TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
71inci
Birleşim
27
Şubat 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Uşak
Milletvekili İsmail Güneşin, Uşak ili ve geri dönüşüme
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, Suriyedeki son gelişmeler ve Türk
dış politikasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, PTT iş yerlerindeki taşeron firmaların
işçilerle yaptıkları iş sözleşmelerine ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İzmir
Milletvekili İlknur Denizlinin, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/96)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve 20 milletvekilinin, Elâzığ'da mermer
sektörünün ve çıkarılan mermerin pazarlanma
koşullarının iyileştirilmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/520)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, Kütahya ilinin turizm
potansiyelinin tespiti ve bu konuda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/521)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, İç Anadolu Bölgesindeki
illerden yaşanan göçün nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522)
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, brucella hastalığı için verilen ilaç
nedeniyle hayvanların gebeliklerinin sonlanmış olduğuna ve
hayvan besleyenlerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi için yardımcı
olunmasını istediğine ilişkin açıklaması
2.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, PKK terörünün Türk milletinin
harimiismetine uzanan bir el olduğuna ve uzanan bu eli kırması
gereken 61inci Hükûmetin bu durum karşısındaki tutumuna
ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Genelkurmay eski Başkanının, kuvvet
komutanlarının, Magosanın mücahit komutanının, Kardak
kahramanlarının aylardır tutuklu olduklarına ve tutukluluk hâllerinin
kaldırılması için Hükûmeti ve Adalet Bakanını derhâl
harekete geçmeye çağırdığına ilişkin
açıklaması
4.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya Darendenin sorunlarına ve
muhtarların maaşlarının yetersiz olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Artvinin Yusufeli
Barajı inşaatında yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
6.- Batman Milletvekili
Ziver Özdemirin, Merhum Necmettin Erbakanın vefatının 2nci
yıl dönümüne ve kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Cumartesi Annelerinin simgesi olan
Berfo Anaya Allahtan rahmet dilediğine ve Türkiyedeki bütün faili
meçhullerin faillerini bulmanın en önemli hedefleri olduğuna
ilişkin açıklaması
8.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzon ilinin Tonya ilçesinde
yapılması planlanan çimento fabrikasına halkın
karşı çıktığına, AKP iktidarının
Tonyalıların isteğine sessiz kalmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlunun, Konak Tüneli yapımı nedeniyle 2. Kadriye
Mahallesinde oturulamaz hâle gelen evlerde yaşayan yurttaşların
sorunlarına, BMC fabrikasında üretimin durma aşamasına
geldiğine ve ilgili bakanlıkların bir an önce bu konuya el atması
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, geçici kadrolarda veya taşeron firmalar
aracılığıyla çeşitli adlar altında devlet
kurumlarında çalışan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
11.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu adına, Merhum
Necmettin Erbakanın vefatının 2nci yıl dönümüne ve
kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
12.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Millî Eğitim
Bakanlığının okulların ihtiyaçlarını
karşılamak yerine EĞİTİM-BİR-SEN marifetiyle
siyasal kadrolaşma konusunda büyük bir çaba içerisinde olduğuna ve bu
duruma son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Edirne
Milletvekili Kemal Değirmenderelinin, dişi hayvan kesimini
yasaklayan karara karşı çiftçilerin mağduriyetinin önlenmesine
ve damızlıkların desteklenmesine ilişkin bir önlem
alınmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, MHP Grubu adına, Merhum
Necmettin Erbakanın vefatının 2nci yıl dönümüne ve
kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, tütün üretiminin serbest
bırakılmasına ilişkin açıklaması
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Tuncelide köy yollarının kapalı,
kara yollarının da çok bakımsız olduğuna ve
vatandaşların yem bedelini alamadıkları için şikâyetçi
olduklarına ilişkin açıklaması
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporları (1/604) (S. Sayısı: 242)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkinin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, Suriye meselesi
nedeniyle sınır illerde yaşanan ekonomik sorunlara ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/14188) Ek cevap
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
emekli yakınlarının intibak dışında
bırakılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/15916)
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Sayıştayın 2011 yılı denetim raporlarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/16319)
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, SGK
tarafından kişisel verilerle ilgili bir düzenlemenin
değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/16392)
5.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
ÖMSS kapsamında alınacak engelli personele,
Bakanlıkta istihdam edilen engelli memur
sayısına,
İlişkin soruları ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/16395), (7/16396)
6.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
emeklilik yaşına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/16398)
7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
KKTCde emekli maaşı kesilen bir vatandaşa ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/16399)
8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından kiralanan hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/16433)
9.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
hibe yoluyla taşıt alımının Bakanlık bütçesine
girmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/16435)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlığın tayın bedeli verilmesine yönelik
uygulamalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/16436)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlığa bağlı bazı müdürlüklerdeki atamalara ve
çalışanların sorunlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/16438)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
gümrük muhafaza memurlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/16439)
13.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
Bakanlıkta istihdam edilen engelli memur sayısına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/16440)
14.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/16441)
15.- Mersin Milletvekili Ali Özün, belediyelerin KDV
alacaklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/16485)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Hava Kuvvetleri Komutanına madalya verilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/16571)
17.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Gaziantepte SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı kapsamında
çalışan kişi sayısına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/16612)
18.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
uzman erbaşlıktan kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışmak için ayrılanlara,
Kamuda çalışan mühendislere,
İlişkin soruları ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/16617), (7/16618)
19.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, THY yöneticilerine
dağıtılan primlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/17021)
20.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, esnaf
ve sanayiciye uygulanan e-haciz işlemine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/17029)
21.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, TBMMye
girişine tahdit konulan kişilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/17432)
27 Şubat 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71inci Birleşimini
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Uşak ili ve geri dönüşüm hakkında söz isteyen Uşak
Milletvekili İsmail Güneşe aittir.
Buyurunuz Sayın
Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Uşak ili ve geri
dönüşüme ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uşak
ili ve geri dönüşüm hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım, bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, âşıklar diyarı olan Uşak aynı zamanda
bir ilkler şehridir. İlk paranın basıldığı,
ilk elektriğin sokaklarda kullanıldığı, ilk şeker
fabrikasının halk tarafından kurulduğu ve en son olarak da
ilk yüz naklinin donörünün verildiği gibi ilklere imza atan bir şehirdir.
Uşak ili
denildiği zaman halıcılık, kilimcilik, tekstil, battaniye,
gazlı bez, tabakhane, Karun hazineleri, altın madeni, seramik, termal
sular, kanyon, tarihî eserler, cirit, tarhana ve keşkek akla gelmektedir.
Uşak ili birçok alanda
olduğu gibi sanayide de bir ilkler arasında yer almaktadır.
Uşakta yün ipliği işletmeciliğinin tarihî geçmişi 400
yıla dayanmaktadır. 1913 yılında sanayi
dağılımlarında Türkiye'deki yün ipliği üretimi ve
dokumacılık yapan 13 tesisten 3 tanesi Uşakta
bulunmaktaydı. Bu sayı günümüzde Uşakta 240a
ulaşmıştır. Türkiye'de üretilen battaniyelerin yüzde 92si,
gazlı bezin yüzde 80i, seramiğin yüzde 15i Uşakta
üretilmektedir. Ayrıca deri sektörüyle de ünlü olan ilimiz
Türkiye'de
işlenen küçükbaş hayvanların yüzde 40ı Uşak ilimizde
işlenmektedir.
Dünyada, 30 milyon hektarda
yaklaşık yılda 77 milyon ton pamuk üretilmektedir. En çok pamuk
üreten ülkeler Çin, ABD, Pakistan,
Özbekistan, Brezilya, Hindistan ve Türkmenistandır. Ülkemizde ise yılda
yaklaşık 2,5 milyon ton pamuk üretilmekte, tekstil
ihracatımızın artmasından dolayı, ülkemizde üretilen
pamuk maalesef bize yeterli gelmemektedir. Yılda yaklaşık 1
milyon ton pamuğu da dışarıdan ithal etmekteyiz ve önemli
bir miktarda da buna döviz ödemekteyiz.
Uşak ilimizde sanayicimiz,
tarlasız pamuk ve koyunsuz yün üretmektedir. Bu imalatı azaltma
adına ve sorun hâline gelen tekstil teleflerinden kurtulma, ayrıca
ham pamukta kullanılan boyadan kurtulma adına önemli bir iş
yaparak geri dönüşümde önemli sanayi tesisleri kurmuştur. Uşak
ilimize, günlük 15 tonluk 70 adet kamyon tekstil telef ve
kırpıntısı getirmektedir. Bunlar ham maddesine göre pamuk
ve yün olarak, ayrıca da renklerine göre ayrılmaktadır ve bu
sayede, yılda yaklaşık olarak 365 ton pamuk ipliği ve 70
ton da yün ipliği üretilmektedir. Bu miktardaki bir pamuğu
üretebilmek için yaklaşık 2 milyon 128 bin dekarlık bir alanda
pamuk üretmeniz gerekmektedir. Yine, yaklaşık 7.500 ton yün
ipliği üretilmektedir. Bunu üretebilmeniz için de 3.750 koyunu
yaklaşık yılda 3 kez kırkmanız gerekmektedir.
Uşak ilimizde
sanayicimiz sadece kırpıntılardan değil, doğada uzun
süre kalabilen pet şişelerden de ülkemizi kurtarmaktadır. Pet
şişe artıklarından elyaf üretilmekte, Türkiyede bulunan 7
tesisin 2 tanesi de Uşakta bulunmaktadır. Günlük, yaklaşık
120 ton pet şişe işlenmektedir.
Ayrıca, Uşak,
geri dönüşüm adına eski araba lastiklerinden de kauçuk üreterek hem
ülkemizi çöpten kurtarmakta hem de ekonomiye önemli katkıda
bulunmaktadır. Pet şişelerden elyaf üreten tesislerimiz,
maalesef, yeterli ham madde bulamadıklarından dolayı yurt
dışından ithal etmektedirler. Oysa, ülkemizde kullanılan
pet şişelerin hepsi geri dönüşüme kazandırılsa hem
sanayicimiz kazanacak hem de çöplerden kurtulacağız.
Diğer yandan, tabii
ki, bunun için önemli bir enerji sarfı gerekmektedir. Uşaklı
sanayiciler ve bizler, bu geri dönüşümde kullanılan enerjiye
hükûmetlerimiz tarafından destek verilmesini arzu etmekteyiz. Ayrıca,
belediyelerimiz gerekli tedbirleri alarak bu çöpleri daha düzenli toplarsa
dışarıdan çöp ithal etmek zorunda kalmayız diye
düşünüyorum.
Tabii ki, bugün önemli
günlerden bir günümüz; eski başbakanlarımızdan rahmetli
Sayın Profesör Doktor Necmettin Erbakan Başbakanımızın
ölüm yıl dönümü. Kendisini buradan bir daha rahmet ve minnetle
anıyorum, şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetimizi
ve aziz milletimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Güneş.
Gündem dışı
ikinci söz, Suriyedeki son gelişmeler ve Türk dış
politikası hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Yusuf Ziya
İrbeçe aittir.
Buyurunuz Sayın
İrbeç.
2.- Antalya
Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, Suriyedeki son gelişmeler ve Türk
dış politikasına ilişkin gündem dışı
konuşması
YUSUF ZİYA İRBEÇ
(Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, dünyada ve enerji kaynakları açısından özel bir
konuma sahip olan bölgemizde her yüzyılda haritalar yeniden
şekillenmektedir. Avrupa'da 1815 Viyana Kongresi ile başlayan süreç,
1914 Birinci Dünya Savaşı ile yeni bir boyuta
taşınmıştır. 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta
başlayan Arap Baharı da yine bir asır sonra enerji
kaynaklarına yakın bölgelerde yeni bir dönemin habercisi gibi
algılanmaktadır.
Suriye, güney enerjisinin
Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılmasında önemli bir
geçiş noktası üzerinde bulunmaktadır. Rusya, hem Akdeniz'e
açılan bir kapıyı kaybetmemek hem de kendisine rakip olabilecek
doğal gaz ve petrol boru hatlarını kontrol etmek istediği
için Suriye krizine doğrudan müdahil olmuştur.
Suriye'deki
değişim, Orta Doğu'daki diğer değişimlerden çok
farklıdır ve bölge barışını tehdit edebilecek
özelliklere sahiptir. Mısır ve Tunus'taki devrim süreçlerinde ordu
yönetime destek vermediği için değişimler fazla sancılı
olmadı. Libya'da ise Çin ve Rusya'nın müdahaleden uzak durduğu
ve kitle imha silahlarının olmadığı bir ortamda,
Birleşmiş Milletler ile de desteklenen NATO müdahalesi geçişi
hızlandırmıştır. Buna rağmen, Libya'da iç
çekişmeler sonlandırılamamış, devam etmektedir.
Suriyedeki durum ise bu
ülkelerden çok farklı ve bölge barışı açısından
tehlikeli boyutlardadır. Suriye askeri ve istihbaratı krize
doğrudan müdahil olduğu gibi, rejimin elinde kitle imha
silahları da vardır. İran, Rusya ve Çin'in rejimin kalması
ya da mevcut yapıyı tehdit etmeyecek çözüm yönünde açık
destekleri karşısında ABD, İngiltere, Fransa ve
İsrail'in doğrudan müdahale eğilimi yoktur. Esas mesele,
Suriye'de Esad'ın devrilmesinden ziyade, güç dengelerinin dikkate
alındığı bir çözümün bulunmasıdır. Böyle bir
ortamda krizin asıl kurbanı Suriye halkı olmaktadır.
Sayın Başbakan Erdoğan ise dünyadaki tek güç dengesi
kendisiymiş gibi garip bir dış politika
anlayışıyla olaya doğrudan müdahil görünme yolunu
seçmiş, uluslararası ilişkilerde çözüm süreci için hiç uygun
olmayan "Defol git!, devlet terörü" gibi yaklaşımlarla
Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını
azaltmıştır. Başbakan dostluk ve ticareti geliştirmek
ve korumak yerine sınır dışına demokrasi ihraç etmeye
kalkınca, Suriye konusu farklı bir boyuta
taşınmıştır. İran'ın bölgede rejim
ihracına karşı çıkan Başbakan kendisi de aynı
yönde tavır sergileyince, iki ülke arasındaki ilişkiler daha da
gerilmiş ve Suriye'de hesaplaşma noktasına kadar
vardırılmıştır. Bu gidişat Türk dış
politikasındaki diplomatik hamleleri zorlaştırmaktadır.
Türk dış politikasında sıfır sorun harfler aynı
kalmış fakat sırf soruna dönüşmüştür.
Biz hep şunun
altını çizdik: Bölgede gruplara verilecek hürriyetler yerine ferdî
hürriyetlerin genişletilmesi daha anlamlıdır ve birlik ve
bütünlüğün sağlamlaştırılmasına hizmet
edebilecektir. Başbakan ve AKP anlayışı, tıpkı
ülkemizde olduğu gibi ferdî özgürlüklerin genişletilmesini bir tarafa
bırakıp insanları ayrıştıran grup hakları
konusunda ısrarını sürdürmektedir. Suriye'de durum daha da
karışıktır. 22 milyon nüfusun yüzde 45'i
azınlıklardan oluşmaktadır. Burada grupların ön planda
tutulması 10 milyona yakın bir nüfusun birlikte tek bir hedefe
kilitlenmesini imkânsız hâle getirecek ve kargaşayı
arttıracaktır.
Başbakan Erdoğan
bölgesel gelişmelerle ilgili kırmızı çizgiler ilan edip
"Seyirci kalamayız." şeklinde açıklamalar yapmayı
çok sevmektedir. Buna karşılık komşularımızla
ilişkilerde tutarlılık görülememektedir. İki sene önce
sarmaş dolaş bir diplomatik ilişkiye gireceksiniz, şimdi de
Defol! diyeceksiniz. Böyle bir öngörüyle hareket eden Başbakan, Türkiye
ve bölge için hassas dengelerin konuşulacağı müzakere
masalarında da etkili olma şansını kaybetmiştir.
Bu bağlamda, Suriye
politikası komplekse kapılmadan tekrar gözden geçirilmelidir.
Dış politikada bencillik olmaz, ortak hareket edilmelidir.
Esad muhaliflerinin de
görüşme eğiliminde bulundukları bir yerde bizim uzak
durmamız, bölgede Türkiye algılamasını olumsuz
etkilemektedir. Dışişleri bakanı Sayın Davutoğlu,
bir süre önce Esad yanlıları
ile görüşme konusunda gazetecilere kızgınlıkla şöyle
cevap vermişti: "Allah göstermesin, ölürüm de yapmam.
Ben bu ülkede Kürt
kardeşlerimle et ile tırnak gibiyim, şu halk bu halk diye bir
ayrım yok" diyen bir Başbakan, Suriye politikasında
olduğu gibi Türkiye'yi bataklığa çekmekten vazgeçmeli, bu ülkede
kendisine Başbakanlık yetkisini vermiş "Türk milleti"
kavramını artık örselemekten vazgeçmelidir.
Terör, sadece iç politikada
bir olgu olarak görülmemeli ve dış politika ayağı da bir o
kadar dikkate alınmalıdır. Milletten yetki almamış ve
binlerce şehidimizin katili olan teröristbaşı ile görüşerek
anayasa yapma sürecini kolaylaştıracağını uman bir
Başbakan, artık gerçeklerle yüzleşme noktasına gelmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUSUF ZİYA İRBEÇ
(Devamla) - Suriye'ye tek başına başarısız bir
şekilde demokrasi ihraç etmeye yönelen AKP yönetim
anlayışı, Türk milletinin birlik ve kardeşliğini
zedeleyecek anayasa ithal etme eğiliminden de vazgeçmelidir.
Teşekkür ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İrbeç.
Gündem dışı
üçüncü söz, PTT iş yerlerinde olmak üzere taşeron firmaların
işçilerle yaptıkları iş sözleşmeleri hakkında söz
isteyen Ankara Milletvekili İzzet Çetin aittir.
Buyurunuz Sayın Çetin.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, PTT iş yerlerindeki taşeron
firmaların işçilerle yaptıkları iş sözleşmelerine
ilişkin gündem dışı konuşması
İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, bugün ellerinde
alınan hakları için mücadele eden kamu emekçilerine
dayanışmalarımı ve saygılarımı iletiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kürsünden özellikle çalışma yaşamına
ilişkin pek çok kez konuşma yaptım, pek çok konuyu gündeme
getirdim ama geçtiğimiz -on beş gün önce- 8 Şubat günü, PTT
çalışanlarının eyleminden haberdar olduğumda
yanlarına gittim ve eylemlerine destek verdim. Eylemin gerekçesini
öğrendiğimde tüylerim ürperdi. O işçilere dayatılan hizmet
akdini sizlerle paylaşmak ve AKPli milletvekillerinin çalışma
yaşamını ne hâle getirdiklerini önlerine koymak
açısından bu gündem dışı konuşmayı yapma
ihtiyacı duydum.
Değerli
arkadaşlar, sadece PTTde çalışan işçiler değil
memurlar da büyük bir sıkıntı içerisinde. Türkiye'nin en gözde
kurumlarından olan PTT geçmiş yıllarda büyük hizmetler
yapmış olmasına rağmen, AKPnin özellikle çalışma
alanında istihdam maliyetlerini düşürme politikalarının bir
aracı olarak kullandığı taşeron işçiliğinin
en acımasız uygulandığı iş kollarından
birisi de ulaştırma iş kolu. Tabii, burada madenler hepsinden
önde. Ölümcül iş kazalarının, iş cinayetlerinin hepimiz
farkındayız.
Değerli
arkadaşlar, çok kısa belirtmek istiyorum bir kez daha; bu
taşeron işçiliği Türkiyede neredeyse giderek ana
çalıştırma biçimi hâlini almaya başladı.
Sayıları kamuda 500 bini, Türkiye genelinde 1,5 milyonu aşan
taşeron işçilerinin herhangi bir hakları yok, çoğu asgari
ücrete mahkûm, çalışma süreleri uzun, çalışma koşulları
ağır, herhangi bir şekilde kıdem tazminatı
hakları, ücretli izin hakları vesair yok; hakları sadece
işten atılmak, düşük ücrete mahkûm olmak, uzun süreli
çalışmak.
PTT işçilerine
dayatılan bir sözleşme var değerli arkadaşlar. Tabii, bu
firmanın özellikle AKPli bakan ya da milletvekillerince korunduğunu
açıkça tüm PTT çalışanları dile getiriyor. Firma, Asgün
Turizm diye bir firma, işçilere bir sözleşme dayatıyor ve
işçilere diyor ki değerli arkadaşlar 2nci maddesinde:
Personel, görev tanımında belirtilen görev, yetki ve sorumluluklarına
ilişkin kurallara uymayı taahhüt eder. Personel, 4857
sayılı İş Yasasında belirtilen ulusal bayram ve genel
tatil günlerinde yapılacak çalışmaları da, öte yandan
yıllık 270 saatlik fazla mesai ücreti de ana ücretine dâhildir,
hiçbir şekilde fazla mesai talep edemez. Bu sözleşme beş
aylıktır. Diyor. Yirmi dört ay artı beş ay opsiyonlu ihale
alıyor, işçilerle beş aylık sözleşme yapıyor.
Personel, işverenin gerekli gördüğü hâllerde ve işin mahiyeti
icabı fazla mesai yapmayı ve cumartesi, pazar günleri
çalışma yapmayı kabul eder. diyor.
Yine, işveren,
haftalık çalışma saatlerini uygulamada serbest; lüzum
gördüğünde işçileri diğer iş yerlerine gönderebiliyor. En
kötüsü, değerli arkadaşlar İş Kanununun 7nci maddesi
uyarınca işveren gerekli gördüğü takdirde iş edimini yerine
getirmek üzere başka bir işverene geçici olarak işçiyi
devredebilir. İşçi, gönderilen yerde geçici işçi olarak
çalışmayı kabul eder.
Yine Personel,
işveren tarafından hazırlanılan yönetmelikleri
tebellüğ etmiştir. diyor. Ortada bir tebellüğ falan yok. Bu
sözleşmeyi imzalatan Asgün firması, Türkiyede neredeyse 7-8 bin
işçiyi istihdam ediyor, eylem yapan işçileri de bugün işten
atıyor.
Öbür yandan, memurlara
ilişkin olarak, yine 1 Şubat tarihinde, PTT dağıtım ve
posta işlerini ihale ediyor. Firma hizmetleri yerine getiremeyince,
PTTnin yöneticileri, memurlara baskı yaparak firmanın yapması
gereken dağıtım işlemlerini memurlara yaptırtmaya
kalkıyor, tehdit ediyor ve en sonunda da 18/2/2013 tarihinde, ihaleyi
iptal etme yerine, yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverene
karşı, üç ay süreli, memurlara Biz bu işi yapacağız.
diyor. Yapılması gereken iş ihalenin iptaliyken, firma
kayırıldığı için, kollandığı için tabii
ki memurlar ve işçiler, AKP iktidarı döneminde ezilmeye devam ediyor.
Ben, şimdi,
Hükûmetten, özellikle bu firmanın arkasında hangi bakanların,
hangi milletvekillerinin olduğunu öğrenmek istiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çetin.
Gündeme geçiyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Başkanım, bir dakikalık söz...
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Başkan, söz vermeyecek misiniz?
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan istifa
tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
İzmir Milletvekili İlknur Denizlinin, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/96)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi bulunduğum
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyeliğinden
istifa ediyorum.
Gereğini
takdirlerinize saygılarımla arz ederim. 26.02.2013
İlknur
Denizli
İzmir
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 20 milletvekilinin,
Elâzığ'da mermer sektörünün ve çıkarılan mermerin
pazarlanma koşullarının iyileştirilmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/520)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, dünyada mermer sektöründe Türkiye'nin hızla artan
ağırlığı, Elâzığ'da çıkan mermerin
dünya piyasalarında talep görmesi, bölge insanının yerel
kaynakları değerlendirmedeki girişimciliği göz önüne
alındığında Elâzığ mermer sektörünün ciddi bir
gelişme potansiyeli olduğu görülmektedir. Olası bir
gelişmenin sağlanması ve bu gelişmenin bölge insanının
refah seviyesinin artırılmasını sağlayacak bir
şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli planlamaların
yapılması amacıyla Anayasanın 98'inci İç Tüzükün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim. 12.01.2012
1) Enver Erdem (Elâzığ)
2) Koray Aydın (Trabzon)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Reşat Doğru (Tokat)
7) Sümer Oral (Manisa)
8) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
9) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
10) Atila Kaya (İstanbul)
11) Bülent Belen (Tekirdağ)
12) İsmet Büyükataman (Bursa)
13) D. Ali Torlak (İstanbul)
14) Celal Adan (İstanbul)
15) Ali Öz (Mersin)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Zühal Topcu (Ankara)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
21) Özcan Yeniçeri (Ankara)
Genel Gerekçe:
Ülkemizin doğal
kaynaklarını ekonomimizin hizmetine sunan, ortaya
çıkardığı katma değer, her yıl artış
gösteren ihracat gelirleri ve sağladığı istihdamla
doğal taş madenciliği, madencilik sektörümüzün lokomotifi hâline
gelmiştir.
Mermer sektörü, gerek katma
değer gerekse toplam madencilik ihracatındaki oranı ile
doğal taş madenciliğinin amiral gemisi olarak ifade
edilmektedir. Bu bağlamda, sahip olduğu rezervler
bakımından hem ülkemiz hem de Elâzığ ilimiz çok
şanslıdır. Çünkü mermer madeni, üretim sürecinde çok yüksek
nitelikli teknoloji ve insan kaynağı gerektirmeden, katma değeri
yüksek, tamamen kaynağı kendi topraklarımızda olan bir
maden özelliği taşımaktadır. Öte yandan, Elâzığ
ilimizde öne çıkan sektörler incelendiğinde, ihracat gücü ve
değeri yüksek olarak mermer sektörü ön plana çıkmaktadır. Bu
yönden değerlendirildiğinde
mermercilik, bölgenin en önemli sektörü olarak görülmektedir.
Elâzığ, Türkiye
mermer rezervinin yüzde 8'ine sahiptir. Çin, ABD, Suudi Arabistan, Dubai,
İtalya, Rusya, Tayvan, Ukrayna, Singapur ve Endonezyanın da
aralarında bulunduğu 20nin üzerinde ülkeye ihracat rotası
vardır. Elâzığ yılda toplam 50 milyon USD ile Türkiye
mermer ihracatının yüzde 8,5'ini gerçekleştirmektedir.
Dünyada sadece
Elâzığ ili Alacakaya ilçesinde bulunan ve Elâzığ
Vişnesi olarak adlandırılan mermer türünün ilimizde olması
Elâzığ'ı öne çıkarmaktadır. Elâzığ
Vişne mermerinin görünür rezervi yaklaşık 200 bin metreküp
civarındadır. Mümkün ve muhtemel rezervin de yaklaşık 1
milyon metreküp olduğu düşünülmektedir. Ortalama yıllık
üretim 15 bin metreküp civarındadır.
Elâzığ
Vişnesi genellikle blok hâlinde satılmaktadır. Bu şekilde
satılması ilimizin ekonomisine pek katkı
sağlamamaktadır. Dünyada eşi olmayan bu mermerin blok hâlinde
satılmasından ziyade Elâzığ ilimizde işlenmesi ve yan
ürünlerinin değerlendirilmesi hem ilimiz hem de ülkemiz ekonomisi
açısından önemlidir.
Özellikle Çin, son
yıllarda ilimizden blok dışında mermer
molozlarını da satın almaktadır. Çok ucuz fiyata
aldığı bu molozları geliştirdiği teknoloji ile
öğüterek kendi ürettiği ucuz taşlara kaynatıp dünya
piyasasına Elâzığ Vişnesi olarak pahalı fiyatlarla
satmaktadır.
Elâzığ ilimizde
faaliyet gösteren özel sektörün mülkiyet ve yol sorununun çözülmesi, enerji
sıkıntısının giderilmesi, önemli girdi maliyetlerinin
asgari düzeye indirgenmesi, ayrıca alternatif sürdürülebilir enerji
kaynaklarının kullanılması, ara eleman
ihtiyacının giderilmesi, Fırat Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi bünyesinde Maden Mühendisliği bölümünün açılması, yine
Fırat Üniversitesi bünyesinde Mermer Bilimsel Araştırma ve
Uygulama Merkezinin kurulması hususları mutlaka incelenmeli,
değerlendirilmeli ve gereği yapılmalıdır.
Yine Elâzığ
ilimizde, mermer sarf malzemesi işletmeleri kurulması, özel denetleme
ve kalite kontrol biriminin oluşturulması, pazarlama faaliyetlerine
ağırlık verilmesi, ham madde (mermer bloku)
satışından çok, katma değeri yüksek işlenmiş
ürünlerin ihraç edilmesi sağlanmalıdır.
Elâzığda bulunan
mermer rezervlerinden en etkin ve verimli bir şekilde değer
üretilmesi tehlikeye girmemesi için, gerekli planlamaların
yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan
araştırmalar sonucunda Elâzığ mermer sektörünün ciddi bir
gelişme potansiyeli olduğu ve bu potansiyelin değerlendirilmesi
konusunda hızla harekete geçilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda, kümelenme geliştirilme
(cluster development) çalışmaları için bilimsel verilerin ortaya
konulmasını sağlamak ve Elâzığ mermer sektörünün
geliştirilmesi için bir hareket planının oluşturulması
amacıyla, Anayasanın 98'inci ve İç Tüzükün 104-105'inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, Kütahya ilinin turizm
potansiyelinin tespiti ve bu konuda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/521)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
"Kütahya ilinin turizm potansiyelinin
tespiti ve yaşanan sorunların araştırılarak
alınacak önlemlerin belirlenmesi" amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
31/01/2012
1)
Alim Işık (Kütahya)
2)
Mehmet Şandır (Mersin)
3)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Ali
Uzunırmak (Aydın)
5)
Erkan Akçay (Manisa)
6)
Celal Adan (İstanbul)
7)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8)
Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
9)
Mustafa Kalaycı (Konya)
10)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
12)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13)
Emin Çınar (Kastamonu)
14)
Muharrem Varlı (Adana)
15)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
16)
Bülent Belen (Tekirdağ)
17)
Sümer Oral (Manisa)
18)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
19)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
20)
Ali Öz (Mersin)
21) S.
Nevzat Korkmaz (Isparta)
22)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
23) Cemalettin Şimşek (Samsun)
Gerekçe:
Kütahya
ili, Hitit medeniyeti ile başlayan ve Frig, Roma, Bizans, Selçuklu,
Germiyan ve Osmanlı dönemlerini içeren beş bin yıllık bir
geçmişe sahiptir. Germiyan Beyliğine yüz otuz yıl
başkentlik, Osmanlı Anadolu Beylerbeyliğine dört yüz yıl
merkezlik yapan şehir, dünya çiniciliğinin de merkezi olmayı
sürdürmektedir.
Beylikten
imparatorluğa uzanan yolda, Osmanlı Devleti'nin temelleri Domaniç
yaylalarında atılmıştır. Yine, Osmanlı
Devletinin kurucusu Osman Gazi'nin büyükannesi, Hayma Ana'nın türbesi
Domaniç'in Çarşamba köyündedir. Dünyanın ilk borsası, ilimiz
Çavdarhisar ilçesinde bulunan, Aizanoi Antik Roma Kenti'nde kurulmuştur. Diğer
yandan, Kurtuluş Savaşımızı zaferle
sonuçlandıran Başkomutanlık Meydan Savaşı 30
Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar'da
kazanılmıştır.
Alternatif turizm olanaklarının
birçoğuna sahip olan Kütahya; beş bin yıllık arkeolojik,
tarihî ve kültürel zenginlikleriyle kültür turizmi, şifalı
kaplıcalarıyla sağlık turizmi, yüzölçümünün yüzde 53'ünü
kaplayan ormanlarının yanında Frig Vadisi ve günübirlik mesire
yerleriyle yayla ve doğa turizmi açısından büyük bir potansiyele
sahiptir.
Türkiye'de altı termal
turizm merkezine sahip tek il Kütahya olmasına rağmen bu merkezlerde
Turizm Bakanlığı'ndan işletme belgeli yeterli otel ve kür
merkezi de bulunmamaktadır. Türkiye'nin en zengin termal kaynaklarına
sahip olan Kütahya, romatizmadan felç hastalıklarına, kadın
hastalıklarından sinirsel rahatsızlıklara kadar bir dizi
hastalığa derman olan termal suları ile yerli ve yabancı
turistlere şifa dağıtacak ciddi bir potansiyele sahiptir.
Kütahya'da tarihin ilk
dönemlerinden günümüze kadar çok çeşitli medeniyetler ve devletler hüküm
sürmüştür. Ev sahipliği yaptığı bu medeniyetlerin
hemen hepsinden pek çok kültürel değer günümüze miras olarak
kalmıştır. Kütahya, müzeler açısından da zengin bir
ildir. Arkeoloji müzesi, sahip olduğu eserler açısından
emsalleri arasında önemli bir yere sahiptir. Çini müzesi, Türkiye ve
dünyadaki ilk olma özelliğine sahiptir.
İlin simgesi ve onu
bütün dünyaya tanıtan "Çinilik" Kütahya'da en önemli sanat
dalı olmanın yanı sıra halkın önemli bir geçim
kaynağı olma özelliği de taşımaktadır. Kütahya'da
Friglerle başlayan seramik yapımı Bizans dönemi sonuna kadar
sürekli gelişme göstermiştir. Son yıllarda porselen üretimiyle
de adından bahsedilen Kütahya, ilk porselen fabrikasına 1974
yılında sahip olmuştur. Günümüzde Türkiye'nin her yerine
gönderilen porselenler pek çok ülkeye de ihraç edilmektedir.
Kütahya, Ege Bölgesinin
İç Batı Anadolu Bölümünün doğusunda, İç Anadolu'yu Ege'ye,
Marmara'yı Ege ve Akdeniz Bölgesine bağlayan kara ve
demiryollarının kavşağında yer almaktadır.
Ayrıca kuzey-güney transit taşımacılığı
güzergâhı üzerinde bulunmaktadır.
Kütahya ili, ne yazık
ki yukarıda belirtilen bu zengin turizm potansiyeline rağmen
şimdiye kadar beklenen gelişmeyi gerçekleştirememiş ve
yeterli konaklama potansiyeline sahip olamamıştır.
2003 yılından
beri ülkemizi tek başına yöneten AKP hükûmetleri döneminde de
beklenen kamu yatırımlarını alamayan Kütahya ili, 2003-2011
döneminde sadece 2008 yılında 100.000 TL değerinde turizm
yatırımı alabilmiştir. Başka bir ifadeyle, diğer
alanlarda olduğu gibi turizm yatırımlarında da Kütahya ili
AKP hükümetleri tarafından unutulmuş bir il olmuştur.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle, Kütahya ilinin turizm potansiyelinin ve
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılması gerekli görülmektedir.
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
İç Anadolu Bölgesindeki illerden yaşanan göçün nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/522)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İç Anadolu Bölgesindeki
illerin sürekli nüfus kaybetmesi, bölge illerinin her geçen gün küçülmesine
neden olmaktadır. Göçün nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirler konusunda, Anayasanın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4) Emin Çınar (Kastamonu)
5) Ali Öz (Mersin)
6) Sümer Oral (Manisa)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
9) Celal Adan (İstanbul)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Enver Erdem (Elâzığ)
12) Bahattin Şeker (Bilecik)
13) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
14) Münir Kutluata (Sakarya)
15) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) Koray Aydın (Trabzon)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Bülent Belen (Tekirdağ)
20) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
Gerekçe
TÜİK verilerine göre
2011 yılı sonu itibariyle Tokat, Yozgat, Sivas, Erzurum en fazla göç
veren iller içerisindedir. En fazla göç alan iller ise İstanbul, Ankara,
Bursa ve Antalya'dır. Ülkemizde 2 milyon 360 bin kişi yer
değiştirmiştir.
Tokat ili olarak göç veren
iller içerisinde şampiyon durumdadır. Nüfus her geçen yıl daha
fazla düşüyor. Bununla beraber çevre illerde böyledir. Tokat milletvekili
sayısı 2, Sivas'ın 2, Yozgat'ın 2, Amasya'nın 1
düşmüştür. Bu düşme de devam etmektedir.
Son on yıldan beri
yani AKP iktidarından bu iller hep geri gitmiştir. Göç verme
sebeplerine baktığımız zaman bu illerin ortak özellikleri
vardır.
Bu illerde sanayi ve
ticaret gelişmemiştir, kırsal nüfus fazladır. Çiftçi
üretmekte fakat zarar etmektedir. Her yıl Ben ne üreteyim de bu yıl
zarar etmeyeyim. diye kara kara düşünmektedir. Çiftçiliğin yok
olması yanında, istihdam yaratan kuruluşlar da bir bir yok
olmaktadır. Tokat sigara fabrikası satılmış, bilahare
de kapanmıştır. Aynı durum şeker fabrikaları için
de olmaktadır.
Birçok şeker fabrikası
gibi, Turhal şeker fabrikası Özelleştirme İdaresince
satılmıştır. Burada üretime devam edilecek. deniyor ama
korkarım aynı akıbete uğrayacaktır.
Tokat ili gibi, ülke genelinde, her yerde
tütün üretimi çok düşmüştür. Aynı akıbet şeker
fabrikaları için de karşımıza gelmektedir. Şeker
pancarı üretimi de aynı akıbete uğrayacaktır.
İnsanımız
üretimden kaçmakta, toprak da boş kalmaktadır. İç Anadolu
Bölgesi hayvancılık konusunda geçmişte çok önemli yerde iken,
bugün bu sektör de bitme durumuna gelmiştir. Yazın neredeyse
kesilecek, et elde edilecek kuzu, koyun bulunamamaktadır.
Bugün İç Anadolu'daki
esnaf bitmiş, batma durumuna gelmiştir. Süpermarketler kanununun
çıkmaması binlerce esnafı bitirmiştir. AKP iktidarı
esnafa zulüm yapmaktadır.
Tokat gibi İç Anadolu
illerinde sanayi ve endüstri gelişmemiştir. Devlet yatırım
yapmıyor, özel sektör çeşitli etkenlerden dolayı
yatırım yapmaktan çekiniyor. Bugün ülkemizdeki cari açık sebebi
üretimsizliktir.
Hâlbuki Tokat gibi illere
gerçek manada reel destekler verilse buralarda istihdam artışı
olacak ve insanlar büyük şehirlerden tekrar buralara göç edeceklerdir.
Gelin, teşvik kanununu Anadolu bazlı değiştirelim,
yatırımı cazip hale getirelim.
