TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72nci
Birleşim
28
Şubat 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Mustafa Bilicinin, Cazibe
Merkezlerini Destekleme Programı ve uygulamalarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Gülsüm Koç davasına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelide uygulanan kentsel dönüşüme ve
Büyükşehir Belediye Kanununun kentlerdeki yansımasına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, çiftçilerin
kullandığı tohumlarla ilgili ithal kararnamesinin
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, 28
Şubat sürecine ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun,
28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Bursanın
tarihiyle özdeşleşmiş Mahfelin satılmasının
Bursanın tarihine ve geleneğine bir ihanet olacağına ve bu
hareketin karşısında durduklarına ilişkin
açıklaması
6.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün,
28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili İsmail Aydının,
28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
1 Mart tezkeresine ilişkin açıklaması
9.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
sosyal güvenlik destek primi borçlarının çalışan
emeklilerde büyük huzursuzluk yarattığına ve Hükûmetin sosyal
güvenlik destek primi faizlerini kaldırmayı düşünüp
düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ Grubu adına, 28 Şubat sürecine
ilişkin açıklaması
11.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin, 28
Şubat sürecine ilişkin açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayelin, 28
Şubat sürecine ilişkin açıklaması
13.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, 2/B
yasası nedeniyle vatandaşların mağdur durumda
bulunduklarına ilişkin açıklaması
14.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, CHP
Grubu adına, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu adına, 28 Şubat sürecine
ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
iktidar milletvekillerinin 28 Şubatta gösterdikleri
duyarlılığı 12 Eylül ve 12 Martta da göstermelerini
umduğuna, 1/3/1958 tarihinde Kocaelide batan Üsküdar vapurunda
hayatını yitirenleri saygıyla andığına ve Kocaeli
halkı olarak onları unutmadıklarına ilişkin
açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, yüksek
hızlı trenin Kocaeli içinden geçen bölümünde yapılan
çalışmalarda vatandaşlara ve tarihî eserlere zarar
verildiğine ilişkin açıklaması
18.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin, 28
Şubat sürecine ilişkin açıklaması
19.- Elâzığ Milletvekili Şuay
Alpayın, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, 28
Şubat sürecine ilişkin açıklaması
21.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursa
Keles Kozağacı Vadisi ve Harmanalanı mevkisinde kurulacak termik
santralle ilgili gelişmeler hakkında bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
22.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Rize Milletvekili Nusret Bayraktarın bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekle birlikte Finlandiya
Parlamentosu Başkanı Eero Heinaluoma'nın davetine icabet etmek
üzere 6-8 Mart 2013 tarihlerinde Finlandiya'ya resmî ziyarette bulunacak
Parlamento heyetini oluşturmak için siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1149)
2.- Fransa ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu
kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi (3/1150)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetin; Hırvatistan Parlamentosu
Başkanı Josip Leko ve Kosova Meclis Başkanı Jakup
Krasniqi'nin vaki davetlerine icabet etmek üzere 18-20 Mart 2013 tarihleri
arasında Hırvatistan'a ve 20-21 Mart 2013 tarihleri arasında
Kosova'ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tezkeresi (3/1151)
B) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, (6/1071, 6/2431) esas numaralı sözlü soru
önergelerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek ve 19 milletvekilinin, çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/523)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerle ilgili
hakikatlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/524)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Şırnak Uludere
katliamı ile ilgili olarak olay gecesi ve öncesinde MİT, ABD,
İsrail veya İran'dan istihbari anlamda bir bilgi alınıp
alınmadığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Rize Milletvekili
Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç ile 16
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Rize Milletvekili Nusret
Bayraktarın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, açılan ve kapanan şirketlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/16345)
2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
geçici statü ile çalıştırılan işçilere ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/16394) Ek cevap
3.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, okulların özelleştirileceği
iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcının cevabı (7/16498)
4.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Muğlanın Fethiye ilçesine
bir İŞKUR şubesi açılmasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/16619)
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, gümrük kapıları ile ilgili bazı verilere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/16657)
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyede İŞKURa yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/16886)
7.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Türkiye İş Kurumu Osmaniye İl
Müdürlüğüne başvuran engelli sayısına ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/16888)
28 Şubat 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşimini
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Cazibe Merkezleri Programı ve uygulamaları hakkında söz
isteyen Van Milletvekili Mustafa Biliciye aittir.
Buyurunuz Sayın
Bilici. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Mustafa Bilicinin,
Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı ve uygulamalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
BİLİCİ (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı hakkında
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2007-2013 dönemini kapsayan
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Cazibe Merkezleri Programından
bahsetmektedir. Kalkınma Bakanlığı tarafından
hazırlanan Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı, kaynak
kullanımında coğrafi odaklanmayı sağlamaya yönelik bir
programdır.
Program kapsamında, az
gelişmiş bölgelerde göç eğilimlerini bölge içine yönlendirmede
çekim merkezi işlevi görecek ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli
yüksek cazibe merkezleri belirlenmiştir. Bu seçimde nüfus, hizmet
sektöründeki istihdam oranı, havaalanı, üniversite ve coğrafi
bölge kriteri gibi kriterler belirleyici olmuştur.
Sıralanan bu kriterler
esas alınarak DPT tarafından 12 cazibe merkezi belirlenmiştir.
Yatırımlarda öncelikli olan söz konusu cazibe merkezlerinin
gelişmesine hız kazandıracak ekonomik, sosyal altyapı
yatırımlarına ve istihdam ağırlıklı
projelere de öncelik verilmektedir. Bu imtiyaz, ulusal düzeyde bölgesel
gelişmişlik farklarının azaltılmasına da
katkı sağlayacaktır.
4 ilde uygulaması
yürütülen Program kapsamında 2010-2012 dönemi için toplam 16 proje
uygulamaya alınmıştır. Bu projelerin 15 tanesi kültür,
turizm temalıdır.
Programın
hâlihazırda yürütüldüğü 4 ilde kritik sektör kültür ve tarih temelli
turizm olarak ortaya çıkmıştır, yerel tercihler de bu yönde
tecelli etmiştir.
Van İli Cazibe
Merkezleri Destekleme Programı uygulamaları kapsamında turizm
sektöründe canlılığın sağlanması amacı ile
2010-2012 yıllarında 5 proje uygulamaya alınmıştır.
Bu başarılı projeler hakkında Genel Kurula kısaca
bilgi vermek istiyorum.
Urartu Müzesi: Bu proje
için 7,9 milyon TL bütçe ayrılmıştır. Proje için yer
tahsisi yapılmış ve projenin teknik ve mimari çizimleri
tamamlanmıştır. İnşaat çalışmaları ise
hâlen devam etmektedir.
Abalı Kayak Tesisi
Projesi: 4,9 milyon TL bütçesi olan proje için bugüne kadar 4,4 milyon TL
kaynak aktarılmış ve yapım işleri
tamamlanmıştır. Ocak ayı içinde Vanda kayak sezonu
açılmış ve vatandaşlarımız kaymaya
başlamışlardır.
Van Gölü İnci Tur Gemi
Alımı Projesi: 2,7 milyon TL bütçesi olan proje için ise 2,5 milyon
TL kaynak aktarılmıştır. Proje kapsamında 2 adet deniz
otobüsü satın alınarak Van Gölü üzerinde hizmete sunulmuştur.
Vatandaşlarımız Van Gölünün mavisi ve eşsiz doğa
güzelliklerinin arasında Urartudan Selçukluya tarihî yolculuk yapma
imkânına kavuşmuştur. Bu eşsiz tarihî yolculuğu
yaşayabilmek için tüm milletvekillerimizi Vana davet ediyoruz.
Tekstilkent Projesi: Vanda
kurulması planlanan İhtisas Küçük Sanayi Sitesi benzeri bir modeldir.
Tekstil ve konfeksiyon alanında faaliyet gösteren işletmelerin Vana
taşınmasının teşvik edilmesi amacıyla
altyapısı hazır, yapım işleri bitmiş bir sanayi
alanı oluşturulacaktır. Toplam proje maliyeti yaklaşık
35 milyon liradır. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı
tarafından yapılan ön talep toplama çalışmaları
neticesinde 23 tekstil firmasının toplam 49 bin metre kapalı
alan için talepte bulunduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Bu
projede Van Milletvekilimiz Sayın Burhan Kayatürkün bireysel
katkıları için de kendisine teşekkür ediyorum.
Tuşba Fuar ve Kongre
Merkezi Projesi: Proje ile KOBİlerin, STKların ve diğer
kuruluşların tanıtım, eğitim,
danışmanlık, pazarlama ve teknik destek gibi birçok alandaki
faaliyetlerine katkı sağlanacaktır. Toplam proje maliyeti
yaklaşık 14 milyon TL olup, bu projenin de hâlen yapımı
devam etmektedir.
Proje kapsamında
oluşturulacak fiziki mekânda ulusal ve uluslararası ihtisas
fuarları, bilimsel toplantı ile kongre ve diğer sosyal
faaliyetlerin gerçekleşmesi planlanmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Cazibe Merkezlerinin Programı, Türkiyede
değişen planlama yaklaşımının göstergelerinden
biridir. Bu sebeple, emeği geçen başta Sayın Bakanımız
Cevdet Yılmaz olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bilici.
Gündem dışı
ikinci söz, Bingölün sorunları hakkında söz isteyen Bingöl
Milletvekili İdris Balukene aittir.
Buyurunuz Sayın
Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Gülsüm Koç davasına ilişkin
gündem dışı konuşması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, kendi seçim bölgem
Bingölde yargının altına imza attığı yeni bir
hukuk skandalı, büyük bir adaletsizlik örneğini sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bütün Türkiyede şu anda bu konuyla ilgili
oluşmuş bir kamuoyu var. Buradaki tartışmanın bu
kamuoyundaki tartışmalara yansıyacağına olan
inancımla bu konunun Meclis tarafından önemsenmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Dile getirmek
istediğimiz husus; 19 yaşındaki bir lise öğrencisinin
olayda hiçbir dahli olmadığı bir suçlamayla karşı
karşıya gelmesi ve bu olaydan dolayı da müebbet hapis
cezasına çarptırılması.
Gülsüm Koç, 19
yaşında bir lise öğrencisi. 2011 yılında Bingöl
şehir merkezinde polis otosuna yapılan bir saldırıyla
ilgili Gülsüm Koç bir kurgu, bir komplo sonucunda gözaltına
alınıyor, tutuklanıyor ve daha sonra hazırlanan iddianamede
de hiçbir somut bilgi, belge, bulgu, veri olmadan müebbet hapis cezasına
çarptırılıyor. Bugüne kadar, iddianame içerisinde de geçerli
olmak üzere, bir gizli tanık ifadesi dışında somut olan
hiçbir belge yok burada. Bakın, olayın bir kurgu olduğu nereden
belli: Gülsüm Koçun gözaltına alındığı olay saat
19.30da gerçekleşiyor yani bu polis memurlarının silahlı
saldırıya uğradığı olay saat 19.30da
gerçekleşiyor. Gizli tanık Avcının ifadesi saat 23.45te
alınıyor ancak daha sonra ortaya çıkıyor ki saat 23.30da polislere
bu olayı Gülsüm Koçun yaptığına dair bir tutanak
imzalatılıyor ve bu tutanak imzalatılırken de polis
memurlarına Bingöldeki seçim çalışmalarımız
sırasında Gülsüm Koçun seçim büromuz önündeki fotoğrafı
gösteriliyor. Yani seçim çalışmalarında Gülsüm Koç seçim bürosuna
uğradığı için önceden fişlenmiş, kayıt
altına alınmış, bir kurgu, bir komplo planlanmış,
daha sonra olup olmadığını bilmediğimiz bir gizli
tanık ifadesiyle de bu komplo hayata geçirilmiş.
Şimdi, mahkeme
boyutuna gelince, savcılığın bu olayı delillendirecek
bazı belgeleri sunmasını bekliyoruz ama iddianameye
bakıyoruz, bomboş. Bu suçlamanın, Gülsüm Koçun bulunduğu yerle ilgili, suçlamanın
bulunduğu yerde MOBESE kameraları var, kayıt altına
alınan görüntüler var ama iddianamede bu MOBESE kameralarının da
hiçbir şekilde incelenmediğini ve bu iddianameye
alınmadığını çok rahatlıkla görüyoruz.
Mahkemenin sonucunda da
yine içler acısı bir durum var. Gülsüm Koçun elinde barut izine
rastlanmıyor. Ateşli silah yaralanması ya da ateşli silah
bulundurmayla ilgili Gülsüm Koçun beraatına karar veriliyor ama gizli tanık
ifadelerinden dolayı da 19 yaşındaki bir öğrenciye müebbet
hapis cezası veriliyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bakın,
çağdaş, demokratik ülkelerde, hukuk ülkelerinde zaten sadece gizli
tanık ifadeleriyle herhangi bir yargısal sürecin yürütülmesi mümkün
değil ama uzun süredir Türkiyede gizli tanık ifadeleriyle maalesef
hukuk skandalları devreye konmuş durumda. Şu anda kamuoyunu
rahatsız eden bütün davalarda gizli tanık ifadeleri her geçen gün
hukuku katlediyor. En sonunda bu Gülsüm Koç olayında 19
yaşındaki bir öğrencinin bütün hayatının altüst
edilmesiyle ilgili bir süreçle karşı karşıya
bulunmaktayız.
Bakın, bu olaydan
yararlı kurtulan polis memurları daha sonra mahkemede ifade
veriyorlar ve şöyle diyorlar, Polis Memuru Hasan Hüseyin Korkut -geçiyorum
ifade kısmını- şöyle diyor: Gecenin de karanlık
olması nedeniyle bize ateş açan şahısları ben
görmedim, arkadaşım da görmemişti. Olay nedeniyle
sanıklardan şikâyetçiyim, cezalandırılmalarını
istiyorum. Huzurda bulunan sanık veya başkaca bir kimseyi de görme
fırsatım olmadı. Yani öncesinde imzalatılan tutanak da bu
yaralı kurtulan polis memurlarının vermiş olduğu
ifadeyle tamamen geçersiz kılınmış durumda.
Dolayısıyla, burada 19 yaşındaki bir lise öğrencisinin
bütün hayatını karartan bir yargı kararıyla karşı
karşıyayız.
Bu konuyla ilgili
kamuoyunda çıkan haberlerden sonra Adalet Bakanlığının
dosyayı isteyip şu anda incelettiğini biliyoruz. Bizler de
Adalet Bakanlığı yetkilileriyle görüştük. Dosyayla ilgili
süreçler Yargıtayda tekrar görüşülecek. Biz Gülsüm Koçla ilgili
verilen bu hukuk dışı kararın bir an önce
kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Gizli tanık ifadeleriyle herhangi bir belgeye, bilgiye,
bulguya, veriye dayanmadan, bu şekilde bir insanın bütün
hayatını mahvedecek şekilde süreçlerin altına imza atan
yargısal süreçlerin de bitmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda
ben Meclisi duyarlılığa çağırıyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Baluken.
Gündem dışı
üçüncü söz, Kocaelide uygulanan kentsel dönüşüm ve Büyükşehir
Belediye Kanununun kentlerdeki yansıması hakkında söz isteyen
Kocaeli Milletvekili Haydar Akara aittir.
Buyurunuz Sayın Akar.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelide uygulanan kentsel dönüşüme ve
Büyükşehir Belediye Kanununun kentlerdeki yansımasına
ilişkin gündem dışı konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta yine gündem
dışı söz alarak Kocaelideki problemleri anlatmaya
çalıştım ama zamanım yetmedi, bu
anlatımlarımıza yine bugün
devam edeceğiz.
Yine Kocaeliyi ufak bir
hatırlayalım istiyorum. Kocaeli, hepinizin bildiği gibi
Türkiyede verginin toplandığı, en çok vergi veren iller
sıralamasında 2nci sırada; verginin nakde dönüştüğü
toplandığı iller sıralamasında ise 1inci kent. Peki,
devlet yatırımlarından, kamu yatırımlardan pay
alabiliyor mu? Hayır, alamıyor. Çünkü, 81 il içerisinde de -hepinizin
bildiği gibi- 79uncu sırada. Diyebilirsiniz ki: Kocaelinin
yatırımlara ihtiyacı yok, problemlerini halletmiş. Ama bir
başka boyutu var, Kocaeli çok hızlı göç alan bir kent aynı
zamanda. Türkiyedeki nüfus binde 13 büyürken Kocaelide nüfus binde 26
büyümektedir. Bu neyi ifade ediyor? Yeni bir adalet dairesini ifade ediyor. Bu
neyi ifade ediyor? Yeni okulları ifade ediyor. Bu neyi ifade ediyor? Yeni
hastaneleri ifade ediyor.
Peki, Hükûmetiniz döneminde kamu
yatırımlarından 70inci sıralarda pay alan bu kent bu
işleri halledebilmiş mi? Hayır, halledememiş. Biz bunları
dile getirdiğimizde, bir iki örnek vererek -başka illerde, belki de
vergi vermeyen illerde daha çok yapılmasına rağmen- Kocaelide
sanki büyük mesafe katedilmiş gibi arkadaşlarımız buradan
gelip kendilerini ifade ediyorlar.
Şimdi, peki, bunlar yapılmıyor
da, diyebilirsiniz ki: İşte, orası Türkiyeye örnek gösterilen
bir büyükşehir ve büyükşehir uygulamasının olduğu bir
kent ve ilk defa da Türkiyede tüm ili kapsayan büyükşehir
uygulamasının yapıldığı bir kent. Yine, hatırlatmak
için söylüyorum, 11 katrilyon borcu ile Türkiyenin en borçlu belediyesi.
Hatta, Türkiyenin değil Avrupa Birliği ülkeleri içindeki kentler
arasında en borçlu belediye.
Normal gelirleri dışında bu
kadar borç yapan belediye ne üretmiş sizce. Diyeceksiniz ki Hiç mi bir
şey yapmıyor yahu bu belediye? Evet, ben size taahhüt ettiklerini söyleyeyim
önce. Seçime girerken Büyükşehir Belediyesi, monoray demiş,
teleferik demiş, kongre merkezi demiş, raybüs demiş,
metrobüs demiş, kent meydanı demiş, spor şehri
demiş, 3 yeni baraj demiş, 20 bin araçlık otopark
demiş, 5 yeni arıtma tesisi demiş. Hakkını
yemeyeceğiz, hakkını yemeyeceğiz, 3 baraj demiş, 1
tane gölet, Namazgâh Barajı adı altında yapmaya
kalkıyorlar, finans sıkıntısı için şu anda onu da
tamamlamış değiller. Yine, hakkını yemeyelim 20 bin
araçlık otopark dediler, 2 bin araçlık bir otopark yaptılar.
Yine, hakkını yemeyelim, 4 tane de arıtma tesisi belki de 5tir,
ilave ettiler.
Şimdi, bu taahhüt edilen işlerden
görüldüğü gibi, Kocaelinin en büyük problemi trafik. Şimdi bu
problemi çözmek için Yüksel Projeye 13,5 trilyonluk bir ihaleyle iş
verdiler, trafik problemini çözmek için bir master plan
hazırlattılar. Bu yetmedi, 2 trilyon liraya başka bir
şirkete daha bir master plan hazırlattılar, geçen gün de
yayınladılar. Kocaeli trafik master programı diye, projesi diye
yayınladılar ama tatmin olmamışlar ki AKP İl
Başkanıyla beraber Büyükşehir Belediye Başkanı Avrupa
kentlerinde trafiğin nasıl çözüldüğünü görmek için Avrupa turuna
çıkmış. Ya, bu kadar para harcamaya gerek yok. Sevgili
arkadaşlar, trafik problemini çözmek istiyorsanız bu kadar büyük
paralar harcayıp yandaşlarınızla Avrupa turuna çıkmaya
gerek yok Eskişehire gidip görebilirsiniz, İzmire gidip
görebilirsiniz trafik probleminin nasıl çözüldüğünü. Para harcanmadan
yani ekstra maliyetler bindirmeden bunları yapabilirsiniz.
Şimdi, Kocaelinin 2
büyük ilçesi var; biri Gebze, biri İzmit. Samimi söylüyorum, 550
milletvekili arkadaşımızla seyahat edelim, gidelim, kente giriş
yolunu bulamazsınız. Hadi, diyelim ki kente giriş
yollarını buldunuz İzmitte ve Gebzede, kentten
çıkış yolunu bulamayacağınıza iddiaya girerim
buradan. Mümkün değil bulamazsınız, bulanla da her türlü iddiaya
girmeye hazırız. Böyle bir kent olmaz!
Şimdi, kent merkezinin
acil çözülmesi gereken iki tane şeyi var: Bir tanesi cezaevi, kent
merkezinde, okullar bölgesinde kalan cezaevi. Ama, bu cezaevi dokuz senedir
oradan kaldırılamıyor. Yine, Türkiye Elektrik Kurumunun
yapmış olduğu, depremde hasar gören bir bina var. Bunu da bir
türlü yıkamadılar kentsel dönüşüm diye. Geçen hafta kentsel
dönüşümün nasıl yapıldığını söylediğim
için bu binayı da yıkamıyorlar.
Bir de Sapanca yolu
yapıyorlar kamu imkânlarıyla. Biz onun adını ölüm yolu
taktık. İki haftada bir, haftada bir 1 insanımız orada
ölüyor. 12 kilometrelik yol. Duble yol yapacağız. diye iddia ettiler.
2010da temelini attılar Yüz elli günde bitireceğiz. dediler.
Sadece 12 kilometrelik yolun bir yönüyle 6 kilometresini trafiğe
açabildiler. Şimdi bu kent nasıl yönetiliyor? Bu kent
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla)
Evet, daha sonraki gündem dışı konuşmalarda yine gündeme
getireceğiz kentin sorunlarını.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer
dakika, İç Tüzük 60a göre söz vereceğim, süremizin yettiği
ölçüde.
Buyurunuz Sayın
Halaman.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
çiftçilerin kullandığı tohumlarla ilgili ithal kararnamesinin
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Başkanım,
buralardan bazen bir suali gündeme getiriyorum. Bugün sual günü değil ama
siz aracılık yaparsanız memnun olurum, bakanlar
alınganlık yapıyor sorularımıza, yapılacak
işi sürüncemeye bırakıyorlar.
Bizim Adanada genelde
çiftçiler ithal tohum kullanır. Bu ithal tohum uzun süredir yerli tohuma
geçmedi ama bugünlerde ekim mısır ile ayçiçeğiyle
başladığı için mevsim olarak, tohum bulunmuyor.
Dolayısıyla, bu ithal kararnamesinin çıkması gerekiyor bu
aylarda. Bunun çıkmasını sayın yetkililerden diliyoruz.
Buna vesile olursanız
da size teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın Tunç
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün 28 Şubat. 28
Şubat süreci, ülkemiz insanlarının inancından ötürü
kamplaştırılmaya çalışıldığı,
insanlarımızın bir bölümünün fişlendiği ve
ötekileştirildiği, eğitim müfredatından tutun eğitim
ve finans sektörüne kadar antidemokratik müdahalelerde bulunulduğu,
basın ve medyanın Genelkurmay karargâhından yönlendirilmeye
çalışıldığı, yüksek yargı mensuplarına
ve sivil toplum kuruluşlarına Genelkurmayda brifing verildiği,
seçilmişlerin meşruiyet alanlarının atanmışlar ve
medya, basın aracılığıyla daraltılmaya
çalışıldığı bir tarih olarak
hafızalarımıza nakşedilmiştir.
Türkiye'nin, son
yıllarda, demokrasi yolunda, hukukun üstünlüğünün hâkim olması
konusunda attığı önemli adımlar ve aldığı
mesafelerle bundan sonraki süreçte de millî iradenin her şeyin üzerinde
tutulacağına olan inancımı belirtiyor, ülkemizin 28
Şubat süreci gibi antidemokratik süreçleri bir daha
yaşamamasını temenni ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tunç.
Sayın
Çavuşoğlu
3.- Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçen
28 Şubat darbesinin 16ncı yıldönümü nedeniyle açıklama
yapmak üzere söz aldım.
