TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
73üncü
Birleşim
5
Mart 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşekin, Irak Türkmenlerinin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Dilovasında bulunan Kömürcüler
İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin sebep olduğu çevre kirliliğine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
3.- Mersin Milletvekili
Çiğdem Münevver Öktenin, Mersin Arslanköy olaylarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
CHP Grubu adına, sanatçı Müslüm Gürsese Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
AK PARTİ Grubu adına, sanatçı Müslüm Gürsese Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu adına, sanatçı Müslüm Gürsese
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Muşa
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın bazı
ifadelerine ve 3/3/1992de Zonguldak Kozluda yaşanan maden
kazasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Amasya Milletvekili Ramis Topalın, Başbakanın 65
yaş üstü vatandaşlara ulaşım ücretleriyle ilgili
vermiş olduğu vaatleri ne zaman yerine getireceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, sosyal
paylaşım sitelerinde yer alan Bir Başbakan iki Erdoğan
isimli videoya Başbakanın yayın yasağı
koydurmasına ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın Çağlayancerit ilçesinde
bulunan hastanenin sorunlarına ve Hükûmetin bu konuyla ilgili tedbir
almasını dilediğine ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
çiftçinin en fazla gübre ihtiyacı olduğu dönemde gübre
fiyatlarında artış olduğuna ve Hükûmetin bu konuya bir
çözüm bulması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın Hekimhan ilçesi Kavacık köyünün sorunlarına
ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, kira sözleşmesinin yenilenmemesi nedeniyle
Bağlarbaşı Spor Salonunun kapatılma tehlikesiyle
karşı karşıya bulunduğuna ilişkin
açıklaması
12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, uyuşturucu
ve keyif verici madde kullanımı konusuna ilişkin
açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, TBMM Mobil
uygulamasının yalnızca IOS mobil işletim sistemi için
hazırlandığına, diğer mobil işletim sistemleri
için de kullanıma sunulmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, sanatçı Müslüm Gürsesin vefatına, Adıyamanda
Güçlü Tekstil adlı firmada çalışan ve sendikalaştıkları
için işten atılan 300 işçinin direnişine, büro
emekçilerinin grevine ve tüm emekçi kadınları
kutladığına ilişkin açıklaması
15.- Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınarın, 3/3/1992 tarihinde Zonguldak Kozluda yaşanan
maden kazasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin CHP grup
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın AK PARTİ grup
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu
tarafından 4-5 Mart 2013 tarihlerinde Belçikanın başkenti
Brükselde düzenlenecek Organize Suçlar, Rüşvet ve Kara Paranın
Aklanması ile Mücadele konulu seminere katılması Genel Kurulun
26/2/2013 tarihli 70inci Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet
Meclisi heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1159)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam ve beraberindeki bir
Parlamento heyetinin, Meksika Senatosu Başkanı Erneste Cordero
Arroyonun vaki davetine icabetle Mexico Cityde düzenlenecek olan G-20 Üye
Ülkeleri Parlamento Başkanları IV. Toplantısına
katılmak üzere Meksikaya ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1160)
B) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Baha Öğütkenin Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/98)
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, (2/191)
esas numaralı, Tarım Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/99)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 24 milletvekilinin, çay sektörünün ve çay
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/526)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 22 milletvekilinin, memurların kusurlu
davranışlarından dolayı devlet tarafından bugüne kadar
ödenmiş olan tazminat miktarları ile ödenen bu tazminatların
sorumlu kişilere rücu edilip edilmediğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/527)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 23 milletvekilinin, Hrant Dink suikastı,
Rahip Santaro cinayeti ve Malatya Zirve Yayınevi katliamının
aynı örgüt tarafından işlenip işlenmediğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/528)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 6/2/2003 tarihli 32nci Birleşiminde ve 1/3/2003 tarihli 39uncu
Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturumlara ilişkin
tutanaklar ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesi
uyarınca yayınlanmasına ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 12, 19 ve 26 Mart 2013 Salı günkü birleşimlerinde
birer saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; 6, 13, 20, ve 27 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 5 Mart
2013 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmemesine; 426 ve 310 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kapalı oturum tutanaklarının on
yıl geçtikten sonra ayrıca bir karara gerek kalmadan
açıklanıp açıklanamayacağı hakkında
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Necati Özensoyun, Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın AK PARTİ grup önerisi
üzerindeki konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
görüşülen kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerindeki konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars
Milletvekili Yunus Kılıç ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428)
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, tarımsal amaçlı kullanılan elektrikteki vergi
oranlarına, kayıp kaçak bedellerine ve artezyen kuyularına
yönelik sayaç zorunluluğuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15519)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Seyitömer Termik Santraline yapılan işçi alımı ile ilgili
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15520)
3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyede tarımsal sulama amaçlı elektrik borcu
olanlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/15521)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 2003-2012 yılları arasında görevden
alınan ve atanan bürokratlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15522)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Bakanlık tarafından kiralanan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/15523)
6.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Diyarbakırda yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/15525)
7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
alınan ve kiralanan taşıtların maliyetine ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/16146)
8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2003-2012 yılları arasında
Diyarbakıra yapılan yatırımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/16570)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık personelinin e-mail ve sosyal medya
hesaplarının denetlenip denetlenmediğine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/16623)
10.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Diyarbakır, Bursa ve Kocaelideki kayıp-kaçak elektrik miktarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16632)
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
enerjide dışa bağımlılığa ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı 7/16633)
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
2002den bu güne yapılan doğal gaz anlaşmalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16634)
13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
petrol ve nükleer atık taşınan tankerlerin boğazlardan
geçişine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/16635)
14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Adana Yumurtalık petrol boru hattına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/16636)
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Mersin Akkuyu Nükleer Santraline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16637)
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık personelinin e-mail ve sosyal medya
hesaplarının denetlenip denetlenmediğine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16638)
17.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun elektrik fiyatlarında
artışa yol açan bir kararına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16639)
18.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, elektrikte kayıp kaçak oranlarına ve elektrik
dağıtım şirketlerinin hizmet kalitesine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16640)
19.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Muğladaki termik santrallerin bazı
hizmetlerinin taşeron işçilere devredileceği iddialarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16641)
20.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, Türkiye Taş Kömürü Kurumunca yayımlanan bir
genelgeye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16642)
21.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, TTKye bağlı işletmelerde çalışan
işçilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/16749)
22.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
TOKİ tarafından gerçekleştirilen arsa satışlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/16780)
23.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, son on yılda restore edilen eserlere ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/16815)
24.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Vakıflar Genel
Müdürlüğünce verilen burslara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/16816)
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 2013te Kahramanmaraşa yapılması planlanan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/16817)
26.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin, Türk
Dil Kurumunun Kürtçe sözlük çıkarılması için bir
çalışması olup olmadığına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/16818)
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, statüsü değişen belde belediyelerinin İLBANKtan
kullandıkları destek ve aldıkları hibelere ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/16895)
28.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık kadrolarına yapılan atamalara ve
görevden almalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/16896)
29.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın,
Aydında onaylanan koruma amaçlı bir imar planına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/16897)
30.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
TOKİnin İstanbulda yaptığı bazı projelere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/16899)
31.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Mogan
Gölüne uçak seferi konulacağı iddialarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/16900)
32.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, Atatürk
Orman Çiftliğinin Kültürel Peyzaj Alanı olarak tesciline ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/16902)
33.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin,
Başbakanlık binasının inşaatıyla ilgili olarak
düzenlenen yapı ruhsatına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/16903)
34.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun,
lisanslı harita kadastro mühendisliği sınavı ile ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/16906)
35.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşekin, TOKİnin faaliyetlerine ve Samsunun Canik ilçesinde
yaşanan sel felaketi ile ilgili soruşturma açılıp
açılmadığına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/16908)
36.- Bursa Milletvekili Kemal Ekincinin, Bursada
kurulması planlanan bir termik santrale ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/16910)
37.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
2013 yılında Ispartada yapılması planlanan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/16952)
38.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kaçak sigaraların iç piyasada satılmasına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/16953)
39.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 2013 yılında Kahramanmaraşa
yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/16955)
40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
sigaradaki ÖTV ve KDVnin düşürülmesine ve sigara
kaçakçılığının önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/17030)
41.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
bazı bakanlıkların örgütsel yapılarında
değişiklik yapan KHKların yürürlükteki kanunlarla
çeliştiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/17148)
42.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın
farklı ilçelerindeki riskli yapıları belirleyen bir rapora
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/17248)
43.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın,
yeni Anayasa hazırlık çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/17433)
44.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, TBMMde
erişimi engellenen internet sitelerine ve TBMM internet sayfasından ulaşılamayan
bir gazeteye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/17434)
5 Mart 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 73üncü Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Irak Türkmenlerinin yaşadığı
sorunlar hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin
Şimşeke aittir.
Buyurun Sayın
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin,
Irak Türkmenlerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Irakta yaşayan Türkmenlerin
sorunları konusunda gündem dışı söz aldım. Bu
vesileyle değerli heyetinizi ve bizi ekranları başında
izleyen milletimizin fertlerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2003tek Irakın işgal edilmesi ve sözde Arap Baharı
çerçevesinde gelişen olaylar Iraktaki Türkmen
varlığını çok olumsuz etkilemiş, AKP
iktidarının ABD ve AB güdümündeki dış politikaları
nedeniyle, oradaki Türkmen varlığının zora
düştüğü zaman tek güvendiği ülke olan Türkiyeden maalesef yeterli
desteği bulamamışlardır. Türkiyenin bu konudaki
dış politikası Irak Merkezî Hükûmetinin de tepkilerine sebep
olmuştur ve Irakla aramızın açılması pahasına
Kuzey Irak Özerk Bölgesiyle siyasal, sosyal ve ekonomik anlaşmalar
yapılmış, Suriyede gelişen olaylar bile kuzeydeki yönetim
ile konuşularak Suriyenin geleceği konusunda bir mutabakat
aranmıştır. Irak Merkezî Hükûmeti ile Kuzey Irak Bölgesel
Yönetimi, Kerkük üzerinde birtakım hesaplar yaparken Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti tavrını, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi tarafından yana
kullanmıştır. 2003teki Irakın işgalinden bu yana
Kerküke 600 bin Kürt aile yerleştirilerek Kerkükün demografik
yapısı bozulmaya çalışılmış, AKP ise
Barzaniyi kongresine çağırarak Türkiye seninle gurur duyuyor. diye
alkışlatmıştır.
Dışişleri
Bakanı Sayın Davutoğlunun, Irak Hükûmetinden izinsiz olarak
Kuzey Iraka, Erbile gittiği gerekçesiyle Irak Hükûmeti yetkilileri,
Davutoğlunu, kendilerinin tutuklama yetkilerinin olduğunu söyleyerek
derhâl ülkeyi terk etmesi konusunda uyarmışlardır.
Son olarak, Iraka
gitmek isteyen Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldızın
uçağını havada iken geri çevirmişler, Sayın Bakan
Kayseriye inmek zorunda kalmıştır. Irak yönetimi ile Barzani
arasında petrol gelirlerinin paylaşılması konusundaki
gerginlik de ABD işgalinden sonraki dönemde en üst düzeydedir. Bu süreçte
bölgesel Kürt yönetimiyle, enerji de dâhil, çok sayıda anlaşma
imzalayan AKP Hükûmeti ise Barzani tarafında yer almıştır.
Dolayısıyla AKP Hükûmeti, bu tavrıyla Kerkük üzerinde emelleri
olan Kuzey Irak Bölgesel Yönetimine siyasal, sosyal ve ekonomik destek vererek
Irak Türkmenlerinin yok olmasına sebep olabilecek her türlü
yaklaşımda bulunmaktadır. Davutoğlunun Kerküke gidip içi
boş, hamasi nutuk atması ise tamamen bir kandırmacadan
ibarettir. Davutoğlu konuşmasında Irak Anayasasının
121inci maddesinde Türkmenler yoğun olarak yaşadıkları
yerlerde siyasi, ekonomik, kültürel ve eğitimsel haklara sahiptir
Biz
ise bunun takipçisiyiz. bile diyememiştir. Anlaşılıyor ki
Hükûmet, Irak Hükûmetiyle Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında Kerkük
üzerinde oynanan oyunlarda tavrını Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi
tarafından yana koymaktadır. Hatta AKP, Türkiyenin Türkmeneli
Vakfı vasıtasıyla Irak Türkmen cephesine Kuzey Irak Bölgesel
Yönetimiyle birlikte hareket etmesi konusunda baskı uygulamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, şu anda Irak Türkmenlerinin can ve mal güvenliği yoktur.
Gün geçmiyor ki Kerkük ve civarında bombalar patlamasın. Kerkük
Türkmenlerinin can ve mal güvenliği peşmergeye teslim
edilmiştir. Bu da kurda kuzunun teslim edilmesi gibi bir şeydir.
Kerkük Türkmenleri bir taraftan merkezî Hükûmetin, diğer taraftan ise Irak
Bölgesel Yönetiminin baskısı altındadır. Onların bu
dünyada Allahtan ve Türkiyeden başka kimseleri yoktur. O nedenle
Türkiye, derhâl Irak politikasını gözden geçirmeli ve ucuz
menfaatlere Irak Türkmenlerini feda etmemelidir.
Irak Türkmenleri
için: Irak Türkmenleri Irak Merkezî Hükûmetinden ayrılmak
istememektedirler. Ancak Irak Anayasasının 121inci maddesi
gereği Türkmenlerin hak ve statüsü yerine getirilmeli, Türk Hükûmeti de
bunun takipçisi olmalıdır.
Kerkük bölgesinde
göçlerle Kerkükün demografik yapısı değiştirilmeye
çalışılmamalıdır. Iraklı Türkmenlerin can ve mal
güvenliği peşmergeye bırakılmamalı, ya merkezî Hükûmet
tarafından ya da Kerkükte oluşturulacak Türkmen gücü tarafından
sağlanmalıdır. Kerkükün hiçbir federatif bölgeye katılmadan
Bağdat gibi özel bir statüde ve konumda olması gerekmektedir. Telafer
Sınır Kapısı derhâl açılmalı, Türkmenlerin
Türkiyeye geliş gidişleri
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla)
Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin keyfine
bırakılmamalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
konularda Hükûmeti tekrar uyarıyoruz.
Bunun vebalinin çok büyük olduğunu ifade ediyor, hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Gündem dışı ikinci söz, Dilovasında bulunan
Kömürcüler İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin sebep olduğu çevre
kirliliği hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet
Hilal Kaplana aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Dilovasında bulunan Kömürcüler İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin
sebep olduğu çevre kirliliğine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Dilovası denince, kanser akla geliyor. Buradaki kanser
oranı Türkiye ortalamasının yaklaşık 2,5-3 katı.
Benim tespitim değil. Merak edeni varsa Sağlık
Bakanlığı yayınlarından bununla ilgili kitap
verebilirim.
1980li yıllardan itibaren bu bölgede plansız ve kontrolsüz
yapılan sanayileşme ve beraberindeki çarpık kentleşme
sonucu bu felaket hazırlanmış oldu. Yaşanan çevre
kirliliğine ne yazıktır ki insan ölümlerine neden oluncaya kadar
tedbir almak hiç kimsenin aklına gelmedi.
Bu çerçevede, 2006 yılında Meclis araştırma
komisyonu kuruldu. Bu komisyon yaptığı araştırmada 29
maddelik tedbirlerin alınmasına karar kıldı. Vaktimin
sınırlı oluşu nedeniyle bu 29 maddeyi ifade etmemin
gereği yok ama komisyon raporunun özü şu: Bu bölge sanayiye
doymuştur. Yeni sanayi ve kapasite artışı
olmayacaktır. Mevcut sanayi de yeni teknolojilerini kullanarak daha derli
toplu olacaktır. Ancak hiç kimse sözünde durmadı.
Asıl üzücü olan, sizin Hükûmetinizin de birinci derecede sorumlu
bulduğu olay da şu: 2006 yılında, komisyon raporuna
rağmen, bu tarihten itibaren Dilovasının kuzeyinde,
yerleşim hattının kuzeyinde 4 tane yeni organize sanayi bölgesi
ihdas ettiniz. Bu yetmiyormuş gibi, hemen bunlar ile yerleşim yerleri
arasında yaklaşık 500 metrelik alan içerisine katı
atık deposu ve Kömürcüler İhtisas
OSB kurulmasına izin verdiniz. Bu Kömürcüler İhtisas OSBde, kömür
eleme, kırma, yıkama, paketleme, briketleme işlemi
yapılmaktadır. Şimdi, soruyorum size değerli
milletvekilleri: Böyle bir ortamda tozun olmaması mümkün mü?
Dilovasının basık havası yetmiyormuş gibi,
Türkiyenin kimya ve boya sanayisinin yüzde 30u bu bölgede değilmiş
gibi, Türkiyedeki ağır metal sanayisinin yüzde 33ünün bu bölgede
olmadığı varsayılmış gibi, yetmiyor, TEM ve
E5ten günde ortalama, 120 bin arabanın geçtiği bu hava
kirliliğinin yanına bir de bu vatandaşları kömür tozuna
mahkûm ettiniz.
Bakın, bu Kömürcüler
OSB 2003 yılında kâğıt üzerinde kurulmasına
rağmen 2010 yılana kadar herhangi bir işlem
yapılmıyor. Gerekçesi
Mahallî çevre komisyonu toplanıyor, her
defasında, bölgenin yanlış seçildiği, yerleşim
alanının kuzeyinde kalan yer olduğu ve Dilovasının
hava sirkülasyonunun tek kuzeyden değişebileceği raporunun
verilmesine rağmen, ne yazıktır ki 2010 yılından
itibaren bu bölgede ısrarla, yetkililer, Kömürcüler OSB kurulmasına
karar veriliyor, anlamış değilim. Üstüne üstlük, Kömürcüler
İhtisas OSB, ek-1de ÇED raporlarına göre ÇED alması gerekirken
Valiliğin vermiş olduğu ÇED gerekli değildir. raporu da
düşündürücüdür. Sayın Bakanım buradadır, takip edip konuyu
araştırabilir, eğer araştırmakta
sıkıntı çekiyorsa bunun bir mahkeme kararını kendisine
sunarım.
Geçen hafta, sivil
toplum kuruluşları ve Dilovasındaki muhtarlar bana ziyarete
geldiler. Muhtemelen iktidar partisi milletvekillerine de gitmişlerdir.
Talepleri şu, diyorlar ki: Biz dışarıya
çıkamıyoruz değerli milletvekilim. Çamaşır
asamıyoruz, penceremizi açamıyoruz. Çocuklarımız
sokaklarda, parklarda oynama olanağından yoksunlar. Talebimiz
şu: Kömürcüler OSBnin yeri yanlış, lütfen, bu yerin bir an önce
değiştirilmesi lazım. Bu kadar zor mu? Bu bir farz mı?
diyorlar. Bir yılda bu kömürcüler OSBye, Dilovasının için de
kullanılarak yaklaşık 10 milyon ton kömür girip çıkacak. 10
milyon ton kömür taşınırken kamyonların
çıkaracağı gürültüyü, tozu ve branda kullanmadan yapılacak
işlemi siz düşünün. Tozun olmamasını düşünmek mümkün
değil.
Yetkililerle dönem
dönem bir araya geldiğimizde diyoruz ki: İnsan
sağlığını olumsuz etkilelen bir fabrika veya bir
iş yeri varsa bunu sonlandıralım; burayı gerekiyorsa
cezalandıralım, kapatalım. Ama nedense Kömürcüler İhtisas
OSBnin yerinden vazgeçilmiyor.
Dilovası
halkının talebi şu: Biz Anayasadan kaynaklanan insanca
yaşam hakkını istiyoruz, nefes almak istiyoruz,
çocuklarımızın yarınlarına sahip çıkmak
istiyoruz. Sizce bu istekler çok mu?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gündem
dışı üçüncü söz, Mersin Arslanköy olayları hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Çiğdem Münevver Öktene aittir.
Buyurun Sayın
Ökten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili
Çiğdem Münevver Öktenin, Mersin Arslanköy olaylarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ÇİĞDEM
MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Arslanköyün kurtuluşu ve
olayları ile ilgili gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
milletimiz, Kurtuluş Savaşı esnasında her bölgede
gösterdiği olağanüstü cesaret ve kahramanlıklarla işgal
kuvvetlerini hezimete uğratmış ve
bağımsızlığını elde etmiştir.
İşte,
Akdeniz Bölgesinde, Mersinimize 55 kilometre uzaklıkta ve 2 bin
rakımlı bir yörük köyünde yaşayan Efrenkliler, işgalci
Fransızlar ve onların iş birlikçisi Ermeni çetelerini milis
kuvvetlerimizin yardımı olmadan bütün işgalcileri yok ederek bir
destan yazmışlardır.
Bütün
Efrenklilerin birebir mücadelesi ile kazanılan bu zafer Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün onayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde
taçlandırılmış ve tıpkı Antepe, Maraşa
verilen unvan gibi Efrenke de, arslan gibi, cengâverce
savaştıkları ve muvaffak oldukları için Arslanköy
unvanı verilmiştir. 1 Mart, Arslanköyün kurtuluşu olarak tarihe
geçmiştir.
Arslanköy
yalnız Kurtuluş Savaşına destan yazmamıştır
değerli milletvekilleri. Türk siyasi tarihine 46 olayları olarak
geçen ve 1947 yılındaki muhtarlık seçimlerinde gösterdikleri
dirayetle, cesaretle ve demokrasi aşkıyla da bir meydan okuma ve
direniş örneği göstermişlerdir. Bu direniş ve destanda yine
Anadolu kadını başroldedir. Arslanköyde 46 hadisesi diye
bilinen olay cumhuriyet tarihimizin ilk yıllarının en önemli
olayıdır. Çünkü çok partili sisteme geçtikten bir yıl sonra tüm
Türkiye genelinde 1947 yılında muhtarlık seçimleri CHP ve
Demokrat Partinin serbest ortamda ilk defa yarıştıkları bir
dönemdir.
Halk uzun yıllardan sonra ilk kez tercihini
değiştirme şansını elde etmiş ve bunu da büyük bir
iştiyak ve disiplinle sandığa yansıtmıştır.
Ancak oylamadaki açık oy, kapalı tasnif şekli, oylama
sonucunun antidemokratik olmasına neden olmuş, halkın tercihleri
ne yazık ki sandıklardan çıkmamıştır. Bu durum
bütün Türkiye genelinde itirazlara ve tepkilere neden olmuştur. Ancak yine
Arslanköylüler, farklılığını ortaya koyarak,
oylarına sahip çıkma adına ölümü dahi göze almış,
kadınları ile birlikte demokratikleşme yolunda mihenk
taşı oluşturacak bir direniş sergilemişlerdir.
Usulüne uygun yapılan muhtarlık seçimlerinde
oyların tasnifi sırasında Demokrat Parti adayının 566
oy ve eski muhtarın 54 oy alması sonucunda muhtarlık seçimi için
kullanılmış olan oy pusulaları tekrar sandıklara
konularak mühürlenmiş ve öğretmen Mustafa Kubilaya teslim
edilmiştir. Ne yazık ki iktidar partisinin muhtarı seçimi
kaybettiğini anlayınca dönemin valisine durumu bildirip seçimlerin
yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
Sayın milletvekilleri, 25 Şubat günü
Arslanköye yeni seçim için gelen komisyon, seçimlerin kanunsuz yapıldığını,
seçimin yeniden halkevlerinde yapılacağını
duyurmuştur. Israrla, yeni oy sandığına değil, eski oy
sandığının içerisindeki oyların çıkarılarak
tekrar oy atılmasını istemiştir. Ancak Mustafa Kubilay,
sandığı halktan aldığını, onu ancak halka
teslim edeceğini bildirmiştir.
Valinin emri doğrultusunda, eski muhtarı
halkın istememesine rağmen seçtirmeyi kafasına koyan jandarma
komutanı, askerlerine öğretmen Mustafa Kubilayın
kapısının zorla kırılarak sandığın
alınmasını emretmiş, ancak özellikle Arslanköylü
kadınlar tarafından büyük bir mukavemetle
karşılaşmışlardır. Rey bizim namusumuzdur, bizim
şerefimizdir. Bizler devletimize hiçbir zaman karşı gelmedik.
Biz, demokrasi adına antidemokratik bir tutuma karşı geldik ve
bu bizim için namus kadar, şeref kadar, vatan kadar kıymetlidir.
Kimse bizim elimizden oyumuzu alamaz. Biz bu toprakları düşmanlardan
kazandık, sandıktan da bağımsız verdiğimiz
oylarımızla zaferle çıkmak istiyoruz. dediler, oy sandığını
vermediler. Bunun üzerine, yaşları 19 ile 60 arasındaki
çoğunluğu kadın tutuklulardan oluşan 47 kişi bu
tarihten sonra Türk Ceza Kanununun 190ıncı, 149uncu ve 172nci
maddeleriyle bilfiil isyan ve buna iştirak iddiasıyla Konya 1.
Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandılar. 23 Şubat 1947de
Arslanköyde yaşananlar ne bir isyan ne bir halk ayaklanması ne de
basit bir parti çekişmesidir. Bu davanın tek canlı şahidi
Havana Koç, şu anda 95 yaşındadır ve o tarihte doğan
kızına diğer kadınlar gibi Hadise adını
vermiştir.
Değerli
milletvekilleri, geçmişi büyük fedakârlıklar ve başarılarla
dolu Arslanköy halkı, ülkemizde demokrasinin yeşermesinde,
gelişmesinde üzerine düşeni layıkıyla yerine getirmiş,
tüm olumsuzluklara ve baskılara rağmen vermiş olduğu oyu
canı pahasına korumuş, namus olarak nitelendirdiği oy
sandığını siyasi çirkin emellere alet etmemiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÇİĞDEM
MÜNEVVER ÖKTEN (Devamla) Ben, bu demokrasi adına verilmiş olan
mücadelede kadınlarımızı saygıyla anıyorum,
rahmetli olanlara Allahtan rahmet diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ökten.
Hükûmet adına
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar.
Buyurun Sayın
Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok
değerli milletvekilleri, hepinizi öncelikle saygılarımla
selamlıyorum.
Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Hilal Kaplanın açıklamaları
doğrultusunda söz aldım. Sayın Milletvekilimize de hem
Dilovasına sahip çıktığı için hem de çevreye
gösterdiği duyarlılık için çok teşekkür ediyorum.
Tabii, bizim Gebze
ilçemiz yaklaşık altmış yıldır sanayinin
konuşlandığı
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dilovası ilçesi Sayın Bakan, Dilovası ilçesi.
İlçe oldu.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Gebze
ilçemiz, dolayısıyla Dilovası da bunun içerisinde.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır efendim, Gebze ayrı bir ilçe, Dilovası
ayrı bir ilçe.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Efendim, daha önce Dilovası beldesiydi, şu anda ilçe oldu. Gebze
Türkiyenin en önemli sanayi bölgesidir, Dilovası da beraberdir.
Dilovası şu anda ilçe oldu, ilçe olmasını tabii tebrik
ediyoruz. Bunu da özellikle ifade etmek istiyorum. Dilovası da çok önemli
bir yer, tabii ki Dilovasının, coğrafi konumu,
topografyası itibarıyla sanayinin sıkıntılı
olduğu bir bölge olduğunu kabul ediyoruz. Yine burada, Kömürcüler
İhtisas Organize Sanayi Bölgesiyle -özellikle vurguladı-
burasıyla ilgili Valililiğimize bizim yapmış olduğumuz
uyarılar ve verdiğimiz talimatlar doğrultusunda, 9 Ocak
tarihinde Valiliğimizin genelgesi var. Bu genelge doğrultusunda
buradaki Kömürcüler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi
çalışıyor, buradaki müdürlüğümüz burayı çok
sıkı şekilde denetliyor.
Yine, Kocaeli
ilinde dağınık ve düzensiz olarak faaliyet gösteren tüm kömür
depolama, eleme, paketleme, briketleme tesisleri Dilovası ilçesinde kurulu
bulunan Kömürcüler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi alanına
taşınmış ve organize sanayi bölgesi alanı
dışındaki kömürcülerin de tümü kapatılmıştır.
Şu anda ilçe merkezine 3 kilometre uzaklıkta yer alan söz konusu
organize sanayi bölgesinde on altı tesis faaliyette bulunmaktadır.
Organize sanayi
bölgesi alanında bulunan tüm tesislere, toz emisyonunun önlenmesi için tüm
alanlarını kapsayacak şekilde fıskiyeli su sistemleri
kurdurulmuş
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Mümkün değil Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -
her
birinin tamamını kapsayacak şekilde depolanan kömür
yığınlarının yüksekliğini aşan duvar ve
paneller yaptırılmış, tüm eleme ve paketleme
bantlarının üzerleri kapattırılmış ve bunker ile
bantlara pulverize su sistemleri kurdurulmuştur. Organize sanayi bölgesi
alanlarındaki tüm yollar asfaltlıdır, atık suyun kontrolü
için zemin, beton ve asfaltla sızdırılmaz hâle getirilmiş
ve her bir tesise en az 3 kademeli çöktürme havuzları
yaptırılmıştır.
Organize sanayi
bölgelerinde doluluk oranından dolayı, merkezî atık su
arıtma tesisleri için atık su proje onay süreci devam etmektedir. Söz
konusu tesislerin, hava emisyonu açısından uymakla yükümlü
oldukları çevre mevzuatı, Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin
Kontrolü Yönetmeliği ve toz şikâyetine çözüm getirmek gayesiyle
aynı yönetmeliğe dayanılarak yayınlanan Kömür Depolama,
Eleme, ve Briketleme Tesisleri Genelgesi olup Kocaeli Çevre ve Şehircilik
İl Müdürlüğü tarafından, söz konusu mevzuata ek olarak,
Kömürcüler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü ve firmalar
hakkında genelge yayınlanmış ve söz konusu mevzuat
çerçevesinde çalışmalar yürütülmektedir.
Kocaeli merkez ve
Dilovasında bulunan hava kalitesi ölçüm istasyonlarından alınan
verilere göre, partikül madde yani toz ve kükürtdioksit parametrelerinde 2011
ve 2012 yılı ortalama sınır değerleri aşılmamıştır;
bunların devamlı surette ölçümlerini yapıyoruz. Ayrıca,
Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği çerçevesinde,
hava kalitesi sınır değerlerinin 1 Ocak 2014 tarihine kadar
kademeli olarak azaltılması ve o tarihten sonra, Avrupa Birliği
hava kalitesi limit değerleri, artı, tolerans değerlerine
başlanarak kademeli geçiş ile Avrupa Birliği limit
değerlerine uyum sağlanması hedeflenmektedir. Aynı
şekilde, buradaki Organize Sanayi Bölgesinin çalışmaları
çevre yönünden dikkatli bir şekilde izlenmektedir.
Yine, söz
almışken, çevre konusunda yaptıklarımı yüce Meclisle
paylaşmak istiyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, bir tek soru sorayım, cevap verin: Çevre
İl Müdürü niye Ankaraya tayin edildi, görevden alındı?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Çok
değerli milletvekilleri, 2002 yılında 145 atık su
arıtma tesisi ile 245 belediye hizmet vermekteyken, bugün itibarıyla
428 atık su arıtma tesisi ile 550 belediye hizmet vermektedir. Yine,
2002 yılı sonunda belediye nüfusunun yüzde 35i atık su
arıtma tesisine bağlı iken, bugün bu oran yüzde 72ye
ulaşmıştır.
Yine, 2003
yılı başında 15 katı atık düzenli depolama tesisi
ile 157 belediye tarafından 23 milyon kişiye hizmet verilirken, yine
2012 yılı sonu itibarıyla ifade ediyorum, 69 katı atık
düzenli depolama tesisi ile 903 belediye tarafından 45 milyon
insanımıza hizmet verilmektedir.
Yine, 2003
yılı başında 46 geri kazanım tesisinde
yaklaşık 4 bin kişi istihdam edilirken, bugün 956 geri
kazanım tesisinde 60 binin üzerinde insanımız hizmet
vermektedir. 956ya ulaşan geri kazanım tesisleriyle ülke ekonomisine
1 milyar lira katma değer sağlar hâle geldik. Bugün, artık,
çöplerimiz yüzde 60 oranında modern tesislerde düzenli şekilde
depolanıyor. Aynı şekilde, katı atıklardan enerji
üretilmesi, katı atık tesislerinde çiçek üretilmesi, sera üretimi ve
kompost üretilmesi şeklindeki çalışmalarımız devam
etmekte, günbegün yine bunları artırmaktayız.
Yine, 81 ilde
161 hava kalitesi ölçüm
istasyonuyla hava kalitesini on-line olarak tüm Türkiyede takip etmekteyiz.
Nüfus ve sanayinin yoğun olduğu Marmara Bölgesinde bölgesel ağ
yapısı oluşturularak bölgede 24 olan hava kalitesi ölçüm
istasyonu sayısı bugün itibarıyla 63e ulaştı. Sadece
Marmara Bölgesinde -buna Kocaeli Gebze, Dilovası da dâhildir- 63 adet
on-line sistemle hava kalitesini devamlı ölçmekteyiz. Şehirlerimizin
gürültü haritalarını çıkarıyoruz.
Yine, 2012
yılından itibaren başlatmış olduğumuz
çalışmalarla belediyelerimize, katı atık depolama
hizmetlerinde kullanılmak üzere 1.041 adet çöp toplama aracı hibe
ettik. Belediyelerin çevre altyapı ihtiyaçlarını
karşılamak üzere, yine 2007 ile 2013 yılları arasında,
belediyelerimize 930 milyon euro bütçeli 39 çevre altyapı projesinin
yapımını başlattık. Yine, aynı şekilde,
çevrecilik açısından son derece önemli olan belediyelerimizin yine
bizim desteğimizle kendilerinin yapmış oldukları atık
su arıtma tesislerinin enerji giderlerinin de yüzde 50sini hibe olarak
ödemekteyiz. Sadece 2012 yılı içerisinde, belediyelere atık su
arıtma tesislerinde harcadıkları enerjisinin
yarısının karşılığı olan hibe bedeli 27
milyon TL ödedik.
Yine,
denizlerimizin daha önceden kirliliği hiç ölçülmemekte iken bugün 208
noktada denizlerimizin çevre kirliliğini ölçmekteyiz ve mavi bayraklı
plaj sayımız da eskiye oranla ciddi şekilde
artmıştır.
Bu şekilde
bana fırsat verdiğiniz için tekrar yüce Meclise
saygılarımı arz ediyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bir cümleyi düzeltebilir miyim?
BAŞKAN
Şimdi, sizin zaten 60ncı maddeye göre pek kısa söz talebiniz
var, düzeltmeleri de öyle yaptırıyoruz, orada veririm söz.
Şimdi, önce
grup başkan vekillerinin ve sonra 10 arkadaşımızın
60ncı maddeye göre pek kısa söz talebini yerine getireceğim gündeme
geçmeden evvel.
Sayın
Hamzaçebi
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, CHP Grubu adına, sanatçı Müslüm Gürsese Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evvelsi gün
kaybettiğimiz sanatçı Müslüm Gürsesi, dün, cenaze
namazının ardından defnettik.
Arabeskin hayata
tutunamama, isyan, keder, delikanlılık gibi
kavramlarını müziğinde en iyi şekilde ifade eden, son
derece önemli bir sanatçı olan Müslüm Gürsese Allahtan rahmet diliyorum;
ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve milletimize sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Şarkılarına,
müziğine yüreğini, ruhunu veren hakikaten önemli bir
sanatçıydı. Ben de iki şarkısını beğenen bir
kişiyim; Paramparça ve Sensiz olmaz. şarkıları bende de
iz bırakmış şarkılardandır. Onun
şarkıları öksüz kaldı belki ama şimdiden
klasikleşmiş olan bu şarkılar ve Müslüm Gürses, müzik
tarihinde yerini alacaktır.
Kendisine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Allahtan rahmet diliyoruz.
BAŞKAN Biz
de Başkanlık Divanı olarak rahmetli Müslüm Gürsese Allahtan
rahmet diliyoruz, ailesine sabır diliyoruz.
Ben de Bu
dağlarda kar olsaydım.ı çok severdim.
Evet, şimdi
Sayın Ünal.
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
AK PARTİ Grubu adına, sanatçı Müslüm Gürsese Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aramızdan ayrılan -arabeskin kendi ifadesiyle- duygularını
ve kendi acılarını o duygularla kendi halkıyla
paylaşan Müslüm Gürses için Allahtan rahmet diliyoruz. Müziğiyle,
sesiyle, yorumuyla hepimizin bir şekilde duygularına dokundu, her
birimizin hayatında yaşadığı bir acıya dair
birkaç mısra ya da birkaç ses oldu.
Allah
mekânını cennet eylesin diyoruz.
BAŞKAN
Sağ olun.
Sayın
Şandır
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu adına, sanatçı Müslüm Gürsese
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak Müslüm Gürsese Yüce Allahtan rahmetler
diliyoruz; sevenlerine, ailesine, yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. O gerçekten toplumun büyük bir
kısmında kendisini baba yerine koyacak bir sevgi halesi
oluşturmayı bilmiş bir gönül adamıydı, bir müzik
adamıydı; halkın içinden gelmiş, acılar
yaşamış, acılarını müziğe dökmüş ve
halk tarafından kabul edilmiş, sevilmiş ama takdir, zamanı
gelince de ahirete intikal etmiş bir değerli vatan
evladıdır, millet evladıdır. Kendisine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak Yüce Allahtan rahmetler diliyoruz efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İlk 10
kişiye söz vereceğimi söylemiştim. Şimdi en sondan
başlıyorum.
Sayın
Türkkan
4.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Muşa
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, buradan İçişleri Bakanına
bir soru sormak istiyorum. Muşa
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın bazı
ifadelerine ve 3/3/1992de Zonguldak Kozluda yaşanan maden
kazasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle
Sayın Bakanımın bir ifadesinin, kendisine verilen bilginin
doğru olmadığını düzelterek başlamak istiyorum.
Sayın Bakanım,
Dilovasında bulunan OSBnin şehre uzaklığının
Benim söz alma
gerekçem, 3 Mart 1992de Zonguldak Kozluda yaşamını yitiren 263
madenciyi yaşamını yitirdiği facianın yıl dönümünde
saygıyla anıyorum.