Hükûmet olarak çiftçi,
hayvan üreticisi yeterli desteklenmemektedir. Gübre, mazot, çeşitli
ilaçlardaki KDV ve ÖTVlerin kaldırılıp çiftçinin yanında
yer alınmalı, sulama ve modern tarım yöntemleri
yaygınlaştırılmalı.
Besi ahır
hayvancılığı geliştirilmeli, tarıma dayalı
sanayi kolları kırsal kesime kaydırılmalı, en önemlisi
de ürünün değerinin verilmesi sağlanmalıdır.
Ayrıca önümüzdeki
zaman içerisinde Tokat, Çankırı, Çorum gibi birçok ilde bulunan,
nüfusu 2000'in altında belediyelerin kapanma durumu ile karşı
karşıya kalacaklardır.
Bu belediyeleri
kapatmayalım. İnsanlar kendi istekleri ve mecburiyetten köylerini
terk etmektedirler. Bu belediyeler kapanırsa daha fazla göç
yaşanacaktır. Orada yaşama, orada kalma ile ilgili cazip
ortamlar yaratmalıyız.
Vergi muafiyeti, elektrik,
doğalgaz gibi çeşitli şeylerde indirim yapılmalı,
köyde yaşayan insanların azda olsa çeşitli imkânları
diğer yerlerden farklı kullanımı
sağlanmalıdır. İşte o zaman nüfusu İç Anadolu
Bölgesinde tutarız.
Ülkemizi üç dönemdir
yöneten bu AKP iktidarı, göç veren bu illere mutlaka müdahale etmelidir.
Bu insanları kırsal bölgelerde tutan bir yöntem bulmalıdır.
Tüm bu gerekçeler göz önüne
alınarak araştırma önergemiz hazırlanmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VI.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No: Tarih:
27/02/2013
Danışma Kurulunun 27/02/2013
Çarşamba günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ahmet
Aydın Muharrem
İnce
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet
Şandır Pervin
Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 242, 348, 325 ve 424 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 3, 5, 6
ve 7nci sıralarına; bastırılarak dağıtılan
428 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise 48 saat geçmeden yine bu
kısmın 4üncü sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
28 Şubat 2013
Perşembe günkü birleşiminde 424 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimde gece 24:00'te günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
5, 6 ve 7 Mart 2013
Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerindeki birleşimlerinde ise
saat 20:00'ye kadar;
Çalışmalarına
devam etmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Söz talebi?
Yok.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize, İç Tüzük
60a göre bir dakika söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın
Halaman.
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, brucella hastalığı için
verilen ilaç nedeniyle hayvanların gebeliklerinin sonlanmış
olduğuna ve hayvan besleyenlerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi
için yardımcı olunmasını istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, ben, Sayın
Tarım Bakanımızın da burada olması
dolayısıyla -sırf
dikkatini çekmek için Tarım Bakanımızın- şöyle bir
şey söylemek istiyorum.
Bizim Adananın
Saimbeyli ilçesi var Sayın Bakanım. Tabii tarım ilçe
müdürlükleri, hayvancılık yapanlara hizmet etmek için, onlara
yardımcı olabilmek için onların hastalıklarıyla ilgili
sürekli ilgileniyor. Bundan dolayı Tarım Bakanlığına
teşekkür ederiz tabii.
Son bir brucella
hastalığı diye bir hastalık varmış. Bundan
dolayı yani keçilerin, koyunların gözlerine ilaç
damlatmışlar. Bu damlatılan ilaç 9 bin tane gebe hayvanın
gebelikten kurtulmasına, yok olmasına sebep olmuş. Bu,
işte, keçi besleyen, hayvan besleyenlere bu mağduriyetlerini giderme
açısından bir yardımcı olabilirseniz mutlu
olacağız.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın Uzunırmak
2.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, PKK terörünün Türk
milletinin harimiismetine uzanan bir el olduğuna ve uzanan bu eli
kırması gereken 61inci Hükûmetin bu durum
karşısındaki tutumuna ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
PKK terörü Türk milletinin
harimiismetine uzanan bir eldir. Harimiismetin muhafızı olması,
uzanan bu eli kırması gereken 61inci Türkiye Cumhuriyeti AKP
Hükûmeti silahla uzanan bu ele açıkça Silahı bırak, fazla
gürültü çıkarma, yaygara yapma, beni rezil etme, kapının
kilidine ben çilingir olayım, istediğini
anlaştığımız oranda sana vereyim. demektedir.
Çözümden kasıt bu mudur?
Ve bu minvalde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çoğunluğuna dikkat çekmek istiyorum. Bugün ve
gelecek nesiller arşivlere baktığında Terörü kim
bitirmiştir? diye sorulsa cevap hangisi olur? Bir, Türkiye Cumhuriyeti
devleti mi?; iki, Recep Tayyip Erdoğan mı?; üç, 61inci Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti mi?; dört, bebek katili Öcalan mı olur? Katilden
kahraman yarattığını düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum,
dikkatlerinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın Yeniçeri
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Genelkurmay eski Başkanının,
kuvvet komutanlarının, Magosanın mücahit komutanının,
Kardak kahramanlarının aylardır tutuklu olduklarına ve tutukluluk
hâllerinin kaldırılması için Hükûmeti ve Adalet
Bakanını derhâl harekete geçmeye çağırdığına
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genelkurmay eski
Başkanı, kuvvet komutanları, Magosanın mücahit
komutanı, Kardak kahramanları aylarca hapishanelerde tutuklu olarak
tutulmaktadır. Buna karşılık, Türk milletinin
azılı düşmanı, kitle katliamcısı Öcalan devletle
muhatap edilmiştir. Katliamcı Öcalanın televizyon, jimnastik ve
diğer keyfî ihtiyaçları Hükûmet tarafından büyük bir şevkle
yerine getirilmektedir. Orgeneral İlker Başbuğ terörist olarak
yargılanırken PKKlı Şemdin Sakık tanık olarak
mahkemece ciddiye alınmaktadır. Böyle bir yargı Türk milleti
tarafından ciddiye alınamaz. Bu yargılama ve tutuklamalar Türk milletinin
vicdanında mahkûm edilmiştir. Ölümcül hastalığı olan
general, akademisyen, milletvekili ve gazetecilerin hâlen tutukluluğu
devam etmektedir. Başbakan Erdoğan, Ergin Saygunu ziyaret ederek ya
da tutukluluk sürelerinden yakınarak sorumluluktan kurtulamaz. Bu
insanların tutukluluk hâllerinin kaldırılması için Hükûmeti
ve Adalet Bakanını derhâl harekete geçmeye
çağırıyorum, aksi takdirde yaşananlardan sorumlu
olacaklardır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Ağbaba
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya Darendenin
sorunlarına ve muhtarların maaşlarının yetersiz
olduğuna ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, geçtiğimiz gün, güzel Malatyanın
güzel ilçesi Darendeyi ziyaret ettim. Muhtarlarla toplantı yaparak hem
köylerin hem de kendi sorunlarını dinledim.
Darendenin sorunları
Malatyanın sorunlarıyla aynı. Kayısı para
etmediği için Darendeliler de, Malatyalılar da açlık
sınırıyla karşı karşıya. 1 kilo
kayısıyı 1,6 veya 1,7 liraya satıyoruz, buna rağmen
müşteri bulamıyoruz. diyorlar.
Hayvanlarımız
para etmiyor, samanın kilosu 1 TLye dayandı, yemin torbası 25
TL iken 50 TLye yükseldi. diyorlar Sayın Bakan. Ayrıca Yem ve
saman alamıyoruz
Kısaca Darende çiftçisi perişan. diyorlar.
Bir de, Sayın Bakan,
muhtarların durumuna dikkat çekmek istiyorum. Onların durumları
bir-iki kat daha beter. Muhtarların aldığı maaş 410
TL, sadece BAĞ-KUR primleri 360 TL. Dünyada, seçilip de bizden daha az
maaş alan bir kurum var mı? diye soruyorlar.
Haykırıyorlar,
BAĞ-KUR primlerini ödeyemediğimiz için çoluk çocuk hasta
olduğumuz zaman doktora gidemiyoruz, ilaç alamıyoruz. diyorlar.
Köylüyle devlet arasında köprü olan, her türlü sorunu devlete ileten
muhtarlara bu reva mı, bu hak mı? diye sesleniyorlar.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Bayraktutan
5.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanala geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Artvinin Yusufeli
Barajı inşaatında yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sözlerimin
başında, dün İstanbulda evinde ziyaret ettiğim
İstanbul Milletvekilimiz Mahmut Tanala geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Bir an önce ayağının iyileşerek, yasama
faaliyeti için Mustafa Kemalin Parlamentosunda görev yapmasını, bir
an önce göreve başlamasını diliyorum; geçmiş olsun
dileklerimi bir kere daha iletiyorum.
Bunun haricinde, geçen
hafta içerisinde, seçim bölgem Artvinin Yusufeli ilçesini bizzat ziyaret
ettim. Biliyorsunuz, dün, Yusufeli Barajının temeli
atıldı. Yusufeli Barajının temel inşaatında
çalışan, yol inşaatında çalışan bir firma, 168
işçinin maaşını vermemiş. Yaklaşık dört-beş
aydır firmanın istihkaklarını alamadığı için
veya başka sorundan kaynaklanan nedenden dolayı firmanın
bulunduğu yerde elektrikler yanmıyor, mazot kesik. 168 işçinin
bir bölümü firmanın bulunduğu iş alanını terk
etmiş, çok büyük bir sorunla karşı karşıyalar. Bu nedenle,
önümüzdeki dönem içerisinde bunların prim ödemeleri, alacakları,
dört-beş ayı aşkın süredir, geçmişten kaynaklanan
ödemelerinin bir an evvel gerçekleşmesinde yarar vardır. Sayın
Bakanın ve Hükûmetin bu konuda duyarlı olmasını ve
Türkiyede, özellikle de Artvinde baraj ihalelerinde ihale alamayan
firmaların ödemelerinden kaynaklanan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayraktutan.
Sayın Özdemir
6.- Batman
Milletvekili Ziver Özdemirin, Merhum Necmettin Erbakanın
vefatının 2nci yıl dönümüne ve kendisine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) 57nci Hükûmetin Başbakanı Profesör Doktor Necmettin
Erbakan Hocamızın vefatının ikinci yıl dönümü
münasebetiyle kendisini Allahtan rahmet ve minnetle yâd ettiğimizi
belirtmek istiyorum. Kendisinin Türkiyenin siyasetine damga vurmuş ender
bilim ve siyaset adamlarından biri olduğunu söylemek istiyorum.
İdealinde bütün insanlığa saadet, mutluluk, huzur ve refah
getirmek gibi bir amacı vardı. Kendisinin çok kısa dönemde bile
Türkiyede iktidar olması çoğu elitist tabakanın ve Türkiyeyi,
yıllarca bir şekilde Anadolu insanını
dışlamış olan elitist bir tabakanın
tahtlarını sarsmasına vesile olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Kendisini tekrar rahmetle
ve minnetle yâd ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Öğüt
7.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Cumartesi Annelerinin
simgesi olan Berfo Anaya Allahtan rahmet dilediğine ve Türkiyedeki
bütün faili meçhullerin faillerini bulmanın en önemli hedefleri
olduğuna ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖGÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
12 Eylül faşizminin
yok ettiği devrimcilerden Cemil Kırbayır 8 Ekim günü Karsta
gözaltına alınmış ve kendisinden bir daha haber
alınamamıştır. Oğlunun izini otuz üç yıldır
süren annesi Berfo Ana Bulmadan ölmeyeceğim. demesine rağmen, 105
yaşında ve gözleri açık olarak geçen hafta vefat etmiştir.
12 Eylül darbecilerinin yargılanmaya başladığı
mahkemeye sedyeyle gelmiş ve oğlunun hesabını
sormuştur. Aynı zamanda, Berfo Ana Cumartesi Annelerinin simgesi
olmuştur.
Berfo Anaya bizler söz
veriyoruz, arkadaşımızın katillerini mutlaka
bulacağız ve Cemili annesinin yanına defnedeceğiz.
Katillerin mutlaka devletin önemli makamlarında olduğunu tahmin
ediyoruz çünkü bütün katiller devletin korumasında yükseldiler. Türkiyede
bütün faili meçhullerin faillerini bulmak en önemli hedefimiz. Tüm kaybedilen
kardeşlerimizin annelerine ve toplumumuza söz veriyoruz. Berfo Anaya da
rahmet diliyor, Gözün arkada kalmasın. diyoruz.
Saygılar sunuyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ögüt.
Sayın Canalioğlu.
8.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzon ilinin Tonya ilçesinde
yapılması planlanan çimento fabrikasına halkın
karşı çıktığına, AKP iktidarının
Tonyalıların isteğine sessiz kalmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Trabzon ilimizin doğal
güzellikleri ve yaylaları ile ünlü güzel ilçesi Tonyada
yapılması planlanan çimento fabrikasına, yöre halkı
fabrikada günde 750 ton kömür veya kimyasal atık
yakılacağından, toplam alanı 7.900 dönüm olacak olan
taş ocakları oluşacağından, bu alanların 9u
orman alanlarında olacağı ve binlerce ağaç
kesileceğinden, sebze ve meyveler yenemeyecek duruma geleceğinden, su
kaynakları tahrip olacağından, hayvancılık sona
ereceğinden, her gün 800e yakın kamyon yollarda
dolaşacağından; hava kirliliği, egzoz gazları,
ağır metaller ve gürültü kirliliği nedeniyle göçler
başlayacağından karşı çıkmakta ve tepki
vermektedirler. Her fırsatta Millet ne derse o olur. diyen AKP
iktidarı bu kez Tonyalıların sesine sessiz
kalmamalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Moroğlu
9.-
İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun, Konak Tüneli yapımı
nedeniyle 2. Kadriye Mahallesinde oturulamaz hâle gelen evlerde yaşayan
yurttaşların sorunlarına, BMC fabrikasında üretimin durma
aşamasına geldiğine ve ilgili bakanlıkların bir an
önce bu konuya el atması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, İzmirin iki acil sorunu var;
Sayın Bakanlar dinler de hemen el atarlarsa çözebilecekleri sorunlar.
Bunlardan birincisi, Konak
Tünelinin yapımıyla başlayan 2. Kadriye mahallesinde oturulamaz
hâle gelen evlerde yaşayan yurttaşlarımızın sorunu.
Bakanlık ve yetkililer gidip 400 lira ev kirası, 400 lira da
taşıma parası verelim, ne hâliniz varsa görün. diyerek
yurttaşları sağlıksız konutlarda yaşamakla
baş başa bırakmışlardır. Bir an önce
yurttaşların sağlıklı konutlara kavuşması
için gerekli girişimler yapılmalıdır.
İkinci önemli sorun
da, kamuoyunun da bildiği gibi 2.500 kişinin
çalıştığı BMC fabrikasında, işçilerin bütün
çabalarına rağmen, ücretleri ödenmediğinden ötürü üretim durma
aşamasına gelmiştir. Sanayi Bakanı, Çalışma
Bakanı ve ilgili bakanlıklar bir an önce konuya el atıp hem
işçilerin mağduriyetini gidermeliler hem de İzmirin
gözbebeği BMCnin üretime devam etmesini sağlamalıdırlar
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın Doğru
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, geçici kadrolarda veya taşeron
firmalar aracılığıyla çeşitli adlar altında
devlet kurumlarında çalışan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilinde olduğu
gibi ülkemizin her tarafında geçici kadrolarda veya taşeron firmalar
aracılığıyla çeşitli adlar altında devlet
kurumlarında çalışan işçiler vardır. Bu işçilerin
büyük kısmı da asgari ücretle çalışmakta olup hiçbir sosyal
güvenceye sahip değillerdir, her an işten çıkarılabilirler.
Aileleri ile beraber büyük korku içerisinde olan bu insanlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kendilerine sahip çıkmasını ve kadroya
kavuşmak istemektedirler. Onların konusunu dile getirmeye
çalıştım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Doğru.
Sayın Aydın
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu
adına, Merhum Necmettin Erbakanın vefatının 2nci yıl
dönümüne ve kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün, eski başbakanlarımızdan
merhum Necmettin Erbakanın ebediyete intikalinin ikinci yıl dönümü.
AK PARTİ Grubu olarak bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Türk siyasetinin en önemli simalarından
biri olan merhum Necmettin Erbakan, bilgisi, birikimi, kişiliği,
tecrübesi, ilkeleri, mücadele azmi ve unutulmaz hizmetleriyle
halkımızın sevgisini ve takdirini kazanmış örnek bir
liderdi. Aynı zamanda çok değerli bir bilim adamıydı.
Hayatı boyunca üstlendiği tüm görevlerde tüm antidemokratik
engellemelere rağmen millete hizmet etmeyi her şeyin üstünde tutan,
Türkiyenin her alanda gelişmesine ve kalkınmasına değerli
katkılarda bulunmuştur.
Merhum Necmettin Erbakana bir kez daha
Allahtan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabırlar diliyorum. Aziz
milletimizin başı sağ olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Sayın Bulut
12.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Millî Eğitim
Bakanlığının okulların ihtiyaçlarını
karşılamak yerine EĞİTİM-BİR-SEN marifetiyle
siyasal kadrolaşma konusunda büyük bir çaba içerisinde olduğuna ve bu
duruma son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
İstanbul İntaş Lisesinde günlerdir kaloriferler yanmamakta,
öğretmenlerin bir kısmı -7 öğretmen- hasta olduğu için
okula gelememektedir. Bakanlık okulun, okulların bu
ihtiyaçlarını karşılayacağına, Türkiyede,
EĞİTİM-BİR-SEN marifetiyle siyasal kadrolaşma
konusunda büyük bir çabanın içerisinde. Kendinden olmayan yönetici
bırakmamak adına, 947 şube müdürlüğü kadrosu
almış bu kadrolara hakkı olmayan, çıkardıkları
kendi genelgelerine, şartlarına uymayan kişileri vekâleten
görevlendirerek eğitimi ehliyetsiz eller tarafından yönetmektedirler.
Bu duruma son vermelerini, ülkenin,
eğitimin ihtiyacı olan ana konulara dönmelerini diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bulut.
Sayın Değirmendereli
13.- Edirne
Milletvekili Kemal Değirmenderelinin, dişi hayvan kesimini
yasaklayan karara karşı çiftçilerin mağduriyetinin önlenmesine
ve damızlıkların desteklenmesine ilişkin bir önlem
alınmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Tarım
Bakanına sormak istiyorum: 28/12/2012 tarihinde yayımlanan bir
genelgeyle dişi hayvan kesimi yasaklanmıştır. Ancak, kuzusu
büyüyen, danası büyüyen çiftçiler bunları kestirmek
mecburiyetindedirler. Acaba, gerçekten prensip olarak damızlık varlığımızı
artırmak anlamında doğru olan bu karara karşı
çiftçilerin mağduriyetinin önlenmesiyle ilgili,
damızlıkların desteklenmesine ilişkin olarak bir önlem
düşünülmekte midir? Şunu Sayın Bakanla da burada paylaşmak
istiyorum: Çiftçi o kadar zor durumdadır ki hayvanını kestirmek
için, özürlü belgesi almak için ayağını
kırdığı vakalara dahi rastlanmaktadır. Yani bu
politikanın çiftçiyi bu duruma düşürmesinden Sayın Tarım
Bakanımız rahatsız olmamakta mıdır?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Değirmendereli.
Sayın
Şandır
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, MHP Grubu adına, Merhum
Necmettin Erbakanın vefatının 2nci yıl dönümüne ve
kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Çok teşekkür ederim.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak merhum Necmettin Erbakana Allahtan rahmet diliyoruz. Tüm
sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Necmettin Erbakan
Hocamız Türk siyasi hayatına çok önemli katkılar vermiştir.
Kurduğu her partinin ismi millî kelimesiyle
Yani böyle, başka
anlamlara çekilen, milliyetçiliğin sorgulandığı bir
dönemde, Necmettin Hocamızın başlarken millî kelimesiyle
başlamasının çok önemini ve değerini bugün birilerinin daha
iyi anlaması gerektiği kanaatindeyim.
Ona Yüce Allahtan
rahmetler diliyoruz efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın Aslanoğlu
15.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, tütün üretiminin
serbest bırakılmasına ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Müsaade ederseniz,
Sayın Tarım Bakanına, AKP Grup Başkanı Sayın
Ahmet Aydın Beye ve Tarım Komisyonu Başkan Vekili Sayın
Mehmet Erdoğan Beye
Tütünümüzü serbest bırakın. Adıyaman
Çelikhanın, Malatya Kurucaovanın, Muşun
Sayın Bakan
dinlemiyor, ben de konuşmuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aslanoğlu.
Sayın Genç, buyurun.
16.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Tuncelide köy yollarının
kapalı, kara yollarının da çok bakımsız olduğuna
ve vatandaşların yem bedelini alamadıkları için
şikâyetçi olduklarına ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, geçen hafta sonu
Tuncelideydim. Orada, tabii, yeteri kadar araçların ilde olmaması
nedeniyle
Kara yollarında hep hurda araçlar var, Köy Hizmetlerinde hep
hurda araçlar var. Dolayısıyla, kar da çok fazla
yağdığı için maalesef orada köy yolları kapalı,
normal olarak kara yolları da çok bakımsız, birinci konu bu.
İkincisi de, bu yem bedellerini
vatandaşlar almamaktan şikâyet ediyor. Bu sene kar da çok fazla
yağdığı hâlde geçen senedeki yem bedellerini hâlâ
almamışlardır. Başka illerde alındığı
söyleniyor. Acaba Tunceliye niye özel bir uygulama yapılıyor, onu
bana sordular; ben de Hükûmet varsa ona arz ediyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Genç.
Sayın milletvekilleri, beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer
alan, Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları
(1/604) (S. Sayısı: 242) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 242
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum. Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi, hürmetle
selamlıyorum efendim.
Şimdi, Mera Kanununda
değişiklik yapılmasına dair getirilen 242 sıra
sayılı Kanun Tasarısında, belki de bizi izleyen milletimiz,
mera deyince -akla gelen-
hayvancıların, hayvancılıkla uğraşan çiftçimizin
dertlerine, sorunlarına çare getirmek üzere bir kanun teklifini
tartıştığımızı zannedecek.
Bu değişiklikte
amaç, meraların, vasfını kaybetmiş olan meraların
ıslahı gibi bir şekilde formüle edilse de gerçekte
meraların özel kullanıma açıldığı ve büyük
şirketlerin kullanımına uygun hâle getirilebileceği noktasında
daha farklı bir amaç da taşımakta. Yani devletin görevi, zaten
zor durumda olan hayvancımızın bu
sıkıntılarını, başta kaba yem
ihtiyacını karşılamak üzere önemli bir kaynak olan
meraların ıslahı noktasında kanunlarla belirlenmiş,
Anayasayla belirlenmiştir. Burada, güçlü Hükûmetimiz, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin büyüyen ekonomisi, anlaşılan, bu meraların
ıslahında başarılı olamamakta ve bu meraların
ıslahına gücü yetmemektedir. Yetmemektedir ki bunu özelleştirmek
yoluyla da ıslah etmiştir.
Şimdi, başta akla
şu gelebilir, bizi izleyenler bu noktada yanılmasın: Ortada
vasfını kaybetmiş bir mera var, oradan faydalanmak isteyen
vatandaşlarımızın faydasına sunmak adına bu
meraların ıslahının özelleştirilmesi. Böyle bir
şey yok. Yani bu meralar kiralanıyor. Bu, meraların
ıslahının değil, kullanımının
özelleştirilmesini gerçekleştirecek olan bir yasa tasarısı.
Yani kiralamadan bahsediliyor. Burada ne diyor: Kiralanacak alanda
hayvancılık için gerekli bakım ve barınma
ihtiyacını karşılayacak zorunlu hayvancılık
tesisleri kurulabilir. Değerli arkadaşlar, bu şu demek:
Meraların büyük hayvancılık tesislerine dönüşmesi,
kısacası bu. Şimdi, o zaman hangi anlayışla bu
yasanın hayvancılıkla uğraşan çiftçimizin faydasına,
onların kullanımına, onların iştigal ettikleri
meslekle ilgili sıkıntılarının giderilmesine yönelik
olduğunu iddia edebiliriz? Burada gayet açık.
Yasada bir kişiye ne
kadar mera kiralanacağı belli değil. Burada çiftçinin
hakkını korumada ciddi eksiklikler var, bu konuyla ilgili
konulmuş tek bir satır yok. Yani, hangi köye aitse o mera, önce o
köyün, o köylünün, orada hayvancılıkla uğraşan
kişilerin bu alanda bu merayı öncelikli olarak alabilmesine yönelik
tek bir madde yok. Yani, bu iş ihaleye çıkarsa, meseleye büyük
şirketler girerse, araya büyük şirketler girerse oradaki köylümüzün,
Ardahandaki, Karstaki, Hataydaki, Diyarbakırdaki, Aydındaki
Kayserideki, Sivastaki köylümüzün bu şirketlerle nasıl rekabet
edeceğine dair burada tek bir madde yok. Onların hakkını,
hukukunu gözetebilecek ve rekabette eşitliği sağlayabilecek, onlara
öncelik tanıyacak burada tek bir madde yok. Eğer varsa, bizim
bilmediğimiz bir şeyler varsa, umarım Sayın Tarım
Bakanımız biraz sonra gelir, bunu bize anlatır.
Yalnız, öncelikle
şunu ifade etmek istiyoruz ki kimse millete, kimse bu Meclise, bu yasa tasarısının
hayvancıların meselelerini, sorunlarını çözmek üzere
getirilmiş bir yasa tasarısı olduğunu iddia etmesin ya da
kimse bize bunu yutturmasın.
Değerli
arkadaşlar, hayvancılık zaten bitmiş durumda. Yani gerek
kaba yem itibarıyla gerek saman itibarıyla gerek hayvan
itibarıyla artık Türkiye dışarıya muhtaç bir ülkedir.
Yapılan hayvan ithalatı ve bunun rakamları ortadadır,
hayvancının durumu ortadadır. Hayvancının, içine
düştüğü içler acısı hâlden kurtuluşu noktasında
en ufak bir ümidi dahi yoktur. Yani, defalarca söyledik: Başta
Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatayda
hayvancıların, Suriyeyle olan münasebetlerin gelmiş olduğu
hâl dolayısıyla çok büyük sıkıntıları
vardır. Sınırlar her şeyin cennetine dönüştüğü
gibi, kaçakçılığın, hayvan kaçakçılığının
da cennetine dönüşmüş durumdadır. Çiftçi, malına aylarca
bakıyor, danasını yetiştiriyor, altı ay, bir sene buna
masraf ediyor, pazara indirdiği zaman kaçak hayvanla yüzleşiyor ve
zarar etmek pahasına da malını tüccara devredip
arkasını dönüp gidiyor, bir
daha da hayvancılığa girmiyor.
Türkiyede
hayvan sayısı azalıyor. Rakamlara
bakıldığında, çok hafif bir oranda artış görülse
de bunun kaçak hayvanların -tüm sınırlarımızdan-
İran, Irak, Suriye sınırlarımızdan gelen kaçak
hayvanların birdenbire âdeta millîleştirilmesinden yani küpelenmesinden
doğan bir artış olduğu artık herkes tarafından
bilinen bir gerçek. Bu artışlarla Türkiyedeki hayvan
sayısının çok az oranda arttığı iddia ediliyorsa
da gerçekte bu sayılar son derece vahim bir şekilde giderek
düşüyor çünkü hayvancı, hayvanından para kazanamıyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede Türkiyenin yüz ölçümünün yüzde 16,8i
meradır. Türkiyede önemli oranda bir nüfus, geçimini
hayvancılıktan sağlamaktadır yani orman köylümüzden tutun,
ovadaki insanımız, en kötü şartlarda 2 tane, 3 tane, 5 tane
ineğini evine almakta ve buradan sair gelirlerinin durumu ne olursa olsun
bunu bir garanti olarak kabul etmekte, âdeta bunu bir sigorta olarak kabul
etmekte, en azından, bundan hayati ihtiyaçlarını temin ederek
geçimini sağlamaktadır ama bugün itibarıyla artık
sağlamaya çalışmaktadır çünkü et fiyatları, süt
fiyatları, kaba yem fiyatları, hayvancılıktaki girdiler
artık bu çiftçinin dayanacak gücünü oldukça azaltmaktadır, dayanma
gücünü eksiltmektedir ve hayvancılık çiftçisini can çekişir hâle
getirmektedir.
Şimdi,
hâl buyken hayvancılarımızın kaba yem ihtiyacını
başta karşılamada çok önemli bir unsur olan meraların,
hangi akla hizmetle birilerine âdeta peşkeş çekilmesine veyahut
birilerinin gelip işgal etmesine, büyük firmaların, büyük
şirketlerin, tröstlerin gelip bunların yerine hayvancılık
yapmasına ve hayvancılığın, hayvancıların,
Anadolu çiftçisinin netice itibarıyla geriye gitmesine, eldeki
kısıtlı imkânlarının da yavaş yavaş elinden
alınmasına, biz, hangi akılla ve hangi mantıkla evet
diyebileceğiz? Bunun mümkünatı yok. Milliyetçi Hareket Partisi de
böyle bir yaklaşıma kesinlikle ortak olmaz, hayvancıların
elindeki son imkânlarının da, tarafınızdan, elinden
alınmasına müsaade etmez. En azından, Milliyetçi Hareket
Partisi, bu Mecliste, bu yasaya koyduğu muhalefet şerhiyle de
tavrını ortaya koymuş ve bu yasanın
karşısındadır.
Değerli
arkadaşlar, siz Hükûmet olarak her meselede böyle inat ediyorsunuz. Yani
2/Bde sizlere bunu anlattık, anlatmaya çalıştık. Bir
komisyon üyesi olarak, Parlamentoda milletvekillerimiz, diğer muhalefet
milletvekilleri 2/B yasası tartışmaya
açıldığı günden beri sizleri birçok konuda ikaz etti; inat
ettiniz siz. Bu, böyle olmaz. Bunun orman köylüsüne hiçbir faydası
olmayacağı gibi, aynı zamanda da büyük sıkıntılara
sebebiyet getirecek bir yasa olduğunu bu kürsüden ben ve birçok
arkadaşım defalarca izah etti, dinlemediniz. Yani rahmetli -Allah
rahmet eylesin- Osman Bölükbaşının bir lafı var:
Politikacıyı bitiren, kuru inattır. der. Siz hâlâ bunda inat
ediyorsunuz ve bugün geldiğiniz noktada, aynen, bizim dediklerimizi teyit
edercesine, 2/B yasasında, gerçek manada orman köylüsüne hitap etmese de
değişiklikleri yapmaya başladınız ama dün o yasaya da
öyle bir madde eklediniz ki 2/B yasası da kirlendi. 2/B yasasının,
hiç, ruhuyla, orman köylüsüyle alakası olmayacak şekilde kamu-özel
ortaklığının kapısı açıldı, önü
açıldı ve orada da bir rant kokusu aldı başını
yürüdü, gitti.
Öyle bir yasa yapma
tekniğiniz ve anlayışınız var ki getirdiğiniz
yasa daha yoldayken, biz daha komisyondayken değişiklik önergesini
önümüze getirdiniz. Acaba bu yasalar arabada mı yapılıyor? Acaba
bu yasalar dolmuşta mı yapılıyor? Bu kadar bürokrat ne
işe yarar? Yani Orman Komisyonunda olan, iktidarıyla, muhalefetiyle
tertemiz niyetli Komisyon üyelerinin iyi niyetini lekelemeye bu Hükûmetin ne
hakkı var? İşte, bu yasada da getirdiğiniz
anlayış, hayvancılık çiftçisinin menfaatleriyle,
sorunlarıyla uzaktan yakından ilgili olmadığı gibi, bu
sorunları daha da depreştirecek, daha da büyütecek bir
anlayışa sahip.
Hükûmetler, devleti idare
etmek adına elbette ki milletten yetki alır. Siz de yüzde 50yle bu
yetkiyi aldınız ama muhalefet de hükûmetleri, hükûmetlerin
yanlışlarını denetlemek için vardır. Muhalefet de
zaman zaman yanlışları söyler. Elbette ki hükûmet kendi istediğini,
kendi dediğini yapar çünkü sorumluluk onundur, doğrusunu onun bilmesi
gerekir. Fakat bu yasaların neresi eğridir, neresi doğrudur,
bunu da uygulandıktan sonra milletin vicdanına bırakacağız.
Belki bu, 2/B yasasında olduğu gibi anında duvara toslatmayacak
sizi yani gariban çiftçimiz bu meraların elinden teker teker teker gidip
büyük şirketlerin, tröstlerin eline geçtiğini ancak zaman içinde fark
edecek ama o zaman da iş işten geçmiş olacak. Bugün Anadoludaki
orman köylüsü nasıl ayaktaysa yarın birçok bakımdan mağdur
ettiğiniz bu hayvancı da umarız, inşallah ayağa
kalkacak ve bunun siyasi karşılığını verecek.
Yine Tarım
Bakanlığının çiftçiliğin birçok alanındaki
uygulamaları, çiftçimizin farklı alanlarda iştigal edenlerini de
esasen mağdur ediyor.
Değerli
arkadaşlar, buğdayda, ayçiçeğinde, pamukta, mısırda
TÜİK verileriyle olduğu söylenen bir dönüm başı ödeme
desteği usulü, ortada konuşuluyor ki içler acısı ve
yürekler acısı yani bir çiftçinin ne kadar üretebileceğine karar
veren kurum TÜİK.
Gerçi, Sayın Bakan,
Tarım Komisyonundaki yaptığımız görüşmede bundan
geri adım atılabileceği noktasında bir söz verdi
-şimdi de huzurda- benden
sonra umarım bu kürsüde, bu sözünün arkasında olduğunu da ifade
eder. 525 kilo pamuk üretebilirsiniz. diyor TÜİK, anlar mı bu
işten? Hayır. O zaman tarım müdürlükleri ne işe yarar ve
TÜİK bu rakamı neye göre tespit ediyor? Yani, bugünkü şartlarda
-pamuk ziraatın aynı zamanda da motoru olduğu ifadesiyle ondan
bahsediyorum- çiftçi 600-650 kilo pamuk alırken siz buna fazla üretme mi
diyorsunuz ya da birilerinin yaptığı
hırsızlığı, namuslu, dürüst çiftçinin üzerinden mi
çıkarmak mı istiyorsunuz? Bu, kabul edilemez. Bu noktada, Tarım
Bakanlığının gerekli tedbirleri alacağını
ümit ediyoruz.
Zaten, zor durumda olan, kredi
imkânları daralan çiftçi bir de bu manada darbe yememeli. Yani -bugün
Tarım Bakanımız da hazır buradayken ifade ediyorum- Ziraat
Bankası artık Ziraat Bankası olmaktan çıkmakta yani
çifçimiz ile Ziraat Bankasının, çiftçiyi ticari bir müşteri olma,
görme anlayışından dolayı arasındaki uçurum giderek
artıyor. Tarım Bakanlığı bir işe yarar herhâlde.
Yani, bu meselelerle oturup uğraşmak, bizim ya da Sanayi
Bakanlığının işi değil. Tarım
Bakanlığının bu noktada acil tedbirler alması
gerekiyor. Çiftçi, tüccar değildir ama Sanayi Bakanlığı da
Enerji Bakanlığı da çiftçiyi herhâlde tüccar sanıyor ki ya
da memur sanıyor ki aylık elektrik ödeme planı getiriyor. Bu
anlayıştan kurtulun, bir an evvel kurtulun yoksa Türk çiftçisi
gidiyor, Türk çiftçisi tamamen çamura çöktükten sonra, tüccar olmadığı
için, bir yılda, altı ayda, üç yılda, beş yılda
kalkınamaz yani aldığı sattığı bir maldan
bir anda kazanıp bütün zararını çıkaramaz. Beş sene
sürerse bunun batması, on beş sene de ayağa kalkması sürer.
Lütfen, bu anlayışı terk edin. Yani, hiçbir şeyi iyi
yapmadığınızı ifade etmiyoruz. Mesela, Tarım
Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüklerinde çok güzel çalışmalar
olduğunu duyuyoruz. Her ne kadar Tarım Bakanımız bu
kürsüden Biz saman ithal etmiyoruz, ithal ettiğimiz samanın kökü 800
ton. dediyse geçenlerde bir görüşmede, Tarım Kredi Kooperatifleri
Genel Müdürlüğü binlerce ton saman ithal ediyor. Kötü de etmiyor, iyi
ediyor, hiç olmazsa fiyatı biraz dengeliyor.
Her zaman sorun
söylediğimizi ifade ediyorsunuz, çözüm üretmediğimizi ifade
ediyorsunuz. İşte buradan, hazır Sayın Tarım
Bakanımız da buradayken ifade edeyim: Tarım kredi kooperatifini
bankalaştırın, tarım kredi kooperatiflerine ya bir banka
alın ya da banka olmasının şartlarının önünü
açın ve çiftçiyle buluşturun. Ben inanıyorum ki tarım kredi
kooperatifleri, çiftçiyle ve çiftçilikle ilgisi artık kalmayan Ziraat
Bankasından çok daha vicdanlı bir şekilde çiftçiye hizmet
edebilecektir.
Değerli
arkadaşlar, inatla murat olmaz. Her şeyde inat ettiğimiz gibi,
birçok siyasi meselede de inat ediyoruz ve Türkiye'nin önü tıkanıyor.
Bugün, İmralı sürecinde de inat ediyoruz. İmralı sürecinde
de hiç kimsenin dediklerini kale almadan, hiçbir hassasiyeti
değerlendirmeden, kanın durması adına, kanın
durması meselesini dolgu malzemesi yapmak suretiyle, birçok hassasiyetin
dile getirilmesinin önünü de keserek bu süreçte de inat ediyorsunuz. Bu süreçte
de duvara toslayacaksınız. Bu süreçte sadece siz duvara
toslamayacaksınız, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti toslayacak.
Birçok değer ayaklar altına alınıyor, milliyetçilik ayaklar
altına alınıyor.
Yani milliyetçiliğin
ayaklar altına alınması derken aklımıza 31 Ekim
1997deki Millî Güvenlik Siyaset Belgesi geliyor. 28 Şubat sürecinin
eseridir bu Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve burada, Türk
milliyetçiliğinin ırkçılığa dönüştüğü ve
Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir tehdit unsuru olduğu ifade ediliyor.
Ülkücü mafyanın da o belgede bundan faydalandığı ve onun da
Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir tehdit unsuru olduğu ifade ediliyor.
