TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
62nci
Birleşim
6
Şubat 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, artan
madde ve uyuşturucu bağımlılığına
karşı okullarda alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğlunun, Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
dış ticaretteki gelişmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Manisanın Salihli ilçesinin Beylikli ve Yeşilova köyleri
arasında bulunan Alaşehir Çayı üzerindeki köprünün
yağışlar nedeniyle yıkıldığına ve yeni
bir köprü yapımı zaman alacağından bu duruma bir çözüm
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, siyasi
tercihlerle yapılan özelleştirmelerde yetimlerin hakkının
yenmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
şeker pancarı üretiminin ve şeker fabrikalarının
desteklenmesi ve bu fabrikaların özelleştirme kapsamından
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, son
zamanlarda Irak Türkmenlerinin bombalı saldırıların hedefi
hâline geldiğine ve İsrailin Şam yakınlarındaki bir
tesise saldırısı karşısında
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun tavrına
ilişkin açıklaması
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinde Çoruh Vadisi projelerinden dolayı yoğun bir
kamulaştırma olduğuna ve Kamulaştırma Kanunundaki bir
hükümden dolayı mağduriyetler yaşandığına
ilişkin açıklaması
6.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, hâkim ve
savcı maaşlarında en kısa zamanda iyileştirme
yapılmasını dilediğine ilişkin açıklaması
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amerikan
Konsolosluğuna yapılan saldırıyla ilgili FBI
ajanlarına soruşturma faaliyeti yürütebilmeleri için izin
verildiğini basından öğrendiklerine, yargılama yetkisinin
paylaşılmasının egemenlik hakkının
paylaşılması anlamına geldiğine ve Hükûmeti derhâl bu
kararından geri dönmeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
on yılını tamamlamış elektrik sayaçlarının
bedelsiz olarak değiştirileceği açıklanmış
olmasına rağmen, SEDAŞın tüketicinin
rızasını almadan sayaçları değiştirdiğine ve
bedelini faturalara yansıttığına ilişkin
açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaşın,
4 Şubat Dünya Kanser Gününe ilişkin açıklaması
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, AK
PARTİ genel başkan yardımcılarından birinin Malatyada
sarf ettiği bazı sözleri utançla
karşıladığına ve kınadığına ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazi unvanı
verilmesinin 92nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin 92nci yıl
dönümüne; Şırnak Milletvekili Selma Irmakın babasının
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediğine ve
tutuklu milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev
yapacağı günleri en kısa sürede gerçekleştirecek bir siyasi
iklimin yaratılmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarının,
Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazi unvanı
verilmesinin 92nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
14.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın,
Gaziantep savunmasının Kurtuluş Savaşının dönüm
noktalarından biri olduğuna ilişkin açıklaması
15.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun,
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 25
milletvekilinin, büyük tonajlı ve tehlikeli yük taşıyan gemi
geçişlerinden dolayı Türk boğazlarında yaşanan
sorunların ve risklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/494)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve 22 milletvekilinin, hayvan yemi üretimi konusunda yaşanan problemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/495)
3.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan ve 25
milletvekilinin, turizm sektörünün içinde bulunduğu
sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/496)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/489) (S.
Sayısı: 409)
4.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/660) (S. Sayısı:
384)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bursa Milletvekili
Hakan Çavuşoğlunun şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarının, büro hizmetlerinde ve yardımcı hizmetlerde
çalışan personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Mehmet Sağlamın cevabı (7/14413)
2.- Mersin Milletvekili Ali Özün, akaryakıt
kaçakçılığı ile mücadeleye ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/14959)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Özürlü Memur Seçme Sınavına ve boş engelli
kadrosuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/14973)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinin Ardanuç ilçesindeki bir köyde yapılan ağaç kesimlerine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/15339)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından kullanılan makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/15345)
6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Uşak merkeze bağlı bir köy
yakınlarındaki ormanlık alanda taş ocağı
ruhsatı verilmesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/15346)
7.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağın Malkara ilçesine bağlı bir köyde meydana gelen
bir yangına ve yangın nedeniyle kesilen cezalara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/15657)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
2007-2012 yılları arasındaki yurt dışı gezilerine
ve bu gezilere katılan milletvekillerine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/15816)
9.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, kendisinin
ve bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan personelin
katıldığı yurt dışı gezilerine ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/15817)
10.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün,
Malkara ilçesinin bir köyünde yangına müdahale etmedikleri gerekçesiyle
bir grup köylüye ceza kesildiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/15959)
11.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Millî Parklar Bölge Müdürlüklerinde görevli orman muhafaza
memurlarının tazminatlarının eksik ödendiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/16079)
12.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, Bakan Yardımcısına, görevlerine ve
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/16081)
6 Şubat 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, artan madde ve uyuşturucu
bağımlılığına karşı okullarda
alınması gereken tedbirler hakkında söz isteyen Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğruya aittir.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, artan
madde ve uyuşturucu bağımlılığına
karşı okullarda alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündem dışı konuşması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Okullarda madde
bağımlılığı ve alınması gereken
tedbirlerle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Madde
kullanımı ve bağımlılığı önümüzdeki
yıllarda ülkemizin olduğu gibi dünyanın en önemli sorunu olarak
karşımızda durmaktadır. Özellikle okullarımızda
durum korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Gençlerin madde
kullanımına başlaması ile aile, sosyal çevre ve
arkadaş grubu temel risk ve koruma faktörlerinin başında
gelmektedir. Toplumu madde bağımlılığından
korumak için önleyici çalışmalara küçük yaşlardan itibaren
başlanmalıdır. Bağımlılığın ne
olduğu, bu maddelerin insan sağlığına, bireysel ve
sosyal hayata ne kadar zarar vereceği ilk önce anne ve baba
tarafından anlatılmalı ve aile hayatında da mutlaka
uygulanmalıdır. Günümüzde ailenin
karşılaştığı ekonomik güçlükler, göçler ve
eğitim sorunları gibi nedenlerle aileler çocuklarıyla yeterince
ilgilenmemekte veyahut da yetersiz eğitim vermektedirler. Okul ve
öğretmen sayısındaki yetersizlik, madde
bağımlılığında yetişmiş uzman
açığı ve müfredatlardaki eksiklik gibi sebeplerden dolayı,
okullarında yeterince önleyici çalışmalar maalesef
yapılamamaktadır. Çocuk da aile içerisinde bu maddelerle
karşılaşmasa da yaşadıkları sosyal ortam
içerisinde tanışmakta ve kullanabilmektedir. Yapılan birçok
araştırma, gençlerin bu maddelerle ilgili ilk bilgileri ve kullanım
teklifini arkadaşlarından, çevresinden aldığı
şeklindedir. Bu nedenle, ailelerin bilinçlendirilmesi, aktif anne ve baba
rollerinin ve aile içi ilişkilerinin güçlendirilmesi aile eksenli
çalışmaların temelini oluşturmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, toplumun dikkatini çekmek için bir istatistiki bilgiyi vermek
istiyorum. Emniyet Genel Müdürlüğü okullarda madde
bağımlılığı araştırması
yapmıştır. Bundan dolayı da özellikle Emniyetin TÜBİM
kuruluşlarına, TÜBİMde çalışan başkan ve tüm
yetkililerine candan teşekkürlerimi arz ediyorum çünkü şu anda
TÜBİM, uyuşturucu madde kullanımıyla ilgili çok ciddi
mücadele veriyor halk adına. Ankete göre uyuşturucu madde
kullanımının oranı genç nüfusta yüzde 1,5, genel nüfusta
ise yüzde 2,7 civarındadır. Bu, çok önemli bir orandır.
Ayrıca, Bilim Kurulunca değerlendirilen anket bulguları da
şöyledir: Öğrencilerin yüzde 48,2sinin ailesinde tütün kullanan
birisi vardır. Öğrencilerin yüzde 26,7si sigara, puro, nargile ve
benzeri tütün ürününü denemişlerdir. Öğrencilerin tütün ürünüyle ilk
kez tanışma yaşı 14 civarındadır.
Kızların yüzde 19,9u, erkeklerin de yüzde 33,2si tütün ve
ürünlerini denediğini söylemiştir. Öğrencilerin yüzde 15,2'sinin
ailesinde alkol kullanan birisi vardır. Yüzde 19,4'ü alkollü içecekleri
denemiş olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca, kızların
yüzde 14,1'i, erkeklerin ise yüzde 22,6'sı alkolü denediğini ifade
etmişlerdir.
32 ilde
yapılan anket, aynı dönemde Avrupa'da yapılan ESPAD yani Avrupa
Alkol ve Diğer Uyuşturucular Okul Projesi sonuçları ile
kıyaslandığı zaman, Türkiye'mizde oran biraz düşüktür.
Ancak yine de çok önemli şekilde değerlendirilmesi gereken bir
durumdur. Avrupada öğrencilerin yüzde 17sinin esrar, yüzde
6'sının ise yasa dışı uyuşturucu
kullandığı ortaya çıkmıştır.
Sonuçta, madde
bağımlılığında Millî Eğitim
Bakanlığına çok önemli görevler düşmektedir. Ancak
enteresandır, Millî Eğitim Bakanlığı 2004
yılından itibaren, ESPAD Projesinin uygulanmasıyla ilgili
olarak izin vermemektedir. Yeni atanan Millî Eğitim Bakanına buradan
seslenmek istiyorum: Uyuşturucu kullanımı ve madde
bağımlılığı toplumun en önemli konusudur. Ondan
dolayı da mutlaka ESPADla ilgili projeye cevap verilmeli,
araştırma yapılmasına mutlaka izin verilmelidir. Ondan
sonra, alınacak o sonuçlarla beraber, neticelerin de yine ortaya
konmasıyla beraber de mücadele devam edebilir. Dünya mücadelede ne
yapıyorsa bizim de yapmamız gerekmektedir.
Madde
bağımlılığı ile ilgili olarak şu önerilerde
bulunmak istiyorum: Madde bağımlılığı ile
mücadelede bilimsel bilgiler esas alınmalı, kanıta dayalı
politikalar oluşturulmalıdır. Madde
bağımlılığı ile mücadele konusunda ortak dil
oluşturulmalı, toplum, aile ve okul odaklı önleme faaliyetleri
yapılmalıdır. Çocuklarda madde kullanımı ile ilgili
kurumlar arasında eş güdüm sağlanmalı ve güçlendirilmelidir.
Madde kullanımı ile ilgili kanunlar acilen çıkarılmalıdır.
Bakın, bununla ilgili daha önceki zaman dilimlerinde araştırma
komisyonları kurulmuştur ve hâlâ o komisyonların
aldığı kararlar uygulanmamaktadır. Bu noktada da
Başbakanlığa bağlı bağımsız bir özel
kurul oluşturulmalıdır yani sadece TÜBİMe bırakılmamalıdır.
Ayrıca, PKK terör örgütünün
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT
DOĞRU (Devamla) -
yeni kaynağı uyuşturucu ticaretidir. Bu
yönüyle de mücadele edilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Gündem
dışı ikinci söz, Antepe gazi unvanının verilmesi
hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Halil
Mazıcıoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Mazıcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğlunun, Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en zor ve çetin şartlarda on bir ay süren Antep
savunması, yeryüzünde var olduğu günden bugüne kadar
bağımsızlığın timsali olmuş Türk milletini
tarih sahnesinden silmek isteyenlere karşı bu şehrin
insanlarının tek bir yürek olarak verdiği en güzel cevaptır.
Tarihin altın sayfaları arasında yerini alan Antep
savunması, küçük-büyük, kadın-erkek demeden bu milletin
bağımsızlığı ve vatanı uğruna
kendisinden kat kat güçlü olan düşmana karşı her türlü
imkânsızlık içinde dahi neler yapabileceğinin destanıdır.
Millî Mücadelemiz
içerisinde gerek Kuvayımilliyeye kıvılcım olması bakımından
gerekse oluş şartları bakımından ayrı bir öneme
sahip olan Antep savunması, Türk milletinin boynuna esaret zinciri
vurulamayacağının bir haykırışıdır.
Antepliler, işgale karşı değişik gruplar
tarafından farklı alternatiflerin seslendirildiği işgal
döneminde Ya istiklal ya ölüm! parolasıyla yola çıkan Büyük
Önderin kayıtsız şartsız arkasından
gitmişlerdir.
Değerli
milletvekillerim, işte tam bu noktada, Gaziantepliler, hiçbir yerden
yardım ve destek almadan, büyük bir kararlılık, irade ve dayanma
gücüyle direnerek Şahin Beylerin, Karayılanların ve isimsiz nice
kahramanların öncülüğünde, 6.317 şehit ve binlerce gazi verme
pahasına kahramanlık, yiğitlik ve cesaret anıtı
olmuşlardır. Gazilik unvanı alan şehrimizin seksen yedi
yıl süren istiklal madalyası hasreti, 7 Şubat 2008 tarihinde
yüce Meclisimiz tarafından çıkarılan kanun ile sona ermiş
ve o günkü Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan
Başkanımızın teşrifleriyle 6 Haziran 2008de istiklal
madalyası ile taçlandırılmıştır.
Bilindiği
gibi Birinci Dünya Savaşı sona erdiği zaman, itilaf devletleri,
Osmanlının parçalanmasını öngören Mondros Ateşkes
Anlaşması ile yıllardır yaptıkları işgal
planlarını uygulamaya koymuşlardır. Bu anlaşmayı
imzalamaktan başka şansı kalmayan Osmanlı Devleti,
anlaşma hükümlerine göre silahlarını teslim etmek ve
ordularını dağıtmak zorunda kalmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anadoludan başka
toprağın elimizde kalmadığı bu şartlar
içerisinde, anlaşmanın en kritik maddesi, itilaf devletlerinin
güvenliğini tehdit edecek bir durum olması hâlinde herhangi bir
stratejik yeri işgal edebilme yetenekleridir. Bu maddeyi kullanan itilaf
devletleri Orta Anadoluda birkaç ilimiz hariç Anadolunun her köşesini
bir bir işgal etmişlerdir. Birinci Dünya Savaşının
uzak cephelerinde uzun yıllar savaşmaktan yorulmuş ve
yıpranmış Anadolunun bu duruma direnecek gücü maalesef
kalmamıştır.
Tarih boyunca
bağımsızlığını her türlü değerin
üzerinde tutan Türk milleti, bu tablo içinde dahi işgale boyun
eğmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu
büyük önderin yaktığı meşale her şehrin, her
kasabanın kendi yazgısıyla baş başa
kaldığı bu karanlık günlerde Türk milletine bir umut
olmuştur. Bu nedenledir ki Antepliler cumhuriyetimizin kurucusu büyük
önder Mustafa Kemal Atatürkün Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl
öpmem ki, onlar Antepi kurtardıkları gibi Türkiye'yi de
kurtardılar. övgüsüne mazhar olmuşlardır. Bu nedenle, Antep
savunması Kurtuluş Savaşımız için de ayrı bir
yere sahiptir.
Netice
itibarıyla, Türk milletinin bağrından
çıkardığı Türkiye Büyük Millet Meclisi 8 Şubat 1921de
Antepe gazilik unvanı vermiştir. Antep savunması
kahramanlarının ruhlarını şad etmiş olan bu
anlamlı hediye, yıllardır hasretle madalyasını
bekleyen Gazianteplilerin kahramanlık ve cesaretini gelecek kuşaklara
taşıyacak ölümsüz bir sembol olarak tüm hemşehrilerimizi
gururlandırmıştır.
Bu vesile ile hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Mazıcıoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz,
dış ticaretteki gelişmeler hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
dış ticaretteki gelişmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dış ticaretteki gelişmeler hakkında gündem
dışı söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
2003 yılından sonra AKPnin
iktidara gelmesiyle cari açık giderek artmıştır,
ayrıca büyüme hızının düştüğü dönemlerde de
yüksek seyretmeye devam etmiştir. Bu yeni durum AKPnin yeni normali
hâline gelmiştir. Cari işlemler açığının
finansmanı kısa vadeli sermaye girişiyle karşılanmaya
başlayınca Türk lirası değerlenmiştir. Bu durum
ithalatı daha cazip hâle getirmiştir, dış ticaret ve cari
işlemler açığını da artırmıştır.
2012 yılında ihracattaki
artışın önemli bir kısmı altın ihracatından
kaynaklanıyor. Altın ihracatı konusunda Hükûmette de tenakuz
var. Ali Babacan ile Zafer Çağlayanın söyledikleri birbirini hiç
tutmuyor, ayrı telden çalıyorlar. Merkez Bankası
Başkanı için düşünceleri de öyle; biri seviyor, öteki memura
haddini bildiriyor.
Cari açığın
finansmanı özel sektörün borçlanmasıyla
karşılanmıştır. Özel sektörün borcu 40 milyar dolardan
200 milyar dolara yükselmiştir. AKP iktidarı döneminde dış
ticaret açığı 600 milyar dolara, cari işlemler dengesi
açığı da 350 milyar dolara yükselmiştir. Ülkenin
dış borcu da 220 milyar dolardan 620 milyar dolara yükselmiştir.
İthalatta enerji ham madde
bağımlılığı bazı ülkelerde
yoğunlaşmıştır, doğal gazdaki
bağımlılık gibi. Hem dış politikalar
uyuşmuyor hem de bağımlısın, Rusya Federasyonu,
İran ve Irakla olan ilişkilerimiz gibi.
AKP iktidarı döneminde
ihracatın toplamı 1 trilyon dolar, ithalatın toplamı 1,6
trilyon dolar, dış ticaret açığı 600 milyar dolar,
neredeyse Türkiye'nin bir senelik gayrisafi millî hasılasına
eşit. En iyi ihracat sektörlerinden biri otomotiv. diyoruz,
ihracatı 15 milyar dolar, ithalatı 14,5 milyar dolar. Şimdi,
Doğu Türkiye ekonomisi diye bir olay da çıktı; kaçak elektrik,
iletişim, finans, ham madde temini, sulama, kayıt dışı
ara malı temini, kaçak yağ, çay, sigara, akaryakıt, şeker.
Doğuda, güneydoğuda gümrük tarifelerini PKK belirlemeye
başlamış, zaten müzakere masalarında bunların
olduğu söyleniyor.
Türkiye
ekonomisine on bir ayda 60 milyar dolar finansman sağlanıyor, 2011de
de 2012de de rakam aynı, birinde büyüme yüzde 8,5, birinde yüzde 2,5.
Bunu değerlendirmek için fetva falan da lazım değil, cami
imamının görüşüne de gerek yok.
Son zamanlarda
yabancı kaynaklardan değerlendirme yapmak Hükûmet için moda oldu.
İşte, OECDye göre, yerli üretimin katkısı yüzde 41,5
ihracatta, yerli girdi yüzde 50den az, tekstilde yüzde 32, elektrikte yüzde
31, ulaşım araçlarında yüzde 35, inşaatta yüzde 49.
Kasım
ayı verilerinde ithalata bakarak iç talebin canlanmaya
başladığını söyleyenler aralık sonuçlarıyla
sukutuhayale uğradılar. İç talepte toparlanma
olmadığı ithalattan görülüyor. Şimdi, ithalat ve ihracat
rakamlarının hesaplanmasını TÜİKe yeniletip işi
düzeltmeye çalışacaklar. Hiçbir reel değişme
olmaksızın rakam değişirse sonuç ne olur?
İhracatçılar kredi büyümesini yeterli bulmuyor, üzülüyor. Risk
ıslahının yüksek olduğu, büyümenin
zayıfladığı bir konjonktür ortada. Soğuk savaş
dönemi sonrasında ilk kez finansman problemi yok, ekonomi güç kaybediyor.
Bu Hükûmet dış ticareti dikiz aynasından takip ediyor.
Altın ve
mücevher fuarı var, Mücevher İhracatçıları Birliği
Başkanı yalvarıyor, Hükûmet onların problemini çözmüyor.
Cumhurbaşkanlığını kaçırırız. diye
Hükûmet onların problemini çözmekten kaçıyor, ortada yok.
Sayın
milletvekilleri, törenle saman ithal edildiği ve bunun genel müdürlerle,
törenlerle çiftçiye teslim edildiği dünyada ilk defa, Türkiyede AKP
iktidarı döneminde görüldü. Sanıyorum, bunu organize eden genel
müdürün makamı da, daha önce buralarda görüşüldü, en yüksek maaş
verilen bürokratın makamıydı o makam. Hükûmet her işte
olduğu gibi dış ticarette de sapla samanı
karıştırdı.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekilleri, Gazianteple ilgili olarak şayet
girerseniz sizlere birer dakikalık söz vereceğim.
60ıncı
maddeye göre de ilk 10 kişiye söz vereceğim, onlardan
başlıyorum.
Sayın Akçay,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Manisanın Salihli ilçesinin Beylikli ve Yeşilova köyleri
arasında bulunan Alaşehir Çayı üzerindeki köprünün
yağışlar nedeniyle yıkıldığına ve yeni
bir köprü yapımı zaman alacağından bu duruma bir çözüm
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manisanın
Salihli ilçesinin Beylikli ve Yeşilova köyleri arasındaki
Alaşehir Çayı üzerindeki köprü 29 Ocak 2013 tarihinde yoğun
yağışlar nedeniyle meydana gelen sel yüzünden
yıkılmıştır. Köprünün yıkılması
nedeniyle köylerin tarla, bağ ve bahçeleriyle ulaşımı
kesilmiştir. Yeşilova köyünün içme suyu hattı hasar
görmüştür. Yıkılan köprünün onarılması mümkün
değildir. Yeni bir köprünün yapılması gerekmektedir ancak bu da
zaman alacaktır. Yetkililer de mayıs, haziran aylarını
işaret etmektedir. Köprü yapılana kadar geçişi sağlamak
için geçici bir çözüm bulunması
-asma köprü yapılması gibi- mutlaka zaruridir. Gerekli
çalışmaların bir an önce tamamlanmasını Hükûmetten
talep ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Halaman
2.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, siyasi
tercihlerle yapılan özelleştirmelerde yetimlerin hakkının
yenmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, son günlerde özelleştirme gündemde, Başkent
Doğalgaz, köprü, otoyollar ihalesi. Bunların ihalesi de
yapıldı. Yalnız, bunların ucuz verildiğini
özelleştirmenin başında bulunan başkanlar, genel müdürler
söylüyorlar, Bunlar yok pahasına satıldı. deniyor. Maliye
Bakanı da diyor ki: Hayır, biz bunları pahalı
sattık. Ben şöyle söylüyorum: Elli senedir insanların
birikimiyle kıymet oluştu kamu adına. Bu özelleştirmelerle,
siyasi tercihlerden dolayı kırkı bitmemiş yetimlerin
hakkının yenmemesini Meclisin ve Türk kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Teşekkür
ederim, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Doğru
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
şeker pancarı üretiminin ve şeker fabrikalarının
desteklenmesi ve bu fabrikaların özelleştirme kapsamından
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz
pazar ve pazartesi günlerinde ŞEKER-İŞ Sendikasında
şeker pancarı üretimi ve şekerin geleceğiyle ilgili önemli
bir sempozyum tertip edilmiştir. Bu sempozyumda çok önemli
çalışmalar ifade edilmiştir. Sempozyumda da ifade edildiği
gibi, şeker pancarı ve üretimi ülkemizin en önemli
kaynağıdır. Şeker pancarı üretimi desteklenmelidir.
Ayrıca, şeker fabrikalarının özelleşmemesi
noktasında da çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Şu anda durdurulduğu ifade edilmiştir ama tamamen
özelleştirme kapsamından kaldırılmamıştır.
Dünyanın her tarafında tabii şekere geçildiği ve suni
şekerden vazgeçildiği bir ortamda şeker fabrikaları mutlaka
desteklenmeli ve şeker üretimi de reel manada desteklenmelidir.
Şeker
fabrikalarının özelleştirme kapsamından çıkması
noktasında Meclisten destek beklediğimizi ifade ediyor,
teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, son
zamanlarda Irak Türkmenlerinin bombalı saldırıların hedefi
hâline geldiğine ve İsrailin Şam yakınlarındaki bir
tesise saldırısı karşısında
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun tavrına
ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda
Irak Türkmenleri bombalı saldırıların hedefi hâline
gelmiştir. Son on beş gün içinde Tuzhurmatu ve Kerkük kentlerinde
yapılan bombalı saldırılar sonucunda çok sayıda
Türkmen hayatını kaybetmiştir. Suriyedeki iç savaşta ölen
Türkmen sayısı da 5 bine yaklaşmış durumdadır.
Türkiye'nin AKP öncesi bir Türkmen ve Kerkük politikası vardı,
artık yok. Irak ve Suriye Türkmenleri sahipsizdir.
Bu arada
İsrail, Şam yakınlarındaki bir tesisi bombaladı.
Saldırıyı Rusya, İran, Çin, Mısır, Lübnan,
Hizbullah sert ifadelerle kınadılar, Arap Birliği alçakça
saldırı dedi. Türkiye bu saldırıya üç gün süreyle sessiz
kaldı. Ardından, Bakan Davutoğlu Niye İsrail uçakları
Esadın sarayının üzerinde uçup ülkesinin onuruyla oynarken bir
çakıl taşı bile atmıyorlar. diyerek Suriyeyi
suçladı. Vurulan Esad değil Suriyedir. İsrail Suriyede
Osmanlının ayak izlerini bombalıyor. Davutoğlu, bu
tepkisiz, hissiz ve renksiz tavrıyla İsraili cesaretlendirmektedir.
Esad kalsa da gitse de bölgede
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinde Çoruh Vadisi projelerinden dolayı yoğun bir
kamulaştırma olduğuna ve Kamulaştırma Kanunundaki bir
hükümden dolayı mağduriyetler yaşandığına ilişkin
açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvinde Çoruh
Vadisi projelerinden dolayı yoğun bir kamulaştırma
furyası vardır. Sayın Bakanın da burada olduğuna
sevindim. Kamulaştırma Kanununda -Sayın Bakana da daha önceden
söylemiştim- bir hükümden dolayı çok yoğun bir mağduriyet
yaşanmakta, icra dairelerinde vatandaşla devlet karşı
karşıya kalmakta. Kamulaştırmada tescile ilişkin
hüküm, alt mahkeme tarafından verilen tescile ilişkin hüküm, kesin
ama bedele ilişkin hükümde bir problem var. Eğer alt mahkemenin
vermiş olduğu kararı vatandaş beğenmezse, temyiz
ederse, Yargıtay tarafından karar bozulursa, alt mahkemeye tekrar
gelirse aradaki bedel farkından dolayı vatandaşla devlet
karşı karşıya kalmakta, vatandaşı devlet icraya
vermekte Sayın Bakanım, olayı biliyorsunuz. Bu konuda kanun
teklifim var ama bu olayı bir an evvel pratiğe dökme
açısından ilgili genel müdürlüğün ve
Bakanlığınızın bir an evvel faaliyete geçmesini
istirham ediyorum. O sorunu bir an evvel ortadan kaldıralım, devletle
vatandaşı karşı karşıya getirmeyelim.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köse...
6.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, hâkim ve
savcı maaşlarında en kısa zamanda iyileştirme
yapılmasını dilediğine ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hâkim ve
savcı maaşlarında beş yılı aşkın süredir
iyileştirme yapılmadığı, 2006 yılı
endekslerine göre de 2012 itibarıyla maaşlarının reel
olarak yüzde 35 oranında azaldığı söylenmektedir. Yine,
MİT Müsteşarının ifadeye
çağrıldığı günlerde iyileştirme konusunda
yapılan düzenlemenin imza için Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın masasında olduğu, ancak MİT
Müsteşarı Hakan Fidanın ifadeye çağrılmasına
kızan Başbakanın bu düzenlemeyi iade ettiği söylenmektedir.
Zor koşullarda soylu ve bir o kadar da fedakârca görev yapan hâkim ve
savcıların cüzdanlarıyla vicdanları arasına
sıkışmamaları için en kısa zamanda ücretlerinde
iyileştirme yapılmasını Hükûmetten diliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Sayın Özel
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amerikan
Konsolosluğuna yapılan saldırıyla ilgili FBI
ajanlarına soruşturma faaliyeti yürütebilmeleri için izin
verildiğini basından öğrendiklerine, yargılama yetkisinin
paylaşılmasının egemenlik hakkının
paylaşılması anlamına geldiğine ve Hükûmeti derhâl bu
kararından geri dönmeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün basın-yayın
organlarında yer alan haberlerden Amerikan Konsolosluğuna
yapılan saldırıyla ilgili soruşturmada FBI
ajanlarının Türkiyede savcılık izniyle ifade
alabilecekleri, delil toplayabileceklerini yani yargısal bir
soruşturma faaliyeti yürütebileceklerini, bu konuda kendilerine izin
verildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bir ülkenin bağımsızlığının
ve egemenliğinin en önemli göstergelerinden biri kendi
sınırları içinde yargılama yetkisini kullanıyor
olmasıdır. Hiçbir egemen ve bağımsız ülke bu yetkisini
başka bir ülke veya onun temsilcisiyle paylaşamaz, bu yetkisini
devredemez. Bu yetkinin paylaşılması egemenlik
hakkının paylaşılması anlamına gelir. Hükûmetin,
hazırlık soruşturmasında Amerikan mercilerine verdiği
bu yetkinin devamı Türkiyede Amerikan mahkemelerinin kurulup
vatandaşlarımızın oralarda yargılanması
anlamına gelecektir. Hükûmeti bu kararından derhâl geri dönmeye
çağırıyor, bu tarihî gafleti Türkiye Büyük Millet Meclisine ve
vatandaşlarımıza şikâyet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan...
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
on yılını tamamlamış elektrik sayaçlarının
bedelsiz olarak değiştirileceği açıklanmış
olmasına rağmen, SEDAŞın tüketicinin
rızasını almadan sayaçları değiştirdiğine ve
bedelini faturalara yansıttığına ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, 26 Ocak 2013te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız, on yıllığını tamamlamış
elektrik sayaçlarının bedelsiz olarak
değiştirileceğini bildirmiş olmasına rağmen,
Kocaeli, Sakarya, Bolu, Düzce illerinden sorumlu olan SEDAŞ kimseye
sormadan, tüketicinin talebi doğrultusunda hareket etmeden,
rızasını almadan şu ana kadar 383.583 adet saat
değiştirmiştir, bedeli de vatandaşın bir sonraki ay
faturasına yansıtmıştır. Yaklaşık bedeli 15
milyon Türk lirasıdır. Bunun bu pervasızca tutumunu daha önce de
Meclis kürsüsünde dile getirmiş olmama rağmen, SEDAŞ bu
yetkisine devam ediyor. Lütfen, bakanlıkların bu konuda duyarlı
olmasını istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yurttaş
9.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaşın,
4 Şubat Dünya Kanser Gününe ilişkin açıklaması
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4
Şubat Dünya Kanser Günü. Ülkemizde her yıl 175 bin kişi kanser
tanısı almaktadır. Zamanında teşhis edildiğinde
ve uygun tedavi uygulandığında kanser ölümcül bir hastalık
değildir.
Ayrıca,
şunu ilave etmek istiyorum: Geçtiğimiz günlerde Denizli Çivril ilçesi
Kıralan Belediye Başkanı aile hekimine saldırı
düzenlemiştir. Bu Belediye Başkanının yapmış
olduğu saldırıyı şiddetle kınıyorum. Bu
kişileri izana ve insafa davet ediyor, bu tür saldırıları takip
edeceğimizin bilinmesini istiyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, AK
PARTİ genel başkan yardımcılarından birinin Malatyada
sarf ettiği bazı sözleri utançla
karşıladığına ve kınadığına
ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Türkiyeyi çok partili yaşama geçiren ve Benim en
büyük yenilgim en büyük başarım. diyerek 1950de
aldığı seçim yenilgisini demokrasi zaferi olarak gören
İsmet İnönü ve 1980li yıllara değişimle
damgasını vuran Turgut Özalın memleketi Malatyada, AKPnin
çiçeği burnundaki genel başkan yardımcısı ve bir lider
eskisi, Başbakan için Türkiye'nin ilelebet ve ebedî
başkanıdır. demiştir. Aynı şahıs bir yıl önce Başbakan için
Padişah olmak istiyor. demişti. Bu zihniyet faşist bir
zihniyettir. Bu zihniyet demokrasiye, millî iradeye karşı bir
zihniyettir. Bu konuyu bir Malatya Milletvekili olarak utançla
karşıladığımı ve
kınadığımı belirtmek istiyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır
11.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gazi unvanı verilmesinin 92nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz
de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak başta Sayın Genel
Başkanımız olmak üzere tüm yöneticilerimiz adına
Gaziantepe gazilik unvanının verilmesini kutluyoruz.
Antep
savunması Millî Mücadelemizin başlangıcıdır, çok
önemli bir savunmadır. Burada 6 binin üstünde Antepli şehit
olmuştur.
Tüm
şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet diliyor, Anteplileri kutluyorum ve
Antepe gazilik unvanının verilmesini çok doğru bir hak olarak
görüyorum ve tüm Anteplilere bir daha o işgal günlerini
yaşatmamasını da Allahtan temenni ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin 92nci yıl
dönümüne; Şırnak Milletvekili Selma Irmakın babasının
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediğine ve
tutuklu milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev
yapacağı günleri en kısa sürede gerçekleştirecek bir siyasi
iklimin yaratılmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantepe gazilik
unvanı verilmesinin yıl dönümü nedeniyle tüm Gazianteplileri
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak saygıyla selamlıyorum ve
Kurtuluş Savaşımızın Gaziantepdeki
yıllarını, o yıllarda şehit olmuş askerlerimizi
saygıyla anıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisinin Şırnak Milletvekili -ki hâlen Diyarbakır
Cezaevinde tutuklu bulunuyor- Sayın Selma Irmakın babası vefat
etmiştir. Sayın Selma Irmaka, ailesine, yakınlarına,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
bu vesileyle sabır ve başsağlığı diliyorum.
Merhuma Allahtan rahmet diliyorum.
Ve şunu da
ilave etmek istiyorum: 8 tutuklu milletvekilimizin Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görev yapacağı günleri en kısa zamanda
gerçekleştirecek bir siyasi iklimin yaratılması dileğimi de
Genel Kurulun dikkatine sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sarı
13.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarının,
Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazi unvanı
verilmesinin 92nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET SARI
(Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Gaziantep ilimize
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı verilişinin
92nci yıl dönümünü hep beraber kutluyoruz. Bundan dolayı da büyük
bir heyecan içerisindeyiz.
Gazianteplilerin,
ilimizi ve ülkemizi daha güzel günlere ulaştırmak için, bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da, 21inci yüzyılın gerektirdiği
bir anlayışla, kalkınma ve gelişme yarışında
bayrağı en önde taşıyacaklarına inancımız
tamdır. Hür ve bağımsız olarak
yaşadığımız bu toprakları canları
pahasına bize vatan yapan aziz şehitlerimizi ve
kahramanlıklarıyla her zaman gurur kaynağımız olan
gazilerimizi minnet ve saygıyla anıyor, cumhuriyetimize sahip
çıkma ve ülkemizi daha güzel yarınlara taşıma
sorumluluğunu yerine getirebilmek için o günkü gazilik
unvanını kazandıran ruhla hep birlikte
çalıştığımızı vurgulamak istiyorum.
Bu
düşüncelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin şehrimizi gazilik
unvanıyla ödüllendirişinin 92nci yıl dönümünü bir kez daha
kutluyor, bu vesileyle de tüm hemşehrilerimize selam ve
saygılarımızı sunuyor
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım, bana söz
vermediniz.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi konuştu.
Girmemişsiniz
Sayın Serindağ, bir kere şeye girmemişsiniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Gaziantep Milletvekili, Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Anladım, ben Gaziantep milletvekillerine vermiyorum muhterem. Grup başkan
vekillerine
Şimdi, Sayın Canikli Sayın Sarıya devretti.
Hadi, Sayın
Serindağa vereyim de fakat girmemiş, sisteme girmemiş.
Dolayısıyla, müneccim olmadığıma göre
Sayın
Serindağ, sisteme girin, vereceğim size.
İşaretle
olsa bu işler, güzel olacak da olmuyor işte.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkanım, Antep değil, Gaziantep.
BAŞKAN
Şimdi, bu işe başlarsak var ya
Buyurun Sayın
Serindağ.
14.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın,
Gaziantep savunmasının Kurtuluş Savaşının dönüm
noktalarından biri olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, Gaziantep savunması, tarihin örnek
savunmalarından biridir. Biliyorsunuz, Birinci Dünya Savaşında
en önemli cephelerden birisi Güney Cephesidir. Güney Cephesini çok önemli
kılan da Gaziantep savunmasıdır. Gaziantep, önce İngilizler
tarafından işgal edilmiştir, sonra İngilizlerin
Fransızlarla anlaşması üzerine, Fransızlar Gaziantepe
girmek istemişlerdir. Daha önce Kilise girmişlerdir, sonra da
Gaziantepi ele geçirmek istemişlerdir. Gaziantep on bir ay
direnmiştir, binlerce şehit vermiştir ve Gaziantep
savunması millî Kurtuluş Savaşının dönüm
noktalarından biri olmuştur. Millî Kurtuluş
Savaşının bu kadar
BAŞKAN
Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 25
milletvekilinin, büyük tonajlı ve tehlikeli yük taşıyan gemi
geçişlerinden dolayı Türk boğazlarında yaşanan
sorunların ve risklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/494)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul ve
Çanakkale boğazlarından büyük tonajlı ve tehlikeli yük
taşıyan gemi geçişlerinden dolayı "Türk
Boğazlarındaki sorunların ve risklerin incelenerek tespit
edilmesi ve çözümüne yönelik politika ve önlemlerin belirlenmesi"
amacıyla Anayasanın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince "Meclis araştırması"
açılmasını arz
ve talep ederiz.
1) D. Ali Torlak
(İstanbul)
2) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
3) Oktay Vural
(İzmir)
4) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
5) Bülent Belen
(Tekirdağ)
6) Ali Halaman
(Adana)
7) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8) Bahattin
Şeker (Bilecik)
9) Necati Özensoy
(Bursa)
10) Sinan
Oğan (Iğdır)
11) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
12) Koray
Aydın (Trabzon)
13) Sümer Oral
(Manisa)
14) Emin
Çınar (Kastamonu)
15) Mehmet Günal
(Antalya)
16) Mehmet
Şandır (Mersin)
17) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
18) Celal Adan
(İstanbul)
19) Alim
Işık (Kütahya)
20) Muharrem
Varlı (Adana)
21) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
22) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
23) Lütfü Türkkan
(Kocaeli)
24) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
25) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
26) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
Gerekçe:
İstanbul
Boğazı, dünyada deniz trafiğine açık 264 boğaz
arasında, tarihî ve kültürel miras bakımından eşi ve
benzeri olmayan özelliklere sahiptir.
İstanbul
Boğazı'nda uluslararası trafiğin yanı sıra, yolcu
ve yük taşımacılığı yapan feribotlar, şehir
hatları gemileri, deniz otobüsleri, düzenli sefer yapan yolcu tekneleri,
gemilere yakıt, yağ ve su ikmali yapan tankerler, gezi tekneleri,
balıkçı tekneleri, acente motorları, kamuya ait botlar,
römorkörler, sivil toplum örgütlerine ait tekneler, su altı ve sörvey
çalışması yapan tekneler ve benzerleri önemli bir yerel deniz
trafiğine neden olmaktadır.
Ayrıca halen
yapımı sürmekte olan Marmaray Raylı Sistem Tüp Geçidi
Projesiyle Anadolu ve Avrupa yakası arasında kesintisiz bir demir
yolu hattı oluşturulmaktadır.
Karadeniz ile
Marmara Denizini birbirine bağlayan İstanbul Boğazı ile Marmara
Denizi ile Ege Denizini birbirine bağlayan Çanakkale Boğazı,
boğazların her iki yakasına yayılmış
yerleşim alanları ile eşsiz bir doğal doğa hazinesi
görünümünde olup, ülkemizin yurt dışı
tanınırlıkta ve tanıtımında en önemli
simgelerimizdir.
Her iki
yakasından karşılıklı ortalama 2500-3000 yerel deniz
trafiğinin gerçekleşmesi ile günlük 2-2,5 milyon insanın
taşındığı İstanbul Boğazı dünyadaki en
dar ve gemiler için çok riskli bir suyoludur.
Ayrıca
yaklaşık 25 adedi tehlikeli yük taşıyan olmak üzere 2011
yılında, günlük ortalama İstanbul Boğazından 136,
Çanakkale Boğazından ise 125 gemi geçiş yapmakta olup, her iki
boğazın belirli bölgelerinde yoğunlaşan yerel deniz
trafiği boğazdaki seyir emniyeti ve deniz güvenliğini önemli
ölçüde etkilemektedir.
Geçmiş
çağlardan bu yana önemini hep koruyan boğazlarda, İkinci Dünya
Savaşı'ndan sonra güvenlik tehdidi olarak değerlendirilebilecek
her hangi bir olay yaşanmadı. Ancak, özellikle son elli yıl
içinde boğazlardan geçen ve akaryakıt taşıyan gemilerin yaptığı
kazalar nedeniyle çevre felaketlerinden büyük zarar görmüştür.
Önceki
yıllarda tehlikeli yük taşıyan gemilerin oranı %10'lar
civarında iken 2009 yılı sonunda bu oran %18'lere
çıkmıştır. Daha dört yıl önceye kadar İstanbul
Boğazı'ndan taşınan petrol ve petrol ürünleri miktarı
yılda 65 milyon ton iken 2011 yılı sonunda bu miktar 138 milyon
500 bin tona ulaşmıştır. Bu yüksek tanker trafiği
sonucunda oluşacak büyük bir kazanın, Türk boğazlarının
tarihî ve doğal çevresine yol açacağı tehlikelerin, zaman zaman
konuşulan olası bir İstanbul depreminin sonucunda oluşacak
hasardan daha hafif olmayacağı unutulmamalıdır.
Türk boğazlarında
olası terör eylemlerinin önlenmesi ve güvenlik, seyrüsefer,
uluslararası ilişkiler gibi, birbirinden ayrı
değerlendirilemeyen çok yönlü bir planlamanın yapılması
önemlidir. Dolayısıyla Türk boğazları, çok sayıda
kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluğunda olan çok boyutlu
bir konu olup, alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve uygulanmasına
ilişkin kurumlar arası koordinasyon ve iş birliği
yadsınamayacak kadar önem taşımaktadır.
Bu nedenlerle,
Türk boğazlarındaki sorunların ve risklerin incelenerek tespit
edilmesi ve çözümüne yönelik politika ve önlemlerin belirlenmesi, ülke
menfaatlerimiz için vazgeçilmez bir gerekliliktir.
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve 22 milletvekilinin, hayvan yemi üretimi konusunda yaşanan problemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/495)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de hayvan
yemi üretimi konusunda yaşanan problemlerin araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ve talep ederiz.
1) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Özcan Yeniçeri (Ankara)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Alim
Işık (Kütahya)
5) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
6) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
7) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
8) Muharrem
Varlı (Adana)
9) Emin Çınar
(Kastamonu)
10) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
11) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
14) Koray
Aydın (Trabzon)
15) Necati Özensoy
(Burs)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Sinan
Oğan (Iğdır)
18) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
19) Reşat
Doğru (Tokat)
20) Oktay Öztürk (Erzurum)
21) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
22) D. Ali Torlak (İstanbul)
23) Mustafa
Kalaycı (Konya)
Gerekçe:
Hammadde
fiyatlarına bağlı olarak artan yem fiyatları hem sanayiciyi
hem de hayvan yetiştiricilerini zor durumda bırakmaktadır.
Yem üretimi
konusunda uygulanan yanlış tarım politikaları,
hayvancılığı geriletmiş ve ülkemizde büyük ve
küçükbaş hayvan varlığının azalmasına neden
olmuştur. Yem, hayvan yetiştiriciliğinde ortalama olarak
girdilerin yüzde 70'ini oluşturur hâle gelmiştir.
Türkiye Yem
Sanayicileri Birliği verilerine göre, ülkemizde 465 fabrikada toplam
yıllık 11,5 milyon ton karma yem üretimi yapılmaktadır.
Karma yemler; ağırlıklı olarak hububat ve yağlı
tohumlu bitkilerin kepek ve küspelerinden üretilmektedir.
Ülkemizde
yağlı tohumlu bitkiler ve hububat üretimindeki yetersizlik ve buna
bağlı olarak da fiyatlarındaki artış yüzünden yem
fiyatlarında istikrarsızlık yaşanmaktadır. Hammadde
artışları ve üretimde yaşanan yetersizlikler, aynı
oranda yem fiyatlarına sürekli yansımaktadır.
Yem üretiminde
hammadde olarak kullanılan yağlı tohumlar, mısır,
kepek, küspe ve hububat gibi ürünlerin üretimi, ülkemizde yem sanayinin
talebinin altında gerçekleşmektedir. Bu durum, sektörü, ithalata
yönelmektedir.
İthalattaki
yem hammaddelerinin gümrük vergilerinin yüksek olması direkt olarak yem
fiyatlarına yansımakta ve hayvan yetiştiriciliğini olumsuz
yönde etkilemektedir.
2010
yılı içinde yem hammaddesi konusunda 434.520 ton mısır,
2.500 ton arpa, 50.771 ton balık unu, 406.342 ton kepek, 408.369 ton soya
fasulyesi gübresi, 479.889 ton Ayçiçek gübresi ve 1.756.064 ton da soya
fasulyesi ithalatı gerçekleştirilmiştir.
Ülkemiz birçok
yemler için katkı maddesi olarak kullanılan vitamin ve minareler
konusunda tamamen dışarıya bağımlı duruma
gelmiştir.
2011
yılında, 2010 yılına oranla başta kepek ve küspe gibi
değirmencilik ve yağ sanayi yan sanayi ürünleri olmak üzere yem
hammaddelerinde yüzde 80'e varan oranda fiyat artışları
olmuştur.
Yem
hammaddelerinden etlik piliç yemi 2011 yılında yüzde 13, yumurta
tavuk yemi yüzde 17, süt yemi yüzde 36, besi yemi yüzde 35, arpa yüzde 39
oranında artmıştır.
Ayrıca
buğday kepeği yüzde 80, mısır yüzde 22, ayçiçeği
küspesi (28p) yüzde 52, ayçiçeği küspesi (36p) yüzde 20, full fat soya
yüzde 24 ve soya küspesi de yüzde 13 oranında artmıştır.
Bu
artışlar yem fiyatlarına yansımış ve
fiyatlarını artırmıştır. Yetiştirici artan
yem fiyatları karşısında yem alamaz duruma gelmiştir.
Yem üretimi konusunda yaşanan problemleri çözülmeden
hayvancılığın problemi çözmemiz mümkün değildir.
Bu nedenle, hayvan
yemi üretimi konusunda ülkemizde yaşanan problemlerin
araştırılarak, gerekli önlemlerin alınması konusunda
Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca
bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan ve 25
milletvekilinin, turizm sektörünün içinde bulunduğu
sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/496)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Turizm sektörünün
içinde bulunduğu sıkıntıların nedenlerinin ve
sonuçlarının araştırılması amacıyla,
Anayasanın 98'inci, T.B.M.M. İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca "Meclis araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1)
Yıldıray Sapan (Antalya)
2) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
5) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
6) Erdal Aksünger (İzmir)
7) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
8) Osman
Aydın (Aydın)
9) Recep Gürkan (Edirne)
10) Ali Haydar
Öner (Isparta)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) Ali
Serindağ (Gaziantep)
13) Namık
Havutça (Balıkesir)
14) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
15) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
16) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
17) Bülent Tezcan (Aydın)
18) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
19) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
22) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
23) Ali Özgündüz (İstanbul)
24) Ali
Demirçalı (Adana)
25) Hülya Güven (İzmir)
26) Alaattin
Yüksel (İzmir)
Gerekçe:
Türkiye, turizm ve kültür
değerleri bakımından köklü bir geçmişe sahip olup birçok
ülkenin kıskanacağı zenginliktedir. Rakiplerimizden
İspanya 1200 kilometre
kıyı şeridine sahipken, sadece Antalya'nın kıyı
bandı 650 kilometredir. Bir "mastır plan" çerçevesinde,
bölge farklılıklarının bütüncül bir yaklaşımla
ele alınması gerekmektedir. Yabancı ülkelerde fazla
tanınmayan doğal, tarihî, kültürel zenginliklerimiz ön plana
çıkarılarak bu güzelliklerin tadına yılın her
mevsiminde varılabileceği özellikle vurgulanan ülke
tanıtımı mutlaka yapılmalıdır.
Bu yıl ülkemize 31 milyon turist
gelmiş ve 20 milyar dolar bırakmışlardır ki bu gelirin
yaklaşık yüzde 40'ı Antalya'dan elde edilmiştir. Ülke
ekonomisine bu kadar katkı yapmasına karşın, turizm sektörü
ve Antalya şehri hak ettiği değeri bir türlü görememektedir.
Sektörde yaşanan sıkıntılar AKP iktidarında giderek
büyümüş, turizmci, ülkemize gelen bu kadar turiste ve sağlanan bu
kadar gelire rağmen "kâr" elde edememektedir.
Ülkemizde, öncelikli olarak, turizmi on
iki aya yayma çalışmalarının mutlaka geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda, yayla, sağlık, golf, kaplıca ve
yaşlı turizmi desteklenmelidir. Bunun yanında, "her
şey dâhil" sistemi yeniden gözden geçirilerek revize edilmelidir.
Şehir içi otellerin "butik otel" hâline getirilmek suretiyle
Bakanlık tarafından desteklenerek uzun vadeli kredilerle yenilenmesi
sağlanmalıdır.
Esas olan, turizmde kalitenin yükseltilmesi
gerekliliğidir. Antalya ve Muğla gibi illerimiz turizmde birer marka
olmalıdır. Markalaşamamanın tek nedeni AKP
iktidarıdır. Zira yüksek vergilerden dolayı tesisler kalifiye
olmayan ucuz eleman çalıştırmak zorunda
bırakılmış, alkollü içki üzerinde yüksek ÖTV uygulayarak
insanlar kaçak içki üretilmeye ve gıda ürünlerindeki fiyat
artışlarından dolayı kalitesiz ürün kullanılmaya
teşvik edilmiş, kısacası tesisler maliyet düşürülmeye
zorlanmıştır. Bunun sonucunda da Bodrum'daki gibi ölümler ortaya
çıkmıştır ki maazallah bu olayların birkaç kez tekrar
etmesi Türk turizminin sonunu getirecektir. Bu anlamda Türk turizminin S.O.S.
verdiği ortadadır. AKP Hükûmeti, acilen, alkol konusunda ideolojik
muhafazakârlığı da bir kenara bırakarak alkol
piyasasındaki yüksek vergileri makul seviyeye indirmeli, kaçak içkiye ve
sahteciliğe dönük denetimleri artırmalı, gıda ürünlerinde
de turizmciye teşvik uygulamalıdır.
