TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
69uncu
Birleşim
21
Şubat 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlığının borçlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, Afyonkarahisar Mebusu merhum Ali
Çetinkayanın vefat yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdemin, taşeron işçilerin sorunlarına ve
Karayolları Genel Müdürlüğünde yargı kararına rağmen
kadroya alınmayan taşeron işçilere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, Adıyaman Milletvekili Muhammed
Murtaza Yetişin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Isparta
Milletvekili Recep Özelin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Şırnak ili Silopi ilçesi Görümlü
beldesinde bulunan vatandaşların, Belediye Başkanının
hazine arazisine kaçak inşaat yaptığını ve bunu
ilgililere bildirmelerine rağmen herhangi bir adım
atılmadığını ifade ettiklerine ilişkin
açıklaması
2.- Sinop Milletvekili
Engin Altayın, Muğla Milletvekili Yüksel Özdenin bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun, ana dille ilgili sözlerini hangi anlamda
kullandığına ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu olarak insan
hakları mücadelesinin sembol isimlerinden biri olan Berfo Ananın
yakınlarına başsağlığı dilediklerine ve 21
Şubat Dünya Ana Dil Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan ve 21 milletvekilinin, faili meçhul
cinayetlerin ve toplu mezarların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/514)
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ve 20 milletvekilinin, 1990'lı
yıllardaki bazı faili meçhul cinayetlerde kullanılan
araçların kimlere ait olduğunun ve bu araçların toplum üzerinde
yarattığı travmanın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/515)
3.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel ve 23 milletvekilinin, Manisa'da yapılacak olan nikel madeni
işletmesinin neden olacağı olası sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/516)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve arkadaşları tarafından ana dilde
eğitim yasağının araştırılması
amacıyla 8/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 35 milletvekili tarafından
Büyük Menderes havzasının kirliliğinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla 1/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2013 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun daha önceden çalışılması
kararlaştırılan 22 Şubat 2013 Cuma ve 23 Şubat 2013
Cumartesi günleri çalışmamasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Sağlık
Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis
Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan
ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin ile 4 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/722, 2/1114) (S. Sayısı: 417)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında
Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/348) (S. Sayısı:
212)
5.- Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 417) Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği
Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet
Alınması Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
yerel basının yaşadığı sorunlara ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/16136)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/16138)
3.- Mersin Milletvekili Ali Özün, hastanelerdeki taşeron
firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/16176)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/16179)
5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
alınan ve kiralanan taşıtların maliyetine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/16293)
6.- İstanbul Milletvekili D.Ali Torlakın,
Başbakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/16353)
21 Şubat 2013
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 69uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlığının borçları hakkında söz isteyen
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekere aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlığının borçlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin yaptığı
yatırımlar, 2004 öncesi CHP dönemindeki kötü yönetim ve
yaptığı borçlar hakkında yüce Meclisi bilgilendirmek üzere
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
CHP yönetiminde hizmet alamayan fakat borç girdabına sokulan
Kocaeli, 28 Mart 2004 tarihinden itibaren AK icraatlarla tanıştı.
O günden bugüne geçen dokuz yılda toplam, eski parayla 8,950 katrilyon
gerçekleşen bütçenin yüzde 36sını yani 3,4 katrilyon TLsini
yatırımlara harcadı. Bu yatırımlar imardan
ulaşıma, çevreden altyapıya, konuttan kültür merkezine, spordan eğitime,
sosyal projelerden köylerdeki arıtma tesislerine, köy meydanlarından
köylerdeki fırınlara kadar birçok alanda gerçekleşti.
Salı günü CHP Kocaeli Milletvekili arkadaşım
büyükşehirle ilgili bazı iddialarda bulundu. Bir söz vardır
Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. CHP Kocaeli
Milletvekili arkadaşım da bu konuşmasında iki doğruyu
dile getirdi. İlk doğrusu; Türkiyenin en borçlu belediyesinin
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olduğunu söylemesidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, doğru.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Ancak bu borcun AK PARTİ
döneminde değil de CHP döneminde yapıldığını
unutmuş arkadaşımız. Bizim dönemimizde SSK ve stopaj
dışında borç yapılmadığı gibi ayrıca,
CHP döneminden kalan borçlardan da 921,5 trilyon, yani yaklaşık 1
katrilyon borç ödemesi yapıldı. Buna rağmen hâlâ, bugün
itibarıyla CHP döneminden kalan borcun miktarı ne ve ne zaman
yapıldığını hazine.gov.trden öğrenebilirsiniz ve
şu ana kadar CHPnin 5,851 katrilyon borcu da mevcut.
CHP milletvekili arkadaşımın ikinci doğrusu ise,
CHPden kalan bu borcu Öde öde bitmez. ifadesidir. CHP döneminden kalan 5,851
katrilyon borcu şu anda 24üncü Dönem milletvekilleri olarak bizler
konuşuyoruz. Büyük bir ihtimalle bu çatı altında gelecekte
60ncı dönem milletvekilleri de bu borcu konuşacaklar hatta
Meclisimizin en genç milletvekili olan Muhammet Bilal Macit kardeşimiz
bile 100 yaşına geldiğinde bu borcun bittiğini maalesef
göremeyecek. İki ay sonra Türkiyenin IMFye borcu bitiyor ama Kocaelinin
borcu bitmiyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ödemiyorsunuz ki, ödeseniz biter.
İLYAS
ŞEKER (Devamla) Diğer bir iddiası ise Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin şirketleri olan Kent Konutla ilgiliydi. Kent Konut, bugüne kadar sosyal konutlar,
orta sınıf konutlar ve lüks konutlar olmak üzere toplam 28 proje
gerçekleştirmiş olup 6.548
adet konutu teslim etmiştir. 2.188 adet konutun inşaatı
da devam etmektedir. Şu anda da toplam 11 projede 3 bin konutu kapsayan
proje çalışmaları devam etmektedir. Sosyal konuta müracaat
edenlerin konutları kurayla belirlenmekte, diğer konutlar ise
müracaat sırasına göre satılmaktadır. Söz konusu Umutkent
Konutları sosyal konut olmadığı için kurayla değil
talep sırasına göre satışları yapılmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Evet, evet!
İLYAS
ŞEKER (Devamla) Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bünyesinde 7 binin
üzerinde personeli olup sosyal konut olmayan Umutkent Projesinden konut
alanların sayısı 76dır. Halk arasında söylenen bir
söz vardır Dervişin fikri ne ise zikri odur. CHP döneminde Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinde onlarca yolsuzluk yapıldığı
için şimdi de milletvekili arkadaşım aynı şeylerin
yapıldığını zannediyor. 2004 öncesi CHP döneminde
İZSUda zimmet, ihaleye fesat karıştırma, evrakta
sahtecilik ve görevi kötüye kullanma sebebiyle 75 personele toplam iki yüz on
bir yıl yani iki asırdan fazla ceza verildi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hüseyin Avni Çoş olmasın, Başbakanı aklayan
Hüseyin Avni Çoş olmasın.
İLYAS
ŞEKER (Devamla) Bunlardan 32 kişinin toplam altmış bir
yıllık cezası kesinleşmiş olup, mahkûmiyetleri devam
etmektedir. CHPnin millete anlatacağı hizmetleri ve söyleyeceği
sözleri olmadığı için aynı karalama ve iftira atma
mantığıyla -Kocaeli 2009 seçimlerinde de şahsım da
dâhil olmak üzere- aynı iftiralarda bulundular ve CHP İl
Başkanı beş yüz otuz gün ceza aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLYAS ŞEKER (Devamla) CHP Genel Merkezi de 30 milyar lira
tazminata mahkûm edildi. Bunu öncelikle belirtmek istiyorum ve CHPli
arkadaşlardan özellikle istirhamım şudur: Bir şeyler
söylemeden önce lütfen aynaya çıkın, bir bakın.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, konuşmacı
benim konuşmalarıma atfen ve söyleyerek yanlış bilgiler
verdiğimi ifade etti.
BAŞKAN Ne söyledi de yanlış bilgi verdi Sayın
Akar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 2004ten önceki CHPnin kötü yönetimi diye
bahsetti. Yine, bu borcun AKPnin değil CHP döneminde olduğunu ifade
etti, benim söylediklerim için. Bunları düzeltmek için İç Tüzük
gereğince söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Akar, sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buna iki dakikada cevap vermek mümkün değil ama şunu
söylemek istiyorum: 2004ten önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi,
İzmit Büyükşehirdi ve bugün, İzmit Büyükşehir Belediyesine
on yılda gelen para Kocaeli Büyükşehir Belediyesine bir yılda
gelen paraya eşitti. Bugün, 2,1 katrilyon bütçesi olan bir büyükşehir
belediyesinden bahsediyoruz. Ben geçen günkü konuşmamda sadece hazine
borçlarından 5,4 katrilyon diye bahsetmiştim ama hazine
borçlarının dışındaki toplam borç hazineyle birlikte
11 katrilyon lira, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin borçları.
Şimdi, konuşmacı arkadaşım Siz
yapmadınız. diyor. Ben şimdi onların
yaptıklarını da sayacağım bu kısa zamanda, bizim
o dar çerçevede yaptıklarımızı da sayacağım.
Bir; Yuvacık Barajını yaptık.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Su olmayan baraj!
HAYDAR AKAR (Devamla) 87 milyon dolar borcu kaldı -bugün
satarsanız o borcu ödersiniz- 1,5 milyar dolar değerinde. Söz
aldım, tekrar konuşacağım, sağlıkta
konuşacağım ve Yuvacık Barajını da açıklayacağım
burada.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Belediyecilikte sizin
konuşacağınız hiçbir şey yok.
HAYDAR AKAR (Devamla) İki; İZGAZı yaptık,
İZGAZ, doğal gazı yaptık. 520 milyon dolara
sattınız. İZGAZ ne biliyor musunuz? Ankara Başkent
Doğalgazı konuşuyorsunuz, 1,162 milyar dolara ucuz
sattık. diyorsunuz. Ankara Başkent Doğalgazdan 200 milyon
metreküp daha, yılda, doğal gaz harcayan, doğal gaz tüketen bir
kurumdan bahsediyoruz. 549 milyon dolara sattınız, parası ortada
yok, iç ettiniz.
Yine, bizim dönemimizde İZAYDAŞı da yaptık, çöp
fabrikasını yaptık. Şimdi, Türkiyeye örnek
gösteriyorsunuz, eşi benzeri yok Türkiyede. Marina yaptık, marina.
Yine yok. Süleyman Demirel Kültür Merkezi yaptık, otobüs terminali
yaptık, sebze ve meyve hali yaptık. Buz pateni yaptık Türkiyede
ilk kez. Outlet Center, Türkiyenin en büyük kapalı fuar alanı,
camilere kalorifer yaptık, arıtma tesisi yaptık; Yuvam
İzmit ve Aslanbey Kent Konutlarını yaptık. Hayal bile
edemiyorsunuz şimdi siz bunları. Sizin hayal ettiklerinizi bir sonraki
konuşmamda göstereceğim. Neyi hayal ettiniz, neyi
yapamadınız, bunları tek tek söyleyeceğim burada, bunca
bütçeye rağmen diyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akar.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım,
söylediğim ifadelerin doğru olmadığını söyledi.
Ben belgelerini göstermek istiyorum. Lütfen...
BAŞKAN Sayın Şeker, buna devam edersek gündeme
geçemeyiz. Lütfen...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben de göstereceğim belgelerini.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Mahkeme kararlarını
göstermek istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, lütfen Sayın Şeker. Konuşma
yapıldı, beş dakika gündem dışı istediniz,
konuştunuz. Cevap verdi. Teşekkür ediyorum Sayın Şeker.
Gündem dışı ikinci söz, merhum Afyonkarahisar Mebusu Ali
Çetinkayanın vefatının yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaşa aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, Afyonkarahisar Mebusu merhum Ali
Çetinkayanın vefat yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın kahramanlarından ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 1 ve 2nci Dönem Afyonkarahisar Mebusluğunu yapan değerli
hemşehrim Afyonkarahisar Mebusu Ali Çetinkayanın ölüm yıl
dönümü nedeniyle konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, merhum Ali Çetinkaya 1878
yılında Afyonkarahisarda doğmuş, sırasıyla Bursa
Askerî Lisesini, sonra Kara Harp Okulunu bitirmiş, 1898 yılında
da teğmen rütbesiyle orduya katılmıştır. Balkanlardan
Trablusa, Bingaziden Irak cephesine Türk kahramanlığının
en çarpıcı örneklerini vermiştir. Ne yazık ki onca
kahramanlık destanlarına rağmen, Birinci Dünya Savaşı
sonunda, Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918de Mondros
Mütarekesiyle kendi ölüm fermanını kendi eliyle
imzalamıştır. Mondros Mütarekesi, Türk ulusunun yüreğinde
derin yaralar açarken Yarbay Ali Çetinkaya da Ayvalıkta bulunan 172. Alaya
komutan olarak atanmıştır. Mütareke hükümleri gereğince,
Yunanlılar 15 Mayıs 1919da İzmiri işgal etmişlerdir.
İzmir bölgesinin emniyetini sağlamak ve ileride girişilecek
istila hareketlerini kolaylaştırmak için kuzeyde Ayvalık,
güneyde Aydın bölgesine asker çıkarmaya karar verdiler.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu konuyla ilgili olarak büyük
Nutkunda Yüksek heyetinizce de bilinmektedir ki Yunanlılar İzmire
çıktıkları zaman orada 17. Kolordu Komutanı olarak
karargâhıyla birlikte Nadir Paşa bulunuyordu. Kuvvet olarak Yarbay
Hürrem Bey komutasında 56. Tümenin 2 alayı vardı. Bu kuvvet
özellikle kolordu komutanının emriyle düşmana karşı
koydurulmaksızın büyük hakaretler altında Yunanlılara
teslim edilmiştir. Bu tümenin 172. alayı Ayvalıkta bulunuyordu,
komutanı Yarbay Ali Bey idi. Yunan ordusu işgal alanını
genişletirken Ayvalıka da asker çıkardı. Ali Bey, bu Yunan
kuvvetine karşı 28 Mayıs 1919da savaşa girişti. Bu
tarihe kadar Yunan birlikleri hiçbir yerde ateşle karşılık
görmemişti; aksine, bazı şehir ve kasabaların halkı
korkutulmuş, İstanbul Hükûmetinin emirlerine uyarak idare amirleri
başta olmak üzere Yunan birliklerini özel heyetlerle
karşılamışlardır. Ali Beyin Ayvalık bölgesinde
muharebe cephesi kurması üzerine Soma, Akhisar, Salihli gibi birçok yerde
millî cepheler oluşturulmaya başlamıştı. diyor.
Değerli milletvekilleri, işte, ulusal Kurtuluş
Savaşının ilk ateşini yakan bu büyük kahraman son
Osmanlı Meclisinde de mebus iken İngilizler tarafından Maltaya
sürgün edilmiştir. Sürgünden sonra sırasıyla 1inci ve 2nci
dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde Afyonkarahisar Mebusluğu,
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı ve
istiklal mahkemeleri Başkanlığı yapmıştır.
Bakanlığı döneminde
Ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılması ve
cumhuriyetin kurulup yerleştirilmesinde önemli görevler yapan bu büyük
insan, vefat ettiğinde Samanpazarında Atatürkün
yardımıyla aldığı bir evden başka geriye herhangi
bir mal varlığı bırakmamıştır.
Kadirşinas Afyon halkı adına, Afyon Belediye Meclisi
kararıyla bir ev hediye edilmek istenmiştir. Zamanın Belediye
Başkanı merhum Tiryakioğlu, Ali Çetinkayaya bu teklifi
ilettiğinde, kendisine bir ev alınması konusundaki beyanın
kendisine onur verdiğini, ev alınmasından daha değerli olduğunu
söyleyerek ev teklifini kabul etmemiştir.
Yani değerli hemşehrim, Afyonkarahisarın iftiharla
adını andığı Ali Çetinkaya, Afyonkarahisarın
övüncü olarak 22 Şubat 1949 günü ebediyete intikal etmiştir.
Anısı önünde saygıyla eğiliyor, Allahtan rahmet diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) İskilipli
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) İngiliz Muhipler Cemiyetinin
üyesiydi. Oku!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Atma desteksiz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) O kahramandı.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hiçbir şey bilmiyorsun.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) O bir İngiliz muhipiydi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Katil!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) O kahramandı. İhanet
edenler
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Katil!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Utanmazlar!
O kahraman.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz, taşeron
işçilerin sorunları ve Karayolları Genel Müdürlüğünde
yargı kararına rağmen kadroya alınmayan taşeron
işçiler hakkında söz isteyen Elâzığ Milletvekili Enver
Erdeme aittir.
3.-
Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin, taşeron işçilerin
sorunlarına ve Karayolları Genel Müdürlüğünde yargı
kararına rağmen kadroya alınmayan taşeron işçilere
ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı bölge
müdürlüklerinde taşeron işçisi olarak
çalıştırılan, ancak açtıkları davalar sonucunda
Karayolları Genel Müdürlüğünün sürekli personeli olduğu
tescillenen 9 bin civarındaki işçinin yaşamış oldukları
sorunları bir kez daha gündeme getirmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı bölge
müdürlükleri bünyesindeki iş yerlerinde yıllardır Kamu
İhale Kanunu hükümlerine göre hizmet alımı
yapılmaktadır. Ancak, yapılan bu ihalelerde Kamu İhale
Kanununun 4üncü maddesinde tanımlanan şekilde bir hizmet satın
alınmadığı, yapılan işin işçi temin etmekten
öteye bir işlem olmadığı ve yapılan işin sadece
primleri yatırmaktan ibaret bir işlem olduğu ortaya
çıkmıştır. Bu şekilde istihdam edilen işçilerin
zamanla kalifiye hâle geldikleri, ihaleyi kazanan firma hangisi olursa olsun
aynı işçileri çalıştırmaları yönünde
kurumlarınca kendilerine telkinde bulunulması sonucunda Karayolları
bölge müdürlüklerinde çalışan, sayıları bugün 9 bin
civarında olan, asli hizmetler yürüten bir işçi topluluğu ortaya
çıkmıştır.
Çok zor
şartlar altında çalışan bu işçiler taşeron
işçi olarak görüldüğü için Karayolları Genel Müdürlüğünün
kadrolu işçilerine tanınan yasal hak ve imkânlardan mahrum
oldukları gibi, çalıştıkları iş yerlerindeki
benzer işi yapan diğer işçi arkadaşlarının
istifade ettiği toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan da
mahrumdurlar.
Bu
haksızlıkları ortadan kaldırmak için yargıya giden
taşeron işçiler, sürekli işçi olduklarına dair yargı
kararlarını almış, Yargıtaya da bu
kararlarını tescil ettirmişlerdir. Almış
oldukları bu yargı kararlarına rağmen, söz konusu işçilere
kadro verilmemiş, yargı kararlarının gereği yerine
getirilmemiştir. Yargı kararları doğrultusunda işlem
yapılmak üzere Ulaştırma Bakanlığının Maliye
Bakanlığına yazmış olduğu yazıya da
maalesef, Maliye Bakanlığı olumlu bir yanıt
vermemiştir. Mahkeme kararlarına rağmen, bahse konu
işçilerin kadroya alınmaması hem uluslararası
sözleşmelere hem Anayasaya hem de çalışma yasalarına
aykırı olduğu kadar, hakkaniyete ve adalet ilkelerine de
aykırılık teşkil etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu işçilerin hizmet alımı yoluyla
çalıştırılmalarının devlete olan maliyeti
yaklaşık olarak 192 milyon lira civarındadır. 12nci dönem
Toplu İş Sözleşmesinin Ek 1/B skalasının 1inci
derecesinin 1inci kademesine göre çalıştırılmaları
hâlinde maliyetleri sadece 201 milyon lira olacaktır yani devlete ilave
bir yük gelmeyecektir. Yine, bu işçilerin işten
çıkarılması hâlinde ödenecek rakamın 675 milyon lira
olduğu göz önünde bulundurulursa bu taşeron işçilerin
sorunlarının bir an önce çözülmesi ehemmiyet arz etmektedir. 94
sayılı ILO Sözleşmesi de kamu kuruluşlarının
ihaleyle iş verdikleri işveren işçilerine -ya da hizmet
alımı yoluyla- yüklenici firma işçilerine asıl iş
yerlerinde uygulanan, toplu sözleşmelerinde yer alan haklarından daha
az haklar verilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Buna
rağmen bizde bu kural hâlâ göz ardı edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, 9 bin aileyi yakından ilgilendiren bu
sorunun çözümü bir yana, maalesef, bugün Hükûmet bu taşeron işçilerin
çalıştıkları işlerde, işin tamamını
ihaleye çıkararak, bu insanların durumlarının düzeltilmesi
bir yana, mevcut işlerini de kaybetmeyle karşı karşıya
bırakmıştır.
Bu insanların sorunlarının
araştırılması ve sorunlarının çözümü için bir
Meclis araştırması önergesi de vermiş bulunmaktayım.
Bu soruna Meclisimizin bigâne kalmaması için Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekili olarak bir kez de bu kürsüden dile getirmenin doğru
olacağına inanmıştım, onun için söz aldım.
İlgili bakanlıkların üzerine düşen görevleri yerine
getirerek, bu taşeron işçilerin sorunlarını çözerek bu
sorunun ortadan kaldırılmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım cevap vereceklerdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin değerli milletvekilleri; Karayollarında hizmet
alımı suretiyle çalışan işçilere yönelik, değerli
milletvekilimizin gündem dışı konuşması için söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Karayollarında olduğu gibi belediyelerde ve bütün
bakanlıklarda, kısaca tüm kamu idarelerinde memur, sözleşme
karşılığı çalışanlar KİTlerde, kamu
işçisi şeklinde istihdamlar mevcuttur. Ayrıca, zaman zaman
ihtiyaçtan dolayı hizmet alımı şeklinde de bazı
işler dışarıdan firmalara yaptırılmaktadır.
Bu kapsamda, hizmet alımıyla gerçekleştirilen işlerde
çalışan işçiler olmaktadır. Piyasada taşeron
işçiler diye de anılan bu statüde çalışanların,
konuşmacının da ifade ettiği gibi, Karayollarında ve
diğer bazı kurumlarda mahkemeye müracaat ederek, aslında
Karayollarıyla bir sözleşme dâhilinde çalışmalarına
rağmen Karayollarının asli kadrolarındaki çalışanlarla
aynı işi yaptıklarını ve İş Kanununa göre
bir muvazaa söz konusu olduğunu dile getirerek dava açmışlar ve
Karayollarında, TKİde, farklı birkaç kurumda bu davalar da
lehlerine sonuçlanmış bulunmaktadır.
Aslında sorun sadece Karayollarıyla sınırlı
değildir. Bu şekilde kamuda, belediyelerde, bakanlıklarda, bütün
kamu idarelerinde 650-700 bin civarında çalışan mevcuttur. Bu
gelişme karşısında, bu statüde olan bütün
çalışanlara yönelik yeni bir düzenlemeye ihtiyaç hasıl
olmaktadır.
Kamuda işe başlamanın, kamuda çalışmanın
şartları, mevzuatı bellidir. KPSSyle veya İŞKUR marifetiyle
yarışma suretiyle kamuda istihdam öteden beri uygulanan bir
yöntemdir. Ancak, bu yargı kararıyla meydana çıkan durumun
çözüme kavuşturulması ve sayıları 700 bini bulan bu
şekilde çalışanın durumunun hakkaniyete uygun bir
şekilde çözümü için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız ve ilgili bakanlıklar bir
çalışma yürütüyoruz. Buradaki amacımız, üretilecek çözümün
hakkaniyet içerisinde, davaya konu bu çalışanlarımızla kamu
arasında bir çözüm temelinde buluşturulmasıdır.
İddia; İş Kanununa göre muvazaalı bir durum var,
mahkeme de bunun muvazaalı bir durum olduğuna hükmetmiş. E
tabii, davayı kazananlar için bunu uygulamanız yetmiyor. Bu durumda
olan -az önce ifade ettiğim gibi- büyük bir rakam var, bunun topyekûn ele
alınması lazım, bunun kamudaki karşılığının,
maliyetinin hesap edilmesi lazım, bu konuya da çözüm getirilmesi
lazım. O yüzden, ben, fotoğrafın daha büyük olduğunu ifade
etmek istiyorum.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Yargı kararı yerine
getirilmek zorunda değil mi?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim, yargı kararı mutlaka
yerine getirilecek ama az önce ifade ettim, 700 bin kişiyi ilgilendiren
bir konudan bahsediyoruz yani büyük bir alım söz konusu. Buna bir çözüm
üretilecekse hepsi için aynı çözümün üretilmesi lazım. İki hafta
önce bu konuyu ele aldık, daha önce tabii girişimlerimiz var ama iki
hafta önce, bu konuda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızın koordinasyonunda bir çalışma başlatıldı.
Bir çözüm mutlaka bulmamız gerekiyor, bunda şüphe yok ama bu çözümün
hakkaniyet içerisinde olması da önemli. Yani aksi hâlde, kamuya KPSSyle,
sınavla giren ve birçok elemeden geçen insanlarla bu yollarla
girmeyenlerin aynı şekilde değerlendirilmesinin de başka
sakıncaları ortaya çıkaracağı aşikârdır.
Burada yapılması gereken, hem yargı kararının
uygulanabilmesine imkân sağlamak hem de bundan sonra buna benzer
olayların yaşanmaması için gerekli tedbirleri ortaya
koymaktır.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural, söz talebiniz var.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Şırnak ili Silopi ilçesi
Görümlü beldesinde bulunan vatandaşların, Belediye
Başkanının hazine arazisine kaçak inşaat
yaptığını ve bunu ilgililere bildirmelerine rağmen
herhangi bir adım atılmadığını ifade ettiklerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir konuyu dile getirmek istiyorum. Şırnak ili Silopi
ilçesinde Görümlü beldesinde bulunan vatandaşlarımız bize,
Milliyetçi Hareket Partisine müracaat etti. Orada, Belediye
Başkanının devletin arazisine, hazine arazisine kaçak
inşaat yaptığını ve bununla ilgili, ilgili yerlere
e-maille durumu bildirmelerine rağmen herhangi bir adım
atılmadığını ifade ettiler ve bu konunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde dile getirilmesini talep ettiler. Ben de zatıaliniz
vasıtasıyla bu konuyu Hükûmete ve Türkiyeyi yöneten iktidara iletmek
istedim. Silopi ilçesi Görümlü beldesindeki sakinlerin bu konudaki
itirazlarını, endişelerini paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 21 milletvekilinin, faili
meçhul cinayetlerin ve toplu mezarların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/514)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Toplu mezarların açılması, cenazelere uygulanan
insanlık dışı muamelenin, faili meçhul cinayetlerin
açığa çıkarılması ve faillerin bulunması için
durumun tüm yönleriyle araştırılması ve
aydınlatılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (
Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
En son Diyarbakır'da JİTEM üssünde ve Silopi'nin Görümlü
beldesinde insan kemiklerinin çıkması ile toplu mezarlar gerçeği
bir kere daha açığa çıkmıştır.
Çatışmalı sürecin yoğun
yaşandığı 1990'lı yıllardan beri yaşanan
"faili meçhul" cinayetler, cenazelere yönelik insanlık
dışı uygulamalar, ortaya çıkan belgelerle açığa
çıkmaya devam ediyor. Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde askerlik
yaptığı tahmin edilen Kemal G. adlı kullanıcı,
çatışmalarda yaşamını yitiren PKK
gerillalarının parçalanmış, yerde sürüklenmiş ve onur
kırıcı davranışlara maruz kalmış vaziyette
fotoğraflarını facebook sayfasında yayınladı.
İnsanın kanını donduran fotoğraflarda, askerler
1990'lı yıllarda sık görülen uygulamalardan biri olan
yaşamını yitiren PKK gerillalarının cenazeleri
karşısında "zafer" pozu veriyor.
Bölgenin birçok yerinde yüzlerce kişinin gömülü olduğu toplu
mezar gerçeğinin 2000'li yıllarda da
yaşandığının kanıtı olan fotoğraflarda,
askerler cenazeleri, çatışma alanında açtıkları
çukurlara defnediyor. Çekilen fotoğrafların üzerindeki tarih 29/09/2007de
uygulamanın AKP döneminde olduğunu gösteriyor. Askerlerin üstünkörü
kazma kürekle açtığı çukura konulan PKK gerillalarının
üzerine toprak atılırken, kimilerinin de üzerine kayalar
bırakılıyor.
Her fırsatta faili meçhul cinayetlerin üzerine gittiklerini
savunan, hatta tesadüf eseri JİTEM sorgu merkezinde kafatasları
bulunmasına rağmen, "Toplu mezarları açıyoruz."
iddiasında bulunan AKP iktidarına mensup vekillerin, çıkan toplu
mezarlara ilişkin ilginç söylemlerine cevap niteliği
taşıyan fotoğraflar dikkat çekiyor.
İnsan Hakları Derneğinin toplu mezar haritasına göre
de toplu mezarların özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde yoğunlaştığı görülüyor.
BM Cenevre Sözleşmesi'nin
15, 16 ve 17nci maddeleri, "Savaşta öldürülen düşman
unsurların cesetlerine sahip çıkılmasını;
kimliklerinin ve ölüm nedenlerinin titizlikle saptanmasını ve
karşı tarafa bildirilmesini; cenazelerin insan onuruna
yakışır, öldürülenlerin dini inancına uygun ve savaş
bitince, çıkarılıp ailelerine teslim edilmesini sağlayacak
şekilde gömülmesini" şart koşuyor. Ancak savaş
hukukunun uygulanmadığı bölgede 1990'lı yılların
başından itibaren çatışmalarda yaşamını
yitiren PKK gerillalarının cenazelerine uygulananlar hâlâ yeni
yöntemlerle sürüyor.
"Ölüye saygısızlık" son birkaç yılın
verilerine dâhi bakıldığında uygulanan bir yöntem olarak
ortaya çıkıyor. Sadece AKP döneminde yaşanan ve uzayıp
giden listeden birkaç örnek şöyle:
30 Haziran ile 1 Temmuz 2010 tarihleri arasında 12 PKK
gerillası yaşamını yitirmiştir. Siirt'e getirilen
cenazeler yakıldığı için aileler tarafından
teşhis bile edilememiştir. Ancak bir askerin cep telefonundan
çıkan görüntüler, vahşeti de ortaya çıkarmıştır.
Görüntülerde cenazeler tanınır hâlde yan yana dizilmiş,
askerlerin cenazelerin başında poz verdiği görülmüştür.
2009'da Şırnak'ın Cudi Dağı bölgesinde
çıkan çatışmada yaşamını yitiren PKK
gerillalarının cenazeleri askerler tarafından yerde
sürüklendiği, cenazelere tekme atıldığı görüntüleri
yine bir askerin cep telefonu ile çekilmişti.
17 Haziran 2010'da Gümüşhane'nin Kelkit ilçesine bağlı
Tütenli Köyü kırsalında yaşamını yitiren ve kimyasal
izlerin görüldüğü 5 PKK gerillasından biri olan Özgür
Dağhan'ın cenazesi yıkanırken çekilen fotoğraflarda
başının asit benzeri yakıcı bir madde ile eridiği
ve vücudunun yakıldığı görülmüştür.
1 Nisan 2011de Hatay'ın Hassa ilçesinde çıkan
çatışmada yaşamını yitiren Aydın Baran,
Şehmus Özalp, Van ve Tatvan'da defnedilecek olan Bülent Döner ile Emrullah
Atalmış'ın cenazelerinde ağır işkence izleri ve
yanıklar tespit edilmiştir.
Dersim'in Pülümür ilçesi kırsal alanında 26 Nisan 2011de
başlatılan operasyon sonucu yaşamını yitiren
Şehmus Akak, Hakan Gem, Uğur Utanç'ın aileleri, Rojvan Serhat
Başalak, Ercan Veske'nin, Şerfedin Can'ın, Kenan
Taş'ın cenazelerinde ağır yanık izleri tespit
edilirken, gözlerinin oyulduğu görülmüştü.
Maraş'ın Pazarcık İlçesi Seyrantepe bölgesi
kırsalında başlatılan operasyon kapsamında çıkan
çatışmada yaşamını yitiren Kenan Topdemir'in, Ali
Ekber Soylu ve Münir Bilir'in cenazesinde ağır işkence izleri ve
gözlerinin oyulduğu' tespit edilmişti.
2.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 20 milletvekilinin,
1990'lı yıllardaki bazı faili meçhul cinayetlerde
kullanılan araçların kimlere ait olduğunun ve bu araçların
toplum üzerinde yarattığı travmanın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/515)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde 1990'lı yıllardan bu
yana kullanılan Renault Toros "Beyaz Toros" marka araçların
faili meçhul cinayetlerle olan ilişkisinin ve toplum üzerinde yarattığı
travmanın ortaya çıkarılması amacıyla Anayasa'nın
98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
01/02/2012
1) Sırrı Sakık (Muş)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Halil Aksoy (Ağrı)
5) Ayla Akat (Batman)
6) İdris Baluken (Bingöl)
7) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
8) Emine Ayna (Diyarbakır)
9) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
10) Altan Tan (Diyarbakır)
11) Adil Kurt (Hakkâri)
12) Esat Canan (Hakkâri)
13) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Mülkiye Birtane (Kars)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe
Aydınlatılmayı bekleyen ve toplumsal vicdanlarda kanayan
bir yara olmaya devam eden faili meçhul cinayetlerin toplumsal hafızalarda
bıraktığı izler ne yazık ki kaybolmuş değil.
Cinayetlerin ortak noktası ise hedef seçilen kişilerin bir sabah
evinden alınaması, bir araca bindirilerek götürülmesi ve
kendilerinden bir daha haber alınmamasıdır. Toplumsal
hafızalarda faili meçhul cinayetler kadar yer edinen başka ilginç bir
olay da infaz edilmek için götürülen insanların aynı tarz araçlarla
evlerinden alınmasıdır.
İşte Beyaz Torosun hikâyesi tam da burada
başlamaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve JİTEM
tarafından 1990'lı yıllarda kullanılan Renault Toros marka
araçlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde halk arasında
mütemadiyen uzak durulması gereken bir araç tipi hâlini
almıştı. Okul önlerinde, cami yanlarında,
kaldırımlarda park edilmesi ve içerisinde sivil polislerin
varlığından, halkın tüm kesiminin bilgisi olması,
vites kolunun yanında gizlenmiş telsizi ile tanınan bu araçlar,
o dönemlerde işlenmiş olan birçok faili meçhul cinayete refakat
etmiş, katledilen kişilerin ağızlarından çıkan
son sözcüklere de şahitlik etmiştir. O yıllarda eve biraz
geciken biri oldu mu ailelerin gözleri dışarıda Beyaz Toros
arar, herhangi bir sokaktan iki kere bu araç geçti mi uğursuzluk olarak
görülür, artık o sokakta kötü şeyler olacağı
varsayılırdı.
Beyaz Toros vasıtasıyla işlenen cinayetler deyince akla
ilk gelenler, Kürt yazar Musa Anter, Diyarbakır HEP İl
Başkanı Vedat Aydın, Gaziantep HEP İl Başkanı
Abdulsamet Sakık cinayetleridir. Bunun yanı sıra şimdilerde
kazı sonucu kafataslarının çıktığı
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bulunan tarihî İçkale'de eskiden
JİTEM tarafından "ceza ve tevkif evi" olarak
kullanılan yere o dönemlerde Beyaz Toroslar tarafından her gün
insanlar taşınıyordu. Bu cinayetler toplum belleğine
failleri belli olmayan cinayetler olduğu kadar Beyaz Toros ile
işlenen cinayetler olarak da yer edinmiştir.
Beyaz Torosun o dönemlerde kimler tarafından
kullanıldığı çok açık bir şekilde ortadadır.
İşlenen bu cinayetlerde bu araçların kullanılması da
göstermektedir ki bu cinayetlerin failleri bellidir. Bu doğrultuda o
dönemlerde işlenen cinayetlerin "Beyaz Toros"u kullananlar
tarafından yapıldığı ortadır. Sahte
plakaların kullanıldığı bu araçlarla işlenen cinayetler
toplum psikolojisinde hâlâ yer edinmektedir. O dönemlerde bu araçların
hangi kurumlara ve kimlere, hangi sahte plakalarla tahsis edildiğinin ve
bu araçların toplum üzerinde yarattığı psikolojik
travmanın tüm boyutlarıyla araştırılması için
Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım Manisa Milletvekili Özgür Özel ve
arkadaşlarının Meclis araştırması önergesi 500
kelimeyi geçtiğinden İç Tüzükün 104üncü maddesi gereğince
önergenin özeti okunacak, önergenin tamamı tutanağa eklenecektir.
3.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve 23 milletvekilinin, Manisa'da yapılacak olan
nikel madeni işletmesinin neden olacağı olası
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/516) (*)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Her tür ekonomik faaliyette esas amaç insanın refahı ve mutluluğudur.
Bu nedenle yapılacak yatırımlar ve uygulamaya konulacak ekonomik
programlar bu açıdan değerlendirilmeli ve kamu yararı birincil
ilke olarak seçilmelidir.
Manisa ilinin Akhisar ve Gördes ilçesi ile Balıkesir ilinin
Sındırgı ilçeleri arasında yer alan Tavşan Alanı
mevkisinde META Nikel Kobalt Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
tarafından yapılacak nikel rafinerisinin ÇED Raporu işletmenin
insan sağlığına, çevreye ve doğaya vereceği
zararlara rağmen onaylanmış ve işletmenin 2013
yılında hayata geçmesi planlanmıştır. Yirmi beş
yıl sürecek projede açık ocaklar, üretim tesisleri, pasa ve atık
depolama alanları, kireç taşı ve kil ocakları bulunacak,
toplamda 225 milyon dolar yatırımlı projenin sonunda 250 bin ton
nikel ve 20 bin ton kobalt tuzu üretilecektir. Projenin yıllık geliri
191 milyon dolar ve proje sonunda işletmenin toplam geliri
yaklaşık 4,5 milyar dolara ulaşacak ve 2,4 milyar dolar net kâr
elde edilecektir. ÇED Olumlu Raporu bu ekonomik çıktıyı olumlu
bir şekilde değerlendirse de uzun zaman zarfında tekrardan
yerine getirilemeyecek olan insan sağlığı ve
doğadır. Ekonomik kâr ile takas edilen şey insanın
refahı ve onun mutluluğudur.
Nikel madeninin ağır metaller sınıfında
olduğu düşünüldüğünde çevreye ve insan
sağlığına vereceği zararlar açıkça görülebilir.
Yapılan araştırmalar da nikel madeninin insanlarda mide,
akciğer, burun ve sinüs kanserine yakalanma riskini
artırdığını, kronik bronşit ve akciğer
yetersizliğine neden olduğunu göstermektedir. İşletmede
kullanılacak kimyasallar içerisinde en önemlisi sülfürik asittir. Üretim
süresi boyunca günde bin ton, yılda 350 bin ton ve yirmi beş
yılda 8,75 milyon ton sülfürik asit kullanılacaktır ve bu rakam
çok yüksektir. Sülfürik asit tesislerinin önemli etkilerinden biri de asit
sisidir. Asit sisi kolayca solunum yollarına ulaşmakta ve
akciğer kanserine neden olmaktadır. Özellikle çocuklarda, solunum
yolu enfeksiyonu başta olmak üzere, çeşitli iltihaplanmalar ve
bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi
sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. Sahada yüzde 2,5
oranına varan arsenik bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü,
1993 yılında, sularda arsenik için izin verilen maksimum düzeyini 10
mikrogram/litre olarak revize etmiştir. Manisa ilinin Kayacık
kasabasında Haziran 2011 tarihinde içme sularında yapılan tahlil
sonucu bu değerin litrede 25,9 olarak çıktığı
görülmüş ve suların içilemez ve kullanılamaz olduğu Manisa
İl Sağlık Müdürlüğünce Kayacık Belediye
Başkanlığına bildirilmiştir. Arseniğin
sağlığa olumsuz etkileri iki yüz yıldır bilinmektedir.
Arsenik sürekli alındığında kanser riski oluşturmakta,
çeşitli cilt hastalıkları ve deri kanserlerine neden
olmaktadır. Aynı zamanda, başta arsenik olmak üzere,
ağır metallerin yer altı sularına karışması
çok çeşitli sağlık sorunlarına yol açacaktır.
İnsan sağlığını etkileyecek bu faktörlerin
yanı sıra projenin çevreye ve doğaya vereceği zarar çok
yönlü olacak ve uzun vadede sosyoekonomik koşullar yöre halkı için
olumsuz boyutlara ulaşacaktır.
ÇED raporu birbiriyle çelişen onlarca rakamı içerisinde
barındırması, aynı konuları sürekli tekrarlaması,
bir bütünlük göstermemesi gibi nedenlerle birçok uzman tarafından
eleştirilmektedir. Örneğin raporda kullanılacak sülfürik asit
miktarı için değişik sayfalarda 2-3 farklı rakam verilmektedir.
İlgili rapor bu ve benzeri örneklerle doludur. Çevre ve insan
sağlığı ekonomik endişelere feda edilemeyecek kadar
önemlidir. Bu projenin sonunda elde edilecek gelire oranla kayıplar çok
daha büyük ve uzun vadeli olacaktır. Kirletilmiş doğal çevre, göç
etmek durumunda kalmış yöre halkı, sağlık sorunları
ile karşı karşıya kalmış kuşaklar göz
ardı edilmemeli ve rapor tüm bu nedenlerle yeniden
değerlendirilmelidir. Bölgede yapılacak olan Nikel Madeni
işletmesinin ve Nikel Madeninin çevre kirliliği, halk
sağlığı ve sosyoekonomik sonuçları açısından
yeniden değerlendirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci maddesi
ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutları ile
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Özgür Özel (Manisa)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Recep Gürkan (Edirne)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Bülent Tezcan (Aydın)
7) Ali Serindağ (Gaziantep)
8) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
9) Turgay Develi (Adana)
10) Muharrem Işık (Erzincan)
11) Haydar Akar (Kocaeli)
12) Hasan Akgöl (Hatay)
13) Erdal Aksünger (İzmir)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) Doğan Şafak (Niğde)
16) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
17) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
18) Tolga Çandar (Muğla)
19) Levent Gök (Ankara)
20) Şafak Pavey (İstanbul)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Arif Bulut (Antalya)
23) Gürkut Acar (Antalya)
24) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- BDP
Grubunun Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve arkadaşları
tarafından ana dilde eğitim yasağının
araştırılması amacıyla 8/2/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 21/02/2013 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
08 Şubat 2012 tarihinde, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve
arkadaşları tarafından verilen 543 sıra no.lu
"Anadilde eğitim yasağının"
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 21/02/2013 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde
söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün 21 Şubat, Dünya Ana Dil Günü, 1999 yılından bu yana
UNESCO tarafından ilan edilmiş ve her yıl 21 Şubatta
kutlanan bir gün.