Bu Millî Güvenlik Siyaset Belgesi, gerçekte Türkiyenin millî güvenliğine
en ağır darbeyi vuran bir zihniyetin ürünüdür, manevi
değerlerine en ağır darbeyi vuran bir zihniyetin ürünüdür yani
28 Şubatın ürünüdür.
Bugün, milliyetçiliği,
Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alan zihniyetin de -biz öyle
zannediyoruz ki- 28 Şubat zihniyetinden zerre kadar farkı yoktur.
Ancak, Milliyetçi Hareket Partisi, ağır duruşuyla, 28 Şubat
sürecindeki milliyetçiliğe yönelik bu ağır iftiraları ve
ahlaksız değerlendirmeleri Türk milletiyle beraber nasıl ayaklar
altına aldıysa, bugün de içinde yaşadığımız
dar günlerde, milliyetçiliğe yapılan bu hakaretleri ve
saldırıları inşallah ayaklar altına alacaktır,
temennimiz, ümidimiz budur. Kolumuz kırık değildir,
kanadımız kırık değildir, demokratik mücadelemizi
elbette ki sonuna kadar vereceğiz ancak, devletin, milletin tüm
unsurlarıyla teslim alındığına
inandığımız ve bunun söz konusu olduğu an,
mücadelemizin her alanda meşru kabul edilmesini ve meşru kabul
ettiğimiz hiçbir mücadeleden de çekinmeyeceğimizi ve hiçbir bedeli de
ödemekten kaçınmayacağımızı da burada ifade etmek
isterim.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çirkin.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Bursa Milletvekili İlhan Demiröz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Demiröz.
CHP GRUBU ADINA İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 242 sıra sayılı Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Meralar üzerinde konuşacağız. Önemini bir kez daha
vurgulamak istiyoruz çünkü bu alanlar, nüfusun beslenmesinin en önemli
kaynağı olan hayvansal ürünlerin elde edilmesinde yeri
doldurulamayacak, eşsiz kaynaklardır. Bu kaynaklar, istihdama yüzde
25, gayrisafi yurt içi hasılaya yüzde 9 katkı veren tarım
sektörü için önemlidir. Ancak bu önem, tarıma önem veren hükûmetler için
geçerlidir. Maalesef, şu anda, AKP Hükûmeti için bunun üvey evlat
olduğunu, tarıma nasıl bakıldığını,
tarımın nasıl çökertildiğini hep beraber birazdan
bahsederek işlemiş olacağız.
Hayvancılığın sağlıklı
olması, ucuz yem bakımından vazgeçilmez doğal
kaynaklarımız olan meralar, maalesef, her geçen gün biraz daha tahrip
edilmekte, elden çıkarılmaktadır. Hükûmetçe çıkarılan
-birçok yasa çıkarılıyor- tüm yasalarda merayla ilgili
bölümlerin tahrip edildiğini görmek mümkündür.
En son Kentsel Dönüşüm adı altında bir yasa
çıkardık. Kentsel Dönüşüm Yasasıyla ilgili hemen
şunları çok rahatlıkla söylemek durumundayız: Eğer
afet riskli alanların dönüşümünde sizin arsaya ihtiyacınız
varsa ve bu alanları rezerv alan gösterirseniz size hiç kimsenin herhangi
bir konuda bir şey söyleme şansı yoktur çünkü bu yasanın
9uncu maddesinde 11 tane yasa, bunlardan 1 tanesi de Mera Kanunu olarak bu
kapsam dışında bırakılmıştır yani bu
meralarda istediğinizi yapma şansına sahipsiniz. Mera Kanununun
bu anlamda herhangi bir öneminin olmadığını bir kez daha
altını çizerek söylemek istiyorum. Ancak, bu yasalar çıkarken ve
bu konuda yasa tasarısı Meclise sunulurken Tarım
Bakanının Bakanlar Kurulunda veya diğer bölümlerde nasıl
hareket ettiği konusunda da hakikaten bir bilgiye ihtiyacım
olduğunu ifade etmek istiyorum çünkü bu afet riskli alanların
dönüşümünde en fazla sıkıntıya kalan, Toprak Koruma
Kanunuyla, Mera Kanunuyla, Kıyı Koruma Kanunuyla, 11 yasayla
Tarım Bakanlığını ilgilendirmektedir. Ama zannediyorum
ki Tarım Bakanı bu konuyla çok fazla ilgilenmemiştir.
Arkadaşlar, Mera Kanununda iki
değişiklik yapılacak, 4üncü maddede ve 12nci maddede. 4üncü
maddede değişiklik yapılacak. E, ben şöyle diyorum: Hiç
çevirmeye veya başka amaçları koymaya gerek yok, biz meraları
özel sektöre kiralayacağız, özel sektöre vereceğiz. Özel sektör
bu alanlarda -TOKİ dâhil- ne istiyorsa istediği gibi yapsın.
Bunun anlamının başka olmadığı
Efendim,
işte, yapılan masrafların karşılığında
genel bütçeye bırakılacağı, yapılan masrafların
tahsil tutar ibaresinin köy tüzel kişiliğine ve belediyelere
yatırılacağı konusunda bilgiler koymuşlar. Bence
onlara hiç gerek yok çünkü zaten köy sayısında da oldukça önemli bir
azalmanın olduğunu ve gözden
çıkarıldığını
Burada da Sayın Tarım
Bakanının nasıl hareket ettiğini, yine,
düşündüğünü bilmek istiyorum.
Arkadaşlar, 12nci maddede şöyle
bir ifade var, diyor ki: Bu tesislerin taban alanı, kiralanacak
alanın yüzölçümünün yüzde birini geçemez. Bu oranı bir katına
kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Teknik olarak bu şekilde
ifade edilmiş.
Şimdi
bir örnekle devam ederek size konuyu biraz daha açmak istiyorum. Örneğin,
3 bin dekarlık orta sınıf bir mera alanının
kiralandığını düşünelim ve bu meranın ortalama
otlatma veriminin 100 kilogram/dekar kuru ot olduğunu varsayalım.
Türkiye mera vasıf ve özellikleri dikkate alındığında
-otlatma mevsiminin beş ay olduğunu farz edelim, ki bu mevsim
doğu bölgelerinde daha kısa sürelidir- bu alanda otlatılacak
toplam ot verimi yıllık 300 ton olacaktır. Bu verim de otlatma
mevsimi içerisinde 200 büyükbaş hayvan biriminin ihtiyacını
karşılayabilecektir. Bu da yaklaşık, ortalama olarak,
Değerli
milletvekilleri, yine bu yasayla ilgili, meraların bugünlerde gözden
çıkarıldığı bir başka yasa Büyükşehir
Yasası. Büyükşehir Yasasıyla 29 ilde -ki Bursada da 656-
köyler bir anda mahalle oldu, 30 Marttan itibaren mahalle olacak. Geçen hafta
Bursada köyleri geziyoruz, köydeki vatandaşların en büyük
sıkıntılarından bir tanesi ellerindeki mal varlıklarının
alınması. Mal varlıklarının listeleri istenmiş
valilikler tarafından ve bütün muhtarlar tepkili. Köylü
vatandaşların bir tabiri var, sizlerle paylaşmak istiyorum,
kendi tabirleriyle ifade etmek istiyorum. Köylü vatandaşlarımız
diyor ki
Siz yolda giderken birisi size silahını dayasa ve sizden
para alsa bunun anlamı nedir? Gasp. Avukatlara sorduk, gasp diyorlar.
Peki, siz kalabalık bir yerdesiniz, cebinizden cüzdanınızı
alsalar, buna nedir? Buna da hırsızlık dendiğini yine
avukat arkadaşlar ifade ettiler. Köylü vatandaşlar diyor ki: Büyükşehir
Belediye Yasasıyla benim gözümden tırnağımdan
ayırdığım merama, benim gözümden tırnağımdan
ayırarak yapmış olduğum diğer gayrimenkullere Hükûmet
tarafından, devlet tarafından el konulması gasp değil
midir, hırsızlık değil midir? Bunun takdirini de yüce
Parlamentoya bırakmak istiyorum değerli arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, meranın sıkıntılı olduğunu,
meraların hayvancılıkta hangi noktaya gelindiği
bakımdan önemini bir kez daha vurgulayarak ama gelin görün ki bizim
Hükûmet tarafından hiçbir zaman dikkate alınmayan girdilerle ilgili
birkaç şey söylemek istiyorum. Bunlardan birisi akaryakıt, mazot.
Bugün Avrupada ve Amerika Birleşik Devletlerinde bizim
kullandığımız mazotun yarısına mazot kullanıyorlar.
O zaman, bizim çiftçilerimiz, bizim köylülerimiz bu ülkelerle nasıl
rekabet edecek? Bir kere, ilk başlangıçta 2-0 mağlup
olduğunu ifade etmek isterim.
Bir şey daha
paylaşmak isterim. Değerli milletvekilleri, çok
sıkıntılı oldukları için yat sahiplerine, gemi
sahiplerine 1,5 liradan verilen mazot, uçak şirketlerine 1,5 liradan
verilen mazot çiftçi kardeşlerimize, köylülerimize 4 lira 20 kuruştan
verilmektedir. Ben buradan değerli seyircilerimize, köylü
vatandaşlarımıza soruyorum: Acaba mazotunu traktörüne koyduktan
sonra traktörüne atlayıp, Boğaz Köprüsünü geçip Sarıyer
sırtlarında çay mı içiyor, yoksa doğrudan doğruya
üretim alanlarına mı gidiyor? İşte, bu Hükûmetin çiftçiye
birinci derecede bakış noktalarından bir tanesi de budur.
Maalesef, bugüne kadar, bu konuyla ilgili bütün çabalarımıza
rağmen herhangi bir gelişmenin, herhangi bir çabanın
olmadığının altını çizmek istiyorum.
Ayrıca, mazotla ilgili
bir şey daha söylemek istiyorum arkadaşlar. Mazotun rafineriden
çıkışı ve mazotun pompalara kadar gelişi tüm masraflar
dâhil 1,5 TL. Bunun üstü ÖTV ve KDV. Değerli arkadaşlar, biz
tarımcılar yılda 3,5 milyar litre mazot kullanıyoruz. Siz
bu KDV ve ÖTV miktarıyla bunu çarptığınız zaman 8
milyar TLnin üzerinde bir rakam göreceksiniz. Bunu şunun için söylüyorum:
Maalesef, akaryakıt fiyatlarındaki bu yüksekliğin haricinde,
çiftçimiz mazotla devleti desteklemekte çünkü kendisine bütçelerde konulan 9
milyar TLlik yardımların, yine akaryakıttaki KDV ve ÖTV
fiyatlarıyla alındığının bir göstergesini hep
beraber gözler önüne sermiş oluyoruz. Yani, maalesef, bu Hükûmetin,
Sayın Tarım Bakanının, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanının çiftçileri desteklemediğinin; çiftçilerin mazotla, gübreyle,
elektrikle KDV ödeyerek Hükûmeti desteklediğinin altını bir kez
daha çizmek istiyorum.
Yine, yasalarla ilgili
konulara devam etmişken ayrıca bir de Tarım Kanunundan
bahsetmek istiyorum. 2006 yılında Tarım Kanunu
çıkarıldı. Sayın Bakan da her fırsatta, bu kanunla
ilgili kanunlar çıkarttığını ifade ediyor. Evet,
çiftçiler de Belki yaramıza merhem olur. diye böyle bir yasanın
çıkmasını umutla bekliyorlardı. Peki, 2006
yılında bu Tarım Kanunu çıktı, ne oldu
arkadaşlar? 2006 yılında çıkan bu Tarım Kanunu,
maalesef, dağın fare doğurduğu gibi, çiftçilere verilmesi
gereken desteği vermedi. Başka bir deyişle, 2007den 2012
yılına kadar, 27 milyarın üzerinde, Sayın Tarım
Bakanının -ki şahıs olarak söylemeyeyim, düzeltiyorum- devletin, Hükûmetin çiftçiye borcu
var. Yani her yıl yüzde 1 vermesi gerekirken gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1ini vermemiş, bu rakamlar binde 50 olarak ifade
edilmiştir. Bu bakımdan, buradan çiftçi kardeşlerime tekrar
seslenerek şunu söylemek istiyorum: Bu Hükûmetin size 27 milyar borcu var.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bizim bu konuyla ilgili bir yasa teklifini de
verdiğimizi ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlar, yavaş
yavaş bölgem olan Bursaya gelmek istiyorum, süremin geri kalan bölümünde
Bursalı hemşehrilerimden, yine bu arada tabii ki Türkiyede
sıkıntılı olan çiftçi kardeşlerimden de bahsederek devam
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2010 Kasım ayında zarardan dolayı bir tespit
yapıldı Bursada zeytin üzerine. Birinci, ikinci, üçüncü dönemi
ödendi zeytinle ilgili yapılan zararlara göre, dördüncü kısmı
ödenmedi. Hangi ilçelere? Gemlik, İznik, Orhangazi. Ziraat Odası
Başkanından aldığım bilgiler
ışığı altında şunu söylemek istiyorum: 4.100
çiftçiye 2010 Kasımından kalan 4,5 trilyon hâlâ borcu var bu
Hükûmetin. İşte, çiftçilerin nasıl desteklendiği konusunu
da arkadaşlarımızın gözlerinin önüne serdiğimi ifade
etmek istiyorum.
2011 yılında yine
bu bölgede şöyle bir sıkıntı oldu: Kasım
aylarında, hasat zamanında, geceyle gündüz arasındaki
sıcaklık farkından dolayı verim ve kalite konusunda
zeytinde çok düşüklükler oldu. Ziraat odaları, Tarım
Komisyonundaki arkadaşlarımızı da alarak, hiç parti gözetmeden
Sayın Bakanla bu kadar ısrarla konuşmamıza rağmen ne o
borçlar ertelendi ne bu konuda herhangi bir çalışma
yapıldı. Ben buradan şunu söylemek istiyorum: Bursa, güney
Marmara Bölgesinde. Buğday, pamuk ve kanolaya destek veriliyor. Biz
zeytine de destek verilmesini ifade etmek istiyoruz, en az 1 TL olarak.
Ayrıca hemen şunu
söyleyeyim: Karacabeyde, Karacabey Ziraat Odasının
açıklamalarına göre
Sayın Bakan Komisyonda bu şekilde
olmayacağını ifade etti ama bir kez daha vurgulamak istiyorum.
TÜİK rakamlarına göre -eğer siz prim desteklerini TÜİK
rakamlarına göre yaparsanız- Karacabey bölgesinde 3,7 milyar TL bir
zararın çiftçileri iyice perişan ettiğini söylemek isterim.
Bursa bu konuda sıkıntılı çünkü ahududu üretiyoruz, ahududunun
hasat zamanında bir bakıyoruz ki Sırbistandan 2.300 ton ahududu
ithal edilmiş. Tabii ki bizim Kızık köylerindeki ahududu
üzerinde kalmış ve 1,5 TLye dahi alıcı
bulamamıştır. Mısırda aynı durum söz konusu
değil midir? Mısırda da aynı durum söz konusudur.
Karacabeyde, Kemalpaşada mısır hasadına
başlandığı gün -bilin ki- Bandırma Limanında
gemileri görme şansına sahipsiniz.
Patatesçiler
sıkıntıda. Nevşehirde arkadaşlarımızla
görüştük, Afyon da aynı. 35 kuruşa mal ettikleri patatesi 10
kuruşa satamadıklarını bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bursada başka neler
oluyor? Değerli arkadaşlar, Bursada Sayın Vali 2013
yılını ipek böcekçiliği yılı olarak ilan etti ama
gelin görün ki 2004te, maalesef, Bursaya ait İpekböcekçiliği Araştırma
Enstitüsü kapatıldı.
Son iki konuyu da
söyleyerek hemen bitirmek istiyorum meralarla ilgili.
Bursada, Yenişehir,
Karaköy ve Karacaali köylerinin meralarında otomobil test merkezi
yapılıyor. Tarım Bakanı acaba bu konuda ne yaptı? Yani
Karaköyün 1.120 dönüm, Karacaalinin 1.400 dönüm merası otomobil test
merkezine verilirken, Bakanlar Kurulundan bu karar geçerken ne
yaptığını, bu konuda gerekçelerinin neler olduğunu çok
önemle öğrenmek istiyorum.
Bir başka konu daha
var. Arkadaşlar, bugün Bursa Ormankadıda, Mustafakemalpaşa
Ormankadıda bu yasa çıkmadan meraların ihalesi var. Bu yasa
bile beklenmeden meraların ihale edilmeye
başlandığını ifade etmek istiyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. Sağ olun,
var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Demiröz.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Buyurunuz Sayın
Zenderlioğlu. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına
242 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporları
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Mera
Yasasını yeniden konuşuyoruz, tekrar ediyoruz. Biliyoruz ki
Türkiye bir tarım ülkesi ama gel gelelim ki bu tarım ülkesini
yeterince değerlendiriyor muyuz ona bakmak gerekir. Hayvancılık
merayla ilgilidir. Meralar ortak varlıklarımızdır, meralar
değerlerimizdir, meralar zenginlik kaynaklarımızdır. Bundan
dolayı hayvanlar için de bir beslenme kaynağıdır.
Aslında bu meralar,
yıllar önce, karış karış, bölgemizde
(x)
dediğimiz akil insanlar tarafından bölüştürülmüştü, hiçbir
olay da yoktu. Yüz yıl boyunca
Ben de buna tanıklık edebilecek
düzeyde biriyim. Dolayısıyla, bu sorunlar çıkmıyordu. Ne
zaman ki Tapu, Kadastro Yasasıyla, Mera Yasası, ıslah
yasası ve benzeri yasalarla köylü
Her ilkbahar geldiğinde kavgalara
neden oluyordu. Dolayısıyla, o meralardan yararlanma, yaylaklardan
yararlanma olayı geciktiriliyordu, birçok insan köyden göç etmek zorunda
ve mecburiyetinde kalıyordu. Dolayısıyla, bugün bu meralar
ıslah edilmedi, doğru dürüst bir kanun, bir yasa da çıkarılmadı.
Hâlen bu kronikleşmiş olan sorun devam etmektedir bölgemizde.
Aslında bugün yeni
yasayla şunu belirtmek istiyorum: Şirketler tarafından paraya
dönüştürülebilecek kaynaklar sınıfında değildir
meralar çünkü hayvanların yaşam ve beslenme alanıdır.
Hayvan yetiştiricileri için de bedava yem sağlama
alanlarıdır. Meralarda
beslenen hayvanların ürünleri kapalı alanlardaki
hayvanlarınkinden besin bakımından daha zengindir. Meralar
ayrıca karbondioksidi depolar, oksijen üreten alanlardır.
Meraların belki de en önemli özelliği, ekolojik zincirin vazgeçilmezi
canlılara ev sahipliği yapıyor olmasıdır. Doğa da
insan gibidir. Birçok yönüyle zaman zaman saldırılara
uğramaktadır, bazen de kendi doğal seleksiyonundan kaynaklanan
olaylarla yüz yüze gelmektedir, rüzgâr ve yer sarsıntıları gibi,
deprem gibi olaylarla yüz yüzedir. Bu da yetmiyor, son yıllarda bizim
bölgemizdeki meralar, yaylaklar âdeta yasaklanmış durumdadır
yani hayvanların uğrak alanı bile yasaklandı.
Bırakın insanlarını, hayvanları da bu olanaktan yoksun
bırakılıyordu, gece gündüz bombalanan yerler,
çıkarılan yasaklı kararnameler -417, geçmişten söz
ediyorum- neticesinde köylü hayvanını otlatmaya bile götüremiyordu. Dağda kalan
hayvanını gidip aramıyordu. Neden? Çünkü yasaklı bölge ilan
edilmişti.
Meralar hem insanlar için hem hayvanlar için önemli
bir alandır, tarım sisteminin en önemli girdisi meralardır.
Bugün, ne yazık ki bu meralar amaç dışı
kullanılmaktadır. Bu olumsuz durum karşısında, büyük
ölçüde bir bozulma süreci de gerçekleşmiştir.
Meralar, yaylak ve
kışlaklar Türkiyede milyonlarca insanın beslenme
ihtiyacını karşılayan en önemli kaynaklardan biridir.
Dolayısıyla meraların, yaylakların,
kışlakların korunması, tekrar eski hâline
dönüştürülmesi, ıslah edilmesi çok önemli bir konudur. Ancak,
hazırlanan bu tasarı -köy veya belde tüzel kişiliklerinin
kullanımına ait olan mera, yaylak, kışlakların ihtiyaç
durumuna bakılmaksızın özel ve tüzel kişi ve
kuruluşlara devredilmesi- tarımsal üretimle, hayvancılıkla geçinen
çiftçilerin en önemli varlığı olan meraların yöre
halkının kullanımından çıkarılmasına ve
mağduriyetlerine yol açacaktır. Bu da önemli bir sorundur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2012de çıkarılan 648 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve İmar Kanununa eklenen ek madde ile ortak
değer sayılabilecek meralar ortak miras olmaktan
çıkarıldı, sermaye şirketlerine sunuldu, daha doğrusu
peşkeş çekildi ve köylerde yapılacak yapılarla ilgili
olanaklar kısıtlandı. Daha önce köy nüfusuna kayıtlı
olan, köyde sürekli oturanlar için sağlanan istisnalar, yapılan
değişikliklerle herkese tanındı. Bu hak ortadan
kaldırıldı. Hatta bu haktan rantçılara da davetiye
çıkarılmış oldu. Özellikle kıyı şeridindeki
köy yerleşim alanları ve çevreleri, tarım arazilerinin
özellikleri dikkate alınmaksızın, tümüyle ranta açılmak
durumunda. Bu yasayla, bu amaçla İmar Kanununa ek madde eklendi.
İmar Kanununa eklenen ek maddeyle, mera, yaylak ve
kışlakların geleneksel kullanım amacıyla geçici
yerleşim yeri olarak uygun görülen kısımlarından kamu
hizmetleri için gerekli olanların dışındakiler, talep
sahiplerine bedeli karşılığında yirmi dokuz yıla
kadar tahsis edilebilecektir. Ayrıca mera, yaylak ve
kışlakların turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim
bölgeleri kapsamında kalan kısımları, 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanunu çerçevesinde kullanılmak ve
değerlendirilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis
edilecektir.
Eklenen maddede Talep
sahiplerine bedeli karşılığında yirmidokuz yıla
kadar tahsis edilebilecektir. demek, meralar amaç dışı
kullanıma açılacak, üzerine konut, otel, tatil köyü, golf sahası
ve benzeri işletmeler kurulabilecek demektir.
Durum bu iken Kasım
2012de Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar,
meraların imara açılmasının söz konusu
olamayacağını söyledi. Köylülerin hayvancılık
yapmaları bu yasayla imkânsız hâle getirilmektedir. Örneğin, 1
Ekim 2012 tarihli gazetelere göre, başta Malatya, Muş, Bingöl ve
benzeri yerlerde, buna benzer meralara karşın, yaylaklara
karşın, büyük şirketler kiralama yönüne gitmişlerdir ancak
Malatyada daha yoğun bir biçimde talepler arz edilmiştir.
Bölgedeki tek sorun mera ve yaylaların
kiralanması elbette değildir. Mermer fabrikalarına kiralanan
arazilerde patlatılan dinamitler, onlarca pınarın
kurumasına da neden olmuş. Bir başka örnek Bergama Kozak
Yaylası'nda yaşanıyor. Mermer ve maden işletmeleri, çam
fıstıklarını kurutuyor. Hatta şimdi de soruyoruz ve bu
soruya da cevap
veriyoruz. Birincisi, hayvancılık yapamaz duruma gelen köylüler ne
yapacak? İkincisi ise şu doğanın kirletilmesinden sonra
geriye dönüş olanaklı mı, değil mi? Hayvanların
özgürce beslenememesi, hayvan yetiştiricilerinin ülke ülke saman
araması, ekolojinin bozulacak olması, insanlara
sağlıklı besin sağlamayacak olması Hükûmet için bir
önem arz edebiliyor mu? Hükûmet bu konuda ne düşünüyor? Ama meralar,
yurttaşlarla birlikte tüm canlılar için ve ekoloji için önemli midir,
bu konuda Sayın Bakanımıza soruyoruz.
Son on yıl boyunca
yayla ve mera alanlarının daralması özellikle göze çarpan
durumlardan biridir. Mera ve yayla alanlarının daralması
aynı zamanda, orantılı olarak hayvancılığın
da gerilemesine neden olmaktadır. Eğer bu meralar ıslah
edilmiş olsaydı, köylülere destek sağlanmış
olsaydı, bugün hayvancılık babında büyük bir ilerleme
kaydedilmiş olacaktı. Biliyoruz ki birçok bölgemiz
hayvancılık açısından elverişli alanlardır.
Bitlis gibi, Muş gibi, Ağrı gibi, Van gibi, Bingöl gibi,
Elâzığ gibi, Diyarbakır, Mardin gibi yörelerde biliyoruz ki
altı, yedi ay kış sürmektedir. Dolayısıyla,
hayvancılık için bu alanların elverişli olması bu
iklim şartlarına ve koşullarına bağlıdır.
Dolayısıyla,
devlete yapılan talepler doğrultusunda, kanunun gereği tahsis
amacı değişikliği yapılarak mera vasıfları
kaldırılan yerlerin dışında, özellikle 1990
yılından bu yana yaylaların önemli bir bölümü, yaşanan
düşük yoğunluklu savaş, sağlanmayan barış
nedeniyle kullanım dışı kalmıştır.
Dağlar -biraz önce de ifade ettiğim gibi- hep
bombalanmıştır, köyler zorla boşaltılmıştır.
Boşaltılan 4 bin köy virane hâline gelmiştir, 3 milyona, 4
milyona yakın insan metropole göçe zorlanmıştır. Peki,
böyle bir senaryo, böyle bir tablo, böyle bir alan ne kadar uygun olabilir,
varın siz düşünün.
Yıllarca OHAL
bölgesi, güvenlik bölgesi, geçici güvenlik bölgesi adı altında
köyler, meralar, yaylalar boşaltılmış ve binlerce insan
mağdur edilmiştir, bu mağduriyet yetmiyor, üstelik insanlar
faili meçhule gitmiştir. Bugün de bu yasada şu söyleniyor:
İşte, çoban kimliğini ibraz edecek, yaşadığı
alanda hangi alanı kullanıp kullanmadığını
belirtecek. Bu, çok abesle iştigal olan bir anlayış. Bu
nasıl bir yasa? Yani ben Bitlisin Hürmüz köyünde yaşıyorum, her
gün gidip karakola bilgi mi vereceğim? Ben şu dağın
şu bölümüne gideceğim de bilgin olsun. ya da Gampoza
döneceğim. ya da Şeyh Amere çıkacağım. ya da Tenurana
çıkacağım. Tenuran Yaylasına çıkacağım,
hayvanlarımı otlatacağım. Böyle şey olur mu? Biz
hangi çağda yaşıyoruz? Biz barıştan,
kardeşlikten, insanlıktan, demokrasiden, demokratikleşmeden söz
ediyoruz. Biz bunları sağlamasak emin olun bu güvenlikçi
anlayış yasalarıyla hiçbir yere varamayız. Onun için, bugün
dahi günümüzde, birçok yerde geçici güvenlik bölgesi adı altında
insanlar mağdur edilmektedir. Görüyorsunuz, 7 Ocağa kadar on beş
bölge yasaklanmıştı. Ya insan kendi vatandaşına, kendi
bölgesine, kendi tarlasına, kendi tapusuna yasak koyar mı? Bu hangi
anlayıştan kaynaklanıyor? Bu nasıl bir
anlayıştır? Bu nasıl bir kardeşliktir? Buna anlam
vermekte zorlanıyoruz.
AKP Hükûmeti, göreve
geldiği günden bu yana, Türkiyenin her yerini bir rant alanı olarak
da görmüştür.
Son olarak, görüşmekte
olduğumuz Mera Kanununun yeni bir rant için
hazırlandığı düşüncesindeyim. AKP Hükûmeti ülke
genelinde yeni mera arama çalışmalarına devam etmektedir. Ancak
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, tabiri caizse,
insanların yaşam alanlarını, geçim kaynaklarını,
köyleri, yaylalarını, meralarını yasaklamak yeni bir mera
alanı aramak anlamına gelmemekte midir ve insanları mağdur
etmekte, bu bölgede yaşayan halkın geçim kaynaklarını
daraltmaktadır. Çünkü başka bir geçim kaynağı şu anda
bizim bölgemizde yok; hayvancılığın dışında
yok. Çünkü, tarım alanları çok dar, oradaki platolar, dağlar,
yaylalar hayvancılık için çok elverişli. Bu nedenle, bu yasa
çıkarılırken, sanıyorsam, biraz da Doğu ve
Güneydoğuyu, o bölgeyi düşünerek böyle bir yasa
tasarısını hazırlasaydık eminim ki bugün, ben
bunları burada ifade etmeyecektim. Her ilkbahar geldiğinde, jandarma
köylünün, çiftçinin, hayvancılık yapan insanlarımızın
kapısını çalmaktadır. Peki, bu yasaklarla böylesi izne
bağlı olan alanlara insanlar girmeyecek de kim girecek? Soruyorum
size: Orada ne yapılıyor, herkesin bilmesi gerekmez mi? Bu da
yetmiyor -bizim bölgemizin ikinci bir geçim kaynağı
arıcılıktır- arıcılık bakımından,
yani doğanın bahşetmiş olduğu o kaynakların
insanlara sevgiyle sunulduğu o alanlara, yaylalara maalesef
arıcıların da çıkmasını engelliyoruz. Peki, niye
engelliyoruz? Bal üretmekten daha tatlı bir şey var mı? Yağ
üretmekten daha güzel bir şey var mı? İnsanın en doğal
besin kaynaklarının hiçbir madde katmadan, doğal olarak tek
elden halka sunulması kadar sıhhatli, afiyetli bir şey var
mı? Elbette yok. Hâlbuki bugün, Bitlisin en elverişli alan,
arıcılık ve hayvancılık bölgesi dolayısıyla
bir entegre tesisleri vardır. Sayın Bakanımız o entegre
tesisi biliyor ama şimdi, arıcılar birliği borçlandığından
dolayı o tesis çalıştırılmıyor. Defalarca belki
Sayın Bakanımıza gelip gittiler, Sayın Bakanımız
orayı biliyor, Sayın Başbakan Yardımcımız
biliyor, Sayın Başbakanımız da biliyor o bölgeyi, özellikle
o tesisi çok iyi biliyorlar. Şimdi durma noktasına gelmiştir. 2
bin arıcı bu meslekten nemalanıyordu, 2 bin arıcı. Herkesin
evinde 3 veya 4; 5 kişi söylesek 10 bin kişi bundan geçimini
sağlıyordu ama bu bölgede yaşanan yasaklar yüzünden böylesi
çalışmaz duruma gelmiş ve bu üretimin durma durumuna gelmesine
de neden olmuştur.
Bitlisin Norşin
ilçesine bağlı Gölbaşı beldesinde 2/B kapsamında arazileri
vardır. Vatandaş şimdi, kendi oturduğu araziyi almak
zorunda kalıyor hem de yüksek bir fiyat biçerek almak zorunda
kalıyor. Yani sorunlar bir bir anlatmakla belki bitmiyor ama yayla
yasağını, çobana izni, çobanın da kimlik bildirimi ve
benzeri yaklaşımları bir tehdit olarak sayıyorum ve
insanların insanca yaşamasını engellemek olarak
değerlendiriyorum.
Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Zenderlioğlu.
Şahısları
adına, Adana Milletvekili Ali Halaman. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Halaman.
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, 5 maddelik bir tasarı olan 242
sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Mera dendiğinde,
genelde, tarım ve hayvancılık akla gelir; köylünün,
kasabalının, şehirlinin ortaklaşa
kullandığı sosyal,
siyasi, maddi kullanılan alan olarak bilinir. Ülkemizin toplam
alanının yüzde 15ini, yüzde 16sını teşkil eder mera
alanları ama uzun yıllar istismara açık bir alan olduğu
için, genelde köylerde, beldelerde, şehir kenarlarında, bu mera
alanları o muhitin egemen güçleri tarafından kullanılır,
onlar daha çok iştigal eder.
1998-1999
yıllarında Mera Kanunu adında kapsamlı bir kanun
çıkmasına rağmen, meralar işgalden, siyasi tercihlerden,
idari kayırmacılıktan bir türlü kurtulamadı.
Dolayısıyla, hayvancılık ve tarım
dışında kullanılması için Mera Kanununda
değişiklik yapılması bugünün şartlarında da
öngörüldü. Değişikliğin gerekçesi, özellikle son zamanlarda mera
alanlarının hatırlı siyasiler, idareciler, sermaye sahipleri,
baskın grupların işgal ettikleri yerlerin hukuki zeminini
oluşturmak için kiraya vermek, tesis kurmak, almak, satmak gibi
içeriği olan 5 maddelik bir kanun hâline getirildi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetin uyguladığı bu kapitalist
politikalar
Zaten Büyükşehir Yasasını çıkarttı. Köy
ve beldelerin tüzel kişilikleri ortadan kaldırılıp, bugünkü
mera alanı olarak görülen yerler şehirlere geçti, arsa oldu. Kentsel
dönüşüm, afet riski taşıma, Deprem Kanunu, 2/B, Orman Kanunu,
yer altı sularıyla ilgili su sayacı, su ölçüm cihazı ve
büyük oranda toprak satış kanunu, her şeyin
özelleştirilmesiyle ilgili kanunlar çıkarken en sonunda da 5 madde
olarak bu mera kanunu geldi. Bunları yaparken toplumun, yani ülkenin
refahını on yıllık dönem içerisinde yükselttiniz mi? Ülke
on yıllık dönem içerisinde 539 milyar dolar iç ve dış borca
gömülmesine rağmen, bu borçların sürekli satmayla ödenir hâle
geleceğini mi zannediyorsunuz? Yani mera alanlarını
satsanız da Hazıra dağ dayanmaz. derler.
Hayvancılığın
bu memlekette, her milletvekili arkadaşım zaman zaman
sıkıntılı olduğunu söylüyor. Dolayısıyla
hayvanın para etmediği, yeminin, samanının,
ilacının sürekli olarak ithal geldiği, ithal gelmesine
rağmen hayvancılığın gelişmesinde müthiş bir
katkının olmadığı her vesileyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinde gündeme geliyor. Tarımda çiftçiler perişan olmasına
rağmen bak, mart, nisan ayında ayçiçeği, mısır tohumu
Çukurova bölgesinde yok. Yani ocak ayında çıkması gereken ithal
rejim kararnameleri çıkmadığı için mısır tohumu,
ayçiçeği tohumu Adana ve çevresinde fahiş fiyatla yok
satıyor.
Çıkarttığınız yasalardan dolayı, halk
sokaklara son günlerde inmeye başladı. Bak, Antalyada 2/B için
yürüyüşler ve isyanlar oluyor. Okullarda çıkartmış
olduğunuz kanunlardan dolayı, harçlardan, kıyafetlerden
dolayı toplumu ayrıştırdığınız için
toplum tetikte bekliyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; Sayın Başbakan, grup
toplantısında -yani kendi grubunun dışında- Milliyetçi
Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli
için söyle diyor: Devlet Bahçeli üç buçuk yıl iktidarda kaldı,
dikili ağacı mı var? Şimdi, ben Sayın Başbakana,
Sayın MHP Lideri Doktor Devlet Bahçelinin bırak devlet yönetiminde
hizmetlerini, kendi imkânları ile
Osmaniyede ve muhtelif illerde yaptırmış olduğu okullar ve
camiler onun için birer ağaç. Dolayısıyla, yönetimde
bulunduğu süre içerisinde Sayın Liderimiz Doktor Devlet Bahçeli üç
buçuk yıllık dönemde demokrasinin gelişmesi, sosyal seviyenin
yükselmesi, bu güzel memleketimizin her köşesinde yani Bitlisten Ahlata
kadar, Muştan Malazgirte kadar -o dönem ben de gittim- o bölgenin,
Malazgirtin, Muşun, Bitlisin altyapısını, bütün
yolları o günün şartlarında Milliyetçi Hareket Partisinin Genel
Başkanı Doktor Devlet Bahçelinin inisiyatifinde yapıldı.
Vanda Ferit Melen Havaalanının yapılmasına Doktor Devlet
Bahçeli vesile oldu. Dolayısıyla, Diyarbakır Belediyesine,
Başbakan Yardımcısı olarak Diyarbakırlılar
yolunu, suyunu getirsin. diyerek ödenekten o günün şartlarında 7
trilyon gibi paralar aktarttı. Dolayısıyla şimdi,
bunların hepsi, depremde yıkılan evler, yollar, evleri yok
edilen insanların ayakta kalması için verilen üç buçuk
yıllık mücadele hep Devlet Bahçelinin eseri oldu. Küçük boy
otoyollar, tarımdaki iyileştirme, hayvancılıktaki
gelişme, terörün yok edilmesi, toplumdaki kaynaşma, dış
politikadaki seviyeli siyaset onun döneminde oldu.
Şimdi Bizim, Merkez
Bankasında 125 milyar paramız var. diyerek onun bunun emanet
parasıyla övünüp Geçmiş dönemde 25 bin dolar para vardı.
diyerek Sayın Başbakan kendine bir övünç çıkartıyor.
Halkın son günlerde icrayla, borçla, kredi kartlarıyla
boğuştuğunu, zinaların arttığını,
cinayetlerin, intiharların çoğaldığını, toplumun
ayrıştığını, bölücülüğün
arttığını
Türklüğün ve Türkün yok edilip, milleti
kanunla parçalayıp yeni siyasi aktörler yaratmayı bu memlekete hizmet
sanıyor. Arap Baharına siyasi, sosyal, maddi yardım yaparak
Müslümanı Müslümanla dövüştürdünüz. Milletin milliyetçiliğini
ayaklar altına aldım. demeyi, hakaret etmeyi doğru
zannediyorsunuz. Bu güzel memleketimizin her köşesinde işsizlik,
eşitsizlik, adaletsizlik had safhada.
Bu
çıkardığınız Mera Kanunu 2/B için yapılan
yürüyüşlerin artmasına vesile olur. Bu kanunlar parayı,
çıkarı çağrıştıran kanunlar. Köylüyü,
kasabalıyı ortadan kaldırma kanunudur.
Bunları söylemek için
söz almış bulunmaktayım. Bu duygu ve düşüncelerle büyük
Türk milletini saygı, sevgiyle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Hükûmet adına
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker.