1997de yapılan Millî
Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla
başlayan ve sözde irticaya karşı olduğu iddia edilen ancak
esas amacı halkın iradesine ipotek koymak olan bu süreçte,
demokrasiye müdahale edilmiş, siyasi iktidar derin güçler tarafından
el değiştirilmiş, hukuk devleti yok
sayılmıştır. Demokrasiyi kurtarma adına demokrasi
katledilmiş, demokrasimize vurulmuş en ağır darbelerden
biri olmuştur. 28 Şubat sürecinde toplumun bir kesimi
ötekileştirilmiş, itibarsızlaştırılmış
bu nedenle telafi edilemeyecek mağduriyetler
yaşanmıştır. Ancak aziz milletimiz 3 Kasım 2002
tarihinde yapılan seçimlerde bu kara lekenin müsebbibi olan toplum ve
siyaset mühendislerine rağmen AK PARTİyi iktidara
taşıyıp Yeter, söz milletindir. diyerek gerekli cevabı
vermiştir. Türkiyenin ve on binlerce vatandaşımızın
yıllarını heba eden bu süreç üzerinden on altı yıl
geçmesine rağmen unutulmadığı gibi oluşturduğu
tahribatlar giderilmeye çalışılmıştır.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çavuşoğlu.
Sayın Bostancı
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, çok teşekkürler.
28 Şubat elli
yıllık vesayetçi yapının son halkası, ondan sonra
Türkiye demokrasi ve özgürlükler yolunda sosyolojik değişimin de
gösterdiği istikamette büyük bir değişim yaşadı.
Vesayetçi yapılar halkı kale almazlar, kendi
varlıklarını ve iktidarlarını iktidarın
karanlık sularından devşirmeye çalışırlar ve
halka dayanmayan her iktidar biçimi gibi soysuzluğa açıktırlar,
halkın çıkarlarını temsil edemezler. Kurmuş
oldukları entrikalar çerçevesinde halkın rızasını
inşa etmeye çalışırlar. 28 Şubat bütün bu niteliklere
sahip bir iktidar biçimi olarak 1997de, hepimizin bildiği gibi, bir
bakıma iktidar üzerine bir vesayet oluşturdu. Bunun medya
ayağı vardı, bunun sermaye ayağı vardı, bunun
sivil çevreler içerisinde ayağı vardı ama bu karanlık
iktidar bloku kısa zamanda Türkiyenin dinamik değişimi
sayesinde tasfiye edildi. Bugün
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bostancı.
Sayın Erdemir
5.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin,
Bursanın tarihiyle özdeşleşmiş Mahfelin
satılmasının Bursanın tarihine ve geleneğine bir
ihanet olacağına ve bu hareketin karşısında durduklarına
ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bursa, bizi bizde bizim
için saklayan şehirdir. Bu hazinenin bilincinde olan Cumhuriyet Halk
Partisi Bursanın tarihine, geleneğine ve kültür mirasına sahip
çıkmayı asli sorumluluğu olarak görmektedir fakat bugün, üzülerek
görüyoruz ki, geleneksiz muhafazakârlar, Bursanın tarihiyle
özdeşleşmiş olan, şairlerin, yazarların ama en
önemlisi halkımızın uğrak yeri olan Mahfeli haraç mezat
satma niyetindedir. İl Özel İdaresine ilişkin
taşınmazların haraç mezat satılması yalnızca
Bursaya değil onun kadim tarihine ve geleneğine de bir ihanettir.
Biz bu sağduyusuz hareketin karşısında durmakta
kararlıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdemir.
Sayın Şahin? Yok.
Sayın Gök
6.- Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gökün, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün tarihimizin kara
lekelerinden olan 28 Şubat sürecinin on altıncı
yılında bulunuyoruz.
28 Şubat süreci
toplumu yeniden dizayn etme süreciydi, bir toplum mühendisliği
girişimiydi. 28 Şubat 1997 bir kara leke olarak tarihimizde yerini
almıştır. Bu süreç, demokrasi adına demokrasiye müdahale
sürecidir. İrtica tehdidi temcit pilavı gibi
ısıtılıp ısıtılıp bu milletin önüne
konulmuştur. Bu tehdit aslında bazı çevrelerin varlık
sebebi de olmuştur.
Ayrıca, 28 Şubat
sürecinin politik, idari, hukuki ve toplumsal maliyetiyle birlikte ekonomik
maliyeti de olmuştur. 28 Şubatın dördüncü yılında
patlak veren 2001 krizi bu sürecin bir sonucudur. Bankaların içi boşaltılmış
ve neredeyse ülke ekonomisi talan edilmiş, bazı çevrelere
peşkeş çekilmiştir. Sermaye renklere bölünmüştür
yeşil sermaye olarak nitelendirilen Anadolunun muhafazakâr ekonomisine
yaşam hakkı tanınmamıştır. Bin yıl sürecek.
denilen bu süreç AK PARTİ iktidarları döneminde sona ermiştir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gök.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, AKP milletvekillerinin ilk 10u sisteme girdiler,
hepsi 28 Şubatla ilgili bir değerlendirme yaptılar.
ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Millet seçimlerde iradesini sandığa
yansıtarak 28 Şubat sürecini de sandığa gömmüştür.
Umarız ki tarih, millet üzerinden oynanan bu tür oyunlara bir daha asla
şahitlik etmez.
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Bu işin doğrusu, grup başkan vekillerine de bir söz verseniz
de madem önemli bir gün, bu günü biz de bir değerlendirelim, ama sadece
Bu doğru değil. Bu konuda grup başkan vekilleri olarak bir
değerlendirme yapalım Sayın Başkan. Tek yanlı bir
açıklama oluyor.
BAŞKAN Sayın
İnce, sisteme giren grup başkan vekillerimiz var, siz de sisteme
girerseniz size de söz vereceğim.
Şimdi, Sayın
İsmail Aydın.
7.- Bursa Milletvekili İsmail
Aydının, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 28 Şubat. Türkiye tarihinde
postmodern darbe olarak geçen, askerin devlet otoritesine yönelik
baskının 16ncı yıl dönümü. Birtakım asker, siyasetçi,
gazeteci ve iş adamı el ele vererek meşruiyetini Anayasadan ve
yasalardan almayan bir yapılanma içerisine girmişlerdir. Bu milletin
vergileriyle vatan müdafaası için alınan tanklar ve zırhlı
araçlar demokrasinin üzerine sürülmüştür. Seçimle iş başına
gelen hükûmet birtakım entrikalarla yıkılmış, halktan
en fazla oy alan, dönemin en büyük siyasi partisi kapatılmıştır.
Anayasa gereği bağımsız olması gereken yargı
mensuplarına brifingler verilmiştir. Yükseköğretimde okuyan
binlerce kızımıza üniversite kapılarında işkence
edilmiş, ikna odaları kurulmuştur. Bu kızlarımız
yurt dışında okumak zorunda kalmışlardır. Bütün
bu antidemokratik uygulamalar
Laiklik elden gidiyor. teraneleri
yapılmıştır. Dönemin sonunda bütün milletçe, laikliğin
hiçbir yere gitmeyip yerinde durduğunu ancak devletin hazinesinin ve
bankaların içerisinin boşaltılarak birilerinin cebine
gittiğini gördük. Bir daha böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
Sayın Bayraktutan
8.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, 1 Mart tezkeresine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 28 Şubatın ötesinde 1 Mart
Tezkeresinin de 10uncu yıl dönümü. 1 Mart da Amerikan emperyalizminin
uşaklığını yapmak isteyenlere, Türk ordusunu Orta
Doğuda Amerikanın jandarması yapmak isteyenlere
karşı Mustafa Kemalin Parlamentosunda ona hayır diyen
milletvekillerinin olmuş olduğu bir gündür. 10uncu yıl dönümü
bu açıdan çok önemlidir. O gün o tezkereye hayır oyu verenleri
Mustafa Kemalin Parlamentosundan bugün bir kere daha kutluyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanına
da bir çağrıda bulunuyorum: Bu akşam saat 24.00 itibarıyla
tutanakları açıklasınlar. O dönemde AKP Grubu içerisinde bu
tezkereye hayır oyu verip 2007 milletvekilliği seçimlerinde
listelere konulmayan milletvekillerini de Türk halkı, Türk milleti iyice
görsün, onları cezalandıran zihniyetin de kim olduğunu Türk
halkı görsün diyorum.
1 Mart Tezkeresinde bu onurlu direnişi
gerçekleştiren tüm milletvekillerini yürekten kutluyor, Mustafa Kemalin Parlamentosundan
onlara saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Özkan
9.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkanın, sosyal güvenlik destek primi borçlarının
çalışan emeklilerde büyük huzursuzluk yarattığına ve
Hükûmetin sosyal güvenlik destek primi faizlerini kaldırmayı
düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sosyal güvenlik destek primi
çalışan emeklilerde büyük huzursuzluk yaratmıştır.
Çocuklarının, torunlarının geleceği için
çalışan bu emekliler ödemelerde güçlük çekmektedirler. Ana
parayı anladık ancak faizler belimizi bükmektedir. demektedirler.
Hükûmet yetkililerine sesleniyorum: Hükûmet bu emeklilerin faizlerini
kaldırmayı düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özkan.
Sayın Aydın
10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ Grubu adına, 28 Şubat sürecine
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Darbeler tuzak kurarak,
toplumu tahrik ederek, ayrıştırarak, çoğu zaman da pusu
kurarak tasarlanan ve taammüden işlenen suikastlerdir âdeta.
28 Şubat sürecinde de
demokrasiye sistem dışından müdahale edilmiş, siyasi
iktidar zorla değiştirilmiş, hukuk devleti hiçe
sayılmıştır. Demokrasiyi kurtarma bahanesiyle demokrasi
katledilmiştir. Toplum kamplara bölünmeye
çalışılmıştır. Askerî ve sivil bürokrasi, medya
ve iş dünyası sözde irtica tehdidine el ele vermiş, milletin o
dönemde iş başına getirdiği iktidara karşı
direnişe geçmiş ve iktidarı değiştirmiştir. Birtakım
siyasi mühendislik projesiyle Türk siyasetini manipüle etmeye çalışan
28 Şubatçılara en büyük dersi yine halkımız vermiştir.
Aziz milletimiz bundan sonra böyle demokrasi dışı
yaklaşım ve çabalara fırsat vermeyecektir.
AK PARTİ Grubu olarak,
darbecilerin yargılanması önündeki engelleri kaldırarak ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclis araştırması komisyonu
kurarak, darbeleri tarihe gömmenin haklı gururunu yaşıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Aydın.
Sayın Başer
11.- Yozgat Milletvekili Yusuf
Başerin, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
YUSUF BAŞER (Yozgat)
28 Şubat Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak
yazılmış, ülke demokrasisine vurulmuş en ağır
darbelerden biridir. Ülkemiz, 12 Mart 1971 muhtırasını Mecliste
okutan Parlamentodan 28 Şubat postmodern darbesini yapanların
yargılanması için yasalar çıkaran Parlamentoya gelmiştir.
Bin yıl süreceği söylenen darbe sevdalılarının
sevdası kursaklarında kalmıştır. Aradan on üç yıl
geçtikten sonra, darbe yapanların bağımsız yargı
tarafından yargılanmasının yolunu önce Meclisimiz 12 Eylül
2010 tarihinde aziz milletimize açmıştır. Meşru Hükûmeti
yıpratmak için her yolu mübah görenler maşerî vicdanda ebediyen
mahkûmdurlar.
AK PARTİ, Türkiyede
insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması için
mücadelesini kararlı bir şekilde yürütmüş, siyasi, idari ve
hukuk alanında yapmış olduğu reformlarla
demokratikleşme yolunda gelişme göstermiştir.
28 Şubat sürecinde
zulüm yapan tüm zalimlerin bağımsız Türk yargısı
tarafından yaptıklarının
karşılıklarını göreceklerine inanıyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Başer.
Sayın Karayel
12.- Kayseri Milletvekili Yaşar
Karayelin, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bin yıl sürecek
denilen bu 28 Şubatın tarihin tozlu sayfalarında
kalmış olması hepimiz için önemlidir diyorum.
28 Şubat nedir? diye
baktığımızda; şöhretli generallerle onlarla iş
birliği yapmak için onlarla bir arada olmayı şeref sayan
sivillerin, basın yayın organlarının, yargı
mensuplarının, bürokrasinin, üniversitenin ve bunlarla iş
birliği yapan insanların milletimize yapmış olduğu
zulmün adıdır. Bu zulüm, bir matruşka düzeni gibi, açtıkça
içinden başka şeylerin çıktığı bir rejimin
adıdır. Ama çok şükür bu Meclis kendi iradesini, millet
iradesini üstün tutmuş bir araştırma komisyonu kurmuştur.
Bu araştırma komisyonu sayesinde Türkiye Cumhuriyetinde
yaşanmış olan bütün darbeler mercek altına
alınmış ve milletimizin ve devletimizin ne kadar karanlık
noktaları varsa bunlar aydınlığa kavuşturulmaya
çalışılmıştır. Özellikle 60, 71, 80 ve 28
Şubat döneminde yaşanmış olan bu zulüm dönemlerini
aydınlatmak için Meclisimiz millet iradesine sahip çıkmış,
bütün
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Karayel.
Sayın İrbeç
13.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya
İrbeçin, 2/B yasası nedeniyle vatandaşların mağdur
durumda bulunduklarına ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA İRBEÇ
(Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2/B konusunda iktidar iki
defa düzenleme yapmasına rağmen, gerçekleri görmemezlikten
geldiği için, on binlerce aile mağdur oluyor. Bugün, seçim bölgem
olan Antalyada 70-80 yaşındaki yaşlılar ağlıyor,
geceleri uyuyamadığını anlatıyor Ne olacak bizim
hâlimiz? diyorlar. Televizyonlardan da bunu izliyoruz. Köylülerimiz, ancak
karınlarını doyurabildikleri topraklarının ellerinden
alınmasının kâbusunu yaşıyorlar.
Şimdi Hükûmet yeni bir
düzenlemeyi Meclise getiriyor. Köylümüz tespit edilen rayiç bedelin yüzde
50si oranında para öderse arsayı satın alabilecek. deniliyor.
Bu yaklaşım çiftçimizin ve köylümüzün durumlarının hâlâ
farkında olmadıklarını gösteriyor. Rayiç bedeller bu
seviyelerde durduğu takdirde köylümüzün bu paraları ödeyebilmesi
mümkün değildir. Bu sorunun çözümü, parasal düşünmekten çok Bu
insanlar mağdur edilmeden ve felaketlere yol açmadan sorun nasıl
çözülür? diye düşünmekten geçer. Büyük geçim sıkıntısı
içerisinde yaşayan bu insanlarımız bir de Yerimden yurdumdan
olur muyum? endişesinden bir an önce kurtulmalıdırlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İrbeç.
Sayın İnce
14.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, CHP Grubu adına, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu Büyük Millet Meclisi
darbeler gördü, muhtıralar gördü; 12 Martları, 12 Eylülleri, tabii ki
28 Şubatları da gördü. Biz darbelerden ve muhtıralardan çok
çekmiş bir parti olarak şunu soruyorum Meclisin değerli üyelerine:
28 Şubatta fişleme vardı, doğru; bugün fişlemenin
âlâsı var.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hadi, oradan!
MUHARREM İNCE (Yalova)
28 Şubatta medyaya baskı vardı, doğru; bugün medyaya
baskının âlâsı var. Yerel yönetimlere o zaman baskı
vardı, bugün müfettişler CHPli belediyelerden dışarı çıkmıyor.
İş adamlarına o gün baskı vardı, bugün daha
fazlası var. Sivil topluma o gün baskı vardı, bugün daha
fazlası var. Bugün Nutuk okuyan öğrenci okuldan atılıyor,
parasız eğitim isteyen öğrenci hapiste tutuluyor. 28
Şubatta kayıp trilyon davası vardı, şimdi Cumhuriyet
Halk Partisinin Genel Merkezindeki kedi Şeronun mama davası var.
Açık tanık vardı, şimdi gizli tanık var. O zamanlar
bağımsız bir yargı vardı, bugün iktidarın
sopası olmuş bir yargı var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova)
28 Şubata karşı olanlar konuşabiliyordu, bugün AKPye
karşı olanlar konuşamıyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Konuşuyorsun ya!
MUHARREM İNCE (Yalova)
Ben konuşacağım tabii, ben milletvekiliyim; vatandaş
konuşamıyor.
O gün dört ay hapis
yatanlar mağdurdu, bugün zalim konumundadır. Benim istediğim tek
şey şu: Kebap partileriyle, duvar kâğıdıyla
döşenmiş hapishane odalarıyla Başbakana sağlanan
koşullar Silivrideki insanlara sağlansın, adalete buradan
başlasınlar. Dört ay hapiste yatıp kahraman olacaksın, dört
yıldır hapiste yatanları inim inim inleteceksin, hâlâ
mağdur edebiyatı yapacaksın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Bu numaraları geçin bakalım, bunları bir geçin bakalım!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Şandır
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Ne alakası var ya!
MUHARREM İNCE (Yalova)
Mağdur değil, zalimsiniz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Şu bitsin ama.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Gel kürsüye de tartışalım bunu! Gelin bir açık oturuma da
tartışalım, gelin bir televizyon programına
tartışalım! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) İnandırıcılığın yok senin!
BAŞKAN Sayın
Şandır, siz başlayın efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Süremi yeniden başlatın efendim.
BAŞKAN
Başlatacağım efendim.
15.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu adına, 28 Şubat sürecine
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, tabii, çok şey söylenir ama ilkesel olarak, biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, milletin iradesine, milletin iradesiyle
oluşmuş Türkiye Büyük Millet Meclisine, sivil iktidara, sebebi ne
olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun, bir hukuk dışı
müdahaleye şiddetle karşıyız; Milliyetçi Hareket Partisi
olarak söylüyorum. Bu türlü niyetleri, bu türlü eylemleri sonuna kadar
kınıyoruz ancak yani, milletin iradesine sahip çıkarken,
milletin oyuyla oluşmuş iradenin de milleti yok sayan, milleti
aşağılayan, millete mensubiyeti ayaklar altına alan
yaklaşımını da yine millet adına kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın Kaplan
16.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, iktidar milletvekillerinin 28 Şubatta gösterdikleri
duyarlılığı 12 Eylül ve 12 Martta da göstermelerini umduğuna,
1/3/1958 tarihinde Kocaelide batan Üsküdar vapurunda hayatını
yitirenleri saygıyla andığına ve Kocaeli halkı olarak
onları unutmadıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İktidar milletvekillerinin
28 Şubatta göstermiş oldukları duyarlılığı
12 Eylül ve 12 Martta da göstermelerini umardım ve beklerdim.
1 Mart 1958 tarihinde,
Kocaelide, denizcilik tarihinin en elim kazalarından biri
yaşandı. 1927 yapımı olan Üsküdar vapuru, 400
civarında, çoğu öğrenci olmak kaydıyla, yola
çıktıktan yaklaşık yarım saat sonra İzmitin
çamurlu sularına gömüldü. 76sı öğrenci olmak üzere 250
canımız yaşamını yitirdi. Aradan elli beş
yıl geçti. Biz, Kocaeli halkı olarak geçen bu süreye rağmen
canlarımızı unutmadık. Onları saygıyla
anıyor, tüm Kocaelinin başı sağ olsun diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Akar
17.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, yüksek hızlı trenin Kocaeli içinden geçen bölümünde
yapılan çalışmalarda vatandaşlara ve tarihî eserlere zarar
verildiğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, Kocaelide yapılmakta olan yüksek hızlı
trenin Kocaeli içinden geçen bölümü, her tarafı yıkarak,
vatandaşlara ve tarihî eserlere zarar vererek devam etmektedir. İzmit
Cumhuriyet Mahallesi mevkisinde devam eden çalışmalarda, çok
değerli olabilecek, Roma dönemine ait olduğu söylenen bir mezar
kalıntısı ortaya çıkmış, çalışma
durdurulmuş, müze müdürlüğüne bağlı yetkililer gelmiş
fakat yetkililerin dönüşünden hemen sonra mezar kalıntısı
herkesin gözü önünde kırılıp inşaata devam edilmiştir.
Sadece bununla kalmamış, vatandaşın da kişisel
mülkleri zarar görmüştür.
YHT
çalışmalarında önüne gelen her şeyin yıkıp yok
edilmesinin kabul edilir olmadığını belirtmek istiyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akar.
Sayın Şahin
18.- Malatya Milletvekili Mustafa
Şahinin, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Seçilmişlerin,
seçenlerin ve de millî iradenin yok sayıldığı, hiçe
sayıldığı, katledildiği, durumdan vazife
çıkaranların vesayet anlayışını bazı
kesimlerin maalesef yanlarında yer aldığı ve
meşrulaştırdığı bu kara gün olan 28 Şubat,
özellikle Malatyamız buranın ta odağında, merkezinde yer
alması hasebiyle idamlık bir kent olarak addediliyor. 52
insanımızın idama mahkûm edildiği, idamla
yargılandığı, yüzlerce insanımızın günlerce
hapishanelerde, işkencehanelerde tutulup cezaevlerine
atıldığı ve özellikle o süre içerisinde Dar-ul Rifa
denilen Malatya ilimizin mağdur edildiği, üniversitemizde
başörtülü öğrencilerimizin haklarının savunulduğu
dönemlerde darbecilerin yanlarında yer alan ve şu anda Silivride
mahkûm olan veya yargılanmakta olan Sayın Hilmioğlunu
meşrulaştıran, onun yanında yer alan, Ömer Şarlakı
oraya rektör yapan zihniyetin bugün hâlâ meşru bir şekilde
gösterilmeye çalışıldığını, millî iradenin
hiçe sayılmış olduğu bugün de, maalesef, bakıyoruz
yine CHP sıralarından Biz, 27 Mayıslara da
karşıyız, 12 Martlara da karşıyız, 12 Eylüle de karşıyız
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şahin.
Sayın Alpay
19.- Elâzığ Milletvekili
Şuay Alpayın, 28 Şubat sürecine ilişkin
açıklaması
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz, 28 Şubatı
çok önemsiyoruz, bu aziz millet de çok önemsiyor çünkü 28 Şubat, bu
ülkeye, bu aziz millete reva görülen zulüm, haksızlık ve ihanetlerden
birinin yıl dönümüdür.
12 Eylülden
başlayıp 28 Şubatlara gelinen süreçte ben takibatlara
uğradım. 12 Eylülde de yargılandık, 28 Şubatlarta da
yargılandık. İnsan hakları ihlalleri olmasın, herkes
siyasi kanaat ve düşüncesini tehdit ve şiddete müracaat etmeksizin
kullansın, ifade etsin ve insanlar inanç özgürlüklerini başka
sınırlara mütecaviz olmaksızın alabildiğince
yaşasın. dedik ve bunu dediğimiz için, bunun mücadelesini
yaptığımız için yargılandık; 311, 312lerden
yargılandık. Bu zulüm sürecinde bunlara şahit olduk ama bunlar
bizi yıldırmadı. Biz, Sayın Başbakanımız ve
dava arkadaşlarıyla birlikte, aziz milletimizin dua ve
desteğiyle, çetecilere, darbecilere, karanlık mahfillere ve yasaklara
karşı bir mücadele başlattık ve hukuk zemininde de
bunlardan hesap sormaya başladık. Bundan sonra, 27 Mayıslar, 12
Martlar, 12 Eylüller ve 28 Şubatlar asla olmayacak ve olmasın diye mücadele
ediyoruz, milletimizin kararlılığı da bu noktada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Alpay.
Sayın Özdağ
20.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Demokratik devlet her türlü tehlikeye
karşı kendini hukukla korur. 28 Şubat önce demokrasiye ihanet
etmiştir, hedefi doğrudan doğruya Türk milletinin
varlığı ve değerleri olan bir harekettir. Çünkü bir milleti
kalabalıktan ayıran onun dili, dini, tarihi, kültürü,
kısacası müşterekleridir. 28 Şubat bu müştereklere
yönelmiş, bizi milletken bir yığın hâline getirmeyi
amaçlamış bir harekettir ve bütün darbeler gibi kınanmayı
ve yargılanmayı hak etmiş bir harekettir.
