TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
6ncı
Birleşim
10
Ekim 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa
Milletvekili A. Emin Önenin, Suriyenin kınanması için AGİTPA
Türk Delegasyonu tarafından yapılan çalışmalara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
tutuklu milletvekillerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, ileri
sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
2.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ve
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanun tasarısının
İçişleri Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonunun
dışında Anayasa Komisyonuna da havale edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun büyükşehir
belediyeleriyle ilgili kanun tasarısıyla ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Düzce Milletvekili
İbrahim Korkmazın, Üçüncü Oturumdaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
4.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Üçüncü Oturumdaki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve 20
milletvekilinin, şeker pancarı ve şeker üretimi ile ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/364)
2.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve 21 milletvekilinin,
Kastamonu ilinde yaşanan göç olaylarının sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/365)
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 26 milletvekilinin, zeytincilik
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/366)
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 4/10/2012 tarihli 4üncü
Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturum tutanakları ile
tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine göre
yayımlanmasına ilişkin önerisi
X.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, büyükşehir
belediyeleriyle ilgili kanun tasarısının havalesinde İç
Tüzüke aykırı bir durum olmadığına ve bu konuyla
ilgili itirazlarını dile getiren İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın görüşlerini içeren tutanağın TBMM
Başkanlığına gönderilerek konunun değerlendirilmesinin
sağlandığına ilişkin açıklaması
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı: 197)
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ülkemizde ilkokul öğrencilerinin ailelerine
yapılan yardıma ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/9003)
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, yeni
eğitim sisteminde okullarda görevli rehber öğretmen ve branş
öğretmenlerinin durumlarındaki belirsizliklere ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/9062)
3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, otizmli
bir öğrencinin eğitim hakkının engellendiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/9161)
4.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
öğretmenlere engelli öğrencilerle ilgili eğitim verilmesine ve
engelli öğrencilerin eğitim haklarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/9162)
5.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Dikmendeki personel lojmanları ile ilgili iddialara ve TBMM
yerleşkesi içindeki lojmanlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/9750)
6.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, 1980den günümüze kadar kullanılan örtülü ödenek
miktarlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/9796)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, örtülü ödeneğin kullanılma amacına ve örtülü
ödenekten yapılan harcama miktarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/9802)
8.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, TBMM
kampüsündeki lojmanlarda yapılan tadilata ve lojmanların
yıkılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/10358)
9.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, TBMM Başkanının ve Başbakanın
makam odalarında yapılan tadilata ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/10866)
10
Ekim 2012 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 4 Ekim 2012 tarihli
4üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin
İç Tüzükün 71inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma
geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle sayın milletvekilleri ile Genel Kurul
salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler
dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica
ediyorum.
Tutanak özeti
okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam
edilecektir. Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı
olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra
Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Şimdi
kapalı oturuma geçiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İdare amiri yok efendim.
Kapanma
Saati:14:09
IV.-
KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı
Birleşiminin Kapalı Oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Suriyenin kınanması için AGİTPA
Türk Delegasyonu tarafından yapılan çalışmalar
hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Emin
Önene aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili A. Emin Önenin,
Suriyenin kınanması için AGİTPA Türk Delegasyonu
tarafından yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
A. EMİN ÖNEN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatının sonbahar
toplantısında alınan kararla ilgili olarak gündem
dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumlarınız
olduğunuz üzere, 3 Ekim 2012 Perşembe günü, Suriye tarafından
yapılan saldırıda memleketim Urfanın Akçakale ilçesinde 5
tane sivil vatandaşımızın ölmesi ve 13ten fazla da
vatandaşımızın yaralanmasıyla sonuçlanan menfur bir
saldırı olmuştur. Ben buradan bir kez daha, ölenlere Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bu
saldırı sonrasında, NATO Konseyi ve Birleşmiş
Milletler olayı en güçlü şekilde kınayan bir açıklama
yayınlamıştır ve bu mevcut durumu uluslararası hukukun
açık bir ihlali, NATO üyesi bir ülkenin güvenliğine ve toprak
bütünlüğüne saldırı olarak değerlendirmişlerdir.
Güvenliğin bölünmezliği ve Washington Anlaşmasında
belirtilen dayanışma ruhu ilkesi çerçevesinde Türkiyenin
yanında bulanacağını açıklayarak Suriyenin bir
ittifak ülkesi olan Türkiyeye karşı saldırılarına ve
uluslararası hukukun ihlaline derhâl bir son vermesi istenmiştir.
Bu menfur
saldırı sonrasında, AGİTPA Türk Delegasyonu
Başkanı olarak ben ve arkadaşlarım, 4-7 Ekim 2012 tarihleri
arasında gerçekleştirilen Avrupa Güvenlik İşbirliği
Teşkilatı Parlamenter Asamblesinin Arnavutlukta yapılan
sonbahar toplantısına iştirak ettik. AGİT Parlamenter
Asamblesi, Birleşmiş Milletlerden sonra 56 üye ülke ve 350
milletvekilinden fazla bir milletvekili katılımıyla toplanan,
Birleşmiş Milletlerden sonra en fazla sayıda toplanan bir
parlamenter asambledir, bir güvenlik asamblesidir. AGİT Parlamenter
Asamblesinin Başkanı İtalyan Sayın Migliori
açılış konuşmasında ve iki gün boyunca süren tüm
konuşmalarında, Suriyedeki olayları ve Suriyenin
saldırısı sonucunda Akçakalede trajik bir şekilde
yaşamlarını yitiren masum sivillere ve ailelerine ve yine
yakınlarına başsağlığı dilemiş,
AGİTPA olarak Türkiye'nin ve Hükûmetin yanında olduklarını,
desteklediklerini kürsüden açıklamışlardır. Yine,
mültecilerle ilgili sıkıntılarla gündeme gelen
konuşmalarda, tüm delegasyonlar, başkanları ve yine AGİTPA
Başkanı tarafından, bütün yaptıklarımızdan
dolayı, insani yardımlardan dolayı da ülkeler tarafından
desteklenmiş ve teşekkürleri kayda geçmiştir.
Türk delegasyonu
olarak biz de bu menfur olay üzerine, 9 maddeden oluşan, Suriyeyi
kınayan bir karar tasarısı hazırlayarak Daimî Komiteye
sunduk. Tabii, bunu sunabilmemiz için, iç tüzük gereği 10 ülkeden 25
imzaya ihtiyacımız vardı. Tabii, bununla da bitmiyordu, daha
sonra Daimî Komitede kararın çıkabilmesi için, gene iç tüzük
gereği bütün ülkelerin onayı gerekiyordu. 56 üye ülke var, 55i
kararı onaylasa, 1 ülke Hayır. dese karar kalıyordu, bu da çok
riskliydi. Biz, 10 ülkeden 25 imza hedeflerken bunu duyan birçok ülke Türkiye'nin
yanında yer alarak 25ten fazla ülke imza attı ve 25 imzaya
ihtiyacımız varken 50den fazla imza aldık.
Bu arada,
gerçekten Türkiye'nin burada yaptığı bütün yardımlar
konusunda bütün ülkeler hemfikir bir şekilde Türkiye'nin yanında
olduklarını dile getirdiler. Biz, bir kez daha, Türkiye'nin uluslararası
alandaki prestijinin ne kadar yüksek olduğunu görmüş olduk çünkü
gerçekten büyük bir destek aldık. Tasarı Daimî Komiteye
geldiğinde ise sadece Ermenistanın karşı
çıkmasıyla karşılaştık. Ermenistana en büyük
tepkinin Avrupa Birliği ülkelerinden gelmesi manidardır. Başta
Fransa, Avusturya, Yunanistan, Belçika ve diğer birkaç Avrupa Birliği
ülkesi; Fransa tabii çok önemliydi, Yunanistan çok önemliydi, onların
Ermenistana karşı açık bir şekilde dile getirdikleri
Bunun neresine karşı çıkıyorsunuz? Bu tamamen insani bir
durum. diye söylemeleri gerçekten bizim elimizi de çok güçlendirdi ve Daimî
Komitede, Suriye kararı, AGİTPA ülkeleri delegasyonları
başkanlarının, Daimî Komite ile Başkanlık
Divanının tam desteğiyle oy birliğiyle kabul edildi.
Bu karar
tasarısının çıkmasında emeği geçen tüm
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Gerek Milliyetçi Hareket Partisinden
gerek Cumhuriyet Halk Partisinden vekillerimizle uyumlu bir çalışma
içerisinde, böylesine önemli bir kararı aldırabildik. Onlara da
ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Sözlerimin sonunda,
yeni yasama yılının hemen başında olduğumuz bu
günlerde bu uyumlu çalışmanın, Meclisimizde
yapacağımız diğer çalışmalara da
yansımasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, tutuklu milletvekillerinin sorunları
hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasip Kaplana aittir.
(BDP sıralarından alkışlar)
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
tutuklu milletvekillerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siz,
sekiz kişilik kadın koğuşunda otuz sekiz kişinin
kaldığı bir hücreyi biliyor musunuz? Siz, cayır cayır
ateşte yanan tutukluların ve hükümlülerin olduğu bir şehri,
o şehirdeki tutukluları tanıyor musunuz, milletvekillerini? Siz,
Mardin gibi medeniyetin beşiği bir şehirde ve dünyaya
reklamı yapılan bir şehirde, dört katı kapasitede bir
ranzada dört kişinin yattığı, kırk sekiz kişiye
bir tuvaletin düştüğü, hijyenin ve sağlığın
olmadığı bir cezaevini biliyor musunuz? Siz, beton
deryasında bir gram toprağa hasret -bir gram toprak!- ve söz istedi
diye on altı celse duruşmaya katılmama cezası alan birini
tanıyor musunuz? Siz sürgünleri, baskıları, bir protesto
nedeniyle görüşmelerin kısıtlanmasını, hücre
cezasını, haberleşme özgürlüğünün olmadığı
kişileri tanıyor musunuz? Onlar işte milletvekili, onlar sizin
gibi seçildiler, onlar milletin iradesiyle seçildiler ve bu Meclisin üyeleri.
Sekiz milletvekili ve Sayın Dicle dokuz, hepsi cezaevlerinde ve üçüncü
döneme giriyoruz. Bu Meclis kendi söküğünü dikememiştir, kendi
milletvekiline sahip çıkamamıştır, Parlamentoda gelip
görevini yapmasının gereğini yapamamıştır. Kendi
üyesinin durumunu bilmemektedir, hangi koşullarda
yaşadığını unutmuştur, farkında
değildir. Siz farkında olmayabilirsiniz, siz uyuyabilirsiniz, siz
susabilirsiniz, duymayabilirsiniz, hissetmeyebilirsiniz ama unutmayın,
duyanlar var, hissedenler var, görenler var. Bu zulmün, bu adil olmayan
yargılamaların, engizisyon tarzı yargılamaların
düştüğü yapraklar da var.
Bugün işte 10
Ekim, Avrupa Birliği İlerleme Raporunu açıkladı. Avrupa
Birliği İlerleme Raporu, ilerleme raporlarının en
ağırı, en serti ve resmen Hükûmetin
çaktığının resmidir ama hepsini de tek tek sayıyor, ne
diyor? Ekonomi Avrupaya göre biraz iyi. Ya sonra? Ya sonra felaket. Demeyin
Avrupa Birliğinin Dönem Başkanı Kıbrıs Rum
Kesimiydi, biz de dipfrize attık süreci, sorunları. Öyle
değil. Kürt sorunu, Uludere olayı, MİT, askerî harcamaların
denetlenmesi, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve en
önemlisi hak, adalet, özgürlükler
Ve geliyor tutuklu milletvekillerine,
geliyor yargıya, uzun tutukluluğa, yargısız infazlara, daha
dört yılını cezaevinde doldurup hâlâ yargılanamayan
sanıkların olduğu ve üstelik Meclisin üyelerinin olduğu yargılamalara
geliyor. Şimdi, bu yargılamalarda AİHMde mahkûmiyet sicili olan
bir Türkiyeden bahsediyoruz. DEP milletvekillerinin 13ü nedeniyle mahkûmiyet
kararı alan -bu Meclis- Fazilet Partisinin 2 milletvekili nedeniyle de
mahkûmiyet kararı alarak 15 tane mahkûmiyeti kendi tarihine kara bir sayfa
olarak ekleyen bir yönetim anlayışından bahsediyoruz.
Şimdi, Avrupa
Birliği döneminin temel haklarda hiçbir ilerlemenin
olmadığı ve özellikle de düşünce, örgütlenme
özgürlüğü, sendikal haklar, avukatlara yönelik baskılar, basına
yönelik baskılar, sendikalara yönelik baskılar ve sivillere yönelik
baskılarda Parlamentoyla ilgili sözleri iç acıtıyor. Ne diyor?
Bu Parlamentoda hoşgörü yok, uzlaşma yok, diyalog yok, bu
Parlamentodan çıkan Hükûmet sivil toplumun, siyasi partilerin, muhalefetin
eleştirilerine düşmanca bakıyor. diyor. Şimdi siz bu
anlayış içinde organik gaz kullana kullana, gaz vere vere, gazlaya
gazlaya ülkeyi savaşa, uçurumlara doğru götürürken bu
milletvekillerin üçüncü döneme tutuklu olarak girmesini, üçüncü yargı
paketiyle dahi bunu kurtaramayışınızı, Üçüncü
yargı paketinde işte bunlar çıkacak. diyen Meclis
Başkanının, Sayın Çiçekin, Sayın Arınçın,
Sayın Bozdağın sözlerinin havada nasıl
kaldığını bir bir görmeniz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Evet, Hükûmet, yargı, asker ve sivil ilişkilerinde
otorite ve totaliter oluşturuluyor ve bu beş dakikada ancak bunu
anlatabildim. Bu Meclisin, bu milletvekillerini tutuklu olarak sürdürmesi
tarihe, adalete düşen kara bir lekedir. Bu kara leke nedeniyle bunu protesto
ediyor, Meclisin üyelerine sahip çıkmasını buradan talep
ediyorum. Bütün milletvekillerini de bu kürsüde sesini çıkarmaya davet
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Malatyanın sorunları hakkında
söz isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbabaya aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
aramızda bulunan Türkiye işçi sınıfının
temsilcilerini de buradan saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Malatyanın
sorunlarını konuşmak üzere söz almış bulunuyorum
değerli arkadaşlar. Malatyanın yolundan suyuna,
elektriğinden eğitimine kadar çeşitli sorunlar
bulunmaktadır. Kayısının yerlerde süründüğünü
Malatyalıların bildiği gibi sizlerin de bildiğini umuyorum.
Malatyada su
görülen her yere HES kuruluyor. HESler halkın sularını
yağmalıyor, doğayı katlediyor. HES inşa edilen
bölgelerde istimlak yapılan alanların birkaç katı kadar alanlar
yok ediliyor; köylü, orada yaşayan insanlar mağdur ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, Malatyada her taş olan yere taş ocağı
kuruluyor. Malatyada çok sayıda taş ocağı var ve bu köylerin
içine kadar girmiş, köylülerin yaşam alanlarını yok ediyor;
yer altı sularını yok ettiği gibi, ağır
tonajlı kamyonlarla, araçlarla köylülerin zorla yaptırmış
olduğu yollar da çöküyor.
Malatyada
hemen her köyde, ilçede, beldede hatta Malatya merkezde elektrik sorunları
yaşanıyor. Sık sık meydana gelen kesintiler yüzünden borç
harç alınan buzdolapları, çamaşır, bulaşık
makineleri yanıyor; iktidarın kılı bile
kıpırdamıyor.
Malatyada
kanalizasyonu olmayan çok sayıda köy var. Bazı köylerde foseptik
çukuru yerleşim alanlarına inşa edilmiş, bu köylerde
kokudan durulmuyor. Bazı köylerde ise kanalizasyon suyu temiz su
kaynaklarına akıyor. Pırıl pırıl Tohma bu dönemde
kirlendi, AKP döneminde kirletildi.
Değerli
arkadaşlar, Malatyada meralar kiralanıyor, meralar birilerine
peşkeş çekiliyor, köylüye hayvan otlatılacak alan
bırakılmıyor. Türkiyenin her yerinde olduğu gibi
hayvancılık Malatyada da bitiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, geçmişte 2 çift kuzu 800 lira ederken bugün 2 çift kuzu
500 liraya satılıyor ve geçtiğimiz yıllarda bedava
satılan saman, bugün 600 liraya, 700 liraya Malatyada alıcı
bekliyor. Devlet desteğiyle devletin kandırdığı,
devletin aldattığı besiciler 7 bin liraya almış
oldukları hayvanları bugün 3 bin liraya, 2 bin liraya
satıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, duble yollar Malatyaya uğramıyor. Büyükşehir
olmaya aday Malatyanın yollarında eşek bile yürümeye
zorlanıyor. Nüfusu 750 bine dayanmış Malatyanın çevre yolu
maalesef hâlâ yok.
Bir AVM
yapıldı Malatyaya, her gün o AVMnin önünde kaza oluyor, gencecik
insanlar hayatlarını kaybediyor.
Değerli
milletvekilleri, burada sizlerin çocukları, Ankarada, İstanbulda,
Malatyada, merkezde bulunan çocuklarınız okula başladı ama
maalesef, Malatyanın köylerinde bulunan çocuklar bir ayı geçmiş
olmasına rağmen hâlâ okullarına gidemiyorlar. Bir ay oldu,
çocuklarımız okullara başlayamadı. Bunun sebebi de buradan
ihale ettirmeniz ve bozuk köy yollarında taşımanın
yapılmaması. Beş buçuk yaşındaki çocuklarımız
önlüklerini giymişler, okula gitmek için hâlâ araba, araç bekliyorlar
arkadaşlar. Ama bu konuda maalesef iktidar bunları duymazdan geliyor.
Çok
sayıda köyde içme suyu
sıkıntısı yaşanıyor, bazı köylerde saatle su
veriliyor. İhtiyacı bırakın, içmeye insanlar suyu zor
buluyor. Daha da kötüsü arkadaşlar, eşekle su taşıyan
köyler var, köylüler var.
Malatyada iki
tane hastane var arkadaşlar. Hükûmet hiç kimsenin aklına gelmeyecek
bir yatırım yaptı, bu iki hastaneyi kapatarak ondan daha küçük
bir hastane inşa ediyor ve bu konuda sivil toplum
kuruluşlarının, Malatyadaki derneklerin, örgütlerin
itirazlarına maalesef iktidar kulaklarını tıkamış
durumda.
Malatyanın
bitmek bilmeyen sulama sorunu var. Bunca akarsuya, bunca baraja sahip olan
Malatyanın sulama sorunu yaşamasını akılla,
mantıkla açıklamak mümkün değil. Hâlen kanalizasyon suyuyla
Dikkatinizi çekiyorum. Bundan utanacak biri varsa bu ülkeyi yıllardır
yönetenlerdir, bu Malatyayı yıllardır yönetenlerdir. Hâlâ
kanalizasyon suyundan kırarak sulama yapılan beldelerimiz var,
bölgelerimiz var. Malatyanın birçok köyünde bu nedenle bostan ekilemiyor
değerli arkadaşlar ve bunun çözümünü de sadece, birileri inkâr
ederek, inkâr etmekte buluyorlar.
Kapatılan
adliyeler, kapatılacak belde belediyeleri, para etmeyen kayısı,
neden kurulduğu belli olmayan füze kalkanı, katlanarak artan
işsizlik, varlığı unutulan Malatyaspor, peşkeş
çekilen şeker fabrikası, yağmaya açılmış Sürgü mesire
alanı, Balabanda sele giden kayısı
Değerli
arkadaşlar, Malatyanın sorunlarını beş dakikaya
değil, beş güne dahi sığdırmak mümkün değil.
Peki, bu beş güne sığmayacak sorunlar karşısında
iktidarın tavrı ne? Malatyada sorun yok, Malatyada her şey
tıkırında. diye söylemde bulunuyorlar ama onlar haklı
değil. Bizim gördüğümüz, bizim hissettiğimiz, köylülerin
haykırışı onları yalanlamakta.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Malatyanın hak ettiği hizmeti alabilmesi
için Malatyanın bu konuda mağdur edildiğini tüm Türkiyeye
duyurmak benim görevim. Bundan sonra da Malatyanın bu haklı
mücadelesinde sesimi en yüksek perdesine yükseltmeye devam edeceğimi
belirtir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı konuşmalara Hükûmet adına Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbabanın gündem dışı
konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Tabii ki
Malatyadaki yaptıklarımızı yirmi dakikada değil,
yirmi saatte anlatmak mümkün değil ama ben sadece özetini
söyleyeceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Kapalı oturum özeti gibi olmasın Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakınız,
şu anda
MUHARREM İNCE
(Yalova) Beş dakikaya yirmi dakika konuşuyorsunuz. Daha ne
istiyorsunuz ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İşte,
yaptıklarımızı anlatmak için Sayın Başkan Vekili.
OKTAY VURAL
(İzmir) Vallahi, Malatyanın dertlerini beş dakikada anlatmak
mümkün değil ki.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
özellikle Malatyaya şu ana kadar biz, Hükûmetin sadece belli
yatırımcı bakanlıkları; bizim
Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığı,
Millî Eğitim, Ulaştırma, TOKİ, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı; bunlar sadece 3,5 milyar TL
geçen yıl sonuna kadar yatırım yapmış. Hakikaten
Malatya her şeyin en güzeline layık, bunu biliyoruz.
Ben, tabii,
Bakanlığımla ilgili çalışmalardan kısaca
bahsedeceğim. Biz Hekimhanda Güzelyurt Barajı sulamasını
tamamladık, 3.120 dekar alanı modern sulamaya açtık; Arapgir
Barajı ve sulaması 320 dekar, Darende Sofular Barajı ve
sulaması 8.230 dekar.
Sulamadan bahsetti
Sayın Vekilimiz. Yer altı sularıyla ilgili çok sayıda kuyu
açtık. Bunun dışında, Malatya Sürgü Barajıyla ilgili
birtakım yenilemeler yaptık; Akçadağ sulaması, kanal yenilemesi.
Malatyada,
bakın -yıllarca bitmeyecek olan- ben geldiğimde DSİ Genel
Müdürlüğüne dediler ki: Bu Kapıkaya Barajı bu ödeneklerle
yetmiş altı yılda bitmez. Biliyorsunuz, bunu bitirdik, 114
milyon TL para harcadık.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Sulama yapılıyor mu Kapıderede?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika, müsaade
et. Geleceğim ona da, sulamaya da geleceğim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sulama yapılıyor mu Boztepede?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Boztepe
Barajını biz bitirdik. Ayrıca, Çat Projesi kapsamında,
biliyorsunuz, Derme ve Çerkezyazı sulamalarını
Bakın, ne
kadar suluyoruz? 146.750 dekar araziyi suluyoruz. 320 milyon TL, 320 trilyon
harcadık. Bunun dışında, 24 adet -isimlerini saymayacağım,
vaktimiz sınırlı- dere ıslahı Malatyada tamamlanmıştır,
24 tane. Daha devam ediyor bakın. Bunun dışında,
bildiğiniz gibi, Malatyada çok önemli bir proje var; Darende
Gökpınar sulaması. Bununla ilgili şu müjdeyi veriyorum: Cazibe
ile sulanacak olan kısım bu sene bitiyor, 31.290 dekar alan şu
anda sulanıyor. İnşallah, pompaj ile sulanacak alan da 15.820
dekar, onu da önümüzdeki yıl bitireceğiz. Ödeneği de var, hatta
o kadar büyük ödeneği var ki bu sene biz büyük bir hamle yapalım diye
28 milyon 700 bin TL yani yaklaşık 29 trilyon bir ödenek
ayırdık.
Efendim -az önce
Sayın Vekilim bahsetti- Kuruçay Projesiyle ilgili, bunun baraj
inşaatı bitti. Ancak şöyle bir husus vardı, bakın, onu
belirteyim: Bu barajın projesi ve sulama projesi geçmiş dönemde
yapılmış, fakat geçmiş dönemde yapılan projelerin tamamı
klasik dediğimiz iptidai sulama sistemleri. Ben özellikle Malatya gibi
yerde artık, bu iptidai, klasik sulama sistemleri olmaz diye talimat
verdim. Bunu tamamen Sayın Vekilim -klasik olsaydı bitirmiştik-
modern, basınçlı, kapalı sisteme çevirdik; projeleri ihale
edildi. Az önce de genel müdürlüğe talimat verdim: Projeleri hemen bitirin,
bitirir bitirmez bunun inşaat ihalesine başlayın. dedim. Yüzde
80 projeler bitmiş, bunun da müjdesini veriyorum.
Şimdi, sizin
bahsettiğiniz Kapıkaya Projesine gelince: Kapıkaya Projesi
gerçekten Malatya için bir GAP mesabesinde olan müthiş bir proje. Bu
muhteşem barajı tamamladık, 40 bin dekar arazi sulanacak.
Biliyorsunuz, bunu da geçen yıl sene başında ihale ettik,
şu anda hızla devam ediyor, bu sene de yeterli ödenek
ayırdık. Hatta ben sabahleyin bütün Bakanlığımın
mensuplarıyla ilgili görüntülü video konferans toplantı yaptım,
Bakanlığın bütün birimleriyle, merkezdeydim ve bu sulamanın
çok hızlı bir şekilde bitirilmesini, ilave ödenek gerekirse
ilave ödenek vereceğimi ifade ettim.
Şimdi,
burada, Malatyada maalesef geç kalan bir proje var, onu da itiraf ediyorum; o
da Yoncalı Projesi. Yoncalı Barajı geçmiş dönemde bir
şekilde ihale edilmiş, fakat müteahhit iflas etti. Bunun tasfiyesi
işlemleri, mahkemeye gitmesi zaman aldı ama biz bunu bir fırsat
olarak değerlendirdik. Daha önce Yoncalı Projesinin projesi
gerçekten çok iptidai, gerek baraj projesi gerek sulama projesi son derece
saçma sapan, gayrifizibıl bir projeydi. Bunu bizzat, şunu sevinerek
ifade ediyorum: Ben de kendi tecrübemi ortaya koyarak çok güzel bir sisteme
dönüştürdük. İnşallah, projesi kısa zamanda bitecek, buna
da başlayacağız, bunun da müjdesini veriyorum.
Tabii,
pek çok, Doğanşehir Söğüt göleti, bunun inşaatı devam
ediyor, ödeneği var. Şu anda altı tane dere ıslahına
devam ediyoruz, merkezde Çilesiz Mahallesi Horata Çayı, Yeşilyurtta
Gündüzbey kasabası Derme Deresi, Darende ilçe merkezi Tohma Çayı,
Doğanşehir ilçesi Sürgü kasabası Takaz Çayı, Hekimhan ilçe
merkezi, gene Doğanşehirde Kurucaova kasabası Tucak Deresi gibi
pek çok dere ıslahları devam ediyor. Bunun dışında,
Hekimhan Karadere Projesi devam ediyor. Bu baraj ile inşallah projesini
yapıyoruz. Karadere köyü arazilerine ait 3.550 dekar arazi sulanacak, proje
çalışmaları devam ediyor. Bunun dışında, içme
suyu kaynakları master planı hazırlıyoruz, 2010
yılında ihale ettik, çalışmalara başladık, planaj
safhasında projeler var ama burada, ben, madem, Sayın Vekilim size
bir müjde vermek istiyorum: Bu sabah karar aldık, Malatyalıya on tane
gölet ve sulamasının -bir kısmı baraj da biz ona Göl-Su
adını verdiğimiz için- bu sabah kararını aldık,
bunların isimlerini de
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Veli Bey dün akşam, eksik olduğunu söylemişti. Onun
üstüne mi o kararı aldınız? Dün akşam Veli Bey göletlerin
çok az olduğunu söylemişti. Bu sabah hemen toplanıp o
kararı mı aldınız?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yok.
Sayın
Vekilimin ne zaman konuşma yapacağını ben bilmiyordum.
Toplantıdan sonra Vekilimin konuşma yapacağının bana
bilgisi geldi. İsabet olmuş, demek ki anlaşılan Malatyayla
kalbimiz karşı karşıya.
Şimdi,
dolayısıyla, bakın, Yaygın göleti, sözleşmesi
yapılarak proje çalışmaları başladı. Hekimhan
Kurşunlu göleti sulaması, Doğanşehir Erkenek göleti
sulaması, Kuluncak Bıcır göleti sulaması, gene Kuluncakta
Karaçayır göleti sulaması, Doğanşehir Söğüt göleti ve
sulaması, Ayvalı göleti ve sulaması Darendede,
Doğanşehirde Elmalı göleti sulaması, Hekimhanda
Budaklı göleti sulaması, gene Hekimhanda Güzelyurtlu Karamahmut
göleti sulaması, bunların tamamı 2012-2013 yatırım
programına girdi. 10 tanesini gerçekleştirmek için ve diğer
mevcut sulamaları bitirmek için kolları sıvadık. Bunu
özetle belirteyim çünkü barajların bitmesi zaman alıyordu. Allaha
şükür barajlarımız bitti, sulamaları yıldırım
hızıyla yapacağız.
