maddesi: Ceza Kanununun uygulanmasında kişiler
arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal ve
diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal
köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden
ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık
tanınamaz. hükmünü taşımaktadır.
Ana dilde savunmanın evrensel bir insan hakkı
olduğunu, buradan, bir kere daha, ifade ettikten sonra, ana dilde
savunmanın önünü açan bu değişikliğin son derece ürkek bir
dille yazıldığını söylemek gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş antlaşması
olan Lozan Barış Antlaşmasının üçüncü bölümünde
kültürel hakların korunmasına ilişkin hükümler yer
almaktadır. Bu hükümlerin bir kısmı, Türkiyedeki Müslüman
olmayan azınlıkların korunmasına yönelik olmakla birlikte,
bazı hükümleri, aralarında Kürtlerin de bulunduğu, gayrimüslim
azınlık statüsünde olmayan farklı kültürlerin
haklarını da güvence altına almaktadır. Lozan
Antlaşmasının 39uncu maddesinin beşinci
fıkrasının tam metni ise şöyledir: Devletin resmî dili
bulunmasına rağmen, Türkçeden başka bir dil konuşan Türk
uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri
bakımından uygun düşen kolaylıklar
sağlanacaktır. Bu fıkrada, gayrimüslim
azınlıkların haklarından farklı olarak, ana dili
Türkçe olmayan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mahkemede
kendi dillerini kullanmalarına olanak tanınmıştır. Devletin
resmî dili bulunmasına rağmen tanımlamasıyla da resmî
dilin dışında diğer dillerin kullanılmasına engel
olmaması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu bağlamda,
Adalet Bakanlığınca sunulan bu kanun tasarısıyla
mahkeme önündeki kişiye kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan
ettiği başka bir dille savunma hakkı tanınması bir
ilerleme değil, esasen, çok önceden gasbedilmiş bir hakkın
iadesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasa tasarısıyla, kendisini başka bir dilde daha iyi ifade
edebilecek olan sanığın iddianamesinin okunması, esas
hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını
kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir
dilde yapabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin eksik
olduğunu ifade etmek gerekir.
Öncelikle, yargılamanın soruşturma ve
kovuşturma aşamasından oluştuğunu belirtmek gerekir.
Dolayısıyla, soruşturma aşamasında da ifade vermede ve
sorgu esnasında şüphelinin kendisini daha iyi ifade edebileceği
bir dilde konuşmasına imkân tanımak gerekmektedir. Ayrıca,
kovuşturma aşamasında delillerin ikamesi, tanık ve
bilirkişi dinleme ve diğer muhakeme işlemlerinde, sanığın
kendisini daha iyi ifade edebileceğini, beyan ettiği dilde
konuşmasına izin vermek gerekmektedir. Ayrıca, şüpheli veya
sanığın gerek soruşturma gerekse de kovuşturma
aşamasında, başta savunması olmak üzere delil
değerlendirmesi gibi muhakeme hususlarında dilediği dilde
yazılı dilekçe vermesine de imkân tanınmalıdır.
Ayrıca, tercüman giderlerinin de devletçe karşılanması
gerekirdi.
Ancak, tüm bu eksikliklerine ve çıkarmak için
oldukça geç kalınmış olmasına rağmen
tasarının olumlu olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı istendi.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.32
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
365 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin 6ncı fıkrasında
geçen ve toplum güvenliği ibaresinden önce gelmek üzere ya da tam
teşekküllü bir sağlık kuruluşunda sıkı takibi
gereken, hastalık riski taşıyan ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Enver Erdem Celal
Adan S.
Nevzat Korkmaz
Elâzığ İstanbul Isparta
Oktay Öztürk Mehmet
Erdoğan
Erzurum Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun tasarısının 3üncü
maddesi ile eklenen 6ncı fıkrasında yer alan "ceza infaz
kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen
ve toplum güvenliği bakımından tehlike
oluşturmayacağı değerlendirilen" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakık Sebahat Tuncel Pervin Buldan
Muş İstanbul
Iğdır
Murat Bozlak Halil
Aksoy Hasip
Kaplan
Adana Ağrı Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 3. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 16. maddesinin 3. fıkrasındaki
"düzenlenip Adli Tıp kurumunca onaylanan" ibaresinin metinden
çıkarılmasını, "düzenlenen" ibaresinin
eklenmesini ve 6. fıkranın aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(6) Maruz kaldığı ağır bir hastalık
veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında
hayatını yalnız idame ettiremeyen ya da hayati tehlike içerecek
şekilde hastalığının ilerleme riski olan ve hastane
koşullarında sıkı takibi gereken mahkûmun
cezasının infazı, üçüncü fıkrada belirlenen usule göre
iyileşinceye kadar geri bırakılır. Tutuklu ise
iyileşinceye kadar tahliye edilir."
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt
Kırklareli İstanbul Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt,
Eskişehir Milletvekili.
KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; 3üncü madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Uğur Mumcunun ölümünün 20nci yılı
ve Uğur Mumcuyu saygıyla anarak, Uğur Mumcunun
dosyasının zaman aşımına uğramaması için
herkesin ne yapması gerekiyorsa yapması düşüncesiyle sözlerime
başlıyorum.
Vermiş olduğumuz önerge, biraz önceki savunma
hakkını tamamlayan, gerçek anlamıyla ciddiye alınması
gereken bir önerge çünkü ölümcül derecede hastalığı olan
hükümlülerle ilgili bir düzenleme yaparken bunun, Adli Tıp Kurumu gibi
şimdiye kadarki uygulamalarında ciddi sıkıntılar,
ciddi sakıncalar yaratan bir kurumun raporunun onayına tabi
tutulmasının doğru olmadığını
düşünüyoruz.
Ayrıca, hükümlü için getirilmeye
çalışılan bu düzenlemenin tutuklular için dikkate
alınmamasını kınıyoruz çünkü şu anda Türkiyede
tutukluluk, hükümlülük hâline gelmiş, cezanın infazı hâline
dönüşmüştür. Cezanın infazı hâlindeki tutuklulukla ilgili
değerlendirmeyi, maalesef, hukuki ve insani boyutlarda
değerlendirecek yargılama makamları kalmadı. Bu nedenle,
tutuklular için de ciddi bir yaptırım getirerek, hastalık
hâlinde bu arkadaşlarımızın tahliyesinin
sağlanması gerekir diye düşünüyoruz çünkü yaşam hakkı
kadar savunma hakkı da önemli ama savunma hakkını olumsuz yönde
etkileyecek bir rahatsızlık işkenceye dönüşmektedir; hem
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine hem Anayasamıza
aykırı bir biçimde ölümcül derecede rahatsız olanların
kendini bağımsız bir biçimde savunabilme imkânı ortada
kalmamaktadır. Bu nedenle önergeyi hazırladık ve düzenledik.
Değerli arkadaşlarım, cezaevinde olumsuz
koşullarda yatarken ölümcül hastalığa yakalanmış ya da
bu hastalıkları nüksetmiş insanlarımızın,
sanıkların, tutukluların ve hükümlülerin değerlendirmesini
yapmak üzere bir çalışma gerçekleştirmemiz gerekirken burada
sadece hükümlüleri düzenliyoruz ve ona da sonuçta,
sıkıntılı bir uygulama içerisindeki Adli Tıp onayını
getiriyoruz. Oysa bu ülkede şu anda yapılan uygulamalarda, neredeyse
davası bitmeden öleceği kesin durumda olan yüzlerce insan bizden bir
insani uygulama beklemektedir. Bu uygulamayı gerçekleştirelim. Bu
uygulamayı gerçekleştirmediğimiz takdirde, bu insanların
adil yargılanma hakkını da ellerinden almış oluyoruz çünkü
sıkıntılı bir rahatsızlık
sıkıntılı bir uygulamayı getiriyor ve bunların
özgürce savunma şansı ellerinden alınıyor.
Ceza İnfaz Kanunumuzun zaten 16ncı maddesinin
başlığı İnfazın ertelenmesi.
Dolayısıyla, infaz, kesinleşmiş cezalarla ilgili bir uygulama
ve bu daha önce var. Süreleri artırıyoruz, süreleri
genişletiyoruz ama esas amaç, esas uygulanması gereken nokta, insan
haklarına uygun bir savunma mekanizmasını hazırlama
yöntemi. Maalesef, bu konuda yasa maddeleri yeterli gelmiyor. Bu nedenle önergemizi
sunduk ve önergemizin kabul edilmesini istiyoruz. Başka türlü, bu
arkadaşlarımızın sağlıklı yargılanma
hakkını da elinden almış olacağız.
Bu duygularla, önergemize destek vermenizi diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 3üncü maddesi ile eklenen 6ncı
fıkrasında yer alan ceza infaz kurumu koşullarında
hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği
bakımından tehlike oluşturmayacağı
değerlendirilen ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel,
İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3üncü madde üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, maddeye ilişkin, bu hasta
tutukluların cezasının ertelenmesi meselesi, cezaevlerinde
birçok hasta tutuklu açısından çok önemli bir madde. Birçok tutuklu
ve hükümlü bugün bu yasayı bekliyor ama burada yapılan düzenleme ne
yazık ki bu ihtiyacı karşılayacak bir düzeyde değil.
İnsan Hakları Derneğinin 2011
yılı raporuna göre, şu an, acil, bu durumda olan 141 tutuklu ve
hükümlü var. Biliyorsunuz, şimdiye kadarki prosedür, Adli Tıp
Kurumundan rapor alması gerekiyor, bunu da Cumhurbaşkanının
affetmesi gerekiyor. Burada da benzer bir düzenleme aslında, yani diyelim
ki tam teşekküllü hastaneyle birlikte Adli Tıp raporunu zorunlu
görüyor. Bu, çok sıkıntılı.
Özellikle İHDnin, raporunda, Adli Tıpın
tarafsızlığını yitirdiğine, siyasi iktidarın
genel olarak yaklaşımına göre, bugün AKP, daha önce başka
hükûmetlere göre yaklaştığına, bunun da hasta tutuklu ve
hükümlülerin tahliyesini engellediğine yönelik eleştirileri var. Bu
eleştiriler çok ciddi eleştiriler. O açıdan, biz, burada Adli
Tıp zorunluluğunun kaldırılmasının önemli
olduğunu düşünüyoruz Sayın Bakan. Belki de
Bakanlığınızın uygun gördüğü tam teşekküllü
bir hastaneden bir raporun verilmesi yeterli olmalıdır. Örneğin,
Hediye Aksoy, Bakırköy Cezaevinde kalan kadın
arkadaşımıza tam teşekküllü bir hastane yüzde 90 görmez
raporu verdiği hâlde, Adli Tıp Cezaevinde kalabilir. raporu
verdiği için hâlâ cezaevindedir ki bu kanunlar ne yazık ki bizim
ülkemizde pozitif uygulanmıyor. Hele TMKdan dolayı cezaevinde
olanlar açısından ne yazık ki olumlu olarak
değerlendirilmiyor, daha çok olumsuz olarak değerlendiriliyor,
güvenlik gerekçesi yapılarak. Burada da ifade ettiğimiz toplum
güvenliği bakımından tehlike oluşturma sözü daha çok
politik tutuklular açısından kullanılıyor. Bu sözün buradan
çıkartılması önemli.
Yine, bu madde metninde diğer bir konu,
aslında, yine politik kadın tutuklular açısından negatif
bir uygulama yani gebe kadınlar açısından cezanın
ertelenmesi durumu. Biz dün de ifade etmiştik, aslında bunun da madde
metninden çıkartılması gerekiyor. Bu, kadınlar
açısından çok negatif bir durum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten, bu yasa tasarısı konuşulurken daha çok ana dil yasa
tasarısı olarak konuşuldu, iki gündür biz bunun
tartışmasını yürütüyoruz. Oysa, bu yasa tasarısı
düzenlenirken çok ciddi problemleri içerisinde barındıran
Düşünün, bir ülkede yaşayan 20 milyon Kürt halkını
ilgilendiren, Kürt halkının kendi ana dilini kullanma
hakkını şurada bırakalım -yani ana dilde eğitim,
ana dilin kamusal alanda kullanımı- ana dilde savunma hakkı
talebi bile bu Meclis kürsüsünde ne yazık ki faşizan
yaklaşımlarla karşı karşıya kaldı. Bunu
kabul etmenin mümkün olmadığını bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Özellikle, bu kürsüde kendisini sosyalist olarak tanımlayan bazı
arkadaşlarımızın söylediği sözler, hele hele bizim
açımızdan hiç kabul edilemez. Buradan bir kez daha hatırlatmak
isterim, ben de sosyalist birisiyim ve yıllardır sosyalist mücadele
içerisinden geliyorum. Sosyal demokratlar ve sosyalistler için en temel ilke
nedir? diye sorduğunuzda iki şey söylerler: Bir, ezilen ulusun
yanında olmak sosyalistlerin temel görevidir; iki de ulusların kendi
kaderini tayin hakkıdır. Bu iki temel husus konusunda söz söylemeyen,
bunun tarafında olmayan bir sosyalist görmedim. Bırakalım bu
Parlamentoda ezilen ulusun yanında olmak, ulusların kendi kaderini
tayin hakkını kullanma meselesinden yana olmak, ana dilde savunma
hakkını bile kabul etmeyen, Türk halkıyla Kürt halkının
eşit olmadığını
Ki bu başka başka
eşitsizlikleri de devam ettirecek, işte, Aleviyle Türk de eşit
değil, Ermeniyle Türk de değil, Aleviyle Sünni de eşit
değil. Çünkü siz bir yerde eşitsizlik
tartışmasını meşrulaştırırsanız bu
eşitsizlik başka noktalara kadar gidecek. Bir
tartışmanın kendisi aslında Türkiyenin hâlini gösteriyor.
Bugün Kürt sorununun çözüm tartışmalarında en çok rol
alması gerekenler, aslında, bugün bu sürece karşı
olanlardır. Biz bunu anlayabilmiş değiliz. Örneğin, bu yasa
tasarısı bizi çok incitiyor, kendi ana dilimizi kullanamamak, kendi
ana dilimizde savunma yapmamak, bunun için böyle kırıntıyla
yetinme şeyi bizi de başka noktadan yaralıyor, kimse bunu
değerlendirmiyor. Yani bu bir süreç, biz bunu böyle ifade ediyoruz bu
süreci birlikte geliştirelim, bir halkın hak ve özgürlük talebini birlikte
geliştirelim diye ama buradan, bunu başka bir yerde, üstelik ana
muhalefetin bunu yapmasının çok kabul edilebilir bir nokta
olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Nasıl biz birlikte yaşayacağız, nasıl gerçekten
bu ülkede demokratik, eşit, özgürlükçü bir noktadan bir arada
yaşamanın koşullarını şey yapacağız,
birbirimizi yok ederek mi, birbirimizi birbirimize benzeterek mi? Ben bu ülkede
bir Kürt olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında
yaşamak istiyorum ama kendi dilimi, dinimi, kültürümü kullanmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Bunlar olmadığı sürece bu
ülkede demokrasinin olması mümkün değildir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin 6ncı fıkrasında
geçen ve toplum güvenliği ibaresinden önce gelmek üzere ya da tam
teşekküllü bir sağlık kuruluşunda sıkı takibi
gereken, hastalık riski taşıyan ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Enver Erdem (Elâzığ) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bizim ihanet yasaları
kapsamında değerlendirdiğimiz düzenlemelerin maalesef bir
yenisiyle karşı karşıyayız. Bu getirmiş
olduğunuz düzenlemeyle bir kez daha görüyoruz ki ortada oynanan bir
tiyatro var. Ortada oynanan bu tiyatro, yazarları maalesef PKK, KCK, BDP,
İmralı, Kandil ortak yapımı bir tiyatro. Bu tiyatronun
oynayanları, kusura bakmayın ama AKP milletvekilleri olarak
sizlersiniz. Tiyatronun ana temasına baktığımız zaman,
çok dilli, çok milletli, çok bayraklı, çok yargılı bir Türkiye
özlemidir. Bu görüştüğümüz kanunun çıkarılması için,
tiyatroyu yazanlar açlık grevi sahnesini kaleme alıyorlar. PKK ve KCK
sanıkları açlık grevlerine başlıyorlar. Talepleri, ana
dilde yargılama ve İmralı canisinin muhatap alınması.
Değerli milletvekilleri, bu KCK dediğimiz yapı masum bir
yapı değil. Bu, PKK terör örgütünün üst yapısı ve paralel
devlet yapılanmasıdır. Açlık grevleri sahnesini oynayan
AKP bu talepleri derhâl hayata geçirmek için hareket ediyor. Bebek katili ve
İmralı canisi, açlık grevlerini neticelendiren, inançlı,
masum, iyi niyetli bir kahraman yapılıp bu iyiliği
karşısında da ana dilde savunma adı verilen ama ana dilde
yargılamanın önünü açacak olan bu düzenleme huzurlarınıza
getiriliyor.
Bu ve benzeri düzenlemeler bir tiyatrodur. diyorum
çünkü öncelikle Anayasaya aykırılığı bütün boyutlarıyla
ortaya konulduğu hâlde, bu gerek alt komisyonlarda gerek Komisyonda gerek
Genel Kurulda ortaya konulduğu hâlde ve Anayasanın 3üncü maddesi
açık ve net olarak Devlet, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ve
dili Türkçedir. ifadesi ortadayken bu düzenlemeyi yine Meclis Genel Kuruluna
getiriyorsunuz. Anayasaya aykırılığın
dışında da, böyle bir düzenlemeye gerek olmadığı,
böyle bir düzenlemenin doğru da olmadığı her aşamada
gündeme getirildi değerli milletvekilleri.
Yaklaşık bir buçuk yıl önce, yine, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, Genel Kurulda sizlerin Anayasaya uygun olarak
vermiş olduğunuz sözleri, yapmış olduğunuz yeminleri
hatırlayacak olursak, AKP ve BDP milletvekilleri, huşu içerisinde
namus ve şerefleri üzerine Anayasaya sadık
kalacaklarınızın sözünü vermiştiniz. Ya bu sözünüzü
hatırlayın veyahut da bu verdiğiniz sözden vazgeçtiğinizi
burada, gelin, ifade edin değerli milletvekilleri.
Yine, üniversitelerden hocalar dinlendi, Yargıtay
temsilcileri dinlendi, barolardan görüşler alındı, hiçbirisi bu
düzenlemeyi doğru bulmadı. Huzurunuza getirile düzenlemeye Acaba
bizim düzenlemelerimizde bir eksiklik mi vardı? sorusunun cevabı
olarak baktığınızda da, kesinlikle böyle bir
eksikliğin olmadığını görüyoruz. Siyasi dava olan
egemenlik talebini de içeren KCK davaları dışında,
ülkemizde ana dilde savunmaya ilişkin cumhuriyet tarihi boyunca herhangi
bir sorun yaşanmadı.
KCK davalarında bu sanıklar ne
istiyorlardı? Mahkemeleri işlemez kılmak istiyorlardı,
mahkeme faaliyetlerini zafiyete uğratmak istiyorlardı, ana dilde
yargılama istiyorlardı. Sanıklar Türkçeyi bilmediklerini
söylemiyorlardı veya Kürtçeyi daha iyi bildiklerini de ifade
etmiyorlardı ama bu talepleri siz AKP milletvekilleri olarak temin ettiniz
Ana dilde yargılamayı veremeyiz ama ana dilde yargılamanın
yolunu açacak ana dilde savunmayı genişletiriz. dediniz ve bu talebi
bu şekilde huzurlarımıza getirdiniz.
Ama, biliniz ki değerli milletvekilleri, bu düzenleme
masum, uluslararası normlara, insan temel hak ve hürriyetlerine,
inançlarımıza, gelenek ve göreneklerimize uyan bir düzenleme
değildir. Bu, bir egemenlik talebidir, bölücü örgüte boyun eğen,
milleti parçalayan, uluslararası alanda kendine güldüren bir düzenlemedir.
Tavizlerle ülke yönetilemez, bölücü terör örgütünün
talepleri yerine getirilerek bu sorun çözülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENVER ERDEM (Devamla) Bu taleplerin sonu gelecek mi?
Bebek katilini affedecek misiniz? Toprak taleplerine boyun eğecek misiniz?
Bunları bir bütün olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirip
burada hep beraber ifade edin de niyetinizin ne olduğunu Türk milleti tam
olarak bilsin diyorum, hepiniz saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde dört adet
önerge vardır ancak İç Tüzükün 91inci maddesine göre her madde
üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi
parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
vardır.
Bu hükümler çerçevesinde, önce geliş
sırasına göre ilk üç önergeyi okutacağım, sonra bu
önergeleri aykırılık derecesine göre işleme
alacağım.
Aynı gerekçeyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
mensup milletvekillerinin verdiği ikinci önerge işleme
alınamamıştır.
Şimdi, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 4. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 17. maddesinin 4. fıkrasındaki olsa
bile hükümlünün ibaresinden sonra gelmek üzere liseyi veya ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kırklareli İstanbul
Özgür Özel Veli
Ağbaba
Manisa Malatya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü Maddesinde yapılan değişiklik
ile eklenen 6 ncı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakık Pervin Buldan Murat Bozlak
Muş Iğdır Adana
Halil Aksoy Hasip
Kaplan
Ağrı Şırnak
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının
4. Maddesinin (3). Fıkrası ile (6). Fıkrasının (c)
bendinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Alim Işık Celal Adan Nevzat
Korkmaz
Kütahya İstanbul Isparta
Enver Erdem Mehmet
Erdoğan Oktay
Öztürk
Elâzığ Muğla Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 365 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, daha önce de çoğu kez
görüldüğü gibi, bu tasarı da, bir AKP klasiği olarak önce
millete zehrin içirildiği, ardından da bazı
tatlandırıcılarla bunun unutturulmaya
çalışıldığı bir tasarıdır. Sözde
anadilde savunma hakkı gibi son derece masum gerekçelerle ifade
ettiğiniz ama aziz Türk milletinin bölünmesine yönelik önemli
adımlardan birisi olan düzenlemeyi ilk 2 maddede geçirdikten sonra,
şimdi bu maddelerle Bazı mağdurlara iyileştirme
getiriyoruz. adı altında düzenlemeleri görüşmekteyiz.
4üncü madde de özellikle, kasten ya da taksirli olarak
suç işlemiş olan bazı hükümlülerin cezalarının
infazının ertelenmesiyle ilgili düzenlemeleri içeriyor.
Ardından, bu erteleme süresi içerisinde herhangi bir kamu davası
açılmış ise bu ertelemeden yararlanan kişilerin hemen,
yeniden cezaevine tıkılmasını öngörüyor.
Dolayısıyla, bu (3)üncü fıkranın, bu iyileştirmeler
içerisinden çıkartılmasını öngörüyoruz.
Bir diğer konu da (6)ncı fıkranın
(c) bendinde disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar bu
iyileştirmelerden yararlanamaz yani getirilen ertelemeler bunlar
hakkında uygulanamaz denmektedir. Önergemizde de bu (c) bendinin
çıkarılmasını yani disiplin veya tazyik hapsine mahkûm
olmuş olanların da bu iyileştirmelerden
yararlandırılmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKPnin on yıllık
yönetimi sürecinde, bugün 20 bine yakın taahhüdü ihlal suçlusu cezaevinde,
250 bin dolayında da cezaevine girmemek için kaçak durumda. Şimdi,
herkese iyi kötü bir iyileştirme yaptığınız bu
düzenlemede, sizin kötü ekonomik politikanız yüzünden geçimini
sağlayamaz, taahhüdünü yerine getiremez duruma gelmiş, verdiği
her taahhüt başına da üç aya kadar tazyik hapsi almış
olanların suçu, günahı nedir? Kasten adam öldürmüşe erteleme var
ama geçimini sağlayacak bir işi olmadığı için veya
zamanında borcunu ödeyemediği için mahkûm durumuna düşmüş
olanlara yok! Bu nasıl adalet? Sayın Bakana geçen, bir kanunun
görüşmeleri sırasında sorduk Bu durumda olanların
sayısı nedir? dedik, o sayıyı veremedi. Dün, Sayın
Başbakan Yardımcısına bu tazyik ve disiplin hapsine mahkûm
edilenlerin neden yararlandırılmadığıyla ilgili
sorduk. Verdiği cevabı sizlerle paylaşıyorum: Bu cezalar
kişiyi bir hususta zorlamaya yönelik cezalardır. Bu nedenle,
tasarıda getirilen cezanın infazı hükümlerinden
yararlanamayacaklardır. Yani zorlayın, zorlayın da
canını mı alacaksınız bu insanların? Bu insanlara
iş verdiniz de çalışıp borcunu mu ödemediler?
Dolayısıyla, bu önergenin yerinde bir önerge olduğunu
düşünüyoruz. Mademki bu toplumda barışı sağlamak için
çok güzel sözlerle barıştan söz ediyorsunuz, dağdakine af var
ama vatandaşlık görevini yerine getirmek için çabalayan,
uğraşan insanlara yok!
Elimdeki, Balıkesirin Susurluk ilçesinden, bu
mağduriyetten mahkûm olmuş bir insanın mesajını
sizlerle paylaşmak istiyorum. Kendisi cezaevinde. İzin
almış, evine gidiyor, hanımı da aynı suçtan
dolayı yine ihlale uğramış, gözünün önünde, yedi aylık
çocuğuyla beraber hanımını cezaevine götürüyorlar.
Değerli milletvekilleri, buna benzer çok örnek var. Hanımı ve
kendisi cezaevinde, çocukları intihar etmiş olanlar var. Geliniz,
eğer adalet istiyorsak, barış istiyorsak, huzur istiyorsak bu
konuya da bir çözüm bulalım. Bu konu, milletin isteyerek durumu kötüye
gittiği bir konu değil, tamamen sizin kötü politikalarınız,
borca dayalı para sistemi nedeniyle milleti borç altında
boğduğunuz bir düzenin sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) O nedenle, bu önergeye
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz
efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yok.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.16
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
365 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde Kütahya Milletvekili Alim
Işık ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 4. Maddesinde yapılan değişiklik ile
eklenen 6 ncı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı
Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sevgili arkadaşlar,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz, kendimizi Türkiye ile birlikte
tanımlıyoruz. Kaderini ve geleceğini bu topraklarda arayan bir
halkız. Türkçeye karşı, resmî dile karşı herhangi bir
itirazımız yok. Türk halkının değerlerine hep
saygılı olmuşuz, bundan sonra da olacağız ama herkes
şunu iyi bilsin: Burada Türklerin dışında da halklar
yaşıyor, herkes bu halklara da saygılı olmalıdır.
İki gündür burada tartışmalar devam
ediyor, izliyoruz. Bir halkın diline yasaklar konulmuş. Cumhuriyet
kurulurken ortak vatan şiarıyla 1921lerde ortak vatandan
bahsetmişiz ve sonra 1924lerde tek ırka indirgemişiz, Türk
halkını yaratmışız ve diğer halklara
zulmetmişiz ve bugün burada ana dilde savunmayla ilgili iki gündür
tartışmalar var. Biz, Milliyetçi Hareket Partisini anlıyoruz ama
Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki direncini
Evet, sizi de anlıyoruz
çünkü genetik mirasınızda ret ve inkâr politikaları var. Dün,
sizin bir sözcünüz buradan aynen şöyle söylüyor: Türkiyede Kürt sorunu
yoktur. Türkiyede siz sorunu Türk sorunu yaptınız. Türk ulusuyla
Kürt milliyeti eşit olamaz. Bundan sonra biz savunmadayız, bundan
sonra da meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız.
diyor. Vallahi siz hayatınız boyunca -meşru müdafaa hakkı
mazlumların hakkıdır- sürekli saldırı
hakkınızı halklara karşı kullandınız. Bu,
ırkçı bir söylemdir, faşist bir söylemdir. Bu söylem tek parti
döneminde var. Bakın, o tarihte de -yıl 1930, 19 Eylülde- Mahmut
Esat Bozkurt ne diyor biliyor musunuz?
Türk bu ülkenin yegâne efendisidir, yegâne sahibidir, saf Türk soyundan
olmayanların bu memlekette tek hakları vardır, hizmetçi olma
hakkı vardır, köle olma hakkı vardır, dost ve düşman
ve dağlar bu hakikati böyle bilsin. Sizin atalarınız, belki torunlarısınız,
çocuklarısınız.
Coşkun Kırca, yıl 1994, yine bu kürsüde,
bizim dokunulmazlıklarımız kaldırılırken ne
diyordu? Aynen Mahmut Esat Bozkurtun söylediklerini söylüyor Kürtler
susabilir ve hizmetçilik dışında hiçbir hakka sahip olamaz.
Siz, bugün, aslında bu siyasetin bir parçasısınız, sizler
ret ve inkâr politikalarının parçasısınız. Sizin
grubunuzdan bazı şahsiyetler, dün ta bizim grubumuza kadar
saldırıyorlardı. Size bir çift sözüm var benim. Bakın,
buraya saldıran Kayseri milletvekilini sonra araştırdım ki
bu Kayseri milletvekili, 12 Eylül öncesinde amcasını kimlerin
öldürdüğünü çok iyi biliyor. Eğer, bu kadar yiğitseniz,
eğer bu kadar cesursanız
GÜRKUT ACAR (Antalya) Faşistler öldürdü!
Faşistler öldürdü! Kim öldürecek?
SIRRI SAKIK (Devamla)
- Konuşma! Konuşma be!
Seni ciddiye de almıyoruz zaten.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Alma!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Biz de sizi
almıyoruz!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Eğer, bu kadar
cesursanız, bakın, sizin Kayseride İl Başkanınız
Avukat Mustafa Kulkuloğlu öldürülüyor, ilçe başkanınız
öldürülüyor, bir avukat partiliniz
öldürülüyor. Adanada il başkanınız öldürülüyor. Üçüncü yargı
paketinde bu katiller aklandı ve bu katiller şu anda
dışarıda dolaşıyor ve sizin sesiniz sedanız
çıkmadı.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kim akladı?
Kim akladı?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kim akladı? Biz mi
akladık?
SIRRI SAKIK (Devamla)
- Yüreğiniz yetiyorsa kendi yoldaşlarınızın
hukukunu savunacaksınız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Eliniz kolunuz
SIRRI SAKIK (Devamla)
- Öyle, bu masalara gelip buralara saldırmayacaksınız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Biz ulusun bütünlüğünü
savunuyoruz. Türkiye Cumhuriyetini savunuyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Musa Çam
konuştu bu kürsüden, aynen bunları söyledi.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Biz ölünceye kadar devam edecek
bu.
SIRRI SAKIK (Devamla) Efendim, biz meşru müdafaa
hakkımızı kullanacağız. Siz ateş olsanız ne
yapabilirsiniz? Bundan sonra, bizimle konuşurken dikkatli
konuşacaksanız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Tehdit mi ediyorsun yani? Tehdit
mi ediyorsun?
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, size söyleyeyim, siz
hangi gelenekten geliyorsunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Biz Kuvayımilliye
geleneğinden geliyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - 7 Şubat 2008de, sizin eski
genel başkanınız ne diyordu biliyor musunuz? Ya Kurtuluş
Savaşı yaparsınız, Anayasayı
değiştirirsiniz ya da ihtilal yaparsınız idamı göze
alırsınız, Anayasayı değiştirirsiniz. Bu
Parlamentoyu militarizmle tehdit ediyordu. O dönem yargıyı da,
tankı da, topu da, silahı da arkasına alarak Parlamentoyu tehdit
ediyordu. Vallahi biz bakın, bize ne yargıdan ne Parlamentodan ne
tankınızdan ne topunuzdan korkmuyoruz. Biz, Türkçeyi de iyi
biliyoruz, Türkçe de konuşuyoruz ama Kürtçeyi özgürleştirmek
adına 10 bin mahkûm bugün eğer ana dilde savunma istiyorsa ana dilini
özgürleştirmek için bunları yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - Yoksa, biz Türkçeyi sizden daha
iyi biliyoruz, Türkçeye bir itirazımız da yok; bütün
itirazımız faşizme karşıdır,
ırkçılığa karşıdır. Vallahi buradan yürüyen
birçok şahsiyeti görüyorum, her tarafından ırkçılık ve
faşizm akıyor. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 4. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 17. maddesinin 4. fıkrasındaki olsa
bile hükümlünün ibaresinden sonra gelmek üzere liseyi veya ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Veli
Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün Uğur Mumcunun ölüm yıl dönümü, onu da
buradan bir kez daha anıyorum.
Değerli arkadaşlar, iktidar partisinin
getirmiş olduğu tasarı, belli noktaları kapsam
dışında bırakıyor. Yani, bu tasarı daha ileri bir
tasarı değil, daha geri bir tasarıdır. Eski kanunda
terör-adli ayrımı yok iken, şimdi bu ayrımlar
artırılıyor.
Yine, binlerce
insanı ilgilendiren disiplin ve tazyik hapsine mahkûm olanlar yani şu
anda Hükûmetin ekonomi politikaları yüzünden taahhüdü ihlal suçundan
cezaevinde bulunan on binlerce insan kapsam dışında
bırakılıyor. Yani, bu düzenleme kapsamı genişletiyor
gibi gözükse de terörist suçları ve örgütlü suçları kapsam
dışına bırakarak eski hâlinden daha geri bir noktaya
götürüyor.
Bu düzenleme
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca,
Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1988 tarihli 43/173
sayılı Kararına da aykırıdır. Dikkatinizi çekmek
istediğim, bu kararda Mahpuslar, işledikleri suçlar
bakımından farklı infaz rejimlerine tabi tutulamazlar. diyor.
Tabii, Türkiyede İnfaz Koruma Kanunu, maalesef
Cezaevlerine
baktığımız zaman F tipi, E tipi, R tipi, M tipi yani
alfabenin bütün harflerini cezaevlerinde görmek mümkün, yüksek güvenlik tipi
uygulamaları
Bu uygulamalara baktığımız zaman,
Türkiye dışında nerede görürseniz
şaşarsınız, hayretler içerisinde kalırsınız.
Tabii, değerli
arkadaşlar -normal bir ülkede- terör ve örgütlü suçlar üzerinde uzlaşabilirsek,
bu konuda herkesin yorumu aynı olursa sorun yok. Ancak, bizim ülkemizde
terör ve örgütlü suça giren öyle suçlamalar var ki dünyada eşi benzeri
yok.
Şimdi, parasız
eğitim istemek terör suçu; 8 Mart, 1 Mayıs kutlamalarına
katılmak, konser bileti satmak, Erdal Erenin ve Deniz Gezmişin ölüm
yıl dönümlerini anmak terör suçu; saç kestirmek, şemsiye
taşımak, poşu takmak, yumurta taşımak terör suçu; 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe katılmak terör suçu; YÖKü protesto etmek
terör suçu değerli arkadaşlar. Tabii, bu suçlamalar böyle olunca,
ister istemez, değerli arkadaşlar, bu suçlardan cezaevinde bulunan
insanların da haksızlığa
uğradığını düşünmemek mümkün değil.
