TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu
Birleşim
30
Ocak 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili Yunus Kılıçın,
İstiklal Harbimizin büyük komutanı ve Şark fatihi Kâzım
Karabekir Paşanın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
yerel gazete ve televizyon çalışanlarının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçükün, anayasal
hakların kullanımında yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
süpermarketlerle ilgili kanunun çıkarılmamasından dolayı
küçük esnafın zor durumda olduğuna ve bu yasanın bir an önce
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada ölen
işçilerin ailelerine başsağlığı, yaralılara
acil şifalar dilediğine, sermaye hizmetinde ve denetiminde bir
çalışma hayatının işçiler için ölüm ve yoksulluk
olacağına ve son bir ayda Samatyada Ermeni yurttaşlara
yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, üniversite sınavlarında ağırlıklı
ortaöğrenim başarı puanı yerine bireysel başarı
esasına dayanan sistemin dikkate alınmasının eşitlik
ilkesine aykırı olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, 30
Ocak 1923te Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan mübadele
sözleşmesi gereği göç etmek zorunda kalan ve göç yolunda ölen
soydaşlarımıza Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Millî
Eğitim Bakanlığına atanan Nabi Avcıyı
kutladığına, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere
gereken kolaylıkların gösterilmesi ve eş durumundan tayin
bekleyen öğretmenlerin ayrılıklarına son verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, doçent
unvanını alan fakat kadroya ataması yapılmayan öğretim
elemanlarının maddi hak kayıplarına
uğradıklarına ve bu mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Gaziantep
Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada ölen işçilerin
ailelerine başsağlığı, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve bireye insan ve insan hakları çerçevesinde
yaklaşılmadığı sürece bu acıların
yaşanmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, sel felaketi nedeniyle Çanakkale ve ilçelerinde
uğranılan zararın giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Amasya Milletvekili Ramis Topalın, Hükûmetin
zor durumda olan besicilere saman, yem desteği verip vermeyeceğini ve
kredi borçlarının yeniden yapılandırılıp
yapılandırılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, taşeron
çalıştırmanın acilen çözümlenmesi gereken bir sorun
olduğuna ve EÜAŞ Van İşletme Müdürlüğünün güvenlik
hizmet alımı ihalesine ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
Antalya ve Eskişehir büyükşehir belediyelerine yapılan
operasyonlara ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak Kâzım Karabekir Paşaya
ölümünün 65inci yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediklerine ve Gaziantep
Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin
açıklaması
13.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde yaşanan iş kazasına ve
iş cinayetlerinin önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, son
DHKP-C operasyonları karşısında bazı
milletvekillerinin davranışlarının yasama göreviyle
bağdaşmadığına, destek vermeye gidenlerin bu çatıya
yakışmadığına ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Antalya
ve Eskişehir büyükşehir belediyelerine yapılan operasyonlara
ilişkin açıklaması
16.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yasal
dinleme kayıtlarına takılmış konuşmasıyla
ilgili ne yapılacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
17.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
Çağdaş Hukukçular Derneğine düzenlenen operasyonu protesto
ettiğine ilişkin açıklaması
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak savunmayı savunmak için Çağdaş
Hukukçular Derneğine destek olduklarına ilişkin
açıklaması
19.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak kim hukuksuzluğa
uğrarsa her zaman onların yanında olacaklarına ilişkin
açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, suçluyu savunan
avukatın o suçluyla özdeşleştirildiği bakış
açısını kınadığına ilişkin
açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada ölen
işçilerin ailelerine başsağlığı, yaralılara
acil şifalar dilediğine ve iş kazalarının
araştırılması ve önlenmesi için bir araştırma
komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen
patlamada ölen işçilerin ailelerine başsağlığı,
yaralılara acil şifalar dilediğine, bugüne kadar iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili birçok yasal düzenleme
çıkarıldığına, belediyelerle ilgili iddiaların
şu anda yargı konusu olduğuna ve Kâzım Karabekir
Paşanın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici ve 21 milletvekilinin, kültürel zenginliğimizin besleyenleri olan
farklı dillerin korunması ve gelişmelerinin sağlanması
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/485)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve 22
milletvekilinin, genetiğiyle oynanmış ürünlerin insan
sağlığına olumsuz etkilerinin ve zararlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/486)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, kışlalarda askerlerin maruz kaldığı
fiziksel ve psikolojik şiddetin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/487)
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal'ın; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 32
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1137, 2/739) (S. Sayısı: 396)
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı ile Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/730, 2/680, 2/1056, 2/1084) (S. Sayısı:
394)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, kara para ile mücadeleye ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/13520)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
5084 sayılı Kanunla getirilen teşviklerin sürelerinin
uzatılmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/13792)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Başbakan tarafından eleştirilen bir dizinin
THYnın uçak içi eğlence sisteminden
çıkarıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/14677)
4.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, azınlık cemaat vakıflarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/14817)
5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, bir cemaat
vakfının 5737 sayılı Kanun gereği taşınmaz
iade talebi bulunup bulunmadığına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/14818)
6.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun,
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünde yurt
dışı müşavirliğine atanan bir kişiye ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/14819)
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda kamu hizmetlerinde
kullanılan araçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/14961)
8.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Türkiyeden Yemene yasa dışı yollarla silah gönderildiği
iddialarına ve Türkiye gümrük noktasındaki kamera
kayıtlarının silinmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/14963)
9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
dolaysız vergilerin payının düşmesine ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/15009)
30 Ocak 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşimini
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İstiklal Harbimizin büyük komutanı ve
Şark fatihi olan Kâzım Karabekir Paşanın vefatı
hakkında söz isteyen Kars Milletvekili Yunus Kılıça aittir.
Buyurunuz
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili Yunus Kılıçın,
İstiklal Harbimizin büyük komutanı ve Şark fatihi Kâzım
Karabekir Paşanın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
hayırlı, huzurlu bir gün dileyerek, bugün sizlere Kurtuluş
Savaşımızın kahramanlarından, aynı zamanda
Doğu Anadolunun kurtarıcısı, Şark fatihi,
Karsın kurtarıcısı merhum Kâzım Karabekir Paşayı
anmak, yâd etmek ve kahramanlıklarından bahsetmek üzere söz
almış bulunuyorum. Meclisimizin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Aslında,
Kâzım Karabekir 1882de İstanbulda bir beyefendinin oğlu olarak
doğuyor ama kader onun hiçbir zaman İstanbulda istediği kadar
yaşamasına müsaade etmiyor. 1902 yılında Harbiye
mektebinden, 1905 yılında Erkânıharbiye mektebinden mezun
olduktan sonra ilk stajını Manastırda yapıyor. Tabii, o
zaman, 1887-1888 Osmanlı-Rus savaşından sonra Rusların
zaten karıştırmış oldukları bir bölge olması
hasebiyle Kâzım Karabekir Paşa da hayatının,
askerliğinin ilk yıllarına bir mücadeleyle başlamak zorunda
kalıyor.
Daha sonra gene
Harbiye mektebinde öğretmenliğe tayin ediliyor. 31 Mart Ayaklanmasını
bastırmak üzere Hareket Ordusunda görev alıyor. Arnavut
ayaklanmasını bastırmak için yeniden Balkanlara gitmek durumunda
kalıyor ve 1912de Balkan savaşları sırasında
Sırplarla, Hırvatlarla, Rum çeteleriyle ciddi mücadeleler ve
kahramanlıklar gösteriyor. İrana yolu düşüyor, orada mücadele
ediyor. Çanakkalede, Kerevizderede Fransızlara tabiri caizse kök
söktürüyor, büyük kahramanlıklar gösteriyor. Irakta görev alıyor,
Diyarbakırda, Bitlisin, Elâzığın, Muşun
kurtarılmasıyla alakalı görevlerde bulunuyor.
Ve bu sırada
da, tabii, Sarıkamış dramının
yaşandığı yıllara tekabül ediyor. 1914-1915
yıllarında Enver Paşanın başlatmış
olduğu, sonucunun hüsran, sürecin kahramanlıklarla dolu olduğu
Sarıkamış Harekâtından sonra Rusların bölgeyi tamamen
istilası başlıyor. Daha önce ellerinde tutmuş
oldukları Kars, Ardahan, Sarıkamış, Batum, Artvin üzerine
Trabzonu, Bitlisi, Muşu, Erzincanı, Erzurumu da istila
ediyorlar.
Daha sonra, Bitlis
ve Muşun kurtarılması sağlandıktan sonra, o arada
ülkemizin lehine bir durum gelişiyor, Bolşevik İhtilali oluyor
ve Ruslar topraklarımızdan geri çekiliyorlar,
boşaltıyorlar. Ancak bir sıkıntı yeniden
başlıyor. Ülkemizin özellikle tebaasından olan, o bölgede
yerleşik olan Ermenileri de kışkırtarak, yanlarına
alarak bölgede katliamlara ve zulme başlıyorlar. Zaten 1887-1888 Rus
Savaşından sonra kırk yıllık esaret yılları
başlamış olan bölgede bu sefer bir mezalim, bir katliam
ortamı oluşmuş oluyor.
Bu süreçte,
Kâzım Karabekir bu bölgeyi tekrar bu kuvvetlerden temizliyor, Ermenileri
tekrar sınırlarımızın dışarısına
çıkarıyor. Ancak bu arada, başka bir olumsuzluk daha
yaşanıyor o günlerde ve Mondros Mütarekesinin 5inci maddesi
gereği bu bölge, Osmanlı askerinden temizleniyor. Terhis edildikten
sonra bunu bir fırsat bilerek bu devletlerin kontrolü altında
Rusyanın da yine desteğiyle Ermeniler bu bölgede yeniden işgal,
katliam sürecine girişiyorlar.
İşte bu
zamanda, yine, kahramanlıklarıyla öne çıkmış,
Doğu Anadolunun gönlünde taht kurmuş Kâzım Karabekir, kendisine
İstanbulda Genelkurmay Başkanlığı teklif edilmesine
rağmen doğuda görevlendirilmesini istiyor ve Karsa gidiyor,
Erzuruma gidiyor 15. Kolordu Komutanı olarak. Ve bu arada çok daha ilginç
bir şey oluyor, sadece Karsın, doğunun
kurtarılmasıyla alakalı değil, kurtuluş mücadelemizin
de başladığı yıllar. Belki tarihte bu tarafını
pek bilmeyiz ama Kâzım Karabekir Paşa doğuya kendini
görevlendirirken Mustafa Kemal Atatürke de şunu söylüyor, diyor ki: Komutanım, ben kendimi doğuya
görevlendirdim, oraya gidiyorum, siz de vatan mücadelesini başlatın
ve ben sizi orada bekliyorum. Atatürkün tutuklama emri padişah
tarafından takdim edilmesine rağmen Kâzım Karabekire, kendisi
bizzat Atatürke Erzurumda biat ederek ve onun emrine girerek Kurtuluş
Savaşı mücadelesinin de başlamasına vesile oluyor,
sağlıyor, güç veriyor, destek oluyor ve
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ
(Devamla)
Erzurum Kongresini de Atatürkle beraber başlatıyor,
doğunun ve Türkiye Cumhuriyetinin yeniden şekillenmesinde çok büyük
fedakârlıklar ve kahramanlıklar gösteriyor. Saygıyla yâd ediyor,
hürmetle anıyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kılıç.
Gündem
dışı ikinci söz, yerel gazete ve televizyon çalışanlarının
sorunları hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat
Korkmaza aittir.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
yerel gazete ve televizyon çalışanlarının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel radyo
ve televizyonlar, alanlarında ve kendi coğrafyalarında çok
sesliliği temin eden, siyasal sisteme vatandaşın sesi ve
beğenilerini taşıyan yayın kuruluşlarıdır.
Ancak, Kasım 2012de RTÜKçe çıkarılan bir yönetmelikten
kaynaklanan ciddi sorunları ve kaygıları oluşmuştur.
Bunları sizlerle paylaşmak ve yapılması gerekenleri anlatmak
üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği tüm ülkelere 2015e kadar dijital yayına
geçmeleri mecburiyetini getirmiştir. RTÜK de bu alanı düzenlemek
üzere Kasım 2012de çıkardığı bir yönetmelikle frekans
ihaleleri yapma kararı almıştır. Şu anda ihale
şartnamesi üzerinde çalışılmaktadır.
Yerel radyo ve
televizyonların kurdukları birlik Bu ihale yapılmasın.
demiyor. Hatta teknolojik altyapıyı destekleyen, yayın kirliliğini
ve karmaşayı ortadan kaldıran ve çoğulculuğa hizmet
eden bir ihalenin yapılmasına destek veriyor. Ancak kaş
yapayım derken göz çıkartılmasın; en azından, bin bir
mihnet ve fedakârlıklarla kuruluşların ve ülkemizin bu alanda
aldığı yol başa döndürülmesin; yayıncılık
alanına çeki düzen verelim derken fillerin ayakları altında
ezilen çimler misali hakkaniyet ve adalet duygusu çiğnenmesin istiyor.
Eğer bu
uyarılara kulak verilmez ise daha önce, hem de 3 kez
yaşanmış ihale iptalleri tekrar yaşanacak, zaman
kaybedilecek ve belirsizlikler sürecektir. Kim ne derse desin, hatta yasa da
böyle buyurmuş olsun, yirmi yıl sonunda fiiliyatta bir
kazanılmış hak olgusu ortaya çıkmış, RTÜK de
açtığı tüm frekans ihalelerinde bu gerçeği
kabullenmiştir. 6112 sayılı Yasa RTÜK tarafından
yayın yapmalarına müsaade edilen radyo ve televizyonlar kapsama
alanlarında yayınlarına devam ederler. demiştir. Yerel
yayıncılığa soyunmuş kişiler kanallarına
önemli yatırımlar yapmışlar.
Bu iş,
inanın, para kazanmak saikiyle yapılmaz, bu bir gönül işi.
Aralarında çoluk çocuğunun nafakalarından keserek işlerini
sürdürmeye çalışanlar var. Hepiniz bölgenizden tanıyorsunuz bu
şövalyeleri. Ciddi de tecrübe edinmişler, bir kültür
oluşturmuşlar. Her türlü zorluklarına rağmen
yayınlarını sürdüren bu kuruluşlara devam etme imkânı
sağlamak bir vefa borcu olsa gerektir.
Tekel hâline
gelmiş ulusal medya kuruluşlarında yer bulamayan siyasi ve
sosyal aktörler topluma yerel kanallardan ulaşmakta ve kendilerini ifade
imkânı bulabilmektedirler. O hâlde gelin onların
kazanılmış haklarına saygı gösterelim. Bırakın
şu ihale komedisini, maksat üzüm yemek ise devletin belirleyeceği,
onların da kabulleneceği bir ücretle frekans sahibi olsunlar.
İhale yöntemi belki devlete birkaç kuruş fazladan gelir temin
edebilir ancak gerçek demokrasinin belirleyici vasfı çok sesliliğin
de köküne kibrit suyu ekmiş oluruz. Alınacak yüksek ücretlerle
iflahı kesilen bu kuruluşlar tekel olmuş medya devlerine yem
olurlar ki bu, demokratik toplum adına altın yumurtlayan tavuğu
kesmekle eş anlamlıdır. Ülke olarak bu hataya düşmeyelim,
kısa günün kârından vazgeçip büyük düşünelim. Şayet ihale yapılacaksa
da ilk önce mevcutların katılacağı ilk tur, diğer
talepler için de ikinci tur şeklinde yapılsın.
Değerli
milletvekilleri, her meslekte ihtisaslaşma var, radyoculuk ve televizyonculuk da aynı.
Herkes kendi alanındaki ihaleye katılabilsin. Aksi takdirde bugüne
kadar elde edilen tecrübenin ve ilkelerin inkârı anlamına gelir ki
sadece yayıncı kuruluşların değil devletin de alfabeyi
yeni baştan öğrenmesi gibi bir şeydir bu. Üstelik radyocular
televizyon alanına girmek istiyorlarsa önerdiğimiz iki turlu ihalenin
ikinci turuna katılabilirler.
Bir diğer
önemli husus da bir ildeki ihaleye o ilde yayın yapan kuruluşlar
girmelidir. Bugün itibarıyla medyanın ayakta kalmasını
temin eden reklam gelirleri 2011 yılı itibarıyla 2,5 milyar
dolardır. Bu harcamaların yüzde 56sını televizyonlar,
yüzde 3ünü radyolar almakta. 228 bölgesel ve yerel televizyon ve radyoya bu
gelirlerin neredeyse yüzde 1i düşmekte. Gördüğünüz gibi, en büyük
gelir adaletsizliği burada. RTÜK, sanki bu gerçeği bilmiyormuş
gibi her ile yedi yayıncı ihalesi için şartname
hazırlamakta. Ülke gerçekleriyle bağdaşmayan bu fikrinden bir an
önce vazgeçmelidir. Biliyorsunuz ki şu anda ülkemizdeki lisans ücretleri
Avrupa ülkelerinin 3 katı yüksekliğinde, 210 bir lira. Reklam
pastası dikkate alındığında bu ücretin ne kadar yüksek
olduğu ortada.
Değerli
milletvekilleri, bu kısacık sürede bu önemli sorunları sizlerle
paylaşmak ve vatandaş açısından, vatandaşa
ulaşım açısından elimiz kolumuz olan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Sayın Başkan, selamlamak için bir süre verir misiniz?
BAŞKAN
Tamam, buyurunuz, selamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla)
yerel televizyon ve radyoların Milliyetçi Hareket Partisi
olarak yanında olduğumuzu duyurmak istedim. Çoğulcu demokrasi
olacaksa parlamentosu ve medyasıyla birlikte olacak. Biri olmadan ötekisi
olmaz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Gündem
dışı üçüncü söz, anayasal hakların kullanımında
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sedef Küçüke aittir.
Buyurunuz
Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçükün, anayasal
hakların kullanımında yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
anayasal hakların kullanılmasında yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama AB Komisyonu 2012 Türkiye İlerleme
Raporundaki şu ifadelerle başlamak istiyorum. Raporda İfade
özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişelere sebep
olmaktadır. Özellikle örgütlü suçlar ve terörizmle ilgili yasal çerçeve ve
bunun mahkemelerce yorumu istismara neden olmaktadır. Devlet yetkilileri
tarafından medyaya yapılan baskı otosansürün
yaygınlaşmasına neden olmuştur. denilmektedir. Takdir
edersiniz ki bu haklı eleştirilerin yöneltildiği bir sistemi demokrasi
diye tanımlamak mümkün değildir. Böylesi eksik bir demokrasiyi
savunmak, temel hak ve özgürlüklerin birer lütufmuş gibi
sunulmasını kabul etmek hiç de mümkün değildir. Bu ülke
insanları da polisten dayak yemeden, biber gazına maruz kalmadan
Anayasamızın 34üncü maddesinde yazılı olan toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkından sonuna kadar
yararlanabilmelidir. Bu ülke insanları da yargılanma korkusu
olmaksızın, çekinmeden, Anayasamızın 26ncı
maddesinde yazılı olan düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinden, protesto hakkından sonuna kadar faydalanabilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanın
Gaziantepteki bir konuşması sırasında atama isteyen bir
öğretmenin polisler tarafından nasıl yaka paça alandan
çıkarıldığını izledik. Sormak istiyorum: Bu
öğretmen ne için derdest edilmiştir? Atama istediği için mi,
Size artık oy yok. dediği için mi? Bunun amacı
açıktır. Bunun amacı gözdağı vermektir. Bu
yalnızca atama isteyen, protesto hakkını kullanmak isteyen o öğretmenin
başına gelmemiştir. Bu, yoldan geçerken gözaltına
alınan ve iki ayı aşkın bir süredir tutuklu bulunan
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisinin de
başına gelmiştir, tıpkı Pınar Selekin
başına geldiği gibi, tıpkı neresinden tutsanız
oradan elde kalan iddianamelerle hapislere atılan binlerce insanın
başına geldiği gibi.
AKP iktidarının
insan hakları ihlali konusundaki sicili maalesef her geçen gün
kabarmaktadır. Yine geçtiğimiz hafta Çağdaş Hukukçular
Derneğinin üyelerinin evleri alaca karanlıkta basıldı.
Gerekçe aynı, terör örgütü üyeliği. Biliyorsunuz gazeteciler de,
yazarlar da terör örgütü üyesiydi, eski Genelkurmay Başkanı,
öğrenciler, hidroelektrik santrallerine karşı çıkanlar da
terör örgütü üyesi. Dünyada en fazla terör suçuyla yargılama yapan ülke
olmamıza hiç de şaşırmamalı. Her muhaliften, her aykırı
düşünenden terör suçlusu yaratmayı başarabilen bir kolluk
sistemimiz, bir yargı sistemimiz mevcut. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve bazılarımız buna ileri demokrasi
diyorlar. Bunlar AB Komisyonu 2012 Türkiye İlerleme Raporundaki İnsan
hakları savunucularının aleyhine başlatılan cezai
kovuşturma sayısı endişe vericidir.
kaygısını doğrulamaktadır. 2012 yılında
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların
ağırlıklı kısmının Anayasamızın
36ncı maddesinde yazılı olan adil yargılanma hakkına
ilişkin olması yargı düzenimiz hakkında net bir fikir de
vermektedir. Bütün bunlar el pençe divan durmayan her kesim için temel hak ve
özgürlüklerin kullanımının giderek bir lüks hâlini aldığını
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Adalet ve Demokrasi Haftasını
kutladık. Ne yazık ki biz Adalet ve Demokrasi Haftasını
kutlarken ülkemizin adalet ve demokrasi manzarası, özgürlük manzarası
hiç de iç açıcı değildi. Rosa Luxemburgun bir sözü var, diyor
ki: Özgürlük, sadece iktidar
yandaşlarının ya da ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar
bir partinin üyelerinin özgürlüğü değil, farklı
düşünenlerin özgürlüğüdür. Yüz yıldan daha uzun bir süre önce
söylenmiş bu sözün bugünün Türkiye'sinde hâlâ karşılık
bulamamasından büyük üzüntü duyduğumu belirtiyor, yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Küçük.
Gündeme geçmeden
önce sisteme girmiş sayın milletvekillerimize İç Tüzük 60a göre
kısa söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Doğru.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
süpermarketlerle ilgili kanunun çıkarılmamasından dolayı
küçük esnafın zor durumda olduğuna ve bu yasanın bir an önce
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Milletvekili
olduğum Tokat ili gibi ülkemizin her yerinde küçük esnaf dediğimiz
bakkal, manav, kasap vesaire meslek grubu, süpermarketler kanununun Meclisimizce
kanunlaştırılmamasından dolayı çok mağdur
durumdadır. Birçoğu yabancı sermaye tröstlerinin elinde bulunan
hiper ve süper marketler grubu şehirlerde, bırakın mahalleleri,
her sokağa bile şubelerini açmaktadırlar. Bu konuda
sınırlayıcı bir kanun olmadığı için de
açılan her süpermarket şubesi korumasız olan 60-70 esnaf
grubunun kapanmasına, işsiz kalmasına sebep olmaktadır.
Bizim manav, bizim bakkal, bizim kasap dediğimiz bu grup
kapanmamalıdır. Bunun için de acil süpermarketler kanununun
çıkartılması gerekir diyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Tüzel...
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada ölen
işçilerin ailelerine başsağlığı, yaralılara
acil şifalar dilediğine, sermaye hizmetinde ve denetiminde bir
çalışma hayatının işçiler için ölüm ve yoksulluk
olacağına ve son bir ayda Samatyada Ermeni yurttaşlara
yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Antep Organizede galvaniz fabrikasındaki patlamada içlerinde kaçak
çalıştırılan Suriyelilerin de olduğu 8 işçi
ölmüş, onlarcası da yaralanmıştır. İşçi
sınıfımıza, ailelerine başsağlığı,
yaralılara şifalar diliyorum.
Türkiye'de iş
cinayetleri, işçiler için cehennem hayatı sürüyor.
Yılbaşında yürürlüğe giren İş
Sağlığı Güvenliği Yasasının bir işe
yaramayacağını, sermaye hizmetinde ve denetiminde bir
çalışma hayatının işçiler için ölüm, yoksulluk ve
işsizlik olacağını hep söyledik. Sadece işçi ölümleri
dahi isyan edip sermayeye ders için harekete geçmenin nedeni
olmalıdır.
Günlerdir ülkemiz
halklarının bir arada yaşamının sorunları ve
önündeki tehditleri konuşuyoruz. Çocukluğumun geçtiği Samatyada
yaşayan Ermeni yurttaşlara son bir ayda 5 saldırı
yapıldı, bir kadın vahşice öldürüldü. Bu
saldırıların ardında ilk akla gelen,
ırkçılık ve nefret söylemlerinin toplumdaki
kışkırtıcılığıdır. Kanla,
düşmanlıkla, korku ve endişeler içinde yaşayan bir ülke
olamayız. Böyle bir tekçiliğe dayalı ulus ve yurt bizim olamaz.
Böyle bir yurt istemiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzel.
Sayın
Öğüt
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, üniversite sınavlarında ağırlıklı
ortaöğrenim başarı puanı yerine bireysel başarı
esasına dayanan sistemin dikkate alınmasının eşitlik
ilkesine aykırı olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Geçtiğimiz
yıl lise yerleştirme sınavına sadece bir hafta kala
puanların hesaplanmasında yer alan ağırlıklı ortaöğrenim
başarı puanı kaldırılarak yerine bireysel
başarı esasına dayanan sistemin getirilmek istenmesi haklı
tepkiler doğurmuş ve uygulamanın 2012-2013 eğitim
yılına ertelendiği açıklanmıştı.
Şimdilerdeyse YÖKün bu kararının Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle Türkiye çapında kendini kanıtlamış
bazı okullar ve öğrenci velileri yürütmenin durdurulması
istemiyle peş peşe dava açıyor. Diğer yandan, konunun
uzmanı bazı kişiler Bakanlar Kurulunda bu yönde bir karar
çıkmadığını, bu sebeple uygulamanın bu seneyi
kapsamasının mümkün olmadığını söylüyor.
Sayın Avcıya da hayırlı olsun diyerek konuyla ilgili
düşüncelerini sormak istiyorum. Üniversite sınavlarında
okulların gösterdiği başarının göz ardı edilerek
sadece notların dikkate alınması eşitlik ilkesine aykırı
değil midir? Bununla ilgili bir çalışma planlıyor musunuz?
Ayrıca millî eğitimde
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Dibek
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, 30
Ocak 1923te Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan mübadele
sözleşmesi gereği göç etmek zorunda kalan ve göç yolunda ölen
soydaşlarımıza Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, bundan doksan yıl önce 30 Ocak 1923te Türkiye ile
Yunanistan arasında karşılıklı bir mübadele
sözleşmesi imzalanmıştı. Her yıl 30 Ocak Türkiye'nin
birçok ilinde mübadele şehitlerinin anılması olarak
kutlanılıyor. Çünkü, o mübadele sırasında göç yolunda çok
sayıda insanımız maalesef yaşamını kaybetmiş
ve şehit olmuştu. Ben de o tarihlerde Türkiye'ye göç etmiş olan
mübadil bir ailenin evladı olarak, o tarihlerde şehit olan,
yaşamlarını yitiren tüm soydaşlarımıza,
yurttaşlarımıza buradan Allahtan rahmet diliyorum, onları
saygıyla anıyorum ve ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Sayın
Yeniçeri
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Millî
Eğitim Bakanlığına atanan Nabi Avcıyı
kutladığına, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere
gereken kolaylıkların gösterilmesi ve eş durumundan tayin
bekleyen öğretmenlerin ayrılıklarına son verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim
Bakanlığına atanan Sayın Nabi Avcıyı kutluyorum.
Çalışmalarının milletimize, ülkemize ve eğitim
camiasına hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın Bakan
ilk iş olarak, öğretmenlerin kendilerini geliştirme ve
yetiştirmelerinin önündeki engelleri kaldırmalıdır. Nitekim
Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde 2 defa tayin isteme
hakkı olan eş, sağlık ve öğrenim özür
gruplarından öğrenim, yani yüksek lisans ve doktora yapan
öğretmenlerden yasal hakları esirgenmektedir. Öğrenim gören
öğretmenlerin İzin Yönetmeliğinde de daha önce iki yarım
gün olan yükseköğretim izin hakları da
kaldırılmıştır. Kendini yetiştirme gayreti içinde
olan öğretmenlere gereken kolaylıkların gösterilmesi ve
öğretmenlerin kendilerini yetiştirmelerinin özendirilmesi
gerekmektedir.
Bakanlığın
ikinci iş olarak da eş durumundan tayin bekleyen öğretmenlerin
ayrılıklarına son vermesi gerekmektedir. Hiçbir mazeret evli
insanların ayrı kalmalarını haklı göstermez. Bu bir
çeşit zulümdür. Ailenin okuldan da, eğitimden de önemli olduğu
bilinmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Erdemir
6.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, doçent
unvanını alan fakat kadroya ataması yapılmayan öğretim
elemanlarının maddi hak kayıplarına
uğradıklarına ve bu mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doçent
unvanını alan fakat henüz kadroya ataması yapılmayan
yardımcı doçent, öğretim görevlisi veya araştırma
görevlisi kadrosunda bulunan öğretim elemanları maddi noktada büyük
hak kayıplarına uğramaktadır. Yüzlerce mahkeme kararı
bu statüdeki öğretim elemanlarının doçent unvanını
aldıkları tarihten itibaren kadrolu doçentlere uygulanan ek gösterge
üzerinden maaşlarını almaları gerektiğini teyit
etmiştir.
Son olarak
İstanbul 3. İdare Mahkemesi 19 Aralık 2012 tarihinde oy
birliğiyle aldığı kararında Marmara Üniversitesi
İletişim Fakültesinde görev yapan Doç. Dr. Hüseyin Barış
Dosterin Marmara Üniversitesi Rektörlüğü aleyhine açtığı
davada ilgili öğretim üyesinin mali kayıplarının tazminine
karar vermiştir.
AKPnin on
yıldır çözüm bulamadığı bu hukuksuzluğun ve
mağduriyetin bir an önce giderilmesini ve bilim
insanlarımızın haklarının eksiksiz teslim edilmesini
talep ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Çelik
7.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Gaziantep
Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada ölen işçilerin
ailelerine başsağlığı, yaralılara acil
şifalar dilediğine ve bireye insan ve insan hakları çerçevesinde
yaklaşılmadığı sürece bu acıların
yaşanmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Fabrikada,
limanda, dağda ve kentte, kısaca her yerde ve her zaman ölümlerin
yaşandığı bir ülke hâline gelmiş bulunmaktayız.
En son Antepte bir galvaniz fabrikasındaki patlama sonucu 8
vatandaşımız yaşamını yitirmiş,
onlarcası ise yaralı bulunmaktadır. Ölenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Bireye insan ve insan hakları
çerçevesinde yaklaşmadığımız sürece bu acılar
yaşanmaya devam edecektir.
Ölümlerin
yaşanmadığı, özgür, eşit vatandaşlar olarak
demokratik ortak vatanda barış içinde bir arada
yaşadığımız bir gelecek diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Sayın
Sarıbaş
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, sel felaketi nedeniyle Çanakkale ve ilçelerinde
uğranılan zararın giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, sizlerin
aracılığıyla Tarım ve Hayvancılık
Bakanıma sormak istiyorum.
Geçtiğimiz
günlerde yağan yağmur sonrası oluşan sel Çanakkale ve
ilçelerimizde can ve mal kaybına sebep olurken, ekili arazilerimiz ve
seralarımız su altında kalmış, hayvanlarımız
telef, köylü ve çiftçilerimiz perişan olmuştur. Afet
dolayısıyla meydan gelen zarar ve ziyan tespiti
yapılmış mıdır? Tespit sonuçları nedir? Çanakkale
ve 11 ilçemizde vatandaşların ifadesi ve yerel
basınımızın tespitlerine göre milyarlarca lira zararın
olmasına karşın, âdeta dalga geçer gibi tüm yerleşim
birimlerimize valiliğe dağıtılmak üzere toplam 110 bin TL
gönderildiği iddia edilmektedir. Bunları ilçelerimize göre
dağıtsak bile 9.166 lira gibi bir para düşmektedir. Bu
doğru ise bu parayla hangi yarayı kapatacaklardır?
Acıların dindirilmesi ve zarar, ziyanların
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın Topal
9.- Amasya Milletvekili Ramis Topalın, Hükûmetin
zor durumda olan besicilere saman, yem desteği verip vermeyeceğini ve
kredi borçlarının yeniden yapılandırılıp
yapılandırılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
RAMİS TOPAL
(Amasya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
On bir
yıldır AKP Hükûmeti, besicileri ne duruma düşürdüğü
ortadadır. Besicilerin yem ve saman girdileri zaten pahalı. Bu
yıl bir de saman sıkıntısı oldu. Ben buradan Hükûmet
yetkililerine, besicilere saman, yem desteği verecek mi
Zor durumda olan
besicilerin kredi borçlarını yeniden yapılandıracak
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Topal.
Sayın Öz
10.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, taşeron
çalıştırmanın acilen çözümlenmesi gereken bir sorun
olduğuna ve EÜAŞ Van İşletme Müdürlüğünün güvenlik
hizmet alımı ihalesine ilişkin açıklaması
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Taşeron
çalıştırma, ülkemizin acilen çözümlenmesi gereken emek sömürüsü
sorunlarından birisidir. Bir süre önce EÜAŞ Van İşletme
Müdürlüğü güvenlik hizmet alım ihalesi açmış, her ne
hikmetse, önce en yüksek teklifi veren firma bu ihaleyi
kazanmıştır. İtirazlar üzerine Kamu İhale Kurumu
devreye girmiş, en düşük teklifi veren firma ihaleyi
almıştır. 43 güvenlik görevlisiyle Van EÜAŞ güvenlik
hizmeti sağlayacak İDA Güvenlik, elemanlarını 14 Ocakta işletmeye
getirdiğinde bir şokla karşılaşmıştır.
İddialara göre EÜAŞ İşletme Müdürü kendilerine AKP il
başkanlığından 43 kişilik bir liste verildiğini
ve parti listesi dışında kimsenin güvenlik işinde
çalıştırılmayacağını belirtmiştir.
İDA Güvenlik Müdürü İŞKURa başvurmuş ve
işçilerinin İŞKURdan gönderilmesini talep etmişse de
başvurusu dikkate alınmamıştır. Sonuçta İDA
güvenlik firması
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın Yüksel
11.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
Antalya ve Eskişehir büyükşehir belediyelerine yapılan
operasyonlara ilişkin açıklaması
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İzmir
Büyükşehir Belediyesinden sonra dün de Eskişehir Büyükşehir
Belediyemize sabaha karşı altıda bir operasyon
düzenlenmiştir. Bugün de Antalya Büyükşehir Belediye
Başkanımız üç buçuk saat süren bir ifadeye
çağrılmıştır.
Cumhuriyet Halk
Partili büyükşehir belediyeleri Hükûmetin her türlü ayrımcı
yaklaşımına, ötekileştirmesine rağmen, her türlü
engellemesine rağmen elini bağlasanız koluyla, kolunu
bağlasanız beyniyle çalışmaya ve hizmet üretmeye devam
etmektedirler. İzmir Büyükşehir Belediyesi yerelde kalkınma
modeliyle dünyada örnek olmuştur.
Geçen ay İngilterede yapılan araştırmada ayın
belediye başkanı seçilmiştir. Eskişehir Büyükşehir
Belediye Başkanımız, yarattığı güzel kentle bütün
Türkiye'de yerli ve yabancı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Sayın
Şandır
12.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak Kâzım Karabekir Paşaya
ölümünün 65inci yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediklerine ve Gaziantep
Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, bugün Kâzım Karabekir Paşanın ölümünün
65inci yıl dönümü. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de
Paşamıza yüce Allahtan rahmetler diliyoruz. Kâzım Karabekir
Paşa, Türk milletinin ateşle imtihan edildiği bir süreci
başarıyla yönetmiş, Millî Mücadelenin başlamasında ve
kazanılmasında büyük emeği olan bir askerdir. Kendisine yüce
Allahtan rahmetler diliyorum.
İkinci bir
husus; yine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Gaziantepte yaşanan
patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
rahmetler, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın
Baluken
13.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Gaziantep
Organize Sanayi Bölgesinde yaşanan iş kazasına ve iş
cinayetlerinin önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Antep ili Organize
Sanayi Bölgesinde bugün meydana gelen elim kazada 8 işçi
kardeşimizin yaşamını yitirdiğini, 15ten fazla
işçi kardeşimizin de yaralandığını büyük bir
üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız.
2013
yılının başından beri özellikle Zonguldaktaki maden
ocaklarında meydana gelen grizu patlamalarından sonra,
yaşamını yitiren 11 işçinin acısı henüz
yüreğimizdeyken yeni gelen bu haber artık bu iş cinayetlerinin
bizim açımızdan katlanılamaz bir noktaya geldiğini göstermektedir.
Biz, bu iş cinayetlerinin önlenebilir olduğunu, gerekli denetimlerin
ve gerekli tedbirlerin alınması durumunda
yaşanamayabileceğine inanıyoruz. Bu inançla, dün de Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna iş cinayetleri ve
taşeronlaşmayla ilgili Meclis araştırması
getirmiştik. Ne yazık ki Meclisin irade almasının yolunu
açacak, bu konuda Meclisin ön açıcı çalışmalar
yapmasını sağlayacak olan önergemiz kabul edilmemişti. Bu
konuda tekrar Meclisi daha duyarlı olmaya ve irade almaya davet ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
Özdağ
14.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, son
DHKP-C operasyonları karşısında bazı
milletvekillerinin davranışlarının yasama göreviyle
bağdaşmadığına, destek vermeye gidenlerin bu çatıya
yakışmadığına ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Siyaset yapanların görevi, her zaman millete karşı
sorumlu davranmaktır. Son DHKP-C operasyonları
karşısında bazı milletvekillerinin
davranışları yasama göreviyle bağdaşmamaktadır.
Soruşturmanın ve iddiaların muhtevasına vâkıf olmadan,
örgüt militanı gibi emniyet müdürlükleri önünde nöbet tutanlar, o
örgütlerin eylemlerine ortak olmaktadırlar. DHKP-Cnin öldürdüğü
polislerimizin kanları kurumadı. Ailelerinin, yetim kalan
çocuklarının figanları sürerken DHKP-C örgütüne destek vermeye
gidenlerin bu çatıya yakışmadığı görülmektedir.
Bu milletvekilleri şehit cenazelerinde yoklar ama terörist cenazelerinde,
örgüt operasyonlarında en öndeler. Bir taraftan demokrasiden bahsedip, bir
taraftan da demokrasiye kasteden örgütlerin değirmenine su
taşımak samimiyetsizliktir, demokrasiyi gayrimeşru hedeflere
ulaşmanın aracı hâline getirmektedir. Çocuklarını
örgüte kaptıran ailelerin feryatları gözlerimizin önünden
gitmemektedir. Fransadaki cinayetler de büyük oranda
aydınlanmış, katilin PKK olduğu ortaya
çıkmıştır. Dün, milleti sokağa çağırıp
güya cenazelere sahip çıkanlara düşen görev şimdi onların
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özdağ.
Sayın
Halaman? Yok.
Sayın Tanal
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Antalya ve Eskişehir büyükşehir belediyelerine yapılan
operasyonlara ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP iktidarı,
belediye seçim propagandası amacıyla iki gün önce Eskişehir
Belediyesinde, bugün ise Antalya Belediyesinde, hukuku sopa olarak kullanarak
haksız, hukuksuz soruşturmaları ve belediyeleri
itibarsızlaştırma propagandası yapmaktadır.
Halkımızın
AKPnin bu haksız eylemlerine Dur. diyeceği günleri bekler,
hepinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Yılmaz
16.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yasal
dinleme kayıtlarına takılmış konuşmasıyla
ilgili ne yapılacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Eskişehir
Büyükşehir Belediyesinde yapılmaya çalışılan
operasyonla ilgili, eski Antalya Belediye Başkanı ve şu anda AKP
Milletvekili Menderes Türel dedi ki: Daha iyi ya,
arkadaşlarımız aklanacaklar. Biz, aynı eşitlik ilkesi
çerçevesinde AKP belediyelerine de aklanma olanağının
tanınmasını istiyoruz.
Bunun
yanında, bugün Mecliste Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu
bir açıklama yaptı. Sayın Grup Başkan Vekili Mustafa
Elitaşın yasal dinleme kayıtlarına takılmış
bir konuşması var; o konuşmasında bir yargıca
nasıl müdahale ettiğini -bir imam kanalıyla- çok açık seçik
gösteriyordu.
Ben, AKP Grubundan
bu konuda bir açıklama istiyorum. Mustafa Elitaş adil
yargılanmayı etkilemek adına nasıl böyle bir çaba içine
girebilmiştir? Bunun hesabını kendileri verebilecekler midir?
Mustafa Elitaşa aklanma hakkını vermeyi düşünürler mi?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
Sayın Aygün
17.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
Çağdaş Hukukçular Derneğine düzenlenen operasyonu protesto
ettiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Sayın Başkanım, 3 bin üyesi bulunan Çağdaş
Hukukçular Derneği geçen hafta bir operasyona uğradı ve 9 avukat
tutuklandı. Bu avukatların içinde hem Genel Başkanları
Selçuk Kozağaçlı hem de İstanbul Şube Başkanı
Avukat Taylan Tanay bulunuyor.
Bu hukukçular,
burada da ifade edildiği gibi terörist falan değildir, yüksek
perdeden atılıp demagoji yapılacak kişiler değildir.
Bunlar, başta iş cinayetleri olmak üzere toplumun, ezilenlerin
sorunlarıyla ilgili davalara bakan insanlardır.
Eğer siz
Hükûmet olarak biraz sorumluysanız, bugün Antepteki iş cinayetlerini
engellemek için çağdaş önlemler alırdınız, adında
Çağdaş olan Hukukçular Derneğine düşmanlık
etmezdiniz.
Onlara
yapılan operasyonu buradan protesto ediyorum ve hücrelere selam
söylüyorum.
Çok
teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Sayın Gök
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak savunmayı savunmak için Çağdaş
Hukukçular Derneğine destek olduklarına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, ben de bir farklı konuda
konuşacaktım ama az önce konuşan bir AKPli
arkadaşımızın Çağdaş Hukukçular Derneğiyle
ilgili yaptığı yorumlar tamamen gerçek
dışıdır. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
demokrasiden, özgürlükten, hukuktan ve savunmanın
kutsallığından yanadır.
Avukatların,
kanunlarda yazılı olduğu şekilde nasıl
aranacakları ve burada aramaya kimlerin katılacağı
bellidir.
Biz burada
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri olarak savunmayı savunmak için
onların yanında, destek olduk. Avukatlar hukuksuz bir şekilde
gözaltına alınmışlardır. Adalet bir gün herkese
lazımdır. Kanunda yazılı gerekçelerle yapılması gereken
soruşturma yürütülmemiştir. Bu konu önümüzdeki günlerde zaten yeteri
kadar aydınlanacaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın
Ağbaba
19.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak kim hukuksuzluğa
uğrarsa her zaman onların yanında olacaklarına ilişkin
açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, 12 Eylül idaresine
faşizm diyorsak bugünkü yaşananlara ne dediğimizi AKP
milletvekillerine sormak istiyorum. 10 binin üzerinde seçilmiş siyasetçi,
belediye başkanı, belediye meclis üyesi, 80in üzerinde gazeteci, 8 tane
seçilmiş milletvekili, bine yakın üniversite öğrencisi, bilim
adamları, gazeteciler -12 Eylülü geçen bu uygulamalarda- ve bugün 100e
yakın avukat cezaevlerinde. 12 Eylüle faşist rejim diyorsak bugünkü
rejime ne dendiğini merak ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin milletvekilleri olarak her zaman, kim gözaltına
alınırsa, kim hukuksuzluğa uğrarsa onların
yanında olacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.
Ayrıca bu kafaları destekleyenleri, 8 tane öğrencinin
katillerini serbest bırakanları da burada kınıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Özel
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, suçluyu savunan
avukatın o suçluyla özdeşleştirildiği bakış
açısını kınadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
Bakırköyde, Kandırada Çağdaş Hukukçular Derneği
davalarından dolayı tutuklu olan avukatlarla görüştük. Bugün
burada bir milletvekilimiz tarafından daha -bir ilkokul çocuğunun
bakış açısıyla- suçluyu savunan avukatın da o suçluyla
özdeşleştirildiği bakış açısını
gerçekten kınadığımı ve üzüldüğümü ifade etmek
isterim.
Masumiyet
karinesi, bir kişinin suçu ispatlanana kadar suçsuz muamelesi görmesini ve
adil yargılanma için savunma hakkından yararlanmasını
ortaya koyar. Siz, girdiği davalara göre avukatları kafanızda
kategorize eder ve onları o suçla bitiştirirseniz çok çağ
dışı bir yaklaşımda bulunmuş olursunuz.
Bunları
duyduğum için yer altı kaynak sularına ilişkin vermiş
olduğum önergeyle ilgili vereceğim bilgilendirmeyi yapmıyorum,
üzüntümü ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Hamzaçebi
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada
ölen işçilerin ailelerine başsağlığı,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve iş
kazalarının araştırılması ve önlenmesi için bir
araştırma komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
Gaziantepteki bir sanayi tesisinde meydana gelen iş kazasında 8 işçimiz
hayatını kaybetti, 15 işçimiz de yaralandı.
Hayatını kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Ancak şunu da
ifade etmek istiyorum: Türkiye, iş kazalarında dünya ülkeleri
itibarıyla yapılan sıralamada en üst sıralarda yer alan bir
ülkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iş kazalarının
araştırılması ve önlenmesi için alınması gereken
tedbirlerle ilgili olarak bir araştırma komisyonu kurulmasına
yönelik olarak birçok kez Cumhuriyet Halk Partisi olarak öneri getirdik ancak
bunlar kabul görmedi. Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum
özellikle iktidar partisine; gelin, bu araştırma komisyonunu
kuralım ve iş kazalarını, işçi ölümlerini önleyelim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın
Aydın
22.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen
patlamada ölen işçilerin ailelerine başsağlığı,
yaralılara acil şifalar dilediğine, bugüne kadar iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili birçok yasal düzenleme
çıkarıldığına, belediyelerle ilgili iddiaların
şu anda yargı konusu olduğuna ve Kâzım Karabekir
Paşanın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz de, AK PARTİ
Grubu olarak, bugün Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen faciada
hayatını kaybeden 8 vatandaşımıza Allahtan rahmet
diliyoruz, yakınlarına başsağlığı diliyoruz,
yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Tabii, iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bugüne kadar birçok
yasal düzenlemeyi burada hep birlikte geçirdik. Yapılacak şeyler,
yapılması gereken konularla alakalı gene bugün Sayın
Bakanımız ve beraberinde Gaziantep milletvekillerimiz derhâl olay
yerine intikal ettiler. Olayla ilgili soruşturma başlatılıp
devam edecek, inşallah bundan sonraki süreçte de böyle kazalarla
karşılaşmayız diye ümit ediyoruz.
Yine aynı
şekilde, belediyelerde ileri sürülen iddiaların tamamı
yargıda olan hususlardır. Yargıdaki tüm bu hususlarla ilgili
hepimizin daha dikkatli konuşması lazım ve bunları
özellikle partimizle ve Hükûmetimizle ilişkilendirmek de hiç doğru
değildir.
Aynı
şekilde, bugün, İstiklal Harbimizin büyük komutanı Kâzım
Karabekirin vefat yıldönümü, tekrar, bir kez daha rahmetle anıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aydın.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici ve 21 milletvekilinin, kültürel zenginliğimizin besleyenleri olan
farklı dillerin korunması ve gelişmelerinin sağlanması
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/485)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
21 Şubat günü
2000 yılından itibaren Birleşmiş Milletler tarafından
çok dilliliği ve kültürlülüğü desteklemek, dilleri korumak ve
gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla
"Uluslararası Anadil Günü" ilan edilmiştir.
Birleşmiş Milletlerin hazırladığı rapora göre
dünyada konuşulan 6 bin dilden 2.500'ü yok olma tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Aynı rapora göre 30
civarında dilin konuşulduğu Türkiye'de, 15 dilin yok
olmanın eşiğine geldiği, 3 dilin ise kaybolduğu
belirtilmektedir. Türkiye'de konuşulan dillerin korunması ve
geliştirilmesinin sağlanması sahip olduğumuz kültürel
zenginliğimizin devamı için oldukça önemlidir. Bu bakımdan tekçi
zihniyetin uygulamakta olduğu baskı ve politikaların,
Türkiye'nin kültürel zenginliğinin ana unsuru olan diller üzerindeki
olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
araştırma komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını
arz ve talep ederiz.
1) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Dil, insanlar
arasındaki anlaşmayı sağlayan, duygu, düşünce ve
dileklerimizi anlatmaya yarayan, kısacası insanın kendisi
dışındaki dünyaya açılmasının aracıdır.
Dil, insanlar için iletişim kurma aracı olmanın ötesinde,
düşünmesi, çıkarımlar yapması, kavramlar ve önermeler
arasında bağlantılar kurması, yaratıcı
düşünceler üretmesi, soyut kavramları özümsemesi ve yazı
aracılığı ile edindiği kazanımlarını
geleceğe aktarmasının yegâne yoludur.
21 Şubat günü
2000 yılından itibaren UNESCO tarafından çok dilliliği ve kültürlülüğü
desteklemek, dilleri korumak ve gelişmelerine katkı sağlamak
amacıyla "Uluslararası Anadili Günü" ilan edilmiştir.
Anadili Günü olarak 21 Şubat tarihinin belirlenmesi, Bangladeş
halkının ana dilleri için verdiği mücadeleye dayanmaktadır.
21 Şubat 1952 yılında Bangladeş Dil Eylemleri Komitesi'nin
çağrısına uyan Dakka Üniversitesi gençliğinin
yaptığı eylemler insanlığın bilincine
kazınmış ve bu mücadeleyi anmak için 21 Şubat Dünya Anadili
Günü olarak kabul edilmiştir.
Ana dili;
çocuğun, başta annesi olmak üzere, ailesi ve soyca bağlı
olduğu yakın çevresinden öğrendiği, bilinçaltına inen
ve insanın toplumla arasındaki ilişkilerde en güçlü
bağı oluşturan dildir. Böylece kişi kendi kültürüne ait ilk
birikimlerini elde etmekte ve kendisini tanımlayacağı kimlik
oluşmaya başlamaktadır. Çocukların nesneleri ve
olayları ilk adlandırmaları, tanımaları ve
algılamaları ana dilinde oluşmaktadır. Ana dili
çocuğun, algılama, muhakeme etme, problem çözme gibi zihinsel
süreçlerinin şekillenmesinde önemli roller üstlenmektedir. Çocuğun
daha anne karnında iken annesinin sesine karşı duyarlılık
kazandığı ve doğduğu günden itibaren ise annesinin
sesini diğer seslerden ayırt ettiği yapılan
araştırmalar sonucunda ortaya konmuştur. Dolayısıyla
kişi ile ana dili arasında yaşam boyu sürecek olan duygusal
ilişkinin temelleri kişinin anne karnında yaşama tutunmaya
başladığı ana kadar dayanmaktadır. Çocuğun henüz
annesinin karnındayken ana diliyle başlayan ilişkisi okul
çağına geldiğinde temel dil yeteneklerini kazanmasıyla
devam etmektedir. Okula başladığında ise ana dili dışında
farklı bir dille eğitimin dayatılması, çocuğun
gelişimine ket vurmakta, bocalamasına ve kendini önemsemeyip
kendinden kaçmasına neden olmaktadır. Toronto Üniversitesi
öğretim görevlisi Profesör Jim Cummins'e göre farklı kültürlerden
gelen çocuklar baskın dilde eğitime başladığında
çocukla ebeveyn arasındaki iletişim kesiliyor ve pedagojinin temel
kuralı olan, çocuğun deneyimlerle kazandığı bilgiler
üzerinden öğretim yürütülmesi ilkesi ihlal ediliyor. Çocuğa
doğrudan ya da ima yoluyla kendi kültürünü okul kapısının
dışında bırakacaksın" dendiği için çocuk
kendisini reddedilmiş olarak hissetmekte ve çocuğun öğrenme
ortamına aktif katılımı engellenmiş olmaktadır.
Toplumsal
varlık olan insanın kendi dışındaki dünya ile
ilişki kurduğu ana kanalın kapatılması anlamına
gelecek bu durumla karşılaşan insanların sayısı
ne yazık ki milyonlarla ifade edilmektedir. İnsanın
savrulduğu bu nokta uluslaşma süreci ile başlamış,
ulus devlet yaratma anlayışıyla oluşturulan baskı,
yasak ve kısıtlamalarla birçok insan ana dilinden
koparılmıştır. 20inci yüzyılın ortalarından
itibaren gerek küreselleşmenin etkisi gerekse toplumsal gerçeklikle
uyuşmayan katı ulus-devlet yapılanmalarında yaşanan
kırılmalar neticesinde ana dili üzerindeki baskı ve yasaklarda
ciddi esnemeler görülmektedir. Ulus-devlet modelinin en katı biçimde
uygulandığı Fransa'da yerel diller, anaokullarından
üniversiteye kadar resmî ve özel okullarda okutulmaktadır.
Farklı dil ve
kültür bileşenlerinden oluşan demokratik devletler, kültürel
zenginliklerinin vazgeçilmezi olan farklılıkları koruyup
kollamaları gerektiği konusunda hemfikirdirler.
Farklılıkların korunmasının yolu da o kültürün
yaratıcılarının dillerini koruyup geliştirmek ve
yaşamasını sağlamakla mümkündür. Türkiye'de kültürel
zenginliğimizin parçaları olan 30 civarında dilin 3'ü yok
olmuş, 15'i ise yok olmanın eşiğine gelmiştir. Bu
itibarla kültürel zenginliğimizin besleyenleri olan farklı dillerin
gelişmeleri ve yaşamaları için Meclis araştırma
komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve 22
milletvekilinin, genetiğiyle oynanmış ürünlerin insan
sağlığına olumsuz etkilerinin ve zararlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/486)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genetiği
değiştirilmiş organizmaların insan ve çevre
sağlığı açısından büyük risk
oluşturacağı birçok bilim adamı tarafından ifade
edilirken Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda
yeni GDO'lar gelecek diyor! Şu anda 16 tane GDOlu ürüne izin verildiği,
bunlardan 3'ünün soya fasulyesi 13'ünün de mısır olduğu
biliniyor. Şimdilik bunların hayvan yemi olarak
kullanılması amaçlanıyor. Yani GDOlu ürünleri tavuğa,
danaya, ineğe yedirecekler. Bu hayvanlardan elde edilen sütü, eti,
peyniri, yumurtayı, yoğurdu alarak biz de çocuklarımız da
yiyecek ve dolaylı GDOlu mısırdan da nasibimizi
alacağız.
Hayvan yemi olarak
kullanılan, biz o hayvansal ürünleri yediğimiz zaman (yumurtadan
tavuğa, kırmızı ete, balığa kadar) bize de geçen
GDOların olduğu daha önceki bilimsel çalışmalarla
kanıtlandı. Şimdi bu GDOların kullanımından bu
yana, Amerikan hastalık denetleme dairesinin açıklamasına göre,
hem alerji hem de alerjiye bağlı ölümlerin birkaç misli
arttığı, tarımda her türlü yapay unsur, yapay gübre,
tarım ilacı, GDO'lu ürünlerin bütün insanlık için büyük bir risk
taşıdığı ve bu tür gıdaların insanlara
vereceği zararları bilinmektedir. Ayrıca gıda
güvenliğinde şöyle bir ilkenin olduğu da biliniyor; yani
eğer emin değilseniz, kuşkunuz varsa o gıdayı piyasaya
sürmemelisiniz ve bu ilke ne yazık ki Türkiye'de işletilmiyor. GDOlu
yemle beslenmiş hayvanların sütünde, değişime
uğramış genin daha önce bulunduğu Avrupa'da
açıklandı. Ayrıca GDOlu yemle beslenen hayvanların
dışkısında değişime uğramış
genlerin aktif bir şekilde var olduğu, dolayısıyla bu
hayvan gübrelerini tarımda kullandığınızda kendi
yediğiniz ürünlerinizin de GDO'luya dönüşme
olasılığının olduğu bilimsel olarak kanıtlandı.
Yiyeceklerimiz,
çevremiz ve elimizdeki türlerimize çaktırmadan yapılan genetik değişiklikler
sonucunda genetiği değiştirilmiş ürünler, büyük
tarımsal biyoteknoloji şirketlerinin özel çıkarlarına
hizmet ederken, şu anda tüketicilere hiçbir fayda sunmamakta ve çok önemli
sağlık ve çevre riskleri oluşturmaktadır.
Günümüzde yonca,
kanola, pamuk, keten, mercimek, mısır, kavun, erik, patates, pirinç,
soya, şeker pancarı, ayçiçeği, tütün, domates ve buğday
başta olmak üzere pek çok tarım ürününün genetiği
değiştirilmiş durumda.
Genetiğiyle
oynanmış bu ürünlerin insan sağlığı üzerinde
olumsuz etkilerini ve zararlarını araştırmak amacıyla,
Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
2) Namık
Havutça (Balıkesir)
3)
Gürkut Acar (Antalya)
4)
Erdal Aksünger (İzmir)
5)
Ali Demirçalı (Adana)
6)
Bülent Tezcan (Aydın)
7)
Hasan Akgöl (Hatay)
8)
Sena Kaleli (Bursa)
9)
Aykan Erdemir (Bursa)
10)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
11)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
12)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
13)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14)
İhsan Özkes (İstanbul)
15)
Ali Sarıbaş (Çanakkale)
16)
Ali Haydar Öner (Isparta)
17)
Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
19) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
20) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
21) Osman
Aydın (Aydın)
22) Recep Gürkan (Edirne)
23) Ali
Serindağ (Gaziantep)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, kışlalarda askerlerin maruz kaldığı
fiziksel ve psikolojik şiddetin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/487)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kışlalarda
askerlerin maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddetin
nedenlerinin araştırılarak önlem alınması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104üncü ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılması arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane
(Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe
Türkiye'de 20
yaşını dolduran her erkek belli bir süre orduda görev yapmakla
yükümlüdür. Çoğu ülkede uygulanan vicdani ret hakkı Türkiye'de hâlâ
tanınmadığı gibi, bedelli askerlik düzenlemesi de ekonomik
imkânı olanların yararlandırıldığı bir hak
olmaktan ileri gidemedi. Her ay onlarca asker, artık cinayet olduğuna
şüphe bıraktırmayacak şekilde kışlalarda
hayatını kaybederken, birçoğu ise mevcut koşullardan
dolayı psikolojik sorunlar yaşamaktadır.
Askerlik
kurumlarında yaşanan şiddet ve baskı kimi zaman kamuoyuna
yansısa da şiddetin gerçek boyutu gizli tutulmaktadır. Askerlik
yaptığı dönemde şiddet görmeyen asker yok denecek kadar
azdır. Ölüm olaylarının da sıkça
yaşandığı kışlalarda, şiddet
olaylarını ise çoğunlukla üstün asta uyguladığı
sözlü ve fiziksel şiddet oluşturmaktadır. Mevcut kurumsal ve
hukuksal kurallarda şiddetin tanımının net olmaması;
şiddet olgusu hakkında istatistiklerin tutulmasını,
denetimin tarafsız bir şekilde yapılmasını ve
yaşanan şiddetin su yüzüne çıkmasını engellemektedir.
Kışlalarda
yaşanan fiziksel ve psikolojik şiddet giderek boyutlanmaktadır.
Neredeyse her askerin "sözlü hakarete ya da fiziksel şiddete maruz
kaldığı" en az bir öyküsü bulunurken, askerlerin gördükleri
şiddet sonucunda hayatını kaybettiği olaylar da
yaşanmıştır. Üstün asta uyguladığı
şiddet, Askeri Ceza Kanunu'nda açık bir şekilde suç teşkil
etmesine rağmen, şiddet uygulayanlar hakkında hiç bir işlem
yapılmamaktadır.
Hukuksal
haklarının farkında olmayan ve bu hakları konusunda bilgilendirilmeyen
askerler, maruz kaldıkları sözlü hakaretleri ve fiziksel şiddeti
gizlemektedirler. Diğer taraftan, açılan kimi davalarda çıkan
kararlarda, üstün uyguladığı şiddet suç olarak görülmemiş,
sadece bir hizmet kusuru olduğu görüşüne
varılmıştır.
Askeri Ceza
Kanunu'nun 115inci maddesinde "Emir vermek yetkisini veya memuriyet
nüfuzunu kötüye kullanarak mevzuatın tayin ettiği ahvalden başka
bir suretle herhangi bir gerçek veya tüzel kişi yahut astı
hakkında keyfî bir işlem yapan yahut yapılmasını emreden
amir veya üst, bir aydan iki seneye kadar hapis cezası ile
cezalandırılır." hükmü; aynı kanunun 117nci
maddesinde ise "Madununu kasten itip kakan, döven veya sair suretlerle
cismen eza verecek veya sıhhatini bozacak hâllerde bulunan veyahut tazip maksadıyla
madunun hizmetini lüzumsuz yere güçleştiren veya onun diğer askerler
tarafından tazip edilmesine veya suimuamelede bulunulmasına müsamaha
eden amir veya mafevk iki seneye kadar hapsolunur." hükmü
bulunmaktadır.
Ancak aynı
kanunun 119uncu maddesinde "Bir madunun fiilî taarruzlarını
defetmek yahut mübrem ve müstacel bir zaruret ve tehlike hâlinde verdiği
emirlere itaat ettirmek için bir mafevk tarafından yapılan müessir
fiiller makam ve memuriyet nüfuzunu suiistimal telakki edilmez ve suç sayılmaz."
şeklindeki ibare 115inci ve 117nci maddeyi işlevsiz
kılmaktadır. 119uncu maddede hangi fiilin suç olarak
sayılabileceği açık bir şekilde belirtilmediği için
üste geniş bir yetki alanı açmaktadır.
Bütün bunlar göz
önünde bulundurularak, kışlalarda yaşanan sözlü ve fiziksel
şiddetin bir an önce gündeme alınması, şiddeti besleyen
nedenlerin tespit edilerek ortadan kaldırılması için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir araştırma
komisyonu kurulmasını gerekli bulmaktayız.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN
Çevre Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
bir üyelik için Bursa Milletvekili Sena Kaleli aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.20
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal'ın; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 32
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 32 Milletvekilinin; Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1137, 2/739) (S. Sayısı: 396)(*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde 1inci madde üzerindeki önerge işlemlerinde
kalınmıştı.
Şimdi, 1inci
madde üzerindeki önerge işlemlerini yapacağız. Toplam beş
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet
Şandır Ahmet
Aydın
Giresun Mersin Adıyaman
Ali Boğa Mehmet
Doğan Kubat Bayram
Özçelik
Muğla İstanbul Burdur
Harun Karaca Seyfettin
Yılmaz
İstanbul Adana
"MADDE
1- 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddenin beşinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
(4) Hak
sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların
satış bedeli; dört yüz metrekareye kadar olan kısmı için
rayiç bedelin yüzde ellisi, fazlası için rayiç bedelin yüzde yetmişi
üzerinden hesaplanır. Birden fazla taşınmazda hak sahibi
olunması hâlinde yüzde elli satış bedeli hesaplaması, hak
sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için
uygulanır. Bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi
hâlinde yüzde elli satış bedeli hesaplaması,
taşınmazın sadece dört yüz metrekaresi için ve hak sahiplerinin
hisselerine oranlanarak uygulanır."
Daha önce
başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile bundan
sonra yapılacak başvurular başvuru bedeli
alınmaksızın geçerli kabul edilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin birinci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekildeki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Sırrı
Sakık Halil
Aksoy
Bingöl Muş Ağrı
Demir
Çelik Esat
Canan Hüsamettin
Zenderlioğlu
Muş Hakkâri Bitlis
"(4) Orman köyü sınırları içerisinde
kalan taşınmazlar, hak sahibi köylülere bedelsiz olarak devredilir.
Diğer hak sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların
satış bedeli; büyükşehir sınırları içerisinde
beş yüz metrekareye kadar, belediye sınırları içerisinde
kalan yerler için bin metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin
yüzde ellisi, fazlası için rayiç bedelin yüzde yetmişi üzerinden
hesaplanır. Büyükşehir sınırları birden fazla
taşınmazda hak sahibi olunması hâlinde yüzde elli
satış bedeli hesaplaması, hak sahibinin tercih edeceği
sadece bir taşınmaz için uygulanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sıra sayılı Kanunun 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sadir
Durmaz Lütfü
Türkkan Tunca
Toskay
Yozgat Kocaeli Antalya
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Adnan
Şefik Çirkin
Antalya Mersin Hatay
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz
Kütahya Adana
MADDE 1- 19.04.2012 tarihli 6292 sayılı kanunun 6.
maddesinin 4. fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak olan
taşınmazların satış bedeli; tarım
alanlarında kullanılan 10.000 m2'ye kadar, meskun yerlerde
kullanılanlarda 2.000 m2'ye kadar olan kısmı için rayiç bedelin
% 50'si, Orman Kanununun 31'inci maddesi kapsamına giren köylerde rayiç
bedelin % 15'i, 32'inci madde kapsamına giren köylerde rayiç bedelin %
25'i üzerinden hesaplanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 1inci
maddesinde yer alan 6292 Sayılı Kanunun 6. maddesinin (4)
numaralı fıkrasındaki "dört yüz metrekareye kadar olan
kısmı için rayiç bedelin yüzde ellisi" ibaresinin bin
metrekareye kadar olan kısmı ile tarım ve hayvancılık
faaliyeti yapılan taşınmazlar için rayiç bedelin yüzde ellisi
(bu bedel emlak vergi değerini aşamaz)" olarak
değiştirilmesi ile maddeye (5) numaralı fıkra olarak
aşağıdaki düzenlemenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ramazan
Kerim Özkan Osman
Kaptan
İstanbul Burdur Antalya
Vahap Seçer Haluk
Eyidoğan Ramis
Topal
Mersin İstanbul Amasya
Kemal Değirmendereli Kamer Genç Ömer Süha
Aldan
Edirne Tunceli Muğla
5) Belediye ve
mücavir alan sınırları içerisinde bulunan ve 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını kaybetmesine
rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla
değişik 2 nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile Hazine
adına orman sınırı dışına
çıkartılma işlemi henüz yapılamayan yerlerin orman
kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendi
uygulaması ile 3402 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesine göre
kadastro çalışması, öncelikle büyükşehir belediyesi olan
yerlerden başlanılmak üzere en geç bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde tamamlanır. Bu
yerler de, bu maddede belirtilen bedeller üzerinden bu Kanun hükümleri
çerçevesinde hak sahiplerine satılır.