Buyurunuz Sayın Eker.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
AKP kendi Bakanını dinlemiyor ya! Niye öyle?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Onun alkışa ihtiyacı yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kendi Bakanını dinlemeyen bir grup. Biz buradayız ama AKP Grubu
yok.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Dinliyor, dinliyor, merak
etmeyin. Bütün millet dinliyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. mera kanunu
taslağıyla ilgili olarak yüce Meclisi bilgilendirmek üzere söz
aldım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TÜİK verilerine göre Türkiyede hâlen 14
milyon hektar civarında mera varlığı var. Bu, maalesef,
tabii 1930lardan, 1940lardan, cumhuriyet tarihi boyunca sürekli azalagelen
bir seyir. Ancak, bu kalan kısmın iyi değerlendirilmesi,
ıslah edilmesi ve birim alandan, daha fazla merada çayırdan ot elde
edilmesi, dolayısıyla hayvancılık için daha ucuz bir yem
kaynağı tesis edilmesi de gerekiyor.
1998 yılında bir
Mera Kanunu çıktı. 2000de bunun ıslahla ilgili birtakım
uygulamaları başladı. Burada, bu zamana kadar, bu geçen zaman
içerisinde birtakım tabii uygulamalar yapıldı. Hâlen, şu an
itibarıyla bu 14 milyon hektar civarındaki mera
varlığının yaklaşık 9 milyon hektarının
tespiti, 4,5 milyon hektarının tahdidi çalışmaları
yapıldı ve ıslah edilen, özellikle bizim Hükûmetimiz döneminde
yoğunlaşan ıslah faaliyetleriyle birlikte de yaklaşık
450 bin hektar alanda da mera ıslahı tamamlandı. Normalde,
Türkiyede, tabii, alınan yağış miktarına bağlı
olarak ve ıslah çalışmaları da yapılmamış
olduğundan ötürü geçmişte, Türkiyenin mera
varlığının yüzde 65i zayıf ot verimi yönünden ki bu
da dekar başına 20 ila 25 kilogram arasında ot veriyor demektir.
Bu çok zayıf bir mera yapısı. Yüzde 25lik kısmında 38
ila 45 kilogram arasında dekara ot verimi var. İkisini
topladığımızda yüzde 90 ediyor. Yani Türkiyenin 14 milyon
hektar mera varlığının yüzde 90ı zayıf ve orta
vasfa sahip ot verimini veriyor. Tabii, 20 ila 45 kilogram arasında dekara
ot veriyor ki bu, son derece de zayıftır. Dünya standartlarıyla
mukayese edildiğinde çok çok zayıf bir yapı.
Dolayısıyla, mutlaka ıslah edilmesi gerekiyor ve bunun daha iyi
değerlendirilmesi gerekiyor.
İyi vasfa sahip yani
dekar başına 120 kilogram ile 150 kilogram arasında ot
verilebilen o kapasiteye, o imkâna sahip mera varlığımız. Mera
varlığımızın sadece yüzde 10unu oluşturuyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizim yem kaynağı olarak temin
edebileceğimiz iki tane alan var. Bir, bu meraları ıslah
edeceğiz, bunlardan daha fazla ot elde edeceğiz
hayvanlarımızı daha ucuz bir şekilde besleyebilmek için.
Bir de yem bitkileri ekiliş alanını artırmamız
lazım. Yem bitkileri ekiliş alanını biz, Bakanlık
olarak daha fazla destek vermek suretiyle ciddi miktarda artırdık.
Burada, özellikle bunu vurgulamak istiyorum. Verdiğimiz destek 35 milyon
lira iken 2012 yılı içerisinde -bir yıl içerisinde yem bitkileri
ekilişi için verdiğimiz para- yaklaşık 293 milyon Türk
lirası oldu. Bu, sadece yem ekilişi yapan çiftçilere yani korunga,
yonca gibi yem bitkilerine ödenen para. Orada da toplamda yem bitkileri
ekiliş alanını 1 milyon 100 bin hektar araziden 2 milyon 226 bin
hektar araziye çıkardık. Bu, normalde yüzde 100lük bir
artışı ifade ediyor yani on yıl içerisinde Türkiyede yem
bitkisi ekiliş alanı yüzde 100 oranında artırıldı,
2,2 milyon hektar alana çıktı.
Burada şunu da ifade
etmeme izin verin: Türkiyenin toplam kaba yem üretimi son on yıl
içerisinde 34 milyon tondan 46 milyon tona çıktı ama aynı
zamanda, tabii, hayvanların yem ihtiyacı, çünkü kültür
ırkına dönüşme sebebiyle de hayvanların yem ihtiyacı
arttığı için, giderek bu alanda bizim daha ucuz bir şekilde
yem temin etmemiz gerekiyor. Aslında, bugünkü kanun
tasarısının altında yatan esas gerekçe bu. Yani biz mera
varlığımızı ıslah edecek, bunu
Vatandaşın elindeki, köylülere tahsis edilmiş olan alanlarda,
eğer hayvan varlığı varsa o vatandaşlar zaten o
meraları işletiyor, hayvanlarını otlatıyorlar. Ama
tespit yapılıyor, diyelim ki bir hayvan için tespit edilen
Hayvanın
ihtiyacı tespit ediliyor. Biz Bir büyükbaş hayvan birimi. diye
tabir ediyoruz. Orada iyi vasfa sahip bir mera için 15 ila 20 dekar arazi
öngörüyoruz birim büyükbaş hayvan başına, orta sınıfta
50 ile 60 dekar, zayıf mera alanında da 100 dekar.
Şimdi, bir yerde
eğer bir mera varsa oradaki hayvan sayısına bakılıyor,
deniyor ki: Evet, burada şu kadar hayvan var ve her hayvan için şu
kadar ihtiyaç olmak kaydıyla şu kadar alan buradaki köylülere bırakılır.
Bunun üzerinde eğer ilave, kullanılmayan bir mera alanı varsa, o
alanın kiralanması cihetine gidiliyor, bugüne kadar yapılan o.
Bu çerçevede de yaklaşık 1 milyon 200 bin hektar arazi Türkiyenin
değişik bölgelerinde, illerdeki il mera komisyonları marifetiyle
kiralandı ve uzun vadeli olarak, şu anda, bu şekildeki uygulama
var. Yani bu yeni bir mera kiralama imkânı vesairesi getirmiyor.
Peki, sorun ne? Sorun
şurada: Bu mera alanları kiralanırken, tahsis edilirken
özellikle
Ha, bir de şunu söyleyeyim: Eğer bir bölgede kiralanacak
bir mera alanı varsa öncelik o bölgede yaşayan veya civarda
yaşayan çiftçi veya yatırımcılarındır, onlara
öncelikli olarak kiralanır. Eğer onlardan bir talep yoksa, bir talep
gelmiyorsa -hayvan varlığı da yok orada- o zaman orada atıl
duracağına, bunun kiralanıp Türkiyenin ekonomisine katkı
sağlayacak hâle getirilmesini de çok doğal karşılamak
gerekiyor. Aslında, bunu yapmamak Türkiyeye zarar getirir. Çünkü, orada
atıl duruyorsa ve hayvan da yoksa dolayısıyla onu birileri
alıp ıslah edecek, daha fazla ot elde edecekse, daha fazla, daha
ucuza yem temin edebilme imkânı varsa ve biz bunu ondan esirgiyorsak,
yapmıyorsak, esas o zaman, burada bunu sorgulamamız gerekiyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, mevcut uygulamada şöyle bir şey
var, mevcut Mera Kanununda: Amaç dışı kullanım nedeniyle
eğer mera alanı bozulmuşsa bu mera alanlarının tekrar
eski konumuna getirilmesi için bir masraf yapılıyor. Bu masraf
kişiden tahsil ediliyor ama kanunda bunun ne şekilde, nereye
yatırılacağına dair bir netlik yok, bir açıklık
yok. Bir madde -bugün getirdiğimiz tasarıda, sizin
oylarınıza sunduğumuz tasarıda- bununla ilgili bir
düzenleme getiriyor. Olmuş olanla ilgili genel bütçeye, olacak olanla
ilgili olarak da yine Tarım Bakanlığının ve o ilde mera
amaçlı olarak yani mera hizmetlerinde kullanılmak üzere o paranın
oraya tahsisine dair bir düzenleme getiriliyor. Bir tanesi bu.
İkinci husus da
şu: Şimdi, merayı kiraladınız, atıl. Birisi
geldi, işte, ihale yoluyla müracaat etti ve devlete en yüksek geliri
getirecek şekilde projesini getirdi, Bana burayı tahsis ederseniz,
kiralarsanız ben burada şu ıslah projesini yapacağım,
şu kadar ot çeşidi getireceğim, artıracağım.
neyse
Bunu yaparken tabii, orada örneğin hayvancılık faaliyeti
yapacak ama bir sundurma yapamıyor. O geliştirdiği, ıslah
ettiği merayla ilgili, ıslah sonrasında elde edeceği otu
koyacağı bir depo bile, bir hangar bile yapamıyor. E,
şimdi, kiralıyorsunuz, bir işlem yapıyor, uygulama
yapıyor, tohum ekiyor, oraya mera otu tohumu ekiyor, gübreliyor, suluyor,
icabında birçok masraf yapıyor; ot alacak ama o otun orada ekonomiye
dönüştürülmesi, hayvancılık faaliyetinde kullanılması
için gerekli tesisin yapılmasına izin verilmiyor. 2nci maddeyle de
ilgili olarak getirilen düzenleme bu.
Yani iki konuyla ilgili düzenleme
öngörüyoruz:
1) Hayvancılık faaliyetinde
kullanılmak üzere, toplam alanın yüzde 1ini geçmemek kaydıyla,
orada, hayvancılığa dair işte diyelim otunu
depolayacağı veya hayvancılık tesisi yapabileceği bir
düzenleme yapabilmesine imkân tanıyoruz.
2) Mera amacı dışında bir
şekilde eğer bir arazi kullanılmışsa, amacı
dışına taşmışsa ondan tahsil edilen paranın
nereye yatırılacağına dair de bir açıklık
getiriyoruz, bir düzenleme getiriyoruz.
Düzenleme bu iki maddeyle
alakalıdır. Diğer iki madde -tasarı dört madde- yürütme ve
yürürlük maddesi. Yoksa yeni bir kiralama
Biraz önce burada bir değerli
arkadaşımız söyledi, işte Şimdiden
başladılar kiralamaya. falan. Bu zaten yeni kiralama değil, bu
kiralama öteden beri yapılıyor ve dediğim gibi yani 1 milyon 200
bin hektar arazi de şu ana kadar kiralanmış durumda.
Bizim gerek mera ıslahıyla gerek
yem bitkileri ekiliş alanı yoluyla, bunu artırmak yoluyla
Türkiye'nin daha ucuz yem kaynaklarına kavuşması ve böylece
hayvancılığın maliyetinin düşürülmesi yönünde
attığımız adımların bir parçası bu, son
derece de önemli.
Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir hususu daha ifade etmek
istiyorum: Türkiyede hayvancılık sektöründe büyük bir gelişme
var, büyük bir dönüşüm ve değişim var; bunu bilmemiz lazım
yani bunun dışında söylenen, mesela Hayvancılık öldü,
bitti. Hayvan kalmadı. iddiaları doğruyu kesinlikle
yansıtmıyor. Türkiyede sadece sığır
sayısında
Burada daha önce çok söyledim ama her seferinde dile
getirildiği için kayıtlara geçmesi açısından bir kez daha
söylemekte yarar görüyorum. 9,8 milyon sığır
varlığı, 2011 yılı itibarıyla 12,4 milyon
başa çıktı; 2012 rakamı açıklandığında
göreceğiz ki bu biraz daha yüksek bir noktaya çıkmış
olacak.
Gelişmenin en önemli
göstergelerinden bir tanesi şu: Yani, 12 milyon 400 bin
sığır varlığının da yaklaşık yüzde
40ı saf kültür ırkından oluşuyor. Hâlbuki bu oran daha
önce yüzde 19du yani 9,8 milyonun yüzde 19u kültür ırkıydı, yüzde
81i melez veya diğer verimsiz ırklardan oluşuyordu. Şu anda
yaklaşık yüzde 40ı saf kültür ırkından oluşuyor.
Neyin? 12,4 milyon sığır varlığının. Bu,
küçükbaş hayvancılıkta da -destekleme kapsamına
aldığımızdan ötürü- ilk defa cumhuriyet tarihinde, yönü
aşağı doğru seyretmekte olan hayvan sayısı
varlığı yukarı doğru çıkmaya başladı.
Orada da 32,3 milyon başa çıktı, 2011in rakamı bu;
2012nin rakamında bizim beklentimiz yaklaşık 35 milyona
çıkması yönünde küçükbaş hayvanın yani koyun ve keçinin. Süt
üretimi de 8,4 milyon tondan 15 milyon tona çıktı, bunlar kayıt
altındaki rakamlar. Dolayısıyla, kırmızı et
üretimi, işte, geçen hafta açıklandı, 915 bin tona
çıktı Türkiyede.
Zaman zaman, doğrudur,
fiyatlarla ilgili, yem fiyatıyla süt, yem fiyatıyla et paritesinde
çiftçi aleyhine sıkıntılar var, oluşuyor dönem dönem. Biz
bunları çözmek için de birçok tedbir aldık, bundan sonraki süreçte de
alıyoruz. İşte bunlardan bir tanesi bir müdahale kurumunun
oluşturulması.
İki: Et
hayvancılığının geliştirilmesi yönünde özellikle
besi danalarının kültür ırklarından oluşması suretiyle
burada verimin artırılması, verimliliğin
artırılması. İşte, bu mera ve diğer yem
bitkilerinin ekilişlerinin de yine bunda maliyeti düşürücü bir etkisi
olur düşüncesindeyiz. Uzmanların bu konudaki bize tavsiyesi bu yönde.
Şimdi,
hayvancılığın -büyükbaş, küçükbaş
hayvancılığın- gerek hayvan varlığında gerek
et, süt üretiminde ciddi bir artış var. Bu da tabii şu
şekilde sağlandı: Yani 2,2 milyar lira biz 2012
yılında sadece hayvancılık yapan üreticilerimize nakdî,
karşılıksız, hibe destek ödedik. Bunun 293 milyonu -biraz
önce de söyledim- sadece yem bitkisi ekilişi için verilen para. Diğerleri
de gerek süt prim desteği gerek besicilere verdiğimiz destek gerekse
diğer hayvancılıkla ilgili destekleri oluşturuyor.
Bu meyanda şunu da
ifade etmek istiyorum: 2013 yılı tarımsal destekleme
ödemelerinin önemli bölümlerinden birisi 1 milyar 670 milyon Türk lirası
tutarındaki mazot, gübre ve toprak analiz desteği, su ürünleri
desteği, yem bitkileri desteği, süt tozu desteği ve
sertifikalı tohum kullanım desteğinden oluşan para -1
milyar 670 milyon- bugün hesaba aktarılıyor, banka hesabına;
yarın da, bu gece on ikiden sonra çiftçilerimiz alabilecek. Çünkü
şubat ayı içerisinde biz ödüyoruz ve bugün işte Şubatın
27sinde de bu para bankaya geçiyor, 1 milyar 670 milyon lira. 2 milyon 217 bin
çiftçi de bu desteklerden istifade edecek. Bunun 1 milyar 410 milyon
lirası mazot, gübre ve toprak analiz desteği, diğeri de
diğer destek kalemlerinden oluşuyor. Geçen ay, 278 milyon lira
ödemiştik ocak ayında. Dolayısıyla, bu yılın ilk
iki ayında, Türkiye'de, çiftçiye Hükûmetin verdiği nakit,
karşılıksız, hibe desteği toplam 1 milyar 950 milyon
lira, yaklaşık bir tutar. Bugün, bu vesileyle, bu bilgiyi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Tasarı -dediğim
gibi- meradaki iki önemli düzenleme ve pratik bir ihtiyaç. Aslında, bir
manada yeni bir şey değil, sadece bunun daha iyi işletilmesi,
daha yüksek verim elde edilmesi yönündeki ıslah çalışmaları
kaydıyla verilen, kiraya verilen, proje karşılığında
verilen meralarla ilgili düzenleme. Bu da tabii, yüce Meclisin takdirinde,
tasvibindedir.
Hayırlı
olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Eker.
Şahsı adına,
Kars Milletvekili Yunus Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Kars)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 4342 sayılı Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarımızla
alakalı, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, önemli sayılabilecek, aslında küçük ancak içeriği
açısından baktığınız zaman tarım ve
hayvancılık açısından oldukça kapsamlı, geniş bir
alanı ilgilendiren iki tane değişiklik. Bunlardan bir tanesi
-Sayın Bakanın uzun uzun ifade ettiği gibi- daha önceden zaten
kiralanmakta olan tarım arazilerinde, bu tarım arazilerindeki
tarımsal faaliyetleri sürdürebilmek adına yapılacak tesisleri
kapsıyor. Bu son derece mantıklı çünkü bunun şöyle bir
sıkıntıya sebep olduğu bilinen bir gerçekti: Tarımsal
alanlarda -eğer tesis yapılamadığı takdirde-
genellikle göçer şekilde hayvancılık yapılmaktaydı
yani vatandaş geldiği zaman orada barınamadığı
için otlatma sezonu sonunda buraları terk etmekteydi; gelecek yıl
kendi memleketlerine gidip tekrar geldikleri zaman, özellikle bitkisel ve
hayvansal hastalıkların nakli konusunda ciddi
sıkıntılar oluşmaktaydı. Bu, arıcılıkta
da vardı, hayvancılıkta da vardı. Bununla daha
kalıcı, daha stabil bir hayvancılık yapılabilmesinin
önü açılacak.
Konuşmacıların
kaygıları vardı, ifade ettikleri kaygıları vardı.
Bunların en önemlilerinden bir tanesi, bu meraların tröstlere,
kartellere, büyük iş adamlarına kiralanacağı noktasında
ve köylünün bundan mağduriyet duyacağı noktasındaydı.
Aslında, kesinlikle alakası yok çünkü Mera Kanunu zaten buna engel
bir durum teşkil ediyor. Bu meralar ihale edilirken yakından
başlamak üzere, en yakınındaki köy içerisinde varsa ona, yoksa
yakınındakine, yoksa o civardaki bu tür istekli insanlara
kiralanmaktan başlayan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Çok mu zor arkadaş benim Karsta ikamet almam eğer ihale alacaksam?
YUNUS KILIÇ (Devamla)
eğer bu da yoksa daha geniş çevrelere
Çünkü ortada bir boş
kalan arazi var.
Saygıdeğer
milletvekilleri, meralarda vahşi otlatılması ne kadar kötüyse
otlatılmama da aynı derecede sakıncalı bir durum
oluşturuyor. Neden? Çünkü, hayvanlar, aynı zamanda meraların
havalanmasını sağlayan; bitkiye vejetasyona katkı yapan,
doğal olarak oraları gübreleyen bir katkı sunuyorlar. Eğer
siz, bir alanda 2 tane hayvan otlatılması gerekiyorsa 1
koyarsanız da bunun zararı var, 3 koyarsanız da bunun
zararı var. O yüzden, bu alanların boş kalmaması ülke
tarımı ve hayvancılığı açısından son
derece önemli.
Şimdi, aslında
kanunu Sayın Bakan yeterince güzel ifade etti. Şimdi, AK
PARTİnin -biliyorsunuz- saygıdeğer milletvekilleri, 2023
vizyonunda ciddi iddiaları var. Bunların en önemlilerinden bir
kaçı, 150 milyar dolarlık bir tarımsal hasıla, 40 milyar
dolarlık tarımsal ihracat, kişi başı kırsalda 10
bin dolarlık bir millî gelir seviyesi, 20 milyon hektar arazinin
toplulaştırılması; 8,5 milyon hektar arazinin
sulanabilmesi, en az 20 milyon ton kaliteli kaba yemin üretilebilmesi, toplam
Şimdi, bütün
bunları iddia ederken AK PARTİ, peki, şu andaki durumumuz nedir,
geçmişte nasıldı, bugün nasıldır? Bunları da
tespit etmeden sağlıklı şeyler yapmak mümkün değil.
Şimdi, Türkiyede
tarımın ve hayvancılığın, saygıdeğer
milletvekilleri, yaklaşık yüz yıldır, hatta daha evveliyata
gidebilecek şekilde birikmiş yapısal ve şimdiye ait de
konjonktürel sıkıntıları var.
Nedir bunlar? Özellikle
tarım için çok da uygun olmayan bir iklim özelliğimiz var. Türkiye,
biliyorsunuz, karasal bir iklim yapısına sahip;
kışları genellikle uzun, soğuk, yazları kurak,
yağışı az, istenilen zamanlarda yeterince
yağış almayan bir ülke. Şimdi, biz, bu ülkede -gün geçtikçe
de artan bir refaha sahip olan bir ülke- daha fazla üretmek, daha fazla
tüketmek istiyoruz. Bunu sağlayabilmenin yolu da kendimizde var olan
potansiyelleri iyi belirleyip bunlar üzerindeki en yüksek verimleri alarak anca
insanımızın ihtiyaçlarını yeterince
karşılayabilecek bir noktaya gelmektir.
Bunların en
önemlilerinden bir tanesi, bütün konuşmacıların tespit ettikleri
mera varlığımız. Çünkü, Türkiyede, az önce sayın
milletvekillerinin birçoğunun haklı olarak anlattıkları
hayvancılıkta ve tarımdaki girdi maliyetlerimiz, birçoğunu
ülkemizde üretememiş olmamızdan kaynaklı yüksektir.
Dolayısıyla, global dünyada da tarımsal ürünlerde çok fazla
rekabet edebilme şansımız bu manada yoktur.
Dolayısıyla,
bizim burada daha rantabl bir hayvancılık yapabilmemizin yolu, ancak kendi
potansiyellerimizi iyi değerlendirmektir. Bu da nedir? En önemli
varlığımız -tekrar ediyorum- meralarımız çünkü en
ucuz, hatta en kıymetli -Türkiyede şu anda kaba yem üretimine
baktığımız zaman- ürün alabileceğimiz alanlar meralar.
Ve 1940larda Türkiyede 44 milyon hektar iken o zamandan bugüne kadar
aşağı yukarı 14 milyona kadar, zaten AK PARTİ
gelinceye kadar da arkadaşlar -yani biz geldikten sonra değil- bu
mera alanları azalmış idi. Şimdi, AK PARTİnin yapmak
istediği: Bari elimizde kalanı hiç olmazsa ıslah edelim, buradan
daha yüksek verimler elde edelim ve hayvancılığa bunu ucuz bir
girdi olarak katalım ve kaba yem ihtiyacımızı da bu manada
karşılayalım. Yapılmak istenen ve kanundaki
değişiklikle getirilmek istenenin özü bu.
Şimdi, eskiden
nasıl oluyordu bu uygulama? Daha önce, 1998de Mera Kanunu çıkmadan
önce genellikle muhtarlar köylerde, arkadaşlar, bu mera
alanlarının fazlalarını kendi usullerine uygun bir
şekilde satarlardı. Genellikle muhtarlar da tabii, köyde
çoğunluğa sahip insanlar olduğu için köylü de buna çok fazla ses
çıkarmazdı açıkçası ama ıslahta, bir türlü, bu
alınan para hiçbir zaman kullanılmazdı. Hatta, köylerde,
damızlık hayvancılığın dışında
hayvanı olan insanlardan bile -Doğu Anadoluda biz çer çöp
parası diyorduk- muhtarlar para toplarlardı ve bunları köyün
belli ihtiyaçlarında kullanırlardı ama mera ıslahında
hiç kullanmazlardı. Daha sonra, 1998den sonra valiliklerin ihaleyle
satmaya başlamasından sonra
-Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi- bu paralar hangi
hesaplara yatacak, bu bir türlü belli değildi. Dolayısıyla,
genel bütçeye aktarılıyordu, izi kayboluyordu. Dolayısıyla,
hiçbir türlü, meranın ıslahında geriye dönüşüm olarak
kullanılmıyordu. Şimdi, bu kanunla getirilen en önemli
değişikliklerin başında bu geliyor. Yani, bu ıslahta
kullanılacak paralar köy sandıklarına, belediye tüzel
kişiliklerine yatırılacak ve kullanım amacı da bu
olacak. Bunu sağlayabilirsek eğer en azından elimizde olan mera
varlığımızı ucuz kaba yem üretecek alanlar olarak
elimizde tutma imkânını sağlamış olacağız.
Bu manada, kanun küçük iki maddeden oluşuyor ama içeriği
açısından son derece önemli.
Bunun
dışında, saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye,
1940lı yıllarda aşağı yukarı 1 insana 2 hayvan daha
sonraki yıllarda neredeyse 1 insana 1 hayvan düşen bir
durumdaydı; şimdi
aşağı yukarı 2 insana 1 hayvan düşecek bir sayıya
geldi. Ve Türkiye nüfusunun 1940larda yüzde 75i tarım ve
hayvancılıkla uğraşıyordu, daha sonraki yıllarda
bu yüzde 25lere düştü yani eskiden 3 insan şehirde yaşayan 1
kişi için üretim yapıyordu ama şimdi 3 insan 1 kişinin
ürettiğiyle yetinmek zorunda. Eğer bu manadaki potansiyellerimizi iyi
tespit edip değerlendiremezsek -Türkiye'nin bu AK PARTİyle birlikte
artan refah seviyesini de dikkate alırsanız- aşağı
yukarı on yıl sonra Türkiyede köylü nüfusu, gelişmiş
Batılı ülkelerde olduğu gibi, yüzde 10lara düşecektir, bu
kaçınılmazdır.
Bu aslında bir
sıkıntıdır ama bunu, potansiyelimizi artıya
dönüştürmek, köylünün, kırsal alandakinin gelirini yükseltmek de
bizim elimizde çünkü arkadaşlar, on yıl sonra 1 kişi ayrıca
9 kişiye üretmek zorunda kalacak. Bu, köylü nüfusumuzun
azalacağını gösteriyor. Bu iyi bir şey midir? Şu an
için Türkiyede kötüdür çünkü değişik istihdam alanları yaratma
zorunluluğu vardır ama gün geldiği zaman, o güne eğer biz
bugünden hazırlığımızı yaparsak, bu köyde
kalanların işletmelerini büyütebilirsek, arazi ölçeklerini
büyütebilirsek, arazilerini toplulaştırıp sulayabilirsek
kırsaldaki nüfusumuzun gelirini on yıl sonra en az 10 bin dolar
seviyelerine çıkarma iddiamızın gerçekleşmemesi mümkün
değildir. Bu manada kanunun yararlı olduğunu düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kılıç.
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Çirkin.
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Efendim, Sayın Bakan Türkiyedeki hayvan
sayısının artışı konusunda söylediklerim
konusunda yanıltıcı bilgi vermiştir, o konuda bir cevap
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Yani
sayının düşüklüğünü mü söyledi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, Sayın Çirkine atfen Rakamlarla
yanıltıyorlar. dedi.
BAŞKAN Düzeltmek
istiyorsunuz.
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Evet efendim, bana atfen...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çirkin.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakan, Türkiyedeki hayvan sayısının
rakamsal boyutlarını söylüyor. Ben zaten konuşmam içerisinde
gerçeklerin bu rakamlarla ilgisi olmadığını ifade
etmiştim.
Şimdi, Sayın Bakan, 02/12/2011
tarihi ile 02/6/2012 tarihleri arasında, her yaştan
sığır cinsi hayvanın -yani, arttığını
ifade ettiğiniz sığır cinsi hayvanın- küpelenerek
kayıt altına alınması konusunun serbest
bırakılması noktasında bir talimat verdiniz mi, vermediniz
mi? Bir. Bu zaman zarfı içerisinde Türkiyeye ne kadar hayvan girip
girmediğini biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. O zaman, bu zaman zarfı
içerisinde giren hayvan sayısını, Türkiyedeki
hayvancılık politikanızın neticesi itibarıyla hayvan
sayısında artış olarak alabilir misiniz? Bunun
istatistiksel bir değeri var mıdır, yok mudur? Konu bu kadar
basit. Yani, milleti yanıltmaya gerek yok.
Ayrıca, bu hayvanlar bir ton
hastalık getirmiştir. Yani, Türkiyedeki namusuyla, şerefiyle
hayvancılık yapan insana büyük zararlar verdiği gibi, bir sürü
de hastalık getirmiştir.
İkincisi: Sayın Bakan, sanki,
burada, üretilecek otun konulacağı ambarların söz konusu
olduğunu ifade ediyor. Bunların bir yere konulması adına
tesis yapılmasına müsaade ettiklerini söylüyor. Yahu, burada
açıkça söylüyor Hayvancılık için gerekli bakım,
barınma, su ihtiyaçlarını karşılayacak zorunlu
hayvancılık tesisleri kurulabilir. diyor. Yani,
hayvancılık tesisinden bahsediyoruz biz. Meraları, büyük hayvan
çiftlikleri hâline getirip köylünün elinden alabilme noktasında istismarın
önünü açan bir kanun olduğunu ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Çirkin.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Mera
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İçişleri Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/604) (S. Sayısı: 242) (Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Süremiz
yirmi dakikadır.
On
dakikasını sorulara ayıracağım ve her kişiye bir
dakika vermek üzere.
Buyurunuz
Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, dünyada tütün ekimini
yasaklarsanız sizi kutlayacağım ama dünyada serbest. Türkiyede bunu
yasaklıyorsanız sizi kutlayamıyorum. Çiftçinin emeği, Adıyaman,
Malatya, Muş çiftçisinin sarmalık tütünü Tütün ve Alkol Piyasası
Kanununda katledildi. Şimdiden sizi ve Bakanlığı
uyarıyorum; Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydını,
Sayın Mehmet Erdoğanı uyarıyorum. O kanun buraya
geldiği gün, yasakları eğer kaldırmazsanız Sayın
Bakan, oraya tütünü koyup oradan kalkmayacağım. Bu konuda
düşüncenizi alabilir miyim?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
iktidarınız döneminde Mera Kanununda kaç defa değişiklik
yaptınız? Bu değişikliklerin amacı gerçekleşti
mi, sebebi nedir? Bilgi verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın Gürkan
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
geçtiğimiz hafta Edirnenin Meriç ilçesinde köyleri dolaştım.
Bir çiftçimizin traktörünün arkasında üre gübresi vardı, tarım
krediden almış. Kaça aldığını sorduğumda
Dün aldım, 1.300 liraya. dedi. Yanında bir çiftçi daha vardı,
Geçen hafta ben tarım krediden 1.250ye aldım. dedi. Bugün buraya
gelmeden önce telefon ettiğimde 1.340a çıktığını
söylediler gübrenin. Tam çiftçinin ihtiyacı olduğu dönemde gübredeki
ve diğer girdilerdeki artışı engelleyemiyor musunuz ya da
böyle bir bakış açınız mı yok?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gürkan.
Sayın Işık
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Erzincanda, hayvanlarına bakamadıkları için
hayvanlarını satmak zorunda olan yaklaşık 100 kişi
dolandırıldı. Tabii, adli kuvvetler de bir şey
yapamıyorlar çünkü yenilenen yasalarla ilgili
Bununla ilgili bir
çalışmanız olması gerekiyor. Bir de niye bu insanlar
sattı, onun araştırılması gerekiyor.
İki: Bu desteklemeleri
dağıtırken çiftçiye çok verdiğinizi söylüyorsunuz ama aslan
payını kim alıyor, o önemli.
Üçüncüsü de: Şeker pancarında kota
serbest bırakıldığı hâlde bu sene Erzincanda yüzde 50
azalma var. Çok iyi kâr etseler niye bu kadar azalsın?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, Manisada tarım ve hayvancılıkla
uğraşan bir çiftçimiz dosya hazırlayıp ilçe
müdürlüğüne gittiğinde kendisinden 180 kalem civarında
işlem için 175 lira ile 230 lira arasında döner sermayeye para kesilmektedir.
Bu kesilen paralar hangi yasal düzenleme ve gerekçe gösterilerek hangi hizmet
karşılığında alınmaktadır? Yüz milyonlarca
lirayı bulduğu tahmin edilen bu bedeller hangi çalışmalarda
kullanılmaktadır sorusunu sormuştum ama bununla ilgili bir yanıt
alamadım. Nerelerde kullanıldığıyla ilgili, tekrar,
sizden yanıt bekliyorum.
Yine, bir sorum daha var:
Bakanlığımız bünyesinde il özel idare müdürlüğünde
kurulan mera komisyonunda damızlık hayvan birlikleri Bu sektörün de
kurumuyuz. diyerek söz hakkı talep etmektedirler. Siz bu konuyu ne
şekilde düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorum ise Gölmarmara ilçesi
Hacıbaştanlar köyünde, köy civarında damızlık saanen
keçi ağılı yapılmıştır. İbrahim Güngör
tarafından yapılan bu ağıl, bir gece saat 17.30
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öz.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tekrar soruyorum Sayın Bakana, gerçi
Sayın Bakan icraatın içinden anlatarak tarımın çok güzel
noktalarda olduğunu ifade etti. Bursada Yenişehir, Karaköy ve
Karacaali köylerinin meralarında otomobil test merkezi
yapılıyor. 2.600 dönüm mera arazisi ortadan kalkıyor.
Şimdi, çiftçiler soruyor: Karaköyde
2.000 koyun, 700 büyükbaş; Karacaalide 1.500 koyun, 600 büyükbaş hayvanımız
var. Biz bu hayvanları ne yapalım, Sayın Bakan bize ne öneriyor?
Bütün meramız elimizden alındı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demiröz.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Erdemlide bir sel felaketi
yaşanmıştı ve Sayın Ekonomi Bakanı Hükûmeti
temsilen gelip orada yaraların sarılacağını
söylemiş idi, maalesef AKP Hükûmeti sözünü tutmadı. Bundan kısa
bir süre sonra Tarsusta bir sel felaketi yaşandı, Hükûmetiniz yine
verdiği sözleri tutmadı. Acaba gerçekten çiftçinin dostu musunuz,
gerçekten çiftçinin yanında mısınız, Ziraat Bankasına
olan borçlarını erteleyecek misiniz? Ne olur bunlara bir cevap verin
çünkü çiftçi sizden gerçekten bıktı, usandı, düzgün bir laf
duymak istiyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Balıkesir ilinde vatandaş gübre,
mazot desteği hâlâ alamadı. Bunun yanı sıra, fiğ,
mısır, yonca destekleri de henüz ödenmedi. Bunları ne zaman
ödemeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bulut.
Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Tarım ve Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüğüyle, Erzurumdaki Bölge
Müdürlüğüyle Artvin Hopada Şoförler ve Otomobilciler Cemiyeti
arasındaki sıkıntıdan dolayı 500-600 ton civarında saman ve ot
ithalatıyla alakalı bir sorun var. Şu anda gemide bekliyor
mevcut ot ve samanlar. Ondan dolayı da müthiş bir infial var. Bugün,
Hopada ona ilişkin olarak saman ve otları yakma eylemi
gerçekleştirildi. Böyle bir olaydan bilginiz var mıdır? Bu olaya
ilişkin yaşanan mağduriyeti gidermeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bu Mera Kanunu
görüşülürken
Geçmiş dönemde mera alanlarına, köy tüzel
kişiliği olduğu için köy konakları
yaptırmıştık yani köylü mevlüdünü okutsun, nikâh
yaptırsın, düğününü yapsın, misafiri geldiğinde
oralarda ortaklaşa muhabbet etsin diye. Bu kanunda mera alanı olarak
kabul edilen bu köy konaklarının alınıp
satılmasına, kiraya verilmesine müsaade edilecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, biraz önce sorum yarım kalmıştı,
fırsat bulunca ben de tekrar sorma gereği hissettim.
Tekrar ediyorum: Gölmarmara
ilçesi Hacıbaştanlar köyü köy civarı mevkisinde
damızlık saanen keçisi ağılı yapan İbrahim
Güngör, ruhsatlandırması gerektiğini öğrenince bu
işlemler için gerekli mercilere başvurmuştur.
İşlemleri sürerken ve mevcut binaya süre verilmişken bu süre
bitmeden, özel idare tarafından 18 Ocak tarihinde akşamüstü saat
17.00de yıkılmıştır. Bina içinde bulunan 200 baş
saanen keçisi soğuk ve yağışlı havada açıkta
kalmıştır. Yarısı gebe olan hayvanlardan 40 tane yavru
telef olmuştur. Bakanlığınızın besiciliğe
verdiği desteğinden söz ettiniz. Elde olan bu hayvanların telef
olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Öz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
tabii, tütünle ilgili burada daha önceden birçok defa konuşuldu. Bu,
Türkiyenin özellikle şark tipi tütünde daha önceden devlet
tarafından alım vardı ve bu alım son yıllara kadar bir
şekilde devam etti. Ondan sonra da, özel sektör marifetiyle ancak
sözleşme yapanlar tarafından satın alınmak, ihraç edilmek
kaydıyla yapılıyor. Eski uygulamayı herkes biliyor ve
zannediyorum bu salonda da kimse ondan yana değil. Yani ihraç edilmeyecek
veya değerlendirilemeyecek bir ürünün devlet eliyle satın
alınıp, depolarda bekletilip arkasından yakılması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ben öyle bir şey söylemedim. Öyle bir
şey söylemiyorum. Ekiyorsam, bırakın serbestçe satayım.
Başka bir şey istemiyorum Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Müsaade eder misiniz? Bu
politika bununla alakalı Mevlüt Bey. İsterseniz sinirlenmeyin de ama
hakikat bu yani.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Hayır, öyle bir şey söylemiyorum. Ekiyorsam,
bırakın serbestçe satayım. başka bir şey söylemedim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bir dakika
Şimdi, o
tütün benim bölgemde de yetişiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Evet.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ben de biliyorum. O tütünü
sarmasını da biliyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ekiyorsam, bırak serbestçe satayım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yani benim bölgemde de
Ama
sonuçta o ürünün dışarıya bir yere satılması
lazım veya içeride değerlendirmesi lazım. Ya sigara
fabrikaları bunu yapacak veya ihtiyacı için zaten belirli bir oranda
da bu insanların bunu yapabilmesine, üretebilmesine imkân tanınıyor.
Dolayısıyla, burada yani özel olarak bu iş için getirilmiş
bir yasak, hani Şunu yasakladınız. değil de, sonuçta bir
ürün var ve o ürünün değerlendirilmesi lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ceza var, ceza Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, üre gübresinin
fiyatının değişikliğinden bahsetti Sayın Gürkan.