Ben de Türkiye'nin temel renklerinden biri olan Kürtçenin hem bugün
yaşadığı sıkıntıları ifade etmek için
hem de Türkiye'nin solmakla yüz yüze bırakılmış dillerine
dikkat çekmek için verilmiş olan bu grup önerisi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Biliyorsunuz, başta Abhazca, Adigece, Arapça, Arnavutça, Azerice,
Boşnakça, Bulgarca, Çingene dilleri, Ermenice, Gagavuzca, Gürcüce,
Kabartayca, Kazakça, Kırgızca, Kırım Türkçesi, Kumukça,
Kürtçe, Ladino, Lazca, Osetçe, Özbekçe, Rumca, Süryanice, Tatarca, Türkmence,
Uygurca ile birlikte Türkçe, Türkiyede ana dil olarak kullanılan diller
arasında. Tabii ki bu dillerin önemli bir kesimi şu anda
sınırlı sayıda insan tarafından konuşulur duruma
geldi.
1950li yıllardan bugüne kadar dünya genelinde yaklaşık
230 dil yok oldu, 500 civarında dil, artık 1 kişinin, 2
kişinin konuştuğu dil statüsüne indiği için yok olma
tehlikesini yaşıyor.
Türkiyede de bu temel renklerin artık yok olma riski altında
olduklarını bilmek gerekiyor. Türkiyede her yok olan, bu
coğrafyada her yok olan bir ana dil, bir dil, esasında Türkiye'nin,
bu coğrafyanın renklerinden bir tanesinin yok olması
anlamına geliyor. Dolayısıyla, bu dillerin
yaşatılması için Meclisin çaba içerisinde olması gerekir,
sorunun çözümüne ilişkin olarak elini taşın altına koyup
çözüm yollarını üretmesi gerekir çünkü her bir dilin yok olması,
Türkiyede aslında bir şekilde bir insan ölümü, bir medeniyet ölümü
anlamına gelmektedir. Bu nedenle, bu verdiğimiz araştırma
önergesinin Meclis Genel Kurulunda kabul edileceğini umut ediyoruz.
Bu vesileyle, bugün, aynı şekilde, biz alfabe yasasında
bir değişiklik yapılmasını talep eden bir yasa
teklifini de sunduk. Mevcut cetvele Türkiyede yasaklı olan harflerin de
ilave edilmesini talep ediyoruz. Kürtçede kullanılan kimi semboller mevcut
alfabe kanununa göre yasaklı oldukları için maalesef Türkiyedeki bir
Kürtçe şiir kitabı bile, bir aşk şiiri bile, bir roman bile
yayınlandığı zaman kanuna aykırılık
teşkil ediyor. Her defasında söylüyoruz, burada ifade ediyoruz;
bugün, örneğin TRTnin bile kullandığı alfabe, mevcut
alfabe yasasına göre yasaklı durumdadır. Yani devletin kendisi,
kendi kurumunda bile kendi yasasını çiğnemek durumunda
kalıyor çünkü mevcut yasa bu tabloyu kaldırabilecek durumda
değildir. Dolayısıyla, bu araştırma önergesiyle
birlikte bugün Meclise sunmuş olduğumuz ayrıca bir alfabe
yasasına ilişkin bir değişiklik teklifi de
bulunmaktadır. Bunu da bu vesileyle gündeminize sunmuş olayım.
Şimdi, Kürtçede biliyorsunuz, w, q harfleriyle
yazıldığı zaman isimler hemen reddediliyor, reddedilir
duruma geldi. Geçmişte birçok örnek
yaşadık, komik örnekler yaşadık. Türkçede nevruz
olarak siz telaffuz edersiniz ama biz Kürtçede newroz olarak telaffuz ediyoruz
ve (w) harfiyle yazılıyor, bir w ile yazılıyor.
İşte, işin garip tarafı da biz
Yani Türkiyede Kürtçeyle
Türkçede dilin sembollerini anlamak için ya da somutlaştırabilmek
için, bu konuda birbirimizi anlayabilmek için bir başka dili referans
göstermek durumunda kalıyoruz, İngilizceye başvurmak durumunda
kalıyoruz. Yani bir dilin sembolünü biz Kürtçe birbirimize ifade
edebilirdik, Türkçe birbirimize ifade edebilirdik bu çağda ama
anlaşılır kılabilmek için İngilizceye referans yapmak
zorunda kalıyoruz. O nedenle vnin burada anlaşılabilmesi
için w kavramına,
İngilizcedeki wya, Latincedeki wya işaret etmek zorunda
kalıyoruz.
Valiler şunu söylüyordu nevroz başvuruları için
Nevroz
etkinlikleri başvurularında, uzun süre başvuru dilekçelerinde nevroz
wyla, yani double vyle yazıldığı için başvuru
dilekçeleri işleme alınmazdı. En son bir vali -kentin
adını ifade etmeyeceğim- şöyle bir öneri
geliştirmişti: Ya, arkadaş, bu double vdan vazgeçin, gelin
iki tane v yi yan yana koyalım,
double vyi bir şekilde çağrıştırsın.
Yani bu kadar dolambaçlı şeye hiç gerek yok, devlet böyle
dolambaçlı yollardan kendi vatandaşına
yaklaşmamalıdır, sorunun çözümünü sağlamak
durumundadır, çözüm de yasakları ortadan kaldırabilmektir.
Hiç kimsenin hassasiyetlerini kaşıyarak bir şey ifade
etmek istemiyorum, Dünya Ana Dil Günü vesilesiyle sadece çıkıp bir
iki kelime Kürtçe konuşmuş olmak için de burada bulunmak istemiyorum.
Türkiye bunları aştı, artık geçmişin yasaklı
argümanlarının tamamını Türkiye kendi gündeminden
çıkardı. Bugün sorunun çözümünü konuşabiliriz, çözüm
yollarını bulabiliriz. Dolayısıyla, Dostlar pazarda
görsün. gibi bir anlayışın içerisinde hiçbir şekilde
olmamak lazım.
Bugün eğer Ana Dil Günüyse ve Türkiye'de mevcutta halk
tarafından kullanılan ana diller varsa ve varlıkları
teminat altında değilse, Meclis bu soruna el atmak durumundadır.
Geçtiğimiz dönemde, Hükûmet, yaşayan dil ve lehçelerle seçmeli
dil dersini müfredata koydu. O zaman da ifade ettik, dedik ki: Bu eksiktir,
yanlıştır. Devlet gene dolambaçlı yaklaşıyor bu
soruna, doğrudan doğruya koyalım.
Bakın, demin belki ismini sayamadıklarım da vardır,
konuşmama başlarken, Anadoluda, Mezopotamyada kullanılan
dilleri, lehçeleri bir bir sıraladım. Yani buradaki
sıraladıklarımız, burada konuştuklarımız,
halkın sokakta konuştuğu dilin adının resmiyette
konulmasının ne sakıncası olabilir? Müfredata
konulmasının ne sakıncası olabilir?
Bir eğitimci değilim ama eğitimcilerin tespitlerine göre
şöyle bir durum söz konusudur: Bakın, Hakkârideki herhangi bir
öğrenci, ana dili Kürtçe olan bir öğrenci Ankaradaki ana dili Türkçe
olan bir öğrenciye göre beş yıl dezavantajlı eğitime
başlıyor çünkü ilkokul beşinci sınıfa kadar ancak
Türkçe öğreniyor. Siz beş yıl başka bir dili öğrenmek
çabasıyla eğitimini tamamlayan bir insanla evinden anadiliyle
eğitime başlayan bir öğrenciyi bir yarışın
içerisine koyuyorsunuz.
Her yıl Hakkâri üniversite sınavlarında son sırada
yer alır, banko isimdir. Herkes son sıradaki şehri bilir.
Hakkâri değilse Muştur, Muş değilse
Şırnaktır. Bu illerden bir tanesi son sırada her zaman yer
alır. Hiç kimse sorgulamaz. O bölgelerde yaşayan çocuklar, doğup
dünyaya gelen çocuklar geri zekalılar mı? Hayır, hiç de öyle
değil. Tersine, ben şöyle bir iddiada bulunabilirim: Hakkâride bu
şartlarda doğup beş yıl dezavantajlı eğitime
başlayan bir öğrenci eğer bugünkü eğitim
şartlarında üniversiteyi kazanabiliyorsa süper zekalıdır
demektir. Ancak bir süper zekalı öğrenci bu kadar
açığı, zaman açığını kapatabilir. Böyle bir
yarışa, haksız yarışa öğrencilerini
Bu nedenle
Ana dilde eğitim şart. diyoruz. Ana dilde eğitim Türkiyede
artık bir tabu olmaktan çıkarılmalıdır,
çıkmalıdır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hangi ana dil?
ADİL KURT (Devamla) - Ana dilde eğitim gereklidir. Siz bu
coğrafyada halkların bir arada yaşamını
arzuluyorsanız, kardeş kanının akmamasını
arzuluyorsanız, birlikte yaşamı arzuluyorsanız
halkların da bu temel haklarına saygı göstermek
durumundasınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Onun için mi kan döküyorsunuz?
ADİL KURT (Devamla) - Sunmuş olduğumuz bu
araştırma önergesini destekleyeceğinizi umut ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Engin Altay, Sinop Milletvekili.
Sayın Altay, buyurun...
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bir dakika Sayın Başkan.
Yani ne demek böyle Bilmem şöyle olura, böyle olursa, kan akarsa, onu
istemiyorsan
Meclis kürsüsü böyle bir
Böyle bir şey olmaz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Konuşacaklar, cevap verecekler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ana dil için mi kan dökülüyor, bunu
anlayamadık!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Böyle bir tehdit olmaz!
OKTAY VURAL (İzmir) Gitsinler İmralıda Erdoğanla
kurdukları masada konuşsunlar.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yani kan akmasını
istemiyorsanız bunu kabul edin. Böyle bir tehdit olmaz burada!
ADİL KURT (Hakkâri) Ben öyle bir şey ifade etmedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutanakları bir oku!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Tutanakları okuyun, düzeltin o
zaman. Tutanakları okuyalım, düzeltelim o zaman.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, böyle bir usulümüz yok.
Sataşma nedeniyle söz istiyorsanız veririz veya grup başkan
vekili söz ister, söz veririz Sayın Uzunırmak.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
21 Şubat Dünya Ana Dil Gününü ben de kutluyorum. Umarım ve
dilerim ki dünyadaki bütün halklar ana dillerini özgürce kullanır.
Türkiyede bu sorun büyük çapta aşıldı. Ben daha çok,
dünyanın başka halkları için ve Türkiyedeki diğer unsurlar
için de bunun olabilmesini çok isterim. Ancak, eğer Türkiyede -sayın
vekilime cevap diye söylemiyorum, belki teyiden söylüyorum- bir kaymakama ya da
valiye verilen bir dilekçede newroz wla yazıldığı için o
dilekçeyi reddeden kaymakam ve valiye sayın milletvekilimin şunu
yapmasını da önerirdim: Hükûmet konağının alt
katında ya da üst katındaki tuvalete gidip, o duvardaki WC harfleri
yazılı olan tabelayı alıp valinin masasına
koymasını da isterdim. (BDP sıralarından
alkışlar)
Çözüm bazen çözümsüzlüğü içerir yani Çözdük. derken işleri
daha çok sarpa sardırmak da hep mümkün olmuştur. Şimdi, bunun en
güzel örneğini aslında AKP iktidarının millî eğitim
sistemiyle ilgili uygulamalarında görüyoruz.
Bakın, AKPye bir şey söyleyeyim: Kara yollarında
yaptığınız işlerle ne kadar övünseniz azdır ama
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili yapılan işler
için de utanmanız lazım, kesinlikle utanmanız lazım.
Şimdi, on yıllık iktidarınızda bu beşinci
Millî Eğitim Bakanı. Sayın Bakan orada
başladığı günkü gibi yerinde oturuyor, görevini
yapıyor. Millî Eğitim Bakanımız da gelmiş.
Hayırlı olsun. İnşallah Komisyon Başkanıyken
uyguladığı tatbikatı Bakanken uygulamayacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına sadık ve bağlı kalarak Bakanlıktaki bu
tahribatı düzeltmesini de kendisine temenni ediyorum; başarı
diliyorum. Ancak, Sayın Bakan, devraldığınız Millî
Eğitim Bakanlığı OECD PISA sonuçları
bakımından sonda bir ülke, sonda bir Bakanlık, sonda bir
eğitim sistemi.
Sayın Bakan, öncelikle, Türk millî eğitim sistemindeki nitelik
sorununu, başarı sorununu, güven sorununu, erişim sorununu,
fiziki kapasite sorununu, öğretmen yeterlilik sorununu ve ilaveten
güvenlik sorununu çözmek gibi çok önemli bir göreviniz var. Umarım
bunları yaparken tek adamın ağzından çıkan her cümleyi
emir ve talimat kabul etmezsiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, madem konu ana dil, bu
konudaki düşüncelerimi de, esasen partimizin düşüncelerini de Genel
Kurulla paylaşmak isterim.
Ana dilde eğitim mi ana dilin eğitimi mi? Bizim burada, bir
kere, antant kalmamız lazım. Ana dilde eğitim talebi, bana göre
ve partimize göre de, kabul edilebilir bir talep değildir ancak, bununla
beraber, ana dilin eğitimi noktasında Cumhuriyet Halk Partisi,
özgürlükçü yaklaşımıyla, bu konuda somut,
Bakanlığın yapacağı her türlü uygulamaya, iş ve
işleme açıktır. Herkes dilini öğrenmelidir; herkes dilini
özgürce kullanmalıdır; herkes sanat, kültür faaliyetlerinde,
basın, yayın, iletişim faaliyetlerinde ana dilini
kullanabilmelidir. Bunda bizim açımızdan hiçbir sorun yoktur. Bunun
için, esasen, yürürlükteki mevzuat da büyük çapta yeterlidir. Alfabe kanunundan
bahsetti Sayın Milletvekili, Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki
Hakkında Kanundur o, zannediyorum onu kastetti.
ADİL KURT (Hakkâri) Evet, evet.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Milletvekili, bu kanunun
yürürlükte olması, işte benim ilk başta verdiğim
yapılması gereken işle ilgilidir. Bizim yürürlükteki
kanunlarımızda Askerlere günde şu kadar gram tütün verilir.
diye de kanun var ama bir yandan da sigara yasağı kanunu var. Elbette
kimi kanunların -çıkarıldıkları yıla, güne göre-
günümüz şartlarıyla bir uyum, adaptasyona ihtiyacı var. Bu kanun
sizin için bir engel değil. Sizin demokratik taleplerinizin
karşılanması noktasında, günü geçmiş kimi kanunlara
dayanmanıza ve buradan yola çıkarak yeni ve değişik
talepler ortaya koymanıza bence gerek yok, lafı uzatmaya gerek yok.
Ana dilde eğitim demek, iki millet, iki ayrı ulus demektir.
Biz ulusal birlikten, ulusal bütünlükten yanayız. Biz bu memleketi bir
portakal gibi düşünüyoruz; cumhuriyeti, portakalın kabuğu gibi
düşünüyoruz; içindeki dilimleri de bunu oluşturan, Türk milletini
oluşturan halklar olarak kabul ediyoruz. Portakalın kabuğunu
deşerseniz o portakalın içindeki dilimleri kurutur, birbirinden
koparırsınız. Biz Türkiyeyi bir portakal gibi düşünüyoruz
ve o kabuğun ve onun içindeki o lezzetli dilimlerin, birbirleriyle etle
tırnak olmuş dilimlerin birbirinden kopmasına
karşıyız ve siyasetimizi bu çerçevede sürdüreceğiz.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın Vekilim, sıkmayın, suyu
çıkar ha!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bırakın Kürtçeyi kardeşim.
Sayın Bakan, bak, eğitim konuşuyoruz; beni dinlemenizi
rica ediyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Dinliyorum, dinliyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan, Türkiyede öncelikli sorun,
Türkiyede -bütün milletin, Kürtün, Türkün, Gürcünün, Abazanın,
Lazın, Çerkezin- millî eğitim sistemindeki 16 milyon çocuğa
Türkçe öğretmek zorundasınız. Türkiye'nin en büyük sorunu Türkçe
sorunudur. Millet Türkçeyi bilmiyor. Yani burada benim konuştuğum
gibi kaba bir konuşma hepimizin yaptığı bir şey ama
Sayın Bakan -bürokratlarınız size yanlış bilgi
verebilir- 2009 SBSde Türkçede 19 soruda ortalamamız 7,2; 0, 1, 2
yapanlar var. 19 Türkçe sorusunda Türkiye'nin çocukları 7 tane soruyu
doğru cevaplıyor, ayıp budur. 2012 SBSde 23 soruda 12 soruyu
doğru cevaplıyor çocuklar, ayıp budur. Bu ayıbın
sorumlusu da herhâlde muhalefet partisi değil, on yıldır her
vesileyle millî eğitimle ilgili hamaset yapan, şunu yaptık bunu
yaptık diyen Hükûmet ve onun eskittiği bakanlardır. Türkiyede
öğrencilerin en az yarısı okuduğunu anlamıyor
Sayın Bakan, bununla meşgul olmanız lazım. Ama bir yandan
Millî Eğitim Bakanlığı ne yapıyor biliyor musunuz?
Kitap yasaklıyor, şiir yasaklıyor, bunlar kabul edilebilir
şeyler değildir.
4+4+4e sanıyorum zamanım yetmeyecek, bu 4+4+4 için, uygun bir zamanda, ayrıca bir
konuşma alacağım Sayın Grup Başkan Vekilim Sayın
Bakan, bu kılık kıyafet serbestisi konusunda ne
yapacaksınız? Ben bir milletvekili olarak, bir öğretmen olarak,
bir veli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kürsüsünden Millî
Eğitim Bakanına soruyorum: Ne olacak bu kılık kıyafet
yönetmeliği rezaleti deyin, garabeti deyin, ayıbı deyin ne
derseniz deyin. Bunca aile, bunca veli bu konunun ne olacağının
bir an önce çözülmesini istiyor. Bunu, siz, Millî Eğitim
Bakanlığı bürokratlarıyla, il müdürleriyle toplantı
yaparak mı çözecekseniz yoksa Sayın Başbakan şöyle yap
diyecek siz de öyle yapacak mısınız bunu çok merak ediyorum. Bu
kılık kıyafet yönetmeliğine gelirken hiçbir pedagojik
araştırmaya, yönelime, incelemeye, şuraya buraya gerek
duymadınız.
Şimdi, siz geldiniz, eğitim camiası sizden de umutlu onu
da söyleyeyim ama umarım ki eğitim camiası sizin
tatbikatlarınız bakımından beşinci hayal
kırıklığını yaşamaz. Çünkü, AKP
iktidarında, öğretmen, öğrenci, yandaş destek personel,
paydaşlar, veliler, velhasıl Türkiye millî eğitimle ilgili dört
tane büyük hayal kırıklığı yaşadı.
Umarım, beşinci hayal kırıklığı
olmazsınız Sayın Bakan. Size çok başarılar diliyorum.
Eğitimin her türlü siyasi mülahazanın dışında
tutulmasının, bir ülkenin geleceğinin gerçekten teminatı
olduğunu bilecek kadar pedagojik formasyonunuzun olduğunu da
biliyorum. Size başarılar dilerken içinde bulunduğunuz Hükûmetin
başının, bilir bilmez, anlar anlamaz, her konuda vereceği,
verebileceği talimatlara karşı sizi ve
yavrularımızı şimdiden uyarıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Yüksel Özden, Muğla Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YÜKSEL ÖZDEN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; BDPnin vermiş olduğu araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bugün, Dünya Ana Dil Günü. Ben de bu günü kutluyorum. Tüm ana
dillerin öğrenilmesi, kullanılması özgürlüğünün, ülkemizde
de başlayan ve bu öğretim yılından itibaren
okullarımızda da seçmeli ders olarak isteyen herkesin kendi dilini,
lehçesini öğrenme fırsatının bundan sonra da artarak,
güçlenerek devam edeceği inancımı paylaşarak bu günü bir
kez daha kutluyorum.
Evet, şu an baktığımızda, ülkemizin gerçekten
en önemli meselesi, yetiştirilmiş insan gücü. En başında
peşinen söyleyeyim, şu ana kadar, on yıllık dönem
içerisinde, her bir bakanımız, bu ülkenin eğitim sisteminin
iyileştirilmesi için bildiği, doğru bildiği ve yapılması
gereken işleri yaparak gelmişlerdir, her biri ülkemiz için övünç
kaynağıdır ve bundan sonrasında yapılacak işler
kalmadığı anlamında değil ama önümüzdeki işin ne
kadar zor olduğu, ne kadar güç olduğu da ortadadır.
Mesele eğitim konusu olduğunda, gerçekten, birlikte
düşünmeyi, her şeyi, bütün mülahazaları bir kenara
bırakarak hareket etme noktasına doğru hızla
geldiğimizi görmekten de ben mutluluk duyuyorum. En başından
itibaren, bugün konuştuğumuz konuları konuşma
noktasına getiren de AK PARTİdir. AK PARTİ öncesinde, hiç
kimse, bu ülkedeki eğitimin niteliği sorununu konuşmuyordu.
Bakın, gerçekten
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya yapma Vekilim!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) - Eğitimciyim Değerli Milletvekilim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Eğitimin niteliği seksen
yıldır konuşuluyor, yapma ya!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Bakın, beraber de olduk
Bizim on yıl
öncesinde konuştuğumuz, bu ülkede nitelikten önce nicel olarak
konuşmamız gereken meseleler vardı. Derslik meselesini
konuşuyorduk, okul meselesini konuşuyorduk, bilgisayarı uzakta
görüyorduk. Oysa, bugün, bu Meclis eğitimde niteliği
tartışır, konuşur hâle geldiyse bu AK PARTİnin bir
başarısıdır ve yıllardır da
attığımız adımların sonucudur. Nitelik sorunu da
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Vay, vay, vay; ne
başarı, ne başarı, ne başarı!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Evet, gururla söylüyoruz, gururla söylüyoruz.
On yıl önceki konuşmalara bakalım, hiç kimsenin
konuşması içerisinde bunlar yoktu. O zaman erişemediğimiz
bilgisayar, İnternet, derslik, öğretmen ihtiyaçları vardı. Onun
için
ENGİN ALTAY (Sinop) On yıl önce derslik başına
öğrenci kaçtı, şimdi kaç, onu söyle Sayın Vekil.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
daha iktidara geldiğimiz günde
ENGİN ALTAY (Sinop) Derslik başına öğrenci
kaçtı, kaç oldu onu söyle, ben de sizi çıkıp tebrik edeyim.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen hatibe müsaade edelim. Sayın
Altay
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bir tane
öğrenciye yabancı dil öğrettiniz mi? Yazıklar olsun!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Daha önce
Evet, değerli milletvekilleri arkadaşlarım
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama efendim yani ne
verdi, ne istiyor? Yapmasınlar ya!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Daha önce bu ülkede çok basit görünen meseleler
bile bir sorunsal hâline getirilip yıllarca, sadece ve sadece lafı
yapılıyordu. AK PARTİ iktidarı geldiği gün
itibarıyla kararını aldı ve bu ülkede ders kitabı
gelmedi, kalmadı, bitmedi, yoktu, şuydu, buyla aylarca
uğraşan velileri kurtardık ve bugün geldiğimiz noktada -ben
bu haftanın başında kendi ilimizde dağıtımda
bulundum- öğrencilerimize tablet bilgisayarlar dağıtır hâle
getirdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, konu kitap değil, konu başka bir şey.
BAŞKAN Sayın Hatibin ne konuşacağını ben
söyleyemem ki Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Konu kitap değil
ki Yüksel Bey, konu kitap değil.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Evet, arkadaşlar, ücretsiz ders
kitabıyla başladığımız konu, bugün tablet
bilgisayarla devam etmekte
ENGİN ALTAY (Sinop) Nerede tablet, nerede? Kaç tane
dağıttınız, kaç tane dağıttınız tablet?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
ve İnternet ağıyla gençlerimizi
tüm dünyaya bağlayıp bilgi kaynaklarına eriştiriyoruz.
Belki de korktuğunuz, çekindiğiniz bu mu, nedir? Gençlerimizin
dünyadaki bilgi kaynaklarına erişmesi için gerekli desteği
sağladık ve bunlarla çalışıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1 milyar dolar burada ekstra gelir,
söylüyor mu onu? Onu da söylesene.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Hepsini, bu ülkede eğitim adına
yaptıklarımızın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 1 milyar dolar ekstra kazanç iPadden.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) -
her birini milletimiz çok yakından
izliyor ve gerekli cevabını da kaç seçimdir verdi, vermeye de devam edecektir.
Takdir milletimizin ve takdiri de herkesle birlikte görüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mübareki de takdir ediyordunuz.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Şimdi gelelim bugünkü
konuştuğumuz ana dilde eğitim meselesine, ana dilde eğitim
olmamasıyla ilgili ortaya çıkan sorunları tartışmayla
ilgili verilen araştırma önergesine.
Evet, biz, en başında da söylediğim gibi, ülkede
yaşayan herkesin kendi dilini öğrenmesi ve kullanmasının
önündeki engelleri kaldırdık. Dilini öğrenmesi için hiçbir engel
yok, hatta kendi diliyle kendisini mahkemelerde savunmasının yolunu
da açtık ve bu doğrultuda, bu seneki müfredata koyduğumuz
Öğrenci sayıları, buraya başvuran öğrencilerimizin
sayıları da belli.
Demokratikleşmeyle ilgili bu doğrultuda
attığımız adımlar çerçevesinde, bu özgürlüğü
sonuna kadar biz insanımıza vereceğiz ve
paylaşacağız. Ancak, ana dilde eğitim söz konusu olunca,
ülkenin tarih bilincinin ve ülkenin ortak hamurlarından biri olan dilin bu
ülkede yaşayan herkes tarafından en iyi şekilde, en güzel
şekilde öğrenmesinden yanayız. Bir tarafta herkese kendi dilini
öğrenme imkânı veriyorken öbür tarafta bu ortak paydamızı
da ortadan kaldırmaya dönük herkesin kendi dilinde eğitim
almasının konuşulması, bu ülkede sadece ve sadece
ayrışmaya neden olacaktır. Bu nedenle, biz, ana dilin
öğrenilmesi, öğretilmesi, kullanılması ile ilgili, tüm
engellerin kaldırılması ile ilgili çabalarımızı
devam ettireceğiz. Ama ana dilde eğitim söz konusu olduğunda, bu
ülkenin ortak paydalarından, temel güçlerinden birisi olan dilin sonuna
kadar herkes tarafından en iyi şekilde kullanılmasından,
öğrenmesinden yanayız. Çanakkalede sergilediğimiz birlik ve
beraberliği gelecek nesillere de aktarmak istiyorsak bizim Türkçeyi en iyi
şekilde kullanabilecek gençleri yetiştirmemiz gerekiyor. Mesele, gençlerin yetiştirilmesi, zihinsel, bedensel, sosyal yandan
geliştirilmesi ise, onların eğitim haklarından mahrum
olmaması, sonuna kadar temel hak olan eğitimi alabilmesi ise biz en
başından itibaren bu ülkedeki gençlerin her birinin eğitime
erişmesi için çok çeşitli projeler başlattık, adımlar
attık. Haydi Kızlar Okula kampanyasıyla yüz binlerce
çocuğumuzu okulla buluşturduk. Okula başlayan, terk eden veya
hiç başlamamış olan 350 binin üzerinde çocuğumuzu biz
okulla buluşturduk.
Diğer
taraftan, Biz, çocuklarımızı okula göndereceğiz ama
onların iş gücüne ihtiyacımız var, okul
masraflarını da karşılayacak paramız yok. diyenler
için de şartlı nakil transferi yoluyla, doğrudan çocukların
annelerinin hesabına para yatırarak o çocukların da
eğitimle buluşması, eğitim haklarını sonuna kadar
kullanması için gerekli desteği sağladık ve bundan sonra da
sağlamaya devam edeceğiz.
Bu ülkenin,
gerçekten, şu an baktığımızda iyi
yetiştirilmiş insan gücüne olan ihtiyacı her şeyin
üzerindedir ve diğer önemli, kritik olan başka bir konu da
şudur: Birkaç yıl içerisinde bile -kendimizi izliyoruz- artık,
bu ülkenin genç nüfusunun en yüksek olduğu yıllardayız. İki
yıl önce ülkedeki medyan yaş yirmi dokuzdu, bu sene otuz oldu ve çok
iyi biliyoruz ki bu seneden itibaren önümüzdeki yıllarda yirmi
yaşın altındaki, yirmi beş yaşın altındaki
genç sayısı gittikçe azalacak, yaşlı nüfus artacaktır.
Ondan dolayı, gelin, tüm tartışmaları bir kenara bırakalım,
bu ülkedeki eğitim sisteminin niceliğiyle ilgili, niteliğiyle
ilgili konuları bir tartışma mülahazası yapmadan,
söyleyeceğimiz eleştirileri en sonuna kadar söyleyerek ama tüm
sorunları bir eğitim zemini içerisinde, eğitimin kendi
paydası içerisinde, kendi ortak zemini üzerinde konuşmaya devam
edelim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Eğitim
bakanlarımızın
En sonunda bir kez daha söyleme ihtiyacı
duyuyorum, bu ülkede beşinci kez göreve gelen Millî Eğitim
Bakanımıza ben de sonuna kadar başarılar diliyorum ve
şu ana kadar bu ülkede görev yapan -daha önce- bu ülkedeki millî
eğitim bakanlarının ortalama süresi iki yılı bile
bulmuyordu.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Beşinci kez
değil, beşinci Millî Eğitim Bakanı ya. Bakan beşinci
kez gelmedi. Ne biçim konuşuyorsun, düzgün konuş. beşinci kez
değil, beşinci bakan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çok
başarılıysa niye iki senede bir Millî Eğitim Bakanı
değiştirdiniz?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Önce senin
ana dilde eğitim alman lazım.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) - Her biri elinden
gelen çalışmayı, bu ülkenin eğitim sistemiyle ilgili
yapılması gereken çalışmaları -merkez
teşkilatıyla ilgili, müfredatıyla ilgili, okullarla ilgili-
sonuna kadar yapmıştır.
Yeni Bakanımıza ben de bir kez daha
başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Muğla Milletvekili Yüksel Özdenin
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın
Başkan, şimdi söz istemiyorum. Ancak, Sayın Milletvekilim bir
millî eğitim bürokratıdır, eski bir akademisyendir, Genel Kurula
yanlış bir bilgi verdi. Müsaadenizle çok kısa şuradan
düzeltmek istiyorum kayıtlara geçmesi bakımından, o da
şudur: Bu 4+4+4le birlikte 5 yaşındaki çocukların sisteme
girmesi noktasında çağ nüfusu 2 milyon 313 bin 888dir, ancak sisteme
giren öğrenci sayımız 1 milyon 758 bindir.
Dolayısıyla, 550 bin öğrenci, çocuk sisteme girmemiştir.
Sisteme giren 1 milyon 758 bin öğrencinin de 105 bini sisteme girdikten
sonra fire olmuştur. Bunun bilinmesini ve kayıtlara geçmesini
istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve
arkadaşları tarafından ana dilde eğitim
yasağının araştırılması amacıyla
8/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
21 Şubat 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 35 milletvekili
tarafından Büyük Menderes havzasının kirliliğinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla 1/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
21/02/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 21/02/2013 Perşembe günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine Ülker Tarhan
Ankara
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 35
milletvekili tarafından 01/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Büyük Menderes Havzası kirliliğinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin -536
sıra no.lu- Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 21/02/2013 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, Hakkâri Milletvekili Adil
Kurtun bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, şimdi
elimde Adil Kurt, Sayın milletvekilimizin konuşma metni var. Bu
konuşma metninde Sayın Vekil: Ana dilde eğitim gereklidir. Siz
bu coğrafyada halkların bir arada yaşamasını
arzuluyorsanız, kardeş kanının akmamasını
arzuluyorsanız, birlikte yaşamı arzuluyorsanız halkların
da bu temel haklarına saygı göstermek durumundasınız.
demektedir. Yani, kan akması, bir arada yaşama âdeta zorla
alınmak istenen, bunlar olmadığı zaman kanın
akmasının devam edeceği anlamını ifade eden bir tarza
yönelmiştir, cümleye yönelmiştir. Öncelikle bunu ifade etmek
istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisine yakıştıramıyorum
böyle bir tehdidi.
İki: Biz burada ana dili konuşuyoruz. Dili bile
konuşurken tanımlarımız ve tariflerimiz üzerinde
mutabakatımız yok. Ana dil bir kök dil anlamındadır. Ana
dil farklı bir şeydir.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, söz alıp
konuşabilirdiniz öneri üzerinde. Lütfen, teşekkür ediyorum; konu
anlaşıldı. Ama şu açıklamayı da yapmak
durumundayım: İki dönemden bu tarafa bu tür konuşmalar bu
kürsüden hep yapılıyor, hiçbir siyasi parti grubu da buna karşı
çıkmadı şimdiye kadar. Onu da ben hatırlatmak isterim. Lütfen!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Olur mu efendim? Milliyetçi Hareket
Partisi her zaman karşı çıkmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, ne demek? Siz kendi partiniz
açısından söyleyebilirsiniz ama bu konuda sözümüzü esirgemedik,
esirgemeyiz.
BAŞKAN Şimdi, grup olarak Grup Başkan Vekilinizin bir
talebi varsa söz veririm efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne zaman, nerede konuştuğumuzu
biliyoruz.
BAŞKAN Evet, bir saniye.
Grup başkan vekillerinin sözleri varsa vereceğim.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın Başkan, eğer ihtiyaç
duyuluyorsa bu sözleri hangi anlamda kullandığımı, müsaade
ederseniz hangi anlama geldiğini
BAŞKAN Ama açıklama getirme anlamında
O sözlerin hangi
anlama geldiğini okunduğu zaman her okuyan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı anlar.
ADİL KURT (Hakkâri) Bizce de anlaşılır.
BAŞKAN Tavzih etme, düzenleme açısından
istiyorsanız buyurun, iki dakika söz veriyorum.
4.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun, ana dille ilgili sözlerini hangi anlamda
kullandığına ilişkin açıklaması
ADİL KURT (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Vekilimizin hassasiyetini, Türkiyedeki mevcut kardeş
kanının akmaması ve bu argümanın literatürümüzden
çıkarılmasına dönük olarak algıladım ve bu hassasiyeti
anladığımı ifade etmek istiyorum. Ancak, ben bu cümleyi asla
ve asla geçmişe dönelim anlamında kullanmadım.
Gerçek olan şudur: Bugüne kadar, ret ve inkâr politikaları
Türkiyede kaosa sebebiyet vermiştir, insanlar kendini ifade etme
noktasında sıkıntılar yaşamıştır ve bu
nedenle başka yollara tevessül etmişlerdir. Biz elbette ki böyle bir
argümanın, Türkiyede bütün insanların, hepimizin literatüründen
çıkmasını, kanı konuşmak yerine kardeşliği
konuşabileceğimiz bir zeminin oluşmasını arzuluyoruz,
bunun için de diyoruz ki: Bütün insanlar, bu coğrafyada yaşayan bütün
insanlar; biz birbirimizin renklerine saygı duyduğumuz ölçüler
içerisinde bunları da konuşmak durumunda kalmayız. Benim
söylemek istediğim bundan ibarettir.
Bir hassasiyete dikkat çekmeye çalışıyorum. Sizin
hassasiyetinizi de anlıyorum ama karşılıklı olarak
Bugüne kadar Türkiyede hiçbir şey yaşanmamıştır,
hiçbir şey olmamıştır. gibi bir saflığın
içerisinde de olamayız. Evet, geçmişte ne olup bittiğini
bileceğiz ama bunu deşmeden geleceği birlikte kurtarabiliriz.
Biz bunun için söylüyoruz, bunun için ifade ediyoruz, ana dilde eğitim
sorununu da bu nedenle burada gündeminize, Meclisin gündemine
taşıyoruz.
İktidar, muhalefet milletvekilleri çıktı burada,
farklı şekillerde bunun gerekli olmadığını ifade
ettiler ama bal gibi de gereklidir. Bu sorun Türkiyenin gündeminde
vardır, konuşmaya devam edeceğiz. Hassasiyetinizi anlıyorum
ama benim kastettiğim şey sizin demin ifade ettiğiniz durumu
ifade etmiyor.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, kan dökme
meşrulaştırılamaz. Kan döken insanlığı
öldürüyor.
ADİL KURT (Hakkâri) Elbette.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 35 milletvekili
tarafından Büyük Menderes havzasının kirliliğinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla 1/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili (CHP sıralarından
alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak Büyük Menderes
havzası kirliliğinin araştırılması ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi için sunmuş olduğumuz Meclis araştırma
önergesi hakkında konuşacağım.
Büyük Menderes havzası, Denizliden başlayarak Ege Denizi
kıyılarına kadar uzanan çok geniş ovalara ve tabiat
parklarına sahiptir. Havzanın orman örtüsünü genellikle
kızılçam ve karaçam ağaçları oluşturmaktadır.
Havzanın yüzde 45inde tarımsal faaliyet yapılmakta olup 2010
yılı verilerine göre yüzde 64ünde incir, yüzde 20sinde zeytin,
yüzde 31inde kestane, yüzde 13ünde pamuk üretimi yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, havzadaki suyun yüzde 79u tarım
sektörüne, yüzde 21i evsel ve endüstriyel kullanımlara tahsis
edilmiştir. Yapılan araştırmalar sonucunda havza için büyük
öneme sahip Büyük Menderes Nehrinin su kalitesinin giderek bozulduğu,
kullanım ve sulama amacıyla kullanılmasının
sınırlandığı belirtilmektedir. Evsel atıklar,
sanayi kuruluşlarında oluşan endüstriyel atıklar, gübre ve
pestisit kullanımından dolayı içinde çeşitli kimyasal maddeler
bulunan, sulamadan dönen sular ile jeotermal enerji santrali atık
suları Menderes Nehrine dökülmektedir. Nehre endüstriyel, evsel ve
kentsel atıkların deşarj edilmesi milyonlarca yılda
oluşan çevre dengesinin birkaç yılda bozulması sonucunu
getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, dünyada bulunan suyun yüzde 1inden daha
azının insan kullanımına uygun olduğu, dünya nüfusunun
üçte 1inin orta veya ileri derecede su sıkıntısı bulunan
ülkelerde yaşadığı düşünüldüğünde Menderes Nehri
ve havzanın önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Geçtiğimiz on yıl içerisinde dünyamızdaki 10 bin
tatlısu türünün yüzde 20'sinden fazlasının nesli
tükenmiştir. Sulak alanlar üzerindeki tehditler aynı zamanda
yaşamı da tehdit etmektedir. Türkiye'de son kırk yıl
içerisinde yaklaşık 1 milyon 300 bin hektardan daha fazla sulak alan,
kurutma, doldurma ve su sistemlerine müdahalele nedeniyle ekolojik ve ekonomik
özelliğini yitirmiştir. Bu kaybedilen alanın büyüklüğü 3
tane Van Gölüne eş değerdedir. Büyük Menderes deltasını
besleyen suların tarımsal sulama amaçlı kullanımı
nedeniyle deltaya çoğu zaman su ulaşmamaktadır. Ulaşan su
kaynakları ise sanayi atıklarının nehre
bırakılmasıyla kirliliğe neden olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bölge ve ülkemiz açısından büyük
önem taşıyan havzada yaşanan sorunların ve çözüm
önerilerinin kurulacak bir komisyonca tespit edilmesi elzemdir. Bölge ve ülke
açısından önem taşıyan bu durum için iktidarın karar
verme zorunluluğu bulunmaktadır.
Büyük Menderes
havzasının kirliliği ile birlikte düşünülmesi gereken bir
husus daha vardır; o da neredeyse yılda 2 defa yaşanan Büyük
Menderes taşkınlarıdır. Çiftçilerimiz, köy
halkımız, bu sorun karşısında yıllardır
çaresiz bir şekilde kaderlerine razı olmaktadır. Sökeli
yazarımız rahmetli Samim Kocagöz, 1939 yılında yaşanan
Menderes taşkını için şu ifadeleri
kullanmıştır. Kırk gündür mütemadiyen yağan
yağmur nihayet yapacağını yapmıştı. Büyük
Menderes de bu işe memnun, kabarıyor, şişiyor, nazlı
nazlı akıyordu. Bazı seneler ise yarıntıyı
patlatmaz, yarıntıyı aşamazdı. Böyle senelerde Söke
halkının ve Sökenin bütün köylerinin yüzü gülerdi.
1950li
yıllarla birlikte Büyük Menderes için, suyun ehlileştirilmesi için
çalışmalar başlamış ve gazetelerde şöyle başlıklar
atılmıştı: "Büyük Menderes ıslah ediliyor. "
1980'li yıllarla birlikte bu defa da gelişen sanayi havzayı
olumsuz etkilemiştir. Hükûmetlerin, sanayi fabrikalarının kuruluşunda
havzayı düşünmemesi sonucunda fabrikalar, maliyetin ucuz olması
düşüncesiyle, kapitalizmin ilkelerine uygun olarak atığın
en kolay bırakıldığı yerlere kuruldu. Böylece verimli
tarım arazileriyle temiz su sanayiden olumsuz etkilendi. 1990ların
krizlerle geçmesi, bu yılların da Menderes Nehri ve havzasında
yeteri ilgi gösterilmemesine neden oldu. 2000li yıllarla birlikte AKP
hükûmetleri de bu soruna çare olamadılar. 2007 ve 2009
yıllarında Menderes taşkınları yaşandı. 2010
yılında şöyle bir açıklama yapıldı iktidar
yetkilileri tarafından: "Çine Barajının bitirilmesi,
Aydın çiftçisinin kâbusu olan Menderes taşkınlarının
bundan sonra yaşanmamasına neden olacaktır." Aynı
yılın şubat ayında gazetelerdeki haberler şöyle
diyordu: "Büyük Menderes havzasında 500 bin dönüm tarım arazisi
sular altında kaldı. Taşkın uzaydan da görüntülendi."
