TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63üncü
Birleşim
7
Şubat 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 12 Şubat Kahramanmaraşın Kurtuluş
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın,
2013 yılının Piri Reis Haritasını Anma Yılı
ilan edilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın, Lozan
mübadil kuruluşlarının görüşlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
kendisinin de bir mübadil torunu olduğuna ve göç yollarında
yaşamını yitirenleri rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Ankaranın Çubuk ilçesi esnafının sorunlarına, hayvan
pazarındaki besicilerin Et ve Balık Kurumundan taleplerinin yerine
getirilmesini istediklerine ve bu konuda Hükûmeti uyardığına
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, vatandaşın 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunla ilgili olarak bilgilendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Hükûmetten
Boluda bugüne kadar yapılmış tüm 18inci madde
uygulamalarının inceletilmesini istediğine ilişkin
açıklaması
5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 5084
sayılı Teşvik Kanununun süresinin sona ermesiyle yaşanan
mağduriyetlere dikkat çekmek istediğine ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki istifalara ilişkin açıklaması
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, emekli devlet memurlarının zor durumda
olduklarına ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Kahramanmaraşın zafer gününün 93üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, Piri
Reisi rahmetle andığına, Güney Kıbrısın
Doğu Akdenizdeki yer altı kaynaklarına yönelik
çalışmalarına ve Akdenizde etkinliğimizin kaybolmakta
olduğuna ilişkin açıklaması
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kartal Maltepe
Cezaevinde bulunan ve şartlı salıverilmesi gerekirken bu
haklarından yararlandırılmayan 300 kadar hükümlünün mağdur
edildiğine ilişkin açıklaması
11.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
onlarca köy yolu çamurdan geçilmezken Kürecikte kurulan kalkana giden yolun
köy yolu kapsamından çıkarılarak asfaltlanmasını
kınadığına ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ Grubu olarak 12 Şubat
Kahramanmaraşın kurtuluş yıl dönümünü
kutladıklarına, Sütçü İmamın şahsında tüm
şehitleri rahmetle yâd ettiklerine ve Kahramanmaraşlıları
kahramanca savunmalarından dolayı tebrik ettiklerine ilişkin
açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak kadına şiddetin sebep ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu
kurulmasını desteklediklerine ilişkin açıklaması
14.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ Grubu olarak BDP grup önerisinin
içeriğine katıldıklarına fakat Meclisin gündeminin belli
olması nedeniyle bu konunun başka bir zaman getirilebileceğine
ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
kadınlara saygı gösterilmesi gerektiğine ve kadına
şiddetin önlenmesi konusunun Meclisin gündeminde olan diğer
konulardan daha önemli olduğuna ilişkin açıklaması
16.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Kazakistan Cumhuriyeti'ne diplomatik amaçlı kullanım için tahsis
edilen arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan hukuksuz
durumun araştırılması için komisyon kurulmasını
desteklediklerine ve Genel Kurulda yaşanan tartışmaların Kazakistan-Türkiye
ilişkileriyle ilgili olmadığına ilişkin
açıklaması
18.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Kazakistan Cumhuriyeti'ne tahsis edilen arazi üzerinde yapılan otelde AK
PARTİ milletvekillerinin bedelsiz konakladıklarına yönelik
iddiaların araştırılabilmesi için mutlaka komisyon
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Kazakistan Cumhuriyeti'ne tahsis edilen arazi üzerinde yapılan otelde AK
PARTİ milletvekillerinin bedelsiz konakladıklarına yönelik
iddiası olanların bunu ispatlaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey ve 26
milletvekilinin, engelli vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/497)
2.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve
21 milletvekilinin, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında kolluk kuvvetleri
tarafından gözaltına alınıp
çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanan
öğrencilerin durumlarının tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/498)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 21
milletvekilinin, trafik kazalarına neden olan etkenlerin ve alınacak
önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Pervin
Buldan ve arkadaşları tarafından kadına yönelik
şiddetin araştırılması amacıyla 22/11/2011
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 23 milletvekili tarafından Kazakistan Cumhuriyeti'ne
diplomatik amaçlı kullanım için tahsis edilen Antalya'nın Kemer
ilçesindeki arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan
hukuksuz durumu ortaya koymak ve sorumluları ortaya çıkarmak
amacıyla 6/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7/2/2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, daha önceden 8/2/2013
tarihinde de çalışmasına karar verilen Genel Kurulun bu tarihte
çalışmamasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
Çankırı Milletvekili İdris Şahinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bakın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın, İstanbul
Milletvekili Osman Aşkın Bakın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürkün,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Sağlamın söz verme uygulamasıyla ilgili tutumu
hakkında
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/489) (S.
Sayısı: 409)
4.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/660) (S. Sayısı:
384)
6.- Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporları (1/488) (S. Sayısı: 240)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya Hükümeti
Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını
Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/405) (S. Sayısı: 49)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti
Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi
Anlaşması ve Anlaşmanın Yorumlanması veya Uygulanmasına
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/459) (S. Sayısı: 174)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 409) Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
2.- (S. Sayısı: 384) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinin Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün elektrik ve
aydınlatma sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/13947)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Muratlı ve Borçka barajlı santrallerinde üretilen enerji
miktarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/13949)
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Muratlı, Borçka ve Artvin barajlı santrallerin ihalelerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/13950)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Çoruh Havzasındaki HESlerden satın alınan enerjinin maliyetine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/13951)
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Çoruh Nehri üzerindeki barajlı santrallerin yıllık ortalama
üretim miktarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/13952)
6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Çoruh Enerji Planındaki hidroelektrik santrallerinden yılda
üretilecek enerji miktarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/13953)
7.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Çoruh Nehri üzerindeki barajlı santrallerin kapasitelerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/13954)
8.- Mersin Milletvekili Ali Özün, yenilenebilir enerji
kaynaklarının yaygınlaştırılmasına ve
biyoetanol üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/13955)
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
İrandan alınan doğal gaza ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/13956)
10.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
Antalyanın Kaş ilçesinde yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/14923)
11.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
kaçak elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/14927)
12.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun,
Ağrıda yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/14928)
13.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun,
Ağrıda çıkarılan madenlere ve maden arama
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/14929)
14.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun,
Ağrıda yer alan jeotermal enerji kaynaklarına ve bunların
kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/14930)
15.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, Hakkârinin
elektrik konusunda yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/14931)
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Özürlü Memur Sınavına ve boş engelli kadrosuna ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/15016)
17.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, Şanlıurfada yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/15221)
18.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi süreci
ile ilgili sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15224)
19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, enerji ithalatına ve enerji üretimi ile ilgili
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15225)
20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, TKİnin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/15226)
7 Şubat 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 12 Şubatın
Kahramanmaraşın Kurtuluş Günü olması münasebetiyle söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 12 Şubat Kahramanmaraşın Kurtuluş
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; bugün 7 Şubat. 7 Şubat,
Kahramanmaraş için çok önemli bir tarih çünkü 7 Şubat 1973te bu
Meclis yani bu Gazi Meclis tarafından Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanının verildiği tarihtir, şu anda 40ıncı
yıl dönümüdür.
Ayrıca, Kahramanmaraşın kurtuluşu ve zafer bayramı
12 Şubat 1920dir. Şu anda, Kahramanmaraşımızda, bir
hafta boyunca 12 Şubat Kurtuluş Bayramımızı ve Zafer
Haftamızı kutlamaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmanlı
İmparatorluğu kurulduğundan bu zamana kadar, daha doğrusu
1919a kadar, birçok ülkemiz olmuş, birçok himayemiz altında olan
ülkelerimiz olmuş ama maalesef 1900lü -1919- yıllara kadar
birçoğunu kaybetmişiz ve bu kaybettiğimiz toprakların
içerisinden, şu anda, himayemizde veyahut da o tarihlerde bizim
topraklarımız olan ülkelerden veyahut da toprak bütünlüğünden
altmış iki tane ülke meydana gelmiş. Şu anda altmış
iki ülkede Türkün, Osmanlının eserleri, Osmanlının
bıraktığı, yadigâr olarak bıraktığı
eserler bulunmaktadır.
1919 yılında -yine elimizde kalan o yıllardaki topraklara
göre- bütün yurdumuzu düşmanlar işgal etmiş, maalesef, Türkiye o
tarihlerde çıkmaz bir bütünün içerisine girmiş.
Kahramanmaraşımıza ise ilk önce İngilizler gelmiş,
İngilizler ele geçirmiş, idare etmeye çalışmış,
sekiz ay kaldıktan sonra da Fransızlara devrederek çekilmişler.
Ama Kahramanmaraşın dik durması, Kahramanmaraşın
vermiş olduğu bu mücadeleyle Fransızlar da Kahramanmaraşta
kalamamış ve nitekim kaçmak zorunda kalmışlar.
Kahramanmaraşın bu millî mücadelesinin en önemli üç
noktasına değinmek istiyorum.
Birincisi: Fransız askerlerinin, Kahramanmaraşta, hamamdan
çıkmış Türk kadınlarının o tarihte
kullandıkları peçelerini açması ve namusuna el uzatması -ki
bunu başaramamışlar- Sütçü İmamın -bizim halk
kahramanımız Sütçü İmamın- Fransız askerlerini
öldürmesiyle başlamış. Birinci önemli unsurlardan bir tanesi
budur.
İkincisi: Ulu Camide verilen, Hocamızın, o tarihlerdeki
Hocamızın İşgal altında bulunan bir ülkede cuma namazı
kılınmaz. İşgal altındaki topraklarda ve Fransız
bayrağının asıldığı kalede, bu olduğu
müddetçe cuma namazı kılınmaz. fetvasıyla halk
Fransız bayrağını kaleden indirmiş ve nihayetinde Türk
Bayrağı takılmış, Fransızlara karşı
İstiklal Savaşımız başlamış. Yirmi iki gün
yirmi iki gecenin sonunda, Fransızlar Kahramanmaraşı terk etmek
zorunda kalmışlar ve o gündür bugündür, şu anda 93üncü yıl
dönümünü kutladığımız bu Kahramanmaraşımızın
zafer bayramı.
Üçüncü büyük felsefe olarak da; Kahramanmaraş halkının
söylediği bir cümle var. Diyor ki: Maraş bize mezar olmadan
düşmana gülzâr olmaz.
Yine, bu Meclis tarafından da, dünyada ve Türkiyede ilk defa, 5
Nisan 1925 tarihinde, kırmızı şeritli madalyayla
Kahramanmaraş, Kahramanmaraş halkı ödüllendirilmiştir ve
dünyada da bunun eşi yoktur.
Burada Kahramanmaraş kurtulduktan sonra Kahramanmaraş
halkı, o zamanki kazmalarla, küreklerle, o anki iptidai şartlarla
Fransızları kovmuş ama yine işini bitirmemiş, bu defa
çevre illerimizin, onların kurtuluşuna destek sağlamış,
onların kurtulmasına yardımcı olmuştur.
Bu duygu ve düşüncelerle şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Allah, bir daha böyle, bizlere Kurtuluş Savaşı günleri
göstermesin diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
Biz de Kahramanmaraşımızın Kurtuluş Gününü
kutluyoruz, hayırlı ve uğurlu olmasını, milletimize
hayırlı olmasını diliyoruz.
Şimdi ikinci konuşmacımız, 2013
yılının Piri Reis Haritasını Anma Yılı ilan
edilmesi münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Osman
Boyraza aittir.
Buyurun Sayın Boyraz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın,
2013 yılının Piri Reis Haritasını Anma Yılı
ilan edilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılında Pariste düzenlenen 36ncı UNESCO
Genel Konferansında 2013 yılının Piri Reisin dünya haritasının
500üncü yıl dönümünün UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl
dönümleri arasına alınması nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri seyreden aziz
vatandaşlarımızı sevgi, saygı, muhabbetle
selamlıyorum.
Osmanlı coğrafyacıları arasında dünyaca en çok
tanınanı ve Türk denizcilik tarihi denildiğinde ilk akla gelen
isimlerden biri, şüphesiz ki Piri Reistir. Asıl adı Muhyiddin
Piri Bey olan ve amcası Kemal Reis ile Gırnatada Endülüs
halkını katliamlardan kurtaran, denizci olarak da tanınan Piri
Reis, Mimar Sinan ile birlikte Kanuni Sultan Süleyman döneminde
yetişmiş iki büyük bilim adamından biridir. 16
yaşlarındayken seyir kâtibi olarak amcası ünlü Türk denizcisi
Kemal Reisin gemisinde denizciliğe başlamıştır.
Denizcilik yaşamının ilk gününden başlayarak kendi
deyimiyle- iki büyük tutkunun esiri olmuştur; bunlardan biri Akdeniz ve
denizcilik, diğeri araştırma ve bilimdir. Bu nedenle, denizlerde
dolaşırken her fırsatta Akdeniz kıyıları ile
adalarının coğrafi durumuna ilgi duymuş, buraları ve
buralarda yaşayan insanların ekonomik ve sosyal
yaşamlarını incelemiş, incelerken gözlemleriyle
yetinmemiş, edindiği bulgu ve bilgileri yazmış, Akdenizin
ada ve kıyılarıyla birlikte kentlerin de haritalarını
çizmiştir. 1511 yılında amcasının bir deniz
kazasında hayatını kaybetmesi üzerine doğum yeri Geliboluya
çekilerek gözlemlerinden, tuttuğu notlardan, topladığı
sözlü, yazılı, çizili belgelerden yararlanarak, iki yıl
çalışarak 1513 tarihli ünlü dünya haritasını
çizmiştir. Bugün bu haritanın tamamı değil, altıda
1ini oluşturan ve yalnız Güney Amerika Kıtası ile
Batı Afrika kıyılarını kısmen içeren parçası
elimizde bulunmaktadır. Haritanın eski dünyayı kapsayan
asıl büyük parçası maalesef ki kayıptır, bulunamamıştır.
1513 tarihli dünya haritası yalnız kartografik bakımdan
değil, keşifler tarihi bakımından da çok önemli,
değerli bir belgedir.
Piri Reis,
1513 tarihli dünya haritasını çizdikten sonra yeniden denizlere
dönmüş ve Akdeniz kıyılarının ve adalarının
denizcilik ve coğrafya bilgileri ile buralarda yaşayan
insanların ekonomik ve sosyal hayatlarını incelemiş,
gözlemler yapmış, not tutmuş, haritalar çizmiş, zengin bir
arşiv oluşturmuştur. Kırk yıl süren uzun bilimsel,
görsel çalışmanın ardından hazırladığı
kitabı 1526 yılında Kanuni Sultan Süleymana sunabilmiştir.
Piri Reisin Kitabı Bahriye adıyla bilinen bu eseri 16ncı
yüzyıl Akdenizinin kıyı ve adalarının denizcilik
bilgilerinin yanı sıra burada yaşayan insanların ekonomik
ve sosyal hayatları, devletlerin egemenlik alanları, kıyı
ve adaların hayvan varlığı, bitki varlığı,
suları, akarsuları, yer altı ve yer üstü doğal
kaynakları, tarihî ve meteorolojik bilgileri içeren, çeşitli konular
anlatan ilk ve tek kitaptır. Eser, bu durumuyla 16ncı yüzyıl
Akdenizini günümüze getiren, Akdenize ilişkin en büyük, eşi olmayan
bir dünya kültür mirasıdır. Piri Reis kitabının daha önemli
bir özelliği ise Türklerin insancıl görüşlerinin de bir ifadesi
olan kitabını dini, dili, ırkı ne olursa olsun Akdeniz
insanı için yazmış olduğunu ifade etmiş olması
ona her türlü övgüyü hak ettirmektedir.
Biz de
Hükûmetimiz olarak tarihimizden aldığımız bu ilhamla din,
dil, ırk, mezhep, meşrep farkı gözetmeksizin, tüm
insanlığa hizmet etme azmi ve kararlılığı
içerisindeyiz. Bu yönleriyle ele alındığında Kitabı
Bahriye, ekonomik bir sosyal coğrafya kitabıdır.
Piri Reis,
kitabının Kanuni Sultan Süleymana sunulmasından sonra,
artık Akdenize ilişkin yazılıp çizilecek bir konu
kalmadığından, çalışmalarını büyük
coğrafi keşifler üzerine yoğunlaştırmıştır.
Yeni çalışmalarının ilk meyvesi 1828 tarihli
haritasıdır. Ne yazık ki 1828 tarihli haritanın da tümü
değil, asıl haritanın dörtte 1ini oluşturan tek
parçası kalmıştır. Bu ikinci harita yalnız
içerdiği bilgiler değil, kartografik bakımdan da Türk ve yabancı
araştırmacılar tarafından bir haritacılık
şaheseri olarak kabul görmektedir. Denizcilik
Müsteşarlığı ve Kültür Bakanlığınca konuya
gereken önem verilerek UNESCO nezdinde yapılan girişimler sonunda,
UNESCOnun 2013 yılı Piri Reis Haritasını Anma Yılı
olarak kabul edilmiştir. Bu vesileyle, adı geçen kurumlara, sivil
toplum örgütlerine ve başta da Piri Reis Haritacılar Derneğine
huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimizin siz değerli
üyelerinin de 2013 Piri Reis Haritasını Anma Yılı
etkinliklerine vereceği desteğe şimdiden teşekkür eder, bu
tür etkinliklerin ülkemizin büyümesine, gelişmesine,
tanıtılmasına vesile olmasını diler, yüce heyetinizi
de saygıyla selamlar ve 1513 yılında yapılan bu
haritayı da hepinizin malumu üzere, tekrar göstermek istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nedir o?
OSMAN BOYRAZ (Devam) Dedelerimizin çizdiği harita. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Boyraz.
Gündem dışı üçüncü söz, Lozan mübadil
kuruluşlarının görüşleri hakkında söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın Turhan Tayana aittir.
Buyurun Sayın Tayan. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın, Lozan
mübadil kuruluşlarının görüşlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
TURHAN TAYAN (Bursa) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ikinci kuşak mübadil çocuğu olarak, başta Lozan
Mübadilleri Vakfı olmak üzere 22 mübadil kuruluşunun ortak
bildirisini ilgi ve dikkatlerinize saygıyla arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bundan doksan yıl önce, 30 Ocak 1923
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Yunan Hükûmeti
arasında Türkiyede yerleşik Rum Ortodokslar ile Yunanistanda
yerleşik Türk Müslümanların zorunlu göçünü öngören mübadele
sözleşmesi imzalandı. Balkan Savaşının
başladığı 18 Ekim 1912 tarihinden itibaren
yurtlarını terk etmiş olanları da kapsamına alan bu
sözleşmeyle yaklaşık 2 milyon insan doğdukları
toprakları terk etmek zorunda kalmıştır.
Mübadeleye tabi tutulanlar yüzlerce yıldır ekip biçtikleri
topraklarını, ekmek parası kazandıkları iş
yerlerini, evlerini, ibadet ettikleri kutsal mekânlarını,
sevdiklerinin mezarlarını geride bıraktılar. Bu uzun ve
zahmetli yolculuk sırasında kaybettiklerinin ölülerini denize
verdiler, yetersiz beslenmeden ve kötü fiziki koşullardan ötürü
hastalanarak ölenler oldu, aileler dağıldı. Yeni
vatanlarında uzun süre uyum güçlüğü çektiler,
acılarını dışarıya vurmadılar,
anlatmadılar, aktarmadılar.
Mübadillerin doğdukları toprakları ziyaret etmelerine
uzun yıllar izin verilmedi. Birinci kuşak mübadillerin hemen hemen
tamamı memleket hasretiyle bu dünyadan sessizce göç edip gittiler. Son
yıllarda giderek artan sayıda mübadil çocuğu ve torunu bir
vasiyeti yerine getirircesine aile büyüklerinin yaşadıkları
memleketlerini ziyaret etmek istiyor; onların doğdukları
kentleri, köyleri, mahalleleri, ibadet ettikleri kutsal mekânları görmek istiyor;
kendi özel tarihlerine ve kültürlerine ait izleri sürmek istiyor. Ancak,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize uygulanması, vize
alınırken çekilen sıkıntılar düş
kırıklığı yaratıyor.
AB aday üyesi olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
yapılan 100 euro harcamanın karşılığında tek
girişli, çok kısa süreli vize alabiliyor. Oysa AB aday üyesi dahi
olmayan bazı ülkeler vize ücreti olarak sadece 35 euro ödüyor. Yunanistan
Hükûmetinden ve AB yöneticilerinden iki halk arasına örülen vize
duvarını kaldırmalarını talep ediyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinden de bu insancıl talebimizin takipçisi
olmasını rica ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan
bizler de Yunanistan vatandaşı olan Rum Ortodoks mübadiller gibi,
aile büyüklerimizin doğdukları toprakları vizesiz olarak ziyaret
etmek istiyoruz. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan
Hükûmetinden mübadillerin geride bıraktıkları tüm kutsal ve
tarihî mekânların günümüze kadar ayakta kalmış
olanlarının restore edilmelerini, korunmasını talep
ediyoruz. Türkiyedeki ve Yunanistandaki yerel yönetimlerin ve sivil toplum
kuruluşlarının mimari mirasın korunması konusunda
gösterdikleri çabalara merkezî yönetimlerin maddi ve teknik olarak destek
vermelerini bekliyoruz.
Mübadeleden
kalan kültürel mirasın korunması, tüm mübadillerin aile büyüklerinin
memleketlerini vizesiz ziyaret etmelerine imkân sağlanması, iki
halkın birbirini daha yakından tanımalarına, halklar
arasındaki dostluğun pekişmesine ve barış kültürünün
gelişmesine hizmet edecektir.
Azınlık
kurumlarına ve diplomatlara yönelik ırkçı
saldırılardan üzüntü duyduğumuzu, şiddetle
kınadığımızı ifade ederek acil önlemler
alınmasını talep ediyoruz.
Balkan
Savaşından Balkan barışına giden yolun ilk kilometre
taşları, 1930 yılında Atatürk ve Venizelos tarafından
döşenmişti.
Bizler
mübadil çocukları ve torunları olarak, mübadelenin 90ıncı
yıl dönümünde Balkanlarda, Ege adalarında ve
yaşadığımız coğrafyada çatışma yerine
barış, farklı olanı sürgün yerine birlikte yaşama
ortamının oluşturulabileceğine yürekten inanıyoruz.
Savaşlarda ve göç yollarında yaşamını yitirenleri bir
kez daha saygı ve rahmetle anıyor, çekilen acılar bir daha
yaşanmasın diyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tayan, teşekkür ediyorum.
Buyurun
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
kendisinin de bir mübadil torunu olduğuna ve göç yollarında yaşamını
yitirenleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de
üçüncü kuşak bir mübadil torunu olarak şunu söylemek istiyorum:
Herkes kendi acılarını bilir. Bu topraklarda çok acı çeken
insanlar olmuştur; işkence görenler, hayatını kaybedenler
Herkes konuşur da bunları mübadiller hiç
konuşmamıştır. Acılarını,
sıkıntılarını, dertlerini hep içine
atmışlardır, içine gömmüşlerdir; hiç kin
tutmamışlardır. Göç yollarında nasıl geldiklerini,
ölülerini kokmasın diye gemiden nasıl denize
attıklarını ancak biz mübadil torunları biliriz. Vatan terk
etmenin zorluğunu, evini barkını, ağacını
çiçeğini, mezarlarını bir başka toprakta bırakıp
bir belirsizliğe doğru nasıl gittiklerini, o büyük
acıyı, o büyük sıkıntıyı nasıl
yaşadıklarını mübadil torunları çok iyi bilirler. Göç
yollarında yaşamını yitiren, acılar çeken
insanlarımızı rahmetle anıyoruz.
Size de teşekkür ediyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Ben de bir kere daha, evladı fatihan dediğimiz bu
yurttaşlarımızın kendi yurtlarına yüz yıl sonra
da olsa kavuşmalarından dolayı memnuniyetimizi ifade etmek
istiyorum.
Arkadaşlarımızın gündem dışı
konuşmaları bitti.
Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın Özkan
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Ankaranın Çubuk ilçesi esnafının sorunlarına, hayvan
pazarındaki besicilerin Et ve Balık Kurumundan taleplerinin yerine
getirilmesini istediklerine ve bu konuda Hükûmeti uyardığına
ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bugün sabahleyin Ankara il örgütümüzle ve Çubuk ilçe örgütümüzle Çubuk
hayvan pazarındaydık, aynı zamanda da oranın
pazarını dolaştık. Oradaki esnaflarımız, taksici
esnaflarımız çok dertli, minibüsçü esnaflarımız çok dertli.
Ankara bütünşehir olmasına rağmen, Ankara içine sefer
yapamadıklarını, müşteri alamadıklarını
ifade ediyorlar. Bu konuda Hükûmetin bir tedbir alması
Ankara
Büyükşehir Belediyesi Adalet ve Kalkınma Partisinden olduğuna
göre, Sayın Melih Gökçek onlara söz vermiş ama söz yerine
getirilmemiş. Çubukta havaalanı var, Esenboğa Havaalanı
Çubuk hudutları içerisinde ama oranın taksici ve minibüsçüleri bu
havaalanından yararlanamıyor. Yararlanma yönünde talepleri var.
Ayrıca, hayvan pazarındaki besicileri, sıfır faizli
kredilerin bugünlerde ödendiğini, Et ve Balık Kurumunun sıra
verdiğini, Et ve Balık Kurumunun bir an önce küçük üreticinin
taleplerini yerine getirmesini istemektedirler. Bu konuda Hükûmeti
uyarıyor, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Eyidoğan
3.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, vatandaşın 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunla ilgili olarak bilgilendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Başkan.
Tüketici dernekleri halkımızı uyarıyor. Konutta
yap-sat döneminden sat-yap dönemine geçildi. Karton maketi gösterip konut
satılıyor. İnşaatı tamamlanmamış ve maketten
de beğendirilerek yapılan gayrimenkul satışları 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 7nci
maddesinde belirtilen kampanyalı satışlara tabidir. Maketten
konut satışlarında tüketiciler, mağduriyetle
karşılaşmamaları için, 4077 sayılı Kanunun
kendilerine verdiği haklara göre banka teminat mektubu ya da
satış sigortası aramalıdırlar. Büyük reklam
kampanyalarıyla satış yapan firmalar sigorta veya banka teminat
şartını yerine getirmemektedir. Mağdur tüketiciler firma ve
kredi kullanmışsa banka aleyhine dava açabileceklerdir. Ayrıca,
denetim yükümlülüğünü yerine getirmediği için devletin de sorumlu
olduğunu savunarak tüketiciler idare mahkemesine dava açabileceklerdir.
Vatandaş bu konuda kamu spotlarıyla bilgilendirilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Özcan
4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Hükûmetten
Boluda bugüne kadar yapılmış tüm 18inci madde
uygulamalarının inceletilmesini istediğine ilişkin
açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Gerçi, bizi dinleyecek bir Hükûmet bakanı burada yok ama ben yine
de dillendirmek istiyorum.
Bolu, AKPli bir belediye başkanı tarafından iki dönemdir
yönetilmektedir. Bu belediye başkanı, Boluda sorumsuz bir
şekilde 18inci madde uygulamaları yapmaktadır. Bu uygulamalar
yapılırken son derece ciddi usul hataları, esaslı hatalar
ve keyfîlik yaşanmaktadır. Bunu nereden biliyorum? 18inci madde
uygulamalarıyla ilgili olarak Sakarya idare mahkemelerinin verdiği
kararlardan bunu biliyorum. Dava açmaya ve itiraz etmeye kalkan
vatandaşlar belediye tarafından açık olarak tehdit ediliyor,
sindirilmeye çalışılıyor.
Ben buradan Hükûmete sesleniyorum, lütfen bir müfettiş
görevlendirip Bolu Belediye Başkanı tarafından bugüne kadar
yapılmış tüm 18inci madde uygulamalarını inceletin.
İncelettiğinizde şunu göreceksiniz: Boluda 18inci madde
mağdurları ve 18inci madde zenginlerinin nasıl
yaratıldığını göreceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özcan.
Sayın Doğru
5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 5084
sayılı Teşvik Kanununun süresinin sona ermesiyle yaşanan mağduriyetlere
dikkat çekmek istediğine ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Meclisin dikkatini çekmek için söz almış bulunuyorum. 5084
sayılı Teşvik Kanunu 31/12/2012 tarihinde sona ermiş,
uzatılmamıştır. Ancak Teşvik Kanununun sona ermesiyle
beraber bundan faydalanan 42 ildeki iş yerlerinde çok büyük
mağduriyet yaşanmaktadır. Haksız rekabet ortamı ortaya
çıkmış, iş yerlerinin hepsinde maliyetler
katlanmıştır. Bugün Tokat ili Medical Park özel hastanesi,
Canicas Tekstil yöneticileri ve birçok iş yeri sahibi arayarak işi
azaltmak ya da kapatmak durumuyla karşı karşıya
kaldıklarını ifade etmişlerdir. 5084ü ihtiva eden kanun,
mutlaka tekrar yeni şekliyle düzenlenmeli ve
kanunlaştırılmalıdır diyor, Meclisin dikkatini çekmek
istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Yeniçeri
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki istifalara ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bilindiği gibi, Oramiral Nusret Güner geçen hafta casusluk
davasından duyduğu rahatsızlığı ifade ederek
görevinden istifa etmişti. Deniz Kuvvetlerinden birçok komutan da
hapishanede tutuklu. Kardak Kayalıklarına Türk
Bayrağını çeken timin kahraman komutanları da Silivride.
Deniz Kuvvetlerinin amiral gemilerine atanacak amiralin
kalmadığı basında yer alan haberler arasında.
Bu arada Hava Kuvvetlerinden de 100ün üzerinde pilotun istifa
ettiği haberleri gündeme geldi. TSK, bunu, zorunlu hizmetin on beş
yıldan on yıla düşmesi ve özel sektörün ödediği yüksek
ücretlerle açıklamıştır.
Başbakan Erdoğan Komuta kademesinde oralara gönderilecek
subayımız kalmıyor, böyle şey olmaz. dediğine göre
durum vahim demektir. Yaşananlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin moral ve
motivasyon sorunu yaşadığını göstermektedir.
Teröristbaşı Öcalanın devletle muhatap edildiği bir
ortamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin muhatap olacağı bir makam
bulamaması ilginçtir.
Ey AKP ve iktidarı, titre ve kendine gel!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın Toptaş
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, emekli devlet memurlarının zor durumda
olduklarına ilişkin açıklaması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bir emekli devlet memurundan aldığım mektuptan bir pasaj
okumak istiyorum yüce Meclise:
Ben 1inci derecenin 4üncü kademesinden emekliye
ayrılmış bir devlet memuruyum. Emekli ile çalışan
arasında 1-1,5 kat maaş uçurumu var. Çalışanın
aldığı maaşta gözümüz yok, ancak emekli devlet
memurlarına da yaşayacakları bir maaş verilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Sayın büyüklerimiz memur emeklilerinden elektrik, su parası,
telefon parası, sebze, meyve, gıda, giyim gibi ücretlerin
alınmadığını mı düşünüyorlar? Emekli deyince
yaşamayan bir insan mı düşünüyorlar?
Emekli devlet memurlarının durumlarının gündeme
getirilmesini istiyoruz. Yirmi beş, otuz yıl bu devlete hizmet
etmiş öğretmen, memur, amir başı dik yaşamalıdır.
Biz, kasap, bakkal, manavla köşe kapmaca oynuyoruz. Her gün borçlu
olduğumuz insanları görmemek için ayda bir çift ayakkabı
eskitiyoruz.
Sizin de bildiğiniz gibi bu Hükûmet toplumu sadaka toplumu
yaptı; vatandaşın gururu, onuru, şerefi ayaklar altına
alındı. İzlenen taktik Muhtaç et, aç bırak, sadaka ver,
şükretsin. Politika budur.
Emekliye yüzde 3-5 değil, yaşayabileceği bir maaş
istiyoruz. diyor.
Kendi dileklerinin Parlamentoda dillendirilmesini istediler.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Toptaş.
Sayın Şandır
8.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Kahramanmaraşın zafer gününün 93üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim
Kahramanmaraşın Değerli Milletvekili Sayın Mehmet
Sağlam.
Bugün, Kahramanmaraşın Zafer Gününün 93üncü yıl
dönümü. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, başta Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli olmak üzere tüm parti yöneticilerimiz
adına tüm Kahramanmaraşlıların bu Zafer Gününü yürekten kutluyoruz.
Onlara kahraman demek onların analarının ak sütü kadar helal
haklarıdır. Millî Mücadelenin başlangıcında
Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa ve tüm güney illerimiz
gerçekten kahramanca düşmana karşı durmuşlar,
yurtlarının işgal edilmesine karşı
çıkmışlardır.
Şehitlerimize rahmet diliyor, tüm Kahramanmaraşlılara
saygılar sunuyoruz efendim.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın İrbeç
9.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, Piri
Reisi rahmetle andığına, Güney Kıbrısın
Doğu Akdenizdeki yer altı kaynaklarına yönelik
çalışmalarına ve Akdenizde etkinliğimizin kaybolmakta
olduğuna ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Gurur kaynağımız denizcimiz Piri Reisi rahmet ve
minnetle anarken, Akdenizde kaybedilen etkinliğimiz bizleri ziyadesiyle
üzmektedir. Güney Kıbrıs, Doğu Akdenizdeki yer altı
kaynaklarına yönelik 1996dan bu yana sistematik bir çalışma
yürütüyor. 2006da önce Mısır, ardından İsraille
münhasır ekonomik alan anlaşmaları imzalayan Rumlar, adanın
güneyini tek yanlı olarak on üç parsele ayırmıştır.
Adanın
Bugünkü haberlere göre, Rumlar tek yanlı olarak
hazırladığı sözde parsellerden iki parseli Fransız
Total ve üç parseli de İtalyan ENI Şirketine verdi. Rum yönetimi
ayrıca Amerikan şirketine verdiği Afrodit isimli bölgeye
İsrailin Delek Şirketini de ortak etmiştir. Rum Ticaret
Bakanıyla anlaşmayı imzalayan Totalin Orta Doğudan
sorumlu başkan yardımcısı iki ve üç boyutlu sismik
çalışmaların ardından bölgede on araştırma
sondajı yapacaklarını ve doğal gazın yanı
sıra petrol de arayacaklarını açıkladı. Total iki
parsel için Rum yönetimine 24 milyon euro peşinat vermiştir.
Bu bakımdan, Kıbrıs politikasında ve Akdenizde
söylenenden ileriye gidememiş olmamız milletimizi üzmektedir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İrbeç.
Sayın Özel
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kartal Maltepe
Cezaevinde bulunan ve şartlı salıverilmesi gerekirken bu
haklarından yararlandırılmayan 300 kadar hükümlünün mağdur
edildiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son düzenlemelerden sonra şartlı salıverilmesi gereken
300 kadar hükümlü, Kartal Adliyesindeki taşınma bahane edilerek
mağdur edilmektedir ve bu haklarından yararlanamamaktalar. Kartal
Maltepe Cezaevindeki bu mağdur kişilerle İstanbul
Milletvekilimiz Kadir Gökmen Öğüt her an birlikte ve sorunlarını
takip etmekte, gündeme getirmektedir. Bir kez de, yapmış
olduğumuz düzenlemenin idarenin yarattığı bir zafiyetten dolayı
hayata geçirilemediğini ve oradaki tahliyeyi hak eden kişilerin
mağdur edildiğini yüce Meclisin bilgisine arz ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Ağbaba
11.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
onlarca köy yolu çamurdan geçilmezken Kürecikte kurulan kalkana giden yolun
köy yolu kapsamından çıkarılarak asfaltlanmasını
kınadığına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, İsraili
korumak için Kürecike kalkan kurmak yetmedi, Kürecikteki kalkana ziyaret
yasağı da yetmedi, kalkanda 150 ABD askerini
çalıştırmak da yetmedi, kalkanda çalışan askerleri
korumak için Türk askerlerine kapıda nöbet tutturmak da yetmedi.
Şimdi de askerler kalkana rahat gidip gelsinler diye devletin
kasasından vatandaşın vergisiyle yollar yapılıyor.
Başbakanın emriyle, ABD askerleri mağdur olmasın diye, yollarda
perişan olmasın diye Kürecik kalkanına giden 3 kilometrelik yol
köy yolu kapsamına alındı. Orada onlarca köy çamurdan
geçilmezken kalkana giden yolun asfaltlanmasını kınıyorum.
Orada onlarca köy hâlâ bugün kardan kıştan geçilmiyor.
Ben Kürecike defalarca gittim, oraya köy diyen hiçbir tane insan
görmedim. Oraya köy diyen görmeyen gözleri buradan bir kez daha
kınıyorum. Yapacaksanız Malatyadaki köylere hizmet yapın.
Orada Türkiyenin işgaline yol açılmasına izin veren zihniyeti
bir kez daha buradan kınıyor, bu kararın bir kez daha
değerlendirilmesini rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sisteme giren arkadaşlarımızın bazılarına
söz veremiyoruz. 10 kişiyle sınırlı.
Sayın Aydın, Grup Başkan Vekili olarak buyurun efendim.
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ Grubu olarak 12 Şubat
Kahramanmaraşın kurtuluş yıl dönümünü
kutladıklarına, Sütçü İmamın şahsında tüm
şehitleri rahmetle yâd ettiklerine ve Kahramanmaraşlıları
kahramanca savunmalarından dolayı tebrik ettiklerine ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bizler de AK PARTİ Grubu olarak, 12 Şubat
Kahramanmaraşın kurtuluşunu kutluyoruz, tebrik ediyoruz.
Maraşa kahramanlık unvanı verilmesine vesile olan Sütçü
İmamın şahsında tüm şehitlerimizi bir kez daha
rahmetle, minnetle yâd ediyoruz. Diliyoruz ve umuyoruz, o Kahramanmaraş
Kalesine o günlerde dikilen o bayrak ilelebet dalgalanacaktır.
Bu vesileyle, bir kez daha tüm Kahramanmaraşlıları,
kahramanca savunmalarından dolayı tebrik ediyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Grup Başkan Vekili.
Şimdi gündem dışı konuşmalar ve sözler
tamamlanmıştır. Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey ve 26
milletvekilinin, engelli vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/497)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Engelli vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılması ve ihtiyaçlarının belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şafak Pavey (İstanbul)
2) Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Bülent Tezcan (Aydın)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
7) Hasan Akgöl (Hatay)
8) Osman Aydın (Aydın)
9) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
10) Rıza Türmen (İzmir)
11) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
12) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Ali Demirçalı (Adana)
15) Ömer Süha Aldan (Muğla)
16) Muharrem Işık (Erzincan)
17) Turgut Dibek (Kırklareli)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) İlhan Demiröz (Bursa)
20) Faik Tunay (İstanbul)
21) Mustafa Moroğlu (İzmir)
22) Veli Ağbaba (Malatya)
23) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
24) Binnaz Toprak (İstanbul)
25) Sedef Küçük (İstanbul)
26) Sena Kaleli (Bursa)
27) Hülya Güven (İzmir)
Gerekçe:
Ülkemizde engellilerin durumu tahmin edilemez boyutlarda
perişanlık ve sahipsizlik içinde bulunmaktadır. Bu durumu ve
sıkıntılarını milletvekilleriyle paylaştıkları
binlerce e-mail, telefon ve yüz yüze görüşmelerde de teyit
edilmiştir.
Türkiye'nin en sessiz çoğunluğunu oluşturan engelli
vatandaşlarımızın sayısı aileleri ile birlikte 30
milyon civarında tahmin edilmektedir. Bu rakam konunun aciliyeti ile kesin
sonuçlar alınacak çalışmalar yapılması konusunda ne
kadar hızlı davranmamız gerektiğini açıkça
göstermektedir.
Sağlık Bakanlığının 16 Temmuz 2006
tarihinde "Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları
Hakkındaki Yönetmelik"te yapmış olduğu
değişiklik sonucunda ülkemizdeki milyonlarca engelli bir gecede
engelsiz oluvermişlerdir. İki yüz yıl önce adli tıp
tazminatlarını belirlemek üzere kullanılan Balthazar cetveli ile
verilen raporlarda engelli aleyhine bütün fırsatlar
kullanılmaktadır.
Sadece genel olarak engelli erişimi değil, engelli
çocukların diğer çocuklarla birlikte kaynaştırıcı
eğitim hedefleri için erişilebilirlik ve kalifiye eğitimci
çalışmasına dair hiçbir sonuç görmemekteyiz. İşitme
engelli okullarında işaret dili kullanımı yasal kabul
edilmemekte, bu okullarda dudak okuma eğitimi de bulunmamaktadır.
Ayrıca toplumsal entegrasyon açısından da işitme
engellilerin hayatlarını kolaylaştıracak olan alt yazı
ya da işaret dili tercümesinin yaygınlaştırılması
konusunda yeterli çaba sarf edilmemektedir. Bunun sonucunda ise
çocuklarımız mutlak bir sessizlikle beraber eğitimsizliğe
mahkûm edilmektedir. Eğitimsiz kalan engelli gençlerimiz ise işsizlik
oranının görece yüksek olduğu ülkemizde iş bulma ümitlerini
dahi kaybetmiş durumdadırlar.
Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatında 1/1/2011
tarihinde yapılan değişiklik sonucunda; engellilerin, zaten
oldukça sınırlı sayıda temin edebildikleri medikal
ihtiyaçlarına ve engelli araçlarına ulaşabilmeleri oldukça
zorlaştırılmıştır. Bu zorluğu
aşabilenler ise katkı payı adı altında âdeta gizli
bir vergi ödemektedirler. Bu anlamda engellilerin hayatlarını
kolaylaştırması gereken yönetmelikler en temel insan
haklarını ihlal etmektedir.
Kamu hizmetlerinden güçlükle faydalanabilen
engelliler devletin özel sektörü teşvik etmemesi nedeniyle de özel
sektörden satın aldıkları hizmetlerde de
sıkıntılar yaşamaktadırlar. Örneğin, Türk Hava
Yolları engelliler için indirimli bilet hakkı tanımaktadır
ancak engelli bileti en pahalı ücret üzerinden hesaplanmakta ve engelli
yolcu sıradan yolcudan çok daha pahalıya seyahat etmektedir. Sadece
bu örneği toplumsal olarak engellilere karşı gerçek
bakışımızı yansıtması açısından
sunmaktayız.
6111
sayılı Kanuna istinaden çıkarılan ve 3/10/2011 tarihinde
yürürlüğe giren Özürlülerin Devlet Memurluğuna Alınma
Şartları ile Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura Usulü Hakkındaki
Yönetmelik bugün itibarıyla hâlen uygulanmaya
başlanmamıştır. Buna karşılık,
yaklaşık 18 bin kamu ve 30 bin özel sektör kadrosu boş
tutulmaktadır. Devlet kendi koyduğu kotalara kendisi uymazsa toplumun
hangi kesiminden yasaya uymasını bekleyebilir?
Bugüne kadar engelliler, topluma
bağış ve sadaka muhatabı acizler gibi sunuldukları
için, anayasal vatandaşlık tanımı içinde
algılanmamaktadırlar. Kamuoyunu, sahtekâr değil engelli olduklarına,
ihsan değil hak almak istediklerine ikna edememektedirler ve bu
algılarla mücadele ederken eşit onur hakları ayaklar altına
alınmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Döneminde kurulan Engelli Sorunları Araştırma Komisyonu iyi niyet
gösterisi olmaktan öteye gidememiştir. Ayrıca, o günden bugüne hem
engellilerin sorunları hem de bu sorunların çözümleri hayli
değişmiştir.
Devletimizin imzalamış
olduğu Birleşmiş Milletler Engelli İnsan Hakları
Sözleşmesinin de gereği olarak engellilerin sorunlarının
ve bu sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
Anayasanın 98inci maddesi ile İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
2.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve
21 milletvekilinin, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında kolluk kuvvetleri
tarafından gözaltına alınıp
çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanan
öğrencilerin durumlarının tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/498)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde 2006 yılında yürürlüğe giren TMK (29/6/2006
tarih ve 5532 numaralı Kanun) kapsamında kolluk kuvvetleri
tarafından gözaltına alınıp
çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanan
öğrencilerin durumlarının tüm yönleriyle
araştırılması ve aydınlatılması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederiz.
1) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
2006 yılında yürürlüğe giren başta Kürt gençleri
olmak üzere, toplumun hemen bütün kesimlerini terörize-illegalize eden,
bilindik ismiyle TMK kapsamında, binlerce ilköğretim, lise ve
üniversite öğrencisi gözaltına alınmış, gözaltına
alınanların önemli bir kısmı
çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanmıştır.
İçlerinde çocukların da bulunduğu bu öğrenciler, ya
okullarından atılmışlardır, ya okul yönetimi
tarafından uzun süreli uzaklaştırma cezaları
almışlar ya da kendileri adaptasyon sorunu
yaşadıklarından öğrenim gördükleri kurumdan
ayrılmışlardır.
Tutuklu olan öğrenciler öğrenim gördükleri kurumlardaki
derslerine devam edememiş, sınavlarına girememişlerdir.
Özellikle de üniversite öğrencilerinin final dönemlerine denk gelen
operasyonlardan kaynaklı olarak, öğrenciler telafisi olmayan final
sınavlarına giremediklerinden öğrenim sürelerini uzatmak zorunda
kalmışlardır.
Uzun süreli tutukluluk nedeniyle derslerinde, öğrenim gördükleri
kurumlarda olması gereken öğrenciler, ne yazık ki
tutukluluğun cezaya dönüşmesi nedeniyle aylarını,
yıllarını dört duvar arasında harcamak zorunda
kalmaktadırlar.
Tahliye olduktan sonra öğrencilerin çoğu aileleriyle,
arkadaşlarıyla ve çevreleriyle uyum sorunu yaşamaktadırlar.
Bu nedenle de TMK sadece gözaltına alınıp tutuklanan
öğrencileri olumsuz etkilemeyip aksine bu kişilerin başta anne
ve babaları olmak üzere bütün çevrelerini, hem maddi hem de manevi olarak
olumsuz etkilemektedir.
İşte bu bağlamda konunun tüm yönleriyle
araştırılıp meydana gelen maddi ve manevi zararların
tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılması gerektiğini Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederiz.
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 21
milletvekilinin, trafik kazalarına neden olan etkenlerin ve alınacak
önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde trafik kazaları her yıl önemli can ve mal
kayıplarına neden olmaktadır. Trafik kazalarına neden olan
etkenlerin araştırılması, alınacak önlemlerin tespit
edilmesi ve sorunların çözümü için Anayasamızın 98'inci Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1) Özcan Yeniçeri (Ankara)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
5) Seyfettin Yılmaz (Adana)
6) Reşat Doğru (Tokat)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Faruk Bal (Konya)
9) Cemalettin Şimşek (Samsun)
10) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
11) Ali Uzunırmak (Aydın)
12) Ali Halaman (Adana)
13) Mehmet Erdoğan (Muğla)
14) D. Ali Torlak (İstanbul)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
17) Oktay Öztürk (Erzurum)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Koray Aydın (Trabzon)
20) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
21) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
22) Bülent Belen (Tekirdağ)
Genel gerekçe:
İnsanların büyük bir bölümünün aklına trafik denince
stres, karmaşa gürültü, kazalar, ölümler ve yaralanmalar gelmektedir. Ama
asıl önemlisi, neredeyse hemen her gün meydana gelen trafik kazaları
ve sonuçlarıdır. Trafik olgusu genelde olumsuz biçimde sosyal ve
ekonomik yaşamımıza etki etmekte, özellikle şehir
yaşamında gözle görülmeyen sosyal ve psikolojik etkilere neden
olmaktadır.