İş
kazalarının artık bir kader olmadığı, iş
yerlerinde, önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği
anlayışının esas alınarak, iş
kazalarının ve işçi ölümlerinin artık son bulmasını
temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Topal
6.- Amasya Milletvekili Ramis Topalın, Başbakanın 65
yaş üstü vatandaşlara ulaşım ücretleriyle ilgili
vermiş olduğu vaatleri ne zaman yerine getireceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
RAMİS TOPAL
(Amasya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir grup konuşmasında, 65
yaş üstü vatandaşlarımız, Devlet Demir
Yollarının, deniz yollarının, belediyenin şehir içi
toplu taşıma hatlarında Türkiye genelinde ücretsiz seyahat
edecekler, şehirler arası yolculukta ise yüzde 50 indirimli yolculuk
yapacaklar demiş ve vatandaşlarımızı
umutlandırmıştır. Köylerden, kasabalardan, kentlerden 65
yaş üstü vatandaşlarımız arıyor, Sayın
Başbakanın verdiği sözle ilgili herhangi bir girişimde
bulunmadığı, yetkililere sorduklarında ise böyle bir
şeyin olmadığı cevabını
aldıklarını, bu vaatlerini ne zaman yerine getireceğini
soruyorlar.
Ben de,
vatandaşlara bulunduğu bu vaatleri adına Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğana sormak istiyorum: Boynumun borcu
diyerek verdiğiniz bu vaatleri ne zaman yerine getireceksiniz? Bu teklif
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine ne zaman gelecek?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
7.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, sosyal
paylaşım sitelerinde yer alan Bir Başbakan iki Erdoğan
isimli videoya Başbakanın yayın yasağı
koydurmasına ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi demokrasinin tecelligâhıdır, bütün
milletvekillerimizin dikkatini çekmek istiyorum demokrasi açısından.
Değerli
milletvekilleri, sosyal paylaşım sitelerinden YouTubeda Bir
Başbakan iki Erdoğan isimli bir video vardı. Sayın
Başbakanın kendi sesinden, çeşitli zamanlarda çeşitli
beyanatlarını içeriyordu bu video. Kendi sesinden hiç katkı
yapılmamış bu videoya Sayın Başbakan yayın
yasağı koydurmuş çünkü bu videodaki konuşmaları,
birbirine ters düşen, halkı aldatan, birbiriyle çelişen
açıklamalardı. Kendi hakkında başkalarının yalan
ve iftira içeren konuşmalarına yayın yasağı
konmasını anlarım ama insanın kendi
açıklamalarına yayın yasağı koyması
düşündürücüdür. Şu açıdan düşündürücüdür: Bir, acaba
Sayın Başbakan bu çelişkilerinden dolayı utanıyor mu
bilinmesini istemiyor mu? İki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dedeoğlu
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın Çağlayancerit ilçesinde
bulunan hastanenin sorunlarına ve Hükûmetin bu konuyla ilgili tedbir
almasını dilediğine ilişkin açıklaması
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Kahramanmaraşımızın
ilçelerinden Çağlayanceritimizin mevcut bulunan hastanesinde hastane
teçhizat malzemeleri çok eksik olduğu gibi teknik personelde de çok
eksikliği var ancak bunların yanında, hastanemizde maalesef tek
bir doktorumuz mevcut. Vardiya sistemine geçecek olursa, yirmi dört saat hizmet
verecek olursa tek doktor sadece sekiz saat çalışıyor. Bir
ilçemizde bir tane doktorun olması çok düşündürücü bir olay.
Hükûmetten bu konuyla ilgili derhâl tedbir almasını diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Varlı
9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
çiftçinin en fazla gübre ihtiyacı olduğu dönemde gübre
fiyatlarında artış olduğuna ve Hükûmetin bu konuya bir
çözüm bulması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Hükûmeti uyarmak istiyorum. Bugünler çiftçinin en fazla gübre ihtiyacı
olan bir dönem. Her yıl bu zaman, gübre ihtiyacının ortaya
çıktığı zaman, gübre fiyatlarında yüzde 20oranında
bir artış oluyor. Eğer yüzde 20 aşağısına bu
fiyatlara gübre kurtarıyorsa neden bu yüzde 20 zam yapılıyor?
Eğer yüzde 20 aşağısından bu gübreyi zamanında
satabiliyorlarsa neden şu anda satmıyorlar? Hükûmetin bu konuda bir
tedbir geliştirmesi, bir önlem alması lazım. Çiftçinin bu manada
çok büyük şikâyeti var, çok büyük sıkıntıları var.
Zaten girdi maliyetlerinin arttığı, girdi maliyetlerinin
sırtında kambur olduğu bir dönemde bir de gübre fiyatları
yüzde 20 artınca çiftçide aşırı bir tepki oluştu. Hükûmeti
buradan uyarmak istiyorum, lütfen bu gübre konusunda bir çözüm üretsinler.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyanın Hekimhan ilçesi Kavacık köyünün sorunlarına
ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Hekimhan Kavacık köyünün
isyanını, haykırışını buradan duyurmak
istiyorum. Kavacık köyü 40 haneden oluşmakta, geçimini
hayvancılıkla sağlamakta ancak saman ve yemin çok
zamlanması nedeniyle hayvanlarını besleyemedikleri için
hayvanlar ölmek üzere ve hayvancılığı
bırakıyorlar. Kavacıklılar hayvancılık
yapamadıkları için başka köylere çobanlığa gidiyorlar.
Köyün yerinden dolayı evler insanların başına çöküyor,
geçen yıl 3 ev, bu yıl da 3 ev tamamen çökmüş. İnsanlar
yoksulluktan dolayı evlerini tamir edemiyorlar, çaresizce evlerinin
başlarına yıkılmasını bekliyorlar. Ayrıca,
köylerini ana yola bağlayacak yolları yok, ancak üç saatte yürüyerek
ana yola ulaşabiliyorlar. Köyde tuvalet yok. İçme suyu gözesi
açık olduğu için yaz aylarında hayvanlar suyun içinde
yatıyorlar, bu yüzden sürekli insanlar hasta oluyorlar.
Köylüler Abdestimizi bile
alamıyoruz. 10 hayvanımız olduğu için yeşil
kartımızı iptal ediyorlar, çay ve şeker alacak paramız
yok. Seçimde oyumuzun tamamını AKPye verdik. diyorlar ve
oylarını alanlara haklarını helal etmiyorlar. Bu
haykırışı buradan dile getiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
11.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, kira sözleşmesinin yenilenmemesi nedeniyle
Bağlarbaşı Spor Salonunun kapatılma tehlikesiyle
karşı karşıya bulunduğuna ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bağlarbaşı Spor Salonu
İstanbulun olimpiyat standartlarına sahip tek jimnastik salonudur.
Neredeyse yarım asırlık mazisi olan spor salonu binlerce sporcu
yetiştirmiş, bu sporcular uluslararası yarışmalarda
ülkemizi temsil etmiştir. Salonda 15 kulüpten 1.250 civarında
lisanslı sporcu çalışmakta, yılda 760tan fazla maça sahne
olan hentbol salonlarından ise 27 takım ve 5 bine yakın
lisanslı sporcu ile 340 spor okulu öğrencisi faydalanmaktadır.
Şimdi ise mülk sahibi
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Spor Genel Müdürlüğüyle olan kira
sözleşmesini yenilemediği için Bağlarbaşı
kapatılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bizzat
görüştüğüm sporcular son derece üzgündür çünkü aynı standartlara
sahip alternatif bir spor salonu da olmadığı için bu sporcular
ortada bırakılacaktır ve Bakanlık yetkililerine
ulaşmak yönündeki tüm çabalarının sonuçsuz
kaldığını söylemektedirler. Son derece vahim olan ise spor
salonunun kapatılıp yıkılarak yerine
alışveriş merkezi yapılacağı
iddialarıdır. Sporcuların yeni salonları yapılana
kadar kira sözleşmesi mutlaka uzatılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, uyuşturucu
ve keyif verici madde kullanımı konusuna ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bundan doksan üç yıl önce 5 Mart
1920 tarihinde Yeşilay olarak bildiğimiz kurum gençliği
uyuşturucu ve içkinin zararlarından korumak üzere kurulmuştur.
Yeşilayın bugün bu amacına ulaştığını
söylemek zordur. Ne acıdır ki bugün resmî rakamlara göre sadece
İstanbulda öğrencilerin yüzde 20si sigara, yüzde 21i alkol, yüzde
4e yakın bir kesimi ise esrar kullanmaktadır. Ankarada yapılan
bir araştırmada 100 öğrenciden 5inin uyuşturucu
kategorisinde olan reçetesiz ilaç kullandığı tespit
edilmiştir. Türkiyede uyuşturucu, keyif verici madde
kullanımı çok daha ileri boyutlardadır. Boşanma, cinayet,
intihar ve taciz gibi kriminal vakaların altyapısında bu tür
kötü alışkanlıklar vardır. Kamuda madde
bağımlığı tedavisi veren sağlık kurumu
sayısı ise sınırlıdır. Bu alanda hizmet veren
özel kuruluşların büyük bir kısmı da bir ticarethane gibi
çalışmaktadır. Madde bağımlılığı
ve kötü alışkanlıklar konusunda ciddi bir tedavi de
uygulanamamaktadır. Asıl olan tedavi değil toplumun bu
alışkanlıkları edinmesini önlemek olmadır.
BAŞKAN
Sayın Erdemir
13.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, TBMM Mobil
uygulamasının yalnızca IOS mobil işletim sistemi için
hazırlandığına, diğer mobil işletim sistemleri
için de kullanıma sunulmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği 4 Mart 2013 tarihinde
yaptığı duyuruyla, akıllı telefon ve tabletler için
TBMM Mobil uygulamasını geliştirdiğini ve
milletvekillerinin kullanımına sunduğunu açıklamıştır.
Yasama ve denetim faaliyetlerini daha etkin kılacak bu uygulamaya
emeği geçen herkesi kutlar, teşekkür ederim.
Ne yazık ki
bu uygulama yalnızca IOS mobil işletim sistemi için
hazırlanmış, Türkiyede kullanıcıların
yarıdan fazlasını oluşturan Android, Symbian ve BlackBerry
mobil işletim sistemleri için hizmet sunulmamıştır. Bu
durum Meclisin tüm mobil işletim sistemlerine eşit mesafede
durmadığı algısına neden olmaktadır. Meclisin, IOS
dışındaki işletim sistemini tercih eden milletvekillerine
de eşit hizmet götürme anlayışında olduğunu gösterir
bir tutum içinde bulunması daha doğru olacaktır. TBMM Mobil
uygulamasının vakit kaybetmeden diğer mobil işletim
sistemleri için de kullanıma sunulmasını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tüzel
14.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, sanatçı Müslüm Gürsesin vefatına, Adıyamanda
Güçlü Tekstil adlı firmada çalışan ve
sendikalaştıkları için işten atılan 300 işçinin
direnişine, büro emekçilerinin grevine ve tüm emekçi kadınları
kutladığına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halk
sanatçısı Müslüm Gürsesin sevenlerine baş
sağlığı diliyorum. Unutulmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Adıyamanda Güçlü Tekstil adı altında
çalışan firmada 300 işçi sendikalaştıkları için
işten atıldılar ve otuz sekiz gündür direniyorlar. Şimdi de
çadır kurdular, çadırda, patronun, valiliğin ve emniyetin el
birliği ile saldırılarına karşı direniyorlar.
Anayasal
hakkını kullanmaya engel olanlar, işçilerin emeğine göz
dikenler kimler, çok iyi görülmeli. Bunlar ÖZ İPLİK-İŞ
sendikasında örgütlenecekler ve mutlaka işe iade edilmeleri
sağlanmalı. Meclisimize Sesimizi duyun. diyorlar.
Yine, aynı
şekilde, geçen hafta, yurttaşlara hizmet götüren büro emekçileri -tam
100 bin- bir günlük grev yaptılar. İş güvencesi,
yaşanabilir ücret, eşit işe eşit ücret, sosyal haklar,
grevli toplu sözleşmeli örgütlenme hakkı için ortak eylem
yaptılar. Her gün hakları gasbedilen, ücretlerinden açıklanmaz
kesintiler yapılan kamu emekçilerinin sesine de kulak verelim. 8 Marta
doğru giderken, alanlarda emeğini, sosyal haklarını
savunan, barışın ve dayanışmanın mücadelesini
veren tüm emekçi kadınları kutluyor ve selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Ulupınar
15.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın, 3/3/1992
tarihinde Zonguldak Kozluda yaşanan maden kazasının yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ÖZCAN ULUPINAR
(Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
3 Mart 1992
tarihinde Zonguldakın Kozlu beldesinde bulunan Türkiye Taşkömürü
Kurumuna ait maden ocağında 19.45-20.00 saatleri arasında art
arda meydana gelen grizu patlamaları sonucu Türkiye'nin en büyük
madencilik kazası yaşanmış olup patlamalar sonucunda
çoğu yanarak 263 madenci yaşamını yitirmiştir. Eksi
560 ana katı hazırlanmaktayken meydana gelen patlamada 529 işçi
sağ olarak kurtarılmış, 78 işçi tedavi edilmek üzere
hastaneye sevk edilmiştir.
Bu tür
faciaların tekrar yaşanmaması temennisiyle, büyük emek
harcayarak yerin yüzlerce metre altında kara elmasımız taş kömürünü
çıkartan değerli madencilerimizin verdikleri mücadelenin herkese
örnek olmasını diliyor, şimdiye kadar hayatını
kaybeden tüm madencilerimizi saygıyla, rahmetle anıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu tarafından 4-5 Mart 2013
tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek Organize
Suçlar, Rüşvet ve Kara Paranın Aklanması ile Mücadele konulu
seminere katılması Genel Kurulun 26/2/2013 tarihli 70inci
Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1159)
28/02/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu tarafından 4-5 Mart 2013 tarihlerinde Belçikanın
başkenti Brükselde düzenlenecek Organize Suçlar, Rüşvet ve Kara
Paranın Aklanması ile Mücadele konulu seminere Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir heyetin katılması, Genel Kurulun 26 Şubat 2013
tarihli ve 70inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad Seçim Çevresi
Mehmet Günal Antalya Milletvekili
Hacı Bayram
Türkoğlu Hatay
Milletvekili
Aykut Erdoğdu İstanbul
Milletvekili
Mehmet Muş İstanbul
Milletvekili
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyondan istifa
önergesi vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Baha Öğütkenin Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/98)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi
bulunduğum Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
28/02/2013
Gereğini arz
ederim.
Ahmet
Baha Öğütken
İstanbul
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 24 milletvekilinin, çay sektörünün ve çay
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/526)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çay ve çay
üreticileri ile ilgili sorunların araştırılması ve
alınması gereken önlemlerin tespiti ile çözümüne yönelik
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın
98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılması arz ve talep ederiz,
1) D.Ali Torlak (İstanbul)
2) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
3) Celal Adan (İstanbul)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
6) Zühal Topcu (Ankara)
7) Atila Kaya (İstanbul)
8) Ali
Uzunırmak (Aydın)
9) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Reşat
Doğru (Tokat)
11) Faruk Bal (Konya)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
14) Sadir Durmaz (Yozgat)
15) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) Emin
Çınar (Kastamonu)
17) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
18) Enver Erdem (Elazığ)
19) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
20) Sümer Oral (Manisa)
21) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
22) Ali Öz (Mersin)
23) Necati Özensoy (Bursa)
24) Oktay Öztürk (Erzurum)
25) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
Gerekçe:
Dünya toplam çay
üretim alanları yaklaşık 2 milyon 461 bin hektardır. 45
ülkede çay üretimi yapılmaktadır. 1990'lı yıllardan sonra
çay üretim alanlarının sürekli arttığı istatistiklerde
gözlenmektedir. Çay üretim alanları sıralamasında Çin 943 bin
hektarla 1inci sırada yer almaktadır. Türkiye, yaklaşık 80
bin hektarla Hindistan, Sri Lanka, Kenya ve Endonezya'nın ardından
6'ncı sırada bulunmaktadır.
Dünya kuru çay
üretiminde ise; Hindistan yaklaşık 845 bin tonluk üretimi ile 1'inci
sırada yer alırken Çin, 820 bin tonluk üretimi ile 2'nci sırada
yer almaktadır. Sri Lanka ve Kenya'yı takip edilen Türkiye ise,
yaklaşık 200 bin ton kuru çay üretimiyle dünya çay üretiminde 5'inci
sırada yer almaktadır.
Ülkemizde,
Karadeniz Bölgesinin en büyük geçim kaynağı olan çay;
yetiştiği bölgede istihdama, dengeli gelir
dağılımına, bölgesel göçün azalmasına, aynı
bölgede yer alan diğer toprakların verimli kullanılmasına
ve millî ekonomiye büyük katkı sağlamaktadır. Çay bir yandan
bölgede yaşayan insanların geçimini idame ettirirken, diğer
taraftan çay sanayisinde istihdama katkıda bulunmaktadır.
Ancak, 2003 ve
2004 yıllarında kaçak çay girişlerinin 15 bin ton seviyelerine
inmesiyle üretim-tüketim dengesi sağlanmışken, daha sonraki
yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki
sınırlar ve kapılar kullanılarak, kaçak çay
girişlerinin tekrar 40-50 bin ton civarına çıkması;
stokların artmasına, dolayısıyla da ülke
kaynaklarının heba edilmesine neden olmaktadır.
Ayrıca,
işlenerek ihraç edilmesi kaydıyla gümrüksüz ithal edilen
çayların, yasalara aykırı olarak yurt içinde satışa
sunulması ülkemizin gelir kaybına neden olmaktadır.
Diğer
taraftan yüksek üretim maliyetleri ihracatı olumsuz yönde etkilemektedir.
En önemli maliyet unsuru olarak görülen yaş çayın, üretici
tarafında taban fiyat düşüklüğü, çay sanayisinde taban fiyat
yüksekliği, temel gıda maddesi olarak görülen tüketici tarafında
ise kuru çayın pahalılığı her üç kesimi tatmin
etmemektedir. Bu hususta, dünya çay fiyatlarına
bakıldığında çay sanayicisinin, çay taban fiyatlarıyla
enflasyon karşılaştırıldığında
üreticinin, açlık sınırıyla karşılaştırıldığında
ise tüketicinin haklılığı sonucuna varılmaktadır.
Ülkemizde
kayıtlı 77 bin, gerçekte ise 90 bin hektar alanda iklim
şartlarına göre değişen üretim nedeniyle ülkemizde
yıllara göre 900 bin ile 1 milyon 200 bin ton arasında yaş çay
yaprağı hasat edilmektedir.
Diğer
taraftan, çay üretimi yapan 200 bin civarında aile olduğu
bilinmektedir. Bu durumda, her aileye yaklaşık 4 dönüme yakın
çay üretim alanı düştüğü gerçeği karşımıza
çıkmaktadır. 4 dönümden alınabilen 4,8 ton çay, 2011
fiyatlarıyla yıllık 5.280 TL civarında gelir getirmekte;
bu, aylık olarak yaklaşık 440 TL'ye tekabül etmektedir. Bu tablo
tek geçimi çay olan üreticilerin 1.026 TL olan açlık
sınırının da altında bir gelire mahkûm edildiği
anlaşılmaktadır.
Ayrıca, çay
piyasasında birçok özel firma kayıtsız, kalitesiz, sistem
dışı yollarla çay üretmektedir. Aynı zamanda, yaş çay
üreticisine verdiği sözleri yerine getiremediğinden sanayici ve
üretici açısından olumsuzluklar meydana gelmektedir.
Özel sektördeki bu
sağlıksız gelişmeyi teşvik eden, devletin
uyguladığı yanlış politikalar olmuştur. Devletin
görevi, piyasada gerekli denetim ve kontrolleri yapmaktır. Ancak, sektörde
devletin özellikle kuru çay üretimi ve paketleme aşamalarında, üretim
izin belgesi olup olmamasına bakmadığı, bu durumun da halk
sağlığını tehdit ettiği kadar, haksız
rekabete de yol açtığı görülmektedir.
Diğer bir
sorun ise, temel gıda maddesi olarak görülmesi ve kuru çay
satışlarında KDV oranının yüzde 1 olması
gerekirken, hâlâ % 8 olarak uygulanması faturasız ve kaçak çay
satışlarını teşvik etmektedir. Sanayide kullanılan
enerji fiyatlarının yüksekliği de dünya ortalamasının
üzerinde seyretmekte, bu durum çay sanayisini zor duruma sokmaktadır.
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 22 milletvekilinin, memurların kusurlu
davranışlarından dolayı devlet tarafından bugüne kadar
ödenmiş olan tazminat miktarları ile ödenen bu tazminatların sorumlu
kişilere rücu edilip edilmediğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/527)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tüm
bakanlıklar nezdinde çalışan memurların kusurlu davranışlarından
dolayı devlet tarafından bugüne kadar ödenmiş olan tazminat
miktarlarının ve bu miktarların sorumlu kişilere
Anayasa'nın 129'uncu maddesi uyarınca rücu edilip edilmediği hususunda
Anayasa'nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105'nci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
27/01/2012
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) Ali
Serindağ (Gaziantep)
3) Bülent Tezcan (Aydın)
4) Haydar Akar (Kocaeli)
5) Muharrem
Işık
(Erzincan)
6) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
7) Hasan Akgöl (Hatay)
8) Turgay Develi (Adana)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
11) Arif Bulut (Antalya)
12) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
13) Doğan
Şafak (Niğde)
14) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
15)Tolga Çandar (Muğla)
16) Levent Gök (Ankara)
17)Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
18) Gürkut Acar (Antalya)
19) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
20) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
21) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
22) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
23) İhsan
Özkes (İstanbul)
Gerekçe:
Anayasa'nın
129'ncu maddesinin beşinci fıkrası uyarınca memurlar ve
diğer kamu görevlerinin yetkilerini kullanırken işledikleri
kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek
kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun
olarak, ancak idare aleyhine açılabilir denmektedir. Anayasa'nın bu
maddesinde kendilerine rücu edilmek
kaydıyla" denilerek, devletin ödediği tazminatların
kusurlulara rücu edilmesi zorunluluğu düzenlenmiştir.
5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71inci maddesine
göre; "Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya
ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya
eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya
eksilmeye neden olunmasıdır."
Söz konusu yasal
düzenlemeye göre devletin, memurların kusuru nedeniyle ödediği
tazminatı sorumlulara rücu edilmemesi dolayısıyla kamu
zararı meydana gelmektedir. Meydana gelen bu kamu zararının
ortadan kaldırılması ya da en azından azaltılabilmesi
için devlet tarafından ödenmiş ancak bugüne kadar sorumlulardan rücu
edilmemiş tazminat miktarlarının
araştırılması gerekmektedir.
Örneğin 19
Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Cezaevinde yapılan operasyondan
dolayı mahkemelerce verilen karar doğrultusunda bugüne kadar toplam
214.528,24 TL tazminat ödemesi yapıldığı, ancak bu
miktarın rücuen tazmini için herhangi bir dava
açılmadığı öğrenilmiştir. Oluşan 214.528,24
TL kamu zararının giderilmesi için çalışma yapılmalıdır.
Açıklamalar
nedeniyle memurların kusurlu davranışları nedeniyle devlet
tarafından bugüne kadar ödenmiş olan tazminat miktarlarının
ve bu miktarların sorumlu kişilere rücu edilip edilmediğinin,
rücu edilmeyen miktarlar nedeniyle oluşan kamu zararının
nasıl giderileceğinin tespiti ve daha fazla kamu zararı
oluşmasının önlenmesi amacıyla Anayasanın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarıca bir Meclis Araştırması açılması hususunda
gereğini saygılarımla arz ederim.
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 23 milletvekilinin, Hrant Dink suikastı,
Rahip Santaro cinayeti ve Malatya Zirve Yayınevi katliamının
aynı örgüt tarafından işlenip işlenmediğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/528)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hrant Dink Suikastı, Rahip Santaro
Cinayeti ve Malatya Zirve yayınevi katliamı birlikte incelenerek
aynı örgüt tarafından işlenip işlenilmediğinin
araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması
amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 30.01.2012
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) Ali
Serindağ (Gaziantep)
3) Bülent Tezcan (Aydın)
4) Haydar Akar (Kocaeli)
5) Muharrem
Işık (Erzincan)
6) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
7) Turgay Develi (Adana)
8) Hasan Akgöl (Hatay)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
11) Sena Kaleli (Bursa)
12) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
13) Haluk Eyidoğan
(İstanbul)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Levent Gök (Ankara)
16) Şafak
Pavey (İstanbul)
17) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
18) Arif Bulut (Antalya)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
21) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
22) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
23) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
24) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
Gerekçe:
Ülkemiz son
yıllarda toplumu derinden sarsan cinayetlere sahne olmuştur. 5
Şubat 2006 tarihinde Trabzon'da Andrea Santoro'nun öldürülmesiyle
başlayan,19 Ocak 2007'de Hrant Dink'in katledilmesi ve 18 Nisan 2007'de
Malatya'da Zirve yayınevi baskını ile devam eden bu süreç
toplumda büyük bir huzursuzluğa yol açmıştır. Her üç olay
sonrasında da failler yakalanmış ve kısa bir süre içinde
yargı önüne çıkarılmışlardır. Ancak gerek
soruşturma sırasında gerekse kovuşturma sürecinde ortaya
çıkan gelişmeler olayların arkasını
açıklığa kavuşturamamıştır. Malatya'da biri
Alman uyruklu üç kişinin vahşice öldürüldüğü misyoner
katliamıyla ilgili davanın dosyasından çıkan yeni bilgiler
ise, katliamın planlama ve uygulama sürecinde yaşananların Hrant
Dink cinayetiyle büyük benzerlikler taşıdığını
ortaya koymuştur.
Malatya'daki
katliamın bir numaralı sanığı Emre
Günaydın'ın ilk sorgusunu yapan yargıca, "Türkiye'yi
bunlara teslim edemezdik." ifadesi, Hrant Dink cinayeti sürecinde eski
Trabzon TEM Şube Müdürünün söylediği öne sürülen "Bayrak yere
düştü, onu Erhan ve Yasin kaldıracak." sözü ve katil
zanlısı Ogün Samast'ın "Vatan toprağı
kutsaldır, kaderine terk edilemez." yazılı bayrak önündeki
pozlarını hatırlatmaktadır.
Emre
Günaydın'ın da Ogün Samast gibi bir başka partinin gençlik
örgütüne üye olması, O.S. gibi yakın dövüş eğitimi
alması, şehir dışında silah talimi yapması her
iki sanığın da kişilik olarak benzerliklerini ortaya
koymaktadır.
Malatya
katliamından önce 5 cevşen alınması ve Ogün Samast'ın
cebinden bayrak çıkması da birbirini andırmaktadır.
Dink cinayetinin
işlendiği yerdeki kameranın sabah ile öğle arasındaki
kayıtlarının kaybolduğu, savcının
kayıtları istediği ama kayıtların
bulunamadığı basına yansımıştı. Malatya
olayında da Emre Günaydın'ın odasına yerleştirilen
kamera kayıt sisteminin ses alma ve kendi hafızası
dışında bir kaynağa kopyalanabilme özelliğinin
bulunmadığı anlaşılmıştır. Yani
cinayetten sonraki on günlük sürede kayıt
yapılamamıştır.
Hrant Dink
cinayetinde olduğu gibi Malatya katliamı sonrasında da emniyet
ve jandarma mensupları hakkında görevlerini ihmal ve suçun önlenmesi
sorumluluğunun yerine getirilmediği iddiasıyla soruşturma
yapılması istenmiştir.
Her üç olayın
bir diğer ortak noktası ise öldürülenlerin etnik köken ve inanç
bakımından farklı kültürlerden olmasıdır.
Bütün bu
gelişmeler ışığında yargı tarafından
sonuca bağlanmış olan Rahip Andrea Santoro cinayeti dâhil, Hrant
Dink ve Malatya katliamının birbirleriyle bağlantılı
bir şekilde geniş kapsamlı ele alınması ve aynı
örgüt tarafından gerçekleşip gerçekleşmediğinin
araştırılması amacıyla, Anayasanın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'nci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılması hususunda
gereğini saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
A)
Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam ve beraberindeki bir
Parlamento heyetinin, Meksika Senatosu Başkanı Erneste Cordero Arroyonun
vaki davetine icabetle Mexico Cityde düzenlenecek olan G-20 Üye Ülkeleri
Parlamento Başkanları IV. Toplantısına katılmak üzere
Meksikaya ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1160)
28/02/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın, Meksika Senatosu
Başkanı Erneste Cordero Arroyonun vaki davetine icabetle Mexico
Cityde düzenlenecek olan G20 Üye Ülkeleri Parlamento Başkanları IV.
Toplantısına katılmak üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle,
Meksikaya ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 6/2/2003 tarihli 32nci Birleşiminde ve 1/3/2003 tarihli 39uncu
Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturumlara ilişkin
tutanaklar ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesi
uyarınca yayınlanmasına ilişkin önerisi
05/03/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 05/03/2013
Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 6/2/2003 tarihli 32nci Birleşimi ve 1 Mart 2003 tarihli 39uncu
Birleşiminde gerçekleştirilen kapalı oturumlara ilişkin
tutanaklar ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesi
uyarınca yayımlanması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, 1
Mart 2003 tarihinde gerçekleştirilmiş olan ve Iraka Türk
Silahlı Kuvvetleriyle Amerikan
Silahlı Kuvvetlerinin intikalini öngören tezkereye ilişkin
kapalı oturum görüşmeleri tutanaklarının ve yine 1 Mart
öncesinde yapılmış olan 6 Şubat 2003 tarihli; yine Irakla
ilgili, Iraka yapılacak olan askerî harekât öncesinde Amerikan
askerlerinin Türkiyeye gelerek Amerikan istihkâm birliklerinin bu savaş
hazırlığını yapmaya yönelik olarak ön
hazırlık yapmasına ilişkin kapalı oturum
tutanaklarının açılması için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak önerimizi Genel Kurulun huzuruna getirdik.
İç Tüzükün
71inci maddesi, kapalı oturum tutanaklarının on yıl
geçtikten sonra yayınlanabileceğini hükme bağlamaktadır.
Yine, Anayasamızın 97ncı maddesine göre de kapalı oturum tutanakları
on yıl geçtikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
yayınlanır. Gerçekte, İç Tüzükün iradesi, on yıl geçtikten
sonra bu tutanakların herhangi bir Genel Kurul kararı
olmaksızın yayınlaması yönünde olmakla birlikte, madde
metninin iyi yazılmamış olması ve bugüne kadarki
uygulamaların hep Genel Kurul kararı alınarak
yapılıyor olması nedeniyle, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak Danışma Kuruluna götürmüş olduğumuz öneriyi,
Danışma Kurulunun karar alamaması nedeniyle -bir siyasi parti
katılmadığı için toplantı yapılamadı- buraya
getirdik ama iktidar partisi grubunun bu konudaki görüşünün ne
olduğunu doğrusu merak ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1 Mart 2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, gerçekten
tarihî bir oturum gerçekleştirmiştir; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
şerefini yükselten, yücelten, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti tarihine
onurla geçen bir sayfa yazmıştır.
Türkiye
Cumhuriyetinin son altmış yıllık dış politika
tarihine baktığımızda, dört temel kırılma
noktası olduğunu görürüz. Birincisi, 1964 yılındaki Johnson
Mektubudur. Kıbrısta, Rumların Türklere karşı girişmiş
olduğu katliamlara karşı Türkiye'nin bir silahlı harekât,
askerî harekât düşünmesi üzerine, Amerika Başkanı Johnsonun
dönemin Başbakanı İsmet İnönüye yazdığı
Bizim verdiğimiz silahları kullanamazsınız.
şeklindeki mektubu, birinci kırılma noktasıdır.
İkinci
kırılma noktası, 1974 yılındaki Kıbrıs
Barış Harekâtıdır. Yine bu harekâttan sonra uygulanan
ambargo -daha doğrusu- kırılma noktasıdır.
Üçüncü
kırılma noktası, 1 Mart 2003 tarihli, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tezkereye ilişkin kararıdır.
Dördüncü
kırılma noktası da bu tezkereden sonra, 4 Temmuz 2003 tarihinde,
Irakta Süleymaniyede Türk askerinin başına Amerikan askerleri
tarafından çuval geçirilmesi hadisesidir.
1 Mart 2003
tarihli tezkerenin görüşmelerinin kamuoyuna açıklanması
şarttır. Bu tezkerenin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne kadar önemli
bir yere sahip olduğunu anlayabilmek için, bu görüşmeleri
açıklamanın, milletle paylaşmanın şart olduğunu
düşünüyoruz.
O günlere
ilişkin kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum sizlere.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, bir saniyenizi rica edebilir miyim.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Hatibi ben duyamıyorum. Lütfen, sükûneti
sağlayalım Genel Kurulda.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hatırlanacaktır, 1 Mart tarihli Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tezkereye ilişkin kararından önce, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı olarak Beyaz Saraya davet edildi. 10 Aralık tarihinde,
Beyaz Sarayda, dönemin Başkanı Bushla görüştü. Sayın
Recep Tayyip Erdoğan henüz Başbakan sıfatına sahip
değil, Türkiyede bir başka Başbakan var. Sayın Abdullah
Gül, Türkiyede o günlerde hükûmeti kurdu veya kurmak üzeredir; evet,
kurmuştur. Sayın Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanıydı. Ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Amerikada yürütmüş olduğu bütün temasları, Dışişleri
Bakanlığı yetkilileri olmadan yapmıştır. Otelde,
kendi danışmanlarıyla, kendi milletvekilleriyle,
Dışişleri Bakanlığı ve onun yetkilileri,
Bakanlığın yetkilileri olmaksızın temaslar
yürütmüştür. Ne idi Amerikanın Türkiyeye olan ilgisi? Orta
Doğunun yeniden dizaynıydı. Irakta, o zamanki hükûmetin
gönderilmek istenmesinin nedeni ne 11 Eylüldür ne de başka bir
şeydir. 11 Eylülden çok daha önceleri, 90lı yıllardan itibaren,
Amerikanın Iraktaki yönetimi işbaşından
uzaklaştırma düşüncesi vardır. Onun etkilerini bugün
görüyoruz, Amerikanın Huntington Projesine uygun olarak Orta
Doğuda Türkiyeye de İslam ülkelerinin liderliğini vermek
isteyen rolüne uygun olarak, Iraktaki yönetimi oradan uzaklaştırma
mücadelesi vardı.
Değerli
milletvekilleri, ilk kez 1 Mart tezkeresine konu olan Hükûmet talebi, 62 bin
Amerikan askerinin Türkiyeye gelerek bunun 23 bininin Türkiyede
konuşlanması, 37 bin küsurluk kısmının da Türk
Silahlı Kuvvetlerinin 31 bin kişilik askeriyle birlikte Iraka
girmesiydi. Amerika, Türkiye üzerinden
Iraka bir savaş açıyordu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak o günlerde
öne çıkardığımız ve şart koştuğumuz,
vazgeçilmez gördüğümüz konu, uluslararası meşruiyetti.
Anayasamızın 92nci maddesinin öngördüğü uluslararası
meşruiyetin burada olmadığını, o dönemki Genel Başkanımız
Sayın Deniz Baykal grup konuşmalarında müteaddit defalar ifade
etti. 27 Şubat 2003 tarihli grup konuşmasında Sayın Deniz
Baykal çok tarihî değerlendirmeler yapmıştır. Bu tarihî
değerlendirmeleri, kapalı oturum olduğu için, kapalı
oturumda konuşulanları sizlerle paylaşma imkânı
olmadığı için açıklama şansına sahip değilim
hatırladığım kadarıyla ama Sayın Deniz Baykal o
tarihî değerlendirmeleri, o günkü, 1 Mart 2003 tarihli kapalı Genel
Kurul toplantısında da yaptı ve tezkerenin reddedilmesinde
Sayın Deniz Baykalın o yapmış olduğu tarihî
konuşmanın çok önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.
Yine, o günlerde,
kapalı oturuma geçmeden, o dönemki Genel Sekreterimiz Sayın Önder Savın
usul tartışması bölümünde yapmış olduğu
konuşma da bugün hafızalardadır, hatırlardadır.
1 Mart tezkeresini
Türkiye Büyük Millet Meclisi reddetmekle çok tarihî bir görev
yapmıştır. 264 kabul oyuna karşılık 250 milletvekili
ret oyu kullanmıştır, 19 çekimser oy
çıkmıştır ama İç Tüzükün öngördüğü salt
çoğunluk sağlanamadığı için yani oturuma katılan
533 milletvekili olduğuna göre kabul yönünde 267 oy çıkmış
olmadığı için o tezkere o gün reddedildi ve Türkiye Cumhuriyeti
bir savaşın, Orta Doğuda sonu gelmeyecek olan bir
karmaşanın etkilerinden kurtulmuş oldu. Türkiye Cumhuriyeti,
gerçekten, cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birini o günkü
oturumda o tezkereyi kabul etmemek suretiyle atlatmıştır, rahat
bir nefes almıştır.
Değerli
milletvekilleri, o günlerde çok üzerinde durulmayan, Sayın Deniz
Baykalın üzerinde durduğu ama kamuoyunun gözünden kaçan bir konu
vardı. Askerî mutabakat belgeleri dendi, askerî muhtıralar dendi,
siyasi mutabakat belgeleri dendi ama bir de ekonomik belge vardı.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Busha giden iki bakana,
Bushun Burada ne arıyorsunuz, gidin ülkenize dönün, tezkereyi
çıkarın. şeklinde o günlerde söylediği hafızalardadır,
hafızalarda kalmıştır.
At
pazarlığı lafını hepiniz
hatırlayacaksınız, at pazarlığı. Iraka girme
karşılığında Türkiye Cumhuriyeti bir para
pazarlığı yapıyordu. Nitekim, o tezkerenin reddedilmesinden
sonra 15,8 milyar TLlik paketi 3 Mart tarihinde Başbakan Abdullah Gül
sabah saat dokuzda açıklamıştır, saat onu bekleyemedi çünkü
o saatte borsa açılıyordu ve piyasalar son derece karmaşık
olacaktı, ekonomi altüst olacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Sayın Başkan, uyardınız Genel Kurulu, sözümü biraz
kısmış oldunuz, izninizle toparlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye o
zaman, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
onun ekibi Amerika Birleşik Devletleriyle bir at pazarlığı
yapmıştır ama 90 milyar dolar talep eden Türkiye, sonuçta 4
milyar dolara razı olmuştur.