Türkiye Büyük Millet
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sıra sayılı Tasarının çerçeve 1'inci
maddesinde yer alan (4) numaralı fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Vahap
Seçer Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Mersin Burdur
Ramis Topal Kamer
Genç Mahmut
Tanal
Amasya Tunceli İstanbul
Ömer Süha Aldan Kemal
Değirmendereli
Muğla Edirne
(4) Hak
sahiplerime doğrudan satılacak taşınmazlarda
aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde olan, üzerinde konut bulunan
taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu taşınmazın
bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya belediye
sınırları içerinde tapuda adına kayıtlı tam
mülkiyetine sahip olduğu konutunun bulunmaması halinde emlak vergi
değeri üzerinden, diğer hak sahiplerine rayiç bedel üzerinden
satılır.
b) Belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde olan ve üzerinde tarım ve
hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile sanayi, ticaret, vb.
işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan taşınmazlar; esnaf
ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunanlara emlak vergi
değeri, diğerlerine rayiç bedel üzerinden satılır.
c) Belediye ve mücavir alan
sınırları dışında bulunan, münhasıran bahçe
ya da tarım veya hayvancılık amacıyla kullanılan
taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılır.
d) Orman köyü
sınırları içerisinde bulunan taşınmazlar orman
köylülerine bedelsiz olarak devredilir.
Bu
fıkranın (c) ve (d) bentlerine göre; münhasıran tarım veya
hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak
sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılan
taşınmazlar ile orman köyü sınırları içerisinde
bulunan ve münhasıran yerleşim veya tarım ya da
hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak
sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu
kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on
yıl süreyle satış ve devir amacı dışında kullanılamayacağı
yönünde şerh konulur."
BAŞKAN
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19 Nisan 2012 tarihinde kabul edilen 6292 sayılı
Kanun, 2/B arazisi üzerinde yapısı bulunan veya bu arazi üzerinde
tarımsal faaliyette bulunan kişilere rayiç bedelin yüzde 70i
üzerinden hesaplanacak bir bedel üzerinden bu taşınmazların
satışını öngörüyordu. O tasarı görüşmeleri
sırasında, ben kürsüde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yaptığım son konuşmada tasarının bedel hükmünün
yanlış olduğunu görerek şunları söylemiştim, bunu
bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum: İnanıyorum ki önümüzdeki
dönemde siz bu yasada değişiklikler getireceksiniz.
İnşallah yanılırım, yanılmayı arzu ederim
ama yanılacağımı sanmıyorum ama geç de olsa bizim söylediğimiz
noktaya gelmenizden mutlu oluruz. diye bir cümleyle de bitiriyorum.
Yasanın
kabulünden bu yana dokuz ayı aşkın bir süre geçti, 500 bine
yakın vatandaşımızın başvurusu oldu ve bu
vatandaşlarımız dokuz aydır bekliyor. Dokuz ay süreyle bu
fiyatları tarttınız, ettiniz. Baktınız ki bu rakam
fazla, şimdi bir düzeltme, kanun teklifi getirdiniz buraya. Diyorsunuz ki:
Bari 400 metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin yüzde 70i
değil de yüzde 50si üzerinden bir bedel üzerinden satalım.
Değerli
milletvekilleri, hiç şüphesiz, nisan ayında kabul edilen kanuna göre
bu bir adımdır ama derde deva değildir, sorunu çözecek nitelikte
değildir, yine on binlerce, yüz binlerce
vatandaşımızın sorunu bu düzenlemeye rağmen
çözülmemiş olarak kalacaktır.
Orman köylüsünün
desteklenmesi hakkındaki 1983 tarihli ve 2924 sayılı Kanun, bu
nisan ayında kabul edilen kanunla yürürlükten
kaldırılmıştı. Böyle bir kanunun, 2/B kanununun ilk
hedefinin orman köylüsünü desteklemek olması gerekirdi ama orman
köylüsünün desteklenmesi adına bu teklifte hiçbir şey yoktur. Nisan
ayında kabul edilen kanunda bir şey yok, burada da bir şey yok.
7 milyon orman köylüsü var, şu rayiç bedelin yüzde 50si oranındaki
düzeltmeyi orman köylüsüne bile uygulamıyorsunuz, orman köylüsünden
esirgiyorsunuz bunu. Oysa bu arazilerin asıl hak sahibi orman köylüsüdür;
Anayasa bunu emrediyor. Bu hesap, yine, evdeki hesap çarşıya
uymayacaktır.
Dün Beykozdan
birkaç örnek vermiştim, bugün bir kez daha örnek veriyorum. Beykoz, bütün
2/B sorunlarının bir arada görülebileceği, örnek bir ilçedir; o
nedenle Beykozdan örnek veriyorum. Zaman kısıtlı olduğu
için diğer ilçelerden örnek verme imkânım yok. Beykozda toplam 18.506
adet 2/B parseli var. Bunun 12.241i yani yüzde 66sı bin metrekareye
kadar; bin metrekareye kadar, yüzde 66sını oluşturuyor
parsellerin. Siz getirdiğiniz teklifte 400 metrekare diye bir ölçü
koydunuz. Şimdi vatandaşı bu hesabın içine
atacaksınız: 450 mi, 500 mü, 600 mü? Ver aradaki 150 metrekarenin
farkını yüzde 20 oranında.
Bu hesaba
değmez arkadaşlar, kestirip atalım. Bizim bu önergemizi kabul etmeyeceksiniz,
biliyorum -biz emlak vergisi değeri diyoruz hâlâ; ısrarla emlak
vergisi değeridir, esas olan budur- bari yatırım amacıyla
bu yerleri almış, kapatmış insanlardan da rayiç bedel
üzerinden alalım bedelini, piyasa fiyatı neyse o. Araziyi adam
kapatmış, 10 dönüm araziyi, onunla orman köylüsünü, Beykozda,
Sultanbeylide yerleşik vatandaşı aynı kefeye koyuyorsunuz.
Beykozdaki vatandaşımız bunu satın alabilir mi bedeli
düşürmenize rağmen? Alamaz. Beykoz Belediyesinin
yaptığı bir çalışma var. Bakın, bin liraya kadar
geliri olan vatandaşımız -2/B arazisi üzerinde yaşayan
vatandaşlarımızın gelirini söylüyorum- toplam nüfusun yüzde
42si. Beykozdaki vatandaşımızın yüzde 42sinin geliri
aylık bin liranın altında. Şimdi, siz bu rakamlarla hesap
edin, bu vatandaşımız alabilir mi. Bu ortalama gelir, bunun
altında geliri olanlar var, işsiz olanlar var, işini
kaybetmiş olanlar var, emekli olanlar var. Ayrıca, Beykoz sit
alanıdır, zannetmeyin ki burayı alacak, hemen buraya gökdelen
dikecek bu vatandaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu teklifin
bu yönünü eksik buluyorum. O nedenle bizim önergemizin kabulünü takdirinize
sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 1inci
maddesinde yer alan 6292 Sayılı Kanunun 6. maddesinin (4)
numaralı fıkrasındaki "dört yüz metrekareye kadar olan
kısmı için rayiç bedelin yüzde ellisi" ibaresinin bin metrekareye
kadar olan kısmı için ile tarım ve hayvancılık
faaliyeti yapılan taşınmazlar rayiç bedelin yüzde ellisi (bu
bedel emlak vergi değerini aşamaz)" olarak
değiştirilmesi ile maddeye (5) numaralı fıkra olarak
aşağıdaki düzenlemenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi
(İstanbul) ve arkadaşları
5) Belediye ve
mücavir alan sınırları içerisinde bulunan ve 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını
kaybetmesine rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı
Kanunla değişik 2 nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile Hazine
adına orman sınırı dışına
çıkartılma işlemi henüz yapılamayan yerlerin orman
kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendi
uygulaması ile 3402 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesine göre
kadastro çalışması, öncelikle büyükşehir belediyesi olan
yerlerden başlanılmak üzere en geç bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde tamamlanır. Bu
yerler de, bu maddede belirtilen bedeller üzerinden bu Kanun hükümleri çerçevesinde
hak sahiplerine satılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önceki önergemizi kabul etmediğiniz için bu
önergemizde biraz daha farklı bir şey öneriyoruz. Getirmiş
olduğunuz teklifi biraz daha iyileştirelim, 400 metrekareyi bin
metrekareye çıkaralım. Bir de biz emlak vergisi değeri
diyorduk ama ona rağmen emlak vergisi değerinin yüksek olduğu
yerler olabilir. O nedenle Rayiç bedelin yüzde 50si oranında hesaplanacak
olan bedel emlak vergi değerini geçemez. şeklinde bir hükmü de
buraya ilave ediyoruz.
Bakın,
Zonguldaktan bir muhtarımız bana mektup yazmış, Mustafa
Akkaya, diyor ki: Zonguldaktaki mahallelerde emlak vergi değeri bile
bizim satın alma gücümüzün çok üzerinde ve bazı birbirine
bitişik, yakın sokaklar arasında emlak vergi değerleri
açısından olağanüstü fark var. O zaman, gelin Rayiç
değerin yüzde 50si oranında hesaplanacak bedel emlak vergi değerini
geçemez. diye bir güvenlik hükmünü de buraya ilave edelim.
Şimdi, bu
teklif veya nisan ayında kabul edilmiş olan kanun bütün 2/B arazileri
üzerindeki yapılaşma sorunlarını çözmüyor, mülkiyet
sorunlarını çözmüyor veya orman vasfını kaybettiği
hâlde orman sınırı dışına
çıkarılmamış olan arazilerdeki
yapılaşmaların, binaların mülkiyet sorununu, tapu sorununu
çözmüyor. Örnek vereceğim: Sultanbeyli. Sultanbeylinin Hasanpaşa
Mahallesi çok iyi bir örnektir, başka mahalleler vardır. Bir
sokağın bir tarafı 2/B arazisi, diğer tarafı orman
arazisi. Hukuken orman, fiilen burası yapılaşmış
durumda. 2/B yasasıyla, sokağın bir tarafı eğer
alabilirse bu bedeller üzerinden tapusunu alacak ama öbür tarafı orman
olduğu için alamayacak. Bu önergemiz, o sorunu da çözüyor. Gelin, bu
önergeyi popülizme, Hükûmetin anlayışına kurban etmeyelim,
değerlendirelim, Sultanbeyli ve benzeri yerlerdeki bu
vatandaşlarımızın sorunlarını da çözelim.
Bitmedi, daha
başka sorunlar var. Yine, bu teklifin veya nisan ayında kabul
edilmiş olan 6292 sayılı Kanunun çözemediği, çözümde
yetersiz kalacağı yerler var. İstanbulda Ümraniyenin Cemil Meriç,
Ihlamurkuyu, Hekimbaşı, Dumlupınar, Topağacı ve
Kazım Karabekir mahallelerini ilgilendiren olağanüstü büyük bir sorun
var. On binlerce vatandaşımızın
yaşadığı bu mahallelerde, hazine ile şahıslar
arasında süren bir dava nedeniyle -ki bu dava otuz, otuz beş
yıldır sürmektedir- bu vatandaşlarımızın
arazisinden kadastro geçmemiş ve kendilerinin hak sahipliği tespiti
yapılmamıştır. Yasa, onların sorununu çözmüyor. Ta
Osmanlı döneminden bu yana kalan birtakım belgeler var gerekçesiyle
hazine adına orman olarak tespit edilmiş olan bu yere, bir
kısım şahıslar dava açmış, dava hâlen
yargıda devam ediyor. Mahkemede bu davaların önemli bir
kısmını bu kişiler kaybetmiş. Arazinin büyük ölçüde
2/B olduğu tespit edilmiş ama 2/B olmayan, yine orman
sınırı dışına çıkarılan ama 2/B olmayan
bölümler de var. Bu mahallelerin üzerindeki o binlerce yapının
sorununu çözmüyor. Saydığım bu 6 mahalle, bu yasanın da
dışında kaldı, teklifin de dışında
kaldı. On binlerce insan orada merakla, endişeyle bekliyor Bu yasa
bizim sorunumuza çözüm getirecek mi? Gelin, bu sorunu da çözelim;
Sultanbeylinin sorununu çözelim, Sultangazinin sorununu çözelim, bu
tasarının kavramadığı alanların sorununu çözelim.
Orman köylüsünün çözümü bu tasarıda, bu teklifte yok, gelin onları
çözelim. Elde edilen gelirden orman köylüsüne ciddi bir kaynak aktaralım.
Gelin, onların sorunlarını çözelim ama bu sorunlar dağ gibi
bir kenarda
duruyor. Tasarı bir şablonu, bir ölçüyü benimsemiş: Rayiç
değerin yüzde 70i, hadi şimdi 400 metrekareye kadar yüzde 50si
diyor. Bunun dışına çıkmam, ben o sorunları
tartışmam. demek vatandaşın sorununa yabancı kalmak
demektir, on yıl süreyle iktidarda kalan bir parti artık
vatandaşın sorunlarına yabancılaşmış
demektir. Ben, sayın bakanlara, sayın milletvekillerine tavsiye
ediyorum; 2/B arazilerinde oturan vatandaşlarımızı
gitsinler, dolaşsınlar, gezsinler. Sultanbeylinin Hasanpaşa
Mahallesine gitsinler, Ümraniyenin Cemil Meriç Mahallesine gitsinler;
muhtarlarla, vatandaşlarla otursunlar. Bakalım bu yasa onların
sorununu çözüyor mu çözmüyor mu?
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sıra sayılı Kanunun 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
MADDE 1- 19.04.2012 tarihli 6292 sayılı kanunun 6.
maddesinin 4. fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak olan
taşınmazların satış bedeli; tarım
alanlarında kullanılan 10.000 m2'ye kadar, meskun yerlerde
kullanılanlarda 2.000 m2'ye kadar olan kısmı için rayiç bedelin
%50'si, Orman Kanununun 31'inci maddesi kapsamına giren köylerde rayiç
bedelin %15'i, 32'inci madde kapsamına giren köylerde rayiç bedelin %25'i
üzerinden hesaplanır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Şandır, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletimizin
sebep olduğu sorunları çözmek için burada hukuk kuruyoruz.
Kurduğumuz hukukla sorun çözülmüyor, yeni sorunlar çıkıyor,
tekrar bir hukuk kurmaya çalışıyoruz ki sorunları çözelim
diye.
Değerli
arkadaşlar, devlet milletin en üst örgütüdür, devlet millete aittir,
devlet millet için vardır ama milletten aldığı yetkiyi
kullanan devlet uygulamalarıyla
adaleti temin edemiyorsa o devletin meşruiyeti
tartışılır.
Şimdi, bir
orman mühendisi olarak, ormancı olarak, devletle millet arasında,
orman idaresiyle millet arasında yıllara dayalı yani dededen
babaya, babadan toruna kalmış o kadar çok sorun var ki bu
sorunların çözümü konusunda, maalesef, siyaset, iktidarıyla
muhalefetiyle Meclis çözüm üretmekte acze düşüyor. 2/B sorunu diye
isimlendirdiğimiz bu konunun, bizim için, sıradan bir kanun
olmanın çok ötesinde bir anlam taşıması gerekir çünkü
vatandaşımız açısından, ilgili
vatandaşlarımız açısından -ki sayısı
azımsanmayacak kadar çoktur- o kadar önemli bir mesele ki
Yani dünyada
mekân, ahirette iman. Mülkiyet meselesi çok önemli. Mülkiyet olmazsa hürriyet,
hürriyet olmazsa şahsiyet olmaz. Dolayısıyla, böyle derin,
anlamlı ve uzun süre kangrene dönüşmüş ve sebebi de devlet olan
bir sorunun çözümünde, maalesef, bugün Genel Kurulumuzda muhatap yok.
Değerli
arkadaşlar, yani bu kanunla ilgili, işte, Sayın Cumhuriyet Halk
Partisi önerge veriyor, biz kabul ediyoruz, biz önerge veriyoruz
Hepsine
hayır diyorsunuz neye hayır dediğinizi de bilmeden.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Talimat gelmemiştir.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Yani -Komisyon olarak tenzih ederim Sayın Başkanı,
Sayın Bakanı ama yani üzülerek ifade ediyorum- gelin, bu sorunu
çözmek için bir ortak akıl üretelim, doğruyu yapalım diyoruz ama
meselenin muhatabı yok, bileni yok ortalıkta.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Muhatap burada işte.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bu konuyu en iyi bilen Sayın Orman Yüksek Mühendisi, eski
Orman Genel Müdürü meselenin dışında, devre dışı;
Komisyon üyesi bile değil. Yani sizi millete şikâyet ediyorum. Bu
konuyu en iyi bilen AKP milletvekili bu konuyla ilgili devre
dışı; Komisyonda bile değil, kendisine fikir bile
sorulduğunu zannetmiyorum. Bu kadar olmaz bu ya, bu olmaz böyle.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiye İstanbuldan ibaret değil. Bu sorun Beykozdan
ibaret değil, bu sorun Türkiye'nin her bölgesinde -biraz önce
Kandıradan muhtarlar aradı beni- yani hemen İstanbulun
yanı başında, Kocaelide, Sakaryada, Kastamonuda,
Balıkesirde, Çanakkalede; Türkiyenin her bölgesinde. Sebebi devlet, bu
sorunun çıkmasında. Dolayısıyla, bu sorunu böyle
çözemezsiniz, doğru çözmüyorsunuz. 400 metrekarede bir fiyat indirimi
yapıyorsunuz ama niye 500 metrekarede değil, niye 1.000 metrekarede
değil?
Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz -biraz sonra Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak- bir ay
sonra uygulamaya geçelim, gelin biraz daha düşünelim, bir fırsat
verelim diye bir önerge daha vereceğiz. Yani, şu meseleyi,
yılların biriktirdiği bu sorunu
Bundan dolayı sizi
suçlamıyoruz ama çözümünüz yanlış, çözüm metodunuz
yanlış, usulünüz, üslubunuz yanlış. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, özellikle orman içi ve kenarı köylerinde yaşayan
insanlarımızın dişiyle tırnağıyla
Yani,
bunlar böyle altın tepsiyle sunulmamış ki, bu köylü bunları
imar etmiş, bu 2/B arazilerini ekilebilir hâle getirmiş, bir
emeği var. Siz bu emeği yok sayarak, ben buranın rayiç
değeri üzerinden bunu sizden tahsil edeceğim dayatmasını
yaparsanız, yaptığınızın adı zulüm olur,
zulüm değerli milletvekilleri. Zulme oylarınızla,
parmaklarımızla destek vermeniz sizi Allah indinde sorumlu hâle
getirir. Gelin, bu meseleyi doğru çözelim, tümünde yüzde 50ye indirelim
rayiç bedeli, toptancı bir çözüm olur veya orman içi ve kenarı
köylerinde 2/B arazilerini kullanan, eken, süren, geçimini temin eden, bunun
ticaretini yapmayanlardan hiç bedel almayalım.
Değerli arkadaşlar, sözün
sonunda şunu da söyleyeceğim, dün söyledim, bugün de söylüyorum:
Gelin, devletle millet arasındaki bu kangrenleşmiş sorunu çözmek
için burada bir sosyal barış hukuku, bir kanun getirelim, af
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Ormancı olarak orman suçlarının affını teklif etmem
ama gelin, orman idaresiyle vatandaşlar arasındaki bu sorunu toptan
çözecek bir hukuk kuralım, onu birlikte geçirelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin birinci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekildeki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
"(4) Orman köyü sınırları içerisinde
kalan taşınmazlar, hak sahibi köylülere bedelsiz olarak devredilir.
Diğer hak sahiplerine doğrudan satılacak olan
taşınmazların satış bedeli; büyükşehir
sınırları içerisinde beş yüz metrekareye kadar, belediye
sınırları içerisinde kalan yerler için bin metrekareye kadar
olan kısmı için rayiç bedelin yüzde ellisi, fazlası için rayiç
bedelin yüzde yetmişi üzerinden hesaplanır. Büyükşehir
sınırları birden fazla taşınmazda hak sahibi
olunması hâlinde yüzde elli satış bedeli hesaplaması, hak
sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için
uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
396 sıra
sayılı Yasa Teklifi üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
kamuoyunda 2/B yasası olarak bilinen bu 6292 sayılı Kanun,
bildiğimiz gibi, Nisan ayı 2012 tarihinde kabul edilmişti. O
dönemde de biz muhalefet olarak mümkün olduğunca sizi doğruya çekmeye
çalışmıştık; buradan görüşlerimizi, önerilerimizi
sunmuştuk, değişiklik önergeleri vermiştik ama bütün o
önergelerin, önerilerin hiçbirisine maalesef siz dikkat etmediniz, dikkate
değer bulmadınız ve sayısal çoğunlukla, parmak
çoğunluğuyla yasayı geçirdiniz. Aradan bir yıl geçmeden,
daha dokuz ay dolunca tekrar Genel Kurula getirdiniz. Niye böyle oluyor? Çünkü,
adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir yasa yapınca bunu mutlaka tekrar bir
toparlama ihtiyacı doğuyor. Dolayısıyla, bugün
getirmiş olduğunuz bu teklifin de adalete ve hakkaniyete uygun
olması beklenirdi, hepimizin beklentisi oydu ama içeriğine
baktığımızda, mevcut yetersizlikler, adaletsizlikler
aynı şekilde duruyor.
Her şeyden
önce şunu belirtelim ki biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak,
ormanların, sadece insanlığın değil tüm
canlıların yaşadığı, mutlaka korunması ve
geliştirilmesi gereken alanlar olarak değerlendirilmesi
gerektiğine inanıyoruz. Hükûmetinizin bakış
açısının bu olmadığını çok iyi biliyoruz;
daha çok, bütçe açığını kapatmaya yönelik bir kaynak olarak
bakan, ormanla ilgili maalesef- sermayeyi kayıran bazı düzenlemeleri
yaparken son derece pervasız davranan bir noktadasınız.
Değer
vermediğiniz için, işte, iki gündür 8 milyon yurttaşı da
ilgilendiren bir tasarıyı görüşüyoruz, burada Orman Bakanı
oturmuyor; dün Kalkınma Bakanı vardı, bugün Millî Savunma
Bakanı var. Ormanla ilgili, eminim ki bu yasa değişikliklerinden
çok fazla bir şey de anlamıyorlar ama bu önergelerimiz, bu
önerilerimiz en azından milletvekilleri tarafından değerlendirilsin
diyoruz, öyle de bir gayreti sizlerde görmüyoruz.
Bakın, bu yaz
döneminde, seçim bölgem olan Bingölde, Dersimde, Hakkâride,
Şırnakta binlerce hektarlık orman alanları kül oldu.
Askerî birtakım gerekçelerle, güvenlik gerekçeleriyle ormanlar
yakılırken biz ne bir bürokrata ne de bu Hükûmetin yetkililerine
ulaşabilme fırsatını maalesef yakalayamadık.
Sadece ormanlar
için değil, meralar, akarsular, göller, bu ülkenin doğal, tabii
kaynaklarının tamamına bakış açısı bu
olduğu sürece herhangi bir değişiklik de beklemiyoruz. Bir
bakıyorsunuz, korunması gereken alanlardan beş
yıldızlı oteller, golf sahaları, lüks villa siteleri
fışkırıyor.
Şimdi, bütün
bunları yaparken, bir yasa teklifi buraya getirdiniz, 8 milyon
vatandaşı ilgilendiren bir düzenleme. Burada adalete ve hakkaniyete
uygun bir şekilde, en azından bu 8 milyon vatandaşın
mağduriyetini giderecek şekilde bir düzenleme yapmanız
gerekiyorken, bakıyoruz, siz yine herkesi aynı kefeye
koymuşsunuz. Yani orman içi köylüsüyle orman sahasında fabrika
yapanı, beş yıldızlı otel yapanı, golf
sahası yapanı aynı kefeye koyarsanız orada herhangi bir
adaletten bahsetmek mümkün değil.
Diğer
taraftan, getirdiğiniz düzenlemede, mevcut ücret üzerinden rayiç bedelinin
yüzde 70i gibi bir düzenleme getirmişsiniz; peşin ödeyene yüzde 20,
yarısını ödeyene yüzde 10 düzenleme. Peki, parası
olmayanlar ne yapacak? Şimdi, bu 8 milyon köylü
yurttaşımızın ekonomik durumunu inceleyen bir
araştırma yaptınız mı? Bunlardan ne
kadarının bu parayı ödeyecek güçte olduğunu biliyor
musunuz? Buraya getirdiğimiz bu değişiklik teklifi, bu orman içi
köylülerine hak ettikleri bu alanları bedelsiz olarak vermeyi; fabrika
sahiplerini, sermaye sahiplerini, otel sahiplerini ise hem ekonomik
kazançları üzerinden hem de kullanım amaçlarına uygun olarak bir
fiyatlandırma üzerinden değerlendirmeyi öngörüyor. Adalete ve
hakkaniyete uygun olan ve yıllardır var olan sorunun çözümüne
katkı sağlayan yaklaşımın bu olması
gerektiğini düşünüyoruz.
Bu nedenle,
değişiklik önergemize destek vermenizi bekleyerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim.(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"MADDE
1- 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddenin beşinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
(4) Hak
sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların
satış bedeli; dört yüz metrekareye kadar olan kısmı için
rayiç bedelin yüzde ellisi, fazlası için rayiç bedelin yüzde yetmişi
üzerinden hesaplanır. Birden fazla taşınmazda hak sahibi
olunması hâlinde yüzde elli satış bedeli hesaplaması, hak
sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanır.
Bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi hâlinde yüzde
elli satış bedeli hesaplaması, taşınmazın sadece
dört yüz metrekaresi için ve hak sahiplerinin hisselerine oranlanarak
uygulanır."
Daha önce
başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile bundan
sonra yapılacak başvurular başvuru bedeli alınmaksızın
geçerli kabul edilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
6292 sayılı Kanunun;
-6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasında yapılan değişiklikle; 2/B alanlarında bulunan
taşınmazların hak sahiplerince bu taşınmazlardaki hak
sahipliğinin birden fazla kişiye devredilmesi hâlinde, yüzde elli
satış bedeli hesaplamasının nasıl
yapılacağı konusunda uygulamada meydana gelebilecek
tereddütlerin giderilmesi bakımından; bu durumda, yüzde elli
satış bedeli hesaplamasının, taşınmazın
sadece dört yüz metre karesi için ve hak sahiplerinin hisselerine oranlanarak
uygulanması suretiyle, bu konuda meydana gelebilecek ihtilafların
giderilmesi,
-6
ncı maddesinin beşinci fıkrasına eklenen cümle ile; 6292
sayılı Kanundan yararlanmak için başvuru sahipleri
tarafından yatırılması gereken başvuru bedellerinin
ödenmesi konusunda dar gelirli bir çok vatandaşımızın
yaşadığı sıkıntıların giderilmesi
bakımından; cümlenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile yine bu
cümlenin yürürlüğe girdiği sonra yapılacak
başvuruların başvuru bedeli alınmaksızın geçerli
kabul edilmesi,
Amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde 1 kabul edilmiştir.
Şimdi, yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin ihdas
edilmesini, diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan Ramis
Topal Vahap
Seçer
Burdur Amasya Mersin
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Kamer
Genç Ömer
Süha Aldan
İstanbul Tunceli Muğla
Kemal
Değirmendereli
Edirne
Madde 2- 19/4/2012
tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışına İlişkin
İşlemler başlıklı 12nci maddesinin 2nci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
2) Bu madde kapsamında
doğrudan hak sahiplerine satılacak Hazineye ait tarım
arazilerinin satış bedeli rayiç bedelin yüzde ellisidir. Bu
tarım arazilerinin satışında da, bu Kanunda belirtilen
satış ve ödeme şartları uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Salt çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğu
için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Erdoğan.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 396 sıra sayılı kanunun 2nci maddesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, Antepte meydana gelen iş kazasında
hayatını kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır, yaralı işçilerimize acil
şifalar diliyorum.
Şimdi,
arkadaşlar, 2/B kanununu, biliyorsunuz, geçen yıl nisan ayında
burada görüştük. O zamanki hiçbir eleştirimiz dikkate
alınmadı. Şimdi, yeniden, üzerinde birtakım
değişiklikler buraya getirildi, bunları konuşuyoruz bugün.
Muhtemeldir ki önümüzdeki günlerde istesek de istemesek de bununla ilgili yeni
değişiklikleri mecburen konuşacağız çünkü kanunun hâlâ
tartışmalı çok hükmü bulunmaktadır. Bunun sebebi de,
Hükûmet bu kanunu Meclise getirirken kanunla ilgili yeterli
çalışmanın yapılmaması, kadastro
çalışmalarının, hak sahipliği tespitlerinin, efendim,
rayiç bedellerin hiçbirinin üzerinde hiçbir çalışma yapılmadan
kanunun Mecliste görüşülmesidir.
Kanun Mecliste
görüşüldüğünden bu yana yaklaşık on ay geçti. Bugüne kadar,
çıkartılan 2/B kanunuyla hiçbir vatandaşın sorunu
çözülmemiştir çünkü ortada hâlâ hak sahipliği ve rayiç bedel
tartışmaları devam etmektedir. Rayiç bedellerle ilgili ortada
her gün yeni spekülasyonlar konuşulmakta: Efendim, şu köyde şu
fiyatlar tespit edilmiş, şu köyde şöyle olacakmış, bu
köyde böyle olacakmış. Efendim, işte, Gökbeldeki zeytinlikler
-bizim Ortacanın Gökbel köyündeki zeytinlikler- denizi görüyor, bunların
fiyatları yüksek olacakmış. Efendim, diğer yerlerdeki
zeytinlikler farklı fiyatlandırılacakmış. Ama,
sonuçta, bunların hepsi dedikodu; ortada somut olarak bugüne kadar tespit
edilmiş hiçbir fiyat yok. Bu fiyatlar tespit edilmediği için de
vatandaşımız hâlâ uykusuz kalmaya devam ediyor.
Şimdi, bugün
görüştüğümüz bu 400 metrekareye kadar olan yerlerin rayiç bedelinin
yüzde 50si üzerinden satılması, tamamen kişiye özel
uygulamaları aklımıza getirmektedir. Sizin, İstanbulda ya
da belli, rant değeri yüksek yerlerde kimler için bunu buraya
getirdiğiniz, işin doğrusu önümüzdeki günlerde isteseniz de
istemeseniz de ortaya çıkacak, konuşulacak. Ama, dediğim gibi
esas sorun nedir? Esas sorun, üreticinin, köylünün, orman köyünde yaşayan
vatandaşın sorunudur. Bugüne kadar, orman köylerinde yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının tespit edilmesiyle
ilgili ve onların sorunlarının çözülmesiyle ilgili ortada bir
adım yok.
Arkadaşlar,
bu köylü AKP iktidarına çok destek verdi ama siz, bu köylüyü maalesef,
sürekli eziyorsunuz. Şimdi, köylerdeki vatandaş zaten perişan.
Bugün, Milastaki üretici zeytinini toplatamıyor çünkü
zeytinyağı fiyatları 3,5 liraya düşmüş, zeytinini
toplayacak yarıcı bulamıyor üretici. Gene, seracı güzlük
domatesini 25 kuruşa sattı. Limon fiyatları, portakal
fiyatları, nar fiyatları, hepsi ortada. Zaten, bu köylünün bu
arazilere verebilecek fazla bir parası yok. Neyse, bugünkü işte,
değişiklikte köylü için faydalı bir tek şey geldi, hiç
olmazsa köylü için müracaat parası ortadan kalkmış oldu ama bu
rayiç bedeller belli değil. Rayiç bedellerin çok yüksek olacağı
hâlâ spekülasyon hâlinde köylerimizde dolaşmakta.
Bugün,
Sarıgerme köyünde fiyatlarınız ne olacak? Bugün, Fethiyedeki
köylerimizde, Göcekte fiyatlar ne olacak, belli değil. Dalamanın
köylerinde fiyatlar ne olacak, belli değil. Milasın köylerinde
fiyatlar ne olacak, belli değil. Bir de İstanbulda 400 metrekare
yeri olan vatandaşa sağladığınız rayiç bedelin
yüzde 50si üzerinden yerini satın alma hakkını, siz, maalesef,
bizim, Muğlada üretim yapan orman köylülerine bu fırsatı
vermiyorsunuz.
Yine,
arkadaşlar, biliyorsunuz, Büyükşehir Kanunuyla 16 bin köy
kapatıldı, bunun yarıdan fazlası orman köyü. Şimdi, bu
kanunu niye çıkarttık? Orman köylerine buradan elde edilen gelirlerin
bir kısmının aktarılmasıyla ilgili. Dolayısıyla,
orman köylerimize de bu 2/B kanunundan elde edilen gelirlerin bir çoğunun
harcanması mümkün olmayacak.
2/B ile bir
başka sorun: Muğladaki birçok vatandaşımız bize
soruyor. Efendim, buralarda dedikodular var. Sit alanlarının, denizi
gören bazı yerlerin, 2/B kapsamında, bize, müracaat etsek bile
satılmayacağı söyleniyor. diyorlar. Bununla ilgili de Hükûmetin
bugüne kadar yaptığı somut bir açıklama maalesef
bulunmamaktadır.
Yine,
arkadaşlar, biliyorsunuz, 2/B kanunundaki en önemli konulardan bir tanesi
de Muğladaki üreticilerin durumlarıdır. Tabii, 2/B kanunuyla
birlikte hazine arazilerinin de, tarımda kullanılan hazine
arazilerinin de satışı düzenlenmişti. Büyükşehir
Kanunundan sonra, Muğladaki vatandaşlarımız, özellikle
hazineden ecri misil yoluyla kiralayıp kullandıkları arazileri
bundan sonra satın alabilecek mi, alamayacak mı? Dün, burada sorulan
bir soru üzerine Kalkınma Bakanımız dedi ki: Bunlarda bir engel
yok çünkü Büyükşehir Kanunu seçimde yürürlülüğe girecek. Ama
vatandaş mal müdürlüklerine gittiği zaman, kendilerine bugüne kadar
hiçbir mal müdürlüğü somut olarak Siz bu yerleri alabileceksiniz. ya da
Alamayacaksınız. diye cevap vermedi. Bu da gösteriyor ki -dün, her
ne kadar burada bu cevap verildiyse de- Maliye Bakanlığı bugüne
kadar mal müdürlüklerine, hazine arazilerinin satışıyla, ilgili
Büyükşehir Kanunundan dolayı yeni bir genelge, yeni bir
açıklayıcı bilgi göndermemiş.
Dolayısıyla,
tabii ki bizim açımızdan en önemli şey tarımdaki 2/B
arazilerinin, orman köylüsünün kullandığı 2/B arazilerinin,
üretim için kullanılan 2/B arazilerinin satışında yeni
kolaylıklar getirilmesi. Biz, üretim yapan bu insanlara bu arazilerin
bedava verilmesini savunurken Milliyetçi Hareket Partisi olarak, siz
şehirdeki rantı ve arazilerin fiyatlarını
düşürüyorsunuz, köylünün -maalesef- kullandığı bu
arazilerdeki fiyatlarda herhangi bir değişiklik yapmıyorsunuz.
Tabii ki
Muğlada, gene başka bir sorun: Muğla, 1.100 kilometre
kıyısıyla Türkiyedeki en uzun kıyıya sahip
vilayetimiz. Tabii ki deniz kıyısındaki koylar, deniz
kıyısındaki 2/B arazileriyle ilgili de vatandaşın
kafasında ciddi kargaşa var. Bununla ilgili ekim ayında Zaman
gazetesinin yaptığı bir araştırma, Muğlaya özel
bir çalışma var. Şimdi, bu çalışmada birçok
köyümüzdeki vatandaşlarımız Acaba, bu fiyatlar çok yüksek
olursa biz ne yapacağız? diye tereddüt içerisindeler ve
Hükûmetimizin bir bakanı da çıktı dedi ki:
Yarısını satın, gerisini alın.
Şimdi, bu,
tabii nasıl bir bakış açısıdır köydeki
vatandaşlarımıza, bilmiyorum. Ben bunu daha önce 2/B kanununu
ilk burada görüştüğümüzde de söyledim, acaba, Hükûmet, bazı
koylardaki, orada yıllardır yaşayan, dededen atadan kalan
vatandaşlarımızın oradan çıkartılmasını
mı istiyor burada çok yüksek fiyatlar belirleyerek? İşte Ekincik
koyunda, Gökbel köyünde, Göcekte, Ölüdenizde, başka yerlerdeki 2/B
arazileriyle ilgili böyle bir niyeti mi vardır? Çünkü, burada, basın
mensuplarının görüştüğü muhtarlarımızın,
köylülerimizin bu konuda çok ciddi endişeleri var. Bu endişeleri
bertaraf edecek bir çalışma bugüne kadar maalesef
yapılmadı.
Yine tabii ki
Hamitköy, Döğüşbelen, Zaferler gibi bizim, narenciye bahçelerinden
oluşan çok büyük 2/B arazilerinin olduğu köylerimiz var. Bu
köylerdeki vatandaşlarımızın da bugüne kadar tabii ki bir
kısmı müracaat etti, bir kısmı edemedi. Bu
müracaatlarının sonucunda hangi tabloyla
karşılaşacaklarını bilemiyorlar çünkü bu
vatandaşlarımız, kendilerinin yetiştirdiği
bahçelerinin, kendi emeklerinin, kendilerine araziyle birlikte bahçe
değerinin de tahsil edilmesinden çok ciddi endişe duyuyorlar.
Kırk yıldır o köylerdeki bahçelerde emek çeken bu
vatandaşlarımızın, şimdi, kendi yetiştirdikleri
ağaçları sanki birileri yetiştirmiş gibi yeniden para
vererek satın almaları da gerçekten o
vatandaşlarımızı oldukça tedirgin etmektedir.
Biz, tekrar
ediyorum, burada, kişiye özel değişiklik yerine, hiç olmazsa
yüzde 50nin bütün köylerimizdeki üreticileri de kapsayacak şekilde
değiştirilmesini hâlâ zaman geçmeden öneriyoruz ve ben, bu vesileyle
hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum, bu kanunun
hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili İlhan Demiröz.
Buyurunuz
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 396 sıra sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda değişiklik teklifi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime
Gaziantepte elim bir kaza sonucu hayatlarını kaybeden işçi
kardeşlerime Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı, yaralılara da geçmiş olsun
dileyerek başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısı ve yasa tekliflerinde her zaman
olduğu gibi, bugün de bir değişiklik teklifiyle karşı
karşıyayız çünkü bu yasa tasarısı ve yasa teklifleri
bir işaretle herhangi bir noktadan geliyor; meslek odaları, ilgili
sivil toplum örgütleri, milletvekilleri veya kurumlardan görüş
alınmadan, hızla Meclise gelmekte, ilgili diğer tali
komisyonlara gönderilmemekte ve bu noksanlıklar komisyonda önerge
verilerek düzeltilmeye çalışılmaktadır. Ancak, doğru
yolu gösteren ana muhalefet önergelerinin -az önce de komisyon üyelerinin salt
çoğunluğu sağlamak üzere orada bulunmalarına rağmen-
her zaman olduğu gibi, yine iktidarın oy çoğunluğuyla
reddedildiğini ve böylece, noksan kanunların Meclisten geçtiğini
ifade etmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi de bugün, bu değişiklik
teklifinde bulunduğunuz bu yasa teklifidir arkadaşlar.
6292
sayılı bu Yasanın ilgili maddesinde hazineye ait tarım
arazilerinin satışı amaçlanmıştır. 2/B
kapsamında 410 bin hektar büyüklüğünde arazi olduğu
bilinmektedir ancak dünkü konuşmalarda bu miktarın 288 bin hektar
alan olduğu, bunun da çok yanlış olduğunu, böyle
konuların başlangıcında tüm tespitlerin yapılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ancak, 2/B arazilerinin yanında
925 bin hektar olan tarım arazileri de var, bu araziler de
satılmaktadır. Ayrıca 2/B arazilerinde yapılan
çalışmalarda, yalnızca yüzde 4,7sinde yapılanma, yüzde 33ünün
tarımsal amaçlı ve geri kalanın boş olduğu
tarafımızdan bilinmektedir.
Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu, Büyükşehir
Yasası ile tarım alanları üzerindeki koruma kalkmaktadır
arkadaşlar. Zira, bu yasalarda tarım topraklarının amaç
dışı kullanılması, Mera Kanunu, vesaire, hepsi kapsam
dışı bırakılmıştır. Hazineye ait
tarım arazileri, satıştan sonra on yıl süreyle tarım
dışı amaçlarda kullanılamaz. ibaresinin tapuya konulması
talebi bundandır, tarım alanlarının korunması içindir.
Zira, bu Hükûmet, ulusal gelire yüzde 9, istihdama yüzde 25 katkı koyan,
doyuran, barındıran bir sektör olan tarımı maalesef
bitirmiştir. Köylünün bugünün koşullarında bu yerleri alma
olanağı yoktur çünkü çiftçi devletten destek almıyor, devlete
destek veriyor; mazota ÖTV ve KDVyle yüzde 100, gübre ve elektriğe yüzde
18, ilaç ve yeme yüzde 8 KDV ödüyor.
Değerli
milletvekilleri, dikkatinizi çekmek isterim: Çiftçi, mazot kullanarak Maliyeye,
gübre, ilaç kullanarak tüccara, elektrik kullanarak TEDAŞa
çalışmaktadır. Hâl böyle olunca, bu değişiklik
önerimizle, köylülerimizin buraları almaması durumunda en
azından bu arazilerinin on yıl süreyle tarım
dışına çıkmasının engellenmesinden başka bir
amacımız yoktur.
Değerli
milletvekilleri, arkadaşlarımız da ifade ettiler, bu rayiç
bedelleri çok yüksek ve bununla ilgili komisyonlarda alınan yüzde 50
teklifine rağmen, komisyonlardaki çalışan
arkadaşlarımızın çalışmaları dikkate
alınmadan ve onlar hiçe sayılarak, maalesef, Genel Kurulda tekrar
yüzde 70e çıkarıldı. Gelinen noktada, AKP Hükûmetinin
Görüşmedim, Zam yok, Süre uzatmayacağım,
Değişiklik yapmayacağım. gibi ifadelerinin ne kadar
anlamsız olduğu bu değişiklik teklifiyle bir kez daha
ortaya çıkmıştır. Süre uzatılmayacaktır.
ifadelerine rağmen süreler uzatılmış ve bugün de kanun
değişikliği teklifiyle karşı
karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, bir konuyu daha sizinle paylaşmak istiyor ve bu konunun
altını özellikle çizmek istiyorum: Bugün belli olan 2/B arazilerinin
tümü, yasa çıktıktan sonra, TOKİ, büyükşehir ve şehir
belediyelerine yazı ile gönderildi ve kendilerine burada istedikleri
yerleri beğenmeleri, yandaşları için uygun yer varsa
bunları almaları şeklinde bir tablo ortaya çıktı; bunu
açık ve net olarak söylüyorum. Ben Bursa Milletvekiliyim, Bursada da bu
yasa çıktıktan sonra üç ay teklifler alınmadı,
TOKİden ve Büyükşehirden gelecek yazıların cevapları
beklendi. Sayın yetkililer burada, dün akşam, 15 binin üzerinde
parselin TOKİ tarafından, büyükşehir belediyeleri
tarafından imar izninin alındığı ifade edildi. Bu
rakam az değil. Bizim, bu konuda daha da açık ve şeffaf olarak,
nerelerde neler yapılacağının bilinmesini istediğimizi
ifade etmek istiyorum. İstenilen sonuç alınmış
mıdır? Hayır alınmamıştır. Bana göre,
bugünkü tarih itibarıyla, istenilen sonuca
ulaşılmamıştır. Sayın Orman ve Su
İşleri Bakanını, zaten hiç bugünlerde göremiyoruz
VAHAP SEÇER
(Mersin) Ormanları satıyoruz, Orman Bakanı yok, olacak iş
mi!
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla)
hele yasa teklifleri görüşülürken kesinlikle
burada olması gerektiğine de inanıyoruz. Mutlaka,
hakkını yemiyorum arkadaşlar, doğrudur, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına verilmiş olan yüzde 90lık
gelir aktarması henüz tamamlanamamıştır. Bir kez daha,
orman köylülerinin ve çiftçilerin kalkınmasında
kullanılması gereken bu gelirin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına aktarılmasının yanlış
olduğunun altını çiziyorum.
Değerli
milletvekilleri, bölgem Bursada kanun çıktığında
kesinleşmiş olan 2/B arazilerinin 14 bin 294 adet parsel olduğunu,
50 milyon 903 bin metrekarelik bir alanı kapsadığını,
bu parsellerden 12 bin 112 adet parselin kullanıcısının
tespit edildiğini ifade etmek istiyorum ancak bu konuda millî emlak
müdürlerini ve memurlarını da takdir etmek lazım çünkü bizzat
vatandaşlarımızın ayağına giderek bu müracaat işlemlerini
yaptırmışlardır. Kanun çıktıktan sonra hâlâ
ölçümlemesi tamamlanmayan Bursada 5.190 adet parsel var ve bunun toplam
alanı 51 milyon 312 bin 785 metrekare yani toplarsanız 100 milyon
metrekarelik bir alanda 2/B arazimiz var ve Bursa gibi bir kentte 100 milyon
metrekarelik bu alanları önce TOKİ ve Büyükşehir Belediyesinin
beğenisine sunduğunuzu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bugün
bazı köylerden aldığım telefonlarda, ölçümlerle ilgili
sıkıntı olduğunu da ifade ettiklerini söylemek istiyorum.
Sözlerimin sonuna
geliyorum ancak pazartesi günü Afyondaydım. Sayın Bakan burada
olsaydı kendisine ifade edecektim ama burada olmadığı için
Sayın Bakan aracılığıyla, Afyondaki
vatandaşlarımızın selamlarını getirdim,
Bayatın, Dazkırının, Başmakçının, Evcilerin.
Yalnız, oradaki arkadaşlar selamlarını gönderirken bir
dokunup bin ah işittim. Özellikle Şuhutlu hemşehrileri
Sayın Bakandan çok şikâyetçi. Diyorlar ki AKP Türkiyeye, Veysel Bey
de Afyona çok zarar verdi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Afyona neler yapıldığını gördün mü sen?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sen konuşma oradan Recep!
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Ancak şu durum daha çok zarar veriyor: Patates
üreticileri 50 kuruşa mal ettiklerini 25 kuruşa
satamadığını ifade ediyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Afyona neler yapıldığının
cevabını veremiyorsun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, ses duyulmuyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Sayın Başkan, sadece teşekkür
edeceğim başka bir şey söylemeyeceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz, süremiz bitti.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sözünü tamamlasın Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bitti efendim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Selam verecek Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Selamünaleyküm de!
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Evet, teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Kürsüden mi konuşmak istiyorsunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Hayır, buradan.
BAŞKAN
Komisyon Başkanının bir düzeltme talebi vardır, buyurun.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
konuşmacı biraz önce konuşmasında yeni madde ihdası
konusunda Salt çoğunluğumuz olduğu hâlde Komisyon Başkanı
kabul etmedi
Hâlbuki burada 5 kişi vardı, salt çoğunluğun
olabilmesi için 14 üyenin burada bulunması gerekiyordu,
bulunmadığı için kabul edilmedi.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Salt çoğunluk
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Bunu düzeltmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Demir Çelik.
Buyurunuz
Sayın Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 396 sıra sayılı Kanun
Teklifine ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Şahsım ve partim adına
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Nisan 2012de, 2/B
yasasının yeniden Genel Kurula tartışılmak üzere
getirildiği dönemde, itirazımızı dile getirmiştik. O
zaman da demiştik ki Bu yasa bir kısım palyatif çözümleri
öngörmekten öteye bir anlam ve ifade arz etmemektedir. Her şeyden önce
yasa ve kanun Meclis Genel Kuruluna taşınmazdan önce, ondan etkilenen
kesimleri dikkate almalı, sürece katmalı onların
eleştirileri, beklentileri, talepleri
ortaklaştırıldıktan sonra komisyona intikal etmeli, komisyondan
sonra Genel Kurula gelmeliydi. Bu süreçler yaşanmadı,
yaşatılmadı. Görünen o ki yapılan
yanlışlığın yeniden düzeltilmesine fırsat vermek
yerine alelacele bu kanun yeniden Genel Kurulun dikkatine sunulmuş
bulunmaktadır.
Biz, elbette ki
yasama organı olarak, her şeyden önce, toplumun ihtiyaçlarına
cevap verebilecek yasaları, kanunları amacına uygun harekete
geçirmek ve zamanından önce de yasal mevzuata uygun bir şekle, konuma
getirmek durumundayız. Ancak, her kanunda olduğu gibi 2/B yasasında
da beklenen, tarihsel gelişmişliğe uygun olması, toplumsal
ihtiyaçlara cevap veriyor olması, bir üçüncü kriter olarak evrensel hukuka
uygunluk aranmalıdır. Bütün bu özellikleri dikkate almadan, sadece
bir kesimi ve daha çok da arsa spekülatörlerinin ihtiyaçlarına cevap
verebilecek bir kısım değişiklikleri yapmak, Meclisin
görevi olmasa gerekir. Kaldı ki Türkiyenin gerek bulunduğu
yarım küre özelliğinden gerek içinde bulunduğu enlem ve
boylamlar itibarıyla 780 bin metrekarelik yüz ölçümünün yüzde 80inde
nitelikli ormanın yetişebilme potansiyeli varken, bu ve benzeri
yanlışlıklarla bu nitelikli orman vasfı bugün yüzde 11lere
inmiş durumdadır. Sorun, yüzde 11e inmiş olan ormanı
tüketip bitirmek midir, çoğaltıp toplumun ve canlı
organizmanın hizmetine sunmak mıdır? Çünkü, orman dediğiniz,
sadece ve tek başına insanın yaşadığı,
insanın yararlandığı bir mekân değildir ama aynı
zamanda orman canlı organizmadan mikroorganizmaya, floradan faunaya, her
türlü canlının hayat bulduğu, yaşamını
sürdürdüğü bir mekândır. Tek başına insani ihtiyaçları
karşılamak adına ormana müdahale ettiğinizde
doğayı yadsırsınız,
doğal toplumun ekolojik yanını es geçersiniz ve onun
sayesindedir ki bugün küresel ısınma denilen belayla, felaketle
insanlığı ve canlı âlemi karşı karşıya
bıraktırırsınız. Karbondioksit
salımının ortaya çıkardığı ozon
tabakasındaki delinmenin yol açtığı küresel
ısınma ancak ve tek başına yeşilin çoğaltılması,
ormanın çoğaltılmasıyla giderilebilecek bir konumdayken onu
elimine eden, yerine oksijeni salıveren ormanı yok etmeye
başladığımızda, kaybederiz. Bu açıdan da orman
vasfını yitirmiş alanların yerleşime ve dönüşüme
tabi tutulmasından anlaşılması gereken öncelikli ilke,
buranın rehabilite edilmesi yani insanın ve canlı âlemin
hizmetine sunulabilecek noktada yeniden yeşertilmesidir. Kaldı ki
orman, sadece görünebildiği şekliyle ağaçlardan, ağaççıklardan,
otlardan ibaret değildir, o aynı zamanda sağlıktan
eğitime, sanayi toplumunun temel ihtiyaçlarının girdisinden
yaşamın bizatihi yeniden filizlenmesine dair her alanda kendisini
mevcut kılan, ihtiyaçları karşılayan bir özelliğe
sahiptir.
O nedenle,
öncelikli olması gereken, bu ihtiyaçların yeniden tüketime
sunulmadığı, ormanların çoğaltılıp
büyütüldüğü, Karadenizden Toroslara, Egeden doğuya bir bütün olarak
orman köylüsünün, orman çiftçisinin çıkarlarına hizmet edecek bir
anlayışı esirgemeden harekete koymaktır. Bu açıdan da
Meclis, öncelikle yüzde 80 potansiyele sahip ormanları çoğaltan yeni
yasal mevzuatları harekete geçiren bir görev görmelidir.
İkincisi ise
eğer ki yüzyıllardır ormanlarda yaşamını idame
ettiren orman köylüsü başta olmak üzere, bir kısım hak
sahiplerinin emekleri, zamanları, bedelleri boşa gitsin istenmiyorsa
onları arsa spekülatörlerinin, fabrikatörlerinin, villa ve mekâna dönüştürmek isteyen bir
kısım çıkar gruplarıyla aynılaştırmamak
lazım. O anlamıyla, 2/B yasasında yapılmak istenen,
adaletsiz, hakkaniyetten uzak, herkesi bir torbada aynılaştırma
anlayışıdır. Bu, doksan yıllık cumhuriyet
tarihinin de bizatihi genlerinden esinlenerek yapılan bir yanlış
uygulamadır. Düşününüz ki geleceğimizi çalmak adına,
fabrikasına alan açmak adına, geleceğimizi yok etmek adına,
villasına mekân oluşturmak adına ya da arsa spekülasyonuna
hizmet edecek bir kısım mekânları bu 2/B yasasıyla
gasbetmek isteyenlerle, dişini tırnağına takarak Torosların,
Karadenizin zirvesinde yüzyıllardır emek sarf eden köylüleri
aynılaştırmamak lazım. Kaldı ki toplumun en geri ve
yoksul kesimi, orman köylüsü. Orman köylüsünün satın
alamayacağı, satın alma gücünden yoksun olduğu gerçeği
göz önünde bulundurulmalı ve onların her şekliyle hak sahibi
oldukları gerçeği unutulmadan, bedelsiz ve
karşılıksız, sadece ve tek başına, 400 metrekare
de değil, asgari düzeyde kullanabilecekleri 1 dönüm yani bin metrekareye
tekabül eden bedelsiz, karşılıksız arsaları
sağlamaktır.
Ötesi,
İstanbul başta olmak üzere, öncelikle kent ve kentleşmenin yok
ettiği ormanları peşkeş çeken çıkar ve menfaat sahibi
grup ve kesimlere olanak sağlayan algıdan kendimizi kurtarmalı,
varsa orman vasfını yitiren alanları
ormanlaştırmalı, rehabiliteye tabi tutmalı,
yeşertmeliyiz; değilse, imkânsızsa ve orman vasfını
tümüyle bilimsel verilerle kaybettiği sonucuna vardıysak o durumda da
kentte ve kentsel dokuda yaşayan herkesin çıkarını gözeten,
bireye ve kesime çıkar ve menfaat sağlamayan bir
duyarlılıkla onların da yine ilgili komisyonların
belirlediği rayiç üzerinden soruna yaklaşıp
satışını sağlamalı, yine adalet temelinde
yaklaşılmalıdır diye düşünüyoruz. İşte,
Nisan 2012deki itirazımız bunaydı. Bu itiraz dikkate
alınmamış olduğundandır, bir kez daha aynı
şeyi tartışıyoruz. Hâlbuki, bugün toplumumuz iş
cinayetlerinden trafik kazalarına, eğitimden sağlığa,
yoksulluktan işsizliğe, üretimsizlikten tüketime dair öylesine ciddi
sorunlar yaşamaktadır ki siyasal ve sosyal travmalarla neredeyse bir
bütün olarak, toplum psikolojik kırılmayı
yaşamaktadır. Bu psikolojik kırılmayı siyasal ve
sosyal tedbirlerle gidermeye çalışmak, ekolojik dengeyi insanlık
lehine, toplum lehine çözüme kavuşturmak gibi bir çabanın içerisinde
olmamız gerekirken, bizim, yine, bir kısım dar grupların
çıkarlarına hizmet edecek yasalarla bu Meclisi oyalamamamız
gerekiyor.
Her şeyden önce, başta
emekçiler, çalışanlar, yoksullar olmak üzere Türkiye
halklarının, ezilenlerinin temel meşru taleplerini
karşılayan bir görevi ve onun yasal ve anayasal faaliyetini yürüten
bir konumda bu Meclisi görmek, en büyük arzumuzdur.
Bu yönlü çabamızı esirgemeden
sürdüreceğimizi bildiriyor, bu açıdan da 2/B yasasındaki
haksızlık ve hukuksuzluğun giderilmesi, adalet temelli, hak
sahiplerine bedelsiz arsalarının verilmesi temel taleplerimizi dile
getiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çelik.
Şahsı adına Mersin
Milletvekili Vahap Seçer.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bugün Gaziantepte sanayi bölgesinde bir fabrikada
meydana gelen patlama sonucu 8 işçi hayatını kaybetti ve 15
işçi de yaralandı.
Türkiyede iş kazaları
artık iş cinayetlerine dönüşmeye başladı. Bunlar
mukadderat olmasa gerek. İlgili bakanlar, özellikle maden alanlarında
meydana gelen kazalardan sonra bu işi mukadderat olarak
değerlendiriyorlar ama Avrupa Birliğine girecek olan Türkiyeye,
gelişmiş Türkiyeye, dünyanın 16ncı büyük ekonomisi
Türkiyeye bu ülkeye herhâlde bu tablolar yakışmıyor. Her
yıl 1.100 civarında işçimiz iş kazalarında, iş
cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Gelişmiş ülkelere
bakıyorsunuz, aynı nüfus oranına sahip ülkelere, bu rakam
yarısı civarında. Demek ki Sayın Bakanın dediği
gibi
Sayın Faruk Çelik İş kazalarından sonra yerin dibine
batıyorum. diyor. Tabii, bakanlık makamları şikâyet etme
makamları değildir, sorun çözme makamlarıdır. Bu tedbirleri
almak zorundasınız. İşletmelerde, fabrikalarda, iş
sahalarında fiziki koşulları düzenlemek zorundasınız; denetimleri
arttırmak zorundasınız; 21inci yüzyıl 2013 Türkiyesine,
dünyasına yakışır bir çalışma ortamı
sağlamak zorundasınız. Tabii ki bu görev bizlere ait değil,
bu görev iktidara ait, Hükûmete ait.
Değerli
arkadaşlarım, dünden bu yana 2/B konusunu konuşuyoruz.
Aslında konuşulan aynı şeyler, sorunlar belli. Dokuz ay
önce çıkardığımız 6292 sayılı Kanunun
yürürlüğe girmesinden bu yana fiiliyatta ortaya çıkan sorunlar belli,
bize ulaşan şikâyetler belli ama bugün sizlerin Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirdiği kanun teklifiyle, o, bize ulaştırılan
sorunların çok küçük bir kısmını çözmek için burada mesai
harcıyoruz. Dün de konuşmamda söyledim, bu düzenleme elbette ki
olması gereken bir düzenleme ama eksik bir düzenleme. Ortalama 300 bin
hektarın, 2/B alanları içerisinde çok az bir miktarda alanın
sorunlarını çözmeye yönelik bir düzenleme. Sadece İstanbulda;
Beykozda, Sarıyerde, Ümraniyede, Sultanbeylide, o bölgede küçük
alanların ama buna mukabil de rantı yüksek, fiyatı yüksek
alanların sorunlarını çözmeye yönelik bir teklif. Oysaki 2/B
alanlarıyla ilgili ortaya çıkan sorunlardan muzdarip olan sadece
İstanbuldaki bu bölgede yaşayan yurttaşlarımız
değil, Türkiyenin birçok yerinde, özellikle sosyal sınıflar
içerisinde en yoksul olan orman köylülerinin de önemli sorunları var. 2/B
alanları üzerinde tarımsal faaliyet yapan, hayvancılık
yapan üreticilerimizin de sorunları var. 2/B alanları üzerinde
işletmeler kurmuş, küçük sanayi tesisleri kurmuş, atölyeler
kurmuş esnaflarımızın, küçük orta boy işletme
sahiplerimizin de sorunları var. Eğer ki 2/Byle ilgili
sorunları çözmeye yönelik bir kanun teklifi yapacaksak bunu bu kadar dar
tutmamamız gerekiyordu. Dün söyledim, yine söylüyorum: Yarın
başka bir kanun teklifiyle geleceksiniz ama bir ay sonra, ama üç ay sonra
diyeceksiniz ki: Yine yaptığımız kanun tam anlamıyla
işimizi görmedi, fiiliyatta sorunlar var, şu şu şu
düzenlemeleri tekrar yapmak zorundayız.
Bakın,
gruplar -Barış ve Demokrasi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partisi- üç muhalefet grubu da bu konuya yönelik önergeler
verdiler yani sorunların çözümüne ilişkin önergeler verdiler ama yine
bunları reddettiniz. Bir konsensüs sağlama peşinde
değilsiniz. Sorunlar size göre, çözüm yolları da size göre.
Hayırlı
olsun yasanız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Antalya
Milletvekili Hüseyin Samani.
Buyurunuz efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
SAMANİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 2nci maddesiyle ilgili olarak, şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün
konuşmasında Antalya Milletvekili Sayın Kaptan, Antalyanın,
Demre ilçesinde olan sel felaketiyle ilgili bazı hususları
aktarmıştı buradan ve akabinde de önümüzdeki hafta sonunda oraya
gideceğini, olayı yerinde göreceğini söylemişti. Ben
geçtiğimiz hafta sonu Demre ilçesindeydim. Kendisini de bilgilendirmek
adına, kendisi gitmeden önce bilgi vermek adına bazı
hususları paylaşmak istiyorum. Bir alıntı
yapmıştı orada. On yıldır eğer orada her sene 100
metre sorun çözülmüş olsaydı, bugüne kadar o ilçenin
taşkınla alakalı sorunlarının çözülebileceğini
söylemiş vatandaşın birisi, onu ifade etmişti burada.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Belediye başkanı, belediye başkanı
HÜSEYİN
SAMANİ (Devamla) Ben isim vermek istemiyorum.
Şimdi, on
yılda bir şey yapılmadığını ifade etti
dolayısıyla.
Sayın Kaptan,
burada, daha önce Demre bölgesinde en önemli husus Demre Çayının
ıslahıydı, bilirsiniz. Demre Çayının geçtiğimiz
yıl içerisinde ıslahı tamamlandı. Bu yaklaşık 12
milyon TLlik bir projeydi ve ıslahı yapılarak bitirildi.
Eğer bahsetmiş olduğunuz Köşkerler köyünde, Demre Çayı
ıslahı yapılmadan oradaki çayların ıslahının
yapılmasına girişilmiş olsaydı onun
akıntısını, drenajını verecek orada bir çay
olmayacağından dolayı buna imkân yoktu. Öncelikle Demre
Çayının yapılması gerekiyordu ve o yapıldı.
Şimdi önümüzdeki dönemde programda olan, Devlet Su İşlerinden
almış olduğum bilgiye göre de orada, en önemlisi, o
dağın eteğinden geçen Sakar Çayı ve tüneli projesi var.
İnşallah, önümüzdeki günlerde bu proje de hayata geçirilerek
oranın, o Köşkerler köyünün belki yüz yıllık sorununa
neşter atılmış olacağını burada ifade etmek
istiyorum.
Görüşülmekte
olan yasayla ilgili olarak da biraz önce konuşan sayın milletvekili
Genelde hep aynı şeyleri söylüyoruz. dedi. Ben, aslında, belki
burada daha önce, bu yasanın başlangıç aşamasında
dillendirilen, bu yasayla alakalı çözüm bulan bir kısmından
bahsetmek istiyorum, o da şu: Aslında alım satıma konu olan
kısımlar kadar, bu yasayla alakalı olarak tapuların üzerine
konan 2/B şerhlerinin kaldırılması ve tapu iptal
davalarının sonlandırılarak tapu iadelerinin
yapılması söz konusu; bu çok önemli bir husus.
Benim şehrim
Antalyada, Kepez bölgesinde, yaklaşık 14 mahallede tapuların
üzerinde 2/B şerhleri vardı. Buralara herhangi bir şekilde
-tapusu vatandaşın kendisine ait olduğu hâlde- inşaat
yapmak söz konusu değildi. Şimdi, bu şerhler resen
kaldırılarak, bu imkân o bölgede yaşayan insanlara verilmiş
oluyor. Dolayısıyla, paraya, alım satıma konu olmadan bir
sorun çözülmüş oluyor.
Diğer bir
husus da tapu iptal davaları. Çok eski dönemde orman tahditleri dikkate
alınmadığı gerekçesiyle, kadastronun yapmış
olduğu tapulama çalışmalarına yapılan itirazlar sonucu
tapular iptal edilmişti. Yine, Antalya bölgesi için söyleyecek olursak
tapulara konan şerh ve tapu iptalleri ve şimdi iadesi
Antalyada
toplam 2/B alanı 30 bin hektar, tapu iadesi yapılacak olan yer ve
şerhleri kaldırılacak olan yer de 15 bin hektar yani tam onun
yarısı kadar çünkü tapu iptalleri son derece
sıkıntılı bir durumdu. Düşünün, toplumda da en
güvenilir belge olan tapular -herkesin ifade ettiği gibi Tapu gibi
belge. diyoruz- çok önceki tahdit çalışmaları dikkate
alınmadığı gerekçesiyle iptal ediliyordu ve bu, o bölgede
çok ciddi sıkıntılar oluşturmuştu. Şimdi, buna
Antalya bölgesinden yine örnek verecek olursak Antalya Kepezden
sallandığınız zaman, o karşınızda
görmüş olduğunuz Masa Dağındaki o büyük kooperatif
yerleri, o büyük binaların tamamı 2/B gerekçesiyle tapusu iptal
edilen alanlardı, binalardı. Şimdi bu tapu iadeleri
yapılarak, belki oradaki hemşerilerimizin on yıllar boyu çözüm
bekleyen sorunlarına da bu çerçevede çözüm gelmiş oldu.
Bu 2/B
tartışmaları esnasında, bu iki husus burada çok
dillendirilmediği için bunları ifade etmek istedim.
Yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Samani.
Soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
Sayın Özkoç
Sayın Özkoç yok.
Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Gökçeada ve Bozcaadanın özel durumları nedeniyle, oradaki orman
vasfını yitirmiş alanların Millî Güvenlik Kurulu
kararıyla 2/B kapsamı dışına
çıkarıldığı iddiaları var. Eğer bu doğru
ise oradaki hak sahibi vatandaşlarımızın durumu ne olacak?
Onlara dönük uygulamanız ne olacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Sayın
Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce Kozan ilçemizin Doğanalan köyü Muhtarı aradı. Burada
hazine arazileriyle ilgili ecri misillerden dolayı ödeyemedikleri için
-tarım desteklemeleri dâhil olmak üzere- traktörlerine, arabalarına
haciz gelmiş. Şimdi, bu köylülerimiz zaten fakir fukara köylüler, bir
de bu hacizle artık yiyecek ekmek dahi bulamıyorlar. Buna bir çözüm
bulmayı düşünüyor musunuz? Bu noktada bir cevap bekliyorlar.
Yine, ikinci bir
sorum: Fakirliği devlet raporlarına girmiş orman köylülerine bu
kanunda herhangi bir hak getirilmiyor, bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Görüşlerinizi almak istiyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Orman Bakanım, çok özür dilerim Millî Savunma
Bakanım
Şimdi neyi anlatacağım Sayın Bakanıma bilmiyorum,
neyi soracağım? Ormanla ilgili bir konu var, 2/B arazilerini
görüşüyoruz ve Sakaryadan, Sapancadan, Karasudan, Sakaryanın
bütün kırsal kesimlerinden insanlar, heyecanla soracağım sorunun
cevabını bekliyorlar. İnsanlar tarımda bitmişler, çiftçilikte
yok olmuşlar, ürünlerini satamıyorlar, sahip oldukları arazileri
de kendilerine satmak isteyen devlete karşı Dededen kalma, babadan
kalma arazilerimize biz nasıl sahip olacağız? diye soruyorlar.