Bunlarla birlikte, kış
aylarında kapanan otellerde çalışan yaklaşık 200 bin
personelin durumu mutlaka ele alınmalı, bu konuda
çalışmalar düzenlenmelidir. Kaçak işçi sorununa mutlaka çözüm
bulunmalıdır. Turizm meslek yasaları sektörün istediği
düzenlemelerle bir an önce çıkarılmalıdır. Altyapı,
arıtma tesisi, çöp imha, elektrik ve ulaşım gibi sorunlara, yerel
yönetimlerle iş birliği yapmak suretiyle çözümler bulmaya
gayret gösterilmelidir.
Yapılan
araştırmalara göre, 2011 yaz sezonu sonunda ülkemiz genelinde toplam
522 otel satılık durumdadır. Bu otellerin de 230'dan
fazlası Antalya ve ilçelerindedir. Satılığa
çıkarılan oteller arasında fiyat yelpazesi 250 bin dolar ile 140
milyon dolar arasında değişmektedir. Eğer turizm gerçekten
gelir getirici ve cazip bir meslekse, bu kadar işletmeci neden otellerini
satılığa çıkarmaktadır? Önce bunu düşünmemiz gerekir.
Beklentiler her sene düşmektedir. Her sene bir önceki seneyi
"kâr" bakımından aratmaktadır. Şu an itibariyle
turizmcinin geliriyle gideri başa baş durumdadır. Kimse gelen
turist sayısına ve yapılan ciroya aldanmamalıdır.
Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu konuya Hükûmet
olarak acilen bir çözüm bulunmalı, verilecek teşviklerle turizm
tekrar cazip bir meslek konumuna getirilmelidir. Son dönemde otellerin,
odalarında bulunan televizyonlar için telif hakkı ödemesi
bardağı taşıran son nokta olmuştur. Kısacası
turizmci perişan hâldedir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, turizm sektörünün içinde bulunduğu
sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının
araştırılması ve alınacak tedbirlerin Yüce
Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması
açılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı
Ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409)(x)
BAŞKAN
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Komisyon raporu
409 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk.
Buyurun Sayın
Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı neden geldi? Uzun süredir
Türkiye'yi terörün finansmanı konusunda uluslararası standartlara
uygun yasal düzenlemeleri yapmadığı nedeniyle Finansal Eylem
Görev Timi adlı bir uluslararası kuruluş uyarıyordu. Son
yayınladığı açıklamadaysa bu düzenlemeler
yapılmadığı takdirde 2013 yılının Şubat
ayında üyeliğine son verileceği konusunda uyarıda bulundu.
Hepimizin
bildiği gibi, bu Finansal Eylem Görev Timi, FATF, kara paranın
aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele konusunda
uluslararası standartları belirleyen bir kuruluş. Bu
FATFın Türkiyeden istediği nedir? FATFın, terörün
finansmanıyla mücadele konusunda Türkiye'den temel istekleri
şunlardır:
Terörün
finansmanının suç kapsamına alınması.
Sadece terör
eylemlerinin finansmanının değil, terörist
kuruluşlarının finansmanının da suç kapsamına
alınması.
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin terörün ve terörün finansmanının
önlenmesiyle ilgili kararlarıyla uyumlu bir biçimde finansal
yaptırımların uygulanması.
Terörist kişi
ve kuruluşların finansmanıyla ilişkili fonların veya
diğer varlıkların hemen dondurulması ve bu kişi ve
kuruluşların hiçbir fon ve varlığa erişimine imkân
verilmemesi.
Eğer Türkiye
bunları yapmazsa ne olur? Türkiye bunları yapmazsa uluslararası
yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı
belirtilmektedir. Bu yaptırımlar kapsamında FATF üyeliği
sona erecek yani FATFtan atılacak. Bunun gerçekleşmesi durumundaysa
Türkiye teröre destek veren ülkeler listesindeki ülkelerle aynı konuma
inecek, bu da Türkiye'nin finans ve bankacılık sisteminin büyük bir
yara almasına ve uluslararası yatırımların olumsuz bir
şekilde etkilenmesine yol açabilecek. Konu, sadece finansal sistemi
ilgilendirmemektedir aslında. FATF standartlarını tanıyan
uluslararası kuruluşlar. -Birleşmiş Milletler, OECD, IMF
gibi kuruluşlar- Türkiyenin terörle ilişkilendirilen
varlıkların ve banka hesaplarının süratli bir şekilde
dondurulabilmesini mümkün kılacak bir yasal çerçeve
hazırlamasını beklemektedirler, iddia bu. Görülüyor ki, bir
tarafta yabancı ülkeleri teröre destek vermek ve terörün finansmanına
imkân sağlamakla suçlayan bir Türkiye var. Diğer tarafta
uluslararası kuruluşlar tarafından terörün finansmanını
önlemek için gerekli önlemleri almamakla suçlanan bir Türkiye var. Bir
başka tarafta ise uluslararası finansal sistemin terörün
finansmanında kullanılmasıyla mücadele etmek için
hazırlanmış olan standartlar var ama bunların en
başında da bu standartların
hükûmet eliyle uygulanmasının Türkiyede keyfî uygulamalara
yol açacağı, insan hakları ihlallerini artıracağı
yönünde kaygı ve endişeler var.
Tasarıya bu
perspektiften bakıldığında, Türkiyenin terörün
finansmanı konusunda gerekli önlemleri almadığı için
uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya
kalması durumu sadece yol açacağı finansal sonuçlar çerçevesinde
değerlendirilemez. Bu sebeple, uluslararası kuruluşların
uyarılarıyla tekrar gündeme gelen Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının etraflı bir
biçimde incelenmesi ve tartışılması gerekiyor idi. Bu
türden bir değerlendirmeyi; siyaset bilimcilerinin, hukukçuların ve
insan hakları örgütlerinin birlikte yapması gerekiyor idi.
Uluslararası finansal sistemin, kara paranın aklanması ve
terörün finansmanı için kullanılmasını engellemek için
çalışan Finansal Eylem Görev Timinin, kısa adıyla
FATFın, neden Türkiyeyi uyardığını ve üyelikten
çıkarmakla tehdit ettiğinin kamuoyunca daha iyi
anlaşılmasını sağlamak zorundaydık. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, terörle mücadelenin etkili ve önemli yöntemlerden
birisinin terörün finansmanının önlenmesi, terörü besleyen gelir
kaynaklarının kurutulması olduğuna inanıyoruz. Ancak
12 Eylül 1980 faşist darbe Anayasasının bireylere
tanıdığı temel hak ve özgürlükleri tek yanlı olarak
askıya alan özel yetkili savcı ve mahkemelerin bulunduğu, 12
Eylül darbe Anayasasında tanınan hakları kullanmak isteyenlerin
dahi terör örgütü üyeliğinden yargılandığı bir
Türkiyede özellikle terörle ilgili düzenlemeler yapılırken
demokrasi, insan hakları ve özgürlükler adına çok dikkatli olmak
gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizde terörle mücadeleyle ilgili yasalar
yapılırken çekilen tüm sıkıntı, yaşanan temel
sorun terörün tanımında yatmaktadır. Hükûmete muhalif herkes
terörist diye suçlanabilmektedir. Ülkemizde terörist faaliyet denilince
Hükûmete muhalif faaliyet akla gelmektedir.
Bu nedenle,
terörle ilgili yasal düzenlemeler yapılırken göz önünde tutulacak,
olmazsa olmaz temel ilkemiz bir yandan terörle mücadelenin zaafa
uğratılmaması, diğer yandan da Terörle mücadele ediyorum.
diyerek temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmemesidir. Terörle mücadele
demokrasinin, hukukun, temel hak ve özgürlükleri yok etmenin bahanesi
yapılamaz. Demokrasiler demokrasi oldukları için, teröre
karşı demokrasi ve insan hakları sınırları
içerisinde mücadele etmek zorundadırlar. Zira, devletler demokrasi ve
insan haklarından uzaklaştıkça teröristle ortak noktalar
oluşmaya başlar. Demokrasileri güçlendiren, olağanüstü
durumlarda dahi demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü
ilkelerinden vazgeçilememesidir. Bunun için demokrasiler teröre karşı
tek kolları bağlı olarak mücadele etmek zorundadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti devleti demokrasi ve insan haklarından ödün vermeden
terörle mücadele etmek zorundadır, edebilecek güçtedir.
Terörizmin
finansmanının önlenmesine dair bu yasa tasarısına
yukarıdaki ilkeler yönünden bakacak olursak, pek çok hukukçu bilim
adamları gibi biz de bu tasarıya kaygıyla
yaklaşmaktayız. Endişeyi sadece biz duymuyoruz, endişe
sadece de Türkiyede duyulmuyor. Bu kanun tasarısında tanımlanan
yetkilerin keyfî olarak kullanılabileceği eleştirisi sadece
Türkiye kamuoyu tarafından dile getirilmiyor, benzer kaygılar
uluslararası haberlerde de yer alıyor. Örneğin Financial Time
konuyla ilgili haberlerinde Türkiye'nin terör kapsamını çok
geniş tuttuğu için eleştirildiğinden ve terörle
ilişkilendirilen finansal varlıkların mahkeme kararına
gerek olmadan dondurulmasına imkân verecek bir yasanın yaratacağı
kaygı ve endişelerden bahsetmektedir: Terörizmin
finansmanının önlenmesi hakkındaki bu tasarısı Mal
Varlığının Dondurulması Komisyonu adı
altında bir komisyonun kurulmasını ve terörle ilgili mal
varlıklarının bu komisyon kararıyla dondurulabilmesini
öngörmektedir. Bu kanun tasarısı tam da bu sebeple, yani bu türden
bir yetki keyfî bir biçimde kullanılabileceği ve insan hakları
ihlallerine yol açabileceği için kamuoyunda yoğun bir şekilde
eleştirilmektedir.
Siyasi irade bu
tasarı ile kara listesi zorlaması var gerekçesiyle
Birleşmiş Milletler mevzuatını dolanarak özel bir görevli
komisyon kurmak istemektedir. Birleşmiş Milletler sözleşmesinde,
terörizmle mücadele için ulusal üstü ilkeler konularak, ülkeler arasında
karşılıklı yardımlaşmanın
artırılması, iç hukukta da etkili hukuksal, idari ve cezai
önlemlerin alınması, bu bağlamda mal
varlıklarının dondurulması, el konulması ve müsaderesine
yönelik hükümler getirilmesi belirtilmektedir.
Tasarıda,
Birleşmiş Milletler sözleşmesine yönelik hükümler yer almakta
ise de kavramlar ve kurallar açıkça ortaya konulmadığı ve
birçok yönüyle sözleşmedeki amacı aşırı derecede
aşan hükümlere de yer verildiği için, uygulama, Birleşmiş
Milletlerin istediği yönde değil, siyasi iktidarın
bakışıyla biçimlenecektir.
Tasarı
yasalaştığında terör ve terörün finansmanıyla ilgili
göreceği mal varlığı ve fonlara el koymakla görevli Mal
Varlığının Dondurulmasının Değerlendirilmesi
Komisyonu adıyla bir idari komisyon kurulacaktır. Kurulacak
komisyona, temel hak ve özgürlükler kapsamındaki mülkiyet
hakkını ve bu konudaki tasarruf yetkisini kısıtlama görevi
verilmektedir. Âdeta yargısal görev yüklenen, objektiflik ve
tarafsızlıkla çalışmasını sağlayacak
kurallar da getirilmeyen bu komisyon tümüyle iktidara bağımlı
bir yapıdadır.
Soruşturma ve
yargılama boyutuna ulaştığında, Terörle Mücadele
Kanununun 10uncu maddesi ile özel yetkili mahkemelerin görev alanında
kalan terörle ilgili konularda soruşturma öncesi aşamada da bu
komisyon görev yapacaktır. Böyle olunca, bu idari komisyon,
yapısı, görevleri ve soruşturma öncesi aşamada da özel
görevli mahkemelerin misyonunun yüklenmesi nedeniyle sonuçta bir özel görevli
komisyondur. Dondurulacak mal varlığının terörün
finansmanında kullanılmış olması veya bu amaca
özgülenmiş olması koşulları da aranmamaktadır.
Mal varlıkları dondurulan
gerçek ve tüzel kişiler tüm hak ve alacaklar ile borçlarını da
bu komisyona bildireceklerdir ki bu bir mali vesayet hâlini
oluşturmaktadır.
Siyasi iktidar gibi
düşünmeyenlerin terörist sayılarak hapiste olduğunu
düşündüğümüzde, Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesine göre
görevli özel yetkili mahkemelere bile gerek kalmadan, artık doğrudan
iktidara bağlı özel görevli kurul eliyle, iktidarın yanında
yer almayan, biat etmeyen veya muhalefet eden gazeteler, gazeteciler, medya ve
mensupları, şirketler, dernekler, sendikalar, siyasi partiler,
vakıflar, özel üniversiteler, iş adamları, meslek örgütleri gibi
tüm kişi ve kuruluşların mal varlıkları,
haklarında hiçbir soruşturma olmadan, dondurulabilecektir.
Özel görevli kurul
kararlarının, Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca ancak yargıç
tarafından verilen el koyma kararları gibi infaz edilebileceği
de belirtilmiştir ki komisyona âdeta ceza yargıcı yetkisi de
yüklenmiştir. Komisyon kararlarına karşı yargı yolunun
açık olduğu belirtilmişse de idari nitelikteki bu komisyon
kararlarına karşı başvurulabilecek yargı yoluna ve bu
yolun da etkin işlemesine yönelik herhangi bir hükme de yer
verilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
terörle mücadeleyle ilgili yasalar yapılırken çekilen tüm
sıkıntı, yaşanan temel sorun, terörün tanımında
yatmaktadır. Bugün Hükûmetin ileri demokrasi dediği bir ortamda
Hükûmete muhalif olan herkes terörist diye suçlanabilmektedir. Kısaca,
ülkemizde terörist faaliyet denilince, Hükûmete muhalif faaliyet akla
gelmektedir.
Terörün tanımı bizim
yasamızda sıkıntılı olduğu için her türden
muhalif hareket terör kapsamına sokulabilmektedir. Bu tasarı
yasalaştıktan sonra, yarın öbür gün, ne kadar muhalif esnaf,
iş adamı varsa terörü finanse ettiği nedenle malına mülküne
el konulabilme tehlikesi vardır.
Ayrıca, bu tasarıda hemen
belirtmek lazım ki, Anayasaya aykırılık sırıtmaktadır,
gün gibi açıktadır. Tasarının 6ncı maddesi,
yabancı devlet hükûmetleri tarafından yapılacak mal
varlığının dondurulmasına ilişkin talepler
hakkında karar verme yetkisinin değerlendirme komisyonuna
bırakılmasını öngörmektedir ki bu Anayasaya açıkça
aykırıdır.
Şöyle ki: Mal
varlığının dondurulması, mülkiyet hakkına kontrol
niteliğinde bir müdahaledir. Mülkiyet hakkının süjesi ise gerek
Anayasa gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre herkestir.
Bu hakka yapılacak müdahalenin yabancı devletten gelecek talep yönünde
yargıç kararı aranmaksızın öngörülmesi anayasal meşru
bir nedene dayanmamaktadır. Düzenleme, yasallık unsurunun temel bir
ölçütü olan öngörülebilirlik koşulunu da sağlamamaktadır.
Yalnızca mal varlığını dondurma talebinin yabancı
devletten gelmesi hâlinde bu konuda karar alma yetkisinin mahkemelerden
alınarak idari bir komisyona bırakılması düzenlemenin
öngörülebilir olmasını engellemektedir.
Türkiyede bulunan
mal varlığının dondurulması için Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümleri gereği hâkim
kararı aranırken, yabancı devlet hükûmetinin talebi söz konusu
olduğunda bu güvencenin aranmaması, el koyma için kural olarak hâkim
kararı, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise yetkili mercinin
kararının yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına
sunulması zorunluluğunu getiren Anayasanın 20nci maddesine
açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Getirilen
düzenleme, idarenin kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu
doğuran müeyyide uygulayamayacağını öngören
Anayasanın 38inci maddesinin onuncu fıkrasına da açıkça
aykırıdır, değil mi Sayın Başkanım? Öyle,
açıkça aykırı. Madde 7de Değerlendirme Komisyonuna suçun
işlendiğine dair makul sebeplere dayanarak yabancı ülkelerdeki
mal varlığının dondurulması için talepte bulunma
yetkisinin verilmesi idari bir kurula yargısal nitelikte karar alma yetkisinin
tanınmasıdır ki bu da, Hiçbir kurum ve kuruluş Anayasadan
kaynaklanmayan yetkiyi kullanamaz.a ilişkin Anayasa hükmüne
aykırıdır yani Anayasanın 6, 8 ve 9uncu maddelerine
aykırıdır. Yargıç bağımsızlığına
tabi olmayan bu kurulun sahip olduğu ek ödenekleri de dikkate
alınırsa bu kurul üyeliklerinin belli bir süreyle
sınırlanmaması sebebiyle ciddi sorun yaratacaktır, bu da
Anayasanın 35inci maddesine açıkça aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, bir başka sorun da, herhangi bir şekilde bir
kişinin aktif ve pasifiyle birlikte bütün mal
varlığının dondurulması bir tedbir midir, yoksa bir
ceza mıdır? Birisi geldi dedi ki: Falanca gereklilikten dolayı
bütün mal varlığınızı dondurdum. Bir yıl içinde
yargı soruşturma başlatırsa başlattı- sonuna
kadar devam edecek ama başlatmazsa bile ben bir yıl sizin bütün mal
varlığınızı dondurdum. Bu durum tedbir midir, cezai
uygulama mıdır? Peki, bu cezaya kim karar veriyor? Bürokratlar. Kim
bu bürokratlar? Yürütmenin emrindeki bürokratlar. Yargının bile
Hükûmet tarafından yönetilip yönlendirildiği bir ülkede nasıl
olacak da bu bürokratlar Hükûmetten bağımsız, tarafsız bir
şekilde karar alabilecekler? Bu yasa tasarısı sadece bu
gerekçeyle bile kabul edilemez niteliktedir.
Kuruldaki
kişilerin hiçbirisinin yargıç kimliği yok. Bu
tasarının aslında terörle mücadele ile uluslararası hukuk
kurallarına dayanılarak getirildiği söylenilmekteyse de bununla
hiçbir ilgisi yok. Zaten tasarının yıllardır Türkiye Büyük
Millet Meclisinde oradan oraya sürülmesinin nedeni, iktidar partisinin de bu
konuda kafasının net olmadığı görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 5inci maddesinde Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin kararlarına, Yaptırımlar Komitesi
listesinde yer alan kişi, kuruluş ve organizasyonların
tasarrufunda bulunan mal varlığının dondurulması
kararlarına istinaden Bakanlar Kurulunca karar verilmesi öngörülüyor. Yani
Birleşmiş Milletler Yaptırımlar Komitesinin
kararlarına dayanılarak aslında bu mal
varlığını dondurmaya ilişkin komisyon yetkili
değil, yetki doğrudan Bakanlar Kuruluna aittir.
6ncı madde
ise, yabancı devlet hükûmeti tarafından Türk vatandaşı veya
yabancının mal varlığının dondurulmasına
ilişkin olarak Türkiyeden talepte bulunması hâlini düzenlemektedir.
Buna göre, mal varlığının dondurulmasına ilişkin
kararların verilmesinde karşılıklılık ilkesi
gözetilecek, ayrıca o ülkeden de teminat istenecek.
7nci maddede ise,
5inci ve 6ncı maddelerde düzenlenen hususlar dışında
terörizmi finanse ettiği veya terör faaliyetlerinde bulunduğu
hususunda makul sebeplerin varlığı hâlinde kişi,
kuruluş ve organizasyonların mülkiyetinde veya zilyetliğinde
bulunan yabancı ülkelerdeki mal varlığının dondurulması
hususunda talepte bulunmasına karar verebilmeyi öngörüyor. Türkiyede
bulunan mal varlığıyla ilgili ise de 5271 sayılı Ceza
Muhakemeleri Kanunu hükmünün uygulanacağını yani Terörle
Mücadele Kanununun 10uncu maddesiyle görevli savcılara ihbarda
bulunulacağını söylüyor.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu mal varlığının
dondurulması talep yetkisinin 5 ve 6ncı maddeler
dışına taşılarak, ilk etapta herhangi bir yargı
kararına dayanılmaksızın, ilgilinin 4üncü maddede
tanımlanan suçu işlediği hususunda makul sebeplerin
varlığına istinaden, yürütme organı temsilcilerinden
oluşan bir değerlendirme komisyonuna verilmiş bulunması
insan haklarına aykırı bir tutum olduğu gibi, keyfî
uygulamaları çağrıştırabilecek sonuçlara neden
olabilecektir. Böyle bir işlemin yargı kararlarına
bağlı olarak başlatılması gerekmektedir. Zaten ne
Birleşmiş Milletler sözleşmelerinde ne de FATF düzenlemelerinde
böylesi bir düzenlemeyi çağrıştırabilecek ve böylesi bir
yetkinin sadece yürütme organı temsilcilerinden oluşan bir
değerlendirme komisyonuna devrine ilişkin bir tavsiye de bulunmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısını demin de söylediğim
gibi- bu uluslararası, Birleşmiş Milletler sözleşmesinde ve
FATFın istediği talepler doğrultusunda düzenlendiği
belirtilmişse de, getirilmişse de, aslında ülkemizin içerisinde
bulunduğu süreç dikkate alındığında ve insan
hakları boyutunun hiç dikkate alınmadığı
gözetildiğinde kabul edilebilir bir nitelikte görmüyoruz. Aslında bu
tasarının sadece finansman yönüyle ilgilenilmiş, bu
tasarının insan haklarına, demokrasiye ve özgürlüklere uygulamada
yol açacağı, meydana getireceği zararlar hiç
düşünülmemiş. O nedenle aslında bu tasarının enine
boyuna tartışılması gerekirdi. Hele hele şimdi
günümüzde Sayın Başbakanın daha bir iki yıl önce darbeci
olarak ilan ettiği generallerin bugün terörle örgüt üyeliğinden
suçlanmasını ayıplar hâle gelmesini de dikkate
aldığımızda, bu tip terörle ilgili düzenlemelere ne kadar
özen gösterilmesi gerektiği çok açıktır.
Biz -tekrar
ediyoruz- Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terörle ilgili düzenlemeler
yapılırken terörle mücadelenin zaafa
uğratılmamasını istemekle birlikte, temel olarak
insanların demokrasi ve özgürlüklerinin yok edilmemesini, bireylerin temel
hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılmamasını temel hedef
olarak gözetmekteyiz. Bizim temel amacımız, insanların demokrasi
ve özgürlüklerin içinde yaşamasını sağlamaktır. Bu
nedenle bu tasarıyla ilgili kaygılarımız ve
endişelerimiz vardır. Bu kaygılarımız ve
endişelerimiz komisyonda giderilmemiştir. Biz kaygı ve
endişeler duyduğumuz gibi muhalefet partisi de duymuştur, hatta
iktidar partisi de bu kaygı ve endişeler içerisinde
yaşamaktadır.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Sırrı Süreyya Önder.
Buyurun Sayın
Önder. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Garabet maddenin
adıyla başlıyor. Hükûmet sıralarında İngilizceyi
iyi bildiğini düşündüğümüz bir Sayın Bakan oturuyor.
İçişleri Komisyonunda bu görüşülürken ilk değişiklik
önergesini bununla ilgili vermiştim. Terörizmin finansmanı. Sizin
de kulağınızı tırmalamıyor mu? Terörizm bir
düşünce sistematiği. Silahı baz alan, silahı politik bir
yöntem olarak benimseyen falan bir tanımı var. Yani Kemalizmin
finansmanı gibi bir şey ya da feminizmin ya da aklınıza
gelen diğer bütün düşünce sistematiklerinin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Kelimelere takla attırıyorsun!
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kemalizm ne kadar dokunmuş size! Yani söyleyecek
başka bir şey yok sanki!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) Hayır, farkı yok, farkı yok. izm
olduğunda hemen öyle iğne saplanmış gibi zıplamana
gerek yok Ahmetim!
Yani garabet
adından başlıyor. Ayrıca da burada İçişleri
Komisyonu üyesi arkadaşlarımız var, ben bu yasanın nerelere
gideceğini söyleyene kadar CHP pek kâmil yaklaşıyordu yani onun
için öyle bağırmadan önce şey edin. Terörizmin finansmanı
olmaz, terörün finansmanı olur. Garabet adından başlıyor.
Şimdi,
2002de Birleşmiş Milletler tarafından süreci
başlatılmış ve bir iç hukuka dönüştürülmesi gereken,
altında imzamız olmasından dolayı zorunlu bir işlem.
Peki, burada
zurnanın detone olduğu yer neresi? Biraz önce ana muhalefet partisi
sözcüsü her şeyi söyledi, yasaya dair dile getirdiği bütün mahzurlara
aynen katılıyoruz biz de. Fakat bir şeyi söylemedi; burada,
Birleşmiş Milletler sözleşmesindeki terörün tanımına
Türkiye'nin bir açıklaması var. Bu sözleşme olduğu için
şerh edilemiyor. Bir açıklama. Gazi Üniversitesinin bir öğretim
görevlisi bir açıklama düşüyor, diyor ki: Birleşmiş
Milletlerin terör tanımında PKK savaşan örgüt gibi gözüküyor,
terör örgütü gibi gözükmüyor. Zurnanın detone olduğu yer
burası. Hâl böyle olunca Hükûmet ne yapıyor? Dünyada bizden
başka bunu iç hukukuna dönüştüren bütün ülkeler bu yasayı aynen
tercüme edip iç hukuka dönüştürüyorlar. Bizde terörün tanımına
her derde deva ebegümeci misali, nereye çeksen, kimi hedefine koysan, iki üç
ilişki sonrasında terörist olarak suçlayabilecek garabette TMKya
atıf yapıyor; diğer dünya devletlerinde olmayıp bizde olan
ve zurnanın çatladığı yer burası.
Alın
Birleşmiş Milletler sözleşmesini bire bir tercüme edin,
başındaki de o terörizmin finansmanı yerine terörün
finansmanı deyin
Bakın, bununla herkes yırtabilir. Terörün
finansmanı suç değil kardeşim, terörizmin finansmanı suç! Bu
aklı da ben size vereyim.
Bununla
Birleşmiş Milletlerdeki metni, sözleşmeyi aynen tercüme edin,
BDP olarak biz bu yasanın altına ilk imzayı atacağız ama
terör tanımı deyince TMKya atıf yaparsan, TMK kapsamında
yargılanan herkesi bu sürece dâhil edersen bu ne anlama gelir? Meseleyi
yeterince kavrayamayanlar için söyleyeyim. Bu şu anlama gelir: Yeni bir
varlık vergisi geliyor, yeni bir varlık vergisi. Neydi varlık
vergisi? Bu ülkedeki Ermeni, Rum ya da diğer halklara olan
düşmanlık mıydı? Hayır, servet transferiydi, servet
transferi. Hangi savaşı kurcalasanız dünyada, hangi
kapışmayı birazcık irdeleseniz altından bu
çıkacaktır, servet transferi. Burada da iki tane silahı Hükûmet
yedeklemek istiyor: Bir, bir servet transferi; iki, yoksullaştırma
tehdidi. Varlık vergisi dediğinizde, çapaklarından
arındırın, böyle bir şeydir. Bunun böyle
olmayacağını
Lütfen, İçişleri Komisyonunda bununla
ilgili yürütülen tartışmaların tutanağına bir
erişin. Özellikle Komisyona ve kabineye sesleniyorum. En çok
değişiklik önergesini AK PARTİli vekiller verdiler. Çünkü niye?
Çünkü bu yasa bir de özünde İslamofobik bir refleksle
hazırlanmış yani 11 Eylül saldırılarıyla birlikte
körüklenmek istenen İslamofobyaya bir maddi zemin daha oluşturma.
Batının buna yaklaşımı da yine bir servet transferi
ve oradaki kendi birikimini güvenceye, garantiye almak. Hatırlayın,
Başbakan, bununla ilgili sıkıntıya düşen bir iş
adamına Ben kefilim. demişti, demek zorunda
kalmıştı. Böyle bir kefalet sistemi yok. Bekledim ki bir kefalet
sistemi olsun. Madem öyle, Başbakan bir iş adamına kefil olabiliyor
bu işle ilgili, bırakın biz de bu terörle suçlanacaklar
konusunda bir kefalet müessesesi ihdas edelim burada. Niye? Çünkü yargı
güvencesi yok, yargının teminatı altında yürümüyor.
Gülmeyin, bu
Hükûmet gider, yarın gelir ilk belediye ihalelerinden başlarlar.
Hepinizi, bakın, zincire nasıl dâhil edeceklerini söyleyeyim. Kanun,
hukuk yoksa kimin ayağına dolaşacağı belli olmaz. Öyle
Biz getirdik, dolayısıyla savunmalıyız, böyle bir
anlayış yok. Bakacağız, evrensel ölçüler, hukukun genel
ilkeleri buna ne kadar uyuyor? Çünkü yasanın mahreci, ilk hazırlanma
mantığı, genetiği İslamofobik. Onun için, öyle yani
benim söylediğime gülmeden önce bir düşünün.
Kefalet önemli
çünkü ortada hâkim yok, ortada mahkeme yok, hukuk yok. Hükûmetin
atadığı bürokrat, bugün sen atarsın
Bu iktidar kimseye
gökten zembille inmiş değil, baki değil. Yarın öbür gün
başka bir siyasal oluşum gelir 2002 yılından sonraki bütün
zenginleşmeleri -eğer bu yasa, TMK böyle kalırsa- masaya
yatırır, dört tane bürokratına talimat verir, burnundan fitil
fitil getirir. Yoksullaştırma yetkisini Hükûmetin eline veriyor
çünkü. Onun için, yani öyle kuru kuruya şey etmeyelim. Buna lütfen dikkat
kesilin.
Bakın, bu
konudaki samimiyetimiz bundan daha açık olabilir mi? Bire bir tercüme
edin, parti olarak ilk imzayı biz atacağız. Yok.
Şimdi,
yargıç teminatına bağlı değil. Daha önemlisi, bütün
muhalif belediyeleri ilgilendiren bir şey, duruma ayrılması
bakımından söylüyorum. Diyelim ki TMK kapsamında bir suçtan
yargılanan birisini mülakatla bir belediye başkanı
sözleşmeli olarak işe almış, taşeron işçi olarak
çalıştırmış ya da bir kartvizit yazmış
Hamili kart yakınımdır. diye. İşte bu, önünüzdeki
yasada nüfuz kullanımı bahsine giriyor ve doğrudan,
yanlış kullanımıyla terörizmin, doğru
kullanımıyla terörün finansmanında yer almış oluyor
sizin belediye başkanınız ya da daire başkanınız
ya da her kim ise ya da farz et sen doktorsun, muayenehanene aldın, hadise
böyle.
TMKya atıf yapmadan, bu TMK
referansını buradan berhava etmeden bu yasa adam olmaz.
Adamlıktan kastım eril bir ifade değil yani bu yasa hukukun
evrensel normlarına, hukukun genel ilkelerine uygun bir hâle gelmez, bir silah
olur, her gelen iktidarın kullanacağı bir şekle
dönüşür.
Bir başka garabet: Bir sosyal
yardım kuruluşu düşünün. Bol miktarda var ülkemizde. Niyeti
halis olanlar var, olmayanlar var. Diyelim ki, o zincirin içerisine TMK
kapsamına giren birisi şoför olarak girmiş, şoför olarak.
Çıksın iktidar temsilcileri desin ki: Yok bu yasada, o maddeye cevaz
vermez. Tüm o zincir bir terörün finansmanı gibi, isterlerse,
değerlendirilebilecek, buna mâni bir hâl yok.
Şimdi, bu zincir dondurulacak, o
zincirde yer alan hamiyet sahibi -olur ya biri gelmiş sızmış
araya- herkes, eğer iktidar isterse
Hani artık yargıç da
değil bürokrat, sicil amiri, kim? Sıralı amirleri, o
sıralı amirin en başındaki bakanı, başbakanı,
Bunu böyle yap. ya da Bunu böyle yapma. demesine bile gerek yok.
İçimizde bürokrat kökenli vekillerimiz var. Bürokrat oturur düşünür
Lan, ben bunu yaparsam dünyayı bana dar ederler. ya da Ben bunu
yapmazsam dünyayı bana dar ederler. der.
Sayın Adalet
Bakanı ve Sayın İçişleri Bakanı yok, Sayın Maliye
Bakanı var. Bürokratların Hükûmetle olan ilişkisini bu vesileyle
kendisiyle yaşadığımız canlı bir örneğe
atıfla söylüyorum. Üç dört kez sınavlarda birinci olmuş bir Kürt
çocuğu aldıramadık işe uzmanlık sınavlarında.
Mülakata geliyor, hiçbir soru sormadan eliyorlar. Niye? Mevcut
paradigmanın hoşuna gitmez. Eminim ki -Sayın Bakanı tenzih
ederek söylüyorum- böyle bir ne talimatı vardır ne iması ama
rüzgâr böyle esiyor. Yarın başka türlü eser, başkaları
mağdur olur. Burada değişmeyen tek şey, mağduriyet
olgusudur. Topyekûn bir servet transferi, bir varlık vergisi ve muhalif
herkesin üzerinde sallanan bir kılıç işlevi görecektir. Onun
için, bu yasada izlenecek yol bellidir. TMKya atıf yapmaktan
vazgeçeceğiz, Birleşmiş Milletler sözleşmesini bire bir
tercüme edeceğiz, iç hukukumuz hâline getireceğiz. Bu kadar basitken
bu kadar karmaşık bir hâle getiriliyor.
Öte yandan bir
telaş sarmış durumda. Bu da, bu ülkedeki bu sömürge psikozuna en
önemli işaretlerden biri. Niye? Niye bu telaş? Uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşları eğer sen bu yasayı iç hukuk
hâline getirmemişsen senin açından çeşitli handikaplar
içerebileceğini söylüyorlar, finans sigortalarından tutun bir sürü
şeye kadar. Niye? Batının denetiminde de ondan. Sermaye söz
konusu olunca neuzübillah, yani aman sermaye bu hızla gelmez ya da bak ki
gider mider diye bu yasa alelacele yapılıyor, çünkü başta
Hükûmetin de direnci var. Salt Hükûmetin de değil, Birleşmiş
Milletler sözleşmesi olup diğer üye imzacı ülkeler
tarafından bu kadar gönülsüz iç hukuka dönüştürülen başka bir
Birleşmiş Milletler sözleşmesi yok. Niye? Amerikanın
İslamofobik yaklaşımının bir finansal
yoksullaştırma ve despotizm alanına telif edilmiş, tahvil
edilmiş hâli. Uygulamada ne olacak?
Şimdi, niyet
okuma yapamayız. Bakıyoruz. Bu kadar da bütün veçheleriyle bunu
komisyonlarda dile getirdik, bitap düştük her yönüyle. Uygulamada
şöyle olacak
KCK adı altında sektörel operasyonlar
yapıldı bu ülkede; öğretmenlere yaptılar,
sağlıkçılara yaptılar, öğrencilere yaptılar hem
de her okuldan; il bazında yaptılar, ilçe bazında yaptılar,
köy bazında yaptılar, mahalle bazında yaptılar, geriye
kaldı bir tek esnaf ve bağışçılar. Bu, onların
üzerinde yeni bir Demokles kılıcı yaratma şeyidir.
Şeye de bakın, geliş,
komisyona indiriliş tarihine, tam bu KCK operasyonlarının
hız kazandığı, pervasızlaştığı bir
zamana tekabül eder.
Ülkede bir
barış iklimi esiyor, herkes kendi meşrebince bu sürece destek
vermeye çalışıyor. Kaygısı olan
kaygısını belirtiyor, korkusu olan korkusunu belirtiyor,
katkısı olan katkısını belirtiyor. İşte bu
barış iklimine uygun davranmanın yolu buradaki evrensel terör
tanımına geri dönmektir. Öbür türlü her şey, bu hısım
olmak yerine hasım olmayı tercih ettiğinin bir göstergesi
olacaktır. Niyetiniz bu mudur değil midir, bir şey söylemek
istemiyorum, ama halk bunu böyle anlayacaktır. Bu TMKdan herkesin dili
yandı, bir de mevta ortada, meyyit ortada, sahibi yok, hiç kimse sahip
çıkmıyor bu cenazeye. Başbakan yakınıyor, Adalet
Bakanı yakınıyor yasanın uygulamalarından,
yargısal faaliyetlerden.
Ee, peki, bizi kim
dövüyor? Yani dönüyoruz, bakıyoruz, bu kadar erk sahibi, erk odakları
bundan yakınacaklar, bu ülkede sadece yakınmayı boş ver,
şöyle bir kaşını çattığında bin türlü
düzenleme yapılabilen alanlardan bu alan vareste tutulacak.
Onun için, bir
yönüyle bütün bu saydığım mahzurlarına ilaveten, ülkedeki
barış iklimini de dinamitlemeye elverişli bir uygulamaya imza
atıyoruz.
Özetliyorum, bugün
Kürte döner, yarın Türke döner, öbür gün sağcıya döner, öbür
gün İslamcıya döner, beri gün döner Alevilere karşı
kullanılır; özü varlık vergisi ve servet transferidir. Bu kadar
gayrihukuki, bu kadar yargı sürecini dışlayan, bu kadar
bürokratın eline teslim edilen, izanına, vicdanına teslim edilen
ve özü itibarıyla da İslamofobik bir anlayışla kaleme
alınmış olan bir yasadan hiç kimseye hayır gelmez.
Ziya
Paşanın bir dizesiyle bitireyim:
Hayr umulur mu
böyle bir gecenin seherinden.
der.
Bu
yaptığınız hayr umulmayacak bir sehere doğru önemli
bir düzenlemeden ibaret olacaktır.
Komisyonlar para
etmedi, fayda etmedi, Genel Kurulda bu ferasetin galip gelmesini diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Önder.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısını konuşuyoruz. Hakikaten
önemli ve uzun süredir bekleyen bir kanun. Uzun süredir bekleyen derken
yıllardır bu sözleşme imzalanmış olmasına
rağmen kanunlaşmasının uzun süredir beklediğini ifade
etmek için söyledim. Tabii ki burada öncelikle terör tanımı önemli
yani imzalamış olduğumuz, onaylamış olduğumuz
sözleşmede belirgin bir terör tanımı yok. Uluslararası
literatürde de tam bir terör tanımı yok. Bunu baştan söylüyorum
çünkü buradaki tanım, kanunun içeriğiyle ve birazdan
ekleyeceğimiz maddelerle de ilgili. Onun için
Tabii, böyle bir tanımın ötesinde yeni
teknolojik gelişmeler, terörle ilgili birtakım çalışmalarda
öne çıkan hususlar, bunların hepsi, arkadaşlar, önemli hâle
geldi. Dolayısıyla da bu kanunun çıkmasına biz esas
itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak karşı değiliz
ama içeriğinde bazı eksiklikler, endişe duyduğumuz hususlar
var. Bu nedenle, terörle mücadelenin unsurlarından birisi olan finansman
kaynaklarının önlenmesi hakkındaki bu düzenlemeyi geneli
itibarıyla olumlu buluyoruz. Sadece 2002 yılında, 57nci Hükûmet
döneminde çıkmış olmasının ötesinde
Ben bizatihi kendim
öğretim üyesiyken devlet kurumlarımızın birlikte
yapmış olduğu bir Avrupa Birliği projesinde, hep beraber bu
konudaki gelişmeleri değerlendirerek Adalet
Bakanlığımızın, Maliye Bakanlığımızın,
MASAKın, emniyet birimlerinin katılımıyla, ben de
akademisyen olarak Türkiye adına bu çalıştaya
katılmış idim. Dolayısıyla, o konudaki teknolojik
gelişmeleri, terör örgütlerinin bu gelişmelerden nasıl
yararlandığını ve bu örgütlü suçlarda -birtakım-
kaçakçılıktan, uyuşturucu ticaretinden, insan
kaçakçılığından, illegal faaliyetlerden nasıl kazanç
elde ettiklerini ve bunların önlenmesinin ne kadar önemli olduğunu
bizatihi yakından incelemiş, uzmanlarla beraber değerlendirmiş
ve önlenmesine ilişkin hangi tedbirlerin alınacağına dair
de bu konuda çalışma yapmış bir arkadaşınızım.
Onun için, esas itibarıyla bunu gerekli bulduğumuzu ama yetersiz
bulduğumuzu baştan ifade etmek istiyorum.
Tabii, yine,
kanunun değerlendirmesine geçmeden önce, bu sadece bir unsurudur terörle
mücadelenin. Yoksa, finansmanını tamamıyla kesecek aslında
bir kanun tasarısı görüşmüyoruz, uluslararası
sözleşmeye uygun hâle getirmek yolunda bir çalışma
yapıyoruz değerli arkadaşlar. Tabii ki burada suçun önlenmesi, olmadan önce
önlenmesi için de bu kaynakların kesilmesini önemsiyoruz. Ama bir de garabet
içerisindeyiz değerli arkadaşlar. Burada terörizmin
finansmanının önlenmesi için kanun çıkarıyoruz ama
terörizmin önlenmesi için, terörün Türkiyede önüne geçilmesi için maalesef bir
kafa karışıklığı içerisinde AKP Hükûmeti. Yani,
Bunu gerekli buluyoruz, yetersiz buluyoruz. dedik ama öbür taraftan
birtakım önlemlerin alınması gerektiğini de baştan not
etmemiz lazım. Siz bir taraftan böyle bir kanun çıkarırken,
eksik olmasına rağmen, içerisinde bazı önlemleri alalım
diye bize söylerken, öbür taraftan, tam tersine terörü teşvik edici ve
çözümsüzlüğe doğru götüren, burada müebbet hapse mahkûm olmuş
teröristbaşını muhatap hâline getiren bir süreç içerisindeyiz.
Çok ciddi anlamda kaygılarımız var. Yani, bu
çıkardığımız kanunun bir anlamı kalmıyor o
zaman. Siz bir taraftan terör örgütünün cesaretlendirilmesini
Bir taraftan Sayın Başbakan taahhütte
bulunuyor, diyor ki: Çıkarlarsa bir şey yapmayacağız,
çıksınlar. Peki, çıkarlarsa, yanlarında götürürlerse, bu
çıkardığımız kanunun ne anlamı kalacak? Diyelim ki
nakit varlıkları var. İllaki sisteme sokarak aklamaları
gerekmiyor. Götürüp tekrar dışarı çıkarırlarsa
nasıl tutacaksınız? Zaten garanti veriyorsunuz.
Dolayısıyla, bunu, terörle mücadelenin önemli unsurlarından
birisi olarak görüyoruz ama maalesef, şu andaki tutum terörle mücadeleden
terörle müzakere sürecine geldiği için, bu kanunun çok da faydalı
olmayacağını düşünüyoruz. Bu konularda yazmış
olduğumuz
Sizi şimdiye kadar çok uyardık ama, arkadaşlarımız
yukarıda söylüyorlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim; terörle
mücadeleden terörle müzakereye nasıl geldiğimizi, hangi tavizler
vererek bu noktaya geldiğimizi de yaptığımız
uyarılarda sizlere sürekli olarak yazılı doküman olarak da öneri
olarak da kanun tasarılarında, hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda
ilettik. Ama maalesef, bugün geldiğimiz noktada sizlerin kafa
karışıklığı devam ediyor. Yani, Türkiyedeki
bütün sorunlar bir taraftan yumak hâlinde devam ederken terör örgütüne verilen
tavizler neticesinde, burada biz gece yarılarına kadar tutularak
İşte efendim, şu kanunu çıkaralım, bu kanunu
çıkaralım... Öbür taraftan, ekonomik, sosyal sorunlara ilişkin
kanun teklif ve tasarıları bekliyor, yok veya Bakanlar Kurulundan
geçmiyor veya bir bakan başka bir şey diyor, ekonomik sorunlar devam
ediyor. Dolayısıyla, böyle bir taviz vererek, terör örgütüne
silahlı mücadelesine destek verir tarzda bir taviz verdiğiniz zaman,
sizden daha fazlasını isteyecek, her seferinde bir aşama
katediyor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını tehlikeye
sokacak bir bölünme süreciyle karşı karşıyayız
değerli arkadaşlar.
Burada, hakikaten
önemli şeyler var ve bu çerçevede alınan kararlar çok fazla. Tamam,
Birleşmiş Milletlerin bir sürü kararı var. Bununla beraber yine,
Birleşmiş Milletlerin yanı sıra, Avrupa Konseyinin kararları
var. Bunların gerekçesinde söylemişsiniz, arkadaşlarımız
değerli çalışmalar yapmışlar yani birçok şey
gözden geçirilmiş. Baktık, arkadaşlarımız da
yapmış ama uygulamada bunları göremiyoruz. Şimdi, Terörle
Mücadele Kanunu var. Onun içerisine, 8inci madde olarak daha önce bunlar
dercedilmiş, belli şeyler yapılmış. Bu düzenleme,
uluslararası hukukta bize bir yetki vermiyor. En önemlisi, yani bu
terörizmin finansmanını önlemek anlamında bu imkânı
tanımıyor, oradaki tanım başka değerli arkadaşlar.
Tabii, şu
andaki mevcut düzenlememizde, birtakım mal varlıklarına el
koyma, kara parayla mücadeleyle ilgili kanunda, diğer, Terörle Mücadele
Kanununda, Türk Ceza Kanununda yine, birçok düzenlemeler yapıldı.
Aslında uygulansa şu andaki kanunlarla Türkiyedeki finansman
kaynaklarının önlenmesi sağlanıyor. Peki, o zaman bu kanun
ne getiriyor? diye bakmak lazım. Yani, şu anda Türk Ceza Kanununda
var, diğer eşya müsaderesiyle ilgili 54üncü madde, kazanç müsaderesiyle
ilgili 55inci madde; tekrar, CMKda yine 128de, 133te bunlarla ilgili
şeyler var. Ve en son, bunların ötesinde, yine az önce
yapmış olduğumuz çalışmada söyledim 8inci maddeyle
ilgili, zaten buraya koymuşuz, yani 3713e atıfta bulunuyoruz kanunun
içerisinde, Buradaki terör suçları
diyoruz. Buraya
baktığımız zaman diyor ki: Her kim tümüyle veya
kısmen terör suçlarının işlenmesinde
kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya
toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Peki,
devamında ne diyor: Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail
aynı şekilde cezalandırılır. Bu maddenin (1)inci
fıkrasında geçen fon diye onu da niteliklendirmiş, örgüt üyesi
olmayı da diğer hususların içerisine koyarak
tanımlamışız ve Buradan cezalandırılır.
diyoruz.
Bu suçlarla ilgili
şimdi Yeni bir sürece girelim. diyoruz ama
yaptığımız düzenlemede bu sefer Avrupa Birliği
istiyor, Avrupa Komisyonu istiyor. diyoruz; işte, Birleşmiş
Milletler sözleşmesi. diyoruz. Zaten ona uymak zorundayız, yani bu
kanun çıksa da çıkmasa da, yüce Meclis bunu
onayladığına göre oradaki maddeler bizim için geçerli, uymak
zorunluluğumuz var. Bir talep gelirse de kendi iç mevzuatımızda
sadece Yöntemini iç hukukunuza siz uydurun. diye bir yetki vermiş, o iç
hukuka uydurmak için de bugün bir şey çıkarıyoruz. Ama
değerli arkadaşlar, bunu yaparken de ortada sorular var. Yani, bizi
sıkıştırmışlar, şimdiye kadar durmuşuz,
aralıkta kasımda yine çıkaramamışız. Bu Mali
Eylem Görev Gücü 22 Şubatta bir toplantı daha yapacak ve O zamana
kadar bu kanunu çıkarmazsanız biz sizi OECDnin Mali Eylem Görev
Gücünden çıkaracağız. diyor. Anladık, onun için de
sıkıştırıyorsunuz, Bir an önce çıkaralım.
diyorsunuz ama yine aynı yanlışı yapıyoruz. Burada bir
taraftan bunu düzeltirken diğer taraftan, yine Avrupa Birliğinin
raporlarında eleştirilen temel hak ve özgürlüklerle ilgili
hususları da, yani hâkim teminatını da ortadan
kaldırmış oluyoruz. Tabii ki birtakım kararların,
idari kararların alınması için bu düzenlemeler gerekli ama
burada kurmuş olduğumuz sözleşme içerisindeki tanım
maalesef bizim istediğimizi tam karşılamıyor değerli
arkadaşlar.
Şu anda, bu
hâliyle bu kanunu çıkardığımız zaman
İşte,
o sözleşmenin ekinde 9 tane ayrı madde var, biz de kanunun içerisine
dercetmişiz ama bu şartlarda PKKnın doğrudan terör
kaynaklarını, finansman kaynaklarını, talep ettiğimiz
zaman kestirme imkânını bu kanun tasarısı bize vermiyor.
Ha, iç hukuk açısından evet, Elimizi güçlendiriyor. diyebilirsiniz
ama onlar zaten var. Az önce saydım, Terörle Mücadele Kanununda da, Ceza
Kanununda da, daha önce, kara paranın aklanmasının önlenmesiyle
ilgili kanunda da, hepsinde bunları yapmışız; yani
uygulamada eğer yaparsak zaten bizim elimizi kolumuzu bağlayan yok.
Bunlara el koyup müsadere etme ve gerekli çalışmaları yapma
imkânımız var ama böyle bir şekilde buradaki 2nci ve 9uncu
maddede asıl, mal varlığını dondurmayla ilgili olan
Değerlendirme Komisyonunun yetkisini idari tedbirlerde hâkim
teminatının dışına çıkarıyor olmamız
önemli bir husus. Çünkü normal şartlarda öyle veya böyle bir karar
alınacağı zaman idari tedbirlerde, hâkim teminatı
Burada
ancak idarenin almış olduğu karara, sonra hukuki yollara
başvurmanın dışında bir hâkim teminatı maalesef
kalmıyor değerli arkadaşlar.