Ulaşım günümüzde bireylerin en temel ihtiyaçlarından
birisidir. Ülkeler coğrafi koşulları ve ekonomik
olanaklarına göre belirli ulaşım sistemlerini tercih
etmektedirler. Ancak bu tercihler sonucu kimi zaman yetersiz kalan hizmetler,
ulaşımı sorun olarak da ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizde yolcu ve yük taşımacılığı büyük ölçüde
kara yolu ulaşımı ile sağlanmaktadır. Bu nedenle
trafik kazalarının oluşumunda kara yolu
taşımacılığı önemli bir etkendir.
Dünyada gelişmiş ekonomiler ulaşım sorunu ve genel
olarak trafik güvenliği, altyapı hizmetleri, ilk yardım, acil
müdahale, kaza sonrası kurtarma hizmetleri, eğitim, yasal mevzuat ve
denetim hizmetlerinin yerine getirilmesini ifade etmektedir. Trafik
güvenliği, bu sayılan unsurların bir arada uyumlu ve tam olarak
yerine getirilmesi ile sağlanabilmektedir.
Kara yolu güvenliği kapsamında, kara yolu mevzuatı, kara
yolunu kullananların eğitimi, iyi taşıt,
altyapının güvenliğini artırıcı faaliyetler,
denetim, kurumsal güçlendirme, trafik altyapısı gibi alanlarda öne
çıkmaktadır. Dolayısıyla trafik kazalarının
önlenmesi bağlamında yapılacak araştırma, çözüm önerilenin
bu konular üzerinde yoğunlaşması gerekmektedir.
Trafik kazalarının sonuçları itibarıyla önemli
etkileri olmaktadır. Sosyal boyutta her yıl trafik kazaları
sonucunda binlerce insanımız yaşamını kaybetmekte, yüz
binlerce insanımız yaralanmakta ya da sakat kalmaktadır. Öte
yandan trafik kazaları sonucunda ölen ya da yaralananların
yakınlarına dair psikolojik etkiler de hesaba
katıldığında, sosyal boyutun çok daha geniş bir
alanı kapsadığı görülmektedir.
Trafik kazalarının diğer bir boyutu da ekonomik yönüdür.
Tüm dünyada ve özellikle de ülkemizde trafik kazaları maddi ve manevi
birçok zarara ve kayba neden olmaktadır. Meydana gelen büyük maddi
zararın yanı sıra, her yıl birçok
vatandaşımız trafik kazalarında yaşamını
kaybetmekte ya da geçici veya kalıcı bir şekilde
sakatlanmaktadır. Ülkemizde birçok kişi tarafından en büyük
sorun olarak algılanan terör olaylarında kaybedilen yaşamdan
daha çok sayıda yaşam, trafik kazalarından kaybedilmektedir.
Trafik kazalarının etkilerinin bu kadar büyük
olmasının önemli bir nedeni, ulaşım konusundaki
yanlış politikalardır. Trafik konusunda yaşanan
sıkıntıların giderilmesi, teknik ve fiziki
altyapının iyileştirilmesi, denetimin caydırıcı olması,
yasaların işlerliğinin ve bu konuyla ilgili kurumlar
arasında koordinasyonun sağlanması, toplumda yer alan bütün
fertlerin bilinçlenmesi ve trafik içinde yar alan sürücü, yaya ve
yolcuların yeterli eğitimle donatılmasıyla
sağlanabilir.
Trafik kazasında tek bir sorumlu bulmak çoğu kez olası
değildir. Sonucunda trafik kazası oluşan bir sorumlular,
nedenler zinciri söz konusudur ve bunlardan yalnız birinin ancak
çoğunlukla birkaçının ortadan kalkması
kaldırılmasıyla kazalardan kaçınma en aza indirgenmesi söz
konusu olabilir.
Başlı başına bir sorun olarak görülebilecek ve
birçok açıdan ele alınması gereken trafik konusu ve özellikle de
trafik kazaları, üzücü ve görünür sonuçları nedeniyle acil çözüm
bekleyen en temel sorunlardandır.
Bütün bu gerçeklerle trafik kazalarına etki eden nedenlerin
üzerinde araştırmalar ve incelemeler geliştirilerek trafik
kazalarının azaltılması, önlenmesi ya da en aza
indirgenmesi, önlem ve çözüm önerilerinin belirlenmesi konusunda
Anayasamızın 98'inci,Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri
bilginize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Pervin
Buldan ve arkadaşları tarafından kadına yönelik
şiddetin araştırılması amacıyla 22/11/2011
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
7/2/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 07/02/2013 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
22
Kasım 2011 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşları tarafından verilen, kadına yönelik
şiddetin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Milet Meclisine verilmiş olan (10/321) no.lu Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen ve diğer
önergelerin önüne alınarak 7/2/2013 Perşembe günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak
suretiyle birinci konuşmacı Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın
Tuncel, buyurun.
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerimizde
yer alan, Meclis araştırması açılmasına dair
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde ne yazık ki kadına dair gündem çok fazla
dile getirilmiyor ya da kadınlara yönelik şiddet daha çok gündeme
getiriliyor. Bunu da gündeme getirenler daha çok kadınlar oluyor. Oysa
kadınların hayatını cehenneme çeviren kadınlar
değil, erkekler; dolayısıyla erkeklerin değişmesi
gerekiyor. Biz her defasında bu kürsüyü kullanarak, erkek şiddetine
uğrayan kadınları hatırlatarak erkeklerin bu şiddetten
vazgeçmesi, özellikle bu Parlamentoda bunun başlaması, toplumsal
cinsiyet eşitliğinin, kadın-erkek eşitliği
tartışmalarının bu Parlamentoda ele alınması
gerektiğini ifade ediyoruz. Çünkü bu değişmediği sürece,
Parlamentoda kadın-erkek eşitliği fikri yer etmediği
sürece, bu konuda toplumsal yaşamın tüm alanlarında, bütün alanlarda
kadın-erkek eşitliğine inanılıp buna göre politikalar
geliştirilmediği sürece kadınlar öldürülmeye, kadınlar
tacize ve tecavüze uğramaya devam ediyorlar.
2012 yılında öldürülen kadın sayısına
baktığımızda bile bunu görürüz. Bununla herhangi bir
şey ifade edemeyiz, bu bir katliam. 2012 yılında 165 tane
kadın öldürüldü, 165 kadını erkekler öldürdü. 150 tane
kadına tecavüz edildi, erkekler 2012 yılında 150 kadına
tecavüz etti. Bunlar resmî rakamlara yansıyanlar. Yüzlercesi tacize maruz
kaldı, binlercesi şiddete maruz kaldı. Bütün bunlar
kadınlar açısından bir kader değil, Türkiye'nin kaderi
değil, bunun değişebileceğine inanıyoruz biz. O
açıdan da her fırsatta bu önergeleri indirerek bunun
araştırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Biz her
önerge indirdiğimizde, iktidar partisi, bunun
araştırılmasına gerek olmadığını, zaten
kadınlar adına işler yaptıklarını ifade
etmektedirler. Biraz sonra, muhtemelen, AKP adına konuşacak
milletvekili böyle söyleyecek: Araştırılmasına gerek yok,
zaten biz bu konuda yasalar çıkartıyoruz.
Geçen dönem
de 8 Martta kadınlar açısından iyi bir şey yapalım
diye bu Parlamentoda, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bir
kanun çıkarttık. Bu önemli bir şey diye ifade ettik ama bu kanun
çıkartıldığından bugüne 165 kadının ölümünü
engelleyemedik. Demek ki bir problem var, mesele kanun çıkarmakta
değil. Bu Parlamentoda konular konuşulurken hep sonuçlarıyla
ilgileniliyor. Yani nedenlerini ortadan kaldırmak, bunun nedenleri nedir,
bunun nedenlerini nasıl ortadan kaldırırız
tartışması yürütülmüyor. O yüzden de şiddet devam ediyor,
kadınlar ölmeye devam ediyor.
Biz bu
kürsüden bir kez daha Barış ve Demokrasi Partisi olarak şunu
hatırlatıyoruz: Zihniyet değişmeden ne yazık ki
şiddet ortadan kalkmayacaktır. Bugün, kadın ve erkek
arasındaki eşitsizlik şiddeti doğurmaktadır. Bu
şiddet, tahakkümü, iktidarı beraberinde getirmektedir.
Kadınların çoğu niye öldürülüyor biliyor musunuz sevgili
arkadaşlar: Kendi hayatlarına dair söz sahibi olmak istedikleri için,
veriler bunu veriyor. Kadınlar ne zaman ki kendi hayatlarına dair söz
sahibi olmak istediklerinde erkekler bunu kendine tehlike olarak görüyor,
öldürüyor. Bu ciddi bir problem. Demek ki burada bir problem var, bunu
değiştirmek durumundayız. Bunu değiştirmediğimiz
sürece de kadın katliamları devam edecek.
Şimdi,
burada, aslında yapılması gereken şey: Kadın-erkek
eşitliği perspektifine nasıl bakıyoruz? Kadın ve
erkeği eşit olarak görmediğimiz sürece ne yazık ki bu
konuları konuşmaya devam edeceğiz.
İktidar
partisi, mesela, bugün kadınların istihdam yaşamına
katılması konusunda, toplumsal yaşama katılması konusunda
iyi şeyler ifade ettiğini söylüyor ama yaptığı
projelere bakıyoruz, aslında kadının ikincil olma rolünü,
aile içerisindeki konumunu güçlendiren projeler yapıyor. Mesela, aile
kavramı, AKP iktidarı için kutsal bir kavram, Bu aileyi büyütelim, değiştirelim.
diyor. Bu aile ne yapıyor peki? Bu aile kadına şiddet uyguluyor,
kadının birey olmasını engelliyor. Önce, aileyi
demokratikleştirmek gerekir, aile içerisindeki kadın ve erkeğin
eşit olduğu fikrini yaymak gerekir. Bunu
yaymadığınız sürece aileyi güçlendirirseniz, geleneksel
kadınlık ve erkeklik rollerini güçlendiriyorsunuz.
Bakın, bugün, Enerji
Bakanlığıyla Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının ortak düzenlediği bir spot var, reklam
spotu: Enerji Hanım Bu Enerji Hanım spotunda herkes bunu
diyebilir: Kadınlar ne güzel enerji tasarrufunda bulunuyorlar. Ne
yapıyor? Bakın, kadınlar çamaşır yıkıyor,
bulaşık yıkıyor, ütü yapıyor, geleneksel olarak
kadınlık rollerini devam ettiriyor. Erkek ne yapıyor? Televizyon
izliyor. Şimdi, nasıl değişimden bahsedeceğiz? Biz,
işlerin kadın işi veya erkek işi diye
ayrılmasına karşıyız. Bugün ev içinde
bulaşığı erkek de yıkayabilmeli, kadın da
yıkayabilmeli, yemeği erkek de yapabilmelidir. Şimdi, siz bu
geleneksel işi, rolü kadınların yapacağı işler,
erkeklerin yapacağı işler diye ifade ederseniz ve bunu bir
reklam üzerinden devlet eliyle yayınlarsanız, buradan işte
şiddet olayına çıkarız. Çünkü kadın ütü
yapmadığında eşinden şiddet görüyor, kadın
bulaşık yıkamadığında eşi şiddet
uyguluyor, kadın çocuğuna bakmadığında eşi
şiddet uyguluyor. Geleneksel olarak rolleri böyle tanımlarsanız,
burada kadına yönelik şiddetten kurtulmamız mümkün değil.
Mesela medyayı eleştiriyoruz, medyanın da bu cinsiyetçi rolleri
üreten dilden vazgeçmesi, eril dilden vazgeçmesi gerektiğini ifade
ediyoruz ama Hükûmet böylesi bir projeyi medya eliyle
yaygınlaştırıyor.
Şimdi ben AKPdeki kadın
milletvekillerine seslenmek istiyorum: AKPdeki kadın milletvekilleri,
özellikle Sayın Bakan Fatma Şahin bu işin nereye gittiğini
bilir. Bu konuda dikkatli olmak durumunda. Dikkatli olmak durumundayız.
Bunu yapmazsak o zaman bu kadınların ölümünden kendimizi sorumlu
görmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, eğer biz
bunu yapmadığımız sürece, ciddi anlamda, önümüzdeki dönem
kadınların şiddete uğraması, tacize uğraması
ya da öldürülmesi konusunda kendimizi de sorumlu hissedeceğiz. Biz bu
sorumluluğu almak istemiyoruz. O yüzden de Gelin, bu araştırma
önergemize destek verin. diyoruz AKPye. Birlikte araştıralım,
gerçekten kadına yönelik şiddetin nedenleri nedir?
Siz nedenlerini ortadan
kaldırmadığınız sürece istediğiniz kadar yasa
çıkarın, istediğiniz kadar cezaları artırın,
buradan bir sonuç çıkmayacaktır. Toplumsal olarak bunu değiştirip
dönüştürmek durumundayız çünkü bizim burada
yaptığımız şeylerin topluma yansımaları da
oluyor. Kadınlar iş yerinde de çok ciddi anlamda sorunlarla
karşı karşıya kalıyor. Bütün bunların kader
olmadığını, değiştirebileceğimizin mümkün
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli basın emekçileri, bakın, DİKASUM,
Diyarbakır Kadın Sorunlarını Araştırma ve
Uygulama Merkezi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bağlı
bu kurum. Sığınma talebinde bulunan 74 kadınla bir
araştırma yapmış. İlginç sonuçlar ortaya
çıkmış -diyor ki- yüzde 27si kendi isteğiyle
evlendiğini, yarısından çoğunun da psikolojik şiddet
gördüğünü ortaya koyuyor bu araştırma. Yine bu
araştırmaya göre, yüzde 20si 18 yaşından önce doğum
yapmış bu kadınların yani erken yaşta evlilik temel
bir sorun olarak tespit edilmiş. Kadınların yarısı
sığınma evi için bireysel başvuruda bulunurken dörtte 1i
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yüzde 9,5i de karakol
aracılığıyla başvuru yapmış, yüzde 18i ise
önce kadın merkezlerine başvurmuş; ayrıca, yüzde 73ü
şiddet, yüzde 16,2si kalacak yer olmaması yüzünden, yüzde 8,1i de
aile için geçimsizlik sebebiyle sığınma evlerine başvuru
yapmış. Bu sadece Diyarbakırda yapılan bir
araştırma, bunu Türkiye genelinde düşündüğünüzde çok fazla
sorun var. Kadınların birçoğu şiddete
uğradıkları hâlde bunu, bu toplumsal baskı nedeniyle ifade
edemiyor.
İkincisi, devlet zaten korumuyor, yani şiddete maruz kalan
kadınların -devlete başvurduğunda- neredeyse yüzde 73ü
öldürülmüş, devlet koruyamamış; karakola gittiğinde,
emniyete gittiğinde geleneksel olarak Eşindir, döver de sever de.
böyle ifade etmiyor ama ikna ederek kadını evine gönderiyor, o
kadın da öldürülüyor. Öldürülen kadınların çoğu ya eşi
tarafından ya sevgilileri tarafından ya da eski eşleri
tarafından öldürülüyor.
Şimdi, bunlar ciddi anlamda bizim sorunlarımız değil
mi? Biz Parlamentoda iş yapıyoruz, burada kadınların
temsilinin artırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Kaldı ki bu Parlamento, kadına yönelik şiddeti önleyemiyor; bu
Parlamentonun üyesi bile şiddete maruz kaldı. Bunlar sorun değil
mi? Yani demek ki iş yerinde
Bunu eğitimli ya da eğitimli
olmamak üzerinden ifade edemeyiz. Bugün, aslında -biraz önce
söylediğim gibi- kadınlar en çok kendilerine dair, kendi
yaşamlarına dair karar vermek istediklerinde şiddete maruz kalıyor.
Aslında burada en çok da eğitimli kadınlar, iş
kadınları, bir alanda çalışan kadınlar şiddete
maruz kalıyor.
O açıdan, bu şiddeti önlemek hepimizin sorumluluğu,
erkeklerin burada büyük bir rolü var. Buradaki erkekler kalkıp kadına
şiddet uygulayan erkekleri eleştirmek durumundadır, yoksa
kendileri de ortaktır. Erkek şiddetinin son bulması konusunda,
kadınların örgütlü mücadelesi kadar erkeklerin de katil olan
erkeklerle -ki buna böyle demek durumundayız- aralarına mesafe
koymaları gerekir. Bunu yapmadığı sürece buradakiler de
sorumlu olacaktır. Ama biz biliyoruz ki buradaki milletvekillerinin
birçoğunun bile, aslında kendi evlerinde erkeklik
yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Yani bugün, burada, demokrat olanların
ya da söz söyleyenlerin kendi evlerinde eşlerine, çocuklarına
nasıl yaklaştıklarını biz bir kez daha
hatırlatmak isteriz.
Değerli milletvekilleri, umarız bu araştırma
önergemize kabul oyu verirsiniz ve biz kadına yönelik şiddetin
nedenlerini belirler ve kadına yönelik şiddeti ortadan
kaldırırız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tuncel.
Öneri üzerinde, aleyhinde olmak üzere Çankırı Milletvekili
Sayın İdris Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri ve nedenlerinin
araştırılarak bu konuda mevcut hukuksal düzenlemelere ve
imzalanan uluslararası sözleşmelere işlerlik kazandıracak
gerekli mekanizmaların oluşturulması yönündeki hususların
tespiti amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükümüzün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasına yönelik önergesinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, kadın cinayetlerinin nedenlerinin
araştırılması elbette çok önemli bir konu. Buna dair,
ülkemizde yapılmış olan yasal düzenlemelerin nasıl bir
tarihsel gelişim gösterdiğini araştırmak ve bu çerçeve
içerisinde Parlamentomuzun neler yaptığını incelemek
elbette ki bu Parlamento çatısı altında bulunan bütün
milletvekillerimizin ortak görevi. Çünkü bizim siyaset
anlayışımızda İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. zihniyetinin olduğunu her seferinde buradan ifade
ediyoruz. İnsanı yaşatırken insanın en önemli ögesi
olan kadınımıza karşı da bir kısım hak ve
hukuklarının korunması ve onların sosyal çevre içerisinde
etkinliklerinin belirginleşmesi noktasında AK PARTİ
iktidarı döneminde atılmış adımları da
görmemezlikten gelmek asla mümkün olmamalı.
Buradaki hatip benden önce bir kısım ifadelerde bulundu.
Aslında ben buraya çıkarken, bu Parlamentoya teşekkürle
sözlerime başlamak üzere çıkmayı arzu ediyordum. Çünkü
iktidarıyla muhalefetiyle içinde bulunduğumuz bu Parlamento 8 Mart
2012 tarihinde Türkiyede, bütün insanlığa, insanımıza,
bütün siyasilere örnek bir davranış sergiledi ve Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanunu tam bir uyum ve ahenk içerisinde birlikte çıkarttı.
İşte, Parlamentoda insanımızın, 75 milyonun bizden
arzuladığı en önemli unsurlardan birisi de uzlaşmayla bir
kısım kanunların Meclisten geçirilmesi talebi. Bu talebe de en
güzel şekilde, kadınımıza karşı yekvücut,
yekpare, beraber olmakla göstermiş olduğumuz duruşu örnek
gösteriyoruz.
İşte bu güzellikleri burada yaşatmak lazım ve bunları
bu kürsüden ifade etmek lazım ama buraya çıkıp da kadına
karşı uygulanan şiddette ana unsur olarak sadece erkeği
göstermek ve sadece erkeğin bu tür davranışlarıyla
kadına karşı şiddet uygulamasını bir
şekliyle sunmak bence son derece yanlış bir tutum. Zira, bizim,
her şeyden önemlisi, kadınıyla erkeğiyle öncelikle aileyi
yaşatmamız lazım. Aile unsurunu burada ifade ederken, güçlü bir
aile ve toplum içerisindeki en önemli çekirdek aile olarak ailenin
varlığını ifade etmemiz lazım. Sizler, daha
konuşmaya başlarken ailenin bir unsuru olan erkeği bu
olayın eksi yönünde göstermiş olmak ve bütün şiddet
uygulamalarının erkekten geldiğini ifade etmiş olmak bence
talihsiz bir açıklama idi. Dolayısıyla, ben, bunu bu kürsüden
söylenmemiş olarak kabul ediyor ve öyle görmek istiyorum.
Dolayısıyla, sosyal dünyamız içerisinde güçlü aile bireyini
yetiştirebilmek için, hangi cinsten olursa olsun, öncelikle ahlaklı
bireyler yetiştirmemiz lazım. Kadınına saygı gösteren,
erkeğine saygı gösteren, toplumuna saygı gösteren bireyler
yetiştirdiğimiz ölçüde hem kadına karşı olan
şiddeti önlemiş olacağız hem de erkeğimize
yapılan şiddeti bir şekliyle önlemiş olacağız.
Önemli olan, burada toplumsal uzlaşıyla ortaya
çıkartılmış bir yasanın yürürlüğe ne şekilde
intibak sağlanacağı ve ne şekilde uygulanacağına
dair bir kısım çalışmalar yapmış olmak. Biz, AK
PARTİ iktidarı olarak, kadına karşı şiddeti bir
insanlık suçu olarak görüyoruz. İnsanımıza yapılan
şiddeti de bir insanlık suçu olarak değerlendiriyoruz.
Dolayısıyla, kimden gelirse gelsin, kötü bir davranış asla
emsal teşkil etmemeli. Ve 8 Mart
2012 gününde burada çıkartılan yasada emeği geçen tüm parti
gruplarımıza da ayrı ayrı teşekkür ettiğimi bir
sefer daha huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı da AK PARTİ iktidarı dönemi
içerisinde kurulmuş olan bir bakanlık ve son iki yıldır uygulamalarını
gördüğümüz zaman, toplumun bütün katmanlarıyla, özellikle konusuna
matuf ve maruf olan tüm kurumlarla istişareler yapmak suretiyle,
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair bir kısım
eğitim programlarını, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının, başta barolarımız olmak üzere,
aile mahkemelerine bakan hâkimlerin eğitiminde de çok önemli derecede
uyguladığını görüyoruz. İnanıyorum ki, bu
önümüzdeki süreç içerisinde, şu an itibarıyla kamuoyuna yansıyan
ve bir kısım gazetelerde sürekli olarak manşete
taşınan aile içi şiddetin, bir şekliyle ailenin tam olarak
kutsal görüldüğü toplumumuzda, iyice bilinçlendirilmesi ve eğitimi
sonrasında inşallah sonlandırılacağını
düşünüyorum.
Ve yine, kadın konukevlerinin kurulmuş olması da bu
dönemin çalışmalarından bir kısmı. Özellikle 50 bin nüfusu
aşmış olan tüm beldelerimizde ve belediyelerimizde kadın
konukevlerinin açılması noktasında bir yasal yaptırım
uygulanıyor. Şu an itibarıyla da ülkemizde yaklaşık,
115e yakın konukevinin varlığı ortada. 2002 yılı
itibarıyla 12 adet olan konukevi şu an itibarıyla 115te ve bir
kısım koruyucu tedbirlerin uygulanmasına dair de yasal
mevzuatımızda bir kısım çalışmalar
yapılmakta.
Ben inanıyorum ki
Türkiyede, son günlerde özellikle sıkça
bahsedilen şiddet önleme merkezleri de bunlardan bir kısmı.
Hâlihazırda 14e yakın şiddet önleme merkezi kurulmuş
durumda ve bunlar, kadınımıza karşı yapılacak her
türlü şiddete karşı, onları koruyucu bir unsur olarak
görülecek.
Ve yine, teknik takip müessesesi de ülkemizde uygulamaya
başlandı ve pilot bölge olarak Bursa ve Adana illeri tercih edildi.
Önümüzdeki günlerde de ben Türkiyenin değişik bölgelerinde bu
çalışmanın artırılarak devam edeceğini
düşünüyorum.
Burada özellikle bir hususu da ifade etmek isterim ki kadın
istihdamıyla alakalı yapılan projeleri de takdirle
karşıladığımızı söyleyebilirim.
Hafta sonu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızla birlikte
seçim bölgem Çankırıdaydık. Orada, Sayın
Valiliğimizin önderliğinde çok güzel bir proje
başlatılmış ve Okullara Kadın Eli Değsin Projesi
kapsamında, Toplum Yararına Çalışma Projesiyle 400 tane
kadınımıza istihdam imkânı sağlanmış ve
onlara belediyemizin açmış olduğu kadın eğitim ve
istihdam merkezlerinin açılışında da onların
coşkusunu, istihdama yönelik arzusunu ve üretkenliğini görmüş
olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Biz, Çankırı
kadını ve Türk kadınının sadece bir anne olarak görev
yapmakla kalmadığını, onların Millî Mücadele döneminde
yapmış olduğu katkıları; evladının üstüne
örtmesi gereken battaniyeyi, Millî Mücadele döneminde, cephanesinin üstüne
örten bir zihniyetin ürünü olduğunu çok iyi bir şekilde biliyoruz.
Burada, değerli
hatibin konuşmalarının ekseriyetine
katılmadığımı ancak bir hususa özellikle
katıldığımı ifade etmek istiyorum. Değerli hatip
bu ülkede bir zihniyet değişiminin olması gerektiğini ifade
ediyor. Doğrudur, kadını sadece bir birey olarak görmenin ve
sadece bireysel faaliyetleriyle özgülemiş olmanın bakış
açısının yanlış olduğunu burada ifade etmek
istiyorum. Doğrudur, kadın bizim kültürümüzde, değerlerimizde
çok önemli bir misyona sahiptir ama kadını sadece burada birey olarak
görüp aileden ayırdığınız zaman, kadın-erkek
fırsat eşitliğini her ne kadar uygulamış olsak bile
aile kurumuna haksızlık ettiğimizi özellikle ifade etmek
isterim. Dolayısıyla, kadının aile içerisinde bir gücünün
ve varlığının ülkenin her kademesinde yapmış
olduğu faaliyetlerle daha güçlendirileceği bilinciyle hareket
etmeliyiz. Dolayısıyla, kadınımızı sadece belirli
konularda gündeme taşıyıp bunun dışında
diğer faaliyet alanlarının dışına çekmiş
olmanın kimseye bir getirisi olmaz. Bu yönde de çok ciddi
çalışmaların günümüzde Hükûmetimiz tarafından
yapıldığını da görüyorsunuz. Özellikle
kadının istihdamının artırılmasına yönelik
istatistik verilerine baktığımız zaman, son dönemlerde
kadının istihdamının arttığını da memnuniyetle
görüyoruz.
Bu
güzelliklerin tamamının birbirimize karşı saygı, sevgi
ve konularımızı birlikte müzakere ettiğimiz ölçüde
gerçekleşeceğini buradan bir sefer daha ifade etmek istiyorum.
Erkeği kadından, kadını erkekten ayırmanın, hele
hele aile kurumunun içerisinde farklı bireyler gibi burada sunmanın
yanlış olduğunu düşünüyorum.
Bu
düşünceyle, önergenin aleyhinde oy kullanacağımızı
bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun.
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, hatip konuşurken,
konuşmamın üzerinde, özellikle erkeklere yönelik sözlerim üzerinde
değerlendirme yaptı.
BAŞKAN
Gayet tabii değil mi? Yani siz lehinde konuşuyorsunuz, o da
aleyhinde konuşuyor.
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Hiç konuşulmamış farz ediyorum. dedi
Sayın Başkan.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Hiç konuşulmamış farz ediyorum.
dedi.
BAŞKAN
Hayır, hayır, hayır
Kusura bakmayın.
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Bir dakika Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, lütfen, lütfen!
Üçüncü
konuşmacı
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sonra efendim. Lütfen, lütfen!
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Yanlış bilgilendirmiştir.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Şimdi, söyledikleri üzerinde yanlış
bir bilgilendirme var.
BAŞKAN
Ne malum hangisinin yanlış olduğu?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) İşte, sayın hatip bilgilendirme
yapacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, bakınız, bu, şahsıyla ilgili bir şeyle
olur. Bir konuşma yapıyor lehinde.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Ama söyledikleri üzerinde yanlış bir
bilgilendirme var.
BAŞKAN
- Kalkıp Aleyhinde konuşma yapacağım. diyen adam o
fikirlerin aleyhinde konuşacak. Bundan tabii bir şey olamaz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, lütfen,
iki dakika
Yanlış bir bilgilendirme yapıyor. Söyledikleri
üzerinde yanlış bir bilgilendirme var.
BAŞKAN Peki, nereden biliyorsunuz siz onun yanlış
olduğunu, sizin doğru olduğunuzu?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, lütfen
Yanlış bir bilgilendirme yapıyor.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Düzeltme yapacağım, düzeltme.
BAŞKAN Nasıl düzelteceksiniz?
Buyurun, iki dakika.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tamam işte, iki dakika
istiyoruz.
BAŞKAN Böyle bir şey yok yani, kusura bakmayın.
KAMER GENÇ (Tunceli) O da niye yapmış?
BAŞKAN - O da doğru, haklısın!
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
Çankırı Milletvekili İdris Şahinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Teşekkürler.
Şimdi, Meclis Başkanı erkek olunca, konuşmacı
da erkek olunca tavır böyle oluyor.
BAŞKAN İşte buyurun!
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) - Şimdi buradan şunu ifade etmek
istiyorum: Söylediklerimin aynen arkasındayım. Bu ülkede, 2011de,
evet, bir yasa çıkardık. O yasayı çıkardığımızdan
beri, Sayın Hatip, 165 kadın öldürüldü, 150 tanesi tacize, tecavüze
uğradı ve bunların hepsinin sorumlusu erkektir ve bu devlet,
bunları, bu kadınları koruyamadı, bu bir.
İkincisi, zihniyet değişimi meselesi tam da sizden
Özellikle AKPli kadın vekillerin biz birlikte çalışıyoruz
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda- öncelikle kendi
partilerindeki erkeklerin zihniyetini değiştirmesi gerekir. Bu ülkede
kadınları bir birey olarak erkekle eşit görmeyen bir
anlayış işte bunun nedenidir. Özel mülkiyet olarak gören, her
türlü alınıp satan ya da üzerinden söz söyleme hakkı gören
zihniyet ölümlerin temel nedenidir. Bugün yaptığımız
şey bu. Aile kurumunu da değiştireceksiniz,
demokratikleştireceksiniz. Kızımdır, döver de sever de.
deyip ya da şey yapıp yaklaşımları kabul edilebilir
bir nokta değildir.
Bu cinsiyetçilik, sadece kadınları değil, evet, erkekleri
de etkiliyor çünkü ailede kadınlar ve erkekler, erkek çocukları bir
arada büyüyor ve sizin bu zihniyetiniz o erkek çocuklarını erkek
olarak, kadınları kadın olarak büyütüyor. O çocuklar
büyüdüğünde, sizin yaptığınız uygulamaların
aynısını kadınlara yapıyor. Ne yapıyor?
Şiddet uyguluyor, onun söz sahibi olmasını engelliyor.
Bütün bunları, lütfen, siz Sayın Fatma Şahinle bir
tartışın. Böyle bir yaklaşım kabul edilemez. Buradan
-eğer rahatsızsanız- şundan çok memnun oldum: Erkeklerin
kadınları öldürmesinden rahatsızsanız -bu çok iyi bir
şey- o zaman bunu önleyeceksiniz. Bir erkek olarak bundan yana
olmadığınızı, erkeklerin bu zihniyetini
değiştirmesini gerektiğini ifade edeceksiniz. Yoksa burada
şeye katılmıyorsunuz diye
Çünkü kadın örgütleri erkek
şiddetinden muzdarip.
Kadınlar adına hep söz söyleyen, kaç çocuk yapacaksın,
yok, kürtaj olup olmayacaksın tartışması yapıp
kadını özel mülkiyeti olarak gören zihniyet katliamların temel
nedenidir. Lütfen, bunu, burada not etmek istiyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tuncel.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Pervin
Buldan ve arkadaşları tarafından kadına yönelik
şiddetin araştırılması amacıyla 22/11/2011
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, lehinde olmak suretiyle üçüncü
konuşmacı Sayın Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili.
Sayın Küçük, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin de taraf olduğu ve
kadınların insan hakları anayasası olarak kabul gören
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler
Nairobi Deklarasyonu, Birleşmiş Milletler Pekin Deklarasyonlarının
altında imzamız vardır, Meclisimizde de
onaylanmıştır. İstanbul Sözleşmesi de denilen Avrupa
Konseyi Kadına Karşı ve Ev İçi Şiddetle Mücadele ve
Bunun Önlenmesi Sözleşmesini ilk imzalayan ülkeyiz. Bu sözleşme de
Meclisimizde onaylandı. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 20 Mart 2012 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlandı ve yürürlüğe girdi.
Görüldüğü gibi, kadınlarımızın maruz
kaldığı şiddeti önlemek için tüm uluslararası
sözleşmelerin altında imzamız vardır, ulusal
mevzuatımızda da yeterli düzenleme mevcuttur. Kadınlarla
erkekler arasında eşitliği sağlamak için Anayasamızda
açık hüküm vardır. Anayasamızın 10uncu maddesinde
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla
alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
denilmektedir ancak sorun gelip uygulama alanında kilitlenmektedir. Bunca
düzenlemeye rağmen, hâlâ kadınlar evlerinin önünde
kurşunlanmakta, bıçaklanmakta, dövülmekte, canlarına
kıyılmaktadır. Her gün bu acı tablolar gazetelerin üçüncü
sayfalarında yer almaktadır, televizyonlarda haber olmaktadır.
Bu konuya dikkat çekmek için kadın sivil toplum örgütleri ellerinden
geleni yapmaktadır. Ancak bütün bu gösterilen çabalara rağmen, yasal
düzenlemelere, uluslararası sözleşmelere, Anayasa hükmüne
rağmen, bu konudaki toplumsal zihniyet aşılamamaktadır.
Geçtiğimiz yıl, Türkiye Genç İşadamları
Derneğinin, yani TÜGİADın kadınların
sorunlarını tespit amacıyla yaptığı
İşte Kadınlarımız araştırmasında,
kadınların yüzde 36,8inin şiddete maruz kaldığı
ortaya çıkmıştır. Buna göre, şiddete uğrayan
kadınların yüzde 63,7si ailesinden, yüzde 24,1i eşi
tarafından şiddete maruz kaldıklarını dile
getirmişlerdir. Yani söz konusu olan yalnızca eşten görülen
şiddet de değildir, bu yapısal bir sorundur.
Araştırmada Sizce Türkiyede kadına değer veriliyor mu?
sorusuna kadınların yüzde 62,9u Hayır, yüzde 26,3ü Evet
yanıtını vermişlerdir. Daha önce yapılmış
araştırmalarda da, şiddet gören 2 kadından 1isinin
Dünyaya yeniden gelirsem asla kadın olmam. dediğini daha önce de bu
kürsüden ifade etmiştim. Bu ülkede kadınları intihara
sürükleyecek denli bir şiddet vardır. Bu şiddetin temeli,
kadınlarla erkeklerin eşit olamayacağı yönündeki toplumsal
zihniyettir.
Değerli milletvekilleri, biraz önce sizlere, ülkemizin altında
imzası olan, Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası
Sözleşmesinden söz ettim. CEDAW, kadınlara karşı
ayrımcılığı tanımlayan ve hukuken bağlayıcı
bir insan hakları sözleşmesidir. Amacı ve sonuçları
açısından ayrımcılığı, doğrudan ve
dolaylı ayrımcılığı, kasıtlı ve
kasıtsız ayrımcılığı yasaklar. Yalnızca
yasal ve biçimsel eşitlik değil, gerçek eşitlik talep eder ve
kadınlara karşı ayrımcılığın yok
edilmesi için gecikmeksizin geçici özel önlemler alınmasını
öngörür, devletleri kadının gördüğü şiddet konusunda önlem
almaya zorunlu tutar. İnsanlar şiddet karşısında
susabilir, birileri görmezden gelebilir ama devlet dediğimiz mekanizma
şiddete karşı susamaz, görmezden gelemez, görmezden gelinmesine
de izin veremez. Eğer bir kadın Şiddet görüyorum. derse,
eğer Kocam beni öldürecek. derse devletin bunu yok sayma hakkı asla
olamaz. Şiddet gördüğü için sığınmaevine giden bir
kadını, onu koruma koşullarını yaratmadan ölümün
kucağına atamaz. Sorun yalnızca toplumdaki bir zihniyet sorunu
olmanın ötesine taşmaktadır; sorun devletin de sorunudur.
Şimdi, denilebilir ki Devlet ne yapsın? Devlet, o büyük harflerle
yazılan devlet insanların yaşamlarını korumakla
yükümlüdür. Devlet koruma isteyen kadına Haydi barışın,
olsun bitsin. diyemez. Herkese koruma verecek hâlimiz yok. diyerek
korumazsa, çocuk yaştaki evlilikleri görmezden gelirse, iyi hâlden
indirimler uygularsa, bunun adı bu suçlara ortak olmaktır; bunu kimse
inkâr edemez. (CHP sıralarından alkışlar) Devlet, her
kadın cinayetiyle, bu anlamda, maalesef suça ortak olmuştur.
Evet, kadına şiddet sorunu, hemen her ülkede yaşanan, can
acıtıcı, yıkıcı bir sorundur ama bizim
toplumumuzda facia hâlini almıştır. Hemen her gün birkaç
kadınımız eşleri, babaları, erkek kardeşleri
tarafından öldürülmektedir, tecavüze uğramaktadır, taciz
edilmektedir, dövülmektedir, işkence edilmektedir yani bu ülkede gerçekten
de kadının adı yoktur. Eğer kadını toplumsal
yaşamın dışına iterseniz, geleneğin veya dinin
arkasına sığınarak şiddeti meşru gösterirseniz,
kadının toplumsal rolünü yalnızca iyi bir anne, iyi bir ev
kadını olmayla sınırlarsanız yani kadının
varlığını toplumsal alandan silerseniz böylesi sonuçlar
kaçınılmazdır.
Kadınlarımız iş yaşamının
dışındadır, politikanın
dışındadır, devlet görevlerinden uzak tutulmaktadır;
özetle, görmezden gelinmektedir. Elbette kadın hakları için olumlu
çabalar da vardır, iyi niyetle yaklaşım gösteren kamu
görevlileri elbette vardır, gecesini gündüzüne katarak kadınlar için
çabalayanlar elbette vardır ama hepimiz gayet iyi biliyoruz ki iyi niyet
tek başına yeterli olamamaktadır. Bu şiddetin ve
cinayetlerin temelinde kadınlarla erkeklerin eşit
olamayacağı yönündeki toplumsal zihniyet olduğunu ben bir kez
daha ısrarla vurgulamak istiyorum. Her şeyden önce, devlet, kolluk
güçleri, savcılar, hâkimler, bizler yani yasa yapıcılar
üzerlerine düşenleri yapmak zorundadır. Koruma gerekiyorsa
imkanlarımızı elbette seferber edeceğiz ve şiddet
tehdidi altındaki kadınlarımıza koruma vereceğiz.
Bizler şiddeti ve cinayetleri önlemek için hangi yasayı çıkarmak
gerekiyorsa çıkaracağız, hâkimler de o yasaları
kadınlarımızın yaşam haklarına halel gelmemesi
için tereddüt etmeden uygulayacaklar yani hepimiz üzerimize düşeni
yapacağız.
Ayşe Paşalı cinayetinde hem devlet hem Bakanlık hem
sivil toplum örgütleri Umarız bu son olur. demişlerdi ancak görüldü
ki kadını yok sayan zihniyet yerinde durdukça bu cinayetler de
durmayacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasaların ve
tüm mekanizmalarıyla bu Meclisin hedefi, kadınların önündeki tüm
engelleri kaldırmak, kadınları yaşamın her
alanında erkeklerle eşit hâle getirmek olmalıdır. Bunu
sağlamadan şiddetin de kadın cinayetlerinin de engellenmesinin
mümkün olmayacağını belirtiyor, yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Küçük, teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde aleyhinde
olmak suretiyle dördüncü konuşmacı Mihrimah Belma Satır.
Sayın Satır, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin
kadına yönelik şiddetle ilgili verdiği araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, böyle bir konuyu gündeme getirdiği için önergeyi
hazırlayan milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Biraz evvel konuşma yapan Sedef Küçük Hanımefendiye,
milletvekili arkadaşımıza, iktidarımız döneminde
yapılan yasal düzenlemeleri, altına imza koyduğumuz
uluslararası sözleşmeleri tek tek anlattığı için
teşekkür ediyorum. İzninizle, bu konuları geçerek, kendimce
diğer konuları anlatmak istiyorum.
Kadına yönelik şiddet, sizlerin de bildiği, takdir
edeceği gibi, bir insan hakları ihlalidir. Adalet ve Kalkınma
Partisi kurulmadan evvel ve iktidara gelmeden evvel, kadına yönelik
şiddet, cinsel istismar, taciz, ensest konularında sadece
birtakım kadın sivil toplum örgütleri çalışıyordu.
Sivil toplum örgütlerinden gelen bir milletvekili olarak, bu
çalışmalar içinde bulunan biri olarak kendilerini destekliyorduk. Bu
konu Türkiye toplumu tarafından maalesef sümen altına itiliyordu,
gündemde tutulmuyordu. İlk defa Adalet ve Kalkınma Partisinin
Programında, daha sonra, Hükûmet
olmamızla birlikte ilgili bakanlıklarımızda ve diğer
kurumlarımızda bu konu gündeme taşındı. Biraz evvel
Sedef Hanımın söylediği gibi, dünyadaki birçok ülkeye göre,
mevzuat açısından Türkiyede bu konuda çok çok iyi bir
durumdayız. Anayasada değişiklik yaptık, Ceza Kanunumuzda
değişiklik yaptık. Bu konuda yasal anlamda hiçbir
eksiğimizin olmadığını sizler de takdir ediyorsunuz.
Tabiidir ki uygulamada birtakım sıkıntılar var, bunu
inkâr etmek mümkün değil. Uygulamadaki sıkıntıları
gidermek için de ilk defa bir Başbakan, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan bir genelge yayınladı. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa olan bir şeydi. Kadına yönelik şiddetin kabul
edilemeyeceğini, bu konuda çalışmalar yapılması
gerektiğini
İlgili bakanlıklara, kurum ve kuruluşlara
görev verildi. Bu konuda neler yapıldı? Erkek polisler eğitildi,
askerlerle birtakım eğitim çalışmaları
yapıldı, Diyanet görevlileri bu konuda eğitildi ve
bilgilendirildi. Bu konunun tarafları hakkında bir
farkındalık oluşturuldu. Daha sonra, Bakanlığın
kurulmasıyla birlikte, Sayın Fatma Şahinin
başkanlığındaki ekip, Millî Savunma
Bakanlığıyla, Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ve diğer kurum ve kuruluşlarla
iş birliği hâlinde bu çalışmalara devam ediyor, biz de
bunların takipçisiyiz.
Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri, hukukçu
milletvekilleri, akademisyen milletvekilleri, sağlıkçı milletvekilleri,
sosyal alandan, kamu kurumlarından gelen tüm milletvekilleri bu konunun
üzerine en az sizler kadar eğiliyorlar, takip ediyorlar; bunu siz de
biliyorsunuz. Özellikle KEFEKteki arkadaşlarımız bu konunun
çalışmalarında bizzat bulunuyorlar.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Vekilim, erkekleri
değiştirmek lazım. Bizler çalışıyoruz.
İşte mesele bu.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Erkekleri
değiştiremeyiz, bu toplumda yaşayan erkekler de Türkiyenin
gerçekleri.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Zihniyeti değiştirmek
lazım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Erkekleri de bir yerde,
yetiştiren bizim gibi kadınlar. İsterseniz bu toplumun
geleneklerinde var deyin, isterseniz teknolojiyle birlikte, köyden kente göçle
birlikte bu konunun görünür olduğunu söyleyin ama böyle bir gerçek var.
Siz yöneten olarak ne yapabilirsiniz Sayın Vekilim? Önce
yasalarınızı düzeltirsiniz. Bunu yaptık mı?
Yaptık. Bunu sizler de desteklediniz mi? Desteklediniz. Arkasından ne
yapabilirsiniz? Uygulamayı düzeltmek için çalışmalar
yaparsınız. Aile mahkemelerini kurduk, oradaki hâkimleri
eğittik, adalet mekanizmasında çalışanları
eğittik. Bu sürecin sonuca ulaşması için belli bir zaman geçmesi
lazım ama bu arada biz de elimiz kolumuz bağlı
durmayacağız, çalışmalara devam edeceğiz.
Kadın konukevi dediğimiz çalışma, yine -biraz
evvel Sayın Vekilimin bahsettiği gibi- Belediyeler Yasasında
bizim tarafımızdan konulan bir şeydir. Şu anda Türkiyede
81 ilde, yanlış bilmiyorsam hepsinde kadın
sığınmaevi var, kadın konukevi var. Bunların çoğu
kamuya ait, bir kısmı da belediyeye ait. Ayrıca genç
kızların sığınmaeviyle ilgili yapılan
çalışmalarda da sosyal yardımlaşma dayanışma
vakıfları tarafından destekleri de veriyoruz. Bunların
içinde, bir tanesinde de ben varım.
Onun dışında ŞÖNİMlerle ilgili çalışmada sizler de bulundunuz. Şiddete
yönelik acil telefon hatlarının kurulması yine bu dönemde
yapıldı, aktif olarak çalışıyor.
İstatistikler yoktu. Siz de biliyorsunuz, istatistikler, Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri tarafından, öncelikle Sayın Bakanımız
Nimet Hanımın döneminde başladı ve bugünlere kadar geldi.
İstanbul Sözleşmesi dediğimiz çok önemli bir
sözleşmedir. Çekincesiz olarak sadece Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
tarafından imzalandı. Gerek Avrupa Birliği ilerleme raporunda
gerek Davostaki Sayın Bakanımız Fatma Şahinin Davostaki çalışmalarında
bu konu özellikle takdire şayan olarak karşılandı. Bunu da
takdirlerinize sunuyorum.
Çekincesiz olarak bu sözleşmeyi imzalamış
olmamızın da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birçok Avrupa
Konseyi ülkesi, maddi veya bir gider olacağı ve bunları
karşılayamayacakları için bu sözleşmeyi çekincesiz olarak
imzalayamadılar. Çok şükür ki bizim Hükûmetimiz, mali
imkânlarımız yerinde olduğu için, kadın konularına
ayrılacak paramız olduğu için ve bu konuda hiçbir
sıkıntı yaşamadığımız için bu konuyu
çekincesiz olarak imzaladı.