Acaba Millî Savunma Bakanımız bu konuda, bize bir cephe açarak,
başka bir alanda bir savunmaya mı geçmelerini önerecek, nasıl
bir strateji önerecek; kendisine soruyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Sayın Öz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2/Byle alakalı yeni çıkarmış olduğunuz yasa,
gerçekten orman vasfını yitirmiş arazilerin orman köylüsüne geri
kazandırılması adına düzenlenmiş bir yasa
değildir; bunu tüm milletimiz bilmektedir. Burada 400 metrekarelik bir
alan sıralaması yaparak, İstanbulda zengin olanların villalarını
koruma kapsamında düzenlenmiş bir yasadır. Özellikle de rayiç
bedel tespitinde, Anadoluda, köylerde normal arazilerin rayicinin 2-3 misli
kadar oranda rayiç bedeller tespit etmektesiniz. Örneğin, Erdemlinin
Sinap Yaylasının en ücra yerinde 11 bin lira olarak belirlenmiş
olan yerde normal tapulu arazinin bedeli 5 bin liradır; bu, adalet
değildir. Partinizin adına uygun olarak adaletli bir düzenleme
yaparsanız tüm Türk milleti memnun olacaktır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
İstanbul ili Ataşehir ilçesi Yeniçamlıca Mahallesi, Mevlana
Mahallesi, Mimarsinan Mahallesinde bugüne kadar Ataşehir ilçesinin
yaptığı planlamaları Büyükşehir Belediyesi kabul
etmemekte ve sürekli vatandaşımız mağdur edilmekte ve
sadece Ataşehir Belediyesini halkın gözünde
itibarsızlaştırmak için bu şekilde yanlı olarak
hareket etmektedir. Lütfen, Hükûmet olarak, AKPnin büyükşehir belediyesi
bulunduğu yerlerde, muhalefet partilerinin belediyelerine tek yanlı
olan bu baskılardan, bu itibarsızlaştırma
politikalarından vazgeçilmesini talep ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Adana ilimizin Pozantı ilçesinin Kamışlı köyünde, taşlık,
kayalık alanların dönümüne 30 bin lira, 20 bin lira
belirlemişler. Şimdi, orada yapılan araştırmalarda,
bırakın 30 bin lira, 20 bin lirayı, bin lira, 500 lira etmeyen
yerleri bu fiyatlarla bu köylülerin alması nasıl mümkün olacak?
Bunlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İkinci bir
sorum da: Özellikle buradan elde edilecek 14-15 milyarlık bir gelirden
bahsediliyor. Şimdi, bunların normalde ormanlara geri dönmesi
gerekiyor. Genç ormanlarımız için orman mühendisine ihtiyaç var,
orman mühendisi almayı düşünüyor musunuz? Orman işçilerini
beş ay yirmi dokuz gün çalıştırıyorsunuz; bunlara on
iki ay boyunca iş var, ormanlarda on iki ay boyunca
çalışılması lazım. Bu orman işçilerini ne zaman kadroya
almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, çok
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, orman
köylüsünün eğer 2/Bsi var ise o da 400 metrekareye yüzde 50 indirimli
satış bedeli uygulanmak suretiyle faydalanabilecektir.
Yine, emlak vergi
değeri rayiç bedelden yüksek olsa dahi bu, Adanada, Pozantıda
olduğu gibi uygulamaya esas olan rayiç bedeldir. Rayiç bedel de emlak
vergi değerinin yarısına kadar düşürülebilecektir.
Yine, gerek
tasarı gerek teklifte bu konuyla ilgili olarak bilenin bilgisi
alınarak, 75 milyonun hakkı da korunarak bir kanun
hazırlanmıştır.
Yine, tarım
arazilerinin ne zaman satışı yapılacak diye de soru
vardı. Önce 2/B arazilerinin, daha sonra ise tarım arazilerinin
satışı yapılacaktır. Tarım arazilerinin
satışı için 2014 yılının Nisan ayının
sonuna kadar da başvuru süresi vardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 6292 sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi Kanunu kapsamında, 2/B kapsamında
olan toplam 591.913 parsel var ve burada kullanıcı sayısı
671.980. Burada, şu ana kadar başvuru ne kadar olmuştur? 480.748
kişi. Devlet vatandaşıyla kavgalı olmaz, devlet
vatandaşıyla davalı olmaz; şu ana kadar başvuru
sayısı yüzde 70in üzerine çıkmıştır. Bir rakam
vermek isterim; bu kanun mevcut hâliyle vatandaşın ilgisini
çekmiş midir? Adanada yüzde 80in üzerinde başvuru, Antalyada yüzde
80in üzerinde başvuru, Aydında yüzde 80in üzerinde başvuru,
Balıkesirde yüzde 80in üzerinde başvuru, Bilecikte yüzde 80in
üzerinde başvuru, yine Hatayda yüzde 98in üzerinde başvuru,
İstanbulda hemen hemen yüzde 100e yakın bir başvuru var; yine
İzmirde yüzde 80in üzerinde başvuru, Kocaelide yüzde 80in
üzerinde başvuru, Muğlada yüzde 80in üzerinde başvuru,
Sakaryada Sakaryalı sayın vekilim söyledi- mevcut
kullanıcının yüzde 92si başvurmuş durumda ve
Yozgatta da yüzde 100e yakın bir başvuru yapılmış
durumdadır.
Yine, Sayın
Başkanım, değerli vekiller; sayın vekilimizin, ecri misilleri
ödeneceklerden traktörlerine haciz gelmiş orman köylülerine imkân
sağlanır mı? Dediğim gibi, 400 metrekareye kadar indirimli
yararlanıyor. Aynı zamanda, 6292 sayılı Kanunun 12nci
maddesine göre hazineye ait tarım arazileri de köylülere satılabilecektir.
Bu satıştan ödenmiş ecrimisiller de mahsup edilebilecektir.
Yine, orman
köylülerine
Yine, bir milletvekilimiz Bu, villalara yöneliktir. dedi. El
insaf derim. Bakın, siz dediniz ki Adalet ve Kalkınma Partisinden de
ismine yakışır, adalete yakışır karar
çıkar. diye; ondan hiç şüpheniz olmasın. Bizim bu 400 metrekare
hassasiyetimiz, Sultanbeylideki gecekonduda mağdurun, mazlumun
yanında, fakirin yanında olmamızdan dolayıdır. Yoksa
hiç kimse 400 metrekareye bir villa yapmaz; zengin adamı 400 metrekare
kesmez, yetmez.
Yine, rayiç bedel
tespiti, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca belediye,
ticaret odası, sanayi odası, borsa gibi kuruluşlardan veya
bilirkişilerden soruşturulmak suretiyle taşınmazın
imar durumu, belediye hizmetlerinden yararlanma durumu gibi özellikleri dikkate
alınarak illerde defterdarlıklar, ilçelerde mal müdürlüklerince ve
4706 sayılı Kanun uyarınca Maliye uzmanlarınca
yapılmaktadır. Rayiç bedelin tespiti ve buna ilişkin gerekli
kontroller objektif kriterler uygulanarak yapılmaktadır.
Gördüğünüz gibi, rayiç bedelin dahi eğer
vatandaşımızı mağdur ettiğini düşünürlerse
de o zaman da çözüm Millet Meclisinde aranmaktadır.
Evet, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum Sayın Başkanım. Eğer
ki arkadaşlarımdan cevap alamamış olanlar varsa
arkadaşlarımın da sonra tutanakları okumasıyla
ilgilisine yazılı cevap gönderilecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sıra sayılı kanun teklifinin 2. maddesinde geçen yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ibaresinin yayımından 1 ay sonra
yürürlüğe girer şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Şandır Tunca
Toskay
Adana Mersin Antalya
Mehmet
Erdoğan Emin
Çınar
Muğla Kastamonu
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sayılı kanun teklifinin 2. maddesinde geçen
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ifadesinin
yayımından 15 gün sonra yürürlüğe girer şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir
Çelik Erol
Dora
Bingöl Muş Mardin
Abdullah Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Son
okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Katılmıyorsunuz.
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin 396
sıra sayılı teklif üzerine vermiş olduğumuz önergede,
kanunla ilgili genel görüşlerimizi bildirmiştik. Şimdi ben bu
kanunun etkilerini, seçim bölgem olan Bingölle ilgili birkaç hususu,
yaşanan birkaç sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum ve bu konuda da
artık bir çözüm beklediğimizi tekrar vurgulamak istiyorum.
Seçim bölgem olan
Bingöl ilimizin yarısında şu anda tapu ve ruhsat sorunu var. 20
binden fazla konutun olduğu Düzağaç mevkisinde Karşıyaka
Mahallesi, Uydukent Mahallesi ve Saray Mahallesinde
vatandaşlarımız yaşadıkları yerde tapu ve ruhsat
sorunuyla karşı karşıya kalıyorlar. Belediye buraya
doğrusu hizmet götüremiyor, götürmesi gerekirken götüremiyor. Bu
vatandaşlarımız belediyeye katkı payı veriyorlar,
vergi veriyorlar ama yirmi yılı aşkın bir süredir
yaşanan tapu ve ruhsat sorunu çözülmedi ve bunun on yılı da
Hükûmetinizi ilgilendiren bir süreç içerisinde gelişti.
Bakın, Bingöl,
2003 yılında kentin yüzde 50den fazlasını etkileyen bir
deprem yaşadı. Kenti yüzde 50den fazla etkileyen depremden sonra
Bingöl afet bölgesi ilan edilmedi ve ilan edilmediği için insanlar her gün
büyüyen sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyorlar. Şu anda
hâlâ Bingöl deprem açısından birinci derece riskli bir deprem
bölgesidir. Düşünün ki birinci derece riskli bir deprem bölgesinde 20
binden fazla konut sahibi tapusu olmadığı için depremle ilgili
zorunlu olan deprem sigortasını bile yaptıramıyor. Yine
aynı şekilde, burada yaşayan vatandaşlarımız,
buradaki evlerini acil olarak satma durumu söz konusu olduğunda bununla
ilgili mağduriyet yaşıyorlar. Konutu ipotek
karşılığı gösterip kredi çekerek ticari faaliyet yürütmek
isteyen esnaflarımız, vatandaşlarımız çok ciddi
sıkıntılar yaşıyorlar.
Bu konuyu defalarca Meclis kürsüsünde,
soru önergelerinde, araştırma önergelerinde dile getirdik, sayın
bakanlarla görüşmeler yaptık. Çevre Bakanlığı topu
Orman Bakanlığına atıyor, Orman Bakanlığı
topu AKPli Bingöl Belediyesine atıyor; ortada da çözülmeyen bir sorun
var, 20 binin üstünde vatandaşımız hâlâ bir çözüm bekliyor.
Gelen cevapların çoğunda da 2/B yasa tasarısı
görüşülsün, biz bir formül getireceğiz. diyorlar. Şimdi, geldi;
sorun çözüldü mü diye halkımıza gidiyoruz, sorunun çözülmesini
bırakın Bingöl Defterdarlığı orada bir
çalışma yürütmüş, orada belirlenen arsa birim fiyatı 400 TL
olarak belirlenmiş. Türkiye genelinde arsa birim fiyatı 8,5 TL,
Bingölde 400 TL yani ne Bursada ne Beykozda ne Kemerde ne Marmariste
olmayan birim fiyatları Bingöl üzerinde şu anda AKP Hükûmeti
tarafından devreye sokulmak isteniyor. Milyonlarca dolarlık turizm
geliri olan kentlerle, yüzlerce fabrikası olan kentlerle tek bir
fabrikanın olmadığı, devletin en az bütçe, kaynak
ayırdığı Bingöl kentinin bu şekilde eş değer
tutulması kabul edilebilir değil.
Zaten bu düzenleme yapılsa bile
Bingöldeki Düzağaç mevkisinde yaşayan vatandaşların
hiçbirisi ortaya çıkan bu bedeli ödeyecek durumda değil. Sadece arsa
bedeli üzerinden çıkacak satış miktarı 40 ile 50 bin.
Çelişkiye bakın, orada TOKİnin yapmış olduğu
konut fiyatlarının şu anda vatandaşa maliyeti 42 bin.
TOKİnin yaptığı konutlarda çevre düzenlemesi, altyapı
ve benzeri farklı hizmetlerin de içinde olduğu 42 bine
karşılık, siz 20 bin vatandaşa hiçbir hizmetin
sunulmadığı arsa bedelini 40-50 bin üzerinden getirirseniz
burada sorunu çözmüş olmazsanız. Vatandaşa ikinci bir
mağduriyet getirirsiniz ki bu da sosyal devlet olmanın gereğiyle
uyuşmaz. Mahalle sakini tepkili. Bingöle gidin, Düzağaç mevkisine
milletvekilleri gitsinler. Orada vatandaşın tepkisini, dile
getirdiği sıkıntıları not alıp, bir an önce çözüm
için adım atmanız gerekiyor. Sadece belediye sınırları
içerisinde değil, Bingölün köylerinde de aynı sorun
yaşanıyor. Kurudere köyünü Bakanlık yetkilileri not
alsınlar. Kurudere köyü başta olmak üzere, Bingölde orman
vasfını yitirmiş köylerde yaşayan vatandaşların
tümü, bu 2/B yasa tasarısından sonra, mevcut arazilerin kendilerine
bedelsiz verilmesini beklemektedirler.
Dolayısıyla,
genel olarak Türkiye penceresinden dile getirmiş olduğumuz
hususları Bingöl üzerinden tekrar burada gündemleştirmeyi önemli
buluyorum. Önergemize de bu konuda destek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 396 sıra sayılı kanun teklifinin 2. maddesinde geçen
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ifadesinin yayımından
1 ay sonra yürürlüğe girer şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Dün akşam
başladığımız bu kanun teklifini dün de söyledim, ne
yazık ki yine ne Orman Bakanı burada ne Maliye Bakanı burada ne
de kanun teklifini getiren Grup Başkan Vekili Canikli burada- yani bu
işi ne kadar ciddiye aldığınız ortada ama sizin bütün
işleriniz böyle. Ben bakıyorum, Afyonda patlama oldu, birçok
askerimizin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili bizim Orman
Bakanı açıklama yapıyor; şimdi ormanla ilgili, 7 milyon, 10
milyon kişiyi ilgilendiren husus var, Orman Bakanı yok. Sordum Orman
Bakanı nerede diye. Yurt dışından aldığı
traktörlere binmiş, orada gazetecilere demeç ve beyanat veriyor, reklam
veriyor. Hâlbuki burada 7 milyon orman köylüsünü ilgilendiren bir haksız
uygulamadan bahsediyoruz. Sayın milletvekilleri, bakın, nisan
ayında
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Sadede gel
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Geliyorum sadede Sayın Vekil, sen bunları
dinlersen anlayacaksın ama anlamayacaksan ben ne yapayım. Otur, otur;
laf verme, otur yerine!
Şimdi,
bakın, bu kanun ne diyor biliyor musun Sayın Milletvekili? Sen, orman
köylülerinin sıkıntısını biliyor musun? Bakın,
burada diyor ki: Orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi
Evet, peki,
Sayın Bakan size soruyorum: Bu getirdiğiniz kanun teklifiyle ilgili
bir tane orman köylülerini ilgilendiren husus var mı? Biraz önce
diyorsunuz ki: 400 metrekareye kadar getirdik. 400 metrekare nereyi
ilgilendiriyor? Hangi orman köyünde 400 metrekarenin altında yer var da
onu getiriyorsunuz? Siz, İstanbul'da birtakım insanların
taleplerine, onların güçlerine dayanamadınız onu getirdiniz, onu
da doğru dürüst getiremiyorsunuz.
Bakın, fakir
fukara, garip gureba arıyorsanız gidin orman köylülerine bakın,
orada fakir fukara orman köylülerine bakın ama eğer sizin fakir
fukara, garip gurebadan anladığınız şuysa; Etilerdeki
kat sahibi, Floryadaki yat sahibi, efendime söyleyeyim Bebekteki zenginleri
fakir fukarayla karıştırıyorsanız buna yapılacak
bir şey yok. Yani, hiç laf atmayın Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekilleri, hiç laf atmayın. Bakın, fakir fukara ve garip gureba
orman köylerinde.
Şimdi, bu
yasa görüşülürken nisan ayında biz dedik ki: Yanlış
yapıyorsunuz. Yıllardır süren, elli yıldır, yüz
yıldır süren bir problemi, bu kangreni, gelin Adalet ve Kalkınma
Partisi, CHP, MHP olarak el birliğiyle çözelim. Çözdük mü? Çözdük ama bir
sürü önerge getirdik, bir sürü doğru uygulamayı getirdik fakat
dinleme noktasında dinleme yok; Yaptığımız yaptık,
dediğimiz dedik. anlayışıyla getirdiniz ne oldu? Hani,
Sayın Maliye Bakanı diyordu: Altı ay sonra -altı ay- son
müracaat tarihi. Baktınız ki müracaatlar yeterince gelmiyor iki ay
uzattınız, yine olmuyor bir ay uzattınız, 26 Şubata
aldınız. Şimdi, siz 26 Şubatta bu işin
çözüleceğini mi düşünüyorsunuz? Yine çözülmeyecek.
Bakın, biraz
önce Ahmet Aydın getirdi; evet, doğru da yaptı. Neydi? Biz o
zaman bas bas bağırdık dedik ki: 2 bin lira müracaat parasından
bahsediyorsunuz, 2 bin lira sizin için önemli olmayabilir ama orman
köylülerimizin bir yılda kazandığı para 2 bin lira
değil. Bu 2 bin lirayı neye göre bulacaklar, verecekler? Bunu burada
defalar kere söyledik, bas bas bağırdık. Yaptınız
mı? Yapmadınız. Şimdi, önergeyle getirdiniz, düzelttik. Ne
oldu? Kaldırdık da ne oldu? Kötü mü yaptık? İyi
yaptık.
Peki, müracaat
eden oldu, 200 bin kişi müracaat etmedi, 200 bin-300 bin kişi de
bankadan kredi çekti, komşusundan borç aldı, altınını
sattı, bir şeyini sattı, ödedi. Onların suçu neydi? Dokuz
ay sonra mı dediğimiz noktaya geliyorsunuz?
Şimdi, gene
beş altı ay sonra dediğimiz noktaya geleceksiniz.
Bakın,
Sayın Bakan
Bakanlar
değişiyor çünkü öyle
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Bizde bakan çok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bakan çok sizde ama bu konuya, orman köylüsüne gelince
kimsenin ilgilendiği yok. Eğer burada sarrafları,
altıncıları konuşsaydık Maliye Bakanı ve ilgili
bakanlar otururdu ama burada ilgili bakanlar yok, reklam peşindeler.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Bakan var orada.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Sayın Vekil, sen
ikide bir laf atma, sen orman köylüsünden de anlamazsın, orman köyünün
derdinden de anlamazsın.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Ben de orman köylüsüyüm.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Buradan soruyorum, Sayın Vekil, sana soruyorum:
Şimdi
(AK PARTİ sıralardan Bağırmadan konuş
sesleri)
Bağırırım,
orman köylüsünün hakkı olursa bağırırım. Orman
köylüsünün hakkını savunacağım.
Ben sana
soruyorum: Kamışlıda 30 bin lira dönümüne belirlenen yeri o
orman köylüsü nasıl alacak? Haberin var mı?
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Ben orman köylüsüyüm.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen zengin köylüsün!
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Ben orman köylüsüyüm.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Senin tuzun kuru. Sen orman köylüsü olsan bu şekilde
davranmazdın. Evet, hiç sen germe. Sen benim muhatabım değilsin.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, karşılıklı konuşmayın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Ben orman köylüsünün hakkını
savunacağım.
30 bin lira
dönümüne belirlenmiş. Bunu nasıl alacak bu orman köylüsü?
Yazıktır. Eğer vicdanınız varsa,
Kamışlıda, Gediklide, Torosların dağ köylerinde,
Antalyada, Muğlada yiyeceği ekmeği bulamayan insanlara 30 bin lira,
40 bin lira dönümüne para koyuyorsunuz, ondan sonra bir de oturduğunuz
yerden laf atıyorsunuz. Fakir fukaralık, garip gurebalık bu
mudur? Bu mudur sizin anlayışınız?
Biraz sonra,
beş dakika sonra yine konuşacağım, yine aynı
şeyleri söyleyeceğim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Oradan laf atacağına, bildiğin bir şey
varsa gel buradan konuş. Haydi işine! Haydi işine! (MHP
sıralarından alkışlar)
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Senin gibi bölge müdürlüğünden gelmedim ben, orman
köylüsüyüm.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kürsüden konuş.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Çıksın da o, orman köylüsüyle ilgili cevap versin
yerinden laf atana kadar Sayın Başkan. Çıksın da görelim.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Ben orman köylüsüyüm.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Haydi oradan! Haydi oradan!
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
2nci madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin.
Buyurunuz
Sayın Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi ve
hürmetle selamlıyorum.
Şimdi,
değerli iktidar milletvekilleri, belki bugün bu iktidar koltuklarında
oturmanızın orman köylülerine verdiğiniz bu 2/B yasasıyla
çok büyük ilgisi var. 2010 referandumunda biz Hataylıyız, bizim
orman köylerimiz var- bu orman köylerine gittik, güya hayır
isteyeceğiz; köylülerimiz direkt Bize hiç dokunmayın, biz evet
vereceğiz. dediler.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Pişman değiller.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Neden? Biz de sandık ki
oradaki köylülerimiz gerçekten bu 22 maddeyi incelemiş, Anayasa
Mahkemesinde, şurada, buradaki birtakım yapılanmalara siyasi
açıdan bir değer biçmiş ve evet verecek. Neden? dedik.
İktidar partisinin yetkililerinin köye geldiğini, bu 2/B yasasını
bir türlü çıkaramadıklarını dolayısıyla orman köylülerine
bu arazilerini veremediklerini, bu Anayasa Mahkemesinin başlarına
bela olduğunu ve bu yapıyı değiştirmek için evet oyu
istediklerini ifade ettiler. Hiçbir şey demedik, arkamıza baka baka
gittik. Bu orman köylerinden yüzde 80-90 evet aldınız değerli
arkadaşlar. Bazı köyler sandık kapattı. Tabii, ekmek
meselesi yani biz de bir şey diyemedik, ya doğru söylüyorsanız!
Aradan iki seneye yakın bir müddet geçti, geldik 2011 mahallî seçimlerine.
Yine gittik, Verin şu oyumuzu arkadaş
Bunların içinde bizim
arkadaşlarımız da var, Milliyetçi Hareket Partili, dediler ki:
Yok. Neden? Vakitleri yetmemiş bu iktidar partisinin, bu yasayı
çıkaramamışlar. Bir daha verirseniz çıkaracağız,
söz. dediler.
Yine,
arkadaşlar, arkamıza baka baka gittik, yine bu orman köylülerinden
yüzde 75-80 oy aldınız. Bu yasa tam manasıyla uygulamaya
geçtiğinde, umuyorum ki ilk seçimlerde siz de o köylerden inşallah
arkanıza baka baka gidersiniz çünkü görünüş o.
Milliyetçi Hareket
Partisi, diğer muhalefet partileri bu yasaya
çıkışından beri yardımcı olmaya
çalıştı. Yani 7 milyon civarında orman köylümüzün bu dertlerinin
hallolması noktasında -seksen yüz yıldır emek verdiği,
sırtında toprak taşıdığı, elleriyle,
geliniyle, kızıyla, torunuyla, dedesiyle taşlarını
ayıkladığı bu arazilerin- neticede mal sahibi olmak
durumunda olması adına biz de destek verdik ama siz, her yasada
olduğu gibi bunda da orman köylüsünün menfaatini, aslında devletin de
menfaatini gütmeden ve muhalefeti dinlemeden dikine gittiniz ve
çıkardınız.
Şimdi, 19
Nisanda âlâyı vâlâyla bir yasa çıkarmışsınız,
hemen 26 Nisanda Sayın Cumhurbaşkanı bekletmeden
onaylamış. Dokuz ay geçmiş, ilgili genel müdürlüğe
soruyorum, sayın genel müdüre -tutanaklarda var, Komisyonda sordum,
herhâlde burada şimdi- 1 metre bir yer sattınız mı veyahut
tapuladınız mı? diye 1 metrekareye bir muamele
yaptınız mı dokuz aydır? Yok. Kimsenin alacak hâli yok, siz
farkında değilsiniz. Yani doğru bir yasaysa dokuz aydır ne
bekliyorsunuz? On dokuz ay, yirmi dokuz ay da bekleseniz orman köylüsünde ümit
yok, cebinde para yok, 7 milyon orman köylüsü mağdur olacak ve 1 metrekare
bir yer alamayacak bu gidişle.
Değerli
arkadaşlar, bu yasayı 7 milyon orman köylüsünün menfaatleri,
onların mağduriyetlerini ortadan kaldırma adına çıkarttığınızı
iddia ediyorsunuz ama yasanın hiçbir yerinde orman köylüsünün
menfaatlerine uygun tek bir madde göremiyoruz. Şimdi, rayiç bedel
oluşturma komisyonu kuruyorsunuz, bunun içinde bir tane ormancı var
mı? Yine, dün Sayın Bakana sorduk, bir tane ormancı yok. Orman
Genel Müdürlüğünden bir kişi yok. Hâlbuki olsa, orman köylüsünün, bu
aziz orman köylüsünün elli yıldır, yüz yıldır oraya
ettiği emeği bilir, acır. Milli Emlakle, Maliyeyle orman
köylüsünü barıştırabilir misiniz? Maliyenin işi para
toplamak. Yani Maliyedeki bu yeni anlayış -Allah selamet versin,
Allah şifa versin- Sayın Unakıtana rahmet okutuyor, rahmet
okutuyor. Tarım Bakanlığında da böyle. Bir ürün destekleme
deseni ve kilo şeyi çıkarttırdınız TÜİKe -ortada
kaldı zaten- meğer öğrendik ki iş yine Maliye
Bakanlığından çıkmış. 525 kilo pamuk, 500 kilo
buğday, 800 kilo mısır, 235 kilo ayçiçeği. Soruyoruz
Tarım Bakanlığına, kimin arkadaş, bunu kim
çıkardı, nasıl yaptınız Sayın Tarım
Bakanı bunu? Cevap veremiyor. En son, sağ olsun, ağzından
santim santim de çıksa, komisyonda sözünü aldık, inşallah
yeniden değerlendirilecek. Kim yapmış? TÜİK. TÜİKe
kim söylemiş? Maliye. Yahu, kapatın Tarım
Bakanlığını, kapatın Orman
Bakanlığını, her şeyi Maliyeye teslim edin, Orman
Genel Müdürlüğü, Tarım Genel Müdürlüğü yapın olsun bitsin.
Yani maliyecilerle baş edilebilir mi? Edilemez. Burada vicdan yok ama
özelleştirmede; TÜPRAŞ, TEDAŞ, TELEKOM, yol, otoyol hiç buralara
parmak basmıyorsunuz. O zaman çok vicdanlısınız, bunu
alacak olan insanlara karşı çok müşfiksiniz. Ucuz, kaça
gittiği belli değil. Arada, TÜPRAŞta mahkemeler sizi
yakaladı ve devlete ettirdiğiniz zararı gördü. Mahkeme
kararıyla sabitlendi. Garibim orman köylüsüne gelince ortada bir şey
yok. 10 milyar, 20 milyar, 30 milyar değer biçiyorsunuz.
Adana milletvekili
var mı burada iktidar partisinden bilmiyorum. Adana Havaalanında
gariban bir görevli var. 7 dönüm arazisi var. Oyunu da size vermiş. 54
milyar değer biçmişsiniz, insaf ya, 54 milyar! Bu, bunu nasıl
ödeyecek yani burada vicdani bakımdan çok rahatsız
olacağınız bir yasa çıkarıyorsunuz. Lütfen, bunu bir
yerinde düzeltin.
Siz her yasada
böyle yapıyorsunuz. Geçen sene burada, bedelli yasasında Etmeyin,
tutmayın, bu rakamı burada bu kadar yüksek bırakmayın, bu
kadar yüksek tutmayın. dedik, ben dedim konuşmacı olarak. Bak,
mahcup olursunuz. Bu, ne askerlik görevini bedelli yapmak isteyene yarar ne de
size yarar. Para da toplayamazsınız, millet de hâlâ firar olur.
dedik. Buyurun, haydi, alın rakamları, bedelli yasasında da
çamura çöktünüz. Bu anlayışla iktidar olunmaz. İktidar biraz
muhalefetle de oturur, düşünür, tartışır yani netice
itibarıyla, biz de sizin gibi orman köylüsünün menfaati için burada
sizlere yardım etmeye hazırız sayın milletvekilleri.
Hatayın
Belen ilçesi
12-15 milyar rakam biçiyorsunuz buradaki arazilere. Mesela,
içinde Soğukoluk da var. Soğukoluk, eski Soğukoluk değil; barı,
pavyonu, oteli kalmamış Allaha şükür. Soğukoluk gariban
bir yer. Şimdiki adı Güzelyayla. Nereden bulacak 15 milyarı adam,
dönümüne? Bu, bir kısım zengine gidecek, bir kısım arsa
spekülatörüne gidecek, bunlar alacak. Belki devlet buradan bir miktar para
kazanacak ama para kazanma anlayışıyla yani orman köylüsünün
menfaatlerini, onun elli, yüz senelik emeğini, onun vicdanını
karşılamayan, sadece ve sadece devlete para kazandırmak
amacıyla çıkardığınız bu yasa, inşallah,
size yol, su ve elektrik olarak dönecek! Bunu ümit ediyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Oy olarak dönmeyecektir.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Onlarla yol, su yapıyoruz.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Anlayamadım efendim.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Yol, su yapıyoruz.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) E, şimdi elli
yıllık, yüz yıllık emeğinin üzerine yol, su
yapıyorsunuz orman köylüsünün, değil mi efendim? Yok, siz söylüyorsunuz yani.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Altyapı yapacağız.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Evet, evet.
Siz altyapı
yapacaksınız, orman köylüsü de acından ölecek, önemli
değil!
Tebrik ediyorum,
teşekkür ediyorum, anlayış belli oldu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Hepinize saygılar ve sevgiler
sunuyorum efendim, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çirkin.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Buyurunuz
Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında İç Tüzük gereği yürürlük maddesinde
konuşulmaz ama bu madde en zor madde. Neden? Kanunları yürütecek olan
Bakanlar Kurulu ama bu kanunu
Yıl 1982, ben
Antalyada veteriner hekim olarak göreve başladım. O bölgenin
halkının sorunu 2/Bydi. 2002ye kadar -1994 yılında ben
Antalyada İl Genel Meclisi üyeliği yaptım- Antalyanın
Karaözünden tutun, Duacısından, Aşağıobasından
Korkutelinin köylerine; Yazırından, Esenyurtundan, Güzlesinden,
Antalyanın Finikesinden, Kumlucasından, nereye giderseniz gidin
2/B konuşuldu.
Yıl 2002,
Burdura geldim, Burdur Milletvekili oldum. Burdurumuzun Bucakında,
Elsazında, Kargısında, Yazırında, Kocaalilerinde,
Dirmilinde
Burduru kurak bilirsiniz, Burdurun dörtte 3ü ormanlarla
kaplıdır, orman köylüsü vardır.
Biraz önce
Elsazı Muhtarımızla görüştüm: Ne var sorun olarak? Dedi
ki: Elli yıldır atalarımın ektiği, biçtiği
yerleri orman dışına çıkaramadık. Bununla ilgili bir
düzenleme yapılmadı. Biz, buralarda iştigal ediyoruz, buralarda
Türkiye'nin en güzel salatalığını, en güzel biberini, en
güzel domatesini üretiyoruz ama elimizden tutan yok.
Değerli arkadaşlarım, ne diyor Yunus Emre:
Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi/ Mal da yalan mülk de yalan, var
biraz da sen oyalan/ Elinle verdiğin, üzerine giydiğin, bir de
yediğindir sana kalan/ Âdem Baba da girmişti bin yaşına,
onun da başı kondu en sonunda musalla taşına.
Musalla taşına konmadan bu insanlar mal sahibi
olmak istiyor, kendi doğduğu topraklarda doymak istiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bazıları
topraklarını terk etmiş, İstanbula yerleşmiş,
Antalyanın varoşlarına yerleşmiş, İzmire
yerleşmiş, Bolunun yaylalarına yerleşmiş. Bunlar da
bu orman köyü içinde bir mal sahibi olmak istiyor.
Bu kanunu
yaptık -yürürlük maddesi- dedik, sizlere anlattık, bu yürümüyor, bu
işlemiyor. 1 dönüm satamadınız, gözünüzü ekonomiye diktiniz. O,
kırsalın, Antalyanın Pınarlısında
taşı kaldırmış, yerine alın terini seranın
üzerine yazmış: Yapıncaya kadar çok çektim zoru, Allahım
cümleyle koru. diyor. Korunmak istiyor o çiftçi. O çiftçi korunmak istiyor ama
o çiftçinin, o köylünün elinden ne yazık ki on yıllık iktidarınızda
tutmadınız.
Kanun yürümüyor,
yürütme maddesinde Bakanlar Kurulu yürütür. diyoruz ama kanun yürümüyor. Onun
için biz diyoruz ki
Bakın, biraz önce Sayın Hamzaçebiye
Sultanbeyliden bir telefon geldi, Sultanbeylinin Fatih Mahallesinden, Bu
rayiç fiyatlarla yine biz ödemeyiz, bunu on yıla yayın. diyor.
Siyaset ne?
Siyaset sorun çözme sanatı. Niçin toplanıyoruz burada? Bu
sorunları çözmek için. Çözdük mü? Dokuz ay önce biz bunu dedik, sanki
çocuk doğumu bekler gibi dokuz ay on gün bekledik, yasa tekrar geldi.
Kaçıncı gelişi? Yıl 2002de biz oturduk, dedik ki:
Cumhuriyet Halk Partisinin barış projesi var, 2/B projesi, bu
olayı çözelim diyoruz. Gelin -iki siyasi partiydik o dönemde- bu sorunu
çözelim. Nasıl çözeriz? Bu sorunu çözmek için Orman köylüsünün
tarımsal amaçlı kullandığı, ekip diktiği,
ürettiği, atasının yadigârı yerleri -çünkü onlar
ormanı koruyorlar- bedelsiz orman köylüsüne verelim. Diğer yerleri,
turizm beldelerini, sahilleri tekrar bir değerlendirmeye alalım. Bu
değerlendirme sonucunda fiyatlarını belirleyelim, rayiç
değeri veya emlak değeri üzerinden bunları bu topraklarla
kavuşturalım, üretimlerini yapsınlar; turizmciler turizmlerini
yapsınlar. dedik. Ama ne yaptınız? Bizim dediğimizi
yapmadınız, Anayasa Mahkemesinden döndü, tekrar kanun geldi, tekrar
değiştirdik. Rayiç değerin yüzde 50si üzerinden
fiyatlandırma Komisyonda yer almasına rağmen Genel Kurulda
Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla tekrar yüzde 70e
çıkarıldı. Tekrar, bu kanun yine geldi. Bakın, şu anda
da önergeler verdik, çok güzel önergeler verdik. Neden? Sorun çözülsün, kanun
yürüsün, vatandaşımız bu toprakla buluşsun. 400 metrekare
üzerinde direttiniz, bin metrekare olsun dedik kabul etmediniz. Bunun öncesinde
Burdurumuzun köylerini dolaştım, pazarlarını dolaştım.
Çavdırımızda, Gölhisarımızda, Kemerimizde,
Çeltikçimizde vatandaşlar peşinat olarak alınan bin
liranın, 1.500 liranın, 2 bin liranın niçin
alındığını soruyordu.
Şimdi, bu
paraları aldık, bir kısmı bu paraları ödedi. Her zaman
olduğu gibi ödeyen suçlu. Şimdi, bir yasal düzenleme yaptık,
önergeyle değiştirildi, bundan sonra bu peşinat paraları
alınmayacak diye. Güzel bir yaklaşım, tebrik ediyoruz. Ama,
verenler hakkında
Bu insanların kimisi bileziğini bozdurdu,
kimisi tarlasını sattı, kimisi ineğini sattı, kimisi
yıpranmış traktörünü sattı, bu parayı ödedi.
Şimdi, bu vatandaşın mağduriyeti nasıl giderilecek?
Bir kanun yapıyorsak vatandaşlara eşit uygulamamız
gerekiyor. Onlara ne yapabiliriz? Ödediği paranın en azından
kanuni faizini -maliyecilerimiz var- yapıyoruz ve günlük faizini tespit
ediyoruz -faizleri şu anda komisyona döndürdük- ona mutlaka bir
güzelleştirme yapmamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, konu açılmışken sayaçlarla ilgili de
sorunlar var bölgelerimizde. Vatandaşın gündemi şu anda aş,
ekmek, iş
Vatandaş diyor ki: Ben, yıllardır atamdan
kaldığım yerlerde, hanımımı kefil yaptım,
Ziraat Bankasından, tarım krediden kredi aldım, sondaj
yaptım ama Hükûmet geldi, bu sondajıma sayaç takmak istiyor. 2,5luk
su çıkıyor, 3,5 milyar sayaç parası isteniyor.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Erteleyeceğiz, erteleyeceğiz...
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) 3,5 ertelenecek
Bakın,
işte, siyaset sorun çözme sanatı. Bu zamanımızı
boşa harcamamak için, o vatandaşın sesine kulak vermemiz
gerekiyor. Vatandaş ne diyor, orman köylüsü ne diyor, Sultanbeylideki
vatandaşlarımız ne diyor, Antalyanın
Pınarlısındaki vatandaşlarımız ne diyor,
Burdurun Salasındaki vatandaşlarımız ne diyor, dinlememiz
gerekiyor.
Sulak araziyi
alıp satan yok şu anda değerli arkadaşlarım. Bu orman
köylülerinin kullandığı yerler zaten kıraç arazi yani, onlar
attıkları üründe 1e 1,5 ancak alabilirler. Yani, 3-4 alan ürünler
var ama onlar ancak 1e 1,5 alabilirler. Buralarda arpa vardır,
buğday vardır ama onların ürettiği arpa da buğday da
zaten para etmiyor. Onlar, o topraklarda, bir çoban ateşi gibi
oraları bekliyor. Ne yaptık onlara da zaten? Keçisini dağdan
ettik, dağları domuzlara teslim ettik, bunun üzüntüsünü
yaşıyorlar. Ovaları farelere teslim ettik, ekip biçmiyor artık
vatandaşımız. Onun için, bakın, buğdayı ithal
ediyoruz, canlı hayvanı ithal ediyoruz, gübreyi yurt
dışından alıyoruz, yaş meyve sebzenin çoğunu
-elmasını, armudunu, kirazını- yurt dışından
getiriyorsunuz zaman zaman. Bunlar olmamalı. Bu ülkede
insanlarımız doğduğu topraklarda doymalı, bunun mücadelesini
veriyoruz, bunun için burada siyaset yapıyoruz, ekmeğimizi
artırmak için siyaset yapıyoruz ama ne yazık ki bunları
dinleyen yok.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Pir Sultan Abdal şöyle diyor: Demiri
demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla
kırdılar; biri aç biri toktu. Aç, tokun hâlinden anlamaz; tok,
açın hâlinden anlamaz. Biz ne diyoruz? Aç, tokun hâlinden anlamalı;
tok da açın hâlinden anlamalı; birbirimizi dinlemeliyiz. Burada ufak
tefek tartışmalar oluyor, üzülüyoruz. Kendimiz sorun oluyoruz burada.
Birbirimize dişleri kenetlenmiş, yumrukları
sıkılmış olarak bakıyoruz. Niçin? Niçin? Kendi
sorununu çözemeyen, başkasının sorununu hiç çözemez. Burada,
valilik yapmış, yöneticilik yapmış
arkadaşlarımı görüyorum, zaman zaman büyük tartışmalar
oluyor, bunları hiçbir zaman bu Parlamento hak etmiyor. Buraya sorun
çözmeye geldiysek, siyaset de sorun çözme sanatı olduğuna göre, bakın,
biraz sonra yine bir önergemiz daha olacak, bunları kabul etmeniz
gerekiyor.
Ayrıca, yine,
biraz önce sayaçlar demiştim, o sayaçlarla ilgili yarın bir kanun
gelecekmiş, orada önergelerimiz olacak.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Müjdeler olsun, müjdeler
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) İnşallah müjde olur.
Bugün
vatandaş trafoları çalıyor arkadaşlarım. Geçen ben
Niğde-Aksaray bölgesindeydim, en az 400-500 kilo olan trafolar yerinden
sökülüp yer değiştiriyor, çalınıyor ki bu sayaçlar 8-10
kilo ağırlığında bir metal parçası olacak. Onlara
TARSİM kapsamında sigorta yapılması lazım; bir yerde,
başka bir yerde kullanılmaması lazım; devlet
tarafından verilmesi lazım. Bu konuda da önergelerimiz olacak,
vatandaşı rahatlatma, rahat bir nefes aldırma yönünde
önergelerimiz olacak. Bunların, bu önergelerin kabul edilmesini talep
ediyoruz.
Orman köylüsü dedik. 7
milyon orman köylüsü var, 3 milyon da
Şu
çıkaracağımız kanun 10 milyon
vatandaşımızı ilgilendiriyor yani yedide 1. Yedide 1
vatandaşımız bu sorunla karşı karşıya. Yine
bu yasa yarım oldu. İnşallah, sizin dedikleriniz olur fakat
vatandaşımız bu paraları ödeyemeyecek çünkü doğal
yağışlardan zarar görüyor, doğal afetlerden zarar görüyor,
dondan zarar görüyor, selden zarar görüyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) -
yangından zarar görüyor, bunların elinden tutmamız
gerekiyor.
Bu duygularla hepinize
saygılar sunuyor, yasanın hayırlı olmasını
temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
Şahsı
adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten bu
konuda çok konuştuk, biliyorum ama görülüyor ki daha çok
konuşacağız çünkü sorunu adaletli, kalıcı,
uygulanabilir şekilde çözemediğimiz ortada. Hâlbuki bu konu, toplumun
en alt gelir seviyesine sahip olan orman içi ve kenarı köylülerimizin
yıllardır devam eden ve sebebi kendilerinin olmadığı
bir sorun; kangrenleşmiş, dededen toruna kalan bir sorun. Bu sorunun
çözümü için -işte bir uzlaşma da temin edildi siyasette- daha önce de
bir çok teşebbüs oldu ama bu defa bir
şans, bir uzlaşmayla, iktidarıyla muhalefetiyle bir çözüm
arayışı, bir çözüm geliştirme gayreti var. Bunun iyi
kullanılması gerekir. İktidar tarafından böyle bir
uzlaşmanın, gerçekten, toplumdan, milletten, halktan yana, sorunun
kalıcı çözümünden yana iyi kullanılması gerekirdi ama
kullanılmadığı kanaatindeyim. Çünkü, dünden bu yana sürekli
telefonlar alıyoruz -sizlere de geliyordur- ve ısrarla diyorlar ki:
Biz bu bedelleri ödeyemeyiz. İşte, dişimiz,
tırnağımızla varlık hâline getirdiğimiz bu
alanların, bu arazilerin, tarlanın, arsanın şimdi tapusunu
almak gibi bir imkân yakaladık ama takip edilen yolla bu
imkânımız da olmayacak.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce bir muhtar aradı, bizim Mersin'in
Çamlıyaylasının Belçınar Köyü Muhtarı, dedi ki:
Sayın Milletvekilim, orman içi köyü deyip duruyorsunuz. Orman içi köy mü
kaldı, köy mü kaldı ki yani köyleri mahalleye dönüştürdünüz.
Böyle de bir garabet yaşıyoruz yani. Sahilden Sayın Vahap Seçer
bilir- 100 kilometre ileridedir, Toros Dağlarının içinde gömülü
bir köydür bu Belçınar köyü ama köy değil artık, mahalle.
Nasıl hukukta bir ortak zemin oluşturacaksınız, bir
ayrı hadise.
Size kısaca
bir husus anlatayım: Bu getirdiğiniz yasayla orman içi yani 2/B,
ormandan dışarıya çıkartılan araziler orman içi
köylülerinin birinci derecede meselesi. Ama bu kanunla orman içi köylüsüne
zırnık bir şey getirmiyorsunuz, Anayasaya aykırı
olarak. Anayasada 2/B arazilerinin değerlendirilmesi orman içi ve
kenarı köylülerinin kalkındırılmalarında
kullanılır, diye bir amir hüküm var. Getirdiğiniz yasada, çıkarttığınız
yasada, yüzde 10unu ancak o köylülere aktarmak gibi bir karar
aldınız, Anayasaya aykırı bir şekilde. Ama
şimdi, ben, size bir iki örnek vereceğim, benim kendi seçim bölgemden
örnek vereceğim: Erdemlinin Üçtepe köyü, Harfilli köyü, Güneyli köyü.
İnanınız -değerli Mersin milletvekilleri vardır
aranızda, bakıyorum göremiyorum- bu insanlar taşı
düzeltiyorlar, büyük makinelerle taşları düzeltiyorlar; bu
taşların üzerine duvar örüp, toprak taşıyıp, üzerine
sera kurup meyve yetiştiriyorlar, meyve, sebzeden vazgeçtik. Gerçi her
sene satamıyorlar, zarar ediyorlar ama. Bu 2/B arazisi dediğiniz
arazilerde inanınız ki ancak -toprak yok- keçi yaşayabilir. Ama,
buraları ekonomiye kazandırmak, en azından kendi çoluk
çocuklarının geçimi için kullanmak isteyen bu insanlara, şimdi,
siz, yüzde 70 gibi kabul edilemez bir rayiç bedelle Kendi emeğinizle,
dişiniz tırnağınızla elli yılda var
ettiğiniz bu toprakları tekrar satın alacaksınız.
diye dayatıyorsunuz. Bu adalet değil değerli arkadaşlar,
Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri, bunun adı
adalet değil, bunun adı zulüm. Ya partinizin adını
değiştirin ya bu işten vazgeçin, adaletli davranın, lütfen.
Ben size Hataydan bir örnek vereyim:
Hatayın Yayladağı Topraktutan, işte Tumama yani öyle
köyler var ki yukarıdaki incir ağacına belinden kendini iple bağlar,
aşağıya sarkar -Sayın Genel Müdürüm bilir bunları-
oradaki kayanın düzlüğünü düzeltir, tütün ekerdi. Şimdi tütün de
yok, bu 2/B arazisini de adamın elinden alıyorsunuz. Bu doğru
değil. Yaptığımız iş, gerçekten
yılların oluşturduğu devletin kusuru bir sorunu çözmek ama
bunun adı çözüm değil, bunun adı zulüm.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Yanlış yapıyorsunuz, bu yanlışı bir daha
konuşacağımızı ümit ediyorum, inşallah iyi olur
diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Şandır.
Bursa Milletvekili Bedrettin
Yıldırım
Buyurunuz Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda kısaca
2/B olarak bilinen kanunda değişiklik yapılması
hakkındaki kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, Gaziantepte elim bir iş
kazası sonucu hayatlarını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yakınlarına da sabır diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetimizin bugüne kadar yaptıkları ve halk
nezdinde gördüğü takdir hepimizin malumudur. Çok uzun yıllardır
devam eden, ülkemizin büyümesi ve gelişmesine engel olan ya da sosyal bir
sorun olarak karşımıza çıkıp
vatandaşlarımızı huzursuz eden birçok problemi AK
PARTİ iktidarı çözmüştür, çözmeye devam edecektir. Bu sorun da
onlardan bir tanesidir. Tam altmış yıldır milletin gündeminde
olan bu sorunu işte bugün yüce Meclis çözüyor.
On birinci
yılında bulunduğumuz iktidarımız süresince, bir
zamanlar ekonomimizin baş belası enflasyon canavarı iktidarımızla
birlikte yok edilmiştir -tek haneli hâle düşmüş- 1969dan bu
tarafa enflasyon bitmiş, paramıza itibar
kazandırmışız, çok sıfırlı paraların
yerine itibarlı bir Türk lirası bugün cebimizde
taşınmaktadır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen 2/Bden bahset, 2/Bden, geç onları!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) - Sağlık ve millî eğitim alanında çok
büyük dönüşümlere AK PARTİ iktidarı imza
atmıştır. Özellikle, her ile bir üniversite kurmuşuzdur. Bu
da ülkemizin gelişim ve dönüşümünün bir göstergesidir.
Bölünmüş
yollar, Marmaray, ikinci tüp geçit, hızlı tren, kara ve hava
ulaşımında ciddi bir dönüşüm AK PARTİ
iktidarlarında artık herkesin gıpta ettiği bir
anlayıştır.
Gemi
inşaatında dünya 5inciliğine yükselen ülkemizde yeni bir demir
yolu endüstrisi kurulmuştur. Kendi savaş gemisi, savunma uydusu,
insansız hava aracı, silahı, tankı, helikopteri, ve
inşallah yakında, kendi savaş uçağını yapacak bir
endüstri AK PARTİ iktidarında Türkiyeyle buluşmuştur.
Türkiyenin bütün
illeri doğal gazla tanıştırılmıştır.
Ankarada, İstanbulda, Bursada, Türkiyenin her ilinde hava
kirliliğinden âdeta bitap olan insanımız, bugün temiz bir
şehirde yaşamanın hazzını yaşamaktadır.
Yerel yönetimleri güçlendirmek,
yerinden yönetmek, destek ve katkı sağlamak amacıyla Belediye
Kanunu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu,
Mahallî İdare Birlikleri Kanunu gibi yüzlerce kanunu yüce Meclis
çıkararak ülkemizin sorunlarını tek tek çözmüştür.
Sayın
milletvekilleri, genel sağlık sigortası hayata geçirilmiş,
hiçbir sosyal güvencesi olmayan, hatta yeşil kart uygulamasından
yararlanamayan yaklaşık 3 milyon vatandaşımız da
devlet güvencesine kavuşmuştur. 2/B olarak adlandırılan
düzenleme de bu adımların en önemlilerinden birisi olmuştur.
Devlet ile milletin yıllardır ihtilaflı olduğu bir
alanın düzenlenmesi, devlet-millet kaynaşması ve
barıştırması projesidir 2/B yasası.
Vatandaşlarımızın -devam eden başvurularla birlikte-
ekip biçtiği, barındığı, çocuklarına gelecek
olarak gördüğü alanlar artık gönül rahatlığıyla kendi
sahiplerine kavuşacaktır. 2/B çözümüyle orman köylülerinin
kalkındırılması ve mahallinde kalkındırma
imkânı olmayan orman köylülerinin 2/A alanlarına
taşınması da sağlanacaktır.
Düzenlemenin
sonucu olarak, aralarında Bursanın da bulunduğu birkaç ilimizde
üniversitelerimizin geleceği gençlerin uygun ortamlarda eğitim
görmelerine imkân sağlayacak alanlar da bu yasayla yeniden
düzenlenmiştir.
Yıllardan
beri tartışılan ve bir sosyal sorun olarak
karşımıza çıkan mülkiyet problemi devlet ile
vatandaşı olumsuz olarak karşı karşıya
getirmiş, bu yasayla bu çözümlenmiştir.
Kısaca, büyük
bir sosyal problem daha çözüme kavuşturulurken, diğer yandan da elde
edilecek kaynakla ülkemizin orman kapasitesi artırılıp
sağlıklı konutlar, sağlıklı kentler temel
hedefinde ilerlemeler olacaktır. Böylece, milletimiz, devletimiz
barışacak ve ülkemiz her bakımdan ileriye dönük
çalışmaları sürdürecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu bilgilendirmeyle birlikte düzenlemenin milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. 2/B yasası milletimizle devletimizin bir
barış projesidir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu orman köylülerinin fakirliği devlet raporlarına geçmiş.
Bunları bilmemize rağmen
Biliyorsunuz ki ORKÖY Genel
Müdürlüğümüz vardı ama Sayın Bakan zamanında kanun hükmünde
kararnamelerle ORKÖY Genel Müdürlüğü kapatıldı. Türkiyede 7
milyona yakın orman köylümüzü ilgilendiren, bunların
sıkıntısına çözüm bulmaya çalışan ORKÖY Genel
Müdürlüğünün kapatılmasının gerekçesi nedir? 2010, 2011, 2012
yıllarında orman köylülerine ORKÖY vasıtasıyla ne kadar
kaynak aktarılmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
daha önce komisyonda sizden önce oturan Sayın Bakana sordum,
cevabını alamadım. Gerçekten orman köylüleri
Anamurun
örneklerini vereyim: Ovabaşı, Emirşah, Karadere, Ortaköy,
Nasrattın, Bozdoğan gibi köylerin hepsinde 2/B arazisi var. Şu
andaki, oradaki oturan köylüler, parsel başına, iki üç ayrı
parselleri varsa bir parsele bunların indirilip tek bir aşamada
bunların parasını ödemek istiyorlar; bir. İkincisi de rayiç
bedellerin yüksekliğinden orman köylüleri gerçekten şikâyetçi. Bu
şikâyetler bize tüm köylülerden gelirken buna gözümüzü kapatıp sadece
İstanbul için bu yasayı yeniden düzenlemek doğru bir
yaklaşım mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu tasarının önceki hâlinde yani bugün değiştirmeden önceki
hâlinde, nisan ayında çıkan hâlinde yayla mevzuatı da ilk defa
Orman Kanununun içine girdi ve 6831 sayılı Kanunun 17nci maddesine
yapılan bir eklemeyle -Hükûmet tasarısıyla bana ait olan bir
teklifin birleştirilmesiyle- yayla mevzuatımıza girdi. Ancak,
bir yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen yayla
mevzuatıyla ilgili alt düzenlemeler, yönetmelikler
çıkarılmadı ve geçtiğimiz yaz yine Osmaniyede yayla evi
olan insanlar büyük ızdırap çektiler, sıkıntı çektiler;
tutanaklara, savcılara, jandarmaya, ormancılara muhatap oldular.
Önümüzdeki dönem de yaklaşıyor. Yine aynı şeylere,
aynı olaylara muhatap olacaklar mı? Bu yönetmelik ne zaman
çıkacak, ne zaman yürürlüğe girecek?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Sayın
Yılmaz...
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Bakana sormak istiyorum, biraz önce Millî Savunma Bakanı
olduğu için cevap vermedi. Türkiyede ormanlarımızın
birçoğu genç. 5 milyon hektara yakın genç ormanımız var.
Yılda 1 milyon 250 bin hektar ormanın bakıma ihtiyacı var
ve bu ormanların bakımlarını yapabilmek için 2.500e
yakın mühendise ihtiyaç var ve 2-3 bine yakın genç orman mühendisi
işsiz duruyor. Bu 2/Bden dolayı çok ciddi manada gelir gelecek.
Bunlarla bu orman mühendislerini almayı düşünüyor musunuz?
Yine,
beş ay yirmi dokuz gün ormanda çalışan geçici işçiler var.
Bunlar yazın yirmi dört saat-kırk sekiz saat uyumadan yangın
işinde görev yapıyor ama beş ay yirmi dokuz gün sonra işten
çıkarılıyorlar. Bunları kadroya almayı düşünüyor
musunuz?
Bir
üçüncü sorum da: Sayın Orman Bakanına sorduğum da baktım ki
Afyon işletmesi bizim ufak işletmelerimizden bir tanesi olmasına
rağmen, neredeyse yirmi beş tane ilin yatırımı kadar
yatırım oraya yapılmış. Her bakanın kendi iline karşı,
bakanlık yaptığı ile karşı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Halaman
ALİ
HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu
400 metrekare için çıkan şimdiki yasa özel bir yasaya benziyor,
sırf İstanbula has gibi. Bu ecrimisil ödeyerek, bir de 2/Bden
dolayı tarımla, çiftçilikle uğraşanlar için bir yasa
çıkartmayı, fiyatları düşürmeyi Sayın
Bakanımız düşünüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Yılmazın
ORKÖY Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili sorusu var.
Tabii, ORKÖY Genel Müdürlüğü kapatıldı ama orada yürüyen
hizmetler yeni yapılanma içerisinde tek elden yürütülecek. Eskiden çok
farklı ellerde yürüyen hizmetler şimdi tek elden yürüyor. Orada devam
eden hizmetlerin hiçbirisi geri kalmıyor, bugün daha iyi bir biçimde
yürütülmesi için yeni bir yapılanma yapıldı ve şu ana kadar
da gayet başarılı bir şekilde bu yapılanma devam ediyor.
2010
yılında 53 milyon TL, 2011 yılında da 70 milyon TL bir
destek var. Onu ifade edeyim.
Sayın Özün
rayiç bedellerin yüksekliğiyle ilgili bir sorusu var. Tabii, rayiç
bedellerin yüksekliğini herkes kendi açısından
değerlendirebilir ama burada rayiç bedel tespiti, 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu uyarınca belediye, ticaret odası, sanayi
odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden
soruşturulmak suretiyle, taşınmazın imar durumu, belediye
hizmetlerinden yararlanma durumu gibi özellikleri dikkate alınarak illerde
defterdarlıklar, ilçelerde mal müdürlüklerince ve 4706 sayılı
Kanun uyarınca Maliye uzmanlarınca yapılmaktadır. Rayiç
bedelin tespiti ve buna ilişkin gerekli kontroller objektif kriterler
uygulanmak suretiyle yapılmaktadır. Rayiç bedelin Türkiyenin her
yerinde aynı olması söz konusu değildir. Bazı yerde çok
kıymetli bir yer vardır, oranın rayici ona göredir; bazı
yerde kıymeti düşüktür, ona göredir. Özellikle tarım
arazileriyle ilgili köylerde...
ALİ ÖZ
(Mersin) Aynı bölge için Sayın Bakanım. Ayrı bölge
elbette farklı olacak.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
bulunan yerlerle alakalı
rayiç bedeller de oranının durumuna göre tespit edilmiştir.
Onlar oldukça düşük bedeller diğerlerine nazaran. Ona göre tespitleri
yapılmıştır.
Sayın
Türkoğlu yaylalarla ilgili mevzuatı söyledi. Geçen dönem yani yasama
yılı içerisinde bu konuda yasayı çıkardık,
adımı attık. Orada yaşanan sorunları çözmek, yasal
altyapıyı oluşturmak için yönetmelik çalışması da
yasanın öngördüğü şekilde devam ediyor. Şu anda taslak
hazırlanmış durumda. En kısa zamanda yönetmelik
yayınlanacaktır.
Genç
ormanların bakımları için
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Orman mühendisi istihdam edilecek mi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
orman mühendisi alınacak
mı? diye bir soru var Sayın Yılmaz tarafından. Tabii, 2003
yılından itibaren 1.511 adet orman mühendisi
alınmıştır, bundan sonraki süreçte de yeni orman
mühendisleri elbette ihtiyaçlar çerçevesinde alınacaktır.
Sayın Halaman
400 metrekare sadece İstanbula mahsus gibi gözüküyor. dedi. Bu genel
bir düzenleme, İstanbula has bir düzenleme değil. Türkiye'nin
neresinde 400 metrekarelik -bu kapsamda- yere sahip vatandaşımız
varsa, tamamı bundan istifade edecektir; İstanbullular bunun içerisinde
varsa onlar da istifade edecektir. O yüzden, bu düzenleme, özel bir düzenleme
değil, ülkemizin genelinde uygulanacak olan genel bir düzenlemedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 3üncü maddesinde yer alan Kanun hükümlerini
ibaresinin Kanunu olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif
Hamzaçebi Vahap Seçer Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Mersin Burdur
Ali İhsan
Köktürk Mahmut Tanal
Zonguldak İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 396 sıra sayılı
kanun teklifinin 3üncü maddesinde geçen Bakanlar Kurulu yürütür ifadesinin
Maliye Bakanı yürütür şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Ali
Öz Mehmet
Şandır
Adana Mersin Mersin
Reşat
Doğru Mehmet
Günal
Tokat Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Yılmaz
konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bir kavram
kargaşası yaşıyoruz. Eğer bu 2/Blerin nereden
nasıl geldiğini bilmezsek neticesini de doğru ortaya
koyamayız.
Şimdi, çıkıp Altmış,
yetmiş, seksen yıldır çözülemeyen sıkıntıyı
biz çözdük. dersek doğru bir yaklaşım olmaz. Hepimiz biliyoruz
ki en doğru çözüm, kadastronun tamamlanmasıyla beraber. Hâlbuki,
bakın, 1960 ihtilalinden önce, dönemin hükûmetleri zamanında 2/B
çalışması yapılmış, 2/Byle ilgili
çalışmalar gerçekleşmiş; ihtilal olmuş ve ihtilal
hükûmeti yapılan çalışmaların tamamını iptal
etmiş. Daha sonra, 2000li yıllarda yine mevcut hükûmetler bu
yasayı getirmişler, çözümünü ortaya koymuşlar, Anayasa Mahkemesi
iptal etmiş.
Şimdi, bir çalışma yapıldı,
doğrudur ama bu çalışma da Sayın Bakan, Anayasaya
aykırı. Anayasanın 169 ve 170inci maddesine
baktığınız zaman orada orman köylülerinden bahseder, orman
köylülerinin korunmasından bahseder. Ama bu yasada orman köylülerine ve
ormana verilen herhangi bir şey yok. Şimdi, anayasal
çoğunluğunuzla, Parlamento çoğunluğunuzla bunları
geçirebilirsiniz ama bir suç işliyorsunuz. Eğer siz orman köylerini
korumadığınız müddetçe, orman köylerine buradaki kaynakları
aktarmadığınız müddetçe ve buradan gelen kaynakları
ormanlara aktarmadığınız müddetçe Anayasa suçu
işlemeye devam edeceksiniz. Şimdi çoğunluğunuz olabilir ama
yarın bunların sorgulanamayacağının garantisi yok. Nasıl
bugün siz, geçmişe dönük on-on beş yıllık olayları
sorguluyorsanız, emin olun bunlar da sorgulanacak çünkü 169 ve 170
açık, tamamen buradan elde edilen gelirlerin orman köylüsüne
aktarılması gibi bir zorunluluk var. Ama burada orman köylüsüne bir
şey var mı? Yok.
Peki, Sayın
Bakan, ben size bir şey soracağım: Bu ormanları kim
koruyor? Sanıyor musunuz ki sadece orman teşkilatı koruyor.
Orman teşkilatı yüz yetmiş yıldır özveriyle
çalışıyor ama burada orman mühendisleri var, ben bu
teşkilatta yirmi iki yıl boyunca çalıştım, hep
söylüyorum, sizin dört saatte ulaşamadığınız yerlere
ilk önce oradaki orman köylüsü geliyor o orman yangınlarını
söndürmeye. Ormana yapılan yasal olmayan bir müdahale olduğu zaman o
orman köylüsü gelip orada koruyor. Ormanlarda kaçak olduğu zaman, otlatma
olduğu zaman ilk önce ormanları koruyan, gözü gibi koruyan orman
köylüsü. Peki, orman köylüsü bu kadar ormanları korurken orman köylüsüne
niye hiç imkân getirmiyorsunuz Sayın Bakan? Burada bir imkân var mı?
Ama sizin grup başkan vekiliniz çıkıyor, bunları sadece işgalci
olarak değerlendiriyor.
Şimdi, ben
size soruyorum, yüz yıldır size dedenizden atanızdan
kalmış bir yer, Toroslarda, dağın başında 2-3
dönüm taşlık alanı, kayalık alanı açmış,
orayı ekmiş biçmiş -babasından dedesinden kalmış-
ancak karnını doyurabiliyor, ancak karnını doyurabiliyor.
Biz İstanbulla ilgili düzenlemede diyoruz ki: Aylık gelirleri 2
milyarın altında olduğu için bu düzenlemeyi getiriyoruz. Emin
olun, orman köylerine gidin yıllık gelirleri 2 bin lira yok,
yıllık geliri 2 bin lira yok. Ben Adananın Fekesini,
Kozanını, Saimbeylisini, Pozantısını,
Aladağını köylerine kadar tek tek bilirim. Gidin, Saimbeylinin
Eyüplü köyüne, Aladağın Küp köyüne. Küp köyünde altı ay yollar
açılamıyor, yiyecek ekmeğe muhtaç insanlarımız var.
Bunlarla ilgili yalvarıyoruz, diyoruz ki: Ya, şu gelen haktan orman
köylüsüne bir imkân tanıyın. Şimdi, biraz önce de söyledim,
bakın, Aladağda, Pozantıda, Fekede, Saimbeylide, Antalyada,
Muğlada 20 bin lira, 30 bin lira, dönümüne, fiyat koymuşsunuz.
Nasıl alacaklar bunu? Soruyorum: Müracaat ettiniz mi? Eden var, etmeyen
var. Vekilim, biz müracaat ettik ama bizim burada toprak namustur. Ama biz
bunları bu şartlarda alma şartına sahip değiliz.
diyor.
Sizin bu
getirdiğiniz yasadan kim yararlanıyor, biliyor musunuz Sayın
Bakan? Arsa spekülatörleri yararlanıyor, emlakçılar yararlanıyor,
zenginler yararlanıyor. Ya, nerede, hani fakir fukara, garip gureba?
İşte, fakir fukara, garip gureba arıyorsanız o orman
köylerine bakın. İsyanımız bu. Bunu defalar kere söyledik,
gene yok, gene yok. Getirdiniz bir tane düzenleme.
Bakın,
buradan açık ve net söylüyorum: Satamayacaksınız,
satamayacaksınız, satamayacaksınız! Siz buna, sadece Bütçe
açığını kapatayım, cari açığı
kapatayım. mantığıyla bakarsanız, sosyal problemleri
göz önüne almazsanız yarın o Aladağın köyüne kime gidip
satacaksınız orada alamadığı zaman? Alamayacaklar,
bak, göreceksiniz, bunların yarısından fazlası bu dağ
köylerinde, Torosların eteklerindeki o fakir fukara bunları
alamayacak ama birtakım zenginler buradan rantı vuracaklar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla)
köşeyi dönecekler, onların işi görülmüş
olacak. Biz o zaman hangi problemi çözmekten bahsedeceğiz Sayın
Bakan? Amacımız problem çözmekse gelin doğru çözelim, vaktimiz
var.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 3üncü maddesinde yer alan Kanun hükümlerini
ibaresinin Kanunu olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Seçer, buyurunuz.
VAHAP SEÇER
(Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
3üncü madde
üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bir
tarafta iktidar, bir tarafta muhalefet, ortada bir sorun var, bu sorundan
muzdarip bir kitle var, bu sorunu çözmeye çalışıyoruz.
İktidar milletvekilleri daha çok bu topluluğun aleyhine olacak
şekilde düzenlemeler yapmak için uğraşıyor, muhalefet
milletvekilleri de bu sorun sahibi kesime daha cazip şartlarla bu sorunu
çözmeyi teklif ediyor ya da uğraşıyor.