Tabii, tarım kredi kooperatifi dâhil olmak üzere, biliyorsunuz,
Türkiyedeki bütün gübre piyasasındaki fiyatlar özel sektör
tarafından değerlendiriliyor, onlar yapılıyor. Bizim
yapabildiğimiz şey şu: Biz üreticiye
Bakın, biraz önce
kürsüden bir rakam verdim, dedim ki Türkiye'de 1 milyar 760 milyon lira toplam
ödeme yapılıyor. Bunun 1 milyar 400 milyon liranın üzerindeki
kısmı mazot ve gübre desteği ile toprak analiz desteği.
Bizim yapabileceğimiz
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Sayın Bakan
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) İzin verir misiniz.
Bizim yapabileceğimiz
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Efendim
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ama sözümü kesmeyin de
anlatayım.
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Sözünüzü kesmiyorum ama tarım kredi yüzde 80ini bu piyasanın kontrol
ediyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, Sayın Vekilim,
tarım kredi çiftçi kuruluşu, tarım kredi Tarım
Bakanlığının kuruluşu değil.
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Eskiden öyleydi.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) O çok eskidendi.
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Evet, eskiden.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Tarım Bakanlığı
tarım krediye sahip değil yani tarım kredi çiftçilerin
kendilerinin ortak olduğu bir kuruluş. Onlar bir
kısmını üretiyorlar, bir kısmını ithal ediyorlar
diğer firmalar gibi ve ithal ettikleri bir ürünü değerlendiriyorlar.
Dolayısıyla,
maalesef, oradaki problem şu: Tam o gübrenin kullanılma döneminde
Bunu uzun, milyonlarca ton depolama, stoklama imkânı yok,
olmadığı için de tam o ürünün kullanılmaya
başladığı dönemlerde fiyatlarda artış meydana
geliyor ama hani bir mekanizma olsa bunu alsanız, diyelim ki 1 milyon ton,
2 milyon ton önceden depolasanız uzunca bir süre ve ondan sonra o süre
zarfında bunu kullansanız
Bu mekanizma maalesef yok, bizim de
olabildiğince çiftçiye yapabildiğimiz husus şu: Çiftçiye
kullandığı mazotun ve gübrenin belirli bir kesimini
Bu, eskiden
bir ara yüzde 25e kadar çıkıyordu, şu anda yüzde 15-20
arasındaki bir kısmına tekabül ediyor.
RECEP GÜRKAN (Edirne)
Sayın Bakan, Edirnede destekleri ödemediniz hâlâ!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yok, şimdi, bakın
RECEP GÜRKAN (Edirne) Her
yerde ödendi, Edirnede ödenmedi.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Söyleyeceğim onu, sorunuzun
ikinci kısmında, bir başka arkadaşımız da sordu.
Biraz önce söyledim, bu akşam, zaten bugün hesaplara geçiyor, yarın
da çiftçilerin hesabına geçecek ve bunun da büyük kısmını
mazot ve gübre desteği oluşturuyor, 1 milyar 400 milyon lirası.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Bursadaki zeytin zararını ödüyor musunuz Sayın Bakan?
1 bölümü var efendim. 3 bölümü ödenmiş, 1 bölümü duruyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada Erzincanla ilgili, bir
vatandaşımızın hayvanını sattığı
yönünde bir bilgi verildi. Tabii, vatandaş hayvanı niye sattı?
Eğer bize biraz daha özel, detay bilgi verilirse onu inceler, sorunun
cevabını da o şekilde veririz.
Destekleri biz şu
usule göre veriyoruz: Bu sene 7,6 milyar lira biz destek ödedik.
Ödediğimiz desteğin yüzde 39u mazot, gübre ve toprak analiz
desteği, bunun bir o kadarlık kısmı da prim desteği ki
prim desteği ödediğimiz ürün miktarı da 17dir. Bunlar; hububat,
bakliyat -özellikle bu gruba giren- ve yağlı tohumlar yani
Türkiyenin hem beslenmesi için çok önemli hem de bizim açımızdan
stratejik değeri yüksek olan ürünler. Bunun dışında bir
üçüncü kalem de 2,2 milyar lira hayvancılığa verilen destek.
Geri kalanını da diğer destekler oluşturmakta yani sigorta
desteği gibi veya tarım sigortası desteği gibi, kırsal
kalkınma desteği gibi vesaire.
Şimdi, bu, şu
esasa göre ödeniyor: Prim ise miktar üzerinden ödeniyor, eğer gübre, mazot
gibi girdi desteğiyse de hangi ürünü ekmişse çiftçi -diyelim hububat
üreticiciyse hububat ayrı bir kategori, endüstri bitkisiyse endüstri
bitkisi olarak ayrı bir kategori- bunlar bu şekilde alan üzerinden
veriliyor. Sigortada yine poliçenin yüzde 50sini hibe olarak ödüyoruz, primde
de miktar üzerinden veriliyor. Dolayısıyla, sistem aslında
adaletli bir sistem yani burada ne bir başka ayrım
yapılıyor ne de eskiden olduğu gibi sadece tapunun gösterilip
tapusu olana verilen bir destekleme şekli. Bu uygulamalara biz son verdik.
Şu an da o tür bir uygulama yapılmıyor.
Şimdi, Erzincanda
örneğin 2002 yılında -sayın vekilimizin dinlemesini arzu
ederim- Tarım Bakanlığının Erzincan çiftçisine
verdiği toplam destek 207 bin lira, 2012de verdiği destek ise 13
milyon 897 bin lira. Şimdi bunun kaç katı olduğunu, ne
kadarlık bir artış olduğunu sizin takdirinize
bırakıyorum. Yani daha önceden sadece tapusunu gösterene verilen,
dekar başına 10 liralık bir destekten ibaret olan tarım
desteği bugün çok daha farklı kategorilerde, farklı
şekillerde verilebiliyor. Dediğim gibi, 13 milyon 897 bin liraya baliğ
oldu bir yıl içerisinde Erzincan çiftçisinin aldığı destek.
Şimdi, Sayın
Özün özellikle Gölmarmara ilçesiyle ilgili söylediği bir husus var. Tabii
il özel idaresinin yaptığı uygulama muhakkak kanuna uygundur.
Eğer kanuna aykırı bir uygulama varsa zaten onun hesabı
sorulur yani siz de sorarsınız biz de sorarız. Orada, mahallinde
yapılan bir uygulama, muhtemelen ruhsatsız bir yerde ki siz de öyle
söylediniz sözlerinizin içerisinde. Dolayısıyla, onunla ilgili olarak
ancak inceleme yapıldıktan sonra diyebiliriz. Ama bizim elimizdeki
ilk bilgi şu: Mera Kanununa işgal ve tecavüz sebebiyle merada
yapmaması gereken bir bina yapmış. Aslında, zaten burada
söylediğimiz husus da bugün getirdiğimiz tasarıda bu tür uygulamalarla
ilgili. Mera komisyonu iki aylık süre vermiş barınağın
boşaltılması için. Süre sonunda işgal ve tecavüz devam
etmiş. Dolayısıyla da 3091 sayılı Kanuna göre
boşaltılması hususunda bir uygulama yapılmış.
Bakanlığın
döner sermaye ile ilgili olarak aldığı para yani o birtakım
masraflar karşılığında, daha doğrusu,
işlemler karşılığında alınan parada önemli
miktarda onun bir payı var; Maliye Bakanlığına, Hazineye
gidiyor, oraya ayrılıyor. Bunlarla ilgili olarak da biz size
mevzuatı anlatırız ve orada sorduğunuz sorulara da o
şekilde cevap veririz.
Sayın Demirözün
Yenişehir ilçesi Karacaaliyle Karaköyde 232 dekar alanda otomobil test
merkezi yapımıyla ilgili mera tahsisi konusu
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) 2.600 dekar Sayın Bakan, 2.600 dekar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bu, il mera komisyonu
tarafından
.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) 232 dekar değil.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Mera Kanununun 14üncü
maddesi (c) bendi gereğince
Yani mahallinde, mera komisyonu bir tek
kişiden oluşmuyor.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Biliyorum.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Müsaade eder misiniz?
Orada, mera komisyonunda
TEMAdan tut yani birçok kamu kuruluşu ve STK o mera komisyonunun üyesi.
Dolayısıyla, onların hepsi birlikte bir kanun çerçevesinde,
neyse, ona uygun
Ha, bu mera komisyonu eğer hukuka aykırı bir
işlem yaptıysa da yasa yolu zaten hepimiz için açık.
Dolayısıyla, söylenen husus o.
Erdemli ve Tarsus ilçesinde
meydana gelen sel felaketinden etkilenen çiftçilerimizin borçları bir
yıl süreyle ertelenmiştir yani bundan sonra, tabii, diyelim bu son
bir ay içerisinde bir şey olduysa onları da dönem dönem zaten bir
araya getiriyoruz ve yapıyoruz.
Bunun
dışında, Sayın Bulut Paralar ne zaman ödenecek? dedi. Paralar,
işte, bu akşam banka hesabına geçiyor, yarın da çiftçilerin
hesabına geçecek. Herhâlde soruyu daha önceden
hazırlamıştı Sayın Vekilimiz.
Bir de 1 milyar 410 milyon
lirası bunun mazot, gübre ve toprak analizi. Toplam 1 milyar 670 milyon
lira bu konuyla ilgili yapılan ödeme.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Şandırın
BAŞKAN Süremiz
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ona da bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN Süremiz bitti
ama iki dakika, isterseniz, size cevap hakkı tanıyayım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Tamam, peki.
BAŞKAN Sonra mı
vereceksiniz cevap?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sonra.
BAŞKAN Peki.
Böylece tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
242 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi 1inci maddeyi
okutuyorum:
MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- 25/2/1998 tarihli ve 4342
sayılı Mera Kanununun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Amaç dışı
kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera, yaylak ve
kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacı ile
yapılan veya yapılacak olan masraflar sebebiyet verenlerden tahsil
edilir. Yapılan masraflar karşılığı tahsil edilen
tutarlar genel bütçeye, yapılacak olan masraflar
karşılığı tahsil edilen tutarlar ise il müdürlüklerince
hazırlanan ıslah projelerine uygun olarak o yerin ıslah
çalışmalarında kullanılmak üzere köy
sandığında veya belediye bütçesinde açılacak hesaba gelir
kaydedilir."
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol
Dora.
Buyurunuz Sayın Dora.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 242 sıra
sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, mera ve yaylaların hukuki durumu ilk olarak 1858 tarihli
Arazi Kanunnamesi ile düzenlenmiştir. 4342 sayılı Mera Kanunu
ile de bu kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Mera
Kanununa göre yayla ve meralar hukuksal açıdan devletin hüküm ve
tasarrufu altında olan alanlardır. Yaylada yaşayanlar, kadim
olarak tabir edilen, öncesi bilinmeyen zamandan beri oluşmuş
geleneklerine göre yaylaların otundan ve suyundan faydalanırlar. Bu
alanlarda özel mülkiyet yoktur, bu yüzden yayla evlerinin tapu sicilinde tescil
edilmesi mümkün değildir. Yazılı olmayan kurallar çerçevesinde
kimlerin hangi araziyi kullanacağı bellidir ve yayla
halkının rızası olmadan dışarıdan gelen
herhangi birisinin yaylada barınması mümkün değildir. Fakat, son
yıllarda yaylaların turizm potansiyeli bakımından büyük
önem arz etmesi ile yayla evlerinin resmî bir kayıt olmaksızın
satılması ya da kiralanması yapılmaktadır. Bu durum,
4342 sayılı Mera Kanununda, yaylak ve kışlakların
özel mülkiyete geçirilemeyeceği, amacı dışında
kullanılamayacağı, ancak yönetmelikte belirlenmiş
şartlar dâhilinde kullanım hakkının kiralanabileceği
ilkesine aykırı hareket etmemek için ve yayların özellikle son
dönemlerde hayvancılık gibi ekonomik faaliyetler haricinde de
kullanılmaya başlamasıyla artan değerlerinin bir sonucu
olarak ortaya çıkmış bir yöntem olarak değerlendirilebilir.
Yaylada yeni bir ev
yapımı ise ancak köy ihtiyar heyetinin kararıyla mümkün
olabilmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16ncı
maddesinin (b) fıkrasında yaylalarla ilgili olarak Kamunun ortak
kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan
yerlerle, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden: Mera,
yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi
paralı ve parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği
veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya
bilirkişi ve tanık beyanıyla ispat edilen -orta malı-
taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel
numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz
mallar özel siciline yazılır. Denmektedir ve Bu sınırlandırma
tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen
taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler
saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.
hükmüne yer verilmiştir.
Geleneksel
kullanış biçimiyle yaylalar, hayvanların
otlatıldığı, kışın hayvanlar için yenilecek
otların toplandığı, yazın daha serin şartlarda
yaşamak için yılın belli dönemlerinde faydalanılan mekânlar
olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğal
kaynakların hızla tüketildiği günümüzde yaylalar, ekoturizm
mekânları olarak giderek önem kazanmaktadır. Bu mekânların 1990
yılından sonra turizme açılmasıyla, geleneksel yaşam
biçimi yanında turistik beklentilere de cevap verecek düzenlemeler ile
birlikte yaylalara olan talebi artırmıştır. Bu kapsamda,
örneğin, Doğu Karadeniz ve Akdeniz -Toros yaylaları-
yaylaları başta olmak üzere ülke genelinde devam etmekte olan yayla
turizm merkezi oluşturmaya yönelik çalışmalar söz konusudur.
Değerli
milletvekilleri, yasa değişikliğinin gerekçesinde Ülkemiz, tüm
doğal kaynaklarını olduğu gibi mera, yaylak veya
kışlaklarını verimli kullanmak yanında korumak ve
geliştirmek suretiyle bizden sonra gelecek nesillerin de
kullanımına sunmak zorundadır. ibaresiyle, yapılan yasa
değişikliğinin amacı açık bir şekilde ifade
edilmektedir. Doğal kaynakların kullanımı tabiri AK
PARTİ Hükûmetinin âdeta felsefesi hâline gelmiş, bu kapsamda,
ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynakları hoyratça kullanıma
açılmıştır. Mera Kanununda yapılması planlanan
değişiklik ile de yapılmak istenen budur. Doğal kaynaklar,
var olan ekolojik dengenin temel unsurlarından biridir ve bu kaynaklar
kullanılırken ekolojik dengelere dikkat edilmeli, bu kaynaklar
üzerinde endüstrileşmeye izin verilmemelidir. Eğer doğal
kaynakların kullanımından kasıt, meralar üzerinde özel
işletmelere doğal dengeler gözetilmeksizin izin vermek ise, böylesi
bir kullanımın yanında olmayacağımızı
buradan ifade etmek istiyorum.
Türkiyede kentsel
dönüşüm adı altında meraların imara açılması,
ülkemizin giderek zayıflayan hayvancılık sektörünün toptan yok
olmasına neden olacak, en önemlisi, doğanın dengesi altüst
olacaktır. Yasa tasarısının bir diğer gerekçesinde ise
ıslah edilmek suretiyle mera olarak kullanılabilecek alanların,
hayvancılık yapmak ve ıslah edilmek şartıyla kiraya
verileceği ifade edilmiştir. Ancak tasarı, mera
alanlarının amaç dışı yani hayvancılık
faaliyetleri dışında kullanımını önleyici
güvenceleri sağlamaktan uzak bir şekilde
hazırlanmıştır. Esasen, bizim kanaatimize göre, AK
PARTİ Hükûmetinin böyle bir derdi de yoktur. Zaten amacın meralarda
hayvancılık faaliyetleri dışında başka
faaliyetlerin gerçekleşmesi olduğunu, eğer yasa tasarısı
kanunlaşırsa hep beraber görebileceğiz. Hükûmetin zihniyeti
şudur: Meralar var, neden buralardan kâr etmeyelim. Her şeyin
sınırsız kâr hırsına teslim edildiği ülkemizde
ekolojik dengenin en önemli ayaklarından mera ve yaylaların
kullanıma açılacak olması, bu zihniyetin gelmiş olduğu
son noktayı işaret etmektedir.
Değişiklik
teklifiyle ilgili diğer bir önemli nokta da; her ne kadar
yapılaşmaya konu olacak mera alanlarının
sınırlanmasına yönelik bir hüküm yer alsa da, meralarda
kullanılacak tesislerin yüksekliğine dair herhangi bir
sınırlama bulunmamaktadır. Böyle bir durumda olması
muhtemel durumu şimdiden söyleyelim: Mera alanlarında kurulacak
tesisler turizm ve rant amaçlı kullanılabilecektir. Böyle bir sonuç
ise, zaten, yıllardır tahrip olan mera alanlarının daha da
yok olmasına ve geri dönülmez tahribatın ortaya çıkmasına
neden olacaktır. Böyle bir facianın yaşanmaması için,
yapılaşmasına izin verilen alanlarla birlikte kurulacak
yapıların yüksekliğine dair sınırlamaların
açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri; diğer bir sorun ise, tasarının, meralardaki su
kaynaklarının korunmasına yönelik herhangi bir düzenleme
içermemesidir. İlgili merada hayvancılık faaliyetleri yapan
köylülerin, su kaynaklarına yönelik bir düzenleme
olmadığından mütevellit, su ihtiyaçlarını gidermeleri
engellenmiş olacaktır. Böyle bir durumda, kiraya verilecek
yapılarda hükümranlığını sürdürecek olan özel
şirketler, aynı zamanda bölgedeki su kaynaklarını da
kontrol altına alacak ve temel bir insan hakkı olarak görülen suya
erişim hakkını ihlal edebileceklerdir. Böyle bir sonuç,
eğer gerekli düzenlemeler yapılmazsa kaçınılmaz bir sonuç
olarak önümüzde durmaktadır. Bu bağlamda, kiraya verilecek alanlarda
suyun şişelenmesi gibi herhangi bir endüstriyel faaliyete izin
verilmeyeceği açık ve net bir şekilde değişikliğin
2nci maddesine mutlaka eklenmelidir.
Tasarı önemli bir
çelişkiyi de kendi içinde barındırmaktadır. Eğer,
kiralanacak mera alanlarında zorunlu hayvancılık tesisleri
kurulacaksa, böyle bir durumda, tesis kurulan alan mera olarak
kullanılamayacak ve ıslah edilmesi de mümkün olmayacaktır.
Zaten, hâlihazırda, mera ıslahı projelerinde, proje
kapsamındaki bazı köylerde köy halkının
katılımı sağlanamamaktadır. Proje hazırlama
öncesinde, projenin her safhasında katılımda ve yardımda
bulunacaklarını taahhüt ettikleri hâlde, uygulama safhasında Devlet
bu arazileri elimizden almak mı istiyor? gibi bir şüpheye
kapılan yöredeki üreticiler daha sonra bundan imtina etmektedirler.
Bununla birlikte, ıslah çalışmalarında yeterli birikiminin
olmaması, hazırlık ve planlamaların gereğince
yapılmaması, projeler için tahsis edilen ödeneklerin geç gelmesi de
ıslah çalışmalarını yavaşlatan diğer
faaliyetlerdir. Tasarı, maalesef bu gerçekler göz önünde bulundurularak hazırlanmamıştır.
Bu vesileyle, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Dora.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş.
Buyurunuz Sayın Sarıbaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 242 sıra sayılı Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına huzurlarınızda söz almış bulunuyorum.
Ama her huzurlarınızda söz
alırken bu huzurlarınızdaki sözde 2012 Haziranından
itibaren görüyorum ki çıkardığımız tüm yasaların
içerisinde olabildiğince rant anlayışı ve bu rant
anlayışıyla birlikte -sıcak paradaki, ekonomideki
yaklaşım gibi- satma ve bir an önce de bu paraların
dönüşünü sağlamak amacıyla hep kanun değişiklikleri
yapmaya çalışıyoruz. Bu anlayış içerisinde, bugün,
gene Türkiye'de özellikle kırsal kesim içerisinde çiftçilerimizin ve bu
bölgede yaşayan insanlarımızın en önemli geçim kaynağı
olan, önemli kaynaklarını oluşturan, özellikle girdilerini
sağlayan otlak ve ana girdilerini düşüren Mera Kanunu üzerinde
değişiklik yapıyoruz.
Şimdi, olaya şöyle bakmak
istiyorum: Biliyorsunuz ki son yaptığımız Bütünşehir,
Büyükşehir Yasası da dâhil olmak üzere, orada -bütünşehir
yasasıyla baktığımızda- kentlerimizin yüzde 75ini
şehirlere aktardık. Geriye kalan bütünşehrin yüzde 25i de
normal iller içerisinde kaldı ama bunun da, yüzde 25in de yüzde 7si
kırsal kesimde yani bugünkü statü içerisinde idari tarzda
değişme köylerde kaldı. Bu anlamda
baktığımızda, köy sayısı
Yani, bu kanunun özüne
bakacak olursak köy ve köy tüzel kişiliğinin ortadan
kalktığı, muhtarlıkların ortadan
kalktığı bir anlayışın içerisinde ama bir nokta
atışla bir yere varmaya çalışıyoruz. Nedir? Bütün bu
köydeki kırsal kesimimizin, köylünün planlamasını yapacak olan
büyükşehir belediyelerinin elini kolunu daha da açabilecek ve
planlamalarını da ranta dönüştürebilecek bir yasaya düzenleme
getiriyoruz.
Şimdi, belki bir nokta gözden
kaçmış olabilir
Ama, bir yere imar ya da yapı izni vermeye
başladığımızda o yerin artık
korunabilirliğinin, çevre açısından üretilebilirliğinin,
kamunun ortak malı, çıkarları doğrultusunda
olabilirliğinin ortadan kalkması demektir. Nasıl? Bundan sonra kıyı
kanunlarına gelecek değişiklikleri hissediyorum, burada ormanla
ilgili gelecek değişiklikleri hissediyorum, tabiat koruma ve sit
bölgeleriyle ilgili gelecekteki değişiklikleri şimdiden
hissediyorum çünkü bu başlangıç, gidiyor
Çünkü o zaman da söylemiştik.
Ne demiştik? Şehircilik Bakanlığına bu yasaları
verirken arkasından ranta dönüştürülecek ve her gün her yeni yasada
da özelleştirme hareketi başlayacak demiştik. İşte
bunlardan bir tanesi; göllerimiz, denizlerimiz, ormanlarımız
hepimizin ortak noktalarıdır, satılamaz ama görüyoruz ki
meralarımız da bu ortak alanların içerisindedir, bunları
satıyoruz. Satmak sadece ihaleye çıkıp olduğu gibi vermek
değildir. Satmanın yöntemlerinin içerisinde kiralamak, onun
içerisinde uzun vadeli vermek, arkasından da 2/B maddesinde olduğu
gibi E, yirmi dokuz yıl, yirmi beş yıl burasını
kiraladık, ben de içinde oturuyorum, yarın bir gün de bunu bana satar
mısınız? demek.
Değerli
milletvekillerim, bakın, yasada planlamada birinci sınıf toprak
arazilerinin hepsi Büyükşehir Yasasıyla planlamaya girecek. Orman
arazilerinde ve 2/B maddesinde olan kısımlarda köylü kendi
arsasını, kendi tarlasını tekrar satın almaya
kalkışacak. Ve görüyoruz ki bunda da başarılı
olamadı çünkü köylü bitmişti.
Şimdi, gene görüyorum
ki batıda, Çanakkalede, hayvancılığın,
sütçülüğün, peynirciliğin çok geliştiği, hatta özellikle de
tüm dünyada marka olan bir yerde bile, kendimizin olan küçük meraları,
biyolojik çeşitliliği sağlayan, erozyonu önleyen, gelecek
kuşaklara bırakacağımız, doğa dengesini sağlayan,
benim çocukluğumdan beri koyun güttüğümüz, beraber olduğumuz bu
meralarımızı şimdi oradaki insanlara satmak zorunda
kalacağız. Köylü zaten geçinemediği için topraklarını
Bir noktada, şu anda güç durumda kaldığı için, sütünün para
yapmadığı, hayvanının para yapmadığı,
çiftçiliğin zor olduğu bir dönem içerisinde ne yapıyoruz?
Çiftçilerimiz arsalarını, tarlalarını burada tekrar satmak
zorunda kalıyorlar. Zaten şu anda benim bölgemde ülkenin daha zengin
olan insanları köylümüzün elinden arsaları, tarlaları topluyor
ve bunun içerisinden rant elde etmeye çalışıyor. Şimdi,
köylünün alım gücünün, parasının kalmadığı;
tahılının, buğdayının, ürününün, sütünün, etinin
para etmediği bu dönem içerisinde, buradaki kendisinin ortak
değerleri içerisinde bu meraların satışını
gerçekleştireceğiz. Satış nedir? Bir ihale yöntemidir.
Bugünkü kanuna baktığımızda ne vardır ihale yöntemi
içerisinde? Kiraya vereceğiz. Sayın Bakan az önce söylüyor, diyor ki:
Burada özellikle ihtiyacı olan köylülere göre dağıtmaya öncelik
vereceğiz. Sayın Bakan, ihaleye girmiş olan bir insana böyle
bir ayrıcalık yapma hakkınız yok. Kimi
kandırıyorsunuz? İhale yöntemiyle yapılacak bir
satışta, kiralamada bunu yapma şansınız yok. Bunu
yapabildiğiniz zamanda da işin içerisine, farklı bir şekilde
siyaset, kayırmacılık ya da yandaşçılık girer.
Onun için de böyle bir şansınız zaten yok.
İki: Burayı
sattınız ve orada diyorsunuz ki:
Yüzde 1ine imar vereceğiz, yani yapılaşma izni
vereceğiz. Ve yine, Bakanlar Kurulunun bunu yüzde 100 artırma yetkisi
var. diyorsunuz Sayın Bakan. Soruyorum, burada bir mimar olarak, bir
inşaatçı olarak ve şunu söylüyorum: Burada binde 3 gibi yeterli
olabilecek bir yüzdeyi niye yüzde 1e getiriyorsunuz, binde 3ten yüzde 1e
çıkarıyorsunuz ve yüzde yüz yetki alıyorsunuz? Bunun
kurallarında, bunun kuralları içerisinde özellikle, tarifi
yapılmayan, kapalı alan statüsü diye geçiştirdiğiniz, ne
kadarı, ne olabileceği teknik anlamda belirtilmeyen ve içine
girdiğinizde, biraz daha binaların yapıldığı bir
yerde kontrolünün mümkün olmadığı ki
Sayın Bakan diyor ki:
Bugüne kadar biz koruyamadık. E, siz bugüne kadar korunamayan ve az önce
açıkladığınız rakamlarda on yıldır yüzde
1ini bile ıslah edemediğiniz, Hükûmetiniz zamanında ıslah
edemediğiniz böyle bir merada, şimdi, kalkıp diyeceksiniz ki:
Bu imarı veriyoruz, arkasından koruyacağız. Hayır,
Bakanım, koruyamazsınız. O tavukhaneler yarın bir gün
entegre tesise dönüşebilir, başka fabrikalara dönüşebilir,
farklı bir şekilde konutlara dönüşebilir, projelere dam olabilir
ama bunun dışında, uygulamada farklı bir turizm
alanına dönüşebilir.
Onun için, diyorum ki:
Gelin, her yasada olduğu gibi bir yerden delerek, ifadesini kamudan,
kamunun ortak değerlerinden kaçırarak ya da delerek oradan para
sağlamaktan, rant sağlamaktan vazgeçelim. Zaten köylünün aç
olduğu, bugün yetmeyen parasıyla 2/Bden satın almak zorunda
kaldığı, tekrar meraları parasız olarak
güdebildiği bu dönem içerisinde arıcılığı da,
hayvancılığı da dâhil olmak üzere; samanı da
dışarıdan ithal ettiğimiz bir dönem içerisinde,
insanların meralarını bari yok etmeyin, başkalarına
peşkeş çekmeyin, köylüye yazık etmeyin. Gelin, Türkiye
Cumhuriyetindeki işsizliği önleyecekseniz, üreten insanların,
tarımdaki insanların kente göç etmemesini sağlayacaksanız
bunları yapmayın ve köylünün önünü açın. Meraları yok
etmeyiniz çünkü doğanın sadece bu meralarla
Hayvancılıktaki bazı firmalara burayı verirken
doğanın ortak değerleri içerisindeki ekolojik dengesinin,
erozyon dengesinin ve gelecekteki bitkisel dokusunun gerçekten yok olacağının
endişesini de duyunuz. Çünkü ıslah edilen bir yerde doğa dengesi
bozulduğundan bu meraların da yok edileceğini biliniz.
Sayın Bakan, son kez
sesleniyorum, diyorum ki: Bundan sonra da Kıyı Yasasını
sıfıra indireceğinizi biliyorum. Gelin, bundan sonra
Diğer
yerleri, her yeri parayla satma, her şey anlaşma içerisinde
Bu
kanunların geleceğini biliyorum. Ama gelin, şu köylüye
yazık etmeyiniz. Bu yasayı geçirmeyelim ve bu anlamda da gerçekten
köylümüzün hâlini anlayalım. Saman ithal ederken arkadaşlarımız,
otlaklarına parayla girmek zorunda kalmasın.
Bu düşüncelerle en
derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hoşça kalın
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Sarıbaş.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimizin,
halkımızın tamamını ilgilendiren bir kanun
tasarısını görüşüyoruz çünkü insanımızın
beslenmesiyle doğrudan çok etkili bir kanun Mera Kanunu. Bu sebeple, her
ne kadar 2 madde de olsa, sonuçları itibarıyla önemli etkiler
bırakacak bir kanunu görüşüyoruz. Ancak bir Hükûmet klasiği,
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bir klasiği olarak
-ellerini tutan yok, bir zafiyet yok ama- her defasında eksik tutarak,
tamamını tutmadan, bir bütünlük içerisinde düşünmeden buraya
getirilen kanun tekliflerini böyle ilgisiz, meselenin tamamını
anlatmadan, bana göre yeterince üzerinde durmadan, sanki milletin aklıyla
alay eder gibi bir müzakere üslubuyla geçiştiriyorlar.
Ben, Sayın Bakana bir
soru sordum zaman kalmadığı için cevap veremedi ama o sorunun
amacı şuydu: Değerli arkadaşlar, bu türlü kanunlar ne kadar
değiştirilirse o kanunun öznesine o kadar zarar veriliyor. Mera
Kanunu 1998 yılında kendisine buradan rahmetler diliyorum,
Sayın Mustafa Taşarın Tarım Bakanı olduğu
dönemde- o dönemdeki hükûmetler zamanında bir bütünlük içerisinde
hazırlanmış -4342 sayılı, 25/02/1998 yılında
hazırlanmış- ve kanunlaşmış bir Kanun. Ondan
sonra birçok defa değiştirilerek, Mera Kanunuyla oynanarak
Türkiyenin mera zenginlikleri, mera potansiyeli maalesef her defasında
zarara uğratılmıştır. Şimdi, yine çok gereksiz,
anlamsız bir noktada yani bir yönetmelikle çözülebilecek bir husus yine
bir kanun tasarısıyla buraya getiriliyor. Bana göre amacı da
doğru anlatılamıyor, sorular da
cevaplandırılamıyor.
Şimdi, Sayın
Bakanım, bu kanun bana göre adrese teslim bir kanun. Bu kanunun bir sahibi
var, bir muhatabı var. Bu kanunu meraları ıslah etmek için,
meraları amaçlarına uygun kullanmak için, meraları
geliştirmek için çıkartmıyorsunuz çünkü mera mevzuatıyla
ilgili Türkiyenin devasa sorunları var. Bunu herkesten çok siz bilirsiniz.
Mahkemelere gidiniz, özellikle orman içi ve kenarı köylerin veya
köylerimizin mera meselesinden dolayı çok sayıda davası var,
devletle davalı. Meralarımızın amaç dışı
kullanımı o kadar yaygın ki, meraların yani
hayvancılığımızın ucuz yem temin
edebileceği, hayvancılığımızın temel girdisi
olan yemin en kolay temin edileceği bir alan olarak sürekli
geliştirilmesi, iyi yönetilmesi gerekirken, maalesef, bugün,
meralarımız her geçen gün vasfını kaybediyor, amaca hizmet
etmiyor, alanlarının genişlediğini söyleyebilmek mümkün
değil.
Bakın, Sayın
Bakan, bilgi olarak da sunuyorum size: Ülkemizin birçok vilayetinde geçen
yıllarda mera tespit komisyonları yeniden kurularak hayvan
sayısına dayalı olarak köylerin etrafındaki mera
alanlarının yeniden belirlenmesi çalışmaları
yapıldı. Böylelikle köylerin etrafı biraz daha
daraltılmaya, hatta bazı alanlar yeniden dikime, ormana, orman
ağacı dikilmeye tahsis edildi. Birçok sorun yaşandı, köyler
ayağa kalktı. İdare karşılıklı
anlaşarak, işte üç istiyorsa iki vererek meseleyi geçiştirdi.
Şimdi yeni bir kanun getiriyorsunuz ve bu yeni kanunla da
kiralanmasına daha önce müsaade ettiğiniz mera alanlarının,
yani hayvan sayısının dışındaki, o kapasitenin
dışındaki mera alanlarının yine
hayvancılıkta kullanılmak üzere özel şirketlere,
şahıslara, kurumlara tahsis edilmesi kanunun 12nci maddesinde bir
amir hükümken, kiralanması amir hükümken şimdi bu kiralanan alanlara
hayvancılıkla ilgili zorunlu tesislerin kurulmasına müsaade
ediyorsunuz. Yani bu, yeni bir mera kanunu çıkartarak değil, belki de
yönetmelikle çözülebilecek bir hadise ama burada nereye bir hazırlık
yapıyorsunuz, nerede bir emrivakiyle
karşılaştınız da ona hukuk geliştiriyorsunuz bunu
gerçekten bilmek durumundayız. Bu kanun adrese teslim bir kanun.
Sonuçları itibarıyla meralarımızın
değerlendirilmesi, özel sektör de olsa meralardan faydalanmayı
maksimize etmek amacı güdülmüş olmasını reddetmiyoruz,
olabilir ama meracılıkla ilgili, köylümüzün çok yoğun
sorunları bulunmaktadır. Köylümüze, vatandaşımıza yani
köyünde, beldesinde çoluğu çocuğuyla, dişi
tırnağıyla kendi onuruyla, kendi doğduğu toprakta
yaşamanın gayretini gösteren, ısrarını gösteren,
inadını gösteren köylümüze siz bir şeyler vermeniz gerekirken,
şimdi, onun yapamadığı, Hayvan sayın azaldı. Gerekçesiyle
Siz de konuşmanızda burada söylediniz, Azalan hayvan
sayılarına dayalı olarak mera alanlarının yeniden
belirlenmesi, arta kalan kısımların da özel sektöre tahsis
edilmesi hayvancılığımız için gereklidir. dediniz
Sayın Bakan. Sizin göreviniz
-Anayasanın 45inci maddesi galiba- insanımızı
korumak, işte, köyde yaşayanı da korumak, onların
merasını korumak, onların
hayvancılığını yani tarım yapıyorsa
tarımcılığını, hayvancılık
yapıyorsa onu desteklemeniz lazım. Sizin hayvan sayınız
azaldı. diyerek elindeki merayı da, köyünün etrafındaki
merayı da alırsanız bunun adı devlet olmaz, bunun adı
zulüm devleti olur.
Şimdi, bu kanun adrese
teslim bir kanun. Bu kanunu birilerine göre çıkartıyorsunuz. Kimse
bu, bu yarın basında çıkar, milletimiz de biliyor.
Bir şey daha söylemek
lazım. Değerli milletvekilleri, yani, bu Türkiyede beraber
yaşıyoruz, bu zamanda beraber yaşıyoruz. Ben
anlamıyorum ya Sayın Bakan bir hayal görüyor, o hayali bize de
yaşatmaya çalışıyor ya da köylümüz bizi
yanıltıyor. Ben şahsen kendi vilayetim dışında
Türkiyenin birçok vilayetinden hemen her hafta telefonlar alıyorum.
Besiciler Öldük. diyorlar. İlçesini, ilini söylersem problem
yaratırsınız adamlara, besicilere. Ama geçen hafta Sarı
çizmelerimizi çekip Ankarada Sıhhiye meydanında miting
yapacağız. diyen besicilerin birçok telefonunu aldık ve davet
ettik, korkularından gelemediler.
Hayvan sayımız
arttı. diyorsunuz. Bizim Sayın Milletvekilimiz Şefik Çirkin çok
net bir şey söyledi. Türkiyenin hudutları kevgire döndü Sayın
Bakan. Türkiyeye kaçak giren hayvan sayısını kontrol mü
ediyorsunuz ki siz hayvan sayısının arttığıyla
övünüyorsunuz? Türkiyede gidin köylere, gidin Karsa -Kars milletvekilimiz
burada konuştu. Ben de gittim Karsa- yani Karsın o düzlüklerinde, o
otlaklarında parmakla sayılacak kadar azalmış hayvan
sürüleri görüyorsunuz.
Bütün bu gerçekler
ortadayken kalkıp burada övünerek ancak
kendinizi tatmin edersiniz. Sizi çiftçilerimiz de dinliyor, tabii, takdir
kendilerinin, tepkileri nasıl olur onu kendileri bilecektir ama benim
bildiğim bir şey var ki köylerimizde yaşayan, tarımla
uğraşan, elinin emeğiyle uğraşan
insanlarımız çok zor durumdadır. Bu sebeple, Mera Kanunuyla
ilgili yaptığınız bu düzenlemeyle ilgili iki Meclis
komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer partileri de kastediyorum
ortaya koydukları muhalefet şerhinde çok önemli hususları dile
getirmişler, hiç birine cevap vermiyorsunuz. İki maddelik bir kanun,
onu bile müzakere edemiyoruz. Bu kadar önemli, bu kadar genel, toplumun büyük
kesimini ilgilendiren bir kanunda bile bir uzlaşma, bir mutabakat
arayışınız yok maalesef; Biz yaparız, bizim
yaptığımız doğrudur. dayatmasıyla burada kanunlar
görüşüyorsunuz. Ama hiç korkmayın, üç gün sonra bu kanun bir daha
gelir buraya, yarın görüşeceğimiz 2/B kanunu gibi iki ayda 2
defa, 3 defa değişiklik yapmak durumunda kalırsınız.
Böyle, bu inatla varacağınız yer kafayı duvara
vurmaktır. Dolayısıyla, bu kanunu gerekli ve faydalı
görmemekteyim.
Hepinize teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Şahsı adına
Adana Milletvekili Muharrem Varlı.