Darbeleri önlemenin en önemli yolu demokrasi kültürünü
yaygınlaştırmak, darbelerin millet iradesine ihlal, ihanet
olduğunu, bu münasebetle halkın darbelere karşı direnme
hakkının olduğunu anlatmak yani caydırıcı
eğitimdir. 1960, 71 ve 80 Türk milletinin bedenine, 28 Şubat ise
ruhuna musallat olmuştur. Kimsenin siyasetçi terbiyeciliğine
soyunmaya hakkı yoktur.
28 Şubat Türkiyenin bariyerlerini, savunma
mekanizmalarını yıkarak küresel sermayenin ayaklarının
altına atmıştır. 28 Şubat darbesi gürültüsü büyük bir
azınlığın hareketidir. 28 Şubat darbesi bir
yanlışı izale etmek için değil, bizzat kendisi daha büyük
bir yanlışı hâkim kılmak için yola
çıkmıştır.
Bütün darbeleri kınıyoruz. Millet iradesine uzanan her
el millet tarafından er geç cezalandırılacaktır. Dünkü..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdağ.
Son olarak Sayın Demiröz
21.- Bursa Milletvekili İlhan
Demirözün, Bursa Keles Kozağacı Vadisi ve Harmanalanı
mevkisinde kurulacak termik santralle ilgili gelişmeler hakkında
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Yoklama sırasında Enerji Bakanını
gördüğüm için, bu soruyu sizin aracılığınızla
Enerji Bakanına sormak istiyorum.
Bursa Keles Kozağacı Vadisi ve Harmanalan mevkisinde
kurulacak termik santral ile gelişmeler hakkında bilgi almak
istiyorum.
Bindirilmiş kıtalar, Çok az kişi itiraz ediyor.
diye size yanlış bilgi verenler, Kozağacı girişinde
kurulan çadırlarda köylülerin nöbet tutuşunu acaba görüyorlar
mı? Bu çadırlarda kim nöbet tutuyor? Yoksa bu çadırlara
dışarıdan vatandaş getirilerek mi nöbet tutturuluyor?
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım,
yerimden söz istemiştim ancak şu ana kadar söz hakkı vermediniz.
Benden daha sonra CHP
Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce Bey söz istedi. Sisteme
girin, söz vereyim. dediniz, Sayın Grup Başkan Vekilinize söz
verdiniz, ben henüz sözü bekliyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sizin Grup Başkan Vekiliniz de aldı, bak.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ben sisteme uygun olarak söz verdim. Fakat grup
başkan vekilleri söz istediği zaman onlara daha öncelik vermek bu
Meclisin bir eğilimi, teamülüdür, bunun için onlara öncelik verdim. Ama,
onlara söz vermiş olmama rağmen ben 20 sayın milletvekiline
ayrıca yine söz verdim. Bizim süremizi genel olarak -bu 60a göre söz
vermeyi- yirmi dakikayla sınırlı tutuyorum, bunun üstüne de
geçtim. Ama, daha sırada 9 tane sayın milletvekilimiz var.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Bizden sonra sisteme girdiler Sayın
Başkanım. Sisteme bizden sonra girildi ama biz daha önce sisteme
girmiştik. Yani, bu çatı altında milletvekili-grup başkan
vekili ayrımı mı yaşanıyor?
BAŞKAN
Sayın Milletvekilimiz, demin izahımı net bir Türkçeyle
yaptığımı düşünüyorum. Grup başkan vekilleri söz
istedikleri zaman, Genel Kurulun bir teamülüdür, onlara öncelik vermek tercih
ediliyor; bunun için onlara daha önce söz verdim, onu söylemek istedim. Onlara
söz vermiş olmama rağmen yine 20 milletvekilimize genel uygulama
olarak söz vermiş bulunuyorum. Onun için müsaade ederseniz
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, ben bir şey sormak
istiyorum: 20 milletvekilinden, benden sonra giren arkadaşlarımdan
söz alan var mı, yok mu, onu sadece bilmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, siz kaçıncı sıradasınız?
Burada 26ncı sırada siz görünmüyorsunuz, daha sonra
girmişsiniz, daha en sondasınız. Onun için bir şey
diyemeyeceğim, kusura bakmayın, bir dahaki sefere
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz
ŞAMİL
TAYYAR (Gaziantep) Sayın Başkanım, bakın, şu anda
sadece 3 kişi kaldı. Bu açıklamayı yapana kadar bu söz
hakkını kullandırsaydınız şu anda
BAŞKAN
Kaç kişi kaldı?
ŞAMİL
TAYYAR (Gaziantep) 3 kişi var.
BAŞKAN
8 kişi var burada sistemde efendim.
ŞAMİL
TAYYAR (Gaziantep) 8 dakika yapar Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekle birlikte Finlandiya
Parlamentosu Başkanı Eero Heinaluoma'nın davetine icabet etmek
üzere 6-8 Mart 2013 tarihlerinde Finlandiya'ya resmî ziyarette bulunacak
Parlamento heyetini oluşturmak için siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1149)
27/02/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki
heyetin; Finlandiya Parlamentosu Başkanı Eero Heinaluomanın
davetine icabet etmek üzere 6-8 Mart 2013 tarihlerinde Finlandiyaya resmî
ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 12
Şubat 2013 tarihli ve 64üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
28 Mart 1990 tarihli ve
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi
uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad: Seçim
Çevresi:
Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın
Seyfettin Yılmaz Adana
Mustafa Öztürk Bursa
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B)
Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, (6/1071, 6/2431) esas numaralı sözlü soru
önergelerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6/1071 ve 6/2431 esas
numaralı soru önergelerimi geri çekiyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. 27/02/2013
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek ve 19 milletvekilinin, çeltik
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan
çeltik üreticisinin sorunlarının araştırılarak,
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi uyarınca
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ve talep ederiz.
1) Cemalettin Şimşek (Samsun)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Sadir Durmaz (Yozgat)
5) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
6) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
7) Bülent Belen (Tekirdağ)
8) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
12) Özcan Yeniçeri (Ankara)
13) Oktay Öztürk (Erzurum)
14) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
15) Emin Çınar (Kastamonu)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
19) Alim Işık (Kütahya)
20) Ali Halaman (Adana)
Gerekçe:
Çeltik, besin
kaynağı olarak tahıllar içinde buğdaydan sonra en önemli
kültür bitkisidir. Dünyada yaşayan insanların yarıdan
fazlasının ana besinidir. Besin değeri ve kalori
bakımından buğdaydan üstündür. Pirincin protein içeriği
buğdaydan az olmasına rağmen beslenme fizyolojisi yönünden
yüksek değeri olan amino asitlerce de zengindir. Dünyadaki tahıl
ekiliş alanlarını ve üretimlerini göz önüne alırsak çeltik
140 milyon hektar ekiliş ve 586 milyon ton üretimle buğdayın
ardından 2nci sıradadır. Dünya çeltik verim ortalaması ise
364 kg/dadır. Ulusal çeltik verim ortalamamız ise 500 kg/da olup
dünya verim ortalamasından daha yüksektir.
Çeltik Türkiye'nin bütün
bölgelerinde yetiştirilmektedir fakat en fazla ekiliş ve üretime
sırasıyla, Marmara ve Karadeniz bölgeleri sahiptir. Edirne ili
Türkiye çeltik üretiminin yaklaşık yarısına yakın bir
kısmını sağlamaktadır. Kişi başına
pirinç tüketimimiz 6-
Ana çeltik üreticisi olan
iller arasında Edirne, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Samsun, Çorum,
Sinop, Kastamonu yer almaktadır. Türkiye genelinde 59 adet çeltik
fabrikası bulunmakta ve ortalama kapasite kullanımı çok
düşüktür. Yapılan araştırmalarla, yüksek verimli ve
kaliteli çeşitler geliştirilmiş, yetiştirme tekniği
ile ilgili temel araştırmalar sonuçlanmıştır. Pirinç
ithalatımız son yıllarda hızla artmış, iç üretim
miktarından daha fazla pirinç ithal edilir duruma gelinmiştir. Her yıl
yaklaşık 100 milyon dolar, pirinç ithalatına verilmektedir. Buna
karşılık pirinç ihracatımız yoktur. Pirinç üretimimiz
iç tüketimin yarısı kadar olmasına rağmen; bazı
yıllar, yanlış ithalat politikaları nedeniyle çiftçi
ürününü satamamakta, ithal pirinçlerle fiyat, standardizasyon ve pazarlama
stratejileri nedeniyle rekabette zorlanmaktadır. Rekabet hâlindeki
ülkelerle, özellikle Mısır, ABD ile
kıyaslandığında girdiler çok yüksektir.
Ülkemizde çeltik üretimi
1938 yılında çıkarılan 3039 sayılı Çeltik Üretim
Kanununa tabidir. Bu kanun sıtma mücadelesi ve su düzenlemesi
amacıyla çıkarılmıştır. Uygulamada çeltik üretmek
isteyen çiftçilere birçok zorluklar çıkarmaktadır. Sertifikalı
tohumluk üretimi ve kullanımı istenilen düzeyde olmayıp yüzde
10-15ler civarındadır. Bu da kalite ve hastalık yönünden
sakıncalar getirdiği gibi verimi düşürmektedir.
Tohumluk
kullanımı bir önceki fiyat durumu ile çok yakından ilgili olup
uzun vadeli çeltik üretim politikası olmadığı için tohumluk
üretim ve talebinde dengesizlikler olmaktadır. Mesela, 1988de 144 ton
üretime karşılık stok ve ithalatla 1.836 ton tohumluk
satılmış, 1990da ise 1.034 ton tohumluk üretimine
karşılık 194 ton tohumluk satılabilmiştir. Uzun vadeli
ve planlı çalışmalarla, Türkiye, çeltikte yerli üretimle
ihtiyacını karşılayacak duruma gelebilir.
Bu nedenle, çeltik üretimi
alanında yaşanan sorunlar hakkında araştırma
yapılarak gerekli önlemlerin alınması konusunda Anayasa'nın
98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi uyarınca
bir Meclis araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, faili meçhul
cinayetlerle ilgili hakikatlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/524)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Faili meçhuller ile ilgili
hakikatleri araştırmak için Anayasa'nın 98, İç Tüzükün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Demir Çelik (Muş)
Gerekçe:
Bilindiği gibi,
kamuoyunda 17.500 faili meçhul cinayet bulunduğu ile ilgili yaygın
bir kanaat vardır.
Bu rakam müteaddit defalar
iktidar ve muhalefete mensup siyasetçiler tarafından dile
getirilmiştir.
Yine birçok siyasetçi,
araştırmacı ve yazar, PKK ve Hizbullah ile devletin içindeki
çeteler arasında irtibat olduğunu ileri sürmektedir.
Kürt sorunu başta
olmak üzere ülkenin kangren haline gelmiş her sorununun çözümünde bu
ilişkilerin engel teşkil ettiği değerlendirmesi
yapılmaktadır. TBMM'nin bu konuya el atma ve ciddi bir
araştırma yapma mecburiyeti hasıl olmuştur.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Şırnak
Uludere katliamı ile ilgili olarak olay gecesi ve öncesinde MİT, ABD,
İsrail veya İran'dan istihbari anlamda bir bilgi alınıp
alınmadığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şırnak Uludere
katliamı ile ilgili olarak olay gecesi ve öncesinde MİT, ABD,
İsrail veya İran'dan istihbari anlamda bir bilgi alınıp
alınmadığı konusunda Anayasa'nın 98, İç Tüzükün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Şırnak Uludere
katliamının üzerinden bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen
olay hâlâ aydınlatılamamış ve kamuoyunu tatmin edici bir
bilgilendirme de yapılmamıştır.
Medya ve siyasi kulislerde
devletin ve Hükûmetin itibarını zedeleyen iddialar had
safhadadır.
Olayın tüm
safhaları tam olarak ortaya çıkarılmadıkça bu iddialar güç
kazanacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını en yetkin bir şekilde temsil eden makam
TBMM'dir.
Onun içindir ki TBMMnin
yapacağı bir araştırma olayı aydınlatacak ve
kamuoyunu tatmin edecektir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır.
Ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A)
Tezkereler (Devam)
2.- Fransa
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk
grubu kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi (3/1150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanun'un 4. maddesi uyarınca, Fransa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
arasında parlamentolar arası dostluk grubu kurulması hususu
Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetin; Hırvatistan Parlamentosu
Başkanı Josip Leko ve Kosova Meclis Başkanı Jakup
Krasniqi'nin vaki davetlerine icabet etmek üzere 18-20 Mart 2013 tarihleri
arasında Hırvatistan'a ve 20-21 Mart 2013 tarihleri arasında
Kosova'ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tezkeresi (3/1151)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetin; Hırvatistan Parlamentosu
Başkanı Josip Leko ve Kosova Meclis Başkanı Jakup Krasniqinin
vaki davetlerine icabet etmek üzere 18-20 Mart 2013 tarihleri arasında
Hırvatistan'a ve 20-21 Mart 2013 tarihleri arasında Kosova'ya resmî
ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:15.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç
ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Rize
Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç ile 16
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256,
2/1257) (S. Sayısı: 428) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 428
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu gelen yasa teklifi, dokuz ay içerisinde üçüncü yasa teklifi
oluyor. Hepimiz biliyoruz ki 19 Nisan 2012 tarihinde 6292 sayılı
Orman Köylülerinin Desteklenmesi Kanunu bütün itirazlarımıza,
yanlışlıklarını ifade etmemize, eksikliklerini ifade
etmemize rağmen ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin oy
çokluğuyla bu Meclisten geçti.
Komisyonda görüşürken
dedik ki: Bu uygulama yanlıştır. 2-3 tane alternatif sunduk.
Birincisi: Gelin, bunları -bu şehirlerde yaşayan- köylerde,
tarım amaçlı kullanılan yerlerde emlak vergisi değeri üzerinden
verelim. dedik. Yine Bu kanun eğer orman köylülerini koruyorsa, 31inci
madde kapsamına giren köylerde rayiç bedelin yüzde 15ine, 32nci madde
kapsamına giren köylerde yüzde 25ine verelim. dedik. Komisyonda
yoğun tartışmalar neticesinde, Adalet ve Kalkınma
Partisinden sağduyuyla hareket eden bazı milletvekilleri
Müştereken yüzde 50 üzerinde anlaşalım. dediler. Biz de dedik
ki: Hiç yoktan iyidir. Bu köylünün, bu çiftçinin, bu garip gurebanın
mağdur olmaması amacıyla, yetmemesine rağmen, yüzde 50yi
el birliğiyle komisyondan geçirdik. Ama oradan, 19 Nisanda bu kanun
çıkarken, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi ve Hükûmetten ve Hükûmetin
bu olaya sosyal boyut olarak bakmayan, sadece gelir getirmek amacıyla
bakan Başbakan veya Bakandan gelen talimat üzerine, komisyondan yüzde 50
olarak geçen teklif, burada, yine AKPli milletvekilleri tarafından yüzde
70 olarak ifade edildi. Buraya çıktık, bunları ifade
ettiğimizde bazı milletvekilleri çıktılar, dediler ki: Siz
devletin malını peşkeş mi çekeceksiniz? Burada 75
milyonun hakkı var. diye bunu savunmaya kalktılar
inanmamalarına rağmen.
Peki, ne oldu dokuz ay
sonra? Şimdi, dokuz ay önceki teklifi kendiniz getirmek zorunda
kaldınız. Peki, ben size şimdi buradan soruyorum: Dokuz ay önce söylediklerinizi
kendi kendinize yanlış mı buluyorsunuz? O söylediğiniz
lafların arkasında nerede duracaksınız?
Ama sayın
milletvekilleri, açık ve net söylüyorum: 2/B kanununda Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Hükûmet sınıfta kalmıştır.
Hükûmet bu olayda niye sınıfta kalmıştır? Çünkü
Hükûmet bu olaya tamamen para gözlüğüyle bakmıştır. Cari
açığı kapatmaya yönelik, borçları kapatmaya yönelik ve
fakir fukara ve garip gurebanın yok edilmesine yönelik bir
anlayışla hareket ettiği için sınıfta
kalmıştır. Şimdi bu olayı ne kadar ciddiye
aldıkları ortada. Bakın, her teklif geldiğinde
Bu teklifin
ana sahibi Orman ve Su İşleri Bakanı ama Orman ve Su
İşleri Bakanını ne Komisyonda görmek mümkün ne de Meclise geldiğimizde.
Bakanlar sırasında bugün de Avrupa Birliği Bakanı oturuyor,
ne alakaysa 2/Byle.
Şimdi, bunları
ifade etmek zorundayız. Bakın, buradaki ana sorun şudur
değerli milletvekilleri: 2/Bnin nereden ve nasıl
çıktığını anlamayan, anlamak istemeyen bir grubun, bir
hükûmetin bu yasayı doğru çıkarması mümkün değildir.
Niye mümkün değildir? 2/B bugünün meselesi değildir değerli
arkadaşlar. 2/B 1910lara, 20lere dayanan bir süreci kapsar. 1937
yılında çıkan Orman Kanununda ilk defa kanunda ifadesini
bulmuştur. 1960 yılına kadar yapılan çalışmalar
neticesinde yaklaşık 280 bin-290 bin hektar alan orman
dışarısına çıkarılmış. Gerekçesi de
orman niteliğini kaybettiği için. Fakat 1960 yılındaki
ihtilalden sonra gelen askerî konsey, yapılan bu çalışmaların
tamamını iptal etmiştir. Daha sonra yapılan anayasa
çalışmalarında bu kanun tekrar Anayasaya girmiştir. Ne
demiştir orada da? 25/10/1961 yılından önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini kaybeden yerler orman
dışına çıkarılır. ifadesi getirilmiştir. Bu
süreçte, yine kadastro çalışmaları ve bu 2/B
çalışmaları devam etmiş. 80 yılında yapılan
Anayasayla bu süre yirmi yıl daha ötelenerek, 31/12/1981 tarihi baz
alınarak, orman niteliğini kaybettiği için bunların orman
dışına çıkarılması gündeme gelmiştir. Yani,
tarihî sürece baktığınızda bu süreç yüz yıldır
devam ediyor, bunu görmek lazım. Bu, kanayan bir yara. Bu kanayan yarayla
ilgili daha önce Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu
koalisyon hükûmeti zamanında çalışmalar yapılmış,
2/B çalışmaları gündeme gelmiş -yaklaşık 30-40
bin dönüm alan- burada asıl olan orman köylüsü esas alınmış
ve orman köylülerine satışı yapılmış fakat daha
sonra Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal etmiş, çalışmalar
yarım kalmıştır.
Bugüne geldiğimizde,
bu yasa çıkmadan önce Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi, üç parti de -bu sosyal yarayı çözmek
amacıyla- seçim beyannamelerinde bunu çözeceklerini ifade
etmişlerdir. Netice itibarıyla üç parti de bununla ilgili kanun
teklifi vermiştir birbirinden farklı olarak. Üç partinin kanun
teklifi birleştirilmiş ama çözümü noktasında ana
ağırlık Adalet ve Kalkınma Partisinin çözümü yönünde
gerçekleştirilerek bu
çalışmalar komisyonda görüşülmüş, Meclise gelmiş ve
Mecliste 19 Nisan 2012 tarihinde 6292 sayılı Yasayla
yasalaşmış. Biz o yasa çıktığında şunu
ifade ettik, dedik ki: Yanlış yapıyorsunuz. Bu yasayı bu
şekilde uygulayamazsınız. Niye dedik? Bu bir kanayan
yaradır, bunu kabul ediyoruz, bunu hep beraber çözmek istiyoruz ama sizin
bu anlayışınızla çözülemez, siz bunlarla bu yerleri
satamazsınız. diye defalarca söyledik ve söylediklerimizi Adalet ve
Kalkınma Partisinin milletvekilleri oy çokluğuyla hep reddettiler.
Burada eksik olan yasaları düzeltmek için birçok kere önerge verdik.
Önergelerde bu milletin sıkıntılarını dile getirmemize
rağmen, yukarıdan gelen talimat doğrultusunda, AKP
milletvekillerinin parmak çoğunluğuyla bu önergelerimizin hepsi
reddedildi.
Peki, şimdi,
değerli milletvekilleri, ben size soruyorum: Dün bizim söylediklerimize
kademe kademe gelmek zorunda mısınız? Kademe kademe bu noktaya
geliyorsunuz. Burada yanlış olan şu: Bu kanunun ana sahibi Orman
Bakanı olmasına rağmen ne yazık ki Orman Bakanı
kadastro çalışmaları, şunları bunları yaparak
2/Byle ilgili mevzuda tamamen devre dışı kaldı. Kendisini
suyun bakanı gören ve Orman Bakanlığını yok sayan
Orman Bakanı ne yazık ki devre dışı kalınca
devreye Maliye Bakanlığı girdi. Maliye Bakanlığı
da olayın sosyal boyutunu bir kenara bırakarak olaya sadece gelir
getirme noktasında 20-25 milyar dolar biz buradan gelir getireceğiz,
cari açığı kapatacağız ve dış
borçlarımızı ödemek için kaynak sağlayacağız.
anlayışıyla bu yasaya baktı.
Şimdi, Orman
Bakanlığı nasıl bakıyor bu işe? Biz topu Maliye
Bakanlığına attık. Maliye Bakanlığının,
Millî Emlak Genel Müdürlüğünün personeli rayiç bedellerin belirlenmesinde,
yüksek fiyatların tespit edilmesinde, buradan gelir getirilmesi
noktasında bütün sorumluluğu ve yükü onlara yükleyen bir
anlayışla karşı karşıya kaldık. Peki, bu
süre içerisinde ne oldu değerli arkadaşlar? Bu süre içerisinde bu kanunun
uygulanamadığını hep beraber gördük, uygulanamaz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, eğer bu kanun tasarısına ve bu 2/Bnin
gelişine baktığınızda bu 2/Bnin gelişinde 3 ana
faktör önemlidir. Bunlardan bir tanesi
Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber,
biliyorsunuz, nüfusumuzun yüzde 75i köylerde yaşamaktaydı.
Nüfusumuzun hızla artmasıyla beraber köylerde geçim
sıkıntısıyla birlikte
Bakın, özellikle belirtmek istiyorum:
Orman dediğinizde aklınıza şu gelmesin, orman
dediğinizde üstünde tamamen 50 yaşında, 40 yaşında, 60
yaşında, 70 yaşında, 100 yaşında ormanlarla
kaplı alanlar gelmesin. Çalılık, çırpılık,
taşlık, kayalık, boş alanlar bile orman sayılır
Orman Kanununa göre. Şimdi, bu köylülerimiz bu şekilde olan
taşlık, kayalık yerleri sökerek oralarda tarım yapmak
amacıyla, geçimlerini idame ettirmek amacıyla orman sayılan bu
yerlerde tarım alanları oluşturdular. Adanada, Mersinde,
Muğlada, sırtlarında toprak çekerek taşlık,
kayalık alanlarda tarım amaçlı muz seraları,
hayvancılık amaçlı, hayvan yapmaya yönelik çalışmalar
yaptılar. Ne zaman yaptılar bunları? 1920li, 1925li
yıllarda. Yani bugün 2/B nedir biliyor musunuz? Bugün 2/Bde köylülerimizi
ilgilendiren ve çiftçilerimizi ilgilendiren kısım, dedelerinden
oğullarına, oğullarından torunlarına geçmiş bu yerler.
Şimdi, altmış, yetmiş, seksen yıldır bu yerleri
sürüp eken ve ekonomiye kazandıran bu köylüye diyoruz ki biz: Yüksek
rayiç bedellerle bu yerleri alacaksınız.
İkinci bir
kısım, bunlardan direkt etkilenen ikinci bir kısım
özellikle büyükşehirlerimizde, bunlardan da ana olarak İstanbulda.