Bir de burada
başka bir şey var. Bizim bu koyduğumuz tasarıyla
sözleşmenin içerisindeki tanım farklı. Yani neden uluslararası
anlamda uygulayamayız diyoruz; biz -tırnak içerisinde- orada bir
bölümünü kaldırmışız değerli arkadaşlar.
Sözleşmenin bu, söz konusu 2nci maddesinin birinci fıkrasındaki
(b) bendinde aynen şöyle diyor: Niteliği veya kapsamı
itibarıyla, bir halkı korkutmak ya da bir hükümeti veya
uluslararası örgütü herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya
gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacını gütmesi
hâlinde
Bundan sonrasına dikkatinizi çekiyorum, asıl bizim
çıkardığımız kısım burası:
bir
sivilin ya da bir silahlı çatışma durumunda muhasamata
doğrudan katılmayan herhangi başka bir kişiyi öldürmeye
veya ağır şekilde yaralamaya yönelik diğer tüm eylemler
Şimdi, bakın ne diyor: Bir sivili öldürmeye veya silahlı çatışmada
taraf olmayan birisini
Yani somut örnek vermek gerekirse: Türkiyede silahlı
kuvvetlere yapılan terör eylemi, bu Birleşmiş Milletler sözleşmesi
kapsamında bize bunun finansmanını sağlamak üzere gelen bir
şeyi önlettirme yetkisi vermiyor arkadaşlar. Oraya 9 tane madde
koymuşuz. İşte, önemli olan, 10uncu bir madde olarak, terörden
çok çekmiş, hâlen de bunun ızdırabını yaşayan bir
ülkenin milletvekilleri olarak ve Hükûmeti olarak, Türkiye'nin hassasiyetlerini
ve terörün kendine göre tanımının ötesinde, her ülkenin kendi
özelliklerine göre, coğrafyasına göre, jeostratejik önemine göre
farklılık gösterdiğini ve ne olursa olsun bir terör tanımı
içerisinde bunun da tam tersine belki ek bir sözleşmeyle
Birleşmiş Milletler sözleşmesine de, Avrupa Konseyinin
konvansiyonlarının içerisine de yeni bir konvansiyonla eklettirilmesi
asıl bizim için önemlidir. Yoksa, biz sadece onların söylediği
şeyi yerine getirmiş olacağız, kendi iç hukukumuzdaki
düzenlemeyi de biraz daha farklı bir hâle getirmiş
olacağız.
Şimdi
başka bir endişemi de sizinle paylaşayım: Dün gece
yarısı dördüncü yargı paketinin Meclise sunulduğu yolunda
İnternet sitelerine bilgi düştü. Ben henüz
ayrıntısını inceleyemedim. Ama bu hâliyle, bazı
şiddet içermeyen suçların terör tanımı kapsamından
çıkarılacağını söylüyor. Eğer böyle bir şey
komisyonlarda ya da Genel Kurulda, burada yapacağımız
çalışmalarla eklenir, böyle bir sonuç çıkarsa o zaman ben size
soruyorum: Terörün finansmanı şiddet içeriyor mu, içermiyor mu?
Terörizmi finanse ederken bir şiddet kullanıyor mu insanlar?
Kullanmıyor. Yani yapacağımız düzenlemelerin birbiriyle
ilişkisini de hazır elimizi kolumuzu bağlayacak bir şeye
gelmesini de bu vesileyle önlemiş olmamız gerekir diyor, sizleri
iktidar partisi grubu olarak, Sayın Bakanı da Hükûmetin yetkilisi
olarak buradan
Hoş geldiniz Sayın Bakanım, bu arada bakanlar
değişmiş biz konuşurken. Fark etmiyor, hepsi Hükûmeti
temsil ediyor, onun için
Değerli
arkadaşlar, şunun için söylüyorum: Hazır buradayken, bu kanunu
yaparken de çıkardığımız kanunun birisini diğer
bir kanunla etkisiz hâle getirmeyelim. Burada hakikaten önemli bir sorun.
Maalesef buradaki hususu dikkate almadan biz de işi çözmüş gibi
yapıyoruz. Burada sivillere karşı bir şeyi terör eylemi
olarak Birleşmiş Milletler sözleşmesi nitelendiriyor. Burada,
bizim, askerle polisle yaptığımız mücadeledeki
saldırılar o zaman girmiyor. Ha, bizi bir de burada neden
eleştiriyordular? İşte, Türkiyede uluslararası
kuruluşlara veya devletlere karşı, Türkiyeye karşı
yapılan hareketler Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, Türk Ceza
Kanunu kapsamında değerlendiriliyor. Yurt dışına
yapılan saldırılar değerlendirilmiyor. diye de
Kısmen,
bu sözleşmenin gereği olan bu kanunun çıkmasıyla belki
biraz daha eleştiriden kurtulacağız veya 22 Şubatta galiba
yapılacak Mali Eylem Görev Gücünün toplantısından
atılmaktan kurtulacağız, ikinci bir ülke olmaktan
kurtulacağız ama bizim işimizi çözmeyecek.
Gelin, biz, bunu
vesile ederek bu terörle mücadele yöntemlerimizi gözden geçirelim değerli
arkadaşlar. Çünkü uygulamada bunlar olmuyor, aynı şekilde
yapmış olduğumuz sözleşmeler,
imzaladığımız, onayladığımız
sözleşmeler var, suçluların iadesiyle ilgili; maalesef, burada Avrupa
Konseyinin de yine çıkardığı kararlar var. Onları da
onayladık ama uygulamada işte -emniyet birimlerimiz,
arkadaşlarımız burada, biliyorlar- Dışişleri
Bakanlığı müracaatı yapıyor ama biz suçluları
iade ediyoruz, onlar maalesef iade etmiyor yani şartlarına uygun olan
sözleşmenin bile gereğini uygulamada yerine getirilmesini
sağlayamayabiliyoruz. Onun için burada, terörle mücadeleyi tekrar gözden
geçirelim, finansmanı bu unsurlardan birisidir ama asli unsur değil,
ikincil derecede önemli olan unsurdur. Öncelikle terörle mücadeleye dönük
terörle müzakereden vazgeçmemiz gerekiyor; aksi takdirde, burada bir sürü kanun
çıkarırız ama uygulamada, çıkaracağımız
diğer bir kanunla eğer burada taviz verirsek bunu yapamayız. Bir
taraftan, en küçük bir şey olduğu zaman Efendim, müzakere sürecimizi
aman baltalamasın. diye alttan almaya devam ederseniz bunun önüne
geçemeyiz. Biz çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman çözümden yana
olduğumuzu söyledik. Bunun daha somut bir şekilde hem hâkim teminatının
konulması hem de uluslararası anlamda uygulanabilir, hakikaten
terörün finansmanını önleyecek biraz daha somut önlemler içermesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Bu
kanun çıksa bile ondan sonra yapılacak girişimlerle yeniden
Avrupa Birliği nezdinde, Avrupa Komisyonu nezdinde ve Birleşmiş
Milletler nezdinde ilgili kuruluşlarımızın bu
tanımı Türkiye'nin de işine yarayacak şekilde
değiştirilmesinin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz
çünkü burada uluslararası iş birliği olmadan bu önlemleri etkili
hâlde yapabilme şansımız yok. Senelerdir, biliyorsunuz
işte, Avrupada birçok yerde bazı ülkelerin farklı
şekillerde demin söylediğimiz suçlu iadesi örneğinde
olduğu gibi- bunun önüne set olduklarını biliyoruz.
Dolayısıyla, biz önce kendi mücadelemizi gerçekten mücadele
şeklinde yapalım, bu taviz verme sürecinden vazgeçelim, öncelikle
güvenlik önlemlerini farklı bir kategoriye, diğer ekonomik ve sosyal
önlemleri ise bunun sonrasında alınacak yapısal önlemler olarak
hep birlikte alalım; aksi takdirde, bir etnik kimliğe, bir
coğrafyaya, bir bölgeye bir özel statü
tanıdığınız zaman bu bir bölünme talebidir
değerli arkadaşlar.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz kardeş
olarak görüyoruz. Dolayısıyla, bütün halkımızın -etnik
kökeni, yaşadığı bölge ne olursa olsun- temel hak ve
özgürlüklerinin korunması, hepsinin birden demokrasi düzeyinin ve ekonomik
gelişmişlik düzeyinin geliştirilmesi gerektiğine
inanıyoruz ama bunu eşit yurttaşlık hukuku içerisinde
herkese eşit imkânlar, eşit hak ve özgürlükler tanıyarak
verebiliriz. Bölgesel olarak çok kültürlü, çok toplumlu bir düzene geçersek bu
bölünme olur, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sonu olur, maalesef biz de böyle
seyretmeye devam ederiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) İnşallah, bu vesileyle bu müzakere sürecini gözden
geçirir, bu bölünmeyi önleyecek önlemleri alırsınız diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının geneli üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı, ülkemizin terörle mücadelesi açısından
çok önemli bir tasarı. Muhalefete mensup milletvekillerimiz
değerlendirmelerde bulundular ancak üzülerek söylemek gerekirse bu önemli
kanun tasarısını bile başka taraflara çekerek yorumlamaya
çalıştılar. Hâlbuki, bu çatı altında tüm siyasi
partilerimizin, terörizmden uzun yıllardan beri acı çeken bir ülkenin
milletvekillerinin bu konuda daha yapıcı bir değerlendirmede
bulunmalarını beklerdik. Özellikle, benden önce konuşan
Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsünün iktidarda oldukları dönemde
imzalanan bir uluslararası sözleşmenin gereğini, uyum
yasasını şu anda görüşüyoruz.
Tabii,
görüşmekte olduğumuz tasarının amacı açık. Terörizmin
finansmanının suçunu düzenliyoruz. Terörizme finansman sağlayan
kişi ve kuruluşların mal varlığının
dondurulmasına ilişkin esas ve usulleri belirliyoruz. Bu
amaçların dışında tasarıya başka amaçlar
atfedilmesi konuyu saptırmaktan ibarettir.
1999 tarihli
Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine
Dair Sözleşme, 27 Eylül 2001 tarihinde ülkemiz tarafından
imzalanmış ve 10 Ocak 2002 tarihinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından uygun bulunarak iç hukukumuzun bir parçası hâline
gelmiştir. O tarihlerde AK PARTİ henüz iktidarda değildir.
Aslında muhalefet, Hükûmete, 1999 tarihinde imzalanan ve 2002
yılında uygun bulunan bu sözleşmenin bugüne kadar neden iç
hukuktaki uyarlamasını yapmadığı yönünde
eleştiride bulunması gerekirken, her zaman olduğu gibi, bu
konuda da sanki ortada farklı amaçlar güdülüyormuş izlenimi vermeye
çalışarak yanlış bir politika izlemektedirler.
Değerli
milletvekilleri, insanlığı tehdit eden terörizm tüm dünya
ülkeleri açısından önemli bir sorundur. Dünyada da terörizmden en çok
etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. O nedenle,
Birleşmiş Milletlere üye ülkeler arasında bu konudan en fazla
zarar gören bir ülke olarak konunun uluslararası iş birliği
çerçevesinde çözümüne katkıda bulunmamız ve bütün dünyayı bu
konuda duyarlı olmaya davet etmemiz gereği açıktır.
Terör örgütleri,
faaliyetlerini yürütebilmek için büyük miktarda finansmana ihtiyaç duyarlar. Bu
finansmanı yasal ve yasal olmayan birçok faaliyet ve yöntemle elde etmeye
çalışırlar. Finans kaynakları kesilen bir terör örgütünün
uzun süre ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, terörle etkin
bir mücadele için, teröristlere lojistik destek sağlayan ulusal ve
uluslararası mali kaynakların kurutulması gerekir. Bu mali
kaynakların kurutulması için Birleşmiş Milletler Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme taraf devletlere,
gerekli önlemleri alma yönünde sorumluluklar yüklemektedir. Sözleşmeye
göre, her taraf devlet, terörizmin finansmanı suçlarını, iç
hukukunda cezai kovuşturma gerektiren suç kapsamına alacak, bu
suçların ağırlığını göz önünde bulundurarak
uygun şekilde cezalandırmanın sağlanması için gerekli
önlemleri alacaktır.
Birleşmiş
Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Sözleşmesinin
imzalandığı 99 yılından itibaren AK PARTİ
iktidarına kadar, diğer birçok alanda olduğu gibi bu önemli
konuda da maalesef, atılması gereken adımlar
atılmamıştır. 2006 yılına kadar
mevzuatımızda terörizmin finansmanı suçu diye bir suç türü
yoktur. Uzun yıllardan bu yana değişik terör örgütleriyle
mücadele eden Türkiyede terörizmin finansmanı suçu 2006
yılında, Terörle Mücadele Kanunumuzun 8inci maddesine
eklenmiştir. Bununla da kalınmamıştır, Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunla da Mali
Suçları Araştırma Kuruluna terörün finansmanının
önlenmesi kapsamında önemli görevler verilmiştir. Yeni Türk Ceza
Kanunumuzda da suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini
aklama suçunun yaptırımları mevzuatımıza
girmiştir. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla da, iç
hukukumuzun bir parçası hâline gelen ve uymak zorunda olduğumuz bir
uluslararası sözleşmenin gereği olarak Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyiyle yabancı devletler ve ülkemiz tarafından
terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla mal
varlıklarının dondurulması yönünde alınan
kararların ve bu yöndeki taleplerin yerine getirilmesine ilişkin
esaslar belirlenerek terör ve terörizmin finansmanı ile etkin mücadele
kapsamında mevzuatımızdaki eksiklikler giderilmektedir.
Terör örgütüyle
mücadelede teröristleri etkisiz hâle getirme anlayışının tek
başına yeterli olmadığı, günümüzde
anlaşılmıştır. Bu nedenle, teröre finansman
sağlayanlar hakkında gerekli önlemlerin vakit geçirilmeksizin
alınması ve uygulamaya konulması gerekir. Terör örgütlerinin
dünya çapındaki finansal hareketlerinin önüne geçmek için
uluslararası iş birliği şarttır. Bütün dünya ülkeleri
bu konuda birlikte hareket etmezse ülkelerin tek başlarına bunu
başarmaları mümkün değildir. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin bu konudaki kararlarında belirtilen ilgili tedbirleri
üye devletler gecikmeksizin almak zorundadır. Anayasamızın
90ıncı maddesi gereğince, ülkemiz açısından
bağlayıcı olan bu kararların aksine bir düzenleme
yapılması da söz konusu olamayacaktır.
Suç gelirlerinin
aklanması ve bunlarla mücadele konusunda ulusal hukuk sistemlerinin
geliştirilmesi, mevzuatların uluslararası hukukun gerekleriyle
uyumlaştırılması ve üye ülkeler arasında bu konularda
devamlı bir iş birliğinin temin edilmesi amacıyla kurulan
ve görev alanı terörizmin finansmanının engellenmesini de
kapsayacak şekilde genişleme kaydeden ve ülkemizin de üyesi
olduğu Mali Eylem Görev Gücü tarafından alınan önlemler ve
tedbirlerin iç hukuka aktarılması tasarı sayesinde
gerçekleştirilmiş olacaktır. Aksi takdirde ülkemiz, şu anda
gri listesinde bulunduğumuz Mali Eylem Görev Gücünün kara listesine girme
tehlikesiyle karşı karşıya gelecek, Mali Eylem Görev
Gücünün tavsiye kararlarında ön görülen yaptırımlara muhatap
olmamız kaçınılmaz olacaktır. Bu yaptırımlar
finansal kuruluşların bu listedeki ülkelere ait şirketler ve
finansal kuruluşlarla yapacakları iş bağlantıları
ve ilişkilerinde daha dikkatli olmaları yönünde uyarılması
ya da bu tür ülkelerde şubeleri veya hisse çoğunluğuna sahip
oldukları iştirakleri olan finansal kuruluşların dikkatini
çekmek gibi uyarılar olabilmektedir. Bu uyarıların yetersiz
kaldığı durumlarda ise listede yer alan ülkelerdeki
bankaların ya da şirketlerin diğer Mali Eylem Görev Gücünün
ülkelerinde şube açmasının risk taşıyacağı
ve bu ülkelerle yapılacak ticari ilişkilerde kara para aklama
ihtimalinin var olduğu yönünde uyarılacağı hususunda
tavsiye kararları bulunmaktadır.
Terörizmin
finansmanının önlenmesiyle ilgili iç hukuk düzenlemesini
gerçekleştirmediğimiz için gri listeye alınan ülkemizin kara
listeye alınması durumunda ekonomimiz olumsuz yönde etkilenecektir.
Bu durumda yabancı sermayenin ülkemize olan ilgisi azalacak ve var
olanının ülke içerisinde kalması zorlaşacak, diğer
taraftan da son yıllarda dünya çapında büyük başarılar elde
eden Türk şirketlerinin zarar görmesine yol açacaktır. O nedenle,
tasarının ekonomik etkisini göz ardı edemeyiz ancak Türkiye
için, Mali Eylem Görev Gücünün ekonomik yaptırımlarından daha
önemli olan, PKK terör örgütünün yurt dışındaki finansal
kaynaklarının kesilmesidir.
Amerika
Birleşik Devletleri, PKK'yı her ne isim altında olursa olsun
terör örgütü olarak açıklamıştır. Avrupa Birliği de
PKK'nın terörist bir örgüt olduğunu açıklayarak
Birleşmiş Milletler Terörizmle Mücadele Kararları doğrultusunda,
üye ülkelerde örgütün finansal kaynaklarına el konulmasını
kararlaştırmıştır. PKK terör örgütünün yabancı
ülkelerdeki mal varlığının dondurulmasını talep
edebilmemiz için, öncelikle, Türkiye olarak, bu konudaki mevzuat
eksikliğimizi tamamlamamız gerekir. İç hukukumuzu
Birleşmiş Milletler sözleşmesine uygun hâle getirdiğimizde
terör örgütlerinin yabancı ülkelerdeki mal varlığının
dondurulmasını talep edebilmemiz için ülkemizin eli güçlenecektir.
Yabancı ülkelerin teröre mali destek veren kişi ve kuruluşların
mal varlığının dondurulması için Türkiye'den talepte
bulunması durumunda bizim de karşılıklılık ilkesi
gereğince onlardan talepte bulunmamız söz konusu olacak, böylece PKK
terör örgütünün yabancı ülkelerdeki finans kaynaklarının
kesilmesi sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; muhalefete mensup
milletvekillerimizin tasarıyla ilgili olarak en önemli eleştirileri
mal varlığının dondurulmasını
değerlendirecek olan Değerlendirme Komisyonunun bir idari kurul
olduğu, mal varlığının dondurulmasıyla ilgili
olarak alınacak tedbirlerin yargı kararıyla gerçekleşmesi
gerektiği yönündeki eleştirilerdir. Bu eleştirilerin yerinde
olmadığını öncelikle belirtmek istiyorum. Mal
varlığının dondurulması kararının hukuki
niteliğine baktığımızda bu bir tedbir
kararıdır, bunu bir ceza yaptırımı olarak
nitelendirmek doğru değildir. Dondurma kararı mal
varlıklarının bir suç getirisi olarak müsadere edilmesi sonucunu
doğurmadığından, bir ceza yaptırımı veya bir
suç isnadı olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bu nedenle,
tedbirin muhakkak yargı kararıyla alınması zorunluluğu
söz konusu değildir. Kaldı ki Anayasamızın 125inci
maddesi gereğince de idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı
denetimine tabi olacağından, mal varlığının
haksız bir şekilde dondurulmasını iddia edenler
yargıya başvurabileceklerdir. Eğer mal varlığının
dondurulması kararının idari bir kurul tarafından
verilmesinin mülkiyet hakkına aykırı olduğunu savunuyorsak
o zaman idarenin kamulaştırma kararı da almaması gerekir, alamaması
gerekir. Kamu yararı gerektiren hâllerde bu kararları idari kurullar
alabilmekte ancak yargının denetimine tabi olduğunu da unutmamak
gerekir.
Değerlendirme
Komisyonu üyelerine baktığımızda, ülkemizin güvenliği
açısından en önemli kurumların üst düzey yöneticilerinden
oluşmakta olduğunu görüyoruz. Kurulun başkanı (MASAK) Mali
Suçları Araştırma Kurulu Başkanı. Üyelerine baktığımızda:
Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü, MİT
Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Ceza
İşleri Genel Müdürü, Dışişleri
Bakanlığı Güvenlik İşleri Genel Müdürü, Hazine
Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler Genel
Müdürü. Bu önemli görevlerin tevdi edildiği üst düzey yöneticilerin en az
5inin kabul oyuyla mal varlığını dondurma kararı
alınabilecektir. Değerlendirme Komisyonu üyelerini iktidarın
güdümünde bir kurul olarak nitelendirmek ve onların yanlış kararlar
alabileceği yönünde ön yargılarla eleştirmek, öncelikle
ülkemizin güvenliği açısından çok önemli görevleri emanet
ettiğimiz bu kurumlarımızı ve onların temsilcilerini,
bu temsilcilerimizi yıpratacak bir tutumdur.
Sonuçta, idarenin
tüm eylem ve işlemleri de yargı denetimine tabi olacağından
bu eleştirilerin hiçbir değeri bulunmamaktadır. Tasarıyla
hukuk sistemimize dâhil edilmeye çalışılan mal
varlığının dondurulması tedbirinin mülkiyet
hakkına açık ve orantısız bir müdahale niteliğinde
olduğu yönündeki eleştirilere katılmak mümkün değildir.
Kişinin malı üzerinde istediği şekilde tasarrufta
bulunabilmesi kamu yararı söz konusu olduğunda
sınırlandırılabilmektedir. Mal
varlığının dondurulması kararı da mülkiyet
hakkını sınırlayan bir tedbirdir. Terörizmin
finansmanında kullanılan mal varlıklarının
başkasına zarar verme amacına yöneldiği ve
dondurulmalarında kamu yararı bulunduğu açıktır. Yine,
muhalefete mensup milletvekillerimizin, Türkiyede bulunan mal
varlığı hakkında dondurulma kararı verilebilmesi için
hâkim kararı aranırken, yabancı devlet talebi söz konusu
olduğunda hâkim kararına ihtiyaç duyulmamasının
eşitlik ilkesine aykırı olduğu yönündeki görüşleri
vardır, bunlar da doğru değildir. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarıyla listelenen kişi ve
kuruluşların mal varlığının dondurulması
kararları doğrudan uygulamaya konulacak kararlar değildir.
Güvenlik Konseyi kararları Bakanlar Kuruluna gelecektir ve Bakanlar Kurulu
bu konuda karar verecek ve bu karar Resmî Gazetede yayınlandıktan
sonra uygulanabilecektir. Yabancı devletlerin Türkiyeden talepte
bulunması hâlinde ise Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilen
talep yine Bakanlar Kuruluna gelecek, Bakanlar Kurulu bu konuda karar
alırsa uygulanabilecektir. Yabancı devletlere yapılacak mal
varlığının dondurulması taleplerinde ise Değerlendirme
Komisyonu Bakanlar Kuruluna öneride bulunacaktır. Türkiyede bulunan mal
varlığıyla bağlantılı olarak da ilgililer
hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma
açılması talebiyle cumhuriyet savcılığına suç
duyurusunda bulunulacaktır. Burada iki farklı durum söz konusudur.
Türkiyede bulunan mal varlığı hakkında dondurulma
kararı verilmesi durumunda terörün finansmanı suçu Türkiyede
işlenmiştir. Bu durumda Türk kanunlarının uygulanması
gerektiğinden, Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya ilişkin hükümleri
uygulanacak ve hâkim kararı gerekecektir. Yabancı bir devletin talebi
söz konusu olduğunda ise, suç yabancı bir ülkede yabancı bir
ülkeye karşı işlenmiş, dolayısıyla yargı
süreci yabancı ülkede devam edeceğinden Türkiyede CMKya göre bir
işlem yapılması söz konusu olmayacaktır. Muhalefete mensup
arkadaşlarımız bu iki farklı durumu birbirine
karıştırmaktadırlar. Bu nedenle, eşitlik ilkesine
aykırı bir durum söz konusu değildir.
Değerli
milletvekilleri, yabancı ülkelerin mal varlığını
dondurma talepleriyle ilgili olarak, tasarının içerisinde, ülkemiz
açısından önemli güvenceler de bulunmaktadır.
Karşılıklılık ilkesi bunlardan biridir. Yabancı
ülkeden teminat talep edilmesi, mal varlığının
dondurulmasından itibaren bir yıl içerisinde yabancı ülkede soruşturma
açılmadığında kararın kaldırılması
önemli güvencelerdir.
Terörizmin
finansmanı suçunun yabancı bir devlet veya uluslararası bir
kuruluş aleyhine işlenmesi durumunda soruşturma ve
kovuşturma yapılmasının Adalet
Bakanlığının iznine tabi olması da önemli bir
güvencedir. Terör örgütünün mali kaynaklarını kurutabilmeyi
uluslararası hukukun içinde başarmanın yollarını
aramak zorundayız. Uluslararası kuruluşların
yapısını eleştirmek, adaletli bir sistemin
olmadığını iddia etmek mümkün olabilir. Ancak mevcut
sistemin ortaya çıkardığı kurallara uymamayı savunmak
ve imzalayarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen sözleşmenin
yükümlülüklerini yerine getirmemeyi savunmak doğru değildir.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası örgütlerin
yapısını ve aldığı kararların
bazılarını dünya kamuoyunda tek eleştirebilen AK
PARTİdir ve Sayın Başbakanımızdır.
Uluslararası sistemi eleştirmek ayrı, altına imza
attığımız sözleşmeye uymak ayrı bir konudur. Bu
tasarının hem uluslararası sistemin bir dayatması
olduğunu söyleyen hem de terörle mücadele ve uluslararası hukuk
kurallarıyla ilgisinin bulunmadığını belirten
arkadaşlarımız oldu. Bu tasarının, Hükûmetin,
kendisine muhalif olan, istediği kişilerin mallarına el koymak
için çıkarıldığı yönündeki eleştirilerin hiçbir
inandırıcı tarafı bulunmamaktadır. AK PARTİ
iktidarından önceki dönemlerde ülkemizde sermayeyi rengine göre
ayıranlar olmuştur. Ticari kuruluşları sahiplerinin
düşünce yapısına göre fişleyenler olmuştur.
Geçmişte yanlışlık yapanlar, haksızlık yapanlar
iktidardan düşünce bugün de aynı yanlış ve
haksızlığın devam ettiğini düşünüyorlarsa bu
yanlış bir düşüncedir. Çünkü iktidarda, haksız
uygulamaları sona erdiren bir parti vardır, AK PARTİyi
öncekilerle karıştırmamak gerekir.
Milletimiz geride
bıraktığımız on bir yıllık süreç içerisinde
AK PARTİ iktidarının ülkemizin biriken tüm sorunlarını
çözmek için çalıştığına inanmaktadır ve bu
sorunların önemli bir bölümünü çözdüğünü de görmektedir. Ülkemizin
otuz yıldan bu yana başına musallat olan terör sorununun da
çözüleceğine inanan milletimiz bu konuda attığımız
adımlara da destek vermektedir. Terörün sosyal, kültürel, ekonomik
sebeplerini tek tek ortadan kaldırmaya çalışan Hükûmetimiz bugün
görüşmekte olduğumuz tasarıyla da terörün finansal
kaynaklarını kurutacak önemli bir adım atmıştır.
Ülkemiz AK PARTİ iktidarına kadar terörün kaynaklarını
kesmeye dönük etkili, kapsamlı ve yeterli bir çalışmaya sahne
olmamıştır. Bugün ise terör örgütünün paravan kaçakçılık
şirketlerinin çökertilmesi, uyuşturucu tarlalarına yapılan
baskınlar ve görüşmekte olduğumuz Terörün
Finansmanının Önlenmesi Tasarısının gündeme
alınması bu konudaki kararlılığın
göstergeleridir. Tasarının yasalaşmasıyla artık ülkemiz
terörün finansmanının önlenmesi açısından uluslararası
hukuk ile uyumu sağlarken terörle mücadelede de elimize güçlü ve önemli
bir imkân geçmiş olacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, sayın hatip şahsımın
konuşmasını kastederek yanlış beyanlarda bulundu benim
söylediğimle alakası olmayan. Küçük bir açıklama getirmek
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim
söylediğim şey çok netti arkadaşlar. Sayın Tunç herhâlde
genelleme yaparken bizi de içine koydu. Aynen kendi ifadesi gibi, Ocak 2002de
Milliyetçi Hareket Partisinin de ortağı olduğu 57nci Hükûmet bu sözleşmeyi
imzalamıştı. Benim eleştirdiğim konu orası
değildi, Sayın Tunç. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli
ama yetersiz buluyoruz dedim, bir defa daha. Gerekli ama içeriğini
yetersiz buluyoruz dedim. Yetersiz bulduğumuz kısmı da bu kanun
bize uluslararası arenada diğer devletlere, buna dayanarak, bu
sözleşmeye dayanarak terörizmin finansmanını kesmemizi
sağlayacak enstrümanlar vermiyor dedim. Hatta her birlikte, gelin,
Dışişleri Bakanlığıyla, MASAKla beraber
çalışıp Birleşmiş Milletler sözleşmesine, Avrupa konvansiyonlarına
bunları eklettirelim; Türkiyenin çekincelerini -koyduğu çekince var
biliyorsunuz sözleşmeye- bunları da onun içerisine bir hüküm olarak
koyduralım dedim.
Eleştirdiğimiz
şey şuydu, tam tersine: On yıldır terörizmin
finansmanını önleyecek bir düzenlemenin yapılmamış
olmasıydı, şimdi yapıyorsunuz tamam ama yeterli değil
diyoruz, belli güvenceler yok diyoruz. Bir de uluslararası anlamda
kullanılabilir hâle getirilmesi gerekir. Bir de ne dedik; burada
finansmanını önleyelim diye bakıyoruz ama bir taraftan da AKP Hükûmetinin
terörü cesaretlendirici tavizlerle bu noktaya gelmesini
sağlayıcı uygulamalarını eleştirdik. Yoksa bizim
söylediğimiz eleştirilerin kanunun gerekliliğiyle veya
sözleşmenin içerisine uyum sağlamayla ilgili olmadığını
siz de biliyorsunuz. Zannediyorum bir genelleme yaparken dil sürçmesi olarak
MHPyi de araya koyalım dedi Sayın Tunç. Onun için burada tekrar
düzeltmek istedim. Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizin lehine olan, en önemli
sorunumuz olan -şu andaki gündemde
on iki yıl sonra farklı noktaya gelmiş olan- bu terör sorunundan
kurtulmak için en fazla mücadele veren ve üzerine düşeni yapmaya
hazır olan bir partidir diyor, saygılar sunuyorum.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat
Korkmaz.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, günümüz dünyasında terör ekonomisi denen bir olgudan,
bir realiteden bahsediliyor. Elbette meşru tarafı terörle mücadelede
ortaya konan gelirler, giderler, terörle mücadele bütçesi. Terörün yine kendi
statüsü gibi gayrimeşru kaynakları kullandığı, bununla
insanlığa ve yarattığı değerlere saldırdığı,
hedef aldığı da bilinmekte. İşte, bu yönüyle de terör
insanlık düşmanı olarak addediliyor. Teröre destek veren,
terörle aynı yatağa giren, pazarlık yapan zihniyet de bu
önermenin doğal bir sonucu olarak insanlık düşmanıdır.
Terörün kendi kabulleri açısından insan hayatına herhangi bir
değer vermediği, bunun için de eylemlerini çok yüksek maliyetlere
dayandırmadığını da biliyoruz. Öldürmek, kan dökmek,
imha etmek, sonuç almak tek başına yeterli ancak eylem öncesi
yapılması gereken örgüt ve üyelerinin giderlerini, terör eğitimi
ve konaklama ve seyahat masraflarını, propaganda
masraflarını düşündüğümüzde ciddi gelir kaynaklarına
da ihtiyaç duyduğu malumunuz. Bu giderleri karşılamak için terör
örgütlerinin hatta birbirlerinin rakibi olsalar, birbirlerinin düşmanı
olsalar da karşılıklı paslaşmalarla küresel çapta
faaliyete giriştiklerini görüyoruz. Bunun
karşılığında da devletlerin terör örgütlerinin hareket
imkân ve kabiliyetlerini ortadan kaldırmak üzere suç gelirlerinin
aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda artan bir
hassasiyetle uluslararası yardım ve iş birliğine
yöneldiklerini de tespit ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, terör gelirlerini özet olarak üç kategoride
değerlendirebiliriz: Birisi meşruiyet zemininde yaratılan
gelirler, ikincisi suç ekonomisinden elde edilen gelirler, üçüncüsü de bizatihi
suç oluşturan faaliyetler. Bu kategorilerin içerisinde yer alan terör
gelirlerini şu şekilde saymamız mümkün: Terör örgütüne
sağlanan uluslararası yardımlar, uyuşturucu ve silah
kaçakçılığı; petrol, sigara, elmas, altın, içki,
kimyasal ve nükleer kaçakçılık türleri; insan
kaçakçılığı, soygun, sahtecilik, organize suç örgütleri ile
yapılan faaliyet gelirleri, aidat gelirleri, çek-senet tahsilatları,
efendim kara para aklanması; örgütün kültür, sanat ve yayın gelirleri;
uluslararası insani yardım vakıflarından
aldıkları paralar vesaire.
Değerli
milletvekilleri, otuz yıldır eli kanlı, dili kanlı terör
örgütü PKKnın Türkiyeye yönelik saldırıları devam
ederken, beklenir ki, örgütün finansmanının önüne geçmek üzere
Türkiye gerekli tedbirleri üretsin, gerekli girişimlerde bulunsun.
On bir
yıldır ülkeyi tek başına idare eden AKPnin gündeminde terörle mücadele
olmadığı gibi, terörün finans kaynaklarının
kurutulması alanında da bilinçli bir hareketsizliği var.
Anlatacağım.
Terör
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin 27
Eylül 2001de Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde olduğu 57nci
Hükûmet zamanında Türkiye tarafından imzalanması ve 10 Ocak
2002de Türkiye Büyük Millet Meclisince sözleşmenin uygun bulunduğuna
dair kanunun kabulünden sonra, ülkemizin, AKP tarafından yıllar
sürecek bir uykuya yatırıldığına şahit oluyoruz.
Bunu biz
söylemiyoruz. ABD İçişleri Bakanlığının 2011
yılında hazırladığı ve
yayınladığı yıllık Uluslararası Narkotik
Kontrol Strateji Raporu söylüyor. Kara para ile mücadelede terörizmin
finansmanı meselelerinde eksikliklerini tamamlayamamış, yeterli
ilerleme gösterememiştir. diyor Türkiye için.
Raporu
hazırlayan Mali Eylem Çalışma Grubu FATF Türkiye, terörün
finansörlerini yeterince cezalandırmıyor, teröristlerin mal
varlıklarını dondurmuyor, bununla alakalı yasal çerçeveyi
oluşturmuyor. diye şikâyet ediyor.
Alınan uluslararası
şikâyetlere rağmen AKP Türkiyede denetim kurumlarının
köküne kibrit suyu ektiği için soruşturmalar yapılmıyor,
ceza verilmiyor; hatta bu hususta ilgili kurum olan MASAK 2009dan sonra bu
suçların, suçluların istatistiklerini de yapmıyor.
Bu şikâyetler
sonucunda Ocak 2010da FATFye Gerekli yasaları çıkarıyorum.
diye söz veren Hükûmet bu sözünü de tutmuyor. FATF, Türk Hükûmetinin bu vurdumduymazlığını
kamuoyu ile paylaşıyor, AKP bir kıpırdanma emaresi
gösteriyor. Her zaman olduğu gibi yine yapıyor gibi
davranıyor, Meclise bir taslak getiriyor. Taslak, Nisan 2011de seçimler
dolayısıyla Meclis gündeminde tutuluyor. Tam bir yıl sonra, Mayıs
2012de FATF tehdit ediyor, Seni üyelikten düşüreceğim. Bir an önce
bu yasayı Meclisten geçir. diye. AKP uluslararası tepkilerden
korkuyor, biraz daha kıpırdanıyor. Konuyu İçişleri
Komisyonuna kadar getiriyor, yine Meclis Genel Kuruluna indirmiyor. FATF, AKP
Hükûmetinin bu ayak sürümesinden sonra, resmen çileden çıkmış
olmalı ki, Şubat 2013te üyelikten Türkiyeyi
çıkaracağını deklare ediyor. Bugün bu tasarı,
maalesef, FATFnin, Hükûmeti zorlamasının eseridir.
Değerli milletvekilleri,
gördüğünüz gibi, 2002deki uluslararası sözleşmenin üzerinden on
bir yıl geçmiş olmasına rağmen, yasal düzenlemeyi Meclise
getirmekten kaçınmış bir AKP, efendim, kamuoyundan, hem
uluslararası hem ulusal kamuoyundan köşe bucak gizlenmiş bir AKP
ile karşı karşıyayız. Bu bile, AKPnin
başından beri gündeminde terörle mücadele
olmadığını göstermektedir.
Şimdi bu taslak önümüze geldiyse
bu düşüncesinden vazgeçmiş midir? Tüm dünyada genel kabul gören
ilkeler ve ülke gerçeklerinden kaynaklanan önlemler içermediğine göre,
tasarı yine Tavşana kaç, tazıya tut. oyunundan başka bir
şey değildir. AKP Oynayacağım ama yerim dar. mazeretinin
arkasına saklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP,
açıkça, Türkiyenin en önemli meselesi olan terörizmin finansmanı
hususunda Meclise bunun ilacı olacak yasa taslağını
yıllarca getirmemiştir, kulaklarının üzerine
yatmıştır. Önce bu tespiti yapmamız lazım.
Geçen yıllar içerisinde binlerce
vatan evladı bunun, bu vurdumduymazlığın
acısını yaşamış, evlatlar, eşler,
ana-babalar terörizme kurban edilmiştir. AKP, maalesef, terörün finans
kaynaklarını kurutma yani ümüğünü sıkma konusunda sessiz ve
duyarsız kalmıştır. Terör örgütü palazlanmış,
palazlanmış ve milyarlarca dolarlık bir terör ekonomisini
arkasına almıştır.
Milliyetçi Hareket
Partisi defalarca uyarmıştır. Terörle mücadelenin
başarısı büyük oranda bu örgütlenmenin hayat damarı olan
finansman meselesinin çözümü ile alakalı. Genel Başkanımız
Sayın Doktor Devlet Bahçeli 20 Haziran 2010da
Cumhurbaşkanlığına, bu konuda alınacak tedbirleri bir
öneri paketi hâlinde sunmuştur. Sayın Hükûmet, Allah rızası
için bir bak ne diyor; Hükûmet olarak bir istişare et, bir dinle.
Hayır, niyeti yok ki, gönlü yok ki.
Mazereti belli, yeri dar. Bu arada binlerce vatan evladı kurban
edilmiş teröre, bunun önemi yok. Beyefendinin aklı fikri Orta
Doğu hâkimiyeti, Arap Baharı, sahte, efendim, sanal Gazze
avukatlığı vesaire vesaire.
Bakın,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı üç yıl önce hangi
önerileri sunmuş:
Habur
sınır kapısı kapatılmalı. demiş. Buradan
PKK ve onun hamisi peşmerge lideri Barzaninin aldığı
paylar ortadan kaldırılmalı.
Kerkük-Yumurtalık boru hattı devre
dışı bırakılmalı çünkü Irakın kuzey
bölgesindeki Batı uşağı yapılanma bunlardan
sebepleniyor, sadece Türkiyeye değil Irakın bütünlüğüne de zarar
veriyor.
Bölgede petrol
arama işleri dâhil bölgeyi besleyen, imar eden, kalkındıran,
bölgede faaliyet gösteren Türk şirketleri bölgeden çekilmeli.
Yine, terör
ekonomisi kesin takip altında tutulmalı yani 3F kuralı
işletilmeli. Nedir bu? Finding, freezing, forfeiture. Bulma, dondurma ve
el koyma.
Velhasıl,
Milliyetçi Hareket Partisinin bu uyarı ve tavsiyeleri dikkate
alınmamış; sonuç itibarıyla, AKP tarafından beslenen
bu yılan, Türkiyenin bütünlüğünü ve bin yıllık
kardeşliğini yutmak üzeredir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak her şeye rağmen biz bu yasaya destek vereceğiz.
Ancak hangi hususların eksik olduğunu da müzakereler
sırasında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Şimdi,
Hükûmet adına, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Hükûmet
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Antepe Gazi unvanının verilmesinin yıl
dönümünü tebrik ediyorum. Buna vesile olan, kahramanlık
destanını yazmış bütün şehitlerimizi rahmetle,
gazilerimizi saygıyla anıyorum.
Öncelikle,
huzurunuza gelmiş olan bu tasarının hazırlanma gerekçeleri
hakkında bilgi vermek istiyorum: Bilindiği üzere, OECD yani Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı 14 Aralık
1960ta imzalanan Paris Sözleşmesine dayanılarak 1961de
kurulmuş ve ülkemiz aynı tarihte bu teşkilata üye olmuştur.
OECD bünyesinde, kara para aklamayla mücadeleye yönelik mevzuatların
standardizasyonu, bankacılık sisteminin ve mali kurumların kara
para aklanmasında kullanımının önlenmesi amacıyla 1989
yılında Mali Eylem Görev Gücü yani FATF kurulmuştur. Şu
anda 34 ülke ve 2 bölgesel kuruluşun üyesi bulunduğu FATFa ülkemiz
1991 yılında üye olmuştur.
Ekim 2001
tarihinde yapılan FATF genel kurul toplantısında terörizmin
finansmanıyla mücadele edilmesi FATFın görev alanına ilave
edilmiştir. Bu görev kapsamında, FATF, terör finansmanıyla
ilgili olarak, başta Birleşmiş Milletler belgelerinin
onaylanması ve yürürlüğe konulması, terörizmin, terörist
eylemlerin ve terör örgütlerinin finansmanının suç hâline
getirilmesi, terörist mal varlıklarının dondurulması ve
müsaderesi olmak üzere, üye ülkeler tarafından uygulanması için, kara
para ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla 40 adet
tavsiyeye ilaveten 9 özel tavsiye ihdas etmiştir. FATF, aynı zamanda,
üye ülkelerin kara para aklama ve terör finansmanının önlenmesi
konusunda gösterdiği gelişmeleri ve uluslararası
sözleşmelere uyumunu periyodik olarak denetlemekte ve değerlendirmektedir.
Bu kapsamda
ülkemiz hakkında yürütülen inceleme sonucunda düzenlenen raporda, esas
itibarıyla, bir, terörizmin finansmanı suçunun Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Sözleşmesine uygun
olmadığı, yargısal yollar ve karşılıklı
adli yardımlaşma mekanizmaları haricinde, diğer ülkelerin
dondurma mekanizmalarına tabi olarak başlatılan işlemlerin
yürürlüğe girmesiyle ilgili bir düzenlemenin olmadığı ifade
edilmiştir. Öte yandan, 2009 yılı Eylül ayında
gerçekleştirilen G-20 liderler zirvesinde FATFın kara para aklama ve
terör finansmanı bakımından yüksek riskli ülkeleri G-20ye
raporlaması kararı alınması üzerine, ülkemiz detaylı
bir inceleme kapsamına dâhil edilmiştir. İnceleme sürecinde,
Şubat 2010da gerçekleştirilen FATF genel kurul
toplantısında, eksiklikleri gidermek üzere ülkemiz tarafından
bir eylem planı sunulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; FATF genel kurulu sürecinde ülkemiz
bakımından yaşanan gelişmeler özetle şu şekilde
olmuştur: 15-19 Şubat 2010 tarihleri arasında Birleşik Arap
Emirliklerinde yapılan FATF genel kurul toplantısında,
FATFın aklama ve terör finansmanıyla mücadele standartlarına
uyum sağlamayan ülkelerin kamuoyuna duyurulduğu iki liste
oluşturulmuştur. Bunlardan birincisi, aklama ve terör finansmanı
ile mücadelede herhangi bir gelişme göstermeyen, İran ve Kuzey
Korenin dâhil olduğu kara liste; diğeri ise eksiklikleri bulunan ve
yeterli gelişme göstermeyen ülkeler listesi gri liste olup, Türkiye bu
ikinci listeye dâhil edilmiştir. Şubat 2010 ile Ekim 2012
arasında yapılan FATF genel kurullarında Türkiyenin eylem
planında taahhüt etmiş olduğu, Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yasa
Tasarısının hâlen uluslararası standartları
karşılayacak şekilde yasalaşmaması tenkit
edilmiştir.
Ekim 2012 FATF genel
kurulunda, Türkiyenin taahhüt etmiş olduğu kanun
tasarısını Şubat 2013 tarihine kadar yasalaştırmaması
durumunda Türkiyenin FATF üyeliğinin askıya alınmasına
karar verilmiştir. Ayrıca bu karara paralel olarak Türkiyenin
İran ve Kuzey Korenin bulunduğu kara listeye yani birinci listeye
alınma riski ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar, bu tasarının
arka planı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası sözleşme ve
standartlar ile FATF kriterlerinin karşılanması amacıyla
Adalet Bakanlığı koordinatörlüğünde, Maliye,
Dışişleri, İçişleri, Millî Savunma
Bakanlıkları, Genelkurmay Başkanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı, Yargıtay, Danıştay
temsilcileri ile akademisyenlerin katılımıyla oluşan bir
komisyon oluşturulmuştur. Bu komisyon tarafından Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmıştır.
Söz konusu taslak,
ilgili kurum ve kuruluşların görüşüne sunulmuş ve alınan
görüşler değerlendirilerek taslağa son şekli verilmiş
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Kanun tasarısı, 1
Şubat 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuşsa da
milletvekili genel seçimlerinden önce kanunlaşamamış ve hükümsüz
sayılmıştır. Söz konusu kanun tasarısı 21 Ekim
2011 tarihinde yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terörün bir uluslararası sorun
hâline gelmesi ile terörün finansal boyutuyla mücadele ön plana
çıkmıştır. Birleşmiş Milletler, Mali Eylem Görev
Gücü, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası
kuruluşlar terör ve terörün finansmanıyla mücadeleye ilişkin
çeşitli tedbirler geliştirmiştir. Bu bağlamda
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 9 Aralık
1999da terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda ayrıntılı
düzenlemeleri içeren ilk ve en önemli uluslararası sözleşme olan
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşme kabul edilmiştir. Sözleşme, ülkemiz tarafından 27
Eylül 2001 tarihinde imzalanarak, 4738 sayılı Kanunla uygun
bulunarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelmiş ve ülkemiz
açısından uluslararası bir yükümlülük niteliğini
kazanmıştır.
Sözleşme,
özellikle, devletlerin meşru sermayelerinin serbest
dolaşımına hiçbir şekilde halel getirmeksizin, terörist
amaçlara hizmet edeceğinden şüphelenilen veya terör
suçlarının işlenmesi için kullanılan veya kullanılması
için oluşturulan fonların veya bu suçlardan temin edilen
kazançların tespiti, bulunması, dondurulması, el konulması,
müsaderesi, faillerinin kovuşturulması ve
cezalandırılmasına yönelik gerekli ve etkili önlemlerin
oluşturulması, devletler arasında uluslararası iş
birliğinin geliştirilmesi amacıyla cezai, hukuki ve idari
tedbirler alma yükümlülüğü getirmektedir.
Ülkemiz,
terörizmin finansmanıyla mücadele alanında, bugüne kadar, bahse konu
olan sözleşmenin yanında, Birleşmiş Milletler bünyesinde
kabul edilmiş ve Anayasa'nın 90ıncı maddesi hükmü
karşısında mevzuatımızın bir parçası hâline
gelmiş olan 10 adet uluslararası sözleşmenin tümüne taraf
olmuştur. Ayrıca, 16 Mayıs 2005te Varşovada kabul edilen
ve 1 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe giren Terörizmin Önlenmesine Dair
Avrupa Konseyi Sözleşmesi de dâhil olmak üzere, Avrupa Konseyi bünyesinde
hazırlanmış sözleşmelerin tamamını
imzalamıştır.
Öte yandan,
uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde, terörün ve terörün
finansmanının engellenmesi için birtakım kararlar alınarak,
bu konuda ülkeler tarafından alınması gerekli tedbirler
belirlenmiştir. Birleşmiş Milletlerin içinde yer alan diğer
organlar tavsiye niteliğinde kararlar alabilirken, Güvenlik Konseyi tüm
üyeleri bağlayıcı kararlar alabilmektedir. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin Birleşmiş Milletler
Şartının barış ve güvenliğin korunmasına
dair hükümlerinin yer aldığı Yedinci Bölümü uyarınca, üye
ülkelerin uymak zorunda olduğu yetkiye dayanarak terörizmin
finansmanının önlenmesi için almış olduğu 1267 ile
1373 ve devamı niteliğinde kararlar ile bu kararların uygulamaya
konulması için ayrıca imzalanma ve onaylanma şartına
ihtiyaç bulunmamakta olup, üye ülkeler ve ülkemiz bakımından
bağlayıcı niteliktedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Şartı
uyarınca, ülkemizde, Güvenlik Konseyinin 1267 sayılı
kararlarının uygulanmasının sağlanması,
terörizmin finansmanına destek sağlayan kişi ve
kuruluşların faaliyetlerine engel olunması amacıyla
Bakanlar Kurulu kararıyla listeler yayınlanmakta ve bu kararlar
doğrultusunda, listelerde adı geçen kişilerin Türkiyedeki mal
varlıkları idari bir kararla dondurulmaktadır. 2001den bu yana,
bu doğrultuda toplam 14 adet Bakanlar Kurulu kararı
çıkarılmıştır. Söz konusu Bakanlar Kurulu
kararları uyarınca, kararların ekli listelerinde yer alan
kişi ve kuruluşlardan Türkiyede mal varlığının
bulunduğu tespit edilen kişi ve kuruluşların her türlü hak
ve alacakları dondurulmaktadır. Bu uygulama çerçevesinde, Bakanlar
Kurulunun, Birleşmiş Milletler tarafından, terörü finanse
ettiği gerekçesiyle listeye alınan bir şahsa ait Türkiyedeki
mal varlıklarının dondurulmasına ilişkin dondurma
kararı, Danıştay nezdinde dava konusu
yapılmıştır. Yargılama sonucunda, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu, 22 Şubat 2007 tarihinde,
Birleşmiş Milletler Antlaşmasının üye ülkelere
getirdiği yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve Güvenlik Konseyince
belirlenen zorlayıcı önlemlerin uygulamaya konulması hususunda
Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu gerekçesiyle, Bakanlar Kurulu
kararının hukuka uygun olduğuna karar vermiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde terörizmin
finansmanıyla mücadele, terörizmle mücadelenin vazgeçilmez bir unsurunu
oluşturmaktadır. Terörün finansmanıyla mücadele, klasik terörle
mücadele yöntemlerinden oldukça farklıdır. Bu mücadelenin en önemli
yönlerinden birisi de hukuksal araçlarla etkin mücadeledir. Hukuksal
açıdan terörizmin finansmanının önlenmesinin iki yolu
bulunmaktadır. Birincisi, ceza hukukuna ilişkin tedbirlerdir. Ceza
hukukuna ilişkin tedbirler, maddi ceza hukukuna ilişkin eylemin
bağımsız bir suç hâline getirilmesi, ceza muhakemesine
ilişkin koruma tedbirleri ve infaz hukukuna ilişkin düzenlemelerdir.