Bakın, sadece
DSİ değil, orman teşkilatımız
çalışıyor. Bakın, orman teşkilatı
Hatırlayın, Malatyada bir Beydağı vardı, geçmiş
dönemde her gelen demiş ki: Beydağını
ağaçlandıracağız. Biz de söz verince Malatyalılar
inanmadı, Yahu bunlar da sözünü tutmaz diye. Ama şu anda
Beydağında 11 bin dekar alan ağaçlandırıldı.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Beydağına TOKİ konutlar yapıyor,
Beydağına.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın Vekilim,
yine bu sabah karar verdik, sizin sözlü konuşmanızdan dolayı
gitmiyorum. Bu ayın 20sinde Malatyaya giderek, inşallah
Malatyalı hemşehrilerimle bir araya gelerek, 5 bin dekarlık geri
kalan alanın ağaçlandırılmasının
çalışmasını başlatacağız.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Daha Malatyanın çevre yolu yok, çevre yolu.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şu ana kadar
Malatyada 523.250 dekar arazide çalışma yapılmış, 43
milyon adet fidan toprakla buluşturulmuş. Malatya, Malatya olalı
böyle bir ağaçlandırma görmedi. Ayrıca şunu da ifade
edeyim: Malatyada biliyorsunuz ilk defa bir Orman İşletme
Müdürlüğü kurduk, ayrıca bildiğiniz üzere Arapgirde bir Orman
İşletme Şefliği yaptık. Malatyayı yemyeşil
yapacağız, bu konuda kararlıyız. Kent ormanı kurduk
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Orman Bölge Müdürlüğü
vardı, kapandı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade edin.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Malatya-Adıyaman yolu yirmi yılda bitmedi, yirmi
yıl, Malatya-Adıyaman yolu.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade edin.
Bölge
Müdürlüğü kurduk. Malatyada Bölge Müdürlüğü yoktu. O zaman
söyleyeyim. Malatyada Bakanlığa ait Doğa Koruma Milli Parklar
Bölge Müdürlüğünü kurduk, onun da inşallah, gidince inşallah
şey yapacağız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Meteoroloji Müdürlüğümüz
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Meteoroloji
OKTAY VURAL
(İzmir) Malatyayı küme düşürdünüz Sayın Bakan,
Malatyayı küme düşürdünüz ya.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Evet
Şimdi, bakın,
Turgut Özal Tabiat Parkı Doğa Koruma Bölge Müdürlüğüyle ilgili
birtakım çalışmalar yapılıyor. Bir müjde daha vereyim:
Bakınız, şu anda Malatya Fırat mahallesinde bulunan 960
dekarlık askerî alan Doğa Koruma Millî Parklar Genel
Müdürlüğümüze tahsis edildi. Burada 900 dekarlık alanı tabiat
parkı olarak ilan edeceğiz ve biliyorsunuz şehir de, kentsel
dönüşüm de o tarafa doğru
gidiyor; dolayısıyla muhteşem bir alan sizlerin hizmetine
sunulacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, bunun
dışında Keklik Üretim Merkezi, efendim, pek çok
çalışmalar, sulak alanlar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kürecike de Amerikan bayrağı çektiniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Meteorolojiye
gelince
VELİ
AĞBABA (Malatya) Elâzığa niye gittiniz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi
Bir
dakika, bir dakika
Müsaade et de dinle beni, beni dinle, beni dinle.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Her şey var da çevre yolu yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
meteorolojide daha önce elle okuma yapılıyordu, sizin geçmiş
dönemlerde böyle elle, iptidai sistemlerle okuma yapılıyordu.
Artık biz Malatyaya tam yedi tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu
kurduk.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bölge Müdürü niye gitti?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bölge Müdürünü ne
yapacaksın? Mühim olan hizmet.
Malatya-Merkez,
Arapgir, Balaban, Doğanşehir, Kale, Sultansuyu-TİGEM, Erhaç Hava
Meydanına otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk.
Şimdi,
değerli Malatyalılar, dünyanın neresinden, ister Japonyadan
ister Kanadadan, tıklıyorsunuz İnternete, Malatyanın
herhangi bir ilçesindeki hava durumunu görmeniz mümkün. Biliyorsunuz, yurt
dışında, insanoğlu -ben de yurt dışında çok
bulundum doktora sonrası çalışmalar için- insan bazen hava durumunu dahi merak ediyor, dolayısıyla
hasret gidermek için bu faydalı.
Bitmedi, şu
anda meteorolojiyle ilgili bir müjde daha veriyorum: Tam 7 tane otomatik
meteoroloji ölçüm istasyonu kurma talimatı verdim bugün. Arguvan,
Battalgazi, Pötürge, Darende, Hekimhan, Kuluncak, Yazıhana 7 tane
çalışma yapılacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Malatya, Malatya olalı böyle eza görmedi.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Malatya, Malatya
olalı böyle hizmet görmedi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Zaten bu konuşma daha da fazla vurdu
Malatyalıları.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
efendim
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Füze kalkanı en önemli yatırım!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika, bitmedi
daha.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Füze kalkanını söyleyin.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bekle, bekle. Ben
sizi dinledim.
Efendim,
Malatyaya ben Çevre Orman Bakanıyken çok büyük destek verdim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakın, Malatyadan arıyorlar, Biz böyle eza
görmedik. diyor ya! Cezalı il miyiz? diyorlar ya!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Değerli
vekillerim, Malatyaya, şu anda, sadece, Çevre Orman Bakanıyken 5
milyon TLlik hibe ile belediyelere çöp kamyonu, atık su arıtma
tesisi, katı atık bertaraf tesisi için destek vermişiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, Malatya cezalı bir il olamaz ya! Niye
cezalandırıyorsunuz? Yazık!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tabii, Malatyada
sadece biz çalışmıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Oradan milletvekilleriniz var. Millet size oy verdi,
milletvekili çıkardı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
Sağlık Bakanlığı muhteşem yatırım
yapmış; 1 tane devlet hastanesi, 26 tane sağlık tesisi
açtı.
VELİ
AĞBABA (Malatya) 2 hastane kapatıyorsunuz, 1 hastane
açıyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Millî Eğitim
Bakanlığımız 1.733 tane yeni derslik Malatyaya sundu.
Ayrıca, bakın, Malatyada sadece bedava
dağıttığımız kitaplar yok mu, 15 milyonu
geçmiş. El insaf!
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sadece Malatyaya mı
dağıtıyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İnönü
Üniversitesi vardı ama şu anda, bizim zamanımızda
gelişti. 18 tane yeni fakülte, araştırma geliştirme merkezi
vesaire bunların hepsini biz açtık, 18 birim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir de
Sayın Vekilim, hadi her şeyi bıraktık ama bizim dağ
başındaki barajları görmüyorsunuz ama yollardan geçiyorsunuz,
onu da mı görmüyorsunuz?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Vallahi yok yol, yol yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Doğru değil, doğru değil Sayın
Bakan. Bakın, milletvekillerine sorun bana inanmıyorsanız.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) Tamam, bakarız,
gideriz. Malatyaya ben de gideceğim, göreceğim.
Bakın,
Malatyanın eski hâlini bilen bir kişiyim. Malatya artık âdeta
Türkiye'nin doğuda bir Parisi oldu, o bakımdan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, Malatyada Malatyalı
bırakmamışsınız ya! Malatyada Malatyalılar
derneği kurmak zorunda kalmışlar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) TOKİ
TOKİ de
6.886 adet konut inşa etti. Tarım Bakanlığı 500 milyon
TLlik bir destek verdi.
Bunun
dışında değerli kardeşlerim, siz dediniz ki: Köylere
hiçbir hizmet gitmedi. Bu konuda Başbakanımız, ilk defa KÖYDES
ve BELDES kapsamında Malatyaya büyük destek verdi, neredeyse yolu olmayan
köy kalmadı. Suyu olmayan birkaç tane belki küçük mezra
dışında köy kalmadı. Kanalizasyon vesaire bunlar
yapılıyor. Şu ana kadar da geçen yıl sonuna kadar 110
milyon TL sırf köylere yol ve içme suyu için para gönderilmiş.
Bunun
dışında, Değerli Vekilim, her şeyden önce şunu
söyleyeyim
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Bakanım, özelse
biz çıkalım, devamlı vekillere konuşuyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) Bakın, Anayasada değişiklik
yapılıyor ve seçimler -biliyorsunuz- mahallî idare seçimleri öne
alınıyor, Malatyamız da artık büyükşehir oluyor. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Hayırlı olsun, uğurlu olsun.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkanım, 69uncu maddeye göre söz
istiyorum. İleri sürmüş olduğum görüşten farklı bir
görüş tarafıma atfetti Sayın Bakan, onunla ilgili bir iki cümle
BAŞKAN Hangi
görüşleri farklı Sayın Ağbaba? Ne söyledi de farklı
VELİ
AĞBABA (Malatya) Benim söylemediğim şeyleri söyledi,
Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yani Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Milletvekili
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan Malatyalılara şey yaptı, Küçük
şehirdi büyük yaptık. dedi. Malatya büyük şehir olmuştur
zaten, büyüktür yani Malatya.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Milletvekilim, Sayın Ağbaba
ifade edemiyor mu? Sayın Ağbaba meramını ifade edemiyor mu?
VELİ
AĞBABA (Malatya) İç Tüzük 69uncu maddeye göre iki dakika söz
istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ağbaba, iki dakika
söz veriyorum 69uncu madde gereğince. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, ileri
sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Teşekkür ederim.
Şimdi, bir
açıklamayı okuyacağım, Malatya milletvekilleri dikkatle
dinlesinler: Afyonun Afyon olalı böyle bir yatırım
yılı görmediğine dikkat çeken Sayın Eroğlu 2012
yılını hamle yılı ilan ettiklerini belirtti.
Şimdiye kadar Afyonda 70 göletten 50 göletin bittiğini ifade eden
Eroğlu Afyonkarahisarın 60 yıllık 700 bin kişiye
yetecek suyu var. 50 yılda bitecek tesisi biz 2 yılda inşa ettik.
Biz büyük düşünüyoruz. Türkiye 2023e hazır. Afyonkarahisar
hazır mı? diye sormuş.
Şimdi,
Malatyanın nüfusu 750 bin, Malatyaya yapılan gölet sayısı
5, Afyona yapılan gölet sayısı 70. Şimdi, Malatyada
kayısı var, kiraz var, ceviz var. Malatya Türkiyedeki en önemli
tarım kenti. Afyona yapıyorsun Sayın Bakan. Yapmayın
demiyorum. Afyona 100 yapın, Malatyaya da 50 yapın. Böyle bir
adaletsizlik olur mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bakın, baraj dediniz, sağ olun. Barajlar; Boztepe Barajı,
Kapıdere Barajı 20 yıl önce ihale edildi. Barajlar bitti
-doğru söylüyor Sayın Bakan- ama barajlardan su akmıyor. Hâlâ
sulama kanalları yapılabilmiş değil. Varsa bana gösterin,
hâlâ biten barajlarda sulama yapılamıyor. Bir diğeri,
Yoncalı Barajı var; Arguvanda olduğundan dolayı mı,
bilemiyorum onu artık 20 yıldan beri bir tek çivi
çakılmadı. Buna sizin döneminiz de dâhil. Yoncalı
Barajını
Arguvanda Yoncalı deyince akla devlet gelir; devlet
deyince akla güvensizlik gelir, yalan gelir akla.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bir kanalizasyon meselesi var, utanıyorum
burada söylemekten. Battalgazide Dilekte hâlâ bostanlarını,
kayısı ağaçlarını kanalizasyon suyuyla sulayan
çiftçiler var, bu da sizlerin ayıbı. Siz insanları buna mahkûm
ettiniz. Kanalizasyon borularını kırarak, su vermediğiniz
için hâlâ Dilekte -bugün, biraz önce telefon geldi- insanlar kanalizasyon
suyuyla suluyorlar.
Büyükşehir
meselesi
Büyükşehir meselesini Malatyalılar kendi yaptı.
Başbakan 750 bine artırın nüfusunuzu. dedi, Çocuk
yapın. dedi, Malatyalılar da yaptı, bunda sizin
katkınız yok, bunu Malatyalılar kendi yaptı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Yaptığınız en önemli
yatırım arkadaşlar -söylemeden geçemeyeceğim- Malatyaya
dostlarınızı korumak için, İsrailli
dostlarınızı korumak için füze kalkanı yaptınız,
kutluyorum!
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, Malatya
kayısısının itibarını düşürdü, Kanalizasyon
suyuyla sulanıyor. dedi. Kimse almaz bak!
BAŞKAN
Evet, gündeme geçiyoruz.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) 69a göre kısa bir söz talebinde bulunuyorum.
Konuşmacı
Malatya milletvekilleri diyerek bize sataşmıştır.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Çalık...
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Ben, konuşmayı baştan
sona kadar dinledim...
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Hayır, hayır, Sayın Çalık, sataşma söz konusu
değil, sadece Malatya milletvekilleri, dinleyin. dedi.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, okutuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, İç Tüzük 73e göre bir konu
hakkında bir bilgi arz etmek istiyorum.
BAŞKAN
Girin sisteme.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanun tasarısının
İçişleri Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonunun
dışında Anayasa Komisyonuna da havale edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanun tasarısı
havale yapıldı Başkanlık tarafından İçişleri
Komisyonuna.
Şimdi,
böylesine idarenin bütünlüğünü ilgilendiren bir konu, mali hükümleri de
ilgilendiren, yatırımları ilgilendiren bir konunun
İçişleri Komisyonu yanında Plan Bütçe ve Anayasa Komisyonuna da
havale edilmesi gerekir. Dolayısıyla İç Tüzük 73, son
fıkrada Bu havaleye bir milletvekili itiraz etmek isterse oturumun
başında söz alır. diye bir hüküm var.
BAŞKAN Ne
zaman havale edildi Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu bilemiyorum.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Kırk sekiz saat önce.
OKTAY VURAL
(İzmir) 15.30da
BAŞKAN
Havale edildiği zaman yapılması lazım itirazın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi oturumun dediğini söylemiyor efendim.
Dolayısıyla havalenin yapıldığı oturumla ilgili
değil. Dolayısıyla oturumun başında diye söylüyor.
BAŞKAN
Anladım da ne zaman olması gerekir yani havale altı ay önce
yapılmışsa bugün yapılabilir mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Oturumun başında diyor. Havalenin
yapıldığı gün oturumun başı demiyor.
BAŞKAN
Evet, ne yapmamız gerekiyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne yapmanız gerekiyorsa
İtiraz ediyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Plan ve Anayasa
Komisyonuna havale edeceksin. Ne yapacaksın
BAŞKAN
Sistemi açın, buyurun. dedim ben size.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bunu
BAŞKAN
Sözleriniz tutanaklara geçti veya ne söylemek istiyorsanız açın...
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, tutanaklara geçmesi amacıyla söylemiyoruz.
BAŞKAN Ne
için söylüyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani tutanakları okuyanlar okusun diye söylemiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bunu ciddiye
alsın ve bu havaleyi düzeltsin.
BAŞKAN
Tamam, tutanaklara geçsin ki ciddiye alsın diyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başkanlık olarak, sizden talebimiz, Anayasayla ilgili
olan böyle bir konunun Anayasa Komisyonunda da görüşülmesi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda da görüşülmesi. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi
milletvekilinin iradesinin bu yönleriyle tecelli etmesi için,
Başkanlığın, tasarıları ilgili olduğu
komisyonlara havale etme yükümlülüğü vardır. Bir komisyona havale
ederek çarçabuk çıkartmak istemek kabul edilebilecek bir konu
değildir. O bakımdan ivedilikle saat 15.30da toplanıyor
İçişleri Komisyonu. Lütfen, tali komisyon olarak diğer
komisyonlara da havalesi yapılsın, o komisyonlardaki
milletvekillerimiz de görüşlerini ve düşüncelerini komisyonda rapora
bağlasın. Anayasaya açıkça aykırı olan böyle bir
tasarı hakkında Anayasa Komisyonuna gitmesi kesinlikle gerekmektedir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bu konuda, lütfen saat 15.30daki bu toplantının
ertelenerek uygun havale yapılmasını ve bu konuda girişimde
bulunmanızı istirham ediyorum. Sonucundan da lütfen Genel Kurulu
bilgilendirmenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Söz konusu
tasarı 8 Ekim 2012 Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gelmiştir.
ADİL KURT
(Hakkâri) - Sayın Başkan, müsaadenizle, Sayın Bakan
BAŞKAN Bir
saniye
Başkanlıkça
tasarı aynı gün komisyona havale edilmiştir. İtirazın
dünkü birleşimde yapılması gerekirdi.
Buyurun Sayın
Kurt.
2.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun büyükşehir
belediyeleriyle ilgili kanun tasarısıyla ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADİL KURT
(Hakkâri) - Sayın Bakan komisyona daha yeni havale edilmiş, Mecliste
kabul edilip edilmeyeceği belli olmayan bir kanun tasarısıyla
ilgili olarak burada sanki Meclis onaylamış, Malatya büyükşehir
belediyesi ilan edilmiş gibi bir havayla Meclisin iradesini hem ipotek
altına almıştır hem de hiçe saymıştır.
Sayın Bakanın bu tür kabul edilmeyen bir yasanın, henüz Mecliste
görüşülmemiş bir yasanın sonucunu şimdiden beyan etmiş
olması Meclise haksızlıktır. Sayın Bakanın bu
ifadesini geri almasını istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan görüşüleceğini söyledi.
Teşekkür
ediyorum.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz ve 20 milletvekilinin, şeker pancarı ve şeker üretimi ile
ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/364)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şeker
pancarı ve şeker üretimi ile ilgili sorunların
araştırılarak, yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak
üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98inci,
TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Sadir Durmaz (Yozgat)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mustafa
Kalaycı (Konya)
4) Mehmet Günal (Antalya)
5) Ali Öz (Mersin)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Bülent Belen (Tekirdağ)
8) Bahattin
Şeker (Bilecik)
9) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
10) Oktay Öztürk (Erzurum)
11) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
12) Ali Halaman (Adana)
13) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
14) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
15) Emin
Çınar (Kastamonu)
16) Alim
Işık (Kütahya)
17) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
18) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
19) Muharrem
Varlı (Adana)
20) Koray
Aydın (Trabzon)
21) Özcan Yeniçeri (Ankara)
Gerekçe:
Ülkemizde şeker
pancarı tarımı, şeker pancarı üretimiyle geçimini
temin eden yaklaşık 500 bin çiftçinin, diğer bir ifadeyle 3
milyon insanın yanı sıra; tarım, hayvancılık yani
yem, ilaç, et, süt, nakliye ve hizmet sektörleriyle de iç içe geçmiş
durumdadır. Konu, tarım, tarımsal sanayi, işlenmiş
temel gıda ürünleri ve istihdam gibi değişik dal ve konularda
bir bütünlük teşkil etmektedir.
Şeker pancarı
üretimi; bitkisel ve hayvansal üretimin gelişmesine, azami derecede
endüstriyel girdiler kullanılmasına, toprakların fiziki
yapıları ve ekolojik dengenin iyileşmesine katkı
sağlamakta, kendinden sonra ekilecek ürünlerin verimlerini azami ölçüde
artırmaktadır. Alternatif tarım ürünleri olan ayçiçeğine
göre 5, buğdaya göre 20 kat daha fazla istihdam oluşturmakta,
buğday ve ayçiçeğine göre ise 2 kat daha makineli tarımın
yapılmasına imkân sağlamaktadır.
Şeker,
alternatif ürünlere göre, dış pazar değeri ve tarıma
dayalı sanayiler arasında verimlilik, kârlılık ve katma
değer yönünden karşılaştırmalı üstünlüğe de
sahiptir.
Tarım ve
endüstri kesiminde yarattığı istihdam, alternatif ürünlerle
kıyaslanamayacak kadar yüksek olup faaliyetine ayrıcalık ve
etkin bir sosyal boyut kazandırmaktadır.
AB ülkelerinin
tamamına yakınında yani % 95 oranında pancar şekeri
üretimi yapılmaktadır. Bu ülkeler daha ucuza kamış
şekeri temin edebilecekleri halde pancar şekeri üretiminden
vazgeçmemektedirler. Bunun da nedeni pancar ziraatının ve sanayisinin
üreticilere sağladığı katma değerdir.
Ülkemizde hâlen
şeker fabrikalarında otuz beş bin civarında işçi
istihdam edilmekte ve yüz binlerce çiftçi ailesi pancar tarımı ile
uğraşmaktadır. Ayrıca şeker pancarı ziraatı
ilişkili olduğu pek çok sektöre ve millî ekonomiye yüksek miktarda
katma değer sağlamaktadır.
Şeker
pancarı tarımı, ülkemizde sözleşmeli üretimin ilk
örneklerinden biri olup, tarımın sanayiye entegre olmasını
sağlamış ve gıda sanayisinin temel taşını
oluşturmuştur. Şeker pancarı, çiftçiyi tarlaya ve köye
bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma ve istihdam imkânı
sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitki
olmasının yanı sıra, üretim ve işlenme periyodu içinde
kullanılan girdiler ile birçok sektörde dolaylı olarak katma
değeri artırıcı önemli bir rol oynamaktadır.
Şeker
pancarı tarımında en yoğun kullanılan girdiler olan
gübre ve mazot son zamanlarda büyük artış göstermiş
üreticilerimiz artık girdi maliyetleri yüzünden topraklarını
işleyemez duruma gelmişlerdir.
Uygulanan
yanlış tarım politikaları ile pancar üretimimiz her geçen
gün daha fazla gerilemekte ve şeker fabrikalarımız şeker
üretim kotalarını dahi tamamlayamamaktadır. Pancar üretimindeki
azalma fabrikalarımızın düşük kapasite ile
çalışmasına neden olmakta, dolayısıyla da şeker
üretim maliyetimiz yükselmektedir.
Tüm bu sebepler,
kamunun elindeki şeker fabrikalarının özelleştirilmesini ve
Türkiye'nin pancar şekeri üretimini azaltmayı hedefleyen planlı
politikalar alarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye, pancardan
şeker üreten ülkeler arasında pancar üreticisini desteklemeyen ve
korumayan tek ülke durumundadır.
Yine sektörde
istikrarın sağlanması, pancar çiftçisinin sosyal ve ekonomik
koşullarına darbe vurulmaması, halkın
sağlığının gözetilmesi için nişasta bazlı
şeker (NBŞ) kotalarının artırılmayıp, %50
oranında azaltılması Türk çiftçisinin, dolayısıyla
ülkemizin yararına olacaktır.
Açıklanan bu
nedenlerle şeker pancarı ve şeker üretimi ile ilgili
sorunların araştırılarak, yapılacak yasal düzenlemeler
de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
2.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve 21 milletvekilinin,
Kastamonu ilinde yaşanan göç olaylarının sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/365)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Kastamonu
İlinde yaşanan göç olaylarının araştırılarak
gerekli önlemlerin belirlenmesi"
amacıyla Anayasamızın 98'inci, TBMM İç Tüzüğünün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Emin Çınar (Kastamonu)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Bülent Belen (Tekirdağ)
4) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Alim
Işık (Kütahya)
9) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Ali Halaman (Adana)
12) Ali
Uzunırmak (Aydın)
13) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
14) Özcan Yeniçeri (Ankara)
15) Yusuf
Halaçoğlu
(Kayseri)
16) Sinan
Oğan (Iğdır)
17) Muharrem
Varlı (Adana)
18) Oktay Vural (İzmir)
19) Ali Öz (Mersin)
20) Sadir Durmaz (Yozgat)
21) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
22) Oktay Öztürk (Erzurum)
Gerekçe:
Kastamonu Karadeniz
Bölgesinde bulunan tarihî ve kültürel bakımdan ülkemizin en eski
vilayetlerinden olan illerimiz arasındadır. Eski ve köklü vilayetler
arasında olmasına rağmen en önemli sorunlarından biri olan
göç nedeniyle nüfus geçmişten günümüze kadar giderek azalmış ve
maalesef bu gün büyük illerimiz arasında olması gerekirken giderek
küçülen şehirlerimiz içine dâhil olmuştur. Bugün Kastamonu ilimizin
birçok sorunu olmasına rağmen en öncelikli sorunların
başında göç gelmektedir.
İlimizin
nüfusu bundan 84 yıl önce 1927 yılında 335 bin
civarındaydı. 1980 yılına gelindiğinde ilin toplam
nüfusu 450 bini aşmaktadır. O gün itibarı ile il nüfusu, 44
milyon civarında olan ülke nüfusunun % 1'ini oluşturmakta idi. Ancak
bugün şehrimizin nüfusu 361 bin dolaylarındadır ve ülke
nüfusunun ancak %0,5ini oluşturmaktadır. 1927 yılından
bugüne Türkiye'nin nüfusu %540 oranında artmıştır. Ama ne
yazık ki Kastamonu'nun nüfusu bu artıştan nasibini
alamamıştır. 1980 yılından itibaren hızla nüfus
kaybetmeye başlamıştır. Bugün Türkiye ortalamasına
göre 2 milyondan fazla olması gereken il nüfusu maalesef 360 binlerde
seyretmekte ve giderek azalmaktadır. Nüfus kaybı ekonomik ve sosyal
açıdan şehrimizi ciddi sıkıntılara sokmaktadır.
Bu sebeple
Kastamonu'da yaşanan göç olaylarının sebepleri
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması
gerekmektedir.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 26 milletvekilinin, zeytincilik
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/366)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dünyada
zeytincilik yapılan alanların %9'una, dane zeytin üretiminin ise
%8'ine sahip olan Türkiye'de 35 ilde zeytincilik yapılmaktadır.
Türkiye'de zeytincilik yapılan alanlar işlenen toplam tarım
alanlarının %3,4'üne ve bu da ülkemiz meyve alanlarının
%26,9'una karşılık gelmektedir. Ülkemizde yaklaşık 350
bin çiftçi ailesi yani 2 milyon insanımız geçimini doğrudan
zeytincilikten sağlamaktadır. Zeytincilik sektörü doğrudan ve
dolaylı olarak yaklaşık 8 milyon kişiye de istihdam
sağlamaktadır.
Ortalama
tarım işletmelerinin küçüklüğünden dolayı özellikle hasat
emek yoğun biçimde yapılmaktadır ve bu alanda makineleşme
çok sınırlı kalmaktadır. Sofralık zeytin üreticileri
hasat sonrasında ürünlerini ya hemen ham olarak satışa sunmakta
ya da merdiven altı tabir edilen işletmelerde ürünlerini
işleyerek uygunsuz koşullarda saklama yöntemine
başvurmaktadırlar. Zeytinlerin uygun zamanda hasat edilmemesi, hasat
sonrasında da zeytinyağı işleme tesislerine zamanında
getirilmemesi, işletmede uzun süre ve uygun olmayan koşullarda
bekletilmesi gibi sorunlar zeytinyağı ve zeytinyağı
ürünlerinde kalite kayıplarına neden olmaktadır. Ülkemizde
mevcut zeytinliklerin sulama ve sulama sistemlerine yapılan teşvikler
yeterli değildir. Sulama projelerinin değerlendirilmesinde de bilgi
ve koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan sorunlar vardır. Zeytin ve
zeytinyağında ulusal bazda dört adet coğrafi işaret
bulunmasına rağmen başta Avrupa Birliği olmak üzere,
uluslararası alanda ülkemize ait herhangi bir coğrafi işaret
tescili bulunmamaktadır. Ülkemizde zeytin tarım işletmelerinin
büyüklüğü ortalama 50 dönümün altındadır ve bunların büyük
bir kısmı aile işletmesidir. Zeytincilik sektöründeki 350 bin
aile işletmesinin ise sadece % 20'si kooperatiflerin çatısı
altındadır. Zeytinlik arazilerin küçük ve parçalı olması,
altyapı yetersizliği gibi sorunlarla istenilen kalitede üretim
yapılmamakta ve bu durum maliyetlerin yükselmesine neden olmaktadır.
Son beş
yıldan beri üreticilerimizin başta toplama masrafı olmak üzere
tüm maliyet kalemlerinde %80 ile %175 arasında artış
yaşanmış olmasına rağmen ürünün fiyatı,
çeşidine göre sabit kalmış ve hatta bazı cinslerde %
50'lere varan azalmalar olmuştur. Ülke çapında yaşanılan
sıkıntılar ve aslında yanlış tarım
politikaları zeytin üreticimizi de vurmuş ve giderek artan
maliyetlere karşılık ürünlerdeki fiyat düşüşleri zeytin
tarımını tamamen zararına yapılır hâle
getirmiştir. Türkiye'de üretilen zeytinin yaklaşık %30'u
sofralık, %70'i ise yağlık olarak değerlendirilmektedir.
Zeytinyağına verilen litre başına 50 kuruşluk prim çok
yetersiz kalmaktadır. Gerek primin düşüklüğü gerekse
prosedürdeki zorlukların en çarpıcı göstergesi 11 bin üreticiden
sadece en büyük 155 tanesinin zeytinyağı prim başvurusu
yapmasıdır.
Tarım
politikalarında yapılan yanlış uygulamalar nedeniyle hâlâ
dünya pazarlarında rekabet sıkıntısı çeken ve
ağır gümrük vergisi altında ezilen zeytincilik sektörümüzün her
yılki dengesiz üretim grafiğinin de gösterdiği gibi sektörün
mevcut potansiyeli değerlendirilememekte ve ülkemizin önemli kültürel ve
ticari zenginliği yanlış uygulamalar nedeniyle heba
edilmektedir.