Buyurunuz Sayın
Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım
adına söz aldım 1inci madde üzerinde. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine daha önceden iyi
düşünülmeden çıkartılmış yasalar üzerinde yeni
değişiklikler yapılmasıyla alakalı bir yasa
değişikliği. Tabii, meralar düzenlenirken, meralar
yapılırken birinci öncelik köylünün ve hayvancılık yapan
insanların bu alanlardan faydalanması hesap edilerek düşünüldü
ama daha sonra kiralama yöntemini çıkarttınız, kiralayan
insanların oraya tesis kurmasına müsaade ediyorsunuz, işte,
işletmeyi nasıl yapacağını yönlendirmeye
çalışıyorsunuz.
Burada meraların
gayesi hayvancılığı desteklemek. Hayvancılıkta
yem çok önemli bir girdi, çok maliyetli bir girdi. Bu maliyeti düşürmenin,
bu maliyeti engellemenin çaresi de meralarda otlakların bolca olması,
işte orada insanların hem otlaklardan faydalanması hem
hayvanlarını gerekirse otlatarak oradan faydalanması.
Bunların hepsi hayvancılık yapan insanlarımız ve
köylülerimiz için geçmiş dönemde tasarlanmış şeyler ama
şimdi bakıyoruz, her gün bunlarla ilgili yeni düzenlemeler getiriyorsunuz. Köylünün ne
kadar faydasına
Bana göre köylünün çok faydasına değil; burada
ticaret yapmak isteyen, burada kendi tesisini kurmak isteyenlerin önünü açmak
adına çıkartılan bir yasa
bu yasa.
Şimdi, biz ülkede
zaten hayvancılığın problemini çözemedik bir türlü yani bu
yem maliyetlerini, yem girdilerini bir türlü düşüremedik. Çiftçinin,
hayvancılık yapan insanların en büyük sıkıntısı,
en büyük problemi burada. Yani insanlar artık hayvanlarına yem alamaz
duruma geldiler çünkü sattıkları sütle veya süt ürünleriyle bu yem
fiyatlarını karşılamaları mümkün değil ama
bakıyoruz bununla alakalı çok iyi şeyler yapmamız
gerekirken Sayın Bakan buraya çıktığı zaman, işte
Biz hayvancılığa şu desteği veriyoruz, efendim
sütümüz şu kadar arttı, hayvan sayısı bu kadar arttı
Yahu -işte az önce Sayın Çirkin de söyledi- dışarıdan
giren kaçak hayvan sayısını siz tespit edebiliyor musunuz, bu
hayvanların getirdiği hastalıkları tespit edebiliyor
musunuz? İşte bu sene Mersinden tutun Şanlıurfaya kadar,
Antep bölgesinde, Hatay bölgesinde, Adana bölgesinde, Osmaniye bölgesinde bir
üç gün hastalığı peydah oldu, yani, affedersiniz dev gibi
hayvanlar üç günün içerisinde ölüp gittiler ve bir sürü hayvan telef oldu. Bununla
alakalı ne yaptınız, bugüne kadar hangi
çalışmayı
yaptınız? Size defalarca müracaatta bulunuldu, bölgeden gelip
sizinle görüşenler oldu, bu konuda yardım talep edenler oldu ama hâlâ
üç gün hastalığı ile alakalı hayvan kaybı
olanların zararıyla alakalı hiçbir çalışma
yapılmadı. Bu insanların
birçoğu banka kredisi kullanarak bu hayvanları aldılar
ama şimdi hayvanları da yok ellerinde. Bu kredileri nasıl
ödeyecekler, bu borçları nasıl ödeyecekler? Onlar kara kara
düşünüyorlar, Allah yardımcıları olsun. İnşallah,
bu konuyla alakalı Bakanlığınız bir an önce bir öneri,
bir çözüm getirir de bu insanlarımızın problemlerini,
sıkıntılarını gideririz.
Yine, tabii, hayvancılık denilince,
çiftçiliği de insan aklına getiriyor. Yani bugünkü bu mazot
fiyatlarıyla, gübre fiyatlarıyla çiftçilerimizin nasıl
sıkıntılar yaşadığını en iyi
bilenlerinizden birisi benim. Yani bugün, hep gelişmiş ülkelerden
bahsediyorsunuz, Amerikaya sık sık gidiyorsunuz, Avrupa
Birliğine girmeye çalışıyoruz ama Avrupa Birliğindeki
ülkelerin vermiş olduğu çiftçilerine tarımsal mazotu biz
verebiliyor muyuz? Amerikanın çiftçilere vermiş olduğu
tarımsal mazotu biz verebiliyor muyuz? 1.700 lira civarında. Ama
bizim çiftçimiz kaç liraya kullanıyor? 4 milyon 200 bin lira eski parayla,
şu anda 4,2 lira. Yani iktidara geldiğiniz günden bu yana mazotta
yüzde 400 artış yaptınız.
Bugünlerde çiftçiye gübre lazım. Gübre
fiyatları suni olarak birdenbire arttı, uçtu gitti. Her yıl
burada dile getiriyorum, her zaman burada dile getiriyorum ama bununla ilgili
hiçbir çözüm üretmiyorsunuz ya. Yani çiftçinin en çok ihtiyaç duyduğu
dönemde gübre fiyatları birden bire zirve yapıyor, çiftçinin ihtiyaç
duymadığı dönemde gübre fiyatları aşağı
düşüyor. Peki, bu aşağı düşen fiyatla gübre
fiyatları kurtarıyorsa niye kardeşim bunu engellemiyorsunuz, o
günkü fiyatlar seviyesinde tutmuyorsunuz gübrenin fiyatını?
Şimdi, çiftçi mısır ekecek, pamuk ekecek, gübre alacak, gübre
fiyatları tavan. Tarım kredi kooperatifleri de aynı, serbest
piyasa değerinde satış yapıyorlar.
Yani Sayın Bakan, çiftçinin
faydasına, çiftçiyi koruyacak işler yapın Allah rızası
için. Bu çiftçi üreten insan, ürettiğinden de para kazanmak istiyor.
Dolayısıyla, ülke ekonomisine katkı sağlamak istiyor,
ülkenin insanlarını doyurmaya çalışıyor. Ama
bakıyoruz, hep ticaret yapanları kolluyorsunuz, ticaret
yapanların önünü açıyorsunuz.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Varlı.
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Sarı.
MEHMET SARI (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıt kaynakların tam ve etkin olarak
ekonomik bir şekilde ve akılcı olarak kullanılması ve üretim
miktarının artırılması oldukça önemli bir konudur.
Hükûmetimiz, kıt kaynakların kullanımı konusunda hassasiyet
göstermektedir ve buna ilişkin olarak da hemen hemen her alanda
atılımlar yapmaktadır. Bu alanlardan biri de tarım
alanıdır. Ülkemizde sağlıklı hayvanların
yetişebilmesi için ucuz ve kaliteli yem temini bakımından mera,
yaylak ve kışlakların korunması ve verimli
kullanılması hayati öneme sahiptir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde hayvansal ürünlerin üretimi için
ihtiyaç duyulan kaliteli kaba yemin en ucuz üretildiği kaynakların
başında mera, yaylak ve kışlaklar gelmektedir.
Sürdürülebilir bir üretim sağlamasının yanı sıra mera,
yaylak ve kışlak alanlarımız toprağı yerinde
tutarak rüzgâr ve su erozyonuna karşı kalkan vazifesi görmek
suretiyle yaşanabilir bir çevre oluşmasına da imkân
tanımaktadır.
Sağlıklı
hayvanların yetişmesinde kullanılan bu doğal mera, yaylak
ve kışlakların korunabilmesi için 25/2/1998 tarih ve 4342
sayılı Mera Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla
amacının dışında kullanılmış ve özelliğini
yitirmiş veya yitirmek üzere olan mera, yaylak ve
kışlakların ülkemize tekrar kazandırılması
amaçlanmaktadır ancak kanunda "Amaç dışı
kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera, yaylak ve
kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacı ile
yapılan masraflar sebebiyet verenlerden tahsil edilir. ibaresi bulunurken
bu tahsil edilecek olan gelirlerin hangi hesaplarda kaydedileceği
belirtilmemektedir. Yapılan düzenlemeyle, elde edilecek gelirlerin hangi
kurum ve amaçlara yönlendirileceği noktasında belirsizlik ortadan
kaldırılmaktadır.
Yapılan
değişiklikle, yapılan masraflar
karşılığı tahsil edilen tutarlar genel bütçeye,
yapılacak olan masraflar karşılığı tahsil edilen
tutarlar ise il müdürlüklerince hazırlanan ıslah projelerine uygun
olarak o yerin ıslah çalışmalarında kullanılmak üzere
köy sandığında veya belediye bütçesinde açılacak hesaba
gelir kaydedilecektir.
Elde edilecek gelirle, mera
alanlarımızdan istenilen verimin alınması için
meralarımızın ıslahı yapılacak ve bu sayede de
meralarda yem üretiminin 2-3 misli artırılması, hayvanlar için
beslenme değeri daha yüksek kalitede olan mera bitkilerinin
çoğaltılması, daha kaliteli yem ile beslenen hayvanların et ve süt
üretiminin artırılması, mera alanının ot örtüsü ile
rüzgâr ve su erozyonuna karşı korunması da
sağlanmış olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bizler, bu ülkeye hizmet
sevdası ruhuyla, büyük hedefler koyarak yola çıktık.
Milletimizin insanlık camiasında layık olduğu yeri
alması, ülkemizin muasır medeniyet seviyesinin üzerine
çıkması için dürüst, ilkeli çalışmayı her alanda
sürdürüyoruz ve sürdürmeye de devam edeceğiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken Mera Kanununda yapmış
olduğumuz değişikliğimizin ülke tarımına ve
çiftçilerimize hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri ve
yüce Meclisin vasıtasıyla değerli halkımızı
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Sarı.
Soru cevap bölümüne
geçiyoruz.
Bu bölümde süre on
dakikadır.
Buyurunuz Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, bu ülkede hak, adalet
herkesle eşit olmalıdır. Bütünşehir oldu 29 il.
Bütünşehirdeki köyler mahalle oldu, bütünşehirdeki tüm meralar ilgili
belediyeye geçti. İstanbul Arnavutköyün Sazlıbosna, Dursunköy, buralarda
sadece tarım ve hayvancılık var ama buradaki tüm meralar
Arnavutköy Belediyesine geçti. Acaba Arnavutköy Belediyesi
hayvancılık mı yapacak? Köylüye sahip çıkmıyorsunuz.
Bu bölgedeki meraların Arnavutköy Belediyesine geçmesine neden engel
olmadınız? Burası tarım ve hayvancılık bölgesidir
Sayın Bakan. Belediye burayı alıp ne yapacak, acaba inek mi
otlatacak? Bu konuda düşünceniz nedir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Aslanoğlu.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Bakan, üstlenmiş olduğunuz Bakanlık şu anda
ülkemizde tarımın ve hayvancılığın ne yazık
ki tam bir çöküş içerisinde olduğu bir dönemdedir. Biz de hafta
sonları, fırsat buldukça köylerimizi dolaşmaya gayret ediyoruz
ama artık köylerde ekilecek arazi ve otlatılacak hayvan kalmamıştır.
Siz bir Bakan olarak acaba köylere gidiyor musunuz; köylülerin
sorunlarını, hayvancılıkla uğraşanların
sorunlarını yerinde görüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gök.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak
istiyorum. Konuşmamda da belirtmiştim. Bursa Mustafakemalpaşa
ilçesi Ormankadı köyünde 2 parsel ihale ediliyor Sayın Bakan ve bu
parsellerde sizin ifadeniz, öncelikle oradaki köylü vatandaşlar ve
köylülerin bu ihaleye girmesi. Ben buradan soruyorum size: Ormankadı köyü
bu ihaleye girebilir mi? Giremiyor çünkü Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliğinden veya Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliğinden üye
olduğuna dair bir belge isteniyor. O zaman ben de diyorum ki, acaba bu
mera ihaleleri adrese teslim bir ihale midir? Bu konudaki görüşlerinizi
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, Diyarbakır Et Kombinasında yaklaşık 8,7
milyon TLlik bir yolsuzluk iddiasıyla Diyarbakır Kombina Müdür
Yardımcısı Hayati Altıntaş hem BİMER
aracılığıyla hem de mahkeme
aracılığıyla suç duyurusunda bulunmuş. Daha sonra da
bu suçluların Diyarbakır Et Kombinasında çalışanlar ve
üç yıl sürdüğü tespit edilmiş
Fakat siz ne hikmetse bu ihbarda
bulunan ve bu usulsüzlüğü ortaya çıkaran, yolsuzluğu ortaya
çıkaran Diyarbakır Kombinası Müdür Yardımcısı
Hayati Altıntaşın, disiplin kurulunda yargılayarak,
meslekten men edilmesini sağladınız. Şimdi,
yaptığı mahkemeye başvuruda bunun haksız bir olay
olduğunu ifade etmiş mahkeme ve geri döndürülmesine, hatta o süre
içerisinde geçen tazminatın da maaşların da ödenmesi
kararını vermiş. Diyarbakır Et Kombina Müdürü hâlen
görevinde dururken, bu usulsüzlük devam ederken usulsüzlüğü ortaya
çıkartan vatandaşın cezalandırılması nasıl
bir mantıktır diye soruyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akar.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Aslanoğlunun söylediği husus özellikle Arnavutköy Belediyesine mera
tahsis edildiğine dair dediği...
Tabii,
İstanbul Büyükşehir sınırları aynı zamanda il
sınırları, orada arazinin eğer meraysa, mera vasfı
dışına çıkarılması değil ama meranın
mera olarak muhafazası önemli. Burada tespit ve tahdit yapılan
meraların hangi köy veya belediye sınırları içerisinde ise
kullanım hakkı ilk olarak o mahal için değerlendiriliyor.
Eğer orada diyelim ki, hayvancılık faaliyeti yapılmıyor
ve mera da varsa o takdirde o bölgenin dışındaki, mahallin
dışındaki civar mahallerdeki üreticiler başvurmaları
hâlinde onlara tahsis yapılıyor. Tabii, tahsis yapılırken
de şunu da söyleyeyim, biraz önce aslında söylemiştim ama
baktım ki arkadaşlarımız kürsüye çıkıp
konuşurken de, soru sorarken de işin o kısmını çok
fazla ya dinlemediler veya tekrar açıklama ihtiyacı var
anlaşılan. Bizim orada bu uygulamada öncelik her zaman o köyde
yaşayan üreticinin veya orada hayvancılık yapan kişinindir.
Eğer tespit edildiğinde yani yeteri kadar havyan
O bölgede mera
fazlaysa o merayı karşılayacak kadar hayvan yoksa o takdirde
buna da birileri talipse, o köyde de başka talip yoksa o zaman
dışarıdan halka, yavaş yavaş genişlemek suretiyle
dışarıya verilir ve dışarıdan da gelip orada o
mera değerlendirilir. Ama burada hep şu husus vardır, burada
haksızlık yapmayalım yani husus şu: Ortada bir mera var. Bu
meranın, evet, mülkiyeti kamuya aittir, doğru, üretici de ondan
faydalanıyor ama birilerinin de o merayı koruması gerekiyor,
birilerinin bakması lazım bazen ona biraz bakımla, biraz
gübreyle, mera yönetimiyle, vesaireyle onun, ot verimini, 2 kat, 3 kat, 4 kart,
5 kat artırma imkânı var. Bu, sonuçta, millî ekonomiye faydası
olan bir uygulamadır. Bugün getirdiğimiz uygulama, asla, ne adrese
teslim veya ne başka bir şeydir. Bu ithamı, isnadı
reddediyorum, Hükûmet olarak asla böyle bir şey düşünülemez. Türkiye
Cumhuriyeti içerisinde bir kaynak var, bu kaynak 40 milyon hektarlardan 14
milyonlara gelmiş ama 2001deki 14
milyon. Yani ondan önce, Türkiyede, traktörlerin girişiyle birlikte
meralar işlenmiş, sürülmüş, tarım alanına
dönüşmüş. 30 milyon hektara yakın arazi, geçen zaman içerisinde,
biz iktidara gelmeden 1998de Mera Kanunu çıkmadan zaten gitmiş. Biz
diyoruz ki: Ortada 14 milyon hektar kalmış, bunu
değerlendirelim, millî ekonomiye katkısı olacak şekilde bir
düzenleme yapalım ve bunun için de bir düzenleme yapalım.
Şimdi, Sayın
Şandır dedi ki: Efendim, ben, soru sordum, süre
olmadığı için cevap verilmedi. doğru. Şimdi, kanun,
lazım olduğu zaman değiştirilir. Bu, yani, Allah
kelamı değil. Sonuçta, Meclis bunun için var, bunun için
çalışıyor. Daha önce, bakanlıklarımızın
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ama her değişmede mera alanları daralıyor Sayın
Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Müsaade eder misiniz.
Ben size hiç müdahale
etmedim Sayın Şandır, Grup Başkan Vekilisiniz.
Zatıaliniz konuştunuz, ben sizi dinledim, siz de lütfen beni
dinleyin.
Burada, Maliye
Bakanlığımızın, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın zaman zaman karşı
karşıya kaldıkları sıkıntılarla ilgili,
uygulamalarla ilgili düzenlemeler yapılmış. Mera Kanununda
beş tane düzenleme yapılmış geçen on yıllık süre
içerisinde, doğru ama ihtiyaç varsa bu yapılır. Yani bugün, biz
diyoruz ki iki tane önemli değişiklik gerekiyor. Birincisi; adam
hayvancılık yapacak orada. Bu, oradaki bir köylüdür veya oradaki bir
üreticidir. Eğer değilse, orada, bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı geliyor, usulüne,
hukuka uygun olarak, eğer kiralıyorsa, orada merayı ıslah
ediyorsa -o şart var, projesini getiriyor, Ben şu merayı
şu şekilde ıslah edeceğim. Diyor, ıslah ediyorsa buna
Hayır arkadaş, bu, buranın ortak malıdır,
dolayısıyla sen bunu ıslah etme ben de bunu sana vermiyorum.
demek ne kadar doğrudur? Ben, size bırakıyorum. Siz olsanız
buna gerçekten ret mi dersiniz? Ben inanmıyorum öyle bir şey
olduğuna, sizin de böyle bir şey yapacağınıza
kesinlikle inanmıyorum.
Dolayısıyla,
şimdi, bakın, bizden önce de Türkiye'de bir Hükûmet vardı, üç
buçuk yıl görev yaptı. Mera ıslahından bahsedildi.
Türkiye'de 83 bin dönüm arazi, 1998-2002 arasında sadece 83 bin dönüm
arazide mera ıslahı yapılmış, bütün dört yıl
içerisinde 83 bin dönüm.
Değerli
arkadaşlar, 2002-2011 arasında 4 milyon 155 bin dönüm arazide biz
ıslah yapmışız yani bunu da dikkate almak lazım. Biz
meraları başıboş bırakmadık; köylü için, üretici
için de bunların ıslahını gerçekleştirdik. Bakın,
4 milyon 155 bin dönüm araziyi ben ıslah ettim, benim Hükûmetim ıslah
etti. Benden önce 1998de kanun çıkmış, 2002ye kadar ıslah
edilen arazi miktarı da, mera miktarı da sadece 83 bin dönüm.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bu da bizim
BAŞKAN Süremiz doldu
efendim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Kalana da cevap
vereceğim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz.
Madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 242
sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesindeki
genel bütçeye ibaresi köy sandığında veya belediye bütçesinde
açılacak hesaba 4 taksitte tahsil edilir ve kaydedilir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim
Özkan Veli
Ağababa Uğur
Bayraktutan
Burdur Malatya
Artvin
Aytun
Çıray Faik
Tunay Namık
Havutça
İzmir
İstanbul Balıkesir
İlhan
Demiröz
Bursa
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 242
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Vahap Seçer
Engin
Altay Ramazan
Kerim Özkan
Mersin
Sinop
Burdur
Levent
Gök Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Ankara
İstanbul
Tahsil edilen masraflar
köy sandığında veya belediye bütçesinde açılacak hesaba 6
eşit taksitle gelir kaydedilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
242 sıra sayılı Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüsamettin
Zenderlioğlu Esat
Canan Erol
Dora
Bitlis Hakkâri Mardin
İdris
Baluken Pervin
Buldan
Bingöl Iğdır
Değişiklik
Önergesi:
Madde 1 - 25/2/1998 tarihli
ve 4342 sayılı Mera Kanununun 4 üncü maddesinin dördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Amaç
dışı kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan
mera, yaylak ve kışlakları tekrar eski konumuna getirmek
amacı ile yapılan veya yapılacak olan masraflar sebebiyet
verenlerden tahsil edilir. Yapılan masraflar
karşılığı tahsil edilen tutarlar genel bütçeye,
yapılacak olan masraflar karşılığı tahsil edilen
tutarlar ise il müdürlüklerince hazırlanan ve büyükşehirlerde meranın
bağlı olduğu belediyece onaylanan ıslah projelerine uygun
olarak o yerin ıslah çalışmalarında kullanılmak üzere
köy sandığında veya belediye bütçesinde açılacak hesaba
gelir kaydedilir."
BAŞKAN Komisyon son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
İDRİS BALUKEN
(Bitlis) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Mera ıslahı
projelerinde; proje kapsamındaki bazı köylerde köy halkının
katılımı sağlanamamaktadır. Proje hazırlama
öncesinde, projenin her safhasında katılımda ve yardımda
bulunacaklarını taahhüt ettikleri halde uygulama safhasında
"Devlet bu arazileri elimizden almak mı istiyor" gibi bir
şüpheye kapılan yöredeki üreticiler daha sonra bundan imtina
etmektedirler. Bununla birlikte, ıslah çalışmalarında
yeterli bilgi birikiminin olmaması, hazırlık ve
planlamaların gereğince yapılmaması, projeler için tahsis
edilen ödeneklerin geç gelmesi ve merkezi idare gibi nedenler ıslah
çalışmalarını yavaşlatan diğer faktörlerdir.
Yeni büyükşehir
yasası ile kırsal alanlarda büyükşehir belediyesi hizmet
alanına sokulmuşken, meralar için hazırlanan projelerde sadece
il müdürlüklerinin sorumluluğuna bağlamak, yeni büyükşehir
yasasının temelinde yatan bütüncül planlama ilkesine ters
düşmektedir.
Bu nedenlerle madde
metninin değiştirilmesi teklif edilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 242
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin
ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Tahsil edilen masraflar
köy sandığında veya belediye bütçesinde açılacak hesaba 6
eşit taksitle gelir kaydedilir.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Seçer
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Kürsüye çıkan konuşmacı
arkadaşlarımın birleştiği ortak nokta mera
alanları hayvancılık için önemlidir, hayvancılık
sektöründe kaba yem ihtiyacını karşılayan ya da kaba yem
ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan
alanlardır. Sayın Bakan da buna ilişkin açıklamalarda
bulundu. Kendi Bakan olduğu süreç içerisinde ya da iktidarınız
döneminde önemli ıslah çalışmaları
yapıldığını ancak 2002 öncesi dönemde meralarda önemli
tahribatların olduğundan söz etti.
Şimdi şu noktada
birleşelim
Bakınız, 2012nin hayvancılık konusundaki
en önemli sloganı aleyhinize söylenen saman ithalatı konusu.
Gerçekten, cumhuriyet tarihinin önemli bir gelişmesi, ilk defa saman ithal
ediliyor, bu az miktardır, çok miktardır, cüzi miktardır
onların tartışmasına girmiyorum- ama Türkiye saman ithal
etmiştir bu doğru mudur, doğrudur. Peki, tarihte hiç görülmüş
müdür? 1 kilo buğday bedeli 1 kilo saman bedelinden daha düşük ya da
1 kilo saman satın almak için üretici 1 lira para ödüyor, 1,2 lira para
ödüyor ama buğdayını satarken 60 kuruş, 70 kuruştan
buğday işlem görüyor; bu da tarihte ilktir.
Şimdi, şurada
birleşelim: Getirdiğiniz tasarı meraların ıslahı
açısından, ihya edilmesi açısından ya da
tahribatının ortadan kaldırılması açısından
önemli bir düzenleme değil. Sayın Bakan söyledi, Biz bunları
özel sektöre tahsis ediyoruz yeter ki bunları ihya etsinler, iyi baksınlar,
ot verimini artırsınlar. buraya kadar tamam ama iş burayla
kalmıyor. Şimdi, sıkıntı şurada: Bu yasa
tasarısı adrese teslim. diyoruz. Niçin diyoruz? Biliyoruz, belirli
büyük hayvancılık işletmeleri -bu işletmeler sizin
iktidarınıza yakın işletmeler- böyle bir talepte
bulundular, siz bunu, bu kanun değişikliğini Parlamento
gündemine getiriyorsunuz, bunu ikrar etmeniz lazım, doğrulamanız
lazım. Hangi firmalar olduğunu sizler de biliyorsunuz.
Burada, muhalefet
şerhimizde de var, karşı çıktığımız
Evet, olsun madem tahsis etmişsiniz bu meraları, burada belirli küçük
tesisler yapmak için, müştemilat yapmak için oranı yüksek
koymuşsunuz, yüzde 1 yüksek bir orandır, bunu da Bakanlar Kurulu
kararıyla yüzde 2ye çıkarma yetkisi veriyorsunuz. Bunun üzerinde
tartıştık, Komisyonda da tartıştık. Bu oranlar
geriye çekilebilir.
Destekleme, tarımsal
üretimde önemli, hayvancılıkta önemli, bitkisel üretimde önemli. Beni
az önce Adıyamandan bir çiftçi arkadaşım aradı,
Sayın Vekilim, destekleme ödemeleri yapılamıyor, alan
desteklerini alamıyoruz, prim ödemeleri gecikiyor. dedi. Bu, üreticinin
belki de bölgesel bir şikâyeti. Türkiye'nin bütün bölgelerinde aynı
şikâyet var demiyorum ama Adıyamandan aldığım
şikâyeti size aktarıyorum Sayın Bakanım.
Ayrıca destekleme
ödemelerinde bazı art niyetli firmalar sahte faturalar düzenleyerek
devleti zarara sokuyorlar. Şimdi, burada, görevini iyi yapmayan kurumlar
Maliye Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı fakat bu olumsuz gelişmelerden kim zarar görüyor?
Üretici zarar görüyor. Üretici ürününü üretiyor, götürüyor tüccara
satıyor, müstahsil makbuzunu alıyor, o müstahsil makbuzu, düzenlenen
müstahsil makbuzu sahte. Adam, prim desteğini alamıyor ya gidiyor
mahkeme kapılarında uğraşıyor parası varsa dava
açıyor ya da o prim desteğini alamıyor. Hatalı ödenen prim
destekleri yıllar sonra tekrar üreticiden isteniyor ve yasal faiziyle
isteniyor. Üretici de bunun altından kalkamıyor. Bu da önemli bir
sorun. Bu konuda da Sayın Bakanın, sayın Maliye
Bakanlığının bir çözüm üretmesi lazım, bu sorunu
kökten halletmesi gerekir diye düşünüyorum.
Verdiğimiz
değişiklik önergesine destek vereceğinizi umut ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Seçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 242
sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesindeki
genel bütçeye ibaresi köy sandığında veya belediye bütçesinde
açılacak hesaba 4 taksitte tahsil edilir ve kaydedilir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uygulanan
yanlış politikalar sonucunda bir yandan taş ocaklarıyla bir
yandan HESlerle bir yandan da mera peşkeşleriyle boğuşan
Malatya tamamıyla talan edilmiştir. Milletvekili olduğum Malatya
ilinin ziyaret ettiğim her bölgesinden feryatlar yükselmekte. En son
taş ocakları meselesiyle ilgili Malatya Merkeze bağlı
Karagöz köyünde köylüler isyan ediyor. Diğer taş ocakları
ruhsatlarında olduğu gibi burada da muhtarın, köylünün, hiç
kimsenin haberi olmadan, orada yaşayan hiçbir insanın haberi olmadan
maalesef taş ocağı ruhsatı veriliyor. Dedeyazı,
Kelhalil, Haçova gibi köylerde de taş ocakları doğayı,
çevreyi, su kaynaklarını, hayvancılığı,
kısaca yaşamı yok etmekte.
Bir kez daha
yetkilileri buradan uyarıyorum ve buradan bir çağrı yapmak
istiyorum; Sayın Bakanım, bu çağrım ayrıca sizedir:
Taş ocağı ruhsatı verilirken, lütfen, çevre
halkının duyarlılıklarına, oradaki su
kaynaklarına, yaşam kaynaklarına mutlaka dikkat edilmelidir. Bu
konuda, taş ocakları ruhsatı verilirken taş ocağı
ruhsatı alan insan değil, orada yaşayan yurttaşlar mutlaka
düşünülmelidir. Kendi bölgeleri hakkında, kendi yaşam
alanları hakkında hiç kimsenin maalesef karar alma noktasında
bilgileri olmuyor. Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl
yönetiyorsa köyleri de aynı şekilde yönetmeye
çalışıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Ben yaptım, oldu. anlayışı maalesef
hem Mecliste hem de yerelde yani benim kentimde, Malatyada da hâkim. Örnek mi
istersiniz: Malatyada verilen taş ocakları ruhsatlarının
tamamı buna örnektir. Örnek mi istersiniz? Malatyanın o güzel
ırmakları üzerinde, çayları üzerinde kurulan HESler örnektir ki
HESler
Değerli arkadaşlar, Tohma -bizim Malatyaya hayat veren-
üzerine 30a yakın HES kuruluyor, bu konudan hiç kimsenin haberi yok. Ne
orada yaşayan insanların ne orada ekmek yiyen çiftçilerin, hiçbirinin
haberi yok ve Ben verdim, oldu. mantığıyla çevre yok edilmeye
başlandı.
Ben bu yıl Sivas
sınırındaki Kuluncak ilçesine bağlı Sofular
beldesinden Darendenin bütün o bölgelerini gezdim her yerde HESlerle ilgili
çığlıklar duyuluyor. Daha dün Darendede yaptığımız
toplantıda Güdülün muhtarı, Yeşilırmakın muhtarı,
Sofular beldesindeki insanlar HES konusunda çevrenin yok edildiğini
haykırıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, köylünün bir taraftan dünyanın en pahalı mazotunu
kullanması, yüzde 100 artan yem ve gübre fiyatları, arpa ve
buğdaydan daha pahalıya saman almaları yetmiyormuş gibi
atalarından, dedelerinden kalan otlaklar, geçimlerini
sağladıkları meralar, sular ellerinden alınıyor; Çorak
topraklarla, aç hayvanlarla baş başa bırakılıyor.
Malatya çiftçisine Hayvancılık yapamazsınız. deniyor.
Zaten Akçadağda, Doğanşehirde, Yazıhanda,
Yeşilyurtta, Dedeyazıda, Örende, Reşadiyede,
Gölpınarda, Polatta, Malatyanın dört bir yanında meralar
kiraya verildi. AKP iktidarı yerli hayvancılığı
bitirmek için son hamlelerini yapmakta. Köylülerin doğal ve yasal
hakkı olan meralar özel şirketlere peşkeş çekilmekte.
Malatyanın köylerinde ve ilçelerindeki meralar satılmaya
başlanmış, meralara hayvanları sokan köylüler
gözaltına alınarak kendi topraklarından kovulmaya
başlanmıştır. Meraların kiralanmasında öncelik
hakkı kanun gereği köylüye verilmelidir. Ancak, yapılan
ihalelerin tamamı köylüden kaçırılarak, haber verilmeden, gizli
kapaklı yapılmış ve köylünün girmesi engellenmiştir.
Bu ihalelere köylüler sokulmadığı gibi, basın
mensupları da alınmamıştır. Bu ihalelere
karşı duran, meraların satılmasını istemeyen,
kendi topraklarının, atalarından, dedelerinden,
babalarından kalan toprakların satılmasına karşı
çıkan, demokratik haklarını kullanmak isteyen köylüleri bazen
vali, bazen kaymakam, bazen de jandarma komutanı tehdit etmiş,
köylüleri sindirmeye çalışmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Kiraya verilen alanlar köy içinde kalmamaktadır.
dediler, yalan çıktı; Vasfı bozulmuş alanları kiraya
veriyoruz. dediler, yalan çıktı; Köylünün kaybı yok. dediler,
yalan çıktı. Birçok köylümüz
mera alanları
satıldığı için maalesef köylerine ulaşım
imkânı kalmamıştır. Özellikle köylerin önündeki binlerce
yıldan beri kullanılan alanlara, maalesef, meralar yoluyla köylülerin
girmesi engellenmektedir. Yani değerli arkadaşlar, meraların
satışı yüzünden köylüler köylerine hapsolmuş
durumdadır. Bunun elbette hesabını vereceksiniz. Bu talanın
elbette
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Bu mera kanununa Evet. diyenler elbette hesabını
verecektir.
Bir kez daha bu kanunun
gözden geçirilmesini istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ağbaba.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 4342
sayılı Kanunun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Kiralanacak
alanda hayvancılık için gerekli bakım, barınma ve su
ihtiyaçlarını karşılayacak zorunlu hayvancılık
tesisleri kurulabilir. Bu tesislerin taban alanı, kiralanacak alanın
yüzölçümünün yüzde birini geçemez. Bu oranı bir katına kadar
artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu tesislerin yapılması ve
kullanılması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz Sayın
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Mera Kanunu önümüze gelince
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun muhalefet şerhini
ayrıntılarıyla inceledim, kanun tasarısına
baktım. Burada zorunlu hayvancılık tesislerine ilişkin
orana baktım, bizim bu orana ilişkin çekincelerimizi gördüm ama bunu,
olayı Artvine getirmek istiyorum. Buradaki yüzde 1lik, bizim
önermiş olduğumuz binde 3lük miktarlardaki çekincelerimizi görünce,
Artvinde, özellikle Cerattepede çıkartılmak istenen maden,
arkasından hidroelektrik santralleri ve madenlerle ilişkili
çalışmaları görünce buradaki cinayetin, şu andaki
yapmış olduğumuz kanun tasarısıyla
karşılaştırdığımız zaman, ne kadar
büyük bir boyutta olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ve bizi
televizyonları başında izleyen, özellikle Artvinden bizi
izleyen hemşehrilerimizle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Artvinde -daha önce de bu
kürsüde birçok kereler konuşmalar yaptım- Cerattepe diye
başımızda bir bela var. Bu belayı başımızdan
savmak istiyoruz. Bununla Artvinliler yirmi yılı aşkın
süredir çok ciddi anlamda mücadele etmeye çalışıyorlar. 1989
yılında başlayan bu Cerattepede maden işletilmesine
ilişkin mücadelede 1995 yılına gelindiği zaman mücadele bir
başka boyuta taşındı.
Bakın çok değerli
milletvekilleri, burada size bir fotoğraf göstermek istiyorum, burası
bir Artvin fotoğrafı. Şu aşağıda görmüş
olduğunuz yerleşim yeri Artvinin şu anda kendi kent merkezi
olan bir yer, şurası da Cerattepe maden sahası olarak gözüken
bir yer. Burada öyle bir maden işletme ruhsatı verildi ki bu yörenin
içerisinde bulunan bütün ormanlar, yaylalar, kışlaklar, her tarafta
maden çıkartılabileceğine ilişkin bir ihale yapıldı.
Ben, şimdi, size bir öykü anlatmaya çalışacağım.
Şimdi, ilk başta bu olay ortaya
çıktığı zaman, 1995 yılında başlayan bu
süreç, 95 yılından sonra 2004 yılında bir başka
şirketin
İlk önce, birinci -madeni çıkartmaya çalışan-
şirket başarılı olamadı, arkasından 2004
yılından sonra ikinci bir şirket devreye girdi. İkinci
şirketin devreye girmesinden sonra, biz, o dönemde Erzurum İdare
Mahkemesinde- ben de avukattım- 3 avukat baro adına ve Yeşil
Artvin Derneği adına bir dava açtık. Erzurumdaki görevli mahkeme
yetkisizlikle Rizeye gönderdi ve Rizedeki İdare Mahkemesinde o tarihte
orada savunma yapıyorken şunu demiştik: Rizede de hâkimler
vardır. Rizedeki hâkimler bu Artvinde çıkarılmak istenen
cinayete Dur. dediler ve mahkeme kararıyla onları, maden
çıkarmak isteyen tekelleri, tröstleri Artvinden kovduk. Aradan
yıllar geçtikten sonra başımıza bir bela daha geldi. Bütün
Artvinliler bu maden çıkarma faaliyetinden kurtardıklarını,
madene ilişkin Artvine yapılan tecavüzü durdurduklarını
düşündüler ama gelinen noktada, ne yazık ki, hemen arkasından
olayı bir başka boyuta taşıdılar, geçen yıl
içerisinde Enerji Bakanlığı tarafından, yeniden, buradaki
maden ruhsatlı alanların işletmeye açılmasına
ilişkin bir ihale yapıldı.
Biz Artvindeki bütün siyasi parti
kuruluşlarının il başkanları, iktidar partisi de dâhil
olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi il başkanı, Demokrat Parti il
başkanı, MHP il başkanı, diğer bütün siyasi partilerin
il başkanları, bütün STKların temsilcileriyle beraber
Sayın Bakanın yanına gittik. Sayın Bakanın yanı
sıra bütün siyasi partilerin genel başkanlarını da ziyaret
ettik. Sayın Bakana anlattık, dedik ki: Bakın, Artvinde çok
ciddi bir cinayet işleniyor, bu cinayeti durdurmak zorundasınız.
Eğer bu ihaleyi yaparsanız bu
ihaleyi vereceğiniz şirket Artvinde olağanüstü katliamlar
yapacaktır ve kentte yaşamı ne yazık ki sona erdirecektir.
Sayın Bakanın bize vermiş olduğu yanıtı, bu
heyete vermiş olduğu yanıtı burada sizlerle
paylaşıyorum, dedi ki: Çok ciddi anlamda bir araştırma ve
inceleme yapacağız. Artvinin üzerindeki zenginliklerle, yani insan
da dâhil olmak üzere, bunlarla beraber yer altındaki zenginlikleri
karşılaştıracağız; hangi değer daha üstünse
Hükûmet olarak tercihimizi ondan yana kullanacağız. Ve
yapmış oldukları bu değerlendirme sonucunda, madenin
şehrin üzerindeki yaşayan insanlardan daha değerli olduğuna
ilişkin kanaat geldiği için ihaleyi iptal etmediler ve yeniden
sözleşme yaparak ihaleye başladılar. Ben de buradan daha önce
Genel Kurul konuşmalarımda Sayın Bakana sordum: Sayın
Bakan, biz Artvinlilere kaç lira değer biçtiniz? dedim, Bu madenle
karşılaştırma yaparken bizim değer olarak, kuruş
olarak kaç lira değerimiz var? dedim, Sayın Bakan ne yazık ki
buna yanıt veremedi.