Terörün finansmanının
önlenmesinin ikinci yönü ise önleyici tedbirlerden oluşmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı 4 bölüm, 1i geçici
olmak üzere toplam 22 maddeden oluşmaktadır. Bu kanun tasarısıyla,
esas itibarıyla iki alanda düzenleme yapılmaktadır. Birinci
olarak, terörizmin finansmanı suçu yeniden düzenlenmiştir. Terörizmin
finansmanı suçu yeniden tanımlanırken 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununda tanımlanan terörün finansmanı suçunun
konusu olabilecek eylemlerin yanında, Birleşmiş Milletler
Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmede yer verilen eylemler ile aynı sözleşmenin ekinde yer
alan 9 adet uluslararası sözleşme ve protokolde sayılan
eylemlerin finansmanı da bu kapsama dâhil edilmektedir. Bu şekilde,
terörizmin finansmanı suçunu oluşturan eylemlerin kapsamı
genişletilmekte ve böylece, terörizmin finansmanı suçu
uluslararası sözleşmelere uyumlu hâle getirilmektedir.
Yapılan
düzenlemeye göre, terörün finansmanı suçu, ancak doğrudan kasıt
ile diğer bir ifadeyle, bilerek ve isteyerek işlenebilecek bir suç
olarak düzenlenmiştir. Yani bilmeden birilerinin şu veya bu
şekilde bir yerlere kaynak aktarması bu kapsamda
değerlendirilmemektedir.
Suçun
unsurlarının düzenlendiği 4üncü maddede, bir kişinin
terörizmin finansmanı suçunu işleyebilmesi için,
sağladığı bu fonu terör örgütünün
kullanacağını bilerek veya isteyerek vermesi gerekmektedir.
Burada,
kişinin kasten terör örgütlerine veya teröristlere fon sağlayarak
yardımda bulunma eylemi cezalandırılmaktadır. Fonun bir
suçun işlenmesinde kullanılmış olup olmamasının
bir önemi bulunmamaktadır. Kişi bilerek ve isteyerek bu fonu
sağlamakla, terörizmi finanse etme iradesini açıkça göstermiş
olmaktadır. Bu kişilere ceza verilebilmesi için, yapılan
yardımın örgüt tarafından kullanılıp
kullanılmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Terör
eylemlerinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon
sağlanması, suçun oluşması için yeterlidir. Ayrıca, bu
fonun somut bir terör eyleminde kullanılması gerekmemektedir. Fonun
kullanılmış olma şartının
aranmayacağına ilişkin hüküm, Birleşmiş Milletler
sözleşmesinin 2nci maddesinin üçüncü fıkrasında aynen
geçtiğinden, sözleşme hükümlerinin karşılanması
amacıyla bu ibare eklenmiştir.
Kaldı ki söz konusu hüküm, Terörle
Mücadele Kanunu yani bizim mevcut kanunumuzun 8inci maddesinin birinci
fıkrasında Her kim tümüyle veya kısmen terör
suçlarının işlenmesinde kullanılacağını
bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
şeklinde zaten var. Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail
aynı şekilde cezalandırılır. hükmüne de yer
verilmiştir. Fon sağlanan kişinin terör örgütü veya terörist
olduğu bilinmeden yardım yapılması hâlinde suçun manevi
unsuru bulunmadığından tasarının 4üncü maddesinde
tanımlanan suç oluşmayacaktır. Dolayısıyla, bu konu da
son derece açık ve net.
Tabii ki, ikinci konu: Mal
varlığının dondurulması kararları idari tedbir
olarak düzenlenmiştir. Mal varlığının
dondurulmasının geçici ve acil bir tedbir olması dikkate
alındığında, terörist fonların, mal
varlığının elden çıkarılmasına fırsat
verilmeyecek bir aciliyette idari bir mekanizma kurulması zaruri
bulunmaktadır. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya,
Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya, İsviçre, İtalya,
Kanada gibi birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de sürecinin
hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlayacak idari bir
mekanizma oluşturulmuştur.
Mal varlığının
dondurulmasının idari bir kurul olan Bakanlar Kuruluna verilmesi,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun konuyla ilgili
kararında belirlediği gibi, anayasal sistemimiz açısından
bir uyumsuzluk taşımamaktadır. Anayasanın 35inci
maddesinde herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu, ancak bu
hakkın kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği
düzenlenmiştir. Bu hükme göre, idare tarafından kamu yararı
bulunduğu durumlarda mülkiyet hakkına kanunla yapılan
sınırlamalar meşru görülmektedir. Nitekim, değişik
kanunlarda idareye mülkiyet hakkına müdahale edebilme yetkisi veren
düzenlemeler bulunmaktadır.
Bu konudaki genel düzenleme, 5326
sayılı Kabahatler Kanununun 18inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer almaktadır. Buna göre, kabahatin konusunu
oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın
mülkiyetinin kamuya geçirilmesine, ancak kanunda açık hüküm bulunan
hâllerde karar verilebilecektir. Kanunun (3)üncü fıkrasında,
mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar kesinleşinceye kadar
ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından eşyaya el
konulabileceği düzenlenmiştir. Bu doğrultuda, çeşitli
kanunlarda kabahatlerin karşılığında el koyma veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımı öngörülmüştür.
Bununla birlikte,
mevzuatımızda, suç şüphesinin bulunduğu durumlarda idareye,
el koyma yetkisi veren bir düzenleme bulunmaktadır. Tasarının
7nci maddesinde, fon sağlanması veya yasak fiiller ile terörizmin
finansmanı suçunun kapsamına giren fiilleri
gerçekleştirdiği hususunda makul şüphelerin
varlığına istinaden; kişi, kuruluş veya
organizasyonların Türkiyede bulunan mal varlığıyla
bağlantılı olarak ilgililer hakkında Ceza Muhakemesi
Kanununun el koymaya ilişkin hükümlerinin uygulanması için -yani
bununla ilgili- cumhuriyet başsavcılığına suç
duyurusunda bulunabileceği bu kanunda düzenlenmiştir.
Tasarıya göre, mal
varlığının dondurulması kararı verilmesi sadece
iki durumda mümkün olmaktadır. Birincisi, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararları. Bu kararlar zaten ülkemiz açısından
bağlayıcıdır ve gecikmeksizin uygulanması
gerekmektedir. Bu, Anayasamızın 90ıncı maddesi
gereğince de taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin de
-dediğim gibi- bir gereğidir. Burada, özellikle, gecikmeksizin yerine
getirilmesi gerekli olduğu için, bu görev, yargı mercileri yerine
idari bir mekanizma olan -tabii ki- Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Yine, yabancı
devletlerce yapılan dondurma talepleri
Burada aslında biz bu kanunla
bayağı önemli müesseseler getirdik. Bunlardan bir tanesi: Bakanlar
Kurulu takdir yetkisine sahiptir. İkincisi: Ülkemizin menfaatleri ile
karşılıklılık ilkesi dikkate alınacaktır.
Üçüncü olarak, o ülkeler mutlaka taleplerinin gerekçesini bildirmek zorundalar.
Ayrıca, biz ülke olarak zararlara karşı teminat talep
edebileceğiz ve soruşturma bir yıl içerisinde
başlatılmazsa, yine, bu dondurma kararı kaldırılabilecek.
İdarenin her türlü eylemi, biliyorsunuz, yargıya açıktır.
Bu konuda da Anayasaya bir aykırılık söz konusu değildir.
Benim zamanım
çok sınırlı ama şunu ifade edeyim: Bu kanun
tasarısı insan hakları, hukuk devleti ilkesi ve güvenlik
arasında bir denge kurmak suretiyle terörle mücadelede ülkemizin elini
güçlendirmeyi, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerin
gereğini yerine getirmeyi ve uluslararası yükümlülüklerimizi
karşılamayı
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Kimseye
yapmadığımız için size de bir ayrıcalık
tanımadık.
Şahısları
adına son söz, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail
Kaşdemir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terör sorununun tüm dünyanın
güvenliğini tehdit eden bir sorun olduğu hepimizin malumudur.
Artık terörizm yerel bir sorun olmaktan çıkmış, küresel bir
tehdit hâlini almıştır. İnsanlığın huzur ve
güvenliğinin ortak düşmanı olan teröre ve terörizme tüm
ülkelerin ortak bir tavır, ortak bir duruş sergilemesi
kaçınılmaz hâle gelmiştir. Kaldı ki ülkemiz de maalesef
terörden ve terörizmden en çok zarar gören ülkelerin başında yer
almaktadır. Tüm insanlığın ortak düşmanı olan
terörizmle mücadelede ülkemizin de yer alması, hem insani hem vicdani hem
de uluslararası yükümlülüklerden doğan bir gerekliliktir.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti küreselleşen dünyanın onurlu ve saygın bir
üyesidir. Bunun gereği olarak da taahhüt ettiği yükümlülüklere uyma
noktasında kendini, her zaman olduğu gibi, sorumlu hissetmektedir.
Pacta sund servanda yani ahde vefa, uluslararası hukukun en temel
ilkelerinden birisidir. Son yıllarda artan terör eylemleri yüzünden tüm
dünyanın güvenliğinden sorumlu olan Birleşmiş Milletler bu
konuda bir karar alma ihtiyacı hissetmiştir. Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu tarafından 9/12/1999 tarihinde Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, terörizmin
finansmanıyla mücadele konusunda ayrıntılı düzenlemeleri
içeren ilk ve en önemli uluslararası sözleşme olarak kabul
edilmiş ve ülkelerin imzasına açılmıştır. Bahse
konu sözleşme, ülkemiz tarafından 10/1/2002 tarihli ve 4738 sayılı
Kanunla uygun bulunmuş ve 1/3/2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Böylelikle, Anayasa gereği iç hukukumuzun
bir parçası hâline gelmiştir. Anayasamızın
90ıncı maddesi Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. hükmünü amirdir.
Terörizmle
mücadele ederken alınması gerekli en önemli tedbirlerin
başında şüphesiz, öncelikle terörizmin finansmanının
engellenmesi gelmelidir. Bundan hareketle, teröre finansman sağlayanlar
hakkında gerekli önlemlerin alınması gerektiği
tartışmasızdır. Terör örgütlerinin finansman
kaynaklarının tespit edilmesi ve bu kaynaklara ilişkin etkili
önlemlerin alınması, terör örgütlerinin yapısının
ortaya çıkartılmasında ve çökertilmesinde büyük önem
taşımaktadır. Ayrıca, terör örgütlerine destek
sağlayanların ve terör örgütü üyelerinin mal
varlıklarının dondurulmasının terör örgütlerinin
hareket kabiliyetlerini büyük oranda kısıtlayacağı
şüphesizdir. Bu nedenle, terörizmin finansmanının önlenmesiyle
ilgili olarak Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok
uluslararası kuruluş bünyesinde muhtelif sözleşmeler
akdedilmiş ve çeşitli tavsiye kararları
alınmıştır.
Söz konusu
sözleşmeler ve tavsiye kararları taraf devletlere bazı
yükümlülükler yüklemektedir. Bu konudaki uluslararası mevzuatın büyük
bir kısmına taraf olmamız hasebiyle yerine getirilmesi gereken
yükümlülüklerin iç hukuka aktarılmasına yönelik tasarının
öncelikle bu minvalde değerlendirilmesi gerekir. Türkiye aynı zamanda
Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesine de taraftır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terörizmin finansmanının
önlenmesine yönelik bağlayıcı nitelikte bulunan 1267 ve 1373
sayılı kararları da mevcuttur. OECD bünyesinde kurulmuş
olan Mali Eylem Görev Gücünün, FATFın tavsiye kararları da göz
önüne alındığında, görüşmekte olduğumuz
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
bir gereklilik hâlini aldığı şüphesizdir.
Tasarıyla, terör
ve terörizmin finansmanıyla daha etkin mücadele edilmesi ve
uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerimizin yerine
getirilerek terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi, terörizmin
finansmanının önlenmesi amacıyla mal
varlıklarının dondurulmasına ilişkin usul ve
esasların belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Bu kanun
tasarısı, tali komisyon olarak İçişleri Komisyonunda, alt
komisyonda ve Adalet Komisyonunda enine boyuna
tartışılmıştır, tüm siyasi parti temsilcileri,
tasarı hakkında değerli görüşlerini ileri sürerek
katkı vermişlerdir. Tasarı görüşmelerine aynı zamanda
Hükûmet temsilcileri, ilgili Bakanlık ve kurum temsilcileri ile bilim
adamları da görüşmelerde bulunarak ve görüşlerini
açıklayarak çok değerli katkılar sunmuşlardır.
Bütün komisyonlar,
yaptıkları görüşmeler sonucunda aldıkları kararla
tasarının kanunlaşması gerektiği yönünde görüş
bildirmişler ve raporlarını yazmışlardır.
Tüm komisyon
raporları incelendiğinde, tasarının
kanunlaşmasının ülkemizin faydasına olduğu
aşikârdır. Terörün ve terörizmin kötü bir şey olduğu, tüm
insanlığı tehdit ettiği ve ülkemizin de terörden bizar
olduğu herkesin ortak görüşüdür. Dolayısıyla, terörizmin
önlenebilmesi için terörizmin finansmanının da önlenmesi gereklidir;
sanırım bu hepimizin de ortak görüşüdür. Buna yönelik usul ve
esaslarda ayrı düşünmek doğaldır ve bu da demokrasinin bir
gereği ve güzelliğidir. Lakin ortada olan bir gerçek var ki o da bu
tasarının kanunlaşmasının zamanının geldiği,
hatta geç bile kalındığıdır.
Tasarıya
ilişkin, kafalarda şüphe oluşturabilecek tüm hususlar komisyon
ve alt komisyonlarda tartışılmış ve şimdi de
Genel Kurulumuzda tartışılacaktır.
Tasarıya
getirilen en önemli eleştirilerden biri, mal
varlığının dondurulmasına ilişkin kararların
yargı kararı olması gerektiği şeklindedir. Mal
varlığının dondurulması kararları hukuki
niteliği itibarıyla bir tedbirdir. Dondurma kararı ile
müsadereyi karıştırmamak gerekir. Dolayısıyla, mal
varlığının dondurulması kararlarının illaki
yargı kararı ile olması zorunlu değildir.
Değerlendirme komisyonu idari bir birimdir. Anayasamıza göre,
idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu
açıktır. İdari bir karar olan mal varlığının
dondurulmasına ilişkin kararların idari yargı denetimine
tabi olacağı şüphesizdir. Dolayısıyla, idari nitelikte
bir tedbir olarak, mal varlığının dondurulması
kararlarının yargı denetimi dışında
bırakılması söz konusu değildir.
Tasarıya
ilişkin bir diğer eleştiri ise mülkiyet hakkının
kısıtlandığına ilişkindir. Şunu unutmamak
gerekir ki Anayasamızın da amir hükmü gereği-mülkiyet
hakkı kamu yararına aykırı olarak kullanılamaz.
Terörizmin
finansmanında kullanıldığı tespit edilen mal
varlıklarının dondurulması kararı verilirken kamu
yararının üstün tutulduğu şüphesizdir. Başkasına
zarar veren bir mülkiyet hakkının, evrensel hukuk ve Anayasamız
tarafından da korunmadığı hepimizin malumudur.
Dolayısıyla, mülkiyet hakkı sınırsız bir özgürlük
alanı değildir. Bu nedenle, terörizmin finansmanının
önlenmesi amacıyla mülkiyet hakkının kullanılması
sınırlanabilir. Bu, hukuki bir durumdur. Yani mülkiyet hakkı ile
kamu yararı çatıştığı zaman, kamu
yararının üstün tutulacağı hukuki bir gerçektir.
Gerek Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi gerekse Anayasamız temel hak ve
hürriyetlerin kötüye kullanılmasına cevaz vermemekte, buna göre de,
terör faaliyetlerinin ve terörizmin finansmanının önlenmesi
amacıyla mülkiyet hakkının sınırlanmasını
meşru görmektedir.
Bakanlar Kurulunun
yabancı devletlerin tüm taleplerini kabul etme gibi bir zorunluluğu
yoktur. Bakanlar Kurulunun bu konuda takdir yetkisi bulunmaktadır. Talebin
gerekçesinin yeterli bulunmayıp reddedilmesi veya yeterli gerekçe
istenmesi mümkündür. Bakanlar Kurulunun değerlendirmede bulunurken,
öncelikle ülkemizin menfaatini, talepte bulunan devletin bize karşı
tutumunu yani mütekabiliyet (karşılıklılık)
esasını gözetmesi mümkündür.
Dondurma
kararının verilmesinden sonra bir yıl içerisinde soruşturma
başlatılmaması durumunda dondurma kararı
kaldırılabilecektir. Buna göre, idari bir karar olan dondurma
kararının uzun süreli olmasının önüne geçilecektir.
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin terörizmin finansmanına yönelik dondurma
kararlarının Bakanlar Kurulu kararı ile uygulanması,
Anayasamızın 90ıncı maddesi gereğidir. Bu konu,
Danıştay İdari Dava Daireleri tarafından karara
bağlanmış ve hukuka uygun bulunmuştur.
Yukarıda arz
ve izah ettiğimiz sebeplerden dolayı, görüşmeye
başladığımız Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
kanunlaşmasının, uluslararası yükümlülüklerimizin yerine
getirilmesi bakımından gerekli ve önemli olduğunu
düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, biz de millet ve ülke olarak, terörden ve terörizmden
bizarız. Terörizmin insanlığın geleceğinde en büyük
tehlikelerden biri olduğunu ve bu nedenle dünyanın neresinde olursa
olsun önlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu kanun
tasarısının uygulanması ve alınacak önlemlerle,
ülkemizin başındaki terör belasıyla da daha
başarılı bir mücadelenin yapılacağı, terör sorununun
ülkemizde sonlandırılması amacına hizmet edeceği
görüşünü taşıyoruz. Bu nedenle, terörizmin önlenebilmesi için
öncelikli olarak finansman kaynaklarının önlenmesi gerektiği
görüşüyle bu tasarının lehinde olduğumuzu bildiriyor, Genel
Kurulunuzu saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaşdemir.
Şimdi,
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
PKK terör
örgütünün en büyük gelir kaynağı uyuşturucu ticareti ve iş
adamlarından aldığı haraçvari paralardır. Son beş
yılda, bu yönlü olarak PKK terör örgütünün elde ettiği para miktarı
tahminen ne kadardır? Devlet olarak bu yönlü mücadelede ne
yapılıyor?
İkinci sorum
olarak da: Uyuşturucu ticareti ve madde kullanımıyla ilgili yeni
bir kanuni düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakanım, bu kanunda mahkeme kararının
kesinleşmesi konusu aydınlığa kavuşmamış.
Şu anda Mehmet Haberal ve Bedrettin Dalan terör örgütü suçlamasıyla
yatıyorlar. Bu kanun çıktıktan sonra gerek Haberalın gerek
Bedrettin Dalanın mallarına el konulacak mı?
BAŞKAN
Sayın Tuncel
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biliyorsunuz,
Türkiyede bir barış süreci diye herkes tartışıyor.
Herkes bu ülkede Kürt sorununun çözümü konusunda, bir sürecin evrilmesi
konusunda bir tartışma yürütürken biz burada terörün finansmanı
yasasını konuşuyoruz ve bu terörün finansmanı yasasına
da TMKyı dâhil ediyoruz. Şimdi, bu, ciddi anlamda bir problem.
Hükûmetin özellikle bu TMKyı kaldırması -özellikle dördüncü
yargı paketi diye de Türkiyede tartışılıyor- ya da
yeniden demokratik standartlara göre düzenlemesi konusunda bir politikası
var mı, bir projesi var mı? Aksi takdirde, öğrencisinden
gazetecisine, akademisyenine, herkesin bu terör torbasına girdiği bir
yerde bu yasa, bütün toplumsal muhalefeti bastırmak ve herkesi ekonomik
soykırım nedeniyle baskı altına almak anlamına
gelecektir. Dolayısıyla, bunu sadece Avrupa Birliğinin
istediği bir proje olarak görmekten ziyade, aslında bu, Türkiyede
yaşanan çatışma nedeniyle kullanılan bir şey
olacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Terör örgütü
elebaşılarıyla müzakere ederek, pazarlık yaparak terörün
önlenmesi mümkün değildir. Terör, etkin ve kapsamlı bir mücadele ile
önlenir. Hükûmetin terör örgütünün yurt içi ve yurt dışı finans
kaynaklarıyla etkili mücadele yürütmediğini düşünüyorum. Terör
örgütlerinin akaryakıt, uyuşturucu, sigara ve silah
kaçakçılığı, haraç toplama dışında önemli
bir gelir kaynağı da sahte fatura ticaretidir. Maliye
Bakanlığı ve ilgili kurumların bu konuda etkili bir
çalışması, tespiti ve elde ettiği veriler var
mıdır? Sahte fatura ticareti nedeniyle yakalanan terörist, tespit
edilen matbaa var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sakık
Yok.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak
istiyorum: PKK terör örgütünün yurt içinde uyuşturucu, insan ticareti ve
sigara kaçakçılığından dolayı finansmanı
konusunda bir veriyi bizimle paylaşabilir misiniz? Sigara
kaçakçılığı konusunda PKK terör örgütüyle ilişkileri
bulunan şirketlerle ilgili Amerika Birleşik Devletleri New Yorkta
yürüyen bir dava var, özellikle terörün finansmanı konusunda. Böyle bir
davadan haberdar mısınız? Müdahil olmayı düşündünüz
mü?
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu
tasarıyı destekleyen bilim adamları vardır. denildi. Benim
elimde suç örgütleriyle ilgili bir kitap var, Profesör Doktor İzzet
Özgenç, sayfa 159, aynen okuyorum ben sizlere: Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin terörle mücadele bağlamında duyduğu ihtiyaca binaen
hazırlanmış değildir. Söz konusu tasarı, Amerika
Birleşik Devletlerinin Türkiyeye dayattığı bir metindir.
Sizin bu saate kadar, gerek Bakan olarak gerek AKPnin sözcüleri olarak,
Türkiyenin ihtiyacı vardır, bunu bilim adamları destekliyor
Bunlar
hangi bilim adamlarıdır? Bilimsel anlamda bunun dayanağını
gösterir misiniz?
İki: Terörle
Mücadele Kanununun 88inci maddesinde terörün finansmanıyla ilgili metin
olduğu hâlde, buna ihtiyaç duyulmadığı hâlde, hukukta tüm
argümanlar da olduğu için
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Erdem
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, ülkemizdeki terör örgütlerinin, özellikle PKKnın, finansal
kaynaklarının önemli kısmını Avrupa Birliği
ülkelerinden sağladığı düşünüldüğünde, bu
düzenlemeden sonra Avrupa ülkeleri PKKnın mal varlığına el
koyacaklar mıdır?
İkinci bir
sorum: Bu 2002 yılındaki terörün finansmanının önlenmesine
ilişkin düzenlemeden sonra iktidara gelen AK PARTİ döneminde şu
ana kadar Türkiyeden kaç tane örgüt veya kişi hakkında mal
varlığına el konulması için talepte bulunulmuştur?
Sayın Başbakanın kefil olduğu herhangi bir kişi veya
örgüt bu bağlamda var mıdır? Açıklarsanız sevinirim.
BAŞKAN
Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Bakan, her alanda olduğu gibi ekonomide de pembe
tablolar çizmeye devam ediyorsunuz, sizlere göre her şey güllük
gülistanlık ama Türkiyede gelir dağılımındaki
adaletsizlik yüzünden aileler parçalanıyor ve sık sık intiharlar
yaşanıyor. Bir tanesi, az önce Meclis kapısının önünde
gerçekleşmek üzereydi. 19 yaşında bir genç, hayattan umudunu
kesmiş, ailesinin borç batağına saplanması, elektriklerinin
kesilmesi, uğradıkları haciz yüzünden Meclis kapısında
az önce intihar etmek üzereydi. Siz hiç bu intiharlardan kendinizi sorumlu
tutuyor musunuz? Akşamları yattığınız zaman
vicdanınız rahat ediyor mu?
BAŞKAN
Sayın Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu sözleşme
kapsamında, PKK terör örgütünün finansmanını sağlayan
kişiler tespit edilip kaç kişinin mal varlığına el
konulmuştur? Böyle bir bilgi, belge var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, kanunun 5inci maddesinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 1267 sayılı Kararında listelenen kişi ve
kuruluşlarla ilgili mal varlığının dondurulması
kararının derhâl icra edileceği söyleniyor. Bildiğiniz
gibi, ABD tarafından El Kaideyle ilişkili El Nusra cephesi ve sizin
tarafınızdan özgürlük savaşı verdiği söylenen El Kaide
unsurları, bugün Suriyede iç savaşa neden olmaktadır ve
Hükûmetiniz bu örgütlere silah desteği, lojistik destek
sağlamaktadır. 1267 sayılı Karara aykırıdır
bu durum. Bu kanun çıktıktan sonra Suriyedeki terörist unsurlara
verdiğiniz desteği kesmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Sayın
Bakana şu soruyu yöneltmek isterim: Yaygın basında birkaç
gündür, terör örgütü liderinin Erbile götürüldüğü şeklinde iddialar
var. Bu iddiaların doğruluk derecesi nedir? Bu, birinci sorum.
İkinci sorum
da: Amerikan Büyükelçisinin, basına yansıyan ve bugüne kadar hep
destek verdiği Hükûmetinize çok ağır eleştirileri oldu. Bu
eleştiriler karşısında Hükûmetinizin herhangi bir
yaptırımı söz konusu olacak mıdır?
BAŞKAN
Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu yasayla beraber oluşturulan bir kurul var. Bu kurula da belirli haklar
veriliyor ve belirli karar alma şansı tanınıyor ancak bahse
konu kararların CMKyla düzenlenen yargıçlarla ilgili bölümüne
baktığımız zaman, kuvvetli suç şüphesi ve delillerle
beraber ancak bu kararların alınabileceği belirtilmiş, el
koyma ya da müsadere şeklindeki kararların. Ancak, bu yasayla söz
konusu kurula hiçbir şekilde sınırlama tanınmadan
istediği kişilere dair el koyma kararları verilebilmesini siz
CMK ile uyumlu buluyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
29 Kasım 2012 tarihinde Başbakana bir soru sormuşuz, özetle
demişiz ki: Kara para terörün finansmanında kullanılır ve
son günlerde de yastıkaltı altın deyimiyle, altın
yatırımlarını ekonomiye kazandırmak için bir kampanya
yürüttünüz. Bu yastıkaltı altınlar acaba terörün
finansmanında kullanılabilir mi? diye bir soru sorduk ve -sizin aracılığınızla-
size göndermiş Başbakan da, siz de demişsiniz ki cevaben:
Altın mevduatına ilişkin mudi sayısı bilgileri veri
tabanımızda bulunmamaktadır. Şimdi de böyle bir yasa
getiriyorsunuz. Yani, veri tabanınızda bir şey yokken nasıl
olacak da siz terörün finansmanını engelleyeceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Öncelikle
şunu söyleyeyim, bütün arkadaşlarımızın bu
tasarıya ilişkin insan hakları çerçevesindeki hassasiyetlerini
biz saygıyla karşılıyoruz ama şunun altını
çok açık bir şekilde çizeyim: Türkiyede yerleşik
şahısların Türkiyede terörün finansmanı suçunu
işlemeleri hâlinde, meri mevzuat devam ediyor, hiçbir şekilde burada
idari bir karar söz konusu olmayacak yani orada tamamen yine yargı süreci
uygulanacak.
Burada -sadece bir durumu
açıklamak için söylüyorum, sorulara geleceğim- dondurma
kararları, ancak, zaten bağlayıcı olan Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı kararlardır. Bakanlar
Kurulu bugüne kadar 14 kararname çıkartmış ve bunları
uygulamak zorundayız zaten; bunun için başka da bir alternatif yok.
Şimdi sadece önümüze yeni bir husus olarak şu geliyor: Başka
ülkelerin taleplerinin karşılanması hususu. Burada da gerek ben
gerek diğer bazı arkadaşlarımız altını
çizdik. Bir kere, Bakanlar Kurulunun takdirinde olacak bir konudur. Ülkemizin
menfaatleri gözetilecek; yani bu çok önemli.
Karşılıklılık ilkesi gözetilecek; yani bir Avrupa veya
başka bir
ülke bu konuda bize gerektiği ölçüde destek olmuyorsa, biz de ona göre
tabii bunu dikkate alacağız. Yine, dediğim gibi, ileride
tazminat davasına konu olması riskine karşı teminat da
talep edilebilecek. Gerekçenin tabii ki yeterli olması dikkate
alınacak.
Şimdi, sorulara
gelirsek
Tabii ki burada şunu söyleyeyim: PKKnın finansman
kaynaklarına ilişkin veriler soruldu birçok soruda, gerek
uyuşturucu madde ticaretinden gerekse diğer alanlardan. Bu konuda
tabii ki kesin olarak elimizde bir veri yok. Yani MASAKın tabii ki bu
yönde çalışmaları var ama bu konuda elimizde resmî, kesin bir
veri yok.
Şimdi, Haberal veya
bir başkasının yani bir Türk vatandaşının, bu
yasadan sonra, mevcut mallarının dondurulması söz konusu
değil. Açık ve net olarak söylüyorum, Türk vatandaşlarının
Türkiyede terörün finansmanı işine bulaşması hâlinde,
şu anda hukuk sistemimiz neyi öngörüyorsa o geçerli olacak ve yargı
süreci işleyecek. İdari bir kararla, herhangi bir
vatandaşımızın Türkiyede terörün finansmanına
bulaşması hâlinde, mal varlığının hukuk sistemi
yani yargı süreci yaşanmadan dondurulması kesinlikle söz konusu
olmayacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ama öyle demedi efendim AKP Grubu adına konuşan, Suç orada
işlenmişse buradakine el konulabilir. dedi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sadece şu olacak: Bu idari karar
Daha doğrusu, Değerlendirme Komisyonu, gerekirse bu konuda
savcılığa suç duyurusunda bulunacak ama sonuçta bu kararı
mahkemeler
Zaten şu anda da mahkemeler
Terörle Mücadele Kanununun
8inci maddesi gereği zaten el koyma tanımlanmıştır.
Bu yönde de tabii ki mahkeme kararıyla karar alınabilir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yurt dışından gelen Türkiyede yerleşiklerle ilgili dedi
diyorsunuz siz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Türkiyede yerleşiklerle ilgili,
yabancılar tarafından talep gelebilir, yabancı ülkeler tarafından
talep gelebilir. Bu talebe buradaki Değerlendirme Komisyonu karar vermez Değerlendirme Komisyonu fikrini Bakanlar
Kuruluna arz eder. Bakanlar Kurulu o ülkenin gerekçesine bakar,
karşılıklılık ilkesini gözetir, ülke
OKTAY VURAL (İzmir) Yani orada
hâkim şeyi yok.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Tabii.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yok, tamam.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Ama, Bakanlar Kurulunun bütün kararları
yargıya açıktır. Ama, bu konuda da Danıştayın bir
kararı var, Bakanlar Kurulunun bu konuda yetkili olduğuna dair.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
8inci maddeyi kaldırıyorsunuz zaten.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Tuncel, tabii ki biz demokrasimizin
standartlarını iyileştirmek için sürekli bir çaba içerisindeyiz.
Bu yasanın toplumsal muhalefeti baskı altına alma gibi ne bir
niyeti söz konusu ne de uygulamada bir şeyi söz konusu olacaktır.
Yine, burada, sahte fatura ticaretiyle
ilgili bir soru vardı. Bu konuda gerek Vergi Denetim Kurulu gerekse Gelir
İradesi en etkin bir şekilde mücadele etmektedir. Ama, bunun terör
örgütüyle ilişkilendirilen boyutlarının rakamları,
dediğim gibi, yoktur.
Aynı zamanda, Değerlendirme
Komisyonu yine teklif ederek, Bakanlar Kurulu yabancı ülkelerdeki
teröristlerin tabii ki mal varlıklarının dondurulması
talebinde bulunabilecektir. Bu yasa bu imkânı getiriyor bize. yani elimizi
terörün finansmanının kurutulması anlamında güçlendiriyor. O
konuda da onu ifade edeyim.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Gök dedi ki: Ekonomide her şey güllük gülistanlık gibi
gösteriliyor. Kesinlikle öyle bir şey yok. Bizim ülke olarak tabii ki
gelişme sağladığımız, önemli başarı
sağladığımız alanlar var ama yapısal olarak da
henüz üzerinde çalıştığımız bir sürü sorun
alanı vardır, Türkiyede her şey güllük gülistanlık değildir.
Ben hiçbir zaman böyle bir iddiada da bulunmadım.
Terör örgütü liderinin Erbilde
olduğu iddiasına zaten Adalet Bakanımız cevap verdi. Böyle
bir şey söz konusu değildir.
Amerika Birleşik Devletleri
Büyükelçisinin yaptığı açıklama konusunda benim bilgim yok.
Ama, eğer orada tabii ki bir cevap verilmesi veya herhangi bir uygulama
gerekiyorsa bunu Dışişleri Bakanlığı eminim en
iyi şekilde yapacaktır.
Yine, burada, kurulun yani
Değerlendirme Komisyonunun, hiçbir sınır olmadığı
ve dondurma kararı alabileceği şeklinde ifadeler
kullanıldı. Böyle bir şey söz konusu değildir.
Değerlendirme Komisyonu sadece ve sadece Bakanlar Kuruluna öneride
bulunabilir, Bakanlar Kurulu o çerçevede bir değerlendirme
yapacaktır. Bakanlar Kurulunun bütün kararları yargıya açıktır.
Bugüne kadar PKK
terör örgütüne finansman sağlayan kaç kişinin mal
varlığına el konulmuştur? şeklinde bir soru var.
Önümde bir veri yok ama daha sonra gelirse sizlerle de
paylaşırım.
Yine, burada,
Suriyedeki El Kaide unsurlarını biz de terörist olarak addediyoruz
ve kesinlikle ülkemizin bunlara özgürlük savaşçısı olarak
bakması mümkün değildir, bunlara devlet olarak bizim destek vermemiz
mümkün değildir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul)- Sayın Bakan, ilk defa Hükûmete aykırı bir
şey söylediniz, tebrik ediyorum. Çok güzel, tebrik ediyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özgündüz, lütfen.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Dolayısıyla, bu yasadan sonra
desteğin çekilmesi diye bir şey söz konusu değildir.
Yine, burada,
altın mevduatına ilişkin bir soru soruldu. Değerli
arkadaşlar, altın tabii ki vatandaşlarımız
tarafından bir tasarruf aracı olarak yastık altında büyük
oranda tutuluyor. Bazı tahminlere göre 280 milyar, bazı tahminlere
göre 300 milyar dolar civarında, vatandaşlarımızın bu
anlamda tuttuğu bir altın stoku olduğuna dair birtakım
tahminler var. Bu altının tabii ki ekonomiye
kazandırılması ve Türkiyenin bu anlamda, şu anda atıl
duran kaynaklarının harekete geçirilerek ülkemizde
yatırıma, istihdama dönüştürülmesi anlamında atılan
adımlar doğru ama terörün finansmanı konusu ayrı bir
konudur. Bir kere, burada, dediğim gibi, bütün güvenlik
teşkilatları, MASAK, Millî İstihbarat Teşkilatı bu
yönde zaten gerekli çalışmaları yapıyor. Eğer terörün
finansmanında bu kaynakların kullanılması söz konusuysa
veya şüphe söz konusuysa, zaten bu tasarının bu amaçla
getirildiğini de yine ifade etmek istiyorum çünkü bu tasarı, bu
anlamda mekanizmayı güçlendiriyor, elimizi güçlendiriyor; hem
dışarıda hem içeride elimizi güçlendiriyor.
Bu mudi verilerine
ilişkin olarak da belki o an itibarıyla Maliye
Bakanlığında bu veriler yoktur ama sistemde bu verilerin
olmadığını ben söylemiyorum. Sistemde bu veriler tabii ki
var. İlgili kurumlar, şüphe üzerine, ihbar üzerine veya istihbarat
üzerine -MASAK ve diğer ilgili kurumlar- tabii ki bunu inceleyebilecektir.
Ben tekrar
şunu ifade etmek istiyorum: Türkiyede işlenen terörizmin
finansmanı suçu bakımından Bakanlar Kuruluna herhangi yeni bir
yetki söz konusu değildir. Burada Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya
ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bunun altını
çizmek istiyorum. O nedenle, efendim, Bu bir servet vergisidir, bu bir el
koymadır. şeklindeki yaklaşımlar doğru değildir.
Türkiyede yaşayan birisinin Türkiyede terörün finansmanı suçunu
işlemesi hâlinde, ne bu kurulun ne de Bakanlar Kurulunun mal dondurma
yetkisi bulunmamaktadır, bu kanun bunu getirmemektedir. Dediğim gibi,
mevcut Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya ilişkin hükümleri geçerlidir.
Ancak bu kurul bu yönde bir tespitte bulunursa savcılığa tabii
ki bir şikâyet müessesesini de bu yasa getiriyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mal varlığını soruşturmadan nasıl
şikâyette bulunacak?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Terörizmin finansmanı suçunun, dediğim
gibi, ülkemizde işlenmesi durumunda
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim, süremiz doldu.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, izin verirseniz bir cümle bir şey
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Kusura bakmayın, veremeyeceğim. Soru-cevap yaptık. Şimdi
ben işimi halledeyim, ondan sonra.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 11inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldanda.
Buyurun Sayın
Aldan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı aslında 23üncü Dönemden kalma. 22
Şubat 2013e kadar yasalaşmazsa kara listeye
alınacağız ve ekonomik güvenilirlik konusunda zorluk
çekeceğiz. İktidar bu süreyi önceden biliyor muydu? Elbette biliyor.
Peki, bu tasarı neyin nesi ve neden bunca zaman beklendiği konusunu
değerlendirmeye çalışacağım.
Kasım 2012de
uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Fitch, Türkiyenin kredi
notunu yabancı para cinsinden BB+dan BBB-ye çıkararak
yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmiş, not görünümünü ise
durağan olarak belirlemişti. Fitchin not raporunda dikkati çeken
nokta ise Türkiyenin kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda ev
ödevini yerine getirmediği ve bu nedenle de kara listeye gireceği öngörüsüydü.
Kısa adı FATF olan yani Mali Eylem Görev Gücü, OECD bünyesinde
çalışan ve kara para aklamayla mücadeleyi esas alan hükûmetler
arası bir kuruluştur. Ülkemiz de bu kuruluşun üyelerinden
biridir.
Son yıllarda
ve özellikle 11 Eylül 2001de El Kaidenin Dünya Ticaret Merkezine yönelik
saldırıları sonucu yeni bir kavramla
karşılaştık ki o da terörün finansmanıdır.
Türkiye, yıllardır terörle mücadele etmektedir. Dolayısıyla
terörün finansmanı konusunda en duyarlı olması gereken
ülkelerden biriyiz. Kaldı ki 11 Eylül saldırıları sonrası
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince saptanan listeler dâhilinde
gerekli yükümlülükleri yerine getirmiştik. Hatta listede bulunan Yasin El
Kadı konusunda yaşananlara hep beraber tanık olmuştuk.
Terörün hedefi konumundaki ve teröre duyarlı bir ülkeden neden böyle bir
düzenleme ısrarla ve hatta tehditle istenmektedir? Acaba, Türkiye,
gerçekten de dışarıdan gelen tüm talepleri kabul etmiş
midir? İşte, işin aslı buradadır. Sorun, mevcut
iktidar ile Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri
arasında terör örgütlerine bakışta yatmaktadır.
Tabiidir ki bu
konuyu İsraili de işin içine katarak değerlendirmek
gerekmektedir. Açıkça söylemek gerekirse sorun, Hamas ve Müslüman
Kardeşler örgütlerini nitelemede yaşanan ayrılıktır.
Zira, Hamas, bizim iktidara göre seçimle iş başına gelmiş
ve terörü yöntem olarak benimsememiş siyasi bir partidir. Oysa Hamas,
Avrupa Birliği ülkeleri açısından terörist bir örgütlenmedir.
Keza, Müslüman Kardeşlerin bu açıdan konumu
tartışmalıdır. Dolayısıyla, bu örgütlere ilişkin
olarak gelen talepler mevcut iktidar tarafından yerine getirilmemektedir.
İşte bu nedenle, tasarı günümüze kadar rafta tutulmuştur.
Peki, bu tasarı geldiğine göre İktidar ekonomik
kaygılarına öncelik vererek Hamas ve Müslüman Kardeşleri
defterden sildi ve Batının talepleri karşısında boyun
eğdi. diyebilir miyiz?
Müslüman
Kardeşler örgütü, sözde Arap Baharı döneminde etkin rol
oynamış ve kimi ülkelerde iktidar olmuştur. Belirgin olan husus
ise bu dönemde örgüt ile Batı dünyası arasında yaşanan uyumlu
ilişkilerdir, yani yıllardır Batıyı şeytanla
eş değer gören yapısı birden
değişivermiştir. Tunus, Mısır, Libyada iktidar olan
örgüt ne hikmetse Amerika Birleşik Devletlerinin uydusu konumundaki Katar
ve Ürdünde eylemlerini bir çırpıda durdurmuş lakin Suriyede
aslan kesilmiştir. Hamas, aslında Müslüman Kardeşlerin Filistin
koludur ancak İsrailin saldırgan tutumu ve Gazzeye
uyguladığı insanlık dışı ambargoya
karşı silahlı mücadele içine giren Hamas bir türlü ehlileştirilememiştir.
Kısaca:
Müslüman Kardeşlerin işi tamamdır. Onlar artık
ılımlı, daha doğrusu uyumlu İslamcı
olmuşlardır. Geriye kalan ise Haması munisleştirmektir.
Zira, yeni Orta Doğuda İsraili rahatlatacak formül
arayışında kilit yapı Hamas hâline gelmiştir.
Günümüzde
para en önemli siyasal baskı aracıdır. Haması zapturapta
almanın yollarından biri de finans kaynaklarını kontrol
altında tutmaktır lakin AKP iktidarının Hamasa
bakış açısı finansal kontrol mekanizmasının
işlemesini engelleyen bir neden olarak ortaya
çıkmıştır. İşte bu nedenle, AKP iktidarı
küresel egemenlerin isteğine boyun eğmek zorunda
kalmıştır. 6 Ocak 2013 günü Orta Doğu basınına
sızdırılan haberlerde Gazzede İsrail ambargosunun
hafifletildiği ve Hamasın uluslararası terör örgütleri
listesinden çıkarılacağı öne sürülüyordu. Bu
açıklamaların hemen ardından, rafta bekletilen
tasarının Genel Kurula getirilmesi anlamlıdır.
Dolayısıyla, Hamasın İsrail ve Batıya
uyumlaştırılması aşamasında Türkiye de işin
bir parçası hâline dönüştürülmek istenmektedir. Lakin, bu tasarının
yasalaşması hâlinde iktidarı bekleyen bir tehlike vardır:
Hamas terör örgütleri listesinden çıkmazsa ve iktidar, mal
varlığını dondurma işinde çekingen davranırsa
Batının ekonomik gazabına uğrayacak, yasanın
gereğini yaparsa da Hamas ve Gazzeyi bir nevi satmış
olacaktır.
Günümüz
dünyasında ve özellikle ülkenizin ekonomik
bağımsızlığını ipotek verdiğiniz bir
ortamda kardeşim muhabbetlerinin, gözyaşı dökmelerin,
külhanbeylik taslamanın ve Gazzeli çocuklara ağıt yakmanın
bir anlamı yoktur. Günü gelir, birileri çıkar ve de sizi parayla
terbiyeye kalkışır; siz de dayatmalara boyun eğersiniz.
Olan biten budur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın ilk bölümünde yer alan
11 maddeye ilişkin genel bir değerlendirme yapacak olursak: Tasarıyla
bir yandan küresel istekler yerine getirilirken bir yandan da AKP Hükûmetinin
iç siyasete yönelik olarak da bir şeyler yaptığına
tanık oluyoruz. Bir kez FATF tarafından mal
varlığının dondurulması anlamındaki talepler,
Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine
Dair Uluslararası Sözleşmesi çerçevesinde ve tasarının
3üncü maddesinin (1)inci fıkrasının (a) ve (c) bentlerinde
belirtilen hâllerdir. Keza, (a) ve (c) bentlerinde belirtilen hâller somut
olgulara bağlı, ağır suçlara yöneliktir. Lakin, şark
kurnazlığı yapılarak, maddenin b bendiyle, 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak
kabul edilen fiiller de tasarı kapsamına
alınmıştır. Oysa, 3713 sayılı Yasanın
1inci maddesinde yer alan terör tanımı son derece müphem olup benzer
örneklerle ortaya çıktığı üzere kötüye kullanıma, en
azından geniş yorumlanması hâlinde, imzasız bir ihbarla
dahi bireylerin mülkiyet hakkına doğrudan ve haksız bir
müdahaleye yol açacak bir düzenlemedir.
Taslağın
4üncü maddesindeki belli bir fiille ilişkilenmese dahi ibaresiyle fon
sağlayan ve toplayan tanımlaması belirsizlik içermektedir.
Sosyal bir faaliyet kapsamında toplanan her türlü paranın bu kapsamda
değerlendirilmesi olası bulunmaktadır. Aslında
yapılması gereken, tasarının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendini, 4üncü maddeyi, 7nci madde ile 18inci
maddeleri tasarıdan çıkarmaktır. Böylelikle, iç hukukumuza
yönelik kaygılar önemli ölçüde bitecektir. Şu unutulmasın ki
kötü bir yasanın ona olumlu oy verenlere de bir gün silah gibi dönme
olasılığı her zaman vardır.
Tasarının
6ncı maddesinin (5)inci fıkrasında yer alan ve mal
varlığının dondurulmasını talep eden devletin bir
yıl içinde soruşturma başlatmaması hâlinde dondurma
kararının takdir hakkına dayandırılması keyfîlikten
başka bir şey değildir.
Tasarının
7nci maddesinde yer alan makul sebeplerin varlığının idari
mekanizmanın takdir hakkına bırakılması da kuvvetler
ayrılığı ilkesiyle çelişen bir olgudur.
Dondurma
kararlarının Resmî Gazetede yayımının tebligat yerine
geçmesi de açıkça tebligat mevzuatına aykırılık
teşkil etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Temmuz 2011de Türkiyeye gelen eski
CIA Başkanı ve çuvalcı general Petraeus, terörizmin
finansmanının önlenmesine ilişkin tasarının bir an önce
görüşülüp kanunlaşacağı konusunda umutlu olduğunu
açıklamış ve Amerika Birleşik Devletlerinin Ankara
Büyükelçisi Ricciardone ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Cemil Çiçeki ziyaretinde Terörizmin finansmanına
karşı çok önemli olan bu düzenlemenin
kanunlaşacağını umuyorum. demişti. Yani bu diplomatik
sözlerin Türkçe karşılığı İstiyoruz
arkadaş, o kadar! demektir. Lakin, küresel istek yerine getirilirken iç
siyasete dönük olarak, soyut kavramlarla uygulama alanı
genişletilmiştir.
Dolayısıyla,
taslağın yasalaşması hâlinde terör örgütü
yaftalamasıyla, muhalif olan her gerçek ve tüzel kişiliğin yurt
dışı mal varlığı dondurma konusu olabilecektir
diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aldan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın
Sakık.
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
bugün, burada görüşmüş olduğumuz yasa uluslararası,
işte, Birleşmiş Milletlerin bir dayatması olarak önümüze
sürülüyor. Ama, ilk kez burada görüyoruz, yani Birleşmiş Milletlere
üye olan ülkelerin hiçbiri o metne dokunmadan onu
yasalaştırmışlar. Ama bizim ülkemizde tam tersi, yani
şark kurnazlığı yaparak, bu metne Terörle Mücadele Yasasını
dâhil ederek burada aslında yapılmak istenen şeyi çok iyi
biliyoruz. Çünkü bu ülke, yıllarca bu politikalarla, bu yasalarla ta bu
noktaya kadar geldi. Şimdi, bugün, bu yasayı buraya getirenler
aslında süreçte, geçmişte bu yasaların, buna benzer
yasaların mağdurları oldular.
Şimdi
arkadaşlarımız da değindi, bu yasa, birilerini terbiye etme
yasasıdır. Bu yasa, 1942lerdeki varlık vergisinin farklı
bir versiyonudur. Buradaki değişik grupların konuşmalarını
dinlerken ve 1942de, bu Parlamentoda aynı konuşmalara
tanıklık ettik ve bu yasanın adı, açık ve net olarak
söylüyorum, nasıl ki 1921lerde bütün halkları tek kimliğe
kilitleyen, tekliği yaratan anlayış neyse bugünkü bu yasa, bütün
sermayeyi Türkleştirmek isteyen bir yasadır.
Sevgili
arkadaşlar, bakın, Machiavelli Prens kitabının Zalimlik
başlıklı 17nci bölümünde aynen şöyle der: İnsanlar
ana ve babalarının ölümlerini unutabilirler ama ellerinden
alınan malı, mülkü ve mal varlıklarını asla unutmazlar
ve bundan intikam duyguları çıkar. Şimdi, bakın, bu
coğrafyada buna benzer yasalar çıktı. 1990lı yıllarda,
bu yasalar çıkarılmadan, varlıklı olan Kürt iş
adamlarına infaz uygulanıyordu, öldürülüyorlardı,
mallarına, mülklerine el konuluyordu ve bu, devletin derinliklerinde
örgütlenerek yapılıyordu. Ama yıl 2013, şimdi,
Birleşmiş Milletlerdeki bu sözleşmeyi bahane ederek buraya yeni
bir yasa getirerek
Evet, biz grup olarak açıkça ilan ettik: Bakın,
Birleşmiş Milletlerin metnini getirin, tercüme edin ve biz
altına imzamızı koyalım. Ama siz, Terörle Mücadele
Yasasını getirirseniz, Terörle Mücadele Yasasının ucu
açık, makas açık, dilediğiniz herkesi buraya dâhil
edebilirsiniz. Geçmişten bugüne kadar Terörle Mücadele Yasasından,
hatta Terörle Mücadele Yasası çıkarken Bu yasa yetersizdir. diyen
generallerin de sonra bu yasadan dolayı nasıl bugün Silivride
yattıklarını da biliyoruz. Onun için çok şeye gerek yok; bir
itirafçıyı bulursunuz ve varlıklı olan bir insanın
malına, mülküne çok rahatlıkla el koyabilirsiniz. Eğer bu yasa
Ergenekon operasyonunda yasalaşmış olsaydı, Cumhuriyet Halk
Partisi Ankara Milletvekili Sinan Aygünün kasasında yakalanan parayla malına
mülküne el koyulurdu ve bugün Sinan Aygün burada olmazdı, bugün ticaretini
sürdüremezdi.