2011 yılına iktidar milletvekilleri, Büyük Menderes Nehrinin
denize ulaşan kısmına kadar ıslah edileceğini ve
çalışmaların en kısa zamanda bitirileceğini kamuoyuyla
paylaşarak girdiler. Yıl 2012'ye geldi, Menderes Nehri yine taştı;
yıl 2013 oldu, Menderes Nehri taştı ve
Özbaşı-Çalıköy-Karacahayıt köy yoluyla
Bağarası-Söke yolu yaya ve araç trafiğine kapatıldı.
Ne hikmetse her taşkında bu yollar kapanmakta.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
Söke-Karacahayıt yolu, Özbaşı ile Çalıköy arası yine kapandı,
hâlen kapalı. Sökede Burunköy, Pamukçular, Nalbantlar, Akçakaya sular
altında, sanki deniz kenarı gibi. Koçarlı ve Yenipazar ova
köyleri ve arazileri sular altında. Geçen hafta itibarıyla 90 bin
dekar arazi şu anda sular altında. Yine Menderes Nehrinin bir türlü
Islah edilememesi kışın bu bölgede ekim
yapılamamasına, taşkın sularının da geç çekilmesi
mısır, ayçiçeği ve pamuk ürünlerinin de zamanında
ekilememesine neden olmaktadır. Hayvancılık sektörü için önem
arz eden kaba otların da ekimi yapılamamaktadır. Bu durum, bölge
ve ülkemiz ekonomisine büyük zararlar vermektedir. Örnek derseniz, saman
ithalatına bakın, zararı göreceksiniz.
AKP hükûmetleri sağ olsunlar ülkemizi uçurdular, uzaya
çıkardılar, 1923 yılından beri yapılamayanları
yaptılar da Menderesimizi, kendini besleyen çaylar, derelerle birlikte
bir türlü ıslah edemediler. Başbakanın sözleriyle, nereden
nereye geldik!
Menderes havzası sakinleri, çiftçilerimiz ve Söke, Koçarlı,
Yenipazar, tüm Aydın adına soruyorum: Hükûmet üyeleri, on
yıldır Menderes Nehri için ne yaptınız? Sarıçay
ve Kargın Çayı üzerine yapılacak barajları ne zaman
bitireceksiniz? Bizim iktidara önerimiz, su altında kalan
toplulaştırma arazilerinde toplulaştırmanın Menderes
ıslahı bitimine kadar ertelenmesi ve su altında kalan arazi
sahiplerinin kredi borçlarının da bir yıl süreyle faizsiz
ertelenmesidir.
Değerli Milletvekilleri, bölgede sorunun çözümü konusunda Hükûmet
dışında projeler üretilmekte, faaliyetlerde
bulunulmaktadır. Sizlere bu konuda yapılan bir çalışmadan,
10uncu e-Türkiye ödülünün sahibi Söke Ovası Sulama Birliğinin Söke
Ovası Akıllı Sulama Projesinden söz etmek istiyorum.
Söke Ovası 360 bin dekar net sulanabilir tarım alanına
sahiptir; Söke ve ülkemiz ekonomisi için büyük öneme sahip tarımsal
alanların başında gelmektedir, Egenin bir tarım üssüdür.
Ovanın sulama kaynağını Büyük Menderes Nehri
sağlamaktadır. Projeyle, tarımsal amaçlı kullanılan
bölgelerdeki sulama sahalarında konuma dayalı bilgilerin ve
tarımsal faaliyet gösteren kişi, kurum ve bunlara bağlı
sözel verilerin bilgisayar ortamına girilmesi, girilen bu verilerin
analizlerinin yapılması ve elde edilen sonuçlara göre sulama suyu
miktarının az olduğu dönemlerde suyun en ekonomik şekilde
kullanılması amaçlanmaktadır.
Almış oldukları ödül ve gerçekleştirdikleri projeden
dolayı başta Söke Belediyesi ve Söke Sulama Birliği
Başkanımız Sayın Necdet Özekmekçi ve ekibini bu güzel
çalışmalarından dolayı kutluyor, yüce Meclisimizden
araştırma önergemizin kabul edilmesini rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Erdem,
Aydın Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Menderes havzasındaki kirliliğin boyutlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi için
Meclis araştırması teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum
tekrar.
Büyük Menderes havzası Denizli, Aydın, Uşak,
Afyonkarahisar, Muğla illerinin ilçe ve beldelerini kapsamaktadır,
büyük bir havzadır. Bu havzanın can damarı elbette Batı
Anadolunun en büyük nehri,
Menderes havzasının yukarı bölümünde Dinar,
Sincanlı, Çardak, Çivril ovaları; orta kısmında Sarayköy
Ovası; aşağı kısmında Aydın, Söke,
Yenipazar, Koçarlı, Çine ovaları bulunmaktadır. Havza içerisinde
birçok millî park, tabiat parkı, yaban hayatı geliştirme
sahaları da mevcuttur.
Bu bölge bir doğa harikası, tarihçi Herodotosun ifadesiyle
gökyüzünün altında bulunan en güzel yeryüzü parçası diye ifade
edilen bir medeniyetler havzasıdır. Bu bölge, dağlarından
yağ, ovasından bal akan bir tarım cenneti ve ekonomik
açıdan da tarımsal potansiyeli büyük olan bir bölgedir. Havza
dünyanın en bereketli topraklarının bulunduğu, pamuk,
sebze, meyve ve polikültür tarımın yapıldığı en
önemli tarımsal alanlarımızdan bir tanesidir.
Elbette Büyük Menderes Nehrini ve havzasını korumak hepimizin
görevidir. Özellikle yerleşim yerleri, evsel atık suları,
endüstriyel atık sular, tarımsal ilaçlama sonucu oluşan
atıklar sebebiyle Menderes Nehri geçmişten bu yana kirletilmektedir
ve tabii, bunun tedbirleri de bununla beraber alınmaktadır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel
Müdürlüğünce bütünleşik havza yönetimi yaklaşımıyla
Türkiyede 25 havzada havza koruma eylem planları bulunmaktadır.
Menderes havzası için hazırlanan eylem planında Büyük Menderes
havzasının genel durumu, su kaynaklarının mevcut ve
planlanan durumu, çevresel altyapı tesisleri belirlenmiştir. Havzada
öne çıkan çevre sorunları belirlenmiş olup kısa, orta ve
uzun vadede alınması gereken tedbirler eylem planında yer
almaktadır. Eylem planında yer alan tedbirlerin hayata
geçirilebilmesi ve gelişmelerin takip edilebilmesi için Büyük Menderes
Havzası Takip Komisyonu kurulmuş ve ilgili paydaşların
katılımıyla çalışmalar yapılmaktadır. Bu
kapsamda 7 eylem başlığı altında havzadaki
gelişmeler takip edilmektedir.
Birinci eylem planı çerçevesinde evsel atık su arıtma
tesislerinin kurulması ve işletilmesi söz konusudur. Havza
içerisindeki 185 belediyeden 23ünde atık su arıtma tesisi
bulunmakta, 14 belediyede de atık su arıtma tesisi ihale ve projesi
inşaat aşaması söz konusudur. Çevre ve Orman
Bakanlığımız, daha sonra Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız büyük katkılar sağlayarak özellikle
bu evsel atık su arıtma tesisleriyle ilgili belediyelerimizin
projelerine ciddi destekler vermiştir ve bundan sonra da vermeye devam
edecektir. Bakın, bu 185 belediyeden 23ünde atık su tesisi bulunuyor
ve 14ünde de projesi devam ediyor. Tabii, bu projelere, bu tesislere Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımızın, bakanlıklarımızın
eğer son on yıldaki destekleri olmasaydı yerel yönetimlerimizin,
belediyelerimizin, bu projeleri gerçekleştirmesi mümkün olmazdı.
Aydın Belediyesinden örnek vermek istiyorum: 2009 öncesinde, AK PARTİ
döneminde Aydın Belediyesinde arıtma tesisinin proje maliyetine Çevre
ve Şehircilik Bakanlığımız yüzde 25 destek
vermiştir ve yine, katı atık depolama tesisinin -10 milyon
liraya mal olmuştur- 4 milyon lirası o zaman için Sayın
Bakanımız Osman Pepe tarafından hibe yoluyla
desteklenmiştir ve bu tesisler gerçekleştirilmiştir.
İkinci eylem planında, münferit sanayilerin ve organize sanayi
bölgelerinin atık su arıtma tesislerinin kurulması ve
işletilmesi gerçekleştirilmektedir.
Büyük Menderes havzası sınırları içerisinde yer alan
4 adet OSBnin; Aydın OSB, ASTİM OSB, Denizli OSB, Uşak Karma
OSBnin atık su arıtma tesisleri işletme durumundadır
şu anda ve yine, Afyonkarahisarda da münferit bir sanayi bölgesinin
atık su arıtma tesisi kurulmuştur.
Katı ve tehlikeli atık işleme, geri kazanma ve bertaraf
tesisleri: Tabii burada Aydın Belediyesinden örnek verdim. Bu havza
içerisinde 5 adet katı atık depolama sahası
gerçekleştirilmiş modern manada ve 7 adet de katı atık
depolama tesisinin çalışmaları devam etmektedir. Burada
şuraya işaret etmek istiyorum: Burada birlikler kurulmuş
belediyelerin katı atık veya arıtma su tesisleriyle ilgili,
fakat bu birlikler sonuca ulaşmamıştır. İşte
Büyükşehir Yasası bütünşehir uygulamasıyla bu katı
atık bertaraf tesislerinin ve atık su arıtma tesislerinin
planlanması ve uygulanması açısından çok önemli
imkânları ve kolaylıkları getirecektir. Büyükşehir
Yasasının gerçekleştirilmesi de AK PARTİ iktidarına
nasip olmuştur.
Nehir su kalitesi izlenmektedir. DSİ devamlı Menderes
Nehrinden analiz yapmak üzere örnek almaktadır.
Nehir yatağı temizliği: Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Büyük Menderes Nehrinin kırk elli yıldan
beri gündeme getirilen fakat bir türlü gerçekleşmeyen, geçmişte, çok
uzun süre önce yapılan bu yatak ıslahı AK PARTİ Hükûmeti
döneminde gerçekleştirilmiş ve Büyük Menderes Nehrinin
Büyük Menderesin özellikle taşkınla ilgili en önemli
projeleri, yüz kırk bir yıllık rüya Çine Barajı,
yaklaşık 1,5 milyar liraya mal olan Çine Barajı AK PARTİ
Hükûmeti döneminde tamamlanmıştır ve açılışı
gerçekleştirilmiştir. Sadece Çine Barajı değil,
Aydında İkizdere Barajı, yine Menderese intikal eden bir
taşkınlığa sebebiyet verecek nehirlerden bir tanesi olan
İkizdere üzerinde kurulan İkizdere Barajı ve yine Karacasu
bölgesindeki, Dandalas Barajı AK
PARTİ Hükûmeti döneminde gerçekleştirilmiş,
tamamlanmış, açılışları
yapılmıştır. Bizim gurur kaynağımızdır,
çiftçilerimiz de bize müteşekkirdir ve Sarıçay Barajı da proje
aşamasındadır, inşallah Sarıçay Barajının
da tamamlanması AK PARTİ Hükûmetine nasip olacaktır diye hep
beraber inanıyoruz ve çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, evet, bugün itibarıyla Büyük Menderes Nehrinde
taşma gerçekleşmiş, yatak ıslahı yapılmasına
rağmen aşırı yağışlar sebebiyle elimizde
olmayan tabii sonuçlar ortaya çıkmış ve birtakım taşmalar
söz konusudur ve bu konuda Devlet Su İşlerimiz
çalışmalarını yapmaktadır. Çiftçilerimizin her zaman
biz yanındayız ve Aydın çiftçisinin bu taşkınlardan
etkilenmemesi ve zarar görmemesi için elbette Hükûmetimiz şimdiye kadar
Menderesin nehir ıslahını, yatak ıslahını
yaptığı gibi bundan sonra çalışmalar Ege Denizine
döküldüğü noktaya kadar devam edecektir.
Ve bu
çalışmalar sürerken, tabii, Aydın çiftçimizin bu
zararlarının ortadan kaldırılması ve çiftçilerimize
güç vermek maksadıyla, elbette, daha önce olduğu gibi
borçlarında ertelemeler ve kredilerinde ertelemeler ve bu konuda
Hükûmetimizin daha önce yaptığı çalışmalar gibi
önümüzdeki süreçte de bizim de takip edeceğimiz hususlar olacaktır.
Ben, Büyük Menderes havzasının, Büyük Menderes Nehrinin bizim için
altın değerinde bir değerimiz olduğunu tekrar ifade ederek
Bu havza bir tarım havzası olarak ilelebet inşallah
yaşayacaktır. AK PARTİ hükûmetleri de üzerine düşen
görevleri devletin kurumları vasıtasıyla yapmaktadır ve
bundan sonra da yapacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Uzunırmak, Aydın
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Büyük Menderes Nehrinin
kirliliğinin araştırılmasıyla ilgili vermiş
olduğu önergenin lehinde söz aldım. Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, su hayattır, yaşamsal anlamda en
önemli metalardan, Allahın verdiği en önemli nimetlerden birisidir.
Daha bu konuda 1996 yılında rahmetli Alparslan Türkeş
Beyefendinin de katıldığı, Aydında Menderes
Nehrinin kirliliğinin gündeme getirildiği, sadece bu konuyu öne
çıkaran ve konusu bu olan bir çiftçi mitingi
yapılmıştır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha o
yıllardan beridir de Menderes Nehrinin kirliliğinin
araştırılması, problemlerinin araştırılması
konusunda düşünceler üreten bir partiyiz.
Değerli milletvekilleri, önce tabii ki bir işi yaparken
mantığını kurgulamak lazım. Eğer
mantığı doğru kurgulamazsanız eylem planının
hazırlanması bir şey ifade etmez. Su ve yatak
ıslahının yapılması lazım Menderes Nehrinin ve
su ve yatak ıslahı yapılırken Nereden neyle
başlamalı? bunun programının ele alınması
lazım. Suyu kirleten ne? Önce, su kirliliği ne anlam ifade ediyor,
nasıl önleyebiliyoruz?
Değerli Aydın Milletvekilimiz burada birtakım
ölçümlerden, birtakım meselelerden, hizmetlerden bahsetti. Bütün bu
hizmetler yapılmış olabilir ama eğer
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hangi Aydın
Milletvekili?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) İktidar milletvekili tabii ki.
Hizmet yaptık. diye o arkadaşımız burada dile getirdi.
Ama eğer on yıl içerisinde, bilimsel bir mantık
içerisinde ve kurgu içerisinde, iktidara geldiğinizde Menderes
Nehrinin kirlilikteki ppm oranları
nedir, bu ppm oranları bugün hangi noktaya gelmiştir, bütün
bunları ifade edemiyorsanız sizin yaptığınız
faaliyetlerin hiçbir anlamı, hiçbir değeri yoktur ve Menderes
Nehrinin kirliliğindeki ppm oranları dünden bugüne gittikçe
artmıştır, artmaktadır. Zeytinini sulayan
kardeşlerimiz zeytinlerdeki bir hastalığın
başlangıcının Menderes Nehrindeki endüstriyel
atıklardan kaynaklandığını ifade etmekte ve
zeytinlerdeki bu hastalık günbegün çoğalmakta, âdeta
zeytinciliği -Menderes Nehrinden sulanmasından- bitme
aşamasına getiren bir hastalıkla karşı
karşıya geldiği ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Menderes Nehri, evet, ana
kaynağı olarak Afyonun Suçıkan bölgesinden çıkar ve bu, Suçıkan
bölgesinden çıkan su Çivrilden, Baklan Ovasından geçerek, aynı
zamanda Uşaktan Banaz Çayını da alarak Aydına doğru
yol alır. Nazillide Akçayla birleşir ve merkez ilçede Çine
Çayıyla birleşir, Söke Ovasında Sarıçay ile
birleşerek Ege Denizine dökülür. Bu yolculuğu esnasında bizim
bu nehrimiz kollarından beslendiği çaylardan, sanayi
atıklarından, evsel ve kentsel atıklara varıncaya kadar tarımsal
alanda kullanılan zirai ilaçlarımızın kirlettiği bir nehir
konumuna gelmiştir.
Menderes Nehrinin, önce, kolay ve kısa vadede kirliliğini
önleyebilecek olan kontrol mekanizmalarının kurulması
gerekmektedir. Buradaki kontrol mekanizmaları, nehre dökülen kentsel,
evsel atıkların bir an önce önlenmesi kolay alınabilecek bir
tedbirdir. Eğer iktidar hâlen daha bu tedbirleri almıyorsa -tabii ki
Menderes Nehrinin temizliğini isteyen vatandaş da Menderes Nehrini
kirletmeye devam ediyor- mental bir eğitim verilmiyorsa ve bu mental
eğitim kontrol mekanizmalarıyla kanuni, hukuksal
yaptırımlarla desteklenmiyorsa Menderes Nehrinin su
kirliliğinin önlenmesi mümkün değildir. Kentsel, evsel
atıkların yanında elbette ki endüstriyel atıklar da
fabrikaların kendilerinin yapması gereken birtakım düzenlemeleri
yapmamalarından dolayı nehir kirliliğini gittikçe
artırmaktadır.
Önümüze çıkan, nehir boyunca 165 belediyenin sadece 6 belediyesinde
kanalizasyon vardır. On yılda sadece 6 belediyenin kanalizasyonunun
olması da On yıldır işte Türkiye nereden nereye geldi.
diyen arkadaşlarımız için de herhâlde bir övünç meselesi
olmamalıdır. Muhtemeldir ki bu 6 belediyenin kanalizasyonu da belki
başka iktidarlar zamanından da vardır. Dolayısıyla bu
6 kanalizasyon çoğaltılmalıdır. Belediyelerin, başka
birtakım kuruluşların, organize sanayi bölgelerinin atık su
tesislerinin vatandaşın kendi inisiyatifinde geliştirdiği
birtakım kirletmelerin önüne geçilmesi bir hukuki yaptırım ve
kontrol mekanizmalarıyla temin edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, elbette ki bugün yatak
ıslahının yapılması maliyetlidir ve hatta gönül ister
ki -zamanında
yaptığımız araştırmalarla- Ege Denizinden,
Sökeden giren bir gemi veya kayık, nehir boyunca aynı zamanda
ileriki uçlara kadar gidebilmelidir. Acaba biz, nehirlerimizi temiz su
olmanın yanında, tarımsal kullanım amaçlı
kullanmanın yanında taşımacılıkta
kullanılabilecek derecede bir projelendirmeyi, bir öngörüyü niye
paylaşamıyoruz? Menderes Nehri taşımacılıkta da
kullanılır hâle gelmeli ve nehrin kenarındaki ilçelerimiz,
beldelerimiz aynı zamanda bu alanda da turistik gezilerle desteklenebilir.
Taşımacılıkta da hem kara yolunun gücünü ve yüklemesini
üzerine almış bir vaziyette ekonomik olarak bu noktaya da
getirilebilir olmasını öngörmeliyiz ve düşünmeliyiz. Peki, Ali
Uzunırmak, sen bunları söylüyorsun, öngördün mü? Evet, öngördüm. Üçte
bir ortak olduğumuz 1999-2002 yılları arasında Menderes
Nehrinin kirliliğinin araştırılmasıyla ilgili yörede
oluşturduğumuz birtakım kuruluşların ortak
davranışlarıyla kaynağından denize döküldüğü
noktaya kadar araştırmalar yapıldı. Su ve yatak
ıslahlarının temizlenmesi ve yapılması konusunda
projelerimiz oldu ve projelerimiz hâlen daha teklif edilebilir durumdadır
ve geçerliliğini korumaktadır.
Değerli milletvekilleri, elbette ki Akçay üzerinde kurulan Kemer
Barajı taşkınların önlenmesi konusunda bir şeyler
ifade etmiştir. Elbette ki Çine Barajı da Çine Çayının
taşkınlarının önlenmesi konusunda bir şey ifade
edebilir ama Çine Barajının enerji üretimine geçmiş olması,
sulama kanallarının yapılmamış olması çiftçimizi
gerekli derecede memnun etmiş durumda değildir. Yatırımlar
bir hükûmet zamanında başlar başka bir hükûmet zamanında
biter, bu bir devlet hizmetidir. Elbette ki Sarıçay Barajı da çok
öncelerden beridir düşünülmüştür. İşte, bugün daha,
Koçarlı Ovamız sular altındadır ve oralarda, sizlerle
paylaşmak istediğim, halkımızın esprisi durumuna
gelmiştir. Kışın balık, yazın pamuk.
demektedir. Ama, tabii, bunu bir espri olarak söylemektedir.
Kışın ovamız balık tutacak derecede sular altında
kalmaktadır. Bu sular altında kalış yaz ekimini veya
yılda iki üç ürün alabilme kapasitemizi engellemektedir.
Dolayısıyla, bizim Menderes deltamız, Aydın Ovamız
Türkiye tarımsal oranının, Türkiye yüzölçü oranının
yüzde 3,5unu oluşturmaktadır. Böyle bir zengin kaynağın,
böyle bir zengin yatağın ıslah edilmesi hem Türk insanına,
bölge insanına hem Türk ekonomisine büyük katkılar
sağlamaktadır.
Burada, kısa kalan bu konuşma süremde en önemli konuya dikkat
çekmek istiyorum: Aydın bir yandan zengin jeotermal kaynaklarıyla
beslenmektedir. Ama jeotermalin reenjeksiyonu doğru
yapılmadığı için ve yapılmamakta olduğu için
Menderes Nehrimiz ve ovamız daha bir kötü hâle doğru gitmektedir.
Dolayısıyla, kısa, orta, uzun vadede, bireysel, kurumsal
alınması gereken tedbirler ve yapılması gereken
işlemler olarak, araştırılması, Hükûmete tavsiyelerde
bulunması, yaptırımda bulunması, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konuda bir komisyon kurması doğru bir
davranış olacaktır ve öngörüleri daha geniş perspektiften, devlet
kurumlarından daha öteye araştırılma imkânı
sağlayacaktır. Destekliyoruz, arkasındayız, önergeyi veren
Aydın Milletvekili arkadaşımıza da çok teşekkürler
ediyorum, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nihat
Zeybekci, Denizli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
tarafından Büyük Menderes havzası kirliliğinin araştırılması
ve çözüm önerilerinin belirlenmesiyle ilgili verilen araştırma
önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, çevre hassasiyeti gelecek
nesillerin bize emaneti olan, gelecek nesiller adına korumak görevinde
olduğumuz, gelecek nesillere daha çok kirleterek, daha çok kullanarak,
daha çok azaltarak devretmeden; daha temiz, daha artırarak, çok daha fazla
artı değerler katarak devretmek zorunda olduğunuz
zenginliklerimiz var. Bunlar, topraklarımız, havamız,
nehirlerimiz, su kaynaklarımız, ormanlarımız, hülasa
Allahın bize bir armağanı olan, çocuklarımız için
bize armağan edilmiş olan bu değerleri korumak hepimizin
görevidir.
Bugün, Afyonun Dinar ilçesinin Suçıkan mevkiinden başlayıp
Uşak, Denizli, Aydın, İzmir illerini de kapsayan hatta
Muğla dağlarının da bir kısmının
sularının aktığı bir vadi olan, tarihteki adı
Meander, yani kıvrılarak akmak anlamına gelen, bugün de
hepimizin Menderes diye adlandırdığımız,
etrafındaki illerin, ilçelerin, köylerin ve mahallelerinin her birinin
ayrı ayrı güzel hikâyelerinin olduğu Menderes
havzasının kirliliğini konuşuyoruz. Tabii, son yüz-yüz elli
yıldan bu yana gerek sanayileşme gerekse tarımsal işlerin
-yani tarımın farklı teknolojilere bürünmesi- farklı
kimyasallar kullanılarak, gübreler kullanılarak yapılır
hâle gelmesinden dolayı, Menderes havzası maalesef çok büyük
kirliliklere maruz kalmıştır.
Biraz önce konuşmasını yapan milletvekillerimizden bir
tanesi 160-170 tane yerleşimin, belediyenin veyahut da köyün olduğu
bu Menderes havzasında 6 tane belediyenin kanalizasyonunun olduğunu
söylemiştir. Sanırım orada başka bir anlam ifade etmek
istemiştir ama son derece yanlış bir -yanlış
demeyeyim de- istemeden de olsa hatalı bir bilgi vermiştir.
Doğrudur, 160-170 tane yerleşim yeri vardır, bunların
içinde iller vardır, ilçeler vardır. 6 tane kanalizasyonu olan
değil, tamamında kanalizasyon vardır, 23 tanesinde de
arıtma tesisi vardır. Bu arıtma tesislerinin hemen hemen
tamamı bu son on yıllık sürede yapılmıştır.
Denizli Belediye Başkanı olduğum sürede, Denizlide
olmayan arıtma tesisini Denizlide hizmete açtık ve bizim Denizli
merkezdeki arıtma tesisimizde şehrin bütün evsel atıkları
ve şehrimizin içindeki 1inci, 2nci, 3üncü sanayi sitelerinin de
atıkları içine dâhil olmak üzere o tesislerimizde
arıtıyoruz. Arıtma tesisimizin test cihazı, yani suyun
arıtıldıktan sonraki, İyi arıtılmış
mı diye test cihazı en son mekanizmanın ucuna koymuş
olduğumuz süs balıklarıdır. Yani Denizlinin suyunu biz
öyle arıtıyoruz ki içinde balıklar yaşar hâlde Menderes
havzasına veriyoruz. Ama bu Menderes havzasındaki bütün illerin,
bütün ilçelerin, bütün beldelerin aynı özelliklere sahip olduğu
anlamına gelmiyor. Maalesef, Menderes havzasının
kirliliğinin ana sebebi yerel yönetimler anlamındaki
bölünmüşlüktür; her beldenin Menderes kenarında imar anlamında,
sanayileşme anlamında, gerek kanalizasyon ve diğer atıklar
anlamında kendi başına davranması, kendi imkânlarıyla
veyahut da kendi siyasi tercihleriyle veyahut da kendi yerelinin özelliklerinin
tercihleriyle karar verir olmuş olması. Yani, ben buradan şuna
gelmek istiyorum: Bu hâliyle, bu bölünmüş yerel yönetim
yapısıyla devam ettiği sürece Menderes havzasının
kurtulmasını, Menderes havzasının şu andaki mevcut
hâlinin düzelmesini beklemek son derece yanlış olur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
olarak biz, bunun bilinciyle, bu bölünmüş yapının Menderese
vermiş olduğu veya Menderes benzeri doğal tabiat
zenginliklerimize, kültürel ve tarihî yapılarımıza vermiş
oldukları
Yani sahillerimizdeki koyların, nehirlerimizin,
göllerimizin, ormanlarımızın, bize emanet olan bütün bu
zenginliklerimizin etrafındaki yerleşimlerin kendi başlarına
çözemedikleri bu problemlerin çözümü için AK PARTİ olarak bu Meclisten
Büyükşehir Yasasını çıkardık. Türkiye'de 29 tane
ilimizin il sınırlarının tamamını birlikte karar
veren, birlikte planlayan
Çok büyük maliyetleri olan katı atık depolama
ve ayrıştırma tesislerini, çok büyük maliyeti -yapım
anlamında maliyeti ve işletim anlamında da maliyeti- olan
arıtma tesislerinin yapımını büyükşehirlerin görevleri
arasına koyduk. Eminim, bundan sonra, önümüzdeki süreçte Afyondan
başlamak üzere, Uşakta, Denizlide, Aydında, İzmirde, bu
havzadaki büyükşehirler il sınırları içinde, havza
bazında, gerek imar planlarında, sanayileşmenin, tarım
alanlarının ve diğer yapılaşmaların nasıl
yapılacağını büyük il meclislerinden karar verdiklerinde,
başta katı atık depolama ve ayrıştırma tesisleri
olmak üzere havza bazında planlamalarla ve arıtma tesislerini de yine
birkaç ilçeyi de içine alan veya ilin tamamını da içine alan bir
yapılaşmayla çözer hâle geldiklerinde Büyük Menderes
havzasının problemleri büyük aşamada çözülmüş olacaktır.
Menderes vadisinde yolculuk yaparsanız, Denizliden yola
çıktığınız zaman İzmire varana kadar,
havaalanına varana kadar, Söke Ovası da dâhil olmak üzere bazı
yerlerde su baskınlarını görürsünüz. Biraz önce vekilimizin
dediği gibi, pamuk ekilecek, mısır ekilecek, buğday
ekilecek tarlalarda su baskınlarını görürsünüz. Buralarla ilgili
Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın çok
yoğun müdahaleleri vardır. Başta Denizli olmak üzere Uşak
ve Afyon illerinde de teraslama ve sel baskınlarını önlemekle
ilgili, Aydın, İzmire kadar hepsi devam etmektedir. Ama bunun behemehâl
çözülmesi için yapılması gereken şey, büyükşehir il
belediyelerinin de o havzalarda kendi sınırları içinde
Menderesin akışkanlığını düzenlemeleri, daha
düzgün akar hâle getirmeleridir.
Ben özellikle Meclisimizde çevre duyarlılığı
anlamında bölgemizde 5-6 tane ili ilgilendiren, yaklaşık olarak
2-3 milyon vatandaşımızı ilgilendiren Büyük Menderes
Nehrinin gündeme getirilmiş olmasından dolayı memnuniyetlerimi
dile getirmek istiyorum. Ama çözüm önerileri olarak Büyükşehir Belediyesi
Yasasının içinde defalarca birçok maddede bu tarz problemlerin
çözümleri önerilmiş olmasına rağmen, Büyükşehir Belediye
Yasasında da bunların hepsinin çarelerinin önerilmiş
olmasına rağmen isterdim ki Büyükşehir Yasası da
Meclisimizden bu güzelliklerle çıksın.
Şimdi, ben sizlerle bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum:
2008de Büyük Menderes Nehrinde kirlilik anlamında 200 ppm
sayısı gündemdeyken bugün 2012 sonu itibarıyla -biraz önce
Milletvekilimizin sormuş olduğu soruya cevap vermiş olayım-
50 ppme düşmüştür. Yeterli midir? Kesinlikle değildir. Dünyada
örnekleri var, çok başarılı örnekleri var. Ama biz bunu
başarabilecek olan bir yoldayız. Eğer iş birliğiyle,
el birliğiyle yani Afyon, Uşak, Denizli, Aydın, İzmir,
Muğla da dâhil olmak üzere hep beraber bir birliktelikle, bir beraberlikle
yürürsek, önümüzdeki süreçte bu Büyükşehir Yasasının da çözüm
sürecine çok güçlü bir şekilde dâhil olmasıyla Büyük Menderesimizde
yine balık avlanan, avlanan balıkların gönül rahatlığıyla
tüketilebildiği o önceki günlere ulaşırız diye düşünüyorum.
Öyle bir günlerdeydik ki -bundan kırk sene elli sene önce yani 1940larda,
50lerde söyleyeyim- Denizliden Menderese katılan çaylarda dahi
balıkların olduğu günleri anlatırlar. Bize
ecdadımız böyle bir Menderes, böyle bir çevre devretti. Biz de bu
bilinçle önümüzdeki günlerde Menderesimizi inşallah o hâllere
getireceğiz diyorum.
Ben bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyor,
çalışmalarında başarılar diliyorum (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydın, söz talebiniz var.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu olarak
insan hakları mücadelesinin sembol isimlerinden biri olan Berfo
Ananın yakınlarına başsağlığı
dilediklerine ve 21 Şubat Dünya Ana Dil Gününü kutladıklarına
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bugün, ömrü 12 Eylül 1980 darbesi sonrası kaybolan oğlunu
aramakla geçen, vakur ve onurlu duruşuyla ülkemizde insan hakları
mücadelesinin sembol isimlerinden biri haline gelen Berfo Ana 105
yaşında Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Yaptığımız reformlarla darbecilerin yargılanması
önündeki engellerin kaldırılması Berfo Ana yaşarken ona bir
nebze olsun teselli olmuştur belki ama diliyoruz ve umuyoruz ki yüce
yargı da Berfo Ananın kabrinde rahat uyumasını
sağlayacak bir karar verecektir, adalet tecelli edecektir. Ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Ayrıca, bugün 21 Şubat Dünya Ana Dil Günü biz de grup olarak
kutluyoruz. En tabii bir insan hakkı olarak gördüğümüz ve
yaşatmak için ciddi uğraş verdiğimiz ana dillerin
öğrenilmesi ve konuşulmasının önündeki engelleri bir bir
ortadan kaldırıyoruz.
Ana dili bir zenginlik olarak görüyor, tüm farklı inançların,
farklı kültürlerin yaşaması ve kendilerini ifade edebilmesi
konusundaki hassasiyetlerimizi bu vesileyle bir kez daha yeniliyor, yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarımıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.04
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:16.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 69uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Sağlık
Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis
Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan
ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin ile 4 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyon Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sağlık
Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis
Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan
ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin ile 4 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/722, 2/1114) (S. Sayısı: 417) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1inci madde dâhil 15 ila 27nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Herkese cazip gelecek konforlu hastaneler taahhüdüyle sunulan bu
tasarı gelecekte daha fazla kamu borçlanması, taşeronlaşma,
kullanan öder ilkesine dayalı olarak daha fazla katkı payı
ödenmesi gibi olumsuz sonuçlar doğurabilecek mahiyettedir.
Bu projenin perde arkasında şehir rantlarının
paylaşımı yatmaktadır. Şehirlerin en yüksek
rantının bulunduğu mevcut hastanelerin yerlerinin birilerine
verilmesi söz konusudur. Tasarıda, yapılacak iş ve işlemler
kamu ihale mevzuatı dışında tutulmakta, ihalelerin
dilediğine verilebileceği ortam hazırlanmakta, ihalelere
açıkça fesat karıştırılmaktadır.
Hastanelerin konforlu hâle getirileceği söylemleri, rant
paylaşımını örtmek amacıyla kullanılan
kılıftır. Peri masalı anlatır gibi öyle
ballandıra ballandıra anlatılıyor ki, sağlık
hizmetleri standardının iyileştirilmesi, hastanelerin konforlu
olması için sanki başka çare yok zannedersiniz. Bir de
İnsanımızı bu standartlara layık görmüyor muyuz?
diye demagojik lafazanlık yapmaktan geri kalınmamaktadır. Türk
milleti en iyi, en kaliteli hizmetlere layıktır ancak bedeli,
ağır bir maliyetle ve en pahalı bir şekilde
ödettirilmemelidir.
Kamu-özel ortaklığı ile yürütülen projelerin, klasik
finansman yöntemiyle yapılan işlere oranla daha pahalıya mal
olduğu bilinmektedir. Bu nedenle fayda-maliyet analizleri ve
karşılaştırmaların mutlak şekilde ve titizlikle
yapılması gerekmektedir. Tasarının komisyon müzakereleri
boyunca bu analiz ve karşılaştırmaları istedik ama bir
türlü verilmemiş ve bilgi vermekten ısrarla
kaçınılmıştır. Ya yapılmıyor ya da gizleniyor.
Başka izahı yok.
AKP zihniyetinin gözlerini öylesine rant hırsı bürümüş ki
başka bir şey görmüyor. Hastaneler pahalıya mal
olacakmış, olsun; gelecekte bunun maliyeti vatandaşa
yüklenecekmiş, olsun; sağlık çalışanları
mağdur olacakmış, olsun; bunlar umurlarında değil.
Zaten muayene parası, reçete parası, kutu parası, ilaç
parası, katılma payı diyerek aldığınız
paralarla ve yaptığınız kesintilerle
çalışanların ve emeklilerin maaşını kuşa
çeviriyorsunuz. Vatandaşın artık hastanelere ilave fark ücreti
vermeye takati kalmamıştır.
Tasarıda yabancı finans kuruluşlarının
istediği her türlü güvence verilmektedir. Hazine garantisi için
İş yarım kaldıysa tabii ki borçları da üstleneceksin,
bunda ne var? denilebilmektedir. Bunda bir şey yoksa, özel sektörün
yaptığı tüm işlerde neden uygulamıyorsunuz? Bu
uygulama, şirketlere gözü kapalı kredi verilmesine neden
olacaktır. Şirketlerin batması ya da başka bir nedenle
işi bırakması hâlinde faturayı hazine,
dolayısıyla vatandaş ödeyecektir. Beyler, vereceğiniz yerler
babanızın çiftliği, ödeyeceğiniz paralar da
babanızın parası değil; bunlarda saçı bitmemiş
yetimin bile hakkı var. Bunun vebalini ödeyemezsiniz. Bunun
hesabının her iki dünyada da mutlaka sorulacağını
sakın unutmayın.
Değerli milletvekilleri, tasarıda yükleniciye ait bedellerin
döner sermaye bütçesinden ve/veya merkezî yönetim bütçesinden ödenmesi
öngörülmektedir. Yapılan sözleşmelerle önümüzdeki yıllarda
yüksek bedeller ödeneceğinden bu ödemeler yapılırken döner sermaye
gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelerin kullanılmaması,
personelin haklarının korunmasına yönelik hüküm eklenmesi
uyarılarımız dinlenmemiştir. Gerçi Sayın Bakan bu
konuda şahsi kefaletini ortaya koymuştur. Ancak, takdir edersiniz ki
devlet işleri böyle yürütülemez.
Sayın Bakan, sağlık çalışanlarının ek
ödeme ile ilgili sizden beklentileri vardı. Ama 14 Şubat 2013
tarihinde yayımlanan yönetmelik ile sağlık
çalışanlarını hayal kırıklığına
uğrattınız. Yönetmelik, riskli birimlerde kısmi
çalışmaların karşılıklarının
verilmemesi, bazı komisyonlarda ek puanların
kaldırılması gibi, personeli olumsuz etkileyecek geriye
gidişler içermektedir. Ayrıca, kadro unvanı
katsayıları, tavan ek ödeme tutarları ve ek puanlardaki
adaletsizlik eskiden olduğu gibi devam etmektedir.
Sağlık çalışanları, çalışma
hayatları boyunca gelirlerinde belli bir artışa neden olan döner
sermayelerin emekliliğe yansıtılmaması nedeniyle
emeklilikte mağdur edilmektedir. TÜRK SAĞLIK-SENin
yaptığı araştırmaya göre, sağlık
çalışanlarının sadece yüzde 1inin emekli maaşları
ile geçinebileceğini düşünmesi, döner sermayelerin emekliliğe
yansıtılması talebinin nasıl bir ihtiyaç olduğunu
gözler önüne sermektedir. Geleceğe güvenle bakmalarını
sağlamak için, döner sermayenin, hekimlerde olduğu gibi, diğer
sağlık çalışanlarının da emekli
aylığına yansıtılması için kanuni düzenlemenin
mutlaka yapılması gerekmektedir.
Yine, TÜRK SAĞLIK-SENin yaptığı bir
araştırmaya göre, sağlık çalışanlarının
yüzde 62si fiziki ve sözlü şiddete maruz kalmıştır.
Hastanelerde her yere kamera konuldu ama bu, şiddeti önlememekte,
şiddetin sadece medyada seyrine imkân sağlamaktadır. Sayın
Bakan, şiddetin önüne geçilmesi için caydırıcı cezalar
getirilmesi ile ilgili düzenleme yapmaktan, çözüm için somut bir adım
atmaktan niçin imtina ediliyor?
Sayın Bakan, seslerini size ulaştırmak isteyen
sağlık çalışanlarının twitter'da
başlattıkları eylem tüm hızıyla sürüyor.
Sağlık çalışanları, şiddetten özlük haklarının
kaybına, ağır çalışma koşullarından mesleki
yıpranmaya kadar tüm sorunlarına çözüm istiyor. Kurtardığımız
hayatlarla gündeme gelmek istiyoruz, yediğimiz dayaklarla veya
maaşlarımızla değil. diyorlar. Son bir yılda 3.084
sağlıkçı darp edildi, günde ortalama 10 kişi. Daha ne
olsun? Hangi şartlar gerçekleşmeli ki korunalım? diyorlar.
Sayın Bakan, sağlık çalışanlarına bir kulak
verin, bu kadar duyarsız kalmayın.
Hükûmet tasarısında sağlık hizmetlerinin yükleniciye
gördürülmesi, hekiminden sağlık memuruna kadar tüm
çalışanların taşeron firma elamanı olarak istihdam
edilebilmesi öngörülmüştür. Komisyonda itirazlarımız üzerine
geri adım atılmış ve ilgili mevzuatına göre hizmet
alımı yoluyla gördürülebilecek hizmetlerle sınırlı
tutulmuştur. Esasen temizlik işleriyle başlayan taşeronlaşma
bugün ameliyathanelere kadar uzanmıştır.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde istihdam
kargaşası da yaşanmaktadır. 4/Alı, 4/Bli, 4/Cli,
4924lü, 209 sayılı Kanuna tabi sözleşmeli, vekil ebe
hemşire, aile hekimliğinde sözleşmelilik, kamu hastane
birliklerinde sözleşmelilik gibi farklı mali ve sosyal haklara sahip
sekiz istihdam modeli uygulanmaktadır.
Aynı işi yapan fakat farklı mali ve sosyal haklara sahip
çalışanlar ile oluşturulan bu yapı hakkaniyete
sığmadığı gibi, çalışma
barışına zarar vermektedir. Bu nedenle, tüm
çalışanların kadroya atanması ve bir daha bu yollara
başvurulmaması için gerekli yasal düzenleme
yapılmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak devletin asli ve süreklilik arz eden
görevlerinde çalıştırılan sözleşmelilerin,
4/Clilerin, geçici ve mevsimlik işçiler ile taşeron firma
elemanlarının kadroya atanması konusunda verdiğimiz kanun
teklifi Komisyonda görüşülmeyi beklemektedir. Gelin, bu düzenlemeyi
yapıp çalışanların mağduriyetini giderelim,
haksız uygulamalara son verelim. Devlet kendi çalışanları
arasında ayrımcılık yapmamalı, aynı işi
yapanlara farklı maaş, farklı haklar vermemelidir.