Şimdi,
baştan beri konuştuğumuz şu: Ortada yaklaşık
olarak 300 bin hektar arazi var. Bu arazileri -bu sorun ki elli
altmış yıllık, kangren olmuş sorun- hak sahiplerine
satacağız, bir denge kurmaya uğraşıyoruz. Bu araziler
üzerindeki hak sahiplerinin sosyoekonomik durumunu göz önüne
alacağız, Türkiyenin ekonomik koşullarını göz önüne
alacağız ve belirli şartlarda bu arazileri, bu alanları hak
sahiplerine vereceğiz.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizim değişik önerilerimiz oldu Hak sahiplerinde
farklı sosyal sınıflara farklı şartlar
uygulayalım. dedik, kabul etmediniz. Peki, o zaman, satış
bedeli rayiç bedelin -ki şikâyetimiz rayiç bedel yüksek belirleniyor-
yüzde 50si olsun. dedik, yine kabul etmediniz. Şimdi, bir düzenlemeyle
geliyorsunuz, kısmen bir iyileştirme yapıyorsunuz, toplam
sorunun çok ufak bir miktarını, çok eser bir miktarını
çözmeye uğraşıyorsunuz. Şimdi, yeni bir öneriyle geliyorum.
Gruplar anlaşsın, yeni bir madde ihdas edelim. 6292 sayılı
Kanunun -daha önce yaptığımız 2/Byle ilgili düzenlemenin-
6ncı maddesinin sekizinci fıkrasıyla ilgili yeni bir madde
ihdası olsun ve ödeme koşullarını iyileştirelim. Yine
dediğiniz gibi olsun. Netice itibarıyla bizim
değiştireceğimiz bir şey yok
anlaşıldığı gibi. Uğraşıyoruz, daha iyi
koşullarda verelim. Orman köylüsü var, üretici var, yoksul insan var,
bunlar daha rahat bir ödeme planında ödeme yapsın, daha makul
fiyatlarla bu alanları onlara devredelim diye uğraşıyoruz
ama fikirlerinizi değiştiremiyoruz.
Bilindiği
gibi, 6292 sayılı Kanunun 6ncı maddesinin sekizinci
fıkrasında ödeme koşulları düzenlenmiş. Burada
belediye ve mücavir alanlar içerisinde eğer peşin almayacaksa hak
sahibi bu alanları, bu taşınmazları üç yıl, altı
taksit öngörülmüş. Eğer belediye ve mücavir alanlar dışarısındaysa
dört yıl, sekiz taksit öngörülmüş ödeme planı olarak. Hiç
olmazsa bunda bir iyileştirme yapalım.
Bakın, bu
müzakereyi izleyen vatandaşlar arıyor, 2/B mağdurları
arıyor, bu talep onlara ait. Israrla satış bedelleri konusunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi bir iyileştirmeye gitmiyor, muhalefetin bütün
gayretine rağmen iktidar bu konuda olumlu bir yaklaşım
sergilemiyor, hiç olmazsa ödeme koşullarında bir düzenlemeye gidelim.
Ne yapalım? Belediye ve mücavir alanlar içerisinde üç yıl, altı
eşit taksit olmasın da beş yıl, on eşit takside
çıkartalım ya da belediye ve mücavir alanlar dışında
dört yıl, sekiz taksit yerine, altı yıl, on iki eşit taksit
yapalım. Hiç olmazsa yurttaşlarımızın ödeme konusunda
rahatlamalarını sağlayalım. Yoksa, yarın bu sorun yine
önümüze gelecek, yine şikâyetler olacak. Bütün burada buna ilişkin
değerlendirme yapan, bu konuda değerlendirme yapan
arkadaşlarım söyledi, bu tasarı bu sorunun tümünü çözmeyecek,
kısmen bir çözüm getirecek. Gelin, bu düzenlemeyle hiç olmazsa kısmi
bir rahatlama sağlayalım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
teklifin tümünü oylarınıza sunmadan önce oyunun rengini belirtmek
üzere lehte İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurunuz
Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önümüzdeki kanun
teklifi 2/B diye tabir edilen, bedellerin takdiri ve ödenmesiyle ilgilidir.
Bedelin takdiri 6ncı maddede tabii, düzenlenmiş ancak bedelin
takdirine ilişkin eğer bir hata yapılabilir ise, bir
yanlışlık yapılabilir ise buna ilişkin itiraz yolu
tanınmamış durumda. İnsanoğlu -beşer
şaşar- hata yapabilir. Milletvekili olmadan önce avukattım,
Sayın Bakanımız bir avukat, kararlarının ne kadar
hatalı olduğunu hepimiz biliyoruz ancak bu değer tespitinde
yapılabilecek olan bilirkişilerin değer tespitinde itiraz yolu
kapalı olduğu için hak arama özgürlüğünün alanı
daraltılmıştır. Bu anlamda gerçekten
vatandaşımız mağdur durumda olacak ve öncelikle bu kanun bu
açıdan hatalıdır, hâlen bu hatanın
başındayız, bu düzeltilebilir, bu bir.
İkinci bir
husus, burada bedellerle ilgili mücavir alanın içerisinde kalan yerlerle
ilgili, evet, geçmişte üç yıl altı taksit vardı, mücavir
alanın dışında ise dört yıl sekiz ay idi. Ancak,
Büyükşehir Yasası dediğimiz yasa yürürlüğe girdikten
sonra Türkiye'de 29 tane ilimiz mücavir alanın içerisine girmiş oldu.
Hükûmet, vatandaş farkına varmadan vatandaşı
kandırıyor aslında. Madem öyle ise Büyükşehir
Yasasını önceden çıkarmış olsaydınız, bu
2/B yasasını sonradan çıkarmış olsaydınız
vatandaş bu yüzde 50 indirimden gerçekten yararlanmış olacak
idi. Kanunların önceliği ve sonralığı ilkesi var.
Sonra yürürlüğe giren kanun, o tatbik edilir. Ne yaptınız siz?
Mücavir alanı sonra çıkardınız ve 2/B yasasıyla ilgili
yüzde 50 indirimi yani yüzde 70, yüzde 50 indirimini daha önceden yaptınız;
ancak
Peki şöyle
bir kaos ortaya çıkıyor: Vatandaşlarımız için 2/B yasası,
6292 sayılı Yasa yürürlüğe girdiği zaman, o dönemde bütünşehir
olmayan illerle ilgili onlar, şimdi yüzde 50den yararlanacak mı
yararlanmayacak mı? Büyük bir soru işareti bu. Kanunda bu anlamda
bir açıklık olmadığı için maalesef
vatandaşın bir cebinden aldığınızı
diğer cebe koyuyorsunuz, değişen bir şey yok. Sadece bir oy
alma açısından, şirin görünme açısından halk
kandırılıyor.
Geliyoruz bir
başka sorun: Efendim Ey vatandaş, bizim takdir ettiğimiz
değeri siz kabul etmek zorundasınız. Sayın Bakan, siz
hukukçusunuz. Borçlar Kanununun 1inci maddesinde Rızaların
birleştiği andan itibaren sözleşme meydana gelir. denilir.
Devlet olarak, Hükûmet olarak, vatandaşa yapmış olduğunuz
tespiti teklif ettiniz. Sen kabul etmezsen senin bu satış talebin,
alım talebin düşer. deniliyor. Peki bu Borçlar Kanunundaki hata,
hile, ikrah dediğimiz, müzayaka altında dediğimiz baskı
altında olması nedeniyle vatandaşın bu hak arama özgürlüğünü
yine sekteye uğratmış olmuyor muyuz? Bu, aynı zamanda ne
olur? Borçların kaynağı nedir? deriz biz. Bir sözleşme
deriz, haksız fiil deriz, sebepsiz zenginleşme deriz. Peki burada
itiraz hakkını tanımamakla bu, aynı zamanda bir sebepsiz
zenginleşme olmuyor mu?
En önemli
hususlardan bir tanesi, Sayın Bakan dün açıklama yaptı, 30 bine
yakın dava var. Efendim, idare lehine herkes açtığı
davadan vazgeçecek. Bu, devletin ayıbıdır. Devlet
haksızsa, bizim Anayasamızın 138inci maddesi uyarınca mahkeme
kararını kimse değiştiremez. Bu mahkeme kararları
yasama, yürütme, yargıyı bağlar. der. Bu hukuk devletini
itibarsızlaştırmadır, yasama organını
itibarsızlaştırmadır. Mahkeme kararları hani herkesi
bağlıyordu? yani mahkeme kararlarını etkisiz hâle getirmek
için böyle bir kanun yapacaksınız. Efendim, sizin lehinize sonuçlanan
bu kararlardan ya vazgeçeceksiniz ya ben bu gayrimenkulü size satmam
diyeceksiniz. Bu vatandaşlarımız, bu 2/B alanında kalan
yerleri alırken ya borçla almışlardır ya eşinin takısını
satarak almışlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı.)
MAHMUT TANAL
(Devamla) - Hiç kimse işgalci değildir, hepsi hak sahibidir.
Aslında bunların vatandaşa beleş verilmesi gerekir.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Aleyhte Tunceli
Milletvekili Kamer Genç? Yok.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece teklif
kabul edilip kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.15
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
4üncü sırada yer alan Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın'ın Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve 34
Milletvekilinin Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı ile Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın Askerlik
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve 34 Milletvekilinin Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/730, 2/680, 2/1056, 2/1084) (S. Sayısı:
394)(X)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
394 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili
Münir Kutluata konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile 1111 sayılı
Askerlik Kanununa bedelli askerliği düzenleyen geçici 46ncı maddeye
ilaveten geçici 51inci madde eklenmesi hususundaki yasal düzenleme konusunda
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu kanun
tasarısı ile 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununda ve 447
sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve
Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunda dağınık
şekilde bulunan askerî disiplin düzenlemeleriyle ilgili hükümlerin bir
kanunda toplanması arzu edildiği ifade edilmektedir.
Diğer
taraftan, geçen yıl Askerlik Kanununa eklenen geçici 46ncı madde
ile getirilen bedelli askerlik uygulamasının düzenlemenin aceleye
getirilmiş olması ve o zamanki ikazlarımızın dikkate
alınmamasından ötürü Askerlik Kanununa 51
başlığı ile yeni bir geçici madde eklenmektedir.
Önce şunu
ifade edelim ki: Bu iktidar döneminde getirilen kanunlar daha
yılını doldurmadan tekrar yüce Meclisin huzuruna gelmektedir.
Bu, şu anda görüştüğümüz kanun için geçerlidir, biraz önce
bitirdiğimiz yasal düzenleme için ve dünden beri devam eden 2/Bnin ek
düzenlemeleriyle ilgili yasa hakkında geçerlidir ve sık
başvurulan bir yoldur. En fazla torba kanun uygulamasına
başvuran bir iktidar olmasına rağmen iktidar partisinin bu
düzensizliği devam etmektedir. Bunlara ilaveten Meclisteki büyük
çoğunluğa rağmen kanun hükmünde kararname çıkarma yoluna da
başvurulduğunu biliyoruz.
Bu yasa
tasarısının temel gerekçelerini birkaç başlık
altında toplamak mümkündür:
Birincisi, biraz
önce ifade ettiğimiz gibi, farklı kanunlarda düzenlenmiş bulunan
mevzuatın bir araya getirilmesi.
İkincisi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalar ve
bunların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde
değerlendirilmesinde esas olan hususların gözden geçirilmesi. Bu
vesileyle disiplin suçları ve cezalarının yeni baştan gözden
geçirilerek yeni hükümler ihdas edilmesi,
Üçüncüsü, hâlen askerî disiplin
mevzuatına tabi olan sivil memurların sadece 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun disiplin hükümlerine tabi
kılınması,
Dördüncüsü ise, 2011 yılı
sonunda yapılmış bulunan dördüncü bedelli askerlik
düzenlemesinde aceleye getirilmekten ötürü gözden kaçan hususların
telafisi.
29 Kasım 2011 tarihinde bu
kürsüden yaptığımız konuşmada yani dördüncü bedelli
askerlik düzenlemesi yapılırken bu kürsüden
yaptığımız konuşmada çok özet olarak şunları
söylemiştik: Sahip olunan ordunun gücü ülkenin durumuyla yakından
ilgilidir. O bakımdan, Türkiye güçlü orduya sahip olması gereken
ülkelerin başında gelmektedir. Türk milletinin çağlar aşıp
gelmesi güçlü orduları sayesinde olmuştur. Bundan sonra da ordunun
gücünün, varlık mücadelesinde en önemli dayanağı
olacağı açık şekilde görülmektedir.
Askerliğin hangi ülkede nasıl
olduğu, hangi ülkenin ne çapta bir orduya sahip olmak istediği
bilinmesi gereken önemli hususlardır. Ama bunların hiçbiri Türk
ordusunu zayıf düşürecek sinsi tekliflerin gerekçesi
yapılmamalı, tam tersi hedefi olan milletlerin güçlü orduları
olur anlayışı hâkim kılınmalıdır.
Bu nedenledir ki ordumuzun
modernizasyonu, yüksek teknolojiye dayalı savaş gücüne
ulaşması, tarihin birçok döneminde olduğu gibi bugün de önümüze
çıkmış olan ateş çemberi içinde kalma hâllerinde
milletimizi salimen düze çıkaracak güce sahip olması gerekiyor. Bu
anlayışla ordumuzun teknik özellikleri en üst düzeye
çıkarılıp hareket kabiliyeti geliştirilip gücü
artırılırken ihtiyaç duyulan asker sayısı yeniden
hesaplanabilir.
Bölücülük tehdidinin ve bölgesel
çatışma riskinin üst düzeyde şekillendiği bugünkü zaman
aralığında Türk ordusunun hırpalanması ve kötü
niyetlilerin tacizine maruz bırakılması çok acı ve vahim
neticelere sebep olacaktır. Bu olumsuzlukların önüne geçilebilmesi
amacıyla partimiz, yeni askerlik sisteminin samimiyetle ve ihtiyaçlara
uygun şekilde hayata geçirilmesini arzulamaktadır.
Bu itibarla, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin personel rejimi sağlam ve güvenli esaslara
bağlanmalı ve artık siyasi gündemin tamamen
dışına çıkarılmalıdır. Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin Türk Silahlı Kuvvetleriyle iş
birliği ve diyalog hâlinde yapacağı çalışmalar
sonucunda askerlik süresi ve kapsamıyla ilgili belirlenen
ihtiyaçların giderilmesi mümkün olmalıdır. Şüphesiz
askerlik görevinin ifasında eşitlik ilkesi vazgeçilmez ve asla
ikamesi olmayan bir konudur.
Bu tespitler
ışığında Milliyetçi Hareket Partisi, askerlik
sistemiyle ilgili tekliflerini 4 madde hâlinde kamuoyuyla
paylaşmıştı. Son olarak da ortaya koyduğumuz köklü
çözüm esaslarının dikkate alınarak hem ordumuzun güçlendirilmesi
hem de askerlik yapma hakkı ve şerefi üzerinde tartışmaların
sonlandırılmasını istiyoruz. Geçici bir çözüm olarak
gündeme getirilmiş olan bu yasanın eksiklerini ve adaletsizliklerini
giderme şansımız vardır. demiştik. Nitekim, o
şansımızı geçen yıl
kullanmadığımız için şimdi bu yasa tekrar önümüze
gelmiştir.
Bizim Adil
olalım., İyi bir düzenleme yapalım. taleplerimize rağmen,
âdeta yapılan düzenlemenin kapsadığı yükümlü
sayısının çok kabarık olmasına güvenilerek bu yasa
aceleye getirilmişti. Nitekim, şimdi, yanlış hesap döndü,
önümüze geldi. O tarihte yani bir yıl önce, on üç ay önce, Türkiyede 460
bin yükümlünün bundan faydalanabileceği, 180 bininin faydalanma yolunu
tercih edeceğinin tahmin edildiği ve bundan da 5,5 milyar lira gelir
elde edileceği ifade ediliyordu ama son resmî açıklamalara göre,
faydalanmak için başvuran sayısı 70 binde kalmış, elde
edilen gelir de 2 milyar lira civarında olmuştur.
Türk Silahlı
Kuvvetleri personeline yönelik bu düzenlemenin zamanlamasıyla ilgili de
bazı noktaları ifade etmek istiyorum sayın milletvekilleri. Bu
düzenlemenin şimdi gündeme getirilmesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bir ihtiyacını karşılamaktan çok Türk ordusu üzerinde
oynanan oyunların dikkatten kaçırılması, meşru
gösterilmeye çalışılması arzularına hizmet
edeceği endişesini taşıyoruz. Türk milletinin
ayrıştırılması süreci ile Türk ordusunun
itibarıyla oynanması sürecindeki paralellik apaçık ortada iken,
bütün bunların PKKnın bölücü taleplerini karşılamak üzere
müzakere masasına oturmak için yapıldığına dair
ipuçları bir bir ortaya çıkarken, kimse Türk ordusunun kala kala
yeni bir disiplin kanununa ihtiyacı kalmıştı. diyemeyecektir.
Gelinen nokta
planlı bir sürecin dört koldan koordineli şekilde yürütüldüğünü
göstermektedir. Bunlardan bir tanesi, Türk ordusuna uygulanan yıpratma ve
itibarsızlaştırma kampanyasıdır. İkincisi, Türk
milletinin ayrıştırılması kampanyası ve Türk
milletinin reddi çabalarıdır. Üçüncüsü, terör örgütüne alan açma,
etkili kılma, baş edilemezmiş gibi gösterme ve bölücü
taleplerini karşılama çalışmalarıdır. Dördüncüsü,
varlıklarının ve gelir alanlarının yabancılara
devri ile gayrisafi yurt içi hasılasını yabancılarla
bölüşmesi yani bir diğer ifadesiyle Türk halkının
borçlandırılması ve fakirleştirilmesi sürecidir. Bu dört
adımın aşamalı şekilde ama düzenli şekilde bir
arada götürüldüğünü görmekteyiz.
Bunlardan Türk
ordusuna uygulanan yıpratma kampanyası, bilindiği gibi, 4 Temmuz
2003 tarihinde Kuzey Irakın Süleymaniye kentinde Türk askerlerinin
başına Amerika Birleşik Devletleri tarafından çuval
geçirilmesi rezaletinin yaşanmasıyla başlanmış ve
bugünlere gelinmişti. Bildiğiniz gibi, bu süreç bilinçli ve düzenli
bir şekilde işletilmişti.
Bugün bir tarafta hapse atılmış bir ordu
vardır, terörle mücadelede baskı altına alınmış
durumdadır; diğer tarafta Hükûmetin kendisiyle müzakere masasına
oturduğu bir terör örgütü vardır. Komuta kademesi zafiyete uğratılmış,
Türk ordusu her gün bölücü mihrakların ve şuursuz siyasetçilerin
hakaretlerine maruz kalmaktadır.
Türk ordusunun kendi emrinde olduğunu sürekli
vurgulayanlarla, kendilerinin başkomutan
sayıldığını ifade edenlerin, Türk ordusuna uygulanan
itibarsızlaştırma politikalarına sessiz
kaldıkları dikkat çekmektedir.
Mesele darbe hazırlığı
yapanların yargılanması olsa idi, şimdiye kadar varsa
suçları cezalarını alırlardı; buna ne Türk milletinin
ne de Türk ordusunun bir itirazı olurdu. Mesele Türk ordusunu yıpratmak
olunca ortaya bugünkü tablo çıkmıştır ve millet
vicdanı kanamaktadır.
Şu sözlerin sahibini Türk milleti
tanımaktadır; kullanmaktan hicap ediyorum ama Türk ordusunun
nasıl bir baskı altında tutulmaya
çalışıldığının, nasıl hakaretlere maruz
kaldığının hatırlanması ve bilinmesi
bakımından da ifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum:
Türkiye -affedersiniz- bağırsaklarını temizliyor.
Patagonya ordusunun zavallı generalleri, Yunan ordusu gibi, Sırp
katillerinden farksız., Allahın evini bombalayacaklar, millete
ateş açacaklar., Lağvedilsin., Muz cumhuriyetinin
paşaları. Bu ifade çok yetkin, bu milletin en önemli görevlerinden
birini emanet ettiği bir şahsa aittir, hepiniz biliyorsunuz. Ama
bununla sınırlı da değildir, Türk ordusu bu tarz galiz
hakaretlere ve Türk ordusu üzerinde yürütülen operasyonlarla ilgili çirkin
kutlamalara maruz kalmaktadır; bu herkesin malumudur.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele eden kahraman
subaylarının hapiste tutulmasının terör örgütüyle
görüşme masalarında konu yapıldığını hepimiz
biliyoruz. Çok uzatmak istemiyorum çünkü bu, çok incitici, üzücü ve
yıpratıcı bir süreçtir. Bunun tek başına bir süreç
olmadığını, Türk milletini ayrıştırma
süreciyle birlikte yürüdüğünü tekrar ifade etmek istiyorum. Ancak
şurada, yine ordumuzla ilgili olduğu için, konuşma metnimin
çoğunu geride bırakarak şunu ifade etmek istiyorum, bir konuda
iktidara bir sorum var: Türk ordusu yapamaz. gerekçesiyle Suriye
sınırındaki, bütün sınır boyundaki mayınlı
alanların bir İsrail firmasına temizlettirilerek kırk dokuz
yıllığına İsraillilere verilmesi konusunda, bu Meclis
baskı altında tutulup böyle bir kanun çıkarılırken
Suriyenin başına bu işlerin geleceği biliniyor muydu? Bu
konuyla ilgili sorumlular niçin açıklama yapmıyorlar? Nereden
çıkmıştı İsrail firması, nereden
çıkmıştı? Türkiye Büyük Millet Meclisinin 810 kilometrelik
vatan toprağını bir bütün hâlinde bir yabancıya verme
mecburiyeti nereden gelmişti? Arkadan, şu anda Suriyenin içinde
bulunduğu durumla o gün Orta Doğuyu planlayanların bir arada
düşündüğü bir konu muydu? Hükûmet bundan habersiz miydi, haberdardı
da mı bunu yapıyordu? Bunu Türk milletine açıklama mecburiyeti
var çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Meclisimizde, çok büyük
ekseriyeti itibarıyla, bu baskı altında, o dönem ciddi
sıkıntı çekmiştik.
Değerli
milletvekilleri, Türk milletinin ayrıştırılma süreci ve
Türk milletinin varlığının reddedilmesi meselesi, gerçekten
Türkiye için bir yüz karasıdır. Merak ediyorum, iktidarımız
yurt dışına gittiği zaman hangi sıfatla
yabancılar tarafından karşılanıyor ve nasıl
muhatap oluyor? Herhâlde Türk Hükûmeti, Türk bakanı, Türk heyeti
deniliyor. Şimdi, bugün iktidar yetkililerinin ifadelerinden yeniden
gördüğümüze göre, Anayasadan Türk sözünün
çıkarılacağı, Türk ifadesinin
çıkarılacağı, Türkiyelilik kavramı üzerine
birtakım gelişmelerin planlandığı bugün de ilan
edilmiş bulunduğuna göre, bu nasıl bir iştir ki Türk
milletinin varlığı reddediliyor?
Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu ne anlama geliyor? Dünyanın bugününde
var olabilmek için, yarınından pay alabilmek için millet olmak
mecburiyetindesiniz. İngiliz değiliz. diyen bir İngiltere
olamaz, komik olur ve dünyada varlığını sürdüremez;
Fransız değiliz. diyen bir Fransa olmaz, Alman değiliz.
diyen bir Almanya olamaz, Amerikan değiliz. diyen bir Amerika olamaz,
Yunan değiliz. diyen bir Yunanistan olamaz ama Türk değiliz.
diyen bir Türkiye olur, öyle mi? Bunu, nereye gidildiğini, ne
yapılmak istendiğini, hangi yükün altına girmekte olduğunu
iktidarın çok iyi hesap etmesi gerekmektedir.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, Türk milletinin
varlığını reddetmek, bu toprakların fethini, vatan
yapılmasını reddetmektir. Hristiyan âleminin bin senedir yapmaya
çalıştığı ama kabullenmek zorunda
kaldığı bir gerçeği, bugün Haçlı fitnesini
uyandırmak pahasına Türkiyeyi idare edenler kullanamazlar, ifade
edemezler.
Türk milletinin
varlığından şeref duymak, İslamın
bayraktarı olmuş bir milletin adını almak, kendi milletinin
menfaatlerini önde tuttuğunu ilan etmek yani milliyetçilik yapmak bir
iktidar tarafından örselenir, yanlış bir davranış
olarak ifade edilir ve bunu yapanlar hakarete uğrarsa, bunu yapanlar yani
milletini sevenler, milletine ihanet etmeyenler, milletine sadık olanlar şeytanlıkla
itham edilirlerse biz bunun takdirini Allaha ve yüce milletimize
bırakıyoruz.
Bu anlamda
söylenecek çok şey var. Daha, son çıkan mahkemelerin
ayrıştırılması kanunu. Evet, o kanun -ana dilde kanun
filan- mahkemelerin ayrıştırılması kanunuydu. Yani,
bugün Türkçeyi kullanmayı reddediyorum. diyecek, bir başka dilde,
sözüm ona, savunma yapacak, arkadan hâkim de onu
Hâkimin ana dili esastır.
Hâkim, olup biteni iyi anlamak zorundadır adil karar verebilmek için. O
hâlde hâkim de Türkçeyi reddedenin dilinde olacaktır. Bu, mahkemeleri ayrıştırmaktır.
Televizyonları ayrıştırırsınız, mahkemeleri
ayrıştırırsınız, yabancı, başka dilde
eğitim deyip okulları ayrıştırırsınız,
devlet dairelerini ayrıştırırsınız ama Millet
buna ses çıkarmıyor, bana oy veriyor. diye bu
ayrıştırmayı ve bu gidişi devam ettirirsiniz; bu
mümkün değildir. Bunu yapacak olanlar dürüstçe millete Ben senin
varlığını reddediyorum, ben Türk milletinin
varlığından rahatsızım ve yeni bir yola girdim.
diyerek oy istemelidirler.
Şimdi,
vaktimin sonuna geliyorum, değerli milletvekilleri, iktidara, Sakarya
milletvekili olduğum için Sakaryadan bir örnek vermek istiyorum.
Sakarya adıyla, şehrin adıyla zafer bölgemiz Sakarya Nehrinin
adı aynıdır. Sakarya Nehri, Bayat Yaylasından doğar,
Ankaraya doğru yönelir, Eskişehire gider; yüzlerce akarsuyu
alır, Eskişehirde Porsuk Çayını alır, gider Mudurnu
Çayını alır, yüzlerce ilave dereyi bünyesinde toplar, Sapanca
Gölünün suyunu alır, başka suları da alır Karasunun Yenimahallesinde
denize dökülür. Oraya gidip baktığınız zaman Sakarya Nehri
muazzam bir güzelliktir. Bu nasıl bir güzellik? dediğiniz zaman Bu
Sakarya Nehridir, içinde Porsuk Çayı, Mudurnu Çayı, Sapanca Gölünün
suyu vardır. dersiniz ama Sakarya Nehrinin varlığını
reddedemezsiniz. Oraya gidip Ben bu suyu ayrıştıracağım.
derseniz komik duruma düşersiniz, üstünüz başınız
ıslanır, ısrar ederseniz boğulup gidersiniz.
Ben Türk milletini
ayrıştırma sevdasına düşenlere, Sakarya Nehrine ve
(MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla)
büyük nehirlere bakmalarını tavsiye ediyorum ve
bu düzenlemenin, her şeye rağmen, zamanlamasının
yanlış olmasına rağmen gözden kaçan birtakım
eksiklikleri telafi etmesi gerektiği düşüncesiyle milletimize
hayırlı olmasını arzu ediyor ve temenni ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kutluata.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu.
Buyurunuz
Sayın Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Disiplin Kanunu
Tasarısını ve Askerlik Kanununda, İstanbul
Milletvekilimiz Aydın Ayaydının verdiği kanun teklifini ve
AKP Grubu adına teklif veren arkadaşımızın kanun
teklifini görüşmek üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Bu kanunla ilgili
görüşlerimizi tek tek maddeler üzerinde vereceğimiz önergelerle
arkadaşlarımız ifade edecekler. Biz de, kanunun bütünü
hakkındaki görüşlerimizi, yani Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
disiplinin ve onların daha iyi görev yapma şartlarının ve
görevlerini yerine getirirken huzur içerisinde ve moral değerlerinin
yüksek bir biçimde tezahür edebilmesi için neler yapılması
gerektiğine ilişkin düşüncelerimizi anlatacağız.
Arkadaşlarımızla, önergelerle, komisyonlarda bugüne kadar
ilettiğimiz ama bir kısım ufak tefek kelime ve cümle
değişiklikleri dışında esasa ilişkin
değişiklik önergelerimizin kabul edilmeden, önergelerimiz üzerinde
hem önerilerimizi sunacak hem de görüşlerimizi anlatacağız.
Bu kanunun bütünü
üzerindeki görüşlerimize geçmeden önce bir konuyu daha hem yüce
Meclisimizle hem de bizi izleyen yurttaşlarımızla paylaşmak
istiyorum. O konu da şudur: Eğer, AKP iktidarının ve AKP
Grubunun Meclisi çalıştırma yöntemleriyle, kanun
tasarılarını hazırlama ve çıkarma yöntemleriyle
hareket edersek, biz, daha çok, Askerlik Kanunuyla ilgili kanun
çıkarırız, biz, daha çok, 2/B yasasıyla ilgili kanun
çıkarırız. Çünkü, benimsenen ve uygulanan yöntem şudur: Tasarılar,
kanunlar bir yerde hazırlanır, kanunu ve tasarıyı
ilgilendiren sivil toplum örgütleriyle, derneklerle, halkın
değişik temsilcileriyle, özellikle de milletvekilleriyle ve muhalefet
partileriyle herhangi bir diyalog içinde olmadan tasarı getirilir, bir
günde komisyonda görüşülür, sonra oylanır ama uygulamada
bakılır ki yurttaşlar huzursuz, rahatsız, tekrar bir
makyajla halkın bu yasaların karşısında
karşılaştıkları sorunları gizlemek için yeni bir
tasarı daha gündeme gelir.
Askerlik
Kanunundaki disiplinle ilgili konuların, sanırım AKP iktidarının
inandığından değil, sadece AB kriterlerine uygun olarak bir
disiplin yönetmeliği, bir disiplin kanunu çıkarmaktan ötürü
olduğuna inanıyoruz. Çünkü eğer inanarak bu disiplin
yönetmeliğine olumlu yönde
Bizce de olumlu yönde bir sivilleşme var,
657 sayılı Yasaya tabi olarak çalışan sivil memurlara
uygulanan disiplin yönetmeliğine uygun hâle getiriliyor ama disiplini
sadece yönetmeliklerle ve kanunlarla sağlayamayacağımızı
bilmeleri gerekiyordu. Bugüne kadar yaptığı uygulamalarla da
Türk Silahlı Kuvvetlerini huzursuz, moral değerleri düşük,
darmadağın bir şekilde görev yapmak zorunda
bırakmazlardı diye düşünüyorum. Onun için, inanarak değil,
bir AB kriterlerine uyum göstermek için getirilen bir yasa olduğunu
düşünüyoruz.
Bu yönteme
ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum hatırlatmak amacıyla. Biz,
toplumun ve ülkemizin karşılaştığı birçok sorunla
ilgili önceden, daha tehlikeler yaşanmadan, daha cinayetler
işlenmeden, daha sel felaketleri, deprem felaketleri olmadan, daha
doktorlar öldürülmeden, kadınlar öldürülmeden bu sorunlarla ilgili
birtakım araştırma önergeleri getiriyoruz; bizden ve diğer muhalefet
partilerinden de bu önergeler geliyor ama bir felaket oluncaya kadar, bir
cinayet işleninceye kadar bütün önergelerimiz reddediliyor. Bu
sağlık çalışanlarının sorunlarıyla ilgili
bir önerge getirdik, reddedildi. Ne zaman bir doktor öldürüldü, AKP
tarafından önerge getirildi, kabul edildi. Ne zaman bir sel felaketi oldu,
ne zaman deprem oldu
Onun için, AKPli milletvekili arkadaşların ve
onları izleyen yurttaşların bilmesi gerekiyor ki, siyasetçinin
görevi sorun çıkmadan önce sorun hakkında araştırma
yapıp bu sorunun yaratacağı zararları önlemek için öneriler
getirmek, kanun çıkarmak, tedbir almaktır. Bugüne kadar bu yapılmadı.
AKPnin önerileriyle gelen, yine
felaketler sonrası gelen iki önerge vardı, bu iki önergeyle ilgili
düşüncemizi belirtmek istiyorum:
Bunlardan birisi Darbeleri
Araştırma Komisyonuydu. Ne çıktı değerli
arkadaşlarım, koskoca Darbeleri Araştırma Komisyonunun
raporlarından ne çıktı? Sayfalarca, binlerce sayfa rapor ve
sadece 28 Şubat sürecine ilişkin, AKPnin kurmak istediği ve
devam ettirmek istediği diktatörlüğü devam ettirmek amacına
yönelik televizyon programları ve PR çalışmaları. Onun
dışında 12 Eylülde cezaevlerine atılanların, 12
Eylülde işkencede öldürülenlerin, 12 Eylülde köyleri boşaltılan
köylülerin, 1402 Yasasıyla uzaklaştırılan memurların
haklarını mı iade ettiniz bu rapor sonucunda, bunların
haklarını iade edecek bir düzenleme mi yaptınız? 12 Eylülde
bütün uygulamaları yapan valilerin, emniyet müdürlerinin isimlerini
açığa çıkardınız da yargıladınız
mı? Hiçbir şey yapmadınız.
Bir başka önerge, yine bir felaket
oldu Roboskide, 34 yurttaş Türk Silahlı Kuvvetlerine ait uçaklarca
bombalandı; yine bir araştırma komisyonu kurdunuz. Dikkat ederseniz,
hep felaketlerden sonra kuruyorsunuz, ya felaketlerden sonra kuruyorsunuz ya da
kendinize dokunan bir tarafı varsa o tarafı açığa
çıkarır gibi yapıp kendinize dokunmayacak hâle getirmek için
kanun çıkarmak için yapıyorsunuz. Bir komisyon kurdunuz, komisyon
çalıştı. Ne oldu sonuçta çıkan rapor? Hiç. üç cümleyle
Evet, bu emri veren şudur, şu kurumdur; sorumlusunu yargı önüne
çıkarıyoruz; bu istihbaratı şuradan aldık,
çıkarıyoruz. dediniz mi? Demediniz. Bütün muhalefet partilerinin,
bütün sivil toplum örgütlerinin, bütün yurttaşların taleplerine
rağmen bunu yapmadınız.
Yani özeti şu: Siz bu kanun
çıkarma mantığıyla, bu tasarıyı getirme
mantığıyla TSKdaki disiplini sağlayamazsınız.
İlk önce bir şeyden vazgeçmeniz lazım ve şunu bilmeniz
lazım: Bir kurumda, özellikle, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi ülkenin
savunmasında çok önemli olan ve ülkemizin birliği için,
kardeşliği için ve barışı için yapacağı
işlerde çok önemli bir kurum olan Türk Silahlı Kuvvetlerinde
disiplini sağlamak bizce de önemlidir. Ama disiplini yönetmeliklerle
sağlayamayacağınızı bilmeniz lazım. Çünkü,
kanunun amacında böyle deniyor, deniyor ki: TSKdaki en hayati konunun
başında disiplin gelmektedir. Evet, TSKdaki en önemli konunun
başında disiplin gelmektedir. Peki, TSKda eşitsizlikler,
adaletsizlikler yaparak, Türk Silahlı Kuvvetlerine düzmece delillerle
operasyonlar yapılmasına, bu delillerle hazırlanan
iddianamelerle ve o iddianamelere göre günlerce, aylarca, yıllarca Türk
Silahlı Kuvvetleri komutanlarının içeride kalmasını
engelleyecek düzenlemeler yapmak yerine, aksine, son güne kadar -son günde
bazı değişiklikler oldu, o niye oldu, onu da çok merak ediyorum-
bunları teşvik eden bir tutum içinde davranırsanız Türk
Silahlı Kuvvetlerinde disiplini, moral değerini, huzuru nasıl
sağlarsınız? Yani, milletvekillerinin tümünün burada sadece
yasaları görüşerek ya da el kaldırarak, indirerek bu
birliği, bu dirliği, bu düzeni sağlayamayacağını,
sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinde değil bütün toplumda, devletin
bütün kurumlarında sağlayamayacağımızı bilmemiz
lazım değerli arkadaşlarım.
Komisyonda da,
görev yapanların hakları ve hukukları ile ilgili,
sorumlulukları ile ilgili bazı düzenlemeleri önerdik ama kabul
görmedi. Bunların en başında, en önemsediğimiz konulardan
birisi, bu disiplin yönetmeliği değişirken, yine, bu kurumda
çalışan sivil memurların disiplin yönetmeliğine uygun
olarak aldıkları cezalara itiraz etme hakları yine Askerî Yüksek
İdare mahkemelerine veriliyordu, bunu değiştirin dedik. Madem
sivilleşmek istiyorsunuz, madem bu sivil memur
arkadaşlarımız cezayı gerektiren konularda Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinde yargılanmak değil de sivil mahkemelerde
yargılanıyor -ki Anayasa Mahkemesinin bu konuda 2 kararı var- bırakın,
disiplin cezaları nedeniyle itiraz edecekleri kurum yine sivil mahkemeler
olsun dedik; bunu da kabul ettiremedik.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinde disiplini sağlamamız için en başta yapmamız
gereken işin şu olduğuna inanıyoruz ve bunu bir kez daha
vurgulayarak ifade etmek istiyoruz: Eğer Türk Silahlı Kuvvetlerini -başka
kurumlarda olduğu gibi, onu da birazdan anlatacağım- Türkiye
halkının çıkarlarını savunacak bir kurum yerine,
başka ülkelerin ya da başka mihrakların emellerine hizmet edecek
bir kurum hâline getirmek için yapılan operasyonlara, iddianamelere,
delillere son vermek için bir düzenleme yapmazsanız, bu delillere ve bu
iddialara göre iddianameleri hazırlayan savcılar ve özel yetkili
mahkemeler hakkında, bu uygulamaları yok etmek için bir düzenleme
yapmazsanız, ne kanun çıkarırsanız çıkarın, Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki disiplini, moral değerleri ve huzuru
sağlayamazsınız. Konu bu olduğu için, sadece Türk
Silahlı Kuvvetlerinde yapılan hukuksuzluğu anlatmak istiyorum.
Bunun
dışında, KCK davalarında da, parasız eğitim
isteyen öğrencilere de, büyükşehir belediyelerine yapılan birazdan
anlatacağım- son günlerde yapılan, İzmirle başlayan,
Eskişehir, Antalya ile devam eden, belediyelere karşı
yaptığınız davalarda da, bunları kim
hazırlıyor, hangi çete bu düzmece delilleri yapıyor, hangi çete bu
iddianameleri hazırlıyor, bunu bulup ortaya çıkarmazsanız
ve bunları yapan, devam ettiren özel yetkili mahkemeleri
kapatmazsanız çünkü adını değiştirerek devam
ettiriyorsunuz hâlâ- hiçbir yerde, ne TSKda ne diğer devlet
kurumlarında disiplini ve huzur içinde görev yapmayı
sağlayamazsınız değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki disiplini yine bu yönetmelikle
sağlayacağını iddia edenlere bir şey daha
hatırlatmak istiyorum. Sahi ne oldu bu Bakanımız Bülent
Arınç Manisadayken Ankara Çukurambarda suikast peşinde koşan
ve bunun için senaryoya göre hazırlanan film tedavülden kalktı
mı? Sırf onu bahane ederek Türk Silahlı Kuvvetlerinde
yarattığınız huzursuzluğu, disiplinsizliği neyle
engelleyeceksiniz?
Şimdi, bizim
bütün bu uyarılarımızı dikkate almayan
açıklamaları uzun uzun anlatmayacağım ama son günlerde
hepimizi hayrete düşüren ve bizim haklı olduğumuzu ifade eden
-tırnak içerisinde- gerçekten Tavşana kaç, tazıya tut.
değilse, bütün Türkiyedeki yurttaşların ibret verici bir
açıklamanın karşısında ne hâle düştüklerini
düşünmeleri gereken bir açıklamayla karşı karşıya
kaldık. Başbakanımız bir televizyon programına
katılıyor ve aynen şöyle diyor, hiç yorum katmadan okuyorum
değerli arkadaşlarım, bizi izleyen sevgili
yurttaşlarım: Bakın, bunların içerisinde -tutuklanan
subayları kastediyor- karacısı var, denizcisi var. Şimdi,
bizim bu kadar fırkateynlerimiz, gemilerimiz vesaire, yani neredeyse
komuta kademesinde oralara gönderecek subayımız kalmıyor yahu.
Böyle şey olmaz.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Bülent Arınçı göndersin.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Devam ediyor Başbakan: Bakın, şu anda
içeride 400e yakın emekli, muvazzaf subay, astsubayımız var,
bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı
tutuklu. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi, hele hele çok
daha ağır olanı, yani örgüt kurmaktan, örgüt elemanı
olmaktan. Şimdi, böyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü
işi bitir ama elinde kesin hükümler yoksa sen yüzlerce subayı,
astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak, hele hele
Genelkurmay Başkanını kalkar da bu şekilde
değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral
değerlerini altüst eder. O zaman, terörle nasıl mücadele edecek bu
insanlarımız? diyor. Kim diyor bunu? Ben demiyorum. Bir
yıllık değil, iki yıllık değil, üç
yıllık değil, on bir yıllık Başbakan. Şimdi,
arkadaşlar, bir ülkenin Başbakanı böyle diyorsa biz ne
yapalım? Bu yurttaş ne yapsın? Bu AKP milletvekilleri ne
yapsın? Herhâlde yapmaları gereken şeyi akşam düşünüp
bu halkın çıkarlarına uygun bir kararı kendileri hep
beraber verirler.
Sizlere bir ibret vesikası daha anlatmak
istiyorum. Geçenlerde Cezaevleri İnceleme Komisyonumuz, Veli Ağbaba,
Özgür Özel, Nurettin Demir yaptıkları ziyaretlerde İzmirde
casusluk davasıyla ilgili tutuklu olan hükümlülerimizi de ziyaret etti;
350 kişi arkadaşlar, 350 kişi; 1 değil, 2 değil, 50
değil, 350 kişi ve bu tarihe kadar, bu dava açılıncaya
kadar sadece 1 kişi casusluk davasıyla yargılanmış
Türkiyede. Eğer 350 kişi bu Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde
casusluk yaptıysa ve on bir yıldır da sen iktidardaysan -kötü bir şey söylemek
istemiyorum- çok yazık, çok yazık -yani ağzıma kötü bir
şey geldi- çok yazık.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Ordunun yarısı casus olmuş o zaman.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Yani
nasıl savunacak, bu ülke kendi dirliğini, düzenini nasıl kuracak,
bunları da çok merak ediyorum değerli arkadaşlarım.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Ya da onlara casus diyenler casus.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Bir
kez daha soruyoruz: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan, adaletli,
eşitlikli, liyakate göre terfi etmeyi bekleyen bütün Türk Silahlı
Kuvvetleri mensubu adına, bütün yurttaşlarımız adına
bütün CHPli milletvekilleri olarak soruyoruz değerli
arkadaşlarım: Şimdi, bütün bunların sorumlusu kim? Biz
miyiz, ana muhalefet partisi mi, BDP mi, MHP mi, sivil toplum örgütleri mi? Kim
düzeltecek bu işi? Bunları düzeltmeden -tekrar ediyorum-
konuşacağımız 40 maddelik, 45 maddelik, 50 maddelik
disiplin yönetmeliğinin herhangi bir yerde huzuru, disiplini
sağlayacağına inanmıyoruz. Her kurumda olduğu gibi,
toplumun bütün kısımlarında olduğu gibi Türk Silahlı
Kuvvetlerini de huzursuz, moral değerleri düşük,
darmadağın, istediğiniz zaman kullanacağınız bir
hâle getirmek için her şeyi yapıyorsunuz. Bu vebal sizin omzunuzda
ömür boyu asılı kalacaktır değerli arkadaşlarım.
Bir de
intiharlarla ilgili söz etmek istiyorum. Geçenlerde bir soru önergesi verdik,
cevap geldi. Son on yılda 965 kişi intihar etmiş Türk
Silahlı Kuvvetlerinde. 85 kişi de kaza sonucu ölmüş yani
ortalama her yıl 100ü aşkın insanımız intihar ediyor ya
da ettiği iddia ediliyor. Bizce birçoğu intihar değil. Son
günlerde İzmir Narlıderede oturan Nihat Bakır diye bir
askerimiz Tekirdağ Çorluda 105inci Alayda Askerlik yaparken intihar
etti. diye cenazesi babasına teslim edilmiş. Okudum
dosyasını, raporunu. Alnından girmiş kurşun, boynundan
çıkmış. Bilmiyorum, askerlik yapanlar bilir herhâlde G-3
tüfeği mi, hangi tüfekse, nasıl alıp ateş edecek? Onun
öncesinde de bir sürü istenmedik olay olmuş. Şimdi, bu
intiharların sorumlusu kim? Yani birçok kaybettiğimiz askerimizin
sorumlusu PKK diyebilirsiniz. Bunun sorumlusu da mı PKK? Bunun sorumlusu
CHP mi, BDP mi, MHP mi? Çıksın, bir gün, Allah aşkına,
herhangi bir bakanımız: Ya bunun sorumluları
şunlardır. desin. Bu intihar edenler durup dururken oraya askerlik
yapmaya geliyorlar. Açlıktan mı, susuzluktan mı,
işsizlikten mi? Oraya gelirken güle oynaya geliyorlar, davulla zurnayla
geliyorlar, siz ölülerini teslim ediyorsunuz. Bu da başka bir intihar
vesikası.
Konuşacak çok
şeyimiz var ama resen emeklilikte arkadaşlarımız bir önerge
verecekler, bu önergeyle ilgili düşüncelerimizi daha önce de
açıkladık. Adaletsizliği ve eşitsizliği burada da
gösteriyorsunuz. YAŞ kararlarıyla, irticai bir iktidar kurmak
isteyen, şeriat düzeni getirmek istediği gerekçesiyle Cumhurbaşkanının,
bakanların, Başbakanın imzasının olduğu
kararlarla atılanları orduya geri aldınız. 71 darbesiyle,
12 Mart darbesiyle, 12 Eylül darbesiyle ordudan atılanları geri
almamak için her şeyi yapıyorsunuz. On defa Komisyonda ilettik, bir
düzenleme yapacağız, bir araştıralım. Geçen,
Komisyonda da aynı şey söylendi. Bir daha Komisyonda Bir
araştıralım. kelimesinin yerine Araştırdık, bu
konuda şu cinayet işleyenleri kenarda bıraktık, bu hak
mağduriyetini gideriyoruz. dememiz lazım.
Zamanımız
yine yetmedi değerli arkadaşlarım ama Orta Çağdaki hukuk
düzenini anlatan bir sözü ve bugünle kıyaslamanızı bütün
milletvekillerinin vicdanlarına ve akıllarına bırakmak
istiyorum o da şuydu: O dönemde geliştirilen ve yarı hukuki bir
işlev yerine getiren kurum olan polis sayesinde insanlar bir mahkemeden
geçmeden doğru hapse gidiyordu. Evet, bugün biz de sanki Orta
Çağdayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Polis savcı, hâkim olmuş; hâkim, savcı
polis olmuş. Bu düzeni değiştirmediğiniz müddetçe hiçbir
yerde disiplin sağlayamazsınız.
Saygılarla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Moroğlu.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Buyurunuz
Sayın Zenderlioğlu. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
adına 394 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Ayrıca,
Gaziantepte iş kazasında yaşamını yitiren
işçilere Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
1111
sayılı Kanuna uygun 30/11/2011 tarihli 6252 sayılı
Kanunla getirilen bedelli askerlik hizmetine ilişkin uygulamada
karşılaşılan yetersizlikleri, aksamaları giderici
düzenlemeler yapılmak istenmektedir. Bu çerçevede, madde ile geçici
46ncı madde ile belirlenen bedelin yarısını ödemek
suretiyle başvurusu kabul edilenlerden 2nci taksit için öngörülen
altı aylık süreyi geçirenler veya ilk taksiti geriye alanlar,
şartları taşıdığı hâlde 15/6/2012 tarihine
kadar başvuruda bulunmamış olanlarla hizmete başvurmuş
bulunmakla ilk taksiti ödemiş olanlar için kalan taksiti, diğerleri
için ise maddede öngörülen miktarın tamamını 1 aylık süre
içerisinde defaten ödemesi gerekir talepleri tartışıyoruz.
Bedelli askerlik
1927den günümüze dek birkaç kez gündeme getirilmiş ve bu düzenlemeler de
yapılmıştır. Bilindiği gibi, Anayasanın 72nci
maddesinde belirtildiği gibi, her sağlıklı vatandaş
vatan hizmetini yapmakla görevlidir. Askerlik hizmetinin yerine
getirileceğine ilişkin hususlar 1076 sayılı Yasada
açık ve net konulmuştur. Bu yasaya dayanarak 1111 sayılı
Askerlik Kanunuyla, Yedeksubaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu
düzenlenmiştir. Bu kanuna göre iki yöntem geçerlidir: Bedel ödeyerek veya
döviz ödeyerek askerlik görevini ifa etmektir.
Biliyoruz ki 1927
yılından sonra bedelli askerlik yasası
çıkmıştır. Ancak bu son dönemlerde, 1987de 3358
sayılı Yasaya göre 18.433 kişi bundan
yararlanmıştır. 1993te ise 3802 sayılı Yasaya göre
35 bin vatandaş yararlanmıştır. 1999 yılında ise
4459 sayılı Kanuna göre 72 bin kişi bedelli askerlikten
yararlanmıştır. Son yapılan düzenleme ise beklentilere
cevap olmamıştır. Hedeflenen 460 bin kişinin sadece yüzde
10u başvurmuştur, bu da yaklaşık 50 bin kişiye
tekabül etmektedir.
Aslında
geldiğimiz bu nokta, en son düzenlemeyle bedelli uygulamasındaki
rakamların çok yüksek olması nedeniyle sorunun hâlâ çözülmemiş
olması toplumda bazı kaygılara da neden olmuştur. Mali gücü
olmayanlara da bir şans tanımak gerekir çünkü sosyal devlet olma
ilkesinin gereği, yaşın 26-27 olması ve ödenmesi gereken
bedelin de 20 bine çekilerek askerlik çağına gelen gençlerimizin
yararlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Geçtiğimiz
yılda çıkarılan 6252 sayılı Kanunda bedel 30 bin,
yaş sınırı ise 30 yapılarak sınır yüksek
tutulmuştur. Burada amaçlanan hedefe
ulaşılmamıştır. Yapılan bütün
ikazlarımız ve önerilerimiz hiçbir şekilde dikkate
alınmadı. Şimdi, aynı yerde yerimizde sayıyoruz çünkü
amacına uygun bir kanun tasarısı
hazırlanmamıştı ve bu kanun tasarısındaki
yetersizlikleri bugün ne hikmetse tekrar burada tartışmaktayız.
Zaten aslında problem de buradadır. Eğer bir yıl önce bu
yasa ile ilgili tartışmalar dikkate alınmış
olsaydı bugün çok daha fazla yurttaş bu haktan faydalanacaktı.
Tahminen 390 bin kişinin bu yasadan faydalanması söz konusu idi.
Başvuru sayısının ne kadar düşük olduğu,
başvuranların bir kısmının da bu taksitleri
ödeyemediği ortadadır.
Yani, kanuna
getirilen ek maddenin yeterli olacağını da düşünmüyoruz.
Sadece taksitleri ödeyemeyenlere bir kolaylık sağlarken erteleme
sonucu oluşan yığılmaları önlemek, parası
olmayan, mali gücü olmayan vatandaşların bedel ödemeden, Van
depreminde zarar gören gençlerin hiçbir bedel ödemeden, sosyal devlet, eşitlik
ilkesi ve adalet anlayışı içinde askerlik hizmetinin bir defaya
mahsus yerine getirilmesini ısrarla ifade ediyoruz. Bu anlamda,
yaşanan mağduriyeti de bu yasayla ortadan kaldıracaktır.
En son bedelli
askerlik ile ilgili getirilen düzenlemede hem yaş
sınırının yüksek olması hem de ödenecek miktarın
yüksek olması, bedelli askerlik yapmak isteyen insanları zor durumda
bırakmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bedelli askerlik yasasının
gündeme alındığı tarihlerde biz Barış ve
Demokrasi Partisi olarak bu yasanın içerisinde askerliğin zorunlu
olmaktan çıkarılmasını ve vicdani reddin anayasal güvenceye
kavuşturulmasını talep etmemize rağmen, bu konuda hiçbir
çalışma yapılmamış, halkın talebi ve isteği
olan vicdani ret göz ardı edilmiştir.
Bugün Türkiye'nin
önemli sorunlarından biri de zorunlu askerliktir. On beş aylık
zorunlu askerlik süresi bu ülke vatandaşı için bir eziyet durumuna
getirilmiştir. Yeniçeri
Ocağının kaldırılmasıyla bundan önceki
yıllarda halkın tabiriyle askerlik Peygamber ocağı olarak
tabir ediliyordu ama günümüzde bu güven zedelenmiştir.
Birçok kimse
çocuğunu askere göndermek istememekte, hatta tereddüt etmektedir.
Türkiyede insanlar askerlik zorunlu olmazsa gitmek istemediklerini her hâlükârda
ifade ediyorlar. Hiç kimseye iradesi dışında askerlik hizmeti
yaptırılmamalıdır. Askerlik zorunlu olmaktan
çıkarılmalıdır. Kuşkusuz, asker alımında
yaşanan eşitsizlikler, otuz yıldır yaşanan
çatışmalı süreç, kışlalardaki şüpheli asker
ölümleri, toplumda giderek artan bu endişelerden dolayı askere
gitmeme ve askerliği reddetme noktasına getirmiştir.
Vicdani ret
hakkı günümüzde de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komisyonu, Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul
edilmiştir. Fakat vicdani reddi iç hukukunda tanımayan Avrupa
Konseyine üye tek ülke de yine Türkiyedir. Toplumda bazı kişilerin
askerliği reddetmesi demokratik ve insani bir haktır. Vicdani reddin
kabul edilmemesi toplumda rahatsızlıklara neden olmaktadır.
Türkiyede vicdani reddini açıklayanlar sürekli olarak askere alınıp
bırakılmakta, askerî cezaevlerinde işkenceye maruz kalmaktadırlar,
sosyal hayatta ikinci sınıf vatandaş muamelesi görerek
yaşamaya zorlanmaktadırlar.
Bir insan kan
dökmek istemiyor, öldürmek istemiyor, düşüncelerinden dolayı veya
dinsel bakışından dolayı emirle askerlik yapmak istemiyor
ise Parlamento öncelikle bu sese kulak vermelidir. Toplumun bu yönlü demokratik
talepleri ve istekleri dikkate alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son yirmi yılda,
kışlalarda yaşanan asker ölümleri başlı
başına bir sorun hâline gelmiş durumdadır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinde hemen her gün bir şüpheli asker ölümü haberi
gelmektedir. Ölümlerin nedenine ise intihar ya da kaza süsü adı
verilmektedir. Son bir hafta içinde 6 kişinin naaşı ailelerine
teslim edildi.
Son olay da
Ispartada yaşandı. Bir uzman çavuş, tartıştığı
jandarma eri Birkay Çetinkaya'yı beylik tabancasıyla vurdu. Vurulan
erin hayati tehlikesi devam etmektedir. 19 Ocakta Kandıra F Tipi
Cezaevinde Er Emre Ersöz; 21 Ocak, Gaziantep Lojistik Destek
Komutanlığında Er İbrahim Acar; 22 Ocak, İzmir
Yenifoça, Yasin Şimşek, tüfekle intihar; 23 Ocak, Manisa Turgutluda
Er Selim Kara, G-3 piyade tüfeğiyle intihar; 23 Ocak Manisa Sarıgöl
ilçesi, Adem Sarıkaya;
26 Ocak, Hakkâri'de paralı askerlik yapan Uzman Çavuş Ragıp
Selin Ankara'da kaldığı misafirhanede intihar etmiştir.
Şüpheli ölümler için Türk Silahlı Kuvvetlerinden ve Hükûmetten bugüne
kadar ciddi bir açıklama yapılmamıştır.
Geriye dönüp de
baktığımızda, yalnız son beş yılda 491
askerin intihar ettiği ve aynı süre içerisinde 129 askerin silah
kazalarında hayatını kaybettiği söylenmektedir. Son
beş yıl içerisinde yaşanan çatışmalı sürecin
dışında 1.108 askerin görevi başında
hayatını kaybettiği, bunlardan 263'ünün subay, astsubay,
845'inin ise er ve erbaş olduğu belirtilmektedir. Yalnız,
şüpheli bir şekilde hayatını kaybedenlerin çoğunun
Kürt olması ise daha da dikkat çekicidir.
2012
yılında silah kazaları nedeniyle ölen asker
sayısının 2007 yılına oranla yaklaşık 2 kat,
2011 yılına oranla ise yaklaşık 4 kat artmış
olduğu söylenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısının Avrupa
silahlı kuvvetlerinin standartlarının altında olduğu
bilinmektedir. Aslında yapılan kanun değişikliğinde
hiçbir şey değişmemiştir, değişen tek şey
maddelerin yerini değiştirmek veya cümleleri daha da kurnazca
değişik maddelere monte etmedir.
Amaç yine aynı
kalmıştır.
Bu getirilen
yasada her ne kadar oda cezası kaldırılacak
tanımlaması getirilmiş ise de disiplin zafiyeti
yaşanmaması için daha ağır uygulamalar getirilmiştir.
Askerî ceza ve disiplin hukuku o kadar katı kurallar ihtiva ediyor ki
dayanma noktası tartışma konusudur. Otorite adı
altında ve emir komuta anlayışı o kadar sakat ki
insanların kişiliğini zedelemekte, onurunu kırmakta, hatta
hakarete dayanamayan birçok asker ve personel psikolojik
rahatsızlıklar yaşayarak bunalıma girmektedir. Askerlikte
uygulanan disiplinin hukukla, insanlıkla ilgisi yoktur çünkü askerlikte o
kadar katı kanunlar vardır ki bunlar saymakla bitmez.
Evlatlarını
davul zurnayla Türk subaylarına teslim eden aileler dönüşte
çocuklarını tanımadıklarını ifade etmektedirler.
Hatta bazıları askerden döndükten sonra uzun süre hiçlik duygusundan
kurtulamadıklarını, kendisine ricayla söylenenler
karşısında bile neredeyse hazır ola geçip selam çakan, her
cümlesinin sonunda komutanım diye hitap etmemek için büyük bir
uğraş veren binlerce gencin psikolojisinin sağlam olduğunu
kim iddia edebilir?
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine yapılan başvurular sonucunda Türk
Silahlı Kuvvetlerinde çalışan asker ve sivil personele verilen
disiplin cezaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırı bulunarak, Kişinin güvenliği ve özgürlük hakkı
ihlal edilmiş. denilerek Türkiye'yi tazminata mahkûm etmiştir.
Askerî ceza ve disiplin hukuku o kadar katı kurallar ihtiva ediyor ki
dayanma noktası tartışmanın ötesinde artık
şüpheyle karşılanmaktadır. Hâlbuki hiçbir
araştırma, inceleme yapılmadan "emir demiri keser"
anlayışı ile yaklaşılmaktadır.
Tasarının 35'inci maddesinde yer alan disiplin kurullarında 1
disiplin subayı değil, en az 3 disiplin subayını
öneriyoruz.
Her seçilen
disiplin subayı mutlaka hâkim sınıfından seçilmelidir.
Hâkim sınıfından olmayanlar disiplin subayı olarak
atanmamalıdır. Örneğin er ve erbaşlara verilecek hizmetten
men cezasının askerlik hizmet süresinden sayılmayacağı
esası benimsenmiştir. Askerî idare mahkemesinde iptal davası
açma hakkı her ne kadar tanınıyorsa da o da görecelidir.
Askerlik yapan
vatandaşlar bilinçli olarak suç işlemezler, disiplinsizlik ve benzeri
yetersizliklerin içine girmezler. Kişiyi suça veya disiplinsizliğe
iten nedenler vardır. Disiplin suçu işlendi, kurallara uymadı,
oda hapsini ya da başka bir cezayı uygun görmek
caydırıcı bir çözüm değildir. Aslında, kurallara
uymadı diye ona pişmanlık dayatarak sorunu çözmekten çok daha
karışık bir hâle getirirsiniz. O nedenle, oda hapsi gibi
cezalandırma şekilleri tamamen ortadan
kaldırılmalıdır. Bu, savaş döneminde olabilir,
barış döneminde de olabilir. Bu tam bir yüz kızartıcı
bir eylem biçimidir, bir disiplin suçudur.
Birinin
disiplinsizlik yapacak bir fiil işlemesi, o fiilin işleniş
biçimini, neden kaynaklandığını, neden ve sonuçları
ile ortaya koymalıdır. Askerlikte ast üst ilişkileri elbette
olacaktır fakat bu ilişkiler katı kurallar ve katı temelde
olmaması gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; askerliğin temel
sorunlarından biri olan vicdani reddi kabul etmeden, asker ölümlerinin
nedenlerini araştırıp önlem almadan, halkın askerlikle
ilgili istek ve taleplerine cevap vermeden, Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanunu değiştirilmeden, sorun ne olursa olsun bu
konuda vatandaşlar çocuklarını askere göndermekte tereddüt
edecekleri belirtileri ve özellikleridir ve ilkeleridir daha doğrusu. Bu
nedenle
Herkesin mutlaka
askerlik yapması gerektiğini biliyoruz ama bu zorla, dayatmayla
değildir. Bugün yapılan da biraz ona benzemektedir. Çünkü 30 bin lira
ödeyebilecek bir vatandaş veya bir öğrenci veya diğer kesimin de
bu konuda hâlen kaygıları olduğu bilinen bir gerçektir.
Ben de bu
kanunların değişebileceği inancımı ifade ederken,
tekrar sayın yüce Meclise saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Zenderlioğlu.
Sayın
milletvekilleri, birleşime saat 20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
394 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün Gaziantepte patlama sonucu hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Allah bir daha
böyle acılar göstermesin.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
içten ve dıştan gelebilecek olan her türlü tehdide karşı
savunma görevini üstlenmiş olan silahlı devlet kuvvetidir. Türk
Silahlı Kuvvetleri, bölgesindeki krizlerin yanı sıra politik
kararlara bağlı olarak dünya barışını tehdit eden
krizlere de müdahaleye hazır durumdadır.
Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Yurtta barış, dünyada barış ilkesine bağlı
olan Türkiye Cumhuriyeti devleti saldırgan emeller gütmez. Ancak,
bağımsızlığı, ülkesi, milleti, onuru tehlikeye
maruz kaldığında ve üyesi bulunduğu uluslararası
kuruluşların müşterek idealleri doğrultusunda gücünü
kullanır.
Türkiye, belirsiz
tehdit ve risklerin bulunduğu bir bölgede barış zamanından
itibaren millî savunma olanaklarını güçlü bulundurmak ve silahlı
kuvvetlerini olası tehditlere karşı hazır ve güçlü bir
yapıda bulundurmak zorundadır.
Değerli
milletvekilleri, Ya istiklal ya ölüm! diyerek Millî Mücadeleyi başlatan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk millî ve bağımsız bir devlet
oluşturarak milletini çağdaş medeniyetler düzeyine
taşımada Türk ordusunu bir teminat olarak göstermiştir. Dolayısıyla
ordumuz birliğimizin, kudret ve kabiliyetimizin, vatanseverliğimizin
çelikleşmiş bir ifadesidir. Aynı zamanda ordumuz, Türk
topraklarının ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte
olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız
teminatıdır.
Değerli
milletvekilleri, ordumuzu oluşturan kahraman askerlerimiz de bizlerin göz
bebeğidir. Onlar Çanakkalede, İstiklal Savaşında
ülkemizin bütünlüğü uğrunda nasıl kahramanca
savaştılarsa bugün de birliğimize, beraberliğimize ve ülke
bütünlüğümüze kasteden bölücü teröre karşı yürütülen mücadelede
daima ön saflarda yer alan, bu uğurda canlarını ve
kanlarını çekinmeden feda eden ve edecek olan isimsiz
kahramanlardır. Onlar barışta ve savaşta, karada, havada ve
denizde vatanın birliğini koruyacağına namusu üzerine ant
içerek Türk sancağının şanını canından daha
aziz bilen değerlerimizdir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti olarak Türk ordusuna ve ordu mensubu
tüm kardeşlerimize aidiyet duygusunu sürekli aşılamaya ve motive
etmeye yönelik çalışmalarda bulunacağımız gayretlerini
göstermekteyiz. 2023 vizyonu kapsamında orduda profesyonelleşmede
kararlı tutumumuz devam ettirilecektir. Buradan yola çıkılarak,
hazırlanan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı
kanunlaştığı takdirde Türk Silahlı Kuvvetlerinde etkin
bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesine ilişkin usul
ve esaslar belirlenmiş olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli hakkında uygulanan
disiplin hükümleri 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 477
sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve
Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda değişik ve
dağınık bir biçimde düzenlenmiştir. Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli hakkında uygulanan disiplin hükümleri
değişik tarihlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde
dava konusu olmuş, özellikle asker kişilere verilen oda hapsi
cezalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Bu kapsamda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, Askeri Ceza Kanununun 162 ila 191inci
maddeleri uyarınca hakkında disiplin amiri tarafından oda hapsi
cezası verilen asker kişilerin başvurularını kabul
ettiği Darıcı-Türkiye (2005) ve Polatlı-Türkiye (2011)
davalarında kişinin özgürlüğü ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği, ayrıca 477 sayılı Kanun
uyarınca disiplin suçu işleyen ve disiplin mahkemesince oda hapsi
cezasıyla cezalandırılan asker kişinin başvurusunu
kabul ettiği Bayrak-Türkiye (2007) davasında da adil yargılama
hakkının ihlal edildiği gerekçeleriyle ülkemizi tazminata mahkûm
etmiştir. Bu kanun neticesinde bu olumsuzlukların tamamının
önüne geçilmesi düşünülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde en hayati konuların
başında disiplin gelmektedir. Bu açıdan disiplin konusunda
alınan tedbirlerin diğer kurum ve kuruluşlara göre mahiyet
bakımından farklılıklar arz edeceği hususu göz önünde
bulundurulmalıdır. Zira, disiplinin sağlanması,
muhafazası ve devam ettirilmesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesini
yerine getirmesi için olmazsa olmaz bir kuraldır.