Ben, 27 Şubat tarihli Cumhuriyet
Halk Partisi grup toplantısında Sayın Deniz Baykalın
söylediği bir cümleyi sizlerin bilgisine sunmak istiyorum: Türkiye'nin
şerefini yüceltecek olanlar, Türkiyeyi bu savaşa sokanlar
değil, Türkiye'nin bu savaşa girmesine Hayır. diyenler
olacaktır. O günkü oturumda o tezkereye Hayır. diyenler Türkiye'nin
onurunu yükseltmişlerdir.
Yine, Sayın Deniz Baykalın
bir cümlesini burada söyleyerek tamamlamak istiyorum cümlelerimi: Hükûmet o
gün Washingtona ehlisünnet bir sakalla gitmiştir, Amerikan
tıraşıyla dönmüştür. Bakalım, bugün bu Amerikan
tıraşı devam ediyor mu, etmiyor mu göreceğiz.
Tutanakların
açılmasını hepinizin takdirine sunuyorum. 90 yılındaki
Körfez Harekâtına ilişkin kapalı oturum tutanakları için,
2003 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk
Partisi gruplarının müşterek Danışma Kurulu önerisi
Genel Kurula gelmiş ve gizliliği oy birliğiyle
kaldırılmıştı; aynı anlayışın
devamını Genel Kurulun dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Bütün gizli tutanaklar açıklanacak.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından bir düzeltme
yapmak istiyorum. Aslında, tabii, birçok husus var, ister buradan iki
kelime söyleyeyim, isterseniz kürsüden.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin CHP grup önerisi üzerindeki konuşması
sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih önünde
konuşurken her zaman sözlerimize dikkat etmemiz gerekir. Tabii ki
hafızalarımızda olanları unutmayız, tabii ki
hafızalarımızı referans göstermeliyiz ama şunu da
unutmamalıyız: Başbakanımız, Sayın Genel
Başkanımız o dönemde Genel Başkan sıfatıyla bu
geziye katılmıştır. Bu gezi bir nezaket gezisidir.
Dışişleri Bakanımız -o dönemde Yaşar
Yakış- bu geziye katılmıştır, şu anda
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olan, o dönem ABD Büyükelçisi olan Faruk
Loğoğlu bu görüşmelere katılmıştır ve
partimizden değişik milletvekilleri bu geziye
katılmıştır. Bu gezide
Burada sayın
konuşmacının insanların zihninde oluşturduğu
birtakım istifhamlarla ilgili de şunu söylemek istiyorum: Öncelikle,
burada herhangi bir pazarlık yapılmamıştır, bu gezi
usulü dairesinde yapılmış bir gezidir. Ayrıyeten, biz
hiçbir zaman milletimizin haklarını hiç kimseyle pazarlık konusu
yapmadık, yapmayız. Ayrıca, o gezide 1 Mart tezkeresi
sorulduğunda da Sayın Başbakanımız nezaketle Bu
konuyu Başbakanımız Sayın Abdullah Gülle görüşün.
demiştir. Dolayısıyla, bu düzeltmeye gerek gördüğüm için bu
açıklamaları yapıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 92 milyar doları kim istedi?
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ali Babacana sor onu.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen konuşma!
(AK PARTİ ve
CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen!
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 6/2/2003 tarihli 32nci
Birleşiminde ve 1/3/2003 tarihli 39uncu Birleşiminde
gerçekleştirilen kapalı oturumlara ilişkin tutanaklar ile
tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesi uyarınca
yayınlanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Van Milletvekili Sayın
Nazmi Güründür.
Evet, buyurun
Sayın Gür. (BDP sıralarından alkışlar)
NAZMİ GÜR
(Van) Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Tabii, herhâlde
benim şansım, bu kürsüye çıktıkça Kamer Bey kavga
çıkarıyor.
Değerli
arkadaşlar, CHP önerisi üzerine grubum adına söz aldım.
Kamuoyunda 1 Mart
tezkeresi olarak bilinen ve esasında Saddamın nihai gidişini
getirecek, sonunu getirecek, Baas rejiminin sonunu getirecek İkinci Körfez
Savaşının hemen öncesi, Amerika Birleşik Devletleri, NATO
ve diğer müttefikleriyle bu savaşı örgütlemeye, organize etmeye
çalışılan bir atmosferde 1 Mart tezkeresi Türkiyenin önüne
konuldu ve Hükûmetin getirdiği tezkere, bu Meclisçe reddedildi, bunu
herkes biliyor.
Değerli
arkadaşlar, İskenderun Limanından Silopi Sınır
Kapısına kadar o bölgeyi karış karış gezen,
adım adım gezen biri olarak ve o dönem, insan hakları savunucusu
olarak da, savaşa karşı sıkı bir muhalefet örgütleyen
bir kurumun yöneticisi olarak da biraz hafızaları tazelemek
istiyorum. İskenderun Limanı ve nihayetinde, Silopiye uzanan
yaklaşık 700-800 kilometrelik sınır boyu, neredeyse bütün
ilçelerin girişi, neredeyse bütün il ve kasabaların girişi, o
bölgede bulunan, İpek Yolu güzergâhında bulunan bütün tesisler -buna
dinlenme tesisleri de dâhildir- kimi bölgelerde inşaat hâlindeki bazı
sanayi bölgeleri, sanayi siteleri dâhil olmak üzere, Amerikan askerinin
geçişine hazır hâle getiriliyordu, çok hummalı bir
çalışma söz konusuydu.
O dönemde Hükûmet
dâhil, Sayın Abdullah Gülün Başbakanlığındaki Hükûmet
dâhil olmak üzere, 1 Mart tezkeresinin AKPnin o günkü çoğunluğuna
dayanarak rahatlıkla geçeceğinden hem Washington emindi hem Brüksel
emindi hem de o dönem Genel Başkan olan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, gerçekten grubundan ve Parlamentoda bu 1 Mart tezkeresinin
geçişinden son derece emindi.
Tabii, Hükûmet
cephesinde bu söz konusuyken, Amerika cephesinde bu söz konusuyken bir taraftan
da Türkiyede demokrasi güçleri savaş karşıtı
mücadelelerini sokağa taşımışlar ve savaşa
karşı seslerini giderek yükseltmişler.
Tabii, Körfez
Savaşı, nihayetinde farklı dinamiklerin de harekete geçmesini
sağlayan
O dönemin koşulları içerisinde de
değerlendirdiğimizde, İranı ve özellikle İsraili,
iki farklı zıt ekseni de bu süreçte düşünmemiz gerekiyor. Tabii,
AKP açısından bir yol kazası ama ABD açısından da
kesinlikle bir hayal kırıklığıydı, öyle ki
Türkiyeyle güçlü müttefiklik ilişkisini dahi gözden geçirecek bir konuma,
bir duruma gelmişti.
Türkiye
dış politikada bu tezkerenin reddi ile oldukça zor günler, zor anlar
yaşadı çünkü o dönemin AKPsi bu redde gerçekten bir anlam
verememişti, Parlamentonun o günkü iradesine bir açıklık
getirememişti. Diğer taraftan da Amerika Birleşik Devletleri,
NATO ve diğer müttefikler, başlayacak olan savaş öncesi bir
müttefikten böylesi bir darbenin gelmesini ise içlerine çok
sindirememişlerdi. Genel manzara buydu.
Tabii ki Orta
Doğuda bütün bu otoriter rejimlerin, dikta rejimlerinin tasfiyesi için
bir bakıma o otoritelerin, o dikta rejimlerinin arkasında duranlar,
yaratanlar ve nihayetinde Orta Doğuya öncelikle şekil verenler,
kendi çıkarlarına şekil verenler, şimdi bu hantal
yapıyı, bu dikta rejimlerini kendi çıkarları
açısından son derece tehlikeli, kendi çıkarları
açısından artık aşılması gereken rejimler olarak
görüyorlardı. Birinci Körfez Savaşında denedikleri şey
gerçekleşemedi, İkinci Körfez Savaşında Amerika artık
bu sefer müttefikleriyle birlikte Saddam rejimini devirme konusunda emin
adımlarla gidiyordu. Fakat ilk çelmenin Türkiyeden gelmesi, 1 Mart
tezkeresiyle gelmesi ise
Onu daha sonraları yaşanacak çuval
olayına kadar bağlayanlar bile var.
Değerli
arkadaşlar, ulus devletlerin dikta rejimlerinin Orta Doğuda
aşılma sürecinin başlamasını bugün belki de Orta
Doğu halklarının Arap Baharı olarak anılan,
aslında demokrasi ve özgürlükler mücadelesiyle yani savaş ve
demokrasi mücadelesini iki farklı uçta düşünürsek hem birbiriyle
çelişen ve aslında biri diğerini de yaratan, diğerine de
zemin hazırlayan bir durum olduğunu buradan söylemekte fayda var.
Kaldı ki İkinci Körfez Savaşından sonra yani 1 Mart
tezkeresi reddedildi ama Amerika Birleşik Devletleri diğer Arap
müttefikleriyle birlikte kimyasal silah, kitle ölüm silahları
bulundurduğu gerekçesiyle Iraka müdahale etti, Bağdata girdi,
Saddam rejimi devrildi, Irak ordusu tasfiye edildi, Baas rejimi tasfiye edildi,
sonraki süreci ve günümüze kadar olan şeyi de zaten bu Parlamento ve siz
değerli üyeleri bu konuya son derece vâkıfsınız.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki yeni durumlar çıkardı bu savaş.
Örneğin, bizim Güney Kürdistan dediğimiz Kuzey Irak Bölgesinde bir
Kürt yapılanması, federatif bir Kürt oluşumu ortaya
çıkardı. Bu da savaşın, belki de Türkiyenin beklemediği
ya da tahmin ettiği, karşı koymaya
çalıştığı, engellemeye çalıştığı
ama engelleyemediği yeni bir durum oldu ki şimdi o bölgede
oluşturulan Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye ilişkilerini de
düşündüğümüzde, özellikle ticari ve siyasi ilişkilerini
düşündüğümüzde, bu konuda Türkiyenin kaygılarının ve
korkularının Kürtler açısından yersiz olduğunu çok
rahatlıkla görebilirsiniz.
Tabii ki benzeri
durumlar bugün de yaşanıyor. Tıpkı 1 Mart tezkeresi öncesi
Orta Doğuda siyasal dönem, siyasal süreç varlığını
sürdürüyor, özellikle Suriyede. Suriye halkının tabii ki demokrasiye,
tabii ki özgürlüklere ihtiyacı var. Suriye halkının, tabii ki
halklarının Esad rejiminden kurtulmaya hakkı var ve elbette ki
bizlerin de Suriye halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesini
destekleme gibi bir görevimiz var hem insan olarak hem biz siyasetçiler olarak
ama değerli arkadaşlar kazın ayağı hiç de öyle
değil. Biz defalarca burada, özellikle, AK PARTİnin Suriye
dış politikasını, Eseda dönük dış
politikasının ve hâlihazırda yürüttüğü dış
politikanın yanlışlarını, içine düştüğü
yanlışı defalarca dile getirdik. O gün nasıl bir Kürt
statüsüne karşı çıkılmış ise bugün de özellikle
Sayın Başbakan, Suriyenin kuzeyinde ortaya çıkacak bir Kürt statüsine
karşı çıkmaktadır. Oysa Irakın Kürtleri bugün
eğer bir dost ve müttefik görevi görmüşse ve bu durumdaysa -ki, biz
parti olarak Hükûmetin, Türkiye'nin Güney Kürdistandaki Kürdistan Bölgesel
Hükûmeti ile ilişkilerinin son derece ilerletilmesinden yanayız-
aynı tutumu, bu sefer sadece Kürtlere değil, Suriye Kürtlerine
değil ve fakat oradaki diğer halklara da aynı ilgiyi
göstermesini ummak ve dilemek bizim de isteğimiz ve arzumuzdur.
Değerli
arkadaşlar, biz şeffaflıktan yanayız parti olarak. O günkü
Meclis tutanaklarının, gizli oturumun tutanaklarının on
yıl sonra İç Tüzükün ve Anayasanın ilgili maddesi gereği
açıklanması ve kamuoyunun bilgisine sunulması bugünkü siyasal
tabloya farklı etkileri olabilir, tabii ki tartışmalar
yaratabilir ama bu, Türkiyedeki demokrasi için, demokrasi mücadelesi için de
son derece ön açıcı olabilir, son derece faydalı olabilir.
Her
ne kadar aleyhte söz almışsak da biz, Meclisin bu
tutanaklarının, CHP önerisi doğrultusunda bu tutanakların
Genel Kurul kararıyla halka açıklanmasını, kamuoyuna
açıklanmasını, siyaset bilimcilerin, üniversitelerin,
siyasetçilerin, hepimizin o tutanakları okuyarak bilgilenmesini ve böylece
bugün içinde bulunduğumuz siyasi sürece de yön verme konusunda o
tutanaklardan faydalanmamızı öneriyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gür.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz, Mersin Milletvekili
Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun bugün gündeme alınmasını istediği
konu gerçekten Meclisimiz açısından, ülkemiz açısından
önemli bir konu, geçmişte yaşanan bir hadisenin milletin bilgisine
sunulmasını talep eden bir konu.
Değerli
arkadaşlar, bundan on yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisi -bu Genel Kurul- bugünleri belirleyen,
milletimizin geleceği açısından çok önemli bir karara birlikte
imza koydu ve 1 Mart tezkeresi diye adlandırdığımız,
Iraka Amerikan askeri gönderilmesi ve Türkiyenin bu askerin geçişine ve
konuşlanmasına, kullanılmasına yetki talebinin reddiyle
ilgili yani talebiyle ilgili tezkere 1 Mart 2003 tarihinde yani on yıl
önce reddedildi. Bu, Türk tarihi açısından, Parlamento tarihi
açısından önemli bir konu.
Değerli
arkadaşlar, demokratik sistemlerde, demokratik yönetimlerde olmazsa olmaz
bir şart, adına yetki kullandığımız milletin
bilgilendirilmesi meselesidir. Milletten gizli hiçbir şey yapmaya
hakkımız yok. Eğer gerçekten demokratsak bu millet adına
kullandığımız yetkiyle aldığımız
kararların gerekçelerini millete anlatmak mecburiyetindeyiz. Adına
şeffaflık veya ne derseniz deyin ama milletin geleceğiyle ilgili
verdiğiniz bir kararın gerekçesini o gün
açıklayamıyorsanız daha sonra açıklamak bir mecburiyettir.
Bu sebeple, 1 Mart tezkeresinin reddiyle ilgili Genel Kurulda yapılan
kapalı oturumun tutanaklarının açıklanmasını biz
gerekli görüyoruz, faydalı buluyoruz. Bu konuyla ilgili, 4 Mart günü,
Meclis Başkanlığına Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
biz de müracaat ettik ve İç Tüzükümüzün 71inci maddesindeki
yayımlanabilir ibaresinin takdire bırakılmadan Meclis
Başkanının inisiyatifiyle bu tutanakların
açıklanmasını talep ettik.
Değerli
arkadaşlar, bu tutanakları açıklamamız sizin için bir zaaf
olmasa gerek. Sakladığınız, gizlediğiniz, milletten
sakladığınız bir husus mu var? Açıklamamakla bunu
geliştiriyorsunuz. Sanki burada bir ayıbınızı
saklıyormuşsunuz gibi bir görüntü oluşturuyorsunuz. Bunun
ülkemize faydası yok, bunun Meclisimize faydası yok.
Tabii, bir hususu
daha söylemek lazım: Yine, millet adına yetki kullanan siyasetçilerin
milletin faydasını öncelikleyerek meseleye yaklaşmaları
lazım. Yani o gün aldığınız ret kararının
nelerini saklıyorsunuz ki, milletin faydasına olmayan hangi
gerekçeleriniz vardı da bugün açıklanmasına itiraz ediyorsunuz;
bunu gerçekten sorguluyoruz, bunu gerçekten bilmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, 1 Mart 2003ü bir hatırlamak gerekiyor.
Bir başka
gerçekliği daha ifade etmem lazım: Siyaset adamı, ülkeyi yöneten
siyasetçiler geleceği doğru öngörebilmek için geçmişi bilmek
mecburiyetindeler. Geçmişte ne yaşandıysa sebepleri ve
sonuçları itibarıyla tamamlanmıştır, bizim ders
almamız için tarihin tozlu raflarında bizi beklemektedir. Eğer
geçmişi bilmezsek veya -bir başka tanımla- bugünün
geçmişteki iz düşümünü doğru belirleyip, o iz düşümü
doğru tahlil ve analiz edip sebep ve sonuçlarını belirleyemezsek
bugünü anlamakta ve geleceği doğru öngörmekte çok
zorlanırız; el yordamıyla, o zaman, geleceği tanzim ederiz
. Bizim, siyaset adamları olarak, ülkemizin ve milletimizin
geleceğiyle ilgili öngörülerimizi doğru ortaya koymamız gerekir
ki alınması gereken tedbirleri yeterince ve zamanında
alabilelim.
Bakın, bundan
on yıl önce, burada, gerçekten Parlamento tarihimizde bir demokrasi örneği
olan, bir millî irade ifadesi olarak yani demokrasi tarihimizin böyle
anlamlı günlerinden biri olan o tezkerenin reddi konusunda siyasetçilerin
bugünleri öngörememiş olmasını bir ders olarak burada birlikte
tartışmamız lazım. Ben, o tezkere kabul edilsin veya
edilmesin tartışmasına girmiyorum, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak meselenin o noktasında değiliz. Ama o gün burada 533
milletvekili bulunmaktadır. Bu 533 milletvekilinin 264ü tezkereye evet
oyu vermiştir, 250 milletvekili de hayır oyu vermiştir; 99
milletvekili, AKPnin 99 milletvekili de hayır oyu vermiştir.
Değerli
milletvekilleri, değerli Hükûmet yöneticileri, AKP grup yöneticileri; 264
mü yanlıştır, 99 mu yanlıştır? Bu iradeye
saygı gösteriyoruz ama bu iradenin gerekçelerini millete açıklamak
mecburiyetindesiniz, çünkü o gün verdiğiniz kararın bugünlere
yansıması çok ağır olmuştur, çok acı
olmuştur. O gün, o verdiğiniz kararla oluşan sonuç, bugün
maalesef, Türkiye Cumhuriyeti devletini bir suçlunun önüne, bir eli kanlı
katilin önüne yardım dilenir hâline getirmiştir.
Bugün,
adını ne koyarsanız koyunuz, ortaya koyduğunuz gerekçe,
Kan dursun, gözyaşı dinsin. gerekçesi aldatmadan başka bir
şey değildir. Adına ne söylerseniz söyleyin, bir sorun olarak
tanımladığınız konunun çözümü için o sorunu yaratan
kişinin ayaklarına gitmiş olmanız, Türkiye Cumhuriyeti
devletini düşürmüş olmanızdır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ve Türk milletinin tarihinde, zannediyorum, gelecek zamanlarda
ihanetle ifade edilecek bir zelil durumudur, bir düşüklük durumudur.
Eğer 2003 1 Martında verdiğiniz kararın bugünkü
sonuçlarını öngörebilip gereken tedbiri alabilseydiniz belki bugün bu
duruma düşmeyecektiniz değerli arkadaşlar. Bugün, bizim
kabullenemediğimiz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak isyan ettiğimiz
sonuçları siz nasıl hazmediyorsunuz, bunu gerçekten anlamakta
zorlanıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, birkaç gün önce basına düşen, bu, İmralı
tutanaklarında Hükûmetiniz, Başbakanınız, Türkiyeyle
ilgili, Türkiyenin bilinen insanlarıyla ilgili ortaya konulan
beyanları siz nasıl içinize hazmediyorsunuz, nasıl buna itiraz
etmiyorsunuz, bunu anlamakta zorlanıyoruz ve milletimiz adına sizden
hesap soruyoruz.
Değerli
arkadaşlar, yani bu tutanakların açıklanmasını tenkit
etmek, sabotaj diyerek tenkit etmek çok önemli değil.
İçeriğini tenkit etmeyişinizi gelip burada izah etmeniz
lazım. İçeriğinde -bu tutanaklarda- bize göre hâlâ
İmralı canisi olan, hâlâ bebek katili olarak sizin de
andığınız, bizim de andığımız kişi
bakın size neler söylüyor, diyor ki: AKPye altın tepsi içinde
iktidarı biz sunduk, biz getirdik. Bize bir teşekkür bile etmediler.
Niye görevinizi yapmıyorsunuz? İmralı canisine teşekkür
borçluymuşsunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Karabük) Mehmet Bey, deli saçması onlar, tam deli
saçması.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Efendim, bir gazetede yazan ifadeler üzerinden,
kaynağı meşru olmayan ifadeler üzerinden konuşmanın ne
anlamı var?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Oslo için de aynı şeyleri söylemiştiniz, Oslo için
de.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bakın diyor ki:
MİTe de darbe planlandı, Başbakan sıranın kendisine
geleceğini gördü ve vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı, ben
devreye girdim ve süreci başlattım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teröristlerle pazarlık yaparken de bunu savunmuştunuz.
Oslo ortaya çıktığında da bunu söylemiştiniz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, yani bunları okumaya ben
utanıyorum doğrusu.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Karabük) Mehmet Bey, muhatap almış oluyorsunuz.
Tam deli saçması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bize hakaret edeni
karşılıksız bırakmayız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Size söyledikleri de sizin
kesenize kaldı, bugünkü yazınızı okudum Sayın Metiner.
Dolayısıyla,
ben şunu söylüyorum: Dün bugünü öngöremediyseniz bugün
yaşadıklarımızın milletin geleceğinde neye mal
olacağını öngöremeyeceksiniz demektir. (MHP
sıralarından alkışlar) Siz, bu gidişle bu ülkeyi
uçuruma atıyor
Bu ülkeyi ve bu milleti böldüğünüzün farkında
değilsiniz değerli arkadaşlar. Bu vesileyle bunu
hatırlatmak istiyorum, bir tenkit anlamında değil ama dünü
öngöremediğiniz için bugünleri yaşıyoruz. Devleti ve
milleti, bir eli kanlı katilin
ayağına düşürdünüz. Bugünleri doğru tanzim etmediğiniz
için yarın nereye ulaşacağımızı size
hatırlatmak istiyoruz. Bu milletin kanını akıtan,
anaları ağlatan kişiden medet ummak ne anlam taşıyor?
SONER AKSOY
(Kütahya) Yok öyle bir şey, yok!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Nedir olmayan? Nedir
olmayan? İmralıyla müzakere etmiyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ne yapıyorsunuz? Bu millete
hesabını veremeyeceksiniz bunun değerli arkadaşlar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biz veririz, hesabını veririz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Veremeyeceksiniz bunun
hesabını
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sandıkta görüşürüz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Eğer 1 Mart
tezkeresinde burada bir ayıp yapmadıysanız, milletten saklayacak
bir kusurunuz yoksa biraz sonra tutanaklar açıklansın, biz de
gerçekleri görelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SONER AKSOY
(Kütahya) Sakladığımız bir şey yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Susmak erdemdir susmak. Susma cesaretini bari göster!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hiçbir hakareti karşılıksız
bırakmayız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sen işine bak. Erdemli ol biraz erdemli.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen neye inanıyorsun sen? Sen neye inanıyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Çorum Milletvekili Sayın Salim
Usluya aittir.
Buyurun Sayın
Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİM USLU
(Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında
burada tartıştığımız konu az önce
konuşmacıların yaptıkları konuşmalardan da
anlaşılacağı üzere, sadece tezkere kararının
politik sonuçlarını tartışmak değildir. Burada
tartıştığımız konu teknik bir sorundur. Yani 1
Mart tezkeresinin görüşüldüğü gizli oturum tutanaklarının
açıklanıp açıklanmaması gerektiği şeklindedir.
Dolayısıyla, buraya Anayasa ve İç Tüzük açısından
bakmak daha doğru olur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz nasıl bakarsanız bakın. Bizim nasıl
bakacağımıza nasıl karar verirsiniz öyle?
SALİM USLU
(Devamla) Yoksa, 1 Mart tezkeresinin, iyi mi olmuştur, kötü mü
olmuştur, doğru mu olmuştur, yanlış mı
olmuştur, bu konuda söylenecek çok söz vardır ve hele hele o günkü
Meclis iradesini de bir yol kazası gibi tanımlamak da son derece yanlıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dışişleri Bakanınız söylüyor.
SALİM USLU
(Devamla) Yol kazası değil, bu düpedüz bir Meclis iradesidir ve
Meclis iradesine de herkesin saygılı davranması, elbette,
beklenir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcüleri birkaç gündür açıklama
yapıyorlar 1 Mart tezkeresinde gizli oturum tutanakları
açıklansın. diye. Oysa bunun politik bir atraksiyon olduğu
açıklandı, ortaya çıktı ve o günkü gizli oturumların
tutanaklarının açıklanmasının tek yolu da Meclis
Başkanından bu tutanakların açıklanmasını talep etmek
olmamalıydı.
Nitekim, Anayasa
ve İç Tüzük hükümlerine baktığımız zaman Meclis
iradesine ait olan bir açıklama eyleminin Meclis Başkanı
tarafından takdire bırakılmış olarak
açıklanması elbette söz konusu değil. Nitekim, gerek Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gerekse Senatonun bulunduğu dönemlerdeki
tutanakları incelediğimizde şunu görüyoruz ki genelde Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Meclis ve Senato müşterek tutanaklarında,
müşterek Başkanlık Divanı kararlarında konu ele
alınır ve orada şayet bir mutabakat sağlanırsa gizli
tutanaklar kamuoyuna açıklanır. Daha sonra yapılan İç Tüzük
değişikliğinde de bildiğiniz gibi bu sefer Senato
kaldırılmış ve yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Danışma
Kurulunun kararına bırakılmıştır. Bugüne kadar
birkaç kez, Danışma Kurulu, gizli tutanakların
açıklanması konusunda karar vermiştir. Nitekim, bunlarla ilgili
rakamlar elimizde de vardır. Mesela 211 Danışma Kurulu önerisi
Mecliste oylanarak açıklanmasına karar verilmiştir ve bu 211
Danışma Kurulu kararı da yine partilerin müşterek
kararıyla gerçekleşmiştir yani burada gerek
Anayasamızın 97nci maddesi gerekse İç Tüzükümüzün 71inci maddesi açıkça bir
uzlaşmayı, partiler arası
bir uzlaşmayı işaret etmiştir ve bugüne kadar da Meclis
gizli oturumlarındaki tutanaklar ancak ve ancak Meclis Danışma
Kurulundaki uzlaşmayla, bir uzlaşma sonucu Meclis gündemine
gelebilmiştir. Nitekim bundan önce
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teamül o.
SALİM USLU
(Devamla) E, tabii yani demokrasilerde teamüller de, demokratik teamüller de
önemlidir yani demokrasi sadece yazılı kurallardan ibaret
değildir, demokratik teamüller de yine demokratik iradelerle,
müşterek iradelerle oluşturulmuştur ve bu teamüllere de dikkat
edilmesi, özen gösterilmesi gerekir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ama olmazsa olmaz değil.
SALİM USLU
(Devamla) Bugüne kadar 39 gizli görüşme yapılmış, bunlar
on yılı doldurmuş olmasına rağmen
açıklanmamıştır, açılmamıştır. Bu da
yine Meclisin iradesiyle gerçekleşmiştir. Yine, 21 gizli görüşme
henüz on yılını doldurmamış olduğu için elbette
gündemimize gelmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle burada ifade etmek istediğim husus bilhassa
şudur ki bugün, 1 Mart tezkeresinin sonuçlarını
tartışmanın zamanı değildir, bu nedenle de
aleyhindeyiz. Oysa, bunları daha telaşsız bir ortamda tartışmamız
gerekir. Sadece, burada, 1 Mart tezkeresini değil, 1 Mart tezkeresinin
görüşüldüğü Meclis zabıtlarını değil, bugüne
kadar, bu Parlamentonun kuruluşundan bugüne kadar yani doksan yıldır
Mecliste gizli kalmış hangi zabıtlar, hangi
yapılmış gizli oturumlar varsa bunların tamamının
açıklanması mümkündür. Bu da ancak Meclis iradesiyle mümkün
olabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, devlet yönetmek ciddi bir meseledir. Bunu gündelik siyasi
politikalarımızın dolgu malzemesi olarak görmek ve gizli tutanaklardan
bir çatışma kültürü çıkartmak ya da bir siyasi rekabet sonucu
çıkartmak çok da doğru ve ciddi bir politika değildir. O
açıdan, devletin özellikle güvenlikle ilgili yanını ilgilendiren
konularda, devletin güvenlik yanını bugün deşifre etmenin,
kamuoyu önünde tartışmanın, devleti tartıştırmak
anlamına geleceğini en iyi, devletçilik ilkesine sahip olan,
ulusalcılık iddiası olan Cumhuriyet Halk Partisi bilmektedir. Bu
nedenle de bizim, şu anda içerisinden geçtiğimiz süreç içerisinde
gizli oturumlarla devletin pozisyonunun tartışmaya
açılmasını AK PARTİ Grubu olarak doğru
bulmadığımızı belirtmek istiyorum.
Sayın
Kılıçdaroğlu birkaç gün önceki konuşmasında
Türkiyenin ağır sorunları olduğunu ve bu sorunların
toplumsal uzlaşmayla çözülmek durumunda olduğunu belirtiyor.
Sanıyorum 1 Mart tarihli konuşmasından aldım bu ifadesini.
Bence doğru bir yaklaşımdır. Özellikle sendikal kültürden
gelenler de çok iyi bilirler ki geniş bir kesimi ilgilendiren, hemen hemen
toplumun bütününü ilgilendiren konularda toplumsal uzlaşma ortak iradeyi
yansıtmış olduğundan, yansıtacağından bir
uzlaşı çabası içerisinde olmak elbette en doğru yoldur. Her
ne kadar İç Tüzük 19uncu madde Danışma Kurulundan gelmeyen ya
da Danışma Kurulundan çıkmayan kararlar konusunda Genel Kurulun
iradesine konuyu bırakıyor ise de aslında Danışma
Kurulunda karar alınması bizzat burada bir uzlaşma
arayışına işaret etmektedir ve böyle bir uzlaşma hem
gerçekleşmemiştir hem de bugüne kadar gizli tutanakların
açıklanması daima Danışma Kurulu kararıyla
olmuştur. O nedenle, Danışma Kurulunun kararını da
yine aramak ve bu karara uygun davranmak gerektiğini düşünmekteyiz.
Burada özellikle
belirtmek istediğim bir husus var. Milliyetçi Hareket Partisinin
Sayın Grup Başkan Vekili ifade ettiler. O günlerden bir korkunuz mu
var? Bu, devletin zaafı değildir. dediler. Evet, o günlerden hiçbir korkumuz yok. O gün
Türkiye Büyük Millet Meclisi bir irade ortaya koymuştur ve hele hele
Türkiyeye gelen asker, o günkü tezkerenin reddiyle geri gitmiştir.
Dolayısıyla, kimsenin sakalının ehlisünnete uygun olup
olmadığı ya da saç tıraşının Amerikan
tıraşı olup olmadığına değil, bu millet
kimin ense tıraşına baktığını o
günlerde ortaya koymuştur.
Dolayısıyla, burada, AK PARTİ gocunacak bir parti değildir
ve gocunacak hiçbir şeyi yoktur.
ALİ ÖZ
(Mersin) Açıklayın o zaman!
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Açıklayın o zaman!
SALİM USLU
(Devamla) Yalnız şu var ki
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Niye açıklamıyorsunuz?
SALİM USLU
(Devamla) Bakınız, burada söz konusu olan
İZZET
ÇETİN (Ankara) Meclisin iradesine saygılı olun o zaman.
SALİM USLU
(Devamla) Meclisin iradesi ortadadır ve bu iradeye
saygılıyız.
Burada söz konusu
olan, İç Tüzüke göre, bir Danışma Kurulu, uzlaşılarak
şayet Genel Kurulun gündemine, huzuruna getirilirse elbette bunun
gereğini AK PARTİ Grubu da yapacaktır. Bugüne kadarki demokratik
teamülleri ve İç Tüzük hükümlerini yok sayarak Meclis Genel Kuruluna
getirilen bu tip, tabii, önerilerin aleyhinde olduğumuzu belirtir, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Efendim, bir sataşma olarak değil, tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum. Sorum çok net: 367 AKP milletvekilinden 264ü
evet vermiş, 99 tanesi hayır oyu vermiş. İkisinin de
iradesine saygı gösteriyoruz ama hangisinin doğru, hangisinin
yanlış olduğunu o günkü kapalı oturumda ortaya konan
gerekçelerle ancak anlayabiliriz. Onun açıklanmasını istiyoruz.
İşin özü bu. Yoksa, bizim sözümüzü bir başka tarafa çekmek veya
iradeye saygısızlık göstermek anlamı çıkarması
doğru olmamıştır. Ama o gün AKPnin 99 milletvekili bu
tezkereye neden hayır demiştir, 264ü neden evet demiştir,
bunun gerekçeleri burada açıklansın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, sayın konuşmacı
konuşmasında, bu tip kararların Danışma Kurulu
kararı üzerine alındığını söylemiştir. Teamül
budur tabii ki ama Danışma Kurulu karar alamıyorsa bu
kararı Genel Kurulun almasında hiçbir sakınca yoktur. Tarih 1
Martla ilgili hükmünü vermek istiyor, 1 Martla ilgili tutanaklar
açıklanacak ki tarih hükmünü versin.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Utanıyorlar.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
neden çekiniyor veya endişe duyuyor? O tezkereye o grup içerisinde hayır
diyen çok değerli arkadaşlarımız var, ben biliyorum,
Hükûmette görev yapmış, Mecliste görev yapmış, hâlen
Hükûmette görev yapanlar var.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani bırakalım bu onuru bu
arkadaşlar da yaşasın, herkesin ismini kamuoyu bilsin. Bu
olayların perde arkasını da bütün milletin ve kamuoyunun bilmesi
gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Ona Genel Kurul karar verir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Anayasanın 97nci maddesine göre
Türkiye Büyük Millet Meclisi gizli oturum tutanakları Meclis
kararıyla açıklanır. İç Tüzükün 71inci maddesinde de On
yıl geçtikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanakları
açıklanabilir. deniliyor.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş)
açıklanabilir. diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli)
açıklanabilir. diyor.
Ancak bu tarihten
sonra veya önce açık olabilmesi için Danışma Kurulu kararı,
bir de Genel Kurul karar verir.
Şimdi, bu
durumda bir müphemlik var. On yıl dolmuş; Türkiye Büyük Millet
Meclisi bunun açıklanmaması konusunda bir karar da
almadığına göre o zaman açıklanması lazım. Yani,
bakın, çok açık, İç Tüzükün 71inci maddesini okuyun, orada
diyor ki: On yıl geçtikten sonra açıklanabilir. Bu tarihten önce
veya sonra açıklanabilmesi için Danışma Kurulu karar alıp
Genel Kurulun da karar vermesi lazım.
Şimdi,
Danışma Kurulu bir karar alıp da bunların
açıklanmaması konusunda -on yıl geçmesine rağmen- karar
vermediğine göre o zaman bize bir cevap verin veya bu konuda bir
tartışma açın efendim. Bu konuda bir karar verelim yani.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi, bir
saniye
Anayasa 97nci
maddeyi okuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki
görüşmeler açıktır ve tutanak dergisinde tam olarak yayımlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük hükümlerine göre kapalı
oturumlar yapılabilir, bu oturumlardaki görüşmelerin yayımı
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararına bağlıdır.
Dolayısıyla
bir karar alınması gerekmektedir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzük 71inci maddede de diyor ki efendim
BAŞKAN
İç Tüzükün 71inci maddesini okuyorum: Kapalı oturum
tutanakları ve özetleri, kapalı oturum tarihinden itibaren on
yıl geçtikten sonra yayımlanabilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yayımlanabilir, evet.
BAŞKAN -
Bunların daha önce veya sonra yayımlanması hususunda Genel
Kurul, Danışma Kurulunun teklifi üzerine işaret oyuyla karar
verir. şeklinde düzenlenmiştir.
İç
Tüzük hükümleri çerçevesinde
yapılan bütün uygulamalarda kapalı oturum tutanaklarının, konunun
siyasi parti gruplarınca Danışma Kurulunun gündemine getirilmesi
Danışma Kurulunun önerisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun kararıyla yayımlandığı görülmektedir.
Kapalı oturum tutanakları, her hâlükârda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kararıyla yayımlanabildiğinden söz konusu
tutanakların Başkanlığımızca resen yayımlanması
mümkün bulunmamaktadır. Ancak, siyasi parti gruplarının konuyu
Danışma Kurulunun gündemine getirmesi ve konunun bu yolla
Danışma Kurulu veya grup önerisi olarak Genel Kurula sunulması
mümkün bulunmaktadır.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Utanmaları da yeter!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, Sayın Başkan, isterseniz bu konuda bir usul
tartışması açalım çünkü İç Tüzük hükmü çok müphem,
açıklanabilir diyor.
BAŞKAN
Peki, Sayın Genç, ben şimdi
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yahu, neden korkuyorlar?
BAŞKAN Yani
bu, benimle hiç alakalı olmayan bir konu.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Utanıyorlar, utanıyorlar.
BAŞKAN
- Açacağım, bir saniye
İZZET
ÇETİN (Ankara) - Ayıpları var, utanıyorlar.
BAŞKAN
Sayın Meclis Başkanıyla konuşmanız gereken bir mevzu
bu ama ben usul tartışmasını açacağım.
İlk
sözü de size veriyorum.
Buyurun
RECEP
ÖZEL (Isparta) Lehte
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Lehte
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) - Hayır, ne var ki bunda?
BAŞKAN
Yani benim usulümde tartışma açıldı, ben de
açıyorum.
Buyurun,
size üç dakika.
Aleyhinde
konuşacak.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kapalı oturum tutanaklarının on
yıl geçtikten sonra ayrıca bir karara gerek kalmadan
açıklanıp açıklanamayacağı hakkında
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Anayasada açık
hüküm var, diyor ki 97nci maddesinde: Türkiye Büyük Millet Meclisi kapalı
oturum yapar ve kapalı oturum tutanakları da Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla açıklanır. Ama yine Anayasadaki bir hükme
göre Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını bu İç
Tüzüke göre yapacağına
İç Tüzükün 71inci maddesinin ikinci
fıkrasında Kapalı oturum tutanakları kapalı oturum
tarihinden itibaren on yıl geçtikten sonra açıklanabilir. diyor. Bu
tarihten sonra veya önce yani kapalı oturum tutanaklarının
yapıldığı tarihten on yıl geçmeden önce veya daha
sonra açıklanması için de Danışma Kurulu karar alacak ve
Genel Kurul karar verecek.
