TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
66ncı
Birleşim
14
Şubat 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Halit
Paşanın ölüm yıl dönümüne ve Ardahanın kurtuluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, hasta
tutukluların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, İstanbul
Milletvekili Bülent Turanın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Isparta Milletvekili Recep Özelin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Çankırı Milletvekili İdris Şahinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Manisa Milletvekili Sakine Özün Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nedeniyle
sağlık çalışanlarının mağdur durumda
olduklarına ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, tarım
üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Kandıralı çiftçilerin ürettikleri ürünlerin maliyetini
karşılayamadıkları için arazilerini satışa
çıkardıklarına ilişkin açıklaması
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya pazarındaki satıcıların durumuna ilişkin
açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Gebze ilçesi Balçık köyünde Ömerli Barajı havzasında bulunan
arazinin hayvan satışı ve kesimhane olarak ifrazının
yapılmasının çevre sağlığı
açısından uygun olmadığına ve Balçık köyüne
doğal gaz gelmemesi nedeniyle yetkilileri duyarlı olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Uşaklı çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
7.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Manisa ili
Saruhanlı ilçesi Tirkeş köyünde bulunan okulun Depreme
dayanaksızdır. raporu gerekçe gösterilerek
boşaltılmasından dolayı köylülerin taşımalı
sistem yerine konteyner sınıf talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çanakkalede UEDAŞın,
faturalarını zamanında ödemeyen vatandaşın
elektriğini haber vermeden kesmesinin ve açma-kapama cezası olarak 20
TL alınmasının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin,
sağlık emekçilerinin 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin iptalini istediklerine ilişkin açıklaması
10.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin,
Finikedeki taş ocakları kanalıyla doğa katliamı
yapıldığına, bunun için Hükûmetten etkili tedbirler
beklediğine ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle
vatandaşın kredi kartı borçlarının katlanarak
arttığına ilişkin açıklaması
11.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, ÇED
raporlarıyla ilgili süreci İnternetten göremediklerine ve bu durumun
ne zaman düzeleceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Tekin Akmansoya Allahtan rahmet, yakınlarına ve
sanat dünyasına başsağlığı dilediğine ve
Türkiyede hayvancılığın durumuna ilişkin
açıklaması
13.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, Et ve Balık Kurumunda
başlatılan incelemeye ilişkin açıklaması
14.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Darbeleri Araştırma Komisyonunda 2 Mart sürecinin
araştırılmadığına ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kamulaştırma Kanununda değişiklik öngören
bir teklifin yer altı sularıyla ilgili kanun kapsamında
görüşülmesinin mümkün olmadığına ve
kamulaştırmayla ilgili yapılan düzenlemenin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
16.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
milletvekillerine yanlış bilgi verdiğine ilişkin
açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, kamulaştırmayla ilgili düzenlemenin
Anayasaya aykırı olduğuna ve vatandaşın mağdur
edildiğine ilişkin açıklaması
18.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kosova-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu Başkanı Müfera Şinik başkanlığındaki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 6/2/2013 tarihli ve 41 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1139)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 19
milletvekilinin, Isparta ili ve bölgesindeki sanayileşmenin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/505)
2.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ve 20
milletvekilinin, çocukların sorunlarının ve çocukları suça
iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/506)
3.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 21
milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin ve
mağdurların durumlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/507)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Konya Milletvekili
Kerim Özkul ve İzmir Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin;
Yeraltı Suları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt'un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir
Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer
mahiyetteki kanun teklifleri ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (2/1170, 2/1168, 2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında
Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/348) (S.
Sayısı: 212)
5.- Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
TBMM Başkanının danışmanlarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/15379)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, kaçak avcılığın
engellenmesi ve canlı çeşitliliğinin artırılması
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/15429)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
görevde bulunan danışmanlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/15614)
4.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyedeki orman köylülerine ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/15651)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
ülkemizde ormancılığın gelişimine ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/15655)
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, kendisinin
ve bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan personelin
katıldığı yurt dışı gezilerine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/15961)
7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, Bakan yardımcısına, görevlerine ve
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/16068)
8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Kuran kurslarında eğitim alan öğrenci sayısına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/16093)
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/16147)
10.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarının, Türkiye Diyanet Vakfının bütçesine ve
harcamalarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/16594)
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat-Almus yolunda meydana gelen heyelanlara ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/16712)
14
Şubat 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Halit
Paşanın ölüm yıl dönümü ve Ardahanın kurtuluşu
hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Orhan Atalaya
aittir.
Buyurun Sayın Atalay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Halit
Paşanın ölüm yıl dönümüne ve Ardahanın kurtuluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Değerli Başkan,
kıymetli milletvekili arkadaşlarım; bugün hem Ardahan ilimizin 92nci
kurtuluş yılı hem de İkinci Dönem Ardahan mebusu,
şarkın sevgili komutanı Halit Paşanın 14 Şubat
1925 tarihinde Meclis çatısı altında kahpe bir kurşunla
şehadetinin 88inci yılı münasebetiyle söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi ve Ardahanı saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere Ardahan, Kars ve Batum illerimiz 93
Osmanlı ve Rus savaşında savaş tazminatı olarak
Ruslara bırakılmış, 23 Şubat 1921 tarihine kadar uzun
bir işgal dönemi yaşamıştı. Ardahan ve Karsın
kurtuluşu 1699 tarihinden itibaren kaybettiğimiz topraklardan geri
alınan istisnai iki vilayetimizdir. Bu istisnai
kahramanlığın komutanı Halit Paşa ve onun çoğu
milis silah arkadaşlarını rahmetle ve minnetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Ardahanın
kurtuluş serüvenini farklı kılan çok önemli bir hususiyet daha
vardır. İstiklal Harbi sürecinde son derece önemli fonksiyonlar
üstlenmiş bulunan Erzurum ve Sivas kongrelerine ilham
kaynaklığı yapmış olan Birinci ve İkinci Ardahan
kongrelerinde Mondros Mütarekesinde alınan bütün kararların reddine
dair çok ciddi bir karar alınmıştır.
Şüphesiz ki her ilimizin iftiharla anlatılacak
bir kurtuluş hikâyesi vardır. Benzer temalar içermesi hasebiyle de
buradan çoğu kere benzer şeyler anlatırız. Kurtuluş
yıl dönümleri kutlamalarının bir tarih bilincinin
oluşmasında önemli katkılar sağladığı
kesindir. Zira geleceğe atacağımız adımın yönünü
ve gücünü geçmişten alırız. Takdir edersiniz ki bir
ayağınızın sabit bir dayanak noktası yoksa diğer
ayağınızı ileriye doğru atamazsınız. Tarih
disiplini bu işlevi gerçekleştirdiği için vazgeçilmez bir öneme
sahiptir. Bu nedenledir ki Geçmişi olmayanın geleceği de
yoktur. demişler. Bununla birlikle Dün ne oldu? sorusunun
cevabını bilmeden Yarın ne olacak? diye sormak nasıl bir
eksiklik ise bütün gayretini sadece atalarının yapmış
olduklarıyla övünerek maziye hapsolmak da benzer bir
noksanlıktır.
Bu nedenle, belki de bugünü yaşayanların her
zaman zihin dünyalarında diri tutmak zorunda oldukları şu soruyu
sormak zorundayız: Biz bu zaman tünelinin neresinde bulunuyoruz?
Babalarımızın dün yaptıklarıyla övünen bizler, acaba
çocuklarımızın yarın kendisiyle övünecekleri ne
yaptık, nelere sahip olduk? Eminim ki ikinci sorunun lüzumu ve
kıymeti birincisinden daha fazladır. Yoksa, bütün çabaları
atalarının yaptıklarını hikâye etmekten ibaret
kalanlara söylenecek en güzel cevabı yüce Kuran söylemiştir: Onlar
da bir topluluktu, geldi ve geçtiler. Onların yaptıkları
kendilerine, sizin yaptıklarınız ise size
yazılacaktır.
Dün,
bağımsızlığımızı, dinimizi,
ırzımızı, canımızı ve
malımızı koruyan, bu toprakları düşmanın kirli
çizmeleri altında bırakmamak uğruna her cephede omuz omuza,
kardeşçe, destansı kahramanlıklara imza atanların torunları
olarak bizler, bugün, Âkifin ifadesiyle Sen ben kavgasına,
ayrılık gayrılık sevdasına düşüp, şirazesi
sökük bir kitabın eczasına mı döneceğiz? Yoksa,
tıpkı, yedi düvele karşı vuruşurken canlarını
bile birbirlerinden esirgememiş, kardeşlik duyguları ummana
dönmüş o kutlu neslin ahfadı olma bilincini yenileyerek, en temel
insani hak ve hürriyetlerimizi birbirimizden esirgemeden,
farklılıklarımızı horlamadan,
aşağılamadan, ayırmadan, ötelemeden, yok saymadan, nefret
etmeden, ettirmeden, yeniden bir kardeşlik iklimi yaratmak için kucaklaşarak,
dinleyerek, konuşarak, anlayarak, affederek, birbirimize hakkı,
sabrı, merhameti ve adaleti tavsiye ederek yarınlara birlikte daha
güçlü yürümenin haritasını hazırlamayı mı tercih
etmeliyiz? Eminim ki en değerli varlıkları olan gencecik
bedenlerini, tertemiz kanlarını bu topraklara ekmiş, öpülesi pak
alınlı kahraman ecdada sunacağımız en iyi hediye bu
soruya vereceğimiz olumlu bir cevap olacaktır.
Unutmayalım ki dün Nuhun gemisinde bulunan
atalarımız gibi bugün biz de aynı geminin içindeyiz.
Kurtuluşumuz da -Allah korusun- batışımız da
ihyamız da imhamız da birlikte olacaktır. Tarihin ve
coğrafyanın bize biçtiği hüküm budur. Bu, aynı zamanda
Allahın toplumlar için vazettiği bir yasadır. Bilelim ki ilahî
takdirler sonsuzdur. Siz değişirseniz sizin kaderiniz de takdiriniz
de size bağlı olarak değişecektir.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Atalay.
Gündem dışı ikinci söz,
hayvancılık sektörünün sorunları hakkında söz isteyen
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
hayvancılığın sorunlarıyla ilgili söz aldım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Hatip kürsüsüne Hatip
tarafından paketler konuldu)
Bu paketler AK PARTİ Hükûmetine Sevgiler Gününde
köylünün göndermiş olduğu, altın değerinde ve altın rengindeki
bir üretimidir. Bunu biraz sonra Hükûmetin masasına sunacağım.
Protesto etmek için bunu sunuyorum ama köylü bunu gönderdiği için ben de
aracı olarak bunu vereceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İçinde ne var?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Arkadaşlar, bunun
içindeki altın rengindedir, çok pahalı bir şeydir. Bunun
bilmecesini siz çözersiniz hocam. Evet, altın renginde çok da pahalı
bir şeydir, şu anda da çiftçinin en çok ihtiyacı olan bir
maddedir.
Değerli arkadaşlar, hayvancılığın
sorunları
Hakikaten, şimdi, çok teşekkür ederim Sayın
Orhan Atalaya, Ardahanın kurtuluşu nedeniyle bir konuşma
yaptı. Ardahan kırk üç yıl Rus işgali altında
kaldı ama bu kadar bir zulüm görmedi kardeşim, ben böyle bir zulüm
görmedim. (CHP sıralarından alkışlar)
Niye zulüm görmedim? Şimdi, ya, biz kırk üç
yıl Rus işgali altında kaldık, boyun eğmedik.
Tarımımız da vardı,
hayvancılığımız da vardı, geçiniyorduk da, göç de
yoktu, insanlar da mutluydu, alışveriş de yapıyordu, mal da
satıyordu, şu anda ithal et gelmesi, ithal hayvan gelmesi nedeniyle
sıfıra vurmuş hayvancılık. Şu anda, sap mı
saman mı belli değil, dışarıdan getirmişler,
Macaristandan saman yerine sap getirmişler, insanlar hayvanlarına
yediremiyor. Bizim bölgenin insanları daha iyi bilir, patoza vurmak
lazım, inceltmek lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakan geldi bakan, hediyeyi
almaya geldi.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bu anlamda
Sayın Bakanım geldi, iyi oldu Bakanın
gelmesi de buraya. Sayın Bakanım, lütfen bana da buradan cevap verin.
Şu anda, insanlar hayvanlarına yediremiyor.
Bakın bir şey söyleyeyim, zamanımız
kalmadığı için söylüyorum, Erzurumun Şenkaya ilçesine
gittim. Şenkaya ilçesinde Akşar beldesi var. Gittim, adam orada
hayvanlarına saman bulamadığı için makarna yediriyor. Kim?
Bu adamın ismini de söyleyeceğim -beni aradı ve ismimi ver
dediği için söyleyeceğim- Bülent Aktürk diye birisi. Dün Sayın
Bakan oraya, bir talimat vermiş, ekip göndermiş
ALİM IŞIK (Kütahya) Keşke ismini
vermeseydin, adamı mahvederler şimdi!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dakika
O arkadaşa, ekip göndermiş ahırına.
Demiş ki: Kardeşim, senin samanın yok mu, var mı? Niye
makarna yediriyorsun? Adam da demiş ki: Benim samanım yok
Sayın Bakanım ama ne yapayım bulamadığım için
makarna yediriyorum. Ancak diyor Geldiler, dediler ki senin başka bir
şeyin var mı? Demiş ki: Benim samanım yok ama biraz otum
var. O otunun yanında, gönderdiğiniz adamlar veya sizin ekip -kim
göndermişse- otunun yanında resim çekilmişler. Yani Vatandaşın,
kardeşim, bir şeye ihtiyacı yok; burada otu, samanı var.
Adam diyor ki: Kardeşim, benim samanım yok, otum da on günlük var.
On gün sonra benim hayvanlarım aç kalıyor.
Sayın Bakan, sizden rica ediyorum, yani bunu da,
dışarıdan bir samanı getireceksiniz onu yapamıyorsunuz,
onu beceremiyorsunuz. Yahu sapı samana
karıştırdınız! Saman diye getirdiğiniz.
Macaristandan, saman değil, sap o. Sapı, onu ancak makine, patoz
diye bir makine var ve o patoz makinesine vurursanız onu inceltebilirsiniz
o zaman hayvan yer, diğer türlü yemiyor. Bunu da bana Ziraat Odası
Başkanımız Latif Şah Sural söyledi Ardahandan yani ben hep
ispatlı konuşuyorum ki aman yalan olmasın, ben uydurmuyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) İsim verme!..
İsim verme!..
ENSAR ÖGÜT (Devamla) Latif Şah Sural diyor ki:
Kardeşim, bunlar, AKP Hükûmeti sapı samana
karıştırdılar. Bize saman yerine sap gönderdiler.
Şimdi kış günü, eksi 30 derecede ben nasıl bunu patoza vurayım
da hayvanlarıma yedireyim? Hayvanlarımız aç kaldı. Otumuz
da azaldı, samanımız da yok. Ya, Allah aşkına şu
saman işini bir çözün arkadaş ya! Bu Hükûmet, bu devlet bu kadar aciz
midir? Ben sizden istirham ediyorum, bunu lütfen bir an evvel acil getirin,
çözün.
Bakın
arkadaşlar, zamanım kalmadı ama şu anda Et Balık
Kurumunun depolarında Sayın Bakan, gel burada açıklama yap- et
dolu. Vatandaş getirmiş satmış, almışlar;
şimdi sıra vermiyorlar. Ankarayı arayın, Ankara Et
Balık Kurumu diyor ki: Ekim ayına size gün veririm hayvan kesimi
için. Niye? Diyor ki: Bizim depolarımız dolu. Erzurumu
arıyorum Depolarımız dolu. Mayıs ayına gün veririm.
diyor. Diğer illeri arıyorum, Et Balık Kurumunda şu anda
etler dolu. Piyasaya niye sürmüyorsunuz? Piyasaya sürseniz vatandaş ucuz
et yiyecek. Bizim amacımız bu değil mi? Ha siz niye sürmüyorsunuz? Çünkü
dışarıdan ithal getiren kişiler kazansın diye, onun
malı ucuzlamasın diye bunu piyasaya sürmüyorsunuz. Çok ayıp
ediyorsunuz. Böyle bir Bakanlık olabilir mi? Düşünebiliyor musunuz,
bizim amacımız kaliteli et yedirmek değil mi, ucuz et yedirmek
değil mi? Şu anda kilosu 30 lira civarında, 25 lira
civarında vatandaş et alıyor ama şu anda bizim et
balık kurumlarında et dolu. Halbuki bu etleri piyasaya sürse
vatandaş şu anda hayvanını satacak, elinde parası da
yok, kredi alamıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı.)
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Murat Askip diye bir arkadaş aradı, Kredi
alamıyoruz. dedi. Arkadaşlar, ben bu anlamda -sözüm de bitti-
Sayın Bakan, rica ediyorum bir cevap verin.
Arkadaşlar,
bunun içerisindekini köylü gönderdi, ben de getirdim ve burada
AHMET ARSLAN
(Kars) Köylü şov peşinde değil.
BAŞKAN
Sayın Öğüt, teşekkürler.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ahmet Bey, siz önce Kars ve Ardahana saman götürmeyi becerin, ondan sonra
konuşun.
AHMET ARSLAN
(Kars) Köylü şov peşinde değil.
BAŞKAN
Teşekkürler efendim.
Sayın
Bakanım, kısa bir cevap vermek ister misiniz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN
Vereceksiniz.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Bunun içinde samanlar vardır, bu samanları ben size
hediye ediyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bakana ver, bakana ver.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Orada bırak.
Oraya koyma, mahkemeye veririm.
Bunu
kaldırın.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Koyunca ne olacak yani? Senin genel müdürün değil o Sayın
Bakan!
BAŞKAN
Hayır oraya
Şunu aldırın, şunu aldırın.
(Paketler Genel
Kuruldaki görevliler tarafından dışarı
çıkarıldı)
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Bu Meclise saygısızlıktır o
yaptığınız hareket.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kapalı canım.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Protesto için yaptım.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) İçindekileri götürün istediğiniz gibi
kullanın. Bu, Meclise saygısızlıktır. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Evet
beyler, dinleyelim lütfen.
Buyurun Sayın
Bakan.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Bu saygısızlıktır Meclise.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Ne saygısızlık yaptık? Ayıp,
yapmayın. Milletin hayvanları için
Yapmayın.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Sayın Öğüt
Arkadaşlar lütfen
Lütfen Sayın
Bakanı dinleyelim.
Buyurun Sayın
Bakanım.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, tabii,
gündem dışı konuşmaya cevap vereceğim, Türkiyede
gerçekten, hayvancılıkta, sapta, samanda, ette, sütte, bunlarla
ilgili hangi tedbirler alındı, nereden nereye geldi, biz bunları
burada çok söyledik, bugün, bir daha arz edeceğim yüce
Meclise, sadece kayıtlara geçmesi açısından.
Önce, tabii, şunu söyleyeyim: Bu işin şov
malzemesiyle, gerçekten şov malzemesi hâline getirilmemesi gerekiyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Nasıl anlatacaktı peki?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Daha önce çünkü vatandaşın hayvanlarını kanuna
aykırı bir şekilde arabaya yükleyip, yanına iki tane de
kamera alıp, Boğaz Köprüsünden geçirmeye çalışıp, sonra
da yakalanıp
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye yapmış onu? Niye?
Niye?
AHMET ARSLAN (Kars) Şov olsun diye
yapmış.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
oradan geri gönderildiği, kanunlara aykırı olarak
geri gönderildiği tespit edilip, arkasından da vatandaşa ceza,
tabii, bunu uygulayana ceza kesildiğinde
Bunlarla ilgili
yaşananları biz biliyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Bakan, köylere gidiyor
musunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Hatta görevini icra eden veteriner hekimleri gidip darbedip,
görevini yapmasını engellemek, fiilen müdahale etmekten dolayı
Bütün bunlar şov uğruna yapılıyor. Tabii, bunların
hepsinin hesabı şu anda mahkemelerde görülüyor, bunları da
bilmek gerekiyor.
Şimdi, dünkü mesele de şu: Şimdi, bu kadar,
biz, bunlarla ilgili tecrübe sahibi olunca
Orada da tabii, bir şov var,
onlarla ilgili de gerekli düzenlemeler yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, bu milletvekili
arkadaşımız -biraz önce
burada konuşan- yanında makarna götürüyor, yanında makarna
götürüyor, kendi makarnasını, ıslatıyor,
vatandaşın ahırına giriyor, vatandaşın
yemliğine koyuyor.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) İspat etmezsen
namertsin!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bak, bunu koyuyor, ondan sonra da fotoğrafını
çekiyor. Vatandaş da sana şu anda beddua ediyor.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Onu vatandaş kendisi
yapıyor. Ayıp!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Vatandaş da şu anda sana beddua ediyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Saman işi
doğru mu, değil mi?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Vatandaş kendisi beni
davet etti.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bunların da hesabını mahkemede vereceksiniz, bunu da
söyleyeyim. Kayıtlara geçsin diye bunu söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, saman var mı, yok mu,
onu söyle sen.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Benimle beraber 20 kişi
geldi oraya.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Dolayısıyla, yani bu bütünüyle şov malzemesi,
bütünüyle şov, bütünüyle gerçek dışı, hakikat
dışı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dört dakikadır bir şey
konuşmadın.
İZZET ÇETİN (Ankara) Samana gel.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bahsedilen
Bülent Aktürk ismindeki besici, TÜRKVETe kayıtlı, yaklaşık
40 baş hayvanı bulunan, samanlığında da şu anda
3,5 ton saman bulunan, bir aylık saman ihtiyacını zaten elinde
bulunduran bir üreticimiz. Kendi bilgisi ve rızası dışında,
makarnayı yanlarında götürüyorlar adam kahvedeyken. Geliyor bir
bakıyor ki, birileri makarnayı ıslatıyor, yemliğe
koyuyor...
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, nasıl yazıyorsunuz?
Bravo yani!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
yemliğe koyuyor, fotoğrafını çekiyor ve adam
şaşkın bir şekilde söylüyor bunu.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Adam saman yerine makarna
yedirmiyor mu? Ayıp be!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, bunların hepsi, hesabı mahkemede görülür.
Endişe etmeyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, makarna samandan
ucuz mu, değil mi, onu söyleyin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bunları ben sadece kayıtları geçsin diye söylüyorum.
Bunların hesabını yüce mahkemeler verecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangisi daha ucuz, saman mı,
makarna mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Değerli milletvekillerim, durum bu. Yani bir şov
uğruna ve işte hani biraz kendimden söz ettireceğim, bir
şov yapacağım diye köylüyle bu kadar dalga geçmek, köylüyü,
üreticiyi şovun malzemesi hâline, aracısı hâline getirmek...
(CHP sıralarından gürültüler) Takdir edersiniz ki milletimiz bunun
hesabını verir. Milletimiz bunu değerlendirir. Hiç merak
etmeyin, endişe de buyurmayın. Bunun mahkemelerde hesabını
görür. Tıpkı darbedilen veteriner hekimin hesabının
görüldüğü gibi, şu anda onun da hesabı görülecek. Onu da
söyleyeyim.
Sayın Başkan...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen göreceksin hesabı
Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ben değil, mahkemeler, adalet görecek, adalet. Adalet görecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangisi daha ucuz, onu söyleyin.
Makarna mı, saman mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
birçok alanda olduğu gibi Türkiyede tarımda, hayvancılıkta
da büyük bir değişim, dönüşüm yaşanıyor. Bakın,
9,8 milyon büyükbaş hayvandan devraldık, on sene içerisinde 12,5
milyon sığıra çıktı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fiyatları ne?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Yüzde 27,5luk bir artış var büyükbaş
hayvancılıkta.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Dışarıdan neden ithal ediyoruz o zaman?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kesinlikle yanlış,
kesinlikle. Doğruyu söylemiyorsunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Küçükbaş hayvancılıkta yine 31,9 milyondan 32,3
milyon başa çıktı. Küçükbaş hayvanda da önemli bir
gelişme var.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fransa Hükûmeti neden madalya verdi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bugün -sizlerle paylaşmak
istiyorum- TÜİK Türkiyedeki üretim rakamlarını
açıkladı. Bakın, geçen sene Türkiyenin kırmızı
et üretimi 776 bin tondu. Bugün açıklanan rakamla Türkiyenin
kırmızı et üretimi 915 bin ton.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fransa neden madalya verdi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Oranı, şunu söyleyeyim, değerli arkadaşlar,
ithalattan vesaireden bahsediliyor. Doğru, 2010 yılında biz
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fransa neden size madalya verdi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
hayvan ithalatını 2010 yılında Türkiyenin
hayvancılığının geliştirilmesi için açtık.
Karkas et ithalatı da
TANJU ÖZCAN (Bolu) Başka bir ülkede, madalya alan
Tarım Bakanı olmuş mu?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
doğrudur, açtık. 2012 yılında ithal edilen
toplam et miktarı Türkiyenin üretiminin sadece yüzde 3,5u. Bunu da
huzurlarınızda söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz gelmeden önce et ithal
ediliyor muydu Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, tarih
Aa söyleyeyim, bak 91
Tabii tabii, ediliyordu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fransa Hükûmeti neden madalya verdi
size?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, Türkiyede hayvan ithalatı, ne zaman
başladı, sığır ithalatı? Bunu da değerli
vekillerime arz ediyorum, 1925 yılında unutmayın bak. 1935
yılında devam etti.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Tarihe geçtin tarihe.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 70li, 80li yıllarda devam etti. 91-96 yılları
arasında milyonlarca ton ithalat yapıldı. Bunu da yine
kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bunların rakamlarını tek
tek söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen tarihe geçtin Sayın
Bakan. İlk defa saman ithal eden bakan
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 91-96 yılındaki ithalatta da 91-95 arasında SHPnin
ortağı olduğu Hükûmet döneminde de rekor üstüne rekorlar
kırıldı o tarihte. Şimdi geçin bunları.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) En son Osmanlı
yıkıldığında madalya
Fransadan niye madalya
aldın? (CHP sıralarından gürültüler)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, bunları açıkladık, açıkladık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Bakan çok önemli verilerden bahsediyor,
duyamıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru değil o.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika... Lütfen dinleyin,
Sayın Bakan izahat veriyor ama müdahale etmeyin lütfen.
Buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, sükûneti
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Efendim, böyle işitilmiyor ki siz de
zaten dinlemiyorsunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sükûneti sağlıyor musunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Samana gel.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN Anlamadım
E, ne olacak yani.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru söylemiyor,
aldatıyor bizi. Sorduğumuz sorulara cevap versin yeter. Niye madalya
aldı, bunu söylesin.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, neden
madalya aldı? Şu madalyayı bir anlatsın.
BAŞKAN - Efendim, dinleyin ki ne söyleyeceğini
ondan sonra bulasınız. Böyle olmaz ama. Dinleyin belki söyleyecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vatandaş bekliyor
samanı
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin
toplam süt üretimi bu dönemde
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Şu
ağzını kapa kardeşim yahu!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
8,4 milyon tondan 15,3 milyon tona çıktı.
Şimdi bir şey daha söyleyeyim size: Türkiyede
içinde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
doğru bilgi versin. Vatandaş bekliyor samanın fiyatı ne
zaman düşecek?
BAŞKAN Çık konuş bildiğin varsa!
Susun da dinleyin yani! Lütfen yani, lütfen
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, izin veriyor musunuz?
BAŞKAN - Rica ediyorum efendim, rica ediyorum.
Başka ne yapabilirim ki?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - İzin verin, ben
çıkıp konuşayım.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, susun, dinleyin.
Bir şey söyleyecekseniz söz alın, cevap verin, rica edeyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Söz vermiyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru bilgi vermiyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yanlış bilgi veriyor
efendim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vermiyorsunuz söz ama.
BAŞKAN - Söz almanın da, vermenin de bir usulü
var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Usulü çok iyi biliyoruz
ama siz izin vermiyorsunuz.
BAŞKAN - Usule uygun olanlar sözünü alıyor.
Karşılıklı konuşmayalım lütfen yani.
Evet, buyurun Sayın Bakan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu üslup doğru bir
üslup değil Sayın Başkan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede
hayvancılıkta soy kütüğü kayıtları 178 binden 2 milyon
760 bine çıktı; 15 katlık burada bir artış var. Bir
değişim ve dönüşüm yaşandı, çok ciddi bir şekilde
bu, üretime yansıdı; piyasanın regülasyonu açısından
düzenlemeler yapıldı, üretici ve tüketici lehine fiyat dengesi sağlanması
için tedbirler alındı.
Bakın, en son aldığımız tedbir
şu: Geçen hafta biz
Piyasayı, Türkiyedeki üretimi takip ediyoruz ve
birtakım gümrük oranlarında da buna paralel olarak düzenlemeler
yapıyoruz. Bakın, kırmızı ette, karkas ette gümrük
vergi oranını yüzde 75ten yüzde 100e çıkardık; kesimlik
danalarda yüzde 30dan yüzde 40a çıkarıldı. Besi materyalinde
gümrük vergisini -ki içerideki besi materyali alınsın diye,
sıfırdı bu- yüzde 15e çıkardık.
Kırmızı ette referans fiyatını 3,5 dolardan 4,5 dolara
çıkardık. Besicilerimize hayvan başına 300 lira destek
veriyoruz, ilave bir destek bu. Daha önceden, bizim Hükûmetimizden önce
besicilere bu tür destekler verilmiyordu. Biraz sonra söyleyeceğim ne
kadar, eski hükûmetler zamanında, destek veriliyordu.
Dolayısıyla, bütün bunlar
Yem mesela, Toprak Mahsulleri Ofisi 700
bin ton arpa, sırf yemlik arpa piyasaya sürdü ki yemle
uğraşanlar veya üreticiler bunu alsın, kullansınlar diye.
Bunun 300 bin tonu satıldı. Şu anda satış devam
ediyor.
Karkas fiyatları, Et ve Balık Kurumunun
aldığı bölgelerde, son zamanlarda o da kilogram başına
1 lira olmak üzere artırıldı ve bütün bunlarla hem Türkiyedeki
et hayvancılığı hem süt hayvancılığında
alınabilecek olan bütün tedbirler alındı.
Şimdi, samandan bahsediliyor.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Samana gel Sayın
Bakan, samana.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Türkiyenin yaklaşık 30
milyon ton sap saman üretimi var, 30 milyon ton. Bunun sadece
yaklaşık 10 milyon tonu beside kullanılıyor, beslenmede
saman olarak kullanılıyor çünkü insanların çoğu bu
sapı toplamadan, hatta maalesef yasak olmasına rağmen, kolay
olsun diye bir de yakma cihetine gidiyorlar. Samanın da besleyici değeri
yok, bunu bütün uzmanlar bilir, besleme değeri sıfırdır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz o zaman samanı
verin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sadece mekanik tokluk yaratmak için veriliyor.
Değerli arkadaşlar, bizim saman
ihracatımız da var, sadece ithalatımız yok. Saman
ihracatımız da var, bakın, bunu da söyleyeyim size.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kaç kilo?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fiyatı niye yüksek? Oraya bir
gelin bakalım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Söyleyeyim. Sabret canım, sabret değerli vekilim.
2012 yılında, bakın, Hollanda, Macaristan,
Lübnan, Irak, Ürdün ve Suudi Arabistana
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hangi yıldaydı o?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 2012 yılında 4.740 ton saman ihracatı
yapıldı -bu TÜİKin rakamı-
karşılığında 766 bin dolar da para elde edildi.
Şimdi, size 2012 yılındaki saman
ithalatını da söyleyeyim. Öyle ya, ihracatını söyledik,
ithalatını da söyleyeyim. Değerli kardeşler, 2.970 ton
saman ithalatı yapıldı 2012de.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fiyatı niye yüksek hâlâ?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Yani ithal edilen saman miktarı 2.970 ton, karşılığında
verilen para 591 bin dolar; ihraç edilen 4.740 ton,
karşılığında 766 bin dolar para
kazanılmış.
Şimdi, ithalatına izin verdik, doğru. Niye
izin verdik? Çünkü içeride aslında yeteri kadar olmasına rağmen,
spekülatif maksatla bunu stok edenler ve bu durumdan istifade etmeye
kalkışanlar oldu. Bunların belini kırmak için de biz tarım
kredi kooperatiflerine görev verdik, dedik ki: Sizin her yerde
teşkilatınız var, ilçelerde, köylerde. Buradan toplayın
talep neyse, bu talebi alın, içeriden veya dışarıdan temin
edin, ihtiyaç olan bölgelere, fiyatın yüksek olduğu bölgelere bunu
verin ve orada eğer fiyatta bir yükseklik varsa, örneğin 50
kuruşun üstüne çıkıyorsa, aradaki farkı biz öderiz
Bakanlık olarak, yeter ki üretici burada mağdur edilmesin. Ve bu
uygulamayı başlattık, fiyatlar düştü. Sizin, tabii,
aldığınız, söylediğiniz şeyler
TANJU ÖZCAN (Bolu) Madalyaya gelin, madalyaya.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Bakın, tarım kredinin de aldığı bütün
talep miktarı 44 bin ton. Şimdi, arkadaşlar, Türkiyede 10
milyon ton saman var, 44 bin ton gelen talep, 44 bin ton. Bu 44 bin ton yani
çok çok cüzi bir şey. Tarım kredi de bunun tedarikini yaptı,
bunları dağıtıyor ve Türkiye genelinde de bunun
fiyatında şu anda ciddi düşmeler var.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Kaç para
düşüş oldu Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
- Hatta, orta Anadoluda elinde saman olup da tarım krediye gelip Ya, siz
kaçtan, 50den veriyorsanız ben size 50den elimdekini vereyim. diyen
üreticiler de var, bu da ispatlı, gerçek bir şey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunu da bir tek siz biliyorsunuz!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Dolayısıyla, kalkıp da bunun üzerinden, yani
İşte yok saman şöyle oldu, böyle oldu
TANJU ÖZCAN (Bolu) Madalyaya gelin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
- Arkadaşlar, Türkiye serbest ticaretin yapıldığı bir
ülke. Türkiye gerektiğinde ihtiyaç varsa piyasayı dengelemek için,
fiyatların üretici veya tüketici aleyhine gelişmesini engellemek için
gerekirse ithalat yaptı, bundan sonra da gerekirse yapar. Bununla yani
kalkıp da bunun üzerinden bir polemik yapmak, bir demagoji yapmak
Siyaset
bu değil, bununla da bir şey çıkmaz, onu da size söyleyeyim.
Sütle ilgili aldığımız tedbirler,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz ithal
ettiğimizden daha fazla ihraç ediyoruz arkadaş.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Niye madalya aldınız niye?
Sizden başka madalya alan Tarım Bakanı var mı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - 16 milyar dolar benim tarım ürünü, gıda ürünü
ihracatım var, tamam mı? Benim net gıda maddesi ihracatım
5,5 milyar dolar fazla var, 5,5 milyar dolar dış ticaret fazlam var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, ihracatı
doğru söylemiyorsun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Ne konuşuyorsun! Bunu, bir kere, bileceksin! Yani
aldığımızdan çok daha fazlasını satıyoruz
ama bunu biz bileceğiz. Türkiye serbest piyasanın, serbest ticaretin
uygulandığı bir ülke. Onun dışında da doğru
politika neyse o yapılır, bundan sonra da o yapılacak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru söylemiyorsun
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Biz hep doğruyu söyledik, doğru söylemeyen sizsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İthalatın ihracata
oranını söyle.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sütle ilgili alınan tedbirleri söylüyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, süt tozu
uygulaması adı altında
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru söylemiyor ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Süt tozu uygulaması: Biz, Hükûmetimiz döneminde, süt tozunun
içerideki sütten elde edilmesine dönük birtakım projeler geliştirdik
ve 2009, 2010, 2011, 2012, son dört yılda bunu uyguluyoruz; bu, bundan
sonraki yılda da devam edecek.
Bakın, en son 2012de piyasadan bu şekilde
yıllık olarak çekilen 297 bin ton, 2012de piyasadan süt tozu için
çekilen sütün miktarı yaklaşık 300 bin ton. Niye? Sanayici
ihtiyaç hissettiğini süt tozunu dışarıdan satın
almasın, Türkiye'nin üreticisinin ürettiği taze sütten elde etsin
diye biz bu uygulamayı başlattık.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Süt fiyatları ne oldu bu
uygulamada?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) 2009dan beri bunu yapıyoruz, ondan önce böyle bir uygulama
yoktu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) İsrailden süt tozu
alıyoruz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Üretilen süt tozu yaklaşık 30 bin ton, 2012
rakamını söylüyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
İthal edilen?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
verdiğimiz destek de 86 milyon Türk lirası.
Okul sütü programını başlattık,
devam ettiriyoruz bu sene. Burada da yine, yaklaşık 60 milyon litre
bu dönemin sonuna kadar olacak. Bu da hem sağlıklı beslenme
için, çocuklarımız için hem de üreticiler ve sanayiciler için önemli
bir program.
Süt primi uygulaması yapıyoruz süt
üreticilerini desteklemek maksadıyla. Bunu üçer aylık dönemler
hâlinde veriyoruz ve burada da hem koyun, keçi sütünü daha fazla teşvik
etmek maksadıyla oradaki miktarı artırıyoruz hem de
üreticinin ürettiği inek sütüne de ciddi manada destek getiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz 83 milyon liradan
devraldık Türkiye'deki toplam hayvancılık desteğini, 2012
yılında bizim verdiğimiz 2,2 milyar Türk lirası yani 83
milyon lirayla 2,2 milyar lira arasındaki farkı bir düşünün.
Şimdi, bununla, Türkiye'deki hayvancılık büyüdü. Demin
söylediğim rakamlar, 900 küsur bin ton, TÜİKin bugün
açıkladığı kırmızı et üretim miktarına
düştük.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ben size neden madalya
verildiğini
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın, yem bitkileri üretimi 25 milyon tondan 37 milyon tona
çıktı çünkü yem bitkileri ekiliş alanını
artırdık ve burada ciddi bir destekleme getirdik yem bitkilerine
dönük olarak. Bundan sonraki süreç içerisinde de bütün bu programlar bu
şekilde devam edecek. Hem saman ve yem ithalatıyla ilgili hem
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Bakanım, şu
madalyayı bir anlatın. Bir dakika kaldı.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mera
ıslah çalışmaları, yem bitkileri ekilişi ve bunlara
verdiğimiz destekler açısından, özellikle
hayvancılığın geleceğinde, Türkiyede sürdürülebilir,
rekabet edebilir bir hayvancılık faaliyetinin sürdürülebilmesi için
hem meraların ıslahının çok büyük önemi var hem de yem
bitkileri ekiliş alanının artması var ve bizim Hükûmetimiz
döneminde bu 2 kattan fazla arttı yem bitkisi ekiliş alanı.
Nasıl arttı? Çünkü biz bunları destekleme kapsamına
aldık ve desteklerimizin önemli bir kısmını örneğin,
2012 yılında 293 milyon lira yem bitkileri ekilişi için destek
ödedik, 293 milyon lira sadece yem bitkileri ekilişine verdiğimiz
destektir yani 2,2 milyar liranın 293ü oraya gitti. Bundan sonraki
süreçte de bu bütün hızıyla devam edecek. Piyasa regülasyonuyla
ilgili
Bunu da özellikle bilmeniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tarım Bakanına madalya
veriyorsa
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkanım, deminki tartışmalar
nedeniyle sözümüzü kestiler, gördünüz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Bakanım,
madalyayı anlatmadınız hâlâ.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, bu kitabı
okudunuz mu?
BAŞKAN Sayın Bakanım,
haklısınız, bir iki dakika daha
Lütfen, toparlayın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Öyle şey olur mu Sayın
Başkan?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, bakın,
burada
BAŞKAN Konuşturamadığımız
için, bir dakika verin.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Ben de 11inci
sıradayım
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz sütle
ilgili
VELİ AĞBABA (Malatya) Böyle bir uygulama yok
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne zamandan beri sen uyguluyorsun?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
ve etle ilgili bir piyasa müdahale kurumu oluşturuyoruz yani
üretici lehine ve tüketici lehine piyasada fiyat dengesi bozulduğu zaman,
üretici lehine fiyat aşağıya düştüğü zaman bunu
piyasadan çekecek, bir şekilde stoklayacak ve tüketici lehine de fiyatlar
aşırı derecede yükseldiği zaman bunu aşağıya
indirecek bir mekanizmayla piyasaya geri verecek şekilde, âdeta Toprak
Mahsulleri Ofisinin hububatta yaptığını süt ve et
ürünlerinde, hayvancılıkta da yapacak bir müdahale kurumu
oluşturuyoruz. Şu anda bunun çalışmaları son
safhalarına geldi. İnşallah, önümüzdeki haftalarda biz bunun
ilgili mevzuatını oluşturacağız,
yayınlayacağız; bunun şu anda çalışması
yapılıyor.
Bunu sizinle paylaşmak istiyorum çünkü Türkiye'nin
hayvancılığının geleceğinde bu kurum önemli.
İki: Ölçek ekonomisine ulaşılması
önemli, bunun üzerinde çalışıyoruz.
Üç: Küçükbaş hayvancılığın
mutlaka geliştirilmesi gerekiyor, bunun üzerinde
çalışıyoruz ve bu üç alandaki politikalarımız da
doğru, bugüne kadar üretimi bunun için arttırdık.
Mevzi sorunlar, konjonktürel sorunlar, dönemsel sorunlar,
mevsimsel bazı sorunlar eşyanın tabiatında var çünkü
hayvancılık da tarım da bir şekilde tabiat şartlarından
etkileniyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaç milyon hektar alan
tarımdan çıktı?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bunun böyle olmayacağını iddia etmek safdillik olur
en hafif deyimiyle ama biz bunlara karşı da tedbir alıyoruz ve
bunların gereğini vaktinde, zamanında yapıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaç milyon hektar alan
tarımdan çıktı?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hak edecek ne yaptınız?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Siz hiç merak etmeyin. Siz bunlarda biraz daha doğru dürüst
politika geliştirin de onlarla bizim karşımıza
çıkın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Fransa size niye madalya verdi, onu
söyleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şu kitabı okuyun
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
Sayın Bakana fazla süre verdiniz, biz de istiyoruz.
BAŞKAN - Efendim, gündem dışı üçüncü
söz
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Vereceğim Sayın Öğüt,
yerinize lütfen
Lütfen yerinize, vereceğim.
Gündem dışı üçüncü söz, Hakkâri
Milletvekili Sayın Adil Kurta ait; hasta tutuklular hakkında söz
istiyor.
Buyurun efendim.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkanım, sataşma var, bundan sonraki söz
BAŞKAN Vereceğim, vereceğim
Buyurun.
3.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, hasta
tutukluların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ADİL KURT (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkanım, Sayın Bakana fazla süre verdiniz iki dakika, bundan
sonra biz de istiyoruz.
BAŞKAN Böyle bir pazarlık yok. Yerinize
oturur musunuz lütfen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Orası babanızın
koltuğu mu? Başkanlık koltuğu. İstediğiniz zaman
istediğiniz kadar veremezsiniz!
BAŞKAN Ve ben burada bunu sağlamak
zorundayım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Babanızdan mı
kaldı orası?
BAŞKAN Babamdan kalmadı, milletten
kaldı. Sen neysen ben de oyum. Lütfen müdahale etmeyin arkadaşlar.
Bir düzen içinde götürmek zorundayız yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Babanın mirası gibi
davranıyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
biz de milletin vekiliyiz.
BAŞKAN Ben de milletin vekiliyim. Lütfen efendim,
bir usulü var. Rica ediyorum yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Zaten babanızın
çiftliğine çevirdiniz.
BAŞKAN E, buyurun herkes konuşsun, hepimiz
konuşalım, hiçbir şey anlamayız. Rica ediyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ama Sayın Bakana ek süre
verdiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Milletvekilimiz,
süreyle ilgili, İç Tüzük gereği ince bir hususu dile getirdi.
Dolayısıyla, bu konudaki ifadesini tepkiyle karşılamaya
gerek yok.
BAŞKAN Ama Babanın malı mı?
şeklinde mi usul dile getirilir Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Böyle el kol hareketiyle
konuşmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN Babanızın malı mı?
diyor. Ben babamın malı olduğunu söylemedim ki. Onu da duyun
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ama öyle davranıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, öyle davranmıyorum
efendim. Ben sadece sükûnet için rica ediyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, biz devam
edelim.
BAŞKAN - Rica ediyorum yani başka çare yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakana niye
söz verdiniz? Böyle azarlıyorsunuz.
BAŞKAN Efendim, İç Tüzük diyor ki: Bakanlar
gündem dışı konuşmalara cevap verebilirler, yirmi dakika
süre verilir. Bunun için verdim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Tamam, yirmi dakika
verin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama fazla verdiniz.
BAŞKAN Efendim, konuşmanızdan
dolayı üç dört dakika konuşamadı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bugün benim
konuşmamda ben de iki dakika istiyorum.
BAŞKAN - Arkadaşların sorularına
cevap versin diye iki dakika daha verdim. Mesele bundan ibaret. Lütfen yani.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
ben de iki dakika istiyorum, bugün benim de konuşmam var, ben de
istiyorum.
BAŞKAN Burada isminiz var, biraz sonra
konuşursunuz efendim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Niye madalya
aldığını da söylemiyor.
BAŞKAN Özür diliyorum Sayın Kurt, buyurun
efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Et Balıktaki
hırsızlığı çıkartanı niye ihraç ettiniz?
ADİL KURT (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ya, bir saniye kapar mısınız
lütfen, rica edeyim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Arkadaşlar,
saygısızlık yapıyoruz arkadaşımıza.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasındaki sap saman
muhabbetinden sonra
Aslında, bugün iki farklı önemli konuşma
dinledik. Birisi, çok romantikti, birisi de çok hamasiydi. Bu iki değerli
konuşmadan sonra yani Bakanın da yirmi beş dakika
cevabını da üzerine ilave ederek şimdi önemli bir sorunu
gündeminize taşımaya gayret edeceğim. Bilmiyorum, artık bu
sap saman muhabbetinden kendimizi bir beş dakika ayırıp bu
konuya odaklayabilecek miyiz, doğrusu merak ediyorum.
Gündeminize taşımaya
çalıştığım sorun, hasta tutukluların sorunudur.
Çok değil, daha on dört gün önce bu Meclis, sözüm ona, hasta
tutukluların sorunlarını çözecek bir düzenleme yaptı.
Denildi ki: Bu düzenleme ile cezaevlerindeki hasta tutukluların
tamamı serbest bırakılacak. Üzerinden on dört gün geçti, 1
hasta tutuklu tahliye oldu. O da Sayın Başbakanın çok yakın
mesai arkadaşı Sayın Ergin Saygun, kendisine şifa
diliyorum. Ancak, şu anda mesela burada benim elimdeki liste -tabii ki
hepsi bunlardan ibaret değildir, daha fazla sayı var- 151
kişinin listesi ve bu hasta tutukluların çoğu kanser
hastası.
Kanunda yapılan düzenlemeye itiraz ettik, dedik ki;
bu düzenleme yanlıştır. Bu düzenlemeyle ilgili olarak, buna
bağlı olarak cezaevlerinden hiçbir hasta tutuklu tahliye
olmayacaktır, cezaları ertelenmeyecektir. Çünkü hasta tutuklular
içinizde hekim milletvekillerimiz var, onlar çok daha iyi bilirler bu konuyu-
kanser hastaları, kendi başlarına ihtiyaçlarını
göremeyecek duruma geldikleri andan itibaren günleri sayılıdır.
Aylar bile denmez onlara, günleri artık sayan hastalardır bunlar ve
şu anda cezaevlerinde bulunan hastaların büyük bir
çoğunluğu kanser hastası ve ağır hastalar, tedavileri
doğru dürüst yapılmıyor. Performans Yasasına dayalı
olarak dışarıdaki kanser hastalarının tedavileri
doğru dürüst yapılmazken, içerideki kanser hastalarının
tedavisi ne durumdadır düşünmek gerekir.
Yapılan düzenleme, bu hasta tutukluların
hiçbirinin tahliyesine vesile olmamıştır. Birkaç ismi sizinle
paylaşmak istiyorum: Mesela Hediye Aksoy, meme kanseri ve iki gözü
görmüyor; Abdülsamet Çelik, kan kanseri, ölümü bekliyor; Avni Uçar, böbrek
kanseri; Halil Güneş, kemik kanseri; Taylan Çintay, mesane kanseri; Özgür
Karagöz, akciğer kanseri, devam ediyor bu böyle.
Güncel olarak isimleri popüler olduğu için sık
sık gündemde olan ağır hastalar var, Prof. Fatih Hilmioğlu
bunlardan bir tanesidir. Daha başkaları var, adli tutuklular var bu
kategoride değerlendirilecek hastalar ve bunların hiçbirisi mevcut
düzenlemeye dayalı olarak tahliye edilmeyeceklerdir. Daha önce ifade
ettik, adli tıbbın insafına bırakırsanız bu
işi ancak ve ancak geçmişteki örneklerinde görüldüğü gibi
tecavüz sanıklarına rapor verilir. Onun dışında, bir
ağır hastaya rapor verilip tahliye ettirildiğine
rastlanmamıştır. Tersine, raporlarında şu vardır,
açın adli tıbbın arşivlerine bakın ve aynen şu
ibareleri görürsünüz, daha kötü kavramlar da kullanılıyor: Boş
verin, içeride gebersinler. deniliyor. Şimdi, bu hasta tutukluları
tekrar adli tıbbın insafına terk ederek ölüme terk etmiş
olursunuz. Ne olur, bu sap saman muhabbetinden kendinizi biraz bunun
dışına çıkarın ve bu tarz, bu sorunlarla ilgilenin. Bu
hasta tutukluların feryadına kulak verin. Bu insanların
cezaevlerinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla)
tabutlarının
çıkması hepinizin vicdanını eminim ki
sızlatacaktır. Birçoğu da tutuklu yargılanıyor. Bu
tutuklu yargılanan hasta tutukluların, hükümlülerin mevcut durumunda
Meclisin vicdanı sızlamıyorsa İnsanlık
bitmiştir. diyeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kurt, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika, bir saniye
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Bakan
konuşurken sataşma oldu, ondan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN İlk önce sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza söz vereceğim. Zaten birinci sırada da
siz varsınız.
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Hayır, ben kürsüden
konuşmak istiyorum, rica ediyorum.
BAŞKAN Kürsüden işte, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Teşekkür ediyorum.
Ama kaç dakika?
BAŞKAN İki dakika, sataşmadan
dolayı.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Sayın Bakan dedi ki: Siz şov
yapıyorsunuz. Biz derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Ben bir
televizyon kanalına çıksam hemen bakan veya bakanlar orayı
arıyor, diyor ki: Bir daha Ensar Öğütü orada çıkartmayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Allah Allah!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Tabii, ciddi diyorum. Benim
bant kaydım da var, bunu sunacağım daha sonra.
Şimdi, Diyarbakır Et ve Balık Kurumunda çalışan
bir adam, vatandaş milyonlarca Türk Lirası dolandırmış.
Ne diyor biliyor musun? Diyor ki: Getir kardeşim sen paranı, ben
sana faiz vereceğim. Sayılarını bilmiyorum ama tahmin
ediyorum bir 70-80 kişi var. Bu kişilerin hakkını
aradığınız zaman, ben Sayın Bakan, bu
Diyarbakırda Et Balık Kurumunda çalışan bir kişi,
bunun hakkını, hukukunu arayın. Bu vatandaş
dolandırmış bunları, saadet zinciri gibi
toplamış. dedim, Bakan tuttu, beni mahkemeye verdi,
düşünebiliyor musunuz?
Sayın Bakan, böyle bir şey olabilir mi ya?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Adam tutuklu, tutuklu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Siz Diyarbakırdaki o
vatandaşların hakkını
Şu anda
savcılığa vermişler, Diyarbakır
Savcılığında iddia. İddia orada,
dolandırmışlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Adam tutuklu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Adam tutuklu ama lütfen sizin
adamlarınıza da bir sorgulama yapsanıza.
Bakın, Et Balık Kurumunun -arkadaşlar, zamanım
kalmıyor- depolarında mal dolu, et dolu. Niye etleri piyasaya
sürmüyorsunuz? Şimdi, bana cevap ver: Et Balık Kurumunun
depolarında mal dolu, niye millete ucuz et yedirmiyorsunuz? Onun bir
cevabını ver buradan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bunların hesabını verirsin, mahkemede
hesabını verirsin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) İkincisi: Ben Şenkaya Akşara
gittim arkadaşlar. Demin ilçe başkanımız da aradı
biraz önce, dedi ki: Şu anda il tarımdan bir sürü adam gelmiş.
Nereye gelmiş? O hayvanına makarna yediren adamın evine
baskın yapmışlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) O yedirmedi, sen yedirdin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dakika, dinle beni. Benim yanımda
20 kişi var, 20 kişi var. Yediren namussuz, şerefsizdir.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sen yedirdin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bak, yediren namussuz, şerefsizdir. Bu
kürsüden bunları konuşuyorum, lütfen, buradan müdahale etme.
Orada vatandaş, kendisi, ben bir kahvede konuşurken dedi ki:
Ben samanım olmadığı için makarna yediriyorum. Ben
gittim, resimlerini çektim. Resimleri bende var, bantları var, bant
kaydı var bende ya. Televizyon var, televizyon bant kaydı var
arkadaşlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Öyle, öyle
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, burada, bu arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Başkanım, lütfen bir
dakika
BAŞKAN Sayın Öğüt, şimdi hepsi isteyecek.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Tamam, lütfen toparlayın. Tamam, kesmiyoruz,
toparlayın.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Arkadaşlar, bakın
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan süre verin.
BAŞKAN Emredersin! Gel, sen yönet.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Tamam, değerli arkadaşlar, verdi.
Bir dakika, zamanımız ölmesin.
Şimdi, bu arkadaşa gittim ben, yanımda 20 kişi var.
Kahvede oturuyorum, kendisi teklif etti ve Doğan Haber Ajansı da
benimle beraber gelmişti, orada ses kaydı var, bandı var. Yani
böyle bir şerefsizlik, namussuzluk olabilir mi? Sen gidip makarna
alıp getireceksin, adam yedirecek
Şimdi, o şekil bir düzenler
yapıp beni mahkemeye vermeye çalışıyor. Ayıptır,
bir bakana yakışmaz!
Sen şimdi vatandaşın derdini al. Adamlar beni dün
aradılar, bugün ilçe başkanımız arıyor, Şenkaya
İlçe Başkanı. Adamın evinde 10-15 adam var, Erzurum ilinden
gelmişler, Şenkaya ilçeden gelmişler, adama baskı
yapıyorlar. Nedir kardeşim? Sen onu öyle değil böyle diyeceksin
yoksa senin yeşil kartını iptal ederiz. Yahu, böyle bir devlet
olur mu, böyle bir Bakan olur mu? Sizi protesto ediyorum şiddetle yahu.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Öğüt.
OKTAY VURAL (İzmir) Vahim iddialar bunlar. Bu
vahim iddialara Bakanın cevap vermesi lazım.
BAŞKAN Sisteme girenler arasında, Sayın
Kadir Öğüt
Sayın Öğüt, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nedeniyle
sağlık çalışanlarının mağdur durumda
olduklarına ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) Sağ olun
Sayın Başkanım.
Hükûmet yine bir gece yarısı operasyonuyla
çıkardığı 663 no.lu Kanun Hükmünde Kararname ile 700 bin
civarındaki sağlık çalışanını mağdur
duruma düşürmüştür. Piyasacı sağlığa geçişin
eksik kalan yönleri tamamlanmıştır. Dün ve bugün tüm
sağlık meslek odaları, dernekler, sendikalar meslektaşlarının
desteğini alarak Anayasa Mahkemesi önünde, görüşülecek davanın
iptalini beklemektedirler. Anayasa Mahkemesinden yüce Mecliste
tartışılmadan geçen bu oldubitti yasasının iptali
yönünde karar çıkacağına inanmaktadırlar.
Bu yasayla, Sağlık Bakanlığı
icracı olmaktan; denetleyici, düzenleyici ve koordine edici konuma
getirilmiştir. Temel görevi sağlık olan
Bakanlığın yetkileri Halk Sağlığı ve Kamu
Hastane Kurumuna devredilmiştir. Devlet hastaneleri şirket
hastanelerine dönüşmüştür. Aynı bir şirket gibi CEOlar
tarafından yönetilmesine karar verilmiştir.
Yine, taşeronlaşmanın alt boyutlara
ulaşacağı Kamu Özel Ortaklığı hayata
geçirilmiştir. İlaçta reklam serbest
bırakılmıştır. Özel hastane ve sağlık
kurumları lisanslarının açık artırmayla
satılması düzenlenmiştir. Türk Tabipleri Birliğinin ve Türk
Diş Hekimleri Birliği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın Halaman
2.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, tarım
üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Konu başkaydı ama
Sayın Bakanımız burada yirmi dakika gayet güzel
tarımın geçmişini anlatmış oldu.
Biz bu ülkede yıllardır yani 1925ten bu tarafa
ithal tohumun, ithal traktörün, ithal sütün dolayısıyla ithal
buğday tohumlarının geldiğini zaten biliyoruz, bunlardan
dolayı da şikâyetçiyiz ama son on yıllık iktidarında
bu ithal tohumların, ithal fidelerin dışında; ithal
kepeği, ithal samanı dolayısıyla teşvik vererek ithal
eti, teşvik vererek ithal şekeri getirttiren bu iktidar. Dolayısıyla,
bu iktidar döneminde en çok narenciye bahçelerinin önünde levha
asılı: Bu bahçe satılıktır., Bu tarla
satılıktır., Bu pamuk ekilen arazi satılıktır.
yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Sayın Akar
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Kandıralı çiftçilerin ürettikleri ürünlerin maliyetini
karşılayamadıkları için arazilerini satışa
çıkardıklarına ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, yirmi dakika
konuştunuz, boş konuştunuz. Kocaelinin Kandıra ilçesinde
halkın yüzde 90ından fazlası çiftçilikle
uğraşır, bununla geçinirler. Bundan on yıl önce,
Kandıraya giderken yol üzerinde bir tane emlak ofisi olmazdı ve
kimse gayrimenkulünü satmazdı. Kandıralılar
yanlışlıkla arazisini satsa günlerce sokağa
çıkmazdı ki insanlar tarafından arazisinin
satıldığı öğrenilmesin; ayıp
sayılırdı. Şimdi ise 40 kilometrelik yol boyunca
sayamayacağınız sayıda emlak ofisi bulunuyor ve herkes
tarlasını, bahçesini satmaya çalışıyor. Bir müşteri
geldiğinde neredeyse üzerlerine atlayacaklar ki kendi bahçelerini,
tarlalarını alsın diye. Şimdi, aynı insanlar, asgari
ücretle geçinecek iş arıyorlar çocuklarına. Geçen gün,
Kandıranın köyünde 80 dönüm tarlası olmasına rağmen
işlemeyen çiftçi, 2 tane çocuğuna benden asgari ücretli iş
istiyor. Hepsini tarımdan kopardınız çünkü ürettiği ürünün
hiçbiri maliyetini karşılamıyor. Özelleştirdiğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Sayın Ağbaba
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya pazarındaki satıcıların durumuna ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
geçen pazar, AKP tarafından peşkeş çekilerek kapatılan
Tekel fabrikasının arkasındaki pazarı ziyaret ettim. Bence
Türkiye'nin bulunduğu durumu en iyi anlatan yer Malatya pazarı. 27
yaşında, 2 çocuk babası bir kişinin 8 TLlik malzeme
bulunan tezgâhını ziyaret ettim. 2 liraya ikinci el
ayakkabıların satıldığı tezgâhı gördüm. 1,5
liraya yırtık pantolon satarak çocuklarına ekmek götürmeye
çalışan teyzenin mücadelesine tanıklık ettim. İkinci
el sifon, adaptör satan, yüzde 47 engelli raporu olan, 7 nüfusa bakan
vatandaşımızın çilesini gördüm. Çöpten eşya
toplayıp evine ekmek götürenlerle ikinci el ayakkabı almaya
çalışanlar aynı kaderi paylaşıyorlar. Millî gelir
artıyor. diye her gün bas bas bağıranlar gelsinler Malatyada
millî gelir artıyor mu, artmıyor mu görsünler. AKPnin adaleti
cezaevlerinde, kalkınması sokaklarda çöktü. Malatyalılar Bizi
bu duruma düşürenler Allahından bulsun. diyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın Kaplan
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Gebze ilçesi Balçık köyünde Ömerli Barajı havzasında bulunan
arazinin hayvan satışı ve kesimhane olarak ifrazının
yapılmasının çevre sağlığı
açısından uygun olmadığına ve Balçık köyüne
doğal gaz gelmemesi nedeniyle yetkilileri duyarlı olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gebze ilçesi Balçık köyünde Gebze Belediyesi
tarafından 94 dönüm arazinin hayvan satışı ve kesimhane
olarak ifrazı yapıldı ve aynı zamanda Gebze Belediye
Meclisinden geçti. Bu arazi, Ömerli Barajının havzasına
girmektedir. Baraj havzasına giren böyle bir yerde hayvan kesim yerinin
yapılmasının il çevre müdürlükleri ve çevre
sağlığı açısından uygun olmadığı,
anlaşılan kadarıyla yeterli incelemenin
yapılmadığı görülmektedir.