Ve şimdi
sizin yapmak istediğiniz nedir? Kürtçe bir söz vardır, Sayın
Bakanım yok burada, o olsaydı iyi bilirdi. (
*)
diyor. Yani yoksul adam, ha suyun ötesi, ha suyun bu tarafı, hiç fark
etmez. Biz bu ülkenin yoksullarıyız. Ama, sizin yapmak
istediğiniz bu yasayla, bugüne kadar Kürt iş adamlarını
terbiye etmektir. Açıkça ve net olarak da bunu söylüyoruz, Kürt iş
adamlarını terbiye ediyorsunuz. Bölgedeki koşulları siz
bizden çok çok iyi biliyorsunuz ve siz, Kürt sermayesinden ciddi şekilde,
ciddi bir rahatsızlık duyuyorsunuz ve bunun için, burada
ayrımcı politikalar var, burada tekleştirme var.
Ve burada, ana
muhalefet partisine de tarihî bir çağrıda bulunuyorum: Bakın,
burada ayrımcı politikalar var. Bu, yarın size de dönebilir.
Aslında biz, hepimiz bu yasayla Türkiyeli olma gemisinde birlikte yolculuk
ediyoruz. Eğer ana muhalefet partisi bunu Anayasa Mahkemesine götürmezse
bizim iki elimiz onların yakasında olur çünkü burada,
ayrımcı politikalar var ve bu politikalar geçmişten bugüne kadar
uygulandı ve bu yasa, siyasal iktidarın elinde acımasız bir
silah gibi çünkü Terörle Mücadele Yasasından, bir bölgede yediden
yetmişe bütün insanları terörist ilan etmişsiniz.
Bakın, burada
ne diyor: Bu tasarı bu hâliyle yasalaşırsa muhalif finans
kaynakları
Muhalif basın bile, bir bütün olarak bundan pay
alabilir. Üçüncü olarak Mali Suçları Araştırma Kurulu, MASAKın
altında kurulacak bu komisyon MASAKa bağlı olacak. diyor ama
MASAK, ilk günden beri tavrını açık ve net olarak koymuş
ortaya. Ne diyor MASAK? Daha bu yasalaşmadan açık ve net olarak
şunu söylüyor: Günümüzde bazı ayrılıkçı gruplar, bir
yandan terör örgütü kanalıyla, diğer yandan terör örgütünün kontrol
ve denetiminde siyasi kanalları kullanarak, zorlayarak politik
amaçlarına ulaşmak istemektedirler. Bu tür terör örgütleri, aynı
zamanda siyasi kanatlarının desteklenmesi amacıyla fona
ulaşabilirler. Örneğin, yerel yönetimde söz sahibi olan, terör
örgütüyle yakından bağlantılı kişiler, terör örgütüne
çeşitli şekillerde destek sağlama imkânlarına
kavuşabilirler. diyor ve burada şunu söylüyor: Yani terör örgütünden
bir yakınını kaybedenin
bir belediyede işe alınmasıyla siz bu yasaya dâhil
olabilirsiniz.
Şimdi,
açıkça söylüyorum, bu bölgede ve bu ülkede eğer otuz yıllık
bir savaş sürmüşse ve bu 50 bin cana mal olmuşsa, eğer
insanların köyleri yakılmışsa, 17.500 faili meçhul cinayet
işlenmişse ve herkesin bir yakınının ya cezaevinde ya
dağda ya toprak altında olduğu bir gerçeğimiz, bir
realitemiz varsa ama siz, eğer belediye olarak bu ölenlerin veyahut da
dağda olanların birinin yakınını işe
alırsanız, siz bu yasadan mahkûm olursunuz, derhâl sizin mal
varlığınıza, aynı şekilde belediyenin mal
varlığına da el
konulabilir. Bu sadece BDPliler için değil. Bakın, Cumhuriyet
Halk Partisinin Eskişehirde ve Antalyadaki belediyelerine yönelik o
operasyonlarda da aynı yasayla bir mahkûmiyet çıkabilir. Şimdi,
MASAK bu konuda bu kadar açık ve net olarak düşüncesini beyan
etmişken, daha yasalaşmadan altyapısını
oluşturmuşken bize dönüp burada Efendim, biz bunun güvencesini
veriyoruz. deme hakkına sahip değilsiniz çünkü bunların hiçbir
dönem güvencesi olmamıştır, tarihte de
olmamıştır, bugün de olmaz.
Evet, her
savaş servet transferi yapar. Bu savaşta da aslında bir servet
transferi yapılmaktadır. Bakın, 1932lerde, 1933lerde Stalin
Ukraynalılara aynı şeyi yaptı, bir soykırım
yaptı ve sonra, mala mülke bir ekonomik kırım da arkasından
geldi. Hitler döneminde Yahudilere aynı politikalar uygulandı.
Şimdi söyleyeceğim, tekrar tepki göstereceksiniz ama ne yazık ki öyle, Osmanlıda da
Ermenilere karşı böyle bir şey uygulandı. Cumhuriyet
sonrası da varlık vergisi adı altında bir yasa
çıkarıldı. O yasayı çıkardıklarında,
açık ve net olarak, o dönemin Başbakanı Şükrü
Saraçoğlu şunu söylüyordu: Biz sermayeyi
Türkleştireceğiz. Varlık vergisinin bu halka ne kadar
acılar yaşattığına hepimiz tanıklık ettik. O
varlık vergisinden, Aşkaleye tam 1.229 kişi alınıp
götürüldü. Bunlardan 329 kişi orada canını kaybetti. Sonra, o
insanlar getirilip buralarda, hatta Ankarada Gençlik Parkında
çalıştırıldılar. Kimlerdi? Yahudi iş
adamlarıydı, bilim adamlarıydı, şairdi,
edebiyatçıydı ve hepsi bu süreçte mağdur oldu. Kimisi
çıldırdı, kimisi Avrupanın ve Fransanın, Parisin
birçok hastanesinde bu acılarla hayata veda etti. Şimdi, aynı
politikayı siz, burada, muhaliflerinize karşı uyguluyorsunuz.
Bu yasa kandan
kanunlardır; hele hele barış sürecinin görüşüldüğü
bir dönemde, yeniden Terörle Mücadele Yasasına sığınarak
getirdiyseniz, o zaman sizin barış politikalarınızı
yeniden gözden geçirmeniz gerekir. Bu yasadan hayır çıkmaz. Bu yasa,
dediğim gibi kandan kanunlardır. Bu ülke kandan kanunlarla o
kadar çok tanıştı ki hiçbiri çare olmadı.
Ben bu yasayı
vicdanlarınıza havale ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
bir şey ifade etmek istiyorum. Türk milletinin ve devletinin tarihinde
Hitlerle, Nazilerle mukayese edilebilecek hiçbir dönem
olmamıştır. Bu bir bühtandır.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Tutanaklara geçsin.
Biz, tarihimizle
yüzleşmeden bu sorunlarımızı çözemeyiz. Benim söylediğim
şeyler afaki şeyler değil. Osmanlı Döneminde de
yaşanmıştır ve Cumhuriyet Döneminde de
yaşanmıştır. Varlık vergisi nedir, bana söylesinler.
Afaki sözlere karnımız tok artık.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Elâzığ Milletvekili
Sayın Enver Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Erdem.
MHP GRUBU ADINA
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şüphesiz, terörün ve terörizmin ne anlama geldiğini
dünyada en iyi bilen ülkelerden ve milletlerden birisiyiz. Son otuz yılda
terörden çok büyük acılar çekmiş, 40 bin insanını teröre
kurban vermiş, yüzlerce milyar lira terörizmle mücadele için
harcamış bir ülkeyiz. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
ülkemizin güvenliğini ilgilendiren her konuda olduğu gibi bu konuda
da milletimizin menfaatleri doğrultusunda bu düzenlemeye destek veriyoruz.
Terörle mücadeleye destek verdiğimiz gibi teröristle müzakereye de
karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Teröristle müzakere
etmekle sorunun çözülemeyeceğini, teröristle yapılan müzakere ve
açılım politikalarıyla terörün azalamayacağını,
yapılan bu kadar düzenlemelere rağmen teröristlerin taleplerinde gün
geçtikçe artışlar olduğunu görüyoruz. Elinde silah olan terörist
örgütle görüşme yapılması, ömür boyu hapis almış
teröristbaşıyla istişareler yapılması terörle
mücadelenin normal safahatı değildir değerli milletvekilleri.
Terörle mücadele ciddi bir iştir, elinde silah olan bir örgütle gizli
gizli görüşerek, terör örgütünün vermiş olduğu listedeki yasal
düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirerek, talepleri gecikti
diye eylem yapmalarına, askerlerimizi, polislerimizi şehit etmelerine
seyirci kalarak terörle mücadele olmaz.
PKK terör örgütü,
kanlı eylemlerini gerçekleştirmek ve militanlarının
ihtiyaçlarını karşılamak üzere yıllık en az 150
milyon dolar gibi bir paraya ihtiyaç duymaktadır. Aslında, PKK terör
örgütünün bugün için kontrol ettiği mali büyüklüğün milyarlarca
dolarla ifade edildiğini de bilmekteyiz. Örgütçe ihtiyaç duyulan bu 150
milyon doların büyük kısmı organize suç faaliyetleri olan
uyuşturucu madde kaçakçılığı, silah
kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, çay ve
sigara kaçakçılığı gibi alanlardan
karşılanmaktadır. Uyuşturucu madde kaçakçılığını
kolay ve bol kazançlı finansman kaynağı olarak gören PKK terör
örgütü, uyuşturucu madde kaçakçılığının her
alanında profesyonelce faaliyet göstermektedir; uyuşturucu madde
kaçakçılığının uyuşturucu üreticiliği ve
kaçakçılığından komisyon alınması,
uyuşturucu ekimi, uyuşturucu kaçakçılığı ve
uyuşturucunun dağıtımı safhalarında aktif rol
almaktadır. 1984-2012 yılları arasında
gerçekleştirilen 370 operasyonda, örgütün uyuşturucu
kaçakçılığı olayına karıştığı
tespit edilmiştir. Bölücü terör örgütü PKKya karşı yürütülen operasyonlarda
bugüne kadar 4.253 kilogram eroin, 33.290 kilogram esrar, 5 milyon 972 bin 747
adet Hint keneviri bitkisi, 4 milyon 305 bin kilogram baz morfin, 710 kilogram
kokain, 317.412 adet sentetik uyuşturucu hap, 26.190 litre asetik anhidrit
gibi uzunca bir liste uzayıp gitmektedir. Artık, PKK terör örgütü,
dünyada birinci derecede önemli uyuşturucu madde kaçakçısı örgüt
olarak tanınmaya başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 1999 tarihli Terörizmin Finansmanının Önlenmesine
Dair Uluslararası Sözleşmenin uygulanması ve sözleşme
hükümlerine uyum sağlanması için terörizmin finansmanı suçunun
düzenlenmesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyiyle yabancı
devletler ve ülkemiz tarafından terörizmin finansmanının
önlenmesi amacıyla mal varlıklarının
dondurulmasını sağlamak üzere bu kanun
hazırlanmıştır.
Bu düzenlemenin
tarih olarak Genel Kurula şimdi gelmesinin temelinde, ülkemizin Mali Eylem
Görev Gücü adıyla anılan, kısa adı FATF olan
uluslararası kuruluşa üye 34 üyeden birisi olmasına rağmen,
terörizmin finansmanının ve kara paranın önlenmesine
ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle Mali Eylem Görev
Gücü üyeliğinden çıkarılma durumuyla karşı
karşıya kalması vardır. Ülkemiz, Mali Eylem Görev Gücü
raporuna göre kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı
mücadelesinde istenilen standartta değildir. Belirlenmiş olan 16 standarttan
10unda sorun vardır. Bu sorunları gideriniz veya şubat
ayı içerisinde -görüştüğümüz-
bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçiriniz. Aksi takdirde, Mali
Eylem Görev Gücünden çıkarılmanız gündeme gelecektir. ifadeleri
üzerine bu düzenleme Genel Kurula getirilmiştir.
Bu yeni
düzenlemeyle ne getiriliyor diye baktığımız zaman, mal
varlığının dondurulması komisyonu adı
altında bir komisyon kurulması ve bu komisyonda terörle ilgili
kendisine bildirilen kişilerin, firmaların mal varlıklarının
hâkim kararı olmadan idari bir kararla dondurulabilmesi ön görülmektedir.
1999 yılında kabul edilen, 2002 yılında bizim de kabul
ettiğimiz Terörizmin Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Uluslararası Sözleşmenin on bir yıl gecikmeli olarak iç
hukukumuza uygun hâle getirilmesi bizim açımızdan
anlaşılır bir durumdur çünkü bir taraftan ülkemizin
başında PKK gibi bir terör belası var, bu terör örgütüne birçok
Avrupa ülkesi destek veriyor ve terör örgütü listesine alıyorlar.
Yapılacak bu düzenlemenin bizim işimize yaramaktan çok Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinin işine
yarayacağı düşünüldüğünde, diğer taraftan da
yapılacak bu düzenleme sebebiyle kendi millî menfaatlerimizin zarara uğratılması
ihtimalinin olabileceği öngörüldüğünde, bu kanunun on bir yıl
süreyle niye geciktirildiği anlaşılacaktır.
Bu düzenleme
çerçevesinde sorulması gereken önemli soru şudur: PKK terör örgütünün
finansmanını önlemek için Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa
Birliği ülkeleri bu kanun veya sözleşme çerçevesinde
sorumluluklarını yerine getirecek midir? Terör örgütlerinin finansal
kaynaklarının yüzde 80i gibi önemli bir kısmının
Avrupa ülkelerinden sağlandığı düşünüldüğünde,
terör örgütlerinin bu finansal kaynakları kesilecek midir? Yine terör
örgütlerinin elindeki silah ve cephanelerin büyük çoğunluğu Avrupa
menşeli olduğu düşünüldüğünde, Avrupa devletleri PKK terör
örgütüne para, silah, basın-yayın ve her türlü medya desteğini
kesecek midir, kesmeyecek midir? Bunların cevaplandırılması
da oldukça önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeyle ilk defa, Türk hukukunda hâkim kararı
olmadan bir tedbir kararı uygulanacaktır. PKK bölücü terör örgütünün
yurt dışındaki mallarına, para ve kaynaklarına el
koymak için bu düzenleme yeterli olmayacaktır. Bu kanun, siyasi amaçlarla
kullanılma riski olan bir kanundur. Bugün, iktidarın Genelkurmay
Başkanını örgüt lideri olarak nitelendirdiği
düşünüldüğünde, iktidarın bu düzenlemeyi de kötüye
kullanabileceği endişesi taşınmaktadır. Dördüncü
yargı paketinde, düşünceyi şiddet içermediği sürece suç
olmaktan çıkaracağız. diyorsunuz. Propaganda da olduğu
gibi terörün finansmanını da suç olmaktan çıkarıp
çıkarmayacağınızı bu kürsüden ifade etmenizde
gerçekten büyük fayda görüyoruz.
Sonuç olarak, bu
düzenlemenin gerekli olduğunu ancak Türkiyenin esas problemi olan PKK
terör örgütünün finansal kaynaklarına el konulması, bunların
kontrol edilmesi anlamında çok önemli bir etkisinin
olmayacağını değerlendiriyoruz. Bu düzenleme gerekli ama
yeterli değil diyoruz.
Yine, bu
düzenlemenin terörizmin önlenmesine katkı
sağlayacağını umduğumuz için de bu düzenlemeye destek
veriyoruz ve bu vesileyle ben yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Şahıslar
adına ilk söz, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençte.
Buyurun Sayın
Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı hakkında birinci bölüm üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki terör çok önemli, insanlık için çok büyük
düşman olan bir unsur. Bununla her vesileyle mücadele etmek her
aklıselim sahibinin tercih edeceği bir yoldur. Terör nedir? Evvela,
onun açık ve net olarak tarifinin yapılması lazım. 3713
sayılı Kanunun 1inci maddesinde yapılan terör tarifi çok
muğlak, anlamsız, her yöne çekilebilecek bir anlamdadır.
Dolayısıyla böyle bir anlamla herkesi cezalandırmak pek mümkündür.
Şimdi, bunun
yanında, bir ülkede sağlıklı, tam bağımsız,
hak ve adalete uygun bir yargı sistemi olursa insanların hiç
kuşku duymasına gerek yok. Temel hak ve özgürlüklerin güvencesi
yargıdır. Eğer bir ülkede yargı unsuru gerçek, dürüst,
tarafsız, onurluca yargı fonksiyonu yapar, siyasi iktidarlar da temel
hak ve özgürlüklere vaki saldırılar karşısında özgürce,
hakka ve adalete uygun karar verirse orada çıkarılan kanunlar ne
kadar kötü olursa olsun, siyasi kadroyu elinde bulunduran insanlar ne kadar art
niyetli olursa olsun yargı her şeyi temizler. Ama, gelelim
Türkiyeye. Bakın, WikiLeaks belgelerinde Tayyip Erdoğanın
İsviçre bankalarında parası olduğu tespit edildi, söylendi
daha doğrusu.
AHMET YENİ
(Samsun) Belgeyle konuş, belgeyle konuş; atma!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, bu, savcılara ihbar edildi. Ey savcı! dedi
birileri Bakın, Tayyip Erdoğanın İsviçre
bankalarında parası olduğu söyleniyor. Mali Suçları
Araştırma Kurulu (MASAK) diye bir kurum var. Normal bir devlette
sorumluluk taşıyan bir iktidar da ne yapar? Bunu
araştırır. Hakikaten çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti bir
devlettir; eğer böyle bir para varsa tespit edilir, yoksa da tespit
edilebilir. Savcılara suç duyurusunda bulunuldu, savcı ne etti?
Efendim, bunun altında ıslak imza yoktur, ben soruşturma
yapmam. dedi. Anlaşılıyor ki Tayyipin paraları var,
savcı eğer soruşturma yaparsa ortaya çıkacak, kaçtı
görevi yapmaktan.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Belgeyle konuş.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bunun gibi, yarın, bu zihniyette olan bu iktidara
siz bir yetkiyi verdiğiniz zaman bunların iyi niyetle, hukuk içinde
kalarak karar vereceği bir yargı sistemi yok. Tayyip şimdi
çıkmış diyor ki: Efendim, ordumuzun komutanlarını
içeriye aldılar.
Peki, Tayyip
Erdoğan, bir gün Adalet Bakanı Müsteşarını
Beşiktaşa gönderip de 464 tane subayı bir saat içinde bir odaya
doldurup da tevkif ettiren kim? Kim ya kim arkadaşlar? Ondan sonra
çıkıp da günah çıkarıyormuşsun gibi bir izlenim yaratıyorsun.
Bak Tayyip, bunları hiç kimse yutmaz, bu gerçekleri hepimiz biliyoruz ama
sen öyle zannediyorsun ki, maalesef, birilerini kandırıyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bunun dışında -aslında
zamanımız da kalmadı- bakın, bu Tayyip Erdoğan ve
Abdullah Gül zamanında, Yunanistan, bizim Ege ve Akdenizde 16
adamızı işgal etmiş ve aynı zamanda Akdenizde
münhasır bölgede de 7 bin kilometrelik alanımızı işgal
etmiş.
Bakın, o adaları okuyorum
size: Koyun adası, Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizcik, Bulamaç,
Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Adacık adası ile
Akdenizde Gavdos, Dhia, Dionisades, Koufonisi adaları
Neyse bunları
Bakın, bir Yunan
Cumhurbaşkanı bizim bir adaya gidiyor, haç atma törenine
katılıyor ve -zamanımızda çok kalmadığı için
söylemiyorum- ayrıca da Avrupa Birliği 2010 İlerleme Raporunda
diyor ki: Türk uçakları Yunan adaları üzerinde gidiyor. Hâlbuki o
adalar Türk adası ama Tayyip bunları Yunanlılara vermiş.
Ama, 2010 yılında Türk hava kuvvetlerini çökerttiğiniz için,
artık 2011 yılında Türk hava uçakları Yunan adaları
üzerinde uçuyor diye rapora koymuyorlar. Bunları hepinizin bilmesi
lazım.
Bakın, zamanınıza kadar
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir çakıl taşı kimseye verilmedi,
ama sizin sayenizde Yunanlılar geldi bizim en büyük
adalarımızı işgal etti. Sizi tebrik ederim.
Tabii ki zamanımız olsa
Bunları ayrıca da söylerim diğer şeyde.
Teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar
adına, Sakarya Milletvekili Sayın Ali İhsan Yavuz.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Terörizmin yerel ve küresel anlamda
ulaşmış olduğu uluslararası boyutlar göz önüne
alındığında, terör örgütlerinin
varlıklarının devamı ve faaliyetlerinin yürütülmesi için
önemli miktarda finansmana ihtiyaç duydukları görülmektedir. Terörist
grupların, bu finans ihtiyacını gerek yasal ve gerekse yasal
olmayan birçok faaliyet ve yöntemle elde etmeye
çalıştıkları da bir vakıadır. Terörist
grupların, bu finans ihtiyaçlarını bir terör örgütünün
kurulabilmesi, kurulmuş bir örgütün varlığını devam
ettirebilmesi ve faaliyetlerde bulunabilmesi için büyük bir mali güce ve çok
önemli bir bütçeye ihtiyacı olduğu da ortadadır.
Bugün, üzülerek
müşahede ettiğimiz üzere, terör örgütleri önemli derecede mali güç
hâline gelmek için her yolu kullanmaya başlamışlar ve buna bağlı
olarak da maalesef önemli bir mali gücün sahibi olmuşlardır.
İşte bu durum, terörizmin finansmanının engellenmesinin,
terör örgütleriyle mücadele etmek, onlarla baş etmek ve terör
olaylarını minimize etmek anlamında çok büyük oranda hayatiyete sahip bir mesele
olduğunu bize göstermektedir. Terörizmin küresel bir sorun olarak ortaya
çıkmasıyla birlikte uluslararası arenada bu anlamda önlemler
alınmış ve devletlerin tek tek bu problemle baş etmesinin
neredeyse imkânsız olduğu inancı içinde, uluslararası organizasyonlar,
sözleşme ve çalışmalar söz konusu olmaya
başlamıştır.
Bu kapsamda ilk
olarak, 1989 yılında G-7 ülkeleri tarafından OECD bünyesinde
kara para aklamanın uluslararası alanda önlenmesi amacıyla
kurulan Mali Eylem Görev Gücünün amaçları arasına, 11 Eylül 2001
tarihinden sonra, terörün finansmanı ile mücadele konusu da dâhil
edilmiştir. Türkiye de 24 Eylül 1991 tarihinden beri Mali Eylem Görev
Gücünün üyesidir. Terörün finansmanı ile mücadele konusunun da dâhil
edilmesiyle Mali Eylem Görev Gücü terörün finansmanıyla ilgili olarak,
başta Birleşmiş Milletler belgelerinin onaylanması,
yürürlüğe konulması, terörist eylemlerinin engellenmesi, terör
örgütlerine finansman sağlamanın suç hâline getirilmesi, terörizmin
finansmanının dondurulması ve müsadere edilmesi ve benzeri
konularda özel tavsiyeler geliştirmeye başlamıştır.
Bugün, terörle
mücadele konusu âdeta tüm dünyanın gündemindedir. Dünya terör konusunda
daha etkin bir mücadele içine girmek, insanlığın bugüne kadar
sağladığı demokratik, sosyal, siyasal ve ekonomik
kazanımlardan taviz vermeden topyekûn bir mücadele içinde olmak
durumundadır.
Terörizmin
uluslararası boyut kazandığı ve terör örgütlerinin önemli
miktarlarda mali güç elde ettiği bir süreçte klasik yöntemler uygulanarak
terörle etkin bir şekilde mücadele etmek neredeyse imkânsızdır.
Özellikle terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulması
gereği, uluslararası çalışmalarda büyük ölçüde kabul
görmeye başlamıştır. Böylece, terörizmin finansmanı
ile mücadele, terörle mücadelenin en önemli unsuru olarak
karşımıza çıkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısı ile
yapmak istediğimiz şey, 9 Aralık 1999 tarihinde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından
çıkartılmış olan, 10 Ocak 2002 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından uygun bulunan, 1 Mart 2002 tarihinde Bakanlar
Kurulu kararıyla onaylanarak 1 Nisan 2002 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanmak suretiyle de iç hukukumuzun bir parçası hâline
dönüştürülen Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair
Uluslararası Sözleşme hükümleriyle ilgili uyumun sağlanmasıdır.
Bu kanun
tasarısı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile
yabancı devletler ve ülkemiz tarafından terörizmin
finansmanının önlenmesi amacıyla mal
varlıklarının dondurulması yönünde alınan
kararların ve bu yöndeki taleplerin yerine getirilmesine ilişkin
oldukça ayrıntılı bir şekilde usul ve esasların
belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun gündemine getirilmiştir.
Hayırlı
olmasını diliyor, tekrar yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
söz konusu tasarının 12nci maddesinde 5271 sayılı Kanunun
128inci maddesine atıf yapılarak komisyonun aldığı
kararların bu kapsamda değerlendirileceği söyleniyor. Ancak,
yasaya baktığımızda, 128inci maddenin son
fıkrasında açık olarak el koymaya ancak hâkimin karar
verebileceği belirtilmiş. Düzenleme bu şekilde olduğuna ve
komisyonda da bir tane dahi hâkim bulunmayacağına göre, siz bunu
CMKyla çıkardığınız yasa arasında bir
çelişki olarak görmüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
bu Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden sonra, bugüne kadar sözleşme
kapsamında kaç kişi hakkında talep gelmiştir?
Yasin El Kadı
hakkında bir talep gelmiş midir? Sayın Başbakan Yasin El
Kadıya kefil olmuştu. Olmuşsa bu beyan hukuka ve kanunlara
uygun mudur? Bu kişi hakkında ne işlem yapılmıştır?
Ayrıca, siz
karşılıklılık esası dediniz. Bu
karşılıklılık esası fiilî midir, hukuki midir?
Öte yandan,
Değerlendirme Komisyonu kararına aykırı yapılan her
türlü tasarruf ve işlem hükümsüzdür. diye bir madde var. Yani,
Değerlendirme Komisyonu kararlarına karşı mahkemeye başvurmak
bu yönüyle hükümsüz hâle dönüştürülmüyor mu? Buradaki amacınız
nedir?
Ayrıca, CMK
çerçevesinde soruşturma istenmesi CMK çerçevesinde savcıların
resen soruşturma yapmasını engelleyici ya da bekletici bir sebep
olarak kabul edilebilir mi?
BAŞKAN Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Yasin El Kadı hakkında MASAK tarafından yapılan incelemenin
akıbeti ne olmuştur? Bu inceleme devam ederken Sayın
Başbakanın Bu kişiye kefilim. demesi inceleme ve soruşturmanın
seyrini değiştirmiş midir? İnceleme veya soruşturma
hangi safhadadır?
İkinci sorum:
Türkiye, Suriyeden gelen sığınmacılar için bugüne kadar ne
kadar harcamada bulunmuştur? 2013 yılında ne kadar harcama
yapılması planlanmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Dinçer
Yok.
Sayın
Doğru
Yok.
Sayın Akçay,
buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
21 Ağustos
2011 tarihinde Başbakan Sayın Erdoğan yaptığı bir
konuşmada terör örgütü PKKyı kastederek Şu anda ülkemizin
bazı şehirlerinde esnafı mahkemeye çağırıp orada
kendilerine yıllık vergi kesen bir örgüttür bu örgüt. demiştir.
Terör örgütünün vatandaşı çağırıp, sorgu sual
etmesine, baskı ve zulmüne mahkeme diyen ve mahkeme olarak gören; zorla,
tehditle topladığı haraca, gasba vergi diyen, terör örgütüyle
pazarlık yapan bir Başbakanın ve bir Hükûmetin yönetiminde
terörün önleneceğini, finansman kaynaklarının kesileceğini,
huzurun temin edilebileceğini düşünebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
Yok.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
az önce sorduğum soruya bir cevap vermiştiniz ve Elimizde mutlaka
veri var. demiştiniz. Altın mevduatına ilişkin mudi
sayısı bilgileri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun veri tabanında bulunmamaktadır. İmza: Mehmet
Şimşek, Maliye Bakanı.
Birinci sorum:
Yani, bu Mehmet Şimşek siz misiniz?
İkinci sorum:
Eğer sizseniz ve az önce Bu veriler var. dediyseniz, benim soru önergeme
niye cevap vermediniz? İki, üç, dört, beş, altıncı sorularımın
hiçbirisine bu yüzden cevap vermemişsiniz Sayın Bakan, imzalı
kağıdınız da elimde.
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
Bakan, Yasin El Kadıyla ilgili Bakanlar Kurulunun kararı var,
doğru. Bu kararla ilgili Danıştay 10. İdare Mahkemesine
iptal kararı açıldı, doğru. Ancak, Danıştay bu
kararı idarenin aleyhine verdi; Başbakanlık,
Dışişleri Bakanı temyiz etti, Maliye Bakanı bu
kararı temyiz etmedi. Ancak, 1 Eylül 2006 tarihinde El Kadıyla
ilgili Başbakanlık bu temyizinden feragat etti,
Dışişleri Bakanı da feragat etti. 6 Eylül 2006 tarihinde bu
feragat etmenin gerekçesi neydi? Vekâletnamede feragat yetkisi
olmadığı hâlde, Bakanlığın veya
Başbakanın El Kadıyla ilgili böyle bir feragat yetkisi nereden kaynaklanıyor,
bu bir ayrımcılık değil midir, iltimas değil midir,
kayırma değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, PKK bir terör örgütü müdür? Eğer PKK bir terör örgütü ise
bugün Hükûmetiniz tarafından müzakere edilen bu örgüte yardım ve
yataklık ettiği ya da finans sağladığı
gerekçesiyle Avrupa devletleri nezdinde nasıl, hangi yüzle müracaatta
bulunacaksınız? Bu, bir.
İki:
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin altında oluşturulan
Yaptırımlar Komitesi kararları çerçevesinde teröre finans
sağladığı iddia edilen kişi ve kuruluşlara
ilişkin tedbirleri içeriyor, bu kanunun çıkış noktası
bu. Peki, Birleşmiş Milletler anlaşmasına göre
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dışında
yaptırım gücü olan başka bir birim var mı
Birleşmiş Milletlerde? Bunu merak ediyorum, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan...
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
son günlerde basın organlarına düşen bir haberde PKKnın
kendi İnternet sitelerinde bir mutabakat metni, Hükûmetle mutabakata
kaldığına ilişkin bazı haberler var. Buna ilişkin
de üç aşama öngörülüyor. Birinci aşamada, ana dilde savunma, KCK
tutuklularının serbest bırakılması. İkinci
aşamada da Türkiyenin Suriye Kürdistanını tanımasına
ilişkin haberler var. Üçüncü aşamada ise Anayasanın
değiştirilmesi, ana dilde eğitim ve özerkliğe ilişkin
öneriler var. Kamuoyunda, Hükûmetle PKKnın
anlaştığına ilişkin PKKnın İnternet
sitelerinde yayınlanmış olan bir haber var. Bu haberin
içeriği doğru mudur?
Bir de bunun
dışında, Ege Denizinde Yunanistanın işgali
altında bulunan herhangi bir Türk adası var mıdır, yok
mudur? Varsa bunun hangileri olduğunu açıklar mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2006dan beri hâkim ve savcıların maaşlarında bir
iyileştirme yapılmamaktadır. Ben bu konuyu gündüz de
söylemiştim. 2006dan sonra 2012 değerleriyle yüzde 35 oranında
da maaşlarının reel olarak azaldığı
söylenmektedir. Bu konuda yapılan düzenlemenin de MİT
Müsteşarı Hakan Fidanın soruşturma için ifadeye
çağırılmasından sonra, Başbakanlıkta imza için
bulunan evrakın geri alındığı iddia edilmektedir. Bu
konuda bilgi verirseniz seviniriz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi
değerli arkadaşlar, tabii ki komisyonun aldığı
kararlara karşı değil de Bakanlar Kurulunun alacağı
kararlar
Çünkü komisyonun dondurma kararı alma yetkisi yok, Komisyon
teknik çalışmayı yapar, Bakanlar Kuruluna bildirir, Bakanlar
Kurulu idari bir karar verir. Bakanlar Kurulu kararına karşı
tabii ki Danıştayda dava açılabilir yani Anayasamıza göre,
bütün idari kararlar yargıya açıktır. Yani, bu anlamda, komisyonun
yaptığı çalışma zaten teknik ve nihai bir
çalışma değildir; teknik bir çalışmadır, nihai
kararı Bakanlar Kurulu veriyor.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Peki, Bakanlar Kurulu yargıç mı, hâkimlerden mi
oluşuyor? Biz bunu soruyoruz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, daha önce
bu konu Danıştaya götürüldü. Danıştay, bu konuda Bakanlar
Kurulunun yetkili olduğuna dair karar verdi. Yani, bunu ben söylemiyorum;
yargı, daha önce Bakanlar Kurulunun bu konuda yetkisinin olduğuna
karar verdiği için bu çerçevede değerlendirilmesi lazım.
Şimdi,
Sayın Vuralın sorusuna müsaadenizle cevap vereceğim. Yasin El
Kadıyla ilgili tabii şöyle bir husus var: Bu, bütün mahkemeleri
kazandı. Birleşmiş Milletler, kararını geri çekti iki
yıl önce. Şu anda, aynı şahıs, Amerika aleyhinde ve
Avrupa aleyhinde tazminat davaları açmış durumda. Benim
bildiğim kadarıyla, şu anda Amerika onunla bir uzlaşma
sürecinde yani bütün açtığı davaları kazandı ve bu
Birleşmiş Milletler kararı listesinden adını
çıkarttılar. Dolayısıyla, bu anlamda, buna ilişkin değerlendirmelerin
bu çerçevede yapılması gerekir diye düşünüyorum.
İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı da aynı konuyla ilgili
olarak, Yasin El Kadıyla ilgili olarak, 24/12/2004 tarih ve 24/22072 no.lu
takipsizlik kararında Söz konusu raporda adı geçen sanıklar
hakkında müsned suç unsurlarının oluşmadığı
sonucuna varmıştır. diye tabii ki bir karar da söz konusu. Ama,
sonuç itibarıyla, Birleşmiş Milletler listesinden bu
şahsın adı çıkartılmıştır, mahkemeleri
kazanmıştır, Türkiyede değil yani Batıda
açtığı mahkemeleri kazanmıştır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Çıkartılmadan önce Bakanlık vazgeçti,
Başbakan vazgeçti.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Dolayısıyla, bu konudaki
değerlendirmeleri bu çerçevede
Şimdi,
karşılıklılık ilkesi ne anlama geliyor? Bu,
aslında bir diplomatik terimdir. Mütekabiliyet, kısaca
karşılıklılık anlamına gelmektedir. Devletler
arası ilişkileri düzenlemekte kullanılan bu terim, ülkelerin
birbirlerine eşit imkânlarla fırsat sunmaları anlamını
içermektedir. Başka bir deyişle, bir ülkenin kendi
vatandaşlarına diğer ülkede belirli konularda hak
tanınması hâlinde, buna karşılık olmak üzere,
anılan diğer ülkenin vatandaşlarına da benzer hakları
tanıması olarak tanımlanabilir. Bu ilke hukuken veya fiilen
uygulanabilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Fiilî yazalım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Karşılıklılık
iki ülke arasında ikili anlaşmayla hukuken olabileceği gibi
Ki,
burada hukuken yok. Dolayısıyla, burada sizin sorunuza cevap vermem
gerekirse hukuki metin olmamakla birlikte fiilî uygulamayla tesis edilebilir.
Bu yasa bize fiilî olarak mütekabiliyet sistemini işletme hakkını
veriyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hukukiyi de kabul etmişsiniz demekki, kâfi görmüşsünüz
demekki.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hayır, şu anda biz teker
teker ülkelerle bir anlaşma yaparsak hukuki olur ama şu anda bütün
ülkelerle teker teker bir anlaşma olmayacağı için, şu anda
bu yasa çerçevesinde aldığımız mütekabiliyet yetkisi fiilî
bir mütekabiliyet yetkisi olacak, ülke menfaatleri göz önüne alınarak
tabii ki bulundurulacak.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Yasin El Kadıyla ilgili birçok soru daha
var ama sonuç olarak yine ifade ediyorum: Birleşmiş Milletler
listesinden çıkartılmıştır, dışarıda ve
içeride bütün davaları kazanmıştır. Bunu ifade etmekte
yarar görüyorum.
Tabii, PKK terör
örgütü için, ona yönelik olarak Avrupa nezdinde bizim birçok girişimimiz
olmuştur, olmaya da devam edecektir. Bu yasa elimizi güçlendirecektir.
Bugün, FATF genel kurulunda eğer biz bu yasadan sonra çıkıp
Şu ülke, bu ülke bizim bu taleplerimizi
karşılamamıştır
Bu konudaki uygulamada bütün bunlar,
bence baskıyı artıracaktır, elimizi güçlendirecektir, bizim
yasaların bu yönde
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, hiçbir sonuç almadık şimdiye kadar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sonuç aldığımız
konular da var, alamadığımız dosyalar da var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaç kişinin mal varlığına el konuldu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi tabii ki şöyle: Ben
şu anda detaylara vâkıf değilim. Müsaade ederseniz
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok, belgeyi daha sonra da verirseniz olur.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hayır, ben değilim ama
şunu söyleyeyim: Bu konularda Avrupa nezdinde
yaptığımız girişimlerde başarılı
olduğumuz konular da var, başarısız olduğumuz konular
da var.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teslim aldığınız bir terörist
var mı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Birleşmiş Milletler
Yaptırım Komitesi dışında Birleşmiş
Milletlerin yani daha doğrusu, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi dışındaki organların aldığı kararlar
genelde tavsiye niteliğindedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin aldığı kararlar bağlayıcıdır. Dolayısıyla,
zaten bu da oy birliği ile alınıyor, bildiğiniz gibi, 15
üyeden oluşuyor. Mutlaka
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Yaptırım Komitesinin böyle bir yetkisi var
mı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hayır, Yaptırım
Komitesinin değil de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
böyle bir
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ama listeler Yaptırımlar Komitesinden
geliyor.
BAŞKAN - Bir
de siz karşılıklı konuşmayı
bırakırsanız, çok zaman gitti.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yaptırımlar Komitesi, bizim
buradaki Değerlendirme Komisyonu gibi teknik çalışmayı
yapar, Güvenlik Konseyine sunar, Güvenlik Konseyinde, orada oy birliği
yoksa zaten o karar çıkmaz.
Yine, ben
bakıyorum, Başbakanımızın 21 Ağustos 2011 tarihinde
yaptığı açıklama
Yani, bir mevcut durumu açıklamak
Tabii ki şu açık: Yani, PKKnın zaman zaman esnafımıza
yönelik baskı yaptığı doğrudur ama bu konuda da her
yönüyle devletin mücadele yaptığı da zaten söz konusudur.
Terörün teröristle mücadele boyutu var, bunu güvenlik kuvvetleri yapar; terörle
mücadele boyutu çok daha geniştir, bunun sosyal, siyasal, ekonomik birçok
boyutu vardır. Biz topyekûn olarak hem terörle hem teröristle mücadele
konusunda elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
Altın
mevduatına ilişkin olarak benim yaptığım
değerlendirme şu değerli arkadaşlar: Ben, Millî
İstihbarat Teşkilatı, MASAK veya herhangi bir birim, terörün
finansmanında kullanıldığında şüpheye
düşülen bir işlem varsa o işleme ilişkin bütün verileri
alır dedim. Maliye Bakanlığında, bizde veya BDDKda şu
anda hâlihazırda yani siz bizden toplu hâlde bu rakamları isterseniz
şu an itibarıyla olmadığı için ben size
sunamamıştım ama ben, terörün finansmanıyla mücadele
konusunda, devlet bu verilere sahiptir, bu verilerle ilişkili eğer
şüpheli bir işlem varsa onun da gereğini yapar dedim; ben
açıklamamda bunu söyledim. Evet, ona cevap veren benim. O veriler
olsaydı sizinle de paylaşırdım, niye
paylaşmayayım? Bugüne kadar birçok arkadaşımızın
sorularına en samimi bir şekilde cevap veriyorum.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet savcılarının resen soruşturma
yetkisi burada alınmıyor. Tam aksine, bu Değerlendirme
Komisyonuyla bu süreç güçlendiriliyor. Değerlendirme Komisyonu
yaptığı çalışmaları tabii ki ileterek
yardımcı oluyor. Dolayısıyla, bu konuda en ufak bir
şey yoktur.
Ben, yine Yasin El
Kadının akıbeti konusunda değerlendirmeyi yaptım.
Suriyeden gelen
sığınmacılara gelince
Rakam var mı elimizde?
Suriyeden gelen sığınmacılar için ne kadar
harcandığı rakamı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Suriyede bir insanlık dramı
yaşanıyor. Biz kapımızı açtık, açmak
durumundayız. Bugüne kadar 610,5 milyon lira Suriyeli
sığınmacılar için harcanmıştır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Milyon doları mı, milyon lira
mı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) 610 milyon 500 bin lira, bu rakamlar
lira.
2013
yılı için takdir edersiniz ki benim bir tahminim olamaz. Neden? Çünkü
kaç kişinin, tabii ki, geleceği, bu sorunun ne zaman çözüleceği,
ne zaman bu sığınmacıların geri döneceği
konusunda bir tahminde bulunamadığım için, o rakamı da
veremem ama şu bir gerçek: Bizim yaptığımız
insanlık gereğidir, yapmamız gereken bir şeydir. Orada
büyük bir sorun yaşanmakta.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bu arada Sayın Başkan,
altın mevduatı konusunda da rakam geldi bana. 10 milyar dolarlık
altın mevduatı var. Kıymetli maden olarak da 15,6 milyar
dolarlık bir rakam var.
BAŞKAN
Şimdi, herkes eline bir kitap aldı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok, hayır efendim; önemli bir konu.
BAŞKAN
Tamam da soru-cevap işlemi bitti.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: Değerlendirme
Komisyonunun raporuna itiraz olmaz ama Bakanlar Kurulunun el koyma
kararına olur. dedi. Yalnız 10uncu madde diyor ki: Mal varlığının
dondurulması kararına aykırı olarak yapılan her türlü
tasarruf ve işlem hükümsüzdür. Ben de diyorum ki Tasarruf ve işlem
hükümsüzdür. dediğine göre buna aykırı bir mahkeme yolu da
mı kapanmış oluyor? Bu doğrudan doğruya Bakanlar
Kurulunun kararı, dondurma kararını veren Bakanlar Kurulu,
Değerlendirme Komisyonu sadece rapor sunar. Burada karardan bahsediyor.
Dolayısıyla
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, madde sırası gelince
maddede
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Mahkeme yolu açıktır. Hiçbir
şekilde kapatılmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama bu Tasarruf ve işlem hükümsüzdür. neyi ifade ediyor
Sayın Bakanım?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) O, kişilere yönelik bir ifade.
BAŞKAN Şimdi ben ara
vereyim en iyisi. Elinde kitabı defteri olanlar Sayın Bakanla
görüşsün.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati. 18.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
409 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde
üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı tasarının 1. Maddesinde yer alan
dondurulmasına ibaresinden sonra gelmek üzere ve el konulmasına
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Lütfü
Türkkan Reşat
Doğru Erkan
Akçay
Kocaeli Tokat Manisa
Mustafa
Kalaycı Sümer
Oral
Konya Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 1.Maddesinin birinci fıkrasında
geçen
terör ve
ile
terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve
ibarelerinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
Serindağ Ali
İhsan Köktürk
Mersin Gaziantep Zonguldak
Ramazan
Kerim Özkan Turgut
Dibek Celal
Dinçer
Burdur Kırklareli İstanbul
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken Pervin Buldan
İstanbul Bingöl
Iğdır
Erol Dora Sebahat
Tuncel
Mardin İstanbul
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğimiz
gibi, aslında uzun bir süredir başlayan yeni bir görüşmeler
sürecinin getirdiği bir sürecin içerisindeyiz. Bu süreç içerisinde
toplumda çok farklı beklentiler var. Barışa giden yola dair
müzakere ve diyalog yönteminin seçilmesi ve bu konuda, artık akan
kanın durmasıyla ilgili genel bir umut ve genel bir beklenti var.
Bugün İnternet sitelerinde, yine, Objektif Resort Center
firmasının yapmış olduğu bir araştırmada, bu
görüşmeler sürecine halkın yüzde 81 oranında destek verdiği
net bir şekilde artık ortaya çıkmış durumda.
Hâl böyleyken bu
Meclisten beklenen, bu süreci destekleyen yasal değişiklikleri bir an
önce hayata geçirmek, var olan güvensizlik ortamında tarafları
rahatlatacak, halkı rahatlatacak adımları atmaktı. Bu
vesileyle Terörle Mücadele Kanununun kaldırılması,
düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin
kaldırılması, basın özgürlüğü önündeki engellerin
kaldırılması, içeride bulunan 10 bini aşkın siyasetçinin,
öğrencinin, sendikacının, avukatın, yazarın serbest
bırakılmasıyla ilgili yasal düzenlemeler, seçim barajından
hazine yardımına kadar demokratik siyasetin önünü açan bazı
düzenlemeler iken Hükûmet tam tersi bir uygulamayı buraya getirdi, teröre
finans sağlayanların mal varlığına el konulması
şeklinde; içerisine, kaldırılması ya da revize edilmesi
düşünülen Terörle Mücadele Kanununu da giydirerek buraya yepyeni bir
soykırım yasa tasarısı getirmiş durumda. Açıkça
ifade ediyoruz, arkadaşlarımız açıkça ifade ettiler, bu
getirilen yasa tasarısı Kürtlere ve toplumsal muhaliflere yönelik bir
ekonomik soykırım yasa tasarısının ta kendisidir. Biz,
Birleşmiş Milletlerde kabul edilen şekliyle ve diğer ülkelere
kabul edilmesi şart koşulan şekliyle bu yasa tasarına
kabul verebilirdik ama siz, işin içerisine Terörle Mücadele Kanununu
giydirdiğiniz zaman, o zaman şu anda içeride bulanan avukatlara,
öğrencilere, sendikacılara, yazarlara, milletvekillerine, belediye
başkanlarına yönelik yaptığınız uygulamayı
iş adamlarına yönelik olarak önümüzdeki dönemde
yapacaksınız, bunu anlıyoruz. Nasıl ki 1990lı
yıllarda bu ülkenin Başbakanı Teröre destek verenlerin listesi
elimizde. diyerek Kürt iş adamlarını hedefleştirip ondan
sonra, faili belli olan cinayetlerde Kürt iş adamları nasıl ki
katledilmeye başladıysa, bu yasa tasarısından sonra, siz de,
bundan sonra Kürt iş adamlarına ve muhalif olan iş
adamlarına yönelik tam bir soykırım yasasını, ekonomik
soykırım yasasını devreye sokacaksınız. Bu
mesajı çok net bir şekilde anlıyoruz. Bu mesaj tehlikeli bir
mesajdır, önümüzdeki süreçle ilgili halkın beklentilerine uymayan,
sürecin dinamiğine uymayan bir mesajdır.
Bugüne
kadar Bakanlar Kurulunda devreye soktuğunuz entegre stratejilerde siyasal
soykırım operasyonlarını, kültürel, sosyal
soykırım operasyonlarını yaptınız, şimdi
yine yetkiyi Bakanlar Kuruluna vererek ekonomik soykırım
operasyonlarını yeni süreçte eğer devreye sokarsanız bunun
son derece tehlikeli sonuçları olacağını buradan ben
belirtmek istiyorum.
Burada
tabii, içerikle ilgili önergelerde bizler de değineceğiz,
arkadaşlarımız da değindiler. Mahkeme kararı olmadan,
belge, bilgi, veri olmadan bir değerlendirme komisyonuna ve Bakanlar
Kuruluna bütün yetkinin verilmesi kaygımızı son derece
artıran hususlardır. Hâlâ süren davalarda düzmece iddialarla,
yalancı şahitlerle, yalan birtakım belgelerle hangi yargı
skandallarının bu ülkede yürütüldüğünü biz çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla, özellikle yeni süreçle ilgili de, polisten,
MİTten, MASAKtan gelen istihbarat raporlarıyla çok tehlikeli olan
bu ekonomik soykırım operasyonlarıyla ilgili bu kanun
tasarısının mutlaka tekrar gözden geçirilmesi, geri çekilmesi,
Komisyonda bütün siyasal partiler tarafından
ortaklaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu
konuda muhalefete de çok önemli bir görev düşüyor. Daha önce muhalefet,
özel yetkili mahkemeler kurulurken, Terörle Mücadele Kanunu burada
yasalaştırılırken çok kötü bir sınav verdi, Bana
dokunmayan yılan bin yaşasın. zihniyetiyle davrandı ama o
yılan gün geldi muhalefete de dokundu. Bu yasa tasarısı da ilk
etapta bize dokunabilir, ilk etapta Kürt iş adamlarını
hedefleştirebilir ama önümüzdeki günlerde, size ait olan kurumlardan
kişilerin mal varlığına kadar çok geniş yelpazeyi
hedefleyecek.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bu nedenle tekrar bu kanunun gözden geçirilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 1.Maddesinin birinci fıkrasında
geçen
terör ve
ile
terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve
ibarelerinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 409 sıra sayılı
Tasarının 1inci maddesi üzerine verilen önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, tasarının başlığı Terörizmin
Finansmanın Önlenmesi olarak ifadelendirilmişken tasarının
1inci maddesinde terör ve terörizmin finansmanıyla mücadele ifadesi
kullanılmıştır. Kavram birliğinin sağlanması
adına, daha kapsayıcı bir ifade olan terörizmin
finansmanın tercih edilmesi ve tasarının bu anlamda gözden
geçirilmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz terör uluslararası bir nitelik
kazanmıştır artık. Terörün önlenmesi için uluslararası
iş birliği çok önemlidir, ayrıca finansmanının
önlenmesi de çok önemlidir. O nedenle, terörizmin finansmanının
önlenmesiyle ilgili tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmiş olması olumludur bizce. Ancak, tasarının bu hâliyle
kanunlaşması beraberinde pek çok sorun getirecektir çünkü
tasarı, mülkiyet hakkına müdahaleyi meşru kılar bir durum
yaratmaktadır ve biliyorsunuz, şu anda Hükûmete muhalif olan her ses,
Hükûmete muhalif olan herkes şu veya bu şekilde terör örgütüyle,
terör örgütleriyle irtibatlandırılmakta ve bu şekilde onlarla
ilgili işlem yapılmaktadır. Bu nedenle, biz, Hükûmetin bugüne
kadarki uygulamalarını göz önünde bulundurarak bu yasanın bu
hâliyle çıkmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Siyasal
iktidar gibi düşünmeyenler şu veya bu şekilde terörist olarak
damgalanmaktadır. Bu nedenle, bizim muhalefet şerhinde
belirttiğimiz hususların göz önünde bulundurulması bundan
sonraki uygulama açısından önemlidir.