Değerli arkadaşlarım, ihale
şartnamesini okuduğunuz zaman göreceksiniz, bir cinayettir. Buradan
birçok kereler haykırdım İhale şartnamesi bir tane
şirketi tarif ediyor. dedim. Bakın, ihale şartnamesinin bir
maddesinde şöyle bir ibare var, diyor ki: Bu madene ilişkin ihaleye
girecek olan şirketin Türkiye içerisinde yılda 10 bin ton metal
bakır üretecek tesise sahip olması gerekir. Ben Sayın Bakana
yazılı olarak sordum, Türkiyede 10 bin ton metal bakır
işletecek kaç tane tesis var, hangi firmaya aittir? diye. Tahmin edebilir
misiniz, kaç tane şirket var? Bir tane şirket varmış
değerli arkadaşlar, bir tane şirket varmış. Böyle bir
rezalet olabilir mi? İhaleye fesat karıştırma ne demektir
değerli arkadaşlarım? İhaleye fesat
karıştırmanın koşulları nedir? Ben hukukçuyum,
çeyrek asrı aşkın süredir hukukçuluk yaptım. Bunu dilim
döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Vatana ihanet, ihaleye
fesat karıştırmanın bütün koşulları vardır.
Bakın, bundan yıllar önce Karadeniz
sahil yoluna ilişkin, yine bir bakanımız Hasan Ekinci -buradan
saygıyla anıyorum- kendisi hangi kilometrenin hangi firmaya
verileceğine ilişkin şartnamelere Şöyle şöyle
yapılacaktır. diye dedi, noterden tespit ettirdi ve o
çıktı. Arkasından da şimdi bu ihale bir başka firma tarafından
alındı. Şimdi Sayın Bakan diyor ki: O firma almadı, bir
başkası aldı. O nedenle önümüzdeki günlerdeki süreci hep
beraber takip edeceğiz.
Şimdi, gelinen noktada bu sürece
ilişkin yargısal süreci başlattık, Rize İdare
Mahkemesinde davayı açtık. Daha önce iptal kararı veren Rize
İdare Mahkemesi, bakın, daha önce buna ilişkin Çevresel Etki
Değerlendirme kararı almadan bu şekilde bir işlem
yapamazsın. diyen Rize İdare Mahkemesi, aynı mahkeme,
şimdi açmış olduğumuz davada yürütmeyi durdurma kararını
reddetti değerli arkadaşlarım. Aynı mahkeme, bakın,
dikkat edin, aynı mahkeme hukuki sebebi, konusu, şekli aynı olan
davada başka bir karar verdi. Allahtan Trabzonda hâkimler var. Bu karara
karşı Trabzon Bölge İdare Mahkemesine itiraz ettik, Trabzon
Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararını
kaldırdı. Geçenlerde Rizeye hep beraber gittik, bütün Artvinliler
gittiler ve Rizedeki yargılama sonucunu bugünlerde bekliyoruz. Merakla
bekliyorum. Rizeden çıkıyorken de dedim: Biz 2008de bu kararı
alıyorken Rizede hâkimler var. lafına inanmak istiyorduk. Hani derler
ya Berlinde hâkimler var. Diye. Şimdi, merak ediyorum -Türkiye Büyük
Millet Meclisinde o konuşmayı inşallah olumlu şekilde yaparım-
Rizedeki İdare Mahkemesinin nasıl karar vereceğini merak
ediyorum değerli arkadaşlarım. İnşallah bu
kaygılarımda haksız çıkarım, bu kaygılarım
yersiz olur, ben de gelir özür dilerim bu kaygılarımdan dolayı.
Hep beraber göreceğiz. Biz o kararı aldığımızda
yargı bağımsızdı, bugün göreceğiz yargı
bağımsız mıdır, değil midir.
Bir de bunun dışında,
madenlerin dışında da Artvine ilişkin, yine, bir cinayet
kapsamında olan bir başka konuyu daha sizlerle paylaşmak
istiyorum. Biraz önce çok değerli milletvekili arkadaşım Veli
Ağbaba da bahsetti. Bakın, değerli arkadaşlarım,
Artvinde Karadeniz Bölgesinde hidroelektrik santralleri diye
başımızda bir ikinci bela daha var. Yani biz, Artvin, 1980li
yıllardan sonra, özellikle son otuz yılda göçle başlayan bir
serüveni yaşıyor. Hemen arkasından bizim şah
damarımız olan, en önemli mihenk taşlarımızdan biri
olan Çoruh Vadisindeki enerji projeleriyle beraber Çoruh Vadisini yok ettik.
Çoruh Vadisinde 10u aşkın proje var. Hemen arkasından dediler
ki: Efendim, Artvini bu sefer de madenlerle yok edeceğiz. Onunla da
kalınmadı, şimdi de hidroelektrik santralleriyle başka bir
Artvin yaratmaya çalışıyorlar. Biz, önümüzdeki yıllarda
Artvini bir enerji kenti konseptinin dışında bir turizm ve
eğitim kenti kimliğiyle Türkiyeye tanıtmak istiyoruz ama ne
yazık ki Hükûmetin bu konudaki tavrı bizim bu hedeflerimizle
özdeşleşmiyor.
Buradan bütün Artvin
adına, bütün Arhavi adına bir şeyi seslenmek istiyorum: Daha
önce burada yapmış olduğum konuşmada Sayın Enerji Bakanı
burada oturuyordu, dedim ki: Sayın Bakanım, bakın, Arhavide
Kamilet Vadisi diye bir vadi var, o vadiyi mutlaka görmeniz gerekir, o vadiyi
görmeden, o vadide gezmeden, o vadideki kuş seslerini, ormanın
ışıltısını duymadan karar vermeyin. Bir şey
daha söyledim, Siz Türkiyenin hiç bir yerinde dereden su içtiniz mi hiç?
dedim. Bakın, ben Kamilet Vadisinde dereden su içiyorum, o kadar
muhteşem bir güzellik. Yapmış olduğum konuşmadan
inanıyorum ki Sayın Bakan etkilendiler. Orada bir fotoğraf da
gösterdim, dedim ki: Buradaki mesele sadece Cumhuriyet Halk Partililerin
meselesi değildir, bakın Kamilet Vadisinde yapılmak istenilen
projeye, oradaki bütün siyasi partilerin temsilcileri karşı koydular,
onlar dik durmaya çalıştılar. Bakın, burada bir
fotoğraf var, burada bütün siyasi partilerin temsilcileri hep beraber
dediler ki Temmuz 2012de Arhavide Kamilet Vadisinde hidroelektrik santrali
istemiyoruz. diye bütün siyasi partilerin temsilcileri var. Arhavinin AKPli
Belediye Başkanı da var bakın değerli
arkadaşlarım bu fotoğrafta. Dedik ki: Olay artık siyaset
boyutunun ötesine geçmiş, bir yaşam, bir var olma mücadelesi hâline
gelmiştir. Sayın Bakandan bunu istirham ettik Bu
kararınızı vermeden evvel lütfen gelin, Kamilet Vadisini
görün. Çarşı her şeye karşı mantığıyla
da hareket etmiyoruz değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakan,
yapmış olduğum bu konuşmadan herhâlde etkilendi ki benden
sonra yapmış olduğu konuşmada çıktı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin huzurunda Eğer Arhavi Kamilet Vadisinde yapılmak
istenen bu proje çevreye zarar veriyorsa, orada yaşayan insanlara
ilişkin bir problem varsa, bölgesel havza planlaması
yapıldığına ilişkin -kendi kafamda tereddütler
oluştuğu için- eğer böyle bir tereddüt varsa, ben de Bakan
olarak bunun sözünü veriyorum, birçok kereler geldiğim -kendi ifadelerine
göre söylüyorum- Artvine bir kere daha geleceğim, eğer orada bu
tereddütler, orada bu soru işaretleri varsa, o vadiyi göreceğim, bu
kararımızı yeniden değerlendireceğiz. diye söyledi.
Geçtiğimiz günlerde
Sayın Bakana ayrıntılarıyla mektup yazdım: Sayın
Bakanım, sizin uygun göreceğiniz tarihte Artvinliler, Arhavililer
sizleri bekliyorlar, Kamilet Vadisine gelin, bu cinayeti hep beraber görelim.
Burada, şimdi, Mustafa
Kemalin mabedinden Bakana bir kere daha sesleniyorum: Lütfen, Sayın
Bakanım, bu kararınızı vermeden evvel Artvine gelin,
Arhaviye gelin, Kamilet Vadisini görün. Bu cinayete Dur. diyelim diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bayraktutan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Artvinde cinayetlere son!
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili
İdris Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Baluken.
BDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 242 sıra sayılı Mera Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dikkat ettim de, buraya AK PARTİ Grubunun getirdiği
yasa tasarısı ne olursa olsun, getiren bakanlık ne olursa olsun,
giriş cümlelerimiz hep aynı oluyor. Sürekli, siz yasa
tasarısı getirdiğinizde, biz, bu yasa tasarısının
sermayeye alan yaratan, özel sektöre rant alanı açan, halka karşı
ekolojik talanın maalesef önünü açan bir yasa tasarısı
olduğuna ilk cümlelerle başlıyoruz; daha sonra, bunları,
sizi ikna edecek şekilde izah etmeye çalışıyoruz. Sonuçta,
maalesef, parmak indir parmak kaldır, aynı oluyor. Bir süre sonra,
burada dile getirdiğimiz eleştirilerin bir kısmı sizin
tarafınızdan tekrar değerlendiriliyor, o yasa
tasarılarını tekrar getiriyorsunuz. İşte, yarın,
daha birkaç hafta önce 2/B Kanunuyla ilgili burada dile getirdiğimiz
eleştirileri dikkate almadığınız için, tekrar buraya
getireceksiniz, burada görüşeceğiz. Ben, bugün görüştüğümüz
yasa tasarısının da yine böyle bir içeriğe sahip
olduğunu belirtmek istiyorum.
Tabii, burada önemli bir
alandan bahsediyoruz yani tarım ve hayvancılığın
belkemiği olan bir yasa tasarısından bahsediyoruz. Meralarla
ilgili, otlaklarla ilgili bir düzenleme yapacağız. Meclise
düşen, bu düzenlemenin, halkın yararına, köylünün, çiftçinin
yararına, hayvan yetiştiricisinin yararına bir düzenleme
olmasını esas almak ve bu şekilde bir çalışmayı
ortaya koymak iken, maalesef, önümüze getirilen yasa tasarısında yine
meraları kendi alanının dışına çıkaran,
meralara sermayeyi çeken bir düzenleme olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu yasa tasarısı,
aslında daha önceki görüşülen yasa tasarılarının da
bir devamı niteliğindedir. Yani daha önce HESlerle ilgili vadileri,
akarsuları, dereleri nasıl talan edip sermayenin cebine milyon
dolarlar akıtan bir zihniyetle buradan geçirdiyseniz, bu yasa
tasarısını da aynı mantıkla getiriyorsunuz ya da daha
önce Büyükşehir Belediye Yasa Tasarısını getirerek köy
tüzel kişiliğine yönelik yasal bir saldırıyı
nasıl buraya getirdiyseniz, bu yasa tasarısını da yine
aynı şekilde düzenliyorsunuz. 2/B ile ilgili yapılan düzenleme,
ekolojik talan ve sermayenin avantajları açısından ne barındırıyorsa
bu yasa tasarısında da yine aynı hususların olduğunu
görüyoruz. Hatta toplu iş ilişkilerinde güvencesiz
çalıştırma, ucuz emek üzerine düzenlediğiniz yasa
tasarılarının da bir devamı olduğunu söyleyebiliriz. Tarım
ve hayvancılığı bitirmekle siz, mevcut yasayla
yaratmış olduğunuz o alana ucuz emek, ucuz iş gücünü de bu
şekilde sağlamış olacaksınız. Bu yasa
tasarısının bu şekilde tekrar tarafınızdan
değerlendirilmesinin önemli olduğunu ben tekrar buradan belirtmek
istiyorum.
Tabii, burada biz bunları
dile getirince, konuşmaya gelen, cevap vermeye gelen sayın bakanlar
da rakamlarla, formüllerle öyle bir tablo çiziyorlar ki sanki dile
getirdiğimiz bütün hususlarda ülkenin her tarafında güllük
gülistanlık bir tablo var, ülkede şaha kalkmış bir politikalar
silsilesi var, muhalefet de sadece iktidarı yıpratmaya yönelik,
iktidarı eleştirmeye yönelik kendi görüşleriyle tribünlere
seslenmeye çalışıyor. Böyle bir algı yaratılmaya
çalışılıyor ama bunun doğru
olmadığını en azından tarım ve
hayvancılıkla ilgili mevcut tabloya baktığınızda
net olarak görürsünüz. Yani buraya çıkan muhalefetten değerli
hatipler tarım ve hayvancılıkta gelinen aşamayı çok
iyi özetlediler. Tek tek bütün detaylara girmiyoruz ama ithal samandan tutun da
saman fiyatının buğday fiyatını geçmesi, et
ithalatından tutun da hayvancılıkta içine girmiş
olduğumuz çözümsüz girdaba kadar, maalesef, şu anda alarm veren bir
tabloyla karşı karşıya olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Bu tabloyu en yoğun şekilde yaşadığımız
yerlerden birisi de benim seçim bölgem olan Bingöldür. Özellikle Sayın
Bakanın da hem bölge milletvekili olması hasebiyle hem de geçen
aylarda Bingöle yaptığı ziyaretler hasebiyle biz bu süreç
içerisinde kendisinden bu sorunları gerçekçi bir şekilde ele
alıp burada çözümlerle ilgili birtakım, Bakanlığın
çalışmalarını sunmasını beklerdik. Bugüne kadar,
maalesef, bu konuda herhangi bir şey görmedik çünkü Sayın Bakan
Bingöle gittiğinde Bingöl çiftçisiyle, Bingölün köylüsüyle, Bingöldeki
hayvan yetiştiricisiyle kendi kendisini karşı karşıya
getirecek planlamalara, programlara dâhil olmuyor; genelde bölgeye giden
bakanların çoğu öyle. Yani, teşkilatlarınız bir salon
toplantısı ayarlıyorlar, o salon toplantısını
genellikle birtakım hesapları olan, sizin çevrenizde siyaset yapmaya
çalışan çevreler dolduruyor ve onlar halkın
yaşamış olduğu sorunları doğru bir şekilde
aktarmıyorlar. Böyle olunca da ne sorun doğru bir şekilde
teşhis edilebiliyor ne de çözüme yönelik doğru dürüst bir şey
ortaya çıkabiliyor.
Bakın, ben geçen
kış döneminde de bu kürsüden defalarca dile getirdim, soru önergeleri
verdik, Bingölde, Bitliste, Muşta, Vanda, Ağrıda, Karsta,
Ardahanda çok ağır geçen bir kış döneminden
bahsetmiştik. Yollar kapalı olduğu için köylerin, biten hayvan
yeminden dolayı pek çok hayvanın telef olduğunu, özellikle buna
müdahale edilmezse köylünün önümüzdeki dönem içerisinde çok ciddi bir
yoksullukla karşı karşıya olduğunu belirtmiştik
ve bu bölgeye ağır iklim koşullarından dolayı özgün
destek paketleri istemiştik ama, maalesef, bir kış geçti, öyle,
herhangi bir destekleyici, halkın, köylünün gerçekten yaralarını
sarıcı destek paketleri, Bakanlık çalışmaları
çıkmadığı için köylüler, Bingöl köylüleri, Bitlis
köylüleri, Muş köylüleri yoksullukla karşı karşıya
geldiler ve şu anda gittiğimiz her köyde de biz bu köylünün
çığlıklarını duyuyoruz, bu köylülerin yardım
taleplerini buraya getirmenin gayreti içerisine giriyoruz.
Bakın, eğer
Sayın Bakan Bingöldeki programında Bingöl ova köylerini bir
gezmiş olsaydı, özellikle geçen dönemde buğday üreticilerinin ne
durumda olduğunu, buğdayla uğraşan köylülerin nasıl
zarar ettiğini çok iyi bir şekilde görür, belki de onunla ilgili
farklı birtakım şeyleri önümüze getirirdi.
Bingöl Ovasını
canlandıracak küçük bir sulama barajı projesi var Gülbahar
Barajı, tam on yedi yıldır bitirilmemiş. Yani Bingöl
Ovasındaki bütün köylülerin gözü o barajda ama on yedi yıldır
bu baraj hâlâ bitirilemedi. Bingölün doğasını talan eden,
sermayenin cebine milyon dolarlar akıtan, her taraftaki dereleri,
akarsuları kurutan HES barajları bir bir yapılıyor ama
küçük bir sulama barajı ve ona ait sulama kanalları on yedi
yıldır bitirilemedi ve Bingöl halkı olarak biz, eğer bu
yıl artık bitirilmezse bu baraj, Guinness Rekorlar Kitabına
sizi yazdırmak için bir imza kampanyası başlatacağız.
Böyle bir şey olmaz. Yani, Bingöl Ovasında siz, bir sulama hizmeti
getiremeyecekseniz, tam tersine Bingöl Ovasındaki tarım arazilerini,
kentleşmeyle ilgili bir sürece, yine sermayenin hizmetine
sokacaksanız, orada çok ciddi problemlerin karşınıza çıkacağını
bilmeniz gerekiyor.
Bakın, Bingöl
Ovasındaki köylüleri bu şekilde
yoksullaştırdınız, hayvancılıkla
uğraşan köylülerimizi bu şekilde perişan ettiniz,
şimdi peşinden proje göndermiyorsunuz, koruculuk kadroları
gönderiyorsunuz. Şu anda Bingöldeki ova köylerinde, askerî yetkililer,
Bingöldeki idari yetkililer, ellerine, Hükûmetinizin almış
olduğu 1.000in üzerindeki korucu kadrolarını alıp, o
köylüleri koruculaştırma gayreti içerisine girmiş durumda. Buna
en önce sizin karşı çıkmanız lazım. Sizin, bölge
milletvekili olarak, kardeşi kardeşe vurdurtan bu politikaya
karşı duruşun da ötesinde Biz, tarım,
hayvancılıkla ilgili, ormancılıkla ilgili çok ciddi
projelerle geleceğe hazırlanıyoruz. Bu koruculukla ilgili
süreçlerin önüne geçeceğiz. demeniz lazım, ama uygulamaya
baktığımızda maalesef bunları göremiyoruz.
Diğer taraftan, Bingöl
Ovasında bir tarım reformu yapıldı. Bu tarım
reformuyla ilgili düzenlemede referans alınan kadastro
planlarının tarihleri eski olduğu için şu anda köylüler
karşı karşıya gelmiş durumdalar yani köylünün mevcut,
belli olan arazilerini, tarlalarını siz
karıştırdığınız için, muhtemeldir ki,
önümüzdeki bir iki yıl içerisinde bizim bütün gündemimiz bu ova
köylerindeki köylüler arasındaki kan davaları olacak.
Kamulaştırmayla
ilgili süreçleri de zaten
Toplulaştırma diye bir şey
çıkardınız, yani oradan yol mu geçiyor, işte sulama
kanalı mı geçiyor onlarla ilgili köylülerin kafasında net bir
şey yok ama arazisine hizmet götürdüğünüzü söylediğiniz köylüyü
mağdur ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sulama alanı olan araziyi köylüden aldınız, uçsuz
bucaksız bir dağ başını ya da bir dere
yatağını onun karşılığında verdiniz,
bunun adına da toplulaştırma dediniz.
Bütün bunlar bu sorunları
çığ gibi büyütüyor. Biz özellikle Barış ve Demokrasi
Partisi olarak, tarım ve hayvancılıkla ilgili kronikleşen
bu sorunlarla ilgili Hükûmetin bir an önce yapıcı
çalışmalar içerisinde olmasını temenni ediyoruz. Bu nedenle
de bu kanun teklifine ret oyu vereceğimizi belirtmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın
Şandır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakanın sözleri üzerine birkaç cümle daha söylemek
gereğini duydum.
Değerli
arkadaşlar, birçok defa ifade etmişimdir, biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu memlekete, bu millete bir gram hizmeti dokunan herkese
şükranlarımızı sunuyoruz ama siyasetçinin görevi
yaptığıyla övünmek değil, yapamadığıyla özür
dilemektir. Sayın Bakanın burada, ikide bir gelip Tarımı
şu noktaya getirdik., Çiftçiye bu kadar para verdik., Şu kadar
destek verdik. diye övünmesi, sanki çiftçiye, hani Başa kakma diye bir
şey vardır
Babanızın kesesinden, cebinden mi veriyorsunuz?
Milletin parasını millete veriyorsunuz ama bir sonucunuz var, bir
sonucunuz var Sayın Bakan- iktidarınızın sonunda, on
yılınızın sonunda, bugün, Türkiye et ithal eder duruma
gelmiştir. Başarılı tarım
politikalarınızın sonucu budur. Türkiye
hayvancılığı bugün, samanı ithal eder duruma
gelmiştir. Siz ne yaparsanız yapın, sonuç itibarıyla,
Türkiye gibi bir coğrafyada insanlar kendi kaynaklarıyla kendi
çocuklarının karınlarını doyuramaz hâle geldilerse
durup düşünmek, bu işin sorumlusu, siyasi sorumlusu olarak da sizin
bir vicdan muhasebesinden geçmek gibi bir sorununuz olduğunu
düşünüyorum. Yoksa, tabii ki yapacaksınız,
iktidarsınız, ama benim esas itiraz ettiğim konu şu: Bu
türlü kanunlarla ikide bir oynamamak lazım. Çünkü, bunlar toplumsal
karşılığı olan kanunlar.
Bakın, şimdi, bu 2 maddelik kanunu
çıkartıyorsunuz, bakınız ne kadar yağma olacak,
göreceksiniz. Yani, meralar, bu ülke açısından tarım arazileri
kadar önemli çünkü hayvancılığın girdisi meralar.
Şimdi, yüzde 1 mera dışı
kullanımına müsaade ediyorsunuz, Bakanlar Kurulu kararıyla da
bunu yüzde 2ye çıkartıyorsunuz. Otomatikman zaten mera
alanlarını en az yüzde 1 oranında azaltıyorsunuz demektir.
5 defa kanunda değişiklik yaptınız, her
değişiklik sonrasında Türkiye meracılığı
biraz daha geriye gitti Sayın Bakan.
Anayasamızın 44üncü maddesi,
devletin tarım topraklarını ve tarımı korumak,
çiftçiyi korumak gibi bir yükümlülüğü var. Siz meraları ıslah
etmekle sorumlusunuz. Çiftçiyi, üreticiyi korumakla sorumlusunuz,
toprağı korumakla sorumlusunuz. Bir aczinizi ifade ediyorsunuz,
diyorsunuz ki burada: Biz bunu yapamadık, koruyamadık özel sektöre
devredelim, onlar korusun, onlar ıslah etsin.
Evet, kanunun 12nci maddesine göre, kiraya
verilebilir. Ama hangi şartla kiraya verilir, özel sektöre tahsis
edilebilir? Islah etmek kaydıyla kiraya verebilirsiniz. Siz burada tesis
yapmaya izin verdiğiniz takdirde, bakınız, önümüzdeki süreçte ne
kadar çok mera yağmasıyla karşılaşacağız.
Değerli
arkadaşlar, hükûmetlerin veya devletin görevi sorun çözmektir. Mera
konusunda Türk çiftçisiyle devlet arasında çok ciddi ihtilaflar
vardır. Bakın, 2/B konusunda birikmiş, kangrene dönmüş
sorunları çözebilmek için, Anayasaya aykırı olmasına
rağmen, bir çözüm üretildi burada. Bitti mi sorunlar? Bitmedi çünkü
mahkemelere düşmüş konulara bir çözüm getirmediniz. Yine, Türk
çiftçisiyle orman idaresi hasım hâlinde, mahkeme kapılarında
sürünüyor. Merayla ilgili de aynı durum var. Mera arazilerinin, mera
vasfını kaybetmiş arazilerin 1998 öncesindeki işgali,
kullanımıyla ilgili bir çözüm üretmiyorsunuz. Bundan dolayı,
köylüsüydü kentlisiydi, insanımız yine mahkeme kapılarında.
E bu sorunları yok sayarak iktidar olmak iddiası nasıl olacak?
Bu sebeple, biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu konuyu çok önemsediğimizden
Her iki, yani
İçişleri Komisyonu üyesi arkadaşlarımızın ve
Tarım Komisyonu üyesi arkadaşlarımızın muhalefet
şerhinde önerdiği o kadar önemli hususlar var ki hiçbirini dikkate
almıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, mesela bunlardan birini size
söylemek isterim: Kiralama miktarında bir sınır getirecek
misiniz? Ne kadar kiraya vereceksiniz? Kiralamayı hangi usulle
yapacaksınız? İhale yapacak mısınız? Özel sektöre
devrettiğiniz yerdeki tesisler kiralama sonrasında, sürenin
bitiminden sonra ne olacak, kime devredilecek? Yani birçok sorun var, birçok
soru var, bunlara cevap vermiyorsunuz. Biz Adrese teslim. diyoruz, Sayın
Bakan üzülüyor. E yani şimdi bu sorulara cevap vermezseniz, bu konuyu, bu
önemli konuyu dört dörtlük tanzim edip faydayı hasıl edecek bir
düzenleme yapmazsanız, bu şekilde, birinin sorununu çözecek
şekilde, geçici, eksik, yarım bir düzenleme getirirseniz bunu
nasıl değerlendireceğiz Sayın Bakan?
Değerli
milletvekilleri, meracılık, tüm insanımızı
ilgilendiren mera konusu, çünkü beslenmeyle ilgili bir konu, hepimizi
ilgilendiriyor ama mera konusu, mera, otlak, yaylak, kışlak, yaylalar
konusu ve bunların ıslah edilmesi, usulüne uygun
kullanılması bir başka anlamda da çok daha önemli; o da erozyon.
Mera alanları maalesef devletin yanlış uygulamaları, yanlış
politikaları doğrultusunda, bir yandan haksız tasallutlara,
saldırılara maruz, bir yandan da erozyona muhatap.
Şimdi, meraların,
yaylaların kullanımında getireceğiniz uygulamalarla yine,
Türkiye topraklarını -bize ait değil, gelecek nesillerin
emanetçisiyiz biz- gelecek nesillere ait olan bu toprakları rüzgârın,
suyun acımasız insafına terk edeceksiniz. Mera konusu
ormancılığı da ilgilendiren bir konu, tarımı da
ilgilendiren bir konu ama maalesef her meseleye para gözüyle bakmak, gelir
gözüyle bakmak tüccar siyaset diyorsunuz ya, bihakkın doğrusunuz-
ticari gözle bakmak sizin temel yaklaşımınız. Öyle de
baktığınız takdirde, bekleriz ki bir sorun çözün, yani
toplumsal karşılığı olan, halkın tümünü
ilgilendiren bir konuda sorunların tamamını çözecek veya halkın
sorunlarını, halkı merkeze, insanı merkeze alarak onun
sorunlarını çözecek bir yaklaşım içerisinde olsanız
itiraz etmeyeceğiz ama birilerinin sorunlarını çözmek için bu
milletin Meclisini bu denli meşgul etmenizi gerçekten kabul edebilmek
mümkün değil.
Bu sebeple ben
Bu kanun
eksik bir kanun, sonuçları itibarıyla faydasız bir kanun, yani
merayı ıslah etmek için, köylünün, kentlinin
kullanımının dışında kalan, hayvan
sayısının ötesinde kalan mera alanlarının özel sektöre
tahsis edilmesi zaten mevcut kanunda var ama bunun üzerine
hayvancılık için gerekli tesislerin kurulması amacıyla
böyle bir kanunun getirilmiş olmasını gerçekten anlamsız,
gereksiz, faydasız ve meseleyi yanlış noktalara çekecek,
istismar edecek bir zemin oluşturacağı anlamında doğru
ve faydalı bulmamaktayım.
Bunu tekrar
düşünmenizi takdirlerinize sunar, hepinize saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Şahsı adına
Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRETTİN YILDIRIM
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Mera
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin son on yılda tarım sektöründeki
değişim ve dönüşümünü dünya milletleri, uluslararası
arenada herkes kabul ediyor ve ciddi başarıları
alkışlıyor. Bunu hep beraber görüyoruz. Ama ülkemize
geldiğimizde, hele Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Parlamentoda,
muhalefet partisine mensup değerli sözcülerimizin tarım sektörüyle
ilgili değerlendirmelerini de dinlediğimizde acaba biz mi
yanlış görüyoruz, dünya mı yanlış görüyor, yoksa
Türkiyede mi yanlış şeyler oluyor; hayretlere düşüyoruz.
Şimdi, son on
yılda tarım sektöründe onlarca düzenlemeler yapıldı. Bir
tanesini söyleyeyim: Tarım sektörüyle ilgili Tarım Sigortaları
Kanunu bu dönemde düzenlendi ve çiftçilerimizin hizmetine verildi. Yine,
değerli milletvekillerimiz, destekler daha önce doğrudan gelir
desteği olarak ödeniyordu. Bazen -ben müsteşar
yardımcısı olarak başladığımda- bir ilçenin
yüz ölçümünden daha çok, destek alınacak araziler ortaya
çıkıyordu; hâlbuki 2003ten sonra bu destekler çeşitlendirildi,
üretime yönelik destekler verilmeye başlandı bilhassa son
yıllarda. İnşallah, havza bazlı desteklerde buna geçilecek,
desteklerin üretime yönelik, üretim artışına verilmesine yönelik
çalışmalar çiftçimiz tarafından da memnuniyetle kabul edilecek.
Bir kere, Türkiyede son
yıllardaki üretimin artışı, verimliliği, tarım
sektörünün vizyonu önemli başarıları da beraberinde getirdi. Ancak,
tarım sektörü dünyanın her ülkesinde ciddi destekler görüyor.
Türkiyede de tarım sektörüne ciddi destekler veriliyor. 2000li
yılların o kriz döneminde tarım sektörüne verilen destek sadece
1 milyar civarındaydı yani eski parayla 1 katrilyondu. Bugün
tarım sektörüne verilen destek 9 katrilyonu aştı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Gayrisafi millî hasılaya göre söyleyin.
BEDRETTİN YILDIRIM
(Devamla) - Bunu da takdir etmek lazım. Keza bu desteklerin üretime
verilmesiyle ciddi şekilde verimlilik arttı. Ancak, geçtiğimiz
iki yılda ülkemizde ciddi kuraklık gözüktü. Bu kuraklıktan
dolayı, elbette kuraklıktan dolayı sıkıntılar
yaşadık. Bugün Türkiyenin her yerinde, Tarım
Bakanlığının son aylarda aldığı tedbirler
sonucu Türkiyenin her yerinde 50 kuruşa samanı çiftçilerimize
ulaştıran bir organizasyon hayata geçirildi. Tarım Kredi Kooperatifleri
bunun gereğini yapıyor, burada çıkıp böyle
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Mazot kaç lira mazot?
BEDRETTİN YILDIRIM
(Devamla) -
lokal şeyleri dile getirerek bir yoksulluk edebiyatı
yapmak, fukaralık edebiyatı yapmak, çiftçileri ya da köylülerimizi
etkilemek doğru değil. Esasen tarım sektöründe yapılan her
hizmet köylülerimiz tarafından, çiftçilerimiz tarafından çok önemli
şekilde değerlendiriliyor ve bu, sandıklarda da kendini
gösteriyor.
Değerli
milletvekillerimiz, bu kanunla yapılan değişiklikle birlikte
meraları kullananlar ya da meraları kiralayarak hayvancılık
sektörüne ciddi katkıda bulunmak isteyen insanlarımızın o
meralarda besledikleri hayvanlarımızın, otlaklardaki beslenen
hayvanlarımızın gece barınmalarıyla ilgili
birtakım barınaklar, padokların yapılmasından daha
doğal bir şey yoktur; yapılan bu değişikliktir, bunu
farklı değerlendirmek doğru değildir. Yine sulama
ihtiyacını giderecek düzenlemelerin yapılması da tabiidir.
Ben, bu
tasarının, bu düzenlemenin hayvancılığımıza
ciddi katkı sağlayacağını umuyorum ve emeği
geçenlere teşekkür ediyorum. Sizleri de saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yıldırım.
Bursa Milletvekili Önder
Matlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Matlı.
ÖNDER MATLI (Bursa)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 242 sıra
sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üç nesildir tarımla geçinen bir ailenin ferdi olarak
şu anda görüşmekte olduğumuz kanunu çok önemli addediyorum ve
gerçekten bu kanunun da devrim niteliğinde bir kanun olduğunu
düşünüyorum. Neden böyle düşünüyoruz? Değerli dostlar,
Türkiyede temel olarak baktığımız zaman, geçmişten
bugüne kadar tarım ve hayvancılığın birbiriyle çok
ciddi manada entegrasyonun sağlanamadığını hep
beraberce görüyoruz. Dolayısıyla, bu manada, bu entegrasyonun gerçek
manada, sağlam manada kurgulanmasıyla ilgili olarak bu kanun çok
önemli ve bunun ne demek olduğunu ben kendi şahsımdan sizlere örnek
vererek açıklamada bulunmak istiyorum.
Değerli dostlar,
yaklaşık sekiz on yıl önce, biz de tarımdan gelen bir
ailenin ferdi olarak kendi ata topraklarımızda, Bursada,
Karacabeyde bir çiftlik yapmak istedik, hayvancılık tesisi kurmak
istedik, biz buna niyetlendiğimiz zaman, yer arayışlarına
baktığımız zaman atamızın, dedemizin yerleri var,
bu yerlerde biz hayvancılık tesisi kuralım istedik ancak
baktık ki
İzin almaya kalkıştığımız
zaman Orası zinhar olmaz. Orası tarım arazisi. Öbür tarafa
gidiyorsunuz, öbür tarafta farklı engellerle
karşılaşıyorsunuz, başka yere gidiyorsunuz farklı
engellerle karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla, siz bu
manada yatırım yapmaya kalktığınız zaman çok
ciddi manada sıkıntıyla karşılaşıyorsunuz. Ve
bunun neticesinde biz bir tesis kurmak zorunda kaldık. Nerede? Tarım
niteliği olmayan arazide biz bir çiftlik kurmak zorunda kaldık.
Değerli dostlar,
değerli milletvekilleri, evet, dediğimiz gibi, tarım ve
hayvancılık çok ciddi manada entegre düşünülmesi gereken bir
işken maalesef bugüne kadarki yapıdan dolayı biz bu
bağı birbirinden koparmışız. Hayvancılık
yapmak isteyenler verimli tarım arazilerinde hayvanlarının kaba
yemlerini karşılamaktan maalesef uzak bir duruma düşmüşler.
Bugün baktığımız zaman hayvancılığın
temel girdisi yem ve hayvancılıktaki yemin yaklaşık yüzde
70 civarında bir maliyeti var ve bu maliyetin en önemli kısmı da
kaba yem unsurudur.
Evet, değerli
milletvekilleri, üreticimiz kaba yemini sağlayamadığı için
maalesef geçmiş yıllarda kesif yem kullanarak hayvanına bakmak
zorunda kaldığı için kârlılıktan uzaklaşmak
zorunda kalmıştır. Bu manada, bu Mera Kanunuyla beraber
meralarda hayvancılık tesislerinin kurulabiliyor olması
gerçekten hayvancının rantabl ve verimli, kârlı bir şekilde
işini yapabilmesi için çok önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz yurt dışına gidiyoruz. Yurt
dışına gittiğiniz zaman özellikle Avrupada, Amerikada
araziye bakmanızı özellikle istirham ediyorum.
Baktığınız zaman bu arazilerde tarımsal
işletmeleri, hayvancılık işletmelerini görebiliyorsunuz. Bu
çok önemli bir hadise ama maalesef Türkiyede biz bu yapıyı
kurgulayamamışız. Dolayısıyla, hayvancılık
tesisi apayrı bir yerde, tarım tesisleri, tarım alanları
arazileri apayrı bir yerde ve burada verimlilikten uzak, ulaşım
maliyetleri, lojistik maliyetleri üstüne binmiş, dolayısıyla bu
manada çok ciddi sıkıntıların yaşandığı
durumu gözönünde görüyoruz.
Evet, Türkiyede
baktığımız zaman, hayvancılık maalesef dağ
köylerinde yapılmakta. Ovalarda, tarım arazilerinde,
hayvancılığın daha verimli bir şekilde
yapılabileceği arazilerde maalesef biz geçmiş zaman içerisinde
kendimizi bu manada kısıtlamışız.
Evet, değerli
milletvekilleri, bugün de baktığımız zaman, meralarda bu
işin önünün açılması, hayvancılık tesislerinin
yapılıyor olmasının önünün açılması gerçekten çok
önem arz ediyor. Düne kadar Türkiyede Su akar Türk bakar. düşüncesiyle
maalesef giderken meralarda da aynı şeyi söylüyoruz. Meralar orada
kendi başına durur ama hiçbir kimse, bir Allahın kulu, bir
üretici, hayvancılık yapmak isteyen orada bir tesis kuramaz, o
merayı işleyemez ve ekonomik olarak bir katma değer ortaya
koyamazdı. Burada biz olaya memleketin değerlerinden ekonomik olarak
katma değer ortaya çıkartılması manasında
bakıyoruz.
Ve bu duygu, düşüncelerle de devrim niteliğindeki bu
kanunun tarımımıza, hayvancılığımıza,
milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Matlı.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, özür dilerim
Bu, Su akar, Türk bakar.
sözü bu Mecliste çok fazla kullanılmaya başlandı. Bu, kendi
milletimize yönelik bir ayrımcı ifadedir, kötü bir ifadedir.
Milletvekillerinin kullanmaması gerektiğini söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Eskiden öyleydi, şimdi öyle değil ama
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğdu.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Şafak?..
Yok.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Bakan, il tarım müdürlüklerinde yeterince Brusella
aşısı bulunmadığı için hayvanların
aşılanmasında sorun yaşanmaktadır.
Aşılamaları geciken hayvanlar hastalık
taşıdığı için çevre ve insan
sağlığı bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.
Hayvanlarını zamanında aşılatamayan on binlerce
üreticimiz devlet desteklerinden yararlanamamaktadır. İl tarım
müdürlüklerine Brusella aşılarının ne zaman
ulaştırılacağına dönük bir çalışmanız
olacak mıdır?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Öz.