Siz de takdir edersiniz ki bu bir toplumsal
farkındalıktır. Sürecin takip edilmesi ve bu konunun
devamlı gündemde tutulması gerekir ama Meclis
çalışmaları nedeniyle, bugün bu çalışmanın
olmayıp gündemde olan kanunun görüşülmesi düşünüldüğü için,
bu araştırma önergesini, bütün çalışmalara destek veren bir
kadın milletvekili ve sivil toplumcu olarak, başka bir dönem
inşallah çıkarırız diye düşünüyorum.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Siz bari aleyhinde demeyin.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Şiddetin
olmadığı, insanların birbirine saygı ve sevgiyle
davrandığı, medeni olduğu, insan hakları ihlallerinin
yaşanmadığı bir dünyada yaşamak dileğiyle,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Satır.
Sayın Şandırın bir söz talebi var.
Buyursunlar.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak kadına şiddetin sebep ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu
kurulmasını desteklediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, kadına şiddetin sebep
ve sonuçlarının araştırılması ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için Meclisimizde bir
araştırma komisyonunun kurulmasını biz de destekliyoruz.
Çünkü şiddet bir sonuçtur; sosyal, toplumsal bir sonuçtur. Sorunların
çözümsüzlüğünde bunalan ve umudunu yitiren toplumların
çaresizliğidir şiddet. Kadına şiddet ise toplumsal
cinnettir. Bir toplum kadınına şiddet ve cinayet uyguluyorsa o
toplum cinnet geçirmek üzeredir.
Bu sebeple, toplumsal huzursuzluk kadına şiddete, cinayete
dönüşmüşse gecikmeden gereken tedbirler alınmalıdır.
Bu tedbirlerin neler olduğunu Meclis olarak bizim de
araştırıp Hükûmete sunmamızda fayda olduğu
görüşüyle böyle bir komisyon kurulmasını biz de talep ediyoruz
efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, ilk kez
konuşmacıları dört grubun da
alkışladığını gördüm. Buradan şu anlam
çıkacaktır: Demek ki AKP Grubu da bunu kabul edecek diye düşünüyorum.
BAŞKAN Göreceğiz efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bunu kabul etmeyecekse çakma
alkışlar niye? (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Baskı kurma bize, baskı kurma
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
14.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ Grubu olarak BDP grup önerisinin
içeriğine katıldıklarına fakat Meclisin gündeminin belli
olması nedeniyle bu konunun başka bir zaman getirilebileceğine
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizler de AK PARTİ Grubu olarak bunun
içeriğine katılıyoruz, içeriğine bir itirazımız
yok. Velev ki Meclisin gündemi belli. Umuyorum, inşallah, başka bir
zaman hep birlikte oturup daha düzgün bir şekle getireceğiz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özgündüz, buyurun efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) AKPdeki kadın milletvekilleri ne oy
verecek, onu da doğrusu merak ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biraz eksik. Daha geniş kapsamlı
bir hâle getiririz inşallah.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hemen genişletelim.
MEHMET ŞANDIR (İstanbul)- Gelin bir komisyon kuralım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan, birkaç cümle
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özgündüz, buyurun.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan, mikrofonu
açarsanız, arkadaşlarda duysun istiyorum. Bir dakika açar
mısınız Sayın Başkan, bu konuyla ilgili bir şey
söylemek istiyorum.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)- Sayın Başkanım, kadın
haklarıyla ilgili bir erkek söz istiyor, lütfen söz verin.
BAŞKAN - Şimdi, böyle bir âdetimiz yok ama açın.
Buyurun.
15.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
kadınlara saygı gösterilmesi gerektiğine ve kadına
şiddetin önlenmesi konusunun Meclisin gündeminde olan diğer
konulardan daha önemli olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Peygamberimizin kızı Hazreti Fatıma
odaya geldiğinde Peygamber Efendimiz ayağa kalkarmış. Yine,
Hazreti Ali diyor ki: Kadınlar insanlığın
anasıdır. Onlara saygı gösteriniz. Kadına
bırakın şiddet göstermeyi, ona saygı göstermeyen bir
toplumun ilerlemesi mümkün değil ve ne yazık ki ülkemizde her gün
birkaç kadın cinayeti olmaktadır. Dolayısıyla, bu konu,
kadına şiddetin önlenmesi konusu inanın ki şu anda Meclisin
gündeminde olan konulardan çok daha önemlidir. Lütfen, bu bir
fırsattır, bu konuda, bu araştırma önergesine destek verin.
Bu konuyu yani kadına şiddeti önlediğimiz anda toplum
çağdaş seviyeye ulaşacaktır.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özgündüz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Pervin
Buldan ve arkadaşları tarafından kadına yönelik
şiddetin araştırılması amacıyla 22/11/2011
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7/2/2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
(CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edildi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kabul ettiler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kabul edildi Sayın Başkan.
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, kabul edildi. Bir
daha yapalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kabul ettiler Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Tekrar oylama yapalım. Bizim ellerimiz
havadayken siz Kabul edilmedi. dediniz.
BAŞKAN Bir daha oylama diye bir şey yok. İsterseniz,
yoklama talebiniz varsa yoklama yaparım.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Kabul ettiler
BAŞKAN Ben de gördüm Hanımefendi, rica edeyim yani!
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Nazlıaka!
MUHARREM İNCE (Yalova) Kabul ettiler Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamam, itirazınız varsa sistemle yaparız.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yeniden oylayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yeniden oylama diye bir şey yok efendim.
İstiyorsanız...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Herkes el kaldırdı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tereddütünüz mü var efendim oylamadan?
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, kabul ettiler.
BAŞKAN Hayır, hayır. Böyle bir şey yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, oylama
yapıldı, kabul edilmedi. Devam edelim efendim.
BAŞKAN Evet, kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, kabul edildi.
BAŞKAN Hayır efendim.
2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 23 milletvekili tarafından Kazakistan Cumhuriyeti'ne
diplomatik amaçlı kullanım için tahsis edilen Antalya'nın Kemer
ilçesindeki arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan
hukuksuz durumu ortaya koymak ve sorumluları ortaya çıkarmak
amacıyla 6/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7/2/2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Sayı: 488
07.02.2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 07/02/2013 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sayın Başkan, kabul etti
arkadaşlarımız, reddedilmedi!
BAŞKAN - Hanımefendi, bizim de gözümüz var, saydık! Rica
ederim
Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekili
tarafından, 06.02.2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Kazakistan Cumhuriyeti'ne diplomatik
amaçlı kullanım için tahsis edilen Antalya'nın Kemer ilçesindeki
arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan hukuksuz durumu
ortaya koymak ve sorumluları ortaya çıkarmak" amacıyla
verilmiş olan Meclis Araştırma önergesinin (708 sıra nolu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere, bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 07/02/2013 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi üzerinde lehinde olmak suretiyle, ilk konuşmacı Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili.
Sayın Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, kadın milletvekillerimizin
ittifakını burada gururla izledik. Daha sonra bu ittifak AKPnin
oylarıyla reddedildi
RECEP ÖZEL (Isparta) Ortak yapalım diye
AYTUĞ ATICI (Devamla) -
ve bunu, bu kürsüden kınamak
istiyorum. Her ne kadar, bir önceki önergede konuşan
arkadaşlarımı bütün Meclisteki arkadaşlarım, hep
beraber alkışladılarsa da, benim yapacağım
konuşmayı özellikle AKP Grubunun
alkışlamayacağını biliyorum. Az önce Mecliste esen
güzel havayı bozmak zorunda olduğum için de sizlerden özür diliyorum
çünkü konuşacağım konu gerçekten canınızı
sıkacak, gerçekten içinde birazcık vicdan
kırıntısı olan insanları Allah Allah, böyle şey
olur mu? dedirtecek kadar önemli bir konudur.
Değerli arkadaşlar,
konumuz Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti arasında
geçiyor. Yıl 13 Aralık 1993, dönemin hükûmeti bir protokol
imzalıyor Kazakistanla. Yıl 1993 diyorum çünkü 1991
yılında Kazakistan bağımsızlığına
kavuşuyor, Kazakistanla bizim çok iyi ilişkilerimiz var, bir tarih
bağımız var, kültür bağımız var ve Kazakistanla
ilişkilerimizi o tarihte de, şimdi de hep geliştirmeye
çalışıyoruz. Bu yüzden, o dönemde bir protokol imzalanıyor
ve Kazakistana deniyor ki: Gel, Antalyanın Kemer ilçesinin Beldibi
köyünde sana yaklaşık 45 dönümlük bir arazi verelim, sen de buraya
bir devlet konukevi yap. İşte, Kazak ricali, devlet ricali
geldiğinde burada dinlensinler, senin de dünyada prestijin artsın,
biz de kardeş ülke olarak sana böyle güzel bir jest yapalım. ve bu
araziyi kırk dokuz yıllığına Kazakistan Cumhuriyetine
veriyorlar. Kazakistan Cumhuriyetine verilen bu arazi, o dönemde kırk
dokuz yıllığına tahsis edilen bu arazi Sayın Hikmet Çetin
imzasıyla yürürlüğe giriyor, Meclise de gönderiliyor ve kabul
ediliyor. O tasarıda kırk dokuz yılın sonunda, verilen
arazi ve üzerine kurulan her türlü bina ile tekrar Türkiye Cumhuriyeti
devletine iade edilmesi de hükme bağlanıyor.
Daha sonra, zaman içerisinde bir de bakıyoruz ki buradaki 45
dönümlük araziye bir otel yapılıyor. Bu otel, verilen araziye amaç
dışı olarak yapılıyor ve bir şirkete ait olan bir
otel, Kazakistanla da uzaktan yakından bir ilgisi yok. Peki, böyle bir
otel yapıldı. Bizim bedelsiz olarak tahsis ettiğimiz arazi
üzerinden birileri rant elde etmeye çalıştı. Peki, ne yapmak
lazım? Buraya bir müdahale etmek lazım, gidip sorumluları bulmak
lazım, gerekeni yapmak lazım, idari işlemler ve yasal
işlemler başlatmak lazım. Peki, AKP Hükûmeti ne yapıyor?
AKP Hükûmeti de diyor ki: Ya, buraya bir otel yapılmış. Ne
yapalım? Ortada bir cenaze var, gelin, bunu hep beraber
kaldıralım. Çağırıyor Kazak kardeşlerimizi Ya
biz size bir yer vermiştik, buraya bir otel yapılmış, gelin
biz bunu yeni bir anlaşmayla yasal bir kılıfa uyduralım.
diyor ve yeni bir protokol hazırlanıyor. Bakın,
kulaklarınıza inanmayacaksınız. Kazakistanla yapılan
yeni protokole göre -ki bu yeni yapılan bir protokoldür AKP Hükûmeti
döneminde- daha önce tahsis edilen 45 dönüm arazi 67 dönüme
çıkarılıyor, deniyor ki Sana 45 vermiştik otel
yapıldı, eline sağlık, al 67 dönüme çıkarıyorum.
der gibi, buraya yeni bir tahsis yapılıyor.
Bu da yetmiyor. Orada yapılan bir otel var, bu oteli nasıl
yasal hâle getirecekler? Deniyor ki: Bu oteli de Kazakistan ticari, turizm
amaçlı olarak işletilmek üzere üçüncü şahıslara
devredebilir. Yani Kazakistana verdiğimiz, çocuklarımızın
malı olan bu oteli dönüp üçüncü şahıslara tahsis edebilir.
Bu da yetmiyor. Yeni tasarıyla, üzerine otel inşa edilen
arazi, 31 Aralık 2010 tarihine kadar bedelsiz olarak bu otelin
kullanımına veriliyor.
Yine yetmiyor. Kırk dokuz yıl sonra üzerindeki
müştemilatla beraber geri alınacak olan bu arazi için deniyor ki
Sürenin bitiminde, aynı süreler için yenilenecektir. Yani arazi, sonsuza
kadar Kazakistana ve dolayısıyla turizm
yatırımcısı olan bu otel şirketine verilmiş
oluyor.
Şimdi, arkadaşlar, burada çok önemli bazı soruların
sorulması lazım. İşte bu soruların
cevaplarının bulunması için biz bir araştırma önergesi
verdik. Meclis bir araştırma komisyonu kursun, bu soruların
cevaplarını bulsun istiyoruz. Eğer içinizde vicdan varsa, zerre
kadar kaldıysa, kim bu yolsuzlukları yapmış hep beraber
araştıralım, kim yapmışsa da cezasını hep
beraber verelim.
Şimdi, sorulardan bir tanesi şu: Birinci derecede turistik
bölgede, Kemerde böyle bir tesis yapılırken kim izin verdi? Öyle ya,
burası Kazakistana tahsis edilmiş, Kazakistana verilmiş bir
yerdi. Kim izin verdi de, gelindi, buraya otel yapıldı?
İki: Otelin imar iznini kim verdi? Bakın, bunları mutlaka
buranın araştırması lazım. Hangi belediyeydi? CHPli
miydi, MHPli miydi? O zaman var mıydı? Yoktu muhtemelen ama hangi
parti olursa olsun, o dönemde bunun altında kimin imzası varsa,
mutlaka, mutlaka araştırılmalı.
Peki, bu imar iznini kim verdi? Acaba Türk tarafı mı önerdi?
Buraya bir kıyak geçin. Benim yakın bir arkadaşım var,
hamilikart yakınımdır, buraya bir otelcik inşa ediversin.
mi dendi? Yoksa Kazak tarafı bizi kandırdı, Ben buraya devlet
konukevi yapacağım, burayı bana ver. dedi ve üzerine, geldi,
otel mi yaptı?
Peki, bütün bunlar yapılırken, yedi yıl işletilen bu
otel varken Hükûmet neredeydi, niçin müdahale etmedi? Hangi tarihte ve hangi
mevzuata göre bu otele ruhsat verildi? Bu turistik tesis olduğuna göre,
Turizm Bakanlığı yetkilileri neye göre buraya ruhsat verdiler?
Daha da vahimi, acaba hem yeri beleşe alan hem de ömür boyu, sonsuza kadar
tahsis hakkı alan bu şirketler, bu oteli yaparken, acaba bir de
üstüne üstlük teşvik aldılar mı?
Peki, diplomatik bir anlaşma gereği tesis edilen ve hukuka
aykırı olarak tesis edilen bu alana, acaba hukuken hangi müdahaleler
yapıldı? Bütün bunların araştırılması
lazım değerli arkadaşlar. Bütün bu hukuksuz uygulamalara kim göz
yumdu? Bu göz yumanlar hakkında bir yasal işlem yapıldı
mı yapılmadı mı? Bir idari işlem yapıldı
mı yapılmadı mı?
Peki, Kazakistana verilen bu arazi yetmediğine göre, üzerine
tekrar yaklaşık 22 dönümlük arazi verildiğine göre, acaba yeni
bir otel inşası mı planlanıyor buraya? Öyle ya, daha önce
verdik, üzerine otel inşa ettiler. Şimdi, yeni verdiğimiz
araziye de yeni bir otel mi inşa edilecek?
Acaba, bu ve benzeri şekilde, başka ülkelere tahsis edilen
araziler var mı? Var ise bu araziler üzerinde ne gibi tasarruflar
uygulandı? Bütün bunların araştırılması
lazım.
Daha da vahimi nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Bizim Kazakistana
tahsis ettiğimiz -tam rakamını söyleyeyim, yaklaşık 45
dönüm demiştim- 44.370 metrekarelik alan yetmemiş olacak ki oteli
inşa edenler çevreden da birazcık tırtıklamışlar
ve önümüze gelen tasarıya göre bu da legalize edilerek yani çevredeki
komşuların hakları da ihlal edilerek, tapulara tecavüz edilerek
kurulan bu otelin hesabını hiç kimse sormamış.
Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer biz ciddi bir
devletsek, eğer biz yolsuzluklarla mücadele ediyor isek ve eğer
içinizde zerre kadar vicdan var ise sizin bu araştırma önergesine
evet demeniz lazım. Eğer, az önce yaptığınız
gibi Vallaha adam doğru söylüyor. deyip alkışlayacaksanız
içinizden ve sonra hayır kullanacaksanız, bunun hesabını
da millete vereceksiniz. Az önce yaptığınız gibi, aynı
şekilde bunu da reddederseniz, bunun hesabını millete
vereceksiniz ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun hesabını
sizden soracağız. Bunun sonu Yüce Divandır, bunun sonu
başka hiçbir şey değildir. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci
konuşmacı, aleyhte olmak suretiyle Osman Aşkın Bak,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Bak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Aleyhte olduğuna göre arkadaşın
hissesi var mı yok mu?
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sen ne iftira atıyorsun öyle? Allah
Allah!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu Meclis
araştırması açılması hususundaki önerinin aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Kazakistana Kemerde tahsis edilen araziyle ilgili (1/688) esas
numaralı tasarının Komisyon görüşmeleri 31 Ocak 2013
tarihli 49uncu toplantısında, Dışişleri
Bakanlığı temsilcilerinin katılımıyla
tamamlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında 13 Aralık 1993 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Arasında Antalya İlinin Kemer İlçesindeki
Taşınmazın Kazakistan Cumhuriyetine
Kullandırılmasına İlişkin Protokole
Değişikliklerin ve Eklemelerin Yapılmasına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı, 21 Eylül 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş, Başkanlıkça 1 Ekim
2012 tarihinde esas komisyon olarak Komisyonumuza havale edilmiş ve
Komisyonumuz da bu kanun tasarısını görüşmüştür.
Söz konusu protokol, 13 Aralık 1993 tarihli protokol uyarınca
Kazakistanın kullanımına tahsis edilen arazinin kullanım
esaslarının belirginleştirilmesi ve söz konusu arazinin bir
kısmı üzerinde amaç dışında inşa edilen otel
nedeniyle oluşan borcun silinmesine karşılık Kazakistanda
ülkemize arsa tahsis edilmesini teminen 16 Nisan 2012 tarihinde
imzalanmıştır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesinde
Protokolle, üzerine otel inşa edilen arazinin 31 Aralık 2010
tarihine kadar bedelsiz kullanımı hükme
bağlanmıştır. denilmektedir. Bu, tamamen gerçek dışıdır
çünkü protokolün 2nci maddesinde şu husus yer almaktadır:
Kazakistan tarafı, turizm amaçlı ticari faaliyette kullanılmak
üzere tahsis edilen alanlarla ilgili olarak, 16 Şubat 2001 ve 31
Aralık 2010 tarihleri arasında birikmiş bulunan
ağaçlandırma bedeli, orman köylüleri kalkındırma geliri,
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü geliri, arazi izin bedeli, gayrisafi
yıllık gelir payı bedeli ile vergi, resim ve başka zorunlu
harçların karşılığında, Türk tarafına kamu
binaları inşa etmek üzere Aktauda 7 bin metrekare ve Almatıda
1.500-
Komisyonumuzda tasarı üzerinde yapılan görüşmelerde
Komisyon üyelerimiz, Kazakistana tahsis edilen arazi üzerinde otel
inşasına ne zaman başlandığı ve ülkemizin söz
konusu otel sebebiyle oluşan toplam alacağı, Kazakistanın
Aktau ve Almatı şehirlerinde ülkemize tahsis edilecek arsaların
net yüz ölçümleri ve konumları, görüşülmekte olan protokolün 2nci
maddesinde yer alan ve Kazakistana tahsis edilen arazinin turizm amaçlı
kullanımı için ayrılan kısmının üçüncü
kişilere işletilmek üzere tahsisi konusunda hükümlere neden gerek
duyulduğu konularında soru sormuşlar ve Kazakistana tahsis
edilen arazinin sağlık ve dinlenme amacıyla
kullandırılan 22.302 metrekarelik kısmı ile turizm
amaçlı olarak kullanılan 44.954 metrekarelik kısmının
birbirinden tamamen ayrılarak sağlık ve dinlenme amacıyla
kullandırılan kısmın 1993 tarihli protokolün amacına
uygun olarak ve gerekiyorsa diplomatik ayrıcalık ve
bağışıklıklarla birlikte tahsisinin devam ettirilmesi,
otelin üzerinde inşa edildiği turizm amaçlı olarak
kullanılan kısmın ise ilgili mevzuat uyarınca hukuki
işlemlere konu edilmesi gerektiği şeklinde görüş ileri
sürmüşlerdir. Bu görüşlere Hükûmet temsilcisi, ülkemiz ile Kazakistan
arasında 13 Aralık 1993 tarihinde imzalanan protokol uyarınca
Antalya ilinin Kemer ilçesindeki arazinin devlet konukevi inşası
amacıyla Kazakistana karşılıksız olarak kırk
dokuz yıllığına tahsis edildiğini fakat söz konusu
arazi üzerinde 2001 yılından itibaren bir otel inşasına
başlanmış olduğunu ifade etmişler.
Türki Cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını
kazanmaya başladığı dönemde Kazakistan ile
ilişkilerimiz düşünülerek ve siyasi bir jest olarak 1993 tarihli
protokol ile bedelsiz tahsis edilen diplomatik arazi üzerinde bulunmaktan bir
şekilde yararlanılarak söz konusu otele ilişkin vergilerin ve
diğer mali yükümlülüklerin yerine getirilmediği 2005 yılında
tespit ediliyor, bununla ilgili olarak işlemlere başlanıyor. Bu
tespitlerden sonra, arazinin üzerinde otel inşa edilen kısmıyla
ilgili başlatılan idari süreçte tüm izinler
kaldırılıyor ve Kazak tarafıyla konuyla ilgili temaslara
geçiliyor, görüşmeler yapılıyor. Kazak tarafıyla yapılan
görüşmelerde, devlet konukevi ve otel için kullanılan arazi
parçalarının birbirinden ayrılarak ticari amaçla işletilen
kısımdan kaynaklanan 16 Şubat 2001 ve 31 Aralık 2010
tarihleri arasındaki döneme ilişkin toplam 9 milyon 483 bin Türk
lirası tutarındaki vergi ve diğer yükümlülüklerden kaynaklanan
borcun ödenmesi talebi Kazakistanla görüşülüyor, bildiriliyor.
İhtilafın çözümüne ilişkin yapılan çalışmalar
devam ediyor, Kazak tarafıyla müzakereler yapılıyor.
Arazinin devlet konukevi olarak sağlık ve dinlenme
amacıyla bedelsiz olarak tahsis edilen kısmının
hâlihazırdaki hukuki statüsü devam ettiriliyor, işletilen
kısmın ise diplomatik ayrıcalık ve
bağışıklıktan muaf olarak mali mevzuatımıza
tabi kılınması ve otelin işletilmesine ilişkin geriye
dönük borcun karşılığında Kazakistanın Aktau
Limanı -çok önemli bir liman, İpek Yolunun devamında, Demir
İpek Yolunun devamında çok önem arz eden bir liman, burada bir
başkonsolosluk açılmasıyla ilgili Bakanlar Kurulumuzun
kararı var- ve Almatı şehrinde de bir arazi alınması
yönünde bir anlaşmaya varılıyor. Aktaudaki arazi 7 bin
metrekare ve Almatıdaki arazi de 1.500-2 bin metrekare arasında.
Burada, bunun üzerine bir protokol yapılıyor, 16 Nisan 2012 tarihinde
Ankarada imzalanıyor.
Tabii ülkemize Kazakistanda tahsis edilecek arsanın değer
olarak görüşülmekte olan protokole konu olacak borcu
karşılayabilecek nitelikte olup olmadığı soruldu. Tabii,
biliyorsunuz, Orta Asyada Almatı ve Aktau gerçekten çok gelişen iki
şehir, birisi liman şehri birisi de başkent. Dolayısıyla, buradaki arsaların
değerleri de gerçekten bizim 9 milyon 460 bin TLlik
alacağımızı karşılayacak, bunun çok çok üstünde
bir rakam.
Tabii görüşülmekte olan söz konusu arsanın tahsisine
ilişkin işlemlerin, görüşülmekte olan protokolün yürürlüğe
girmesinden itibaren bir yıl içerisinde gerçekleştirilmesi gerekiyor
ve tamamlanıyor. Kazakistan tarafı bu protokolle ilgili onay
işlemlerini tamamlıyor.
Görüşülmekte olan protokolün 2nci maddesinde yer alan ve turizm
amaçlı kullanım için ayrılan 44.954 metrekarelik
kısmın Kazak tarafınca üçüncü kişilere tahsis edilebileceğine
ilişkin hüküm otelin inşa edilmiş olması dikkate
alınarak ve sorunun çözümlenmesini teminen protokolde yer almaktadır.
Böylece geçmişe dönük olarak üçüncü kişilere devri sorununun da
hukuken çözümlenmesi amaçlanmaktadır.
Bu protokolün sonucunda, söz konusu arazi üzerine inşa edilmiş
olan otel için bir yasal kılıf hazırlama amacı
taşınmamaktadır. Tam tersine, yabancı bir ülkeye tahsis
edilmiş bir arazi üzerine inşa edilmiş olması sebebiyle,
2010 yılından günümüze kadar devletimize verilmemiş olan vergi,
vesaire borçlarının tahsili amaçlanmaktadır. Söz konusu otelin
bugüne kadar birikmiş vergi borcu yaklaşık 9 milyon 460 bin TL.
Bu para alınıyor ve bundan sonraki işletme sürecinde de burada
ortaya çıkacak her türlü vergi tahsil edilmiş olacak. Bu ek protokol
ile bu otelin geçmiş borçlarını ödemesinin ve bundan sonra da
hiçbir ayrıcalık ve muafiyetten yararlanmaksızın Türk
mevzuatı çerçevesinde çalışmasını sürdürmesi ve
vergilerini yatırmasının önü açılmış
olmaktadır.
Bu protokol
ile birikmiş borçların karşılığı olarak
ülkemize Kazakistanda iki tane arazi tahsis edilmektedir.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bak
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Hiç inandırıcı olmadı.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bak.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Pek bir şey anlamadık Osman Bey bu işten.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Efendim, hatip sözlerimi çarpıtarak farklı bir anlam
yükledi. İzin verirseniz düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
İki dakika içinde lütfen.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim, iki dakika yeterli Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) İnanmamış gibi konuştunuz Osman Bey.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bakın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
öncelikle, konuşan hatibe çok teşekkür ediyorum. Benim
söyleyeceklerimi, söylediklerimi çok güzel özetledi. Evet, biz Kazakistana böyle
bir arazi verdik, gelmişler, otel inşa etmişler, biz de bunu
temizlemeye çalışıyoruz. dedi. Güzel, iyi! Yani bu, en
azından AKP tarafından da net bir şekilde kabul edilmiş
olan bir konu, teşekkür ediyorum.
Ancak,
kamuoyunu yanıltacak, üstelik benim sözlerimi de çarpıtarak kamuoyunu
yanıltacak bir şey söyledi, dedi ki: Efendim, biz, Kazakistana 67
dönüm arazi verdik. Güzel! Geldiler, buraya otel inşa ettiler. Ee? Bu
otel inşa ettikleri yerde bazı vergiler birikti. Bu vergilerin
karşılığında da bize Kazakistanda iki yerden, birisi
2 dönüm, birisi 5 dönüm olmak üzere, toplamda 7 dönüm olmak üzere iki yer
verdiler. Yani toplamda 7 dönümlük bir yer, bize birikmiş borçları
için veriliyor. 67 dönümlük araziyi biz tahsis ediyoruz. 45 dönümüne otel
inşa ediliyor. Bu 45 küsur dönüm üzerine, inşa edilen otelin borcuna
karşılık Kazakistan bize 7 dönüm arazi veriyor değerli
arkadaşlar!
Bakın, aynen, gönderilen kanun teklifinden okuyorum. Biriken borcun
sebepleri
Efendim, diyor ki: Ağaçlandırma bedeli, orman köylüleri
kalkındırma geliri, ağaçlandırma erozyon kontrolü,
gayrisafi yıllık gelir payı bedeli, vergi, resim ve başka
zorunlu harçların karşılığında
Yani oteli
yapmış, malı havuduyla götürmüş, 45 dönüm arazi üzerine
oteli konuşlandırmış, buna laf yok. Ee
Efendim, yedi
yıl biz buna uyuduk- izin verdik. E bunun da biraz borcu birikti 10
milyon lira. Bu 10 milyon lirayı kurtaralım. Ee, pes doğrusu!
AKPye de yakışır! Ben sizi alkışlıyorum buradan,
tebrik ediyorum hepinizi! (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Köylüsünü icraya veren iktidar
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) - Biraz önce, AKP Grubundan bir arkadaş
konuşurken, Dışişleri Komisyonunda bunun
görüşmelerinin yapılıp kabul edildiğini ifade etti. Dolayısıyla,
Dışişleri Komisyonunda üyelerimizin sanki bunu kabul ettiği
anlamını taşıyan söylemde bulundu. Bu bakımdan,
Dışişleri Komisyonu üyemiz bu konuda bir açıklama yapmak
istiyor, müsaade ederseniz kürsüden. Sayın Tunca Toskay
BAŞKAN Olur ama Sayın Vural, yani komisyonda kabul edilen
bir şeyi herkes kabul etti diye bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim Komisyonda kabul edilmesi
BAŞKAN - Çoğunlukla da kabul edilmiş olabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Komisyonda kabul edilen bir konu...
Komisyon üyelerince kabul edildiği anlamı çıkacağı
için
BAŞKAN Anlamına gelmez
Gayet tabii
OKTAY VURAL (İzmir) O bakımdan, bu konunun öyle
olmadığına ilişkin beyanın
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Oy birliği demedim ben.
BAŞKAN Bence sizin beyanınız yeter. Yani böyle bir
şey olmaz zaten.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Oy birliği demedim zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sayın Başkanım,
ben oy birliği demedim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Komisyon üyesi birisi Komisyon kabul etti.
derken Komisyon üyesi olup da kabul etmeyen insanın da bunun böyle
olmadığını izah etme hakkı vardır. Bu bir
sataşmadır. Sataşmadan dolayı
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hayır
Sayın
Başkanım, ben ifademde oy birliği demedim. Kabul
edilmiştir. dedim sadece.
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sadece Kabul edilmiştir.
dedim.
BAŞKAN Bir saniye efendim.
Kim Komisyon üyesi arkadaşımız?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Tunca Toskay.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hocam.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Böyle bir sataşma olmaz ya!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Nasıl bir sataşma
efendim? Oy birliği demedim ki.
BAŞKAN Size de vereceğim, bir saniye efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama muhalefet de demediniz. Muhalif
kalıp
da demediniz.
BAŞKAN Evet, şimdi
Tamam arkadaşlar.
Buyurun.
3.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın, Lozan
mübadil kuruluşlarının görüşlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
TUNCA TOSKAY (Antalya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, iki dönemdir Dışişleri
Komisyonu üyeliği yapıyorum değerli arkadaşlarımla
birlikte. İlk defa bu kadar ilgi çekici bir konuyla
karşılaştık. Yani bu anlaşmanın tutar tarafı
filan yok. Milliyetçi Hareket Partisini temsilen ben, Sayın Başkanımıza
yazılı olarak muhalefet şerhimi de gönderdim. Bu
anlaşmanın neresini tutalım da neresini savunalım?
derseniz tutacak hiçbir yer bulamazsınız. 1993 yılında
yapılan protokolde tahsis edilen arazi miktarı yaklaşık 45
dönüm, bu anlaşmayla 45 dönüm 67 dönüme çıkarılıyor. Demek
ki bu oteli yapanlar 1993teki protokolde tahsis edilmiş araziyi de
geçmişler.
İki: Protokolün 1inci maddesini değiştiren
değişiklik protokolünde şöyle söylüyor Bu arazi kırk dokuz
yıllığına tahsis edilmiştir. Süre dolduğu zaman,
tekrar aynı süreyle yenilenecektir. Bunun anlamı şu: Şu
anda o araziyi işleten Kazak ve Türk tarafındaki şirketlere siz
bu arazinin mülkiyetini tamamen vermiş oluyorsunuz. Yenilenebilir dahi
demiyor, yenilenecektir diyor. Hâlbuki 1993te şu hüküm var, diyor ki: Kırk
dokuz yıl dolduğunda, üstündeki müştemilatıyla birlikte bu
arazi hazineye intikal eder. Hazineye intikal eder.i de
kaldırıyorsunuz ve Kırk dokuz yıllığına
yenilenecektir. diyorsunuz. Yani Biz bu araziden vazgeçtik diyorsunuz.
Şimdi, bunun savunulacak bir tarafı yok.
Komisyona gelince
Bazı şeyleri maalesef -hiç yapmam ama-
burada açık konuşmak zorundayız. AKPli milletvekillerimizin
ifadesi şu: Önümüzde böyle bir cenaze var ancak uluslararası bir
anlaşmayla bu cenazeyi kaldırıyoruz. dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUNCA TOSKAY (Devamla) Sayın Başkanımız da tavzih
etti, Cenaze demeyelim enkaz diyelim. dedi. Kusura bakmayın, biz bu
cenazeyi kaldırmıyoruz. Siz buyurun, cenazenizi kaldırın.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Toskay.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 23 milletvekili tarafından Kazakistan Cumhuriyeti'ne
diplomatik amaçlı kullanım için tahsis edilen Antalya'nın Kemer
ilçesindeki arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan
hukuksuz durumu ortaya koymak ve sorumluları ortaya çıkarmak
amacıyla 6/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde
üçüncü konuşmacı, lehinde olmak üzere Sayın Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili.
Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yani hakikaten çok garip bir şey, ben
okuduğum zaman şaşırdım, anlamadım. Şimdi,
burada, arkadaşların Komisyondaki olayları söylemesi üzerine
daha da dehşete kapıldım. Ben öncelikle niye anlamadım
biliyor musunuz? Osman Bey az önce borçları falan saydı.
Bir: Bu şirket, Kazakistan devleti tarafından mı oraya
yatırımı yapmakla görevlendirilmiş, yoksa
kendiliğinden gelip mi yapmış? Yani Kazakistan hükûmeti kendisi
ihale edip yaptırıyorsa, siz ona niye vergi borcu
çıkarıyorsunuz, niye katılım borcu
çıkarıyorsunuz? 9 milyon küsuru nasıl hesapladınız?
Eğer böyle bir borç çıkıyorsa, bu özel bir işletmedir,
hazine arazisine tecavüz değil midir? Yani cenazeyi kaldırmadan önce
bence bir cezasını keselim, ondan sonra cenazeyi götürürsünüz.
Ben hakikaten şaşırıyorum. Bir hükûmete
verdiğiniz bir anlaşmayı, Kazakistan devletiyle yapılan bir
anlaşmayı, onlar bir ihaleye çıkmış, vermişse
kendilerine bir şey yaptırıyorlardır.
Ee, şimdi, Sayın Toskay söyledi, 45 dönüm çıkıyor 67
dönüme, 22 dönüm daha ekliyorsunuz. Şimdi, bedelsiz olarak hazine
arazilerini siz nasıl bir özel şirkete tahsis edersiniz, ben
anlamadım. Hem de kırk dokuz yıl da değil, kırk dokuz
yılı geçtik, süresiz olarak!
Ee, şimdi, bu anlaşmayı o zaman yaparken niye
yapmışız? Kazakistanla ilişkilerimiz var, geliyorlar,
yazın da buraya devlet başkanları gelsin, gitsin, Türk C000umhuriyetleri
toplantıları yapıyoruz, bu çerçevede de
karşılıklı bir jest olsun diye anlaşma
yapmışız ve burayı tahsis etmişiz.
Ee, şimdi verilen yerin ötesinde başka bir yere mi
yapmış? Bunları niye anlatmıyorsunuz? Yani nereye bu otel
yapılmış, anlamadım. Bu otel yapıldıktan sonra
beş yıl, altı yıl, 2005ten 2012ye kadar hiçbir denetimi
yok mu yapı denetimi yok mu, ruhsatı yok mu? Türkiye Cumhuriyetinde
yapılan bir şeyi eğer büyükelçilik yapmıyorsanız,
onlara tahsisli bir alan yapmıyorsak kendi arazimize sahip
çıkamıyoruz. Vatandaşın birisi bir gecekondu yapıyor,
gidip yıkıyorsunuz. Niye? Hazine arazisine tecavüz var: diye. Şimdi,
2/Bden dolayı herkesten bir sürü para istiyoruz ama millet bunu
ödeyemiyor. Nasıl oluyor da şimdi, Kemer ilçesinde, Beldibi gibi bir
yerde, yani bir 100 dönüm, 200 dönüm şeyler, çok büyük rakamlar bunlar. Yani
67 dönüm
22sini hadi öncekine ilave ediyorsunuz, 45 vermişsiniz. 22
dönüm arazinin değeri kaç para oralarda? Hiçbir hesap yaptınız
mı, daha önceki tahsisler kaça gitmiş?
Değerli arkadaşlar, bu çok sıkıntılı bir
şey, tamamıyla hukuksuz ama bunu getirip de Türkiye Büyük Millet
Meclisini buna alet etmekle
Gerçekten ifade edebilecek bir söz
bulamıyorum. Yani, Kazakistan devletiyle bir şey varsa düzeltelim ama
burada özel bir şirket yatırım yapıyor. Niye siz, Hükûmet
olarak araya giriyorsunuz, üstüne üstlük gelip bir de Türkiye Büyük Millet Meclisini
bu işe alet ediyorsunuz? Cezası neyse kesin, usulsüzlük neyse tahsil
edin, ödemediği varsa parasını alın. Kazakistan devletine
tahsis edeceğimiz arazi varsa yeniden, isterseniz beş yüz
yıllık tahsis edelim, süresiz olarak tahsis edelim. Yanına bunu
koyarak ne yapmaya çalışıyorsunuz, ben onu gerçekten
anlayabilmiş değilim.
Değerli arkadaşlar, Antalyaya bu anlamda tabii ki turizm
gelsin. Aynı işletme isterse başka yerde tahsis de yapın.
Gelsin arkadaşlarımız otel yapacaksa ama açın bunu, bedeli
neyse ödesin, ruhsatı neyse onu çıkarsın, devlete vereceği
harçları, vergileri versin. Biz istiyoruz. Teşvik ederseniz herkesi
edin, onlar da düşük versin, ona da itirazımız yok. Ama, bir
taraftan Turist sayısı artıyor. diye hava atarken ortalama
turizm gelirlerimiz düşüyorsa ve sizin hazırlamış
olduğunuz 2007-2012 Turizm Eylem Planının süresi geçmişse,
hâlâ uygulamaya konulmamışsa, Eylem Planının 1inci
maddesi olan turizm çerçeve kanun tasarısı taslağı dahi
tasarı hâline dönüşememişse ve bu süreden sonra Turizm
Bakanı değişmiş, yeni bir Turizm Bakanı gelmişse
biz neyi konuşacağız? Yani, bu, benim
anlayamadığım bir şey. Hakikaten, bakın, bir sürü
kanun burada çıkıyor. Dün de söyledim, burada iki dilli, iki toplumlu
bir devlet yaratmak için her gün bizi çalıştırıyorsunuz.
Turizm çerçeve kanunu tasarısı taslağı sizin için önemli
değil mi? Cari açık en önemli sorun. diyorsunuz. Cari
açığın en önemli görünmeyen nedenlerinden bir tanesi turizm geliri
ise niye turizm çerçeve kanununu getirip de burada çıkarmıyoruz? Sonra onun yerine geliyoruz, burada,
yapılan yanlışı düzeltmek üzere, Meclisin gündemini,
Dışişleri Komisyonunun gündemini, Genel Kurulun gündemini bloke
ediyoruz. Getirin bize, onun yerine
şu turizm çerçeve kanununu çıkaralım. Eksiğiyle
fazlasıyla ne getirirseniz razıyız, yok! Bakın, diyorum
2007-2012 Bakanlığın eylem planı var, defalarca sordum; sene 2013, ortada taslak
yok.
Değerli arkadaşlar, biz de ne yapıyoruz? Bir tane
firmanın orada yaptığı usulsüzlüğü gelip
devletlerarası hukuka taşıyarak buradan bir anlaşmayla
çözmeye çalışıyoruz.
Antalyada yapılması gereken çok şey var. Özellikle,
burada bu vesileyle belirtmek istiyorum, turizm konusunda
Hakikaten bunda çok
fazla söylenecek bir şey yok, ne olduğu apaçık ortada,
arkadaşlarımız da söylüyor. Lütfen, bu, hazır Genel Kurula
gelmemişken -kanun tasarısı da bekliyormuş- bunu bir gözden
geçirmekte fayda var. Hakikaten izah edilmesini bırakın,
konuşulacak tarafı bile, o anlamda savunulacak hiçbir
tarafı bile yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, az önce de söyledim, turizm
yatırımına karşı değiliz ama şeffaf,
rekabete açık şekilde, kime hangi fiyattan tahsis ediyorsak ondan
tahsis edelim. Eğer, birilerine bir teşvik yapılacaksa o zaman
herkese aynı teşviki yapmak zorundasınız. Niye öbür
otelciye aynısı yapmıyoruz? Ben bu anlaşmanın hiçbir
yerinde daha önceki anlaşmada da, verilen bilgilerde de onu göremiyorum.
Bu otel nereye yapılmış, verdiğimiz metrekare neresi,
onlara tahsis ettiğimiz yer neresi, tamamıyla yeni verdiğiniz
yer bunun ne tarafıdır? Sadece, birleştirilmiş ortak bir parsel yapılmış
ondan bahsediyor, başka hiçbir şey yok. Kanunun gerekçesinde var.
Antalyanın bir dünya kenti olabilecek potansiyeli var ama böyle
plansız bir şekilde yapılaşmayla, birilerine kıyak
geçerek yapılan yatırımlarla bu iş olmaz arkadaşlar.
Hâlen daha, bir çevre düzeni planı çerçevesinde, bir dünya kenti Antalya
tasarımı maalesef yapılmamış. Bakıyoruz, ben 2004
yılında büyükşehir belediye başkan adayı
olduğumda, arkadaşlarla bir Antalya kent vizyonu
paylaşmıştım, bütün Antalya kamuoyuyla. Dört Mevsim
Antalya sloganı içerisinde, bütün çevre düzenini, kent merkezinin
kaydırılmasını içeren ve hakikaten de sürdürülebilir bir
turizm içeren bir vizyon ortaya koymuştuk. Şimdi bakıyorum,
aradan on yıla yakın zaman geçti, biz hâlâ böyle düzensiz
şeylerle uğraşıyoruz.
Bu arada, bugün gündeme almayı düşündüğümüz su
kaynaklarıyla ilgili de Antalyadan ciddi anlamda şikâyetler geliyor
değerli arkadaşlar. Sayın Bakan, burada da vatandaşlarımızın
ciddi sorunları var, su kaynaklarının tespitiyle ilgili, burada
vatandaşlara ciddi yük geleceğini söylüyorlar. Bu konuda bir soru
önergesini de Sayın Eroğluna, birazdan geldikleri zaman sayın
bakanlara da ileteceğim. Dolayısıyla, yarın bunlardan da
ücret alınacağı yolunda, vatandaşlarımızın,
ziraat odalarının kaygıları var. Ölçüm
cihazlarının maliyeti, bunların sigortalanması,
sonrasında birtakım maliyetler getireceğini düşünüyorlar
Devlet bize bu konuda destek olsun. diyorlar değerli arkadaşlar ve
bu süreç de biliyorsunuz 25 Şubatta sona eriyor. En az iki yıl
süreyle, hiç olmazsa bu uygulama bitinceye kadar uzatılmasını
talep ediyorlar.
Yine, bu Beldibi bölgesinin bağlı olduğu Konyaaltı
Belediyesinin içerisinde de burada, vatandaşlarımızın
taş ocaklarıyla da ilgili sıkıntıları var. Bunlar
da yine su kaynaklarıyla ilgili olduğu için, bu çerçevede turizmle
ilgili olduğu için belirtmiş olayım. 100 metrelik mesafede, su
kaynaklarının, su kuyularının olduğu yerde taş
ocakları açılması için madencilik ruhsatı adı
altında ruhsat alındığını söylüyorlar. Bir
tanesini mahkeme durdurmuş ama Nasıl oluyorsa Ankaraya geliyor,
17-18 yerden imza alması gerekiyor ama pat pat pat alıp doğru
dürüst bir analiz yapılmadan geliyor. diyorlar. Hem insan
sağlığı açısından,
muhtarlarımızın, oralardaki sivil toplum
kuruluşlarımızın, ziraat odalarımızın
talepleri var. Tabii ki inşaat sektörü de devam etsin, ona da
itirazımız yok. Nasıl ki turizmde eğer yatırım
yapılacaksa taş ocağı da lazımdır ama onun
olması gereken yeri de yine Çevre Bakanlığının
koyduğu kurallar içerisinde, arkasından dolanmadan, değişik
yöntemlerle kanuna karşı hile yapmadan toparlamak gerekir diye
düşünüyorum.
Antalyanın dünya kenti olması için her şeyden önce,
bizim bir turizm çerçeve kanun tasarısına ihtiyacımız var.
Taslak, tasarıya dönüşür inşallah, bunları da böylece
tartışmayız, o turizm planı içerisinde hepsini
gerçekleştiririz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Günal, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi üzerinde, aleyhinde olmak suretiyle son konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Volkan Bozkır.
Sayın Bozkır buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, burada söz alan milletvekillerimiz olsun, bu
önergeyi veren milletvekillerimiz olsun, sanıyorum iki olay
arasındaki gerekli tefriki yapamadıklarından kaynaklanan bir
sorunla karşı karşıyayız.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz tefrik yapmak istemiyoruz zaten, birlik
taraftarıyız.
VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Sayın Atıcı, gerçekten çok
değerli bir çocuk hastalıkları uzmanıdır ve
Dışişleri Komisyonumuzun çok katkı veren, son derece
çalışkan, iyi niyetli, memleketini seven bir üyesidir. Ancak,
dış politika konuları ayrı bir maharet, ayrı bir
eğitim isteyen konulardır. Ben, nasıl, önüme gelen çocuk
hastalıkları konusundaki bir çocuğun tahliline bakarken
şaşırırsam, Sayın Atıcının da
dış politika konularıyla ilgili olan bir metni gördüğünde
şaşırmasını açıkçası
şaşkınlıkla karşılamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Dış politika metni mi,
yatırım metni mi?
VOLKAN BOZKIR (Devamla) Bu, çok doğaldır.
Bu soruşturma önergesini veren milletvekillerimize
baktığımızda da Cumhuriyet Halk Partisi içinde
dış politika kökenli, yıllarını bu konuya vermiş
3 milletvekili olmasına rağmen, bu imzaların içinde onlardan
birini görmeyince de bir anlamda demin söylediklerimin doğru olduğuna
inanır hâle geldim.
Şimdi, bakınız, burada dış politikayla
ilgili, bir ülkeyle iyi ilişkiler kurmak konusunu mu
tartışıyoruz? Türkiyenin gerçekten çok önemli bir dostunun
Cumhurbaşkanının
İki Cumhurbaşkanı arasında
verilmiş bir mutabakatın sonuçlandırılmasını mı
konuşuyoruz, yoksa çok basite indirgeyip bir belediyenin inşaat izni,
şudur budur, onları mı konuşuyoruz? Şimdi burada bu
ayrımı yapmamız gerekiyor.