Yine aynı köyümüzde, Balçık köyümüzde
yaklaşık 2 bin nüfusun yaşadığı bu köyde Gebze
Organize İhtisas Sanayinin hemen bitişiğinde,
yaklaşık üç yüz metre uzağında ama bu köye nedense
doğal gaz bir türlü gelmedi, yetkilileri bu konuda duyarlı olmaya
çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Yılmaz.
6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Uşaklı çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan biraz önce çok güzel bir tablo yaratmaya
çalıştınız ama bu tablo nerede, hangi ülkede ben bunu
anlamaya çalışıyorum. Siz hangi ülkenin
bakanısınız bunu anlamaya çalışıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ağır oldu,
ağır bir itham oldu Sayın Bakan.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Şimdi, ben
Uşaklı çiftçilerin sorunlarını size anlatayım
Sayın Bakan.
Bakın, yemin çok pahalı olmasından,
gübrenin çok pahalı olmasından, mazotun çok pahalı
olmasından o kadar şikâyetçiler ki, her gün en azından 3-5 tane
çiftçi beni arıyor Artık biz açlıkla mı terbiye
edileceğiz, bunu mu istiyor Hükûmet? diyor Sayın Bakan.
Bundan iki yıl önce 8 milyara aldıkları
hayvanlarının, şu anda o yüksek bulduğunuz süt
fiyatlarıyla karnını doyuramadıkları için 1,-1.5
milyara müşteri bulamıyorlar Sayın Bakan. Nerede
yaşıyorsunuz siz, bizim köylülerimiz nerede yaşıyor? Ya
onlar doğruyu söylemiyor, ya siz doğruyu söylemiyorsunuz Sayın
Bakan.
Yani, gelip Uşakta o çiftçileri dinlemenizi ben
size tavsiye ediyorum. Tarımın içinde bulunduğu gerçek durumu
görmeniz açısından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Sayın Öz.
7.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Manisa ili
Saruhanlı ilçesi Tirkeş köyünde bulunan okulun Depreme
dayanaksızdır. raporu gerekçe gösterilerek
boşaltılmasından dolayı köylülerin taşımalı
sistem yerine konteyner sınıf talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, Manisa
ili, Saruhanlı ilçesi Tirkeş köyünde bulunan okulun,
yarıyıl tatilinden sonra Millî Eğitim Müdürlüğü
tarafından okul için beş altı yıl önce alınan depreme
dayanıksızdır raporu gerekçe gösterilerek
boşaltılıp yıkım kararı verilmiştir. Köydeki
130 çocuğun dönem ortasında başka yere taşımalı
sistemle eğitime devam etmesi kararı alınmıştır.
Okul bakımsız ve eskidir fakat köylüler yarıyılda yapılan
bu uygulamayı doğru bulmayıp küçük yaşta ve engelli
çocuklarının da olmasından dolayı bu uygulamanın
yerine konteyner sınıf yapılabileceğini talep etmelerine
karşın sözleri dinlenmemiştir.
Suriyeden gelen mültecilere konteynır kentler
oluşturan, birçok ihtiyacını karşılayan devlet
yetkililerinden sadece konteynır sınıf talep eden köylülerimizin
bu sıkıntılarının bir an önce giderilmesini, küçük
yaştaki çocukların evlerinden uzaktaki bir okulda okumaya
zorlanmasından dolayı yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesini sizlerin aracılığıyla
Bakanlığımızdan talep etmekteyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın Sarıbaş.
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çanakkalede UEDAŞın,
faturalarını zamanında ödemeyen vatandaşın
elektriğini haber vermeden kesmesinin ve açma-kapama cezası olarak 20
TL alınmasının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, sizlerin aracılığınızla Enerji
Bakanımıza bir sorumu iletmek istiyorum.
Halkın parasıyla kurulan Türkiye Elektrik
Kurumunun Çanakkaledeki dağıtım işi özelleştirilerek
UEDAŞa verilmiştir. UEDAŞ şirketinin elektrik
faturalarını zamanında ödemeyen, üç beş gün geciktiren
vatandaşımıza haber vermeden, kapısını dahi
çalmadan elektriğini kestiği doğru mudur?
İki, elektriği kesilen vatandaşın gecikme
cezasının yanında bir de açma kapama parası olarak 20 TL
alınarak cezalandırıldığı doğru mudur?
En temel ihtiyaç olan elektriğin habersiz kesilmesi
sonucunda elektrikli ev aletleri bozulmakta ve habersizlikten dolayı
halkın buzdolabındaki yiyecek ve içecekleri de bozulmaktadır.
Bu, vatandaşlarımızın bir mağduriyetidir.
Bu uygulamaya Dur diyecek bir yetkili çıkacak
mıdır?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıbaş.
Sayın Tüzel
9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, sağlık emekçilerinin 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin iptalini istediklerine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, sağlık
emekçileri bugün Anayasa Mahkemesi önünde ve her yerde 663 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin iptalini istiyorlar. Bu kararname,
yap-işlet-devret modeliyle kamu-özel ortaklığını
getirmekte, halkın sağlığı sermaye şirketlerine
malzeme yapılmaktadır. Meclis komisyonunda da görüşülen bu
yasayla devlet hastaneleri şirket hastanelerine dönüştürülmekte.
Başbakanın hayali olan kampüs şehir
hastaneleri kuralsızlık ve muafiyetleriyle, işletmeci
mantığıyla, yüzde 70 doluluk garantisiyle,
sağlığı yap-işlet-devret mantığıyla
yurttaşlara hasta, sağlık emekçilerine de köle olmaktan
başka şans tanımamaktadır.
Başı kopan bebekler, doktor cinayetleri ve saldırıları, yerde yatan
hasta çocuklar bu devrim dedikleri dönüşümün ve satışın
yarattığı manzaradır. Bu manzarayı sağlığı
alınıp satılır bir piyasa malzemesine dönüştüren
özelleştirmeci patron siyasetçiler halkımıza
dayatmıştır. Sağlık emekçileri ve örgütlerinin
mücadelesini yalnız bırakmayalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sağlık
haktır, satılamaz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tüzel.
Sayın İrbeç
10.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin,
Finikedeki taş ocakları kanalıyla doğa katliamı
yapıldığına, bunun için Hükûmetten etkili tedbirler
beklediğine ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle
vatandaşın kredi kartı borçlarının katlanarak
arttığına ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Turizmin can damarı Antalyada ve özellikle
Finikede taş ocakları kanalıyla doğa katliamı
yapılıyor. Hükûmet kanadından etkili tedbirler bekliyoruz.
Diğer taraftan, ekonomik sıkıntılar
had safhada. Bu Hükûmet iktidara geldiğinde
vatandaşlarımızın kredi kartı borcu 4 milyar 250
milyon TL idi, aradan on yıl geçti bu borç 17 kat artarak 72 milyar TLye
ulaştı. Merkez Bankası verilerine göre, ferdî kredi ve kredi
kartları kapsamında borcunu ödeyemeyen veya gecikmeli olarak ödeyenlerin
toplam sayısı 158 bine ulaştı. Sadece kredi kartı
borcu yüzünden yedi yıl içinde 200 kişi intihar etti. İzmir
Adliyesindeki 28 İcra Müdürlüğünde 2012 yılında icra takip
sayısı 932 bini buldu. Bu sayı önceki yıldan gelen
devirlerle birlikte 1 milyon 300 bini aştı. Başbakana
geçtiğimiz günlerde sunulan bir rapora göre 100 bin nüfuslu, 39 bin haneli
Zonguldakın Ereğli ilçesinde 35 bin icra dosyası
bulunabilmektedir.
Hükûmetten vatandaşlarımızın
rahatlatılabilmesi ve turizmin göz bebeği Antalyada tabiatın
tahrip edilmemesi için acil ve etkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya)
tedbirler görmek
istiyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İrbeç.
Sayın Demiröz
11.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, ÇED
raporlarıyla ilgili süreci İnternetten göremediklerine ve bu durumun
ne zaman düzeleceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Çevre ve Orman Bakanlığı sürecinde, ÇED
süreçleri ve ÇED raporları üzerindeki tüm dosyalar İnternet üzerinden
gayet rahatlıkla incelenebiliyordu, tarihlerine bakılabiliyordu ancak
daha sonra kanun hükmündeki kararnameyle yapılan değişiklikten
sonra maalesef ÇED süreçlerinin başlaması, devam etmesi veya ÇEDlerin
olumlu veya olumsuz olması konusunda İnternetten görme
şansına sahip değiliz. Acaba Bakanlık bu bölümü
kapattı mı veya ne zaman açmayı düşünüyor? Sayın Bakan
da buradayken öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Hamzaçebi
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Tekin Akmansoya Allahtan rahmet, yakınlarına ve
sanat dünyasına başsağlığı dilediğine ve
Türkiyede hayvancılığın durumuna ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evvelsi gün kaybettiğimiz büyük tiyatro
sanatçısı Tekin Akmansoy bugün defnedildi. Kendisine Allahtan rahmet
diliyorum. Yakınlarına, ailesine, sanat dünyasına sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Sayın Tarım Bakanı konuşmasında
tarım sektörüyle özellikle de hayvancılıkla ilgili birçok rakam
verdi. Ben tek bir rakam vereceğim ve bu rakamla
hayvancılığın ne durumda olduğunu ifade edeceğim.
2002 yılında yani AKP iktidar olmadan önce, hayvan üreticisi
Hayvancılığın durumu budur,
başka bir söze gerek olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Sayın Bakanım, iki dakika söz veriyorum,
yerinizden olsun, bitirelim lütfen.
13.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, Et ve Balık Kurumunda
başlatılan incelemeye ilişkin açıklaması
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, biz kimseyi mahkemeye vermekten haz almayız, zevk almayız. Keşke
herkes hukukun içerisinde kalsa, hukuka aykırı bir iş yapmasa ve
biz de mahkemeye vermek, vatandaşın hakkını,
meslektaşlarımızın hakkını, devletin
kurumlarının hakkını mahkemelere götürmek mecburiyetinde
kalmasak.
Et ve Balık Kurumunun bir çalışanı,
bir işçisi, orada çalışan bir işçi, kendi
akrabalarıyla arasında alışveriş işlemi
yapıyor, para topluyor hukuka aykırı, her neyse
O kişi
zaten tutuklanıyor ve hapiste. Bunu tutup da
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Parayı nereden topluyor
Sayın Bakan, onu söyle! Parayı Et ve Balık Kurumundan mı
topluyor, başka yerden mi topluyor?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Zaten mahkemeye intikal etmiş,
savcılığa verilmiş, adam tutuklanmış,
cezasını çekecek, mahkeme buna karar verecek.
Şimdi, bunu tutup Et ve Balık Kurumu yolsuzluk
yapıyor
Et ve Balık Kurumunun adını yolsuzluğa
bulaştırmak insafla hiçbir şekilde bağdaşan bir
iş değildir, karşılığı bunun mahkemede
aranır.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Et ve Balık Kurumunu
kimse yolsuzlukla suçlamadı, şikâyet eden adamı işten
attınız!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) İki, tabii, muhalefet kolay bir iş değildir,
muhalefet çalışmak ister, çaba ister, gayret ister, proje üretmek
ister, ama bunu yapmayıp, tutup en ucuzundan mizansenlerle, en ucuzundan
şovlarla, tutup vatandaşın ahırına makarnayı
götürüp, vatandaşın bilgisi dışında yemliğine
boşaltıp, ıslatıp, fotoğraf çektirip, bunu getirip
burada Meclise, millete anlatmak
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ayıp ya! Ayıp ya
Sayın Bakan! Sana yanlış bilgi
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bu da yine bir inceleme gerektiriyor. Bizim yaptırdığımız
da orada bir incelemedir. Vatandaşın ahırında 3,5 ton, bir
aylık samanı var -bu hayvan üreticisi- dolayısıyla da
vatandaşlar bundan şikâyet ediyor. Bizim dile getirdiğimiz husus
bu.
Saygılar sunuyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ayıp ya Sayın Bakan.
Bir bakana yakışmıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kosova-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu Başkanı Müfera Şinik başkanlığındaki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 6/2/2013 tarihli ve 41 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1139)
12/02/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 6 Şubat 2013 tarihli ve 41 sayılı
Kararı ile, Kosova-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Sayın Müfera Şinik
başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırmasına ilişkin üç
önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 19
milletvekilinin, Isparta ili ve bölgesindeki sanayileşmenin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/505)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz, Isparta ve bölgesinde
son yıllarda sanayileşmenin irtifa kaybetmesi ve üretimin sürekli
olarak düşmesi, buna bağlı olarak istihdam ve katma değer
üretme hususlarında da gerilemenin olması, iktisadi kuruluşların
Isparta ve bölgesinde yaptıkları araştırmalarda da net bir
şekilde ortaya konmaktadır. Üretim ve buna bağlı olarak
istihdam ve katma değer oluşturulması gibi olguların
ekonominin ve kalkınmanın en önemli bileşenleri olduğu göz
önünde bulundurulursa, Isparta ve bölgesinde sanayileşmenin gerilemesi ve
üretimin azalmasının sebeplerinin araştırılması
ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınacak tedbirlerin tespiti için Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzükün 104-105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim. 03.01.2012
1) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
2) Tunca Toskay (Antalya)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Faruk Bal (Konya)
11) Celal Adan (İstanbul)
12) Murat Başesgioglu (İstanbul)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Sadir Durmaz (Yozgat)
17) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Zühal Topcu (Ankara)
Genel Gerekçe:
Çeşitli kuruluşlarca Isparta ve bölgesinde
yapılan araştırmalar sanayileşme ve üretim
açısından ilimizin ekonomik durumunu net bir şekilde ortaya
koymaktadır. Uluslararası Rekabetçilik Araştırmaları
Kurumu (URAK) yayımladığı raporda Ticaret Becerisi ve
Üretim Potansiyeli Alt Endeksi 2007-2008 sonuçlarına göre Türkiye 49'uncusu
olan Isparta, 2008-2009'da 54'üncü sıraya gerilemiştir. 3üncü dönem
yani 2009-2010 verileri ise Isparta'yı dört sıra daha geriye iterek
Türkiye'de 81 il içerisinde 58'inci sıraya düşürmüştür.
Sanayinin gelişmesi ve üretimin artırılabilmesi için büyük önem
arz eden haberleşme ve ulaştırma alanındaki kamu
yatırımlarında Isparta gereken payı alamamış,
Türkiye genelinde yatırım sıralamasında 81 il içerisinde
77'nci sırada yer almıştır. Isparta'da kişi
başına düşen mevduat miktarı da son yıllarda düşüş
göstermektedir.
Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, Isparta
ve bölgesindeki son yıllarda sanayileşmenin ve üretimin sürekli
olarak neden gerilediğinin, buna bağlı olarak da istihdam ve
yaratılan gelirin neden gerilediğinin
araştırılması amacı ile bir Meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
2.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ve 20
milletvekilinin, çocukların sorunlarının ve çocukları suça
iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/506)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde sanayileşme ve göçün de etkisiyle gerek
çocuğun işlediği ve gerekse çocuğa yönelik suçlar
artmaktadır. Dahası, çocuklar gerek kendinden ve gerekse
değişik nedenlerden dolayı birçok sorunla karşı
karşıya kalmaktadır. Değişik risk gurubundaki çocuklar
ihmal, istismar edilerek sokağı mesken seçme, sigara, alkol gibi
zararlı maddeleri kullanma, kaybolma, suç işleme ile beraber kötü
niyetlilerin de etkisiyle terör gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar.
Bu durum da toplumumuzu giderek rahatsız edici hale getirmektedir.
Bu nedenle, çocukların sorunlarının
araştırılarak çocuk suçluluğunun önlenmesi ve çocuğu
suça teşvik edenlere gerekli müeyyidelerin uygulanması için gerekli
olan düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
1) Selçuk Özdağ (Manisa)
2) Ramazan Can (Kırıkkale)
3) Oya Eronat (Diyarbakır)
4) Aydın Şengül
(İzmir)
5) Mehmet Naci Bostancı (Amasya)
6) Osman Ören (Siirt)
7) Mustafa Kemal Şerbetçioğlu (Bursa)
8) Mahmut Kaçar (Şanlıurfa)
9) Salim Uslu (Çorum)
10) Uğur Aydemir
(Manisa)
11) Mehmet Galip Ensarioğlu (Diyarbakır)
12) Afif Demirkıran
(Siirt)
13) Hakan Şükür
(İstanbul)
14) Osman Aşkın Bak (İstanbul)
15) Muhammet Bilal Macit (İstanbul)
16) Ali Gültekin Kılınç (Aydın)
17) Nesrin Ulema (İzmir)
18) Şamil Tayyar
(Gaziantep)
19) Muzaffer Yurttaş
(Manisa)
20) Osman Çakır
(Düzce)
21) Cuma İçten
(Diyarbakır)
Gerekçe:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 6/1-c
maddesi uyarınca 18 yaşını doldurmamış kişi
çocuktur. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun (ÇKK) 3/1-a maddesi
uyarınca daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını
doldurmamış kişi çocuktur. Genel anlamda konuya bütüncül bir
yaklaşım ile alınmış ve çocuğun suça itilmesi ve
suç mağduru olmasına ilişkin düzenlemeler 5395 sayılı
Çocuk Koruma Kanunu ile düzenlenmiştir.
Ülkemizde mevzuat anlamında önemli
sayılabilecek bir eksiklik bulunmamasına karşın mevcut
mevzuatın etkin olarak uygulanmasındaki aksaklıklar sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Ülkemiz, çocuk
işçiliğinin önlenmesini amaçlayan uluslararası sözleşmelere
taraftır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 22nci Dönemde, Sokak
Çocuklarının Sorunlarına İlişkin Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Türkiye'nin Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Programı'nda ülkemizde çocuk işçiliğinin
önlenmesine yönelik ulusal strateji geliştirilmesine önayak olacak ve
birçok kuruluşun işbirliği içinde çalışacağı
projeler geliştirilmesi hedeflenmiştir.
Çocuklara yönelik karşılaşılan
sorunlar nüfus, sosyal adalet, eğitim düzeyi, ekonomik
gelişmişlik kavramlarıyla doğrudan ilgilidir. Sokakta
çalıştırılan çocuklar, sokakta yaşayan çocuklar ve
suça itilen çocuklar, görülen sosyal problemlerin başında
gelmektedir. Eğitim sistemi dışında kalan ve ailelerinin
geçimi için bir gelir kapısı olarak görülen çocuklar korunmasız
alanlarda çalıştırılabilmektedirler. Anayasamızın
50nci maddesinde "Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan
işlerde çalıştırılamaz. Küçükler çalışma
şartları bakımından özel olarak korunurlar."
denilmektedir. Yönetmeliklerde de çocukların
çalıştırılması yasaklanmıştır.
Çocukları sokakta çalışmaya iten nedenler
ne olursa olsun, çocukların erken yaşlarda aile denetim ve
sorumluluğundan uzak çalışması, fiziksel, ruhsal, ahlaki ve
toplumsal gelişimlerine zarar vermektedir. Çocuğu sokağa iten
sebepler üzerine yapılan araştırmalarda, yoksulluk,
işsizlik, göç ve göçe bağlı çeşitli uyum sorunları,
çocuğun sokakta çalışmasını teşvik edici kültürel
değerler, arkadaş grupları, ailenin çocuğu ihmal ve/veya
istismar etmesi gibi etkenler ön plandadır. Yine, çocukların sokakta
bulunmasının nedenlerinden birisi de ailenin olumsuz tutum ve
davranışlarıdır. Kendi yaşıtları
oynayıp, eğlenip, güven içinde öğrenimlerini sürdürürken, bu
çocuklar ekmek parası kazanma mücadelesi içinde çocukluklarını
yaşamadan olgunlaşmaktadır.
Son yıllarda önemli bir problem olarak
karşımıza özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde
yaşayan çocukların korunması da çıkmaktadır. Özellikle
yoğun bir nüfus artışının
yaşandığı ve eğitim dışı kalan bu çocukların
sosyal hayatın içinde tutulması büyük önem
taşımaktadır.
Hızlı bir gelişim süreci içerisinde
bulunan ülkemizde sosyal ve ekonomik yaşamın toplumun tüm kesimlerine
eşit bir şekilde yayılabilmesi için birtakım tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Ekonomik yatırımlar yanında
sosyal adaleti sağlayacak politikalar üretilmelidir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, mevzuatta önemli
bir eksiklik olmamasına rağmen, ülkemizde
varlığını sürdüren çocuklarla ilgili sorunların
belirlenmesi, çözüm yollarının bulunması ve geliştirilecek
tedbirlerin tespiti amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasının yerinde olacağı düşüncesindeyiz.
3.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 21
milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin ve
mağdurların durumlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/507)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin giderilmesi,
mağdurların durumlarının tespiti, işkence ve kötü
muamelenin önlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün
104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Başbakan ve İçişleri Bakanının
TBMMde ve basın önünde bizzat Hükûmetin emri ve gözetiminde
sürdürüldüğünü beyan ettikleri ve son aylarda yoğunlaşarak süren
operasyonlar sonucunda meydana gelen tutuklamalarla cezaevleri yeniden toplumun
önemli gündem maddeleri arasına girmiştir. Mesnetsiz polis
fezlekelerinin kopyası olan iddianamelerle, hiçbir kanıt ileri
sürülmeksizin hızla tutuklanan parti yöneticileri, öğrenciler,
avukatlar, gazeteciler, ev kadınları, işçiler, yazarlar;
kısacası, toplumun her kesiminden yüzlerce insan
hayatlarının bir bölümünü cezaevlerinde geçirmek zorunda
bırakılmakta, ülke bir açık cezaevi haline getirilmektedir.
Uygulamalar, hapsedilen bireyin hak ve özgürlüklerinin
kısıtlanmasının onun insan onuruna uygun yaşama ve
muamele görme hakkından yoksun bırakılamayacağı
ilkesiyle hareket etmesi beklenen cezaevi yönetimlerinin de farklı
cezaevlerinde keyfî uygulamaları yaygın bir biçimde hayata geçirerek
tutuklu ve hükümlü haklarını sistematik olarak ihlal ettiklerini
göstermektedir. Özellikle Osmaniye, Kürkçüler, Gaziantep, Kırıkkale,
Kandıra, Tekirdağ, Kırıklar, Edirne, Sincan cezaevlerinden
birçok işkence ve kötü muamele şikâyeti hem basına
yansımakta hem İnsan Hakları Komisyonunun önüne gelmekte hem de
milletvekillerine tutukluların kendileri ve yakınlarınca
yazılmış mektuplarla iletilmektedir.
Cezaevlerinde şikâyete konu olabilecek
sorunları şöyle sıralayabiliriz:
1. Tutuklanan
kişileri hapishaneye girişte çırılçıplak soyma,
fiziksel zor kullanılarak yürütülen üst araması
uygulamasının artması, arama amacını aşan
fiziksel güç, tahkir ve tehdit kullanılması.
2. Her gün yirmi üç saat boyunca tek başına
hücrede tutulan ağırlaştırılmış müebbet
hapse mahkûm tutsakların yaşam koşulları gerek
sağlık açısından gerekse psikolojik açıdan
işkence hâlini almıştır.
3. Arama
işleminin kuralsız ve denetimsiz uygulanması. Dedektörlü arama,
üst araması, hücre aramaları ya da sayımlar esnasında
personelin tavırları sonrasında fiziki
saldırıların yaşanması, bunların bazı
cezaevlerinde sistematik hâle gelmesi.
4) Keyfî
gerekçelerle verilen disiplin cezaları ile tutsaklara açılan
soruşturmaların ömür boyu açık görüş yasağına
dönüşerek, iletişim ve ziyaret haklarının çiğnenmesi.
5) Tutuklu ve
hükümlülerin tecridin etkilerini azaltıcı imkânları (açık
görüş, telefon görüşmesi, haftalık kapalı görüşme,
mektup alma gönderme, kütüphane, arkadaş görüşü)
kullanmalarının disiplin ihlali gerekçesiyle keyfî bir biçimde
kısıtlanması.
6) Odalardan her
giriş ve çıkışta ayakkabı araması ve kimlik
gösterme zorunluluğu.
7) Basın
savcılıklarınca tedbir altına alınmamış,
hâkimlik kararı ile yasaklama veya toplatma kararı verilmemiş
her türlü süreli yayın ve kitabın hapishaneye girebilmesi temel ilke
kabul edilmesi gerekirken tamamen keyfî ve cezaevi idarelerine göre
değişen sınırlamalarla günlük gazeteler için bile fiilî
yasak ve engellemelerin getirilmesi.
8) Tutuklu ve
hükümlülerin avukatlarına kapalı olarak göndermek istediği
mektupların engellenmesi, savunma dilekçelerinden AİHM
başvurularına kadar her şeyin ayrıntılı
incelenmek istenmesi.
9) Kimi
cezaevlerinde mevcudun standart kapasitenin 2-3 katını
aşması dolayısıyla yaşam şartlarının
zorlaşması.
10) Hapishane
hekimlerince kapsamlı muayene yapılmaması, güvenlik
görevlilerinin mahkûmu/tutukluyu doktor ile yalnız bırakmama,
kelepçeyi açmama gibi keyfî ve yasayı ihlal eden uygulamalarından
ötürü tedavi reddedildiği için tecrit koşullarının
ağırlaşması ve hastalıkların tedavisinin mümkün
olmaması.
11) Kürtçe yayınların verilmemesi ya da
çeviri/tercüman parası adı altında mahkûmlardan zorla para
alınmak istenmesi.
Her biri ayrı bir insan hakkı ihlali olan bu
uygulamaların birçoğunun bir arada çok sayıda cezaevinde
sürdürülegeldiği basında yer alan haberlerden, insan hakları,
tutuklu ve hükümlü hakları için çaba gösteren kuruluşların
verdiği bilgilerden, tutuklu ve hükümlüler ile yakınlarından
gelen bilgilerden anlaşılmaktadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sahip olduğu güç ve yetkiyi kullanarak cezaevlerindeki
insanlık dışı uygulamaların neden ve
kaynaklarını ortaya çıkartmak üzere bir Meclis
Araştırma Komisyonu oluşturmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeler
bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14.02.2013 Perşembe günü
(Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının
177nci sırasında yer alan 10/194 Türkiye cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesinin, Genel
Kurulun 14.02.2013 Perşembe günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi
üzerinde, lehinde olmak suretiyle Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul
Kürkcü.
Sayın Kürkcü, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; Aziz Valentine Günü münasebetiyle bugün taşkın sevgi
gösterileri var Türkiye'nin her tarafında. Belli ki iktidar partisi de bu günü
kutluyor, Mecliste değil büyük çoğunluğuyla. Ancak ben bu günü
kutlayamayan ve cezaevinde geçirenlerin, cezaevindeki günlerini sevgisizlik ve
hoyratlık içerisinde geçirenlerin yerine koyarak kendilerini bu sözlerimi
dinlemelerini diliyorum.
Bugün
Türkiye cezaevlerinde İnsan Hakları Derneğinin 25 Ocak 2013 tarihli raporuna göre 306 hasta hükümlü var, 50 kişinin ilgili
sağlık kurullarından aldıkları sağlık
raporları incelemeye alınarak durumları hakkında tespitler
yapılmakta. Barış ve Demokrasi Partisinin yaptığı
derlemeye göre de 151 ağır hasta hükümlü ve tutuklu var
cezaevlerinde. Bu tutukluların cezaevlerinden serbest
bırakılmalarını ve tedavilerinin dışarıda
sürdürülmesini gerektiren son derece ağır vakalar
olduklarının altını şöyle çizmek isterim:
Örneğin, bunlardan bir tanesi Şehabettin Yüceer kısa süre önce
cezaevinde hayatını kaybetti. Cezaevlerindekilerin serbest
bırakılmalarını sağlayabilecek yasa
çıkmıştı aslında, ancak cezaevinde hayatını
kaybetti. Bir yıldan fazla bir zamandır cezaevinde akciğer
kanseri olarak yatıyordu. Kanser metastas yaptı, kurtarılamadı
ve cezaevinde hayatını kaybetti. Şehabettin Yüceerin
cezaevinden serbest bırakılmasının önünde herhangi bir
engel yoktu, yasa da çıkmıştı. Ancak yasa öyle
çıktı ki, eninde sonunda bu yasaya göre cezaevlerinden serbest
bırakılacak hastaların Adli Tıp Kurumu tarafından
düzenlenen bir rapora tabi olarak Adalet Bakanlığı önünde
işleme konulmaları gerekiyor. Ancak Adli Tıp Kurumunun bu
bakımdan artık Türkiyede en çürümüş kurumlardan birisi
olduğunu biliyoruz, bunun sonsuz örneğiyle karşı
karşıyayız ve Adli Tıp Kurumunun bu açıdan son
derece gaddar bir yöntemle değerlendirmelerini
yaptığını ve aslında tam teşekküllü hastanelerin
sağlık kurulu raporları yeterli olmak gerekirken kanunda bu
düzenleme yapılmadığı için eninde sonunda adli
tıbbın devreye girdiğini ve bu insanların cezaevlerinde
kalmaya devam ettiklerini görüyoruz.
Bunlardan bir bölümü hakkında size hemen
hızlıca bilgi vermek istiyorum. Örneğin, Mehmet Turan,
yetmiş dört yaşında, ağır kalp hastası ve diyabet
hastası, İzmir 2 no.lu F Tipi Cezaevinde yatıyor. Mehmet
Şanlı, yetmiş beş yaşında, kalp hastası,
Diyarbakır D Tipinde. Mustafa Farisoğulları, beyninde tümör var,
Diyarbakır D Tipinde yatıyor. Mehmet Dursun, kısmi felç, Bandırma
E Tipinde yatıyor. Lütfi Şahkelekçier, kalp hastası, pil
kullanıyor, Siirt E Tipinde yatıyor. Kendi hayatını idame
ettiremeyecek, bacağı ve kolları olmayan ampute hastalar var,
kafataslarında ciddi hasar olanlar var. Neresinden bakarsanız
bakın, kendi başına hayatlarını idame ettiremeyecek
insanlar, sırf siyasi suçlardan tutuklu ya da hükümlü oldukları için
cezaevlerinde yaşamaya mahkûm bırakılıyorlar.
Ancak
hastalara uygulanan bu acımasız, hoyrat yaklaşım Adalet
Bakanlığı cezaevlerindeki tek hak ihlali değil. Cezaevleri
komisyonuyla birlikle cezaevlerini ziyaret ediyoruz. Bugüne kadar, Meclis
açıldığından beri yirmiye yakın cezaevine
gittiğimizi görüyoruz. Bütün cezaevlerinde aşağı
yukarı temel şikâyetler aynıdır ve bunlar cezaevleri
inceleme kurulu raporlarına yansımaktadır.
Yakınlarıyla telefonda Kürtçe konuşmaların engellenmesi,
keyfî disiplin cezaları ile aslında müebbeden görüşten
yasaklanmış duruma düşen pek çok hükümlü, iletişim ve
sosyal faaliyetten yasaklanan hükümlüler, kitapların verilmemesi,
özellikle aramalar sırasında çıplak aramaya zorlanma, buna
direnenlere karşı darp ve şiddet kullanılması, genel
olarak kantinlerde satılan kalitesiz mallar ve tutuklu ve hükümlülerin
doğdukları, büyüdükleri ya da yargılama alanlarının
olduğu kentlerden binlerce kilometre -1.000-1.500-1.700 kilometre-
uzaklıkta cezaevlerine sevk edilmeleri. Şimdi, bütün bunlar
aslında cezaevi inceleme komisyonunun raporlarıyla çoktan
giderilmiş olabilirdi eğer Adalet Bakanlığının
dikkati bunlara çekilmiş olsaydı. Ancak, ne yazık ki Adalet
Bakanlığı bürokrasisi genel olarak bizim kendilerine de yansıttığımız
bu yakınmalara Her şey incelenmiştir, her şey
doğrudur, hiçbir şey usule aykırı değildir.
Şikâyetler yerinde görülmemiştir. diyerek cevap vermektedir. Ancak
demin de söylediğim gibi bu dramatik sonuçlar, trajik sonuçlar
ortadadır. İnsanlar hayatlarını kaybetmektedirler,
başkalarının kucağında cezaevinde yaşamaya
mahkûmdurlar. Bu hem bakanlar için kendi imkânlarıyla bakılamayacak
hastalardan sorumlu olma hem de hastaların başkalarına yük
olarak yaşamaları sonucunu yaratmaktadır.
Şimdi, bütün bunların giderilmesi için Adalet
Bakanlığının iradesi yeterli olmadığına
göre, Meclisin Adalet Bakanlığı üzerinde bir irade
kullanması ve bu süreci araştırmaya tabi tutması gerekir.
Bir çiçekle bahar gelmez. Bir generalin Başbakanın yakını
olması dolayısıyla özel ilgiye mazhar olarak ancak cezaevinden
hastaneye kaldırılması başlı başına
acıklı bir durumdur çünkü çoktan hastaneye
kaldırılması, Başbakanın bu işle
uğraşmaması, Başbakana kalmaması gerekirdi. Otomatik
olarak bu durumda olan hastaların çoktan kendilerini hastanede ya da
ailelerinin yanında bakılırken bulmaları gerekirdi. Ama bu
da, bu ilgi de ister istemez bir eşitsizliğe ve adaletsizliğe,
insanların eşitsizliğe uğradıkları duygusuna
kapılmalarına yol açıyor çünkü benim elimdeki 151 kişilik
listenin, İnsan Hakları Derneğinin 306 kişilik listesinin
de Başbakanla bir özel arkadaşlığı
olmadığına göre, bu bakımdan esirgenip
korunmadıklarına göre onların sırası ne zaman
gelecektir, onlar ne zaman bu ilgiye layık görüleceklerdir; ne zaman bu
insanlar hakkındaki hak, hukuk işleyecektir; ne zaman cezaevleri
aslında bir tür zindancılık rejiminden tutuklu ve hükümlü
haklarının da gözetildiği, kollandığı bir rejime
doğru dönecektir? Bugün Türkiyedeki durum, aşağı
yukarı, altı kaval üstü şişhane modernleşmemizin
cezaevindeki görünümü şeklindedir. Dışarıdan
baktığınız zaman, son dönem teknolojileriyle
donatılmış ama sadece güvenlik için donatılmış,
içerideyse suyu litreyle verilen, havalandırması
kısıtlı, görüşmesi kısıtlı ve
mahkûmların, tutukluların adlarının cezaevi yöneticilerinin
dilinde lan olduğu, kendilerine lan aşağı., lan
yukarı. diye hitap edildiği ve bütün bu yakınmalar ifade
edildiğinde de aslında böyle bir şey olmadığına
dair Bakanlık reddiyeleriyle
karşılaştığımız bir durumu yansıtıyor.
Dostoyevski bundan yüz yıldan fazla bir zaman önce demişti Bir
ülkenin cezaevlerine baktığınız zaman onların hangi
uygarlık düzenine ait olduklarını görürsünüz. diye. Ben
Cezaevleri İnceleme Kurulu üyesi olarak gittiğim cezaevlerinde
görüyorum ki bu cezaevleri, Türkiyede 200 bine yakın insanın içinde
yaşamakta olduğu, pardon, 2012 itibarıyla 104.303 tutuklu ve
mahkûmun yaşamakta olduğu cezaevleri aslında altı kaval
üstü şişhanedir, herhangi bir medeni dünyaya ait cezaevleri
değillerdir. Meclisin bu konuya ilgi göstermesini ve -kendisini- bu
cezaevlerinin içinde yaşayan insanların temsilcileri olarak, burada
bulunmalarına son verecek bir ataklık göstermesini ve insan
haklarını ve özgürlüklerini, tutuklu haklarını savunan bir
kurul olarak kendisini görmesi ve bu yolda işlem yapmasını
diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Öneri üzerinde ikinci konuşmacı Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili.
Aleyhinde olmak üzere Sayın Can, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAZAMAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisinin aleyhinde olduğumuzu beyan ediyorum.
Diğer taraftan, Barış ve Demokrasi Partisinin
grup önerisinin tarihine baktığımızda 20 Ekim 2011 tarihini
görüyoruz. Tabii ki grup önerisiyle bu öne alınabilir, usulen böyle bir
hak var. Fakat üzerinden yaklaşık bir buçuk yıllık bir
zaman geçmiştir. Dolayısıyla bu zaman içerisinde gerek hükümlüler
gerekse tutuklular lehinde, Genel Kurulda da kabul edildiği üzere, bir
sürü yasal mevzuat değiştirilmiş ve düzenlenmiştir.
Bugün, 410 sıra sayılı yer altı
sularıyla ilgili dün görüştüğümüz ve tümü üzerinde
görüşmelerini tamamladığımız kanunu, toplumun büyük
bir kesimi sabırsızlıkla beklemektedir. Bu nedenle, gündemi
değiştirmeye matuf bu önergeye kabul oyu vermeyeceğimizi tekrar
beyan ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmetlerimiz ABye uyum çalışmaları çerçevesinde
işkenceye karşı sıfır tolerans
politikasını hayata geçirerek, işkencenin önlenmesi ve bu
yöndeki iddiaların ortadan kaldırılması için tüm yasal
mevzuat değişikliklerini yapmıştır. İşkence
ve kötü muamelenin önlenmesi kapsamında ceza infaz kurumlarımız
ulusal ve uluslararası denetime açık olup, ulusal düzeyde 135
bağımsız izleme kurulu ve 141 infaz hâkimliğinin,
uluslararası düzeyde ise Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi ve
Birleşmiş Milletler Keyfî Tutuklama ve İşkenceyi ve
Aşağılayıcı Muameleyi Önleme Komitesinin denetimi
altındadır. Nitekim, bu denetimler her zaman devam etmektedir.
Uluslararası ve ulusumuz içerisindeki bu denetleme mekanizmaları iki
ayda bir güncellenmektedir. Uluslararası denetim kurumlarının
hazırlamış olduğu raporlarda görüleceği üzere,
cezaevlerimizin fiziki şartlarının gerçekten takdire şayan
olduğu bu raporlarda da dercedilmiştir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) İnsani şartlar
ne durumda?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Bununla birlikte, fiziki
yetersizliği sabit görülen 208 civarında cezaevi de
kapatılmıştır. Bunun üzerine 2002 ile 2012
yılları arasında 68 modern cezaevi, Birleşmiş
Milletler raporu doğrultusunda ülkemize
kazandırılmıştır.
Ayrıca bu denetleme komisyonlarına ilçe ve il
insan hakları kurulu, STK temsilcileri de katılarak resmî
katılımın yanında sivil inisiyatif de bu denetleme
fonksiyonlarına itibar etmiştir.
Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
Komisyonu alt komisyon oluşturarak bu denetimlerin üzerine, eğer hak
ihlalleri iddiası varsa bu iddiaları yerinde incelemek ve bu iddialar
gereğince müdahale etmek noktasında da gerekli adımlar
atılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2002 yılında ülkemizde 528 cezaevi varken şu an 377 cezaevine
indirilmiştir. Bu aradaki farkın neden
kaynaklandığını demin konuşmamda da açıkladım.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi standartlarını
karşılamayan cezaevlerini modernize etme anlamında 208 cezaevini
kapattığımızı ve 68 modern cezaevini bu
doğrultuda kurduğumuzu açıklamıştım.
Diğer yandan, bu cezaevleriyle birlikte, çocuk
cezaevlerinin çocukların içerisinde rahatça aileleriyle iletişim
kurabilecekleri misafir alanları oluşturulmuş ve
çocuklarımızı geliştirmeye ve onları topluma
kazandırmaya yönelik uzmanlar takviye edilmiş, yine zaman içerisinde
aileleriyle görüşme imkânı da sağlanmıştır.
Bununla ilgili altyapı hazırlanmıştır. Geçen
zamanlarda Mecliste çıkarılan düzenlemelerle de bu yürürlüğe
girmiştir.
Cezaevinde bulunan herkesin, hangi suçtan cezaevinde
bulunursa bulunsun bunların sağlığı, onuru devlete
emanettir. Devlet de tabii ki organları ve hükûmeti marifetiyle bunlara
sahip çıkmaktadır. Geçmişte ülkemizde cezaevindeki durumlar ve
cezaevindeki hükümlü ve tutukluların durumu içler acısı bir
durumda idi. AK PARTİ hükûmetleri zamanında cezaevi şartlarının
düzenlenmesiyle ilgili her türlü adımlar atılmıştır.
Cezaevlerinin evrensel olarak incelenmesiyle çıkan sonuçlarda verilen
raporlarda da, cezaevlerinde olumlu şartların olduğu, bu noktada
takdir ve teyit eden raporlar gündeme geçmiştir.
Fiziki mekânlar iyileştirilmiş, mahkûm ve
tutukluların insan haklarına uygun infaz rejimiyle
cezalarını çektikleri hukuki altyapı
hazırlanmıştır.
Yine gayriinsani bir uygulama olan ana dilde görüşme
yasağı AK PARTİ iktidarı tarafından
kaldırılmıştır. Ana dilde savunma hakkı
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin sert muhalefetine
rağmen Genel Kurulda kabul oylarıyla geçmiş ve
yasalaşmıştır. Tutuklu ve hükümlülerin
yakınlarının ağır hastalığı veya ölümü
hâlinde mazeret izni tanınması da dönemimizde
yasalaştırılmıştır. Koşullu
salıverilmelerine bir yıl veya daha az süre kalan hükümlülerin
denetimli serbestlik tedbiri yoluyla cezalarını tamamlayabilmelerine
ilişkin sağlıklı düzenlemeler ve altıyapı
hazırlamaları Genel Kurulda kabul oyuyla geçmiş, bundan da
yaklaşık 20 bin düzeyinde vatandaşımız yararlanmıştır.
Hükümlü ve tutuklularla ilgili çocuk ve aile bireylerinin, eşlerin bir
araya gelmesiyle ilgili insani düzenlemeler de yine Cumhuriyet Halk Partisinin
ve Milliyetçi Hareket Partisinin bütün engellemelerine rağmen
yasalaştırılmıştır.
Yine, ölüm riski altında bulunan ağır hastalığa düçar
olanlar, cezası affedilebilecek derecede hastalık, sürekli
hastalık, kendi kendine yetememe, kocama, başkalarının
yardımıyla hayatını devam ettirme gibi ağır
hastalığı olanlarla ilgili ise doktorun talebi üzerine
alınacak sağlık raporuyla cezanın infazı ertelenerek
tutuklu ya da mahkûmun tahliye edilebilmesine
imkân veren yasal düzenleme de geçmiştir. Nitekim, Sayın Ergin
Saygun ve çocuğu ölümcül, ağır bir hastalığa düçar
olan bir tutuklu da bu meyanda tahliye fırsatından
yararlanmıştır.
Diğer taraftan, yaşam hakkı kutsal bir hak
olup devredilemez bir haktır. Cezaevlerinde hastalanan mahkûm ve
tutuklular öncelikle cezaevindeki polikliniklerde tedavi edilmekte, eğer
ileri derecede bir hastalıksa hastanelere sevk edilmektedir. Bütün bu
tedavilerin yanı sıra tedavi masrafları ve giderleri devlet
tarafından karşılanmaktadır. Şayet burada
doktorların vermiş olduğu raporlarla eğer tedavisi
hastanede devam edecekse ve infazı tedavisine engel olacak derecede
doktor, adli tıp heyeti raporuyla sabit olunursa bunların da
ertelemeden yararlanacağından demin de bahsettim.
Devletin korumasında bulunan tutuklu ve hükümlülerin
tedavilerinin hukuki dayanağı ise Adalet Bakanlığı ile
Sağlık Bakanlığı arasında tanzim edilen protokol sayesinde
oluşmaktadır. Adalet Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı protokolüne göre hükümlü ve tutukluların beden ve
ruh sağlığı korunması, teşhis, tedavi ve tetkiki
ücretsiz olarak sağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ hükûmetleri döneminde cezaevleri, insan haklarına,
Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesine ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin içtihatlarına göre modern, insan haklarına
dayalı cezaevlerine kavuşmuştur. Bu manada eğer uygulamada
problemler varsa Hükûmetimiz de bu problemlerin üzerine gitmektedir.
Demin de belirttiğim üzere, yer altı
sularıyla ilgili kanunun tamamlanmasını bugün Genel Kurul
inşallah neticelendirecektir. Gündemi değiştirmeye matuf bu
öneriye menfi oy vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi
üzerinde üçüncü konuşmacı Çorum Milletvekili Sayın Tufan Köse,
lehinde olmak üzere.
Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Konuşmama başka başlayacaktım ama az
evvelki Adalet ve Kalkınma Partisinin hatibinin konuşmalarından
sonra, yine hangi ülkenin cezaevlerini anlattı, onu düşünüyordum.
Öyle başlayacağım konuşmalarıma.
Yine süslü laflar, eğer ekonomiyle ilgiliyse takla
attırılan kelimeler
Az evvel de hayvanla ilgili sorulara bakan çok
güzel, süslü laflarla cevap verdi. Ya, 1,5 milyara 2 milyara Simental
ırkı hayvanlar satılıyor 7-8 milyara aldıkları.
Yani hangi ülkeyi anlatıyorsunuz, biz anlayamadık bir kere.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde
hapishanelerde insan haklarıyla birlikte insanlık da maalesef
öldürülüyor. Bugün, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar,
nüfusla orantıladığımızda cezaevlerinde en çok
mahkûmun, tutuklunun bulunduğu bir dönemi yaşıyoruz. AKP
iktidarı döneminde az evvel süslü laflarla anlatılanlara bir örnekle
cevap vereyim. Çok bilinen bir örnek; Fatih Hilmioğlu. Adalet ve
Kalkınma Partisinin Adalet Bakanının emrinde olan adli tıp
kurumlarından bir yıldan evvel rapor çıkmıyor. En son
bununla ilgili çıkan raporu da hemen size söyleyeyim. Fatih Hilmioğlu
bir buçuk, iki yıldır siroz ve devamında kanser; karaciğer
kanseri, kronik böbrek ve şeker hastası; ağır depresyon
olduğu için, bu hastalıklarından dolayı İstanbul
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin Hepatoloji Bölümüne sevki gerekiyor.
İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi böyle diyor ama adli
tıptan gelen rapor nereye sevk ediyor? Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesine sevk edelim diyor. Daha evvelden de
hepatoloji bölümü olmayan iki tane ayrı devlet hastanesine sevk edilmek
isteniyor. Yani Adalet Bakanlığının emriyle Fatih
Hilmioğlu, bugün maalesef ölüme terk edilmiş durumda.
Değerli arkadaşlarım, hastanelerimiz,
hapishanelerimiz hastalık üretiyor dedim. Bilmiyorum, az evvelki
konuşmacı hiç hapishane ziyareti yaptı mı. Ben
mesleğim gereği çok hapishane ziyareti yaptım, milletvekili
olduktan sonra da bizim Cezaevi Komisyonu Başkanı Veli
Ağbabayla beraber bir hayli cezaevi gezdik. Beraber gitmediğimiz her
yerden de Veli Ağbaba gözleri yaş içerisinde döndü, geldi.
Şimdi, cezaevlerimizde maalesef insana ait hiçbir şey yok. Tecrit
nedir, bilir misiniz? 8 metrekarelik hücrenin içerisinde,
bulaşığını da, tuvalet ihtiyacını da,
havalandırmanı da, yeme ihtiyacını da 8 metrekarenin içinde geçiriyorsun. Tecrit
var. Beslenme
Günlük beslenmeleri 4 lirayla oluyor bu mahkûmların. 4
liraya nasıl besliyorsunuz bunları? Havalandırma var mı?
Keyfî uygulamalarla ortadan kaldırılıyor. Temizlik? Hak getire.
Keyfî disiplin cezaları had safhada. En son tutuklanan Çağdaş
Hukukçular Derneği avukatlarına, çırılçıplak arama
yaptırmak istemedikleri için otuz günlük görüş yasağı
konuldu. Türkiyenin en cevval avukatlarına, insan hakları
savunucularına bunu yapan cezaevi sistemi sıradan mahkûmlara neyi
yapmaz!
Peki, insanı insanlığından
utandıracak kötü muamele ve işkence var mı cezaevlerinde?
Hoş geldin dayağı var mı? Az evvel söyledim; kadınların,
erkeklerin, çırılçıplak soyularak, hatta cinsel organları
da aranacak şekilde, oyuk araması yapılacak şekilde
aramalar var mı? Var. Yani cezaevlerimiz ülkemizin maalesef kanayan
yarası. Tabii cezaevlerimizin de kanayan yarası hasta mahkûmlar.
Hiç aranızda hastanelerdeki mahkûm
koğuşunu göreniniz var mı arkadaşlar? Pislikten girilmez.
Elleri kelepçeli muayene edilirler. Pencereleri yoktur, küçücük bir pencere tel
örgü ile çevrili. Diğer mahkûmlara, diğer hastalara uygulanan en
küçük bir hak dahi hasta mahkûmlara hastanelerde uygulanmamaktadır. Ben
buradan doktorları, özellikle Adli Tıptaki doktorları ve
hastanelerde mahkûmları muayene eden doktorları Hipokrat yeminlerine
bağlı kalmaya ve vicdanlarının sesini dinlemeye davet
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, az evvel
konuşmacı arkadaşlarımız da söyledi. Cezaevinde birçok
isim var, ünlü isimler var; mesela bizim Mehmet Haberal var milletvekilimiz,
rahatsız. Yine BDP milletvekilleri var, hasta olan. Erol Manisalı
vardı, kanser oldu, çıktı. Hatırlarsanız, Kuddusi
Okkır, Ergenekonun kasasıydı, yoksulluk içerisinde
Belediye
kaldırdı zannedersem cenazesini. Kemal Gürüz çok
sağlıklı bir adamdı, cezaevine girdi, kalp hastası
oldu, kendine dikkat ediyordu. Yani hangi cezaevini anlattı az evvelki
AKPnin konuşmacısı? Salih Mirzabeyoğlu var, hastayım
diyor, on bir yıldır yatıyor; siz daha yakın tanırsınız
Salih Mirzabeyoğlunu, on üç-on dört yıldır yatıyor. Ne
yapılıyor buna belli değil. Muhlis Batur İzmirde öldü. Tek
isteği -ziyaretine gittim- çocuklarının söylediği Çocuklarımın
yanında ölmek istiyorum. diyordu, hastane koğuşunda öldü Muhlis
Batur. Kaşif Kozinoğlu var, biliyorsunuz yani Kaşif
Kozinoğluda hakikaten memleketimizin medarı iftiharlarından
birisi, hapishanede öldürdünüz onu da. Ülkemde güneşi görerek ölmek
istiyorum. diyen Magdelena Martha var. Sayın Konuşmacı
bunları biliyor mu, bilmiyorum. Son nefesimi evimde vermek istiyorum
diyenler var. Bu tür şeyler var.
Yani
bizim cezaevlerimizde hasta mahkûmlar için insanlık yok, muayene yok,
bakım yok, ölüm var yalnızca. Cezaevlerimiz maalesef hastalık
üretiyor.
Bu
konudaki sözlerime değerli arkadaşlarım, Fatih
Hilmioğlunun bir sözüyle son vermek istiyorum. Fatih Hilmioğlu diyor
ki kardeşi olan avukata: Hayati, artık tahliye talebinde bulunma
çünkü senin karşındakiler hâkim falan değil. Onlar görünmeyen
bir gücün etkisiyle hareket ediyorlar. Sen nasıl savunma yaparsan yap,
onlar beni ölmeden tahliye etmeyecekler. Bu görünmeyen güç geçen günlerde İstanbul
Barosuna saldırdı. Burada Bülent Turan diye bir
arkadaşımız da İstanbul Barosu üyesiymiş. Doğu
Akdeniz Üniversitesinden herhâlde paralı bir okul- oradan mezun
olmuş. Dünkü konuşmasında da ne hukukçuluğunu
sorgulatıyor
RECEP ÖZEL (Isparta) İstanbul Hukuk mezunu.
TUFAN KÖSE (Devamla) Sen sus.
ne demokratlığını sorgulatıyor, hiçbir
şeyini sorgulatmıyor.
Ya, sen baro hukukundan mı anlıyorsun da
sorgulatmıyorsun? Sonra, sen demokrasi mücadelesinin neresindeydin de biz
hiç görmedik seni? Neresinde demokrasi mücadelesi yaptın sen? Darbe
olurken neredeydiniz? Sen neredeydin? AKP iktidarınızın
büyükleri neredeydi 12 Eylülde? Neredeydiniz? Hiçbir yerde görmedik sizi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kenan Evreni
alkışlıyorlardı.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi, İstanbul Barosuna
saldırı nerden kaynaklanıyor değerli
arkadaşlarım? 12 Eylülde yargıyı ele geçirdiler, 12
Eylülde. Sıra geldi savunmanın en önemli ayağı barolara ve
avukatlara. Önce İstanbul Barosuna, devamında Çağdaş
Hukukçular Derneğinin onurlu, başları dik avukatlarına.
Şimdi bunlarla ilgili de kısa bir iki şey söylemek
istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bakın, İstanbul
Barosuyla ilgili açılan davayı bilmiyorum hiç izlediniz mi, dün sizi
burada biraz yanılttılar. Bir davada taraflardan birinin veya
birkaçının veya sanıkların veya davaya
katılanların mağdurlarının leh veya aleyhinde
yargı görevini yapanlara emir... diyor. Yani İstanbul Barosu orada
ne sanıklar ne taraflar ne müdahiller için gitmiyor ki, kendi
avukatlarının haklarını savunmak için gidiyor. Bunun için
gittiği yerde, tamamen bir tezgâh kurmuşlar, tamamen bir komplo
kurmuşlar, bir tezgâh kurmuşlar. Bu tezgâhın neresinde,
başında da var mı acaba Bülent Turan arkadaşımız,
bilmiyorum. Bir tezgâh kurmuşlar, İstanbul Barosunun yönetimini
düşürecekler. Olur, düşürün tabii ki. İstanbul Barosunun 12 bin
oy almış
BÜLENT TURAN (İstanbul) Komiksin, komik. Ne alakası var!
TUFAN KÖSE (Devamla) Sensin komik ya! Sensin komik ya! Sen
okumayı bilmiyorsun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Her şeyi sen biliyorsun.
TUFAN KÖSE (Devamla) Sen okumayı bilmiyorsun, okumayı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Dava başka, idari işlem
başka. İsim verip konuşuyorsun orada.
TUFAN KÖSE (Devamla) Bak, Bir davada taraflardan birinin veya
birkaçının veya sanıklardan
Sen iyi bir dinle. Sen konuyu
bilmiyorsun. Uzmanı değilsin bu konunun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Her şeyi sen biliyorsun.
TUFAN KÖSE (Devamla) Uzmanı değilsin sen bu konunun ya! Sen
ne avukatlığı yaptın; ceza avukatlığı
mı yaptın, başka avukatlık mı yaptın?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sana mı söyleyeceğim.
TUFAN KÖSE (Devamla) Geldin burada Hukukçuluğumu sorgulatmam.
diyorsun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ne sorgulatacağım.
TUFAN KÖSE (Devamla) Biz sorgularız senin hukukçuluğunu
kardeşim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sorgula o zaman. Yakışır,
idam bile yakışır. Hesap sor. Mahkemeye ver.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi, Çağdaş Hukukçular
Derneği avukatlarıyla ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum
değerli arkadaşlarım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Her şeyi sen biliyorsun.
TUFAN KÖSE (Devamla) Bu avukatlar Suriyeye niye gittiler biliyor
musunuz, Genel Başkanı? Suriyede Halepte örtülü ödenekle beslenen
Selefilerin, El Kaidecilerin yağma yapıp da Cilvegözü Sınır
Kapısından gizlice, devletin güdümünde getirdiği ve Türkiyede
satmaya çalıştığı, özel sektöre ait fabrikaların
davalarını açmak için, onların belgelerini toplamak için gittiler.
Niye gittiler biliyor musunuz bunlar Suriyeye? Ajanlık yapmaya
gitmediler, insan hakları ihlalini araştırmaya gittiler.
Rusyadan gelen ve Ankarada indirilen uçakta herhangi bir silah, teçhizat
bulunmaması rağmen, iade edilmeyen malzemelerin hakkını
aramak için gittiler. Yani insan hakkı ihlali nerede varsa, hukuksuzluk
nerede varsa onun soruşturmasını yapmak için gittiler, yoksa
ajanlık filan için gitmediler. Ne oldu, ajanlık diye
suçluyorlardı? Atladı geldi genel başkan. Ben de üyesi olmaktan onur
duyduğum Çağdaş Hukukçular Derneğinin Genel
Başkanı atladı geldi, havaalanında gözaltına
alındı. O gelmesin diye bu operasyon yapıldı biliyor
musunuz? Gelmesin diye. Ama devrimciler, ama sosyalistler, ama sosyal
demokratlar sizin baskı ve zulmünüzden asla ve asla korkmayacaklar,
çekinmeyecekler. Bunların hesabını bir gün elbet
soracağız. Kısas kıyamete kalmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan,
adıma yönelik sataşmadan dolayı söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Darbeci diye itham
etti Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Darbeciyi ben
söyledim, bana cevap versin.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
Buyurun, iki dakika lütfen
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; inanın, böyle bir konu için buraya bir daha
gelmekten mahcubum. Bu konu benim şahsi meselem değil. Kanuna
baktığımızda -dün uzun uzun izah ettim- tablo ortada. Bunu
tartışırız; öyle mi, böyle mi? Fakat haddini aşarak, edebini aşarak, çıkıp buraya
Hukukçuluğunu tartışırım, tartışmam. demek
edepsizliktir, o kadar net söylüyorum; bir.
TUFAN KÖSE (Çorum) Edebi senden mi
öğreneceğiz? Herkese edep dersi veriyorsun ya!
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Hangi okuldan mezun olduğumu size mi soracağım ben? Bu
da ikincisi. Okullara hangi katsayı engelini
çıkardığınız için gönderen sizler mi soruyorsunuz bunu
bana? İstediğim okulda okumuşumdur,
okumamışımdır; sana ne bundan? Bu mu konuşuluyor
burada?
İstanbul Barosunun hangi durumda olduğu,
demokrasinin neresinde olduğu, sizin de nerede olduğunuzu herkes
biliyor zaten.
VELİ AĞBABA (Malatya) Darbecisiniz, darbeci!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakın, mesele baroyu
aşmıştır arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) İstanbul Barosunda
darbe yapıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Size yakışan bir baro, beraber devam edin. Fakat bu kürsü
milletin kürsüsü Sayın Vekilim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bu ülkede totaliter
rejimi kurdunuz, ne hukuku!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu milletin kürsüsünden, onun
hukukçuluğu, bunun okulu
Bu, edepsizliktir -bir daha söylüyorum- bu da
size yakışıyor. Ben şimdiye kadar biriniz hakkında,
geçmişte bu var, şu var dedim mi? Böyle bir şey olabilir mi?
Hangi okuldan mezunmuş, sana ne! Bunu mu soracağım size? Böyle
bir şey olabilir mi? Kaç sene avukatlık yapmış; bir daha
diyorum, yine: Sana ne! Hak meselesi, hukuk meselesi, kanuna bakıp
konuşuyoruz. Okulun rektörü sizi arasın, dava etsin; böyle bir
şey olabilir mi? Her okulun iyisi vardır, kötüsü vardır. Okulun
ismini vererek, şurada okudu, burada okudu
Kıbrısta okuyan, on
binlerce bu ülkenin evladı var ve birçoğu da sizin katsayı
sorununuzdan dolayı oraya gitti, başörtüsünden dolayı oraya
gitti, utanmıyor musunuz bundan? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Utanmıyor musunuz bundan? İnsan özür diler, mahcup olur. Ben
okulumdan memnunum, on iki sene avukatlığımı gururla
yaptım, hakkın yanında yer aldım, kanunun değil. (CHP
sıralarından gürültüler)
Bir daha söylüyorum: Baroya açılan dava adaletsiz
bir davadır, bunu on defa da söyledim, bu kanun değişmelidir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kenan Evren diyor ki:
Gurur duyuyorum onlarla, boynuz kulağı geçti.
BAŞKAN Şahsileştirmeyin.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Darbecilikte,
faşistlikte
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sataşma var, edepsizlikle
suçladı beni.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ne sataştım?
BAŞKAN Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bunları karşılıklı
yapmazsanız iyi olur. Siz de dediniz ki: Anladın mı?
Anlamıyorsun. Bunları yapmayın.
VELİ AĞBABA (Malatya) Niye
uyarmıyorsunuz Sayın Başkan, edepsiz diyor? Böyle bir şey
var mı?