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kütahya
ili, Tavşanlı ilçesi, Çardaklı ve Moymul meraları
bakım yapılacağı gerekçesiyle tel örgü altına
alınmış ve hayvanların meraya çıkartılması
engellenmiş durumdadır. Hayvan sayısı da özellikle çiftçi
malları koruma kayıtlarına göre, sizin elinizdeki kayıtlara
göre oldukça düşük gösterilmektedir. Bu, meraların işgal edilmesine
bir zemin hazırlama amacıyla yapıldığı
iddiası kamuoyunda ciddi rahatsızlıklara yol
açmıştır.
Hâlen mera olarak tapuda
kayıtlı olduğu hâlde, önemli miktarda bir mera
alanının işgal altında olduğu iddiaları
doğru mudur? Anılan meralarda ne kadar alan, şu ana kadar,
Hükûmetiniz döneminde işgal edilmiştir ve bu tasarıyla, bu,
işgal edilen alanlar kimlere verilecektir? Açıklarsanız
sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önce size Tarsus ve Erdemlide
yaşanan sel felaketinden mağdur olan çiftçileri sormuştum; siz
de, bunların borçlarının ertelendiğini söylediniz. Ben
hemen ziraat odası başkanlarını aradım ve bilgileri
aldım; Tarsusta sadece 105 çiftçinin borcu ertelenmiş, Erdemlide
106 ve bu çiftçiler tapulu araziye sahiplerse, kira kontratları varsa veya
sigortaları varsa ötelemişsiniz yani esas, gariban çiftçinin borcunu
hiçbir şekilde ertelememişsiniz.
Ayrıca, zarar ödemesi ne Tarsusta ne de Erdemlide hiç
yapılmamış, hiçbir zararı
tazmin etmemişsiniz. Size bilgi veren bürokratlar hiçbir
şekilde size doğru bilgi vermemişler.
Ayrıca,
mısır, pamuk, soya gibi hiçbir teşviki de henüz
vermemişsiniz; bu teşvikleri de vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Sayın Genç?.. Yok.
Sayın
Değirmendereli
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, biraz
önce de sormuştum, bu 28/12/2012 tarihli Bakanlığın
talimatıyla damızlık hayvanların kesimlerinin önlenmesi
için gerekli tedbirlerin alınması yönünde il hayvan sağlık
zabıtasına ve il müdürlüklerine gönderilen bir talimat var. Bu
kararda özetle, hayvanların damızlık vasıflarını
yitirdiğinin belgelendirilmesi durumu dışında dişi
hayvan kesimine izin verilemeyeceği belirtilmekte. Ancak, bu durum
üreticileri son derece mağdur etmektedir. Evet, damızlık hayvan
varlığımızı artırmaya yönelik olarak olumlu bir
tedbir olabilir ama üreticilerin mecburiyetten satmak durumunda
kaldığı hayvanlarla ilgili bir destekleme, bir planlama, belki
damızlık hayvan
alıcılarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
satıcıları
arasında bir borsa oluşturma yönünde bir gayretiniz var
mıdır?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Değirmendereli.
Sayın Ağbaba?..
Yok.
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, geçen hafta sonu ben
Konyadaydım. Konyada çiftçiler gübre fiyatlarından dert
yanıyorlar. Diyorlar ki: Sayın Bakanımıza sorun, havyan
fiyatları, et fiyatları artınca canlı hayvan ithal
ediliyor, saman fiyatları artınca saman ithal ediliyor. Şu anda
gübre zamanı. 42 liralık gübre 52 liraya çıktı, yüzde 25
zam geldi. Dolayısıyla, gübre için, fiyatların düşürülmesi
için özel bir ithalat rejimi düşünüyor musunuz, vergi indirimi
düşünüyor musunuz?
İkinci bir konu Sayın Bakanım:
Mera vasfında olup tapulu bazı araziler var. Bunların sürülüp
ekilmesiyle ilgili ciddi sıkıntılar çıkıyor. Bu
konuyla ilgili bir çözüm öneriniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özgündüz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Mersinde, Erdemlide ve Tarsustaki
çiftçilerin durumunda 105 kişi, 106 kişi sadece faydalandı.
dendi. Tabii, arkadaşlar, bunun burada çıkan uygulamada, kanunda
belli bir uygulaması var. Yani bir kişi eğer Çiftçi Kayıt
Sistemine dâhilse, belirli bir arazisi varsa, orada üretim
yapılıyorsa ya da kiralamışsa bu araziyi yani Ya, ben
burayı kiraladım, kiralık arazide yapıyorum. veya
Burası benimdir. Ben Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil bir çiftçiyim.
diyorsa ve belirli bir yüzdede bunun zararı varsa bu
karşılanır. Onun dışında, tabii ki kural,
kuruşuna
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Karşılanmamış Sayın Bakan, hiç kimsenin
karşılanmamış.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) Hayır, işte, karşılanan
o.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hiç yok, 1 tane
bile yok.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bunun, şimdi, 2/B arazisi veya
işgal arazisi ise, dolayısıyla, işgal arazisinde üretim
yapıyorsa, Çiftçi Kayıt Sistemine de dâhil değilse, dâhil
edilmemişse ona yardım ancak -eğer mağdur bir durumdaysa-
mahallinde valilik vesaire tarafından yapılabilecek yardımlarla
o işleri bir şekilde, sıkıntıları hafifletilir.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Bakan, bir tane bile ödeme yok.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, yani orada siz
söylediniz işte, 105, 106 kişinin
AYTUĞ ATICI (Mersin)
O erteleme Sayın Bakan, borç
ertelemesi.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Neyse işte, borç
ertelemesi zaten, borç ertelemesi.
Brusellayla ilgili olarak
söylenen, Sayın Özün zannediyorum, sorusuydu: 2012 yılı
aşılama sayısı 2 milyon 33 bin 230, küçükbaşta da 5
milyon 119 bin 984. Bir yeni aşı uygulaması
başlatıldı bu konjonktive aşı dediğimiz, göze
damlatılan bir aşı. Burada aşılama
dışında ayrıca hastalığın kontrol ve
eradikasyonuna yönelik çalışmalar yapılıyor ve eğer
bizde de şu ana kadar illerde bildirilip de kendisine aşı temin
edilmemiş yani Ben aşı istiyorum, benim ilimde bu
aşıya ihtiyaç var. deyip de bildirilmemiş yok.
Dolayısıyla o aşıyla ilgili herhangi bir
sıkıntı söz konusu değil.
Şimdi bir değerli
vekilimiz şunu söyledi bu özellikle dişi hayvanların kesimiyle
ilgili: Tabii, hâliyle damızlık değeri yüksek hayvanların
lalettayin kesilmesi takdir edersiniz ki doğru değil, uygun da
değil. Biz onu bir komisyon kararına bağladık yani komisyon
muayene eder, eğer bu hayvanın reforme edilmesinde bir karar ortaya
çıkarsa buna uygun olarak da kesim kararı o takdirde verilebilir.
Tavşanlıdaki,
Çardaklıdaki mera işgalleriyle ilgili
Meraların, tabii, bir
mera otlatma planı yapılıyor. Neden? Burada bizim meraları
doğru bir şekilde kullanmamız lazım yani böyle işte,
tel örgü çekilmiş, yasaklanmış falan şeklinde değil,
bunu bu şekilde söylemeyelim. Bu, sonuçta, meranın doğru
kullanılmasıyla ilgili mera amenajmanıdır ve bu rotasyondur
yani bir bölümü kapatırsınız otlatmaya, orası kendine
gelir, öbür tarafta otlatırsınız, sonra sıra öbür tarafa da
bu şekilde gelir. Yine o bölgede işgal edildiğine dair de bize
gelen bir şikâyet söz konusu değil.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, gübre fiyatları
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Şimdi, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyarbakırla ilgili bir şey söylendi,
özellikle onu cevaplandırmam gerekiyor çünkü zihinlerde bir
karışıklığa meydan vermesin, kayıtlara da geçsin
istiyorum. Orada daha önce Hayati Altıntaş isminde birisinin görevden
alınması var. Yalnız o, Et Balık Kurumunun Teftiş
Heyeti tarafından yapılan soruşturmada, şikâyet ettiği
için değil, mesai arkadaşıyla kavga ettiği
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ama o karar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yapma!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Tamam mı, müsaade edin.
Şimdi, yok, yok, bir
dakika
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ben o dosyayı inceledim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bir dakika canım.
İnceleyin, tamam, siz de o zaman müdahil olun, açık herkese, dava
herkese açık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Efendim, bakın, idare mahkemesinde
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Peki, kombinadaki yolsuzluk ne oldu Sayın Bakan, onu söyleyin.
Açın cevap versin.
Onu anlatın.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki hadise şu: Şu an
sadece günlük gazetedeki bir haber üzerine konuşuyoruz. Ortada
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hayır, bende bütün belgeler var, getirebilirim. Ben KİT Komisyonu
üyesiyim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Hayır, getirin
canım, eyvallah, bir şey demiyoruz.
Şimdi, Et Balık
Kurumunun kendi içindeki personele bizim Bakanlık olarak müdahalemiz ve
kararımız yok zaten. Oranın Teftiş Kurulu, oradaki personel
bir yanlış yaptığı zaman -neyse şikâyet, vesaire,
hukuki bir problem- ona, onlar karar veriyor ve o arkadaşla ilgili olarak
da cezalar verilmiş. Arkadaşlarıyla kavga ettiği, kurumuyla
ilgili birtakım
Yani başka problemler de var, burada şimdi
şey yapmak istemiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Kesinlikle değil Bakan, siz gıda sektöründen konuşuyorsunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Canım kardeşim,
onu, Sayın Vekilim, yani öyle bir şey
Bizim bütün
yaptığımız uygulamalar hukukun denetimine tabi, her
şey açık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Neden hukuk geri döndürdü o zaman?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) O
araştırmaları da yapıyoruz, soruşturmaları da
yapıyoruz. Dolayısıyla
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Yolsuzluk ne oldu Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yolsuzlukla ilgili,
bakın, kurum içindeki birisinin, bir çalışanın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 3
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ya, bir işçinin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Kurum kaşesi
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Canım, müsaade edin ya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Olmaz!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Siz söyleyecekseniz,
cevabı da siz verecekseniz ben konuşmayayım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim
konuşacak, başka kim konuşacak?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, bak, böyle bir
usul yok. Değerli Vekilim, siz soru soruyorsunuz, ben cevap veriyorum.
Eğer cevabı da siz vereceksiniz bana niye soruyorsunuz?
Biliyorsanız o zaman söyleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Peki, buyurun.
BAŞKAN Sayın
Bakan, lütfen siz cevabınıza devam edin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ben size bir şey
söylüyorum. Birbirimizi dinlemezsek bir yere varamayız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Buyurun Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Ben size bir şey
söylüyorum, diyorum ki: Orada bir işçi, milletten, kurumun kaşesini
kullanmak suretiyle para toplamış
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Evet.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
kendi akrabaları
başta olmak üzere, kendi akrabalarından.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
- Özel konu Sayın Başkan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sonra bu meseleyle ilgili de
kurum bu adamın zaten iş akdini feshetmiş. Bu adam aylardır
tutuklu, adam aylardır tutuklu. Yargı süreci de bununla ilgili devam
ediyor. Şimdi, bunun kurumsal olarak Et ve Balık Kurumuyla
doğrudan bir bağı, bağlantısı yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Şu var Sayın Bakan: Vatandaş, Et ve Balık Kurumu Müdürünün
odasında
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, ben size bunu
söylüyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan, süremizi aştık.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sizin elinizde varsa
. Ama
müsaade edin. O zaten yargıya açık şu anda, konu yargıda.
Biz de siz de hep beraber o yargının bir an önce işini
kolaylaştıralım, tamamlansın yani diyeceğimiz o.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, Müdürün odasında parayı verdim. Diyor. Müdür
orada duruyor değil mi?
BAŞKAN - Şimdi, madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
242 sıra
sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2. Maddesi'nin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüsamettin
Zenderlioğlu Esat
Canan Erol
Dora
Bitlis Hakkâri Mardin
İdris
Baluken Pervin
Buldan
Bingöl Iğdır
MADDE 2.-
4342 sayılı Kanunun 12 nci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Kiralanacak alanda
hayvancılık için gerekli bakım ve barınma
ihtiyaçlarını karşılayacak zorunlu hayvancılık
tesisleri kurulabilir. Bu tesislerin taban yükseklikleri 5 metreyi geçemez.
Meralarda su kaynakları mevcut ise tesisin kurulumu için ÇED raporu ve
Büyükşehir Belediyelerinde belediye onayı alınır. Bu
tesislerin taban alanı, kiralanacak alanın yüzölçümünün yüzde birini
geçemez. Bu oranı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir. Bu tesislerin yapılması ve kullanılması ile
ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı,
var olan biçimiyle, mera alanlarının amaç dışı
(hayvancılık faaliyetleri dışında)
kullanımını önleyici güvenceleri sağlamaktan uzaktır.
Yapılaşmaya konu
olacak mera alanlarını sınırlamaya dönük bir hüküm yer
almakla birlikte, meralarda kurulacak tesislerin yüksekliğine ilişkin
herhangi bir sınırlama hükmü bulunmamaktadır. Bu durum, mera
alanlarında kurulacak tesislerin, turizm ve rant amaçlı
kullanımına kapı aralayacak; mera alanlarının uzun
yıllardır devam edegelen tahrip sürecini daha ileri bir noktaya
taşıyacaktır. Sözü edilen sorunun ortadan
kaldırılması yönünde, mera alanlarında
yapılaşmasına izin verilen alan ile birlikte, kurulacak
yapıların yüksekliğine de yönelik sınırlamaların
belirlenmesi ve bu alanlarda kurulmasına izin verilecek zorunlu
hayvancılık tesislerinin yüksekliğinin "beş
metreyi" aşmayacağının hükme bağlanması,
temel bir gereklilik olarak görülmektedir.
Bunun yanı sıra,
Tasarı, meralardaki su kaynaklarının korunmasına dönük
herhangi bir koruyucu tedbir veya düzenleme içermemektedir. Bu durum, kiralama
konusu yapılan mera alanlarındaki su kaynaklarından,
hayvancılık faaliyetleri ile uğraşan köylünün
yararlanmasının engellenmesi tehlikesini taşımaktadır.
Ayrıca, bu yapı içinde, sözü edilen su kaynaklarının özel
şirketlerin tekeline alınarak metalaştırılması ve
günümüzde temel bir insan hakkı olarak görülen su hakkının ihlâl
edilmesi, kaçınılmaz bir sonuç olarak görünmektedir.
Bu nedenlerle madde
metninin değiştirilmesi teklif edilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt.
Buyurunuz Sayın Kurt.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 242 sıra
sayılı Kanun Tasarısının yürütmeyle ilgili 3üncü
maddesi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu yasanın
yapılış amacı ya da gerekçesi olarak sunulan cümleyi okumak
istiyorum ve ondan sonra bu yürürlüğü, yürütmeyi değerlendirmek
istiyorum.
Ülke
hayvancılığı, çevrenin korunması ve erozyonun
önlenmesi için mera, yaylak ve kışlakların özel sektör
vasıtasıyla ıslah edilmesi kârlı bir hayvancılık
sektörünün oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Yani
Anayasanın 45inci maddesiyle devlete verilmiş olan meraların,
çayırların, tarımsal amaç dışında
kullanılmasını önleme görevini bu aşamadan itibaren özel
sektöre vermeyi düşünüyoruz ve bunu yaptığımız zaman
elde edeceğimiz avantajların neler olduğunu değerlendirmeye
çalışıyoruz. Oysa, Anayasanın çok amir bir hükmü olarak
45inci maddesinde ifade edilen ise, tarım dışında
meraların, yaylakların ve kışlakların kullanılmasına
engel olamayan devletin farklı bir versiyonla bu işi
özelleştirmek suretiyle, hayvancılığın da
geliştirilmesini bahane göstererek yeni yapılanmaya
açmamızdır.
Türkiyede
hayvancılık sektörü ciddi anlamda yara almıştır, ciddi
anlamda sıkıntı çekmektedir. Bunun sebebi meraların özel
sektör tarafından işletilmemesi midir? Yani şimdi, meralar özel
sektör tarafından işletildiğinde hayvancılık çok mu
gelişecektir? Bunları Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerinin ciddi anlamda değerlendirmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Bir kere, neyi ne yapmak
istiyoruz, bunu çok net bir biçimde, bu demin okuduğum gerekçe ortaya
koymakta.
Bizim, 2nci maddeyle de
Bu arazileri kiralanacak alanda hayvancılık için gerekli bakım,
koruma ve su ihtiyaçlarını karşılayacak zorunlu
hayvancılık tesisleri kurulabilir. hükmü karşısında,
başka türlü tesisler yapma hayali kurmanın çok doğru
olmayacağını bilmek ve anlatmak gerekir diye düşünüyorum.
Meraları, hayvancılığın gelişmesi
amacıyla geliştirerek korumanın birinci yolu bu işin
tespitini yapmaktır. Türkiye, şu anda meralarının tespitini
tam anlamıyla yapabilmiş midir? Belli değil, verilen rakamlar
çok farklı. Demek ki doğru bir çalışma gerekiyor. Peki,
tespiti yapılan meraların sınırları belirlenmiş
midir? O da şu anda net olarak belli değil. Meraların kimin
tarafından kullanılacağı, kimin haklarının
değerlendirileceği konusunda tahsisler gerçekleştirilmiş
midir? O da çok net ve doğru bir biçimde ortaya
konulmamıştır. Zaten, bunun konulmadığını
tasarı sıra sayısı içerisinde bulunan İçişleri
Komisyonunun gerekçeleriyle, Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonunun
gerekçeleri arasındaki farktan da anlıyoruz. İçişleri
Komisyonu diyor ki 2nci maddeyi farklı bir biçimde düzenlemek gerekir,
bu düzenleme doğru olmamıştır. demesine rağmen bu
konu hiç değerlendirilmeden, aynen geçirilmiştir. Demek ki bir
yanlış da orada söz konusu.
Mesele örnek olarak verilecekse,
Eskişehirin hem alanı hem mera, yaylak ve kışlak
miktarı değerlendirilerek ortaya konulabilir. Eskişehir, yüz
ölçüm olarak 13 bin 925 kilometrekare alanı kapsayan bir ilimiz ve bu ilin
yüzde 23ü, 325 bin 851 hektarının mera, yaylak ve kışlak
olduğu şu anda tahmin ediliyor. Bunun üzerine yapılacak
yapılanmayı bir değerlendirmek istiyorum. Eğer bu arazinin
tamamı özelleştirilecek olursa ve yüzde 1ine yapı
yapılması gerekecekse yaklaşık, Eskişehirde bulunan
konutların yaklaşık 2 katı kadar bir konut ya da yapı
alanı çıkar ki bu çok ciddi bir biçimde kötüye kullanmaya
elverişli bir alandır. Bunu hele Bakanlar Kurulu yüzde 2ye kadar
çıkarmak gibi bir değerlendirmeyi de yapar ise gerçekten
sıkıntılı bir aşamaya, sıkıntılı
bir yapılaşmaya gelecek bir durumdur. Oysa bizim
hayvancılığı teşvik için ya da tarımsal
amaçlı kalkınmayı desteklemek için başka işler
yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Türkiye, şimdiye kadar
zamanında alamadığı tarımsal destekleri bekliyor. Türk
insanı, Türk çiftçisi ocak ayı içerisinde alması gereken
destekleri henüz alamamıştır. Sayın Bakan biraz önce derhâl
yatırılacağı konusunda bir açıklama yaptı.
Umarım bu açıklama doğrultusunda çiftçimizin destek beklentileri
karşılanır ve onlar bu sıkıntıyı bir nebze
olsun giderebilir.
Türkiyede son zamanlarda
tarımda çok ciddi anlamda bir iş gücü kaybı, bir gelir
kaybı söz konusudur. Bu da on yıldır ezici bir çoğunlukla
iktidar olan AKPnin tarıma bakışını ortaya koymaktadır.
Biz gerçekten tarımı sosyal devlet mantığı içerisinde
destekleyerek ve geliştirerek bir çaba içerisine girmiş olsaydık
bugün çiftçilerimizin pek çoğunun traktörü hacizli olmazdı, pek
çoğunun evinin ya da tarlasının ipoteği ya da haczi
olmazdı. Oysa şu anda köylere gittiğimiz zaman görüyoruz borçsuz
köylü yok. Borcunu ödeme konusunda rahatlıkla zamanında hareket eden
bir köylü yok ve bunun sorumluluğu da on yıldır iktidar olan
partinizindir.
2/B yasası
uygulaması sırasında köylünün olumlu tepki göstermemesi bu
ekonomik sıkıntının bir işaretidir. Türkiyede 2/B ile
ilgili uygulamayı 2nci ve hatta 3üncü kez uzatmanın
yollarını ararken meraları, yaylaları da kullanmaya ve
işletmeye açmanın çok yararlı sonuçlar getirmeyeceğini
düşünüyorum ama şöyle bir tehlike belki söz konusu olabilir: Şimdi
bu meraları kiralayanların ileride mülkiyet hakkı iddia etmesi
gibi bunların devriyle ilgili belli talepleri dile getirmesi de söz konusu
olabilir. Bu konuda, çayır, mera ve yaylaları ıslah etme
çalışmalarını destekleyip büyüteceğimize bunları
özel sektöre açmak suretiyle bir çözüm aramak işin
kolaycılığına kaçmaktır ve hem Mera Kanunundaki hem
de Anayasadaki bu alanların korunmasıyla ilgili devlete verilen
birinci derecede görevin devlet tarafından başkalarına ciro
edilmesi anlamına gelir ki bu doğru bir yaklaşım
değildir.
Türkiye son on yılda
tarıma gerekli ve yeterli desteği vermiş olsaydı,
tarımda bu sıkıntıları yaşamaz, her gün daha da
kapanan işletmeler yerine daha da gelişen işletmelerle
tarım gerçekten büyüyebilir ve kendi kendine yeter bir hâle gelirdi ama
maalesef bu yıl hayvancılığı geliştirme konusunda
ciddi bir caba harcamayan devlet, samanı da ithal eder duruma getirdi. O
nedenle Türkiye köylüsü sıkıntılarını giderme
konusunda iktidarınızdan ciddi taleplerini Antalyada sokağa çıkarak
ortaya koymakta, başka yerlerde de bu tepkilerin çoğalması
mümkündür. Bu konuda sizi uyarmak bizim görevimizdir. Bu yasayı bu hâliyle
geçirmeyiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kurt.
Soru-cevap bölümüne
geçiyorum.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İstanbul Maltepe
Büyükbakkalköyde bulunan 1 milyon
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Işık
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
kısa, öz bir cevap istiyorum. Son yıllarda desteklemelerde artan
yolsuzluklarla ilgili bir çalışmanız var mı? En fazla hangi
ilde artmıştır?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, az
önce sordum, cevap alamadım, tekrar soruyorum: Gübre
fiyatlarının indirilmesiyle ilgili bir çalışmanız var
mıdır? Şu anda gübre atma zamanı, yüzde 25 zam geldi.
Konyalı çiftçi diyor ki: Sayın Bakan hayvan ithal ediyor, saman
ithal ediyor, gübre ithalatıyla ilgili düzenleme yapıp fiyatları
düşürecek mi?
İkinci sorum: Mera
niteliğinde olup da tapulu olan arazilerle ilgili bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz? Çünkü bu tür yerlerin tasarrufunda
köylüler ile tapu sahibi arasında ciddi sıkıntılar
çıkmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özgündüz.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Bakanım, biraz önce brusellayla ilgili bir soru sormuştum
ve siz de bana illerden böyle bir teklifin gelmediğini, isteklerin
olmadığını söylediniz.
Ben Manisa ilinin Salihli
ilçesinde oturuyorum. Salihli ilçesindeki çiftçilerimiz, hayvan üreticilerimiz
2 bin hayvan açısından brusella aşısı
alamadığından dolayı destekleme alamadıklarını
bana bildirdiler. Bu konuyla ilgili ben de sizi bilgilendirmiş
olayım. Bizim çiftçilerimizin mağduriyetinin bir an önce
giderilmesini sizlerden talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Öz.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Kocaeli sanayi kenti, sanayi kentinin tarımla ilgili tek ilçesi
Kandıra. Daha önce Kandırayla ilgili ben bir soru önergemde de
sormuştum ama istediğim yanıtı alamadım.
Kandıranın meşhur taraflarından bir tanesi yoğurdu,
yoğurdunun da özelliklerinden bir tanesi bölgedeki manda
sayısının yüksek oluşu nedeniyle
O bölgede son
yıllarda Kandıra yoğurdundan artık bahsedilemez oldu ve
manda sayısı da son yıllarda çok hızlı bir
şekilde azalıyor. Sizin bununla ilgili hem Kandıranın
sembolü olan yoğurdun yaşatılması noktasında hem de
bölgede bir teşvikle ilgili yatırımınız var mı?
Benzeri, yine bu bölgenin önemli bir gelir kaynağı olan hindiyle ilgili
de bir sıkıntısı olduğunu... Bununla ilgili bir
teşvik ve çiftliklerle ilgili bir yatırımınız var
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kaplan.
Sayın
Atıcı...
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
siz de ben de Türkçe konuşuyoruz, bir türlü anlaşamıyoruz.
Üçüncü seferdir söz alıyorum. Hiç de konuşma meraklısı
değilim. Ne olur soruma cevap verin. Söylediğiniz bütün kriterlere
uygun olduğu hâlde, yüzde 40tan fazla zarar gören Erdemli ve Tarsus
çiftçisinin hiçbir şekilde sera tazminatlarını ödemediniz.
Ödediniz mi, ödemediniz mi? Allah aşkına söyleyin. Ödemediyseniz
ödeyecek misiniz?
İkinci soruma da hiç
cevap vermediniz. Öyle kafanıza göre... Yani anlamıyorum nasıl
cevap veriyorsunuz. Yani siz, herhangi bir şekilde teşvik verecek
misiniz bu dönem, vermeyecek misiniz? Vermemişsiniz. Bu dönemden sonra
teşvik vermenizin çiftçi için bir anlamı olmayacak Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Atıcı.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii, İstanbulda
mera komisyonuyla ilgili, mera komisyonu ısrarla burayı mera
kapsamına almak istiyor şeklinde bir değerlendirmesi oldu bir
sayın vekilimizin. Doğrusu, tabii, mera komisyonu bütün bu
çalışmaları yaptığında teknik bir
çalışma yapıyor, oranın geçmişine bakıyor, daha
önce orada ne yapılmış, bir de yasada daha önce tespit, tahdit
vesaire yapılmış mı; ona göre bir karar veriyor ama onun
tüm uygulamaları hukuk denetimine tabi.
Sayın
Işıkın, desteklemelerde yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir
sorusu var. Şu anda Türkiye genelinde 58 vilayette 95 bin civarında
kişiyle ilgili bir şekilde yani usule uygun olmayan ya bildirim ya
ödeme, vesaire şeklinde yapılmış. Şu anda bunlarla
ilgili inceleme yapılıyor. Bunların bir kısmı biraz
önce burada da söylendi. 211 civarında firmanın Türkiyede kestikleri
müstahsil makbuzlarının, Maliye Bakanlığının
denetimi sonucunda, bu firmaların bu müstahsil makbuzlarıyla ilgili,
sorunları olması sebebiyledir. Bunlar yargı sürecinde ve
inceleniyor. Dolayısıyla, tamamlandığında bunlarla ilgili
hukukun gereği neyse o yapılır.
Şimdi, gübre ile
ilgili
Biz tabii, gübre desteği ödüyoruz, bizim yapabileceğimiz
Hükûmet olarak o; onu da 2005 yılında biz başlattık. Yani
bizden önce, bu uygulama kaldırılmıştı 2001
yılında. Ama gübre desteğini biz başlattık. 700 milyon
lira civarında yıllık gübre veriyoruz. Nitekim, bu senenin,
2013ün gübre ödemesi de bugün hesaplara yatıyor ve yarın çiftçilerin
hesabına geçecek.
Şimdi, devlet bu
şekildeki ithalatı yapmıyor. Tarım kredi kooperatifleri
çiftçi kuruluşu. Onların veya özel firmaların gübre ticareti söz
konusu. Onların yüzde 8 civarında bir gümrük vergisi var. Onun da
-doğrusu- değerlendirilmesi Maliyeyle yapıldı. Maliyenin,
onun piyasa fiyatına çok fazla bir etkisinin olmayacağı yönünde
bir değerlendirmesi
O değerlendirme vergicilerin, maliyecilerin
öngördüğü vergi.
MUHARREM VARLI (Adana)
KDVyi, KDVyi Sayın Bakan
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Biz tabii, KDV alıyoruz
yani sonuçta Türkiye Cumhuriyeti vergi alacak ve kamunun hizmetleri toplanan
vergilerle yapılıyor. Ayrıca, orada bizim Bakanlık olarak
gübre ithalatımız gibi bir uygulama şu anda yok.
Salihli ilçesindeki
Biraz
önce de söyledim, bizden Bakanlıktan veya Bakanlığın
aşı tedarik eden ilgili biriminden, illerden aşı istenildiğinde
bunlar karşılanıyor, önce onu söyleyeyim. Şimdi, tabii,
bunun bize oradan gelmesi lazım.
Sayın Kaplanın manda
desteğiyle ilgili bir sorusu var. Şimdi, biz,
mandacılığı da aynı küçükbaş hayvan gibi
destekleme kapsamına aldık ve burada da yavaş yavaş bir
gelişme var. Örneğin 2010 yılında 84 bin iken 2011de 97
bine çıktı. Halk Elinde Islah Projesi uyguladık. Mandanın
sütüne de normal inek sütüne verdiğimizin yaklaşık 3 katı
ilave destek veriyoruz. Anaç manda başına yine 350 lira destek
veriyoruz. Halk elinde yetiştirilenlere de 650 lira hayvan
başına bir destek veriyoruz. Burada, bizim mandacılıkla
ilgili olarak da söylediğimiz husus bu.
Şimdi, Sayın
Atıcının sözüne bir daha cevap vereyim, aynı şeyi
söylüyorum. Biz de Türkçe konuşuyoruz, sizin de anlamanızı ben
de isterim doğrusu. Niye? Çünkü ben size söyledim. Bizim destek
vereceğimiz çiftçinin bir ölçüsü var. Bu, ya çiftçi kayıt sistemine
dâhil olan bir çiftçidir veyahut arazisini kiralamış veya kendi
arazisinde yapıyor
Bu iki şartı taşımayıp,
gitmiş bir yerde bir işgal yapmışsa, o işgal arazisi
üzerine de bir sera koymuşsa, o serada da eğer bir sel afeti veya
felaket bir şey olduysa, bunun için devletin o şahsa öyle bir destek
vermesi söz konusu değil. Onun dışındakilerin hepsi, genel,
Bakanlar Kurulu kararını biz çıkarıyoruz. Sigorta
desteği kapsamında olmasına rağmen, bak, sigorta
kapsamında olmasına rağmen, sel, don, dolu vesaire, onlara
rağmen, bunların borç ertelemesi yapıldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Borç ertelemesi değil,zarar tazmini.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Borç ertelemesi
dışında bizim başkaca kimseye verdiğimiz bir destek
yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Zarar tazmini yapmadınız.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Zarar tazmini yapmıyoruz
zaten.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Tamam, teşekkür ederim Sayın Bakan ama söz vermiştiniz!
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
Madde üzerinde önerge
yoktur.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 4üncü madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi,
yürürlük maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hayvancılığın
gelişmesi ve daha düşük maliyetle ürün elde edilmesi, kaliteli bitki
örtüsüne sahip yeterli otlatma kapasiteli mera alanlarının
varlığına bağlıdır. Geleceğimizi,
tarımsal geleceğimizi çayır ve meralarımız
belirleyecek diyebiliriz.
Türkiye dünya mera
alanlarının binde 38ine sahiptir ve dünya sıralamasında da
46ncı sırada yer almaktadır. Ülkemizin yıllık 50
milyon ton kaba yem ihtiyacı dikkate alındığında
kaliteli kaba yem açığı 4,3 milyon ton gözükse de sap, saman,
anız artıkları kaliteli kaba yem olarak
değerlendirilmediğinden kaliteli kaba yem açığımızın
14,3 milyon olduğu görülmektedir. Söz konusu açığın
kapatılması için çayır, mera alanlarının ıslah
edilerek otlatma kapasitelerinin artırılması, ekili tarla
tarımı içerisindeki oranının yüzde 25e
çıkarılması gerekmektedir.
Ülkemizin
kalkınması ve gelişmiş ülkeler seviyesine
çıkmasında tarımın yeri ve önemi çok daha belirgin hâle
gelmektedir. Buna rağmen bu yönde yapılan yasal düzenlemeler
göstermektedir ki mera alanlarımızın genişletilmesi ya da
ıslahı gerekçesiyle, ülkemizin ortak varlığı olan
arazilerimizin büyük sermayenin çıkarına sunulması,
peşkeş çekilmesi söz konusudur. Bunun geleneksel yaşam biçimi
olarak yaylacılığın sonunu getirmesi de söz konusudur.
Mevcut durumda yaylak ve meralardan yararlanan çiftçi ve köylümüzün bu
alanlardan uzaklaştırılması söz konusudur. Devletin, mevcut
şartlarda hayvansal üretimin artırılması yönünde tedbirler
alıp yaylak ve meraları artırması ve çiftçimizi, köylümüzü
bu yönde üretime teşvik etmesi mümkün iken, 2/B arazilerinde olduğu
gibi, işlediği, ürettiği topraklardan büyük sermaye sahipleri
menfaatine çekilmesi söz konusudur.
Hayvansal üretimin temel kaynağı
mera ve otlaklarımızın yetersizliği ortadadır. Her
yıl artan yem fiyatları, yurt dışından hayvan ve et
ithaline baktığımızda görülecektir.
Sayın milletvekilleri, tablo gibi, resim
gibi yaylalarımızın, suyun ticarileştirilmesi ile bitirilen
süreç şimdi meralarımızı tehdit etmektedir. Meralarda
mevcut su kaynaklarının ticari bir faaliyete dönüştürülmemesi
gerekmektedir. Bu konuda yasal bir düzenleme ihtiyacı ortaya
çıkmaktadır. Bu ticarileşmenin geleceğimizi tehdit etmemesi
için bu yönde kanuni tedbirler alması gereken Meclisin her gün yeni bir
endişeye yol açacak düzenlemeyi hayata geçirmesi kabul edilemez.
Bu alanların
hayvancılığın ihtiyacı olan kaba yemin en ucuz
karşılandığı yer olma özelliği yanında,
çayır ve mera alanlarının korunması doğrudan biyolojik
çeşitliliğimizin muhafazası anlamına gelmektedir. Su
havzalarının en büyük beslenme ve korunma alanları olan bu
yerleri yok etmekle bir süre sonra dünyanın karşılaşacağı
iklim değişikliklerine katkı sağlamış
olacağız.
Doğal yaşamı korumak üzere,
bitki çeşitlerini barındıran, erozyonu önleyen, yaban
hayvanlarının ve köylerdeki büyük ve küçükbaş hayvanların
su kaynağı olan meralar için devlet tarafından yapılan
yasal değişiklikler ve düzenlemeler tüm faktörler göz önünde bulundurularak
yapılmalıdır. Yok olma tehlikesi taşıyan meralar
köylerimiz için geçim demektir. Köylülerimizin ve ülkemizin tarım ve
hayvancılığı için
Tarımsal üretimle ve
hayvancılıkla geçinen çiftçinin en önemli varlığı
tarım topraklarıdır.
Yalnızca ekolojik değil,
sosyoekonomik anlamda da sorunlara yol açacak düzenlemenin geri dönülemez
zararlar vereceğini hesaba katmalıyız, yaşam
sistemlerimizin bugününü ve geleceğini yok edecek adımlar
atmamalıyız. Sularımız boşa akmasın diye ticari
faaliyete konu edilen ırmaklarımız, derelerimiz HES projeleriyle
doğadan koparılarak geri dönülemez sorunlara yol açmaktadır.
Gelecekte sosyokültürel sorunlara da neden olacak bu hususların,
insanları yıllarca alıştıkları ve ekonomik
etkinlikte bulundukları yerleşim yerlerinden zorunlu göçe maruz
bıraktığını, bırakacağını tabii ki
göz önünde bulundurmalıyız. Meralarda HES kurulmasının
önünün açılmasıyla birlikte, tarım, hayvancılık ve
doğa açısından telafisi imkânsız bir süreç
başlatılmıştır.
BAŞKAN Sayın
Karaahmetoğlu, bir dakikanızı alabilir miyim lütfen.
Sayın milletvekilleri,
sayın konuşmacımızın konuşmasının
bitimine ve yasanın oylamasının sonuna kadar sürenin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurunuz, devam edin.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Devamla) Seçim bölgem Giresunda -gerçi Tarım
Bakanlığını ilgilendiren bir konu değil ama yayla ve
meraları ilgilendirdiği için söylüyorum- yaylalarda elektrik sorunu
vardır. Yaylalarda, Giresun bölgesinde, vatandaşlarımız
mahkemededir, yıkım kararları çıkmıştır,
para cezaları uygulanmaktadır ve 2002 yılında yapılan
parselasyonlarla bir iki köye tahsis edilen mera ve yaylalar bugün on yedi, on
sekiz, yirmi köye, yerleşim yerine tahsis edilmekte ve paylaşım
savaşları yaşanmaktadır.
Meraların
genişletilmesi ve ıslahı kanununun ortaya
çıkaracağı değerin kimlere yarar getireceğini söylemek
istiyorum. Bir tarafta geleneksel yaşam tarzıyla yaylacılık
yapan, yaylada yaşamanın kendisine sağlık getirdiğini
düşünen ve hayvan otlatan ve besleyen insanlarımızın,
vatandaşlarımızın, halkımızın yararına
mı ortaya çıkan bu değer kullanılacaktır -bu
kesinlikle bir fakirlik edebiyatı da değildir- yoksa ortaya
çıkacak bu değer sermaye tarafından mı
kullanılacaktır? Bu anlamda da bakarsak, burada, fakirlik
edebiyatı değil de biz sermayenin edebiyatını
yapıyoruz. Ve burada düzenlenen, çıkan tüm kanunlarda, ne yazık
ki, iktidar partisi, halkın, toplumun, çoğunluğun menfaatleri
açısından değil bütün yasa düzenlemelerine büyük sermaye
gruplarının gözüyle bakmıştır, onların menfaati
açısından bakmıştır. Bu anlamda, bu yasanın
halkın çıkarlarını gözetmediğini bir kez daha
söyleyerek Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Karaahmetoğlu.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 28 Şubat 2013 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.01