Değerli
milletvekilleri, yüksek müsaadenizle, kanunun maddelerinden de kısaca
bahsetmek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu mülki idare
amirlerinin Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı personeliyle ilgili mülki görevlerinden doğan
yetkileri saklı kalmak kaydıyla askerî hâkimler hariç subaylar,
astsubaylar, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar, sözleşmeli erbaş
ve erler, erbaş ve erler ile askerî öğrencileri kapsar, sivil
memurlar ise bu kapsamın dışında tutulmuştur. Bu
kanununda disiplin hukukundaki takdir hakkının nasıl
kullanılacağına ilişkin esaslar ve disiplin cezası
vermeye yetkili makamlar belirlenmiştir. Bunlara ilave olarak disiplin
amiri yerine, üst disiplin amirlerinin disiplin cezası verebileceği
durumlar ve amirlerin disiplin cezası verme yetkisi haricinde disiplini
tesis ve muhafazası adına sahip olduğu diğer yetkiler de
düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, yedek
subaylar dâhil olmak üzere tüm subaylar, astsubaylar, uzman jandarmalar, uzman
erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erlere verilebilecek disiplin
cezalarının türleriyle bu cezaları vermeye yetkili makamlar ve
cezaların yerine getirilme şekilleri yeniden düzenlenmiştir.
Disiplin kurulu tarafından verilen
cezalara karşı itiraz usulü, cezanın kesinleşmesi ve itiraz
sonucunda verilecek karara ilişkin hususlar ve cezalara karşı
yargı yoluna yapılabilecek başvuru yoluyla ilgili esaslar da
düzenlenmiştir.
Ayrıca, 1111 sayılı
Askerlik Kanununun 77nci maddesinde yer alan disiplin mahkemesi ibaresi
disiplin kurulu olarak değiştirilmiş, yine, ayrıca, 1111
sayılı Kanuna bir geçici madde eklenmek suretiyle 30 Kasım 2011
tarihli ve 6252 sayılı Kanunla getirilen bedelli askerlik hizmetine
ilişkin uygulamada karşılaşılan aksaklıkları
giderici düzenleme yapılarak vatandaşlarımızın
mağduriyetleri giderilmiştir.
Değerli milletvekilleri, özetle,
disiplin mevzuatı tek bir kanunda toplanmış, sivil memurlar
kapsam dışında bırakılmış ve sivil
memurlarımıza 657 sayılı Kanunun disiplin hükümlerinin
uygulanması esası belirlenmiş, disiplin cezası verme
konusunda subaylar ile astsubaylar arasındaki ayrım
kaldırılarak sicil verme yetkisi olan astsubaylar da disiplin amiri
olarak tanımlanmış, disiplin mahkemesi ibaresi disiplin
kurulu olarak değiştirilmiş, disiplin kurullarının
vereceği cezalar yeniden belirlenmiş, disiplinsizlik teşkil eden
tüm suç ve eylemler tek tek tanımlanmış, personele verilen
hizmetten men cezasının askerlik hizmeti süresinden
sayılmayacağı belirlenmiş, disiplin kurulları
tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan
kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı
Askerî Yüksek İdare Mahkemesine iptal davası açılabilme
imkânı verilmiştir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki itaat hissini sağlamlaştıran ve hukuka uygun
olarak hareket etmeye yönelik usul ve esasları belirleyen bu
tasarının kanunlaşmasını temenni ediyor, Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Hükûmet adına
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz.
Buyurunuz
Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 394 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu Tasarısı ile Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında Hükûmetimizin
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunmaktayım.
Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli hakkında uygulanan disiplin hükümleri, 1632
sayılı Askerî Ceza Kanunu ile 477 sayılı Disiplin
Mahkemeleri Kanununda dağınık biçimde düzenlenmiştir.
Mevcut düzenlemeler için disiplin amirleri veya disiplin mahkemelerince oda
veya göz hapsi cezası verilmesine imkân tanıyan düzenlemeler de yer
almaktadır. Mevcut mevzuat çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli hakkında disiplin hükümleri uygulamaları yargıya
taşınmış, buradan alınan neticeler de
değişik tarihlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine,
taşınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
asker kişilere verilen oda hapsi cezasının Avrupa İnsan
Hakları Sözlemesine aykırı olduğu yolunda kararlar
vermiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
açılmış dava sayısı 60tır. Bu davalardan 10u ülkemiz
aleyhine sonuçlanmış olup diğerleri mahkeme gündemindedir.
Tasarı yasalaşırsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılan başvurulardan, kaynaklanan hak ihlallerinin gereği de
yerine getirilmiş olmaktadır.
Bir sayın
milletvekilimiz Bu yasanın ne acelesi var? diyor. Her gün Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine mahkûm olmanın Türkiyeye
kazandıracağı ne olabilir? Biz, mahkûmiyete yol açan hukuk
kurallarını değiştirirsek Türkiyenin itibarı
yükselmez mi? Milletvekillerinin asli vazifesi Türkiyenin itibarını
yükseltmek değil midir? Dolayısıyla da bu kanun bir ihtiyaçtan
doğmuştur.
İdareye güven
ve kanunilik ilkeleri dikkate alınarak mevcut sistemde tanımlı
olmayan disiplinsizlik teşkil eden eylemler Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçları da dikkate alınarak tek tek
tanımlanmaktadır.
Yine, disiplin
amirleri tarafından verilen disiplin cezalarına karşı bir
üst disiplin amirine, disiplin kurulu tarafından verilen disiplin
cezalarına karşı da bir üst komutanlığın disiplin
kuruluna itiraz imkânı getirilmiştir. Mevcut sistemde yer alan
disiplin cezalarına karşı yargı yolu kapalıydı.
Ancak mevcut düzenlemeyle verilen disiplin cezalarına karşı
Askerî Yüksek İdare Mahkemesine iptal davası açabilme hakkı
tanınmıştır. Anayasamızın 129uncu maddesinde
Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık
kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Disiplin kararları yargı
denetimi dışında bırakılamaz. Silahlı kuvvetler
mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler
saklıdır. denilerek bir farklı uygulama getirilebileceği
Anayasayla hüküm altına alınmıştır.
21inci maddede de
mevcut tasarının disiplin cezası puanına bağlı
olarak ayırma cezası verilebilmektedir. Bu ceza da yargı
denetimine tabidir. Bu konuda önüne dosya gelen hâkim her bir verilmiş
olan uyarı ve kınama cezaları dâhil tek tek inceleyecek hukuka
uygun şekilde bir ceza verilmiş mi, verilmemiş mi? Hukuka
aykırı ceza verilmişse iptal edecek. Dolayısıyla
askeriyeden ayrılmak için gereken puanı doldurmadığı
için yine bu askerî personelin Silahlı Kuvvetlerde hizmetine devamı
doğrultusunda karar verecektir.
Bir başka
düzenleme ise bedelli askerlikle ilgilidir. Bildiğiniz gibi, 6252
sayılı Kanunla yükümlülere istekleri hâlinde 30 bin TL bedelli,
yarısını başvuru sırasında, kalan
yarısını da başvuru tarihinden itibaren altı ay içinde
olmak üzere iki taksitte ödeme imkânı getirilmişti. Ancak ikinci
taksitin ödeme süresini geçiren yaklaşık 2.500
vatandaşımız yasa gereği bedelli askerlik kapsamından
çıkarılmıştır. Bu durumun
vatandaşlarımızın mağduriyetine yol
açtığı da kesindir. Düzenlemeyle belirlenen bedelin
yarısını ödemek suretiyle başvurusu kabul edilenlerden
ikinci taksit için öngörülen altı aylık süreyi geçirenler ve ilk
taksitini geri alanlar ile şartları taşıdığı
hâlde 15 Haziran 2012 tarihine kadar başvuruda bulunmamış
olanlara bedelli askerlik hizmetinden yararlanmak için yeni haklar
tanınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki hatiplerin birçoğu
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki intiharlar konusunda açıklamalar
yaptı. Onlarla ilgili biz şunu söylüyoruz: Türk Silahlı
Kuvvetleri bu milletin ordusudur, bu milletin içinden
çıkmıştır. Türk toplumunun içinde ne gibi bir hastalık
varsa, bilin ki aynı hastalık Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de
vardır çünkü milletinin bir parçasıdır, onun
dışında değildir.
Türkiye
İstatistik Kurumunun Türkiye geneline ilişkin yayınlamış
olduğu intihar istatistikleri incelendiğinde, ülke genelindeki
intihar eğilimi ve davranışlarının -yaş grubu,
eğitim seviyesi, coğrafi bölge, il dağılımı gibi-
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayrılmaz bir parçası olan Türk
Silahlı Kuvvetlerine de taşındığı görülmektedir.
İntihar davranışı açısından Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinde benzer yaş ve cinsiyet grupları
açısından sivil örneklerden daha farklı bir epidemiyolojik veri
bulunmamaktadır. Türkiye genelinde 20-24 yaş
aralığının en fazla intiharın meydana geldiği
yaş aralıklarından birisi olduğu, askerlik hizmetinin de bu
yaş grubunda yapılması nedeniyle intihar
davranışının askerî ortama taşınabileceği
değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, yıllara bağlı olarak
son on yılda intihar oranlarında yüz binde 32den yüz binde 15e,
yaklaşık yüzde 50lik bir azalma söz konusudur.
Alınan tüm
tedbirlere rağmen, birliklerde vefatla sonuçlanan herhangi bir kaza, olay
meydana geldiğinde vefat eden personelin ailesine garnizon
komutanlıkları vasıtasıyla bilgi verilmekte, ailenin talep
etmesi durumunda olayın gerçekleştiği birliğe davet
edilerek kaza olayının oluş şeklini ilk ağızdan
dinlemeleri temin edilmekte ve mümkün olduğunca, zihinlerde bir şüphe
kalmamasına çalışılmaktadır.
Ölümle sonuçlanan
tüm olaylarda adli soruşturmanın yanı sıra idari
soruşturma da yapılmakta, her olay kayıt altına
alınmaktadır. Ayrıca, ailenin verilen bilgiler
dışında belge talep etmesi hâlinde otopsi raporu ve savcılık
incelemesi, bahse konu belgelerin adli makamlardan talep edilmesi konusunda
bilgilendirme yapılmakta ve adli soruşturmanın
yapıldığı makamın iletişim bilgileri
verilmektedir. Müteveffanın ailesine yasal haklarının neler
olduğu anlatılarak, takip etmeleri gereken hususlar ve
hazırlamaları gereken evraklar hususunda da yardımcı
olunmaktadır. Bugüne kadar kayıtlarımızda inceleme
yapılmayan, şüpheli durumda bırakılan herhangi bir olay
bulunmamaktadır. Bulaşıcı olduğu bilimsel olarak
kanıtlanmış olan intiharların, günümüzdeki iletişim ve
haberleşme imkânları göz önüne alındığında,
toplumun diğer kesimleri tarafından süratle öğrenilmesi ve
etkilenmesi de söz konusudur. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetlerinin
olduğu kadar ülke geneli için de intihar
bulaşıcılığı riskini artırmaktadır.
İntihar bulaşıcılığına olabildiğince
engel olabilmek maksadıyla intihar ve intihar olaylarının
medyada yer alması konusunda da dikkatli olunması gerektiği
değerlendirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk yaşayan bir olgudur. Bu
nedenle herhangi bir normun, herhangi bir düzenlemenin bu canlılığa
uyum gösterememesi hâlinde değiştirilmesinden daha doğal bir
şey de yoktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz darbeyle ilgili ve açılan davalarla ilgili
suçlanmaktadır. Öncelikle Meclis araştırma komisyonu raporunda
da açıkça belirtildiği üzere, darbe milletin vermediği yönetim
hakkının milletten çalınması ve gasbedilmesidir. Milletin
en güvendiği kurumlardan birisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
milletin hakkını çalacağı veya gasbedeceği
düşünülemez. Darbeyi bir çete yapar. Bu çetenin içerisinde basın
vardır, üniversite vardır, iş adamı vardır, siyasetçi
vardır ve Türk Silahlı Kuvvetleri içinde görev yapan kimseler de
vardır. Çetenin diğer unsurları, Türk Silahlı Kuvvetleri
içinde görev yapanları öne sürerekten, milletin darbeyi Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yaptığı zannına kapılmasını
isterler ancak millet basiretli sağduyusuyla her zaman göstermiştir
ki bu yapılan doğru değildir ve cuntaya destek veren
siyasetçilere de hiçbir zaman yönetim hakkını ve iktidar hakkını
vermemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1960da da günümüzde de
Şartlar tamam olursa ihtilal meşru olur. diyenlerle Darbeler
baskıların arttığı dönemde ortaya çıkıyor.
diyen zihniyetin arasında hiçbir fark yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Siz darbe yapıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Biz millî birlik ve kardeşlik
projesiyle Türkiyeyi güçlendirmek istiyoruz. Bu, milletin unsurlarını
eşit, bir, kardeş görme projesidir. Milleti farklı görenlerin
ırkçılık ve cahiliye dönemi gibi asabiyetini öne sürenleri
milletimiz çok iyi tanımakta ve onları da hak ettiği yere
koymaktadır.
Darbeleri
Araştırma Komisyonunda da var; Darbeci, siyasetçiyi itibarsızlaştırır.
Darbecileri savunanları da aynı netice beklemektedir. Yine, oradaki
görüş Meclis araştırması, suçluları saptamak gibi
yargısal nitelikte sonuçlar elde etmeye yönelemez. Doğru mu? Meclis
araştırmasıyla suçlu aranmaz, bazı kişilerin adalete
teslim edilmesi söz konusu olmaz. Bu raporda söyleniyor. Ama burada, gelen
hatip Hani araştırma yaptınız, nerede zanlılar?
Savcıya teslim etmediniz. diyerek, raporda farklı söyleyenler,
burada farklı söylemektedir.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Siz 12 Eylül ürünüsünüz, tamam mı?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla, bizim milletimiz de
her ortamda kendi işine geldiği gibi konuşanları çok iyi
tanımakta ve sandık önüne geldiğinde de özüyle sözü bir olanları,
halka ve Hakka hizmet yolunda kimin hizmetkârlık rütbesine talip olduğunu
çok iyi bilmekte ve ona göre de notunu vermektedir.
Bu yasanın
milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sevgili Başkanım
BAŞKAN
Sayın Moroğlu, efendim.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Benim söylediklerim üzerine Sevgili
Bakanımız bir açıklama yaptı, bir düzeltme yapmak
istiyorum. Çünkü benim sözlerimde tutanaklara da bakabilirsiniz- hiçbir zaman
Siz bunları yargı önüne niye çıkarmadınız? demedik.
Dediğimiz şudur: Bu araştırmanın sonucunda görev
yapan valiler, emniyet müdürleri, işkenceciler isim isim ve
uygulamalarıyla tespit edilmiş midir? Bu görevi dahi yerine
getirmediniz ve bunların açığa çıkarılması için
gerekli düzenlemeleri yapmadınız. Bu konuda bir düzeltme yapmak
istiyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Tutanaklara geçti efendim.
BAŞKAN
Geçti efendim, tutanaklara geçirdiniz, biz de hepimiz öğrendik.
Teşekkür ederiz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, biz duymadık ama burada.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Duyduk, anladık.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkanım, neyse bizim
arkadaşımız düzeltir, konuşmacı
arkadaşımız düzeltir.
BAŞKAN
Düzelttiniz efendim.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Yasa Tasarısı ve benim
tarafımdan verilen bedelli askerlik teklifi birleştirildiği için
bunun üzerine kişisel olarak söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuya girmeden
önce şunu belirtmek isterim ki, Cumhuriyet Halk Partisi, her türlü
işkencelerin ve işkencecilerin karşısındadır, her
türlü örgütlerin, her türlü ihtilallerin karşısındadır ve
her zaman da karşısında olmaya devam edecektir ancak Cumhuriyet
Halk Partisinin adil yargılamayla ilgili çok hassas olduğunu da
herkesin bilmesini istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bedelli askerlik beş yılda bir,
altı yılda bir hep önümüze gelir, gündeme oturur. Bugüne kadar
dördüncüsü çıkarıldı bedelli askerliğin ve bu bedelli
askerlik, daha en son bir yıl öncesinde -2011 yılında-
çıkarıldığı vakit bizim kanun teklifimiz vardı;
hem benim kişisel kanun teklifim vardı hem de Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebinin bu konuda verilmiş
bir kanun teklifi vardı. O gün komisyonda da söyledik, Genel Kurulda da
dile getirdik sizin oylarınızla yasalaşan Bedelli Askerlik
Yasasında belirlenmiş olan 30 yaş ve 30 bin Türk
lirasının arzu edilen sonucu doğurmayacağını ve
bu Bedelli Askerlik Yasasından sizin öngörmüş olduğunuz gelirin
gelmeyeceğini. Çünkü 12yle 15 milyar Türk lirası bir gelir
bekliyordunuz ve 400 bin kişinin Bedelli Askerlik Yasasından
faydalanacağını umuyordunuz ancak uygulamada görüldü ki bu
hesaplar tutmadı. 30 yaş ve 30 bin Türk lirası ile
çıkarılan Bedelli Askerlik Yasasına 400 bin kişi
değil ancak 70 bin kişi başvurabildi çünkü hem yaş olarak
30 yüksek bir sınırdı ve tespit edilmiş olan 30 bin
liralık ücret de herkesin ödeyebileceği bir ücret değildi. Bu
bakımdan, sizin çıkarmış olduğunuz Bedelli Askerlik
Yasası ne yazık ki amacına ulaşamamıştır.
Dördüncüsü oldu, başarısız oldu; şimdi tekrar gündeme
getirdiniz, diyorsunuz ki: Bu yasadan faydalanmak isteyip de
başvuramayanlar ve başvurup da ancak belli bir ücret, belli bir
taksitini ödeyip de geri kalan bölümlerini ödemeyenlere bir daha hak
veriyoruz. Fakat yaş aynı yaş, ücret de aynı ücret.
Biz yine bir kanun
teklifi verdik, dedik ki: Bu çıkarılan Bedelli Askerlik Yasası
başarılı olamadı; başarılı
olamamasının da nedeni ücretinin, fiyatının çok yüksek
olması. 30 bin lirayı bugün herkes bulamaz, herkes bu parayı
götürüp hazinenin kasasına -taksitle bile olsa- bunu ödeyecek durumda
değildir. Bir de yaşın 30 olarak değil, 28 veyahut da
27ye çekilmesi hâlinde, o zaman Hükûmetin beklemiş olduğu 400 bin
dolayında kişinin bundan faydalanma imkânı olabilecekti. Ancak buna
da sıcak yaklaşmadığınızı komisyonda gördük.
Bu konuda bizim önergemiz olacaktır. Gerçekten bu birikimi önlemek
istiyorsak -bu askere gitmek isteyen gençlerde bir yığılma var-
bu yığılmayı eritmek istiyorsak yaşı 28e veyahut
da 27ye çekmemiz lazım. Bir de sizin talep etmiş olduğunuz 30
bin Türk lirası yüksek bir meblağdır, bu meblağı da
bizim kanun teklifimizde öngördüğümüz gibi, 21 bin Türk lirası ve üç
eşit taksite bölünmesini istiyor, sizin buna olumlu
oylarınızı bekliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 9 Eylül 2011 tarihinde ve sonra da 11
Aralık 2012 tarihinde vermiş olduğumuz Bedelli Askerlik
Yasasında önerimiz, yaş sınırının 28, ücretin 21
bin Türk lirası; geliri 12 bin liradan düşük olanların veyahut
da hiç geliri olmayanların da Anayasanın eşitlik maddesi gereğince
ücretsiz olarak bedelli askerlik yapmasını öngörmektedir çünkü
şöyle bir kanı vardır: Parası olan para ödeyerek askere
gitmiyor, bedelli yapıyor ama parası olmayanlar da mecburen gidip
askerlik yapmak durumunda kalıyor.
Eğer bir
yığılma varsa ki bu yığılma vardır- o
zaman, parası olmayanların yani 10 bin Türk lirasından
aşağı geliri olan ailelerin çocuklarının da hiçbir
bedel ödemeden askerlik görevlerini bedelli olarak yapmış olmalarına
imkân sağlamamız gerekmektedir.
Kanun teklifimizi
verdikten sonra bana bu konuda birçok mail geldi; Mardinden Abdullah
Güneş, Şırnaktan Hamit Ay, Kırşehirden Faruk
Yılmaz, Trabzondan Saffet Gül aynen -ortak talepleri- şöyle
diyorlar: Bizim paralarımız yok ama biz de bu yasadan faydalanmak
istiyoruz. Eğer Anayasada bir eşitlik varsa o zaman parası olan
değil, herkesin Anayasanın eşitlik ilkesinden faydalanması
gerekiyor. Ben de bunların görüşlerine katılıyorum;
parası olan da parası olmayan da Türkiye Cumhuriyeti kanunları
karşısında ve Anayasa karşısında eşittir,
bunlara eşit muamele yapılması lazımdır. Parası
olanın parasını ödeyerek bedelli askerlikten faydalanması,
parası olmayanın, -Cumhuriyet Halk Partisinin Seçim Beyannamesinde
de yazıldığı gibi- geliri düşük olanın veyahut da
hiç geliri olmayanın, hiçbir bedel ödemeden Bedelli Askerlik
Yasasından faydalanması öngörülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; herkes üniversiteyi bitirdikten
sonra askere gitmek istiyor ama askerlik şubelerine
başvurdukları vakit hemen askere alınamıyor çünkü birikim
vardır. Onun için insanlar, o gençlerimiz ya kendi işini kuruyorlar
veyahut da bir işe girip çalışıyorlar. Sonra askerlikte
askerlik sırası bunlara geldiğinde artık işini
kurmuş veyahut da bir işte çalışıyor, ailesinin
geçimini sağlıyor, çocuklarının geçimini sağlıyor
tam o aşamada da Gelin askere gidin. diyorsunuz.
Madem bir taraftan
profesyonel askerliğe geçişi benimsedik ve bunu uygulamaya geçirdik,
öte taraftan askere gitmek isteyip de sıra bekleyen gençlerimiz var, o
zaman bu bedelli yasasının mutlaka çıkarılmasında
yarar vardır ama eğer bugünkü yaptığımız gibi
yaparsak, bedelli yaşını 30da tutarsak ve bedelli askerlikten
faydalanabilmek için 30 bin lira şartını diretmeye
çalışırsak emin olunuz ki bu da amacına
ulaşmayacaktır. Siz 400 bin kişi beklediğinizde 70 bin
kişi başvurdu, bu sefer de 20-30 bin kişi, 40 bin kişi
eğer bekliyorsanız en fazla başvuracak olan kişi
sayısı bini geçmeyecektir. Bin kişi için de böyle bir
yasanın çıkarılması bence son derece
yanlıştır, doğru değildir.
Gelin, askere
gitmek isteyen gençlerimizin önündeki bu engelleri kaldıralım. Askere
herhangi bir nedenden ötürü gidememiş, işini kurmuş, çoluk çocuk
sahibi olmuş veyahut da bir işe girmiş, artık bunların
tekrar o işleriyle bağlarını kesmeyelim, o gençlerimizi bir
bedel karşılığında
Bunların yaş
sınırını 30 olarak değil, 28 olarak geriye çekelim. 30
bin Türk lirası da değil, bunu 21 bin lira yapıp üç eşit
taksite bölelim. Böylelikle hem biriken o yığılmayı ortadan
kaldırmış oluruz hem de işini kurmuş veyahut da bir
işe girmiş o gençlerimizin önündeki o engeli kaldıralım,
nasıl olsa profesyonel askerliğe geçişe başladık. Bir
de, askere gitmek isteyen yeni mezun olan genç arkadaşlarımız,
genç kardeşlerimiz, çocuklarımız var, onların da önünü
açalım ve bu yasadaki bu değişikliği bizim vereceğimiz
önergelerle değiştirmeye, bizim bu önergelerimize sizler de
katkı verin.
Bu yasanın
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ayaydın.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Serindağ? Yok.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezindeki
arkadaşlarımız soruyorlar: Şehitlik ve gaziliğin
tanımı yapılacak mı? Şehit aileleri, gaziler ve
malullerle ilgili düzenlemeler birçok kanunda, bunları bir çatı
altında toplamayı düşünüyor musunuz? Mevzuatı
tekleştirmeyi düşünüyor musunuz? Bunların 39-40 çeşit
hakları var. Bu hakları kullanabilecekleri bakanlıklar, kurum ve
kuruluşlar çok farklı. Bunları tek çatı altında
toplamayı düşünüyor musunuz?
Diğer
taraftan, bir uzman erbaşlar, uzman jandarmalar sorunu var. Bu insanlar
Türk Silahlı Kuvvetlerine şerefle hizmet etmekte ama ne emirlerde,
kutlamalarda isimleri sayılmakta ne rütbe sıralamasında varlar
ne hastanelerde itibar görüyorlar ne de mesleği
bıraktıkları zaman sorunları giderilebiliyor. Bu uzman
jandarmalar, uzman erbaşlar, bunlarla ilgili bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz? Ne olacak bu insanların hâli?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türk Silahlı Kuvvetlerinden, YAŞ kararları
dışında bakan onayı veya kararnameler ile yargı
kararı olmadan ilişiği kesilen askerlerin mağduriyetini
gidermek için kapsamlı bir çalışma içinde olduğunuzu
belirtmiştiniz. Sözünü ettiğiniz bu çalışma sonuçlandı
mı? Bu konudaki mağduriyetleri gidermek için yasal bir düzenlemeyi ne
zaman Meclis gündemine getirmeyi düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan,
bir Hükûmet üyesi olarak
Muğlada dün toplu bir intihar girişimi
oldu. 15-17 yaş arasında 6 genç intihar teşebbüsünde
bulunmuştur. Bunun sebebi nedir, niçin olmuştur? Bu konuda bir
açıklama veya bir öngörünüz var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de aynı
soruyu soracaktım ama ilave olarak şunu sormuş olayım: Bu
uzman çavuşlar, uzman erbaşlar OYAKın asli üyesi oldukları
hâlde Ordu Yardımlaşma Kurumunda temsil edilememektedir. Bununla
ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce kürsüde yaptığınız konuşmada, sözde millî
birlik ve kardeşlik projesi adı altında çok ciddi işler
yaptığınızı ifade ettiniz. 2009 yılında bu
projeyle başlayan açılım
çalışmalarınızın bugün hangi noktaya geldiği aziz
Türk milleti tarafından çok dikkatle takip edilmektedir.
Geçenlerde bir
Sayın Başbakan Yardımcısının son dönemde verilen
sözlerin ne olduğunu bilmediğini bir yeminle kamuoyuna ifade
ettiği medyada yer aldı. Siz bu ülkenin Millî Savunma Bakanı
olarak şu anda AKPyle PKK arasında yapılan müzakere
görüşmelerinde hangi sözlerin verildiğini biliyor musunuz?
Biliyorsanız bu aziz milletimize açık yüreklilikle bunları
söyleyebilir misiniz?
İkinci sorum
da
Muvazzaf ve emekli askerlerin özlük haklarıyla ilgili
yaptığınız çalışmayı
Başbakanlığa sundunuz. Bu çalışmanın hangi
aşamada olduğunu söyleyebilir misiniz? Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Malatya Kürecike geçtiğimiz
yıl Dışişleri Bakanı ile Amerikan Büyükelçisinin
imzasıyla bir üs kuruldu. Bu üssün kime ait olduğu konusunda Hükûmet
maalesef önce inkâr etti, sonra Chicagoda ABD Devlet Başkanı
Dışişleri Bakanımıza bunun NATOya 2014te
devredileceğini söyledi ancak her türlü başvuruya rağmen en son
sizin Bakanlığınız NATOnun olduğunu iddia
ettiğiniz üsse girişimize izin vermedi. Seçilmiş bir
milletvekili olarak -ki siz bu millî irade lafını çok
kullanıyorsunuz- ilin milletvekili olarak Kürecikteki üsse girmemize
neden izin vermiyorsunuz, gizlediğiniz bir şey mi var?
Geçtiğimiz yıl da 10 kadın milletvekiliyle orayı ziyarete
gitmiştik yine izin verilmemişti, Millî Savunma
Bakanlığı Yetkimiz yok. demişti. Şimdi, bu konuda
milletvekillerinden gizlediğiniz ne var o üste? Onu merak ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bir iki
konuyu
Özellikle yurt dışında çalışan
vatandaşlarımız için dövizle askerlik hizmeti 10 bin euroya
çıktı. Kriz var, bunu ödeme konusunda ciddi problemleri var ve Türk
vatandaşlığından çıkma gibi bir mecburiyetle
karşılaşıyorlar. Bunu düşürmek konusunda bir
girişiminiz olacak mı?
Diğer taraftan da, korucular
terörle mücadelede gerçekten önemli kahramanlıklar sergilediler.
Dolayısıyla bu korucuların sıkıntılarını
kapsamlı bir şekilde giderecek bir çalışmanız var
mıdır?
Ayrıca, bu Patriotlar
yerleştirildi ama Türkiye Büyük Millet Meclisine, özellikle tehdit ve risk
konusunda herhangi bir sunum olmadı. Bu Patriotların
yerleştirilmesiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine bir bilgi vermeyi
düşünüyor musunuz, risk ve tehditler nereden kaynaklanıyor? Çünkü,
diğer ülkeler kendi parlamentolarında kararla asker gönderirken kendi
Parlamentomuzda bununla ilgili bir değerlendirme ve bilgilendirme
yapılmamış olmasını da açıkçası millî irade
bakımından eksiklik olarak görüyoruz. Bu konuda, Parlamentoyu
bilgilendirmeniz konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, NATOnun 2010 Lizbon
Zirvesinde NATOnun yeni güvenlik konsepti Bütüncül güvenlik kavramıyla
ifade edildi. Bütüncül güvenlik -sizin de bildiğiniz gibi ya da
bildiğinizi umduğum gibi- devlet güvenliği ile insan
güvenliğini dengeleyen ve bir arada ilerletmeye çalışan bir
yaklaşım. Ne yazık ki, ülkemizde AKP Hükûmetinin son
yıllarda artan güvenlikçi yaklaşımının insan
güvenliğinden uzaklaşan, temel hak ve özgürlükleri
sınırlandıran, otoriter ve baskıcı bir hâle
büründüğünü görüyoruz. Sizin Bakanlığınız
çerçevesinde, insan güvenliğini merkeze alan ve dolayısıyla
NATOnun bütünlükçü güvenlik anlayışını hayata geçirecek
girişimleriniz, öngörüleriniz, planlarınız bulunmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın
İrbeç
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Uluslararası
alanda terör örgütlerine silah temini ile ilgili önlemler alabilmek için
Birleşmiş Milletlerde uluslararası silah ticaret
anlaşması gündemde. İkinci oturumu mart ayının sonunda
olacak Birleşmiş Milletlerde. Şimdi, bu anlaşmayı
Türkiye destekliyor. Ben de Küresel Hareket Parlamenterleri İcra Kurulu
üyesi olarak oraya katılıyorum. Yalnız, son günlerde
aldığım raporlarda Sudan dâhil olmak üzere bazı yerlerde
Türkiyenin denetim dışı silah temin ettiği yönünde
haberler var. Bunun kayıtlara geçmesi yönünde Sayın Bakandan bir
açıklama bekliyoruz. Çünkü, bu çok önemli, Türkiyeyi rencide edici bir
durum. Onunla ilgili de, burada alınacak bu cevabı ben ilgililere
ulaştırma imkânı bulmuş olacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İrbeç.
Sayın
Moroğlu
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakanın
intiharlarla ilgili açıklamaları gerçekten ilginçti. Sayın
Bakanımıza şöyle bir şey öneriyorum ve bunu açıklamasını
istiyorum: On yıldır askere alınanların sayısı,
Türkiye nüfusuna ortalaması ve on yıl içinde Türkiyede kaç kişi
intihar etmiş, askerde kaç kişi intihar etmiş? Bu oranın ne
kadar yansıdığını bilmek hepimizin hakkı.
Bir de
İntihar bulaşıcı bir hastalıktır.gibi bir ifade
kullandı. Bu bulaşıcı hastalıktan korunmak için bize
ne tavsiye eder? Onu da öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2002
yılından bugüne kadar yıllara göre Türk Silahlı
Kuvvetlerinin itibar yükselmesi veya itibar kaybı söz konusu mudur?
Eğer itibar kaybı söz konusu ise siyasal iktidarın payı
bunda nedir?
Soru iki:
Patriotlar bir silahtır. Ve Anayasamıza göre yurt içine veya yurt
dışına yabancı askerlerin ve silahın getirilip
götürülmesi Meclisin iznine tabidir ve ülkemize bu Patriotların gelmesiyle
ilgili, Parlamentonun görüşü, onayı, muvafakati
alınmamıştır. Bu, anayasal anlamda bir suç değil
midir? Bu anlamda, Meclis iznini gerektirmeyen yasal bir dayanak söyler
misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer Millet Meclisimizin milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sorulara sürem el
verdiği ölçüde cevap vermeye çalışacağım. Tabii,
Patriot füzeleriyle ilgili olarak önce bilgi vermek isterim. Ülkemizde Patriot
bataryaları konuşlandırılması talebi Suriyeden
kaynaklanabilecek balistik füze tehdidine karşı ihtiyati bir tedbir
olarak öngörülmüş olup tamamen savunma amaçlıdır. Patriotlar
NATO Konseyinin onayına bağlı usul, esas, kural ve
kısıtlamalar kapsamında sevk ve idare edilecektir. Patriot
bataryalarının konuşlandırılmaları NATO
kapsamında yapılacaktır. Bu itibarla, geçmişte, daha önce
de Türkiyede yapılan uygulamalarla aynı doğrultuda olarak
ayrı bir Meclis kararı istihsaline gerek bulunmamaktadır.
Amerikadan 2
batarya, Almanyadan 2 batarya, Hollandadan 2 batarya olmak üzere toplam 6
batarya gelecektir. Bu 6 bataryadan Amerikan bataryaları Gaziantepe,
Almanya bataryaları Kahramanmaraşa, Hollanda bataryaları ise
İncirlik ve Adanaya konuşlandırılacaktır. Bu
bataryaları çalıştırmak için gereken personel
sayısı da yaklaşık 1.100 civarındadır.
Bunları siz
niye talep ettiniz? Düşüncesi bu. Bakın, Akçakalede 5 tane
vatandaşımız Suriye tarafından açılan bir ateşle
şehit edildi. Biz Suriyenin hangi imkânlara sahip olduğunu
biliyoruz. Dolayısıyla yüzde 1 ihtimal veya binde 1 ihtimal dahi
olsa
Oradan kendi vatandaşına karşı füze kullanıyor
mu? Kullanıyor. Türkiyeye karşı kullanır mı kullanmaz
mı? Akçakale örneğini gördük. Binde 1 dahi olsa, 1 füze gelse, 1
vatandaşımız şehit olsa, sorulmaz mı, NATOda böyle
bir imkân vardı ve NATOya 1952den bu yana da üyeydin, eğer NATOnun
imkânlarını böyle zamanlarda kullanmayacaksan hangi zamanda
kullanacaksın? diye sorulmaz mı? NATO ortak bir savunma sistemidir.
Ortak savunma sistemi içerisinde bu silahları kullanmak Türkiyenin
hakkıdır, bundan hiçbir kimsenin rahatsızlık duymasına
gerek yoktur. Türkiyeye bir saldırı niyeti yoksa
dolayısıyla bu bataryaların kullanılma ihtimali de yoktur.
Daha önceki uygulamalarda da böyle olmuştur, bundan sonra da böyle
olacaktır. Türkiyenin niyetinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Türkiye yurt içinde olduğu gibi, bu coğrafyada da, dünyada da
barışı istemektedir.
İrbeç
Hocanın söylediğine cevap olmak üzere: Biz uluslararası hukuka
aykırı, hiçbir ülkeye silah ihracatı yapmamaktayız.
Dolayısıyla, ne Yemene ne Sudana ne de bir başka ülkeye
uluslararası hukuka aykırı olarak bir silah
ihracatımız söz konusu değildir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Suriyeye gönderiyorsunuz. Suriyedeki bütün silahları,
teröristlerin kullandığı silahları siz gönderiyorsunuz.
Dürüst olun, Destekliyoruz. deyin.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir başka soru ise
Daha önce, bildiğiniz gibi, 6191
sayılı Yasayla -10 Mart 2011 tarihinde çıkarıldı-
Türk Silahlı Kuvvetlerinin 926 sayılı Personel Kanununa geçici
32nci madde eklendi. Bu maddeyle: 12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun
yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari
işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin ilişiklerinin kesildiği
tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süreleri
Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçmiş kabul edilir, fiilî hizmet süresi
zammı ve itibari hizmet süresi zammı verilir. Aynı neşetli
emsali subay ve astsubayın sınıf, rütbe ve kıdemi üzerinden
Millî Savunma Bakanlığına müracaat ettikleri tarihteki
katsayı esas alınmak suretiyle hesaplanarak primleri güvenlik
kurumuna ödenir. Bu kişilerden statüsüne göre aynı neşetli
emsali subay ve astsubaylara emekli ikramiyesi ödenir kendi emsalleri gibi.
Emekliliği kazanamamış olanlar da kamu kurum ve
kuruluşlarının araştırmacı unvanlı
kadrolarına atanırlar. Bunlara statüsüne göre, bu kanun hükümleri
uyarınca karargâhta görevli emsali sınıf, rütbe ve
kıdemdeki subay veya astsubaya ödenmekte olan aylık ve diğer
mali haklar ödenir. Şimdi, bunlarda diyoruz ki: Yargı yolu
kapalı işlemler için Meclis bir yasa çıkardı, bunun hükmü
uygulandı.
Şimdi,
arkadaşlarımızın diğer talepleri Yargı yolu
açık işlemlere karşı da bir af getirecek misiniz, bir
çalışma yapacak mısınız? diye. Bu o kadar,
diğeri kadar kolay değil. Yargı yolu kapalı işlemler
için bir yasal düzenleme yapabilmek kolay çünkü diyorsunuz ki: Bu kişiye
savunma hakkı vermiyorsunuz. Savunma hakkı kutsaldır. Doğru
mu, yanlış mı? Haklı mı, haksız mı?
Yargı önünde gitsin kendisini savunsun. Dolayısıyla, Şûrayla
veya sıkıyönetim zamanlarında sıkıyönetim
komutanlarının emriyle ilişiği kesilenlere yargı yolu
kapalı olduğundan biz bu hakkı getirdik 6191le. Yargı yolu
açık olan işlemlere karşı kendileri yargıya gittiler,
bu kararlara karşı itiraz ettiler, dolayısıyla yargı
reddetti. Bundan sonra ne yapılması lazım? Bunun üzerinde uzun
düşünülmesi lazım, Silahlı Kuvvetlere ne getirecek ne götürecek
onun düşünülmesi, çalışılması lazım. Ondan sonra
bir karar verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bir başka
husus
Yine kaç sefer veya birçok sefer hep yineledim çünkü Ağbabadan da hep
aynı sorular geliyor.
Kürecik Malatyada
konuşlu radar, 2010 yılı NATO Lizbon Zirvesinde alınan
kararlar doğrultusunda farklı unsurlardan oluşan NATO balistik
füze savunması mimarisine katkıda bulunmak maksadıyla kurulmuştur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) NATOnun sitesinde yok hâlâ.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Eğer öyle olmasaydı NATOnun Chicago
Zirvesinde NATO bunlara, geçici uygulamaya geçti yeteneğini
kazandığını deklare etmezdi. Ne Almanyanın
kabiliyetlerini NATO üstlenir ne de
Söz konusu radar
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Amerikan üssü, bu NATO üssü değil Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bak, idarede bulunan benim, NATOyla
görüşmeleri yapan benim, NATOnun toplantılarına katılan
benim, NATOnun uluslararası toplantılarına da katılan
benim. Ondan sonra
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bu konuda doğruları mı söylediniz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Güzel
Eğer bu konuyu biliyorsanız
soruya gerek yok çünkü soru sorarak diyorsunuz ki: Biz bu konuyu bilmiyoruz, idarede
olmanız gereğiyle siz bu bilgileri verin.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Biliyoruz Sayın Bakan, sizden iyi bildiğimiz
gerçek.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Biz bu bilgileri veriyoruz
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ülkemizin dağlarında gezemiyor milletvekilleri.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
buna rağmen diyorsunuz ki: Siz
biliyorsanız
O hâlde bilinen soruların
cevaplandırılması söz konusu olamaz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Siz bu memleketi, bu toprakları İsraile
teslim ettiniz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Kimin İsraillilerle
görüştüğünü bu millet biliyor, dolayısıyla bu millet
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bu milleti kandırıyorsunuz, bu milleti
aldatıyorsunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Güzel bir söz var: Bizim kendi abdestimizden
hiç şüphemiz yok. O bakımdan, şüphesi olanlar düşünsün.
İsrailin yanında kimin olduğu da biliniyor, bu millet de
biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz her
zaman hakkın, hukukun yanında olduk.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sizsiniz siz, bizzat sizsiniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Söz konusu radar çalışma prensibi
gereği
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Kürecik kalkanı kimi koruyor? Mazlum halkları
mı koruyor?
BAŞKAN
Sakin olun lütfen, cevapları dinleyin.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, gördüğünüz
gibi, bunlar soruyla bilgi almak için değil de kendi sözlerini ilave
olarak duyurmak istiyorlar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Katillerle iş birliği içerisindesiniz,
katilleri koruyorsunuz katilleri. Filistinli insanları katledenleri
koruyorsunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Oysa basın toplantısı var,
istediğin kadar gidip yapabilirsin, dışarıda basına
konuşabilirsin ama Mecliste soru sorduysan cevabını da
dinlersin. Sen soru sorarken ben müdahale ettim mi? O hâlde ben
cevabını verirken, doğru veya yanlış, sen niye
müdahale ediyorsun? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu doğru değil bak. Benim sizin soru sormanıza saygı
gösterdiğim kadar sizin de benim soruya vermiş olduğum cevaba
saygı göstermeniz lazım. Eğer biliyorsanız, bildiğiniz
hususta cevaba gerek yok.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya Sayın Bakan, gün gibi açık bir gerçeği niye
saptırıyorsunuz? Bu Kürecik üssü İsraili korumak için
değil mi?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir başka husus: Uzman erbaşlar
OYAK Genel Kurulunda temsil edilmektedir.
Bir başka
husus Uzman erbaşlara ne haklar getiriyorsunuz? diye. Bakın,
şu anda görüşülmekte olan kanunun içinde dahi
Disiplin Kanunu
değil, disiplin kanununun ekindeki kanunlardan okuyorum: Uzman Erbaş
Kanununun 10uncu maddesinin birinci fıkrasına cümlesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki beşinci cümle eklenmiştir:
Ayrıca, kanser, tüberküloz, kronik böbrek yetmezliği ile ruh, sinir
hastalıkları gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren
hastalığa yakalananlar, sağlık kurulları
raporlarında gösterilecek lüzum üzerine, toplam olarak ve fiilen üç
yılı geçmemek şartıyla
Eskiden bunlar doksan gündü,
doksan günden fazla rapor alamazlardı. Kanser olmuş -Allah
göstermesin- Kusura bakma, senden faydalanamayacağım. diye bir
şekilde sözleşmesi sona erdiriliyordu. Şimdi öyle bir durum yok.
Kanser, tüberküloz gibi durumlarda fiilen üç yılı geçmemek şartıyla
tedavi, istirahat veya hava değişimine tabi tutulabilir ve
bunların ilişikleri kesilmez.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Afyonda gitti 25 tane gariban. Kim onların suçlusu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yine, astsubaylar hakkında da
diğer sözleşmeli subaylar hakkında da Kanser, tüberküloz,
kronik böbrek yetmezliği ile ruh ve sinir hastalıkları gibi
sağlık kurulları raporlarında uzun süreli bir tedaviye
ihtiyaç gösterdiği belirtilen bir hastalığa yakalananlardan,
toplam olarak ve fiilen üç yılı geçmemek şartıyla, tedavi,
istirahat ve hava değişimine tabi tutulanlar, yine, tedavi
kurumlarında yatarak tedavi olanlar ile aylıklı veya
aylıksız doğum izni alanlar hariç olmak kaydıyla bir
sözleşme yılı içinde alınan hava değişiminde
doksan günü geçmek şartı getirilmiştir.
Yine
şehitlik ve gazilik... Şehitlik Sayın Türkoğlunun
sorusuydu. Şehitlik ve gaziliğin tanımını yapabilmek
kolay değil, hissedersiniz. Neden? Senin şehit dediğine
Nedir
o? Allah tarafından
Yani biz şuna inanıyoruz:
Karşılığında cennet verilen ölüm şehitliktir,
karşılığında cennet verilmeyen bir ölüm bir
şehitlik olmaz diye düşünüyoruz. Bizim inancımız budur.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Nereden bileceksiniz cennet mi değil mi?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) İşte hiçbir yerde yazmaz
bu. Kimseye de şehit unvanı
Bu manevi bir unsur. Hani Din
kurallarını diğer kurallar içine dâhil etmeyeceksiniz. derdiniz
ya
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Onu Allah bilir, siz mi bileceksiniz!
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Şehitliğin
tanımı kişinin inancıyla Rabbi arasındaki bir
hukuktur.
Mevzuat
çok dağınıktır, çok doğru. Çok yerde haklar vermek,
çok doğru ancak bizim Hükûmetimiz zamanında yapılan işlemle
bütün bu şehit ve gazilerle ilgili Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığında tek daire başkanlığı
kurulmuştur ve onun kapsamı içerisinde ve o Bakanlık
çerçevesinde bütün bu düzenlemeler gerçekleştiriliyor, takibi de oradan
yapılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, son cümle
olarak da şunu söylüyorum: PKKyla AK PARTİ arasında bir
görüşme yoktur. Devletin, asli görevi, vazifesi bu olan ilgili kurumlar
tarafından terörle mücadele kapsamında müzakerede, diğer
uzantılarıyla da müzakere, görüşme tarafından
yapılır, AK PARTİyle yapılmaz.
Bakın,
millete sulh getirmek, barış getirmek
Barışı isteyen
zaferi istemiş demektir. Bakın, kavgadan uzak durmak
Ya, takip
etmiyor musunuz? Millet şu durumda, ümitvar durumda. Niçin? Gelecekle
ilgili bir umut besliyor. Niye? Kavga olmasın diye. Bakın, çok net
söyledik: Etkisiz hâle getirdiğin insanın evladı da, babası
da Türk Bayrağı altında taziye kabul ediyor. Etkisiz hâle
getirdiğin insanın annesi, babası senin, senin kardeşin, senin
ayrılmaz bir parçan. Dolayısıyla, bu mücadeleyi yaparsın da
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, neyin
karşılığında yapıyorsunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
mücadeleyi yaptığın
zaman da evlatlarını öldürdüğün kimselerin üzüntüsünü de
anlayabilmek lazım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Onlar herkesin bildiği şeyler, sizin
bildiğiniz ne var Sayın Bakan, onları söyleyin.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Millî Birlik ve Kardeşlik
Projesinde 75 milyonu bir görmek vardır, kardeşlik vardır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
hukuka aykırı işlemler yapanlar yargıya gider, geri
kalanlar ise, milletimizle bir ve beraber olarak 21inci yüzyıla bu
coğrafyanın lider ülkesi olarak Türkiyeyi hep beraber
taşırız.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, ben Sayın Bakana
Patriotlarla
ilgili 1.100 tane yabancı asker geliyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Doğrudur, 1100e yakın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakın, ben size
NATO anlaşması çerçevesinde
bununla ilgili yapabilirsiniz ama bu askerlerin -Türkiye Büyük Millet Meclisi
açıkçası egemenliğimizi temsil etmektedir- yabancı
askerlerin gelmesi konusunda hiç olmazsa Parlamentoya bir bilgi vererek bir
saygı göstermek
Ben bunu söyledim. Dolayısıyla, Hollanda
Meclisinde askerlerini göndermek için karar alınırken Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bilgi verilmemiş olmasını ben sayın
milletvekillerine ve millî egemenliğe yönelik açıkçası bir
eksiklik olarak görüyorum. Bunlar önemli konulardır, bir soru
vasıtasıyla değil doğrudan doğruya bir bilgi
verilmesini temin etmeniz çok iyi olacaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Önümüzdeki hafta Hükümetimiz -muhtemelen
salı günü- bu konuda bir bilgi verecektir.
Hatırlattığınız için teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Moroğlu, buyurun.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, demin ifade ettiğim
konuda bir düzeltme yapmak istiyorum ve doğru bilgilenmek için bir
açıklama istiyorum. Onun için iki dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; evet, Sayın Bakanımız doğru
söylüyor; biz sorular sorduk, Bakanımızın da cevap vermesi
lazımdı ama bizim sorduğumuz sorulara cevap vermek yerine bizim
sormadığımız sorulara cevap verme ve açıklama
yapmadığımız konularda açıklama yapma gereğini
duydu.
Birincisi şu:
Biz, resen emeklilik konusunda yargıya intikal etme hakkı olduğu
hâlde ordudan atılan arkadaşlarımızın tekrar orduya
dönme haklarının tanınmasını istedik. Bunun için iki
üç defa da Bir çalışma yapıyoruz. dendi, hâlâ
Çalışma yapıyoruz. deniyor. Demek ki çalışma
yapılırsa bu sorun çözülebiliyor demektir. Bir MİT
Başkanı için bir günde yasa çıkarıyorsunuz yargıya
intikal ettirmemek için 12 Eylül darbesi gibi bir darbeden sonra mahkemeye
başvuramayacak olanların
Başvuranların bile o mahkemelerde
nasıl yargılandığını, işte bu çelişkiyi
anlatmak istedik. Bize ve bu arkadaşlarımıza, hak bekleyenlere
deyin ki: Evet, bu konuda bir çalışma yapılıyor. Sizin
aranızdaki eşitsizliği gidereceğiz. Bunu söyleyin.
İkincisi,
intiharlarla ilgili bir soru sorduk Bu oranı bir ortaya
çıkarın, bize söyleyin. diye. O konuda da cevap vermediniz.
Sorduğumuz her konuda cevap vermediniz. Arkadaşlarımız bir
soru soruyor, bunun gerekçelerini anlatmak yerine, bu konuda doğru bilgi
vermek yerine kendi yaptığınız yanlış işin
cevabını vermeye çalışıyorsunuz. Evet, Meclisin görevi
doğru soru sormak ve doğru cevap vermektir. Afyon meselesiyle ilgili
bir soru soruyoruz, Afyonda 25 tane askerimiz göz göre göre gitti. diyoruz,
hâlâ ses yok. Bunun cevaplarını bekliyoruz.
Ve bu bizim
sorduğumuz sorularla ilgili de
Darbe Komisyonuyla ilgili,
araştırmayla ilgili ben hiçbir zaman Bu Hükûmet bunları niye
yargı önüne çıkarmıyor? demedim. Bunları yargı önüne
çıkaracak düzenlemeleri niye yapmıyorsunuz? dedim, aynı
MİT Kanununda olduğu gibi. Demek ki suçluların yargı önüne
çıkarılmasını engelleyen bir düzenleme varsa yok etmek
hükûmetin görevidir. Onları yargı önüne çıkaracak düzenlemeleri
bulmak, yapmak ve onları da yargı önüne çıkaracak yolu açmak
sizin görevinizdir.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Moroğlu.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1
ila 21inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın
Hasan Hüseyin Türkoğlu konuşacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Türkoğlu.
MHP GRUBU ADINA
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 394
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken,
bugün milletvekili arkadaşlarımızla cezaevinde ziyaret
ettiğimiz İstanbul Milletvekili Engin Alan Beyefendinin Türk
milletinin milletvekillerine göndermiş olduğu selamı iletmek
istiyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde görev yapan muvazzafların, emeklilerin, şehit
ailelerinin ve gazilerimizin bazı sorunlarını da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Astsubaylarımızın
ek göstergeleri, akademik çalışmalarının
değerlendirilememesi, hukukçu kimliklerinin dikkate alınmaması,
teknik görevlere atanmaları hâlinde bir derece verilmemesi, emekli
maaşlarının hak ettikleri seviyede olmaması temel
problemleridir. Uzman jandarmaların, erbaşların, sözleşmeli
erbaş ve erlerin aylık gösterge tablosunun başka rütbelere
endeksli olması, temsil tazminatı alamamaları, sağlık
kuruluşları ve TSK tarafından yapılan birçok düzenlemede
unvanlarının olmaması yani yok sayılmaları ve üyesi
oldukları hâlde OYAKta temsil edilmemeleri bir ayıptan öte ciddi bir
haksızlıktır.
Diğer
taraftan, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde şehit ya da gazi
olanlarla ilgili tanımların muğlak, mevzuatın
dağınık olması sıkıntılara sebep
olmaktadır. Bu sorunların çözümü için, bu durumda olan Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarına yönelik olarak mevzuatın ve
yetkili idarenin tek hâle getirilmesi hususu önem arz etmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AKP hükûmetleri önce
yargıyı dizayn etmiştir, sonra Askerî vesayeti
kaldırıyoruz. diyerek yargı eliyle Türk Silahlı
Kuvvetlerini itibarsızlaştırarak tasfiyeye
başlamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki sözde
Darbeci subayları temizleyeceğiz. diyerek Amerika Birleşik
Devletlerinin Avrasyacı diye tanımladığı
generalleri, terörle mücadelede üstün kahramanlıklar gösteren
komutanları birer birer toplamaya başlamış, kimine
Ergenekoncu kimine Balyozcu kimine Andıççı denilmiş, hatta bunlarla ilişkilendiremediklerine
de ajanlık yaftası yapıştırıp hepsinin defteri
dürülmüştür.
Başbakan,
siyaseten sıkıntılı her karar ve icraatından önce
yargıya işareti vermiş ve düğmeye basılıp
askerlere yönelik sansasyonel operasyonlar başlatılmış,
tutuklama dalgaları ortaya çıkmıştır. Maşallah,
orduda o kadar çok sözde darbeci, sözde terör örgütü yöneticisi ve sözde
ajanlık yapan hain muvazzaf varmış ki, topla topla
bitmemiş, ordu bitmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri tükenmiş ama
cuntacıların kökü bir türlü kazınamamıştır.
Biz ise, sürekli
bu garabet durumu kamuoyuna saf saf şikâyet etmiştik. Duyarlı
kesimler gazetelerde, televizyonlarda bu haksızlıkları dile
getirmeye çalışmıştı. Hatta Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli terörist diye suçlanan
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğu ziyaret edip
kamuoyunun dikkatini çekmeye ve meseleye el koymaya
çalışmıştı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
haksız yere yıpratılmasının sadece orduya değil,
ülkeye zarar vereceğini, silahlı kuvvetlerin moral bozukluğunun
Türkiyeyi telafisi güç sorunlarla karşı karşıya
bırakacağını anlatmıştı. Ama Başbakan
bu hukuksuzluğu ve tehlikeli gelişmeyi görmezden gelmiş, tutuklamalar,
sindirme ve itibarsızlaştırmalar aralıksız devam
etmiştir.
İktidar yalakaları
da tam da Oh, askerî vesayetten kurtulduk, yıllardır
özlediğimiz sivil vesayete sonunda kavuştuk. derken Başbakan
Terörle mücadele edecek, savaşacak komutan bulamıyoruz. deyip
asıl bombayı patlatmıştır. Başbakan bu Ergenekon
dalgalarını meğerse şaka olsun diye estirip dururmuş.
Aslında o da ordunun komuta heyetsiz kalmasından
rahatsızmış. İmralıyla kucaklaşmış
olsa da İmralıyı pazarlığa razı etmek için
güneydoğuda çarpışacak kahramanlara ihtiyacı
varmış. Başbakan bütün bu haksızlık ve zulümlerin
akıllıca hazırlanmış bir şaka olduğunu
televizyonlardaki açıklamalarıyla ifade etmiştir. İşin
ilginç yanı, şakasını sona erdirmek için de Genel
Başkanımızın Silivriye gitmesini bekliyormuş.
Şimdi Başbakan hepimize nanik yapıp gülüyor, Ben milleti kandırdım,
bu Ergenekon, Balyoz falan benim tezgâhladığım birer oyundur.
diyor. Keşke mesele bu kadar basit olsaydı da biz de Başbakan
gibi gülebilseydik.
Sayın
Başbakan Türk Silahlı Kuvvetleri ve devletin ülkesiyle bölünmez
bütünlüğünü kendi siyaset oyununa kurban etmiştir. Aileler
yıkılmış, ocaklar sönmüş, itibarlar
katledilmiştir. Kırk yıldır kahraman gözüyle
baktığımız şahsiyetler şeytan diye
damgalanırken, kırk yıldır şeytan olan bebek katiline
ise melek kanatları takılıp uçurulmuştur. Başbakan
iktidarını mutlak ve kayıtsız kılmak için orduyu ve
onun şerefli mensuplarını harcamaktan
kaçınmamıştır.
Bugün
Başbakan, ordusu yıpranmış, morali çökmüş ve
geleceğinden kaygı duyan bir ülkeyi yönetmektedir. Sıfır
sorun politikasıyla çevresindeki bütün dostları kaybedip birer
azılı düşmana dönüştürmüş bir ülkenin güçlü bir orduya
her zaman olduğundan daha fazla ihtiyacının olduğunu
anlamak ve öğrenmek durumunda kalmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yaşadığımız bu mübarek vatan, güçlü
devlet ve milletlerin varlığını zorunlu kılan bir
coğrafyadır. Anadolu, hiçbir zaman zayıflığa ve
güçsüzlüğe tahammül göstermemiş, bitmez tükenmez bir biçimde
üzerindeki hükümranlıkları elemiş ve sadece güçlü milletlere ve
devletlere yaşama hakkı tanımıştır. Gücünü ve
kudretini kaybedenler, kısa zamanda tarihin tozlu sayfalarında yok
olmuşlardır. Devletleri güçlü kılanlar ise milletin
bağrından çıkan nitelikli siyasal irade ve güçlü
ordulardır. Siyasal iradesi ipotek altına alınmış, bu
coğrafyada tarihî emelleri olanların küresel hesaplarına teslim
olmuş, toplumda gerilim, kutuplaşma ve ayrışmaları
körükleyen hükûmetlerce yönetilen, ordusu kendi hükûmetleri eliyle sürekli
hırpalanan, yıpratılan, sindirilen, etkisizleştirilen bir
devletin bu topraklarda bir ve bütün olarak hükümranlığını
devam ettirmesi oldukça zorlaşmıştır.
Türk Silahlı
Kuvvetleri bizim ordumuzdur, bu toprakları bin yıl önce Türk
milletine vatan yapan ve bu vatanı bin yıldır koruyan ve
kollayan bu ordudur. Allahın dini İslamı Adriyatikten Çin
Seddine, Afrika çöllerinden Asya steplerine kadar taşıyan yine bu
ordudur. Peygamber sancağı altında kılıç ve şehadetlerle kelimetullahı
üç kıtaya hâkim kılan bizim ordumuzdur. Doğu Romanın
fatihi, Bizansın kalbine Türk İslam mührünü kazıyan,
Resulullahın şefkat ve övgüsüne mazhar olan ordu, bu ordu, bizim
ordumuzdur.
Aziz milletimizin
dün bu orduya biçtiği kutsal vazife ilâyi kelimetullahtı, bugün
yüklediğimiz vazife ise siyasal iradenin sorumluluğu altında ve
yasal çerçevede milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak, uluslararası
çıkarlarını hasımlarına karşı korumak, son
vatanımız olan Türkiyemizin toprak bütünlüğünü korumak;
bölünmesine, parçalanmasına, ufalanmasına engel olmaktır. Buna
karşılık siyasal iktidarın görevi ise kendi ordusuna sahip
çıkmak, onun itibarını korumak ve millî
varlığımız için hayati önemi haiz olan bu kurumun görevini
tam, eksiksiz ve layıkıyla yapabilmesi için gerekli siyasal ve
psikolojik desteği sağlamaktır. Mevcut kadro ve yapılar
tarafından bunun icra edilmesi mümkün görünmemektedir.
Başbakanın
güvenebileceği ve sığınabileceği tek liman Türk
Silahlı Kuvvetleri kalmıştır. Kendisini ordunun
sağlayabileceği güvenli ortamda güvenli hissedebilmektedir ancak
bugün karşılaştığımız tablo
çağdaş, demokratik ve güçlü Türkiye adına tasvip
edemeyeceğimiz bir durumdur. Türkiye devleti Hükûmetinin kendi ordusuyla
hesaplaşması kabul edilemez. Romalı düşünür Tacitus diyor
ki: Kendi ordularına tahammül edemeyen milletler başka milletlerin
ordularına tahammül etmek zorunda kalırlar.
Diğer yandan,
ordu bünyesindeki demokratik olmayan oluşumların tasfiye
edildiği, askerî vesayetin sona erdirildiği söylenirken AKPnin parti
vesayeti tesis edilmiştir. 12 Eylülün kurduğu garnizon devlet
enkazının arasından AKPnin partizan devleti inşa
edilmiştir. TSK da artık aklaşarak aklanmıştır.
Başbakan şak diye emretmekte, Genelkurmay tak diye
yapmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri anayasal görev alanını
dahi Hükûmete terk etmiş durumdadır. Ordunun Türkiyenin millî
güvenliği konusunda Anayasa tarafından verilmiş yetki ve sorumlulukları
vardır ancak bugüne kadar ne PKK açılımı, İmralı
canisiyle pazarlık masasına oturulması konusunda ne füze
kalkanı ne İran ne de Suriye tehdidi konusunda tek bir cümle edip
kamuoyunu bilgilendirmemektedirler. Sanki çocuklarımızı onlara
değil de Millî Piyango İdaresine emanet etmişiz, sanki 8 bin
şehidimiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutasında değil,
TOKİnin inşaatlarında hayatını kaybetmiştir.
Ordunun üst komuta
heyeti umursamazlık içerisinde, teröristle müzakereyi tribünden
seyretmektedir. Bu millete, bu milletin evlatlarına yazık
olmuştur. Kırk yıldır teröre verdiğimiz canlar
Başbakan için şaka gibi görünebilir ama bizim için şaka
değil, can yakıcı, içimizi acıtan, haysiyet, onur ve
namusumuzu koruyan gerçek kahramanlardır. Buradan tekrar aziz
şehitlerimizin hatıralarını minnet ve şükranla anarken
onlara Allahtan rahmet, ailelerine ve gazilerimize de yaşamak zorunda
kaldıkları bu teröristle müzakere sürecinde sabır ve metanet
diliyorum.
Bu duygularla,
uydurma davalarla, suçlama ve isnatlarla cezaevinde ve mahkeme
salonlarında zulme uğrayan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
mensuplarına, başta İstanbul Milletvekilimiz Engin Alan
Beyefendi olmak üzere hepsine sevgi ve selamlarımı gönderirken Türk
milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar
Buyurunuz
Sayın Baydar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.
Tasarıyla
getirilmek istenen disiplin cezalarının birçoğunda muğlak
ifadeler bulunmaktadır. Bunların hukukun genel mantığı
çerçevesinde netleştirilerek içerisinin doldurulması gerekmektedir.
Sayın Bakan,
birkaç kez sormamıza rağmen cevap alamadığımız,
en son bütçede size tekrar sorup yine cevap alamadığımız
soruyu tekrar sorarak sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Bakan,
2002 yılından daha yeni bir hücumbotumuz yok mudur? 2002
yılından bu yana yapılmış bir hücumbot ihalesi var
mıdır? Varsa ihaleye hangi firmalar katılmıştır?
İhale hangi firmada kalmıştır? İhalenin verildiği
firma yetkilisi Hükûmete akrabalık bağıyla bağlı
mıdır? Tekrar soruyorum Sayın Bakan.
Bir soru da silah
satışlarıyla ilgili. Hillary Clintonun Senato komisyonundaki
sorgusunda kendisine Libyaya silahları Türkiye üzerinden mi
gönderdiniz? diye soruldu. Hillary Clinton buna cevap olarak Yan odaya
sorun. dedi. Yan oda sanıyorum ya Savunma Bakanlığı ya da
CIA olacak. Tekrar soruyorum ve açık olarak soruyorum Sayın Bakan:
Libyaya ve Özgür Suriye Ordusu aracılığıyla El Kaideye
silah sağladığınız doğru mudur? Bu iddialar için
ne diyorsunuz? Lütfen, açıkça bunlara cevap vermenizi rica ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Saçma diyoruz.
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanın terörle
Sayın Bakan
Saçma diyerek cevap veriyorsunuz ama Hillary Clintona Amerikada soruyorlar.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanın terörle mücadeleye gönderecek
subay kalmadığı açıklamasıyla daha önceden ilan
etmiş olduğu Ergenekonun savcılığından müdahil
avukatlığa geçişini kutluyor ama atı alanın
Üsküdarı çoktan geçtiğini ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanın açıklamaları gündemi
değiştirmenin bir gayreti olarak görülmekte, basında bu yönde
bir yayın yapılmaktadır.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Gündemi değiştirmek CHPye yarar.
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Ama Başbakan bu konuda gayet ciddi çünkü
geçen hafta içerisinde İçişleri Bakanlığı
tarafından 81 il valiliğine gönderilen genelgeyle, hizmette on
beş yılını dolduran emniyet mensuplarının terör
olaylarının yoğun olarak yaşandığı bölgelere
tekrar gönderileceği belirtildi. Bölgeyi bilen, birikimli ve tecrübeli
personelin istihdam edileceği açıklandı. Gerçi bu karar ne kadar
geçerli olur, orası şüpheli. Çünkü Başbakan söylediklerinin
arkasında duramamakta, aldığı kararları
sıklıkla değiştirmektedir. NATOnun Libyada ne işi
var? diyen bir kişinin bir ay geçmeden ülkesinin bir ilini Libya
müdahalesinin merkezi durumuna getirmesinin bir açıklaması yoktur.
7 Kasım 2012
tarihinde Sağır duymaz uydurur, bizim böyle bir talebimiz yok,
şu anda para ödemek suretiyle Patriot alma durumunda, düşüncesinde
değiliz. diyen bir Başbakandan, 21 Kasım 2012 tarihinde, iki
hafta sonra Talepse talep, bütün bunlar yapılacak, ona göre adım
atacağız. Çünkü orada tehdit altında olan bölge Türkiye'nin
toprakları olduğu kadar NATOnun da topraklarıdır. diyen
bir Başbakana nasıl geçiş yapıldığının
açıklaması yoktur.
Değerli
milletvekilleri, NATOnun olduğu iddia edilen ama aslında Hollanda,
Almanya ve Amerikaya ait olduğu ortaya çıkan füzeler askerleriyle
ülkemize gelmiş bulunmakta. Hükûmete göre ülkemiz tehdit altında ve
onun için ülkemizdeler ama NATOnun değiller; parasını biz
ödeyeceğiz, ne kadar kalacakları da belli değil. Çünkü
Başbakana göre kendi topraklarındalar.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanın açıklamalarını,
İçişleri Bakanlığının genelgesini,
donanmamızın son yıllarda yaşadığı bitmeyen
soruşturmalar, iddialar, tutuklamalar ve de subay, komutanların
istifalarıyla birlikte düşündüğümüzde ortaya şöyle bir
sonuç çıkmaktadır: AKP Hükûmeti yakında yabancı bir donanmayla
yabancı komutanlar talep ederse şaşırmamak gerekir. Görünen
budur değerli dostlarım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hocam, çok uçuk konuşuyorsun.