Yine, bizler Cumhuriyet
Halk Partisi Cezaevi Komisyonu olarak geçtiğimiz günlerde Tekirdağ Cezaevini
ziyaret ettik. Orada bir öğrenci, parasız eğitimi isteyenlere
destek oldu diye tutuklanmış; parasız eğitim isteyenler
tutuklandığı için, bunu protesto ettiği için
tutuklanmış. O öğrenciler dışarıda, şimdi
öbür arkadaşları içeride, cezaevinde yatmakta.
Yine, geçtiğimiz günlerde sendikacılık
faaliyetinden dolayı KESKli sendikacıların cezaevinde
kaldığını görüyoruz. Sadece yaptıkları şey
sendikacılık. Öğretim üyelerinin, üniversite
hocalarının sadece öğretim üyeliğinden dolayı
cezaevinde bulunduğunu biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Kenan Evren, 12
Eylül faşist rejiminin lideri Kenan Evren Ben, AKPyle gurur duyuyorum.
Boynuz kulağı geçti. diyor AKPye. Daha önce 12 Eylül döneminde
çoğulculuk vardı, 5 tane generalle idare ediliyordu bu ülke, şimdi
1 paşayla idare ediliyor. diyor Kenan Evren. Sizinle gurur duyuyor Kenan
Evren, çünkü dünyada birçok konuda lider pozisyonuna geçtiniz. Tutuklu
öğrenci bakımından 12 Eylülü, beni geride
bıraktınız. diyor Kenan Evren, Tutuklu gazeteciler
bakımından beni geride bıraktınız. diyor, Tutuklu
öğretim üyesi açısından beni geride bıraktınız.
diyor.
Tutuklu siyasetçi açısından, dünyada herhâlde
seçilmiş bu kadar tutuklunun bulunduğu Türkiyeden başka bir
ülke yok; varsa, biliyorsanız siz söyleyin. 10 binin üzerinde tutuklu
siyasetçi şu anda cezaevlerinde yatmakta. Yine, dünyada eşi benzeri
olmayan bir örnek daha var ki 8 tane tutuklu milletvekili maalesef cezaevinde
yatmakta.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, maalesef, her
adımını atan terör suçuyla karşı karşıya.
Geçtiğimiz günlerde öyle bir uygulamayla karşı karşıya
kaldık ki, bilmiyorum, hem AKP grubundaki hem diğer gruplardaki
avukatlar bu uygulamalardan utanmıyorlar mı, yüzleri
kızarmıyor mu diye düşünmemek elde değil. Gündüz gözüne,
sabahın beşinde avukatların kapıları
kırılarak, basın önünde rencide edilerek avukatlar
gözaltına alındı.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu düzen böyle
gitmez. Dünyadaki terör suçlularının üçte 1i Türkiye'de bulunuyor.
Bu terör suçlularını bizim analarımız doğurmuyor, bu
terör suçlularını üreten AKP zihniyetidir, AKP
politikalarıdır.
Ben, bu verdiğimiz önergenin kabul edilmesini
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Her avukata sahip
çıkıyor musunuz? Her avukata sahip çıkabilir miyiz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce, Sayın Sırrı Sakıkın
konuşmasında grubumuza sataşma niteliğinde bazı
cümleleri oldu. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce bu kürsüye
çıktığımda ifade ettim, bir kez daha çok kısaca ifade
etmek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi ırkçılığı
reddeder. Cumhuriyet Halk Partisi ayrımcılığı
reddeder. Cumhuriyet Halk Partisi halka dayanmayan, halk iradesine dayanmayan
bütün yönetimleri, bütün otoriter anlayışları reddeder,
onları meşru saymaz. Bu topraklar üzerindeki, bu coğrafya
üzerindeki bütün insanların eşit haklara sahip olduğu
anlayışını kabul eder.
Bu topraklar üzerinde barış içinde, bir arada,
birlikte yaşamanın yollarının aramalıyız; bu
kürsüyü onun için kullanmalıyız, bu kürsüyü onun
dışında başka amaçlar için kullanırsak barış
içinde bir arada yaşamanın yollarını bulmakta
zorlanırız. Bunları bir kez daha ifade ediyorum.
Tekrar söylüyorum: Eşitlik, özgürlük ve
kardeşlik Cumhuriyet Halk Partisinin de dayandığı evrensel
insanlık değerleridir. Bizim politikalarımızın,
programımızın merkezinde birey vardır, insan vardır.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın Gülerin
söylediklerine katılıyor musunuz? Bu, ırkçılık
değilse nedir?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Dün akşam
sözcünüz öyle demedi.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, yani bu noktada
öz eleştiride bulunmaları çok da insani. Biz teşekkür ediyoruz.
Bizim sözümüz ırkçı olanlar için.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 5. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 19. maddesinin 3. fıkrasındaki
"gönderilir" ibaresinin metinden çıkarılmasını ve
"tebliğ edilir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek
Zonguldak Uşak Kırklareli
Bülent Tezcan Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Aydın İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 5. Maddesinin 3. fıkrasında geçen
hükümlüye ibaresinin hükümlünün bizzat kendisine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan S.
Nevzat Korkmaz Lütfü Türkkan
İstanbul Isparta Kocaeli
Enver Erdem Oktay
Öztürk Mehmet Erdoğan
Elâzığ Erzurum
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Ali Uzunırmak.
BAŞKAN Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Saygıdeğer
milletvekilleri, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisi belli bir zaman diliminden beri tartışmalar yaşıyor
ama bu tartışmalar propaganda amaçlı, tarihe, bilime, hukuka
dayanmayan tartışmalar olduğu zaman, dolayısıyla, bir
mantığı inşa etmek mümkün değil. Bir şeyi esas
almak lazım; insan hakları, özgürlük, demokrasi, vatandaşlık
hukuku, bunlara hiç kimsenin itirazı olmaz ama bizim üzerinde hassasiyetle
durduğumuz, birtakım tanımlamalarla anayasal kimliklerin
tanımlanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, önce, şunu ifade etmek
istiyorum: Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir.
Vatanın ve milletin bölünmezliği esastır. Bu esaslar üzerine
kurulmuş bir devletin hukukunu değiştirmek o hukuku
kuranların iradesi nasıl tecelli ettiyse ancak öyle mümkün
olmalıdır; onun dışında mümkün olamaz. Başka
devletlerin başka tercihleri olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin
tercihleri bunlar olmuştur.
Değerli milletvekilleri, şunu ifade etmek
istiyorum ve bilmenizi istiyorum: Türkler Anadoluya geldiğinde bugün,
Kürt olarak nitelenmeye doğru giden birçok aşiretle, kavimle Orta
Asyadan beraber gelmiştir. Bugün, Muşun Lolanlılar aşireti
vardır ama Lolanlıların geliş yeri aslında
Türkistanın Lolan bölgesidir, oraya gittiğinizde Lolan bölgesine
rastlarsınız. Bakın, iki bin yıllık Türk tarihi olarak
Fransız yazar Jean-Paul Rouxnun yazdığı bir kitabı
bir gün okurken, o kitapta Altınordu Devletini okurken Berdi-Bek Hakana
rastladım ve hepinizin tanıdığı, geçen dönem
Milletvekili Fevzi Berdibek Beyi aradım gece saat yarımda, dedim ki:
Fevzi Bey, senin bu soyadın nereden geliyor? Dedi ki: Ağabey, biz
Altınordudan geliyoruz. Dedim ki: Seni tebrik ediyorum. Yani, Berdibek
kendisini Zaza olarak tanımlar ve Altınordudan geldiğini
söylüyor.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül sanıklarından
bir arkadaşımız vardır, bu arkadaşımız Cezayir
isminde bir kardeşimizdir ve Şeyh Sait İsyanında Yado
Paşanın, Şeyh Saitin komutanlarından Yado
Paşanın torunudur ve ülkücülükten dolayı 12 Eylülde sürgün
yemiştir.
Bakın, bir hatırayı da sizlerle
paylaşmak istiyorum: Elâzığ sanıklarından Fethi
Namlıoğlu vardır. Fethi Namlıoğlunun babası
duruşmaya gelmiştir, oğlunun duruşmasını izlemektedir
ve Fethi Namlıoğlunun ismi 226 kişilik idam listesinin
içerisinde savcı tarafından açıklanır ve baba yerinden
isyan eder, küfürle Fethi, Fethi, bu nasıl iştir? Deden
asıldı Kürtçülükten, sen asılacaksın Türkçülükten.
demektedir.
SIRRI SAKIK (Muş) Utanma yokmuş o
arkadaşta.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Yani, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı bazında ve Türk milliyetçiliğinin
-ırkçılığa kaçmadan- bakış açısında
bütün bu meseleler çözülebilir değerli arkadaşlar. Biz kimsenin
diliyle, ana diliyle, anasıyla, babasıyla falan
uğraşmıyoruz. Böyle bir milliyetçiliği de,
ırkçılık olarak tanımlanan bir milliyetçiliği de
-kavram kargaşası olmadan- hiçbir zaman sahiplenmedik, Türkler de
sahiplenmemiştir.
Biz Anadoluya geldiğimizde hiçbir kavmin
egemenliğine son vermedik değerli arkadaşlar, bunu ısrarla
söylüyorum. Yani, bugün, Baba Kürdilerin ancak Mezopotamyadan gelen bir boy
olduğuna inanırsak, Asurilerden gelen Baba Kürdilerin Türkiyede
kurulmuş bir devleti vardı, biz bu devlete son vermedik değerli
arkadaşlar, egemenliklerine son vermedik. Aksine, Müslüman olan
toplumların Bizanstan vasallığını kurtardık,
Bizansın vasalıydılar onlar.
Hatta, bugün siyaset yapan bazı
arkadaşlarımın yazdıkları kitaplarında bile,
bazı düşünceleri savunanların, İslam ordularının
Hazreti Ömer zamanında Diyarbakırın fethinde orada kimlerin
oturduğunu, hangi kavimlerin ne çoğunlukta oturduğunu
bilmelerini isterim.
Dolayısıyla, bir bardak suda fırtına
kopararak egemenlik paylaşımına giden yolun
Tekrar söylüyorum:
Başka devletlerin kurucu iradeleri, kurucu iktidarları farklı
tercihlerde bulunmuş olabilir ama Türkiye'nin kurucu iradesi, kurucu
felsefesi böyle tecelli etmiştir. Bu kurucu iradeyi, tecelliyi
değiştirmek ancak o metotlarla mümkündür. Hepinizin bilmesini istiyorum;
herkesin bilmesini, bütün dünyanın bilmesini istiyorum.
Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 5. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 19. maddesinin 3. fıkrasındaki
gönderilir ibaresinin metinden çıkarılmasını ve
tebliğ edilir ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz,
Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu yasa özellikle savunma hakkına dönük bir
yasaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor, bir
tasarıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor ama
bizim, gerçekten, bu getirilen Hükûmet tasarısı eğer savunmaya
dönük olmuş olsaydı şu madde ihdaslarını da mutlaka arkadaşlarımız
kabul ederlerdi düşüncesiyle verdiğimiz 4 tane madde ihdası var.
Bunlar dün okundu, İç Tüzük gereğince üzerinde bile durulmadan
reddedildi, görüşülmesine izin verilmedi.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu ülkede savunma hakkına
dönük o kadar büyük ihlaller var ki, o kadar ağır ihlaller
yaşanıyor ki yani gizli tanık uygulaması denilen bir
uygulama var Ceza Muhakemesi Kanunu madde 58de düzenlenmiş durumda. Bu
nasıl bir garabettir ki, bu nasıl bizim Ceza Muhakemesi Kanunumuza
girmiştir ki ve nasıl uygulanmaktadır ki özel yetkili mahkemeler
tarafından, bütün dünyaya aslında Türkiye Cumhuriyetini rezil
edebilecek nitelikte bir uygulamadır bu. Ve inanın, bundan
dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok fazla sayıda
mahkûmiyet alacağımızı da ve milyarlarca lira tazminat
ödeyeceğimizi de hepimizin bilmesi gerekiyor.
Şimdi, gizli tanığın kim
olduğunu sevgili arkadaşlar, kolluğun dışında
hâkimin ve savcının dahi bilmediği söyleniyor.
Tanıklık müessesi nasıl bir şeydir arkadaşlar?
Tanık, eğer sanıkla yüzleşmezse ya da oradaki mağdurla
yüzleşmezse tanıklığının bir önemi var
mıdır? Bu kimsenin tanıklığı sorgulanmazsa; bir
husumeti var mı, bir problemli yanı var mı, mağdurla ya da
sanıkla bir problemli yanı var mı diye sorgulanmazsa bu
tanıklığın bir anlamı kalır mı? Daha, Balyoz
davasındaki ve Ergenekon davasındaki bu gizli tanıkların
kimler olduğunu gördük. O davalarda Şemdin Sakık kendisi terör
örgütü yöneticisi olmaktan cezaevinde olan bir kişi- Türkiye
Cumhuriyetinin en nitelikli insanlarının yargılanmış
olduğu, komutanlarının yargılanmış olduğu,
bilim adamlarının yargılanmış olduğu,
milletvekillerinin yargılanmış olduğu davada gizli
tanık konumunda oldu. Nasıl bir ülkedir ki burası cezaevindeki
mahkûm olan yani terörist gizli tanık oluyor, onun
karşısındaki insanların da ona soru sormasına bile
izin verilmiyor?
Sevgili arkadaşlar, özel yetkili mahkemelerdeki
yargılama usulünden ben size birkaç tane örnek vermek istiyorum: Hiçbir
yasal dayanağı olmadığı hâlde avukat sayısı
3 ile sınırlandırılıyor arkadaşlar. Avukat
arkadaşlarımızın söz hakkı on beş dakikayla
sınırlandırılıyor, dinlenen tanıklara
sanıkların soru sormaları dahi yasaklanıyor.
Sanıkların ve avukatların mahkemede söz almak istemeleri
üzerine
13 Aralıkta bizim fiilen yaşadığımız bir
olay var. Gelen belgelere karşı arkadaşlarımız, avukat
arkadaşlarımız söz almak istediler; buna karşın,
mahkeme heyeti söz vermemekte direndi, bu konuda söz almak isteyen
arkadaşımız duruşma salonundan çıkartıldı,
Robocoplar geldi; ardından, 50 civarında milletvekili olduğu
için, arkadaşlarımıza söz vermek durumunda kaldılar ama
hemen ardından, ertesi günkü duruşmada da o
arkadaşlarımızla ilgili soruşturma açıldı.
Soruşturmanın konusu şu: Söz almak istiyorum, gelen belgelere
karşı beyanda bulunmak istiyorum. Böyle bir savunma mekanizması
olabilir mi? Hani, nerede savunma hakkı? Bu ülkede var mı ki savunma
hakkı? Savunma yok edilmek istenmektedir. Nasıl yargının
bağımsızlığı yok edildiyse savunma da yok edilmek
istenmektedir.
Ayrıca, bir de şunu söylemek
istiyorum ki: Şevki Kulkuloğlunun burada kendisi yok.
Yakınlarını kaybetmiş Şevki Kulkuloğlu. Bunun
burada siyaset malzemesi yapılmasını şiddetle
kınıyorum gerçekten de. Yani o yasayla ilgili, üçüncü yargı
paketindeki o faşistlerin, yani yüzlerce insanın, onlarca
insanın öldürülmesine neden olan faşistlerin o şekilde serbest
bırakılmasına dönük düzenlemeye asla evet demedik. Buradan
Musa Çam şimdi, yok burada kendisi- çok da duygusal bir konuşma
yapmıştı. Biz hem geçmişimize sahip çıkarız; hem
arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza sahip
çıkarız, bu konudan da asla taviz vermeyiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 6. Maddesinin (3)
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde geçen 3 saatten ibarelerinin
8 saatten az olmamak üzere olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Celal Adan Oktay
Öztürk Adnan
Şefik Çirkin
İstanbul Erzurum Hatay
S. Nevzat Korkmaz Enver
Erdem Mehmet
Erdoğan
Isparta Elâzığ Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/708 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ıncı Maddesi ile eklenen 3 üncü
fıkrasının "a bendinde yer alan "üç ayda"
ibaresinin "bir ayda"; "b" bendinde yer alan iki ayda
ibaresinin on beş günde şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz
Pervin Buldan Sırrı
Sakık Murat
Bozlak
Iğdır Muş Adana
Halil Aksoy Hasip
Kaplan
Ağrı Şırnak
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 6. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 51. maddesinin 2. ve 4. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Bu madde hükümleri çocuk hükümlüler ile tutuklular
için de geçerlidir
(4) Ödüllendirme sisteminin usul ve esasları ile bu
ödüllerden yararlanmanın kapsam ve şartları, suç türleri dikkate
alınarak yönetmelikle belirlenir. Ödüllendirme konusunda verilecek
kararlara karşı şikayet ve itiraz durumunda 4675
sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu Hükümleri uygulanır
Ali İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz Bülent
Tezcan
Zonguldak Uşak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Gürkut
Acar
Kırklareli İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya
Milletvekili.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
6ncı maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin amacı, ödüllendirme sisteminde
keyfîliğin önüne geçmektir. Ödüllendirme sisteminin kötüye
kullanılması durumunda, bu konunun da yargısal denetime
açılması yerinde ve doğru olacaktır. Önergenin amacı
budur, kısaca belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı,
Türkiyenin, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği açısından çok
kritik, çok önemli bir düzenlemedir. Arkadaşlarımız ısrarla
söylediler ama hiçbir şey değişmiyor. AKP bütün bu seslere
kulaklarını tıkıyor, daha fazla ses duymamak için elinden
geleni yapıyor. Bu tasarı bunun örneğidir. İki kanunda
değişiklik yapan on beş maddelik bir tasarı nasıl
oluyorsa temel kanun olarak getiriliyor çünkü az konuşulsun, halk
duymasın, anlamasın isteniyor.
Az önce söyledim, çok kritik bir adımdır bu;
şu anda, cumhuriyeti çökertme projesi yürürlüktedir. Osloda ülkemizde
ayrı bir ulus yaratmanın altyapısı kabul edilmiştir.
Devamında eyalet yasası çıkarılmıştır.
Şimdi de sıra, ülkedeki dil birliğini bozmaya gelmiştir.
Savunma hakkının kutsallığı kullanılarak Türkiye
Cumhuriyetinin temellerini oluşturan Lozan Anlaşmasının
ve Anayasanın dil birliği ilkesinin delinmesi amaçlanmaktadır.
Mahkemelerde dil birliğinin bozulması, ülkenin geleceğini ve birliğini
Yugoslavyalılaştıracak nitelikte ciddi bir anayasal ihlaldir.
Bugün Türkiyede herkes ana dilini onurla konuşmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti gibi kavramlar kanunlardan
çıkarıldı. Bu düzenleme ile Türkçe kelimesi de CMUKtan
çıkarılıyor. Bu çok ağır bir ihlaldir. Bugün savunma
hakkı üzerinden yürütülen ihlalin, başka haklar üzerinden, devlet
erkini kullanan diğer kurumları da kapsamayacağı
söylenemez. Hukuku uygulamak mahkemelerin temel görevidir. Mahkemelerce sorunu
çözmek için yargısal anlamda hiçbir hukuki işlem yapılmayarak,
hiçbir adım atılmayarak sürüncemede bırakılması ve
işin Türkiye'nin egemenlik sorunu olan dil birliğini bozma
noktasına taşınması, belirli bir planın
parçalarıdır. Bu plan da, dediğim gibi, Osloda
hazırlanmış, bugün İmralıyla sürdürülen
görüşmelerde masada olan plandır.
Doksan yıldır, Türkçeyi yeterince bilmeyenler
tercümanla yargılanmışlardır. Milyonlarca ceza
kararından bir teki bile bu nedenle AİHMden dönmemiştir.
Türkiye, çağdaş, güçlü ve onurlu bir ülke olarak yoluna devam
edecekse cumhuriyetin temel niteliklerini koruyarak bunu yapabilecektir; dil
birliğini, vatan birliğini, amaç birliğini koruyarak bunu
yapabilecektir. Cumhuriyeti ters yüz ederek varacağımız hiçbir
yer yoktur. Bu tasarı, başka dilde kamu hizmeti, başka dilde
eğitime giden yolu açmak için kullanılan bir anahtardır ama
bunlar Türkiyeyi ayrıştıracak, parçalayacak
adımlardır. Bizim ayrışmayı değil,
bütünleşmeyi savunmamız gerekir.
Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik
Devletli düşünür Arthur Schlesingerin Amerikanın Birliğinin
Bozulması adlı eserinde, resmî dilin tek olmasının
önemiyle ilgili, resmî dilin tek olmaması hâlinde tarafsız kamu
kurumları kurulamaz, ortak bir kamuoyu oluşamaz tespitlerini
yapıyor. Yani diyor ki: Eğer ortak değerleriniz olmazsa, ortak
amaçlarınız olmazsa varacağınız yer
yıkımdır. Bu tasarı da yıkıma giden yolda bir
taş döşemektedir. Bu nedenle, Anayasaya aykırı, ülke
bütünlüğüne, birliğine aykırı bu düzenlemeyi şiddetle
reddediyorum.
Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu
söyleyeyim ki, Sayın AKP, bu konuda BDPyle iş birliği
yapıyor, bir yandan da PKKyla savaştığını ileri
sürerek kamuoyunu aldatma peşinde yürüyor. Biz bu konuda
halkımızın dikkatini çekmek istiyoruz. Kürt yurttaşlarımızın
her zaman başımızın üstünde yeri var ama ülke
bütünlüğü parçalanırsa bu, ülke için çok büyük yıkım
getirir.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Başınızın üstünde yerimiz olmasın, biz yerimizi
biliyoruz.
GÜRKUT ACAR (Devamla) Hepinize bu duygularla saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
1/708 sıra sayılı kanun
tasarısının 6ıncı Maddesi ile eklenen 3 üncü
fıkrasının "a bendinde yer alan "üç ayda"
ibaresinin "bir ayda"; "b" bendinde yer alan "iki
ayda' ibaresinin "on beş günde" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Demir Çelik,
Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 365 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
6ncı madde, daha çok, çocuk tutsaklara ilişkin, onların temel
insan hakları gasbına ilişkindir. Çocuk olmaktan ileri gelen,
bir yanıyla ana sevgisinden mahrumiyetin, öbür yanıyla da
ebeveynlerin şefkatinden yoksunluğun ortaya
çıkardığı bir hak gasbını ona ödülmüş gibi
sunmak, mevcut, var olan tutsakları devlet nezdinde ve yargı gözünde
ayrıştırmaktır, iyi çocuklarla kötü çocuklar
noktasındaki bir muameleye tabi tutmaktır. Bu yönüyle de adil
değil ve aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerine de aykırı
bir yaklaşımdır. Bu anlamıyla da ödül sisteminden çok,
insan olmaktan ileri gelen temel insan haklarının
uygulandığı bir çerçeveye, muhtevaya kanunu kavuşturmak
önergemizin aslıdır. Bu önergeyle birlikte, gerek yasanın
kendisinde gerekse maddelerinde de mevcut zihnî bulanıklığı
görmek mümkündür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
toplum dinamiklerinin ihtiyaçlarına cevap veren yasal ve anayasal
değişiklikleri yapmak Meclisin görevidir. Meclis, toplum
ihtiyaçları yerine zihniyetin ve mantığın
kutsanmışlığının
esaretiyle soruna yaklaştığında toplumun
ihtiyaçlarını tarihsel ve meşru zeminde evrensel hukuka uygun
karşılayamadığı takdirde, siyasal krize neden olur. O
nedenle de ana dil gibi kutsal bir hakın -ana dilin
kutsallığı üzerinde- eğitim başta olmak üzere kamusal
alanda kullanılmasının yolunu açmak varken
Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi bile
teklif edilemez maddelerini gerekçelendirerek insan olmaktan, toplum olmaktan
ileri gelen haklarımızın verilmemezliğini hak görmek,
eleştirdiğimiz, otuz bir yıl öncesinde bize reva görülen 5
generalin toplum iradesine rağmen topluma dayattığı
faşist cunta rejiminin, askerî diktatörlüğünün
aşılamazlığının
ifadesidir. Aksine, bize giydirilen bu deli gömleğini
yırtıp parçalamak, daha demokratik, meşru bir anayasa ve
yasayı oluşturmak Meclisin göreviyken askerî vesayete karşı
olduğumuzu söyleyeceğiz, askerî diktatörlüklere karşı
olduğumuzu söyleyeceğiz, Meclisin üstünde başka bir vesayetin
olamayacağı ifadesinde bulunacağız ama
değiştirilmesi bile teklif edilemez maddeye sığınarak
toplumun bir kesiminin haklarını alıkoyacağız, onu
özgürlük adına gasbedeceğiz, o hakkı verip vermeme gibi bir
hakkı insan olarak, grup olarak, Meclis olarak kendimize hak
göreceğiz. Bu, insani değil, vicdani değil. Kaldı ki bin
yıldır birlikte yaşadığınızı
söylediğiniz Kürtler demokratik ortak vatanda birlikte yaşama
iradesini beyan etmişken, demokratik ortak vatanda egemenliğin idari,
mali, siyasi paylaşımının ötesinde vatanın
bölünmezliğini tartışan bir noktada değilken
küreselleşmenin tarihsel gelişiminin ortaya
çıkardığı yerindelik ilkesine bağlı olarak
egemenlik pekâlâ tartışılabilinir. İdari, mali özerklik
verilen yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hepimizin ihtiyacı. Özerk olan,
demokratik olan yerel yönetimlerle, özerk ve siyasal özerkliğe sahip olan
bölgesel yönetimlerle değil parçalanmak, çok kimlikli, çok kültürlü
realitemize uygun olan çözüm projeleriyle daha çok birlik, daha çok bütünlük
üzerine bir siyasal projeyi harekete geçirmiş olacağız. O nedenle,
kaygı ve korku yerine, zihnî bulanıklığın ortaya
çıkardığı bir kısım korkular yerine zaten doksan
yıldır bizi şekillendirmek isteyen bir tekçi zihniyet varken onu
sürdürme ısrarında bulunmak ayrıştırmanın
bizatihi kendisidir. O hâlde gerçeği tüm çıplaklığıyla
görüp aydınlatmak, açığa çıkarmak, bu gerçeğin de
siyasal, kültürel ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir parametre
ışığıyla soruna yaklaşmak günümüz ve
çağımızın insani değerleridir. Bu insani değer
ister Kürte, ister Arapa, ister Türke olsun, yeter ki insan olsun, insana
dair olan temel ihtiyaçlarının karşılanmış
olmasıdır. Bu yönüyle de, Meclis gibi demokratik siyasetin bizzat
cereyan ettiği bir yerde kardeş dediğimiz bir halkın ana
dilini geliştirmek hepimizin görevidir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 6. Maddesinin (3)
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde geçen 3 saatten ibarelerinin
8 saatten az olmamak üzere olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Adnan Şefik
Çirkin (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Şefik
Çirkin, Hatay Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, bu yasanın temeli, bu yasa
değişikliğinin, yasa tasarısının temeli ana dilde
savunma yani bir başka deyişle, bir egemenliğin
tanınmasının kapısının açılması. Esasen,
bize göre, en azından bana göre bu, geçmiş dönemde getirdiğiniz
Büyükşehir Yasasından, bizim büyük zehir diye
adlandırdığımız Büyükşehir Yasasından dahi
daha tehlikeli. Yani, bir şekilde, siz bir gün iktidardan
düştüğünüzde veyahut iktidar ortağı olmak durumunda
kaldığınızda bunlar tamir edilebilir ama bu yapılan
değişiklik tamir edilemez. Bunun siyasi olduğu açık. Yani
kimse kimseyi kandırmasın. Bunu isteyenler de bunu kabul ediyor ve
hatta bu yetmez diyor. Bunu getirirken de siz, birtakım pazarlıklar
sonucu getiriyorsunuz. Yani öyle garabet dolu bir yasa getiriyorsunuz ki ana
dilde savunmayı dayatan sanıklar dahi ancak parasıyla bölücülük
yapacak. Onun da ücretini kendine ödetiyorsunuz. Parası varsa bölücülük
yapabilecek, yoksa yapamayacak; burada dahi adalet yok.
Değerli milletvekilleri, savunma hakkının
kutsallığından bahsediyorsak bugün Silivride bir
kısım generaller var, onların avukatları var, onlar
ısrarla savunma haklarının
kısıtlandığını ifade ediyorlar. Yani, bölücü
birtakım talepler karşısında savunma hakkının
kutsallığından bahsediyorsak eğer, bu savunma
hakkının kutsallığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin
değerli generallerine ne zaman uygulanacak onu da hep birlikte milletçe
merak ediyoruz. Yani, her şeyin adaleti varsa oraya da bir adalet gelmeli,
orada da kendini savunan insanlar bu haklarından mahrum olmamalı.
Değerli milletvekilleri, bunun yanı sıra,
dün bu kürsüde konuşan bir hanım milletvekilinin sözlerine de birkaç
cümleyle temas etmek istiyorum. Bu yasayı destekleyen BDPli bir
hanım milletvekili diyor ki: Malazgirt, Çaldıran ve Lozanda ittifak
ettik -ondan sonra da- bu, son ve dördüncü şans. Bu şansı da
kullanamazsanız çocuk bir halk olarak kalmaya devam edeceksiniz.
Şimdi, bakın, biz Anadoluya geldiğimizde
ortada bir tek devlet vardı, Bizans. Biz Bizansı yıktık,
kimsenin devletini yıkmadık. Bizansa karşı mücadele ettik.
Kürt kardeşlerimiz de, Ermeni kardeşlerimiz de bize yol gösterdi,
yardımcı oldu, bunlar tarihsel gerçeklerdir ama Bizansın
zulmünden her ikisini de kurtarma manasında, birlikte, bu zulmü durdurma
manasında mücadele ettik. Yani, şimdi, Çaldırana da bir
bakalım, Çaldıranda da -tarihçilerimiz çok daha iyi bilir, benim
haddim değil ama- Şah İsmailden
kurtardığımız insanlar arasında Kürt
kardeşlerimiz de vardı. Bunlar dün kardeşimizdi, bugün
akrabamız oldu. Bu bir ittifak değil, bu bir gönül birliği, bundan
da memnunuz. Ama bu şartlarda başka ittifaklar aranıyor ya da bu
millet ırkçılıkla suçlanıyorsa bunu kabul
etmeyeceğimizi burada ifade etmek isterim. Biz ırkçı falan
değiliz. Irkçı olsak bu coğrafyada bu kadar millet, bu kadar,
bin yıl yaşamazdı. Lütfen, daha fazla haksızlık
yapılmasın ve onurumuzla, gururumuzla oynanmasın.
Değerli arkadaşlar, 1991 yılını
da hatırlatmak isterim. Orada Saddamın zulmünden kaçan Kürt
kardeşlerimiz, akrabalarımız vardı. Onlara
kapımızı açtık, ekmeğimizi bölüştük. Orada dünya
devletlerinden de yardım istedik. Madam Mitterrand geldi -PKKnın
hamisiydi- bu kardeşlerimizin arasından muayene ederek, bildiğim
kadarıyla 12 kişiyi doktorla muayene ederek, sağlam tespiti
raporu alarak, aldı Avrupaya götürdü. Eğer bir ittifak
aranıyorsa ya da şu anda ittifak yaptığınız
insanlara bakılıyorsa işte bu önemli bir örnektir.
Elhamdülillah Müslümanız, biz akrabayız, biz
kardeşiz. Lütfen, bu tartışmaları bu şekliyle
düşünmek ve tartışmak gerekiyor. Meseleyi başka yerlere
çekmemekte fayda var.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarına sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 7. Maddesinde geçen çocuk ibaresinden sonra gelmek
üzere ve ödeme gücü olamayan ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan
S. Nevzat
Korkmaz Reşat
Doğru
İstanbul Isparta Tokat
Enver Erdem Mehmet
Erdoğan
Elâzığ Muğla
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 7. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 54. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen cümlenin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Çocuk ve muhtaç hükümlü ve tutuklular bakımından bu
fıkranın (b) bendi uygulanmaz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak
Aydın
Turgut
Dibek Ali
Özgündüz Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kırklareli İstanbul
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Özgündüz, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, önergemize Komisyon da katılmadı, Hükûmet
de katılmadı. Niye katılmadınız? Bu önerge neyi
içeriyor farkında mısınız bilmiyorum. Sayın Bakan,
Sayın Komisyon Sözcüsü; biz neyi önerdik, siz neyi reddettiniz lütfen bunu
bir söyleyin. Ben eminim ki bilmiyorsunuz. Yani neyi reddettiniz?
İşte, değerli milletvekilleri, böyle
yürüyor bu iş. Biz neyi önerdik biliyor musunuz? Bakın, İnfaz
Kanununun 54üncü maddesine göre, bir kişi nakil istediği zaman
başka bir cezaevine, ücretini kendi yatırması gerekiyor şu
andaki düzenlemeye göre. Efendim, Çocuklar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
getirilen düzenleme. Biz de diyoruz ki Muhtaçlar hakkında da bu
uygulanmaz. Gayet insani, yerinde bir düzenleme. Ee? Katılmadık.
Niye katılmadınız? Bilmiyorsunuz, haberiniz yok. Çünkü muhalefet
önerge verdi. Bakın, biz yapıcı muhalefet yapıyoruz, size
destek veriyoruz.
Sayın milletvekilleri, sizden bir ricam: Komisyon ve
Hükûmet katılmadı, siz kabul edin. İnanın Sayın
Başbakan sizi takdir eder, arkadaşları fırçalarsa
fırçalar. Çünkü bu, ya muhtaç insan, altmış yaşında,
sakat, özürlü
Efendim, Karslı vatandaş İstanbulda
yakalanmış, memleketine gitmek istiyor Orada yatayım,
cezamı çekeyim. diyor. Yok, parayı yatır. Param yok. Ee,
gidemezsin. Ailen gelsin seni görsün. Ee, ailesinin de parası yok! Biz
diyoruz ki Bunlar da oraya gitsin, bunun da masrafını devlet
karşılasın. Katılmıyoruz. Yani işte, problem
burada yani Muhalefetten gelen şey ne olursa olsun reddediyoruz. Niye
reddediyorsunuz? Niye katılmıyorsunuz? Yapıcı muhalefet
Yani bunu kabul edin lütfen, hakikaten kabul edin bu önergeyi ve yarın da
deyin ki Bak, biz muhalefetin faydalı, yapıcı önergelerini
kabul ediyoruz. Yani yine siyasi rant sağlayın ama kabul edin. Evet,
maalesef böyle
Değerli arkadaşlar, önergemize Hükûmet
katılmadı, Komisyon katılmadı, umarım Genel Kurul
katılır.
Başka bir şeyden bahsedeyim: Bugün ülkemizde
savunma hakkıyla ilgili çok ciddi problemler var. Yani sadece insanların
hangi dilde savunmasını yapacağı sorun değil, bu çok
basit, bu sıradan bir sorun, çok daha büyük sorun var savunmayla ilgili.