AKP Hükûmeti son günlerde, yine, Kadroya alacağım. diyerek
sözleşmelileri oyalamaktadır. Anlaşılan o ki yine, seçim
arifesinde rüşvet mahiyetinde bir düzenleme yapılacaktır. Ben
inanıyorum ki yıllardır kadro beklemekten yorulan ve mağdur
edilen sözleşmeliler buna kanmayacak ve sandıkta AKPnin defterini
dürecektir.
Ben tasarının hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Nurettin Demir, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 417 sıra sayılı Yasa
Taslağının ikinci bölümü üzerine grubum adına söz
aldım. Sizleri ve yurttaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, öncelikle Muğlada on yıldır
sağlık alanında hemen hemen hiçbir şey
yapılmadığını belirtmek istiyorum. Özellikle,
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma
Hastanesinin temelini bir türlü atamadık. Ben orada dekanken, bir önceki
rektör Şener Oktik Hocamızla birlikte oraya kadar gelen parayla
-maalesef iktidarın engellemesi sonucunda- temelini
atamadığımız hastane kuruluşunun, bugüne kadar da
maalesef temeli atılamadı.
Sadece, Muğla Üniversite Hastanesi değil Ortaca Hastanesi de
yıllardır yılan hikâyesine dönüştü. Milas, Bodrum ona keza
Datça Devlet Hastanesi başladı, küçücük hastanenin bile, yeni
duyduğumuza göre, maalesef inşaatı durmuş durumda.
Şanlıurfada on yılı geçkin üniversite hastanesi hâlâ
bitirilemedi. Demek ki bu yasayı getirmekteki en büyük amacınız,
en büyük düşünceniz, biz bu sağlık işini beceremiyoruz,
sağlık işini halledemiyoruz, en iyisi biz bunu pazarlayalım
düşüncesiyle bu yasayı getirdiniz. Sadece bu örnek değil, bugün
yine İzmir gazetelerinde Bozyaka Eğitim Araştırma ve
Hastanesinde, elektrikler kesildikten sonra jeneratörlerin
çalışmadığı, kalp krizi geçirenlere, acil servisteki
hastalara ve ameliyathanelerdeki hastalara telefonların
ışıklarıyla aydınlatılarak müdahale
edildiğini öğreniyoruz. Demek ki siz bu işi anladınız,
Biz bu işi yapamıyoruz, en iyisi böyle bir pazarlama piyasası
getirelim ve bu işten kurtulalım. diyorsunuz.
Bu yasa, özellikle sağlık alanında felaketlere yol açacak
bir yasadır. Uygulanan ülkelerden yola çıkarak görevi ve vicdanı
insandan, toplumdan yana olan herkes demelidir ki kamu-özel
ortaklığı sağlığa zararlıdır,
sağlık çalışanına da, sağlık hizmeti alacak
olana da zararlıdır.
Bu yasanın özeti şudur: Cumhuriyetin
kazanımlarını on yıldır sata sata bitiremeyen AKP,
köprü ve otoyolların özelleştirilmesinden sonra, şimdi de
hastaneleri satıyor, halkın sağlığını
satıyor. Bu tasarı, sağlıkta bir vurgundur, hastaneleri
AKPye yakın firmalara peşkeş çekmekten başka bir niyet
taşımamaktadır.
TTBnin de açıklamalarına göre, şu anda Türkiye'de eksik
olan hastane ya da hasta yatağı değildir; eksik olan,
sağlıkta kalitedir ve hastanın sorunlarının
çözülmesidir, hastanın acısını dindirmek değildir.
Tasarıya göre, şehir hastaneleri için Sağlık
Bakanlığı arsayı bulacak, projeyi hazırlayacak,
yatırımcıya sunacak. Hastane yerleşkelerinde de
sağlık tesisleri ve ticaret merkezleri birlikte olacak yani AVMlerle
hastane ameliyathaneleri bir arada olacak.
Bu tasarı ile imar planları yerel yönetimlerden
alınıyor. Böylece, ihtiyaçların yerelde belirlenmesi ve
koordinasyonu engelleniyor yani Siz yiyemezsiniz kardeşim, biz bunu en
iyi şekilde yeriz. demek istiyorsunuz. Rant kokuyor, rant.
Peki, Sağlık Bakanlığı bu arsaları neye
göre belirleyecek? İşte bu sorunun cevabı AKP Hükûmetinin yeni
rant kapılarını işaret ediyor çünkü sağlık
hizmeti bir hak olarak değil, sermayenin yatırım
yapacağı bir alan olarak görülüyor. Sağlık piyasalaştırılıyor,
ticarileştiriliyor. Bu alandaki maliyetleri de düşürmek için sağlık
çalışanı köleleştiriliyor, mesai saatleri
uzatılıyor, çalışan ücretleri düşürülüyor. Hani bunun
neresinde sosyal devlet? Daha az sayıda doktor ve sağlık
çalışanıyla daha çok hastaya bakmak zorunda kalıyoruz.
Sayın milletvekilleri, yeni Sağlık Bakanının da
itiraf ettiği gibi, sağlıkta dönüşüm
politikalarının tükendiğinin en önemli kanıtı, bir
hastanın üç günde 4 doktor dolaşmak zorunda kalmasıdır.
Yeterli ve kaliteli sağlık hizmeti verilemiyor, sağlıkta
şiddet ve memnuniyetsizlik artıyor. İstediği hizmeti
alamayan hastanın tepkisi, başta doktor olmak üzere, sağlık
çalışanına yöneliyor.
Tabii ki, özellikle Başbakan ve bakanlar Hekim, hastanın
cebinden elini çeksin., Paracı doktor. gibi söylemlerle toplumu,
sağlık çalışanına karşı dolduruyor, provoke
ediyor sanki bu bozuk sağlık sisteminin tek suçlusu AKP
değilmiş gibi.
Peki, bu yasayla birlikte başka neler olacak? Neler mi olacak? Yeni
sağlık kampüsünün yapılmasıyla tasfiye edilecek
hastanelerdeki sağlıkçıların sosyal ve ekonomik
hakları gasbedilecek, sağlık kampüsünün yapımı ve
işletimini alacak şirketlere devletin ödeyeceği kira ve hizmet
bedelleri döner sermayeden karşılanacak.
Sağlık emekçilerinin, emekleri
karşılığında döner sermayeden aldıkları
paylardan kesinti yapılması kaygısı vardır. Uzun
yıllar bütün hizmetlerin yönetimi özel firmalara verilecek olan
hastanelerdeki sağlık emekçileri bu şirketlerin işçisi gibi
çalıştırılacak yani
taşeronlaştırılacak.
Sayın Bakan, binayla, avluyla, AVMyle kaliteli sağlık
hizmeti verilir mi?
AKP iktidarı sağlığı ticarileştirme
derdindeyken tutuklu ve mahkûmlar hastalandıklarında yeterli
sağlık hizmetini alamadıkları için hapishanede ölüyorlar ya
da sakat kalıyorlar. Ergenekon ve Balyoz davaları süresince Kuddisi
Okkır, Kaşif Kozinoğlu, Türkan Saylan, Engin Aydın
yaşamlarını kaybetti; Erol Manisalı, Fatih Hilmioğlu,
Ferit İlsever, Hayati Özcan gibi pek çok tutuklu ağır
hastadır.
Ölümcül hasta tutukluları niçin tutuklu yargılamakta
ısrar ediyorsunuz? Mahkûmiyet alanlara bu hak tanınırken
tutuklulara neden tanınmıyor? Bu, ayrıcalık değil mi?
CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu olarak milletvekili
arkadaşlarım Veli Ağbaba ve Özgür Özel ile birlikte 50ye
yakın cezaevini ziyaret ettik, hasta mahkûmların içler
acısı hâllerini gördük; âdeta ölüme terk edildiklerini gördük.
Cezaevlerinde hastalar doktora ulaşamıyor. Ellerinde kelepçeyle
muayene olup sağlık hakları ayaklar altına
alınıyor. Ucube olan üçlü protokolün hukuken ve tıp etiği
açısından hiçbir karşılığı yoktur. Bu
protokol sadece bir işkence protokolüdür. Uluslararası
kuruluşlar ve devletler tarafından kabul edilen İstanbul
Protokolü kader kurbanlarının sağlık sorunlarının
giderilmesi için ivedilikle uygulanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, biz burada kanun çıkarmaya
çalışarak boşuna uğraşıyoruz. Neden mi? Biliyorsunuz,
arka arkaya yargı paketleri çıkarıldı. Burada öncelikli
amaç haksız ve keyfî tutuklamaları önlemekti ama öyle olmadı.
Ceza Muhakemesi Kanununun gerek tutuklamalarla ilgili 101inci maddesi ve
gerekse adli kontrol ile ilgili 109uncu maddesi hükümlerinde yapılan
değişiklikler özellikle belirli davalarda maddelerde yok
sayıldı. CMKnın tanık dinlemeyle ilgili 178inci maddesi
18 Şubat Pazartesi günü Silivrideki mahkemede göz göre göre Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına meydan okunarak
yok sayıldı. Yani, mahkeme Meclis ve Hükûmet ne çıkarırsa
çıkarsın ben bildiğimi okurum. demeye getirdi. Değerli
arkadaşlar, bu yasada olduğu gibi biz burada boşuna kanun
çıkarıyoruz. Çıkarılan kanunlar uygulanmıyor ya da
güçlülerin daha güçlü olması için çıkarılıyor. Mecliste
çıkarılan kanunlar yok sayılıyorsa biz burada boşuna
zaman kaybediyoruz.
Hükûmete, Adalet Bakanına, HSYKya soruyorum: Savcının
görevini ihmal etme ayrıcalığı var mı bu ülkede? CMK
101inci madde 28 Şubat davasında geçerli değil mi? Tekrar
soruyorum: Adalet nerede? Hukuk nerede? Adil yargılanma ruhuna el-Fatiha
mı diyeceğiz? Bizim buradan çıkaracağımız bu
kanun gibi çıkardığımız, kanunlar adaleti
sağlamıyorsa, zulüm ve insafsızlığı önlemiyorsa
bu Meclisin varlık nedeni ciddi ölçüde tahrip olmuş demektir çünkü
devletin temeli adalettir.
Saygı ve sevgilerimle daha adaletli günler diliyorum. İyi
akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölümün
geneli üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kamu-özel ortaklığı sistemiyle tesis edilecek
sağlık tesislerine ilişkin bu yasa tasarısını
konuşuyoruz ama işin açıkçası sadece isimden itibaren
sağlık sorununu konuşuyoruz bunun içerisinde ama bir bütün
olarak değerlendirdiğimizde, incelediğimizde aslında tipik
bir AVM yasasını tartıştığımız çok
açık.
Şimdi tasarı öyle bir düzenlenmiş ki, ihtiyaç durumunda,
yüklenici, kurulacak tesisin içerisinde oraya gidecek vatandaşın
ihtiyaçlarına binaen uygun gördüğü diğer ticari alanların
tamamını açık tutuyor. Örneğin, bir vatandaş olarak
aracınıza bindiniz, bu sağlık kuruluşlarına
gittiniz, bu tesise gittiniz. Aracınızın -yani
yorumlandığında böyledir- lastiği eskimişse yüklenici
firma, vatandaşın kendi aracının lastiğini bile
değiştirmesine olanak sağlayacak bir donanımı orada
bulundurmak durumunda kalacak yahut da bulundurabilir duruma gelecek.
Şimdi, oto tamircisinin, lastikçinin, kaportacının dahi
olabileceği bir sağlık kompleksi düşünebiliyor musunuz,
olabilir mi? Yani normal koşullarda olamaz dersiniz ama bu yasa
tasarısına göre bu mümkündür, kurulacak tesisin içerisine
sağlık dışında bunların hepsinin konulması
mümkündür.
Bu nedenle, bunun sadece isimden ibaret sağlık sorunu ama
bunun dışında sadece tipik bir AVM yasa tasarısı
olduğunu ifade edeyim. Bunu getireceğiniz yerde, uzun süredir
beklenen ve kamuoyunda da tartışılan, ihtiyaç durumunda olan
alışveriş merkezleri sorununa ilişkin olarak bir yasa
tasarısını getirin, burada bunu konuşalım, daha
yararlı bir şey yapmış olursunuz. Dün de sorduk, Komisyonda
tartışıldığı süre içerisinde sürekli sorduk ve
cevabını bulamadık. Niye böyle bir yasa tasarısına
ihtiyaç duyuldu? Hep atıflar, Danıştayın bir kararı
var, o nedenle biz böyle ayrıntılı bir yasa getirdik. Peki,
ihtiyaç mı? Sağlık Bakanlığının verileri
bunun ihtiyaç olmadığını söylüyor, Türkiyenin
sağlık sisteminin böylesi bir sağlık tesislerine ihtiyaç
duymadığını ifade ediyor. Tabipleri Birliği
söylediği zaman deniyor ki: İdeolojik davranıyor. Diğer
sağlık sendikaları söylediği zaman İdeolojik
davranıyorlar, taraflı davranıyorlar. Biz de onların
argümanlarına başvurmuyoruz, Bakanlığın kendi
argümanlarına başvuruyoruz. Bakanlığın kendi
kullandığı argümanlar böyle bir tesise ihtiyaç
duyulmadığı yönündedir. Peki, niye getiriyorsunuz? Biz söyleyince
alerjiniz oluyor, e, başka bir izahı yok, bu bal gibi de bir
peşkeş yasası. Başka bir şeyi yok, yani başka bir
şeyle izah edemiyorsunuz. Peşkeş yasası deyince, birilerine
rant sağlama gayesiyle gelmiş bir yasa tasarısı
olduğunu biz burada vurgulayınca alerjiniz oluyor, diyor ki: Bizi
nasıl böyle bir şeyle suçlarsınız? E, başka bir
şeyle ifade edilebilecek bir durum değil ki bu, bal gibi bu bir
peşkeş yasası, birilerine rant sağlama yasasıdır.
Hem de bu rantı sağlarken devleti elli yıl boyunca risk
altına koymuş olursunuz. Devlet deyince soyut bir şeyden söz
etmiyorum. Vatandaşı risk altına sokmuş oluyorsunuz.
Tasarıya
göre, diyorsunuz ki: Gelin burada yatırımınızı
yapın. Bakın, eğer, kâr ediyorsanız elli yıl devam
ettirin, zarar ediyorsanız bir yolunu bulun devlet sizin borcunuzu
yüklensin. Eyvallah, parası olan herkes böyle kârlı bir işe
yeltenir, niye yeltenmesin ki? Bundan vazgeçin. Yol yakınken bu
tasarıyı bence geri çekin. Yani, artık bunun savunulacak bir
tarafı yok, konuşulacak bir tarafı da yok. İhtiyaç olmayan
bir şeyle Türkiyenin gündemini niye meşgul ediyorsunuz, Meclisin
gündemini niye meşgul ediyorsunuz?
Bunun yerine sağlıktaki sıkıntıları
konuşursanız daha yararlı bir şey olmuş olur,
etmiş olursunuz. Örneğin, Türkiyede performans sorununu
konuşursanız, sağlıktaki performans sorununu
konuşursanız daha yararlı bir şey yapmış
olursunuz. Bakın, ağır hastalıklara maruz kalmış,
yakalanmış bu ülkenin yoksul insanları, performans
dayatmasından kaynaklı olarak tedavi göremiyorlar. Katkı
payından kaynaklı olarak esasında tedavileri için gerekli olan
ilaçları alamıyorlar, doktorlar yazmıyor. Şimdi
-ağrı kesiciyle ilgili tedavi yapılacak- hastanelere giden bütün
insanların büyük bir kesimi, biliyorsunuz ki antibiyotik ya da
ağrı kesici ilaçlar verilmek suretiyle evlerine gönderiliyor ve
tedavi bu şekilde oluyor. Büyük bir kesim oluşturdukları için,
bu yüzden arkasına sığınıyorsunuz, bir memnuniyetten
söz ediyorsunuz ama Türkiyede ağır hastalıklara maruz
kalmış vatandaşların büyük bir kesiminin ilaçları
yazılmıyor; sebebi katkı payı. Vatandaş kendi cebinden
bu katkı payını ödeyemiyor. Örneğin, kanser
hastasıdır. Bu ilaçları alamayacağını doktorlar
düşündüğü için, bu ilaçları, kanser ilaçlarını
olması gerektiği biçimiyle yazamıyorlar, vatandaşla yüz göz
oluyorlar, yazdığı zaman da vatandaşla karşı
karşıya gelip zor durumda kaldıklarını bildikleri için
yazmıyorlar. Performans
Performansa dayalı sistem
sıkıntısı. E çok iyi biliyorsunuz ki artık doktor,
performansa dayalı olarak sicili değerlendirildiği için, bir
günde kaç kişiye bakarımın hesabı içerisindedir.
Hastayı sayıyor, hastayı muayene etmiyorlar doktorlar. Büyük
çoğunlukla böyle bir sorun var.
Aile hekimliği garabeti. Ne çıktı buradan?
Başından itibaren, sizin sisteminiz hazır değilse bu sistemi
getirip dayatsanız bile altından kalkamazsınız onun.
Tartışıldı, bu sitemi getirdiğiniz günden beri
tartışılıyor. Bakın, işte altından
kalkamıyorsunuz, tutmadı. Performans sistemi tutmadı. Katkı
payları tutmuyor, vatandaş parayı ödeyemiyor. Üstüne üstlük öyle
bir sistem getiriyorsunuz ki, artık ayakbastı parası dahi
vatandaştan alınacak, hastaneye giden hasta vatandaştan
ayakbastı parası alınacak bu sistemle. Artık uçmanın
yolunu bulacaksınız, bir şekilde uçup artık o hastanelere
gitmenin yolunu bulacak vatandaş. Yazıktır, günahtır,
bundan vazgeçin.
Dünyanın vazgeçtiği sistemde siz niye bu kadar ısrar
ediyorsunuz anlamış değiliz. Açık açık konuşur,
Ekonomi iyiye gitmiyor, sıcak para akışına ihtiyaç
vardır. Bizim yabancı sermayeyi bir şekilde Türkiye'ye çekme
ihtiyacımız vardır, bu nedenle de bulabildiğimiz bütün
olanakları değerlendirerek kapıları açıyoruz.
derseniz bu biraz daha anlaşılır, anlaşılır bir
savunma olur ama mevcut durumda bu tasarıyla getirdiğiniz
sağlık sisteminde getirebileceğiniz artı hiçbir katkı
yoktur, tersine sağlık çalışanlarını artık
taşeron firmaların insafına terk etmiş olursunuz. Doktoru
bile, pratisyen hekimi bile bu sisteme göre taşeron firmalar asgari
ücretle çalıştırma yöntemine gidecek, olanlar bu olacaktır.
Emin olun parası olan herkes bu konuda sizi alkışlar,
zenginler bu konuda sizi alkışlar, çünkü yeryüzünde kapitalist sistem
dahi bugüne kadar böyle bir sistem icat edememiştir, böyle bir yöntem icat
edememiştir. Bu yöntemi AK PARTİ iktidarı icat etmiş oldu.
Kâr ediyorsanız sizindir, zarar ediyorsanız devletindir. Kapitalist
sistemde böyle bir uygulama yoktu bugüne
kadar. AK PARTİ iktidarı böyle bir sistemi kazandırdı
kapitalist sisteme. Emin olun, bu sistemi
tartıştığımız bugünler itibarıyla kapitalist
sistem üzerine kafa yoran ekonomistler AK PARTİnin bu
katkısını bu boyutuyla
tartışacaklardır, not alacaklardır.
Sistem, bir bütün olarak savunulabilir bir sistem değildir, uygulanabilir bir sistem değildir. Beş yıl
uygulayıp devleti zarara sokup ondan sonra vazgeçmek yerine, gelin, yol
yakınken, şimdiden bu sistemden vazgeçin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
isteyen Mehmet Şükrü Erdinç, Adana Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 417 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sosyal ve ekonomik açıdan verimli hayat sürmek için iyi bir
sağlık düzeyine erişmek her vatandaşımızın
hakkıdır. İyi sağlık düzeyine erişimi
sağlarken ekonomi ve siyasetin hedefi, kaynakları etkin kullanmak ve
hakkaniyete uygun şekilde davranmaktır.
Vatandaşlarımızın bu kaynaklardan adil şekilde
faydalanmasını bizler bir hak olarak görüyoruz. Bu hakkın
teslimi ancak doğru politikalarla, doğru hedeflerle ve doğru stratejilerle
mümkündür. Milletimizin her ferdinin sağlık hizmetlerinden adil
şekilde faydalanması için 2002 yılından bu yana, ülke
genelinde büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. AK PARTİnin
sağlık hedefleri artık daha da büyümüştür. Sağlık
alanındaki her türlü hizmetin ülke genelinde
yaygınlaştırılması ve dengeli
dağıtımı için yeni şehir hastanelerinin
yapımı büyük önem arz etmektedir. İşte bu çerçevede,
görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı
hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, kamu-özel iş birliği modeli,
kamu ve özel sektörün altyapı ve hizmet sunumunda ortak yatırım
yapmasını sağlayan, yatırım ve hizmetlerin maliyet,
risk ve kazanımlarının kamu ve özel sektör arasında
paylaşılmasını hedefleyen bir modeldir. Tasarıda esas
alınan kamu-özel iş birliği modeli idarenin ihtiyaç duyduğu
tesisin özel sektör tarafından finanse edilerek tasarlanması,
yapılması, belli bir süre için idarenin kullanımına
bırakılması ve tesis üzerindeki bazı hizmetlerin yüklenici
tarafından verilebilmesi, sözleşme süresi sonunda tüm tesislerin
idareye devri esasına dayanmaktadır. Bu model ile yaptırılan
tesislerdeki sağlık hizmetleri kamu tarafından sunulmaya devam
edilecektir. Kamu-özel iş birliği modeli başta İngiltere
olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde sağlık, eğitim ve
ulaştırma alanında uygulanmaktadır. 3359 sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunundaki kamu-özel
ortaklığı ile ilgili düzenlemelerin yetersiz kalmasından
dolayı kamu-özel iş birliği modeli müstakil bir kanun hâlinde
daha kapsamlı ve ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla getirilen düzenlemelerden
kısaca bahsetmek istiyorum. Sağlık Bakanlığı ve
bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan
tesislerin özel sektör kaynakları ile yaptırılması, mevcut
tesislerin yenilenmesi ve ileri teknoloji veya yüksek mali kaynak gerektiren
bazı hizmetler özel sektöre gördürülecektir. Bedel, sözleşme süresi
ve bedel artış oranının tespitine ilişkin
hususların sözleşmelerde dikkate alınması
düzenlenmiştir. Yatırım için gerekli olan her türlü finansman
yüklenici tarafından karşılanacaktır. Sözleşme süresi
sonunda sözleşme kapsamında yapılan yatırım ve
hizmetler tüm borç ve taahhütlerden ari olarak bakımlı ve
çalışır durumda bedelsiz olarak idareye devredilecek, aksi hâlde
yapılacak masraflar yükleniciden tazmin edilecektir. Tasarıda
yüklenicinin sözleşme konusu işlerle ilgili gerekli tüm
finansmanı sağlamakla yükümlü olduğu ve yüklenicinin tahsis
edeceği öz kaynak tutarının sözleşmede belirtilen dönemsel
yatırım tutarının yüzde 20sinden az olamayacağı
düzenlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hiç kuşku yok ki tasarının
sağlayacağı faydalar göz ardı edilemez. Bu nedenle,
sağlık sistemine kazandıracağı katkıları
kısaca şöyle izah etmek gerekir: Sağlık Bakanlığı
bu modelle sağlık hizmet bölgesi planlamasına göre
belirlediği bölge merkezi illerde öncelikli olmak üzere, büyük ölçekli
entegre hizmet imkânları sağlayan ve insan odaklı hizmet
anlayışına uygun modern şehir hastaneleri kuracaktır.
Devlet, ihtiyaç duyduğu yatırımları kendi
imkânlarıyla yirmi-yirmi beş yılda tamamlamak yerine, özel
sektör eliyle üç-beş yılda bitirmeyi, fakat ödemeyi uzun vadede yapma
imkânını bu tasarıyla elde etmektedir.
Kamu-özel iş birliği modelinde risklerin önemli
kısmı özel sektör tarafından üstlenilse de tıbbi
hizmetlerin sorumluluğu şimdiki gibi kamu üzerindedir.
Bu modelde, Bakanlık bünyesinde çalışan personelin
istihdam rejimi değişmemektedir. Şehir hastanelerinin
kurulmasıyla çalışanların çalışma ortamı
iyileşecek ve çalışan güvenliği güçlenecektir.
Kampüs hâlinde şehir hastanelerinin kurulmasıyla, hastaneler
arasında bugün ödenmekte olan hasta nakil masrafları büyük oranda
ortadan kalkacaktır.
Klasik modelle yapılan sağlık yatırımları
ile kamu-özel iş birliği modeliyle yapılacak
yatırımları kıyaslamakta da fayda vardır.
Klasik modelle yapılan ihalelerde kamu tarafından
sağlanan yatırım bedeli Hazinenin borç stokunu
artırırken, kamu-özel iş birliği modeliyle yapılan
işlerde özel sektörce karşılanan yatırım bedeli
devletin borç stokunu artırmaz.
Klasik modelde tesislerde kullanılabilirlik sorumluluğu
kamudadır, bu modelde ise sorumluluk özel sektördedir.
Klasik modelde risklerin büyük bölümü kamu üzerindeyken, yeni modelde
risklerin büyük bölümü yüklenici üzerindedir.
Klasik modelde hizmetlerin yerine getirilmesinde teknoloji
kullanımı ve yenilemesi idareye aittir, kamu-özel
ortaklığında ise teknoloji yenilemesi yükleniciye ait
olduğu için gelişmiş teknoloji kullanımı ön
plandadır.
Değerli milletvekilleri, deniliyor ki Bu kanun
tasarısında neden bu kadar acele ediliyor, derdiniz nedir?
Aslında derdimizin ne olduğunu Adanadan kısa bir örnekle
açıklamak isterim.
Sağlık Bakanlığımız Adanamızın
Ceyhan ilçesine yaklaşık iki yıldan fazla bir süredir 250
yataklı modern bir hastane kurmak için çalışma başlatmıştır.
Ancak, hâlâ bu hastanenin temeli atılamamıştır.
Diyeceksiniz ki Neden atılmadı? Bu hastanenin yapımı için
imar uygulaması hususunda Ceyhan Belediyesine yapılan başvuru
Belediye tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımız tarafından imar
uygulaması yapılmış ancak bu imar uygulaması aleyhine
Ceyhan Belediyesi dava açmıştır ve bu dava da daha birkaç gün
önce Danıştay tarafından reddedilmiştir. İhalesi ve
yer teslimi dahi yapılmış hastane için şimdi de Ceyhan
Belediyesi inşaat ruhsatı vermemektedir. Ceyhan Belediyesinin bu
engellemelerinden dolayı hastane yapımını ve
dolayısıyla vatandaşa sağlık hizmetlerinin
ulaşması tam on bir aydır gecikmektedir.
Sağlık önemli ve acil bir hizmettir. Sağlık
hizmetinin yoluna taş koyup vatandaşına ulaşmasına
engel olanlara karşı bizim bu hizmetin gecikmesine bir gün dahi
tahammülümüz yoktur.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar AK PARTİnin
yaptığı birçok icraata ciddi eleştiriler yapıldı
ancak bu hizmetler hayata geçirildiğinde burada dile getirilen
eleştirilerin haksız olduğu vatandaşlarımız
tarafından her seçimde tasdik edildi. Şimdi de görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı ile ilgili burada çok şiddetli
eleştiriler yapılıyor. Burada Hastaneleri
özelleştiriyorsunuz., Kamu borç stokunu arttırıyorsunuz.,
Milletin sırtına borç yüklüyorsunuz., Rant
dağıtıyorsunuz. gibi eleştiriler yapılıyor. AK
PARTİ, bugüne kadar milletimizin aleyhine olabilecek hiçbir icraata imza
atmamıştır, bundan sonra da atmayacaktır.
2001de bankacılık kriziyle milletin sırtına
yüklenen mali yükü ödeyen AK PARTİ hükûmetleridir. 2002den Türkiyenin
IMFye olan 23,5 milyar dolar borcunu ödeyip bitiren yine AK PARTİ
Hükûmetidir. 2002de Merkez Bankasının kasasındaki 27,5 milyar
doları 125 milyar doların üzerine çıkaran da AK PARTİdir.
Ekonomi alanında yapılan bu icraatların yanında;
eğitim, ulaştırma, sağlık ve diğer alanlarda
yapılan hizmetler cumhuriyet tarihinden daha fazladır.
Değerli milletvekilleri, sağlıkta devrim olacak bu
tasarı ile dünya standartlarının üstünde hizmetler
vatandaşımıza ulaşacaktır.
Ben, tasarının milletimize ve ülkemize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Seyfettin
Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 417 sıra sayılı Yasa
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, Adana ilimiz çevresindeki illerle Türkiyede 10 milyon
nüfusa hitap eder ve merkezî konumdadır. Yine, Orta Doğu, Kuzey
Afrika, Asya gibi üç saatlik uçuş mesafesiyle 1 milyar nüfusun
yaşadığı yere hizmet edebilecek coğrafi konuma ve
kapasiteye sahiptir. Onun için, bu bölgemizin bir sağlık merkezi üssü
hâline getirilmesini programa almanızı önemle istirham ediyorum.
Konum değildi ama Mehmet Şükrü Erdinçin
konuşmasını yakıştıramadım ve doğru
bulmuyorum. Bu Meclis kürsüsünden Ceyhan Belediyemizle ilgili yanlış bilgi
vermek doğru değil. Ceyhan Belediye Başkanımız, orada
hastane yapımıyla ilgili, özellikle
vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı
yerle ilgili imar planında hastane yeri olarak belirledi fakat Valilik ve
Kaymakamlık
Biliyorsunuz, Kaymakam Beyle Belediye Başkanımızın,
Valiyle Belediye Başkanımızın tartışması ve
sürtüşmesi var. Belediye Başkanının aldığı
kararın aksi yerde, Belediyemizce uygun görülmeyen bir yerde hastane
yapmaya kalkıyorlar. Hodri meydan!. Bu Belediyeyi Ceyhan Belediye
Başkanı yönetiyor, orada kime hizmet edeceğini, nasıl
hizmet edeceğini en iyi bilen, Ceyhan Belediye Başkanıdır.
Niye vatandaşın yoğun olduğu yerde, imar planında
hastane yeri olarak gösterdiği yerde hastaneyi yapmıyorsunuz da
İllaki benim dediğim olacak. diye götürüp Ceyhan Belediyesince ve
Ceyhan halkınca uygun görülmeyen bir yere hastane yapmaya
kalkıyorsunuz? Bunları burada tartışmak çok doğru
değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Adana Valisi, AKPnin il başkanı da
ondan! AKPnin il başkanı o!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Adanaya gelince: Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz, Adanada bütün milletvekillerine bir
vatandaş tarafından bir mektup
gönderildi, ayın 14ünde mi, 15inde mi. Ertesi gün, aradan iki-üç gün geçmeden,
Sayın Adana Valisi tarafından da bu iddiaların yanlış
olduğuna dair birer mektup birçoğumuza geldi. Biz de bu mektuplarla
oradaki durumları öğrendik.
Şimdi, burada, yakışan neydi değerli
milletvekilleri? Ortada iddialarla ilgili
Sayın Bakana soruyorum:
Sayın Bakan, sizin Bakanlığınıza isimsiz, imzasız
yüzlerce şikâyet dilekçesi geliyor mu, gelmiyor mu? Uygun görülenleri
müfettişe verip inceliyorlar, uygun görülmeyenleri vermiyorlar. Ben
bürokratlık yaptım.
Şimdi, buna rağmen, Adanada ne oldu? Bakın, değerli
arkadaşlar, hepiniz çoluk çocuk sahibisiniz. Hukukçu milletvekillerine
soruyorum ve bütün milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum: Valiyle
ilgili bu mektup geldi diye bir karar alınıyor. Karar ne, biliyor
musunuz? İliniz Belediye Evleri Mahallesi, Türkmenbaşı Bulvarı,
Aydın Apartmanı, No:67/7, Kat: 5 sayılı yerde ikamet eden
Bülent Talaş isimli şahsın, Adana Valisine
yazdığı mektupları, yazmış olduğu
ihtimaliyle ilgili
KOM Dairesine bir telefon geliyor, bakın, KOM
Dairesinin 425le başlayan telefonuna. Şunu da dikkatlerinize sunmak
istiyorum: Hiç kimse KOMun telefonunu falan bilmez, herkes, polis
dendiği zaman 155i bilir ama buna rağmen 425le başlayan bir
telefondan bahsedilerek deniyor ki: Suç unsuru mektupların imha
edileceği üzerine nöbetçi savcılıktan izin alınıyor
Parafla, hiçbir gerekçe yok, sadece bir telefon -bakın, hukukçu
milletvekillerinin dikkatine sunuyorum- ve gece yarısı -üç tane
çocuğu var bunun, üç tane- saat üçü on geçe, yirmiye yakın polisle bu
vatandaşın evine baskın yapılıyor.
Hepimizin çoluğu var, çocuğu var. Ya ortada bomba yok, ortada
eroin yok, ortada bilmem ne yok, yazılan bir mektup
Velev ki
yazıldı, hepimizle ilgili
Benim, orman bölge müdürlüğü
yaptığım 2003 yılındaki uygulamamızla ilgili,
valiye, milletvekillerine, bakanlara, genel müdürlüğe mektuplar
yazıldı. O mektupla ilgili, isimsiz, imzasız mektupla ilgili,
benimle ilgili on tane müfettiş gönderildi; isimsiz, imzasız mektupla
ilgili iki senedir müfettişler inceleme yapıyorlar. Hiç de bir
şey yok, çıkaramazlar da. Ya vatandaşın... Mektup da
yazabilir. Sizinle ilgili bir iddiada mı bulunmuş bu mektupta? Vali
olarak, -valilik yapanlar var- size düşen, bunları irdelemek ve
sonuçlandırmak. Şimdi soruyorum: Ya o çocukların, üç tane çocuk,
gece yarısı
Ve ne oluyor? Hiçbir şey yok, hiçbir gerekçesi yok.
Birisi telefon açmış gece on ikide; alelacele üçte arama kararı
alınıyor ve yirmi tane polisle üçü on geçe vatandaşın evine
baskın yapılıyor. Ne buldunuz? Aha, burada arama
kaydının tutanakları. Hiçbir şey yok. Ve çocukların
odasına giriyorlar, üç tane çocuğun odasına; bilgisayardaki
harddiske el koyuyorlar, orada da bir şey yok.
Şimdi,
değerli milletvekilleri; hukukun üstünlüğü mü esastır, üstünlerin
hukuku mu esastır? Şimdi bunları söyleyeceksiniz, uygulamaya
gelince üstünlerin hukukundan bahsedeceksiniz.
Her gece yarısı
Şunun evinde mektup var, şu var. diye eviniz basılsa
üç-beş tane çocuğunuzun yanında, o çocuklarınızın
gelecek psikolojisinin sorumlusu kim olacak? Yani
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla)
bu adalet anlayışıyla nereye kadar
varabiliriz değerli milletvekilleri? (MHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Yani,
bakın, bu şekilde atanan -bizim tuzumuz kuru olabilir,
dokunulmazlığımız olabilir ama- bir vatandaşın
evi gece yarısı saat üçte, teröristin evinin
aranmadığı ortamda, PKKlı teröristlerin evinin
aranmadığı ortamda bir vatandaşın evinin gece
yarısı, üç tane çocuğunun olduğu yerde, ufak ufak
çocukların olduğu yerde
Bu doğru mudur?
OKTAY VURAL
(İzmir) Oligarşik iktidar bunlar, oligarşik
Bürokratın
emrine girmişler.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bu nasıl ileri demokrasidir? Herkesin vicdanına
sesleniyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bunlar faşist!
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Kara faşist
Kızıl faşist var, kara faşist
var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Müslim Sarı, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
417 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili, ikinci
bölümünde şahsi düşüncelerimi açıklamak üzere şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Plan-Bütçe Komisyonunda görüşüldü bu yasa ve bu
yasanın birçok noktası tarafımızdan ve başka muhalefet
partileri tarafından da eleştirildi. Gerçekten de eleştirilecek
çok yanı var, bu beş dakikalık süre içerisinde ne
kadarını söyleyebilirim bilemiyorum ama dilim döndüğünce en
temel noktalarını anlatmaya çalışacağım.
Dört tane
tespit yapmak istiyorum. Birincisi: Bu yasa Sağlıkta Dönüşüm
Programının son aşamasıdır, bunu görmek lazım.
Her ne kadar Sağlık Bakanlığının -ilgili
komisyonda, sağlıkla ilgili komisyonda görüşülmemiş olsa
bile- genel sağlık sigortası ile başlayan, birinci basamak
sağlık hizmetlerine ilişkin düzenlemelerle devam eden ve
performans sistemiyle şekillenen Sağlıkta Dönüşüm
Programının -ki AKPnin en önemli projelerinden biri- son
aşamasıdır. Birinci tespitimiz budur.
İkinci tespit: Bu, bir özelleştirme yasasıdır. Her
ne kadar bunun özelleştirme olmadığına ilişkin
iddialar varsa da bu, çok açık bir biçimde sağlık sisteminin,
saf kamusal hizmet sayılabilecek alanının, en az üçte 1inin bir
yasa hükmüyle özelleştirilmesidir. Klasik özelleştirmelerden elbette
farklıdır çünkü özelleştirmeler bugünü aktarmaya çalışır,
bugünkü varlıkları özel sektöre aktarmaya çalışır; bu
yasa ise yarını satmaktadır. Bu açıdan
bakıldığı zaman, klasik özelleştirmelerden farklı
olan ama özelleştirmelerin ortaya çıkardığı bütün
sonuçları layıkıyla ortaya çıkaran bir yasadır.
Bu yasa, sağlık çalışanlarının aleyhine
olan bir yasadır çünkü ilgili maliyetlerin, kira bedelleri dâhil olmak
üzere, döner sermayelerden; döner sermayelerin yetmediği yerlerde de kamu
bütçesinden verilmesini öngören bir yasadır. Bu yasa çok maliyetli bir
yasa olduğu için
Her ne kadar bunun maliyetini bu sıralarda bulunan
hiç kimse bilmese de, ki biz de bunu sorguladığımız hâlde
öğrenemesek de maliyeti yüksek olan bu yasanın sağlık
harcamaları üzerinden, giderek yükselen sağlık
harcamalarının bir müddet sonra sağlık
çalışanlarına fatura edileceği çok açık ve nettir.
Bu yasa, vatandaşın aleyhine olan bir yasadır aynı
zamanda. Niçin? Çünkü sağlık harcamaları arttıkça,
sağlıkta katkı paylarının da önümüzdeki dönem bu
harcamaların karşılanabilmesi için
artırılacağını göreceğiz.
Şimdi, Sayın Bakanım, bu dört tane tespitten sonra
şu soruyu sormak istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda her maddede bu
soruyu sorduk ama cevap alamadık. Şimdi, Genel Kurulda, iddia
ediyorum, AKP milletvekillerinin hiçbirisi bu yasanın orta ve uzun dönemde
kamu bütçesine ne kadar maliyetinin olacağını bilmiyor. Bilen
varsa söylesin sayın AKP milletvekilleri. Bir tek kişi söyleyebilir
mi bu yasanın maliyeti nedir? Yaklaşık 37 tane hastanenin
yapılması isteniyor, yaklaşık 40 bin tane yatağın
yenilenmesi öngörülüyor.
Şimdi ben buradan Sayın Bakana soruyorum: Klasik yöntemlerle
biz bunu yapmış olsaydık eğer, ne kadarlık bir kamu
yüküyle karşı karşıya kalacaktık? Bu yöntemle
yaptığımız zaman ne kadarlık bir kamu yüküyle
karşı karşıya kalacağız? Bunun cevabını
bugüne kadar kimse vermedi. Sayın Bakanım, lütfen, bütün kamuoyu bizi
izlerken -Plan ve Bütçe Komisyonunda vermediniz bunun cevabını-
çıkın burada söyleyin: Bu yasanın vatandaşlara maliyeti ne,
bu yasanın orta ve uzun dönemde Türkiye bütçesine maliyeti nedir? Plan ve
Bütçe Komisyonuna getirdiniz bu yasayı, biz sorduk niye
buradasınız? Çünkü, bu yasanın akçalı boyutu var.
denildi, Sağlık Komisyonuna o yüzden gitmedi. denildi. Ama, Plan ve
Bütçe Komisyonunda bulanan hiçbir arkadaşım bu yasanın maliyetinin
ne olduğunu bilmedi ve bilmediği bir yasaya oy verdi.
Şimdi burada da sizler bu yasaya oy verecekseniz ama bu
yasanın orta ve uzun dönemde Türk kamu maliyesi üzerindeki etkilerinin ne
olduğunu bilmiyorsunuz. AKP kendi mevzuatıyla, kendi getirmiş
olduğu mevzuatla, çelişkili bir hâlle karşı
karşıya. Gelen her yasanın etki analizlerinin
yapılması gerekiyordu ama bu yasanın etki analizi yok.
Dolayısıyla, Sayın Bakan çıksın buraya, bu
yasanın maliyetini bize söylesin. Eğer, söyleyemiyorsa Üzgünüz, biz
etki analizi yapmadık, bunun ne kadar olacağını
bilmiyoruz. desin, biz de susalım.