Bir de, Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gündem dışı söz alan
arkadaşlarımız, Gaziantep Milletvekilimiz, Gaziantepe gazilik
unvanının verilmesiyle ilgili değerlendirmede bulundu. Kendisine
teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz, Gaziantep
savunması Millî Mücadele için çok önemli bir kilometre
taşıdır. Gaziantep savunması tüm savunmalara ve Millî
Mücadeleye giden yolda tüm mücadelelere örnek teşkil etmiştir. Böyle
bir il bugün nasıl durumdadır, kısaca bir göz atmakta yarar var.
Sayın
Başkan, Gaziantepte işsizlik oranı yüzde 16,8, Türkiyede ise
9,3. Ayrıca, Gaziantepte 20-29 yaş arası 19.207 kişi
iş arıyor. Hâl böyleyken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Sayın Fatma Şahin Suriyeden gelenlerin durumuyla ilgili,
Çalışma Bakanımız Faruk Çelik Beyle dün görüştüm.
Suriyeli kardeşlerimize istihdam olanağını sağlamak
için zaten çalışıyoruz. İşverenlerimiz bunların
kalifiye olduğunu düşünüyor, bunların kalifiye işçi
olduğunu söylüyor ve biz bu nedenle bunlara istihdam olanağı
sağlayacağız. diyor. Gaziantepte işsizlik yüzde 16,8 ama
onlara iş bulamıyoruz, Suriyeden gelenler için istihdam imkânı
sağlıyoruz. Birinci nokta bu. İkincisi, acaba bu işverenler
ne zaman çalıştırmışlardır da kalifiye
olduğunu ve verimli olduklarını bu şekilde
değerlendirmişlerdir?
Ayrıca,
Gaziantep, illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında,
sayın milletvekilleri, 30uncu sırada, yaşanabilir iller
sıralamasında 59uncu sırada. Bakınız, Biz,
Türkiyede millî geliri 12 bin dolara çıkardık. diyorsunuz.
Gaziantepte ne kadar biliyor musunuz? Fert başına düşen gelir
4.932 dolar. Oysa, benzer gelişmişlik sıralamasında bulunan
Denizlide 10.013 dolar.
Sağlığa
geçiyoruz, bakınız, Türkiyede uzman hekim başına
düşen nüfus sayısı 1.160, Gaziantepte 1.434; pratisyen hekime
düşen nüfus sayısı Türkiyede 1.231, Gaziantepte 1.654; bir
hemşireye düşen
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) ...nüfus sayısı Türkiyede 642,
Gaziantepte 746. Türkiye rekabetçilik endeksine göre 32nci sırada. Yani
Gaziantepin durumu bu.
Çok teşekkür
ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serindağ.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 18.55
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Serindağ ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylayacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Elektronik oylama yapalım Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Tanal, madem istiyorsunuz, sizi mi kıracağım, elektronik
oylama yapıyorum, tamam.
İki dakika
süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
409 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet. Burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı tasarının 1. Maddesinde yer alan
dondurulmasına ibaresinden sonra gelmek üzere ve el konulmasına
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu
hazırlanan kanunun Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin
İmralıyla başlamış olan aşkından çok daha
önce komisyondan geçtiğini düşünüyorum, yoksa böyle bir
aşkın filizlendiği bir dönemde böyle bir kanunun geleceğini
tahmin etmiyorum. Zira, bir taraftan İmralıya bisikletin ne marka
gönderileceği tartışılırken, bir taraftan da
PKKnın paralarına el konulmasının çok mantıklı
bir izahını bulamıyorum.
Ben, burada, bugün
başka bir konuya değinmek istiyorum. Geçen hafta perşembe günü
bu kürsüden Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen evladı fatihanın
torunlarına karşı sarf edilen birtakım cümlelerin ne denli
yersiz ve mesnetsiz olduğunu anlatmak istiyorum. Bakın, bunların
ismi evladı fatihan yani fethedilen toprakların çocukları.
Bunlar, 1321 yılında müşir Süleyman Paşa komutasında
Balkanları, Rumeliyi Müslümanlaştırmak ve Türkleştirmek
adına oraya giden akıncı beyleri. Bunlar nerelerden
gitmişler biliyor musunuz? Ben de o akıncı beylerden birisinin
torunuyum. Diyarbakırdan gitmişler, -Diyarbakır
Çüngüşten- Balıkesirden gitmişler, Konyadan gitmişler
Samsundan gitmişler, Rumeliyi kendilerine vatan etmişler. Daha
sonra Viyana Savaşından itibaren başlamak üzere 1878
Osmanlı-Rus Savaşı ve -yani 93 Harbi dedikleri- daha sonra
1921-1927 yılları arasındaki göçler sırasında tekrar
buraya, ana vatana geldikten sonra buraları vatan yapmışlar.
Bunlar, devletimizin gerileyip toprakları kaybetmesi sonucu Balkanlardan,
Ege adalarından, Kırımdan, Kafkasyadan kendi öz
vatanlarına gelmiş insanlar; bunlar, göç etmek zorunda
kalmış insanlar. Aslında kendi evini kaybedip kardeşinin
evine sığınan göçmenlerdir bunlar.
Ama bakın,
ben size bir şey söyleyeyim, bu göçmenlerin hiçbirisi kendi ülkesinin
askerine silah çekmedi; bunların hiçbirisi 35 bin kişinin ölümüne
sebep olmadı; bunların hiçbirisi köy basıp kendinden olan
bebekleri, kadınları, yaşlıları katletmedi;
bunların hiçbirisi sadece devletten yana diye komşu köyleri
basıp komşu katliamları da yapmadı; bunların hiçbirisi
şehir merkezine, dershanelere bomba atıp masum çocukların
ölümüne de sebep olmadı; bunların hiçbirisi devlet malını
yakıp yıkıp zarar da vermedi. Bunlar mı dağdan gelenler?
diye merak ediyorum. Bunlar mı bağcıyı dövenler? Ben
bunların çok maksadı aşan ifadeler olduğunu, bu
konuşmayı yapan arkadaşımıza da çok
yakıştırmadığımı bizatihi ifade etmek
istiyorum.
Burada herkes
haddini bilecek. Ben, o söze katılıyorum, herkes haddini bilecek.
Burası ırkı aşan bir kavram olan Türkün, Türklerin
vatanıdır. Türk milletini bir araya getiren sadece ırk
ibaresini düşünemezsiniz. Bizim bir ortak tarih olgumuz var, ortak bir
kültürümüz var, ortak dilimiz var. Bunları bir tarafa sayıp
Türklüğü sadece ırk kavramına oturtursanız, işte size
gerçek faşist derim. O zaman siz faşistsiniz. Kürtü, Türkü
birbirinden ayıran kim varsa onların ismi bana göre faşisttir.
Faşizmin tanımını doğru yapmak lazım. Eğer
bunları yapamıyorsanız sizi akla, izana, insafa davet etmek
istiyorum.
Bakın ben
size bir şey söyleyeyim, bütün bu noktaya gelmemizin önünde bir tek sebep
var. Bunun sebebi meydan çok boş kaldı. Bu meydanı boş
bırakan da sizlersiniz sevgili arkadaşlar. Yani
dışarıdan size dayatılan terör örgütünü Türkiyede âdeta ve
âdeta masum birer kişi gibi, terör örgütü üyelerini masum kişiler
gibi lanse etmeye çalıştığınız bu dönem gerçek bu
olayın müsebbibidir. Türkiyeyi bölme noktasına getiren
olayların başlangıcıyla beraber insanlar
hızını alamıyor. Daha neler işleyeceğiz
bilmiyorum bu kürsülerde. Bugün Anayasa Mahkemesinden dönen bir kararı
duydum, parti tüzükleri de diğer dillerde yazılacakmış. Dil
birliğinin olmadığı bir ülkede siz asla ve kata ülkenin
birliğini sağlayamazsınız. Burada çok konuşuldu.
İspanikler var, Aztekler var Amerikada. Hangi Amerikalı gidip Aztek
dilinde İspanyolca savunma yapabiliyor, bana söyleyebilir misiniz?
Hayır, asla ve kata ve nüfusun çok önemli bir konumunu teşkil
ediyorlar.
Dil
birliğinin yok edilmesi uğruna çıkarttığınız
bu yasalar, bu gayretleriniz Türkiye'nin bölünmesine sebep olacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Aranızda Burhan Hoca var, Burhan Hocanın ciğeri
benden fazla kanayacak, onu biliyorum ama buna rağmen evet demek zorunda
kalıyor, ona da üzülüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Buyurun Sayın
Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bu konuyla ilgili daha önce konuşma yapan
milletvekilimizi kastederek konuşma yaptı, bu sebeple söz istiyorum.
BAŞKAN Ama
şimdi, bakın, sayın milletvekili dün 2 kere konuştu konuyla
ilgili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İyi de grubumuzu zan altında bırakacak
şekilde yeniden konuşuyor.
BAŞKAN
Hayır, hayır. Ama siz de konuştunuz, aynı konu üzerinde siz
de konuştunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, konuştuk da yeniden bu konuyu gündeme
getirip grubumuzu zan altında bırakıyor.
BAŞKAN
Bakın, grubunuza yönelik bir söz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Peki, doğru bulmuyoruz tavrınızı,
tavrınız doğru değil.
BAŞKAN
yani ağzından BDP ismi çıkarak bir şey söylemedi, çok
dikkatle izliyorum ben bu tür konuşmaları.
Şimdi,
Sayın Sakık, şayet Bana sataşma var. derse onu
değerlendiririm ama grupla ilgili herhangi bir şey olmadı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, grubumuza bakarak, grubumuzu zikrederek
konuştu.
BAŞKAN Ya,
herkes herkese bakıyor, yapmayın Sayın Baluken. Yani herkes
herkese bakıyor, orada Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine
de baktı, Sayın Kuzuya da söyledi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletimiz mesajı almıştır.
BAŞKAN
Madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Madde 2de üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 2. Maddesine
aşağıdaki (f) fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Ramazan
Kerim Özkan
Mersin Zonguldak Burdur
Turgut Dibek Emre
Köprülü Celal
Dinçer
Kırklareli Tekirdağ İstanbul
Mahmut Tanal
İstanbul
(f) Terör ve terörizm ifadeleri,
TMKdaki 1. fıkrasındaki tanımları ifade eder.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra
sayılı yasa tasarısının 2. Maddesinin
aşağıdaki (e) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
e) Malvarlığına el
konulması, terör suçu işleyecek veya terör örgütü mensuplarınca
elde edildiği mahkeme kararı ile kesinleşmiş her türlü fon
ve mal varlığına el konularak, hazineye irat kaydedilmesini
Lütfü Türkkan Erkan
Akçay Mustafa Erdem
Kocaeli Manisa Ankara
Mehmet Şandır Reşat Doğru
Mersin Tokat
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, çekiyoruz o önergeyi.
BAŞKAN
Önergeyi çekiyorlar.
Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken Erol Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Pervin Buldan Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dora, buyurun.
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerine verilen
değişiklik önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler
tarafından 9 Aralık 1999 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye
Cumhuriyeti adına 27 Eylül 2011 tarihinde New Yorkta imzalanan Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme,
Bakanlar Kurulunun 01/03/2002 tarihli ve 2002/3801 sayılı
kararıyla onaylanmıştır. Bu tarihten sonra taraf
devletlerin bu sözleşmeyi iç mevzuatlarına yerleştirmeleri için
taraf devletlere baskı uygulanmıştır. Türkiye de
Birleşmiş Milletler sözleşmesini yerine getirmekle yükümlü taraf
devletlerden biridir. Sözleşme, ülkelerin terörizmin tüm yönlerini
kapsayacak genel bir yasal çerçevenin mevcudiyetini temin etmek amacıyla,
terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle önlenmesi,
cezalandırılması ve ortadan kaldırılmasına
ilişkin olarak yürürlükte bulunan uluslararası hukuki düzenlemelerin
kapsamının acilen gözden geçirilmesi ve uygun iç düzenlemelerle
teröristlerin ve terör örgütlerinin yasal ve yasal olmayan kaynaklardan elde ettikleri
gelirlerle terörizmin finansmanını önlemek ve engellemek için tedbir
almaya davet etmiştir. Sözleşme, özellikle terörist amaçlara hizmet
edeceğinden şüphelenilen ve terör suçlarının işlenmesi
için kullanılan veya kullanılması için oluşturulan
fonların ya da bu suçlardan temin edilen kazançların tespitine,
bulunmasına, dondurulmasına, bunlara el konulmasına,
müsaderesine, faillerinin kovuşturulmasına ve
cezalandırılmasına yönelik gerekli ve etkili önlemlerin
oluşturulması ve devletler arasında iş birliğinin
geliştirilmesi amacıyla cezai, hukuki ve idari tedbirler
alınması ve karşılıklı
yardımlaşmanın artırılması yükümlülüğünü
getirmektedir. Bileşmiş Milletler, terörün finansmanı ile mücadele
ederken alınacak tedbirleri taraf devletlere yöntemin belirlenmesinde
takdir hakkı tanımıştır ancak sözleşme iç
mevzuata uyarlanırken hukuksal niteliğini oldukça kaybetmiş
durumdadır. Öncelikli sorun terör tanımıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 18 Aralık 1972 tarihinde ve 3034 sayılı Kararı,
doğrudan doğruya uluslararası terörizm ile ilgilidir. Bu Kararın
birinci paragrafında, insan hak ve özgürlükleri ve masum insanların
yaşamlarını tehlike içine koyan veya yok eden cebir ve
şiddet hareketlerinden söz edilmiştir. Bu Kararda terör konusunda
önem arz eden birkaç konu bulunmaktadır. Temel olarak bu Kararda,
uluslararası belgelerde uluslararası terörizm" ifadesinin
kullanılmasıdır.
İkinci
olarak, terörizm ifadesi cebir ve şiddet eylemleri birlikte
değerlendirilmiştir. Başka bir deyişle cebir ve
şiddetsiz bir terör eyleminin olamayacağı belirtilmiştir. Terör
eylemlerinde sadece cebir ve şiddetin terör eylemi olarak kabul
edilmediği, bunun yanında kişilerin yaşamlarına
yönelik cebir ve şiddetin yapılacağına ilişkin
tehdidin de bu kapsamda değerlendirildiği görülmektedir. Ayrıca,
söz konusu cebir ve şiddetin ya da cebir ve şiddetin
yapılacağına ilişkin tehdidin, insan hak ve özgürlükleri ve
masum insanların yaşamlarına yönelik olması gerektiği
gösterilmiştir.
Taraf devlet
olarak Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmede
terör tanımı oldukça açıkken, yasa tasarısında
yürürlükte olan Terörle Mücadele Kanunu'na atıfta bulunularak terör suçu
tanımlarına göndermeler yapılmaktadır. Kapsamı çok
geniş tutulmuş olan yasa tasarısıyla, her türlü
düşünceyi ifade neticesinde kişi bundan böyle hem "terör
suçlusu" olarak cezalandırılacak hem de mal varlığına
el konulabilecektir. Kamuoyunun son derece rahatsız olduğu ve Hükûmetin
de yakın zamanda hatta önümüzdeki günlerde Meclise getirmeyi
planladığı dördüncü yargı paketiyle Terörle Mücadele
Kanununda değişikliklerin yapılacağı ortada iken yasa
tasarısının Terörle Mücadele Kanununa 3713e, atıfta
bulunması yakın zamanda ciddi sıkıntılara yol
açacaktır diye düşünüyoruz. Bu nedenle getirilmiş olan bu kanun
tasarısını eleştiriyoruz.
Bu vesileyle
tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 2. Maddesine
aşağıdaki (f) fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
ve arkadaşları
(f) Terör ve terörizm ifadeleri,
TMKdaki 1. maddesi birinci fıkrasındaki tanımları ifade
eder.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Köprülü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
görüşülmekte olan tasarının konusu ve amacı terörün
finansmanının önlenmesi olarak düzenlenmiş. Bu, bu açıdan
bakıldığı zaman, bu sunumla tabii, son derece önemli ve
gerekli. Terörle mücadele ediyoruz. şeklinde bir anlatımla bu yasa
topluma ve halka açıklanmaya çalışılıyor ancak sorun
şurada: Sorun AKPnin sözde ileri demokrasisinde, ileri demokrasi
filminde. Ne var bu ileri demokrasisinde? AKPye kim muhalifse, kim muhalefet
ediyorsa, onun ismi terörist. Bu ileri demokraside parasız eğitim
isteyen öğrenci de, bu kapsamda pankart açan kişi de terörist,
senelerce teröristle savaşmış eski bir Genelkurmay
Başkanı da terörist, sorun zaten burada.
Bu yasa
kapsamında da hakkında hiçbir mahkeme kararı olmayan kişi
ya da kurum, dernek, siyasi parti -çünkü böyle bir ayrım
konulmamış- gazeteci ya da toplumun herhangi bir kesiminden bir
kişi ya da bahsettiğimiz gibi kurum, hükûmetin atadığı
bürokratlardan oluşan bir kurul tarafından incelenecek ve bu kurul
Bu teröristtir, bu teröre para aktarmaktadır diyecek, sonra bunun
malına mülküne, parasına el konulacak, yönetim de bu kurula
devredilecek. Şimdi, burada bir yargı kararı yok, hâkim
kararı yok. Karar, bahsettiğimiz gibi hükûmetin
atadığı bürokratların vereceği karar. Zaten o
kararı verecek olan bürokrat oraya atanacak. Kararı vermediği
zaman, adil davranmak istediği zaman zaten görevine son verilecek,
görevinden alınacak.
Şimdi, öyle
bir güç ve yetkiden bahsediyoruz ki hâkimlerin, mahkemelerin bile böyle bir
yetkisi yok çünkü CMKda, ceza kanunlarımızda bile hâkimlere
gerekçesiz karar alma şansı verilmemiş. Yargıç bile el
koyma kararını güçlü delil ya da kuvvetli şüphe hâlinde ancak
verebiliyor. Ancak kurulun böyle bir sınırlaması da yok. Sonra,
alınan kararlar CMK 138deki sonucu doğuruyor, yani mahkeme
kararı yok, hâkim kararı yok ama kanunen hâkimlerin
aldığı bir karar gibi hüküm doğuruyor. Sonra
tasarının maddeleri arasında -az önce söyledik- 138deki sonucu
doğurur. diyor ancak 138e baktığımız zaman görüyoruz
ki son fıkrada diyor ki: Bu kararlar ancak ve ancak hâkim tarafından
alınabilir.
Şimdi, az
önce ben Bakana bir soru sordum, dedim ki: 138inci maddede böyle bir durum
var. Bunun için ne diyorsunuz? Sayın Bakan şu cevabı verdi, son
derece enteresan: Ya, son merci olarak biz Bakanlar Kurulu olarak bunu
alacağız. dedi. Bakanlar Kurulu hâkimlerden mi oluşuyor
Sayın Bakan? Yani ben şaşırmıyorum. Tabii, yasama,
yürütme, yargı erkleri arasındaki farkı tanımayan,
yargıyı her zaman için bir ayak bağı olarak gören bir
Başbakanın atadığı Bakandan da benim başka bir
cevap almam zaten mümkün olmazdı. Yani olay şu
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kamulaştırma nasıl olacak,
kamulaştırma.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Devamla) Biraz dinlersen anlatırım.
Şimdi, olayın
özünde şu vardır: Bu yasayla alakalı olarak 138inci madde de
Yalnız hâkim karar verebilir. diyor ancak bununla ilgili olarak Bakanlar
Kurulu ya da sizin atadığınız kurul bir karar veriyor.
Şimdi, bu
yasanın amacı açık ve net. Bu yasanın amacı, AKPnin
atadığı bürokratlarla Terörle mücadele ediyorum. şeklinde
toplumda imaj yaratıp muhalefeti sindirmek, bizim elimizde sopa var, bizim
elimizde silah var, eğer fazla konuşursan senin malına mülküne
el koyarız demek. Bunun başka bir açıklaması yok. AKP,
iktidarda kalmak için artık halk iradesine inanmıyor. AKPnin
inandığı tek şey var, zorbalık, güç, baskı ve
lehine olacak böyle bürokratlardan oluşan kurullarla alacağı
kararlar.
Ben şunu
söyleyeceğim: Biz, bu yasaya muhalifiz, biz bu derecede hukuka, kanunlara
aykırı, demokrasiye aykırı bu yasaya muhalifiz. Terörle
mücadele edecekseniz halkla dürüst konuşacaksınız; terörle
mücadele edecekseniz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Devamla)
terörle müzakere yapıp ondan sonra başka
pazarlıkların içine girmeyeceksiniz, düz bir çizgide yürüyeceksiniz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köprülü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3te üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan fon
sağlanması veya toplanması ibaresinden sonra gelmek üzere veya
bunlara aracılık edilmesi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Lütfü
Türkan Erkan
Akçay Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Kocaeli Manisa Osmaniye
Oktay
Vural Mehmet
Şandır
İzmir Mersin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 3. üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını,
(c) bendinin de (b) bendi olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk R.
Kerim Özkan
Mersin Zonguldak
Burdur
Turgut Dibek Mahmut
Tanal Celal
Dinçer
Kırklareli
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul
Bingöl
Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
İstanbul
Mersin
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Sayın Başkan,
aslında, az önceki değerli arkadaşımızın referans
verdiği fıkra, usule ilişkindir. Bugüne kadar Bakanlar Kurulu 14
karar vermiş, hiçbirisinde Türk vatandaşı yok.
Birleşmiş Milletlerin kararlarında 2 tane Türk ismi geçmesine
rağmen Bakanlar Kurulu aldığı kararlarda o Türkleri de
Bakanlar Kurulu kararına eklememiştir ve uygulamamıştır.
Burada açık ve net olarak,
Bakanlar Kurulunun bütün kararları yargıya açıktır ve
buradaki uygulama, Türkiyede terörün finansmanına ilişkin
suçları kapsamıyor. Terörün finansmanına ilişkin suçu
Türkiyede yerleşik birisi işlemişse, mutlaka bu konu yargıya
gider. Bakanlar Kurulunun, komisyonun bu konuda yetkisi yoktur.
BAŞKAN Katılıyor
musunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Buldan, kim
konuşacak? Gerekçeyi mi okutalım?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Kürkcü
BAŞKAN Sayın Kürkcü,
buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu yasanın bütünü ve bu
maddesi, görünüşte, 9 Aralık 1999 tarihli Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair
Uluslararası Sözleşmesinin iç hukuka yerleştirilmesi
amacına yönelik, ancak doğrusu Meclisin önüne getirildiği
şekliyle bu yasa, iç hukuku uluslararası sözleşmeye
yerleştirme çabasından öteye geçmiyor. Her şeyden önce bu
uluslararası sözleşme uluslararası terörizm üzerine bina edildi.
Kavram bu, uluslararası terörizm ve bu nedenle sözleşmenin 3üncü
maddesi şu hükmü kayıt altına alıyor: Madde 3: Bu
sözleşme, suçun tek bir devlet içinde işlenmesi, suçlu olduğu
iddia edilen kişinin o devletin uyruğu olması ve onun
toprağında yaşaması hâlinde geçerli değildir. Şu
hâlde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu
olarak kabul edilen fiillerin bu yasa tasarısına
sokulmasının anlamı ne olabilir? Aslında yasa bu hâliyle
uluslararası hukuka karşı bir hile girişiminden öteye
gitmemektedir. Birleşmiş Milletlerin üye devletlerden iç hukuka sözleşmeyi
yerleştirmesini istediği tasarı, bu hâliyle Meclisi değil,
Birleşmiş Milletleri de hamakatle malul saymaktadır. Bu
saygısızlık kabul edilemez.
Dahası,
Birleşmiş Milletler sözleşmesinin gönderme
yaptığı Ad Hoc Komite kararının
dayandığı 18 Aralık 1972 tarihli Birleşmiş
Milletler Kararı, devletleri uluslararası terörizmi önleyici kararlar
almaya çağırıyor ama bunu yaparken iki şey söylüyor:
Birincisi, masum insanların yaşamlarını tehdit eden ya da
canlarını alan uluslararası terörizmi önlemek. İkincisi, bu
terörizm formunun altında yatan nedenleri ve köklü değişiklikler
gerçekleştirme çabası içerisinde, insanları kendi hayatları
da dâhil olmak üzere insan canına kıymaya götüren sefalet,
çaresizlik, mutsuzluk ve umutsuzluktan kaynaklanan şiddet eylemlerini
araştırmak. Ama elimizdeki kanun tasarısında böyle herhangi
bir şey de yok.
Öte yandan, bu
1972 tarihli Genel Kurul Kararı başka şeylere de dikkat çekiyor.
Birincisi, her ne kadar can kayıplarına yol açan, masum
insanların öldürülmesine yol açan ve temel özgürlükleri ihlal eden
eylemleri kınamakla başlasa da söze, devletleri bu şiddet
eylemlerine yol açan nedenleri anlamak ve bunlara barışçı
çözümler getirmeye çağırıyor. Ulusların kendi kaderlerini
tayin hakkı, sömürgeci ve ırkçı rejimler altında
yaşayan halkların bağımsızlık hakları,
yabancı egemenliğinin bütün biçimleri altında
yaşayanların hakları ve onların mücadelelerinin
meşruluğu, özellikle de ulusal kurtuluş hareketlerinin
Birleşmiş Milletler şartı ve çeşitli organların
geçerli kararları bakımından koruma altında olduğuna
dikkat çekiyor.
Yani bu,
aslında, haklı mücadelelerin, özgürlükler, haklar,
bağımsızlık, ırkçılığa karşı
mücadelenin meşru zeminini geçersizleştiren şiddet eylemlerini
dikkate alıyor ve bunların bir bakıma değerlendirilmesi
yoluyla devletleri önleme faaliyetini yaparken sadece teknik nedenlere
sığınmamaya çağırıyor.
Bu hâliyle,
aslında, bu yasa, bize Kutlu Savaş raporunda sözü edilen, adı
geçen kimi tutumların sürdürülmesi gibi gözüküyor. Behçet Cantürkün
öldürülmesiyle ilgili konuda Kutlu Savaş şunu
yazmıştı: Bu şahıs şu ya da bu şekilde
öldürülmüş olsa da, Türk emniyeti tarafından hakkında karar
alınmış ve bu karar infaz edilmiştir. Bu,
tartışılacak olan şey değildir.
Tartışılacak olan şey, bunun hangi sırayla ve kimler
tarafından yapılacağıdır. Şimdi, bu Bakanlar
Kurulu kararıyla da artık görünüşe göre insanlar öldürülmüyor;
onların malları, mülkleri müsadere ediliyor. Neye dayanılarak?
Birleşmiş Milletlerin bu çağrısına dayanılarak.
Birleşmiş Milletleri kendi suçuna ortak etmeye
çalışmamalıdır. Hükûmet, bu yasayı ve bu maddeyi
derhâl geri çekmelidir. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Sayın
Bayraktutan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, bununla bağlantılı olan, özellikle özel
yetkili mahkemelerle devam eden bir süreci sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sıkıyönetim
mahkemeleriyle başlayan, arkasından devlet güvenlik mahkemeleriyle
devam eden, arkasından özel yetkili mahkemelerle devam eden bir
olağanüstü yargılama sürecinden geçiyoruz. Arkasından, bu mahkemelerin,
kapatıldığı iddia edilen terörle mücadele mahkemeleri
adı verilen bölgesel ağır ceza mahkemeleri ile devam eden bir
süreç içerisindeyiz. Özel yetkili mahkemelerde bile, yani ihtisas mahkemeleri
olması gereken mahkemelerde bile ne yazık ki olağanüstü
yargılama yöntemleri kullanılmaktadır. Bu olağanüstü
yargılama yöntemlerinde adil yargılamanın ihlal edildiğine
ilişkin
Birtakım kurallar var, birtakım esas kurallar ihlal
ediliyor, onları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlardan bir
tanesi: Özel yetkili mahkemeler her ne kadar kapatılmış olsa da
ne yazık ki fiilen devam etmektedir. Soruşturmanın
gizliliğine ilişkin ihlaller
Ne yazık ki kamuoyuyla
paylaşılmakta. Polis, soruşturmayı yapan polis elindeki
bütün bilgi ve belgeleri kendisine yandaş olarak görmüş olduğu,
yakın olarak görmüş olduğu bütün medyayla
paylaşmaktadır. Bu nedenle, soruşturmanın gizliliği
diye bir kural ne yazık ki yok edilmiş bulunmaktadır.
Bunun haricinde,
masumiyet karinesi diye
En önemli karinelerden bir tanesidir. İnsan
mahkemelerin önüne çıktığı zaman hüküm giymedikçe,
Yargıtaydan geçip onanmadıkça kişiyi masum kabul etmemiz
lazım. Ne yazık ki, medya organlarında kişileri çarşaf
çarşaf kamuoyunun önünde sergilemekteyiz.
Delillerin
niteliği bakımından, sahte delil diye bir olayı, dijital
verileri
Ne yazık ki, Türkiye kamuoyu özellikle 2000li yıllarda,
2002 yılından sonra sahte delillerle, dijital verilerle insanları
yok etme yöntemlerini izledi.
Bunun haricinde
ise gizli tanık diye bilmiş olduğumuz bir yöntem var. Bunu
buradan, Meclis kürsüsünden birçok kereler haykırmamıza rağmen,
ne yazık ki, bu konuda dilimizden gelen bu anlatım tarzımız
karşı taraftan yeterli yanıtı bulamadı.
Düşünebiliyor musunuz -her zaman söylüyoruz- terör örgütünün en önemli
elebaşlarından birinin gizli tanık olduğu bir
yargılamada bu ülkenin Genelkurmay Başkanı terör örgütünün
başı diye yargılandı. Şimdi ben buradan soruyorum: Genelkurmay
Başkanı aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin
başıdır. Biz Genelkurmay Başkanını terör
örgütünün başı diye yargılıyorken, aynı zamanda Türk
Silahlı Kuvvetlerini de bir terör örgütü olarak tanımladık.
Anayasanın 104üncü maddesini incelediğimizde göreceksiniz ki Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Onursal Başkanı Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanıdır. Yani bunu yargılıyorken, bir yandan
da Cumhurbaşkanını da aynı kılıfa mı koyuyoruz
değerli arkadaşlarım? Bunu buradan sizlere sormak istiyorum.
Bunun haricinde,
uzun tutukluluk sürelerini birçok kereler dile getirdik. Parlamentoda görev
yapan birçok arkadaşımız, ne yazık ki, bugün bu uzun
tutukluluk sürelerinden muzdariplerdir. Yasama görevini yapamayan
arkadaşlarımız var, bu ülkenin aydınları, diğer
kişileri; ne yazık ki yargılama yöntemleri içerisinde uzun
sürelerdir tutuklu olarak yargılanmaktadırlar. Terörle Mücadele
Yasasında özel yetkili mahkemelerde on yıla kadar olan uzun
tutukluluk süreleri var. Bunu nasıl anlatabiliriz?
Bakın, bugün
basına düşen bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum: Özellikle
yeni yapılan mahkemelerde, adliyelerin arkasında Adalet mülkün
temelidir. diye bir söz vardı, şimdi bugün basından
öğreniyoruz ki onun altından Mustafa Kemalin imzasını
çıkartıyorlar. Ben onlara şunu önermek istiyorum: Özellikle özel
yetkili mahkemelerde bu yargılamayı yapan hâkimler,
arkalarındaki Adalet mülkün temelidir. yazısını
indirsinler, Adalet zulmün temelidir. yazsınlar ancak böyle
yakışıyor bu Türkiyeye. Eğer bu yargılamaları
böyle yapıyorsanız, bu şekilde yapabiliriz diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bize hukuk
fakültelerinde şunu öğrettiler değerli arkadaşlarım:
Şüpheden sanık yararlanır. Ama gelinen noktada, şimdi,
öyle bir yargılama yapıyoruz ki şüpheden hâkim yararlanıyor,
şüpheden savcı yararlanıyor. Burada şunu anlatmaya
çalışıyorum: Yani bu objektif yargılamanın,
tarafsız ve adil yargılamanın kurallarını hâkimler,
savcılar bile ihlal ediyorlar. Şimdi biz burada özel kurullarla bu
yargılamayı yani terörün finansmanını
sağlayacağız diye ilgili bürokratlara bu görevi vermeye
çalışıyoruz. Ne diyorlar? Bakın, burada bu ülkenin
cumhuriyet savcıları vardı, burada birçok kereler
çıkıyorsunuz, Mahmut Esat Bozkurtu Türkçüdür,
ırkçıdır diye eleştiriyorsunuz ama Mahmut Esat Bozkurtun
bir sözü var, ben altına imza atıyorum, diyor ki: Meriç
kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan
sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların
uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl
dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen
öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz. Bunu söylüyor Mahmut
Esat Bozkurt. Şimdi ben buradan söylüyorum: Bugün bu
soruşturmaları yapan, olağanüstü yargılamalarda görev yapan
cumhuriyet savcıları, Mahmut Esat Bozkurtun bu sözlerini okuyarak
mı soruşturma yöntemleri yapıyorlar yoksa kendilerine
verilmiş olan bir görevin gereğini mi yapıyorlar? Şunu
anlatmaya çalışıyorum: Özel yetkili mahkemelerin
yapmış olduğu yargılamalar adaletsiz
yargılamalardır, adil yargılamanın kurallarının
ihlal edilmiş olduğu yargılamalardır ama bütün bunlar
varken yargılama kuralları ihlal ediliyorken biz yeni bir canavar
yaratmaya çalışıyoruz. Diyoruz ki bugün yargı erkinin
içerisinde bulunmadığı, ceza yargılamasının vereceği
karar ihdasıyla ortaya çıkması gereken gerçekleri ne yazık
ki bunun kenarına koyuyoruz, bir memurlar kuruluyla, bürokratlar kuruluyla
biz terörün finansmanını önleyeceğimizi zannediyoruz. Bunun bir
hayal olduğunu hep beraber göreceğiz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
Aynı
mahiyette olan iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 Sıra Sayılı kanun Tasarısının 3üncü
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan fon
sağlanması veya toplanması ibaresinden sonra gelmek üzere veya
bunlara aracılık edilmesi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu önerge
vesilesiyle, bu terörle mücadele konusunda bir iki değerlendirmemi
paylaşmak istiyorum. Tabii, terörle mücadelede güvenlik güçlerinin
başarılı olması için birtakım unsurların bu
terörle mücadelenin esası hâline dönüştürülmesi lazım. Bu
unsurlardan en önemlisi finansman kaynaklarının kesilmesidir ki
görüyoruz ki terörle mücadelede maalesef terör örgütünün finansman
kaynaklarını kesecek ciddi bir tedbir ve uygulama olmamıştır.
Bir taraftan terörle mücadele ederken diğer taraftan terör örgütünün
finansman kaynakları devam ederse güvenlik güçlerinin mücadele imkân ve
kabiliyetini kısıtlamış olursunuz, diğerlerini
güçlendirmiş olursunuz.
İkincisi: Terörle
mücadelede halkın desteği kesilmeli ama maalesef PKK terör örgütü
sanki Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisiymiş
gibi bir konuma yükseltildi; üstelik İmralı canisi de onların
politik lideri konumuna dönüştürüldü. Bu bakımdan halkın,
açıkçası, temsilcisi konumuna düşürülmesiyle bir kere terörle
mücadeleye büyük zarar verilmiştir.
Terörle mücadele
önemlidir ama terörün amaç ve hedefleriyle mücadele etmek lazım. Amaç ve
hedefleriyle mücadele etmeyip o amaç ve hedeflerini
meşrulaştırdığınız zaman, zaten terör
örgütüyle mücadele imkânlarını ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
Yapılması
gereken bir diğer konu da iletişim kaynaklarını kesmektir.
Bugün, terör örgütü, her türlü imkânla, maalesef, iletişim
kaynaklarıyla, üstelik ceviz ağacının altında
kurduğu basın tribünleriyle mesajlarını gayet rahat bir
şekilde, manşetlerle milletimize iletebilmektedir, dayatabilmektedir.
Uluslararası
meşruiyet imkânlarını kesmeniz lazım. Kesmediniz, Barzani
besliyor Kandilde güvenli bölgesini. Kalmadı, yetmedi, Suriyede yeni bir
güvenli bölge oluşturuluyor. Burası da doğrudan doğruya
Kürt kökenli insanlarımızla ilgili değildir; doğrudan
doğruya terör örgütünün egemenlik alanı oluşturduğu bir
husustur.
Bütün bunları
yapması gereken kim? Siyasi otorite. Siyasi otorite bunları
yapmayıp da güvenlik güçlerini desteklemezse geldiğimiz nokta ne
olur? Terörle mücadele yerine terörle müzakere safhasına gelmiş
oluruz.
Bu bakımdan,
getirilen, doğrudan doğruya terörle mücadeleden vazgeçilerek, siyasi
bir sonuç almak amacıyla mücadeleden vazgeçildiğini ortaya koyuyor.
Bu vesileyle de
terörle mücadele konusunda uluslararası terörizm açısından çok
sakıncalı gördüğüm bir hususu da ifade etmek istiyorum: Amerika
Birleşik Devletlerinin terörle mücadele millî stratejisi var. Amerika
Birleşik Devletlerinin terörle mücadele millî stratejisinin eş
başkanı da Türkiye oldu. Bakın, peki bu millî stratejide ne var?
On yedi sayfalık bu millî stratejide, ABDnin millî stratejisinde
ideolojiden bahsediyor. Peki, ideoloji olarak hedeflediği ne? İslam.
El Kaidenin tarifini, terörünü, ideolojisini tarif etmiyorlar, doğrudan
doğruya İslamı hedef alan bir terörle mücadele konsepti
geliştiriliyor ve bu kapsamda da El Kaideyi tanımlıyor ve
bunların güvenli bölgelerinin ortadan kaldırılması
gerektiğini söylüyor, ve Türkiye, bugün, onun eş başkanı
durumunda.
PKK bölücü terör
örgütü var mı? Hayır, yok. Yani şimdi, Amerika Birleşik
Devletlerinin millî stratejisini uygulamak üzere eş başkanı
oluyorsunuz. El Kaide, Hamas, Hizbullah da bunun içindedir. diye söylüyor,
hatta İran terörü finanse ediyor, destekliyor. diye burada yazıyor,
Türkiye bunun eş başkanı oluyor. Şimdi,
dolayısıyla, uluslararası destekleri bizim lehimize
çevirebilmenin yolu, bizim de terörle mücadelemize destek almaktır ama
maalesef, bu konsept içerisinde yürüttüğünüz terörle mücadele, Türkiyenin
terörle mücadelesinin uluslararası desteklerini kesiyor, aksine
yabancıların bu coğrafyada uygulamak istediği projelerin
Türkiye aracılığıyla gerçekleştirilmesi için bir zemin
hazırlıyor. Bunun bir boyutu, biraz önce ifade ettim
uluslararası meşruiyet alanları itibarıyla bu konuda
Türkiyeyi sevk ve idare ediyor.
Şimdi, burada
kimse kimseyi kandırmasın. Türkiyenin uluslararası
politikasıyla ilgili
ABDnin millî stratejisinde Türkiyenin ne işi
var, ne işi var Türkiyenin? Türkiyenin millî stratejisi olur terörle
mücadelede ama maalesef terörle mücadele stratejisi olmadığı
için İmralıdan başka bir adres kalmamış, müzakere,
Türkiyeye bir çözüm olarak dayatılıyor. O bakımdan, böyle bir
anlayışın terörle mücadele yerine, terörün amaç ve hedeflerini
gerçekleştirme yolunda adım attığı gayet açık ve
nettir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu bakımdan, terörün finansmanıyla ilgili bu kanun bir
aşama olmakla birlikte, müzakere sürecinden böyle bir kanunun
geçirilmesinin esasen anlamsız olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde iki önerge vardır; aynı
mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 4. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Ramazan
Kerim Özkan
Mersin
Zonguldak Burdur
Turgut
Dibek Mahmut
Tanal Celal
Dinçer
Kırklareli İstanbul İstanbul
Tufan
Köse
Çorum
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul
Bingöl
Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel
Mardin
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
Sayın Tuncel,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bugün
Türkiye açısından çok tehlikeli bir kanunu görüşüyoruz. Her ne
kadar bu Avrupa Birliği çerçevesinde ya da ABDnin dayatması olarak
ele alınsa da bu, Türkiye'nin iç siyasetini, iç politikasını
direkt ilgilendirecek bir konu ve buradan bakmak gerekiyor.
Biraz önce
Sayın Bakana da sorduk; özellikle -Terörle Mücadele Kanununun- bu terörün
finansmanı kanununda yer almasının, özellikle 3 ve 4üncü
maddede buna atıf da yapılmış olmasının çok ciddi
sakıncaları olacağını ifade etmiştik. Sayın
Bakan, bunun toplumsal baskı yani toplumu baskı altına almakla
hiçbir alakası yok diye ifade etti.
Sayın Bakan,
biz en azından, ana dilimiz olmasa da Türkçede eğitim gördük yani
üniversiteye kadar okuduk. Okuduğumuzun ne anlama geldiğini
biliyoruz. Dolayısıyla, burada atıfta bulunulan şey Terörle
Mücadele Kanunudur.
Dolayısıyla,
Terörle Mücadele Kanununun baktığımız zaman çerçevesine,
Türkiyede düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına
alınması gereken her şey terörizm tanımına
girmektedir. Dolayısıyla, siz yarın, diyelim ki parasız
eğitim istediği için, parasız sağlık istediği
için, ana dilde eğitim istediği için terörle mücadelede yargıladığınız
kişinin hesaplarını dondurabilirsiniz çünkü burada öyle bir
şey yazıyor. Örgüt üyesi olmasa bile, 4üncü maddede Birinci
fıkra hükmüne göre ceza verilebilmesi için fonun bir suçun
işlenmesinde kullanılmış olması şartı
aranmaz. deniyor. Yani böylesi de tehlikeli bir şey var, bunun orayla
kullanılıp kullanılmadığı meselesi üzerinden.
Şimdi bu
nasıl oluyor? Ya biz iktidarla aynı dili kullanmıyoruz,
aynı cümleler değil ya da burada bize bir yanılsama durumu var.
Bizim okuduğumuz cümle, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu bu
uluslararası sözleşmeye getirilip eklemlenmiştir, Türkiyeye
göre koşullandırılmıştır. Dolayısıyla,
burada aslında toplumsal muhalefet baskı altına alınmak
istenmektedir.
Şimdi burada
terörizm tartışması yapılırken daha çok Kürt sorunu
tartışması yapılıyor ama değerli milletvekilleri,
biz Türkiyede bir gün vatansever olanların şimdi terörist diye yargılandığını
da biliyoruz. Bu bir gün döner, sizi vurur. Yani, siz bir yere göre ya da Kürt
sorunu bağlamında bunu ele alıyor olabilirsiniz, güncel olarak
bunu günü kurtarmak üzerinden ifade edebiliyorsunuz ama yarın bu
başka şeyleri de ifade edecek. Kaldı ki, mesela, birçok
yardım kuruluşu, insan hakları örgütü bunun kendilerine yönelik
bir şey olduğunu ifade ediyor. Bu açıdan, bu kabul edilebilir
bir yasa değildir.
Şimdi buradan
hani Bu burayı ilgilendirmiyor, terörle
Biz buradan ne
anlayacağız yani Terörle Mücadele Kanunu kapsamında ele
alındığına göre? Başka bir Terörle Mücadele Kanunumuz
yok en azından bizim bildiğimiz her gün
karşılaştığımız bir konu var.
Dolayısıyla, onu da siz 3üncü maddede eklemişsiniz, 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak
kabul edilen fiiller diye ifade etmişsiniz. Dolayısıyla, bu
yasa bir şekilde Türkiyenin iç şeyiyle alakalı bir hâle gelmiş
durumda. Dolayısıyla, biz bu açıdan buna itiraz ediyoruz,
muhalefet ediyoruz. Bu yasa gerçekten ekonomik soykırıma varacak bir
noktada. Kaldı ki fiilî olarak zaten özellikle Kürt iş
adamlarına yönelik böyle bir uygulama var. Mesela, ihale alamama, Kürt
kimliği olduğu için birçok alanda zorluk yaşama, vergi meselesinde
yaşadığı sorunlar var. Bire bir biz sonuçta halkın
içerisindeyiz, bu tür şeylerle de karşılıyoruz.
Aslında şimdi bu yasayla birlikte bu kanunlaşmış,
yasal hâle getirilmiş olabilir. Şimdi Burada böyle bir uygulama
yok. dediğinizde yerelde biz göreceğiz ki ilk bunun
mağdurları aslında işte Kürtler olacak, demokrasi güçleri
olacak, bu ülkede hak ve özgürlük mücadelesi verenler olacak. Tabii, şunu
söyleyebilirsiniz: Zaten bizim uğraştığımız bu
insanlar yoksul, paraları yok. Doğru, Sayın Bakanım, sonuçta
biz yoksul emekçi insanların üzerinden siyaset yapıyoruz, oradan
geliyoruz, bizim tabanımızda para yok, parası olanlar daha çok
sizin cephenizde. Zaten diğer muhalif olanları da başka şeylerle
baskı altına alıyorsunuz. O konuda böyle rahat olabilirsiniz ama
bu ciddi anlamda önümüzdeki süreçte Türkiyeyi etkileyecek, Türkiyede
demokrasi mücadelesini etkileyecek bir durumdur yani.
Şimdi,
diğer bir konu da: Niye biz başkalarının
baskısına göre illa bu yasayı çıkaracağız? 22
Şubata kadar çıkarmak durumundayız. Bir
tartışsaydık bunları. Gerçekten ciddi anlamda
eleştiriler var, sivil toplum örgütleri eleştiriyor. Bütün
bunları bir tartışıp bizi mesela ikna edeceğiniz
şeyler geliştirseydiniz. Sayın Bakan ben konuşurken diyor
ki: Hayır öyle değildir. Mesela biz ikna olmuş değiliz
Sayın Bakanım, ama bu, bu kürsüde olmuyor, Genel Kurul
tartışmalarında olmuyor, biz komisyon
tartışmalarında da istediğimiz düzeyde bu tartışmalara
cevap alamadık.
O açıdan biz
bu yasanın geçmemesi gerektiğini, Hükûmetin bunu geri çekmesi
gerektiğini bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, yasaya bakarken yasa
tasarısının 2 boyutu var:
1) Avrupa Birliği ve
Amerikanın talepleri nedir?
2) Siyasal iktidarın talepleri
nedir?
Şimdi, tabii Sayın Bakan ve
siyasal iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımız böyle bir
yasaya ihtiyaç olduğunu söylediler ama gerçekten böyle bir yasaya ihtiyaç
var mı, yok mu; hem kamuoyunun bilmesi açısından hem de
değerli milletvekillerinin bilmesi açısından Profesör Doktor
İzzet Özgençin suç örgütleriyle ilgili elimdeki kitabının son
baskısının 159uncu sayfasından size aynen okuyorum:
Öncelikle belirtelim ki söz konusu Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı Türkiye Cumhuriyeti devletinin
terörle mücadele bağlamında duyulan ihtiyaca binaen
hazırlanmış değildir. Söz konusu tasarı Amerika
Birleşik Devletlerinin Türkiyeye dayattığı bir metindir.
Söz konusu tasarı kişiler hakkında herhangi bir suç nedeniyle
soruşturma ve kovuşturma başlatılmaksızın, suçla
irtibatı olup olmadığının önemi olmaksızın
idari kararla bütün mal varlığının süresiz olarak
dondurulmasını sağlayan hükümler içermektedir. Bu tasarıya
göre Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının ya da Türkiye
Cumhuriyeti devleti kanunlarına göre kurulmuş olan bir şirketin,
vakfın veya derneğin bütün mal varlığına, hâkim
kararına ihtiyaç duyulmaksızın, bir suç nedeniyle
soruşturma açılmasına gerek olmaksızın süresiz olarak
el konulabilecektir yani bunun adı genel bir müsaderedir.
Şimdi,
buradan yola çıktığımız zaman, genellikle, bu
tasarının yurt dışında faaliyet gösteren derneklerin,
vakıfların ve Türk şirketlerinin gerek Amerikada gerek
diğer emperyalist güçler tarafından gerçekten rekabeti
karşısında eğer mücadele edemiyorsa, o şirketi
bitirebilmek için bu yasadan yararlanarak bu bitirilebilir. Amerika cephesinde
ve diğer dış ülkeler açısından cephesi bu.
Gelelim Türk hukuku
açısındaki cephesine: Hukuk devletinin bulunduğu ülkelerde
genellikle vatandaşın yönetim karşısında daha güçlü
olması lazım. Yönetimin yani siyasal iktidarın, yürütme
organının, yürütme erkinin hukukla
sınırlandırılması lazım. E, peki, bu kanuna
baktığımız zaman hukukla sınırlandırma var
mı? Gerçekten bu tasarıya baktığımız zaman,
Hükûmetin veya siyasal erkin hiçbir sınırlandırılması
yok hatta alabildiğince bir keyfîlik söz konusu. Peki, bu tasarı bize
hukuk güvenliğini sağlıyor mu? Bu tasarı, korku
yaratıyor, baskı yaratıyor, toplumda bir sindirtme
yaratıyor. Yani, hukuk güvenliği açısından da bu yasa bir
hukuk güvenliğini de sağlamıyor. Peki,
orantılılık ilkesi açısından
baktığımız zaman, verilecek olan cezayla yani tedbir
kararı bizi amaca ulaştırabilecek mi? Bu tasarı,
orantılılık ilkesini de ihlal etmiş durumda.