Yani bunu getiren Hükûmet, yine buraya destek veren BDP Grubu, özellikle BDP
Grubu biliyor ki bugün KCK tutuklanmalarında bir sürü avukat tutuklu,
içeride. Yani usul kanununa aykırı olarak ofisleri arandı,
kapıları kırıldı. En son geçen de Çağdaş
Hukukçular Derneğine mensup kişiler
Ki bu Çağdaş
Hukukçular Derneğinin bir üyesi de, geçmişte yönetimde olan da sizin
Grup Başkan Vekiliniz Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı. Bir
sürü sorun var şu anda savunmayla ilgili ülkede yani bu değil sadece
bakın, bu ülkede Kürt, Türk, Alevi, Sünni herkes kardeştir.
Bunları ayrıştıran, lime lime eden, toplumu bölen ve bu
etnik ve dinsel kimlikler üzerinden siyaset yapmak bölücülüktür, şiddetle,
nefretle kınıyoruz. Gerek yok, biz biriz, biz bir bütünüz. Yani bu mu
kaldı yani bizim bütün meseleler hâlledildi de Ya sen Kürtsün, Türksün,
Alevisin, Sünnisin; hadi lime lime bölelim, parçalayalım. Yapmayın,
etmeyin. Yani burası, bu ülkenin kaynakları, bu ülkenin imkânları
herkese yeter, barış içinde yaşayalım. Efendim, insan
hakları, eşit yurttaşlık temelinde herkese hak
ettiğini verelim, adil olalım. Size de düşen görev, iktidar
olarak böyle bir iklim, böyle bir ortam yaratmaktır.
Dolayısıyla, bugün sizin gruptan gündem dışı söz alan
bir arkadaş, isim vermeden bir şeyler söyledi. Evet, ben de diyorum
ki: Bu ülkede kimlikler üzerinden, dinî inançlar üzerinden siyaset yaparak
toplumu bölenleri kınıyorum. İnşallah Allah bu tür siyaset
yapanları bu ülkenin başından bir an önce gönderir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu
Tasarısının 7. Maddesinde geçen çocuk ibaresinden sonra gelmek
üzere ve ödeme gücü olamayan ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, hem önceki önerge hem bu önerge aynı
mahiyette olduğu için bir açıklama yapmama -gerekçe olarak- izin
verirseniz memnun olurum.
Ceza İnfaz Kanununun 54üncü maddesinde Kendi
istekleri ile nakil düzenlenmektedir. (1)inci fıkrası Hükümlülerin
kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara
nakledilebilmeleri için;
a) Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun
en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,
b) Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul
etmeleri,
c) Koşullu salıverilmelerine beş aydan az
süre kalmamış olması,
d) İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası
almamış veya kaldırılmış olması
Ve devam
ediyor, birtakım şartlar koşuyor ve nakiller istek üzerine
oluyorsa bunun bedelini nakil talebinde bulunan ödüyor.
Şimdi, bu düzenlemeyle çocuklar için buna bir
istisna getiriliyor. Çocukların nakil bedelleri, efendim, Hazine
tarafından karşılanacak ama muhtaç olanlar, mağdur olanlar
varsa bunların nakil bedelleri de sosyal yardımlaşma fonları
tarafından karşılanıyor. O nedenle bu önergeye de
katılamıyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Efendim, sosyal
yardımlaşmaya niye bırakıyorsunuz Sayın Bakan? O da
devletin kaynağı. Ee, bunu kabul edin. Sosyal yardımlaşma
da devletin kaynağı. Yani bilseydiniz kesin kabul edecektiniz. Bürokratlarınız
da, yanınızda oturanlar da size bilgi vermiyor Sayın Bakan. Bu
gayet basit
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Reşat
Doğru
BAŞKAN
Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 365 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu 365 sıra sayılı Tasarının
ilk iki maddesi hariç diğerlerini kabul ediyoruz. Onlar halkın
istekleri doğrultusunda gelen maddelerdir ancak ilk iki maddesini
halkın istekleri doğrultusunda değil de dayatmayla ilgili
olmasından dolayı kabul etmiyoruz, ona muhalefet yapıyoruz.
Vermiş olduğumuz önerge de 7nci maddenin daha iyi işlemesi ve
bu noktada ödeme gücü olamayan çocukların ibaresinin eklenmesiyle
ilgilidir, önergemiz bu minvaldedir.
Sayın
milletvekilleri, on bir yıllık bu AKP iktidarında ülkemizin
birçok meselesi çözülmemiş, karmakarışık olmuş,
içinden çıkılmayacak bir konuma da getirilmiştir. Bunlar
içerisinde en önemlisi, PKK terör örgütü ve bölücülükle ilgili sorundur. 2002
senesinde neredeyse durma ve yok olma aşamasına gelmiş bir PKK
terör örgütü, bu zaman sürecinde tahayyül bile edemeyeceği mesafeler
almıştır. Önce PKK, kimlik sorununun kabul edilmesini
istemiş, bunu kabul ettirmiştir; sonra devlet eliyle ana dilde
televizyon kurulması, üniversitelere bölümler açılması istenmiş,
bunda da başarılı olunmuştur. Şimdi de ana dilde
yargılanma hakkı diyerek çok önemli bir mesafe
alınmaktadır.
Ana dilde yargılanma ihtiyaçtan yapılan bir
düzenleme değildir. Dün Bakana sormuş olduğumuz sorulara zaten
bu yönde çok fazla kabul edilebilir bir cevap vermemiştir. PKKnın
AKPye bir dayatmasıdır. AKP artı BDP ittifakıyla da bu
kanunu, bu maddeleri çıkartıyoruz. Ancak unutulmaması gereken,
getirilmeye çalışılan bu konudaki ana dilde yargılama
hakkı Anayasaya aykırıdır çünkü Anayasanın 3üncü
maddesinde Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili
Türkçedir. amir hükmü vardır.
Tabii, insan, hâliyle kendi kendine soruyor acaba bundan
sonraki aşama nedir diye. Tabii ki biz bunu biliyoruz. Bundan sonraki
aşama federasyon, özerklik ve daha sonra da -kendileri söylemeseler bile-
Türkiyenin bölünmesi ve bağımsızlık olacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin meseleleri çok
büyüktür ancak hükûmet inanılması güç teşhis ve tespit
hataları yapmaktadır. Bu nereye kadar devam edecektir?
Unutulmaması gereken şudur ki bu ülke kolay bir şekilde vatan
olmamıştır. Analarımızın akan
gözyaşlarının, şehit kanlarının yerde kalmasının
hesabı nasıl sorulacaktır? Şehitlerimizin kemikleri
sızlamaktadır. Geçmişte Habur Sınır
Kapısında terör örgütü elemanları bir kahraman edasıyla
ülkemize girerken nasıl yüreklerimiz yanmış, hep beraber
kahrolmuştuk. Daha onun hesabı sorulmadan şimdi de PKK terör
örgütüne teslimiyetin bir sonucu olarak başka bir konuyla karşı
karşıyayız. Yanlışlar almış
başını gitmektedir. Bu yanlışlara çanak tutma, ortam
ve zemin hazırlama acaba ne zaman sona erecektir? Dokunulmazlıklar
kaldırılmalıdır. İdam cezaları geri
getirilmelidir. denilirken nereden nereye gelinmiştir, bunu herkes ama
herkes görmelidir.
Sayın milletvekilleri, İyi şeyler olacak
denilirken gelinen noktalar çok düşündürücüdür. Terör azmış, kardeşliğimiz
ağır hasar almıştır; katil Apo ile Kandille
görüşmeler devam etmektedir; PKK talepleri bir bir yerine gelmektedir;
ocaklar kararmaya, feryatlar yükselmeye devam etmektedir. Bütün bu olanlar
milletimizi üzmekte, karamsarlığa itmektedir. Artık etnik
temelli bölücülüğü sonlandırmak gerekmektedir. Türk milleti ortak
paydasında, Türk vatanı müşterek zemininde, Türkiye
çatısı altında dün olduğu gibi yarın da öbür gün de
beraber yaşama, istek ve arayışında olan herkesle
kaynaşmaktan, kucaklaşmaktan hiçbir suretle geri durulmamalı,
vazgeçilmemelidir.
Sayın milletvekilleri, dün Osmanlı
İmparatorluğunu parçalayarak yok etmek isteyenler bugün de Türkiye
Cumhuriyetini yok etmek istemektedirler. Sevrde yarım kalan hesaplar
millî iradeyi tek başına temsil eden iktidar tarafından on
yıldan beri çöküş ve çözülme programları ile neredeyse
tamamlanmaya çalışılmaktadır. Türk milleti, hazmettire
hazmettire zehirlenerek tasfiye edilmeye çalışılmaktadır.
Bugün zalimler, bölücüler, hainler dayanışma içerisinde yüce Türk
milletinin her türlü değerine saldırmaktadırlar ancak
unutulmaması gereken, büyük Türk hükümdarı Oğuz
Kağanın asırlar önce tarihe not düştüğü Üste gök çökmedikçe,
altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. bu düstur
unutulmamalıdır.
Kimse heveslenmemelidir, Milliyetçi Hareket Partililer,
ülkücüler ve Türk milliyetçileri oldukça yüce Türk milletinin birliğini ve
dirliğini kimseye bozdurmayacak bu cennet vatanımızı
böldürmeyeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 8. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 58. maddesinin üçüncü fıkrasına
"giriş yapması gerekir" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Haklı bir neden olmaksızın" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali İhsan Köktürk Bülent Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Levent
Gök
Kırklareli İstanbul Ankara
TBMM Başkanlığına
365
sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının
8. Maddesinde geçen kırk sekiz saati ibaresinin yetmiş iki saati
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan S. Nevzat Korkmaz
Enver Erdem
İstanbul Isparta
Elâzığ
Mehmet Erdoğan Oktay Öztürk Mustafa Erdem
Muğla Erzurum
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/708
sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesi ile
değiştirilen 3 üncü fıkrasının son cümlesinden sonra
gelmek üzere Hükümlünün iaşe giderleri ve bedensel ihtiyaçları kurum
tarafından karşılanır. ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Sırrı Sakık Pervin Buldan
İdris
Baluken
Muş Iğdır
Bingöl
Murat Bozlak Halil Aksoy Hasip Kaplan
Adana Ağrı
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
8inci madde
üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
hazırlanan kanun tasarısının sürekli olarak AKP-BDP ortak
çalışması şeklinde yansıtılmasının hiç
doğru olmadığını belirtmem gerekiyor. BDP olarak
burada yasayla ilgili karşı çıktığımız,
eksik bulduğumuz, düzeltilmesi gereken hususları defalarca dile
getirdik ama buna rağmen ısrarla böylesi bir görüntü verilmeye
çalışılıyor. Biz, bu ana dilde savunmanın
başlı başına bir yasa tasarısı olarak buraya
getirilip soruşturma ve kovuşturmanın tamamını
içerecek şekilde bir düzenlemeye tabi tutulmasının doğru
olduğunu defalarca dile getirdik hem komisyon toplantısında hem
yaptığımız görüşmelerde hem de buradaki
konuşmalarda.
Tercümanla ilgili araya konan sanığın para
ödemesi durumunun savunma hakkının gasbı olduğunu defalarca
dile getirdik. BDP olarak bizim yetersiz bulduğumuz, içeriğinin
mutlaka ele alınması gereken bir husus üzerinden sürekli gelip
farklı bir algı yaratmaya çalışmak doğru değil.
Şunu önemsiyoruz: Ülkede yeni süreçle ilgili bir tartışma var.
Toplumun tamamını ilgilendiren bir barış beklentisi, bir
umut beklentisi var ve akan kanın durmasıyla ilgili, anaların
gözyaşı dökmesiyle ilgili bu Mecliste ne yapılabilir, nasıl
bir somut adım ortaya konabilir ve bu somut adım çerçevesinde var
olan sıkıntı, var olan sorun nasıl çözülebilirin bir
beklentisi var. Biz, özellikle yetersiz bulmakla birlikte, acaba bu yeni
süreçle ilgili buradan bir düzenleme, bir niyet, farklı bir somut
adımın önünü açacak bir düzenleme çıkacak mı diye bu
yasanın ilgili maddesinin tartışılması ve ileriki
dönemlerde de mutlaka bu eksikliklerinin giderilmesini önemsiyoruz.
Dolayısıyla, BDPnin buradaki tavrının net anlaşılması
gerekiyor.
Diğer taraftan, bu ilgili madde çocuk
tutukluların nakilleriyle ilgili düzenlemeler getiriyor. Bu çocuk
tutuklularla ilgili böyle önergelerle ele alacağımız bir durum
söz konusu değil. Bakın, 2006da hakkında mahkûmiyet kararı
verilen çocuk sayısı 14, sadece 14. O tarihten sonra siz Terörle
Mücadele Kanununu getirdiniz. Terörle Mücadele Kanunundan sonra dört yıl
içerisinde, 2010da tutuklu çocuk sayısı 1.023e
çıkmış. 2012de yine yüzde 100 artmış, 2.206ya
çıkmış. Yani ortada, mevcut sorunların
kaynağını oluşturan bir Terörle Mücadele Kanunu var ki
dünya hukuk literatürüne politik tutuklu çocuk kavramını
koymuş. Bu çocukların hangi insanlık dışı
muamelelere maruz kaldığını en yakın örneğiyle
Pozantı Cezaevinde gördük. Vicdanı kanamayan,
insanlığından utanmayan, bu konuyla ilgili rahatsızlık
duymayan hiçbir milletvekilinin bu Meclis çatısı altında
bulunduğuna ben inanmıyorum. Dolayısıyla, hem ana dilde
savunmayla ilgili hem bu politik tutuklu çocuk suçlularla ilgili mutlaka
kapsamlı bir düzenlemenin yapılması gerekiyor.
Diğer taraftan, demin burada konuşan bir hatip,
özellikle seçim bölgemi ilgilendiren bazı şahsiyetlere atıf
yaparak Türk milliyetçiliği üzerinden bir şeyler söylemeye
çalıştı. Şimdi, Yado Paşayı kullandı, Yado
Paşanın torunu üzerinden bir şeyler söyledi. Yado Paşa,
tam da bu tekçi, herkesi Türkleştiren politikalara karşı
başkaldırmış Azadi örgütünün önemli bir şahsiyetidir.
Elâzığ Palu bölgesinin komutanlığını
yapmıştır. Kendisinin ortaya koyduğu direniş sonucu
devlet tarafından başına ödül konmuştur. Yado
Paşanın sadece eşinin nasıl can verdiğini ben bu
kürsüden açıklamayacağım, siz gelip buradan okuyabilirsiniz; onu
bir incelersiniz, Yado Paşayı Türk milliyetçiliği üzerinden
burada sunmanın ne kadar haksızlık olduğunu görürsünüz.
Yado Paşa, Şeyh Sait direnişinden sonra da
Binhat dediğimiz Suriyeye gitmiştir. Suriye Kürdistanında
Hoybun örgütünün çalışmalarında aktif olarak yer
almıştır. Dolayısıyla Yado Paşa üzerinden böylesi
bir değerlendirme yapmak doğru değil.
Torunlar üzerinden değerlendirmeye gelince, bu da bir
devlet politikasıdır. Başkaldıranı asıp torunları
sisteme entegre etmek cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar var olagelen
bir politikadır. Onun için, sadece Yado Paşanın torununa
değil, istiklal mahkemeleri tarafından asılan Zıkteli
Hacı Sadıkın, Faki Hasanın ve Şeyh Saitin
torunlarının sistemle olan ilişkilerine
baktığınız zaman ne söylemek istediğimi
anlarsınız.
Diğer taraftan, bir milletvekiline
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir dakika alabilir
miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Biliyorsunuz, uygulamamızda vermiyoruz
Sayın Baluken, lütfen
İDRİS BALUKEN (Devamla) Peki, tutanaklara
geçmesi açısından söyleyeyim.
BAŞKAN Kayıtlara geçiyor efendim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Burada bir
milletvekilinin söylemi üzerinden bir köken tespiti de yapıldı.
Bahsedilen milletvekili benimle aynı köylüdür, aynı
aşirettendir. Dolayısıyla, bugüne kadar böyle tekleştirmeye,
Türkleştirmeye çalıştınız, artık köken üzerinden
de yeni bir şey başlatmayın. Bu olay siyasetin işi
değildir. Bu konuda istediğiniz platformlarda da tartışmaya
hazırım.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
365
sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının
8. Maddesinde geçen kırk sekiz saati ibaresinin yetmiş iki saati
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Erdem (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Erdem,
Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8inci madde üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ne hikmetse, birleştirmek, kaynaştırmak,
bütünleştirmek varken; bölmek, parçalamak, ayrıştırmak gibi
bir zafiyetle meşgul oluyor ve yüce Türkiye Büyük Millet Meclisini de bu
duyguya, bu fitneye veya bu bölünmüşlüğe alet ediyoruz. Türk
milletinin ahlaki değerleri, insani değerleri, dinî değerleri
birleşme, kaynaşma ve paylaşmadan yanadır. Eğer tarih
içerisinde bir şerefe sahip oldu isek, insanlığa medeniyetin ne
olduğunu öğretme gibi bir yüce değere sahip oldu isek, sahip
olduğumuz kültür koordinatlarında bunu aramamız lazım
gelir.
Sevgili Peygamberimiz Medîne-i münevvereye gittiği
zaman ensarla muhaciri kardeş yapmıştır. Yüce Allah Kuran-ı
hakîminde, Âl-i İmrân Suresinin 103üncü ayeti kerimesinde -bizleri birlik
ve beraber olmaya- bölünmüşlüğün, tefrikanın bizleri bölmeye,
yok etmeye götürdüğünü ama kaynaşmanın bizler için bir sevinç ve
bir cehennemden kurtuluş vesilesi olduğunu hatırlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ne kadar gizlerseniz
gizleyin, ne kadar farklı araç ve gereçleri kullanırsanız
kullanın, az önce burada konuşanlar, bu yasanın ana dilde
savunma yasası olduğunu veya kendilerine birtakım
ayrımcılık imkânlarına fırsat vereceğini ifade
ettiler. Gelin, hiç değilse hakikati siz de başkaları gibi söyleyin
ve Türk milleti kimin kime hizmet ettiğini, kimlerin nasıl bir rol
paylaşımı içerisinde olduğunu görsün.
İki gün önce Sudandan geldim. Sudan,
Afrikanın en büyük ülkelerinden birisiyken, bugün Güney Sudan
bölünmüştür ve şu anda ikisi de açlığa ve sefalete mahkûm
olmuştur. Darfur bölgesinde yeniden fitne
uyandırılmış, insanlar bir şekilde birbirlerine
-aynı dinin mensupları olmalarına, aynı kökenden
gelmelerine rağmen- düşmanca davranmaya ve binlerce kardeşini
öldürmeye tevessül etmiştir.
Bir yetimhaneyi ziyaret ettik. Kardeşin kardeşi
öldürdüğünün emanetine sahip çıkan yine bu şerefli Türk
milletinin mensuplarıdır. O zaman size Kurani bir gerçeği
hatırlatmak istiyorum: Gelin, hakikati örtmeye
çalışmayalım, gelin, bir şekilde birleşmeye ve
kaynaşmaya çalışalım. Bu politikaların sonucu Kürt
kardeşlerimizle Türk kardeşlerimiz arasına fitne sokuyor, Kuran
ise fitnenin öldürmekten daha beter olduğunu söylüyor.
Mersin Üniversitesinin yaptırmış
olduğu bir araştırmada, Kürtlerle Türkler arasında önemli sayılabilecek
bir evlilik söz konusu iken bu PKK belasının çıkması ve
AKPnin BDPyle iş birliği yapması sonucu, bugün Türkiyede Kürt
kardeşlerimizle Türkler arasında evlilik oranı sıfır derekesine
düşmüştür. O zaman, gelin, birleştirmek için ne yapmamız gerekiyorsa
bunu yapalım.
Türkiye üzerinde Batının
oynadığı oyunlar belli, PKKya kimlerin hizmet ettiği ve
destek verdiği de bellidir. Pariste yaşanan olayların Fransa
devleti tarafından nasıl desteklendiğini siz gördünüz ve
Sayın Başbakan Fransa Devlet Başkanına Ne hadle bu
işe karışıyorsun? diyorsa, kimin kim tarafından desteklendiğini
gördüğümüz hâlde ne diye hâlâ onların desteğine izin verir bir
bölünmüşlüğe, bir tefrikaya vesile olabiliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, bir şekilde
kendi içerisinde, tarihî, sosyal, kültürel ve etnik değerleri
itibarıyla, dünden bugüne kaynaşmış ve bir bütün hâline
gelmişken, bu topraklar üzerinde emelleri olanların, bu
toprakların tarihî değerleri üzerinde hesabı olanların,
Türk milletinin ecdadıyla görülmesi gereken hesapları olanların,
bölme ve parçalamadan başka bu hedefe ulaşamayacaklarını
görüyor ve bu noktada yüce Meclisi eğer alet ediyorsa ben bu Meclis
adına üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Âkifin ifadesini dikkatlerinize arz ediyorum: Girmedikçe
bir millete tefrika, düşman giremez./Toplu vurursa yürekler onu top
sindiremez. Gelin, hep birlikte bu milletin yücelmesi için gayret edelim ve
gerekiyorsa düşmana karşı da el birliğiyle, yürek
birliğiyle, birlikte haddini bildirelim der, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 8. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 58. maddesinin üçüncü fıkrasına
giriş yapması gerekir ibaresinden sonra gelmek üzere Haklı
bir neden olmaksızın ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök,
Ankara Milletvekili.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 365 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çocuk eğitim evlerine nakiller kurum görevlisinin nezaretinde
yapılır. Açık ceza infaz kurumlarına nakiller ise kurum
görevlisi olmaksızın yapılır. Bu hâlde hükümlünün,
aynı il sınırları içinde bulunan ceza infaz kurumları
arasındaki nakillerde aynı gün içinde; farklı illerde bulunan
ceza infaz kurumları arasındaki nakillerde ise kurum amirinin
kırksekiz saati geçmeyecek şekilde belirleyeceği süre içinde,
nakledildiği açık ceza infaz kurumuna giriş yapması
gerekir. Belirlenen sürelerde açık ceza infaz kurumuna giriş yapmayan
hükümlüler hakkında firar hükümleri uygulanır. maddesine, biz,
Haklı bir neden olmaksızın. ibaresinin eklenmesinin uygun
olduğu düşüncesiyle önergemizi verdik. Eğer çok ağır
ve mutlak bir şekilde ceza infaz kurumuna teslim olmamayı, bir firar
gibi ağır sonuç doğuracak bir gerekçeyle ve bir sonuçla
karşılayabilirsek bunun çocuk mahkûmlar açısından
ağır sonuçlar getireceğini düşünüyoruz. Bu nedenle,
önergemizin son derece makul ve mantıklı olduğunu
düşünüyoruz. En azından, kaza olabilir ya da çok ani bir
rahatsızlık olabilir, kişinin o anda belgelendiremediği ama
gerçekten başına gelen çok ağır bir sorun olabilir. Buna
Haklı bir neden olmaksızın. ibaresini eklediğimiz zaman,
böylesine durumlarda karşılaşıldığında, en
azından çocuk mahkûmların kendilerini bir firarla sonuçlanmayacak
şekilde koruyabileceğimiz bir düzeneği getirmek istedik. Son
derece insanidir, son derece makul olduğunu düşünüyoruz bu
önergemizin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esasında Ceza Muhakemesi Kanununda, Ceza Kanununda ya da Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunumuzda
yaptığımız pek çok değişikliği, biz
esasında uygulamada yerine getirmiyoruz. Bence esas sıkıntı
verici manzara budur. Kanunlarda yazdığı hâlde, infaz
kanunlarında ya da ceza muhakemesi kanunlarında
yazdığı hâlde pek çok konunun uygulanmadığına
tanık oluyoruz.
Sabahleyin, Meclisimizde, Çağdaş Hukukçular
Derneğinin -tutuklanmadan önceki Genel
Başkanlığını yapan- önceki Genel
Başkanıyla bir basın
toplantısı yaptık. 18 Ocak günü -bildiğiniz gibi-
Çağdaş Hukukçular Derneğine yönelik Ankarada, İstanbulda
ve başka yerlerde yürütülen bir operasyonda pek çok avukat gözaltına
alındı. Bu gözaltıların bir kısmında yapılan
ev aramalarına ben de Çağdaş Hukukçular Derneğinin üyesi
olarak nezaret ettim. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel
Başkanının evinde yapılan aramada hemen hemen hepimizin
evinde bulunan kitaplar -ki benim şahsi kütüphanemde bulunan kitaplar-
yasak kitap listesine alınarak toplatıldı değerli
arkadaşlarım. Bir Komünist Manifestodan tutun, başka devrimci
önderlerin kimi değerlendirmelerini içeren dergiler toplatıldı
ve savcı tarafından, uyarmamıza karşı bunlar bir
yasak kitaplar listesi adı altında ne yazık ki
savcılığa götürüldü.
Değerli arkadaşlarım, Ceza Kanunumuzda,
Ceza İnfaz Kanunumuzda ve Ceza Muhakemesi Kanununda pek çok önemli
hükümleri uygulamadığımızı gösteren bu tipik
olayı sizlere hatırlatmayı bir görev sayıyorum. Türkiyede
o gün, 18 Ocak günü yapılan operasyonda, artık, bırakın
yurttaşın, sıradan yurttaşın savunma görevini üstlenen
avukatları, adaletin önemli bir süjesi olan savunmanların, avukatların
da artık kendilerine hiçbir zaman meşru platformlarda
haklarını arayamayacakları bir ortam
yaratılmıştır. Evlerinin kapıları buldozerlerle
kırılmıştır neredeyse, değerli
arkadaşlarım. Çelik kapılar dedikleri evlerin tümü
yalandır, hiçbirinde çelik kapı yoktur;
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.43
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
365 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 9 ila 15inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Dün ile bugün, Türkiyenin önümüzdeki süreçte telafisi
mümkün olmayan çok büyük uçurumlara sebebiyet teşkil edecek
adımların atıldığına burada şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, Adalet Komisyonunda bu
mesele gündeme geldiğinde çok net bir şekilde problemsiz olan bir
maddeyi Türkiyenin en problemli maddesi hâline dönüştürdüğünüzü
orada dile getirdik. Yapılan çalışmalarla, ne içeride ne
dışarıda Türkiyeyi zora sokacak hiçbir şey olmamasına
rağmen ana dilde yargılama hakkını getirdiniz,
dayattınız ve başarılı oldunuz.
Şimdi, değerli milletvekilleri; ben sizinle bir
şeyi paylaşmak istiyorum. Zaman zaman Adalet ve Kalkınma
Partisinin milletvekilleri, Genel Başkan yardımcıları ve
Sayın Başbakan, kamuoyunun önünde, çıkıyor, birtakım
meseleler konusunda düşüncelerini ortaya koyuyor.
Biz bu sürece nasıl geldik değerli
milletvekilleri? Bakınız, bundan on iki yıl evvel bir
çuvalın içerisinde, uçağın bir köşesinde Yargısız
infaz var mı? diye yalvaran eşkıyabaşının
kardeşi geçen hafta hapishanede ziyaretine gitti. Tam 30 televizyon
kanalı Abdullah Öcalanın kardeşinin ne söyleyeceğini
kamuoyuyla paylaşmak için bir irade ortaya koydu. Şimdi soruyorum
Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine: Bundan on iki yıl
evvel bir uçağın köşesinde Yargısız infaz var mı?
diye boyun büken birisinin önünde siz ne yapmak istiyorsunuz? Diğer
ifadeyi kullanmak istemiyorum. Bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan, bir
tarafta Abdullah Öcalan görüntülerini 30 televizyon kanalının da
paylaştığı bir Türkiye manzarasını kim
yarattı?
Bundan on iki yıl önce Suriyenin
sınırlarında bir kuvvet komutanının, Abdullah Öcalan
buradadır, onu koruyacak mısınız, korumayacak
mısınız? dediği günlerde Suriyenin sahip
çıkamadığı, dünyanın hiçbir ülkesinin
koruyamadığı, daha sonra da bir çuval içerisinde,
uçağın bir köşesinde boyun büken Abdullah Öcalanı siz ne
hâle getirdiniz on iki yıl içerisinde? Getirdiğiniz olay şudur:
Bu, ana dilde savunma hakkı, sizin çok demokrat oluşunuzdan
kaynaklanan bir iradeyle mi buraya geldi? Geçmişte imam-hatipler konusunda
da konuşmuştuk. Samimi olun, bu milleti geriye dönüşü olmayan
yollara doğru sürüklüyorsunuz.
150 asker vuran, vatandaş vuran, şehit edenler
ölüm orucuna yattılar, bunlardan birileri de Kumrulardaki bombayı
atanlar; ölüm oruçlarına yattılar. Aydın geçinen, bu ülkenin
değerleriyle çatışmaktan başka hiçbir gücü olmayanlar,
televizyon televizyon dolaşarak ölüm orucuna yatanların birer melek
olduğunu ifade ettiler ama bunların şehit ettikleri 150
vatandaş için bir tek Fatiha okumayanlar, bütün televizyonlarda kamuoyu
oluşturdular.
İki gündür televizyonları izliyorum. Bu ana
dilde yargılama hakkını veren Adalet ve Kalkınma Partisini
tekrar sorumlu tutuyorlar; Bu yanlış. diyorlar, Bu eksik.
diyorlar, Ana dilde eğitim hakkını da verin. diyorlar,
Türkiye bir Kürt-Türk devleti olmalıdır. diyorlar. Kim diyor bunu?
Adalet ve Kalkınma Partisinin demokrasi mücadelesini ön plana
çıkaran, milletin değerlerini tahrip eden, bize göre 12 kötü adam
diye ifade ettiğimiz, aydın geçinen
Acaba, PKK olmasa, bölücüler
olmasa, bu televizyonlara çıkanları mikroskopla arasak Türkiyenin
bir yerinde yakalayabilme imkânımız var mı?
Gelen iklim şu, Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarındaki iklim şu: Bir Başbakan Yardımcısı
kalkar derse ki: Değerli milletvekilleri, eğer ben
Diyarbakırda gördüğüm işkenceyi görseydim ben de dağa
çıkardım. Böyle diyebiliyorsa şimdi size soruyorum: Zaman
zaman, gene onun hayatından güç alarak demokrasi mücadelesindeki
eksikliklerinizi gidermeye çalıştığınız rahmetli
Adnan Menderesi astılar, oğlu dağa mı çıktı? Bu
tip ifadeleri kullanan, aklı karışık, kafası
karışık bir düşüncenin Adalet ve Kalkınma Partisinin
icra organlarını ele geçirdiğine, Anadolu çocukları olarak
bu memleketin ezanına, bayrağına bağlı milletvekilleri
olarak bunları neden alaşağı etmiyorsunuz? Niye dağa
çıkıyorsun?
Geçen hafta Esenlerdeydim. İstanbul milletvekilleri
var burada, arkadaşlarımız var. Esenlerde bana birisi dedi ki:
Ya, siz milletvekilliği yapıyorsunuz. Benim altı aylık gelinimi
hamile bıraktılar, oğlumu şehit ettiler, ben dağa
mı çıkayım? dedi. Bir iklim oluşturuluyor Türkiyede.
Abdullah Öcalan hapishaneden çıksın. derseniz, PKK ile
barış. derseniz, PKKlı dağdan insin, gelsin,
barışalım. derseniz adınız demokrat oluyor. Türk
milleti bir bütündür, bölünemez. dediğiniz zaman siz tecrit
ediliyorsunuz. Bu iklimi kim yarattı? ATV sizin emrinizde, Kanal D sizin
emrinizde, Kanal 24 sizin emrinizde, bütün televizyonlar sizin emrinizde.
İki ay evvel, Allah aşkına, iki ay evvel Başbakan
uçakta idam yasasını getireceğini söyledi. Aradan zaman geçti,
hepimiz için derin üzüntü kaynağı olan, Türk milletinin
defterikebirine altın harflerle geçen, dağda eli silahlı,
üniformalı insanlarla kucaklaşan milletvekilleri
Bir hafta sonra,
orada gördüklerimizden bir tanesi, Gaziantepte 9
vatandaşımızın şehadetine öncülük yapan teröristlerle
milletvekilleri kucaklaştı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Nereden biliyorsun Gaziantepteki
cinayeti kimin işlediğini?
CELAL ADAN (Devamla) Evet, Başbakan çıktı Bu son.
Dokunulmazlıkları kaldıracağım. dedi. Biz de
Arkanızdayız. dedik. Şimdi dokunulmazlıklar unutuldu,
idam unutuldu ve Abdullah Öcalanla görüşme süreci başlatıldı.
Değerli milletvekilleri, bakınız değerli
milletvekilleri, Türk milletinin birliği, beraberliği konusundaki
iradenin henüz sarsılmadığı şu süreçte Abdullah
Öcalanla yapılan her görüşme
Binlerce ifade var, burada devlet
yönetiminde bulunan emniyet genel müdürleri, valiler var, yüreklerini
koysunlar, gelsinler buralarda düşüncelerini ortaya koysunlar. Onlar
sorumludurlar, hepinizden daha fazla onlar sorumludurlar. Alınan
ifadelerin tamamı
Değerli milletvekilleri, bir askere 300 mermi sıkan, durup
dururken karakollarda yatan 20 yaşındaki çocukları
doğrayan, biçen fikrin altında dil, kültür yoktur.
Ayrılıkçı, ırkçı, bağımsız Kürdistan
kurma iddiasındaki insanlar tetik çekiyorlar, adam vuruyorlar. Sizi
aldatıyorlar, bizi aldatıyorlar ve bu ihanet çukurunun içerisinde
Türk milletinin defterikebirine önümüzdeki günlerde, geriye dönüşü zor
olan bazı şeylerin altına imza koymayın.
Her seferinde, Milliyetçi Hareket Partisinin Türk milletinin
birliği, beraberliğini öne çıkardığı her süreçte,
Başbakan belli kesimleri tatmin etmek için Milliyetçi Hareket Partisini
ırkçılıkla, kafatasçılıkla suçluyor. Haburda Bu bir
yıkım projesidir, yapmayın. dedik; çıktı
Başbakan bu ithamlarda bulundu. Ama Haburda PKKnın altında
kalınca AKP, Kayseriye gittim ay yıldızlı
bayrağın altında Tayyip Beyin fotoğrafı var, oraya
sığındı ve Türkiyede ay yıldızlı
bayrağa sahip çıkarak bütün Anadoluyu gezmeye başladı. Bu
süreçte de aynı şeyi yapıyor. Tekrar bir hatanın içerisinde
olduğunu zaman zaman yoklayarak gidiyor Gaziantepte bombalar
yağdırdığını, milliyetçilik
yaptığını, ifade ediyor.
Şimdi, hepinize soruyorum: Doğu Anadolu
Bölgesinde devletten yana, milletten yana bir Kürt vatandaşı, siz
Apoyu bu kadar büyütürseniz, o neden Kürtçü olmasın? Siz ne
yapıyorsunuz? Siz her İmralının kapısına
gittiğinizde binlerce insanın Aponun kervanına katılmasına
sebep oluyorsunuz. Bu şuursuzluğu, bu bilinçsizliği
yapmanızı anlamakta zorluk çekiyoruz.