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Değerli milletvekilleri, II. Abdülhamitin
sürekli, darbe yapılacak korkusuyla otuz üç yıl boyunca Osmanlı
donanmasını Haliçte kilitli tutmasının bedeli, ilk önce
Ertuğrul firkateyninin 533 şehit vererek Japonya
kıyılarında batmasıyla, daha sonra da Trablusgarp
Savaşının kaybedilmesiyle ödenmiştir. Tarihi okumak
önemlidir ama asıl önemlisi olayları sebebiyle ve sonuçlarıyla
birlikte değerlendirebilmek, analizleri doğru yapabilmek ve
olayları doğru okuyabilmektir. Okuyamadığınız
takdirde Tarih tekerrürden ibarettir. sözünün ne demek istediğini
anlayamaz, politikalarınızı tarihî hatalar üzerine inşa
etmeye devam eder, kendi topraklarınızı yabancı ülkelerin
toprağı olarak görme yanılgısına düşersiniz.
Değerli
milletvekilleri, 2009 yılında Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınça suikast iddiasıyla başlatılan
soruşturma ordunun kozmik odasına kadar ulaştı. Yirmi
altı gün arama yapıldı. Sonuç? Yıl 2012nin son günleri,
Başbakan Yardımcısı açıklama yaptı: Bunun bir
suikast girişimi olduğunu düşünmüyorum. Peki, üç yıl
süresince ne oldu? Kozmik oda aramaları sonucunda, olası bir
savaş durumunda devletin zirvesinde yer alan kişilerin hangi askerler
tarafından, hangi yöntemlerle, nereye saklanacağına ilişkin
plan kullanılamaz hâle geldiği için iptal edildi. Türkiye
Cumhuriyetinin olası bir savaş durumunda kullanacağı ve
ülkenin belirli yerlerinde bulunan gizli cephaneliklerin olduğu noktalar
deşifre oldu. Irakın kuzeyinde PKK yapılanmasına
ilişkin belgeler, bunları elde edenler ve bilgi alınan kaynaklar
deşifre oldu. Yani ülkemiz- olmayan bir suikast iddiasının
peşinde, Başbakanın savcılığında,
Başbakan Yardımcısının gözetiminde, terörle mücadeleye
gönderecek subaylarımızın kalmamasına neden oldu. Terörle
mücadelede etkin görev alan, 2011 yılında 872, 2012 yılında
1.227 subayımız kendi isteğiyle ya istifa etti ya da emekli
oldu. Başbakan subay bulamadığı için de Genelkurmay
Başkanını PKKya karşı yapılan operasyonları
bizzat yönetmesi için gönderdi.
Değerli
milletvekilleri, askerî casusluk operasyonunda adı geçen bir
binbaşımız için, evinde yapılan aramalarda ele
geçirildiği iddia edilen hayvan ve çocuk pornoları için ayrı
dava açılmıştı. Mahkeme binbaşı hakkında
şu kararı verdi: Binlerce CD ve DVD inceleme işlemi
sırasında, sanığın savunduğu gibi DVDnin
karışmış olabileceği gibi, kötü niyetli kişi ya
da kurumlar tarafından sanığı aşağılayıcı
bir suçla suçlamak isteyenler tarafından bu DVDnin diğer el
konulmuş eşyalar arasına koyulmuş olabileceği
görüşüyle beraatına karar verilmiştir.
Şimdi de bir
kahraman askerimizden söz etmek istiyorum sizlere. Adı Mustafa Levent
Göktaş; 1959 Tokat doğumlu, Türk askeri, emekli subay. TSKda
çalıştığı dönemde PKK örgüt lideri Abdullah
Öcalanın Suriyeden çıkarılması ve Kenyada yakalanarak
Türkiyeye getirilmesinde görev aldı.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Amerika size teslim etti, Amerika!
METİN LÜTFİ
BAYDAR (Devamla) Genelkurmay Başkanlığına bağlı
Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki Muhabere Arama Kurtarma
Birliğinde görev yaptı. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 3 adet üstün
cesaret ve feragat madalyasına sahip tek Türk subayı. 2004te
askerlikten emekli olduktan sonra serbest avukatlık yapmaya
başladı. 7 Ocak 2009da Ergenekon soruşturmasının
10uncu dalga operasyonunda gözaltına alındı ve birkaç gün sonra
silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla tutuklandı. Tüm
suçlamaları reddetti. Kararı ve değerlendirmeyi kamuoyunun
takdirine bırakıyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetlerine yıllardır yapılan saldırılarda son
dönemece girmiş bulunmaktayız. Bunun tek sorumlusu da on
yıllık AKP hükûmetleridir, tarih de bunları yazmaya devam
etmektedir.
Dinlediğiniz
için teşekkür eder, sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baydar.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora
Buyurunuz
Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 394
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısıyla ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunuyla ilgili yasa
değişikliği tasarısında kamuoyunca sıkça bilinen
oda ve göz hapsi yani disko cezasının
kaldırılmış olmasını olumlu bir
değişiklik olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Ancak
Türkiyede askerlik derken akla gelen iki temel konu üzerinde
konuşmanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum:
Bunlardan biri vicdani ret, diğeri ise asker intiharlarıdır.
Vicdani ret dinî,
ahlaki ya da politik gerekçelere dayalı olarak zorunlu askerlik hizmetini
reddetme durumudur. Vicdani ret ile ilgili en büyük gelişme ise Almanya'da
yaşanmıştır. Nazi deneyiminden sonra 1949'da vicdani ret
hakkı yasalaşmış, 1959'da çıkan kanunla da
"Devletler arasındaki silahlı karmaşaya karşı
olan her kişi alternatif sivil servislerde yer alacaktır ve eğer
ki kişi isterse, silahsız serviste de
çalışabilecektir." denmiştir.
Özellikle Vietnam Savaşı'na karşı
geliştirilen savaş karşıtı çalışmalarda
vicdani retçilerin sayısında yaşanan büyük artış,
ülkelerin askerlikle ilgili yasalarında değişimi zorunlu
kılmıştır. Gelişen süreçte bugün, Avrupa Birliği
üyesi bütün ülkelerde ve Avrupa Konseyine üye 47 ülkeden yalnızca Türkiye
ve Azerbaycan dışında bütün ülkelerde vicdani ret yasalarda yer
almış durumdadır.
Güney Amerika ülkelerinin birçoğunda da II. Dünya
Savaşı sonrası vicdani ret hakkı tanınmış ve
zorunlu askerliğin kaldırılmasına geçilmiştir.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Örgütü, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği gibi
uluslararası birlikler zorunlu askerliğe karşı vicdani
reddi benimseyerek üyelerine bu yönde yasal düzenlemeler yapmaları ve
uygulamalarda da özenli olmaları konusunda sürekli uyarılar
yapmaktadırlar.
Uluslararası Af Örgütü ise vicdani retçiyi
şöyle tanımlamaktadır: "Vicdani ya da geçerli
bağlılığından dolayı silahlı kuvvetlerde
görev almayı ya da savaşlarda veya silahlı
çatışmalarda doğrudan ya da dolaylı görev yapmayı
reddeden kişidir. Bu, bütün savaşlara katılmayı reddetmese
bile bir savaşın amaçları ya da yürütülme biçimine
katılmadığı için reddetmesini içerir. Ayrıca
Uluslararası Af Örgütü vicdani reddini kaydedemeyen ya da kaydetmeyi
reddeden ve sivil alternatif hizmetini yapamayan ya da yapmayı
reddedenleri de düşünce mahkûmu olarak kabul etmektedir. Vicdani
nedenlerden dolayı askerlik hizmetinden muaf olmayı sağlayacak
makul adımları atmasına rağmen izinsiz olarak silahlı
kuvvetlerden ayrıldıkları için hapsedilenleri de düşünce
mahkûmu olarak kabul etmektedir.
Türkiyede ilk kez
görüldüğü 1999 yılından bu yana yirmi yıllık bir
geçmişi olan vicdani ret oldukça yeni bir olgudur. Türkiyede bu olgunun
görünür hâle gelmesi esas olarak bazı vicdani retçilerin tutuklanması
ve tutukluluk süreçleriyle ilgili uluslararası ve ulusal kamuoyunun
oluşturduğu baskı sayesinde mümkün olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede vicdani retçilerin
cezalandırılmasını öngören Türk Ceza Kanununun 318inci
maddesi Halkı askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik
veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki
yıla kadar hapis cezası verilir. demekte ve vicdani retçileri bu
kapsama almaktadır. Vicdani retçiler herhangi bir şekilde
tutuklandıklarında askerî cezaevlerinde, askerî emir ve disiplin
altında yaşamaya zorlanmakta, bu nedenle birçok baskı ve
işkenceyle karşılaşmakta ve askerî mahkemelerde
yargılanmaktadırlar. Bütün bunların yanında, asker
kaçaklarından farklı olarak vicdani retlerini
açıkladıklarından dolayı halkı askerlikten
soğutma gibi bir suçlamayla da karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bu suçlama geçmişte Askeri Ceza Kanunu madde 155 ile
yeni TCK 318inci maddeyle birtakım değişiklikler geçirmesine
rağmen sürdürülmektedir. Kaldı ki bu suçlamadan yalnızca vicdani
retçiler değil vicdani retçilere destek eylemi yapan aktivistler, vicdani
ret ya da benzer bir konuyu ele alıp yazanlar ya da askerlikle ilişkili
bir eleştiride bulunanlar da paylarına düşeni mahkemelerde
yargılanarak almaktadırlar. Ancak bilinmesi gerekir ki vicdani ret
uluslararası literatürdeki ele alınış biçimiyle daha çok
hukuki niteliktedir ve din ve vicdan özgürlüğü kapsamında bir insan hakkı
olarak tanımlanmaktadır. Hukuki bir hak olarak ele alınan
vicdani ret İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 18inci
maddesinde, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar
Uluslararası Sözleşmesinin 18inci maddesinde ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 9uncu maddesinde düşünce, vicdan ve din
özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir.
Vicdani reddini
açıklayan ve bu yüzden cezalandırılan Halil Savda isimli
vatandaşın yaptığı başvuruyu karara bağlayan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'nin, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili
3'üncü, ifade özgürlüğüyle ilgili 9'uncu ve adil yargılanma
hakkıyla ilgili 6'ncı maddelerini ihlal ettiğine
hükmetmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gerekçeli
kararında vicdani ret hakkının tanınmasının
reddinin demokratik toplumlarda gerekli bir önlem olmadığı
yorumu yapılmıştır.
Vicdani ret
savaş karşıtı bir tutum olup bireyin ahlaki, politik ya da
dinî gerekçelerle askerlik yapmayı reddetmesidir. Savaş
karşıtı olmanın onun bir unsuru olmamaktan geçtiğini, savaş
çıkmış giden yok ütopyasının gerçeğe de
dönüşebileceğini, barışın ötelenemeyecek, büyük
zaferlerin sonrasına bırakılamayacak bir şey olduğunu
ve özellikle de gidilen yolun kendisi olduğunu göstermektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev
yapan erler arasında intihar vakaları gün geçtikçe artmış,
endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Millî Savunma
Bakanı Sayın İsmet Yılmaz konuyla ilgili verilen bir soru
önergesine verdiği yanıtta TSK bünyesinde intihar eden askerlerin
yaş aralığının 20-24 olduğunu, bunun Türkiye
İstatistik Kurumu verileriyle uyuştuğunu ifade etmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu gençlerde intihar yaşının
ağırlıklı olarak bu yaş aralığında
gerçekleştiğini tespit etmiş, bunu eğitim seviyesi, bölge
farklılıkları ve il dağılımı olarak ortaya
koymuştur. TSK bünyesinde görev yapan askerlerle asker olmayanların
intihar koşulları ve nedenleri örtüşmektedir. düşüncesini
içeren Sayın Bakanın yaklaşımı en hafif tabiriyle
sorumsuzluktur. Unutulmaması gereken nokta, gençlerin askerliğe
başladıktan sonra devletin sorumluluğu altında
olduklarıdır.
Genç erkeklerin,
özellikle üniversite mezunu olmayan ve askerliğini er olarak
yapanların, askerlik deneyimleri sırasında
karşılaştıkları kötü muameleler herkes tarafından
bilinen ama sesli bir şekilde dillendirilmeyen, bu nedenle de
iyileşme belirtisi göstermeyen bir konudur.
Millî Savunma Bakanı Sayın
Yılmaz, mayıs ayında, partimiz vekillerinin kışlalarda
yaşanan şüpheli asker ölümleriyle ilgili verdikleri soru önergesine,
son yirmi iki yıl içerisinde kışlalarda zorunlu askerlik
sırasında 2.221 asker intiharı yaşandığı yanıtını
vermiştir. Son on yıl içerisinde kışlalarda intihar eden
asker sayısı 934, çatışmalarda hayatını kaybeden
asker sayısı ise 818'dir. Bu rakamlar Avrupa ortalaması ile karşılaştırıldığında
oldukça yüksektir.
Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 2nci maddesinde, taraf devletlere, bir kimseyi
yetkililerin sorumluluğu altında bulunurken üçüncü kişilerin
ölümcül eylemlerine ya da bazı özel koşullarda kendi eylemlerine
karşı korumaları amacıyla uygulamaya ilişkin tüm
tedbirleri almalarını içeren pozitif yükümlülükler yüklenmiştir.
Bu yükümlülük hiç şüphesiz zorunlu askerlik hizmeti için de geçerlidir ve
devletler bu hayati önem taşıyan görevlerini yerine getirirken etkili
yasal ve idari bir sistemi uygulamaya koymak durumundadır.
Amerika Birleşik Devletlerindeki
intihar önleme merkezleri, Ankara'daki Krize Müdahale Merkezi gibi,
intiharları engelleme işlevini üstlenmiş bir organizasyon Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bulunmamakta, ancak TSK'da birlik
komutanı-kıta tabibi-hastane zinciri içinde bu olgulara yardım
edilmeye çalışılmaktadır. Bu da intiharları önlemekte
yetersiz kalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genelkurmay, askerlerin "kötü muamele",
"uyuşturucu kullanımı", "ailevi sorunlar",
"aşırı borçlanma", "yüz kızartıcı
olaylar" ve "uyumsuzluk" gibi gerekçelerle intihar ettiğini
söylese de, bu sebeplerin taraf devletlerin askerlerin yaşam hakkı
üzerindeki sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı
unutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarının etkili bir şekilde hayata geçirilip
geçirilmediğini denetleyen Bakanlar Komitesi, Türkiye'nin mahkûmiyet
kararları karşısındaki yükümlülüklerini yerine getirip
getirmediğini incelemeli, başta vicdani ret hakkının
tanınması olmak üzere zorunlu askerlik hizmeti
kaldırılmalı, şeffaflık ve denetim mekanizmaları
hayata geçirilerek, AİHMin öngördüğü tedbirler doğrultusunda,
şüpheli asker ölümlerinin ve zorunlu askerlik hizmeti sırasında
yaşanan her türlü insan hakkı ihlallerinin önüne geçilmelidir diyor,
Genel Kurulu yeniden saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Şahsı
adına Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri
Yok.
Şahsı
adına Bursa Milletvekili Sena Kaleli.
Buyurunuz
Sayın Kaleli. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ
(Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 394 sıra
sayılı Kanun Tasarısına ilişkin söz almış
bulunuyorum. Sözlerime, iş cinayetine kurban giden Gaziantepteki 8
işçimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır ve
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
dileyerek başlamak istiyorum. Sivil ve siyasi şiddet seri hâlde,
sistematik bir şekilde devam ediyorken iş yerlerinin disipline
edilememesi, önlem alınamıyor olması gerçekten manidar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetin ilk
yıllarından itibaren subay ve astsubaylarımızı
yetiştirmek üzere ortaokul, lise, üniversite düzeyinde okullar
açılmış, sürece bağlı olarak, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde görev yapan subay ve astsubayların öğrenim düzeyleri de
sürekli arttırılmıştır. Ancak, bu öğrenim
düzeyinin artması ne yazık ki subay ve astsubayların özlük ve
sosyal haklarına yansıtılamamıştır. Öte yandan,
emekli ve göreve devam eden meslek ve yüksekokul mezunu olmayan
astsubayların, diğer astsubaylarla aynı risk grubundaki
astsubayların haklarının verilmemesi hem
ayrımcılık hem de eşitsizlik doğurmaktadır. Bizi
birleştirmeye, tek başına, ne ırk ne mezhep ne maddi ne
manevi değerlerimiz yeterlidir. Bizi, insani ve vicdani değerlerimiz,
insafımız, ahlakımız, çifte standartsız demokrasiye
olan inancımız, eşit haklarımız ve özgürlüklerimiz,
ortak yaşama irademiz, yok saymayan, reddetmeyen var etme
anlayışımız, duygularımızı paylaşarak
anlamamız ve iyi niyetimiz birleştirir. Gerçek özgürlükçü
anlayış, karşılıklı hakların teslim
edildiği, kimsenin kimseyi kendine benzetmek telaşına
düşmediği, üstünlük taslamadığı, eksiltmediği,
karşılıklı endişelerinin olmadığı bir
zemini gerektirir. Bu gerçeklik ve zemin olmadıkça yine
karşılıklı yasaklar, baskılar, dayatmalar, tekçi anlayış
egemen olmak durumunda kalır. Hınçlı ve hırslı,
intikam duygusu ağır basan, eleştiriye kapalı toplumsal
ayrışmalar beslenir. Hak ve özgürlükler teslim edildikçe
çoğalır, eşitleniriz ve birlikte yaşayabiliriz. Bunun için,
arayış ve anlamayı akıl ve bilimle temellendirmeli, özgür
mantığa ve hakikatin, ideal ahlakın daha üst düzeyde
kavranmasına uygun zeminler oluşturulmalıdır.
İdeolojilerimizi, anlayışımızı, hak ve özgürlük
zemininde konuşursak ne taviz vermiş ne de taklitçi konumunda oluruz.
Eşitlikçi ve özgürlükçü anlayışımızı engel
tanımadan, kavramlara takılmadan hep savunacağız,
geliştireceğiz, mücadele edeceğiz ve vazgeçmeyeceğiz.
Bu anlamda,
konuyla ilgili olarak vermiş olduğum soru önergeme Millî Savunma
Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından verilen
yazılı yanıtta astsubayların özlük haklarında
bazı değişiklikler yapıldığı,
bazılarının ise çalışma aşamasında
olduğu belirtilmiştir. Ancak astsubaylar bu konuda geçmiş
yıllarda sürekli vaatler verildiği hâlde bugüne kadar hiçbir
adım atılmadığını belirtmektedirler. Nitekim,
bütçe görüşmeleri sırasında Millî Savunma Bakanının
açıklamasıyla ilgili soru sorduğum Maliye Bakanı Sayın
Mehmet Şimşek bu konuda hiçbir hazırlıklarının
olmadığını belirtmiştir. Yani ya bakanlar
birbirlerinden habersiz ya da koordinasyonsuzluk söz konusudur. Kendilerini
ordunun ötekileştirilmiş grubu olarak gören astsubayların
bekleyişi sürmektedir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinde subaylar gibi risk grubunda görev yapan astsubayların
mesleki motivasyonunu yükseltmeyi, aidiyet duygularını
geliştirmeyi, özlük haklarından kaynaklanan eşitsizliği
gidermeyi ve uygulama birliğini sağlamayı mutlaka becermeliyiz.
Kendilerine eşitlikçi, insancıl yaklaşılmayan ortamlarda
disiplin ve insani ve vicdani yaklaşımlardan da söz edilemez.
Bu vesileyle yüce
heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anadoluda bir
tabir var: Sürü elden gidince alaca dana hesabı yapılmaz. Türk
Silahlı Kuvvetlerine yönelik saldırı, itibar infazı ve
tutuklamaların alabildiğine devam ettiği bir zamanda, bunca
subayın hapishanelerde bulunduğu bir anda disiplin yasasıyla
uğraşmak biraz artistik bir yaklaşım biçimi oluyor, biraz
fuzuli bir yaklaşım biçimi oluyor.
Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilgili manzarayı umumiye şöyledir: Genelkurmay eski
Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü mensubu ve terör
örgütü kurmaktan Silivride tutuklu. Yine, Genelkurmay eski
başkanlarından Işık Koşanerin en mahrem yerlerde sarf
ettiği sözler çarşaf çarşaf medyada yer almış ve
yayınlanmıştır. Her 6 generalden birisi tutuklu olarak
hapishanede bulunmaktadır. Silah arkadaşlığının
gidip yerini ihbar ve itham arkadaşlığının aldığı
bir olgu ile Türk Silahlı Kuvvetleri karşı
karşıyadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, belgeleri bavullarla karargâhlardan
dışarıya taşınan, ihbar ve ithamlarla
yıpratılan bir silahlı karargâha sahip duruma ve konuma
gelmiştir. Kendi hukukunu koruyamayan bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ülkeyi nasıl koruyacağını vicdan sahibi herkese buradan
yüksek sesle sormak istiyorum. Acaba bu ihtiyaç mıdır ki Türk
Silahlı Kuvvetleri kendi hava savunma sistemini koruyabilecek bir durumda
değil de Suriye gibi bir ülkeye -kolu kanadı
kırılmış, kendi içerisinde çelişkili bir ülkeye-
karşı Amerika Birleşik Devletlerinden, NATOdan ve diğer
ülkelerden Patriotlar ithal etmeye kalkıyor? Ve oradan gelen Hollanda
askerlerinin Srebrenicadaki yapmış oldukları ortadayken bunu
biz gerçekleştirmiş oluyoruz.
Karşımızda,
millî mukavemeti kırılmış, her türlü istihbarat ve şer
operasyonuna açık bir silahlı kuvvetler var. Eli kolu
bağlanmış, moral ve motivasyonu tahrip edilmiş ve
dağıtılmış silahlı kuvvetlerin Osmanlı
tarihinde de örneği vardır. Biz 1826 yılında çürümüş
yeniçeri ocağını kaldırdık, dağıttık.
Bu ocak aslında kara kuvvetlerinin dağıtılması
anlamına geliyordu. 1827de de Navarinde Fransız ve Rus,
İngiliz donanması donanmamızı yok etti. 1828de
Rusyanın saldırısıyla Türkiye karşı karşıya
kaldı ve James Brown isimli bir İngiliz zabiti bu savaşı
Ordusuz Osmanlı milletinin bir imparatorlukla savaşı olarak
tasvir ve tarif etmiştir ve Sultan Mahmud sonuçta yenilmiş ve kendi
valisi karşısında darmadağın olmuş, Denize
düşen yılana sarılır. demek durumuyla karşı
karşıya kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, iktidarın her türlü süslü söylemine ve abartılı
konuşmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin beşeri
motivasyonu yoktur. Subaylar, teröristle mücadelede ya da düşman
karşısında bugün nasıl davranacaklarının
kararsızlığı içindeler.
Bugünün
Türkiyesinde, PKKnın iki numaralı ismi, eli kanlı,
faşist, katil Şemdin Sakıkın, PKKnın Marmara
sorumlusunun ve diğer birçok PKKlı katilin TSK mensuplarının
yargılandığı davalarda gizli, açık tanık olarak
dinlenmesi her şeyi özetliyor.
Silivride tutulan
kahraman subayların içinde bulunduğu şartlara üzülmeyen devlet
yetkilileri, dağda ölen PKKlılar için ağlıyorsa; eli
kanlı teröristleri kastederek Onlara yapılan bana da yapılsa
ben de dağa çıkardım. sözleri ediliyorsa bu eli kanlı
teröristlerle mücadele eden silahlı kuvvet mensuplarının içine
düştüğü durumu tahmin etmek hiç de zor değil.
Nihayet
Başbakan konuştu, dedi ki: Neredeyse komuta kademesinde kimse
kalmadı, böyle şey olmaz, Genelkurmay Başkanını bile
terör örgütü mensubu yapıyorsunuz; bu, morali altüst eder. dedi. Yani Başbakan
Erdoğanın hiçbir konuşması bir öncekiyle tutarlı
olmadığı için bu sözlerini de biz yadırgamıyoruz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi canım sen de!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Başbakan Erdoğan hem döven hem de
ağlayan bir insan pozisyonuna bürünmüş durumdadır. Sanki özel
yetkili mahkemeleri AKP Hükûmeti değil de bir başka hükûmet kurdu.
Sanki TSKya yönelik itibar infazlarını AKP medyası değil
de Yunanistan medyası yaptı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Sanki Bu davanın savcısı benim.
sözünü Başbakan Erdoğan değil de bir başkası söyledi.
Sanki gereğini yapması için Yargıya ben de gerekeni söyledim.
sözü Başbakan Erdoğana ait değil de bir Japona ait.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Başbakan bu sözlerinde samimi olsa MİT
Müsteşarı için çıkardığı yasaya benzer bir yasa
çıkararak bu konuyu bir günde gündemden kaldırır ve
dolayısıyla da yakınma da ortadan kendiliğinden
kalkmış olur.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Şu an işgalci konumundasın,
kürsüyü işgal ediyorsun.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Türkiyenin hava savunma sistemini
yabancılara teslim etmesi ve aynı zamanda da yarın da denizde
vuku bulacak 12 mil veyahut Yunanistanın sözünü ettiği doğal
gaz ve petrol arama faaliyetlerinde hangi donanmayı
kullanacağınızı da burada yüce millet merak ediyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, zaman zaman soruldu bunlar ama bir türlü açıklığa
kavuşmadığı için ben bir defa daha sorma lüzumunu
hissettim. Bu uzman jandarma, uzman erbaşlar var. Bu uzman erbaş
olmak, uzman jandarma olmak hem fiziki hem fikrî gücü gerektiriyor, çok
sıkı imtihandan sonra alınıyor ama bunlar
alındıktan sonra, bir miktar sonra kendilerini mutlu hissetmiyorlar.
Yeni bir kanun çıktı, bizi işte 657ye göre personel
yapacaklar. diyerek ayrılıyorlar. Bunların hepsi ortada
dolaşıp duruyor. Çocuklarının ezgin olduğu,
kendilerinin psikolojisinin bozuk olduğunu söylüyorlar. Eğer kanunen
böyle bir hakları varsa bunlar siyasi tercihlerine göre mi
alınıyor, yoksa, öyle bir kanun yok, bunlar başıboş mu
gezmeye tahammül ediliyor? Buna bir cevap verirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önceki sorularımıza verdiğiniz cevaplarla, PKKyla AKPnin
görüşmelerde bulunmadığını, bunun devlet eliyle
yapıldığını söylediniz. Bu devlet kurumları
içerisinde, şu ana kadar, MİT Müsteşarının
dışında devletin adamı kimdir? Sadece MİT midir
devlet? Eğer buysa bunları kim yönetiyor? Bu devleti yöneten Hükûmet,
o zaman, bu işin içinde değil de neresinde? Hükûmeti saymayan bir
MİT Müsteşarı mı vardır? Bu müzakerelerde neyin
karşılığında ne veriyoruz? Bunu aziz Türk milletine
bir kez daha açıklamanızı istirham ediyorum özellikle bir Bakan
olarak.
İkincisi;
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli olan sivil memurların gerek özlük
gerek sosyal hakları gerekse çalışma şartlarının
iyileştirilmesiyle ilgili Bakanlığınız
çalışmaları ne düzeydedir? Böyle bir çalışma var
mı? Varsa içeriği nedir ve ne aşamadadır?
Cevaplarsanız sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
İrbeç
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce sorduğum soruya verilen cevabın ikna edici olabilmesi için
ek açıklamaya ihtiyaç vardır. Konuyla ilgili haberler sıradan
basın organları tarafından verilmemiştir. Söz konusu
haberin kaynağı, Reuters ve Agence France-Pressedir. 26 Ocak 2013
tarihinde, yerel saatle saat 12.47de geçtiği haber aynen şöyle:
Sana; Yemenli otoriteler, Adenin güney limanında gemiyle sevk edilen
saldırı tüfeklerini yakaladı. Aynı ayda 2nci defa
olduğunu cuma günü medya rapor etti. Bir konteynerde tespit edilen
silahlar arasında 115 T-14 Türk yapımı saldırı
tüfekleri olduğunu Gümrükler Şefi Muhammed Zumamın bilgisine
dayandırarak Saba Haber Ajansı haber yapmıştır.
Sayın Zumam şöyle demektedir: 3.780 otomatik tüfek konteynerde
bulundu. Plastik ev eşyası olarak etiketlenen bu kalemler, limana,
geçen yıl Türkiyeden 16 Kasımda geldi. Sayın Zumam
göndericinin ve alıcının ismini vermedi. Sayın Bakan,
Türkiyenin itibarını uluslararası alanda olumsuz yönde
etkileyen bu tür haberlere karşı Hükûmetiniz uluslararası alanda
hangi ikna edici adımları atmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İrbeç.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
12 Eylül 2010 yılında yapılan Anayasa
değişikliğinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerinin
sicil ve özlük işlemleriyle hâkimlik teminatı ve yargı
bağımsızlığı kanunla düzenlenir. hükmünü
getirmiş ancak sözü edilen uyum yasası henüz Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçmemiştir. Sicil işlemleri Genelkurmay
Başkanlığınca yürütülen, hâkimlik teminatı ve
yargı bağımsızlığı tam olarak
sağlanmamış bir mahkemenin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden yargı
yolu açık idari işlemle ilişiği kesilenler için bir
yargı yolu olarak gösterilmesi ne kadar adaletlidir? Mademki Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi adil bir yargı yoluydu, YAŞ kararlarına
yargı yolu açılmasına rağmen, neden bu kararlarla
ilişiği kesilenlere mahkemeye başvurma yerine geçici 32nci
maddeyle özlük hakları verilmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
az önce Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporundan örnekler verdiniz.
O hâlde, söz konusu komisyon raporunda, Türk Silahlı Kuvvetleri, YAŞ
kararları dışında bakan onayı veya kararnameler ile
tasfiye işlemlerinin yapıldığını ve bunların
YAŞ kararlarından bir farkının
olmadığını, aynı türden bir mağduriyet
olduğunu da okumuştunuz. YAŞ kararları ile ayrılanlara
iadeiitibar yaparken kararname mağdurlarını ayrı
tutmanız ve bu konuda somut bir adım atmamanız bir çelişki
değil midir? Sizin adalet anlayışınıza uygun mudur?
Kararname mağdurları için bir düzenleme yapacak
mısınız?
Ayrıca, bu
silah kaçakçılığıyla ilgili, Hükûmetiniz bu
kaçakçıları ortaya çıkaracak mı, bunun üzerine gidecek
misiniz? Bu konuda görüşleriniz var mıdır? Özellikle
basındaki bu haberler bizleri ve Türk halkını üzmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu İmralıdaki bebek katiliyle görüşenin kim
olduğu konusundaki ifadenizin düzeltilmesine ihtiyaç var. Şimdi, AKP
görüşmüyor. dediniz. Biz AKP görüşüyor. demedik, Hükûmet
görüşüyor; Hükûmetin başındaki zat, özel temsilcisini
gönderdiğini söylüyor. Eğer Devlet görüşüyor. derseniz,
Devletin görevlileri görüşüyor. derseniz, MİT Müsteşarı
görüşmüşse ana dilde eğitim, ana dilde savunma gibi konularda da
bir hâkimin ya da bir millî eğitim müdürünün kendiliğinden gitmesi
gerekir.
Oysa biliyoruz ki
Hükûmet, bu işin siyasi kararının arkasında duran
organdır, devlet memurları bu çerçevede gider görüşürler. Zaten
Sayın Başbakan da Strasbourgda İktidar benim, oraya gönderilen
adamlar benim, dolayısıyla, biz gönderdik. demiştir.
Dolayısıyla, ifadenizi düzeltmenizi tavsiye ediyorum efendim.
Diğer
taraftan, bu uzman jandarmalarla ilgili sorunlar var. Bunlar subay ve
astsubaylar gibi okullarda okudukları hâlde okulda geçen süreleri
emekliliğe sayılmıyor. Ek göstergeleriyle ilgili ciddi
sıkıntılar var; astsubay ek göstergelerine endeksli olarak ücret
alıyorlar. Bunların düzeltilmesini düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
bebek katiliyle İmralıda yapılan görüşmeler konusunda
Millî Güvenlik Kurulunda alınmış bir karar var mıdır,
değerlendirme yapılmış mıdır?
Ayrıca,
İsrailin, Lübnanın hava sahasını ihlal ettiği ve
Suriye tarafında bir hedefi ortadan kaldırdığına
ilişkin haberler vardır. Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir
miyim? Suriyeye İsrailin bu tavırları
karşısında bununla ilgili bir tepkiyi Hükûmetiniz ortaya koydu
mu?
Ayrıca
dövizli askerlik konusunda yurt dışındaki
vatandaşların mükellefiyetiyle ilgili bir soru sormuştum,
Azaltmayı düşünüyor musunuz? Bir de Korucularla ilgili bir
çalışmanız var mı? diye sormuştum. Onlarla ilgili bir
değerlendirme yapmadınız. Eğer mümkünse bu konudaki
değerlendirmenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; öncelikle Sayın Yeniçeri, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi üyeleri sicil almamaktadırlar. Dolayısıyla, sicil
almadığından yani sicil verilip de Özgür müdür, değil
midir? diye sorgulamaya gerek yok. Eğer Anayasa Mahkemesinin son
kararlarını dikkatli takip ederseniz -ben bizzat takip ediyorum hem
kurumun başında olarak hem de bizimle ilgili bölümlerini- son
zamanlardaki bütün Anayasaya aykırı diye Askerî Ceza Mahkemesinin
birçok kanununu Anayasa Mahkemesine bizim Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
veya Askerî Yargıtay gönderiyor. Mesela -zaten Anayasa
değişikliği yapıldı da- sivil memurlar pekâlâ İç
Hizmet Kanunu ve diğer birçok kanunda askerî personel içerisinde
sayılmış olmasına rağmen yine bizim askerî
mahkemelerin Anayasa Mahkemesine Bu, Anayasaya aykırıdır.
demesi üzerine Anayasa Mahkemesi Sivil memurların sivil mahkemelerde
yargılanması gerekir. diye hüküm verdi. Dolayısıyla, ceza
yargılaması açısından buradaki hâkimlere güvenmemiz
lazım. Bunlar da bizim, Silahlı Kuvvetler milletimizin bir
parçası. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Askerî Yargıtay da Silahlı
Kuvvetlerimizin adli hususlarını yerine getiren -bence de
hakkıyla da yerine getiren- özgürlükçü, demokratik, sistemin daha da
gelişmesi doğrultusunda çalışan mahkemelerdir. Bundan
hiçbir şikâyetim yok.
Sivil
memurların özlük haklarına yönelik çalışma var mı?
diye Sayın Işıkın sorusu. Tüm devlet memurları gibi
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli olan ve 657 sayılı Kanuna
tabi sivil memurların özlük haklarını iyileştirmeye yönelik
çalışmalar bütçe olanakları çerçevesinde devam etmektedir. Bu
tabiri birçok yerler için, hem astsubaylar için söylüyoruz hem subaylar için
söylüyoruz ama bütçeyi de dikkate alarak bunu söylediğimizde hemen bir
dahaki toplantı veya oturumda Öyle söylemiştiniz, hani ne oldu?
diye de talep geliyor. Ancak bütçe imkânları doğrultusunda, bütçemiz
iyi oldukça geçmişte verilmeyen birçok imkân verildi, bundan sonra da bir
çalışma var.
Yine bir
Sayın Vekil Siz böyle söylediniz ama Maliye vermedi. diye
Biz birisine
bir hak verdiğimizde işte uzman erbaşa verirsek astsubayla
arasındaki statünün bozulmaması lazım. Astsubaya verdiğimiz
zaman, subaylarla arasındaki statünün bozulmaması lazım. Dolayısıyla
hassas bir denge var; bu hassas dengeyi tutarak, önce kendi içerimizde, kuvvet
komutanlıklarımız, Genelkurmay Başkanlığı,
Milli Savunma Bakanlığı bir çerçeve oluşturur, kendi kurumları
arasında bir noktaya geldikten sonra da bakanlarımızın
görüşüne sunarız.
Yine, Sayın
Halamanın uzman erbaşların kamu kurumlarına geçişiyle
ilgili bir sorusu vardı. Bildiğiniz gibi, Uzman Erbaşlar
Yasasında, 92nci maddesi uyarınca 657 sayılı Kanunun,
boş kadro bulunmak ve gireceği sınıfın niteliklerini
taşımak kaydıyla memurluğa atanabileceği
belirtilmektedir. Bir süreye kadar, gerçekten iki yıl görev yapıp da
buradan ayrılanlar, çoğunluğu güvenlik olmak üzere devlette
istihdam edildi. Fakat son iki yıldır artık bu istihdam
yapılmamakta, çünkü sayı çok büyük miktara ulaştı. Bizim
şimdi yeni bir çalışmamız var, muhtemelen çok yakın
bir zamanda gelir. İki yıl çalışmakta olanlara bu
imkânı değil de, yedi veya sekiz yıl olarak
çalışanlara bu imkânı getirmeyi düşünüyoruz ki, en
azından Silahlı Kuvvetlerde de bu hizmetten faydalansınlar. Ha
bunların sayısını da vermek isterim: Uzman jandarmanın
sayısı 24.418, uzman erbaşın sayısı 46.394.
Şu anda, ayrılıp da kamu kuruluşuna girmek için
bekleyenlerin sayısının da 5.000e
yaklaştığı ifade edilmektedir.
Yine Sayın
Türkoğluna: Uzman jandarmalar birinci dereceye yükseltilmeli ve 2.200 ek
göstergeye ulaşabilmeleri yönündeki tasarı, geçen yasama döneminde,
yılbaşından önceki dönemde, yine bizim dönemimizde yasalaşmıştır.
Yine, MİTle
ilgili görüşmelerde
Bakın, MİTin, herkesin bildiğinin
dışında olağanüstü görevleri vardır ve devletin de bir
organıdır. Muhakkak Hükûmetin de emrindedir, onda şüphe yok, ama
görüşmeyi yapan MİT elemanlarıdır ama MİTin bu asli
vazifesi. Eğer MİT bunu da yapmayacaksa, o zaman sorar yani
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sizin bilginiz dâhilinde gerçekleşti değil mi?
MİLLİ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla, MİTin
bu ülkeye hizmetinin bir sınırı yoktur. Devletin, milletin
lehine olacak çalışmaları yapar
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Kendi kendine mi yapıyor?
MİLLİ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
ondan sonra da ilgili makamlara
sunar, ilgili makamlar da değerlendirir. Kendisi karar verme
makamında değildir, devlete bilgi ulaştırma makamındadır.
Sayın
Vuralın MGKda böyle bir karar alınmış mıdır?
diye bir sorusu var. MGK kararları gizli. Dolayısıyla,
alınsa da bir şey denemez, alınmasa da bir şey denemez.
Gizlidir, o gizliliğin ifşa edilmemesi gereklidir diye
düşünüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bu alındığına yönelik bir şey
midir? Yoksa yoktur.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hayır hayır, ben ne
alındığına ne alınmadığına
Hiçbir
şey söylemiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Millî Güvenlik Kurulunu bebek katilinin muhatabı hâline
dönüştürmeyin, yoksa yoktur.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hayır, yok. Biz öyle demiyoruz, siz
öyle
İki, bir
başka
Sayın İrbeçin
OKTAY VURAL
(İzmir) İfadeniz çok yanlış Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, bakın, biz MGK kararları
gizlidir. diyoruz. Dolayısıyla da bu konuda size hiçbir bilgi
açıklama yapmak durumunda değiliz diyoruz. Bunun üzerine siz
istediğinizi yapın.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Başka kurumu var mı devletin, devlet sadece
MİT mi?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın İrbeç, Yemene gerçekten,
Türkiyeden böyle çok amaçlı kullanılabilen silahların
gittiğinin ve gümrüklerde el konulduğunun, bunun da
sıkıntıya yol açtığının
farkındayız ancak bunlar buradan çıkarken
Bunlar çift
amaçlı deyince yani kurusıkı olarak da kullanılabilen
şeyler ancak gümrükten çıkarken bunlar gıda maddeleri olarak
çıkıyor. Dolayısıyla, burada bir kaçakçılık var
ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın da bu konuda
soruşturmaları devam ediyor ancak şu çok net: Hem
Dışişleri Bakanlığımızın yetkilileri
Yemenli yetkililerle çok
Yemenin Türkiyeye güveni tamdır. Bizim de
Yemende barıştan başka hiçbir şey istemediğimiz
herkesin tartışmasız kabulüdür ancak böyle bir kaçakçılık veya Türkiyeden
çıkarken gıda olarak gümrüğe bildirilip de Yemene böyle çift
amaçlı kullanılan -ihracat diyelim artık- konteyner yükleri
olmuştur, bunlar hakkındaki incelemeler devam ediyordur.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Önüne gelen silah gönderebiliyor mu bu ülkeden
dışarıya?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Gıda olarak gönderebiliyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Gıda olarak bahsediliyor. Şimdi,
dediği gibi, bu kadar, 150 milyar dolarlık bir ihracat
yapıyorsunuz, konteynerlere yükleniyor. E, konteynerlerin denetimi de ihbara
mı bağlıdır yoksa her birisini tek tek mi kontrol ediyor?
Hem dünyadaki uygulamalarına bakın. Eski bir Denizcilik
Müsteşarı olarak diyorum ki: Dünyadaki konteynerlerin hepsinin yüzde
3ü geçmez kontrolü. Siz her konteyneri açarsanız hiçbir 150 milyarlık
ihracata ulaşamazsınız, ticaretiniz aksar. Dolayısıyla
da random derler, rastgele bir kontrol ve ihbara dayalı bir kontrol
yapılabilir diye düşünüyorum ancak soruşturma neticelensin, onun
üzerine gerekenler yapılır.
Bir
başkası
Hep aynı şeyi söyledik ama yani Türk
yargısına güvenmek lazım. Biraz önce, işte kalktı
arkadaşınız söyledi Yargı böyle karar verdi. E, peki,
dediği gibi düşüncenizdeki fikre uygun yargı karar verince
Bakın, yargı karar verdi, işte Yürütmenin
yaptığı bir kısım işlemler yanlıştır.
deme hakkını görüyorsunuz ama bir başka da, işte diyelim ki
o Yüksek Askerî Şûra kararları olmadan üçlü kararnameyle Silahlı
Kuvvetlerden ilişiği kesilenler yargı denetimine tabi oldu ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas)
bu sefer de Bu yargı kararı değil,
dolayısıyla bunu da dikkate almayın. demek
Esas,
yargının bir kararını kabul edip diğerini kabul
etmemek ayrı bir konudur.
BAŞKAN Süreniz doldu Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Bakan, yine korucuları unuttunuz. Özellikle mi pas geçiyorsunuz
onları, dövizli askerliği?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Doğrudur da onlar hakkında daha yazılı
bilgi vermek için geçiyorum. Birkaç tane talebiniz var dediğim gibi,
onları gözden kaçırdığımızdan değil,
yazılı, daha dört başı mamur cevap vermek için
OKTAY VURAL (İzmir) Sadece
durumu düzeltmek için bir çalışma var mı, yok mu? Ben bir özel
bilgi istemedim yani.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Çalışma yapılması lazım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar
yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Daha o bölüme gelmedik
efendim.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Şimdi, 1inci maddeyi
oylarınıza sunacağım. Karar yeter sayısı istendi
ve arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
394 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
394 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/394 sıra
sayılı kanun tasarısının 4üncü maddesinin 5inci
fıkrasından sonra gelmek üzere;
(b) Askerlik
görevinin gereklerini vicdani yahut dinsel inancı gereği ifa etmek
istemeyen ancak zorunlu askerlik görevi kapsamında bulunanlar hariç
tutulurlar. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Abdullah
Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vicdani ret; kişinin dinen,
ahlaken bu hizmeti yapmak istememesi ve bu nedenle de askerlik görevinin
gereklerinden olan silahlı hizmet vermeyi reddetmesidir. Bu hak Avrupa
Konseyi üyelerince kabul edilmiş olup tek kabul etmeyen ülke ise
Türkiyedir. Ancak askerî ceza mahkemelerinin de vicdani ret
hakkını tanıyan kararları mevcut olup bu bağlamda
vicdani retçilerin kapsam dışı tutularak vicdani yahut
inancı gereği silahlı hizmeti kabul etmeyen bireye disiplin
cezası uygulanmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/394 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinin 3üncü
fıkrasının f bendinden sonra gelmek üzere;
h) Vicdani ret hususu göz önünde
bulundurulur. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Abdullah
Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Vicdani ret;
kişinin dinen, ahlaken bu hizmeti yapmak istememesi ve bu nedenle de
askerlik görevinin gereklerinden olan silahlı hizmet vermeyi
reddetmesidir. Bu nedenle yapılan değişiklik ile takdir
hakkının vicdani retçiler hakkında en geniş biçimiyle
kullanılarak, vicdani retçilerin haklarına halel getirilmesi önlenmek
istenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Moroğlu Rahmi
Aşkın Türeli Ali
Sarıbaş
İzmir
İzmir Çanakkale
Mahmut
Tanal Aytun
Çıray Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul İzmir
İstanbul
Disiplin
soruşturması ve yetkiler
MADDE 7- (1)
Maiyetinden birinin disiplinsizlik teşkil edebilecek bir fiilini veya
mesleğe aykırı tutum ve davranışını herhangi
bir şekilde öğrenen disiplin amirleri, olayın
araştırılması gerektiğine kanaat getirirse,
yazılı olarak görevlendireceği soruşturmacılar
vasıtasıyla disiplin soruşturması yaptırır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Çıray, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Parlamentoya milletvekili olarak gelmeden önce bürokrat olarak da çoğu
zaman gelmiştim. Burada gördüğüm, öğrendiğim bir gelenek
vardı, muhalefet sert eleştirilerde bulunsa dahi bakanlar
yatıştırıcı ve sakin davranırdı. Buradaysa
tam aksine oluyor, muhalefet gayet beyefendi, sakin konuşmalar yaparken
bakanlar gelip burada ajitasyon yapıyorlar.
Şimdi,
esasen, Uludere ve Afyon olayından sonra normal demokratik ülkelerde
Sayın Bakanın burada olmaması gerekir çünkü bu tür büyük can
kayıplarıyla ortaya çıkmış büyük olaylardan sonra
çağdaş, demokratik ülkelerde bakanlar istifa ederler.
Değerli
arkadaşlar, şimdi moda oldu, sürekli bir darbe mağduriyeti
içerisindesiniz. 27 Mayıs darbesi yapıldığı zaman
-esasen darbeler milletin bütününe karşı yapılır- sizin esameniz
okunmuyordu. 12 Eylül darbesine gelince esasen siz onun ürünüsünüz, 12 Eylül
darbesinin ürünüsünüz. Eğer ürünü olmasaydınız bugün hâlâ Kenan
Evreni yargılayalım mı, yargılamayalım mı?
tartışmalarını yapmazdınız.
Şimdi,
Sayın Başbakan geçen gün televizyonda yaptığı
konuşmada askerlerle ilgili tutuklamaların normalleşme
olduğuna dair iddiaları tekzip etti. Yani bugüne kadar iddianız
neydi? Biz, Türk subaylarını tutukluyoruz çünkü darbeleri engelliyoruz,
Türkiyeyi normalleştiriyoruz. Ama Sayın Başbakan, şimdi
öyle söylemiyor Türk askerini tutukluyorlar -her kimse o üçüncü
şahıs- ve Türk ordusunu çalışamaz, savaşamaz hâle
getirdiler. diyor. Bu, aslında sizin kendi kendinizi tekzibinizdir.
Bundan sonraki konuşmalarda bunu dikkate almanızı öneririm.
Değerli
arkadaşlar, 28 Şubat sürecine gelince, çok sık dile getirdiniz,
ben 28 Şubat sürecinde bürokrattım, zaman zaman bazı
gazetecilerin tehditlerine de maruz kaldım ama AKP Grubuna bakınca 28
Şubattan hiçbir kahraman göremiyorum. İçinizden bir tanesinin
tankın üstüne çıktığını da
hatırlamıyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen çıktın mı?
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Şimdi, bakınız değerli arkadaşlar; 28
Şubat Millî Güvenlik Kurulunda alınan
RECEP ÖZEL
(Isparta) Tankın üstüne sen mi çıkmıştın?
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
...18 maddelik karar burada, 18 maddelik karar. Bu kararın altında
merhum Sayın Başbakan Erbakanın ve o zaman Millî Güvenlik
Kuruluna girenlerin imzası var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen 28 Şubatta ne yaptın, bürokrattın ya?
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Bakın, ne diyor biliyor musunuz o kararda? TSKdan
ilişiği kesilen personelin kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdamına imkân verilmemelidir. diyor. Madde 9 da diyor ki:
Aşırı dinci kesimlerin
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen müsteşarken ne yaptın, onu söyle.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla)
kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite,
eğitim kurumları, bürokrasi ve yargıya sızmaları
önlenmelidir. Buna, bu Millî Güvenlik Kurulu kararına imza atmakla
kalmadı dönemin hükûmeti, aynı zamanda hükûmet bunu bir genelge hâline
getirdi. Yani hükûmet bunu uyguladı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) O zaman kim hükûmetteydi? Kim vardı burada?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Siz hükûmetin bürokratıydınız!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Son topladığınız ve 28 Şubat darbesini
soruşturduğunuz o Komisyonda, Karadayı, geldi, yüzünüze
karşı dedi ki: Erbakan, bize bu kararlar konusunda çok
yardımcı oldu. Çıt çıkarmadınız.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, burada cevabını vermediğiniz,
veremediğiniz bir soruyu daha sormak istiyorum. Değerli
Milletvekilimiz Ali Özgündüz bu soruyu sormuştu, hâlâ sizden çıt
çıkmadı. Bakınız, 2004 yılında Hükûmetiniz, AKP
Hükûmeti İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Ek Eylem
Planı adı altında 28 Ekim 2004te Türk Silahlı
Kuvvetlerine bir talimat yazdı ve devletin diğer organlarına da
yazdı. Bu ek eylem planını
açıklamadığınız sürece darbeci sizsiniz. Tamam
mı?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Allah Allah! Var mı öyle bir şey?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Bir başka meseleye gelince: Şimdi, 12 Eylül filan
diyorsunuz ya, bakın, Kenan Evren ne diyor: Abdullah Gül Başbakan
olmuştu ya işte ondan sonra beni ziyaret etmek istemişti
Sayın Erdoğan. Ben de kendisine randevu verdim, arka kapıdan
Kalender Orduevine aldık.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, sen şimdi hangi taraftasın CHPde, onu söyle?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Orada dedi ki Sayın Erdoğan, bana
saygılarını sundu, sevgilerini sundu, bu ülkeye
yaptığım iyiliklerden söz etti.
Değerli
arkadaşlar, sizin darbelerle marbelerle alakanız olmaz. Siz 12 Eylül
darbesinin provokatörüsünüz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, sen şimdi ne taraftasın?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Darbecilerin avukatlığını yap,
ondan sonra da Darbeci sizsiniz. de.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) 12 Eylülden bir gün önce darbe yapılsın diye
provokasyon yaptınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Darbelerle siz meşgulsünüz.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Konya yürüyüşünüz 12 Eylül darbesinin provokasyonudur.
Allah günahlarınızı affetsin. Şimdi de ortaya
çıkmışsınız, MİT Müsteşarı görüşür,
haberiniz olmaz; genel müdür görüşür, haberiniz olmaz. Ya, sizin MİT
Müsteşarından haberiniz yoksa, genel müdürün ne
yaptığından haberiniz yoksa o hâlde siz iktidar değilsiniz,
muktedir değilsiniz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çıray.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8 nci
maddesinin (2) nci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ve teklif ederim.
Kemal
Ekinci Haluk
Ahmet Gümüş Rahmi
Aşkın Türeli
Bursa Balıkesir İzmir
Ali
İhsan Köktürk Aydın
Ağan Ayaydın Mustafa
Moroğlu
Zonguldak İstanbul İzmir
Mahmut
Tanal Ahmet
Toptaş Ali
Sarıbaş
İstanbul Afyonkarahisar Çanakkale
Özgür
Özel
Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz üzerinde
söz almış durumdayım.
Uzun süredir,
Cumhuriyet Halk Partisinden Veli Ağbaba, Nurettin Demir ve benden
oluşan cezaevi inceleme komisyonu Türkiyedeki bütün cezaevlerinde
incelemeler yapıyoruz. Bunun yanında askerî cezaevlerinde de
incelemeler yapıyoruz.
Askerî
cezaevlerindeki şartlarla ilgili, bundan birkaç yıl önce, bu, çok
sayıda muvazzaf asker tutuklandığı zaman, iktidar partisine
yakın kaynaklarca sanki askerî cezaevleri yedi yıldızlı
otelmişçesine yaratılan algının aksine, bütün cezaevlerinde
olan, insanın seyahat özgürlüğünü kısıtlama
dışında daha pek çok evrensel anlamda hapis cezasında yer
almaması gereken ama ülkemizde yapılan uygulamaların hepsinin
bütün cezaevlerinde, askerî cezaevlerinde de uygulandığını
ifade etmek isterim. Kişiye bağlı hataların, kişiye
bağlı istismarların daha az olduğu konusunda bir olumlu
görüş bildirebilirim ancak kamuoyundaki, askerî personel cezaevinde,
cezaevi şartlarında yaşamıyor, lüks orduevlerinde
yaşıyormuş. gibi yaratılan algının da
maksatlı olduğunun altını çizmek isterim.
Son olarak,
İzmirde, askerî casusluk davası olarak bilinen, kamuoyunun gündemine
taşınması için önemli gayret sarf ettiğimiz, zaman zaman
Meclis kürsüsünden zaman zaman yerimizden bir dakikalık sözlerle de ifade
etmeye çalıştığım hususta o sekiz aydır beklenen
iddianame nihayet ortaya çıktı ve o iddianameden sonra da yine
birtakım medya tarafından, birtakım basın-yayın
kuruluşları tarafından burada tutuklu olan askerlerin
itibarsızlaştırılması, -daha önce de ifade
etmiştim- annelerinin, babalarının, eşlerinin,
çocuklarının insanların yüzüne bakamayacak duruma geldiği
bir iddianame söz konusu. Dokuz ay boyunca burada acımasızca
yayınlar yapıldı ama gelinen noktada, iddianamede, bir örgütün
olduğu, bu örgütün kişilerin belli görüntülerini temin ettiği,
bunun üzerinden şantaj yoluyla bilgi sızdırdığı
söyleniyor ama bir Pandoranın Kutusu diye bir kutu olduğu, hâlâ
daha o kutunun açılamadığı, eğer açılacaksa
içeriden böyle şeylerin olduğu savlanarak bu kişilerin yine
somut delillerle suçlanma noktasında ve bu konuda savunma haklarını
kullanma noktalarındaki beklentileri boşa çıkmış
durumda.
Belki de Türk
yargı sisteminde ilk kez karşı karşıya olduğumuz,
iddianamenin içinde bir kutucuk var, kutucuğun şifreleri
açılmaya çalışılıyor. Önce, insanlar geneli üzerine
savunmalarını yapacaklar; ondan sonra, artık kim kutucuğun
neredeki şifresini çözerse yeni iddialar ortaya konacak. Ama daha önce de
söylemiştim, oradan, deniz üs komutanları, F16 filo komutanları,
GATAnın seçkin bilim adamları, hastanelerin başhekimleri;
astsubayların, subayların terfileriyle ilgilenenler, tayinleriyle
ilgilenen kişilerin hepsi de inanılmaz derecede çirkin ithamlarla
kamuoyunun nezdinde küçük düşürülür durumdalar.
Bu durumla ilgili
yapmış olduğumuz bütün çabalara rağmen, örneğin, bugün
Sayın Arınç, komutanın istifasıyla ilgili meselede
Zaten
insanlar iddianamede isimlerinin geçmesinden ve ispata muhtaç olan bu
iddiaların kimsenin arkasında durmadığı, Bir yerlerde
var. denip iddiaların olduğu yere, bu eksikliğe bir de Hükûmet
katıldı bugün... Donanma Komutanının istifasıyla
ilgili konuda -biraz da yayının olmamasından dolayı rahat
konuşacağım; aslında, ben bile bunu ifade etmek istemem
buradan- Sayın Arınç çıktı, Donanma Komutanının
niçin istifa etmiş olabileceğini, sanki kendince vicdanlı
davranarak İddianamede kendisi suçlanmıyor, yani herhangi bir
suçlamaya muhatap değil ama
deyip ailesinin çok kıymetli bir
üyesine orada atılan çamuru ülkenin gündemine taşıma
noktasına kadar gelebildi. Sonra da bunu sanki bir vicdanla
söylüyormuş gibi davranıyor. Ama bu ayrılıkçı dilin,
bu ötekileştiren dilin, bu hedefe koyan dilin, bu
itibarsızlaştıran dilin zaten sorunu da buradadır.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Önergeyle ilgili bir kelime konuş ya! Önergede var mı bu?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Öyle bir şey ki, bu kürsüde şöyle şeyler
söylendiğine şahit oluyoruz: Deprem o kadar kötü bir şeydir ki
Türk-Kürt ayırmaz, Alevi-Sünni ayırmaz. diyor buradan
arkadaşlar. İşte, bu dilin kendisi sorunlu çünkü deprem iyi bir
şey olsa bu ayrımları yapmasını beklersiniz.
Sayın Arınç da o kadar vicdanlı birisi ki komutanın niçin
istifa etmiş olabileceğine yönelik 900 sayfalık iddianamenin
içinden bulduğu iki satırlık şeyi ülke gündeminin en tepesine taşıyor.
Bunun, sadece ve sadece orduya karşı yürütülen bu
itibarsızlaştırmanın bir Hükûmet desteği
aldığı noktasındaki şüpheler ağır şüphe
hâlini bir ispatla da taçlandırmış durumda.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı kanun tasarısının 10.
maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan Bu kapsamda verilen görevler
hizmete yönelik emir olarak kabul edilir. ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ve teklif ederim.
Ali Sarıbaş Rahmi
Aşkın Türeli Mustafa
Moroğlu
Çanakkale
İzmir İzmir
Mahmut
Tanal Ali
Haydar Öner Veli
Ağbaba
İstanbul Isparta Malatya
Kadir
Gökmen Öğüt Ramazan
Kerim Özkan Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul Burdur İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Veli
Ağbaba
BAŞKAN Sayın Ağbaba
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Bakana soru
sordum ama Sayın Bakan da çok cevaplayamadı. Tabii, maalesef, bu
24üncü Dönem başladığından beri
tartıştığımız konu Kürecik meselesi. Kürecik
meselesinde AKPnin politikasını aslında bir sözle
özetleyebiliriz: Kurtla yiyip, kuzuyla meleşmektedir AKP. Bunun
kısaca özeti budur.
Şöyle ki, biliyorsunuz bu,
Amerikanın saygın diplomatları tarafından ve
Amerikanın saygın gazeteleri tarafından Türkiyeyle son otuz,
kırk yılın Amerika Birleşik Devletlerinin imzalamış
olduğu en stratejik anlaşma olduğu söylenilen bu anlaşma
maalesef Meclisin gündemine, Meclise getirilmeden bir gece yarısı,
Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisiyle Dışişleri
Müsteşarının kapalı kapılar ardında bir
anlaşma yaparak, kamuoyuna gizliden duyurarak, yapılan bir
anlaşmayla Türkiye'nin gündemine geldi ve bunu, ne Başbakan ne ilgili
bakanlar kamuoyuna açıklayamadılar.
Bakın,
Türkiyeye Patriotlar geliyor, Hollanda Parlamentosunda, Almanya Parlamentosunda
Türkiyeye Patriotlar gönderilsin mi, gönderilmesin mi; asker gönderilsin mi,
gönderilmesin mi? diye tartışma yapılıyor ve bu kabul
ediliyor. Ancak maalesef bizim ülkemiz o kadar dışa
bağımlı, egemen ülkelerin o kadar askerî taşeronu
olmuş ki AKP döneminde, biz, burada, Türkiyenin önümüzdeki dönemini,
Türkiyenin güvenliğini, maalesef geleceğimizi belirleyen bir üssün
kurulmasından maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan hiçbir
milletvekilinin haberi olmuyor. Bundan sadece muhalefet partisi
milletvekillerinin değil, AKP milletvekillerinin, hatta bakanların
dahi haberi olmuyor. Bunlar maalesef Türkiyenin egemenlik haklarının
başkalarına kullandırılmasıdır.
Bakın,
değerli arkadaşlar, AKP, bir taraftan İsraile
karşıymış gibi duruyor, bir taraftan hunharca katledilen 9
tane yurttaşımızın hesabını sormaya
çalışıyor, bir taraftan da İrana karşı
İsraili korumaya yönelik füze kalkanı anlaşmasını
imzalıyor.
Biz -Sayın
Bakan burada, ilgili müsteşarlar burada- o üsse girmek için, o üste neler
yapıldığını görmek için defalarca izin istedik ancak
Genelkurmay Başkanlığı Yetkimiz yok. dedi,
Dışişleri Bakanlığı Bizim ilgimiz yok. dedi.
Geçen yıl 10 kadın milletvekiliyle Kürecike gitmek için izin
istedik, Millî Savunma Bakanlığı cevap veremedi. Geçtiğimiz
günlerde Pentagona başvurduk, ardından NATOya başvurduk.
NATOya sorduğumuz soruya cevap Sayın Bakandan geldi, dedi ki: O
üsse giremezsiniz.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Bakan da giremiyor, Bakan!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bakan da giremiyor.
Şimdi, soru
sorduk, Burası NATO üssü diyorlar ya, bu tamamen yalandır. Değerli
arkadaşlar, NATOnun İnternet sitesinde Kürecikte bulunan füze
kalkanı, radar üssü maalesef gözükmemektedir, bu da Hükûmeti
yalanlamaktadır. Burası bir ABD üssüdür ve Türkiyeyi Orta
Doğuda bir savaşın aracı hâline getirmektedir. Yani soru
sorduk, NATO üssü dedikleri üste ne kadar asker var, hangi ülkelerin askeri
var? diye soru sorduk, Millî Savunma Bakanının vermiş
olduğu cevap: 150 tane ABD askeri bulunmaktadır. demektedir ve
bizim her gittiğimizde -geçen yıl 10 kadın milletvekiliyle
gittik- orada bir yabancı bayrak asılı olduğunu gördük ki
tekrar kutluyorum, başta grup başkan vekilimiz olmak üzere
milletvekillerimizi- oradaki bayrağı indirerek Türk
Bayrağının asılmasına sebep olduk, sebep olduk buna
ve verilen cevapta 150 tane ABD askerinin olduğunu söylüyor Sayın
Bakan ama değerli arkadaşlar, bunu dünya âlem biliyor ki burası
İrana karşı İsraili korumak için kurulan bir kalkan,
burası yoksul Anadolu insanını, burası barışsever
Anadolu insanını hedef yapmak için kurulan bir kalkan ama tarih bunun
hesabını sizden soracak.
Bakın,
nasıl ki 1960larda kurulan o kalkan emperyalizmin simgesiyse bugün
Kürecikte kurulan o kalkan da emperyalizmin simgesidir. Eğer AKP
milletvekilleri Filistin konusunda samimilerse derhâl zaman geçirilmeden bu
kalkanın kaldırılması için destek vermeleri lazım yoksa
her akan Filistinlinin kanında AKPlilerin de katkısı
vardır. (AK PARTİ sıralarında gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Aynaya bak, aynaya!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ağbaba.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
11inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu Tasarısının 11'inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "ve disiplin amirleri" ibaresinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Moroğlu
Rahmi Aşkın Türeli
Ali Sarıbaş
İzmir İzmir
Çanakkale
Aydın Ağan Ayaydın Ramazan Kerim Özkan Ömer Süha Aldan
İstanbul Burdur Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/394 sıra
sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesinin 1 inci
fıkrasının "e" bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken,
buyurunuz efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen yasa
tasarısı üzerine vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi için söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bizim, grup olarak
özellikle bu yasa tasarısında dile getirilmesini istediğimiz
hususlar var; bunlar -demin konuşan arkadaşımız da dile
getirdi- vicdani ret hakkı ve bununla ilişkili olarak zorunlu
askerlik uygulaması. Milyonlara varan asker sayısının
mutlaka düzenlenmesi gerekliliği, askerî mahkemelerin getirmiş
olduğu çifte yargı sistemi, siyaset ve ordu ilişkisiyle ilgili
hâlâ var olan mevcut düzenlemeleri mutlaka ele alınması gereken
konular olarak, biz BDP Grubu olarak vurguluyoruz.
Diğer
taraftan, yine, kışlalarda yaşanan şüpheli asker ölümleri
son derece kaygı verici boyutlara gelmiş durumda. Bununla ilgili
Meclisin gerekli iradeyi ortaya koymadığını, gerekli
önlemleri almadığını düşünüyoruz. Özellikle vicdani
retle ilgili tabii bazı hususları burada belirtmek gerekiyor. Vicdani
retle ilgili Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin 26 Ocak 1967de
aldığı 337 sayılı Kararını paylaşmak
istiyorum: Askerlik hizmeti yapmakla yükümlü ancak vicdani ya da dinî, etik,
ahlaki, insani, felsefi ya da benzer gerekçelere dayanan güçlü kanaatleri nedeniyle
silahlı hizmet vermeyi reddeden kişiler bu hizmeti yapmaktan muaf
tutulma hakkına sahiptir. denmiş. Yani Avrupa Birliğiyle ilgili
hâlâ bir bakanlığı olan, o doğrultuda bir perspektif
belirleyen ülkede vicdani retle ilgili tartışmaların bile tabu sayılmasını
doğrusu biz son derece yadırgıyoruz. Diğer taraftan, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 9uncu maddesinde yine bireyin en
temel haklarından biri olarak bu vicdani ret hakkının tanımlandığını
buradan belirtmek istiyorum.
Avrupa
ülkelerinden Almanyada, Çek Cumhuriyetinde, Slovakyada, Avusturyada,
Danimarkada, Finlandiyada, İsveçte şu anda, askerlik hizmetini
yapmak istemeyen, vicdani ret hakkına sahip olan vatandaşlara
alternatif hizmet noktasında devlet tarafından bu imkân
tanınmaktadır. Dolayısıyla, bununla ilgili mutlaka
ülkemizde de farklı süreçlerin işlemesi gerekiyor.
Bakın vicdani
ret hakkını kullanmak isteyen Mehmet Tarhan, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvurmuş 2006 yılında ve mahkeme
Türkiyeyi 12 bin euro tazminat ödemeye mahkûm etmiş yani artık
uluslararası sözleşmelerin bağlayıcı olduğu bir
dünyada biz değişimi istemesek bile, biz kendi içimizde
tartışmanın önüne geçmek istesek bile bir süre sonra bununla yüzleşeceğiz,
bununla karşı karşıya geleceğiz. Dolayısıyla
bundan artık vazgeçmemiz gerekiyor. Vicdani ret hakkını
kullanmak isteyenlerin bu ülkede hâlâ cezaevlerine girdiği, çok
ağır işkencelere maruz bırakıldığı
Osman Murat Ülke örneğinden de anlaşılabilir. Çok
detaylarına girmeyeceğim ancak Türkiyede hâlâ vicdani ret hakkıyla
ilgili daha çok sağlık kuruluşlarına yönlendirip Akıl
sağlığı yerinde değildir. gibi birtakım
arayışların olduğu duyumları bize geliyor. Bu
şekilde dolambaçlı davranmanın hiçbir anlamı yoktur.