Ülkemizde
tarımla uğraşan ailelerin %8inin geçimini
sağladığı zeytincilik sektöründe yaşanan
sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması
Komisyonunda incelenmesi ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi
son derece önemlidir. Bu nedenle zeytincilik sektöründe yaşanan
sorunlarının tespit edilmesi ve çözüm yollarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını teklif ve arz ederiz.
1) Özgür Özel (Manisa)
2) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Veli
Ağbaba (Malatya)
7) İlhan
Demiröz (Bursa)
8) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
9) Gürkut Acar (Antalya)
10) Muharrem
Işık (Erzincan)
11) Namık
Havutça (Balıkesir)
12) Faik Tunay (İstanbul)
13) Ahmet
Toptaş (Afyonkarahisar)
14) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
17) Doğan
Şafak (Niğde)
18) Sedef Küçük (İstanbul)
19) Recep Gürkan (Edirne)
20) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
21) Sakine Öz (Manisa)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
24) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
25) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
27) Osman
Aydın (Aydın)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 4/10/2012 tarihli
4üncü Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturum
tutanakları ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre yayımlanmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 10/10/2012 Çarşamba günü(Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun 4/10/2012 tarihli 4üncü Birleşiminde
gerçekleştirilen kapalı oturum tutanakları ile tutanak
özetlerinin İçtüzüğün 71inci maddesine göre yayımlanması
önerilmiştir.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Muharrem İnce,
Yalova Milletvekili.(CHP sıralarında alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; değerli AKP milletvekilleri bence
Başbakanı dinlemelisiniz. Bakınız, dün şöyle dedi
Başbakan:Zamanı geldiğinde, bunlar
açıklandığında, bu ana muhalefet partisi ne kadar
maharetliymiş bunu göreceksiniz. Yani kapalı oturum
tutanaklarını söylüyor. Kapalı oturumda geldiniz, bize masal
anlattınız, millete de çok önemli şeyler anlatmış gibi
diyorsunuz, sonra diyorsunuz ki: Zamanı geldiğinde, bakın
CHPnin ne mahareti varmış? Bak, yüreğiniz varsa, şimdi kabul
oyu verirsiniz, bu tutanakları açarız, burada gizli, saklı bir
şey yok. Milletin çocuğunu, fakir fukaranın çocuğunu
savaşa göndereceksiniz, şehit olacak, ölecek, siz burada kapalı
oturum diyeceksiniz. Neyin kapalısı, milletten neyi gizliyorsunuz?
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tutanakların açıklanması
yönünde oy kullanacağız, Başbakanın talebi de bu. Gelin,
şimdi, bu oylamada bu tutanakları açalım.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, ak mı kara mı, kim ak kim kara
belli olsun. Zamanını beklemeye gerek yok, bu iftira
kampanyasından vazgeçmek lazım. CHPli belediyeler PKKya yardım
ediyor. Kim bu belediyeler? Açıkla. diyoruz, açıklamıyor.
Başbakan sensin, Hükûmet sensin, tut kolundan o zaman o belediye
başkanını, gönder yargının önüne, bunu da
yapmıyorsun, gensoru veriyoruz, kaçıyorsun.
Bakın, yine,
10 Kasım 2009 tarihinde AKPnin Grup Başkan Vekili kürsüden
şunları söylüyor koalisyon hükûmetini kastederek -MHPyi de
ilgilendiriyor bu- diyor ki: Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin
menfaatlerini kaç paraya, kime sattınız? Grup Başkan Vekili
söylüyor bunu, 10 Kasım 2009. İki gün sonra eski başbakanlardan
Sayın Mesut Yılmaz bu kürsüye geldi, dedi ki: Bakın, iftira
atıyorsunuz. O zaman yapmamız gereken iş şu
Meydan okudu
size, meydan okudu Sayın Mesut Yılmaz! O gizli görüşmeleri, o
tutanakları açıklayın. dedi. Kürsüye geldi ama siz
açıklanmasına geldi mi yine açıklanmaması yönünde oy
kullandınız. Böyle bir mantık olur mu? Sefa Sirmeni
suçluyorsunuz, Gelin, dokunulmazlığımı
kaldırın. diyor, kaldırmıyorsunuz; Mesut
Yılmazı suçluyorsunuz, Mesut Yılmaz Gelin, açalım şu
kapalı oturum tutanaklarını. diyor, açmıyorsunuz. CHPyi
suçluyorsunuz, CHPnin Grup Başkan Vekili geliyor Gelin, açalım
şu kapalı tutanakları. diyor, bakalım tavrınız
ne olacak, bunları doğrusu ben de merak ediyorum.
Bakınız,
Sayın Başbakan 2009 yılında Kütahyada partisinin il
kongresinde şöyle diyor: İsrail ile gizli anlaşmalar
yaptığını, gizlilik kaydı olmasa bunları
açıklayacağını söylüyor. Yani geçmiş hükûmetlerin
İsraille gizli anlaşmalar yaptığını söylüyor. Ben
de Başbakana bir soru önergesi verdim, dedim ki: Siz, İsraille
gizli anlaşma yaptınız mı? Bana, soru önergesine
yanıt geldi: Evet, yaptık ama bu gizli anlaşmaları
söyleyemeyiz. Yani siz, kendinizden önceki hükûmetleri İsraille gizli
anlaşmalar yaptı diye suçlayacaksınız, şantaj
yapacaksınız, tehdit edeceksiniz Bak, açıklarım ha! diyeceksiniz,
kendiniz de yapacaksınız ama onları hiç
konuşmayacaksınız. Bunlar doğru bir siyaset tarzı
değil.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, Suriyeyle 1980den 2002ye kadar yirmi
iki yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti 13 anlaşma yapmış.
Yirmi iki yılda 13 anlaşma. 2002den 2012ye kadar ise, yani bu on
yılda, AKP iktidarı döneminde 49 anlaşma
yapılmış. Yani dost olan, kanka olan sizsiniz,
anlaşmaları yapan sizsiniz. Bu 49 anlaşma, bildiklerimiz. Ya
bilmediklerimiz, hangi anlaşmalar var, doğrusu ben de merak ediyorum.
Bakınız,
9 Şubat 2011 tarihinde Sayın Başbakanın da imzası olan
bir anlaşmadan söz ediyorum. Diyor ki: Terör ve Terör Örgütlerine
Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması. Yani siz
Suriyeyle Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşmasını imzalamışsınız. Suriyeye göre
Özgür Suriye Ordusu bir terör grubu. Ee siz onunla imza
atmışsınız buna. İki ülkenin güvenliğini ve
istikrarını tehdit eden terör örgütlerine karşı ortak
mücadele edilecek diye Başbakanın imzası var altında.
21/4/2010 tarihinde yine Başbakanın imzası var: Sınır
Kapılarının Ortak Kullanımına İlişkin
Mutabakatı imzalamışsınız 21/4/2010da. Bunları
imzalayan Türkiye. Bunları imzalayan AKP Hükûmeti, bunları imzalayan
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan. Sonra geliyor, bize burada masal
anlatıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, size şunu soruyorum, AKP
Hükûmetinin yetkililerine şunu soruyorum: Siz geçmişte Suriyeyle
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısında ne
yaptınız, ne konuştunuz? Tarihini de söyleyeyim: 23/12/2009,
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısı; bunun
altında imzanız var sizin. Yani geçmişte Dostum,
kardeşim. diyeceksiniz, Tatile gittiniz. dedim, Başbakan bana
Yalan söylüyorsun, yalan ciğerlerine işlemiş. dedi, tatil
fotoğraflarını gösterince bundan çark etti.
Sonra, geldi, dedi
ki Esadın canı cehenneme dedin, Obamanın canı cehenneme
diyebilir misin? dedi, dedim ki: Onun da canı cehenneme. Ben dedim, sen
diyebilir misin diye soruyorum. Türkiye Cumhuriyetinin
çıkarlarını kim zedelerse onun, hepsinin canı cehenneme.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz bağımsız
Türkiye Cumhuriyetinin haklarını savunuyoruz burada.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Türkiyenin geldiği nokta ne
yazık ki şu: Türkiyede Oslo görüşmeleri gizli, anlaşmalar
gizli, oturumlar gizli, tatiller gizli, tutanaklar gizli, Dolmabahçe gizli,
kamp gizli, GATA gizli, radar üssü gizli, Katar, Suudi Arabistan ziyaretleri
gizli, bavulla gelen paralar gizli; kozmik oda açık, hediyeler gizli,
sehven telefon kaydı açık, kaydı yapan gizli, AKP Kongresi Barzaniye
açık, gazetelere gizli; ibadet açık, özel hayat açık,
sınırlarımız açık, işçilerin banka hesabı
açık, sahte deliller açık.
Türkiyenin
geldiği nokta bu ama bizim de eksik anladığımız,
yanlış anladığımız bir şey var: İlk,
22nci Dönemde TÜBİTAKı ele geçirmek için projeler ortaya
koyduğunuzda bir sefere mahsus Başbakan tarafından
atanır. dediğinizde biz de saf saf şöyle zannettik: Ya bunlar,
kadrolaşmak istiyorlar, bunlar işte millî eğitimde,
TÜBİTAKta, çeşitli kuruluşlarda kendi adamlarını
yerleştirmek istiyorlar, herhâlde bu kadar. dedik. Meğer öyle
değilmiş, TÜBİTAKtaki kadrolaşmanın bugün balyoz
davasıyla alakası var. TÜBİTAKa
Bir tek TÜBİTAKın
raporu farklı. Yabancı kuruluşlara bunu göndermiyorsunuz. Yani
TÜBİTAKı ele geçirirken ileride insanları sahte delillerle,
sahte dijital verilerle içeriye nasıl tıkacağınızın
hesabını yapmışsınız.
Bakın, ben
size bir şey daha söyleyeyim: Suriye sınırındaki
mayınlı arazileri biz sadece para meselesi zannetmiştik, para. Altmış
yıldır ekilmeyen, dikilmeyen, gübre atılmayan Suriye
sınırındaki bu iki Kıbrıs adası
büyüklüğündeki arazinin İsrailli firmalara verilmesini biz sadece
para meselesi zannetmiştik. Meğer bugün Suriyeyle geldiğimiz
noktaya baktığımızda, hiç de öyle değilmiş,
sadece para değilmiş.
Değerli
arkadaşlarım, Suriyeyle savaşın eşiğinde bu
noktalarda, düşünebiliyor musunuz, o sınırdaki arazilerimizin
İsrailli firmaların elinde olduğunu düşünebiliyor musunuz!
Siz bunların hazırlığını
yapmışsınız. Bu, bir büyük oyun. Bu büyük oyunun
figüranısınız ne yazık ki. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ama bütün bunlar olurken eminim ki benim
gösterdiğim yürekliliği, Cumhuriyet Halk Partisinin gösterdiği
yürekliliği gösteremezsiniz. Rahmetli Ecevite, Genel
Başkanımıza laf ediyor Sayın Başbakan. O senin
beğenmediğin Ecevit, 74te ambargoya rağmen, Amerikaya
rağmen Kıbrısa çıktı, Barış Harekâtını
o yaptı! (CHP sıralarından alkışlar) Sizde nerede o
yürek! Beyzbol sopasını Ecevite göstermediler. Ecevitin
danışmanı Onu süpürmeyin, kullanın. demedi. Bunları
söylemedi. Kim dediyse, siz onlara gidin bakın. Yani Ecevitin
bakanını, Amerikalı, parmak işaretiyle
çağırmadı. Bunları, kim çağırdıysa onlara
sorun.
Biz, Türkiyenin
onurlu dış politikasının olmasını istiyoruz.
Başı dik bir ülke olmasını istiyoruz ve bu
tutanakların milletten gizlenmemesini istiyoruz. Başbakan da madem
öyle istiyor, CHPnin mahcup olacağını söylüyor. Öyleyse, bizi
mahcup edin hadi. O tutanakları açın, bizi de mahcup edin diyorum!
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ADİL KURT
(Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
selamlıyorum.
Tabii, aleyhte söz
aldık ama bu konunun aleyhte konuşulacak bir yanı yok. Lehte
konuşmak durumundayız çünkü biz
BAŞKAN O
zaman aleyhte konuşmayın Sayın Kurt.
ADİL KURT
(Devamla) Sayın Başkan, siz de konuşsanız siz de lehte
konuşmak durumundasınız çünkü bu konunun aleyhte
konuşulacak tarafı yok.
Biz halktan gizli,
halka rağmen hiçbir şey yapmıyoruz. Sözümüzü de halkın
önünde söylemekten yanayız. Söylediğimiz sözü de her şekilde
halkın dinlemesini, ne dediğimizi halkın bilmesini arzuluyoruz.
Çünkü biz temsilî demokrasinin bütün dünya genelinde artık devrini
kapattığını düşünüyoruz. Doğrudan demokrasiyi
benimseyen bir siyasi görüşe sahibiz ki AKP de ileri demokrasi diyor.
İleri demokrasi eğer bir kavram olarak bugün siyasi literatürde
kullanılıyorsa bu, temsilî demokrasinin artık yavaş
yavaş devrini kapattığını gösteriyor.
Dolayısıyla, bu Mecliste, bu Meclis kürsüsünde konuşulan her söz
eğer halk adına söyleniyorsa, bu Meclis, halk adına karar
alıyorsa, hele hele bu kararı bir ülkeyi savaşa götürme
adına alıyorsa halkın bunu bilmeye hakkı vardır. Bunu
halktan gizleyemezsiniz ki ilgili oturumda burada konuşulan şeylerin
gizem içermediğini de bilmek gerekiyor, halkın da bunu bilmesi
gerekiyor. Esasında, her defasında bu kürsüde söylenen şeyler o
gizli oturumda da tekrarlandı. Tekrarlanan ve halkça malum olan
görüşler, fikirler halktan neden gizlensin? Dolayısıyla, bu
Meclis tutanaklarının halka açık hâle getirilmesi gereklidir.
Sadece onu da
yeterli görmüyoruz. Meclis tarihinde, 85 yıllık Meclis tarihinde
halktan gizli tutulan, kamuoyundan hâlâ gizli tutulan, biz milletvekillerinin
dahi ulaşamadığı belgeler, dokümanlar vardır. O iki
günün belgelerinin, dokümanlarının da halka açık hâle
getirilmesi gerekir. Eğer demokrasi diyorsak, eğer halk adına
karar aldığımızı söylüyorsak
Ki Meclisin görevi bu,
yasama yapıyor, kanun yapıyor, tezkere çıkarıyor.
Tezkerenin bir tek
anlamı var savaş demektir. Kendini savaş ihtimaline hazır
duruma getirmektir. Bu ihtiyaç nereden kaynaklandı? Hükûmetin bu noktada
görüşü nedir? Niye bu tezkereyi halkın önüne getirdi? Halka açık
konuşması gerekir. Şimdi, hem burada kapalı oturum
yapacaksınız, görüşlerinizi kapalı oturumda dile
getireceksiniz hem dışarı çıkacaksınız,
muhalefetin neden buna ret oyu verdiğini, kabul etmediğini tahakküm
edeceksiniz. Sanki burada çok farklı şeyler söylemiş gibi bir
hava yaratacaksınız. Bu doğru değil.
Meclis
çalışmaları şeffaf olmak durumundadır. Her şeyi
halkın önünde söyleyelim. Şimdi, bu gizliliği neden ısrarla
devam ettiriyorsunuz? Niyeti ne? Okumak durumunda kalıyoruz. Çünkü bu
kürsüde söylenen, verilen bilgilerin hiçbirinin gizli tarafı yok.
Sayın Davutoğlunun, Sayın Başbakanın, Hükûmet
yetkililerinin, iktidar partisi mensuplarının yaptıkları
konuşmalar, halka açık yaptıkları konuşmalar
aslında burada gizli oturumda sarf edilen sözlerden hiç farklı
değil. Sadece muhalefeti tahakküm altına almak, halk gözünde suçlu
duruma düşürmek, suçlama aracı olarak kullanmak
Böyle bir gizli
oturum yaptığımız zaman bunun
inandırıcılığı olmaz.
Tezkere, evet, siz
tezkereyi Şam için çıkarmadınız. Bu Mecliste 4 Ekimde kabul
edilen tezkerenin amacı Şam değildir. Çok açık ve nettir:
Bu tezkereyi siz Afrine karşı çıkardınız, Kamışlıya
karşı çıkardınız; orada oluşabilecek bir Kürt
oluşumunu engellemek için çıkardınız. Amaç gayet açık
ve nettir: Kürtlere karşı çıkarılmış bir
tezkeredir. Kürt kamuoyundan gizlemek istediğiniz şey buysa,
Anlaşılmasın. demek istediğiniz nokta buysa -kusura
bakmayın- siz anlaşılmaz kılabilirsiniz ama halkça malum
olan bir durumdur.
Yine, muhtemelen
bu hafta ya da önümüzdeki hafta gündeme gelecek Irak tezkeresinde de benzer bir
durum söz konusudur.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yarın, yarın.
ADİL KURT
(Devamla) Şimdi, böylesi bir tablo karşısında siz halka
rağmen savaş kararı alıyorsunuz ama istatistikler,
halkın, bu kararınızı onaylamadığını
ifade ediyor.
Değerli
arkadaşlar, Millî Savunma Bakanlığının verisidir:
Yaşı yirmi dokuz ve üzeri olan ve asker kaçağı durumunda
olan bu ülke gençlerinin sayısı 450 bindir. Yirmi iki yaş üzeri
olup askere şu veya bu gerekçeyle gitmeyen, kimisi kaçak durumunda, kimisi
okuma, kimisi iş gerekçelerini göstererek askerden kendisini sakınan
genç sayısı, bu ülkenin genç sayısı 1 milyonun üzerindedir.
Bu 1 milyon genç niye askere gitmiyor, hiç sorguladınız mı?
Açık ve net bir gerçeklik var: Bu halk, bu ülkenin gençleri, bu Hükûmetin
şiddet ve savaş politikasını onaylamıyor. Bu veriyi
unutabilirsiniz, çıkıp burada Yüzde 50 oy alıyoruz, bizim
politikalarımız teyit ediliyor. diyebilirsiniz ama bence bu veriye
sizin bakmanız gerekir.
Orta Doğuda
sulandırılmış Vahabilik yapmakla, İngilizlere,
Amerikalılara hoş görünecek ılımlı İslam
politikalarını geliştirmekle, siz liderlik
yapamazsınız, rol modeli ülke durumuna gelemezsiniz. 19uncu
yüzyıldaki Sir Seyyid Ahmed Han politikaları ile bugün AKPnin ileri
sürdüğü politikalar arasında zerre kadar fark yoktur. Hindistanda
yayılmaya çalışılan Kadiyanilik ve o dönem İngilizlere
yaranma politikası nasıl çöktüyse, 21inci yüzyılda AKPnin de
bu ılımlı İslam politikası çökmeye mahkûmdur.
Kendinizi sır perdesinin arkasına gizleyerek,
politikalarınıza gizem katarak siz bu gerçekliği örtemezsiniz.
Doğru ve gerçekçi politikalar bunlar değil, doğru ve gerçekçi
politikalar halkın önünde, halka açık olan politikalardır.
Mecliste nelerin konuşulduğunu halktan gizleyerek bir yere
varamazsınız. Eninde sonunda, bir şekilde halk burada neler
konuşulduğunu bilecek, görecek ki bizce, 4 Ekim kapalı
oturumunun gizli hiçbir tarafı kalmamıştır. Bunu bizzat
Sayın Başbakan ifşa etmiştir,
açıklamıştır. Niye tutanakları gizleyelim? Her parti
burada ne söyledi, bir şekilde, ima yoluyla halka açıklandı, hem
de Başbakan tarafından. Ne gereği kaldı bu kapalı ya
da gizli oturumun? Hiçbir gereği kalmadı. Bundan vazgeçmek gerekir,
doğruyu bulmak lazım.
Son olarak da
şunu ifade edeyim: Bakınız, Diyarbakır Emniyet Müdürü iki
gün önce bir açıklama yaptı, benim de şahsen insani
bulduğum bir açıklama. Başbakan Yardımcısı
açıklama yapıyor, diyor ki: İnsani buluyorum. AKP Grup
Başkan Vekili açıklama yapıyor, diyor: İnsani buluyorum.
CHPli milletvekili açıklama yapıyor, diyor: İnsani buluyorum.
Biz açıklama yapıyoruz, insani buluyoruz, Sayın Başbakan
çıkıyor, diyor ki: Herkes işine baksın. Aklıma bir
tek şey geldi, Sayın Başbakanın bu konuşması
aklıma sadece bir şeyi getirdi, o Emniyet Müdürüne dedi ki: Ben seni
oraya insani açıklama yapman için göndermedim; görevin ölmek, öldürmek ve
tutuklamaktır. Sen buna adapte olmuşsun, buna
şartlandırmışım seni, başka bir açıklama
yapma hakkın yoktur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT
(Devamla) Şimdi, böyle bir ortamda siyaset üretirseniz, kusura
bakmayın, bu ülkeye ne barış ne de huzur getirirsiniz.
Kapalı oturumun belgelerinin, dokümanlarının halka açık
hâle getirilmesi bizce de doğrudur ve halka açıklanmalıdır.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Suriyeye Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesine
yönelik tezkerenin tutanaklarının açıklanmasına yönelik bir
talebi var. Tabii, bu tutanakların açılması gerektiğini
öncelikle peşinen ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle, öncelikle bir
konuda değerli milletvekillerine de bir hususu ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, kundaktaki bebeleri öldürenler -bugün sabah Gülhane
Rehabilitasyon Merkezine gittim, iki ayağı olmayan gazilerimiz, iki
eli olmayan gazilerimiz, beyninin, kafatasının yarısı
gitmiş gazilerimiz- Serapı öldürenler, polise arkadan kurşun
sıkanlar, Foçada 3 köylümüzü öldürenler, bombanın pimini çekenler
Değerli arkadaşlarım, ben bunları yapanlara
ağlayanlardan değilim ama Allaha şükür, eşrefi mahlukat
bir insanım ben. İnsanı öldüren insanlığı
öldürür. anlayışı içerisinde, bunlara kurşun sıkan,
mayının pimini çekenlere gözyaşı dökülmesi gerektiğini
söyleyenlerin, genç yaşta çocuğunu toprağa veren
şehitlerimizin analarının babalarının, gazilerimizin
durumunu ve onların aslında bizim birlik ve bütünlüğümüz için
öldüğünü görmesi gerekiyor.
O bakımdan, bu konuda hiç kimsenin
haddi değil. İnsaniymiş! Benim bu insanlığı
öldüren vahşet karşısında dökecek gözyaşım yok.
Buradan kalkıp bizim insanlığımızı sorgulamak
kimsenin haddi değil, hele hele Diyarbakır Emniyet Müdürünün hiç
haddi değil. Kamu görevlisisin be sen!
Bu konuda Başbakan
Yardımcısının kalkıp Sözlerine katılıyorum
diyerek
Asker olsa Senin ne işin var bu sözleri söylemekte? diye
yaparlar, olunca pohpohluyorlar. AKP Grup Başkan Vekilinin İnsani ve
vicdanidir. demesi karşısında Sayın Başbakanın
bu konuda Teröriste ağlamayız. demesini olumlu görüyorum ancak bir
Sayın Başbakan eğer böyle bir tavır içerisinde samimiyetini
ifade etmek istiyorsa Diyarbakır Emniyet Müdürünün görevden
alınması gerekiyor. Onun için, insanilik şunluk
Önce insani
davranmak lazım, insan gibi davranmak lazım. Bunu, bu vesileyle ifade
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, tutanakları açıkladık. Biraz önce özeti okundu,
vatandaşlarımız Kapalı oturuma geçti milletvekilleri.
dediler. Bu kapalı oturumda görüştüklerimiz de gizli,
açıklanması mümkün değil. Şimdi ben desem ki: CHP
adına Faruk Loğoğlu konuştu; Kapalı oturumdaki bir
bilgidir, devlet sırrıdır. diye hakkımızda belki özel
yetkili savcılar hemen muamele yapar Sen ne hakla açıklıyorsun
bunları?
Şimdi,
kapalı oturuma geçtiğimiz zaman
Hükûmet bir tezkerenin gerekçesini
açıklamak üzere kapalı oturum istedi. Peki, Hükûmetin bu gerekçesi
siyasi parti gruplarını niye bağlıyor? Sen, benim
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, senin gerekçenle benim görüşmelerimi
veya konuşmalarımı kapalı hâle getirme hakkını
nereden haiz oluyorsun?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Anayasa 97
OKTAY VURAL
(Devamla) Ben bu görüşlerimi açık bir şekilde kamuoyuna ifade
ediyorum. Sen devlet bilgisi vereceksen, bu bilgi de eğer gerçekten bir
devlet sırrı niteliğinde ise, bunu açıklarsın. Gerekçe
bu olmalıydı ve bence kapalı oturumun, Sayın Davutoğlu
konuşmasını yapınca, gerekçeyi açıklayınca sona
erdirilmesi gerekirdi. Bu durumda bizim adımıza konuşan
Sayın Mehmet Şandırın görüşlerinin bir
kısmı kapalı oturumda yaptığı görüşler
olunca ne olacak? Onun için, Hükûmet, partimizin sesini kısmış
RECEP ÖZEL (Isparta)
Anayasa ve İç Tüzüke göre
OKTAY VURAL
(Devamla)
ve milletimizin Suriye konusundaki görüş ve
düşüncelerinin kapalı oturum dışında açık bir
şekilde, bir müzakere ortamı içinde söylenmesini engellemiştir.
İşin özü budur.
Evet, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz şunu ifade ediyoruz ki bugün Türkiyenin
Suriyeyi silahlı saldırı eşiğine getiren
dış politikası, Suriyenin kuzeyinde PKK, PYD ve AKPnin
şeref konuğu olduğu Barzaninin birtakım
peşmergeleriyle doldurduğu bir güç boşluğu ve bunun da bize
risk ve tehdit oluşturması karşısında, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesinden başka
caydırıcılık kalmadığını düşündük
ve evet oyu verdik. Benim Akçakalede vatandaşlarım öldürülürken,
bombalar atılırken, orada tehdit oluştururken, Hükûmetin eli
kolu bağlı olabilir, Dışişleri Bakanı
bunları giderememiş olabilir ama Anayasaya göre yurt
savunmasına hazırlanması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerinin
görevlendirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisine aitse, bir muhalefet partisi
olarak, Türkiyeyi bu noktaya getirmiş AKPye karşı Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesini istemeyi millî bir vazife
addettik ve kabul ettik. Ne yapacaktık? Ne yapacaktık?
Bir taraftan bu oluşumlarla Türkiyenin
eli kolu bağlı, risk ve tehditler Türkiyeye yöneliyor,
gideremiyorlar, bombalar atılıyor, sınır güvenliğini
sağlaması gereken ordunun eli kolu bağlı; milletimizin,
devletimizin elini kolunu bağlı hâle mi dönüştürecektik?
Atsın bombayı. Yok öyle bir şey.
Sınırlarımız egemenliğimizdir.
Sınırlarımızın ihlali karşısında
şu ya da bu şekilde caydırıcı olmayan siyasi
politikaların askerî araçlarla caydırılması son nokta ise
elbette buna evet diyecektik ve evet dedik.
İşte,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim Suriyeyle ilgili tezkereye evet
dememizin amacı ve hedefi budur. Bunlarla ilgili olarak Hükûmetin Suriye
politikasını eleştirmeye devam edeceğiz,
yanlışlarını söylemeye devam edeceğiz ama Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti oluşturduğu Suriye politikasının
kendisine risk ve tehdit olarak döndüğünü ifade ediyorsa, bir PKK
oluşumu orada çörekleniyorsa, silahlanıyorsa bekleyecek miyiz? Ne
yapacağız?
Türk Silahlı
Kuvvetleri görevini yapmalıdır. Hükûmet bu tehditleri gidermek için
gereğini yapmalıdır, tehditleri defetmelidir. Öyle bir güne
geldik ki, 1999 öncesinde Atilla Ateş Paşanın sınırdan
Göndermezseniz tepene binerim. diye caydırıcı olan bir Türkiye;
maalesef, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk Silahlı Kuvvetlerini
görevlendirmesi gerektiği noktasına kadar getirilmiştir
Suriyeyle ilişkilerimiz. Onun için, caydırıcı
politikaları uygulamak için Türk Silahlı Kuvvetlerinin
görevlendirilmesine biz evet dedik.
Peki, şimdi
kapalı oturum
Sayın Bakan kapalı oturum istedi. Peki,
kapalı oturum istediği zaman acaba hangi konuları devlet
sırrı olarak paylaştı?
Bu millete neden PKK ve PYD oluşumunun Türkiyeye risk ve tehdit
oluşturduğu açık bir yüreklilikle ifade edilmiyor? Niye? Niye bu
konularda mahcup davranılıyor? Bunları milletimizin bilmesi
lazım; hangi risktir, hangi tehdittir, neler oluyor, neler bitiyor. O
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu kapalı oturum
tutanaklarının Milliyetçi Hareket Partisi açısından
açıklanmasında bir yanlış olmadığını
düşünüyoruz, açıklanmalıdır. Tabii, Hükûmetin
yaptığı açıklamalar tamamen kendilerinin takdirindedir.