Ama affınıza sığınarak size bir
şey söyleyeyim, temel problem, ben İstanbula üniversiteye
geldiğimde, Osmanlıyı savunanlarla cumhuriyeti savunanlar
çatışıyordu ama Allaha çok şükür ki milliyetçiler
Osmanlıyla cumhuriyetin savaşına son verdiler ve bir teori
ürettiler; bunun içinde Ziya Gökalp var, rahmetli Erol Güngör var, birileri
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla) Fakat sizlerin bir kısmı,
emin olun, Osmanlının enkazından çıkan cumhuriyeti
kavramamanın bedelini millete ödettiğiniz bir süreçle karşı
karşıyayız.
Bu vesileyle hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, bir faili meçhul cinayete kurban giden
değerli yazar Uğur Mumcunun ölümünün 20nci yıl dönümü. Ben
Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim ben antiemperyalistim, ben tam
bağımsız Türkiyeden yanayım, ben özgürlükçüyüm, ben insan
hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım, ben
yobazların, hırsızların, vurguncuların,
çıkarcıların düşmanıyım. diyen Uğur
Mumcunun 20nci ölüm yıl dönümü. Kendisini saygıyla, sevgiyle,
minnetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Uğur Mumcu
toplumumuzdan bir şey dilemişti. Onun sözüyle buradan tüm
yurttaşlarıma seslenmek istiyorum: Demokratik bir toplum için en
büyük tehlike yolsuzluklara, haksızlıklara ve karanlık
cinayetlere karşı kamuoyunun duyarlılığını
yitirmesidir. Halkımız bugünlerde her zamankinden daha fazla
duyarlı olmak zorundadır yoksa demokrasimiz tehdit
altındadır.
Faili meçhul cinayetler bir politik mücadele yöntemi,
daha doğrusu bir tarzı siyasettir. Türkiyede, son altmış
yıldır hazırlanan siyasal kimlikle bu cinayetler arasında
bire bir bağ vardır. Bu cinayetleri anlamak istiyorsak bu
bağlara dikkatle bakmalıyız.
Değerli arkadaşlarım, sizin gibi
düşünmeyenlere hayat hakkı tanımıyorsunuz, Hitler de
tanımıyordu. Bu adaletsiz ve zalim düzene isyan edenlerin hak
arayışlarında onlara yoldaş olan, hak ve hukuk adına
direnen ve her şeye rağmen ayakta kalan Çağdaş Hukukçular
Derneği avukatlarına yönelik bir operasyon yapıldı. Ben de
Çağdaş Hukukçular Derneğinin geçmiş dönem
başkanlarından birisi olarak yapılan bu operasyonu
kınıyorum. Soyut terör örgütü üyeliği iddiasıyla önce
usulsüz olarak gözaltına alındılar, sonra da tutuklandılar.
Onlara da halkın kürsüsünden bir selam gönderiyorum: Soylu mücadeleleri,
hak ve hukuk yolunda ezilenlere yol göstersin.
Çeşitli yalanlarla, süslü laflarla
kandırdığınız halkımızın
aydınlanmamış iradelerini alarak iktidar oldunuz, egemen
oldunuz. Hukuk da tarihin her döneminde egemen güçlerin aracı olmuştur.
Siyasal iktidarlar emekçi halk yığınlarının istek ve
özlemlerini bastırabilmek için mahkemeleri ve köle ruhlu
yargıçları birer işkence aleti gibi
kullanmışlardır. Siyasal tarih bu tür mahkemelerin çeşitli,
türlü örnekleriyle, öyküleriyle doludur.
Hitler de iktidara geldikten bir süre sonra parlamento
binasının önünde yaptığı konuşmada Ben,
Almanyanın en büyük yargıcıyım. diyerek hukukun bir önemi
olmadığını ilan etmiştir. Bu söz sizlere bir şey
hatırlatıyor mu? Sizin Genel Başkanınız Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan da Ben Silivri yargılamalarının
savcıyım. demişti. Ne kadar büyük benzerlik var değil mi?
Almanyanın Führeri Hitler
konuşmasının devamında Hukuk yoktur, devlet vardır,
devleti de ben temsil ederim. demiş parlamento binasının
önünde, bu söz de sizlere bir şeyler hatırlatmalı. Güçler
ayrılığı bizim önümüzde engeldir. diyen sizin
Başbakanınızdı.
Değerli arkadaşlarım, yine, Hitler de
vatana ihanet davalarının yargılanacağı
Volksgerichtshof yani halk mahkemeleri adıyla olağanüstü mahkemeler
kurmuştu. Çağrışım yaptı mı size bu
olağanüstü mahkemeler?
Şimdi, size soruyorum, Hitlere uşaklık
etmiş yargıçlara hukukçu denebilir mi? Ya da soruyu
değiştiriyorum, bir cemaate ruhunu satan yargıca hukukçu denir
mi? Bunlar da siyasal cinayetlerin kiralık katilleridir.
Bir yüksek kürsüye cübbeyle çıkmak
cellatlığa meşruiyet kazandırmaz. Hitler döneminde de
Führer gibi düşünmeyen, Hitler gibi düşünmeyen hâkimlerin de görevde
kalmasına olanak yoktu, bugün de ülkemizde maalesef böyle.
Örnek olsun, 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
Başkanı Köksal Şengün nerede şimdi biliyor musunuz? Neydi
suçu Köksal Şengünün? Özkan, Balbay ve Haberal davalarında tahliye
yönünde oy kullanmaktı. Bugün Boluda normal bir mahkemenin
yargıcı.
Peki, Hurşit Tolona tahliye kararı verdikten
sonra baskı var diye çekilen Necat Edeyi tanıyor musunuz
hiçbiriniz? Bu da özel yetkili mahkemelerde yargıçlık yaparken
üzerindeki baskı nedeniyle davalardan çekildi.
Yine, 11. Ağır Ceza Mahkemesinin
Başkanı Şeref Akçay da Balyozda muhalefet şerhi koydu
diye, Odatvde tutuklama kararı vermedi diye görevinden edildi.
Yine, Oktay Kuban isimli hâkim Poyrazköy ve Balyoz
davalarında tahliye kararı verdiği için görevinden edildi.
Yine, 9. Ağır Ceza Mahkemesinde Odatvyi
usulsüz dinleme talebini reddeden Yılmaz Alp de bugün bulunduğu yerde
değil, görevinin başında değil.
Değerli arkadaşlarım, peki, AKP
iktidarı bunları yaptı da ulusal düzlemde ya da
uluslararası kamuoyunda ya da bağımsız örgütler nezdinde
itibarı mı arttı, Türkiye demokrasi liginde lig mi atladı?
Değil, öyle bir şey de yok. Ne olmuş şimdi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2009dan beri
uzun süreli ve haksız tutukluluklar nedeniyle ülkemiz hakkında 440
kez karar vermiş ve mahkûm etmiş bizi yani iyi dememişler bize.
Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu
kararları verirken uzun ve haksız tutuklamaların peşin
cezaya dönüştüğünü ve bu durumun ağır insan hakkı
ihlali olduğunu yüzlerce kez vurgulamış.
Yine, saygın The Economist dergisi demokrasi
endeksinde maalesef bizi 88inci sıraya koymuş yani birçok az
gelişmiş ülkenin de gerisindeyiz.
Yine, The Freedom House örgütü kısmen özgür ülkeler
arasında bizi sayıyor, Tanzanyayla, Zambiyayla ve Filipinlerle
beraber bizim adımızı anıyor. Bu, utanç verici değil
mi? Çok övündüğünüz ileri demokrasi bu mu?
Yine, 31 Ağustos 2012 tarihi itibarıyla Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine 16.650 başvuru
yapılmış. İhlal kararları açısından
Rusyadan sonra 2nciyiz, 47nci ülkeyiz.
Peki, o tarih itibarıyla terörle mücadele
yasalarını kullanarak terör suçlamasıyla en çok mahkûmiyet kararı
veren ülke kim? Maalesef yine bizim ülkemiz, orada da 1inciyiz, terör
suçlamasıyla mahkûmiyet kararı verilen ülke.
Değerli arkadaşlarım, yine 66 ülkeden
yapılan başvurularda 35.117 mahkûmiyet kararı var. Bunun da
maalesef üçte 1i, 12.897siyle açık ara birinciyiz.
Yine, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü
de bir araştırma yapmış, basın özgürlüğü
endeksinde en kötü ülkelerden birisiyiz. 179 ülkeden 148inci. Kimler var bizim
önümüzde biliyor musunuz? Fas var, Uganda var, Gambiya var; bunların da
gerisindeyiz biz basın özgürlüğünde de. Yani gittiğiniz yol,
yol; tutuğunuz iş, iş değil.
Şunu bilmenizi istiyorum, buradan tarihi bir
uyarı yapıyorum: Bir gün hukuk sizlere de lazım olacak.
Atacağınız her adımda bunu düşünmek
zorundasınız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
haksızlığın ve adaletsizliğin her zaman
karşısında olduk. Önümüzdeki cumartesi günü 26 Ocak tarihinde de
Acil demokrasi, hemen adalet isimli miting serimizin birincisini Adanada
yapacağız. Ben yine, buradan yurttaşlarıma sesleniyorum:
Bütün yurttaşlarımız oradaki mitingimize davetlidir. Türkiyede
adalete inanan, haksızlığa karşı tepki gösterme
ihtiyacı duyan ne kadar sivil toplum örgütü varsa bu mitinglerde adalet ve
hak arayışı içerisinde olacaklardır.
Bu vesileyle Genel Kurulunuzu saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 365
sayılı Yasa Tasarısının ikinci bölümü üzerine
Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
geneline bakıldığında yine bir AKP Hükûmeti klasiğiyle
karşılaşıyoruz. Başta belirtmem gerekiyor,
demokratikleşme ve insan hakları konusunda atılacak olan her
türlü adımı yetersiz de olsa destekleyeceğiz ve destekliyoruz.
Ancak AKP huy edindiği bir gerçeklik var reform diye, demokratik
adım diye milletin karşısına çıkardıkları
yasalar ne yazık ki mevcut sorunlara çözüm getirmekten oldukça uzak
kalıyor. Türkiyede mevcut sorunlar -ki başta Kürt sorunu ve
demokratikleşme sorunu gelir- böyle geçiştirilerek palyatif çözümlerle
çözülemez. Ben yaptım. , Ben çözdüm. , Ben konuya el attım.
diyerek, siyasetten kendine menfaat sağlayarak bu işin içinden de
çıkılamaz. Bunlar olsa olsa Kürt sorununu yine zamana yayma,
geçiştirme hamleleri olarak değerlendirilebilir ki biz böyle
görüyoruz.
Bakınız, görüşmekte olduğumuz bu
tasarı da çok eksik düzenlemeler barındırmaktadır.
Tasarı, bu hâliyle ana dilde savunma hakkı getirmiyor. Oysa
kamuoyunda bu konuda ciddi bir beklenti de oluşturulmuştur. Binlerce
tutsak bedenlerini ölüme yatırarak bu doğal haklarını talep
ettiler ancak tasarı şu hâliyle olsa olsa iddianameye ve mütalaaya
karşı ana dilde savunma hakkı şeklinde belki ifade
edilebilir. Zira, hepiniz bilirsiniz ki savunma hakkı bir kişinin
en doğal hakkı olup bir bütün içerisinde soruşturma ve
kovuşturmanın her aşamasında devam etmektedir.
Gözaltına alınan bir kişi; kollukta, savcılıkta, sorgu
hakimliğinde ifade vermiyor mu? Veriyor. Peki, bu aşamalarda şüpheli
savunmasını nasıl ve hangi dilde yapacaktır? Ne yazık
ki çürümüş Türkiye yargı sisteminde hükme esas alınan ifadeler
büyük çoğunlukla soruşturma aşamasındaki verilerle
ifadesini buluyor.
Yine, ana dilde yazılı savunma
hakkının tanınmış olmaması büyük bir eksikliktir.
Her ne kadar ceza yargılama usulü sözlü olsa da en azından
iddianameye ve mütalaaya karşı yapılan savunmaların
ayrıca yazılı yapılması uygulamada bir teamül hâline
gelmiştir. Bu gerçeklik karşısında, bunlar yetmiyormuş
gibi bir de tercüman ücretini sanığa yüklemek ve ona ödetmek en basit
tabiriyle insafsızlıktır. Yani Sen Kürtçe ifade verme, Türkçe
ifade vermeye devam et. Bak, seni hem tutukluyorum hem cezanı veriyorum
hem de para ödettiriyorum. anlamındadır. Sanığın
maddi olanaksızlıklarını dikkate almayan bir düzenleme, bu
hâliyle, hak arama özgürlüğüne, adil yargılama hakkına
aykırı olup başta Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin adil yargılama
hakkını düzenleyen 6ncı maddesi olmak üzere, birçok
uluslararası belgeye de aykırı ve karşıdır.
Değerli milletvekilleri, size bu konuda dünya
örneklerinden birkaç tane örnek vereyim. Almanyada kendi egemenlik
sınırları dâhilinde mahkemede tercüman bulundurma hakkı
olmakla beraber, bu hakkın kullanılmasından kaynaklı
maliyeti yine devlet tarafından ödenmektedir. Avusturya, Belçika,
İngilterede de kovuşturmayla ilgili her aşamada tercüman
hakkı sağlanır ve bu haktan kaynaklı olan tüm masraflar da
devlet tarafından karşılanır. Avusturya tutuklular için
alternatif olarak mahkemeye mahkeme personeli veya el emin denilen
kişiler aracılığıyla, rızaya dayalı tercüme
hakkı sunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Bulgaristan,
sınırları dâhilinde çok sayıda Türkün
yaşadığı bir ülkedir, biliyoruz. Bu ülkedeki
azınlık hakları için bile Türkiyede birçok tartışma
yapılmıştır, yapılmaya da devam ediyor. Başbakan
asimilasyondan bahsetmekte iken ana dilde savunmayla ilgili olarak
Bulgaristandaki düzenlemelere de bir bakarsa oldukça iyi olurdu.
Bulgaristanda mahkemelerde resmî dil dışında savunma hakkı
tanınmakta ve bu haktan kaynaklı masrafları da devlet
karşılamaktadır.
Ayrıca, düzenleme ile getirilen bu kısmi
olanak, yargılamanın sürüncemede bırakılması
amacına yönelik olarak kötüye kullanılamayacağı
şeklinde bir düzenleme de getirmiştir. Hâkimlere tanınan takdir
hakkıyla birlikte, uygulamada bu hakkın tamamen
kaldırılmasına neden olunmaktadır. Zira
yargılamanın sürüncemede bırakılması kavramı
son derece öznel ve ucu açık bir kavramdır. Yargı mercilerinin
takdir hakkına sahip olduğu birçok konuda temel hak ve özgürlükleri
daraltan, hatta zaman zaman ortadan kaldıran uygulamalarına hepimiz
zaman zaman tanık olduk. Bu nedenle, bu ibare madde metninden
çıkarılmalı ve kaçınılmaz olarak da bu sözcük
kullanılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, kuşkusuz çok önemli
bir konu da çocuk mahkûmların cezaevlerinde yaşadıkları
sorunlardır. Ne yazık ki, Türkiyedeki ceza infaz rejimi
yetişkin tutsaklara bile uygun değilken, çocuklar için âdeta
işkenceye dönüştürülmüştür. Cezaevlerinde insanlık
dışı muamelelere maruz bırakılan çocuklar Türkiyenin
sadece bir ceza infaz sorunu değil; o, aynı zamanda siyasal bir
vicdan sorunudur. Tasarının 9uncu maddesindeki düzenlemede
çocukların bir saatten az üç saatten fazla olmamak üzere görüşme
yapması hükmü kısmi bir iyileştirme sağlarken bu sürenin
daha fazla olması gerekirdi diye düşünüyorum.
Bu anlamda, duyarlı kamuoyunun ve uzman kişi ve
kurumların görüşleri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, belirtmek gerekir ki bu yönlü bir düzenleme AKPnin vicdani
meselesi değil, bir hukuk ve siyaset vicdanı meselesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye devletinin idari işleyişinde en basit işleri bile
bürokrasiye boğma geleneği hâkimdir. Sayın Başbakan da
birçok konuşmasında bürokrasiden çok çektiğini ifade
etmiştir. Ancak, AKPden çıkan bu yasa taslağı merkezî
bürokrasiyi besleyen bir anlayışın ürünü olmaktan ileri
gitmemiştir. Tam bu noktada, bir örnek de bu yasa
tasarısının iki maddesiyle ortaya çıkan 10 ve 11inci
maddelerde görülmektedir. 10 ve 11inci maddeler devletçi
bakışın ete, tırnağa bürünmüş hâlidir. Her türlü
yetkinin vali yani merkezin yerel yansımasına devredilmesi doğru
değildir.
İkinci bölümün tümüne yönelik bu
değerlendirmeden sonra burada eşitlik ilkesine de aykırı
bir durumu ifade etmek gerekecektir. Açık cezaevi hakkı Türkiyede
adli mahkûmlara tanınmış bir hak olarak kabul edilmektedir. Yasa
ile eşitlik nasıl yaratılır, eşitsizlik nasıl
yaratılır, toplum hukuka neden güvenmez? gerçeğini gözler önüne
seren bir uygulamadan bahsetmek istiyoruz. Siyasi tutsaklar hem yüksek cezalara
maruz bırakılmakta hem yargı tarafından bir şüpheli
olmaktan çok, bir düşman olarak görülmektedir. Hem de cezaevinde açık
cezaevi hakkından mahrum bırakılmaktadırlar. Bu
ayrımcı bir tutumdur, kabul edilemez.
Burada amaç kısa süreliğine de olsa, bu yasada
kısa süreliğine de olsa kapasitenin çok ama çok üstünde hükümlü ve
tutuklu barındıran cezaevlerini biraz rahatlığa ve
esenliğe kavuşturmaktır. Böyle geçici çözümler yerine
kalıcı ve daha demokratik, adaletli çözümler üretmek gerekmektedir.
Bu Parlamentonun da görevi budur. Bu yönüyle ifade etmek gerekir ki söz konusu
yasa tasarısı nispi bir iyilik içermekte ama sorunlara yapısal
çözümler getirmemekte, yapısal sorunları çözmekten uzak
kalmaktadır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 365 sayılı Tasarının grubumuz adına
konuşmasıyla ilgili talepte bulundum. Öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; öncelikle şunu ifade etmek isterim ki: Önemli bir
kanun görüşüyoruz. 15 maddenin içerisinde daha çok öne çıkan ve ana
dilde savunma diye ifade edilen, onun dışında mahkûmiyetlerin,
infazların, ceza usulünün de içinde olduğu farklı bir paketi
görüşüyoruz. Aslında İçerik nedir? sorusuna kendimce güzel bir
konuşma hazırlamıştım ama bu konuşmayı
bırakacağım. Çünkü dünden beri şahit olduğumuz, bizi
üzen, hatta bizi garipseten birtakım ısrarlı ifadelerin çok
sık dile getirilmesinden dolayı birkaç hususu dile getirmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dünden beri, özellikle ana
muhalefet partili arkadaşlarımızın Dil birliği
bozuluyor., Üniter yapı yıkılıyor., Bu, bir cumhuriyeti
yıkma projesidir. gibi çok iddialı ama bir o kadar insafsız
ifadelerinin hakkaniyetten uzak, hukukçu kimliğiyle bakmaktan uzak,
insafsız ifadeler olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu
söylediğimi de hamasetten uzak bir temele dayanarak söyleyeceğim, o
da şudur: Konuşmamda kendi metnimi ayırıp bir üst katta,
Adalet Komisyonunda bu eleştirileri yapan saygıdeğer CHPli
arkadaşlarımızın da arkadaşları olan CHPnin
-tırnak içerisinde- diğer kanadının, diğer
arkadaşlarımızın tutanaklardaki konuşmalarından
size bahsedeceğim arkadaşlar. Ama bu tutanaklara girmeden önce birkaç
temel hususu da ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dil meselesi anayasal bir
meseledir ve Anayasanın 3üncü maddesinde ifade edilmiştir. Görüştüğümüz
konu Anayasa değil, dili tartışmıyoruz arkadaşlar;
savunmanın uygulamaya yönelik birtakım sorunlarını
aşmak için bu kanunu getiriyoruz. Bunu sizler de biliyorsunuz.
Yasamanın görevi milletimizin önünde olan sorunları
aşmaktır. Hepinizin bildiği gibi, bazı davalarda âdeta
yargılamanın
sonuçlandırılamamasından kaynaklı sorunların
aşılması için bu kanun gündeme gelmiştir. Dil meselesi
-tekrar ediyorum- anayasal bir sorundur ve konuştuğumuz gündem de
Anayasa değil, savunmaya ilişkin bir kanun tasarısıdır.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Yarın polis
aşamasında aynı sorun olursa nasıl çözeceksiniz?
BÜLENT TURAN (Devamla) İzin verin,
söyleyeceğim.
İki: Birçoğunuzun, bizlerin de referans
aldığı Mümtaz Soysal Hocanın onlarca, yüzlerce baskı
yapan meşhur anayasa kitabında dil tanımını yaparken,
resmî dil tanımını yaparken ısrarla altını
çizdiği şey resmî dil yazı dilidir arkadaşlar,
konuşma dili değil. Sizler konuşursunuz, bildiğiniz dili
ifade ederseniz ama zabıtlara geçen dil resmî dildir. Bizim
konuştuğumuz 15 maddelik pakette hiç zabıtlara ilişkin,
resmî dili değiştiren, bununla ilgili endişe doğuran bir
şey var mı? Kişi, dili bilmiyorsa veya daha iyi bildiğini
ifade ettiği bir dil varsa onu konuşsun, neden korkuyorsunuz? Biz bu
ülkede Türküyle, Kürtüyle, Arapıyla birbirimizi anlamak
açısından irade ortaya koyuyoruz. Bunu yaparken de
zabıtların Türkçe olacağını, resmî dilin de ancak
yazı dili olacağını tüm dünya biliyor, istirham ediyorum
CHPli arkadaşlar.
Bakınız, sataşma olmasın diye
Sayın Başkan, ısrarla altını çiziyorum, sataşmaya
mahal vermemek için isim vermeden, bir üst katta, Adalet Komisyonunda CHPli
arkadaşların konuşmalarından bir iki bölüm
aktaracağım. Hani sabahtan beri, cumhuriyet elden gidiyor, dili
böldünüz, mahvettiniz diyen sizler var ya, sizin arkadaşlarınız,
bakınız, aynen şöyle diyor: Bu meseleye bir savunma hakkı
ve hak temelli bakmak lazım. Siz diyorsunuz arkadaşlar. İki,
bir başka arkadaş Resmî dil devlet içindir, ana dil yurttaş
içindir. diyor. Devam ediyorum: Esas itibarıyla bir savunma hakkı
sorunudur bu sorun ve savunma hakkı ekseninde bakmak lazımdır.
Devam ediyorum arkadaşlar: Bizim asıl görmemiz gereken
yurttaşlardır. Bütün yurttaşlar, kimliği, dili, inancı
ne olursa olsun bu ülkenin yurttaşlarıdır. diyorlar. Devam ediyorum
arkadaşlar, bir başka CHPli vekilimiz: Bizim bir önergemiz var.
diyor CHPli arkadaş. AK PARTİnin de bir önergesi var,
düzeltilmiş şekliyle, bizimkiyle AK PARTİninki birbirine çok
yakın, aslında anlaşılabilir. diyor
arkadaşlarınız. Devam ediyorum arkadaşlarım: Hiçbir
insanın anasını ve ana dilini seçme özgürlüğü yoktur.
diyor CHPli arkadaşımız. Devam ediyorum: İnsanları
ana dilinden mahrum etmek kimsenin hakkı değildir. diyor CHPli
arkadaşlarımız. Kişilerin kendilerini ana dillerinde savunmaları,
ana dilde konuşmaları, ana dillerini öğrenmeleri,
öğretmeleri en doğal hakkıdır. diyor. Siz bu cumhuriyeti
yıkıyorsunuz arkadaşlar. Sabahtan beri burada hiç utanmadan,
sıkılmadan bizi cumhuriyet düşmanı ilan ettiniz.
Cumhuriyet yıkılıyor dediniz, dil bölünüyor dediniz. Niye
kendi arkadaşlarınıza söylemiyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Resmî tutanaklar, vereyim okuyun
kavga ediyorsunuz aranızda. Biz söyleyince cumhuriyet düşmanıyız,
siz söyleyince demokrasinin gereği. Var mı böyle bir hak? Siz
söyleyince alkışlayacağız, biz söyleyince cumhuriyet
düşmanı olacağız.
Arkadaşlar devam ediyorum, bir başka CHPli
arkadaşımız: Şimdi bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin
önerisi şuydu: Bir kişi, kendini en iyi ifade edebileceği dili
beyan ettiği takdirde, o dilde savunma yapabilir. Bakın, bir daha
okuyorum, iyi dinleyin burayı arkadaşlar: Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisinin önergesi şuydu: Bir kişi, kendini en iyi ifade
edeceği dili beyan ettiği taktirde, o dilde savunma yapabilir ve
kendisine devlet tarafından parasız avukat verilir. diyor.
Bakın, daha öteye götürüyorlar. Parayı
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Devamını oku, devamını
BÜLENT TURAN (Devamla) Var, var hepsini
okuyacağım, devamı da var.
Bakınız, yine başka CHPli bir
arkadaşımız diyor ki Kişiye kendisini en iyi ifade
edebileceği dili kullanma olanağı verilmelidir. Genel
Başkanınız söylüyor arkadaşlar.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Devamını oku
BÜLENT TURAN (Devamla) Devam ediyorum, bunun ismini
söyleyeceğim yalnız, bunun kim olduğunu söyleyeceğim.
Bakınız, son olarak değerli
arkadaşlarım: Biz, bu sorunu bir ana dil sorunu olarak görmüyoruz.
Bu sorunu insan hakları sorunu olarak görüyoruz. Savunma, kutsal bir
haktır, savunmanın önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
Devam ediyorum: Bir kişi, kendini, hangi dilde en iyi
savunabileceğine inanıyorsa, o dilde savunmalıdır, nokta.
Bakın, noktayı ben demedim, CHPnin Genel Başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu Skyturkte söyledi arkadaşlar.
Bakınız, farklı görüşler demokrasinin
gereğidir ama biz ana muhalefet partisinin hangi kanadına, hangi
yaklaşımına, neresine cevap vereceğiz? Sabahtan beri
cumhuriyet düşmanıyız ama Genel Başkan başka bir
şey söylüyor. Siz bir şey söylüyorsunuz, bir başkası
başka bir şey söylüyor. Böyle bir şey olabilir mi?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ya arkadaş,
önergenin neden yarısını okuyorsun, devamını da
okusana.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bakınız
arkadaşlar, bakınız, sevineceğiniz bir şey
söyleyeceğim: AK PARTİnin on yıldan beri iktidar
olmasının tek sebebi, AK PARTİnin başarısı değildir
arkadaşlar, teşekkür ediyorum sizlere, teşekkür ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Böyle şey
olur mu ya? Önergenin yarısını okuyorsun,
yarısını okumuyorsun!
BÜLENT TURAN (Devamla) Çok kıymetli
arkadaşlarım, savunmanın kutsallığına bir hukukçu
olarak inanıyoruz. Ülkemizin dertlerini, sorunlarını masaya
yatırıyoruz. On yıldan beri Adalet Komisyonuyla, Adalet
Bakanlığıyla, bu Meclisle beraber AK PARTİnin neler
yaptığını en çok da milletimiz biliyor. Artık bu ülkede
hiç kimse kendisini ikinci sınıf vatandaş görmüyor. Daha ileri
demokrasi için, daha kutsal bir savunma hakkı için, daha kısa süreli
yargılama sistemleri için çalışmak hepimizin görevi.
Bizler Durmak yok, yola
devamı ezbere söylemedik, inandık, o yüzden söyledik. Normal
şartlarda bir partinin üç dönem arka arkaya iktidar olması kolay
değildir, hele ki arka arkaya üç defa oyunu artırması hiç kolay
değildir. O yüzden bir daha söylüyorum: Güçlü muhalefet bizi de güçlü kılar.
Önce kendi aranızda anlaşın, bu kanuna karşı
tepkinizin ne olacağının kararını verin, biz de buna
göre cevap verelim veya vermeyelim çünkü muhalefet iktidara yol gösterir. Kendi
aranızdaki yol görmeleri, anlaşmaları bir karara bağlayın,
biz de size keyifle
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sen yolunu kaybetmişsin!
BÜLENT TURAN (Devamla) -
On yıldan beri bağırıyorsunuz, on yıldan beri
kızıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, makul insan
tanımı yapılırken Aynı fiili işleyip farklı
sonuç beklemek değildir. derler. Bir daha söyleyeyim isterseniz
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) - Siz ne yaptığınızı biliyor musunuz
ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Bağırarak bir şey olmaz.
Makul insan, aynı
şeyi yaptıkça farklı sonuç beklemez.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) İki ay önce elinde iple geziyordun, şimdi
gitmişsin, pazarlığın içine girmişsin. Sen ne
yaptığını biliyor musun?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir defa aynaya
baksanız, bir defa bu konuda kendiniz otokritik yapsanız
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Bize ders veriyorsun! Sen ne yaptığının
farkında mısın?
BÜLENT TURAN (Devamla) -
bu bağırmanın faydasının olmayacağını
göreceksiniz.
Ben bir daha söylüyorum:
AK PARTİnin on yıl başarılı olmasında CHPnin
çok büyük bir gayreti var. (CHP sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
Sağ olun, var olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Sezgin Tanrıkulu, İstanbul
Milletvekili.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dünden beri bu çalışmaları izliyorum. Bu
meseleyi yakından takip etmiş, bilen -siyasi kimliğimden
bağımsız olarak söylüyorum- bir avukat olarak, bir insan
hakları savunucusu olarak bu ortamın geldiği noktayı çok
doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Doğru
bir ortam değil. Sonuçta, biz, adil yargılama hakkı çerçevesinde
insanların en temel hakkından söz etmek için buradayız.
Ama buradaki konuşmalar çoğunlukla toplumun büyük bir kesimini de
-açık söyleyeyim- rencide ediyor. Buradaki her
konuşmacının, buradaki her konuşmanın bütün Türkiye
tarafından dinlendiğini, izlendiğini ve her
yurttaşımızı yakından ilgilendirdiğinin bilinmesi
lazım.
MEHMET ERSOY (Sinop) Grubuna söyle sen onu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kürtlerle Türkler
eşit mi onu söyle önce.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Susun!
Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye otuz
yıldır çok önemli bir süreçten geçiyor, kanlı bir süreçten
geçiyor, ölümlerden geçiyor. Barışı bu Meclisin dili
sağlamalıdır, barışı ancak böyle
sağlayabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) CHP
barışa en fazla karşı çıkan bir gruptur Türkiye'de.
Başta CHP kendi içinde barışı sağlasın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) O nedenle,
değerli arkadaşlarım, bakın, farklı görüşler
olabilir ama bu görüşleri kendi içimizde absorbe edeceğiz,
eriteceğiz ama bu Meclisi bir barış meclisi yapmak
zorundayız değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Çok doğru!
Gerçek yüzünüz dün ortaya çıktı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sezgin Bey, bu
konunun neresindesin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de -açık söylüyorum- her
alanda kutuplaşmayı sağlayan bir iktidar anlayışı
var.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hayda!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Her alanda
kutuplaştıran, böyle bir kutuplaştırıcı
anlayış var. Ana dilde
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sezgin Bey Türk
milleti Kürt ulusuyla kıyaslanamaz
Şahsınız adına
onu söyleyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu siyasi ortamda toplumun tümünü kucaklayacak, politika ve
yaklaşımlara sahip çıkacak tek siyasi parti vardır, onu da
söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisidir. [CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ ve BDP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar (!)] Toplumu, biri diğerinden üstün, Türkler
ve Kürtler, Sünni ve Alevi olarak ikiye bölen söylemlerin vücut
bulacağı yer de Cumhuriyet Halk Partisi değildir ve
olmayacaktır.
Toplumda giderek marjinal hâle gelen,
yalnızlaşan, söz konusu kutuplaştırıcı,
ayrıştırıcı, ayrımcı ve toplumu bölen
söylemlerin sahipleri, insan haklarına sahip çıkan demokratik bir
Türkiye özlemiyle her gün canla başla emek veren insanların
haklarını da çiğnemektedirler.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sizin
tarafınız neresi, tarafınız?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Benim
tarafım Cumhuriyet Halk Partisi, benim tarafım demokrasi, benim
tarafım insan hakları, benim tarafım adalet, eşitlik.
Dolayısıyla, CHP her türlü
ayrımcılıkla mücadele ederken bu ayrımcı dili
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi her
türlü ayrımcılıkla mücadele ederken bu ayrımcı dili
üretenlerin partisi de olmayacak.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Kime söylüyorsun?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Arkadaşlarına
söyle, arkadaşlarına. Arkadaşların öyle düşünmüyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) CHP, kimseyi
doğuştan sahip olduğu cinsiyet, din, dil, köken gibi
özellikleri, kendi seçimi ve aidiyet bağı bulunan kimlikleri
nedeniyle bir diğer bireyden ayıramaz, ayırmayacaktır, aksi
tavrı sergileyen ayrımcı dilin CHPyi temsil etmesi de söz
konusu değildir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Arkadaşlarına
söyle, arkadaşlarına.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bak, bak, arkadaşlarına
bak.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Tutanakları oku, tutanakları.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Okuduğum
için bunları okuyorum, okuduğum için.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Tutanakları okuyacaksın Sezgin Kardeş.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, okuduğum için burada bu konuşmayı
yapıyorum. Buna en son söz söyleyecek olan sizlersiniz, en son.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Hadi oradan!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Efendi ol,
efendi. Efendi ol!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
yerlerinize oturun.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Söyle, Kürt, Türk,
Arap eşit değil mi?
BAŞKAN Lütfen, müsaade edin Sayın
Milletvekili.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Herkes
eşittir, herkes. Türk de eşittir, Kürt de eşittir. Tamam
mı? Onları söylemek için buradayım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sezgin
Tanrıkulu, dün neredeydin, dün?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Ayrımcı söylemin sahipleri, insana insan olduğu için kıymet
veren, bir ülkenin vatandaşlığı arzusuyla hizmet eden
çoğunluklara saygısızlık etmektedirler. Bu ülkede büyük
bedellerle eşitlik mücadelesi verenlere karşı bir etnik
kimliği diğerinden üstün tutma anlayışı, arkaik,
gerici bir anlayıştır ve bu anlayış tarih
sayfalarında hep ayıplanacaktır.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bize niye
söylüyorsun? Bize niye söylüyorsun? Ya, sen bize niye konuşuyorsun?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) CHP bir kitle
partisi olduğu için farklı görüşleri de bünyesinde
barındıran bir partidir.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi
ayrımcı söylemi hiçbir kimlik lehine meşru görmeyecektir.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Genel
Başkanın da, arkadaşların da senin gibi düşünmüyor!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Dolayısıyla da CHP ayrımcı söylemlerin
gözetilebileceği bir çatı da olmayacaktır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Eşitlik,
özgürlük, demokrasi mücadelesiyle her yurttaşla yan yana, kol kola
yürümeye hazır olduğumuz kadar, ayrımcı,
ayrıştırıcı, bölücü söyleme ve bu söylemlere
karşı da canla başla mücadeleye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Şahsınız adına düşüncelerinize partimiz
katılmıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sataşma var, CHPye
sataştı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Dün akşam
keşke burada olsaydınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Hükûmet adına söz isteyen
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İki gündür yapılan görüşmelerde kendini en
iyi ifade edebileceği dilde savunma yapmasına ilişkin getirilen
yeni düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve pek çok
sakıncaları bulunduğu burada değişik hatipler
tarafından dile getirildi.