BAŞKAN Buyurun lütfen ve tekrar şeye meydan
vermeyin.
3.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, İstanbul
Milletvekili Bülent Turanın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben kimseyi darbecilikle suçlamadım. Şimdi,
İstanbul Barosunu darbecilikle suçlayan arkadaşımız
kendisi. İstanbul Barosunu darbecilikle suçlayan Star gazetesi tazminat
ödemeye mahkûm edildi, Zaman gazetesi -yani sizin
anlayışınızdaki gazeteler- tazminat ödemeye mahkûm edildi.
İstanbul Barosu 12 Eylüle de direnmiş, 12 Eylülde bir
başkanı cezaevinde kanser hastalığına
yakalanmış, tarihi onurlu sayfalarla dolu, devrimci, demokrat bir
barodur. Şimdi
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bravo ona,
alkışlarız. Kıbrısa gel, Kıbrısa!
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Yassıadada avukat talebine olumsuz cevap vermiş bir baro. (CHP
sıralarından gürültüler)
TUFAN KÖSE (Devamla) Sen Sivas davasının
avukatı mıydın? Sen Sivas davasının
avukatıydın değil mi sen?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yalan söylüyorsunuz! Yalan
söylüyorsunuz!
TUFAN KÖSE (Devamla) Sivas davasının avukatıydın
değil mi sen? Milletvekilliğiyle ödüllendirdiler. Şimdi, ama
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Olumsuz cevap vermiştir. Burada Komisyon üyesi
arkadaşlarımız var.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi, bir saniye, bir
saniye
BAŞKAN Lütfen dinleyelim, lütfen.
TUFAN KÖSE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen dinleyelim,
lütfen.
TUFAN KÖSE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bizler tabii edepli insanlarız, saygılı
insanlarız, hakikaten onurlu, namuslu, başları dik
insanlarız.
Dün burada konuşmasında diyor ki: Ama benim
hukukçuluğumu tartacak olan adam
Ya, sen küfür etmeye gelmişsin
buraya. Senin demokratlığını
tartışmayacağız, hukukçuluğunu tartışmayacağız,
neyi tartışacağız biz? Geliyorsun, burada, İstanbul Barosuyla
ilgili işaret fişeğini çakmışsın, İstanbul
Barosunun seçilmiş yönetimine darbe yapmaya çalışıyorsun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Cevap ver.
TUFAN KÖSE (Devamla) Neye cevap vereyim?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Davaya cevap ver.
TUFAN KÖSE (Devamla) Davaya cevap vereyim hemen. Bak,
davaya hemen cevap vereyim ben sana.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Daha önce on defa dedim,
bu kanun yanlış diyorum. Örnek getirsene!
TUFAN KÖSE (Devamla) Bir davada taraflardan birinin
veya birkaçının veya sanıkların veya davaya katılan
mağdurların hakkını savunanlar, bunun için baskı
yapanlar. diyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bu kanun yanlış,
değiştirelim
Bunu niye demiyorsun?
TUFAN KÖSE (Devamla) Bu baskıyı yapan senin
Adalet Bakanındır, senin Başbakanındır.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Başbakanın ne
alakası var!
TUFAN KÖSE (Devamla) Senin Adalet Bakanındır,
senin Başbakanındır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Nereden
biliyorsun! Nereden biliyorsun!
TUFAN KÖSE (Devamla) Biliyorum. Zaman olsa da sana
anlatsam keşke Ayşe Nur Hanım, keşke anlatsam.
Bakın, sen işaret fişeğini
çaktın, büyük ihtimalle de bu komplonun içerisindesin sen.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kenan Evren AKPyle
gurur duyuyorum, boynuz kulağı geçti. diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
bakar mısınız?
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben İstanbul
Barosunun üyesiyim.
BAŞKAN Evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biraz önceki hatip
baromuza hakaret etmiştir ve bu hakaretten dolayı izin verirseniz
konuşmak isterim.
BAŞKAN Müsaade ederseniz,
arkadaşımız cevap verdi, dün de tartışıldı,
İstanbul Barosundan da arkadaşlar karşılıklı
fikirlerini söylediler.
Sayın Tanal, müsaade ederseniz devam edelim efendim.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu benim üyesi
olduğum baroya yapılan bir hakarettir.
BAŞKAN Burada başka üyeler de var. Her birine
söz verirsek mümkün değil. Sayın Tanal,
tartışıldı dün, rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, ben sizin bu
taraflı tutumunuzdan dolayı 63üncü maddeye göre usul
tartışması açıyorum.
BAŞKAN Usul tartışmasını sonra
açarsınız.
BDP Grup önerisi üzerinde son konuşmacı
Sayın Recep Özel, aleyhinde olmak üzere.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin aynı konuda
salı günü de bir Meclis araştırması açılmasıyla
ilgili 20 Ekim 2011 tarihinde vermiş oldukları araştırma
önergesi de aynı şekilde bugün yine geldi. O gün burada detaylı
bir şekilde konuşmayı yapmıştık, biraz önceki
arkadaşım da aynı konuda konuştu, ben aynı
şeyleri de söylemek istemiyorum. Yalnız, en son burada çıkan
tartışmada bu İstanbul Barosuyla ilgili meselede AK PARTİ
olarak biz ne o tarafındayız, ne bu tarafındayız.
Savunmayı savunma adına gidilmiş olan bir mahkemede baro
başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin bir fiil işlemesinden
kaynaklanan, savcının ve mahkeme heyetinin tutmuş olduğu
bir tutanak ve daha sonra savcının dava açması neticesinde,
Avukatlık Kanunu gereği İki yılın üstündeki
açılan bir davada baro yönetim kurulu üye düşer. diye bir hüküm
olduğu
Bu hüküm yanlış bir hükümdür. Beraatı zimmet asıldır.
Bir kişi mahkûm olana kadar suçlu olarak ilan edilemez, herhangi bir
görevinden de alınamaz. Mahkûm olduktan sonra seçilme yeterliliği
olabilir ama elimizdeki kanun bu. Onun için, bu kanunun uygulamasını
hatırlatmak anlamında arkadaşımızın gündeme
getirmesinden kaynaklı, AK PARTİ olarak ne o tarafında ne bu
tarafında ne darbeci
(CHP sıralarından gürültüler)
Kardeşim, savunmanın hakkını
savunmaya giden kişilerin de suç işleme özgürlüğü yok. Gidip,
usulü dairesinde haklarını savunabilir çünkü mahkeme
başkanı da orada Evet, siz İstanbul Barosuna kayıtlı
olan avukatların hakkını savunmaya buraya geldiniz... Söz
hakkı vermiş ama onlar usulü dairesinde bunu yerine getirmeyip
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Özel,
darbecisiniz, darbeci
Kenan Evren Gurur duyuyorum, boynuz kulağı
geçti. diyor.
RECEP ÖZEL (Devamla)
suç işledikleri iddia edilen
bir tutanakla suç duyurusunda bulunmuş ve bu dava açılmış.
Şimdi, bu davanın açılmasında, bu şikâyette, bu
tutanaklarda hiçbirinde AK PARTİ'nin hiçbir mensubu yok. Baro yönetim
kurulu üyeleri, baro başkanı gidip usul dairesinde, keşke suç
işlemeden, işledikleri iddia edilen suçu yapmadan bu
haklarını savunabilmiş olsalardı. Hiç kimse istemez; 10 bin
küsur tane oy almış, baro seçimleri daha yeni yapılmış
-kimsenin aklına gelmez- Biz bunları başka yöntemlerle devirip
yerine geçip
Öyle hiç kimsenin haddi de değildir, hakkı da
değildir ama bu yasal düzenlemeyi, yanlış olan Avukatlık
Kanunundaki bu düzenlemeyi, gelin, birlikte düzeltelim diyoruz. O anlamda biz
bunu buraya getirdik. Hiçbir zaman darbeci AK PARTİ
olmamıştır; darbelerle mücadele eden, darbecileri sorgulayan,
dik duran da AK PARTİ olmuştur. Bu konuda bize
söyleyebileceğiniz en ufak bir cümle yoktur.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Mahkeme misiniz siz,
sorguluyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Devamla) Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, bakın
yani yine aynı hatip, yine
İstanbul Barosunun ben üyesiyim yani
İstanbul Barosuna bu kadar hakaret ediyor. Lütfen, sizden istirham
ediyorum
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım
Bir saniye Sayın Tanal
Dün de
tartışıldı, bugün de ama bu işimizi yürütmeliyiz,
arkadaşlar cevap verdi. Peki, size iki dakika vereyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim,
sağ olun.
BAŞKAN Lütfen, lütfen, tekrar bir
tartışmaya meydan vermeyin.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Isparta Milletvekili Recep Özelin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul Barosu ne istemiştir? İstanbul
Barosu adil yargılamayı istemiştir; İstanbul Barosu
silahların eşitliği ilkesini istemiştir; İstanbul
Barosu hak, hukuk, adalet istemiştir.
AHMET YENİ (Samsun) Ne silahı ya!
İHSAN ŞENER (Ordu) Ne silahı ya, ne
silahı!
AHMET YENİ (Samsun) Ne silahı ya!
Sayın Başkan
Bırak silahı.
MAHMUT TANAL (Devamla) Silahların
eşitliğini -sizin gibi hukuk bilgisi olmayan- cahil insanlar bilir.
AHMET YENİ (Samsun) Cahil sizsiniz be!
Silahları konuşuyorsun bir de utanmadan.
MAHMUT TANAL (Devamla) Silahların eşitlik
ilkesi şu demektir: Silahların eşitlik ilkesi, savcıya,
hâkime verilen yetki, araç, gereç neyse avukata da aynı yetkiyi verin
demektir. Bunu bilmiyorsanız sizi kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Vay anasına be! Bravo!
MAHMUT TANAL (Devamla) İki: Değerli
milletvekilleri, İstanbul Barosu adalet istediği için
yargılanıyor.
İHSAN ŞENER (Ordu) Hangi baro adalet
istemiyor ki?
MAHMUT TANAL (Devamla) Hikâyesi nedir biliyor musunuz?
Hikâyesi şudur: Soruşturmayı açan savcı bir yıl
dosyayı elinde tuttuktan sonra izne ayrılıyor Silivri
Başsavcısı dosyayı acilen ondan alıp dosyayı yeni
bir savcıya veriyor, acilen dava açıyor. Dava nereye düştü
biliyor musunuz? Bu davadaki hâkim, başsavcının eşidir.
İddianameyi zorla açtıran başsavcıdır,
yargılamayı yapacak olan eşidir. İstanbul Barosuna siz özel
bir aile mahkemesi kurdunuz, sizin adaletiniz budur.
Biraz önce Çankırı Baro Başkanı dedi
ki: Yassıadaya avukat verilmedi. Yazıklar olsun, bir Baro
Başkanı bunu söylüyor.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Resmî belgeyle söylüyorum onu ben.
MAHMUT TANAL (Devamla) Nur içerisinde yatsın
Apaydın, nur içerisinde yatsın Apaydın. Apaydın,
İstanbul Barosunun onurlu bir Başkanıydı. Bakın,
düşüncesine karşı olduğu hâlde Apaydının
avukatı
Yassıadada avukatlık yapmıştır
Apaydın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Çağdaş Hukukçular,
nerede adaletsizlik varsa nerede usulsüzlük varsa onun da
savunmalarını yapıyorlardır.
BAŞKAN Sayın Tanal
Teşekkür ediyorum
Sayın Tanal, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) - İnanın, eğer
hakkınızda dava açılırsa, siz bir hukuksuzlukla
karşı karşıya kalırsanız sizi yine savunacak
olanlar Çağdaş Hukukçulardır, Cumhuriyet Halk Partililerdir,
bizleriz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür ederim.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Burada keselim.
Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkan, sadece açıklama
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz
BAŞKAN Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçmeden
önce beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 16.03
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14/2/2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
istenmişti.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var,
elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum, oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.27
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İç
Tüzük teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Konya Milletvekili Kerim Özkul ve
İzmir Milletvekili Ali Aşlık ile 12 Milletvekilinin;
Yeraltı Suları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt'un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir
Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 10 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410)(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde teklifin maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi, 1inci maddeyi okutuyorum:
YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE
KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 16/12/1960 tarihli ve 167
sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine
ölçüm sistemleri kurulmadan kullanma belgesi verilemez. Ölçüm sistemlerinin
kurulmasını lüzumlu kılacak yeraltı suyunun; kullanım
maksadı, miktarı, havza sınırı ve diğer hususlar
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca tespit edilir. Bakanlar Kurulunca tespit edilen hususlara
ilişkin uygulama usul ve esasları ile ölçüm sistemine dair hususlar
yönetmelikle belirlenir. Su ölçüm sisteminin kurulmasına dair süre
Bakanlar Kurulu Kararıyla uzatılabilir"
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına birinci
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Seyfettin Yılmaz, Adana
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Yılmaz, buyurun.
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye su
açısından zengin bir ülke değildir. İklim olarak yarı
kurak ilklim bölgesindeyiz. Türkiye yılda ortalama
Ülkemizde yoğun bir şekilde yer altı suyu
kullanılıyor. Yer altı suyu rezervi, genelde sanayi ve
tarımda sulama suyu olarak kullanılıyor ve yoğun bir
şekilde kullanılmaya devam ediyor. Eğer, bu suları
plansız kullanırsanız yani beslenen miktardan fazla çekersek su
seviyesi gitgide düşmeye başlar. Eğer, yılda, akiferi
besleyen miktardan fazla su çekerseniz ister istemez yer altı su seviyesi
düşecektir. Nitekim, Konya ve Karaman gibi illerimiz başta olmak
üzere, çeşitli yörelerde yer altı su seviyesi on -on beş
yıl önce 20-
Su zengini olmayan Türkiyede yer altı
sularının denetim altına alınmasına yönelik her
girişim kıymetli ve önemlidir.
Bu anlamda, suyun çok iyi yönetilmesi gerekmektedir ve
yer altı sularının hesapsız kullanımının
önüne geçilmesi gelecek kuşaklara bırakacağımız önemli
bir miras olacaktır. Hükûmet bu gerekçelerle Türkiye'nin içinde
bulunduğu şartları unutarak 2011 yılında yer altı
sularıyla alakalı olarak 167 sayılı Yasada yapılan
değişiklikle 10 metrenin altındaki bütün kuyulara sayaç takma
zorunluluğu getirmiştir. Bu yasayla, 25/2/2013 tarihine kadar sayaç
takılması zorunluluğu getirilmiş, takılmayan
kuyuların kapatılması ve belgelerin iptali yasal zorunluluk
hâline gelmiştir. Fakat süreç içinde bunun uygulanabilir
olmadığı görülmüştür.
Devlet Su İşleri bölge müdürlükleri
tarafından çiftçilere duyurulmaya başlayınca, zaten geçim
sıkıntısı ve borç batağı içinde olan çiftçimiz,
uygulamaya çok sert tepki göstermiştir ve bu tepkiler
karşısında, özellikle, önümüzdeki yerel seçimleri de hesap
ederek iki yıl önce çıkardığınız ve 25/2/2013
tarihine kadar uygulama zorunluluğu getirdiğiniz kuyulara su saati
takma işini ötelemek üzere 410 sıra sayılı Kanun Teklifini
getirdiniz. Hâlbuki getirdiğiniz bu teklifle, bu yasayla çiftçiye tuzak
kurulmaktadır, sanki süre üç yıl uzatılıyormuş gibi
görüntü verilmektedir. Üç yıllık süre Devlet Su İşlerine
verilmektedir. Çiftçi bir yıl içinde ya sayacı taktıracak ya da
Devlet Su İşlerine, taktırmak için başvuracaktır.
Devlet Su İşlerine başvurunca yüzde 25 daha fazla ödeme
yapacaktır.
Sayın Bakan niye çiftçi yaparsa bir yıl süre
veriyorsunuz da, Devlet Su İşleri yaparsa üç yıl süre
tanıyorsunuz? Ayrıca, çiftçiden sayaç bedeli niye yüzde 25
fazlasıyla alınıyor? Yani bugün tefeciler bile yüzde 25
rakamını uygulamıyor, siz tefecilerden daha mı
vicdansızsınız?
AKP Hükûmetinde hiç izan, insaf, vicdan ve merhamet
kalmamıştır. Çiftçinin iflahını kesmiş,
şimdi de suyunu kesmeye çalışmaktadır. Hangi bitkiyi ekerse
eksin 1 dekara 200 ton suyun yetmesi mümkün değildir, bu kadar suyla
ürünler tarlada kalır. AKP Hükûmeti çiftçiye açıkça Tarlanı
ekmeyeceksin. diyor. Çiftçi zaten geçinemiyor, zar zor ayakta duruyor, Hükûmet
çiftçide takat bırakmamıştır.
Sayın Bakan, amacınız bu ülkede
tarımı ve çiftçiyi bitirmek midir? İktidarınız
süresince uygulanan yanlış politikalar nedeniyle, çiftçi, tarihinin
en kötü dönemini yaşamaktadır. Türk çiftçisi dünyanın en
pahalı mazotunu ve gübresini kullanıyor, ağır girdi
maliyetleri altında eziliyor, artık, üretim yapamaz hâle
gelmiştir. Çiftçimiz ya da çocukları şehirde taşeron
firmada iş bulma çabasına girmiştir.
Geçen gün Adanada bir çiftçimiz, hacizlerden ve
borçlardan bunalıma girerek engelli kızını ve
karısını öldürdükten sonra intihar etmiştir. Bunun
sorumlusu kimdir Sayın Bakan?
Çiftçilerimiz On yıldır buğdayı,
pamuğu, mısırı, kirazı neredeyse aynı fiyattan
satıyoruz ama mazotun, gübrenin, ilacın, tohumun fiyatı 4-5 kat
arttı, bizim hâlimiz ne olacak? diye soruyor. Biraz önce, Tarım
Bakanı çıkıyor, çiftçinin durumunun iyiliğinden bahsediyor.
Burada bir örnek vereceğim. Bakın, kiraz
Kamışlıda, Pozantıda, Aladağda, Fekede,
Saimbeylide, Senirkentte, Uluborluda 2002 yılında mazot 1 lirayken
3 lira ediyordu, bugün mazot olmuş 4,5 lira; kiraz yine 3 lira, 4 lira
civarında. Bu mudur çiftçinin iyi durumu? Buradan çıkıp reklam
yapmak, şov yapmak ancak sizin tarım politikanızın
anlayışıdır. Kirazda olan bu durum buğdayda,
mısırda, soyada, şeker pancarında aynı
şartları taşımaktadır. Çiftçi ve köylü
parasızlıktan traktöre mazot koyamıyor ama siz gemilere, yatlara
1,5 milyona ucuz mazot verirken niye çiftçiye 3 kat fazla fiyata, 4,5 Türk
lirasına satıyorsunuz?
Çiftçimizin kredi borçları da her yıl
katlanarak artmaktadır. Tarım Bakanı Çiftçilerin kredi
borçları 42 kat arttı. diye övünüyor. Çiftçiler borcunu ödeyebilmek
için tarlasını, traktörünü satmak zorunda kalıyor ama Tarım
Bakanı Fransadan tarım nişanı aldım. diye övünüyor.
Ey Tarım Bakanı, gel, burada nutuk atmaktan
ziyade, Çukurovada Türk çiftçisinden bu nişanı al da o zaman biz de
sizi tebrik edelim, Fransız çiftçisinden aldığın nişan
Türk çiftçisini kurtarmıyor.
Türkiyede çiftçi olmak, üretici olmak çok zor; hem dünyanın
en pahalı girdileriyle üretim yapacaksın hem ürettiğini
yıllarca aynı fiyata satacaksın. Bütün bu olumsuzluklar
yetmezmiş gibi, ürettiğin için seni takdir etmelerini beklemek yerine
ithalatla, şimdi de suyunu kesmek isteyenlerle mücadele edeceksin. Terörle
mücadelede çiftçinin, köylünün, fakir fukaranın çocukları şehit olacak,
sen gideceksin teröristbaşı bebek katiliyle pazarlık
yapacaksın, onun şartlarını iyileştirmek için,
jimnastik salonu kurmak için, televizyon almak için bu fakir fukaranın
parasını bebek katiline harcama cüretini göstereceksin. Fakir fukara,
garip gureba edebiyatıyla oyları alacaksın, ama ülkenin
kaynaklarını yabancılara, yandaşlara peşkeş
çekeceksin, sıkışınca da Yüzde 50 oy alıyorum.
diyeceksin. Ama unutmayın ki bu mazlum milletin ahı yerde kalmaz,
size öyle bir ders verir ki bırakın yüzde 50yi, yüzde 5i veya yüzde
1i bile vermeyerek kör kuyuya öyle bir hapseder ki bir daha gün yüzü
göremezsiniz, onun için bir an önce çiftçi ve köylüyü perişan eden politikalarınızdan
vazgeçin.
Şimdi, bütün çiftçilerimiz bu
sıkıntıları çekerken, suyla ilgili alınması
gereken tedbirler varken, her şeyi bıraktık gariban çiftçimizin,
gariban köylümüzün, yok saydığımız çiftçimizin, köylümüzün
üç kuruşluk kuyularından su parası almak için yasa teklifi
getiriyorsunuz. Hâlbuki Sayın Bakan, siz yıllarca İSKİde
genel müdürlük yaptınız, Devlet Su İşlerinde genel müdürlük
yaptınız, altı yıldır, altı buçuk
yıldır da bu bakanlığı yürütüyorsunuz, eğer
doğru politikalar uygularsanız, Türkiye'nin su politikasını
doğru yönetirseniz, çiftçinin, köylünün cebindeki paraya el atmadan bu
şartları düzeltebilirsiniz.
Bununla ilgili alınması gereken acil tedbirler
vardır, bunları almadan kuyulara saat takmayla bu işi
çözeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Yanıldığınız nereden ortaya çıktı? İki
yıl önce çıkardığınız yasayı bugün düzeltme
gereğini hissettiniz. Bugün 500 bine yakın kuyudan ancak yüzde 5inin
müracaat ettiğini siz söylüyorsunuz, demek ki
yaptığınız uygulamalar yanlış, bu
yanlışta ısrar etmeyin. Çiftçi zaten perişan hâlde, köylü
perişan hâlde. Oya geldiği zaman fakir fukara, garip gureba, benim
köylüm diyeceksiniz, ama her fırsatta köylünün sırtına
yükleneceksiniz. Bu adaletsizliği bu millet size mutlaka soracaktır.
Sayın Bakan, şimdi buradan size almanız
gereken önlemleri sıralıyorum, lütfen bunları yapın,
bırakın köylünün, çiftçinin üç kuruşluk kuyusuna saat
takmayı da önce Türkiye'de yapılması gereken işleri
bakanlıklar arasında iş birliği yaparak yapın.
Önce arazi toplulaştırma
çalışmaları yapılmadan, mevcut sulama sistemlerinin
modernizasyonu yapılmadan bu uygulamaya geçmek Türk çiftçisine bir
zulümdür. Devletimizin bu uygulamaya geçmeden, süratle sulama yatırımlarını
tamamlaması gerekiyor. Hâlen Çukurova gibi dünyanın en mümbit
topraklarının yüzde 40ının sulanamadığı
Yine ülkemizin en verimli arazilerinden Amik Ovası, ya yeterli su
alamadığından sulanamamakta ya da su altında kalmaktadır.
Tahıl ambarımız Konya Ovası su
sıkıntısı çekmektedir. Buna benzer birçok havzamız
benzer sulama problemleriyle karşı karşıyadır.
Yine Bakanlık, bundan sonra yapılacak bütün
projelerde, az suyla çok alanın sulanacağı kapalı sistem
yani yağmurlama ve damlama sulamayı esas almalıdır.
Ayrıca, sulama şebekelerinin kurak bölgelerden başlayarak
modernize edilmesi yani kapalı sisteme geçilmesi
sağlanmalıdır. Devletin yapması gereken bu tür
çalışmalar yapılmadan bu kanunun uygulanması mümkün
değildir. Geçimini tarımdan sağlayan ve borç sarmalı
içindeki çiftçilerimiz için getirilen bu düzenlemenin sorunlar
yaratacağı çok açıktır.
Bu düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesi dileğiyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Sayın Özel buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yeraltı Suları Hakkındaki Kanun ile
Kamulaştırma Kanununda değişiklik yapılması
hakkındaki kanun teklifleri üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, bugün ne yapmaya çalışıyoruz
onun altını bir çizmek gerekirse: Bugün, 7 Şubat 2011 günü bu
Mecliste görüşülen, 25 Şubat 2011de yasalaşan ve
çiftçilerimizin korkulu rüyası hâline gelmiş bir meseleyi hem de o
gün muhalefet partisinin bütün uyarılarına rağmen inat edilerek
çıkarılmış bir kanunun yarattığı olumsuz etkileri
ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. O gün,
sağlıksız bir doğum yapmış Parlamento, şimdi
onu düzeltmeye çalışıyoruz.
İyi bir yasama, kaliteli bir yasama
sağlıklı bir bebeğin dünyaya getirilmesi gibidir. Bu
Parlamentonun biraz önce yanında oturduğum tek kadın doğum
uzmanı milletvekili Nurettin Demirle zaman zaman bunu konuşuruz.
Sağlıklı bir bebek için önce iyi bir doğum öncesi dönem,
daha sonra başarılı bir doğum süreci, ardından da
kaliteli bir yenidoğan bakımı gerekir. Bunu bir yasanın
çıkmasına adapte edecek olursak, bir komisyon sürecini doğum
öncesi dönem gibi değerlendirebiliriz. Komisyonda yeterince müzakere,
meslek örgütlerinin yeterli katkısı, sivil toplumun
katkısı, yeterince ve zaman baskısı olmadan yapılacak
görüşmeler ve muhalefetin yaptığı katkılar ve
önergelerle iyi bir şekilde yasanın hazırlanması.
Başarılı doğum sürecini, bu Genel Kurulda yapılacak
olan yeterli müzakerelerle, ehil ellerde ve toplumun tüm kesimlerinden gelen
uyarıların dikkate alındığı iyi bir müzakere
ortamı olarak ve doğum sonrası kaliteli bir yenidoğan
bakımını da, ikincil mevzuat çalışmaları yani
yönetmelik, tebliğ ve genelgeler olarak değerlendirmek lazım.
Ama biz bugün bunları konuşuyorken, dönüp
baktığımızda 7 Şubat gününe, o gün Meclis bu
süreçlerin hiçbirisini yaşamamış. Neden? Torba kanun denen AKP
icadı bir yöntemle mesafe almışız. Komisyonsuz,
müzakeresiz, sivil toplumsuz, muhalefeti dinlemeden o gün yasama
yapmışsınız yine. İktidar partisine yapılan en
önemli eleştiri, yasamadaki özensizlik ve bu acelecilik zaten. O gün öyle
yaptığınız zaman, aynı vitaminsiz, yanlış
ilaçların kullanıldığı, aceleye gelmiş kötü bir
doğum ve doğum sonrası kötü bir süreçle ortaya çıkan bir meseleden
bahsediyoruz. Buna tıp âleminde teratojen diyorlar yani bir canavar
doğurma, evet. Veya Başbakanın deyimiyle, sizlerin
anlayacağı deyimle bir ucube ortaya
çıkarmışsınız 7 Şubat günü
çıkardığımız torba kanunla. Şimdi o ucubeden
kurtulmaya çalışıyoruz.
Neymiş o? Herkes 5 Şubatta yayımlandı.
diyor da 7 Şubatta buradan geçmiş. O 7 Şubat tutanaklarına
bir dönün, bakın. Şu kadar, kısaca söyleyeyim; Tacidar Seyhan,
partimizin Adana Milletvekili
-kulakları çınlasın- diyor ki: Bu kanun böyle geçerse
sanayi kuruluşlarının yapmış olduğu yer altı
sularını çekme ve pazarlama işini durduramazsınız.
Dinlemiyorsunuz. Havza planlaması yapmadan olmaz bunlar. demiş,
dinlememişsiniz. Tacidar Seyhan demiş ki: Bu kanun çöp olur gider
böyle çıkarsa, gelir kendiniz değiştirirsiniz. Yer altı
sularını etkin kullanmak için eğer düzenleyecekseniz yer
altı sularını düzenleyin, destek verelim. Böyle ucube bir
iş yapmayın. O gün Tacidar Bey -kulakları çınlasın-
ne dediyse dün AKP adına konuşan sevgili Ali kardeşim
onları söyledi. İşte, muhalefetten katkı almazsanız
dönüp dolaşıp geleceğiniz yer budur. Cumhuriyet Halk Partisinin
yapıcı muhalefet örneği, 2011 Şubatta Parlamento grubunda
neyse bugün de budur. Sizin ben bilirimci
anlayışınızın vardığı nokta da bugün de
açıkça ortadadır. O gün de Ben bilirim. demişsiniz, kimseyi
dinlememiş, zorla yasayı geçirmişsiniz. Şimdi düzeltmeye
uğraşıyoruz. Acaba düzeltiyor muyuz?
Manisa bir tarım kenti. Gün yaklaştıkça
tüm çifçilerin uykuları kaçtı. Telefonların ardı
arkası kesilmedi. Bu taahhüdü imzalarsam diğer taahhüt ihlal
cezaları gibi, hapse girer miyim? diye soran da var -çünkü DSİ
taahhütname istiyor şubat sonuna kadar- Taahhütnameyi imzalamazsam kuyum
mühürlenecekmiş. diye telefonda ağlayan da var. Böyle bir süreci hep
beraber yaşadık. Çiftçinin zaten canı burnunda. 2.500 lira
parasını sen ver, aleti taktır, 1.500 lira diğer masraflar;
yok zamanda 4 bin lira istiyorsunuz. Çalınırsa bir daha
taktırılacak. diyorsunuz. Ovalarda trafo kalmadı. Önce
trafoların
Tabii, köylüler ayağa kalkınca, ben bu konuda
bir kanun teklifi verince, önünüzde 3 tane seçim olunca bir paniktir
başladı. Her gittiğimiz köyde bu konuşuluyordu. Manisa
milletvekili olarak ben kanun teklifi sundum. Milletvekilimiz çok saygın
bir kişidir, çok severiz ama iktidar partisi milletvekili. Kanun,
Komisyonda görüşülmeden dört gün önce, su kuyularına cihaz
taktırma zorunluluğu üç yıl uzatıldı. İfadelerini
okumayayım ama Orman ve Su İşleri Bakanımızla
görüştüm, Süreyi üç yıl uzattık. diyor ve Manisa
basınında bunu böyle haber servis ediyor. Sırf bu değil,
Sayın Tarım Komisyonu Başkanı da, Tarım Komisyonunun
bitişiğinde bir değerli Bursa milletvekiline Daha komisyonda
görüşülmeden bütün muhtarlara mesaj çekmişsin Süre
uzatılıyor. diye. Oldu mu böyle? diye sitem ediyordu, aynı
partinin Tarım Komisyonu üyesi. Bunun gerçekten Parlamentoya
saygıyla, millî iradeye saygıyla, siyasi etikle
bağdaşır bir tarafı yok, bunu açıkça ortaya koymak
lazım.
Peki, üç yıl mı uzatıldı? Kendi
tekliflerinden haberleri yok. Oysaki bir yıl uzatma var, daha sonra da
Bakanlar Kuruluna yetki veriyorlar ama diyor ki:Üç yıl uzatıyoruz.
Neden? Hiç gelmemiş ki komisyona. Burada söylüyorum: Manisa
milletvekillerinden, iktidar milletvekillerinden bir tanesi gelmedi komisyona.
Oflu Hocanın dediği gibi, diyor ya Hoca: Ya biraz camiye gelin.
diyor Camiye. Ölünce geleceksin musalla taşına. Ondan sonra
Nasıl bilirdiniz? Nasıl bilelim, görmedik ki adamı. diyor.
Komisyonda görmedik ki adamı bilsin kendi partisi neyi öneriyor. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Ama Manisadaki çok değerli çiftçilerimize buradan
sesleniyorum, lütfen şuna dikkat edin: Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
de kanun teklifi verdik, iktidar partisi de kanun teklifi verdi. Bizim
verdiğimiz kanun teklifinde diyoruz ki biz: Bir: Bu saatleri zavallı
çiftçimiz taktırmasın yok gününde ama o büyük fabrikalar
-Bursanın yer altı, ova sularını çekiyor ya, İzmirin
ova sularını çekiyor ya, Manisanın, onlar- derhâl
taktırsın ama bizimkilerin toplu hâlde alınsın; 12li büyük
saatler olsun; parasını Devlet Su İşleri ödesin. AKP,
Tarım Komisyonunda -birazdan benzer önergeleri burada göreceksiniz- eller
havaya reddediyorlar. Hayır, çiftçi taktırsın. Cumhuriyet Halk
Partisi diyor ki: Bu saatleri DSİ taktırdığı gibi
DSİ sigortalasın. Çalınırsa neme lazım, neremizden
öderiz bu parayı? İktidar partisi diyor ki:Hayır,
çalınırsa çiftçi yenisini taktırsın.
Manisalı çiftçi amcalarım, ağabeylerim,
dayılarım, teyzelerim; şunu açıkça söylüyoruz, Cumhuriyet
Halk Partisi diyor ki: Bu saatler sadece istatistik amaçlı
kullanılsın, senin doğru ürüne yönlendirilmen için
kullanılsın, vahşi sulamacılık yerine doğru
sulama yöntemleri için kullanılsın. Devlet sana yol göstersin,
masrafına kendi katlansın. Oylamaya sunuyoruz, AKP diyor ki,
birazdan da diyecekler: Hayır, bunlar yapılmasın. Peki, ne
diyor Adalet ve Kalkınma Partisi? Bunu şimdi bir yıl
erteleyelim. Başka? Bakanlar Kuruluna iki yıl daha erteleme yetkisi
verelim.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Seçim var seçim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Başka? Bunu kimin takıp
kimin takmayacağına Devlet Su İşleri karar versin.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: Ey, köylü amcam, köylü
dayım; biz diyoruz ki: Çiftçiyi rahatlatalım., AKP diyor ki: Biz
önümüzdeki seçimleri atlatalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Çok açık ve net bir şekilde şunu
söylüyoruz: Bu kadar faydalı bir şeyse bu denetim, neden bir yıl
sonra, iki yıla erteliyorsun? Çok açık ve net bir şey
söylüyoruz: Hastanelerdeki taşeronlara girmek için bile; evine
birazcık yakacak, kömür yardımı için bile, kışı
geçirmek, çorbayı kaynatmak, fasulyeyi birazcık pişirmek için,
yağ için, un için, fasulye için bile AKPden, AKPnin üyeliğinden
yollar geçmeye başladı. Taşerona girmek için AKP üyeliği şart.
Parti devlete doğru gidiyoruz. Şimdi de kimin kuyuya saat takıp,
kimin suyuna saat takmayacağını söylemek demek, köy kahvesinde 2
tane kasketli amcamın arasına siyaset sokmak demektir.
Adalet ve Kalkınma Partisinin köylüyü hiçe sayan bu
önergesinin, bu yönteminin tamamen karşısındayız. Çiftçiden
yana önergelerle yüce milletin kürsüsündeyiz. Muhalefet partileri kendilerini
ispat etti Komisyonda. Halep oradaysa, arşın burada; işte Manisa
milletvekilleri, gözünüzün içine bakıyorum, çiftçiye Manisada
verdiğiniz sözler doğruysa, hodri meydan, önergeye destek verin, iki
sene sonra değil, hiçbir zaman çiftçi bunun parasını ödemesin.
Seçimi atlatmayın, çiftçiyi rahatlatın, çiftçiyi!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol
Dora.
Buyurun Sayın Dora. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı
Yeraltı Suları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyadaki yer altı suları, hızla artan nüfusun öncelikle içme ve
kullanma suyu ihtiyacını ve bununla birlikte tarımsal sulama
ihtiyacını karşılamak üzere kullanılmaktadır.
Ülkemiz için sosyoekonomik açıdan önem taşıyan yer altı
suları, stratejik açıdan da büyük bir öneme sahiptir. Yer altı
sularının kirlenmesi yüzey sularının kirlenmesini, yüzey
sularının kirlenmesi ise yer altı sularının
kirlenmesini sağlar. Zira, doğada yüzey suları ile yer altı
sularının, her yerde doğrudan birbirleriyle ilişkili olmasa
bile birçok yerde ve koşulda doğrudan ilişkili olduğu bir
gerçektir.
Kanun teklifinin amacı ise, genel gerekçede de
belirtildiği gibi, özellikle son yıllarda yaşanan yoğun ve
kontrolsüz yer altı suyu kullanımı sonucunda oluşan seviye
düşümlerini önlemek ve kuyulardan çekilen veya çekilecek yer altı
suyunun ölçülebilir durumda olmasını sağlamaktır. Yer
altı sularının kullanımının belli bir ölçüm
dâhilinde yapılmasını, verimli kullanım açısından
anlamlı buluyoruz ancak vatandaşlarını yer altı
sularını kullanmak zorunda bırakan bir iktidar ile
karşı karşıyayız.
Sulama kanalları olmadan tarım yapmak zorunda
kalan çiftçilerimiz, maalesef, yüksek elektrik faturaları ödemek
pahasına yer altı sularıyla tarımsal üretim yapmak zorunda
kalmaktadırlar. Güneydoğunun büyük bir bölümü aynı dertten
muzdariptir ancak seçim bölgem olan Mardinden bir örnek vermek istiyorum:
Mezopotamyanın en verimli ovalarından biri olarak bilinen
Kızıltepe Ovasında tarım işiyle uğraşan
toplam 6.800 çiftçi bulunmaktadır. Bu ovada sulu tarım arazisi
yaklaşık 750 bin dönümdür. GAP sulama kanalları henüz Kızıltepe
Ovasına kadar getirilmediği için, burada faaliyet gösteren
çiftçilerimiz, her 100 dönüm tarım arazisinde yer altından
çıkarılan su için yaklaşık 18 bin ila 20 bin TL elektrik
faturası ödemektedirler. Oysa, Kızıltepeye komşu bir ilçe
olan Ceylanpınardaki sulama birliğine bağlı çiftçiler,
aynı ölçülerdeki arazi için 800 TL ile 1.000 TL arasında
değişen fiyatlarda elektrik faturası ödemektedirler.
Kızıltepede çiftçiler fahiş fiyatlarda gelen elektrik
borçlarını ödeyememekte ve elektrik borçları her geçen gün daha
da artmaktadır. Burada yaşayan çiftçilerimiz, yer altı
sularını kullanmanın zorluğunu ve verimsizliğini
bildikleri hâlde, yüksek elektrik faturaları ödemek pahasına böyle
bir yolu tercih etmek zorunda kalmaktadırlar. Eğer, öngörülen sulama birlikleri
Kızıltepeye kavuşmuş olsaydı, çiftçilerimiz böyle bir
mağduriyet yaşamamış olacaklardı. Ancak, başka bir
alternatifleri olmadığı için çiftçilerimizin suçlanması
büyük bir haksızlık olacaktır. Yapılması gereken,
sulama kanallarının, ulaştırılması gereken
yerlere ivedilikle yetiştirilmesidir.
2008de başlatılan GAP Eylem Planı
çerçevesinde 2009da yapımına başlanan sulama kanalları
henüz bitmiş değildir ve ortada verilen sözlerden başka bir
şey de yoktur.
İçişleri Bakanımız Sayın
Gülerin üç gün önce basına yansıyan sözlerinden, Kızıltepe
Ovasının ihtiyacı olan sulama kanallarının
tamamlanmasıyla yaklaşık 158 bin hektarlık bir alanın
sulanacağını öğrendik. Bu, elbette sevindirici bir durum
ancak Kızıltepe halkı müjde değil, icraat beklemektedir. Yıllardır
fahiş fiyatlardan elektrik faturası ödemek zorunda kalan
çiftçilerimiz, artık sabredemez duruma gelmiş, Kızıltepede
tarımsal faaliyet âdeta durma noktasına gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin yer altı ve yer üstü sularının doğru ve bilinçli
kullanımı, hepimize düşen görev ve sorumlulukların
başında gelmektedir. Yer üstü sularımız -hepimizin malumu-
irili ufaklı HESlerle âdeta talan edilmektedir. Bizim temennimiz, çevre
odaklı politikaların geliştirilmesi ve GAP Eylem Planı
çerçevesinde verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesidir.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
1inci madde üzerinde grupları adına
konuşmalar tamamlanmıştır
Şahısları adına Sayın Muharrem
Varlı, Adana Milletvekili.
Sayın Varlı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa,
Sayın Bakanın ve AKP sözcülerinin ifadesiyle, güya yer altı su
kaynaklarını kontrol etmek, gelecek nesillere sağlıklı
bir yer altı suyu bırakmak maksadıyla düzenlenen bir yasa.
Ancak, biz tarımın hangi problemini çözdük ki, gelecek nesillere
tarımla ilgili hangi geleceği bıraktık ki yer altı
sularını doğru düzgün bırakalım. Yani, şimdi,
adam sulama yapacak, 250 metreye sondaj vurmuş, buraya elektrik motoru
takmış veya mazotlu motor takmış; buradan elektrik
tüketerek, mazot tüketerek su çıkartıyor. Sanki bu su cazibeli
çıkıyor da mı boşa akıtacak çiftçi? Orada bir sürü
elektrik parası ödeyerek, mazot parası ödeyerek
Zaten mazot
dünyanın parası, 4 milyon 200 bin liradan mazot kullanıyor çiftçi.
Hangi parayla, hangi cesaretle bu suyu boşa akıtacak? Böyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir mantık olabilir mi? Çiftçi kendisine
lazım olduğu kadarını tüketiyor ama siz bu sayacı
takacaksınız.
Dün ben size sordum
Sayın Bakan, siz de buradan cevapladınız. Dedim ki: Bu sayaçlar
takıldıktan birkaç yıl sonra bu çiftçiden para alacak
mısınız bu suyun karşılığında? Siz de
Hayır, para almayı düşünmüyoruz. dediniz. Bunlar tutanaklara
geçti. Ama ben de şunu söylüyorum: Yerel seçimlerden sonra çıkaracağınız
ilk yasayla, burada çiftçilerden bunun karşılığında
para alınmasını koyacaksınız. Ben de bunu iddia
ediyorum ama, inşallah, ben yanılırım. Siz çıkar
dersiniz ki: Ya, sen böyle demiştin ama biz bunu yapmadık. Siz bu
sayacı boşuna koymuyorsunuz. Bu sayacı, çiftçinin
kullandığı suyu kontrol etmek için değil, o sudan para
almak maksadıyla koyuyorsunuz.
Şimdi, peki, buna
ne hakkınız var? Adam, dünyanın parasını vermiş,
Ziraat Bankası kırk beş günden beri kredi
vermiyor. Çiftçi borcunu yatırmış, Ziraat Bankasından geri
kredi alacak, mazot alacak, gübre alacak, tohum alacak, ekim dikim zamanı
geldi, mısır ekilecek, pamuk ekilecek, çiftçinin cebinde beş
kuruş para yok, tefeciye düşüyor çiftçi ya. Gelin, bunu çözelim.
Bakanlar Kurulu kararnamesini bir an önce Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğüne gönderin, Ziraat Bankası kredileri açsın, çiftçi
parasını alsın, gitsin tohumunu alsın, mazotunu alsın,
gübresini alsın. Yok, bunlara geldiğinde yok ama
sıkıntıya geldiğinde, probleme geldiğinde çok.
Şimdi, buğday desteklemesi her sene yıl
başında veriliyordu. E, şimdi, Şubatın bugün 14ü,
yarın 15i yani ikinci ayın yarısı bulundu, hâlâ
buğday desteklemesi ortada yok. Ama çiftçiden sağımlık inek
gibi ha bire sağmaya devam ediyorsunuz. Çiftçiden
aldığınız verginin onda 1ini çiftçiye vermiyorsunuz,
çiftçiden mazotun karşılığında
aldığınız, başka KDVlerle aldığınız
verginin onda 1ini çiftçiye vermiyorsunuz, buraya geliyorsunuz, Efendim, biz
çiftçiye şunu verdik, biz bunu verdik. Ya, ne veriyorsunuz siz çiftçiye
ya? Çiftçiyi öldürdünüz, çiftçiyi perişan ettiniz, çiftçi artık tarlasını
ekmek istemiyor. Yani birçok insan, babasından, atasından, dedesinden
kalan tarlayı utanma belası ekiyor. Ya, öyle bir ortama getirdiniz ki
insanları, biçare hâle getirdiniz; perişan ettiniz, perişan.
Biraz Allahtan korkun, biraz vicdan sahibi olun. Bu çiftçiyi koruyalım.
Çiftçi, üreten, bu ülkenin insanlarını doyuran ve bu ülkenin
ihracatına katkıda bulunan insan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
VARLI (Devamla) - Ama, çiftçinin sorunlarını, problemlerini çözmek
yerine, çiftçiye her gün yeni yükler yüklüyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Şahıslar
adına ikinci konuşmacı Çankırı Milletvekili Sayın
İdris Şahin.
Sayın
Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yeraltı Suları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında söz almış isem de bir önceki birleşimde
şahsım hakkında bir değerli meslektaşımın
beyanlarına açıklık getirmek üzere huzurunuzda bulunduğumu
ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir şekilde, demokrasiden,
yargının tam bağımsızlığından ve
silahların eşitliği ilkesinin özgün savunucusu olmaktan imtina
eden bir kardeşiniz olarak huzurunuzda değilim; her zaman
baroların bağımsızlığından, savunmanın
bağımsızlığından ve yargıda adaletten, üstünlerin
hukukundan değil hukukun üstünlüğünden yana tavır koyan bir
avukat olarak bulunmaktayım.
Ancak,
biraz önce konuşmalar esnasında farklı bir konuyu, burada,
huzurunuzda değiştirip farklı bir noktaya getiren değerli
meslektaşım, bizzat geçmişte yapmış olduğum Baro
Başkanlığının ismini de kullanmak suretiyle
Yazıklar olsun. diyerek şahsıma
sataşmıştır. Şimdi Yazıklar olsun. diye bana
atfettiği cümlelerin özünde niçin İstanbul Barosu hakkındaki
görüş ve kanaatlerimi belirttiğimi size bizzat İstanbul
Barosunun bir kararından okuyacağım ve takdiri öncelikle Genel
Kuruldaki değerli milletvekili arkadaşlarıma, sonrasında da
ekranları başında bizi izleyen aziz milletimize
sunacağım.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Başkanım, sayaçları
konuşacaktık, nereden çıktı baro ya?
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Yönetim Kurulu kararı 31/5/1960 tarihli ve
1124 sayılı Karar; İstanbul Barosu
Başkanlığının Kararı.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayaçları konuşacaktık, ekmeği
konuşacaktık, suyu konuşacaktık.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) - Yağdır Mevlam su.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Evet, arkadaşlar, bakın, kararın
aynen muhteviyatını sizlere ifade ediyorum: Sabık
iktidarın zamanı idaresinde hukuka aykırı fiil ve
hareketleri ika ve bunlara iştirak sebebiyle haklarında açılacak
davalarda, maznun ve davalıların müdafiliğinin İstanbul
Barosuna mensup avukatlar tarafından deruhte edilmemesine ve keyfiyetinin
Türkiye barolarına temenni suretiyle teklifine, keyfiyetin umumi heyete
arzına...
Dikkat edin, ikinci fıkra çok daha enteresan. Özellikle,
ikinci cumhuriyet sevdalılarının sözcülüğünü yapan
İstanbul Barosunun ikinci fıkrası da şöyle: İkinci
cumhuriyet uğruna şehit düşenlerin aziz ruhlarına taziz ve
şanlı ordusuna şükranlarımızı takdim
maksadıyla 9/6/1960 günü saat dokuzda İstanbul Barosu Avukat Adliye
Sarayında toplanıp üniversite bahçesinde yapılacak merasime
cüppeli olarak iştirak edilmesine ve keyfiyetinin alakadar resmî makamâta
arzına ittifakla karar verilmiştir.
Evet, sizlere soruyorum: Atatürkün kurduğu
cumhuriyet üstüne ikinci bir cumhuriyet lafını ağzına
yakıştıran İstanbul Barosunun 27 Mayıs 1960
ihtilalinden sonraki süreç içerisinde savunma adına
takındığı tavır işte kendi kararlarıyla ortadadır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Müflis bir tüccar gibisiniz.
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Değerli
meslektaşım, bakınız, bugünün İstanbul Barosu
Başkanına ve yönetimine karşı söylediğim en ufak bir
söz söz konusu değildir benim şahsımın. Kendileri
seçilmişlerdir ve bir şekilde, soruşturmaları devam
etmektedir. Dolayısıyla, haklarında dava yürüyen bir Yönetim
Kuruluna ve Başkanına söyleyecek sözüm yoktur. Ancak, benim 1960
ihtilali sonrasındaki tavırlarını örnek gösterdiğimde
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kendini ne sanıyorsun sen?
Çıkıp oradan bir şey diyorsun, İstanbul Barosunun
karalamasını yapıyorsun. Yazıklar olsun!
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
burada
kürsüye çıkıp da şahsıma alçakça gibi bir kelam kullanan
bir meslektaşımı asla ve asla burada cevapsız
bırakamam.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Yazıklar olsun sana!
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
İşte, sizin gerçek yüzünüz burada; kimi savunduğunuz kendi
kararlarıyla, kendi yazılarıyla ortada.
Biz darbe ve muhtıraları
araştırırken hep şunu söyledik: Kimden gelirse gelsin
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ne ilgisi var?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) -
kim söylerse
söylesin demokrasiye uzanan en ufak elin karşısında AK
PARTİ iktidarı olarak bulanacağımızı ifade ettik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bizim her zaman
duruşumuz milletin yanında olmakla geçmiştir. Milletin sözü,
milletin sözcüsü olarak biz buradayız. Dolayısıyla, ikinci
cumhuriyete şapka çıkartanları, burada şahsıma da hak
etmediğim
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ne ilgisi var? Yazıklar
olsun size!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) -
şekilde
cevaplandırmak suretiyle cevap vermiş olmanızı
Sizi, Dünya Sevgililer Günü nedeniyle,
değerli ve bir hemşehrim ve meslektaşım olan
hanımefendiye havale ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın hatip beni kastederek
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Seni kastetmedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
konuşmasında
beni aynı zamanda tarif ederek hakaret etmiştir.
BAŞKAN İsim söylemedi ki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 69a göre söz istiyorum.
Aynı zamanda üyesi bulunduğum İstanbul Barosuna hakaret etti,
bir de bu açıdan
BAŞKAN Peki.
Buyurun, iki dakika.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sataşma yok.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de
söz istiyorum. Bütün darbelerden
BAŞKAN Buna girme sen ya, bırak.
SIRRI SAKIK (Muş) Bitirsin, sonra
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Çankırı Milletvekili İdris Şahinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir avukat, bir insan
Yıl 2013; 1960
yılına gitmesi, bilinçli, kasıtlı olarak birilerini
aşındırtma, kötü göstertme ve hukuksal kimliğinden
uzaklaşarak tamamen siyasi bir kimlikle bir söylemde bulunması bir
hukukçunun sarf edeceği bir hadise değil. Hukukçuların
dünyanın her yerinde doğrudan ayrılmaması lazım,
gerçekler ne ise onu söylemesi lazım. İstanbul Barosunun Değerli
Başkanı Burhan Apaydın, Adil Orhan Apaydın Yassıada
davalarını savunmuştur. O dönem, sizin devamınız
olanlar neredeydi? Savunmuyorlardı. Yine işi solcular savundu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış yerde savundu.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yine solcular savundu; hak
savunucuları savundu, adalet savunucuları savundu. Bu anlamda
söyledikleriniz doğru değil.
İki: İstanbul Barosu,
cumhuriyetin kurucu iradesi, kurucu felsefesi neyse, cumhuriyetin kurucu
felsefesinin, kurucu iradesinin savunucusudur. İstanbul Barosu
Gayet
rahat, Ceza Muhakemesi Kanununda hâkimin reddi kurumu vardır;
savcının reddi kurumu yoktur. Ancak, savcı izne
çıkmışsa, tutukluluk ve
acil işleri gerektiren işler dışında bekleyen evraka
bakmaması lazım. Neden o evrak alındı, bir başka
savcıya verildi, dava açıldı? Neden bu dava bir
başsavcının eşine havale edildi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bunun
takdirini yüce Türk milletine bırakıyorum.
Biz özellikle İstanbul Barosunun
Adalet varsa, hukuk varsa bu dava geri tepecek ama eğer, tabii, bu aile
mahkemesi buna ilişkin kurulmadıysa da gerçekleri göreceğiz.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tanal.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
hatip darbelerle ilgili konuşma yaparken yani tutanaklara geçmesi gereken
bir konuyu
Özellikle 2 Mart darbesi bu Parlamentoda yapıldı ve bu
darbenin mağdurlarıyız. Bu konuda açıklama yapmak
istiyorum. Bütün darbeleri araştırdığımızı
söylüyorlar, oysaki bu konuda hiçbir araştırma
yapmadıklarını Parlamentoyla paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Darbeleri Araştırma Komisyonunda 2 Mart sürecinin
araştırılmadığına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz
önce AKP Grubu adına burada konuşan arkadaşımız
Darbeleri Araştırma Komisyonunda görev yaptığını
ve bütün darbecileri ve o darbe dönemlerini
araştırdıklarını söyledi. Oysaki bu Parlamentoda çok
yakın bir tarihte bir darbe yapılmıştı. Siz 28
Şubatı araştırdınız. Şubat ve nisan
arasında bir ay vardı, adı mart ayıydı. O mart
ayında da, 2 Martta askerî ve sivil bir darbenin ortak mağdurlarıyız.
Bakın, o kürsüde oturuyor, on küsur yıl cezaevinde kaldı; biz
cezaevinde kaldık. Partimiz kapatıldı, birkaç partimiz
kapatıldı ve bu parti o dönemin mağduruydu. Ama sorun Kürtler
olunca siz görmemezlikten geldiniz. 2 Mart darbesinde, o dönemin Genel Başkanı,
Başbakanı yani Çiller ve Doğan Güreş el ele vererek darbe
yaptılar ve siz Darbeleri Araştırma Komisyonu olarak ne
yazık ki 2 Mart darbesini araştırmadınız. Yani, bu da
sizin ayıbınızdır. Tarih bunu böyle bilecek, halk böyle
bilecek. Tutanaklara geçmesi için bunu söylüyoruz. Yani, çifte standartlar bizi
demokrasiye götürmez, özgürlüklere götürmez. Bakın, 28 Şubat
darbesinde sizden bir tek insan tutuklanmadı, 27 Nisanda da herhangi bir
tutuklama, büyük bir mağduriyet olmadı ama biz sonuna kadar sizin bu
süreci takip etmenizi istedik ve yanı başınızda yer
aldık. Ama siz Araştırma Komisyonunda 2 Mart sürecini ne
yazık ki es geçtiniz. Bunun hesabının er geç vereceksiniz.
Bir şey daha söyleyeyim: Çok böyle, İstanbul
Barosunun demokratlığından bahsettiniz. Bakın,
İstanbul Barosundan bir avukat, Yönetim Kurulundan bir avukat daha dördüncü
yargı paketi çıkmadan çıkıp televizyonlarda karşı
olduğunu söylüyor. Niye? Yine sorun Kürtler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Demokrat olduğu için,
demokrat!
SIRRI SAKIK (Devamla) Aslında birbirinize çok
benziyorsunuz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Sisteme girmiş
olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle Ergene Havzası Koruma
Eylem Planıyla ilgili belli çalışmalar
yaptığınızı söylüyorsunuz ancak bu plan
kapsamında yer alan bir çalışmanız var, o da şu anda kesinlikle
içinde canlı yaşamayan, geçtiği yerlerdeki hayatı söndüren
Ergene Nehrini boruların içine hapsederek Marmara Denizine deşarj
etmek istiyorsunuz. Bu sizin yaptığınız Ergeneyi
temizlemek midir, yoksa Ergenenin pisliğini halının altına
süpürmek midir? Bunun Marmara Denizinde yaratacağı tahribatı, balık
yaşantısına veyahut da Marmaraya kıyısı bulunan
diğer illere yaratacağı tahribatı düşündünüz mü? Siz
bunu bir temizlik olarak değerlendiriyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Köprülü.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anayasanın 44üncü maddesi uyarınca, devletin
toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve
geliştirmek için su götürmesi gerekmiyor mu?
İki: Devletin su götürmediği il ve ilçelerimize
vatandaşımız kendi imkânıyla su imkânı
sağlamış ise vatandaş Hükûmetten alacaklı değil
midir?
Üç: Kuyu sularından ücret alınmaması
hâlinde devletin bir zararı var mıdır?
Dört: Kuyu sularının ücretli hâle getirilmesi
tarımın verimli bir şekilde yapılmasına engel
teşkil etmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, su ölçüm sisteminin kurulmasına
dair süre bir yıl uzatılıyor 2nci maddede ve DSİ kurarsa
üç yıla kadar uzatılabiliyor. Ancak, 1inci maddenin sonunda Bu süre
Bakanlar Kurulu kararıyla uzatılabilir. diyor. Şimdi, bu
çelişki nedendir? Bizden neyi gizlemek istiyorsunuz? Ne yapmak
istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tokat ilinde ve ülkemiz genelinde sulama birliklerinden
kaç tanesinin elektrik dairelerine, vergi dairelerine ne miktar borçları
vardır? Bunların miktarı ne kadardır? Ayrıca, Tokat
ili ve ülkemiz genelinde sulama birliklerine kaç çiftçi ne miktar borçludur? Bu
borçlarını ödeyemeyenler için Hükûmet olarak yeni bir yapılanma
çalışması var mıdır? Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, küçük çiftçi için son derece
sorunlu ve zor olan bu düzenleme, bu hazırlık, o hepimizin
şikâyet ettiği, havzaları kurutan, gelecek kuşakların
suyunu şimdiden çekip satan firmalar için zor bir şey değil.
Bugün erteleme yaparken çiftçi için ertelemek, eyvallah, başımız
üstüne, hep beraber yapalım ama bu dünya devi firmalar için erteleme neyin
nesi? Bu konuda Hükûmetiniz ve Bakanlığınız nezdinde
nasıl lobicilik faaliyetleri yürütülüyor? Bunlara erteleme yapmakla neyi
korumuş oluyoruz? Yarından itibaren onlar taksa da çiftçilerimize
zaman tanısak veya onlar için biraz önce bahsettiğimiz gibi DSİ
kaynaklarını kullansak doğru değil mi? Bu ne kadar etkin
bir güç ki bu ertelemeye onları da katıyoruz?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Yatağanda termik santralin
küllerinden oluşan bir kül tepesi var. Bunun etrafında da kül gölü
oluşmuş durumda. Tonlarca su kullanılıyor arıtmadan
çıkan, fabrikadan çıkan. Bu kül gölünün -demir ve ağır
metallerden oluşan, siyanürden oluşan- yer altı
sularını kirletmesi söz konusu. Bu yer altı sularının
kirlenmesiyle ilgili bir önlem almayı düşünüyor musunuz? Bunlara da
saat takacak mısınız? Bu bir.
İkinci sorum da, Şanlıurfa, Gaziantep,
Mardin, Diyarbakır gibi yerlerde aciz vesikası alan
vatandaşlarımız, çiftçilerimiz var, oldukça da
sayıları yüksek. Suruçta sadece 120 çiftçimiz var. Bu çiftçilerin
devletin yanlış hesaplamaları sonucunda mağdur
oldukları ve tekrar icraya verilmek üzere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Bakan, bugün Genel
Kurulda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız
hayvancılığa destek verdiğini söyledi fakat hayvan
beslenmesinde önemli yer tutan mısır için üreticiye ödenen prim
desteğini düşürdüğünden söz etmedi.
Geçen yıl ülkemizde kayda değer kuraklık
ve afet olmamasına rağmen prim ödemesine yönelik ortalama dekar
verimi TÜİK vasıtasıyla düşürüldü. Geçen yıl
Salihlide hesaplanan mısırın dekar verimi 1.450 kilodan 900
kiloya düştü. Bu hesaplamayla Manisa çiftçisinin en az 3 milyon
lirası buharlaştı. Madem hayvancılığa destek
vereceksiniz, o zaman hayvan besiciliğine yönelik yem bitkisi üretimini
cezalandırmayacaksınız, aksine, teşvik edeceksiniz. Biz
ilimizin çiftçilerinin hak ettiği desteğin hangi gerekçeler göz önüne
alınarak verilmediğini ve bu buharlaşan miktarın nerede
kullanıldığını sizin
aracılığınızla sormak istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
Sayın Bakan
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim.
Şimdi, Sayın Köprülünün sorduğu soruya
cevap vermek istiyorum. Efendim, tabii, ben, bu konuda yani atık
suların arıtılması konusunda ve denize deşarj
konusunda hem kitabını yazan hem de uygulamasını Türkiyede
en çok yapan bir kişiyim.