Ben öneriyorum:
Gelin, partilerimizin bu konudaki görüşlerini ifade ettiğimiz bu
tutanaklar, sadece siyasi partilerin görüşlerinin
açıklandığı o tutanaklar açıklansın, kim
konuşmuş, ne demiş, milletimiz de bilsin diyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu
kapalı oturum ve kapalı oturumun içeriği, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun getirdiği Danışma Kurulu önerisi, o konuyla
ilgili değerli milletvekillerini bilgilendirmek istiyorum.
Bugün saat on iki
civarında Grup Müdürümüz aradı ki: Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisinin bir grup önerisi var, saat 12.30da da
Danışma Kurulu istiyorlar. Bu grup önerisinin içeriği ne? Kapalı
oturum tutanaklarının açılmasıyla ilgili.
Bakın,
İç Tüzük 19uncu madde der ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi
olağanüstü hâllerde veya bir siyasi parti grubunun istemi üzerine Meclis
Başkanı yirmi dört saat içerisinde Danışma Kurulunu
toplantıya çağırır.
Siyasi partiler bu
grup önerisinden daha önceden haberdar olurlarsa içeriği hakkında
bilgi sahibi olurlar. Maalesef, bir siyasi partinin bugün de Danışma
Kuruluna katılmamasından dolayı Danışma Kurulu 19uncu
maddeye göre toplanamadığından, 63üncü maddesi çerçevesinde
bugün bu görüşmeyi yapıyoruz.
Danışma
Kuruluna bu bilgi daha önceden gelse, bu konuyla ilgili siyasi partiler kendi
aralarında bir ittifak kurmaya, onunla ilgili görüşmeler yapmaya
kalksalar, belki bunun sonucunda ortaya çıkabilirdi. Nitekim, dün
oyladığımız Anayasa değişikliğiyle ilgili, cuma
günü son oylamasını yapacağımız Anayasa
değişikliğinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu bu
değişiklik teklifimize uygun görüş belirttiğinden
dolayı devam ediyor.
Geçen hafta
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilini ziyaretimiz
sırasında, on sekiz yaşındaki kişilerin seçme
hakkı varken seçilme haklarını da verme konusundaki Anayasa
değişikliğimizi, Sayın Grup Başkan Vekiliyle
yaptığımız görüşme çerçevesinde olumlu
görüşlerini beyan ettiler.
Siyaset
konuşarak, siyaset bazı fikirleri önce siyasilerin yetkilileriyle
görüşerek olgunluğa ulaştırdıktan sonra yol alma
işidir, yoksa her şeye karşı durma işi değildir,
her şeye dayatma, diretme işi değildir, her şeye Olmaz.
deme işi değildir. İktidarıyla muhalefetiyle bazı
konuları gelirsiniz, konuşursunuz, bu çerçeve doğrultusunda bir
kanaat oluşturursunuz, evet dersiniz, hayır dersiniz. Ama
bakın, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili arkadaşımızın söylediği haklı,
tutanakla ilgili yani özet tutanakla ilgili
Özet tutanakta ne diyor: Şu
şu konuştu, şu şunu yaptı. Ama özet tutanakla ilgili,
içerik hakkında bir cümle dahi yok. Sadece kimin konuştuğu var;
kaç dakika konuştuğu da yok, kaç dakika konuşma süresi
verdiği de yok. Hâlbuki farklı konuşma süreleri de olabilir ama
bu İç Tüzükle alakalı değil, İç Tüzükün uygulanması
ile alakalı bir durum. Nasıl ki komisyon raporlarının
tutanaklarında komisyon başkanlıkları komisyonların
özet raporlarını, yüz sayfalık komisyon raporunu beş sayfa,
on sayfa gibi özet rapor hâline getirebiliyorsa, kapalı oturum
tutanaklarında bunu özet rapor hâline getirip sayın
milletvekillerinin bu anlamda ne anladıklarını ifade edecek bir
Başkanlık Divanının kararı da ortaya çıkabilir.
Bu tutanakların açıklanmasında ne var? İç Tüzük 70inci
madde bu konuyla ilgili düzenlemesini yapmış. Ne diyor 70inci
maddenin beşinci fıkrasında? Kapalı oturum
sırasındaki görüşmeler hakkında kapalı oturumda
bulunanlar ve bulunma hakkına sahip olanlar tarafından hiçbir
açıklama yapılamaz. Yapılırsa bunlar devlet
sırrı olarak adlandırıldığından dolayı
devlet sırrı hükümleri çerçevesinde cezalandırılabilir.
Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminde -az önceki söylediğim mesele İç Tüzük
meselesi, İç Tüzükün yanlış anlaşılması,
yanlış algılanması meselesi- şu anda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminin 1inci sırasında ne var? AK PARTİ
grup başkan vekillerinin verdiği İç Tüzük
değişikliği önergesi var. Burada kavga çıktı, gürültü
çıktı, işgal edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü ilk
defa milletvekilleri tarafından işgal edildi.
MUSA ÇAM (İzmir) İşgal edilmedi, korundu
Başkan, korundu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 2nci sırada ne
var? Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı var.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - İşgalden
kurtarıldı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
işgale itiraz ediyorsunuz. İlk defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsü milletvekilleri tarafından işgal edildi. Niye işgal
edildi? Milletvekilinin konuşmasını engellemek adına
işgal edildi. Niye? Bu yanlış İç Tüzükün
değiştirilmesi için getirilmiş teklifin burada
görüşülmesini engellemek için yapılan bir işgaldi. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütün haklarını kullanacaksınız ama
İç Tüzüke geldiği zaman, işinize geldiği zaman Ben bu
İç Tüzükü işgalle yapıyorum. diyeceksiniz, ilga edeceksiniz
ama AK PARTİ İktidarıyla ilgili bir şey olduğu zaman
İç Tüzüke aykırı hareket ediyorsunuz. diye eleştiri
noktasına doğru geleceksiniz.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, bu kapalı oturum isteminde, kim isterse, 20
milletvekili, ya Hükûmet ya da bir bakanın kapalı oturum önergesi
verdiği andan itibaren Başkanlık Divanının
yapacağı hiçbir işlem yoktur, derhâl kapalı oturuma geçip
kapalı oturum önergesinin konuşulmasına geçilmesi gerekir,
İç Tüzükün emredici hükmü bu.
O kapalı
oturum önergesinin açılması süresinde Bakanın, Hükûmetin veya 20
milletvekili içerisindeki önerge sahibinin yaptığı
açıklamaya eğer milletvekilleri, Genel Kurulda bulunan
milletvekilleri olumlu kanaat getirirlerse kapalı oturuma devam edilir, aksi
hâlde, Hayır. dedikleri takdirde derhâl açık oturuma geçilip o konu
açık oturumda müzakere edilir.
Şimdi, son
zamanlarda, 4 Ekimde, 5 Ekimde yaptığımız kapalı
oturumdan sonra Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin kendilerini savunma
güdüsüyle birlikte burada kapalı oturumda yapılan
konuşmaları sürekli anlatma, ifşa etme gayreti içerisinde
olduklarını görüyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangisi yapmış be, hangisi yapmış?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama bu açıklama ve ifşa etmelerinin
sıkıntılarını öylesine ifade ediyorlar ki, o zaman, dediğimiz
gibi, Siz Suriye rejiminin destekçisi gibi hareket ediyorsunuz, Baas
Partisinin temsilcisi gibi hareket ediyorsunuz. dediğimizde, kapalı
oturumda yaptıkları konuşmaları Hayır, biz öyle
söylemedik. derken
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Geçen gün benimle tartışan bir
arkadaşınız Habertürkte her şeyi anlattı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
düzeltmeye çalışırken yine
batıyorlar, yine aynı şekilde devam ediyorlar.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Aç o zaman, aç o zaman tutanakları, aç, niye açmıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Az önce, bakın, az önce Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına konuşan milletvekili insanlıktan bahsetti, dedi ki:
Diyarbakır Emniyet Müdürünün insanca söylediği bir şeyi
Başbakan şu şekilde eleştirdi, AK PARTİli
milletvekilleri bu şekilde eleştirdi, şu şekilde
eleştirdi. Ben ona soruyorum: Şurada insan gibi konuşurken
insanlarımızı katleden o canavarları, o vahşileri
kınama cesaretini niye gösteremiyorsun, onları niye lanetleyemiyorsun?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Teröristin
günahsız çocukları, servis otobüsündeki evlatları,
öğrencileri, yavruları katlederken, kandırdığı
insanları, uyuşturduğu insanları canlı bomba hâline
getirip okullara gönderirken yüreğin sızlamıyor ama teröristin
öldürülmesiyle ilgili yüreğin kan ağlıyor.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Emniyet Müdürünü görevden
alın o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Buna insanlık
denmez, insanlık dışı hareket denir.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Emniyet Müdürü hâlâ görevinde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli milletvekilleri, Kandille ilgili, teröristle ilgili her
yaptığımız hamle ve hareket maalesef bir siyasi partiyi
ayağa kaldırıyor, hoplatıyor, zıplatıyor, savunma
güdüsüne girdiriyor, burada teröristin savunucusu hâline düşürüyor ama
Suriyedeki terörist rejimle ilgili -ki kendilerinin de altında
imzasını bulduğu meşruiyetini kaybetmiş Suriye
rejimiyle ilgili- yaptığımız her türlü hareket, Türkiye
sınırları içerisindeki 5 günahsız insanımızı
attıkları bombayla şehit eden Suriye rejimine
yaptığımız her türlü hareket bugün maalesef ana muhalefet
partisini de rahatsız ediyor.
Bakın, Sosyalist Enternasyonaldeki alınan
kararda Suriye rejimi meşruiyetini kaybetmiş ve insanlık
dışı hareket etmekle suçlanmış ama ikinci hareket
İZZET ÇETİN (Ankara) Sana ne!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) O, Suriye halkını
ilgilendirir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli milletvekilleri, Kürt sorunu ile ilgili hareket
İsrail ve
Filistin sorununa benzeyen Kürt sorununa çok taraflı çözüm bulmak
gerekiyor. Irak, İran, Türkiye, Suriye ve Kürt halkı ile Birleşmiş
Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar çözüm için çok
taraflı bir çerçevede çalışmalı. Kim diyor bunu? Sosyalist
Enternasyonal diyor. Sosyalist Enternasyonalin Başkan
Yardımcılığına seçilmiş ana muhalefet partisinin
altına imza attığı gerekçe de bunu diyor. Ne diyor? Kürt
sorununu uluslararası platform çözsün. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Senin gibi Osloda
protokole imza atmıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Siz bunu çözmeye
muktedir değilsiniz, uluslararası platform çözsün. diyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Saçma sapan
konuşma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Türkiye'nin iç
meselelerini başka platformlara götürecek şekildeki bir ana muhalefet
partisi
Yazık bu ülkenin hâline.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili, 100 kere açıklandı, hâlâ aynı şeyi
söylüyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım
ADİL KURT
(Hakkâri) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kurt.
ADİL KURT
(Hakkâri) Sayın Hatip benim konuşmamı kastederek
cesaretsizlikle itham etti, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Neyle itham etti?
ADİL KURT (Hakkâri)
Cesaretsizlikle itham etti, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle. (BDP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, ben de varım.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADİL KURT
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sanırım
Sayın Elitaş benim cesaretimi ölçebilecek durumda değildir. Biz
burada çok haklı ve net şeyler söylüyoruz. Varsa cevabınız,
bunları cevaplayın. Bu ülkede ölen gençlerin, asker olsun, polis
olsun, gerilla olsun, bu ülkenin anne babalarının
evlatlarının ölümüne sevinen insanlıktan nasibini
almamıştır. (BDP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Çok açık ve
net söylüyoruz, biz Kürt sorununun çözümünün ölmek ve öldürmekten
geçmediğini söylüyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Zavallıları kim öldürüyor?
Günahsızları kim öldürüyor?
ADİL KURT
(Devamla) Bizim Genel Başkanımız çok açık ve net söyledi.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) İlk kurşunu atan kimdi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Elinde silah olmayanı kim öldürüyor?
ADİL KURT
(Devamla) Müsaade edin
Müsaade edin, söyleyeyim.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Elitaş, lütfen.
ADİL KURT
(Devamla) Biz PKKnin ateşkes ilan etmesini, Hükûmetin de açık
müzakere başlatmasını talep ediyoruz, söylüyoruz. Eğer buna
varsa yetkiniz, buna varsa cesaretiniz, işte size hodri meydan! Eğer
BDP bu konuda elini taşın altına koysun. diyorsanız,
hodri meydan, bizim de elimiz hiç taşın altından
çıkmadı. Siz bizim kadar hissedemezsiniz orayı.
Bakınız,
gidip Zap Deresinde kaybolan asker cenazesini bulmaya çalışan benim
arkadaşlarımdı. Hiçbiriniz o kaybolan asker cenazesini
aramıyordunuz. O acıyı biz hissediyoruz, orada ölen askerin
acısını da hissediyoruz, orada ölen polisin
acısını da hissediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) Elbette ki
ölen gerillanın acısını da hissediyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Bırak ya, ne gerillası!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sana göre mi tanımlama yapacağız?
ADİL KURT (Devamla) Çözüm
buradan geçiyor. Varsanız bir çözüme hodri meydan, birlikte çözelim.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
İnce.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, konuşmacı ismimi zikrederek,
adımdan bahsetti.
BAŞKAN Ama daha önce Sayın
İncenin talebi vardı, onun için Sayın Elitaş.
Bir saniye Sayın İnce, ne
için söz istiyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Elitaşın sataşmasına.
BAŞKAN Hayır, ne söyledi
Sayın Elitaş? Anladım da usulü biliyorsunuz yani artık.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sosyalist
Enternasyonalde CHPye sataştı açık açık ve
BAŞKAN Ne dedi de
sataştı?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Nasıl?
BAŞKAN Ne söyledi
sataştı? Hayır, tutanaklara geçmesi anlamında soruyorum
Sayın İnce, bunu biliyorsunuz. Ne söyledi, sataştı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sosyalist Enternasyonalle ilgili tutanağı okudum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ben size yardımcı olmak için söyledim.
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bize
orada dedi ki, bizim katılmadığımız, imza
atmadığımız, itiraz ettiğimiz bir
toplantıyı, bizim katılıp imza atmışız gibi
yanlış anlatıyor.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz
veriyorum 69ncu madde gereğince. Yalnız lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
3.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekilinin açıklamasından şunu anladım: Yani, bugün saat 12.00
de Danışma Kurulu istedik. 12.30da toplanacak, zaman çok
kısıtlı onun için bir araya gelemedik, anlaşamadık
Bakın şimdi, ben AKPye
sesleniyorum: Önümüzdeki hafta, bu tutanakların açıklanması için
yeniden Danışma Kurulu isteyeceğiz. Size bir hafta düşünme
süresi. Bakın, bir hafta düşünün, madem siz Bunları daha önce
uyarsaydınız, söyleseydiniz, belki tutanakları açabilirdik.
diyorsunuz ya, bunun bir aldatmaca olduğunu şimdi, buradan
söylüyorum. Bir hafta düşünme süresi, haftaya tekrar Danışma
Kurulu isteyeceğiz. Bu tutanakların açıklanmasını
istiyoruz. Madem böyle bir olasılık var, haftaya açarsınız.
Tamam, bir hafta bekleriz, sorun değil.
Burada da yine insanları
kandırmaya çalışıyorsunuz. Bakın, bu doğru
değil. Sosyalist Enternasyonalle ilgili açıklamalarınız
Buna
bizim köyde Kabak tadı verdi. derler. Elli kere açıkladık,
dedik ki: Katılmadığımız nihai metin iki gün sonra
ortaya çıkmış, buna itirazımızı
yapmışız. Genel Başkanımız, Sosyalist
Enternasyonal Başkanına telefon açmış Bu sonradan
çıkan metnin bu bölümüne biz katılmıyoruz. demiş.
Diğer üyelerimiz buna itiraz etmişler, bunu yapmışlar. Siz,
2004te, Aralık 2004te, AB tartışmalarında imtiyazlı
ortaklığa itiraz bile edemediniz, tutanaklara bile geçiremediniz.
Devleti biz yönetmiyoruz, siz yönetiyorsunuz. Biz itirazımızı
yapmışız. Bütün bunlar ortada.
Diyarbakır
Emniyet Müdürüne gelince Benim valim, benim Genelkurmay Başkanım,
benim kaymakamım, benim bakanım
Her şeye Benim. diyor da
Başbakan Benim Emniyet Müdürüm. desin ortaya çıksın. Benim
Emniyet Müdürüm. desin, bunu niye söylemiyor? Allah kimseyi Bülent
Arınçın durumuna düşürmesin. Bülent Arınç açığa
düştü, tıpkı geçmişte Ertuğrul Günayın
düştüğü gibi.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Elitaş dedi ki
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce, BDP Grubu
KAMER GENÇ
(Tunceli) Biraz önce, Sayın Elitaş dedi ki: CHP milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen ama, Sayın Elitaş, Grup Başkan Vekili
söz istedi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika efendim, bir dakika
Daha ondan önce bize
sataşıldı. Dedi ki biraz önce
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce, BDP Grubu
adına konuşan milletvekili
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bana da sataştı da onun için söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, BDP Grubu adına
konuşan milletvekili ismimden bahsederek benim cesaretimi ölçme konusunu
söyledi. Bir ona cevap vermem gerekir ama o anda vermediniz. Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekili konuşurken benim ifadelerimi
çarpıttı, ne demek istediğim anlamında...
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İkisiyle ilgili mi, biriyle ilgili mi?
BAŞKAN -
Yalnız, son söz bu.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hangisiyle ilgili?
BAŞKAN Her
ikisiyle birlikte Sayın Elitaş, ayrı ayrı dört dakika
verecek hâlim yok. Lütfen yani!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır yani, ismi geçti diye sataşma olmaz ki.
Sataşan kendisi, siz kendisine tekrar söz veriyorsunuz, taraflı
davranıyorsunuz. İsmi geçti diye sataşma olmaz.
4.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt ve Yalova Milletvekili Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; bakın, tekrar ediyorum, soruyorum, diyorum,
altını çiziyorum, diyorum ki: Sosyalist Enternasyonaldeki bildirgede
altında imza olmaz. O bildirge oturulur, konuşulur,
anlaşılır, teyit edilir ve dünya kamuoyuna duyurulur.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Osloda olur mu imza, Osloda?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama söylüyorsunuz, diyorsunuz ki Biz ona itiraz
ettik. Ya Allah aşkına Sayın Milletvekilimiz,
Dışişleri Komisyonu Başkanı çıkıyor
çıkıyor, soruyor, diyor ki: Nerede bu imzanız? ve Twitterda
da yazıştılar, tüm dünya gördü Twitterda. İki eski büyükelçinin
yazışmasını herkes gördü. Dedi ki: Ya, böyle böyle bir
şey var, olağanüstü bir şeydir, ana muhalefet partisinin
yetkililerinin böyle bir şey yapmaları mümkün değildir;
nasıl atladınız? Twitterdaki cevap, iki gün sonra gördük
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi bakın, değerli
arkadaşlar, itirazınız olduğu tamam, Sayın Büyükelçim sordu,
sayın milletvekilim sordu İadeli taahhütlü mü gönderdiniz, elden mi
verdiniz? diye. Elden verdiyseniz alındı, iadeli taahhütlüyse
teslim belgesini getirin. dedi, o yok
. (CHP sıralarından DHLle
gitti sesi) DHLse onun da teslim belgesini alırlar ama maalesef bu da
yok.
Bakın,
değerli milletvekilleri siyasi parti gruplarının anlaşma ve
uzlaşma kültürü içerisinde olduğunu söyledim. Ama maalesef burada
yanlış anlaşılmış. Ben dedim ki bize gelseydi
araştırırdık, incelerdik, değerlendirirdik, kanaatimizi
bildirirdik. Size bir hafta müddet
Bir hafta müddete falan gerek yok,
şimdi AK PARTİ Grubu zaten kanaatini belli edecek, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde oyunu kullanacak, bir hafta müddete
Bir
dakika yeter bize. Ama biz anlaşmanın, uzlaşmanın,
istişarenin ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye
çalışıyoruz.
MUHARREM İNCE
Niye açmıyorsunuz, aç tutanakları aç; yüreği olan açar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Ha niye açmıyoruz: Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Suriye temsilciliğini yapan Ana Muhalefet Partisi olduğu
dünya âleme reklam edilmesin diye açmıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
Geç bunları, geç
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, Sayın Elitaş Kayseri
Milletvekilidir. Kayseri meydanında söylenmiş bir söz var: Bizim
görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir. diye.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Kayseri Milletvekili bunu hatırlıyor mu? Sadece onu
hatırlatıyorum, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Kayseri meydanındaki
söylemde Benim hükûmetimden, benim partimden, benim milletvekilimden birinin
söylediğini iddia eden varsa şerefsizdir. dedi ve biz de buna
şahit olduk. (Ak Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Geç onu, o masal.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce Sayın Elitaş, bir
önceki konuşmada dedi ki: Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
dışarıda, kapalı oturumda yapılan
konuşmaları açıklıyorlar ve açıkladıkça da
batıyorlar. Bakın, tutanaklara bakın. Ben kendime sataşma
addediyorum ve lütfen sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır,
Grup Başkan Vekili cevap verdi zaten.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anlamadım efendim, dedi ki: Bakın tutanaklar, siz
Başkansınız
BAŞKAN
Nasıl anlamadınız Sayın Genç, Grup Başkan Vekili cevap
verdi diyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır dinleyeceksin Sayın Başkan. Diyorum ki bana
sataşıldı. Yani ben Cumhuriyet Halk Partisi
BAŞKAN
Sayın Genç siz Meclis Başkan Vekiline kızmakla mı
görevlisiniz, niye çağırıyorsunuz yani?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, anlamadım.
Bak, diyorum ki
Sayın Başkan, dinliyorsun değil mi? Biraz önceki konuşma da
dedi ki (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Dinliyorum tabii ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Biraz önceki konuşmada dedi ki: Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri kapalı toplantıda yaptıkları
konuşmaları dışarıda açıklıyorlar ve
açıklayınca da batıyorlar. Ben buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Grup adına da
Sayın Başkan cevap verdi, Grup Başkanı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, grup
falan yok, bu iş grup adına değil.
BAŞKAN O zaman her sayın
milletvekilinin burada cevap vermesi gerekiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Grup
Başkan Vekili ona cevap vermedi, başka şeye cevap verdi.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya Sayın
Başkan, ben senden sataşmadan söz istiyorum ve
sataşıldı. Bunu sataşma kabul etmiyorsunuz. Ben ısrar
ediyorum sataşmadan söz istemeyi.
BAŞKAN Sayın Genç, ben de
diyorum ki Grup Başkan Vekili sataşmaya
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben ısrar
ediyorum sataşmadan söz istemeyi.
BAŞKAN Niye
çağırıyorsunuz Sayın Genç, niye
bağırıyorsunuz yani?
KAMER GENÇ (Tunceli) Israr ediyorum,
İç Tüzükü bilmiyorsan orada oturma.
BAŞKAN Size mi soralım
yani?
KAMER GENÇ (Tunceli) Israr
edildiği zaman oylayacaksın. Şu İç Tüzükü bir oku.
BAŞKAN Sayın Genç, zaten
anladığım kadarıyla probleminiz Meclis Başkan Vekili
olmamak mı yani, burada herkese ders mi anlatacaksınız siz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Oku oku,
ısrar ediyorum. Hayır, ısrar ediyorum ya, bana
sataşıldığına dair ısrar ediyorum,
sataşıldı bana. (AK PARTİ sıralarından Otur
yerine. sesleri, gürültüler.)
BAŞKAN Vermiyorum Sayın
Genç, sataşma için Sayın Grup Başkan Vekili kalktı söz
istedi, Grup adına konuştu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
başka konuda konuştu.
Ben size diyorum ki bana
sataşıldı, ben ısrar ediyorum. Evet, İç Tüzükü oku
bak sana gösteriyor, oku da ondan sonra oyla. Ya reddetsinler, daha ne Allah
Allah! Evet, ben ısrar ediyorum, sun bakalım oylamaya.
BAŞKAN Evet, Sayın Genç, 69
son madde gereğince sizin söz isteyip istemediğinizi Genel Kurulun
oylarına sunuyorum; madem öyle iç Tüzükü uyguluyorum.
Sayın Gençin söz istemini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli)- Hayır, söz
istemini değil, daha bilmiyorsun. Sataşma var mıdır, yok
mudur hususunu oylayacaksın.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, olur mu öyle şey?
BAŞKAN Sayın Kaplan, o
zaman okuyorum, 69uncu madde son fıkra: Başkanlıkça kendisine
söz verilmeyen kimse direnirse
HASİP KAPLAN (Şirnak) - O
zaman azınlık milletvekilleri hiç konuşmayacak mı?
BAŞKAN Bildiğiniz konu
Sayın Kaplan, lütfen.
Genel Kurul bu konuda görüşmesiz
ve işaret oyuyla karar verir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam,
ısrar ettim, ondan sonra niye vermiyorsun?
Yani, şu AKPnin
militanlığını bırak Sayın Başkan, şu
AKPnin militanlığını bırak, orada biraz dürüst Meclisi
yönet. Yahu, hâlâ öğrenemediniz be, yazık sizlere be!
BAŞKAN Her şeyi
öğrenebiliriz de Sayın Genç, senden dürüstlüğü öğrenecek
değilim; lütfen
(AK Parti sıralarından alkışlar)
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 4/10/2012 tarihli
4üncü Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturum
tutanakları ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre yayımlanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Tamam.
Yoklama talebi var yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
İnce, Sayın Çelebi, Sayın Çam
(AK Parti sıralarından
Sağdan say sesi)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bak O sağdan say. diye laf atana bir laf atarım, bir
daha bu salona giremez. Bir daha yaparsan sana buradan bir laf sokarım,
bir daha bu salona giremezsin. Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz! Kimsin lan sen!
(Ak Parti sıralarında gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, benim grubuma lan diye
hitap ediyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ederim ona ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lütfen Sayın Başkan, benim grubuma lan
diye hitap edemez.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ederim ona ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Edemezsin. Lan diye hitap edemezsin.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Oradan Sağdan say. diyor. Biz asker miyiz, asker miyiz biz?
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen ama
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Almıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİ Grubuna lan diye hitap edemez.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben gruba etmedim, ona ettim. Ben Gruba etmedim, ona ettim. (Ak
Parti sıralarında gürültüler)
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.55
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
------ 0 ------
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce bir yoklama talebi vardı,
şimdi talepte bulunan milletvekillerini tespit edeceğim ancak
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, beş dakika ara verdiniz tam kırk
üç dakikadır ara verdiniz.
BAŞKAN
Doğrudur Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tutumunuz hakkında 63üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür etmene gerek yok. Bu Meclis çiftlik değildir, bu
Meclis ciddi bir kurumdur, bu kurumu ciddi insanlar yönetir. Siz bu Meclisin
ciddiyetinin farkında değilsiniz, böyle bir şey olmaz ya!
BAŞKAN
Sayın Genç, sizin farkınızdayız yalnız, onu
söyleyeyim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Beş dakika diyorsun, kırk üç dakika ara veriyorsun. Bu
keyfîlik nereden geliyor?
BAŞKAN Niye
kırk üç dakika ara verdim? Doğrudur, beş dakika ara verdim,
sayın grup başkan vekillerini davet ettim, birleşimin son
safhasındaki konuşmalar nedeniyle içeride sayın grup başkan
vekilleriyle birlikteydik.
Lütfen, Sayın
Genç
Sayın Korkmaz
ve Sayın İnce, tutanakları okumama gerek yok zannediyorum.
Sayın
Korkmaz, buyurun, söylediğiniz sözle ilgili
Buyurun,
kürsüye gelin Sayın Korkmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Düzce Milletvekili İbrahim Korkmazın, Üçüncü Oturumdaki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben,
Genel Kurulun havası içerisinde ve bir espri olarak
AHMET
YENİ (Samsun) Herkesin yaptığı gibi.
İBRAHİM
KORKMAZ (Devamla)
herkesin de yaptığı gibi sağdan
sayın diye bir laf kullandım. Doğrusu, Sayın İncenin
bu kadar alınacağını düşünmüyordum. Bunun başka
bir maksadı, başka bir anlamı yok. Genel Kurulda da böyle bir
araya sebebiyet verdiğim için üzgünüm.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnce, buyurun.
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Üçüncü Oturumdaki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii
ki yoklama istemek için ayağa kalkmak gerekiyor ve 20 kişiyi saymak
gerekiyor. Sağdan say dediğiniz zaman ise bir askerî terminoloji,
emir alan konumundaki insanlar anlaşılır oysa biz
milletvekiliyiz tabii ki. Ağır tahrik altında, bu çatı
altında söylenmemesi gereken sözler bazen sarf ediliyor, tahrik olunca bu
tür sözler de çıkabiliyor. Olmaması daha iyi, olmaması temennimizdir.
Gruba söylenmiş bir söz zaten yoktur. Espriyse zaten söylenecek bir
şey yoktur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Biraz önce tabii, sizin tutumunuzla ilgili bir Sayın
Milletvekili şey yaptı ama şunu ifade etmeliyim ki biz grup
başkan vekilleri orada bir konuyu çözmek amacıyla bulunduk.