Burada, bir hususun altını özellikle çizmek
istiyorum. Bir defa, getirilen düzenleme ile Türkiyenin resmî dili değiştirilmemektedir.
Herkes bilmelidir ki Türkiyenin resmî dili Türkçedir, bunun
değişmesi, değiştirilmesi de kesinlikle söz konusu
değildir.
İkincisi, yargılama dili de Türkçedir; yargılamanın
dilinin değiştirilmesi, başkalaştırılması da
söz konusu değildir. Peki, yapılan nedir? Devletin resmî dili
Türkçeyse, yargılama dili Türkçeyse bu düzenlemeyle yapılmak istenen
nedir? Yargılama süreci içerisinde, kendisini savunmak isteyen
vatandaşlarımıza kendisini daha iyi ve daha güçlü bir biçimde
savunabilmesinin imkânını açmaktır. Bir hukuk devletinde,
demokratik bir hukuk devletinde devlet, suç isnadıyla karşı
karşıya olan, soruşturma ve kovuşturmaya muhatap olan
vatandaşlarının kendisini ifade etmek isteğinde,
birtakım isnatlar karşısında kendisini savunmak için daha
iyi imkân ve vasıta istediğinde devletin bunu istenmeden
planlaması, düzenlemesi, o imkânları ortaya koyması
lazımdır. Esasında, Ceza Muhakemesi Kanununun 202nci maddesi
bu öngörü üzerine düzenlenmiştir. Olabilir ki suç isnadıyla
karşı karşıya kalan vatandaşımız Türkçe
bilmezse, başka bir dil biliyorsa, siz onu ağır cezalarla itham
ediyorsanız, kendisini savunma ihtiyacı varsa, Türkçeyi de bilmiyorsa
ne yapacak? Bunu öngörmüşüz, demişiz ki: Bu hâlde, tercüman
sağlanır, tercüman vasıtasıyla kendisini savunabilir. Bu
imkânı koymuşuz. Bu, doğru bir adımdır, hukuk
devletinin de gereğidir, insan olmanın da gereğidir. Buna itiraz
edecek bir şey var mı? Yok.
Peki, Türkçeyi biliyor ama meramını başka
dilde daha iyi anlatabileceğini düşünüyor veya şöyle söyleyelim:
Türkçeyi biliyor ama meramını Türkçede daha iyi
anlatamayacağını düşünüyor. O zaman, bizim yasamız bu
hâlde de bir imkân öngörüyor, Eğer sen Türkçe biliyorsan,
meramını Türkçe daha iyi anlatamayacağın kanaatindeysen o
zaman, ben sana gene tercüman imkânı veriyorum. diyor. Kim veriyor? Ceza
Muhakemesi 202nci madde veriyor. Bu imkândan bizim
vatandaşımızın yararlanması bu vatandaşın
devlete olan aidiyetini güçlendirir mi? Güçlendirir. Hukuk devletini güçlendirir
mi? Güçlendirir. Demokratik devleti güçlendirir mi? Güçlendirir. Bu ülkeyi
böler mi? Bölmez. Eğer siz kendisini savunmak isteyene savunma
hakkını doğru dürüst tanımazsanız o zaman hem samimi
olarak kendisini iyi savunmak isteyenlere bu hakkı vermemiş olursunuz
hem de bunu istismar edenlerin istismarının önünü açmış
olursunuz.
İşte, bu düzenlemeyle bir yandan savunma
hakkı genişletilirken ve güçlendirilirken öte yandan, kendini samimi
olarak daha iyi savunabileceğini ifade eden
vatandaşlarımıza bu imkânı veriyoruz, bunu istismar edenlerin
de istismar kapılarını kapatıyoruz, doğru bir
adım atıyoruz.
Şimdi, bir vatandaşımız Ben kendimi
başka bir dilde daha iyi savunacağım. dediği zaman buna
biz niye öbür imkânı vermeyelim? Aynı kişi kalksa Ben,
kardeşim bu dili bilmiyorum. dediğinde veriyoruz, Ben
meramımı anlatacak derecede bilmiyorum. dediğinde gene
veriyoruz. Ben kendimi daha iyi başka bir dilde savunabilirim:
dediğinde vermediğimizde ne değişiyor? Bir şey
değişiyor mu? Değişmiyor. Onun için doğru olanı
yapmak, doğru adımı atmak, bizim, bu Parlamentonun vazifesidir.
Bugün yaptığımız şey ayıp olan bir şey
değildir, yanlış olan bir şey değildir, Anayasaya
aykırı olan bir şey değildir; Anayasaya uygun, hukuk
devletine uygun, demokratik devlete uygun atılan bir adımdır.
Biz bu adımın doğru olduğuna inanıyor ve
vatandaşlarımızın yargılama süreçlerinde kendilerini
daha iyi savunabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerekenleri
yapmasının vazifesi olduğunu da görüyoruz. Hukuk devleti olmak
bunu gerektirir. Bizim yaptığımız tam da budur. Bunu
farklı şekilde yorumlamak yanlış olur. Eğer biz
vatandaşımızın haklarını doğru şekilde
algılamamış olsaydık, örneğin vaktinde
yapmamış olsaydık... Vakti geçtikten sonra bunları
yapıyoruz. Türkiyede birisi kalkıp kendi dilinde şarkı
söylemek istediğinde yıllarca bunun önünde engeller oldu. Ne oldu,
devlete aidiyeti mi güçlendirdi bu? Hayır, vatandaşlarımız
arasındaki kopukluğu artırdı. Şarkısını
söylese kıyamet mi kopardı? Kopmazdı. Söyledi, sorun oldu mu?
Olmadı. Cezaevlerinde görüşme yapılırken Türkçeden
başka dil kullanılması yasaktı, terör örgütü bunu istismar
ediyordu. Bu yasak, terör örgütünün daha fazla terörist devşirmesine, daha
fazla dağa adam çıkarmasına yardımcı oluyordu, kaldırdık.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Neyi
kaldırdınız Sayın Bakan? 91 yılında
kaldırıldı Kürtçe konuşma yasağı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
İnsanlar konuştu ve iyi oldu. Kötü mü oldu?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Neyi
kaldırdınız? Doğruyu söylemiyorsunuz. 1991
yılında kalktı o yasak.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bakın, bütün bunlarda biz adımlar attık. Televizyon konusunda
adım attık, özel radyolar konusunda adım attık, seçmeli
dersler konusunda adım attık, üniversitelerde bölüm
açılması konusunda adım attık, bu ülke bölündü mü? Bütün
bunlar bu ülkenin birliğine, beraberliğine daha fazla hizmet eden
adımlar oldu. Türkiyede yıllarca Türkçeyi bilmeyen
vatandaşlarımızdan bazıları terör örgütünün
yayınlarına mahkûm edildi, uydularla onları seyrettiler ama
devlet bu imkânları götüremedi, kapıyı devlete kapattık,
terör örgütüne açtık. Şimdi, biz ne yaptık? Başka
alternatifler sunduk, vatandaşımız daha doğru yoldan
doğru bilgileri öğrenme imkânı buldu; bütün bunlar milletimizin
birliğine, beraberliğine, insanımızın
kardeşliğine büyük hizmetler oldu. Bunun da bu anlamda savunma
hakkını güçlendiren, insan haklarına ve hukuk devletine uygun
olan bir adım olduğunu düşünüyoruz ve zaman içerisinde bunun
uygulamalarını hep beraber göreceğiz.
Ben, dün de ifade ettim, bugün bir kez daha söylüyorum,
esasında 202nci madde de uygulayıcılar Ben, başka bir
dilde savunma yapacağım. dediği zaman bu talebi kabul
etmiş olsalardı, 202nci madde bana göre buna engel değildi,
bunu uygulayabilirlerdi ve bu, sorun olmazdı. Ama maalesef uygulamada
farklı bir yorum yapıldı, lafza bakılarak yorum
yapıldığı için böyle bir sonuç çıktı. Şimdi,
yanlış yorumu düzelten bir adım atıyoruz, uygulama
birliğini sağlayacaktır.
Öte yandan, burada bir hususu da ifade etmek istiyorum,
yanlış anlaşılmasın ama bir açıklamayı sizlerle
paylaşmak istiyorum. 22/11/2012 saat 17.41de açıklama
yapılmış, bir partinin genel merkezinde yapılıyor.
Açıklamanın içinde diyor ki: Savunma dili konusuna savunma
hakkı kapsamında bakmaktadır -partinin ismini geçiyorum- savunma
hakkı kutsaldır, adil yargılanma hakkının bir
parçasıdır, sınırlanamaz. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ile evrensel ölçüde güvence altına
alınmıştır. Önemli olan, kişinin savunmasında
anlayabildiği ve anlatabildiği dili kullanabilmesidir. Dil sorununu,
savunma hakkı ve dolayısıyla hukuk alanından koparıp
siyasal alana hapsetmek, kim tarafından yapılırsa
yapılsın bu hakkın ihlaline yol açar. Konuya evrensel hukuk
çerçevesinden bakan CHP CMK 202nci maddesinde AİHSnin 6/3 (E) hükmü
uyarınca kişinin kendini ifade edebileceği dilde savunma yapması
esasını önermiştir. Sayın Haluk Koç yapıyor bu
açıklamayı CHPnin parti toplantısından sonra.
İki gündür burada Cumhuriyet Halk Partisi adına
arkadaşlarımız konuştular. Ben merak ediyorum, Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşü Sayın Haluk Koçun
açıkladığı, hatta Sayın
Kılıçdaroğlunun Biz poliste, sorgulamada, bu eksik,
yanlış, daha fazlasını önerdi arkadaşlarım.
dediği açıklamalar mı Cumhuriyet Halk Partisinin görüşüdür,
yoksa iki gündür bu açıklamaları yerden yere vuran açıklamalar mı
CHPnin görüşüdür?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan, olayı
çarpıtıyorsunuz. Önergemizin arkasındayız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Açıklık getirilirse ayrıca memnuniyet duyacağımı
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Yanlış
anlıyorsunuz, okuduğunuzu anlayamıyorsunuz.
BAŞKAN - Evet, bölüm üzerinde şahsı adına söz
isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili.
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, açılım politikalarında
ısrar eden ve bütün uyarılara rağmen geri adım atmayarak
devam eden Hükûmet ana dilde savunma hakkı adı altında yeni
bir çalışmaya başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, AKP
Hükûmetinin yeni bir dayatmasıyla şu anda karşı
karşıya.
Bu konuda yapılan çalışma, Ceza Muhakemeleri Kanununun
202nci maddesinde yapılacak düzenlemeyle mahkemeye çıkartılan
kişilere kendilerini ana dilde veya başka bir dille tercüman
aracılığıyla savunma hakkı tanımaktadır.
Çalışma, aynı zamanda mahkûmlara eşleriyle
görüşme imkânı da öngörmektedir. Bunun için de İnfaz
Yasasında değişiklik planlamaktadır. Mahkûmları
eşleriyle görüştürme imkânı da getiren tasarı, eş ile
görüşme için cezaevinde iyi hâl şartı aramaktadır.
Tasarıya göre görüşmeler üç ayda bir özel bir odada
yapılabilecek ve mahkûmlar eşleriyle üç ila yirmi dört saat
arası bir araya gelebileceklerdir. Ayrıca düzenleme, belli derecede
hasta olan hükümlü ve tutukluların tedavileri süresince mahkûmiyetlerine
ara verilmesini de öngörmektedir.
Tasarıyla, ölüm veya hastalık nedeniyle hükümlüye verilen
mazeret izni düzenlemesinde de değişiklik yapılmaktadır.
Hükümlü, mazeret izni süresi içerisinde, kendi evi veya anne, baba, eş,
kardeş ve çocuğunun evinde kalabilecektir. Kararı, hükümlünün
izin süresi boyunca ikamet edeceği ilin valisi verecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şunu açıkça belirtmeliyiz ki Hükûmet tarafından yapılan bu
çalışma, Türkiyeyi bölmenin ve ayrıştırmanın
eşiğine bir adım daha yaklaştıracaktır. Ana dilde
savunma hakkı ve tasarıda yer alan değişiklikler,
tıpkı Habur projesinde ve diğer açılım projelerinde
olduğu gibi tamamen belli kesimlerle yapılan müzakereler sonucu
ortaya konmaktadır. AKP Hükûmeti tarafından hazırlanan bu
tasarı, açlık grevlerinden sonra Bakanlar Kurulunda imzaya
açılmış ve hızlı bir şekilde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına getirilmiştir. Hangi müzakere
sonucu hazırlanırsa hazırlansın, bu proje aynen Haburda
olduğu gibi Türkiyenin birlik ve beraberliğine zarar verecek bir
projedir. Bugün ana dilde savunma hakkı isteyenler, bölücüleri ve
bölücübaşını eve çıkartmak isteyenler yarın bunlarla
da yetinmeyeceklerdir, Hükûmetten daha başka çalışmalar
yapılmasını isteyeceklerdir. Bu kanunun tarihî bir
sorumluluğu vardır.
AKP, ülkeyi bölecek ve ayrıştıracak
politikalardan vazgeçmelidir. Bu durum Türkiyenin geleceği
açısından büyük önem taşımaktadır. Görüşmekte
olduğumuz bu tasarı, Türkiyeyi bölünmeye ve
ayrıştırmaya götürecek bir projedir. Bunu açıkça buradan
belirtmek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkçenin dışındaki dillerin kamuda serbestçe
kullanılması, çok dilli, etnik azınlık yaratmaya yönelik
siyasi bir içeriktir. Bu çalışma Anayasaya da aykırıdır.
Toplumumuz ve milletimiz için dilin önemi çok büyüktür.
Türk milletinin ana dili Türkçedir. Anayasamızın 3üncü maddesinde
de bu açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu nedenle, dil konusu
çok önemli bir millî konudur ve toplumları ayakta tutacak bir unsurdur. Bu
konuda üzerinde yapılacak her türlü çalışma ve düzenleme çok
titizlikle ele alınmalıdır. Yapılan bu
çalışmayı Milliyetçi Hareket Partisi olarak masum bir
çalışma olarak görmüyoruz. Bunun için, amacı Türkiyeyi bölmek
ve ayrıştırmak olan bu çalışmaya
karşıyız.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Böylece, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.01
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
365
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın
Bayraktutan
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bilindiği üzere, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu kararı
ile bu adliyeler kapatıldı. Bunu birçok kere ifade ettim ama bugün de
bahsetmek durumundayım. Benim seçim bölgemdeki, Artvinin Ardanuç
ilçesindeki bir adliye de kapatıldı. Adliyenin kapatılmasından
sonra -ne yazık ki- orada yaşayan insanlar en yakın adliye
konumunda olan Artvin adliyesine köylerden gidiş geliş
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Halaman, buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Bakanıma şöyle bir soru sormak
istedim: Bu 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 81inci maddesi (b)
bendi diyor. Bu (b) bendi Siyasi partiler Türk dili ve kültürü, bunun
dışında Türk diline ve Türkiyeye şirk koşmak siyasi
partiler açısından yasaktır. diyor. Bu kanun bu şirk
koşmayı yasaklamıyor mu? Buna bir cevap verirse memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şimdi, Hükûmetiniz tarafından
şöyle bir çalışma yapıldı ve bir pazarlama stratejisi
geliştirildi: Sanki mahkemelerde Türkçenin dışında
başka bir dilde konuşmak yasakmış gibi toplumda bir
algı yaratılmaya çalışıldı. AKPnin
yargının dilini değiştirmeye yönelik girişimleri sanki
Türkçe bilmeyen insanların mağduriyeti gideriliyormuş gibi
topluma, Türkiye Cumhuriyetine pazarlanmaya çalışıldı.
Şimdi, sizin de hukukçu kimliğinizle size sormak istiyorum: Mevcut CMK
202nci maddeye göre yargılama makamlarında Türkçe bilmediklerini
ifade eden insanlar savunmasını istedikleri dilde yapabilirler mi,
yapamazlar mı? Mevcut düzenlemede Türkçe bilmeyen insanların tercüman
ataması yapılıyor mu, yapılmıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, TOKİ
konutları her yerde dökülüyor. Geçtiğimiz dönemde, birkaç ay önce
Başbakanın katılımıyla yapılan Kuzey Ankara
Kentsel Dönüşümde kendisine daire çıkan bir vatandaşa TOKİ
bu sefer bir yazı göndererek hak sahibi olmadığını
ileri sürmüş ve yapılan kuradan faydalanamayacağını
belirtmiştir.
TOKİ Yapracık Projesi -Eskişehir Yolu
üzerinde- tam 9 bin yurttaşımızı ilgilendiriyor. TOKİ,
ceza ödememek için ekim ayında teslimatı yapmış gibi
gösterdi ama ne elektriği var, ne suyu var, doğal gazı
Hiçbir
şeyi olmayan bir konutta insanlarımız son derece mağdur
durumdadır. TOKİnin bu rezaletlerini gidermek için neler
yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmetiniz, yakalanıp
İmralıdaki kodese tıkılan bebek katili ve diğer
PKKlılarla müzakerelerde bulunmakta, hatta mutabakata
vardığı konusu herkesçe malum. Kandil ve dağlarda bulunan
katil sürüsü üzerinde etkisini kaybetmişken, Hükûmetiniz tarafından
PKKyı yönetmesi için güç verdiğiniz bebek katili,
yazdığı kitaplarda Ben Allahı yendim, yarı
Tanrıyım, namaz tiyatro. diyen bir sapkındır. PKK ise
Ermeni ASALA örgütünü takiben eylemlere başlamış,
kurucuları, yöneticileri, teröristleri ve siyasal uzantıları
Ermeni kökenli olan, ateist, Marksist-Leninist bir cinayet örgütüdür. Bu örgüt
Kürt kökenli Müslüman kardeşlerimizin temsilcisi olabilir mi? Bu din
dışı, hastalıklı ruhlarla yapacağınız
mutabakata uyulacak mı? Düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan...
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, yargılama bir bütündür. Şimdi
siz sadece savunmanın bir parçasında ana dilde savunma hakkını
vererek olayı masumlaştırıyorsunuz. Şimdi, önümüzdeki
süreçte, polis, jandarmadaki ifade alma süreci, bilirkişi incelemesi, ara
kararı gibi yargılamanın diğer aşamalarında da
ikinci dili yaygınlaştırmayacağınıza yüce
Mecliste namusunuz ve şerefiniz üzerine söz veriyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu düzenleme, Wilson Prensiplerinden
başlayarak devam eden Rumların, Ermenilerin, Kürtlerin
hakkını verin. taleplerinin 2013 yılı versiyonu değil
midir?
Bu düzenleme, Lozan Anlaşmasının 39uncu
maddesinin aşılması, Sevrin hortlatılması değil
midir? Bu düzenleme eli kanlı PKKya ve onun uzantılarına
teslimiyet değil midir? Bu düzenleme Türk milletinin, idari, siyasi ve dil
birliğini bozacak bir düzenleme değil midir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Köktürk
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Avrupa Yargıçlar Birliğinin
deklarasyonunda, ülkemizde yargıç ve savcıların rotasyonunun
kötüye kullanılarak yargıç ve savcılar üzerinde bir baskı
aracına dönüştürülmesi, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yeniden yapılandırılma sürecinde Kurula Türk
yargısını temsil eden kişilerin değil, Hükûmetin
görüşünü ifade eden kişilerin dâhil edilmesinin sağlanması,
savcıların yürüttüğü gizli soruşturmaların Hükûmet
üyeleriyle paylaşılması, Adalet Bakanının gerekli
gördüğünde savcılardan bilgi istemesi, Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kurulu üyelerinin süregelen soruşturmalara ve süreçlere müdahil olmaya
çalışmasının kabul edilemeyeceği vurgulanarak,
Sayın Başbakanın Biz yargıya neyin gerekli olduğunu
söyledik, yargı da gerekeni yapacaktır. söylemine atıf yapılmış
ve Türk yargısının geldiği nokta ağır bir
şekilde eleştirilmiştir.
Sizin, Avrupa Yargıçlar Birliğinin Türk
yargısı ve Hükûmetin yargı üzerindeki baskısı
konusundaki bu ağır eleştirileri karşısında yorum
ve değerlendirmeleriniz nasıl olacaktır? Bunun
yanıtını istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İrbeç
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) Çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, Terör suçları
kırmızı çizgimiz. diyorsunuz, uygulamada tutarlılık
göremiyoruz. Başbakan Erdoğan Bölgesel gelişmelerle ilgili
kırmızı çizgiler ilan edip Seyirci kalamayız.
şeklinde açıklamalar yapmayı çok seviyor. Bu yönde bir
açıklama 19 Ocakta Başbakan Erdoğan tarafından Suriyeyle
ilgili yapıldı. Seyirci kalamayız ve gereğini
yaparız. söylemi, sonuçları bakımından, Erdoğan
yönetiminin dış politikadaki etkisini değil, iç politikadaki
reklam ve propaganda yönünü yansıtıyor.
Davosta 23/1/2013te yani dün konuşma yapan
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu -Türkiye,
Suriyeden savaş suçlarıyla yüzleşmesini istiyor- aynen
şöyle diyor: İnsanlar Suriyede ölüyor, ne kadar daha
bekleyeceğiz? Uluslararası suskunluk insanları öldürüyor. Buna
karşılık 14/1/2013 tarihinde, Libyanın da aralarında
bulunduğu elli iki ülkenin konuyla ilgili Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyine başvurusuna destek vermiyor. Bu durum söylemlerle
uygulamanın çeliştiğini göstermektedir. Bu çelişki
Başbakanın tutumunda da açıkça görülmektedir.
2004 yılında, Uluslararası Ceza
Mahkemesiyle ilgili Roma Sözleşmesini -hem de Avrupa Konseyi Genel
Kurulunda- Türkiye'nin onaylayacağını söylemiş ve
gereğini yapmamıştır. Türk Dışişleri
Bakanı da yine Suriye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık, son söz
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hakkâri Yüksekovadaki Esendere Gümrük
Kapısında PKK terör örgütüne finans sağlayan hayalî ihracatla
ilgili haberler medyada da sık sık bugünlerde yazılmakta ve
söylenmektedir. Acaba Oslo sürecinde bu sınır
kapısının kapatılmayacağı yönünde de bir söz
verilmiş midir? PKK terör örgütüne finans kaynağı sağlayan
Esendere Gümrük Kapısının kapatılması yönünde
müfettiş raporlarının gereği bugüne kadar niye
yapılmamıştır? Bunun gereği ne zaman
yapılacaktır? Söz konusu gümrük kapısında Türk
Bayrağının asılamadığı ve kontrolün tamamen
terör örgütünün elinde olduğu iddiaları doğru mudur?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Son sorudan başlayın
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Bayraktutan, kapatılan adliyelerle ilgili şu anda yeni
bir çalışma yok. Adliyelerin, dosya durumu ve diğer bazı
nedenler gerekçe gösterilerek kapatılması yapıldı ama
yeniden açılması konusunda şu anda bakanlık tarafından
yürütülen bir çalışma söz konusu değil.
Sayın Köprülü CMK 202de Türkçe bilmeyenlere
tercüman sağlanıyor mu? dedi. 202de Türkçe bilmeyenlere tercüman
sağlanıyor, bu imkânı düzenliyor.
Sayın Halaman Siyasi Partiler Yasasının
81inci maddesinin (b) bendini ifade ederek Bu düzenleme Türk diline şirk
koşmak anlamına gelir mi? dedi. Kesinlikle bu anlama gelmez, gelmesi
de mümkün değildir çünkü resmî dilden kasıt -dün de söyledim,
Sayın Mümtaz Soysalın Anayasaya ilişkin yazdığı
kitapta da açıkça ifade ediliyor- devletin resmî dili demek, devletin
bütün yazışmalarının yapıldığı dil
demektir. Bu da Türkçedir; resmî dil Türkçedir, yargılama dili Türkçedir.
Burada yapılan şey, savunma hakkının güçlendirilmesine
dönük bir adımdır. Aksi takdirde Türkçeden başka dil
konuşulmasını eğer şirk koşmak kabul ederseniz,
bugün Türkiyede Türkçenin dışında pek çok dil konuşuluyor,
bunu da bilginize sunmak isterim.
Sayın Gök TOKİyle ilgili bir konuyu dile
getirdi. Ben bu hususu TOKİ Başkanımızla bizzat
görüşeceğim. Orada yaşanan bir sorun olup
olmadığını ben bilmiyorum. Tabii, sizin sorunuz üzerine ben
haberdar oldum. Sayın Başkanla görüşeceğim, sorunun
giderilmesi konusunda ben de ayrıca ricacı olacağım; onu
bilmenizi istiyorum.
Diğer soruları Adalet Bakanımız
cevaplandıracaktır.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Ben, yetiştiğim yerde not alabildiğim
sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Bir milletvekilimiz İmralı görüşmelerine
atıf yaparak İmralıdaki hükümlünün yazmış
olduğu notlar ya da kitap diye bahsetti; o kitaptan alıntılar
yaparak Bu örgüt Müslüman Kürtlerin temsilcisi olabilir mi? ya da Bu
şahıs Müslüman Kürtlerin temsilcisi olabilir mi? şeklinde bir
soru yöneltti.
Hiç kimse o kişiyle Müslüman Kürtlerin temsilcisi
sıfatıyla görüşmüyor.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ne diye
görüşüyorsunuz o zaman?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Dinlersen
anlayacaksın.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ne diye
görüşüyorsunuz İmralıyla?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Soru
sorduysanız cevabını bekleyeceksiniz Sayın Milletvekili.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede 1925
yılından başlayan ve bu problemi tanımlamaya ve bu
problemin çözümüne dönük çareler üretmeye çalışan tespitler
yapılmış devlet organlarınca, kurumlarınca. Önümde, bu
raporların tarihleri ve kimler tarafından hazırlandığına
dair bir liste var: 1925te Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, 1925te
Dahiliye Vekili Cemil Uybadın, 1926da Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey,
1926da Vali Ali Cemal Bardakçı, 1931de Umum Müfettiş İbrahim
Tali Bey, 1931de General Fevzi Çakmak, 1931de Korgeneral Ömer Halis Bıyıktay
şeklinde 16 tane rapor var 1925ten, efendim, 1961e gelinceye kadar.
Bu raporlara bakarsanız, değerli
milletvekilleri, birkaçı hariç, ağırlıklı
çoğunluğu sizin savunduğunuz görüşler, kısmen
Cumhuriyet Halk Partisinin zaman zaman dile getirdiği görüşler
çerçevesinde hazırlanmış raporlar ve bu raporlardan çözüm
önerileri diye getirilen öneriler de önümde sıralanmış durumda.
1925ten başlayan bu süreçte bugüne kadar uygulanan
bu tedbirlerin Türkiyeyi, ülkemizi nereye taşıdığı,
nereye getirdiği hepimizin malumu. Şimdi, tekrar tekrar seksen
yıldır deneyip deneyip, uygulayıp uygulayıp
çıkamadığımız bir sorundan aynı yöntemleri tekrar
uygulamamızı bizlere lütfen tavsiye etmeyin.
SIRRI SAKIK (Muş) Bravo sana!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Öyle bir ülke
düşünün ki, öyle bir devlet aklı düşünün ki seksen
yıldır bu sorunu teşhis etmek için çalışıyor,
raporlar tanzim ediyor, çözüm önerileri ortaya koyuyor, o çözüm önerileri
tatbik edilmeye çalışılıyor ama geldiğimiz nokta
ortadadır 2013te.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - O zaman,
teröristlerin dediğini mi yapacağız?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - O açıdan
bu noktada gerek Türkiye tecrübesi gerek 1925ten yaklaşık
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Bakan, teröristlerin istediğini mi yapacağız?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
yüz
yıllık tecrübemiz var -cumhuriyetten sonraki dönem için söylüyorum-
dünya tecrübesi var, ortak akıl ürünü ortaya koyabileceğimiz
birtakım sonuçlar olabilir ama bu sorunu çözmek için birbirimizle bu
Parlamentoda bağırarak çağırarak, siz bana laf atarak, ben
size cevap vermeye çalışarak bu sorunu çözemeyeceğimiz kesin.
Onun için
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Soru
soruyorum: PKKlıların dediğini mi yapacaksınız?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Soru
sorduysanız cevabını dinleyeceksiniz Değerli Milletvekili.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sen de
gevelemeyeceksin, cevap vereceksin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Siz sorarken
biz burada dinledik.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Cevap vermiyorsunuz ki.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Süre dolduruyorsun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Değerli
milletvekilleri, şu anda Türkiye Cumhuriyeti parlamenter demokrasi ile
yönetilen bir ülke.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne
yapacağınızı açık açık söyleyin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bu
parlamenter demokrasiyi oluşturan unsurlar çok açık; yasama, yürütme,
yargı erkleri ve bunların nasıl oluşacağını
Anayasamız öngörmüş. Seçimlere gidilmiş, her siyasi parti kendi
programını takdim etmiş bu millete; siz de takdim
etmişsiniz, BDP de, CHP de, AK PARTİ de. Milletimiz AK PARTİye
son on yıldır iktidar etme, bu ülkeyi yönetme görevini vermiş
ALİM IŞIK (Kütahya) Programların
hiçbirinde bunlar yok!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
ve bu ülkeyi
yönetme görevini veren
ALİM IŞIK (Kütahya) Programların
hiçbirinde bunlar yok Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Bağırıp durma oradan, buradan cevap veriyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Olur!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
milletimizin
vermiş olduğu yetkiye dayanarak bu Parlamentonun içerisinden bir
Hükûmet çıkmıştır, bir yürütme organı
çıkmıştır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Burada çocuğun falan
yok! AKPli milletvekili de yok! Ne biçim konuşuyorsun!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bu
Parlamentonun içerisinden bir Hükûmet çıkmıştır, bir
yürütme organı çıkmıştır. Bu yürütme
organının almış olduğu tedbirler, yapmış
olduğu yasal düzenlemeler ve ortaya koyduğu icraatlar ile
icraatına devam ediyor. Bu icraatları denetleyecek olan elbette
Parlamentoda muhalefet bunu sorgular ama en nihayetinde, son söz
milletimizindir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ne
görüşüyorsanız, gelin burada bizlerle paylaşın.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ülkeyi AKPnin tek
parti diktatörlüğü yönetiyor!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Biz, 2002den
bu yana, 2004te, 2005te, 2007de, 2009da, 2010da, 2011de defalarca bu
milletin önüne gittik ve bu politikalarımız milletimiz
tarafından tescil edildi, onaylandı.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Hangi politikadan
bahsediyorsun!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Siz milleti
kandırıyorsunuz, millete yalan söylüyorsunuz!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Görüşen
şerefsizdir diyorsun, buraya gelip başka şey konuşuyorsun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Dolayısıyla, siz burada, yine milletimizin bir
kısmının oyunu alarak gelip muhalefet görevini icra ediyorsunuz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) O zaman
bizimle paylaşın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Size ve size
oy veren seçmeninize saygı duyuyorum ve o seçmenin iradesini burada
yansıtıyorsunuz
ENVER ERDEM (Elazığ) Keşke biz de size
saygı duyabilseydik.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
ama sizin
seçmeninize duyduğumuz saygı kadar, sizin de, milletin kahir
ekseriyetinin oy verdiği, göreve getirdiği iktidar grubuna ve o
iktidar grubunun içerisinden çıkan Hükûmete saygı duymanızı
bekleriz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Netice itibarıyla, hiç birimiz buraya atama yoluyla
gelmedik, seçimlerle geldik. Bizi seçimle buraya getiren milletimiz,
politikalarımızı beğenmediği takdirde seçimler yoluyla
tekrar bu görevden almaya muktedirdir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bizi de millet getirdi, sadece
sizi mi getirdi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Değerli
milletvekilleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yüzde 50 oy
almışsınız, oyunuz yüzde 50, kibriniz yüzde 500!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
soruya cevap verecekse versin. Propaganda yapacaksa, kürsüden
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
cevaplarınızı tamamlayınız.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Evet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Seçim beyannamenizde var mı
bunlar? Yok.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bir
diğer milletvekilimiz Yargılama bir bütündür, şu anda
getirmiş olduğunuz düzenlemeyle iddianamenin tanzim edilmesinden
sonra ve son savunma öncesinde mütalaanın okunmasından sonra
yapılacak savunmalara bu hakkı veriyorsunuz, bunu daha ileriye
taşımayacağınıza söz verir misiniz? gibi bir şey
sordu. Bu sorunun anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Şu anda
Parlamentoda oluşan irade budur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bunu sen mi takdir edeceksin?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Parlamento
yasa koyucudur ve şu anda getirmiş olduğu tasarruf budur. Burada
şunu çok net ifade edeyim: Bizim yapmış olduğumuz düzenleme,
kesinlikle devletin dilini, yargılama dilini değiştiren bir
düzenleme değildir. Kendisini daha iyi ifade edebileceğini
belirttiği bir başka dilde, iki noktada savunmasını ifade
etmesi düzenlemesidir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) İyi de, öyle bir
şey olur mu Sayın Bakan? Baştan sona çelişki, ne
yaptığınızı bile bilmiyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu, tercüman
düzenlemesinin genişletilmesine dair bir uygulamadır. Yargı dili
değişmemektedir. Dolayısıyla, bu noktada çok net bunun
altını çiziyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Efendim,
cevaplayamadığım sorulara da yazılı olarak cevap
vereceğim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 9.Maddesinde geçen "üç saatten" ibaresinin
"beş saatten" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Celal Adan Oktay
Öztürk Mehmet
Erdoğan
İstanbul Erzurum Muğla
S. Nevzat Korkmaz Enver
Erdem
Isparta Elazığ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 9 uncu Maddesinde yer alan "üç saatten
ibaresinin sekiz saatten şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Demir
Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Hasip Kaplan İbrahim Binici Halil Aksoy
Şırnak Şanlıurfa Ağrı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 9. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 83. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile
vasisi veya kayyımı tarafından, ayrıca her yıl ad ve
adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından haftada bir
kez iki saat olmak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir.
Çocuk hükümlüler için ziyaret süresi iki saatten az üç saatten fazla olmamak
üzere belirlenir."
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Tufan
Köse
Kırklareli İstanbul
Çorum
Veli Ağbaba Emre
Köprülü
Malatya Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Emre Köprülü,
Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii önümüzdeki kanun, Ceza Muhakemesi Kanunu, İnfaz
Kanunu ve başkaca daha birçok kanunda değişiklik öngörüyor ama
toplumun en çok ilgilendiği ve dikkat kesildiği bölümü, tabii ana
dilde savunma diye anlatılan, daha doğru bir deyişle ana dilde
savunma diye topluma pazarlanmaya çalışılan bölümü.