Yasanın garantilerle ilgili çok çeşitli hükümleri var, bunu
belki ilerideki maddelerde anlatabiliriz ama çok açık ve net, Hazineye
yaklaşık 100 milyar dolara mal olacağı hesaplanan
Ki
sadece Sağlık Bakanlığıyla ilgili; bütçelerle ilgili, hastanelerle
ilgili değildir bu; Millî Eğitim Komisyonu millî eğitimle
ilgili, eğitimle ilgili bütün düzenlemeler, enerjiyle ilgili bütün
düzenlemelerle yaklaşık, önümüzdeki dönem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜSLİM SARI (Devamla) 100 milyarı bulan bir bütçenin Hazine
tarafından garanti edilmesi söz konusudur ki çok ciddi koşullu
yükümlüler yaratıyor.
Bütün bu düşüncelerle, sorularıma da cevap bulabilmek ümidiyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, öyle acayip bir kanun gelmiş ki şimdi, 3üncü maddede
diyor ki evvela ihale şeffaf olacak, arkasından da gizli olacak.
Gizli olan bir ihale nasıl şeffaf olacak; bir.
İkincisi: Tesisin yenilenme ve yapım işleri açık
ihaleye ve belli ihale usullerine ve pazarlık usulüne
diyor. 11inci
maddede diyor ki: 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734
sayılı Kanun uygulanmayacak. Peki, bu ihalelerle ilgili çıkan
ihtilafları kim çözecek? İdare mahkemesi neye göre çözecek? Yani AKP
kendine özel bir ihale sistemini getirmiş.
Ayrıca da burada tesis diyorsunuz. Burada tesisle neyi
kastediyorsunuz? Mesela, genelev açmayı, genelev tesisini de yapabilecek
mi? Yani buraya niye sağlık tesisi demiyorsunuz da tesis
diyorsunuz? Bunu, beyninizin arkasındaki gizli olan ne, onu bir söyleyin.
O bakımdan yani o kadar tutarsız, suistimale elverişli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demir
Yok.
Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz üzere, Çorlu Devlet Hastanesi, birçok
eksikliği olmasına rağmen yeni yerine taşındı,
ancak bu kez eski devlet hastanesinin şehir merkezinde kalan
alanının nasıl kullanılacağı konusu gündeme
geldi. Bununla ilgili, Çorlu kamuoyunda netleşmiş bazı
görüşler var ancak bakanlığınız, Sağlık
Bakanlığı, burayı TOKİye devretmek amacıyla
Çorlu Millî Emlake yazı yazdı. Burası,
Şimdi, burayı TOKİye devretmek demek, gelecekte
buranın başka amaçlarla kullanılması, satılması
veya konut alanı olarak yapılması demek. Senelerdir kamuya
hizmet eden bu alanı, bakanlığınız olarak sizler
TOKİye vermeyi açık olarak düşünüyor musunuz? Bu konudaki
asıl amacınız nedir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum.
İki yıl önce, seçim bölgem Tekirdağda,
yurttaşlarımız tarafından yıllarca beklenen 400
yataklı devlet hastanesinin yapılacağı açıklandı
ama bu süreçte maalesef 2011de yapılan açıklamada, plan ve
projelerinin bittiği, Yüksek Planlama Kuruluna gönderildiği, onay beklenildiği
söylendi. Daha sonra, onaydan çıktığı, bakanların
imzasına sunulduğu söylendi ama tarih belirlenmedi, ihale
yapılmadı. 2012 yılında ihale yapılacağı
söylendi ama o günden bu güne ihale konusunda hâlâ bilgi alamadık.
Projemiz hangi aşamada, ihale ne zaman yapılacak, temel ne zaman
atılacak, nereye yapılacak, ödenek ayrıldı mı ve en
önemlisi de iki yıldır neden bir yol alamadık? Bunu merak
ediyorum ben.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Çınar
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, Kastamonuda 1996 yılında
yapımı planlanan ve devam eden ve 2007 yılında da
Başbakanın sözleriyle Hacettepe Üniversitesine devredilen 250
yataklı devlet hastanemiz, maalesef, 2007 yılından bu tarafa
yeterli ödenekler ayrılmadığı için şu anda atıl
bir durumdadır. En son sizden önce görev alan Sağlık Bakanımız
Burası bize devredilirse bir yıl içerisinde faaliyete geçiririz.
dedi. Şu anda da Kastamonu Devlet Hastanesinin kapasitesinin yeterli
olmadığından dolayı 400 yataklı bir yeni hastane
yapımı planlanmakta ve yoğun bakım ünitelerinin
olmayışından bölgedeki insanlarımız, gerek Karabük
gerek Çorum gerekse Ankaraya intikal ettirilmekte ve yollarda
hayatını kaybetmekte. Bu bölgemizde yapılacak olan hastane ne
zaman faaliyete geçecek? Proje ihalesinin yapıldığı ifade
edilmekte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yetiş
MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) - Sayın
Bakanım, bugün Mecliste bir milletvekili, Kel Ali lakaplı Ali Çetinkaya
hakkında bir konuşma yaptı. Bildiğiniz gibi Ali
Çetinkayanın en temel özelliği, temyiz hakkının
olmadığı istiklal mahkemelerinin hâkimlerinden biri
olmasıdır. Kendisi hukukçu değildir, İskilipli Atıf
Hocanın da katillerindendir.
1925te Mecliste tartıştığı Ardahan Vekili
Halit Paşayı da katletmiştir. Buna rağmen bu Ali
Çetinkayanın savunulmasının, sağlıklı bir ruh
hâli olup olmadığı konusunda fikrinizi almak istiyorum?
BAŞKAN Sayın Yetiş, lütfen...
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, Malatyada ambulans konusunda büyük
sıkıntılar yaşanıyor. İlçelerde ambulans var ama
ambulans demeye bin şahit ister. Dışında ambulans yazan
sıradan araçlar desek daha doğru olur. Malzemeleri eksik,
donanımı yetersiz ambulansların kendileri, acil yardıma muhtaç
maalesef. Malatyada 97-98 model ambulanslar var. Normalde kısa sürelerde
yenilenmesi gereken ambulanslardan on-on beş yıllık olanlar var.
Ambulans şoförleri büyük risk altında çalışıyorlar.
Bir ayda dört tane ciddi kaza meydana geldi, sağlık personelleri
yaralandılar. 112 istasyonları da ambulanslardan farksız. 24
istasyon bulunan 112 acil servislerinde görevli doktor bulmak bile
sıkıntılı.
Malatyanın öncelikli konusu ambulans. Bu konuda yeni Bakan
olarak Malatyaya destek vermeyi düşünüyor musunuz? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, 30 Haziran 2012de Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu,
çalışanların sayısına bakılmadan, kamu ve özel
sektöre ait bütün iş ve iş yerlerini kapsamaktadır. Bu yasayla
birlikte iş yerlerinde hekim ve uzman bulundurulması, risk
değerlendirmesi, acil durum planlaması yapılması zorunlu
hâle getiriliyor. Aksi takdirde, iş güvenliği uzmanı için 5 bin
TL, iş yeri hekimi için 5 bin TL ve sağlık personeli için 2.500
TL
Aykırılığın devam etmesi hâlinde her ay için de
aynı para cezası uygulanacaktır. deniyor. Bu kanunun normalde
yürürlükte olması gerekiyor. Kucağınızda bulduğunuz bu
kanundaki sağlık personeli ve doktor problemini nasıl
çözeceksiniz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, bu 19uncu maddede, sağlık
hizmetleri sınıfında 68inci maddeye göre 1, 2, 3 ve 4üncü
derecedeki kadrolara atananlardan bahsediliyor. Ben bunu yazılı da
istiyorum. Kaç kişi bu kadrolara atanmış, atanan kişi
sayısı nedir? Nasıl atanmış? Yani müktesep hakları
bu dereceye atanmalarına elverişli olmadığı hâlde mi
bunlar buraya atanmışlardır? Bu madde niye getirilmiş, onun
sebebini öğrenmek istiyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, birinci sorum: Erzincandaki Devlet
Hastanesine, daha önce Bakanlığın İnşaat ve
Onarım Dairesinden, kapatılacağı ve semt polikliniği
olarak kullanılacağı yönünde bir yazı gitmişti.
Erzincan Devlet Hastanesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Ek bina yapacak
mısınız?
İkincisi de: En son yayımlanan yönetmelikle
sağlık çalışanlarının döner sermayesinde çok kötü
düşüşler olacak. Bu konuda yeni bir çalışma yapacak
mısınız?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
Son soru.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önce de konusu oldu, Adana ilimizin Ceyhan ilçesi çok önemli bir
ilçedir. Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadoludan da yoğun göçün
alındığı bir yerde
Şimdi, burada, belediye
başkanımız imar çalışmalarında hastane yeriyle
ilgili, özellikle nüfusun yoğun olduğu bölgeye bir planlama
yaptı. Fakat, orada Belediye Başkanımızın Kaymakam ve
Valiyle olan birtakım husumetlerinden dolayı
başkanımızın imar planında hastane olarak
belirlediği yer değil de siyasi iktidarın gücü de
kullanılarak farklı bir yer kararı
çıkarttırıldı. Siz yeni Bakansınız, sizden ricam,
bir hizmet geliyorsa doğru gelsin. Bunu tekrar uzmanlarınıza
inceleterek hakikaten eğer neresi doğruysa oraya bu hastaneyi
yaparsanız
Çünkü, buradan Ceyhan halkı yararlanacak. Bunu,
kişisel çekişmelere kurban etmeyelim. Burada, iktidarın
vekilleri de dâhil olmak üzere bir güç kullanımı vardır
Sayın Bakan. Yani bunu uzmanlarınıza incelettirin, hakikaten
ihtiyaç neresiyse oraya yapılmasında fayda var, çünkü bu devletin
parası oraya yatırım olarak yatacak.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Sayın Başkan, konuşmayacaksak biz niye burada
oturuyoruz?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, iki dakika fazla süre verdim soru soranlara. Burada
baştan belirtiyoruz, on beş dakika soru-cevap işlemi
yapıyoruz.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Sayın Genç, öncelikle,
ihalelerin şeffaflığı konusunda
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Sayın Başkan, bu yüce Meclisin çatısının
altında Mustafa Kemal Atatürk'ün katlini vacip görenleri savunan bir
milletvekiliyle beraber oturmaktan utanç duyuyorum.
BAŞKAN
O sizin takdiriniz, ona benim söyleyeceğim bir şey yok.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Evet, Sayın Genç, kamu-özel
iş birliği modeliyle ihale ve Türkiye'de yüksek tirajlı iki
gazetede -Resmî Gazetede de- Sağlık Bakanlığı
İnternet sitesinde ve uluslararası yüksek tirajlı, bugüne kadar
iki, kanundan sonra uluslararası bir gazetede bütün dünyaya duyurulacak ve
ihalelerin sistematiği şeffaf bir şekilde kamuoyu
tarafından da takip edilecek.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Madem ihaleye itiraz edilecek neye göre itiraz edilecek? Cevap
verin de anlayalım. Şimdi, ihaleye itiraz edilecekse neye göre
edilecek?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Sayın Genç, hem ulusal hem
uluslararası kamuoyuna yüksek tirajlı gazetelerle duyurulacak ve bu
anlamda, şeffaf bir şekilde, bir ihale sistematiğini kamuoyu da
biliyor, sizler de biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nereye itiraz edecek?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Dolayısıyla, bu anlamda önce
idareye, sonra da mahkemeye.
Yani bu anlamda bir
KAMER GENÇ (Tunceli) Mahkemeye dava açacak,
neye göre açacak, Kamu İhale Kanununa tabi değil, ona tabi
değil, buna tabi değil?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Sayın Köprülü, Çorlu Devlet Hastanesi
Eski devlet hastanesinin yeri TOKİye devredilecek mi?
Arkadaşlar, şimdi, neticede, bu
kurumlar milletin kurumları ve Millî Emlake devredilerek -millet
adına yine en doğru çıkış yolu- oranın kamuoyu,
oranın dinamikleri ve kamunun değerlendirmesiyle bir karar verilecek.
Neticede, bu, günü gelir TOKİye devredilir, günü gelir Millî Eğitime
devredilir, oradaki ihtiyaçlara göre buralar belki yine sağlıkla
ilgili bir alan olarak değerlendirilir. TOKİ de bu anlamda
değerlendirme içindedir. Bunu süreç içinde kamuoyuyla da paylaşarak
kararı veririz.
Sayın Çınar, Kastamonuda Hacettepe
Üniversitesine devredilen ve Hacettepe Üniversitesi tarafından röneve
edilmesi planlanabilen bina, Bakanlığımızın
inisiyatifinde değildir. Ayrıca, devlet hastanesine 400 yataklı
yeni blok kamu-özel iş birliği modeliyle yapılacaktır,
projeleri tamamlanmıştır.
Sayın Ağbaba, ambulans konusunda,
biliyorsunuz, bakanlığımız ilk günlerinde
-yaklaşık on beş gün önce- 486 ambulansın
dağıtımını yaptık. Bu anlamda, Malatyaya hangi
sayı geldi, onu bilemiyorum. Ama, bu yıl da yine yaklaşık
1000 adet ambulans ihalesini planlıyoruz. Bu anlamda gerek ambulans gerek
VELİ AĞBABA (Malatya) Malatyaya
öncelik vermenizi rica ediyorum.
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi, Türkiye öncelikli
çalışıyoruz, Malatya öncelikli bir çalışma
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok
haksızlıklar oldu Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Sayın Ağbaba, onu bir
değerlendirelim. Öznur Çalıkla birlikte bir gelin.
İnşallah
VELİ AĞBABA (Malatya) Olur mu böyle bir şey Sayın
Bakan?
BAŞKAN Sayın Ağbaba, soru sordunuz, Sayın Bakan
cevap veriyor. Lütfen, yerinize oturunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, böyle bir
şey olur mu ama?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ama siz de
Malatyaya ayrıcalık istiyorsunuz. 81 vilayetimizin bu anlamda
eşit, adil dağılımını öncelikliyoruz.
Dolayısıyla, sizin Malatyaya
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben sizden rica ediyorum, bir AK
PARTİ milletvekili talep etsin sizden. Böyle bir şey yok ama.
SAĞLIK BAKAN MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Peki,
teşekkür ederim. Tamam.
Erzincanla ilgili
Sayın Işık, acil servis, yoğun
bakım gibi birimlerde çalışanlar başta olmak üzere
gelirlerde artış olmuştur, gelirlerde azalma
olmamıştır. Dolayısıyla, bu anlamda
çalışanların ek ödeneklerinde önümüzdeki süreçte bir
değerlendirme
Onu süreç içinde çalışmalardan sonra kamuoyuyla
da sizinle de paylaşırız.
19uncu madde, kaç kişi
Bu anlamda Sayın Genç size
yazılı olarak bilgiyi döneriz.
Sayın Akar
2012de çıkarılan iş güvenliğinde,
iş yerlerinde iş yeri hekimliğini ve iş yeri
uzmanlığını sağlık personelinden nasıl
karşılayacaksınız? İş yeri hekimliği ile
ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız ile ikincil mevzuat
çalışmalarımız devam etmektedir.
Adana
Sayın Yılmaz, Belediye Başkanı imar
çalışmaları
Arkadaşlar, bu anlamda tabii, sağlık
yatırımlarıyla ilgili Yerel yönetimlerde planlamayı
yalnız yerel yönetimler yapar, en iyi onlar bilir. diye bir şeye
bizim Evet. dememiz mümkün değil. Oranın yerel yönetimleri, yerel
dinamikleri ama bizim sağlık alanındaki analizlerimizi de
değerlendirerek doğru olan kararı verme sorumluluğu tabii
ki Sağlık Bakanlığına ait olacaktır ama bizim
bunu yerel yönetimleri kale almadan yapacağız diye bir
anlayışımız da söz konusu olmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sıkıntı orada, kale alınmıyor.
Kale alın, bir dinleyin.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Onun tekrar
bir değerlendirmesini
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bir dinleyin.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Onu
söylüyorum, bir saniye.
Tekrar bir baktırırız, bir de bizim
bakışımızla size de bilgi olarak döneriz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Çok teşekkür ederim.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ben
teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Toptaş, henüz tutanaklar gelmedi. Tutanak gelince
tutanağı okuyup size, sataşma nedeniyle söz vereceğim.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
15inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 15. Maddesinin son fıkrasındaki Hazine
Müsteşarlığınca borç üstlenimi ifadesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Rahmi
Aşkın Türeli İzzet
Çetin
İstanbul İzmir Ankara
Özgür
Özel Mehmet
Şeker Candan
Yüceer
Manisa Gaziantep Tekirdağ
Muharrem
Işık
Erzincan
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 15. maddesinin
ikinci paragrafının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Antalya Mersin Samsun
Erkan
Akçay Reşat
Doğru
Manisa Tokat
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
417 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 15. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İbrahim
Binici Abdullah Levent
Tüzel
Iğdır Şanlıurfa İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu
Mersin Mardin Bitlis
Demir
Çelik İdris
Baluken
Muş Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet,
önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Madde üzerindeki önergemiz üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçi yasa tasarısıyla ilgili düşüncelerimizi burada
Genel Kurulla paylaştık ama canlı yayının
olmadığı saatlere denk geldiği için önergeler üzerine
tekrar görüşlerimizi ifade edeceğiz. Arkadaşlarımız da
bu konudaki muhalefetimizi dile getiriyorlar.
Ben bu önerge üzerine söz alınca şu anda
yaşamış olduğumuz süreçle ilgili birkaç şeyi, birkaç
hususu belirtmek istiyorum. Görüştüğümüz bu yasa tasarısı
ve sağlıkla ilgili burada görüşülen bütün yasaların tek bir
amacı var: Sağlıklı bir toplum oluşturmak.
Sağlıklı bir toplum oluşturmanın yolunun
barıştan geçtiğini hepimiz iyi biliyoruz. Savaş
ortamında sağlıklı bir toplumdan bahsetmek mümkün olmaz.
Biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlık olarak kabul edilen
insanın sağlıklı bir ortamda yaşamını idame
ettirmesi bir barış ortamının tesisinin mutlaka
açığa çıkarılmasından geçer diye düşünüyoruz.
Tabii, bu konuyla ilgili, yeni, toplumda oluşan bazı beklentiler var,
umutlar var. Bu konuda Sayın Başbakanın açıklamaları
oldu. Ancak uygulamalara baktığımızda, maalesef,
kaygılarımızı giderecek uygulamaları göremiyoruz.
Bu tartışmaların başladığı günden
bugüne kadar devam eden askerî operasyonlar gerçekliği var. Şu anda,
bu dakika, bu saat itibarıyla on binlerce asker, ağır teknik
imkânların kullanıldığı, kış
koşullarının olduğu Lice-Genç-Hani üçgeninde yine askerî
operasyona çıkmış durumdalar. Bir hafta önce yine aynı
durum vardı ve Lice halkı o askerî operasyon bölgesine yürüyerek
kendi bedenini bu süreç için canlı kalkan yaptı. Şu anda Lice
halkı, yine o dağlarda, yeniden cenazeler gelmesin diye, bu süreç
yeniden sabote edilmesin diye canlı kalkan olarak o karın üzerinde
bekliyorlar.
Biz buradan Hükûmete şu çağrıyı yapmak istiyoruz:
Barış sürecini önemsiyoruz, müzakere, diyalog sürecini önemsiyoruz.
Tek bir cenazenin gelmesi bile bu Meclisteki her milletvekili için, her siyasi
parti için kendine siyaseti haram kılacak bir gerekçe olmalıdır
diyoruz ama bunun yolu askerî operasyonlardan geçmez.
Bakın, bu tartışmalar başladıktan bugüne kadar
40a yakın gerilla kaybı var. Analar ağlamasın. diyen
Sayın Başbakana ben buradan bu bilgiyi hatırlatmak istiyorum;
40a yakın ailenin ocağına ateş düştü, ana
ağladı. Sadece son bir aylık süreç içerisinden bahsediyoruz.
Ölümler arasında ayrım yaparak barışı getiremeyiz.
Şu anda Licede bombardıman devam ederse Lice halkından sivil
kayıpların da olacağı çok ağır bir travmatik
olayla, vakayla karşı karşıya kalabiliriz ki bu var olan bütün umutları bir anda
alıp götürecek. O nedenle, bu askerî operasyonların getireceği
bir şey yoktur. Silahlar sussun, siyaset konuşsun. demek büyük bir
cümledir, iddialı bir cümledir, desteklenmesi gerekir ama bunun için
silahların gerçekten susması, siyasetin konuşması gerekir.
Siyaset de Sinopta, Samsunda yaşandığı gibi lince tabi
tutulursa, bu konuda Hükûmetin sorumluluğundaki Bakanlık gerekli
önlemleri almazsa buradan bir şey çıkmaz. Bu süreci hiçbirimizin heba
etmemesi gerekir diye düşünüyorum.
Sözlerimi bitirmeden önce, bugün yaşamını yitiren 105
yaşındaki Berfo Anayı saygıyla, rahmetle anıyorum.
Kendisine Allahtan rahmet, tüm yakınlarına ve ailemize
başsağlığı diliyorum. Berfo Ana, bu sistemin bütün
zulmünü, baskısını iliklerine kadar -maalesef-
yaşamış ve son otuz yılını da bu sistemin
gözaltında kaybettiği, işkenceyle kaybettiği oğlunu
aramak için geçirmiş yaralı bir anaydı.
Çığlığını maalesef duymadık, bu Meclis
gereğini yerine getirmedi. Ölmeden önce tek bir isteği vardı,
Ben, oğlumu tekrar göremeyeceğimi biliyorum ama oğlumun
kemiklerini istiyorum. diyordu,
Oğlumun mezarını istiyorum, mezarı
başında bir Fatiha okutmak istiyorum. diyordu, Aksi takdirde
gözlerim açık gidecek. diyordu ve maalesef, biz, buradaki siyasetçiler
olarak, Berfo Ananın gözü açık bir şekilde
yaşamını yitirmesini sağlamış olduk. Bu hepimizin
ayıbıdır.
Tabii, Berfo Ana, kayıp annelerinden, çocuğunu işkencede,
gözaltında kaybeden annelerden sadece biridir. Bu Meclis, darbelerle
yüzleşme sürecini büyük bir sorumlulukla yaparak en önemli ve öncelikli
görevini de bu kayıp anaların yaralarını sarmak için
harcamalıdır diye düşünüyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 15. maddesinin
ikinci paragrafının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay
(Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15inci madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünkü konuşmamda Manisa Şehir Hastanesinin akıbetiyle
ilgili bazı soruları Hükûmete yöneltmiştim, henüz
cevabını alabilmiş değiliz. Yine buna devamla, bilindiği
üzere Manisada Moris Şinasi Çocuk Hastanesi var, devlet hastanesi ve bu
bir vakıf hastanesidir. Şehir hastanesi hizmete girdikten sonra bu
Moris Şinasi Çocuk Hastanesinin akıbeti ne olacaktır, bu da
meçhuldür, cevabını arayan sorulardan birisi de budur.
17 Mayıs 2010 tarihinde Sayın Bülent Arınç Manisadaki
bir toplantıda, bir açılış töreninde Yazı da gelse,
tura da gelse bu hastaneyi yapacağız. demişti. Yani
iktidarın hâlâ yazı-tura atmakla meşgul olduğunu görüyoruz.
Şu anda da yine Manisa sağlıkla ilgili bir haberle
çalkalanıyor. Nedir bu? Manisa AKP il ve merkez ilçenin bazı
yöneticilerinin çok yakın akrabaları ve çocukları, bazı
hastanelere, taşeron firma olarak, müdür, müdür yardımcısı
olarak atanıyorlar. Doğrusu bunu da anlayabilmiş değilim,
nasıl yöneticiliğe bu unvanla bir atama yapılabiliyor? Manisa
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi devlet
hastanesi ve Kırkağaç Devlet Hastanesine AKPli yönetici ve yönetici
yakını 6 kişinin sözleşmeli müdür ve müdür
yardımcısı olarak atandığı iddiaları ortada
durmaktadır ve bunların tamamı da sağlıkla uzaktan
yakından alakası olmayan meslek mensubu insanlar, sağlıkla
bir ilgileri de yok -kimi sporcu, kimi kahveci, kimi fırıncı- ve
bu atanan kişilerin hiçbiri kamuda da çalışmıyor.
Şimdi, tabii bunların isimlerini de zikretmek istemiyorum fakat
bunlar basına da, medyaya da yansıdı. Sayın Bakanın ve
Sağlık Bakanlığının buna kayıtsız
kalmaması gerekir ve cevap vermesi gerekir.
Ben en çok da şundan endişe ediyorum: Bu kanun
çıktıktan sonra ne yapacağınızı düşündükçe tüylerim
diken diken oluyor. Bu hastane yap- kirala-devret yasası
çıktıktan sonra şehir hastaneleri Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir çiftliği hâline gelecektir değerli arkadaşlar.
Şu hâliyle bu kadar pervasız ve partizanca atamalar
yapılabiliyorsa akıbet hiç de hayırlı olmayacaktır.
Lütfen, cevap bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
sağlık yatırımlarının gayrisafi yurt içi
hasıla içerisindeki payı düşmüştür. Nasıl
düşmüştür? 2002den 2011e kamu sağlık
yatırımlarının payı binde 3ten binde 2ye
düşmüştür. AKP kendi hesabını yapsın, bizim
hesabımız da budur, Sağlık Bakanı da gerekli resmî
rakamları versin.
Sağlıkta sabit sermaye yatırımlarının kamu
tarafından yapılması için imkânlar mevcut olduğu hâlde, AKP
düzenli bir şekilde bu alandan kaçınmaktadır. Diğer bir
ifadeyle, özellikle tasarruf, israftan kaçınma gibi topluma akıl
verme gayretlerinin olduğu, bizim de elbette anlayışla
karşıladığımız ve destekleyebileceğimiz
tavsiyelerin fakat tutarlı olması gereken birtakım tavsiyelerin
olduğu bir durumda Başbakanın uçağı, beyaz saray
diye tabir edilen yeni hizmet binaları, tren, bürokratların lüks
makam harcamaları, yine, hizmet binası kira ödemeleri, Arap Baharı
isyancılarına yapılan milyonlarca dolarlık yardımlar
için gözü kapalı paralar harcanırken sağlık, eğitim
yatırımları ve tarım desteklemeleri, bu bakımdan,
bütçe imkânlarıyla mukayese ettiğimizde, ihmal edilmektedir
yatırımlar bakımından.
Öte yandan, sağlık harcamalarının bütçe
açığına etkisine dair kaygıları bu tasarıya da
yansıyor ancak hemen basit bir hesaplamayla belirtelim ki cari fiyatlarla
yirmi beş yıllığına kiraladığınız
bir hastanenin sadece bina kira bedelini bile hesaba katarsak yirmi beş
yıl sonunda ödediğiniz miktar ile 2 hastane yapılabilir. Bu
uygulamalar kısa, orta ve uzun vadede bütçe açıklarını daha
da artıracaktır.
İnşallah bundan sonraki konuşmalarımızda
sözümüze devam etmek üzere muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Toptaş, sataşmayla ilgili söz talebiniz vardı.
Tutanağı getirttim. Evet, Ali Çetinkayanın
savunulmasının sağlıklı bir ruh hâli olup
olmadığı konusunda fikrinizi almak istiyorum. diye
sataşmış.
İki dakika söz veriyorum, buyurun; (CHP sıralarından
alkışlar)
Yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ali Çetinkayaya çatanın ruh halinden
şüphe etmek lazım aslında. Ali Çetinkayaya laf söyleyen
haysiyetsizdir bir kere.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaşın, Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması (Devam)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, burada bir dakikalık kısa söz
alan bir milletvekili sıfatını taşıyan bir
arkadaşımız, biraz önce anlattığım Afyonlu
değerli hemşehrim, ulusal kahraman Ali Çetinkayaya çok kötü, tarif
etmeye ya da dile getirmeye utandığım kelimelerle hitap
etmiş. Yine -bana da- Ali Çetinkayanın savunulmasının
sağlıklı bir ruh hâli olup olmadığı konusunda
fikrinizi almak istiyorum. demiş Bakana, güya soru sormuş.
Aynı terbiye sınırları içerisinde
yetişmediğimiz için aynı kelimelerle yanıt
vermeyeceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Daha ağır ver Sayın Vekilim, daha
ağır ver.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bizim geleneğimizde, Ebediyete
intikal etmiş birisine kötü söz söylemek ölü eti yemektir. diye
anlattılar. Biz, dolayısıyla, Ali Çetinkayanın
yargıladığı şahıslarla ilgili, şu
şahıs şunu yapmış, bu şahıs bunu
yapmış diye bir nitelendirmede bulunmayacağız. Şunu
söyleyebilirim ki istiklal mahkemeleri hata da yapmış olabilir. Ancak,
yaptığı yargılamada yargılanan şahıslar
İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesidir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İftira
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Nereden geliyor ya?
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Aynen söylüyorum, casusluk
yapanlardır.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) İftira
Yanlış
düşünüyorsun.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Ulusal Kurtuluş Savaşına
karşı çıkıp ihanet edenlerdir, cumhuriyete ihanet
edenlerdir.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya)
Önce öldüreceksin, sonra yargılayacaksın. Var mı böyle
bir yargı sistemi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Hainleri
yargılamıştır.
MUSA ÇAM (İzmir) Metiner, gocunma, gocunma
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Ali Çetinkaya Ulusal Kurtuluş
Savaşının kahramanıdır, Ali Çetinkaya Türk devriminin
kahramanıdır. Ali Çetinkaya 1.200 kilometrelik demir yolu
yapmış, milyarlarca ihale vermiş ama cebine 1 lira
koymamış bir adamdır. Çocuklarına gemicik
bırakmamıştır, çocuklarına servet bırakmamıştır,
milyar dolarlar Avrupa bankalarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Ali
Çetinkayanın onurunu taşıyorum! Ona laf atanlara yazıklar
olsun!
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) O onur size yeter.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Sizinle Ali Çetinkayayı her yerde
tartışırım, Ali Çetinkayanın onurunu her yerde
tartışırım!
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Böylelerini savunmak size yakışır!
Kel Alilerin dönemi bitti.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Sizi gidi zalimler sizi!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yaşasın zalimler!
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Sağlık
Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis
Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan
ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin ile 4 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/722, 2/1114) (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN Biraz önceki önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 15. Maddesinin son fıkrasındaki Hazine
Müsteşarlığınca borç üstlenimi ifadesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu-özel ortaklığı modelinin 15inci maddesi
üzerine verdiğimiz önerge üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bugün sağlık hizmetlerinde olduğu kadar sağlık
hizmetlerinin finansmanında da çok ciddi değişiklikler yapacak
bir tasarıyı, kamu-özel ortaklığını
konuşuyoruz.
Ben bu kürsüye çıktığımda sürekli tekrar etmekten
gerçekten utanıyorum ancak sizler aynı şekilde komisyonlardan,
ilgili komisyonlardan, kamuoyundan bu yasaları kaçırmaktan
utanmıyorsunuz. Evet, bu tasarı, benim de üyesi olduğum
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonundan ve kamuoyundan kaçırıldı. Ha, burada
görüşülseydi, tartışılsaydı kötü mü olurdu? Kötü
olmazdı, faydalı olurdu. Ancak, sizin tercihiniz fayda değil,
sizin tercihiniz kaçırmak. Bu, sizin yönteminiz oldu. Bu
tasarının da ne gerekçesinde ne maddelerinde sağlık hizmeti
sunumunun içindeki sorunların çözümü var. Bu tasarının içinde
kâr var, zarar var. Kâr eden vatandaş var, zarar eden
yurttaşlarımız var.
Tabii, buradan ben Sayın
Bakana, Müezzinoğluna yeni görevi hayırlı olsun diyorum,
Allah utandırmasın. Sayın
Bakan geçen günkü Genel Kuruldaki konuşmasında Ankara Numune
Hastanesi ve Gaziantepteki -doktor,
rahmetli doktorumuz- Ersin Arslan Hastanesinin bu millete
yakışmadığını söyledi. Doğru söylüyor Sayın
Bakan. Yalnız bu millete -bin lira olmuş- açlık
sınırının altında kalan 780 liralık asgari ücretle yaşam
mücadelesi vermek de yakışmıyor. Son raporlara göre,
sayıları 10 milyonu bulan, ancak sosyal yardımlarla ayakta
kalabilen muhtaçlarımız var. Yani, her 8 kişiden 1inin muhtaç,
aylık gelirinin 261 liranın altının olması da bu
millete yakışmıyor. Tek gözlü gecekondusunda aynı odada
yemek yiyen, aynı odada uyuyan, aynı odada yatan, aynı odada
yaşayan, banyo yapan, aylardır sofrası et görmeyen milyonlarca
aile tablosu bu millete yakışmıyor. Milletvekillerinin,
Genelkurmay Başkanının, akademisyenlerin, gazetecilerin terörist
suçlamasıyla infaza dönüşen uzun tutukluluk süreleri de bu millete
yakışmıyor. Fikirlerini, düşüncelerini, kendini
beğenmeyebilirsiniz; bir bilim insanı, bir üniversitenin rektörü,
kanser hastası Sayın Fatih Hilmioğlunun ve onun gibi onlarca,
yüzlerce hastanın hapishanelerde ölüme terk edilmesi de bu millete
yakışmıyor.
Bu ülkeye, millete yakışmayan o kadar çok tablo var ki buradaki
sürem anlatmaya yetmeyecek. Ama bakın, en son Silivride, en son
Silivride duruşma salonuna girmeye çalışan halkın önüne,
milletvekillerinin önüne koyduğunuz bariyerler yüzünden İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanalın ayağını
kırdınız. Kendisine geçmiş olsun diliyorum. Buradan
gülüyorsunuz; yazıklar olsun, başka bir şey diyemiyorum! Onunla
beraber, sıktığınız biber gazıyla, suyla, copla,
bir sürü insanı yaraladınız.
Hakkını
arayan, eleştiren, emeğinin peşinde kim olursa herkese biber
gazı, su, cop. Hani bariyerleri aşacaktınız? Hani
yasakları kaldıracaktınız? Hani özgürleşecektiniz? Ben
buradan sizi halkımıza şikâyet ediyorum. En büyük yasakçı
sizsiniz, siz sadece kendinize demokratsınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İstiklal mahkemelerini savunuyorsunuz,
yakışıyor mu size?
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Geçin onları geçin, gelin bugünlere, bugünlere gelin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sus Metiner, sus.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Hâl böyleyken, Türkiye ekonomisi, bütçesi açıklar verirken,
kamu-özel iş birliği modeliyle tesis yaptırılması,
hizmet alınması, yenilenmesi de nereden çıktı? Bu kimin
için, kimlerin faydasına bu? Bu tasarının gerekçesi ne? Bu
ortaklığı karşılamaya gücümüz var mı? Bu kadar
yüksek bedeli ne için ödeyeceğiz ve kim ödeyecek? Bu milletin, bu ülkenin,
sağlık sistemimizin bu kadar yüksek maliyet hesabına, lüks otel
konforunda hastanelerden daha acil, daha hayati ihtiyaçları yok mu? Daha
pahalı binalarda sağlık hizmeti sunacağız diye
milyarlarca liralık maliyetin altına girmekte akıl kârı var
mı? Kusura bakmayın, bu tasarıyı inceleyen herkesin bu
soruları sormaması, bu sorulara cevap aramaması mümkün
değildir.
Sayın
Recep Akdağ Komisyondaki ifadesinde şunu söylüyordu hastaları
daha modern hastanelerde ve yataklarda yatıracağını
söylüyordu, hasta yatak sayısını da 147 bine kavuşturmak
istediğinden bahsediyordu. Oysaki 2013 yatırımında 27 bin,
yapılan sağlık tesisleriyle 27 bin yatak elde ediliyor. Yani
ihtiyacımız normal ihalelerle çok daha ucuza yapılabiliyor.
Oysaki bu kamu-özel ortaklığında yapılan sistemde Yüksek
Planlama Kurulu kararlarında bu vardır hastanede yatak
sayılarının artmayacağı, sadece bir
kısmının yenileneceğini söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER
(Devamla) O zaman biz milyarlarca liralık yatırımın
altına ne için, kim için, neden giriyoruz, merak ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır. Aynı
mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 16. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Rahmi
Aşkın Türeli İzzet
Çetin
İstanbul
İzmir
Ankara
Özgür
Özel Mehmet
Şeker Muharrem
Işık
Manisa
Gaziantep
Erzincan
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin
Buldan İbrahim
Binici Abdullah Levent
Tüzel
Iğdır
Şanlıurfa
İstanbul
Erol
Dora Demir
Çelik Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Muş
Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal
Ali
Öz Cemalettin Şimşek
Antalya Mersin
Samsun
Erkan Akçay Reşat
Doğru
Manisa Tokat
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arkadaşım biraz evvel böyle bir kamu-özel
ortaklığının niçin yapıldığını
merak ettiğini söylüyor ve soruyor. Yani, bunu sormaya gerek yok ki. Bu
ülkenin, cumhuriyetin tüm değerleri, fabrikaları
satılmış, toprakları satılıyor, termik
santralleri satılmış, elektrik dağıtım şirketleri
satılmış. E, bunu niye soruyorsun ki? Sıra onlara geldi,
onları satıyorlar. Sadece merkezî Hükûmet mi satıyor?
Hayır, aynı zamanda yerel hükûmet dediğimiz belediyeleri de
satıyor bunların.
Biraz evvel gündem dışı konuşmalarda Kocaeliyle
ilgili arkadaşımın dile getirdiklerini ben burada kısaca
anlatmak istiyorum, yaptıklarını, iddia ettikleri şeyleri.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Kocaelide Kent Konut adı
altında fakirlere, fukaralara, yoksullara ve orta gelirlilere ev yapmak
üzere kurulmuş bir konut AŞ -Kent Konut AŞ- var. Bu Kent Konut
AŞ konut yapıyor, doğru, bunda hiçbir sıkıntı yok
ama 152 adet özel konut yapmış. Tabii ki özel konut yapıyorum
diye duyurmamış özel konut yapıyorum diye duyurmamış.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Özel konut değil. Hepsi konut,
hepsi; doğru söyle.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bu, İzmiti, Körfezi gören en önemli
noktada.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Onların yüzde 80i Körfezi
görüyor, yüzde 80i Körfezi görüyor.
HAYDAR AKAR (Devamla) - 90 bin TLye yapılıyor, banka kredisi
kullandırtmıyor, 15 bin TL peşin alıyor, iki tane senet
yapıyor, 40 artı 40. Daha birinci yılı doldurmadan, 1 lira
para ödemeden 15 bin TLye alan vatandaş 200 bin TLye bu konutunu
satıyor. Bu konutu satıyor, İzmitin en lüks yerinde.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sosyal konut değil bunlar, lüks
konut Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Peki, yer sahipleri, kentsel dönüşüm sonucu
yer sahipleri nereden konut alıyor? Nereden konut alıyor? Bodrum
dairelerinden konut alıyor.
Şimdi, arkadaşım bunu savunuyor. Şimdi, bu Denetleme
Kuruluna bakalım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sosyal konut değil bunlar.
Doğruyu söyle ama, sosyal konut değil bunlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - İlyas Bey, bak sataşıyorum sana,
gel buradan söz al.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bunlar müracaat sırasına göre
satışı yapılan konutlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Denetleme Kuruluna bakalım. İsmail
Civelek, AKP İl Başkanının kardeşi; Ömer Polat,
Başkanın Başdanışmanı. 3 kişi daha var,
birisi yönetim kurulunda, biri diğer bir BİTin yönetim kurulunda. Bu
arkadaşlar denetliyorlar. Yani kendin pişir kendin ye. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen kendi döneminle
karıştırıyorsun. Sabahleyin söyledin, iki asır ceza
aldı dedin, iki asır.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, aynen böyle.
Ben şimdi böyle şimdi sana soruyorum
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İki yüz on bir yıl ceza
aldılar, şu anda hapiste yatıyorlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) Sana soruyorum: SEKAPARKı
yaptırdın, Kale İnşaata yaptırdın;
Unakıtanın çocuklarına yaptırdın,
Unakıtanın.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İki yüz on bir yıl ceza
aldılar. Şu anda hapiste yatıyorlar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Akar, lütfen Genel Kurula hitap edin,
karşılıklı konuşmayın.
HAYDAR AKAR (Devamla) Sonra belediyeye tamamlattırdın. Sonra
battı çıktı yaptınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen herkesi kendin gibi zannetme.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Bak, yaptırdıklarınızı
söylüyorum. Hiç sinirlendirme beni.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sinirlendirmiyorum ki. Doğruyu
söyle, doğruyu.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Battı çıktı yaptınız.
Nasıl yaptınız? Nasıl yaptınız? Kale
İnşaata.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İki yüz on bir yıl ceza alan
İSUdakilerden de bahsetsene.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Kim? Unakıtanın çocukları. O da
bitiremedi.
Sonra dediniz ki: Yuvacık Barajının suyu bitti.2006
yılında -veriler burada-
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bitti.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Bilgi Edinmeden, Bilgi Edinmeden, İSUdan
aldım bilgileri.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Şu ana kadar Yuvacık Barajında
141 milyon metre küp su vermesi gerekirken...
HAYDAR AKAR (Devamla) - Doğru konuşmuyorsun. İSUdan
aldım bilgileri,
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
HAYDAR AKAR (Devamla)
- Şimdi söylüyorum.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Sanki Yedim Camisi gibi sanki içtim barajı oldu.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli)
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Söylüyorum, söylüyorum, bağırma oradan, söylüyorum. Üç
dönemdir milletvekilisin, kendine
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hadi be oradan!
BAŞKAN - Sayın Baştopçu, lütfen
HAYDAR AKAR (Devamla) İsale hattını yaptınız,
isale hattını, 50 milyon TLye. Altı senede bir gün
çalıştırmadılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kocaeliyi yüz yılık
ipoteğe sattınız,
HAYDAR AKAR (Devamla) - Kim
yaptı biliyor musunuz? GAP İnşaat. Kim o? Çalık
İnşaat, Çalık Holding. Çalık Holding, GAP İnşaat
Yaptı. Yuvacık Barajında su bitiyormuş efendim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Evet, su bitti. Nisandan beri su yok
Yuvacıkta, ekim-kasım aylarında su yok.