Biliyorsunuz, köylerde geçim sıkıntısı çeken
vatandaşlarımız, köylerimizden, kırsal
alanlarımızdan İstanbula yoğun göç içerisinde
bulunmuşlar. Göç olduğu yerlerde, yerleşim yerlerinde
sıkıntı olduğu için, bu köylerden kentlere göç eden
vatandaşlarımız, gecekondu mafyalarından, arsa
rantçılarından başlarını sokabilecekleri bir yerleri
zaten satın almışlar. Yani buraları, devletin bu konuya
hâkim olamaması neticesinde, zaten satın aldıkları yerleri
siz şimdi yüksek fiyatlarla yeniden bu vatandaşa satmaya
çalışıyorsunuz. Peki, bu vatandaşın alma gücü var
mı? Bu vatandaşın alma gücü yok.
Bir de üçüncü
kısım var, tuzu kurular. Bunlar kim? İşte bunlar da rant
sağlayanlar. Özellikle sahil kesiminde turizm amaçlı,
yatırım amaçlı veya İstanbulda villa yapan, fabrika yapan,
rant sağlayan vatandaşlar var. Ha, bunlara yüzde 100üne mi
satarsınız, rayiç bedelin yüzde 150sine mi satarsınız,
buna gelin hep birlikte destek verelim. Ama hiçbir insaf, hiçbir vicdan kabul
etmez ki orman köylerinde rayiç bedelin yüzde 70iyle -ilk
çıkardığınız kanuna göre- şimdi getirdiğiniz
yüzde 50yle buradaki orman köylülerinin bunları alma şansları
ve imkânları yoktur.
Değerli
milletvekilleri, bakın, kendi seçim bölgemden örnek veriyorum: Pozantının
Kamışlısında ve diğer köylerinde, Hamidiyesinde,
Aşçıbekirlisinde, Aladağda, Saimbeylide, Fekede, Kozanda
öyle bir fiyat belirlenmiş ki rayiç bedelini 64 bin liraya
belirlemişsiniz bir dağ köyünde, bir orman köyünde. Yüzde 50sini
aldığında ne yapar dönümü? 32 bin lira.
Şimdi, ben size
buradan soruyorum: Çukurovanın birinci sınıf tarım
arazisinde 30 bin liraya, 32 bin liraya satılan yerleri siz, seksen
yıldır kullanan bu vatandaşa 60 bin lira belirleyip yüzde
50siyle 30 bin liraya satma hakkına sahip misiniz? Yani, bu nasıl
bir uygulamadır, bu nasıl bir vicdandır ve bu nasıl bir
anlayıştır? Veya İstanbulda 400 metreye kadar yüzde 50yi
getirdiniz. Zaten bu insanların birçoğu, birçoğunluğu
gecekondu mafyalarından, arsa spekülatörlerinden bu yerleri satın
almışlar; on yıldır, yirmi yıldır içerisinde
oturuyorlar. Yine Yüksek rakamlarla bu evleri satacağız. diyorlar.
Bakın, bir
çalışmaya göre İstanbulda aylık geliri 1.000 liranın
altında olan yüzde 40, 1.500 liraya kadar yüzde 70 yani böyle bir kesim
muhatabımız. Peki, bu durum köylerde ne noktaya geliyor biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Köylerde bırakın aylık
1.000 lira, 1.500 liralık geliri; yıllık 1.000 lira, 1.500 lira
geliri olmayan bir insan topluluğuyla karşı
karşıyayız. İşte, bizim muhataplarımız
bunlar.
Ben şimdi size
soruyorum: Sizin amacınız, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet, 2/B
ile kanayan yarayı çözmek mi; yoksa fakir fukarayı, garip
gurebayı yok etmeye yönelik bir proje mi geliştiriyorsunuz? Siz
diyorsunuz ki bu insanlara: Siz buraları almayacaksınız.
Bakın, araştırın; Antalyada, Muğlada, Adanada,
Mersinde bugün arsa spekülatörleri diyorlar ki: Siz bu fiyatlarla
bunları alamazsınız. Ve bunlardan toplayan birtakım tuzu
kurular ve zenginler çıktı, bu zenginler bu arsaları topluyorlar.
Gücü gücüne yetene bir anlayışla giden bir sistemle karşı
karşıyayız. İstanbulda yine arsa spekülatörleri devreye
girmiş, bu arsaları topluyorlar.
Şimdi buradan
soruyorum Sayın Hükûmete ve sayın milletvekillerine: Hani hep
söylüyorsunuz ya Fakir fukara, garip gureba; biz sizin sesiniz
olacağız. diye, on yıldır iktidar yapıyorsunuz ama
bugün gelinen noktada siz fakir fukaranın, garip gurebanın sesini
kesiyorsunuz. Sizin yol arkadaşlarınız tuzu kurular ve
zenginler. Yani kimlerdir? Boğazda villada oturanlar, Etilerde zenginler
ve sermaye sahipleri sizin yol arkadaşınız olmuş. Bunu
bütün kamuoyuna bütün açık yürekliliğimle söylüyorum. Bu Hükûmet ne
yazık ki çiftçiyi ve köylüyü ve ormanları bitirmeye yönelik bir
çalışmanın içerisinde. Getirdiğiniz tüm yasalar bunun
örneğiyle dolu. Örnek veriyorum: Yabancıya mülk
satışını arttıran bu Hükûmet değil mi? Evet, bu
Hükûmet. Bugün yabancılar Türkiyede toprak toplamaya
başladılar. Akabinde Büyükşehir Yasasıyla köyleri
kapattınız, 16 bin tane köyü kapattınız, köy tüzel
kişiliklerini ortadan kaldırdınız. Köy tüzel
kişilikleriyle, zaten köylüler köy tüzel kişiliğiyle beraber
meralarımıza, madenlerimize, ormanlarımıza, derelerimize,
denizlerimize sahip çıkıyordu. Şimdi de 2/B Yasasıyla,
değerli milletvekilleri, o köylülerin buraları almasını
engelleyecek şekilde bir husus getirdiniz. Ama görüyorsunuz ki, bunu
uygulamakta ciddi sıkıntılar yaşıyorsunuz. Daha önce
çıkan, nisanda çıkan ve geçen ocakta çıkan kanun
tasarılarında bunu hep dile getirdik. Dedik ki: Yanlış
yapıyorsunuz, bunların uygulanabilir bir tarafı yoktur,
uygulayamayacaksınız. Maliye Bakanı burada oturuyordu. Bir ay
önce dedim ki: Sayın Bakan, siz bu şartlarda bu yerleri
satamazsınız diye yüzüne baka baka söyledim, yine söylüyorum.
Yangından mal kaçırır gibi bu kanun teklifini getiriyorsunuz.
Cuma günü geliyor, cuma akşamı haberimiz oluyor, salı günü
komisyondan apar topar AKPnin oylarıyla geçiyor ve bize muhalefet
şerhi vermek için Sayın Komisyon Başkanı burada- bir saat
süre veriyorsunuz. Neyi, nereden kaçırıyorsunuz? Biz dedik ki: Gelin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir
araştırma önergesi verdik; araştırma önergesinde, bundan
dört ay önce, 2/Bnin uygulamalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak araştıralım. Bu uygulamada yanlış işler
var, hukuksuz işler var, haksız uygulamalar var. Bunları burada
dile getirmemize rağmen ne yazık ki yine AKPnin oy
çoğunluğuyla, parmak çoğunluğuyla, parmak demokrasisiyle bu
araştırmamızı reddettiniz. Reddettikten sonra bunları
getirdiniz. Kendi verdiği kararları uygulayamayan bir Hükûmetle
karşı karşıyayız. Maliye Bakanı ne dedi? Dedi ki:
Bu yasa çıktığında -altı ay son- çok güzel
şartlarla geliyoruz, göreceksiniz ki herkes altı ay içerisinde
müracaat edecek. Peki ne oldu? Altı ayı geçti, baktınız
yarısı müracaat etmemiş, süreyi uzattınız, Üç ay
uzattınız. Üç aydan sonra müracaatları tamamlayabildiniz mi?
Yine tamamlayamadınız, bu sefer 26 Şubatı son kabul
ettiniz ve o zaman biz burada bas bas bağırdık, dedik ki: Bu
müracaatlar için para almayın. Sizin paranız olabilir, sizin
yandaşlarınızın parası olabilir, siz zenginlerin yol
arkadaşı olabilirsiniz ama o Toroslarda, dağ köylerinde, fakir
fukara, garip gureba çiftçilerimizin 2 bin lira müracaat parasını
verecek güçleri yok. Köylülerimiz o hâle gelmiş ki, çiftçilerimiz o hâle
gelmiş ki, kahveye gittiğinde bir misafiri geldiğinde çay
parası olmadığı için kahveden kalkan bir köylüyle
karşı karşıyayız. Ama dün onları söyleyen
Hükûmet bugün onların hangi hâlde olduğunu unutmuş. Sanki
müracaatta bu parayı vermek zorunluluğu var gibi tutup 2 bin
lirayı getirdiniz. Ne oldu? Ocak ayında bu 2 bin lirayı
kaldırdınız. Dediğimize geldiniz mi? Geldiniz. Komisyonda Yüzde
70 çok olur, gelin bunu orman köylülerine yüzde 15 bedelle verelim,
İstanbulda yaşayanlara ve çiftçilikle uğraşanlara emlak
değerleri üzerinden verelim. dediğimizde Olmaz. dediniz. Ne oldu
bugün? Yüzde 50yle geldiniz. Yani illaki bunları yaşamanız
mı lazım? Bunları siz zorla yapabileceğinizi mi düşündünüz?
Ama gördünüz ki, o sizin yok saydığınız, artık sizin
yol arkadaşlığınızdan çıkan fakir fukara, garip
gureba o orman köylüsü, o çiftçi ayağa kalktı; Antalyada yol kesti,
defterdarlığa gitti, dün Bornovada yürüyüşe geçti. Adanada,
Mersinde, Muğlada, İzmirde, Türkiye'nin her tarafında, sizin
yok saydığınız o fakir fukara, garip gureba orman köylüsü,
çiftçi ayaklandı ve dediler ki: Biz topraklarımızı
yabancılara peşkeş çektirmeyeceğiz, biz bu
topraklarımızı iktidar partisinin yandaş zenginlerine sattırmayacağız,
satmayacağız çünkü bizim için toprak namustur.
Vekilim, biz gerekirse
Bakın, çok açık söylüyorum, acı söylüyorum; ben her hafta
gittiğimde köyleri geziyorum, diyorlar ki: Gerekirse üzerimize benzin
dökerek kendimizi yakacağız ama bu haksızlığa ve
hukuksuzluğa Dur. diyeceğiz. Açıkça ifade ediyorum Hükûmete
de: Aklınızı başınıza alın. Bu millet, bu
köylü, bu fakir fukara, bu garip gureba size çuvalla oy verdi sizin
söylemlerinize, sizin ifadelerinize inanarak ama ilk defa siz onları yok sayıyorsunuz.
Niçin yok sayıyorsunuz? Bu yasa da eksiktir, tekrar düzeltilmesi
gerekiyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2/B yasasında
değişiklik öngören kanun teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım, konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2/B konusu tam kırk
iki yıldır Türkiye'nin gündemindedir. 1961 Anayasasında 1971
yılında yapılan değişiklikten sonra 2/B konusu
anayasal bir sorun olarak, anayasal bir müessese olarak Türk hukukuna
girmiş ve o tarihten bu yana yani tam kırk iki yıldır
Türkiye'de 2/B sorununu biz konuşuyoruz. 2/B sorunu yani mülkiyeti orman
sınırı dışına çıkarılmış
olmakla birlikte Hazineye ait olan ama bu araziler, bu taşınmazlar
üzerindeki yapıların sahiplerinin Hazine dışında
üçüncü kişilerin yani vatandaşların olduğu araziler. Sorun
mülkiyet sorunudur, arazinin mülkiyetinin Hazineye ait, üzerindeki
yapının veya tarım ve hayvancılığa ilişkin
tesislerin sahibinin vatandaşın olduğu araziler. Bu arazi
üzerindeki yapıların sahiplerinin yıllardır bu arazinin
tapusunu elde etme arzuları, istekleri vardır ama bu istekler bugüne
kadar karşılanamamıştır.
Hükûmet, geçen yıl, 19
Nisan 2012 tarihinde bir kanun kabul etti. Bu kanunla ilgili, bu kanuna
gelinceye kadar neler yapıldı, çok kısaca bilgi vermek istiyorum
size. Şu bir-bir buçuk yılın olaylarını kronolojik
olarak sizlere anlatmak istiyorum ki bugün bu teklifle ne yapılmak
isteniyor, onu daha iyi değerlendirelim.
Geçen yıl, 2011
Haziran seçimlerinden önce, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 16 Nisan 2011
tarihinde 2/B Barış Projesi adı altında bir projeyi
Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğluyla birlikte Sultanbeylide açıkladık.
Sultanbeyliyi seçtik, Sultanbeyli bir sembol ilçedir. Sultanbeyli olmayıp
Beykoz olabilirdi, Sancaktepe olabilirdi. Yani 2/B sorununun yoğun olarak
yaşandığı yerlerden birisini tercih ettik, Sultanbeyli oldu
bu.
Projenin ismine
barış adını koyduk. Vatandaş devletle
barışmak istiyor, ancak devlet barışmak için elini
uzatmıyordu. Vatandaş, akşamları yastığa
başını koyarken rahat uyumak istiyordu, Evim
yıkılır mı? endişesinden kurtulmak istiyordu, bu
nedenle, devletle barışmak istiyordu, ancak devlet elini
uzatmıyordu.
Seçimler yapıldı.
Biz, 25 Kasım 2011 tarihinde, seçimden önce barış projesi
ismini verdiğimiz projedeki barış kelimesini de alarak 2/B
Barışı Kanunu Teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduk. Bizden iki ay sonra, 1 Şubat 2012 tarihinde, Hükûmetin 2/B Kanun
Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi. Bu tasarı ilgili
komisyonda görüşüldü. Daha sonra, 19 Nisan 2012 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edildi. Kabul edilen kanun, 26 Nisan 2012
tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun
kabulünden, yürürlüğünden bu yana tam on ay geçti. On aydır, hâlâ bu
sorun ortadadır.
Cumhuriyet Halk Partisinin
teklifiyle Hükûmetin tasarısında yer alan görüşler
arasındaki temel farklılığı dikkatinize sunmak
istiyorum. Bu temel farklılık, bugün görüşeceğimiz teklife
konu olan düzenlemenin de esasıdır, sorunun
kaynağıdır. Bizim teklifimiz başlıca şunları
içeriyordu:
Bir: Orman köylüsüne 2/B
arazileri bedelsiz olarak verilmelidir. dedik. Orman köylüsü bu arazilerdeki
hak sahiplerinin birinci grubunu oluşturur. Bu arazilerin asıl hak
sahibi orman köylüleridir çünkü Anayasamızın 169 ve 170inci
maddeleri ormanları koruma amacını güderken aynı zamanda
orman köylüsünün desteklenmesine yönelik hükümleri getirmiştir. 31/12/1981
tarihi itibarıyla orman özelliğini kaybetmiş olan arazilerin de
orman köylüsüne tahsis edilmesini emreder, emredici bir hüküm. Orman köylüsünün
diğer, 2/B arazileri üzerinde yapısı bulunan, tesisi bulunan
vatandaşlarımızdan farkı, bu arazileri atadan, dededen beri
kullanıyor olmalarıdır. Yani, yüzlerce yıldır bu
vatandaşlarımız buradadır ve burada tarım ve
hayvancılık yapmaktadır. O nedenle, köylünün de teşviki
gibi bir gerekçeye dayanarak bu arazilerin orman köylüsü olarak
isimlendirdiğimiz vatandaşlarımıza bedelsiz verilmesini
önerdik.
Türkiye'de tam 7 milyon
orman köylüsü vardır. Orman köylüsü Türkiye'nin en yoksul kesimidir.
Türkiye'deki kişi başına gelirin 1/10u düzeyinde bir gelir
düzeyine sahiptir yani aylık 160-170 lira düzeyinde bir gelire sahip olan
bir vatandaş grubundan söz ediyorum. Mağdur, devletin yardım ve
destek elini uzatması gereken büyük bir kesim.
İkinci olarak dedik
ki: Üzerinde evi olan vatandaşlarımıza bu araziyi emlak vergi
değeri üzerinden devredelim. Çünkü, evi olan
vatandaşlarımız çok büyük ölçüde ihtiyaç sahibi olan
vatandaşlarımızdır. Evi ihtiyacı için
yapmıştır, yaşamak için, oturmak için o evi kullanıyor
ve doğru dürüst bir geliri de yoktur. O nedenle, o
vatandaşlarımızın durumunu dikkate alarak Emlak vergi
değeri üzerinden bu vatandaşlarımıza bu yerleri
devredelim. dedik.
Orman köylüsü olmayıp
da tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunan
vatandaşlarımız vardır. Devletin temel görevlerinden birisi,
tarımı, hayvancılığı teşvik etmektir.
Onlara da emlak vergi değeri üzerinden bu arazileri devredelim. dedik.
Son olarak dedik ki: Bu
arazileri yatırım amacıyla elinde bulunduranlar var. Yani
araziyi satın almış, el senediyle almış; bekliyor,
yasa çıksın bu arazinin tapusunu alayım ya da bu araziye büyük
ticari tesisler yapmış, turizm tesisleri yapmış. Bunlara
rayiç bedel neyse, yani bu arazinin piyasadaki alım-satım fiyatı
neyse bu fiyattan satalım. dedik. Böylesine adaleti gözeten dörtlü bir
bedel sistemini önerdik. Hükûmet hayır dedi. Ben rayiç bedel nedir,
piyasa bedeli nedir ona bakarım, onun yüzde 70i üzerinden herkese
devrederim. Ben dinlemem orman köylüsü, ihtiyaç sahibi vatandaş veya
burayı yatırım için elinde tutan. Benim için herkes
aynıdır, herkes aynı. Cebinde parası olanla cebinde
parası olmayan arasında ben fark gözetmem kardeşim. dedi.
Şimdi, kanun
yürürlüğe girdi. Hükûmet, önce Bakanlar Kurulu kararıyla bir
altı aylık süre verdi, sonra altı aylık süreyi üç ay daha
uzattı, sonra bir ay daha uzattı. Nihayet bu süre 26 Şubat 2013
tarihinde sona erdi. Bilmiyorum bu bir-iki gün içinde bir uzatma
yapıldı mı? 26sı itibarıyla
yapılmamıştı. On aydır Hükûmet orta sahada top
çeviriyor. Fiyatları açıklamıyor, çünkü fiyatlarda problem var,
fiyatlar yüksek, bedeller yüksek.
19 Nisanda kabul edilen
6292 sayılı Kanunun Genel Kurul görüşmeleri sırasında
bu kürsüden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yaptığım
son konuşmada size birkaç şey söyledim. O söylediğim birkaç
cümle şuydu, tekrar etmek istiyorum: İnanıyorum ki siz buraya
önümüzdeki dönemde bu yasada değişiklikler getireceksiniz.
İnşallah yanılırım. Yanılmayı arzu ederim
ama yanılacağımı sanmıyorum. Çünkü biz 2/B
Barış Projesini açıklarken, onu kanun teklifine
dönüştürürken, Hükûmet gibi onu masa başında
hazırlamadık. Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuyu iyi biliyor; bu
konuyu çok iyi bilen uzmanlara sahip, milletvekillerine sahip ama o
milletvekilleri yetinmedi uzmanlığıyla, sahaya gittiler, alana
gittiler, Sultanbeyliye gittiler, Beykoza gittiler, Sancaktepeye gittiler,
Ümraniyeye gittiler, Çekmeköye gittiler, vatandaşlarla kahvelerde
buluştular, muhtarlarla oturdular toplantı yaptılar.
Bunların hepsinde ben vardım, Akif Hamzaçebi olarak ben de vardım.
Nasıl bir düzenleme yapmalıyız?ı
vatandaşlarımızla bire bir konuştuk ve ona göre teklif
verdik. Evet İnşallah yanılırım ama
yanılacağımı sanmıyorum. Siz buraya
değişiklik getireceksiniz. dedim.
Getirdiniz ve -daha bir ay
olmadı yani- 30 Ocak 2013 tarihinde burada bir kanun kabul edildi. Dediniz
ki: Ya biz hata yaptık, bu bedelde bir düzeltme yapalım. Düzeltme
yapalım. Ne yapacaksınız? 400 metrekareye kadar olan kısım
için yüzde 50ye indirelim. dediniz. Tekrar burada ben söyledim,
arkadaşlarım söyledi, hepimiz söyledik: Yapmayın. Hesabı
iyi yapmıyorsunuz. Yine yanlış yapıyorsunuz. dedik size. Gelin,
yapmayın bunu. Şimdi, teklif getirdiniz. Yine yanılmadık,
maalesef.
Maalesef
yanılmadık diyorum. Yanılmayı arzu ederdim çünkü bizim
derdimiz, vatandaşın derdinin, sorununun çözülmesi, tapusunu
alması. Pozitif yaklaşıyoruz bu tasarılara, tekliflere,
olumlu yaklaşıyoruz. Dediğimiz olmamakla, kabul edilmemiş
olmakla birlikte Hükûmete engel de olmak istemiyoruz. Yeter ki vatandaş
tapu alsın. Ola ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz yanılabiliriz
belki. Keşke yanılsaydık. Yanılmıyoruz. Getirdiniz
şimdi.
Şimdi, ne diyorsunuz?
Bu görüştüğümüz teklifte diyorsunuz ki... Aslında bizim
teklifimiz var şimdi. Hem geçen sefer teklif verdik hem şimdi teklif
verdik. Diyorsunuz ki: Biz, aslında yanıldık, bu fiyatlar
yüksek geldi ama şimdi rayiç bedelin yüzde 50si oranındaki
oranı aşağı çekersek hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de
millete rezil olacağız. Öyle yapmayalım, onun yerine ödeme
vadesini uzatalım. Belediye sınırları içerisindeki
taşınmazlar için üç yılda 6 eşit taksitte ödenir hükmünü,
beş yılda 10 eşit taksite çıkarıyorsunuz. Yani
Ödemeyi biraz daha uzatalım çünkü fiyat yüksek.
Değerli arkadaşlar,
bir fiyatın yüzdesini alıyorsunuz, diyorsunuz ki: Rayiç bedelin
yüzde 70i. Şimdi, araziler için onu yüzde 50ye indiriyorsunuz. Peki,
arkadaşlar, niye rayiç bedeli almıyorsunuz? Rayiç bedel
yanlış. diyorsunuz. Peki, rayiç bedel yanlış ise onun hangi
yüzdesini alırsanız alın, o sizi yeni bir yanlışa
götürmeyecek midir? Bu basit bir mantıktır ama siz bunu maalesef
Siz derken Hükûmeti kastediyorum, buradaki milletvekillerimizden bunu çok iyi
değerlendiren arkadaşlarımız olduğunu biliyorum ama
güçleri yetmiyor yani bir tek adam iktidarına karşı kimsenin bir
şey söyleme imkânı yok. Benim oğlum bina okur, döner döner yine
okur; tablo bu. Kusura bakmayın arkadaşlar, bu işi
beceremediniz. Bu işi yüzünüze gözünüze bulaştırdınız.
Ben sizin yerinizde olsam, çıkarım milletten özür dilerim Biz, bu
işi yapamadık, beceremedik, özür diliyoruz
vatandaşlarımız. derim.
Bu teklif de sorunu
çözmeyecek söylüyorum, buraya yazıyorum. Yine yanılmayı ümit
ederim, arzu ederim, temenni etmem vatandaş sorun yaşasın ama bu
teklif de sorunu çözmeyecek. Milletle inatlaşmayın arkadaşlar.
Sorun bedeldedir.
Nasrettin Hoca,
kıymetli bir eşyasını kaybetmiş. Sonra onu avluda
aramaya başlamış, günlerce avluda aramış,
bulamamış. Komşusu sormuş, Hocam, sen bu eşyanı
nerede kaybettin? demiş, Ahırda kaybettim.
demiş. E peki, ahırda kaybettiğin şeyi niye avluda
arıyorsun?, E avlu daha aydınlık. demiş.