Dolayısıyla, sizin yönetiminizden kaynaklanan bir husus değildi,
bir sonuca varmak üzere hep beraber oradaydık. Eğer, Genel Kuruldan
özür dilemesi gereken varsa biz grup başkan vekilleri dileriz. Sizin
tutumunuzun olmadığını hatırlatmak istiyorum efendim.
BAŞKAN
Grup başkan vekilleri izah ettiler Sayın Milletvekiline zaten.
Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, Sayın İnce, Sayın Çelebi, Sayın
Çam, Sayın Özel, Sayın Çetin,
Sayın Çıray, Sayın Yüksel, Sayın Altay, Sayın Ekinci,
Sayın Özgümüş, Sayın Çandar, Sayın Özgündüz, Sayın
Yılmaz, Sayın Yalçınkaya, Sayın Fırat
(AK PARTİ
sıralarından sağdan say sesleri)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Başkan, gene tahrik var, Başkan!
Yılışıp duruyorlar oradan ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen ama
Yapılan doğru değil.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ayıp ya, ciddi olun biraz ya!
İZZET
ÇETİN (Ankara) Eğer bilmemiz gereken bir şey varsa
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ciddi olun biraz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sağdan say ile
ciddi ol arasındaki farkı bir açıklar mısınız?
BAŞKAN
Efendim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Bunlar sağdan say diyor, buradan ciddi ol
diye bağırıyor, bu farkı açıklar
mısınız?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne demek, görmüyor musun bunu ya? Sırıtıyor hepsi ya!
Hayret bir şey ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, biraz ciddi olun ciddi. Çoğunluk
şımarıklığı yapmayın.
BAŞKAN Sayın
Ekşi, Sayın Demir, Sayın Öğüt, Sayın Aksünger
ENGİN ALTAY
(Sinop) Çoğunluk şımarıklığı
yapıyorsunuz, ayıptır ya!
BAŞKAN Üç
dakika süre veriyorum sayın milletvekilleri.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 4/10/2012 tarihli
4üncü Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturum
tutanakları ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre yayımlanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
X.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanun tasarısının
havalesinde İç Tüzüke aykırı bir durum
olmadığına ve bu konuyla ilgili itirazlarını dile
getiren İzmir Milletvekili Oktay Vuralın görüşlerini içeren
tutanağın TBMM Başkanlığına gönderilerek konunun
değerlendirilmesinin sağlandığına ilişkin
açıklaması
BAŞKAN- Sayın
Oktay, sizin talebinizle ilgili: Sayın milletvekilleri, büyükşehir
belediyeleriyle ilgili kanun tasarısı 8 Ekim 2012 Pazartesi günü
Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Başkanlık
aynı gün tasarıyı tali komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna, esas komisyon olarak İçişleri Komisyonuna havale
etmiştir. Tasarıyla ilgili bu bilgiler Meclis İnternet sitesinden
da yayımlanmıştır. İç Tüzükün 73üncü maddesinin son
fıkrasına göre havaleye itirazın yapılacağı
oturumun havalenin yapıldığı tarihteki veya bu tarihten
sonraki ilk birleşimin başındaki oturum olduğu
değerlendirilmektedir, uygulamada da bu yöndedir. Bu durumda, havaleye
itirazın dünkü birleşimde yapılması gerekirdi. Buna
rağmen, havale değerlendirildiğinde tasarının mahiyeti
itibarıyla yeni büyükşehir belediyeleri ve ilçeler kurulması,
büyükşehir belediyelerinin yapılanması, görevleri
konularını içerdiği, bu konudaki tasarı ve tekliflerin esas
komisyon olarak İçişleri Komisyonuna havale edildiği, konunun
kadro, ödenek boyutları yönlerindeki Plan ve Bütçe Komisyonunu
ilgilendirmesi nedeniyle tali olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edildiği anlaşılmaktadır. Tasarının Anayasadaki
idareyle ilgili hükümler ve genel olarak Anayasaya uygunluk
bakımından değerlendirilmesi için Anayasa Komisyonuna havalesi
zorunlu değildir. İç Tüzükün 38inci maddesi uyarınca, her
komisyon kendisine havale edilen kanun tasarı ve teklifini öncelikle
Anayasaya uygunluk bakımından incelemelidir. Ayrıca
İçişleri Komisyonu ihtiyaç duyduğu takdirde Anayasa
Komisyonundan görüş isteyebilir. Aynı şekilde, Anayasa Komisyonu
da tasarıya görüş vermek isterse talepte bulunabilir.
Tüm bu hükümler
birlikte değerlendirildiğinde söz konusu tasarının
havalesinde İç Tüzüke aykırı bir durum
bulunmadığı anlaşılmakla birlikte havaleye yönelik
olarak dile getirilen görüşleri içeren tutanaklar -sizin
konuşmanızdan sonra- Meclis Başkanlığına
gönderilmiş, Başkanlığın konudan bilgi sahibi
olması ve konunun değerlendirilmesi sağlanmıştır.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı:
197)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
3/10/2012
tarihli 3üncü Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümde yer alan 4üncü
madde üzerinde verilen iki önergeden ilkinin oylanması
tamamlanmıştı.
Şimdi
ikinci önergeyi okutup işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu tasarısının 4'üncü maddesinde belirtilen ekli (1)
Sayılı Cetvelde yer alan 16 No'lu işkolunun "Gemi
yapımı ve deniz taşımacılığı, ardiye ve
antrepoculuk" olarak değiştirilmesini, 17 No'lu işkolunun
metinden çıkartılarak takip eden işkolu numaralarının
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Recep Özel İsrafil
Kışla
Giresun Isparta Artvin
Ahmet Yeni Bülent Turan
Adnan
Yılmaz
Samsun İstanbul Erzurum
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşkollarının
iktisadi faaliyetlerinin sınıflandırılmasına
ilişkin uluslararası normlar ve ülke gerçekleri dikkate alınarak
yirmi işkolu olarak düzenlenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde
üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin (1) Nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Dr. Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) Bir işyerinin girdiği işkolunun
tespiti, işçi, işveren örgütlerinden birer temsilci ile
Çalışma Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü ve
Üniversitelerin İş Hukuku ana bilim dallarından YÖK
tarafından atanacak bir akademisyenden oluşan bir kurul
tarafından yapılır. Kurulun, tespit ile ilgili kararı Resmî
Gazete'de yayımlanır. Bu tespite karşı ilgililer,
kararın yayımından itibaren on beş gün içinde dava
açabilir. Mahkeme iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz
edilmesi hâlinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde
kesin olarak karara bağlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen, Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
5inci maddeyle ilgili sendikalar yasası,
grev ve toplu sözleşme yasasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum.
Dün, Ankara sokakları âdeta bir
savaş alanıydı. İçişleri Bakanlığı
Ankaranın sokaklarını âdeta bir savaş alanına
çevirdi. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sendikalar, Grev ve Toplu
Sözleşme yasalarını görüşüyoruz. Bunların
muhatabı olan işçilerin, emekçilerin ve sendikaların kendi
taleplerini ve isteklerini Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşımaları ve bu isteklerini ve taleplerini duyurmaları
kadar daha doğal bir şey olamaz. Dün, Türkiye Devrimci İşçi
Sendikaları Konfederasyonunun genel başkanları ve Başkanlar
Kurulu ve üyeleri, Türk-İşe bağlı
sendikalarımızın yöneticileri ve işçi kardeşlerimiz
Akay Caddesinde toplanarak taleplerini ve istemlerini Türkiye Büyük Millet
Meclisine iletmek üzere buraya gelmek istediler. Bizler de işçi kökenli
milletvekilleri olarak başta DİSKin Genel Başkanı Süleyman
Çelebi, Harb-iş Sendikasının uzun yıllar Genel
Başkanlığını yapan ve ikinci dönem de Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bulunan İzzet Çetin ve biz, kendileriyle
dayanışma içerisinde bulunmak üzere Akaya gittik ama gördüğümüz
tablo âdeta Nazi Almanyasını, Hitler Almanyasını ve
Mussolini İtalyasını andırır bir şekilde
barikatlar kurulmuş ve işçileri ve emekçileri caddelerde ve sokaklarda yürütmemek için ellerinden gelen
bütün tedbirleri ve önlemleri almışlardır. Ne istiyor
işçiler? İyi bir sendika yasası istiyorlar. Ne istiyor emekçiler
ve sendikalar? Gelecekte işleri, aşları ve gelecekleri için
sendikalarıyla özgürce mücadele yapabilmeleri için daha güzel, daha
doğru, ILO standartlarına 87 ve 98 sayılı sözleşmelere
uygun bir sendika yasası istiyorlardı ama bunun
karşılığında biber gazıyla
karşılaştık. Bugün gazeteleri görmüşsünüzdür, dün
televizyonları izlemişsinizdir; işçiler, emekçiler biber
gazlarıyla karşı karşıya kaldı, hayati tehlike
geçiren işçi kardeşlerimiz ve emekçiler karşı karşıya kaldı. Şimdi
soruyoruz: 12 Eylül 2010 yılında referanduma gittiniz, daha iyi bir
anayasa için gittiniz. İşçilerin ve emekçilerin önündeki engellerin
kaldırılacağını referanduma götürdünüz ama düne
baktığımızda bütün bunların hepsinin birer aldatmaca
olduğunu, birer takiye olduğunu bir kez daha gördük.
Vatandaşın birisi İçişleri Bakanına diyor ki: Seviyoruz
sizi. Anadolunun güzel bir tabiriyle O zaman, beni seviyorsan bir takla at,
olmadıysa istersen bir kıvır da görelim. diyor. Ama o
İçişleri Bakanının, işte elemanları dün
milletvekilleri dâhil olmak üzere hiçbirini dikkate almayarak bizleri biber
gazına boğdu arkadaşlar. Türkiyenin 2012 yılında
demokrasisinin geldiği nokta açık ve net bir şekilde belli.
Buradan, 10 Ekim 2012, bu kürsüde, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde
söylüyoruz ve iyi dinleyin ve o İçişleri Bakanı duysun: Er
veyahut da geç, o İçişleri Bakanı o biber gazını
tadacaktır, tattıracağız ona. (CHP sıralarından
alkışlar) İşçiler, emekçiler o biber gazını o
İçişleri Bakanına tattıracaktır, onun ne olduğunu
organik mi, inorganik mi olduğunu, mutlaka görecektir arkadaşlar.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) - Biber gazı bulamazsanız Shelltox sıkın.
MUSA ÇAM (Devamla)
Şimdi verdiğimiz önerge arkadaşlar, son derece masum,
işkollarının tespitiyle ilgili. Yirmi sekiz işkolu var
yirmi bire düşürülüyor. İşçiler sendikalara başvuruyor
diyor ki: Bu işkolunda toplu sözleşme yapacağım.
Bakanlık yetki veriyor, diyor ki: Bu, gıda iş koluna girer.
İşveren itiraz ediyor, diyor ki: Hayır, bu gıda iş kolu
değil, nakliyat iş kolu. iki yıl sürüyor, 3 yıl sürüyor
arkadaşlar.
Şimdi biz
önerge veriyoruz, diyoruz ki: Bunun kararını, sadece,
Bakanlığa bağlı Genel Müdürlük vermesin. Çalışma
Bakanlığı tek başına vermesin bunu Kim versin?
İşçi ve işveren temsilcilerinden oluşan birer temsilci,
üniversitelerden de bir temsilci olsun ve kararı buna göre versinler; bu
versin diyoruz, Sayın Bakan da Katılmıyoruz diyor ve
kapıları kapatıyor.
Sayın Bakan,
niye kapıları kapatıyorsun, niçin kapatıyorsun? Yetki
belgesini sadece Bakanlığınıza bağlı Genel Müdür
vermesin. Hem işçi hem işveren hem Bakanlık temsilcisi hem de
ister meslek örgütlerinden isterse hukuk üniversitelerinden birer öğretim
üyesi gelir, o işin, hangi iş koluna girdiğinin
kararını verir ve dolayısıyla insanlar mahkeme
kapılarında aylarca, yıllarca beklemezler arkadaşlar ama
Sayın Bakan alışkanlık hâline getirmiş,
katılmıyoruz diyor, çıkıyor. Ne olacak peki?
Araç muayene
istasyonlarını nakliyat iş koluna veriyorsunuz, işveren
itiraz ediyor, bu sefer gıda iş koluna veriyorsunuz, iki yıl
geçiyor aradan, tekrar nakliyat iş koluna veriyorsunuz ama sözleşme
geldiği zaman o iş yerinde toplu sözleşme yapacak bir tek
işçi bulamıyorsunuz. Neden? Tümünü işveren
atmıştır arkadaşlar.
Dolayısıyla
Sayın Bakan, getirdiğimiz önerge son derece makul, ve
karşılanabilir bir önergedir. Bunu lütfen bir kere daha gündeminize
almanızı istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 17.17
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mustafa HAMARAT(Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
5inci madde
üzerinde İzmir Milletvekili Musa Çam ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde 4 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) Nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Dr. Candan Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
Gürkut
Acar İzzet
Çetin Musa
Çam
Antalya Ankara İzmir
(1) Türkçe okur
yazar olan ve fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler sendika
kurma hakkına sahiptir. Ancak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 53'üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa
bile; zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat
karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini
aklama ve kaçakçılık suçlarından birinden mahkûmiyeti bulunanlar
sendika kurucusu olamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 6'ncı
maddesinin 1'inci fıkrasına "sahtecilik" ibaresinden sonra
gelmek üzere "taciz, tecavüz"
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Özdal
Üçer Altan
Tan
Bingöl Van Diyarbakır
Demir
Çelik Hasip
Kaplan Levent
Tüzel
Muş Şırnak İstanbul
Murat
Bozlak Pervin
Buldan Erol
Dora
Adana Iğdır Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısının 6'ncı maddesine "fiil ehliyetine
sahip" ifadesinden sonra gelmek üzere "ve fiilen
çalışan" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş İlknur
Denizli Oya
Eronat
Kayseri İzmir Diyarbakır
Tülay
Kaynarca A.
Sibel Gönül Alev
Dedegil
İstanbul Kocaeli İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısının
"Kuruculuk Şartları" başlıklı 6. Maddesinin
1. Fıkrasına 2. Cümle olarak aşağıdaki hükmün ilave edilmesini
arz ve teklif ederiz.
'Kurucunun, sendikanın
kurulacağı işkolunda fiilen çalışıyor olması
ve Türkçe okuryazar olması şarttır."
Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun Mehmet Şandır Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz
Mersin Kütahya Afyonkarahisar
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle Adalet ve
Kalkınma Partisinin yeni yapılan olağan genel kurulunun ülkemize
hayırlar getirmesini Cenabıallahtan niyaz ediyorum. Yeni seçilen
arkadaşları da buradan kutluyorum. Allah görevlerinde muvaffakiyetler
nasip etsin.
Kongreyi izlerken
tabii ki hem sevindiğimiz hem üzüldüğümüz hadiselere de tanık
olduk. Bunu zaman zaman basın yoluyla dile getirmiş olsak da buradan
da ifade etmek istiyorum.
Öncelikle
şunu söylemek istiyorum: Bu milletin dost bildiklerini dost olarak
muhafaza etmeye devam edin, bu millete ihanet edenleri de koynunuza
almayın, millete de sempatik göstermeye çalışmayın. Bu,
size de bize de yakışmıyor. Bundan biraz uzak durun, popülist
siyaset yapmayın demek istiyorum.
Sayın
Başbakanın hedefini de buradan kutluyorum. 2071e kadar
uzanmış. 2071 önemli bir tarih. Bizim 1071 olarak Türklerin
Anadoluya girişini kabul ettiğimiz, Alparslanın girişini
milat olarak kabul etmesi çok önemli. Daha önce 2023 vardı, 2023ten vaz
mı geçti, onu bilmiyorum ama 2023 hedeflerini biraz saymak istiyorum size
rakamsal verilerle. 2023te eğer AKP vizyonu tutar da sizler hâlâ iktidar
olursanız hâlâ biz sivil anayasayı tartışıyor
olacağız.
2023te -Nasrettin
Hocanın göle yoğurt çalması gibi- sizlerin söyledikleri tutar
ve gerçekten o dönemde de iktidar olursanız Büyük Ortadoğu Projesi
sayesinde bölge ülkelerinin sayısı 2 katına çıkacak.
2023 vizyonunuz
tutarsa eğer, Sayın Başbakanın Uganda Başbakanına
One minute dediğini duyacağız.
2023te kredi
kartı dolayısıyla fiilen icra gelmeyen hiçbir evin
kalmadığını göreceğiz.
2023te
zenginlerin yaşadığı sitelerin etrafında dilenen
insanlara polisin biber gazıyla
müdahale ettiğini göreceğiz.
2023te
boşanma oranlarının, evlenme oranının üzerine
çıktığını göreceğiz.
2023te
kahvehanelerde yaşlılara yer kalmadığını çünkü
bütün kahvelerin genç, işsiz üniversite mezunlarıyla dolu olduğunu
göreceğiz.
2023te her
üniversite öğrencisinin başında 10 polisle birlikte üniversite
sınavı yaptığını göreceğiz.
2023te
tıpkı bankalar gibi, kalan birkaç fabrikamızın isminin
gâvurca olduğuna şahit olacağız.
2023te
Başbakanın çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı,
mahalleden arkadaşı ve şoföründen başka hiç kimsenin
milletvekili olmadığını göreceğiz.
2023te AVMlerin
önünde bakkalların, terzilerin, kasapların dilencilik
yaptığına şahit olacağız.
2023te tüm bütçe
gelirlerimizin faize gittiğini göreceğiz.
FATİH
ŞAHİN (Ankara)- Lütfü Bey, siz ne yapacaksınız, onu
anlatın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Her iki kişiden birinin işsiz olduğuna şahit
olacağız.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sizin vizyonunuz mu? Siz mi yapacaksınız?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Siz ne yaptınız? 99u anlatın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Emniyet işlerinin, güvenlik işlerinin, yasama
işlerinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin özelleştiğini
göreceğiz.
Köylerde üç
beş yaşlıdan başka kimsenin kalmadığını
göreceğiz.
KDV ve ÖTV gibi
vergiler yüzünden halkın isyan hâlinde olduğunu göreceğiz.
Bir zamanlar
Afrika ve Latin Amerikada olduğu gibi yağmur sularının
bile parayla satıldığını göreceğiz.
Başörtülü
milletvekili olur mu, olmaz mı tartışmasının hâlâ
devam ettiğini göreceğiz. Hâlâ iktidar partisinin başörtülülere
karşı Böyle kampanya mı olur diye
çıkıştığını göreceğiz. Hakkârideki
bilmem kaçıncı sırada, İstanbuldaki 30uncu sırada,
Ankara 18inci sırada lütfen başörtülü birilerinin sembolik olarak
aday gösterildiğini, onlara da öğrenilmiş çaresizliği
öğrettiklerini göreceğiz.
Hâlâ Kürt
açılımı, Alevi açılımıyla ilgili 858inci
oturumunda nelerin tartışıldığına şahit
olacağız. Bu devran böyle gitmez.
Bunları benim
söylememden dolayı çok rahatsız olduğunuzu biliyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yok, hiç rahatsız olmadık. Söyle, söyle
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Ama bu sözlerin gerçek sahibi, şu anda Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Numan
Kurtulmuş. 2011 seçim çalışmalarını
açtığı toplantıdan notlar okudum.
Hayırlı
günler diliyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısının 6'ıncı maddesine "fiil
ehliyetine sahip" ifadesinden sonra gelmek üzere "ve fiilen
çalışan" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kuruculukta fiilen çalışma şartı getirilmiştir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının
6'ıncı maddesinin 1'inci fıkrasına "sahtecilik"
ibaresinden sonra gelmek üzere "taciz, tecavüz" ibarelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Teknik olarak katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Özdal Üçer konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; önerge
üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu selamlıyorum.
Aslında
işçilerin özlük, siyasal ve ekonomik haklarını hükûmetlere ve
topluma karşı savunacak sivil toplum örgütlerinin temel kurumu olan
sendikaların, iş yasalarının düzenlenmesiyle ilgili birçok
sorun var. Türkiyede işçilerin yaşamış olduğu
sorunları dile getirmeye kalksak günler yetmez, haftalar yetmez, aylar
yetmez. Yeri geldiğinde işçinin, emekçinin hakkı üzerine
demagojik birçok söylem söylenir, hamaset siyaseti yapılır, hiçbir
parti fark etmeksizin birçok alanda ortak söylemler söylenir ama önemli olan,
bir şeyi söylemek değil; esas olan, o söylenen şeyin
hakkını verebilmek ve bir duruş sahibi olabilmektir.
Bugün ülkemizde
yaklaşık 75 milyon nüfusun kaçı emekçidir ve bu emekçilerin
kaçı kendi emeğinin hakkını alabiliyor? Neden bu ülkede
ortak çalışanlar yasası yok ya da çalışanların
ortak örgütlenebileceği, memuru işçisi ayırt edilmeksizin
örgütlenebileceği sendikal kanunlar yok? Var olan kanunlar
Sendikaların örgütlenmeleri önünde neden yasal birçok engel var?
Aslında bu Meclis isterse bir günde çalışanların sendika
sorunlarını çözecek teknik hazırlığı yapacak bir
komisyonu hazırlayacak ve bir günde bütün yasama faaliyetlerini bitirecek
bir güce sahip ama neden işçinin ve emekçinin sorunları çözülmüyor?
Neden işçiler basın açıklaması yapınca onlara,
onların maaşına zam olarak istediği ekonomik taleplerinden
daha fazla masraflı olan gaz bombaları sıkılıyor?
Düşünün, bu ülkede sıkılan gaz bombalarının
masrafı, o güvenlik güçlerinin halkı sindirmek ve bastırmak için
kullandıkları silahların masrafı işçilere zam olarak
dağıtılmış olsa belki işçilerin ekonomik
taleplerinin çoğunu karşılamış olacak, memurlar için
de hakeza. İşçinin, memurun taleplerini bastırmaya dönük bu
kadar güçlü bir refleksin oluş sebebi ne? Neden, şirketleri batıran ve
hayalî ihracatlar yapan, ticari ahlaksızlıklar yapan, bu ülkenin
bütün maddi değerlerini farklı uluslararası şirketlere
peşkeş çekenlere yönelik herhangi bir güvenlik tedbiri
alınmıyor? Neden, İşçilerin sorunları
konuşulurken birileri kaynak yetmezliğinden bahsedip hamaset siyaseti
yapıyor da neden bu devlet, bu ülke bir savaş yaşıyor ve bu
ülkede işçinin, emekçinin vermiş olduğu vergiler silah oluyor,
bomba oluyor ve yine bu ülkenin topraklarına yağıyor; bu devlet,
bu Hükûmet, bu ülke kendi yurttaşlarının ölümüne tanık
oluyor, kendi gençlerinin ölümüne tanık oluyor? diye bir yankılanma
söz konusu değil?
Bu ülke kendi
sorunlarını ana mecrasında gerçekçi bir şekilde
tartışmak zorunda. Bu ülkede bir savaş var ve bu savaşta
bizim canlarımız kayboluyor. Bu ülkede akan her damla kan hepimizin
kanı, bu ülkede toprağa düşen her can hepimizin canı.
Eğer bu ülkede birileri kendi siyasal çıkarları, ekonomik
çıkarları için, bu ülkede vergi ödeyen milyonlarca yoksulun
hakkını görmez ve sadece hamaset siyaseti yaparsa maalesef ki bu
ülkede daha çok can yitip gidecek. Bu ülkede bir savaş var ve bu
savaşın faturası, düzenli vergisini ödeyen işçinin,
emekçinin boynuna yük ediliyor; bu ülkede yoksulun, işçinin, emekçinin ve
gerçekten bu ülkeyi sevenlerin canı yitip gidiyor, kanı akıyor
ama birileri de bu ülkede bu savaş varken kendi çocuklarına gemiler
alıyor, şirketler kuruyor, bu ülkede birileri talan ediyor, bu ülkede
bütün maddi manevi değerleri uluslararası şirketlere
peşkeş çekiyor, bu ülkede birileri haksız yere bir gecede dolar
milyarderi oluyor.
İşçinin,
emekçinin mücadelesinin zafere ulaşacağı inancıyla hepinizi
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
Sayın
milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.42
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 17.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT (Ordu)
------
0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
6ncı madde üzerinde Van
Milletvekili Özdal Üçer ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 6 ıncı maddesinin (1) Nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
(1) Türkçe okur yazar olan ve fiil
ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler sendika kurma hakkına
sahiptir. Ancak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
53'üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; zimmet, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat
karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma,
suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama ve
kaçakçılık suçlarından birinden mahkûmiyeti bulunanlar sendika
kurucusu olamaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 6ncı maddesi ile
ilgili önerge üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün bu tasarıya karşı
çıkan, hakkını savunan işçiler, emekçiler bir kez daha AKP
gazını yediler, AKP gazıyla zehirlendiler. Bu gaz biber
gazı değil, AKP gazıdır. Bunu polis yapıyor. diyerek
AKP bundan sıyrılamaz. Her fırsatta vatandaşın yüzüne
gözüne gaz sıkan bu anlayışı kınıyorum. Hani
sendikalarla Hükûmet mutabakat sağlamıştı? AKP
İktidarı dün işçi sınıfının
düşmanı olduğunu, milletvekillerine, işçilere biber
gazı sıkarak bir kez daha göstermiştir.
Değerli Arkadaşlar, sendikal örgütlülük, sadece
çalışanların maaşlarıyla, ücretleriyle ilgili bir
kavram değildir, yalnızca ücretle ilgili değildir. Sendika demek kayıtlı
çalışma demektir, sendika demek iş güvenliği demektir.
Bugün, Türkiye'nin yaşadığı en önemli sorun, kayıt
dışılık ve iş güvenliğidir. Sendikal örgütlülük
gerilediği için çalışma yaşamında kayıt
dışılık, taşeronlaştırma ve ölümler
artıyor. İnsanlarını yok sayan, kayıt
dışı tutan bir sistemin adalet üretmesi, çözüm üretmesi mümkün
değildir.
Bakınız,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde İş Güvenliği Yasası görüşülürken,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi yaptırdığı
inşaatında bir işçi yaşamını yitirdi. TEDAŞ
işçileri gölde saatlerce can çekiştiler. Grev yasağına
karşı çıkan çalışanlar cep telefonu mesajıyla
işten atıldı. Böyle bir zihniyetin hüküm sürdüğü bir
ortamda, cep mesajıyla işten çıkartmalara seyirci kalınan
bir ortamda iş güvencesinden, sendikalardan söz edilebilir mi? Bu
anlayışın getirdiği tasarıya reform denilebilir mi?
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bile her iş
taşeronlaştırılıyor. Ben sormak istiyorum: Geçen
yıllarda ne kadar taşeron işçi vardı Mecliste, bugün ne
kadar var? Bunlar sendikaya üye olabiliyorlar mı, haklarını
alabiliyorlar mı?
Değerli
arkadaşlarım, taşeronlaştırma aslında
köleleştirmektir, modern bir köleliktir. Adaletin olmadığı
yerde hiçbir şey ayakta kalamaz arkadaşlar. AKP döneminde her alanda
ciddi adaletsizlikler yaşanmaktadır. Silivride adaletsizlik
vardır, 2/B arazilerinin satışında adaletsizlik
vardır. Çalışma yaşamında da, sendikal örgütlenmede de
adaletsizlik var; bu tasarı da bunun devamıdır.
Görüşmeler
sırasında Bakana dedik ki: Anadolu Ajansında Türkiye
Gazeteciler Sendikası tasfiye edildi, birçok kişi emekliliğe
zorlandı, istifa ettirildi. Bu nasıl oluyor? Sayın Bakan
Şikâyet olursa inceleriz. diyor. Ben buradan şikâyet ediyorum
işte, daha ne yapmamız lazım? Yazılı dilekçe mi
vereyim size? Orada kalanların haklarını koruyun,
insanların sendika tercihine karışmayın; istenilen budur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Antalyada, her
yıl bu dönemde işsiz turizmciler haberi yapılır. Binlerce
turizm emekçisi işini, aşını kaybeder; yazın
çalışır, bir şeyler kazanır, kışın bu
kazandığıyla yetinmeye çalışır. Tasarıda bu
arkadaşlarımız için bir çözüm var mı? Yok, tam yıl
çalışanlar için de yok. Bu tasarıda zaten reform da yok.
AKP
İktidarı da selefleri gibi zengini seviyor, işçiyi eziyor.
Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddede bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 7 inci maddesinin (1), (2) (3) ve (5) Nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Ali
Rıza Öztürk
Ankara İzmir
Mersin
(1) Sendikalar, kurucularının
kuruluşun merkezinin bulunacağı Görevli Makama dilekçelerine
ekli olarak kuruluş tüzüğünü vermeleriyle tüzel kişilik
kazanır. Sendikalar için kurucuların kurucu olabilme
şartlarına sahip olduklarını ifade eden yazılı
beyanları; Konfederasyonlar için ilgili kuruluşların genel kurul
kararları dilekçeye eklenir.
(2) Görevli makam, tüzük ve kurucuların listesini
on beş gün içerisinde Bakanlığa gönderir. Bakanlık;
Sendikanın veya konfederasyonun adını, merkezini ve
tüzüğünü on beş gün içinde resmi internet sitesinde ilan eder.