Şimdi, on
yıl geçmiş, 1 Martta doldu, on yıl bitti. Şimdi,
Danışma Kurulu da bu tutanakların daha sonraki bir tarihte
açıklanması konusunda bir karar alıp da Genel Kuruldan karar
almadığına göre, bu süre de on yıl olduğuna göre her
hâlükârda bunun açıklanması lazım yani çok açık İç
Tüzük hükümleri. O zaman ne olacak? Yani farz edelim ki Danışma
Kurulu karar almadı ve Genel Kurula geldi karar almadı, bu tutanaklar
kapalı mı kalacak?
AHMET YENİ
(Samsun) Açıklanmayacak.
KAMER GENÇ
(Devamla) İç Tüzük diyor ki On yıl. On yılı da siz neye
göre artırıyorsunuz? Bunun on yıldan sonra açıklanabilmesi
için her hâlükârda Danışma Kurulunun bir karar alması ve Genel
Kurulun karar vermesi lazım.
Sonra, kaldı
ki bu konuların gizli kalmasının da bir anlamı yok. Yani,
kamuoyu bilsin, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne konuşulmuş, bu
hayati konuda hangi parti, hangi milletvekili ne konuşmuş bunlar
açıklansın. Yani, peki ne zamana kadar bu böyle kapalı kalacak?
Yani, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bunu resen
yapması lazım, buraya grup önerisi olarak gelmesine gerek yok.
Maalesef, bizim Meclis Başkanı, Meclisin çalışmaları
dışında kendi iradesi -yani çalışmaların Anayasa
ve İç Tüzük hükümlerine göre yapılması konusunda- yok, Tayyip
Bey ne derse öyle hareket ediyor. Diyor ki: Anayasa Uzlaşma Komisyonuna
git, partilere söyle, şu tarihe kadar anayasa hazırlasın,
getirsinler. o da geliyor, buna aracılık yapıyor. Meclis
Başkanı biraz tarafsız olacak, Meclisi tarafsız yönetecek,
böyle bir Meclis Başkanlığı olmaz ki arkadaşlar. Yani,
burada Anayasaya göre açık hüküm var, İç Tüzüke göre hüküm çok
açık ama görevini yapmıyor. Niye korkuluyor acaba? O zaman siz bir karar
alın, bu 1 Mart tezkerelerinin açıklanmasını on sene daha
erteleyin yani bu sizin elinizde. Yani, böyle bir karar alınmadıktan
sonra, İç Tüzükün 71inci maddesine göre kapalı oturum
tutanaklarının açılması zorunludur; aksi takdirde keyfî bir
davranış olur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - O itibarla Başkanlık Divanının bu konudaki
tutumu hatalıdır efendim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Lehte
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; açılan usul tartışmasında
Başkanlık tutumunun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 97nci maddesinin ikinci fıkrasında
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzük hükümlerine göre kapalı
oturumlar yapabilir, bu oturumlardaki görüşmelerin yayımı
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararına bağlıdır. diye
emredici bir hüküm getirilmiştir.
Yine, 1973
yılında yürürlüğe giren İç Tüzükün 71nci maddesinde de bu
kapalı oturum tutanaklarının nasıl
yayımlanacağına dair usuli şartlar düzenlenmiştir.
Buna göre Kapalı oturum tutanakları ve özetleri, kapalı oturum
tarihinden itibaren on yıl geçtikten sonra yayımlanabilir.
Bunların daha önce veya sonra yayımlanması hususunda Genel
Kurul, Danışma Kurulunun teklifi üzerine işaret oyuyla karar
verir.
Değerli
milletvekilleri, 1927 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi Dahili Nizamnamesinin
98inci maddesinde -mehaz maddedir bu, 1973 tarihli Tüzüke mehaz maddedir-
gizli zabıtların yayımlanma usulü orada net biçimde, emredici
bir biçimde On sene geçtikten sonra sürenin bitiminde herhangi bir karar
alınmasına lüzum olmaksızın Başkanlık
Divanınca otomatik olarak yayımlanır. hükmü var iken 73 tarihli,
şu anda yürürlükte bulunan Tüzükte bu hüküm biraz önce okuduğum
şekilde değiştirilmiş ve bu düzenlemeyle konuya iki yeni
boyut getirilmiştir. Buna göre, İç Tüzüke temel teşkil eden
teklifteki yayımlanır şeklindeki emredici ifade
yayımlanabilir olarak kabul edilmiş; dolayısıyla hükmün
emredici niteliği takdirî bir boyut kazanmıştır.
İkincisi:
Konunun Genel Kurula sunulması yolunda da bir düzenleme
yapılmış ve buna göre Başkanlık Divanı yerine
Danışma Kurulunun teklifine ve bu teklif üzerine de Genel Kurulun
kararına bağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce grubumuz adına konuşan Değerli
Milletvekilimiz Salim Uslu Bey de ifade ettiler, bugüne kadar yapılan
gizli görüşme kapalı oturum tutanaklarının 211 tanesi
yayımlanmıştır. Şu anda on yıllık süre
geçmiş olmasına rağmen geçmişte yapılan kapalı
oturumlardan 55 tanesi yayımlanmamıştır. Bu, bizim dönemden
öncekileri de kapsamaktadır, bizim dönemdekileri de kapsamaktadır.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, bu konuda yüce Meclisin
bir kararı olmadıkça kapalı oturum tutanaklarının
sürenin bitiminde otomatik olarak, resen Başkanlık tarafından
yayımlanması Anayasaya ve İç Tüzüke aykırıdır.
Bu nedenle Sayın Başkanımızın tutumunun yerinde
olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Gelin beraber karar alalım diyoruz işte.
BAŞKAN Usul
tartışmasında aleyhte konuşmak üzere Mersin Milletvekili
Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında,
yani milletin zamanını çalmadan, çok uzun tartışmadan
kapatmamız gereken bir konuyu tartışıyoruz. Meselenin
hukuki yönü de çok önemli değil İç Tüzük 71e göre Meclis
Başkanına inisiyatif verilmiş ama inisiyatif bugüne kadar
kullanılmadığı, Danışma Kurulu kararıyla bir
teamül oluştuğu için Meclis Başkanı iki partinin
yapmış olduğu bu talebi Genel Kurula göndermek durumunda
kaldı. İç Tüzüke aykırıdır, Anayasaya
aykırıdır veya değildir, bunu çok tartışmak
değil, meseleni özünü gözden kaçırmamak gerekiyor.
Bakın,
bugünkü bu sürece benzer bir süreci on yıl önce yaşadık. On
yıl önce bu Meclisin verdiği bir kararla bugünler oluştu. Bize
göre, milletimize göre milletimizin yüreğine batan bir süreci
yaşıyoruz, bir hakareti yaşıyoruz bu millete. Gelecekte
buna benzer bir sonuç yaşamamak için geçmişte yaşananı
sorgulamak veya bilmek mecburiyetindeyiz.
Önemli
kararların arifesindesiniz. Değerli milletvekilleri, önümüzdeki süreç
içerisinde buraya milletimizin geleceğini, ülkemizin geleceğini
belirleyecek çok temel kanunlar getirilecek; bu kanunlarda doğru karar
verebilmeniz için dünü bilmeniz gerekiyor. Dünün bugüne benzer bir
örneğini bundan tam on yıl önce bu Genel Kurul yaşadı. 99
sayın AKP milletvekili bu tezkereye hayır oyu verdi, gerekçelerini bilmek
mecburiyetindesiniz. Bu gerekçeleri bilmeden yarın önünüze getirilecek
kanunlara kaldırdığınız parmaklarla Allah indinde
sorumlu olacaksınız. 264 AKP milletvekili de tezkereye evet oyu
verdi. Hangi gerekçelerle evet oyu verdi, hangi gerekçelerle hayır oyu
verdi, bizim istediğimiz bunları öğrenelim. Bunlardan niye
kaçınıyorsunuz, bunu sorguluyoruz. Nedir gizlediğiniz konu?
Sayın Meclis
Başkanıyla ben konuştum. Tabii, grupların karar vermesi
lazım. Grup yöneticileri burada. Grup Başkanı Sayın
Başbakan, hangi konuyu bu milletin bilgisinden saklıyor? Hani siz
millete dayalı bir iktidardınız? Hani milletten hiçbir şey
saklamazdınız?
AHMET YENİ
(Samsun) Ne yaptığımızı biliyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum. Dün
yaşananların bugün sonuçlarını görüyoruz. Bugün
gördüğümüz sonuçlar bizim yüreğimize batıyor, Türkiye
Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Başbakanını bir suçlunun önünde hakarete muhatap ettiniz. Buna
bir cevabınız olmalı. Bu tutanakların
yayımlanmasına itiraz etmenize bir şey söylemiyorum ama
içeriğine niye itiraz etmiyorsunuz? Oradan bana laf
atacağınıza gelip buradan Bunlar deli saçmasıdır.
niye demiyorsunuz? Yarın daha ağır sonuçlarla
karşılaşmamak için dünü bilmek mecburiyetindesiniz. Müslüman
aynı çukura 2 defa düşerse sorumluluk kendine aittir. Değerli
milletvekilleri, hatırlatmak istediğimiz husus budur, bilgilerinize
sunulur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Usul
tartışmasında lehte son söz, Isparta Milletvekili Sayın
Recep Özelde.
Buyurun Sayın
Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
açılmış olan usul tartışması hakkında
tutumunuzun lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, Meclisimizin
tarihinde birçok kereler buralarda gizli oturumlar, gizli görüşmeler
yapılmıştır. Bunların bir kısmı
Danışma Kurulunun ve yüce Meclisin kararıyla
açıklanmış ve yayımlanmıştır, yayımlanmasına
karar verilmiştir. Bu, son, 1 Mart tezkeresiyle ilgili olarak da
açıklanmasında veya açıklanmamasında bizim, AK PARTİ
olarak çekindiğimiz hiçbir şey yoktur. Yalnız, açılan usul
tartışmasının konusu, burada, Meclis
Başkanlığının bunu resen, hiçbir karara gerek olmadan
bunları yayımlanması gerektiği noktasındaki bir usul
tartışması.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, hayır. Sen yanlış
anlamışsın.
RECEP ÖZEL
(Devamla) 71inci maddeyi iyi okursanız Kapalı oturum
tutanakları ve özetleri, kapalı oturum tarihinden itibaren on
yıl geçtikten sonra yayımlanabilir. diyor. Yayımlanır
diye bir emredici hüküm yok. Yayımlanabilir. Devamında da
Bunların daha önce veya daha sonra... Daha önce veya daha sonra
ayrımı yapmasında da her iki hâlde de ister on yıldan önce
açıklanmasında ister on yıldan sonra açıklanması
usulünde de bir Meclis kararının gerekliliğine burada
işaret buyuruyor. Yoksa Meclis Başkanlığının,
Meclis Başkanlık Divanının bunları kendiliğinden
resen yayımlaması Anayasa ve İç Tüzüke göre mümkün değil.
Bu nedenle Başkanlık tutumu yerindedir. Meclis kararı olmadan bu
tutanakların yayımlanması doğru ve yerinde değildir.
Burada bu tür
tartışmaları gerekçe göstererek birtakım terör örgütünün
başlarıyla yok şöyle polemik... Bunlara da girmek istemiyoruz.
Türkiye bir barış sürecine doğru hızlı şekilde
koşmaktadır. Lütfen, bunları hiçbir şekilde, her
fırsatı kullanarak sabote etmeye çalışmayalım diyorum.
İsteseniz de istemeseniz de biz bu Türkiyeye barış
ortamını getireceğiz diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tutumumda bir
değişiklik yoktur.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, şunu söylemek istiyorum: Yani İç Tüzükün
71inci maddesine göre...
BAŞKAN
Tutumumda bir değişiklik yoktur. dedim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, sizin zaten yapacağınız bir şey yok
da 71inci maddede diyor ki: Bu tutanakların on yıl önce veya on yıl
sonra açıklanabilmesi için Divan Kararı üzerine Genel Kurulun karar
vermesi lazım. Ne Divan, Danışma Kurulu yaptılar. Bugüne
kadar, buna Danışma Kurulu da -yani üç dört gün geçmesine
rağmen- karar vermemiştir, Genel Kurul da bir karar vermemiştir.
Ne olacak peki? Burada, yani İç Tüzükün 71inci maddesini siz de
Başkan olarak uygulayın.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Genç, bakın, her istediğinizi yaptım.
Allah rızası için nokta.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 12, 19 ve 26 Mart 2013 Salı günkü birleşimlerinde
birer saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; 6, 13, 20, ve 27 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 5 Mart
2013 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmemesine; 426 ve 310 sıra sayılı
kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 05.03.2013 Salı günü (bugün) toplanamadığından
İç Tüzükün 19uncu madde gereğince, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mahir Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 426 ve 310 sıra sayılı Kanun tasarılarının
bu kısmın 4 ve 5inci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi;
Genel Kurulun;
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 08 Mart 2013 Cuma günü saat
14.00'te toplanması ve bu Birleşimde gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi;
12, 19 ve 26 Mart 2013 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
6, 13, 20, ve 27
Mart 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi;
5 Mart 2013 Salı günkü (bugün)
birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
6 Mart 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde 348 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
7 Mart 2013 Perşembe günkü
birleşiminde 424 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
8 Mart 2013 Cuma günkü birleşiminde ise 49
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
12, 19 ve 26 Mart
2013 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-20.00 saatleri arasında;
13, 14, 20, 21, 27 ve 28 Mart 2013 Çarşamba
ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00 -20.00 saatleri arasında
çalışmalarına devam etmesi,
426 ve 310
sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin
ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
426 Sıra
Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı (1/724) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1inci Bölüm |
1 ila 25inci
maddeler |
25 |
2nci Bölüm |
26 ila 33üncü
maddeler (30uncu maddenin (1,2) ve (3,4,5) inci fıkraları ile
geçici 16ıncı maddeye kadar olan geçici maddeler dâhil |
25 |
Toplam Madde
Sayısı |
50 |
310 Sıra
Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı (1/619) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1inci Bölüm |
1 ila 30uncu
maddeler |
30 |
2nci Bölüm |
31 ila
60ncı maddeler |
30 |
3üncü Bölüm |
61 ila
90ıncı maddeler |
30 |
4üncü Bölüm |
91 ila 112nci
maddeler |
22 |
5inci Bölüm |
113 ila
126ncı maddeler (123üncü maddesinin 1,2,3,4üncü fıkraları, 5inci
fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d) bentleri 6,7,8,9 ve 10uncu
fıkraları ile geçici 1inci madde dâhil) |
28 |
Toplam Madde
Sayısı |
140 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, grubumuzun önerisiyle Meclisin mart
ayı içerisindeki çalışma gün ve saatleri düzenlenmekte, bir
kısım kanun tasarı ve tekliflerinin de gündemin ön
sıralarına alınması önerilmektedir.
Buna göre, 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
iki bölüm hâlinde, 50 madde olarak gündemin 4üncü sırasına,
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı gündemin
5inci sırasına
Bu da beş bölüm, 140 maddedir.
Bu iki kanun da şu an itibarıyla önemlidir. Elektrik Piyasası
Kanunu lisansla ilgili özellikle çok önemli düzenlemeler içermektedir.
Yabancılar ve koruma kanunu da bu konudaki bir yasal boşluğu
aynı zamanda dolduracaktır çünkü uluslararası koruma
mevzuatı kanun düzeyinde henüz iç hukukumuzda yoktur. Avrupa Birliği
müktesebatına uyumlu biçimde hazırlanmış, özellikle
Suriyeden ülkemize sığınan mültecilerle birlikte bu kanun daha
da hayati bir öneme sahip olmuştur. Dolayısıyla bu
kanunların bir an önce görüşülmesinde yarar vardır.
Yine, 12 Mart, önümüzdeki haftadan itibaren, değerli
milletvekilleri, salı günleri saat üçten sekize kadar, çarşamba ve
perşembe günleri de saat ikiden saat sekize kadar Genel Kurul çalışmaları
önerilmektedir. Bugün, 2/B olarak adlandırılan yasa
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
yarın da yine Elektrik Piyasası Kanununun-eğer yüce Genel Kurul
kabul ederse- görüşülmesi, perşembe günü de Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanununun görüşülmesi planlanmaktadır. Bu
çalışmalar perşembe günü tamanlanamazsa cuma günü de
Meclisimizin toplanması ve çalışmalarına devam etmesi
önerilmektedir.
Önerimizin,
Meclisin çalışmalarının verimli ve etkinliği
noktasında önemli bir süreçte
Şu anda, özellikle Suriye sorununa
yönelik bu kanunların bir an önce yasalaşması adına bütün
milletvekillerimizin bu konuda destek vereceğini ümit ediyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıray.
Buyurun Sayın
Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
burada yapılan tartışma, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisi
açısıdan tarihin ibret sahnesine geçecek diye düşünüyorum. Çünkü
buradaki tartışmalardan gördük ki Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu iki şeyden korkuyor. Bunlardan bir tanesi aydınlık.
Eğer aydınlıktan ve şeffaflıktan korkmamış olsalardı
biraz önceki 1 Mart tezkeresi görüşmelerinin açıklanması
konusunda hiç tereddüt etmezlerdi. İkincisi ise, Adalet ve Kalkınma
Partisinin utanılacak işler yaptığı konusunda bir
kaanati olduğuna dair fikir oluştu bende. Çünkü eğer
yaptıkları işten utanıyor olmasalardı, biraz önce
burada tutanakları okunulan görüşmeler konusunda, O bir delidir.
Deli saçması laflardır. diye itiraz etmek yerine, gelir,
yaptıkları işi burada savunurlardı.
Şimdi, çok
değerli milletvekilleri, insanların hayatında öyle felaketler
vardır ki bazen bu felaketleri hafızalarımızın en
derinliklerine gömeriz. Bizim tarihimizde belki de bu felaketlerin en dramatik
olanı, Kırımdan başlamak üzere Balkanlarda ve Kafkaslarda
yaşadığımız büyük ricat, büyük acılardır.
Türk milletinin son bin yıllık tarihinde belki de bu kadar büyük bir
acı yaşanmamıştır. Ama bizi büyük yapan şudur:
Artık tükendiler. denildiği noktada dahi, tekrar, Allahın
verdiği ilahî bir güçle ayağa kalkarak yeniden bir millet ve bir
devlet kurmamızdır.
Değerli
milletvekilleri, Balkanlarda insanlık suçu olan soykırım, etnik
arındırma, tehcir gibi çok travmatik cürümlere maruz kaldık biz.
Bizim bu süre içinde yaşadıklarımızı başkaları
yaşamış olsaydı, hiç şüpheniz olmasın, bundan
sayısız soykırım hikâyeleri ve filmleri
çıkarırlardı. Ama bu beş yüz yıllık,
anamızın ak sütü gibi helal olan, toprakları terk etmemize
rağmen, bunları biz bir unutuluşa terk ettik. Sebebi ne, neden
terk ettik? Çünkü, başta Atatürk olmak üzere, cumhuriyetin kurucu
kadrolarının büyük çoğunluğu Balkan ve Kafkas şehirlerinde
doğmuş, büyümüşlerdi; onlar, Anadoluda da aynı
şeylerin yaşanmaması için -bunlarla uğraşacak, yas
tutacak zamanları yoktu- çökmüş bir imparatorluktan
kurtarılabilecek ne varsa onu kurtarmaya
çalışıyorlardı. Bugün, Türkiye nüfusunun
yarısını oluşturan biz Balkan, Kırım ve
Kafkaslılar için atalar sözümüze uygun olarak davrandık, kol
kırıldı, yen içinde kaldı. Oysa,
kayıplarımız kırık bir kola indirilemeyecek kadar
büyüktü. Ama kimse bu büyük acılardan, hiç birimiz, ne bir Kafkaslı
sorunu ne de bir Balkanlı sorunu yaratmayı düşünmedik. Yurtta
sulh ve cihanda sulh ilkesi çerçevesinde davrandık. Biz, bu asaleti gösterirken
azgın şovenler propagandalar içerisinde farklı hesaplarla
iş birlikçileriyle yürüyüp duruyor. Son derece sistematik bir şekilde
insanımızın kimlik bilinci bulandırılmak, yeniden
yapılandırılmak isteniyor.
Biliyorsunuz, 2002
sonlarında Samatyada 5 yaşlı kadın
vatandaşımız saldırıya uğradı.
Mağdurlardan 3ü Ermeni Türktü. Ancak medya kamuoyuna bu cinayetleri çok
farklı bir yorumla yansıttı. Özellikle Maritsa Küçük adlı
vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle sözde
Ermeni soykırımı arasında bir ilişki kurulmaya
çalışıldı. Bana sorarsanız, Hrant Dinkin
katledilmesinin ve Hrant Dink cinayetinin arkasında yatan da budur.
Katiller Bugün bu katliamları yapan Türkler kim bilir 1915te neler
yapmıştır! dedirtmek istiyorlar.
Beyler,
değerli milletvekilleri; İstanbul polisi dün Samatya cinayetlerinin
katilini yakaladı. Irkçı nefretin tezahürü olarak sunulan
olayların zanlısı Murat Nazaryan isimli, Ermeni
asıllı bir vatandaşımız çıktı.
Şüphesiz, bir cinayet zanlısının kökeninin ne olduğu
önemli değildir. Ancak bu üzücü olaylar haberleştirilirken Türk
milleti hedef alındı, bu olayların adi hırsızlık
ve cinayet cürümleri olabileceği ihtimali âdeta yok sayıldı,
Türk milleti zımnen örtülü bir nefret söyleminin kurbanı hâline getirilmeye
çalışıldı. Böylece insanlarımızda Türk milletine
mensup olmanın iyi bir şey olmadığı duygusu
uyandırılmaya çalışıldı.
Değerli
vekiller, artık oynanan oyunu görelim; hedefte Türk milleti var.
Gençlerimiz nefret ajanlarının saldırısı
altındalar. Bunlar gençlerimize mensubiyetlerinden utanma duygusu
aşılamak istiyorlar. Bunu yaparken de kendi halis ırkçı
nefretlerini gizleyip vatanseverleri ırkçı ilan ediyorlar, Türk
milletine ve Türkiyeye olabilecek en büyük düşmanlığı
yapıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, CHPnin 6 okundan birisi milliyetçiliktir. Bu, kurucu
milliyetçiliktir. Kurucu milliyetçilik, modernleşme dinamiklerini harekete
geçiren ve vatanseverlik duygusunu ve fikrini ifade eden bir duygudur.
Anlatmaktan dilimizde tüy bitti ama bir kez daha söyleyelim: Bu
milliyetçiliğin ırkçılıkla hiçbir ilgisi ve ilişkisi
yoktur, bize çağdaşlığı yakalama ve geçme azmi veren
vatanseverlik duygusu ve fikrinden ibarettir. Bu duygu, bizim 20nci
yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığımız
büyük çöküntülerden sağ salim çıkmamızı sağlayan
milliyetçilik duygusudur. Meydana getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti
başta olmak üzere, tüm değerlerimiz, Başbakanın
ayaklarının altına almaya çalıştığı
işte bu milliyetçiliğin ürünüdür. Biz, Balkan Türkleri, hepimiz bunun
önemini ve değerini çok iyi takdir ediyoruz çünkü bu duygu sahici bir
barışın ancak millî birlikle sağlanabileceğini
gösterdi. Bu tecrübe milletimiz için paha biçilmez bir hazinedir. Şimdi,
tam bir yüzyıl sonra, tarihsel olarak birbirlerini beslemiş siyasi
İslamist ve ayrılıkçı fikriyatın aktörleri yani
Erdoğan ve eş başbakan Apo işte bu duyguyu ve bu fikri
değersizleştirmek istiyorlar. O yüzden, asıl
ırkçılığı bal gibi kendileri yapıyorlar ama
değerli milletvekilleri, kamuflajlar yırtılır, maskeler
düşer, gerçekler kendini ele verir. Erdoğan milliyetçiliği
ayaklar altına alırken Sayın Sakık Meclis kürsüsüne
çıkıp Dağdan geldiniz, bağcıları kovuyorsunuz.
diyerek ırkçılığın daniskasını yapar.
Buradan herkesi
uyarıyorum: Etnik duygu ve ruh, ırkçılığın
ateşidir, yakar ve geçer, geride yıkımın ve
acının pişmanlıklarından başka hiçbir şey
bırakmaz. Bu yangın bizi bir araya toplayan çatıyı ortadan
kaldırır. Bu, ortak bir gelecek hayalinin yok olması demektir.
Erdoğan ve Aponun elemanları bundan şu an hoşnut
kalabilir, bir zafer duygusu yaşayabilirler ama vatanı geçmişte
bir defa elinden alınan Türk milleti buna bir defa daha izin
vermeyecektir.
Onun için, daha
önce ifade ettiğim gibi, bundan sonra bütün konuşmalarımı
-Catonun Roma Senatosunda her defasında Kartaca yıkılacak.
dediği gibi bir söz vermiştim- her sözümü bununla bitirecektim. Ne
mutlu Türküm diyene. diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çıray.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın
Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani 28
Şubattan bugüne dek bu Parlamentoda çok ciddi tartışmalara
tanıklık ediyoruz. Bugün 1 Mart tezkeresi de konuşuluyordu ama 1
Marttan sonra 2 Mart var. Bu Parlamentoda bir sivil darbe yapıldı
yani haktan, adaletten, Allah korkusundan bahsedenler, işte Millî iradeye
karşı şunlar yapıldı. diyenler
28 Şubatta
arkadaşlarımızı dinledim, 28 şubat
mağdurları bunu söylüyordu ama burada, bu Parlamentoda sivil bir
darbe yapıldı. Bu darbe Kürt milletvekillerine karşı
yapıldı, Kürtlerin demokratik zeminde sesinin
kısılması için askerler ve sivil, siyaset dünyası el ele
vererek bizi Parlamentodan aldılar. Dört gün burada kaldık ama ne
yazık ki bu Parlamentoda bir tek insan çıkıp 2 Martla ilgili bir
tek söz etmedi. Yani bugün 1 Mart tezkeresiyle ilgili bir barış
sürecini baltalamaya, onu heba etmeye çalışanlar, eğer
demokratsanız, eğer insan haklarından, hukuktan, demokrasiden
bahsediyorsanız burada halkın iradesine karşı darbe
yapıldı ve bu acı dolu yıllar yaşandı.
Bakın, 28 Şubatta bir tek milletvekili tutuklanmadı ama 2 Mart
darbesinde 6 milletvekili onlarca yıl cezaevinde kaldılar,
tutuklandılar ve hâlâ onlarca milletvekili sürgünde, Avrupada ve
dünyanın dört bir tarafında sürgün hayatı yaşıyorlar.
Demokrasilerde
çifte standart olmaz. Eğer darbelere karşıysanız 28
Şubata da karşı olacaksınız, 27 Nisana da
karşı olacaksınız, 12 Eylüle de, 12 Marta da. Siz bunlara
karşı olduğunuzu söylüyorsunuz ama 2 Martta Kürtlere
yapılan darbeye karşı olmadığınızı
Ne
yazık ki Darbeleri Araştırma Komisyonu da bu noktada çok kötü
bir sınav vermiştir. Bütün darbecileri buralara çağırıp
o süreçte bu işin aktörü olanları alıp tek tek
sorgulamışlar, dinlemişler ama 2 Martı
gerçekleştirenlerle ilgili ne yazık ki bu Komisyon da üzerine
düşeni yapmamıştır. 2 Martı sorgulamadan, 2 Martı
yargılamadan biz bu ülkede hukuku, barışı inşa
edemeyiz. Bakın, 2 Martın mağduru olan Sayın Hatip Dicle
1994ten bugüne kadar hâlen cezaevindedir ve halkın iradesiyle
seçilmiş bir milletvekilidir yani 2 Mart darbesiyle gerçekleştirilen
operasyonlar
Bugünkü iktidar tarafından da KCK operasyonu adı
altında 10 binin üzerinde insan cezaevindedir.
Eğer biz
barış sürecinden, demokrasiden, toplumsal uzlaşıdan,
karşılıklı bir helalleşmeden bahsediyorsak bu 2
Martı masaya yatırmalıyız. 2 Martın ruhuyla bu ülkede
iç barışı sağlayamayız.
Bakın, 2
Martta olup bitenler uzun yıllar Kürt siyasetinin demokratik zeminde
sesinin kısılması için yapılan bir operasyondu. O tarihte
bizi alıp götürenler, bizim aleyhimizde bir tek delil bulamayanlar
Yargıçlar bunu iyi bilirler yani delilden tutuklama çıkar ama bizi
alıp tutukladılar. Hatta bize 4 savcı -başsavcı dâhil olmak
üzere- Siz tutuklanmayacaksınız. dedi ama askerler emretmişti,
bizi alıp götürüp tutukladılar, sonradan helikopterlerle bölgede suç
oluşturmaya, delil oluşturmaya gittiler. Bu, Türkiye tarihinde
bilinir ama kimse, adı sosyal demokrat mı, demokrat mı,
liberal mi, dinci mi neyse, bu konuda sorun Kürtler olunca
kılınız kıpırdamıyor. Böyle bir demokrasi olmaz.
O tarihte bunlar
yaşandı, o tarihin mağdurlarıyız ve o tarihte eller
kalktığında da bu kürsüde aynen şunları söyledik:
Bakın, siz, ilahlar emretti, askerler emretti el
kaldırdınız. Biz gidiyoruz, biz haklı bir mücadelenin
savunucularıyız, onun için buraya gelirken de çok geriye dönüp
bakmadık. Biz, acı çekeceğimizi biliyoruz, gidip
tutuklanacağımızı biliyoruz ama haklıyız,
geleceğiz, geldiğimiz zaman siz de tarihin çöplüğünde
olacaksınız. Bugün dönüp bakıyorum, o gün el
kaldıranların hiçbiri bu Parlamentoda yok, hepsi tarihin
çöplüğünde, apoletiyle öyle, başbakanıyla öyle. O dönem bu
sürece kim ki o tarihte karar aldı, hepsi tarihin çöplüğünde.
Şimdi dostça
söylüyorum: 12 Eylüllerden, 12 Martlardan hesap sormak ne kadar boynumuzun
borcuysa, 2 Marttan da hesap sormak bizim boynumuzun borcudur.
Şimdi,
buradan çıkıp bizi ırkçılık mırkçılıkla
suçlayanlar, gidin aynada kendinize bakın, her tarafınızdan
faşizm akıyor, bizi ırkçılıkla suçlamayın. Ben
burada çıkıp ne söylediğimi iyi bilirim ve
arkasındayım. Eğer siz çıkıp burada bir halkı
aşağılayıp, diğer halkları yüceltip, diğer
bir halkın acısını yüceltip, diğer halkın
acılarını da yerlerde sürüklendirirseniz size çok lafımız
var. Biz ona çıkıp cevap verdik. Siz çıkar dönüp dönüp burada
bütün kimlikleri tek kimliğe hapsederseniz size sözümüz olur. Bizim ne
Balkanlardan, ne Kafkaslardan veyahut da dünyanın dört bir tarafından
burayı vatan edinen hiçbir insana karşı bir haksızlığımız,
saygısızlığımız olmaz. Ama kime söyledik? Siz,
Bosnada zulme uğramış, Sırpların zulmüne
uğramışsanız, Miloseviçin zulmüne uğramışsanız
ama gelip burada Türk kimliğine hapsolup ırkçılık
yaparsanız, elinize satırları, baltaları
alırsanız, Kürtlere saldırırsanız, Sırp ruhuyla
Kürtlere hücum ederseniz size sözümüz olur, Haddinizi bilin. deriz. Benim
sözüm ırkçı ve milliyetçileredir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haddini bildiririz herkese.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yoksa bu coğrafyada halkların kardeşliğini
içine sindiren hiç kimseye tek sözümüz yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Nasıl bir tahrik bu ya!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Onun için, eğer siz Bursada Kürt mahallesine
saldırırsanız
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Ya, yalan söyleme, kim saldırıyor Kürtlere?
SIRRI SAKIK
(Devamla)
eğer siz Sakaryada saldırırsanız, eğer
siz Afyonda saldırırsanız ve sonra dönerseniz yani polis
desteğiyle, Alperen, Ülkü Ocaklarının desteğiyle gidip
saldırırsanız
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Ya, yalan söylüyor, yalan. Var mı bir tespitin?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Gidin, yalanı siz söylüyorsunuz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Var mı bir tespitin?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ben biliyorum efendim. Bakın, Hükûmete, açın bakandan
sorun kimlerin yaptığını.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen devletin adamı mısın!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yalan siz söylüyorsunuz. Benim sözüm onlaradır.
Sevgili
arkadaşlar
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen Güneydoğudaki PKK caniliğinin hesabını ver
önce.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Siz hesap vereceksiniz siz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Güneydoğuda öldürülen askerlerin, polislerin
hesabını ver önce.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, ölen asker ve polisin üzerinden
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) PKKnın oraya çıkmış propagandasını
yapıyorsun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Polis ve askerin üzerinden siyaset yapmayın, sizi menederiz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hadi canım, sen yap, sen yap olur! Senin hakkın, olur!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, ben yapmıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen Kandil adına siyaset yapıyorsun!
BAŞKAN Sayın
Korkmaz, lütfen
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu ülkede sizin politikalarınızdır ki bu halkı
OKTAY VURAL
(İzmir) Gidin ortaklarınızla konuşun, gidin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu savaş devam ediyorsa, bu kavga devam ediyorsa ret ve inkâr
politikalarının yansımasıdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne reddi, ne inkârı?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Neyi inkâr ediyorsunuz
Ya, o çirkin
sesinizi çıkarmayın be!
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğu ve güneydoğuda katliam yapan PKK, Kürt kökenli
insanları öldüren PKK.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, siz bakın, onlardan, eğer 30 bin, 40 bin, 50 bin
insandan bahsediyorsanız, bunların 30 bini PKK militanı ve
gerillasıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Terörist bile diyemiyorsun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz onların acısına da sahip çıkıyoruz,
ölen askerin de acısına sahip çıkıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bak, terörist bile diyemiyorsun sen!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Peki, bana söyler misiniz, 17.500 faili meçhulün katili kim? 3.500
köyü kim yaktı, söyler misiniz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık! O da yalan çıktı.
SIRRI SAKIK
(Devamla) İşte, siz ve sizin zihniyetinizdir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O da yalan çıktı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Al, Mardin Nusaybin
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sen ondan başka neyi bilirsin ya, neyi bilirsin?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen neyi bilirsin?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Her gün aynı şeyleri söylemekten başka neyi
bilirsiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen kandilini konuşuyorsun, kan dili!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tahrik etmekten başka, kardeşine kurşun
sıkmaktan başka sen ne biliyorsun?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
SIRRI SAKIK
(Devamla) Onun için, bakın, bir barış süreci
yaşanıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Provokasyon yapmaktan başka ne bilirsin?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sevgili arkadaşlar
Sayın
Başkan, susturur musunuz.
Arkadaşlar,
bir barış süreci devam ediyor. Bütün yollar denendi, bütün mücadele
yöntemleri de denendi, ilk kez Türkiyede Türkiye halkları
barışa bu kadar yakındır. Barış
karşıtları cephe oluşturacaklar, saldıracaklar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizinle AKP barışçısınız, öyle mi?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bunlara teslim olmayacağız. Biz bu ülkede
barışı inşa edeceğiz; ülkenin bütünlüğü
içerisinde, eşit yurttaşlık temelinde bu ülkede
barışı inşa edeceğiz ve biz barışı
inşa ettiğimizde, emin olun
Nasıl 1994te 2 Martta bu kürsüde
aynen şunu söylemiştim, yine altını çizerek söylüyorum:
Bizi alıp gönderiyorsunuz; biz geleceğiz, siz yok
olacaksınız. Şimdi buradan tekrar söylüyorum: Barış
karşıtları, biz, bakın, barışı inşa edeceğiz,
çok yakın bir tarihte bu ülkede barış inşa olacak. Biz
geleceğiz, barış karşıtları yok olacak, tarihin
çöplüğüne gömülecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Asla, asla!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sevrin adı da Barış
Anlaşmasıydı. Sevre katkı sağlayanlar tarihte
nasıl dersini almışsa yine aynı dersi alacak. AKPyle
yaptığınız yeni Sevr Anlaşmasını mı
dayatıyorsunuz?
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Isparta Milletvekili
Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Ben bir eski Ülkü Ocakları başkanıyım.
BAŞKAN
Evet
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ülkü Ocaklarının, ülkenin meseleleriyle ilgili,
milliyetçilikle ilgili suçlanabilecek hiçbir şeyi yoktur. Biz,
güneydoğuda Bingöl Belediye Başkanımız rahmetli Hikmet
Tekinden -Zazadır kendisi- biz, Ağrıda Mustafa Kılıçaslandan,
Hacıdan -Kürttür kendisi- buralarda şehitler verdik. PKK köpekleri
öldürdü onları. Burada Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiç kimse Türk
milliyetçilerini, ülkücüleri ırkçılıkla suçlayarak,
ırkçılık yaparak, başka söylemlerle tarihi
karartmasınlar. Bu ayıptır, yanlıştır.
Sabrın bir sonu vardır, bu sabrın sonu buradaki nefret
söylemleriyle son bulundurulmamalıdır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sabrın sonu selamettir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söyleyene değil, söyletene bakacaksın.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bugün cezaevinde devlete isyan etmiş bir
eşkıyanın barış, savaş, birtakım efsunlu
kelimelerle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını küçük
düşüren, devleti küçük düşüren söylemlerini nefretle kınıyorum.
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Devlete isyan etmiş, milletvekili de olsa tutuklanır,
herkes tutuklanır. Burada 94ten, 85ten, bilmem nereden hiçbir şey
olmaz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Devlete isyan olmaz burada.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Böyle konuşmaya hakkı yok bunun!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Burada devlete isyan olmaz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Böyle konuşma hakkı yok!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Lütfen sustur bunu!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye, şimdi sırayla gidiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen oradan zehir zemberek konuşacaksın biz
konuşmayacağız.