Değerli arkadaşlar, sorun bedelde, niye başka taraflara
gidiyorsunuz? Sorun fiyatta. Süre uzatımında, şurada burada
mesele yok. Fiyatı makul tespit ederseniz, vadede sorun yok, üç yılda
herhangi bir sorun yok. İşin esasından başka bir yere
gidiyorsunuz.
Bu, şimdi üçüncü kanun teklifiniz. Biz, ilk kanun 19 Nisan 2012
tarihinde kabul edildikten sonra yanlışlığı o zaman
fark ettiğimiz, gördüğümüz için, hemen, Meclis kapanmadan, 21 Haziran
2012 tarihinde teklifi verdik. Bakın, Meclis kapanmadan, bu kanun
yanlış, gelin düzeltelim
Gelmediniz. Tatile gitti Meclis. Süre
uzattınız. Uzatılan sürelerle zaman kazandınız ama
daha fiyatları açıklayamadınız.
Önerim şudur: Gelin, iki ay daha Bakanlar Kurulunun uzatma yetkisi
var, bunu kullanın. 26 Nisana kadar uzatalım. Bu teklifi beklemeye
alalım. Bugün görüşmeyelim. İsterseniz tümünü görüşelim,
maddeleri görüşmeyelim. Bu bedeli düzeltelim arkadaşlar.
Bize inanmıyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisine inanmıyorsunuz.
Beykoz Belediyesi iktidar partisine mensup bir belediyedir. Beykoz
Belediyesinin sayfasında, İnternet sayfasında bir
çalışması var. Çok güzel bir çalışma yapmış
Beykoz Belediyesi. Kutluyorum kendilerini. Çok aydınlatıcı.
Arkadaşlarımız -özellikle iktidar partisi milletvekillerine
sesleniyorum- Beykoz Belediyesinin sayfasına girerek bunu alabilirler.
Bakın diyor ki belediyemiz: Beykozdaki
vatandaşlarımızın ekonomik durumu iyi değildir. 2/B
arazilerinde yaşayan vatandaşlarımızın durumunu
inceledik. 2/B arazisinde toplam, Beykozda 18.506 parsel var, 2/B parseli var.
Bu parsellerin sahiplerine ilişkin olarak bir ekonomik durum
araştırması yaptık. Bu parsel sahiplerinin yüzde
46sının geliri aylık 1.000 liranın altında. 1.000
liranın altında. Aylık 1.000 liranın altında geliri
olan bir kişi, bu
fiyatlarla o araziyi satın alamaz arkadaşlar; gerçekçi olun. Yani
otellerin kırmızı halılarında dolaşmaktan
vatandaşın durumunu unutmuş durumdasınız. Beykoza
gidin, dolaşın, kahvelere gidin, Tokatköye gidin, Yenimahalleye
gidin, Karlıtepeye gidin. O Karlıtepeyi siz herhâlde
Kârlıtepe diye görüyorsunuz. Beykoz sit alanıdır. Yani
zannetmeyin ki vatandaş araziyi alacak, müteahhit bekliyor, hemen
gökdeleni dikecek. Yok böyle bir şey. Gerçeklerden
uzaklaşıyorsunuz.
Tekrar Beykoz Belediyesinin
araştırmasına dönüyorum: Beykozluların, 2/B arazisi
üzerinde yaşayan nüfusun yüzde 46sının geliri aylık 1.000
liranın altında. Bu rakamı 1.500 lira yaptığımız
zaman, aylık geliri 1.500 liranın altında olan 2/B nüfusunun
toplam 2/B nüfusuna oranı yüzde 76dır. Durum iyi değil. Siz bu
vatandaşa diyorsunuz ki: Kardeşim, ben dinlemem, sen işgalcisin
burada. Sen hak sahibi falan değilsin, işgalcisin. Paran varsa
alacaksın. Paran yoksa git para sahibi bir müteahhitle anlaş, o senin
yerine girsin, alsın. Vatandaşı para sahibine, müteahhide
yönlendiriyorsunuz. Git, ona teslim ol. diyorsunuz. Sizin hakkınız
var mı, Hükûmetin hakkı var mı şuna? Orada 10 dönüm, 20
dönüm, 50 dönüm, 100 dönüm araziyi kapatmış, bekleyen kişiler
var. Ona da aynı fiyattan satacaksınız, Beykozluya,
Sultanbeylideki vatandaşa da aynı fiyattan satacaksınız.
Bana 400 metrekareye kadar düşürdük, yüzde 50 yaptık. demeyin,
bunun kıymetiharbiyesi yok.
Teklif doğru
değildir, gerçekci değildir. İhtiyacı çözmeyecektir. Tekrar
sorun yaratacaktır. Gelin, ısrar etmeyin. Bir kez daha bu kürsüden
Dememiş miydik? cümlesini etmek zorunda kalmayalım arkadaşlar.
Vatandaş bekliyor, sorun çözülsün istiyor, tapumu alayım istiyor.
Geleceğime güvenle bakayım. diyor ama buna
yaklaşmıyorsunuz.
Hazineye ait tarım
arazileri var 2/B olmayan. Bedeli düşürüyorsunuz orada, yüzde 70ten 50ye
düşürüyorsunuz. Peki, orman köylüsüyle hazine arazisindeki
vatandaşı nasıl aynı kefeye koyarsınız?
İkisi aynı şey midir? Siz, aslında, büyük çiftçinin
fiyatını düşürürken Bari orman köylüsünü de -büyük çiftçiye
hangi fiyatı uyguluyorsak- o seviyeye getirelim. düşüncesiyle
yapıyorsunuz. Yoksa, aklınızda orman köylüsü de yok;
Beykozdaki, Sultanbeylideki, Çekmeköydeki, Ümraniyedeki vatandaş da
yok.
Teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Demir Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA DEMİR
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı yasa
değişikliğine ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Nisan 2012de söz konusu olan yasa teklifi bir
kez daha Mecliste ele alınıp
tartışılmıştı. Üzerinden on ay gibi kısa bir
süre geçmişken, hele hele üç aylık yaz tatilini de
çıkardığımızda yedi aylık süre zarfında bu
kanun teklifinin 3 kez Genel Kurula getirilmiş olması, her
şeyden önce, emek israfıdır, kaynak israfıdır, zaman
israfıdır. Buna ülkemizin de, ülke halklarımızın da,
bu Meclisin de lüksü yoktur. Hele hele bir kısım arsa spekülatörünün,
inşaat müteahhidinin, kent rantiyerinin, Meclisin iradesine rağmen,
her seferinde bu kanunun kıyısından köşesinden tutup Meclis
iradesine ipotek koymaya çalışıyor olması, kabul edilebil
bir durum değildir. Bu, ne hukukidir ne insanidir ne de vicdanidir. Buna
itiraz etmek, her şeyden önce, bu Meclisin siyasal karakterinin
gereğidir. Ama bunu yapmadığımız gibi, muhalefetin
sesini de duymazlıktan gelen, itirazlarını esas almayan bir
noktadan da bildiğini okuyan ve bunu da topluma dayatan bir noktada da
iktidar sarhoşluğuna sahip bir partinin keyfî
uygulamalarını da görmezlikten gelemeyiz.
Evet, iktidar her rejimde vardır ama
muhalefet, sadece ve tek başına, demokrasilerde söz konusudur.
Muhalefetin varlığı da demokrasinin kendisini reorganize
edebilme fırsatının sağlanması içindir. Muhalefetin
eleştirisini, uyarılarını dikkate almadan Ben bilirim, ben
yaparım. anlayışıyla hareket eden iktidar, demokrasilerde
açığa çıkan iktidar değildir, olsa olsa tarihin
karanlık sayfalarında yerini bulan diktatöryal, otoriter rejimlerin
ürünüdür. Ama görünen o ki, on yıllık iktidarında AKP, toplum
dinamiklerinin temel taleplerini karşılamak yerine keyfî, kendine
göreci ve bir kısım siyasal, sosyal ikbale, geleceğe havale
edilen çalışmaların da parçası olmaya devam etmiştir.
Bizim itirazımız her şeyden önce buna dairdir.
Evet, 2/B yasası yılların
kanayan yarasıdır. 2/B yasası cumhuriyet tarihi kadar eskidir,
dolayısıyla da cumhuriyetin ulus üniter devletinin karakteri
gereği her şeyin ret ve inkâr edildiği bir noktada
mızrağın çuvala sığmadığı
gerçeğiyle yüzleşmemize fırsat veren bir olanağı da
bize sağlamıştır. Bunu görmemiz gerekiyor. Devletin çevre
ile, devletin kimlik ile, devletin kültür ve din ile olan
çatışmasını ve çelişkisini sosyal alanda, siyasal
alanda, kültürel alanda ve bir bütün olarak toplumsal yaşamın hayat
bulduğu tüm mekânlarda görmek mümkündür. 2/B yasası da bunun bugünkü
yansımasıdır.
Düşününüz ki 8 milyonu aşkın
bir insan kütlesini, yani neredeyse nüfusumuzun onda 1ine tekabül eden yüzde
10luk bir kitleyi ilgilendiren bu konu yıllardır çözüme
kavuşturulması gereken temel ihtiyaçken ertelenmiştir,
ötelenmiştir, çözüm yerine çözümsüzlüğün ortaya
çıkardığı bir kısım ayak oyunlarıyla
neredeyse kaos ve krize neden olmuştur. Bu anlamıyla her şeyden
önce, bizim 2/B yasası ya da orman vasfını yitiren
alanların yeniden dönüştürülmesi yönünden
anladığımızı ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, üzerinde bulunduğu enlem ve
boylamlar itibarıyla bugün sahip olduğu nitelikli orman
yapısının çok ötesinde bir potansiyele sahiptir. 780 bin
kilometrekarelik yüz ölçümünün neredeyse 700 bin kilometrekaresine tekabül eden
alanlarda ormanın yetişmesi mümkündür.
Orman dediğiniz de
sadece görünen ağaçtan ibaret bir kütle değildir. İçinde
canlı organizmanın, mikrobiyolojinin, bakterinin, her türlü yosunun,
çiçeğin, kuşun, floranın ve faunanın, her türlü yaşam
alanının söz konusu olduğu bu ormanları kendi elimizle
yaktık, yıktık, yok ettik. Yaktığımız,
yıktığımız, yok ettiğimiz bu alanları
yeniden fırsata dönüştürmek adına bir kısım
spekülatörlerin aracısı durumuna düşmek bizim işimiz
değil.
Biz, her şeyden önce,
ormanları çoğaltmak, büyütmekle görevliyiz. Bu çerçevede de orman
vasfını yitiren alanların birilerine
satışını değil, öncelikle toplum yararına yeniden
orman alanlarına, mekânlarına dönüştürülmesini amaç edinmeliyiz.
Çıkaracaksak yasa, çıkaracaksak kanun, yeni yaşam
alanlarını çoğaltmaya dönük olmalıdır. O anlamıyla
kent iktidarlarının hayat suyu olan rant ve çıkar
gruplarına alet olmaksızın, özellikle İstanbul, Antalya
başta olmak üzere, kentin varoşlarında ve çeperlerinde
oluşan bu iktidar odaklarına itiraz etmek bizim işimiz
olmalı. Onların işini kolaylayan, açmazlarını,
sıkıntılarını telafi etmeye dönük bir çalışma
Meclisin işi olmamalıdır ama aynı şekilde
yıllardır kanayan bu yaradan zarar gören, etkilenen orman köylüsünü
de göz ardı etmemek gerekiyor.
Evet, her şeyden önce
ormanı büyütüp, çoğaltıp, topluma mal etmek gibi bir görevi
yükleneceğiz ama aynı zamanda ormandaki var olan, vasfını
yitirmiş yeni tarım alanlarının kullanılmasında
da hak sahibi olan orman köylüsünün, bedelsiz ve
karşılıksız olmak üzere o alanlarını kendi
yaşam alanına dönüştürmesine, idame ettirmesine yarayacak
koşullara da kavuşturulmasını sağlamak bu Meclisin
görevi olmalıdır. Bunu yapmak yerine, 8 milyonluk kitlenin, 8
milyonluk insan çoğunluğunun temel çıkarlarını
sağlamak yerine, oraları yeni spekülatif alanlara nasıl dönüştüreceğimizin
arayışı içerisinde olmak, elbette ki onlara vicdani noktada
hakarettir. Temel taleplerini karşılamamak noktasında
yüklenebileceğimiz bir misyon değil ama aynı zamanda ulusal ve
uluslararası çıkar gruplarına bu alanları peşkeş
çekmek, geleceğimizi çalmaktır, geleceğimizi gasbetmektir.
O alanlar, yarın öbür
gün küresel ısınmanın çıkardığı problemler
başta olmak üzere, yaşamın bizatihi kendisinde ihtiyaç olan,
bizim kullanmaya muhtaç olduğumuz kamusal alanlardır. Bu alanlar
halkındır, bu alanlar
toplumundur. Halka ve topluma rağmen iktidar odaklarının gasbedebileceği
bir olgu değildir.
Bu çerçevede, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğa dediğimiz şey
bir nesne değil, doğa, tüm organizmanın yeniden ve yeniden
üretilebilmesinin canlı dinamiğidir. Bu canlı dinamiğin
biyoçeşitliliği üzerine bir zihniyeti harekete geçirmediğimizde,
doğanın çoklu yapısını dikkate
almadığımızda yani dağı, ovası, suyu,
çiçeği, kelebeği, kuşuyla bir bütün olarak ele
almadığımızda sadece ve tek başına bir türe
indirgenmiş, türcülüğe oynadığımızda bu türü de
sadece ve tek başına insan türünün çıkarına bir
anlayışla yaklaştığımızda kaybederiz.
İnsanın dışında o doğa içinde kuşun da,
kelebeğin de, çiçeğin de, ağacın da hakkı var. Biz
buna Toprak ananın hakkı. diyoruz. Toprak ananın
hakkını inşaat sektörüne açıp yüksek, çok katlı binalarla
betona dönüştürmek, olsa olsa, doğa ve toprak ananın
hakkına tecavüz etmektir. Bu anlamıyla da, bu, her şeyden önce,
çocuklarımıza ve torunlarımıza emanet etmekle mükellef
olduğumuz geleceğin gasbına yöneliktir, kendi elimizle buna yol
açıyor oluyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ulus üniter devlet nasıl ki tüm kimlikleri,
tüm kültürleri, tüm inançları tek tipleştirip, tek tipe
bağlı katı merkeziyetçi devletin cenderesi içerisinde eritip bu
anlamıyla yeni bir ulus paradigmasına bağlı toplumu
şekillendirmek istediyse üstten bakışla, doğaya da
hükmetmek bu temeldedir. Doğanın çeşitliliği,
biyoçeşitliliği üzerinden değil, her şeyin insana, bireye
hizmet edeceği anlayışı ve algısıyla hareket
ettiğinden, ulus devlet, evet, ormanlarımıza, yaşamsal
alanlarımıza, geleceğimize, bizatihi bu iktidar
odaklarının hizmetine sunmak adına göz dikmiş
bulunmaktadır. Buna her şeyden önce Meclisin itiraz etmesi gerekiyor.
Bu çerçevede de, bu yasa Meclisin gündemine Nisan 2012de taşınmadan
önce, öncelikle bu yasadan etkilenen kesimler olan, başta orman köylüsü
olmak üzere, toplum dinamikleri dinlenmeliydi, ortaklaşmalıydı,
bu yönüyle de -bilim insanlarının uyarıları- toplumun sivil
ve demokratik kesimleriyle ortaklaşılmalıydı. Bu,
ortaklaştıktan sonra, getirisi götürüsü üzerinde muhalefetiyle
iktidarıyla ortaklaşılabilecek bir çerçeveye, bir niteliğe
kavuşturulmuş olsaydı, yedi ayda 3 kez Meclisin gündemine
gelmezdi.
Bütün bunları, her
şeyden önce, siyaseten mahkûm etmek gerekiyor çünkü Meclisin, her
şeyden önce özgürlükleri çoğaltan, hakları ve insani temel
haklarının gerçekleştirilmesini toplum yararına, ülke
insanlarının yararına harekete geçiren bir misyonu olmalı,
görevi olmalıdır. Bunu yapmak varken, palyatif, gelip geçici bir
kısım çözüm araçlarıyla soruna yaklaşmak bizi
daraltır, bizi asli görevimizden uzaklaştırır. Bu yönüyle
de, 1inci maddede de görüleceği gibi, Antalya köylüsü başta olmak
üzere, on yıllardır orman alanlarını mekân edinen orman
köylüsünün itirazıyla, direnişiyle, isyanıyla
karşılaşırız çünkü haklı olan onlardır. On
yıllardır ektiği biçtiği, göz nuru olarak
baktığı, ormana zarar vermeden kendisine yaşam alanı
kurduğu bu alanlardan onları söküp, hak sahibi olmayan birilerinin
Bunlar yoksuldur, mağdurdur, satın alamaz. diye düşünüp
fırsatçıların önünü açmak insani bir yaklaşım, insani
bir duygu olmasa gerek. O anlamıyla biz, 1inci maddenin, değil yüzde
50 rayiç bedelle hak sahiplerine verilmesini kolaylaştıran bir
yaklaşım, karşılıksız ve bedelsiz olmak üzere
orman köylüsüne verilmesi yönlü yeni bir anlayışla Genel Kuruldan
geçmesini istiyoruz.
2nci maddede de,
Büyükşehir Yasasında görüleceği üzere, 29 büyükşehir
belediyesinin mücavir alanları, belediye sınırları il mülki
sınırlarına kadar uzatıldı. İl mülki
sınırları üzerinde valiliğin inisiyatifinde kurulacak yeni
denetim mekanizmasıyla -yarın öbür gün çıkar sahibi bir
kısım odakların ulaşamaması kaygısı
duymuş olmalılar ki- mevcut, var olan mücavir alan
sınırından hareketle, mevcut 5393 sayılı Belediye
Yasasının öngördüğüne uygun yeni alanlarda, yeni alanların
dezavantajına sahip olmamak üzere, mevcut alan sınırlaması
üzerinde yine bir kısım odakların, çıkar mercilerinin
işini kolaylayan bir noktadan yaklaşılmaktadır. Bu
anlamıyla da biz, 2nci maddenin, halkın yararına, toplumun yararına,
kamunun yararına olmayacağını, bunun küçük bir
azınlığın çıkarını kolaylaştıran
bir anlayış ve zihniyetle yeniden Meclis gündemine getirildiğini
biliyor olmaktan dolayı, gündemden çıkarılmasını ve
gündemleştirilmemesini öneriyoruz.
Keza 3üncü madde, -orman
alanlarının içerisinde sağlık ve eğitim tesislerinin
yapılmasına ilişkin olanı da- yine bir kısım
odakların mevcut var olan kazanılmış haklarını
kolaylaştırmaya dönük bir madde girişimidir.
Geçen hafta görüşüldü
ya da on gün öncesiydi, kamu-özel teşebbüs ortaklığına dair
bir kanun ya da kanun teklifi Meclisten geçmişti. Oradan da
okunacağı üzere, sağlık ve eğitim tesislerinin
yapılması devlet olanak ve imkânlarıyla mümkündür ama devletin
yaptığı sağlık tesisinin kırk dokuz
yıllığına kiralanmasıyla, KDV, damga ve harçlardan
muafiyetiyle birlikte zenginin, olanak ve imkân sahibinin kullanmasına
açık alanlara dönüştürüldü.
Bu alanların orman
alanlarına taşınması, özel mülkiyetin anayasal hakkı
olmadığından kaynaklı, ancak devletin yapabilme
olanağının söz konusu olduğu bugünün Türkiyesinde, devlet,
ormanda, orman mekânında sağlık tesisini, eğitim
amaçlı tesisleri yapacak ancak on gün önce geçirilen maddeden de
anlaşılacağı üzere, buraların kullanım
hakkını sermayedara, rantiyere, iktidar odaklarının hizmetine
sunacaktır. Bunda da kamusal yarar yoktur, toplumun çıkarı söz
konusu değildir. Olsa olsa, bizim olan, hepimizin olan, bu toplumun ve
kamusal alanın bizatihi kendisi olan bu doğal mekânlarda, iktidar,
bir kısım kesimlere yeni özgürlük alanları yaratacaktır ama
o özgürlük alanlarının, halkların ve toplumun
özgürleşmesine değil, üzerinde yeni iktidar prangalarının
oluşturulmasına hizmet edeceğinden de şüphemiz yoktur.
Bu çerçevede de, 3üncü
maddeden de anlaşılacağı üzere, toplumu ve onun temel
çıkarlarını hiçleştiren, toplumsal temel taleplerini
dikkate almak yerine mevcut, var olan bir kısım kesimlerin
çıkarına hizmet edecek bu anlayışın Meclisimizin
anlayışı olmayacağını düşünüyorum. Bu
çerçevede de bu yanlıştan dönülmesi herkesten önce Meclisin işidir.
Her şeyden önce,
Seçim, Siyasi Partiler Yasası gibi ayağımıza pranga olan,
hazine yardımı gibi mevcut, var olan antidemokratik uygulamayı,
yine, Seçim, Siyasi Partiler Yasasının yanı sıra Terörle
Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanunundaki antidemokratik uygulamaları
kaldırıp sivil, demokratik, eşitlikçi bir anayasa yapmak, sivil,
demokratik ve eşitlikçi anayasa üzerinden tüm toplumların, tüm
kesimlerin, inançların, kültürlerin özgürce, barış içerisinde birlikte
oldukları bir ülke tahayyülü, bir toplum tahayyülü bizim vazgeçilmezimiz
olmalıdır. Tek işimiz, bugünün Meclisinin işi budur çünkü
günümüz demokrasisinde, tüm sorunlarda olduğu gibi, siyasal, sosyal
sorunlar da ancak ve tek anlamda diyalog ve müzakere ile çözüme kavuşturulabilir.
Şiddetin, silahın, ölümün ve öldürmenin olmadığı yeni
ve demokratik bir Türkiyede, ancak diyalog ve müzakere
kapılarının aralandığı,
tartışmanın sonsuz özgürlüklerle örüldüğü,
örgütlenildiği bir ilişki var edebilir bizi. Bu çerçevede de dört
siyasi partinin bu Meclisteki yüzde 95e varan siyasal temsiliyeti
anlamlıdır, değerlidir; bu, fırsata dönüştürülebilir.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak
biz elbette ki bugün buna dair düşüncelerimizi
paylaşmayacağız ama önümüzdeki dönemde biz, Türkiyenin
demokratikleştirilmesi, Türkiye demokrasisi üzerinde kimliklerin,
inançların, özgür ve özerk demokratik yapısıyla, demokratik
ortak vatanda birlikte, barış içerisinde nasıl
yaşanması gerektiğine dair siyasal projelerimizle Meclisin önünü
açmak istiyoruz. Yapılması gereken, özgürlüktür, demokrasidir,
barıştır, insan haklarına dayalı, evrensel hukuka
uygun bir siyasal sistemi örgütlemektir; o da bu Meclisin işidir. Biz asli
işimize döndüğümüzde, tüm tali meseleleri onun çerçevesinde
çözebiliriz. Yeter ki inkârın, reddetmenin, ötelemenin,
karşıtlaştırmanın ve düşmanlığın
olmadığı, barışın ve özgürlüklerin hayat
bulduğu bir özlem, bir talep, bir diyalog ortamını yaratabilme
fırsatını birbirimize vermiş olalım.
Bu duygularla ben bir kez
daha hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çelik.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Rize Milletvekili Nusret Bayraktar.