(3) Tüzüğün veya bu maddede sayılan
belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının
tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş
şartlarının sağlanmadığının
anlaşılması hâlinde ilgili Bakanlık kanuna
aykırılık veya eksikliklerin bir ay içinde giderilmesini ister.
Bu süre içinde kanuna aykırılığın veya eksikliğin
giderilmemesi hâlinde, Bakanlığın başvurusu üzerine
mahkeme, gerekli gördüğü takdirde kurucuları da dinleyerek üç
işgünü içinde kuruluşun faaliyetinin durdurulmasına karar
verebilir. Mahkeme kanuna aykırılığın veya
eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre
verir.
(5) Tüzük
değişiklikleri ikinci fıkra hükmüne göre ilan edilir. Tüzük
değişikliği ve kanuna aykırılık veya
eksikliğin bulunduğu diğer işlemlerde de yukarıdaki
hükümler uygulanır. Tüzük değişikliklerinin kanuna
aykırı olduğu tespit edilmesi hâlinde Bakanlığın
bildirimine bağlı kalınarak Sendika Yönetim Kurullarınca da
ilgili Tüzük değişiklikleri yapılabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu tabloyu sizin de görmenizi istiyorum tabii, biraz
sonra okuyacağım ama öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: AKP
İktidarının sendikal hak ve özgürlükleri iyileştireceği,
bizim istediğimiz, arzuladığımız bir düzeyde bir
Sendikalar Yasasının ortaya çıkartılmasına izin
vermeyeceğini biliyoruz ama en azından, bugünkü durumdan daha kötü
bir duruma gitmemesi için acaba bir şeyler yapabilir miyiz, bir katkı
sunabilir miyiz, bir ortak nokta bulabilir miyiz diye gayret ediyoruz. Yoksa
ideal bir yasanın olmayacağının bilinci içindeyiz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak.
İdeal
yasayı, bizim anlamımızda, bizim düşündüğümüz, ILO
standartlarında, Avrupa sosyal şartlarına uygun bir yasayı
ancak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında işçiler de emekçiler de
görecek ki biz çıkartacağız, bu böyle biline. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Ne zaman olacak?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Çok kısa zamanda olacak. İşçiler sizi de
anlayacak, sizin bu yaptıklarınızı da anlayacak, bu
rezaleti gördükten sonra işçiler artık size sırtını
dönmeyi bilecektir Sayın Başkan.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, korkunç bir tabloyla karşı
karşıyayız. Bakın, buradaki tabloda -daha önce de Sayın
Bakana sundum- yüzde 1, mantık olarak şimdi sendikal hareketin
önündeki engelleri kaldırıyor gibi durabilir, Yüzde 10dan yüzde 1e
dönüyoruz, 9 puan siliyoruz. denilebilir.
Bu getirilen
yasayla, şu anda en azından kaç tane sendika baraj altında kalıyor,
bu uygulama devam ederse, ilk önce onu söyleyeceğim: Yüzde 1 ile
Deri-İş Sendikası baraj altında kalıyor,
Ağaç-İş Sendikası baraj altında kalıyor,
Tümka-İş Sendikası baraj altında kalıyor, Birlik
Orman-İş Sendikası baraj altında kalıyor, Emek
Tarım-İş Sendikası baraj altında kalıyor,
Sosyal-İş Sendikası baraj altında kalıyor,
Koop-İş Sendikası baraj altında kalıyor. Bu
gördüğünüz kırmızı tablo bunu gösteriyor.
Baraj 2ye
çıktığında -ki öneride bu var- o zaman bu sayı tekrar
devam ediyor tek tek. Yine Tümka Deri-İş Sendikasından
başlıyor, Ağaç-İş Sendikası, Tümka-İş
Sendikası, Birlik Orman-İş Sendikası, Emek
Tarım-İş Sendikası, Sosyal-İş Sendikası,
Koop-İş, TÜMTİS, Selüloz İş, Tekstil, Öz
İplik-İş, Türkiye Gazeteciler Sendikası,
Basın-İş Sendikası, Lastik-İş Sendikası,
Birleşik Metal-İş Sendikası, Çelik-İş
Sendikası, Dokuma-İş Sendikası, Dok Gemi-İş
Sendikası, Liman-İş Sendikası, Türkiye Sağlık-İş
Sendikası ve OLEYİS Sendikası baraj altında kalıyor.
Peki, bu tablo,
yüzde 3e gelince ne oluyor? Gine, biraz önce saydığım
sendikalar devam ediyor, onun üzerine Öz Ağaç-İş Sendikası,
Tez Koop-İş Sendikası, Yol-İş Sendikası,
Hava-İş Sendikası, Demiryol-İş Sendikası, Türkiye
Denizciler Sendikası ve TOLEYİS Sendikası barajın
altında kalıyor.
Şimdi, bu
tabloya göre sendikal hareket bu söylediğinizden sonra iyileşiyor mu,
daha geriye mi gidiyor? Yaklaşık 29 tane sendikanın toplu
iş sözleşmesinden mahrum bırakılması, onların
toplu sözleşmesiz kalması sizin ileri demokrasinize uyuyorsa size
söyleyecek bir şeyim yok. Ama lütfen bu sendikalara kıymayın, bu
örgütlü toplumu artık bu süreçten alıkoymayın ve sendikal
hareketin önünü tıkamayın diyoruz, daha tıkadınız yok
etmeyin. En azından 6,5 milyon insanın geleceğini
karartmayın istiyoruz. Bunun için isyan ediyoruz, bunun için burada
direniyoruz, bunun için doğru bir yasal düzenlemenin
yapılmasını diliyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) - Bir kez daha önergemizi bu koşulda
değerlendirmenizi diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci madde
üzerinde 2 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı
Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının
8inci maddesinin (d) ve (e) fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
d) Üye olma, üyeliğin sona ermesi, üyelikten
çıkma ve çıkarılmanın şartları,
e) Genel kurulun oluşumu, toplanma zamanı,
görev ve yetkileri, divan başkanlığının oluşumu
ve görevleri, üye ve delegelerinin oy kullanmaları, çalışma usul
ve esasları ile toplantı ve karar yeter sayıları,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı'nın 8. Maddesinin, d, e, f, g, ğ, h, ı, i, j
ve k bentlerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Levent
Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Hasip
Kaplan Halil
Aksoy Hüsamettin
Zenderlioğlu
Şırnak Ağrı Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Hüsamettin Zenderlioğlu.
BAŞKAN Hüsamettin
Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi adına 197 sıra sayılı
Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısının 8inci
maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
Meclisi selamlıyor ve 3üncü Yasama Yılından dolayı
başarılar diliyorum. Bu yasama döneminde halkın adına
alınacak kararların şimdiden hayırlara vesile
olmasını da temenni ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısı 12 Eylül darbesinin
getirdiği yasaların başka bir versiyonudur. Çalışma
barışını bozan, emek-sermaye çelişkisini
derinleştiren sendika yasalarının örgütlenme hakkını
askıya alan yasalardan farkı nedir Sayın Bakanım?
Çalışma
hayatının istikrarını bozan antidemokratik yasalardır.
Çünkü, çalışma barışını sağlayan tüm
koşulları ortadan kaldıran, sendikal ve örgütlenme
hakkını daraltmayı hedefleyen bir yasadır. Sermaye
cephesini güçlendirerek sendikal mücadeleyi geriletmedir. İşçilerin
tüm örgütlenme hakkını baskı altına almaktır ve
işçilerin kendi özgür iradeleriyle herhangi bir sendikaya üye
olmalarını engellemektir. Özgürlükçü, demokratik bir toplumu esas
alan bir yasa asla değildir. Esasında En çok nasıl
sömürebilirim? anlayışı söz konusudur ve işçileri sendikal
örgütlenmeden uzak tutmadır. İşçi sendikalarını
toplumsal sorumluluktan soyutlamaktır. Özünde bu yasalar işçi
sendikalarını işverenlerle, devletle bu şartlarda
pazarlık bile yapamaz hâle getirmek, güçsüz, örgütsüz, sendikasız
bırakmayı öngörmektedir. Örnek olarak Hava-İş
Sendikası ortadadır. Üyeler, 300 işçi hâlen
dışarıda boş gezmektedir. İş kolunun barajı
işletme barajını indirmek değildir. Sorun bir
aldatmacadır. Toplu iş sözleşme alanını daraltarak
işçi sınıfını amacından caydırmaktır,
bir emek düşmanlığı yaratmaktır, sarı
sendikacılığı geliştirmek ve teşvik etmektir. Sarı
sendikacılığın tek bir amacı vardır: Acaba kaç
kuruş alabilirim anlayışıdır. Toplumun
sorunlarıyla asla ilgilenmiyor. Toplumda olup bitenlerle ilgilenme
alanı dışındadır diyebiliriz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakanımız AKP kongresinde şunu söylemişti: Ey
Bitlisli işçi kardeşlerim. demişti. Oysa Bitliste tek bir Tekel
tütün fabrikası, bir ambar ve yem sanayi vardı, o da Allaha çok
şükür, AKPnin eliyle şu anda kapanmış ve 4/C diye
adlandırılan işçiler göç etmek zorunda kalmıştır.
O nedenle, Bitliste şu anda işveren yok ki işçi de olsun.
Şimdiye kadar bir atölye bile açmadılar. Altı yıldır, Tekel
tütün fabrikasından emekli dahi edilmeyen bu işçiler Türkiyenin
değişik metropol kentlerine sürülmekte ve hâlen aileleri perişan
bir durumdadır.
Çıkarılan
yasa işçilerin, emekçilerin, dar gelirlilerin lehine değildir. Bu
yasa daha çok sendikal örgütlenmeye müdahaledir. ILO sözleşmelerine
uygundur deniliyor. ama hiç ilgisi yoktur. Hangi yasa hangi maddeye uygundur,
belli değildir. Tamamen sendikasızlaştırmayı
amaçlamaktadır, başka bir şey değildir. İfade
özgürlüğüne aykırıdır. İfade özgürlüğünün
olmadığı bir yerde, demokrasinin olmadığı bir
yerde nasıl bir sendika isteniyor, onu da merak ediyorum.
Sendikal hareket
tabii ki toplumu en çok özümseyen bölümdür. Toplum eğer örgütlü
değilse o toplum köledir. Çünkü örgütlü halk, örgütlü işçi ancak
toplumu değiştirebilir, dönüştürebilir diyebiliriz.
Bu vesileyle
hepinize saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin (d) ve (e)
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Demir (Muğla)
ve arkadaşları
(d) Üye olma,
üyeliğin sona ermesi, üyelikten çıkma ve çıkarılmanın
şartları,
(e) Genel kurulun
oluşumu, toplanma zamanı, görev ve yetkileri, divan başkanlığının
oluşumu ve görevleri, üye ve delegelerinin oy kullanmaları,
çalışma usul ve esasları ile toplantı ve karar yeter
sayıları,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nurettin Demir, Muğla Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Hatip
tarafından kürsünün önüne grafik tablosu konuldu)
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerinde grubum
adına söz aldım. Bu nedenle, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Ayrıca,
sosyal tarafların temsilcilerini, sendika başkanlarını,
şube başkanlarını, değerli üyelerini ve emekçileri de
saygıyla selamlıyorum buradan.
Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının isminin Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Tasarısı olarak
değiştirilmesi önemli bir karardır. Büyük bir hatadan
dönülmüştür, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Ancak, 2nci
maddedeki içerik değişmediği için sadece görüntüde bir düzelme
olmuştur ve nitekim önümüzdeki günlerde sendikaların birçoğunun
kapanacağını bu tablodan da rahatlıkla görebiliriz. Sadece
sendika sözcüğünü eklemek içeriğinde sendikalarla ilgili gerekli
düzenlemelerin yapıldığı anlamına gelmiyor tabii ki.
Gelişmiş Batı demokrasilerinde sendika kelimesi güçlü bir
kavramdır. Türkiyede ise sendika kelimesinden korkulmaktadır. Zaten
AKP İktidarı demokrasi taleplerini dile getiren insanları,
emekçileri, işçileri, vekilleri biber gazıyla ya da coplayarak
sindirmeye çalışmaktadır.
Sevgili Musa Çam,
geçmiş olsun diyorum. Merak etme, üzülme çünkü sadece Ankarada,
İstanbulda değil, Anadolunun en ücra köşelerinde bile,
sınırda savaş istemeyen vatandaşlarımız
Akçakalede Kaymakamlığa yürüdükleri için, can güvenliği
istedikleri için de biber gazı yiyorlar ve Sayın Bakanın orada
kazada yaralanan vatandaşları ziyaret ederken, biber gazından
mağdur olan ve oksijen tüpünün altında tedavi olmaya
çalışırken onu ziyaret edip etmediğini göremedim
televizyonlarda.
Tabii ki bu gaz
meselesi çok önemli bir mesele. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan,
1991de Amerika Birleşik Devletlerinin emriyle İncirlikten Saddam
ve Irak üzerine bombalar yağdırılırken, yine Kültür ve
Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay SHP Genel Sekreteriyken
sokaklarda ellerinde Savaşa hayır! pankartlarını
taşırken o zaman biber gazı yemiyorlardı. Sanıyorum
biber gazı artık rutinden bir uygulama hâline geldi. Bundan sonra
günlük yaşamımızda sık sık karşılaşacağımız
bir olay çünkü ileri demokrasinin ileri bir, gelişmiş bir organik
aygıtı!
Mutabakat
meselesini hep söylüyorlar ama baktığımızda sadece sendika
başkanlarının, sendika ağalarının bu konuda
mutabakat yaptıklarını görüyoruz. Sendikanın gerçek
temsilcilerinin, işçilerinin, emekçilerin bu mutabakatta yerinin
olmadığını rahatlıkla görebiliriz.
Tasarının
8inci maddesinde özellikle üyelik konusu çok önemli. Bu üyelikle ilgili
kısımda eğer işçi emekli olmuşsa delegeliği devam
ediyor mu, etmiyor mu? Bu konuda bir açıklık yok yani bir
kargaşa var. Bunu neden koymak istemediler, bir türlü anlamakta
zorlanıyoruz. Acaba bu kendilerine göre yönlendirecekleri bir konu mu?
Bir de biliyorsunuz demokratik kitle örgütlerinde
özellikle divan oluşturmadan bu demokratik örgütlenmeyi nasıl
sağlayabileceğiz, nasıl ilerletebileceğiz, bunu
bilemiyoruz. Sizler hep beraber bir derneğin toplantısına
katılmışsınızdır, divan oluşmadan nasıl
oluşacak, nasıl bu toplantı olacak, nasıl bu demokratik
haklarını insanlar orada savunabilecekler? Demek ki sadece
göstermelik bir karar ötesine geçmeli. Bu kararın tekrar gözden
geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı'nın 9. Maddesinin (1). Fıkrasında bulunan Bu
organlardan genel kurul dışında kalanların üye
sayıları üçten az dokuzdan fazla; konfederasyonların yönetim
kurullarının üye sayıları beşten az on dokuzdan fazla
ve şubelerin genel kurul dışındaki kurullarının
üye sayıları üçten az beşten fazla olamaz. Genel kurul
dışındaki organlara asıl üye sayısı kadar yedek
üye seçilir. ibaresinin metinden çıkarılmasını ve
aşağıdaki fıkranın maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(8) Sendika organlarının üyelerinde % 50
kadın kotası uygulanır.
Pervin Buldan Halil
Aksoy Hüsamettin
Zenderlioğlu
Iğdır Ağrı Bitlis
Levent Tüzel Murat
Bozlak
İstanbul Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinin (1) ve (6) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam Namık
Havutça
Ankara İzmir Balıkesir
(1) Kuruluşun
ve şubelerinin organları; genel kurul, yönetim kurulu, denetleme
kurulu ve disiplin kuruludur. Bu organlardan genel kurul dışında
kalanların üye sayıları üçten az dokuzdan fazla,
konfederasyonların yönetim kurulları ise beşten az yirmi ikiden
fazla ve şubelerin genel kurul dışındaki kurulları ise
üçten az dokuzdan fazla olamaz. Genel kurul dışındaki organlara
asıl üye sayısı kadar yedek üye seçilir.
(6) Kuruluş
ve şube yöneticilerinin görevleri, milletvekili veya belediye
başkanı seçilmeleri halinde talepleri halinde son bulur aksi halde
devam eder.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, sosyal
taraflarla bu rakamlarda uzlaştığımız için
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Evet.
Önerge üzerinde
söz isteyen Namık Havutça, Balıkesir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Hatip
tarafından kürsünün önüne grafik tablosu konuldu)
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısının 9uncu
maddesi üzerine söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin
Sendikal özgürlükleri getiriyoruz. diye hazırladığı Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ILO
Sözleşmesinin 87nci ve 98inci sözleşmelerine açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ILO Sözleşmesinin 3üncü maddesinde 1)
Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç
yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini
düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına
sahiptirler. diniliyor. 2nci bendinde de Kamu makamları bu hakkı
sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde
kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden
sakınmalıdırlar. deniliyor.
Şimdi; ILO
Sözleşmesindeki düzenleme böyle. Sizin getirdiğiniz düzenlemede
sendika şubelerinde görev yapan yönetici sayısının üst
sınırı 9dan 5e indirilmiş ve hâlen görev yapmakta olan
yöneticilerin kazanılmış hakları da
sınırlandırılmıştır. Bu, herhâlde AKPnin
ileri demokrasi diye tanımladığı demokrasinin
çarpıcı bir örneği olsa gerekir.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin sendikal örgütlenmenin üretimi
gerilettiğini, gelişmeye engelmiş gibi gösterdiğini
görüyoruz. Bunun aksine, sanayisi gelişmiş, kalkınmış
ülkeler de sendikal hareketin önünü açmış ülkelerdir. Almanyada
sendikalı işçi sayısı yaklaşık 8 milyon, bunun
yetişkin nüfusa oranı yüzde 12. İngilterede yaklaşık
7 milyon, oran yüzde 15. İtalyada 11 milyon 600 bin sendikalı var ve
oranı yüzde 23. Bakın, Hükûmetinizin döneminde, 2002
yılında Türkiyede yüzde 10 seviyesinde bir sendikal örgütlenme vardı
ve yaklaşık 2 milyon 800 bin sendikalı işçi bulunuyordu.
Şimdi ise Türkiyede 10 milyon işçi var, Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerine göre sendikalı işçi sayısı sadece 950 bin
civarında gösteriliyor.
Değerli
milletvekilleri, bugün, bakın, getirdiğiniz Toplu İş Kanunu
Tasarısıyla toplu iş ilişkilerinin düzenlenmesinde
toplumsal barışın düzenlenmesi sonuçlandırılmak
isteniyor. Ama bugün bakıyoruz, işçi kardeşlerimiz
haklarını aramak için, sendikalarının yüzde 60ına
yakın bir bölümünü, şu manzarada gördüğünüz gibi toplu iş
sözleşmesi yapma yetkisi dışında bırakacak olan bu
düzenleme karşısında demokratik haklarını, taleplerini
söylemek için yürüyüşe geçtiklerinde, aralarında başta Musa Çam
milletvekili arkadaşımız
olmak üzere ileri demokrasinin gaz bombalarıyla
karşılaşıyor. Dün öğretmenlere
yaptığınızı, emeklilere
yaptığınızı bugün haklarına, ekmeğine sahip
çıkmak isteyen işçi kardeşlerimize yapıyorsunuz.
Biz bu kürsüden
çok söyledik, AKP İktidarı işçi ve emek düşmanı bir
iktidardır. Bugüne kadar, 2002 yılından bugüne kadar
işçinin lehine, memurun lehine, öğretmenin lehine,
çalışanların lehine bir tek yasa çıkarmadınız
burada. Sayın Çalışma Bakanı, bir intibak yasası
çıkardınız. O intibak yasasıyla da emekli kardeşlerimiz
kendi maaşlarına 45 lira, 50 lira zam yapılacak diye beklerken
hayal kırıklığına uğradılar. Baktılar
ki, kendilerine 5er bin lira fazla para ödendi diye onlara zarar tazmini
tebliğ edildi.
Şimdi, böyle
bir iktidarın Toplu İş Kanunu düzenlemesinde işçilerin
lehine bir düzenleme yapmasını biz elbette beklemiyorduk ama ne
yazık ki bugün evlatlarının ekmeğini karşılamayan,
aşını üniversiteye giden öğrencisinin harcını
yatıramayan işçi kardeşlerimizi zaten açlık
sınırında, yoksulluk sınırında maaş alan
işçileri, bunları işveren karşısında sendikal
pazarlık güçlerinden mahrum etmek asla insani bir durum olmayacaktır.
Bakın,
Hükûmetinizin 8,5 milyar liraya varan bütçe açığını
kapatmak için kullandığı yöntem ekmeğe zam, suya zam,
doğal gaza zam, elektriğe zam. Zaten yoksulluk sınırı
içerisinde inim inim inleyen bu insanları bir de en demokratik olan
Avrupa Birliği normlarında bir sendikal düzenlemeden mahrum
etmek herhâlde
iktidarınızın emek ve işçi düşmanı olduğunun
bir kez daha tescilidir. O nedenle ben, bu yasanın işçi
kardeşlerimizin ve sendikaların talepleri doğrultunda yeniden
düzenlemesini ve bu tabloda yetkisiz kalan sendikalara tekrar yetki verecek bir
sonucun düzenlenmesini teklif ediyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı'nın 9. Maddesinin (1). Fıkrasında bulunan Bu
organlardan genel kurul dışında kalanların üye
sayıları üçten az dokuzdan fazla; konfederasyonların yönetim
kurullarının üye sayıları beşten az on dokuzdan fazla
ve şubelerin genel kurul dışındaki kurullarının
üye sayıları üçten az beşten fazla olamaz. Genel kurul
dışındaki organlara asıl üye sayısı kadar yedek
üye seçilir. ibaresinin metinden çıkarılmasını ve
aşağıdaki fıkranın maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(8) Sendika organlarının üyelerinde % 50
kadın kotası uygulanır.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, böyle bir düzenlemeyi tüzüğe
çok rahat sendika koyabilir. Bundan dolayı yasaya konmasını
uygun bulmuyoruz, katılamıyoruz.
BAŞKAN Evet,
önerge üzerinde söz isteyen, Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına, Toplu
İş İlişkileri Yasası Tasarısının
9uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı, sendikalara,
işçi, emekçi sınıfına karşı, iktidara
geldiği günden bu yana kör, sağır ve dilsizleri
oynamaktadır. Kanun tasarısında özellikle toplu sözleşme ve
grev hakkı konusunda gelinen aşama, Türkiye'nin ihtiyacı olan
değişim ihtiyacını göz ardı eden bir
anlayışla bu yasayı ele almaktadır. Buna karşın
gündemde olan kanun tasarısı Uluslararası Çalışma
Örgütünün 87 ve 98 sayılı sözleşmelerinin gereklerini de
karşılamamaktadır. Oysaki ülkemizin imzaladığı ve
usulüne uygun görülen ve yürürlüğe konulmuş bulunan ILO
sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Siyasal ve
Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ve Avrupa Sosyal Şartı ile ülkemiz işçi
sınıfının demokratik taleplerini göz ardı etmektedir.
AKP Hükûmeti
sermayeye karşı bütün algıları sonuna kadar
açmıştır. Oysa hiçbir şekilde sermayenin bir dediğini
iki etmemiştir. Bu konuda işçi sınıfını, hatta
onun sendikal önderliğini bile göz ardı ederek dinleme lütfunda dahi
bulunmamıştır. Söz konusu yasa tasarısı ile mücadeleci
sendikacılığı tasfiye ederek, yandaş ve yoldaş
sendikaları yaratarak işçi ve emekçi sınıfına modern
kölelik belgelerini kabul ettirmekten başka bir ifade değildir. Tüm
gelişmiş ülkelerde kabul görmüş ve uygulama alanı
bulmuş olan bu ilkelerin ülkemizde uygulanması ve çalışma
yaşamı açısından hayata geçirilmesi artık ertelenemez
bir zorunluluk durumuna gelmiştir.
Sendikaların
yönetim kurulu üye sayısının üçten veya dokuzdan az, fazla
olması önemli değildir. Burada kadın kotası göz ardı
edilmiştir, bir ayrımcılık söz konusudur. Oysaki böyle bir
sınırlama sendika özgürlüğüne ilişkin 87 sayılı
ILO Sözleşmesinin 3üncü maddesinde yer alan: Çalışanların
ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek,
temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve
iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler.
2. Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak
veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel
olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdırlar.
Aynı zamanda bir önceki 2821 sayılı
Yasadaki ruhu taşımaktadır. Bu ruh kimin ruhudur, darbecilerin
ruhudur. Sendikal hak ve özgürlükler, örgütlenme özgürlüğü, toplu
sözleşme hakkı, grev hakkı olmak üzere üç ayaktan oluşmakta
olup bu haklar iç içe geçmiş bir bütünlük arz etmektedir. Bu haklardan
birinin yokluğu veya eksikliği diğerinin de gerçekleşmemesi
sonucunu doğurmaktadır. Bu yasa tasarısı hiçbir
şekilde uluslararası özgürlük kurallarını
gerçekleştirmeye, toplu sözleşme ve grev hakkının özgürce
kullanılmasını sağlamaya ve 2821, 2822 sayılı
yasaların antidemokratik niteliğini ortadan kaldırmaya yönelik
olumlu bir içerik taşımamaktadır. Bu yasa ile toplu
sözleşme hakkının güvenceye alınmasını
sağlayacak ve mevcut sorunları ortadan kaldıracak bir
uygulamanın doğması da mümkün değildir.
Peygamber Efendimizin bir sözü vardır:
İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin.
Şimdi soruyorum: AKP Hükûmeti bu sözün neresindedir. Böylesi kanunlarla,
böylesi aldatmaca yasalarla işçiyi,
emekçiyi, dar gelirliyi daha ne kadar aldatacaksınız, merak ediyorum.
Bu vesileyle,
işçilerin, emekçilerin haklarını koruyan bir yasa değildir,
bu yasanın değiştirilmesini öneriyoruz.
Selam ve
saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin (1) nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Ankara İzmir İstanbul
Madde 10- (1) Sendikaların ve
konfederasyonların genel kurulu, tüzüğüne göre üye veya delegelerden
oluşur. Sendikaların ve şubelerin yönetim ve denetleme kurulu
üyeleri, bu sıfatla kendi genel kurullarına delege olarak
katılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Disiplin kurulu üyelerinin genel
kurulda delege olmaları uygun bulundu, onun için yer aldı;
çıkarılmasını uygun bulmuyoruz, onun için
katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım; Sayın Bakan, herhâlde hep mağdur
yaratmak istiyorsunuz. Orada bir liste gördüm, hep kırmızıya
dönüşüyor, hep mağdur yaratıyorsunuz, yaratacaksınız.
Amacınız mağdur yaratıp mağdurlarla ilgilenmemek mi?
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan; bir konuda sizi suçluyorum, açık, net suçluyorum: Yaşa
takılanlar bu ülkenin insanı değil mi? Orada mağdur
yaratıldı. Mağdurlarla ilgilenmek sizin göreviniz değil mi,
siz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı değil misiniz? Bu
ülke sosyal bir hukuk
devleti. Onlara çözüm bulmak, 99da bu kanun böyle çıktı diye çözüm
bulmak sizin göreviniz.
Değerli
arkadaşlarım, anlatayım size: Vicdanımız
sızlıyor. Yirmi beş yılı doldurdu, şirketler
gönderiyor, hatta bazı kamu kurumları da ama yaş süresini
doldurmadığı için beş yıldır, altı
yıldır maaş almayan insanlar var. İş
bulamıyorlar, aş bulamıyorlar, Kırk beş
yaşında biz insan almayız. diyorlar. Pazarcılık
yapıyorlar ve bunlar perişan. Bu insanlar bizim insanımız.
Yüce Tanrı kimseyi gördüğünden geri koymasın. Ama biz sosyal
devlet olarak, sosyal güvenlik sistemini delsin demiyorum ama çözüm bulmak, bu
geçiş sürecinde bir çözüm bulmak sizin göreviniz Sayın Bakan. Bu yaşa
takılanlar perişan, çocuklarının yüzüne bakamıyorlar,
çocuklarını okula gönderecek parayı bulamıyorlar. Daha
nasıl haykıralım, ne diyelim daha? Ama Sayın Bakan, ne
hikmetse, bunların sesini bir türlü duymak istemiyor. Sosyal güvenlik
sistemini delemem. Biz sana del demiyoruz, biz size delin demiyoruz ama
bir çözüm bulmak da bu Meclisin görevi. Gelin bir geçici çözüm, bir ara çözüm
bulalım. Bu insanlara aşını ekmeğini vermek
zorundayız, sosyal devlet...
Her gün yeni
mağdur yaratıyoruz, yeni mağdur yaratmaya da devam ediyoruz.
Bunların sayıları her geçen gün artıyor. 99da çıkan
yasayla, belli bir süreden sonra, yirmi beş yaşını
dolduranların hepsi gönderiliyor.