BAŞKAN -
Bakın, şimdi herkes
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Hayır, eşit davranmak
zorundasınız. Burada herkes aklına geleni söylemek
hakkını kendisinde bulamaz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sen niye aklına geleni söylüyorsun orada?
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Bulamaz! Susuyoruz, sabrediyoruz, yeter!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu Meclisi geren kim? Yanındakine söyle!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sen devleti böl, parçala, burada her şeyi söyle
OKTAY VURAL
(İzmir) Yeter artık ya! Tarihimize, kimliğimize
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Burada sabreden kim?
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Herkesin bir kimliği vardır.
Hayvanların bile kimliği vardır, ağaçların
vardır, taşların vardır, insanların vardır. Benim
de bir kimliğim var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kürt kökenli insanlara kurşun sıkanların
hesabı sorulacak.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Niye kimlik üzerinden politika
yapıyorsun?
OKTAY VURAL
(İzmir) Onları bizden kopartmak isteyenlerden hesabı
sorulacak.
BAŞKAN
Sayın Özensoy, buyurun.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkanım, konuşmacı kürsüden
ve diğer konularda defaatle Bursadaki olaylarda Ülkü
Ocaklarının olduğunu, MHPlilerin olduğunu söylüyor. Ben
Bursa Milletvekili olarak
BAŞKAN
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa Milletvekili Necati Özensoyun, Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın AK PARTİ grup önerisi
üzerindeki konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
konuşmacı, defaatle bu kürsüde, basın toplantılarında,
Bursadaki olaylarla ilgili, Ülkü Ocaklı gençlerin, Milliyetçi Hareket
Partililerin olduğunu ifade ediyor. Bu olayların başından
sonuna kadar takipçisi oldum, orada olayların içerisinde olan,
gözaltına alınan veya herhangi bir şekilde o
fotoğrafın içerisinde olan bir tane Ülkü Ocaklı veya Milliyetçi
Hareket Partisine üye olan birini tespit edip getirsinler ben
milletvekilliğinden istifa ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya olabilir de, boş ver. NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Ama, böyle ikide birde oradaki olayları provoke edip, polisle
karşı karşıya gelen PKKlıların o olayları
provoke edip, oradaki hassas bölgedeki olan halkı, cam çerçeve indirerek, arabaların
camlarını çerçevesini indirip orada provoke ettikten sonra o
olayların akabinde 30 yaşında bir Erzurumlu orada vefat etti. 30
yaşında bir Erzurumlu, daha 3 yaşında çocuğu olan bir
Erzurumlu kardeşimiz o olaylarda vefat etti.
Dolayısıyla,
böyle ikide birde, bilmeden, iftira atarak bu kürsüden, olaylarda, işte Ülkü
Ocaklılar mahalleye saldırıyor vesaire gibi sözlerle milleti
burada yanıltmasınlar. Oradaki o bölücülerin, PKKlıların
yaptıklarını da bizimle karşı karşıya
getirmek adına da hiç uğraşmasınlar.
Böyle
konuşmaları da, böyle olayları da buradan
kınadığımı ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, şimdi bakın, benim bu
söylediklerimi Hükûmetin bakanlarından da dinleyebilirsiniz. Ben afaki ve
ezbere konuşmuyorum. Ama, Bursada olan olayları kimlerin
yaptığını, zaman zaman Hükûmet tarafından da bu
açıklamaların yapıldığını da biliyoruz,
Sakaryada kimlerin yaptığını biliyoruz, Altınovada kimlerin
yaptığını da biliyoruz. Öyle ezbere konuşmuyoruz biz
burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Koalisyon ortağı mısınız?
SIRRI SAKIK
(Muş) Yani kimseye hakaret etmiyorum. Ben bir siyasetçiyim, bir durum
tespiti yapıyorum. Yarası olan gocunur, demek ki yaraları var
gocunuyorlar. Yoksa ben bir durum tespiti yapmışım, kimseye de
hakaret etmedim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, tabii, yani Milliyetçi Hareket
Partisine ve ülkücü harekete iftira edenlerin arasında AKP ve BDP gibi,
şıracının şahidi bozacı gibi
davranışları önce milletvekillerinin vicdanına, sonra Türk
milletinin vicdanına havale ediyorum. İşte
ortaklığı görün.
BAŞKAN
Sayın Çıray
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bizim ortaklığa ihtiyacımız yok
kardeşim, yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya! Ya!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) AK PARTİ güçlüdür, ortağa ihtiyacı yok. Sen
git kendine ara ortak! Kendine ortak ara sen! AK PARTİnin gücünü
görmüyorsun sen.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ne bakıyorsun?
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Ne bağırıyorsun?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ne konuşuyorsun orada daha!
BAŞKAN Buyurun,
buyurun
OKTAY VURAL
(İzmir) MHPye onun için saldırıyorsunuz, milliyetçilere onun
için saldırıyorsunuz! Hepinizin ağzında Milliyetçi Hareket
Partisine hücum var, milliyetçilere hücum var.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hadi oradan! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Dostunuz PKK! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bana bak Çağatay, sen yerine otur Çağatay!
Akıllı ol! Akıllı ol!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sen hiç konuşma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) MHPye, ülkücülere hep hakaret ediyorsunuz. İnsafsız
canavarlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sopayı ilk sen yiyeceksin, haberin olsun! Dangalak!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Bağırma!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne yaptı MHP, ne yaptı ülkücüler, ne yaptı
Milliyetçi Hareket Partisi memleketi sevmekten başka. Ne
vicdansızlıktır bu.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen.
Sayın
Çıray, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın AK PARTİ grup
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Arkadaşlar, ben buraya çıktım, birbirimize
saygılı olalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Çağatay, bana bak, kendine dikkat et! Ezerim seni haberin
olsun, ezerim vallahi! Haddini bil, bülbül!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Ağzından çıkanı
kulağın duysun!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, Hükûmetin
politikalarının Türkiyeyi ne hâle getirdiğini, Türkiyede
kardeşlik bağlarını nasıl
zayıflattığını Parlamentonun içerisinde görüyoruz
şu anda. Bu Parlamentoda şu anda yaşadığımız
tablo bu Hükûmetin siyasetinin Türkiyeyi getirdiği yerdir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Burası MHPnin sırası, Başbakanlık
basın bürosu değil. Dikkat edeceksin!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi
veya Türkiyede hiç kimse bir tek ananın ağlamasını
istemez. Üstelik biz bu sürece destek vermek için belli bir süre kredi
açtığımızı da size söylemiştik, açıktan.
Fakat ne yazık ki Sayın Başbakan daha ertesi günü burada
çıkıp -hani Barış dili konuşmuyorsunuz, başka
dil konuşuyorsunuz. diyenler için söylüyorum- Siz kim oluyorsunuz bana
kredi verecek. diye konuşarak bu ortamı bozmuştur.
Değerli
arkadaşlar, biz bu saatte bunları konuşurken bu
konuştuğumuz şeyleri gazetesine yazan bir genel yayın
yönetmeni görevden alınmak üzere ya da alındı. Basında
sabah çıkan haberlere göre 2 gazetecinin görevden alınması için
Başbakan tarafından talimat verildiği söyleniyor. Yani sizin
barış süreci dediğiniz, insanlık süreci dediğiniz
bu mu?
Bakın, eğer Türkiyede bir
sorun varsa bugün -bu sorun en önemli sorundur- o da şu: Adalet ve
Kalkınma Partisi bugüne kadar izlediği siyasetle kardeşlik bağlarını
zayıflatmıştır. Bu, bir vebal olarak, bir
çıngırak gibi boynunuza asılacak. Bu ülkeyi bu hâle getirdiniz. Sabah
uyandınız ırktan, akşam uyandınız etnisiteden,
öğleden sonra ümmet, gece vakti başka bir şey
Türkiyeyle
oynaya oynaya vidalarını gevşettiniz ve bu siyasetin bedelini bu
Türk milleti size ödetecek.
Saygılar sunuyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 12, 19 ve 26 Mart 2013 Salı günkü birleşimlerinde
birer saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; 6, 13, 20, ve 27 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 5 Mart
2013 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmemesine; 426 ve 310 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Isparta Milletvekili Sayın
Süleyman Nevzat Korkmazın.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
AKPnin getirdiği grup önerisinde
Genel Kurulun çalışma saatleri ve Meclis gündemi
değiştiriliyor. Her zaman yaptığı şey tabii
AKPnin, elinden gelse sözlüklerden uzlaşma, mutabakat gibi sözcükleri
çıkaracak, muhalefeti Meclise sokmayacak, Danışma Kurulunda
muhalefetin hiçbir dediğini dikkate almayacak, gündemi kafanıza göre
sık sık değiştirecek, çalışma saatleriyle
oynayarak muhalefeti hazırlıksız yakalamaya
çalışacaksınız. AKPnin yıllardır
Danışma Kurulundaki tavrı bu. Arkadaşlar, o zaman bu kurulu
ne diye topluyorsunuz, dikkate almayacaksanız ne diye toplantıya
çağırıyorsunuz? Oldu olacak ismini de danışma
değil, dayatma kurulu yapın olsun bitsin.
Değerli milletvekilleri, terörle
pazarlığın oluşturduğu ülke gündemi o kadar
ağır, bu ülkeyi sevenler o kadar umutsuz ki çalışma saatlerini
şöyle yapsan ne olur böyle yapsan ne olur? On dört yıl önce neredeyse
salya sümük Kenyadan paketlenip işbaşındaki Sayın
Ecevitin kurduğu azınlık hükûmetine teslim edilen bebek katili
ağlamaklı Ne isterseniz yaparım, yeter ki bana bir şey
yapmayın. diye yalvarıyordu. Şimdi Hükûmeti
karşısına almış ülkemizin egemenlik
haklarının pazarlığını yapıyor, koca koca konuşuyor:
AKPye iktidarı altın tabakta biz sunduk. On iki yıldır
bizim sayemizde iktidarda. diyor. Her yere laf yetiştirmeye
çalışan Başbakan suskun. Suçüstü yakalandığından
mıdır nedir azar işitmiş çocuk misali utlu yüklü! Ülkenin
Başbakanı kendisine, iktidarına, milletine yapılan
hakaretler karşısında suspus. Sözcüleri de bölücübaşının
söylediklerini tevil etme gayretine girmişler.
Bekir Bozdağ
Devletin imzaladığı bir şey yok. diyor. İyi de Oslo
müzakere tutanakları ile İmralı tutanakları arasındaki
zamana bir bakın. PKKnin siyasal taleplerini tasarı ve teklifler hâlinde
AKP Meclise taşımamış mı?
Ömer Çelik olan
biteni masum göstermeye çalışıyor: Yapılan müzakereler
devletin niteliği ve milletin vasfı üzerine değil. Ya ne
üzerine? Sosyal barış ve silah bırakma üzerine
Sayın
Çelik, bir bakana Yalan söylüyorsunuz. demek bana yakışmaz ama bu
kadar gaflet, bu kadar dalalet, -adına ne derseniz deyin- bu kadar
saflık yahut milleti saf yerine koymak fazla.
Soruyorum: PKK
otuz yıldır yürüttüğü terör eylemlerinden ne için vazgeçiyor
öyle ise? Üstelik İmralıdaki konuşmaların neredeyse
tamamı devlet, millet ve Anayasa üzerine. Ama biz bu zihniyeti
tanıyoruz. Terörle pazarlık yapıyorsunuz dediğimizde, Oslo
müzakere tutanakları ortaya çıktığında da, önce alev
çıktı ağızlarından, yalanladılar, inkâr ettiler,
hakaret ettiler, sonra söylediklerinin hepsini yutmak zorunda kaldılar.
BDPnin Genel
Başkanı Erbilde diyor ki: Biz sızdırmadık ama
konuşulanlar ile tutanaklar büyük benzerlik taşıyor.
Sızdıranın kim olduğunu araştırıyoruz.
Dikkat edelim arkadaşlar Bunlar konuşulmadı. denilmiyor, Kim
sızdırdı? Gazete niye bunu yazdı? deniyor. Yani, on dört
yıl önce Türk askerinin karşısında süt dökmüş kedi
gibi duran katili, dünün müebbet mahkûmunu, bugünün muhatap mahkûmu yaparken
sen utanmıyorsun da bunu Türk milletine duyuranlar mı utanacak? AKP,
milletin gözünde, gerçekleri gizleme ve perdeleme faaliyetlerinde
açığa düşmüş, suçüstü yakalanmıştır. AKP ve
PKKnın niyet birlikteliğini perdeleyen Canım tüm
PKKlılar kötü değil, aralarında namaz kılanlar bile var,
iyileri de var. Biz iyileri muhatap alıyoruz. saptırmaları hep
bu yüzdendi, gizli gündemlerini uygulamaktı istedikleri.
Teröristlerle
pazarlık sürecinde neler neler konuşulmamış ki.
PKKnın, AKPnin kullandığı terimler hemen hemen aynı.
35 bin kişinin katilinin, bu Mecliste yemin etmiş milletvekillerine
ve onlar aracılığı ile AKP Hükûmetine verdiği ev
ödevlerinde de bunu görebilirsiniz. Bu konular önceki pazarlıklarda
konuşulmasa Yapılacak, edilecek, böyle olacak. gibi şartlı
cümleler mi kurulur? Bakın bebek katilinin sözlerine: Rejim
değişikliği olacak, yepyeni bir cumhuriyet kurulacak. diyor.
Demokratik özerklik telaffuz edilmeden Avrupa Yerel Özerklik
Şartına Türkiye'nin koyduğu çekince kaldırılacak.
diyor. Aynen İspanyada olduğu gibi, halkların kendi
aralarındaki dayanışma ve kültürü garanti altına
alınacak. Devam ediyor: Kolektif haklar ve Kürt reformu yasası
çıkartılacak. Hakikat ve akil adamlar komisyonu kurulacak. Çekilme
Meclis onayıyla olacak. diyor. Dikkat buyurun lütfen -Meclis, bir
başka ülkeyle savaş ya da barış kararı verir- eli
kanlı cani, PKKyı Türk Silahlı Kuvvetleriyle aynı ayarda
görüyor ve diyor ki: Çekilme Meclis kararıyla olacak. Ev hapsi ya da
genel affa gerek kalmayacak, hepimiz özgür olacağız. AKPnin dördüncü
yargı paketi arifesinde, tüm bunlar PKKya neredeyse taahhüt edilmiş
gibi konuşuyor. Arkasından da diyor ki: Tayyip Beyin
Başkanlığını destekleriz.
Değerli
milletvekilleri, AKP-PKK pazarlıkları sürerken bazı
görevlendirilmiş yazarçizer takımı da İngiliz
yardakçısı Ali Kemali aratmayacak yazılar yazıyorlar,
Milliyetçi Hareket Partisini suçluyorlar, Türk milliyetçilerine hakaret edip
ayaklarının altına alıyorlar. AKP, terörü önleme konusunda
çözüm yanlısı, Milliyetçi Hareket Partisi de bunun önündeki
engelmiş gibi, papağanlar misali aynı nakaratı
tekrarlıyorlar. Bir milletin onuru, haysiyeti, şerefi hak getire.
Onlara on bininci kere tekrar ediyoruz: Terörle mücadelede AKP Milliyetçi Hareket
Partisinden ne istemiş de eli böğründe kalmış? Milliyetçi
Hareket Partisi bugüne kadar, ne istemiş de yardımcı
olmamış? Kastettiğiniz terörle müzakereyse binlerce şehit
ve gazinin üzerine ne bizim ne sizin ne de başka birinin pazarlık
etmeye yetkisi, ayrıcalığı yok, olamaz da. Köprü altından
su mu bağışlıyorsunuz? Şehit anasına,
babasına, eşine, evladına sordun mu da pazarlık
masasına oturuyorsun? Oğlun gemicikler alırken Sayın
Başbakan Evladını askere gönderiyor musun? diye
rızalarını aldın mı? O hâlde Milliyetçi Hareket Partisinden
bu vefasızlığa, bu onursuzluğa nasıl katkı
vermesini beklersin? Tüm dünya yıkılsa altında bizler kalsak
Iğdırlı, Antepli, Kayserili, Ispartalı, Mersinli,
Yozgatlı şehidimizin hakkını aramaktan asla
vazgeçmeyeceğiz.
Şehitleri
ölü sanmayın, onlar diridir. diyen yüce kitabımız, Şehitlerin
yeri peygamberlerin yanıdır. diyen Sevgili Peygamberimiz rehberimiz
olduğu sürece şehidi küçümsemenin peygamberlere hakaret etmek
olduğunu unutmayacağız, unutturmayacağız. Kendisine
hakaret edilen bu millet hem bu dünyada hem de ruzi mahşerde bunun
hesabını mutlaka soracaktır. Rahmani kılığa
girmiş şeytani projelerin eş başkanlarını,
onların yol arkadaşlarını tarih yazacak,
evlatlarımız da okuyacak.
Tekrar tekrar
soruyorsanız Milliyetçi Hareket Partisinin son sözünü, işte son
sözümüz: Mühür vursalar da dilimize, kelepçe geçirseler de kolumuza, zincir
taksalar da ayağımıza yine vatan deriz, yine millet deriz ve
yine Türklük ve milliyetçilik uğruna düşeriz çetin yollara, kul
olmayız Allahtan başkasına ve çakmak çakmak gözlerimizle, hilal
gibi bakışlarımızla meydan okuruz zifirî karanlığa.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, onu oylamaya sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, (2/191)
esas numaralı, Tarım Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/99)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/191) Esas
numaralı Kanun Teklifim kırk beş gün içinde Komisyonda
görüşülmediğinden İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 15/2/2012
Erkan
Akçay
Manisa
BAŞKAN
Teklif sahibi, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal
desteklemelerin artırılması için vermiş olduğumuz
kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması için söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifimizle Tarım Kanununun 21inci maddesine
göre millî gelirin yüzde 1i oranında yapılması gereken
tarım desteklerinin yüzde 1,5e çıkarılmasını teklif
ediyoruz.
2013 bütçesinde
tarıma 8 milyar 900 milyon lira destek verilmesi öngörülmektedir. Bu da
millî gelirin binde 49udur yani millî gelirin yüzde 0,5ine tekabül
etmektedir. Biz ise tarımsal desteğin nakit 8,9 milyar liradan 23,5
milyar liraya çıkarılmasını hedef alıyoruz.
Hükûmetin ilgi
alanının dışında kalan Türk tarımı ve
çiftçimiz Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman çok önem verdiği
konuların başında gelmektedir. Çiftçilerimizin
sorunlarını hiçbir zaman aklımızdan ve gündemimizden
çıkarmadık, Meclis faaliyetlerimizi de bu çerçevede
gerçekleştirme gayreti içerisindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, AKP ile geçen on yılda yanlış
politikaların en büyük kurbanı Türk tarımıdır, Türk
çiftçisidir. Tarım, âdeta can çekişmektedir. Üretici
fukaralaşmış ve borca batmıştır. On yılda
tarımsal kredi borcu 530 milyon liradan 30 milyar liraya
çıkmıştır. Borç 6 kat artmıştır. Çiftçinin elinde
ödenmemiş faturalar, evinde icra tebligatları vardır. Çiftçi her
geçen gün üretimden uzaklaşmaktadır. Türkiyenin nüfusu hızla
artarken, üretim yapan çiftçi sayısı azalmaktadır.
İşlenen tarım alanları on yılda 24 milyon hektardan 20
milyon 500 bin hektara düşmüştür. Millî geliri on yılda 3e
katladığını iddia eden Hükûmet, tarımın millî
gelirden aldığı payı yüzde 10dan yüzde 8e
düşürmüştür.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2008de 2008-2012
Tarım Vizyonu başlığı ile bir belge
açıklamıştır. Bu belgenin başında, Sayın
Başbakanın Türk tarımını kalkındırmadan
Türkiyeyi kalkındıramayız. sözüne yer verilmişti. Bu
belgedeki hedeflerin hiçbiri yerine getirilmemiştir ancak belgede yer
almayan ilkleri Türk milletine yaşattılar. Bu dönemde tarihinde ilk
kez kurbanlık hayvan ithal etti Türkiye. Tarım ülkesi Türkiye, saman
ithal eden bir ülke durumuna geldi ve canlı hayvan ve et ithalatı
yine bu dönemde başladı. İlk kez, Tarım Bakanı, Fransa
tarafından tarım alanında şövalye liyakat
nişanıyla ödüllendirildi. Türkiyede ekilen tarım arazisi yüzde
14,5 azalırken Afrika ülkesi Sudanda doksan dokuz
yıllığına 5 milyon dönüm tarım arazisi
kiralanıyor. AKP Hükûmeti Türkiyedeki çiftçiyi desteklemek yerine
Sudanda sudan ucuz mazot ve işçilik maliyetleri gibi ucuz girdilerle
yapılacak üretimi Türkiyeye getirme gayreti içerisindedir. Bu durum Türk
çiftçisini daha da zarara uğratacaktır.
Türkiye'de
tarımı iyileştirmesi gerekenler sanki Sudan Tarım
Bakanı gibi çalışmaktadır. Bu azimle yabancılardan
alacağı liyakat nişanları koleksiyonu da artacaktır.
Türkiye'de
tarım sektörünün ayakta durabilmesi için üretim maliyetlerinin
düşürülmesi gerekmektedir. Temel girdi fiyatları her geçen gün
artarken üretim maliyetlerinde elbette düşüş beklenemez. Oysa Hükûmet
sadece göz boyuyor, sağ eliyle verdiğini sol eliyle geri alıyor.
Tarımda yılda kullanılan 3,5 milyar ton mazottan ÖTV ve KDV
olarak 9 milyar Türk lirası tahsil edilmektedir. Hükûmet 2013 için
belirlediği 8,9 milyarlık destek ödemelerini, sadece çiftçinin
kullandığı mazottan geri almaktadır. Çiftçiye verilen destek
ise çiftçinin dişinin gediğini dahi doldurmamaktadır.
Örneğin buğday üreticisi dekar başına 56 lira mazot
harcaması yaparken, mazot desteği olarak sadece 4 Türk lirası
prim ödenmektedir. Çiftçi yeterli desteği alamazken artan girdi fiyatları
altında ezilmektedir. 2002de çiftçimiz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) 2002 de
Bu
düşüncelerle kanun teklifimize desteklerinizi bekler, saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
teklifimizin kabulü hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi
çiftçi desteklerinin biraz daha artırılması, çiftçinin durumunun
daha düzeltilmesiyle alakalı içeriği olan bir kanun teklifi.
Tabii, destekler
denilince akla çitçiye doğrudan yapılan destekler geliyor yani
yağlı tohumlara prim destekleri gibi, gübre-mazot destekleri gibi. Bu
desteklerin daha da arttırılması yönünde bir kanun teklifi
vermişiz. Bakalım, biraz sonra oylamaya sunulacak, değerli
iktidar milletvekillerini bu konudaki tavrı da nedir, onu da görmüş
olacağız.
Tabii, destekler
çiftçinin yaşaması için, çiftçinin varlığını
devam ettirebilmesi için çok önemli. Bugün dünyanın her tarafında
ülkeler çiftçilerini destekliyorlar. Niye? Çünkü çiftçi üreten insan,
ürettiğini pazarlayabilen, ürettiğiyle ülkesini doyuran,
tahılıyla, meyvesiyle, sebzesiyle ülkesinin insanlarını
doyuran insanlar çiftçiler. Ama bugün günümüze geldiğimizde çiftçi
hakikaten çok sıkıntıda, çok perişan. Mazot fiyatları
geldiğiniz günden bu yana 400 kat artmış arkadaşlar. Gübre
fiyatları geldiğiniz günden bu yana yüzde 400 artmış.
Şimdi bu şartlarda çiftçinin üretim yapması, çiftçinin ekip
biçmesi öyle çok da kolay değil. Ha, biz diyoruz ki, -hep Avrupa
Birliğinden bahsediyorsunuz, Avrupa Birliğine girmenin gayreti içinde
olduğunuzu iddia ediyorsunuz- Avrupa Birliğindeki ülkelerin çiftçiye
vermiş olduğu desteğin gelin yarısını verelim
çiftçimize. Keşke verebilsek ama yok; hep Avrupa Birliğinden, Avrupa
Birliğindeki çiftçiden, onlarla rekabet etmekten bahsediyorsunuz. Bugün
Yunanistanda bu kriz öncesinde pamuğun desteği 700-800 liraydı.
Şu anda ne kadar olduğunu çok iyi bilmiyorum ama Amerika
Birleşik Devletlerinde, bizim çiftçimize vermiş olduğunuz
desteğin en az 3 misli. Yani şu anda pamuktaki destekleme primi
sertifikalı tohumlarda 420 lira, sertifikasız tohumlarda 350 lira,
ABDde bu rakam en az 3 misli bizim çiftçimize verilen destekten daha fazla.
Şimdi,
Sayın Bakana bu konuda eleştiriler getirdiğimiz zaman Sayın
Bakan:-Biz şu kadar destek veriyoruz, bu kadar destek veriyoruz
- geliyor
burada, çiftçi sanki bütün meselelerini halletmiş, bütün
sıkıntılarını halletmiş gibi toz pembe bir tablo
çiziyor ama baktığınız zaman bu öyle değil. Yani
şimdi sizin vermiş olduğunuz destek çiftçinin dönüme
atmış olduğu gübrenin yüzde 1i bile değil arkadaşlar.
Çiftçinin yakmış olduğu mazotun onda 1i bile değil sizin
vermiş olduğunuz destek ama bu desteklerle övünüyorsunuz. Millî
gelirin yüzde 1i kadar destek vermeyi taahhüt ediyorsunuz. Gelin bunu 1,5
yapalım, 2 yapalım. Çiftçi, üreten insan. Ürettiğinden para
kazanmak istiyor ama çiftçimiz şu anda para kazanamıyor. Sayın
Bakan Ziraat Bankasından şu kadar fazla kredi verdik, bu kadar fazla
kredi verdik. diyor. Yahu, parası olan bir insan gidip Ziraat
Bankasından niye kredi alsın? Parası olan çiftçi gidip Denizbanktan,
Finansbanktan niye kredi alsın ya! Keyfine mi gidip kredi alıyor, borçlanıyor?
Ancak tarlasını ekebilmek için bu bankalara ipotek veriyor, gidiyor
oradan kredi temin ediyor ve tarlasını ekmeye
çalışıyor, mazot almaya, gübre almaya çalışıyor.
Dolayısıyla, çiftçimizin durumu hiç iyi değil.
Bakın, bir
şey daha var. Buradan özellikle, çiftçilik yapan AKPli değerli
milletvekillerimize veya çiftçilerin olduğu bölgede yaşayan
değerli AKPli milletvekillerimize seslenmek istiyorum: Şimdi,
Adanada erken mısırdan yani birinci ürün mısırdan 1.400
kilo, 1.500 kilo ürün alınır. Şu anda TÜİK rakamları
ne belirlemiş biliyor musunuz Adanadaki ortalamayı?
Buğdaya
verdiğiniz destekleme 5 kuruş, mısıra verdiğiniz
destekleme 4 kuruş. Gelin bunları artıralım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM VARLI
(Devamla)
çiftçimize destek verelim, çiftçimize destek olalım,
onları kollayalım, onların üretim yapmasını
sağlayalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Plan
ve Bütçe Komisyonunda boşalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için İzmir Milletvekili Sayın İlknur Denizli
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Rize Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar ve Kars Milletvekili
Sayın Yunus Kılıç ile 16 milletvekilinin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars
Milletvekili Yunus Kılıç ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
28/02/2013 tarihli
birleşimde teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ORMAN
KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HA-ZİNE ADINA
ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN
DEĞERLEN-DİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM
ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE
1- 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümleler
eklenmiş, sekizinci fıkrasının dördüncü cümlesinde yer alan
yüzde onu ibaresi tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal
amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı
yapılar (mandıra, sera, ağıl, kümes vb.) ile sürekli ikamet
amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için
yüzde onu, diğer yerler için yüzde yirmisi, olarak, üç yılda
altı eşit taksitte ibaresi beş yılda on eşit
taksitte olarak ve dört yılda sekiz eşit taksitte ibaresi
altı yılda oniki eşit taksitte olarak
değiştirilmiştir.
Ancak, tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal
amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı
yapılar (mandıra, sera, ağıl kümes vb.) ile sürekli ikamet
amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için satış
bedeli, rayiç bedelin yüzde ellisi üzerinden hesaplanır, bu şekilde
satılan taşınmazların sonradan farklı amaçla
kullanılması halinde, taşınmazın satış
tarihi itibariyle rayiç bedelinin yüzde yetmişi üzerinden hesaplanacak
bedel esas alınarak aradaki fark kanuni faiziyle birlikte ecrimisilin
tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin hükümler uyarınca kayıt
malikinden tahsil edilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Kerim Özkan, Burdur Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 1inci
maddede Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu arada
televizyonları başlarında sabırsızlıkla bu
kanunun geçmesini bekleyen çiftçi kardeşlerimize de yürekten
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Bugün, Antalya
coğrafyasından, Antalyanın Gazipaşasından,
Serikinden, Manavgatından, Alanyasından, merkezinden,
Kumlucasından, Finikesinden, Kalkanından birçok insan
Ankaradaydı, yaklaşık 56 otobüs. Niçin geldiler bunlar?
Ekmekleri için geldiler.
Yani 2/B, 2002 yılından beri
2/B konuşuyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Niye
engellediniz? diye size sormaya gelmişlerdir.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
Engelleme diye bir şey söz konusu değil.
Yıllardır, ancak Adalet ve
Kalkınma Partisi kasaptaki ete soğan doğrar gibi 2002
yılında 25 milyar dolar bu çiftçilerden, bu üreten insanlardan, 2/B
arazilerinden bir gelir elde edeceğini sandı, bir kanun teklifi
getirdi. Ancak Cumhuriyet Halk Partisinin o gün de, bugün de söylediği
söylemi, o 41 Sözde dile getirdiklerini sizlerle paylaşmak isterim: 2/B
arazilerinin mülkiyet sorunu çözülecek, kullandıkları araziler orman
köylüsüne bedelsiz verilecek. Bunu söylemişiz, akabinde Uzun
yıllardır kentsel yerleşim alanına dönüşmüş veya
turizm amaçlı kullanıma açılmış olan 2/B
alanlarıyla ilgili mülkiyet sorunları hızla çözülecek,
sağlanacak kaynak yeni orman alanlarının
yaratılmasında kullanılacaktır. Orman köylümüzün
yaşadığı yerde işi, aşı ve huzuru
olacaktır. Sosyoekonomik tedbirler alınarak ormandan usulsüz
faydalanmanın ve her türlü işgalin önüne geçilecektir. dedik ama on
bir yıllık süreçte Adalet ve Kalkınma Partisini bir türlü ikna
edemedik. Komisyonlara geldi, gruplara geldi; harcadığımız
efor vatandaşı mutlu etmedi. Vatandaş infial hâlinde,
İzmirde Manisa yolunu kesiyor infial hâlinde, Antalyada
defterdarlık basıyor infial hâlinde. Bugün, şu anda
serasında çalışması gereken, domates toplaması
gereken, biber toplaması gereken, patlıcan toplaması gereken
insanlar işini gücünü bırakmış gelmiş, Hükûmetten,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir şeyler bekliyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Attığımız
taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmedi arkadaşlar.
Bugün yine yanlış
yapıyoruz. Biz ne diyoruz: Emlak değeri üzerinden bu çiftçilerimizi
bu toprakla buluşturalım. Toprakla koyun, gerisi oyun. Toprağa
sahip çıkalım, üretime sahip çıkalım,
hayvancılığa sahip çıkalım diyoruz ama ne yazık
ki rakamlarla oyalanmaya devam ediyorsunuz. Bakın, 25 milyar dolardan
başladık, en sonunda 5 milyar dolara kadar indik, geldik. Ne olurdu
sanki bunu 2002de bizim dediğimiz gibi halletmiş olsaydık, o
vatandaşlarımız o topraklarla buluşmuş olsaydı?
Ama ne yazık ki dediklerimizi bir anlamda değerlendirmediniz.
Seçim
bildirgelerimizde yer aldı bu konular değerli arkadaşlarım,
sizin de aldı, bizim de aldı. Yıl 2002, Milliyetçi Hareket
Partisinin de programında vardı, Adalet ve Kalkınma Partisinin
de programında vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin de programında
vardı: Sorun 2/B çözülecek. Ve o günlerde dediğimizde Hayır,
biz o aradan kazanacağımız parayı ekonomide
kullanırız. dediniz. Hayır, bu ormanlar hepimizin, ortak
değerimiz. Gelin, bu parayı tekrar ağaçlandırmada, orman alanlarını
yaşatmada kullanalım. dedik ama kabul etmediniz. Anayasa
Mahkemesinden döndü. Kanun geldi, Rayiç değerin yüzde 70i dediniz.
Bugün, o feryat eden üreticileri dinledim dışarıda; o anneleri,
o teyzeleri, o amcaları dinledim. Diyorlar ki: İki köy yan yana
Toprak bütünlüğünüz var da, aradan yol geçiyor
Hayır, yan yana,
alanlarımız beraber. diyor. Bir milletvekilinin veya imtiyazlı
kişinin alanına farklı
İmtiyazlı insana, dönümü 60
lira; imtiyazsız çiftçiye, üreten insana 340 lira. Bu olmaz.
Sonra göstermelik
Burada söylemler dile getirdi arkadaşlar, o söylemlerden sonra rayiç
değeri yüzde 10 oranında o köylerde artırmışlar. Olmaz
değerli arkadaşlarım, vatandaşımızı
eşit tutmak zorundayız.
Milletvekilinin
imtiyazı, memurun imtiyazı, defterdarın imtiyazı, polisin
imtiyazı olmaz, köyün imtiyazı olmaz. Bütün atalarımız bu
ülke için ulusal Kurtuluş Savaşında hep beraber aynı
hedefe kurşun sıktılar. Bu insanlar arasında ayrım
yapamayız ama günümüz koşullarında rayiç değer üzerinde bu
ayrım yapılmış, bunu düzeltin diyoruz, Hükûmet
yetkililerini uyarıyoruz. O emlak dairelerinde, Millî Emlakta
çalışan insanlarımız fedakârca
çalışmışlar. Bakın, onların da alın
terlerini vermemişsiniz. Ek mesai yapmışlar, ek mesai
ücretlerini takdim etmemişsiniz, onlar da feryat ediyor çiftçiler gibi. Bu
konunun çözülmesi gerekiyor.
Önergelerimiz var,
bu önergelerimizi, gelin, hep beraber değerlendirelim, bu çiftçilerimizi emlak değeri üzerinden
bu topraklarla buluşturalım, orman köylülerine bedelsiz verelim. Orman
köylüleri o dağlarda, o orman arazilerinde isimsiz kahramanlardır.
Doğduğumuz topraklarda doymak istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın -ben o coğrafyada o çok
çalıştım- bu insanlar, bundan otuz sene kırk sene önce, bir
kürek iki yürek, karı-koca, ellerinde sadece gaz ocağı var. O
zaman Aygaz, Milangaz, İpragaz yoktu, sadece gaz ocağı
Gazlı bir ocak, bir yatak, bir yorgan, bir de kürekle bu alanlara indiler.
Bu alanlar taşlıktı, bu alanlar tarım arazisi değildi,
çadırını kurdu, bu süreçte üretim yaptı. Bu süreçte ne
yaptı? Çocuklarını okuttu; yetmedi, bu çocuklarını
memur yaptı, düğünleri yaptı bu gelir ve getiriyle, ancak -o
araziye verecek parayı toplayamadı- hayatını idame ettirdi.
Bu, Alanyada böyle, Manavgatta böyle, Burdurda böyle, Muğlada böyle,
İzmirde böyle, Mersinde böyle, Türkiye coğrafyasında böyle ne
yazık ki. Bu insanlar, evlatlarıyla, düğünlerinde
borçlarıyla gark oldular bu süreç içerisinde, buraya ayrıca bir
artırım yapamadılar. Onun için feryat ediyorlar Elimizde yok bu
para. diyorlar. Olmuş olsa biz bunu alırız çünkü
yıllardır bizim en ücra köşelerde ürettiğimiz domates para
etmedi; biz dünyanın en pahalı mazotunu kullandık, dünyanın
en pahalı elektriğini kullandık, dünyanın en pahalı
ilacını kullandık, en pahalı tohumunu kullandık ama
bizim üzerimizden geçinenler rant sahibi oldular, kat sahibi oldular, zengin
oldular ama bizler olduğumuz yerde sayıyoruz. Bizim
çocuklarımız, sizin çocuklarınız gibi imtiyaz sahibi
değil, onlar hem çalıştılar hem okudular. diyorlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Gemiyi de söyle, gemiyi!
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) - O zorluğu sizin aranızda görenler de var, bizim
aramızda görenler de var. O zorlukları görenlerden biri de
kardeşiniz. Kolay olmadı buralara gelmek yani Buraya gelinceye kadar
çok çektik zoru, Allahım cümlenle koru. diyoruz. Bu vatandaşlar da
aynı şeyi söylüyor, kapısına yazmış, seranın
kapısına. Seranın kapısına şunu yazmış:
Allahım, bunu kuruncaya kadar çok çektim zoru, cümlenle koru. diyor. Ne
demek bu? Serası onun ekmeği, ekmek teknesine sahip
çıkıyor.
Onun için, bu
2/Byle ilgili söylemlerinizi değiştirmeniz, önergelerimizi kabul
etmeniz gerekiyor. O, iştahınızı kabartan, kasaptaki ete
soğan doğramaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Bundan vazgeçersek, bugün o
binlerce insanı mutlu edersek, aynı şekilde İstanbulda bir
göz evi olmuş bu insanlar da bu kanunun çıkmasını bekliyor.
Beykozda, Sultanbeylide, İstanbulun değişik,
Avcılarında, bu kanunun çıkmasını bekleyen
milyonlarımız var. Bunların istemlerine göre bu Meclisin hareket
etmesini talep ediyoruz.