Buyurunuz Sayın
Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 2/B yasasıyla ilgili vermiş olduğumuz teklifin
görüşülmesi için AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, gerçekten,
konuşmaları dinlediğim an, bir an kendimi on yıl geriye götürme
ihtiyacı hissettim. Keşke 2002 yılından 2007 yılı
22 Temmuz seçimlerine kadar olan süreçte
O dönemde Sayın Akif Hamzaçebi
Trabzon Milletvekiliydi, aynı kişiliğe sahip bir insandı,
biliyorum; ben de İstanbul Milletvekiliydim. Akif Hamzaçebinin de
aslında, ormanlarla ilgili ilgi ve alakası, bilgisi vardı. Ben
hem bir orman köylüsü, orman köyünde doğan ve yaşayan hem de
İstanbulda bütün orman köylüleriyle ilgili, 2/B alanlarıyla ilgili
bire bir kırk yıllık hayatını sürdüren bir
milletvekili olarak bu konuları dile getirdiğimizde âdeta bize
saldırıyorlardı. 2/B alanlarını işgalcilere
peşkeş çekiyorsunuz, yeni rant alanları oluşturuyorsunuz.
Zenginlere ve villa yapanlara bunu veriyorsunuz. Anayasanın 169uncu ve
170inci maddelerine aykırı işlem yapıyorsunuz. gibi
iddialar ve ithamlar sonucu -bütün belge ve bilgiler elimizde- o dönem ilk
Orman Bakanımız Osman Pepenin konuya çözüm üretme noktasındaki,
bir an için aslında ekonomide ciddi darboğazların var
olduğu ve Hükûmetin istikrarla, ekonomik menfaatlerini ön plana almak
suretiyle, ayağa kaldırılması gereken ekonomiye bir kaynak
oluşturmasını da düşünerek
Aslında sosyal bir problem
olduğunu hep biliyor, savunuyor, aynı şekilde savunuyoruz ama
2/B olayı sadece sosyal değil; 2/B olayı hukuki olaydır,
2/B olayı sosyal olaydır, ekonomik olaydır, siyasal
olaylardır. Sadece kırk yıllık değil, biraz önce MHP
sözcüsünün bahsettiği gibi, aslında, 1937den bu yana ve özellikle de
1945 ve 1955 yıllarında orman alanlarındaki tapulu mülklerin dahi
tapu sahiplerinden bedelsiz bir şekilde devralmak suretiyle bütün
ormanların devlet malı olduğuna yönelik hükmünün
uygulanmasından sonra, daha sonra kullanım esnasında orman
vasfını kaybetmiş, 2/B niteliğine bürünmüş, 61 yasası,
81 yasası ile bu konular biraz daha güncelleye güncelleye, sorun
aktarıla aktarıla gelmiş, 1981 yılından bu yana,
özellikle 1990lı yıllarda hem hukuki açıdan hem siyasi
açıdan itirazların olmadığı, kendi içlerinde
itirazı olmayan, hak sahipleri arasındaki itiraz veya sivil toplumdan
veya siyasi partilerden itiraz gelmediği o dönemlerde bu hususta bir hayli
mülkiyet devri olmuştu. Daha sonra -nihai bir şekli söylüyorum- 1999
yılındaki kesin Anayasa Mahkemesi iptali ve Yargıtay onayı
sonrası kilitlenmiş. 2002de iktidara gelen AK PARTİ, iktidara
geldiği an, bu hukuki süreci çözmek için, hem ekonomik menfaati
düşünerek Acaba 25 milyar dolar olur mu? dendiği an, Vay, siz bunu
para için, rant için yapıyorsunuz. diyenler oldu. Bu konu esprilere de
girdi. Yani bir varlık barışından 7 milyar TL
civarında Maliye Bakanlığımız gelir elde edince, AK
PARTİ iktidarı ülkeyi belli noktalarda şahlandırmaya
başlayınca, bazı milletvekili arkadaşlarımız,
zımnen ve böyle şakayla, Siz 25 milyar doları bulursanız
Türkiyeyi uçurursunuz, sizin elinizden iktidarı alma
şansımız olmaz. diyerek bunu aslında hicvetmişlerdir
ve o zaman yine, bu sorunu çözmek için, anayasal sorun olduğunu birinci
derecede bildiğimizden
Yani Anayasanın 169uncu maddesi der ki
ormanlar kesinlikle daraltılamaz, 170inci maddesinde de orman
alanları kesinlikle herhangi bir kişiye devredilerek satılamaz.
O dönemde MHP yoktu, MHP 2007de devreye girdi. Ümit ediyorum ki MHP o dönemde
olsaydı belki de bu konuda daha uzlaşmacı
anlayışıyla bizi bir araya getirip çözüme daha önceden
katkı sağlayacaktı çünkü 2009 yılındaki -15 Ocak 2009
tarihinde- 9 maddelik Tapu Kadastro Kanununda 2/Bye yönelik
yaptığımız düzenleme 3 siyasi partinin
anlaşmasıyla ilk kez orada gündeme gelmiştir.
Nedir bu? Bu Anayasa
değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanımız veto etti.
Referanduma gidilmesi konuşuldu ve hemen o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı -Antalya bölgesi başta olmak üzere- Muğlada,
Antalyada, İstanbulda, Ankarada 2/B aslında bir peşkeş
yasasıdır. 2/B ile cemaatler rant kuruyorlar, hele hele İstanbul
Sultanbeylide, Beykozda
Bakın, şimdi Sultanbeyli ve Beykozla
ilgili ne güzel şeyler söyleniyor.
Şu an İstanbul
Milletvekili Sayın Hamzaçebi, ben de Rize Milletvekiliyim; ikimiz de
aynı konuları, aynı kaderi paylaşıyoruz. Aynı
savunmayı o dönemlerde de beraber yapıyorduk. Biz o dönemlerde
bunları dile getirirken neden bugüne kadar sarktığının
bazı ipuçlarını vermek için bu konular girmek zorunda
kaldım, yoksa teklifin maksadında bu detayları anlatmak yoktu.
Çözüm üretme noktasında -Anayasayı iptal gerekçelerini- hep bu ve
buna benzer dayanaklarla iptal ettirilmiştir.
En önemli sorun neydi?
Mülkiyeti belli olmayan alanlarla ilgili bir satış, devir veyahut
kullanım hakkı söz konusu olamıyordu. O zaman mülkiyetin
belirlenmesi için kadastro çalışmalarının
yapılması gerekiyordu. Kadastroya baktığımız
zaman, o dönemde Türkiye'nin yüzde 85inde kadastro
yapılmamıştı, hele hele orman kadastrosu Hak getire! Mera
kadastrosu ayrı, tarım kadastrosu ayrı, orman kadastrosu
ayrı idi. 2005 yılında çıkartılan yasa ile bu kadastro
işlemleri birleştirilmek suretiyle hızlı bir kadastro
çalışması yapıldı ve bu kadastro
çalışmaları sonucu ucu yine 2/Bye gireceği
düşünülüyordu ama 2/Byle ilgili herhangi bir düşüncede, herhangi bir
çalışmada yine Anayasa, yine Cumhurbaşkanının vetosu
önümüze çıkartılıyordu. 2007 seçimlerinde milletimizin yüzde
47si AK PARTİye oy verince, Milliyetçi Hareket Partisi de gruba gelince,
burada Cumhurbaşkanlığı sorunu çözüldü. Cumhurbaşkanı
sorununun çözülmesi bu sorunların da çözümüne kapı aralanmasına
vesile oldu. Yeni düzenlemelerde, Cumhurbaşkanı olaylara buna göre
bakacaktı.
Daha sonra, işte, 2009
yılında, 3 siyasi partinin anlaştığı 9 maddeli
Tapu Kadastro Kanununda şu hükümler yer alıyordu: 2/B
alanlarının önce kadastrosunun yapılması. Kadastrosu
yapılan 2/B alanlarının hak sahiplerinin tespiti. Hak
sahiplerinin tespiti çalışmalarındaki komisyonun 2012
yılı sonuna kadar çalışmalarını yapabilmesi ve
güncelleştirme faaliyetlerinin yapılması. Maalesef, Cumhuriyet
Halk Partisi bunu da Anayasa Mahkemesine götürdü. Belgeler hep elimizde.
Anayasa Mahkemesi kısmen, belli kısımları düzeltmek yönüyle
kısmen de onaylamış oldu çünkü Anayasa Mahkemesinin şekli
de değişmiş oluyordu o zaman. Böyle olunca, işte, uzun
süreçten bu yana çözüm kapıları aralandığından ve
Sayın Hamzaçebi de bilgisini, tecrübesini, sorumluluğunu, bir kez de
İstanbul Milletvekili olarak bölgeyi gezip dolaştığı
zaman -ki biz hep oralardaydık- olayı bizatihi yerinde gördü,
yaşadı, duydu, hissetti ve bugünkü konuşmaları yaptı.
Ben tebrik ediyorum. Gelinen nokta itibarıyla son derece önemli bir nokta.
Ama Sultanbeylide
Bakın, benim elimde
belge var. Orman alanlarının işgaline vesile olacak diye bu
düzenlemeye karşı çıkanlara soruyorum. Aslında 2/B alanlarının
toplam tahmini miktarı 410 bin hektar idi ama güncelleştirme
yapılmamıştı, kadastro çalışmaları
yapılmamıştı, bunlar bitmemişti. O hâlde, bir taraftan
bu çalışmalar sürdürülsün, 2012 yılı sonuna kadar da teknik
heyet bu tip ihtilafların da çözülmesine imkân sağlayacak yetkiyi
aldıkları için Acaba yeni 2/B alanlarını da bunun
içerisine sokuşturabilirler mi? diyerek endişe duyan milletvekili
arkadaşlarımız vardı. Şimdi gördük ki, bugün, yüzde
99u bitmiş olan 2/B alanlarıyla ilgili güncelleştirmede 345 bin
hektar alan 2/B alanı olarak önümüze gelmiş. Bakın, 410 bin
hektar nerede, 345 bin hektar nerede? Yaklaşık 70 bin hektar alan
yeniden orman olarak geri dönmüş oldu. Demek ki orman alanları
daraltılmadı. Kaldı ki Orman Genel Müdürlüğü bu arada
boş durmadı, sürekli olarak ağaçlandırma
kampanyalarıyla 1 milyon 400 bin hektar alan da ayrıca orman olarak
kazandırıldı. Dolayısıyla, orman köylüleri başta
olmak üzere mülkiyet sorununun çözümüne yönelik faaliyetleri dile
getirdiğimiz zaman, her yerde ve her zaman önümüze şu haritaları
çıkartıyorlardı.
Bakın, böyle 2/B alanı olur mu?
Nedir bu? Sultanbeyli başlı başına bir il oldu. Şöyle
Sultanbeyliyi gösteriyorlardı. Sultanbeylinin aslında büyük bir
bölümü tapuludur, yüzde 27si 2/Bdir.
Sonra, bakın, Beykozdaki insanlardan
bahsediliyor. Beykozun büyük bir bölümü
2/B alanı olan yer
Çavuşbaşıdır. Hep bu gösterildi. Evet,
Çavuşbaşında villalar var, doğru ama bütün bunlar
tartışılıyor.
Sonra, Bursa Sanayi Sitesi Kestel, Antalya
Kepez, İzmir Menderes alanları çevresi orman olma vasfını
kaybetmiş, şehir olmuş alanlar ama büyük bir rant olarak
dönüştürülen, düşünülen alan İstanbuldu. İstanbul
Türkiye'nin özeti olduğuna göre, İstanbulla ilgili çözümün önemli
olduğu ve Türkiye genelinde çözmeye yönelik de lokomotif görev
Lehte de
aleyhte de hep bu kullanıldı,
bu konuşuldu, bu tartışıldı. Seçim öncesi
barış projesi dendi, Bir hukuki sorunun çözümü dendi, ne dendiyse
bir güzel şeyler oldu ama bu arada rayiç bedellerle ilgili şikâyeti
biz de yaptık, doğrudur. Bu tartışmalar sonucu -kamu
malları birilerinin menfaatine peşkeş çekilecek iddiaları
sonucu- devletin menfaatlerini koruma refleksiyle donatılmış
olan Millî Emlak Genel Müdürlüğü, tabii ki her zaman, acaba bir
yanlışlık yapabilirsem ne olur mantığıyla,
devleti koruma refleksiyle, buradaki rayiç bedel tespitlerinde, o
sıkıştırılmış dar zaman içerisinde,
kısmen yerine giderek, kısmen uzaktan telefonla sorarak, kısmen
komisyoncularla tartışarak, tanışarak fiyatları
aldılar ama mülk sahiplerinin hak sahibi olabilmesi için Anayasa
gereği ne yazmak gerekiyordu? Fiyatlara itiraz etmeksizin siz ancak hak
sahibi olabilirsiniz.
Peki -aslında bu Anayasaya
aykırı dendi- itiraz edilemediği takdirde ne olur? Eğer
itiraz hakkı kapısı açılacak olsaydı bu sorunun çözümü
yıllarca sürecekti. Peki, itiraz kapısı hukuken kapanmış
oluyor ancak zımnen, bu tespit çalışmaları esnasında,
bölgede, arazide siyasi partilerin, muhalefetin, iktidar partisinin ve sivil
toplum örgütlerinin eleştirileri ve güncel çalışmaların
ortaya koyacağı bilgi ve belgelerle değişimin her zaman
yapılabileceğini biz her zaman söyledik. Nitekim, Komisyonda
aynı şeyi söyledik: Bu yasa şu anda arzuları,
ihtiyaçları karşılamıyor. Şimdi de söylüyorum, yine
karşılamıyor.
VAHAP SEÇER (Mersin) O
zaman bir daha getirin.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
- Neden? Çünkü tapulu olup da
Bakın, bir de tapulu
olanların bedelsiz verilmesi bu yasayla sağlandı. Ecrimisillerin
fiyattan mahsup edilmesi bu yasayla sağlandı. Tarım
maksatlı, en dar gelirli vatandaşımızın kendisine ve
ülkeye katkı sağlaması açısından
kullandığı tarım arazilerinin de bu kapsamda
değerlendirilmesi bu yasayla sağlandı.
Dolayısıyla, bu
yasa sadece 2/B alanları değil, ciddi bir geniş yelpazeyi
kucaklayarak bir çözüm ürettiğine göre, Karadeniz başta olmak üzere,
orman olup yine orman kalan ama tapulu mülkü olup tapusu elinden alınan
vatandaşların hâli ne olacak? Buna da bir çözüm getirmek lazım
ama Anayasanın 169u değişmedikçe, yeni bir süreçte
anlaşma sağlamadıkça bunu sağlayamayacağız. O
hâlde, yeni bir çalışmaya ihtiyacımız var.
Kızılağaç ve
kestanelerin orman emvali olup olmayacağı, 65 yılındaki
topografik haritalarda yeşil alan gözüküp, fındıklık ve çay
bahçelerinin orman olarak yazıldığı, hatta mahkeme
kararı veyahut bilirkişinin giderek aslında orman
olmadığı hâlde orman yazılan alanlar var. Bu tip
ihtilafların da çözümüne yönelik yeni bir çalışma
yapılması lazım.
Şunu söylemek
istiyorum: Elbette sekiz ay önce çıkarılan bir yasa tüm
hazırlıklarıyla bitmiş olup bugün uygulamaya geçseydi iyi
olurdu ama bu kadar yoğun çalışmalara rağmen, bugün bile
tam bitmemiştir, hâlen güncelleştirme devam ediyor ve nitekim,
fiyatlar belki bugün yarın açıklanacaktır. O bakımdan, bu
tartışmalar sonucu, Millî Emlak Genel Müdürlüğü bizzat Madem
böyle bir ihtilaf var, itiraz var, kaygı var, vatandaşın
endişesi var, çözüme katkı sağlamamız gerekirken
çözümsüzlüğü getiriyor, o hâlde yeni heyetlerle çapraz bir şekilde
-bir başka yerde, yani İstanbula giden heyeti başka yere,
başka yere giden heyeti buraya- acaba fiyatlarda ne olur? diyerek ciddi
bir çalışma yaptıklarını söylüyor. Biz bile henüz
bilmiyoruz. Bu ciddi çalışmalar sonucu reel olan rayiç bedelin
gündeme geldiği kanaatiyle biz diyoruz ki, bütün bunlara rağmen,
tarım alanlarında da
Bakın,
İstanbulda, evet, villa yapan veyahut menfaat uğruna el
değiştirmek suretiyle 10 dönüm, 20 dönüm, 30 dönüm, 50 dönümlük villa
alanlarını alanlara rayiç bedel üzerinden yüzde 30, peşin
ödedikleri takdirde farklı bir anlayış var ama
Müracaatların 300
bininin tarım alanlarıyla ilgili olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, tarım alanlarındaki 300 bin dar gelirli
vatandaşlarımızın, aslında tarım maksatlı
ağıl, kümes, bu tip inşaatlar dâhil -şimdi yeni önergeyle
de onu koyduk- mesken olarak kullandığı binaların da
bulunduğu alanlar dâhil olmak kaydıyla, fiyatların buralarda da
yüzde 50ye indirilmesi -peşin ödedikleri takdirde tabii yüzde 20 daha
var- yüzde 40a indirilmesi söz konusu.
Ayrıca, ödemelerde
biraz daha, faizsiz bakın, faizsiz- ve herhangi bir zam getirilmeden, üç
yıl olan süreyi beş yıla, dört yıl olan süreyi de altı
yıla çıkartmak suretiyle ciddi bir düzenleme
yapıldığını görüyoruz.
Bu düzenlemeyi bu
şekilde teklif olarak getirmemizin sebebi neydi? 400 metrekareyle ilgili ciddi
bir rahatlamanın olduğunu ama tarım alanlarında bir
sıkıntı geleceğini gördüğümüz için, bu süreç
bitmeden -mademki bu kadar uzun
bir süre aldı- yeni bir kanuni düzenleme yapmayı beklemeden son
günlerde bir teklif verelim dedik, bu teklifle belli bir düzenleme
şansını da yakalamış oluruz dedik. Nitekim, hazırladığımız
bu teklifle de 3 maddede değişiklik var.
Birincisi, bahsedilmiş
olduğu gibi, tarım alanlarındaki fiyatların yüzde 50ye
indirilmesi; ikincisi, taksitlerin üç yıldan beşe, dört yıldan
altı yıla çıkartılması; üçüncüsü de kamu menfaati söz
konusu olan orman alanlarında zaten önceden olan, kanun gereği, Orman
Kanununun 17nci maddesinin hükümleri gereği, hastaneler ve eğitim
alanlarında herhangi bir işlem söz konusu olursa, kamu menfaati bunu
gerektiriyorsa, yap-işlet-devret modeline esas olan yerlerde finansman
zorluğu söz konusu olduğu takdirde, yap-işlet-devret modelinin
yanı sıra kamu-özel iş birliğiyle şehir hastanelerinde
uyguladığımız sistemin burada da uygulanabilmesinin önünü
açan bir teklif olarak karşımıza gelmiş oluyor.
Değerli
arkadaşlar, görebildiğiniz kadarıyla işin, özetin özetini
sundum. Geçmişte şöyle oldu, böyle oldu, falanca böyle dedi demekle
çok fazla bir şey elde edemeyeceğimiz için, isim isim kimin ne
söylediğini, ne söylemediğini bilmiyorum, söylemek istemiyorum ama üç
dönemdir milletvekiliyim, üç dönemdir bu konuları tartışıyoruz.
Orman Köylülerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu
Başkanı olarak, 2004-2005 yıllarında, Türkiyenin bütün
orman köylülerini, illeri ve köyleri yani Mersinden Muğlaya, Edirneden,
Tekirdağdan Artvine kadar bütün bölgeleri ilgilendiren, Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımla birlikte -ki 2 tane bu konuları çok iyi
bilen uzman arkadaşlarımdı onlar; biri Gürol Ergin, biri de
Mehmet Işık; biri orman yüksek mühendisiydi, biri de ziraat yüksek
mühendisiydi- ittifakla çıkartmış olduğumuz bir komisyon
raporu var. O raporu da okuyacak veya okuma lütfunda bulunacak olur iseniz, bu
sorunların çözümüne yönelik ipuçlarını, şuradan
aldıklarımızın büyük bir bölümünü orada görme
fırsatı söz konusu olacaktır. Bu bakımdan, ben, emeği
geçenlere, aslında, katkı verenlere
Bedelsiz verilsin. ifadesinde
aslında dürüst değiller demem, hiç böyle bir şeyi de
yakıştıramam. Aslında, dürüstçe Orman köylülerine bedelsiz
verilsin. ifadesi söz konusu olabilir ama toplam 750 bin kişinin muhatap
olduğu bir alanda 75 milyon insan hemen diyecek ki
Nitekim, o gün bir referandum
söz konusu olursa Benim herhangi bir yerde yerim yok, işgal etmedim,
orman açmadım, gitmedim, oraları almadım. Benim hakkım
değil mi? Benim yerimi hiç değilse bedelsiz veremezsiniz. diyenlere
karşı, işte, eşitlik ilkesine aykırı
olabileceği kanaatiyle, bedelsiz ifadesinin biraz zor olduğunu
Ama
düşük bedellerle aslında orman köylülerine artı bazı
destekler var. Olması lazım, yine de ilave edilmesi lazım. Elde
edilen gelirlerin büyük bir bölümünün orman köylülerine
aktarılmasının da doğru olacağına inanıyorum
ve bunu da savunuyorum ama bedelsiz verilmesi konusu Anayasaya
aykırı olacağından
Belki siz Cumhuriyet Halk Partililer
Anayasa Mahkemesine gitmeyeceksiniz, inanıyoruz, MHP hiç gitmeyecek ama
sivil toplum örgütlerinden birisi gittiği takdirde
Bakın, bizim
sütten ağzımız yandı. Maalesef, Gitmeyeceğiz.
denildi ama çok insanlar, bir bakıyorsunuz Anayasa Mahkemesine gidiyorlar.
Burada da eşitlik ilkesine aykırı olabileceği kanaatiyle,
bir de adaletin gereği olduğuna inanarak, bedelsiz değil de bu
kolaylaştırmalarla işi götürüyoruz.
Ben şunu son olarak
söylüyorum: Bütün bunlara rağmen çok fazla gocunmamak lazım.
Getirdiniz, bir daha getirdiniz. İhtiyaç duyulursa bir daha
getireceğiz çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm yeridir. Zamanı,
zemini gelince
Vaktinden önce çiçek açmıyor. Bazı şeyler vakti
gelince ancak gündeme getirilebiliyor. Bu kadar güzel uzlaşma
noktasını biz o günlerde yakalayabilseydik o gün belki bu işi
hızlandırırdık. Şimdi bu kadar güzel savunmalar, bu
kadar güzel teklifler, bu kadar güzel temenniler söz konusu oluyor
İstanbulla, Sultanbeyliyle, Beykozla ilgili. Ben hepsine saygı
duyuyorum, hepsine teşekkür ediyorum.
Ama bundan sonra da ihtiyaç
duyulduğunda aynı iş birliğini hepinizden bekliyor,
teklifimizin sizlerin oylarıyla kabulünü arz ediyor, hayırlı
olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bayraktar.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bayraktar konuşmasında
ismimi de vermek suretiyle, 22nci Dönemdeki 2/B yasasına karşı
bir tutum aldığımı ifade ederek gerçeğe
aykırı olan bir durum ifade etti.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Siz almadınız, sizin arkadaşlarınız
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ayrıca, o dönem Genel Başkanımız olan
Sayın Deniz Baykalın 2/Byle ilgili olarak tutumunu gerçeğe
uygun olmayan cümlelerle ifade etti, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Rize Milletvekili Nusret
Bayraktarın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben Sayın Bayraktardan, benim konuşmamda ileri
sürdüğüm ve bu teklifin sorun olan kısmına ilişkin bir
değerlendirme yapmasını beklerdim, maalesef o konuda bir
değerlendirme yapma imkânı bulamadı. Onun yerine, Sayın
Başbakan zaman zaman Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmek için tek
parti yıllarına gidiyor, o da Deniz Baykal dönemine giderek oradan
bir şeyler bulabilir miyim düşüncesiyle bir şeyler söyledi.
Hemen söyleyeyim, 22nci
Parlamento Döneminde 2/Byle ilgili teklifinizi buraya getirdiğiniz zaman,
bu kürsüde konuşmacılarımız Orman köylüsüne bunu bedelsiz
olarak verelim. Gelin bunu sağlayın, bu anayasa
değişikliğini olgunlaştıralım
çıkaralım. dedi ama bunu kabul etmediniz.