Peki, siyasal
iktidar gerçekten terörle mücadele etmek istiyorsa, elinde bugüne kadar
hukuksal açıdan yeteri kadar argüman yok muydu? Hukuksal açıdan
yeteri kadar argüman vardı. Nedir? Terörle Mücadele Kanununun 8inci
maddesi, terörün finansmanı. Peki, ey siyasal iktidar, elinizde bu kadar
argüman vardı, siz terörün finansmanıyla ilgili 8inci maddeyi, Türk
Ceza Kanununun 54, 55inci maddesini, Türk Ceza Kanununun 220nci maddesini,
283üncü maddesini, 281inci maddesini, bunları niye tatbik etmediniz?
Yani toparlayacak
olursak imzalamış olduğumuz uluslararası sözleşmeler
uyarınca, Anayasamızın 90ıncı maddesi uyarınca
iç hukuk hükmünde olması nedeniyle bizim bugüne kadar
imzalamadığımız hiçbir uluslararası sözleşme yok.
İki: İç
hukuk açısından eksik olan mevzuat var mı? Yok. Peki, ihtiyaç
niye duyuluyor? Dışarıdan Amerikaya muhalif olanları
susturmak, içeride siyasal iktidara muhalif olanları susturmak için
getirilen bir yasa tasarıdır. Bu, otoriter bir yasa
tasarısıdır, korku yaratan bir yasa tasarısıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bu nedenden dolayı, özellikle hukukçu milletvekillerinin,
vicdanlarının seslerini dinlemelerini istirham ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddede üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "1267 (1999)" ibaresinden sonra
gelmek üzere, ", 1988 (2011)" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet
Doğan Kubat Süreyya
Sadi Bilgiç
Giresun İstanbul Isparta
Tülay Kaynarca Muhammed
Murtaza Yetiş Nurdan
Şanlı
İstanbul Adıyaman
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Ramazan
Kerim Özkan
Mersin
Zonguldak
Burdur
Turgut
Dibek Celal
Dinçer Mahmut
Tanal
Kırklareli
İstanbul
İstanbul
Tufan
Köse
Çorum
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararları
Madde 5- (1)
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1267 (1999) ve 1989(2011)
sayılı Kararıyla listelenen kişi, kuruluş veya
organizasyonların tasarrufunda bulunan mal varlığının
dondurulması talepleri üzerine Bakanlar kurulu mal
varlığının bulunduğu yer Sulh Ceza Hakiminden mal
varlığının dondurulmasını ister. Hakimin kararı,
Resmi Gazete'de yayınlanır ve gecikmeksizin uygulanır.
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
409 sıra
sayılı "Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı"nın 5 inci maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul
Bingöl
Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel Altan
Tan
Mardin
İstanbul
Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, şöyle bir
durum var: Türkiyede işlenen terörle finansman suçuna yönelik herhangi
yeni bir düzenleme getirmiyoruz. Bu zaten Terörle Mücadele Kanununun 8inci
maddesinde tanımlanmıştır, buna ilave bir şey yok.
Türk vatandaşlarının Türkiyede terörü finanse etme durumu yani
bu şüpheyle dava açılsa dahi ne Bakanlar Kurulunun ne Değerlendirme
Komisyonunun herhangi bir şekilde mallarını dondurması söz
konusu değildir. Yani bunun altını açık ve net olarak
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Çıkarın o zaman Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Mal dondurma sadece ve sadece
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve diğer
ülkelerle karşılıklılık ilkesi çerçevesinde
yapılacak uygulamalar çerçevesindedir. Türkiyede işlenen terörün
finansmanı suçu yargı çerçevesinde eskiden olduğu gibi devam
edecektir, idarenin bu yönde dondurma yetkisi yoktur.
Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz
aynı açıklamayı yapıyorsunuz, hatipler aynı sözleri
söylüyor ama artık açıklamalar son bulsun, rica ediyorum.
Sayın Tan,
buyurun.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine
bir demagojidir gidiyor. Biz bunu Türkiye vatandaşları için
çıkarmadık, zaten Terörle Mücadele Kanununun içerisinde bu
diğer suçlarla ilgili madde var; biz bunu Birleşmiş Milletlerin
işte, filan, filan, filan, feşmekan kararı ve mevzusuyla
alakalı olarak çıkardık. E, peki Türkiyede kim, hangi iş
adamı El Kaideye 5 milyon dolar, 10 milyon dolar niye verecek, bu
parayı nereden getirecek, nasıl verecek?
İki: Yine
diğer terör örgütü sınıfına alınan, yine
uluslararası kararlar çerçevesinde
Hangi örgüte, hangi iş
adamı, nasıl, nereden, ne şekilde para aktaracak? Eğer
aktaramayacaksa o zaman mevcut Terörle Mücadele Yasasına niye atıfta
bulunuyorsunuz? Şimdi neler oldu arkadaşlar? Birbirimizi
kandırmamıza gerek yok. Bir Terörle Mücadele Yasası var şu
an, inan edin, şu an bu kararları veren savcılar ve hâkimlerin
hiçbirisi inşallah cennet yüzü görmeyecek. Bir taş attı diye
dokuz sene hüküm yiyen çocuklar var; 16, 17, 18 yaşında.
Diyarbakırda tuğla fabrikası sahibi benim arkadaşım
var, 2 tane çocuğu, biri yedi sene, biri dokuz sene ceza aldılar
bundan. Lise talebesi bunlar. Neye göre verdi? Efendim, işte, taş
attı. Niye taş attı? İşte, tırnak içinde, Terör
örgütü emretti, eylem yaptı, bu da geldi, onun eylemlerine
katıldı. Dolayısıyla, terör örgütünün eylemlerine destek
oldu ve bu destekle beraber de terör örgütüne üye sayıldı. vesaire,
vesaire, topladı, topladı, katladı o vicdansız hâkimler,
savcılar kimse- bu 2 kardeşe bu kadar ceza verdi. Bunun gibi
onlarca, yüzlerce örnek var. Şimdi, nereye geleceğim? Bu terörü
finanse etme kanuna geleceğim.
Yağmur
yağdı Sen bana ördek dedin. Ya, ne alakası var,
yağmurla ördeğin ne alakası var? İşte yağmur
yağacak, çukurlarda su birikecek, oraya da ördekler gelecek, sen bana
ördek dedin. Adamın lakabı Ali, Ördek Hasan bilmem neyse
ördekmiş.
Değerli
arkadaşlar, birbirimizi kandırmamıza gerek yok. Bunun niye
çıkarıldığı, ne yapılmak istendiği belli.
Siz her Yağmur yağdı. diyene ördek muamelesi yaparsanız,
aynen bu Terörle Mücadele Yasasında olduğu gibi, buradan
varacağınız yer bu memleketi bir yangın yerine çevirmektir.
ENGİN
ALTAY (Sinop) - Memleket yangın yeri zaten.
ALTAN
TAN (Devamla) Sayın Bakan şunu
söyleyebilir: Ya, neden bahsediyorsun? Sayın Bakan, kendimden
bahsediyorum. Ben, Altan Tan. 55 yaşındayım. Askerlik dönemim
hariç elime silah almamışım. Beni bütün tanıyanlar biliyor.
Günde 10 kişinin öldürüldüğü gün de silahsız gezmişim,
hâlen de öyle. Yirmi üç buçuk seneyle yargılanıyorum. Niye?
İşte bu elinizdeki Terörle Mücadele Yasasından dolayı.
Niçin? Bir gerilla cenazesinde Fatiha okuduğum için. Fatiha okumuşum,
öyle diyor. Hatta, Fatiha da demiyor, diyor ki: Taziye duası okudu.
İşte aynen ördek hikâyesi.
Şimdi,
finans meselesinde de kalktınız, çok mütevazı, çok iyi
niyetlerle bir yemek düzenlediniz, bir yayın organına, bir şeye
bir destek sundunuz, adınıza bir fatura şartı bile yok,
Millî İstihbarattan, o kurulan heyetten elemanlar geliyor, eğer o,
görüş beyan etmişse, o kuruldan bir karar çıkmışsa
bütün malınız donduruluyor. Eğer siz burada bütün Kürt iş
adamlarıyla Kürt siyasetinin arasını açmak istiyorsanız,
vallahi bunu beceremeyeceksiniz, boşuna uğraşıyorsunuz.
Bakın, 10 bin
kişi cezaevinde, bilmem şu kadarı Türkiye
dışında, bu kadarı dağda, hâlâ bu mesele bitmedi. Bunu
yapmayın. Yani Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik
yapmıyoruz. diyorsunuz, bütün İstanbuldaki ihalelerin, kentsel
dönüşümün envanterini çıkarın, hangi bölgenin müteahhitleri kimler,
bakalım, bölgesel milliyetçilik yapıyor musunuz, yapmıyor
musunuz. Çıkarın bir envanterini, firmaların, inşaat
firmalarının envanterini çıkarın, bakalım, ne
çıkacak. Onun için, bu yol, yol değil.
Ha, size
yalvarmıyoruz da, ikna etmeye de çalışmıyoruz çünkü ikna
olmuyorsunuz, bir şeyi dinlemiyorsunuz. Bildiğinizi yapın, zaten
yapacaksınız, biraz sonra Kabul edenler
Etmeyenler
, yine
bildiğinizi yapacaksınız. Elinizden geleni yapın ama bu
memlekete yazık ediyorsunuz.
Saygılar
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz, peki.
Sayın
İnce, Sayın Dinçer, Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın
Çam, Sayın Tanal, Sayın Yılmaz, Sayın Işık,
Sayın Özgündüz, Sayın Özkan, Sayın Aksünger, Sayın
Çıray, Sayın Akar, Sayın Moroğlu, Sayın Küçük,
Sayın Kaplan, Sayın Tayan, Sayın Öz, Sayın Güler,
Sayın Toprak, Sayın Yüksel.
Evet, yoklama için
iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Celal Dinçer (İstanbul) ve
arkadaşları
Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Kararları
MADDE 5- (1) Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1267 (1999) ve 1989 (2011) sayılı
Kararıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların
tasarrufunda bulunan mal varlığının dondurulması
talepleri üzerine Bakanlar kurulu mal varlığının
bulunduğu yer Sulh Ceza Hakiminden mal varlığının
dondurulmasını ister. Hakimin kararı, Resmi Gazete'de
yayınlanır ve gecikmeksizin uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dinçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 5inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Terörizmin
finansmanına karşı alınacak önlemlerin yararlı ve
gerekli olduğu her türlü şüpheden uzaktır. Bu önlemler, terörist
faaliyetlerin ve saldırıların neden olacağı olası
zararların azaltılması da dâhil olmak üzere birçok işlevi
yerine getirir. Finansal kontroller militanların faaliyetlerinin
izlenmesini kolaylaştırır, böylece önleyici tedbirler
alınabilir. Bu da terörle mücadelede önemli bir avantaj sağlar.
Terörün yol açtığı can kaybı, terör örgütlerinin
uyuşturucu ticaretiyle olan bağlantıları, terör
örgütlerinin insan kaçakçılığı konusundaki
bağlantıları ülkemizde hemen herkesin bildiği terör
gerçeğidir. Ancak bir de aynanın öteki yüzü vardır, o da terörle
mücadelede finansman desteğini kesmek isterken yöntem ve uygulamalarda
yaşanan aksaklıklar ve yanlışlıklardır. Bu
yasanın uygulandığı Avrupa ülkelerinde, Avrupa Birliği
tarafından hazırlanan raporlarda, terörün finansmanına
ilişkin Birleşmiş Milletler kararının
uygulanmasında çok kapsamlı eleştirilere yer verilmiştir.
Raporlarda istisnai tedbirlerin uygulanması için önceden izin
alınması, bunun bir balık avlama gösterisine dönüşmemesi,
özel hayatın gizliliğine ilişkin hak ihlallerine yol
açılmaması için gerekli denetimin önemli olduğunun altı
çizilmiştir. İstihbarat her zaman doğru yorumlanmamakta veya
kanıtlarla desteklenmemekte ve terörizmi finanse edenleri doğru
biçimde belirlemeye çalışırken hatalara neden olunabilmektedir.
Bu nedenle birçok ülke bu yasalarını yeniden tanzim etmekte ve
yeniden düzenlemektedir.
Hâlen, yeterli
delil olmaksızın başvurulan sert tedbirler, adil yargılanma
hakkı ve şeffaflığa ilişkin sorunlar, ulusal ve
uluslararası düzenlemelerin görevliler tarafından ihlal edilmesi gibi
vakalar, terörün ve terör örgütünün evrensel bir tanımının olmaması
gerçeğiyle birleştiğinde tamamen etkili ve düzgün bir
uluslararası iş birliğinin gerçekleştirilmesi de oldukça
güçtür.
İktidar
sözcüleri tarafından Bu yasa tasarısı uluslararası
yükümlülüğümüzü yerine getirmek için hazırlandı. deniliyor.
Demek ki bugüne kadar sadece Birleşmiş Milletlerin
kararlarını uygulayan Türkiye, ikili anlaşma
yaptığı ülkelerin taleplerini de karşılamak zorunda
kalacaktır. Türkiye, terörist saymadığı Hamas ve Çeçen
direnişçiler gibi örgüt ve gruplar hakkında daha önce terör konusunda
anlaşma yaptığı ülkelerin talebi doğrultusunda işlem
yapmak zorunda kalacaktır. Hükûmet buna hazır mıdır? Burada
çok açık bir şekilde yargının görev ve yetki alanına
müdahale söz konusudur. Hukuk devletlerinde olması gereken, sözü edilen
finansman kaynakları konusunda suç unsuru olanların idare
tarafından raporlaştırılarak yargıya
başvurulmasıdır, yargının vereceği karar sonucuna
göre de uygulama yapılmasıdır. Bu kanunla evrensel hukuk
kuralı ters yüz edilmek suretiyle idare yargının yerine
geçmiş olmaktadır. Kanunla kurulan Değerlendirme Komisyonu üyelerine
verecekleri haksız ve yanlış kararlarından dolayı ne
gibi cezai müeyyide uygulanacaktır? Kanunsuz kararlarda komisyon üyeleri
hakkında yürütülecek adli ve idari soruşturma şekli yine bu
kanunda belirtilmemiştir.
Günümüzde iktidar
tarafından kendisine muhalif kesimler için kolayca sarf ettiği terör
suçlaması nedeniyle yüzlerce kişinin çoğu zaman dayanaksız
bir şekilde hapislerde tutulduğu düşünüldüğünde bu kanunun
nasıl kullanılacağını tahmin etmek hiç de zor olmasa
gerek. Hükûmet temsilcileri aksini söylese de iktidar bu yolla tamamen kendi
belirlediği ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan gerekçelerle suçlu
saydığı kendi görüşlerine muhalif olan tüm şirket,
dernek, vakıf, sendika veya gerçek kişilerin mal
varlıklarına el koyabilecektir. Bu nedenle terörizmin
finansmanının önlenmesi konusunda alınacak karar ve uygulamalar
için çok ciddi kontrol mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Ancak tasarıda bu yönde birçok eksiklik vardır.
Son olarak
belirtmeliyim ki, tam olarak bilinmeyen, şeffaf olmayan ölçütler ve
kanıtlara dayanılarak alınan mal varlığını
dondurma kararlarının etkileri ilgililer açısından çok
yıkıcı olacaktır.
Tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "1267 (1999)" ibaresinden sonra
gelmek üzere, ", 1988 (2011)" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1267 (1999)
sayılı karar, Taliban, Usama bin Laden ve El Kaide'yle
bağlantılı kişi ve kuruluşlara karşı, mal
varlıklarının dondurulması dâhil çeşitli
yaptırımların (ülkeye giriş ve transit yasağı,
silah satışı yasağı) uygulanmasını
öngörmektedir. Söz konusu kişi ve kuruluşların listesi, Güvenlik
Konseyi bünyesinde kurulan Yaptırımlar Komitesi tarafından
hazırlanmakta ve sürekli olarak güncellenmektedir.
Bu karar 1988
(2011) ve 1989 (2011) şeklinde ikiye bölünerek iki ayrı karar
alınmıştır. Tasarıda sadece 1989 (2011)
sayılı karara atıf yapılmış olması
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin diğer
kararının uygulanamaması anlamına geleceğinden bu
eksikliğin giderilmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 6da üç
önerge vardır, ilkini okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
409 sıra
sayılı kanunun 6. maddesinin 2. fıkrasında geçen
Dışişleri Bakanlığı kelimesinin
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı Sümer
Oral
İzmir Konya Manisa
Reşat
Doğru Erkan
Akçay
Tokat Manisa
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 6
ıncı maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris
Baluken Erol
Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Aytun
Çıray
Mersin Zonguldak İzmir
Turgut
Dibek Malik
Ecder Özdemir Mahmut
Tanal
Kırklareli Sivas
İstanbul
Ali
Serindağ
Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Buldan, buyurun.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 6ncı Madde üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu yasanın
tehlikeleri konusunda bu kürsüye çıkan bütün arkadaşlarım
düşüncelerini hem kamuoyuyla hem de Genel Kurulla paylaştılar.
Doğrusu kaygılanmamak elde değil, özellikle TMK
tanımının bu yasadan çıkarılmadan -Sayın Bakan
buradan istediğiniz kadar açıklama yapın ama- ne yazık ki
ne bizi ne de kamuoyunu bu konuda ikna edemezsiniz. Çünkü TMK tanımı
çıkmadan bu yasanın bir kere tehlikelerine bakmak gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa görüşülürken ben 91 ve 95 sürecini
hatırlıyorum. Özellikle 91de bu ülkenin Başbakanı Tansu
Çiller Holiday Inn otelinde bir açıklama yaptı: PKKye yardım
eden Kürt işadamlarının listesi elimizdedir, bunlardan hesap
soracağız. dedi ve bu açıklamadan sonra, başta Behçet
Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım gibi
şu anda ismini burada sayamadığım birçok işadamı
katledildiler ve hâlâ o insanların katilleri bulunmuş değil.
Doğrusu, böylesi bir yasayla birlikte belki insanlar öldürülmeyecek ama
özellikle Türkiye'de muhalif kesimlere yönelik, Türkiye'de Kürt sorununun
çözümünün demokratik yollardan geçtiğine inanan insanların,
Türkiye'de demokrasi güçlerinin, Türkiye'de muhaliflerin sesini kesmeye yönelik
bir yasa olduğunu burada çok açıkça ifade etmek istiyoruz. Evet,
belki bu yasayla insanlar öldürülmeyecek ya da cezaevlerine konulmayacaklar ama
bu yasayla birlikte ağzını açan her insan, muhalif olan her
insan, demokrasi güçleri, bu düzenden rahatsız olan her kesimin bu yasayla
birlikte mal varlıklarına el konulacak, mal varlıkları
dondurulacak ve muhalif olmalarının önü kesilecek değerli arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Bakan, burada Böyle bir şey olmayacak, kimse
tutuklanmayacak, kimsenin mal varlığına el konulmayacak,
kimsenin mal varlığı dondurulmayacak. açıklaması
yapsa bile, biz, bu yasadan TMK tanımının
çıkarılmadığı takdirde, özellikle iş
adamlarına yönelik ciddi bir yasa olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanım, buradasınız. Lütfen, bu
konuda hem bizi hem kamuoyunu ikna etmek zorundasınız. TMK bu yasadan
çıkmadan siz, Kürt iş adamlarına yönelik, muhalif kesimlere
yönelik, demokrasi güçlerine yönelik bir şey yapmayacağınızın kanaatini ya da bunun garantisini
nasıl verebilirsiniz? Biz, bu konuda tekrar, Sayın Bakandan, bu
yasayı bir kez daha gözden geçirmesi gerektiğini, özellikle BDP
Grubunun vermiş olduğu önergeleri dikkate alarak, yine özellikle
CHPnin vermiş olduğu önergeleri dikkate alarak, bu yasayı
yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini ve vermiş olduğumuz
önergelere destek çıkılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Yoksa, bu yasanın bu hâliyle çıkmasıyla birlikte çok ciddi
tehlikelerin Türkiye'yi beklediğini, çok ciddi tehlikelerin
Türkiye'deki kamuoyunu beklediğini
ifade etmek istiyoruz. Bu yasa, sadece muhalif kesimleri değil;
aslında bu yasa, sadece iş adamlarını, demokrasi güçlerini
değil, bu yasa sizleri de vuracak değerli arkadaşlar,
değerli AKP milletvekilleri. Bu koltuklar gelip geçici koltuklardır.
Sizler bugün varsınız, bizler bugün varız ama yarın bu
koltuklara başkaları gelip oturacak. O yüzden, düşündüğümüz
zaman, yarın bizleri vurmaması için, yarın sizleri
vurmaması için bu yasaya hep birlikte karşı çıkmamız
gerektiğini düşünüyoruz ve bunu ifade ediyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor önergemize destek bekliyoruz.
Teşekkür
ediyoruz (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Öztürk,
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6ncı
maddede verdiğimiz önergeyle 6ncı maddenin tasarıdan
çıkarılmasını istemekteyiz. Şöyle ki: Bütünü üzerinde
yaptığım konuşmada da söylediğim gibi, bu madde
Anayasaya aykırıdır çünkü yabancı devlet hükûmetleri tarafından yapılacak
mal varlığının dondurulmasına ilişkin talepler
hakkında karar verme yetkisinin Değerlendirme Komisyonuna
bırakılması her şeyden önce mülkiyet hakkını
kontrol niteliğinde bir müdahaledir. Mülkiyet hakkı Anayasayla güvence
altına alınmış bir haktır. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesiyle de güvence altına alınmış
bir haktır. Bu hakka yapılacak müdahalenin yabancı devletten
gelecek talep yönünde, yargıç kararı da alınmaksızın
öngörülmesi anayasal meşru bir nedene dayanmamaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, buradaki her konuşmacı, iktidar partisi ve Hükûmetten,
bu tasarının özellikle Türkiyedeki vatandaşları
ilgilendirmediğini söylemektedir, bu doğru değildir. Şimdi,
tümü üzerinde yaptığım konuşmada da söyledim, her ne kadar
bu tasarı Birleşmiş Milletlerin istediği ve FATFın
istediği talepler doğrultusunda belirtilmişse de uygulamada bu,
Hükûmet tarafından yönetilecek ve yönlendirilecektir.
Adem Sözüer;
hepimiz tanıyoruz Adem Sözüeri. Kim bu Adem Sözüer? İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı. Başka ne özelliği var bu
Adem Sözüerin? Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Kanununu 2004 yılında
yapan Bilim Komisyonunun üyesi, Bilim Komisyonunda aktif görev yapan
hocalarımızdan birisi. Başka ne özelliği var bu Adem
Sözüerin Sayın Bakan? Bu Adem Sözüer, Hükûmetinize bugüne kadar Adalet
Komisyonundan geçen hukukla ilgili yasalarda danışmanlık yapan
bir bilim adamıdır, hâlen danışmanlık
yapmaktadır. Sayın Bakan, bakın, bu bilim adamımız
Adem Sözüer: Bu tasarıyla yabancı bir istihbarat örgütünün terörü
finanse ediyor demesiyle, hoşa gitmeyen her firma
batırılabilir. diyor. Şimdi, Adem Sözüer doğruyu
söylemiyor mu Sayın Bakan? Yine, sizin bugüne kadar olan kanun
tasarılarınızı, Hükûmetinizin kanun
tasarılarını Bilim Komisyonunda hazırlayan, Adalet
Komisyonunda Hükûmetiniz tarafından görevlendirilen bir başka bilim
adamı İzzet Özgenç, o da karşı bu tasarıya. Gazi
Üniversitesinden Profesör Cumhur Hoca, o da karşı. Yani Türkiyede
sadece bizim çizgimizde düşünen bilim adamları değil, sizin
çizginizde düşünen ve sizin akıl
danıştığınız bilim adamları da bu
tasarıya karşı ama siz hâlen kalkıyorsunuz, burada, bu
toplumun endişelerini gidermeniz gerekirken Yok canım, bir şey
olmaz. diyorsunuz.
Yani bu ülkede
parasız eğitim isteyen öğrencilerin terör örgütü
üyeliğinden yargılanacağı Ceza Kanununda var mı? Bu
ülkede savunma görevini yapan avukatların evleri, pencereleri,
kapıları kırılarak, Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen
kurallar çiğnenerek terör örgütü üyeliğinden alaca karanlıkta gözaltına
alınacağı kanunda yazıyor mu? Ama bunlar
yapılıyor Sayın Bakan bu ülkede. Yani sizin bu Mecliste
çıkarttığınız, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve
Kalkınma Partisiyle 2005 yılında çıkartılan Ceza
Muhakemesi Kanununda öngörülen kurallar bizzat uygulanmıyor. Pankart açan
öğrenci terör örgütü üyeliğinden yargılanıyor.
TOKİdeki inşaatların kötülüğünü protesto eden insanlara
terör örgütü üyesi muamelesi yapılıyor. Hep söyledik; bu ülkede temel
sıkıntı terörün tanımından kaynaklanıyor. Terörle
Mücadele Kanunu gibi antidemokratik bir kanun yetmiyor, Terörle Mücadele
Kanununun 10uncu maddesine göre kurulmuş özel yetkili, özel görevli
terörle mücadele mahkemeleri yetmiyor, onların önüne siz şimdi bir de
tamamen yürütme organının emrindeki bürokratlardan oluşan özel
görevli bir kurul getiriyorsunuz. Biz, sizden ileri demokraside -Terörle
Mücadele Kanunu gibi- özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasını beklerken siz özeli daha da
özelleştiriyorsunuz, özelin özelini getiriyorsunuz ve demokrasiyi
genişleteceğiniz yerde demokrasiyi son derece daraltıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Dolayısıyla muhalifi susturmak yolunu
seçiyorsunuz. Doğru değildir. O nedenle önergemizin kabulünü
istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeleri...
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Hızlıca
sayalım: Sayın İnce, Sayın Köktürk, Sayın Çam,
Sayın Atıcı, Sayın Dinçer, Sayın Altay, Sayın
Çetin, Sayın Toprak, Sayın Özkan, Sayın Yüksel, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Akar, Sayın Özel, Sayın Aksünger,
Sayın Eyidoğan, Sayın Tayan, Sayın Özgündüz, Sayın
Bayraktutan, Sayın Özgümüş, Sayın Kaplan.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve de başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
409 sıra
sayılı kanunun 6. maddesinin 2. fıkrasında geçen
Dışişleri Bakanlığı kelimesinin
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6ncı maddesinde
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önergeyle
ilgili olarak da bazı konulardaki görüşlerimizi anlatmak için söz
almış bulunuyorum sayın milletvekilleri.
Terör ve teröre
finans sağlayanlarla mücadele uzun zamandan beri teröre ağır
bedeller ödemiş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinde her vatandaş için
çok büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde -ne olursa olsun- şunu söylemek
mecburiyetindeyiz ki, en önemli sorun
terör sorunudur. Tabii, bu terör sorununun esas önemi de bölücülükle
ilgilidir yani Türkiyede herhangi bir, işte, Kürt meselesi, Türk meselesi
değil de bölücülük sorunu vardır. Bu sorun tabii, bölücülük sorunu
2002 senesinde neredeyse bitmekte olan terörden nereden nereye gelinmiş
olduğunun en bariz örneklerini maalesef şimdi yaşıyoruz.
Ülkemizde terörle
mücadele artık müzakere hâline gelmiştir. Kandille,
İmralıyla görüşmelerin hiçbir sorunu çözmeyeceği,
ülkemizde önümüzdeki dönemlerde daha ağır sorunlarla
karşılaşacağımızın da bariz bir
göstergesidir. Ancak ne hikmetse Kandille görüşmeler devam etmektedir,
işte, İmralıyla görüşmeler devletin bazı kurumları
vasıtasıyla, Hükûmetin bazı kurumları vasıtasıyla
devam etmektedir ama şu unutulmamalıdır ki: Her yönüyle terörle
mücadele edilmelidir. Terör nereden besleniyorsa o kaynakların hepsi
kurutulmalıdır, bunuda, tabii, çok iyi tespit etmek mecburiyetindeyiz.
Bugün terörün ve PKKnın esas ekonomik kaynağı
kaçakçılıktır. Kaçakçılığa bakmış
olduğumuz zaman, bunun başında, işte, şeker
kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı, mazot
kaçakçılığı fakat en önemlisi de uyuşturucu maddelerle,
ilgili kaçakçılık olduğunu görürsünüz.
PKKnın uyuşturucuyla ilgili
kaçakçılıktan elde etmiş olduğu gelir yaklaşık
olarak 10 milyar dolar civarındadır. Bu az bir tabir değildir.
Yani, belki de, şu anda PKK terörünün bitmemesinin esas
kaynaklarının sebeplerinden bir tanesi burasıdır. Yani PKK
terör örgütü militanları ve onu destekleyen birtakım yerler bu elde
edilen kazançtan pay almaktadırlar ve dolayısıyla da terör
desteklenmektedir.
Bakınız, şu anda
bazı bölgelerde, özellikle Diyarbakırda esrar kullanımında
artış vardır, Adanada esrar kullanımında
artış vardır, Vanda, Hakkâride sentetik uyuşturucular
dediğimiz eroinden tutun da diğer yerlere kadar çeşitli
artışlar vardır, bunun yanında İstanbul gibi büyük şehirlerimizin
birçoğunda da artışlar vardır. Demek ki PKK terör örgütünün
o geliri elde ederken bizim insanlarımızı zehirlemiş
olduğunun da en bariz örneklerini burada görüyoruz.
Bakınız, son zamanlarda
Emniyet Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu bazı
araştırmalarla ilgili bilgi notlarını da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Güvenlik güçleri tarafından 1984
yılından 2012 yılı Temmuz ayına kadar narko terörizm
kapsamında yürütülen 367 operasyonda 874 şahıs
yakalanmıştır. Bu operasyonların 60ında, PKK ve KCK
hücre evleri ve sığınaklarında yüksek miktarlarda
uyuşturucu yakalanmıştır. Terör örgütlerine karşı
yapılan operasyonlarda
Değerli milletvekilleri, bu çok
önemli bir göstergedir. Yani PKK terör örgütü militanları bu işten
çok ciddi manada para kazanmaktadır.
PKK ile mücadele etmek, tabii, tek
yönlü olmaması gerekmektedir, her yönüyle olması gerekmektedir. Hem
ülke içerisindeki kaynaklar hem de ülke dışındaki kaynaklar
mutlaka ama mutlaka kurutulmalıdır. Tabii, bunlar kurutulurken
müzakere değil mücadele etmek gerekmektedir. Bakınız, şu
anda bu kanunu çıkartıyoruz. Bu kanunun birtakım yerlerdeki
dayatmalara rağmen çıkartılmış olmasının
yanında uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili de çok yakın bir
zamanda kanun çıkartılmalıdır. Bu çıkartılması
gereken kanunun hem çocuklarımızın uyuşturucuyla
tanışmasından, onların korunmasından tutun da terör
örgütlerine giden o kaynakların hepsinin kurutulmasına çok büyük
katkı yapacağı kanaatindeyim.
Bu duygularla yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7de 2 adet
aynı mahiyette önerge vardır. Şimdi bu önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 7 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul
Bingöl
Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel
Mardin
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Malik
Ecder Özdemir
Mersin Zonguldak
Sivas
Turgut Dibek Mahmut
Tanal Ali
Serindağ
Kırklareli
İstanbul Gaziantep
Aytun Çıray
İzmir
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, yurt içinde
terörün finansmanıyla ilgili işlenen suçlar hakkında Ceza
Muhakemesi Kanunu kapsamında soruşturma ve gerekirse hâkim
kararıyla el koyma mümkün. Bu zaten Terörle Mücadele Kanununda var olan
bir durum.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) O zaman bu yasadan çıkarın Sayın
Bakanım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bu yeni kanunla Türkiyede, yurt içinde
terörün finansmanı suçunu işleyenlere ilişkin bir dondurma
mekanizması getirilmiyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Bakan, gerekçeli hayır mı diyorsunuz? Yani
size evet mi hayır mı diye soruldu.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Evet, gerekçeli hayır da
Yani
burada hakikaten, Bakanlar Kurulunun bu çerçevede bir dondurma yetkisi yok,
Değerlendirme Komisyonunun bu çerçevede bir dondurma yetkisi yok. Bu konu
tamamen iç hukuk meselesidir, Ceza Muhakemesi Kanunu çerçevesinde takip
edilecek bir konudur. Bu zaten var olan bir mevzuattır.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kürsüye geçseydiniz Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bu kanunla, bu çerçevede iddia edildiği gibi Yok efendim, şunu
protesto edene şu uygulanır. vesaire, bunlar doğru
değildir.
Bunu ifade etmek
istedim. Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bunu engelleyen hiçbir hüküm yok Sayın Bakan.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Gerekçeli katılamama
BAŞKAN
Evet.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yeni usul efendim.
BAŞKAN
Şimdi, böyle bir usul yok amma velakin
Ha, şimdi diyorlar ki: Katılmama
gerekçesini açıklayabilir. Uzun bir gerekçe ama her seferinde aynı
gerekçe oldu. Bana başka bir referandum dönemini hatırlattı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tartışmaya açalım Başkanım o zaman.
BAŞKAN Ben
açarım tartışmaya da siz bilirsiniz, maç varmış
dışarıda!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, burada kamu hizmeti ifa ediyoruz,
maçı izlemek öncelikli değildir.
BAŞKAN
Bence mahzuru yok Sayın Tanal.
Espri yaptım
Allah aşkına ya! Aaa!
Buyurun Sayın
Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan
her defasında ısrarla bu şeyi anlatıyor ama bizim de
ısrarla yaşadığımız uygulamalar aklımıza
geliyor.
Sayın Bakan,
özellikle TMK konusunda birkaç örnek vermek istiyorum. Özellikle Mardinde
yargılanan bir arkadaşın ceza alma gerekçesi şöyle:
Amcası onu ziyarete gelecekmiş akşam, telefonda konuşuyor,
diyor ki annesine: Yarın amcamlar gelecek, hazırlık
yapın. Bu, mahkemede şöyle yorumlanıyor: Senin amcamlar
dediğin kişi polistir. O yüzden Polis gelecek, hazırlık
yapın, temizlik yapın. dediği için örgüt üyeliğinden ceza
aldı.
Başka bir
şey
Dün daha -basın davasını takip ediyoruz- iddianameler
okunuyor; keşke sayın bakanlarımız, buradaki
milletvekilleri gelip izlese. Şimdi, basın davasında şöyle:
Bir eyleme katılmışlar, milletvekillerinin
katıldığı eylemi izlemişler. Diyor ki: Orada şu
şarkılar söylendi. Bu şarkılar nedeniyle şöyle yorum
yapıyor- gazeteci olarak orada bulunan kişi örgütle bağı,
sempatisi var ki orada eylemi izliyor, o yüzden örgüt üyeliğinden
yargılanıyor.
Özellikle KCK
adı altında yürütülen bu siyasi soykırım operasyonu
dediğimiz iddianamelerin hepsi, tamamı neredeyse böyle uyduruk
gerekçelerle; özellikle, işte eve salça almak ya da ketçap almak bir
şifre olarak değerlendiriliyor. Yani biz, şimdi size nasıl
inanalım Sayın Bakan? Bu kanun bu maddede de var- bunun kararını
verecek yani. Dolayısıyla, siz istediğiniz kadar bunu söyleyin.
O yüzden, madem bu böyledir yani sizin söylediğiniz gibidir, Türkiyedeki
uygulamaları yok -biz sizin sözünüze inanmak istiyoruz, burada muhalefet
yapmak istemiyoruz- o zaman, gelin, bu TMKya atıfta bulunan 3üncü
maddeyi kaldıralım yani. Terörle Mücadele Kanunu
tanımını buraya eklerseniz, o zaman sizin söylediğiniz
gerekçelerin inandırıcılığı kalmıyor. Mesele
burada.
Bir de yoruma
bağlı. Mesela biz çok cezaevlerine de ziyarete gidiyoruz. Herkes
okuyor, diyor ki: Kanunda bu var, bunu yapmak zorundasınız. Bu
kanunu okuyacaklar. Dolayısıyla, burada yapılan şey, diyor
ki: 3713, Terörle Mücadele Kanunundaki terörizm tanımını
kapsar. Şimdi, madem onu kapsıyorsa ona göre değerlendirme
yapıyor. Bizim itiraz ettiğimiz nokta burasıdır. Biz bire
bir bunun çok ciddi sorunlarını yaşadık. Türkiyede ciddi
anlamda hukuk siyasi karar veriyor. Üstelik bunu Bakanlar Kuruluna zaten
devrediyorsunuz, bu ayrı bir şey. Yani herhâlde AKP Hükûmeti sonsuza
kadar iktidarda kalacağını düşünüyor ki bunun da gerçek
olmadığını sizler de biliyorsunuz. Dolayısıyla,
biz burada özellikle bu meseleye itiraz ettiğimiz için
Yoksa, gerçek
anlamda bu konuda değerlendirme yapalım.
Diğer bir
konu: Özellikle, dikkat edin, bu kürsüde en çok konuşulan kelime nedir?
PKKdir. En çok konuşulan şey nedir? Kürt sorunudur. Demek ki bu
ülkenin temel bir sorunu var. Otuz yıldır mücadele edildi. Şimdi
deniliyor ki: Müzakereyle olmaz, mücadele. Denenmeyen bir tane yöntem var, o
da müzakeredir. Dolayısıyla, Kürt sorununun çözümünü böylesi bir
kanuna, terörün finansmanı kanununa bağlamanın kendisi çok
problemli bir şeydir.
Yapılması
gereken şey, şimdi Türkiyede
tartıştığımız müzakere
tartışmaları, diyalog yöntemidir. Bu gelişirse Türkiyede
zaten biz bunu konuşmak durumunda kalmayacağız. O açıdan,
bu meseleyi geniş tartışalım. Hani PKKyle mücadelenin bir
alanı olarak değerlendirmenin kendisi -ki burada muhalefetin bir
kısmı bunun üzerinden İşte biz bu nedenle onay veriyoruz.
diyorlar- zaten yanılgılı bir yaklaşımdır. Biz
diyoruz ki: PKK sorununu çözelim, Kürt sorununu çözelim. Bunun için diyalog ve
müzakere yöntemi gelişsin. Bunun için böyle kanunlar çıkarmaya gerek
yok.
İkincisi: Bu,
terörizmin finansmanı -ki geneli üzerinde Sırrı Süreyya Önder
çok doğru bir tanım yaptı- bu ideolojik bir tanımdır,
izm diye ekliyorsanız bu başka bir noktadadır. Yarın
İslamcıları vuracak, demokratları vuracak, Kürtleri
vuracak. Çünkü mesela uluslararası şeyde Hamas terör örgütüdür, El
Kaide terör örgütüdür, başka bir şey terör örgütüdür. Onların,
emperyalistlerin ya da ABDnin terörizm tanımına göre aslında
Türkiyede herkesi genişletebilir. Yarın bu dönüp sizi de vuracak. O
açıdan, ciddi anlamda bir problemdir. Zaten bu yasanın kendisinin
çıkartılması sorunlu ama özellikle TMKnın buraya ekleniyor
olması, uluslararası terörizm tanımını
Niye
ayrıca, Türkiyedeki bir terörizm tanımını gerekli
görüyoruz? O zaman, madem öyle, uluslararası terörizm tanımı
kalsın, Türkiyedeki zaten problemli, başından beri ifade
ediyoruz. Dolayısıyla, bu konuda bir adım atılmalı,
yoksa hep gerekçeli kararda Bu böyle değildir. diyeceksiniz, biz de her
defasında bu kürsüye geçip yaşadıklarımızı
anlatacağız Sayın Bakan size. Dolayısıyla, biz
bunları bire bir yaşıyoruz, 10 bin insan şimdi neden
tutuklu, gerçekten bunlar terörist mi? Yani bu durumun kendisi bile vahim.
Dolayısıyla,
bu önergemizin dikkate alınmasını, özellikle TMKnın
buradan çekilmesini talep ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tasarının Yabancı devletlere yapılacak
mal varlığının dondurulması talepleri ile Türkiyede
bulunan mal varlığı hakkında yapılacak işlemler
başlıklı 7nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge için söz
aldım. Terörün gerçekten bitmesini isteyen ve terörü siyaseten kullanmayan
bütün insanları sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz bu, 7nci madde üzerine verdiğimiz önergede ne
diyoruz? Çok basit, bu maddeyi metinden çıkarın diyoruz. Neden? Çünkü
birazdan anlatacağım gerekçelerle bu madde pek çok açıdan
Anayasaya da aykırılık teşkil etmektedir. Her ne kadar
Sayın Bakan oturduğu yerden uzun uzun Vallahi böyle değil,
billahi zaten böyle yani gerçekten biz farklı bir şey getirmiyoruz.
dese de Sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yer. misali biz Bakanın
söylediklerine değil, burada yazılı olan ve herkesi
bağlayacak olan konular üzerinden yorum yapmaya devam edeceğiz çünkü
o koltuklar geçicidir, esas kalıcı olan yasa metinleridir.
Değerli
arkadaşlar, bakın bu madde neler yapıyor? Bu madde
Değerlendirme Komisyonuna mal varlığının
dondurulması bakımından genel bir yetki verdim diyor. Buna göre
Değerlendirme Komisyonu 5inci ve 6ncı maddede düzenlenen hususlar
dışında eğer terörizmi finanse ettiği veya terör
faaliyetlerinde bulunduğu hususunda makul bir sebep tespit ederse
kişi, kuruluş veya organizasyonların mülkiyetinde veya
zilyetinde bulunan yabancı ülkelerdeki mal varlığının
dondurulması hususunda talepte bulunacak. diyor. Bakın, bu yetkiyi
kime veriyor? Bu yetkiyi Değerlendirme Komisyonuna veriyor, yargıda
olması gereken bir yetkiyi Değerlendirme Komisyonuna veriyor.
Türkiyede bulunan mal varlığı ile ilgili olarak ise 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya ilişkin
hükümlerinin uygulanması için ilgili cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır. diyor.
Söz konusu mal
varlığının dondurulması talep yetkisinin 5 ve
6ncı maddeler dışına taşılarak ilk etapta
herhangi bir yargı kararına dayandırılmaksızın
kişi 4üncü maddede tanımlanan yani terör suçunu işlediği
hususunda bir sebep varsa -dikkat edin- yürütme organı temsilcilerinden
oluşan bir Değerlendirme Komisyonu tarafından karar veriliyor ve
keyfî uygulamaları çağrıştırabilecek bir durum ortaya
çıkıyor. Böyle bir işlemin kesinlikle yargı kararına
bağlı olarak başlatılması gerekir. Zaten ne
Birleşmiş Milletler sözleşmesinde ne de Mali Eylem Görev Gücü
düzenlemelerinde böylesine keyfî bir yetkinin, yürütme organının
temsilcilerinden oluşan bir komisyona devrine ilişkin herhangi bir
nokta da bulunmamaktadır.
Bakın, bu
maddede el koyma için kural olarak hâkim kararı gerekiyor, biliyoruz bunu.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise yetkili mercinin
kararının yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına
sunulması zorunluluğunu getiren Anayasamızın 20nci
maddesine açıkça bir aykırılık söz konusu oluyor.
Ayrıca, idareyi yargısal yetki kullanır hâle getiren bu
düzenleme Anayasamızın 6ncı, 8inci ve 9uncu maddelerine de
açıkça aykırıdır. Yani bunların Anayasa Mahkemesinden
döneceğini şimdiden sizlere söylemek mecburiyetindeyiz.
Oturalım, doğru düzgün bir çalışmayla bunları
düzeltelim. Bu maddeyi kaldırdığınız zaman, zaten
Anayasa Mahkemesinden en azından bu madde için dönmeyecektir.
Bakın, bugün
gün içerisinde, Sayın Bakanla, sürekli söz alarak birtakım
tartışmalarda bulundum. Bu tartışmalarda çok net dedik ki:
Yastık altındaki altını götürüp bankaya verirseniz ve
banka size Bu altını nereden buldun? demeyecek ise insanların
aklında Kara para aklanıyor. oluşur, böyle bir algı
oluşur. Ve bu kara paranın da terörün finansmanında
kullanılacağını da net olarak sizlere söyledik.
Birtakım
sorular sorduk Başbakana, dedik ki: Bankalarda son iki yılda 16
milyar liraya yükselen altın mevduatı kaç özel ve tüzel müşteri
tarafından oluşturulmuştur? Cevap yok, Kaydımız
yok. diyor Sayın Bakan. Burada Sayın Bakan,
imzaladığınız evrak burada. Dedik ki: Kardeşim, yatırım
değeri 500 bin, 1 milyon, 1 milyar üzerinde olan kaç kişi var özel,
tüzel? Vallahi kayıt yok, billahi kayıt yok. diyor Sayın
Bakan. Diyoruz ki: Mali Suçları Araştırma Kurulunca tespit
edilen şüpheli işlem var mı? Evet, şüpheli işlem
var. diyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şu ana kadar otuz sekiz şüpheli işlem
bildirilmiştir. Şimdi, siz, bu şüpheli işlemler varken
terörün finansmanını engellemeye nasıl kalkacaksınız?
Önce bunların cevabını vermek zorundasınız. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın
Başkan, siz hiç söz kesmezdiniz ama sizi de saygıyla
selamlıyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Anlamadım ne dediğinizi Sayın Atıcı?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkanım, Söz kesmezdiniz genellikle ama sizi
de saygıyla selamlıyorum. dedim. Sözüm bitmemişti Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hayır, anladım; imanızı anlamamıştım da.
Bu arada, Grup
Başkan Vekiliniz yoklama istediği için onu biraz hızlı
yapıyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ama
Evet, yoklama
Sayın
İnce, Sayın Akar, Sayın Köktürk, Sayın Atıcı,
Sayın Çam, Sayın Dinçer, Sayın Öztürk, Sayın Toprak,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Yılmaz, Sayın Çetin,
Sayın Işık, Sayın Özgündüz, Sayın Özkan, Sayın
Tanal, Sayın Özel, Sayın Bayraktutan, Sayın Eyidoğan,
Sayın Kaleli, Sayın Kaplan, Sayın Özgümüş, Sayın
Susam, Sayın Özdemir.
Evet, iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
409 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
8inci maddede iki
önerge var, sırasıyla okutacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 1.
fıkrasındaki Başkanlık ibaresinin yerine mal varlığının
bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığı ibaresinin
ve gecikmeksizin Başkanlığa ibaresinin 15 gün içinde
Cumhuriyet Başsavcılığına ibaresinin yazılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Aytun
Çıray
Mersin Zonguldak İzmir
Turgut
Dibek Ali
Özgündüz Maliki
Ecder Özdemir
Kırklareli İstanbul Sivas
Ali
Serindağ Mahmut
Tanal
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Erol
Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Sayın
Baluken, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her zaman
olduğu gibi, yine biz önergeleri sunuyoruz, buradan konuşuyoruz ama
sayısal çoğunlukla AKP Hükûmeti bildiğini yapıyor.
Ama bu kanun, çok
tehlikeli birtakım gelişmeleri ülke gündemine getirecek, bugüne kadar
mevcut sorunları derinleştirecek olan bir kanundur, bir yasadır.
Bu ülkedeki kolluk
kuvvetlerinin, yargının uygulamalarına ben eminim ki buradaki
hiçbir milletvekili de güvenmiyordur. Gerek yargının sürekli siyasal
vesayet altına alınması gerek kolluk kuvvetlerinin pratik sahada
yapmış olduğu uygulamalar, çoğu zaman artık Hükûmet
yetkilileri tarafından da eleştirilmektedir. Dolayısıyla,
şimdi, siz yeni bir sahada yeniden kolluk kuvvetleri ve yargının
inisiyatifine yeni bir yasa tasarısı sunuyorsunuz.
Biz şunu
söyleyelim: Bu yasa tasarısını ekonomik soykırım
tasarısı olarak nitelendirmiştik. Ekonomik soykırım
tasarısıyla hedeflenen, insanları yoksulluğa,
açlığa ve sefalete mahkûm etmektir. Bu şekilde, insanların
düşünsel yeteneklerini, kendi mücadelelerini sahiplenmesinden geri
adım attırmaktır çünkü aç olan insan sadece kendi geçim
sıkıntısının kaygısına düşer; kültürel
üretimini, zihinsel üretimini, siyasal üretimini bir kenara bırakmak
zorunda kalır. Yaşar Kemalin bir sözü vardı Aç insanın
siyaseti olmaz. diye. Siz, ülkede yeni yoksullar, yeni açlar yaratarak bu
şekilde insanları siyasetten koparmaya çalışıyorsunuz
ama bunun hiçbir şekilde tutmayacağını belirtmek istiyorum.
Diğer
taraftan, bu, sadece Kürtlere yönelik bir şey olarak da kalmayacak,
burjuvazi sınıfını değiştirme operasyonu için de
bu yasa tasarısı kullanılacak. Bugün medyaya
baktığımızda, TÜSİADtan İHHya, MAZLUMDERe
kadar her grubun bu yasa tasarısıyla ilgili endişelerini,
çekincelerini, korkularını net bir şekilde görüyoruz.
Sayın Vekil,
sürekli gülüyorsunuz konuştuğumuz zaman.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Size gülmüyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Yani, biz burada komik bir şey anlatmıyoruz,
kendi görüşlerimizi anlatıyoruz. Biraz saygılı olun,
buradaki konuşana, hatibe saygılı olun.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Niye üzerinize alındınız ki?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Hani, bakarak sürekli konuşuyorsunuz.
Sayın Başkan, müdahale edin,
konsantrasyonumuz bozuluyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sürekli bize de yaptı, hepimize aynı şeyi yapıyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu
vekil sürekli aynı şeyi yapıyor.
Sayın Grup Başkan Vekilim,
şu vekilinizi uyarın, böyle terbiyesizlik olmaz.