Sayın
Bakan, aş bulamıyorlar, aş. Bu kadar mağdurun sesini
hakikaten duymuyorsanız, bu kadar mağdurun sesini hakikaten
işitmiyorsanız, ben sizi vicdanınızla baş başa
bırakıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
11inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendi ve 2 nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam Dilek
Akagün Yılmaz
Ankara İzmir Uşak
ç) Yönetim kurulu ve denetleme kurulu raporlarının
görüşülmesi,
(2) Şube genel kurulları sadece birinci
fıkranın (a), (d) ve (k) bentlerinde belirtilen görevleri yerine
getirirler. Şube genel kurullarının mali ibra yetkisi yoktur.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
Bu bir
devlet denetimi değil, bağımsız bir denetimin
yapılması. Dolayısıyla, sendikaların da şeffaf
hâle gelmesi, öyle tahmin ediyorum, en çok sendikalarımız
tarafından arzulanıyor. Onun için katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Toplu İş İlişkileri Kanununun 11inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşmak
için söz almış bulunuyorum.
11inci
maddede açıkça görüldüğü gibi, ILO sözleşmelerinde ve Avrupa
Birliği anlaşmalarında sıkça bizim eleştiri
aldığımız konulardan bir tanesi. Sendikaların
dış denetime tabi tutulmaları, kendi iç işleyişlerinde
serbestlik ilkesinin ortadan kaldırılması nedeniyle biz ILO sözleşmelerine göre
eleştiriliyoruz ancak bu vesayetçi anlayış bu metinle devam
ediyor. Sendikaların yeminli mali müşavirler tarafından iki
yılda bir kontrol edilmesi gündeme getiriliyor. Bu demektir ki sendikalara
güvenilmiyor, sendikaların denetici kurullarına, denetmen
kurullarına güvenilmiyor, dışarıdan bir denetim
mekanizması getirilmiştir. Bu, gerçekten sendikalarımıza,
kitle örgütlerimize ciddi bir saygısızlıktır,
güvensizliktir. Diğer yandan, ILO sözleşmesine göre sürekli
aldığımız eleştiriler nedeniyle de bizim
söylediğimiz şekilde, önergemiz doğrultusunda, bu metinden
yeminli mali müşavirlerin kontrolünün çıkarılması
gerektiğini düşünüyoruz, önergemizin de kabul edilmesini diliyoruz.
Sevgili
milletvekilleri, bunun yanında, 31 Ocak 2012 tarihi itibarıyla bu
tasarı Meclise gelmiş ancak dokuz aydır bu tasarı ne
yazık ki Meclisten çıkarılamadı ve bu nedenle de yüz
binlerce işçimiz toplu iş sözleşmesini yapamadı,
mağdur oldu. Bu Hükûmet MİT Kanununu yani Osloda görüşme
yapan Hakan Fidanı yargının elinden kurtarmak için üç beş
günde kanun çıkardı, eğitim sistemini kökünden
değiştiren 4+4+4 Yasasını komisyonlarda bile
görüştürmeksizin çok kısa bir zamanda çıkardı ama yüz
binlerce işçimizi etkileyen, onların haklarını etkileyen bu
tasarı dokuz ay Mecliste bekletildi. Bunu, artık bütün
işçilerimizin ve bizi izleyen sendikalarımızın dikkate
almasını ve bundan sonra, bu konuda gereken cevabın verilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bunun yanında, bu yasa tasarısı
yapılırken gerekçesinde örgütlenme, grev ve toplu sözleşme,
sendikal haklar açısından imzalanmış olan ILO ve Avrupa
Birliği sözleşmelerine uyum sağlanması amacıyla
yapıldığı ve örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırılması, grev yasaklarının önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla bu tasarının
düzenlendiği söylenmektedir. Ama ne yazık ki hem örgütlenme hem grev
yasakları hem de güvenceler konusunda o normları yakalayabilmiş
durumda değiliz, sadece kenarından dolaşmışız ama
gerçek anlamda o normları yakalayabilmiş değiliz. Ben birkaç
tane örnek vermek istiyorum size.
Sevgili
arkadaşlar, 23üncü maddenin ikinci fıkrasında sendika
yöneticileriyle ilgili şöyle bir düzenleme var, deniyor ki: Eğer
sendika yöneticileri iş yerinden ayrılırlarsa sendika
yöneticiliğini yapmak için, iş akitleri askıya
alınır. Sendika yöneticilikleri bittiği takdirde de bir ay
içerisinde işe girmek için yeniden talepte bulunduklarında, eski
düzenlemede
Bakın, hiç beğenmediğimiz, Darbe hukukunun
sonucudur. dediğimiz 2821 sayılı Yasada bu konuda Sendika
yöneticilerinin işe geri alınması zorunludur. denmesine
rağmen, bu düzenlemede Zorunludur ama işe
alınmadığı takdirde de yine İş Yasası
hükümlerine göre işe iade davası açılabilir. deniyor. Yani
sendika yöneticilerinin hakları ortadan kaldırılmış
oluyor, güvenceleri ortadan kaldırılmış oluyor. Böylesi bir
düzenlemeyle bundan sonra sendikalar kendilerine yönetici dahi bulamayacaklar.
İş yeri
temsilcileriyle ilgili daha olumlu bir düzenleme var. İş yeri
temsilcileri işten çıkarıldıkları takdirde, işe
iade davalarını kazandıklarında eğer işveren geri
almazsa bu süre içerisinde, iş yeri temsilcilikleri devam ettiği
sürece onların maaşları ödenmeye, ücretleri ödenmeye devam
ediyor. Ama yöneticiler için, yani iş yerinden profesyonel
sendikacılık yapmak için, örneğin genel olarak, sendikanın
başkanı bu sendikal örgütlenmeyi yapmak için iş yerinden
ayrılmak durumunda kaldığında, bunların güvenceleri
ortadan kaldırılıyor sevgili arkadaşlar. Şu anda ileri
demokrasinin karşımıza çıkardığı maddeler
bunlar mıdır?
Sevgili
arkadaşlar, bir de bunun yanında, şuna değinmek istiyorum:
Şimdi, biraz önce arkadaşlarımız bir çizelge sundular
İşte baraj böyle olunca şu kadar, şu kadar sendika bunun
dışında kalacak. dediler. Arkadaşlar,
dışında kalacak o bütün sendikalar hangi sendikalar biliyor
musunuz? Kamu iş yeri sendikaları. Özel iş yerlerinde artık
sendikalaşma neredeyse mümkün değil.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, karar yeter sayısı.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
karar yeter sayısı arayacağım.
Heyecanlanmayın
arayacağım, merak etmeyin.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma saati: 18.42
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.55
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT (Ordu)
------
0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
11inci madde üzerinde Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
197 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 12 inci maddesinin (3) ve (4) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ
İstanbul
Kazım
Kurt Özgür
Özel Aytun
Çıray
Eskişehir Manisa İzmir
Nurettin
Demir İzzet
Çetin Musa
Çam
Muğla Ankara
İzmir
(3) İki genel kurul
toplantısı arasındaki döneme ait faaliyet ve hesap raporu,
yeminli mali müşavir raporu, denetleme kurulu raporu ve gelecek döneme ait
bütçe teklifi toplantı tarihinden on beş gün önce genel kurula
katılacaklara gönderilir. Ancak, Şube genel kurulları için
yeminli mali müşavir raporu genel kurula katılacaklara gönderilmez.
(4) Olağanüstü genel kurul,
yönetim kurulu veya denetleme kurulunun gerekli gördüğü hâllerde ya da
genel kurul üye veya delegelerinin beşte birinin haklı gerekçelere
dayanan yazılı isteği üzerine altmış gün içinde
yazılı istekteki konuları öncelikle görüşmek üzere
toplanır. Talep tarihi itibarıyla olağan genel kurul toplantı
tarihine altı aydan az bir süre kalması hâlinde olağanüstü genel
kurula gidilemez, ancak isteğe konu olan hususlar olağan genel kurul
gündemine alınır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkanım, yeminli mali müşavir raporunun genel kurula
katılacaklara gönderilmesinin bir mahzuru yok.
Şunu da Genel
Kurulun bilmesini istiyorum: Bu ve benzeri düzenlemeler gerçekten bir
uzlaşma çerçevesinde düzenlendi, onun için katılamıyoruz, yoksa
bir değişiklik talebi söz konusu olsa bunu tartışabiliriz
ama sosyal taraflar arasında uzlaştığımız bir maddedir,
onun için katılamıyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
önergemizle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Türkiyede,
Sayın Bakanın söylediği uzlaşma kimlerle yapıldı,
kimlerle sağlandı o konuyu da gerçekten merak ediyorum çünkü
işçi sınıfının temsilcileri yukarıda, hepsi bu
yasaya itiraz ediyor ama Sayın Bakan sosyal taraflar arasında bir
uzlaşmadan söz ediyor. Bunun doğru olmadığı bu
tavırdan anlaşılıyor.
Şu anda bu
yasayı bekleyen binlerce işçinin yanında, Eskişehir
Organize Sanayi Bölgesinde örgütlenmesini tamamlayan ve beş aydır
sözleşme yapamayan ve o nedenle de işten atılan selüloz
işçilerini de saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, genel kurulların toplanma zamanı ve genel kuruldaki
uygulamalarla ilgili gerçekten çelişkili bir düzenleme içindeyiz. Sendikal
örgütlenmenin demokratik alt yapısını kuramayan, bunu talep
edenlere organik biber gazı ve cop kullanarak tavır koyanlar
doğru bir sendikal yasa yapma konusunda sınıfı geçemezler.
12 Eylül ürünü Sendikalar Yasasını değiştiriyorum. demek
Daha ileri bir yasa yapıyorum. anlamına gelmez çünkü şu anda,
sosyal devleti, demokratik devleti gerçekten işletecek bir hükûmet,
sendikaları daha da genişletecek, daha da büyütecek
altyapıyı sağlamak durumundadır. Merdiven altındaki
kaçak işçiyi denetleyemeyen devlet, kamudaki sendikaları bitirmek amacıyla
ciddi anlamda bir örgütlenme peşinde koşmaktadır. Bu
sendikaların tek tip olması ve genel merkezle şube
arasındaki diyaloğu da bozan ve o ilişkileri yanlış
yönlendiren bir tasarıyı getiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, çelişkilerle dolu bu tasarıda 12nci madde
mali müşavir denetimini şubelere de zorunlu olarak getirmektedir,
oysa şubede mali ibra yetkisi yok. Mali ibra yetkisi olmayan bir kurulun
mali müşavir raporuyla zorlanması o ekonomik sıkıntı
içindeki sendikalara ayrı bir külfet getirecektir ve üstelik, sendika
genel kurulları dört yılda bir yapılırken mali müşavir
denetlemesi de iki yılda bir yapılacak ve bu konuda
sendikalarımızın sıkıntı içine girmesine sebep
olacaktır.
Olağanüstü
genel kurulun her beşte 1 imzayı toplayan tarafından
gerçekleştirilmesini sağlayacak bir düzenleme
sendikalarımız açısından çok büyük bir kaosu
yaratacaktır. Haklı bir sebep olmadan, beşte 1 imzayı bulan
ve talep edenlere karşı kongreyi gerçekleştirmeyenleri görevden
almak, sendika şubelerini ve sendika merkezlerini her daim kongre
baskısı altında, kendi işini yapamaz, kendi işlevini
yerine getiremez bir duruma düşürecektir, ki bu, demokratik olmayı
özleyen bir mantık değildir. Sadece imza sayısını
bulmakla olağanüstü kongrenin gerçekleştirilmeye
çalışılması, yöneticileri sürekli popülizm içinde ve gerçek
işlevini yerine getiremez bir mantık içerisinde
bırakacaktır. Böyle bir mâhkumiyetin kabul edilmesi mümkün
değildir.
Meclisimizin
önergemizi destekleyerek doğru ve demokratik hukuk devletine uygun, ILO
standartları çerçevesinde bir örgütlenmeyi sağlayacak yasayı
çıkarmak gibi bir görevi olduğunu hepinize hatırlatıyorum
ve bu doğrultuda önergemize destek verilmesi gerektiğini ifade ederek
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, 60ıncı
maddeye göre bir söz talebim var efendim. Bu maddeyle ilgili bir teknik
katkı yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüştüğümüz
madde, genel kurul toplantılarına sunulacak olan mali tabloların
ve diğer bilgilerin doğruluğunun sağlanması
açısından bir yeminli mali müşavir raporunun olmasını
şart koşuyor. Bu saydamlık açısından önemli ve iyi bir
adım ancak bu görevi münhasıran yeminli mali müşavirlere verip,
serbest muhasebeci mali müşavirleri bu kapsamın
dışında tutmayı doğru bulmuyorum. Serbest muhasebeci
mali müşavirler de bu raporu düzenleyebilecek bilgi ve donanıma
sahiptir. Ben hem Hükûmete ve hem Genel Kurula buradan böyle bir öneride
bulunuyorum. Böyle bir önergeyi hep birlikte hazırlayıp serbest
muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir olarak bunu
düzeltmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı
Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının
13üncü maddesinin (3) no.lu fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
(İstanbul) (Tekirdağ) (İstanbul)
Nurettin
Demir Aytun Çıray Özgür Özel
(Muğla) (İzmir) (Manisa)
İzzet
Çetin Musa
Çam
(Ankara) (İzmir)
(3) Genel Kurulun karar yeter sayısı
toplantıya katılan üye veya delege sayısının salt
çoğunluğudur. Ancak bu sayı üye veya delege
tamsayısının dörtte birinden az olamaz. Tüzükte daha yüksek bir
yeter sayı belirlenmemişse, tüzük değişikliği, fesih,
birleşme, katılma, üst kuruluşun veya uluslararası
kuruluşun kurucusu olma, üst kuruluşlara ve uluslararası
kuruluşlara üyelik ile üyelikten çekilme hâllerinde karar yeter
sayısı üye veya delege tamsayısının üçte iki
çoğunluğudur.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Üçte 2 çoğunluk daha da
zorlaştırıyor. Onun için, salt çoğunluk daha doğru
diye düşünüyoruz. Sosyal taraflar da böyle bakıyor olaya, onun için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzzet
Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanununu görüşüyoruz. İki yasanın
birleştirilmiş hâli dedik ama son derece özensiz, özden yoksun ve 12
Eylül mantığını olduğu gibi içinde taşıyan
düzenlemelerin ne yazık ki yine daha ileri bir yasa diye önümüze
koyulduğuna tanıklık yapıyoruz.
Gerçi biraz evvel kabul edildi ama bir örnek vermek
istiyorum söylediğime: Örneğin, organlara ait ortak hükümleri içeren
9uncu maddede 12 Eylül öncesindeki 274 sayılı Yasadan çok geri,
2821 sayılı, yani askerlerin getirip dayattığı kanun hükmü aynen korunuyor.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir sendikacı milletvekili
seçildiğinde ya da sendika organlarına seçilen bir kişi
milletvekili seçildiğinde görevi kendiliğinden sona ermez. Yani o
tercih hakkını kullanıyor idi, şimdi sona erer noktaya
getirdik. Yani, Kenan Evrenin hazırladığı yasada bile, bir
ay içerisinde karar verir, ona göre sendikacılığı ya da
milletvekilliğini tercih ederdi. Şimdi sona erer hükmünü koyarak 12
Eylül mantığından geri bir Sendikalar Yasasını
Türkiyeye ileri bir yasa diye getiriyorsunuz. Bu, AKPnin ileri demokrasi
anlayışının somut bir göstergesi.
Bu maddeye gelince
değerli arkadaşlar, eğer sendikalar toplu iş sözleşme
haklarını etkin olarak kullanabileceklerse bunun temel koşulu
demokratik bir ortam, gelişmiş bir demokrasidir. Eğer bu yoksa
çalışanların temel haklarını, örgütlenme
hakkını, sendika hakkını,
toplu sözleşme hakkını kullanabilmelerinin olanağı
yoktur.
Biraz evvel
tartışılan konu da bu minvalde değerlendirilmesi gerekir.
Sendikaların asıl olan iç denetimidir. Yani, sendikaları ben
mutlak suretle piyasalaştıracağım, onların
kasalarını, varlıklarını piyasaya açacağım
ve onlara güvenmiyorum, onun için de yeminli mali müşavire
denetlettireceğim yaklaşımı da doğru değildir.
İç denetimi asıldır sendikaların. Organlarını
sayıyorsanız tüzüğünde, o
organlarında görev alan işçilere, çalışanlara güvenmek
zorundasınız. Eğer siz onlara güvenmiyorsanız, onların
da bu konuda tepkilerini ortaya koymaları beklenir. Ama ne yazık ki,
on yılda sendikal yaşam, sendikalı işçi sayısı
yüzde 50 azaldığı için devri iktidarınızda,
sendikaların bunu dillendirecek bir şeyi kalmadı.
Şimdi, genel kurulun
kararları, evet, özgürce olmalı. Bazı kararlar salt
çoğunlukla alınabiliyor, bazı kararlar
Biz burada da bazı
önemli kararları Sayın Bakan, nitelikli çoğunlukla
alıyoruz. Yani bir sendika hakkında,
sendikanın geleceğine ilişkin bir kararda, üye
sayısının üçte 1iyle toplanılan bir genel kurul salt
çoğunlukla karar alacak ise toplananların, katılanların
salt çoğunluğu mu yoksa üye ya da delege sayısının
salt çoğunluğu mu? O nedenle sendikaların geleceğine
ilişkin birleşme, fesih, üst kuruluşlara iştirak gibi
konularda nitelikli çoğunluk aranmasında hiçbir mahzur yoktur. Yani
orada salt çoğunluk derseniz, kongreye katılanların, genel
kurula katılanların salt çoğunluğu derseniz, pek çok karar
kavram kargaşası içerisinde geçiştirilir.
Değerli
arkadaşlar, bir de burada olağanüstü kongre ve genel kurullarda
kimlerin oy kullanacağı zaman zaman pratikte
karşılaştığımız zorluklardır. Yani 2821
sayılı Yasada, yasa koyucu
O zaman Delegelerle toplanan genel
kurullarda delege olmayanlar, üyelerle toplanan genel kurullarda üye olmayanlar
genel kurullarda oy kullanamazlar. hükmü bilerek konulmuş bir hükümdü.
Şimdi bunun çıkarılması hiçbir amaca hizmet etmiyor. Yani
sadece o paragrafı çıkararak Sendikalar Yasasında
değişiklik yaptık, ileriye taşıdık. demenin de
bir mantığı yoktur. O nedenle, nitelikli çoğunluk sayılabilecek
nitelikte üçte 2 çoğunluğun esas alınması, maddeyle ilgili
bir öneridir, kabul edilmesi gerekir.
9uncu maddede de
Sayın Bakan, eğer iddia ediyorsanız, 12 Eylülcülerden daha ileri
bir Sendikalar Yasası diyebilmeniz için 9uncu maddenin altıncı
fıkrasını o metinden çıkartın, tekriri müzakere
yapın.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
14üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı
Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısının
14üncü maddesinin (6) no.lu fıkrası olarak aşağıdaki
teklifin kabul edilmesini ve tasarının (6) no.lu
fıkrasının numarasının (7) olarak
değiştirilmesi ve
yapılan değişiklikle birlikte diğer fıkraların
numaralarının bu değişikliğe göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir
Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(6) Genel kurul tutanakları
başkanlık divanınca kanuna uygun bir şekilde tutulur ve
imzalanır.
(7) Seçimlerde aday olanların listeleri,
listeleri birlikte veya organlara göre ayrı ayrı olarak
başkanlık divanınca düzenlenerek ilgili seçim kurulu
başkanlığına mühürlenmek üzere verilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz çünkü tutanaklar zaten kanuna uygun olmak durumunda.
Bundan dolayı katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sendikalar, grev
ve toplu sözleşme yasasını görüşüyoruz. 1980 darbesinin
üzerinden yaklaşık olarak otuz iki yıl geçti, Anayasa 16 kez
değişti. Buna bağlı olarak birçok kanun, tüzük, yönetmelik
değiştirildi ve ilk kez, bu ülkede çalışan işçilerin,
emekçilerin geleceklerini, sendikal hayatın geleceğini belirleyecek
olan kanun teklifini görüşüyoruz. Görüşürken, geçtiğimiz
yıl içerisinde, 2011 yılına kadar son kez
uzatılmıştı baraj- istatistiklerin açıklanması.
Bu yıl ocak ayından itibaren, ocak ve temmuz ayında
yayınlanması gereken istatistikler ne yazık ki
açıklanmadı. 1.700 iş yeri, yaklaşık 400 bin işçi
ve emekçi kardeşimiz ne yazık ki toplu sözleşmeden
faydalanamıyorlar ve toplu sözleşmeyi
bağıtlayamıyorlar.
Şimdi, bunu
gerekçe göstererek 1.700 iş yeri, 400 bin işçi toplu sözleşme
yapamıyor. deyip ILO sözleşmelerinin dışında bir
sendikal yapıyı, sendikal kanunu, grev ve toplu sözleşme
yasasını getirip burada oldubittiye getirerek kabul etmek, kabul
ettirmek doğru bir iş değildir. Bunun anlamı şudur:
Ölümü gösterip sıtmaya insanları razı etmektir ve
dolayısıyla bu getirilmiş olan kanun, ILO standartlarına ve
sözleşmelere, Avrupa Birliği anlaşmalarına aykırı
bir düzenlemedir.
Sayın Bakan,
buradan size bir çağrıda bulunuyorum: Yukarıda tribünde Türkiye
Devrimci İşçi Sendikalarına bağlı yöneticiler,
işçiler, Türk-İşe bağlı sendikaların
yöneticileri burada oturuyorlar ve izliyorlar bizleri. Sizden istirham
ediyorum, şurada ara verelim, bu arkadaşlarımızı
aşağıda hem bir akşam yemeğine davet edin -dün biber
gazı yedi arkadaşlarımızın hepsi- hem de bu
yasanın değiştirilmesi gereken maddelerini, o arkadaşlarımızdan
bir kez daha dinleyin ve nasıl bir sendikal yasa, nasıl bir grev ve
toplu sözleşme yasası istiyorlar, kendi ağızlarından
-birinci ağızdan- dinlemenizi istiyoruz ve talep ediyoruz.
Bunları yapmadığınız takdirde, sadece TOBBun,
TÜSİADın, ticaret ve sanayi odalarının, MÜSİADın,
işverenlerin dayatmaları sonucunda Eğer barajlar yüzde 1e
düşer ise Türkiyede sendikal hareket patlar, sıfır olursa
mahvoluruz, yok oluruz. aldatmacalarına boğun eğmeyiniz
Sayın Bakan. Bu arkadaşlarımızı aşağıda
dinleyin ve arkadaşlarımızın taleplerini ve istemlerini,
lütfen, hayata geçirecek önlemleri ve tedbirleri alalım, onlar da huzurlu,
doğru bir sendikacılık anlayışını hayata
geçirsinler ve insanlar mağdur olmasınlar.
Şimdi, bu
maddeyle getirilen değişiklikle ilgili verdiğimiz önerge
Burada,
eski kanunda divan var, genel kurulu yönetecek olan bir divan oluşturulmuş
fakat yeni düzenlemede genel kurulun yönetilme biçimi ve şekli tam olarak
açık değil, net değil. Bundan kaynaklanan birtakım
sıkıntılar var. Genel kurulu yönetecek olan divan seçilir ve o
divan tarafından da genel kurul yönetilir ve buna uygun bir şekilde
de tutanaklar tutulur ve bu tutanaklar da seçim kuruluna teslim edilir ve
sendikanın da genel kurul tutanaklarının içerisine kaydedilir
arkadaşlar. Bu unutulmuş, ihmal edilmiş ve bunun mutlaka
eklenmesi gerektiğini söylüyoruz, fazla bir şey değil bu.
İkincisi:
Seçimlerde aday olanların listeleri, listeleriyle birlikte organlara göre
ayrı ayrı olarak başkanlık divanınca düzenlenmesi ve seçim
kuruluna öyle teslim edilmesi gerekirken, bu da yok. Düzenlenen kanunun
içerisinde bu da olmadığı için bir eksiklik var. Bunun
anlamı şudur: Yarın öbür gün genel kurullarda bir diktatörya
kurulabilir, kimi sendika yöneticileri oy kullanma esnasında delegelere
ille bu renkteki oyu kullanırsın, şunu kullanacaksın diye
bir baskı yapılır. Şimdi, seçimlere gidiyoruz, seçimlerde
nasıl? Bütün siyasi partilerin ayrı ayrı bölümleri ve
altında adayları mevcut. Şimdi, bunun, bu şekilde
düzenlenmesi gerekirken, bir liste içerisinde düzenlenmesi gerekirken,
çarşaf liste içerisinde düzenlenmesi gerekirken, bunlar açık ve net,
bu şekilde belirtilmemiş. Belirtilmediği takdirde, yarın genel
kurul süreçlerinde antidemokratik uygulamalar olur ve yanlış
tercihler olur, işçinin üzerinde birtakım baskılar oluşur
ve bu baskılar sonucunda da hiç istemediğimiz sonuçlar ortaya
çıkabilir. Bu nedenle, seçim sisteminin demokratik olabilmesi için burada
listelerin divan tarafından tanzim edilmesi ve tanzim edildikten sonra seçim
kurulu tarafından onaylanarak seçimlere geçilmesi gerekiyor.
Son derece naif, son derece doğru bir
önerge getiriyoruz ama Komisyon Başkanı da diyor ki: Katılmıyoruz.
Sayın Bakan da diyor ki: Katılmıyoruz.
Arkadaşlar,
biz ne yapalım daha, ne söyleyelim biz, ne söylememizi istiyorsunuz
sayın milletvekilleri? En naif, en doğru bir önergeyi getiriyoruz ama
buna rağmen ne Komisyon katılıyor ne de Bakanlar
katılıyor.
Bari siz
katılın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, ancak karar yeter sayısı
arayacağım, kabul edenler
Kabul etmeyenler
Katip üyeler
arasında uyuşmazlık olduğu için iki dakika süre veriyorum.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı.)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
15inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 15inci maddesinin (2) nolu
fıkrasında Bakanlık kelimesinden sonra gelen Kuruluş
kelimesinin Sendika veya Konfederasyon şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam Uğur
Bayraktutan
Ankara İzmir Artvin
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz ama ısrarla kürsüden
sorulduğu için cevaplamak durumundayım.
Sendika ve
konfederasyon yöneticilerinin siyaset yasağını bu yasa
getirmiyor, Anayasa getiriyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sen buradan kaldırırsan Anayasayı da
değiştirirsin. Yarın değiştiriyoruz Anayasayı.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Umarım Komisyon, Anayasa ile ilgili çalışan Uzlaşma
Komisyonu buna bir çözüm bulur. Bir yanlış anlaşılma
olmaması açısından ifade ediyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) On yıldır bu yasa raflarda bekliyor Sayın
Bakanım, mazeret mi bu söylediğin?
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sendikalar ve grev toplu sözleşme yasasının
15inci maddesi üzerine verilen önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önerge üzerinde
bir şey söylemeyeceğim, zaten ne dersek reddediyorsunuz, o nedenle
başka bir şey anlatacağım ben sizlere. Özellikle Sayın
Bakanın çok değerli hemşehrimi dinlemesini istiyorum.
Geçen ay
içerisinde Rizeye yapmış olduğumuz ziyaret sırasında
Tekgıda-İş Sendikasını da ziyaret ettik. Burada, bunun
Tekgıda-İş Sendikasını ziyaretimizde yapmış
olduğumuz, sorunların dile getirilmesi anlamında Türkiye Büyük
Millet Meclisine bu sorunu taşıyacağıma ilişkin söz
verdim. Sayın Çelebi de diğer milletvekili
arkadaşlarımız da beraberdi, o nedenle bu sorunu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde sizlerle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Çaykur,
bilindiği üzere ellibeş yıldır Tekgıda-İş
ile yetki sözleşmesi yapıyor, beraber masaya oturuyorlar, toplu
iş sözleşmesi yapıyorlar. 2008 yılı içerisinde, ne
yazık ki buna ilişkin bir problem çıktı. Hak-İşe
bağlı Özgıda-İş Sendikası
Yeni bir operasyon
başlatıldı ve Çaykurun Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına vermiş olduğu listelere ilişkin bir
problem dayanak gösterilerek sendikanın, bunlarla ilişkili, yetkili
bir sendikanın Özgıda-İş olduğu ileri sürüldü. Bu
konuda çeşitli problemler ortaya çıktı, çeşitli
uyuşmazlıklar ortaya çıktı ama gelinen noktada, ne
yazık ki, Tekgıda-İşin yetkiye ilişkin Yetkili
sendika ben olmalıyım. diye Bakanlığa yapmış
olduğu başvuru, Bakanlık tarafından Çaykurun ileri
sürmüş olduğu listeler gerekçe gösterilerek,
Özgıda-İşin yetkili olduğu ileri sürülerek bir fiilî durum
yaratıldı değerli arkadaşlarım.
Şimdi ben
buradan soruyorum: 9.104 sayısı mı fazladır, 4.780
sayısı mı fazladır? Yani, 9 bini aşkın üyesi olan
Tekgıda-İş göz ardı edildi, onun yarısı kadar
üyesi olan Özgıda-İş
muhatap olarak alındı ama ne yazık ki, hani bir söz var ya
Berlinde de yargıçlar var. Diye, ne yazık ki yanlış
hesap Bağdattan değil, Ankaradan döndü. Bu konuda Rize
mahkemelerinde yapılan, alt mahkemelerinde yapılan yargılama
sonucunda lehte kararlar verildi, arkasından Yargıtay süreçleri yaşandı.