Şimdi, değerli milletvekilleri, savunma hakkı, adil
yargılanma hakkı veya bir kişinin mahkemelerde, yargılama
makamlarında kendini ifade edebilmesi, savunabilmesi en temel hukuk
prensibi. O kadar önemli bir hukuk prensibi ki, siyasete alet edilmeyecek kadar,
siyaseten kullanılmayacak kadar önemli bir ilke. Şimdi, bunu neden
böyle söylüyoruz? Açıkça konuşmak lazım, mevcut düzenlememizde
-ki, az önce Sayın Başbakan Yardımcısı da yerimden
sorduğum soruya cevap verdi- eğer sanık Türkçe bilmiyorsa
kendisine zaten bir tercüman atanıyor.
Şimdi ne yapılıyor? Bir pazarlama. Nasıl bir
pazarlama? Sanki mahkemelerde Türkçenin dışında başka
hiçbir dilde konuşulmuyormuş, bu dillerde savunma yapmak
yasakmış gibi bir pazarlama ortaya konuluyor yani yargının
dilini değiştirmeye yönelik girişim, toplumda çok önemli bir
mağduriyeti gideriyormuş gibi bir algı yaratılıyor.
Şunu söylemek lazım: Eğer bu konuda bir mağduriyet varsa,
bu konuda sanıkların kendilerini ifade edememeleri şeklinde bir
problem varsa, bu problem tamamen yargılamayı yapan makamın
yanlış takdirinden kaynaklanır yani konu mevcut düzenlememizde
giderilebilecek veya gidermiyorsa hâkim ya da savcı hakkında inceleme
yapma görevine sahip olan HSYK tarafından düzenlenebilecek bir olgu
maalesef ki bir krize dönüştürüldü ve bu kriz de şu anda Meclisin
önüne geldi. Bunu neden böyle söylüyorum? HSYK belirli noktalarda,
istemediği kararları veren, kararlara muhalefet şerhi koyan
mahkeme başkanlarını, hâkimleri, savcıları görevden
alıp istediği yerlere sürebiliyorken, onlarla ilgili
soruşturmalar açabiliyorken bu pozisyonda herhangi bir önlem
almamış ve süreç maalesef ki buraya kadar gelip
tıkanmıştır.
Şimdi, olay nedir? Olay, tam manasıyla
söylenmesi gerekmektedir ki olay, Hükûmetin, AKPnin Oslo mutabakat
metinlerinde veya bundan sonraki süreçte, açlık grevleri noktasında
yaptığı bir pazarlığın bir ürünü olarak Meclisin
önüne gelmiştir. Bunu neden bu kadar açık söylüyorum? Çok nettir bu
tablo. Burada, iktidar partisinin milletvekilleri, özellikle iki ay kadar önce
Başbakanın söylemleri, bizim hiç katılmadığımız
idamın geri gelmesi noktasındaki söylemleri, gene bizim belirli
şartlar dâhilinde katıldığımız
dokunulmazlıkların kaldırılması noktasındaki
söylemleri birdenbire kesilmiş, birdenbire bu noktadaki
açıklamalardan gerisin geriye dönülmüş ve süreç, tamamen, bir
uzlaşma, İmralıyla görüşmeler sürecine dâhil
olmuştur.
SIRRI SAKIK (Muş) Niye rahatsız oluyorsunuz?
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Bu nedir? Bunun adı
açık olarak pazarlıktır ve bu pazarlık maalesef ki
yargıyı siyasallaştırarak, yargıda çift dillilik
yaratarak, bir sonuç hâline gelmiştir.
Bu işin tek bir sorumlusu vardır, o da AKP
iktidarı, AKP Hükûmetidir ama ben şunu çok iyi biliyorum: Bu süreç,
Hükûmetin asıl olarak problemidir ama bu yasa Meclisin önüne geldikten
sonra, bu yasaya evet oyu verip bu sürece dâhil olacak AKP Grubu da bu
işin sorumluluğuna sahip olacaktır. Ben AKP Grubunun
milletvekillerini bir kez daha Türk toplumunun önünde uyarıyorum: Gelin,
bu pazarlığa siz alet olmayın, bu pazarlığa siz
karşı çıkın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı kanun
tasarısının 9uncu Maddesinde yer alan "üç saatten
ibaresinin sekiz saatten şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel,
İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; madde üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bölüme ilişkin, özellikle çocuk tutuklu ve
hükümlülerin görüşme süresine ilişkin bir değişiklik
önergesi veriyoruz. Çocukların hem ailesiyle hem de görüşmecileriyle
daha uzun süre kalmaları onların cezaevi koşullarında daha
sağlıklı yaşamaları açısından önemli bir
konu. Bu açıdan bu önergemizin dikkate alınmasını umuyoruz.
Sevgili arkadaşlar, tabii çocuk hakları diye
ifade edince, Türkiye'de çocuklardan bahsettiğimizde birçok alanda,
çocukların çalışma yaşamında, sosyal yaşamda,
sokakta yaşayan ya da çalışmak zorunda kalan çocuklara
ilişkin söyleyeceğimiz çok şeyler var ama biz biraz daha
çocukların haklarına ilişkin, ki bu yasa kapsamında
özellikle ana dil bağlamında
tartıştığımız için bu bölüme ilişkin birkaç şey
ifade edeceğim.
Biliyorsunuz, aslında, Türkiye bütün
uluslararası sözleşmelerde çekince koymuş durumda. Bu çekincelerin
temel nedeni de aslında birkaç gündür burada
tartıştığımız Kürt sorunu. Yani, ne zaman ki
uluslararası sözleşmelerde Kürtlere veya diğer halklara yönelik
bir hak varsa bunlara çekince konulmuş. Çalışma
yaşamına ilişkin maddelerde bile, uluslararası
sözleşmelerde bile çekince var. Çocuk Hakları Sözleşmesinde de
bu çekinceler yerini koruyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesinde, Türkiye eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü
yaşatma ve kendi dilini kullanma hakkını içeren 17, 29 ve 30uncu
maddelere çekince koymuş durumda yani Türkiyede, Türk çocukların
dışındaki Kürt, Laz, Çerkez, Arap çocuklar kendi ana dilini
kullanamıyorlar, kendi ana dilinde eğitim yapamıyorlar, kendi
dillerinde kendilerini ifade etme hakları yok; kendi kültürünü yaşatma,
kendi dilinde kendi kültürünü yaşatma konusunda bir hakka sahip
değiller yani bunu uluslararası sözleşmelerde bile biz
engellemişiz. Dolayısıyla, bu çekincelerin
kaldırılması gerekiyor. Eğer gerçekten biz Türkiyede bir
demokratikleşme sürecinden, bir barış sürecinden bahsediyorsak,
eğer birlikte, bu kürsüde çok ifade edildiği gibi, eşit haklara
yönelik bir yaşam sağlayacaksak önce çocuklarımızdan
başlayalım. Çocuklarımızın, diyeyim ki, geleceği
için onurlu bir gelecek, barış içerisinde bir gelecek, demokratik bir
gelecek diye ifade ettiğimiz bir yaşam bırakmayı istiyorsak
o zaman öncelikle yapmamız gereken şeylerden birisi de bu çekinceleri
kaldırmaktır.
Aslında bu kürsüye gelen herkes bugün Türkiyede
Türkiye demokrasisi önünde engel olan, otuz yıldır yaşanan
savaşın, çatışmanın neye mal olduğunu, insan
yaşamından tutalım sosyal, ekonomik, kültürel olarak bizlere
neyi kaybettirdiğini
Orta Doğudaki bu değişim sürecinde,
bir yandan Türkiye nasıl bu değişim sürecinde kendisini
düzenleyecek? diye konuşmak yerine burada Niye bu sorunu çözüyoruz
Hatta ortada bir sorun çözme durumu henüz yok, başlatılan bir diyalog
var. Bu diyaloga anlam biçme, bu diyalogun bir müzakereye dönüşmesi,
buradaki halkların birlikte, eşit, özgür yurttaşlık
temelinde bir arada yaşamasının yolunu açacak, ölümleri
durduracak, demokratik bir sürecin önünü açacak bir tartışmayı
ne yazık ki muhalefetin şeyine dönüştürebiliyoruz.
Değerli milletvekilleri, eğer Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının, o söylediğimiz gibi, 75
milyonun temsilciliğini yapıyorsak herkes kendi
şapkasını önüne koyup düşünmek durumunda. Barış
konusunda ne düşünüyoruz, özgürlükler konusunda ne düşünüyoruz?
Şimdi, Bu görüşmeler niye oldu? diye kıyamet
koparılıyor. Aslında Niye olmadı? diye kıyamet
koparmak gerekir. Niye bugüne kadar müzakere yöntemi denenmedi? Niye
sorunların çözümü konusunda hiçbir adım atılmadı? Niye bu
ülkede 20 milyon Kürtün hak ve özgürlükleri konusunda bir çalışma
yapılmadı? Niye bu konuda diğer halkların kendisini özgürce
var etmesi konusunda, ana dilini kullanması konusunda bunlar
yapılmadı? diye konuşmak gerekir. Bunları
konuşmadığımızda neyi konuşuyoruz?
Katliamları konuşuyoruz. Neyi konuşuyoruz? Aslında,
ayrımcılığı, nefret söylemini konuşuyoruz.
Bakın, daha bugün İstanbulda Samatyada bir Ermeni kadın
öldürülmüş. Bu, bir nefret cinayeti. Bir ayda neredeyse 4 tane
saldırı oldu. Bunların nedeni ne? İşte, burada
kullanılan bu nefret söylemi, nefret dili. O açıdan, bunlardan
vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle, bu sürecin gerçekten
demokratik bir sürece evrilmesi konusunda uluslararası sözleşmelerde
çekincelerin kaldırılması, çocukların kendi ana dillerini
kullanması, kendi ana dillerinde kültürlerinin yaşatılması
konusunda da adım atmasının önemli olduğunu
düşünüyoruz. Bunu hep birlikte yapacağız. Bu, herhangi bir
siyasi partinin sorumluluğu değil. Biz, yıllardır bunun
mücadelesini veriyoruz ve bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Özgür
bir gelecek, demokratik bir gelecek bırakmak için çocuklarımıza,
buradan başlayalım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.-
YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Evet, önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak bir yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Adan, Sayın Vural, Sayın Günal,
Sayın Özensoy, Sayın Çirkin, Sayın Uzunırmak, Sayın
Erdoğan, Sayın Erdem, Sayın Kalaycı, Sayın
Şimşek, Sayın Akçay, Sayın İrbeç, Sayın
Işık, Sayın Öz, Sayın Türkoğlu, Sayın
Şandır, Sayın Halaman, Sayın Oğan, Sayın
Başesgioğlu.
Evet, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 9. maddesinde geçen üç saatten ibaresinin
beş saatten olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, biraz önce bir soru sordum, dedim ki:
Yargılama bir bütündür. Şimdi, bu bütün üzerinde bir parça da siz
ikinci bir dilde savunma yapma hakkı veriyorsunuz ama bundan sonrası
için siz yargılamanın bütün aşamalarında böyle bir şey
yapacak mısınız, yapmayacak mısınız? Siz geriye
döndünüz, dediniz ki: Böyle bir soru olmaz. Soruyu nasıl
soracağız?
Siz iktidara geldiğiniz günden bugüne bu işleri
adım adım yapıyorsunuz. Önce Kürtçe Enstitüsü kurdunuz, TRT
Şeşi kurdunuz, ondan sonra Kürtçe eğitim hakkı verdiniz,
şimdi yargılamaya getirdiniz bunu. Bundan sonra
yargılamanın diğer aşamalarına getirecek misiniz,
getirmeyecek misiniz? Gayet net bir soru soruyorum ben. Ondan sonra Böyle soru
olmaz. diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından Bağırma
sesleri)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bağırma ya,
bağırarak olmaz ki!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Lütfen ciddi olalım.
Sorulan sorulara cevap verecekseniz veriyorsunuz, vermeyeceksiniz vermiyorsunuz
zaten.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Herkes senin istediğin
gibi cevap vermek zorunda mı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yılmaz, siz de sesinizi
kesin de bir dinleyin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Zorunda tabii ki. Ben de
burada bir grup adına muhalefet yapıyorum. Siz her istediğinizi
yapma hakkına mı sahipsiniz, yüzde 50 oy aldık diye siz bu
devletin temellerini oynatma hakkına mı sahipsiniz? Yok böyle bir
şey! (AK PARTİ sıralarından Bağırma sesleri)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Belki duyarsınız diye
bağırıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bağırarak olmaz ki!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bu yasa aynen 2010
yılında referanduma götürdüğünüz Anayasa
değişikliğinde olduğu gibi, ambalajlanmış bir
zehir içermektedir. Bu zehri yuttuğunuz zaman ölüm hemen gelmez. Önce
midenizde zehrin ambalajı çözülecek, sonra zehir etkisini gösterecektir.
Zehrin sunumunu masumane gösteren bir başka husus da işte, bu ana
dilde savunma hakkı ibaresidir. Lakin bunları konuşmak için
cahil olmak lazım, hiç tarih bilmemek lazım, hiç hukuk bilmemek
lazım.
Pekâlâ, bu Genel Kuruldaki milletvekilleri cahil midir?
Elbette hayır, hiç kimse cahil değil. Bu Genel Kuruldakilerin bir
kısmı ne istediğini ve ne aldığını çok iyi
bilmektedir ve sesini çıkarmamaktadır.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu işin
sonunun nereye gideceğini çok iyi bildiğimiz için başından
beri muhalefet ediyoruz. Ey iktidar milletvekilleri, ya siz ne
yapıyorsunuz? Seçmenlerinize, Çanakkalede bu devletin kurulması
için, Türk varlığının, Türk milletinin yok olmaması
için şehit olan dedelerinize ne diyeceksiniz? Yarın, bölüp
parçaladığınız devletin bir parçasında kalan
torunlarınıza ne diyeceksiniz?
Bu kanun tasarısının içindeki zehir
Sevrin zehridir. Bu tasarıda görüştüğümüz hususlar Anayasamıza
ve kurucu irademize aykırıdır.
Bu tasarıda görüştüğümüz ana dilde savunma
ihanetiyle ilgili, taraf olduğumuz uluslararası bütün
anlaşmalarda herhangi bir yükümlülüğümüz yoktur Türk devleti olarak.
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde, konuştuğumuz
yasa tasarısıyla ilgili olarak aldığımız herhangi
bir mahkûmiyet kararı da yoktur.
Bütün bu bilgiler ışığında,
hukuki olarak ana dilde savunma garabetini savunmak mümkün değildir. O
hâlde bu tasarı niçin burada? Aslında bunu herkes biliyor. Artık
içeriğini her zaman tam olarak bilemesek de teröristlerle alenen
yapılan görüşmeler bugünkü gazetelerde iktidarınızın
devleti teröristlerin önünde nasıl diz çöktürdüğünü yazıyor.
Kandildeki terörist sözcüsü yine diyor ki: Bize geldiler ama biz görüşmedik.
Niye? İmralıdaki teröristbaşıyla görüşün,
olayın muhatabı o.dedik. diyor.
Bir de bu görüşmelerle ilgili olarak kabak tadı
veren bir olay var. Nedir o? Biz, AKP olarak hiç görüşmedik, devlet
görüştü. Biz de yedik arkadaşlar bu numaranızı.
Arkadaşlar, AKP on bir yıldır tek
başına, aralıksız iktidarda. Ey AKP, on bir
yıldır iktidarda siz hangi devleti yönetiyorsunuz? Nerede iktidar
yapıyorsunuz? Yani siz başka bir devletin mi
iktidarısınız, yoksa neyi yönettiğinizden, ne
yaptığınızdan haberiniz mi yok? O görüşmeleri yapan
devlet görevlilerini kim atamıştır? O görüşmeleri yapan
devlet görevlileri şu anda suç işlemektedir. Zamanı gelince
sizinle birlikte onlar da elbette hesap vereceklerdir.
Yine, görüşmeleri yapan memurlara kim görev
vermiştir? Bu memurlar eğer Hükûmetten habersiz, Hükûmete rağmen
teröristlerle görüşüyor ise, siz de bu görüşmeleri
onaylamıyorsanız, iktidar olarak, teröristlerle görüştüğü
için kaç kamu görevlisi hakkında soruşturma açtınız, kaç
kamu görevlisini görevden aldınız? Laf cambazlığı
yaparak teröristlerle yapılan görüşmelerin dışında
kalamazsınız. Ne derseniz deyin, siz ve iktidarınız bu
görüşmelerin tam göbeğindedir ve zamanı gelince bunun
hesabını elbette verecektir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinde geçen valisi ibaresinin mülki
idare amiri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan Oktay
Öztürk Mehmet
Günal
İstanbul Erzurum Antalya
S. Nevzat Korkmaz Enver
Erdem Mehmet
Erdoğan
Isparta Elâzığ
Muğla
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 10. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 94. maddesinin 2. fıkrasının
ikinci cümlesindeki valisi ibaresinin Cumhuriyet Baş Savcısı
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali İhsan
Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek
Tanju Özcan Tufan Köse Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kırklareli Bolu Çorum İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Tanju Özcan,
Bolu Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 10uncu maddedeki değişiklik önergesi hakkında
grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan ve
Başkanlık Divanındaki arkadaşımla birlikte, üç gündür
bu görüşmelerin tamamını izleyen ender milletvekillerinden
biriyim herhâlde. Burada yapılan, aşağı yukarı, hiçbir
konuşmayı kaçırmadım ve şunu gördüm, üzülerek gördüm:
Parlamentodaki iktidar partisi grubuyla Parlamentonun en küçük grubu el ele
vermişler, bir haftadır aynı şarkıyı söylüyorlar.
(BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) Küçük sensin!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Hiçbir fikir küçük
olamaz!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, değerli AKP
milletvekilleri, sizlere ben şunu
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Fikrin küçüğü,
büyüğü olmaz!
SIRRI SAKIK (Muş) Küçük diye sana derler! Özür
dilesin bu adam!
TANJU ÖZCAN (Devamla) ...söylemek istiyorum: Arkadaşlar,
gözlerinizi kapıyorsunuz belli konulara.
SIRRI SAKIK (Muş) Özür dileyeceksin, yoksa seni
dinlemeyeceğiz! (BDP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
Sayın Sakık, lütfen...
SIRRI SAKIK
(Muş) Özür dileyeceksin, özür
dileyeceksin!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sayın Başkanım, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen müsaade edin, cevap verirsiniz sonra.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Evet, arkadaşlar, bazı şeylere gözlerinizi kapıyorsunuz iktidar partisi
milletvekilleri olarak.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ağzından çıkanı kulağın
duysun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Özür dileyeceksin bu
gruptan.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar mesele şu
SIRRI SAKIK
(Muş) Cüce boyunla!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Küçük arıyorsan aynaya bak, aynaya!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar istiyorsunuz ki bizim de belli şeylere
gözlerimizi kapatmamızı, görmememizi, sesimizi
çıkartmamamızı ve duymamazlıktan gelmemizi istiyorsunuz.
Arkadaşlar, kusura bakmayın, ben Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekiliyim, burada yapılan Anayasa ihlalini ben görmemezlikten
gelemem bir hukukçu olarak. (CHP sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Seksen yıldır ihlal ediyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ne
ayrıcalığın var bizden?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen
maddesine aykırı bir yasayı görüşüyoruz bu akşam
burada.
SIRRI SAKIK
(Muş) Al Anayasanı
başına çal!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Kusura bakmayın, ben hukukçu olarak bunu görmemezlikten gelemem.
Oslodaki müzakereleri, İmralıdaki müzakereleri ve bunun sonucu
olarak bu yasanın buraya getirildiğini görmemezlikten gelemem, bunu
benden beklemeyin.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Halk seni görmemezlikten gelecek ama!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bu yasanın KCKnın
talebi olarak buraya geldiğini görmemezlikten gelemem, sizler de
görmemezlikten gelmeyin.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Halkımız da CHPyi görmezlikten gelmeyecek!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sayın Başbakanın güzel ifade ettiği bir söz
var, arkadaşlar. Her zaman söylüyor, seviyor daha doğrusu bu sözü,
diyor ki: O parti o partinin vagonu oldu, şu parti şu partinin
vagonu oldu. Arkadaşlar soruyorum ben: Siz kimin vagonu oldunuz AKP Grubu
olarak, kimin vagonu oldunuz? BDPnin vagonu mu oldunuz, PKKnın vagonu mu
oldunuz, kimin vagonu oldunuz? Soruyorum, bu soruyu kendinize
sormanızı da bekliyorum.(CHP ve MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
bindiniz iktidar partisi grubu olarak
BDPnin kayığına, gidiyorsunuz bu yolda.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sen de faşizmin ayak
izinden gidiyorsun.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Ama gittiğiniz bu yol doğru bir yol değil, millete
bunun hesabını veremezsiniz, sizi Parlamentoya gönderen
insanlara bunun hesabını
veremezsiniz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) MHP sıralarından alkış alıyorsun!
Sosyal demokratsın, bol alkış alıyorsun!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar, size de söyleyecek
(AK PARTİ
sıralarından Kendi grubuna konuş, kendi grubuna! sesi)
Çok özür
diliyorum, ben Cumhuriyet Halk Partisinin örgütlerinden gelen bir
milletvekiliyim; yıllarca il başkanlığı, ilçe
başkanlığı yaptım, hiç kimse kusura bakmasın,
terör örgütünün gölgesinde siyaset yapan milletvekillerinden ve üç tane dönekten
siyasi olarak solculuk dersi alacak değilim. Kusura bakmayın, ben
sizden solculuk dersi alacak insan değilim, milletvekillerimiz de sizden
solculuk dersi alacak insan değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Ne solculuk be!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Zaten uzak dur solculuktan. Derse merse gerek yok!
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Her gelen farklı konuşuyor.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Solcular sizin yüzünüzden solcu olmaktan vazgeçti.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, Sayın Başbakan, son grup
toplantısı öncesinde Genel Başkanımıza net bir soru
sordu. Sen sosyal demokrat mısın, ulusalcı mısın?
dedi. Salı günü Sayın Genel Başkanımız çok net
ifadelerle bu soruya cevap verdi, dedi ki: Biz hem sosyal demokratız hem
de ulusalcıyız. Arkadaşlar Biz hem sosyal demokratız hem
ulusalcıyız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bunu belki anlamayan arkadaşlarımız olabilir. Ben
onların siyasi cehaletine veririm bunu. Ama anlayıp da bir de sesini
çıkartmayan veya işte Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yol göstermeye
çalışan arkadaşlarımız var. Şunu herkes bilsin:
Cumhuriyet Halk Partililerin, AKP Grubunun veya bir başka parti grubunun
aklına ihtiyacı yok. Cumhuriyet Halk Partisinin bir parti
programı var, Cumhuriyet Halk Partililerin ilkeleri var. Cumhuriyet Halk
Partilileri olarak biz bugün şunu söyledik: Biz antiemperyalistiz.
dedik. Biz Atatürkçüyüz. dedik. Biz kurucu iradenin partisiyiz., bunun
altını çizerek söylüyoruz. Dolayısıyla, sizin bizi çekmeye
çalıştığınız yola bizim gitmemiz mümkün
değil. Örgütlerimizin, üyelerimizin, Cumhuriyet Halk Partililerin bunu
kabul edebilmesi mümkün değil.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Millet iradesinde farklı
TANJU ÖZCAN
(Devamla) O yüzden aklınız varsa, fikriniz varsa, bu
aklınızı ve fikrinizi kendinize saklayın. Cumhuriyet Halk
Partisinin politikaları parti programında yazılıdır ve
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin
üyeleri olarak da biz bu programa sonuna kadar bağlıyız.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Sosyalist Enternasyonalin programını oku,
utan!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Neden utanacağım, senden mi utanacağım?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Sosyalizmden utan, benden ne utanacaksın.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Ya bırakın Allahınızı severseniz. Bunlardan
olacak
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Siz kendinize bakın, kendinize!
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri, oturun yerinize.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, sayın hatip grubumuza küçük
bir grup deyip sataşmada bulunmuştur.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayısal olarak dedim Başkanım.
BAŞKAN
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeden, iki dakika süre veriyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) 90 yıldır katledemiyorsunuz, küçük bir grup
değiliz biz.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayı olarak, sayı olarak
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz
önce kürsüde konuşan sayın hatip, grubumuzu kastederek küçük bir
grup diyerek bir aşağılamada bulunmuştur.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayısal olarak dedim.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Ama biz, şuradan açıkça ifade ediyoruz ki bu grup,
şu anda Parlamentonun ana muhalefet görevini yapmaktadır. (BDP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Parlamentonun iktidarısınız siz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bence iktidar ortağı, koalisyon ortağı.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Sizin yapamadığınız, sizin
söyleyemediğiniz her şeyi BDP Grubu yapmaktadır, BDP Grubu sizin
yerinizde ana muhalefet partisi görevini yapmaktadır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Siz iktidardasınız.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Siz, Anayasa da dâhil olmak üzere, ana dilde savunma hakkına
yaklaşımınızla beraber dün akşamdan beri burada ifade
ettikleriniz sizin gerçek yüzünüzü ortaya çıkarmıştır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Evet,
ulus devleti koruyoruz, gerçek yüzümüz budur yani. Türkiye Cumhuriyetinin
parçalanmasını önlüyoruz.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Sosyal demokratlıkla hiçbir ilginiz, alakanız yoktur.
Değerli vekiller,
bu grup 3,5 milyonun temsilcisidir. 3,5 milyon insan BDPye oy vermiştir.
Sizlerin bütün hilenize rağmen, bütün baskınıza rağmen bu
grup burada bir halkı temsil etmektedir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Biz de 11 milyonun temsilcisiyiz.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Buna hakkınız da yoktur, buna haddiniz de yoktur. Bundan
sonra konuştuğunuz zaman lütfen sözlerinize dikkat ediniz, haddinizi
biliniz, hakkınız yoktur. BDPli milletvekillerine, Kürt halkının
temsilcilerine hakaret etmeye hakkınız da yoktur, haddiniz de yoktur.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Kimseye hakaret etmiyoruz, hakaret eden sizsiniz!
PERVİN BULDAN
(Devamla) Sizsiniz!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Kimseye hakaret etmiyoruz ama siz sürekli hakaret ediyorsunuz.
PERVİN BULDAN (Devamla)
- İki gündür burada ne konuştuğunuzu 75 milyon insan
izlemektedir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Siz, Cumhuriyet Halk Partisine hakaret etmeyi bir marifet
sayıyorsunuz. Biz hiç kimseye hakaret etmiyoruz.
PERVİN BULDAN
(Devamla) - İki gündür burada söylediklerinizi 75 milyon insan
izlemektedir.
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Sizin gibi olamayız, kusura
bakmayın!
PERVİN BULDAN
(Devamla) - Biz takdiri halkımıza bırakıyoruz, Türkiye
kamuoyuna bırakıyoruz, Türkiye halklarına bırakıyoruz.
Bütün insanlara karşı
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
PERVİN BULDAN (Devamla)
Partinizde bile ayrımcılık vardır. Ulusalcılar,
milliyetçiler birbiriyle geçinemiyorlar.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Sizi ilgilendirmez, siz kendinize bakın!
PERVİN BULDAN
(Devamla) Siz şapkanızı önünüze koyun ve lütfen düşünün.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Siz Kandil-İmralı ayrımını nasıl
halledeceksiniz, ona bir bakın.
PERVİN BULDAN
(Devamla) Şapkanızı önünüze koyun, bir düşünün. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, sadece tutanağa geçmesi için
söylüyorum. Burada milletin iradesi olan tek bir kişi dahi milletin
iradesini temsil ettiği için büyüktür, büyük anlamı var, milletin
iradesidir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan, tutanaklara geçti.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Küçük parti yoktur, küçük fikirler vardır,
ırkçılık vardır, ayrımcılık vardır,
dışlayıcılık vardır, faşizm vardır ve
bunun kılıfı ne olursa olsun bir partinin içinde ise o partinin tamamını tenzih
ederiz. Bu zihniyetleri de mahkûm ederiz. Bunu da tutanaklara geçsin diye
söylüyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Özcan, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, az önce konuşan hatip sözleriyle doğrudan
şahsımı hedef almıştır.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sadece şahsınızı değil, grubunuzu
da hedef aldım. Buyurun, cevaplayın!
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Hatta grubun içerisinde bile bana tepki olduğunu söylemek suretiyle bana
sataşmada bulunmuştur. Müsaadenizle İç Tüzük hükümleri
çerçevesinde sataşmadan dolayı söz istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Özcan,
lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeden
İki dakika
süre veriyorum, buyurun.
4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; benim burada
yaptığım konuşma açık bir konuşmaydı.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Çirkin bir konuşmaydı, açık
değildi.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Önergeyle ilgili söz aldım ve düşüncelerimi ifade ettim
ve ben şunu söyledim: Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin örgütlerinden gelen,
süzüle süzüle gelen bir milletvekiliyim.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Nereden gelirsen gel, gideceğin yer önemli,
nereden gelirsen gel!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) İl başkanlığı, ilçe
başkanlığı görevlerinde bulunmuşum. Ben bu partinin
tabanından gelen bir milletvekiliyim
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hangi taraftan Tanju?
TANJU ÖZCAN
(Devamla)
ve dedim ki: Kusura bakmayın, terör örgütünün gölgesinde
siyaset yapanlardan veya üç tane siyasi dönekten ben sosyal demokrasi,
sosyalizm ve solculuk dersi alacak değilim.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) - Ne gölgesi lan, ne gölgesi! Bu insanlar yıllarca
hapis yatmış. Senden mi öğrenecek! Çakal! (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ayıptır ya! Herkesin huzurunu
kaçırıyorlar.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Biz bunları bilerek geldik buraya, biz bunları bilerek
geldik. Dolayısıyla, şahsıma söylenmiş olan,
arkadaşlarıma söylenmiş olan sözleri kabul etmediğimi ifade
ediyorum. Hiçbir surette, kimse, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak
bana durduğum noktayla ilgili -kendi partililerim dışında-
herhangi bir şekilde fikir veremez, akıl veremez; onun hakkı da
değildir, haddi de değildir.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Nesiniz siz kardeşim ya! Niye hiçbir
şeyi eleştirmeyelim!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bunlar, Cumhuriyet Halk Partisi programında olan
düşüncelerdir. Ben de bunları partinin milletvekili olarak ifade
ediyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL(İstanbul)
Daha biraz önce başka konuşuyordun burada.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, sataşma var grubumuza. Terör
örgütünün gölgesinde siyaset yapıyorlar. demek suretiyle sataşmada
bulunmuştur. Sırrı Süreyya Bey grubumuz adına cevap
verecektir.
BAŞKAN
Sayın Önder, lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden
İki dakika
süre veriyorum.
5.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Sokma akıl yedi adım gider, daha fazla
gitmez. Sokma akıl yedi adım gider.
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) - Yeni bir oyun adı mı bu! Yeni oyun
mu yazdın! Televizyonda izleriz!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) Yedi adım gider, sekizinciye mecali olmaz.
Sen partinin programıyla
konuşuyorsun, öyle mi?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Öyle!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sosyalist Enternasyonal
üyesisin, senin partin
Git bakayım, bir Sosyalist Enternasyonalin
toplantısında şu söylediklerinin yarısını söyle,
git söyle. Terör örgütünün bu kadar
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kapısından
giremezsin.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sana ne! Sana ne!
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sana ne!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Elbette, bana ne. Ben
sizi kendi cehlinizle baş başa bırakmaya çok razıyım.
Fakat sen dönüp kendi cürmüne, kendi cismine, 1,5 metrelik boyuna bakmadan
kalkıp buraya deyeceksin ki küçük grup
Öyle mi? (BDP
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Önder, lütfen
Lütfen,
Sayın Önder
Kimsenin boyuyla
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ayıptır be!
İşte sen bu kadarsın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Dur bir dakika, bir
dakika dur.
BAŞKAN Sayın Önder, lütfen düzeltiniz
sözünüzü.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Önünüzde iki yol var, iki
yol. (CHP sıralarından gürültüler)
Beni dinleyin.
İki yol var.
Hiç buradan hakaret ettik mi biz CHPye?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Etmedin mi, daha ne
yapacaksın?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen terör
(CHP
sıralarından gürültüler) Sen konuşma, seni biliyoruz, seni
gördük, burada gördük seni.
BAŞKAN Kimin konuşup
konuşmayacağını siz belirleyecek değilsiniz Sayın
Önder, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana mı diyorsunuz?
BAŞKAN Evet, size diyorum tabii ki.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ne diyorsunuz?
BAŞKAN Kimin konuşup
konuşmayacağını siz belirleyecek değilsiniz, kimseye
öyle bir hakkınız yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana müdahale ediyor.
Bana söyleyeceğine onu sustur.
BAŞKAN Sadece konuşacaksınız.
Onlara da söylerim ben.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana
karışamazsın.
BAŞKAN Herkese söylerim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana
karışamazsın. Kes sesimi ineyim.
BAŞKAN Başka milletvekiline müdahale
ederseniz karışırım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Kes sesimi oturayım.
Bana nizamat vermeyin.
BAŞKAN Veririm ben.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz, BDP Grubuna hep
aynı şekilde davranıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana nizamat vermeyin.
Herkes haddini bilecek!
BAŞKAN Konuşmanızı yapın siz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Herkes haddini bilecek!
BAŞKAN Sen haddini bil! Had ne demek, sen ne
demek!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Kes, kes o zaman sesimi,
kes oturayım.
BAŞKAN Konuşmanızı yapın
lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Öyle şey mi olur ya?
Senin karşında ilkokul çocuğu mu var?
BAŞKAN Konuşmanızı yapın, niye
başkasını
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Elinde İç Tüzük var
gereğini yap, elinde İç Tüzük var.
BAŞKAN Şu tavrınıza bakın bir
defa.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başbakandan azarı
yemiştiniz ama bunlardan hiç yememiştiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz her seferinde aynı
şeyi yapıyorsunuz, bizim grubumuza düşman kesiliyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, siz yapıyorsunuz her seferinde.
Söz istedi, konuşma verdim. Niye karşıdaki milletvekiline
Konuşma. diyor?
SIRRI SAKIK (Muş) Bir kinlik varsa hodri meydan!
BAŞKAN Ne demek hodri meydan! Sizin
kafanızın içinde var, bende bir şey yok yani.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ne oldu, ne oldu, hani? Mehmet
Günalın üstüne yürüyenler nerede hani? Kürsü işgali var, hadi
bakalım. Benim üstüme geliyordunuz Konuşacağım. dedim
diye.
(BDP sıraları önünde toplanmalar, gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Her zaman
yapıyorsunuz.
BAŞKAN Her zaman siz yapıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Siz yapıyorsunuz,
iki gündür rezil ediyorsunuz Genel Kurulu!
BAŞKAN - Kürsüye çıkan İç Tüzüke uyarak
konuşma yapar. Ben uyarmak durumundayım. Herkesi uyarıyorum
burada.
SIRRI SAKIK (Muş) Bütün gruplara gösterdiğiniz
saygıyı bize de gösterin.