Bakın, özellikle şunu belirtmek istiyorum:
Ergene Nehrinde çok geniş kapsamlı, yaklaşık 3,3 milyar TL
yani 3,3 katrilyon TLye mal olacak çok muhteşem, 17 paketten oluşan
bir eylem planı hazırladık. Bunun detayını anlatmam
çok uzun zaman alır ancak burada sanayiden geleni arıttıktan
sonra, ileri arıtmadan sonra gerek renk problemini gerekse tuzluluk
problemini çözmek için iki yol var; ya çok daha ileri, masraflı,
işletilmesi zor ve denetimi zor bir sistem kuracağız -zaten
Ergeneye verilecek, o da Saros Körfezine akacak- veyahut da tuzluluk ve renk parametresini denizde
seyreltmek suretiyle, bütün dünyada yapıldığı gibi,
Marmaranın özellikle 45-50 metre derinliğinde batmış tarla
oluşturarak
Zaten tuzlu suyun tuzlu ortama verilmesinin bir mahzuru yok,
renk problemi açısından bir mahzuru yok. Bu maksatla, gerekli, Teknik
Üniversitedeki bu işi bilen arkadaşlar araştırma
yaptı, modelleme çalışmaları yaptı. Ben, daha geçen
hafta bu konuda bilgi aldım. Yani yapacağımız şey
bilim ve tekniğe uygundur, Marmarayı kirletmek söz konusu
değildir.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Bu kadar az kirlenecekse
fabrikalara verin kullansın temiz suyu!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Merak etme, o konuyu biliyoruz biz yani konuyu
takip ediyorum.
Zaten şu ana kadar Ergeneyi -sizler geçmişte
de bir noktada koalisyon hükûmetinin ortağı oldunuz ama- kimse ele
almadı, ilk defa da biz ele alıyoruz, en güzel şekilde
gereğini yapacağız.
Sayın Tanal, tabii, su götürmek devletin temel
vazifesi, onu biliyoruz. Tabii, burada içme suyu var, sanayi suyu var ve sulama
suyu var. Zaten, bizim bu konuda yaptığımız
çalışmaları dün kısaca anlattık. Şu anda bütün
Türkiyede yaklaşık 8,5 milyon hektarlık bir ekonomik sulanabilir
alan var. Şu ana kadar 5,6 milyon hektarını suladık, geri
kalanı da inşallah kısa zamanda -zaten GAP, KOP, DOKAP ve
diğer bölgelerde, Çarşamba Ovası, Bafra Ovası, özellikle Adanadaki
ovalarda, Çukurovada, Ege Bölgesinde bütün sulamalar çok hızlı
şekilde yürüyor- tamamlayacağız.
Kendisi kuyu çıkaranlara da şunu ifade edeyim:
Eğer bize müracaat etmeden kuyu çıkarırsa, ona yapacak bir
şey yok. Ancak bize bir kooperatif olarak veya sulama birliği olarak
müracaat ettikleri zaman
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben milletvekili olarak
vatandaş adına müracaat ettim, yapmadınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade eder misin, ben sizi dinledim Sayın
Tanal.
biz bunlara her türlü desteği veriyoruz, hatta üç
yıl ödemesiz, faizsiz, on beş yılda geri ödeyecek şekilde
kuyusunu, hatta kapalı sistem şebekesini yapıyoruz.
Sayın Kurt, şunu söyleyeyim, tabii burada
şunu vurgulamamda fayda var: Özellikle Bakanlar Kurulunda 1inci maddede
bir karar alındı. Nedir? DSİ gerekli çalışmaları
yapsın diye. Burada tabii ki aradan geçen iki yıl zarfında
şunu gördük: Bazı bölgelerde yer altı suyu seviyesi yüksek,
halkın taban suyu dediği su seviyesi yüksek. Burada kalkıp da
Zaten
su fazlalığı var. sayacı biz niçin koyuyoruz? Herhangi bir
şekilde çiftçiden para almak için koymuyoruz. Kritik olan havzalarda,
hakikaten riskli olan bölgelerde, yer altı suyunun riskli olduğu
yerlerde, en azından, bırakın torunlarına, çocuklarına
su kalsın diye, onları kontrol etmek, kapalı sisteme, borulu
sisteme, hatta yağmurlama, damlama sistemine teşvik etmek
maksadıyla böyle bir ölçüm sistemi teklif edildi. Zaten bu, iki yıl
önce de, 2011 yılında da oy birliğiyle Mecliste kabul edildi.
Dolayısıyla buradaki kastımız budur, Bakanlar Kuruluna
yetki verilmesinin sebebi budur.
Sayın Doğru, tabii, Tokatla ilgili
sorduğunuz sorulara, sulama borçlarına şu anda cevap vermem
mümkün değil ama yazılı olarak tam ne istediğinizi
yazarsanız, ilgili -bizim Bakanlıkla alakası yok-
bakanlıktan alarak size ulaştırırız.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Olur.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Özel, asla, bu kanun teklifini
verirken
Zaten özellikle bu kanun teklifi milletvekillerimiz tarafından,
hatta bütün grupların katıldığı komisyonda -ben de
vardım- onlar tarafından verildi. Sanayicinin, iş
adamlarının bu konuda hiçbir tesiri yok yani bize de böyle
müracaatları yok. Dolayısıyla, biz herkese eşit davranmak
açısından bunu yaptık ama şunu yapacağız:
Çiftçilere gereken desteği biz Bakanlık olarak veriyoruz, vermeye
devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) 2 kişi daha kaldı, ben onlara daha
sonra yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN Diğerlerini yazılı
cevaplandırırsınız.
Şimdi, madde üzerinde 4 önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1 inci maddesinde geçen "miktarı" ibaresinin
"ekilen bitkilerin yıllık su tüketimlerinden az olmamak üzere
miktarı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Erdoğan Seyfettin
Yılmaz Mustafa
Kalaycı
Muğla Adana Konya
Alim Işık Muharrem Varlı
Kütahya Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1 inci maddesiyle 167 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesine eklenen fıkranın ikinci cümlesinde geçen
"miktarı" ibaresinin ekilen bitkilerin yıllık su
tüketimlerinden az olmamak üzere miktarı" şeklinde
değiştirilmesini ve bu cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Basınçlı sulama sistemleri bulunan kuyulara
ölçüm cihazları DSİ tarafından ücretsiz olarak kurulur ve
kullanılacak su miktarında kısıtlama yapılmaz.
Ali Uzunırmak Muharrem
Varlı Cemalettin
Şimşek
Aydın Adana Samsun
Mustafa Kalaycı Oktay
Vural Reşat
Doğru
Konya İzmir Tokat
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
kanun teklifini 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Ramazan Kerim Özkan Mehmet
Şeker Musa
Çam
Burdur Gaziantep İzmir
Kazım Kurt İlhan
Demiröz Rahmi
Aşkın Türeli
Eskişehir Bursa İzmir
MADDE 1: 16/12/1960 tarihli ve 167 sayılı Yeraltı
Suları Hakkında Kanun'un 10 uncu maddesinin ikinci
fırkasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle ile ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ölçüm cihazları, yer altı
sularının bölgelerdeki kullanım istatistiklerini çıkarma,
iyi tarım uygulamalarına yönlendirme, veri sağlama ve denetim
amaçlı kullanılır. Bu cihazlardan herhangi bir ücret
alınamaz ve ölçüm cihazlarının kurulum esnasındaki bedeli
ve montaj ücreti Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından karşılanır."
"Bu kanun uygulanmasında; ölçüm sistemi,
çekilen ve çekilecek olan yer altı suyu miktarını belirtmek için
kullanılan mekanik su sayacı, mekanik elektrik sayacı ve benzeri
ölçüm aleti takılmak suretiyle oluşturulan sistemi ifade eder."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
410 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1.
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan
Hasip Kaplan Erol
Dora
Iğdır Şırnak Mardin
Halil Aksoy Abdullah
Levent Tüzel
Ağrı İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon, son okunan önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yok Başkan,
Levent Bey konuşacak.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın
Levent Tüzel, buyurun.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamda önce dün ve bugün İstanbul Barosu
üzerinden gerçekleşen polemiklere değinmek istiyorum. Ben de bir baro
üyesi olarak, İstanbul Barosu üyesi bir avukat olarak, geçmişte bu
mesleği yapmış birisi olarak bu tartışmaları
izledim tabii, epeydir de izliyoruz.
Şimdi, ortada olan şu: Savunma mesleğine
bir saldırı var. Özellikle bu dönemde özel yetkili ağır
ceza mahkemelerindeki siyasi yargılamalarda savunma mesleği
kısıtlama altında. Bu, Balyozda da böyle, Ergenekonda böyle,
KCKda da böyle, başkaca siyasi davalarda da böyle. Ve bu nedenle,
İstanbul Barosu, orada duruşma salonundan atılmakla tehdit
edilen, sözleri kısıtlanan, salondan çıkarılan, benzeri
muamelelere tabi kalan avukatları savunmak ve durumlarını
mahkemeye iletmek üzere bir görev yapıyor, savunma mesleği ve onun
örgütü olarak bir görevi yerine getiriyor ama bu görevi yerine getirirken
aynı hışma, aynı tehdide kendileri de maruz kalıyor,
mesele budur. İstanbul Barosu yönetiminin karşı
karşıya kaldığı durum budur ve aslında, bu
meslekten gelen milletvekili arkadaşlarımızın, bu
gerçekliği görmek yerine egemen siyasetin âdeta esiri olup buradan,
işte Burada hukuk böyle işler, Avukatlık Kanununda bu yazar,
baro yönetimi görevden düşmeli. demesi, vesairesi gerçekten, çok hazin
bir durumdur. Hepimizin yapması gereken bu olağanüstü hukuk
uygulamalarına, bu siyasallaşmış, o geçmişte, hiç
dilimizden düşmeyen yargı bağımsızlığı,
hukukun üstünlüğü, baroların dokunulmazlığı benzeri
türdeki kavramları hatırlayarak buna uygun bir tutum sergilemektir.
Çok açık bir şey, durum budur. O nedenle, ben
karşılıklı bu tartışmalar içerisinde
yaklaşımı bu şekilde sizlerle paylaşmak istedim
MEHMET METİNER (Adıyaman) İstanbul
Barosunu savunuyorsunuz
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Evet, İstanbul
Barosunu da savunuyoruz çünkü tabi kaldığı muamele, savunma
mesleğini tehdit eden ve
Sonuç itibarıyla da binlerce insanın
oy verdiği bir yönetim. Eğer demokrasiden yana olacaksanız,
oradaki insanların iradesine de saygı göstereceksiniz. Kaldı ki
bugünkü iktidar ve iktidarın başındaki Sayın Başbakan
da bu yargılamalardan şikâyet eden noktaya gelmiştir. Değil
mi ki o Genelkurmay Başkanı da tutuklanma durumunda. Nedir bu
artık? Bunu ya çözün ya çözün. demek
Bu laflar kimin ağzından
çıkmıştır? Başbakanın ağzından
çıkmıştır. Bu yargılamayı yapanlar kimlerdir? O
mahkemelerdir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
şimdi, bu yer altı sularıyla ilgili meseleye de değinmek
istiyorum. Bir kez daha, iktidar, her zaman olduğu gibi doğanın
talanı için harekete geçmiş, memleketin yağması,
satışı için. Bildiğiniz gibi, kaynaklar âdeta bitmek bilmez
bir iştah yaratmakta. Kuyu sularını satan, meraları kiraya
veren bir piyasacı devlet görünümüne bürünmüştür.
Başbakanın engellilere sahip çıkma görünümü altında
ağzından sosyal devlet benzeri türde laflar çıksa da bugün,
hastaneler satılmakta, eğitim özelleştirilmekte ve bütün sosyal
güvenlik kurumları tasfiye edilerek, gördüğümüz gibi bugün,
artık üretici köylünün de topraklarında, üretiminde
kullandığı sular, kuyulardan çekilen sular dahi önce sayaç
bağlanarak, sonra bu kredilendirilerek âdeta bu suyun
satışının ön hazırlığı yapılmaktadır.
Ama tabii bu niyet, gerçekte kafaların arkasındaki bu niyet topluma,
halkımıza böyle sunulmamakta Doğa kirletilmekte, doğa
tahrip edilmekte, yer altı suları kontrolsüz bir şekilde kullanılmakta;
bunlara biz sahip çıkmalıyız. deyip
O zaman nedir? Her
birinin başına bir ölçüm cihazı getirelim, kaçak kuyuları
önleyelim. Demektedir. Ama, oysa su halkın doğal, doğrudan,
parasız ulaşabileceği içme suyu, kullanma suyu, üretimde
kullanılacak sular, yüzeyel sular olsun, yer altı suları olsun
âdeta pazarlanmakta, uluslararası şirketlere, özel şirketlere,
bunların rantına sunulmakta. Aslında, Hükûmet, bu yasa
tasarısını getirerek Biz yeterli hazırlık
yapamadık. deyip bu yetkiyi bir kez daha Bakanlar Kuruluna vererek âdeta
bütün halkı, bütün üretici köylüleri sayaç takarak terbiye etmekte,
sayaçla kendi kontrolü ve denetimi altına almakta.
Biz buradan, sularına sahip çıkan,
akarsularına sahip çıkan, HESlere karşı çıkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) -
Ergenede o kirli
üretim altındaki, sanayi şirketlerine karşı mücadele eden
halkımızı bir kez daha selamlıyor ve bu yasaya
karşı da hayır diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ediyoruz.
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
Madde 1: 16/12/1960 tarihli ve 167 sayılı Yer
Altı Suları Hakkında Kanun'un 10 uncu maddesinin ikinci
fırkasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle ile ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ölçüm cihazları, yer altı
sularının bölgelerdeki kullanım istatistiklerini çıkarma,
iyi tarım uygulamalarına yönlendirme, veri sağlama ve denetim
amaçlı kullanılır. Bu cihazlardan herhangi bir ücret
alınamaz ve ölçüm cihazlarının kurulum esnasındaki bedeli
ve montaj ücreti Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından karşılanır"
"Bu kanun uygulanmasında; ölçüm sistemi,
çekilen ve çekilecek olan yer altı suyu miktarını belirtmek için
kullanılan mekanik su sayacı, mekanik elektrik sayacı ve benzeri
ölçüm aleti takılmak suretiyle oluşturulan sistemi ifade eder."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Musa Çam İzmir.
Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Parlamentonun çok değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Suyu konuşuyoruz. Bize hayat veren her şeyimizi
borçlu olduğumuz su ama tabii ki sadece yer altı sularını
konuşacak değiliz. Mutlaka günlük hayatımızda bize can
veren, kan veren su. Su temel bir haktır, bir yaşam hakkıdır,
ücretini ödeyemeyenlerin elinden alınabilecek ticari bir mala asla
dönüştürülmemesi gerekiyor. Su, aynı zamanda, çok uluslu
şirketlerin eline, vicdanına ve insafına terk edilmemesi gereken
bir varlık. Dünya literatüründe bir kişinin minimum su ihtiyacı
olarak belirlenen değer baz alınmalı ve bu miktar kadar su
yurttaşlara ücretsiz bir şekilde verilmelidir.
Değerli arkadaşlar, dünyada yaklaşık
olarak 7 milyar insan yaşıyor. Birleşmiş Milletler
Gıda Örgütünün vermiş olduğu son rapora göre 1 milyar insan suya
ulaşamamaktadır ve temiz su içmemektedir arkadaşlar.
Şimdi, bugün, dünya su pazarı üç büyük tekelin
elindedir, üç büyük Avrupa şirketinin elindedir, onun kontrolü
altındadır. Bunlardan bir tanesi Suez, bir tanesi Vivendi, bir tanesi RWEdir. Bu şirketler,
bütün dünyanın ülkelerinde kentlerin su ve kanalizasyon işlerinin
özelleştirilmesinin aslan payını alıyor ve almaya da devam
etmektedirler. Bugüne kadar, dünya su devi şirketler dünya su
forumlarının baş katılımcıları
olmuşlardır. Acaba neden ve niçin? İnsanları çok mu
seviyorlar? Halka ücretsiz hizmet mi getirmek istiyorlar? Tabii ki hayır.
Buradaki esas amaç kapitalizm mantığıdır arkadaşlar.
Daha fazla kâr olduğuna göre özelleşecek suları daha ucuza
mı satacaklar? Tabii ki değil.
Ödeme güçlüğü içerisindeki çiftçilerin, köylülerin
elinden tarlaları birer birer alınarak dev çiftlikler
oluşturulmaktadır. Yani ortada sadece suyun özelleştirilmesi
değil, aynı zamanda tarımsal üretimin de tekellerin eline geçmesi
oyunu var.
Sulama suyuna sayaçlar takılmaya başlandı
ya da başlanmak üzere. Yani çiftçi sulamada kullanacağı suya
peşin ödeme yapacak, su satın almazsa verimi düşecek, güç
durumda kalacaktır. Peki ne yapacaktır güç durumda kaldığı
zamanlar? Bankaya koşacak, bankadan kredi almaya
çalışacaktır. Banka krediyi verecek, çiftçi mahsulünü sulayacak
ama para etmediği zaman da bankadan almış olduğu kredi
nedeniyle çiftçinin traktörüne, tarlasına ipotek koyacak, o güzelim
tarlaları da ellerinden alınacaktır arkadaşlar.
Şimdi, kentlerde de durum ise daha farklı bir
yönde gelişiyor. Su tekellerinin ve dolayısıyla Dünya Su
Forumunun öngörüsüne göre aşırı büyüyen kentler susuzluk
baskısı altında kalacaktır. Bu da su hizmetlerinin
aksaması demektir, çözüm olarak da tabii suyun özelleştirilmesi
demektir arkadaşlar. Susuz yaşayamayacağına göre
insanlarımız, kentler özel sektörün insafına kalacak,
onların vicdanına terk edilmiş olacaktır.
Bunlar hayalî varsayımlar değildir
arkadaşlar, dünyada yaşanmış çok önemli örnekleri
vardır, bunlardan bir tanesi de Bolivyada. Bolivyada suyun
özelleştirilmesinden sonra, fakir halkın çatılardan akan suyu
toplamaları üzerine, haklarında dava açılarak
cezalandırılmıştır. Bu, bize Tohumculuk
Yasasını da anımsatmaktadır. Tohumculuk Yasasına
göre de kendi sertifikasız tohumunu ekene ceza öngörülmektedir.
Şimdi, Sayın Bakan, getirmiş
olduğunuz bu düzenlemeyle köylüye, çiftçiye su sayaçlarını
takacaksınız, onların kontrollü su kullanmasını
isteyeceksiniz ama seçimlerden sonra onların ücretli hâle gelmesi için de
burada yeni bir kanunu çıkartacaksınız. Bunu açık ve net
bir şekilde biz görmekteyiz. Şu anda Selçukta, Torbalıda,
Mendereste, İzmirin ilçelerinde Kemalpaşada, Urlada,
Seferihisarda, Selçukta, Ödemişte, Tirede, Bayındırda,
Bergamada, Kemalpaşada, Kınıkta, Dikilide, Foçada
insanlarımız, çiftçilerimiz, köylülerimiz panik hâldeler. Neden? Su
sayaçlarının takılması hâlinde bunların bir süre sonra
paralı hâle geleceğini biliyorlar.
Şimdi, siz, getirdiğiniz bu düzenlemeyle bunu
bir yıl ertelemeye çalışıyorsunuz ama bu seçimden sonra, bu
sayaçlarla birlikte paralı hâle getireceksiniz ve su
sayaçlarının parasını da çiftçiye yoruyorsunuz.
Son sözüm, Sayın Bakan, aynı zamanda Orman
Bakanısınız. İzmirin şirin bir ilçesi var, Selçuk.
Selçuka bağlı Barutçu köyü vardır. Barutçu köyünde, bir aile
geliyor, hiç orayla ilgisi yok, ilişkisi yok; 2.700 dönüm araziyi özel
ormancılık, ağaçlandırma adı altında kiralamaya
kalkıyor. Muhtarı ayarlamışlar, oradaki birkaç insanı
ayarlamışlar ve köylünün yüz yıldır kullanmış
olduğu, mezarların bulunmuş olduğu o alanı orada ele
geçirmeye çalışıyorlar. Bu vatandaşlarımızın
dilekçelerini ben şimdi size vereceğim ve bir kez daha, parasız
su insan hakkıdır, temel bir hakkıdır. Çiftçimizin,
köylümüzün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) -
tarlalarına su
sayaçlarının takılmamasını ve bu sayaç ücretlerinin de
DSİ tarafından ödenmesini talep ediyor, önergemizin bu konuda
oylanmasını istiyoruz ve sizlerden destek bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.42
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 66ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
1inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1 inci maddesiyle 167 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesine eklenen fıkranın ikinci cümlesinde geçen
"miktarı" ibaresinin ekilen bitkilerin yıllık su
tüketimlerinden az olmamak üzere miktarı" şeklinde
değiştirilmesini ve bu cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Basınçlı sulama sistemleri bulunan kuyulara
ölçüm cihazları DSİ tarafından ücretsiz olarak kurulur ve
kullanılacak su miktarında kısıtlama yapılmaz.
Ali
Uzunırmak (Aydın)
ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) - Ali Uzunırmak
BAŞKAN Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Önergemiz üzerinde söz aldım, hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, iyi şeyler
yapmıyorsunuz. İyi şeyler yapmıyorsunuz. derken, hep bu
İyi şeyler yapmıyorsunuz.u iyi gibi gösterip bir şeylerin
içerisine gizleyerek, gerçek niyetinizi ortaya vermeden, halkı ve bir
noktada kendi kendinizi kandırarak bir şeyler yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, zaten ilerideki maddede
Zirai amaçlı sulamalara ölçüm cihazı konulmamalıdır,
konulamaz. diye bir önergemiz olacak ama bu kadar kötü kanunu biz burada
nasıl düzeltebiliriz diye çaba sarf ediyoruz ve bu çabalarımız
da boşa gidiyor. Ama biz çabalamaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin bu kanunu
getirmedeki gerekçesi, işte Türkiyede ne kadar su, yer altı suyu
kullanılıyor, bunu tespit etmek amacıyla diyor.
Değerli milletvekilleri, televizyonları
başındaki vatandaşlarım; sizlere şunu ifade etmek
istiyorum: Eğer, bu iyi niyetli olarak tespit edilmek istense bu çok zor
değil değerli arkadaşlar. Tarımsal amaçlı sulamada
tarımsal desteği verirken Tarım Bakanlığı
dönümünde bin kilo pamuk, dönümünde 500 kilo buğday diyebiliyor,
belirliyor kotayı da, acaba hangi ürüne dönümde ne kadar su
kullanıldığını tespit edemiyor mu, bilemiyor mu
üretilirken veya sanayi üretiminde, sanayi amaçlı kullanımında
elektrik miktarından, kullanılan suyun, fabrikanın işlediği
suyun ne olduğunu çıkaramıyor mu veya motopomplara konulan
cihazlarda tüketilen kilovattan saatte ne kadar, kaç inç su çekildiğini
bulamıyor mu? Burada iyi niyet aramak mümkün değil. Burada bir
özelleştirme kurnazlığı yatıyor. Bu kurnazlık
nereye kadar gidecek?
Ben vatandaşlarımızdan şunu rica
ediyorum: Aydında, Ödemişte, İzmirde, Tirede, nerede
vatandaşımız varsa tarımsal alanda, yavaş yavaş,
AKP, özelleştirmelerde bugün suyun satımına geldi. Bu, oraya
doğru bir gidiş ve yakın bir gelecekte, inanıyorum ki
TÜBİTAKa bir talimat verilecek, aldığımız nefesin
ölçüm cihazıyla nasıl kontrol edilebileceğini tespit ettirmeye
çalışacaklar ve havadaki, aldığımız oksijeni de
bizim ölçüm cihazına bağlayıp onu da parayla vereceksiniz bize
Sayın Bakan ve işte, o zaman halk belki bir şeylere uyanacak ama
iş işten geçmiş olmaz inşallah.
Bu kanuna neden İyi niyetli değil. diyorum
değerli arkadaşlar? Çünkü bakın, bu kanunu uygulayacak olanlar
dönüyorlar değerli arkadaşlar, durdukları yerde durmuyorlar.
Şimdi, elimde bir belge var. Bakın, 2010 yılında Sayın
Bülent Arınç diyor ki: Biz teröristle, örgütle pazarlık yapacak
namussuz, şerefsizlerden değiliz. 2013 yılında Sayın
Bülent Arınç diyor ki: İmralıda Öcalanla, Kuzey Irakta
örgütle pazarlıklar dört beş yıldır sürüyor, yeni bir
şey değil. E Sayın Bülent Arınç, şimdi, biz, senin
hangi sözüne inanacağız?
Sayın Başbakan Kayseri meydanında diyordu
ki: 4 defa görüştüğümüzü iddia ediyorlar. Bunlar şerefsizler.
Sayın Başbakan Allah bu ya- aynı yerde, aynı ilde bugün
diyor ki: Terörü bitirmek için ne gerekiyorsa yaparım. Zehir içeceksin.
deseler içerim. Siyasi hayatımın biteceğini bilsem,
öleceğimi de bilsem bu zehri içerim, yeter ki terör bitsin. Doğru
Sayın Başbakan, senin terörü bitirmen terörle mücadele değil,
peşmerge kıyafetiyle, silahla sana dayatılanları
Aman
bunlarla olmasın, beyaz atkılar giyin, güvercinler uçurun.
Taleplerinizi silahla talep etmeyin, ne olur, siz bunları beyaz
atkılarla, güvercinlerle talep edin. diyor.
Değerli milletvekilleri, PKKnın talepleri mi
yanlıştır, PKKnın talep ediş metodu mu
yanlıştır? Önce yüce Meclis buna karar vermeli. Sayın
Başbakanın zehir içmesine gerek yok. Eğer bu kadar zor
şartlar altında bir şey diretiliyorsa Sayın Başbakana,
ne olur, Meclise saygı duysun, gelsin burada bizlerle paylaşsın;
biz Başbakanımızın zehir içmesine falan göz yumamayız
ve Sayın Başbakan Başbakanlıkta otururken eğer zehir
içerse o zehri Başbakanın şahsı içmiyor, Türk milleti
içiyor. Başbakan bunun farkında olsun, zehri millete içirmesin
Sayın Başbakan, gereği neyse onu yapsın; terörle mücadele
etsin, müzakere etmesin Sayın Başbakan.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1 inci maddesinde geçen "miktarı" ibaresinin
"ekilen bitkilerin yıllık su tüketimlerinden az olmamak üzere
miktarı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Adana Milletvekili Sayın Yılmaz,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan
Sayın Bakan, bir bakarsanız,
özellikle size söylemek istiyorum. Şimdi, Kızılırmaktan
Ankaraya su getirildi, yaklaşık 727 milyona mal oldu. Şimdi, bu
gelen suyla ilgili;
1) Burada enerji maliyeti çok yüksek.
2) Sülfat ve klorür fazlalığı var ve
ağır metallerin olduğu iddia ediliyor ve bu suyun rantabl olarak
kullanılmadığı iddiası ortada.
Şimdi Sayın Bakan size soruyorum: Bu projeye
katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz? Eğer
katılıyorsanız, Ankaranın su ihtiyacı
Kızılırmaktan karşılanacaksa
Dün sitenize girdim,
bir proje geliştirmişsiniz. Bu projeye Bolu ilinin
sınırları dâhilinde yer alan Gerede ilçesinin
kuzeydoğusundan başlamakta, güneye doğru ilerlemekte ve Ankara
ilinin sınırları dâhilinde Çamlıdere Barajında son
bulmaktadır.
Şimdi buradan soruyorum sayın milletvekilleri:
Eğer Kesikköprüye gelen Kızılırmak Projesi doğruysa
bu projeye gerek var mı? Yanlışsa 727 milyonu toprağa gömen
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanından hesap sormak kimin
görevidir? Bu fakir fukaranın parasını oraya gömen,
yanlış projeyi uygulayan Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanından Hükûmet olarak hesap soracak mısınız,
sormayacak mısınız? Peki, siz 727 milyonu toprağa gömerken
zaten fakirlikle fukaralıkla uğraşan gariban çiftçiye 5 bin lira
daha ek yük getirmeyi nasıl vicdanlara
sığdırıyorsunuz? Bugün 500 bine yakın kuyunun
olduğunu düşünürsek sadece sayaç taktırmaya 2,5 katrilyon gibi
bir para gidecek. Peki, buradan kim nemalanacak? Burada tekel var
mıdır, yok mudur? Bu soruların cevaplarının birileri
tarafından verilmesi lazım. Eğer fakir fukaranın, garip
gurebanın hakkını yiyorsanız unutmayın ki oyunu
aldığınız bu fakir fukara ve garip gurebanın ahı
sizi yerle bir edecektir. Bu sorulara mutlaka cevap verilmesi gerekiyor
Sayın Bakan. Eğer bu proje doğruysa bu sizin getirdiğiniz
projeye gerek var mıdır? Eğer bu proje yanlışsa
Hükûmet olarak Suyun profesörüyüm. diyorsunuz, bu projeye müdahale ettiniz mi
yapılırken, bu yanlışlığı gördünüz mü,
yazık değil mi bu paraya?
Şimdi ikinci bir şeyi daha söyleyeceğim:
Bakın, biraz önce Tarım Bakanı burada geldi, şov
yaptı. Sudanda doksan dokuz yıllığına 5 milyon dönüm
arazi kiralanmış ve buraya yatırım yapılacak. Ey
AKPli milletvekilleri ve AKPnin Hükûmeti, ben size soruyorum: Sudanda 500
bin hektar, 5 milyon dönüm arazi kiralayacağınıza
Bizim o kadar
çok verimli ovalarımız var ki yatırıma ihtiyacı olan
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Orayı da
yapsın, burayı da yapsın.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Mehmet Bey, yerinden
cevap verme, biliyorsan buraya çık konuş.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Ya senin
bildiğin kadar konuşuyorum; oraya da yapsın, oraya da
yapsın.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Sana cevap vermiyorum,
sen başka işlere bak.
Şimdi, bakın, burada söylemek istediğimiz
şu: Sudanda buraları kiralayana kadar
Çukurova, dünyanın en
verimli topraklarına sahip. Çukurova, Amik Ovası, Türkiyede bir sürü
verimli araziler var. Şimdi, Sayın Bakan da burada biraz önce
söyledi; Çukurovada Sudanda kiraladığınız arazi
büyüklüğünde 539 bin hektar arazi var, ne kadarı sulanabiliyor
buranın? Ne yazık ki yüzde 41i sulanabiliyor. Burada yılda 3
tane ürün alınıyor, 3 tane ürün alınıyor. Bakın,
Çukurova, Adana, bu bölge geçmişte tarımın merkeziydi,
dünyayı ve Avrupayı besleyebilecek kapasiteye sahip. Buradaki bu
tarımdan dolayı sanayi gelişmiş. Türkiyenin ilk
sanayileşen kentiydi ama siz Sudana yatırım yapana kadar Çukurovaya
bu yatırımı yapsaydınız Adanada 40 tane tekstil
fabrikası kapanmazdı. Bunları biliyor musunuz? Bilmediğiniz
hâlde yerinizden laf atarsanız yanlışa
ulaşırsınız.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Şov
yapıyorsun.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Sen geç şovu, geç
şovu. Bakın, gelin siz buralara yatırım yapın.
Sayın Bakan, siz aynı zamanda
ormancısınız. Bakın, bu bölgede tıbbi ve aromatik
bitkiler
Dünyada Çinden sonra tıbbi ve aromatik bitkiler noktasında
en zengin ülke Türkiyedir ve bu zengin bölgelerden bir tanesi de Adana
ilimizdir. Gelin, tıbbi ve aromatik bitkilere yatırım
yapalım. Sudana yatırım yapana kadar tıbbi ve aromatik
bitkilere yatırım yaptığınızda
Tıbbi ve
aromatik bitkiler dünyada yükselen değerlerdir. Bugün, bütün dünya
ülkeleri tıbbi ve aromatik bitkilere yöneliş gösteriyor. Dün,
Sayın Bakana sordum; Çatalan Barajı 2002 yılında içme suyu
olarak kullanıldığı için, 19 tane köy ne yazık ki
orada geçimlerini sağlayamayacak hâle geldiler.
Sayın Bakan, orman da size bağlı, gelin
burada tıbbi ve aromatik bitkilerin de olabileceği Ekotarım
Projesini geliştirin ve uygulayalım. Adanaya yapılabilecek en
doğru yatırımlardan bir tanesi. Bizim bölgemizde gelin, buraya
tohum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Evet, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 167 sayılı Kanunun
geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanunla
değiştirilen 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının
yürürlüğe girdiği tarihten önce yeraltı suyu temini
amacıyla kuyu, galeri, tünel ve benzerleri için kullanma belgesi almış
olanlardan;
a) Sanayi amaçlı kullanılan kuyu,
galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi, bir yıl içinde belge
sahibince kurulur. Süresi içerisinde ölçüm sistemini kurmayanların
belgeleri iptal edilerek kuyuları kapatılır ve kapatma masrafları
sahibinden alınır.
b) Zirai, içme ve kullanma suyu amaçlı
açılan ve ölçüm sistemi kurma zorunluluğu dahilinde bulunan kuyu,
galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi, bir yıl içerisinde belge
sahibince kurulur. Ölçüm sistemini kuramayanların bu süre içerisinde talep
etmesi halinde ölçüm sistemleri, bedeli yüzde yirmibeş fazlası ile
ilgililerinden tahsil edilmek üzere, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
üç yıl içerisinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından kurulur veya kurdurulur. Bu şartlara uymayanların
belgeleri iptal edilerek kuyuları kapatılır ve kapatma
masrafları sahibinden alınır."
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar adına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın
Kazım Kurt.
Sayın Kurt, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 167 sayılı Kanunu
değiştirmek üzere hazırlanmış bulunan 410 sıra
sayılı Teklifin 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu değişikliğin nedeni,
gerekçesi ve doğuş amacı nedir, bunu irdelemek lazım.
6111 sayılı bazı alacakların yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili bir torba kanun
yapıldığı zaman bu torba kanunun içine atılan bir
madde ve o zaman, Cumhuriyet Halk Partililerin Yanlış
yapıyorsunuz, bunu ileride tekrar değiştirmek zorunda
kalacaksınız. demesine rağmen ısrarla geçirilmiş bir
madde ve bu maddeyle 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununun
10uncu maddesinin bazı hükümlerini değiştirmişiz. Temel
amaç, temel gerekçe, yer altı sularının ölçülmesi ve bunun
denetlenmesi güya. Oysa, pratikte ve uygulama içerisinde temel amaç, yer
altı suyunu köylüye parayla satmak. Devlet Su İşleri de bu
doğrultuda bir çalışma içerisine girmiş ve
yönetmeliğini yapmış, 25 Şubat 2013 tarihine kadar tüm
kuyulara ölçüm cihazı takılması zorunlu hâle getirilmiş.
Bunun üzerine, ben ve Manisa Milletvekili Özgür Özel arkadaşımız
birer önerge hazırlamışız bu yasanın
değiştirilmesi, bunun çiftçi ve uygulamacı yararına düzeltilmesi
amacıyla. Ondan sonra, iki yıl içinde bu uygulamayı düzgünce
gerçekleştiremeyen ve iki yıl içerisinde bu kuyuların
denetlenmesini yapmayan Devlet Su İşleri harekete geçmiş ve
AKPli milletvekili arkadaşlarımızın
imzaladığı, aslında gizli bir tasarı olan teklifi
hazırlayarak sunmuşlar çünkü bu numaralara
baktığınız zaman, öncelikle bizim verdiğimiz kanun
teklifleri var iken Komisyon, AKPli arkadaşlarımızın kanun
tekliflerini görüşerek Parlamentoya indirmiş.
Şimdi, burada biz ne istiyoruz, siz şu anda ne
yapıyorsunuz; bunu, çok net bir biçimde Türk halkının görmesi ve
bilmesi lazım.
Bir kere, bu uygulama gerçekleştiği zaman temel
amaç eğer gerçekten yer altı sularının korunması ve
çevrenin değerlendirilmesi olsa idi sanayi tesisleriyle ilgili sanayi
amaçlı kuyuların ölçüm cihazı takması için gereken süre
uzatılmazdı. Bu süreyi niye uzatıyoruz? Bu süreyi çünkü
onların baskısına dayanamadığımız için
uzatıyoruz. Bir yıl sonra belediye seçimleri var. Bu süre içerisinde
ciddi anlamda zam yapmamak, külfet getirmemek temel amaçtır.
İkinci fıkrada getirmeye
çalıştığımız tarımsal amaçlı
kuyuların ölçüm cihazıyla birlikte değerlendirilmesi ise samimi
değil çünkü burada sadece süreyi öteliyoruz. Bu ötelemenin sonucunda,
çiftçi mutlaka bu kuyulara su sayacı taktıracak ve parasını
da cebinden ödeyecek. Eğer kendisi bir yıl içerisinde yaptırmaz
ise Devlet Su İşleri marifetiyle taktırılan sayaçların
bedeli üç yıl içerisinde alınacak ya da üç yıllık bir süre
Devlet Su İşlerine verilecek.
Bu çelişkileri ortaya koymanın gerekliliği
şimdi doğdu. Tarımı çökerten ekonomik uygulamalar, köylünün
sulama amaçlı kullandığı elektrik parası nedeniyle
icralara düşmesinin, kuyularının kapatılmasının
yanında bir de bu sayaç bedelleriyle yeniden sıkıntıya
sokulması. Ama, temel bakış açısı, suyu piyasalaştırmak,
suyu mal gibi satmak ve özelleştirerek bunun önünü açmaktır.
Dolayısıyla, bu uygulama, biraz önce Sayın
Bakana sormuş olduğum çelişkiyi de ortaya çıkarıyor.
Bir yıl içerisinde ya da ölçüm cihazı takma süresini bir yıl
uzatmamıza rağmen, 1inci maddede de Bakanlar Kuruluna süreyi
istediği kadar uzatabilmesi için bir hüküm getirildi. Bu uygulamanın
doğru olmadığını da görüyoruz. Esas amaç çiftçinin
desteklenmesi, çiftçinin işinin kolaylaştırılması olsa
idi bu zaten Bakanlığın tarım desteği içerisinde
saydığı Devlet Su İşleri yatırımları
kabîlinden değerlendirilir ve bu biçimiyle bu çözüme kavuşturulurdu.
Oysa şu anda şu çok net bir biçimde ortada:
1) Her hâlükârda çiftçi bu kullandığı
kuyulara, hatta kendi kazdığı kuyulara su sayacı takacak ve
bunun bedelini cebinden ödeyecek. Şimdi, bunu niçin ödemek zorunda
kalıyor? Biraz önce anlatmaya çalıştığım
tarımsal destek babında bile bunları dikkate alırken
şimdi çiftçinin tekrar bir ödemeyle karşılaşması söz
konusu olacak.
2) Su sayaç bedellerini parası
olmadığı için kendisi taktıramayan çiftçi yüzde 25
fazlasıyla ödemek zorunda kalacak. Neyin yüzde 25i? Sayaç bedelinin yüzde
25i. Peki, ne zaman? Devlet Su İşleri bunu üç yıl içerisinde
taktıracak ama bedeli yüzde 25 fazlasıyla alacak. Yani, çok ciddi anlamda,
piyasa faizinden bile yüksek bir ceza ödemek zorunda kalacak. Zaten bu işi
yapma şansı olmadığı için bunu gerçekleştirmesi
mümkün değil.
3) Kuyu sahibi çiftçi kendisi
yaptırdığı takdirde bir yıl içerisinde yaptırmak
zorunda iken Devlet Su İşleri yaptırdığı zaman üç
yıl içerisinde yaptırır. Bunun anlamı nedir, bunun nedeni
nedir; bunu da anlayabilmiş değilim.
Ayrıca, üç yıl içinde Devlet Su
İşlerinin taktıracağı bu su sayaçları ya da ölçüm
cihazlarının kimlere taktırılacağı, hangi
firmalara yetki verildiği ve hangi firmaların bu konuda hangi marka
sayaçları takacağı konusunda kamuoyunun
aydınlatılmasında yarar vardır. Bu firmalar yetki
aldıysa kaç tane kuyuya sayaç takacaktır, bu takacakları
sayacın bedeli kaç para olacaktır ve buradan kimler zengin
olacaktır? Bunun da cevabının verilmesi gerekir. Bu sorular daha
da arttırılarak çoğaltılabilir.
Esas, temel amaç, bu 2nci maddenin uygulanmasında
sanayi kuyusuyla tarım kuyusunun ayrılmasıdır. Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerinin önerdiği kanun kabul edilecek olursa
burada su sayacından ya da ölçüm cihazından para alınmaması
esastır. İkinci olarak, tarımsal amaçlı kullanılan
sulamadan para alınmaması temeldir çünkü tarım sosyal bir
olaydır, çünkü tarım devlet tarafından desteklenmesi gereken bir
olaydır ve bu desteğin her koşulda sağlanması, her
koşulda gerçekleştirilmesi birinci amaçtır.
Yıllardır çiftçinin alın terinin bedelini
ödemeyen AKP, şimdi, yeniden bir sayaç bedeli almak suretiyle, çiftçiye
yeni bir kambur eklemektedir. Bunun yanlış olduğunu tüm
Parlamentoya söylemek istiyorum. Esas olan, temel olan bizim, Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımızın teklif ettiği kanunun kabul
edilmesidir. Bu konuda duyarlı olmanızı diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurt.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Mustafa Kalaycı.
Sayın Kalaycı, buyurun.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemenin ülke
tarımımız, çiftçilerimiz ve köylülerimiz açısından
mahzurlarını bilgi ve belgelere dayalı olarak ortaya koyduk,
eleştirilerimizi ve önerilerimizi ifade ettik.
Gerek Sayın Bakan gerekse AKP Grubu adına
konuşan milletvekilleri, gerçekleri ifade etmekten, kuyulara ölçüm sistemi
kurmanın ana amacının kullanılacak suya kota konulması
olduğunu söylemekten ısrarla kaçınmışlardır. Ayrıca,
kuyudan kullanılacak su için çiftçiden para alınıp
alınmayacağı konusunda çelişkili açıklamalar
yapmışlardır. Öyle ya, önümüzde seçim var. Aman çiftçimizi,
köylümüzü uyandırmayalım. mantığıyla kendilerini
akıllı, milleti de saf yerine koymuşlardır. Bir de
kasıla kasıla, böbürlene böbürlene Çiftçi bize oy veriyor. diyerek
İstediğimizi yaparız, size ne oluyor? demeye
getirmişlerdir. Bu kadar kibir hayra alamet değildir. O çiftçilerin
tokadını yiyeceğiniz günler de geliyor.
Bakınız, aslında ne yapılıyor?
Belgeler üzerinden ve tarih sırasıyla tekrar
açıklayacağım. Yeraltı Suları Hakkında Kanunda
2011 yılında yapılan değişiklikle, kuyulara iki
yıl içinde ölçüm sistemleri kurulma zorunluluğu getirilmiştir.
Şu anda görüştüğümüz bu teklifin özü de bu sürenin bir yıl
uzatılmasıdır. Bu ölçüm sistemlerinin ve özelliklerinin
tespitine ilişkin Yeraltı Suyu Ölçüm Sistemleri Yönetmeliği, 7
Haziran 2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Yönetmelikte, çekilebilecek azami su miktarı ölçümünün; ön yüklemeli su
sayacı, ön yüklemeli elektrik sayacı ve diğer ölçüm
sistemleriyle kontrol edileceği ifade edilmiştir.
DSİ Genel Müdürlüğünün 5 Temmuz 2011 tarihinde
bölge müdürlüklerine gönderdiği 2011/11 sayılı Genelgede, zirai
sulama suyu tahsisinde, havza sulanabilir arazi miktarının yer üstü
ve yer altı suyu ile sulanabilir arazilerin tespiti yapılarak zirai
sulama amaçlı hektara verilecek su miktarının tespit edilmesi
belirtilmiştir. Bu kapsamda, DSİnin Konya, Karaman, Niğde ve
Aksaray illerini içine alan KOP Bölgesi için hazırladığı
eylem planı çalışmaları sonunda, bölgedeki ekonomik
sulanabilir arazi miktarı 1 milyon 100 bin hektar olarak tespit
edilmiş, bunun 1 milyon hektarı yer altı suyundan sulanabilecek
alan olarak hesaplanmış; bu yolla tarımsal sulamaya ayrılan
2 milyar metreküp yer altı suyu potansiyelini 1 milyon hektar tarım
alanına oranlayarak
Ayrıca, DSİ ile MEDAŞ arasında
varılan mutabakatla bu işin nasıl yürütüleceği konusu
belirlenmiştir. MEDAŞ, ruhsata işlenecek, DSİ
tarafından hesaplanmış yıllık enerji
miktarının yüklenebildiği, uzaktan okunabilen ve kontrol
edilebilen OSOS adlı Otomatik Sayaç Okuma Sistemini önermiştir. Bu
teklif kabul edilerek MEDAŞ ile DSİ arasında bir protokol
imzalanmıştır. DSİnin bölge müdürlüklerine gönderdiği
7 Kasım 2012 ve 14 Aralık 2012 tarihli yazılarında, kuyu
sahiplerinden taahhütname alınması, aksi takdirde mağdur
olacaklarının duyurulması ve bölgelerin eylem
planlarını uygulamaya koymaları talimatlanmıştır.
Sayın Bakan, bunlar Bakanlığınız
çalışmaları. Bunları niye anlatmıyorsunuz? Erzurum
Ilıca Ovasında sayaç takılmayacak. dediniz, Konya
Ovasında takılacak
Ankara, İzmir, Yozgat, Aydın,
Balıkesir, Şanlıurfada tarlasını sulayan, kuyudan
sulayan çiftçilere sayaç takma zorunluluğu geliyor. Kullanacağı
suya kota gelecek, tarlasının yarısını bile
sulayamayacak. Bunları niye söylemiyorsunuz? Havzaların eylem
planlarına göre nerede ne kadar kota belirlediğinizi niye
saklıyorsunuz? Bu hazırlıklar neyi gösteriyor değerli
arkadaşlar? Miktarı Bakanlar Kurulu belirleyecek. diye söylemenin
bir alemi yok. Esasen bütün hazırlıklar tamam, çiftçinin tuzağa
düşmesi bekleniyor.
Değerli milletvekilleri, bakınız, KOP
Bölge Kalkınma İdaresinin DSİ YAS Eylem Planının
uygulamaya geçilmesi hâlinde bölgede olabilecek bitkisel üretim
kayıplarını tahmin eden bilimsel raporunda, bölgenin toplamda
yüzde 40a varan bir ekonomik kayıpla büyük ekonomik krize gireceği
tahmin edilmektedir.
Bölgede olabilecek üretim kayıplarıyla ilgili
tespitlerden bazıları şunlardır: Uygulanması planlanan
su kotası ile bu alanlardaki meyve bahçeleri büyük ölçüde ortadan
kalkacak, toplam meyve üretimi yüzde 35 oranında azalacaktır. Sebze
üretimi ciddi ölçüde etkilenecek, sofralık ve sanayilik havuç üretimi bitme
noktasına gelecek, tarla domates üretimi, kavun, karpuz üretimi de büyük
ölçüde darbe alacaktır. Şeker pancarı üretimi yüzde 51
oranında azalacaktır. Ayrıca, pancar posası ve melas
üretimi de azalacağından bunun hayvancılığa olumsuz
yansımaları olacaktır. Mısır üretimi yüzde 53, kuru
fasulye yüzde 52, patates üretimi yüzde 56 oranında azalacaktır.
Silajlık mısır ve yonca üretiminin yüzde 56 oranında
düşeceği öngörüsü, bölge hayvancılığını
içinden çıkılmaz bir hâle sokacaktır. Tohumluk üretimi nasibini
alacak, tohumculuk sektörü de olumsuz etkilenecektir.
Sonuç itibarıyla, KOP illeri önemli gelir
kaybına uğrayacaktır. Bu kaybın KOP Eylem Planı
kapsamında uygulanacak projelerle telafisi yoluna gidilmelidir.
deniliyor. Olayın vahametini görüyor musunuz? Bu bizim iddiamız
değil, bunlar resmî raporla tespit edilen hususlar. Bu uygulamayla
tarımın başkenti olan Konya işsizliğin başkenti
olacaktır.
Sayın Bakan Kuyudan fazla su çekersek çiftçilerin
bırakın torunlarını evlatlarına dahi su kalmayacak.
diyorsunuz. Daha açık konuşun, dürüst olun; kendinize
güveniyorsanız, çiftçiyi aldatmak istemiyorsanız mertçe, yiğitçe
deyin ki: Kuyu suları için kota koyacağım, bu suyla
tarlanın ancak üçte 1ini ekeceksin, çiftçiliği bırakın,
kendinize başka iş bulun. Yapılanların meali budur. Çiftçi
ne iş yapacak, geçimini nasıl sağlayacak, AKP Hükûmetinin
umurunda bile değildir. Bir de çiftçimize diyorsunuz ki: Kuyuna 5 bin
lira daha masraf et de ölçüm sistemini satan firmalar para kazansın. Siz
bu firmaların ortağı mısınız?
Sayın Bakan, kanallar elek olmuş, siz kuyulara
sayaç takmaktan bahsediyorsunuz. Önce sulama kanallarını ıslah
edin, gerçek tasarruf ancak bu şekilde karşılanır.
Sayın Bakanım, bu maddeyle ilgili önergemiz
var. Bu bir yıllık süre çok kısa bir süre, en azından üç
yıllık süre tanınmalı ve bu süreçte de gerek arazi
toplulaştırması çalışmalarına hız verilmeli
gerekse kanallarda ıslah çalışmaları yapılmalı.
Bu şekilde sağlanacak tasarruf, inanın, sizin öngörülerinizden
çok daha fazla olacaktır.
AKP Hükûmeti üretimin ve üreticinin düşmanı,
ithalat sevdalısıdır, Oluşacak üretim
kayıplarını ithalatla karşılarım. demektedirler,
zaten öyle de yapıyorlar. Toprakları yabancılara
satıyorlar, fabrikaları, tesisleri, limanları, yolları, her
şeyi satıp parasıyla sebze, meyve, et, kurbanlık hatta ot
ve saman ithal ediyorlar.
Sayın Bakanım, bu sevdadan vazgeçin,
tarımsal sulama amaçlı kuyulara cihaz takılmasına gerek
yok. Öncelikle başka alanlarda tasarruf sağlanmalı.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kalaycı.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, yakında bu içeceğimiz suya da sayaç
takılırsa hiç şaşırmayınız. Şu an
beleş. Su gibi aziz olun. demişler. Allahın verdiği suyu
vatandaşa satmaya kalkmayın.
Bakın, geçenlerde bir yerden geçtim, birisi sazdan
bir çardak yapmıştı -bir karı, bir koca, iki çocuk- bir de
tabela koymuştu Su beleş, kum beleş, güneş beleş,
vatandaş sen de gel yerleş. demişti. Niye? O ücra yere insan
uğramıyordu, kendileri oturmuş orada iki tane masa
kurmuştu, çalıştırmaya çalışıyordu. Elbette
ki bir yerin ekonomik getirisi nedir, götürüsü nedir, kaynakları nedir, ne
değildir, bunlar önemli şeylerdir.
Şimdi, burada öyle bir yasa getirmişsiniz ki
biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak size iki üç önemli uyarıda
bulunacağız. Şöyle uçakla Mardin Havalimanına
süzüldüğünüz zaman Mezopotamya Ovasının uçsuz bucaksız
güzelliklerini görürsünüz. Kimi ekinler sarı, kimi yerler yemyeşil
mısır ekili, kimi yerlerde meyve ağaçları dikili ama buraya
GAP projesi kırk yıl önce burayı sulamak için yapıldı.
Bu sulamayı, bu kanalları bu ovaya getirmediniz. On yıldır
iktidardasınız, kırk yılın son on yılında AK
PARTİ iktidarı GAPa su kanallarını getiremediği için
Şanlıurfada binlerce çiftçi ailesi kendi tapulu gayrimenkulünde yani
mülkünde yani adaletin temeli olan mülkünde sondajla elektrikle- su çekerek
oraları suluyor ve dünyanın elektrik borcu geliyor, ziraatta
ürettiğini karşılayamıyor ürün. Her gün bunun
sıkıntıları yaşanırken, aynı olay
Viranşehirde, Kızıltepede, Mardin Ovasında, Nusaybinde,
İdil, Cizre ve Silopiye kadar olan güzergâhta yaşanırken, kırk
yıldır suya hasret, kanallara hasret, bu projenin bitmesi için
beklenirken, Ilısu Barajına harcanan ve Hasankeyfi sular
altında bırakacak olan milyar dolarların sadece bir tanesi
ayrılmış olsaydı, 1 milyon 600 bin hektar
sulanmış bir GAP projesi bugün karşınızda
olacaktı.
Şimdi, Allahtan korkun, Sayın
İçişleri Bakanı bakan olunca Kızıltepeye gitti ve
dedi ki: Su kanalları geliyor, 138 bin hektar sulanacak.
İnşallah. Ama bu yasa bizi ciddi ciddi kaygılandırmaya
başladı.
Deli Dumrul vardı biliyorsunuz, köprüden geçenden
para alırdı. Aynı hikâye bizde de Aladino Kalesi hikâyesi
olarak geçer. Dicle Nehrinin kıyısında bir küçük saray
yapmış kendine Aladino Kasrı olarak geçer, karşı
kayaya bir zincir atar, giden gelen keleklerden de haraç alırdı.
Şimdi, bunun bir de padişahlık devrinde Galata Köprüsünden
gelenden geçenden vergi alma hikâyesi var, ona girmeyeyim.
Ee, şimdi, kalkmışsınız, Allah
aşkına, siz, tapulu arazisinde yerin altından suyunu elektrik
parasını ödeyerek çekenin kafasına basıp sayaç
takacaksınız. Sayaç takıp para alacaksınız. Niçin
alacaksınız? Kendi mülkünde, kendi tarlasında kuyu
açmış yani kendi kuyusundan suyunu çekerken elektrik parasıyla
Hem elektrik sayacını takacaksınız hem gelip su
sayacını takacaksınız, bundan para alacaksınız.
Ne parası bu? Bunun adı haraçtır arkadaşlar. Bunun
adı; başka bir tarım projesine, ziraat projesine, başka bir
projeye şimdiden altyapı hazırlamaktır. E, gider Sudanda 1
milyon dönüm araziyi doksan dokuz yıllığına
kiralarsanız, düşünürüz.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) 5 milyon dönüm.
HASİP KAPLAN (Devamla) 5 milyon dönümmüş,
arkadaşlar 5 milyon dönüm diyor. E, vallahi 5 milyon dönüm size de, AK
PARTİnin 10 milyon üyesine de, sülalesinin yedi ceddine kadar da yeter.
E, bırakın buradakiler kendi sularını beleş içsinler.
Şimdi, içmezler. Niye, niye? E, kardeşim devletsen kırk
yılda GAPın kanallarını niye Viranşehire kadar
getirdin durdun? Viranşehirdeki su birliklerine üye olan vatandaş
gibi, siz bu suyu Ceylanpınara, Kızıltepeye, Mardin
Ovasına getirdiğiniz zaman veya Adıyamanın alt
tarafına, Siverek tarafına getirdiğiniz zaman
Ya,
vatandaş, ziraatçı, tarım çalışanı niye
elektrikle yerin altından su taşısın, çeksin, dünyanın
parasını versin? Üyelikle 1 lira vereceği yere niye 100 lira
versin? Demek ki burada bir terslik vatandaşta yok. Vatandaşın
ziraatını, suyunu, tarımını ve geleceğini
pazarlayanlarda ve planlayanlarda sorun var arkadaşlar.
Türkiyede en fazla açıkta olan mühendisler ziraat
mühendisleridir. Ziraat mühendisleri en çok açıkta olan ülke Türkiyedir.
Böyle bir tarım ülkesi olan Türkiyede saman yığınları
da buraya gelir, ithal GDOlu ürünler gelmeye başlar, pancarı
kapatırsın, şeker ile ilgili sahte tatlandırıcılardan
tutun, mısıra kadar tutun her şey gelir. Bu ülkeyi bu hâle sokmanın
neresi milliyetçiliktir, mukaddesatçılıktır, vatanseverliktir,
bana anlatır mısınız Allah aşkına? Elbette ki
suların denetimi gerekebilir. Gerekenler yapılmasın bilimsel
olarak. demiyoruz ama eğer bunu yapmak istiyorsanız, GAP projesinde
çıkıp halktan özür dileyeceksiniz. Kardeşim, biz sulama
kanallarını yapmış olsaydık siz pamuğa
Çukurovaya, fındığa Karadenize, bilmem ne işçiliği
için nereye gitmeyecektiniz. Siz kendi topraklarınızda
çalışacaksınız. Siz kendi topraklarınızda, kendi
bölgenizde, kendi köyünüzde çalışacaksınız. diyeceksiniz.
Aksine, 5 milyon istihdam da olacak, tarım endüstrisi de gelişecek.
Peki GAP projesini bitirmeyin. diyen var mı? Elinizi tutan var mı?
Ben burada, 2007 Hükûmet bütçesi konuşulurken Hükûmet Programını
şöyle sallamıştım GAP bunun neresinde? diye. Şimdi
soruyorum: GAP bunun neresinde? El insaf, el vicdan! GAPta para almanız
için ya
Sulama yapın üç ay sonra, üç ay sonra istediğiniz
sayacı takın. Sulama kanalını getirin otuz üç ay sonra,
otuz üç ay sonra paranızı alın. Sulama kanallarını
getirin otuz üç yıl sonra, iktidardaysanız o zaman alın. Ama siz
bunu yapmadan, vatandaşı temelli olarak yoksulluğa mahkûm etmek
istiyorsunuz. İnanın bu doğru bir yol değil. GAP projesinde
vatandaşın eli yakanızdadır; GAP projesinde su kanallarını
tamamlamadığınız için. Savaşa
yaptığınız harcamaların ellide 1ini
yapsaydınız GAP projesi biterdi, çok açık söylüyoruz.
Gelin, bakın, su sayacını takın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) -
ilk tahsilatını
da siz yapın, plaket de benden.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları adına
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt.
Sayın Öğüt, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
amacı suyu piyasalaştırmak olan kanunla ilgili
konuşacağım.
Biliyorsunuz, suyla ilgili önemli bir sorun da 1990lı
yıllarda kurulan 400e yakın sulama birlikleridir. Bazı
birlikler şu an itibarıyla feshedilmiş bulunmaktadır.
Faaliyette olan yaklaşık 358 adet sulama birliğinde 1.998 kadrolu, 1.142 geçici işçi
çalışmaktadır. Belediye ve il özel idarelerinde
çalışan norm kadro fazlası işçi personele tanınan
diğer kamu kurumlarına geçiş hakkının sulama
birliklerinde çalışan personele de tanınmasını
istemektedirler. Kendilerini çaresiz görmektedirler. Bu sorununun bir an önce
çözüme ulaştırılması gerekmektedir.
AKP Hükûmeti taşeronlaşma ile mücadele
edeceğine her gün bunu biraz daha
yaygınlaştırmaktadır. Taşeronun insan sömürüsü,
kölelik düzeni olduğunu defalarca dile getirdik. Emekte ayrım
yapılmaması gerektiğini, emeğin
karşılığının aynı olması
gerektiğini savunduk. Ülkemizde taşeron işçiliğin her geçen
gün arttığını ve bu yolu kullanarak işverenlerin
işçi sorumluluğundan kurtulmaya
çalıştığını açık bir şekilde hemen
hemen her alanda görmekteyiz. Ancak, bazı sektörler var ki tümüyle
karşı olduğumuz bu sistemin uygulanması asla kabul
edilemez. Bunlardan biri de sağlık sektörü. Sağlık
alanındaki taşeron işçiliğinde çok ciddi bir
artış var. 2002 yılında Sağlık
Bakanlığı bünyesinde taşeron işçi sayısı 21
bin iken bugün korkunç rakamlara ulaşmış durumdadır.
Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde resmî
rakamlarla 118 bin sağlık emekçisi, yapılan ihalelerle
taşeron şirketler aracılığıyla
çalıştırılmaktadır. Bu rakama üniversite hastaneleri
de eklendiğinde sağlık kurumlarında çalışan
taşeron işçi sayısı 150 bine yaklaşmaktadır.
Şu anda, hekimlik hizmeti dışında hemşire, teknisyen,
laborant, radyoloji teknisyeni, hasta bakıcı, tıbbi sekreter
gibi tüm alanlar taşeronda çalıştırılan
sağlık personeli tarafından yapılmaktadır.
Sağlıkta taşeronlaşma demek insan
hayatıyla oynamak demektir. Bütünlük ve istikrarın esas olduğu
sağlık hizmetinin taşeron şirketler eliyle gördürülmesi
sağlık hizmetinin doğasına aykırıdır.