Şimdi şu gerekçe
doğru değil Sayın Bayraktar: Anayasa diyor ki Bu yerler orman
köylüsüne verilsin. Şimdi biz orman köylüsüne bunu bedelsiz verirsek
eşitliğe aykırı olur... Eşitlik, aynı konumda
olanlara aynı kuralların uygulanmasıdır. Farklı
konumda olanlara farklı kuralları uygulamak eşitliğin
gereğidir. Aynı konumdaysa, gelir seviyesi itibarıyla herkes
aynıysa herkese deyin ki: Rayiç bedelin yüzde 50si. Ama gelir durumu
farklıysa ona farklı kural uygulayacaksınız,
eşitliğin tanımı budur.
İkincisi şu:
Çavuşbaşıda villalar var. O nedenle, bu fiyatlar doğrudur.
diyor Sayın Bayraktar, eski seçim bölgesi. Oraları unuttuğunuzu
sanmıyorum...
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Biliyorum. Hayır, orada yaşıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) -
ama herhâlde zamanınız yetmedi.
Şimdi, Çavuşbaşının yüzde 70i köylüdür. Yenimahalle
var, Karlıtepe var, Tokatköy var, buraları unuttunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Görele var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Görele var. Hepsi fakir, yoksul
vatandaşlarımız.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Kestanelik var, Karanlıkdere var, hepsi var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Gelip bu fiyatı Çavuşbaşıdaki
lüks villaları esas alarak savunuyorsanız, yazık!
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Sayın
Yılmaz, buyurunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bedava verecekler. diyerek 75 milyonun hakkının ne
olacağı noktasında, bizim kullanmadığımız
ifadeleri söylediği için, söz istiyorum.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Size söylemedim. Sizin isminizle öyle bir şeyden bahsetmedim ki!
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bizim kullanmadığımız, bizim
konuşmalarımızı kastederek
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Sizin konuşmalarınızı kastetmedim ki!
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) -
bedava vermek şartıyla 75 milyon insanın
hakkının yendiğini ifade ederek bizim söylemediğimiz
Bizim
bu noktada teklifimiz var.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
MHP adına bir şey söylemedim efendim.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) - Eksik ve yanlış bir beyan vardır, onu düzeltmek
istiyorum müsaade ederseniz.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
MHP adına öyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN Düzeltmek
istiyorsunuz yani Muhalefet böyle söyledi. diye siz bunu düzeltmek
istiyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Söylemediğimizi söylemek istiyorum
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) O
zaman siz yoktunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bedelsiz verilsin anlamında kanun teklifimiz var.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
Var ama ben sizi kastetmedim.
BAŞKAN Tamam,
buyurun, düzeltin o zaman.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Rize Milletvekili Nusret Bayraktarın bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
burada, orman köylülerinin sıkıntılarını geçen dönemde
inceleyen bir komisyonun Meclis raporlarındaki bu tespitleri gerçekten çok
doğru yaptığı kanaatindeyim ve bu raporlarla, orman
köylüsünün fakirliği devlet raporlarına girmiş. Biz biraz önceki
konuşmamızda şunu söyledik, 2/Bnin geldiği süreci
değerlendirdik: Bu 2/B bugünün meselesi değil. Bu 2/B, dededen
oğula geçmiş. Burada bir emek verilmiş. Bunların
karşılığında, eğer siz genellik ilkesini
uygularsanız birtakım sıkıntıları beraberinde
getirirsiniz yani bundan rant sağlayan, arsa toplayan, tarım
arazilerini toplayan insanları aynı kefeye koyarsanız ciddi
sıkıntıları beraberinde getirirsiniz dedik ve Milliyetçi
Hareket Partisi olarak şöyle bir teklifte bulunduk, dedik ki: Bütün
sıkıntıyı çeken ve yıllık geliri bin TLyi bile
bulmayan bu orman köylüsünün
Kanunun adı zaten Orman Köylülerinin
Korunması, Kalkındırılması ve Desteklenmesi Kanunu.
Ama bu kanunda, bir genellik ilkesiyle orman köylülerini koruyan, kollayan
hiçbir farklılık yok. Biz de, bunun için, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak şunu söyledik, dedik ki: Gelin, Orman Kanununun 31inci ve 32nci
maddesi var. 31nci madde orman içi köyleri kapsar, 32nci maddesi orman
kenarı köyleri kapsar; bu manada, bu ormanları koruyan, bu işin
çilesini çeken bu köylülerimize farklı bir uygulama getirelim. Bedelsiz de
demedik, dediğimiz şudur: Orman köylerinden, 31inci madde
kapsamına giren yerlerde rayiç bedelin yüzde 15i, 32nci madde
kapsamına giren köylerde rayiç bedelin yüzde 25i olarak belirleyelim.
Diğer yerlerde, İstanbulda, Beykozda, Sultanbeylide, Ümraniyede
bu insanlar zaten mağdur olmuşlar, gecekondu mafyasından, arsa
mafyasından bu yerleri zaten satın almışlar. Buralarda da
emlak vergisi değeri üzerinden bu satışları yapalım
dedik, yoksa hiç kimseye, bu, bedava verilsin demedik.
Ben bunların
bilinmesini istiyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Rize
Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç ile 16
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428) (Devam)
BAŞKAN
Şahsı adına Mersin Milletvekili Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bayraktar
2002-2007 sürecini, 22nci Dönem sürecini daha çok anlattı. Ben isterdim
ki bir yıldır tartıştığımız ve bir
noktaya varamadığımız 6292 sayılı Kanunla ilgili
bazı değerlendirmeler yapsın ama aslında bu
çalışmaların başarısızlıkla
sonuçlandığının kendisi de farkında.
Yaklaşık olarak
bir yıldır, Parlamentonun mesaisini alan bir konuyu
tartışıyoruz. Mesele at pazarlığına döndü.
Vasfını yitirmiş orman alanlarını orman sınırları
dışarısına çıkarıyoruz, hazine adına tescil
ediyoruz ve hak sahibi olarak belirlediğimiz yurttaşlara bunları
satacağız. 3e mi satacağız, 5e mi satacağız,
7ye mi satacağız, kaç taksitle satacağız; rayiç bedeli
nasıl belirleyeceğiz; satış bedeli rayiç bedelin ne
kadarı olacak, yüzde kaçı olacak; bir yıldır bunları
tartışıyoruz. Şimdi, Sayın Bayraktarın bu konuda
bazı değerlendirmeler yapması gerekiyordu.
Şimdi, biz size laf
anlatamıyoruz ya da siz anlamıyorsunuz. Bunlar komisyonlarda da
tartışıldı. Bugün getirdiğiniz düzenlemeye
ilişkin önerilerimizi daha geçtiğimiz ay burada,
tartışmalarda sizlere sunduk, bu konuda önergeler verdik, madde
ihdası istedik. Burada komisyon çoğunluğu
sağlanamadığı için o madde ihdası
yapılamadı. Neydi onlar? Dedik ki: Geneli anlamında bir düzeltme
yapmıyorsanız, hiç olmazsa tarım alanlarında
satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50si olsun. Ne dediniz?
İstemezük. dediniz. Dedik ki: Bu kapsama, üzerinde tarımsal
faaliyet yapılan hazine arazilerini de alalım. Siz ne dediniz?
İstemezük. dediniz. Peki, bunu da yapmıyorsanız, madem
satış bedelinin rayiç bedelin yüzde 70i olması konusunda
ısrarcısınız, hiç olmazsa ödemede kolaylık yapın,
üç yıl altı taksiti dört yıla, beş yıla
çıkarın, burada bir
iyileştirme yapalım. Yine İstemezük. dediniz. Şimdi, bir
ay sonra getiriyorsunuz, bizim bir ay önceki önerilerimizi kendi önerileriniz
gibi bize sunmaya çalışıyorsunuz. Ortada bir
başarısızlık var.
Şimdi, az önce siz
yine ikrar ettiniz, dediniz ki: Bu düzenleme bu sorunu yine çözmeyecek. Bunu
kabul ediyorsunuz ve geriye gidiyorsunuz, 22nci Dönem Parlamentosundan,
efendim, Anayasa Mahkemesine gitmişiz; Tapu Kadastro Kanununda
değişiklik olmuş, onu da Anayasa Mahkemesine götürmüşüz. E,
yapmışız, etmişiz; bugüne gelelim -dün dündür, bugün
bugündür- bugünü tartışalım. Bizim fikirlerimiz
değişebilir, sizlerin fikirleri değişebilir, toplumsal
talep değişebilir. Şimdi, günümüz Türkiyesinde bu konuyla
ilgili toplumsal talepler nelerdir, onlara bakalım. Televizyon
ekranlarında izliyorsunuz, bu konuda, 2/B arazilerinin yoğun
olduğu Mersinde, Antalyada, İstanbulda insanlar feryat ediyor,
bağırıyor, polisle, emniyet güçleriyle karşı karşıya
geliyor; Rayiç bedel yüksek. Biz bu bedellerle bu alanları satın
alamayız. diyor. Bu bir toplumsal taleptir. Bu bir toplumsal tespittir.
Bizim, Parlamento olarak bunlara kulak vermemiz lazım ama siz Bizim
dediğimiz dedik, çaldığımız düdük diyorsunuz.
Bakınız, bu alanların satış bedelinin rayiç bedelin
yüzde 50si olması konusu, daha bu yasa ilk görüşüldüğü esnada,
komisyonlarda sizlerin de, iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımın
da altına imza attığı ve kabul edilen önergede yer
alıyordu, değil mi? Ne dedik o zaman? Satış bedeli rayiç
bedelin yüzde 50si olsun ama Parlamentoya geldi, burada fikir
değiştirdiniz. Çünkü, orada verdiğiniz karar sizin kararınızdı
ama burada sizin kararınız yani Parlamentonun, milletvekilinin
iradeleri birileri tarafından ipotek altına alındı, bütün
mesele burada. Milletvekilleri doğrusunu yapıyor komisyonda. Onlar
seçim bölgelerindeki talepleri alıyor, gerçekleri görüyor,
sıkıntıları görüyor komisyonda dile getiriyor ama bir
sayın bakan çıkıyor ya da bir bürokrat çıkıyor,
milletvekili arkadaşlarımı yanlış yönlendiriyor ve zan
altında bırakıyor, bütün problem bunda.
Şimdi, bu düzenlemede
neler yapılıyor? Yaklaşık 345 bin hektar 2/B arazisinin
üzerinde tarımsal faaliyet yapılan kısmında bir düzenleme
yapılıyor, bir iyileştirme yapılıyor. Ayrıca,
yine üzerinde tarımsal faaliyet yapılan hazine arazilerinde böyle
bir düzeltme yapılıyor ama diğer
alanlarına ilişkin herhangi bir iyileştirme yok, yine itirazlar
devam edecek, yine sıkıntılar devam edecek, yine talepler devam
edecek; biz, bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Şimdi, orman köylüleri
-CHP Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkan Vekilimiz de, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşan, BDP adına konuşan
arkadaşlarımız, hatip arkadaşlarımız
değindiler- Türkiye'nin en yoksul kesimi, 7 milyon orman köylüsü var.
Bunların geliri
Türkiyedeki sosyal sınıflar içerisinde en az
gelire sahip topluluk. Şimdi, bu satış bedelleriyle bunları
alamayacak bu insanlar. Tekrar söylüyoruz: Tekrar sıkıntı
çıkar. Siz ne diyorsunuz Sayın Bayraktar? Diyorsunuz ki: Ya, biz
bunu yaparız ama siz Anayasa Mahkemesine gidebilirsiniz, siz gitmezseniz
bile bir sivil toplum örgütü bunu götürebilir. Siz işaret ediyorsunuz
çünkü bunu yapmaya niyetiniz yok, böyle bir niyetiniz yok.
E şimdi, çiftçi
vatandaşa bir ayrıcalık yapıyorsun, satış
bedelini belirlerken Rayiç bedelin yüzde 50si olsun. diyorsun. O, Anayasaya
aykırılık teşkil etmiyor ya da herhangi bir sivil toplum
örgütü Anayasa Mahkemesine gitmiyor ama orman köylülerine ilişkin böyle
bir tasarruf olduğu zaman böyle bir endişeyi getiriyorsunuz,
Parlamentonun önüne koyuyorsunuz; bu, doğru değil. Bu, samimi bir
yaklaşım da değil benim kişisel görüşüm olarak.
Değerli
arkadaşlarım, en büyük sorunlardan bir tanesi, rayiç bedel meselesi.
Komisyonlar bu konuda objektif değerlendirmeler yapıyor ya da
yapmıyor, önümüzdeki günlerde satış bedelleri ortaya
çıkacak. Rayiç bedellerin ortaya çıkmasıyla satış
bedellerinin de ortaya çıkacağını göreceğiz ve
bakalım, toplumsal tepki nasıl olacak? Umarım, Sayın
Bayraktarın dediği gibi olmaz. O söyledi bunu: Bu düzenleme, bu
işi çözmeyecek.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize)
İlavelere ihtiyaç var, ilavelere.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Ben
de aynı şeyi söylüyorum: Bu düzenleme, bu sorunu çözmeyecek, gerisin
geri gelecek, mesaimiz çalınacak. Parlamentonun günlük
çalışmasının hazineye maliyeti 250 bin lira,
çalışanların ücreti hariç. Yazık, günah değil mi?
Günlerdir, 19 Nisan 2012den bu yana günlerdir, enerjimizi bu iş için
harcıyoruz, mesaimizi, paramızı bu iş için harcıyoruz.
Bir
an önce çözülmesi için başta, Milliyetçi Hareket Partisinin de Cumhuriyet
Halk Partisinin de bu konuya ilişkin kanun teklifleri vardı. Ben
isterdim ki o dönemde oturulsun, acele edilmeden, muhalefet de dinlenerek,
onların önerileri de dikkate alınarak bir düzenleme
yapılsın, böyle, sürekli gerisin geri bu iş önümüze gelmesin ama
bunun tersi oldu.
Bu düzenlemede en önemli madde 3üncü madde aynı zamanda.
Bakınız, orada, kamu-özel ortaklığıyla yapılacak
olan birtakım yatırımlara ilişkin bir düzenleme var
sağlık ve eğitim tesisleriyle ilgili. Bakınız,
Türkiyede yatırım olsun, Türkiyede gerekiyorsa, burada kamu
yararı varsa, bir istismar yoksa, zorunlu hâllerde orman alanları da
tahsis edilsin ama bunlar suistimale açık işler.
Bakınız, buradan uyarıyoruz: Bugün siz
iktidarsınız, siz Hükûmetsiniz; bir başka dönemde bir başka
hükûmet olur, bir başka parti iktidar olabilir. Bu madde istismara
açıktır. İstediğinizi gözünüzün beğendiğine
-orman alanlarını- tahsis edersiniz, gözünüzün
beğenmediğine orman alanlarını bu yatırımlar için
tahsis etmezsiniz. Bu tamamen sizin elinizde. Bu yanlış bir
düzenleme. Bu düzenlemenin, bu maddenin bu tasarıdan
çıkartılması lazım.
Bakınız, Orman Bakanlığının görevi
orman alanlarını korumak, Orman Bakanının görevi de o. Ama,
Allah selamet versin, orman satılıyor, ormanlar
daraltılıyor, Orman Bakanının sesi çıkmıyor. Bunu
da anlamak mümkün değil.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Şahsı adına Kocaeli Milletvekili İlyas
Şeker.
Buyurunuz Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
428 sayılı, kısa ismiyle 2/B yasası üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Gerçekten, bu yasanın ilk
başlangıcından bugüne kadar emeği geçen, teklifte
imzası olan ve o yasayı
burada kabul eden değerli milletvekili arkadaşlarımızı, Genel
Kurulumuzu tebrik ediyorum.
Çok önemli bir yasa, yıllardan beri
kangren hâline gelmiş ve devlet tarafından mağdur edilen
vatandaşın haklarının korunması yönünde
çıkarılan bir yasa. Maalesef, geçmişte devlette, devletin
kurumları arasında bir koordinasyon olmayınca,
çalışmada birliktelik olmayınca bu problemler ortaya
çıkmış.
Bildiğiniz gibi, normal kadastroyu Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü yapar, orman kadastrosunu da orman kadastro
müdürlüğü yapar. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bir bölgeye gidip
kadastro çalışmalarını yaparken tüm ilgili kurumlara bilgi
verir, yazı gönderir, der ki: Şu bölgede, şu alanda, şu
köyde kadastro çalışması yapıyorum. Bu konuyla ilgili, bu
bölgeyle ilgili projeleriniz, yatırımlarınız, kurumunuzu
ilgilendiren konular varsa bunları, gelin, birlikte değerlendirelim.
Tabii ki aynı yazı orman müdürlüklerine de yazılıyor. Ama
maalesef, AK PARTİ iktidarına kadar bu konuda orman kadastro
müdürlükleriyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bir paralel
çalışması olmadı. Tapu ve kadastro müdürlükleri gidip
arazide çalışmalarını yaptılar, kendi
mevzuatlarına göre tapu verilmesi gereken yerlerde tapu
kayıtları varsa tapu kayıtlarına göre, tapu
kayıtları yoksa zilyetliğe göre, bilirkişilerin beyanı
doğrultusunda, oralarda tapular çıkarıldı. Sonra, aradan
yıllar geçti, yirmi yıl geçti, otuz yıl geçti, orman kadastro
müdürlükleri gidip o bölgede orman kadastrosu çalışması yapmaya
başladılar ve o geçmişteki norm, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün vermiş olduğu tapuların olduğu yerler,
araziler, tarlalar, arsalar bu sefer orman kadastro müdürlükleri
tarafından ya 2/B statüsüne ayrıldı veya da orman statüsüne
ayrıldı. Düşünün, devlet size bir tapu vermiş, aradan yirmi
yıl, otuz yıl geçmiş, siz devlete güvenmişsiniz, bu tapunuz
el değiştirmiş, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci
kişilere geçmiş. Hadi ilk tesis kadastrosunda gelmişse bir
noktaya kadar belki sineye çekilebilir ama eğer el
değiştirmişse, para ödenerek burası satın
alınmışsa o insanların mağduriyetini sizler
düşünün. Devlete olan güvende ciddi bir sıkıntı ortaya
çıktı. İşte, bu yasa, bu problemleri, geçmişteki bu
güvensizlikleri ortadan kaldırıyor.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Kaldırmıyor, kaldırmıyor.
İLYAS
ŞEKER (Devamla) Geçmişte devletin yapmış olduğu bu
eksiklikler, bu noksanlıklardan dolayı vatandaşın
mağduriyeti gideriliyor. Yani, bu yasanın kısaca şöyle bir
anlamı var: Devlet, bu yasadan dolayı mağdur olan vatandaşından
bu yasayla birlikte artık özür diliyor ve Benim geçmişte böyle eksiğim
vardı, noksanım vardı, hatam vardı, kurumlar arasında
koordinasyon yoktu, bu hatalardan dolayı seni mağdur ettim, özür
diliyorum. Buyur, sana bu yeri bugünkü kurallar çerçevesi dâhilinde, bugünkü
yasal çerçevesi dâhilinde veriyorum. diyor.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Mağduriyeti kaldırmıyor ki.
İLYAS
ŞEKER (Devamla) Bu, gerçekten çok önemli bir yasa. Tekrar ediyorum, bu
yasaya imza atan ve bu yasayı onaylayan bu Genel Kurulu canıgönülden
tebrik ediyorum.
Tabii,
bunun ikinci bir ayağı daha var: 2/B belirli oranda çözüldü ama bir
de 2/B olmayıp yine devletin vermiş olduğu tapulara daha sonra
orman kadastrosu tarafından orman şerhinin konulması. Bu
gerçekten çok kötü bir durum. Yani, düşünün, buna hepiniz bölgelerinizde
rastlamışsınızdır, benim kendi bölgemde de var,
Kocaelide de var. Devlet tapu vermiş, belediye gitmiş oraya, imar
planı yapmış, imar verilerini, imar şartlarını
koymuş, vatandaş gitmiş belediyeden ruhsat almış,
inşaatını yapmış, iskân aşamasına geliyor,
orman kadastrosu gelip orada bir çalışma yapıyor, Burası
orman, hiçbir şey yapamazsın, çivi bile çakamazsın. diyor.
Çivi bile çakamazsın. dediği yerin üzerinde onlarca, binlerce bina
var ama bunların hepsi resmî olarak yapılmış. Bu da
işte ciddi bir problem. Aslında bunun da mutlaka tekrar bu Genel
Kurul çatısı altında değerlendirilmesi lazım, buradan
da mağdur olan vatandaşlarımızın bu
mağduriyetlerinin giderilmesi lazım.
2/B
yasasıyla ilgili Kocaeli özeline geldiğimiz zaman: Kocaelide de yaklaşık
4 bin hektar 2/B alanı var, bunun 2 bin hektarının kadastro
çalışması yapıldı, tamamlandı, yasaya göre
ilgililere devri yapılacak, geriye kalanların da henüz kadastro
çalışmaları yapılıyor, inşallah onlar da en
kısa zamanda tamamlanacak.
Yine,
burada, tarım alanlarının uygun bedellerle kullanıcılara
verilmesi gerçekten tarımın gelişmesi açısından çok
önemli. Tarım alanlarını kontrol etmek zorundayız. Bunu her
ortamda söylüyoruz. Karnımız acıktığı zaman yemek
zorundayız, gıda almak zorundayız. Eğer yemek yemezsek,
gıda almazsak buraya gelip çalışma yapma şansımız
yok. Araba olmasa da geliriz, yürüyerek de geliriz ama eğer
karnımız açsa, enerjimiz yoksa buraya gelme şansımız
yok. Bu açıdan da ben tekrar tebrik ediyorum tarım alanlarının
korunmasıyla ilgili.
Tabii, gelmişken
burada diğer bir konuya da değinmek istiyorum: Maalesef üzülüyorum,
yaklaşık bir haftadan beri Kocaeli milletvekili
arkadaşımızın Kocaeliyle ilgili yapmış
olduğu olumsuz söylemler
Tabii, ona cevap olarak biz de burada bir
şeyler söyledik ama ben burada iki yanlışı düzeltmek
istiyorum, bir de Kocaelide yapılan güzel çalışmaları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu yanlışlardan
bir tanesi -doğru, kabul ediyorum, arkadaşımın
söylediği doğru- Kocaeli Belediyesi, arkadaşlar, Türkiyenin
değil dünyanın en borçlu belediyesi. Şu ana kadar AK PARTİ
döneminde 2004ten itibaren 1 katrilyon borç ödendi, eski parayla, hâlâ 5,8
katrilyon borç var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hazineye.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) Ama çok samimi olarak söylüyorum, inanmayan arkadaşlarım
internete girsinler www.hazine.gov.tr adresinden açıp baksınlar. Bu
borçların tamamı CHP döneminden kalan borçlar arkadaşlar. Bu
dönemde borç yapma şansımız yok.
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Yirmi yıldır kenti idare ediyorsunuz, hâlâ CHPye gerekçe
buluyorsunuz.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) Yasal olarak yetkimiz de yok zaten. Biliyorsunuz, Mecliste
çıkarılan bir yasayla belirli oranda borcunuz varsa tekrar borç
yapamıyorsunuz. Sadece SSK ve vergi borçları var, tamam, eyvallah.
Ama onun dışında kesinlikle borç yok, bu 5 katrilyonun
tamamı geçmiş döneme ait.
İkinci bir konuyu
düzeltmek istiyorum Yuvacıktaki Namazgâh Barajıyla ilgili.
Arkadaşımız dedi ki: Belediyede ödeme yetersizliği
nedeniyle, ekonomik sıkıntı nedeniyle durduruldu.
Arkadaşlar, böyle değil. Gazeteleri açın, bakın; bu işi,
bu barajı yapan firma ekonomik sıkıntıya giriyor ve
mahkemeden iflasını istiyor. İflası nedeniyle, işleri
de yürütemediği için başka işlerinden dolayı bu, şu
anda sürüncemede. Bununla ilgili İSO Yönetim Kurulunda da zaten işin
tasfiyesiyle ilgili karar alındı.