HAYDAR AKAR (Devamla) - O yaptıkları sene 21/bye göre
yapıyorlar, Çalık Holdinge veriyorlar, GAP İnşaata ve 50
milyon TL. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Su yok işte.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sayıyorum sizin
yaptıklarınızı: Sapanca yolunu
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Halkın arasına gir,
halkın arasına. Halkın arasına gir, öğren bunları!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Kim yapıyor bunu? Deplasmanlarını
kim yapıyor? Büyükşehrin haritalarını kim yapıyor?
Bunları, gelin, bu kürsüden söyleyin.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Şu ana kadar Yuvacık
Barajında 141 milyon metreküp su akmadı.
HAYDAR AKAR (Devamla) - İlyas Bey, lütfen. Bak,
sataşıyorum sana. Gel söyle
bunları, ben de sana söyleyeceğim. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, Namazgah Barajı yapıyorsunuz. Adı baraj,
gölet; adı baraj, gölet.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yuvacık da büyük gölet oluyor.
BAŞKAN Sayın Şeker, lütfen
HAYDAR AKAR (Devamla) - Para bulamadıkları için
tamamlayamıyorlar, müteahhide para ödeyemiyorlar. Ne oluyor biliyor
musunuz? Kocaeli Büyükşehrin geliri 2,1 trilyon lira. 11 katrilyon
borcunuz var, 11 katrilyon. Ne yaptınız bu parayı, Allah size
sorar ya? Ne yaptınız bu parayı? Ne yaptınız bu
parayı?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Allah size soracak onun
hesabını, soracak!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Evet,
evet.
Ben söylüyorum, İSUnun üç yıllık araç kiralama bedeli,
arkadaşlar, 41 trilyon lira. İSUnun araç kiralama bedeli 41 trilyon
lira. Büyükşehirin 2011deki reklam gideri 8 trilyon lira. Nedir biliyor
musunuz? Karamürsel Belediyesi, Kandıra Belediyesinin bir yıllık
bütçesi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İşin gücün rant, başka
bir şey düşündüğün yok.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Ne yapmışlar? Çim yapmışlar.
Ne yapmışlar? Köylerde fırın yapmışlar. Gittim
bir köye Teyze, fırını yakıyor musun? Ekmek
yiyeceğim. dedim, Yok, süs olarak
duruyor. dedi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yuvacık Barajı 5 milyar
lira. Sadece Türkiyenin değil, dünyanın en büyük barajı,
dünyanın.
HAYDAR AKAR (Devamla) Boşuna bağırma oradan,
boşuna bağırma! Kentte senin adresini soruyorlar. Üç dönemdir
torpilli milletvekilliği yapıyorsun, beni konuşturtma.
Sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Bakanım, özellikle
Büyükşehir Belediyesi
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Anlaşılmadı Sayın Şeker, bir
saniye
Sayın milletvekilleri, bir saniye
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Milletvekili olmadan önce Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekiliydim. Büyükşehir
Belediyesinin aleyhine haksız ithamlarda bulundu. Sataşmadan söz
almak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Şeker, muhalefet konuşacak tabii.
Şimdi Kocaeli Belediyesini görüşmüyoruz ki burada, Sağlık
Bakanlığıyla ilgili bir yasa görüşüyoruz. Lütfen ama
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ama Başkanım,
doğruları bildirmek zorundayız. Milletimiz doğruları
bilmek zorunda. Lütfen Başkanım.
BAŞKAN - Ne söyledi Sayın Şeker, ne diye
sataştı?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) O dönemde Başkan Vekiliydim
BAŞKAN - Olabilirsiniz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
ve yaptığımız icraatlarla ilgili, yanlış
olduğunu
BAŞKAN Ne dedi de yanlış söyledi, Yani hangi sözlerle
yanlış ifade etti?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yuvacık barajıyla ilgili
doğru bilgileri söylemedi Sayın Başkanım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataştım, bana da
sataştılar.
BAŞKAN Sayın Akar, oturun lütfen, konuştunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi ilk kez açıklayacağım,
ilk kez açıklayacağım şu an. 500 milyon doları
nasıl iç ettiler, onu açıklayacağım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım, bizi
dinleyen 75 milyon yanlış bilgilendi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı, Sayın Şeker
söz istiyor. Konuşuyoruz, lütfen
Buyurun Sayın Şeker.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bizi dinleyen 75 milyon
yanlış bilgilendi.
BAŞKAN - İki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle.
Buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; öncelikle bir konuyu izah etmek istiyorum.
Evet, Yuvacık Barajı gerçekten Kocaeli Büyükşehir
Belediyesini yüz yıllık borç altına sokmuştur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır, doğru değil.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Aynen.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Yuvacık Barajının
büyüklüğü, 49 milyon metreküp su hacmi var ve yılda 141 milyon
metreküp su vermesi gerekirken
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 142 milyon metreküp.
İLYAS ŞEKER (Devamla)
şu ana kadar 110 milyon metreküp
su geçmedi. İstanbulda sanki yedim camisi vardı, Yuvacıkda
sanki içtim barajı oldu.
Aynı şekilde, Kandıra Namazgahta baraj yapıyoruz.
Yuvacık Barajının yarı fiyatına; Namazgah
Barajının bedeli 80 trilyon lira, Yuvacık Barajının
bedeli 5 katrilyon lira, 5. (CHP sıralarından gürültüler)
Bunun takdirini yüce milletimize bırakıyor.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şeker, bunları daha önce ifade
ettiniz zaten.
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, rakamları
doğru söylemiyor, yüce Meclisi yanıltıyor. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye Sayın Milletvekilim, sözleriniz
anlaşılmadı efendim grubunuzun seslerinden dolayı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, doğru söylemiyor.
BAŞKAN Ne söyledi ki doğru söylemiyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, rakamları
doğru söylemiyor. 172 milyon metreküp diyor, yüce Meclisi
yanıltıyor.
BAŞKAN Tutanaklara geçti efendim. Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yüz yıllık bir borcu yok, bu yıl
borcu bitiyor. Lütfen söz verin, izah edeyim.
BAŞKAN Lütfen Sayın Akar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Mahkemeye müracaat
edebilirler, burası tartışma yeri değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mahkeme de yapıldı efendim.
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen oturun, konu
anlaşıldı efendim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Haydar, doğruyu söyle,
doğruyu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğruyu söyleyeceğim.
Sayın Başkan, bu konunun aydınlanması lazım.
BAŞKAN Sayın Akar, konuştunuz zaten beş dakika.
Sataştınız, o da cevap verdi. Sataştım dediniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben Sataştım. diyorum, o da diyor ki:
Doğruyu söyle. Yalan söylediğimi iddia ediyor.
BAŞKAN Sayın Akar, böyle bir usulümüz yok, lütfen oturun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Efendim, bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Bundan sonraki önergede konuşursunuz, lütfen oturun
Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Lütfen Başkanım
Doğruyu
söylemediğimi iddia ediyor, itham ediyor beni. Lütfen
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İtham etmiyorum, rakamları
söyledim.
BAŞKAN Kamuoyu takdir ediyor efendim.
Hem Genel Kurul takdir ediyor hem kamuoyu dinliyor. Şu anda televizyonlar
yayında, merak etmeyin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) İşimiz var Sayın
Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok, hayır ben televizyonlara söylemiyorum,
Meclis bilgilensin. Lütfen, çok rica ediyorum
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
lütfen oylama yapar mısınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kocaelinin anasını
ağlattınız be, yüz yıllık ipotek altına soktunuz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, iki dakika
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen oturun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
sataşmayacağım, sadece doğru rakamları
açıklayacağım, bırakacağım.
BAŞKAN Hayır, Kocaeli Belediyesini konuşmuyoruz ki,
burada Sağlık Bakanlığıyla ilgili bir yasa
görüşüyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) En yakını hapiste
yatıyor Beyefendinin.
BAŞKAN Aslında, önerge üzerinde konuşmadınız.
Kocaeli Belediyesiyle ilgili konuştunuz. Lütfen Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapmayın ama haksız bir itham var!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) En yakını hapiste, en
yakını!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bu ne ya! Sayın
Başkan devam eder misiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben kendimden sorumluyum, sen de kendinden
sorumlusun!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) O zaman oturacaksın!
BAŞKAN Efendim, vermiyorum ben söz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, kim neyi götürmüş,
öğrenelim ya.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği
Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet
Alınması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Şükrü Ayalan ve Çankırı Milletvekili İdris
Şahin ile 4 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/722, 2/1114) (S. Sayısı: 417)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen
İdris Baluken.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
Şimdi, aslında, yeni başlayan bir Sağlık
Bakanımız var. Kendisi hakkında da gerçekten olumlu şeyler
duyuyoruz. Bizim de bugüne kadar dile getirdiğimiz ya da takip
ettiğimiz sorunlarda, diyaloğa açık, çözmeye çalışan
bir anlayış görüyoruz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Sayın Başkan, konuşamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, bir saniye.
Sayın Canikli, lütfen
Sürenizi yeniden başlatıyorum, buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aslında, uzun süredir sağlık politikalarını
burada eleştiriyoruz ama Sayın Sağlık Bakanı da yeni
başladı, kendisine başarılar diliyoruz, hayırlı
olsun diyoruz. Bugüne kadar, doğrusu, kendisiyle ilgili iyi şeyler
duyduk.
VELİ AĞBABA (Malatya) Daha il başkanlığından
kurtulamamış Sayın Bakan.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi, dile getirdiğimiz
hususlarda da uzun bir süreden sonra, en azından dikkate alan,
diyaloğa açık bir yan görüyoruz. Umarız ki böyle devam eder.
Yalnız şöyle bir şanssızlığı var:
Bir Sağlıkta Dönüşüm
Projesinin acı reçete kısmıyla karşı
karşıya. Aslında, bu Sağlıkta Dönüşüm Projesinin
iki aşaması vardı. Birincisi, halka ve sağlık
çalışanlarına bir parmak bal getiren aşamaydı.
İkincisi de acı reçete aşamasıydı. Acı reçete
aşamasına geçildi aslında, sağlık
çalışanları ve emekçileri için geçildi ama tam halk bu acı
reçete kısmıyla yüzleşirken Sayın Sağlık
Bakanı göreve başlamış oldu. Biz, şimdi, buradan,
kendisine tekrar bazı çağrılar yapmak istiyoruz.
Sayın Bakanım, bu, Sağlıkta Dönüşüm Projesi
dediğimiz şey şu anda sağlık
çalışanlarının tamamını mutsuz etmiş, halk
için de böylesi bir süreci başlatmış bir projedir.
Bugün, Sağlıkta Dönüşüm Projesinin genel ayaklarına
baktığımız zaman, çok kabaca burada belirtelim.
Birincisi Genel Sağlık Sigortası. Temel
anlayışı, paran kadar sağlık hizmeti verilir
anlayışıdır ve bu anlayış sağlık için
hatalı ve sonuçları ağır olacak bir
anlayıştır.
İkinci aşaması aile hekimliği
aşamasıdır; ki aile hekimliğinde, siz, kira veren, vergiler
üzerine düşünen bir ticarethane mantığıyla
çalışan hekimleri maalesef sağlık camiasına
kazandırdınız. Şu anda, bu sistem, bu mantıktan
dolayı ciddi düzeyde, ağır bir şekilde hekimlerimiz
tarafından eleştirilmektedir.
Üçüncü aşaması kamu hastane birlikleri aşaması ki
burada CEO görevini gören bir genel sekretere bütün yetkileri verip hastaneleri
tek bir çatı altında toplama anlayışı. Geçen gün,
televizyonlar yayında değilken Diyarbakır Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin durumundan bahsetmiştim. O hastanenin
durumunu siz incelerseniz orada ne demek istediğimizi, bu kamu hastane
birliklerinin ne anlama geldiğini görürsünüz.
Bu, son, kamu-özel ortaklığıyla ilgili düzenlemeyse,
deyim yerindeyse sağlığı sermayeye açan, piyasaya açan, kâr
alanı, rant alanı hâline getiren bu özelleştirme sürecinin
altın vuruşudur. Buradan geriye dönüşle ilgili ciddi
sıkıntılar yaşanabilir. O nedenle, biz, yol yakınken
sizi, bu, Sağlıkta Dönüşüm Projesinin tamamını gözden
geçirmeye davet ediyoruz.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak hep şunu söyledik:
Sağlık, sosyal devlet olma ilkesinin gereği olarak eşit,
ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz ve ana dilinde bir hizmet
anlayışı olarak devletin vermesi gereken en önemli kamusal
hizmet alanıdır. Ancak, getirilen düzenleme, sosyal devlet ilkesinin
bütün anlayışını aşındıran; halka,
sağlık çalışanlarına herhangi bir şey getirmeyen
ama sermayeye de müthiş kâr alanları açan ve bunu da devletin
garantörlüğünde yapan bir yasadan başka bir şey değildir.
Burada özellikle sermayenin zarar etme riskine karşı hazine
güvenceleri verilmiştir. Yani, yetimin hakkıyla sermayenin olası
zararları için siz emniyet supapları oluşturmuşsunuz.
Yine, ticari alanların işletilmesiyle ilgili, hastane, özel
hastane içindeki sağlık hizmetleri dâhil olmak üzere bütün
hizmetlerin şirkete açılmasıyla ilgili tam bir rant alanı
yaratmış durumdasınız. Bakın, daha önce, bu Hükûmet döneminde camilerin altına
alışveriş merkezleri yapılmıştı; şimdi
de hastanelerin etrafına, çevresine alışveriş merkeziyle
aynı mantıkta olan ticarethaneler yapılacak. Önce manevi
yönümüzü alışveriş merkezleriyle parasal bir ilişkiyi
çağrıştıran bir uygulamayla muhatap ettiniz, şu anda
da biyolojik varlığımızı yine aynı anlayışla
muhatap edeceksiniz. Dolayısıyla, özellikle, Sağlıkta
Dönüşüm Projesinin bütün bu uygulamalarını gözden geçirmenizi
biz tekrar dile getiriyoruz.
Birinci önceliğinizin de şu olduğuna inanıyoruz:
Şu anda tükenmişlik sendromu yaşayan, mutsuz olan,
mesleğini idame ettirecek ekonomik gelire de sahip olmayan, her gün
şiddete uğrayan hekimler ve sağlık
çalışanlarının durumu son derece acildir, alarm
vermektedir. Bütün bu Sağlıkta Dönüşüm Projesiyle ilgili
uygulamalarınıza hekimlerin ve sağlık
çalışanlarının bu koşullarını düzeltmekle
başlayabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ben, tekrar, bu yasa kapsamında
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin Bakanlık tarafından ve
yeni Bakanımız tarafından gözden geçirilmesini temenni ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeler üzerinde diğer konuşmacı Cemalettin
Şimşek, Samsun Milletvekili.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 417 sıra
sayılı kamu-özel ortaklığı yasasının
16ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada, elbette
televizyonların da açık olduğu bu saatte
tartışmaların daha çok, sağlık sistemini
konuşmaktan çok başka popülist yerlere doğru gittiği bir
noktada, ben, esasen sağlık sistemimiz üzerinde konuşmak
istiyorum, bunun dışında değil. Sağlık sisteminin
bugün hangi noktada olduğunu, neye daha fazla ihtiyaç olduğunu
söylemek istiyorum; öncelikle onu ifade edeyim. Sayın Sağlık
Bakanımız da sağlık sisteminin her tarafında, her
yerinde görev almış, özellikle de özel hastane de dâhil olmak üzere
bulunmuş birisi olarak esasen bu sorunu bilmektedir.
Bugün, görüşmekte olduğumuz kamu-özel
ortaklığıyla yapılacak hastane kampüsleri bizim bugün
sağlık alanında öncelikli ihtiyacımız değildir,
öncelikle bunu ifade edeyim. Öncelikli ihtiyacımız, geldiğimiz
noktada sağlık hizmetlerinin normalleştirilmesidir. Şu
geldiğimiz noktada, maalesef, sağlık hizmetleri normal
değildir. Performans sistemiyle hekimlerin, hastane
çalışanlarının kafası karışıktır.
Bakın, her gelen burada performans sisteminden bahsediyor, özellikle ben
de üzerinde durmak istiyorum.
Artık bu performans sisteminin en az yüzde 75inin doktorların
özlük haklarına yansıması gerekir Sayın Bakanım. Siz
biliyorsunuz, hastanelerin ne derecede böyle
kışkırtılmış bir hasta potansiyeliyle
İşte Şu tetkiki istersek, bu kadar hasta muayene edersek
şu kadar puan alırız.ı konuştuklarını
biliyorsunuz, bunun artık ortadan kalkması lazım. Hekimin öz
güvenli bir şekilde hastasını muayene etmesi gerekir. Özellikle
kamu hastanelerinde yapılması gereken, hasta muayene usul ve
esaslarının yeniden gözden geçirilmesidir. Bu arada, böyle, hekime
Her gelen hastaya bakacaksınız. dendiğinde, performans
sistemiyle âdeta hekim onun içine itildiğinde gerçek hastalar hakikaten
arada güme gitmektedir.
Ben bu manada size, bakın, bir şeyi okumak istiyorum
gerçekten. Samsun Tabip Odasının 3üncü Genişletilmiş Hekim
Çalıştayı Sonuç Bildirgesi var. Onda bir fıkra gibi bir
şey anlatmışlar ama bunu gerçek olarak değerlendiriyorum.
Ama AKP Grubuna da şunu söyleyeyim: Samsun Tabip Odası sizin
karşınıza koyduğunuz, tabii anladığınız
manadaki bir tabip odası değil. Bunu da Samsun Tabip
Odasının 3üncü Genişletilmiş Hekim
Çalıştayı Sonuç Bildirgesini, Sayın Bakanıma arz
edeceğim. Gerçekten önemli sorunları dile getirmişler burada.
Belki kendisine ulaşmamıştır.
Şimdi, bakın, kışkırtılmış
hastalar için ne diyor? Tonton bir amca ile hanımı hemen her gün
hastaneye geliyorlardı. Zaman içinde personelle de haşır
neşir olmuşlar, muayene olsalar da olmasalar da birkaç saat oturup
hasbihâl etmeden ayrılmıyorlardı. Bir gün personelin biri
amcayı yalnız görünce merak etmiş. Hayrola amca, yalnızsınız,
teyze nerede? Sorma evladım, bugün teyzen gelemedi, biraz rahatsız
da. demiş. Hani doktora ulaşım kolaylaştı
demiştik ya gördüğünüz gibi bunda şek ve şüphe yok. diyor.
Yani, bu arada gerçek hastalar gürültüye gidiyor. Sağlık sisteminde,
hasta muayenesinde bir sistem olur. Değerli arkadaşlar, böyle her
önüne gelen her yerde muayene olamaz.
Bakın, bu çalıştayda gene yazı yazan çok
değerli hocam -buradaydı biraz evvel ama şimdi yok- diyor ki:
Hekimlerin sorunları, akademisyenlerin sorunları... Zaman çok
kıt olduğu için bunu Sayın Bakanıma da arz edeceğim
gerçi ama bakın, Değerli Hocamız Sayın Profesör Doktor
Tülay Bakır, 3üncü Genişletilmiş Hekim
Çalıştayına -Samsun Tabip Odasının düzenlediği-
yazdığı yazısında Hekimlerimizin özverili çalışmaları
herkes tarafından takdir edilmekle birlikte, özlük haklarının
yeterince güçlü olduğu söylenemez. Hastaneler arasında gelir
farkları olduğu gibi, ekip çalışması şart olan
hekimlik dalları arasında da önemli bir gelir
farklılıkları söz konusudur. Bu dönem performans
değerlendirmelerinin sayı temelinde değil, hastanın
problemlerinin çözümü temelinde uygulanması, emek ve kaynak tüketimini
azaltacaktır. diyor. Yani, demek istediğim, hekim olan, hangi
partide olursa olsun bu hastane çalışmalarını ve bu
sorunları bilmektedir ve
ısrarla devam edilen şey
şudur: Bu kışkırtılmış hasta potansiyeliyle
sağlık hizmetlerini götürmeye çalışıyoruz. Öncellikle
bunların düzenlenmesi lazım, yoksa kamu-özel
ortaklığıyla yapılacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -
diğer hastaneler
sağlıktaki öncelikli ihtiyacımız değildir, bunu
vurgulamak istiyorum; yoksa içerisinde ihale de yapılacak.
Haksızlıklar, vesaireler arkadaşlarımız
tarafından zaten dile getirilmektedir. Ama sağlıktaki öncelikli sorunumuz
kamu-özel ortaklığı değil. Sayın Başbakan nereden
gördüyse Sayın Bakanımızın bu konuyu kucağında
bulduğunu düşünüyorum.
Bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----------0----------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 69uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
417 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
17nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 17. Maddesinin sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Rahmi
Aşkın Türeli İzzet
Çetin
İstanbul İzmir Ankara
Özgür
Özel Mehmet
Şeker Muharrem
Işık
Manisa Gaziantep Erzincan
Metin
Lütfi Baydar
Aydın
Personele
yapılan ek ödemelerden hiçbir şekilde kesinti yapılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
417 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 17.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel
Iğdır Şanlıurfa İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Erol Dora Demir Çelik
Mersin Mardin Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel
İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması,
Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun
Tasarısının 17nci maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sosyal bir devletin olmazsa olmaz şartlarından
biri sağlıklı bir toplum yaratmak ve bunu korumaktır.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri katma bütçeden gereken payı alamayan
ülkemizdeki sağlık sistemi birçok değişikliklere
uğramış ancak istenilen ölçüde başarıya
ulaşamamıştır. Şimdiye kadar yapılmış
tüm anayasalarımızda sağlık hizmetini parasız almak
tüm vatandaşlar için bir hak olarak belirlenmiş olmasına
karşın, bu ideali gerçekleştirmek bugüne kadar mümkün
olmamıştır.
Sağlık politikaları toplum merkezli bir
anlayışla yeniden yapılandırılmalıdır.
İnsan gücünden kurumsal altyapıya kadar bütün alanları içeren,
kaynakları ve hedefleri gözeten, gerçekçi ve samimi bir planlama
kavramı yerleştirilmeli ve yapılmalıdır. Ulusal bir
sağlık politikası, Türkiyedeki sınıfsal, bölgesel
eşitsizliklerin ağırlığını göz önüne alarak
kaynakların oluşumunda merkezî bütçe kaynaklarını esas
almalıdır.
Yasa tasarısı ile ilgili, getirilmek istenen model, idarenin
başlıca görevlerinden biri olan kamu hizmetlerinin özel sektöre
havale edilmesidir. Kamu payının sembolik düzeyde kalacağı
bu modelde, kamu hizmetleri, üstelik bizzat devlet garantörlüğünde
geliştirilmektedir. Laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu iddia
eden bir ülkede hükûmetin kamu hizmetlerini, üstelik en temel kamu hizmetlerinden
biri olan sağlık hizmetini paralı hâle dönüştürmesi
Anayasamıza aykırı bir durum oluşturmaktadır. Burada
sağlık hizmeti, tabiri caizse, özel sermayenin kâr amacı güden
insafına terk edilmekte, her şeyin başında gelmesi gereken
halk yararı göz ardı edilmektedir.
Yasa tasarısı en küçük sağlık birimlerinden
Bakanlığın merkez binasına kadar bütün sağlık
kuruluşlarının özel sektör eliyle yapılmasının
önünü açmaktadır. Bu model ile sağlık hizmetleri veren
kuruluşların yapımı, yenilenmesi ve hizmet
alımları özel sektöre otuz yıla kadar devredilebilecektir. Bu
devretme ile bu kuruluşların hem vereceği kamu hizmet
bedellerini ödeyecek hem de kuruluşların kira bedellerini ödemek
zorunda kalacaktır.
Özel sektöre ödenmesi öngörülen para sadece kira bedelleri
değildir. Hastanelerde görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem,
güvenlik, temizlik, yemekhane gibi bütün kamu hizmetlerinin yönetimi,
işletilmesi de ihaleyi alan şirketlere
bırakılmaktadır. Bu hizmetler için bu şirketlere hizmet
bedeli adı altında çok yüksek paralar ödenmesi düzenlenmektedir. Bu
modelin kamuya yani halka getirdiği yük sadece kira ve hizmet
bedellerinden ibaret değildir. Böyle bir düzenlemeyi dünyanın
başka hangi ülkesinde görmek mümkündür bilemiyoruz ama yasa
tasarısı sağlık alanlarının ihalesini alan bir
şirketin devletten aldığı krediyi ödeyememesi durumunda
hazinenin bu maliyetleri karşılamasını öngörmektedir.
Örneğin, özel bir şirket devletten aldığı kredileri
ödeyemez noktaya geldiğinde -yani şirketler aldıkları
işin altından kalkamazlarsa- devlet bu kredilerin kendisi
tarafından ödeneceğinin garantörlüğüne soyunmaktadır.
Devlet bu tesisleri veya sağlık kampüslerini kurmak için
şirketlere her türlü imkânı sunmakta ve sözleşmenin
fesholması hâlinde şirketin çektiği krediyi hazine
kapsamında ödemeyi kabul ederken
-yani borç üstlenmeyi kabul ederken- diğer yandan
çalışanların hakkını ve ilaç masraflarını
ödemeye yönelik olarak borçlanmayı kabul etmektedir.
Bu nedenle değişiklik önergemizin kabulünü talep ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 17. Maddesinin sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Personele yapılan ek ödemelerden hiçbir şekilde kesinti
yapılamaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Baydar
BAŞKAN Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ancak, Sayın Baydar, imzanız yok, lütfen imzalar
mısınız.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığınca Kamu
Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi
ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Görüşülmekte olan yasa tasarısı, AKP hükûmetlerinin
göreve geldiği andan itibaren Sağlık sektörünü
düzelteceğiz. diyerek adım adım sağlık sektörünü
kamudan uzaklaştırarak tamamen özel sektöre devretmesinin
adımlarından biridir. Bu tasarı, aynı zamanda
sağlık çalışanlarını köleleştirmenin bir
diğer adıdır. Millet adına, vatan adına hizmet
adına çalıştığını söyleyen AKP hükûmetleri,
ülkenin hukuk, eğitim, savunma ve dış politikasından sonra
en son olarak da hem bireylerin hem de toplumun hem de ülkenin
sağlığını bozmuştur. Bu nedenle artık AKP
iktidarı sağlığa zararlı hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, şehit aileleri ve gazilerimizden bile
katkı payı alan bu Hükûmet, sosyal devleti bitirmiştir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam önce övüyordun!
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Halka
Sağlığı bedava yaptık. diye palavra sıkan
Hükûmet, özel hastanelere de Belirlenen fiyatın yüzde 90ı kadar
katkı payı alabilirsin. diye yönetmelik çıkartıp halka
karşı ikiyüzlü davranmakla hastaları, sağlık
çalışanları ve hastaneler ile karşı karşıya
bırakmaktadır.
Tüm sağlık harcamalarında özel sektörün payı 2002
yılında yüzde 4 iken günümüzde yüzde 50leri bulmuştur. Eski
Bakanın, sağlıkta özelleştirme ve kadrolaşmayı on
yıldır Menzil cemaatinin zenginleşmesi ve kadrolaşması
için kullandığı söylentisi sağlık
çalışanları arasında ayyuka çıkmıştır.
Sayın Bakan, siz yapmasanız da günü geldiğinde eski
Bakanın Menzil cemaati mensuplarına yapmış olduğu hem
kadro hem de menfaat kayırmacılığına ait söylentilerin
soruşturulması mutlaka yapılacak, hesabı mutlaka
sorulacaktır. Sistemin suçlusu olarak sağlık
çalışanlarını gösteren, üniversite hastanelerini çökerten
ve devleti sağlıktan çıkarmayı amaçlayan bir
anlayışı Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim kabul etmemiz
düşünülemez.
Eski Sağlık Bakanı, Tam Gün Yasasıyla ilgili olarak,
27 Temmuz 2012 tarihinde, üniversitelerde Tam Gün Yasası ile ilgili
yapılan tüm eleştirilere rağmen aynen şu ifadeleri
kullanmıştı: Biz Bakanlık olarak üniversitelerde ikili
çalışmanın nelere gebe olduğunu biliyoruz. Bu nedenle
Hükûmet politikamız gereği Tam Gün Yasasından geri adım
atmayacağız. Tarih 19 Şubat 2013, yeni Sağlık
Bakanımız açıkladı: Tam Gün düzenlemesinin en fazla
sıkıntı yarattığı alan olan üniversitelerle
gelecek hafta görüşeceğiz. Amacımız istifa eden
hocaları kazandırmak. Başbakanın dediği gibi, nereden
nereye.
Değerli milletvekilleri, iktidar bu yasa tasarısı ile
şunu söylüyor: Biz kendi sağlık
çalışanlarımızı devlet olarak koruyamıyor,
kollayamıyoruz. Onun için de özel sektör bu işleri daha iyi yapar.
Nereden mi biliyorum? 30 yaşında görevi başında şehit
edilen Doktor Ersin Arslandan biliyorum. Nereden mi biliyorum?
Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi olan ve
kısaca SABİM olarak söylenen şikâyet hattına gelen bir
telefondan sonra, bu şikâyeti kabullenemeyip savunmasını vererek
ölüme atlayan Asistan Doktor Melike Erdemden biliyorum.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığının Ben bu işleri artık
yapamıyorum, vatandaşlarıma da bakamıyorum. dediğini
de, Sakaryada yürüyemez hâlde hastaneye getirilen öğretmene Randevu
yok. denilerek muayene edilmemesinden, bir ünlünün gece yarısı gittiği
bir devlet hastanesindeki kötü durumu sosyal medya
aracılığıyla paylaşmasının ardından
yaşananlardan ve son olarak da, Sayın Başbakanın, ambulans
araçlarının toplu dağıtım töreninde
yaptıklarından bahsederken, hani Nereden nereye! diye
anlatırken telefon başında bir hasta
vatandaşımıza hastane bulmaya çalışmamdan biliyorum.
Değerli milletvekilleri, sosyal devlet anlayışıyla
sağlık alanını tamamen özel sektörün kucağına
bırakacak bu tasarının karşısında olduğumuzu
belirtir, hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç adet önerge vardır ancak bunların
ikisi aynı mahiyettedir. Önce aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 18. Maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Rahmi
Aşkın Türeli
İstanbul Ankara İzmir
Özgür Özel MehmetŞeker
Manisa
Gaziantep
Aylin
Nazlıaka
Ankara
Muharrem Işık Metin Lütfi
Baydar
Erzincan Aydın
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Günal Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Antalya
Mersin Samsun
Erkan
Akçay Reşat
Doğru
Manisa
Tokat
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
417 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18.
Maddesinde geçen Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfı ibaresinin Eğitim ve Öğretim
Hizmetleri Sınıfı ile Genel Sağlık Hizmetleri
Sınıfı şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan İbrahim
Binici Abdullah
Levent Tüzel
Iğdır Şanlıurfa İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora Demir
Çelik
Mersin Mardin Muş
Sebahat
Tuncel
İstanbul
BAŞKAN Aynı mahiyetteki, maddenin çıkarılmasıyla
ilgili iki önergeyi işleme alıyorum.
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Baydar
BAŞKAN
Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Baydar.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığınca Kamu
Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması,
Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine tekrar söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, 2012 yılı verilerine göre, hem
sözlü hem de fiilî şiddete maruz kalan sağlık
çalışanlarımızın sayısı 3.084tür. Bu
saldırılara her gün yenileri eklenmekte ve akşam haberlerinde
olaylar görüntüleriyle birlikte aktarılmaktadır. Sağlık
Bakanlığının olayları önleyememesinin yanında,
hastanedeki güvenlik kamerası görüntülerini de bir marifet gibi
paylaşmasını ibretle karşıladığımı
belirtmek istiyorum. Şiddete maruz kalan sağlık
çalışanlarına karşı cinsiyet ayrımı
bulunmamakta, kadın, erkek, hatta hamile bile demeden şiddete maruz
kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, eski Sağlık Bakanına,
Doktor Ersin Arslanın, 17 Nisan 2012 tarihinde, görevi başında
iken hasta yakını tarafından şehit edilmesi üzerine bir
soru önergesi verdim. Sorduğum sorular basitti.
1) 2002-2012 yılları arasında, hastane
sınırları içerisinde saldırıya uğrayan
sağlık personeli sayısı nedir?
2) Yaşanan saldırı olaylarının illere göre
dağılımı nasıldır?
3) Saldırı olaylarında yaralanan ve hayatını
kaybeden sağlık çalışanı sayısı nedir?
4) Saldırı olaylarının yaşandığı
yerlerde daha sonra ne gibi tedbirler alınmıştır?
5) Saldırı olaylarının bundan sonra
yaşanmaması konusunda Bakanlığınız
tarafından ne tür önlemler alınması düşünülmektedir?
6) Özellikle hastanelerin acil servislerinde yaşanan
karışıklığın önlenebilmesi açısından
herhangi bir tedbir almayı düşünmekte misiniz?
Aldığım cevap koca bir hiç çünkü Bakanlık hâlâ bu
önergeme cevap vermedi. Allahtan basınımız var da
cevaplarımızı onlardan temin edebiliyoruz.
19 Şubat 2013 tarihli çıkan bir haberde doktorlara
iletişim dili kursunun verileceği belirtilmekteydi. Bakanlık
müthiş çözümler bulmuş. Neymiş bunlar? Şiddete maruz
kalanlara, sağlık çalışanlarına eğitim
verilecekmiş. Herhâlde, nasıl dayak yiyeceklerini anlatacaklar.
Uzmanlar, sağlık çalışanlarına şiddet
hakkında seminer ve konferanslar verecekmiş, özellikle hastalarla ve
hasta yakınlarıyla konuşma şekilleri üzerinde durularak
hasta ve hasta yakınlarına psikolog gibi
yaklaşılacakmış.
Bir de yabancı dil kursları açılarak sağlık
çalışanlarının hem yabancı dili
artırılacakmış hem de hastanın dilini
anlayabileceklermiş, sonunda da sertifika verilecekmiş. Bu uygulama,
sağlıkta şiddetin sorumlusunu sağlık
çalışanı olarak kabul etmek demektir. Sağlık
çalışanları yeteri kadar konuşma ve iletişim becerisine
sahip değil, gelin, ben sizi eğiteyim de kavga çıkarmayın.
demektir. Tüm sağlık çalışanları adına bu
anlayışı reddediyorum. Bunlarla mı önleyeceksiniz
sağlıktaki şiddeti? Yazıktır, yazık Sayın
Bakan?
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri, sosyal hayatta
farklı kesimlerin aynı sorunlarla karşı karşıya
gelmesinde bugüne kadar çözümleyici olmamış, her zaman iki
tarafı karşı karşıya getirmiş, mavi boncuklar
dağıtmış, daha sonra da ortadan çekilerek sorunun bir
şekilde çözülmesini beklemişlerdir. Çözümlerin de kendi isteği
doğrultusu yönünde olmasını sağlamış ve
istemiştir.
Değerli milletvekilleri, milletvekilliğimin
başladığı andan itibaren bana gelen en fazla talep
sağlık konusundadır. Muhtemelen sizlere de gelen talepler bu
yöndedir. Eğer AKPnin söylediği gibi sağlık alanında
her şey güllük gülistanlık içinde ise bizler neden sağlık
bürokrasisinin yollarını açmaya çalışıyoruz, neden
doktor arıyoruz, neden hasta yatağı arıyoruz, neden
ambulans arıyoruz? Sağlığı tamamen dönüştüren,
ticarileştiren ve bu hâle getiren AKP hükûmetleri olduğundan
Hükûmetin sağlık bürokrasisinden şikâyete hakkı yoktur
çünkü bugünkü sağlık sisteminin kurucusu on bir yıllık AKP
hükûmetleridir.
Değerli milletvekilleri, sağlıkta yapılacak olan
bellidir. Tüm vatandaşlarımızın sağlık
hizmetlerinden ücretsiz yararlanması, katkı payı ödemeden
ücretsiz yararlanmasıdır. Sağlıkta bunu yapamazsanız
ne Hükûmetsinizdir ne de iktidarsınızdır.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL (İzmir) Erkan Akçay efendim, Manisa Milletvekili.
BAŞKAN Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 18inci madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ilgili uygulamalar
kısa, orta ve uzun vadede bütçe açıklarını da
artıracak bir özellik taşımaktadır. Bu modelde bina
kirasının yanı sıra P1 ve P2 ödemeleri de söz konusu
olmaktadır yani zorunlu ve opsiyonel hizmetler bakımından. Bu
rakamları da eklediğimiz de bir hastane için üç yılda ödenen
kira bedeli ile bir hastane yapmak mümkündür. Dünkü konuşmamda da, Manisa
Hastanesinde iki yıllık kira bedeli ile sabit yatırımlar
hemen hemen aynı tutarda idi yani bu sistemde üç yılda ödenen
ortalama kira bedeli ile bir hastane yapmak mümkündür. Yirmi beş
yıllık bir sözleşme neticesinde ise toplam ödediğiniz kira
bedeli ile en az beş hastane yapmak mümkündür. Değerli
arkadaşlar, bu rakamlar eski Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağa aittir, o da bu görüşlere sahip idi. AKPnin tüccar devlet
mantığı da böylece ortaya çıkmıştır ama bunu
nasıl değerlendirmek lazım, bundan öte olumsuz bir durum çünkü
bu sistem 1 al, 5 öde düzenini öngörmektedir.
Tasarının Komisyon görüşmelerinde cevapsız kalan
sorulardan birisi de yapılacak bu hastanelerin maliyet analizleriyle
ilgilidir. Hemen hemen pek çok konuşmacı arkadaşımız
Komisyonda, Genel Kurulda sıklıkla bu hususu dile getirdi.
Şeytan bunun neresinde? Şeytan bunun burasında değerli
arkadaşlar. Etki-maliyet analizinin yapılmayışında
veya yapıldı da bizlerle ve kamuoyuyla
paylaşılmayışında. Sağlık
Bakanlığının bu tasarıyı hazırlarken hiçbir
etki analizi, hiçbir fayda-maliyet analizi yapmadığını
zannediyoruz. Özellikle, etki analizinde gelirler ve giderler yalnız
kısa dönemde değil, orta ve uzun dönemde de yapılarak
kapsamlı bir projeksiyon ortaya konulması gerekirdi. Hükûmet bu
analizden uzak durarak aslında kamu-özel iş birliği modelinin
geleceğini de tam öngöremediğini ortaya koymaktadır veya öngörülerini
bizlerle paylaşmamaktadır.
Dünyada, sağlıkta kamu-özel ortaklığının
ilk uygulamasından bu yana on beş yıl geçmiştir
değerli arkadaşlar. On beş yıllık tecrübenin sonunda,
bu modelin uygulanması için olumlu ve somut bir gerekçe, ikna edici bir
gerekçe ortada yoktur. Kamu-özel ortaklığı sağlık
alanında hizmetlerin kısılması sonucunu ortaya
çıkarmış, sağlık hizmetlerinde kamu yararından
ziyade özel sektör kârlılığı öne
çıkmıştır. Sadece kârı gözetmek, değerli
arkadaşlar, hiç kimse kusura bakmasın ama tüccarlıktan öte
bezirgânlıktır. İngilteredeki bazı hastanelerde 1 milyon
pound koyanlar, üç yılda 34 milyon pound gelir elde etmiştir. Tam bir
finansal skandal olan bu sistemin bir kamu politikası olarak uygulanmasını
fevkalade sakıncalı görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı Türk sağlık
sistemini kökten değiştirmektedir. Sağlık alanında
sadece sabit sermaye yatırımları değil, aynı zamanda
sağlık hizmetlerinin sunumu, çalışanların statüsü ve
hastaların sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları
kökten değişmektedir.
Önem arz eden bir diğer konu da bu modelin sosyal yönüdür.
Tasarının sosyal yönünü incelerken sağlık hizmetlerinde
hizmet veren ve hizmeti alan tarafları birlikte değerlendirmek
gerekmektedir ve sağlık sektöründe öngörülen özelleşmeyle yaklaşık
500 bin sağlık çalışanının akıbetleri
belirsiz bir hâl alacaktır.
Sözlerime son verirken, ekonomiyi sosyal yönüyle birlikte
düşündüğümüzde genelde söylenen bir teori vardır değerli
arkadaşlar:
Madde 1) Kamu tekeli kötüdür.
Madde 2) Özel tekeli daha kötüdür.
Madde 3) Kamu-özel tekeli en kötüsüdür.
En kötüsünü maalesef yapıyorsunuz.
Hepinizi saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
417 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18.
Maddesinde geçen Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfı ibaresinin Eğitim ve Öğretim
Hizmetleri Sınıfı ile Genel Sağlık Hizmetleri
Sınıfı şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta Dönüşüm Programını
tartışıyoruz. Bu kürsüde hep eleştirilerimizi ifade ettik;
sadece burada değil, aslında Komisyonda görüşülürken de bu
tasarının gerçekten hem sağlık hizmeti veren kurumlar
açısından hem sağlık hizmeti alanlar açısından
doğru değerlendirilmesi gerektiği konusunda görüş ve
önerilerimizi ifade ettik ama ne yazık ki gerek görülmedi, dikkate
alınmadı bugünkü önerilerimize yaklaşımda da olduğu
gibi; genelde Hükûmet katılmıyor. Komisyon katılmıyor zaten
ama biz yine de kendi eleştirilerimizi ifade etmek istiyoruz.
Özellikle, bu
verdiğimiz önerge, Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri diye yapılan ayrımın yani
Sağlık Hizmetleri Bölümünde böyle bir ayrımın
yapılmaması üzerine. Aslında, çok rahat kabul edilecek bir durum
ama, tabii, bu, kanun tasarısı hangi bakış
açısıyla hazırlandığını da çok net olarak
ifade ediyor.