Yine aynı
şekilde, elinde tapusu olan vatandaşlarımız var. Ormanla
mahkemeye düşmüş, mahkeme, tapusu olduğu hâlde elinde mülkiyeti
elinden almış, ormana çıkarmış ama o insanlar hâlâ
orada ekip dikip, bir şeyler üretiyorlar. Onların da
haklarının korunması gerekiyor, onlar da feryat ediyor Benim
atamdan kaldı. diyor. 10 dönüm, 15 dönüm, 20 dönüm, yerine göre 60 dönüm,
40 dönüm. Bu yer benim atamdan kaldı, dedelerimden kaldı,
yıllardır biz burada tarım yapıyorduk ama elimizden
alınmış, ormana geçmiş, haberimiz yok. Bu konuda bir
düzenleme istiyoruz, bu yerler bizim, bizim namusumuz bu topraklar. diye
feryat ediyorlar. Bunların da söylemlerini, isteklerini kabul etmeniz
gerekiyor.
Daha önce,
bakın, değerli arkadaşlarım, bunlar olurken katkı
payı aldınız. Benim Burdurumda, Elsazında metrekareye 3
bin lira değer biçmişiz, rayiç değer. Vatandaş şu anda
500 liraya alıp satıyor bunları. 500 liraya; 3 bin lira
değer biçmişisiniz. 500 liraya alıp satarken, siz 3 bin lira
değer biçiyorsunuz ve bunun da güzellik olduğunu söylüyorsunuz. Bu,
güzellik değil arkadaşlarım. Gelin, bunları emlak
değeri üzerinden bir değerlendirmeye tabi tutun. diye feryat
ediyoruz.
Yine, aynı
şekilde, bu süre 26 Nisanda bitti, bundan sonra da bir uzatma talepleri
var. Bu uzatmayı da bu Meclis olarak bugün, burada, yapmamız
gerekiyor. Bakana soruyoruz: Sayın Bakan, bu konuda bir uzatmanız
olacak mı? Cevap yok ama on binler, yüz binler bu sorunun
cevabını bekliyor. Bu konuda, bu değerlerin tespiti konusunda
bir cevap vermesini de Sayın Bakandan rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, vatandaşlarımız dertli, sorun çok. Emeklilerde
dert var, işçilerde dert var, öğrencilerde dert var, şoförlerde
dert var; dert, dert, dert, dert
Bu derdin çözüm yeri de Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Onları da, inşallah vereceğiniz oylarla bu sorunu bugün
çözeceğiz.
Bu duygularla
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Sümer Oral.
Buyurun Sayın
Oral. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜMER ORAL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
görüşmekte olduğumuz 5 maddeden oluşan kanun teklifi, dokuz ay
kadar önce, 19 Nisan 2012 günü burada görüşülüp kabul ettiğimiz,
kısaca 2/B diye isimlendirilen kanunda yeni bir değişiklik
öngörüyor. Böylece, dokuz
ay gibi uzunca olmayan bir süre içinde yapılan ikinci bir kanuni
değişiklik.
30 Ocak 2013 tarihinde
yani otuz üç gün kadar önce gene aynı konuda ve aynı kanunda rayiç
bedel ile ilgili bir değişiklik daha gerçekleştirildi. Neticede,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, dokuz ay içinde yirmi sekiz gün ara
ile aynı konuda ikinci değişikliği görüşme durumuyla
karşı karşıya kalıyor. Haklı ve doğru olarak
bugün ele alınan değişikliğin, aynı konuyla ilgili bir
ay kadar önce kanunlaştırdığımız düzenleme içinde
niçin düşünülmediğini anlamak güç. Aynı kanunda ve aynı
konuda bu kadar kısa aralıklarla değişikliğe
gidilmesi, bizim Parlamento geleneğimizde fazlaca rastlanan bir uygulama
değil, hele hele Maliye Bakanlığı tatbikatında hiç
değil. Kaldı ki bir ay ara ile yapılan her iki
değişikliğin de 19 Nisan 2012 tarihli 2/Bye ilişkin ana
kanunda yer alması gerekirdi. Gecikmeyle gelen bu tür
değişiklikler, kuşkusuz, bazı yurttaşlarımızı
ekonomik açıdan mağduriyete düşürmüş olabilir, hatta
olabilir değil olmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; daha önce bazı değerli milletvekili
arkadaşlarımızın da dile getirdiği gibi 2/B olayı
hayli uzun geçmişe sahiptir. Esasen bu konu, 2001 ve 2002
yıllarında kapsamlı biçimde ele alındı,
hazırlıkları yapıldı, ancak Anayasada mevcut hükümler
karşısında Meclise sunulamamış idi.
Hatırlanacağı üzere, aynı dönemde hazine
taşınmazlarının satışına sürat ve
kolaylık kazandırmak amacıyla 29 Haziran 2001 tarihinde 4706
sayılı Kanun çıkarıldı. Taksitli satış, KDV
muafiyeti gibi daha bir kısım kolaylıklar ve imkânlar
sağlanmıştı.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; 2/B olarak adlandırdığımız
hazineye ait taşınmazları; bir, üzerinde yapılaşma
olan ve/veya imar planı içinde kalanlar; iki, imar planları
dışında tarım alanında kalanlar olmak üzere iki grup
altında ele alıp satış şartlarının buna göre
belirlenmesi gerekirdi. Yapılan uyarılara rağmen satış
şartları belirlenirken üzerinde yapılaşma olan ve imar
planı içinde kalan taşınmazlar ve tarım alanı
vasfında olan taşınmazlar ayrımı
yapılmamıştır. Oysa 2/B alanları ayrıma tabi
tutularak, tarım alanlarının daha uygun şartlarda
çiftçilere satılması için bazı düzenlemelerin
yapılması gerekirdi.
Hazine
arazilerinin satışına yönelik olarak daha önce
çıkarılmış bulunan kanunlarda bu ayrım hep
yapılmıştır. Tarım arazisi için neden özel
şartlar getirilmedi bunun sebebini anlamak gerçekten mümkün değil. Bu
yetmezmiş gibi, 6292 sayılı Kanunda değişiklik
yapılarak 30 Ocak 2013 gün ve 6412 sayılı Kanun yine tarım
alanı-yapılaşmış alan ayrımı
yapılmaksızın satışı yapılacak
taşınmazın 400 metrekareye kadar kısmı için rayiç
bedelin yüzde 50sinin alınması esası getirilmiştir.
Şimdi, yanlışlığın farkına varıldı
ve tarım alanlarını da rayiç bedelin yarısı üzerinden
satmak için kanun teklifi getiriliyor ama maalesef geç kalındı. Rayiç
değerin yüzde 70ini ödeyerek tarlasını satın
alamayacağını anlayan birçok çiftçi ellerindeki arazileri âdeta
yok pahasına noter senediyle devretmek zorunda kaldı. Şimdi 2/B
vasfındaki bu tarlaların bir kısmı için satın alma
hakkı kanuni tabirle akdi halef denilen bazı kişilerin eline
geçti.
Sayın Başkan, uzun süredir
kamuoyunun gündeminde bulunan 2/B sorununun çözümünden esas itibarıyla
beklenen şudur:
Birincisi: Bin bir mahrumiyet içinde
çoluk çocuğu ile geçim mücadelesi veren orman köylüsüne imkân
sağlamak, ona daha iyi şartlar sunmak.
İkincisi: Yıllarca üzerinde
yaşadığı, çalıştığı,
hayatını kazandığı taşınmazları uygun
şartlarla ona devretmek. Temel amaç bu idi. Peki, bu amaçla
çıkarılan kanun uygulamasına bugün
baktığımızda, gösterilen gayretlere
baktığımızda bu amaca paralel bir seyir görülüyor mu? Ne
yazık ki bunlara olumlu cevap verme imkânı yok.
Tarım alanlarının
satışında yaşanan başka bir
sıkıntıyı gündeme getirmek istiyorum. Hatırlarsak 2/B
arazilerinin satışı gündeme geldiğinde, Hükûmet,
satışlara hazırlık olmak ve satışları
kolaylaştırmak için 2009 yılında bazı kanunlarda
değişiklik tasarılarını Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk etti ve bu tasarılar kanunlaştı. Bunlardan biri de Kadastro
Kanununa eklenen Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Kadastrosu ve Tescili
başlıklı ek madde 4tür. Bu maddenin beşinci
fıkrasında, bu madde kapsamındaki kadastro ifraz ve tescil
işlemlerinin 3194 sayılı Kanun ile 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi
olmaksızın yapılacağı öngörülmüştür. Bu değişiklikle
Hükûmet, 2/B arazilerinin satışında İmar Kanunundan ve
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundan gelen
kısıtlamaları ortadan kaldırarak satışları
kolaylaştırmak istiyordu. Ancak, 4üncü maddenin beşinci
fıkrası bilahare Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Tarım arazilerinin parçalara
bölünerek verimliliğinin düşmesi uygun değil ama ortaya
çıkan sorun da çözülmeli. Çözülmediği takdirde 20 bin metrekarenin
altındaki 2/B arazilerinin çiftçilere satışı mümkün
olamayacak. Bu konuda, Anayasaya uygun düşecek bir çözüm bulmak ve
geliştirmek gerekecek.
Önemle belirtmek gerekir
ki 2/B vasfındaki tarım arazilerinin çok büyük bir bölümünün esas hak
sahipleri bugün hayatta değiller. Bu yerler hayatta olmayan hak
sahiplerinin mirasçıları tarafından satın
alınacaktır. Bu sorun çözüme kavuşturulmadığı
takdirde 2/B tarım arazilerinin büyük bölümü satılamayacaktır.
Güncelleme yapılarak bu sorunu çözmek de mümkün değil. Sorun
çözülmediği takdirde binlerce dava ile mahkemeler uğraşmak
zorunda kalacak. Bilindiği gibi, güncelleme çalışmaları
yapılırken iptal kararı olmadığından hisseli
tespit yapıldı. Bu çalışmalara göre tapudan hisseli tescil
istendiğinde bu tescil işlemi yapılamaz, yapılsa da kanuna
aykırı olur. Anayasa Mahkemesi kararı tescilden sonra
yayımlanmış olsaydı sorun çıkmazdı ama şimdi
çıkar.
Satılması
planlanan 2/B tarım arazilerinin adet olarak yüzde kaçı 20 dönümün
üzerinde, yüzde kaçı 20 dönümün altında, bunun oranını
bilmiyoruz ama tahmin, 20 dönümün altındaki arazi sayısının
daha fazla olduğudur. Öyle görülüyor ki bu kanun uygulamasında ciddi
sorunlarla karşı karşıyayız.
Sayın
Başkan, teşekkür eder, değerli arkadaşlarıma
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oral.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin
Zenderlioğlu. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım, bu
vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Ayrıca, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
Burada görülen
odur ki, AKP Hükûmeti çıkarılan yasalardan umduğunu
bulamadığı için yeniden yasa çıkarmaya
çalışıyor. Bilindiği gibi, kamuoyunda 2/B yasası
olarak bilinen 6292 sayılı Yasa 19 Nisan 2012 tarihinde Parlamentoda
kabul edilmiş idi. Yeni yasanın üzerinden daha bir ay geçmemesine
rağmen yeterli olmadığı ortaya
çıkmıştır. Yenisinin de toplumun taleplerine cevap
olabileceğini düşünmüyoruz.
Şimdi, neden
bu yasa parça parça çıkarılmak isteniyor anlamış
değiliz. Bu işin içinde kuşkusuz rant vardır. Yoksa, bir
AKP Hükûmeti klasiği olarak mı değerlendirelim? Bu kadar
adaletsiz, bu kadar hukuksuz ve hakkaniyete uygun olmayan böylesi bir yasayı
tekrar Parlamentoya getirmek ne anlama geliyor acaba? Her nedense, bu
Parlamentonun çıkardığı mera yasaları, 2/B
yasaları yürürlüğe girer girmez sanki birileri karanlıktan
bağırarak Yahu, arkadaşlar, benim istediğim yasa bu
değildir. Bunu götürün değiştirin, yoksa ortalığı
duman ederim. der gibi geliyor. Bakarsınız, bir sabah tekrar,
birinin çıkarına uygun değil ise başka bir madde
değiştirme istemiyle Meclis gündemine gelir.
Ne yazık ki
böylesi temel yasalar enine boyuna ölçülmeden, biçilmeden, kârı
zararı hesaba katılmadan tekrar gündeme gelmektedir. Böyle yasa
çıkarmak olmaz. Salt çoğunluğa güvenerek birilerine rant
kapısını açmak için bir günde milyoner yaratmak toplumsal ahlaka
aykırıdır, etik olarak da uygun görmüyoruz. Elbette,
çıkarılan bu yasa ayet değildir, değişmesi
gerekebilir. Toplumun yararına değiştirilmesi elbette önemlidir,
kimse buna karşı çıkmaz, muhalefet etmez ama görülen o ki bizde
durum böyle değildir.
Neden bunları
söylüyoruz? Muhalefetin sesine kulak verin, söylemlerini, düşüncelerini
dikkate alınız diye. Genel Kurulda defalarca, bu konuda
değişiklik içeren önergeler verdik. Yine, AKP iktidarı,
çoğunluğuna güvenerek önergelerimizi kuşkusuz reddetmiştir.
Neden tartıştığımız da bu noktada gizlidir.
Aslında, yeni AKP Hükûmetinin çıkarmış olduğu kanun
tasarıları yeterince kamuoyuyla, sivil toplum örgütleriyle, konunun
erbabı, uzmanıyla da tartışılmamıştır.
Şu anda görüşmekte olduğumuz yasa teklifi yine böyle
antidemokratik bir zihniyetin ürünüdür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ormanlar bir ülkenin
akciğeridir, tüm canlıların ortak yaşam alanıdır,
insanların ortak zenginliği ve hazinesidir. Ormanlar insan
yaşamının olmazsa olmazıdır. Ormanların
korunması, geliştirilmesi insanlığın temel görevidir.
Ormanları geçim kaynağı olarak görmemeliyiz. Ormanlar
geleceğimizdir. Kimse geleceğimizi yok etmeye yeltenmesin.
Aslında,
ormanlar, cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1937 yılında
çıkarılan yeni bir yasayla koruma altına
alınmıştır. Tapu Kadastro Yasasıyla da orman
alanlarının sınırları belirlenmeye
çalışılmıştır. Türkiye topraklarının yüzde
80i ormanla kaplı idi, ne yazık ki şu anda yüzde 20ye
düşmüştür.
Sözüm ona,
bazı kurnazlar orman niteliği üzerinde uzman kesilerek
ormanların yok olmasına neden olmuşlardır. Hangi hileyle,
yalanla, orman ürünlerini ve arazilerini nasıl talan edebiliriz
hesabını yapanlar var. Bunlar, ormanların insan
sağlığı, ekolojik değerlerle ilgili bölümünü dikkate
almamaktadırlar.
Her ne kadar
yasalarda orman alanının korunması sağlanmaya
çalışılmışsa da doğal afetler sonucu,
yıldırım düşmesi, köylünün tarla açma istemleri ve
kasıtlı orman yangınlarının çıkarılması
orman alanlarının daraltılmasına neden olmuştur.
Yanan orman
alanlarında ağaçlandırma yapılmamıştır çünkü
kasıtlı yakılmıştır. Maalesef askerî
operasyonlarda bölgemizde de binlerce hektar orman kasıtlı olarak
yakılmış, ekolojik dengeyi de bozmuştur. Örnek verecek
olursak Bitlis bölgesinde, özellikle, Şeyh Cuma ormanları, Hecinan
ormanları, Mutki ilçemize bağlı Kerebo, Hilolin, Samo,
Tılmi, Dölek ormanlarının çatışma alanı olarak
nitelendirilmesi sonucu büyük bir bölümü yakılmış yani
doğanın yüreğine ateş düşürülmüştür.
Norşin
ilçemize bağlı Gölbaşı beldesi de 2/B
kapsamındadır. Bir kez köylüler bu toprakları
almıştır, şimdi ikinci kez bu toprakları alacak güçte
değillerdir. Zaten köylülerin durumu iyi değil. Bir de yeniden kendi
topraklarını almaya kalkışırlarsa ekonomik olarak
çökme noktasına gelebilirler.
Ormanların
diğer kalan kısmı ise, orman kesim müteahhitleri tarafından
talan edilmiştir. Bilinçli bir orman kesimi yoktur. Kim ne kopardıysa
kârdır anlayışıyla ormanlara saldırmaktadır. Tüm
bu işlemlerin çoğu devletin resmî organı olan orman
işletmelerinin vasıtasıyla da olmuştur. Orman müdürleri
fakir fukara olan insanların kuru odun toplamasına göz açtırmazken,
öte yandan müteahhidin de yasal yetkiye dayanarak ormanı yok etmesine
sessiz kalmaları manidar değil midir sizce? Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu nedenle başta orman, mera ve benzeri
yerleri, devletin arazisi, akarsuları, kıyı şeridi,
doğal varlıkları yerli ve yabancı sermayeye peşkeş
çekilmektedir. Bu alanların satışı ve kiralanması
belli çevrelere yapılmaktadır.
Bu uygulamalar
yüzünden özellikle tarih ve kültür alanları da bir bir bu kirli
politikalara kurban edilmektedir. Özellikle binlerce yıllık tarih ve
kültür mirasları sular altında kalmaya zorlanmıştır.
Ilısu Barajı, Hasankeyf gibi tarihî mirasları yok etmektedir.
2/B maddesinin
buna dayanarak çıkarılması İstanbul, Antalya, Muğla,
İzmir gibi verimli olan alanları parsellemesi, bölüşmesidir.
Sultançiftliğinin durumu ortada, değil mi? Hâlbuki ormanların
canlı örtüsü olan ağaçları yok ederek tarım arazisi olarak
kullanılmasının ne yararı vardır, varın siz
düşünün.
Her şey para
için değildir ve olmamalıdır. Bilim ve fen açısından
orman niteliğini kaybetmek, kendiliğinden oluşan bir süreç asla
değildir. Birilerinin çıkarlarını toplumun
çıkarlarının üstünde tutanların marifeti ile meydana
gelmektedir. 2/B arazisinin kendiliğinden orman arazisine
dönüştüğünü söylemek biraz safdilliliktir.
Yakılan,
yıkılan, tarumar edilen yerleri tekrar orman alanlarına
dönüştürmek gerekir ama ne yazık ki bunlar yapılmıyor.
Bilime ve insanlık hukukuna uygun olmayan gerekçelerle kendimizi böylesi
politikalarla kandırıyoruz.
AKP Hükûmeti, bu
süreçte topraksız köylünün toprak sorununun çözümü olarak orman içinde
yaşayan köylüyü emsal göstererek sürekli ormanların bölüşümünü
sağlamayı yasal değişikliklerle gündeme getirmektedir. Bu
yanıltıcı politikaların, orman köylüsünün yoksulluğunu
giderme yöntemi olmadığını siz de biliyorsunuz.
Talan
politikasıyla bazı çevrelerin ceplerini şişirdiğini
biliyoruz. 2/B arazisinin orman köylerinde yaşayanları mağdur
ettiği, köylünün toprak sorununu orman alanına
bağladığı gün gibi açık ve ortadadır. Birbirimizi
yanıltmayalım. Bu arazilerin satılmasını heyecanla
isteyen hangi çevrelerdir? Bakın, inceleyin, göreceksiniz ki kayıt
dışı parası olanlardır, yerli ve yabancı
sermayelerdir. Bu ülkede arazi işletme ve kullanma planı
yapılmadığından yerleşim alanları, tarım,
sanayi ve mera alanları net olarak açık değildir.
Ormanlara zarar
verenler, bu arazileri satmak, yurttaşlar arasında ayrım yapmak
haksızlığa neden olmaktadır. Bu girişimle, bu
anlayışla yurttaşlar arasında adaleti asla
sağlamayacaksınız. Bu yöntem orman köylüsünün
sorunlarını da çözmez. Söz konusu yasa adaletin ruhuna uygun da
değildir; orman alanında villa, tatil köyü, fabrika yapanların
çıkarına hizmet edecektir. Bu da haksızlık ve
adaletsizliktir.
AKP iktidarı
hazine arazilerini özel şirketlere satarken öte yandan orman köylüsünün bu
rayiç bedelle arazileri satın alma imkânı elbette yoktur. Yeni tasarıda
rayiç bedeli yüzde 70ten yüzde 50ye çekmenin de bir faydası yoktur. Yani
köylü yine mağdur olacaktır, yine bu köylü işsiz güçsüz
kalacaktır. Bu nedenle şunu söylemek istiyoruz: Orman köylülerine
arazilerin bedelsiz olarak verilmesini talep ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Adana Milletvekili Sayın Muharrem
Varlı.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2/B yasa
tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 2/B diye
bilinen yasanın içerisinde hazine arazilerinin satışı da
var. Tabii, o zaman komisyonda görüşülürken de -Değerli Komisyon
Başkanımız da burada, kendisi de gayet iyi bilirler- ben,
komisyonda da bu rayiç bedelin yüzde 70inin çok yüksek
olacağını, yüzde 50 olması gerektiğini özellikle
söylemiştim. Komisyondan da yüzde 50 olarak geçti ama daha sonra Genel
Kurulda, Maliye Bakanlığının ve Sayın
Başbakanın talimatıyla yüzde 70e çekildi. Ama şimdi,
tepkiler oluşunca, vatandaşta sıkıntı oluşunca
yeniden yüzde 50ye çekilerek iyi bir şey -aslında çiftçinin
faydasına- ama yeterli olmayan bir düzenleme yapılıyor.
Şimdi, bir defa 2/B yasası içerisinde İstanbulun
içerisindeki arsalar da var, Bodrumdaki arsalar da var, Adanada çiftçinin
ekip diktiği tarlalar da var. Şimdi, bunları birbirinden
ayırt etmek lazım. Elbette ki İstanbuldaki, İstanbulun
içerisindeki arsanın rayiç bedeli, ödeme imkânları çiftçinin ödeme
imkânlarıyla bir olacak diye bir şey yok. Orayı satın
alacak olan insanların elbette ki çiftçiden çok daha fazla parası var
ki böyle bir yatırıma yönelmek istiyor.
Şimdi, oradaki arsayla siz çiftçinin alacağı tarlayı
aynı kategoriye koyar, aynı düzenlemeyi yaparsanız burada hata
yaparsınız. Bir defa, Bodrumdaki tatil köyleri, İstanbulun
merkezindeki arsalarla çiftçinin işlediği tarlaları birbirinden
ayırt etmemiz lazım. Eğer biz gerçekten bu arazileri köylünün
almasını, çiftçinin almasını istiyorsak, bu manada da
kolaylıklar sağlamamız lazım.
Nasıl kolaylıklar sağlamamız lazım? Şimdi,
bir defa, rayiç bedel ne kadar olacak bu belli değil. Rayiç bedeli kimin
vicdanına, kimin insafına bırakacağız; bu da belli
değil. Burada önemli bir komisyon kurmak lazım. Bu komisyonun
içerisinde çiftçinin mutlak olması lazım, ziraat odasının
temsilcisinin olması lazım, belediyelerin yetkililerinin olması
lazım; kaymakamlığın, ilçe tarım müdürlüğünün
yetkililerinin olması lazım ve orada söz sahibi insanların
olması lazım. Eğer bu kapsamda rayiç bedel belirlenirse adaletli
ve güzel bir rayiç bedel belirlenmiş olur. Köylünün, çiftçinin lehine bir
rayiç bedel belirlenmiş olur. Ama siz bunu Sadece bakanlık
yetkilileri belirleyecek. derseniz, burada olumsuz şeyler çıkabilir.
O zaman bu tarlaları köylü ve çiftçi alamaz. Dolayısıyla
-ardından, hemen bir hafta sonra, bu yasayı çıkardıktan bir
hafta sonra yabancılara mülk satışı yasasını
çıkardınız- köylünün, çiftçinin alamadığı araziyi
bir başkası alır. Bu da
hiç hoş olmaz arkadaşlar, hiç doğru olmaz. Yani biz, bu
tarlayı yıllardan beri eken, babasından, dedesinden, ondan miras
kalmış, yıllardan beri ekip süren insanların bu
tarlaları almasını arzu ediyoruz. Onun için gayret gösteriyoruz.
Bizim buradaki bakış açımız bu.
Şimdi,
işte, rayiç bedelin yüzde 50si, altı yıl, 12 taksit, hazine
arazileri için bu; belediyenin mücavir alanı içerisinde değil ise
eğer, altı yıl, 12 taksit. Bana göre yeterli değil. Hem
yıl sayısı hem taksit sayısı uzatılmalı.
Şimdi, 30 dönüm, 40 dönüm, 50 dönüm tarlası olan gariban bir köylünün
bu şartlarda bu tarlayı alması mümkün değil. O köylü o
tarlayı alamazsa, para sahipleri, mülk sahipleri gidip o tarlayı
satın alır, o zaman da hır çıkar arkadaşlar, hır
çıkar. Yani bu hiç iyi bir sonuç doğurmaz. Memleketimiz
açısından da, orada yaşayan insanlar açısından da çok
iyi bir şey ortaya çıkmaz.
Bizim, köylünün ve
çiftçinin bu tarlaları alabilmesi için burada en asgariden düzenleme
yapmamız lazım. Gelin, on yıla çıkartalım, taksit
sayısını yirmiye çıkartalım. Gelin, bunu köylü
alsın, çiftçi alsın arkadaşlar. Niye korkuyoruz bundan? Yani bu
tarlaları yıllardan beri bu insanlar sahiplenmiş, ekmişler,
ecri mislini gidip devlete ödemişler, parasını tıkır
tıkır ödemişler. Niye bundan korkuyoruz? Gelin bunu daha da
arttıralım. Tamam, geçmişe göre, bir öncekine göre iyi bir
düzenleme ama yeterli bir düzenleme değil. Bunu daha da
geliştirmemiz, daha da arttırmamız lazım yoksa her hâlükârda
-bakın göreceksiniz- bu tarlaları çiftçilerimiz satın
alamayacaklar. Ama Bodrumdaki birinci sınıf, efendim, tatil
beldesindeki arsayı ne kadar bedelle satıyorsan sat kardeşim, bu
beni ilgilendirmiyor. İstanbulun göbeğindeki arsayı da hangi bedelle
satıyorsan sat, bu da beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren
kısmı, çiftçi alsın, köylü alsın. Eken, diken, bu
tarlayı yıllardan beri sahiplenen insanlar bu tarlaları
alsınlar. Zaten çiftçinin durumu ortada -mazot fiyatları, gübre
fiyatları- ektiğinden para kazanamıyor.
Dolayısıyla,
daha iyi bir düzenleme yapmayı umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına son söz Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin
Samani.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
SAMANİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1inci maddeyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede de
ifade edildiği gibi, bugün, burada tarımla uğraşan, kendi
bölgesinde seracılık yapan, farklı amaçlarda arazisini ekip diken
kişilere özel bir daha ayrı iskonto yapıyoruz. Yani bu
kişiler rayiç bedelin yüzde 50sini ödüyorlar, peşinat olarak yüzde
10unu yatıracaklar ve belediye sınırları içerisinde
beş yılda, belediye sınırları dışında
ise altı yılda ödeyecekler.
Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak tarımla uğraşan çiftçilerimize dönük
böyle bir iyileştirme yapıyoruz. Bu, elbette sevindirici bir husus.
Bütün buraya çıkan arkadaşlar da bu konunun faydalı
olduğunu ifade ettiler ama ben, burada, şahsımla ilgili
bazı arkadaşlar adımı geçirdiği için veya köyümden
bahsettikleri için yüce Meclise bilgi vermek durumundayım.
Bundan daha önceki
dönemde Antalya Milletvekilimiz Sayın Gürkut Acar benim köyüm olan
Yurtpınar köyündeki rayiç bedel fiyatlarının ne olduğunu
soruyor ve diyor ki: Yurtpınarda rayiç bedelin metrekare birim
fiyatı nedir, onun dibindeki komşu köylerin metrekare birim
fiyatı nedir? diye soruyor, Burada siyasi bir etki var mıdır?
diye de ekliyor. Ve buna cevap -âdeta Gürkut Beye cevap- kendi aralarında
bir koordinasyonsuzluk var ki grup toplantısında Sayın Genel
Başkan Kılıçdaroğlundan geliyor. Ulusal bir gazetede
adımdan bahsediliyor ve bu bahsetmiş olduğu benim köyümün
dibindeki köyleri sırayla sayıyor: Alaylı köyünün rayiç bedeli
şudur, milletvekilinin bir köyü -oysa benim köyüm değil, CVme baksa
görürdü- Murtuna rayiç bedeli şudur, bir diğer köyü Kurşunlu,
rayiç bedeli budur ve burada rayiç bedelleri düşüktür. diyor.
İşte, aslında Gürkut Beye Sayın Kılıçdaroğlu
cevap veriyor. Benim köyüm, Kılıçdaroğlunun saymış
olduğu bu üç köyün tam ortasındaki köy ve bunlardan rayiç bedeli 10
lira daha yüksek. Ne oldu şimdi? Hani benim köyümde rayiç bedel daha
düşüktü? Şimdi, bir genel başkana cevap vermek buradan uygun
düşmezdi ama sanırım yanlış bilgilendirme ve
yönlendirmelerden dolayı bir genel başkana cevap vermek durumunda
kaldım ve bu genel başkan hesap uzmanı. Hesap uzmanı olan
bir kişi doğru bilgiye ulaşabilen demektir. Size böyle bir
bilgi aktarıldıysa bunu defterdarlığa açıp
sorarsınız Bu bilgi doğru mudur? diye, Bu milletvekili hangi
köydendir? diye sorarsınız. Bunun bitişiğindeki köylerin
fiyatını da sorarsınız ve sorduğunuz zaman görürsünüz
ki benim köyümün fiyatı, dibindeki köylerden daha yüksektir. Maalesef, biz
bugün burada 2/B Yasasında köylüye dönük bu indirimi konuşacakken,
arkadaşlarımızın kasaba siyaseti
mantığıyla olayı buralara indirgemelerinden dolayı
bunlara cevap vermek zorunda kalıyoruz.
Ben buradan
şunu anlıyorum: Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar Eğer
biz olsaydık öncelikle kendi köyümüzün fiyatlarıyla ilgilenirdik;
Antalyanın tamamıyla ilgilenmezdik, Türkiye'nin tamamıyla
ilgilenmezdik. demek istiyorlar ve bunu burada ifade eden bütün
arkadaşların zihniyetinin bu olduğunu ifade etmek istiyorum.
Peki, onların
da bölgeleri olabilir. Ya onların bölgelerindeki fiyat, yani Cumhuriyet
Halk Partili bir milletvekilinin kendi bölgesindeki fiyat buradan da daha
düşükse o zaman o etki yapmış mı olacak? Böyle bir
mantıksızlık olabilir mi? Bir milletvekili bu kadar mantıksız
gerekçeler ortaya koyabilir mi? Ha, efendim, soruyorlar biraz önce, 2 tane
parselden bahsediyorlar, birinin fiyatı diğerinden düşük. Onun
muhatabı, bu komisyon sıralarında oturan genel müdürümüze
sorarsınız, eğer teknik bir şey varsa, sorun varsa
Biz
bugüne kadar kaç tane husus varsa hepsini kendisine sorduk, siz de
sorabilirsiniz. Bir yanlışlık varsa da düzelteceğini
düşünüyoruz. Gerekli ekibi gönderir, onun bilgisini alır. Yani
buradan herhangi bir kişinin etkisiyle, bir milletvekilinin etkisiyle herhangi
bir olayın olabilmesinin mümkün olmayacağını bu
arkadaşlarımız çok iyi biliyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında
bugün burada çok önemli bir hususu görüşüyoruz. Yani köylerden bize olan
talep buydu, rayiç bedelin yüzde 50ye indirilmesi talebi. Bugün yüce Meclis
bunu sağlıyor. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Tekrar heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
428 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, teklifin 1inci maddesi
üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkanım, ondan önce, bana Hüseyin Samani burada
yaptığı konuşmasında isim vererek sataştı.
RECEP ÖZEL (Isparta) O, o
oturumdaydı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Oturum geçti Sayın Başkanım.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ama siz
kapattınız oturumu, onun için ben
BAŞKAN Siz zaten yoktunuz, o
zaman
GÜRKUT ACAR (Antalya) Buradaydım
efendim.
BAŞKAN Yani itiraz etmediniz ki
o zaman.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ama fırsat
vermediniz ki hemen kapattınız o sırada.
BAŞKAN Yani
bu Mecliste birinin kafasına taş düşse benim suçum! Kusura
bakmayın ya, vallahi yani görmemişim o zaman.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Gerçekten öyle oldu Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Görmemişim o zaman.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Estağfurullah.
BAŞKAN Yani
şimdi konuşmalar var, orada söz alırsınız, şey
yaparsınız ama ara verildiği için maalesef tekrar veremiyoruz
İç Tüzüke göre.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Aynı şey değil ama.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Tamam, ısrar etmeyin, bırakın.
BAŞKAN
Şimdi ne yapabilirim?
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Bana, bu sataşma nedeniyle söz hakkı verebilirsiniz.
BAŞKAN
Neyse
Şimdi
soru-cevap işlemini yapalım.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
geçen hafta Çalışma Bakanı oturuyordu, 26 Şubat son mu?
demiştim, Son, bir daha uzatmayacağız. demişti.
Yaklaşık 120 bine yakın vatandaşımızın müracaat
etmediğini ifade etti ve bunların hakları öldü. Bu
vatandaşlarımızın hakları öldüyse, bu
vatandaşlarımıza yazık olmadı mı? Yani bu, çok
ciddi manada bir haksızlık değil mi?
İkinci bir
sorum da: Sayın Bakan, şimdi, Antalyada devlet
kamulaştırma yapıyor ve bu kamulaştırmada dönümünü 6
bin lira bedelle vatandaşın elinden alıyor fakat biz, şimdi,
2/Bye rayiç bedel koymuşuz, aynı yerde, bitişik yerde, devletin
6 bin liraya kamulaştırdığı yerin
bitişiğinde 2/B alanının dönümüne 60 bin lira, 75 bin lira
koymuşuz yani böyle bir haksızlık olabilir mi? Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Devlet alırken, kamulaştırırken
6 bin liraya alıyor, vatandaşa satarken 60 bin liraya, 70 bin liraya
satıyor yani bu bir çelişki değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, sorum
zatıalinize değil ama bir konuyu dile getirmek istiyorum: Bu ülkede,
bir milletvekili seyahat etmek istiyor oğlu ve kızıyla ama her
ne hikmetse, Alman Başkonsolosluğu, milletvekili yazı yazmasına
rağmen, oğlu ve kızına vize vermiyor. Batsın böyle bir
Avrupa Birliği! Batsın böyle bir vize anlayışı!
Eğer bu ülkenin bir milletvekilinin oğluna ve kızına,
beraber gitmek için vize vermiyorsa, ben, bunu bu Mecliste protesto ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Acar, şimdi size iki dakika veriyorum.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sözünüzü de yerine getirdim.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Hüseyin Samani, ismimi vererek bana sataşmada
bulundu. Geçen hafta, Sayın Genel Başkanım rayiç bedeller
konusunda bir açıklama yaptı. Ben de rayiç bedellerle ilgili, 2/B
konusunda bir araştırma önergesi verdim ve bu araştırma
önergesinde, burada köyler arasında bir farklılık var
mıdır, özel olarak verilmiş bilgiler var mıdır, bunların
araştırılmasını talep ettim ve bunun ikisinde de gerek
Genel Başkanımın açıklamasında gerekse benim
vermiş olduğum önergede, herhangi bir araştırma önergesinde
isim konulmadı, söylenmedi. Sayın Samani buradan çok fazla
alınmış ki ismimi söyleyerek sataştı. Burada ben de
sormak istiyorum. Bize gelen bilgiler muhtarlar derneğinden ve o bölgedeki
muhtarlardan gelmiştir ve bunlar son derece doğru bilgilerdir fakat
sormak istiyorum: Neden açıklamıyorsunuz rayiç bedelleri?
Oradan bugün
köylüler geldi, 2 bin köylü Ankaradaydı bugün. 56 otobüsle geldiler ve 2
bin köylü de bu konudaki şikâyetlerinde rayiç bedellerle ilgili
haksızlıklardan bahsederek geldiler. Şimdi, burada Sayın
Samaniye sormak istiyorum: Niye açıklanmıyor bu rayiç bedeller?
Defterdarlık bilgileri elinizde. Hadi Apoyla
yaptığınız Osloyu halktan saklıyorsunuz,
korkuyorsunuz, İmralıyı saklıyorsunuz, bunları niye
saklıyorsunuz? Rayiç bedelleri niye açıklamıyorsunuz? Burada,
bugün bu 2 bin kişinin önleri kesildi, Meclise gelemediler ama içlerinden
250 kişiyi ancak biz grup toplantısına sokabildik ve onlar,
Sayın Samaniye gerekli olan cevabı çok yüksek sesle verdiler.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz, bu kanunun adı, orman köylülerinin desteklenmesi fakat gelen
yasada, yapılan çalışmalarda orman köylülerinin desteklenmesiyle
ilgili hiçbir şey yok. Bunu nasıl karşılıyorsunuz, nasıl
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok
teşekkür ederim.
Sayın
Milletvekilimiz Seyfettin Yılmaz Beyin söylediği
Bugün
itibarıyla başvuru sayısı 511.290 kişidir. Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla hak sahibi 450 bin
kişiydi, bunların yüzde 94ü başvurdu. Başvuruyu
değerlendiremeyen, başvuramayan 110 bin kişi rakamı da
doğru değil, arada yüzde 6lık bir fark var.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Faruk Bey verdi geçen hafta, üç gün önce Faruk Bey verdi
rakamı. Yanlışlık orada o zaman, aynı soruyu
sormuştum.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Şimdi, kanundan sonra olanların bir kısmının süresi
var, o süreleri devam ediyor. Onların müracaatları
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yani benimkinde yanlışlık yok, Bakanın
ifadesine göre. Ben geçen hafta da aynı şeyi sormuştum.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Tamam,
teşekkür ederim, sağ olun efendim.
Şimdi bir de
tabii bu yasanın ismi bu ama buradaki, yasadaki esas bizim
maksadımız, muradımız gerekçelerimizde, maddelerimizde
nedir? Hem yasanın arasında hem de bugünkü getirmiş
olduğumuz iki maddede, esas itibarıyla, orman vasfını
kaybetmiş arazileri kullanıcılarına sahiplendirmektir. Bu
doğrultuda düzenleme yapılmıştır ve Bunu da en ucuz
şekilde, en uygun şekilde vatandaşlarımıza nasıl
sahiplendiririz? bu, gaye edinilmiş, amaçlanmıştır.