Hastanelerde yaşanan bebek ölümleri, yangınlar ve benzer pek çok
sorun bunun sonucudur.
Sağlık hizmetinin tüm aşamaları
poliklinikten ameliyathanesine, radyoloji biriminden laboratuvarına kadar
ekip hizmeti olarak sürdürülmeli ve hizmet içi eğitimlerle
kalıcı ve güvenli bir çalışma ortamı
oluşturulmalıdır.
Günümüz koşullarında sağlık hizmeti
kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp bir ticari işletmeye
dönüştürülmüştür. Sağlık, hizmet değil rant
olmuştur. Tüm karşı çıkmalarımıza rağmen
çıkartılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu da taşeron sistemini ve uzantılarını
beslemektedir çünkü yasayla, çalışanların sendika üyelikleri SGK
üzerinden tanımlanmaktadır. İşçilerin
çalıştırılmasına aracılık eden taşeron
şirketler SGK bildirimlerini farklı farklı iş
kollarından yaparak ve bunu her ay değiştirerek taşeron
işçilerinin sendika üyeliklerinin tanınmamasına sebep
olmaktadırlar.
Bakınız, ocak ayında meydana gelen iş
kazalarında sadece basına yansıdığı
kadarıyla 68 işçi ölmüş, 227 işçi de
yaralanmıştır. En çok ölüm madencilik iş kolunda
yaşanırken, ölümlerin 15i inşaat ve 10u metal iş kolunda
meydana gelmiştir.
Taşeron sistemi 7 Ocakta Kozluda 8 can almıştır.
30 Ocakta Antepteki galvaniz fabrikasındaki patlamada 9 işçi
ölmüş ve 26 işçi yaralanmıştır. Peki, bu
işçilerin kaçı sendikalıdır? Bu canların
hesabını kim soracaktır?
Gördüğünüz gibi ekim ayında kabul edilen
Sendikalar Yasası taşeron işçilerin hak arama mücadelesine
girememesi, işverenin gözetilmesi üzerine kurgulanmış bir oyunun
parçasıdır. Nitekim, bugün karşımıza çıkan birçok
sektörde taşeron işçiler bırakın hak aramayı mevcut
haklarını bile alamamaktadırlar. Sağlık
Bakanlığında, belediyelerde çalışan taşeron
işçilere, zorla, alacakları olmadıklarına dair
kâğıt imzalatılmaktadır. Bu insanlar işe alınmama
korkusundan dolayı gün yüzüne çıkamıyorlar. Daha önce birçok kez
bunların araştırılması, hatta gizli bir ihbar
hattı kurulması önerisinde bulundum ancak sonuç açıkça
gösteriyor ki bu işçiler kimi kime şikâyet edecekler? Çünkü bugün
kamudaki taşeron işçi sayısını, bakan dâhil, kimse tam
olarak bilememektedir. Sayının 1 milyonun üzerinde olduğu sadece
tahminlerden ibarettir.
Türkiyede yapılmak istenen, istihdam modelinin
adım adım ve tamamen değiştirilerek, sosyal devlet
anlayışının terk edilerek tüccar devlet
mantığının oturtulmaya
çalışılmasıdır. Amaçlanan nedir? Amaçlanan, Hükûmetin
taşeron işçilerin sesini ne kadar daha duymazdan gelmesini engellemektir.
Taşeron işçinin hakkını savunan,
onları örgütleyen, onların daima yanında olan DİSKin
46ncı kuruluş yıl dönümünü buradan tekrar kutluyorum, bütün
çalışanlara selam ve saygılarımı sunuyorum.
Yaşasın işçilerin örgütlü mücadelesi!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Bir sonraki konuşmacı, şahsı
adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, Yeraltı Suları Hakkında
Kanunun bazı maddelerini değiştiren bir düzenlemeyi şu
anda görüşmekteyiz. Burada, aslında köylünün, çiftçinin hiçbir sorunu
çözülmüyor. Sadece, köylü için, çiftçi için bir seçim ertelemesi içermektedir
bu düzenleme. Sonuç olarak, bütün kuyular ruhsatlandırılacak, bütün
kuyulara sayaç takılacak, hem ücret alınacak hem de kullanılan suya
kota konulacak. Bu kanunun esas maksadı budur. Bu da yeni
sıkıntılara sebep olacaktır elbette ki.
Köylü vatandaşlarımız AKP iktidarına
üç dönemdir kucak açtı, oy verdi, destekledi. Ya, AKP ne yapıyor? Her
zamanki gibi köylüye, çiftçiye yeni yükler getiriyor; köylüye, çiftçiye
zulmediyor. Köylü perişan, çalışıyor, çabalıyor,
yüksek girdi maliyetleri altında eziliyor. Bu
sıkıntıları yetmezmiş gibi, şimdi bir de su
parası ekliyorsunuz. Zavallı köylümüz, çiftçimiz sulamada
kullandığı suyun elektrik parasını bile ödeyemez hâle
gelmişken, bu uygulama köylüyü iyice çaresiz bırakacak. Tabii,
kuyulara sayaç takılması sonucu su kullanımına kota
gelecek. Burada çok dikkat edilmesi lazım; mevsim şartlarına
göre, bu uygulama, bazı yıllar köylünün mahsulünün kurumasına
bile yol açabilir.
Yine, seracılarımız, suyu hem mahsullerini
sulamak için hem de soğuk havalarda seralarını dondan korumak
için kullanıyorlar. Kış mevsiminin soğuk ve uzun sürmesi
durumunda, seradaki ürünler, bu uygulamanın sonucu olarak donabilir. Zaten,
seracıların kullandığı elektriği tarımsal
tarife üzerinden değil, ticari tarife üzerinden ücretlendiriyorsunuz.
Herhâlde iktidarınız, bundan sonra, serada yetiştirilen
tarım ürünlerini de istatistiklerde sanayi üretimi olarak sayar.
Benim seçim bölgem Muğlada tarım arazileri
küçük parçalar hâlindedir. Köylümüze, çiftçimize bir kuyuyu
ruhsatlandırmak, o kuyuya sayaç takmak kaç bin liraya mal olacaktır, burada,
bunun cevabı net olarak verilmemektedir. Milastaki, Ortacadaki,
Dalamandaki, Köyceğizdeki, Fethiyedeki çitçilerimizin çoğunun üç
beş tane, hatta daha fazla kuyusu vardır. Bu çiftçilerimiz
kuyularını ruhsatlandırmak için tarlasını,
bağını, bahçesini, serasını mı satacak? Eğer,
tarlasını, bağını, bahçesini, serasını
satarsa ne ile geçinecek?
İktidarınız döneminde çiftçi dünyanın
en pahalı mazotunu, ilacını, gübresini kullanmaktadır.
Şimdi de köylümüze dünyanın en pahalı suyunu mu
kullandırmak istiyorsunuz?
Sayın Bakan, Akköprü Barajını 2011
yılında, seçimden hemen önce tamamladınız, enerji üretmeye
başladınız, bu kısmı güzel. Bölgemizde artık
Türkiyenin en önemli barajlarından biri yer almaktadır.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Taşkınlardan da koruduk.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ancak bu barajdan üç dört
ilçemize sulama suyu vermeniz mümkünken, bugüne kadar
Çek Kanununda
yaptığınız değişikle mali suçlarda hapis
cezasını kaldırdınız, sayenizde tüccarlar köylüyü
kolayca dolandırabiliyor artık.
Sayın Bakan,
yaptığınız her düzenleme köylülerimize yeni
sıkıntılar getiriyor. Siz bu gariban köylüden, çiftçiden ne
istiyorsunuz? Yeter artık, buna bir dur deyin!
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdoğan.
Sayın
milletvekilleri, 2nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Özel
Yok.
Sayın Köprülü
Burada.
Buyurun.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, söz
konusu kanun teklifiyle özellikle bir mağduriyetin giderildiği iddia
ediliyor kanunun gerekçe kısmında, iki yıl içinde kuyulara sayaç
takma zorunluluğunun süresinin uzatıldığı söyleniyor.
Bu, tabii, Mecliste tartışılacaktır. Ancak, teklifte hiç olmadığı
şekliyle, özellikle Komisyonda 3üncü madde ilave ediliyor ve 3üncü
maddeyle Kamulaştırma Kanununda bir değişiklik
öngörülüyor. Vatandaşın mağduriyeti giderilirken özellikle
başka rant kaynakları sağlamaya yönelik
Özellikle devletin
kamulaştırma amacı dışında da faaliyetlerini
sürdürebileceğine Park yapıyoruz. diyerek alınan
taşınmazların 20 katlı inşaatlarla, bloklarla
birilerine peşkeş çekilebileceğine dönük bu kanun maddesine siz
nasıl bakıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Bunu, söz konusu yasayla nasıl
ilişkilendiriyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köprülü.
Sayın Yüksel
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) Sayın Bakan, Gediz havzasında,
ağırlıklı olarak Menemen ilçemizde, dün, 40
bin dönüm bağ ve sebze tarlaları; Menderes havzasında,
Bayındır, Tire, Selçuk, Söke ilçelerimizde 90 bin dekar şalgam
ekim ve sebze tarlaları sular altında kalmıştır.
Sayın Bakan, bunun sorumluluğu Gediz ve Menderes havzalarında
hiçbir ıslah çalışması yapmayan
Bakanlığınıza ait değil midir? Bir yıllık
emekleri yok olan çiftçilerimizin zararlarını ödemeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Yeraltı Suları Hakkında
Kanunun 2nci maddesinde Faydalı ihtiyaç, yer altı suyunu
kullanacak kimsenin faydalı kullanışları için muhtaç
olduğu su miktarıdır. ifadesi var. Buradan hareketle, bölgem
Bursada faydalı ihtiyaç adı altında DSİ Genel
Müdürlüğünce tayin ve tespit edilen ne kadar tesis var ve buralarda ne
kadar su kullanılıyor, öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkanım teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, dün, konuşmamda bu
sayaçların DSİ tarafından ücretsiz takılmasını
önermiştim ve sigorta kapsamında da DSİnin sigortası
kapsamında olmasını önermiştim ve bu konuda Sayın
Başbakanla bir telefon teatisinde bulunmanızı önermiştim.
Bu süre içerisinde Sayın Başbakanla bir görüşmeniz oldu mu? Bu
sayaçların ücretsiz verilmesi yönünde, kasanın dolu olduğunu,
paranın bol olduğunu, Avrupanın 1inci ekonomisi olduğunu
söylediğinize göre bu sayaçların ücretsiz verilmesi gerekiyor. Bu
konuyu tekrar Bakanlar Kuruluna ve Başbakana ilettiniz mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın
Bakanım, 2nci maddenin b şıkkında Zirai, içme ve
kullanma suyu amaçlı
diye başlıyor, maddenin sonunda diyor ki:
üç yıl içerisinde -bunu yerine getirmeyenler tarafından- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kurulur veya kurdurulur.
Bu şartlara uymayanların belgeleri iptal edilerek kuyuları
kapatılır... İçme suyunun temin edilmesi devlet görevi
değil mi? Neden böyle bir kapatma gereksinimini bu maddeye
alıyorsunuz?
İkinci bir sorum: Büyükşehir Belediye
Yasası geçti. Yasada köy tüzel kişiliği kaybedilerek mahalle
oldu. Bu köyleri, içme suları ya da kuyu suları için, kullanma
suları için ücrete tabi tuttunuz. Bu yasada büyükşehir belediyesinin
dışında bulunan köyler ile büyükşehirler arasında
eşitlik ilkesine aykırı olan bir durum söz konusu değil mi,
nasıl düzeltmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın
Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bir konuyu öğrenmek istiyorum. İzmir
kırsalında zirai amaçlı kaç kuyu vardır? Ayrıca,
İzmir vilayeti sınırları içerisinde bu kanun kapsamına
giren kaç kuyu bulunmaktadır? Bu konuda bilgi verirseniz memnun olurum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakandan öğrenmek isterim: Tokat ilinde Devlet Su İşlerine ait
olan makine parklarında çok ciddi manada düşüş vardır, yeni
makine alımları da yapılmamaktadır, yani tamamen
taşeron şirketlere bırakılmış gibi bir tablo
görülüyor. Bununla ilgili bir politikanız mı vardır? Yani,
tamamen Devlet Su İşlerini çekecek misiniz? Bunu öğrenmek
isterim.
İkincisi
de: Kelkit ve Yeşilırmak vadilerinde ıslah
çalışmaları devam etmektedir, uzun zamandan beri devam ediyor.
Bununla ilgili, ne zaman biteceği noktasında bilgi verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, buyurun efendim.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Efendim,
Sayın Köprülünün suali vardı yani 3üncü madde
Kamulaştırma Kanunu ile niye ilave edildi? şeklinde.
Efendim,
bu şöyle bir zaruretten kaynaklandı: Yani, mahkeme kararları
arasında, Yargıtaydaki daireler arasında farklılık
var. Ayrıca, malumunuz, Kamulaştırma Kanununa göre beş
yıl içinde kamulaştırılan alanda bir tesis yapılmazsa
kamulaştırma
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Bu o madde değil Sayın Bakanım.
Yanılıyorsunuz, o madde değil bu. 22nci değil, 23üncü
madde sizin söylediğiniz ama 22de değişiklik yapıyorsunuz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam,
23üncü madde ama 22yle 23 irtibatlı. Dolayısıyla, özellikle
geçmişte ben de gerek İSKİde, DSİde gerekse
Bakanlıkta çok kamulaştırma yaptım. Şimdi, bakıyorsunuz
geriye, on beş yirmi yıl geçmiş, hakkını
almış olan vatandaşlar dava açarak gerçekten haksız
zenginleşme suretiyle devleti zarara uğratıyor; bunu önlemek
için yapılan bir işlem. Yani devlet zamanında
kamulaştırmış, hakkını vermiş, teslim
almış, beş yıl zarfında da gerekli tesisi
yapmış; ondan sonra vatandaşla, arsa veya diğer
kamulaştırılan alanla ilgili sahibinin illiyet bağı
tamamen kopmuş olması lazım. Bunu getiriyoruz.
Sayın Yüksel, tabii, maalesef son zamanlarda
bazı bölgelerde aşırı yağışlar meydana
geldi. Tabii, bu arada Gediz ve Büyük Menderes havzasında da bazı
alanlar kısmen su altında kaldı. Ancak burada şunu da ifade
etmek istiyorum: Gerek Gediz havzasında gerek Büyük Menderes
havzasında yaptığımız barajlar, mesela, Aydında
İkizdere Barajı, Çine Barajı gibi barajlar çok fazla bir
zararın olmasını önlemiştir. Tabii, çiftçinin
zararlarıyla ilgili de konu araştırılıyor, gereken yapılacaktır;
buna inanıyorum.
Sayın Demiröz, tabii, Bursada faydalı
ihtiyaç ile ilgili şu anda Tarım Bakanlığınca
tarım il müdürlüğünde ekeceği çiftçiye göre isteniyor. Sanayi
için Bakanlığımızdan ve sanayi il müdürlüklerinden
alınıyor bunlar, bu değerler. Bu rakamları onlardan
yazılı olarak isteyerek size ulaştırabiliriz.
Sayın Özkan Sayaçların parasız
takılmasıyla ilgili Başbakanla telefonla konuştunuz mu?
diye söylediniz.
Bu konuda Başbakanımızla telefonla
konuşmadım ama burada şunu ifade edeyim: Zaten getirilen bu
kanunda nerelere sayaç takılacağı, nerelere
takılmayacağı DSİ tarafından ciddi olarak incelenecek;
bu bir. Bazı yerler taban suyu yüksek olan bazı yerler var ki
kısa bir zamanda, iki üç yıl içinde buralara sulama suyu geliyor
yüzey suyu olarak; yer altı suyu kuyuları belki devre
dışı kalacak. Onları tespit ederek en azından oralarda
sayaç takılmama durumu olabilecek; bir.
İkincisi de, bizim de şöyle bir
çalışmamız olacak: Sulama birlikleri ve kooperatiflerine,
şahıslara değil ama en azından onlara, DSİnin kanunda
mevcut olduğu üzere üç yıl ödemesiz, on beş yıl ödemeli,
bir şekilde faizsiz bir uygulama yapmak için arkadaşlar bir
çalışma yapacaklar. Mevzuat müsaade ederse bu
kolaylığı da göstereceğiz. Yani maksadımız
vatandaşa faydalı olmaktır. Burada, yani sayaçlardan, daha doğrusu
sayaç değil, ölçüm sisteminden maksat, mevcut yer altı suyunu,
rezervini kontrol etmek ve vatandaşın gerçekten vahşi
şekilde sulamasının önüne geçmektir. Maksadımız,
gelecek nesillere yer altı suyunu sağlıklı bir şekilde
teslim etmektir.
Sayın Kaplan, özellikle, tabii, büyükşehirde
mahalle olanla köy olan, hâlihazırda köy olan alanlar arasında
Büyükşehir belediyesi, tabii, köylere hizmet götürecek. Ben de eski bir
İSKİ Genel Müdürü olarak konuyu biliyorum. Yani bir alan, eğer
büyükşehir veya
Büyükşehir olunca su-kanalizasyon idareleri yetkili
oluyor da su temini ve atık suların toplanmasında, buralarda
kuyulardan alınan, kullanılmış su uzaklaştırma
bedelidir, onu özellikle vurgulamak istiyorum. Neticede, oraya hizmet
getirecek, alacak, toplayacak, yani köyler de mahalle olacak ama o da
şehrin bir parçası olacak, onu da özetle vurgulamak istiyorum.
Sayın Vural, İzmir kırsalında kaç
kuyu var şu anda, o konudaki toplamı verebilirim. Şu anda, kanun
kapsamına giren 274 bin adet kuyu olduğu ifade edildi.
OKTAY VURAL (İzmir) Kanun kapsamında 264 bin.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Onu şöyle yapalım: Bu toplam miktar,
İzmir için şu anda elimde kayıt yok ama ben size bunu
yazılı olarak vereyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Toplam olan Türkiyede.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, bu Türkiyede toplam olan.
Sayın Doğru, tabii, sulama borçları, yeni
yapılanma için şu anda
Herhâlde enerjiyle ilgili söylüyorsunuz
değil mi?
REŞAT DOĞRU (Tokat) Hayır efendim,
Devlet Su işleri makine parklarından bahsediyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Makine parklarıyla ilgili de şunu
ifade edeyim: Efendim, DSİnin
Biliyorsunuz, biz Tokatta bütün derelerin
ıslahıyla ilgili, ben de Tokata gittim ve büyük bir ıslah
çalışması başlattık, bu devam ediyor, yani hızla
devam edecek. Makine parkında bir problem yok. Yeni makine alınca da
Tokata veriyoruz. Kaldı ki biz özellikle, makineleri acil ihtiyaçlar için
kullanıyoruz, diğer işleri ihale ediyoruz. Makine bu yıl da
ayrıca alacağız. Yeni makine size de, Tokata da vereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde dört önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun teklifinin 2 nci maddesi ile 167 sayılı Kanunun
değiştirilen Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yer alan Bu kanunla değiştirilen 10 uncu maddenin ikinci
fıkrasının ifadesinin, Bu maddeyi değiştiren
kanunun şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Muzaffer
Baştopçu
Kayseri İstanbul Kocaeli
İdris Şahin Muzaffer
Aslan
Çankırı Kırşehir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesiyle düzenlenen Geçici
3. maddenin (b) bendinde geçen yüzde yirmi beş fazlası ile ve
zirai ibarelerinin çıkarılması ve birinci cümleden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Zirai amaçlı
açılan kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi kurulmaz.
Oktay Vural Ali
Uzunırmak Seyfettin
Yılmaz
İzmir Aydın Adana
Mehmet Erdoğan Necati Özensoy Mustafa Kalaycı
Muğla Bursa Konya
Ali Halaman
Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesi ile
değiştirilen 167 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin
(a) ve (b) bentlerine birinci cümlelerinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kuyu ölçüm sistemine
ilişkin olarak kurulması zorunlu olan cihazların, kaybolma gibi
durumlara karşı sigortalanması zorunludur ve bu sigorta
bedelleri Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
karşılanır.
Ramazan Kerim Özkan Mehmet
Şeker Musa
Çam
Burdur Gaziantep İzmir
İlhan Demiröz Kazım Kurt Rahmi Aşkın
Türeli
Bursa Eskişehir İzmir
Mehmet Hilal Kaplan Kadir
Gökmen Öğüt
Kocaeli İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
410 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2.
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Erol Dora
Iğdır Şırnak
Mardin
Halil Aksoy Nazmi Gür
Abdullah Levent
Tüzel
Ağrı Van İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon, son okunan önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONUNU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gür.
NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, 410 sıra
sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde fikirlerimizi beyan etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, insan ve diğer bütün
canlılar için yaşamsal bir doğal kaynak olan su,
bilindiğinin tersine sonsuz bir doğal kaynak değil. Dünyada
oldukça sınırlı bulunan ve hayatın devamını
sağlayan önemli maddelerden biri de sudur. Doğada suya
bağımlı canlı yaşamı sürekli artarken
yenilenebilir su kaynakları miktarı sabit kalmaktadır. Özellikle
insan nüfusunun neredeyse geometrik artışı, su
kaynaklarının kıtlığı suyun gelecekte önemini
artırırken bütün insanların suya eşit oranda doğal
erişim hakkının da önündeki en büyük engeli yine insanın
kendisi oluşturmaktadır. Öte yandan suyun hızla kirletilmesi,
yani yer altı ve yer üstü sularının hızla kirletilmesi,
suyun giderek bir metaya dönüştürülerek pazar ekonomisi çerçevesinde halka
sunulması suyun bu hayati değerini giderek artırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, dünya nüfusunun hızlı
artışı ve gelişen sanayi sektörü nedeniyle artan su
gereksiniminin giderilmesinde güçlüklerle
karşılaşıldığı ve son yirmi-yirmi beş
yıl içerisinde de bölgelerde özellikle Orta Doğuda su krizinin
çıkacağı aşikârdır.
Yine, özellikle bu konuda yazıp çizen uzmanlar su
sorununun önemini vurgulamakta, altını çizmektedir. Bunun da
gelecekte bölgeler ve bazı ülkeler arasında savaş gerekçesi,
savaş nedeni olabileceğini de göstermektedir bize.
Değerli arkadaşlar, su özellikle
Birleşmiş Milletlerin de temel gündem maddelerinden birisidir.
Özellikle 2000 yılından başlayarak Birleşmiş
Milletlerin oluşturduğu konferansların temel gündem maddesi su. Suyun
paylaşımı, suyun bir insan hakkı olarak erişimi ve
suya erişim konusunda da ülkelerin, devletlerin halktan yana, insanlardan
yana önlem alması suyun paylaşımı ve su üzerinde herhangi
bir kısıtlama getirilmemesi konusunda da ciddi çalışmalar
ve eylem planları söz konusudur.
Yine, değerli arkadaşlar, bizim özellikle suya
erişim konusunda, suyun bir insan hakkı oluşundan yola
çıkarak yer altı sularının kullanımı konusunda
elbette ki bir regülasyona, bir düzenlemeye ihtiyacımız var. Fakat
bunun hem ticari bir metaya dönüştürülmemesi hem de insanların suya
erişim hakkının önünde bir engel teşkil etmemesi gerekiyor.
Yine, suların, yer altı sularının ve
yer üstü sularının kullanımı, onların kirletilmesinin
engellenmesi veya dağıtımı Hükûmetlerin, özellikle bölgesel
yönetimlerin, belediyelerin temel görevlerinden birisidir. Bunun için önemli
olan, stratejik su kullanım planlarının ve projelerinin
hazırlanması ve bu konuda da Hükûmetlerin önlem almasıdır.
Değerli arkadaşlar, biz Barış ve
Demokrasi Partisi olarak herkesin eşit ve güvenli suya erişiminin
sağlanması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Bunun
da en iyi biçimde kamu eliyle sağlanabileceğini düşünüyoruz.
Suya adil ve eşit bir şekilde ücretsiz olarak erişilebilmesi
anayasal bir hak olmalıdır ve yeni hazırlanacak anayasada da
suya erişim hakkı bir insan hakkı olarak düzenlenmelidir. Bunu
öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar, güvenli içme ve kullanma suyuna
erişim insan sağlığı ve özellikle de çocuklar için son
derece önemlidir. Ancak dünya genelinde 1 milyardan fazla insanın
sağlıklı su kaynaklarından mahrum kalması ve suya
erişim hakkından mahrum kalması da bilinen bir gerçektir.
İçme, kullanma ve sanayi sektörleri tarıma oranla çok daha az
su kullanmalarına karşın bu sektörlerdeki su tüketimi
artışı son derece hızlıdır. Gelir düzeyi
düşük ülkelerde su kullanımında en yüksek payı tarım
sektörü almasına karşın, gelir düzeyi yüksekliğinde
tarımın yerini sanayi sektörü almaktadır. Bunun da dikkate
alınması gerekir.
Su kıtlığının ortaya çıkmasında
birçok faktör etkili olmuştur. Sanılanın aksine su sorunu iklim
değişikliğinin sonucu ortaya çıkmamıştır,
artan nüfus ve kötü su yönetimi kullanılabilir su kaynaklarını
azaltmış ve su kirliliği ve çevreye verilmeyen önem nedeniyle de
suyun kullanımı önündeki en büyük engellerden biridir.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır.
İsimleri tespit ediyoruz: Sayın Hamzaçebi, Sayın
Moroğlu, Sayın Demiröz, Sayın Şeker, Sayın
Ağbaba, Sayın Özkan, Sayın Serindağ, Sayın
Ediboğlu, Sayın Çetin, Sayın Ayman, Sayın Tanal, Sayın
Kaplan, Sayın Kurt, Sayın Özdemir, Sayın Acar, Sayın Öz,
Sayın Aygün, Sayın Köprülü, Sayın Onur, Sayın
Kesimoğlu.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan
ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168, 2/1169, 2/1179, 2/1180) (S.
Sayısı: 410) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesi ile
değiştirilen 167 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin
(a) ve (b) bentlerine birinci cümlelerinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kuyu ölçüm sistemine
ilişkin olarak kurulması zorunlu olan cihazların, kaybolma gibi
durumlara karşı sigortalanması zorunludur ve bu sigorta
bedelleri Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
karşılanır.
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur)
ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Mehmet
Şeker konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN Mehmet Şeker, Gaziantep Milletvekili
Sayın Şeker, buyurun.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2nci
maddedeki önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Bakanım, samimi olarak bir şey
soruyorum: 1inci, 2nci, 4üncü, 5inci maddeler 3üncü maddeye kamuflaj
mı değil mi? Değilse sizinle ne ilgisi var? Niçin bu 3üncü
maddeyi bunun içerisine soktunuz? Bu, çok ciddi bir sıkıntı.
Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi, Meclisi bir kanun çıkartma
fabrikası gibi görüyor, ben getireyim ve bu kanunları
çıkartayım istiyor. Bu kadar çok kanun çıkan bir Meclis daha
görülmemiştir. Yanlış çıkartıyoruz, tekrar
düzenliyoruz; tekrar yapıyoruz, tekrar tekrar bu kanunları
düzenlemeye çalışıyoruz. Oysa gelişmiş demokrasilerde
yasa yapımı Mecliste başlamaz değerli milletvekilleri ve
Mecliste de belirlenmez. Sivil toplum örgütleriyle görüşülür, bununla
ilgili üniversitelerle görüşülür, konuyla ilgili bütün
kuruluşların görüşleri alınır ve bu kanun ham
şekilde Meclise gelir, komisyonlarda tartışılır ve
sonuç olarak da buradan sağlıklı bir kanun çıkar ama
bunların yapılmadığını görüyoruz. Çıkar
gruplarıyla bürokrasi arasındaki etkileşimin tescil makamı
Meclis değildir değerli milletvekilleri.
Sayın Bakan, sizi çok iyi anlıyorum. Evet, yer
altı sularını koruyalım, gelecek nesillere
sağlıklı su bırakalım çünkü dünyada tatlı su çok
az, tatlı suyu bir sonraki nesle aktarmamız lazım. Bununla
ilgili hiçbir sorun yok ama bu nasıl yapılır? Bu, ülkenin
ekonomik beklentilerine uygun bir toprak ve tarım reformu yapılarak
yapılır. Yaklaşık on yıldır iktidardasınız,
11inci yıl Değerli Bakanım. Ülkenin ekonomik beklentisine uygun
bir toprak ve tarım reformu maalesef gerçekleştirilememiştir.
Tarım açısından Türkiyenin ekonomik ve hukuk
altyapısı da maalesef yetersizdir.
Değerli Bakanım, bu kanunla beraber bizim
önerimizde
Özellikle bölgemizden örnek vereceğim size. Çiftçi çok
sıkıntılı durumda; çiftçi, elektrik parasını
ödeyemiyor; çiftçi, tohumu dünyada en pahalı kullanan çiftçi; yine, bizim
çiftçimiz mazotu en pahalı alan çiftçi. Bunların, bu borçların
içerisinde boğuşurken, bankadan aldığı kredileri
ödeyemezken, bu faiz sarmalına bulaşmışken bir de sizler
teşvikleri minimuma indirdiniz ve şu anda da insanların
ekmeğinden sonra sularına da göz diktiniz.
Yer altı suları mutlaka ki bir ülkenin olmazsa
olmazı, çok önemli. Gelecek nesle aktaracağımız yer
altı sularını korumamız lazım. Özellikle dünyada suyun
büyük bir kısmının tuzlu su olduğunu hesaba katarsak, yer
altı sularını korumak, gelecek nesle temiz su imkânı
sağlamak, onları suyla buluşturmak ve bunun devamını
sağlamak mutlaka ki anlaşılması gereken bir şey.
Sayın Bakanım, sanayiciye teşvik
veriyoruz, sanayicinin elektriğine, sigorta primine, hepsine teşvik
veriyoruz ama çiftçinin suyuna destek çıkmıyoruz. Ne
yapacağız? Damlama suyu artıramazsak ve salma suyla devam
edersek mutlaka yer altı sularına zarar vereceğiz. Bunun
için teşvikler geliştirmek
lazım, bunun için çiftçiyi bu yönde yönlendirmek lazım. Eğer
bunları yapamazsak sadece sayaç koyarak ve çiftçinin parasını
alarak hiçbir yere varma şansımız yok. Yine, yer altı
sularının denetiminde büyük bir sıkıntı
çekeceğiz. Şu anda kayıtlı olanlara gideceksiniz,
kaydı olmayanlara gidemeyeceksiniz, kaydı olmayanlarla ilgili bir
işlem yapamayacaksınız ama iyi niyetle kuyusunun kaydı
olan, tescili olan insanlara gideceksiniz, bunların suyunu
denetleyeceksiniz. Büyük fabrikalar
Büyükşehir Yasası geçti,
Büyükşehir Yasasında yine ciddi sıkıntılar var, orada
da Devlet Su İşleri bu işleri denetleyemeyecek, orada da
ayrı bir sıkıntı var. 27 tane ilde Büyükşehir
Yasasıyla bu kuyuları sizler denetleyemeyeceksiniz.
Sayın Bakanım, bu yanlıştan bir an
önce vazgeçmeniz lazım. Çiftçi gerçekten çok sıkıntılı
ve şunu söylüyor: Ekmeğimize göz diktiniz, suyumuza da göz
dikmeyin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesiyle düzenlenen Geçici
3. maddenin (b) bendinde geçen yüzde yirmi beş fazlası ile ve
zirai ibarelerinin çıkarılması ve birinci cümleden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Zirai amaçlı
açılan kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi kurulmaz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
önergeye?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Halaman, Adana Milletvekili.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sağ olun
Başkanım.
Sayın milletvekilleri, 410 sıra
sayılı yeraltı sularını satma kanunu hakkında
söz almış bulunuyorum, daha çok bunun 2nci maddesiyle ilgili.
Ama bu kanunun içeriğini konuşmadan önce
1983ten sonra Anavatan Partisi iktidar olmuştu. Anavatan Partisi bu
iktidarın hevesine kapılıp kara yolları üzerinde
taşımacılık yapan 10-15 tonluk BMC kamyonlarına, Ford
kamyonlarına, Fatih kamyonlarına Avrupa menşeli -onlara para kazandırmak için-
böyle bir takograf takma mecburiyeti getirdi. Türkiyedeki bu
kamyoncuların intizarı Anavatan Partisini iflah etmedi.
Şimdi, ben bu kanunla ilgili söylerken
Bu kanun
daha çok Tarım Bakanlığını, Enerji Bakanlığını
ve Orman ve Su İşleri Bakanlığını ilgilendiren
bir kanun. Şimdi, istenen kanun, 2011 yılından bu tarafa, su az
diyerek, Türkiyede su kıtlığı var diyerek, önce bir ölçüm
cihazı, ölçüm sistemi koyup sonra da işte Sayaç koyalım, saat
koyalım, bunlardan bir para toplayalım: deme kanunu. Bu 2011den bu
tarafa devam ediyor. Üç ay önce, bir köyden bir kâğıt
göndermişler, bu kağıttan dolayı da ben Orman
Bakanımıza şöyle söyledim: Ya bu çok âdil bir şey
değil, çok merhametli, merhameti bırak mantıklı
değil. diyerek ufak da bir uyarı yapmıştım.
Yer altı suları, uzun yıllar tarımda,
sanayide, içme suyu olarak insanların, vatandaşların kendi
imkânlarıyla yeryüzüne çıkarttığı, kullandığı
su demek. Bu suyu kullanan vatandaşlarımız, çiftçiler,
sanayiciler, içme ve temizlikte kullandıkları suyun
karşılığını Hükûmete, devlete KDV olarak, stopaj
olarak, gerçek usulde vergi vererek, kurumlar vergisine tabi olarak zaten
ödüyorlar.
Su hayat demek, abı demek, insan için vazgeçilmez. Bu
suyu satmak kolay. Şimdi, yolun kenarlarında lahana satan,
pırasa satan, turp satan, patates satan, soğan satan, elma
yetiştiren, narenciye yetiştiren
Yer altından suyu çekerek bu
Ulukışlalı, bu Adanalı elma yetiştirdiği için,
portakal yetiştirdiği için bu Allahın verdiği suya Ben
bunu parayla satacağım, buna sayaç ve saat vuracağım. demek
Ya bu komünist ülkelerinde yok ya, Kübada yok Kübada. Sen bu memlekette yani
yer altından çıkan, nokta kadar emek vermediğin, nokta kadar
gayret göstermediğin bir suyu emrivaki Ben yer altındaki suyu sana
satacağım. demek doğru mu? Yeryüzündeki suları fahiş
fiyatla zaten satıyorsun. Baraj yaptım. diyorsun satıyorsun,
Sulama birliği kurdum. diyorsun satıyorsun, Şişeledim.
diyorsun satıyorsun. Zaten bunları sata sata, tarımla
uğraşan, sanayiyle uğraşan insanları iflah etmez,
etmeme hâline getirdiniz zaten. Bundan dolayı biz bu kanunun
Ben bu
kanunun şahsen alayına karşıyım. Yani Alayına
karşıyım. derken
böyle bir şey yok ya! Yani bir
memlekette pamuk eken adamın 60, 70,
Şimdi, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı Bu ormanları kontrol etmek için şimdi
ormancıyı mormancıyı istihdam ediyoruz. diyor,
altlarına pikapları veriyor, orada işte Yangın çıkmasın,
işte kaçak odunu kaçırtmasınlar, hartlak odunu kesmesinler,
ormanı kesmesinler. diyerek servis yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ HALAMAN (Devamla) Şimdi, bu Orman
Bakanlığı yeni bir ekip kurup yani bu suları mı
kontrol edecek?
Şimdi, bundan dolayı ben bu kanuna menfi
baktığımı, karşı olduğumu söylüyorum,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Halaman, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
Kanun teklifinin 2 nci maddesi ile 167 sayılı Kanunun
değiştirilen Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yer alan Bu kanunla değiştirilen 10 uncu maddenin ikinci
fıkrasının ifadesinin, Bu maddeyi değiştiren
kanunun şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyorum Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddede öngörülen değişiklik yapılmakla
167 sayılı Kanunun yürürlük tarihi ile iş bu taslağın
kanunlaşması durumunda gerçekleşecek yürürlük tarihleri
konusunda karışıklık yaşanmaması ve uygulamada
sıkıntıya yol açılmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutacağım
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, biraz önce kabul edilen önergeyle ilgili bir teknik konuyu izninizle
gündeme getirmek istiyorum. Söz verir misiniz?
BAŞKAN Tabii, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kabul edilen önergeyle
bence madde çok sorunlu bir hâle geliyor. Niyet edilen, tasarıda yer alan
geçici 3üncü maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce izin alarak
kuyu açmış kişilere yönelik olarak bir hak getiriliyor. Önerge
diyor ki: Bu maddeyi değiştiren kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce yer altı suyu temini amacıyla kuyu, galeri, tünel ve
benzerleri için kullanma belgesi almış olanlar
diyerek onlara
sağladığı hakları sayıyor. Doğru ifade Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce. demektir. Bu madde geçici
3üncü maddedir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce demek
suretiyle önceki bütün izinli yer altı kuyularını, galerileri
kapsama almış oluyoruz. Bu maddeyi değiştiren kanunun
dediğimiz zaman -bu madde geçici 3üncü madde, geçici 3üncü madde burada-
bu maddenin nesi değişiyor? Niyet edilen, efendim, bu
değişiklikten önceki geçici 3 ama ben öyle anlamıyorum. Bunun
teknik ifadesi, kanuni ifadesi Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce izin almış olanlar
diyerek başlayıp hükmü
ona göre kurmaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tekriri
müzakereyle gerekirse bunu yapalım efendim.
BAŞKAN Söz talebi var mı Komisyondan veya
Hükûmetten? Yoksa, Sayın Hamzaçebinin sözleri kayıtlara
geçmiştir.
3üncü maddeyi okutmadan önce
OKTAY VURAL (İzmir) Teknik çalışma
yapsın arkadaşlar da daha sonra
Yani zaten madde geçtiği için
bir teknik çalışma arada yapsın, gerekirse tekriri müzakereyle
tekrar, müzakere edilir efendim.
Efendim, madde oylandı zaten artık, bundan
sonra yapılacak bir şey
Tekriri müzakere; o ayrı bir
prosedürdür. Maddeye devam edin efendim. Maddeye devam edin siz, gerektiği
zaman yaparız onu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 89uncu madde var
OKTAY VURAL (İzmir) - Devam edin maddeye efendim.
Sayın Başkanım, devam etsin, bu
tartışma biraz sürebilir.
BAŞKAN Efendim, kırk dakika yemek arası
veriyorum, ondan sonra tekrar birleşiriz.
Kapanma
Saati: 19.31
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın Mustafa Elitaş 2nci madde üzerinde verdikleri bir
önergenin işleme alınmadığını, bu hâliyle 2nci
madde oylamasında yanlışlık
yapıldığını ifade etmiştir. Yapılan inceleme
sonucunda önergenin sehven işleme alınmadığı
anlaşılmıştır. Bu nedenle, İç Tüzükün 13üncü
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca gerekli düzeltmeyi
sağlayacağız.
Şimdi 2nci madde üzerindeki önerge işlemini
tamamlayıp maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2
nci maddesi ile değiştirilen 167 sayılı Kanunun geçici 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"yüzde yirmibeş" ibaresinin "yüzde on" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Nurdan
Şanlı İdris
Şahin
Kayseri Ankara Çankırı
Mustafa Şahin Sermin
Balık
Malatya Elâzığ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz, önergeyle ilgili kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kanunun 2nci maddesi,
aslında, 167 sayılı Kanunun geçici 3üncü maddesini
değiştiren bir hüküm var. 167 sayılı Kanunun geçici 3üncü
maddesi, şubat 2011 tarihinde yaptığımız 6111
sayılı Kanundaki 194 sayılı maddedeki
değişiklikle izafeten yapılmış.
Burada bizim amacımız, 3üncü maddeyi
değiştirirken, geçici 3üncü madde içerisindeki düzenlemedeki geçen
iki yıllık ibarenin farklı bir anlam yüklemesiyle ilgiliydi.
Yani, bizim, düzenlerken, bu teklifi getirirken AK PARTİ Grubu olarak niyetimiz,
meramımız, kanunun yayımı tarihinden itibaren geçici 3üncü
maddenin ikinci fıkrasındaki sürelerin başlamasını, o
bir yıllık sürenin başlamasını, daha sonra eğer
kişiler bu sayaçları bir yıl içerisinde koymayıp Devlet Su
İşleriyle anlaştıkları takdirde, Devlet Su
İşlerinin üç yıl içerisinde yaptırmasını anlatan
bir meram ifade etmek gerekiyordu.
Sayın Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi bu
maddeyi bu şekilde anlamadığını ifade etti. Biz, AK
PARTİ Grubu olarak bunun, kanunun 3üncü maddesinin yayımı
tarihinden itibaren tüneller ve yer altı su kaynaklarının
olması gerektiği konusundayız.
Muhtemelen Sayın Bakan da herhâlde bu anlamda bir
açıklama yapacaktır. Oradaki anlam bütünlüğündeki kargaşa
ortadan kalkacaktır diye ümit ediyorum.
Kanunun hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz, CHP Grup Başkan Vekili Sayın Hamzaçebinin
endişelerini gidermek maksadıyla söz aldım.
Özellikle buradan kastedilen şu: 410 sıra
sayılı Teklifin kanunlaşması hâlinde yürürlüğe
gireceği tarih kastedilmektedir. Sayın Elitaş da buna
açıklık getirdi, çok teşekkür ediyorum.
Kanunun bu şekilde anlaşılması
lazım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu açıklamalar karşısında susarsam
açıklamaları kabul ettiğim gibi bir anlam çıkarılabilir.
Ben görüşümün doğru olduğunu düşünüyorum ancak bu konunun
daha fazla da Genel Kurulun vaktini almasını arzu etmiyorum. O
nedenle, konuşmamı burada noktalıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3 -
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 22
nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Kamulaştırılan
taşınmaz malda, kamulaştırma amacına uygun bir
işlem veya tesisat yapılmasından sonra bu hüküm
uygulanmaz."
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde gruplar adına
birinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
Sayın Tanal, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
410 sıralı görüşülmekte olan yasa
tasarısına baktığımız zaman, yer altı
sularıyla ilgili, Kamulaştırma Kanunu bir arada
görüşülmekte. Tabii ki İç Tüzükümüzün 35inci maddesine baktığımız
zaman, ancak 2 tane teklif arasında fiilî ve hukuki bir bağlantı
olursa bir arada görüşülebileceğini hüküm altına
aldığı hâlde, maalesef Komisyonda bu kanuna karşı hile
kullanılarak yer altı sularının teklifin içerisine bir
başka milletvekilleri tarafından
Amaç, Kamulaştırma Kanunu
üzerine Yeniden biz nasıl yeni bir rant alanını yaratabiliriz?
o gerekçeden dolayı, birbiriyle hiç bağlantısı olmayan,
uzak olan, kopuk olan Kamulaştırma Kanunu da yer altı
sularının içerisine alınmış durumda.
Tabii sadece bu İç Tüzükün 35inci maddesinin ihlali gündeme
gelmemiş, aynı zamanda İç Tüzükün 36ncı maddesinin ihlali
de söz konusu. O da nasıl söz konusu? Teklifin, komisyon üyelerine
tebliğ edildikten kırk sekiz saat sonra yani iki gün geçtikten sonra
görüşülmesi gerekir iken aynı gün gündeme alınması İç
Tüzükün bir başka ihlalidir tabii ki.
Peki, bu 2942 sayılı Yasanın 22nci maddesindeki olay
acaba Anayasamızın hükümlerini ihlal ediyor mu?
Anayasamızın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletidir. diyor. Hukuk devletinin ilkelerine baktığımız
zaman, bu açıdan sırf onunla bitmiyor, aynı zamanda yine 35inci
maddede mülkiyet esası var. Peki, kamu yararı amacıyla bir yer
kamulaştırılabiliyorsa bu ne olur? Anayasamızın
13üncü maddesinde -mülkiyet hakkı bir sefer bir temel hak ve özgürlüktür,
bir temel haktır- Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlandırılması, demokratik toplum düzeninin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. der.
Peki, Kamulaştırma Kanununun 22nci maddesinde idare yani
belediye yani Karayolları yani TOKİ, herhangi bir kamu kurumu -hatta
düzenlemede vakıf üniversiteleri de var- kamu yararı gerekçesiyle o
taşınmazı kamulaştırdığı zaman üzerine
de tesis deniliyor yani ilavesi talep edilen bir tesis deniliyor. Tesisin
bir tanımı yok, tesisin üzerine 2-3 metrelik bir yapı da
yapılabilir, prefabrik küçük bir yapı da yapılabilir. Gayet
rahat Efendim, bu işte kamu yararı kalmamıştır.
denilebilir ve kamu yararı kalmadığı için mevcut olan yasal
düzenlemeye göre eski mal sahibine, taşınmaz sahibine tebligat yapılır,
üç ay içerisinde bu hakkını kullanarak gayrimenkulünü geri alabilir.
Getirilen, teklif edilen bu düzenleme, vatandaşın bu
malını, bu taşınmazını, bu gayrimenkulünü geri
almasını bertaraf eden bir fıkradır.
Peki, bu bertaraf eden bir fıkra olunca ne olur?
Esasen kamulaştırmanın temelinde yatan plan, program şu:
İdarenin uzun vadeli olarak, geleceğe yönelik olarak plan, program
yapması ve bu yaptığı plan, program doğrultusunda da
kamulaştırmayı yapmasını yasa emrediyor.
Peki, getirilen bu teklifle Efendim, idare uzun vadeli
plan, programla uğraşmasın; kafasına estiği zaman
eğer bir yeri kamulaştırırsa, kamu yararı da bu
işte kalmaz ise hiç olmazsa o gayrimenkul sahibi dava açmasın, idare
herhangi bir külfet altına girmesin. Zaten Sayın Bakan da dedi ki:
Efendim, bu konuda çok açılan davalar var. Danıştay daireleri
arasında farklı kararlar var. E, Sayın Bakan,
Danıştay daireleri arasında farklı karar varsa hukuk kendi
içerisinde bunu yine çözümlemiş, İdari Davalar Genel Kurulu var.
Efendim, onun da amacı şudur: Daireler arasında bir hukuk
ihtilafı varsa, bu mevcut olan Danıştay kararlarının
ihtilafının çözüm mercisi de orasıdır. Yani, bunun yolu
Ben devlet olarak, gayet rahat gücü kullanarak vatandaşa bu gayrimenkulü
tekrar geri vermeyelim. şeklindeki nitelendirme, doğrusu
yanlış.
Gerek bakıyoruz anayasa hukuku kitaplarında
gerek idare hukuku kitaplarında, hukuk devletinin
açılımını aynen şu şekilde yapıyor: Hukuka
bağlı olan devlet demektir. Devlet de yasama, yürütme ve yargı
organlarından oluştuğuna göre hukuk devletinin üç temel
gereği vardır: Yasama organı hukuka bağlı
olmalıdır, yargı organı hukuka bağlı
olmalıdır, yürütme organı da hukuka bağlı
olmalıdır. Biz, burada, yasama organıyız diye kendimizi
hukuktan ari bir vaziyette sayamayız. Bu üç şart, hukuk devletinde
idarenin hukuka bağlılığı için gerekli olan genel
şartlardır. Tabii, bunlar olmadan idarenin hukuka
bağlılığından zaten bahsedilemez. Ancak, idarenin
hukuka bağlılığının ön şartlarından,
diğer bir ifadeyle, bir devlette idare hukuka bağlı olabilse,
yasama organı, Hükûmet veya yargı organı hukuka bağlı
değilse orada vatandaşların hukuki güvencesinden söz edilemez.
Yani, burada, bu düzenlemeyle idare -ben uzun vadeli plan
da yapmasam- burada, vatandaşın hukuki güvenliğini tehlikeye
düşürmüş oluyor. Hukuk devletinin gereklerine
baktığımız zaman, hani nasıl, diyoruz ya yapılan
bu düzenlemenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması
gerekir. Burada, yasama organı hukuka bağlı olmalı dedik,
yargı organı hukuka bağlı olmalı dedik, yürütme
organı hukuka bağlı
Bu, hukuk devletinin genel
gereklerindendir. Hukuk devletinin özel gereklerinde ise idarenin yargısal
denetimi, hâkimlerin bağımsız olması, hukuki güvenlik
ilkesi, idarenin en önemli sorumluluğu ise, idarenin mali sorumluluğu.
İdare eğer uzun vadeli planlama
yapmıyorsa, günübirlik olarak plan yapıp vatandaşı
mülkiyetinden alıkoyuyorsa, burada, idarenin bir mali sorumluluğunun
gündeme gelmesi gerekir. İdarenin mali sorumluluğu nedir?
İdarenin mali sorumluluğu, hukuk devleti ilkesi idarenin mali
sorumluluğu ilkesini gerektirir. Bir devlete Hukuk devletidir.
diyebilmek için, bu devletin, idarenin eylemleriyle kişilere verdiği
zararları parasal olarak da ödemesi gerekir. Anayasamız da bu ilkeyi
açıkça kabul etmiştir.
Konuyu toparlayacak olursak, bu konuda
Tabii, dün
Sayın Bakanla bu konuyu konuştuk ama bir türlü düzenleme gelmedi.
Peki, siz bu hükmü farz edelim kabul ettiniz -herhâlde kabul edilecek, Hükûmet
bu kadar direndiğine göre- mevcut olan davalarla bağlantısı
ne olacak? Yani, siz şunu diyebilecek misiniz? Bu kanun yürürlüğe
girdi, devam eden davalar bundan olumlu mu etkilenecek, olumsuz mu etkilenecek
veya bu davalarla ilgili olarak bundan sonra çıkacak olan ihtilaflara
mı tatbik edilecek? Bu konuda kanunda herhangi bir düzenleme, herhangi bir
açıklık yok. İleride ihtilaf çıkacak, yargıçlar ne
yapacak? Efendim, bu kanunun gerekçesine bakacak. Kanunun gerekçesine
baktığınız zaman, düzenleme amacına
baktığınız zaman, hiçbir tartışma, hiçbir
açıklayıcı bilgi yok.
Ancak, buna baktığımız zaman, hukuk
başlangıcı ders kitaplarımıza
baktığımız zaman konu ikiye ayrılıyor. Kamu
hukuku açısından, özel hukuk açısından. Kamu hukuku açısından,
ceza hukukunda şüpheli veya sanığın lehine olan tatbik
edilir, aleyhe olan tatbik edilmez diyor. İdare hukukunda yine ayrı
iki görüş var. Yani kanun koyucunun boş işlerle, fuzuli
işlerle uğraşmaması gerekir, benim görebildiğim
kadarıyla buradaki bu madde:
1) Anayasanın 2nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine
aykırı,
2) Anayasanın 13üncü maddesinde temel hak ve özgürlükler
demokratik hukuk devletinin gereklerine aykırı olmaması
gerekirken, ona aykırı,
3) Mülkiyet esasına aykırı; bu açıdan hakikaten
sakıncalı.
Sayın Bakan, tabii, su yaşam hakkıdır diyoruz,
doğru, ancak benim sizden bir istirhamım, sorular esnasında
sordum Eğer başvurulursa ücretsiz kuyuyu açarız. dediniz.
Ben, Şanlıurfanın bir mahallesiyle ilgili,
Sırrın Mahallesi Gürcütepe mevkisiyle ilgili 17 Ağustos 2012
tarihinde bir dilekçe verdim sizlere. Burada şehrin içerisinde kalan 100
hanelik aile, kuyu suyu içiyor ve bu insanlara da büyükşehir belediyesi
tarafından su bağlanmasını talep ettim sizden Bakanlık
olarak Benim yetkimde değil, belediyenin yetkisindedir. dediniz,
dilekçemi belediyeye havale ettiniz. Belediye de aynı şekilde belge
veriyor: Buraların ruhsatı, imarı yoktur, bu binalar
kaçaktır. Elektriği bağlı, telefonu bağlı,
belediye hizmetlerini yapıyorsunuz, vatandaşın 21inci yüzyılda
içme suyunu vermiyorsunuz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Resmî belgeyle elimde, yani burada ayrı
bir hak ihlali söz konusu.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Buyurun.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) - Yer altı
suları hakkında kanun değişikliği öngören (2/1168), (2/1169)
ve (2/1170) esas numaralı kanun teklifleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca 25/1/2013 tarihinde Komisyonumuza havale
edilirken, (2/1179) ve (2/1180) esas numaralı ve aynı mahiyetteki
kanun teklifleri 29/1/2013 tarihinde Komisyonumuza havale edilmiştir.
(2/1179) ve (2/1180) esas numaralı teklifler için Komisyon üyelerimize
30/1/2013 tarihinde ek gündem çıkarılmıştır.
Komisyonumuz, aynı mahiyetteki bu 5 kanun teklifini 31/1/2013 tarihinde
gündeme almış ve (2/1170) esas numaralı Kanun Teklifini esas
almak üzere görüşmüştür. Dolayısıyla, Komisyona havale tarihi
ile Komisyon toplantısı arasında iki günlük süre vardır.
İç Tüzüke bir aykırılık bulunmamaktadır, kaldı
ki İç Tüzükün 26ncı maddesine göre Zorunluluk olmadıkça
komisyon toplantısı için çağrı, en az iki gün önceden
yapılır. Ancak, komisyon, gündemine hâkimdir, üyeleri tarafından
gündeme alınması teklif edilen işler hakkında karar verir.
Onun için, sayın konuşmacının ortaya koyduğu hile
konusu yoktur ortada çünkü Komisyon olarak, Sayın Kerim Özkan da bize
teklif getirdi -Sayın Özgür Özelin- onu da aldık ve aynı
zamanda daha önce yaylalar konusunda Sayın MHP Grup Başkan Vekili de
getirdi. 36ncı maddeye göre de oy birliğiyle bunları gündeme
alma yetkimiz vardır. Komisyon, gündemine hâkimdir. Böyle bir hile yoktur.
Bilgilendirmek için konuştum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Sayın Doğru, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
410 sıra sayılı Yeraltı Suları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye, su kaynakları noktasında çok zengin
bir ülke değildir. Yer altı ve yer üstü sularının denetim
altında olması, kontrollü kullanılması gerekir.
Çiftçilerimizin çok zor şartlar altında üretim yaptıkları
malumdur ancak on bir yıllık AKP iktidarında çiftçi, köylü,
üretici çok şeyini kaybetmiştir. Anadoluda neredeyse üretimden
vazgeçer konuma gelinmiştir. Böyle ağır şartların
olduğu, icra dairelerinde dosyaların her geçen gün
arttığı günümüzde, çiftçinin ek maliyetleri
karşılamaya gücü yetmemektedir.
Bugün, mesela Tokat ilinde neredeyse borcu olmayan çiftçi
yoktur. Muhtarlarımızın birçoğu, kendilerine gelen
postaların birçoğunun icra dairelerinden gelen evraklar olduğunu
ve milletin çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi
verdiğini ifade ediyorlar.
Bu kanunla beraber, tabii, kuyu suyu ölçüm
cihazlarını satın alıp montajını
yaptırmaları da çiftçi kardeşlerimize çok büyük maliyet
getirecektir.
Bugün itibarıyla, çiftçiler mazotun, ilacın,
gübrenin, elektrik fiyatlarının çok yüksek olmasından
dolayı zaten çok mağdur durumdadırlar. Bu ölçüm cihaz ve
sistemlerinin devlet tarafından karşılanması en doğru
olandır. En azından bu yönlü olarak bazı teşvikler
yapılabilir veyahut da bazı çalışmalar yapılabilir.
Sayın milletvekilleri, ayrıca, bugün ülkemizde
çiftçinin diğer önemli bir sorunu da sulama birliklerine olan borcudur.
Onların da elektrik borçları katlamalı şekilde devam
etmektedir, her geçen gün borçlarında ciddi manada artış
vardır. Sulama birliklerinin ve çiftçilerin sulama suyunda kullanılan
elektriğin borçlarını ödeyememesiyle ilgili sorunları dile
getirmek istiyoruz. Beraberinde de sulama birlikleri şu anda çok
ağır şartlar altında neredeyse görevlerine devam edememe
durumuyla karşı karşıyadırlar.
Sulama birlikleri ülkemizde çiftçinin can damarı
olan suyu sağlayan ve dağıtan kuruluşlardır. Ancak bu
birlikler 2002 yılından itibaren, sulamada kullanılan elektrik
borçlarını ödeyemez durumdadır. Tokat ili dâhil birçok ilde
bazı birlikler neredeyse iflas konumuna gelmiştir. Borçları
nedeniyle elektrikleri kesilmekte, ırmakta su olmasına rağmen
kanallara su gelememektedir. Elektriği kesilen ve suyu olmayan çiftçinin
de tarlasında, pancarında, yem bitkilerinde, sebzesinde, meyve
ağaçlarında susuzluktan dolayı yanmalar meydana gelmekte,
kurumakta ve yok olmaktadır.
Sayın milletvekilleri, ayrıca, bazı çiftçi
kardeşlerimiz de sulama suyu paralarını muntazam şekilde,
zamanında birliklere ödemişlerdir ve borçları yoktur. Ancak o da
diğer ödeyemeyen çiftçi kardeşlerimiz gibi elektriğinin
kesilmesinden dolayı kanallara suyun gelmemesinden mağdur olmakta,
üretimlerini yapamamaktadırlar. Yani borçları ödenmiş
olmasına rağmen bu sudan faydalanamamaktadırlar. Sonuçta zaten
çok zor şartlar altında üretim yapmaya çalışan çiftçiler
zarar etmekte, üretim yapamamakta, evine ekmek dahi götüremeyecek konuma
gelmektedir. Bunun sonucunda da verimli topraklar boş kalmakta, çiftçi de
çoluğu çocuğuyla beraber köyünü, tarlasını bırakarak
iş ve aş bulmak ümidiyle büyük şehirlere göç etmektedir. Bugün
neredeyse İç Anadolu Bölgesinde, Doğu Anadolu Bölgesinde, yine
Karadeniz Bölgesinin birçok yerlerindeki göçün esas sebebi de burasıdır.
Yani üretilen ürünler para yapmamakta ve dolayısıyla da çiftçi
vatandaş üretimden vazgeçmekte, köyünü bırakarak,
kasabasını bırakarak başka yerlere göç etmektedir.
Tabii, gittiği yerlerde iş var mıdır?
Orası da tartışma konusudur. Neredeyse
kapıcılığa veyahut da diğer en sade işlere
oralarda muhatap olmakta, en azından ekmek bulurum umuduyla, köyünü,
bahçesini, tarlasını terk etmektedir.
Sayın milletvekilleri, ilkbahar mevsimine giriyoruz.
Çiftçiler tarlasına, bahçesine çıkıyor, çalışmalar
başlıyor, ancak Tokat ilinde olduğu gibi ülke genelinde 388 adet
sulama birliğinin 300 milyonun üzerinde ve daha da büyük miktarlarda
tabii, elektrik idarelerine borcu var. Bu borçların da ödenme imkânı
maalesef yoktur. Yani neredeyse o şekilde olmuştur ki ana
paraları geçen bir faiz sistemiyle karşı
karşıyayız, yani katlanarak gelen bir faiz sistemi vardır.
Ayrıca, bu birliklerin Sosyal Güvenlik Kurumu, vergi daireleri, Maliye,
Devlet Su İşleri ve personeli de sayarsak, yaklaşık olarak
1 milyar civarında borçları olduğu görülmektedir.
Bu problem Türk çiftçisinin tamamını da
ilgilendirmektedir. Sonuç acı da olsa ortadadır. Sulama birliklerinin
borçları ödenmiyor, ödeyemiyorlar. Tekrar yeniden yapılandırma,
faizlerin silinmesi, borçların ertelenmesi gerekiyor. Bunları
yapmazsak Su akar, biz bakarız. diyoruz ya, herhâlde bu
gerçekleşecek. Tarlalar bu yıl da susuz kalacak, yanacak; sonuçta
çiftçi üretimden vazgeçecek, üretim düşecek, göçün daha fazla olduğu
şeklinde de hep beraber o durumla karşı karşıya
kalacağız.
Sayın milletvekilleri, Türkiye son on yılda
ortalama yüzde 4,4 büyüdü. deniliyor, ancak tarımda bu büyüme oranı
yüzde 1,4tür. Her şeyi 2002yle
karşılaştırıyoruz, neredeyse yaklaşık olarak
on bir yıllık iktidar zamanında bile her şey bir önceki
yılla değil de hep 2002yle
karşılaştırılıyor. On yıl önce tarımda
büyüme yüzde 8,1 civarındaydı. Girdi maliyetleri son on yılda
yüzde 150-200 civarında artmış olmasına rağmen, ürün
fiyatlarındaki artış yüzde 20ler civarında olmuştur,
yani kaybeden yine çiftçi olmuştur.
Bakınız, 2002 yılında
Sayın milletvekilleri, yani ürün fiyatları dibe
vurmuş, girdi fiyatları ise tavan yapmıştır.