BAŞKAN Sayın Baluken,
lütfen
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Burada, katılırsınız katılmazsınız, kendi
görüşlerimizi dile getiriyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Böyle konuşmaya gerek yok.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Canikli, her gün aynı şeyi yapıyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Sürekli, her konuşmamızda gözlerimizin içine baka baka gülüyor, böyle
şey olur mu?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hakaret etmeye, böyle konuşmaya gerek yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Öyle bir şey yok yani.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Tüm
arkadaşlarımız da aynı şeyden şikâyet ediyorlar.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bu şekilde konuşmaya gerek yok yalnız. Olabilir
yani
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Böyle şey olur mu ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kesinlikle size falan güldüğüm yok, bunu da bilin yani.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu
aynı zamanda, sermayenin elini değiştirmek için, burjuvazi
sınıfını değiştirmek için de kullanılacak
bir yasa tasarısıdır.
Biz şunu söyleyelim: Siyasal
soykırım operasyonlarıyla illerin, ilçelerin, köylerin,
yerleşim birimlerinin isimlerini değiştirdiniz. Kültürel
soykırım operasyonlarıyla bu ülkenin entelektüellerini, aydınlarını,
siyasetçilerini içeri attınız ama ne siyasal
soykırımınız ne kültürel soykırımınız
işe yaramadı. Sosyal soykırımı alabildiğince
uyguladınız yine hiçbir işe yaramadı. Bu ekonomik
soykırım da daha ağır sonuçlarla sizin siyasetinizin önüne
gelecek, bu konuda hiçbir tereddüttünüz olmasın.
Bu halkı ölümle sınamaya
çalıştınız, bu halk ölümden korkmadı. Bu halkı
cezaevleriyle sınamaya çalıştınız, cezaevlerinden
korkmadı, cezaevlerindeki açlık grevleriyle dört duvar arasında,
beton parmaklıklar arasında dünya kamuoyunu sarsacak şekilde bir
direniş ortaya koydu. Bu halkı yoksullukla asla yola
getiremeyeceksiniz. Uyguladığınız bütün soykırım
operasyonlarının boyutu ne olursa olsun Kürt halkı ve Türkiyedeki
toplumsal muhalefet kolay bir yem olmayacak bunu söyleyelim. Aynı zamanda,
yoksullaştırmaya çalıştığınız
insanların tamamı da uyguladığınız bu politikalar
için sizin sisteminizin altına yerleştirilen bir dinamit olacak.
Bu konuda sizi tekrar uyarıyoruz,
bu ülkeyi yeterince yangın yerine çevirdiniz. Zararın neresinden
dönülürse kârdır. Eğer yeni süreçle ilgili bütün Türkiye'nin, 75
milyonun ihtiyaçlarını, beklentilerini, umutlarını dikkate
alıyorsanız, bu hazırlanan yasa tasarısını
Birleşmiş Milletlerdeki sözleşmeye uygun bir şekilde bu
Meclise getirin, hepimiz katkı sağlayalım aksi takdirde bunun
siyasal sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalacaksınız.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 1.
fıkrasındaki Başkanlık ibaresinin yerine mal
varlığının bulunduğu yer Cumhuriyet
Başsavcılığı ibaresinin ve gecikmeksizin
Başkanlığa ibaresinin 15 gün içinde Cumhuriyet
Başsavcılığına ibaresinin yazılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ali Özgündüz (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özgündüz buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Niye bu kadar az
alkışladınız Sayın Özgündüzü? (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Evet, ha
şöyle.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkanım, özellikle teşekkür
ediyorum ikinci bir alkış aldığım için.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken az önce
Hükûmeti temsil eden Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşeke
teşekkür ediyorum. Niye teşekkür ediyorum? Bir soru sordum, dedim ki:
Bu kanunun 5inci maddesinde Birleşmiş Milletlerin 1267
sayılı Kararı ile listelenen kişi ve kuruluşların
mal varlığının dondurulması kararı Bakanlar
Kurulunun Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla gecikmeksizin
uygulanır. hükmü gereğince, bugün Suriyede faaliyet gösteren, Özgür
Suriye Ordusu denilen ve içinde El Kaide selefi terör örgütü unsurlarını
barındıran, özellikle El Nusra Cephesi mensuplarının
olduğu bu unsurlara Hükümetiniz destek veriyor; lojistik destek
sağlıyor, silah desteği sağlıyor, eğitim
desteği sağlıyor. Bu kanun çıktıktan sonra bu desteği
sürdürecek misiniz? Aksi takdirde bu kanuna aykırı
davranmış olursunuz. Öyle bir durum ki, Birleşmiş Milletler
kararında da bırakın bu işe destek veren
Dışişleri Bakanı, Başbakan, İçişleri
Bakanının, Millî Savunma Bakanının mal varlığı
Türkiye Cumhuriyetinin bile mal varlığı dondurulabilir.
Sayın Bakan da dedi ki: Bizim için, Suriyedeki iç savaşa neden olan
El Kaide unsurları terör örgütüdür. Biz onları özgürlük
savaşçısı olarak görmüyoruz. Hükûmetin şimdiye kadarki
genel politikasına aykırı, dürüstçe, namusluca,
mantıklı, akılcı bir cevap verdiği için,
dolayısıyla Sayın Maliye Bakanına teşekkür ederek
sözlerime başlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1267 sayılı Karar ne diyor: El Kaide, Taliban ve
bunlarla iş birliği yapan diğer örgütlerle ilgili, devletlerin
yükümlülükleri şunlardır: Silah ve askerî malzeme temini, satışı
ve transferinin önlenmesi. Söz konusu listede yer alan kişi, şirket
ve kuruluşların tüm hak ve alacakları ile mal
varlıklarının dondurulması. Ülkelere girişlerinin ve
topraklardan transit geçişlerinin yasaklanması. Askerî eğitim
veya teknik konularda veya silah ve askerî malzemenin bakımıyla
ilgili konularda yardımın engellenmesi. Şimdi, bu durumda siz
Arkadaş, yine
gülüyorsun da sizin bir tikiniz var herhâlde. Bence yani hakikaten -grup
başkan vekili arkadaş bu arkadaşa müdahale etsin de- bu arkadaşın
bir problemi var. Yani dikkatimi çekti, az önce BDP grup başkan vekili
dediği için, şimdi bakıyorum, hakikaten komik yani, gerçekten
komik yani. Ne yaptığınızın farkında
değilsiniz.
Evet,
arkadaşlar, dolayısıyla siz şu anda, Çeçenistandan,
Kafkasyadan, Mısırdan, Libyadan, Afganistandan gelen El Kaide
terör unsurlarının ülkemizin topraklarını kullanarak, hatta
buradaki Suriyeli sığınmacıların bulunduğu
kamplarda eğitim görerek, hatta silahlarıyla yabancı basın
organlarına röportaj vererek bu kişilerin Suriyeye girip oradaki iç
savaşı körüklemelerine katkı sağlıyorsunuz.
Dolayısıyla, bu kanun çıktıktan sonra bunu
yapamazsınız, terörün finansmanı suçunu işlemiş
olursunuz. Şimdiden uyarıyorum.
Gelelim
verdiğimiz önergeye değerli arkadaşlar. 8inci maddeyle ilgili
verdik bu önergeyi. Burada, mal varlığının
dondurulması kararını MASAK Başkanı, Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanının yerine getireceği
söyleniyor. Biz diyoruz ki mutlaka yargı mensubu olmalıdır. Bu
konudaki talepleri cumhuriyet savcısı tarafından cumhuriyet
savcılığına bildirilsin, cumhuriyet
savcılığı bu konuda araştırma yapsın ve
cumhuriyet savcılığı yerine getirsin.
Dolayısıyla,
buradaki Başkanlık ibaresinin Cumhuriyet
Başsavcılığı olarak değiştirilmesini, yine
Başkanlığa ibaresinin de Cumhuriyet
Başsavcılığına şeklinde
değiştirilmesini istiyoruz. Çünkü buradaki MASAK Başkanı,
biliyorsunuz, Maliye Bakanlığına bağlı, Mali
Suçları Araştırma Kurulu. Yine bu Değerlendirme Komisyonu
yani mal varlığını donduracak Değerlendirme Komisyonu
MASAK Başkanının başkanlığında. Başbakanlık
Güvenlik İşleri Müdürü, MİT Müsteşar
Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Ceza
İşleri Müdürü, Dışişleri Bakanlığı
Araştırma ve İstihbarat Müdürü ve Hazine
Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdüründen
oluşuyor. Tamamen idari bir kuruldur. Her ne kadar Yargı yolu
açık diyorsanız da doğrudur ancak burada ciddi
mağduriyetlere neden olacaktır.
O yüzden mutlaka
bunun yargı denetimine tabi olması gerekir diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var yerine
getireceğim.
Sayın
İnce, Sayın Akar, Sayın Köktürk, Sayın Çam, Sayın
Yılmaz, Sayın Toprak, Sayın Dinçer, Sayın Eyidoğan,
Sayın Özdemir, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özgündüz,
Sayın Özkan, Sayın Tanal, Sayın Öztürk, Sayın Acar,
Sayın Güler, Sayın Işık, Sayın Bayraktutan, Sayın
Kaplan.
İki dakika
süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 9da
aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
önlenmesi hakkında Kanun tasarısının 9. maddesinin
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Uşak Mersin Zonguldak
Ramazan Kerim Özkan Turgut
Dibek Celal
Dinçer
Burdur Kırklareli
İstanbul
Ali Serindağ Mahmut
Tanal
Gaziantep İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul Bingöl Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Mardin İstanbul Mersin
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kürkcü buyurun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sevgili arkadaşlar, Sayın Başkan; bu
yasanın tartışılması artık bir çevrim edindi.
Belli ki bizim için, muhalefet için iki kritik unsur var. Birisi Terörle Mücadele
Yasası hükümlerine yapılan atfın bu yasadan
çıkartılması; ikincisi, yargı kararı olmadan Bakanlar
Kurulu kararlarıyla kişilerin mal ve mülklerine el konulması
hususunun yasanın dışına çıkartılması. Bunlar
Birleşmiş Milletlerin üye devletlerden
yasalaştırılmasını istedikleri hususlar arasında
değil. Birleşmiş Milletlerin istediği şey,
uluslararası terörizmin finansmanına dair yaptırımlar.
Dolayısıyla, bu yaptırımların Birleşmiş
Milletlerin dayandığı temel esaslara aykırı
olması düşünülemez. Adil yargılama, kişi hak ve
özgürlükleri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinde kapsandığına göre buradan çıkacak bir
telkinin bu sonuçları vermesi düşünülemez. Bunlar, Hükûmetin bu
kanunu çıkartırken kendi mevzuatını uluslararası
hukuka dercetme çabasının sonucu. Bunu zaten hep birlikte
eleştirdik.
Ben
şimdi, burada tabii, Hükûmetin bu ısrarında şöyle bir yan
görüyorum, bir önceki konuşmamda da söylemiştim: Bu bir süreklilik.
Yani terörle mücadele denilen konsept bakımından bütün Türkiye
hükûmetlerinde bir süreklilik var. Güvenlik merkezli ve bertaraf etme merkezli
bir yaklaşım. Bu yaklaşım, Tansu Çiller hükûmetleri
sırasında bir felakete yol açtı, Susurluk felaketi. Bu Susurluk
felaketini ele almak ve düzeltmek için görevlendirilen Kutlu Savaş,
Başbakanlık görevlisi, bir rapor verdi. Bu rapor, aslında
Susurluktan daha vahim sonuçlara yol açıyordu çünkü Susurluk, netice
olarak başıbozuk bir olaydı. Bu başıbozuk olayın
düzene girmesi bakımından Kutlu Savaş devlete şunu teklif
etti, demin de okudum: Behçet Cantürkün öldürülmesi olayıyla
bağlantılı olarak Aynı şey Savaş Buldan için de
geçerlidir. diyor. 100 kişiye yakın olduğu tespit edilen PKK
finansörü iş adamlarının elde olan listesinden bir kişi eksilmiştir.
Behçet Cantürkün öldürülmesinin doğruluğu,
yanlışlığı veya gerekli olup olmadığı
tartışılmasına girilmemiştir. Ancak, zaruri bazı
sualleri sormak gerekir. Cantürkün öldürülmesi emrini kim vermiştir? Bu
yetki kim tarafından kullanılabilir? Kim, kime karşı
sorumludur? Hukuk devletinde bu suallerin yeri olamaz. itirazı da
kanaatimizce geçerli değildir ve realiteye uygun düşmez. Bu uygulama,
tüm dünya ülkelerinde olduğuna göre bizde de olacaktır. Hukuk devleti
kuralları içinde bu tip kararlar alınacak ve devlet ciddiyeti içinde
uygulanacaktır. Hukuk devleti içinde alındığı
söylenilen karar şudur: Cantürkün devlete biat etmesi beklenirken,
adı geçenin yeni bir tesis, bir matbaa kurmak üzere harekete geçmesi
üzerine Türk Emniyet Teşkilatı tarafından öldürülmesi
kararlaştırılmış ve karar infaz edilmiştir.
Şimdi bu sürekliliği bu yasada görüyoruz, bir tek farkla. Bu sefer,
öldürmek yerine malına el koyulması kanun hükmü hâline getiriliyor ve
bunun için yürütme aygıtı dışında herhangi biri kurum
ya da makam görevli değil.
Şimdi,
yasama, yürütme ve yargıyı bu şekilde tek elde toplayan bir
hükûmet uygulaması, neye karşı mücadele yasası olursa olsun
antidemokratiktir, faşizandır ve uluslararası hukukun güvencesi
altında olamaz. Devlette devamlılık asıldır prensibi
eğer geçerliyse, Kutlu Savaş prensipleri, bugün Hükûmeti kuşatan
güvenlikçiler bakımından Hükûmete bir akılmış gibi
satılmış; alelacele, çarçabuk çıkartılacak bir
yasanın içerisine bu hükümler sokulmuştur. Terörle Mücadele
Yasası hükümlerinin bu yasada yer alması, Hükûmete kişilerin
mallarını müsadere yetkisinin verilmesi aslında bir yeni
Susurluk olayını tetiklemeye adaydır. Şimdi, herkes bundan
sonra malı müsadere edilecek Kürt arayacak, bulacak, Hükûmete ihbar
edecek, Hükûmet de onların mallarını müsadere edecektir. Edecek
midir arkadaşlar? Buna izin verecek misiniz? (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge için konuşmacı Sayın Acar, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu düzenlemeyle ilgili pek çok kaygı hem komisyon
aşamasında hem de burada gündeme getirildi ama nedense hiçbir öneri
dikkate alınmıyor. Yıllarca terörle mücadele etmiş ve
bakanların açıklamalarına göre de 400 milyar dolarını
bu nedenle kaybetmiş, binlerce vatandaşını teröre kurban
vermiş bir ülke olarak, terörün finansmanının kesilmesinin
öneminin elbette farkındayız, hepimiz farkındayız.
Değerli
arkadaşlarım, finans olmadan o kadar insan dağlarda nasıl barınacak,
nasıl yaşamlarını idame ettirecek, nasıl silah
bulacak? Bunların hepsi para. Onlarca yıl bu paralar bir şekilde
terör örgütüne aktarıldı ve o dağlarda kalmaları, silah
almaları, bomba almaları, şehir merkezlerine bomba
yığmaları sağlandı.
Şimdi bu
konuda adım atılıyormuş gibi yapılıp burada
başka amaçların, başka tezgâhların
olmadığından emin olmak zorundayız. Türkiye, Mecliste
tahkikat komisyonu kurdurup muhalefet milletvekillerini yargılamaya kalkan
bir dönemi de yaşamıştır, görmüştür. Bunun doğru
bir yol olmadığı açıktır. Böyle bir yolu açacak her
türlü adımdan uzak durulmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Türkiyede hukuk devleti, kuvvetler
ayrılığı ilkesi gibi kavramların AKP eliyle ne
yazık ki -milletvekili arkadaşlarımdan bu konuda kullanırken
özür diliyorum- içi boşaltılmıştır, rafa
kaldırılmıştır.
Bugün
Başbakan ne derse onun geçerli olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Bakın, Başbakan istemediği için, mahkemeye çağrılan
MİT Müsteşarı İşim var, gelemem. diyebildi,
yargı bir hafta durdu ve kanun çıkarıldı. Bakın,
Başbakanın kararıyla Danıştay kararları geçersiz
kılınıyor. Artık Türkiyede özelleştirme,
yargının, adaletin işlemediği bir alan hâline geldi.
Başbakan Danıştay kararlarını ezip geçiyor,
yırtıp atıyor. Böyle bir hukuk devleti olur mu değerli
arkadaşlarım? Peki, hukukun olmadığı yerde, hukukun
işlemediği yerde, tamamen iktidarın keyfîyetiyle
oluşturulacak değerlendirme komisyonunun kararlarına nasıl
güveneceğiz?
Değerli
arkadaşlarım, hükûmetin takdiriyle bu göreve gelen bürokratların
hükûmetin takdiri dışında hareket etmeyeceği
ortadadır. Yaşanan olaylar, örnekler, hepsi bunu gösteriyor.
Bakın, bürokratları, Başbakanı eleştiren her
kişi, kurum, sendika, meslek örgütü AKPnin gazabını
yaşıyor. Sendikalar, meslek örgütleri, dernekler AKPlileştiriliyor,
olmazsa susturuluyor. Böyle bir ortamda, bürokratlardan yansız,
tarafsız, objektif kararlar beklemek mümkün müdür? Hayalciliktir bu.
AKPnin ileri demokrasisini savunanlar, o hayal âlemine gidenler bugün dert
yanıyorlar değerli arkadaşlarım. Hukuk debeleniyor, biz
bağırıyoruz, ağlıyoruz, şikâyet ediyoruz
duymuyorsunuz ama ondan sonra kendiniz dert yanıyorsunuz. Bu nedenle, bu
yetkinin bu kadar geniş bir şekilde hükûmetin keyfine verilmesi kabul
edilebilir bir şey değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Türkiye hızla demokrasiden,
hukuktan uzaklaşırken tahkikat komisyonu benzeri yetkilerin gündeme
getirilmesi tesadüf olmayabilir ama kesinlikle kabul edilemez. Türkiye bir
kırılmanın eşiğindedir ve buraya sürüklenirken,
Türkiye Cumhuriyetinin temel değerleri iğdiş edilirken buna
karşı çıkanlara, muhalefet edenlere daha ağır
baskılar içeren düzenlemeler kabul edilemez. Bu düzenleme onlardan bir
tanesidir. Kimsenin kaderi Sayın Başbakanın iki
dudağının ucunda olmamalıdır. Hukukun, adaletin olmadığı
yerde böylesi keyfî yetkiler kabul edilebilir değildir değerli
arkadaşlarım. O nedenle, biz bu komisyonun
çıkartılmasına ilişkin önergemizin kabulünü bekliyoruz.
Hepinizi
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Acar.
Önergeyi
oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Ama
önce yoklama istiyorlar.
Sayın
İnce, Sayın Akar, Sayın Köktürk, Sayın Çam, Sayın
Yılmaz, Sayın Dinçer, Sayın Eyidoğan, Sayın Özgündüz,
Sayın Sapan, Sayın Özdemir, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Tanal, Sayın Acar, Sayın Bayraktutan, Sayın Kaplan, Sayın
Güler, Sayın Çetin, Sayın Özkan, Sayın Atıcı,
Sayın Işık.
İki dakika
süre veriyorum, başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Evet, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 10da iki
önerge vardır. Sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
önlenmesi hakkında Kanun tasarısının 10. maddesindeki
ilişkin sözcüğünün metinden çıkarılmasını ve
yerine dair sözcüğünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ali
Serindağ
Uşak Mersin Gaziantep
Ramazan
Kerim Özkan Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Burdur Kırklareli Zonguldak
Celal
Dinçer Mahmut
Tanal
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
409
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Erol
Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Pervin
Buldan Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul
BAŞKAN -
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dora, buyurun.
EROL DORA (Mardin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 409 sıra
sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 10uncu maddesi
üzerine verilen değişiklik önergemiz üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 1999 tarihli terörizmin finansmanının önlenmesine dair
çıkardığı sözleşme Amerika'daki 11 Eylül
saldırılarından sonra daha da önem kazanmıştır.
Bu olaydan sonra birçok girişim ve önlem bu sözleşmeyi
tamamlamıştır.
Ulusal düzeyde
alınan önlemler dâhil terörizmin finansmanına karşı
alınan önlemler uluslararası mali suçlarla mücadele grubu,
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar
sayesinde çeşitliliklerini, kapsamını ve uygulama
alanını durmadan artırmaktadır. Terörist
zanlıların listeleri oluşturularak dolaşıma
sokulmuş, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ait mal
varlıklarına dahi el konulmuştur. Terörizmin finansmanına
ve terörizmin maddi olarak desteklenmesine ilişkin yasalar yürürlüğe
girmiştir. Bu gelişmede özellikle şüpheli kişinin isminin
listeye girmesi ve masum olması hâlinde listeden nasıl
çıkacağı hususundaki eleştiriler dile getirilmeye
başlanmıştır. Bazı durumlarda bir kişinin isminin
listeden çıkarılması çok açık olmamaktadır çünkü bir
zanlının yer aldığı bu listeden
çıkarılmasına karar verebilmenin adli veya yasal hiçbir yolu
bulunmamaktadır ve buna göre sıkça bu kişiye karşı hiçbir
ceza kovuşturması veya mahkûmiyet bulunmamakta ve dahası bu
zanlıların suçluluğu veya masumiyetini belirleme
bakımından da hiçbir yol bulunmamaktadır. Bu arada, idari
mercilerin aldığı ve çok bilinmeyen veya açık olmayan
ölçütlere dayalı kararların etkisi zanlılar için
yıkıcı olabilmektedir.
Yasa
tasarısıyla beraber 6ncı ve 7nci maddeler kapsamında mal
varlığının dondurulmasıyla ilgili olarak
Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonu
oluşturulmuştur. Değerlendirme Komisyonunun, Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanının
Başkanlığında, Başbakanlık Güvenlik
İşleri Genel Müdürü, Millî İstihbarat Teşkilâtı
Müsteşar Yardımcısı, İçişleri
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü,
Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve
İstihbarat Genel Müdürü ve Hazine Müsteşarlığı Banka
ve Kambiyo Genel Müdürlüğünden oluşacağı
belirtilmiştir. Mal varlığının dondurulması ile
ilgili tüm yetkilerin bakanlıklar ve kurumlara bırakılması,
yargının görevinin kurula ve bakanlıklara devredilmesi
anlamına gelmektedir. Bu, hukuki açıdan son derece
sıkıntılı bir durumdur. Yargı yetkisine sahip olmayan
kurumlarca verilen kararların ne derece hukuki olacağını
tartışmak gerekmektedir. Erkler ayrılığı üzerine
inşa edilen siyasal sistemimizin ihlali anlamına gelen bu durum
açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, gerçek veya tüzel
kişinin mal varlığına el konulurken kendisinin asgari
geçimini sağlayacak harcamalarını, hatta devlete ödeyeceği
vergi, sosyal güvenlik primleri gibi harcamaları dahi denetim altına
almayı amaçlamaktadır. Tasarının yasalaşması
hâlinde kişinin özel harcamaları dahi denetim altına
alınacak, tasarruf yetkileri, kimlerle ticari ilişkide olduğu
Bakanlık iznine tabi tutulacaktır. Bu denetim ve iznin
sınırları belirlenmediğinden komisyon izin vermediği
takdirde alım satım dahi yapamayacak olan kişinin neticede
ticaret hayatı son bulabilecektir. Kanun yasalaşırsa Hükümetçe
kurulacak özel görevli kurul, herhangi bir somut delile ya da yargı
kararına dayanmaksızın sadece bir istihbarat raporuyla
belediyelerin, demokratik kitle örgütlerinin, iş adamlarının mal
varlıklarını dondurup el koyabilecektir. Yine, bir firmanın
elemanı terör suçlusu olarak yakalanınca firmanın
hesaplarına el konabilecektir. Böylelikle Hükümet kendine muhalif olan
herkesin mal varlığına el koyma yetkisine sahip olacaktır.
Terör gerekçe gösterilip mal varlığına el konulduğundan
tüzel veya özel kişi aynı zamanda
itibarsızlaştırılacaktır.
Değerlendirme
Komisyonu yürütmeye bağlı bir kurum olarak düzenlenmiştir. Mal
varlığının dondurulması ile ilgili kararların
yargı makamlarınca değil komisyonca alınması kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırılık teşkil
etmekte ve hukuk devleti ilkesiyle de açık bir şekilde
çelişmektedir.
Tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
önlenmesi hakkında Kanun tasarısının 10. maddesindeki
ilişkin sözcüğünün metinden çıkarılmasını ve
yerine dair sözcüğünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Celal
Dinçer(İstanbul) ve Arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 409 sıra sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde CHP olarak vermiş
olduğumuz değişiklik üzerine konuşmak üzere söz aldım.
Şimdi, bu
yasa tasarısındaki belki de hukuka en uygun tek madde bu. Deniyor ki
bu 10uncu maddede: Mal varlığının dondurulması
kararından sonra yapılan her türlü tasarruf işlemleri
geçersizdir ancak Medeni Kanun hükümlerinin iyi niyet kuralları uyarınca
yapılan tasarruflar geçerlidir. Bu kanundaki belki de gerçekten hukuka
tek uygun olan madde bu. Onun dışındaki maddelerin hepsinin de
mutlaka Anayasaya aykırılığı söz konusu ya da
yargı kararı olmaması nedeniyle hem kişilere hem de tüzel
kişiliklerin güvencesine aykırı hükümler var.
Şimdi, Anayasamız
madde 20 ne diyor? Bir kişinin evinin aranması, üzerinin
aranması, mal varlığının dondurulması ancak
mahkeme kararıyla olur, hâkim kararıyla olur. diyor. Ama biz burada
ne yapıyoruz? O kişinin mal varlığının
dondurulması ya da kuruluşların mal varlığının
dondurulmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu kararını yeterli
görüyoruz. Değerlendirme Komisyonunun önerisiyle, Bakanlar Kurulu
kararıyla mal varlıklarını dondurabiliyoruz. Bunlar kim
olursa olsun, Türk vatandaşı olsun ya da olmasın böyle bir
şey olmaz arkadaşlar. Anayasa madde 20 orada olduğu sürece, siz
Anayasa madde 20ye rağmen mal varlığının
dondurulmasına karar veriyorsanız eğer, işte burada
Anayasaya aykırı davranıyorsunuz demektir. Hâkim kararı
olmaksızın hiçbir şekilde mal varlığının
dondurulması kararı alınamaz.
Şimdi, bu
tasarının 5inci maddesinde deniyor ki: Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi almış olduğu mal
varlığının dondurulmasına ilişkin talepleri bizim
ülkemize gönderir, Bakanlar Kurulu da bunu Resmî Gazetede yayınlayarak
yürürlüğe koyar. Şimdi, arkadaşlar Bakanlar Kurulu bunu
denetleyemiyor, bunun nedenini niçinini soramıyor, neden böyle bir karar
alındı, gerekçeleri nedir, bunu hiçbir şekilde kendi süzgecinden
bile geçirmiyor. O, yargıyla hiç bağlantısı olamayan Değerlendirme
Komisyonunun dahi o maddede herhangi bir görüş bildirme şansı
bile yok. Şimdi, biz bu kadar mı artık sömürge bir ülke hâline
geldik? Bunun değerlendirmesini, gerekçelerini dahi sormuyoruz,
doğrudan doğruya uyguluyoruz. Şöyle deniyor:
Birleşmiş Milletlerin vermiş olduğu bu kararlar,
imzalamış olduğumuz terörizmin finansmanının
önlenmesine dair bu uluslararası anlaşma çerçevesinde biz bunu yapmak
zorundayız. Bu koca bir yalan arkadaşlar. Şimdi, 2002
yılında onaylanan bu anlaşmaya baktığımızda
bir kere diyor ki: Her ülkenin iç hukuk kurallarına göre güvenceler
saklıdır. Uluslararası kurallara göre, insan hakları ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bu türden sözleşmelere
göre var olan kurallar saklıdır, ayrıca her ülkenin kendi
yargı kurallarına göre verilecek kurallar saklıdır.
Şimdi, biz
burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden gelen kararı
hiçbir şekilde kendi iç yargı süzgecimizden, herhangi bir
şekilde denetleme süzgecinden geçirmeden uyguluyoruz. Bunu neden
yapıyoruz? Bu neden yapılıyor? Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Yaptırımlar Komitesinin kararı olunca bu Allah
kelamı hâline geliyor, bunu kesinlikle tartışmıyoruz.
Neden? Çünkü CIA böyle istiyor. Komisyon çalışmaları
sırasında bilim adamlarının da anlattığı
gibi Güvenlik Konseyi yaptırımlar kararı hiçbir şekilde o
ülkelerin kendi süzgeçlerinden geçirerek verdiği kararlar falan
değil, sadece CIA ve uluslararası istihbarat örgütlerinin, etkin olan
istihbarat örgütlerinin kararları doğrultusunda bu kararlar veriliyor
ve çoğunlukla da -yüzde 100 neredeyse- Müslüman kişiler,
kuruluşlar ve diğer organizasyonlar aleyhinde veriliyor. Şimdi,
bu dünyada sadece Müslüman kuruluşlar, bunlar mı? Müslüman devletler,
yani Müslüman kişiler bunlar sadece terörist CIAe göre, onun
dışında terörist faaliyeti olan hiçbir kuruluş yok. Böyle
bir şey olabilir mi arkadaşlar? Şimdi, CIAyle ilgili bugün bir
haber çıktı. Birleşmiş Milletler, Açık İzleme
Enstitüsü -zannederim öyle bir ismi var- burada diyor ki: CIAnin gizli
hapishaneleri var. CIAnin bu gizli hapishanelerinde özellikle Doğu Avrupa
ülkelerinde ve bizim gibi ülkelerde bunların yakalandıkları,
Adana İncirlik Hava Üssünde terörist niteliğinde görülen
insanların tutulduğu, daha sonra da Guantanamoya götürüldüğü
söyleniyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, böylesine asıl terörist olan Amerika
Birleşik Devletleri ve CIAnin bu talepleri sorgusuz sualsiz yerine mi
getirilecek arkadaşlar? Sizler buna mı evet diyeceksiniz? Buna bir
karar vermeniz lazım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebini yerine getiriyorum.
Sayın
İnce, Sayın Akar, Sayın Köktürk, Sayın Çam, Sayın
Yılmaz, Sayın Susam, Sayın Dinçer, Sayın Özel, Sayın
Eyidoğan, Sayın Özdemir, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Tanal, Sayın Işık, Sayın Acar, Sayın Özgündüz,
Sayın Aygün, Sayın Güler, Sayın Kaplan, Sayın Bayraktutan,
Sayın Atıcı, Sayın Öztürk
Evet, iki dakika
süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11de iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı
"Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı"nın 11inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinin "Bu kararlar Resmî Gazetede
yayımlandığı gün, hakkında mal
varlığının dondurulması kararı verilen ilgili
kişi ve kuruluşa da en seri vasıtayla tebliğ edilir, karar
ilgililer hakkında tebliğ tarihinden itibaren sonuç doğurur''
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Aytun
Çıray
Mersin
Zonguldak
İzmir
Turgut
Dibek Malik
Ecder Özdemir Ali
Serindağ
Kırıkkale
Sivas
Gaziantep
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı "Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı"nın 11inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul
Bingöl
Iğdır
Erol
Dora Sırrı
Sakık Sebahat
Tuncel
Mardin
Muş İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sakık buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben yokken tabii, sevgili Lütfü kardeşimiz benle
ilgili epeyce böyle hakarete varan
Ama ben bunlara cevap vermeyeceğim
çünkü ben burada açıkladım, niyetimin ne olduğunu, ben
Balkanlardan, Kafkaslardan gelen halklarla ilgili herhangi bir sorunumuzun
olmadığını söyledim. 10 kez tekrarlamamıza rağmen
sizin elinizde farklı bir done yok sadece bunun üzerinden siyaset
yapıyorsunuz. Biz bunu kendi adımıza kapattık. Bir
hukukumuz var, bu hukukun gereği olarak çok da cevap vermek istemiyorum. Yani
verilecek çok da cevabımız var ama önemli bir yasayı
görüşüyoruz. Yani yakışmadı gözüm, tek kelimeyle.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Biz kapatmadık ama. Ben de Kafkaslardan geldim.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Daha önce de söylediğimiz gibi, bu yasa da gerçekten
farklı bir kesimi terbiye etme yasasıdır. Size söyledik sevgili
arkadaşlar; Türkiye farklı bir sürece girdi, yani bir taraftan
görüşmelerin, tartışmaların yani toplumsal
uzlaşının sağlandığı bir süreci hep birlikte
konuşuyoruz. Hatta Sayın Başbakan yurt dışında
bile bu konuda açıklamalar yapıyor. Biz kendisine açıkça
söyledik, dostça da uyarıyoruz; evet, bu süreci önemsiyoruz, siz önemli
bir aktörsünüz, bu sürece büyük bir katkınız olur,
olmalıdır da. Bu ülkede halkın büyük bir desteği var sizin
arkanızda ama bu halk bu desteği size verirken bizim grubumuza da
dönüp Bu gruptan, efendim, şunlar gitmeli, bunlar gitmeli. sözünden
vazgeçelim, medya üzerinden tartışmalardan bir an önce kendimizi
kurtarmalıyız. Bu grubun bir iradesi var, bu grubun iradesine
herkesin saygı göstermesi lazım. Bu grubun bütün aktörleri müzakerede
söz ve karar sahibidirler ama grup belirlemelidir.
Şimdi, bir
taraftan bu görüşmeler devam ederken ama diğer taraftan yani ucu
açık olan Terörle Mücadele Yasasını bu yasaya dâhil ederek yani
bir kesimi cezalandırmaya
Bunun adı barış değil,
bunun adı hatta kırk, elli yıllık Türkiye'nin yeni bir
politikasıdır, yeni bir projesidir. Bu proje gerçekten
Bugüne kadar
Kürt burjuvazisini dâhil etmediğiniz bir sürece yeniden Kürt burjuvazisini
terbiye etmeye çalışıyorsunuz.
Sevgili
arkadaşlar, bakın, bu yasada gerçekten hiç kimsenin mal güvencesi
yoktur. Yani biraz önce de konuştum. Bu yasada yani sadece Kürtler
Evet
birinci derecede Kürtlerin bu konuda ciddi kuşkuları ve
endişeleri var ama bütün muhalif kesimlerin, bu konuda hiçbirinin bir
güvencesi olmadığını söylüyoruz. Bu yasadan hukuk
çıkmaz, bu yasadan kardeşlik çıkmaz, bu yasadan korkular
çıkar. Sizin korkuyla ürettiğiniz yasalar,
yasallaştırdığınız yasalar bugüne kadar bu ülkede
sorunu çözmedi, size hep dostça söyledik. Sorunun çözüm adresi, mücadeleden
müzakereye dönüşmektir. Bir taraftan mücadeleden vazgeçtiğinizi, müzakereyi
sürekli seslendiriyorsunuz ama bakıyoruz, tekrar Şark
kurnazlığı yaparak yeniden bir mücadele yöntemini
geliştiriyorsunuz. Bu korkunuz nedir? Kürtlerle ilgili
korkularınız var, kuşkularınız var.
Kardeşim,
gelin bu sorunu çözün. Bu sorunun çözümü için oturup müzakere etmeliyiz,
konuşmalıyız, tartışmalıyız. Bakın,
belli grupların, dikkat edin -birkaç yıllık Parlamento
deneyimimden seslenerek söylüyorum- sadece burada seslendirdikleri ne var
biliyor musunuz? İmralı canisi, bebek katili, yok bilmem
aşiret ağaları. Bununla siyaset üretilmez ki bu korkularla
siyaset üretilmez ki. Bu coğrafyada bir halk var. Bu halkın
demokratik hakları var. Bu halkın demokratik haklarını
nasıl inşa edeceksiniz? Sadece küfrederek, hakaret ederek
bunları sağlayamazsınız. Ve bundan sonra size açıkça
söylüyoruz: Bize küfür, hakaret ederseniz bu kürsüde cevabınızı
da alırsınız. Biz, bir sorunun çözümüyle ilgili size proje
sunuyoruz. Siz de çıkın projelerinizi söyleyin ama küfrederek bu
olmaz ki. Bu yetmiyor, efendim, buradaki Kürtlerin değerlerine küfretmek
yetmiyor, dönüyorsunuz Güney Kürdistandaki federal bölgenin
başkanına hakaret ediyorsunuz. Bu hakkı kim size verebilir ya?
Buna hakkınız var mı? Kimsiniz siz ya? Kimsiniz? Kürtlerin
değerlerine bu kadar hakaret etme hakkını nasıl kendinizde
bulabilirsiniz? Bu dilden vazgeçin. Bu dil barışı
sağlamıyor. Bu dil bizim birliğimizi sağlamıyor.
Yani...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz kendi açımızdan biraz önce de söyledik, birkaç gündür
de söylüyoruz...
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Süren bitti.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Canın sağ olsun senin. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclis
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sıra sayılı "Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı"nın 11. Maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinin "Bu kararlar Resmi
Gazete'de yayımlandığı gün, hakkında
malvarlığının dondurulması kararı verilen ilgili
kişi ve kuruluşa da en seri vasıtayla tebliğ edilir. Karar
ilgililer hakkında tebliğ tarihinden itibaren sonuç doğurur''
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben
öncelikle sözlerime şunla başlamak istiyorum, çünkü zamanı bazen
iyi kullanamayabiliyoruz, asıl söylemek istediklerimizde eksiklikler olabiliyor.
Öncelikle İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyelerine ve birkaç hafta öncede
Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticilerine yönelik, daha
doğrusu savunmaya yönelik saldırıları şiddetle
kınadığımı belirtmek isterim. Hem Çağdaş
Hukukçular Derneğindeki hem de İstanbul Barosu Yönetim Kurulundaki arkadaşların
tek suçları savunmayı savunmaktır. İnsanların
haklarına kavuşması için, avukatların savunma
haklarının herhangi bir şekilde engellenmemesi için
yaptıkları mücadelenin sonucunda bu arkadaşlarımızla
ilgili çok ciddi saldırılar söz konusu olmuştur. Bir
kısım arkadaşlarımız -Çağdaş Hukukçular
Derneğindeki arkadaşlarımız- şu anda cezaevindedir,
İstanbul Barosu Yönetim Kurulundaki arkadaşlarımızla da
savunmayı savundukları için, AKP Hükûmetine Hukuksuz
yargılamalarınıza son verin, savunmaya olan saldırılarınıza
son verin. dedikleri için şu anda Adalet Bakanlığının
izni dahi olmaksızın, Avukatlık Yasasına da
aykırı, hukuka aykırı bir şekilde haklarında
iddianame düzenlenmiştir.
Bu savunmaya
yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Ben
bütün hukukçular adına, bütün avukatlar adına kendimin o konuda söz
söyleme hakkı olduğunu düşünüyorum. Bu saldırıyı
şiddetle kınıyorum. Avukatları asla
susturamayacaksınız. Yargıçları belki susturdunuz,
savcıları belki korkuttunuz ama avukatları asla
susturamayacaksınız. Molieracın bir sözü var arkadaşlar,
biliyorsunuz: Avukatlar hiçbir zaman köle kullanmadılar ama
avukatların hiçbir zaman efendileri de olmadı. Bizim hiçbir zaman
efendimiz olmayacaktır, bağımsız ve hukuka uygun bir
şekilde biz sonuna kadar mücadelemizi yapacağız. Bütün avukatlar
adına bunu hepinize ilan etmekten onur duyuyorum.
409 sıra sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Tasarının
11inci maddesiyle ilgili söyleyeceklerimiz de, önergemiz çok açık seçik
bu konuda zaten.
11inci maddede aynen şu
söylenmektedir: Mal varlığı dondurulması
kararının Resmî Gazetede ilanıyla beraber bu tebliğ
edilmiş sayılır, bundan sonraki bütün kanun yolları ve
itiraz yolları o tarihten itibaren başlar.
Sevgili arkadaşlar, Resmî
Gazeteyi kaç kişi okuyor? Bunu biz komisyonda da
tartıştık. Hatta buraya AKP tarafından bir önerge
getirilebileceğini de zannediyorduk ama ne yazık ki gelmedi. Resmî
Gazeteyi kaç kişi okur? Resmî Gazeteyi okumadığı hâlde,
Resmî Gazetenin yayınlanmasını bilmediği hâlde, mal
varlığı dondurulması kararını
öğrenmediği hâlde itiraz süresini başlatıyorsunuz, kanun
yolunu başlatıyorsunuz. Onların da ne olduğu belli
değil. Ancak diyorsunuz ki: Bu tarihten itibaren başlar.
İşte, o zaman, hak kaybı çok ciddi anlamda olacaktır.
İnsanlar bunu bilmedikleri
takdirde, öğrenemedikleri takdirde, itiraz da etmedikleri takdirde, etkin
bir iç hukuk yolu da, iç itiraz yolu da tanınmadığı takdirde,
yine Birleşmiş Milletler sözleşmesi çerçevesinde, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti
devleti pek çok kişi tarafından şikâyet edilecek ve çok ciddi
tazminatla karşı karşıya kalacaktır.
Şimdi, arkadaşlar, hukukçu
olanlar şunu bilirler: Biz dedik ki, ihtiyati haciz kararlarının
uygulanması gibi yapılsın. Resmî Gazetede ilanıyla beraber
uygulansın ama ondan sonra da kişilere, kuruluşlara,
organizasyonlara tebliğ edilsin ve itiraz süresi başlasın.
Neden hayır deniyor buna, ben
anlayabilmiş değilim. Gerçekten birisi eğer biliyorsa ya da
Sayın Bakanımız bu konuyu açıklamak isterse bir
açıklasınlar. Resmî Gazetede ilanla beraber itiraz süresi
başlar mı tebliğ yapılmadan? Tebliğ edemeyiz, çok zor
olur. deniyor. 7201 sayılı Tebligat Yasası çok açık.
Eğer o kişiler meçhuldeyse, tebligat yapılamıyorsa gazete
yoluyla ilan edilir. Bu kadar açık bir hüküm varken, yani Türkiyede
yayınlanan iki üç gazeteyle bunun tebliği yapılabilecekken,
yayınlanarak tebliği yapılabilecekken ve o tarihten itibaren
itiraz süresi başlatılabilecekken, buna neden hayır deniyor,
bunu bana bir anlatabilirseniz
Ben ikna olmak istiyorum gerçekten bu konuda.
Onun için de, lütfen, eğer mümkünse tekriri müzakere yapılarak bu
konuda bir önerge verilmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü
insanların haklarıyla, güvenceleriyle, hukuksal güvenceleriyle
oynuyoruz.
Mal canın
yongasıdır. diyor atalarımız biliyorsunuz. Şimdi, siz
mal varlığının tüm gelirlerini, giderlerini,
fonlarını her bir şeyini donduracaksınız, insanlara
tebliğ de yapmayacaksınız, kuruluşlara tebliğ de
yapmayacaksınız, ondan sonra da İtiraz etseydin, süreni
kaçırdın. diyeceksiniz. Şimdi, böylesi bir sistemi
getiriyorsunuz, aynı zamanda biraz önce söylediğim gibi 5inci
maddede
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, biraz evvel BDP
Grup Başkan Vekili tarafıma birtakım hakaretamiz sözlerde
bulunmuştur. Bu vesileyle sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN
Üzerine ara verdim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vermediniz efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, verilmedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Ara
verdim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vermediniz efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, verilmedi efendim.
BAŞKAN
Verdim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vermediniz efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Verilmedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Ya,
ara verdim, girdik çıktık içeri.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Vermediniz Sayın Başkan.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayır, vermediniz efendim.
BAŞKAN
Hayır, ara verdim diye biliyorum ben.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır vermediniz Sayın Başkan.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vermediniz efendim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Aradan sonraydı efendim.
BAŞKAN - Ara
vermedim mi?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Vermediniz.
BAŞKAN Bir
bakayım ben. Bir dakika, Sayın Canikli için
Gerçekten ara
verdim diye hatırlıyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, ortada hakaret falan yok.
BAŞKAN Ya
neyse şimdi, bir dakika
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, orada bir davranış vardı, onunla
ilgili
BAŞKAN Önce
ben ara verip vermediğime bir bakayım.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ara verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ara
verdik. Yani aradan önceydi, kusura bakmayın.
Şimdi, ben
Sayın Canikliye söz vereceğim, 60ıncı maddeye göre söz
istedi.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bugün, 62nci Birleşimde bir konuşmacı
Başbakanımızın İsviçrede hesapları olduğu
şeklinde bir iddiadan bahsetmiştir WikiLeaks belgelerine atıf
yaparak. Bu konu daha önce de gündeme gelmişti ve onunla ilgili olarak
Sayın Başbakanımız da çok net, kesin bir açıklama
yapmıştı. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu kocaman, koskocaman
bir yalandır, profesyonel bir yalandır. Hiçbir belge yok, hiçbir
bilgi yok. Daha önce ifade edildi, söylendi; elinizde bilginiz, belgeniz,
doneniz varsa
Bunlar dedikodudan ibaret, varsa
Bugüne kadar en ufak bir
şey ortaya konulamadı ama buna rağmen bunun sürdürülmesi
profesyonel bir yalancılıktan ibarettir sadece. Sadece bir
iftiradır, ağır bir iftiradır. Bunu belirtmemde fayda var.
Bu
yaklaşımın, bu anlayışın ne kadar profesyonel bir
yalan içerdiğini gösteren bir başka ifade de şu; bakın,
aynen şöyle söyleniyor: 7 bin kilometrelik toprak Türkiyede Yunanistan
tarafından işgal edilmiş. Aynen böyle söylüyor, evet,
tutanaklarda aynen böyle ifade ediliyor. Bizim dönemimizde güya
Ayrıca, yine
bazı ada
16 tane adanın, Türkiyenin mülkiyetinde olan adanın
Yunanistan tarafından işgal edildiğini söylüyor. Yani böyle
mantıksız, izansız bir açıklama olabilir mi? Değerli
arkadaşlar, böyle bir yalan olabilir mi, böyle bir iftira olabilir mi?
Yani rekor kırılıyor. Bir konuşmada bu kadar yalan söyleme
rekoru herhâlde dünyanın hiçbir yerinde bulunamaz, görülemez.
Kayıtlara
geçmesi için söz aldım Sayın Başkan. Bu yalan ve
iftiraların geriye çekilmesi gerekir, özür dilenmesi gerekir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Yabancılara mülk
satışı çıkardılar.
BAŞKAN
Açtım, buyurun 60ıncı maddeye göre.
17.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun,
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz evvel burada
BDP Grup Başkan Vekili beni muhatap alarak Sayın Grup Başkan
Vekilimize Şu vekilinizi uyarın, böyle terbiyesizlik olmaz.
şeklindeki ifadesini kullanmıştır. Kendisine güldüğüm
yönünde bir tavır ortaya koyarak bu ifadeleri kullanmıştır.
Bir kere öncelikle şunu ifade etmek isterim ki kendisine hiçbir
şekilde güldüğüm mevzubahis olmamıştır. Kaldı ki
eğer bir kimse söylediklerine kendisi dahi inanmıyorsa kendisini
dinleyenlerin kendisine güldüğünü zannedebilir.
Bir ikincisi,
eğer, siz, baktığınız yerden benim güldüğümü
görüyorsanız bu benim için mutluluk verici bir şeydir çünkü
ağlamanın ve kan ve gözyaşının üzerinden siyaset
yaparsanız, dolayısıyla gülmek sizin zorunuza gidebilir diyor,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Bravo!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, şimdi, bakın, bu
uygulama doğru değil.
Sataşma var
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle bu
uygulamanızın doğru olmadığını belirtmek
istiyorum. Eğer varsa bir yanlışlık, anında
çıkar, burada cevap verirdi. Sayın Vekil, peş peşe
konuşan 3 vekilimize de aynı harekette bulundu ve bütün
vekillerimizin de aynı konuda şikâyeti oldu. Nitekim, benden sonra
buraya gelen Cumhuriyet Halk Partisinden vekil arkadaş da yine
konuşması sırasında sizin bu tavrınızdan
rahatsız oldu. Dolayısıyla, burada size düşen, bu
davranışınızla ilgili tutumu gözden geçirmektir. Eğer
bir yerde 4 kişi aynı anda sizin bu tutumunuzdan ve
davranışınızdan rahatsızlık duyuyorsa orada sorun
4 kişide değil, muhtemelen sorun sizdedir. Dolayısıyla, bu
tutumunuzu düzeltmeniz için biz buradan uyarı yaptık. Sayın Grup
Başkan Vekiline de bu konuda tabii ki görev ve sorumluluk düşer çünkü
grubun genel düzenini sağlamak grup başkan vekillerinin görevidir.
Eğer bir milletvekilinin tavrı, davranışı
konuşmacının, hatibin motivasyonunu, konsantrasyonunu bozuyorsa
orada tabii ki bizim de müdahale isteme hakkımız vardır.
Diğer
bahsettiğiniz cümlelerin tamamını size iade ediyorum. Biz asla
kan üzerinden, gözyaşı, acı üzerinden siyaset yapmadık; tam
tersine, hepimiz her gün soğuk namlunun hemen ucunda, ölüm pahasına
siyaset yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ya, bu sizin müzakere ortağınız, niye
bağırıyorsunuz? Sizin ortağınız!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bugüne kadar BDPnin yaşamını yitiren il
başkanlarından, yöneticilerinden, milletvekillerinden bir liste
yapsak belki sizin buradaki grup sayınızı geçer. Bir daha BDPye
karşı konuşurken bu sözlerinize dikkat edin diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, burada
arkadaşımızın sözleri çok açık ve net. Velev ki
yanlış olarak düşündüğü bir hareket tarzı
sergilenmiş ise bunu bir başka hakaretle, küfürle bertaraf etmek
mümkün değil.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, küfür yok ortada.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İzin verin
Hayır, bakın,
Terbiyesizlik etme! aynen bu kelime çıktı. Ben de buradan zaten
söyledim, ifade etmeye çalıştım bu konuşmalar
sırasında. Bunun yöntemi bu değil. Bana söyleyebilirsiniz,
Arkadaşınızı kontrol et. diyebilirsiniz; bunların
hepsi mümkündür ama hiç kimseye size Terbiyesizlik etme! gibi bir hakaret
etme hakkı vermez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.10
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
409 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (1/489) (S. Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Yeraltı Suları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir Milletvekili
Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı Suları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in;
Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 10
milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168, 2/1169, 2/1179, 2/1180) (S.
Sayısı: 410)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayisi İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/660) (S. Sayısı:
384)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 7 Şubat
2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.12