Vicdani ret hakkını bu Mecliste özgürce tartışıp mutlaka
bir hak olarak tanımamız gerektiği inancındayım.
Diğer
taraftan, kışladaki şüpheli asker ölümleri: Özellikle 2002 ile
2012 yılları arasında 934 asker bu şekilde
yaşamını yitirmiştir. Buraya baktığımız
zaman çoğunlukla Kürt ve Alevi kökenlilerin, etnik köken ve inanç
üzerinden böylesi şüpheli asker ölümlerine maruz
kaldığını görüyoruz. MAZLUMDERin 2012 yılındaki
istatistiklerinde intihar ettiği iddia edilen 42 askerden 1 kişinin
Ermeni, 39 kişinin de Kürt olduğunu ifade eden bir raporu var. Bu,
son derece vahim bir durumdur. Bununla ilgili bizim de bölgede gözlemlerimiz
var. En son ben kendi seçim bölgemde, Bingölde Sancak beldesinde mayına
bastı şeklinde ailesine teslim edilen bir askerin defin törenine
katılmıştım. Ailenin ısrarıyla cenazeye
bakıldığında Sezer Altındağ adlı askerin
Erganide mayına basma sonucu değil, alnındaki tek bir
kurşun yarasından yaşamını yitirdiğinin
canlı tanığıyım.
Dolayısıyla
burada böyle resmî birtakım bilgilerle olayları geçiştirmek
yerine bu süreçlerle ilgili bir yüzleşme ve gerekli tedbirleri almaya
davet ediyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısının 11inci maddesini ikinci fıkrasında yer
alan ve disiplin amirleri ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Moroğlu (İzmir) ve
arkadaşları.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLİ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Aldan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilenlerle ilgili ayrımcı
anlayışın giderilmesine yönelik olarak verdiğimiz ihdas
maddesi iktidar partisinin yaklaşımıyla reddedildiğinden
konuya dair görüşlerimi bu maddede kullanmak istiyorum.
1972
yılından bu yana YAŞ kararlarıyla resen emekliye sevk
edilenlerin özlük haklarına kavuşmalarına, istiyorlarsa kendi
görevlerine devam etmelerine olanak sağlandı. Ne yazık ki bu hak
sadece YAŞ kararlarıyla sınırlı tutuldu. Lakin idari
kararlarla, disiplin kurulu kararlarıyla, bakan onayıyla ya da
kararnamelerle emekliliğe sevk edilmek zorunda kalan ya da askerlikle
ilişiği kesilen kişilerin görevlerine dönme olanakları ve
resen görevden ayrılmak zorunda bırakılanların özlük
haklarına kavuşmaları ve istemleri hâlinde görevlerine
dönebilmeleri bu yasayla engellendi.
Şimdi, bunun
bir eşitsizlik olduğunu bütün milletvekillerinin çok açık bir
şekilde görmeleri lazımdır. Şu soruyu soralım:
YAŞta alınan kararlarda mı eşitsizlik ya da
haksızlık daha çok olur yoksa bir disiplin kurulunda bakan
onayıyla ya da kararnamelerle alınan kararlarda mı? YAŞta
cumhurbaşkanı var, hükûmet yetkilileri var, komutanlar var, orada
bütün dosyalar önlerine geliyor ve hep beraber karar alıyorlar ancak,
diğer hâllerde böyle bir detay yoktur. Keza disiplin kurulu kararıyla
ya da idari bir kararla ya da kararnameyle, bakan onayıyla görevden
uzaklaştırılan subay ve astsubayların daha çok
olduğunu bilmemiz lazım. Burada, ister istemez akla şu soru
geliyor: Acaba, bu yasa çıkarılırken ideolojik mi
davranıldı yani işin içinde bir cinlik mi vardır?
12 Mart muhtırasına
ve 12 Eylül darbesine karşı çıkanlar bu kapsamda özlük
haklarını elde etme olanağından yoksun kalıyorlar. Her
kararında her sözünde İdeolojik davranıyorsunuz. diye
eleştiride bulunanların bu konuda ideolojik
davrandığını düşünmek gibi bir fikri ne yazık ki
kafamızdan atamıyoruz. Çünkü, bu dönemde atılanların
çoğunun sol görüşlü olduğunu herhâlde hepimiz biliyoruz. Keza,
bu kapsamda olanları göreve döndürmemek de İşte, bunlar
komutanlarına silah çektiler, Anayasaya karşı silahlı
ayaklanma suçunu işlediler. diyenler olabilir. Lakin şunu
unutmayalım ki içeriği tartışılır -doğru ya
da yanlış noktasında değiliz ama- YAŞ kararlarıyla
irticai nedenlerle ordudan atılanların da anayasal düzeni zorla
yıkmak suçundan ihraç edildiklerini de gözden ırak tutmamak
lazımdır.
Darbecilere her
demokrat karşı olmalıdır Sayın Bakanım. Lakin
Darbecilerle mücadele ediyoruz. derken hukuk dışı her yolu mübah
gören veya görev yapacak kalmayacak ölçüde gerçekleştirilen tasfiye
girişimlerine ortam sağlayanlara da her demokratım diyenin
karşı çıkması gerekir. Öte yandan, darbelere
karşı duyarlı lakin evrensel hukuk değerlerine
duyarsız bir anlayışın da samimiyetinden ne yazık ki
söz edemeyiz.
Son sözüm
değerli hemşehrim Ali Kırcaya. Bu düzenleme de eğer böyle
çıkarsa kendisi bir hak yoksunu olacak. Bu düzenleme nedeniyle haksız
bir ayrımcılığa tabi olacağı da açık. Acaba,
Ali Kırca, kendine yönelik
haksızlığı da haberleştirebilecek midir?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
VELİ
AĞBABA (Malatya) Karar yetersayısı
BAŞKAN
Geçti
Kabul edilmemiştir.
11nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/394 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin 6 ncı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Abdullah
Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken,
buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin Sezer Altındağla
ilgili verdiğim bilgilerin benzerlerini bölgede çok çok görmek mümkün.
Ertuğrul Dokuyucunun Kuzey
Kıbrısta zorunlu askerlik yaparken 4 Kasım 2012 tarihinde G3
tüfeğiyle çenesine eğilip intihar ettiği şeklinde bilgiler
vardı. Ancak bu intiharda bazı tuhaflıklar vardı. Bu G3ten
çıkan merminin giriş ve çıkış deliklerinin nasıl
olması gerektiğini tıpla ilgili olan herkes bilir. Dokuyucunun
babası Tayyip Dokuyucu, oğlunun alnının üstünde kurşun
kalem genişliğinde bir delik olmasına rağmen çenesinin paramparça
olduğunu yani merminin başının üstünden girdiğinin
aşikâr olduğunu belirtti. Dolayısıyla bu şüpheli asker
ölümleriyle ilgili iddialar sadece basında yer alan ya da bizim burada
dile getirdiğimiz iddialar değil. Bu kayıpları yaşayan
ailelerle temasa geçildiğinde son derece vahim iddialar şeklinde
ortada durduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Bu şüpheli asker ölümlerine
Sayın Bakanın daha önce vermiş olduğumuz soru önergelerine
verdiği cevaplar var. Bu cevaplarla hiçbir yere
varılmayacağını belirtmem gerekiyor. Şöyle diyor
Sayın Bakan: Bugüne kadar kayıtlarımızda ölümü
şüpheli olan, müsebbibi belli olmayan, kayıt altına
alınmayan, soruşturma ve araştırma yapılmayan hiçbir
vaka bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, yine ülke
genelindeki intihar eğilimi ve davranışları yaş grubu,
eğitim seviyesi, coğrafi bölge ve il dağılımı
açısından dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ayrılmaz bir parçası olan TSKya da taşındığı
görülmektedir. Yani burada var olan bu şüpheli asker ölümlerini
meşrulaştıran, görmezden gelen, sorunun üstüne gitmeyen bir
yaklaşım olduğunu belirtmek istiyorum. Sayın Bakanın
bu konudaki bir duyarlılığını bütün Türkiye
toplumunun, Türkiye halkının beklediğini vurgulamak istiyorum.
Bu konuda yine
Genelkurmayın yaptığı açıklamalar var: Askerlerin
kötü muamele, uyuşturucu kullanımı, ailevi sorunlar,
aşırı borçlanma, yüz kızartıcı olaylar ve
uyumsuzluk gibi gerekçelerle intihar ettiğini belirten
açıklamadır. Bunların hiçbirisinin kamu vicdanında,
halkın vicdanında var olan sorunları gidermediğini
belirtmek istiyorum.
Bizim bu Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, bununla ilgili yasa değişikliklerinde
belirtmek istediğimiz bir diğer husus, ordu-siyaset ilişkisidir.
Tabii, AKP Hükûmeti, özellikle gerek Ergenekon davası sürecinde gerekse
son yıllardaki ileri demokrasi adı altında yürüttüğü
süreçlerde farklı birtakım şeyleri söyledi, sivilleşme
sürecinden bahsetti ama bu sivilleşmeden
anlaşıldığı kadarıyla ordunun siyasetten
çekilmesi değil, ordunun siyasetin denetimine girmesi, AKPnin denetimine
girmesi hedeflendi. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü 12 Eylülün kurumları
aynı yerinde duruyorlar. Millî Güvenlik Kurulu aynı yerde duruyor.
Millî Güvenlik Strateji Belgesi gizli bir anayasa belgesi şeklinde hâlâ
aynı yerde duruyor. Eğer bu ülkede gerçekten darbelerle yüzleşmeye
gidilecekse, bu ülkede ordu-siyaset ilişkisi gerçekten
normalleşecekse Millî Güvenlik Kurulu, Millî Güvenlik Strateji Belgesi ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunundaki darbelere cevaz
veren 35inci maddenin mutlaka ele alınması gerektiğini burada
vurgulamak istiyorum.
Diğer
taraftan, özellikle kendi içerisindeki iç işleyişte bütçenin aslan
payını alan ordunun kapalı lojmanlar dünyası, silah
altına alınan erlerin görev tanımlarında bile işte
birtakım özel işlerde kullanılabilmesi bununla ilgili hâlâ
hiçbir düzenlemenin yapılmamış olması bizim
açımızdan kaygı verici ve ele alınması gereken
şeylerdir.
Yargı
sistemiyle ilgili, modern demokrasilerde tek bir yargı sistemi olur. Bir
taraftan sivil bir yargı sistemi varken diğer taraftan hiyerarşik
bir düzen içerisindeki yetkililerin bulunduğu bir askerî yargı
sisteminin çok sağlıklı olmadığı kanaatindeyiz.
Eğer demokrasi varsa bu ikili yargı sisteminin mutlaka gözden
geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz bunları Türkiye'nin
sivilleşmesi, normalleşmesi ve gerçek bir demokrasiye
kavuşması açısından önemsiyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm
22 ila 44üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz.
MHP GRUBU ADINA S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, her zaman söylüyoruz; bu coğrafyanın vicdanı ya
da müktesep hak kabulü yok, pardonu yok. Macera tutkusunun para etmediği
topraklarda yaşıyoruz. Yalnızca bir kere hata yapıyorsun ve
yok olup gitmek gibi çok ağır bir bedel ödüyorsun. Bir şans daha
vermiyor tarih, uyanık kalacak ve tedbiri elden bırakmayacaksın.
Tüm bunların yolu, güçlü bir orduyu sürekli hazır tutmaktan geçiyor.
Güçlü bir ordu için ise fiziki kapasitenin ve hareket kabiliyetinin
gelişmiş olması tek başına yeterli değil. Bunlar
kadar iç huzurunun, moral ve motivasyon zenginliğinin de büyük önemi var.
AKP dönemi
gelecekte planlı bir biçimde silahlı kuvvetlerin
hırpalandığı ve mensupları arasına huzursuzlukların
sokulmaya çalışıldığı yıllar olarak
hatırlanacaktır. Vicdansızca kurunun yanında
yaşın da yakıldığı, teröristlerle Mehmetçikin
aynı kefeye konularak, zihin karmaşasının
yaşatıldığı, yıpratıldığı yıllardır
2002-2012 yılları. Ordu siyasetin öznesi yapılarak demokrasi ve
millet düşmanı gibi gösterilmiş, terörle mücadele eden
komutanlar zalimane suçlamalarla tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir.
Ast ve üst büyük bir kaos ve karmaşanın içine atılmış,
ordudaki tüm dengeler tepetaklak edilmiştir. Ordunun en tepesindeki
komutanlardan en alttaki erine kadar herkes mutsuzluk ve büyük bir
şaşkınlık içerisindedir çünkü dünyanın hiçbir
ülkesinde, kendi ordusunu bizim Hükûmetimiz kadar hırpalayan başka
bir olaya şahit olunmamıştır.
Aziz milletimiz ve
onun bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri, artık
kendi üzerinden yürütülen siyasal hesap ve istismarların son
bulmasını beklemektedir. Ülkemizin AKP'nin yanlış
dış politikası ile geldiği nokta da bunu zorunlu
kılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, milletimizin göz bebeği ordumuzun her düzeydeki
mensuplarının ciddi sorunları ve beklentileri vardır.
Komuta kademesinde bulunan üst rütbeli subaylar yarın hangi düzmece ve
ısmarlama iddia ve belgelerle suçlanacakları konusunda
kaygılıdırlar. Yarın endişesi ile zihinleri
meşgul, hizmet ettikleri devletin mücadele ettikleri terör örgütü ile
müzakere içine girmiş olmasından dolayı arkalarında
devletin desteği ve Hükûmetin siyasi
kararlılığını görememekte, saldım çayıra
Mevlam kayıra anlayışıyla, sahipsiz
bırakılmalarının üzüntüsü ile vatan bekçiliğine devam
etmektedirler.
Orduda istifalar ve intihar
vakaları artmıştır. Ast rütbeli subaylar da hem sosyal
statüleri hem de özlük hakları dolayısıyla kendilerini
itilmiş, kakılmış ve ihmal edilmiş kamu görevlileri
olarak görmektedirler. Komutanları terörle mücadelede ortada
bırakıldığı için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kendilerine sahip çıkacak bir konumda bulunmadığı
inancıyla, herkes çareyi kendi tedbirlerini üretmekte ya da stabil
kalmakta bulmuşlardır. Komutanların vereceği acil emirler
için bile, neredeyse iki hukukçunun tasvibi ile yazılı emir bekler
hâle gelmişlerdir.
Gelelim çözüm bekleyen
yıllanmış sıkıntıları ile
astsubaylarımıza. Astsubaylar iki yıllık yüksekokul,
subaylar ise dört yıllık fakülte mezunu sayılıyorlar. Subaylar
mezun olur olmaz mühendis unvanı alırken astsubayların
alması gereken tekniker unvanı onlardan esirgeniyor. Bu hakkın
kendilerine verilmesini talep ediyorlar.
Yarbay ve daha üst rütbedeki subaylar
görev tazminatı aldıklarından maaşlarının yüzde
85'ini, astsubaylar ise yüzde 45'ini emekli maaşı olarak
almaktadırlar. Yirmi beş yıllık bir astsubay göreve yeni
başlamış bir üsteğmen ile aynı maaşı
almakta, aynı ortamlarda çalışan her türlü teçhizattan sorumlu
astsubayın aleyhine olan maaş farklarının bir an önce
düzeltilmesini beklemektedirler.
3600 olan ek göstergelerinin 4000'in
üzerine çıkarılmasını, askeri kamplar ve orduevlerinden
adil bir şekilde faydalanma hakkını talep ediyorlar. Ordudaki
astsubaylarımızın sayısı 96 bin,
subaylarımızın ise 30 bindir ancak sosyal tesislerden faydalanma
imkânı astsubayların aleyhine üçte 1idir. Hâl böyle ise, bu
tesislerin sosyalliği nerede kalmıştır diye sormak
lazım.
Aynı ayrımcılık
askeri hastanelerde de var, poliklinikleri ayrılmış. İnsan
silah arkadaşı ile hastalandığında da
sağlığında da beraber olmak ister. Bu
ayrışmanın doğru bir yaklaşım
olmadığını düşünüyorum.
Jandarma Genel
Komutanlığının yüzde 45'ini oluşturan uzman
jandarmaların da sorunları var. Ülkenin en zor şartlarında,
en ücra köşelerinde görev yapan uzman jandarmalar, astsubaylar gibi
yüksekokul mezunu, hemen hemen aynı görevleri ifa etmekte, hatta astsubay
eksikliği yüzünden onlara vekâleten ikiz, üçüz atamalara tabi tutulmakta,
ancak astsubaylara verilen tazminat ve haklardan yoksun çalışmaktadırlar.
Hiçbir uzmanlığı olmadığı hâlde beyaz ekmek mi
yoksa çavdar ekmeği mi yiyeceğimize; 3 mü, 5 mi çocuk
yapacağımıza kadar özel hayata müdahaleyi hak bilen Sayın
Başbakan, önemli sorunlardan biri olan ve ordunun iç huzurunu
doğrudan etkileyen uzman erbaş ve astsubay ayrımını ve
uzmanlar aleyhindeki haksız uygulamaları yıllardır
görmezlikten gelmeye devam etmektedir.
Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde, trafik, asayiş, komando timlerinde
astsubaylarla aynı görevi yapan bir uzman jandarmanın ek göstergesi
2200 iken kurumdaki diğer personelin göstergesi 3600dür. Aynı timde
görevli personel ile arasında 350 liraya yakın tazminat farkı
vardır. Bu fark, emekli ikramiyesi ve maaş farkı olarak
ayrıca mağduriyete sebep olmaktadır. Hâlen daha uzman
jandarmanın okuduğu askerî okul süresi fiilî hizmetten
sayılmamakta, lojmanlardan yeteri kadar
faydalandırılmamaktadır. Ordu içerisinde en düşük ücret
uzman jandarmalarındır. Yaşı ne olursa olsun nöbetten
düşürülmeyen de onlardır. Anlayacağınız, ücretleri az
ama sorumlulukları dev gibidir. Hakikaten bu ayrımın,
emredilecek bir alt kademe yaratma dışında Türk Silahlı
Kuvvetlerine getirdiği bir faydanın olmadığını,
adaletsizliklere yol açtığını düşünüyorum.
Bu sorunun çözümü
yok mu? Var. Nasıl ki emniyet teşkilatında özlük hakları
sıkıntılı olan bekçi sınıfı, emniyet
hizmetleri sınıfına dâhil edilerek bu ayrımcılık
kanun marifetiyle giderilmişse, açılacak hizmet içi kurslar ve
sınavlarla, kademeli olarak, uzman jandarmalar astsubay
sınıfına alınmalı, bu iki kadro sınıfı
birleştirilmelidir. Önemli sayılara ulaşan uzman
jandarmaların yeniden motive edilmesi ordu içerisindeki iç huzurun
sağlanmasına da büyük bir katkı sağlayacaktır.
Uzman çavuş
ve erbaşların da sorunlarına bir kulak vermek lazım. Bu
kardeşlerimizin emeklilikleri yani yarınları yoktur. Yirmi
beş yıllık uzman erbaş ile bir yıllık uzman
erbaş ek göstergeleri olmadığından aynı
maaşı almaktadırlar. Üç aydan fazla hasta olup rapor aldıklarında
görevlerine son verilmekte, mağdur edilmektedirler. En küçük hatalarında ordu ile
ilişikleri kesilmekte, herhangi bir telafisi de bulunmamaktadır.
Sosyal tesislere alınmaz, er muameleleri görürler.
Daha sayalım
mı? Bu ilgisizlik ve itilmişlikten nasıl hizmet bekleyeceksiniz,
sorarım sizlere. Bunları düzeltmek ve insanca çalışma
şartları temin etmek bu kadar mı zor?
Silahlı
kuvvetlerde bir de sivil memurlar var. Artık, haklı
şikâyetlerini, sıkıntılarını duymayan
kalmamıştır. Bu sıkıntıları kimlere
iletseniz, çözümü için bir uğraş, bir gayret içerisinde olur. Tabiri
caizse "Taş olsa dile gelir." AKP gelmedi. Üç defa bu
sorunları kürsüye taşıyan Milliyetçi Hareket Partisi bu
girişimlerine bir cevap bulamamıştır. Ne asker
sayılırlar Türk Silahlı Kuvvetlerindeki memurlar ne de
sivilliğin getirdiği avantajlardan istifade ederler. Mihneti çekerken
ordu personeli, nimetinden istifade etme konusunda yad ile yabancı.
Kendinizi onların yerine koyun. Dışlanmak sizde nasıl bir
hissiyat yaratır ise onlar da aynı duygular içerisindeler. Devletini,
ordusunu sevdiklerinden dolayı da çözümü hep meşru, hep şık
yöntemlerde arıyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözüm üretmesini
bekliyorlar.
Nedir bu sorunlar?
Bizzat Sayın Bakan söz verdi bu kürsüden Diğer bakanlıklara
geçişte muvafakatlerine yardımcı olacağım. diye.
Değişen hiçbir şey yok, maalesef bu muvafakat sorunu kökten
çözülmedi. Sayın Bakanla biraz önce konuştum, kendisinin kişisel
gayretleri olduğunu ifade etti ancak bunun, takdir edersiniz ki, bir
çözüme ulaştırılması gerekiyor.
Özellikle sivil
memurlarımızla ilgili vereceğim önergede onların
sorunlarını daha da sizlerle paylaşacağım.
Sözlerime son
verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz.
Buyurunuz
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde burada
olduğunuz için, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan,
öncelikle, bu kanun üzerinde görüşlerimi açıklamadan önce, benim bu
Kürecikte bulunan radar üssündeki ABD askerleriyle ilgili sorduğum
(7/12193) sayılı soru önergeme verdiğiniz cevapta, söz konusu
radar üssünde ABD askerlerinin bulunduğunu, bu anlaşmanın 14
Eylül 2010 tarihinde Türkiye ile ABD arasında imzalanan anlaşma
gereği olduğunu ve bu radarın NATOya tahsisli olduğunu
belirttiniz. Az önce de diyorsunuz ki: Bu, NATOnun bir radarıdır.
Hâlbuki sizin imzanızla bana gelen cevapta öncelikle Türkiye ve ABD
arasında yapılan bir anlaşma olduğunu söylüyorsunuz.
Dolayısıyla, yaklaşık sekiz ay sonra bu NATOya devredildi.
Bu durumda, yaklaşık sekiz ay, on ay kadar ABD askerleri ülkemizde
Anayasaya aykırı olarak bulundu. Bunu da kabul etmiş oluyorsunuz.
Yine
verdiğiniz cevapta, Sayın Bakanım, bizim ABDyle askerî
ilişkilerimizin NATO ortaklığı dışında, 29
Mart 1980 tarihinde imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasıyla da düzenlendiğini ve bu anlaşma çerçevesinde
İncirlik, Ankara, İstanbul ve İzmirde yer alan askerî
tesislerde ABD askerlerinin bulunduğunu söylediniz. Şimdi, bu durum
karşısında -Anayasamıza göre, ülkemizde yabancı
askerlerin bulunması Meclisin onayına tabidir- sizin de verdiğiniz
bu cevaptan anlaşılıyor ki NATO kapsamı dışında,
başlangıçta NATO anlaşması dışında, 14 Eylül
2011 tarihinde ABDyle ülkemiz arasında yapılan, daha doğrusu
Dışişleri Bakanı Müsteşarıyla ABD Büyükelçisinin
karşılıklı imzasıyla yapılan bu Radar Sisteminin
Türkiye Topraklarında Konuşlandırılması Anlaşması
gereği ABD askerleri, Meclisin onayı olmadan ve NATOya da
devredilmeden belli bir süre bulunmuş oldular. Yine, bu şekilde
bulunan ABD askerleri, Sayın Bakanım, yılbaşında,
biliyorsunuz, İncirlik Üssünde bir mescide girerek orada mihrabı tahrip
ettiler, kamuoyuna yansıdı. O konuda soruşturma olduğunu
ben öğrendim ancak ne aşamada bilmiyorum.
Şimdi, az
önce siz konuşmanızda yine şehitlikle ilgili konuya girerek
İşte, bizim inancımız budur efendim. dini terminoloji
kullandınız. Geçenlerde de yaptığınız bir
konuşmada, Sayın Bakanım, yine, Kâfirûn sûresine atıfta
bulunarak
(x) Sizin dininiz size,
bizim dinimiz bize diyerek bir eleştiride bulundunuz, hatta hiç
olmaması gereken, kime hitabı belli olan Kâfirûn sûresini bize
karşı kullandınız. Şimdi bunun üzerine ben diyorum ki:
Evet, Sayın Bakan, sizin dininiz size, bizim dinimiz bize. Biz
doğrudan yanayız, biz haklıdan yanayız, biz tam
bağımsızlıktan yanayız; siz zorbadan, zalimden,
emperyalistlerden yanasınız; sizin dininiz size, bizim dinimiz bize.
Biz yoksuldan, öğrenciden, işçiden, memurdan yanayız; siz
öğrencinin, yoksulun, işçinin, memurun, hak arayanın üzerine gaz
sıkıyorsunuz, göz yaşartıcı bomba atıyorsunuz;
sizin dininiz size, bizim dinimiz bize.
Biz bugün Suriye,
halkıyla birlikte Halepiyle, Şamıyla, Lazkiyesiyle,
toprağıyla birlikte mazlumdur, mağdurdur, efendim,
bırakın, Suriyenin kaderine Suriye halkı karar versin. Orada
silahlı bir grubu desteklemeyin, iç savaşı körüklemeyin.
diyoruz.
BAŞKAN
Genel Kurula hitaben konuşunuz lütfen.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Efendim, siz bir grubu destekleyerek, özgürlük savaşı
veren Taliban, El Kaide, Selefi unsurları destekleyerek(xx) bu yolu seçiyorsunuz. Evet, sizin
dininiz size, bizim dinimiz bize.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim üzerinde
konuştuğumuz bu Askerî Disiplin Kanununa. Değerli
arkadaşlar, tasarının 15inci maddesinde uyarma cezası
gerektiren disiplinsizlik hâlleri arasında ki bu cezaları disiplin
amiri verebiliyor- mesela 15inci maddenin (h) bendi saygısız
davranmak diyor. Nedir? Muğlak. Kime göre saygısız davranmak?
Efendim hizmet
haricinde yalan söylemek yani özel yaşamında yalan söylemek midir
Sayın Bakan? Bu da muğlak bir ifade.
Mesai
dışında aşırı alkol kullanımı nedir
kriteri, kime göre ne kadar alkol kullanmak aşırıdır? Ya da
size göre ya da amire göre, bu cezayı verecek disiplin amirine göre kaç
kadeh aşırı kullanmaktır? Hiç olmazsa burada hani, alkollü
araç kullanırken bir ölçüm cihazı var ya promil ölçülüyor, bari ona
göre bir ölçü deseniz de işte 50 promil, 100 promil, daha
anlaşılır olsun. Çok muğlaktır, keyfîliğe yol
açacaktır.
Yine kişisel
ve çevre temizliğine dikkat etmemek diye bir madde var. Çevre
temizliğinden kastınız nedir? Yani bildiğimiz şu
andaki mıntıka temizliği midir? Yani yine askerler ot mu yolacak
bu çağda, bunu mu kastediyorsunuz? Bu temizliği yapmayanlara disiplin
amiri uyarma cezası mı verecek?
Yine kendini
geliştirmede yetersiz kalmak diye bir ibare var. Nedir yani bu kendini
geliştirmek, kime göre kendini geliştirme? Subjektiftir,
dolayısıyla objektif değildir, yeni sıkıntılara
yol açacaktır.
Yine,
tasarının 16ncı maddesinde kınama cezasını
gerektiren eylemler arasında küfürlü konuşmak (c) bendinde. Küfürlü
konuşmak, nedir küfür, kime göre küfür? Çok muğlak bir ifadedir ve
keyfîliğe yol açacaktır.
Yine, değerli
arkadaşlar, 18inci maddede aylıktan kesme cezasını
gerektiren eylemler arasında ayrımcılık yapmak deniyor.
18inci madde (e) bendi, ayrımcılık yapmak.
Ayrımcılık yapma konusunda da değerli arkadaşlar,
kanun diyor ki: Görevdeyken dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım yaparak
işlem tesis etmek -dikkatinizi çekiyorum, ayrım yaparak işlem
tesis etmek- ve bu suretle görev yerinde huzursuzluğa neden
olmaktır. Şimdi, yani işlem yoksa, davranış biçimiyle
bir ayrımcılık yapmışsa ceza verilemeyecek demektir.
Bana göre, orada ayrımcılık yaparak herhangi bir işlem ve
eylemde bulunmak daha uygun olur, daha mantıklı olur çünkü işlem
tesis etmek ve -bu işlemle de bir başka şart daha
getiriyorsunuz, cezalandırma şartı gibi- görev yerinde
huzursuzluğa neden olmak yani herhangi bir amir, askerler arasında
bu sebeplerle, renk, din, dil, ırk, mezhep, siyasi düşünce nedeniyle
ayrımcılık yaparsa, bu, huzursuzluğa neden olmazsa yine
ceza yok. Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; umarım, bunu
düzeltirsiniz, yapıcı bir eleştiri getirdim.
Yine, değerli
arkadaşlar, 18inci maddede Yasaklanmış faaliyetlere
katılmak. Bakın, bu da çok tehlikeli bir şey. Ne diyor? Devam
ediyor, işte sayıyor, efendim, 18inci maddenin (j) bendi:
Yasaklanmış faaliyetlere katılmak: Yetkili makamlarca
yasaklanmış olan toplantı, gösteri ve yürüyüşlere
iştirak etmektir. Yani sizin bu mantığınızla 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yasaklandı Ankara Valiliği
tarafından. Yetkili makamdır, doğru mu? Yani bir asker, bir
subay, uzman çavuş, astsubay, 29 Ekimi, cumhuriyetin kuruluşunu
kutlamak için Ulusa gelse, sizin bu mantığınıza göre,
yetkili makamlar tarafından yasaklanmış bir eyleme katılmak
olarak değerlendirilecek ve bu arkadaşa aylıktan kesme
cezası verilecektir. Bu durum, aslında Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesindeki toplantı ve gösteri yürüyüşleri
hakkının da ihlalidir; yapamazsınız. Bu konunun
düzeltilmesi lazım.
Yine, (i) bendinde
Hoşnutsuzluk yaratmak. gibi muğlak bir ifade var.
Yine, 20nci
maddede -çok önemli- Silahlı Kuvvetlerden ayırma, ihraç
cezasını gerektiren bir eylem var: Ahlaki zayıflık. Nedir
bu ahlaki zayıflık? Devam ediyor, saymış,
veya toplumun
genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır.
Kime göre Sayın Bakan, Sayın Komisyon? Kime göre toplumun genel ahlak
yapısına aykırı fiillerde bulunmak?
Yine, (h) bendinde
İffetsiz bir kadınla evlenmek veya böyle bir kimseyle yaşamak.
Açıklamasında diyorsunuz ki: Böyle bir kadınla evlenmek veya
evli kalmak. Yani boşanmaya itiyorsunuz yani komutana göre, disiplin
amirine göre Senin eşin iffetsizdir kardeşim, bununla
yaşayamazsın, çok tehlikeli bir durumdur. Lütfen, bunları daha
açık bir hâle getirin, yoksa başka keyfîliğe neden
olacaktır diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özgündüz.
Şahsı
adına Düzce Milletvekili Fevai Arslan.
Buyurunuz efendim.
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 394 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
TSKda en hayati
konuların başında disiplin gelmektedir. Bu açıdan, disiplin
konusunda alınan tedbirlerin diğer kurum ve kuruluşlara göre
mahiyet bakımından farklılıklar arz ettiği hususu göz
önünde bulundurulmalıdır. Zira, disiplinin sağlanması,
muhafazası ve devam ettirilmesi TSKnın vazifesini yerine
getirebilmesi için olmazsa olmaz konulardan birisidir.
TSKda
yerleşmiş tanıma göre, disiplinin en temel iki unsuru, itaat ve
astın üstün hukukuna riayettir. Kanunun temel amacı, TSKdaki
itaat hissini sağlamlaştırma ve hukuka uygun olarak hareket
etmeye yönelik usul ve esasların belirlenmesi şeklinde de ifade
edilebilir.
TSK personeli
hakkında uygulanan disiplin hükümleri, değişik tarihlerde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde dava konusu olmuş,
özellikle asker kişilere verilen oda hapsi cezalarının Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Neden TSK diyorsunuz, açsanıza.
FEVAİ ARSLAN
(Devamla) Bu kapsamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2005, 2007 ve
2011 tarihlerinde kişinin özgürlüğü, güvenliği ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçeleriyle ülkemizi
tazminata mahkûm etmiştir.
Disiplin hukukuna
ilişkin sorunların, disiplin amirlerinin otoritesinde ve emir komuta
sisteminde zafiyet meydana getirmeden, değişen ve gelişen
günümüz hukuk anlayışına uygun bir şekilde çözülmesi
amacıyla hazırlanan bu tasarıyla, dağınık biçimde
bulunan disiplin mevzuatı tek bir kanunda toplanmış olacaktır.
Hâlen askerî
disiplin mevzuatına tabi olan sivil memurlar kapsam dışına
çıkarılmış ve bu personel hakkında yalnızca 657
sayılı Kanunun disiplin hükümlerinin uygulanması esası
benimsenmiş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
paralelinde, askerî ceza ve disiplin hukuku sistemleri birbirinden
bağımsız kılınmış ve asker kişiler hakkında,
eylemleri dolayısıyla ceza soruşturması açılsa dahi
disiplin cezası verilebilmesi imkânı tanınmış, disiplin cezası verme konusunda subaylar
ve astsubaylar arasındaki ayrım kaldırılmış,
sicil verme yetkisi olan astsubaylar da disiplin amiri olarak tanımlanmış,
disiplin amirlerinin verebilecekleri cezalar, rütbe ve makamları dikkate
alınarak yeniden belirlenmiştir.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda, seferberlik ve
savaş zamanı ile barış zamanında Türk kara suları
dışında bulunan gemilerde işlenen disiplinsizlikler hariç,
oda hapsi cezası kaldırılmıştır.
İdareye güven
ve kanunilik ilkeleri dikkate alınarak, mevcut sistemde tanımlı
olmayan disiplinsizlik teşkil eden eylemler, silahlı kuvvetlerin
ihtiyaçları dikkate alınarak 657 sayılı Kanunda
olduğu gibi tek tek tanımlanmış, oda hapsi
cezalarının kaldırılması nedeniyle disiplin zafiyeti
doğmaması için erbaş ve erlere verilecek hizmetten men
cezasının askerlik hizmet süresinden sayılmayacağı
esası benimsenmiş, barış zamanı için disiplin
mahkemeleri kapatılmış, bunların yerine asgari tugay
seviyesinde görev yapacak disiplin kurulları ve silahlı kuvvetlerden
ayırma disiplin cezası vermek üzere kuvvet komutanlıkları,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığında da yüksek disiplin kurulları
kurulmuştur.
Kuvvet
komutanlıklarınca disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle
silahlı kuvvetlerden çıkarılma uygulamasına son verilerek,
bu yetki yüksek disiplin kurullarına bırakılmış,
disiplinsizliği alışkanlık hâline getirenlere ceza puanına
bağlı olarak yüksek disiplin kurullarınca ayırma
cezası verilebilmesi uygulaması getirilmiştir.
Disiplin amirleri
tarafından verilen disiplin cezalarına karşı, bir üst
disiplin amirine disiplin kurulu tarafından verilen disiplin
cezalarına karşı da üst komutanlığın disiplin
kuralına itiraz imkânı getirilmiştir.
Tasarının
tüm değerli Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, personeline ve
ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Arslan.
Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, ikinci
bölüm üzerine yapmış olduğum konuşmada süre
yetersizliği dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sivil
memurların sorunlarına çok fazla zaman kalmamış idi. Bu
şahsi konuşmamı da onların sorunlarına ayırmak
istiyorum.
Millî Savunma
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli meslek
dallarında, 657 sayılı Yasa ile yaklaşık 55 bin
çalışan sivil memur vardır. Bu memurlar, asker kişiler
olmadığı hâlde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde yargılanmaktadırlar;
temyizi kabil olmayan kararlar dolayısıyla da mağdur olmaktadırlar.
Kendileriyle görüşüyoruz, bütün siyasi parti gruplarını da -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
da dâhil olmak üzere- ziyaret ettiler. Türkiye Büyük Millet Meclisine soruyor
bu arkadaşlarımız, diyorlar ki: Türk Silahlı Kuvvetleri
beni özlük hakları açısından yahut statü açısından
askerî personel kabul etmiyor ama yargılama hususuna gelince askerî
mahkemeye çıkarıyor. Artık bir karar versin, ben asker miyim
yoksa sivil miyim? Doğrusu, bu eleştiri çok yanlış bir
eleştiri değil ve bu sorunun bir an önce çözülmesi gerekiyor.
Çözülmesini zorunlu kılan, Anayasa Mahkemesinin de 20 Eylül 2012de
verdiği bir karar var -ki bu karar 1 Aralık 2012de Resmî Gazetede
yayımlandı- bu kararda da sivil memurların sivil
kişilikleri vurgulanıyor.
Yine, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde 31 Mayıs 2012de verilen bir kararla
da, sivil kişilerin askerî mahkemelerde yargılanamayacağı
hükmünden hareketle Türkiye Cumhuriyetini 15 bin euro tazminata mahkûm
etmiş.
Anayasanın
145inci maddesinde, savaş zamanı dışında sivil
kişilerin yine askerî mahkemelerde yargılanmayacağı
belirtiliyor.
Tüm bunları
bir araya getirdiğimizde ciddi bir yanlışlık var. Bu
yanlışlığın ortadan kaldırılması için
biz bir önerge verdik Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biraz sonra bu önerge
de gündeme gelecek. Tabii, İç Tüzüke göre yeni bir madde ihdası
olarak algılanıyor ve Komisyonda Komisyon çoğunluğu Adalet
ve Kalkınma Partisinde olduğundan, Komisyonda muhtemelen bu
çoğunluğun, eğer Adalet ve Kalkınma Partisi destek vermezse
sağlanamayacağı gözüküyor. Ancak, biz buradan bir kez daha
Adalet ve Kalkınma Partisine sesleniyoruz: Bu değişikliği
bir an önce lütfen getirin, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
değişikliğe destek olalım. Aileleriyle birlikte
yaklaşık 250-300 bin kişiyi bulan bu sivil memur ailesini bir an
önce hak etmiş oldukları bu statüye kavuşturalım.
Kıymetli arkadaşlar, gerçekten çok ciddi sorunları var. Ben,
Milliyetçi Hareket Partisi adına bu kürsüden üç kez sivil memurların
sorunlarını dile getirdim. Zaman zaman Sayın Millî Savunma
Bakanımıza da şifahi olarak aktarıyoruz, Milli Savunma
Komisyonu Başkanımız Sayın Oğuz Kağan Köksal
Beyefendiye de aktarıyoruz ancak maalesef bugüne kadar bu sorunların
aşılması konusunda gözle görülür bir ilerleme
sağlanmadı. Kendileri de zaman zaman iyi niyetlerini, temennilerini
iletiyorlar ama maalesef bir adım atılmış değil.
Artık bu arkadaşlarımız, hiç olmazsa kanun çıkarmakla
çözülebilecek sorunları bir tarafa bırakmışlar, Bakanlık
tebliğleriyle, Bakanlık talimatlarıyla çözülecek çok basit
sorunlarının çözüldüğünü görmek istiyorlar ve Türkiye
Cumhuriyeti devletine karşı, kendi bakanlığına
karşı ümitvar olmak istiyorlar. Sanıyorum, beklentileri de çok
büyük beklentiler değil. Millî Savunma Bakanlığının
özellikle bu kardeşlerimizin moral ve motivasyonunu temin etmek üzere, bu
konuya bundan sonra biraz daha fazla eğileceği inancını
taşıyorum. Bu konuda kendilerinden de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak talebimizi yineliyoruz.
Sözlerime burada
son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan,
2010 yılında Anayasa değişikliğinde Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi üyelerinin sicil ve özlük işlemleriyle hâkimlik
teminatı ve yargı bağımsızlığı kanunla
düzenlenir. hükmü getirilmiş ancak sözü edilen uyum yasası henüz
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmemiştir. Sicil işlemleri
Genelkurmay Başkanlığınca yürütülen hâkimlik teminatı
ve yargı bağımsızlığı tam olarak
sağlanmamış bir mahkemenin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
yargı yolu açık idari işlemle ilişiği kesilenler için
yargı yolu olarak gösterilmesi ne kadar adaletlidir? Madem ki AYİM adil
bir yargı yolu idi, YAŞ kararlarına yargı yolu
açılmasına rağmen, neden bu kararla ilişiği
kesilenlere mahkemeye başvurma yerine geçici 32nci maddeyle özlük
hakları verilmiştir?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Amerika Birleşik Devletleri 10 Aralık 2012de El Nusra Cephesini
terörist örgütler listesine eklemiş, El Nusra Cephesinin El Kaide
tarafından kullanılan müstear isimlerden biri olduğunu
belirtmiştir. AKP Hükûmeti ise El Nusra Cephesini terörist örgüt olarak
nitelendirmemekte ısrarcıdır. Türkiye'nin El Nusraya
sağladığı mali, askerî ve lojistik destek ise
uluslararası basında yer almaktadır.
Sayın Bakan, siz El Nusra
Cephesini terörist örgüt olarak görüyor musunuz? El Nusra Cephesine sizin
bilginiz dâhilinde mali, askerî, lojistik destek sağlanmış
mıdır? El Nusra Cephesinin Türkiye topraklarında veya Türkiye
vatandaşlarına karşı eylem gerçekleştirmeyeceğine
ilişkin aldığınız herhangi bir güvence ya da garanti var
mıdır? Türkiye'nin El Nusra Cephesine sağladığı
desteğin bir gün vatandaşlarımıza yönelik terör eylemlerini
finanse etme olasılığı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayır Erdemir.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, cumhuriyet tarihi
boyunca Türk Silahlı Kuvvetlerinden sadece 1 askerî personelin casusluk
suçlamasıyla ilişkisinin kesildiğini biliyoruz. Oysa şu
anda İzmirde ikincisi görülmekte olan askerî casusluk ve şantaj davasında
birincisiyle birlikte 400ün üzerinde personel casuslukla suçlanmaktadır.
Siz Millî Savunma
Bakanısınız, Genelkurmay Başkanımız
hâlihazırda görevde, yanınızda bu konuda çok deneyimli askerî
bürokrasi var. Bir orduda 400 tane casus var da bundan bu ordunun haberinin
olmaması mümkün mü? Haberiniz varsa bu konuda bir soruşturma
başlatmış mıydınız, yasal işlem
yapmış mıydınız? Yok, haberiniz yoksa siz Millî
Savunma Bakanı olarak bütün çağdaş ülkelerdeki gibi istifa
mekanizmasını işleterek ve size bağlı olan bir ordunun
400 casusu bir savcıdan önce belirleyememiş olmasını bir
zafiyet olarak görüp istifa edecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, Sayın Başbakan bir televizyon programında
Boş verin Avrupa Birliğini, ben Putinle konuştum, Şanghay
Beşlisine girerim. gibi bir şey söyledi. Şimdi, Türkiyede bu
kadar önemli bir güvenlik politikası değişikliğini daha
önce yetkili kurullarda konuştunuz mu? Eğer konuştuysanız
Sayın Başbakan Şanghay İşbirliği Örgütü
adında olan 6 üyeli bir uluslararası kurumun adını Şanghay
Beşlisi olarak hangi bilgiye dayanarak söylüyor, yani biz bunları
nasıl ciddiye alırız? Bu kadar önemli konular böyle basit mi
konuşulur? Nasıl oldu bu iş, bir anlatabilir misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.
Sayın
Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, 22 Ekim 2012 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı
tarafından 1900-299557-12 sayılı bir Genelge
yayımlandı. Bu genelgede Disipline ve ahlaka aykırı unsur
taşıyan bir eylemden dolayı adli mahkemeler tarafından
haklarında beraat, kovuşturmaya yer olmadığı,
görevsizlik, davanın düşmesi, hükmün açıklanmasının
geri bırakılması, erteleme ve benzeri karar verilen personel
hakkında, disiplinsizlik veya ahlaka aykırı
davranışın fiilen işlendiğini kanıtlayan bilgi ve
belgeler (iddianame, sanık, mağdur ifadeleri, tutanak, bilirkişi
raporları) varsa ayırma işlemi yapılacaktır. deniyor,
yani ihraç edilecek. Şu anda getirdiğiniz bu kanunla, bu genelge
biraz çelişiyor gibi. Bu genelge aynı zamanda komuta katı,
baş emir imzalı bir genelge. Dolayısıyla, bu genelgeden
bilginiz var mı? Bu genelge acaba fuhuş ve şantaj
iddiasıyla suçlanan ve bize göre millî ordu unsurlarının
tasfiyesi
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
Sayın Aldan
ÖMER SÜHA ALDAN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Suriyede iç savaş başladığından bu yana, Türk
Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Millî İstihbarat
Teşkilatından Özgür Suriye Ordusu veya başka bir muhalif gruba
askerî veya istihbari eğitim veren personel var mıdır?
İki: YAŞ
ve diğer tasarruflarla TSKdan ilişiği kesilenlerin ayrı
ayrı olarak sayıları kaçtır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aldan.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan
Türkiye toprakları, NATO topraklarıdır. dendi ve Patriotlar
geldi, ülkemizin değişik yerlerine yerleştirildi. Hollanda
Dostluk Grubu olarak bizi ziyaret eden Hollanda Temsilciler Meclisi Savunma
Komitesi Başkanı, Patriotların kendi ülkelerine ait
olduğunu, dolayısıyla bu Patriotlardan kullanmamız hâlinde
bazı masrafların tarafımızdan ödenmesi gerektiğini
benim de dâhil olduğum bu komisyonda yüzümüze karşı söyledi.
Merak ediyorum, bu topraklar NATO toprağı ise, Patriotlar NATOya ait
ise sorun yok ama Patriotlar Hollandaya ait ise bu silahlı gücün
topraklarımız üzerinde bulunmasının Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iznine tabi olduğunu hepimiz biliyoruz; dolayısıyla
bu karmaşık durumu izah edebilir misiniz?
Bir de
boğazlar üzerinde kesin hâkimiyetimizi temin öden Montrö
Antlaşmasının delinmesi yönünde, müttefikimiz olduğunu
zannettiğimiz devletlerden talep var mıdır? Deniz
kuvvetlerindeki istifaların bu taleplerle bir ilgisi var mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
PKK terör örgütünün en önemli finans kaynaklarından
bazılarını oluşturan uyuşturucu ve hayalî ticaretin en
yoğun yapıldığı sınır kapılarından
birisinin Hakkâri Yüksekovadaki Esendere Sınır Kapısı olduğu
devletin resmî müfettişleri tarafından tespit edilmiş. Bunun
kapatılması yönünde Bakanlığınıza herhangi bir
rapor geldi mi ve güvenliğinin sağlanması konusunda şu ana
kadar bu konuyla ilgili ne yapıldı?
İkincisi de,
Kütahyada bulunan Hava Er Eğitim Tugayının tümene
dönüştürülmesi yönünde Bakanlığınızın bir
çalışması var mı? Varsa bu çalışma ne aşamadadır?
Cevaplarsanız sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, öncelikle,
mevcut getirmiş olduğumuz düzenleme -bizim ilk
açıklamamızda söylediğimiz gibi- dağınık olan
mevzuatın toplanması, yeni getirilmiş olan hiçbir şey yok. Aşırı
borçlanma ve borçlarını ödeyememek mevcut mevzuatta var, Ahlaki
zayıflık mevcut mevzuatta var, Hizmete engel
davranışlarda bulunmak mevcut mevzuatta var, Gizli bilgileri
açıklamak mevcut mevzuatta var, İdeolojik ve siyasi amaçlı
faaliyetler mevcut mevzuatta var, Uzun süreli firar etmek var.
Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Değiştiriyor Sayın Bakan, Allahtan korkun
yani. Eski mevzuatta var, eski mevzuatta var
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Biz topluyoruz dağınık olanları,
bunu da söyledik. Yeni bir şey getirmedik. Bakın, çok net
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Hangisini getiriyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ya dinleyeceksin ya dinlemeyeceksin; iki
şey
Eğer söylediğime konuşuyorsanız demek ki bu
konuyu biliyorsunuz, dinlemek istemiyorsunuz. O hâlde lütfen dinleyin. Ondan
sonra yeniden soru sorma hakkınız var.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ben başka bir şey söylüyorum, siz başka bir
şey söylüyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok, sizin söylediğinizi söylemek
durumunda değilim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Dinliyorum Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Güzel.
Önümde 657
sayılı Kanun var. Eğer sizin dediğiniz gibi aynı
mantığı yürütürsek 657 sayılı Kanun
yıllardır devlet memurunun sahip olduğu ve bağlı
olduğu kanun. Göreve sarhoş gelmek. Sizin
mantığınızdan gidince
E, ne kadar sarhoş?
Sarhoşluğu kim bilecek? Görev yerinde alkol içmek. İçmek ama ne kadar içecek?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Görevde sarhoş olmak değil Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Görev mahallinde genel ahlak
dışı davranışlarda bulunmak
Hangisi ahlaktır,
hangisi ahlak dışıdır? Dolayısıyla da, gerek
657yle devlet memurunun yine devlet memuruna çıkardığı
İdeolojik
ve siyasi amaçlarla kurumun huzur ve sükûnunu bozmak mevcut 657de devlet
memurluğundan çıkarmayı gerektiriyor. Dolayısıyla,
bizim getirdiğimiz, hukuka aykırı hiçbir şey yoktur, hepsi
gerek 657yle gerekse de şu anki mevcut mevzuatımızla uyumludur.
Değişik yerlerde olan mevzuatımızı bir metin
altında topladık. Dolayısıyla burada hukuka
İki:
İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi.
Bizim burada getirdiğimiz disiplin cezalarının hiçbirisi önceden
yargı denetimine tabi değildi, şimdi hepsini yargı
denetimine tabi tutuyoruz. Uyarmayla kınamada ise onlardan verilecek
disiplin cezalarının belli bir miktarı aşması
durumunda o zaman da kurumdan uzaklaştırılacak, bu da Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi denetimine tabi. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
bu durumda hangi cezanın hangi gerekçeyle verildiğini, bu gerekçenin
hukuka uygun olup olmadığını da inceleyip gerekirse
cezaları iptal etme yetkisine sahiptir. Eskisinde yargı yoluna gitme
hakkı yokken yenisinde yargı yoluna gitme hakkı var.
Dolayısıyla, daha demokratik, daha uygun bir husustur.
Bir başka
husus: Efendim, silahlı kuvvetlerimizin
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, rica ediyorum. 15inci maddenin (k)
fıkrasını okuyorum: Görev mahallinde demiyor, Mesai
dışında aşırı alkol kullanımı diyor,
mesai dışında. Yanıltıyorlar sizi.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yahu, şu adamı boş ver,
alkolik birisi. gibi bir tabiri, böyle bir sıfatı Silahlı
Kuvvetlerimizin hiçbir mensubu taşımak istemez. Çok doğrudur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Öyle demeyin, alkolik deyin o zaman, alkolik deyin.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Terörist bile yaptınız.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) 1984-2009 yılları arasında
YAŞ kararıyla 1.543 personelin ilişiği kesilmiştir.
Bir başka
soruya cevabımız: 22/05/2012 tarihli ve 6318 sayılı Kanun
ile askerî hâkimler ve savcılara idari sicil verilmesi uygulamasına
son verilmiştir. Dolayısıyla, askerî hâkimlere bir sicil verilme
uygulaması yoktur. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerine de
mahkemenin kurulduğu 1972 tarihinden bu yana zaten herhangi bir sicil
verilmemektedir.
Yine, 2001-2012
yılları arasında firar, aşırı borçlanma, ahlaki
nedenler, hırsızlık, rüşvet, uyuşturucu ve genel
disiplinsizlik nedeniyle 2.604 personelin ilişiği kesilmiştir.
Bu arada bir bilgi daha vermek isterim. Bu, 6191 sayılı Yasa
kapsamında olan 4.607 kişi başvurdu; bu başvuranlardan
1.544ü kabul edilmiş, 3.063ü reddedilmiş. Ret kararı verilen
3.063 başvurudan 2.838inin gerekçesi yargı yolu açık
işlemle Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiklerinin kesilmesidir.
225inin gerekçesi ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
48inci, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun
50 ve 94üncü maddeleri kapsamında haklarında tesis edilen
işlemin dayanağı fiillerin vasıf ve mahiyetidir. Bunlar
arasında, silahlı çatışmaya giren, uyuşturucu
kaçakçılığına giren kimseler de var, onların listesi
var yanımda ama bunları da söylemiyoruz.
Bir başka
Haklarında Millî Savunma Bakanı tarafından verilen karara
karşı -bizim verdiğimiz- 851 personel dava açtı; bu
davalardan 394ü reddedildi, 10 personel ise açtığı davayı
kazandı. Davaları kazanan bu personel için de daha sonra yasanın
gereği yerine getirilmiştir. Yargı kararları sonucunda
4.607 başvurudan 1.554ü kabul edilmiş, 3.050 başvuru reddedilmiş,
başvurusu kabul edilenlerden 691i Devlet Personel
Başkanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına
araştırmacı olarak atanmıştır. Başvurusu
kabul edilen personelden emsalleri emekli olanlara emeklilik hakkı
tanınmış, emekli olmayanlara ise kamu kurumunca çalışma
hakkı tanınmıştır. Ayrıca, bu personele silah,
kimlik kartı, silah taşıma ruhsatı ve pasaport da
verilmiştir. Bu kişilere yine emekli Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının sosyal hakları da tanınmıştır.
Bir başka
husus: Biz Suriye halkının destekçisiyiz, hiçbir terör örgütünün veya
teröre destek veren hiç kimsenin destekçisi değiliz.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) El Nusra terör örgütü değil mi?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Çok net olarak, dolayısıyla, terör
örgütü olarak hiçbir kurumun, şeyin destekçisi değiliz.
Bir
başkası Türkiye NATO toprağı mıdır? Bununla
ifade edilen husus şu: NATO müşterek bir güvenlik sistemidir.
NATOnun amacında Washington Sözleşmesi 5inci maddede Eğer bu
ülkelerden birisine yapılmış bir saldırı hepsine
yapılmış saldırı durumundadır. Biz, NATO
içerisinde diyoruz ki, bir tehdit, bir risk var; bu tehdit, bu risk
algılamasına karşı NATOnun imkânlarından
faydalanalım.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Türkiye, NATO toprağı mı Sayın
Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir başka husus: Bakın, biz hiçbir
yere parayı verip de Patriot füzesi almadık. Parayı verip
almadık. Bu NATO imkânlarındandır, NATO imkânlarından
olduğundan biz talebimizi Hollandadan yapmadık, biz talebimizi
Almanyadan yapmadık, biz talebimizi Amerikadan yapmadık; biz
talebimiz NATOdan yaptık. Bakın, NATOnun kendi silahı, kendi
topu yoktur ancak NATOya dâhil ülkelerin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
NATOnun amaçları doğrultusunda
tesis etmiş olduğu imkânları vardır. Dolayısıyla,
Türkiyenin korunması gereken sınırları NATOnun
korunması gereken sınırlarıdır.
Teşekkür
ederim.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Türkiyeyi kimden korumak istiyorsunuz Sayın Bakan?
Sayın Bakan, Türkiyeyi kimden korumak istiyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, bir şey
BAŞKAN -
Sayın Moroğlu, buyurun.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Meclisimizin bu kararı verirken doğru
karar verebilmesi için çok net bir soru sordum, cevabı başka türlü
alındı. Çok net bir daha soruyorum: El Nusra örgütünü terör örgütü
olarak tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz? ABD tanıyor, siz
tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz? Bunu soruyorum. Buna bir
cevap istiyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Cevap vermek zorunda değil.
OSMAN KAHVECİ
(Karabük) Yok cevap.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Size sormuyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Yani
buna bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Sorunuza cevap
vermemişse vermemiştir, bunu biz şey yapamayız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın
Bakan, burada müsteşar var.
BAŞKAN -
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkanım, benim konuşmama
atıfta bulunarak, Sayın Bakan şu anda disiplinsizlik hareketleri
olarak sayılan eylemlerin önceki kanunda da olduğu, hatta Devlet
Memurları Kanununda da dâhil olduğunu söyledi. Bu konuda müsaade
ederseniz bir dakika açıklama yapayım çünkü yanlış bilgi
edindi Sayın Bakan.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Başkanım, bir şey yok, Sataşma var. diyorlar.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Efendim, göreve sarhoş gelmek diye bir şeyden
bahsetmedim çünkü burada kanun diyor ki: Mesai
dışında aşırı alkol kullanımı.
Sayın Bakanı yanılttılar. Yine, efendim, Devlet
Memurları Kanununda ihraçla ilgili yani iffetsiz bir kadınla
evlenmek veya böyle kalmak veya böyle yaşamak diye bir ibare yok ama
Sayın Bakan yine bunu söyledi.
Lütfen,
ben rica ediyorum, yani bu, askerlerin ve buradaki arkadaşların da
lehine bir düzenleme. Açıklığa kavuşturun, yoksa keyfîlik
olur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Bakan, El Nusra Cephesiyle ilgili susma
hakkını kullanmak mı istiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) İstifa sorusuna cevap vermediniz efendim.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu millet teröristleri kimin desteklediğini
iyi bilir, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN
- Madde 22yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
23ü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
24ü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/394
sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesinin
1 inci fıkrasının "c" bendinin madde metninden
çıkarılmasını;
2
inci fıkradan sonra gelmek üzere,
"(3)
Vicdani retçilerin durumu kapsam dışında tutulur."
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Levent
Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
"Oda
hapsi" cezası; insana yaraşır, insani bir ceza
olmadığından bu yönlü bir ceza uygulamasından vazgeçilmesi
amaçlanmıştır. Kaldı ki, asker ölümlerinin birçoğu oda
hapisleri esnasında gerçekleşmektedir. İşbu
değişiklik ile hem asker kişilerin "oda hapsi"
esnasında ruhi ve fiziki bir zarar uğraması hem de bir insan
hakkı ihlalinin önlenmesi amaçlanmıştır. "Vicdani
ret"; kişinin dinen, ahlaken bu hizmeti yapmak istememesi ve bu
nedenle de askerlik görevinin gereklerinden olan silahlı hizmet vermeyi
reddetmesidir. Bu nedenle yapılan değişiklik ile takdir
hakkının vicdani retçiler hakkında en geniş biçimiyle
kullanılarak, vicdani retçilerin haklarına halel getirilmesi önlenmek
istenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Kanun tasarısının 26
ncı maddesinin 1 inci fıkrasına Bu ceza süresi kesintisiz
değildir. Verilen ceza aralıksız bir kerede çektirilemez
ifadesi eklenerek aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Kemal
Ekinci Haluk
Ahmet Gümüş Mustafa
Moroğlu
Bursa Balıkesir İzmir
Ahmet
Toptaş Ali
Sarıbaş Aydın
Ayaydın
Afyonkarahisar Çanakkale İstanbul
Ali
İhsan Köktürk Rahmi
Aşkın Türeli Mahmut
Tanal
Zonguldak İzmir İstanbul
Aykan
Erdemir
Bursa
MADDE 26- (1) İzinsizlik
cezası, erbaş ve erin hafta sonu tatilinden
faydalandırılmamasıdır. Bu ceza süresi kesintisiz
değildir. Verilen ceza aralıksız bir kerede çektirilemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
394 sıra sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinin 3 üncü
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Abdullah
Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe
Oda hapsi cezası; insana
yaraşır, insanî bir ceza olmadığından bu yönlü bir
ceza uygulamasından vazgeçilmesi amaçlanmıştır. Kaldı
ki, asker ölümlerinin birçoğu oda hapisleri esnasında
gerçekleşmektedir. İşbu değişiklik ile hem asker
kişilerin oda hapsi esnasında ruhi ve fiziki bir zarar uğraması
hem de bir insan hakkı ihlalinin önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Kanun tasarısının 26
ncı maddesinin 1 inci fıkrasına Bu ceza süresi kesintisiz
değildir. Verilen ceza aralıksız bir kerede çektirilemez
ifadesi eklenerek aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Kemal
Ekinci (Bursa) ve arkadaşları
MADDE 26- (1) İzinsizlik
cezası, erbaş ve erin hafta sonu tatilinden
faydalandırılmamasıdır. Bu ceza süresi kesintisiz
değildir. Verilen ceza aralıksız bir kerede çektirilemez.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Aykan Erdemir
BAŞKAN Sayın Erdemir,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu gece madde hakkında
konuşmaya gelmedim, bu gece tarihe not düşmek için geldim ve AKPli
dostlarımızla samimi bir sohbet etmek için geldim.
Bakın, Suriye konusunda
dış politikamız farklı olabilir ve dış politika
farklılıkları saygı görebilir fakat bizim ısrarla
uyardığımız nokta şudur: 10 Aralık 2012 tarihinde
Amerika Birleşik Devletleri bile Suriyede silahlı mücadele yürüten
El Nusra Cephesini bir terör örgütü olarak
sınıflandırmıştır, tanımıştır
ve bu örgütün, El Kaide örgütünün bir müstear ismi olduğunu
söylemiştir. Buradan ısrarla soruyoruz. Daha önce iki ayrı
bakana sordum. Bu akşam da Sayın Bakana sordum ve üç
bakanımızdan da yanıt alamadım. Türkiye Cumhuriyeti, El
Nusra Cephesini bir terör örgütü olarak sınıflandırmış
mıdır, yoksa El Nusra Cephesiyle, yani dünyanın terör örgütü
olarak tanıdığı bir örgüt ile iş birliği içinde
midir?
Bakın,
uluslararası basının sayfalarında El Nusra Cephesi
komutanları itiraflarda bulunuyor, diyorlar ki: Türkiye Cumhuriyeti
yetkililerinden nakit para aldık, lojistik destek aldık, silah
aldık. Ve bu saygın uluslararası basın
kuruluşlarında herhangi bir tekzibe rastlamadık. Türkiye
Cumhuriyeti yetkilileri, sayın bakanlarımız bu iddialarla ilgili
tek bir tekzip yayınlamamıştır ve bugüne kadar üç
farklı bakana bu konuda soru sorduğumuzda El Nusra Cephesi
teröristtir. diyememiştir.
Bakın, bu bir
dış politika farklılığı değildir; bu bir
yasallık-yasa dışılık meselesidir; bu,
insanlığa karşı işlenmiş bir suç meselesidir.
Devam edelim: Bu suçlar belgeleriyle tek tek çıkıyor. 21 Ocak 2013
tarihinde hackerların ele geçirip kamuoyuyla
paylaştığı belgelerde Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğluyla Katar Veliaht Prensi Tamim Bin Hamedin toplantı
zabıtları açıklanmıştır. Bu konuda
yaptığımız basın açıklamasına rağmen en
ufak bir yalanlama, tekzip gelmemiştir. Dışişleri
Bakanı da bu zabıtları kabul etmektedir. Bakın, bu
zabıtlarda ne var? Suriyeyle ilgili, Türkiyenin politikasını
El Cezirenin bile eleştirdiğinden yakınan
Dışişleri Bakanımız, bu kanal üzerinde baskı
kurulmasını istiyor. Benzeri bir baskı ortaya
çıktığında, Alman Cumhurbaşkanı istifa
etmişti. Dışişleri Bakanımız da herkesin
siyasetçi olabileceğini ama yalnızca bazılarının
devlet adamı olabileceğini gösterebilecek mi, kanıtlayabilecek
mi, gereğini yapabilecek mi; tekzip etmediğine göre, bir
uluslararası medya kuruluşu üzerindeki sansür girişiminden
dolayı sorumluluğunu yerine getirebilecek mi? Hiç sanmıyorum.
Bakın, bugüne
kadar Katarın, Suudi Arabistanın, Kuveytin, Birleşik Arap Emirliklerinin
dış politikasını eleştirdik ve Selefi dış
politikanın, mezhepçi dış politikanın yalnızca Türkiye
ve Orta Doğu için dünya için de büyük felaketlere yol
açacağını söyledik. Ama hep zannetmiştik ki Türkiye, Selefi
siyasetin peşinden gidiyor. Ama bakın, bu son
sızdırılan, hackerlarca sızdırılan zabıtlarda
ne görüyoruz? Türkiye Selefi siyasetin peşinden gitmiyor. Selefi siyaset
bile ne yazık ki bugün Türkiye siyasetinden daha sağduyulu. Üzülerek
söylüyorum, bakın Veliaht Prens, Katar Veliaht Prensi, Sayın
Davutoğlunu zabıtlarda nasıl uyarıyor: Suriyede
Nusayriler ve Sünniler arasında sorunlar var. İleride
başlarına ne geleceğini merak eden azınlıkları
suçlayamazsınız. Bu sorun, önümüzdeki süreçte çözülmelidir. diyor.
Yani bugün Selefi siyasetin arkasında olduğunu
düşündüğümüz, finansörü olduğunu düşündüğümüz Katar
bile, Katar Veliaht Prensi bile Sayın Davutoğlunu uyarıyor,
mezhepçi siyaseti nedeniyle uyarıyor, Suriye konusunda daha dengeli olmaya
davet ediyor.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Türkiye'nin Selefi, El Kaide, El Nusra
politikasıyla varabileceği bir yer yok ve ben Türk Silahlı
Kuvvetlerini de bu oyunların içinde yer almamaya, bir mezhep ordusu
olmamaya, bir terör destekçisi kurum olmamaya davet ediyorum. Nürnberg
Mahkemesini unutmayalım. Size emir veriyor olsalar da bu gayriahlaki,
gayrihukuki emirlere boyun eğmemek zorundasınız. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci
maddesinin (4) üncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ve teklif
ederim.