Bunların sonucu. Her 4 çiftçiden 1i üretimden vazgeçmektedir. Tarım
sektöründen ekmeğini, rızkını sağlayan
insanımız bugün maalesef mutlu değildir. Köylü, çiftçi borçlu
duruma düşmüştür. Çiftçi, traktörüne mazot koyamamakta,
tarlasına fiyat yüksekliğinden dolayı gübre ve ilaç
atamamaktadır. Şayet çiftçiye destek olmak istersek mazot, gübre,
ilaçtan KDV ve ÖTVyi kaldırmamız gerekmektedir.
Sulamada kullanılan elektrik fiyatları Avrupa
Birliğindeki çiftçiler seviyesine çekilmelidir. Bakınız, Avrupa
Birliği çiftçisi bizden 4 kat daha ucuz şekilde elektrik
kullanmaktadır.
Sulamada ve tarım işletmelerinde
kullanılan elektrik tarifesi farklılaştırılarak
çiftçilerimizin ucuz elektrik kullanmaları mutlaka ama mutlaka
sağlanmalıdır. Çiftçinin bankaya, tarım krediye, sulama
birliklerine olan borçlarını yeniden yapılandırıp reel
manada destek verilmelidir yani çiftçi tekrar ayağa kalkmalıdır,
üretim artmalıdır ancak korkarız ki bunların hiçbirisi
gerçekleşmeyecek, yine kaybedecek olan çiftçi olacaktır.
Tabii, ülkemizin iyi yönetilmeyişinin
faturasını da çiftçi kardeşlerimize yüklemememiz gerekmektedir.
Tabii, bunların yanında diğer bir konu da
ülkemizin birçok illerinde kurulan HES projeleriyle ilgilidir; bugün ülkemizde
2 binin üzerinde bulunan HES projeleriyle -yani hidroelektrik santraller- küçük
ırmakların, derelerin üzerine kurulan hidroelektrik santralleriyle
ilgilidir. Bununla ilgili, şirketler kırk dokuz
yıllığına derelere, ırmaklara sahip oluyorlar veya
kendilerine bunları bağlıyorlar.
Sayın Bakana tabii, çalışmalarından
dolayı teşekkür etmek istiyorum. Özellikle Tokat ilimizde, sağ
olsun çok güzel çalışmalar yapıldı. Kendisinin de bizzat
oraya gelerek çalışmaları yakından takip ettiğini
biliyorum ancak şurası bir gerçektir ki Sayın Bakanım,
Tokat ilinde özellikle Kelkit Vadisi üzerinde kurulmuş olan HES
projelerinde çok ciddi sıkıntılar vardır. HES
projelerindeki o sıkıntılar çiftçi örgütleri tarafından,
sivil toplum kuruluşları tarafından, oradaki yaşayan insanlar
tarafından çok ciddi manada tenkit edilmektedir. Denilmektedir ki bu HES
projeleri yapılırken
Özellikle Reşadiye bölgesini söylemek
istiyorum, oralarda yaklaşık olarak, çok kısa bir alan
olmasına rağmen, 8-10 tane HES projesi kurulmuştur, orman
arazileri tamamen yıkılmıştır, yani ciddi manada orman
talanı vardır.
Yani, şunu sormak isterim ki: Tamamen yok edilen o
ormanla ilgili olarak ne tür çalışmalar yapılıyor? En
azından o firmalara bir yaptırım ortaya konulabildi mi? Çünkü o
ormanlar uzun yıllardan beri, özellikle dikilerek özel bakım
şeklinde yetiştirilen ormanlardır ama o Kelkit
Irmağının kenarında, HES projeleri geçirilen yerlerde,
kanalların geçtiği yerlerde çok ciddi manada orman talanı
vardır, orman yıkımı vardır. HES projelerinin tekrar,
yeniden değerlendirilmesini istiyoruz. Özellikle ÇED
raporlarının kolay verilmemesini ve o bölgelerdeki bitkinin, o
organik, o güzel dokunun bozulmamasını, o bitki florasının
bozulmamasını bekliyoruz. İnanıyorum ki bunlarla ilgili de
bazı çalışmalar tekrar tekrar yapılacaktır ve yeni HES
projeleriyle ilgili olarak da yeni ruhsatlar verilmeyecektir.
Ülkemiz diğer kaynaklar noktasında zengin.
Geliniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) Nükleer elektrik
sistemine geçilmesi daha uygun olur diyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahsı adına Karaman Milletvekili
Sayın Mevlüt Akgün.
Sayın Akgün, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 3üncü maddesinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde
tarımsal üretimin en önemli sorunu, yeterli su
varlığının olmayışıdır. Herkesin
bildiği üzere, Türkiye su zengini bir ülke değildir ve mevcut suyu
çok iyi yönetmek zorundadır.
Seçim bölgem olan Karamanın da içinde
bulunduğu Konya kapalı havzasında su varlığı
gittikçe azalmaktadır. Yıllar itibarıyla, kontrolsüz kaçak
kuyuların açılması, yağışların
azlığı, vahşi sulama yöntemlerinin devam etmesi ve son
yıllarda bölge çiftçimizin, para kazanabilmek için suya daha çok ihtiyaç
duyan mısır, pancar, fasulye gibi ürünlere yönelmesi, su tüketimini
daha da artırmıştır. Bir yandan da bölgeyi takviye edecek
yeterli yer üstü sulama kaynaklarının olmaması da dikkate
alındığında, bölgenin geleceğinin tehdit altında
olduğu görülmektedir.
Hükûmetimizin bölgenin asırlık hayali olan Mavi
Tünel Projesini hayata geçirecek, KOP bölgesinin her alanda gelişmesini
sağlayacak yatırımlar yapması ve bu anlamda, KOP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı kurması çok
önemli bir adımdır. Bu sayede, Göksu havzasının bereketli
suları, yapılacak barajlar, göletler ve sulama sistemleri Konya ve
Karaman Ovasına hayat verecektir.
Aynı zamanda, tarım altyapısını
güçlendirmek amacıyla toplulaştırmalar hızla devam
etmektedir. Kırsal kalkınma projeleri de dikkate
alındığında, KOP bittiği zaman bölgenin makûs talihi
değişecek ve tarımda önemli bir üretim üssü olmaya devam
edecektir.
Bunların yanında, Hükûmetimiz döneminde
uygulamaya konulan kapalı sulama sistemlerine beş yıl vadeli ve
faizsiz kredi uygulaması çiftçimize büyük yararlar
sağlamıştır. Bu sayede çiftçimiz modern sulama sistemlerine
sahip olmuş ve su tasarrufunda önemli aşamalar kaydedilmiştir.
Örneğin, Karaman ilimizde yüzde 24 olan kapalı şebeke
kullanımı, bu dönemde yüzde 55lere çıkmıştır.
Gün geçtikçe, açık kanal sistemleri yerini kapalı şebekelere
bırakmakta ve bu dönüşüm örnek bir uygulama olarak görülmektedir.
Türkiyede yer altı suyu miktarının
gittikçe azaldığını gören Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, kuyulara sayaç takılmasını ve su
kotasını öngören 1960 tarihli ve 167 sayılı Yeraltı
Suları Hakkında Kanunun 10uncu maddesinde
değişikliğe gitmiştir. Bu amaçla, 6111 sayılı
Kanunun 126ncı maddesinde değişiklik yapılmış
Ölçüm sistemleri kurulmadan kullanma belgesi verilemez. hükmü
getirilmiştir. Kanunla, ölçüm sistemlerini kurmak için iki
yıllık süre tanınmış ve kanuna dayanarak DSİ
Genel Müdürlüğü tarafından yer altı suyu konulu bir genelge
yayımlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, su
kullanımının denetim altına alınması ve ölçüm
sistemlerinin getirilmesi doğru bir yaklaşımdır, ancak
yöntem bu olmamalıdır. Yani tarımsal üretimi düşünmeden,
bölgenin sosyal ve ekonomik yapısını dikkate almadan su
kullanımına kota getirmek eksik ve yanlış bir
yaklaşımdır. (MHP sıralarından alkışlar)
Çünkü getirilmesi düşünülen su kotası ile dekara 200 ton su
uygulaması, bölge şartları dikkate
alındığında, buğday üretimine bile yetmeyecektir.
Karamanda yılda yaklaşık 400 bin ton elma
üretilmektedir. Son yıllarda modern elma bahçelerinde damlama sulama gibi
en son teknoloji kullanılsa dahi elma bahçelerinin su ihtiyacı bile
bu uygulamayla karşılanmamaktadır.
Kanun bu hâliyle uygulanacak olsaydı, bölgemizin
tarımsal üretimi büyük zarar görecek ve zaten birçoğu borçlu olan
çiftçilerimizin sıkıntısı, bu anlamda, daha da
artacaktı.
Diğer yandan, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının mevcut destekleme modeli
mutlaka değişmelidir. Suyun az olduğu bölgelerde suyu az tüketen
bitki türlerine daha fazla prim verilmek suretiyle teşvik edilmeli;
ayrıca Kalkınma ve Maliye bakanlıkları da uygulamadan zarar
görecek çiftçilerimizi desteklemelidir.
Bana göre, tarih konulmak suretiyle kademeli bir
geçiş planı ortaya konulmalı; KOP projesi mümkün olan hızla
tamamlanmalı; Tarım Bakanlığı bu bölgelerde suyu az
tüketen bitkilere daha fazla prim vermeli. Yer altı suyunun azalması ve enerji maliyetlerinin
artması ile bölgede tarımsal üretimde enerji maliyetleri yüksek
oranlara ulaşmaktadır. Bu nedenle enerji maliyetlerini düşürecek
çalışmalar teşvik edilmelidir; özellikle güneş enerjisi bu
anlamda teşvik edilmelidir.
Aynı zamanda açık kanal sulaması
yapılan kooperatif ve birlik sahaları süratle kapalı sistem
hâline getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) İllerde devam eden baraj ve
gölet yapımları hızlandırılmalı
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akgün.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla)
su kotasının
uygulanması ile meydana gelecek üretim kaybı ve zararlarını
önlemek amacı ile bölgesel kalkınma destekleri
uygulanmalıdır.
Ölçüm sistemleri takılırken, aynı
kapalı şebeke sistemlerinde olduğu gibi, çiftçimize beş
yıl vadeli ve faizsiz destek uygulaması yapılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Akgün, teşekkür ederim,
süreniz tamam.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) Bu duygularla Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına ikinci
konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz.
Sayın Öz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve boş sandalyeler; görüşmekte
olduğumuz teklifin 3üncü maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, biz ülkemizde acilen bir su
tasarrufu politikası gelişmesinden yanayız. Bu düşüncemizi
milletvekillerimiz Genel Kurulda, komisyonlarda sizlere sözleriyle
açıkladılar. Sizler de bu görüşe katılıyorsunuz ama
asıl sorun, bu tasarruf politikasının hangi ilkelerle ve
nasıl uygulanacağıdır, kamu yararının yani
toplumun ortak çıkarının önde tutulacağı bir su
tasarrufu politikasının nasıl oluşturulacağıdır.
İlk 2 maddede bu sorun ile ilgili konu
görüşülüp tartışılırken birden 3üncü maddeye
baktığımızda ise her zaman yaptığınız
cinliği, Ali Cengiz oyununu burada da sergilediğinizi görüyorum.
Kanunla hiç alakası olmayan bir maddeyi getirip buraya eklemişsiniz.
Teklifin bu maddesiyle yine birilerini kayıracak, yine birilerinin
servetini artıracak, zengin edecek izlenimini veriyorsunuz. Bu madde rant
kapısını devlet eliyle sonuna kadar aralayacak olan
Kamulaştırma Kanununa ek bir düzenleme getiriyor. AKP Hükûmeti,
devleti rant kapısına bekçi tayin ediyor. Kamulaştırmalardaki
toplum yararı ilkesi havada kalıyor. Vatandaşın
taşınmazı ve arazisi birkaç işlem sonucunda, kâr
odaklı yandaş firmalara, emlak komisyoncularına
açılıyor. Bu tür oyunlarla aslında ne yapmak istediğinizi
sırayla açıklayayım:
Yeraltı Suları Hakkında Kanunda kanun
değişikliği öngören AKPli vekillerin ilk teklifine
baktığımızda, aslında kamulaştırmayla ilgili
bir düzenlemenin hiç olmadığını; daha çok, su tasarrufu ve
su yönetimine odaklandığını görüyoruz.
Bu 3üncü maddede ise su tasarrufu kanununa ek bir madde
ile ilk teklifin gerekçesi aynen korunup sonuna Kamulaştırma
Kanunu'nda değişiklik öngören hüküm bir çırpıda
ekleniveriyor. Eklenen bu maddeyle, kamulaştırılan bir
taşınmazın üzerinde, idare herhangi bir işlem veya tesisat
yaptığında vatandaşın bu işlemden sonra geri alım
hakkı varken artık ortadan kalkıyor.
Kaldırıldığı gibi yeni madde ile idare, daha sonra bu
işlemini değiştirerek kamulaştırdığı
taşınmazı özel mülke açabiliyor. Devlet, bu yolla,
vatandaşın arazisini önce kamu yararı var diye alıp daha
sonra değiştirerek bir zengine transfer edebilecek duruma geliyor.
Sözüm ona, su tasarrufundan bahsediyorsunuz ama elinizde
bulunan hazineyi değerlendirmiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Örnek olarak, Manisada Demirköprü Barajında elli
yıl önce yapılmış sulama kanalları var. Kanallar ise
yıllarca düzenli bakım yapılmadığından yüzde 30,
yüzde 40 oranında su kaybı var. Su birlikleri bu kayıpları
önleyerek ovanın kapalı sistemle sulanması için girişimde
bulunuyor, proje üretiyor. Gelin, afaki işlerle
uğraşmayalım, sulama birliklerinin önerdiği bu projeleri
hayata geçirelim, Gediz Ovasını hiçbir enerji harcamadan, cazibeyle
sulayalım. Aynı nitelikte Avşar Barajının da bu
nitelikte sulanmasıyla ilgili çalışmalarına destek verelim.
Kamu yararını gerçekten düşünüyorsanız, alın size kamu
yararı odaklı proje. Su tasarrufu politikasını gerçekten
uygulamak istiyorsanız, alın size çözüm ama niyet başka olunca,
birbirleriyle alakasız iki konuyu bir araya getirip sayaçlarla
kamulaştırmayı aynı torbanın içine
sığdırmaya çalışıp hem Meclise hem de
halkımıza kendi yapay gündeminizi dayatmaya hakkınız
yok.(CHP sıralarından alkışlar)
Su tasarrufunda bilimsel yöntemleri uygulama ve sulama
birliklerinin görüşlerini dinleme yolunu elinizin tersiyle itiyor,
vatandaşın malını devlete gasbettirmeye, kendi zengininizi
yaratmaya kafa yoruyorsunuz. Merak ediyorum: Kanun teklifinde imzası
bulunan AKP'li milletvekillerinin seçim çevresinde acaba hangi kıymetli
araziler dava konusu oldu da, yasalar izin vermediği için, zenginlere bir
el çabukluğuyla devredilemedi?
Sayın milletvekilleri, geçen hafta
Kırkağaç'taydım. Mazot ve gübre pahalı olduğu için
tarlasını süremediğini anlatan köylümüz 2 çocuğum
vardı, 2 tane daha var. Çünkü bakamadığım inekler
artık çocuklarım gibi, ben onlara bakmakla yükümlüyüm. dedi. Ben,
buradan, sizin yararlı bir kanun yapmak istediğinizi düşünerek,
bu inekleri de kamulaştırmanızı düşünün diyor,
saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öz, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Elitaş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Manisa Milletvekili Sakine Özün Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanuna imza atan milletvekili
arkadaşlarımızı haksız bir şekilde töhmet
altında bırakan bir konuşma yaptı. Sayın Milletvekili
diyor ki İmzası bulunan milletvekili arkadaşlarımız,
acaba
İllerinde kim haksız bir rant elde ediyor. şeklinde
ifade kullandı. Büyük bir haksızlık. İncelemeden,
araştırmadan, bu kanunla ilgili konularda ne var diye ortaya
çıkmadan, sanki birilerine peşkeş çekiliyormuş gibi bunu
anlatmaya çalıştınız.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Yapmadığınız işler değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bir milletvekiline
yakışmayacak bir hareket bu.
İZZET ÇETİN (Ankara) Telaş etme, biraz
sonra söyleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın
değerli milletvekilleri, bu olayın ortaya çıkış sebebi
şu, iki örnek olay var: Birinci örnek olay; Kayseride bir stadyum var. Bu
stadyum 1950lerin başında veya 1945lerin sonunda
kamulaştırılmış, stadyum yapılmış, 2005
yılına kadar hizmet etmiş. 2005 yılında bu stadyum, AK
PARTİnin ortaya çıkardığı bir sistemle birlikte, farklı
bir yere taşınma ihtiyacı olmuş. Nasıl ihtiyaç
olmuş? Şehrin merkezinde trafiğin
yoğunlaştığı bir yerden
Sayın Başkan grup adına konuşuyorum
değil mi?
BAŞKAN Tabii, buyurun, buyurun
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Grup konuşmaları bitti, bu şahıs adına.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bitmedi, grup adınaydı herhâlde o.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hayır, şahıs adına.
BAŞKAN
Sataşmadan söz aldınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Şimdi, bakınız, bu yerden
taşınmış, arkasından o günkü malikler itiraz
etmişler, demişler ki: Bizim arsamız kamulaştırmanın
amacında bir uygulamayla olmuş, bize orayı iade edin.
Stadın yerinde başka yer yapılmış. O arsa
satılmış, stadyum yapılmış ve Kayseri Belediyesi
yerel mahkemede davayı kazanmış, yüksek yargıda da Kayseri
Belediyesinin lehine dava onaylanmış. Benzer durum, Gaziantepte
farklı çıkmış. Aynı durum, aynı yüksek yargı
başka bir dairede benzer olayı farklı bir şekilde
değerlendirmiş ama Gazianteple veya Bursayla olan işte de
farklı bir şekilde değerlendirmiş. Yani yüksek
yargının iki ayrı dairesinin verdiği içtihatlarda ortaya
çıkan farklılıklardan dolayı, yapılan bir kamu
hizmetinin hızlı bir şekilde kamuya hizmete dönmesi
amacıyla yapılan bir düzenlemeyi, altında imzası bulunan
milletvekillerini Hangi yakınlarınızın? diye ifade etmek
çok büyük bir haksızlıktır. Gerekçesini okuyup
bakarsınız, olmazsa sorarsınız, açıklamalar eğer
uygun değilse, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, ey AK
PARTİ Grubu, böyle böyle, burada bir yanlışlık var diye
uyarı görevini yaparsınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yapıyoruz da hangisini düzeltelim Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Burada AK PARTİli milletvekilleri buna Evet. dediği
andan itibaren, acaba bunlardan her birinin bir yakınları mı
ortaya çıkmış olacak?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hangisini düzeltelim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum,
eleştiriler olsun ama peşkeşle, ona buna farklı
şeylerle, kâr-kazanç getirecek şeylerle ifade etmek büyük bir
haksızlıktır.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı, tamam.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Daha önerge okunmadı.
BAŞKAN Bir dakika
efendim, bir dakika
Soru-cevap
kısmına geçiyoruz şimdi.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza söz vereceğim.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, sataşmadan
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sakine Hanım bir talepte bulunuyor
efendim.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN O size mi
sataştı?
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Evet.
BAŞKAN Ne
diyerek?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Evet Haksızlık yapıyor. dedim, bu sataşma
mı?
BAŞKAN - Hayır,
müsaade buyurun şimdi.
Burada hepimiz dinledik,
siz dediniz ki: Bazı milletvekillerine peşkeş çekiyorsunuz. O
da dedi ki: Hayır, böyle bir peşkeş yok. Size söylenen bir laf
yok.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Ben açıklama yapmak istiyorum onunla ilgili.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öz.
Öyle değil mi? Size
SAKİNE ÖZ (Manisa) Hayır, olur mu öyle
şey?
BAŞKAN Aynen öyle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hayır, öyle olur mu ya?
BAŞKAN - Siz oturun, size sormadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Okumamış, bilgisiz dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, araştırmamış dedim, okumamış dedim.
BAŞKAN Sayın Başkanı gerçekten
hepimiz dinledik. Şimdi, sadece cevap verdi, herhangi bir sataşma söz
konusu değil, kusura bakmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Okuduğunu anlama kabiliyetinden
yoksun dedi.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sözlerimi
amaçladığımın dışında söyledi. Ben cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Peki, iki dakika vereyim. Oldu, tamam
efendim, iki dakika vereyim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
Bakana on dakika veriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, yerine otur lütfen!
Grup Başkan Vekiliniz var, başkası var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama Bakana on dakika
veriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Öz, buyurun.
7.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eğer bu yasayı gelecekte böyle bir
kaygıyla yapmamış olsaydınız alelacele bu yasanın
içine sokmazdınız. Gelecekte, böyle bir yasayla ilgili, bu yasayla
ilgili bir gelişme yapmayacaksanız, bunun sözünü veriyorsanız,
ben geriye alırım sözümü. Ama siz bunu yapacaksınız
gelecekte. Bununla ilgili kanunu boşuna geçirmiyorsunuz. Onun için, ben
size, bunun sözünü verirseniz sözümü geriye alacağımı söylemek
istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu
kamulaştırılacak inekleri bir daha anlat hazır mikrofona
gelmişken.
SAKİNE ÖZ (Devamla) Hazır gelmişken, ben
size, geçen hafta Kırkağaçta olduğumda çiftçilerin bana
söylediği sözlerini söylemek istiyorum. 2 çocuğum, 2 de ineğim
vardı. İnekler birkaç yıl öncesine kadar bizi geçindirirdi.
Şimdi, yeni parayla, yem pahalı, saman pahalı; inek bizi
besleyeceğine biz onu beslemeye başladık. Şimdi 4
çocuğum oldu. diye sitem etti.
Ben bu sayaçlarla ilgili kamulaştırmayı
bağdaştıramadım ama siz
bağdaştırdınız. Sütün parasının
ucuzluğundan yakınan, elindeki hayvanları
satamadığı için feryat eden çiftçimizin hayvanları
kamulaştırılsın, hem köylümüz kurtulsun hem de siz
kurtulun. Yasa böylece bir mantığa bürünsün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi, buna cevap ver.
BAŞKAN Teşekkürler.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir Milletvekili
Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı Suları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa Milletvekili Özgür Özel'in;
Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 10
milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168, 2/1169, 2/1179, 2/1180) (S.
Sayısı: 410) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Sisteme giren arkadaşlara sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın
Ağbaba, buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, teşekkür ederim öncelikle.
Bugün
çok haksız uygulamalar yapıyorsunuz, öncelikle onu söyleyeyim.
Sayın Bakana, iktidar partisi milletvekillerine, bakanlara fazla söz
veriyorsunuz, inşallah bize de söz verirsiniz.
Ben,
Sayın Bakana bir şey sormak istiyorum. Bu bizim, malum, kangren olmuş
bir Yoncalı Barajımız var; Sayın Bakan çok iyi biliyor.
1996dan beri, her beş yılda bir ihalesi yenileniyor. En son
geçtiğimiz yıl ihalesi iptal edildi. Sayın Bakan geçen yıl
da söz verdi bu Yoncalı Barajının ihalesinin
yapılacağına dair. Geçtiğimiz gün de bizim Mevlüt Bey
sordu, tekrar söz verdiniz. Bu Yoncalı Barajı deyince akla devlet
geliyor devlet deyince de Arguvanlıların aklına sözünde
durmamak geliyor. Arguvanlılar bu barajın ne zaman ihalesinin
yapılacağını merak ediyorlar. Bu konuda sizden bir cevap
bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: Bursa Kestel Gölbaşı Göleti tamamen rüsûbâtla
dolu, buranın boşaltılması gerekiyor. Daha önce DSİ
kontrolünde bununla ilgili bir proje yapıldı, İl Genel Meclisine
geldiğinden dolayı biliyorum. Sorum şu: DSİ tarafından
Bursa Kestel Gölbaşı Göletinin boşaltılmasıyla ilgili
bir programınız var mı? 2013 yılında burayla ilgili
bir işlem yapacak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın
Köprülü
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Komisyon, Başkanı az önce bazı açıklamalarda bulundu.
Ancak, şimdi, bu kanun teklifine baktığımız zaman,
havale edilen komisyonlarda 2 tane de tali komisyon var; bir tanesi Sanayi,
Ticaret, öteki de Çevre Komisyonu. Her bir komisyonun 26 milletvekili var; bu,
26dan, 52 milletvekili yapar. 52 milletvekilinin iradesini, onayını
almadan bu kanun Genel Kurula indirildi, tali komisyonların görüşü
alınmadı. Daha enteresanı, Acelemiz vardı. denebilir
ancak söz konusu komisyona baktığımız zaman da görüyoruz,
aynı mahiyette 4 tane kanun teklifi verilmiş, o 4 tane kanun teklifi
hiçbir zaman komisyonda gündeme alınmamış; ne zamanki AKP
Grubundan milletvekillerinin teklifi gelince, bu, komisyon gündemine
alınmış ve Acele var. denip diğer komisyonların
iradesi alınmamıştır. Komisyon Başkanı
aslında bu konuda bir açıklamada bulunmak zorundadır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, biraz önce sordum, sorumu
geçiştirdiniz; yineliyorum: Anadolunun birçok köyünde içme suyu olarak
-kullanma suyu veya zirai değil- kuyuları kullanıyorlar.
Bunlarda sayaç yok, ölçüm cihazı yok. Bu vatandaşlar ölçüm
cihazı ve sayaç almadığı zaman, bu yasal düzenlemeyle,
bunların içme suyunu, kuyularını kapatacak
mısınız? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Kocaelinin Kandıra ilçesinde
inşaatı devam etmekte bulunan Namazgah Barajının
yapımı -yaklaşık yüzde 30 civarında yapıldı-
durma noktasına geldi. Anlaştığınız özel
şirketlerle bunların bu işi götürebilecekleriyle ilgili
öngörünüz neden bu kadar kısa sürede bir yanılgı içerisine
girdi? Bu konuda bir çalışmanız var mı?
İnşaatın devamının yürütülmesi açısından
DSİnin bir girişimi var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Hükûmet olarak soruyorum: Sayın Bakan, Türkiyede,
hukuk devleti, demokrasi gibi basın özgürlüğü de rafa
kaldırılmıştır. Tasmalarınızı biz
çıkardık.la başlayan süreçte Türkiyede medyanın sahiplik
yapısı ciddi şekilde değişti; değişmeyenler
ağır cezalarla susturuldu, sonra da uzun cezaevi tehdidi geldi,
onlarca gazeteci hapislerde. Sonra teker teker gazeteciler işini,
köşesini kaybetmeye başladı.
Bir televizyon kanalında Medya Mahallesini yapan
Gazeteci Ayşenur Arslanın yanına önce, bir bekçi gibi
Başbakanın eski sözcüsü Akif Beki konuldu; yetmedi, şimdi
program yayından kaldırıldı, Ayşenur Arslan da
işini kaybetti. Bunlar, basın camiasının olağan
akışı içinde yaşanan olaylar değildir. Muhalefet eden
herkes bir şekilde AKPnin gazabını yaşıyor. Buradan
yürekli gazeteci Ayşenur Arslanı selamlıyorum, iktidarı
kınıyorum. Bu kadar kıyımın olduğu bir ülkede
Basın özgürlüğü var. denebilir mi? Böyle bir ülkede Demokrasi
var. denebilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Bu soruların
cevabını bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Bakanım, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; evvela, Malatyadaki Yoncalı Barajıyla
alakalı bilgi vereyim. Yoncalı Barajı daha önceki dönemde ihale
edilmiş ama projesi son derece yanlış olduğu için
müteahhidi bunu başaramamış, iflas etmiş ve neticede, biz
bu barajı bitirmek maksadı ile yeniden ele aldık. Hatta, sulama
alanını, açık sistemdi, iptidai sulama sistemiydi, kapalı
sistem olarak yeniden revize ettik. Projeler hazırlanıyor ve de
neticede, muhtemelen haziran-temmuz ayında Yoncalı
Barajının ihalesi yapılacak.
VELİ AĞBABA (Malatya) Haziran-temmuz
ayında
Kayda geçiyor Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Yapılacak. Kayda geçtiği için
Kesinlikle, Allah
nasip ederse, Yoncalı Barajını, Malatyada diğer barajları,
Kapıkaya Barajını, Turgut Özal Barajı veya Boztepe
Barajını da bitirdiğimiz gibi, bu barajı da
bitireceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kapıkaya
Barajını yaptınız da kanal yapmayı unutmuşsunuz,
sulama kanalını unutmuşsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Kanallar da biter, merak etme.
Şimdi, Sayın Demiröz, Kesteldeki
Gölbaşı Barajını inceleteceğim, bakacağım,
yani eğer temizlenmesi mümkünse onu temizleyeceğiz. Onu özellikle
vurgulamak istiyorum.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) DSİnin bir
projesi var mı bu konuda?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, Sayın Köprülüye herhâlde
Sayın Grup Başkan Vekilimiz cevap verecek ama ben müsaade ederseniz
tamamlayayım.
Efendim, bir kere, burada Kamulaştırma Kanununun
22nci maddesinde yapılan değişiklik, kamulaştırma
yapılan vatandaşların haksız kazanç elde etmesini,
haksız şekilde zenginleşmesini önleyecek bir kanun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tam tersi.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tam tersi değil. Bakın, aradan yirmi
yıl, otuz yıl, elli yıl geçse dahi, kanuna
baktığınız zaman, elli yıl geçse dahi, eğer
oradaki fonksiyonu başka bir maksatla kullanmak istiyorsanız, ilk
sahiplerine kamulaştırdığınız bedelle yani elli
yıl önceki bedelle vermek durumundasınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Faiz koyalım Sayın
Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Üç ay içinde ödemek durumunda.
Esasen, Sayın Elitaş bunu çok güzel izah etti.
Yargıtayda bazı dairelerde çok az
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır,
değiştirelim, faiz koyalım, faiz. Güncelleyelim rakamı o
zaman.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Faiz var mı, onu soruyorum size. Faiz yok.
Aynı bedelle, elli yıl önceki bedelle şey
yapacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Değiştirelim, öyle
yapalım.
İZZET ÇETİN (Ankara) Niye bir süre
koymadın?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Burada aslında uygulanması gereken,
eğer iade edecekse
Burada, dikkat ederseniz tarafların
anlaşmasıyla -vazgeçme ve devirle- ilgili bir madde. Anlaşarak
devretmek istiyorsa, kısa bir sürede bu mümkün ama üzerinde beş
yıl zarfında bir tesis yapmışsa bunu o şekilde iade
etmesi mümkün değil; artık bağ tamamen kalkıyor. Buna
açıklık getirmek için, yüksek mahkemedeki daireler arasındaki
ihtilafı gidermek, netleştirmek için verilen bir kanun. Kimsenin
cebine bir şey girmiyor, devletin bütün kurumlarının zarara
girmesinin önüne geçiliyor.
Bunun dışında, Sayın Kaplan,
özellikle, tabii ki içme suyu kuyularıyla ilgili olarak, biz daha ziyade
bunu tespit maksadıyla, bir su bedeli almak maksadıyla değil
Çiftçilerden ve içme suyu maksadıyla herhangi bir bedel alınmayacak.
Burada belki sanayicilerin su kullanımı, geri kazanmayı
teşvik için düşünülebilir ama bunun dışında
çiftçilerden bir para alınması söz konusu değil.
Sayın Acar, özellikle bugün Türkiyede tam
manasıyla bir basın özgürlüğü vardır. Bunu özellikle
vurgulamak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler) İsteyen
istediğini yazıyor. Bundan daha ne
İZZET ÇETİN (Ankara) Nerede var Sayın
Bakan? Yapma ya! Utanın, utanın! Basın özgürlüğü var.
diyemez bir bakan, ayıp!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Burada hapse giren gazeteciler, terör ve adam
öldürme, yaralama maksadıyla girmiştir, gazeteci olarak değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
doğru söylemiyorsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunu lütfen dikkate alın.
Herhâlde vaktimiz var, bir de şu hususu belirteyim:
Efendim, Sayın Hasip Kaplan yok ama şunu belirtti
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, nasıl
basın özgürlüğü olacak? Halkbankasından 750 milyon lira kredi
verdiniz, ATVyi aldırdınız. Nasıl basın
özgürlüğü oluyor, söyleyin.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sabah ve ATV olayı
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) GAPla ilgili olarak, şu anda
Şanlıurfa-Mardin ana kanalının aşağı
yukarı 205 kilometresi bitti. İnşallah önümüzdeki yıl
Mardindeki, Kızıltepedeki bu ovalar tamamen sulanır hâle
gelecek. Kanal bitti. Kanal da dev bir kanal, bir nehir akıyor. 198
metreküp/saniye debiyle akacak. Yani Büyük Menderes Nehrinin tam dolu
olması hâlindeki debisi 200 metreküp/saniye. Dolayısıyla böyle
bir debi... Kaldı ki, bakın, GAP kapsamında, Şırnakta
su yoktu; Mijin kaynaklarından Şırnaka suyu veren biziz.
Mardinde, Kızıltepede su yoktu; Midyat, Mardin,
Kızıltepe, Nusaybine ve o bölgeye su veren biziz. Bunun maksadı
budur yani.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Namazgah
Barajını yapmadınız. 25 milyon metreküplük Namazgah
Barajını yapmadınız. Satın, satın!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, bir de -Sayın Yılmaz
burada yok ama- burada, bana göre, Sayın Yılmaz kendi konusuyla
ilgili olmayan bir konuya temas etti. Ankaraya su getiren Kesikköprü
Barajında yapılan isale hattı pompa istasyonunun lüzumsuz
olduğunu ifade etti. Bu, son derece lüzumluydu çünkü Türkiye, 2007
yılında aşağı yukarı seksen, yüz yıllık
bir kuraklığı yaşadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Namazgah Barajını
söylemediniz Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade ederseniz tamamlayayım efendim.
BAŞKAN Buyurun, bir cümle tamamlayın o zaman.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ankaranın su ihtiyacının, acil
su ihtiyacının karşılanması için bu
yıldırım hızıyla yapıldı. Aynı zamanda,
bu su, Kesikköprü suyu Ankara suyunun sigortasıdır. Tabii, tıbbi
ve aromatik bitkiler de ele alınıyor; zaten bir daire
başkanlığı kurduk. Bunu da özellikle belirteyim.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, 60ıncı maddeye göre bir söz istiyorum.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Benim
sorularıma Sayın Bakan cevap vermedi.
BAŞKAN Bir saniye...
Komisyon Başkanının da Sayın
Köprülünün sorusuyla ilgili bir kısa açıklaması olacak, sonra
Sayın Hamzaçebi.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Emre
Köprülünün Komisyonla ilgili bir sorusu vardı. Buna bir açıklama
getirmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Köprülünün iddiası, diyor
ki: Muhalefet partilerinin verdikleri teklifler daha önce gelmişlerdi.
Ben burada okuyorum, lütfen dinleyin: (2/1168), Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun teklifi, Komisyona havale tarihi 25/1/2013; (2/1169), Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın teklifi, Komisyona
havale tarihi 25/1/2013...
İZZET ÇETİN (Ankara) Onu biliyoruz.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Lütfen...
(2/1170), Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ve 12 milletvekilinin teklifi, Komisyona
geliş tarihi 25/1/2013; (2/1179), Manisa Milletvekili Özgür Özelin
teklifi, 29/1/2013; (2/1180), Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin teklifi, 29/1/2013. Bu esas olarak
(2/1170)te birleştirilmiştir. Burada herhangi bir
yanlışlık yoktur. Komisyonumuzun ne şekilde
çalıştığını kendi üyelerinize, Komisyona
sorarsanız size anlatırlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kamulaştırma Kanununda değişiklik öngören
bir teklifin yer altı sularıyla ilgili kanun kapsamında
görüşülmesinin mümkün olmadığına ve kamulaştırmayla
ilgili yapılan düzenlemenin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamulaştırma Kanununda değişiklik
öngören teklifin söz konusu maddesi, daha önce, sadece ve sadece
Kamulaştırma Kanununun bir maddesinde değişiklik öngören
bir teklif olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına
verilmişti. Böyle bir teklifin Tarım ve Köyişleri Komisyonunda
görüşülen yer altı sularıyla ilgili kanun kapsamında
olması mümkün değildi, görüşülmesi mümkün değildi.
Düşünüldü Bu yer altı sularıyla ilgili kanuna bunu nasıl
monte ederiz? diye. Yer altı sularıyla ilgili kanunun birkaç
maddesine ilişkin, o teklifin birkaç maddesine ilişkin madde buraya
alındı. Kamulaştırma Kanunu da bu teklifin içine dercedilmek
suretiyle Komisyonda görüşülen bir kanunla ilgili hâle getirildi. Yani
İç Tüzük maddelerinin arasından dolaşılarak böyle bir yol
izlendi. Burada bir hileişeriye var. Kamulaştırma Kanununda
değişiklik yapan bir kanunun yer altı sularıyla ilgili bir
kanun tasarısı içerisinde görüşülmesi mümkün değildir.
Sayın Komisyon Başkanı dilediği kadar bu
açıklamayı yapsın, kendi açısından doğru,
haklıdır İlgili gördüm aldım. diyor ama AKP Grubu veya
teklifi veren arkadaşlar burada bir hileişeriye
yapmıştır.
İkinci söyleyeceğim de şudur: Şimdi,
Sayın Elitaş açıklamalar yaptı, Kırk sene, elli sene
önce bir kamu hizmeti için kamulaştırılan yerde şimdi o
hizmete ihtiyaç duyulmuyor. Dolayısıyla, bunun ilk sahiplerine
dönmesi o kadar adil değildir. diyor. O zaman neden bu teklife bir süre
konulmuyor, kırk sene, otuz sene, yirmi sene? Bu süre
konulmadığı için, söz gelimi, iki sene önce
kamulaştırılmış ve üzerinde küçük bir tesis
yapılmış olan bir taşınmaz bile iki sene sonra Bu
hizmete ihtiyaç kalmadı. denilip bir ticari yatırıma, bir
başka yatırıma konu edilebilecektir. Bu nedenle doğru
değildir bu düzenleme.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168, 2/1169,
2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Sayın
Başkanım, konu hakkında açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Neyle ilgili?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Gündeme
alınıp alınmamasıyla ilgili.
BAŞKAN Açıkladınız. Zapta geçti.
Teşekkür ederim.
Şimdi, madde üzerinde üç önerge vardır, aynı mahiyetteki
bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı teklifin 3 üncü
Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
R. Kerim Özkan Mehmet
Şeker Vahap
Seçer
Burdur Gaziantep
Mersin
Musa Çam İlhan
Demiröz Kazım
Kurt
İzmir Bursa
Eskişehir
Rahmi Aşkın Türeli Mehmet Hilal Kaplan İzzet Çetin
İzmir Kocaeli
Ankara
Aynı
mahiyetteki diğer önergelerin imza sahipleri:
Ali Halaman Seyfettin
Yılmaz Mustafa
Kalaycı
Adana Adana
Konya
Alim Işık Mehmet Erdoğan
Kütahya Muğla
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Erol
Dora
Iğdır Şırnak Mardin
Halil Aksoy Abdullah
Levent Tüzel
Ağrı İstanbul
BAŞKAN Komisyon, aynı mahiyetteki üç önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Sayın Çetin, buyurun efendim.(CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AKPnin kanun yapma tekniğine yeni
bir ucube daha ekleniyor. Tasarılarda torba kanunlara rastladık ama,
yürürlük ve yürütmeyi çıkarttığınızda, iki maddelik
bir teklife de torba kanun gibi madde eklenmesine ilk kez rastlanıyor ve
gerçekten, kamulaştırmayla ilgili bir düzenlemenin yer altı
sularıyla ilgili bir teklifin içine dercedilmesi -Elitaş ne derse
desin- akla pek çok soru işaretini getiriyor. Ne bir süre konulmuş ne
herhangi bir şey. Yarın bütünşehirlerde AVM ya da büyük ticaret
merkezleri kurmak için, bu, çok kötüye kullanılacak bir düzenleme. O
nedenle, metinden çıkartılmasını talep ettik ve doğru
bir talep olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi de
-esasında Sayın Özgür Özel arkadaşım konuşmasında
söyledi- iki yıl evvel yapmışsınız, o günkü
arkadaşlarımız çok güzel eleştiriler getirmişler, iki
yıl sonra yeni bir düzenleme getiriyorsunuz. Amacınız yer
altı sularının ölçümlemesi falan değil, doğrudan
doğruya yer altı sularını da bir rant kapısına çevirmek ama seçimler
yaklaştığı için de onu şimdilik öteliyorsunuz. Buna
somut olarak örnek vermek istiyorum. Bakınız, değerli
arkadaşlar, hepiniz bilirsiniz, Kalecik Ankaranın en güzide
ilçelerinden birisi. Kalecik Karası üzümüyle, tarım ürünleriyle,
hayvancılığıyla, doğasıyla gerçekten
Ankaranın güzel ilçelerinden. Oranın Çandır diye bir köyü var,
Ankaraya
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakıyorum.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Şimdi, arkasından,
bu tepeyi görünüz. Sonra da bu ormanı görünüz değerli
arkadaşlar. 1986 yılında Millî Emlak, Orman
Bakanlığına, ağaçlandırma vaadiyle, ön koşuluyla
-belgesi burada- bu araziyi, 833 bin metrekarelik bir araziyi devrediyor ve
ağaçlandırmayı köylüler yapıyorlar çünkü o arazi,
gördüğünüz arazi köyün su havzalarından oluşuyor. Ama daha
sonra, geçtiğimiz günlerde birdenbire bir firma çıkıyor orta
yere: Ben burada taş ocağı yapacağım, kırma,
eleme tesis projesi yapacağım, kalker üreteceğim. Hâlbuki orada
doğrudan doğruya taş ocağı yapacak. Firma, Özgün
Yapı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi. Ruhsatını
alıyor, gerekli işlemleri yaptıktan sonra köylü haberdar oluyor,
köylü birdenbire Bizim içme sularımız kaybolacak, kaybolabilir,
tarım alanlarımız toz toprak içinde kalabilir.
düşüncesiyle Jeoloji Mühendislerine, Maden Mühendislerine yazı
yazıyor, üniversitelere yazı yazıyor. Jeoloji Mühendislerinin
raporu aynen şöyle, diyor ki: Sonuç olarak, yapılan gözlemsel etüt
neticesinde patlamalı ocak işletmeciliğinin işletme
alanındaki içme suyu kaynaklarını olumsuz olarak
etkileyeceği kanaatine varılmıştır. Bu, Jeoloji
Mühendislerinin raporu. Bu da, Ziraat Fakültesi: Bu nedenle, taş
ocağı açma faaliyetinin ortak yerleşim alanlarını
tehdit etmeyecek farklı bir yerde planlanması, hem köyde yaşayan
insanların geçim kaynaklarını tehdit etmeyecek hem de
yatırım yapacak firmaların gelir kaybını
engelleyecektir. diyerek oradaki sakıncaya dikkat çekiyor.
Yine, bu arada konu Valilik nezdinde değerlendiriliyor
ve Vali adına Genel Sekreter arkadaş diyor ki: Korunması ve
zarar görmemesi için içme suyunun ruhsat sahibi tarafından gerekli tedbirlerin
alınması kaydıyla. Yani Valilik de o köyün içme suyunun ve
doğasının, tabiatının, tarım
alanlarının ve köylünün diktiği ormanların zarar
göreceğini kabul etmesine rağmen bir bakanın ve
bürokratların iş takibi neticesi önceki gün ruhsat veriliyor
değerli arkadaşlar.
Şimdi, burada samimiyet testine AKPnin bu teklifini
tabi tutma ihtiyacı var çünkü teklif samimi değil; teklif, ülkenin
çıkarlarını, yer altı sularının
korunmasını, onların ölçümlenmesini değil, doğrudan
doğruya yeni kazanç kapılarının sağlanmasını
düzenleyen ve seçim nedeniyle onu ötelemeye çalışan bir düzenleme.
Köylüler bununla ilgili imza kampanyaları yaptılar. Köy dernek
başkanı ve muhtarlar bana geçtiğimiz hafta geldiler. Ben, böyle
bir yasa teklifinin bugün geleceğini bilmiyordum. Şimdi, bu teklifi
alın, bu kanun teklifiyle bütünleştirin; AKPnin bu yasadaki
kastını, amacını görün ve ona göre karar verin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Diğer önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun
"Tarafların anlaşmasıyla vazgeçme ve devir"
başlıklı 22 nci maddesine göre, kamulaştırılan
taşınmaz malların kamulaştırma amacına ve kamu
yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması
halinde,mal sahibi veya mirasçıları taşınmazını
geri alabilmekte iken, eklenen cümle ile geri alabilmenin önü kesilmekte, mülkiyet
hakkı engellenmektedir.
Ayrıca maddede bir
taraftan kamulaştırma amacına yönelik bir ihtiyaç
kalmadığı vurgulanırken, bir taraftan da
kamulaştırma amacına uygun bir işlem ve yapılan
tesisten bahsedilmesi, maddeyi kendi içinde çelişkili ve tutarsız hâle
getirmektedir.
Bu itibarla maddenin
teklif metninden çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN Diğer
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2942 sayılı
Kanunun 22. maddesine göre (Değişik birinci fıkra:
24/4/2001-4650/13 md.) kamulaştırmanın ve bedelinin
kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların
kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi
bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması hâlinde, keyfiyet idarece mal sahibi
veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine
göre duyurulur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları,
aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek
taşınmaz malını geri alabilir. Önerilen
değişiklik ile bu 2942 sayılı Kanunun 22. maddesinden doğan
hak ortadan kaldırılacağından 2. maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki üç önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım Sayın Hamzaçebi.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
(CHP sıralarından Yok. sesleri)
İZZET ÇETİN
(Ankara) Nerede var Sayın Başkan?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yok.
BAŞKAN 3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Alaattin Yüksel, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Yüksel, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
çalışanlara, üretenlere, özellikle de çiftçilere düşman AKP
Hükûmetinin TBMM gündemine getirdiği, çiftçi aleyhine hazırlanmış,
yeni bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Çiftçilerimiz cumhuriyet tarihimizin en kötü günlerini
yaşıyor. AKPnin kötü, beceriksiz, üretim düşmanı
politikaları milyonlarca işsiz yarattı, çalışan
yoksullar yarattı. OECD ülkeleri çalışanlarına göre bizim
ülkemizde çalışanlar beşte 1, emeklilerimiz ise üçte 1 düzeyinde
daha az ücret almaktadırlar. AKP, çalışanların büyük
çoğunluğunu taşeronlaştırarak, milyonlarca işçiyi
yıllarca asgari ücretle, izinsiz, kıdem tazminatsız, kölelik
düzenine mahkûm etmiştir.
Hükûmetin üretim düşmanı politikaları en
çok da çiftçiyi, köylüyü vurmuştur. On yıl boyunca tarımda,
hayvancılıkta büyüme olmamıştır. Tarım kesiminde
ağır bir yoksullaşma süreci yaşanmaktadır. On
yıllık beceriksiz, köylü düşmanı AKP hükûmetleri döneminde
3 milyona yakın çiftçi tarımdan koparılmış, büyük
şehrin gettolarında umutla iş bekler hâle getirilmiştir.
Bugün İzmirde, İstanbulda, Ankarada, Bursada, Antepte,
Diyarbakırda, Samsunda milyonlarca işsiz açlıkla yüz yüze
gelmiş, aileler dağılmış, çok acıklı öyküler
yaşamaktadırlar.
Dünyada tarım sektörünün stratejik önemi hızla
artarken AKP döneminde, son on yılda, çiftçimiz, üreticimiz 3 milyon
hektar alanda tarım yapmaktan vazgeçmiştir. 2012de pamuk ekim
alanları yüzde 35 azalmıştır. Geçen yıla göre incir ve
üzüm fiyatları yarı yarıya düşmüştür. Üzüm üreticisi
2011 yılında 4,20 TLye sattığı 9 numara
bandırmalık kuru üzüme bu yıl hâlen 2,60 TLye alıcı
bulmakta zorlanmaktadır. Manisa Ziraat Odası verilerine göre,
Bu durama seyirci bölgemiz AKP milletvekilleri
Ekmeğe üzüm katın. demekten başka çare gösterememektedirler,
İngiltere kraliçesinin tarihte yoksullara Ekmek bulamıyorlarsa pasta
yesinler. dediği gibi. Beş altı gün önce, AKP milletvekillerinin
ekmeğe üzüm katılması kampanyasını
başlattığı sıralarda, Manisada benim de köyüm olan
Köseali köyünde naturel kuru üzüm 3,80 TLye satılıyordu. Bu kampanya
başladıktan üç gün sonra, naturel kuru üzüme şu anda
alıcı bulamamaktadır çiftçiler, köylüler. Sayın vekilim âdeta
tüccara Üreticinin elinde çok üzüm var, vurun beline. diye mesaj
vermiştir.
Bunlar, uzun vadede iç tüketimi artırmaya yönelik
iyi niyetli çabalardır, bugüne çözüm değildir. Bugüne çözüm
arıyorsanız, en azından Tariş Üzüm Birliğinin Suriyeli
mültecilere maliyet fiyatlarından 10 bin ton üzüm verme teklifini ilgili
bakanlarınız aracılığıyla
değerlendirebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yer altı ve yer üstü su
kaynaklarımızın planlı ve verimli bir şekilde
kullanılması, elbette hepimizin kabul ettiği olumlu bir
gelişmedir. Ancak bu kararlar, çiftçilerin ve sulama kooperatifi
üyelerinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik zorluklar göz ardı
edilerek uygulamaya geçirilemez. Öncelikle, çiftçimizin içinde bulunduğu
ekonomik sorunların çözümü için, su kaynakları yönetim
politikaları tarım politikalarıyla birlikte ele
alınmalıdır. Bunun tersine yapılan uygulamaların ne
tarım sektörümüze ne de çiftçimize faydası yoktur. Bu
planlanmış bir politikadır, amacı içme suyunu çiftçiye
ticari bir meta olarak satmaktır. Su, ticari bir meta değildir.
Sayın Bakan, yılbaşında balık
tutacağınızı söylediğiniz Gediz havzasında,
ağırlıklı Menemen ilçemizde dün 40 bin dönüm bağ ve
sebze tarlaları, Menderes havzasında Bayındır, Tire,
Selçuk, Söke ilçelerimizde 90 bin dekar şalgam ekim ve sebze
tarlaları sular altında kalmıştır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, bunun sorumluluğu Gediz ve
Menderes havzalarında hiçbir ıslah çalışması yapmayan
Bakanlığınıza aittir. Bir yıllık emekleri yok
olan çiftçilerimizin zararları mutlaka ödenmelidir.
Gediz, Menderes ve Ergani gibi akarsularımızda,
çiftçinin doğal tarım su kaynaklarını evsel ve sanayi
atıklarıyla kullanılmaz hâle dönüştürdünüz. Çiftçinin
kullandığı zirai ilaç, gübre, mazot gibi girdilerine ÖTV,
KDV adı altında dünyanın en yüksek vergilerini yükleyerek
tarımı bitirdiniz.
2002 yılında mazot 1,30 TLydi, bugün, 2013
yılında 4,20 TLdir yani yüzde 300lük bir artış söz
konusudur. Gübrede üre 237 liradan 1.111 liraya yükselmiştir. Tarımda
kullanılan elektriğin 2001 yılında kilovatsaat fiyatı
35 kuruş iken bugün, 2013 yılında 3,60 TLdir; 10 kat yani yüzde
1.000 artmıştır. Çiftçi zaten iflas noktasında; bağ,
bahçe ve tarlalarının büyük bir bölümü bankalara ipoteklidir,
tarımsal sulamada kullandığı elektrik bedellerini ödeyemez
durumda.
Çiftçinin ödediği sadece elektrik parası da
değildir sevgili milletvekilleri. Elektrik faturaları üzerinde
kayıp kaçak bedeli yılda 2,7 milyar TL yani eski parayla 2,7
katrilyon; izlemediği TRT payı 500 milyon TL ve benzeri adlar
altında 7 kalem, bir de bunların üzerine KDVsi eklenerek elektrik
fiyatı dışında 8 kalem ücret alınmaktadır.
Elektrik faturası üzerine yüzde 88,3 oranında
sorma ver parasını insanlarımız evinde, tarlasında,
fabrikasında ödemektedirler. Kullandığı 100 Türk
liralık elektrik bedelini bu bindirmelerle 188 TL olarak ödemektedir. Su
pompaları borçlarından dolayı kapatılmıştır.
2010 yılında, çiftçiyle TEDAŞ arasında bir
yapılandırma gerçekleştirilmiş, çiftçilerimiz bunun iki
yıllık süresini hâlen ödememişlerdir. İki yıl daha, bu
sözleşme gereğince taksit ödeyecek çiftçilerimiz. Yani eski
borçlarını ödemekte zorlanırken, bunlar yetmezmiş gibi
şimdi de çiftçinin kendi öz kaynaklarıyla açtığı
artezyen kuyularına, yer altı sularına gözünüzü diktiniz.
Çiftçinin elindeki son doğal sulama kaynağını da
paralı hâle getirerek çiftçiye Üretme. diyorsunuz. Önce büyük kentlerde
ön ödemeli sayaç sistemiyle içme suyunu ticarileştirdiniz, şimdi
sıra sulama suyuna geldi. Su kaynakları ticari mal değildir.
Çiftçimize kendi elleriyle hayatına son verecek kararları
uygulatabilmek mümkün değildir.
Bu yasa kapsamında suyun ölçülerek verileceği
söylenmektedir ancak eskimiş sulama sistemleri nedeniyle bu suyun tarlaya
ulaşana kadar uğrayacağı kayıplar düşünülmeden ve
gerekli tüm hazırlıklar gerçekleştirilmeden bu uygulamadan
beklenen sonuçlar elde edilemez, uygulama durdurulmalıdır. Bu konu,
su kullanıcı örgütleriyle birlikte yeniden ele alınarak bir
durum değerlendirmesi yapılmalıdır ve kesinlikle
çiftçilerin kendi öz malları olan ellerindeki son doğal temiz su
kaynağı ücretlendirilmemelidir.
Çiftçi kardeşim, AKPnin bu niyeti iki üç ay önce
ortaya çıktığında hep birlikte tepki gösterdik, biraz geri
adım atıp bir yıl erteleme getirdiler. Bir yıl içinde takatiniz
yetmez siz saati takamazsanız, sayacı ondan sonraki iki yıl
içinde, yüzde 25 faizle, o günkü fiyat üzerinden takıp parasını
sizden alacaklar, sizden.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Yüzde 10a indi, 10a.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) Aynen öyle.
Saat, bugün 3 bin TL civarındadır, 3 bin TL
civarında kuruluyor; iki yıl sonra 4 bin TL ise, yüzde 25
fazlasıyla 5 bin TL olarak garip köylü bunun bedelini ödeyecektir.
Şimdi, ben AKP Hükûmetine İnsafa gelin, bunları
yapmayın, saati ücretsiz taktırın. demiyorum çünkü biliyorum ki
bunlarda insaf yoktur.
Ey çiftçi kardeşim, sesini yükselt, Bu bedeli
ödemem. de, hatta Elektrik üzerindeki haksız yere aldığınız
TRT payı ve benzeri 8 ayrı kalem ücreti de ödemem. diye isyan et.
Bunları iktidara siz getirdiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) -
ve yine siz
götüreceksiniz.
Köylü kardeşim, ayağa kalk ve hakkını
ara.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci
konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
410 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce şunları Sayın Bakana söylemezsem
içimde kalır, onu bir söyleyeyim.
Sayın Bakan Su uyur, düşman uyumaz. diye bir
söz vardır. Bu söz artık bundan sonra Su uyur, Veysel Eroğlu
uyumaz.a dönüşmüştür!
Yerin üstündeki suları HESlerle borulara, yer
altı sularını da sayaçlara hapsedecek bir sistem koydunuz.
Sayın Bakandan, bu dünyada olmasa da öbür dünyada
çiçekler, böcekler, güller ve canlılar davacı olacaktır.
Sayın Eroğlu, Napolyonlukta Maliye
Bakanıyla yarışıyor âdeta. Ne olursa olsun, para, para,
para olsun. doğru bir yöntem değil. Bu sayaç modeli köylünün
hayatında neyi değiştirecek veya devlete ve millete ne
katkısı olacak, onun üzerinde biraz durmak lazım.
Türkiyede bugün hayatı en zor olan kesim, köy ve
kırsal kesimdir. Kırsal kesimde, tarım ve
hayvancılıkla hayatını sürdüren ve kıt kanaat bir
şekilde yaşamını sürdüren insanlar zor şartlarda
yaşamaktadırlar.
Tarım ise zor bir iştir. İstisnalar hariç,
tarım sektöründe çalışanlar yılda bir kez ürün
alırlar, hayvanlar yılda bir kez yavru verirler. Toplumun en
çilekeş bu kesimi aynı zamanda en sadık ve en vefakâr kesimidir
de. Bu yüzden köyü, köylüyü ve onun hayat kaynağı olan
tarımı ve hayvancılığı etkileyecek konularda son
derece duyarlı ve dikkatli adım atmak gerekir. Köylüye, tarıma,
hayvancılığa ve meyveciliğe yeterli önem
verilmediğinde kırsal kesim bütünüyle göçe zorlanmış olur.
Geçmiş dönemlerde, Anadolunun kasaba ve köylerinin boşalmasının
en önemli sebeplerinden birisi köylünün ürettiğinin
karşılığını alamamasıyla yakından
alakalıydı.
Bugün tarım, hayvancılık, meyvecilik ve
ziraatla uğraşmak Türkiyede risk hâlini almıştır ve
Türk köylüsü yabancı ülkelerin ürettikleri ile rekabet etmek
zorundadır. Tarım ve hayvancılık ve meyvecilik yeterli ve
etkin bir biçimde destek görmediği her yerde çöker. Bugün Türk köylüsü
ekmekten, biçmekten ve üretmekten uzaklaşmıştır.
Türkiyenin köylüsü köyünü bırakıyor, ziraattan ve
hayvancılıktan uzaklaşıyor. Samanın balyası 25
lira olmuş ve bu ülkede saman ithal ediliyor. İnsanlar artık ot
bile biçmiyor çünkü 20 yaşın altındaki insanlar tırpan
kullanmayı bilmiyor. Bu fevkalade tehlikelidir. Bu durum çok yakında
hiç tahmin edilemeyen sorunlarla Türkiyeyi karşı karşıya
bırakacaktır.
İktidarın uyguladığı ekonomik
politika ulusal değil, uluslararası, daha doğrusu küresel
ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir. Türkiyede esnaf,
yabancı sermayeli alışveriş merkezleri
karşısında havlu atmıştır. Köylünün
yetiştirdiği ürünler ithal ürünlerle rekabet edemediğinden köylü
üretim yapamaz hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, her şeyi para olarak
gören bir iktidarla Türkiye karşı karşıyadır.
Yaşamın üç dayanağı olan su, hava, toprak AKP
iktidarını her anlamda sermayenin konusu hâline getirmiştir.
Akla gelen ve gelmeyen her şeyi paraya çevirmeye çalışan bir
iktidarla karşı karşıyayız. Bu yasa
tasarısıyla iktidarın her şeyi nakde çevirme
politikasının bir göstergesi olarak karşımızda
olduğunu görüyoruz. AKPnin ekonomik politikası vahşi kapitalist
uygulamaların da ötesinde materyalist ve acımasız bir
aşamaya ulaşmıştır. Geldiğimiz aşamada
yalnız yer üstü değil, yer altı suları da paraya çevrilmeye
çalışılmaktadır. Yasa tasarısında kuyu, galeri,
tünel ve benzerlerine çekilecek yer altı suyunun miktarının
tespitini yapacak ölçüm sistemlerinin kurulması öngörülüyor. Yer altı
suyu kullanım belgesi almış olanların ölçüm sistemlerini
belirtilen süre içerisinde kurmamaları hâlinde belgeye konu yerlerin
kapatılması öngörülüyor. Çiftçi, bir yıl içinde ya su
sayacı taktıracak ya da DSİye taktırmak için
başvuracak, DSİye başvurunca yüzde 25 daha fazla ödeme yapmak
zorunda kalacak.
Ölçüm cihazları kurulduktan sonra yer altı suyu
kullanımıyla ilgili olarak, dekar başına şahıs
kuyuları için 200 ton, kooperatif kuyuları için 350 ton
civarında su kullandırılması öngörülüyor. Hiçbir bitkiye
bir dekar için 200 ton su yetmez. Tarımda su ihtiyacı, toprak
yapısı, iklim, hava şartları gibi birçok faktöre
bağlıdır. AKP istiyor diye ya da Sayın Bakan istiyor diye
sebzeler daha az suyla üretilecek değildir. Suyun tarımsal alandaki
faaliyetlerde sınırlandırılmasının hayati
sakıncaları olacaktır.