BAŞKAN Hayır, herkesi uyarıyorum burada.
Lütfen yerinize oturun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Burası
babanızın çiftliği değil.
BAŞKAN - E, oturun yerinize. (BDP
sıralarından gürültüler) Ayakta mı durun diyeceğim yani size?
Lütfen, yerinize oturun. Tabii ki diyeceğim bunu.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Müdahale etmeye
hakkınız yok Sayın Başkan! Müdahale etmeyin!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, taraflı davranıyorsunuz, ideolojik ön yargıyla
davranıyorsunuz.
BAŞKAN Siz, bir defa, bu düşünceden
kurtarın, benim taraflı davrandığım düşüncesinden
kurtarın. O hastalıktan kurtarın bir defa.
SIRRI SAKIK (Muş) Cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN - Söz istiyorsunuz, veriyorum, daha ne
yapmamız gerekiyor yani?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz disiplinsizlik
yaparsanız biz size ne uygulayacağız? Söyleyin, Başkan
disiplinsizlik yaparsa, tuz kokarsa ne yapacağız?
BAŞKAN Oturun lütfen yerinize.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ağanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ağanın
malı gider, azabın canı gider. derler, bunun canlı bir
timsalisiniz. Şimdi, Terör örgütünün gölgesinde diyeceksiniz
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sesini açın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, süre bitti canım! Niye
sesini açayım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sesini açın!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, sesini açın ve süresini verin.
BAŞKAN Şimdiye kadar hiç kimseye vermedim
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, açar mısınız sesini!
BAŞKAN Hayır
Lütfen yani
İşte, bu
da aynı tutum, herkese uyguladığımız şey. Lütfen
ama
(BDP sıralarından gürültüler) Ne yapmak istiyorsunuz yani? Yasa
mı çıkartacağız, sizinle mi uğraşacağız
biz?
SIRRI SAKIK (Muş) Hangi hatibe müdahale ettiniz?
BAŞKAN Her hatibe müdahale ettim ben.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz bu grubun
düşmanı mısınız?
BAŞKAN Lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Bize sürekli laf
yetiştirmek üzere bedeniniz o tarafta, beyniniz bu grupta.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hatibin söz
hakkını verin, eksik kalan söz hakkını verin.
BAŞKAN Bitti efendim. Lütfen, yerinize oturunuz.
(BDP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ara verin Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Ben otururum efendim sabaha kadar burada,
hiç önemli değil!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Neyse, haram olsun, size
de yazıklar olsun! (BDP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Usak) Sana yazıklar
olsun!
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinde geçen valisi ibaresinin mülki
idare amiri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, maalesef, çok kötü bir
tiyatro seyrediyoruz, seyrediyorsunuz, seyirci kalıyorsunuz. Bunlar üzüntü
verici şeyler. Biz, kaç yıldır uyarıyoruz. Az önce
arkadaşlarımız söyledi, ta TRT Kanunundan
başladığında bunların nereye gideceği konusunda
bunun, resmî bir ikinci dil yaratma ve iki toplumlu bir devlet inşa etme
çabası olduğunu sizlere dört-beş yıl önce söylemiştik.
Şimdi, bu tiyatroya seyirci kalıyorsunuz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Senaryonun yazarı
onlar ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Biz burada daha bir ay önce
büyükşehirle ilgili kanunu tartışırken konuşma
hakkımız elimizden alındığında, ben konuşma
yaparken burada hepiniz üstümüze doğru koşuyordunuz değil mi?
Şimdi, yani bu nedir ben anlamadım. Nedir, bu kadarlık bir
anlaşma bu kadar derin midir açıkçası hâlâ anlayabilmiş
değilim.
Buraya bakıyorsunuz, bunun neresi ana dilde savunma?
Yani ana dilde savunma ne demek, hangi ülkede var? Hepiniz gelip buradan
anlatıyorsunuz güya. Hiçbir ülkede söyledikleriniz, ana dilde savunma
diye bir şey yok. Söylediğiniz, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde de, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde de
sadece tercümanın, çevirmenin yardımından ücretsiz olarak
yararlanma var. Bu da şu anda Türk hukukunda zaten var. Bunun gerisi
lafügüzaf. Neyin tiyatrosunu çeviriyorsunuz bize?
Ey Türk Milleti, bu oynanan oyuna inanmayın.
Verilen, ikinci bir dille ikinci bir suni devlet yaratmaktır.
Gülmeyin, Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki
arkadaşlarınıza sorun, Sayın Burhan Kuzuya sorun, buradaki
arkadaşlara sorun. Bölge başkanlığı teklifini
sunmuşlar, siz de arkasından yarı başkanlık, başkanlık
diye bir sonraki aşamayı zaten tartışmaya
başlamışsınız değerli arkadaşlar. Bunun
nereye gideceğini size söylüyoruz. Bunun laf cambazlığıyla,
bilmem neyle, orasından alıp Sayın Bakanın orayı
azarlaması, buraya bağırmayı... Çıkın söyleyin
kardeşim, Biz anlaştık, bunu da yapacağız,
sakıncasız buluyoruz. deyin, millet de anlasın, biz de
susalım. Şimdi, bir orasından bir burasından çevirip de yok
öyle değildi, yok böyleydi demenin bir anlamı yok.
Bakın, kanun açık, tercüman bulundurma
hakkı her yerde var; Avrupadaki söylediğiniz ülkelerde de,
Almanyada, Avusturyada söylediğiniz yerlerin hepsinde tercüman
bulundurma hakkı
Söylediğiniz davalar o dilde savunma için
değil, tercümanın parasını suçluya ödettirdiği için
geri bozulmuş. Lütfen, kavramları birbiriyle karıştırmayın
değerli arkadaşlar.
Burada çok kötü bir şeyle karşı
karşıyayız. Bunu zaten önceden Sayın Başbakan
Yardımcısı, dağa çıkma merakı olan Başbakan
Yardımcısı söyledi, Sayın Bakan Komisyonda biliyor, dedi
ki: Kanun hazırlaması için Sayın Bakana
Başbakanımız talimat verdi. dedi. Ben de kendisine dedim ki: Sayın
Bakan biz de mi dağa çıkalım? Milletvekilleri tutuklu,
söylüyoruz. Yargı var. Bütün komutanlar içeride hain olmuş, hainler
komutanın yerine geçmiş, kahraman olmuş. Diyoruz ki: Bunlara bir
şey yap. Yargı var. Peki, bunların nesi var da iki gram
açlık grevi yaptılar diye ertesi gün kanun teklifi,
tasarısı hazırlıyorsunuz? Nerede burada samimiyet? Lütfen
kimseyi kandırmayın. Türk milletini kandıramazsınız
ama burada birtakım oyunlarla millete medya manipülasyonlarıyla bir
şeyler söylemeye çalışıyorsunuz.
Bakın, size daha önce anlatmış
olduğum bir örneği, kısaca, burada hem sizlere hem de bunu
hararetle savunan arkadaşlarıma, Kürt kökenli
vatandaşlarımızın hakkını savunduğunu iddia
eden milletvekillerimizin de dikkatine sunmak istiyorum. 1931 yılında
Enver Behnan Şapolyonun, Yenigün gazetesinde, Dersim Mebusu Diyap
Ağayla yaptığı röportajın çok kısa bir
kısmını sizlere okuyacağım. Diyor ki: "Gâvur
Anadolu'yu sardı. Hepimizi bir düşünce aldı. Din, diyanet,
ırz, namus, Türklük tehlikeye düştü. Bir Paşa çıkmış,
bizi de mebus yapmak istedi. Bu zaman bizden iki mebus istedi. Herkes korktu.
İhtiyar hâlimle vatanı kurtaranların yanına
koşmayı, hatta başımı bile vermeyi göze aldım.
Bana gitme ölürsün dediler. Zaten herkes mahvoluyor, varam, gidem, onlara
ulaşam, hep beraber ölek dedim.
Sen hiç kürsüye çıktın mı?" diyor.
Diyor ki: "Bir kere Lozan Konferansı sırasında kürsüye
çıktım. Aha bizim memleket ahalisi Kürtmüş, orada bir Kürt
Hükûmeti kuracaklarmış. Bunu duyunca kızdım, kürsüye
çıkıverdim. Gene sustular. Lâ ilâhe illâllâh Muhammedün Resullullâh
dedim. Gerek Şafii gerek Hanbeli gerek Hanefî hepimizin kıblesi
birdir. Meclisimiz, kulübümüz, milletimiz, dinimiz birdir. Biz Kürt
değiliz, biz Türk'üz. Hepimiz lâ ilâhe illâllâh demişiz. Şimden
sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet olacağız
dedim. Gene el çırptılar, İsmet Paşa kürsünün yanına
gelmiş, o da el vurdu ve coşkuyla bana katıldı.
Hepinizin dikkatine sunuyorum. Bu saatten sonra bizi bölmek
için kanunlar çıkarmayın diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 11.Maddesinde geçen "üç ayda bir"
ibaresinin "ayda bir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Celal Adan Oktay
Öztürk Ali
Halaman
İstanbul Erzurum Adana
S. Nevzat Korkmaz Enver
Erdem Mehmet
Erdoğan
Isparta Elazığ Muğla
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
aynı mahiyetteki iki önergeyi okutacağım ve birlikte işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 11. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 95. maddesinin 1.fıkrasında
değiştirilen "üç ayda bir ibaresinin "iki ayda bir"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Uğur
Bayraktutan
Kırklareli İstanbul Artvin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Sırrı Sakık Sırrı Süreyya Önder Pervin Buldan
Muş İstanbul Iğdır
Murat Bozlak Halil
Aksoy Hasip
Kaplan
Adana Ağrı Şırnak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Sırrı Süreyya
Önder, İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Değerli arkadaşlar, önce
bunun arkasında ne var, bu ülke bölünecek mi
Ortadan ikiye duygusal
olarak bölünmüş bir ülkede değirmen gitmiş;
şakşakçısını arayan boş bir kaygıyla, hiçbir
müstenidi olmayan, milliyetçilikle bile uzak yakın alakası olmayan,
hele sosyal demokratlıkla hiçbir kantarda birlikte tartılamayacak
boş beleş laflar dinliyoruz. Bunun için sosyal demokrat olmaya da
gerek yok. Biraz insanlıktan nasipli olmak kâfi.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hakaret etme! Niye hakaret ediyorsun!
TUFAN KÖSE (Çorum) Ayıp, ayıp!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Önümüzde iki yol var.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) İnsanlıktan nasibini
almış insan bu kadar hakaretvari konuşmaz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Densizlik etmeden şunu dinle.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sen densizlik etme!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen yıllarca bir halkın
kendisini, adını, inancını yok saymışsın. Bu
halk mücadele etmiş; direne direne, öle öle kendi
varlığını kanıtlamak zorunda kalmış.
Hayâ etsen biraz durur düşünürsün. Bir halk niye bu mecburiyette
kalsın? Senden eksiği ne? Senin ondan fazlan ne? Gökyüzünden zembille
mi indin sen? Biraz düşünsen iki dakika, Atatürke kadar gitmeye gerek yok
seni doğuran muhterem ananı aklına getirsen yeter bu ferasete
gelmen için. Bu kadar basit.
Yarın öbür gün evlatlarımız şöyle diyecekler
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ya kime söylüyorsunuz bunları, anlamak
istiyorum ben.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Kim diye soran kimse, ona söylüyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Karşımızda bize hakaret edip
duruyorsunuz. Ayıp ya!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Kim diye soran kimse, ona söylüyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bu ne siyasi bir şey, ne bir
konuşma bu! Saygı sınırlarını aşan bir
konuşma!
BAŞKAN Sayın Çıray, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şimdi saygıyı ben sizden
öğrenecek değilim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Onursuzca bu hakaretleri burada kabul mü
edeceğim!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Saygıyı ben sizden
öğrenecek değilim.
Siz biraz durun
Siz biraz durun
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ayıp ya! Size de hiç
yakışmıyor yani!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ayıbı da sizden öğrenecek
değilim sayın vekil. Görgü dersen bizde tümen tümen ama
konuştuğumuz şey
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Her şey sende canım! Her şey
sende! Hiç yakışıyor mu ya!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Konuştuğumuz şey şu:
Bu halk -şundan emin olun- daha fazlasını da alacak eğer
bunu merak ediyorsanız. Daha fazlasını da alacak.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Cumhuriyet sayesinde buraya geldiniz, şimdi
cumhuriyete karşı her şeyi yapıyorsunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Nedir o fazlası? Allahın size
bahşettiği ne varsa o.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sen onlara konuş!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Onlar bir şey demiyorlar ki. Bak
konuşan sizsiniz. Konuşan sizsiniz.
Sen muhalefeti bana öğretemezsin. Ben taş, mermi, hapishane
yağmurundan gelmişim. Senin ayağın bir gün taşa
değmemiş. Seni tanıyorum.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kim söylüyor bunu? Nereden biliyorsun?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen bir gün elini soğuk sudan
sıcak suya atmamışsın. İğrenç iğrenç
sırıtıyorsun oradan pişmiş kelle gibi. (CHP sıralarından
gürültüler)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sen bize öğretemezsin!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen bana muhalefeti öğretemezsin!
Öğretemezsin!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan! Sayın
Başkan, böyle bir üslup olur mu!
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Oraya! Oraya!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan, hem Genel Kurula
konuşsun hem bize!
BAŞKAN Müdahale ettiğimiz zaman da müdahale ediyor
diyorsunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen muhalefet yapmak istiyorsan gel
benden öğren, gel BDPli vekillerden öğren, gel Kürt halkından
öğren.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Böyle bir
konuşma tarzı var mı ya!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Meclise bu seviye
yakışıyor mu, bu nedir ya!
BAŞKAN Söz istersiniz sataşmadan dolayı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Düne kadar devletin
baskıcı güçlerinin stepnesiydin.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Cumhuriyet Halk Partisi her zaman
yiğitçe mücadele etmiştir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bak, Seferberlik Tetkik
Dairesinin listeleri geliyor; kimin adı var içinde, kim cinayet
işlemiş hepsi çıkacak yakında.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ya 12 Eylülün zindanlarından
geliyoruz biz, sen ne zannediyorsun?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Muhtemeldir ki
birtakım başlar fena hâlde öne eğilecek. Bu halk daha
fazlasını da alacak. Ne o fazlası? Senin sahip olduğun ne
varsa o, ne bir fazlası ne bir eksiği. (CHP sıralarından
gürültüler)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ne eksik, ne
eksik?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ne varsa o.
OKTAY VURAL (İzmir) Hiçbir eksiği yok. Sen,
ben de yok; millet var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Gücünüz yetiyorsa engel
olun. Sen, sen, sen
Sizin de isminiz var orada.
OKTAY VURAL (İzmir) Senin de ismin var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sen var ya sen, elini
soğuk sudan sıcak suya atamazsın. Sen sosyal demokrasiyi boş
ver, sen ulusalcılık için bile bir şey yapamazsın.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sen? Sen hangi
milliyetçiliği yapıyorsun onu söyle?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Onun için
Ama bu halk
direne direne, öle öle yine de demokrasiden, özgürlükten, bütünlükten, birlikten,
ortak vatandan vazgeçmeden
GÜRKUT ACAR (Antalya) Siz çoktan vazgeçtiniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -
senden daha samimi, senden daha çok bu
ülkeyi düşünerek, senden daha çok ortak vatanı düşünerek bu
hakları alacak. Kimsenin verdiği merdiği yok. Hak verilmez, hak
alınır. Sende bu dirayet olsun, mâni ol. Öyle değil, sizde bu
maya yok, bu kalibre yok, direnemezsiniz. Siz dediğim, bir partiyi ilzam
etmiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Biz emperyalizme
karşı direnmişiz. Siz direnebildiniz mi? Amerikaya niye
gittiniz? Antiemperyalistliğiniz nerede sizin?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Siz dediğim burada
belli, burada belli.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Sen kendine
bak.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Yahu, hanginiz AK PARTİye bizim kadar
muhalefet edebilmişsiniz, hanginiz? Bir tane
(CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Amerikaya
muhalefet edebiliyor musunuz siz? Amerikanın kucağına
oturdunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bir kadın
milletvekili kucağa oturmaktan bahsediyor. Vel hayâ vel iman diyorum,
başka bir şey demiyorum. Aile terbiyesi şart ana dilde
eğitim kadar. (BDP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sen o terbiyeye
sahip olmalısın.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Utan, utan!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Utanmayı
sizden öğrenecek değilim.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Güya sanatçısın sen!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sanatçı
sensin!
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın hatip konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veriyorum. Lütfen,
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ya, bürokratlar
niye sırıtıyor orada ben onu anlamadım.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kürsü, herkesin,
düşüncesini özgür bir şekilde ifade edebileceği bir kürsüdür.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hakaret etme
yetkisi tanımıyor ama Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu kürsüden
her türlü görüşü bütün milletvekillerimiz serbestçe ifade etmelidir;
özgürlük bunu gerektirir, demokrasi bunu gerektirir ama bu görüşleri ifade
ederken bir partiye, bir milletvekiline hakarette bulunmak hiç kimsenin haddi
değildir, hakkı değildir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Vekilinize söyleyin
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın
Sırrı Süreyya Önder gibi sanatçı kimliğine sahip bir
milletvekilinin
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Ben devrimciyim, devrimciyim.
Sanatçılığı boş ver!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
o
kimliğin ötesine geçerek hakaretamiz kelimeleri kullanmış
olmasını kendisine yakıştıramadım.
TUFAN KÖSE (Çorum) Yo, yakışıyor!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu kürsü
hakarette, kötü sözler söylemede, birbirimizi incitmede, rencide etmede
yarış yapacağımız bir kürsü değildir; burası
demokrasinin kürsüsüdür.
Değerli milletvekilleri, elbette herkes, bütün
toplum, bütün toplum kesimleri, bütün vatandaşlarımız her türlü
talepte bulunabilirler, her şey savunulabilir. Kürt kardeşlerimiz
gelip burada, bu kürsüde bağımsızlığı da
savunabilirler, özerkliği de savunabilirler, federasyonu da
savunabilirler
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Bravo!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
yerel
yönetimlerde daha rahat bir yönetimi, daha özerk bir yönetimi de
savunabilirler. Demokrasi içerisinde bütün görüşlerin ifade edileceği
yer bu kürsüdür ama bu, milletin takdirine, milletin onayına
bağlıdır. Milleti ikna etmeden siz diye söylediniz Sayın
Önder, milleti kastediyorsunuz- hiçbir çözüm de mümkün değildir. Kimse
kimseye bir şey dayatamaz. Bütün meseleler milletin takdiriyle,
onayıyla çözülür.
Sayın Sırrı Süreyya Öndere burada
kullanmış olduğu sözleri ve sıfatları iade ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip ismimi geçirerek söylemediğim şeyleri söyledi.
Açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Neyi söylemediniz de söyledi Sayın
Önder?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Söz verirseniz açıklayayım.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veriyorum
sataşma nedeniyle.
TUFAN KÖSE (Çorum) Niye söz veriyorsunuz? Ne
sataşması var Başkan ya?
7.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Hamzaçebi, söylediklerinizin hepsine katılıyorum. Burada şöyle
oldu: Siz burada yoktunuz, sizin partinizin adına bir vekil
çıktı, bizi küçük olarak niteledi. Yanınızda, hemen
yanı başınızda oturan, daha
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Siz de
Küçük değiliz, büyüğüz. dersiniz Sayın Önder, bunu başka
bir yere niye taşıyorsunuz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bakınız,
bakınız Sayın Hamzaçebi, biz siyasi nezaketi de, siyasi
mücadeleyi de iyi biliriz. Hele insan ilişkilerinde bu tür
hoyratlıklara ne tahammülümüz vardır ne yaparız ama şuna da
tahammül gösterecek hâlimiz yok, kimse de bizden bunu beklemesin: Ortada bir
ülkenin kaderi varken, sizin hatibiniz -hemen yanı
başınızda oturan- kucağa oturmak gibi nezahetsiz bir
lafı pervasızca edebiliyor. Böyle olduğu zaman
Kibre kibir
sadakadır. derler, bu tür hakaretleri sineye çekmek de zillettir; duyan
duymayan, bilen bilmeyen sanki böyle bir şey var zanneder. Aynı zamanda,
sizin vekiliniz terör örgütünün gölgesinde siyaset yapmakla suçladı.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Yalan mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ben onun 3 katı oy
alarak geldim bu Parlamentoya; ne gölgesi, ne güneşi, ne siyaseti!
Şimdi, onun için, ben sizin söylediklerinizin tümüne
katılıyorum, altına imzamı atarım. Evet, bu kürsü her
şeyin demokratik olarak savunulacağı, demokratik bir tahammülle
de dinleneceği yerdir. Bu konuda sizden zerrece farklı düşünmüyorum.
Önümüzde iki yol var. Yarın öbür gün şunun
şerefini paylaşabiliriz: Biz Kürtlerin de insan
sayıldığı, insan yerine konulduğu kararların
alındığı Parlamentonun üyesiydik. diyebiliriz. Bu zillete
bugüne kadar bizden öncekiler rıza gösterdi, biz göstermeyebiliriz. Tarih
de bunları böyle yazacak, tarih bunları başka türlü yazmaz.
Daima
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Senin önünde de iki yol var:
Öğretmen öldürmeyeceksin
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Benim önümde
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Öğretmen öldürmeyeceksin,
bombalama yapmayacaksın; tamam mı? (BDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Senin önünde de iki yol var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Git Sayın Genel
Başkanına sor. Bugün, bak, yaptığı açıklamayı
da dikkatlice okuyun, bir şeye meydan vermeyin.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Savaş
çığırtkanlığını siz yapıyorsunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde söz isteyen
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Silahı
bırakacaksın, öğretmen öldürmeyeceksin
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sen de
ABDye sor!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) ABDnin
uşaklığını yapan kimse ona söyle.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Öğretmen öldüren
sizsiniz. Sizin de iki yolunuz var.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) En çok
uşaklığı sen yapıyorsun!
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Öğretmen öldürmeyeceksin,
doktor öldürmeyeceksin, barajları bombalamayacaksın!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Savaş kanununu siz
yapıyorsunuz!
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Senin önünde de iki yol var,
iki yol; ya silahı bırakacaksın ya da
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Kes sesini be, kes
sesini!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sen tarihinden
habersizsin be! Tarihin katliamla dolu senin!
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, önerge üzerinde kim
konuşacak?..
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Dersimin
hesabını ver, Maraşın, Zilanın hesabını
ver!
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Teröristsin sen, terörist!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne demek? Ne demek?
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Terörist!
SIRRI SAKIK (Muş) Terörist sensin! Adi,
şerefsiz, terörist sensin!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, milletvekiline Öğretmen öldürmeyeceksin. diyor, özür
dilemesi gerekiyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.05
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 21.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
365
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder'in; Hakkari Milletvekili Adil Kurt'un; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporları (1/708, 2/240, 2/262, 2/373, 2/539, 2/934,
2/955, 2/956) (S. Sayısı: 365) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
11inci madde üzerinde aynı mahiyetteki ikinci önergenin gerekçesini
okutacağım ve söz vereceğim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, bu Parlamentonun mehabetine,
demokrasiye, insan haklarına hiç ama hiç yakışmayacak
müzakerelere, Parlamento sahne olmaktadır. Biz milletvekilleri olarak
gerek bağımsız fertler olarak gerekse siyasi parti grupları
olarak toplamıyla millet iradesinin tecelligâhındayız.
Dolayısıyla, buradaki arkadaşlarımızın,
maksadını aşan cümleleri olabilir, maksadını aşan
sözleri olabilir. Küçük grup demekle, acaba dördüncü büyük grubu deseydi
farklı bir mana mı ifade edecekti?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, bunlar konuşuldu, cevap verildi,
kapatıldı.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Dolayısıyla, bu ülkede Benim damarında
Kürt kanı dolaşıyor. diyen cumhurbaşkanına sahip
olmuşuz. Geçmişte Kürt tarihinin belli bir kesitinden, savaş
yıllarından, başka alanlardan örneklemeler yaparak bugünkü gelinen
şartlarda daha hâlen onları malzeme yaparak devletin
ve milletin bütünlüğünün üstünden, politikalarının üstünden
gerici birtakım, gerilim artırıcı birtakım
açıklamalarla siyaset yapmak artık geçmiş olmalıdır.
Biz bugünü görmeliyiz
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, teşekkür
ediyorum. Konu anlaşıldı.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
bugünü değerlendirmeliyiz.
BAŞKAN Lütfen
Tamam
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ben bu duygularla
herkese saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
11inci madde üzerindeki aynı mahiyetteki ikinci
önergenin gerekçesini okutacağım veya söz vereceğim.
Önerge üzerinde söz isteyen var mı?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının çerçeve 11 maddesiyle Ceza İnfaz
Kanununun 95. maddesinde açık cezaevinde bulunan ya da açık
cezaevinde kalma hakkını kazanmış hükümlülere yeni
getirilen aile görüşmesine paralel olarak üç ayda bir üç güne kadar özel
izin verilmesi düzenlenmiştir. Ancak açık cezaevinde kalmaya hak
kazanmış bir hükümlünün daha fazla özel görüşme hakkı
olması gerektiği düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 11. Maddesinde geçen "üç ayda bir"
ibaresinin "ayda bir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Halaman (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Halaman,
Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 365 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 11inci maddesinde grubumuz
adına vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
11inci maddede yer alan, mahkûmların üç ayda bir
aileleriyle görüşmesini, aile sıcaklığının
oluşmasına, morallerinin düzelmesine yardımcı
olabileceği için, biz bunun üç aydan bir aya indirilmesini Türkiye Büyük
Millet Meclisine teklif etmiş olduk. Tabii, bu önerge, bu yasanın
içerisinde haklı bulduğumuz bir madde. Bundan dolayı da önergeye
sayın milletvekillerimizin yardımcı olabileceğini
düşünüyoruz. Ama bu yasanın içerisinde esas, 11inci maddeden ziyade,
yasayla, meramını anlatabilecek şekilde Türkçe bilen
sanığa kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği
başka bir dilde sözlü savunma imkânı getirilmek istenmekte. Bu talep
PKK davalarında tutuklu sanıkların, yargılamayı yapan
mahkeme heyetine Türkçe ifade etme konusunda hiçbir
sıkıntımız yok. Biz fiilen bunu yapabiliriz ama biz
savunmalarımızı ana dilde, Kürtçe olarak yapmak istiyoruz.
diyerek ısrarcı olmaları nedeniyle gündeme gelmiştir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz çok iyi yönetilmiyor.
Son bütçe görüşmelerinde dahi ülkemizin 549 milyar iç-dış borcu
vardır. Dolayısıyla, ekonomik olarak ülke bir tutsaklık
altında yani ekonomik olarak tutsaklaştık.
Dolayısıyla, bütün iktisadi değerlerimiz satıldı.
Dolayısıyla, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir yönetim
anlayışı var şu an. Şimdi, iktidar Biz tarihimizle
yüzleşeceğiz, ileri demokrasiyi getireceğiz,
kuracağız. deyip, Osloda görüşmeleri başlatıp,
askerimizi, polisimizi şehit edip, halkımızın, milletimizin
malını mülkünü yakıp yıkmayı amaçlayan terör örgütünü
meşru hâle getirmeyi düşünüp, Habur mahkemelerini kurup bu memleketin
Genelkurmay Başkanını bile tutuklayan, Eğitimde
demokratikleşeceğiz. diyerek değişik kanallar açıp,
azınlık cemaat vakıfları kanununu çıkartıp
kiliselerin oluşmasına meydan vermek, dinler arası diyaloğu
temin etmek bu ülkenin yönetimi için iyi değil.
Büyükşehir Yasasını
çıkardınız, Büyükşehir Yasasında Herkes kendi
şehrinin ismini versin. dediniz.
Hükûmet olarak her konuşmanızda 36 etnik
ırkçı yapıdan bahsediyorsunuz.
Devletin resmî dilinin adının yanlış
olup tekrar görüşülmesi gerektiğini söyleyerek ülkeyi paramparça,
lafların, dedikoduların, fitnenin içine düşürtüp
tartışmaya açtınız.
Başka ülkelerin işine karışıp
sınırlarımızı koruyamaz hâle geldiniz. Bunun için,
bak, son günlerde Patriot çağırıyorsunuz.
Sosyal, siyasi, askerî pratiklerimizi küresel güçlere
göre tanzim etmeyi, halklara özgürlük, ana dilde savunma diyerek bir
milleti yok sayıp Türk milletinin egemenlik haklarını
paylaşmak istiyorsunuz.
Şimdi Ana dilde savunma vereceğiz. derken,
Türk sorunu çıkaracağınızı hiç düşünmüyor
musunuz?
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünden, dilinin Türkçe olmasından rahatsız olmanıza
gerek yok. Bastırılmış duygular sonuç vermez. Bu güzel
memleketin ekmeğini, suyunu, imkânlarını, sosyal statüsünü
kullanıyoruz. Ter dökülerek, çalışılarak
yapılanların devamını bozmayın.
Bu yasanın ülkemizin ve büyük Türk milletinin
huzurunu bozma yasası olduğunu, PKK terör örgütünün talebine göre
hazırlandığını düşünüyor, hepinize, büyük Türk
milletine saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 12. Maddesinde geçen valisi ibaresinin mülki
idare amiri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan Seyfettin
Yılmaz Ruhsar
Demirel
İstanbul Adana Eskişehir
S. Nevzat Korkmaz Enver
Erdem
Oktay Öztürk
Isparta Elâzığ
Erzurum
Mehmet
Erdoğan
Muğla
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 12. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı yasanın 116. maddesinin 4. fıkrasının birinci
cümlesindeki "valisi" ibaresinin "Cumhuriyet Baş
Savcısı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kırklareli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarının çerçeve 12. maddesiyle Ceza
İnfaz Kanununun 116. maddesinde yapılan değişiklikle
yakınlarından birisinin ölümü ya da hastalığı
nedeniyle verilen izin süresi içinde tutuklunun kendi evinde, bir
yakınının evinde ya da güvenli bir yerde barındırılması
bunlar mümkün olmadığı takdirde kapalı ceza infaz kurumunda
kalması düzenlenmektedir. Tasarıda bu konudaki takdir hakkı
Valiye bırakılmıştır. Ancak bu konuda daha
bağımsız olarak karar verebilecek olan Cumhuriyet Baş
Savcısının yetkilendirilmesinin daha uygun olacağı
düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 12. Maddesinde geçen valisi ibaresinin mülki
idare amiri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhsar
Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL (İzmir) Seyfettin Yılmaz.
BAŞKAN Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Haburda teröristleri karşılama, Oslo
görüşmeleri, açlık grevleri
Bu süreci iyi analiz etmek lazım.
Haburda teröristleri karşılatanlar, çadır mahkemeleri kuranlar,
Oslo görüşmelerinde PKKya söz verenler, altmış sekiz gün süren
açlık grevlerini sona erdirmeyip devletin basiretini ayaklar altına
alanlar, bugün gazi Mecliste bu tasarıyı getirenlerle aynı
zihniyetteki insanlardır. Yıllarca bu milletin kanını
emmiş bir terör örgütünün talepleri, milletimizin şahitliğinde
AKP vasıtasıyla dayatılmaktadır.
Asırlardır dünya üzerinde hiçbir egemen gücün,
hâkimiyeti altına alamadığı bu milletin iradesiyle kurulan
Türkiye Cumhuriyeti devletine, bu iktidar ile âdeta, PKK
karşısında diz çöktürülmek istenmiştir ve gelinen süreçte,
açlık grevlerinde PKKnın talepleri arasında olan ana dilde
savunma hakkı bugün görüşülüyor.
İster lehte ister aleyhte olsun, ana dilde savunma
üzerine söylenecek sözlerin gerçek anlamını bulabilmesi için ele
aldığımız kavramın hangi bağlamda
değerlendirilebileceğinin bilinmesi gerekir. Ana dilde savunmayı
stratejik bir araç gibi kullanmak, hem ayrılıkçı çevrelerin hem
de iktidarın paylaştığı bir tutum hâline
gelmiştir. Her iki odak da söz konusu kavramın insan hakları
konsepti içerisinde düşünülmesi gerektiği konusunda hemfikirdir.
Bunun da ötesinde, başka türlü yorumlar olabileceği fikrine de
kapalıdırlar.
Ne var ki, iktidar partisiyle ayrılıkçı
terörün müdafileri istedikleri kadar hemfikir olsunlar, bugün içinde
bulunduğumuz ve AKPnin müsebbibi olduğu durum, ana dilde savunma
kavramını insan hakları bağlamında düşünüp,
değerlendirmemize engeldir.
Her parça, bir bütün içerisinde anlamlıdır.
Türkiyede, Oslodan Habura, İmralıdan Kandile AKP
iktidarları pratiğinin gösterdiği, ana dilde savunmanın
ayrılıkçı bir bütünün parçası olduğudur. Bundan
dolayı da insan hakları bütünü içinde değerlendirilmesi
beklenmemelidir.
Ana dilde savunma kavramının bugünkü
bağlamını, AKP iktidarı ve ayrılıkçı terörün
müdafileri birlikte oluşturmuşlardır. Her iki odağın
da ana dilde savunmayı bir kazanım olarak görmelerinin ardında
bu fikir ve amaç birliği vardır. Bu durumda ana dilde savunma
kavramının kendi oluşturdukları bağlam içinde
değerlendirilmesinden şikâyet etmeye de hakları
olmamalıdır.
Başbakan, kendi aklında
netleştiremediğini belli ettiği devlet ve siyasi iktidar
kavramlarını kendinden başkalarının da tefrik
edemeyeceğini umarak siyasi adımlarını atmaktadır. Oslo
görüşmelerinin ifşa edilmesiyle gündeme gelen şerefsiz
tartışmalarında bu yolu denemiştir. Kendisine
sayısız danışmanının bildirmediğini ben
söyleyeyim: Devlet memurları eliyle gerçekleştirilmiş olsa da,
siyasi sonuç doğuran her türden eylemin tek sorumlusu siyasi iktidardır.
Başbakan, Götürüsü olanı, devlet yaptı; getirisi olanı,
ben yaptım. demekle kendisine güldürmekten fazlasını
başaramaz. İsterse siyasi iktidarın emrinde bir memur olan Oslo
görüşmecisinin, XIV. Louis gibi Devlet benim. dediğini bir hayal
etsin, belki işi kolaylaşır.
Ana dilde savunma, siyasi bir karardır ve büyük
siyasi resim içinde değerlendirilmek durumundadır. Siyasi bir
kararı devlet politikası anlayışına
sığınarak hayata geçirmeyi istemek, halkı aldatmak
olduğu kadar, bir siyasi iktidarın kendi politikalarına
güvensizliğinin de bir göstergesidir. Ben ülkemi pazarlamakla
mükellefim. diyen bir Başbakan, bunun seçmende bir
karşılığı varsa onunla yetinmeyi bilmelidir. Siyasi
eylemlerin sonuçlarını devlet kavramına mal etmeye
kalkışmamalıdır.