Değerli milletvekilleri, Dünya
Sağlık Örgütü sağlık tanımını yaparken
Herhangi bir hastalık veya güçsüzlük hâlinin olmaması ve bedenen,
ruhen ve sosyal bakımdan tam iyi olma durumudur. diyor. Oysa, bu
getirilen tasarı, bu bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyi olma durumunu
tamamen bozan bir noktadadır. Yani, aslında, biz sağlık
reformu yapmıyoruz, sağlığı iyileştirme konusunda
daha verimli, daha kaliteli bir şey yapmaktan ziyade aslında hem
sağlık alanında hizmet verenlerin ruhen ve sosyolojik olarak
sosyal durumunu bozuyoruz; ikincisi de hizmet alanların
Zaten bu hizmet
alanlarını yani hastaneleri şehirlerin dışına,
ulaşılamaz alanlara gönderiyoruz. İkincisi de, zaten
sağlık hizmetleri konusunda tamamen ticari mantığa
dayalı, kapitalist sistemin neoliberal politikaları çerçevesinde
yeniden düzenleyen ve -bu kürsüde çok ifade ettiğimiz- kâr-zarar
hesabına göre ele alan ve aslında sağlık emekçilerini de
bir işçi olarak gören, hastanede gelip bu konuda tedavi olmak isteyenleri
de bir müşteri olarak gören zihniyet aslında bu sistemin neden iyi
olmadığını gösteren bir noktadır. Yani, halkı bir
müşteri olarak görüp ve bunun üzerinden bir düzenleme yapan -her alanda;
eğitim alanından tutalım, sağlık alanında,
başka alanlarda yapılan- bu zihniyetin kendisi problemlidir. Biz buna
itiraz ediyoruz. Yani, insanlar hem rahat ulaşabileceği bir alanda
sağlık hizmetine kavuşmalı, bir de sağlık hizmeti
ücretsiz olmalıdır. Çünkü, Türkiyede sadece yüzde 10a hizmet edecek
bir noktada değil, bu ülkede yüzde 90, gerçekten yoksul olan,
sağlık hizmetini alamayan birçok insan var, buna göre düzenlenmesi
gerekir. Aksine, bu sistem, biraz daha ticarileştiren, biraz daha bu
konuda da kâr-zarar hesabı yapan bir noktada bunu değerlendiriyor. O
yüzden, bu kanun tasarısı aslında, sağlıkta
verimliliği, kaliteyi artırmak değil, toplumsal
sağlığı bozma üzerine yapılmış bir noktada;
dolayısıyla ciddi anlamda tepkilere neden olmuş.
Bu Hükûmetin bir de şöyle bir durumu var: Yani bu konuda hizmet
yapan, örgütlü olan kesimlerle kesinlikle diyalog kurmuyor, diyalog kursa bile
onun gereğini yerine getirmiyor. Türk Tabipleri Birliğinden
tutalım, sağlık emekçilerinin bu kanun tasarısına
karşı çıkmasının bir nedeni var. Bunu görüp onlarla
birlikte bu kanun tasarısı çıkartılsa gerçekten
sağlık alanında yaşanan birçok sorunu belki birlikte
çözeceğiz ama bu konuda da böyle bir yaklaşım yok. Ben
yaptım, oldu. yaklaşımı var. Bu kabul edilebilir bir nokta
değil. Bu da Türkiyedeki demokrasi kültürünü gösteriyor. Her alanda
nasıl demokratik olduğumuzu bir kez daha görmüş oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi bitirmeden önce bir şey
ifade etmek istiyorum. Yine, bu, aslında toplumsal sağlıkla,
toplumsal barışla alakalı olan bir durum. Biliyorsunuz bugün
Berfo ana yaşamını yitirdi. Kendisine Allahtan rahmet, ailesine
de başsağlığı diliyoruz. Berfo ana otuz iki yıl
kendi çocuğunun kemiklerini aradı ve kendi çocuğunun kemiklerini
bulamadan ne yazık ki öldü. Bu Hükûmet, özellikle Başbakan söz
vermiş olmasına rağmen bunu gerçekleştiremedi ama Berfo ana
gibi olan yüzlerce, binlerce aile var. Kendi çocuklarının kemiklerini
hâlâ bulamayan, her defasında, her cumartesi sokağa çıkan ve
çocuklarının akıbetini soran bir gerçeklik var. En azından
Berfo ananın anısına bu Meclis bunu gerçekleştirebilir yani
bundan sonra, özellikle faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması,
Türkiye'nin demokratik bir gelişmesi, evrilmesi ve artık bu
ayıpla yaşamaması konusunda daha etkin görev alabilir diye
düşünüyoruz. Çünkü bunu, bizim, aslında, demokratik bir gelecek
konusunda, barış konusunda, gerçekten daha iyi bir Türkiyede
yaşamak konusunda da kendi görev ve sorumluluğumuz olarak ele
almamız gerekiyor. Bu sadece bir Berfo ananın meselesi değil.
Berfo ana gibi binlerce anne aslında bugün benzer bir durumu
yaşıyor.
Umarım biz bu konuda da kendi üzerimize düşen sorumluluğu
yerine getiririz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 19uncu maddesinin son satırındaki
"kadro derecelerine yükselinceye kadar ifadesinin "kadro
derecelerine yükseltilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Rahmi
Aşkın Türeli
İstanbul Ankara İzmir
Özgür Özel Mehmet Şeker Aylin Nazlıaka
Manisa
Gaziantep Ankara
Muharrem Işık
Erzincan
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem
Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 19uncu madde üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergeleri üzerinde konuşacağım, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasada da, daha önceden
uyguladığınız modeller gibi ülkeyi sanki
babanızın çiftliği gibi yönetiyorsunuz ve bütün
değerlerimizi sattığınız gibi
sağlığı da satıp özelleştiriyorsunuz.
Tabii, kamu-özel ortaklığı kesinlikle Türk
sağlık sistemine uymuyor. Günlerdir bir sürü konuşuyoruz,
bağırıyoruz, çağırıyoruz, dışarıda
tabip odaları, sağlık çalışanları
bağırıyor ama hiçbirini önemsemiyorsunuz. Tabii, buradaki
asıl hedef sağlıktaki vergi gelirlerinden ve bütçeden
ayıracağınız payı yok etmek, bunu katmamak. Nasıl
yapacaksınız bunu?
Özellikle OECD ve Dünya Bankası size
Harcamaları frenleyin, SGK harcamaları çok fazla oluyor,
bunları bir an önce göndermeniz gerekiyor, çok cömertçe davranıyorsunuz
diyor. Bunu yaparken de işte özellikle otelcilik hizmetlerini, tıbbi
hizmetleri artırarak daha güzel gösterin ve ödemeleri vatandaştan
alın. diye talimat verdi, bunu uygulamaya başladınız.
Tabii, bu yöntemle eşit hizmet, sağlık
hakkı, sosyal devlet anlayışı tamamen yok olacak. Bunu biz
anlatmaya çalışıyoruz ama anlamıyorsunuz. Ben şunu da
söylemek istiyorum: Ben eminim ki, buradaki iktidarın yüzde 99
milletvekili bu yasayla hiç ilgilenmedi, hiç okumadı. Yasanın ne
olduğunu bilmeden gidip nasıl anlatacaklar onu da bilmiyoruz tabii.
Özellikle Dünya Sağlık Örgütü, Britanya
Tıp Derneği, Türk Tabipleri Birliği ve diğer tüm
sağlık kurumları bu modelin çok kötü olduğunu
anlatıyorlar. İngilteredeki başarısız kamu-özel
ortaklığıyla ilgili olarak orada yapılan açıklamalar
var. Orada ne kadar başarısız olduğunu zaten
açıklıyorlar ama biz anlayamıyoruz.
Tabii,
bu maddeyle ilgili ne getirilecek? Bu maddede, 19uncu maddede siz daha çok kadrodaki kişileri ve yer
değiştirecek kişileri korumak için
yapmışsınız. Tabii, yine her yasada olduğu gibi 2.590
kişinin de -şu anda eminim ki onlar da bellidir-
kadrolarını belirlemişsiniz. Kadro yaparken tabii,
hiçbir zaman için sağlık çalışanlarını, 650 bin
sağlık çalışanını düşünmediniz.
Bunların kadrosu da kâğıt üzerinde yazmayan kölelik kadrosu
olarak geçecektir.
Bu yasayla birlikte tüm tıbbi hizmetleri siz şirketlere
devredeceksiniz. İhaleyi alan şirketlerin özellikle zarar etmemeleri
için ne gerekiyorsa onu yapacaksınız. Hatta bu ihaleyi
verdiğiniz firmaların uluslararası firmalara, finans
kurumlarına satması için onun da önünü açacaksınız.
Her ne kadar yasada yazmasa bile özellikle 5inci maddedeki o gizli
maddelerle birlikte yüzde 70 de doluluk oranını söz vereceksiniz. Bu
da demek ki, zorla hastaneye hasta gönderttireceksiniz.
Özellikle sağlık çalışanını Ne kadar çok
hasta bakarsan o kadar çok para kazanırsın. diye
kandıracaksınız. Gerçi vermeyeceksiniz ama
Dolayısıyla, milleti sürekli tahlil yaptırmaya, film çektirmeye,
gereksiz ameliyatlara yönlendireceksiniz. Tabii, bu, o şirketi alan,
hastaneyi işleten patronun da işine geleceği için bunu da
teşvik ettirecektir büyük ihtimalle. Tabii, bu işletmeciler,
rantçı, paragöz patronların yanında
çalışan köleler sandığınız hekimlere
vereceğiniz akıllarla Hastalar eğer uzun kalacaksa onları
yatırmayın, kısa dönemde yatırın ya da parası
varsa onları yatırın. diye talimatlar vereceksiniz. Yok,
eğer öyle bir şey olmuyorsa, gelir getirmiyorsa onları özel
hastanelere gönderin, orada zaten soyuyorlar. dedirteceksiniz.
Kamu-özel ortaklığıyla birlikte hastanelerin döner
sermayesi dediğim gibi, düşeceği için çalışanlara
hiçbir şey kalmayacaktır.
Dün söyledim, her ne kadar Hayır
özelleşmedi. deseler de hastaneler, parklar, oteller, eczaneler,
kafeteryalar, hepsi özelleşecek.
Bu yasayla birlikte çalışanların emeği legal ya da
illegal yoldan kesinlikle elden alınacaktır.
Tabii, en güzeli de firmalara, verdiğiniz damga vergisi,
harçlardan, KDVlerden ve İhale Kanunundan dışarıda
tutarak bolca para kazandırılmasını sağlamak.
Değerli milletvekilleri, bugün gazetede bir yazı okudum.
Yazıda diyor ki: Bal Tanıtım Derneği Başkanı
Altın Arı Ödülünü bu yıl Sayın Başbakana
verecekmiş. Hayırlı olsun. Yalnız verirken Başbaşkanı
aradığı zaman Sayın Başbakan şöyle demiş:
Ödül almak için ne yaptım ki? diye şaşırmış. E,
doğru- demek şaşırmış- çünkü günlük en az 100
televizyonda sahte ballar satılırken Sayın Başbakan hiçbir
şey yapmadığı gibi bu ülkenin değerlerini
kazanırken, bu ülkedeki her tarafı özelleştirirken de hiçbir
şey yapmadı. Sağlık konusunda da kesinlikle bir şey
yapmadı. Ne kadar şu anda film izlesek de, reklam kısmında
vatandaş memnun gibi görünse de aslında sağlık
çalışanlarının çektiği eziyetleri bir iki sene sonra
vatandaş da çekecek.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Yürü bre Hızır
Paşa, senin de çarkın kırılır. Güvendiğin para
babaların, onlar da bir gün devrilir.
Umarım siz de yakın zamanda zaten sağlık
çalışanlarının vebalini alarak ve de daha sonra görecek
vatandaşların vebaliyle birlikte devrileceksinizdir. Bu da görmeden
geçecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 20. maddesinin son satırındaki ihtiyaç
duyulması halinde ifadesinin mevcut ihtiyaçların öncelikle
giderilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Rahmi
Aşkın Türeli
İstanbul Ankara İzmir
Özgür
Özel Mehmet
Şeker Aylin
Nazlıaka
Manisa Gaziantep Ankara
Muharrem
Işık
Erzincan
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada, ileri demokrasiden sonra yine bir AKP icadı olan
ileri özelleştirmeyi konuşuyoruz. Ne zaman sıkışırsa
şapkadan bir tavşan çıkıyor ama bence bugüne kadar ortaya
konmuş en çılgın projelerden bir tanesi bu.
Sayın Bakan, devlette devamlılık esastır.
Sağlık Bakanı ağzıyla defalarca söz verildi. Bizler
Sağlıkta dönüşümün bundan sonraki adımı
özerkleştirme ve özelleştirme. derken, Sağlık Bakanı
özelleştirme gibi bir niyetlerinin olmadığını, hele
hele devlet hastaneleri ve üniversitelerin özelleştirilmesinin hiçbir
zaman söz konusu olmayacağını ifade etti. Ama bakınız,
İngilizler bu modelle ilgili ne diyor? Bu modeli sağlıkta en çok
kullanan ülke İngiltere ve Kraliyet murakıpları yani
İngilterenin Sayıştayı diyor ki: Biz bu yöntemi
kullanmakla İngiltere olarak çok büyük kayıplara uğradık ve
çok ciddi kamu zararlarına uğradık. Tam yirmi senedir bu yöntemi
sağlık alanında kullanıyorlar. İngiliz akademisyenlere
göre, özelleştirme ya da imtiyaz kelimelerinin olumsuz etkisinin
yarattığı politik ve psikolojik karşı duruşu
engellemek için bulunmuş bir kelime oyunudur kamu-özel iş
birliği.
Kanadanın da ağzı yanmış bundan. Kanada kamu çalışanları
Kamu-özel ortaklığı sağlığı
özelleştirmenin Truva atıdır. diyor. Avrupa Yatırım
Bankası verilerine göre, klasik ihale yöntemlerine göre en az yüzde 24 ama
ortalamada yüzde 83lük ilave bir maliyet demektir kamu-özel
ortaklığı. Bu sistem Türkiyede mevcut hastanelere ilave hastane
yapan bir sistem değil. Yatak kapasitesini
artırmayacağını geçmiş sağlık bakanı
defalarca ifade etti. Bu sistem mevcut hastaneleri yıkıp onların
yerine, hatta oraya değil, şehrin dışına, değersiz
bir yere yeni hastane yaptıran ama mevcut hastanelerin bulunduğu
değerli arsaları yeni rant arsaları hâline dönüştürme gibi,
görülmeyen bir hedefi olan da bir projedir.
Basitçe anlatacak olursak bu uygulama şöyle gidiyor: Arsası
bizden, bir şirket gelecek, bizim arsaya bir inşat yapacak. Sonra biz
ona yirmi beş yıl kira ödeyeceğiz. Yanlış
duymadınız. Arsa bizden, inşaat yapacaklar, kirayı yine biz
ödeyeceğiz. Ayrıca, morg, gasilhane, park, bahçe, laboratuvar,
güvenlik, yemekhane, otopark, hatta içindeki otel gibi tam on dokuz kalem gelir
artırıcı unsurdan da bu müteahhit yararlanacak. Peki, kaça mal
olacak?
Bakın, en son Erzurum Devlet Hastanesi klasik yöntemle
yapıldı, 1.200 yatak kapasiteli, 193 milyon TLye mal olmuştu.
Hemen hemen aynı kapasite; 1.500 yatak, Kayseri, 138 milyon TL. Daha az
gibi geldi değil mi? Yanlış duymadınız. 138 milyon TL,
yirmi beş yıl boyunca her yıl ödeyeceğimiz kira bedeli. Bu
kadar da olmaz!
Bakın, on üç tane örneği var, kendi ilim Manisadan örnek
vereyim.
Sağlık
Bakanlığının kendi fizibilite çalışmasına
göre Manisa şehir hastanesinin maliyeti 122 milyon TL. Biz yirmi beş
yıl boyunca Manisa şehir hastanesinin inşaatını alan o
talihliye tam 65 milyon TL ödeyeceğiz her sene. 25le 65i bir
çarpın, bir elinizi vicdanınıza koyun lütfen.
Ve şunu açıkça söylemek lazım: Toplam yirmi beş
yıllık bunun yükü hesaplandığında fazladan ödenecek
kira bedelleri 26 milyar TL ama tüm hesaplar işin içine
katılırsa kamu tam 50 milyar TL zarar edecek bundan. Hangi yürek buna
Evet. diyecek birazdan, göreceğiz bakalım. Ama, işte,
Sayın Başbakanın Benim en büyük hayalim. dediği, En
büyük düşüm. dediği proje Ankara Etlik, Bilkent ve
Elâzığın yürütmesi durdurulunca birden sinirlendiği,
yargıya çattığı, kuvvetler ayrılığından
şikâyet ettiği ve bugün bu Meclis eliyle, bu yüce Meclis eliyle
yargıyı baypas etmek için kanun çıkarmaya
çalıştığı bu, en büyük hayali bu. Bir
Başbakanın en büyük hayalinin bu olması sizce de manidar
değil mi?
13 tane proje var ama bunlardan Yozgat, Bursa ve Elâzığı
aynı şirket aldı. Bir dönün bakın bakalım hangi
şirket aldı. O çok meşhur bir hastane zinciri aldı. Kendi
yöneticilerinin dahi Ben de olsam bu kadar hızlı büyümeden
şüphelenir, iktidarla ilişkilendirirdim. diye kendilerini övmek için
gazetelere beyanat verdiği o büyük zincir. O büyük zincirle bir first
ladyyi ilişkilendiriyorlar kamuoyunda. Ben öyle olunca baktım,
aklıma Michelle Obama geldi veya İngilizlerin First Ladysi Cameron
geldi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
veya Fransızların Valeriesi geldi.
Sizin aklınıza başka birisi geldiyse eminim bu sizin
hasetliğinizdir.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Doğru söylemiyorsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 21. maddesindeki 2013 yılı merkezi
yönetim bütçe kanununda öngörülen atama sayısının hesabında
dikkate alınır ifadesinin 2013 yılı merkezi yönetim bütçe
kanununda öngörülen tüm atamaların hesabında dikkate
alınır şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Müslim Sarı Hülya Güven İstanbul İstanbul İzmir
Musa
Çam
Haydar Akar Hasan Akgöl Mehmet
Hilal Kaplan İzmir
Kocaeli Hatay Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve
tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, otuz üç yıldır
oğlunun kemiklerini arayan Berfo Ana bugün yaşamını
yitirmiştir, onu saygıyla anıyor, Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinden bu yana sağlık alanında radikal denebilecek
birçok değişikliğe imza atmıştır. Bunların
bir kısmına da vatandaş olarak da, şahsım olarak da
katıldığımı ifade edeyim. Kör topal olmasına
rağmen, eksik olmasına rağmen Tam Gün Yasası; SSK,
BAĞ-KUR ve Emekli Sandığının birleşip tek
çatı altında olması; eksik ve yanlış uygulamaları
olmasına rağmen aile hekimliği olumlu bulduğum noktalardan
bazıları ancak temel bir
yanlış anlayışınızdan ne yazıktır ki
vazgeçmiyorsunuz.
Siz, Sağlıkta Dönüşüm Programını hayata
geçirirken sağlığın daha ucuz, daha kolay
erişilebilir; herkesin istediği gibi hastanesini, doktorunu
seçebileceği gerekçesiyle dile getirdiniz. Biz de Sizin
bahsettiğiniz, performansa dayalı, sağlık
çalışanlarına sıkıntı yaratan, özel sektöre
açılan bu Sağlıkta Dönüşüm Programı aslında
sağlığın piyasalaşması,
sağlığın özel alana kaymasıdır. dedik, bize
inanmadınız. Bugün, gün geldi, 417 sıra sayılı Kanun
Tasarısında uluslararası finans kuruluşlarının,
şirketlerinin kapısını çalıyorsunuz, bize
Sağlıkta Dönüşüm Programı için finans kaynağı
bulmaya çalışıyorsunuz.
Örneklerle somutlaştırmaya çalışayım. Bu
Sağlıkta Dönüşüm Programının önemli ayaklarından
biri Sosyal Güvenlik Kurumu. SGKnın 2013 yılı bütçesi
görüşülürken öngörülen gelir miktarı 156 milyar liraydı, gideri
ise 186 milyar lira; bir yıl içerisinde aradaki finans
açığı 25 milyar lira. Peki, bunu nasıl kapatmayı
düşünüyorsunuz? Biz bunu size söyledik, sağlıkta dönüşümün
özelleştirme olduğunu, gün geldiğinde bunun finans
kaynağının zor olabileceğini söyledik ve üstelik
sağlık çalışanlarını da zora
sokacaksınız dedik, bize inanmadınız. Sağlık
çalışanlarını bir tarafa bırakıyorum, onlar
öteden beri bu konuda emek sarf etmelerine rağmen hep ötelendiler, sosyal
ve özlük hakları verilmedi, emekliliklerine yansımadı. Bunu bir
tarafa bırakıyorum.
Şimdi, bunu tolere etmek için, Sayın Başbakan özellikle
dönem dönem hani Ben tam gün yasasını getiriyorum. deyip Doktorların
vatandaşın cebinden elini çekmelerine izin vereceğim. diyordu
ya, aynı bu noktaya geldiniz. Siz, şimdi, bu finans
açığını kapatmak için vatandaşın cebine elinizi
koydunuz. Bakın, özelleştirme dedik yok dediniz, 2002
yılında devletin özel hastanelere ödediği para miktarı 500
milyon lira, 2012 yılında devletin ödediği miktar 8 milyar lira
yani özel hastanelerin payını yüzde 6dan yüzde 30a çıkardınız.
Bu da yetmedi, bugün bu sayı, özel hastane sayısı tam 2
katıdır. 2011 itibarıyla bu alanda 30 bin yatak, 20 bin doktor,
250 bin personelle sağlık teşkilatının üçte 1ini bu
alana getirdiniz.
Sağlık harcamalarında, siz iktidara geldiğinizde
2002 yılında bu konuda ayırdığınız bütçe,
devletin ayırdığı bütçe 9-10 milyar liraydı. Bugün ise
bu rakam 45-50 milyar dolar. Bu rakamı gidermek için bir gerekçe buldunuz,
gerekçeniz de şu: Biz kaliteli hizmet sunmaya
başlayacağız, 5 yıldızlı otel muamelesinde
hastaneler kuracağız ama vatandaş da bu hizmeti alırken
cebinden para ödeyecek. Nasıl? Bakın, verdiğiniz
katılım paylarını sizinle paylaşmak istiyorum.
Vatandaş daha hastaneden randevu almak için alo derken 4 Türk lirası
cebinden çıkıyor. Muayene katılım bedeli, özel hastane fark
ücreti, ilaç katılım payı, reçete ücreti, ilave ilaç
katılım payı, eş değer ilaç farkı, tıbbi
cihaz katılım payı, tetkik farkı, öncelikli muayene ve
tetkik farkı. Rakamları artırmak mümkün. Yani, kalem olarak 10
adet, vatandaşın cebinden siz katılım payı
aldınız. Ne gerekçesiyle? Özelleştirme gerekçesiyle.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde 2 adet aynı mahiyette önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının 22. maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Müslim
Sarı Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Haydar
Akar Turgay
Develi Arif
Bulut
Kocaeli Adana Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
417 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 22. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İbrahim
Binici Levent
Tüzel
Iğdır Şanlıurfa İstanbul
Erol
Dora Demir Çelik Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş
Mersin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Arif
Bulut.
BAŞKAN Arif Bulut, Antalya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ARİF BULUT (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 22nci
maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan
yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakan,
öncelikle Bakanlığınızın Türk milletine,
sağlık camiasına ve size hayırlı olmasını
dilerim.
Değerli arkadaşlar, AKPnin Sağlıkta
Dönüşüm Programı adı altında uygulamaya soktuğu bu
garabet programın ulaşacağı son nokta bu yasa
değildir, heybede iki yasa daha vardır, birçok yönetmelik
vardır. Sağlık turizmi ve serbest sağlık bölgeleri -ki
buralar vergiden muaf olacaktır- ve geleneksel, tamamlayıcı ve
alternatif tıp uygulamaları vardır, bu yasalar peş
peşe gelmektedir. Ancak anayasal bir hak olan sağlık giderek
daha çok piyasa koşullarına terk edilmektedir. Bu yasa
tasarısı bunun en büyük örneğidir.
Bu yasaya göre yirmi beş yılda bu hastaneleri yapacak
olan tedarikçilere yaklaşık 55 milyar ödenecektir. Bu miktarda para
ile bugünkü şartlar göz önüne alındığında 270 bin
yataklı hastaneler yapılabilmektedir.
Türkiyenin bugünkü ihtiyacı olan kaliteli yatak
sayısı 150 bin civarındadır. Ayrıca yatak
başına yapım maliyetini
kıyasladığımızda, kamu eliyle yapılan yatak
başı maliyetin yaklaşık 4 katına mal olmaktadır.
Ayrıca, tam KDV muafiyeti ve asgari 500 milyon Türk lirası
yatırımlar için tam hazine garantisi söz konusudur.
Bu yasa tasarısına bir bütün olarak
bakıldığında Türkiyenin buna ihtiyacı yoktur ve bu
tasarıda kamu yararı gözetilmemiştir ve bu tam anlamıyla
bir özelleştirmedir. Kamu-özel ortaklığı lafı bir
kandırmacadır, takiyedir. Sağlık, bir otoyol
işletmesi, bir elektrik dağıtım işlemi değildir.
Sağlık anayasal bir haktır ve hiçbir şekilde ötelenemez. Bu
işlem, işletmecisi açısından tam anlamıyla ballı
börek işidir. Ancak hekim ve sağlık çalışanları
açısından bakıldığında, tam anlamıyla bir
taşeronlaşma durumu söz konusudur. Ayrıca
yirmi beş yıl kira garantisi sonrası hastanenin kamuya
devredilecek olması da ayrı bir sorundur.
Size 600
yataklı Antalya hastanesinden örnek verebilirim. 1985 yılında
hizmete alınmış, 2007 yılında
boşaltılmıştır. Yani ömrü yirmi iki yıl
olmuştur, yirmi beş yıl bile dayanmamıştır.
Dolayısıyla, bu süre son derece uzun bir süredir.
Bu yasa ile
özel sektör yani çok uluslu ortaklığı olan özel sektör
Türkiye'deki sağlık hizmetlerinde egemen taraf hâline gelmiştir.
Türkiye'deki önemli hastane zincirleri şimdiden çok uluslu
şirketlerin kontrolüne geçmiştir bile. Medical Park, Memorial,
Medicana hastaneleri buna birer örnektir.
Sayın
Bakan, 30 Kasım 2012de Sağlık Hizmetleri Lisans
Yönetmeliğini yayınladınız. Bu konuyu tam olarak bilip
bilmediğinizi bilmiyorum. Hastane ve sağlık hizmeti vermek
amacıyla kurulacak tüm kuruluşlar bundan sonra açık artırma
yöntemi kullanılarak ihale edilecek ve en yüksek ücreti verenler alabileceklerdir.
Bu yönetmelik sağlık konusuna bakışınızı çok
net olarak ortaya koymaktadır. Bu durum kendinizi
aştığınızın bir göstergesidir. Daha önce de
defalarca tenkit ettiğimiz sorunlar devam etmektedir. Kamu hastanelerinde
çalışanlarda tükenmişlik sendromu had safhadadır. Emekli
doktorların hayatı âdeta bir trajedidir. Yokluk
sınırında emekli maaşı almakta, altmış
beş yaşın altında olanların özel hastanelerde
çalışmaları bilerek engellenmektedir.
Sayın Bakan,
her 14 Mart Tıp Bayramında eski bakan Başbakan talimat verdi,
emekli doktor maaşlarını düzeltiyoruz. diye bu kürsüden her
zaman beyanat vermiştir. Ancak, emekli doktorların maaşları
düzeltilmediği gibi, biraz önce söylediğim, özel hastanelerde
çalışmaları da bilerek engellenmektedir.
Sayın
Bakan, uzman bir doktora iki defa ayrı ayrı mecburi hizmet
yaptırarak yapmış olduğunuz zulmü emekli olduktan sonra da
lütfen devam ettirmeyin. Yapmayın bu zulmü. Hiç olmazsa emekli olduktan
sonra istedikleri yerde çalışabilsinler. Temel hak ve özgürlüklerden
olan çalışma özgürlüğünü ortadan kaldırmayın.
Bu
yasanın ulusumuza hayırlı olmasını diler, Genel
Kurulumuza teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık, önerge üzerinde
konuşulacak mı?
SIRRI SAKIK (Muş) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu özel şirket ortaklık
yasasıyla tüm kamu emekçilerinin özlük haklarının da bu özel
şirketlere devredilmesinin önü açılmaktadır. Sağlık
çalışanlarının sosyal ve ekonomik hakları ile ilgili düzenleme
de açıkça belirtilmemiştir. Sağlık
çalışanlarının bu şekilde özel şirketlere
devredilmesi taşeron işçiliği beraberinde getirmektedir. Bu
gerekçeye dayanarak 22. Maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde aynı mahiyette
iki önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
417 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 23. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ederiz.
Pervin Buldan İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel
Iğdır Şanlıurfa İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Erol Dora Demir Çelik
Mersin Mardin Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Müslim
Sarı Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Hülya
Güven Haydar
Akar Hasan
Akgöl
İzmir Kocaeli Hatay
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önce gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasada 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin Sağlık Bakanlığı ve
Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumuna ait bölümlere de ihalenin
açılmasının önü açılmıştır. Özellikle
sağlık alanın şirketlerin sağlık kampüslerinde
kâr amaçlı çalışan her türlü ticaret alanını
kurmasının önü açılmaktadır. Özel şirketlere
tahsisinin bu şekilde yasalarla güvence altına alınmakta kamu
yararının aksine tamamen sermayedarların lehine dönük bir
sürecin önü açmaktadır. Bu gerekçeye dayanarak 23. Maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Musa Çam,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 417 sıra
sayılı Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel
İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması,
Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Kamu-özel iş birliği modeli, kamu hizmetlerinin
özel sektöre devredilmesinin veya başka bir deyişle kamu kaynaklarının
özel sektöre aktarılmasının yeni adı, yeni ismidir.
Özetle, özelleştirme bugünkü birikmişi satan bir
mekanizmadır. Kamu-özel
ortaklığı, kamu-özel iş birliği geleceği de satan
bir mekanizmadır. Kamu-özel iş birliği İngilizceden
çevrilmiş adı dâhil, özel sektöre sermaye aktaran ithal bir modeldir.
Bu ithal model, doğduğu ülkede bile bizde uygulanmaya
çalışıldığı gibi hazine garantisine dayalı
uygulanmamıştır. Hem hazine garantili hem uluslararası
tahkim mahkemelerine emanet edilmiş hem de kırk dokuz
yıllık dış borç sözleşmeleri Osmanlının
kapitülasyonlarından farksızdır.
Sağlık Bakanlığının
hazırladığı tasarının gerekçesinden de
anlaşılacağı üzere, AKP hükûmetlerinin
uyguladığı sağlık politikaları Sağlık
Bakanlığını yatırım yapamaz hâle getirmiş ve
yeni yatırımlar için dışarıdan borçlanma zorunlu hâle
gelmiştir. Bu zorunluluk sağlık politikasının
iflasının itirafıdır ve ikrarıdır.
Sağlık hizmetlerinin kaliteli sunumunun sürdürülebilmesi için
borçlanmak zorundayız. diyor genel gerekçede. Sunulan bu kanun
tasarısının gerekçesindeki bu itiraf on yıllık
sağlık politikaları sonucunda gelinen yeri açık ve net bir
şekilde göstermektedir.
Sağlık hizmetlerinden başka, devletin varlık sebebi
olarak sunmak zorunda olduğu eğitim gibi temel hizmet
alanlarının da genişletileceği anlaşılmaktadır.
Tasarıda geçen hazine garantileri okul yapılırken de devreye
girecek, enerji yatırımlarında, kara yollarının
yapımında da bu model uygulanmaya başlanacaktır. Sonuçta,
sağlığımız ve eğitimimiz uluslararası
sermaye kuruluşlarının insafına terk edilmiş
olacaktır.
Bakanlık bu tasarıyla her hizmeti gördürebilme yetkisi
almaktadır, bu da çekirdek hizmet olarak da tanımlanan
sağlık hizmetlerinin her aşamasını özel sektöre
devretmek anlamındadır. Bu durum açık ve net bir şekilde
Anayasaya aykırıdır.
Ayrıca, bu yasayla tekel oluşturmanın yolu da
açılmaktadır. Bu tasarının yasalaşması hâlinde,
yapılacak ihaleler Kamu İhale Kanunu ve Devlet İhale Kanunundan
muaf tutulmuştur, bunların dışında tutulmuştur.
Bu kanun kapsamındaki yapım ve yenileme işleminin açık
ihale, belli istekliler arasında ihale ve pazarlık usullerinden
biriyle yapılacağı belirtilmekle beraber, dikkatli bir
incelemeyle, bütün bu işlerin pazarlık usulüyle yapılmasının
mümkün olduğu ve idarenin istediği ihaleyi istediğine verme
yetkisi olduğu kolayca görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla birlikte, istenilen ihale
istenilen şirketlere verilecektir. Bu doğru bir yöntem değildir.
Bu, Kamu İhale Kanununu da baypas etmektir, devre dışı
bırakmaktır. Sağlık hakkı anayasal bir haktır ve
sağlık hizmetinin devlet tarafından sağlanması
anayasal bir ödevdir. Bu durumda, sağlık hizmetlerinin
özelleştirilmesi mümkün değildir. Kamu-özel
ortaklığı, kamu-özel iş birliği sistemi
özelleştirmenin yeni ve kibar adıdır ve
halkımızın sağlığı üzerinde özel
şirketlere büyük miktarda kaynak transferidir. Kaynak transferi, kaynak
aktarımı Hükûmetin elinde bulunan parayla değil,
halkımız kırk dokuz yıllığına
borçlandırılarak yapılmaktadır. Üstelik, şirketlerin
yatırım döneminde alacakları iç ve dış borçlara da
hazine garantisi verilmektedir bu düzenlemeyle. Sağlık
Bakanlığının bugüne kadar yapmış olduğu
sözleşmeler incelendiğinde şirketlere üç-dört yılda
ödenecek para miktarının sabit yatırım tutarını
karşıladığı görülmektedir. Bu durumda, yirmi beş
yıllık sözleşme imzalandığı varsayılsa
yaklaşık yirmi yıllık bir süre boşuna ödeme
yapılacağı açık ve net bir şeklide
anlaşılmaktadır ve görülmektedir. Sözleşme, kanunun
tanıdığı yetkiyle kırk dokuz
yıllığına yapılsa yaklaşık kırk
beş yıl yüksek miktarda ödeme yapılacağı
aşikârdır. Ayrıca, bu tesislerin yapımı için
belirlenen ihale yöntemleri idareyi istediği şirkete verme yetkisi
vermektedir. Daha önce İngiltere ve Kanada gibi ülkelerde denenmiş ve
zararları yirmi yıl sonra anlaşılarak vazgeçilmiş,
terk edilmiş bu sistemin ülkemizde yeniden inşa edilmesi
anlaşılır değildir. Aynı işi yapıp
farklı sonuç beklemek zekice ve akıllıca bir yaklaşım
hiç değildir.
AKP Hükûmetinin on yıldır en çok övündüğü
sağlık alanının battığı açık ve net bir
şekilde bu kanun tasarısıyla görülüyor. Şimdi, sisteme
yeniden kan vermek, can vermek için bu düzenleme yapılmaktadır. Bu
düzenleme tamamen sağlığın özelleştirilmesi ve
sağlığın paralı hâle getirilmesidir ve kamu
hastanelerinin tasfiyesidir. Bu nedenle bu kanun aykırıdır.
Bu Mecliste bulunan bizler dört yıl sonra, sekiz yıl sonra, on
yıl sonra olmayacağız ama gelecek kuşakların
geleceğini ipotek altına alıyorsunuz. Buna hayır demenizi
istiyoruz ve önergemizin bu şekilde değerlendirilmesini istiyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 24. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Ali Öz Cemalettin
Şimşek
Antalya Mersin Samsun
Erkan Akçay Reşat
Doğru
Manisa Tokat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Haydar Akar Hasan Akgül
Kocaeli Hatay
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Döner sermaye gelirleri ve giderleri 209 Sayılı Yasa ile
düzenlenmiş olup Tasarı ile getirilen düzenlemenin gerekçesi
"belirsizliğin giderilmesi" olarak belirtilmiş olsa da
"personelin katkısıyla elde edilen" ibarelerinin metinden
çıkarılmasının gerekçesi izah edilmiş değildir.
Öte yandan döner sermaye gelirlerinin en önemli kalemini personelin
katkısıyla elde edilen gelirler oluşturmaktadır. Yine
özellikle sağlık çalışanlarının
aldıkları sabit taban ücretler oldukça düşük olup gelirlerinin
önemli bölümünü döner sermayeden yapılan ek ödemelerle elde etmektedirler.
Bu nedenle personele yapılacak ödemelere ilişkin açık, belirgin
bir koruyucu düzenleme ile diğer kalemlere yapılacak ödemelerde,
personel paylarının korunmasına ilişkin bir tavan
belirlenmesi gerektiği açıktır. Dolayısıyla
açıklanan eksikliklerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Musa Çam, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, biraz önce
konuşmamda belirttim. Bu yöntemin Türkiyeye has bir yöntem
olmadığını, dünyada bazı ülkelerde uygulanan bir
yöntem olduğunu biliyoruz. O ülkelerdeki sonuçlarını
araştırdık, gördük ki özellikle sağlık alanında
felaketlere yol açmış.
Kamu-özel ortaklığı sağlığa
zararlıdır; sağlık çalışanlarına da,
sağlık hizmeti alacak olana da zararlıdır. Peki yararı
kime bu kanunun? 2020 yılında dünyada bu yöntemden yaklaşık
8,5 trilyon dolar gelir elde etmeyi hedefleyen büyük şirketler var
arkadaşlar. Onlar bunu bekliyorlar. Biz, felaketi yaşayanlardan
öğrendik ve sesimizi sizin de duymanızı istiyoruz ve bekliyoruz.
Bu yöntemin modern hastaneler yapmak için, millete daha iyi ve kaliteli
hizmet için, bütçe kısıntıları nedeniyle bir an evvel
hastaneleri tamamlamak için en iyi yöntem olduğunu sizlere söyleyecekler
ama bunun bir aldatmaca olduğunu, bir yalan olduğunu siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz.
Türkiyede hâlihazırda kullanımda 122.399 hasta
yatağı olduğunu, ulaşılmak istenen yatak
sayısının 147 bin olduğunu ve şu anda yapımı
süren hastanelerin 27 binden fazla yatağa sahip olduğunu biliyor
musunuz arkadaşlar? Yani Türkiyenin uzun vadede ihtiyaç duyduğu
hasta yatağı eksikliği yoktur. Bugüne kadar yapılan on dört
ihalede öğrenilebilen sadece bina kullanım bedeli
karşılığı ödenecek kiraların yılda 2 milyar
180 milyon 085 TL gibi... Bu rakam Sağlık
Bakanlığının Merkez Teşkilat bütçesi kadardır.
Yirmi beş yıllık toplamında 54 milyar 502 milyon lira ki,
bu rakamın da 27 binden fazla hasta yatağı
yatırımı için gereken 5,1 milyar TLnin 10 katından fazla
olduğunu biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle sadece yenileme
yapıldığını, yeni yatırım
yapılmadığını, Yüksek Planlama Kurulunun mevcut
hastanelerin kapatılması kaydıyla ihalelere onay verdiğini
biliyor musunuz?
Tasarıdaki hükümle tüm tıbbi hizmetlerin de şirketlere
devredilmesinin önünün açıldığını biliyor musunuz
değerli milletvekilleri?
İhaleyi alan şirketlerin hastaneleri yöneteceğini, hatta
ihaleyi alan şirketlere kredi verecek çok uluslu finans
kuruluşlarının uygun görmeleri durumunda hastanelere el koyup
yöneteceklerini biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Şehir hastanesi ihalelerini alan şirketlere, sanki otoyol
işleteceklermiş gibi, toplumu hasta etmek üzerinden yüzde 70 doluluk
oranı vadedildiğini biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Bu yöntemle yapılan hastanelerde çalışan sağlık
çalışanlarına Ne kadar çok hasta, o kadar çok para.
denildiğini biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Kira artışları yapılırken şirketlerin
yabancı para biriminden borçlanmaları durumunda döviz kuru
farkından kaynaklanacak olası zararların kiraya nasıl
yansıyacağını biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Tasarı hazırlanırken, Sağlık
Bakanlığı kaldırılırsa belirsizlik olmasın
diye hükümler konulduğunu, bu kiraların ödeneceği döner sermaye
havuzundan personele dağıtılacak ödemelerin
azaltılacağını biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Hastanelerimize el koyacak şirketlerin gelirleri daha da
artsın, kira ödemeleri garanti altına alınsın diye
çalışanların ücretlerinin giderek
azaltılacağını, buradan hizmet alacakların giderek
daha çok katılım payı vereceğini biliyor musunuz sayın
milletvekilleri?
Kamu-özel ortaklığıyla yurt dışından
yapılacak tesislere hekimlerimizin mecburi hizmet adı altında
gönderileceklerini biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
İhale alan şirketin alacakları kredilere ve bunların
her türlü ek masrafına doğrudan hazine garantisi verildiğini,
her türlü damga vergisi ve harçtan vareste, KDVden muaf olduklarını
biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Tasarı sayesinde taşeron sistemin pervasızlaşarak
hastanelerin yenilenmesi için bile, örneğin, cerrahi hizmetlerin
dışarıdan satın alınabileceğini biliyor musunuz
sayın milletvekilleri?
Bu hastanelerde Sağlık Bakanının kiracı
olacağını, hatta Sağlık Bakanının Türkiye
Halk Sağlığı Kurumunun, Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumunun kendi binalarında şirketlerin kiracısı
olacaklarını biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Biz bunları istemediğinizi bilmek istiyoruz, duymak istiyoruz,
vereceğiniz oylarla görmek istiyoruz. Ama talimatlar yukarıdan ve
uluslararası şirketlerden geldiği için ve IMFden, Dünya
Bankasından geldiği için, Dünya Ticaret Örgütünden geldiği için
sizler onların söylediklerine evet oyunu vereceksiniz ve bu kanunu buradan
geçireceksiniz. Ama bilin ki on yıl sonra, on beş yıl sonra
çocuklarınız ve torunlarınız evet oyu verdiğiniz bu
kanun tasarısının zararlarını ve büyük felaketini o
zaman yaşayacaklar ve görecekler ve onların vebali, onların
günahları da sizin omuzlarınızdadır.