Ormana bakmamız lazım. Ağaçlara bakarak orman
hakkında karar veremeyiz, ağaçlara baktığımız
zaman da ormana zarar veririz. Şimdi, öncelikle ormana bir bakalım.
Kazakistan, 2,7 milyon kilometrekarelik yüz ölçümüyle
dünyanın 9uncu büyük ülkesi; gerçekten, sahip olduğu kaynaklarla
dünyanın en zengin ülkelerinden bir tanesi, nükleer güce sahip bir ülke.
Türkiyeyle Kazakistan liderleri bir araya geldiğinde diyoruz
ki: İki devlet tek millet; biz sizden doğduk, siz bizden
doğdunuz. İki Cumhurbaşkanı
buluştuğunda sanki kardeş gibi oturup konuşuyorlar,
bağımsızlığını kazandığından
beri bu şekilde. Peki, bu Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin iyi olması
amacıyla ve bu ilişkilere zarar vermemek amacıyla atılan
iyi niyetli adımları bu kadar kötülemek, bu kadar yerin dibine vurmak
nasıl mümkün olabilir, ben de bunu hayretle karşılıyorum.
Gerçekten, bakınız, Türkiye ile Kazakistan
arasındaki ticaret hacmimiz 4 milyar dolar. Türk
yatırımcılarının Kazakistandaki
yatırımları 17 milyar dolar. Ticaret hacmimizi 2015
yılında 10 milyar dolara çıkarmak amacındayız.
Türkiyede bugüne kadar 568 Kazak öğrenci burslu olarak eğitim
görmüş. 1.800 Türk firması Kazakistanda bugün çeşitli alanlarda
iş yapıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Konuyla ne alakası var?
VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Bütün bunları unutmamız
mümkün değil. Türkiye, çok önemli projelerde, Orta Asya, Çin, alt
kıta pazarlarıyla irtibatını sağlayacak alternatif,
güvenli demir yolları güzergâhlarını planlıyor; bütün bu
koridorlara Kazakistanı da bağlamak için çaba sarf ediyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) İddialara gelin,
iddialara... Kazakistanla ilişkileri konuşmuyoruz burada.
VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Şimdi orman bu. Orman bu iken bir
de ağaçlara bakalım.
Şimdi,
Kazakistan bağımsızlığını
kazandığı zaman, 1993 yılında, o zamanın
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, o zamanın Başbakanı
Tansu Çiller, o zamanın Dışişleri Bakanı
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Oraları geç Sayın Vekilim.
VOLKAN
BOZKIR (Devamla)
SHP mensubu Hikmet Çetin bu protokolü imzalıyorlar ve
bu protokol sayesinde Kazakistana böyle bir imkân sağlanıyor. Bunun
amacı da Kazakistan Cumhurbaşkanına Türkiye'ye geldiğinde
ailesiyle kalabileceği, kendisini evinde hissedebileceği bir ortam
yaratmak. Aradan seneler geçiyor, 2001 yılında, Kazakistan bu konukevini
kendine inşa ederken masraflarını karşılamak için bir
bölümünü de otel olarak inşa ettiriyor
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) 40 dönüm
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bir bölümünü yani? 2 dönüm bir şey vermiş canım(!)
VOLKAN
BOZKIR (Devamla)
ve bu şekilde de tamamıyla Kazakistanın
kendi tasarrufu olan bir konuda bir durum ortaya çıkıyor.
Burada söz
alan bir konuşmacı, bu otel denilen gayrimenkulün inşaatı
sırasında bakan ve Orta Asya konusunda en fazla hassasiyet gösterecek
bir parti, burada, bu konuyu, ormana bakmadığı için tenkit
edecek laflar ediyor veya Kazakistandan madalya almış, aynı
zamanda Dışişleri Komisyonumuzun üyesi muhterem bir Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekili de ne Komisyonda sesini çıkarttı ne de
biraz önce buradayken burada benim söylediklerimi dinleyebilecek cesareti
gösterdi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ne alakası var Sayın Bozkır, ne alakası var?
VOLKAN
BOZKIR (Devamla) Dolayısıyla, şimdi, burada
Gerçekten ben
Komisyonda konuşulurken bir enkazdan bahsettim. Bütün bu olaylar olduktan
sonra, 2005 yılında
OKTAY VURAL
(İzmir) Kazakistana da hakaret etmeyin Volkan Bey.
VOLKAN
BOZKIR (Devamla)
AK PARTİ Hükûmetinin Maliye Bakanlığı olayda
bir sıkıntı olduğunu gördüğü için olaya müdahale
etmiştir. Maliye Bakanlığı müdahale ettikten sonra da
Türkiye'yle Kazakistan ilişkilerini sıkıntıya sokmamak
için, bu ilişkilere zarar vermemek için, kardeşimiz bir ülkenin kardeşimiz
dediğimiz Cumhurbaşkanını rencide etmemek için imkânlar
araştırılmış, formüller üretilmiş -bütün
bakanlıkların bir araya gelebileceği- neticede, böyle bir sonuca
varılmıştır ve bunun sonucunda da bu protokol ortaya
çıkmıştır.
Şimdi,
burada, gerçekten enkazı devralan bir Hükûmetin icraatı tenkit
ediliyor, enkazın müsebbipleri tenkit ediyor; esas, hayretle
bakılacak olan konu da budur.
Şimdi, burada bazı konulara değinildi. Bir defa
Komisyonda görüşülürken Osman Aşkın Bak Kardeşim
Komisyonda kabul edildi. dediğinde oy birliğiyle demedi. Buna
muhalefet şerhi koyan milletvekillerimiz var. Genel Kurulda da bir kanun
kabul edildiğinde bütün Meclisi bağlayıcı bir tarafı
yoktur; oy verenleri bağlar, herhangi bir oylamadaki usul de bu
şekildedir.
Bir konuşmacı benden önce söz alan- olaya turizm
yatırımı perspektifinden baktı. Bunun turizm
yatırımıyla falan bir alakası yok, burası tamamen
Kazakistan Hükûmetine, Kazakistan Cumhurbaşkanına tahsis edilmiş
bir alan. Orada Kazakistan bir inşaat yapmış
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neden vergi borcu çıkardınız o
zaman? Niye Maliyeden borç çıkardınız? Maliye niye borç
çıkardı Sayın Bozkır?
VOLKAN BOZKIR (Devamla) Şimdi, tabii, bu konuyu tam olarak
bilmeyenler, dış politikadan hiç anlamayanlar diyorlar ki
OKTAY VURAL (İzmir) Var mı dış politikada? Viyana
Sözleşmesinde var mı?
VOLKAN BOZKIR (Devamla) -
Efendim, sorumlularını
bulalım, kulağından tutup cezalandıralım. Kazakistan
Cumhurbaşkanını mı kulağından tutup
cezalandıracağız burada? Böyle bir dış politika
anlayışı olabilir mi?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Dokuz milyonu nereden
çıkardınız?
OKTAY VURAL (İzmir) Bildiğiniz dış politika buysa
zaten, Allah korusun vallahi bilmeyeninden.
VOLKAN BOZKIR (Devamla) Bu kadar kardeşimiz dediğimiz bir
ülkeye zarar verecek bir adımı nasıl atabiliyoruz? Yani burada,
dış politikada veyahut da herhangi bir uluslararası konuda
müeyyide çok farklı yerlerdedir. Uluslararası hukukun polisi yoktur,
uluslararası hukukun yargısı yoktur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kazakistanı
cezalandırmayacaksınız; yatırımcıyı
cezalandıracaksınız, yatırımcıyı!
VOLKAN BOZKIR (Devamla) Kazakistan Cumhurbaşkanını
rahatsız edecek, böyle bir sıkıntıya sokacak bir konuda ben
beklerdim ki bu Meclisin tamamında olayın müphemiyetine,
mahremiyetine saygı gösterecek milletvekillerimiz çıkıp burada
ses getirirler. Burada bunu söylemek bana düşmez diye düşünürken
maalesef söylemesi gerekenler tam olarak konuşmadığı için
TUNCA TOSKAY (Antalya) Kim söylemesi gerekenler Sayın
Başkan kim?
VOLKAN BOZKIR (Devamla)
dışişleri Komisyonu
Başkanı olarak ve de kendi şahsım adına burada söz
alarak duruma açıklık getirmek istedim.
Saygılarımı sunuyorum hepinize. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hiçbir açıklık gelmedi yani.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bozkır
konuşmasında Enkazın müsebbipleri kürsüden bu uygulamayı
eleştiriyor. diyerek Cumhuriyet Halk Partisini böylesine bir enkazın
sorumlusu olarak itham etmiştir, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bozkırı burada
dinlerken bazı cümlelerini hayretle dinledim. Sayın Bozkır diyor
ki: Bu bir dış politika konusu, maharet ister, uzmanlık ister.
O nedenle, neden Cumhuriyet Halk Partisinin dış politika
uzmanları burada konuşmadı?
Sayın Bozkır, değerli milletvekilleri; bu bir rant
konusu, dış politika konusu değil; konu budur. Dolayısıyla,
dış politikayı bilenler, aslında bu konuda, belki bu
olayı yorumlamakta oldukça zorluk çekerler.
Olay şudur: 1993 yılında dönemin Hükûmeti, Kazakistana,
Kazakistan Cumhurbaşkanına Antalya Kemerde konukevi yapılmak
üzere bir araziyi tahsis eder Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin
geliştirilmesi amacıyla. Niyet budur. O dönemden bu döneme kalan bir
enkaz yoktur. Sizin döneminizde bu arazi amacına uygun bir şekilde
kullanılmamıştır veya kullanılmadığı
fark edilmiştir. Bir turizm yatırımcısına tahsis edilmiş,
turizm yatırımı yapmış, otel yapmış.
Yapılması gereken, bu enkazı hakikaten ortadan
kaldırmaktır, bu tahsisi kaldırmaktır. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
Siz gülün değerli arkadaşım.
Değerli milletvekilleri, bu tahsisi kaldırmadığınız
sürece bu rantın, bu usulsüzlüğün ortağısınız.
Uluslararası anlaşmalar usulsüzlükleri gizlemek üzere yapılamaz,
siz bunu yaptınız. Bu şekliyle, Anayasanın hukuk devleti
ilkesini de burada ihlal ettiniz. Anayasa Mahkemesine
taşınacaktır eğer bu uluslararası anlaşmayı
yasalaştırmaya kalkışırsanız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bir dakika
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Yalnız ilgili olanlara
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam efendim, bir dakika
BAŞKAN - Müsaade edin
Mesela, Sayın Tanal, sizinle ilgili bir
şey yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim ilgim
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Tam ortasında, ilgiliyim çünkü
BAŞKAN Hayır, hayır, kusura bakmayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın
BAŞKAN Rica ediyorum.
Sayın Vural, buyurun efendim, iki dakika.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bir dakika
Ben henüz daha söz talebinde bulunmadım.
Sayın Başkan, maalesef, Komisyon Başkanı
Türkiye-Kazakistan uluslararası ilişkilerine zarar verecek bir
konuşma yapmıştır, bizatihi kendisi zarar vermiştir ve
böylesine muammalı bir işi Kazakistanla olan ilişkilerle
örtmeye çalışmak Kazakistanı da töhmet altında
bırakacaktır.
Dolayısıyla, sözlerinize dikkat ediniz. Bizim
arzuladığımız konuyla sizin dile getirdiğiniz konu
ilişkili değildir.
Bu konuda, Dışişleri Komisyonu üyesi
arkadaşlarımızın ifadelerinin dış politikadan
anlamadıklarına ilişkin ifadeleri çerçevesinde,
Dışişleri Komisyonu üyemiz Sayın Tunca Toskay dış
politika dersi verecek.
Teşekkür ederim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ders almaya ihtiyacımız yok.
BAŞKAN Estağfurullah
Herhâlde bir açıklama yapacak,
ders verme değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, evet, ders vermek değil; Hoca
olduğu için
BAŞKAN - Buyurun Sayın Toskay. (MHP sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TUNCA TOSKAY (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kimseye ders vermek benim haddim değil ama bazı
şeyleri tavzih etmek lazım.
Türk dış politikasını teknik olarak yürüten makam
Dışişleri Bakanlığıdır ancak Türk
dış politikasının hâkimi olan, stratejisini çizen de
siyasetçilerdir. Meseleye böyle baktığımız zaman o
Komisyonda bulunan herkes Türkiye dış politikasıyla ilgili
olarak fikrini söyler, yaklaşım biçimini sergiler. Hiçbirimizin
birbirimizi yetersizlikle suçlaması veya itham etmesi bana göre doğru
değil Sayın Başkanım; birinci madde bu.
İkincisi: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, partimizin
ideolojisi olarak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve özellikle Kazakistanla
ilişkilerimize fevkalade önem veriyoruz ama bu işle onu
karıştırdığınız zaman mızrağı
çuvala sokmaya çalışıyorsunuz siz. Biz, Sayın Süleyman
Demirelin tahsis ettiği alana son derece saygılıyız,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kazakistana bir jesti olarak görüyoruz. Ben
sizin makamınıza gönderdiğim muhalefet şerhimde de
şunu ifade ettim: Bu amaçla tahsis edilen araziyle turizm
yatırımı yapılan araziyi tefrik etmek, ayrıştırmak
gerekir. İkisini bir araya koyduğunuz zaman, bu yapılan
işlemi, uluslararası bir anlaşmanın kalkanı
altına birtakım ticari ilişkileri saklamak olarak görmek
gerekir.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Toskay.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, sayın hatip
doğrudan benim konuşmamla ilgili
Çok kısa bir açıklama
yapacağım.
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir saniye.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Söz vermek durumundasınız.
BAŞKAN Size de vereceğim.
Buyurun Sayın Günal.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
efendim gruplar adına konuşmalar yapıldı, cevaplar verildi.
Dörde dört var mı efendim?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Biz, gruplar adına konuşmuyoruz,
kendi adımıza konuşuyoruz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
böyle bir usul yok, o zaman herkes konuşur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Canikli, kendisi adına
konuşuyor konuşmacı olarak, grup adına konuşmuyor.
Lütfen ortamı germeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Olur mu öyle şey?
BAŞKAN Zararı yok, zararı yok efendim;
bakacağım, bakacağım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, süremi yeniden
başlatabilir misiniz arkadaşlar geçirmedi.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bozkırı dinlerken gerçekten
şaşırdım yani bunun dış politikayla alakası
yok Sayın Bozkır. Siz dış politikayı biliyor olabilirsiniz,
içinden geldiniz; biz de bilmiyor değiliz yani ben de uzun yıllar
Merkez Bankasının Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğünde, aynı zamanda Müsteşar Yardımcısı
iken de Avrupa Birliği ve Dış Ekonomik İlişkiler Genel
Müdürlükleri bana bağlıydı ucundan, kıyısından
Ama, bu, bir rant projesi. Milliyetçi Hareket Partisi yani sizin kalkıp da
Kazakistanla ilişkiler hakkında ders verebileceğiniz bir grup
değil, kusura bakmayın. Bir de bunun onunla alakası yok. Ben
size dedim ki, gelin, Kazakistana ne veriyorsanız süresiz olarak
isterseniz 100 dönüm verin ama bir turizm şirketinin
yaptığı şeye diyorsunuz ki: Bununla alakası yok.
Peki, nasıl oldu da o 9 milyonu hesapladınız? Bir devletin
yapacağı bir diplomatik dokunulmazlığın olduğu
alandan hiç siz vergi alıyor musunuz, vergi alıyor musunuz? Mademki
bu dış politikadır, niye vergi tahakkuku
çıkarıyorsunuz? Bu söylediğiniz 9 milyonu nasıl
hesapladınız? Aynen şöyle diyor, bakın, Kanunun
gerekçesindeki cümleyi okuyorum, sizin getirdiğiniz Kanunun gerekçesinde
diyor ki: Bununla birlikte tahsis edilen arazinin bir kısmı üzerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) Onun için lütfen bunları
ayrıştıralım, birbirine karıştırmayalım
diyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Günal.
Şimdi, değerli arkadaşlar, buna bir son vermemiz
lazım.
OKTAY SARAL (İstanbul) Evet, aynı konu üzerinde aynı
şeyleri tekrar tekrar
BAŞKAN İlk önce Sayın Atıcı, siz buyurun.
Bir de
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, ne için söz istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, bu önergede benim imzam var.
Sayın Hatip Bozkır şunu söyledi: Bu imza koyanlar bu işten
anlamaz. 69uncu maddeye göre, bizim burada
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey yok
Sayın Başkan, öyle bir sataşma yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
imzası bulunan tüm
arkadaşlarımıza sataşmıştır ve benim de
burada imzam vardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bir
sataşma yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onun için ben bununla ilgili söz
istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Tanal, İmzası olan
herkese sataştı. çok geniş bir yorum. Şimdi, grup
başkan vekiline söz verdim, Sayın Atıcı da zaten grubun sözcüsü
olarak konuştu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İmza sahipleri diyor, bakın.
BAŞKAN Müsaade ederseniz konuşacağız. Bir tane de
diplomatik misyondan olan arkadaşa söz vereceğim ve müsaade ederseniz
bitireceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O zaman, ben sizin bu tutumunuz
hakkında 63üncü maddeye göre usul tartışması
açacağım. Siz taraflı davranıyorsunuz.
BAŞKAN Tamam, açabilirsiniz; istiyorsanız açabilirsiniz,
buyurun.
Sayın Atıcı, buyurun.
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; benim bir çocuk
hekimi olduğum doğrudur. İyi bir hekim miyim, değil miyim,
bunun takdirini vatandaşlar yapar. Ben dış politikadan
anlamıyorum, onu da kabul ettim, hiç anlamıyorum. Ya, ben bir çocuk
hekimi olarak bu anlaşmada pis kokuları gördüğüm hâlde siz bir
diplomat olarak nasıl görmezsiniz Sayın Bozkır? Eğer bunu
görüp de gelip burada savunmak zorunda kaldıysanız daha kötü. Bunu
görmemiş olmanız sizin mesleki yetersizliğinizi gösterir. Benim
haddim değil sizin mesleğinizi değerlendirmek ama eğer Ben
bunu görmedim. diyorsanız, ben sıradan bir vatandaş olarak
görüyorsam ve televizyonda bizi izleyenler de bunu görüp anlıyorsa sizin
de bir Türk diplomatı olarak çıkıp şurada Evet, bu
yanlıştır. demeniz lazım.
Bakın arkadaşlar, biz daha hâlâ, buraya gelmiş olan
kanunu tartışmıyoruz. Biz diyoruz ki böyle bir pis durum var,
gelin, bunu araştıralım. Madem bu kadar çok konuşuluyor,
demek ki gerçekten kötü bir durum var; gelin, araştıralım.
Kaldırın ellerinizi, kabul edelim araştırma komisyonu kurulmasını
ve bunu araştıralım. Biz haksızsak eğer, tamam, siz
haklısınız deriz. Siz haklıysanız tamam ama bunun
mutlaka her boyutuyla araştırılması lazım.
Değerli arkadaşlar, biz iyi niyetli adımları
kötülemiyoruz. İyi niyetli adım, başlangıçta verilen 45 dönümlük
arazidir. Alkışladık. Bizim dönemimizde verilmiş. Güzel.
Kötü adım ise sizin bu araziyi birilerine peşkeş çekmeniz. Ondan
sonra da, peşkeş çektikten sonra da bunu bir yasal kılıfla
kitabına uydurmanız. Bu doğru değil.
Şimdi, acaba Kazakistan mı suçlu bu durumda? Vallahi
bilmiyoruz. Belki de Türk tarafı Git sen, buraya oteli inşa et, ben
nasılsa hallederim. dedi. Nereden biliyoruz? Niye Kazakistanı
suçluyorsunuz? Hiçbir şekilde Kazakistanı suçlayamazsınız.
Onun için, araştıralım, suçlu kim, bulalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ama suçlu muhtemelen sizsiniz ki
yanaşmıyorsunuz buna. Ne diyeyim! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Atıcı.
Sayın Korutürk, buyurun efendim.
İki dakikada lütfen
7.- İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürkün,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkırın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, biraz önce konuşan hatip -Sayın
Bozkır- Cumhuriyet Halk Partisinde Dışişleri kökenli 3
tecrübeli diplomat bulunduğunu, bunların bu araştırma
önergesine imza koymadığını söyledi. Bu doğru
değil. İmza koymadık çünkü o gün Dışişleri
Komisyonunda yapılan görüşme sırasında biz üçümüz de
başka görevlerle Ankara dışındaydık, orada
bulunmadığımız için koymadık.
Sayın Bozkırın gerek Büyük Millet Meclisinde gerek
televizyonlarda hep söylediği bir şey var:
Dışişlerinin konuları değişik konulardır,
diplomasi karışık bir konudur, bundan siz anlamazsınız.
Böyle bir şey yok arkadaşlar. Ben de bu konuda yetkin bir insan
olarak size şunu söyleyeyim: Herkes diplomasiden anlar, herkes
dış politikadan anlar. Bunu bu kadar büyütmemek lazım.
Dış politikadan anlamak için sağduyulu olmak kâfi.
Sağduyulu olmanın dışında, gayet tabii, bir birikim ve
deneyim de gerekir ama Sayın Bozkırın düşüncesine, benim
gördüğüm kadarıyla, kendi partisi, kendi yönetimi, kendi Hükûmeti
katılmıyor. Bakın, dikkat edin, yurt dışındaki
atamalar, giderek dışarıdan kimseler tarafından yapılıyor
sizin Hükûmetiniz tarafından. Mesleği diplomasi olmayan, diplomasiden
anlamayan bir sürü insan, turizm ataşe muavininden üniversite profesörüne
kadar, dışarıdan büyükelçi olarak tayin ediliyor. Madem
Sayın Bozkır böyle düşünüyor, önce Sayın Başbakana
anlatsın, önce Dışişleri Bakanına anlatsın; ondan
sonra gelip kendi milletvekili arkadaşlarına Siz bu işten
anlarsınız, anlamazsınız. diye ders versin.
Benim size söylemek istediğim: Cumhuriyet Halk Partisinin diplomat
kökenli milletvekilleri de bu araştırma önergesine
katılıyorlar, bu araştırma önergesinin son derece
yanlış bir işi düzeltmek için verildiğine inanıyorlar,
bu yanlış işi düzeltmenin de Büyük Millet Meclisine onur kazandıracağını
düşünüyorlar.
Arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla, bu, Dışişleri
Komisyonunda görüşülürken de Dışişleri Komisyonunun Adalet
ve Kalkınma Partili üyeleri dahi bu konudan sıkıntı ifade
etmişler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim efendim.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, tabii, bu
önergede bizim imzamız olduğu için, Sayın Bozkır, Hatip,
konuşmasında bize sataştı, Bunlar bu işi anlamaz
Siz bana söz vermeyeceğinizi söylediniz, ben de bu sebepten
dolayı, İç Tüzükün 63üncü maddesi uyarınca sizin tutumunuz
hakkında usul tartışmasını açmak istiyorum ve sizin bu
talebinizin aleyhinde söz almak istiyorum.
BAŞKAN Tamam efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biraz önce, konuşmacı,
bunun peşkeş çekildiğini Hükûmetimize yönelik olarak ifade
etti...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aynen öyle.
TUNCA TOSKAY (Antalya) Aynen öyle.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
sataşmadan söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, aleyhte, Sayın Celal Adan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın
Başkan
Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN Lehte
Aleyhte, Celal Adan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lehte, evet
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Sağlamın söz verme uygulamasıyla ilgili tutumu
hakkında
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, tartışma konusu olan tahsis ismi
geçen şirkete ne zaman yapıldı ve kim tarafından
yapıldı? Can alıcı soru bu. Eğer gerçekten,
söylenenlerin, ifade edildiği şekilde bir rant aktarımı söz
konusu ise bu noktanın cevaplandırılması gerekir ya da can
alıcı nokta bu, can alıcı soru bu. O ismi geçen firmaya bu
tahsis ne zaman yapıldı ve tahsisi kim yaptı?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Firmanın ismi geçmedi ki.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söyle, söyle, ismini söyle.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tahsis 2001 yılında
yapıldı. Tahsisi yapan, bunu işletmek durumunda olan Kazakistan
Hükûmeti.
CELAL ADAN (İstanbul) Protokol öyle!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Olan da bu. Yani burada
herhangi bir bakanlığın, Türkiyede bir kuruluşun, bir kamu
kurumunun tahsisi, ihalesi söz konusu değil. Dolayısıyla siz
nasıl Hükûmetimizi suçlarsınız ya da herhangi bir
bakanlığı suçlarsınız? Böyle bir mantık olabilir
mi? Çünkü uluslararası sözleşmeyle
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Tahsisler tahsis amacına uygun
kullanılır. Tahsislerde genel bir kural vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Tahsis amacı dışında
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İzin verin
arkadaşlar, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır, tahsis amacı
dışında
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İzin verin, lütfen
Biz, sizi dinledik.
Bu, tam anlamıyla bir iftiradır. 2001 yılında
tahsisi yapan Kazakistan Hükûmeti. Neden? Bu arazinin kullanımı
tamamen, uluslararası sözleşmeyle, Kazakistan Hükûmetine
devredilmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Otel ne zaman yapıldı, otel?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yetki onda, yetki bizde
değil, yetki Hükûmetimizde değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Otel ne zaman yapıldı?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 2001de, 2001de
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Otel 2001 yılında
yapılmış.
OKTAY VURAL (İzmir) Otel ne zaman yapıldı, onu
söyleyin. Tahsis yapıldığı zaman otel
yapılmıştı, öyle mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Evet, onu söylüyorum,
işte onu söylüyorum. 2001 yılında yapılmış otel
ve Maliye Bakanlığı 2005 yılında
OKTAY VURAL (İzmir) Rezidans, rezidans
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İzin verin.
Bakın, yapılan işin
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) 2005 yılında
yapılan işin anlaşmaya aykırı olduğunu,
Kazakistan Hükûmetinin böyle bir otel yapamayacağını,
işletemeyeceğini belirtmiş ve vergi cezası gündeme gelmiş.
Olay bu, aynen bu.
Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Oteli yaptıran biz
değiliz, tahsis eden biz değiliz ya da Hükûmetimiz değil
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi otel, hangi otel?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Kazakistan Hükûmeti, yetki
onda, oteli yapan da kendisi.
OKTAY VURAL (İzmir) Otelin adı ne?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Önemi yok onun. Veren Kazakistan Hükûmeti, yetki onda.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Canikli.
Aleyhte olmak suretiyle Sayın Tanal, buyurun.
İki dakika içinde lütfen.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben de söz istiyorum usul
tartışması için, lehte.
BAŞKAN Efendim, 4 kişiye söz verilebiliyor, lehte ve aleyhte.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tamam, ben lehte istiyorum.
BAŞKAN - Yazıldı buraya, herkese verildi.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, ben aleyhte
istediğim için, İç Tüzükün emredici hükümleri uyarınca önce
lehte olan kişi kimse onun konuşması lazım, ondan sonra
benim konuşmam lazım.
BAŞKAN Lehte konuştu zaten.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır, ben sataşmadan söz istedim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşmadan söz istedim. diyor,
karışıklık olmasın.
BAŞKAN - Siz de buyurun, aleyhte konuşacaksınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Canikli
Evet, siz bizi suçlayamazsınız, Kazakistanın Türkiyeye olan
borçlarından dolayı
Kazakistanda almış olduğunuz arsalar kaç TLydi? Bunun
tespiti nereden yapıldı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Vergi borcu
Kazakistanın Türkiyeye
borçlarından kaynaklanıyor. Vergi borcu bu.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Bizim Türk köylümüz, işçimiz borçlu olduğu zaman evine,
arsasına, traktörüne haciz koyuyorsunuz. O otelin mal varlığına
niye haciz koymuyorsunuz? Niye işletme gelirlerine haciz koymuyorsunuz?
Bakın, burada takas ve trampa usulü
Konuşan Sayın Bozkır
Bey Efendim, uluslararası sözleşmede polis yoktur
Demek ki siz
alıştınız, polis devletine alıştınız
değil mi? Uluslararası sözleşmede polis yoktur. Diyor,
Efendim, uluslararası kurallar bunu tayin eder. Hangi uluslararası
sözleşmede otel yapmak diplomatik bir sözleşme hâline geldi? Ben
milletlerarası özel hukuku da okudum, devletler arası hukuku da
okudum. Diplomatik hiçbir sözleşmede, hiçbir devlette otel yapmanın
diplomatik bir işlem olduğuna dair bir ibare geçmemiştir.
Eğer Sayın Bozkır uluslararası otel yapmanın
diplomatik bir iş olduğunu söylüyorsa hakikaten bugüne kadar biz
yanlışlık yapmışız, ülkemizi yurt
dışında temsil etmişsinizdir.
İki: Arsa ve trampa
Siz Türk vatandaşlarımızın vergi borcundan dolayı
köyüne, arsasına, traktörüne, maaşına haciz koyuyorsunuz, otele
niye hacze gitmediniz? Nakit, cash para varken yani bahsetmiş
olduğunuz Kazakistanda hangi dağ başında para etmeyen
nereyi aldınız? Muamma olan bir husus
Sizi Türkiyeye şikâyet
ediyorum, Türk halkına şikâyet ediyorum, siz bunun altından
kalkamazsınız.
Hepinize
teşekkürler.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Büyükelçilik arazisinin nerede olduğunu siz biliyor
musunuz?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Köylünün emekli maaşına haciz koyuyorsunuz,
mazotuna haciz koyuyorsunuz!
BAŞKAN Tutumumuz
üzerinde lehinde olmak üzere, Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Sayın Tanal, lütfen
Lütfen
Buyurun Sayın Kubat.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika lütfen.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
usul tartışmasının lehinde söz almış buluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi değerli
arkadaşlar, fikirler ortaya konuyor. Neticede, bu bahse konu edilen yer 93
yılında ikili bir protokolle Kazakistan
Cumhuriyetine, sağlık ve dinlenme tesisi olarak kullanılmak
üzere, şartlı bir tahsis yapılıyor. Yine o protokole
baktığımız zaman, bu bina ve müştemilatının
diplomatik ayrıcalık ve dokunulmazlıktan
yararlanmayacağı da belirtilmiş.
Şimdi, o dönemin hükûmeti 1996da bu protokolü Meclise getiriyor,
onaylatıyor. Burada üzerine, şu anda bahse konu olan bir turizmci
tarafından yapılmış otel 2001 yılında işletmeye
alınmış, bizim elimizdeki verilere göre.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 2005.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) 2001.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 2005.
TUNCA TOSKAY (Antalya) 2001 yılında alınmamış.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tahsis 2001.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tahsis 2001, işletme 2005.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
tahsis.
Şimdi, devletler arası ikili ilişkilerde bu tür sorunlar
yaşanabilir, Kazakistan Cumhuriyetinden kaynaklı bir kullanım
hatası da olabilir. Bunu düzeltmek için bir çaba içerisindeyiz.
Dolayısıyla, konuya biraz yapıcı
Usule
aykırılıklar vesaireler varsa bunları yetkili Türk
mercileri elbette ki takip edecektir ruhsat yönünden, efendim, idari yönden.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Etsinler, önce etsinler bakalım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Ama bir yabancı ülkenin hukuken
tahsisinde olan ve bir kişiye, kullanımına, bir özel firmaya
vermek suretiyle bir yapı yaptırdığı yerle ilgili de
şu anda yapılabilecekler nedir, bunu da sağlıklı
düşünmek gerekir. O sebeple, Sayın Başkanım
(CHP
sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne malum Kazakistana verildiği? Belki
de Tayyip Bey verdi orayı, ne biliyorsun?
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Arkadaşlar, bakın, burada
bağırmaya gerek yok, burada fikirlerimizi açıklıyoruz, doğruyu
bulmaya çalışıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Belki de Tayyip Bey verdi orayı, ne
biliyorsun?
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Bir hata varsa bunu yüce Meclis
düzeltecektir. Bu Meclisteki, Komisyondaki konu da budur.
Dolayısıyla, Sayın Başkanımızın tutumunun
lehindeyim.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, aleyhte olmak üzere tutumumuzun, Sayın
Celal Adan.
Buyurun Sayın Adan. (MHP sıralarından alkışlar)
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kazakistan Devlet Başkanına yönelik geçmişte konulan
iradeyi sonuna kadar destekliyoruz. Burada, Kazakistan Devlet
Başkanını, Kazakistan devletini konuşmayalım, bir
vurguna, bir talana öncülük yapan iradeyi konuşalım.
22 dönümü değerlendirmişler, doğrudur, bunu da
destekliyoruz. Ancak şimdi, 45 dönümü 67 dönüme çıkaran o
şirketin Hükûmetinizle ilişkileri de, dünyanın her
tarafında bilinen bir şirketin otel inşasını biraz
evvel
On iki yıl evvel Suriyeye yakın bir yerde, hani bazen
söylüyorsunuz ya Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili, Başbakan
bazı açıklamalar yapıyor, yakalandıklarında
Türkiye'nin bağırsakları temizlendi. dediğiniz Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bir kuvvet komutanı Suriye
sınırlarında bir irade ortaya koydu.
Eşkıyabaşı elinizde dedi, teslim ettiler,
koruyamadılar.
Şimdi, dış politikadaki dâhiliğiniz bizi, Türkiye'yi
ne noktaya getirdi? NATOnun Suriyeye karşı koruduğu Türkiye!
Hangi güçle gelip dış politikadaki
başarılarınızı ifade ettiğinizi de emin olun bir
garabet izler gibi izliyoruz.
Şimdi, bu şirket bir otel yapıyor. Biraz evvel Komisyon
Başkanı bir ifade kullandı, bu da Kazakistanı rencide eden
bir ifade. Bu otel Kazakistan Devlet Başkanına tahsis edilen yerin
masraflarını karşılamak için bu gayreti sarf
ettiğinizi söylediniz. Avrupada falan olsa devlet başkanı
istifa eder, çok büyük sıkıntılar olur. Siz dilinize dikkat
edin, Kazakistan devletiyle ilgili yapılacak olan, Devlet Başkanına
yönelik yapılacak olan iradeyi biz sonuna kadar destekliyoruz ama bir
şirket var, bu şirket Adalet ve Kalkınma Partisinin şirketi
olarak kamuoyunda biliniyor. Bu şirkete bu oteli tahsis etmeyin. (MHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Aynen öyle.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Adan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, ben
lehte söz istedim.
BAŞKAN Şimdi, tutumuzla ilgili konuşmalar
tamamlanmıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır, Sayın
Başkanım, ben lehte söz istemiştim.
BAŞKAN Size söz vereceğim efendim, şunu sonuçlandıralım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye? Demin konuştuğunu ifade
etmişti. Lehte konuştu, tutanaklarda var
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, ben o zaman sataşmadan söz aldım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Usul Kanunu 63üncü maddesi devamı
diyor ki
İlk önce bu tartışmayı açtık.
BAŞKAN Efendim, ben de onu diyorum Sayın Tanal,
otursanız, beni dinleseniz mesele kalmıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama siz
BAŞKAN - Ben de onu söylüyorum, oturun şimdi yerinize.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Dinliyorum bakalım.
BAŞKAN Tutumumuzun, 69uncu maddeye göre,
karşılıklı söz vermenin ötesinde doğru olduğu
kanaatindeyim ve bu şekilde görüşmelere devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz tartışmayı yanlış yere
BAŞKAN Bir saniye
efendim.
Şimdi, Grup
Başkan Vekili 69a göre söz istiyor. Buyurun, dinleyelim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Dinleyelim bakalım.
VELİ AĞBABA (
Malatya) Otel AKPnin misafirhanesi Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Canikli, orada kimler kaldı onu açıklayın siz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Değerli arkadaşlar, eğer bir rant
varsa, iddia ettiğiniz gibi bir rant varsa bu rantın senaryosu 1993
yılında yapıldı, yazıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Tamam araştıralım. Araştıralım, hepsi çıkar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir rant varsa, bu rantın, bu senaryonun
uygulanması 1993ten 2001 yılına kadar hayata geçirildi,
sahnelendi.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Araştıralım, araştıralım o zaman.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) O zaman araştıralım.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Komisyonu kurun, araştıralım.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kurun komisyonu
MUHARREM VARLI (Adana)
Neyi anlatıyorsun sen, araştıralım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer bir rant varsa
Çünkü otelin
yapımı 2001 yılına kadar
Otel 1993 ile 2001
yılları arasında yapıldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Hayır yanlış, hayır yanlış.
TUNCA TOSKAY (Antalya)
Araştıralım, kaçma!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Araştıralım o zaman.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Araştıralım diyor adamlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ne zaman
tahsis edildi? Hoşunuza gitmedi değil mi, ne oldu? Ne zaman tahsis
edildi? 2001 yılında tahsis edildi. (CHP ve MHP
sıralarından araştıralım sesleri; AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ nerede, AK
PARTİ Hükûmeti nerede? 1993te senaryoyu yazan, -1993 ile 2001
arasında- kimse tahsisi yapan da 2001 yılında
(CHP ve MHP
sıralarından haydi, araştıralım sesleri)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Araştıralım o zaman.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Araştıralım, doğrular ortaya
çıksın.
TUNCA TOSKAY (Antalya) -
Kaçma, araştıralım o zaman, yiyor mu?
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Nerede?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Otel
inşaatı 2001 yılından önce yapıldı, o
dediğiniz şirkete tahsis 2001de yapıldı. Aynen öyle, aynen
öyle. Ne oldu? Buyurun şimdi, çıkın, özür dileyin;
çıkın özür dileyin. (CHP ve MHP sıralarından haydi,
araştıralım sesleri)
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Tamam, kabul, araştıralım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Her şey ortaya çıktı her şey.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yiğitseniz araştıralım o zaman.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, bir rant varsa bunun sorumlusu AK
PARTİ dışındaki herkes var neredeyse işin içinde, biz
yokuz ama, biz yokuz.
Ya, 1993 ile 2001
arasında AK PARTİ var mı? Yok. Biz düzeltiyoruz, 2005
yılında Maliye Bakanlığı Yanlış
yapıldı, bu, kanunlara aykırıdır. diye ceza kesiyor.
Yapan sizsiniz, uygulayan sizsiniz, cezayı kesen, düzelten biziz, aynen
öyle. Ayıptır, gerçekten ayıptır! Çok ayıp, çok
ayıp!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Neredeydi bu saate kadar? Maliye Bakanı neredeydi bu saate kadar?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, sadece grup başkan vekillerine birer söz verip bunu
bitirelim. Oylayacağım artık, kusura bakmayın.
Buyurun Sayın Vural.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Hayır, Sayın Başkan, doğrudan, sözlerim
çarpıtıldığı için de söz istiyorum.
BAŞKAN Ama üçüncü
defadır veriyorum Sayın Atıcı yani sürekli veremem, kusura
bakmayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, bakın
BAŞKAN Üçüncü
defadır size hak veriyorum, ne açıkladıysanız
açıklayın.
Sayın Vural, buyurun
efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
O zaman herkes sözüne
Benim bir iddiam yok konuşma yapmayla ilgili ama
bu şekilde sataşma olursa sabaha kadar konuşacağım.
BAŞKAN Tamam,
isterseniz vereyim yine de ama üçüncü defa oluyor haberiniz olsun, bu dördüncü
olacak yani onu demek istiyorum,
AYTUĞ ATICI (Mersin)
İsterse üç değil otuz üç defa olsun.
BAŞKAN Sürekli
öyle oluyor.
Sonra size
vereceğim.
Sayın Vural,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Kazakistan Cumhuriyeti'ne diplomatik amaçlı kullanım için tahsis
edilen arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan hukuksuz
durumun araştırılması için komisyon kurulmasını
desteklediklerine ve Genel Kurulda yaşanan tartışmaların
Kazakistan-Türkiye ilişkileriyle ilgili olmadığına
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
bugün burada yapılan tartışmanın Kazakistan Cumhuriyetiyle
hiçbir alakası ve ilgilisi yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz,
Kazakistanla ilişkilerimizin geliştirilmesinin yanında daima
pozisyon aldık.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Evet, pozisyonunuzu görüyoruz!
OKTAY VURAL (İzmir)
İnanıyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün fertleri de
Kazakistan
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biz gereğini yaptık. AK PARTİ Hükûmeti olarak gereğini yaptık.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hodri meydan, sözünüzün altında kalmayın. Namertsiniz
kalırsanız. (AK PARTİ sıralarında gürültüler) Namertsiniz
Bakın namertsiniz
diyorum.
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) Namert sensin!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yakalandınız!
OKTAY VURAL (İzmir)
Ya söylediklerinizin arkasında duracaksınız ya
konuşmayacaksınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
Hükûmetimiz gereğini yapmış.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz arkasındayız, var mısınız?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hükûmet
gereğini yapmış.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hadi, varsanız gelin. Hadi bakalım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yakalandınız, yakalandınız; suçüstü
yakalandınız.
MUHARREM VARLI (Adana)
Kalk da konuş bakalım, yüreğiniz varsa kalk da konuş.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hadi, kalk konuş. Var mı?
BAŞKAN
Arkadaşlar tamam. Lütfen dinleyelim.
Sayın
Atıcı, iki dakika içinde son defa açıklamanızı
yapın, size de söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Lütfen arkadaşlar;
lütfen, lütfen oturun.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Başkanım, ben de söz istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Verin, verin.
BAŞKAN Tamam,
buyurun geçin. Yerinize oturun da isteyin. Lütfen
Arkadaşlar, oturun
yerinize. Oturun yerinize. Lütfen
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii
biz konuştukça batıyorsunuz. Biz konuştukça gerçekten kötü
duruma düşüyorsunuz ve bizi konuşturmak istemiyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarında gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Şimdi, bakın, ben çıktım
burada delikanlıca dedim ki peşkeş çekiyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Bu otelde ne kadar kaldın?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Git MHPye sor, MHPye.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Çıktı dedi
ki Peşkeş, bilmem, kötü
Bakın
okuyorum, Türk Dil Kurumunda peşkeş neymiş.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bırak ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yaranmak amacıyla uygunsuz olarak
verilen şey.
İki: Özellikle hükümdarların birbirlerine
yolladıkları ya da hükümdarlara sunulan armağan.
İşte, peşkeşi çekiyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim vermiş, kim?
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) 1993te siz vermişsiniz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Peşkeşi çeken sizsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Veren sizsiniz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Şimdi, gelelim tarihe. Önce tarihî
bilgilere bir bakın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hikmet Çetin vermiş, Hikmet Çetin.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sayın Canikli, öyle konuyu bilmeden atlarsanız
böyle rezil olursunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben biliyorum, konuyu çok
iyi biliyorum.
AYTUĞ ATICI (Devamla) 1993 yılında Hikmet Çetin verdi
burayı, doğru.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hikmet Çetin vermiş, MHP de inşaat
ruhsatı vermiş.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yılmazcığım, hadi
araştıralım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) O dönemde bir anlaşma imzalandı.
O dönemde imzalanan anlaşma sonucunda kırk dokuz
yıllığına verildi, tahsis edildi. Siz ne
yaptınız? Siz, ömür boyu verdiniz, ilelebet veriyorsunuz.
Sayın Çetinin yaptığı anlaşmayı oku
Sayın Milletvekili.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 1993te Dışişleri Bakanı
kim?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Diyor ki: Kırk dokuz yılın sonunda, ben burayı size
verdim, üzerindeki binalarla beraber geri alacağım. Siz ne
yapıyorsunuz? Üzerine biraz daha arazi veriyorsunuz, Bir otel daha
yapın. diyorsunuz, İlelebet de kullanın. diyorsunuz;
aramızdaki fark budur, aramızdaki fark budur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne zaman yapılmış?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Otel ne zaman
yapılmış? Otel kaç yılında yapılmış,
otel? Ne zaman işletmeye açılmış?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sayın Canikli, lafım size,
dinleyin de öğrenin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben biliyorum, 2001
yılında açılmış.
AYTUĞ ATICI (Devamla) 1993 yılında anlaşma
imzalandı.
İHSAN ŞENER (Ordu) 2001 yılında da
yapıldı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Anlaşma imzalandıktan sonra 2001
yılında buraya geldi ve onaylandı. Şimdi, siz diyorsunuz
ki: 2005 yılında fark ettik. Yıl 2002, iktidar
olmuşsunuz, üç sene uyudunuz, uyudunuz, uykuya yattınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biz el koyduk, cezayı
saldık biz. Tahsis 2001
yılında yapıldı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sonra 2010 yılına kadar bir
beş sene daha uyudunuz, ondan sonra çıkmışsınız,
burada diyorsunuz ki: Vay, siz verdiniz. Yazıklar olsun size be! (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sana yazıklar olsun!
Sana yazıklar olsun!
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Yazıklar olsun!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ayıp, ayıp!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, sataşmadan söz istiyorum.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Tahsis olmaz, orman alanı ya.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yahu, var işte, her şeyi var.
Benden özür dileyeceksin.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Olamaz, kırk dokuz yıldan fazla
değildir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Haklısın, olamaz.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir saniye, lütfen dinleyelim.
İki grup başkan vekiline son defa söz vereceğim ve
oylayacağım.
İkişer dakika lütfen Sayın İnce. Bitirelim şu
konuyu.
Buyurun Sayın İnce.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Kazakistan Cumhuriyeti'ne tahsis edilen arazi üzerinde yapılan otelde AK
PARTİ milletvekillerinin bedelsiz konakladıklarına yönelik
iddiaların araştırılabilmesi için mutlaka komisyon
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii, ben dışarıdaydım, konunun ortasında
geldim.
Sayın Canikli, hiç telaşa gerek yok. Daha önce de bu tür
iddialar bu Mecliste oldu. İsmet Paşaya çıktılar, dediler
ki: Sen Sümerbanktan bedava kumaş aldın. İsmet Paşa da
sustu. Bir sonraki gün geldi bu Meclise, Alın size faturası. dedi,
Ben faturasını ödedim. dedi.
Şimdi burada bir iddia var. AKPli vekillerin burada beleş
kaldıklarına dair bir iddia var. Bedava, beleş, yedi
yıldızlı otelde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nereden çıkarıyorsun ya? Bizim hiç
haberimiz yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunun iki tane yolu var: Bir,
faturayı gözümüzün önüne getirirsiniz. İki, bu komisyonu
kurarsınız, bunu araştırırız. Korkmaya gerek yok.
Korkmaya gerek yok.
İHSAN ŞENER (Ordu) Şimdi faturalar elektronik,
geçmişe yönelik kesilmiyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) İki, siz konukevini otel
yaptınız mı? Konukevini otel yaptınız mı? Bunu
sorun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Oraya sor, oraya. 2001den önceyi sor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 2001 yılının ne
alakası var? Sen anlamıyor musun?