Yargıtay süreçlerinin sonucunda da yetkili olan sendikanın
Tekgıda-İş olduğu ortaya çıktı değerli
arkadaşlarım. Ama bunun ortaya çıkmasına rağmen, ne
yazık ki Bakanlık, Sayın Bakan ve Sayın Bakanlık
muhatap sendika olarak Tekgıda-İşi kendisine muhatap
almadı değerli arkadaşlarım. O nedenle de epey uzun bir süreçten geçti ve arkasından
belli bir süre geçtikten sonra 01/03/2011 tarihinde, çoğunluk lehine
yetkili olan sendikanın Tekgıda-İş olduğunu
Bakanlık kabul etti ve toplu iş sözleşmeleri, görüşmeler
şu an itibarıyla devam etmektedir; inşallah olumlu bir sonuç
alınır diye düşünüyorum.
Şimdi burada
daha farklı bir olay var: Bütün bu olaylar yapıldıktan sonra, -burada,
arkada sendikacı arkadaşlarım da var- bir de baktık ki,
Rizede Cumhuriyet Savcılığı
aracılığıyla bir soruşturma yürütülüyor.
Soruşturmadaki olay da şu: Tekgıda-İşle ilişkin
noterden belgeleri olan bakın, hukukçu olan, AKP içerisinde değerli
milletvekili arkadaşlarımız da var; hukukçu olan
arkadaşlarımızın daha iyi anlayacağına
inanıyorum- noter önünde belge tanzim etmiş olan
arkadaşlarımızla ilgili Rize Cumhuriyet
Savcılığı şöyle bir soruşturma yürütüyor:
Tekgıda-İşin şube yetkilileri de bunu anlayamadılar.
Bize anlatınca, olayın içerisinde bir hinoğluhinlik
olduğunu anladık ve kendilerini uyardık. Diyorlar ki: Efendim,
bunların altındaki imzalar sahtedir. Sahte imzalarla ilişkin bir
sorun vardır. O nedenle Yargıtaydan geçmiş olan, kesin hüküm
teşkil eden, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir ilam
nasıl çürütülebilir? Hukukta bunun bir tek yolu var; iadei muhakeme,
yargılamanın iadesidir. Yani yargılama esnasında
kullanılan bir delilin yarın bir gün sahteliği ortaya
çıkarsa, bir tanık beyanının yalan şehadetle, yalan
tanıklıkla ortaya çıktığı bir mahkeme
kararıyla sabit olursa ancak bu mahkeme kararını çürütebilirsiniz
değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
Sayın Bakana buradan sesleniyorum, değerli hemşehrime: Burada,
Rizede bir oyun oynanıyor Sayın Bakanım. Bu oyunun önümüzdeki
süreçte ne olduğunu, bu işin içerisinde de bu oyunun nasıl
yürütüldüğüne ilişkin ne yazık ki, yargı da
karıştırılmış. Cumhuriyet Savcısı,
altında noterin imzası olan bir belgenin sahteliğinin
ispatıyla ilişkin imza istibhâsı yapıyor hukuken.
İmzaların sahte olup olmadığına ilişkin kuruma,
Çaykur yetkililerine de diyor ki: Gidin bunları tespit edin, imzalarla
ilişkin incelemeler yapın; istibhâs yapın. diyor.
Şimdi buradan
herkese haykırıyorum: Noterin düzenlemiş olduğu bir imza
evrakının sahte olduğunu iddia edecek kişilerle
ilişkin yargılamadaki sanık koltuğunda oturacak kişi
noterdir değerli arkadaşlarım. Sahte imzası olduğu
kişinin imzası değildir. Başka bir yerde bir belge olsa onu
anlayışla karşılarım ama noterin tanzim etmiş
olduğu bir belgede eğer bir sahtelik iddiası varsa, sanık
sandalyesine oturtacağınız kişi noterdir, noterin ifadesini
almanız gerekir. O nedenle ben buradan sesleniyorum: Cumhuriyet
Savcısının yaptığı soruşturmayı
dikkatle izliyorum, bir hukukçu olarak dikkatle izliyorum. İnşallah
bu kaygılarımın haksız olduğu, benim bu
kaygılarımın yersiz olduğu ortaya çıkar ve bu sözlerimden
dolayı da sizlerden özür dilerim.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarında
alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim, Sayın Başkanım.
Şimdi, iki sendika
arasında Çaykurda cereyan eden hadiselerle ilgili Sayın
Milletvekilimiz bilgi verdiler. Netice itibarıyla Tekgıdaya yetki
verildiğini de ifade ettiler. Yargı kararını tabii ki
dikkate almamız gerekiyor ama konu niye yargıya intikal etti?
İşverenin beyanı esas idi. Bu yasa ne getiriyor? En önemli
düzenlemeyi getiriyor. İşte bu ihtilaflardan bizi büyük ölçüde
kurtaracak, Sosyal Güvenlik Kurumu verileri e-devlet çerçevesinde alınacak
ve büyük ölçüde bu ihtilaflardan bizleri kurtarmış olacak.
Dolayısıyla burada bir yargı süreci yaşandı. O
yargı sürecinin yaşanmasının altında işverenin
beyanı vardır. Kuruma, Bakanlığa gelen beyan ne ise, o
çerçevede yetkiyle ilgili işlem yapılmıştır fakat
yargı da bununla ilgili yaptığı araştırma
neticesinde düzenleme yapmış ve ilgili sendikaya da yetki
verilmiştir.
Bunun bu
şekilde bilinmesinde yarar var diye araya girmiş oldum. Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görülmekte olan
197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinin (2) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam Veli
Ağbaba
Ankara İzmir Malatya
(2) Genel Kurul dışında
yapılan delege seçimlerinde seçim sonuçlarının
kesinleşmesinden veya ilanından sonra beş gün içinde
yapılacak itirazlar, mahkeme tarafından kesin olarak karara
bağlanır. Delege seçiminin mahkeme tarafından iptal edilmesi
hâlinde, seçimler on beş gün içinde yenilenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok makul bir
talep var önergemizde, 16ncı maddede. Delege seçimi sonucunda iki gün
içinde itiraz edilir. diyorsunuz, biz de bunu dört gün olsun diyoruz. Yine
bunu kabul etmeyeceksiniz ama biz yine de teklif edelim size.
Değerli
arkadaşlar, ben KESKe, DİSKe, kadın sendikacılara
yapılan baskıyı buradan kınamak istiyorum. Daha dün,
başta Milletvekilimiz Sayın Süleyman Çelebi ve Musa Çama ve
işçi sınıfının temsilcisi sendikacılara biber
gazı sıkanları
İZZET
ÇETİN (Ankara) Beni niye saymıyorsun?
VELİ
AĞBABA (Devamla)
Sayın İzzet Çetine, yine, 4+4+4te
illerinden Ankaraya bırakılmayan öğretmenlere,
eğitimcilere, onlara gaz bombası atan anlayışı burada
Mecliste kınamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben Malatyada çalışan, Malatyada yaşayan
taşeron işçilere söz verdim, onların sorunlarını
buradan müsaadenizle dile getirmek istiyorum. Taşeron sistemi iliklerine
kadar işleyen sömürüdür, taşeron sistemi vahşi kapitalizmin AKP
sürümüdür. Bu uygulamaya göz yuman, görmezden gelen herkesin bu kölelik
sisteminde payı vardır. Geçici işçiler, mevsimlik işçiler
derken memleketim Malatya da taşeron sisteminden nasibini aldı.
Sultansuyu Tarım İşletmesinde, Malatya Karayollarında,
üniversitede, hastanede çok sayıda taşeron işçi
çalışıyor, istisnasız hepsi şikâyetçi. Türkiye'nin
değişik bölgelerinde taşeron işçilerden çok sayıda
mektup alıyorum. Zaman zaman yüz yüze konuştuklarım oluyor. Şimdi,
sizlere taşeron işçilerin kendi dillerinden onların hikâyelerini
anlatmak istiyorum.
Taşeron
işçiler diyor ki: Patronum ne kadar isterse o kadar
çalışıyorum, benim belirli bir mesai saatim yok. Her işi
yapıyorum, ev temizliğine, bağ bahçe bakımına bile
gidiyorum, yaptığım işin sınırı yok.
Yarın hangi iş yerinde çalışacağım belli
değil, isterlerse başka şehre bile gönderirler, itiraz etme
hakkım yok. Sözleşmem, yıl dolmadan yenileniyor. Bir ömür
çalışsam bile tazminat hakkım yok. İşime devam
edebilmek için önüme konulan kağıdı imzalıyorum,
sözleşmede ne yazdığından haberim yok. Birinin
yakını var, işe gelmeden maaşını alıyor,
emeklilik primini dolduruyor, onun işini de ben yapıyorum, ses
çıkarmaya cesaretim yok. Seçim döneminde bir partiliden çok
çalıştım, afiş yapıştırdım, pankart
astım, kadro sözü verdiler ama değişen bir şey yok. Asgari
ücret alıyorum, ne kadar çalışırsam
çalışayım maaşımda artış yok. Yazın
işler azalıyor, zorunlu izne çıkıyorum, iki ay boyunca
maaş yok. Birden fazla sendikaya üye olma hakkı verdiler ama bizim
iş yerinde bir tane bile sendikalı yok.
Değerli milletvekilleri,
bu kürsüde kimse taşeron sistemini savunmuyor ama onların
hakkını gasbetmeye gelince onlarca el kalkıyor. Her seçimden
önce umut veriliyor, her seçimden sonra kömüre mahkûm ediliyor. Tabii ki bu
çark kendi kendine dönmüyor, köleliğin çarkı Hükûmet eliyle
döndürülüyor. Her bakanlıkta, Başbakanlıkta, özerk devlet
kurumlarında dolgun ücretli ihaleler veriliyor, sözde yasal olarak hak
eden, gerçekte yandaş olan bir şirket ihaleyi alıyor, aslan
payını da bu şirket kapıyor. İşçiler boğaz
tokluğuna çalışıyor, buna adalet diyorlar. Yandaş
şirket kazandıkça kazanıyor, büyüdükçe büyüyor, buna da
kalkınma diyorlar.
Değerli
milletvekilleri, işçilerin haklarını savunması gereken
Bakanlık bile taşeron işçi çalıştırıyorsa
Bakanın söylediklerinin hiçbir inandırıcılığı
kalmıyor. Sayın Bakan, size buradan bir çağrı yapmak
istiyorum. Kendi Bakanlığınızda çalışan
taşeron işçileri hiç olmazsa kadroya alın, onların bu
mağduriyetine son verin. Millet adına ülkenin yönetildiği Millet
Meclisinde bile taşeron işçi çalışıyorsa, her gün
temizliğimizi yapan işçi, yemeğimizi pişiren
aşçı, servisimizi açan garson taşeronsa, Sayın Başkan
siz de bir adım atın, her gün yüz yüze geldiğimiz bu insanlara
haklarını teslim edin.
Değerli
arkadaşlar, son olarak buradan taşeron işçilere seslenmek
istiyorum. Nazımın dizelerini hatırlayın: Ne korkak bir
karanlık içinde yaşayın, ne de serçenin telaşında
olun.
Devrimci
sendikacının geçmişine bakın. Darbeler atlatan,
işkence tezgâhlarından yeniden doğan DİSKe bakın.
Daha dün Meclis kapısında coplanan, gazlanan, sendikacılık
faaliyetlerinden dolayı tutuklanan, kamuda
sendikacılığın tarihini yazan KESKe bakın.
Baktığınız yerlerde ne yapmanız gerektiğini göreceksiniz.
Unutmayın; hak, verilmez; alınır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
17nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup,
aykırılıklarına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının
Sendika Üyeliği ve Üyeliğin Kazanılması başlıklı
17. maddesinin 3. fıkrasında yer alan işverenlere ait
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet
Şandır Kemalettin
Yılmaz Alim
Işık
Mersin Afyonkarahisar Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin (1) ve (3) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Dr.
Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisan
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) On beş
yaşını dolduran ve bu Kanun hükümlerine göre işçi
sayılanlar ile stajyer ve çıraklar, işçi sendikalarına üye
olabilir.
(3) Bir
işyerinde yardımcı işlerde çalışan işçiler
ile o işyerinde çalışan alt işveren işçileri de,
işyerinin girdiği işkolunda kurulu bir sendikaya üye olabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
197 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 17. Maddesinin (5).
Fıkrasında bulunan aşağıdaki ibarenin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
(5) Sendikaya
üyelik, Bakanlıkça sağlanacak elektronik başvuru sistemine
e-Devlet kapısı üzerinden üyelik başvurusunda bulunulması
ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile e-Devlet
kapısı üzerinden kazanılır.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Levent
Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Hasip
Kaplan Halil
Aksoy Hüsamettin
Zenderlioğlu
Şırnak Ağrı Bitlis
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Erol Dora, Mardin Milletvekili.
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra
sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bizi izleyen
değerli işçi ve sendikacılarımızı da
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, sendikalar örgütlü toplumun asli unsurlarıdır ancak
ülkemiz sendikal hakları tanıma konusunda çağın çok
gerisinde kalmış hatta sırf sendikal hakları tanımamak
için imzaladığı anlaşmalara ve ILO sözleşmelerine
çekinceler eklemiştir. Türkiyede 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla
başlayan ve 12 Eylül 1980 askerî darbesiyle kurumlaştırılan
yapı günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Bu
dönemde ucuz iş gücü istihdamı temel gelişme politikası
olarak belirlenmiş, Türkiye sanayisinin rekabet gücü emeğin
ucuzluğu üzerinden güçlendirilmeye
çalışılmıştır. Bu politikanın temel araçları
baskı ve şiddet uygulamalarıyla askerî darbe döneminde
çıkarılan toplu iş ilişkileri yasalarıdır. Bugün
de yürürlükte olan 2821 ve 2822 sayılı bu yasalara göre sendikal
örgütlenmenin tüm çalışanlarına yayılması
engellenmiş, toplu sözleşme uygulamasının ve grev
hakkının sınırları olağanüstü dar
tutulmuştur. Bu nedenle 2821 ve 2822 sayılı sendikal
yasaların sendika üyeliğine, sendikal faaliyetlere, toplu
sözleşme düzeyine, grev hakkının kullanımına
ilişkin hükümlerinde Uluslararası Çalışma Örgütünün sözleşmelerine,
sendikal özgürlüklerle ilgili evrensel kurallara ve Avrupa Birliğine
üyelik koşullarına aykırılık gösteren çok sayıda
düzenleme söz konusudur. Avrupa Birliğinin Türkiye'yle ilgili ilerleme
raporlarında, ülkemizin sosyal haklar ve iş hayatıyla ilgili
düzenlemelerde pek de başarılı olmadığını,
yapılması gereken daha pek çok şeyin olduğunu üzülerek
takip ediyoruz.
Üzerinde
konuştuğumuz yasa tasarısı da birtakım
iyileştirmeleri kapsamakla beraber, maalesef hataları bulunan ve bu
hâliyle son derece eksik bir yasa tasarısıdır. Bu anlamıyla
işçilerin sendikal haklarıyla ilgili düzeltmelere gidilmesi
gerekirken, sendikalar içi boş, yetkisiz ve özellikle uygulanması
düşünülen baraj sistemiyle hükûmetin güdümünde sivil toplum örgütlerine
dönüştürülmek istenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının sendika üyeliğini
düzenleyen 17nci maddesi uyarınca, aynı zamanda ve aynı iş
kolunda birden çok sendikaya üyelik yasaklanmıştır; ancak
farklı işverenlere bağlı iş yerlerinde, aynı
iş kolunda ve aynı zamanda çalışan işçilere birden çok
sendikaya üye olma imkânı getirilmektedir. Maddenin bu hâliyle
düzenleniş şekli çelişkilidir. Bir defa, bir işçinin
aynı zamanda farklı işverene bağlı olarak
çalışması mümkün değildir. Bu hüküm kısa süreli ve çağrı
üzerine çalışma gibi düzenlemeleri hedef alıyorsa bile,
farklı işverenlerde ancak farklı zamanlarda çalışmak
söz konusu olabilir. Metni, ancak farklı zamanlarda farklı iş
kollarında faaliyet gösteren işverenlere bağlı
çalışanlar için iki ayrı sendikaya üye olma hakkı
şeklinde düzenlemekte yarar vardır. Kaldı ki işverenlerin
şirket içinde farklı şirketler kurarak, ama muvazaa yoluyla
aynı işletmede aynı işte
çalıştırıldıkları işçiler
açısından düşünüldüğünde, bu kez çok karmaşık
yetki sorunlarıyla karşı karşıya
kalınacağı açıktır. Aynı iş kolunda iki
farklı sendikaya üye olmak, gerek baraj ve gerekse yetki
çoğunluğu uygulamalarında ciddi sorunlar yaratacaktır. Daha
da önemlisi bu şekilde sistem yine katı bir idari ve siyasi vesayet
altında tutulmaya çalışılmaktadır. Bu durum, sendikal
hak ve özgürlükleri teminat altına alan normlara açık bir
aykırılıktır.
Sendikalara
üyelikte noter sisteminin kaldırılmış olması olumlu
bir düzenlemedir, ancak e-devlet uygulaması sanal dünyadaki usulsüzlük ve
yolsuzluklar karşısında ciddi kuşku ve endişeleri
beraberinde getirmektedir. E-şifre yerine parmak okutma sisteminin
uygulanması daha sağlıklı bir yöntem olarak görünmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mecliste görüşülmekte olan
tasarı, Türkiye'nin uymakla yükümlü olduğu ILO sözleşmeleri
başta olmak üzere, uluslararası sözleşmelere
aykırıdır. Tasarı, mevcut yasaların
barışçı, yasakçı, kısıtlayıcı
mantığını sürdürmekte; mevcut mevzuatı birkaç makyajla
yeniden önümüze koymaktadır. Bu bağlamda işçilerin sendikal
haklarını adil bir biçimde yeniden düzenleyerek, sendikaları
gerçek anlamda sendika kimliğinden koparmayacak yasal
değişikliklere gidilmesi gerekmektedir.
Bu vesileyle
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin (1) ve (3) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
(1) On beş yaşını
dolduran ve bu Kanun hükümlerine göre işçi sayılanlar ile stajyer ve
çıraklar, işçi sendikalarına üye olabilir.
(3) Bir
işyerinde yardımcı işlerde çalışan işçiler
ile o işyerinde çalışan alt işveren işçileri de,
işyerinin girdiği işkolunda kurulu bir sendikaya üye olabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
Alt işveren
düzenlemesi İş Kanununun 2nci maddesindeki
çalışmalarımızı sürdürüyoruz, o anlamda yasal
düzenleme yapılırken bu konuyu değerlendireceğiz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi bir kez daha selamlıyorum.
Ben, Sayın
Bakan, 13 yaşında işçiliğe başladım, Dinarsu
Fabrikasında işe başladım. Sene 1966 ve o gün 13
yaşında sendikaya üye oldum. Yani biz Bu yasalar eskiyi
aratıyor, eski haklarımızı kazanalım. derken, her
geçen gün yasalar kötüye doğru gidiyor. O tarihte çıkartılan 274,275
sayılı Yasaya göre ben sendikacı olabiliyorum, ben bir taraftan
sendika üyesi olabiliyorum ama bugün gerek çırak statüsünde stajyerlere,
daha doğrusu çalışanlara ve yine alt işverenlerle ilgili
çalışmada bulunanlara burada engel konuluyor. Biz bu engelin
giderilmesiyle ilgili önerge verdik ve sizin sürekli söylediğiniz ILO
normlarına, Avrupa sosyal şartlarına diye
tanımladığınız düzenlemeye aykırı bir
düzenleme yine önümüzde. Dolayısıyla önergemizin nedeni bu.
İkincisi:
Sayın Bakan, sürekli, sosyal taraflarla mutabakata
vardığınızı söylüyorsunuz ve biz sanki varılan bu
mutabakatın önüne takoz oluyoruz. Muhalefet partisi yine
muhalefetliğini yapmak için, sırf muhalefet olsun diye bu yasaya
karşı direniyor. gibi bir yaklaşımı ortaya
koyuyorsunuz.
Dün
yaşananları arkadaşlar anlattılar, Sayın Musa
Çamın başına gelenleri. Ama 3 milletvekili olduğumuz için
orada
Sendikal alandan geldiğimiz için ve oradaki eyleme destek olmak
amacıyla oradaydık. Eğer Sayın Musa Çam gaz yemeseydi,
orada gözleri o anlamda yaşlanmasaydı, çökmeseydi, hastaneye
götürmeseydik, dün konfederasyon başkanına gaz
sıkılması kamuoyunun gündeminde bile olmayacaktı, sendika
başkanlarının, sendika yöneticilerinin üzerine sıkılan
gaz hiç dikkate alınmayacaktı. Dolayısıyla, orada, Türk-İşe
bağlı 15e yakın sendikanın başkanı, yöneticisi
vardı, bağımsız sendikalar vardı, Devrimci
İşçi Sendikaları Konfederasyonunun Başkan ve yöneticileri
vardı. Gaz işçi sınıfına
sıkılmıştır, emekçilere
sıkılmıştır, bizlere
sıkılmıştır. Daha önce İçişleri Bakanı
dedi ki; ben de oraya gittim, gaz sıkılır diye biliyorum,
eylemlerden gelen insanım: Bu organik gaz, bundan sonra organik
gazların zararı yok. Ben de gaz sıkılırsa bir zarar
görmeyiz diye düşündüm. Oysa birçok arkadaşımız hastanelik
oldu.
Şimdi, İçişleri
Bakanı aynı
Açık havada tabii, kapalı havada belki zor
olur, başkaları da etkilenir ama o gazdan alacağım
yanıma, kendisinden de rica edeceğim, o organik gazı kendisine
sıkacağım, hastanelik oluyor mu olmuyor mu hep beraber
göreceğiz.
Dolayısıyla,
Değerli Bakan, şunu özellikle söylüyorum: Mutabakat dediğinizi
iki üç tane konfederasyon başkanıyla yapmış oluyor
olmanızın bu sorunu
çözmediğini, böylesi önemli bir konunun mutabakatının tüm
sendikalarla aranması gerektiğini bir kez daha buradan ifade ediyorum
ve özellikle şunu söylüyorum: Tabii, burada Bakanlar Kurulunu da
etkileyen, sizleri de etkileyen, Başbakanı da etkileyen en önemli
unsur TOBBun bu konudaki sürece dâhil edilmesi olayıdır. TOBBa
bağlı iş yerlerinde sendika var mı diye sordum, yüzde
99,9unda sendika yok ama bu yasanın belirlenmesinde söz sahibi olan en
önemli kurum TOBBdur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Dolayısıyla, TOBBun inisiyatifiyle
gelişen ve onun direktifiyle bu yasaların düzenlenmesi yerine, gelin,
işte sendika başkanları bu akşam beraber bu sorunu çözün,
biz de katkı verelim.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanın söz talebi var.
Buyurun Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sendika
başkanlarının, sendikacı
arkadaşlarımızın başımızın üstünde yeri
var. Her zaman Bakanlığımızın kapısı onlara
açık olmuştur. Bu akşam bir yemek sorununu sık sık
dile getirdiniz. Bundan kaçınmayacağımızı ve bununla
yasanın da istişaresi konusunda
kaçınmayacağımızı bilmenizi istiyorum.
Bu yasanın
-geçici maddelerle yaklaşık doksan madde- doksan maddelik bu
yasanın beş altı maddesi tartışma konusudur. Bütün
açıklığıyla bunu ifade ediyorum. Diğerleri mutabakat
dediğim, sosyal taraflarla Üçlü Danışmada oturup
uzlaştığımız konulardır ama beş altı
maddesi konusunda, işverenlerin, konfederasyonların ve Üçlü
Danışmaya katılanların farklı görüşleri
vardır. Biz ne yaptık? Bu önemli beş altı madde üzerinde
aylardır bir ortak yol bulabilir miyiz diye çalışma yaptık
ve bir noktaya geldik, huzurlarınıza getirdik. Bu yönüyle, beş
altı madde yönüyle dört dörtlük müdür? Dört dörtlük değildir ama
çözüme ciddi katkı sağlıyor ve tıkanan süreci açan bir
yasadır, yasal düzenlemedir. Bundan dolayı, katkılarınıza
teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısının Sendika
Üyeliği ve Üyeliğin Kazanılması başlıklı
17. maddesinin 3. fıkrasında yer alan işverenlere ait
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkanım, katılamıyoruz çünkü Anayasaya uyum çerçevesinde
bu düzenlemeyi yaptık. Farklı işveren olmalı, aynı
iş kolu olmalı ve kısmi çalışanlarla ilgili bir hak
getiriliyor burada. Siz eğer farklı işvereni
kaldırırsanız orada 1 kişi 3 sendikaya üye olabilir. Bu
kaosu nasıl gidereceksiniz? Onun için önergeye bu yönüyle
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, önerge sahipleri kadar söz istediniz.
Önerge üzerinde
söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz 197 sıra sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının 17nci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım.
Bu önergenin,
Sayın Bakanın dediği gibi kaosa yol açmayacak, tam tersine
işçi haklarını ve sendikalaşmayı özendirecek bir
önerge olduğunu ifade etmek istiyorum. Tasarının bu maddesinin
özellikle değişiklik önergesinde bulunduğumuz üçüncü
fıkrası sendika üyeliği ve üyeliğin
kazanılmasıyla ilgili bölüm altında şöyle düzenlenmiş,
bununla ilgili cümlesini okuyorum sadece: İşçi veya işverenler
aynı işkolunda ve aynı zamanda birden çok sendikaya üye olamaz
ancak aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere
ait işyerlerinde çalışan işçiler birden çok sendikaya üye
olabilir. İşçi ve işverenlerin bu hükme aykırı
şekilde birden çok sendikaya üye olmaları hâlinde sonraki üyelikler
geçersizdir. denmiş.
Şimdi, sabah
tuğla fabrikasında, öğleden sonra da bir lastik
fabrikasında çalışan bir işçiyi düşünelim. Farklı
iş kolu ama aynı işverene ait. Şimdi, bu işçinin suçu,
günahı ne Sayın Bakanım? Farklı iş kollarında
sadece farklı işverene ait olmadığı gerekçesiyle bu
iki iş koluna üye olamama sınırı getirilmekte, bu önergeyle
farklı işverenlere ait olma şartını kaldırıp
farklı iş kollarında çalışan, kısmi
çalışanlara bu hakkın sağlanması öngörülmekte.
Umarım bu yanlış anlaşılmayı giderecek ve
çalışanların hakkını koruyacak düzenlemeye Sayın
Bakan her ne kadar katılmamış olsa da yüce Genel Kurul destek
verir diye düşünüyorum. Bu vesileyle biraz önce Sayın Çelebinin de
dile getirdiği alt işverenlere yani taşeron sistemi adı
altında Türkiyede yaşatılmakta olan zulme son verecek bir düzenlemenin
de bu kanunun uygun yerine konması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer siz alt işverenlere ait işçilerin bir yerde sendika üyesi
olma hakkını vermezseniz bu zulüm devam edecek Sayın Bakan yani
bu kanunun içine bu düzenlemeyi şimdiden koymanın, sizin bir sonra,
daha sonra ne zaman geleceği belli olmayan bir düzenlemeye atıfta
bulunarak buna Hayır. demenizi gerçekten anlayabilmiş değiliz.
Geçen yıl
mart ayında kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan
taşeron dernekleriyle oturup on dört madde üzerinde
anlaştığınızı söylemiştiniz. Geçen gün bu
konuda sorduğumuz bir soruya cevaben de bununla ilgili
hazırlıkta olduğunuzu da söylediniz. Bu olumlu bir gelişme
ama bunun ne zaman yasalaşacağı konusu belli değil.
Şimdi, siz,
buradaki çalışanlara önce o yasa çıksın, ondan sonra da
onların sendikaya üye olma haklarını verelim gibi bir
anlayışla konuya yaklaşırsanız işçi
hakkını öteliyorsunuz demektir. Dolayısıyla bu taşeron
işçiler konusunda, yeniden, en azından bu kanun görüşmeleri
sırasında bazı hakların verilerek o konudaki
sıkıntılarının çözümüne katkı yapmanız
yararlı olur diye düşünüyorum.
Ben bu
düşüncelerle, özellikle aynı işverene ait farklı iş
kollarına sahip iş yerlerinde çalışanlara sendika
üyeliği hakkının verilmesinin doğru
olacağını düşünüyorum.
Bu konudaki
önergemize desteğinizi bekliyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Çalışma
süremizin bitmesine kısa bir süre kalması, bundan sonraki maddeye
başlasak bile bitiremeyeceğimizden, alınan karar gereğince
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Irakın Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör
Tehdidinin Ve Saldırılarının Bertaraf Edilmesi
Amacıyla, Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irakın
PKK Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi İle Mücavir
Alanlara Gönderilmesi ve Görevlendirilmesi İçin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 17/10/2007 Tarih ve 903 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen
ve 08/10/2008, 06/10/2009, 12.10.2010 ve 05.10.2011 Tarihli 929, 948, 975 Ve
1005 Sayılı Kararları ile Birer Yıl Uzatılan İzin
Süresinin Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca 17/10/2012 Tarihinden İtibaren
Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresini,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 11 Ekim 2012 Perşembe günü saat 14.00
te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.58