Evet, arkadaşlar,
Kocaelide ne oldu, onu paylaşmak istiyorum. Kocaelide bu AK
PARTİyle birlikte, 2004ten sonra 31 adet tünel geçişi ve
kavşak yapıldı. 18 adet kültür merkezi yapıldı. 60
adet, yüzme havuzları ve kapalı spor salonu dâhil olmak üzere, spor
tesisi yapıldı.
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Kişiye özel otellerinizi de söyleyin.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) Ben, bütün arkadaşlarımı Kocaeliye davet ediyorum.
Gelsinler, Kocaeliyi görsünler. Artık, Kocaeli eski Kocaeli değil,
kokan Kocaeli değil. Kocaeli gerçekten gezilip, görülüp yaşanacak bir
kent diyorum, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şeker.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN- Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, 69uncu
maddeye göre
Bugün gündem dışı bir konuşma yaptım,
arkadaşım da o konuşmalara cevap vermek üzere son
kısmını kullandı. Orada, borçların tümünün, 5,4
katrilyon civarındaki borcun Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
yapıldığını ifade etti. Onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Akar, düzeltin.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sataşma yok ki Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sataştı. demiyorum ki bilgiyi düzelteceğim ya.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Arkadaşım
yaptıklarını söyledi, doğru söyledi. 5,4 katrilyon borcun
sadece 890 milyon dolarlık kısmı bize ait. Yani o dönemde
Yuvacık Barajı adına borçlanmışız 890 milyon ve o
dönemden sonra da iki yıl daha vazifede kalmışız. Geri
kalan dokuz yılda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 1 kuruş para
ödememiş Yuvacık Barajı adına, 1 kuruş. Ödemiş
Ben size şimdi hemen söylüyorum, belki düzeltme talep edebilir.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Adresini söyle, hazine.gov.trden baksınlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Onu
da söyleyeyim.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) - Söyle, adresi de söyle. Kendi arkadaşların
araştırsın, baksın.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Hazine, İzmir Büyükşehir Belediyesinden yüzde 40 keserken
borçlarına karşılık, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinden
dokuz yılda ortalama yüzde 9 kesmiştir. Yani şöyle ifade
edebilirim: 1 lira ödememişsiniz kardeşim. 1 lira ödememişler
de, biraz evvel saydı, cami minareleri yapmışlar, köylere
fırınlar yapmışlar. Tebrik ediyorum sizi, gayet güzel.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin borcu 5,4 katrilyon değil ki 11
katrilyon. 2,1 katrilyon geliri olan bir belediyeyi artı dokuz senede
faizler dışında -hazine dışında- 6 katrilyon daha
borçlandırmışsınız.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Doğru şeyleri söyleyin, doğruyu söyleyin.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Namazgah Barajını yapamıyorsunuz, adı gölet ama
Başka bir şey söyleyeyim: Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 17
milyon TL kadar geliri olmasına rağmen, vatandaşa
parasını ödeyemediği için banka hesaplarına el
konulmuştur, haciz gelmiştir. Şimdi, nasıl yönetiyorsunuz?
Biraz evvel zamanım yetmedi İlyas Bey.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Arkadaşım hazine.gov.trden baksınlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Evet, evet
Ben size adres veririm. Otur, çalış. Zamanım yok.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Adres ver, bir baksınlar.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Bütün hepsi tek tek, yıl yıl elimde. Ve o borçtan dolayı
dediğiniz, suçladığınız insanın
dokunulmazlığı da yok bugün, yargılayabilirsiniz de
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Şimdi davet ediyor, davet ediyor Kocaeliye.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Kocaelide
yolu bulamazsınız, şehre girdiğinizde
çıkışı bulamazsınız. Bunlar kenti mahvettiler.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Bütün arkadaşları davet ediyorum, buyursun gelsinler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yolu bulamazlar, yolu!
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Buluruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Oyu biz alıyoruz yalnız Haydar Bey, oyu biz alıyoruz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Rize
Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili Yunus Kılıç ile 16
Milletvekilinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256,
2/1257) (S. Sayısı: 428) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Soru-cevap bölümü yirmi
dakikadır.
Birer dakika süre
veriyorum.
Sayın İrbeç
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dokuz ay içinde üç
düzenlemeyi yapıyorsunuz Sayın Bakan fakat hâlâ köylülerimiz ve
çiftçilerimiz sıkıntıdan kurtulamadı. Ben, iki alternatif
öneride bulunmak istiyorum. Çiftçilik yaparak ailesini geçindirmeye
çalıştıkları topraklar, köylülerimize sembolik rayiç
bedeller tespit edilerek ve yirmi yıl gibi vadeler tanınarak
verilmeli ancak rantçılardan korumak için de tapulara Aile
dışına satılamaz. şerhi konulmalıdır ya da
2/B kapsamındaki tarım arazileri köylülerimiz tarafından yirmi
beş yılın üzerinde kullanılmış ise tarım
bölgelerinde tespit edilecek belirli bir vergi
karşılığında kullanıma açık hâle
getirilmeli, bedel ödemediği sürece tapulara Aile dışına
satılamaz. şerhi konulmalıdır. Ancak görünen o ki, AKP 2/B
arazilerine ilişkin inadını sürdürecek. Şu anda sosyal bir
patlamanın eşiğindeyiz. Memleketim Antalyada huzursuzluk had
safhada. Ailesinin yaşamını güçlükle sürdürmeye
çalışan köylülerimize ve çiftçilerimize
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İrbeç.
Sayın Yılmaz...
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bu Sumbas ilçemizin Bağdaş yaylasında 2/B
kapsamında tescil edildiği hâlde güncellenmeyen birçok yer var,
bunların durumları ne olacak?
Yine, tapulu yerler 2/Bye
çıkarılmış ama Kadirli Mal Müdürlüğü Bize böyle bir
yazı gelmedi. diyormuş yani vatandaşlarımız burada
çok mağdur, çıkan yasayı mal müdürlükleri uygulamak zorunda.
Bir üçüncü sorum: Şu
ana kadar müracaat ne kadar oldu? Bir de bu 26 Şubat tahmin ediyorum son
gündü, müracaat edemeyenlerin durumları ne olacak, bu süreyi tekrar
uzatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Seçer
VAHAP SEÇER (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu düzenlemede hem 2/B
arazileri hem de hazine arazileri üzerinde tarımsal faaliyet yapılması
kaydıyla satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50si olarak
belirlendi. Ancak, 6292 sayılı Kanunda yine 12nci maddede
düzenlenen Adana Ceyhan Çukurova Tarım İşletmesi, Konya Sarayönü
Konuklar Tarım İşletmeSi, TİGEM arazilerinin de
satışı düzenlenmişti ve orada satış bedeli olarak
rayiç bedelin yüzde 50si hükmü konmuştu. Hazine arazilerinde yüzde 50
diyoruz, 2/B arazilerinde yüzde 50 diyoruz ama TİGEM arazilerinde
satış bedelini rayiç bedelin yüzde 70i konusunu ısrarla
sürdürüyoruz. Bu bir adaletsizlik değil mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Seçer.
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, rayiç
bedellerin belirlenmesinde valilerimizin ve AKP il başkanlarının
bir dahli, yetkisi var mıdır? Çünkü, sıkça basına
açıklama yapıyorlar Konuşuyoruz, tartışıyoruz,
düşürüyoruz. diye.
İkincisi: Tabii, buna
bağlı olarak da medyada yer alan bir haber vardı Antalyayla
ilgili. AKPli yetkililerin olduğu bölgelerde, aynı standart
içerisinde olan bazı bölgelerde çok daha farklı bedeller
belirlendiği söyleniyor. Bu konuda bir açıklamanız olabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Günal.
Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
heyetinizde Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri var. Bir kanun
çıkartıyoruz bir sorunu çözmek üzere ama çözülmeyen bir sorun var: Tapu
iptal davaları. Orman idaresiyle orman içi köylülerinin bitmeyen çilesi.
Orman kadastro haritalarında fennî hataların düzeltilmesi gerekçesiyle
arkadaşlarımız bilir bunu- çok sayıda
vatandaşımızın tapularını iptal ediyorsunuz,
yargıya veriyorsunuz. Bu kanuna bir madde koyarak bu fennî hata
düzeltilmesinden kaynaklanan tapu iptal davalarının düşmesini
gerçekleştirebilir miyiz? Böylelikle onları da satışa konu
yapabilir miyiz? Teknik arkadaşlar bu meselenin detayını
bilirler. Bu bir fırsattır. Bu kanuna böyle bir madde ekleyebilir
miyiz?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Şandırın da söylediği konu bizlere de intikal etti. Daha
önce elinde tapusu olan ancak orman tarafından tapuları iptal
edilmiş ve bu süreçte müracaat edememiş
vatandaşlarımız için Hükûmet olarak bir çalışma
yapılacak mı? diye vatandaşlarımız soruyor. Adam
köyünü terk etmiş, İstanbulda, İzmirde ama atasından
kalma bir tapusu var, bu tapu iptal edilmiş. Vatandaşın
bildirimi yok. Şu anda o alan 2/B konumuna çıkarılmış.
Bu konuda bir çalışma yapılacak mı? Süre konusunda bir
uzatma olacak mı? diye vatandaşlarımız soruyor.
Yine, aynı
şekilde, 2/A arazileri üzerinde vatandaş lehine bir çalışma
yapılacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özkan.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, bu kanun bundan
önce de çıktı, şimdi tadilat gibi bir şey oluyor. Ben
Sayın Bakanımıza şöyle söylüyorum: Bu hazine arazisinin
üzerinde çiftçilik yapan, hazineyle davalı, ihtilaflı olanlar -bu
kanun- yani hazine tarafı ya da ihtilaf olan taraf Ben bu ücretlere
razıyım. dediğinde bu araziler satış listesine girer
mi, girmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sayın İlyas Şeker yurttaşların tasarruf ettiği,
hatta tapuyla sahip olduğu yerlerden orman kadastrosu komisyonu
tarafından orman alanı olarak tespit edilen yerler için
vatandaşın mağduriyetinin giderildiğini ifade etti. Bu
konudan ne anlamamız gerekiyor? Yani şunu mu anlamamız
gerekiyor: Orman kadastrosu tarafından orman alanı olarak tespit
edilmiş olan yerler vatandaşa iade edilecek mi? Bunu mu anlamak
lazım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Serindağ.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
gerçi konununuz olmayacak, nöbetçi bir bakan olarak buradasınız.
Bilmiyorum, size bu anlamda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıyla ilgili mi soru sorayım, yoksa konuyla ilgili
mi sorayım karar veremedim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıyla ilgili bir soru sormak istiyorum bu arada, vaktim
kalırsa da konuyla ilgili soracağım.
Dün gazete ilanlarında
ve İnternet ilanlarında bir şey okudum. Ankarada birçok yerde,
OSB'lerde iş yeri hekimi bulundurmak için şu cümleler
kullanılıyor: Ankarada kurulacak OSGB için, sadece belgesini
kullanmak isteyen ya da aktif olarak çalışmayı düşünen,
belge artı ücreti ve iş bazlı iş yeri hekimi aranmaktadır.
Çalışma Bakanlığı olarak iş yeri hekimliğini
getirmek istediğiniz sistemde nereye getirdiğinizin farkında
mısınız? Hekimlik yapmaktan çıkıp artık bunu
belgesini kullanır noktaya getirmek oldu. Konuyla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu
kanun şüphesiz ki çok önemli ama bazı konuları gündem
dışında bırakıyor. O nedenle, ben gündem
dışında bazı konuları gündeme getirmek istiyorum.
Başbakan Erdoğan
ve terörist Öcalan Anayasadan Türk milleti kavramını çıkarma
konusunda anlaşmışlardır. Başbakan Tayyip Erdoğan
Bu millet büyük millet. sözlerini söylemekte ancak Türk milleti
diyememektedir. İşte bu nedenledir ki, Başbakan,
milliyetçiliği ayaklar altına almaktadır. Erdoğan ile
Öcalan, etnik kimliklere ayrıştırılmış
topluluklar ve bölünmüş bir Türkiyeyi hedeflemektedirler.
Halkımız çok
açık olarak bilmelidir ki, biz CHP ve CHPnin milletvekilleri olan bizler
bu oyuna kesinlikle gelmeyeceğiz; tam tersine, halkımızla
birlikte bu oyunu bozacağız. Recep Tayyip Erdoğanla Abdullah
Öcalana anayasa yaptırmayacağız. Türk milleti ve Türk
vatandaşlığı kavramlarının Anayasadan
çıkarılmasına izin vermeyeceğiz. Ortak geçmişimize ve
gelecekte birlikte yaşama arzumuza dayanan Türk milleti kavramını
kimseye ezdirmeyeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Acar.
Sayın Gümüş
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Teşekkür ederim.
2/Byle ilgili,
Balıkesir 2/B konusunda önde gelen illerimizden birisidir. Özellikle bu
bölgedeki 2/B fiyatlandırmaları konusunda, arazilerin satış
bedellerinden fazla 2/B fiyatları geldiği konusunda şikâyetler
vardır. Birincisi budur.
İkincisi: Yine, bazı
vatandaşlarımız resmî dairelerden 2/B fiyatlarının
kendilerine mektupla bildirileceği konusunda bilgiler
almıştır. Bu konunun takibi açısından listeyle
bildirilmesi konusunda muhtarlıklarda ve resmî dairelerde talepler
yükselmektedir.
Sorularım bu kadar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gümüş.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
Sayın İrbeç Üç düzenleme yapıldı. dediler, burada
ödeme güçlüğü çeken vatandaşlarla ilgili, hak sahipleriyle ilgili Durumları
dikkate alınıyor mu? diye bir değerlendirme yaptılar.
Şunu ifade edeyim: Bu düzenlememiz zaten ödeme güçlüğüne
karşı bu durum dikkate alınarak yapılan bir düzenleme.
Tarımda gerek süre itibarıyla gerekse rayiç bedel oranı
itibarıyla yapılan düzenleme bunun için yapılmaktadır.
Tabii ki, bahse konu 724 bin hak sahibi ile 308 bin hektar araziden, bir yerden
bahsediyoruz; bu çerçevede yapılacak olan düzenlemede sorunun ne kadar zor
bir konu
Az önce de değerli milletvekili arkadaşlarımız
kürsüden kırk iki yıllık bir sorun
Gerçekten, Türkiye'nin bu
alandaki kronik sorunlarından bir tanesi. Bunun çözümü konusunda yasanın
birkaç kez buraya gelmesi arzulanmasa bile sorunun büyüklüğü
açısından ve ödeme güçlüğü de dikkate alınarak ve mümkün
mertebe hak, hukuk çerçevesinde sağlıklı bir şekilde
neticelendirilmesi açısından önemli olduğu inancı
içerisindeyiz.
Görüşler ortaya koydu
değerli milletvekilimiz, bu görüşlere saygı duyduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Sayın Yılmaz
2/B, güncelleme ve kadastro yapılmamış yerlerde devam
edecek mi ve süre uzatımı
gerçekleşecek mi, olacak mı? diye bir soru sordular. Süre
uzatımının yapılmayacağını bu vesileyle
ifade etmek istiyorum.
Yine, Sayın Günal, Rayiç
bedellerin tespitinde siyasi bir dâhil söz konu mu? İşte, il
başkanı ve benzeri gibi. Bedel tespit komisyonu tarafından bunun gerçekleştirildiğini sizler
de iyi biliyorsunuz. Bu şekilde bu kadar ciddi, bu kadar önemli ve bu
kadar büyük çaplı bir konunun hiç kimse tarafından siyasete bu
boyutta malzeme yapılmayacağını da hepimiz bilmekteyiz.
Tapu iptal davalarıyla
ilgili konu ayrı bir konu. Orman tapusunun iptaliyle ilgili bir
çalışmanın olduğunu söyleyebilirim, bu konuyla ilgili bir
çalışma şu anda yürütülmekte. Mülkiyet ihtilaflarından
vazgeçilirse kanun kapsamında değerlendirileceğini de belirtmek
istiyorum.
İlyas Beyle ilgili
bir soru soruldu ama onu, doğrusu, takip edemedik İlyas Beyin
açıklamaları çerçevesinde sorulan soruyu.
Bir diğer soru
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Sayın Bakan, İlyas Bey şunu dedi
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Türk milleti,
bölünmüş Türkiye
Tabii ki bugünün gündemiyle ilgili
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Efendim, bu soru açıkta bırakılamaz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim,
alacağız. Bir dakika, vakit bakalım
Bir dakika, efendim, siz
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Efendim, takip etmediler mi yanınızdakiler? Ben takip
ettim de oradakiler takip etmediler mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Şimdi, Türk
milleti bölünmüş, bölücülük gibi konular Türkiyenin çok
zamanını aldı. Türkiyenin birliği açısından
Recep Tayyip Erdoğan isminin ne anlama geldiğini milletimiz çok iyi
biliyor aslında Parlamento da çok iyi biliyor.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Abdullah Öcalan da iyi biliyor, açıklamış bugün. on
yıldır
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Bakan, on yıldır
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Türkiyenin otuz
yıldır bölücü terörle mücadelesinde, bizim, birlik beraberlik
içresinde bu sorunun çözümü konusunda gerekli adımları milletimizin
arzusu istikametinde atmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, yasa önemli bir yasa. Orman vasfını
kaybetmiş arazilerin orman dışına
çıkarılması ve hazine adına tescil edilmesi konusu öteden
beri tartıştığımız bir konu. Ve bugün gelinen
nokta: Kullanıcılar belirlenmiş, satışa hazır
hâle gelmiş, iade edileceklerle ilgili düzenlemeler
yapılmış. Kolay bir konu değil ve mümkün mertebe az hata
ile veya hatasız bir şekilde sonuçlandırılmasıyla
ilgili bütün yetkililerin, kamu kurumlarımızın tüm yetkililerinin
parsel bazında, arsa bazında çalışmalarını
sürdürdüklerini belirtmek istiyorum.
Ayrıca
konuşmalarda Top çeviriyorsunuz. gibi bir ifade kullanıldı.
Doğrusu, buna katılmak mümkün değil. Sonuç almak istiyoruz ve bu
konuda netice almak istiyoruz. Bedelsiz bir şekilde bunların
verilmesiyle ilgili yapılan değerlendirmeler kulağa hoş
gelebilir, saygıdeğer değerlendirmeler bunlar ama yeni bir
haksızlığı doğuracaksa, yeni bir hukuksuzluğu
doğuracaksa tabii ki buna sizler de katılmazsınız.
Kullanıcılar var, hak sahipleri var, onlar dikkate alınarak ve
bugün de rayiç bedeller yüzde 70ten özellikle tarım kesiminde yüzde 50ye
çekilerek meydana gelen bu süreç içerisindeki sorunun çözümü açısından
önemli bir adım atıldığı kanaatindeyiz.
Bu 6292 sayılı
Kanundan, 2/B kanunundan yararlanacak kullanıcı sayısı ne
kadardır? diye bir soru soruldu. Bugün itibarıyla toplam 611.714
adet taşınmaz için belirlenen kullanıcı sayısı
725.447 kişi, başvuru sayısı ise 511.290dı, bugünün
tarihi itibarıyla 511.290 başvuru vardır.
Sayın
Şandırın Fennî hata düzeltmesi nedeniyle tapu iptali
yapılmaktadır. sorusuyla ilgili de yazılı bir cevabı
ayrıntılı bir şekilde kendilerine takdim edeceğimizi
ifade etmek istiyorum.
Bütün soru soran milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
VAHAP SEÇER (Mersin)
Sayın Bakan, benim sorumu cevaplamadınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, zaman var, bir şey sorabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Şandır, buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakanım, soruların birine cevap verirken Yargıya
düşmüş ihtilaflı hazine arazisi veya işte orman arazisi,
eğer davadan vazgeçilirse satışa konu edilir. dediniz. Bunu bilerek söylediniz değil mi
efendim? Ama uygulamayı öyle yapmıyorlar haberiniz olsun. Yani,
taraflar Ben, davadan vazgeçtim. diyor ama hazine vazgeçmiyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Ama 2/Bde
mülkiyet ihlaliyse...
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
- Hem 2/Bde hem hazine arazilerinde. Şimdi, Sayın Ali Halaman onu sordu
aslında. Hazine ile davalı, kendisi davasından vazgeçiyor.
Satışa konu edin, ben buraya müşteri olacağım.
diyor, idare vazgeçmiyor, bu sözünüzün gereğini
talimatlandırmanızı istirham ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın
Bakan, 26 Şubatın uzatılmayacağını söyledi. Ben
de dedim ki: Burada müracaat etmeyen kaç kişi var yani bunların hâli
ne olacak? Ona bir cevap verir misiniz? Çok önemli yani 2/Bnin özü bu. Kaç
kişi var şey yapmayan? Uzatmayacaksınız da peki, bu
müracaat edemeyenler ne olacak yani? Şimdi, millete umudu verdiniz,
verdiniz, verdiniz. Tekrar yasa teklifi geliyor, bilmem ne yapılıyor,
millet beklentiye girdi. Peki, müracaat etmeyenler ne olacak, yazık
değil mi bu insanlara?
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yani, uzatıp uzatmamak konusunda kesin bir şey söylememek
lazım. Gerekirse uzatmak gerekir.
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Kanundan sonra
kadastrosu yapılanlarla ilgili başvuru süresi devam ediyor ama az
önce geneli itibarıyla rakamlar verdim. 611.714 taşınmaz için başvuru
sayısı 511 bin. Eğer, kanundan sonra ise başvuru süreleri
var.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) 100 bin kişi kalmış dışarıda.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Yani, bu 100 bin kişi için uzatma var mı Sayın Bakan?
Net, 100 bin kişi için uzatma var veya yok
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) TİGEM
arazileriyle ilgili Arazilerin satış bedeli neden yüzde 70ten yüzde
50ye indirilmedi? diye bir soru var. 6292 sayılı Kanunda
TİGEM arazileri için öngörülen satış için başvuru süresi
altı ay olup bu süre daha önce dolmuş. Bu arazilerin mülkiyeti
hazineye ait olmadığından bu konuda düzenleme
yapılamamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Bakan, ezcümle, dağdaki teröriste gösterdiğiniz
müsamahayı orman köylüsüne de gösterin.
III.YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama
talebiniz var.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Çıray, Sayın Özkan, Sayın Serindağ, Sayın
Acar, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Gök, Sayın Çetin,
Sayın Seçer, Sayın Demiröz, Sayın Altay, Sayın Aygün,
Sayın Oyan, Sayın Atıcı, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Ayaydın, Sayın Toprak, Sayın Kaleli, Sayın
Türeli.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN - 428 sıra
sayılı Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi oylamasında, önce
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlandı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bitti, bitti
Bitti, bitti
Gel, gel
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Ne olacak yani, ne olacak?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Siz
onları ne yapıyorsunuz?
(Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, isim okumak durumundayım çünkü yeterli sayıyı
bulamadık.
Erzincan Milletvekili
Sebahattin Karakelle burada mı? Yok.
Rize Milletvekili Hasan
Karal burada mı? Yok.
Erzurum Milletvekili Adnan
Yılmaz burada mı? Yok.
İstanbul Milletvekili
Gürsoy Erol burada mı?...
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Gürsoy Erol orada efendim.
BAŞKAN Ama yetmiyor
sayımız.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Kaç oldu?
BAŞKAN 182 idi, 183
oldu.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, 2 tane daha var.
BAŞKAN - Bitti
efendim
1 kişi ama 1 kişi daha lazım.
Sayın milletvekilleri,
bir dakika dinler misiniz
182 kişi vardı, bu yoklamadan 1 kişi
çıktı 183; onun için karar yeter sayımız yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Bir daha okuyun efendim, 2 kişi var.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sizler varsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Onlar
girdiler efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Başkan da var, 184
BAŞKAN Ben yokum,
ben yoklamada olmuyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Başkan, elinizdekileri okur musunuz? Burada arkadaşlar.
BAŞKAN - Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için 5 Mart 2013
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.37