MUHARREM İNCE (Devamla) Sizinle birlikte özdeşleşen bir
şirket var ortada. Sizinle özdeşleşen, AKPli bir şirket,
AKPli bir otel. Hepinizin orada beleş
konakladığınızla ilgili iddialar var. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) İddialar var. İddialar var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıp be! İftira atıyorsun!
MUHARREM İNCE (Devamla) İddialar varsa komisyonu
kurarsın...
İHSAN ŞENER (Ordu) Başka iddialar da var.
MUHARREM İNCE (Devamla) Komisyonu kurarsın...
İHSAN ŞENER (Ordu) Başka iddialar da var.
MUHARREM İNCE (Devamla) Komisyonu kurarsın... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hepinizle ilgili yok.
BAŞKAN Arkadaşlar, dinleyelim.
İHSAN ŞENER (Ordu) Başka iddialar da var.
MUHARREM İNCE (Devamla) Kurarsın, benimle ilgili de
kurarsın. Benimle ilgili de kurarsın.
İHSAN ŞENER (Ordu) Başka iddialar da var burada.
MUHARREM İNCE (Devamla) Kur o zaman. Kuracaksın.
İddialar... Herkesle ilgili iddialar olabilir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim kalmış?
MUHARREM İNCE (Devamla) Önemli olan o komisyonu kurup yüreklice
hareket etmektir. Biz Kazakistanla ilişkilerimizin kötü
olmasını istemeyiz. Siz burada bir gruba, bir şirkete kıyak
yaptınız mı, yapmadınız mı? Niye korkuyorsunuz
ya? Kuralım komisyonu, araştıralım, hep birlikte
çalışalım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ATALAY (Ardahan) İddiayı ispatlamak
zorundasınız Sayın İnce. Ayıp ya!
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Canikli, buyurun.
19.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Kazakistan
Cumhuriyeti'ne tahsis edilen arazi üzerinde yapılan otelde AK PARTİ
milletvekillerinin bedelsiz konakladıklarına yönelik iddiası
olanların bunu ispatlaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; eğer AK PARTİ
milletvekilleri ile ilgili olarak bahsi geçen otellerde -bu ifadeyi
kullanıyorum- beleş kaldıkları yolunda herhangi bir belge,
bilgi var ise bunu çıkar burada ortaya koyarsınız, çıkar
gösterirsiniz. Belgeniz var ise isim belirterek, şu tarihlerde, şu
tarihte, şu otelde bedel ödemeden kaldı diye
çıkarsınız burada konuşursunuz. Doğrusu budur. Varsa
iddianız, varsa deliliniz, varsa elinizde belgeniz çıkar
konuşursunuz söylersiniz, gösterirsiniz, dersiniz ki Şu kişi,
şurada beleş olarak kalmıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bir dakika, lütfen.
Böyle bir şey var mı, bugüne kadar bir şey söylediniz mi?
Yok. Ne dediniz ama: Böyle iddialar var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Başbakanın imzası var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Komisyonu kuralım,
araştıralım. diyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, eğer
iş o noktaya gelirse, herkes, herkes hakkında iddiada bulunur.
Doğru mu?
MUHARREM İNCE (Yalova) Var, doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Peki, böyle bir şey
olabilir mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) Komisyonu kuracaksın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Olması gereken nedir?
Çıkıp belgeyi göstermenizdir, var ise; yoksa, iddia dahi söyleseniz
iftiradır ve yapılanların tamamı...
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Canikli, komisyonu
kuralım, araştıralım. Ne var bunda?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Kuralım,
araştıralım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, öyle bir
şey yok. O zaman ben size diyeyim ki siz şöylesiniz, siz böylesiniz,
sizin hakkınızda, partiniz hakkında, genel
başkanınız hakkında böyle iddialar var, her biri
hakkında bir araştırma önergesi kuralım; böyle mi
olması gerekir? Olur mu böyle bir şey?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kuralım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kuralım komisyonu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kuralım.
BAŞKAN Hayır, hayır
Lütfen, lütfen...
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Olur mu böyle bir
mantık? Bakın, böyle bir iddia ne insanlığa
sığar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne iddiası, al, işte belgesi.
Ayıp ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Aynen öyle, var mı
elinde belge? Bir tane belge yok, bir tane bilginiz yok, kimin kimin
kaldığı
Bu otel ne zaman yapıldı, ne zaman? Bakın,
çıkıp bunu niye inkâr ediyorsunuz. Bu otel 2001 yılında
yapıldı, söyleyin onu. 1993te tahsis edildi, 2001 yılında
yapıldı. Bir peşkeş yoktur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Senin Başbakanın 2012 tarihinde
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Biz hiç kimseye
peşkeş çekmedik, çekmemiz de söz konusu değildir. Hiç kimse de
bunu ispat edemez, edemiyorsunuz zaten, yok elinizde bir şey çünkü. Kuru
kuru iddia var sadece, başka bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başbakanın imzası
kuru iddia mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu
iftiralarınızı sizlere iade ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 23 milletvekili tarafından Kazakistan Cumhuriyeti'ne
diplomatik amaçlı kullanım için tahsis edilen Antalya'nın Kemer
ilçesindeki arazi üzerine otel yapılması ile ortaya çıkan
hukuksuz durumu ortaya koymak ve sorumluları ortaya çıkarmak
amacıyla 6/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
0n dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 16.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri
Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/489) (S.
Sayısı: 409) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici 1inci madde dâhil 12 ile 21inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye
Milletvekili.
Sayın Türkoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 409
sıra sayılı Tasarının İkinci bölümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ermeni terör örgütü ASALA'nın da diplomatlarımıza
karşı işlemiş olduğu cinayetleri, devamında yine
Ermeni kökenlilerin ağırlıklı olarak kurucu, yönetici,
terörist ve siyasi uzantısı olduğunu bildiğimiz PKK terör
örgütünün eylemlerini de göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kırk yıldan fazla bir süredir teröre muhatap bir
devlet olduğunu ifade etmeliyiz. Bu çerçevede terörizmin finansmanının
önlenmesi gibi bir konunun dünya devletleri arasında en fazla bizim
devletimizi ilgilendirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Modern çağın devletleri arasındaki mücadelelerde önemli
enstrümanlardan birisi olan terör, hem devletler arasındaki yarışta
rakibi zayıf düşürmek için kullanılmış hem de modern
sömürgeler, müstemlekeler tesis etmek için bahane olarak
kullanılmıştır. Bugün tek kutuplu dünyanın bir sonucu
olarak terörü önlemek, başka devletleri istila etmenin, enerji
kaynakları ve koridorlarını kontrol etmenin en önemli mazereti
hâline getirilmiştir. Sömürgeci devletlerin kendilerine karşı
ortaya çıkan terörist saldırılara karşı tutumu
"Dünyanın neresinde olursa olsun terörü ortadan kaldırmak,
teröristi yok etmek." şeklindeyken başka ülkelere terörist
taleplerin karşılanması tavsiyesi şeklindedir.
Bu noktadan hareketle, gerek Birleşmiş Milletler kaynaklı
gerekse Avrupa Birliği kaynaklı, teröre ilişkin
uluslararası sözleşmelerin hiçbirisinde Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ya da halkı Müslüman
olan herhangi bir devletin karşılaştığı terör
tanımı yer almamıştır. Bugün görüşmekte
olduğumuz tasarının da kaynağı olan, Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Sözleşme 27 Eylül
2001 tarihinde imzalandığında Hükûmetimizce belli çekinceler
ifade edilmek zorunda kalınmıştır. Sözleşmenin 2nci
maddesinin birinci paragrafının (b) bendinde terör eylemi diye
yapılan tarif, maalesef "Bir halkı korkutmak ya da bir hükûmeti
veya uluslararası örgütü herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya
gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak, bir sivilin ya da bir
silahlı çatışma durumunda muhasamata doğrudan
katılmayan herhangi başka bir kişiyi öldürmeye veya
ağır şekilde yaralamaya yönelik eylemler." şeklinde
tarif edilerek, terör örgütünün doğrudan hedefi olan korucular, polisler
ve askerlere karşı yapılan saldırılar sözleşmenin
dışında tutulmuştur. Bu ve bazı benzeri sebeplerle
sözleşmenin bazı hükümlerine çekince konulmuştur.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; küresel
güçler için bir enstrüman olarak kullanılan terörün ortadan
kaldırılabilmesi için şüphesiz uluslararası iş
birliği şarttır. Terörle mücadele, doğası gereği
bir yandan askerî yöntemlerle teröristin ortadan kaldırılması,
bir yandan ekonomik teşebbüslerle refahın sağlanması, bir
yandan demokrasi ve insan hakları açısından hukuk alanında
yapılması gereken düzenlemeleri, bir yandan medya ve iletişim
kanallarını kullanmak suretiyle psikolojik harekâtı gerektirmesi
ve bir yandan da terörün lojistik kanallarının, finansman
kaynaklarının önlenmesi özellikleriyle çok yönlü bir mücadeledir.
Otuz yıla yaklaşan
terörle mücadele tecrübemizle ortaya çıkan sonuçlara bakarak ifade
edebiliriz ki Türkiye Cumhuriyeti ne zaman ki kritik bir dönem yaşasa,
terör ya da isyanlarla muhatap olmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan bu
yana, gerek Musul-Kerkük sorununun çözümü aşamasında gerek çok
partili hayata geçiş aşamasında ve gerekse Hatay sorununu çözme
aşamasında isyanlar ve kalkışmalara muhatap olmuştur.
Devlet için hayati olan bu konular gündemdeki diğer acil konuların
arasında kaybolmuştur.
Soğuk savaşın bitimi, Doğu Blokunun
dağıldığı, dünyada nizamın yeniden tesis
edildiği 1980li yılların sonunda bağımsız Türk
devletlerinin söz konusu olduğu dönemde Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Asya
Türk devletlerinin güç birliği yapabileceği bir dönemde bölücü terör
en şiddetli şekilde yüzünü göstermiş ve devletimizi meşgul
etmiştir. Belki de teröre bağlı huzursuzluk ve terörün
zayıflatıcı etkisi bizi Orta Asya'daki kardeşlerimizle
hemhâl olmaktan alıkoymuştur.
21inci yüzyılın ilk yıllarını
yaşadığımız bu dönemde ise enerji
alanlarının, koridorlarının kontrol edilmesi ve
bulunduğumuz coğrafyada Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Orta
Doğu'da rejimlerin ve haritaların değişmesinden
bahsedildiği günlerde terör, yine geçmişte olduğu gibi yüzünü
göstermektedir.
Türk devletinin bu coğrafya tanzim edilirken masada
olmasını engellemek, hatta masada oturmak yerine, masada
tartışılan, paylaşılan bir devlet konumunda
tutulmasının en önemli aracı terördür ve tabii ki ihanete
meyilli, hainliğe dünden hazır, bölücülüğün destekçisi
içimizdekiler.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AKPnin on bir
yıllık iktidarı boyunca en çok duyduğumuz
sözlerinden birisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölgesinde ve dünyada önemli
bir aktör olduğudur. AKP hükûmetlerinin yetkili ağızlarına
göre, Başbakan dünyada sözü dinlenen lider, Türkiye önemli bir aktördür.
Ancak terörle ilgili mücadelemizde AKP hükûmetlerinin maalesef terörün
finansman kaynaklarının kurutulması noktasında Avrupa ve
diğer dünya devletleri nezdinde hiçbir başarısı yoktur.
Terör örgütlerinin finans kaynaklarının yüzde 80'den fazlası
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde olduğu hâlde finans
kaynaklarının kurutulması konusunda Hükûmetin hiçbir başarılı
icraatı yoktur. PKKnın elinde bulunan silahların birçoğu
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine ek Ateşli Silahlar, Parçaları ve
Aksamları ile Mühimmatlarının Yasa Dışı Üretimine
ve Kaçakçılığına Karşı Protokol
kapsamındadır. Bu silahlar ne PKK tarafından üretilmektedir ne
de PKKnın faaliyet gösterdiği coğrafyada üretilmektedir.
PKKnın elinde bulunan ağır silahlar dâhil, tüm malzemelerin
hangi ülkelerde üretildiği ve hangi yollarla terör örgütüne
ulaştırıldığı bilinmesine rağmen, AKP
hükûmetlerinin bu konuda bilinen bir teşebbüsü yoktur.
PKK'nın suç örgütü değil, bir
terör örgütü olarak kabul edilmesi noktasında bile AB ülkeleri
arasında Hükûmet tarafından ikna edilmiş bir devlet yoktur. Hele
hele terör örgütü mensuplarının yakalanıp Türkiye'ye iade
edilmesi noktasında bir tane örnek dahi yoktur.
PKK'yı bir terör örgütü olarak kabul
ettiremeyeceksiniz, PKKlı teröristleri Avrupa devletlerine
yakalattırıp teslim alamayacaksınız, ondan sonra da
bölgesinde lider Türkiyeden, dünya devletleri arasında önemli bir aktör
Türkiyeden bahsedeceksiniz. Bu sözlerle ancak kendinizi
kandırabilirsiniz. Eğer terörün
finansmanının önlenmesi konusunda Avrupa Birliği devletleri
gerçekten samimi ise, Tayyip Erdoğan çok itibarlı ise, Paris'te
öldürülen 3 kadının bulunduğu binanın PKK'nın finans
merkezi olduğu gün gibi meydana çıkmıştır; AKP
Hükûmeti de bu tasarının dayanağı sözleşmeye imza
atmış Fransa Hükûmetini ikna etmeli ve o 3 kadının
cesedinden başka diğer canlı teröristlerin de Türkiye'ye
iadesini ya da Fransa'da yargılanmasını sağlamalıdır.
AKP
hükûmetleri on bir yıldan bu yana belli bir coğrafyamızda etnik
temelli bölücü terör faaliyetlerinde bulunan örgütün katliamlarını
teşhiste doğru karar verememiş, tedavide de isabetli karar
alamamıştır. AKP'nin başındaki zata göre bazen terör
sorunu, çoğu zaman Kürt sorunu, arada sırada da demokrasi ve
insan hakları sorunu olan bu sorunla on bir yıldır bir
seferberlik ruhuyla mücadele etmek yerine müzakere etmek tercih
edilmiştir. Teşhis yanlış olunca tedavi de yanlış
olmuştur. AKP, bizzat Başbakan ağzıyla terörün bir Kürt
sorunundan kaynaklandığını ifade etmek ve bir siyasi sorun
hâline getirmek suretiyle bu konuyu siyasi bir sorun hâline getirmiştir.
Terörle mücadelenin diğer enstrümanlarını bir
kenara bırakan AKP, on bir yıllık iktidarı boyunca bölücü
terörün talepleri doğrultusunda, bilinen yirmiye
yakın düzenleme yapmıştır. Yapılan her düzenleme
bölücü terörün hız kazanmasına, mevzi kazanmasına, güç
kazanmasına sebep olmuştur. PKK terör örgütü ve onun siyasi
uzantıları Başbakanı tuş etmişler, AKPyi hizaya
getirmişler, aldıkları her tavizi yeni taleplerle takip
etmişlerdir.
Saygıdeğer milletvekilleri, müzakere ettiğimiz
tasarı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi altında
kurulmuş olan Yaptırımlar Komitesinin talebi üzerine, terörizme
fon sağlayanların mal varlıklarının dondurulması
hususunu içermektedir. Birleşmiş Milletler Ana Sözleşmesi
gereği yaptırımlar sadece Güvenlik Konseyi kararıyla
alınabilmektedir, bu yaptırımların muhatabı da sadece
devletlerdir. Oysa, bugün müzakere ettiğimiz tasarı, Güvenlik Konseyi
kararı olmaksızın, Güvenlik Konseyinin 1267 sayılı Kararıyla
kurulan ve memurlardan oluşan bir komite tarafından alınan
kararların uygulanmasına yöneliktir. Üye devletleri sadece Güvenlik
Konseyi kararlarının bağladığı,
Yaptırımlar Komitesinin kararlarının
bağlayıcı olmadığı da açıktır. Bu
yaptırımların kişi ve kuruluşlara yönelik olması
da ayrı bir yanlışlıktır. Ayrıca, bu komite
tarafından bildirilen kişi ve kuruluşların mal
varlığının idari bir kararla dondurulması hem mülkiyet
hakkının Anayasaya aykırı olarak
sınırlandırılması anlamına gelmekte hem de bu
komitenin kararları üzerinde etkili olanlara sermayeyi istediği gibi
yönlendirme imkânını vermektedir. Bu tasarı bu hâliyle millî
sermayemizi, yabancı yatırımcıyı ürküten, korkutan,
hatta yok eden bir özellik taşımaktadır. Bu hususların
tasarı içinde mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.
Bu düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Gruplar adına ikinci konuşmacı Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Sayın Dora, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının
amacı, uluslararası sözleşmelerin varlığına
göndermede bulunarak, genel gerekçede şu şekilde özetlenmiştir:
Ülkemizin de taraf olduğu, yürürlüğe girmesiyle birlikte iç
hukukumuzun bir parçası hâline gelmiş olan ve ülkemiz
açısından uluslararası bir yükümlülük niteliği kazanan 1999
tarihli Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının
Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin uygulanması ve
Sözleşme hükümlerine uyumun sağlanması amacıyla, terörizmin
finansmanı suçunun düzenlenmesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi ile yabancı devletler ve ülkemiz tarafından terörizmin
finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlıklarının
dondurulması yönünde alınan kararların ve bu yöndeki taleplerin
yerine getirilmesine ilişkin esasların belirlenmesi amacıyla bu
Kanun Tasarısı hazırlanmıştır.
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme,
her ne kadar 9 Aralık 1999 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu tarafından kabul edilmiş, 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya
açılmış ise de, sözleşmenin imzalanmasına ilişkin
devletlerde oluşan gönülsüzlük, 11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen ve
dünya kamuoyunca İkiz Kuleler Saldırısı olarak bilinen
olayın hemen akabinde aşılmış, nitekim Türkiye de bu
sözleşmeyi 11 Eylülden 16 gün sonra ABDnin baskısıyla
imzalamıştır.
Ancak yasa tasarısı hazırlanırken
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi üzerinden gidilmemiş,
düzenlemeler buna göre yapılmamıştır. Birleşmiş
Milletler, nihai kararı elbette taraf devletlerin tasarrufuna
bırakmaktadır ancak yasa tasarısının evrensel
ilkelerden uzak hazırlandığı ortadadır. Yasa
hazırlanırken Birleşmiş Milletler Sözleşmesine
atıfta bulunmak yerine 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa
atıfla hazırlanmış, bu şekilde terörün kapsamı
oldukça geniş tutulmuştur. Yasa tasarısı, yetkilerin keyfî
olarak kullanılmasına cevaz vermektedir.
Bu bağlamda terörle ilişkilendirilen finansal kaynakların
mahkeme kararına gerek duyulmadan dondurulmasına imkân veren yasa
tasarısı, antidemokratik ve hukuki olmayan bir sürece işaret
etmektedir. Böyle olduğu için telafisi mümkün olmayan mağduriyetler
ortaya çıkacaktır. Yasa tasarısı üzerinde son derece
dikkatli çalışılması gerektiğini en başından
beri ifade etmemize rağmen maalesef Hükûmet, yine kendi bildiğini
okuyarak kaotik bir ortama zemin hazırlayacak bir yasa
tasarısında karar kılmıştır. Yani yasa
tasarısının, Türkiyenin de taraf olduğu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesiyle Anayasa'mızda güvence altına
alınan mülkiyet hakkının ihlali anlamına geldiği son
derece açıktır. Bu çerçeveden bakıldığında,
yapılan düzenlemede bir idari tedbirin olmaması gerekmektedir. Mülkiyet
haklarını ilgilendirmesi hasebiyle, hukuki bir düzenlemenin
yapılması ve verilecek kararların yargısal bir nitelik
taşıması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa
tasarısında gerçek ve tüzel kişilerin mal
varlığı, ilgili tasarruflarda yetkili bir yapı inşa
edilmektedir. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının
yetkilileriyle oluşan bir değerlendirme komisyonu ile Mali
Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığından oluşan
bir makama her türlü tasarruf yetkisi tanınmıştır. Bu iki
kurul, gerekli çalışmaları yaparak, hangi özel ve tüzel
şahısların mal varlığının dondurulması
gerektiği kararını alıp, buna göre, 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 128inci maddesinde belirtilen müsadereye
ilişkin hükümleri uygulayabilecektir.
Yasa tasarısıyla, mahkeme süreci başlatılmadan, suçu
işlediği düşünülen vatandaşların mal
varlığına el konabilecektir. Terör kapsamının ne kadar
da geniş tutulduğunu ve terörist suçlamasının artık ne
kadar da kolay yapılabildiğini düşündüğümüzde,
tasarının yasalaşması hâlinde ne tür pratik
sıkıntıların doğacağını düşünmemek
mümkün değildir.
Gerçek ve tüzel kişiler hakkında somut anlamda bir
soruşturma başlatılmadan, tamamen kendilerinden habersiz olarak,
sadece polis ve istihbarat verilerine dayanarak -terörü finanse etmekle- ceza
verilebilmesinin önü açılabilecektir.
Değerlendirme Komisyonu, bir yıl içinde
soruşturmanın başlatılıp
başlatılmadığına bakmaksızın, mal
varlığını dondurma kararlarının devamına
hükmedebilecektir. Bu noktada, idarenin keyfiyeti açıkça söz konusu olup,
aleyhine mal varlığının dondurulması kararı
verilecek gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyet haklarının keyfî
olarak ihlali söz konusu olabilecektir.
Yasa tasarısındaki en önemli çelişkilerden biri de,
Hükûmetin yargı paketi ve benzeri yargı reformlarıyla, sorunlu
olduğu için değiştirmeyi düşündüğü Terörle Mücadele
Kanunundaki maddelerine atıfta bulunmasıdır. Kamuoyunun da
talebi, TMK maddelerinin birçoğunun değiştirilmesinden
yanadır. Değişmesi muhtemel yasa maddelerine atıf yaparak
böylesine ciddi bir yasa tasarısı hazırlamak, çelişkili bir
durum yaratmaktadır. Zira, şu anki Terörle Mücadele Kanununun terör
kapsamı üzerinden gitmek, ileride sıkıntılara yol açacaktır.
Şu an yürürlükte olan TMK son derece geniş ve kapsamlı
olduğu için bu konu ile ilgili çıkarılan her yasa daha en
başından beri sıkıntılı doğmaktadır.
Böyle olduğu için, yasa tasarısının, Terörle Mücadele
Kanununa değil, Birleşmiş Milletler Sözleşmesine
atıfta bulunması gerekirdi.
Yasa tasarısının en korkunç taraflarından biri de
ilgili Değerlendirme Komisyonunun muhalif belediyeleri terör örgütüne
finansman sağladığı iddiasıyla zan altında
bırakma potansiyelini taşımasıdır. Teröre finansman
sağladığı atfedilen bir belediyenin mal
varlığı dondurulacak mıdır? Böyle yapılarak o
belediye sınırları içinde yaşayan vatandaşlar mı
cezalandırılacak? Son günlerde, hemen her olayda sıkça
kullanılmaya başlanan terör kelimesi, tamamen yürütmeye
bağlı olarak kurulacak bir komisyon elinde farklı uygulamalara
yol açabilecektir. Ayrıca mal varlığı dondurulan gerçek
veya tüzel kişiler hakkında bir yıl içinde soruşturma
açılmaması hâlinde, otomatik olarak mal
varlığının dondurulması kararının ortadan
kalkması gerekirken bunun kesin olmayan bir dille
yazılmasını doğru bulmuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa
tasarısına göre örneğin, bir sosyal yardımlaşma
derneği içerisinde, devletin terör örgütü olarak nitelediği örgüte ya
da işleyişe dair birisi varsa tüm dernek zan altında
kalabilmektedir. Sivil toplumculuğun Avrupanın çok gerisinde
olduğu ülkemizde, böyle bir durumda, hangi insan gönül
rahatlığıyla bir dernekte görev alabilecektir. Derneğe
kayıtlı bir kişinin terörist bir faaliyet yürütmesi durumunda,
tüzel kişilik olarak derneğin ve dernek üyelerinin terörist faaliyet
yürüttüğünü iddia etmek hukuksuzluktan öte bir şey değildir.
Aynı şekilde, belediyeye personel alımı yapan bir
belediye, aldığı personel eğer devletin gözünde teröristse
kolaylıkla ceza alabilecektir. Bu durumda, işe alan birinci derecede
sorumlu kabul edildiği için muhalif olan belediyelerin mal
varlıkları rahatlıkla dondurulabilecektir, bu aynı zamanda
suçun şahsiliği ilkesinin de zedelenmesi anlamına gelmektedir.
Bunun da ötesinde, belediyeler, çeşitli AB kurumlarından fon almakta,
buna göre sosyal sorumluluk projeleri geliştirmektedir.
İller Bankasından alınan ödeneğin son derece
yetersiz olduğu göz önünde bulundurulduğunda, belediyelerin fon
kaynağı kullanması kadar doğal bir şey olamaz ancak
örneğin böyle bir durumda, böylesi bir fon kaynağı da
Değerlendirme Komisyonu tarafından mercek altına alınacak,
belediye bu fonu kullandığı için suçlu durumuna
düşebilecektir. Üstelik, böylesine kritik kararların yargıç
niteliği taşımayan, tamamen yürütmenin atadığı
bürokratlar tarafından alınacak olması kamuoyunu oldukça
endişelendirmektedir.
Tümüyle bürokratlardan oluşan bir heyetin, gerçekten adaleti temsil
eden hukuki kararlar alabileceğini düşünüyor musunuz?
Açıkça ifade etmek gerekir ki bu durum yargı
teminatını göz ardı eden, iktidara ve yürütmeye sonsuz bir yetki
tasarrufu veren bir anlayışı temsil etmektedir.
Açıkça ifade etmek gerekir ki 90lı yıllarda Çiller
tarafından geliştirilen fiziki imha operasyonları şimdi de
ekonomik temelde geliştirilmek istenmektedir. Bu nedenle, biz bu
yasanın ülkemize birçok zararlar getirebileceğini
düşündüğümüzden dolayı bu yasaya karşı olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dora.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk.
Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir kez daha ifade etmek gerekirse, genel
gerekçesine göre bu tasarı, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine
Dair 1999 Tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin
uygulanması amacıyla, terörizmin finansmanı suçunun
düzenlenmesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile diğer
devletlerden ülkemize yönelik olarak yapılan terörün
finansmanını sağlayan mal varlıklarının
dondurulması taleplerinin yerine getirilmesi ve bunlara yönelik usul ve
esasların belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurul gündemine getirilmiştir ve ayrıca 22 Şubat tarihine kadar
yasalaşmaması hâlinde de Mali Eylem Gücü tarafından ülkemizin
birtakım mali yaptırımlara tabi tutulabileceği Sayın
Bakan tarafından ifade edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle belirtmek gerekirse, hiç kuşkusuz ki terör
ağır bir insanlık suçudur. Ağır bir insanlık suçu
olan terörle etkin mücadelede terörün finansmanının önlenmesinin
önemi son derece açıktır. Finans kaynakları kesilen, finans
kaynakları kurutulan terör örgütlerinin ayakta kalamayacakları,
varlıklarını sürdüremeyecekleri tabii ki hepimiz tarafından
takdir edilmektedir. Bu bağlamda, terörizm ve terörizmin finansmanı
sorununun uzun yıllardan beri bölücü terörle mücadele eden, bu anlamda
büyük acılar yaşayan, büyük bedeller ödeyen başta ülkemiz olmak
üzere tüm dünya devletlerinin ortak sorunu olduğu, bu nedenle terörizmin
finansmanına tüm devletlerin birlikte ortak bir mücadele kararıyla
yaklaşması gerektiği de son derece açıktır.
Değerli
milletvekilleri, bunları söyledikten sonra birtakım konuları da
burada değerlendirmek gerekiyor. Gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası
düzeyde terörün ağır bir insanlık suçu olmasına yönelik
genel anlamda bir mutabakat bulunmasına karşın, terörün
tanımlanması konusunda, terör algısı konusunda genel bir
anlayış, genel bir fikir birliği bulunmamaktadır. Terör
nedir? Terörist kime denir? Hangi yapılar terör örgütü olarak nitelendirilebilir?
sorularının yanıtı ulusal düzeyde iktidarlara,
uluslararası düzeyde ülkelere ve özellikle çıkarlara göre
değişen bir görünüm arz etmektedir. Ulusal düzeyde
baktığımızda, içinden geçtiğimiz süreçte terör
algısı konusunda oldukça büyük bir kafa
karışıklığı göze çarpmaktadır.
Bugün
ülkemizde, hepimizin bildiği gibi, halkımıza karşı
bilgilendirme görevini yerine getirmeye çalışan namuslu
gazetecilerin, Parasız eğitim istiyoruz. diyen üniversite
öğrencilerinin, öğrencilerine iyi bir eğitim vermeye
çalışan, iyi öğrenci yetiştirmeye çalışan
üniversite hocalarının, rektörlerin, kendi üyelerinin
haklarını korumaya çalışan sivil toplum örgütü
başkanlarının, milletvekillerimizin de aralarında
bulunduğu binlerce insan Terörle Mücadele Yasası kapsamında,
terör örgütü üyesi olmaktan dolayı tutukludur.
Yine, terör örgütüyle müzakere edildiği bir süreçte, terörle
uzaktan ve yakından ilgisi olmayan, hayatını
sağlığa, bilime, insanlığa, ülke savunmasına
adamış pek çok değerimiz ne acıdır ki skandal yaratan
gizli tanık beyanlarıyla, tahrip edilmiş dijital verilerle,
çelişkili bilirkişi beyanlarıyla ve bunlar dayanak yapılan
gerekçesiz, matbu, basmakalıp mahkeme kararlarıyla, özel yetkili
mahkeme kararlarıyla cezaevlerinde çürütülmektedir. Hatta öyle bir noktaya
gelinmiştir ki yaşanan bu açık ve dramatik süreç daha düne kadar
üstüne basa basa bu davaların savcılığına soyunan
Sayın Başbakanı dâhi, samimiyeti kuşkulu da olsa, yeni bir
söylem geliştirmeye yöneltmiştir.
Değerli arkadaşlar, ülkede görünüm bu ama uluslararası
düzeyde baktığımızda, uluslararası düzeyde de tablo
çok farklı değil. Uluslararası düzeyde de son derece
tutarsız ve asimetrik yaklaşımlar gözümüze çarpıyor.
Amerika Birleşik Devletlerine göre ciddi bir terör örgütü olan Hamas,
Sayın Başbakana göre ciddi bir müttefik olarak kabul ediliyor. Yine,
dünyanın jandarmalığına soyunan güçlü ülkeler
tarafından, kendi tehdit algılarına göre oluşturulan terör
örgüt listeleri söz konusu. Bu konuda kitap yazan Sayın Özgençe göre, bu
listelere alınacak veya bu listelerden çıkartılacak kişi,
kuruluş veya organizasyonlar komiteyi oluşturan devlet temsilcileri
arasındaki müzakere ve pazarlıklar sonucu belirleniyor. Bu
bağlamda, terör listelerinin oluşturulmasındaki kriterler son
derece belirsiz, usuller ve süreçler şeffaflık içermiyor, listeleme
ve listeden çıkartılma işlemlerinde çok büyük hatalar var ve bu
hatalar mütemadiyen tekrar ediliyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararıyla oluşturulan komite tarafından mal
varlığının dondurulmasına karar verilen kişiler
hakkında herhangi bir devlette bir suç şüphesine binaen
soruşturma yapılması ve kovuşturma açılması
şartı da aranmıyor. Keza, dünkü görüşmelerde milletvekili
arkadaşlarımız ifade ettiler, bizim ülkemiz açısından
yani bölücü terörle mücadele eden ülkemiz açısından çok daha önemli
bir husus, önemli bir eksiklik var; bir devlet ile silahlı
çatışmanın varlığı hâlinde
çatışmanın tarafı olan devlet dışı
organizasyonlara, örgütlenmelere silah veya diğer yardım yapılması
konusunda fon sağlanması, bu tasarıya dayanak oluşturan
terörizmin finansmanının önlenmesine yönelik uluslararası
sözleşme uyarınca terörizmin finansmanı suçunu oluşturmuyor
yani uluslararası sözleşmede, bu tasarıya dayanak olan 1999
tarihli sözleşmede bizim ülkemizin şu an
uğraştığı PKK terör örgütü bu kapsamda değil.
Bütün bunların yanı sıra, bu yasa konusunda bize
dayatmada bulunan kimi ülkelerin ülkemize ve diğer ulus devletlere
karşı bazı terör örgütlerin kullandıkları ve
destekledikleri kuşkusu artık kuşkunun da ötesine geçen çok
ciddi emarelerle desteklenen bir algı olarak karşımıza
çıkıyor.
Değerli milletvekilleri, işte teröristin, terörün, terör
örgütünün ne olduğu konusunda derin zihin
bulanıklıklarının yaşandığı, terör
olgusunun ve algısının ülkelerde iktidarlara, uluslararası
düzeyde ülkelere ve her şartta, koşulda çıkarlara göre
değiştiği böylesine bir konjonktürde, zaten kollukça ve özel
yetkili mahkemelerce hoyratça kullanılan ve AKP iktidarınca ne tarafa
zıplatılırsa o tarafa giden bir lastik topa dönüşen Terörle
Mücadele Kanununun kapsamının genişlemesine yol açacak
düzenlemeler var bu tasarıda. Terörün finansmanıyla ilgili
göreceği mal varlığına, fonlara el koymakla görevli, siyasal
iktidara göbekten bağlı, Mal Varlığının
Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonu adıyla bir idari
komisyon kurulmakta. Kurulacak komisyona ve Bakanlar Kuruluna, Anayasayla
güvence altına alınan en temel hak ve özgürlüklerimizden birisi olan
mülkiyet hakkını kısıtlama, dondurma yetkisi verilmekte.
Güvenlik Konseyinin oluşturduğu listeler, yabancı devletin
talebi ve yurttaşların yabancı ülkedeki mal
varlığı söz konusu olduğunda yargıç güvencesi
aranmamakta ve bu talepler ya doğrudan Bakanlar Kurulunca ya da
değerlendirme komitesinin önerisiyle Bakanlar Kurulunca işleme
sokulmakta, uygulamaya konulmakta. Tabii bu durum hukuki mesnetten yana yoksun
olarak mal varlığı dondurulan kişiler açısından
çok yıkıcı etkiler yaratmakta. Yine, dondurulan mal varlığına
dâhil olan ticari işletmelerin yaşaması için gerekli olan hayati
giderlerin yapılabilmesi bile gerek oluşma biçimi gerek
işleyiş biçimi itibarıyla siyasal iktidara göbekten
bağlı, siyasal iktidarın kontrolünde olan Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığının izni ile
yapılabilmekte.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak bu tasarıyla açık bir şekilde
yargının görev ve yetki alanına müdahale edilmektedir. Hukuk
devletiyle bağdaşmayan bir süreç daha da ileriye
taşınmakta, özel yetkili mahkemelerin yanı sıra özel bir
idari kurul oluşturularak kişilerin tüm ekonomik varlıkları
hukuka aykırı bir şekilde tehdit altına sokulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bugün kâğıt üzerinde kalsa da, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasamıza göre demokratik bir hukuk devletidir. Demokratik devletler
nitelikleri gereği terörle, demokrasi ve insan hakları
tanımları içerisinde mücadele etmek zorundadır. Bu nedenle,
uluslararası dayatmalar ve bu dayatmaların arkasındaki,
içerideki ardıl hesaplar ne olursa olsun bizim Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkartacağımız yasalar demokratik hukuk devleti
ilkesine uygun olmalıdır.
Bu nedenle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüştüğümüz yasa
tasarısına karşı çekincelerimizi ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın
milletvekilleri, İkinci bölüm üzerinde gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahısları adına Kırklareli Milletvekili Sayın
Turgut Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Dibek, buyurun.
Süreniz
beş dakika.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Değerli arkadaşlar, ikinci bölümde
şahsım adına söz aldım. Sizleri öncelikle
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1999 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik
Kurulunun kabul ettiği bir sözleşme. Bizim de 2002 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanmasıyla iç hukukumuzun artık
bir parçası olan terörizmin finansmanının önlenmesi,
engellenmesi ile ilgili bu sözleşmenin iç düzenlemesini bu kanunla
yapıyoruz. Sene 2002, sene 2013; on yıl sonra ya da on bir yıl
sonra yapıyoruz.
Niye bu kadar geç kaldık diye düşündüğümüzde, dünden bu
yana aslında arkadaşlarımız konuşuyorlar, Sayın
Bakan da belirtti, Komisyonda da konuşuldu bu konu, artık son noktaya
gelindi. Yani artık ilgili kurullar, Birleşmiş Milletlerin
Güvenlik Konseyinin ilgili kurulları şunu diyor Türkiyeye: Bunu
çıkaracaksan çıkar yoksa seni kara listeye alıyorum, artık
bundan sonra senin yerin Kuzey Kore ve İran, İranla berabersiniz.
Yani aslında şunu söylemek istiyor: Bu yasayı
çıkarırsan bundan sonra çalışmaya devam ederiz; çıkarmazsan,
sen aslında terörizmin önlenmesi yolunda üzerine düşeni yapmayan, bir
anlamda terörizmin önlenmesinde, terörizmin önlenmesine yönelik olarak finans
kaynaklarının kesilmesi yönünde üzerine düşeni yapmayan bir
ülkesin demektir bu karar. Yani Hükûmet, son noktada bu yasayı getirdi,
birkaç gün sonra da zaten bu süre dolacak.
Ben şunu görüyorum: Yasaya baktım, inceledim, Komisyonda da
üyeyim, orada da baktım. Ben yasanın çok iyi anlaşıldığını
düşünmüyorum değerli arkadaşlar. Bugün de anlattım. Yani bu
yasa ne getiriyor? Ben yeterince anlaşıldığını
düşünmüyorum. Yani baktığımızda, yasanın
sakıncaları var, çekinceleri var, bunları zaten konuşuyoruz
ama genel anlamıyla bu yasa ne getiriyor diye
değerlendirdiğimizde ben üç başlık
Çok basit konuşmak
lazım. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin iki tane
kararı var -yasada da yazıyor zaten, 5inci maddede- bir 1267
sayılı kararı var, bir 1373 sayılı kararı var
bildiğim kadarıyla, karıştırmıyorsam. 1267 no.lu
kararı Taliban ve El Kaide için almış Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi, oy birliğiyle almış ve bu
sözleşmeye taraf olan tüm ülkelere diyor ki: Bu örgütlere, bu terör örgütlerine
destek veren, fon sağlayan, gelir sağlayan katkı veren
örgütlerle ilgili, bu Konseyin kararlarını kayıtsız
şartsız uygulayacaksın. Biri, 5inci maddeyle bu düzenleniyor.
Yani Türkiye, Bakanlar Kurulu, Konseyden gelen bu iki terör örgütüyle ilgili
talepleri kayıtsız şartsız uygulamak zorunda; 5inci madde.
Bir diğeri, 6 var, 7 var, işte orada düzenlenen maddeler de,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin diğer kararı, bu
iki terör örgütü dışındaki terör örgütlerini ilgilendiriyor;
onlar sayılı. Onlarla ilgili de diğer ülkelerin, yani
sözleşmeye taraf, sanıyorum 155 ya da 160 ülke var, o ülkelerin
Türkiyeden taleplerini düzenliyor. Yani diğer ülkeler diyecek ki
Türkiyeye: Bakın, şu, şu örgütlere Türkiyede şu
kişiler, şu kuruluşlar destek veriyor, bu şirketlerin
finansı, kaynağı var, desteği var, bunlarla ilgili
dondurma, engelleme kararı alın. diyecek. Onunla ilgili bir
değerlendirme kurulu var, o değerlendirecek, Bakanlar Kuruluna
sunacak, ikinci yol o.
Diğer
yöntemi de şu: Türkiye'nin terör örgütleriyle ilgili olarak, yani
Türkiye'nin de terör örgütü olarak gördüğü bu örgütlerle ilgili olarak
yabancı ülkelerden taleplerini düzenleyen hükümler var, yani üç
başlık. Fakat bunun içerisinde on yıl
Otuz yıldır -arkadaşlar
söylüyorlar- PKKyla biz mücadele ediyoruz, binlerce can şehit vermişiz.
Yani otuz yıldır ya da on yıldır biz bu sözleşmeyi
onayladıktan sonra PKKyı dünyaya terör örgütü olarak kabul
ettirememişiz. Yani Türkiye'deki Terörle Mücadele Kanunu, ilgili kanunlara
göre, bize göre terör örgütü ama Türkiye Cumhuriyeti şunu yapamıyor
Yani bu kral
çıplak, herkes bunu biliyor, burada da söylendi. Herhangi bir ülkeden
Türkiye Cumhuriyeti, PKKnın
İngiltere, Fransa, Amerika fark etmez
onlar bizim gönlümüzü alsınlar diye zaman zaman Biz de PKKyı terör
örgütü olarak görüyoruz. diye açıklamaları var ama Türkiye'nin bir
talebini aldıklarında PKKyla ilgili, yani ülkenizdeki şu
kuruluşlar PKKya destek veriyor, oradan gelir elde ediyor PKK diye,
bunların mal varlığına el koyun diye; şu
yanıtı alacağız veya alıyoruz: PKK terör örgütü
değildir arkadaşlar. Diğer ülkelerin bize vermiş olduğu
yanıt. Düşünebiliyor musunuz? Yani böyle bir paradoks var, Türkiye'de
insanlara Terör örgütü olarak ne var? diye sorduğumuzda herkesin
aklında PKK var ama biz bu sözleşme hükümlerini PKKya
uygulayamayacağız, mümkün değil böyle bir olay.
Sürem de
yetmedi, aslında söyleyecek daha çok şeyim vardı.
Diğer
örgütlerle ilgili olarak, tabii ki Türkiye'nin talepleri değerlendirilecek
ama bu yasa şunu da gösterdi: Terör örgütü nedir? Terörist nedir? Şu
yargılanan davalarda, en son Başbakanın da
açıklamalarına baktığımızda biraz daha
anlaşılmasını sağladı. Dünyada da Türkiye'de de
yasalarımıza göre, silahı olmayan, cebir, şiddet, tehdit
uygulamayan hiçbir kişi veya kuruluş terör örgütü değildir ama
yargılanan insanlar var, askerler var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) - Arkadaşlar bunların hangisinin silahı var
-bir yerlerde bulunanlar dışında- hangisi cebir
uygulamış, hangisi şiddet uygulamış, hangisi bomba
patlatmış, hangisi gitmiş adam kaçırmış, cinayet
işlemiş -davalar için konuşuyorum- ama bunlar terör örgütüdür.
Türkiye'deki uygulama için konuşuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dibek.
Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek.
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç hususu
açıklığa kavuşturmak için söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birinci husus, birkaç arkadaşımız tarafından gündeme
getirildi, şöyle denildi: Birleşmiş Milletler Terörün
Finansmanın Önlenmesi Sözleşmesine dayandığı
belirtilen bu yasa tasarısı, silahlı çatışmaya
doğrudan katılan kişilerin finanse edilmesini kapsayıp
kapsamadığı sorgulandı. Yani bu, işte, PKKyı
kapsıyor mu, kapsamıyor mu? Şimdi, değerli arkadaşlar,
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin suç eylemlerini
tanımlayan 2nci maddesine devletimiz tarafından çekince konularak
sözleşme imzalanmıştır.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Çekince koyamıyoruz,
açıklama
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Dolayısıyla, sözleşmenin bu hükmü ülkemizce geçerli kabul
edilmemiştir. Dolayısıyla, sözleşmede
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Diğer ülkeleri
bağlıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
yer alan
Silahlı bir çatışma durumunda çatışmaya doğrudan
katılmayan başka bir kişi
ifadesine tasarıda bilerek yer
verilmemiştir. Dolayısıyla, silahlı çatışmada yer
alan güvenlik güçlerine karşı girişilen öldürme ve yaralamaya
yönelik bütün eylemlerin finansmanı da bu kanunun kapsamındadır.
Ayrıca, mevcut tasarının 3/b maddesinde 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununda yer alan terör eylemlerine atıf
yapılması bu durumu daha da kuvvetlendirmiştir. Bu hususla
ilgili herhangi bir tereddüdümüz yoktur.
Değerli arkadaşlar, ikinci bir husus: Tabii, ben dün de birkaç
kez açıklamaya çalıştım. Değerli arkadaşlar,
Türkiyede işlenen terörizmin finansmanı suçu bakımından ne
Bakanlar Kuruluna ne de Değerlendirme Komisyonuna yeni bir yetki
vermiyoruz bakın, Türkiyede işlenen terörizmin finansmanı suçu
bakımından. Yani dolayısıyla Türkiye'de işlenen
terörizmin finansmanı suçu açısından, ne Bakanlar Kurulunun ne
de Değerlendirme Komisyonunun yeni bir yetkisi yok, dondurma yetkisi yok;
bu tamamen Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya ilişkin hükümleri
çerçevesinde yapılacaktır, zaten kanunda bu son derece
açıktı. Dolayısıyla, efendim, belediyeler veya başka
kesimler şu hatayı yapar, öyle görünür, şöyle olur da işte,
devlet kalkar, Bakanlar Kurulu dondurur
Yok öyle bir şey.
Bakanlar Kurulunun dondurma yetkisi iki çerçevede olur:
Bir: Türkiye açısından, bütün dünya açısından
bağlayıcı olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarıdır. Bunlar oy birliğiyle alınan kararlardır,
bu kanun olsa da olmasa da, bu tasarı geçse de geçmese de zaten
bağlayıcıdır, zaten bu yönde de bugüne kadar 14 tane
Bakanlar Kurulu kararı çıkmıştır. Bu birinci husus.
Yabancı devletlerce yapılacak taleplerde ise -yine çok
açık ve net olarak biz dün şunu ifade ettik, kanunda var- bir
karşılıklılık ilkesini biz gözeteceğiz, ülkenin
menfaatini gözeteceğiz. Bakanlar Kurulunun takdir yetkisi var. Bakanlar
Kurulu, Değerlendirme Komisyonu o devletin talebi çerçevesinde gerekçesine
bakacak, gerekçesini yeterli bulmazsa reddedecek. Biz ileride tazminat
doğması riskine karşılık teminat isteyeceğiz, bir
yıl içerisinde açılmayan soruşturmalara ilişkin dondurma
kararı kaldırılabilecek.
Dolayısıyla, burada açık ve net olarak söylüyorum,
yabancı devletler tarafından yapılan taleplerin yerine getirilmesi
otomatik olmayacak, Bakanlar Kurulunun bu konuda takdir yetkisi var ve bu yönde
de çok ciddi, güçlü müesseseler var.
Şimdi deniyor ki: Efendim, bürokratlardan oluşan bir kurula
yetki veriliyor. Değerli arkadaşlar, ne MASAKın ne
Değerlendirme Komisyonunun dondurma kararı verme yetkisi yoktur.