Bu bakımdan,
orman köylülerine bugüne kadar verilen krediler de ayrıca yine
milletvekillerine bilgi olarak sunulmuştur bu dönemde. Devamlı orman
köylülerini desteklemekteyiz.
Bundan sonra da
yine sayın milletvekillerimizin burada beyan etmiş oldukları
fikirlerden de biz kuvvet almak suretiyle yeni birtakım düzenlemeler
getirmeye çalışacağız inşallah; Orman ve Su
İşleri Bakanlığımızın, orman köylülerini destekleme
tahtında birtakım yeni düzenleme çalışmaları var. Onu
da inşallah, burada tüm dört grubumuzun da desteğiyle birlikte
hallederiz. Daha evvelden de düzenlemeleri yapmıştık, bunlar
Anayasa Mahkemesinden dönmüştü, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti
ama Anayasaya uygun yeni düzenlemeleri yine hep beraber yapmaya
çalışacağız.
Arz ederim.
Yine, Antalyadan
56 araçla gelen 2 bin köylüyle ilgili olarak Sayın Acar kardeşimizin
sorduğu soruya cevap vermek istiyorum.
21 vilayette rayiç
bedeller açıklandı. Tabii, bunlar peyderpey açıklanmaya devam
ediliyor. İnternet sayfasına
girerseniz, Maliye Bakanlığından bunları
öğrenebilirsiniz. Kontrollü bir şekilde, önümüzdeki bir hafta, on gün
içerisinde bunların hepsini tamamlayacağız.
Tabii, burada ince
eleyip sık dokuyoruz, bir yanlışlık olmasın diye
bunları yapıyoruz.
Bir de rayiç
bedeller konusunda, çok değerli milletvekilleri, yani samimiyetle ifade
etmek gerekirse, bugün itibarıyla tespit edilen rayiç bedeller bazı
yerlerde emlak vergi değerlerinin altındadır. Bunlar çok daha
gerçeğe uygundur, çok daha piyasa şartlarına uygundur ve rayiç
bedel dediğimiz bedeller de alınıp satılan bedellerin
yüzde 40ıyla yüzde 60ı arasındadır.
Bugün Maliye
Bakanlığından arkadaşlarımızın
dönüşümlü şekilde değişik yerlerde, işte, Antalya
ekibi İstanbula gitti, İstanbul ekibi Bursaya gitti, böyle
dönüşümlü şekilde yaptık ve bunların ortalamasını
aldık, mali beyan değerlerini aldık, piyasa değerlerini
aldık. Mahallinde muhtarlardan, emlakçılardan, alım satım,
yıllara sâri, tapuda yapılan işlemleri kontrol ettik, tapudaki
yapılan değerlerin hepsini kontrol etmek suretiyle bunları
yaptık ve bunların da bugün birisinin Ben malımın
metrekaresini 70 liraya satmam. dediği yerin rayiç bedelini 50 lira
gösterdik yani çok net bir şekilde eğer tahlil ederseniz bunları
görebilirsiniz.
Bir de,
şimdi, bu yaptığımız, şu anda yine tüm
milletvekillerinin uyarıları doğrultusunda yapılan
iştir bu, buradaki 550 milletvekili arkadaşımızın.
Nedir, biz şimdi ne yapıyorduk? Daha evvelden beyan ettiğimiz
rayiç bedelin yüzde 70ini alıyorduk. Şimdi diyoruz ki: Artık
bunu mücavir alanların dışında tarım alanlarında
yüzde 50sini alıyoruz ve buna vade yapıyoruz. Peşin olursa bir de
yüzde 10 indirim yapıyoruz ve yani, 100 lira bedeli olan bir yer 40 liraya
geliyor ve bu 100 lira bedel de gerçek rayiç bedelin, piyasadaki bedelin yer
yer yüzde 40ı ile yüzde 60ı arasındadır. Biz bunu çok
yerde check ettik. Bu bakımdan bu son geldiğimiz nokta,
inşallah, vatandaşlarımızın lehine bir
uygulamadır. Bu tüm olarak da yaklaşık tüm Türkiyede 610 bin
parseldir. 610 bin parsel, 724 bin vatandaşımızı
ilgilendirmektedir ama kanun kapsamında yararlanan kişi
sayısını da az önce ifade ettim, bunlar, işte, 511 bin 290
kişidir.
İstanbulda
yüzde 100e varan bir müracaat var, diğer taraflarda da müracaatlar devam
etmekte ve yasal düzenlemeler tahtında eksik kalan müracaatları da
tamamlayacağız ve burada da beş yıl ve altı yıl
vade var 10 eşit taksitte ve 12 eşit taksitte ve bunlarda da faiz
yok, vade farkı yok, enflasyon farkı yok, tamamen sabit taksitlerle
bunlar verilmektedir. Vatandaşın tamamen lehine bir durumdur bu.
Aksini yapsaydık belki çok daha fazla eleştiri gelecekti. Bütün
milletvekili arkadaşlarımızın da uyarılarını
dikkate almak suretiyle, muhalefetteki arkadaşlarımızın,
iktidardaki arkadaşlarımızın tamamının
uyarılarını, ikazlarını dikkate almak suretiyle son
noktaya geldik. İnşallah bunların satışları da
kısa sürede başlayacak ve denildiği gibi de öyle çok büyük bir
rakam da buradan devletimizin, Hükûmetimizin beklediği yoktur. Esas
beklentimiz, yıllarca, yirmi sene, otuz sene vatandaşlar
tarafından kullanıldığı hâlde sahiplenilemeyen,
çocuğuna miras olarak bırakılamayan, alınıp satılmasında
zorluk çekilen, gerçekten alınıp satılamaya
Hatta üzerinde bina
yapılmıştır, bunların da üzerindeki tahkikatları
kesinlikle hesaba katmıyoruz, onları da vatandaşın kabul
ediyoruz, onları da vatandaşa vereceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı kanun teklifinin 1. maddesinde geçen
sekizinci fıkrasının ibaresinden sonra gelmek üzere ikinci
cümlesinde yer alan yüzde yirmi ibaresinin yüzde elli olarak ve 1.
maddesinin sonuna sahiplerine tapu verildiği hâlde tapuları Orman
Genel Müdürlüğünün açtığı davalar sonucu iptal edilen
alanlar Hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan yerler kapsamına kabul edilir,
satışında tapu sahiplerine öncelik tanınır.
cümlesinin eklenmesini arz ederiz.
Münir
Kutluata Ali
Halaman Mehmet
Şandır
Sakarya Adana Mersin
Zühal
Topcu Mehmet
Günal Seyfettin
Yılmaz
Ankara Antalya Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
428 sıra
sayılı kanun teklifi 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan İdris
Baluken Demir
Çelik
Şırnak Bingöl Muş
Erol
Dora Sırrı
Sakık Hüsamettin
Zenderlioğlu
Mardin Muş Bitlis
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
Değişiklik
Önergesi
Madde 1- 19/4/2012
tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesine 17. Fıkra şeklinde
aşağıdaki ibareler eklenmiştir. Tamamen ve münhasıran
aynı kişi tarafından en az 5 yıl bilfiil tarımsal
amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı
yapılar (mandıra, sera, ağıl, kümes vb) hariç hiçbir
yapılanma olmayan yerler için hâlihazırda araziyi işleyen
kişi bilabedel hak sahibi sayılır. Bu amaçla kullanılmadıklarının
sonradan anlaşılması hâlinde, taşınmazın
satış tarihi itibarıyla rayiç bedelinin yüzde yetmişi
üzerinden hesaplanacak bedel esas alınarak aradaki fark kanuni faiziyle
birlikte hak sahibinden tahsil edilir.
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan Aytun
Çıray Ercan
Cengiz
Burdur İzmir İstanbul
Musa
Çam Aydın
Ağan Ayaydın Mehmet
Akif Hamzaçebi
İzmir İstanbul İstanbul
Madde 1 - 6292
sayılı Kanun'un 6'ncı maddesinin 4 numaralı
fıkrası aşağıdaki gibi
değiştirilmiştir.
4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak
taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde olan, üzerinde konut bulunan
taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu
taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya
belediye sınırları içerisinde tapuda adına
kayıtlı tam mülkiyetine sahip olduğu konutunun bulunmaması
hâlinde emlak vergi değeri üzerinden, diğer hak sahiplerine rayiç
bedel üzerinden satılır.
b) Belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde olan ve üzerinde tarım ve
hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile sanayi, ticaret, vb.
işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan taşınmazlar; esnaf
ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunanlara emlak vergi
değeri, diğerlerine rayiç bedel üzerinden satılır.
c) Belediye ve mücavir alan
sınırları dışında bulunan, münhasıran bahçe
ya da tarım veya hayvancılık amacıyla kullanılan
taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden
satılır.
d) Orman köyü sınırları içerisinde
bulunan taşınmazlar orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.
Bu
fıkranın (c) ve (d) bentlerine göre; münhasıran tarım veya
hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak
sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılan
taşınmazlar ile orman köyü sınırları içerisinde
bulunan ve münhasıran yerleşim veya tarım ya da
hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak
sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu
kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on
yıl süreyle satış ve devir amacı dışında
kullanılamayacağı yönünde şerh konulur.
Emlak Vergi
Değeri esas alınarak hesaplanan bedel rayiç bedelin yüzde 50sinden
fazla olamaz.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; nisan ayında kabul edilen ve şimdi tekrar
değişiklik yapılmak üzere üzerinde konuştuğumuz orman
köylülerinin desteklenmesi hakkında kanun, 1983 yılında kabul
edilmiş olan 2924 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırdı
ama onun yerine de herhangi bir şey koymadı. Yani bu kanunun
adında orman köylüsü var; içinde, maddelerinde, herhangi bir yerinde
orman köylüsü yok.
Türkiyede tam 7
milyon orman köylüsü vardır ve bu teklifin ona getirmiş olduğu
hiçbir şey yoktur. Orman köylüsüyle 2/B arazisi üzerinde yapısı
olan veya diğer hazine arazilerini kullanan vatandaşlarımızı
aynı kefeye koymak, hepsi aynı değerlerden bu arazileri
satın alacak şekilde bir kanun düzenlemek en hafif tabiriyle
adaletsizliktir. Bu adaletsizliği göz göre göre yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bizim
önerimiz gayet açık, gelin, üzerinde binası olan
vatandaşımıza, bir başka evi de yok ise o belediye
sınırları içerisinde, bu evin bulunduğu arsayı emlak
vergi değeri üzerinden verelim; aynı şekilde, eğer bu
arazileri yatırım amaçlı elinde bulunduran vatandaşlar var
ise -50 dönüm, 100 dönüm, 200 dönüm, 20 dönüm- Kanun çıksın da,
fiyatlar açıklansın da bu araziyi satın alayım. diyen
vatandaşlara da rayiç bedel yani piyasa fiyatı ne ise ondan
satalım diyoruz. Şimdi, 100 dönüm araziyi el senediyle satın
alıp da Bedeller açıklansın ve bu araziyi satın
alayım. diyen vatandaşla diğer vatandaşı aynı
kefeye nasıl koyarsınız?
Bakın, bu teklifin, bu kanunun,
çözmediği birçok konu da var. İstanbulun Sultanbeyli ilçesinden size
örnekler vermiştim, tekrar vereceğim. Sultanbeyli ilçesinin
Hasanpaşa Mahallesi bir örnektir. Sultanbeyli 2/B konusunda bir sembol
ilçedir. Orada bir kısmı 2/B kapsamına giren,
yapılaşmış olan araziler, yine hemen onun
bitişiğinde, sokağın diğer tarafında 2/B kapsamına
girmeyen ama aynı şekilde yapılaşmış, mahalle
olmuş diğer yerleşim yerleri
Bir kanun, bir teklif
sokağın bir tarafındaki sorunu çözüp öbür tarafındakini
çözmüyor ise burada bir adaletsizlik var demektir, bunu kabul etmek mümkün
değildir.
İstanbulun Ümraniye ilçesi 300
bine yakın insanımızın yaşadığı bir
ilçedir. Bu teklifin sorunu çözmediği mahalleleri var, Cemil Meriç
Mahallesi var, İnkılap Mahallesi var, Hekimbaşı var,
Dumlupınar var, Topağacı Mahallesi var, Ihlamurkuyu Mahallesi
var, buraları çözmüyor, burada ihtilaflı parseller var. Hazine ile
şahıslar arasında davası devam eden, bu nedenle bugüne
kadar başvurusunu dahi yapma imkânı bulamamış olan 10
binlerce vatandaşımız var, çözüm bekliyor. Her konuşmamda
bunu söylüyorum, önergelerini veriyoruz ama Yahu, Sayın Cumhuriyet Halk
Partisi yetkilileri, Sayın Hamzaçebi, sayın diğer
konuşmacılar, gelin şunu çözelim. diyen bir irade şu
Mecliste çıkmıyor. Bu mahalleler yine bekliyor.
Yine, bakın,
Sultanbeylinin Hasanpaşa Mahallesinde vatandaşlarımıza
ceza ihbarnameleri gidiyor. Bakın, bir tanesini örnek olarak getirdim,
Muharrem Düzgün isimli bir vatandaşımıza gönderilmiş olan
bir ihbarname. Bunun gibi onlarca ihbarname var, Gel, davayı kaybettin,
şu para cezalarını öde. deniliyor. Pendik Kurnaköyde benzer
uygulamalar var, Beykozda var.
Bakın,
Beykozun Alibahadır köyünde, orman haritalarına göre orman
sınırı dışına çıkmış ama mahkeme
kararlarına göre hâlâ orman sayılan yerler var, ikisi arasında
bir ihtilaf var. Bu kanun çıktı diye hemen ormanlık alanda evi
olan vatandaşlarımıza tahliye yazıları gönderiliyor.
Değerli
milletvekilleri, gelin, ısrar etmeyin. Bugün Antalyadan gelmiş olan
o binlerce vatandaşımız, 7 milyon orman köylüsünün sözcüsüdür.
Gelin, onlara kulak verin. Bu bedeli düzeltelim.
Yine, rayiç
bedelin yüzde 50si şeklindeki bir uygulama, bütün vatandaşlarımıza
hitap edecek, onların bu araziyi satın almasını
sağlayacak olan bir uygulama değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu da yanlıştır, bunu da düzeltmeyi
öneriyorum. Önergemiz bunları kapsıyor, takdirinize sunuyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
428 sıra
sayılı kanun teklifi 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve
arkadaşları
MADDE 1- 19/4/2012
tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesine 17. Fıkra
şeklinde aşağıdaki ibareler eklenmiştir. Tamamen ve
münhasıran aynı kişi tarafından en az 5 yıl bilfiil
tarımsal amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal
amaçlı yapılar (mandıra, sera, ağıl kümes vb) hariç
hiçbir yapılanma olmayan yerler için hâlihazırda araziyi işleyen
kişi bilabedel hak sahibi sayılır. Bu amaçla
kullanılmadıklarının sonradan anlaşılması hâlinde,
taşınmazın satış tarihi itibarıyla rayiç bedelin
yüzde yetmişi üzerinden hesaplanacak bedel esas alınarak aradaki fark
kanuni faiziyle birlikte hak sahibinden tahsil edilir.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
2'nci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, daha önce Genel Kurulda görüşülen ve 2/B yasası
olarak bilinen yasanın doğru bir düzenleme
olmadığını defaatle dile getirmemize rağmen, iktidar
partisi tüm söylemlerimizi kulak ardı etmiştir. Geçen sefer
yapılan düzenlemede eğer iktidar partisi muhalefetin görüş ve
önerilerini dikkate almış olsaydı ve bu demokratik kitle
örgütlerinin önerilerine kanun tasarısında yer vermiş
olsaydı bugün burada bu konu üzerinde konuşmamıza da gerek
kalmayacaktı.
Hükûmet, hemen her
yasa tasarısında, muhalefetin görüş ve önerilerini dikkate
almamakta, halkın sesine kulak tıkamaktadır.
Yaşadığımız durumun demokratik bir parlamenter rejimle
ilgisi yoktur. Sayı çoğunluğu üzerinden demokrasi
oyunlarını oynamak bu ülkeye ciddi biçimde zarar vermektedir. Oysa,
demokratik parlamenter rejimlerde muhalefetin yeri oldukça önemlidir. İktidar-muhalefet
dengesinin kurulması, gerek rejim açısından gerekse yasama
işlemlerinde son derece önemli bir yerde durmaktadır.
Türkiye de gerek
dil, din, mezhep ve etnik kökene dayalı farklılıkların,
gerekse derin ideolojik ayrılıkların biçimlendirdiği çok
parti sistemine sahip bir ülke olduğu için, toplumsal barış
ancak çoğulcu iktidar yapısı ile sağlanabilmektedir.
Siyasi partiler
milyonların oyunu alan kurumlar olarak Mecliste kendi kitlelerinin
tercihlerini parlamentoya yansıtmaktadır. Dolayısıyla,
burada bulunan her siyasi parti aynı zamanda halkı temsil etmekte,
yürütmede olmasa bile yasama faaliyetlerinde halkın görüş ve
önerilerini parlamentoya yansıtmaya çalışmaktadır.
Burada
sağlanacak uzlaşı, toplumsal uzlaşı anlamına
geleceği gibi, ülkenin sağlıklı bir şekilde
yönetilmesine imkân sağlayacaktır ancak karşımızdaki
manzara bunu sağlamamakta. Temel olarak yürütme faaliyetlerinden sorumlu
olan Hükûmet, yasama faaliyetlerini de toptan eline almış
durumdadır.
Muhalefet
tarafından sunulan öneriler komisyonlarda dikkate alınmamakta, Genel
Kurulda verilen değişiklik önergeleri oy çoğunluğundan
mütevellit görmezden gelinmektedir. Geçen seferki oturumda muhalefet
vekillerinin ve grup başkan vekillerinin uyarı ve önerilerini dikkate
almak bir zaaf değil, demokrasinin bir erdemi olacaktı.
Evet, iktidar
partisi burada sahip olduğu oy çokluğu ile dilediği yasayı
çıkarabilmektedir, burada bir sıkıntı yok. Ancak
halkın istemediği bir yasayı halka dayatmak, demokrasi ve hukuk
ilkeleriyle bağdaşmayacağı gibi halk tarafından da
teveccüh görmeyecektir. Nitekim bugün de yaşanan budur.
Değerli
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi olarak temel
paradigmalarımızdan biri, dünyadaki ve ülkemizdeki ekolojik dengeyi
gözetmek, bu çerçevede siyaset üretmektir. Görev ve
sorumluluklarımızın başında bu faaliyetler
gelmektedir.
Ekonomik, sosyal,
kültürel ve teknolojik gelişmelerin hızlı olduğu günümüzde
orman, ağaç topluluklarının bulunduğu mekân olma
yanında, başta odun ham maddesi olmak üzere çok değişik
ürünler ve hizmetler üreterek topluma fayda sağlayan, kendi içinde
birtakım dengeleri olan, canlı, dinamik ve karmaşık
yapıya sahip bir varlıktır.
Değerli
milletvekilleri, doğrusu, 2/B kapsamında orman arazileri ile bu
kapsamın dışında kalan, bu niteliğe sahip olmayan
arazilerin aynı rayiç bedele sahip olması, Anayasa'nın
eşitlik ilkesiyle de çelişen bir durum olacaktır. Ödeme
sürelerinin uzatılması soruna çare olmayacaktır. Yeni düzenleme,
orman köylüsünü ve arazide evi bulunan vatandaşı mağdur etmeye
devam edecektir.
Sosyal devlet
ilkesiyle açık bir şekilde çelişen bu tasarının
yanında olmadığımızı bir kere daha ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı kanun teklifinin 1. maddesinde geçen
Sekizinci fıkrasının ibaresinden sonra gelmek üzere ikinci
cümlesinde yer alan yüzde yirmi ibaresinin yüzde elli olarak ve 1. maddenin
sonuna sahiplerine tapu verildiği hâlde tapuları Orman Genel
Müdürlüğünün açtığı davalar sonucu iptal edilen alanlar
Hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan yerler kapsamına kabul edilir,
satışında tapu sahiplerine öncelik tanınır.
cümlesinin eklenmesini arz ederiz.
Münir Kutluata (Sakarya) ve arkadaşları
Başkan
Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tapuları Orman Genel Müdürlüğü tarafından iptal edilen
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi üzerine
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin sonuna
şu cümlenin eklenmesini teklif ediyoruz: Sahiplerine tapu verildiği
hâlde tapuları Orman Genel Müdürlüğünün açtığı davalar
sonucu iptal edilen alanlar Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerler kapsamında kabul edilir,
satışında tapu sahiplerine öncelik tanınır.
Türkiye, bir 2/B
süreci yaşamaktadır. Uzun yıllar lafı edildi, Nisan 2012de
de yasa kabul edildi ama bitmedi, çeşitli defalar Meclisin önüne geldi.
Nitekim, Nisan 2012den sonra, Haziran 2012de müracaat süresi altı ayın
üstüne üç ay daha uzatıldı, daha sonra bir aylık bir süre daha
tanındı. Ocak 2013te, bu bir aylık sürenin arkasından, 400
metrekareye kadar olan
Yani bir ay önce 400 metrekareye kadar olan alanlar
için yüzde 50 ödenmesi kolaylığı getirildi ama o sırada
orman köylerinin buna dâhil edilmesi tekliflerimiz reddedildi ve bugün de orman
köylerinin dâhil edilmesi hususu ayrıca Meclisin önüne gelmiş oldu.
Yani gerçekten, çok uzun yıllar sözü edilmesine rağmen, çok kısa
sürede yamalı bohçaya döndürülmüş bir yasal düzenlemeden söz ediyoruz.
Bütün bu süreç içinde, hiçbir zaman, tapuları iptal edilen
vatandaşların sorunu bu kanunun hiçbir yerine giremedi, hiçbir
şekilde konu ilgi görmedi. O bakımdan, bugün, bu mağduriyetin
giderilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bu konuyu her düzenleme teşebbüsünde
ve sık sık dile getirdiğimiz hâllerde önümüze Anayasa engeli
sürüldü ve Anayasanın mâni olduğu söylendi. Hâlbuki, bu kanunun
adında bile hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan arazilerden bahsediyoruz. Burada da
yapılacak olan, esasen oydu.
2012
yılının Nisan ayında kanun ilk defa Meclise geldiği
zaman temel gerekçede şu hususu görüyoruz: Bu Kanun ile orman
sınırları dışına çıkarılma işlemi
sonucunda Hazineyle yargı makamları önünde karşı karşıya
gelen vatandaşlar açısından mevcut ihtilafın uzun kanuni
süreç yerine Kanun hükmü çerçevesinde çözümlenmesi
deniliyor. Bizim de
kastettiğimiz, talep ettiğimiz budur. Diğer taraftan, aynı
gerekçede hukuk devleti olmanın gereği doğrultusunda
deniliyor, biz de evet, devletin verdiği tapuların iptal edilmiş
olması sorununu gündeme getiriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu sorun bütün Türkiye sathında yaşanmaktadır,
Karadeniz Bölgesinde daha yaygın olarak görülmektedir, ilim Sakaryada da
çok yaygın olarak yaşanmaktadır. İşin nerelere kadar
indiğini ve ne kadar yaygınlık kazandığını
belirtmek bakımından bazı ilçelerimizi ve bu problemi
yaşayan beldeleri saymak istiyorum.
Hendek ilçesinde
Çamlıca beldesi Merkez ve Yeşiller mahalleleri, Göksun köyü, Kocadöngel
köyü, Çobanyatak köyü, Dereköy köyleri. Bu sadece bir ilçede. Karasu ilçesinde
Karadere beldesi mahalleleri, Kocaali ilçesinde Karapelit, Açmabaşı,
Bolazar köyleri. Akyazı ilçesinde Güzlek köyü tamamen, Yeniköy,
Şerefiye, Taşburun, Reşadiye, Ballıkaya, Haydarlar,
Beştepe, Güvençler, Hanyatak, Taşyatak köyleri ve diğer
ilçelerde buna benzer çok sayıda köy. Bu adaletsizlik burada
giderilemeyecekse ne zaman giderilecek? O bakımdan desteklerinizi
bekliyoruz.
Bu tapuların
iptal şekli de son derece enteresandır. Arazisinde hiç yeşillik
bırakmayan vatandaşların tapusu iptal edilmemiş,
yeşili koruyan vatandaşların arazileri yukarıdan çekilen
fotoğraflarla orman alanı ilan edilmiş ve ellerinden
alınmıştır. Şimdi sahipsiz kaldığı için
oralar da tarumar edilecek ve talan edilecektir. O bakımdan, yeşili
korumanın cezası gibi bir sonuçla vatandaşlarımız
karşılaşmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) - Bu adaletsizliğin giderilmesi konusuna yüce Meclisin
sahip çıkmasını arzu ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2 - 6292
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının ilk
cümlesinde yer alan satış bedeli rayiç bedelin yüzde
yetmişidir. ibaresi satış bedeli, 6 ncı maddenin dördüncü
fıkrasının dördüncü cümlesinde belirtilen şekilde kullanılanlar
için rayiç bedelin yüzde ellisidir, bu şekilde satılan tarım
arazilerinin sonradan farklı amaçla kullanılması halinde
aynı cümlede belirtilen şekilde işlem yapılır.
şeklinde, üçüncü fıkrasında yer alan belediye ve mücavir alan
sınırları içinde bulunan yerler, ibaresi, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte geçerli olan belediye ve mücavir alan
sınırları içinde kalan yerler, şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN -
2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Osman Kaptan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2/Bde rayiç bedeli yüzde 70ten yüzde 50ye
düşürmekle, ödeme süresini de uzatmakla sorun çözülmez. Buna evet
diyoruz eskiye göre ama yetersiz diyoruz çünkü insanlarımızda para yoksa,
70 lirayı veremiyorsa 50 liraya versen de zaten alamazlar. Komisyonda
Sayın Bakanın 2/Blilerin yüzde 90ı müracaat etti, alacaklar.
demesi gerçeği yansıtmıyor çünkü rayiç bedeller
açıklanmadan, Sayın Bakan, 2/B müracaatlarını zaten
aldınız, Antalyada hep böyle oldu, hiç kimse bilmiyordu rayiç
bedelin ne olduğunu. Şimdi siz de
çıkmışsınız, diyorsunuz ki Komisyonda: Yüzde 90
müracaat etti, alacaklar. Sayın Bakan, 2/B köylümüzün ekmeğidir, köylümüzün
ekmeğini elinden almayalım.
Ben bu kürsüden
Yörükler için, Tahtacılar için, Türkmenler için at, avrat, silah kadar
toprak da önemlidir. Demiştim. Yörüklerin ayranını
kabartmayalım, kafasının tasını
attırmayalım. demiştim ve yine Atatürk boşuna
dememiş Yörüklerin Toroslarda tek bir çadırında duman tütüyor,
tütmeye de devam ediyorsa Türkiye Cumhuriyeti devleti güvence
altındadır.diye. demiştim.
Sayın
arkadaşlar, şimdi geldiğimiz noktada, Antalyadan
Kaşına, Gazipaşasına kadar bütün 2/Bciler, muhtarlar,
Yörükler, Tahtacılar, herkes ayakta, sadece Antalyada değil,
Türkiyede ayakta. AKP binası basılıyor, defterdarlık, mal
müdürlükleri basılıyor, yollar kesiliyor. Bugün, Antalyadan 46
otobüs 2/B mağduru Ankaraya gelmiştir. Orman Bakanı Haddinizi
bilin. diye bağırıyor, ortalık toz duman.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Orman Bakanı Devletin malını kime
vereceğiz? İşine gelmiyorsa alma. diyor. 2/Bsi olan 7 milyon
orman köylüsünün hepsini işgalci görmek çok yanlıştır.
Hükûmet en yüksek fiyata satmak istiyor. Keşke, bunu özelleştirmede
de böyle yapsaydınız. 2/Blik yerleri bazı yerlerde
vatandaşa devlet vermiştir, vatandaş işgal etmemiştir.
Ey Hükûmet, ey
sayın bakanlar, ey defterdarlar; bizim Antalyanın Finikesinde,
Demresinde, Kaşında, Kalkanında, Serikte,
Kınıkta, Gebizde, Kocayatakta suyu olmayan, taşlık,
kıraç yamaçları, yabani zeytinlikleri, bundan yetmiş yıl,
yetmiş beş yıl önce, 1940larda Kökleyerek,
aşılayarak zeytin yetiştir. diye devlet köylülere
vermiştir. Devlet vermiştir, devlet, vatandaş işgal
etmemiştir Buralarda zeytin yetiştir, hem millî ekonomiye
katkın olsun hem de aileni geçindir. demiştir. Vatandaş,
elleriyle taşlarını ayıklamış, bu topraklarda
zeytin yetiştirmiştir. Zamanında harç parasını
yatıramadıkları için de bir kısmı bu zeytinliklerin
tapularını alamamışlar. Bu parsellerin kayıtları
zaten devlet arşivlerinde mevcuttur. Devlet, şimdi, bu yerleri 2/B
olarak, rayiç bedeli 30 bin lira ile 250 bin lira arasında satmaya
çalışıyor. Beğenmediğiniz, iktidarın beğenmediği
şu 1940ların devleti var ya, vatandaşa parasız toprak
veren devlet
Şimdi ise bu toprağı vatandaştan geri alan
devlete geldik. Hani, Sayın Başbakan diyor ya Nereden nereye
geldik. diye
Değerli arkadaşlarım, evet, veren devletten alan
devlete geliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sorun nedir? Rayiç bedel çok yüksektir,
adaletsizdir. Mahkemeler, icra müdürlükleri, tarım kredi kooperatifleri,
vergi daireleri bir değer tespit ediyor ama 2/Bnin değeri
bunların 3-4 kat daha fazlasıdır. Örneğin, Antalya
Değirmendere, Elikesik, Konaklı, Pamukyeri, Toslak köyü
muhtarları Alanya Kaymakamlığına bir dilekçe veriyorlar.
Dilekçe burada. Bu dilekçeye kaymakam cevap veriyor, diyor ki bu dilekçeye
ilişkin cevapta, sadece 2nci maddeyi okuyorum: 113 ada 36 no.lu parsel
Haziran 2010 tarihinde hazineden ihaleyle, metrekaresi 71 liraya
satılmıştır. Bu parselin bitişiğinde bulunan 2/B
arazisinin ise şimdi -31 no.lu parsel- şu anda 2/B rayiç bedeli 325
liradır.
Sayın
arkadaşlarım, yine, Antalya Güzelbağda, devlet altı ay
önce, sanayi sitesi yapmak için yer alıyor, dönümünü bin liradan.
Şimdi, rayiç bedel ise 4 bin lira, 5 bin lira, 7-8 bin liraya kadar
çıkıyor. Hazinenin ihaleyle sattığı bu yerlerin 2/B
rayiç bedeli 4-5 kat daha fazlası oluyor. Bu Kaşta böyle,
Ulupınarda, Beycikte böyle, Konyaaltında, Doyranda, efendim,
Çağlarcada böyle, Çamköyde böyle, Döşemealtında böyle,
Aksuda böyle, bizim Antalyada Gazipaşada böyle. Dolayısıyla,
vatandaşın tarlasını devlet ucuza alıyor ama devlet
kendi satarsa bire 5 satıyor. Adalet bunun neresinde?
Sayın
arkadaşlarım, insanlara kendi yerini, Osmanlıdan beri tapusu
olan vatandaşa, anasından babasından kalmış, tapusu
iptal edilmiş kişilere, yıllarca eken biçen kişilere
burayı parayla satmayalım.
Efendim,
tutturdunuz bir rayiç bedel, rayiç bedel. Hani, Sayın Başbakanın
Batsın bu
dediği gibi, batsın bu rayiç bedel. Yani sayın
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu rayiç bedel
hesaplanırken gerçek hesaplanırsa köylü alacaklı çıkar.
Niye alacaklı çıkar? Bağ bahçe yapan, imar eden kişinin
yarattığı bir artı değer vardır. Örneğin,
bir tarla 10 bin liraysa, bahçe yaptıktan sonra burası 40 bin lira
olduysa aradaki değeri yaratan çiftçidir. Bunun çiftçinin hanesine
yazılması gerekir. O, tarlayı bağ yapmış, bahçe
yapmıştır, afetten, selden korumuştur, etrafına duvar
çevirmiştir. Bu insanları sahibi olarak görmüyorsanız bekçisi
olarak bari görün de bekçilik parası verin bu insanlara. Zaten köylünün
ürünü on yıldır yerinde sayıyor. Naylon, camekân, gübre, tohum,
mazot derken, efendim, bunlar yüzde 200 artmış, çiftçinin
sattığı ise yerinde kalmıştır.
Antalyada, Orman
Bakanı Param yok. diyen 2/B sahibi vatandaşa Haddini bil. diyor.
Sayın Bakan, siz PKKnın haddini bildiremediniz, şimdi orman
köylüsünün haddini mi bildiriyorsunuz? Sizin gücünüz köylüye mi yetiyor? Siz
Orman Bakanısınız, orman köylüsünü elbette dinleyeceksiniz.
İmralıyı dinliyorsunuz, biraz da köylüyü dinleyin.
Maliye Bakanı
Derdimiz para değil, sorun çözmek. diyor. Sayın Bakan, güldürmeyin
Allah aşkına, derdiniz para değilse o zaman köylüye parasız
verin.
Değerli
milletvekilleri, 2/B konusuna Sayın Başbakan doğrudan el
koymalı ve Orman Bakanı, Şehircilik Bakanı, Maliye
Bakanı, kusura bakmasınlar, bu işi birbirine
karıştırdılar. Orman köylüsüne, tarım yapan köylüye
2/B tapuları verilsin; Sayın Akif Hamzaçebinin vergi beyanı
değerini esas alan teklifi esas alınsın; rantçılara, Boğazda
villa yapanlara rayiç bedel üzerinden verilsin. Nisan 2012de kanun
çıkardık, 2/B. Bizim Antalya Kepezde 15 bin hektar tapu iptali var.
Bunların tapularının bir tanesi bile geriye iade edilmedi. Neden
iade edilmedi? On bir ay oldu, on bir ay. Bürokrasinin elini çabuk tutması
gerekir.
Sit alanları
bu kanunda yok. Üçağızdan Hasibe teyze haber göndermiş
Alım gücüm yok, alsam da üzerine bir şey yapamıyorum. diye.
Sit alanlarını da dikkate almamız gerekiyor.
Rayiç bedeller
yeniden adaletli olarak belirlenmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAPTAN
(Devamla) Yeniden eğer belirlenmeyecekse 2/Bdeki bu tapu iptalleri
dışındaki rayiç bedel olayından vazgeçelim, her şey
eskisi gibi kalsın. Vatandaşımızı üzmeyelim,
2/Bzedelere de gerekli sıcak ilgiyi gösterelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Henüz bu kanunun
üzerinden bir yıl geçmemesine rağmen, bugün üçüncü defa
konuşuyoruz. Bu da göstermektedir ki bu kanun çıkartılırken
gerekli hazırlıklar Hükûmet tarafından
yapılmamıştır. Yine, komisyonlarda verdiğimiz
katkıların, önergelerin hiçbirisi dikkate alınmadı. Biz
her şeyi en iyi şekilde biliyoruz, kimsenin katkısına
ihtiyacımız yok zihniyeti, daha kanun uygulanmaya başlamadan
üçüncü defa bu kanunu Meclis gündemine getirdi.
Aslında, biz,
bugün, burada görüştüğümüz konuların hepsini gerek komisyonlarda
gerekse daha önceki Genel Kurul görüşmelerinde defaatle dile getirdik, bu
konularla ilgili önergeler verdik ama hepsi iktidar grubunun oylarıyla
reddedildi. Tabii ki bugün üçüncü defa görüşüyoruz ama bu üçüncü defayla
da bitmeyecek, belki üç, beş defa daha bu kanunu önümüzdeki süreçte
görüşmeye devam edeceğiz. Çünkü, kanun çıkalı
yaklaşık bir yıl olmasına rağmen, hâlihazırda
kimsenin sorunu çözülmedi, kimse rayiç bedellerini öğrenip, yerlerini satın
alıp, tapusunu alıp, rahatça uyuyabilir hâle gelmedi bugüne kadar.
Şimdi, tabii
ki vatandaşın rayiç bedelin yüzde 70ini ödemesi yerine, bunun yüzde
50ye düşürülmesi köylü vatandaşımız açısından
güzel. Lakin, ortada rayiç bedel olmadığı için, belirlenecek
rayiç bedelin ne olduğu bilinmediği için, vatandaşın bu
işten kârının olup olmayacağı belli değil. Çünkü,
fiyatları oran olarak düşürüp miktar olarak artırmak,
hâlihazırda Hükûmetin, iktidarın takdirindeki bir durumdur.
Şimdi, rayiç bedeller tabii daha öncesinden hazırlık
yapılıp açıklanmadığı için, vatandaş
dedikodulara göre Ben zaten bu yerlerin hepsini satın
alamayacağım. diye elindeki 2/B arazilerinin bir
kısmını satma gayreti içerisinde, fırsatçılar da
vatandaşın elindeki bu arazileri toparlama, kendilerine yeni rant
alanları, yatırım alanları oluşturma peşinde
koşmaktadır.
Geçtiğimiz
hafta sonu, ben seçim bölgem Muğladaydım. Vatandaş birçok
yerde, Fethiyede, Dalamanda, Ortacada, Köyceğizde 2/B arazisinin bir
kısmını satarak geriye kalanı alma gayreti içerisinde,
arada emlakçılar koşuşturmaya devam ediyorlar.
Tabii bir
başka husus, rayiç bedellerin muhataplarına mektupla tebliğ
edilecek olması. Şeffaf olarak hangi köyde, hangi semtte hangi fiyatların
uygulanacağının bildirilmemesi de ayrı bir konu. Bu, tabii
ki insanların kafasında yeni kargaşalar oluşmasına
sebep oluyor. Çünkü, vatandaş, bu 2/B fiyatlarının iki
kardeşin tarlasına bile farklı geleceğinden endişe
ediyor. E, siz kimin adamısınız, iktidardan yana
mısınız, muhalefetten yana mısınız? diye
vatandaşın kafasında ciddi manada soru işaretleri var.