Sayın Bakan, size, Lysenkonun genetik bitki ve
hayvan ıslahı teori ve uygulamalarını okumanızı
tavsiye ediyorum, eğer okuduysanız bir daha gözden geçirmenizi
öneririm. Lysenko da bahar buğdayı geliştirme, yeni bir tür
çavdar üretme, soğuğa dayanıklı buğday türleri
yetiştirme, sık ağaçlandırma çalışmaları ve
yeni bir gübreleme yöntemi geliştirmeye
çalışmıştır ama fiyaskoyla sonuçlandı.
Sayın Bakan, siz de bu yasa tasarısıyla
sebze ve tarım ürünleri için çiftçiye su kotası koyuyorsunuz. Türk çiftçisine
demiş oluyorsunuz ki Ne yapın yapın, 200 ton suyla
tarımsal ürünleri yetiştirin. Lysenko bunu
başaramamış ki Türk çiftçisi de başarsın.
Hiçbir iktidar ve siyaset biçimi, doğa, bitki,
hayvan ve insan hakkı olan su ya da hava üzerinde tasarruf yapma
hakkına sahip değildir. Su, ekolojinin bütünlüğü ve
yaşamın devamı için zorunludur. Doğanın kuralları
siyasetin zorlamalarıyla değiştirilemez.
Değerli milletvekilleri, bugün normal şartlarda
girdilerin maliyetine üreticiler katlanamıyor. Tarımsal girdilerdeki
fiyat artışları yüzde 20-30 civarına dayanmış
durumda. Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, daha
doğrusu en ağır maliyetli girdilerini kullanmaktadır. Bu
düzenlemelerle köylü ve çiftçi üretemez hâle gelmiştir. Köylü bugün,
hayvan besleyemez, ekin ekemez, ektiğini toplayamaz hâldedir. Bu yüzdendir
ki önümüze saman ithal eden, Anguslarla kurban kesen ve yabancı meyve
yiyen bir Türkiye çıkmıştır.
Bakınız, Ankaranın Nallıhan
ilçesinin Kabaca köyünde 5 tane su kuyusu var. Bu su kuyularına
konulmuş olunan elektrik sayaçları var. Bu köylüler elektrik bedelini
ödeyemediği için köyün ortak malı olan kavakları
satışa çıkarmışlardır. Yine,
Nallıhanın Yenice, Beydili, Kuzucular ve Tekirler köylüleri de
kuyularda kullandıkları elektrik borçları yüzünden icralık
durumdadır. Köylüyü köylü olduğuna, ektiğine, ekeceğine
pişman etmenin insaf ve izan ile bağdaşır bir yanı
yoktur. Köylünün durumunu iyileştirmek yerine, giderek köylüyü
ürettiğine pişman edecek bir politika milletin yararına bir
politika değildir. Kuyulara takılan elektrik sayaçlarının
faturasını ödeyemeyenler, aynı kuyulara takılacak su
sayaçlarının bedelini neyle ödeyeceklerdir? Birincisi için
kavaklarını satışa çıkaranlar, ikincisi için neyi
satışa çıkaracaklardır? Bu yasa tuzaklarla doludur. Sureti
haktan görünen ama içinde ciddi hileler barındıran bir yasa
tasarısıdır. Bu yasa tasarısıyla suyun bütünüyle
sermayeleştirilmesinin ve fiili duruma yasal bir statü
kazandırmanın adımları atılmak istenmektedir.
Yer altı sularının sanayi şirketleri
tarafından on yıllardan beri denetimsiz bir şekilde
çekildiği biliniyor. Yer altı suyu kalite bakımından üstün
özelliklere sahiptir. Bunun nedeni ise toprağın doğal bir süzgeç
vazifesi görmesidir. Şirketler yer altı suları
kullandıklarında damıtma masraflarından büyük ölçüde
kurtulmuş oluyorlar.
Yer altı sularının yüzey sularından
bir diğer farkı ise yüzey sularına oranla çok daha yavaş
hareket etmesidir. Yer altı suyunun daha saf ve istenilen niteliklere
uygun olmasının bir nedeninin bu olduğu da bilinmektedir. Bu
nedenle, büyük şirketler yıllardan beri sadece yüzey
sularını değil, yer altı sularını da hoyratça
kullanmaktadır. Köylünün ve çiftçinin aleyhine, şirketlerin ve
yabancı sermayenin lehine düzenlenmiş bir yasa tasarısı
önümüzde var. Getirilen ölçüm zorunluluğu, çekilen su
miktarlarının kontrolünden ve kaynakların korunmasından
çok, şirketlerin fiilen kullandıkları yer altı suyunu bu
yasayla meşrulaştırmaktadır. AKP iktidarı da
fırsattan istifade ederek yer altı sularını paraya
çevirmenin alt yapısını hazırlamaktadır. Yer altı
suları metalaştırılamaz ve ticari mülahazaların
aracı olarak kullanılamaz.
Yer üstü sularını HESlerle borulara doldurmak,
yer altı sularını sayaçlarla kontrol altına alarak paraya
çevirmek bir AKP klasiğidir.
Su içene yılan değmez. diye bir söz vardır. Siz
bakmayın su içene yılanın değmemesine, AKP iktidarı
değer; yalnız içene değil, içmeyene de değiyor.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Şahısları adına, Sayın Mehmet Kasım
Gülpınar, Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın Gülpınar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET KASIM GÜLPINAR (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, son yıllarda yer
altı suyu kullanımına yönelik yoğun talep artışı
yaşanmış ve kullanma belgesinde belirtilen miktardan fazla yer
altı suyu çekilmesi neticesinde, sürdürülebilir bir yer altı suyu
yönetimi için, yer altı suyu rezerv-çekim ilişkisinin modern sulama
sistemleri ile desteklenerek kontrol altında tutulması ve bu nedenle,
tüm kuyulardan çekilen veya çekilecek yer altı suyunun ölçülebilir durumda
olması için ölçme işlemini yapmaya yönelik ölçüm sistemlerinin tespit
ve tesis edilmesi gerekliliği zorunlu hâle gelmiştir.
Bu zorunluluk nedeniyle, 6111 sayılı Kanunun 126ncı
maddesi ile 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında
Kanunun 10uncu maddesine Kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine çekilecek
yeraltı suyu miktarının tespitini sağlayacak ölçüm
sistemleri kurulmadan, kullanma belgesi verilemez. hükmü eklenerek yer
altı suyu kuyularına ölçüm sistemi takılması
zorunluluğu getirilmiştir. Bilahare bu kanunlarda yapılan
değişikliklerle yer altı suyu kullanma belgesi almış
olanların kanunda belirtilen ölçüm sistemlerini kurarak
durumlarını kanuna uygun hâle getirmeleri için iki yıllık
süre tanınmıştır.
Kanun değişikliklerinden sonra 7/6/2011 tarihinde yönetmelik,
ardından da DSİ Genel Müdürlüğünün 5/7/2011 tarihli yer
altı suyu kullanma konulu genelgesi yayımlanmıştır.
7/6/2011 tarihli yönetmelik gereğince su sayacı kullanılması
hâlinde, kullanma belgesinde belirtilen çekilebilecek azami su miktarı ön
yüklemeli karta idare tarafından yüklenecek ve karta yüklenen
kullanılabilecek azami su miktarına ulaşınca çekim
engellenerek kontrol altına alınacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben biraz da
Türkiyedeki yer altı suyunun potansiyeli ve kullanımına
değinmek istiyorum. Türkiye emniyetli kullanılabilir işletme
rezervi 17 milyar 700 milyon metreküp olup 13 milyar 560 milyon metreküp yer
altı suyu tahsis edilmiş durumdadır. Toplam yer altı suyu
sulama alanı 1 milyon 615 bin hektardır. Kamu sulamaları
çerçevesinde toplam 14.908 kuyu mevcut olup sulanan alan 615 bin
hektardır. Şahıs sulamalarında ise 274 bin adet belgeli sondaj
kuyusu ve tahminî olarak 180 bin adet belgesiz sondaj kuyusu mevcuttur. Belgeli
ve belgesiz kuyular ile 1 milyon hektar alan sulandığı tahmin
edilmektedir.
2012 yılı sonu itibarıyla, Türkiye
genelinde belgeli sondaj kuyularına yaklaşık 7 bin adet sayaç
takılmıştır. Yayımlanan genelge doğrultusunda yer
altı suyu eylem planları hazırlanmış ve uygulamaya
geçilmiş olmasına rağmen, uygulama safhasında kanunun tüm
ülke bazında aynı anda uygulama mecburiyeti getirmesi, Yeraltı
Suları Kanununun yürürlüğe girdiği 1960 yılı ile 2011
yılı arasında geçen elli bir yıllık süre zarfında
kuyu sahiplerinde ölçüm kültür ve alışkanlığının
yerleşmemiş olması, arz talep dengesine bağlı olarak
sayaç üreticilerinin alt yapılarının yeterince hazır
olmaması, elektrik dağıtım şirketlerinin mevzuat ve
teknik altyapı bakımından hazır olmaması ve bunun
giderilmesinin zaman gerektirecek olması ile yer altı suyu
kullanıcısına su kullanımında sınır
getirileceği ve ücret alınacağı şeklindeki endişe
dolayısı ile sayaç takılmasına karşı isteksizlik
olması gibi sebeplerle kanunun süresi içinde uygulanmasında arzu
edilen neticeye ulaşılamamıştır.
Şimdi, kanunda öngörülen iki yıllık
geçiş sürecinin sonu olan 25 Şubat 2013 tarihi de yaklaşmakta.
Biraz önce bahsettiğim sebeplere binaen, ek süre tanınması elzem
hâle gelmiştir ve bu kanun teklifi ile süre uzatımı söz konusu
olmuştur ve bu husus, DSİ Genel Müdürlüğünün teklifi ile
Bakanlar Kurulunun kararına bırakılmıştır.
Tabii, sayaç bağlama işi -eni sonu- hayata
geçirilmesi gereken bir konudur. Yer altı sularının seviyesi her
geçen gün aşağıya doğru çekilmekte ve mevcut miktarlarla
özellikle tarımda mevcut yöntemlerle sulama yapılması gitgide
daha zor hâle gelmektedir. Artık daha modern tekniklerle, daha az su ile
tarım yapılması şarttır. Eğer, bu sayaç
takılması zorunluluğu uygulamaya geçirilmezse, Allah korusun,
yakında yer altında su bulmak çok zor hâle gelecektir.
Ben bu vesileyle kanun teklifinin hayırlı
olmasını diler, hepinize hayırlı geceler dilerim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gülpınar.
Sayın milletvekilleri, on dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımıza söz
vereceğim.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Allahtan tekrar soru sorma imkânı
var da verdiğiniz cevaba karşı şunu bir kez daha
netleştirmek istiyorum: Büyük şirketler var, yer altı
sularını tüketiyorlar. diyorsunuz. Bizim buna bir
itirazımız yok. Bu konuda sizi destekliyoruz. Bu şirketlerin
öyle, yoksul köylü gibi, para ayıramayacak durumları da yok, zamana
da ihtiyaçları yok. Elinizde, her an arkadaşlar önerge
hazırlayıp verebilirler, katılırsınız,
kanunlaşır. Yüce Türk milleti bize bu yetkiyi bu yüzden verdi.
Yarından itibaren bu şirketlere bir yıl daha bu suları
çarçur etme imkânını neden tanıyorsunuz? Eğer siz
samimiyseniz, getirin, ben iki elimle birden oy vereceğim. Şimdi
diyeceksiniz ki: Bir yılı herkese tanıyoruz. Gerekçesi nedir?
Biz, bu şirketlerin Bakanlığınız, DSİ ve Bakanlar
Kurulunun tüm üyeleri üzerinde çok ciddi lobi yürüttüğünü duyduk. Bunu
inkâr etmiyorsanız, getirin önergeyi, hep beraber oylayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çiftçinin zamana ihtiyacı var,
bu şirketlerin değil.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Serindağ, buyursunlar.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, deminki sözleriniz beni bu soruyu
sormaya yöneltti. Sayın Bakan, Sayın Başbakan diyor ki, medya
mensuplarını kastederek: Medyada da akbabalar var. Daha düne kadar,
üniformalılar yazdıklarınızdan dolayı
azarlıyorlardı. Onların tasmalarını biz
çıkardık. Şimdi ise boyunlarına uluslararası tasmaları
taktılar. Freedom Houseun Dünyada Özgürlükler Raporuna göre, Türkiye,
kısmen özgür ülkeler arasında. Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütünün araştırmasına göre, Türkiye, basın
özgürlüğü endeksine göre 179 ülke arasında 148inci sırada. Gene
Freedom Houseun raporuna göre haydi, biraz daha iyimser- 112nci sırada.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz diyor ki: Basın
özgürlüğü tehdit altında, yargı
bağımsızlığı tehdit altında.
Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, demin konuşmamda
değindiğim bizim Kalecik ilçemizin Çandır köyündeki ruhsatla
ilgili olarak Özgün Yapı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ruhsat için
başvurmuş ama valilikte TRB Kılıç İnşaat Taahhüt
Maden Tekstil Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından
kalker ocağı ve kırma element tesisi kurulacağı
öngörülmüş. Köylüler bu iş için engelleme çabalarına
girdiklerinde Hangi kapıyı çalsak, hangi daireye gitsek, hangi
makama koşsak, bizden evvel bakanlık bürokratlarının ya da bakanın
telefonu bizim önümüze geçiyor. diyorlar. Kimdir bu bakan ve bürokratlar, bunu
öğrenmek istiyorum, bir.
İkincisi, bu ruhsatlar kanunda belirlendiği
biçimiyle maden dairesinin yetkisinde olması gerekirken
Başbakanlık bünyesinde kurulan bir komisyon marifetiyle olur
verildikten sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çetin.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Dilovası
kanser ovası diye anılıyor Türkiye'de.
Zaten Kocaeli yüz ölçümü olarak ufak ama Dilovası
Kocaelinin yüz ölçümü olarak en ufak ilçelerinden biri. Fakat, bu ilçenin
yüzde 40ı sanayi, yüzde 25i konut alanı ve yüzde 35i orman, ekonomi
tamamen sanayiye dayalı. Türkiye'deki 500 büyük fabrikanın 50 tanesi
burada yer alıyor. OSBler bölgenin üçte 1ini kaplamış durumda,
beş ayrı OSB var.
Sizin de bildiğiniz gibi, o ilçenin içinden Dilderesi
diye bir dere akmakta ve bu Dilderesi şu anki hâliyle -her ne kadar zaman
zaman büyükşehir belediye başkanının ifadeleri basına
da yansısa- gerçekten yanına yaklaşılamayacak
durumdadır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, bununla ilgili bir
planınız var mı?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım şu konuya açıklık getirilmesi gerekiyor,
Sayın Elitaş onu anlatıyordu, siz bana söz verdiniz.
Şimdi, kamulaştırılan bu maddede,
kamulaştırılan taşınmaz malda, kamulaştırma
amacına uygun bir işten veya tesisat yapılmasından sonra
2942 sayılı Kanunun 22nci maddesinin birinci hükmündeki Kamu
amacı kalkmışsa iade etmek şartı uygulanmaz.
diyorsunuz.
Bu, Anayasanın 35inci maddesine, mülkiyet
hakkına aykırıdır; Anayasanın 46ncı
maddesindeki kamulaştırma maddesine de aykırıdır. Bu
düzenlemenin gerekçesini okuduğumuzda da maksat
anlaşılamıyor. Özel birtakım durumlar mı var, yoksa
mülkiyet hakkına doğrudan bir müdahale mi var? Bunu
açıklayabilir misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, evvela Sayın
Şandırın sualine cevap vereyim.
Türkiyede en çok kamulaştırma yapan
kişilerden birisi benim; İSKİ, DSİ, Çevre ve Orman
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı.
Şimdi, burada bir haksızlık var yani
devletin zarara uğratılması söz konusu. Nasıl? Daha önceki
yargı kararlarında yüksek yargı, özellikle beş yıla
kadar istimlak edilen taşınmaz üzerinde kamulaştırmayı
gerektirecek tesisler yapılmadığı takdirde iadesini
öngörüyor fakat son zamanlarda durum değişti, bazı daireler
Benim de başıma geldi Bakanlık olarak, orman teşkilatı
ve DSİde.
Mesela, Ormandaki bir hadiseyi anlatayım
netleşmesi için: Orman bir odun deposunu bir yerde istimlak etmiş o
zamanki değerinden, rayiç bedelden; hatta birtakım davalar açılmış,
ilave birtakım bedeller de ödemiş, gereğini yerine
getirmiş, vatandaşa rayiç bedelden değerini ödemiş. Aradan
on beş yirmi yıl geçmiş. İdare -odun deposuymuş, siz
daha iyi bileceğiniz için onu anlatıyorum- odun deposunun bir
kısmını, lüzumsuz diye burayı kat
karşılığı; öbür binaları, idari binaları
-çok çürük olduğu için depreme dayanaksız- arsa
karşılığı ihale etmek suretiyle, şeffaf bir
şekilde, başka bir yerde idare binası yapma şeklinde bunu
ihale etmiş. İlk sahibi dava açmış, aradan on beş
yıl geçmiş, diyor ki: 22nci maddeye göre o tarihte satın
aldığınız değerlerden bana iade etmeniz gerekir, aksi
takdirde tazminat ödemeniz
Korkunç bir tazminat çıkıyor. Bir
başka durumda ise ilk sahibine
Yıllar geçmiş; otuz, kırk
yıl, elli yıl geçmiş, mesela Kayserideki hadisede olduğu
gibi yani bu kanuna göre, isterse -Kayseri bir daireye göre- Kayseride
yıllarca önce istimlak edilmiş olan stadyum alanını sahibi
geri alabilir. Ve o zaman kaç lira ödemişse o parayı alabilir. Burada
herhangi bir şekilde güncelleşme, güncelleştirme falan yok yani.
Dolayısıyla, burada devletin zarara uğratılması,
istimlak nedeniyle kişilerin haksız yere zenginleştirilmesi söz
konusu. Lütfen, 22nci maddenin ilgili hükmünü okursanız bu gayet net
şekilde anlaşılır. Yani, burada şahıslar
değil, devletin zarara uğratılması söz konusu ve bu
gerçekten çok korkunç bir rakam. Bunu da isterseniz çok detaylı olarak ben
misallerle gruplara anlatabilirim. Yani, burada getirilmek istenen çok
doğru. Beş yıl içinde yapmıyorsa zaten iade ediyoruz ama
aradan beş yıl geçtikten sonra bunun üzerine tesis
yapılmışsa bunun istimlak edildiği on beş, yirmi, elli
yıl önceki aynı değerden o kişilere geri verilmesi devleti
büyük zarara uğratıyor. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Efendim, Sayın Akar, hakikaten ben de biliyorum,
Dilderesi gerçekten çok zor durumda. Dolayısıyla, Kocaeli
Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla bizzat benim
başkanlığımda oturduk, Dilderesi için -bizzat ben projeyi
de kendim kontrol ettim- çok güzel bir proje ortaya çıktı.
İnşallah, en kısa zamanda projeleri tamamlayacaklar, hatta
kılavuz bir kanal da inşa edilsin dedim. Mimar Sinan Köprüsünün
ayaklarını, o kısmı da tahkim edeceğiz.
Karayolları ve koruma kurulundan da gerekli müsaadeleri almak
kaydıyla bu sene onun temelini atacağız. Bunu özellikle
vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
Sayın Çetin, ben sizin konuşmanızı
duyunca hayret içinde kaldım, hatta acaba yanlış mı duydum
dedim.
İZZET ÇETİN (Ankara) Belgeleri göndereyim
yarın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Müsaade eder misiniz; müsaade edin, izah edeyim.
Tutanaktan okuyorum, diyorsunuz ki: Bazı
şeylere rağmen, bir bakanın ve bürokratların iş takibi
neticesi önceki gün ruhsat veriliyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, efendim, hiçbir
bakan iş takip etmez. Benim konuyla ilgili, Kalecikteki Çandır
köyündeki taş ocağıyla ilgili hiçbir bilgim yok.
Bir kere, size şunu özellikle vurgulamam lazım,
bu konuda aslında özel idare yetkilidir, valilik yetkili. Bu konudaki
ruhsatları biz vermiyoruz; Maden İşleri Genel Müdürlüğü
maden ruhsatını veriyor, özel idare orada uygun gördüğü takdirde
valilik tarafından bu ruhsat veriliyor. Ruhsat verilme işleminden
sonra bize geliyor, eğer bu muhafaza ormanı vesaire değilse bu
takdirde Meclisin çıkardığı Maden Kanununa göre bunlara
izin vermek durumunda kalıyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ben demiyorum, köylüler
diyor!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yoksa bakın, bunu lütfen düzeltin. Yani,
ben asla iş takip etmem, bu konuyu da sizden yeni öğrendim; bunu
özellikle belirteyim. Lütfen başka kişileri de karalamayın
burada.
İZZET ÇETİN (Ankara) O firmaları kim
kayırıyor Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunun dışında, Sayın Serindağ,
bir kere şunu şey yapalım: Bu çok tartışılır
ama bizde, gerçekten Türkiye'de basın özgürlüğü var, yargı
bağımsız ve siz de görüyorsunuz, yargı ayrı, yürütme
ayrı; bunu da özellikle belirteyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı
kanun teklifinin 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
4- "Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren 3 yıl sonra
yürürlüğe girer."
Ramazan Kerim Özkan Mehmet
Şeker Musa
Çam
Burdur Gaziantep İzmir
İlhan Demiröz Mehmet
Hilal Kaplan Kazım
Kurt
Bursa Kocaeli Eskişehir
Rahmi Aşkın Türeli Alaattin Yüksel
İzmir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
410
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 4. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Erol
Dora
Iğdır Şırnak Mardin
Abdullah Levent Tüzel Halil
Aksoy
İstanbul Ağrı
BAŞKAN
Sayın Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutalım lütfen.
Gerekçe:
Getirilen
tasarıda merkezileşme eğilimleri, üreticiye gelecek olan ek
maliyetler ve hak kayıplarının önüne geçilebilmesi için yürürlük
maddesi olan 4. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Tamam.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı
kanun teklifinin 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
MADDE 4- Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren 3
yıl sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli.
Sayın Kaplan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
410 sıra sayılı Yeraltı Suları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerindeki önergemiz lehinde söz almış bulunmaktayım.
Bu kanun teklifi çevreyi doğrudan ilgilendiriyor
olmasına rağmen, Çevre Komisyonundaki milletvekillerine haber
verilmeden, görüşleri alınmadan, âdeta yangından mal
kaçırırcasına, İç Tüzüke aykırı olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldiği duyumunu alınca, Sayın Emre Köprülüyle beraber Çevre Komisyonu
Başkanına bir dilekçeyle başvuruda bulunduk, neden Çevre
Komisyonunda konunun görüşülmediğini sorduk. Sayın
Başkanın verdiği yanıtı size okumak istiyorum. Diyor
ki: Genel Kurul gündeminin yoğunluğu gerekse teklifin
kanunlaşmasını müteakiben Cumhurbaşkanlığının
onay sürecinin gecikeceği göz önüne alınmış olması ve
durumun aciliyetine binaen teklifin tali komisyonlarda görüşülmesine gerek
duyulmamıştır. Bu nasıl anlayış, nasıl bir
demokrasi bu? Adalet ve Kalkınma Partisinin ileri demokrasisinde, toplumun
yararına olan herhangi bir konu gündeme geldiğinde beraber üretmek,
ortak karar almak, uzlaşıya varmak gibi bir durum ne geleneklerinde
var ne de siyasi anlayışlarında var. Bir taraftan diyorsunuz ki: Gelin, toplumun
değeri olan, toplumun temel taşlarından biri olan anayasayı
bir uzlaşı zemininde yapalım. Bir taraftan da bir kanun
maddesinin görüşülmesi noktasında komisyonlardan, milletvekillerinden
kaçırarak görüşülmesine izin vermiyorsunuz. Ben yaptım, oldu.
Benim dediğim olur. anlayışından bir türlü
vazgeçmiyorsunuz. Bu nasıl bir demokrasi anlayışı,
nasıl bir demokrasi kültürü? İki yıla yakın süredir
milletvekiliyim; şu ana kadar, muhalefet milletvekillerinin ya da
muhalefetin verdiği bir önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu
Meclisin çatısında kabul edildiğini görmedim. El insaf!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Çok geçti, çok.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) Geçmişse siz
düzelterek kendiniz vermişsinizdir, aksi takdirde geçmemiştir. El
insaf! Muhalefet milletvekillerinin hepsinin önerisi yanlış mı,
hepsi mi kötü? Biraz oturun, kendinizi gözden geçirin.
Değerli milletvekilleri, artık şu parmak
demokrasisinden, Parmağımızın sayısı çoktur.
geleneğinden lütfen vazgeçin. Bu konuda siciliniz pek parlak değil.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir taraftan çalışırken, bir
taraftan kanun hükmünde kararname ile Meclisi baypas etmek isteğiniz, daha
dün gibi hafızalarda. Öyle korkuyorum ki yakında Bakanlar Kurulu
kararıyla, bürokratlarla, yönetmeliklerle Meclisi ve Türkiyeyi idare
etmeye kalkacaksınız.
Ama bir şey dikkatimi çekiyor. Bu dikkatimi çeken
konuyu sizle paylaşmak istiyorum: Ne zaman bu Mecliste bir yasa gece
yarısı alelacele çıkarsa, ne zaman komisyonlarda
görüşülmesine izin verilmezse, ne zaman kamuoyunda
tartışılmasına izin verilmezse bilin ki altında ya
rantsal bir durum var ya da kişiyi korumaya özel bir kanun
tasarısı var.
Sayın Bakanım, size soruyorum: 365 bin kuyunun
sayacının takılmasının DSİ tarafından bir
yıl içinde yapılmasının öngörüsüyle
hazırlanmış bir kurum veya kişiler var mı? Lütfen,
yanıt vermenizi istiyorum.
Bakın, değerli milletvekilleri, Çevre
Komisyonundan kaçırmak istediğiniz Yeraltı Sularının
bu maddesinin çevreyi doğrudan ilgilendirdiğini birkaç konuyla size
hatırlatmak istiyorum. Sayın Bakanım iyi bilir, Ergene havzasında
sanayi kuruluşları yer altı kuyularından su çekmektedirler.
Kullandıkları suyu kirleterek Ergene Nehrine veriyorlar Ergene
Nehrinin yaklaşık 3 kat bir debi fazlalığıyla.
Organik atıkların atıldığı, kimyasal maddelerin
atıldığı, ağır metalleri içeren Ergene Nehrinden
yer altı sularına sızan bu zehirli maddeler bu bölgede
hayvancılık ve tarım yapan insanların, çiftçinin, köylünün
ekmeğini engellemiyor mu? Buna karşı bir tutumunuz yok mu?
Yine, benzeri, Manisada Çaldağında, Gediz
Ovasında nikel fabrikasını, nikel ocağını
kurarken, maden çıkarırken açıktan sülfürik asit ile
yağmurla topraklara ve yer altı sularına katılması
noktasında bir önleminiz var mı?
Önemli olan sayaç takılması değil, bunun
çevreyi ilgilendirdiğini bile bile Çevre Komisyonunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla)
böyle bir konunun
görüşülmemesini doğrusu yadırgıyorum.
Sayın Bakanım, benzer örnekleri artırmak
mümkün ama bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Geçen gün NASAda, geçen
gün NASAnın bir haberinde Türkiye'nin uydudan çekilen resimlerinde yer
altı sularının kritik seviyenin altına düştüğü
net olarak görülmektedir.
BAŞKAN Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) Böyle çevreyi
ilgilendiren bir konunun görüşülmesi elbette doğaldır ama Meclis
komisyonlarında, alt komisyonlarında görüşülmesinde yarar
vardır.
Bu anlayışa geleceğinizi umar, hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili.
Sayın Demiröz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
410 sıra sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun ile
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinde CHP Grubu adına görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Gecenin ilerleyen bu
saatinde hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Su zengini değiliz.
Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su
miktarı 10 bin metreküpten fazla olanlar su zengini, bin metreküpten az
olan ülkeler ise su fakiri kabul edilmektedir. Ülkemizde kişi
başına düşen kullanılabilir su miktarı
Türkiyede toplam su
tüketimimiz 46 milyar metreküp olup, bunun 34 milyar metreküpü tarımda
yani yüzde 74ü tarımda kullanılmaktadır. Bu yasa ile öncelikle
etkilenen kısım tarımcılar olacaktır, çiftçiler olacaktır.
Köylüyü zaten bırakmadınız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün
Köylü, milletin efendisidir. sözünü Köylü mahallelidir, köylü
şehirlidir. şekline tarımı, çiftçiyi, köylüyü bitirerek
getirdiniz.
Yasa çıkarmak, kanun
yapmak önemlidir ancak önemli olan bir konu ise yasaların
uygulanmasıdır. Siz yasaları uygulamazsanız yasanın ne
önemi kalır. Uygulanmayan yasanın ilgili
bakanlığının tozlu raflarında beklemekten başka
olanağı yoktur. Uygulanmayan yasaların etkilediği sektör
veya kurum, kuruluşlar beklentilerini umutla sürdürürler.
Çiftçilerimiz, köylülerimiz de 2006 yılından
itibaren bir beklenti içindeler. Yaralarına merhem olmasa da bu beklenti,
hak ettikleri bir yardımın yapılması. Üretim maliyetlerinin
yüksek olduğu, verilen desteklerin yetersiz olduğu, ürünlerin
dalında veya depolarda kaldığı; üretimden
uzaklaşmanın, tarlayı boş bırakmanın daha
kârlı olduğu AKP döneminde, Hükûmet, 2006 yılında, sözüm
ona, çiftçi sorunlarına çözüm bulmak amacıyla bir Tarım Kanunu
çıkardı. Tarım Kanununun 21inci maddesi Bütçeden
ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az olamaz.
hükmü gereği, çiftçilerimize 2007 yılından itibaren, 2012 dâhil,
ödenmeyen para 29 milyon 478 bin TLdir değerli milletvekilleri. Bu konuyla
ilgili bir yasa teklifini verdiğimizi de ifade etmek istiyorum.
Çiftçiler perişan; Bursa çiftçisi, Karacabey,
Mustafakemalpaşa, ova köylüleri, köy meydanına, camiye
çıkamıyor; sarı taksilerden kaçıyor, icra
tutuklamaları başladı, çiftçiler çilelerini hapishanede
tamamlıyor. Nevşehirde 35 kuruşa mal ettikleri patatesi 10 kuruşa
satamıyor. Tarlada 78 dönüm patatesim var. diyen çiftçi, 5 kuruşa
satmak için hazır olduğunu ifade ediyor. Afyon aynı, Niğde
aynı; patatesçilerin durumu hep aynı. Zeytin üreticileri,
zeytinyağı üreticileri sıkıntıda; 1 litre
zeytinyağının 1 litre mazottan ucuz olduğunu ifade etmek
istiyorum. Narenciye dalında kaldı. Buğday, mısır,
mercimek dâhil ithal ederek maalesef günü kurtaracak politikalarla tarım
yönlendiriliyor. Çay ve fındık üreticisi zor durumda.
Değerli milletvekilleri, saman ithal ederek kaba yem
için çözüm arayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, tarımı, çiftçiyi, köylüyü bitirdiği
gibi, artık hayvancılığı da bitirdiğini ilan
etmektedir. Saman ithaline izin veriyor ve 639 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 2011 yılında Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının yeniden
yapılandırılması sonucunda -altını çizerek söylüyorum-
kooperatifçiliği teşvik etme görevleri arasından
çıkarılıyor değerli milletvekilleri. Ancak, bu
Bakanlık, kooperatifçiliği teşvik etmeyi görevleri
arasından çıkarırken saman dağıtımını,
tarım kredi kooperatifleri aracılığı ile törenlerle
yaptırıyor. Hasat zamanı ahududu ithal ederseniz,
mısır hasadında Bandırma Limanına mısır
yüklü gemiler gelirse çiftçinin yüzünde nasıl gülücükler
oluştuğunu siz tahmin edin.
Bursa Karacabey Ziraat Odası, Türkiye
İstatistik Kurumu rakamlarıyla verilecek desteklerle, ilçelerinin
kaybının 3.7 milyon TL olduğunu, bunun sadece buğday ve
mısırda olduğunu haykırıyorlar. Sayın Bakan,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda TÜİK rakamlarının
yanı sıra yerel rakamları da dikkate alacağını
ifade etmesine rağmen, maalesef, TÜİK rakamlarıyla
çalışmaların yapıldığını, borçlarla
mücadele eden üreticilerimize bir darbe de TÜİK rakamlarıyla
vurulduğunu belirtmek isterim.
Derin kuyulara takılacak saatlerin
tarımcıların, çiftçilerin sonu olduğunu duyurmak isteyen
ziraat odaları var. Çiftçilerimiz yer altı suyu kullanımı
için sayaç takmaya zorlanırken aynı su kaynağının
özellikle sanayi tesisleri tarafından izinsiz ve aşırı
kullanımına göz yumulmakta, aynı sanayi tesisleri su
kaynaklarını kirletmekte, bu suların tarımsal sulama
amacıyla kullanılmasına izin verilmemektedir.
Bölgemizde
kurulan arıtma tesislerinin sadece biyolojik arıtma
yaptığı, kimyasal arıtma işlemini
yapmadığı için, örneğin Yeşil Çevre Arıtma
Tesisinden çıkan günlük ortalama
Bursa ili
sınırları içerisinde yer alan ve ovalarda tespit edilen
yıllık yer altı suları işletme rezerv toplamı
429,4 milyon metreküptür. Buna karşılık tahsis edilen miktar
473,213 milyon metreküptür yani fazla tahsis yapılmıştır.
Bursa ili
sınırları içerisinde kayıtlı bulunan toplam 7.386
derin sondaj kuyusu vardır değerli milletvekilleri. Ruhsatsız ve
kaçak kuyular için düzenli bir bilgi mevcut değildir ancak bu
rakamların çok daha yüksek olduğunu ifade etmek isterim. Ürün desen
planı olmayan bu bölgelerde ruhsat çıkartılırken dikkate
alınan şahısların daha sonra komşularıyla
ortaklaşa kullandıkları bu kuyularda
sıkıntıların olacağı aşikârdır.
Devlet Su
İşlerinin teknik eleman yetersizliği nedeniyle yeterli kontrol
yapamadığını biliyorum. Ancak, bu, Sayın Bakan için
bir mazeret değildir. Elindeki kuyuları zapturapta alırken kaçak
ve deşarjlarıyla ovaları kirleten diğer kuyular için neler
yapılacağını çok merak ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Ayrı bir merak
ettiğim konu da değerli milletvekilleri: Günde 3 bin-6 bin ton
arasında su kullanan Cargill Nişasta Bazlı Şeker
Fabrikasına saat takılıp takılmayacağını,
kontrol arasına alınıp alınmayacağını ve
faydalı hacim miktarının ne kadar olduğunu da öğrenmek
istiyorum.
Ayrıca
öğrenmek istediğim bir konu da faydalı ihtiyaç adı
altında Bursamızda ne kadar yer altı suyu
kullanıldığını, hangi tesislere, hangi
sanayi tesislerine bu tahsislerin yapıldığını da
bilmemizin hepimizin hakkı olduğunu ifade ediyor ve gecenin ilerleyen
bu saatinde hepinize saygı ve sevgilerimi sunarak sözlerime son veriyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla)
yasa için de
hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demiröz.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; oylarınızla kabul edilen
bir önceki maddede bir yanlış yapıldığı
endişesiyle fikirlerimi dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın Elitaş ve Sayın Bakan doğru
olduğuna inandıkları bir mantıkla meseleyi izah ettiler.
Bana göre, esas yanlış da orada. Nedir mesele? Şu: Kamu
yararına bir amaç için kamulaştırılan bir özel mülkiyetin
üzerinde bir tesisat yaparak -sayın hukukçuların, Adalet ve
Kalkınma Partisi siyasetinin ideologlarının dikkatine sunuyorum-
çok temel bir konuda bir yanlış yapıyorsunuz. Kamu yararı
amacı ortadan kalktıktan sonra, Kamulaştırma Kanununa
göre, bu taşınmazın sahibine iade edilmesi bir temel hüküm.
Buraya getirdiğiniz istisnayla diyorsunuz ki: Bu
taşınmazın üzerinde bir tesisat, bir yapı
yapılırsa iade mecburiyeti ortadan kalkar. Gerekçeniz ne? Efendim,
buranın kazandığı değer nedeniyle kamunun zarar
etmesini engellemek için, burayı biz iade etmemek için bu hükmü
getiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, temel yanlış da
burada. Siz ki Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi
olarak ben inanıyorum ki bütün siyasi partiler
Kamu yararı önemli
ama bizim hukukumuz, bizim siyasetimiz, zamanın ruhu devlete göre,
değil de insana göre, insan merkezli olmak mecburiyetinde. Kamunun
zararını karşılayalım, buna itiraz etmiyorum ama
meseleyi karara bağlarken devletin çıkarı değil, bireyin
hakkını, vatandaşın anayasal hakkını, evrensel
hukuktan kaynaklanan hakkını dikkate almak mecburiyetindesiniz.
Bakın,
Anayasamızın temel hak ve özgürlükler bölümünün 35inci maddesinde
Mülkiyet hakkı haktır, ancak kamu yararına
sınırlandırabilirsiniz. deniliyor. Kamu yararı
kalktığı taktirde vatandaşın mülkiyet
hakkını vermek mecburiyetindesiniz.
Yani,
hem sizin siyasi partinizin programı, felsefesi, kuruluş amacı
bireyi merkeze alarak onun haklarını koruyucu, onun özgürlüklerini geliştirici
bir siyasetin sahibi hem Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de bunu
savunuyoruz, diğer partilerin de bunu savunduğunu iddia ediyoruz.
Şimdi,
burada, kamunun çıkarını yani zarar görmesini engelleyici
tedbiri alalım ama bireyin hakkını öncelikleyelim. Bireyin
hakkı ne, insanın hakkı ne? Mülkiyet hakkı. Mülkiyet
hakkı yalnız bizim Anayasanın değil, evrensel hukukun da
vazgeçilmez bir hakkıdır. Nedir o? Siz insanın,
vatandaşın, bireyin mülkiyet hakkını ancak kamu
yararıyla sınırlandırabilirsiniz, kamu çıkarıyla
değil. Kamunun çıkarının zarar görmesine tedbir
geliştirebilirsiniz, o taşınmazın kazandığı
artık değerden kamu yararına pay alırsınız ama
mülkiyet hakkını ihlal edemezsiniz.
Anayasanın
46ncı maddesindeki kamulaştırma maddesinde de kamu yararı
amacı ortadan kalktıktan sonra kamulaştırmayı
yapamazsınız, iade etmek mecburiyetindesiniz.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, burada haklı olduğuna
inandığınız o mantık temelden yanlış, hem
partinin, siyasetin veya temel hak ve özgürlüklerin mantığı
açısından yanlış, siyasetin mantığı
açısından yanlış hem de evrensel hukuk açısından
yanlış. Yani, yarın, bir vatandaş bu düzenlemeden
dolayı mağduriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
götürse oradan geri dönersiniz çünkü orada da asıl olan bireyin temel hak
ve özgürlükleri. Kamunun çıkarını korumak tabii ki kanun
koyucunun görevidir, eyvallah, ama o ayrı bir hadise. Siz mülkiyet
hakkının üstüne çıkarı, menfaati, faydayı
koyarsanız hukukun evrensel anlamını ihlal etmiş olursunuz.
Bir başka husus da şu değerli
arkadaşlar: Bakın, toplumda çok yaygın bir şekilde okul
yeri, hastane yeri veya yeşil alan kamulaştırılmaları
var. Belediye veya bir kamu kuruluşu Ben buraya hastane
yapacağım. diye kamulaştırıyor, uzun yıllar
sonra Vazgeçtim. diyor. Yani, oraya diktiğiniz iki ağaçla o
yeşil alan amacı ortadan kalkmıyor, sonra onu kaldırıp
bir başka
Bakın, 2001 yılında biz bu kanunda bir
değişiklik yaparak kamu amacı için, kamu yararı için
kamulaştırılan yerin üzerindeki amaç kalktıktan sonra bir
başka kamu kuruluşuna yine bir başka kamu yararı için
devretme imkânı getirdik; bu mümkün. Ama şimdi, getirdiğiniz bu
değişiklikteki gerekçeniz, diyorsunuz ki: Biz bu kamu yararına
kamulaştırdığımız alanı sahibine iade
etmeyelim, özel sektöre devredelim. Kimseyi ilzam etmiyorum, bir niyet
sorgulaması da yapmıyorum. Yani, bir başka kamu kurumunun kamu
yararı, hizmeti için tahsis etseniz bir şey demeyeceğim,
doğrudur ama diyorsunuz ki: Burası şehrin merkezinde
kaldı, buraya bir alışveriş merkezi yaparsak buradan devlet
daha çok para kazanır. Vatandaşın, bireyin hakkı nerede?
Devlet de para kazansın ama bireyin mülkiyet hakkını
çiğnemeden yapın bunu.
Çok temel bir yanlışlık yapıyorsunuz.
Ben inanıyorum ki bu düzenlemeniz partinizin AR-GEsinden geri dönecektir
çünkü partinizin de siyasetinde bireyin hakkı, vatandaşın
hakkı, insan hakkı devletin hakkından çok daha önce gelmektedir.
Evrensel hukukta da bu böyledir. Yarın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden bu yaptığınız düzenleme geri dönecektir
değerli arkadaşlar. Ben inanıyorum ki partinizin siyaset
AR-GEsi varsa, bu işi sorgulayan bir yeri varsa bu düzenlemenin
yanlış olduğunu görecektir ve bunu geri döndürecektir.
Tekrar düşünmeniz, tekrar takdirinize sunmak için
bunları söyledim. Yoksa oylarınızla kabul ettiniz hadiseyi ama
burada bir vatandaş mağduriyeti var, bir temel hak ve özgürlüğün
ihlali meselesi var, burada Anayasanın 35inci maddesindeki mülkiyet
hakkının ancak kamu yararına
sınırlandırılabileceği hususunun çiğnenmesi var,
kamulaştırma hususunu düzenleyen 46ncı maddedeki kamu
yararı meselesini gene çiğnemektedir. Ama kamunun
çıkarını gözetmek, zararını önlemek için bu tedbiri
geliştirmeniz doğru değil, böyle bir tedbir olmaz. Kamunun
çıkarını gene koruyalım, artan değerinden kamunun
yararını alalım, faydasını alalım ama
vatandaşın, bireyin mülkiyet hakkını iade etmemiz
lazım. Hem Kamulaştırma Kanununun mantığı budur
hem Anayasanın mantığı budur hem evrensel hukukun
mantığı budur.
Oylarınızla kabul edilen 4üncü maddede
getirdiğiniz bu düzenleme
Hiç ilzam etmeden söylüyorum, yani
peşkeş çekiyorsunuz, özel bir iş için yapıyorsunuz, birine
rant kazandırıyorsunuz anlamında söylemiyorum ama temel hukuk
mantığıyla, 21inci yüzyıla girdik, insan merkezli, insan
temel hak ve özgürlüklerini genişletmeyi amaçlayan bir anayasa
çalışması yapılıyor. Tüm bu süreçte böyle bir
düzenleme yapmanız, yani kamu çıkarını korumak için böyle
bir düzenleme yapmanız, böyle bir düzenlemeyle mülkiyet hakkını
ortadan kaldırmanız yanlış olmuştur, stratejik bir
yanlış olmuştur. Bu, zannediyorum, sizin açınızdan da
yanlış bir hadise. Getirdiğiniz mantık bu anlamda
tutarlı değildir. Bunu dikkatlerinize sunmak için söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
Şimdi, şahsı adına, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grup Sayın
Başkan, grup adına. Şahsı ve grup adına, ikisini
birleştiriyoruz.
BAŞKAN Oldu efendim.
Grup adına
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Şandırın iyi niyetle, samimiyetle bazı çekincelerini
burada ortaya koymasına teşekkür ediyorum.
Niyetimiz belli.
Bir taraftan bireyin hakkına herhangi bir şekilde halel gelmemesini
sağlamak, öbür taraftan da kamunun imkânlarını çarçur etmemek.
Bizim buradaki bütün amacımız, dileğimiz, sizin de biraz önce
ifade ettiğiniz gibi, bireyin kutsal hakkını koruyarak, kamunun
da ali menfaatlerini gözeterek bir düzenleme yapmak.
Bakın
Sayın Şandır, elimde
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bireyin hakkı, mülkiyet hakkı. Mülkiyet hakkını
korumuyorsunuz, iade etmiyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Şandır, bakın,
Kamulaştırma Kanununun 22nci maddesine eğer bakarsak
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Burada, vereyim sana; al, buyur, oku.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kamulaştırma Kanununun 22nci maddesi
2001 yılında sizin iktidarınız döneminde
değişmiş.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yok, ilave ettik.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Önceki hâlini göremedim, önceki hâlinin nasıl
olduğunu bilmiyorum.
Bakın,
birinci fıkrayı okuyorum, zaten konuştuğumuz mesele birinci
fıkrayla ilgili: Kamulaştırmanın ve bedelinin
kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların
kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi
bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde, keyfiyet idarece mal sahibi
veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine
göre duyurulur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları
-altını çiziyorum- aldığı kamulaştırma
bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri
alabilir.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Faizini de söyleyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Faizi yok burada, faizi yok, yargı
kararında faizi var. Kanun maddesine baktığınız
takdirde de faizini göremezsiniz.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Uygulama, içtihat
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, içtihada geliyoruz. Kanun maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi, virgülden sonra gelen:
aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek
taşınmaz malını geri alabilir.
Önümde bir örnek
dava var. Örnek dava, biraz önce anlattığım Kayseri
Stadından farklı bir durum. 1976 yılında veya 1974
yılında
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) 1974 yılında.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 1974 yılında Malatya ili Uçbağlar
Mahallesinde belediye bir kamulaştırma yapmış. 1976
yılında da belediyenin mülkiyetine bu arazi geçmiş. Belediye bu
araziye hal binası yaptırmış. Veli Bey, senin ilinle
ilgili. 2008 yılına kadar burası kullanılmış.
2008 yılından itibaren hal binasının -biraz önce
Kayseriyle ilgili anlattığım gibi- şehrin merkezinde
kalması ve trafiğin yoğunlaşması, şehircilik ve
plancılık açısından anlamsız bir hâle gelmesinden
dolayı, belediye, bu araziyi ihaleyle satışa
çıkarmış. İhale sonuçlarında belirli bir bedelle
kişi veya kişiler -şahıs, kurum- satın almış
burasını. Malikler, 1972, 1974 yılındaki malikler dava
etmişler. Davada demişler ki: Kamulaştırma Kanununun
22nci maddesinin birinci fıkrasına göre, 7201 sayılı
Tebligat Kanununa göre idarenin bizi uyarması gerekirdi.
Uyarmadığından dolayı üç aylık süre gitmiştir.
Biz, 22nci maddenin birinci fıkrasına göre bu bedeli ödemek
istiyoruz. Hangi bedeli? 1972deki ödedikleri bedeli size iade edeceğiz,
malımızı bize geri verin.
ALİ HALAMAN
(Adana) Mal deme, cami o, cami.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Tapu iptal davası açmışlar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kazandı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Tapu iptal davasını yerel mahkemede
kazanmışlar. Yerel mahkemede kazandıktan sonra Yargıtaya
gitmiş. Yargıtay demiş ki: Bu yapılan işler her ne
kadar doğru ise de 1972 yılı ile 2008 yılı
arasındaki fiyat farkını dikkate aldığımızda
olağanüstü bir fark ortaya çıkar. Bu olağanüstü farktan
dolayı biz günün şartlarına göre, her ne kadar -Yargıtay
22nci maddenin son, az önceki okuduğum cümle çerçevesinde
baktığından- burada bir fark varsa bu farkın hesap edilmesinde
şunların, şunların da dikkate alınması gerekir. Burada
dikkate alınması gereken nokta nedir? Eğer...
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Peki, o tapu hangi şirkete satılmış?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Müsaade edin...
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, eksik söylüyorsunuz. Şirkete
satılmış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bilmiyorum, şirketin kim olduğunu
bilmiyorum. Bunu siz vermişsiniz bizim arkadaşlarımıza.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Karar elimde. Şirkete satılmış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Mahmut Bey, bırakın. Kimin ne
olduğunu bilmiyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Karar işte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Veli Ağbaba kim olduğunu bilir.
Malatyada...
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hollandalı bir firma.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şirkete satılmış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hollandalı bir firmadır. Kim
olduğunu bilmiyorum ama ben burada teknik bir şey anlatıyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Camiyle beraber aldı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Teknik bir şeyi anlatıyorum. Müsaade
edin anlatayım. Lütfen müsaade edin...
MAHMUT TANAL
(İstanbul) O kararı size veren benim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Tanal, bu özelliğinizi bırakın Allah
aşkına! Şurada konuşurken kimsenin laf atmasına
müsaade etmiyorsunuz ama burada konuşanı da hiç
konuşturmuyorsunuz. Müsaade edin, anlatayım. Siz de gelir
anlatırsınız, Yanlış bilgi veriyor. dersiniz.
Nasıl olsa Sayın Başkan, bu konularda gereğince müsamaha
gösteriyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Nerede gösteriyor Sayın Elitaş?
Ben de
geleceğim, bana da üç dakika verecek misin Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, bu
taşınmazın hesabında geçen süre içerisinde
Bakın,
Sayın Şandır, samimiyetle ve ciddiyetle önemli bir şeyi
getirdiniz. İnanmak adına, doğruluğunu kabul etmek
adına diye söylediniz. Bizim iyi niyetimizden şüphe etmediğinizi
ifade ettiniz. Biz de iyi niyetle hem ben hem bunun altına imza atan
arkadaşlarımız hem Sayın Bakan, burada bireyin
hakkını suistimal değil, kamunun menfaatini de
başkasına peşkeş çekmek amacı zerre kadar olmayan ama
yargılama sonucunda, davalar sonucunda kamunun ihtiyaçlarını
tahsis edebilecek ve hızlı bir şekilde kamuya hizmet edecek
bölgelerin, arazilerin hızlandırılması adına
yapılan bir işlem. Dava edildikten sonra, yürütmeyi durdurma kararı
alındıktan sonra o hizmet atıl bir vaziyette bekliyor. Bunu da
herhâlde kamu yararı diye değerlendirmek gerekir.
Bakın, burada
Yargıtay diyor ki: Geçen süre içerisinde -bu değer
artışının hesaplanmasında- taşınmazın
niteliğinin değişip değişmediği, arazi, arsa
araştırılarak her iki niteliğine göre değeri belirlenmelidir.
Meydana gelip gelmediği incelenmeli, fark varsa bu fark ilgiliye
ödenmelidir. Bir hesap yapılacak. Bunun tespiti
taşınmazın üçüncü şahsa satış bedeliyle mal
sahibinin kendisine daha önce ödenen kamulaştırma bedelinin dava
tarihine endekslenmesiyle bulunacak miktarın saptanıp
kararlaştırılmasıyla mümkündür. Yargı bu şekilde
karar vermiş ve reddetmiş.
Arkasından
aynı kişiler tekrar dava açmışlar, açtıkları
davada diyorlar ki: Madem ki bu satış yasalara uygun olarak
gerçekleştirilmiştir. Bu süre içerisinde tapu iptal davası da
madem ki yüksek yargının verdiği karar çerçevesinde olmuyor. O
zaman biz, bir, belediye hakkında dava açalım -belediye
bize tebligat hukuku çerçevesinde, kamu, 22nci maddeyi ihlal ettiğinden
dolayı- 20 bin liralık tazminat davası açalım,
arkasından da kamulaştırma bedelinin ödendiği tarihten -1972,
1974 tarihi, hangi tarihse- bugüne kadar Türkiye İstatistik Kurumunun
tüketici fiyat artış endeksleri uygulanarak bugünkü fiyata
getirelim. Ama yine yargı der ki
Az önceki söylediğim aynı
davanın aynı hukuk dairesinin 2010 tarihli kararıyla 2011
tarihli kararı: Bir, tapu iptal davası; iki, bedel artış
davası. Yani, benim, sizin de az önce ifade ettiğiniz,
altını çizdiğiniz, bireyin hakkında bir kayıp varsa o
kaybın tespit edilmesiyle ilgili dava, belediyeye de bir tazminat
davası açmış. Yargı yine aynı şekilde karar
vermiş, demiş ki; bunu, 2010daki okuduğum, ifade ettiğim
şeyleri yapmış: Bu şekilde bir hesaplamanız gerekir. Bu
hesaplama çerçevesinde eğer bir fark oluştuysa, bu farkın kamu
tarafından size iade edilmesi gerekir.
İşte, buradan, bakın Sayın Şandır, az önce
söylediğim gibi, yargının
Şu anda bu örnek yok, bu
örneği arkadaşlarım bana verdiler. Kayseri Büyükşehir
Belediyesi ile Kayseri Şehir Stadı arasındaki bir ihtilaf konusu
da oldu. Değerli arkadaşlarımız bu maddeyi
hazırlarken, hukukçular, Adalet Bakanlığı bu konuyu
açıklarken
Ki belediyeleri içinde kaldıkları zor durumdan
kurtarabilmek adına, belediyelerin yaptıkları hizmetleri hangi
noktada hızlandırabilmek adına bir şeyler
yapılması gerekir. Değerli hukukçu arkadaşlarımız
şunu söylediler: Yargıda iki ayrı karar olmasından
dolayı -birincisi Kayseri kararı, ikincisi de örnekteki Malatya
kararı diyelim veya Gaziantep kararı diyelim- bu iki ayrı karardan
dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihadı birleştirme
kararıyla birlikte, tek içtihat oluşturup bu konuyu da çözme
imkânı mevcuttur. Ama yargıdaki ihtilaflı, farklı iki
ayrı dairenin
Kayseriyle ilgili hangisinin olduğunu bilmiyorum.
Kayserideki yerel mahkeme Kayseri Büyükşehir Belediyesinin lehine karar
vermiş. Yargıya gelmiş, alacaklılar, mülkiyet sahipleri,
hak sahipleri yargıya müracaat etmişler, az önceki şekilde,
söylediğim şekilde ifadelerini kullanmışlar ama yargı,
Kayseri Büyükşehir Belediyesinin yaptığı işlemi uygun
görmüş. Yani, iki tane
farklı karar var. Bu farklı karar içerisinden
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sizin bir müdahaleniz oldu mu o karara?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Haydar, Haydar Bey, bakın, geçen bir
milletvekili arkadaşımız, hanımefendi, bu kürsüde, geldi
dedi ki: Sayın Mustafa Elitaş bir şeyle ilgili
Ben de
şuradan ifade ediyorum: O milletvekili arkadaşımızın
elinde muhtemelen, nasıl alındığını bilmiyorum,
bir kişi dinlenirken
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir şey sordum size Mustafa Bey.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir dakika
O
hanımefendiyi gördüm, şimdi ona da söyleyeyim, ben yoktum burada. Bir
kişi dinlenirken o kişiyle ilgili benim konuşmalarım
da takılmış. Yargıya
müdahale değil. Bir, 2010 yılının Nisan ve Mayıs
ayında gazeteler bu şirketle ilgili yolsuzluk iddialarını
gündeme getirmişler. 2010 yılının Ağustos
ayının 17sinde yine gazeteler bu konuyla ilgili meseleleri gündeme
getirmişler. Bakın, yolsuzlukla ilgili meseleleri gündeme
getirmişler. O arkadaş, bu kasetleri İnternette yayınlayan
arkadaş, hâkimle imam arasında benim hakkımda konuşulanlar
ne ise onu da yayınlasın eğer gücü yetiyorsa. O arkadaş,
şeker fabrikası yöneticisiyle kendisi arasındaki konuşmalar
neyse onu da yayınlasın. Bak, onu diyorum. O arkadaş, hâkimle
imam arasındaki konuşmalar ne ise onu da yayınlasın.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Elitaş, sorduğum soruya cevap verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hâkimle şeker fabrikasının genel
müdürü arasındaki konuşmalar ne ise onu da yayınlasın.
Şeker fabrikası genel müdürüyle o milletvekilinin
konuşmaları ne ise onu da yayınlasın. O kaset içerisinde
-bak, iyi dinle- Türkiye Büyük Millet Meclisi Ziraat Bankasına 5 kilo
elmanın nasıl yatırıldığıyla ilgili konu
var, onu da açıklasın.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben bilmem Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bak, ne diyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben masum bir soru sordum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O arkadaş, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankasına, bir milletvekilinin hesabına 5 kilo elma nasıl
yatırılmış onu da açıklasın.
Bir, benim
yaptığım nedir biliyor musun? Yolsuzlukla mücadeledir.
Yolsuzlukla mücadele edilirken, bir hâkimin verdiği yayın durdurma
kararına yaptığım itirazı Ergenekon iddianamesiyle
ulaştırmak, bütünleştirmek, Ergenekon iddianamesini hafifleştirmeye
kalkmak
Bu bana zarar vermez, yolsuzlukla mücadele ediyorum. Nitekim,
bakın, açıkça söylüyorum, ifade ediyorum, altını çiziyorum:
On yıldır Kayseri Şeker Fabrikasındaki yanlış
yönetimden dolayı 1 milyar liralık kayıp vardır. O
arkadaş çıksın, fabrika genel müdürünün o fabrikanın niye
battığıyla ilgili sözlerini de yayınlasın. Fabrika
genel müdürüne birisi soruyor, diyor ki: Sayın müdür, ben niye
battım? Diyor ki: Bak
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Elitaş, konuya dönelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir dakika, sordun bir şeyi...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ama bak
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yargıya müdahale. diye sordun. 50 milyon
liralık kayıp gereksiz yere birilerine peşkeş çekilerek iskonto
yapıldıysa, 80 trilyon liralık kayıp fazladan alınan
faizden dolayı olduysa, 50 trilyon liralık kısım da ha
hayla, hi hiyle, yalıların kiralanmasıyla ve coşkulu bir
hayat yaşamaktan dolayı kaybolduysa, 25 trilyon liralık
kısım da fazladan adam çalıştırmadan dolayı
olduysa karşıdaki adam diyor ki: Sayın genel müdürüm, bunlara
söylemene gerek yok, zaten 205 trilyon liranın hesabı ortada.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Elitaş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben bunlarla mücadele etmişim Haydar Bey, ben
bunlarla mücadele etmişim. Bunlarla yaptığım mücadele
takdir edilmesi gerekirken
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bravo!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
yolsuzlukla hayatımın pahasına
mücadele etmek gerekirken siz bana Yargıya müdahale ettiniz. diye
ithamda bulunuyorsunuz.
Bakın, orada
kasetleri dinleyin, o arkadaşın başkalarıyla
yaptığı konuşmaları da
burada yayınlama cesareti
varsa yayınlasın. O
arkadaşın açıkça söylüyorum- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Türkiye Büyük Millet Meclisi hesabına 5 kilo portakalla, 5
kilo elma parasının yatırıldığını da
açıklasın.
Ama şunu
söylüyorum: O dinlemeler içerisinde zerre kadar leke
bulaştırılmayacak tek kişi benim. Niye? Bunlarla mücadele
etmişim. Yolsuzlukla mücadeleyi yapan bir milletvekiline burada iltifat edilmesi
gerekirken yargıya müdahale diye laf atmayın.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Şuraya Sayıştay raporlarını bile
getirmediniz. Hangi yolsuzlukla mücadele ettiniz Allah aşkına, hangi
yolsuzlukla?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Haydar Bey, bakın, bu dosyayı siz oradan
inceleyin; o kişiden alın, bakın, dinleyin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben dinleyeceğim, nasıl müdahale ettiğinizi
göstereceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Eğer cesareti varsa kendi
konuşmalarını da verir, benim konuşmalarımı da
verir.
Bakın,
değerli milletvekilleri
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben sizin konuşmalarınızı dinledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Dinledin mi benim konuşmalarımı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dinledim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Öbürünü de dinle, öbürünü de dinle yahu! İyi
niyetli bir milletvekili olarak dinle onları. Tavsiye ediyorum sana, dinle.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Burada grup başkan vekilliği yaptınız. Bir
şeyin kardeşini işe koyamamışsınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekillerim, biz
burada bireyin hakkını koruyoruz, kamunun hakkını da
koruyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, şahsı adına
konuşma hakkı varsa bu maddede ben de söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İyi niyetle ve samimiyetle
çıkardığımız bu yasanın hiçbir şekilde hiç
kimseye peşkeş getirmediğini, hiçbir bireyin de
hakkını ortadan gasbetmediğini ifade etmek istiyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal, rica ediyorum, şimdi
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama konuyu bilmiyorsunuz, ne söyleyeceğimi.