Dondurma kararı verme yetkisi Bakanlar Kurulunda, sadece az önce ifade
ettiğim iki husus çerçevesinde olacaktır, hiçbir şekilde bu
bahsedilen bürokratik sürecin dondurma yetkisi olmayacaktır, yoktur.
Şimdi, sadece, bu bürokratik, yeni Değerlendirme Komisyonunun
şu yetkisi olacak: Efendim, suç duyurusunda bulunabilir. Zaten şu
anda, 5549 sayılı Kanunun, yani Suç Gelirlerinin Aklanmasına İlişkin
Kanunun 19uncu maddesinde MASAKa bu yetki zaten verilmiş. Dolayısıyla,
burada da yeni bir husus yok. Yani cumhuriyet savcılıklarına
şikâyette bulunması, başvurması hususu zaten MASAKın
şu anki kanununda var olan bir durum.
Şimdi diğer ülkelere bakalım. Şu anda diyelim ki
bizimle birlikte FATFta olan birçok ülkede bu kararlar Bakanlar Kurulu
kararıyla da olmuyor, doğrudan doğruya ilgili bakanlık
tarafından
Bakın, Almanyada Federal Finansman Denetim Birimi
yapıyor. Belçikada Adalet ve Dışişleri
bakanlıkları, Fransada Ekonomi Bakanlığı,
Birleşik Krallıkta Hazine Bakanlığı, İspanyada
Terörün Finansmanını İzleme Komisyonu, İtalyada Ekonomi ve
Maliye Bakanlığı ile Dışişleri
Bakanlığı, Hollandada Dışişleri
Bakanlığı, Rusyada Başkanlık, Başkanlık
kararnamesi; Amerika Birleşik Devletlerinde Dışişleri ve
Hazine bakanlıkları, İsviçrede Federal
Yani liste bu
şekilde gidiyor. Biz ise Bakanlar Kuruluna verdik. Dolayısıyla
burada, söylediğim gibi, Türkiyede işlenen terörün finansmanı
suçu açısından yeni bir düzenleme yok. Bu yetkiler Terörle Mücadele
Kanununun 8inci maddesinde zaten var.
Gelelim, bu yasa Türkiyeye ne getirecek? Ben inanıyorum ki
birincisi
Tabii ki bizim İran gibi, Kuzey Kore gibi ülkelerle bu
çerçevede
Aslında güçlü iradesi olan bir Türkiye'nin bu ülkelerle
aynı listede olmasını hak etmediğini hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla bizim standartlarımızı, tabii ki yasal
çerçevemizi uluslararası seviyeye çıkartmamız zaten saygın
bir üye olarak gerekiyor. Ama bunun ötesinde de, ben inanıyorum ki bu yasa
geçtikten sonra bu tür uluslararası platformlarda elimiz güçlenecek.
Doğrudur, bugün, bakın, son on yılda Türkiye'nin terör
suçundan iade istemleri toplamda 384, fakat bize iade edilenler 23,
reddedilenler 206, vazgeçilen 31, derdest yani devam eden 124. Yani, hakikaten
biz gerek Avrupa gerek diğer ülkeler nezdinde ciddi bir şekilde bu
suçluların iadesi konusunda bir çaba içerisindeyiz. Bu taleplerimiz de
Eminim, bu yasanın geçmesiyle bence elimiz güçlenir, zayıflamaz.
Şimdi, varsayalım ki Türkiye bu tasarıyı
çıkarmadı, varsayalım bir an için. O bahsettiğiniz bütün
riskler devam eder yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bütün
ülkeler için bağlayıcı olan bir karar verdi diyelim. Biz bunu
yerine getirmeyecek miyiz? Geçmişte bu kanun olmadığı için
getirmedik mi? Getirdik. 14 tane Bakanla Kurulu kararı var, 14 tane; bizden
önce de var, bizim dönemimizde de var. Dolayısıyla, olaya bu
şekilde bakmakta ben fayda görüyorum.
Biz de diğer ülkelerin bütün iade taleplerini kabul etmiyoruz.
Örneğin, 19 tane iade talebi olmuş, biz bunun sadece 5 tanesini kabul
etmişiz. Dolayısıyla, bu tasarıyla gerçekten Türkiye önemli
bir eksikliğini gidermiş oluyor. Türkiyenin terörle mücadelede, ben
inanıyorum ki, uluslararası platformda elini güçlendirecek ama daha
önemlisi, karşı karşıya olacağımız çok
önemli birtakım riskleri bertaraf etmemize yardımcı olacak.
Bakın, açık ve net olarak konuşuyorum. Bu yasayı biz
yapmazsak yarın öbür gün Türkiyenin standart, bildiğimiz, ticaret için, yatırım için
yapılacak para transferlerinin hepsi etkilenebilir çünkü uluslararası
sistem bu şekilde kurulmuş. Evet, Yaptırımlar Komitesinin
çalışma tarzı konusundaki eleştirileri, kaygıları
biz paylaşmıyor değiliz, paylaşıyoruz, farklı bir
şekilde de düşünmüyoruz ama varsayalım ki bu tasarı yok, o
zaman Türkiyeye verilecek zararın boyutlarını da
düşünmemiz lazım. Bu tasarıda -yine tekrarlıyorum kendi
kendimi- yerleşik yani bizim vatandaşlarımız
açısından, Türkiyede işlenen terörün finansmanı suçu
açısından yeni bir düzenleme getirmiyoruz. Bu anlamda, kimsenin mal
varlığını idari bir kararla dondurma söz konusu
değildir, olmayacaktır; bu yasa bunu getirmiyor. Yine, eskiden
olduğu gibi, Terörle Mücadele Kanununun 8inci maddesinde olduğu
gibi, tamamen Türkiyedeki yargı süreci işleyecek ve bu çerçevede
olacak. Türkiyede veya dışarıda birileri terörü finanse
ediyorsa elimizin güçlü olması lazım, tabii ki bunların
cezalandırılması lazım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi
şahısları adına son konuşmacı Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu, Bursa Milletvekili.
Sayın
Şerbetçioğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
409
sıra sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Artan terör
eylemleriyle birlikte terörizmin kaydettiği gelişmeler ve
almış olduğu küresel görünüm ülkemiz ve dünya
bakımından uluslararası barış ve güvenliğe
yönelik çok ciddi bir tehdit ve güvenlik sorunu hâline gelmiştir. Küresel
terörizmin ulaşmış olduğu uluslararası boyutlar göz
önüne alındığında, terör örgütlerinin varlıklarının
devamı ve faaliyetlerinin yürütülmesi için büyük miktarda finansmana
ihtiyaç duydukları ve bu ihtiyacı ise yasal ve yasal olmayan birçok
faaliyet ve yöntemle elde etmeye çalıştıkları görülmektedir.
Terörle
etkin mücadelede, terör örgütlerine ait mali kaynakların ve bu
kaynakların akışının tespiti, izlenmesi ve önlenmesi
konusu son derece önemli bir terörizmle mücadele yöntemi olarak ön plana
çıkmaktadır.
Terörizmin
yerel bir sorun olmaktan çıkıp küresel bir tehdit hâline
dönüşmesinin ardından sorunun büyüklüğünü gören
uluslararası toplum, bu alandaki çalışmalarına hız
vermiş, yoğun akademik tartışmalar, diplomatik temaslar,
ulusal ve uluslararası yasal düzenleme çalışmalarına
odaklanmıştır.
Terör
tehlikesine karşı uluslararası iş birliğinin artırılması
amacıyla, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere ilgili
birçok uluslararası organizasyon terörle mücadeleye yönelik
çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmalarda terörizmin
finansmanıyla mücadele öncelikli konular arasında gelmektedir. Bu
çalışmalar sonucunda, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
tarafından 09/12/1999 tarihinde Terörizmin Finansmanının
Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, terörizmin finansmanıyla
mücadele konusundaki ayrıntılı düzenlemeleri içeren ilk ve en
önemli uluslararası sözleşme olarak kabul edilmiş ve ülkelerin
imzasına açılmıştır.
Sözleşme,
01/03/2002 tarih ve 2002/3801 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla
onaylanarak 01/04/2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle iç
hukukumuzun bir parçası hâline gelmiştir. Sözleşme, yürürlükte
bulunan uluslararası hukuki düzenlemelerin kapsamının acilen
gözden geçirilmesi ve uygun iç düzenlemelerle terörizmin finansmanını
önlemek ve engellemek için tedbir almaya davet etmektedir.
Yine sözleşme, özellikle terörist amaçlara hizmet edeceğinden
şüphelenilen veya terör suçlarının işlenmesi için
kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların
ya da bu suçlardan temin edilen kazançların tespitine, bulunmasına,
dondurulmasına, bunlara el konulmasına, müsaderesine, faillerin
kovuşturulmasına ve cezalandırılmasına yönelik gerekli
ve etkili önlemlerin oluşturulması ve devletler arasında iş
birliğinin geliştirilmesi amacıyla cezai, hukuki ve idari
tedbirlerin alınması ve karşılıklı
yardımlaşmanın artırılması yükümlülüğünü
getirmektedir.
Uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli
Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler şartı
uyarınca ortak tedbir ve yaptırımları belirleme yetkisi
çerçevesinde terörün ve terörizmin finansmanının engellenmesi
hakkında bir kısım güvenlik konseyi kararları almıştır.
Terör ve terörizmin finansmanıyla ilgili bu kararlar genellikle bazı
terör örgütlerini veya teröristlere yönelik olmak üzere bu örgütlerle
bağlantılı olan kişi ve kuruluşların mal
varlıklarının dondurulmasına ilişkin düzenlemeleri
içermekte ve bu konuda devletleri iş birliğine
çağırmaktadır. Bu kararların en önemlileri 1267 ve 1373
sayılı kararlardır.
1267 sayılı Kararla, terörizme finansal destek sağlayan
kişi ve örgütlerin listesi belirlenerek Birleşmiş Milletler
üyesi devletlere bu listede yer alan kişi ya da terör örgütlerinin mal
varlıklarının dondurulması yükümlülüğü
getirilmektedir.
1373 sayılı Kararla, terörizmi finanse eden gerçek ve tüzel
kişilere ait mal varlıkları ile terörizmin finansal
kaynaklarının dondurulması ve terör örgütlerine her türlü
desteğin kesilmesi ve uluslararası iş birliğinin
sağlanması istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin de taraf olduğu,
yürürlüğe girmesiyle birlikte iç hukukumuzun bir parçası hâline
gelmiş olan ve ülkemiz açısından uluslararası bir yükümlülük
niteliği kazanan 1999 tarihli Birleşmiş Milletler Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin
uygulanması ve sözleşme hükümlerine uyumun sağlanması
amacıyla terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyiyle yabancı devletler ve
ülkemiz tarafından terörizmin finansmanının önlenmesi
amacıyla mal varlıklarının dondurulması yönünde
alınan kararların ve bu
yöndeki taleplerin yerine getirilmesine ilişkin esasların
belirlenmesi amacıyla hazırlanan bu kanun tasarısının
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şerbetçioğlu.
Şimdi, sisteme giren arkadaşlarımız var, on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Birinci sırada Sayın İrbeç.
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, yetkililer, suç
örgütlerinin iz bırakmamak için ağırlıklı olarak nakit
ve elden çalıştıklarını belirtiyor ve
bankacılık sistemine giren parasal hareketlerin takibi sonucunda ulaşılan rakamların
çok küçük olduğunu ifade ediyorlar. İki yıl önce, AP parlamentosu,
PKKnın yıllık bazda en azından 600 milyon doları
uyuşturucu ticaretinden elde ettiğini kayıtlarına
geçirmiştir. PKKnın, uyuşturucu ticaretinden kasasına
koyduğu parayı, bugün itibarıyla yıllık bazda Türkiye
ne kadar tahmin etmektedir? Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezi ve Europol
raporu, uyuşturucu maddeler ile ilgili suçlar ve suç örgütleriyle
mücadelede eski yöntemlerin yeterli olmayacağını ortaya koyuyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası toplum için terörizmi
lanetlemek ve teröristlerin adalete teslim edilmesi için destekleyici bir tutum
sergilerken Türkiye burada yok. Bir an önce anlaşmaya taraf olmamız,
Türkiyenin elini güçlendirebilecektir. Burada, terörizm, insanlık suçu
olarak tarif edilmektedir. Türkiyenin mevzuatındaki terörizmin
tanımlamasının uluslararası tanıma uygun
olmadığı yönünde OECDnin kara paranın
aklanmasını önlemekle görevli mali eylem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İrbeç, teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, ben size şunu sormak istiyorum: Bu yasaya dayanak
olarak gösterilen konulardan bir tanesi, uluslararası sözleşme.
Dediniz ki: Uluslararası sözleşmenin 2nci maddesinde, o ülkede
silahlı mücadele içerisinde olan örgütlenmelerle ilgili bu
uluslararası sözleşmenin uygulanmayacağı konusundaki hükme
biz not koyduk. Böyle bir notun konmasının, bizim ülkemiz
açısından ne gibi bir faydası var? Biz bu notu koyunca, biz
PKKnın, diyelim ki Avrupa ülkelerinde ya da Amerikada bu konuda bir fonu
varsa, oluşturduğu bir mal varlığı varsa
Biz dedik
ki: Bunların da mal
varlığının dondurulmasını istiyoruz. Onlar
dediler ki: Siz not koydunuz ama biz bu notu tanımıyoruz. Ne
anlamı var, not koymamızın? Sadece, bizim iç kamuoyumuza yönelik
bir yaklaşım biçimi değil midir bu?
Bir de ben şunu söylemek istiyorum: Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararları Avrupa ülkelerinde nasıl uygulanıyor?
27 ülkenin birlikte oluşturduğu bir komite olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, sizin de bildiğiniz gibi, Hakkâri Yüksekovadaki
Esendere Sınır Kapısından, PKK terör örgütüne gerek
kaçakçılık gerekse hayalî ihracat aracılığıyla
ciddi miktarda finans kaynağı yaratıldığı MASAK
tarafından tespit edilmiş ve sizin açıklamalarınızda
kamuoyuna bildirilmiştir.
Bu durumda, şu ana kadar bu olaylara adı karışan
şirketler mal varlığı açısından
değerlendirildiğinde bunların mal varlığına el
konulabilmiş midir? Şu ana kadar tespit edilen hayalî ihracat ve
kaçak para miktarının PKKya ne kadarı gitmiştir? Bu
düzenlemeyle beraber acaba bu tür şirketler için de bir karar alınabilecek
midir? Açıklama yaparsanız sevinirim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, terörle mücadelede etkin bir mücadele
yapabilmek için, bir kanun müzakere ediyoruz. Bizim, PKK terör örgütüyle
mücadelemizde, köy korucuları ve gönüllü köy korucuları çok önemli
görevler üstleniyorlar. Biliyoruz ki bu köy korucularının, gönüllü
köy korucularının çok önemli sorunları var çözülmeyen. Maliye
Bakanı olarak bunlara bir müjdeniz var mı? Özlük haklarını
iyileştirmek yönünde bir düzenlemeniz olacak mı?
İkinci sorum da şu: Bu İmralı müzakereleri, PKKyla
müzakere süreci başladıktan sonra, bazı vilayetlerde köy
korucularından, gönüllü köy korucularından silahları toplama
talimatı verildiği haberleri geliyor. Böyle bir şey var mı?
Gerçekten bu müzakere sürecinde PKKya bu yönde bir söz verilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, başarılı bir yönetim olduğunuzu
iddia etmektesiniz. Başarılı olan bir yönetimde,
yargının tetiği cemaatte olur mu, terörün tetiği Abdullah
Öcalanda olur mu, enerjinin tetiği Rusyada olur mu, teknolojinin
tetiği Japonyada olur mu, ticaretin tetiği Avrupa Birliğinde
olur mu, finansmanın tetiği Avrupa ülkelerinde olur mu, uydunun
tetiği Çinde olur mu, dış politikanın tetiği Amerika Birleşik
Devletlerinde olur mu? Son görüştüğümüz bu yasaya göre terörizmin
finansmanının tetiği hangi ülkede olacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Geçmiş dönemlerde teröre destek
olduğu için mal varlıkları dondurulan insanlar ve şirketler
var mıdır, varsa kimlerdir, miktarı nedir? KCK ve PKKya
yapılan operasyonlarda ne miktar ve değerde uyuşturucu madde
yakalanmıştır, bunlarla ilgili kaç kişi mahkûm
olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı, gazetelerde çıkan ve Ankara kentinin -kimi zaman-
Avrupanın örnek kentlerinden bir tanesi olduğuna dair belgelerin, esasında
bu işin parayla, hatır gönülle verildiğine ilişkin gazetede
bir haberin yer alması üzerine, bu gazete sahibimiz ve Cumhuriyet Halk
Partisinin bir milletvekili hakkında Sizi özel bir mercekle
izleyeceğim. diye bir beyanda bulunmuştur. Bir belediye
başkanının görevleri arasında, bir milletvekilini özel bir
mercekle incelemesi gibi bir görevi var mıdır? Bu özel mercekten ne
anlamamız gerekir, peşine hafiye mi takacaktır, onu dinleyecek
midir, ne yapacaktır? Bir belediye başkanı bu lafı
söylerse, terörün finansmanını görüştüğümüz bu yasa
çerçevesinde, hakkında herhangi bir işlem yapabilir misiniz, gücünüz
yeter mi?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Malatya biliyorsunuz
dünyanın ve Türkiyenin kayısı üretiminin başkenti. Ancak,
bu yıl Malatya çiftçisi açlıkla karşı karşıya. Bu
dönem defalarca buradan gündeme getirdim Malatyadaki kayısı
sorunlarını, çiftçimizin aç olduğunu. Malatyadaki
kayısı, tabii sadece çiftçiyi ilgilendirmiyor; esnafı
ilgilendiriyor, sanayiciyi ilgilendiriyor, Malatyada yaşayan herkesi
ilgilendiriyor bu kayısı. Bununla ilgili bir destek vermeyi
düşünüyor musunuz, ki şöyle somut bir destek verilebilir:
Bakanlığınız tarafından 30 bin, 40 bin ton kayısı
alınırsa hem kayısı fiyatları artar hem de Türkiyede
yaşayan insanlar kayısı gibi önemli bir ürünü yeme
fırsatı da bulurlar ve hem zekâları artar hem
sağlıkları düzelir. Bu konuda bir şey yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bizim çekince
koyduğumuz Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
Yani çekince
ne anlama geliryor? Şu anlama geliyor: Biz bu sözleşmenin bu hükmüne
bağlı değiliz yani sözleşmenin bu hükmü bizi bağlamaz.
Tabii, diğer ülkeler için değerlendirilmesi konusunda
Ben hukukçu
değilim ama muhtemelen birçok ülke bu tür sözleşmelere birtakım
çekincelerle onay veriyor. Şimdi önümde öyle bir şey yok ama
muhtemelen öyledir, yani hiçbir ülke sözleşmeleri zaman zaman olduğu
gibi kabul etmiyor, birtakım çekinceler konabiliyor. Dolayısıyla
bizim açımızdan bağlayıcı değildir, bizim
uygulamalarımız açısından değil ama diğer
ülkelerin değerlendirmesi hususunda bir şey söyleyemem.
Ama şunu söylemekte fayda görüyorum: Bugün hem Amerika
Birleşik Devletleri tarafından hem de Avrupa Birliği
tarafından PKK bir terör örgütü olarak kabul edilmiştir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Mal
varlığı konusunda bir önlem alındı mı Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bizim
devlet olarak uzun yıllardır yaptığımız çabalar
sonucunda, dediğim gibi, önemli olan, hem Avrupa Birliği hem Amerika
Birleşik Devletlerince bu örgütün yani PKK terör örgütünün bir terör
örgütü olarak kabul edildiği hususunun altını çizmek istiyorum.
Özetle, sizin sorunuza ilişkin ancak bunu söyleyebilirim.
Şimdi gelelim diğer sorulara. Hakkâri Esendereyle
ilgili bir soru var. 20/07/2011 tarihinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığından
inceleme talep edilmiş. Biz denetim elemanı görevlendirdik, inceleme
devam ediyor; henüz tamamlanmadığı için ben size somut
rakamları veremem. Ama ben inanıyorum ki bu konudaki
çalışmalar tabii ki hızlı bir şekilde
sonuçlandırılacak ve yasalarımız çerçevesinde ne
gerekiyorsa bu konuda yapılacaktır.
Şimdi,
gelelim, yine PKKnın uyuşturucu ticareti, buna ilişkin
tahminler sorusuna.
Değerli
arkadaşlar, dün de söyledim, devlet olarak bizim böyle bir tahminimiz yok.
Yani, dolayısıyla benim sizinle bir rakam paylaşmam söz konusu
değil ama söylediğiniz son husus doğrudur. Zaten bu yasa da o
eksikliği gidermek içindir. Yani bizdeki terör tanımı sadece
Türkiye'ye karşı işlenen cürümleri kapsıyor, daha
doğrusu faaliyetleri. O nedenle de FATFın talebi de bu yönde: Sizin
tanımınız uluslararası terör tanımına tam uyumlu
değildir, siz sadece Türkiye'ye karşı işlenen terörist
faaliyetleri terör olarak tanımladınız. İşte bu yasa
bu açığı da gideriyor, bu anlamda da evet, elimizi
güçlendiriyor.
Değerli
arkadaşlar, köy korucularına ilişkin şöyle söyleyeyim: Gönüllü
köy korucularından silahların toplandığına dair benim
en ufak bir bilgim yok. Yani bu konu
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani Şanlıurfadan böyle bir telefon geliyor,
bir araştırın böyle bir şeyi.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Benim bir bilgim yok,
dolayısıyla bu konuda bir değerlendirme yapmam doğru olmaz
ama böyle bir şeye ben ihtimal vermiyorum. Ama siz bu soruyu yine ilgili
arkadaşımıza tabii ki yönlendirebilirsiniz.
Şu an
itibarıyla köy korucularına ilişkin, özlük haklarına
ilişkin Maliye Bakanlığına gelmiş, benim önümde,
üzerinde çalıştığımız bir husus yok ama müsaade
ederseniz bir rakam vereyim. Köy korucuları 2002 Aralık ayında
236 liralık bir maaş alıyorlardı, 2013 Ocak ayında 850
lira alıyorlar. Asgari ücretin üzerinde bir miktar ve yaklaşık
yüzde 260 civarında bir artış söz konusu.
Değerli
arkadaşlar, yine, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanımızla ilgili bir değerlendirme yapıldı,
onunla ilgili bir soru soruldu. E, doğrusu ben konuya çok vâkıf
değilim yani ne söylediğini, hangi kontekste söylediğini ama
yani burası bir hukuk devleti
LEVENT GÖK
(Ankara) İnceleyeceğiz. diyor Sayın Bakanım, Sizi
takip edeceğiz, gereği yapılacak. diyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Türkiye bir hukuk devletidir,
hiç kimse onun dışında herhangi bir faaliyete giremez, girerse
de zaten hukuk yolları
LEVENT GÖK (Ankara) Yani Melih Gökçek MİTle mi anlaşma
yaptı, askerle mi anlaşma yaptı, kiminle anlaşma
yaptı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, hukuk yolları açıktır. Dolayısıyla,
yani burada doğrudan doğruya
LEVENT GÖK (Ankara) Bence onu Hükûmetiniz mercek altına
alsın, Hükûmetiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Kayısı üreticilerine, kayısı üretimine gelince: Ben kayısı
yiyorum, onu söyleyeyim. Ama şunu söyleyeyim: Türk Hava Yolları da bu
aralar biliyorsunuz kayısı ikram etmeye başladı.
VELİ AĞBABA (Malatya) En ucuzundan almış, en
ucuzundan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) 2 tane ama
biliyorsunuz 40 milyon yolcu taşıyoruz, 2şer taneden 80 milyon
yapar, bu ciddi bir rakam.
Ama daha önemlisi, şöyle söyleyeyim, samimi olarak söylüyorum:
Bizim bir destekleme bütçemiz var değerli arkadaşlar. Bu destekleme
bütçesinin mikro detaylarına biz Maliye Bakanlığı olarak
Şu ürün desteklensin, şu ürün desteklenmesin. şeklinde müdahil
olmuyoruz. Biz Maliye Bakanlığı olarak destekleme dâhil olmak
üzere, doğrudan hibe destekleri dâhil olmak üzere Tarım
Bakanlığımıza yaklaşık 13 milyar lira bir bütçe
tahsis etmişiz, 13 milyar; ciddi bir rakam. Şimdi, burada hangi ürün
ne şekilde desteklenir, takdir edersiniz ki yine benim
VELİ AĞBABA (Malatya) Para sizde Sayın Bakanım,
para sizde. Kayısı üreticisi hakikaten zor durumda.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli
arkadaşlar, parayı biz bütçeyle, kanunla, Mecliste tahsis ediyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz onay veriyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) O kanunlar
çerçevesinde ilgili arkadaşlarımız hakikaten rasyonel bir
şekilde kullanıyorlar, kullanmalarına da o şekilde sizler de
telkinde bulunursunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kaçırdığım
bir soru var mı diye bakıyorum da, Sayın Tanalın sorusu
cevap verilecek türden bir soru değil, yanlış anlamayın
beni. Yani, Türkiyenin hakikaten konumu uluslararası alanda güçlenmiştir,
samimi olarak söylüyorum. Türkiye, artık gerçekten, hani
Biz arzu ederiz
ki biz de dünyanın en güçlü ülkesi olalım, ilk 3e girelim, ilk 5e
girelim ama o yönde Türkiye son on yılda çok büyük mesafe katetti. Gündemi
belirlenen bir ülke değildir; Türkiye hakikaten önemli ölçüde gündem
belirleyen, önemli ölçüde uluslararası arenada güçlenmiş bir ülkedir.
Dolayısıyla, sizin o anlamda değerlendirmenize ben
katılmıyorum.
Uyuşturucu maddeyle ilişkili, yine galiba Ne kadar
yakalandı? vesaire şeklinde bir soru vardı. Önümde rakamlar yok
ama eğer arkadaşlar İçişleri
Bakanlığımızdan veya başka taraflardan temin ederlerse
sizlerle memnuniyetle paylaşırım, onu da ifade edeyim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Genelkurmay
Başkanlığının bu yönde bir raporu var.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Ama şunu
son kez söylüyorum: Bu kanun gerçekten elimizi güçlendirecek, bu kanun
Türkiyenin itibarını artıracak, bu kanun ileride gelişecek
birçok sorunun önünü alacak. Dolayısıyla, bu konuda müsterih olun.
Biz bu kanunu hazırlarken bütün bu kaygıları gerçekten dikkate
aldık. Bu doğru bir düzenlemedir, Türkiye için gerekli bir
düzenlemedir.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
12nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının önlenmesi hakkında Kanun
tasarısının 12. maddesindeki 3. ve 4.
Fıkralarının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Uşak Mersin Zonguldak
Ramazan
Kerim Özkan Turgut
Dibek Celal
Dinçer
Burdur Kırklareli İstanbul
Ali
Serindağ Mahmut
Tanal
Gaziantep İstanbul
(3) Hakkında malvarlığının dondurulması
kararı verilmiş olanlar, alacak ve borçları ile diğer tüm
malvarlığı değerlerini ve bunların
dayanağına ilişkin bilgileri dondurma kararının 7201
sayılı Tebligat Kanunu uyarınca kendisine tebliğinden
itibaren; bunlardan alacağı veya borcu olan gerçek ve tüzel
kişiler ise alacak veya borcun miktarı ile dayanağına
ilişkin bilgileri, malvarlığının dondurulması
kararının ülke genelinde en büyük tirajlı üç gazetede ilan
edilmesinden itibaren en geç otuz gün içinde Başkanlığa
bildirirler.
(4) Yetkili Sulh ceza Mahkemesi tarafından verilen
malvarlığının dondurulması kararı, 5271
sayılı Kanunun 128. Maddesi uyarınca gecikmeksizin yerine
getirilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra Sayılı Terörizmin Finansmanının
önlenmesi hakkında Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul Bingöl Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel Mülkiye
Birtane
Mardin İstanbul Kars
BAŞKAN Sayın Komisyon, son okunan önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet, önergeye katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak efendim?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Mülkiye Birtane
BAŞKAN Sayın Birtane, buyurun.
Süreniz beş dakika. (BDP sıralarından alkışlar)
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörizmin
Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
12nci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede terör algısının, devletin resmî
politikaları ve basın aracılığı ile halkı
yanıltarak Kürt siyasi hareketi odaklı oluşturulduğu
açıktır. Bu nedenle de terör içerikli tüm düzenlemelerde Kürtler için
yeni bir mağduriyet doğmaktadır. Bu kanun da Kürt siyasi
hareketine karşı ve elbette özünde Kürt halkına karşı
başlatılacak olan yeni bir antidemokratik hareketin temelidir. Hukuk
devleti ilkelerine, mülkiyet hakkını düzenleyen kanunlara, yargı
bağımsızlığına, demokrasiye, ekonomik
özgürlüğe tümden aykırıdır.
Söz konusu tasarı fikrinin 26 Ocak 2012de İstanbulda
düzenlenen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay, Adalet
Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu
yetkilileri ile cumhuriyet savcıları ve TEM şube müdürlerinin
katıldığı Terörün Finansmanıyla Mücadele
Çalıştayı toplantısında oluşturulduğu
açıktır. O toplantıda yine alınan kararlardan biri,
Doğu ve Güneydoğudaki devlet ve belediye ihalelerinin mercek
altına alınması idi.
Şu an cezaevinde tutuklu bulunan binlerce Kürt, dava ile ilgili
dosyalarında teröre destek vermekle suçlanıyorlar. Geçen dönem Van
Milletvekili olan ve bir yılı aşkın bir süredir henüz
mahkemeye çıkarılmadan tutuklu bulunan Sayın Fatma
Kurtulanın iddianamesinde, Türkiyede tek günlük Kürtçe gazete olan
Azadiya Welat gazetesine abone olması teröre destek suçu olarak yer
alıyor. Söz konusu tasarı yasalaşırsa Kürtlerin ne ile
karşı karşıya kalacağı açıktır.
Değerli milletvekilleri, Tansu Çiller: Elimizde PKKye yardım
eden Kürt iş adamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim
bulunuyor, devlet PKKyle olduğu gibi PKKye mali destek
sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir. demişti.
Şimdi, her gün demokratikleşmeden bahseden bu iktidar, kendi
çoğunluğuna dayanarak çıkardığı yasalarla Tansu
Çillerle aynı yerde duruyor, giderek, daha çok benzeşiyor. Terörle
Mücadele Yasası gibi bir hukuk garabeti karşımızda dururken
bu sefer Kürtlerin emeğine, alın terine, malına, mülküne göz
dikmiş bir devlet varlığıyla karşı
karşıyayız.
Yıllarca terörizme kaynak aktaran birçok iktidarı gördük bu
ülkede. Çetelere, Ergenekona intikam tugaylarına, kontrgerillaya,
JİTEMe Hizbullaha, binlerce Kürdü katleden bu örgütlere devlet kendi
kaynaklarıyla finansör olmadı mı? Roboskide 34 Kürt gencini
katleden terörist bir hareket değil de nedir? Aslında, devletin,
Kürtlere karşı yürütmekte olduğu ve açıkça devlet terörü
olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri için harcadığı,
Sayın Başbakanın da Harcanan kaynaklarla bir Türkiye daha
inşa edilirdi. ifadesiyle itiraf ettiği harcamaları kontrol
altına alınmalıdır yani bu tasarının adı Devletin
antidemokratik faaliyetlerinin finansmanının önlenmesi olmalı
ve içeriği buna göre yeniden hazırlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemlerde
Suriyede, Batı Kürdistanda, Kürtlere saldırılar düzenleyen
çeteler Türkiye yardımları ve desteğiyle yönlendiriliyor. Ceylânpınardan
rahatlıkla giriş çıkış yapılmakta ancak Nusaybin
sınır kapısından halkın oradaki akrabalarına
yardım etmek istediği durumlarda da Sınır kapısı
kapalı. gerekçesiyle izin verilmemektedir. Nusaybinden yapılmak
istenen yardımlar, tamamen insani yardımlar olup herhangi bir suç
veya şiddet unsuru içermemektedir. Ancak
Ceylânpınardan
Suriyeye giren çeteler tamamen oradaki Kürtlerin elde ettikleri siyasi statüyü
ortadan kaldırmak amaçlı bir çatışma ortamı
yaratmaktadırlar.
Kürtlerin yıllardır sürdürmüş oldukları hak ve
özgürlük mücadelesi bu tip yasalarla terörize edilmek isteniyor. Eğer
gerçekten bu süreçte Hükûmetin çözüme yönelik bir samimiyeti varsa terör ve
terörizm söylemlerinden vazgeçip PKK terör örgütüdür. söyleminden vazgeçerek
kültürel ve çok kimlikli, sosyal, siyasal bir hareket olarak kabul edilmelidir
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birtane.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının önlenmesi hakkında Kanun
tasarısının 12. maddesindeki 3. ve 4.
Fıkralarının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
(3) Hakkında malvarlığının dondurulması
kararı verilmiş olanlar, alacak ve borçları ile diğer tüm
malvarlığı değerlerini ve bunların
dayanağına ilişkin bilgileri dondurma kararının 7201
sayılı Tebligat Kanunu uyarınca kendisine tebliğinden
itibaren; bunlardan alacağı veya borcu olan gerçek ve tüzel
kişiler ise alacak veya borcun miktarı ile dayanağına
ilişkin bilgileri, malvarlığının dondurulması
kararının ülke genelinde en büyük tirajlı üç gazetede ilan
edilmesinden itibaren en geç otuz gün içinde Başkanlığa
bildirirler.
(4) Yetkili Sulh ceza Mahkemesi tarafından verilen
malvarlığının dondurulması kararı, 5271
sayılı Kanunun 128. Maddesi uyarınca gecikmeksizin yerine
getirilir."
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurun.
Süreniz beş dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu tasarıyla ilgili bazı
şüphelerimizin, kaygılarımızın olduğunu çok
açıkça söyledik. Ben biraz önce Sayın Bakana sordum ama cevaplamaya
zamanı yetmedi, benim de zamanım yetmedi, soruyu tam olarak
soramadık.
Ben şunu söylemek istemiştim: Avrupa Birliği ülkelerinde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden gelen kararlar nasıl
uygulanıyor? Bu Taliban ve El Kaideye dönük alınmış olan
Yaptırımlar Komitesi kararları nasıl uygulanıyor?
Bunun aslında açıklanmasını istiyorum, Sayın Bakan bu
arada açıklayabilirse o çok iyi olacak. Çünkü şöyle
söyleniyor:Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden gelen kararları
biz sözleşmeye tabi üyeler olarak kayıtsız koşulsuz
uygulamak zorundayız, bizim bu konuda bir takdir hakkımız yok.
Oysa ki Avrupa Birliği ülkelerinde -benim duyduğum kadarıyla,
öğrendiğim kadarıyla- 27 ülkenin oluşturduğu bir
komite var, bu komite, gelen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarını gözden geçiriyor, oy birliğiyle karar verdiği
takdirde bu kararlar Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanabiliyor.
Şimdi, Avrupa Birliği ülkeleri buna neden gerek duymuş? Neden
böyle bir kontrol mekanizmasına gerek duymuş? Çünkü, daha 12 Eylül
2012de İsviçre-Nada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı
çok açık seçik. Talibana yardımcı olduğu gerekçesiyle 2002
yılında Mustafa Nadanın Londradaki mal
varlığına el konuluyor, sınır dışı
ediliyor. İsviçreye girmesi yasaklanıyor İsviçre
tarafından, aynı zamanda da İtalyada da belli şekilde
yaptırımlara tabi tutuluyor. Aslında İsviçrede ve
İtalyada hakkında soruşturmalar açılıyor ve bunlara
takipsizlik kararı veriliyor. Yani, yüksek mahkemeye başvuruyor
Benim bu sınırlamalarım kaldırılsın. diye.
Yüksek mahkeme diyor ki: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
bunlara karar vermiştir. Biz bu konuda herhangi bir şey
yapamayız. Bunun üzerine Mustafa Nada Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine gidiyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Eylül
2012 tarihli kararı arkadaşlar, şu yönleriyle İsviçreyi
tazminata mahkûm ediyor, diyor ki: Sen, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararını kendi iç hukukuna göre düzenlemek zorundasın.
İnsan haklarını ve bu kişinin dolaşım hakkını,
mal varlığı hakkını ve sağlık
hakkını yok edemezsin. Sen bunu kendi iç hukukuna göre
düzenleyeceksin. Aynı şekilde Uluslararası hukukta
Birleşmiş Milletlerin böyle bir yaptırımı var ise
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre de bu insanların hakları
varsa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üst makam değildir,
sen uluslararası hukuka göre, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine göre bu hakları tanıyacaksın ve bunun
dengesini kuracaksın. diyor. Ayrıca, yine, son olarak verdiği
karar: Etkin iç hukuk yolunu tanımamışsın sen. diyor.
Mustafa Nada aleyhinde böyle bir dondurma kararı vermişsin,
İsviçreye gelip gitmesini engellemişsin ama buna karşı
etkin bir iç hukuk yolu tanımamışsın, bu nedenle de seni
tazminata mahkûm ediyorum. diyor İsviçreye. Şimdi, demek ki biz
bunları alacağız, hiç kontrol etmeden, hiçbir şekilde
sorgulamadan, gerekçesine bile bakmadan, İsim
yanlışlığı bile var. deyip buna bakmadan uygulamak
gibi bir yükümlülüğümüz yok. Bir kere bu yanlışı
düzeltmemiz lazım.
Şimdi ben bu tasarının 12nci maddesiyle ilgili birkaç
soruna eğer zamanım yeterse değinmek istiyorum. 12nci maddede
de -dün konuştuğum gibi- 11inci maddedeki gibi aynı sorunlar
var: Mal varlığı dondurulanlar ve mal varlığı
dondurulanlardan alacağı olanlar, Resmî Gazetede bu kararın
-dondurma kararının- yayımlanmasından itibaren otuz gün
içerisinde bilgileri vermek zorundalar.
Peki, arkadaşlar, yine soruyorum ben: Resmî Gazeteyi okuyan kaç
kişi var? Şimdi, mal varlığı dondurulan bir
şekilde haberdar oldu, bilgisini verdi Başkanlığa ama mal
varlığı dondurulana borcu olan kimselere ya da alacağı
olan kimselere bu konuda bilgilendirme yapmadılar otuz gün içinde, Resmî
Gazeteyide bilmiyorlar. Peki, ondan sonra?.. Yine, bu tasarının
15inci maddesinde, bu konuda gecikme söz konusu olduğu takdirde altı
aydan iki yıla kadar cezalandırma söz konusu. Sen bu dondurma
kararıyla ilgili o kişiye ya da kuruluşa olan
haklarını ve borçlarını bildirmedin. diye o kişilere ceza
mı verilecek? Yani böylesine teknik, çok ciddi sorunlar da var
arkadaşlar. Bunlar bir türlü çözümlenmedi, Komisyonda da söylememize
rağmen yani Komisyon üyeleri bu konuda hemfikir olmasına rağmen.
Hatta diyor ki Sayın Bakan: Efendim -Türkiyede işlenen
terörizmin finansmanı suçlarıyla ilgili- bunlar, işte, savcılığa
suç duyurusunda bulunacak.
Peki, Sayın Bakan, savcılığa suç duyurusunda
bulunacak ama mal varlığının dondurulmasıyla ilgili
nasıl, kim karar verecek? Bu konuda kesin bir durum yok. 12nci maddede
çok ciddi bir sorun var. 12nci maddedeki bu teknik sorun da, 5inci,
6ncı ve 7nci maddelerde usulüne uygun olarak alınmış
kararlar denmesi gerekirken bu konuda da ciddi hata vardır. Bu
hataların düzeltilebileceği kanaatiyle dikkatinizi çekmek istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 13üncü Maddesinin (2) bendi sonundaki
"...işlemleri Başkanlığın izni ile yapılabilir."
İfadesi "...işlemleri kararı veren hâkimin izni ile
yapılabilir." şeklinde; üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesindeki "Başkanlık" kelimesinin "hâkim"
şeklinde değiştirilmesini ve yedinci fıkranın
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Turgut Dibek Ali İhsan
Köktürk
Mersin Kırklareli
Zonguldak
Haluk Eyidoğan Ahmet
Toptaş Binnaz
Toprak
İstanbul Afyonkarahisar İstanbul
Dilek Akagün Yılmaz Haydar Akar
Uşak Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclis Başkanlığına
409 sıra sayılı "Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı"nın 13üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Erol Dora
Bingöl Iğdır Mardin
Sebahat Tuncel Sırrı
Süreyya Önder
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Başkan, tabii, böyle bir usul yok ama bu bir temel kanun,
arkadaşlar bana birçok soru da soruyorlar, tabii, takdir sizin, bu
özellikle önergelere katılıp katılmadığım
konularında sorarken, eğer sizler uygun görürseniz ben açıklama
yapabilirim ama bu tamamen sizin takdirinizde olan bir konu.
Şunu söyleyeyim: Avrupa Birliğinde bir komite
var, doğru. Bugüne kadar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
aldığı bütün kararları harfiyen bu komite
onaylamıştır, uygulamaya koymuştur. Bizde de Bakanlar
Kurulu kararı çıkartıyor, bağlayıcıdır ama
ben size bir örnek vereyim, bugüne kadar 14 tane Bakanlar Kurulu kararı
çıktı, o Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararları içerisinde 2 tane Türkün ismi vardı, mal
varlığının dondurulması kararı, o Bakanlar Kurulu
kararına bunlar konulmadı. Demek ki bağlayıcı ama
bazen bu tür kararları da alabiliyoruz. Avrupa Birliği de muhtemelen
belki
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O zaman yasaya
neden bunu koymadık Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Avrupa Birliği de
muhtemelen belki bu komiteyi bu çerçevede oluşturmuş olabilir. Ben
bilemiyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Türk vatandaşlarıyla
ilgili uygulanmayacağına dair önerilerimiz oldu, kabul edilmedi
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli
arkadaşlar, işte...
BAŞKAN Sayın Bakanım...
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sonuç itibarıyla
katılmıyorum önergeye Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Baluken, buyurun.
Süreniz beş dakika.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önerge üzerinde
olan söz hakkımı, birkaç gündür bu Meclis kürsüsünde dile getirilen,
aslında uzun bir süredir dile getirilen, düşünce bile olmaktan uzak,
partimiz hakkındaki iddialara cevap verme açısından
kullanacağım.
Buradaki her konuşmacı, BDPnin sırtını
silahlara dayadığını, silahlara güvenerek siyaset
yaptığını durmadan gelip burada açıklıyor ve bu
konuda da bizler cevap verme durumunda kalıyoruz. Biz, ısrarla,
BDPnin bugünlere silahların namlularının ucunda bedel ödeyerek
geldiğini söylemiştik. Ben, burada, bugüne kadar ardılı
olduğumuz siyasal gelenekte siyaset yapıp öldürülen, katledilen
siyasetçilerimizin tek tek isimlerini okuyacağım. Eğer süre
yeterse bu isimleri buradan kamuoyuyla paylaşmak istiyorum: 21/6/1991,
Sıddık Tan, HEP Batman il yönetim kurulu üyesi. Temmuz 1991, Vedat Aydın,
HEP Diyarbakır İl Başkanı, evinden alınıp
işkenceyle katledildi. Temmuz 1991, Vedat Aydının cenaze
törenine katılan kitle tarandı, 10 kişi hayatını
kaybetti. 25/7/1991, Saadettin Akbay, HEP Tatvan İlçe Yönetim Kurulu
üyesi, 3 kişinin silahlı taraması sonucu yaşamını
yitirdi. Temmuz 1991, Remzi İl, HEP Diyarbakır üyesi, 11/7/1991'de
gözaltına alındı, işkenceyle katledildi. İsmail
Hakkı Kocakaya, HEP Lice il delegesi, Diyarbakır'da işkenceyle
öldürüldü. 1991, Tevfik Bazitçi, HEP yöneticisi; 1992 Abdurrahman Söğüt,
HEP Nusaybin ilçe sekreteri, silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
1992, Harbi Arman, HEP Muş üyesi, Diyarbakır'da
kaçırılarak işkenceyle öldürüldü. 1992, Sait Ertan, HEP
Diyarbakır üyesi, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 1992,
Mehmet Emin Narin, HEP Nusaybin üyesi, silahlı saldırı sonucu
öldürüldü. 1992, Mahmut Ertak, HEP Şırnak Merkez ilçe üyesi,
gözaltına alındı, hâlâ kayıp. 1992, Halil Baysal, HEP
Şırnak üyesi, Nevrozda devlet hastanesinin bahçesinde özel timlerin
açtığı ateş sonucu öldürüldü. 1992, Hüseyin Ertene, HEP
Cizre üyesi, özel timler tarafından önce ayakları
kırıldı, daha sonra öldürüldü. 1992, Birsen Özcan, HEP Şırnak
üyesi Nevrozda panzerden açılan ateş sonucu öldürüldü. 1992, Ahmet
Turan, HEP Silvan İlçe Sekreteri. 1992, İsmail Irmak, HEP Nusaybin
ilçe yönetim kurulu üyesi. Bahattin Turan, HEP üyesi. Hüseyin Deniz, HEP
Ceylanpınar İlçe Sekreteri, silahlı 3 kişinin
saldırısı sonucu öldürüldü. 1992, Sıddık Turhallı,
HEP Diyarbakır üyesi, Diyarbakır İl Başkanı Hüseyin
Turhallının ağabeyi. 1992, Musa Anter, Kürt bilgesi, HEP
kurucusu, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Tevfik Tavura, HEP
üyesi. Abdülsamet Sakık, HEP Gaziantep İl Başkanı,
silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 1992, Abdülkadir Kişi,
HEP Diyarbakır üyesi, iki kişinin silahlı
saldırısı sonucu öldürüldü. Tahir Seyhan, HEP Dargeçit ilçe
yöneticisi, göz altında işkence ile öldürüldü. İdris Çelik, HEP
Antalya İl Sekreteri, silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Yusuf Solmaz, 1992, HEP Antalya üyesi, silahlı saldırı sonucu
öldürüldü. Tekman Gündüz, HEP Nusaybin ilçesi. Mehmet Ertan, HEP Batman üyesi.
Mehmet Tekdağ, HEP Diyarbakır üyesi. Cemal Akar, ÖZDEP Erzincan
İl Başkanı. Halim Yalçınkaya, HEP Silvan ilçesi. Şeyhdavut
Yalçınkaya, HEP Kızıltepe yönetim kurulu üyesi.
Şükrü Fırat, DEP Urfa üyesi, 1993te kayboldu, ölü bulundu.