Sayın Bakan, son olarak Bozyaka Hastanesinde yaşanan -acilde
yaşanan- olayları dile getirdim ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) -
telefonla bildirdim, geri döndünüz çok teşekkür
ederim. Ama acilde yaşanan olaylar hâlâ devam ediyor. Olaya lütfen
müdahale etmenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Antalya Mersin Samsun
Erkan
Akçay Reşat
Doğru
Manisa Tokat
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Müslim Sarı Haydar Akar
İstanbul İstanbul Kocaeli
Melda Onur Hülya Güven Musa Çam
İstanbul İzmir İzmir
Nurettin Demir
Muğla
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Vural, gerekçeyi mi okutuyorum?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 51. Maddesinin 2.
Fıkrasına ilişkin yapılan düzenleme maddeye ilişkin
redaksiyon niteliğindedir. Öte yandan yurtdışında
görevlendirilen personelin devlet hizmeti yükümlülüğüne ilişkin
düzenlemede örneğin süreye ilişkin bir belirleme
yapılmamıştır. Öte yandan 51. Maddenin 3. Fıkrası
"Birinci fıkra kapsamında hizmet alımı veya kamu özel
ortaklığı modeliyle özel sektör tarafından işletilen
sağlık hizmet birimlerinde ve bölümlerinde
çalıştırılacak Bakanlık personeli beş
yılı geçmemek üzere çalıştıkları sürede
aylıksız izinli sayılır" düzenlemesini içermektedir.
Maddenin fıkraları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve
personelin özlük haklarına ilişkin yaratılan belirsizliğin
giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nurettin Demir, Muğla
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 417 sıra sayılı yasanın
25inci maddesine ek verilen önerge üzerine konuşuyorum.
AKP Hükûmeti, iktidarı boyunca, taşeron işçiliği
yaygınlaştırmayı amaçlayan ve hayata geçirdiği
işçi düşmanı politikalarla, katı olan iş gücünü
sermaye lehine esnetmeyi başardı. Son on yılda taşeron
çalışan sayısı 5 kat artarak 2 milyona ulaştı.
Son dönemle birlikte sağlıkta taşeron çalışan
sayısı 200 bine ulaştı sayın milletvekilleri.
Bu
tasarıyla sağlık taşeronlaşıyor,
piyasalaşıyor.
Bu
tasarıyla görev, yetki ve sorumluluklar kaldırılıyor; unvan
tanımları karıştırılıyor, statüleri
azaltılıyor. Mesela anestezi teknisyenini alıp şirket
vezneye koyabilecek, kurum ne isterse o olacak. Görev tanımları
statüsünü kaybediyor. Mesleklerinin dışına itiliyor ve
kişiler hor görülüyor.
Döner sermaye
azalacak çünkü bu yeni yapılan sağlık komplekslerinin, kent
hastanelerinin kiraları döner sermayelerden karşılanacak.
İş
güvencesi kaldırılıyor. Kendilerini koruyabilecekleri,
haklarını savunabilecekleri meslek odaları yok.
Hastanelerde
işletme mantığı olacağı için tüm sağlık
çalışanları da vatandaşlar gibi destek primi yatırmak
zorunda kalacak. Bu da ekonomik durumlarına ek bir yük getirecek.
Çalışan
güvenliği riskleri belirlenmemiş durumda maalesef. Sistem bu
şekilde yasalaşırsa Türkiyede sağlık sisteminden
bahsedilemeyecek.
Yani
saygıdeğer milletvekilleri, sayın izleyiciler; bu
görüştüğümüz yasa Anayasanın 56ncı maddesine
aykırıdır ve sağlık hizmeti artık bir hak olarak
değil, sermayenin yatırım yapacağı bir alan olarak
görülüyor. Sağlık piyasalaştırılıyor,
sağlık tröstlerin eline veriliyor, tamamen sosyal devlet
görevlerinden çıkarılıyor.
Daha az
sayıda doktor ve sağlık çalışanıyla daha çok
hastaya bakmak zorunda bırakılıyor. Doktor ve sağlık
çalışanı parça başı çalışan fabrika
işçisine dönüştürülüyor. Türkiyede doktor başına
düşen hasta sayısı 650 civarında, Avrupa Birliği
ortalamasının 2 katıdır. Bir doktor günde ortalama 150
hastaya bakıyor, her birine ise -dikkatinizi çekiyorum- bir ila üç dakika
zaman ayırıyor. Muayene süresi kısaldığından
yanlış teşhis ve tedavi artıyor. Doktor ne yapsın?
Performans sayısını arttırmak için makinenin dişlileri
gibi daha çok hasta bakmak zorunda. Doktor, geçinebilmek için performansın
acı dişlileri arasında ezilirken CEOlar, sekreterler 50 bin, 60
bin dolayında maaş alacaklar. Belki bu kent hastaneleriyle bu rakamlar
daha da fazla artacak.
Sayın Bakan, bu konuya lütfen dikkat çekin, inceleme yapın.
Doktorlar ezilirken, sağlık çalışanları,
hemşireler ezilirken CEOlar, maşallah yani Yeme de yanında
yat. maaşlarıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. Doktorlar,
çalışanlar, taşeronlar inim inim inlerken yeni yetme sekreter ve
CEOlar Cumhurbaşkanının katbekat üstünde maaş alıyor.
Sayın milletvekilleri, birinci ve ikinci basamakta sağlık
gideri ve tıbbi işlem sayısı arttı. Sadece AKP
iktidarı döneminde, 96 milyon olan tıbbi işlem sayısı
300 milyonu geçti. Demek ki insanların sağlık sorunları
çözülmedi, Türk halkı hastalandı, hastalıktan evine gidemez
oldu. Ameliyat ve tedavi, tetkik gibi sağlık hizmetlerine altı
ay ile bir yıla kadar randevu veriliyor. Üçüncü basamak çöktü. Üniversite
hocaları, maalesef, bin dolayında önder uzmanlar öğretmen
odalarında bekliyorlar bir hastaya dokunmak için. Buna rağmen
Sağlık Bakanlığı hasta memnuniyetinin yüzde 80
olduğunu söylüyor. Gelin, siz de buna gülmeyin.
Teşekkür ederim. İyi akşamlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:19.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 69uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
417 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçici madde 1 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 417 sıra sayılı yasa
tasarısının Geçici 1. maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Hasan Akgöl
İstanbul Kocaeli Hatay
Müslim Sarı Musa Çam Orhan Düzgün
İstanbul İzmir Tokat
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün gündem dışı konuşmalarda Sayın Ahmet
Toptaş, Afyon Milletvekili konuşurken, bir sayın milletvekili
Ali Çetinkaya için katil dedi. Savunduğu kişi, İskilipli
Atıf Hocaymış.
BAŞKAN Sayın Düzgün, bu konu konuşuldu. Lütfen, tekrar
açılmasın.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) Sayın Başkan, bunu açıklamak
zorundayım, burası Atatürkün Meclisi.
BAŞKAN Anladım da sayın milletvekiliniz
çıktı, konuşmasını yaptı.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) Hocanın fetvasından size bölümler
okuyacağım sayın milletvekilleri:
Mustafa Kemal ve Kuvayımilliye maskaraları Yunan askerlerinin
önünden kaçıyor. Zavallı, saf ve gafil halktan topladıkları
askerlere Siz burada onlarla savaşın, biz de arkalarını
çevirelim. diyerek sıvışıyorlar. Yazık ki
halkımız, Talat, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi 5-10
eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken
fedakârlığı yapmıyor. Şimdi, usulca oturup yenilginin
sonuçlarına katlanmak yerine, Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar.
Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek
hepimize farzdır. Harp yıllarında, sizleri cephe cephe
sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında
Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu
zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize
aldığınız bu fetva Allahın emridir, padişah
fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla
yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutlarını
külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O bildirinin altında
İskiliplinin imzası yoktur.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Yalan! Yalan!
MEHMET METİNER (Adıyaman) İftira ediyorsunuz, itham
ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, sadece
Mustafa Kemal ve arkadaşlarını değil, bir ulusun,
bağımsızlık savaşı, mücadelesi veren bir ulusun
kahramanlarının katlini vacip görüyor bu kişi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Aşağılık bir
katil o.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O bildirinin altında
İskilipli Atıf Hocanın imzası yoktur.
BAŞKAN Sayın milletvekili, Sayın Toptaş cevap
verdi.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) Dinle, katili öğreneceksin, dinle, dinle.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İftira ediyorsunuz.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) Aynı kişi diyor ki: İslam
kilidinin anahtarını İngilterenin güvenilir ellerine teslim
etmekte İslam âlemi için hiçbir tehlike yoktur.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Yalan! Yalan!
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - İslamın kilidini İngiltereye
teslim etmekte hiçbir sakınca görmüyor musunuz sayın milletvekilleri?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yalan söylüyorsunuz
Yalan
söylüyorsunuz
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Bu adamın adını bir hastaneye
verdiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yalan söylüyorsunuz. O bildirinin
altında İskilipli Atıf Hocanın imzası yoktur.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Aynı bakan üst düzey
bürokratlarını, devletin müsteşarlarını, genel
müdürlerini, daire başkanlarını, bu memlekette emeğiyle,
alın teriyle çalışan doktorların, hemşirelerin döner
sermayelerini iç etmek için hastanelere görevlendirdi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yazıklar olsun size!
Yazıklar olsun!
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Bu insanlar, emekleriyle, alın terleriyle
gece gündüz çalışarak evlerine ekmek götürmeye çalışanlar.
Devletin koskoca müsteşarları, koskoca genel müdürleri bu
insanların ekmeğine göz koydular. O hastaneye isim veren Bakanla bu
atamaları yapan Bakan aynı Bakan.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İskilipliden özür
dileyeceksiniz.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Umut ederim ki yeni Sayın Bakan bu
yanlıştan bir an evvel geri döner.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İstiklal mahkemelerinin
utancı size yetiyor.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Sayın Bakan, size soruyorum: Niksar Devlet
Hastanesinden kaç kişi döner sermaye alıyor başhekimlik
unvanıyla?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yazıklar olsun! Hâlâ o zulüm
mahkemelerini savunuyorsunuz.
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Utanmıyor musunuz Niksar
halkının emeğini çalmaya? Utanmıyor musunuz? Yazıklar
olsun size! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Siz bu kafayla hastane yapsanız ne olur, uzaya gitseniz ne olur?
Uzaya giderken ayı da cebinize alır götürürsünüz.
Hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Önce önergeyi oylayayım, sonra
MEHMET METİNER (Adıyaman) O bildirinin altında
Atıf Hocanın imzası yoktur. Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
biraz önce hatip konuşmasında grubumuza Utanmıyor musunuz,
yazıklar olsun. şeklinde
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bu kadar iftira olmaz.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, bir saniye
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hem asacaksınız hem de
iftira atacaksınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bir dakika
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor, bir
saniye.
MUSA ÇAM (İzmir) Metiner
Şov yapma Metiner,
yaranamazsın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şov size
yakışır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Metin!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Utanır, arlanır insan.
MUSA ÇAM (İzmir) Yaranamazsın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmaz Metiner, olmaz, yaranamazsın.
BAŞKAN - Sayın Bahçekapılı
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Grubumuza hitaben efendim,
Yazıklar olsun, utanmıyor musunuz? şeklinde bazı
yanlış kelimeler kullanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bu Metinerin Tayyip
hakkında söylediği lafları şimdi söyleyeyim mi burada?
MUSA ÇAM (İzmir) Söyle, söyle.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söyleyeyim mi? Emine Hanımın
ayağına nasıl gidip, orada affedilmek için nasıl yerde
süründüğünü söyleyeyim mi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Mehmet Metiner grubumuz
adına konuşacak.
BAŞKAN İki dakika söz veriyorum. Lütfen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Tokat Milletvekili Orhan
Düzgünün AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; o uyduruk bildirinin altında İskilipli
Atıf Hocanın imzası yoktur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin imzan var, değil mi?
MEHMET METİNER (Devamla) - Bu olay çıktığında
Vakit gazetesinde tekzip yayınlamıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Başka gazete yok mu Vakit gazetesinde
yayınladı?
MEHMET METİNER (Devamla) - Ne yazık ki o zamanın istiklal
mahkemelerinin cellatları tarafından bu tekzip dikkate
alınmamıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İstiklal mahkemeleri seni unutmuş,
seni!
MEHMET METİNER (Devamla) - Bugün zulüm mahkemeleri olan istiklal
mahkemelerini savunan bir partinin adının sosyal demokrat parti
olması utanç vericidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi oradan hadi!
MEHMET METİNER (Devamla) - Ergenekonu dilinize
dolayacaksınız, istiklal mahkemelerini savunacaksınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi oradan hadi! Hadi oradan git
yalakalığını yap sen!
MEHMET METİNER (Devamla) - Yazıklar olsun, yazıklar olsun
size, yazıklar olsun!
MUSA ÇAM (İzmir) Haddini bil sen! Sen haddini bil!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi
Hadi
MEHMET METİNER (Devamla) - Ergenekon davasını
savunuyorsanız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çapı anlat, çapı!
MEHMET METİNER (Devamla) - Ergenekona fasa fiso diyorsanız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gruba dön sen, çapı anlat, çapı!
MEHMET METİNER (Devamla) -
siz istiklal mahkemelerini
savunmayacaksınız, zulüm mahkemelerini savunmayacaksınız.
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın çapını anlat!
Başbakanın çapını anlat!
MEHMET METİNER (Devamla) - Yazıklar olsun!
Sayın Kamer Genç, kendi celladına âşık bir
milletvekili olarak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cahiliye dönemini anlat.
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın çapını anlat!
MEHMET METİNER (Devamla) -
Dersim katliamına yüreklice ses
çıkaramayan bir milletvekili olarak istiklal mahkemelerine sahip
çıkıyorsan bu utanç size yeter, bu utanç size yeter!
MUSA ÇAM (İzmir) Sen Başbakanın çapını anlat!
Başbakanın çapını anlat sen!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi oradan, git!
MEHMET METİNER (Devamla) - Kendi celladınıza
âşıksınız, kendi celladınıza
âşıksınız.
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın çapını anlat sen!
MEHMET METİNER (Devamla) - Dersim katliamının utancı
size yeter, Zilan katliamının utancı size yeter. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın çapını anlat sen!
Başbakanın çapını anlat!
MEHMET METİNER (Devamla) - İstiklal mahkemelerinde hukuksuz
yere darağaçlarına gönderdiğiniz insanların ahı sizi
tutacaktır.
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın çapını anlat!
Başbakanın çapını anlat!
MEHMET METİNER (Devamla) Kel Alilerin düzeni bitti, Kel Alilerin
düzeni bitti, istiklal mahkemelerinizin düzeni bitti, dönemi bitti.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Başbakanın çapını anlat!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Cumhuriyet düşmanı seni!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) Bir de Başbakanın çapını
anlatsaydın da duysaydık.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, grubumuza
sataştı.
MUSA ÇAM (İzmir) Nasıl diz çöktüğünü göster!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz zalimlerin
karşısında eğilmeyiz, eğilmedik, eğilmeyiz! Sizin
zulüm rejiminiz bitti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi oradan, hadi oradan, hadi! Çapsız
çapsız... Şu çapı tarif et, çapı!
BAŞKAN İki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar.)
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Sayın Başkan, evvela, böyle
bir müzakere usulü yok.
Mehmet Metineri ben tanıyorum. Şimdi, geçmişte HADEPin
Genel Başkan Yardımcısıyken Tayyip Erdoğana
ağzına alınmayacak lafları söyleyip
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen kendi celladına
âşıksın, sen katiline âşıksın.
KAMER GENÇ (Devamla)
sonra, milletvekili geldikten sonra Emine
Erdoğanın ayakları altında sürünerek elini öpmek için,
kendini affettirmek için nasıl kılıklara girdiğini siz
biliyorsunuz (CHP sıralarından alkışlar).
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ben zalimlerin ayaklarına
kapanmadım. Sen celladına âşıksın.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama, şimdi insanda da utanma denilen bir
duygu olması lazım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen kendi celladına âşıksın.
KAMER GENÇ (Devamla) Sen, geçmişini inkâr ediyorsun.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen Dersimin utancısın.
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, şimdi, Dersim
meselesini de
Dersim meselesini ben buradan
MEHMET METİNER (Adıyaman) Utanmıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, utanç sende var. Senin yüzünde nur var
mı? Utanç sende var.
Şimdi, Dersim katliamını yapanlar senin gibi zihniyetli
olanlardır. Geldiler, dediler ki: Hacca gideceğinize gidin 2 tane
Kızılbaş öldürün. dediniz, geldiniz Dersimde Alevi,
Kızılbaş diye onları siz katlettiniz. (AK PARTİ
sıralarından CHPye bak! sesleri)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hadi oradan!
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için, bunların hesabını
soracağız size ama bunu açalım, yiğitliğiniz varsa
Dersim olaylarını getirelim, burada konuşalım. Niye
kaçıyorsunuz? Şerefli ve namuslu insanlar gelir burada konuşur,
buraya getirir. Getir o zaman, kimin katil olduğunu açıklayalım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sizin rejiminizi
değiştirecek kadar yiğidiz biz yiğit!
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, bakın, İstiklal
Savaşı sırasında bu devlette Yunanlarla iş
birliği yapanlar var; İngilizlerle, İtalyanlarla yapan hainler
var. O hainlerle beraber iş birliği yapıp da Türkiye
Cumhuriyetinin kurulmasını engelleyen onursuz insanlar var. O
onursuz insanların yansımaları bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi be!
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, bu Atatürkün kurduğu
laik Türkiye Cumhuriyeti devletine saldıran o insanlara karşı
elbette ki yeni kurulan bir devlet kendisini savunacaktır.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Senin halkını bombalayan
bir zihniyetin karşısında el etek öpüyorsun. Onursuzluk sana yakışıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Hangi devlette, ihtilalle düzen kuran bir ihtilal
devletinde, cumhuriyet devletinde elbette ki İstiklal Mahkemeleri
kurulmuştur, biz onları savunmuyoruz ama o mahkemeler o zamanın
şartları içinde yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Bugünkü mahkemeler istiklal mahkemelerine rahmet okutacak
mahkemelerdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Aynaya bakarak konuşuyorsun!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın hatip Onursuzların yansımaları Meclise
yansımıştır. şeklinde grubumuzu hedef göstererek
bazı laflarda bulunmuştur. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
6.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın arkadaşlar, şöyle bir şeyler duyuyorum ben
Meclis koridorlarında, diyorlar ki bazıları hem
milletvekilliği yapıp hem de ek geçim alanı
yaratıyormuş kendisine, o ek geçim alanı yaratmasının
yolu da bu mikrofonu kullanmaktan geçiyormuş. (AK PARTİ
sıralarından Kamer
Kamer
sesleri) Bilmiyorum kim olduğunu,
öyle söylüyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim söylüyor bunu? Bir tarif et bakalım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Yine onun aynı bir resmini
gördük şimdi burada. Açacaksa bir tazminat davası açsın, bunun
davalısı da ben olayım.
Siz, bizlere onur dersi verecek kapasitede ve çapta bir insan
değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu Mecliste ne kadar ağır onursuzluk varsa bunun
hepsi size ait, sizin şahsınıza ait. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Siz önce bir içinizi düzeltin, önce
bir aklınızı toplayın, ruhunuzu temizleyin, onurun ne
olduğunu öğrenin, ondan sonra gelin bu kürsüye de bize cevap verin.
İstediğiniz davayı açın bana.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, sataşma nedeniyle, buyurun iki dakika söz
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından Ne dedi? sesleri,
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ben dinledim, bir şey demedi ona.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şahsımla ilgili
söylediklerinden dolayı ben de söz istiyorum.
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye hopluyorsunuz?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Az bile söyledi!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben size doğruları söylüyorum. Ben otuz
iki senedir bu Parlamentodayım, benim deneyimimden yararlanmanız
lazımken bu memleketi felakete götürüyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Büyük talihsizlikmiş, neler
çekmiş bu meclis!
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, orada sizin sıranızda
oturan bu hanımefendi mi diyeyim, ne diyeyim
Şimdi, sen
geçmişte SHPde de ilçe başkanı değil miydin? Şimdi,
oradan geldin buraya.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bütün partileri gezen adam sensin!
KAMER GENÇ (Devamla) Aslında sen kişilik
değiştirdin, kişilik. Neyse
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sana ne! Öyle yaptım,
ne oldu? Sen 12 Eylülün izin verdiği insansın, konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, beyler, onur ne demektir?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) 12 Eylül sana izin verdi,
konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Onuru tarif edelim: Dürüst olan adam onurludur, hırsızlık
yapmayan onurludur, yalan söylemeyen onurludur, münafık olmayan adam
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) 12 Eylül sana izin verdi!
KAMER GENÇ (Devamla) Hazreti Peygamberimiz demiş ki:
Münafıklardan sakının. Demişler ki: Ey Peygamber Efendimiz,
münafık nedir? Demiş ki: Yalan söyleyen, hırsızlık
yapan, devlet malına el uzatan.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Aynaya bak, aynaya!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi alalım sizi
Siz yalan söylüyor
musunuz?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Aynaya bakarak konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Tayyip Erdoğan Osloda benim görüşmemi
ispat etmeyen namussuz ve alçaktır. dedi mi? Sonra Osloda
görüştüğü ortaya çıktı mı? Yalan!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen onu anlayacak kapasitede
değilsin!
KAMER GENÇ (Devamla) Devletin mallarını tek tek satıp
da yandaşlara, en büyük hırsızlığı yapıyor
musunuz?
Dolayısıyla,
her gün yalan, her gün devlet malına el uzatan insanlar onurlu insanlar
değil.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kıskanma, kıskanma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunları söyleyen insanlar onurludur, onları yapanlar
onursuzdur.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen onuru bilmiyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Onun için onurun ne olup olmadığını burada
şey etmeniz lazım.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Onurun ne olduğunu bilmiyorsun sen , sen
bilmiyorsun onur nedir!
KAMER GENÇ
(Devamla) Daha biraz önce toplandığınız 35 tane
milletvekiliyle, devletin ormanlarını talan etmek için usulsüz önerge
getirdiniz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen 12 Eylül tarafından aklanmış
bir insansın, onur senin neyine! 12 Eylül adamı!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, insan bunlardan utanır, bu devletin
varlığını bu kadar talan etmekten utanır.
Tayyip
Erdoğan diyor ki: Ben bütün milliyetleri ayak altına aldım.
diyor.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Kavramları öğren, kavramları!
KAMER GENÇ
(Devamla) Her onurlu adam, her piç olmayan insan muhakkak bir milliyeti
vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Kavramları bilmeden konuşma.
KAMER GENÇ (Devamla) Milliyeti olan insan hiçbir zaman böyle laflar
etmez.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Onu anlayacak kapasiten yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Eğer, ben
Neyse, biraz sonra yine
çıkacağım, bunları konuşacağım.
Geniş bir zamanda size daha ayrıntılı cevap
vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Hadi geç, hadi geç!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Yerine git, yerine!
KAMER GENÇ (Devamla) Sana ne, sana ne? Sen kimsin? Gel burada
konuş, burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ananın çiftliği mi! Hadi!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Sayın Genç, lütfen yerinize
oturunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Yiğitsen çıkarsın burada
konuşursun, orada oturmazsın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet...
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Değmiyor, cevap
vermeyeceğim Sayın Başkan, değmiyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği
Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet
Alınması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Şükrü Ayalan ve Çankırı Milletvekili İdris
Şahin ile 4 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/722, 2/1114) (S. Sayısı: 417)
(Devam)
BAŞKAN - Geçici maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır ancak, İç Tüzük 86ncı madde
gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve lehte söz isteyen Mehmet
Muş, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 417 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hem Plan ve Bütçe aşamasında hem
de Genel Kurulda, burada bu yasa tasarısıyla alakalı, gerek
muhalefet milletvekilleri gerek iktidar partisinden milletvekillerimiz
görüşlerini beyan ettiler. Ben bu tasarının özellikle
uluslararası boyutuna, uluslararası alandaki uygulamalarına
biraz değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 1985 ile 2011 yılları
arasında, PPP yani kamu özel iş birliği finansman modeliyle
dünyada 775 milyar dolarlık proje hayata geçirilmiş. Bu projelerin
alt kırılımlarına baktığımız zaman, 353
milyar dolarlığı Avrupada, 31,5 milyar dolarlığı
Afrika ve Orta Doğuda, 187,2 milyar dolarlık kısmı Asya ve
Avustralyada, 68,4 milyar dolarlığı Amerika Birleşik
Devletlerinde, 45 milyar dolarlık kısmı Kanadada, 88,5 milyar
dolarlık kısmı ise Meksika, Latin Amerika ve Karayiplerde
meydana gelmiştir.
Burada, Genel Kurulda bu tasarı müzakere ediliyorken Kanada
sık sık dile getirildi. Ben Kanadayla alakalı size birkaç örnek
vereceğim buradaki projelerle alakalı. Bakın, değerli
milletvekilleri, Kanada, kamu-özel iş birliği projesine dünyada ilk
başlayan ülkelerden bir tanesi. 1985 yılından 2011
yılına kadar yaklaşık 185 proje hayata geçirilmiş
durumda. Eğitim alanında var, sağlık alanında var,
savunma alanında var, çevre alanında var, var da var ama ben
özellikle sağlık alanında yapılan 64 projeye değinmek
istiyorum. Tek tek bu 64 projeyi inceledim. Bunların 39 tanesinin case
studysi var ve bu 39 projenin klasik yönteme göre bu modelle
yapılmasından dolayı Kanada hükûmeti ortalama yüzde 11lik bir
tasarruf sağlamış.
Peki, burada yine bu kürsüde şu ifade edildi: Siz bu modeli
getiriyorsunuz ama dünya bu modeli terk ediyor. Az önce bir rakam verdim. 775
milyar dolarlık bir yatırım yapılmış dünyada ve
bunun yarısı Avrupada. Şimdi, Avrupaya
baktığımız zaman değerli milletvekilleri, yıllar
itibarıyla, 2003 yılında 17,5 milyar euroluk bir
yatırım gerçekleştirilmiş bu yöntemle, 2006ya geliyoruz
27,5 milyar dolara çıkmış bu, 2007de 29 milyar euro, 2008de
24, 2009da 16, 2010da 18,3; 2011de 17,9 milyar euroluk bu yöntemle
yatırım yapılmış. Sadece 2011 yılında
Fransanın bu yöntemle yaptığı yatırım
tutarı yaklaşık 12 milyar euro civarında.
Değerli
milletvekilleri, batı
kısmından bahsettim, Kanada, Avrupa...
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ya orada bir bakana hediye gitti mi adam istifa
ediyor. Almanya Cumhurbaşkanı istifa etti.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Şimdi, bir de
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Örnekleri doğru ver ya.
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Örnekleri verebilirim size
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Örnekleri doğru ver. Oradaki altyapı,
oradaki hukuk, oradaki kurala göre yapın işi!
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Şimdi, bir de Uzak Doğu ülkelerinden bir örnek
vermek istiyorum: Değerli milletvekilleri, Güney Kore bu sitemi, bu
finansman modelini aktif olarak kullanan ülkelerden bir tanesi.
Şimdi,
kamu-özel iş birliğiyle yapılan toplam
yatırımların, toplam kamu yatırımları
içerisindeki payını veriyorum size arkadaşlar: 2001
yılında yüzde 3,8; 2002de 7,5; 2005te 15,8e çıkıyor;
2006da yine 15,8; 2007de 16,8e çıkıyor; 2009da 18,5 ve bu oran böyle devam ediyor:
2009da 15,8; 2010da ve 2011de yüzde 11 civarında gerçekleşiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüde, özel sektörü bu finansman modeline çekebilmek
maksadıyla, özel sektörün verimliliğini, girişimciliğini bu
projelere dâhil etmek için Hükûmet bu tasarıyla bazı riskleri
üstleniyor.
Şimdi, az
önce ifade ettiğim ülkeler, bu projeyi uygulayan ülkeler bakın hangi
garantileri veriyorlar, hangi risk paylaşım enstrümanlarını
kullanıyorlar?
Fransadan
bahsettim sizlere. Bakın, değerli milletvekilleri, Fransa kredi ve refinansman garantileri
veriyor, başka ne veriyor? Minimum garanti hizmet ücretleri
sağlıyor, sonlandırma ödemesi yapıyor ki bu rakam yüzde 85
veya yüzde 95 arasında değişebiliyor. Ayrıca borç
enstrümanları sunuyor, oluşturduğu bir fondan kamu-özel iş
birliği projelerini finanse ediyor.
Bir diğer
örnek, Güney Kore örneği. Sektörlere inşaat sübvansiyonları
veriyor. Yine, KDV istisnası, mal edinim ve kayıt vergilerinden
muafiyet getiriyor. Minimum gelir garantisi veriyor. Yine bu tasarıda
olan, kur farkı çok dillendirildi, kur farkını, kur riskini
devlet üstleniyor diye
Bakın, orada da artı eksi yüzde 20 bir oynama
meydana gelirse bunun üzerindeki oynamaları yine hükûmet sübvanse ediyor.
Değerli
milletvekilleri, örnekleri
çoğaltmak mümkün, sürem kalmadığı için burada noktalamak
istiyorum. Bu tasarının milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor ve tasarının lehinde oy
kullanacağımızı belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Yine, oyunun rengini belli etmek üzere ve aleyhte söz
isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
(AK PARTİ sıralarından bir grup milletvekili Genel Kurul
salonunu terk etti)
KAMER GENÇ (Tunceli) Haydi
Haydi gidin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bravo Kamer Ağabey! Tek başına
hepsine yetiyorsun Kamer Ağabey!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
417 sıra sayılı bir kanun tasarısı ve teklifi var.
Türkiye Parlamentosuna şimdiye kadar gelmiş en yüz karası bir
tasarı. Öyle bir tasarı ki Türkiyedeki en kıymetli arazileri,
arsaları bugünkü siyasi iktidarın yandaşlarına otuz sene peşkeş
çektirerek, hiçbir denetime tabi olmayarak ve bu milletin, bu fakir milletin
parasını otuz sene bunların cebine aktarmayı sağlayan
bir tasarı.
Biraz önce Hükûmet sırasında oturan Bakana sordum:
Bakın, diyorsunuz ki: Bu tasarı açık ihale ve
pazarlığa tabi. ama 11inci maddede diyorsunuz ki: Bu tasarı
Kamu İhale Kanununa tabi değil, 4734 sayılı Kanuna tabi
değil. Peki, neye tabi? Cevap vermiyor. Yahu, eğer cevap
vermiyorsanız oturmayın oraya.
İhalede usulsüzlük yapıldığı zaman,
vatandaş davayı açtığı zaman idare mahkemesi neye göre
bunu çözecek? Yok. Bakan diyor ki: Üç tane gazetede
yayımlayacağım.
Bakın arkadaşlar, diyor ki tasarıda: Şeffaflık
ve gizlilik esastır. Diyorum ki: Bu şeffaflık ve gizliliği
nasıl sağlarsınız? Üç gazetede ilan edeceğiz. Yahu,
ilan meselesi değil ki, şeffaflık değil ki.
Aklınız bir şeye ermiyorsa
Bakın, bir şeyler size, elinize verilmiş.
Yazıktır bu millete, günahtır.
Bakın, geçen gün Tayyip ne diyor: Efendim, şu anda bu fakirin
altı yıldır üzerinde ısrarla durduğu şehir
hastaneleri projesi vardı, çıkmıyor. Şimdi Bu fakir
dediği, Tayyip, dünyanın en büyük zengini, daha geçenlerde oğlu
10,5 milyon dolara gemi aldı. Kaç
lira vergi verdiği belli değil. Karısının,
çocuklarının ne işle uğraştığı belli
değil.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ya, sus. Ayıptır
ya!
KAMER GENÇ (Devamla) - Nereden ne maaş aldıkları belli
değil.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Ya ayıptır ya!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunları hep gizli tutuyorsunuz
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) İnsanda biraz ahlak
olur ya!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Sayın Genç, lütfen, yasayla ilgili konuşun.
KAMER GENÇ (Devamla) - Dolayısıyla gizli tutuyorsunuz, ondan
sonra fakir diyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İftira atma.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu kanun hakikaten burada gelip de
Ne Komisyon
bunu anlamıştır ne orada bakan makamında oturan
kişiler anlamıştır. Tamamen Türkiyeyi talan etmenin en
büyük delilidir vasıtasıdır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İftira atma, iftiracısın.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunu göreceğiz ne yapacaksınız?
Otuz sene, Türkiyenin büyük hastanelerinin, o cumhuriyet zamanında
yapılan sizin beğenmediğiniz, burada küfrettiğiniz
cumhuriyetin ve Atatürkün kurduğu bu eserleri
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Küfreden sensin. Utanmaz
adam.
KAMER GENÇ (Devamla) -
kendi adamlarınıza peşkeş
çektireceksiniz ve denetimden de kaçacaksınız, oraları
getireceksiniz, işte, Tayyip Bey yarın öbür gün kendi
akrabalarına, getirecek o şirketler verecek ve ondan sonra da otuz
sene oranın tamir masrafını alacak, onları devletin
kesesinden yapacaklar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Eee!
KAMER GENÇ (Devamla) -
dolayısıyla bu tasarı,
Türkiyenin yüz karası bir tasarıdır.
Arkadaşlar ben demin de söyledim, şimdi de söylüyorum, Tayyip
Erdoğan diyor ki: Ben bütün milliyetçilikleri ayak altına
aldım, ezdim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen anlayamazsın o
lafı
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Irkçılığı kastediyor,
ırkçılığı.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bana göre, piç olmayan herkesin bir milliyeti
vardır. Milliyet, benim şerefim ve haysiyetimdir. Benim milliyetimi
ezmeye çalışan ayakları, sahibinin, onun bir yerine
sokarım! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Terbiyesizlik yapma! Hadi oradan terbiyesiz!
Böyle bir şey var mı ya? Sayın Başkan böyle konuşma
olur mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan müdahale edin!
KAMER GENÇ (Devamla) Hiçbir zaman onların bunu
Benim
milliyetimle kimsenin alay etme hakkı yoktur çünkü anası, babası
belli olan herkesin de bir milliyeti vardır. Bizim devletimizin temel
kuralı da, Atatürk milliyetçiliğine dayalı çağdaş
hukuk
Türkiye Cumhuriyeti çağdaş bir hukuk devletidir. Bu devletin
milliyetçiliğini kimsenin bu kadar ezmeye hakkı yoktur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi be!
KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, bana söyleyeceğinize kendi
başkanınıza söyleyin. Yani bir milliyete bu kadar hakaret edilir
mi? Sizin içinizde milliyeti olmayan insanlar mı var? Nasıl olur da
bir insan milliyetsiz olur ya? Ya arkadaşlar
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Irkçılığı kastediyor,
ırkçılığı.
KAMER GENÇ (Devamla) -
bu kişinin, ağzından
çıkanı kulağı duymuyor. Bunu en kısa zamanda genel
başkanlıktan uzaklaştırın. Gerçekten, memleketi tam
bir iç kavgaya sürüklüyor. Şimdi, bunun arkasında nedir? Her gün
ülkenin bir tarafında bir kaos var. Her gün memleketin bir tarafında
kavga var. Yahu biz bu memlekette kardeşim hepimiz kardeş gibi
yaşayalım. E, niye yaşamıyoruz? Niye bu kavgalar
çıkıyor? İktidar partisinin kaosundan, bu memleketi devamlı
kavgaya sürüklemesinden kaynaklanıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen çıkartıyorsun! Sen
yapıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Niye ben yapayım
ki? Siz çıkın burada deyin ki Şu işi doğru
yaptık. biz de sizi tebrik edelim. Şimdi, biraz önce otuz
kişiyi buraya topladınız. Niye? Devletin ormanlarını
kendi yandaşlarınıza peşkeş çekmek için. Sizin Grup
Başkan Vekili Nurettin Caniklinin Antalyada akrabasının bir
yeri var, orman içinde, aldılar onu bir spor kulübüne verdiler, spor
kulübünü de getirdiler, ona verdiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen kimsin ya! Nesin sen,
MİT ajanı mısın?
KAMER GENÇ (Devamla) Yani daha neler var, keşke
zamanımız olsa ama zamanımız doldu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Başkanımız için bir insan olarak benim telaffuz
edemeyeceğim, bakın insan olarak telaffuz edemeyeceğim bir
sataşmada bulunmuştur. Benim kadın olarak buna cevap vermeye
terbiyem müsait değil, Recep Özeli grup adına konuşmaya
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Recepin terbiyesi müsait. diyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben konu olarak söylüyorum,
konuşma.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anladım, Recepin terbiyesi müsaitmiş
demek ki!
BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Sayın Başkan, ben duyduğumu
tekrar ediyorum.
BAŞKAN - Sataşma nedeniyle ancak bir dakika söz veriyorum
Sayın Özel.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Isparta
Milletvekili Recep Özelin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; ya, böyle bir konuşmayı bu kürsüde yapan bir
milletvekiliyle bu çatı altında aynı havayı solumaktan
utanıyor, hicap duyuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Cumhurbaşkanı adayları,
yakışıyor size!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Seni de yaparız Bülent!
RECEP ÖZEL (Devamla) Şimdi, Başbakanımıza
söylemiş olduğun o lafı, o bir yerlere bir şey
yapmayı, aynısını, yüz mislini sana iade ediyorum.
Şimdi, burada güzel bir şeylerden bahsetmek, bu millete örnek
birer milletvekili olmak zorundayız hepimiz. Bu milletin, bu Millet
Meclisinin onurunu, bu Millet Meclisinin güzelliğini kimsenin ayaklar
altına almaya hakkı yok. Cumhuriyet Halk Partisine yakışan
bir tabloyu
Herhâlde içinizde hiçbir arkadaş da bu arkadaşın
konuşmasını tasvip etmiyordur. Gerçi
alkışlıyorsunuz, onu bir anlamda destekler mahiyette olabilir
ama, bu arkadaşın, bir laf var, laf mı diye
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Milliyetçiliği ayaklar
altına almaya da lüzum yok, onu da söyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bunu burada söylemeye ben hicap duyuyorum.
Bu arkadaşımızın çukurdan daha
aşağıda bir varlık olarak kendisinin Genel
Başkanımıza olur olmaz ithamlarda bulunmasını şiddetle
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmadı Recep!
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen, teşekkür ediyorum.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği
Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet
Alınması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tokat
Milletvekili Şükrü Ayalan ve Çankırı Milletvekili İdris
Şahin ile 4 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/722, 2/1114) (S. Sayısı: 417) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım, ancak önce Komisyonun bir redaksiyon
talebi var.
Buyurun Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, iki küçük
maddi hata var, bunları zikretmem gerekiyor. Bir tanesi, 19uncu madde de
yer alan (B) fıkrası ibaresinin (B) bendi şeklinde
değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Laborant unvanlı
olanların ibaresinden sonra dereceleri ibaresinin gelmesi
gerekmektedir, 22nci madde için söylüyorum bunu da.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki
dakika süre veriyorum.
(Otomatik
cihazla oylamaya başlandı.)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi oylanacak, lütfen
bekleyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Fenerbahçeye de başarılar
dilerseniz memnun oluruz, bir Galatasaraylı olarak.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, Fenerbahçeyi unutmayın.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, Fenerbahçeye
başarılar dilerseniz...
(Otomatik
cihazla oylamaya devam edildi.)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün oynanacak UEFA Avrupa
Kupasında BATE Borisov ile maç yapacak temsilcimiz Fenerbahçeye
başarılar diliyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
(Otomatik cihazla oylamaya devam edildi.)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 417 sıra sayılı
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
267 |
|
Kabul |
: |
236 |
|
Ret |
|
31 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mine Lök Beyaz Fatih
Şahin
Diyarbakır Ankara
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sağlık Bakın Sayın Müezzinoğlu teşekkür
konuşması yapacaklardır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle,
önümüzdeki süreçte ülke insanımız adına, sağlık
alanında yapacağımız çalışmalarda önemli
katkısı olacağına inandığımız bu Kamu
Özel İşbirliği Kamu Özel İşbirliği Kanun
Tasarısının kanunlaşması sürecinde emeği geçen,
başta bu salonda olan muhalefet ve iktidar partisinin tüm
milletvekillerine teşekkür ediyorum. Gerek komisyon aşamasında,
gerek alt komisyon aşamasında, gerekse bürokratların destekleri,
katkıları dolayısıyla ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Tabii ki çok değişik boyutlarıyla eleştiriler oldu,
öneriler oldu. Büyük çoğunluğunun samimiyetinden şüphem yok.
Zaman zaman akıl ve izanla örtüşemeyecek düzeyde iddialar da oldu.
Tabii ki bu, milletin kürsüsüdür. Burada da herkes kendisine yakışan
cümleyi söyler ama ben bu anlamda bir teşekkürü de Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürke etmek istiyorum, çünkü Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. demiştir. Ben burada hiç kimsenin elinde
millet adına birinin yüzünün beyaz, birinin yüzünün siyah
fırçası olmadığı kanaatindeyim. Fırça milletin elindedir.
O milletin fırçasının bizim başımızın
üstünde yeri var diyorum, hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
4üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi
Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Gençlik ve Spor
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu raporlarını görüşmeye
başlayacağız.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/348) (S.
Sayısı: 212)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Bayındırlık İmar Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/488) (S.
Sayısı: 240)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşılmıştır.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun daha önceden
çalışılması kararlaştırılan 22 Şubat
2013 Cuma ve 23 Şubat 2013 Cumartesi günleri çalışmamasına
ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi:
Danışma Kurulunun 21/2/2013 Perşembe Günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Ayşe
Nur Bahçekapılı Emine
Ülker Tarhan
İstanbul Ankara
AK
PARTİ Grup CHP
Grup
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Oktay
Vural İdris
Baluken
İzmir Bingöl
MHP
Grup BDP
Grup
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Öneri:
Genel Kurulun daha önceden çalışılması
kararlaştırılan 22/2/2013 Cuma ve 23/2/2013 Cumartesi günlerinde
çalışmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sözlü soru önergeleri ile, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 26 Şubat 2013 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.50