BAŞKAN
Hayır, konuyu bilmekle alakası yok. Böyle bir usulümüz yok yani,
kusura bakmayın.
Sayın
Yılmaz
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, Sayın Başkan, yanlış bilgi
var.
BAŞKAN Söz
almış arkadaş var.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama söz vermeyecek misiniz?
BAŞKAN Ne
için söz istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hatip yanlış bilgi verdiği için söylüyorum.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Müsaade eder misiniz Mahmut Bey, benim zamanımdan
çalmayın.
BAŞKAN
Yanlış bilgi sizi de ilgilendiren bir bilgi değil ki.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Beni ilgilendiriyor tabii, milletvekiliyim.
BAŞKAN O
zaman kalkar izah edersiniz, cevap verirsiniz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Mahmut Bey, ben açıklayabilirim.
BAŞKAN
Şimdi Sayın Dilek Akagün Yılmazın beş dakikalık
sözü var, onun dışında bir şey söylüyorsanız kalkar
söylersiniz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi
ben aslında sataşmadan söz alabilirdim ama şu anda da zaten
konuşma sırası bendeydi, onun için söz almak istedim.
Sayın
Elitaş, sizinle ilgili dinleme kayıtlarını ben de dinledim,
bütün kamuoyunda yayınlandığı gibi dinledim ve
yargıyı etkileme suçunu işlediğinizi iddia ediyorum çünkü
siz bir milletvekilisiniz, Grup Başkan Vekilisiniz. Bir yasal dinleme
sürecinde, Kayseri Şeker Fabrikasıyla ilgili bir soruşturmada
bir dinleme kararı almış mahkeme, o dinleme kararı
çerçevesinde Ali Çamlı diye bir vatandaş dinlenirken, siz de onunla
konuşurken dinlenmişsiniz. Bu yasal bir dinleme kararıdır,
öncelikle o konuda hemfikir olalım.
Siz orada
diyorsunuz ki: Sabah gazetesi ve Taraf gazetesinde yapılan
yayınları bu nasıl durdurur? Bu hâkim bizden değil miydi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yayınlar ne?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Bu hâkim nasıl basındaki bu gelişmeleri
durdurur? Siz buna neden mukayyet olmuyorsunuz? anlamına gelen, gelecek
şeyleri söylüyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yayınlar ne? Yayınların
içeriği ne?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, bakın, siz Grup Başkan Vekili
olabilirsiniz. Taraf gazetesi ve Sabah gazetesi buna itiraz ederler, eğer
yargıç onu uygun görüyorsa kaldırır, uygun görmüyorsa da devam
ettirir. Sizin bu konuda alınmış bir tedbir kararına,
alınmış bir durdurma kararına O hâkim bizden değil
miydi? O hâkimin kardeşinin işini yapacaktık, iyi ki
yapmamışız. Neden böyle yapıyor o hâkim? gibi bir
sorgulamaya hakkınız yoktur.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İçeriğinin hiç mi değeri yok? İçeriği
ne onların, içeriği ne?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O gazetelerin yayını ne, onu söyler
misiniz?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) O yönüyle, adil yargılamayı, yargı
yapanı etkileme suçunu, Türk Ceza Kanunu 277yi işlemiş
durumdasınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gazetelerin yazdığı ne, onu söyler misiniz?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Tabii, buna savcılık karar verecektir. Böyle bir
iddia vardır, onların sümen altı edilmesi doğru bir
şey değildir. Bu konuda sizin fezlekenizin düzenlenmesi ve Meclise
gönderilmesi gereklidir.
Şimdi, biraz
önceki kamulaştırmayla ilgili konuya gelelim. Orada diyorsunuz ki:
Yani, daha önceden kamulaştırılmış, daha sonra da o
kamulaştırma kararı ortadan kaldırılarak bir
başka yere satılmış belediye tarafından. Sayın
Elitaş, şimdi, kamulaştırma kararıyla beraber
Kamulaştırma nedir? Kamu tarafından kamu yararı nedeniyle
el konulan bir yerin kamu yararı çerçevesinde kullanılması
demektir. Eğer bu amaç ortadan kalkıyorsa siz, yasa gereği,
mülkiyet hakkının gereği o vatandaşlara bilgi vermek
durumundasınız. Ha, yani o dönemdeki parayı ödeyerek olmaz
elbette, Yargıtay öyle demiş, mahkemeler öyle demiş, elbette o
doğrudur. Yani, uyarlama yapılır, bugünün paralarıyla
uyarlama yapılır ve ardından da kullanım bedeli belli bir
anlamda düşülür, hakkaniyet çerçevesinde onun çözümü bulunur. Burada
eğer bir düzenleme yapmak istiyorsanız, Kamulaştırma
Yasasında bir düzenleme yapmak istiyorsanız aynen
Yargıtayın söylediği doğrultuda bir düzenleme yapabilirsiniz
ama şimdi ne diyorsunuz siz? Bir kere orası kamulaştırmaya
ilişkin, o amaca ilişkin kullanıldığı takdirde
artık bir daha bu konuda hak iddia edilemez. Olmaz öyle bir şey.
Şimdi, vatandaşın siz malına el koyacaksınız,
yirmi yıl sonra ya da yirmi yıl da olmayabilir, üç yıl sonra,
iki yıl sonra Bu amacı ben değiştirdim. Şimdi
burayı satıyorum. diyeceksiniz, vatandaş size ses
çıkaramayacak.
Şimdi,
bakın, aynı şey Uşakta hastanelerle ilgili alanda bizim
başımıza geliyor. Hastanelerle ilgili alanın TOKİye
devredilerek alışveriş merkezi yapılmasının söz
konusu olması var Uşakta. Biz buna karşı bu nedenle dava
açmayı düşünürken pek çok hastane yerleri de ya da belediyenin
kamulaştırdığı yerler de bu şekilde özel
mülkiyete konu yapılabilirse o zaman bu vatandaşların iki eli
sizlerin yakanızda olur arkadaşlar. Hepinizin bu başına
gelebilir, ben bunu söylüyorum. Bugün mutlak güç sizdedir, iktidar sizdedir,
işinize geldiği gibi kullanabilirsiniz ama her birinizin -mal
canın yongası diye bir şey vardır- malına el
konulabilir. Ondan sonra, üç yıl sonra da Amacı
değiştirdik biz efendim, bir başkasına satıyoruz,
alışveriş merkezi yapıyoruz, oraya toplu konut alanı
yapacağız, birilerini zengin edeceğiz. derseniz işte,
vatandaş o zaman size hakkını helal etmez. O zaman, bu
değer yargıları sizin için çok önemliyse burada
vatandaşın hakkını korumayı, sizin birinci hedef
olarak görmeniz lazım.
Yargıtay bu
konuda çözümü bulmuş zaten. Bu çerçevede bir değişiklik
yapılır. Burada pek çok hukukçu arkadaşımız var.
Arkadaşlar, bunun çözümü böyle midir? Yargıtay burada bir yol
gösterdiyse neden o doğrultuda bir önerge hazırlayıp da
vermediniz? Burada vatandaşın hakkını ortadan
kaldıracak şekilde bir düzenlemeye evet diyorsunuz. Nasıl
vicdanınız elveriyor sizin? Ben onu gerçekten anlamıyorum.
Nasıl böyle bir şeye izin veriyorsunuz, vicdanınız
elveriyor?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKGÜN
YILMAZ (Devamla) - Ama sizin vicdanınız elvermeli arkadaşlar.
Vatandaşlarımız sizin yaptığınız bu
hatayı hiçbir zaman affetmeyecek. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Kayseri) Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım
MEHMET ŞEVKET
KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, hatip benim yargıya müdahale
ettiğimi, suç işlediğimi, benim hakkımda fezleke
hazırlanması gerektiğiyle ilgili bir iddiada bulundu. Önemli bir
iddia, konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, önce ben cevap vereceğim.
BAŞKAN Size
de vereceğim.
Buyurun Sayın
Elitaş
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama önce ben
BAŞKAN Size
de vereceğim, bir saniye efendim. Aması yok, sizi direkt
ilgilendiren bir şey değil, adınız geçmedi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, ben milletvekiliyim, nasıl ilgilendirmez beni?
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen yani.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN
Lütfen oturun, vereceğim diyorum. Bir saniye efendim
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ne zaman vereceksiniz!
BAŞKAN
Lütfen
Buyurun Sayın
Elitaş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Değerli milletvekillerim, Mayıs 2010
tarihinde yazılan yayınlar: Kayseri Şeker Fabrikasında
yolsuzluk. Kayseri Şeker Fabrikasında hanedan. Çoluğuna
çocuğuna 80 tane araç filosu, yalı, kiralar
Söylemek istemiyorum,
üzülüyorum, şu kayıtlara geçecek. Yani Her vilayette
tanıdıklarına alınmış evler. Her vilayetteki
tanıdıklarına alınmış evlerle ilgili
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yargı sürecindeki bir konuyla ilgili konuşmak ve burada
sana cevap verecek kimse yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Şandır, bakın,
yargı sürecindeki gizli belgeler İnternette yayınlanıyor
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ama yani kendini savunurken
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O hassasiyetinizi bir milletvekiliyle ilgili
konuda göstermeniz gerekirdi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yargı sürecini etkileyecek beyanda bulunmak
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) İndirim kararı yok o dosyada!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Şandır bakın,
rahatsız olmayın Sayın Şandır bu işten,
rahatsız olmayın.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Gizlilik kararı yok.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Gizlilik kararı yok Sayın
Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Gizlilik kararı yok, aleniyet
kararı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
bu yolsuzlukla ilgili kısım mayıs
ayında yayınlanmış; Zaman gazetesinde
yayınlanmış, başka gazetelerde yayınlanmış.
Ağustos ayında Takvim, Sabah, Taraf gazetelerinde yayınlanmış,
17 Ağustos tarihinde. Aynı gün sabah gazeteyle ilgili yayın
durdurma kararı alınmış. Ben de imamı
tanırım, en büyük caminin imamı.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Tamam da sizinle ne alakası
var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bayramlarda gideriz, imamın arkasında
kılarız ve Kayseride de herkes o imamı tanır.
İmamın bir mağazası var. Yanlış şekilde
kurgulanmış, senaryolaştırılmış ve
başkalarına servis edildiği şekilde değil
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Yalan söylüyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İmam daha önceden tüccar. O imamın
olduğu yerde oturur, giderler insanlar sohbet ederler.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Yalan söylüyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Orada yargıyla ilgili bir kişiyle
tanışmışım. Arkasından açmışım
-adı Yıldırım- telefon açmışım.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Doğruyu söylemiyorsun, gerçeği
söylemiyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sus, sen otur yerine, sus!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Gerçeği söylemiyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sen kendi ses kayıtlarından bahset.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Benim ses kayıtlarım
sizinle ilgili. Sizinle ilgili rüşvet kayıtlarından bahsediyor.
BAŞKAN Bir
dakika
Söz vereceğim. Bir saniye dinleyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Oturmuşum, demişim ki: Ya, Ali Hocam,
benim seninle mahkeme konuştuğum hâkimin adı
Yıldırım, soyadı Bayrak mı? Evet.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri)
Benimle ilgili konuşma kayıtlarında
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ya, ne biçim iş bu? Yıldırım
hızıyla bir karar vermiş. Burada yolsuzluk var,
hırsızlık var diye mücadele ediliyor. Nasıl bir karar
verebilir? diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Kime?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Arkasından hoca arıyor hâkimi
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Eyvah!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Böyle böyle olur mu? Nasıl olur? diyor ama
o kaseti yayınlayan kişi imamla Yargıtayın, imamla hâkimin
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) O kısmı sizden duyuyoruz.
BAŞKAN
Beyler, lütfen
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Elitaş, ne hakla sorgulayabilirsiniz?
Hayır, soramazsınız siz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sus, bir dakika, dinle.
BAŞKAN
Lütfen, hanımefendi, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İmamla hâkim arasındaki benimle ilgili
konuşmaları utanmazsa yayınlasın.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ama böyle bir şey olmaz Sayın Elitaş,
hâkimi etkiliyorsunuz. Bir de bunu savunuyorsun. Size ne?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Dinleyin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İmamla hâkim arasında. İmam diyor
ki: Elitaş gene bu işlerle
Sen kafana göre ver. diyor.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Ayıp.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Yalan söylüyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hanımefendi
Hanımefendi, bakın,
yargıyı etkileyebilmem için hâkimin farklı bir karar vermesi
gerekir.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Yalan söylüyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Arkasından ben bir demeç veriyorum, demeçte
diyorum ki: Vicdanla cüzdan arasında sıkışmamış
bir yargı, yıldırım hızıyla verilmiş ama
duygusal olmayan bir karar olmasını dilerdim. Savcılar bunu
ihbar kabul etmelidir.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hâkimin farklı bir karar
vermesini istiyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz hukukçusunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Haksız ithamlarda bulunmayın.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Yanıltıyorsunuz.
BAŞKAN
Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ona söyleyin, diğer şeyleri de size
bildirsin.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Aynen açıklayacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kulaktan dolma bilgilerle yapmayın.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) Meclis kürsüsünde
dinleteceğim, sizin rüşvet istediğinize dair belgeler
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, buyurun üç dakika içinde lütfen... Rica ederim, bu konuyu, buradaki kanun
konusuyla, fazla uzatmayalım, arkadaşlarımıza bir
açıklama
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ama Sayın Elitaş istiyor bunu efendim.
BAŞKAN Siz
müdahale etmeyin lütfen. Müsaade edin ben yöneteyim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
milletvekillerine yanlış bilgi verdiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada Başbakanın temsilcisi bir
milletvekilinin yargıyı etkileme suçunu aleni işlemişken,
Türk milletinin ve buradaki saygın milletvekillerinin gözünün içine baka
baka yanlış konuşması, insanlara yanlış bilgi
vermesi, her şeyden önce Türkiye kamuoyunu hafife almaktır,
saygısızlıktır.
Şimdi, bir
kere bu görüşme kayıtları gizli değildir. Bu görüşme
kayıtları iddianamesi hazırlanmış, bitmek üzere olan
bir mahkemeye aittir ve Ankara özel yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi
kararıyla alınmıştır, resmî yollardan
alınmıştır ve yasal dinleme kayıtlarıdır,
yayın yasağı yoktur.
Şimdi,
burada, imamla girdiğiniz ilişki son derece açık. Siz bir kere
diyorsunuz ki basın mensupları size sorduğunda: Ses benim de
cümleler benim mi, bilmiyorum. İnsan kendi konuştuğunu bilmez
mi? İmamı arayan sizsiniz. Bakın, arayan Mustafa Elitaş,
aranan imam. Aramanın konusu ne? Aynı tarihte Taraf ve Sabah
gazeteleri Kayseri Şeker Fabrikası yöneticilerini Ergenekonun
kasası olarak yayınlıyorlar. Haber Ergenekonun kasası.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yolsuzluğu unutma yolsuzluğu. Tarafta
var, Sabahta yok.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Yolsuzluk ayrı bir olay,
insanları devam eden, şaibeli bir davanın içine sokmak üzere bir
tezgâh tertibinin parçası olmaya çalışmak başka bir olay;
bunları birbirine karıştırmayın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bu aralar Aydınlıkçılarla
muhabbetin çok iyi!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Bir tezgâh tertibinin parçası
olmak başka bir olay. Siz burada diyorsunuz ki imama Bu bizim
Yıldırım bize ayrı konuşuyor -sizin sözünüz- ayrı
karar veriyor. Siz demek ki bu davayla ilgili bu hâkimle
görüşmüşsünüz daha önce, hâkim sizi yanıltmış.
Bir de
anlamadığım şu: Siz, Taraf ve Sabah gazetelerinin
avukatı mısınız da ağlamak için ilk sizi
arıyorlar? Ağlama duvarı mısınız siz? Sizi niye
arıyorlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok. Sen ağladın, onlar
ağlamadılar bana. Sen benim yanımda ağladın da onlar
ağlamadılar.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Bakın, bu devletin mahkemeleri
var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Kılıçdaroğlunun
yanında ağladın sen benim yanımda.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sizin kendi müdürünüz
hırsızlıktan üç yıl ceza giydi, hâlen bunu
yanınızda çalıştırmakta bir beis görmüyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen benim odamda, Sayın
Kılıçdaroğlunun yanında hıçkıra hıçkıra
ağladın. Sayın Kılıçdaroğlu şahidimdir
benim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sizin ahlak değerlerinizi
burada anlatmak benim haddime de değil, vazifem de değil, bunun
hesabını siz vereceksiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Kılıçdaroğlunun
yanında hıçkıra hıçkıra ağladın mı
ağlamadın mı?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sayın Elitaş, bakın,
bunlar resmî dinleme kayıtları. Diyorsunuz ki: Kendi dinleme
kaydı var mı? Var, evet, benim dinleme kaydım da var ve sizinle
alakalı. Üstelik bu imamın başka bir dinleme kaydı var, onu
siz de dinlediniz, o da sizinle alakalı.
İmam diyor ki
burada: Aslında Elitaşın şeker fabrikasına
düşmanlığı, ilk başta bunlardan 500 bin lira para
istemiş, vermeyince de kafayı bunlara taktı. Bunu kim diyor?
Arkadaşım dediğiniz imam diyor. Arkadaşını
söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. demişler.
Arkadaşınız
imam bu hâkimle konuşuyor üstelik, başkasıyla değil. Senin
kararı değiştirmeni istiyor. diyor o dinleme kaydında da.
Bu tapeden bir sonraki tape. Diyor ki: Kararını
değiştirmeni istedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var mı öyle bir iddia?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Ya, kardeşim, bu Elitaş
niye şekerle uğraşıyor? diyor. 500 bin lira para
istemiş de vermemişler. diyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir iddiası var mı?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Benim dinleme kaydıma gelince.
Kooperatifler Kanunu çıkarken burada canhıraş bir heves içinde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla)
koşturuyorsunuz kanun
çıksın diye.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Par Temizlikle ilgili dinlemeni söyle.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Çıksın diye
uğraşıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Par Temizliği söyle, Alanyayı söyle
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) O arada beni arıyorlar,
diyorlar ki: Elitaşla ilgili sen niye konuşmuyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Alanyayı söyle, Alanyayı!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Ben de diyorum ki: Elimde dinleme
kaydı var para isterken diyorsunuz. Getir kardeşim, Meclisin
kürsüsünden adlarına hesap sormayan namerttir. diyorum.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kulkuloğlu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, 500 bin
lirayla ilgili bir iddiada bulundu.
BAŞKAN Bir
dakika
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 500 bin lirayla ilgili bir
iddiada bulundu. Bana 500 bin lira verilmiş de buna
bakmamışım. diye. İzin verin, önemli bir töhmet
altında bıraktı beni, açıklamam lazım.
BAŞKAN
Pekâlâ
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bir dakika ya, ne oluyor?
BAŞKAN -
Beyler, şimdi bir saniye
Burası mahkeme salonuna döndü, konudan
çıktık. Bir saniye
Şimdi, sadece
iki dakika, açıklama için söz vereceğim. (CHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Niye söz veriyorsunuz?
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye efendim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, bana
yeniden söz hakkı doğar. Gereğini söylemiştim, iki kere söz
hakkını kullanmıştım.
BAŞKAN Bir
dakika
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Madem burası mahkeme salonu
değil
BAŞKAN -
Konuşsun, ondan sonra. Dinleyin
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Ben söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN
Sonra da üç arkadaşa ikişer dakika söz verip meseleyi
kapatacağım, kusura bakmayın.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Takdirlerinizi bekliyorum.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Elitaş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, imam hâkimle
konuşurken hâkim diyor ki: Ya, Elitaş bu işlerle niye
uğraşıyor? Çünkü daha önce şirket yönetimiyle
irtibatları var. O ses kayıtlarını iyice açıklarsa
bunlar var. İmam da diyor ki: Ya, bu 500 bin lira istemiş,
almadığından dolayı bu böyle olmuş.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ne?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hayır
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O Vedat Ali denilen şahsın hiçbir
konuşmasında, asıl parayı verdiği iddia edilen
şahsın hiçbir konuşmasında Ben Elitaşa şu kadar
para vermek istedim. veya O benden bunu istedi. diye var mı? (CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hayır, vermediğin için
diyor, almadığından dolayı değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Vedat Aliyle yan yana gelmişliğim var
mı? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen susun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Vedat Aliyle beraber olmuşluğum var
mı, onu söyle sen.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Eğer, böyle imamla hâkim
arasındaki görüşme, imamla
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - O kişiyle ilgili ne bir yan yana
gelmişliğim, elini tutmuşluğum dahi yok.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Kayserideki kanalın sahibiyle
konuşma kaydın var mı yok mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Onun için burada iftirayla karalayamazsın.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Bir de getirip Meclisin kürsüsünde
yüzüne vurmayan namerttir. Kayseride bir kanalın sahibiyle Şeker
Fabrikasında benim alacaklarım var
Bu konuşma var mı yok
mu? Onlarca konuşman var.
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturun, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Seni Kayseri de bilir, beni de bilir. Seni
Kayseride bilir, beni de çok iyi bilir.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Bırak şimdi, Kayserideki
kanalın sahibiyle Benim ondan alacaklarım var
O
konuşmayı yaptın mı yapmadın mı?
BAŞKAN
Sayın Kulkuloğlu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, şimdi
Değerli
milletvekilleri, yargıyı kimin etkilediği belli.
BAŞKAN
Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yargıyla ilgili konuda
Ya, sen eğer
dürüst bir adamsan, namuslu bir adamsan şu imamla o şirketin genel
müdürü arasındaki görüşmeyi yayınlarsın, imamla hâkim
arasındaki görüşmeyi, benim hakkımdaki görüşmeleri
yayınlarsın. İyi bir adamsan bunları yayınlarsın.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) İmamla hâkim arasındaki
görüşme
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bak ne diyorum, senin Par Temizlikle ilgili
görüşmelerini yayınlarsın, Alanya Belediye Başkanına
yaptığın baskıları yayınlarsın.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Alanya Belediye
Başkanıyla ilgili elinde suç varsa kanıtlamayan müfteridir,
iftiracıdır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ağabey, geldiğimde beni zor durumumdan
kurtar. dediklerini yayınlarsın.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Geçeceksin bunları,
geçeceksin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bunların hiçbirini yayınlamıyorsun,
kalkıyorsun, kurgu yapıyorsun. Yolsuzlukla yapılan mücadeleyi
Ergenekonla bağlantı kuran ben değilim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sensin, sensin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ergenekonla bağlantı kuran imam.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hayır, Ergenekonla
bağlantı kuran Taraf ve Sabah gazeteleri.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Onun da farkında değilsin. Yargı
diyor ki: Yolsuzlukla ilgili bir kısım
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Taraf ve Sabah gazetelerinin ne
sahibisiniz ne de avukatısınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Burada seni Kayseri de bilir, beni de Kayseri çok
iyi bilir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Seni Kılıçdaroğlu da bilir, ben de
çok iyi bilirim.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Arkadaşlar, Sayın Şandır, lütfen
İki dakika,
şu meseleyi
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir
dakika, vereceğim.
Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, bu tartışma bittiyse
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Efendim, dürüst bir adamsan
diyerek bana hakaret etmiştir.
BAŞKAN - Efendim,
bir saniye bekler misiniz. Grup Başkan Vekiliyle görüşüyorum.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, bu tartışma bittiyse benim
dikkate sunduğum konuyla ilgili son birkaç cümle söyleyeceğim ama
önce bu tartışmayı bitirin. Bu tartışmayla benim ilgim
yok.
BAŞKAN -
Pekâlâ.
Sayın
Kulkuloğlu, lütfen iki dakika içerisinde ve artık
karşılıklı ithamı bırakalım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
10.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, o dinlemelerde sadece ben
yokum. Sayın Elitaş var, Sayın Metiner var. O dinlemelerde
kimler yok ki; AKPnin sayın bakanları var, AKPnin sayın
bakanlarıyla girilmiş ilişkiler var, Şeker Kanununda,
Elitaşa rağmen kanunu durdurmak için AKP milletvekillerinin
yaptığı çabalar var. Bunlar resmî dinleme kayıtları, 7
bin tane. Devletin hâkimi, savcısı, bunlarla ilgili resen suç
duyurusunda bulunmak yerine rafa kaldırmış. Suç unsuru tespit
edilmiş olmasına rağmen Konuyla alakası
olmadığı için adli arşive filan numarayla
kaydedilmiştir. diyor.
Benim suçum
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle bir şey yok.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Efendim, iddianamenin 299uncu
sayfası, ikinci paragraf, okuyun lütfen.
Benim suçum, halkın
adına buraya gelip hesap sormak. Bu naneleri karıştıranlar,
beni dürüst olmamakla suçlayanlar, kendi konuştuğunu dahi idrak
edemeyenlerin hiç mi suçu yok? Hâkim bana ayrı konuşmuş,
ayrı karar vermiş diyor. Bu bizim Yıldırım lan
diyor. Böyle bir konuşma olabilir mi? Ben şimdi Taraf
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kim diyor?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) İmam.
Siz de diyorsunuz
ki; Tamam, ben şimdi Taraf gazetesini arıyorum, yarın
yanına gelsinler hâkimin.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Sayın Tanal, siz ne için söz istiyorsunuz? (Gürültüler)
Bir saniye
arkadaşlar
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sayın Başkanım, yeter artık,
burası mahkeme değil ki! Kavgalarını başka yerde
halletsinler, bize ne!
BAŞKAN
Tamam, anladım efendim, oturun lütfen. Doğru, doğru,
haklısınız.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Yeter artık söz verdiğiniz!
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Tanal, siz ne için söz istiyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Başkanı azarlamak usulden mi? (Gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar oturun.
Buyurun Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Elitaş
yanlış bir açıklamada bulundu, o açıdan bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Yani, sizinle ilgili mi bir şey söyledi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Evet, evet. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Hayır, kusura bakmayın, sizin adınız geçmedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, neyi yanlış
açıklamışım?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, kusura bakmayın
Sayın
Şandır, buyurun efendim.
Bu mevzuyu
kapatıyorum, lütfen.
Sayın
Şandır geçin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, sizin bu tutumunuzdan dolayı
63üncü madde uyarınca söz istiyorum. Yanlış yapıyorsunuz,
yanlış.
BAŞKAN
Hayır, hayır, hayır.
Sayın
Şandır buyurun.
Tamam, grup
başkan vekili istiyorsa usul hakkında söz açarım.
Sayın
Şandır buyurun, lütfen iki dakika içinde.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, kamulaştırmayla ilgili düzenlemenin
Anayasaya aykırı olduğuna ve vatandaşın mağdur
edildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Tabii, değerli arkadaşlar, böyle, şahısları
ilzam eden bir konuda böyle kısa sürelerde bağırış
çağırışla bir sonuca varabilmek mümkün değil. Talihsiz
bir tartışmaya şahit olduk, üzüldük.
Benim söylemek
istediğim husus farklı. Ben diyorum ki: Vatandaşın, bireyin
mülkiyet hakkı kamunun çıkarından daha önceliklidir. Hukuk buna
amirdir, siyaset felsefesi buna amirdir, siyasi partilerimizin programları
buna amirdir. İnsan merkezli bir siyaset takip ediyorsak, insan merkezli
bir yönetim takip ediyorsak ve Türkiye bir hukuk devletiyse, evrensel hukuk
yerli hukukumuzun, millî hukukumuzun da üstündeyse bireyin mülkiyet hakkı
devletin, kamunun çıkarlarının zayi olmasından daha
önemlidir ve daha önceliklidir. Bu sebeple, kamunun çıkarını
koruyunuz, zararını, hesabını yapınız ve son
kuruşuna kadar alınız ama Anayasamızın 35inci
maddesine göre, evrensel hukuka göre vatandaşın mülkiyet
hakkını iade ediniz. Zaten yerli hukukumuz da -Sayın
Elitaşın anlatımlarıyla- böyle kararlar da vermiş.
Şimdi, burada
getirdiğiniz değişiklikle çok anlamsız, hukukta da yeri
yok bunun- diyorsunuz ki: Kamulaştırma amacına uygun bir
işlem veya tesisat yapılmasından sonra iade edilmez.
Değerli arkadaşlar, bu gerekçe hukuki değil, bu gerekçe bir
yerlerden döner. Bu gerekçeyle böyle bir düzenleme yapmak bana göre Anayasaya
aykırıdır. Benim dikkatinize sunmak istediğim husus budur.
Burada vatandaşı mağdur ediyorsunuz. Devleti korumak isterken
vatandaşı mağdur ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Vatandaş adına size bunu hatırlatıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, az önce
konuşmacı imamın benimle ilgili 500 bin lira
aldığını iddia ettiğini söyledi.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Konuşma kayıtlarında
var efendim, ben iddia etmiyorum, konuşma kayıtlarını
açıklarım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, o kişiye diyorum ki: O
imamın Sayın Baykalla ilgili söylediklerini de
yayınlasın. diyorum. Bakın, diyorum ki: O kişi, o
imamın
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Benim şeker fabrikasında
yaptığım görüşme kayıtlarında, Sayın
Elitaşın haraç keseceği
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Laf kalabalığına getirme.
O kişi imamın
Sayın Baykalla ilgili söylediklerini de yayınlasın diyorum. O
zaman ne ciddiye alındığını anlar.
BAŞKAN Söyledikleriniz zapta
geçti efendim.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Elitaş konuyu
başka bir mecraya çekerek
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ben çekmedim, oradan laf attılar. Haydar Bey laf attı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul)
Partimizin eski Genel Başkanı Sayın Deniz
Baykala bir sataşmada bulunmuştur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır, bir şey demiyorum, yayınlasın diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Grubumuza bir sataşmadır bu. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Lütfen, iki dakika
içerisinde
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortada
Sayın Şevki Kulkuloğlunun bir iddiası var. Bu iddiaya
karşılık da Sayın Elitaş kendini savunuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Savunmuyorum, bilgi veriyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Şimdi, ben olayın esasını burada dinledim. Bir
insan kendini savunurken olayı anlatır yani eğer Sayın
Baykalla ilgili söylediklerini de açıklasın Kulkuloğlu.
diyorsa
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İmamın
ciddiyetini anlayın diye Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Evet, yani benle ilgili birçok şey söylemiş, onlar
doğru ama bir de Sayın Baykal hakkında söylediklerine bakın.
Bu yakışıyor mu? İnsan gelir kendisini burada açıklıkla
savunur. Bunlar kesinlikle yalandır. Bunu söyleyen imamdan, şundan
bundan mahkemede hesap soracağım. Dava açtım, açıyorum.
her neyse
Savunma budur. Savunma başkalarına leke atmak üzerine
kurulmaz, bu yanlıştır, bunu kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yani, Sayın Deniz Baykalla ilgili
olarak oralarda bir şey var mıdır yok mudur bilemem, varsa da
her ne ise kesinlikle ciddiye alınabilecek bir olay değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Aynen öyle, aynen katılıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Eğer olsaydı, 50 kere bunu medya yazmıştı zaten. 50
kere medya yazmıştı, 50 kere gündeme getirilmişti.
Ben bunu Sayın Deniz Baykala ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna bir saygısızlık olarak
alıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, konuyu uzatmak istemiyorum, izin verin
Sayın Hamzaçebi doğru
söyledi. Müsaade edin, izin verin o konuya bir açıklık getireyim. Bir
dakika yeter. Doğru söylediği konusunu teyit etmem gerekiyor.
BAŞKAN Sayın
Başkanım, burada kessek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika size
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şu
eşitliğe bakar mısınız!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru
söyledi diyene de söz veriyorsunuz, bravo vallahi!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, o konuşmalarda Sayın Baykalla
ilgili imamın hâkimle ve diğerleriyle konuşmaları var ve
Sayın Baykal hakkında methiyeler düzmektedir, AKP Grubuna hakaretler
etmektedir.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Değerli Başkanım, ben Sayın
Hamzaçebiden şunu beklerdim: Burada bu milletvekili konuşurken
Sayın Metinere dönüp Senin de ses tapelerin vardı. diye ifade
etmesine itiraz etmesini beklerdim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Var çünkü. Siz diyorsunuz ki
Ortada yolsuzluk var. Beni itham ediyorsunuz. Sayın Metiner sarmaş
dolaş
BAŞKAN Bir
dakika efendim, bir dakika.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, benimle ilgili 500 bin lira
aldı. diye iftirada bulunan şahıs imamı şahit
gösteriyor, imamı şahit gösteriyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Yahu sen de bütün imamları
itibarsızlaştırıyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben diyorum ki: Bu imamın ne kadar ciddiye
alındığını anlayın ki, bu adamın herkesle
ilgili yalan yanlış iftiraları var.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Öğretmen olsa öğretmen mi diyeceksin? Ya sen de bütün
imamları itibarsızlaştırıyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Burada, ben, Sayın Baykalı gündeme
getirmeyi arzu etmem.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Vallahi billahi imamların hepsi sizden nefret etti yahu! Yapma
gözünü seveyim!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama, bakın, Sayın Hamzaçebi
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Öğretmen olsa devamlı öğretmen mi diyeceksin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) ...burada, bana bu uyarıyı yaparken bu
konuyla ilgili
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Neden bütün imamları zan altında bırakıyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
bir milletvekili, AK PARTİ yöneticileri, AK
PARTİ milletvekilleri -benim farklı bir şekilde, ben yolsuzlukla
mücadele ediyorum- sanki diğer milletvekilleri, bakanlar yolsuzlukla kol
kola gidiyorlar, peşkeş çekiyorlar gibi ifade kullanırken
bunları uyarmanız gerekirdi ama söylenen sözün ciddiyetinin
altını çizebilmek için, beni töhmet altında bırakan bir
durumu ortadan kaldırabilmek için, o imam denilen
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bu kadar imam-hatip mezunu var aranızda. Bir kişi
çıkıp da bir meslek grubunu bu kadar
itibarsızlaştırmaya
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Salı günü hakkınızda suç duyurusunda
bulunacağımı açıklıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Onu da yayınla, 500 bin liralık
kısmı, de ki
Mustafa Elitaş ş
diye, nokta nokta gelen
kısım var ya, onu da yayınla, o imamla ilgili yalan
söylediğini, tazminat davasını açayım. Seninle ilgili
davayı açtım biliyorsun.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hayır, dava değil
savcılığa bir suç duyurusu.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) İsmini söyle ismini, bütün imamları zan altında
bırakıyorsun.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Suç duyurusu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hayır, seninle ilgili Ceza Kanununun
130uncu maddesine göre dava açtım biliyorsun. O konuyla ilgili
arkadaşlar var, onlar bakarlar. Ama dilerdim ki, burada bir
milletvekillinin, yasal olarak dinlemeye alınan biriyle
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Birden fazla kişiyle
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
yaptığı konuşmayı
kalkıp da Aydınlık gazetesine yaltaklanacağım diye,
Aydınlık gazetesine Ben bunlarla bunu yapacağım. diye
kalkıp da bu yayını yapmak yanlış. Ne alakası var
bu işin? Ne alakası var? Olmuş bitmiş.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Birazdan söyleyeceğim ne
alakası olduğunu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Adam yolsuzluktan mahkemeye gidiyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) ..adama yolsuzluktan dava açılmış,
bununla ilgili kalkıyorsunuz beni eleştiriyorsunuz ve bu
şahsın yayınlarını durdurmuyorsunuz. Ben de sizi
kınıyorum.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Takdiri size bırakıyorum,
söz hakkı
BAŞKAN
Sayın Kulkuloğlu, siz neye itiraz ediyorsanız oradan söyleyin.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Efendim, benimle ilgili
Aydınlık gazetesine hizmet ediyorsun. diyor, sataşıyor.
Yaltaklandı. diyor, benimle ilgili, onurumu kıracak sözler sarf
ediyor.
BAŞKAN
Peki, bir dakikalığına siz
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hayır efendim, ona kaç dakika
verdiyseniz
BAŞKAN - Ama,
bu son olsun artık, yetti yani bundan sonra
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Ona ne kadar verdiyseniz o kadar.
BAŞKAN -
Hayır
Bir dakika
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hayır efendim
Adil
olmanız gerekiyor.
BAŞKAN Bir
dakika süre verdim, size de bir dakika veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) İki dakika veriyorsun! İki dakika konuştu!
BAŞKAN
Hayır, kusura bakmayın!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) İki dakika
BAŞKAN -
Hayır, bir dakika verdim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hayır, iki dakika verdiniz.
BAŞKAN
Hayır efendim, bir dakika verdim. Son konuşması bir dakika.
Kusura bakmayın. Yeter
Yeter, Allah aşkına ya!
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
12.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Elitaş, bir kere,
bu tek konuşmanız değil, bir. Burada, Kayseride bir yerel
kanalın sahibiyle
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Üç konuşma, üç
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Hayır, hayır, hayır
Kanal sahibiyle iki, imamla iki konuşmanız var; dört konuşmanız
var. Tamamı, Şeker Fabrikası yolsuzluğuyla alakalı.
İmamla konuşmalarınız, bu Taraf ve Sabah gazetelerinin
avukatlığı ve Ergenekonun kasası olarak gösterilen haber
üzerine, kararın değiştirilmesi yönünde baskı kuruyorsunuz.
Kanal sahibiyle, yerel kanal sahibiyle yaptığınız
görüşmede de kanalın sahibi, Şeker Fabrikasından
alacağı olduğunu
Elitaş, biraz üzerine gitme. Ne emrin
varsa yerine getireyim. diyor. Siz de Tamam, sen öyle diyorsan ağam, ben
de üstüne gitmem. diyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yerel kanalın sahibinin adını da söyle de sana dava
açsın!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Yani burada
anlaşılıyor ki dar alanda kısa paslaşmalar söz konusu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yerel kanalın adını söyle! Yerel
kanalın sahibinin adını söyle!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Siz lütfen, onurlu bir siyasetçi
olarak çıkın, burada, sizinle ilgili bu ithamları, kendi
sesinizden
Bende ses kayıtları da var, isterseniz burada dinletirim
de.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dinlet, dinlet!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Kendi sesinizi
tanırsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bilirim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Kendinizi de
tanımış, kendinizle yüzleşmiş olursunuz, tüm Türk
milleti de bunu görmüş olur sayenizde.
Şimdi,
lütfen, çıkın, önce, onurlu, ahlaklı bir siyasetçi olarak
sizinle ilgili, mahkeme kayıtlarına yansımış resmî
belgelerdeki suçlamaları, benim tarafımdan konulan iddiaları
cevaplayın, oraya buraya sataşmayın. Benimle ilgili konuşma
da yine sizinle alakalıdır. Kooperatifler Kanununa geldiğinde,
beni aramışlar bulamamışlar. Fabrikanın sahibiyle
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Par Temizliği söyle, Par Temizliği
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Bırak oraları, önce bunu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Par Temizliği söyle!
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Önce bir bunu temizle, ondan sonra
oraları da konuşuruz. Önce şunu bir temizle, önce bir aklan
buradan
Orada diyor ki
bana: Yahu, niye sen kürsüde bizi savunmadın? Kardeşim, sizden para
istediğine dair kayıt varmış elinizde demediniz mi? Evet,
dedik. diyor. E niye getirmiyorsunuz? Getirin Elitaşın sizden 500
bin lira istediğine dair -650 bin lira iddiası da var- belgeyi,
çatır çatır, milletin kürsüsünden, milletin gözünün önünde kendisine
sorayım diyorum.
Lütfen, önce
onurlu ve haysiyetli bir siyasetçi olarak kendinizi savununuz, sonra başka
yerlere çamur atınız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şevki, kayınpederinin
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili, sisteme giren soru-cevap talebi
yok.
Bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı
teklifin 5inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ediyoruz.
Ramazan Kerim Özkan İlhan
Demiröz Veli Ağbaba
Burdur Bursa Malatya
Aydın Ağan Ayaydın Ali Serindağ
İstanbul Gaziantep
Madde 5: Bu kanun
hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yer Altı Suları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanunla tüm yer altı suyu kuyusu sahiplerine
kuyularda çektikleri su miktarının ölçülebilmesi için ölçüm tesisi
zorunluluğu getirildi.
Değerli arkadaşlar, ben bu kanunu ilk
duyduğumda, arkadaşım söylediğinde önce şaka
sandım. Kuyu suyuna saat mı takılır? dedim. Malatyada
bunu duysalar, bilseler bunu yapanları sopayla kovalarlar sandım,
hâlâ da şaka sanıyorum. Sayın Bakan Kameralara el salla, bu bir
kamera şakası. diyecek, bundan vazgeçecek diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kuyuya
vuranlar, sondaj yapanlar, sondaj vuranlar keyfinden mi vurdu? Benim kendi
şehrimle ilgili, Malatyayla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum:
Sizler barajlar yaptınız, örneğin ta
geçmişte emek vererek yapılan bir Çat Barajımız var, ki
Malatyanın o bölgesini sulayacak, Malatyayı kalkındıracak
bir baraj. Hâlâ o baraj yapılma amacının dışında
maalesef ne Çerkezyazısının ne o örnek köyün bulunduğu
alanın bir tek metrekaresini sulayamıyor. Ben her yerde söylüyorum,
bakın bu Çat Barajı yeteri kadar su alamadığı için,
orada Şerefhan Deresi Çat Barajına bağlanmadığı
için maalesef burada utanarak söylüyorum, hâlâ Malatyada kanalizasyon
borularını kırarak sulama yapan çiftçiler var. Resimleri de var,
bunu her yerde söylüyoruz.
Bu insanları
çaresiz bırakmışsınız, bu insanlar sizin yüzünüzden,
barajı doğru yapamadığınız için, Şerefhan
Deresini bağlayamadığınız için sondaj kuyusu
vurmuş. Şimdi bir de bunlardan saat takmalarını
istiyorsunuz. Bu, bir haksızlık, bu doğru bir şey
değil.
Değerli
arkadaşlar, sadece Malatyanın Çerkezyazısı değil,
Polat Ovası, Yazıhan Ovası, Kaledeki bütün arazilerin hiçbiri
sulanmıyor.
Sayın Bakan
12/12/2012de bir müjde verdi, 12 tane barajın
açılışını yaptı, Sayın Başbakan
açılışını yaptı. Bizim milletvekilleri de
sağ olsunlar alkışlandı. Şimdi, Türkiye'de -söylesem,
yine şaka sanacaksınız- baraj var, kanal yok. Bu baraj sulama
barajı arkadaşlar.
Bakın,
birinin ismi Kapıkaya Barajı, sağ olsunlar bizim
hemşehrimiz Turgut Özalın ismini verdiler, bir diğeri Boztepe
Barajı, ona da Sayın Recai Kutanın ismini verdiler. Sağ
olsunlar, kutluyorum, tebrik ediyorum ama bu barajların hiçbiri sulama
amaçlı değil, hiçbiri
Şimdi
söyleyeceğim Sayın Bakan, doğru mu değil mi bilmiyorum,
kanalların yapılması unutulmuş arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, kanalları yapmamışlar,
unutmuşlar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Allah Allah!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Onun dışında, değerli
arkadaşlar, bakın
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Gülünç oluyorsun. Ne alakası var! Kanallar
yapılmamış!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Kanallar yapılmamış, haydi sor Bakana.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yapılıyor, yapılıyor.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar
.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Gülünç oluyorsun.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Gelir bakarsın kanal var mı yok mu; sonra
utanırsın belki. Sonra utanırsın.
Değerli
arkadaşlar, barajın kanallarının yapılması
unutulmuş, unutulmuş. Gelin görün, belki utanırsınız.
Sadece bu mu?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sorsana nerenin milletvekili?
BAŞKAN
Beyler, lütfen
VELİ
AĞBABA (Devamla) Sadece bu mu? Bakın değerli arkadaşlar, bu
Hükûmet döneminde sularımız peşkeş çekilerek
sularımızın mülkiyet hakkı satıldı. Bakın,
Malatyada bir Tohma var Tohma, o güzelim Tohma, gürül gürül, Darendeye hayat
veren Tohma, Sofulara, Bıcıra, Alvara, Ayvalıya can veren
Tohma. Ne yaptınız Tohmayı? Tohmayı sattınız.
Tohma, şu anda birkaç HES amacıyla yapılan
Yandaşlar orada
dinamitler patlatarak maalesef Tohmayı öldürdü.
Darendenin
Yeşiltaş köyü, Kuluncakın Sofuları kan ağlıyor.
Binlerce yıldan beri atalarına, çocuklarına aş veren,
insanlığın ortak malı Tohmayı sattınız ve
Tohma şu anda bir taraftan dinamitlerle patlatılıyor, bir
taraftan da değerli arkadaşlar, köylerin kanalizasyon suyu
bağlatılarak kirletiliyor.
Şimdi
başka bir şey söyleyeceğim bu suyla ilgili. Bakın,
Malatyaya bağlı Karagöz köyü var, yedi kilometre. Bu her
gördüğünüz yere taş ocağı ruhsatı veriyorsunuz.
Merkeze bağlı Karagöz köyünün muhtarı Haydar Küllü sesleniyor,
diyor ki: Bizim geçim kaynağımız hayvancılık. Buraya
taş ocağı ruhsatı vererek hem
hayvancılığımızı bitireceksiniz hem de Beydağının
en güzel suyunun çıktığı Karagöz köyündeki su
kaynağımızı kurutacaksınız. Değerli
arkadaşlar, Kime danıştınız? diye soruyor Mehmet
Karagöz. Vatandaşa mı danıştınız, muhtara
mı danıştınız, kime danıştınız?
diyorlar. Kime danıştınız da bu izni verdiniz? ve
Karagözün suyunu taş ocaklarıyla yok etmeye
çalışıyorsunuz. diyorlar ve bir şey daha ekliyorlar:
Buraya gelecek milletvekillerini buradan sopayla kovmak da Karagözlü
köylülerin görevidir. diyorlar. Buradan size iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısını da arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylamasından önce 86ncı maddeye göre iki
arkadaşımız söz istemişler.
Haydar Akar,
Kocaeli
Buyurun Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
Lehte olmak
suretiyle. Lehte söz istemişsiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
saatinde lehte istemek zorunda kaldım, prosedür gereği, İç Tüzük
gereği ama bu kanunun neresine bakarsanız bakın lehte
konuşacak bir şey bulmak mümkün değil.
Tabii, Sayın
Elitaş, buradan size ufak bir sözüm var. Yakalandınız, daha
fazla uzatmayın. Yani hiç burada bu konuyu uzatmayın. Arkadaşlarınız
da sıkıldı bu konunun uzamasından ama
yakalandığınız bir gerçek. Yargıya nasıl müdahale
ettiğiniz bir gerçek olarak ortada. Hiç bunu uzatmayın. Benim size
bir kardeş tavsiyem olsun bu çünkü üç dönemdir milletvekilliği
yapıyorsunuz, bize örnek olmanız gerekirken çok farklı
şeyler yaptığınız ortaya çıktı.
Neyse, şimdi,
Sayın Bakan, tabii, bu kanunun bir kamudaki tarafı var, bir de kuyu
suları tarafı var. İlk önce ona değineyim. Sayın
Elitaş burada örnekler verdi, otuz yıl önce
kamulaştırılmış bir arazinin daha sonra nasıl
üzerindeki müktesebatla atıl duruma düştüğü ve tekrar,
işte, kanun gereği eski sahiplerine çok ucuz bir şekilde
döndüğünü ve bununla ilgili yargı kararlarına örnek verdi.
Peki, Sayın
Elitaş, bir yıl önce bir belediye bir kamulaştırma
yapıp da sizin arazinizi alsa ve bir yıl sonra da bu araziyi o
kamulaştırma niteliklerinden çıkarıp da bir AVMye verse
bunu nasıl önleyeceğiz?
Şimdi, burada
hukukçu arkadaşlar var, gerçekten yargının vermiş
olduğu karar doğrultusunda bir kanun maddesi getirmediler. Bu kanun
maddesi tamamen insanın mülkiyet edinme hakkını elinden alan
Bir Büyükşehir Afet Yasası çıkarttınız, orada mülkiyet
hakkını elinden aldınız, bir de bu kanunla yine mülkiyet
hakkını elinden alıyorsunuz.
Biliyorsunuz,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'nin
yargılandığı iki konudan bir tanesi, yani lider
olduğu, en çok yargılandığı iki konudan bir tanesi de
mülkiyet hakkı. Birincisi neydi? Bireysel hak ve özgürlüklerde dünya
rekoru elimizde, en çok yargılanan ülkeyiz. İkincisi ne? Mülkiyet
hakkı.
Bakın Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi yargılamalarının
sonuçlarına, bunu göreceksiniz. Ha, bundan sonra bu bireysel
özgürlüklerdeki yargılanmayı da geçecek, çünkü Afet Kanunuyla da
insanın mülkiyet hakkını elinden aldınız, şimdi
bu kanunla da mülkiyet hakkını elinden alıyorsunuz.
Kuyu suları
deyince saatler geliyor akla ve saatlerle bu işte fazla
kullanımı engellemek istediğinizi söylüyorsunuz. 29 tane ili
Kocaeli Büyükşehir Belediyesini örnek alarak büyükşehir
yaptınız. Zannetmeyin ki yarından itibaren Büyükşehir
Yasası ve Bütünşehir Yasası uygulanmaya başladıktan
sonra o çiftçiler bedava su kullanacaklar kendi açtıkları kuyulardan.
Yanılıyorsunuz, büyükşehir zabıtaları gidecekler, o
kuyuları mühürleyecekler ve saat takana kadar da o mühürlerini
sökmeyecekler. Yaklaşık 16 bin köyü mahalle yaptınız,
hiçbir tanesinde Devlet Su İşlerinin ve Orman ve Su İşleri
Bakanlığının etkisi olmayacak, tamamen büyükşehrin
inisiyatifine geçmiş olacak.
Sayın Bakan,
size içimi acıtan bir konuyu daha önce de nakletmiştim. Şimdi,
bizim bölgemizde bir hızlı tren yapılıyor, yüksek
hızlı tren. Ne güzel, müthiş bir kamu yatırımı.
Kentin valisi çıktı Kamu çıkarları lehine Maşukiyede
taş ocağı yapacağız, Yanıkta taş
ocağı yapacağız, Yanıkta taş ocağı
yapacağız. dedi. Yanık ve Maşukiye neresi, bilmeyen
milletvekilleri için söylüyorum: Türkiyenin doğa harikası;
İstanbulun, Kocaelinin ve Sakaryanın nefes alma alanları;
Kartepenin eteğinde, Sapancayla İzmit arasında bir bölge.
Aynı zamanda bu ormanlık alan, bu iki güzel beldenin bulunduğu
ormanlık alan Sapanca su havzasını da besliyor yani oradaki
dereler Sapancaya akmakta. Yüksek hızlı trende kamu menfaati
diyerek AKP milletvekilleri, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Vali
kamu menfaati diyerek orada bir taş ocağı açmaya
çalışıyor.
Sayın Bakan,
size soruyorum: Bu taş ocağına izin verecek misiniz? Burada kamu
menfaati yok arkadaşlar. Yüksek hızlı tren iki bölümden
oluşturulmuş 2006 yılında. Bir tanesi Vezirhan-Köseköy,
diğeri de Kösesöy-Gebze hattı. Vezirhan-Köseköy hattında Rizeli
bir iş adamının ortak olduğu bir konsorsiyum ihaleyi
almış ve ihalede birim fiyatlar belirlenmiş. Taş
ocağının yerleri belirlenmiş, nereden getirileceği
belirlenmiş fakat şimdi çıkıyorlar diyorlar ki, demiryoluna
500 metreden taş ocağı getirecekler, taş ocağı
açacaklar, bu taşı demiryoluna
Sayın
Elitaş, size buradan sesleniyorum. Madem yolsuzluklarla mücadele
ediyorsunuz, hadi gelin bununla mücadele edin, Bakanı da ikna edin orada
taş ocağı açılmaması konusunda. Oradaki maliyetlerin
düşürülmesinin devlete bir katkısı olmayacak. Kime
katkısı olacak? O konsorsiyuma katkısı olacak çünkü
konsorsiyum birim fiyatları vermiş ve ihaleyi almış.
Şimdi bunları yaparsanız size yolsuzluklarla mücadele
ediyorsunuz deriz. Deniz Fenerinde adil yargılanmayı
sağlarsanız yolsuzluklarla mücadele ediyorsunuz deriz ama Kartepe
Belediye Başkanının yaptığı yolsuzlukları
bir dosya hâlinde getirip buraya sundum, bakanlarınıza, sizlere
sundum ama sesiniz çıkmıyor. Şimdi, oradaki müfettiş
yargılanıyor. Eğer gerçekten mücadele etmek istiyorsanız
bunlarla mücadele edin diyorum.
Hepinize sevgiler
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, hatip üç kere ismimi
söyledi, özellikle konuşurken de yakalandınız diye bir ifade
kullandı. Müsaade ederseniz
BAŞKAN
Buyurun efendim, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Dükkân sizin zaten.
İmamlara
bulaşma da ne yaparsan yap.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: bu konuyu
uzatmak istemiyorum çünkü oradaki konuşan şahıs, benimle
konuşan
Biz, imamı iyi bir imam diye biliyorduk, arkasında da
namaz kıldık.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bak yine imam dedi ya.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) En büyük caminin imamı. Ama benimle
konuştuklarıyla, benim hakkımda başkalarıyla
konuştukları içler acısı, rezalet bir şey.
Bana diyor ki:
500 bin lira istemiş de vermemiş, 650 bin lira olmuş da
şunu olmuş
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Elitaş, siz
imamın bütün konuşmalarını dinlediniz mi acaba?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Elhamdülillah, bugüne kadar, bilerek şuradan
bir kör kuruş geçmedi. Hiçbir konuda yolsuzluk ve rüşvet
iddiasında kimse benimle ilgili bulunamaz. Namusumla, şerefimle
iş âleminde bulundum, bir kişiye borcum yoktur.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Elitaş, siz
imamın bütün konuşmalarını dinlediniz mi? Sayın
Elitaş, imamın bütün konuşmalarına kefil misiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İş âleminde bulundum, hiç kimseyle
ihtilafım yoktur. Ama alın terimle para kazandım.
Milletvekilliği yaptım, on yılı geçti, hiç kimse bana
Şunu şöyle aldın, bununla ilgili şunda aracılık
yaptın. diye bir iddiada bulunamaz. Hamdolsun rüşvet yemedim, yiyene
de fırsat vermedim. Kim var yolsuzluk yapıyor, peşinde mücadele
ettim. Kayseri Şeker Fabrikasında yolsuzluk var. dedim. İl
Başkanı olduğum günden bu tarafa o işle
uğraştım. Ama kalkıp da biri ekmekleri kesilince, birileri,
emniyet teşkilatından, yargı teşkilatından, şuradan
buradan herkesin ekmeği kesilince, bununla ilgili bana çeşitli
ithamda bulundular. Bakın, daha beni satın alacak parayı
bankalar basmadı, Rabbim o parayı yaratmadı daha. Alnım
açık söylüyorum, beni satın alacak parayı Rabbim daha yaratmadı.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan Ekmeği
kesildi. dedi
BAŞKAN Kâfi
Sayın Kulkuloğlu. Sizinle ilgili hiçbir şey söylemedi.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Ekmeği kesildi diyor. Olur
mu öyle şey?
BAŞKAN
Hayır. Lütfen yerinize oturun!
Son
konuşmacı, aleyhte olmak üzere Sayın Köprülü, buyurun.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Konya Milletvekili Kerim Özkul ve İzmir
Milletvekili Ali Aşlık ile 12 milletvekilinin; Yeraltı
Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Manisa
Milletvekili Özgür Özel'in; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 10 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1170, 2/1168,
2/1169, 2/1179, 2/1180) (S. Sayısı: 410) (Devam)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii
teklif tüm uyarılarımıza rağmen birazdan yasalaşacak.
Ancak özellikle 3üncü maddeyle ilgili tabii çok ciddi ikazlarımız ve
uyarılarımız var. Ancak ben onlara gelmeden önce, özellikle
usulle ilgili birkaç hadiseden bahsedeceğim, yasama faaliyetindeki usulle
ilgili.
Şimdi, elimde
sıra sayısı var. Buna baktığım zaman, kanun
teklifi olarak havale edilen komisyonlar Bilim, Sanayi, Enerji Komisyonu ve
Çevre Komisyonu. Ancak, incelediğimizde sadece bir tek rapor var; o da
Tarım, Orman Komisyonunun raporu. Diğer komisyonların
raporları tasarıda maalesef ki yer almamış.
Şimdi iki tane komisyondan bahsediyoruz. Kaç tane
vekil var? Her bir komisyonda 26 tane milletvekili var. Ben burada görüyorum,
kendi Komisyonumdan olan milletvekillerimi de görüyorum. Sadece Cumhuriyet Halk
Partisi açısından değil, iki komisyon 52 milletvekili yapar. 52
milletvekilinin iradesi bu kanun teklifinin içerisine alınmadan buraya
kadar getirilmiş. Şimdi, az önce, Sayın Komisyon
Başkanı bana dedi ki: Beni Komisyonun diğer partili
milletvekillerine sor, onlar anlatsın. Şimdi, Sayın
Başkan, benim kimseye bir şey sorma ihtiyacım yok. Zaten
Komisyon Başkanı olarak sizinle bir tartışmaya girmeye de
bence gerek yok çünkü size dediler ki: Bu yasayı şu kadar zamanda
çıkaracaksın. Size talimatı verdiler. Siz de o kadar zaman
içerisinde bu yasayı çıkarmakla görevli bir Komisyon
Başkanı olarak gereğini yaptınız ve 2 tane tali
komisyona bunu havale etmediniz. Sizin bir suçunuz yok. Siz partili olarak
görevinizi ve talimatı yerine getirdiniz ama şunu hatırlatmak
zorundayız: İradesini almadığınız 52 milletvekili
halkı temsil eden milletvekilleri.
Şimdi, madem tali komisyon raporlarını
almayacaksınız, aceleniz var, süre geçiyor, o zaman şunun
cevabını verin: Aceleniz var da, ilk teklifte yer almayan,
kamulaştırmayla ilgili olan maddeyi bunun içerisine sokmaya
nasıl vakit buldunuz? Her şey tamamdı da bu teklifte olmayan
kamulaştırmayla ilgili madde nasıl geldi de bunun içine girdi?
Şimdi, yer
altı sularıyla ilgili yapılan, sözde, vatandaşı
ilgilendiren, iki yıllık süre içerisinde tamamlanmayan bir süreci
ileri tarihe erteleme diye bir olgunun içerisine -süremiz de yok ama- bununla
hiç alakalı olmayan, kamulaştırmayla ilgili bir bölüm gelsin.
Şimdi, konu
ona gelmişken ona da değinmek lazım. İktidar partisinin
temsilcileri anlatıyorlar, işte: Bir dava vardı, stadyum
vardı, o vardı, şu vardı
Fakat onun hepsini geçin, Anayasanın
35inci maddesi sizin stadyumunuzdan da daha güçlü, sizin diğer
konuşmalarınızdan da daha net. Nedir? Mülkiyet hakkı.
Mülkiyet hakkı nedir? Temel haklardandır. Tek istisnası nedir?
Üstün kamu yararı. Üstün kamu yararının kriteri de
kamulaştırma, diğer adıyla istimlakın meşruluk
şartıdır. O meşruluk şartı, kamu yararı
kararı. Yani Devlet bir vatandaşın malına mülküne el
koyacaksa kamunun üstün menfaatiyle ancak bu mümkündür. der.
Şimdi, siz
diyorsunuz ki: Bu kamu yararı ortadan kalksa bile biz bunu özel
teşebbüslere satarız. Şimdi, bireyin üstün hakkı nerede
kaldı? Yani kamu yararı kalkınca, açık olarak, net bir
hukuk kuralıdır, mülkiyet hakkı geri doğar. Buradaki
tartışma Anayasa Mahkemesinin kamulaştırmadaki yirmi
yıllık zamanaşımı süresini kaldırmasından
kaynaklanır. Anayasa Mahkemesi seneler önce bu kararı verdi, bunlar bizim
yasamıza girdi. Artık bu sizin Bireylerin malını mülkünü,
haklarını alalım da biz bunları üçüncü kişilere
satalım, bunun üzerine apartmanlar dikelim, gökdelenler dikelim. diyerek
yapabileceğiniz bir şey değil.
Şimdi,
özellikle belli konularda farklı bir imaj yaratılmaya
çalışılıyor ama açık olarak söyleyelim: Mülkiyet
hakkı anayasal bir haktır, mülkiyet hakkı güvence
altındadır. Kanunla bu güvenceyi geri alamazsınız. Aldığınız
takdirde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden her daim tazminat
ödemeye mahkûm kalırsınız diyor, yasanın aleyhinde olduğumuzu
belirterek Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köprülü.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 4üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarını
görüşmeye başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında
Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/348) (S.
Sayısı: 212)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının görüşmesine
başlayacağız.
5.- Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sözlü soru
önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek üzere 19 Şubat Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.43