Teğmen Demir, DEP Batman üyesi. Eyüp Adıyaman, DEP Silvan üyesi; Muhterem
Demir, DEP Silvan üyesi, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 1993,
Haşim Yaşa, DEP Diyarbakır Merkez ilçe üyesi. Sıddık
Demir, DEP Mersin üyesi. Kerim Demir, DEP Mersin üyesi; Mehmet Yaşar, DEP
Batman İl Yönetim Kurulu üyesi;1993, Fahri Aslan, DEP Mersin üyesi; 1993,
Fahrettin Baykara, DEP Mersin üyesi. 1993, Ahmet Aslan, DEP Mersin üyesi.
Mehmet Yeşil, DEP Batman merkez ilçe yöneticisi. 04/09/1993, Mehmet
Sincar, DEP
Mardin Milletvekili, Batmanda silahlı
saldırı sonucu öldürüldü.
Sürem doldu. Bu süre içerisinde saydığım, silahlı
saldırı sonucu katledilen il ve ilçe yöneticilerimiz. Sadece bir
yıl içerisinde katledilenleri bile burada bitiremedim. Onların
listesidir.
Bu konuda, eğer, BDPyle ilgili herhangi bir şekilde
düşünce olmayan açıklamalar gelirse bu listenin geri kalan
kısmını önümüzdeki günlerde ve aylarda burada okumaya devam
edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 13 üncü maddesinin (2) bendi sonundaki
işlemleri Başkanlığın izni ile yapılabilir. ifadesi
işlemleri kararı veren hâkimin izni ile yapılabilir. şeklinde;
üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki Başkanlık
kelimesinin Hâkim şeklinde değiştirilmesini ve yedinci
fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Toprak, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan ve sevgili milletvekili arkadaşlarım;
bu tasarıyı konuşurken demin Sayın Bakanımız dedi
ki: Ne yapalım yani, kabul etmeyelim mi? Bu, Birleşmiş
Milletlerin kabul ettiği bir sözleşmeye dayanıyor.
Dolayısıyla da biz bu sözleşmenin şartlarına uymak
zorundayız. Tabii ki buna katılıyoruz. Zaten bu sözleşmeyi
reddedelim diyen yok. Ancak eğer buna katılacaksak, yani biz iç
hukukumuzu bu sözleşmeye göre düzenleyeceksek o zaman doğru dürüst
düzenlenmemiz lazım.
Şimdi, iki gündür bu yükümlülüğümüz konuşuluyor ve
konuşan arkadaşların, yani muhalefet partilerinden olan
arkadaşların söyledikleri sözlerden bir tanesi, en önemli
itirazlardan bir tanesi bu yasadaki yükümlülüğümüz sadece ve sadece
sözleşmeyi alıp kendi iç hukukumuza uyarlamak olduğu hâlde biz
bunu tutup Terörle Mücadele Yasasıyla ilişkilendirmiş
bulunuyoruz. Asıl itiraz edilen nokta bu ve ben de bu itirazın çok
yerinde olduğunu düşünüyorum çünkü Terörle Mücadele Yasası
gerçekten de Türkiyede fevkalade tartışılan yasalardan bir
tanesi yani uzun süredir bu tartışılıyor.
Gerçekten de ben şunu anlamakta zorlanıyorum: AKP bir yandan
1980 darbesiyle ve diğer darbelerle mücadele ettiğini savunuyor, öbür
taraftan, maşallah, bu darbelerin gündeme getirdiği bütün yasalar
-bunları sayabilirim de- kurumlar yerli yerinde durmakta. Terörle Mücadele
Yasasına da 1980 darbesinin ruhu sinmiştir. Ne açıdan
sinmiştir? Çünkü bu yasa tıpkı 1980 darbesinin getirdiği
çeşitli mevzuatta olduğu gibi temel hak ve özgürlükleri fevkalade
muğlak ifadelerle kısıtlamakta, üstelik Terörle Mücadele
Yasası kısıtlamakla kalmayıp bunu ciddi cezai hükümlerle
ilişkilendirmekte.
Şimdi, baktığınızda aslında, yani Terörle
Mücadele Yasası ne gibi şeyleri suç sayıyor? Her türlü eylem,
her türlü düşünce bu yasanın kapsamı altına sokulabilir.
Nitekim uygulamada da bu oldu ve gerçekten de bu yasa ileri demokrasilerin,
sahici ileri demokrasilerin güvence altına aldığı
düşünce özgürlüğü, iktidarda olanlara muhalefet etme, örgütlenme gibi
temel hak ve özgürlükleri yıllar içinde kısıtladı. Ve bu
yasa çerçevesinde yani TMK çerçevesinde açılan davalara
baktığınızda, hüküm giyenlerin sayısına
baktığınızda, çeşitliliğine
baktığınızda, bu yasanın evrensel hukuk
normlarına ve demokratik ilkelere ne kadar aykırı olduğunu
görüyorsunuz.
Ben size sadece üç örnek vereceğim; ilki Nedim Şenerle
ilgili. Hrant Dink davasıyla ilgili bir kitap yazdı. Kitap yazdı
diye savcı otuz yedi yıl istedi Nedim Şenere, hâlbuki katil
yirmi sekiz yılla yargılanıyor. Yani bu, hiçbir hukuk devletinde
kabul edilebilecek bir şey olmadığı gibi hiçbir vicdana da
sığmaz.
İkincisi, Hopa davası. Ben geçen sene bunu takip ettim.
Altı aydır bu çocuklar tutukluydu, 26 tane üniversite öğrencisi;
suçları, sanıyorum, Sayın Burhan Kuzuya yumurta atmak ve
Başbakan kampüslerine geldiğinde protesto etmek. Savcı kırk
sekiz yıl istiyor. Gene bu, hiçbir hukuk devletinde kabul edilemeyecek bir
şey.
Üçüncüsü, Sayın Fethullah Gülenle ilgili. Biliyorsunuz, o da
Terörle Mücadele Yasasından yargılandı terör örgütü kurmak
suçlamasıyla. Şimdi, onun hakkında, Gülen hareketi hakkında
ben çeşitli, Türkçe ve İngilizce makale ve kitapları okudum;
hiçbirinde şiddet içerdiği yazılı değildi.
Dolayısıyla, bu mevcut yasa yani önümüze getirilmiş olan
tasarı yasalaştığı takdirde gerçekten de mevcut
yasaları, zaten bütün bu özgürlükleri kısıtlayan yasaları
daha da pekiştirmiş olacağız ve gerek bu Hükûmetin gerekse
de ilerideki iktidarların elinde muhalifleri susturmak için çok ciddi bir
silaha dönüşecek bunlar.
Onun için, bu yasanın Adalet Komisyonuna geri gönderilmesi ve daha
düzgün bir şekilde Terörle Mücadele Yasasıyla
ilişkilendirilmeden yeniden gündemimize getirilmesi gerektiği
kanaatindeyim. Bizim partimizin kanaati de budur.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Toprak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 14. Maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Ali
İhsan Köktürk Ali
Rıza Öztürk
Ankara Zonguldak Mersin
Haydar
Akar Turgut
Dibek Haluk
Eyidoğan
Kocaeli Kırklareli İstanbul
Ahmet
Toptaş Dilek
Akagün Yılmaz
Afyonkarahisar Uşak
(3) Gerek görülmesi veya denetmenlerin talebi halinde birinci fıkra
uyarınca görevlendirilenlere güvenliklerini sağlamak üzere koruma
gücü sağlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409
sıra sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul Bingöl Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel Hasip
Kaplan
Mardin İstanbul Şırnak
BAŞKAN
Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletlerin
69 tane terör tanımı var, bizdeki terörün tanımı ise 6.669.
Ama 11 Eylül saldırılarından sonra Amerikanın terör
tanımı bunların hepsini de aşan bir şey. Öyle bir
tanım getirildi ki ikiz kulelerin vurulmasından sonra, sadece sivil
halk değil, şiddet olarak -sivil olsun askerî olsun-
savaşmayanlara karşı da kapsamı genişletti ve bunun
adı
Aslında Pearl Harbor olayında İkinci Dünya
Savaşından kalan bir anlayışla kapsamı oldukça
geniş tuttu.
Şimdi
burada arkadaşların biraz zihinlerini yormasını istiyorum.
İHHdan tutun MAZLUMDERe kadar birçok örgüt buna karşı
çıkıyor. Bizim çıkış nedenimiz, TMKnın
tanımından; komisyonların, idari komisyonların karar
vermesinden. Oysaki Hükûmetin bu yasayı çıkarma nedeni nereden? Biraz
önce
Onunla başlayalım: Finansal Eylem Görev Timi Bu yasayı 23
Şubata kadar çıkarmazsanız sizi teröre destek veren ülkeler
listesine alacağız. dedi. Bu tehdit var.
Şimdi,
bu, mal varlığının dondurulması sadece terör
finansmanı değil, kara para da var. Kara delik dediğimiz, aslında
bu Mecliste yakın zamanda çıkan, kaynağı belli olmayan bir
para olayı var. Kaç ton altın geldi, biliyorsunuz. Nereden geldi?
Bilmiyoruz. Kuzey Afrikadaki, Orta Doğudaki yıkılan
yönetimler, değişimler -Saddamdan sonra- merkez bankaları
soyuldu. Paralar nereye gitti? Bilinmiyor.
Şimdi, bu konudaki eleştirileri sadece biz koymuyoruz
muhalefet olarak. Bakın, Financial Times gazetesinde bu konuda diyor ki:
Türkiyenin çıkaracağı uyum yasasının bir problemi
var çünkü orada terör tanımı çok geniş. Bir İçişleri
Bakanımız vardı, hani Tablo, resim, fotoğraf, kitap,
şiir, halay, puşi, slogan, her şey teröristtir. demişti
ya, işte öyle bir şey. Şimdi, bu ülkeleri bir dahaki önergede açıklayacağım
ama ben Türkiyenin düştüğü konumun vahametinin altını çizmek
istiyorum. 2012 Ekim -yakın, üç ay önce- tarihi itibarıyla Türkiye
riskli ülkeler listesinde, dikkatinizi çekerim. Öyle kimse
dolaştırıp dolaştırıp, otuz yıldır bu
ülkenin içinde süren bir iç çatışmanın üzerinde
odaklanmasın, onu da diğer önergelerde anlatacağım. Türkiye
eğer Etiyopya, Myanmar, Gana, Vietnam ve Yemen gibi ülkeler statüsünde ise
FATFnin yayınladığı bu liste için Hükûmetin bin kez
değil, milyon kez düşünmesi lazım arkadaşlar. Çok vahim bir
durum var, bakın, eğer böyle bir tehlike varsa çünkü bu
kuruluşun içinde Birleşmiş Milletler, OECD, Dünya Bankası,
IMF, Avrupa Merkez Bankası gibi kuruluşlar gözlemci statüsündedir.
Şimdi, IMFye borcunuz bitebilir ama Türkiye IMFnin artık para
vereni olarak ben içindeyim. diyor, burada da çok dikkat çekici bir durum var.
Yani ülkede muhalifleri susturacağım diye uygulama
yasasını geniş tutmaya kalktığınız zaman,
Robespierre gibi nasıl ki giyotin yasasını çıkardı onu
buldu, bumerang gibi ilk başta Hükûmete dönecek. Nasıl dönecek?
İki önerge arka arkaya anlatacağım bunları size ve
inanın burada boşuna havanda su dövülüyor, yanlış
değerlendirmeler yapılıyor onu tek tek
açıklayacağım.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 14. Maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederiz.
Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve
arkadaşları
(3) Gerek görülmesi veya denetmenlerin talebi halinde birinci fıkra
uyarınca görevlendirilenlere güvenliklerini sağlamak üzere koruma
gücü sağlar.
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak efendim?
Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlarım, sıra sayısı 409 olan
Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
14üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge konusunda söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı,
FATFın talebi ve sıkıştırması üzerine gündeme
geldi. Yani FATFın, uluslararası eylem gücünün böyle bir talebi
olmasaydı, müeyyideleri olmasaydı, biz bu kanunu muhtemelen gündeme
getirmeyecektik, böyle bir kanunu şu anda görüşmeyecektik.
Peki, böyle bir kanun olmasa biz terörle mücadele etmeyecek miydik?
Terörle mücadelede esas olan devlettir. Devletseniz eğer,
kurumlarınızla devletseniz terörle mücadele edersiniz. Eğer
devletseniz, kurumlarınız gereken çalışmaları yapar,
terörün finansmanıyla ilgili olarak ne kadarlık bir
meblağın söz konusu olduğu, nereden bu meblağın
sağlandığı, hangi kaynaklardan
sağlandığı, ne kadarının silaha gittiği, ne
şekilde gittiği, ne kadarının diğer donanımla
ilgili olduğunu bulur, tespit eder. Ondan sonra da işin hukuki boyutuyla
ilgili bir eksiklik varsa dersiniz ki: Ya, her şeyi yapıyoruz,
tespitleri yapıyoruz, bütün her şeyi buluyoruz, tespit ediyoruz ama
işin hukuki boyutuyla ilgili eksiğimiz var. İşin hukuki
boyutunu da bugün gündeme getirdik. Maalesef, böyle bir şey söz konusu
değil. Ben, bu tasarının gerekçesinde, devletin,
tasarıyı getiren Hükûmetimizin bu tespitleri yapmış
olmasını, terörün finansmanına Türkiye'de ne kadar bir kaynak
aktarıldığını, nereden geldiğini, ne
kadarının yurt içinden ne kadarının yurt
dışından olduğunun bilinmesini, gerekçede böyle bir
rakamın bulunmasını çok arzu ederdim, bu sağlam
gerekçelerle bu tasarının gündeme gelmesini çok arzu ederdim. Ondan
sonra da bu tasarı gündeme gelirdi.
Kaldı ki, şu anda, bu konuyla ilgili olarak da önemli bir
boşluk yok. 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun var; bu da, zannediyorum 2006da
düzenlenmişti ve yürürlüğe girmişti. Bu Kanunun 19uncu
maddesinin (e) fıkrasında MASAKa böyle bir yetki veriyor zaten,
terörün finansmanın önlenmesiyle ilgili olarak MASAKa böyle bir yetki
veriyor ama burada önemli olan, devletin terörle mücadele edememesi.
İstihbarat örgütüyle, emniyet güçleriyle devletin bir bütün olarak, bir
mekanizma olarak terörle mücadele edememesinde çok önemli bir eksiklik var,
sıkıntı var. Dolayısıyla, asıl eleştirmemiz
gereken devlet mekanizmasıdır, devlet mekanizmasının
sıkıntılarıdır, sorunlarıdır; bunları
görmemiz lazım.
Özellikle son yıllarda yapılan düzenlemelerle, son
yıllarda oluşturulan kadrolarla, devlet, maalesef çalışamaz
bir hâle gelmiştir; devlet, devlet olmaktan çıkmış,
sıkıntılı bir döneme girmiştir. Devlette kimin eli
kimin cebinde, kim nereye ne alıyor, götürüyor, bunlar belli değil,
sıkıntı bu aşamada, yoksa kanunla ilgili, hukuk boyutuyla
ilgili çok önemli bir sıkıntı yok. Tabii ki daha iyi bir
düzenleme, doğrudur, yapılması lazımdır ama asıl
sıkıntı, devletin devlet gibi yönetilmesiyle ilgilidir,
çalışmasıyla ilgilidir; bunu belirteyim.
Ondan sonra da şunu belirteyim, çok ilginçtir: Birçok sivil toplum
kuruluşu, iktidara da yakın olan, görünen birçok sivil toplum
kuruluşu -Sayın Kaplan da belirtti- İHH gibi, MAZLUMDER gibi
birçok kuruluş bu tasarıya karşıdır; bunu da özellikle
belirtiyorum, çok ilginçtir.
Bizim verdiğimiz önerge, değerli arkadaşlarım,
14üncü maddeyle ilgili. Sayın Bakan reddetti ama 14üncü maddenin 1inci
ve 2nci fıkralarında aslında başkanlığa yetki
verilmiş, doğru; denetimi yapacak kişilerin de tespiti
doğru. Fakat burada şöyle bir eksiklik var: Siz terörün
finansmanıyla, terörle mücadele ediyorsunuz; bu denetim elemanlarına
da ayrıca para da veriyorsunuz, bu da güzel ama bunlarla beraber,
onların gerektiğinde -ki önerimizde var- gerekli görülmesinde,
onların talebi hâlinde, onların güvenliğinin de
sağlanması gerekir. Terörle mücadele ediyorsanız, denetim
elemanlarının bu tür taleplerini ve gerekli görülmesi hâlinde de bu
tür bir uygulamayı devreye sokmanız lazımdır. Sayın
Bakanın bunu gerekli görmemesini anlayamıyorum, eksiklik
olmuştur diye düşünüyorum. Ben de bir denetim elemanı olarak bu
tür durumlarla karşı karşıya geldim zamanında. Bunun
tamamlanması lazımdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı "Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 15. Maddesinin; "Bu Kanun hükümlerine göre
malvarlığının dondurulmasıyla ilgili alınan
kararların gereğini, karar kendisine usulüne göre tebliğ
edilmesine rağmen kasten yerine getirmeyen kişilere altı aydan
iki yıla kadar hapis, kararların gereğini yerine getirmekte
ihmal gösterenlere adli para cezası verilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
Özgündüz Turgut
Dibek
Mersin İstanbul Kırklareli
Ali İhsan Köktürk Aytun Çıray
Zonguldak İzmir
Malik Ecder Özdemir Ali Serindağ Mahmut Tanal
Sivas Gaziantep İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı "Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı"nın 15 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul Bingöl Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel
Mardin İstanbul
BAŞKAN Okunan önergeye katılıyor musunuz Sayın
Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet, değerli
arkadaşlar, Evrensel Beyannamenin 3üncü maddesinde belirtilen isyan
hakkı, Son çare olarak sadece istibdat rejimlerinde, tiranlarda
kullanılır. diyor.
11 Eylül saldırısının ardından küresel bir
tanıma ihtiyaç duyuldu ve burada soykırım suçları,
insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarıyla ilgili
yeni tanım ve yeni ulusal üstü mahkemeler kuruldu. İşte, Uluslararası
Ceza Mahkemesi 1 Temmuz 2002 tarihinde Laheyde göreve başladı.
Türkiye, bir türlü bu Uluslararası Ceza Mahkemesinin tarafı olmak
istemiyor, imzalamıyor sözleşmeyi. Bir de Amerika taraf olmak
istemiyor, bir de İsrail olmak istemiyor. İşte burada bir soru
işareti var. O zaman şu ortaya çıkıyor arkadaşlar: Tanımlar
değiştiği zaman kimine göre terörist olan kimine göre de
özgürlük savaşçısıdır.
Bakın, bir örnek vereceğim, Meclisten vereceğim: Hamas
örgütü terör örgütleri listesinin başında yer almıyor muydu?
Alıyordu. Onun lideri Meşal bu Meclise geldi mi? Geldi. Bütün parti
gruplarını ziyaret etti mi? Etti. Hadi, buyurun, tanım konusunda
ne diyeceksiniz?
Yine bir
örnek daha vereceğim. Şuna iyi dikkat edin: Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu 2625 sayılı Devletler Hukuku Deklarasyonunun,
hangi şartlarda self determinasyon hakkına, kendi kaderini tayin
hakkına başvurulabileceği hakkındaki
tanımlarında, Bir ülkenin hükûmeti toplumun tümünü temsil etmiyorsa,
ülkenin yönetimi demokratik değilse, sömürgeciliğe karşı
savaşlarda terörizme başvurulursa buna göz yumulacağı
sonucu çıkarılmasının tek istisnası masum
insanların öldürülmemesidir. diyor. Dikkat edin tanımlara, bu çok
önemli.
Şimdi, bu tanımdan yola çıktığınız
zaman
Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesini de geçen, iki yıl
önce burada imzaladık. Özgürlükleri yok etme özgürlüğü
tanınamayacağı kuralını getirdi ve devlet terörünü çok
net bir tanımla koyuyor, diyor ki: Devlet terörü üzerinde durmakta yarar
bulunmaktadır. Bu devletlerin teröre destek vermesi söz konusu olduğu
gibi, bazı muhalif grupların bastırılmasında
antidemokratik yapılı devletlerin yasa dışı
şiddete başvurduğu görülmektedir. Çok partili demokratik bir
yönetime dayanan, basın özgürlüğüne yer veren, hukuk devleti
koşullarına uyan bir devlette devlet terörünün bulunması
olanaksızdır. diyor ve buradan şu örneği
çıkarıyor tanımları getiriyor, Cenevre hukukuna atıfta
bulunuyor ve Kasıtlı olarak sivil hedeflere saldıran askerleri
savaş suçlusu kabul eder. Barış döneminde yapılırsa
insanlığa karşı işlenmiş suç sayılır.
diyor. Örnek mi istiyoruz? Miloseviç.
Şimdi, tanımı yaparken çok dikkatli olacağız,
çerçeveyi çizerken çok dikkatli olacağız. Hele hele Yemenden silah
gemileri geçiyorsa ve Türkiyedeki bazı şirketlerin bisküvi
kutularında silahlar bulunuyorsa, Ceylânpınardan El Kaidenin El
Nusra kolları Rasulayna giriş-çıkış yapıp
buradan destek alıyorsa, silah alıyorsa, oturacaksınız
düşüneceksiniz, bumerang gibi gelecek bu yasa kimi vuracak? Onu
düşüneceksiniz, onun hesabını yapacaksınız.
Öyle tek taraflı bakıp buradan otuz yıldır Yok
efendim, burada terör vardı, bilmem ne... Bu ülkede kimin
dışkı yedirdiğini, kimin kaç bin köyü yaktığını,
kimin kaç bin faili meçhul cinayet işlediğini de bu halk bilir,
Türkiye de bilir bunu, bunları da konuşacağız. Hiçbir
şey o kadar, göründüğü kadar basit değil. Öyle bir çerçeve
koyacağız ki, önce bu iç hukukumuzda bu yanlışları
düzelteceğiz. Bu yasada size kim akıl vermişse yanlış
akıl vermiş, çerçevesini sizin aleyhinize genişletmiş.
Biz buradan uyarmaya devam edeceğiz. Bir önerge daha
(BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sıra sayılı "Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 15. Maddesinin; "Bu Kanun hükümlerine göre
malvarlığının dondurulmasıyla ilgili alınan
kararların gereğini, karar kendisine usulüne göre tebliğ
edilmesine rağmen kasten yerine getirmeyen kişilere altı aydan
iki yıla kadar hapis, kararların gereğini yerine getirmekte
ihmal gösterenlere adli para cezası verilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Eryılmaz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 15inci maddesinde değişiklik
yapılmasına dair önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık yirmi dört aydır
Suriyede bir çatışma ve kaos yaşanmaktadır. Hükûmetin
izlemiş olduğu bu yanlış Suriye politikası
neticesinde, komşu, dost ve kardeş Suriyede şu ana kadar
yaklaşık 60 bin vatandaş, Suriyeli maalesef hayatını
kaybetmiştir.
Şimdi,
biz bu yasayı burada tartışırken öncelikle Hükûmete şu
soruyu sormak gerekmiyor mu? Siz Suriyedeki yönetimi beğenmeyebilirsiniz,
Suriyedeki yönetimin değişmesi gerektiğini de söyleyebilirsiniz
ancak Suriyedeki yönetimi silahlı güç kullanmak suretiyle devirmeye
çalışan gruplara silah desteği, eğitim desteği,
lojistik destek veremezsiniz dedik ve biz bunu söylediğimizde olaylar yeni
başlamıştı, Suriyede henüz 2 bin kişi ölmüştü.
Fakat geldiğimiz noktada izlemiş olduğunuz politikanın ne
kadar yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Bu
silahlı gruplara verilen destek acaba bu yasa kapsamında
değerlendirilebilecek mi?
Bugün,
Suriye yönetimini devirmeye çalışan silahlı grupların
içerisinde El Kaide militanları, Özgür Suriye Ordusu militanları, El
Nusra Hareketi gibi silahlı terör grupları var. Nitekim El Nusra
silahlı grubu en son Amerika Birleşik Devletleri tarafından
terör listesine alınmıştır. Bakıyoruz Hükûmet bu
silahlı gruplara desteğini devam ettiriyor. Acaba bu yasa yarın
yürürlüğe girdikten sonra, bu silahlı gruplarla iş birliği
yapan Hükûmet bu yasa kapsamında değerlendirilip başta
Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere
onların mal varlığına bu yasa kapsamında terörün
finansmanından dolayı el konulacak mı? Bu önemli bir sorudur.
Sayın Bakan öncelikle sizin bunu sorgulamanız gerekir diye düşünüyorum.
Bugün
Hükûmetin bu silahlı gruplara her türlü desteği verdiğini
hepimiz çok iyi biliyoruz. İstanbulda yapılan toplantıları
da çok iyi biliyoruz. Uluslararası basında Hükûmetin bu silahlı
grupların temsilcileriyle nasıl kol kola olduğunu, bunlara
nasıl destek verdiğini de okuduk.
Şimdi ben size bir örnek vermek istiyorum. Bu da basına
yansıdı. Lübnan Gelecek Hareketi -Haririnin başkanı
olduğu parti- milletvekillerinden Okab Sakrın, Suriye
ayaklanmasına destek olmak amacıyla Antakya, Adana ve İstanbulda
operasyon odaları kurduğu, Suriyenin çeşitli bölgelerinden
getirtilen 20 kadar gencin Türkiyedeki operasyon odalarından Suriyedeki
askerî operasyonları idare ettiği ve bu çalışmaların
Türk ve Katar istihbarat yetkililerinin gözetiminde gerçekleştiği
iddiaları yer almıştır. Söz konusu Lübnanlı
milletvekilinin bu çalışma kapsamında silahlı
grupların liderlerine önemli miktarda para
dağıttığı ve ayrıca, muhaliflerin ağır
silah taleplerini karşıladığı da ifade edilmektedir.
Adı geçen milletvekili, bu konuyla ilgili medyaya düşen ses
kaydının kendisine ait olduğunu da itiraf etmiştir. Hem
ulusal hem de uluslararası ceza hukuku açısından suç teşkil
eden bu vahim iddialarla ilgili maalesef Hükûmetin bugüne kadar herhangi bir
açıklamasının da olmadığını görüyoruz.
Ayrıca Dohada bir toplantı yapılıyor, gizli bir
toplantı yapılıyor ve o toplantıda da Sayın
Dışişleri Bakanı yer alıyor ve 12 maddelik bu gizli
anlaşmada da silahlı grupların finanse edilmesi ve
desteklenmesiyle ilgili olarak kararlar alınıyor.
Şimdi Sayın Hükûmet yetkililerine, Başbakana,
Dışişleri Bakanına soruyorum: Siz bir tarafta terörün
finansmanıyla mücadele etmek amacıyla bir yasa
çıkaracaksınız, öbür tarafta hemen yanı başımızdaki
bir ülkeye karşı silahlı mücadele veren silahlı gruplarla
iş birliği yapacaksınız. Bu ne perhiz bu ne lahana
turşusu!
Bu yasanın uygulamasından sonra, Suriye muhalefetine verilen
destekten dolayı da Başbakanın ve Dışişleri
Bakanının da bu yasa kapsamına alınacağını
umut ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Eryılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinin ikinci
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Turgut
Dibek Ali İhsan Köktürk
Mersin Kırklareli Zonguldak
Haluk Eyidoğan Ahmet
Toptaş Sedef Küçük
İstanbul Afyonkarahisar İstanbul
Haydar Akar Dilek
Akagün Yılmaz
Kocaeli Uşak
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mülkiye Birtane Erol
Dora İbrahim Binici
Kars Mardin
Şanlıurfa
Sırrı Sakık Pervin
Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Tabii, bugüne kadar
uluslararası terörizm konusunda on iki tane sözleşme
imzalanmış. Ama en ilginci 21 Kasım 2001
Hukuk Komisyonu, kim
tarafından işlenirse işlensin, metot, yöntemleri kınayan
bir karar alıyor ama altına şunu yazıyorlar: Kararın
sonunda ise üye ülkelerin terörizmin tanımı konusunda bir karara
varamayacakları eklenmiştir. diyorlar. Buyurun
On iki tane
uluslararası sözleşme
11 Eylül olayı arkası bu
yazılmış altına.
Türkiye'nin tarafı olduğu, Terörizmin Önlenmesi ve
Cezalandırılması Hakkında Avrupa Sözleşmesi bölgesel
bir sözleşmedir. Avrupa Konseyi içinde ve Türkiye taraf buna. Uçak, gemi
kaçırma, milletlerarası alanda
kişilere saldırı, rehin alma, vesaire. Bunun 5inci
maddesi şu arkadaşlar
Arkadaşlar zaman zaman konuşuyor,
kavramları karıştırıyorlar. Kendisinden iade istenen devlet, iadeyi
isteyen devletin bir kimseyi ırkı, dili veya siyasi inancı sebebiyle
yargılanması amacıyla yaptığına inanırsa
iade etmek mecburiyetinde değildir. demektedir. Ne
yapmıştı Türkiye yakın zamanda? Irak
Cumhurbaşkanı Yardımcısını Türkiyede misafir
etmiştir bu maddeye dayanarak. Şimdi, bazı kavramları
karıştırmadan yerli yerine oturtacağız.
Bir şey daha size söyleyeyim. Terörizmin doğru ve objektif bir
tanımı için ulus devletleri arasında geçerli olan, genel kabul
gören, uluslararası hukuk kuralları ve ilkelere bakmak gerekiyor.
Bunun için, Cenevre ve Hague anlaşmalarında belirtildiği gibi,
bu kurallar savaş sırasında nelerin yapılabileceğini
nelerin yapılamayacağını belirtmektedir. Örneğin,
sivil halkın hedeflenmesi kabul edilmemekte ve kesinlikle yasaktır.
Peki, gelişmiş devletler uçaklarını, ordularını
gönderip birileri bir yerleri bombalıyorsa ne yapmış oluyorlar?
Uluslararası alanda devlet terörü estirmiş oluyorlar. Bunun örnekleri
şu an dahi var. Ruandada yaşandı, Malide yaşandı,
Libyada yaşandı, birçok ülkede var. Şimdi, buradan yola
çıkarsak hemen şu noktaya geleceğiz. Size biraz daha
hatırlatmak istiyorum, hafızalarınızı
Bu Mecliste 1
Mart Tezkeresini yaşamış arkadaşlarımız var. ABD
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice 7 Ağustos 2003
tarihinde Washington Postta 22 devletin rejiminin sınır ve
haritalarının değiştirileceğini, Türkiyenin de
bunların içinde olduğunu anlatıyor. Evet. Şimdi,
sınırları küçülterek de değiştirebilirsiniz, büyüterek
de değiştirebilirsiniz. Bu Meclisin son derece dikkatli, uyanık
olması gereken bir dönemi yaşıyoruz. 90lı
yılları yaşadık ve 90lı yıllarda yaşanan
katliamları, faili meçhul cinayetleri, köy yakılmalarını yaşadık
ve bu korkunç cinayetlerin ve devlet terörünün Avrupa mahkemelerindeki
mahkûmiyetlerini yaşadık, arkasından hâlâ bir ders
çıkarmış değiliz.
Aslında ders çıkarmak o kadar zor ki. Şu Meclis
tutanaklarına bakıyorum, sizi 1910a götüreyim, meşrutiyet dönemine
götüreyim. Bitlis Mebusu eğitim ve sağlıkla ilgili bir önergede
diyor ki: Vatandaşın daha iyi anlayabilmesi için lisanı mahallî
ile tercüme ve müzakere suretiyle çocuklara maarifte ders verilmesi
lazım.
Yüz üç yıl önce Meclisi Mebusanda konuşulanları biz yüz
üç yıl sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşuyoruz, ama bir
terör tanımımız var, bunu konuşmayı da terör
sayıyor arkadaşlar.
Bu tanımla bu yasa çıkmadan, bitmeden AK PARTİli
arkadaşlara benim bir önerim var. Bu TMKyı çıkarın
buradan, idari kurullar yerine yargıyı koyun, hiç olmazsa sizin için
hayırlı olur.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinin ikinci
fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Küçük, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu konuda hepimiz hemfikiriz. Terör,
hem ülkemizde hem uluslararası düzeyde tarifsiz acılara neden
olmuştur ve olmaktadır.
Doğrudur,
terörün önlenmesi ve ortadan kaldırılmasında terörün finansal
kaynağının kurutulması tartışılmaz bir önem
taşımaktadır. Ancak, bu konularda hepimizin hemfikir olması
terör kavramının içine sokulan her şey konusunda da hemfikir
olduğumuz anlamına gelmemelidir.
Bildiğiniz gibi, bu kanuna dayanak yapılan Birleşmiş
Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmede açık ve net bir terör tanımı yoktur. Bu
nedenle, görüştüğümüz tasarıda Terörle Mücadele Kanunundaki
terör tanımı referans alınmaktadır. Ancak, geçtiğimiz
yıllarda yaşadığımız tecrübeler, mahkemelerin
uygulamaları, kolluk kuvvetlerinin anlayışı bize,
Türkiyede, terör tanımının içine, örgütlü suçların içine
nelerin sokulabileceğini göstermiştir.
Bu ülkede mahkemelerde, savcılıklarda zaman zaman tanık
olduğumuz çarpık bir terör anlayışı olduğunu
artık hepimiz gayet iyi biliyoruz. Muhalefet eden herkes terör
tanımının içine sokulabilmektedir. Uzun yıllar ordunun en
tepelerinde yer alan subayların, eski Genelkurmay
Başkanının, eski polis müdürlerinin yani güvenlik bürokrasisinde
mevki işgal etmiş kişilerin terör suçlamasıyla bugün
hapishanelerde olması dünya üzerinde hemen hemen hiç rastlanmayan bir
garabet olarak tarihe geçmiştir. En masumane protesto yöntemini
kullandıkları, Parasız Eğitim pankartı
açtıkları için öğrenciler terörist sayılmış,
gelecekleri karartılmıştır. Bu ülkede, bilim insanları
yazdıklarıyla terörist sayılmışlardır.
İktidar partisi mensubu belediye başkanları hakkında
soruşturma bile yapılmazken muhalefet partilerine mensup belediye
başkanları büyük bir rahatlıkla örgütlü suç işlemiş
muamelesi görmektedirler.
Ülkemizde terör suçları tanımının
uluslararası norm ve standartlara uygun yorumlanmadığı
açıktır. Hangi suçların terör suçları
sayılacağı açık ve net değildir, özel yetkili mahkeme
savcılarının insafına
bırakılmıştır. Muhalefet edenlerin veya ettiği
düşünülenlerin terör kavramına bu kadar kolaylıkla
sokuşturulduğu bir ülkede görüşmelerini
yaptığımız kanunun nasıl bir sindirme aracına
dönüşeceğini tahayyül etmek hiç de zor olmasa gerek. Burada
şimdiye kadar söz almış farklı partilerden birçok
milletvekili bu kaygıyı haklı olarak dile getirdiler. Bu durum
artık öyle bir hâle gelmiştir ki Hükûmet bile bu durumdan
şikâyet etmektedir yani hepimizin hemfikir olduğu çarpık bir yargı
ve kovuşturma sistemimiz mevcuttur.
Ülkemizde ne yazık ki adalet duygusu incitilmiştir.
Bakınız, basınımızda da yer alan bir
araştırmaya göre, 11 Eylül saldırılarından bu yana
dünya üzerinde 35 bin kişi terör suçundan hüküm giymiştir. Bu 35 bin
kişiden 12 bini Türkiyededir. 1 milyar 300 milyon nüfuslu Çin ile
başka konularda rekabet edemesek de terörist sayısı konusunda
bir rekabet içinde olduğumuz aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, teröre karşı
insanlarının güvenliğini sağlamak elbette her devlet için,
her ülke için doğal haktır. Ancak, burada güvenlik ihtiyacı ile
özgürlükler arasındaki dengeye çok dikkat etmek gerekir. Eğer bu
denge özgürlükler aleyhine bozulursa terörü yok etmek isteyenler birer terör
uygulayıcısı hâline gelirler. Hele bu anlayış, muhalefeti
hükûmete karşı eleştirileri baskılama aracı hâline
gelirse bunun adı güvenlik olmaktan çıkar, bunun adı
yasaların keyfî kullanımı olur, otoriterlik olur, devlet terörü
olur.
Bu tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde keyfî
uygulamalara yol açacağından duyduğumuz haklı
kaygıyı bir kez daha belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler.. 16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır.
Önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 17nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Faik
Öztrak Turgut
Dibek
Mersin Tekirdağ Kırklareli
Haydar
Akar Ali
İhsan Köktürk Haluk
Eyidoğan
Kocaeli Zonguldak İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz Ahmet
Toptaş Özgür
Özel
Uşak Afyonkarahisar Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı "Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı"nın 17nci
maddesinin tasan metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mülkiye
Birtane Erol
Dora İbrahim
Binici
Kars Mardin Şanlıurfa
Sırrı
Sakık Pervin
Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
musunuz Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yasa tasarısında kurulması öngörülen Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığının görev ve
sorumlulukları, yargısal işlemleri kapsaması ve
atananların oluşturduğu bu yapının yargı görev ve
sorumluluğuna giren konular hakkında karar verici olması
nedeniyle, madde tasarı metninden çıkarılmalıdır.
Maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Faik Öztrak konuşacak.
BAŞKAN Sayın Öztrak, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili önergemiz vesilesiyle
sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının amacının,
Meclisimiz tarafından 2002 yılında uygun bulunan
Birleşmiş Milletler Terörün Finansmanının Önlenmesi
Sözleşmesine iç hukukumuzu uyumlaştırmak ve Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin bu konudaki kararlarını uygulamak için
prosedür oluşturmak olduğu söylenmektedir.
Uluslararası
camianın onurlu bir üyesi olarak taraf olunan sözleşmelerin
gereğini yerine getirmek hukuk devleti olmanın da gereklerinden
biridir. On yıldır bu yerine getirilmediği için Türkiye OECD Mali Eylem Görev Gücü tarafından terörün finansmanına
kaynak sağlayan ülkeler arasında zikredilmeye
başlanmıştır.
Şimdi ben merak ediyorum, on yıldır tek başına
iktidarsınız, neden Meclisimizin kabul ettiği bu
sözleşmenin gereklerini yerine getirmediniz? Uluslararası
camianın ülkemizi teröre finansman desteği veren ülkeler
arasında göstermesini bile umursamamamızın sebebi nedir? HAMAS
ile organik bağlantısı olduğu iddia edilen, sizin de
hamilik yaptığınız söylenen, adı sivil toplum
kuruluşu olan birtakım kuruluşların bu yasadan duyduğu
rahatsızlık mı? Yoksa yurt dışından adı
asrın dolandırıcılığına
karışmış Deniz Feneri gibi derneklerin mallarına el
koyun. talepleri gelir diye korktuğunuzdan mı?
İktidara geldiğinizden beri Bu kanunu
çıkaracağız. diye Birleşmiş Milletleri, Avrupa
Birliğini, OECDyi oyaladınız. Ne zaman ki CIA Başkanı
Başbakanı ziyaret etti, Eylem Gücü bu şubat sonuna kadar yasa
çıkmazsa Türkiyeyi İran ve Kuzey Koreyle aynı kategoriye
almakla tehdit etti, işte o zaman Mecliste beklettiğiniz eski
tasarınızı önergelerle komisyonlarda alelacele yamayarak Genel Kurula
getirdiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1267 sayılı Kararla
sadece El Kaidenin, Talibanın mallarına el koy. demiyor.
Aynı komitenin İran bankalarına, İranlı nükleer
şirketlerine ve bunların sahiplerine yönelik de mallara el koyma ve
mali yaptırım kararları var. Madem Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarını iç hukukumuza uygulamak için düzenleme
yapıyoruz, bu yaptırımları da kanun
tasarısının kapsamına alalım. Neden almıyorsunuz?
İran ile muhabirlik ilişkisi kuran bankaların Amerikan bankaları
ile ilişkisini kesecek adımları Amerika Birleşik Devletleri
atmaktadır. Avrupa Birliği de, İran Merkez Bankası dâhil
İran bankalarının Avrupa ile işlem yapmasını
yasaklamıştır. Amerika Birleşik Devletleri Senatosunda ve
Avrupa basınında Türkiye'nin İranı Birleşmiş
Milletlerin koyduğu yaptırımlardan kurtarmak için gizli imkânlar
sağladığı, İran Merkez Bankasının Türkiyede
çok sayıda finansal kurumu kendi işlemleri için
kullandığı, Türkiyedeki aracıların Avrupada
İran adına finansal kurum satın aldıklarına yönelik
iddialar yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, ne hikmetse İrana karşı
Malatyada füze kalkanını hızla kuran bu Hükûmet, aynı
İrana karşı Birleşmiş Milletlerin mali
yaptırımlarını uygulamaya çekinmektedir. Sanki para söz
konusu olunca bu Hükûmet için akan sular durmaktadır. Bakın, geçen
yıl İrana altınla yapılan doğal gaz ödemesi ihracat
gösterildi. Başbakan Yardımcısı bu Meclis çatısı altında
bunu itiraf etti. Ödeme ihracat gösterilince geçen yılın ihracat
şampiyonu altın oldu. Ben burada Hükûmete soruyorum: İddia
edildiği gibi, Birleşmiş Milletler yaptırımlarına
tabi İran bankalarının paraları Türkiyeye gönderilmekte
midir? İran-Türkiye sınırında Türkiyeye kayıt
dışı para girmekte midir? Bundan kimler nemalanmaktadır?
Geçen yıl İrana doğal gaz ödemesi için gönderilen
altınlarla ilgili işlemlere hangi kamu bankaları
aracılık etmiştir? Bu bankalardan paraları kim çekmiş
ve altınlar kimden alınmıştır? Son iki yılda
Türkiyede açılan yabancı şirket sayısında
İranın ilk sırada yer alması tamamen tesadüf müdür? Türk
bankalarındaki yabancılara ait mevduatın 5te1i neden
İrandan gelmektedir? Bu şirketleri ve hesapları MASAK
denetlemekte midir? Türkiyeyi başka bir ülkenin paralarını
akladığından şüphe edilen bir ülke konumuna düşürmek
hangi siyasi aklın, hangi dış politikanın ürünü olabilir
değerli milletvekilleri?
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla terörün finansman
suçunun yabancı bir devlet veya uluslararası kuruluş aleyhine
işlenmesi hâlinde soruşturma ve kovuşturması Adalet Bakanlığının
talebine bırakılıyor. Bu, Hükûmeti rahatsız etmeyen
bazı örgütlere mensup kişilere Türkiyedeki savcıların
kendiliğinden soruşturma açmasını önler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
ya da tam tersine 12 Eylül darbe
muhtırası olarak Hükûmet terörist ilan ettirdiği muhaliflerin
yurt dışındaki mal varlığını dondurabilir.
Değerli milletvekilleri, sözlerime burada son verirken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
MUHARREM İNCE (Yalova) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Evet, oylamaya geçeceğim ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, tereddüt var, elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeler kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, 17nci maddeyi oylarınıza sunmadan önce
Komisyonun bir düzeltme talebi var, yerine getireceğim.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, görüşülmekte
olan kanun tasarısının 17nci maddesine ekli 1 sayılı
listede yer alan maliye uzmanı yardımcısı ibaresinin
maliye uzman yardımcısı şeklinde redakte edilmesini arz
ederiz efendim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Bu düzeltme doğrultusunda 17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde
kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 18 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Mersin Kırklareli Zonguldak
Haluk
Eyidoğan Dilek
Akagün Yılmaz Ahmet
Toptaş
İstanbul Uşak Afyonkarahisar
Haydar
Akar
Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
18 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mülkiye
Birtane Erol
Dora İbrahim
Binici
Kars Mardin Şanlıurfa
Sırrı
Sakık Pervin
Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN
Sayın Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anti
demokratik uygulamalara neden olan TMKnın tasarı kapsamına
alınması ve TMK üzerinde, bu kapsamda değişikliğin
öngörülmesi zaten var olan anti demokratik uygulamaları azaltmayacak,
aksine arttıracaktır. Bu nedenle maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Öztürk konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Öztürk,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
bu kanun tasarısı aslında Terörizmin Finansmanının
Önlenmesine Dair Uluslararası Anlaşmanın ve FATFın
önerdiği gereklilikleri yerine getiriyoruz. diye getirildi. Hâlbuki
bundan önce de Türkiyeyle ilgili alınmış kararlar vardı.
Ben,
şimdi, burada, Hükûmete açık seçik sorular yönelteceğim, o
soruların yanıtını almak istiyorum.
1)
Terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki uluslararası
sözleşmenin gerekleri yerine getirilmediği için ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları
uygulanmadığı için Türkiye, OECD Mali Eylem Görev Gücü
tarafından terörü finansman riski taşıyor diye kara listelere
alınmış mıdır?
2)
Uluslararası camiaya terörün finansmanına kaynak sağlıyor
diye ifşa edilmiş midir?
3) Terörün
finansmanına kaynak sağladığı nedeniyle FATF
tarafından ifşa edilen Gana, Etiyopya, Kenya, Myanmar, Suriye gibi
ülkeler arasında Türkiye de var mıdır?
4) Türkiye
kara listede diye Türk bankalarının kredibilitesi sorgulanır
hâle gelmiş midir? Bu nedenle yabancı ülkelerle ticaretimizde
bankalarımıza, iş adamlarımıza zorluklar
çıkarıldığı iddialarına ne diyorsunuz?
5)
Uluslararası camianın Hükûmetinizi potansiyel terörün finansmanı
riski var diye izole etmeye başladığının sinyallerini
vermeye başladığı iddialarına ne diyorsunuz? On
yıllık iktidarınız boyunca şimdiye kadar neden bunun
gereklerini yerine getirmediniz? Bugüne kadar neyi beklediniz de
uluslararası camia sizi teröre finansman desteği veriyor diye
ifşa etti?
6) Almanya,
Hollanda tarafından terörist örgüt olarak belirlenen ve Hamas ile
bağlantısı olduğu iddia edilen İHHya Mavi Marmara
olayında hamilik yaptığınızdan mı, yoksa Deniz
Feneri, Kimse Yok mu Derneği gibi derneklerin mallarına el koyun diye
size uluslararası örgütten ve batılı devletlerden talep gelir
diye korkunuz olduğundan mı?
7)
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin İran bankalarına,
İranlı nükleer şirketlere ve bunların sahiplerine yönelik
de mallara el koyma ve mali yaptırım kararları var
mıdır?
8) Madem,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını iç
hukukumuza uygulamak için düzenleme yapıyorsunuz, bu
yaptırımları da kanun tasarısının kapsamına
neden almıyorsunuz?