Kemal Ekinci Ali İhsan Köktürk Ahmet
Toptaş
Bursa Zonguldak Afyonkarahisar
Aydın
Ağan Ayaydın Mustafa
Moroğlu Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İzmir Balıkesir
Rahmi Aşkın Türeli
İzmir
MADDE 27 - (4)
Barış zamanında Türk Karasuları dışındaki
gemilerde herhangi bir disiplinsizlik yapan erbaş ve ere, eylemin
niteliği ve disipline olan olumsuz tesiri göz önüne alınarak disiplin
amiri tarafından Ek-1 sayılı çizelgeye uygun olarak oda hapsi
cezası verilebilir. Bu cezanın infaz ve denetimi Askeri Ceza ve
Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların infazına Dair Yönetmelik
Esaslarına göre yerine getirilir. Verilen bu cezanın karasuları
dışında yerine getirilmeyen kısmı ilave hizmet yükleme
cezası olarak yerine getirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Halk arasında
"disko" olarak tabir edilen cezaların
kaldırılması ve disiplin cezalarının infaz
koşullarının düzeltilmesi olarak karşılık bulan
düzenleme ile sadece Türk Karasuları dışındaki gemilere
indirgenen oda hapsi cezalarının uygulanmasındaki insan onuruna
yakışmayan olumsuz koşulları düzeltmek, ceza yerine eza
çektirmemek olduğundan, ileride insan keyfiyetinden kaynaklanabilecek hataları
"Bu cezanın infaz ve denetimini Askeri Ceza ve Tutukevlerinin
Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Yönetmelikte yer alan
standartlara bağlayarak en aza indirmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
36ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
37nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
38inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
39uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
40ıncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/394 sıra
sayılı kanun tasarısının 40ıncı maddesinin
2inci fıkrasının 2inci cümlesinde yer alan on iş
gününden ibaresinin on beş iş gününden şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Kişinin savunmasını
hazırlayabilmesi için daha fazla süreye ihtiyaç duyabileceğinden
bahisle işbu değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
40ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
42nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
43üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
44üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm
çerçeve 45inci maddenin 1 ve 2nci fıkraları, 3 üncü
fıkrasının (a), (b), ve (c) bentleri, 4, 5inci
fıkraları, 6ncı fıkranın (a), (b), (c) bentleri, 7,
8inci fıkraları, 9uncu fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri,
10uncu fıkrası, 11inci fıkranın (a) ve (b) bentleri, 12
ve 13üncü fıkraları ile geçici 1, geçici 2, geçici 3, geçici 4 ve
geçici 5inci maddeler dâhil olmak üzere 45 ilâ 51inci maddeleri
kapsamaktadır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu.
Buyurunuz
Sayın Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplin kurulu
kararlarıyla ilgili, kanunuyla ilgili görüşmeleri yapıyoruz
fakat bu görüşmeleri yaparken ülkemizi ilgilendiren, Türkiyeyi
ilgilendiren sorunlar hakkında da düşüncelerimizi Meclisteki bütün
milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmak istiyoruz ve
Bakanımıza bazı sorular soruyoruz çünkü bu sorulara net cevaplar
alabilmek bizim de vereceğimiz kararlarda hem etkili olacak hem de
diğer milletvekili arkadaşlarımız da belki bu
uyarılarla bundan sonraki verebilecekleri kararlarda daha doğru bir
tutum sergilemelerine olan bir inancı da beslemek istiyoruz.
Şimdi,
Sayın Bakanımıza sorduğumuz sorularda
aldığımız cevaplar şöyle: Ali Özgündüz
arkadaşımız, Disiplin Kanunundaki maddelerle ilgili kendince ve
bizce de uygun olan bazı eleştirileri yapıyor.
Bakanımızın verdiği cevap: Biz yeni bir şey
düzenlemiyoruz, biz var olan düzenlemeleri bir araya getiriyoruz. O nedenle
bunlarda bir değişiklik yapma düşüncemiz yok. gibi bir cevap
veriyor. Ardından da Yargıya intikal etmiyordu eskiden, disiplin
cezası alan personel yargıya başvuramıyordu, şimdi
yeni bir düzenleme getiriyoruz. diyor. Şimdi, bu iki cevabı
karşılaştırıldığında bizim
aklımıza şöyle bir şey geliyor: Demek ki Millî Savunma
Bakanlığı yapılan düzenlemeyle ilgili değişiklikler
yapma konusunda kararlı mı, değil mi ve bir daha
-tıpkı bizim baştan uyardığımız gibi- bu
kanunu değiştirmek zorunda kalmadan, yukarıda bizi izleyen sivil
memurların da taleplerini yerine getirecek şekilde bir düzenleme
yapmak isteyip istemediği konusunda net bir cevap alamıyoruz. Bir
arkadaşımız başka bir soru soruyor -yine biraz önce
kürsüden konuşan arkadaşımız gibi- ona da net bir cevap
alamıyoruz. Afyonla ilgili bir soru soruyoruz, ona da net bir cevap
alamıyoruz.
Şimdi, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan sivil memur
arkadaşlarımız bu kanun tasarısı Komisyonumuza
gelmeden önce de bütün grup başkan vekillerini
dolaştıklarını bize ifade ettiler, komisyon
başkanlarını dolaştıklarını da ifade ettiler
ve sorduğumuzda arkadaşlarımıza bu kanunla ilgili her
birinin, her grup başkan vekilinin ve komisyon
başkanımızın bu işe olumlu baktığına
ilişkin bir ifade kullandılar. Biz de geldik, Komisyonda bu
düşüncelerimizi ilettik.
Biraz önce
Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan arkadaşımız
da bu adaletsizliğin, bu eşitsizliğin giderilmesi
noktasında bir irade beyanında bulundu, biz de aynı
düşüncelerimizi ilettik. Şimdi, muhalefet gruplarının tümü
ve sivilde görev yapan bütün sivil memur arkadaşlarımızın
dernekleri bu konuda bir talepte bulunurken acaba niye disiplin cezası
alan sivil memurların Askerî Yüksek İdare Mahkemesi yerine sivil
mahkemelere itiraz etme hakkını düzenleyen bir kanunu hep beraber
yeni bir madde ihdas ederek geçirmiyoruz? Komisyonda bu önerimiz kabul edilmedi
ama henüz zaman geçmiş değil. Gelin hep beraber yeni bir madde
ihdasıyla bu arkadaşlarımızın da sivil mahkemelere
müracaat edebilme hakkını tanıyalım. Komisyonda da ifade
ettik, iki tane Anayasa Mahkemesi kararı var. Şöyle bir gerekçeyle
bunu reddetmek mümkün değil: Onlar ceza davasına ilişkin
alınan kararlarla yani bir ceza davası açıldıysa bununla
ilgili Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde yargılanamazlar, sivil
mahkemelerde yargılanırlar. diye bir karar vermiş Anayasa
Mahkemesi. Şimdi, disiplin cezası da bir ceza değil mi? Disiplin
cezaları da bir hak mahrumiyeti içermiyor mu? Yani bu iki farklı
tavrı nasıl anlatacaksınız? Bir daha tekrar ediyorum, zaman
geçmiş değil, gelin hep beraber bu sivil memur
arkadaşlarımızın da aldığı cezalara itiraz
hakkını sivil mahkemelere yapabilme şansını
tanıyalım.
Bir başka
soruyu da sormak ve buna da net cevap almak istiyoruz. 30 Kasım 2012
tarihinde İzmirdeki Vecihi Akın Kışlası, Amerika
Birleşik Devletlerinin Kara Kuvvetleri Komutanı Frederick Ben Hodges
tarafından devralındı yani tarihinde ilk defa NATOnun Kara
Kuvvetleri Komutanlığı İzmir Şirinyerde kuruldu. NATO
Kara Kuvvetleri Komutanlığını İzmir Şirinyerde
kurdurmanın ve o kışlamızı Amerika Birleşik
Devletleri komutanına devretmenin amacı nedir? Patriotların
bizim ülkemizin topraklarına yerleştirilmesiyle uyum içinde bir
tasarrufun sonucu mudur? Suriyeye yapılmak istenen operasyonla ilgili ve
buna ilişkin verdiğimiz birçok soruya doğru cevap vermediniz,
hep kenardan köşeden dolaştınız, bununla bir ilgisi var mıdır?
Kara Kuvvetleriyle ilgili bir harekât buradan mı yönetilecektir? Niye
böyle bir şeye gerek duyulmuştur? İzmirin Kara Kuvvetleri
Komutanlığını ABDnin Kara Kuvvetleri Komutanının
teslim almasını İzmirliler içine sindirememektedir. Herhangi bir
savaşın Türkiye'den yönetilmesini istemediğimiz gibi
İzmirden de yönetilmesine karşıyız. Bu konuda gerçekçi ve
net açıklamalar bekliyoruz. İzmirli yurttaşlarımız
tıpkı Türkiyeli yurttaşlarımız gibi kendi savaşları
olmayan bir savaşa kurban vermek istemiyorlar, zenginliklerinin ve
kaynaklarının başka ülkelerin emelleri için harcanmasına ve
kışlalarının başka ülkelere devredilmesine hoş
bakmıyorlar ve bununla ilgili AKP iktidarının
tavırlarını dikkatle izliyorlar.
Sayın
Bakanım, bu konularda net cevap istiyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Moroğlu.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 394 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle gecenin bu vaktinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bizden önce konuşan saygıdeğer
milletvekillerinin birçok konuda dile getirdikleri görüşlere aynen
katıldığımızı ifade ediyor, tabii ki Türk
Silahlı Kuvvetlerinde uzun yıllar görev yapmış birçok
emekli ya da hâlen görev yapmakta olan birçok çalışan, muvazzaf askerin
mevcut sorunlarının çözümüne yönelik Hükûmetin, Sayın
Bakanın da içinde olduğu ilgili bakanlıklar nezdindeki
çalışmaları uzun süreden beri devam etmekte. Bu konuyla ilgili
Sayın Bakana verdiğimiz bir önergeye verdikleri cevabi yazıda,
ciddi anlamda düzenlemelerin yapıldığı, bu amaçla, geçen
temmuz ayında Başbakanlığa söz konusu kanun
tasarısı taslağının gönderildiğini ifade
etmiştir. Ümit ediyoruz ki bu taslak bir an önce yüce Meclise gelir, bu
konudaki beklentilerin de hiç olmazsa bir kısmı
karşılanmış olur.
Yine, Sayın
Bakanın ifadeleriyle, bugün gazilerimizi ve şehit
yakınlarını kapsayan mevzuat incelendiğinde, bunların
değişik haklarının karşılandığı
mevzuat sayısı oldukça fazla ve yetmişe yakın mevzuatta değişik
hükümler altında bazı haklar verilmekte. Yine, bunların da bir
mevzuat toparlama çalışmasının ilgili bakanlık
tarafından yürütüldüğü bizlere ifade edilmiş durumdadır.
Bunun da bir an önce çıkartılmasının bu konudaki
mağdurları sevindireceğini ifade etmek istiyorum.
Sayın
Bakanım, tabii ki sizlerin de çok iyi bildiği gibi özellikle
şehit aileleri, harp ve vazife malulleri ve malul gazilerin birçok sorunları
ve talepleri gündemde. Yüce Meclisin değerli üyelerine defalarca -çok
sayıda diyebileceğim- bugüne kadar bu sorunların birçoğu
iletilmiş ancak her ne hikmetse bir türlü çözüm getirilememekte. Ben,
hepimize ulaşan ve zaman zaman gruplarımızı da ziyaret eden
bu gruplara mensup mağdurların temennilerini, taleplerini özet olarak
sizlere sunmak istiyorum.
Her şeyden
önce, şehit anne ve babalarına verilen maaşların
artırılması talebi zaman geçirilmeden mutlaka yerine
getirilmelidir. 4 Temmuz 2012 tarihinde çıkarılan torba yasadaki
bazı iyileştirmelerle her ne kadar şehit ailelerine ve
gazilerine bazı iyileştirmeler yapılmış olsa da
asıl yüreği yanan ana ve babanın maaşının
artırılması konusunda ciddi bir artış
sağlanmadı, bunun mutlaka gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Yine, Devlet Övünç
Madalyası verilenlere madalya maaşı verilmesi konusundaki
taleplerin de makul bir talep olduğu ve bu konudaki taleplerin bir an önce
yerine getirilmesinin gerektiğini de ifade etmek istiyorum. Hâlen 53 bin
dolayında şeref aylığı verilen kişi
sayısı var, bunların 10 bin civarındaki kişiye de
övünç madalyası verilmiş durumda. Devlet Övünç Madalyası ve
bununla ilgili düzenlemenin yapılması talebi de son derece yerinde
bir talep.
Vazife malullerine
konut kredisi verilmesi ve birçok kişinin
yararlandırıldığı düşük faizli ya da faizsiz, -TOKİ
aracılığıyla alt gelir gruplarına verilen- kredilerden
bunların da yararlandırılması talebi son derece makul bir
talep olarak görülmekte.
Özellikle biraz
önce bahsettiğim torba yasada şehit ailelerine getirilen ikinci
iş hakkının tüm şehit çocuklarına genişletilmesi
yönündeki talebin de mutlaka yüce Meclis tarafından olumlu yönde
değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Harp ve vazife
malullerinin 3.600 prim gününde yaşlılık aylığına
bağlanması talebinin de makul bir talep olduğunu yine sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bir diğer
konu, yine Bedelli Askerlik Yasasını çıkartırken çok tartıştık.
Bu yasa nedeniyle toplanan bedelli askerlik ücretlerinin şehit aileleri ve
gazilere harcanacağı hükme bağlanmıştı. Ancak
toplanan bu paraların şu ana kadar bu ailelere
ulaştırılmadığı gerçeğini sizlerle paylaşıp
bir an önce bu yüce Meclisin verdiği sözün yerine getirilmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Harp ve vazife
malulü maaşlarının artırılması yönündeki talepler
de son derece yerinde ve makul taleplerdir. Bunun da gerekli düzenlemeyle bir
an önce mutlaka gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
Diğer bir
talepleri, harp ve vazife malullülerinin ortez ve protez
sıkıntısının mutlaka giderilmesi gerekiyor. Bununla
ilgili 5510 sayılı Kanunda gerekli düzenlemenin acilen yerine
getirilmesi gerekmektedir.
Bir başka talep,
eğitim, öğretim ve tütün yardımı olarak belirtilen ek
ödemenin artırılması talebi de yine uygun bir talep olup bunun da
zaman geçirilmeden yerine getirilmesi gerekmektedir.
Harp ve vazife
şehitlerinin yakınları ile vazife malullülerine de istihdam sağlanması
konusu, bu kesimin önemli isteklerinden birisidir. Bunun da yüce Meclis
tarafından mutlaka değerlendirileceğini ümit etmekteyiz.
Bir diğer
talep, 5434 sayılı Kanununun ek 77nci maddesi gereğince
genişletmenin yapılması ve daha önce kabul edilen torba yasada
belirtilen rütbeli vazife şehit ve malullülerinin bu konuda
mağduriyetinin kaldırılması gerekmektedir. İlgili kanuna
rütbeli personelin eklenmesiyle mağduriyetin giderilmesi talepleri
değerlendirilmelidir.
Bir diğer
önemli konu, KDV ve ÖTV muafiyetinde yani şu anda sağ
ayağını kaybetmiş ve sakatlık oranı yüzde 90 ve
üzerinde olan gazilerimize sağlanan özürlüler için araç alımında
KDV ve ÖTV muafiyetinin genişletilerek diğer gazilere de
sağlanması ve bu gazilerimiz arasındaki
anlaşmazlığın da giderilmesi önemli bir konudur.
Şehit ve
malul gazi çocuklarının vakıf üniversitelerinde
okutulmalarının önü açılmalı ve bunlara belirli bir
miktarda bursun üniversite yönetimi ya da devletimiz tarafından
karşılanması yönündeki talebin de değerlendirilmesi gereken
önemli bir taleptir.
3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre kira yardımı
yapılanların kiralama sürelerinin on yıldan on beş
yıla çıkartılması talebi de yine yüce Meclisimiz
tarafından değerlendirilmesi gereken önemli bir taleptir.
Sosyal yardımlaşma
tarafından yapılan yardımların da yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Bazen aynı ilin kaymakamlıkları arasında
bile bu konuda ciddi farklılıklar oluşmaktadır. Özellikle
bayram, kışa hazırlık ve okullar öncesi yapılan
yardımları bazı kaymakamlıklar yaparken
bazılarının yapmadığı veya farklı
miktarlarda bu aynı isim altındaki yardımların ailelere
ulaştırıldığı konusu da ciddi bir
rahatsızlık yaratmaktadır.
Bir başka
talepleri, yine, mevzuattaki dağınıklığın
giderilerek bunların hepsinin bir çatı altında toplanması
kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Önemli konulardan
birisi de bu konuda görev yapan sivil toplum kuruluşu durumundaki
derneklerin örgütlenmesinin desteklenmesi ve bunlara kısmi de olsa bir
mali yardımın yapılması önemli bir taleptir.
Bir başka
konu, değerli milletvekilleri, her ne kadar doğrudan Millî Savunma
Bakanlığını ilgilendirmese de, özellikle gönüllü ve geçici
köy korucularının ciddi mağduriyetleri vardır. Köy
korucularının sigortalı sayılmaları, geriye yönelik
borçlandırma yapılarak devletin buna bir miktar da olsa katkı
yapması ve özellikle yirmi beş yıl görev yaptıktan sonra
yaşlılık aylığı alan gönüllü ve geçici köy
korucularının 350-480 TL arasında değişen
aylıklarının arttırılması yönündeki taleplerinin
de düzeltilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla) Son olarak da özellikle burada görev yaptıktan sonra
silahları alınan korucuların silah ruhsatı alma talebinin
mutlaka yerine getirilmesi gerekmekte diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Hatay Milletvekili
Şefik Çirkin.
Buyurunuz efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle
selamlıyorum efendim.
Şimdi, bu
kanunun görüşülmesi noktasında -bunu da fırsat bilmek suretiyle-
biraz Hataydan bahsetmek istiyorum, huduttan bahsetmek istiyorum.
Biliyorsunuz, kanunlarımıza göre hudutlarımızı
askerimiz bekler, bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevidir. Sayın
Bakanım, siz de hazır huzurdayken, Hatay şu anda bu konuda çok
büyük sıkıntılar içerisinde yani vakit müsaade ettiği
ölçüde birkaç önemli olaydan bahsetmek, size bunları arz etmek istiyorum.
Mesela sınırdaki bir çarpışmada 3 Suriye askeri, bir
tesadüf eseri sınır vilayetimiz, benim de ilçem olan Reyhanlı
kasabasının içine düşer ve tekrar geri karşı tarafa
geçemez, savaş bu, savaş şartlarında. Bizim
Reyhanlılı insanlarımız bunları alır, üstünü
başını temizler, karnını doyurur ve sabahı bekler
yetkililere teslim etmek için. Bunların da zaten amacı, gayesi o.
Derken 18 Özgür Suriye Ordusu savaşçısı gelir, bu 3 Suriye
askerini silahla, tehdit zoruyla teslim alır. Reyhanlılı vermek
istemez, utanır Bunlar bizim evimizde misafir, bize emanet. der
Ve
zorla alır götürür. Arada 7-8 kilometre var. Bu sınırda kimse
olmaz mı Sayın Bakan? Gözetleme kuleleri yok mu? Askerimiz yok mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kevgire dönmüş herhâlde.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Onlar geçiriyorlar.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Şimdi, bunlar somut olaylar
efendim. Altınözü ilçemizde zeytinyağı hasadı dönemi
başlar. 4,5 milyondan başlarlar zeytinyağını satmaya.
Zeytinyağı birdenbire 2 milyona düşer. Sebebi
araştırılır, Suriyeden günde yaklaşık 80 ila 100
ton kaçak zeytinyağı gelir hem de kaçakçılık dahi olsa
normal bir ticari yolla değil yani Suriyeden satın alınarak değil,
aynı ordu tarafından gasbedilerek ve zeytinyağı 2 milyona
düşer. Bunların hepsi sınırda. Yani en son, adamlar
gelmiş -basına da yansıdı bu- bu sefer de Suriye ordusundan
veya Suriye güvenlik güçlerinden dört tane, üç tane Suriye uyruklu adam,
Antakyada yaşayan bir muhalif avukatı kaçırmışlar ve
bizim askerimiz, polisimiz bu sefer operasyon yapmış, yolda
yakalamış. Bunlar da gelirken sınırdan gelmişler.
Hayvan geliyor, yetmiyor
Ankaradaki
oto kiralamacılığı işiyle uğraşanlar ayakta.
Ankara başta olmak üzere Türkiyenin birçok vilayetinden araçlar
kiralanıyor ve -bu sınırdan nasıl geçiyor bilmiyoruz- Özgür
Suriye Ordusuna götürülüyor ve oraya satılıyor. Basına
düştü bu da. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri âciz değil. Türk
Silahlı Kuvvetleri sınırını korumaktan âciz olamaz.
Şimdiye kadar yapıyordu. Lütfen
Hatay olarak çok rahatsız bir
durumdayız. Huzurumuz kaçmış. Yani Değerli Bakanım, bu
konuyu bir araştırırsanız çok memnun olacağız.
Bu iş böyle gitmez. Hatay,
Alevisiyle Sünnisiyle, Arap kökenlisiyle Kürt kökenlisiyle, Ermenisiyle
Süryanisiyle birlik beraberlik içinde yaşayan mutlu bir vilayet ve bu
hoşgörünün neredeyse başkenti gibi bir vilayetken, sayenizde,
Hükûmetin bu tutumu sayesinde artık yavaş yavaş yavaş bu
barışı erozyona uğrayan bir il hâline geldi. Lütfen
Her şey bitti pamuk da geldi. Yani
pamuk çiftçisi de, yarın 300 bin liraya, 500 bin liraya da pamuk gelirse,
o da bitecek. Ekonomik açıdan büyük tahribat var. Ekonomik önlemleri
alamıyorsunuz, bari sınırımızı bekleyin. Yani
Türk Silahlı Kuvvetlerine bu noktada ne yaptınız Hükûmet olarak,
ne söylediniz de Türk Silahlı Kuvvetleri bu görevini yapamaz hâle geldi?
Burada kusur Silahlı Kuvvetlerinde değildir, bizce Hükûmetin
kendisindedir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
saygı ve sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çirkin.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.24
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
394 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Soru-cevap
bölümüne gelmiştik.
Sayın Çirkin?
Yok.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan prompter kullanmayı ihmal ettiği bir
televizyon programında Alın bizi Şanghay Beşlisi
içerisine, biz de Avrupa Birliğine Allaha ısmarladık.
diyelim, ayrılalım oradan. demiştir. Siz Millî Savunma
Bakanı olarak Sayın Başbakanı Şanghay Beşlisi
adlı örgütün on iki yıl önce tarihin sayfaları arasına
karıştığı noktasında uyardınız mı?
Örgütün 2001 yılında Özbekistanın katılımıyla
Şanghay İşbirliği Örgütüne dönüştüğünü söylediniz
mi? 6 üye, 5 gözlemci ve 3 diyalog ortağından oluşan bu örgütün
Türkiyeye 7 Haziran 2012 tarihinde Pekinde toplanan Devlet
Başkanları Zirvesinde diyalog ortağı statüsü
verdiğini hatırlattınız mı? Diplomatik teamüller
gereği bir ülkenin uluslararası örgütlerden ayrılma sürecinin
Allaha ısmarladık. diyerek olmayacağı hususunda
Sayın Başbakanı bilgilendirdiniz mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın
Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, son on yıl içerisinde Türk
Silahlı Kuvvetleri için bir hücumbot ihalesi yapılmış
mıdır? Eğer böyle bir ihale yapılmış ise bu
ihalenin bedeli ne kadardır? Hangi firma almıştır
Sayın Bakan?
Bir de deminki
sorularda sizin üslup olarak Ben konuşurken sözümü kesmeyiniz. diye
nezaketsiz
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hayır, ben
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bakın, şimdi mesela siz de aynı şeyi
yaptınız.
Ve bu soru size
sorulurken -tutanaktan okuyorum- Saçma sapan diyoruz. demişsiniz.
Bakınız, bizim bakanlara elbette ki devlet geleneği içerisinde
bir saygımız vardır ama sizin de milletvekillerine bu
saygıyı göstermeniz gerekiyor. Çünkü nezaketsiz tutumunuza
karşı biz de nezaketsiz olabiliriz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bir orduda 400 casus olur mu? dediğimizde ve İstifayı
düşünür müsünüz? Hiç haberiniz yokmuş savcı bu iddianameyi
hazırlamadan. dediğimizde bu soruya cevap vermediniz. Genelkurmay
Başkanlığı da 400 casus dediğimizde şöyle bir
cevap vermişti: Casus demeyin, masumiyet karinesini ihlal edersiniz.
Oysa biz onu sekiz ay boyunca belli medya kuruluşlarının sürekli
400 tane casus, askerî casusluk, şantaj, birtakım çirkin
benzetmelerle oradaki personeli itibarsızlaştırma
çalışmasına karşı söylemiştik. O kurumlara
karşı bir tek açıklama yapılmadı -yapıldıysa
siz tarihini ve ne şekilde yapıldığını söyleyiniz-
ama biz raporumuza Bir orduda 400 casus olur da haber olmaz mı? diye
söylediğimizde Genelkurmay ve siz kendinizi savunma refleksi içinde
davranıyorsunuz. Oysa bu kişiler diyorlar ki: Biz ölmeyi göze
almıştık da esas bizi öldüren, Genelkurmayın ve Millî
Savunma Bakanlığının bu ilgisizliği oldu. Bu konuda
lütfen bu sefer cevap veriniz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bazı askerlerin diğer kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışan eşleri, özellikle
sözleşmeli kadrolarda çalışan eşleri gittikleri yerlerde
norm kadro yetersizliği nedeniyle özür grubu tayinlerinden
yararlanamamakta ve aileler parçalı durumdadır. Bu konuda
Bakanlığınızın diğer bakanlıklarla
görüşerek yapabileceği bir şey olabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, İsrail AKPnin hayalini bugün
gerçekleştirdi. Bugün İsrailin Suriyeye 2 kez
saldırdığı ve 2 kez hedeflerini vurduğu söylenmekte.
Bu konuda AKP ile İsrailin kol kola girdiğini düşünüyor
musunuz? Ayrıca, İsraile NATO güvencesini kim
açmıştır, onu da sormak istiyorum. Suriyeye İsrailin
saldırmasına Türkiye ne yapacaktır, bir komşu ülkesine
İsrailin saldırması konusunda ne düşünmektedir, ne
yapacaktır? Bu konuda cevaplarınızı bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Çirkin
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi,
Sayın Bakanım, bilindiği üzere tutuklu muvazzaf askerlerimiz var
ve bunların terfisinde hukuken sıkıntılar oluyor yani bir
asker uzun yıllar bu ocağa hizmet etmiş, bu onurlu
üniformayı taşımak için hayal kurmuş ve sonunda bu hayaline
erişmiş. Şimdi aklıma Atabeyler operasyonu geliyor, yine,
onlar da bir suikastla suçlanmışlardı ve bildiğim
kadarıyla bunlar beraat ettiler yani ileride bunların beraatı da
söz konusu olabileceği bir ihtimalken, bu konuda tutuklu personelin
terfileri noktasında mağduriyetini giderme adına bir
çalışma yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bu konuda
bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çirkin.
Sayın
Moroğlu
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Bakanım, mahkemelerde görülen
davalar ve sonuçlarla ilgili zaman zaman Hükûmet yetkililerimiz ve
bakanlarımız Bu kararı vicdanımız kabul etmedi, bu
kararın karşısında üzüntüye kapıldım. gibi
açıklamalar yapıyorlar. Geçen günlerde sonuçlanan ve on beş
yıldır süren, üç yargılama sonunda beraat kararı verilen
-Mısır Çarşısı davası olarak bilinen- Pınar
Selek hakkında Üç beraat yetmez, bir müebbet verelim. mantığıyla
bir müebbet ceza daha verildi. Buna karşı sizin de bir
açıklamanız olacak mı, gerçekten vicdanınızı
yaraladı mı? 3 tane beraat kararının ardından
nasıl böyle bir karar verildi? Bunu Hükûmet adına sizden duymak
istiyoruz.
Afyondaki
cephaneliğimizin patlamasıyla ilgili olarak nasıl bir
gelişme -detaylı olarak cevap istiyorlar-
yaşanmıştır? Neler yapılmıştır ve
sorumluların bulunması ve bu patlamanın gerçek nedeninin
açığa çıkarılmasıyla ilgili bir çalışma
yapılacak mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
özellikle Şanlıurfa, Kilis, Gaziantep, Hatay illerinde
yaklaşık 200 bin dolayında mülteci var. Bu mültecilerin oralarda
beslenmesi sonucu, konuk olarak karşılanması sonucunda, birçok
insanın sokaklarda dilendiğini görüyoruz ve bu dilenci
sayısı çok arttı. İnsanlar Şanlıurfa ve
çevresinde yürümekten, dolaşmaktan oldukça rahatsız oluyorlar. Bu
konuda bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum:
Sağlık Bakanlığı, biliyorsunuz sağlıkta
şiddet ve diğer olaylarla ilgili olarak sağlık
çalışanlarına avukat veyahut hukuk yardımı
yapıyor. Siz de özellikle komutanlarınızın içeride
haksız bir şekilde tutuklu bulunması nedeniyle ve mahkemelerde
onlara hukuk ve avukatlık, savunma konusunda yardım yapmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
ben, bu PKK ve İmralıyla görüşmeler konusunda Millî Güvenlik
Kurulunda bir karar ya da değerlendirme yapılıp yapılmadığını
sormuştum. Siz Ne var, ne yok diyemem. dediniz. Bakın, Genelkurmay
Başkanı Sayın Necdet Özel verdiği bir mülakatta diyor ki:
Bu görüşmeyi basından öğrendim ve bunun nerede
gerçekleştiği, hangi şartlarda yapıldığı
konusunda bilgi sahibi değilim. Terörle mücadelenin güvenlik boyutu
dışındaki faaliyetler Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Hükûmetimizin tasarrufunda olan konulardır. Bu durumda, Millî Güvenlik
Kurulunun üyesi Sayın Genelkurmay Başkanının haberi
olmadığını ifade ettiği bir konunun Millî Güvenlik
Kurulunda değerlendirilmiş olabileceğine ilişkin bir
ifadeniz bununla çelişkiye gelmektedir ve bu görüşmelerin güvenlik
boyutu dışında Hükûmetin tasarrufuyla
yapıldığı, Devlet yapıyor. sözünün de havada
kaldığının bizatihi ispatıdır.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Vural.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle, Sayın Vekil Moroğlu, İzmirde NATOnun Kara
Kuvvetleri Komutanlığı merkezinin yer almasıyla
Patriotları bağdaştırdı, İkisinin arasında
bir bağ mı var? dedi, Burada bir Amerikalı komutan var,
Amerikalı buraya getirdi. dedi. Şeyh Sadinin güzel bir sözü var. Yani
bu, NATO sisteminin bilinmediğinin bir ifadesi Sayın Moroğlu.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Şeyh Sadi böyle mi söylüyor?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bilmez ki sorsun/ Bilse sorardı/Sormaz
ki bilsin/Sorsa bilirdi. Böyle söylüyor, o da böyle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Tam cevabı oldu, sağ olun!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Aynen, çok net.
NATOnun Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı İngilterededir, Müttefik Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı Napolide, İtalyadadır.
NATOnun Müttefik Hava Kuvvetleri Remscheidda, Almanyadadır, Kara
Kuvvetleri İzmirdedir. Bu güçleri, birlikleri almak ülkelerin gücüyle de
alakalıdır, onu çok net söyleyeyim. Kara Kuvvetlerini almak için
birçok devlet talip olmuştur ancak Türkiye'ye verilmiştir o.
Bunun
dışında, NATOnun bir sivil yapısı var, bir askerî
yapısı var. NATOnun birimlerini sayıyorum: Belçikada,
Hollandada, İngilterede, Almanyada, İtalyada, Türkiyede,
Yunanistan Larissada, Portekizde, Polonyada, Fransada ve diğer üye
olan ülkelerde var. Bunun dışında -belki bilginiz olur diye
söylüyorum- Rusya Moskovada bile enformasyon bürosu var ve Ukrayna Kievde de
enformasyon ve dokümantasyon merkezi var. Dolayısıyla da,
açarsanız NATOnun sitesinde de görürsünüz, bu sitede en azından bir
hususta
Burada Amerikalı komutan var. dedi; doğrudur, olur ancak
bizim de 5 generalimiz, 230 da subayımız NATO'nun çeşitli
ülkelerinde görev yapmaktadır ama hiçbir Alman milletvekili kalkıp da
Bizim Remscheidda Türk general nedir? diye sormuyor çünkü bu konuyu biliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir başka
husus -Sayın Vekilimiz söyledi- aslında -bakınca- biz her yasaya
yüzde yüz saygılı olsaydık bugün yargıya intikal etmiş
hiçbir konuyu buraya getirmememiz lazımdı; buna Selek davası
dâhil, buna İzmirdeki dava dâhil, buna Ergenekon dâhil. Görülmekte olan
bir dava ile ilgili olarak soru dahi sorulamaz çünkü sorular ve cevaplarla
hâkimi yönlendirirsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
MELDA ONUR
(İstanbul) Başbakan konuşuyor ya
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Bunu Sayın Başbakana hatırlatır
mısınız?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Şimdi, bu İzmir davasıyla
ilgili
İzmir davasının iddianamesini ben de okudum, merak
edenlere de okumasını salık veririm. Bu, Silahlı Kuvvetler
mensuplarına yönelmiş bir dava değildir. Karışık,
çeteyi yönetenler sivil. Verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme.
TCK 136: Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgüte üye olmak. TCK
220: Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek, hileyle almak
veya çalmak. TCK 326, 327: Devletin güvenliği ile ilgili belgeleri
elinde bulundurmak. 339
Bunun içerisinde askerden karışan da var,
sivilden karışan da var. Eğer baştan sona bakarsanız
Türkiyedeki birçok kurum da var. Ha, bu iddialar doğru mudur, yanlış
mıdır, yargıdan bir geçsin, yargı incelesin. Hangi belgeye
itibar edilir, hangi belgeye itibar edilmez, bu belgelerden hangisi devletin
güvenliğine ilişkindir, hangisi güvenliğine ilişkin
değildir, yargı incelemesi karar versin. Yargının yerine
geçip de hiç kimse karar vermesin diye düşünürüm.
Bir
başkası -Sayın Vekilimiz sordu- gerçekten Silahlı
Kuvvetlerimizde görev alıp da uzun yıllar görev yaptıktan sonra
şu anda içeride olanların terfileriyle ilgili. Ben, sadece
Bu Yüksek
Askerî Şûrada emekliye sevk edilenlerin tutuklamayla hiçbir alakası
yoktur, bunu çok net olarak söylüyorum. Sadece 2 tane isim vereyim: Birisi,
Maliye Daire Başkanı Fevzi Cömert, tuğgeneraldi, kadrosuzluk
nedeniyle emekli oldu. Hakkında tek bir dava yoktu. Bir diğeri,
Korgeneral Necati Özbahadır, hakkında tek bir dava yoktu, kadrosuzluk
nedeniyle
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Ben emekliye sevk edilir demedim
Sayın Bakanım, ben terfi edemiyor diyorum.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ama şudur: Şûra dönemine gelenler değerlendirmeye
girerler ama kadrosuzluk nedeniyle hem dava açılmamış olanlar
da, gördüğünüz gibi, emekli olduğu gibi, haklarında dava
açılmış olanlar da emekli olabilirler diye düşünüyorum.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Bakanım, tutuklu
olması terfisine engel midir, değil midir?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Engel.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Engel değil midir efendim?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Engel. Ne olur doğruyu söyle.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Ben o soruma cevap istiyorum.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir başka husus
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Cevap alamadım Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir başka husus
Çok net şekilde
Yani eğer beraat ederse tekrar kazanılmış hakları
kendisine verilir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Nasıl?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
ama yargılama süreci devam ederken
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bir dakika, flashback mi yapacağız Askerî Şûraya!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) İşte ben de onu soruyorum
Sayın Bakan. O zaman böyle bir çalışma yapın.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
eşleriyle ayrı şekilde bir
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Olmadı Sayın Bakan!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bak, çok net, İç Hizmet Kanununda
926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununu okuyayım:
Tutuklu bulunan ya da tayin edilmekle beraber kovuşturma veya
duruşması devam eden veya hakkında verilen hüküm henüz
kesinleşmemiş bulunanların kısa süreli kaçma ve izin
süresini geçirme hariç terfileri ve
kademe ilerlemeleri yapılmaz. Bu Kanun; sonuçta bu Kanuna
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Doğru söylüyor
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
Benim sorumu
oradan okudunuz. Zaten benim sorum da buydu. Ben cevap istiyorum efendim, bir
iyileştirme yapmayacak mısınız?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ha, güzel. İşte,
yargının çok süratli şekilde karar vermesi lazım.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Süratli mi yargı efendim?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) İşte, bu yargı hepimizin
yargısı, Türkiye'nin yargısı. Bir an önce yapması
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Tamam da kanun bu efendim işte.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Neden? Bakın, masumiyet karinesi
şu demek: Bunlar masum da olabilir. Dolayısıyla, gerekiyorsa bir
gün dahi yatırma. Niçin, neden? Masumu bir gün dahi içeride yatırmak
zulümdür, adaletsizliktir.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Atabeyler beraat etti Sayın
Bakanım, beraat...
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir başka husus: Yine Sayın
Vekilimizin Sanık asker kişiler için avukat ücreti ödenir mi,
ödenmesi gerekir mi? şeklinde sorusu.
Bununla ilgili bir
yönetmeliğimiz var. O yönetmeliğimizin, birincisi, sadece Amaç
bölümünü okuyayım. Dolayısıyla, geri kalan, oradan çıkan
Ki uygulamada da bir komisyonumuz var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Süremizin sonuna geldik Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Değerlendirerek, görev nedeniyle
hakkında dava açılan kimselerin avukatlarına Bakanlığımızca
vekâlet ücreti ödenmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Yolsuzluk ne oldu, yolsuzluk?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Elinde yolsuzlukla ilgili belgesi olan
götürüp savcıya verir. Savcıya yolsuzlukla ilgili belgesini vermeyen
suç ortağıdır. Eğer suç ortağı değilse
müfteridir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kimin
hakkında ne varsa, elinde belgesi olan
Burada hiç dokunulmazlık olan
bir durum yok, benim dönemimde olan da yok ama ben benden önceki döneme de
kefilim, çok net söylüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, bu bir soru-cevap bölümü.
Sorularınızın hepsine bu süre içinde Sayın Bakan cevap
veremeyebilir. Kendisi bunun gereğini yerine getirecektir,
yazılı olarak size bunu cevaplayacaktır.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Tutanakta bir düzeltme için sadece yerimden bir
şey söylemek istiyorum Başkanım izin verirseniz.
BAŞKAN
Söyleyiniz.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Çünkü, Bakanım konuşurken kesmek gibi bir
âdetim yok benim.
Ben NATOyla
ilgili her şeyi biliyorum. diye iddia edenlerden değilim,
bilmediğim şeylere de Bilmiyorum. diyorum. NATOnun buna
ilişkin nerede, ne zaman, ne kuracağını bilmiyorum.
Bakanın bu konudaki bilgileri için teşekkür ediyorum ama benim sorduğum
soru bu değildi. Niye bugün, bir ilgisi var mı?
Açıklayacağı konu buydu, birincisi. Ben bildiğim
iddiasında değilim, bilmediğim şeylere de cevap vermem, o
konuda soru da sormam.
İkincisi:
Yargıyla ilgili konularda konuşulmaz. deyip ardından da
İzmirdeki casusluk davasıyla ilgili yargılandıkları
maddeleri saymasını doğru bulmam. Konuşmaması
O zaman hiç konuşmayacak.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Tutanaklara geçmiştir.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) O zaman hiç konuşmayacak ve konuşanlara
da söyleyeceksiniz Sayın Bakanım, Başbakan da dâhil. Biz
konuşmuyoruz, sadece casusluk davasıyla ilgili Bakanlığa
sordum.
BAŞKAN -
Peki, Sayın Moroğlu, teşekkür ediyoruz.
Sayın
Erdoğdu, siz ne istiyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, biz Sayın Bakana bir
soru sorduk. Sayın Bakan dönüp bize -bize mi dedi bilmiyorum ama-
müfteridir, şudur budur şeklinde hakaretamiz şeyler söyledi.
İsterseniz bu konuda
Çünkü alındım ve kırıldım.
İki dakika kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, size yönelik söylemedi, İddialar şeyse savcıya
götürüp verin. dedi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Alınganlık için söz vermiyoruz Sayın
Başkan.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, özür diliyorum
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Alınganlıktan dolayı İç Tüzükte hüküm
yok Sayın Başkan.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, o zaman Sayın Bakan öncelikle bu
müfteri ile kastının kim olduğunu açıklasın, bir.
İkincisi, biz
çok masum bir soruyu bu kanunun görüşmelerinin başından beri
soruyoruz, bilmek istiyoruz, diyoruz ki: Hücumbot aldınız mı?
Aldıysanız ihaleyi kim aldı, hangi bedelle aldı? Ben bu milletin
vekiliyim, çok net bir soru soruyorum, Sayın Bakan ısrarla
cevaplamıyor. Bu da bizim içimizde profesyonel bir şüphe
doğurdu. Olay bu kadar basit yani müfteriliğe, iftiraya gerek yok,
soruyoruz sadece.
BAŞKAN
Sayın Erdoğdu, bir dakika
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, yazılı
olarak cevap verelim dedik, bununla yetinmiyor. Üstelik yazılı olarak
cevap vereceğim. Ha, bunun dışında bildiğin de bir
şey varsa götür savcıya ver.
BAŞKAN
Yazılı olarak cevap verecekmiş efendim.
Şimdi
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, lütfen, iki dakika açıklama için
mikrofonu açarsanız...
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan Müfteri kime dediniz siz?
BAŞKAN
Sayın Tarhan, anlayamadım.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Lütfen açarsanız mikrofonumu
BAŞKAN Ne
için?
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, bir açıklama gereği var.
Yani, saatlerdir Sayın Bakanı dinliyoruz, son
açıklamalarıyla ilgili
Grup Başkan Vekili olarak lütfen
mikrofonumu açarsanız
BAŞKAN
Açalım sisteminizi, bir dakika.
Buyurunuz.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, saatlerdir Sayın Bakanı
sabırla dinledim, gerçekten büyük bir sabır gösterdim. (AK PARTİ
sıralarından Teşekkür ederiz sesleri, gürültüler)
Teşekkür etmelisiniz, gerçekten etmelisiniz.
Şimdi, bakın,
Uluderede kasten mi sehven mi insanları bombalayıp öldürdüğünü
dahi izah edemeyen bir bakan, böyle bir bakan ve kendi askerlerine, katar katar
tutuklanan askerlerine sahip çıkamayan bir bakan, Afyonda pisi pisine 25
genç, 25 yoksul çocuğun nasıl öldüğünü bize bir türlü izah
edemeyen ve Başbakanının yargıya her gün talimat vermesine
ses çıkarmayıp, milletin vekillerine ses çıkarma cüreti gösteren
bir bakan
Bize öyle parmak sallayarak siz, bize parmak sallayarak, ses
tonunuzu ayarlamadan azarlama girişimlerinde bulunarak bize ders filan veremezsiniz,
önce bunu öğrenin siz. Nezaket sınırlarını
zorlayamazsınız. Size her seferinde ders vermekten ben bıktım,
usandım gerçekten ama sabrımın sonuna geldi.
Sayın
Başkan, siz, bu nezaketsiz tutumda bulunan hiç kimseyi uyarmamakla ne
yazık ki benim böyle konuşmama da neden oldunuz bugün.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
MİLLİ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, herkes
kendine yakıştığı şekilde konuşur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylama işlemlerine
geçiyoruz.
Maddeler üzerinde
önerge işlemleri varsa onları yerine getirip sonra maddeleri
oylarınıza sunacağım.
Çerçeve 45inci
maddenin 1inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 2nci fıkrası: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 3üncü fıkrasının (a) bendi: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 3üncü fıkrasının (b) bendi: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 3üncü fıkrasının (c) bendi: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 4üncü fıkrası: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 6ncı fıkrasının (a) bendi: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 6ncı fıkrasının (b) bendi: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci
maddenin 6ncı fıkrasının (c) bendi: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni madde
ihdasına dair aynı mahiyette iki önerge vardır.
Şimdi
önergeleri okutacağım ve Komisyona soracağım. Komisyon
önergeye salt çoğunluğuyla katılırsa yani 14 üyesi ile,
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Eğer katılmaz ise önergeleri işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Kanun tasarısının 45. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygılarımla
arz ve talep ederim.
Ayşe Eser Danışoğlu Mahmut
Tanal Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Mustafa Moroğlu Ahmet
Toptaş Aydın
Ağan Ayaydın
İzmir Afyonkarahisar İstanbul
Kemal Ekinci Ali
Sarıbaş Rahmi
Aşkın Türeli
Bursa Çanakkale İzmir
(14) 1602
sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kuruluş Kanununun 20.
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki gibi
değiştirilmiştir.
Bu kanunun
uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri
memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş,
sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erlerdir.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 45. maddesinin 7. fıkrasından önce gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
7) 1602 sayılı AYİM
Kanununun 20. maddesinde yer alan erler ifadesi erlerdir şeklinde
değiştirilmiş ve ile sivil memurlarıdır ifadesi
madde metninden çıkarılmıştır.
Oktay Vural Nevzat
Korkmaz Ahmet
Duran Bulut
İzmir Isparta Balıkesir
Ali Halaman Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Adana Osmaniye
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki bu iki önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Komisyonun
salt çoğunluğu olmadığından katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere salt çoğunluğuyla katılmamış
olduğundan önergeleri işlemden kaldırıyorum.
Çerçeve 45inci maddenin 7nci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 8inci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 9uncu
fıkrasının (a) ve (b) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 9uncu
fıkrasının (c) bendi: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 10uncu
fıkrası: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 11inci
fıkrasının (a) bendi: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 11inci
fıkrasının (b) bendi: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 12nci
fıkrası: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 45inci maddenin 13üncü
fıkrası: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına ilişkin
bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 394 sıra
sayılı kanun tasarısının 45. maddesinden sonra gelmek
üzere yeni bir madde ihdas edilmesine ve sonraki maddelerin buna göre teselsül
ettirilerek 46. maddenin eklenmesini saygılarımla arz ve teklif
ederim.
Mustafa
Moroğlu Ali
İhsan Köktürk Mahmut
Tanal
İzmir Zonguldak İstanbul
Ahmet
Toptaş Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
Afyonkarahisar İstanbul Balıkesir
Ömer Süha
Aldan Kemal
Ekinci
Muğla Bursa
MADDE 46- 6191
sayılı Kanunun geçici 32.maddesiyle yapılan düzenlemeden
yargı denetimine açık idari işlemler ve disiplin kararları
nedeniyle yararlanamayarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği
kesilenler veya vefatları halinde hak sahipleri, herhangi bir koşul
olmaksızın, bu madde hükümlerinden faydalanır.
BAŞKAN
Komisyon salt çoğunluğuyla önergeye katılıyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hayır, bu olmaz işte. Ya Komisyonu çağıracaksınız
usule uygun, bakacaksınız, yoksa Komisyon üyesi olmayanlara
bakıp salt çoğunluk olur mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
E, bakıyorum işte, gelmek isteyen varsa buyursun, madde
ihdasıdır.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Aklın yolu birdir Sayın Başkan. Toplam
sayıları yok zaten.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Komisyon üyesi mi onlar?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Madde ihdasıdır, gelmek isteyen Komisyon üyesi varsa buyursun.
BAŞKAN
Sayın Komisyon
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Peki, davet ettin mi?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Davet etme diye bir şey yok ki İç Tüzükte.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Var mı yok mu, bak bakalım.
BAŞKAN
Sayın Özel, çok rica ederim.
Buyurunuz
Sayın Komisyon.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, toplam sayıları Komisyon
kadar yok zaten.
BAŞKAN
Lütfen cevap veriniz soruma.
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, salt çoğunlumuz olmadığından
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılmadığı
için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 46 üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 Sıra Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Tasarısının Çerçeve 46'ncı maddesi ile 1111
sayılı Askerlik Kanununa eklenen Geçici 51inci maddeye
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Bülent
Turan
Adıyaman İstanbul İstanbul
Recep
Özel Ramazan
Can Özcan
Ulupınar
Isparta Kırıkkale Zonguldak
Oya
Eronat
Diyarbakır
"(2) Fiili askerlik hizmetine 1076
sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu uyarınca
başladıktan sonra herhangi bir nedenle bu Kanun kapsamından
çıkarılarak noksan hizmetli olarak aranan yükümlüler, istekleri
halinde diğer şartları taşımaları ve bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde 30.000 Türk
Lirası parayı defaten ödemeleri şartıyla Geçici 46'ncı
maddeden istifade ettirilirler."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
394 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 46ncı maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
1111 Sayılı kanunun geçici 43.
Maddesinde geçen 10.000 Euro veya karşılığı ibaresi
5.000 Euro veya karşılığı olarak değiştirilmiştir.
Alim Işık Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Kütahya İzmir
Isparta
Emin Çınar Cemalettin
Şimşek
Kastamonu Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
saygılarımla arz ve teklif ederim.
Melda
Onur Haluk
Ahmet Gümüş Rahmi
Aşkın Türeli
İstanbul
Balıkesir
İzmir
Mustafa
Moroğlu Ali
Sarıbaş Kemal
Ekinci
İzmir
Çanakkale
Bursa
Aydın Ağan
Ayaydın Ahmet
Toptaş Mahmut Tanal
İstanbul
Afyonkarahisar
İstanbul
MADDE 46-
21/06/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 51- Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte her ne sebeple olursa
olsun henüz fiili askerlik hizmetine başlamamış, 31 Aralık
2012 tarihi itibarıyla (bu tarih dahil) 28 yaşından gün
almış ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri
Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanununa tabi yükümlüler,
istekleri halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı
ay içinde askerlik şubelerine başvurmaları ve 21.000 Türk
Lirası parayı ödemeleri durumunda temel askerlik eğitimlerini
yapmaları şartıyla askerlik hizmetlerini yerine getirmiş
sayılırlar. Başvuruda bulunanlar, öngörülen tutarı
başvuru sırasında defaten ödeyebilecekleri gibi, başvuru
tarihinden itibaren 18 ay içinde 3 eşit taksitte de ödeyebilirler.
Yıllık
geliri 12.000 Türk Lirasından (12.000 Türk Lirası dahil) az olan veya
hiç geliri olmayan yükümlüler herhangi bir bedel ödemeksizin yukarıdaki
esaslar çerçevesinde askerlik hizmetlerini yerine getirmiş
sayılırlar.
Bu uygulama
kapsamında ödenecek paralar, Gençlik ve Spor Bakanlığı
adına T.C Ziraat Bankasında açılacak özel hesaba
yatırılır. Özel hesapta toplanan paralar, Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) tarafından yapılacak yurtların
finansmanında kullanılır.
30/11/2011 tarihli
ve 6252 sayılı kanun kapsamında bedelli askerliğe
başvuran ancak öngörülen tutarı ödemeyen, taksit tutarını
geciktiren yurttaşlar da, talepleri halinde bu Kanun hükümlerinden
yararlandırılır. Bunların 6252 sayılı Kanun
kapsamında ödedikleri bedel bu Kanunda öngörülen tutardan mahsup edilir.
Bedel ödemekten
vazgeçen, ödeme yükümlülüklerini vaktinde yerine getiremeyen ve gerçeğe
aykırı beyanda bulunduğu tespit edilen yükümlüler kalan askerlik
sürelerini Türk Silahlı Kuvvetlerinde erbaş veya er olarak
tamamlarlar.
Bu Kanun
hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı, yoklama
kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve
kovuşturma yapılmaz, başlatılmış olanlar sona
erdirilir.
Bedelin ödenme ve
usul esasları, beyanlarda istenecek bilgi ve belgeler ve uygulamaya
ilişkin diğer hususlar, Bakanlar Kurulu kararı ile
düzenlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Onur,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın vekiller, üzerinde
görüşmekte olduğumuz madde bedelli askerlik koşullarında
askere gidecekler lehine bir alan açıyor. İlgili önergede hem
yaş itibarıyla hem gelir itibarıyla hem ödemelerle ilgili
mağduriyetlerin giderilmesi itibarıyla bir düzenleme öngörülüyor.
Normal koşullarda böyle bir önergenin reddedilmemesi gerekir, en
azından üzerinde tartışılması gerekir ama biliyoruz ki
Komisyon katılmayacak, Hükûmet katılmayacak, tutanaklarda kalıp
yasalara geçmeyecek. Normal koşullarda dedik, zira Türkiyede şu an
olağanüstü koşullar yaşanıyor, ne yazık ki her alanda
anomaliyle karşı karşıyayız.
Bu askerlik meselesi, davalar burada
defalarca tekrarlandı, ben artık burada yeni bir tekrar yapmak istemiyorum.
Sadece şunu ifade etmek istiyorum ki: İnsan hakları sadece sivil
vatandaşlara özgü bir hak değildir. İnsan hakları
dediğimiz sivil, asker, güvenlik personeli, herkesi kapsar. Herkesin adil
yargılanma hakkı vardır ve bu temel insan hakkı,
vatandaşlık hakkıdır. Darbe suçlamasıyla
yargılansa dahi adil yargılanma hakkı vardır.
Sanıyorum Başbakan da sonunda bu noktaya geldi ama bu süreçte neler
yaşandı?
Aslında burada anlatılacak
neler neler bulunmaz. Değerli arkadaşlar, ben bir ordu mensubunun
çocuğuyum ve sırf asker olduğu için hak ihlallerine yüz çevrilen
Vardiya Bizde ailelerinin yaşadıkları
sıkıntıları burada saatlerce anlatabilirim, onların
sessiz çığlıklarından da söz edebilirim ama burada size
bambaşka bir tanıklığımı anlatmak istiyorum. Az
önce Sayın Bakan dedi ya Yargı sürecine müdahale etmeyin, süren
davalarla ilgili konuşmayın. Ama ben burada beraat
çıkmış bir davayla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.
Hani sık sık söz ediliyor ya askerî casusluk davası, bunun bir
de fuhuş boyutu vardı. Askerî casusluk, fuhuş ve şantaj
davası diye başladı. Sağ olsun
arkadaşlarımız, sevgili Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin
Ağabey, (Nurettin Demir) çok ilgilendiler, Allah razı olsun sizden.
Ben bir ordu mensubunun çocuğu olarak teşekkür ediyorum bu aileleri
yalnız bırakmadığınız için.
Hasdala birlikte
ziyarete gittik. Bir deniz subayı davet etti daha sonra
duruşmasına. Çağlayanda bir ortam, bir dava. Şöyle bir yer
düşünün: Gencecik deniz subayları ve genç Deniz Harp Okulu
öğrencisi kızlar. Onca dava izledim, ben hiç beni bu kadar
acıtan bir dava görmedim. Efendim, fuhuş çetesi operasyonunda Deniz
Harp Okulundaki kız öğrencilerin fotoğraflarının yer
aldığı bir katalog ele geçirilmiş. Bu kızlar -burada
ifadeleri söylemek istemiyorum, siz hayal gücünüzü kullanın-
seçiliyorlarmış efendim. Gencecik deniz subayı kızlar oraya
geldiler, tek tek çok ağır, çok yüz kızartıcı sorulara
maruz kaldılar iç çamaşırlarına kadar. Bir tane kız
resmen kâkülüyle yüzünü kapatarak geldi, bakmak istemedi. Bunun dışında
kadın subaylar vardı -neyle suçlandığını tahmin
edersiniz- hatta bir tanesi, kızlardan bir tanesi fuhşa
katılmadığını belgelemek için bir rapor getirdi -ne
raporu olduğunu yine sizin hayal gücünüze bırakıyorum- ve sonra
ne oldu? Bu duruşmalarda fuhuş ispatlanamadı ve beraat oldu.
Aradan zaman geçti, bakın ne oldu? Bir salonda polisler dinleme
yapıyorlar, çeşitli vakaları dinliyorlar; bir kısmı
subayları dinliyor, bir kısmı da bir fuhuş çetesini
dinliyor, adı da Vika. O Vika bu Vika derken subayların dinlemelerine
Vika yazılıyor ve daha sonra bunun sehven yapıldığı
söyleniyor. Polis Bunu sehven yaptık, çözümü ben yaptım, kasıt
yok; zaten işte yargılanacak, bunu yapana ceza verilecek... Ben
şunu soracağım: Evet, bunu yapan cezalandırılabilir
ama Sayın Bakan, bu genç kızların, orada bir fuhuşla
adı anılan gencecik çocukların, genç kadın subayların
vebali kimdedir? Siz, Millî Savunma Bakanı olarak öğrencisinden
muvazzafına, emeklisine kadar sorumlusu olarak bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz, çok merak ediyorum. Gerçekten bu yüz
kızartıcı davaların bir an önce sona ermesi gerekiyor. Bununla
canınızı sıkmak istemezdim ama ne yazık ki durum
böyle.
Teşekkür
ederim dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Onur.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
394 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 46. maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
1111
sayılı kanunun geçici 43. maddesinde geçen 10.000 Euro veya karşılığı
ibaresi 5.000 Euro veya karşılığı olarak
değiştirilmiştir.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Alim Işık efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 394 sıra sayılı kanunun bedelli askerlikle
ilgili 46ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, 30 Kasım 2011 tarihinde çıkartılan 6252 sayılı
Kanunla askerî temel eğitimi kaldıran, özellikle de vicdani
retçilerin talebini bir ölçüde de olsa karşılamayı amaçlayan bir
düzenlemeyle birçok vatandaşımıza bedelli askerlik hakkı
tanındı. Bunlardan bir bölümü de yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın dövizli askerlik hizmetiyle ilgiliydi.
Onlarda da on beş ya da yirmi günlük temel eğitim
kaldırıldı ama neyin karşılığında? 10
bin avro ödeme karşılığında. Daha önce 5 bin avroydu,
5 bin avroluk miktar 10 bin avroya çıkartıldı ancak gerek
Avrupada yaşanan krizler gerekse bu rakamın yüksekliği
nedeniyle, beklenen müracaatlar sağlanamadı. Onun için de bu kanunun
içine, disiplinle ilgili düzenlemelerin yer aldığı bu kanunun
içine bu madde tekrar yerleştirildi ve burada herhangi bir nedenle 15
Haziran 2012 tarihine kadar başvuruda bulunmamış olanlar ama
anılan kanunda öngörülen şartları haiz olanlar şimdi
kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir ay içerisinde, eğer bedelli
askerlikten yararlanacaksa 30 bin Türk lirası, dövizli askerlikten
yararlanacaksa 10 bin avroyu yatırmaları hâlinde defaten, bu haktan
yararlanabilecekler. Biz diyoruz ki: Zaten 10 bin avroyu ödeyebilmiş
olsalardı, bu insanlarımız bugüne kadar bu hak için
başvuruda bulunmuş olurlardı. Mademki başvuruda
bulunulmadı, bunlara da böyle bir hakkı tanıdık, gelin,
bunu eskiden olduğu gibi 5 bin avroya düşürelim ve
insanlarımızın zor şartlarda
çalıştıkları başka ülkelerde çektikleri
sıkıntıdan bunları kurtaralım. Birçoğu şu
anda çifte vatandaşlık nedeniyle Türk
vatandaşlığından ayrılma ikazlarıyla
karşı karşıya kalmışlardır. Eğer Madem
ödeyemiyorsunuz, askerliğinizi yapmıyorsunuz, Türk
vatandaşlığını bırakırsanız bundan
kurtulursunuz. gibi farklı çözümlerle muhatap olmaktadırlar.
Dolayısıyla,
bu önergenin yerinde bir önerge olduğunu düşünüyoruz. Gecenin bu
vaktinde hiç olmazsa bu vatandaşlarımızı sevindirecek bir
düzenlemeye hep beraber imza atalım diyor, önergemizin kabulü dilekleriyle
hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 Sıra Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu Tasarısının Çerçeve 46'ncı maddesi ile 1111
sayılı Askerlik Kanununa eklenen Geçici 51inci maddeye
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
"(2) Fiili askerlik hizmetine 1076
sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu uyarınca
başladıktan sonra herhangi bir nedenle bu Kanun kapsamından
çıkarılarak noksan hizmetli olarak aranan yükümlüler, istekleri
halinde diğer şartları taşımaları ve bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde 30.000 Türk
Lirası parayı defaten ödemeleri şartıyla Geçici 46'ncı
maddeden istifade ettirilirler."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Önerge ile 1076
sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu uyarınca
askerlik hizmetini tamamladıktan sonra herhangi bir nedenle bu kanun
kapsamından çıkarılarak askerlik hizmet süresini
tamamlamaları için sevklerine karar alınan yükümlülerin, geçici 46.
maddede belirtilen şartları taşımaları kaydıyla
bedelli askerlik hizmetinden yararlandırılmaları
amaçlanmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, bu konuda kaç kişi var acaba? Kapsamla
ilgili, buna dâhil olacak kişilerle ilgili bir istatistiki bir
şeyiniz var mı?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) 56 kişi
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda madde 46yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni bir madde
ihdası vardır.
Bir önerge
vardır, bu önergeyi okutup Komisyona soracağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olana 394 sıra sayılı Kanun tasarısının 46.
maddesinden sonra gelmek üzere yeni bir madde ihdas edilmesini ve sonraki
maddelerin buna göre teselsül ettirilerek 1111 sayılı Askerlik
Kanununa geçici madde eklenmesini saygılarımla arz ve teklif ederim.
Mustafa
Moroğlu Ali
Sarıbaş Ahmet
Toptaş
İzmir Çanakkale Afyonkarahisar
Rahmi
Aşkın Türeli Hasan
Akgöl Aykan
Erdemir
İzmir Hatay Bursa
Mahmut
Tanal Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Kemal
Ekinci
Bursa
MADDE 47
21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 52- 1111 sayılı Askerlik Kanununun 35. maddesinin c
fıkrasında geçen 29 ibaresi 32 olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılamadığı
için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 47yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 48i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 49 üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 394 sıra sayılı kanun tasarısının 49.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Ayşe
Eser Danışoğlu Haydar
Akar
Manisa İstanbul Kocaeli
Mustafa
Moroğlu Akyan
Erdemir Aykut
Erdoğdu
İzmir Bursa İstanbul
MADDE 49: Disiplin soruşturmasına
ilişkin esas ve yöntemler ile disiplin cezalarının verilmesi ve
infazına ilişkin yöntem ve esaslar bu yasanın uygulanmasına
ilişkin diğer hususlar Millî Savunma ve İçişleri Bakanlığınca
çıkartılacak yönetmeliklerle düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Danışoğlu
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
AYŞE ESER DANIŞOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 394 sıra sayılı Silahlı Kuvvetler Disiplin
Kanunu Tasarısının 49uncu maddesi için söz aldım. Ancak
çerçeve 45inci maddeyle ilgili bir madde ihdası vermiştik, kabul
edilmedi. Bu konu üzerinde de birkaç noktaya değinmek istiyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlgili kanun maddesine geçmeden
önce, maalesef gene işçi ölümlerinden bahsetmek mecburiyetindeyim.
Gaziantepte galvaniz fabrikasında meydana gelen patlamada
hayatını kazanmaya çalışırken kaybeden
işçilerimize rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralıların da bir an
evvel iyileşmesini umuyorum.
Ülkemizdeki
çalışma koşulları, denetimsizlik, taşeron sistemi, on
yılda 11 binin üzerinde bir ölüm bilançosuyla karşı
karşıya kalmamıza neden oluyor. Biliyoruz ki demokrasilerde bu
denetimsizlik ve sorumsuzluklara geçit verilemez ama insanların
hayatına mal olan bu boşvermişlik ülkemizi ölüm rekorlarına
götürüyor.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 20 Eylül 2012 tarih ve 125 sayılı
Kararı ile sivil memurları askerî şahıs
tanımından çıkartmış ve askerî mahkemeler yerine sivil
mahkemelerde yargılanmalarını kabul etmiştir.
Görüşmekte olduğumuz kanunda da Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarının zorlamasıyla, silahlı kuvvetlerde görev yapan
siviller açısından askerî disiplin hukuku mevzuatının
değil, 657 sayılı Kanunun uygulanması öngörülüyor.
Anayasanın 145inci maddesiyle de, asker olmayan kişilerin
savaş hâli haricinde askerî mahkemelerde yargılanamayacağı
anayasal teminat altına alınmıştır zaten. Ancak
verilen cezalar karşısında silahlı kuvvetlerde
çalışan sivil memurların itiraz edecekleri merci Askerî Yüksek
İdare Mahkemesidir. 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi Kuruluş Kanununun 20nci maddesi, asker kişiler
tanımına sivil memurları da dâhil etmektedirler. Sivil Memurlar
ve Emeklileri Derneği, idari davalarda yetkili olan bu mahkemede sivil
memurların dava kazanma oranının eser miktarda olduğunu
belirtmektedir.
Kanun kapsamındaki
sivil personelin askeri şahıs tanımından
çıkarılması hem çalışma koşullarının
diğer devlet memurlarıyla paralelliği hem de sivil personel için
sivil yargının geçerli olması açısından gereklidir.
Eğer devlet odaklı yaklaşımların yerine insan
odaklı yaklaşımları koyacaksak, silahlı kuvvetlerde
görev yapan sivil memurlar askerî mahkemelerin uygulama alanının
tamamen dışına taşınmalıdır.
Silahlı
kuvvetlerle ilgili bir kanun tasarısı görüşülürken değinmek
istediğim bir diğer nokta da asker intiharlarıyla ilgili. Asker Hakları
İnisiyatifi askerî kışlalarda her üç günde 1 askerin intihar
ettiğini ve asker intiharlarının sivil intiharların 2,5
katı olduğunu belirtiyor. Bu durum kabul edilemez. İlaveten,
Millî Savunma Bakanımızın asker intiharlarına ilişkin
bir soru önergesini İntihar yaşı askerliğe rastlıyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaşanan intiharlarla ilgili herhangi bir
sorumluluğu yoktur. biçiminde cevaplaması da aynı ölçüde kabul
edilemez.
Ülkemizin evrensel
değerleri, temel hak ve özgürlükleri temel alan, eşitlikçi ve özgürlükçü
bir sivil demokrasi ve güçlü bir hukuk devleti olduğunun bir işareti
de bütün ölümlerin sorumlularının bulunup
cezalandırılması olacaktır. Bu ölümler sivil ve siyasi
şiddet ölümleridir; asker ölümlerinden Uludereye, Uludereden Afyona,
işçi ölümlerinden doğal gaz facialarına, kadın
cinayetlerinden ayrımcılık cinayetlerine kadar
uzanmaktadır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Danışoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
49uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 2yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 4ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 5
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/394 sıra
sayılı kanun tasarısının Geçici 5inci maddesinin
1inci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Demir
Çelik Adil
Kurt
Bingöl Muş Hakkâri
Levent
Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Değişiklik
önergesi ile kaldırılması öngörülen ilgili fıkrada asker
kişilere verilen disiplin cezalarının askerlik hizmet süresinden
sayılmayacağı yaptırıma bağlanmış olup;
bu hüküm hukukun genel kaideleri ve kişi hakları ile uyumluluk
göstermemektedir. Yani, kişi cezalı bulunduğu müddet içerisinde
kurum içerisinde yer almasına ve gerekli hâllerde göreve dâhil edilecek
olmasına rağmen bu sürenin hizmet süresine dâhil edilmemesi
mağduriyetlerin doğmasına yol açacaktır. İşbu
değişiklik önergesi ile olası mağduriyetlerin önlenmesi
amaçlanmıştır,
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 5i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 50yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 51i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece üçüncü
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 31 Ocak 2013 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.17
(*) 396 S. Sayılı Basmayazı 29/01/2013 tarihli 58inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) 394 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu ifadeye ilişkin açıklama 31/01/2013 tarihli 60inci Birleşim Tutanağının 167nci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.