Sorarım, böylesine bir ayrışmanın
birlik ve beraberliğe hizmet edeceğine AKP dışında kim
inanabilir? Meclisin geldiği durum da bunu gösteriyor, amaç ortakları
bile inanmaz. Biraz önce söyledi, Bununla yetinmeyeceğiz. dedi. Zira,
onlar da ne olacağını iyi biliyorlar. Onların iyi bilmeleri
sayesindedir ki bizler de ana dilde savunmanın bir ara konak olduğunu
biliyoruz. Bu konuda ikna olmak isteyen varsa salı günkü grup
konuşmalarında Sizi İmralıya gönderen Başbakan
benim. diyen AKP Genel Başkanı ile Ayrı bir halk olacak
mıyız? diye soran BDP Genel Başkanının sözlerini bir
arada düşünmeyi denesinler.
Öte yandan, savunma ana dilde yapılacaksa,
iddianamenin neden Türkçe olduğu sorulmayacak mıdır? Ana dilde
iddianame istendiğinde bunu hangi savcı hazırlayacaktır?
Kendisini Kürtçe daha iyi ifade edeceğini savunan PKKlı bir
sanığın karşısına, iddianameyi Lazca daha iyi
hazırlayacağını savunan bir savcı çıkarsa ne
olacak? Bir hâkim de hükmü kendi ana dilinde okumak isterse ne olacak?
Yargıtayda ana dillere göre yeni daireler mi ihdas edilecek? Kendimizi
zorlamayalım. Babil Kulesinin neden tamamlanmadığını
herkes biliyor.
Sayın
milletvekilleri, AKP zihniyetinin ebedi şefi Başbakan ve amaç
birliği içinde olduğu ayrılıkçı terörün müdafileri
başta olmak üzere, Türklük kavramından rahatsız olan herkes,
şunu iyi bilsin ve asla unutmasın: Bu devletin adı Oğuz
veya Kayı değildir, Türk devletidir. Bu devletin uyruğu da
hâliyle Türk milletidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 13. Maddesindeki 31.12.2015 ibaresinin
metinden çıkarılarak 31.12.2016 ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak Aydın
Turgut Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kırklareli İstanbul
TBMM Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının
13üncü maddesinde geçen 31.12.2015 ibaresinin 31.12.2016 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan S.
Nevzat Korkmaz Enver
Erdem
İstanbul Isparta Elâzığ
Mehmet Erdoğan Oktay
Öztürk Mehmet
Şandır
Muğla Erzurum Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı
365 sıra sayılı Kanun Tasarısı eklenen geçici
4üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sırrı Sakık Pervin Buldan Murat Bozlak
Muş Iğdır Adana
Halil Aksoy Hasip
Kaplan
Ağrı Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sırrı Sakık
BAŞKAN Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sevgili arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hep de söylüyoruz yani arzulamadığımız noktada bizi bu
kadar tetiklemeye hakkınız yok. Hele hele oturup yerinizde nerelerden
geldiğiniz belli olmayan ve bize oradan terörist diye hitap etmek
Böyle
bir hakkınız da yok, haddiniz de yok. Yani, eğer bir iz
düşümüne düşersek, benim iz düşümüme bakın ve arkadaşlarımızın
iz düşümüne bakın. Biz parlamenter demokrasiye
inanmışız, devletin karanlık odalarında hiçbir gün bir
görevimiz olmadı ve ilişkimiz de olmadı. Demokrasiye
inandık, özgürlüklere inandık, bunların mücadelesini ettik ama
karanlık birimlerden beslenenler ve arka bahçelerden beslenip gelenler
bize demokrasi dersi vermez, veremezler.
Şimdi, dönüp bizi böyle itham edenler, dönün tarihinize bakın.
Şimdi, dün çıkacaksınız, Kürtlere hakaret edeceksiniz!
Arkamda oturan CHP bilmem Divan Üyesi her kürsüye çıktığında
Kürtlerin bütün değerlerine hakaret edecek ve Kürt liderlerine hakaret
edecek ve sonra dönecek Efendim, siz, bilmem neyin gölgesinden
Vallahi, biz
yüreğimizin gölgesinden beslenerek geliyoruz. Hayatta korkmadığımız
tek şey ölümdür. Kimse bizi rencide edemez. Biz bu halkın özgürlük
mücadelesi için buradayız. Kimseye hakaret etmedik ve etmeyiz de, hakarete
boyun da eğmeyiz. Sizi de Allah yarattı bir anneden bir babadan,
sizin de bir diliniz var; aynı Allah -eğer inanıyorsanız-
bizi de yarattı aynı anneden aynı babadan, dilimiz var ve
kültürümüz var. Birlikte cumhuriyeti kurduk, keşke kurmasaydık. Niye
bize hakaret ediyorsunuz? Sizin hakkınız var bu coğrafyada,
bizim yok mu hakkımız? Biz kendi dilimizle kendimizi ifade etmek
istiyoruz, niye bize bu kadar saldırıyorsunuz? Bir halka niye bu
kadar düşmanlık ediyorsunuz?
Lozandan bahsediyorsunuz. Şimdi, Diyap Ağadan
bahsediyorsunuz. Zavallı Diyap Ağa, ne Türkçe bilirdi
Dersimin
dağlarından çıkmış gelmiş buraya. Diyap Ağa
Türkçe böyle dedi, yok bilmem kim ne dedi
Şimdi ben de size Hasan
Hayrinin hikâyesini anlatayım. Hasan Hayri, Mustafa Kemalin silah
arkadaşı, Dersim Milletvekili. Lozan anlaşmaları
diyorsunuz. Lozana İsmet Paşa gittiğinde Lozanda dediler ki:
Kürtlerle Kürtlerin demokratik hakları inşa edilmezse Lozanda Lozan
anlaşmaları yoktur. Hemen İsmet Paşa döndü, Mustafa
Kemale dedi ki: Kürtleri ikna edemezsek olmaz. Hemen Mustafa Kemal
zamanım çok az- bütün Kürt milletvekillerini topladı ve Hasan
Hayriye bir görev verdi. Dedi ki: Geleceksiniz, kürsüde
konuşacaksınız. Kürt giysileriyle geleceksiniz Lozanda
İsmet Paşa Kürtlerin ve Türklerin ortak temsilcisidir.
diyeceksiniz. Evet, Hasan Hayri, buradan geliyor, Mustafa Kemal şurada
oturuyor ve alkışlıyor, yetmiyor, ayaklarıyla yeri
alkışlıyor, İşte, Kürt-Türk halkının
kardeşliği budur. diyor ve sonra ne oluyor biliyor musunuz? Lozanda
anlaşmalar bitiyor, alkışlar, kucaklaşmalar ve Lozan
Anlaşması bittikten sonra, 1921lerde Kürtlerin, Türklerin ortak
vatanı olan o cumhuriyet tek ırka dönüştü. Sonra, Mustafa
Kemalin sözüyle, güvenip gelip bu kürsüde Kürt giysileri giydiği için,
Kürtlerin ve Türklerin ortak temsilcisidir. dediği için
Elâzığda Hasan Hayriyi astınız. İşte, sizin atalarınız
bunu yaptı, bunu etti. Size güvenmekle hata mı ettik, birlikte
cumhuriyeti inşa etmekle hata mı ettik? Hâlâ kaderimizi sizlerle
birlikte inşa etmek istiyorsak neden bizi anlamıyorsunuz, neden
hâlimizden anlamıyorsunuz? Bu efendilik, bu kibirlilik nedir Allah
aşkına? Tanrının özel çocukları
mısınız? Buraya çıktığınızda Tanrı
katında, bizi kul katında mı görüyorsunuz? Buna ne
hakkınız var? Ortak bir vatanda eşit yurttaş olarak biz bir
arada yaşayamaz mıyız? Bizim hukukumuza saygı gösteremez
misiniz?
Bakın, hâlen Kürtçe bir laf
kullandığımız için tutanaklara bilinmeyen dil geçiyor. On
binlerce Kürt siyasetçi hâlen mahkemelere çıktığında Ana
dilimle kendimi ifade etmek istiyorum. dediğinde hâlâ mahkemelere bilinmeyen
bir dil olarak geçiyor. Bu hiç mi sizi rencide etmiyor, hiç mi sizi üzmüyor,
bir halkın hukuku sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Bir de demokrasiden
ve özgürlüklerden bahsediyorsunuz.
Vallahi, üzülüyoruz ama zulme boyun
eğmeyeceğimizi bilin; bize hakaret etme hakkını kendinizde
bulmayın, sayınıza güvenmeyin. Bizim de güvendiğimiz
Allahımız ve halkımız var, onlara da sözümüz var,
onların onurunu size çiğnetmeyiz, onların özgürlük mücadelesi
neyse bedelini ödemek de bizim namus borcumuzdur. Bunu böyle bilin. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, aynı mahiyetteki iki önergeyi
okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
TBMM
Başkanlığına
365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 13. maddesinde geçen 31.12.2015 ibaresinin
31.12.2016 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bize göre ülkemizin ve milletimizin geleceği
açısından çok yanlış, çok tehlikeli, büyük riskler açacak
bir kanunun sonuna geldik. Bütün itirazlarımıza rağmen, burada,
inanıyorum ki sizler de söylediklerinize inanmadan, bunun çok sıradan
olduğunu, hiçbir mahzuru olmadığını ifade ede ede,
milletin gözünün içine baka baka doğru olmayan şeyleri beyan ederek
bu kanunu geçiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, burada hiç kimse kimseye
hakaret etme hakkına sahip değil, hele hiçbir partinin ve hiç
kimsenin bir topluluğa yani arkadaşlarımızın
ısrarla Kürt halkı diye ifade ettikleri bu topluluğa, bizim
milletimizin çok değerli bir parçası olarak gördüğümüz bu
insanlara hakaret etmek kastı yok burada.
Özgürlük mücadelesi veriyoruz. diyorsunuz Sayın
Sakık. Esir misiniz?
SIRRI SAKIK (Muş) Dilimizi özgürleştirmek
istiyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Esir misiniz arkadaş
ya?
Yani Türk milleti, tarihinde, iktidar veya yönetimde
olduğu hangi bölgede hangi halka esir olarak muamelede bulundu?
SIRRI SAKIK (Muş) Peki, bu dile niye
karşı koyuyorsunuz Sayın Şandır? Niye yasak koyuyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Hanginizin dilinden bu
milletin hangi ferdi rahatsız? Kürtçe konuşuyorsunuz. Kim
rahatsız? Kim engelliyor sizi?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Siz
rahatsızsınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Hangi sorun? Sorunlar
hepimizin.
Milletvekili olabiliyorsunuz, cumhurbaşkanı
olabiliyorsunuz. Ben hakka sahipsem aynı hakka siz de sahip oluyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hayır,
eğitim yapamıyoruz, savunma yapamıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Allah aşkına ya!
Eğer biz bir bağımsız devletsek, değerli
milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayarız yüz
tane.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Kaplan,
akıl yarıştırma bizimle.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayarız,
sayarız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani eğer bir
bağımsız devletsek bu bağımsız devletin bir tek
dili olur, bu dil eğitimde, hukukta, yargıda, muamelatta tek olur.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sen kendi dilini öğren, kendi dilini konuş.
Buna engel mi var? Ama burada, kalkıyorsunuz, bir özgürlük mücadelesinden
bahsediyorsunuz ve Ne bedel ödenecekse ödeyeceğiz. diyorsunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Aynen öyle.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bu bir savaş
ilanı ya!
SIRRI SAKIK (Muş) Savaş değil. Bizim
inandığımız parlamenter demokrasidir, onun için mücadele
ediyoruz. Bizim iz düşümümüz parlamenter demokrasidir.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Siz ne yapıyorsunuz
arkadaş? Siz ne yapıyorsunuz? Kendi çocuklarınıza, kendi
geleceğinize haksızlık yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; diyorsunuz ki: Kan akması dursun. Durmuyor be
kardeşim ya. On yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, yirmi sekiz
yıllık PKK mücadelesinin on yılını siz yönettiniz.
Sonuçta, bir yıl önce Sayın Başbakan Yardımcısı
burada Ne istiyorlarsa vereceğiz. dedi ve ne istiyorlarsa da
veriyorsunuz. İşte, kanunlar çıkartıyorsunuz, kan
akması duruyor mu?
Değerli arkadaşlar, bakın, akıl
yarışı yaptırmayın. Bizim tenkit ettiğimiz PKK.
Hakaret diyorsanız, bizim hakaret ettiğimiz PKK. Siz burada
PKKyı savunmak hakkına sahip değilsiniz. Bu PKK, önce sizin
çocuklarınızı öldürdü, biliyor musunuz? Okuyayım mı
size PKKnın katliamlarını?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sizin
savunduğunuz zihniyet doksan yıldır bizi öldürüyor. Biz, kimin
öldürdüğünü sizden öğrenecek değiliz. Sizin savunduğunuz
zihniyet doksan yıldır bizi öldürüyor. Biz, kimin öldürdüğünü
sizden iyi biliriz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Allah aşkına,
yani PKKnın öldürdüğü insanların kavgasını veren bu
milletvekillerine siz kalkıp burada hakaret edemezsiniz.
Değerli arkadaşlar, bir milleti
parçalamanın yolu: O milletin çok tabii olan
farklılıklarını kimlikleştirerek o kimlikler
etrafında bir cepheleşme, bir çatışma sağlamakla
milletler parçalanır. Bütün gayretine rağmen, PKK, şu otuz
yılda, Kürt ve Türk dediğiniz insanları
Kaldı ki böyle bir
tabir de doğru değil yani Zazasıyla, Kırmançıyla,
işte, Avşarıyla, Bayatıyla, Karakeçilisiyle bir arada
yaşayan bu insanları birbirine kırdıramadınız ama
bu millet, sizin bu gayretlerinizden sonra, biraz önce Sayın Mustafa
Erdemin ifadesiyle, eskiden birbirinden kız alıp veren bu millet
artık birbirinden kız alıp vermemeye, birlikte yaşamamaya
başladı. Eseriniz bu; PKKnın eseri bu, AKPnin de eseri bu.
Yapmayın bunları diyoruz. Bu milletin birliğini güçlendirecek
kanunlar çıkartalım, gelin. Ama tüm eksiklikler ve
yanlışlıkları da beraber telafi edelim, demokrasinin
eksiğini, yargının, adaletin eksiğini beraber yapalım.
Bu kanun bu milletin ayrılığını
müesseseleştirecektir, kurumlaştıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yargının dili
tek . olur. Yargının tüm aşamalarında, eğer Türkçe bilmiyorsa
tercüman verirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yargının
dili tek zaten, yargının dili çift değil. Şu anda da
yargının dili tek.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Öyle değil ama.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle, şu anda
da öyle.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Keyfe keder
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda da
yargının dili tek.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yani bir insan kalkıp Ben Türkçe biliyorum ama
İngilizce konuşacağım. diyemez. Burası
bağımsız bir ülke. Değerli hukukçular, bir insan Ben
Türkçe biliyorum ama Fransızca konuşacağım. derse o
devletin bağımsızlığı sorgulanır hâle gelir.
İşin özü bu. Hadi canım diyen arkadaşlar bunun sonucunu
görecekler, hesabını da millete ve Allaha verecekler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz mü, gerekçe mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının çerçeve 13. maddesinde 5.4.2012
tarihinde çıkarılan 6291 sayılı yasa ile getirilen 105/A
maddesindeki uygulamada çıkan sorunları erteleme yoluna
gidilmiştir. Çünkü bu maddenin uygulaması sırasında çok
ciddi hak kayıpları olmuştur. Hükümlülerin son 6 ayını
açık cezaevinde geçirmesi ve ondan sonra denetimli serbestlik
hakkından yararlandırılması eşitsizliklere yol
açmıştır. Örneğin 18 ay cezası olan bir hükümlü 6
ayını açık cezaevinde geçirdiği takdirde denetimli
serbestlikten yararlanırken, 15 ay ceza almış hükümlü de 6
ayını açık cezaevinde geçirmek zorunda kalmakta, sonuç olarak
daha az ceza alan hükümlüler aleyhine bir uygulama ortaya
çıkmaktadır.
Oysaki yapılması gereken son 6 ayını
açık cezaevinde geçirme koşulunu tamamen kaldırarak koşullu
salıverilmesine bir yıl ve daha az kalan hükümlülerin denetimli
serbestlikten yararlandırılmasının önünü açmaktır.
Tasarı bu sorunu kökten çözmek yerine süre ile sınırlama yoluna
gitmiştir ki bu hatalı uygulamayı biraz daha ertelemek için
iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının çerçeve 14. Maddesindeki "iki ay "
ibaresinin "bir ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak
Aydın
Turgut
Dibek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kırklareli
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Celal
Adan S. Nevzat Korkmaz Enver
Erdem
İstanbul Isparta Elâzığ
Mehmet
Erdoğan Oktay
Öztürk
Muğla
Erzurum
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
düzenleme ile ödüllendirmelerin daha kısa sürede uygulanması
sağlanmaktadır.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, gerekçe mi okutuyorum?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarının
çerçeve 14. maddesi yürürlük maddesidir. Tasarının 6. maddesiyle Ceza
infaz Kanununun 51. maddesi
değiştirilmekte, getirilen yeni düzenlemeler ile iyi halli
hükümlülere aile görüşmesi de dahil bazı hakların verilmesini
öngörmektedir. Bu düzenleme kamuoyunda çok ciddi bir beklenti yaratmış
olup, en kısa sürede yürürlüğe girmesi gerektiğinden bu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
15inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda değişiklik
yapılmasına dair kanun tasarısının çerçeve 15.
Maddesindeki "yürütür " ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını "yürütmekle görevlidir" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Uşak Zonguldak
Aydın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Turgut Dibek Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul Kırklareli
İstanbul
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 15. maddesindeki Bakanlar Kurulu
ibaresinin Adalet Bakanı olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural Mehmet
Şandır Mehmet
Günal
İzmir Mersin Antalya
Enver
Erdem Mehmet
Erdoğan
Elâzığ Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün aslında vatan, millet ve devlet mefkûresini
yıkmaya yönelik bir zihniyetin tarih boyunca ortaya çıkartmak
istediği sözde sorunlardan birini çözmek için dayatılan bir konunun
içine sokulduğu bir kanunu görüştük. Aslında, bu bir yapboz
hamlesidir. Dolayısıyla tablonun bütününü görmek lazım. Türkiye,
milletimiz, devletimiz nereye götürülmek isteniyor, bu tabloyu görmek ve buna
göre değerlendirme yapmak gerekiyor.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bir bütünlük
içerisinde, nereye götürülmek istendiğini ifade ettik. Milletvekillerimize
teşekkür ediyorum; bu milletin birlik ve bütünlüğünü, huzurunu ve
kardeşliğini, kavmiyetçi, ırkçı, milletin dilini bölmeye
yönelik, birbirini anlamamaya götürecek bir süreç karşısında,
tarih ve millet şuuru doğrultusunda sözlerini ve iradelerini
kullandılar.
Değerli milletvekilleri, aslında, bu
coğrafya kolay vatan olmadı; vatan olarak bir bütünlüğe ermesi
için, tarih, kader, dil, din gibi birlikler, felaketler ve sevinçler sonucunda
bu coğrafya vatan oldu. Tarihin çizdiği böyle bir imkân nasıl
değiştirilebilir? Saadet-felaket, iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik,
doğruluk-eğrilik hep bu mahreke göre şekillendi. Bu
zaruretlerden, vatanımızın ve milletimizin zaruretlerinden kurtulmak
istesek durum ne olur acaba?
Şöyle bir düşünün, kader ve tarih birliği
ve diğer müesseselerin birliğiyle şu âlem içerisinde mümkün
kıldığımız anlaşma, başarma, sevme,
hasretme, bilme gibi, her şeyden uzak kalmış, bizimle münasebeti
olmayan birtakım çevrelerin tarihî imkânlar ve zaruretleri var diye bu
zorluklarımızdan vazgeçersek ne oluruz acaba? Bu bakımdan, bir
vatanın doğuşunda çekilen mihnetler, geçirdiğimiz
acılar, kaybettiğimiz babayiğitler
Buralardan
Bizanslıları, Romalıları, Lidyalıları, Karyalıları,
Likyalıları geçti, vatan yapamadı. Anadoluda ve bu çerçevede bu
coğrafyayı vatan yapmış bir milletin efradı
olduğumuza göre, bu coğrafyayı vatana yükseltmemiz için kaç
milyar faciaya, kaç milyar hadiseye, kaç milyar acıya mal olduğunu
anlamak için doğuran bir ananın yanında bulunmak, onun
çektiğini görmek gerekiyor. O et parçası için ana, tazeliğini ve
güzelliğini verdi; bu Anadoluyu vatan yapanlar da bu milletin
kardeşliğini ve bütünlüğünü verdi. Şu üstünde
bulunduğumuz toprakta bin yıldan bu yana doğanların,
ölenlerin sayısını kim bilir?
Gözyaşı, alın teri, göz nuru, zekâ nuru
Bunların hepsi yok sayılabilir mi? İşte, bugün,
aslında yapılmak istenen, ırkçı bir zihniyetle, kavmiyetçi
bir zihniyetle millet yapısını bölmek istemektir.
Dolayısıyla, tarihimizi, kaderimizi, dilimizi eğer etnik
kimliklere göre tanımlamaya, ayrıştırmaya
çalışırsak Bu coğrafyada bir sorunu çözeceğiz. diye
gelenler, beraber ve birlikte, zaruret içerisinde birlikte olduğumuz,
ihtiyaçlar içerisinde birlikte olduğumuz bu coğrafyayı vatan
olmaktan ve bu coğrafyada yaşayan insanlarımızı da
millet olmaktan çıkarır. Bugünkü tablo, götürülen tablo bu. Bu
tabloyu görmenizi istirham ediyorum. Dolayısıyla, bu coğrafyada
oynanan oyunlar
Neler oynanmadı
Şark meselesi var. dediler,
Şark meselesi adı altında Osmanlıyı küçülttüler. Ta
1800lü yıllardan beri hep oynandı. Sevri getirdiler barış
anlaşması diye, büyük Kürdistan ve büyük Ermenistanı koydular.
Allaha şükür, Erzurum Kongresi öncesinde, doğuda, güneydoğuda
Kürt kökenli insanlarımız beraber, birlikte biz aynı kader
içerisinde var olduk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) -
aynı kaderde geleceğe
bakacağız diye söylediler Allaha şükür. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bu bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada ne
isteniyor? Evet, Mehmet Âkif Ersoy Kastamonu Nasrallah Camisinde diyor ki
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Nasrullah, Nasrullah
OKTAY VURAL (Devamla)
Milletler topla, tüfekle, zırhıyla, ordularla, tayyarelerle
yıkılmaz; milletler, ancak, aralarındaki rabıtalar
çözülerek, kendi başının derdine, kendi havasına, kendi
menfaatine, kendi menfaatini temin etmek kaygısına
düştüğünde yıkılır. Bugün bizden istenen ne filan vilayet ne filan sancaktır;
doğrudan doğruya başımızdır, devletimizdir. Ey cemaat,
gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim senelerden beri
kanımızı, iliğimizi kurutan dâhili meseleler yok mu? Havran
meselesi, Şam meselesi, Yemen meselesi, Kürdistan meselesi, bunların
hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış
meselelerdir.
Biz, 1919lu yıllarda Kürdistan meselesi
vardır. diyenlere karşı, Kürt kökenli insanlarla beraber,
birlikte, böyle bir paçavrayı yırtıp attık da bugün
Türkiyede Kürt sorunu vardır. diyerek Türkiye Cumhuriyeti devletini ve
milletini yıkmak isteyenlerin
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen
OKTAY VURAL (Devamla)
tuzağına nasıl
düşülür diye, bunu düşünmenizi istirham ediyorum.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 365 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin infazı hakkında kanunda değişiklik
yapılmasına dair kanun tasarısının çerçeve 15.
Maddesindeki "yürütür " ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını "yürütmekle görevlidir" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif
Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif
Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir
tasarının son maddesini görüşüyoruz. Son madde vesilesiyle
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini biraz daha sizlere açıklamak
istiyorum.
Şimdi, 1982 Anayasası, vatandaşların
kendi aralarında Türkçe dışındaki bir dille
konuşmasını da yasaklamıştı.
Hatırlanacaktır, o dönem, 80li yıllarda, bir anne baba, Kürtçe
konuşan bir anne baba, cezaevindeki yakınını ziyaret
ettiğinde onunla Kürtçe konuşamamıştı. Bu kadar yasakçı
bir anayasaya sahiptik ve dönemin sosyal demokrat partisi Sosyaldemokrat
Halkçı Parti meşhur 1989 raporunu düzenledi. Bugün için bile Kürt
sorununun çözümünde referans olabilecek bir kaynaktır. Ve o dönem,
Sayın Deniz Baykal, Sosyaldemokrat Halkçı Partinin de Genel
Sekreteridir. Bugün ismi bir milletvekili tarafından militarizmle yan yana
getirilmeye çalışılan Sayın Deniz Baykal, özgürlükçü bir
anlayışla o raporun altına imza atmıştır ve Sayın
Deniz Baykal, 1991 yılında, Türkçe dışındaki dillerle
konuşma yasağının kaldırılması için kanun
teklifi vermiştir. Bu kanun teklifi ancak 2001 yılındaki Anayasa
değişikliğiyle yasalaşabilmiştir ve 2001
yılındaki Anayasa değişikliğinden bu yana, ta 2009
yılına kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu konuda
hiçbir adım atmamıştır. Türkçe dışındaki
dillerle -başta Kürtçe olabilir, diğer diller olabilir- seçim
propagandası yasağının önündeki engel ise ancak 2009
yılında kaldırılabilmiştir. Siyasi Partiler Kanununda
benzer düzenlemenin yapılması
yönündeki Cumhuriyet Halk Partisinin kanun teklifi ise iki yıldır
Türkiye Büyük Meclisinde beklemektedir.
Sayın Deniz
Baykalın asli kurucu irade, tali kurucu irade gibi bir anayasa
kavramı etrafında, entelektüel bir tartışma çerçevesinde ifade
ettiği bir görüşü militarizmle yan yana getirmeyi, ben, anayasa
hukukunu yeteri kadar bilmemek olarak değerlendiririm.
Bu teklife, bu kanun
tasarısına geliyorum. Başbakan Yardımcısı
Sayın Bekir Bozdağ, Cumhuriyet Halk Partisini bu yasakçı
zihniyet şeklindeki bir ifadeyle değerlendirmeye
çalıştı. Hemen söyleyeyim: Bizim bu konudaki kanun teklifimizle
Hükûmetin tasarısı arasında önemli bir fark var. Hükûmetin
tasarısı yargılama aşamasında iddianamenin
okunması ve esas hakkındaki mütalaanın verilmesinden sonra
sanığa sadece sözlü savunma için kendini daha iyi ifade
edebileceği bir dilde savunma hakkı verirken bizim teklifimiz sadece
sanığa değil tanığa da Türkçe dışındaki
bir dille kendisini ifade etme olanağını tanımaktadır.
Yetmiyor, biz kapsamı biraz daha genişletiyoruz, diyoruz ki:
Soruşturma aşamasında da bu kişiler bu haktan
yararlansınlar. Hükûmet tasarısında soruşturma
aşaması kapsamda değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin
ihtiyaçlara uygun, sosyal demokrat bir partinin insanı ve onun
haklarını, özgürlüklerini merkeze alan yaklaşımına
uygun bu kanun teklifini Sayın Bekir Bozdağ yeterince, en iyi
ihtimalle yeterince incelememiştir, anlaşılan -en iyi ihtimalle
öyle diyorum- hiç okumamıştır; kulaktan dolma bilgilerle
gelmiş burada değerlendirme yapıyor.
Sayın Bakan, lütfen,
kanun teklifini alın, okuyun. Ve ben size soruyorum: Neden soruşturma
aşamasında siz bu hakkı vermiyorsunuz, savcılık
aşamasında yani? Savcı ifade alacak ama orada bu hakkı
vermiyorsunuz vatandaşa. Peki, bu, o vatandaşın sahip olması
gereken bir hak değil midir? Cumhuriyet Halk Partisini
yasakçı zihniyetle suçlayanlar önce kendi yasakçı
anlayışlarına baksınlar. Bizim uygun gördüğümüz kadar
özgürlük, bizim uygun gördüğümüz kadar demokrasi anlayışı,
bu ülkenin, bu halkın layık olduğu bir demokrasi
anlayışı değildir. Bu anlayışı reddediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır, tasarının görüşmeleri de
tamamlanmıştır.
Ancak, tasarının tümünü oylarınıza
sunmadan önce İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun
rengini belli etmek üzere ve lehte söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu kanunun kapağına
bakarsanız, partimizden 4 arkadaşımızın tekliflerinin
olduğunu görürsünüz yani biz, bu çalışmaya katkı sunan bir
partiyiz. Yapıcı muhalefet ve tekliflerimizle yasama sürecinin içinde
yer alıyoruz.
Biliyorsunuz, bir açlık grevi dönemi
yaşandı. 10 bini aşkın insanımız ana dilde
savunma için -ana dilde savunma da bunlardan bir parçaydı, önerilerden-
açlık grevine girdi, 68inci gün Türkiye büyük bir krizin
eşiğine geldi ancak bu olumlu sonuçlandı ve umut
ışığı oldu, hatta diyaloğun ve müzakerelerin
zemini olarak umut doğurdu ve arkasından da yılbaşı
öncesi ve hemen akabinde, sonrasında görüşmeler başladı ve
bugün, Türkiye'nin bütün ikliminde barış rüzgârları esiyor ama
nedense Mecliste savaş rüzgârları esiyor. Millet, asiller barış
istiyor, vekiller nedense savaş istiyor! Bir tuhaflık var işin
içinde.
Şimdi, biz, bu yasaya gönlümüzün
rızasıyla, tam gönül rahatlığıyla mı oy
veriyoruz? Hayır. Ana dilde savunmanın pazarlığı,
tartışması olmaz. Bu -hem
uluslararası sözleşmeleri hem Anayasa 90ı açıkladık-
hazırlık aşamasında da, soruşturmada da, son
aşamada da, her aşamada da sanık haklarının, temel
hakların başında geliyor. Bunu birçok konuşmacı da
açıkladı. Ama, şu an sınırlı bir savunma
hakkı getiriliyor, bunun getiriliş nedeni de özel yetkili
mahkemelerin uyguladığı sistemden kaynaklanıyor.
Yargılamayı tıkadılar, sıkıntı
yarattılar, bu sıkıntı cezaevlerine ve Türkiye siyasetine
yansıdı. Ancak, bazen kritik aşamalarda küçük bir adım dahi
atılması toplumda umudun ışıltısı oluyor,
toplumun özlediği bir atmosferin adımı oluyor ve işte o
günlerde, açlık grevinden hemen önce Sayın Adalet Bakanının
yaptığı açıklamalarla ve Hükûmet tasarısı olarak
kongrelerinde dile getirilmesi, Türkiyede iklimin değişmesine bir
temel neden olarak barışın umudunu güçlendirmiştir. O zaman,
hepimize düşen görev, hem hukuku güçlendireceğiz hem adil
yargılamayı güçlendireceğiz hem kutsal olan savunma
hakkını güçlendireceğiz hem insan haklarını
güçlendireceğiz, bununla beraber barışı ve demokrasiyi
güçlendireceğiz. Eğer milyonlarca halk yaşıyorsa Türkiyede
ve kaderini bir yapmışsa, o Kürt kardeşin de Türk
kardeşiyle eşit yaşamayı isteme hakkı var. Bir santim,
bir zerre fazlasını istemiyor ama istediği için de sürekli
aşağılanması durumu, hakaret, sürekli
kırıcı, dışlayıcı açıklamalar bizim
hepimizi üzüyor, bizi üzen bu. Bunun nasıl önüne geçebiliriz? Yani,
hakikaten, şu ülkede hak ve hürriyetlerin bin yıllık
kardeşliğimizi bozmadığını defalarca
kanıtladık. TRT Şeşte bu oldu, Vakıflar
Yasasında bu oldu. Size birkaç yasa daha açıklayabilirim.
Bakın, ülke bölünmedi.
Bütün düğünlerinizde Caney Caneyi birlikte
söylemiyor musunuz? Şemmame türküsü çıktığı zaman,
Şemmame oyunu çıktığı zaman, ilk defa bölgede,
Kürdistanda değil, Trakyada, Egede oynanıyordu.
Evet, size Kürdistan dediğimiz için
kızacaksınız ama bu Meclisin ilk Meclis Başkanı Mustafa
Kemal bu kürsüden, gizli zabıtlarda Kürdistandan, Kürdistanın
mukadderatından, muhtariyetinden, demokratik özerkliğinden
bahsediyor. Şimdi, kürsüde bu cumhuriyeti kuracak Mustafa Kemali bile
eleştiriyorsunuz, o dönem konuşulanları bile eleştiriyorsunuz.
Kürdistan kelimesi size öcü gibi geliyor, oysa bunlar çok
konuşulmuş, biraz okuyun, arşivlere inin, kitapları okuyun.
(BDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, salt o
değil, Lozanı da var, her şeyi de ama bir şey söylüyorum: Her şeye
rağmen barışta inat edeceğiz, direteceğiz, bu ülkede
birlikte yaşayacağız, birlikte çözeceğiz. Bu halk buna
kararını vermiş, hiçbir güç bunun önüne geçemez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunacağım.
Ancak oylamanın açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
tümünün oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır, Mersin? Burada.
Şefik Çirkin, Hatay? Burada.
Sinan Oğan, Iğdır? Burada.
Necati Özensoy, Bursa? Burada.
Mehmet Günal, Antalya? Burada.
Mehmet Erdoğan, Muğla? Burada.
Enver Erdem, Elâzığ? Burada.
Mustafa Kalaycı, Konya? Burada.
Cemalettin Şimşek, Samsun? Burada.
Alim Işık, Kütahya? Burada.
Hasan Türkoğlu, Osmaniye? Burada.
Atila Kaya, İstanbul? Burada.
Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.
Ali Halaman, Adana? Burada.
Yusuf Ziya İrbeç, Antalya? Burada.
Murat Başesgioğlu, İstanbul? Burada.
Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.
Oktay Vural, İzmir? Burada.
Erkan Akçay, Manisa? Burada.
Ali Öz, Mersin? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 365 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümünün açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 279
Kabul: 238
Ret: 41(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mine
Lök Beyaz Tanju
Özcan
Diyarbakır Bolu
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü sırada
yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan
ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı ile Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve 34 Milletvekilinin Askerlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/730, 2/680, 2/1056, 2/1084) (S.
Sayısı: 394)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, daha önce 25/1/2013 ve
26/1/2013 tarihlerinde de çalışmasına karar verilen Genel
Kurulun bu tarihlerde çalışmamasına ilişkin önerisi
24/01/2013
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 24.01.2013 Perşembe günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mahir Ünal
Emine Ülker Tarhan
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Mehmet Şandır Pervin Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Öneri:
Daha
önceden 25.01.2013 ve 26.01.2013 tarihlerinde de çalışmasına
karar verilen Genel Kurulun, bu tarihlerde çalışmaması
önerilmiştir.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sözlü soru önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 29 Ocak 2013 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.13