9) Amerikan
Senatosunda 3 Mayıs 2011de Senatör Mark Kirkin verdiği soru
önergesinde söylediği, İran'ın nükleer üretime destek veren ya
da bunlarla bağlantılı olmasından dolayı
listelenmiş şirketleriyle, bankalarıyla iş yapan Türkiye
Halk Bankası ve bazı firmalar hakkında neden İran
yaptırımlar yasası uygulamıyorsunuz? Hamas ile
bağlantısı olduğundan ötürü Almanya ve Hollanda
tarafından terörist ilan edilen Türk örgütü İHHyı neden
terörist örgüt olarak belirlemiyorsunuz ve yaptırım
uygulamıyorsunuz? sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
10) 3 Mayıs 2011 tarihli oturumda
Senatör Menendez diyor ki: Erdoğan Hükûmetinin İran ile finansal
bağları yüzünden devletimiz tarafından
baskılandığını biliyorum. Çok açıkça
görülmektedir ki İran nükleer programını destekleyen yasa
dışı fon akımlarını gerçekleştirmek için
Türkiye yüzünü dönmüştür ve Birleşmiş Milletler ve Avrupa
yaptırımlarının arkasından dolaşarak Avrupa
piyasasına ulaşmak için Türkiyede alternatif finansal mekanizmalar
kurmaya çalışmaktadır. şeklindeki sözlerine ne diyorsunuz?
11) Amerikada çıkarılan yasalar
ve kararnameler kapsamında, yakında İran ile muhabirlik
ilişkisi kuran bankaların Amerikan bankalarıyla ilişkisinin
kesilmesini bekliyor musunuz?
12) Avrupa Birliği, İran Merkez
Bankası dâhil, İran bankalarının Avrupayla işlem
yapmasını yasaklamış mıdır?
13) Avrupa basınında yer alan,
Türkiye'nin Birleşmiş Milletlerin koyduğu
yaptırımlardan kurtarmak için İrana gizli kaynak
sağladığı, bankacılık faaliyetleri sunduğu;
İran Merkez Bankasının Türkiyede çok sayıda finansal
kurumu kendi işlemleri için kullandığı, Türkiyedeki
aracıların Avrupada İran adına finansal kurum satın
aldıklarına yönelik iddialar hakkında ne diyorsunuz? İrana
karşı Malatyaya NATO füze kalkanı konuşlandırabilen
Hükûmetinizin, İrana karşı Birleşmiş Milletlerin mali
yaptırımlarını uygulamaktan geri durmasının
nedeni nedir?
15) İddia edildiği gibi
Türkiyeye, Birleşmiş Milletler yaptırımlarına tabi
olan İran bankalarının paraları gönderilmekte midir?
İran-Türkiye sınırından Türkiyeye kayıt
dışı para girmekte midir? Böyle bir para girişi var ise bu
kaynak ülke içinde nerelere dağıtılmaktadır? Bundan kimler
nemalanmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Eğer
hâl böyle değil ise ödemeler bilançosunun kayıt dışı
kaynak giriş çıkışlarını temsil eden net hata
noksan kalemi kayıt dışı para girişi
açısından neden sizin iktidar döneminizde cumhuriyet tarihinin rekor
seviyelerine ulaşmıştır? Hâl böyle değilse neden
Türkiyede geçen yıl ülke bazında en çok şirket İran
sermayesiyle kurulmuştur?
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Tespit
edelim isimleri.
Sayın
İnce, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz, Sayın
Öztrak, Sayın Öztürk, Sayın Gök, Sayın Çam, Sayın Genç,
Sayın Tanal, Sayın Dinçer, Sayın Küçük, Sayın Kaplan,
Sayın Özdemir, Sayın Güler, Sayın Serter, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Toprak, Sayın Baydar, Sayın Bulut.
Teşekkür
ederim.
Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için
iki dakika süre veriyorum, yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/489) (S.
Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısının 19. maddesinin 1. fıkrasının 2.
cümlesindeki altı ay kelimesinin bir yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Turgut Dibek Ali İhsan
Köktürk
Mersin Kırklareli Zonguldak
Haluk Eyidoğan Ahmet
Toptaş Veli
Ağbaba
İstanbul Afyonkarahisar Malatya
Dilek Akagün Yılmaz Haydar Akar
Uşak Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
409 sıra Sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mülkiye Birtane Erol Dora İbrahim
Binici
Kars Mardin Şanlıurfa
Sırrı Sakık Pervin
Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN Sayın Komisyon, son okunan önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
Tasarı metninde yeterli düzenlemeler yapılmadan,
yönetmeliği belirleyecek olan bakanlıkların belirlenmesi oldukça
yanlıştır. Tasarının BM standartlarına çekilmeden
oluşturulacak bütün yönetmelikler, yanlış olacaktır. Bu
nedenle maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısının 19. maddesinin 1. fıkrasının 2.
cümlesindeki altı ay kelimesinin bir yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Gök.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokrasiyle yönetilen ülkelerde terör
tanımının ulaştığı en yüksek boyut, terörün
sadece cebir ve şiddetten ibaret olmadığı konusudur. Terör,
artık, bazen, ülkelerde bir örgütün silahlı eylemi ya da
şiddetinin dışında, devlet terörü olarak da
algılanmaktadır modern dünyada ve insan haklarının
ulaştığı en yüksek kavramda.
Terörün finansmanını görüştüğümüz bu noktada, acaba
hangi demokratik ülkelerde bir iktidar kendi partisinin belediyelerini bir
kenara ayırıp muhalefetteki belediyeleri sindirmek için
olağanüstü baskılar uygulamaktadır değerli
arkadaşlarım? Türkiyeden başka, modern dünyada gösteremezsiniz
ki hiçbir demokratik ülkede
AKP iktidarının
kendisinden olmayan belediyelere yönelik sindirme,
itibarsızlaştırma ve baskı hareketinin
ulaştığı boyut, şu anda belki dünyada ilk
sırayı alan ana bir terör maddesi olarak önümüzde durmaktadır.
Eskişehir Belediyesine, İzmir Belediyesine, Cumhuriyet Halk Partili
ya da başka belediyelere yapılan sindirme harekâtlarının
ulaştığı boyutlar karşısında, Adalet ve
Kalkınma Partili belediyelere yönelik en ufak bir müdahalenin
olmadığı bir dönemi yaşıyoruz.
Günler öncesinden,
Eskişehiri bir Avrupa kenti hâline getiren Eskişehir Belediyesine
yönelik bir operasyonu hepiniz basından izlediniz ama az önce,
Eskişehir Belediyesine yönelik bu operasyonların,
itibarsızlaştırmanın geldiği bu üst noktada,
Eskişehirde tutuklu kalan bütün tutukluların da tahliye
olduğunu demokrasiye aşık, Eskişehiri seven bütün
yurttaşlarımıza müjdelemek isterim. Bir kez daha, iktidarın
attığı adım yargıdan dönmüştür değerli
arkadaşlarım. Ama insanların bu tutuklu kaldığı
süreler içerisindeki, aileleriyle beraber kaldıkları baskılar,
üzüntüler, işte, iktidarınızın antidemokratik
uygulamalarının birinci derecede bir göstergesi olarak tarihin
hafızalarında yer alacaktır.
Niçin Ankara Belediyesine yönelik bir müdahale yoktur? Daha, önceki gün
anlattım buralarda Başkentgazın geldiği noktayı.
Başbakanın bile ne kadar rahatsız olduğunu sizler de
basından izlediniz ama bu belediye başkanının
Ankaranın Avrupa kentleri içerisinde aldığı bir ödülü para
karşılığı, hatır
karşılığı aldığını yazan bir
basın kuruluşuna karşı ve onun yöneticilerine
karşı dün yaptığı basın toplantısında söylediği
sözler acaba terör değil de nedir değerli arkadaşlarım?
Bir belediye başkanının görevleri arasında bir
basın kuruluşunu ve onun sahibini, yöneticilerini özel mercek
altında inceleme yetkisi dünyanın hangi modern demokratik
toplumlarında vardır değerli arkadaşlarım? Nedir o
özel mercekle bir belediye başkanının bir basın
kuruluşunun yöneticilerini izlemesi? Nedir altında yatan? Acaba
Türkiye'de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının MİTten
başka, asayişten başka, emniyetten başka bir görevi mi
vardır? Elinde dinleme cihazları mı vardır, polisleri mi
vardır, dedektifleri mi vardır? Neyi inceleyecektir bu belediye
başkanı, hangi yetkiyle inceleyecektir?
Bir belediye başkanının görevi metro yapmaktır;
yapamadı. Yol yapmaktı;, yapamıyor. Suyu getirmektir Ankaraya;
Kesikköprü Barajından su getirildi, onu dahi kullanamıyoruz. Bu
belediye başkanının bugün ulaştığı nokta,
işte modern dünyanın tam da terörü tarif ettiği noktalardan bir
tanesidir. Terör her zaman elinizde silahla olmaz; terör, elinizdeki iktidar
imkânlarının muhalefeti sindirmek için
kullanıldığı zaman da yaratılır. Bunu
konuşmamız gerekiyor.
Terörün finansmanını konuştuğumuz bu günlerde
yaşanan bu ilginç olaylar Türkiyemizde iktidarın bütün gerçekleri
saklayarak ama kendi yarattığı baskıyla, sindirmeyle
muhalefeti hangi noktalara getireceğinin de bir göstergesidir. Bizler buna
şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu yasa bir gün sizlere de
dönecektir.
Hükûmetin bugün uluslararası teröre bulaşmış pek çok
kimseyle kol kola olduğu bir gerçektir. Daha, Sudan Devlet
Başkanı geçtiğimiz yıl Türkiye'yi ziyaret etti, dünyadaki
terör örgütleri başında ve kara listeye alınmış bir
lider olarak. Onun elinden tutuyorsunuz, Suriyedeki muhaliflerin elinden
tutuyorsunuz ve Türkiye'de kalkıyorsunuz terörü önlemekten bahsediyorsunuz.
Bunlara kimse aldanmayacak, aldanmaz da.
Bizler bu çerçevede Hükûmeti bir kez daha uyarıyoruz: Demokratik
olun, insan haklarına saygılı olun diyor, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 19uncu madde kabul edilmiştir.
Geçici 1inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul
Bingöl
Iğdır
Erol
Dora Sebahat
Tuncel
Mardin
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının geçici madde 1in tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Turgut Dibek Muharrem
Işık
Mersin
Kırklareli Erzincan
Ali İhsan Köktürk Haluk Eyidoğan
Ahmet
Toptaş
Zonguldak İstanbul
Afyonkarahisar
Dilek Akagün Yılmaz Haydar Akar
Uşak Kocaeli
BAŞKAN Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki iki önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşuyor?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Muharrem Işık.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçici madde 1 üzerine verdiğimiz önerge üzerinde
konuşacağım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, terör finansman yasası neden
getirildi ve on senedir bekledi de şimdi getirildi? Tabii, bunu önce
düşünmek lazım. Bundaki birinci etken, Amerikanın sürekli
dayatması. Amerika, özellikle 11 Eylülden sonra intikam almak için bu
yasanın çıkarılması için uğraştı. Siz on
yıldır bunu engellemeye çalıştınız ama sonunda
getirmek zorunda kaldınız. Tabii getirirken, Amerika kendi
menfaatlerine göre de burada bir şeyler yaptıracaktır, özellikle
uluslararası terör finansmanını önlemek için.
Bir diğer sebebi, kendi menfaatlerinize göre gelmeyenleri içeri
tıkmak için bu yasayı getiriyorsunuz. Tabii şimdiye kadar niye
getirmediniz? Şimdiye kadar getirmemenizin sebebi, şimdiye kadar
herhâlde birilerini tam güvenceye alamamıştınız; şimdi
bu güvenceyi sağladınız büyük ihtimalle, ondan dolayı
şimdi yasa geldi.
Üçüncü bir sebep de kimsenin söylemediği ama cemaatle olan
çatışmalarınız. Bu çatışmaların sonucu
olarak da o gizli savaşta galip gelmek için bu yasayı getirdiniz,
bunu aba altından sopa olarak kullanacaksınız. Çünkü bütün
yargıyı, HSYKyı olsun diğer kurumları olsun ele
geçirmenize rağmen, hâlen yargıyı, özellikle savcıları
ve hâkimleri tam olarak kendi adamınız yapamadınız.
En son, MİT Başkanıyla ilgili olan kararda bile bir günde
yasa çıkardınız ve bunu engellemek için böyle bir yasanın
önünü açtınız.
Tabii, Değerlendirme Komisyonuna baktığımız zaman,
burada MASAK ve diğer kurumlar var. Yargı hemen hemen neredeyse yok
gibi. MASAK bütün şeylere karar verecek diğer kurumlarla birlikte.
Daha sonra da -zaten MASAKta sizin elemanlarınız olduğuna göre-
Bakanlar Kuruluna geldiği zaman Bakanlar Kurulu direkt olarak bunu kabul
edip onaylayacaktır.
Siz, tabii, öyle hiçbir zaman için
Biz söylediğimiz zaman
kızıyorsunuz ama kuvvetler ayrılığına hiç
inanmadınız. Bunu özellikle sizin için, belki ismini söylemekte
zorlanıyorsunuz ama bizim gurur duyduğumuz Kamer Genç Ağabeyimiz
buraya çıkıp bir şeyler söylediği zaman hemen
bağırmaya başlıyorsunuz. Bunu ispatlayın diye
getiriyorsunuz. Sizin bu getirdiğiniz yasada da o tutuklanan vatandaş
ya da mal varlığına el koyulan insanın kendisini
ispatlamasını istiyorsunuz.
Şimdi, WikiLeaks, daha önceki bavulcu bir gazetecinin bavullarla
götürüp bir yerlere teslim ettiği şeylerle yüzlerce insanı
yıllardır yatırıyorsunuz ama WikiLeaks belgesinde
çıkan belgeleri hiç önemsemiyorsunuz. O zaman sizin de bunu
ispatlamanız gerekiyor.
Biz gemicikler dediğimiz zaman, BİMler dediğimiz
zaman, Ülkerler dediğimiz zaman, hastaneler dediğimiz zaman,
bankalardaki mevduatlar dediğimiz zaman ya da Sürekli Katara niye
gidiyor? dediğimiz zaman bağırıp duruyorsunuz,
kızıyorsunuz. Yarın gelecek olan MASAK bunların
aynısını size sormayacak mı? Aynısını size
de soracaklar. Bunu da araştıracaklar. Ama tabii, siz şu anda
öyle bir kenetlenmişsiniz ki hep kalacağınızı
düşünüyorsunuz ama maalesef bunun sonu görünmeye başladı.
Tabii, bu yasada en önemlisi iyi niyet, kötü niyetin
kullanılması. Biz, şimdiye kadar maalesef size muhalif olan hiç
kimseye iyi niyet görmediğimiz için bu yasada da iyi niyet
arayamıyoruz. Özellikle biraz önce sayın vekilimiz de söyledi,
belediyelerimize karşı olan bütün saldırıları
gördüğümüz zaman AKPli belediyeler ya da diğer muhalif belediyelerde
neler olduğu ortaya çıkıyor zaten.
Tabii, MASAK şu anda en fazla belediyelerin üzerinde duruyor. Ben
MASAKa şöyle bir açılım yaptım: Muhalefete asla soluk
aldırmama kurumu muhalefetin belediyelerine hiç soluk aldırmadan
devam edeceksiniz.
Zaten niyet demişken bir parantez açmak istiyorum çünkü önemli bir
konu.
Bizim arkadaşımız başına bir olay geldiği
zaman demeç verirken arkadaşlar diye bir laf söylemişti. Sayın
Başbakan beş gün, on gün gazetelerde manşet yapmıştı
bu lafı. Ama sizin vekiliniz bizim çocuklarımız, benim
çocuklarım dediği zaman hiçbir gazetede göremedik, basında
göremedik. Bu da işte ne kadar taraflı olduğunu gösteren bir
şey. Tabii, ileri demokrasilerde böyle oluyor.
Tabii, AK PARTİ iktidarı kuvvetler ayrımını
dediğim gibi- kesinlikle desteklemek istemiyor. Asıl onun
istediği her şeyin kendisinde olmasından dolayı...
Bu yasada en önemli maddelerden bir tanesi, bence saklanan, Amerika
Birleşik Devletlerinin istemesini veya diğer muhalifler
Zaten
şu anda muhalifleri istediğiniz zaman istediğiniz şeyi
bularak içeri alıyorsunuz. Ama biraz önce söylediğim ve tekrar etmek
istediğim nokta: Özellikle bu yasada -yarın dönüp size de gelecek-
cemaatlerle olan ilişkiniz, dershaneleri tehdit etmeye
başladınız, ondan sonra MİT olayı ve şu anda
gelinen nokta burası.
Tabii, şunu da unutmamanız lazım: Biliyorsunuz,
şimdi, saat gece dörtlerde polis kapıyı basıyor. Yarın
siz tepetaklak gittikten sonra, ama bizim iktidarımızda ya da adil
bir iktidar geldiği zaman, postacı gelip sizin
kapınızı çalacak bu yasadan dolayı çünkü siz bu yasayı
çıkardınız, bu yasa da uygulanacak mecburen değişene
kadar. Postacı size diyecek ki: Tebligat için gelin adliyeye, yargı
verin. Zaten orada eğer aksanız aklanırsınız, ak
değilseniz de kendi çıkardığınız yasayla birlikte
bir yerlere gidersiniz.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Buldan?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bakanlar Kurulu tarafından alınmış olan
kararların işbu kanun ile birlikte yürütülmesine dair uygulamada
doğacak sakıncaların önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Geçici 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 409 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 20. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Mersin
Kırklareli
Zonguldak
Haluk
Eyidoğan Dilek
Akagün Yılmaz Ahmet
Toptaş
İstanbul
Uşak
Afyonkarahisar
Haydar
Akar Musa
Çam
Kocaeli
İzmir
Yürürlük
Madde 20 - (1) Bu kanun yayımı tarihinden itibaren 1 yıl
sonra yürürlüğe girer
BAŞKAN
Okunan önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Parlamentonun çok
değerli üyeleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
409 sıra sayılı terörün finansmanıyla ilgili kanunu
görüşüyoruz ama sorun sadece terör değil. Teröre karşı
çıkmamız gerekiyor, savaşa karşı çıkmamız
gerekiyor, dünyada olan biten her türlü haksızlıklara ve
adaletsizliklere karşı çıkmamız gerekiyor.
Bakınız arkadaşlar, terörün ve savaşın en
önemli nedenlerinden bir tanesi yoksulluk, açlık, sefalet,
haksızlık ve adaletsizliktir. Dünya nüfusunun yüzde 10u, dünyadaki
üretilen mal ve hizmetlerin, gelirlerin yüzde 70ini kontrol ediyor, gelirlerin
yüzde 70ini kontrol ediyor, dünya nüfusunun yüzde 90ı da sadece yüzde
30unu paylaşıyor. Dünyada 7 milyar insanımız
yaşıyor. Bu insanlarımızdan 2,8 milyar insan günde 2
doların altında bir gelirle hayatını sürdürmektedir. Yine 7
milyar insanımızdan 1,2 milyar insan sadece 1 doların
altında bir gelirle hayatını sürdürmektedir. Her yıl
yaklaşık olarak 18 milyon insan yoksulluğa bağlı
olarak hayatını kaybetmektedirler. 5 yaşın altında 195
milyon çocuk her yıl hayatını kaybetmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu kadar çarpık bir dünya olamaz. Bu
kadar adaletsizliğin, bu kadar yoksulluğun, bu kadar
çarpıklığın olduğu yerde ister istemez terör
olacaktır, ister istemez savaş olacaktır, ister istemez bu
savaşa karşı mücadele
eden insanlar sokaklara çıkacaklardır. Bakınız,
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütünün, FAOnun son
açıkladığı rakamlara göre dünyada 950 milyon aç insan var.
Bunun 2015 yılına kadar 400 milyona düşürülebilmesi için sadece
gerekli paranın miktarı 25 milyar dolar, arkadaşlar. Ama 25
milyar dolar para bulunamıyor ve yoksulluk, açlık 400 milyona
düşürülemiyor. Ama bakınız arkadaşlar, son Irak
savaşında, Afganistan savaşında Amerika Birleşik
Devletlerinin ve müttefiklerinin silah harcamaları 1 trilyon dolar
arkadaşlar. 1 trilyon dolar savaşa ve silahlanmaya bütçe
ayrılıyor ama dünyada 950 milyon aç insanın 400 milyona
düşürülmesi için 25 milyar dolardan kaçınılıyor ve sarfınazar
ediliyor. Dünyada 2 milyar insan temiz içme suyu bulamıyor, 1,5 milyar
insan elektriğe ulaşamıyor arkadaşlar ama buna
karşılık, savaşa ve silaha ve teröre para bulunabiliyor.
Bizim her türlü şekilde savaşa ve silaha karşı
çıkmamız gerekiyor, teröre karşı çıkmamız
gerekiyor. Bunun için de, daha fazla insanımızın ölmemesi için,
açlığa, yoksulluğa, sefalete bütçe ayırmamız
gerekiyor. Ama dün Sayın Bakan burada açıkladı. Suriyeyle
ilgili harcanan paranın miktarı 610 milyon yani eski parayla 610
trilyon lira para. Libyaya gönderilen para 300 milyon dolar arkadaşlar.
Peki, ne için, neden? Suriyede insanlar, kardeş kardeşi, birbirini
öldürsün. diye mi 610 milyon para gönderiyorlar arkadaşlar? Neden, niçin
arkadaşlar?
Bizim, bu nedenle savaşa karşı çıkmamız
gerekiyor, sömürüye karşı çıkmamız gerekiyor.
Barışın ve kardeşliğin tüm dünyada tesis edilmesi için
elimizden gelen bütün çabayı ve gayreti göstermemiz gerekiyor.
Eğitime, sağlığa, barışa ve kardeşliğe,
konuta bütçe ayırmamız gerekirken silaha para ayrılmaması
gerekiyor.
Bu nedenle, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya diliyoruz. Bunun
için, ülkede ve dünyamızda barış diliyoruz ve Orta Doğuda
barışın ve kardeşliğin egemen olması için
elimizden gelen bütün çabayı ve gayreti göstermemiz gerekiyor.
Getirmiş olduğunuz kanun, sadece teröre karşıt
değildir arkadaşlar, kendi devletinizi yaratıyorsunuz.
Bakın, parasız eğitim istediği için, 1 Mayısa
katıldığı için, Grup Yorum konserine
katıldığı için, işçisi, köylüsü, emeklisi, dul,
yetimi, genci, sendikacısı, emekçisini, herkesi tutukluyorsunuz,
gözaltına alıyorsunuz ve onlara yardım eden insanları da
Terörü finanse etti. diye de yarın öbür gün tutuklayacaksınız.
Bu, doğru değildir. Bu, antidemokratik uygulamadır ama bu,
bumerang gibi bir gün dönecektir, gelip sizi vuracaktır. Bu nedenle, ben
bir kez daha sizi kapitalizme karşı, emperyalizme karşı,
savaşa karşı, sömürüye karşı başkaldırmaya
davet ediyorum.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
409
sıra sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 20nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mülkiye Birtane Erol
Dora İbrahim Binici
Kars Mardin
Şanlıurfa
Sırrı Sakık Pervin
Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda
var olan eksiklikler ve yanlışlıklar nedeniyle, yürürlük maddesi
madde metninden çıkarılmalıdır. Maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 409 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 21. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Mersin Kırklareli Zonguldak
Haluk
Eyidoğan Dilek
Akagün Yılmaz Ahmet
Toptaş
İstanbul Uşak Afyonkarahisar
Haydar
Akar
Kocaeli
Yürütme
Madde 21-
(1) Bu kanun hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bu tasarı konuşulurken çokça şunu söyledik: Terörün
finansmanının önlenmesi, terörün ortadan kaldırılması,
ülkemizin de yıllarca bu konuda acı çekmiş bir ülke olması
ve binlerce evladını kaybetmiş bir ülke olması nedeniyle
terörün sonlandırılması ve terörün finansmanının
önlenmesi elbette bütün dünya için önemli olduğu kadar, bizim ülkemiz için
de çok önemlidir ve uluslararası yükümlülüklerimizin olduğunu da,
uluslararası terörizmin finansmanının önlenmesinin
anlaşmasının olduğunu da biliyoruz, Mali Eylem Gücünün bu
konuda ülkemize belli dayatmalarının olduğunu da biliyoruz ve
bunun sonucunda ülkemizin belli yaptırımlarla karşı
karşıya kalabileceğini biliyoruz. Bu yasanın
çıkmasını, elbette bazı aksaklıklarının
giderilerek, biz de çıkarılabileceğini söyledik çünkü
uluslararası anlaşmaları imzaladıysanız, terörizmin
finansmanının önlenmesini hepimiz istiyorsak ve canımız
bundan yanıyorsa elbette çıkacak.
Ama bu yasada en temel konu neydi arkadaşlar, biz neden
karşı çıktık? Hem Birleşmiş Milletlerin bu
imzalamış olduğumuz sözleşmesi hem Mali Eylem Gücünün bize
vermiş olduğu direktifler ya da talimatlar ya da bütün ülkelere verilmiş
olan talimatlarda ne diyor? Kendi iç hukukunuza göre, mal
varlığının dondurulmasıyla ilgili, teröre finansman
sağlayanların mal varlığının dondurulmasıyla
ilgili en çabuk şekilde karar alınabilecek
mekanizmalarınızı ülkenizde kurunuz. diyor, bunu söylüyor bize.
İdari demiyor bakın, Hukuki ya da adli, hukuki ya da idari
birimlerinizi kurun. diyor. Şimdi, hukuki ve idari birimler
dendiğine göre siz ne yaptınız? Sadece idari birimleri
işletiyorsunuz; hukuki birimleri, yargıyı bir kere gözden
kaçırdınız. Bizim bu konudaki temel itirazımız bu
nedenle. Elbette Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden gelecektir
bu konudaki -Yaptırımlar Komitesinin- kararları ama öncelikle
biz yargı sürecinden geçirelim diyoruz. Yine, diğer ülkelerden gelen,
bizim ülkemizdeki terörün finansmanına neden olan kuruluşlarla da
ilgili yargı sürecinden geçirelim diyoruz. Yine, aynı şekilde
kendi ülkemizde teröre finans sağlayan kişilerle de ilgili her türlü
yapılacak işlemin yargı sürecinden geçirilmesi gerektiğini
söylüyoruz. Kendi ülkemizde kısmen bunu işletmemize rağmen
diğer ülkelerden ve Birleşmiş Milletlerden gelenlerden
yargı sürecini işletmedik ve bu konuda İsviçrenin enleri,
sizinkinden de gerçekten ileri olan- uygulamasının bile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yaptırıma tabi
tutulduğunu biraz önce anlattım. İşte bu yapılan
yanlışlıklar nedeniyle, bizim uyarılarımız
dikkate alınmadığı için yarın Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti eğer tazminata
mahkûm edilirse bunların sorumlusu sizlersiniz arkadaşlar.
Şimdi, bugün kendinizi mutlak güç gibi hissediyorsunuz ve bunun
için de idari yaptırımlarla biz bunu hallederiz diyorsunuz ama
arkadaşlar biz diyoruz ki: Bağımsız yargı.
Bağımsız yargının denetlediği bir sistem olsun.
Siz bugün kendinizi mutlak güç gibi hissedebilirsiniz, idari birimlerde ve
yargıda kendinizi güçlü hissedebilirsiniz ama bağımsız
yargının denetlemediği böyle bir sistem, bizi hem
uluslararası camiada hem de ülkemizde ciddi anlamda demokrasi
sorunlarıyla ve tazminat sorunlarıyla karşı
karşıya bırakacaktır.
Şimdi, bizim istediğimiz şey şu anki -sizin
siyasallaştırdığınız- yargı değil ya da
Anayasa Uzlaşma Komisyonuna vermiş olduğunuz, HSYKyı,
Anayasa Mahkemesini, Danıştayı, Yargıtayı yok eden,
tamamıyla kendi denetiminize aldığınız, şu anki
bile yetersiz deyip de kendi denetiminize aldığınız bir
yargı süreci değil. Biz, gerçekten bağımsız ve
tarafsız bir yargı süreci olması gerektiğini söylüyoruz.
Siz şimdi bunların hiçbirisini önemsemiyorsunuz; nasıl olsa
etkinlik bizde, nasıl olsa bize kimse dokunamaz diyorsunuz.
Arkadaşlar, her karanlık dönemin bir aydınlık dönemi
olacaktır. Sizin de bir gün hukuka ihtiyacınız olacaktır.
Bunu böyle çıkarmaktan dolayı sizler de yarın pişman
olacaksınız, çünkü sizlere karşı da bu yasal düzenlemeler
kullanılabilecek. Bugün için bizlere karşı
kullanılıyor, muhalif olanlara karşı kullanılıyor
ama yarın sizin dışınızdaki antidemokratik bir iktidar
eğer gelirse sizlere karşı kullanılabilecektir. Ama bizler
geldiğimizde arkadaşlar, bu antidemokratik hükümlerin tümünü
kaldıracağımızı, sizin de, bu ülkenin de, bütün
yurttaşların demokratik güvencesinin asıl öncüsünün bizler
olduğumuzu hepiniz göreceksiniz.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Uyarılarımızı dikkate almıyorsunuz ama
umarım sizler yanılmış olursunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük gereği, lehte ve aleyhte söz isteyen milletvekillerine
söz vereceğim.
Lehte olmak suretiyle, Bolu Milletvekili Sayın Fehmi Küpçü. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 409 sıra sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
hakkında oyumun rengiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, terörle ve teröre finans
sağlayanlarla mücadele, uzun zamandan beri teröre ağır bedeller
ödemiş Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşı için büyük önem arz
etmektedir. Bu çerçevede, uluslararası alanda terör ve teröre destek
verenlerle yapılan ortak mücadelenin her zaman yanında olmak, Türkiye
devletinin öncelikleri arasındadır.
Hâl bu olmakla birlikte, terörizmin yerel bir sorun olmaktan
çıkıp küresel bir tehdit hâline dönüşmesinin ardından,
uluslararası toplum, bu alandaki çalışmalarına hız
vermiş ve yasal düzenleme çalışmalarına
odaklanmıştır.
Terör tehlikesine karşı, tüm ülkelerin ortak bir eylem
platformunda birleşmelerinin sağlanması ve terörle mücadelede,
insanlığın bugüne kadar sağladığı sosyal ve
ekonomik kazanımlarda taviz verilmeden, uluslararası iş
birliğinin artırılması amacıyla, başta
Birleşmiş Milletler olmak üzere, ilgili birçok uluslararası
organizasyon, terörle mücadeleye yönelik çalışmaları
yürütmektedir.
Uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli
Birleşmiş Milletler, terörle ve terörizmin finansmanıyla ilgili
çalışma ve sözleşmelerin yanı sıra,
Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca ortak tedbir ve
yaptırımları belirleme yetkisi çerçevesinde, terörün ve
terörizmin finansmanının engellenmesi hakkında bir
kısım Güvenlik Konseyi kararları almıştır.
Değerli milletvekilleri, terör ve terörizmin finansmanı ile
ilgili bu kararlar, genellikle bazı terör örgütlerine ve teröristlere
yönelik olmak üzere, bu örgütlerle bağlantılı olan kişi ve
kuruluşların mal varlıklarının dondurulmasına
ilişkin düzenlemeleri içermekte ve bu konuda devletleri iş
birliğine çağırmaktadır. Bu kararların en önemlileri,
1267 ve 1373 sayılı kararlardır. Ülkemizin de taraf olduğu,
yürürlüğe girmesiyle birlikte iç hukukumuzun bir parçası hâline
gelmiş olan ve ülkemiz açısından uluslararası bir
yükümlülük niteliği kazanan 1999 tarihli sözleşme hükümlerine uyumun
sağlanması amacıyla terörizmin finansmanı suçunun
düzenlenmesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile yabancı
devletler ve ülkemiz tarafından terörizmin finansmanının
önlenmesi amacıyla mal varlıklarının dondurulması
yönünde alınan kararların ve bu yöndeki taleplerin yerine
getirilmesine ilişkin esasların belirlenmesi amacıyla bu kanun
tasarısı hazırlanmıştır.
Tasarı, temelde iki alanda düzenleme yaptığını
Bunlardan birincisinin, Terörle Mücadele Kanununun 8inci maddesinde yer alan
terörizmin finansmanı suçunun yeniden tanımlanması
olduğunu; ikincisinin ise, idari nitelikte bir tedbir olarak mal
varlığının dondurulması tedbiriyle bu tedbirin
uygulanmasının usul ve esaslarının düzenlenmesi
olduğu; buna göre terörizmin finansmanı suçunun yeniden
tanımlanırken uluslararası sözleşmede yer verilen eylemler
ile 9 adet uluslararası sözleşme ve protokolde sayılan
eylemlerin finansmanının da bu kapsama dâhiledildiği,
dolayısıyla uluslararası sözleşmelerle uyumlu hâle
getirilmesi amaçlanmaktadır. 01/04/2002 tarihinde iç hukukumuzun bir
parçası hâline gelmiştir bu sözleşme.
Değerli milletvekilleri, aslında bu yasayla ilgili temel
eleştirilerden bir tanesine belki cevap vermek mahiyetinde, süreyi de daha
tasarruflu kullanma anlamında, dört temel hususa değinmem icap
ederse
Bir: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarını, otomatik olarak Anayasamızın
90ıncı maddesi gereği Bakanlar Kurulu kararıyla zaten
uygulamakla mükellefiz.
İkincisi: Yabancı devletlerin talebi noktasında,
Değerlendirme Komisyonu öneriyor; Bakanlar Kurulu kararıyla
karşılıklılık, mütekabiliyet, teminat, gerekçe ve bir
yıl içerisinde soruşturma açılmasını
kaldırıyoruz. Dolayısıyla, bu da yine Anayasamız
gereği yargı denetimine tabi.
Üçüncü husus ise yabancı devletlerden, malların
dondurulmasıyla ilgili talebimiz.
Dördüncüsü: Türkiyede bulunan mal varlığıyla ilgili
olarak
Zaten bu da CMK 128 gereği el koyma hükümlerine,
dolayısıyla CMUKa tabi.
Dolayısıyla, 99da imzaladığımız, 2002de
iç hukukumuzun bir parçası hâline getirdiğimiz bu yasa gereği,
zaten Meclisimiz bununla ilgili uygularken idari ve adli açıdan yargı
denetimine tabidir. Elbette ki bu tasarının kanunlaşmasıyla
ilgili takdir ve taltif yüce Meclise ait.
Ben, lehinde olduğumu belirtir, tekraren, bu tasarının
kanunlaşmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) -
bu memleketin birlik ve
beraberliğine, kardeşlik hukukuna katkı vermesini murat eder,
hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Küpçü.
Oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte olmak üzere Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 409 sıra sayılı Yasa
Tasarısının, terörizmin finansmanının önlenmesine
ilişkin kanun tasarısının son oylamasından önce oyumun
rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii burada dün bir konuşma
yaptım, bir bölüm başında kişisel olarak bir konuşma
yaptım. Orada yaptığım konuşmada dedim ki: Bir ülkede
sağlıklı, yerleşmiş bir adalet kurumu varsa siyasi
iktidar ne kadar keyfî olursa olsun siyasi iktidar ne kadar hukuk dinlemez
O önemli
değil; önemli olan, yargının tarafsız,
bağımsız, hakka, adalete uygun karar vermesi gerekir. Bir misal
verdim, Tayyip Erdoğanla ilgili WikiLeaks belgelerinde, bunun
İsviçre bankalarında parası olduğunu söyledim.
Burada yapılacak en namuslu, en şerefli, en doğru
şey nedir? Cumhuriyet savcılarıyla, Maliye
Bakanlığına bağlı Mali Suçları Önleme Kurulu,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına İsviçre bankalarına yazı
yazacaklar: Tayyip Erdoğanın sizin bankalarda bir hesabı var
mı, yok mu? Bunun tek çıkar yolu bu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir şey olmadığına
dair cevap verdi.
KAMER GENÇ (Devamla) Bunu yazmıyorlar, savcı diyor ki:
Efendim, ıslak imza yok. diyor ve ondan sonra da kaçıyorlar. Bu
kaçmanın anlamı, Tayyipin İsviçre bankalarında
parasının olduğunun delilidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, şimdi, dün Nurettin Canikli buradan
çıkmış bana cevap veriyor, diyor ki: Efendim,
Başbakanımız kaç defa dedi, Benim param yok. Arkadaşlar,
suç, hırsızlık, kabahat samurdan kürk olsa kimse üzerine almaz,
kimse demez ki Ben hırsızım., kimse demez ki Ben yolsuzluk
yaptım. Bunun bir tek yolu var, yargı mercilerinin
aldığı kararlardır. Dolayısıyla, bunlar
ortadayken Nurettin o aklıyla çıkmış bana cevap veriyor.
Keşke ben burada olsaydım da ona cevap verebilirdim.
Şimdi, demişim ki, bakın, ben dünkü konuşmamda yine
demişim ki, bakın arkadaşlar, konuşmamda şöyle bir
şey diyorum, diyorum ki: Yani 16 Türk adasını Yunanlılar
işgal etmiş. Ayrıca, diyoruz bakın,
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen kimsin ya?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ya, çapın ne senin ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Beyler, bakın, devri iktidarınız
zamanında Türkiye satılmıştır. Türkiyenin
adaları Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Siz bu
devlete sahip çıkmıyorsunuz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hiç boşuna
uğraşma, tahrik edemezsin.
KAMER GENÇ (Devamla) Devletin temel kurumlarını
çökertmişsiniz. Şurada, Dışişleri Komisyonu
Başkanı orada karşımda gülüyor. Senin aslında hâline
gülecek var. Sen Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil edecek bir nitelik
taşımıyorsun. Türkiyeyi yok ettiniz. Her yönüyle
uluslararası düzeyde itibarını sarstınız.
Dolayısıyla, çıkalım, bakın bu konuşmaları
televizyonlarda konuşalım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Doktora git sen, doktora.
KAMER GENÇ (Devamla) Piriniz de gelsin, şahınız da
gelsin, yaptığınız yolsuzlukları her zeminde, her
yerde dile getiririz. Eğer karşınızda mağlup olursam
milletvekilliğinden istifa etmezsem şerefsizim ama siz eğer
mağlup olursanız o zaman hükûmetten çekileceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bakın, o kadar büyük yolsuzluklar var ki
Yahu, 16
tane Türk adasını Yunanlılar işgal ediyor, Yunanistan
şeyi Karamanlis geliyor
Karamanlis değil, pardon. Yunanistan Başbakanı
geliyor, Erzurumdaki dışişleri elçilikleri
toplantısında Tayyipe diyor ki: Senin uçaklar bizim
sahamızın üzerinde uçuyor. Tayyip Erdoğan da demiyor ki: Yahu,
hangi adanın üzerinde uçuyor? Çünkü bu adalar Türk adası, Tayyip
bunları Yunanlılara terk etmiş. Bunun hesabını çok
pahalı ödeyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Saygılı konuş,
saygılı!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, siz gülüyorsunuz, başkaları olsa
utancından yerin altına batar!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Doktora git, doktora!
KAMER GENÇ (Devamla) Eğer, bir ülkede iktidar o devletin
topraklarını başkalarına terk ediyorsa, işgal
ettiriyorsa, o iktidar yok iktidardır, o artık onur ve haysiyet
taşıyan bir iktidar değildir, o devleti temsil edecek bir nitelikte
değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla, Türkiyeyi, her şeyi yok ettiniz, ordusuyla
çökerttiniz, millî eğitimiyle çökerttiniz, yargısıyla
çökerttiniz ve Türkiyeyi bir sömürge devlet hâline getirdiniz. Korkarım
ki, yarına Kıbrıs Rum devleti bile gelip
karşınıza sizi işgal etmeye kalkacaktır.
Ben, sizin hiçbir tasarrufunuza saygı duymadığım
için her kanununuzun karşısındayım ve ret oyu
vereceğim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Gerek yok ya Ahmetçiğim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ama, Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun, iki dakika ama yani
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii gece tam da Bu kanun bitti. derken gene her zamanki gibi sapla
samanı karıştıran bir arkadaşımız, her
zamanki hakaretlerini, gene o ayarı kaçmış olan tutumuyla gene
burada maalesef dile getirdi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İddialara cevap verin.
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kürsü milletin kürsüsü ve konuşanlar
milletvekili ise bu millete hiç olmazsa saygı duymanız lazım.
Şimdi, katılmadın bir defa, aleyhe söz aldın. Sen bu
kanunun içeriğine baktın mı? Bir.
İkincisi: Hukukumuzun en temel evrensel ilkesidir, her müddei
iddiasını ispata mecburdur.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sen doğrusunu söyle. Doğrusunu söyle
iddiaların.
AHMET
AYDIN (Devamla) Eğer müddei iddiasını ispat etmiyorsa
müfteridir. İftiranın daniskasıdır
bu yaptığın. Günah be! Ayıptır, yazıktır!
Bütün bu iftiraları, bütün bu karalamaları
Her seferinde -şu
Meclis tutanaklarını açın bakın, otuz senedir belki bu
Mecliste konuşuyorsundur, son on senesine bakın, içeriğine
bakın, emin ol on tane iddiayı geçmez; on tane iftirayı, on tane
karalamayı geçmez- hep aynı şeyler, aynı şeyleri dile
getiriyorsun. İnsaf be! Bunlar defalarca yalanlandı. Ben sana
yargıya git diyeceğim ama yargıdan önce senin doktora gitmen
lazım. Önce doktora git, önce akli melekelerine bak, ondan gel burada
konuş. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri ve
alkışlar) Bütün bunların cevaplarını veriyoruz. Bütün
bunların cevapları defalarca verildi, ilgililer tarafından
verildi ama sen hâlâ, hâlâ eğer sen ısrarcıysan artık
nereye gidersen git -Allah bilir- o senin söyleyeceğin, bileceğin,
takdir edeceğin bir şeydir ama bu millet şunu takdir ediyor: Siz
her konuştukça, sen burada her konuştukça millet AK PARTİnin
oylarını yükseltiyorsa geri diyecek bir şey yok diyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Başkan
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bana sataştı yani Yalan
söylüyorsun. dedi, Doktora gitmen lazım. dedi.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Check up yaptırırsın, doktora
gidince bir check up yaptırırsın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim doktora gitmemem gerektiğini izah etmem lazım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yahu sağlığın için söyledi,
sağlığın için!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Akli dengen yerinde değil. diyor, bu manaya geliyor.
Sataşma var.
BAŞKAN
Yerinizden olmaz mı?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Oylamaya geçelim Başkanım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, hakaret etmedim, Doktora git.
dedim.
BAŞKAN
Evet, bir saniye, bir saniye
Yerinizden
söyleyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sataşma, kürsüde, Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın İnce, buyurun.
Grup
Başkan Vekiliniz söz istiyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangi grup başkan vekili?
BAŞKAN
Sayın İnce, buyurun, lütfen, ayrı bir sataşmaya meydan
vermeden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlar,
zaman zaman burada o sinir ortamında haddimizi aşan laflar ediyoruz.
Ben ülkenin Başbakanına Tayyip denilmesini doğru bulmuyorum,
doğru bulmuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Başbakan diyebilirsiniz. Ben doğru bulmam. Ama
Yargıya değil, doktora git. demeyi de doğru bulmam.
İkisini de doğru bulmam.
Üçüncüsü ise, bu iddialar Sayın Kamer Gençin iddiaları
değil, CHPnin iddiaları değil. Bu iddialar Amerikan
belgelerinin iddiaları. Siz bunun hesabını Sayın Gençe
değil, Amerikalılara sormalısınız.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Bu adamı savunma, gerçekten savunma!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Olmayan şeyin belgesi olur mu?
Vallahi sayayım size: Ehliyet alacak birinden, gözlerinde sorun yoktur
raporu var
Kamu ihalesine girecek birinden, SSK borcu yoktur; kredi çekecek
bir yurttaşımızdan, icra borcu yoktur; terhis olmak isteyen bir
askerimizden, kantinle ilişkisi yoktur; işe girmek isteyen bir
gencimizden, askerlikle ilişkisi yoktur; milletvekili olmak için, adli
sicil kaydı yoktur; ödeme gücü olmayan
yurttaşlarımızın yeşil kart alabilmesi için,
gayrimenkulü yoktur; evlenmeye engel hastalığı yoktur gibi
raporlar alıyoruz.
Şimdi, bakınız, bu iddiaların sahibi biz
değiliz, bize kızmanıza gerek yok. Kızacaksanız
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Size kızmıyoruz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın Genç de iddiaların sahibi
değil. İddiaların sahibi Amerikan belgeleri.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Defalarca dile getirdik, defalarca cevap
verdik.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu çok kolay. İsviçreyle bizim
aramızda bir anlaşma var. İsviçre bankalarına bir yazı
yazarsınız, Böyle bir hesabımız yoktur. belgesini
alırsınız, getirirsiniz, buradan CHPnin üzerine doğru bunu
sallarsınız, gösterirsiniz. Bu çok kolay. Bu yapılabilir ama
bize kızmanıza gerek yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ben de birçok iddiada bulunabilirim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Herhâlde olabilir. Herkes için var.
Herkes için var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ahmet Aydın, seninle ilgili de var.
Bana sorarsan, benimle ilgili de var, herkesle ilgili var.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ama işte orada konuşulmaz!
Belgeyle konuşulur.
BAŞKAN Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu iddiaların sahibi biz
değiliz, sadece onu söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, tasarının tümü
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Başkan, rica etsem. Oylayalım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, yeterince
tartışıldı, inisiyatif kullanın.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/489) (S.
Sayısı: 409) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen iki dakikalık süre içinde ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
254 |
|
|
Kabul |
: |
232 |
|
|
Ret |
: |
22 |
|
|
|
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Şahin Muhammet Bilal
Macit
Ankara İstanbul
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri 4üncü sırada yer alan, Konya
Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir Milletvekili Ali Aşlık ile 12
Milletvekilinin; Yeraltı Suları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in;
Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 10
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/660) (S. Sayısı:
384) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 384 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE KOSOVA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA SAVUNMA SANAYİSİ
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 27 Ekim 2011 tarihinde Ankara'da imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Savunma
Sanayisi İş Birliği Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap
için sisteme giren arkadaşımız yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İki
dakika süre veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
arz ediyorum:
Kullanılan Oy sayısı :
229
|
|
|
Kabul |
: |
228 |
Ret |
: |
- |
Çekimser |
: |
1 |
|
|
|
|
|
|
Kâtip Üye Fatih Şahin Ankara |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu olsun.
6ncı sırada yer alan 240 sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporları (1/488) (S. Sayısı: 240)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan 49 sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya Hükümeti
Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını
Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/405) (S. Sayısı: 49)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan 174 sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti
Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi
Anlaşması ve Anlaşmanın Yorumlanması veya
Uygulanmasına İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/459) (S. Sayısı:
174)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, daha önceden 8/2/2013
tarihinde de çalışmasına karar verilen Genel Kurulun bu tarihte
çalışmamasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu Önerisi:
Danışma Kurulunun 7/2/2013 Perşembe günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Nurettin
Canikli Muharrem
İnce
Giresun Yalova
AK
PARTİ Grup CHP
Grup
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Mehmet
Şandır Pervin
Buldan
Mersin Iğdır
MHP
Grup BDP
Grup
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Öneri:
Daha önceden 8/2/2013 tarihinde de çalışmasına karar verilen
Genel Kurulun bu tarihte çalışmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 12 Şubat
2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.40