Gene, rayiç
bedellerin belirlenmesiyle ilgili bugün Antalyadan gelen vatandaşlarla
yaptığımız görüşmede çok enteresan örnekler ortaya
çıktı. Aynı köyde, arazi kamulaştırılırken
vatandaşa istimlak bedeli olarak 6 bin lira ödenmiş ama o köydeki
rayiç bedel olarak 25 binle 75 bin lira arasında vatandaşın
önüne fiyat konmuş. Yani, eğer rayiç bedel 25 binle 75 bin
arasındaysa, o köydeki kamulaştırma yapılırken
vatandaşa niye 6 bin lira ödendi? Tabii, bu da Hükûmetin köylünün ne kadar
yanında, ne kadar karşısında olduğunun gözükmesi
bakımından çok enteresan bir örnek.
Yine, tabii, köylü
perişan vaziyette Bugün, Türk köylüsü dünyanın en pahalı
mazotunu kullanıyor. Bugün, Türk köylüsü dünyanın en pahalı gübresini
kullanıyor. Türk köylüsü ineğine dünyanın en pahalı samanını
yediriyor. Bu şartlar altında üretim yapan vatandaşın gelir
seviyesi, kârlılık oranı, vatandaşın bu yerleri
alabilecek kadar parayı bulmasını da
zorlaştırmaktadır.
Yine, tabii ki Çek
Kanunundaki değişiklikten sonra, bölgemizde şu anda
sattığı domatesin, limonun, portakalın parasını
alamayan bir sürü vatandaş var. Kendi sattıkları ürünün
parasını alamayan bu vatandaşların şu andaki
oluşan şartlarda, oluşan piyasada bu yerleri alması da
gerçekten ayrı bir sorundur.
Yine, bölgemizdeki bir
başka sorun da bu kanunla düzenlenen, tarımda kullanılan hazine
arazilerinin satışı meselesidir. Şimdi, tarımda
kullanılan hazine arazilerinin satışında birkaç tane
kısıtlama var: Bir defa, denize
Yine, Muğlada
yaptığımız görüşmelerden, bugün Antalyadan gelen
vatandaşlardan aldığımız bilgilerden, özellikle sahile
yakın bölgelerdeki 2/B arazilerinin fiyatlarının çok yüksek olması ciddi bir
sorundur. Yani burada, biliyorsunuz, bu arazilerin vatandaş
tarafından alınamaması durumunda -özellikle denize
Sonuç olarak,
iktidar, orman köylüsüne, ormanda yaşayan vatandaşın sorununu
çözeceğim diye bu kanunu getirdi. Bu kanun buraya geldiği zaman biz,
hakikaten, Hükûmet 2/B arazileriyle birlikte orman köylülerinin bütün bu
sorunlarını ortadan kaldıracak, vatandaş rahatlayacak,
rahat uyuyacak zannetmiştik ama her geçen gün kargaşa artmakta,
insanlar bu yerleri alma konusunda umudunu kaybetmektedir. Yani buradan bu
kanunla ilgili sıkıntıları aslında böyle alelacele,
bir günde, işte komisyondan geçirip yarış atı gibi yeniden
yeniden gündeme getirmek yerine gruplar arasında bir mutabakat
sağlayıp bu konuda vatandaşın sorunlarını çözecek
bir seferlik bir görüşmeyle bir defa çözüp, gerçekten bu sorunu çözüme
kavuşturup vatandaşı uyku uyuyamaz hâle düşmekten bir an
önce kurtarmak lazım. Ama, görünen odur ki iktidar orman köylüsüne orman
kanunu uygulamaktan keyif alıyor. Halbuki, bu insanlar, bu köylülerimiz,
gariban köylülerimiz, şimdiye kadar, hiç başka bir dönemde
olmadığı kadar iktidara destek oldular. Hiç olmazsa şu
gariban vatandaşın kafasındaki soru işaretlerini
kaldıracak bir düzenleme üzerinde anlaşalım ve bir an önce
Yani
bu yüzde 50ye düşmesi vatandaşın bu yerleri almasını
maalesef çoğu yerde sağlayamayacak, rayiç bedellerin de doğru
düzgün, vatandaşın bu yerleri alabileceği şekilde
belirlenmesi konusunda endişe var.
Ben, inşallah,
önümüzdeki günlerde bu konuda kesin bir çözüm sağlama umuduyla yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Şahıslar
adına ilk söz Giresun Milletvekili Sayın Selahattin
Karaahmetoğlunda.
Buyurun Sayın
Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
428 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
19 Nisan 2012
tarihinde 2/B yasalaştı. O günden bu yana on buçuk ay geçti.
Yasanın özelliği, rayiç bedelin yüzde 70 olarak Genel Kuruldan
çıkmasıydı. Bundan yaklaşık bir buçuk ay önce
Komisyona yeni bir düzenleme sunuldu. Bu düzenlemeye göre, satışa arz
edilecek arazilerin 400 metrekaresi rayiç bedelin yüzde 50sinden, geri kalan
kısmı yüzde 70 oranından satılacaktı. Şahsın
birden fazla arazisi varsa bunlardan birini tercih etmesi gerekiyordu.
Satışa söz konusu arazilerin rayiç bedelin yüzde 70i üzerinden
satışının bugün yüzde 50ye indirilmesi -yani olaydan bir
ay sonra yüzde 70den yüzde 50ye indirilmesi konusu- tekrar Meclis gündemine
taşındı.
Komisyon
toplantısında Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akif Hamzaçebinin
düzenlemenin sorunu çözemeyeceğini, kısa bir süre sonra yeniden,
gerçekten düzenlemeye ihtiyaç doğabileceğini Dilerim,
söylediklerimde yanılırım, bunu yaşamayız. diye
uyarıda bulunduğunu, bu olaydan bir ay sonra da bugüne
geldiğimizi hatırlatmak isterim.
Konuyu, bugün, bu
akşam Genel Kurulda görüşüyoruz. Sonuç olarak çoğunluğun
oylarıyla yasa kabul edilecek ama sorunlar çözülmeyecek ve ihtiyaçlar
karşılanmayacak. Bu anlamda, tekrar karşımıza yeni bir
düzenleme çıkması sorunu ortaya çıktığında, ben,
Cumhuriyet Halk Partisinin 2/B konusundaki görüşlerini, belki ileride size
yardımı olur diye, hatırlatmak istiyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizim olaya bakış açımız, ülkemizde, orman
içi 2 milyon, orman dışı 5 milyon ve toplamda 10 milyon
insanı ilgilendiren devletle vatandaş arasındaki bu hukuki
sorunun çözülmesi ve devletle vatandaşın
barıştırılmasıdır. Olaya bu gözle bakıyoruz.
Orman köylülerinin münhasıran yerleşim veya tarım,
hayvancılık amaçlı kullandıkları taşınmaz,
bedelsiz olarak devredilecek; tarım ve hayvancılık amaçlı
kullanıldığı için, emlak vergisi değeri üzerinden veya
orman köylülerine bedelsiz olarak devredilen araziler tarım,
hayvancılık amacı dışında kullanılmayacak; devlet
tarafından daha önce satıldığı veya çeşitli
kanunlara dayanarak devredildiği hâlde, sonradan 2/B alanına
alınması sebebiyle tapuları iptal edilen yerleri mülkiyet
hakkına saygının bir gereği olarak eski sahiplerine
bedelsiz olarak iade edeceğiz; eskiden beri
vatandaşlarımızın tapulu yeri olduğu hâlde daha sonra
2/B alanı olduğu gerekçesiyle tapuları iptal edilerek mülkiyeti
hazineye geçen araziler de emlak vergisi değerinin yarısı
üzerinden eski sahiplerine devredilecektir. diyoruz.
Bir konuya
açıklık getirmek istiyorum: 2/B Komisyona ilk geldiğinde rayiç
bedelin yüzde 70i olarak teklif edildi. Komisyonda gruplar kendi
aralarında da görüştüler ve yüzde 70in yüksek olduğu, yüzde
50ye çekilmesi konusunda anlaştılar ve oy birliğiyle yüzde
50ye indirildi. Bu arada, Komisyon Başkanımız İstanbul
Milletvekili Sayın İbrahim Yiğit, Sayın Bakana aslında
yüzde 50nin de yüksek olduğunu söyleyerek Bakanlar Kurulunda bunun da
daha aşağı çekilmesi konusunda temennilerde bulunmuştu ama
burada, Genel Kurulda yasa görüşülürken AKP sıralarından
milletvekili arkadaşların verdiği önergeyle, Komisyonda yüzde
70ten yüzde 50ye inen satış bedeli Genel Kurulda yüzde 50den yüzde
70e çıkarıldı. Komisyonda, yüzde 70ten yüzde 50ye indiren 12
AKPli arkadaşımız Genel Kurulda ne yazık ki yüzde 50den
yüzde 70e çıkarmak için parmak kaldırdılar. Bunu tabii
doğru bulmuyoruz.
Şunu
hatırlatmak isterim: Bu yasa, gerçekten
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için mi
oluyor, yoksa belli bir rant için mi oluyor? Afet riski taşıyan
alanların kentsel dönüşümü yasası görüşülürken 2/B yasalaşmadığı
hâlde 2/Bden gelecek gelirlerin kentsel dönüşüme kaynak olarak
gösterilmesi de bu olaydaki ciddiyeti ve olaya vatandaşın
açısından mı, yoksa rant açısından mı
bakıldığının çok bariz örneğidir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına son söz Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıçta.
Buyurun Sayın
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
6292
sayılı, kısa adıyla 2/B olarak bilinen Kanunun bazı
maddelerinde değişiklik öngören kanun teklifimiz hakkında söz
aldım, 2nci maddesi üzerinde konuşmak istiyorum, hepinize
saygılar sunuyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, burada yapmak istediğimiz şu: Kendilerinin
korunaklı olması gereken, pozitif ayrımcılığa
ihtiyacı olan ve çiftçilik yapan, tarımla uğraşan, bu ülke
için üreten insanlara tarım arazilerinin, eski kanunda belirlenmiş
olan rayiç bedelinin yüzde 70ini yüzde 50ye çekiyoruz. Ne yapmak istiyoruz
burada? Biraz daha sosyal devlet olmak istiyoruz.
Yani, elbette
köylümüzün millî hasıladan aldığı pay ülkemizin diğer
kesimlerine göre oldukça düşüktür. Her ne kadar AK PARTİyle beraber
bu 3 katına çıkmış olsa da, yine de ülke
ortalamasının üçte 1i kadardır. Yani, dünyanın hemen hemen
her tarafında kırsal kesimdeki nüfusun millî gelirden
aldığı pay düşüktür. Demek ki sosyal devlet olmanın
bir gereği de pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyulan
alanlarda bunların iyi belirlenmesi, bunların kanunlarla teslim
edilmesi, takip edilmesi ve düzenlemeler yapılmasıyla ancak
korunabilecek hâle gelmesidir. Şöyle ki: Ülkemizde bir taraftan refah artarken
bir taraftan da sınıflar arasındaki gelişmişlik
farkının azaltılabilmesi için hükûmetin, devletin, bu manada
düzenlemeler yaparak alt seviyelerdeki gelir gruplarındaki insanların
gelirlerini artırmak gibi bir mecburiyeti de var. Yoksa sizin gelirleriniz
25 bin dolarlara, 30 bin dolarlara ulaşır ama sosyal devlet olmuş
sayılmazsınız, İnsani Gelişme Endeksi çok
aşağılarda kalır. O yüzden, şu anda, bizim
tarımla uğraşan, hayvancılık yapan
insanlarımızın, kırsalda yaşayan
insanlarımızın, bu ülke için üreten
insanlarımızın gelir seviyesi, hepimiz kabul etmek
durumundayız ki hâlâ düşüktür. O yüzden, bu alandaki insanların
gelir seviyesine katkı sunmak adına, kanunda bu gruba pozitif bir
ayrımcılık yapıyoruz.
Peki, muhalefet
milletvekilleri diyor ki: Efendim, sıfır fiyatla, bedava, bilabedel
verseydiniz. Bu, adalet olur muydu? Bize göre olmazdı çünkü bu tarım
arazilerinin üzerinde bütün ülkenin insanının hakkı var. Siz,
bunu, bir tarafa pozitif ayrımcılık yapacaksınız diye
adaletsiz bir şekilde o tarafa devredemezsiniz. Dolayısıyla
bunun bir orta hâlini bulmak, bir tarafı korurken öbür tarafın
hakkını da haksız bir şekilde teslim etmemek gerekiyordu.
AK PARTİ şu anda yaptığı kanuni değişiklikle
bunu yapmak istiyor.
Peki, hâlâ
pahalı mıdır? Pahalı olduğunu biz düşünmüyoruz.
Şöyle ki -Millî Emlak Genel Müdürümüz de burada- Komisyon görüşmeleri
sırasında biz genellikle şöyle bir tavır sergiledik
saygıdeğer milletvekilleri, dedik ki: Bu rayiç bedelleri belirlerken,
lütfen, vatandaş yanında olarak bir tavırla belirleyin yani
devleti koruma refleksiyle bunları belirlemeyin. Biz düşünüyoruz ki,
inanıyoruz ki öyle belirlendi rayiç bedeller yani vatandaşı
düşünerek belirlediklerini düşünüyoruz. Ve yine, korunmaya
ihtiyacı olan kesim olduğunu düşünerek, AK PARTİ Grubu
olarak, bundan da yüzde 50sini almak suretiyle, hak sahipliğini
köylülerimize, tarım arazilerini işletenlere, almak isteyenlere
devretmek istiyoruz. Tabii, peşin ödedikleri takdirde yüzde 10 da buradan
bir indirim olacak yani rayiç bedelin yüzde 40ına biz buraları bu
insanlara devretmiş olacağız.
Bunun
dışında, mücavir alan tanımını belirgin hâle
getiriyoruz çünkü Büyükşehir Belediye Yasasıyla mücavir
alanların değişeceği açık. Daha sonra bir
karışıklığa sebebiyet vermesin diye bu alanlarıbu
tanımı belirgin bir hâle getiriyoruz.
CHP adına
konuşan hatip şöyle bir ifadede bulundu: Ormanları açmak suretiyle
tarım arazilerine dönüştürenlere, aslında bir de bunları
yapanlara ilave olarak para vermek gerekir. dedi. Şimdi,
saygıdeğer milletvekilleri, bu, akla, mantığa,
ormanları koruma refleksine çok aykırı bir tutum. Yani
vatandaş bir taraftan ormanları açıyor, bir de
açtığı için siz buna bedava veriyorsunuz, bir de ilave para
veriyorsunuz ama bir taraftan da 2/B arazilerini biz hak sahiplerine
kavuşturmak için kanun teklifini verdiğimiz zaman aynı muhalefet
partisi şöyle bağırıyordu: Ormanları insanlara
peşkeş çekiyorsunuz, satıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ
(Devamla) Ee, bir taraftan Ormanları satıyorsunuz. diye
bağırıyorsunuz, bir taraftan Bunlara da bedava verelim.
diyorsunuz. Bu tavrın ne kadar uyumsuz olduğu açık. Bu kanun da
köylümüzü korumaya yöneliktir.
Hayırlı
olsun diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Yılmaz...
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu Orman Genel Müdürlüğünün arazisi önce Büyükşehir Belediyesi
tarafından usulsüz bir şekilde elinden alındı ve şu
anda Adalet ve Kalkınma Partisinin otoparkı olarak
kullanılıyor çevirdiğiniz o alan, araçların durduğu o
alan. Bunu, bir Bakan olarak etik buluyor musunuz? Adalet ve Kalkınma
Partisinin otopark alacak parası yok mu da Orman Genel Müdürlüğünün
arazisini çevirerek otopark olarak kullanıyorsunuz ve
araçlarınız içinde duruyor?
İkinci bir
sorum da: Sayın Bakan Bu Gazi Yerleşkesine inşaat
yapılırken bir tane bile ağaç kesilmeyecek. denmişti ama
yüzlerce ağaç kesildi. Bir bakanın Genel Kurulda veya sizin
oturduğunuz yerden yanlış bilgi vermesini doğru buluyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu yeni düzenlemeyle orman köylülerinden ve İstanbul veya diğer
büyükşehirlerde kaçak inşaat yapan kişilerden kaçar kişinin
yararlanması öngörülmekte?
Rayiç bedellerin
bugüne kadar belirlenemediği iller hangileridir? Bunlar içerisinde Kütahya
ili de var mıdır? Bugüne kadar bu rayiç bedellerin belirlenememesinin
temel sebepleri nelerdir? Bu düzenlemeyle belirlenen bu rayiç bedellerin bir
garantisi var mı? Köylü daha düşük rayiç bedelle yıllarca
üzerinde işlem yaptığı bu arazileri alabilecek mi, yoksa bu
düzenlemeden sonra yine köylünün elindeki araziler de rantçı bazı
şirketlere ya da kişilere satılabilecek mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz...
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
şimdi, Ankara Orman Bölge Müdür Muavinliği yapan Sami Kılıç
kırk yıl bu devlete namusuyla, şerefiyle hizmet ederken
yandaş bir sendikanın başkanını Ankara Bölge
Müdürlüğüne getirmek için, Denizli Bölge Müdürü görevden
alınıyor ve Ankaraya getiriliyor. Sami Kılıç da sürgüne
gönderiliyor ve bu tayin tebliğ edildiğinde beyin kanaması
geçiriyor ve üç gün sonra vefat ediyor.
Şimdi, bu
yandaş sendikanın başkanı, atama yönetmeliğine
aykırı bir şekilde, kadrosu Denizlide olmasına rağmen,
Ankara Bölge Müdürlüğü görevini sürdürüyor. Bir Bakan olarak bu tür
usulsüz atamaları veya kanunu dolanarak, yönetmeliği dolanarak
yapılan atamaları doğru buluyor musunuz? Bu şekilde
yönetilen bir Orman Bakanlığının 2/Byi çözebileceğine
inanıyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Demiröz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, ÇED raporlarıyla ilgili, web sayfanıza girildiği
zaman, bunu, Türkiyenin hangi bölgesinde, hangi konularla ilgili ÇED
yapıldığını, bunlarla ilgili bilgileri görme
şansımız vardı. Ancak,
Bakanlığınızın taşınmasından sonra veya
reorganizasyonundan sonra sisteme girildiği zaman görme
şansımız yok, bu ne zaman açılacak? ÇED raporlarıyla
ilgili bilgi alabilmek için eski şekle ne zaman döneceksiniz? Bu konuda
bilgi verirseniz sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Muğla Gökova fidanlığında yaklaşık 50 ila 150
kişi arasında değişen, zaman zaman
çalıştırılan mevsimlik işçiler var. Bunların
sigortalarının ödenmediği söyleniyor. Sigortasız işçi
çalıştırıyor musunuz? Bu konuda bilginiz var
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Orman ve Su İşleri
Bakanlığının Özel Kalem Müdürünün 6400 ek göstergeden,
Strateji ve Geliştirme Daire Başkanlığından maaş
almasını doğru buluyor musunuz?
Yine, Bakanlık müşavirlerinin kanun hükmünde kararnameyle
maaşları artırıldı ve birçok yandaş ve partiliniz
müşavir olarak alındı. Bunların büyük bir bölümü göreve
gelmezken uzun yıllar bu meslekte hizmet eden, hasta olan
müşavirlerin çeşitli yerlerde görevde bulundurulmasını
doğru buluyor musunuz? Bu bir yıldırma politikası
mıdır, alan boşaltma politikası mıdır;
müşavirlikler boşaltılarak yine, hâlâ bu yandaşların,
vekil akrabalarının, vekil çocuklarının alımına
yol açmak için yapılan bir uygulama mıdır?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Milletvekilimiz Sayın Yılmaz tarafından Orman Genel
Müdürlüğüne ait arazinin Büyükşehir Belediyesi tarafından
alındığı ve otopark olarak kullanıldığı
ifade edildi.
Buradaki cevabı okuyacağım ben: Orman Genel Müdürlüğü
yeni kampüsü, mülkiyeti Orman Genel Müdürlüğümüze ait Ankara ili
Yenimahalle ilçesi Orman Çiftliği Mahallesi koruma alanı
dışında kalan kısmında inşa edilecektir. Atatürk
Evi ve Bekçi Evi koruma alanı olan parsel alanında herhangi bir
daraltma yapılmamış, parseller içindeki otopark alanı ile
AK PARTİ Genel Merkezi önünde bulunan ve hâlen otopark olarak
kullanılan alan, imar planıyla trampa edilerek
değiştirilmiş ve koruma alanında herhangi bir daralma olmamıştır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Otopark alanı sizin mi Sayın
Bakan? Onun cevabını versinler.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Ama trampa edilmiş
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şu andaki otoparkınız,
kullandığınız otopark, AKPnin otoparkı devletin
malı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Trampa edilmiş ama. Trampa edilerek devletin malı
dışına çıkarılmış.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Efendim, trampayı AKPyle mi
yapmış? Trampayı belediyeyle yapmış yani kanunu
dolanmak için. Şu anda usulsüz bir yerde araçlarınızı park
ediyorsunuz.
BAŞKAN Muhterem, beş dakika sonra Bakanın
konuşmasını bitireceğim ben, diğer sorulara da
fırsat bırakın ne olur.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Işıkın Yeni düzenlemeler ile bu 2/B alanlarından kaç kişi
istifade edecek ve kaçak inşaat yapılacak? Rayiç bedeller bugüne
kadar niye belirlenmedi? Köylüye yine yüksek bedel gösterilip bunlar
başkalarının eline geçecek mi? şeklinde soruları var.
Efendim,
şimdi, sizin de takdir etmeniz, bütün herkesin takdir etmesi gerekir ki on
yıldır, bizim dönemimizde kaçak inşaat yüzde 95
azaltılmıştır. Yani, kimsenin gözünün yaşına
bakmadan -kaçak inşaat yapan, nerede olursun olsun, imara
aykırı, ruhsatsız- bunları belediyelerimiz
yıkmaktadır. Bunu, bir defa, çok açık yüreklilikle söylemek
lazım.
Rayiç bedeller
konusunu da -tabii, çok dile getirildi- özellikle ifade etmek istiyorum. Tüm
Türkiyede orman vasfını kaybetmiş alanların
sahiplendirilmesi kapsamında rayiç bedeller değerlendirirken parsel
bazında, ada bazında, bölge bazında değerlendirmeler
hassasiyetle yapılmıştır. Bitişik parsel, belki ana
caddenin arka tarafındandır; ön tarafında caddeye bakan bir
parselle aynı adada olan arka parselin fiyatları değişik
olabildiği gibi, parselin zemini itibarıyla, konumu itibarıyla,
büyüklüğü, küçüklüğü itibarıyla da fiyatları
değişmektedir.
Yine, tarım
arazisi olup olmadığı, getirdiği kira, getirdiği
verim, imar durumu, bütün kıstaslar değerlendirilmiştir. Burada,
sadece tek yerden değil, tapular, emlakçılar, muhtarlar, çevre,
alım satımlar
Oradaki vatandaşlara, 2/Byi kullanan
kişilere Siz bu arsanızı kaça satarsınız? diye
sorulmak suretiyle çok ciddi bir değerlendirme
yapılmıştır. İnanın, samimiyetle burada ifade
etmek istiyorum, ben de işin içerisinde bir nebze bulundum, emlak beyan
değerleri üzerinden gitseydik -sizin de beğenmeyeceğiniz- çok da
haksız bir şekilde yürümüş olurduk. Şimdi, burada mümkün
mertebe gerçek rayiç bedelleri tespit etmeye çalıştık. Bu rayiç
bedellerinde, şu anda, mücavir alanlar dışında tarım
alanlarında ne yapıyoruz? Yüzde 50sini, peşin olursa yüzde 10
daha indiriyoruz yani 50 lira olan bir yeri 22,5 liradan vatandaşa
veriyoruz. Yani, bu hakikaten çok güzel bir noktadır.
Vatandaşın, âdeta çok cüzi bir miktarla ama kendisinin de Ben para
verdim, yerimi aldım. diyerek sahipleneceği bir husustur. Herkesin
takdirine bunu sunmak istiyorum.
Orman bölge müdürünün
tayiniyle ilgili ben bir çalışma yapayım, Sayın Yılmaz
sizleri daha sonra bilgilendireyim.
ÇED
raporlarıyla ilgili daha önceden 119 belge istenirken şimdi 19 belge
isteyerek ÇED raporlarını vermekteyiz ve bunlar İnternet
sayfamızda yine yayınlanmaktadır. Belki bir süre bir aksama
olmuştur ama bunu, belki pazartesi gününden itibaren yine İnternet
sayfamızdan öğrenebilirsiniz.
Yine, süre olarak
da biz ÇED raporlarını, ÇED değildir belgesini
yaklaşık on beş gün içerisinde, ÇED raporlarını da
yaklaşık iki ay içerisinde vermekteyiz. Daha evvelden bunlar -sekiz
sene evvel, on sene evvel- yaklaşık bir seneye kadar sürüyordu ama
bunu iki aya indirdik. İnşallah -çalışma yapıyoruz
şu anda- daha kısa sürede, belki yirmi beş gün, bir ay, bir
buçuk ay içerisinde de yine bunu vereceğiz.
Muğlayla,
Gökovayla ilgili soru var. Sigortasız işçi
çalıştırıldığını ben bilmiyorum, böyle
bir şey söz konusu değil ama bakıp, yine, bilgi takdim
edeceğim.
Özel kalemlerde
Şunu da ifade etmek istiyorum çok değerli milletvekili
arkadaşlarım: Bu dönem, bizim dönemimizde, on yıllık Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarlarında açıktan atamanın en az
yapıldığı dönemdir. Biz, hatıra binaen,
vasıfsız olan, ihtiyacı olmayan kişileri kesinlikle
almıyoruz. Müşavir kadrosuyla veyahut da basın müşaviri
veya özel kalem kadrosu en az kullandığımız kadrodur.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 6400
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan, süreniz doldu. Daha sonra herhâlde
yazılı olarak verirsiniz.
Şimdi, madde
üzerinde üç önerge var, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 inci maddesinde yer alan
rayiç bedelin yüzde ellisidir ibaresinden sonra gelmek üzere ancak bu bedel
emlak vergi değerini geçemez ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan Arif
Bulut Osman
Kaptan
Burdur Antalya Antalya
Haydar
Akar İlhan
Demiröz
Kocaeli Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı kanun teklifinin 2. maddesinde yer alan Bu
şekilde satılan tarım arazilerinin sonradan farklı
amaçlarla kullanılması halinde ifadesinin çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Seyfettin
Yılmaz Celal
Adan
İzmir Adana İstanbul
Ahmet
Kenan Tanrıkulu D.
Ali Torlak
İzmir İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
428 sıra
sayılı kanun teklifi 2. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Demir
Çelik Sırrı
Sakık
Şırnak Muş Muş
İdris
Baluken Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu
Bingöl Mardin Bitlis
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
Değişiklik Önergesi
6292
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının ilk
cümlesinde yer alan "satış bedeli rayiç bedelin yüzde
yetmişidir." ibaresi "satış bedeli, 6 ncı
maddenin dördüncü fıkrasının dördüncü cümlesinde belirtilen
şekilde kullanılanlar için rayiç bedelin yüzde ellisidir, bu
şekilde satılan tarım arazilerinin sonradan farklı amaçla
kullanılması halinde aynı cümlede belirtilen şekilde
işlem yapılır." şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun teklifinin mevcut halinde yer alan "bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte geçerli olan belediye ve mücavir alan
sınırları içinde kalan yerler" ibaresi, önümüzdeki yerel
seçimlerde hayata geçirilecek olan yeni büyükşehir belediye
yasasını boşa çıkarmaktadır.
Yeni Büyükşehir yasası ile birlikte yeni yetki
sınırları belirlenecek ve dolayısıyla bu alanlara
ilişkin kafa karışıklığı
yaşanacaktır.
Bunun
önlenebilmesi için metnin değiştirilmesi teklif edilmiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
428
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan ve arkadaşları
tarafından verilen önergenin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
428
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun teklifinin 2. maddesinde yer alan Bu
şekilde satılan tarım arazilerinin sonradan farklı
amaçlarla kullanılması halinde ifadesinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428
sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün akşamüstü Adana ilimizin Ceyhan ilçesinin
Azizli köyünde 3 dönümlük arazi yüzünden 5 vatandaşımız hayatını
kaybetti, 7 vatandaşımız da yaralı. Hayatını
kaybedenlerden 1 tanesi Adalet ve Kalkınma Partisinin İl Genel Meclis
üyesi -benim de çok yakından tanıdığım, Allah rahmet
eylesin- ve oğlu. Yine, Azizli köyünün -orman köyüdür- çok yakından
tanıdığım eski muhtarı ve oğlu ve 1 işçi
hayatını kaybetmiştir, 7 tane de yaralımız
vardır. Ben, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, buradaki acı olayın, tamamı 3 dönümlük bir
arazi üzerindeki anlaşmazlık yüzünden silahların
konuşması neticesinde olması, gerçekten, Türkiyenin içinde
bulunduğu durum açısından ibretlik bir olaydır, bunu
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2/B konusunda anlaşamadığımız en
önemli noktalardan bir tanesi şu yani Hükûmet ve Adalet ve Kalkınma
Partisi bu arazilere şöyle bakıyor: Bu araziler arsa, devlet de
satıcı ve devlet, bu arazileri alıcılarına satmak gibi
bir zorlamayla karşı karşıya bırakıyor
vatandaşı.
Değerli
milletvekilleri, bu yerlerdeki vatandaşlarımız, bu yerleri yüz yıllardır
kullanıyor, yüz yıldır kullanıyor. Şimdi yanımda
vardı, almamışım birden çıkınca- vatandaşın
elinde Osmanlı tapusu var, 1918 yılında bu yerlerle ilgili
yazılan mektuplar var yani bu yerleri, siz, bu vatandaşa
Bugün, hani
Rayiç bedelleri çok düşük tuttuk. diyorsunuz ya yani düşük tutma
falan değil. Bunlar burayı sıfırdan alan insanlar olsa
kabul ediyorum Sayın Bakan, değerli milletvekilleri ama bunlar, bu
yerleri uzun süredir kullanan vatandaşlarımız.
Bugün, bakın,
Meclise, buraya 2 bine yakın vatandaş 2/B mağduru olarak geldi.
Bunlar bu kadar ucuzdu da
Hatta, bayanlar vardı, yaşlı teyzeler
vardı içlerinde. Şunu iddiayla söylüyorum, diyorlar ki: Bizim
köyümüzde Adalet ve Kalkınma Partisine yüzde 70 oy çıktı. Yani
bu insanlar, otuz saattir, dünden beri otobüslerle buraya yolculuk yapma gereğini
niye hissediyorlar ucuz alabilecekleri bir şeyse? Nasıl alacaklar?
Alamıyorlar, sıkıntı orada. Sordum gelen teyzelerden bir
kısmına, -yaşlı yaşlı teyzeler, amcalar var-
dedim ki: Ya, nedir sizin sıkıntınız? 8 dönüm yerim var,
90 bin lira, 80 bin lira rayiç bedel belirlenmiş. Bunun yüzde 50sinden
burayı almaya kalktığım zaman 40 bin lira, 50 bin liraya
gelecek; 8 dönümü 300 bin lira, 400 bin lira. Bizim bir kuruş ödeyecek
paramız yok. Zaten bankalara borçlanmışız, tefecilerin
eline düşmüşüz. Buralardan elde ettiğimiz ayda 2-3 bin lira
civarında bir gelir. diyorlar. Bu vatandaşlarımızın
suçu nedir değerli milletvekilleri?
Şimdi, bunlar
her türlü görevlerini yapmışlar. Kendileri almamış,
dedelerinden kalmış, dedelerinin dedelerinden kalan yerler var. Bu
sıkıntıların içerisinde yaşayan bu
vatandaşlarımız, çok zor şartlar altında buraları
ekerek, biçerek buralardan çocuklarının okul imkânlarını
sağlamaya çalışıyorlar ve hayatlarını idame
ettirmeye çalışırken bu yerleri alamayacaklar. Bu yerleri
almadıkları zaman, alamadıkları zaman
Biraz önce sordum.
Bakın, Türkiye'nin her tarafıyla görüşüyorum, siz de görüşüyorsunuzdur,
müracaat etmelerine rağmen bu yerleri alamayacaklar.
Alamadıkları zaman
Daha önceki konuşmamda söylediğim gibi,
Toprak bizim oralarda namustur. Biz devlete olan bütün görevlerimizi
yapıyoruz; askere dediğiniz zaman biz gidiyoruz, vergi verilecek
dediğiniz zaman biz veriyoruz. Bütün işleri biz yapmamıza
rağmen Sayın Başbakan ve sayın bakanlar bizim bir derdimizi
dinlemiyor. diyorlar. Biraz önce söylediler, Antalyada, Orman ve Su
İşleri Bakanı bu gariban vatandaşı
azarlamasını biliyor. Ama buradan açık yüreklilikle söylüyorum,
Türkiyenin kanunlarına, asgari şartlarına bu kadar uyan
vatandaşları dinlemeyeceksiniz ama ne yazık ki bebek katiliyle,
teröristbaşıyla, eroin kaçakçısıyla konuşma
yapacaksınız ve pazarlık yapacaksınız, bunu bu millet
affetmez sayın milletvekilleri. Bu millet görevlerini yaparken, askere
giderken, devletin bütün dediklerini uygularken yapmayacaksınız ama
teröristbaşıyla pazarlığı, ona imkân sağlamayı
içinize sindireceksiniz; bu, kabul edilebilir bir olay ve yaklaşım
değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Emin olun, yüzde 50 çoğunluğunuza güvenmeyin, bu
millet size gereken dersi verecektir.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 inci maddesinde yer alan
rayiç bedelin yüzde ellisidir ibaresinden sonra gelmek üzere ancak bu bedel
emlak vergi değerini geçemez ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arif Bulut (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Arif Bulut
BAŞKAN Sayın Bulut,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ARİF BULUT (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın
2nci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçim bölgem olan Antalyada
yaklaşık 83 bin vatandaşımızın hak sahibi
olduğu 46 bin hektar 2/B arazisi vardır ve miktar olarak
bakıldığı zaman, Antalya Türkiyede 1inci
sıradadır.
Antalya önemli bir turizm bölgesi
olması yanında, Türkiyenin en önemli tarım bölgesidir.
Tarımda çeşitlilik bakımından eşsizdir. Antalyadaki
tarım hareketi Türkiyedeki enflasyonu direkt etkileyebilecek
büyüklüktedir. Bu 2/B arazileri de çoğunlukla tarım amaçlı
olarak kullanılan imarsız arazilerdir. Bu arazilerin
kullanıcısı olan 83 bin kişi de çoğunlukla dar gelirli,
yoksul vatandaşlarımızdır.
Son on yılda
tarımda girdilerde astronomik artışlar olmasına rağmen
ürün fiyatları artmadığı için bu
vatandaşlarımızın ekonomik durumu giderek bozulmuştur.
Hükûmet, Antalyadaki 2/B arazilerinden 4 ila 7 milyar Türk lirası gelir
beklemektedir ancak bizim vatandaşımızda böyle bir para yoktur,
altı yıla değil on yıla bile yaymış olsanız
köylünün bunu ödeme gücü yoktur.
Antalyadaki 2/B
arazilerinin rayiç bedelleri belirlenirken çok ciddi
yanlışlıklar yapılmıştır. Özellikle, rayiç
bedeller belirlenirken hakkaniyet gösterilmemiştir. Rayiç bedeller
aynı yerdeki tapulu araziye göre 4 ila 10 kat yüksek bedelle
belirlenmiştir. Buradaki değer yüzde 50 azaltılsa bile hâlen 2
ila 5 katı daha yüksektir. Özellikle Aksu, Kaş, Kemer, Kumluca,
Finike, Serik ve Alanyada rayiç bedeller oldukça yüksek belirlenmiştir.
Buralardaki emlak değer vergisine, ecri misil değerine,
kamulaştırma değerine, valilik tarafından yapılan
takdir komisyonunun belirlediği değerlere, belediyelerin takdir
ettiği değerlere ve bu tarlaların yıllık
kiralarına bakıldığında fiyatların ne kadar
yüksek olduğu ortadadır. Ayrıca, aynı bölgelerde Ziraat
Bankasının yaptırdığı toprak barem tespitleri de
bu fiyatların ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu yasanın adında orman köylüsünün desteklenmesi
vardır ama içinde destek olmadığı gibi, orman köylüsünün
nasıl soyulacağı vardır.
Antalyadaki
defterdarlık tarafından belirlenen rayiç bedeller çok ciddi tepkiler
almıştır. Antalya halkı eylem üstüne eylem yapmaktadır.
Antalya Defterdarlığı belirlediği rayiç bedelleri 2010
yılından beri Antalya kamuoyuna açıklayamamıştır
ancak Sayın Orman Bakanı, vatandaşın haklı tepkisine
bizzat Antalyada, yerinde maruz kalmış fakat tepki gösteren
vatandaşı azarlamış ve
aşağılamıştır. AKPye yakışanı da
budur.
Partisinin İl
Başkanı Evet, bu rayiç bedeller adil değildir, yüksektir.
çığlıklarının haklı olduğunu kabul edip
Bunu yapanlar CHPli ve MHPli defterdarlık memurlarıdır,
AKPyi zora sokmak için bunu yapmaktadırlar. diye devlet
memurlarını suçlamış, onları hedef göstermiştir.
Burada çok daha
ilginç bir durum tespiti vardır. AKPli bir vekil
arkadaşımızın bölgesinde tespit edilen rayiç bedeller emlak
vergisi, ecri misil değerleri, tarla kira değerleri ile
kıyaslandığında uygun
fiyatlandırılmıştır. Yani, diğer köylere ve
mahallelere bakıldığında 4 ila 10 kat daha ucuza
fiyatlandırılmıştır. Böylece, yandaşlar
korunmuş, kollanmış
Buralarda verilen fiyatlar neredeyse emlak
fiyatları değerindedir. Bu, bizim tüm vatandaşlar için
önerdiğimiz değerdir yani rayiç bedel emlak değerini
geçmemelidir. Fakat, tüm vatandaşlar için önerdiğimiz çözümü
kendileri için uygulamışlar ancak normal vatandaşlar için bunu
uygulamamışlardır. Antalyada birçok bölgede tarım yapılan
tarlalar sanki imarlı arsalarmış gibi fiyatlandırılmıştır.
Bu, çok ciddi bir haksızlıktır.
Değerli
arkadaşlar, bu vekil arkadaşımız ve AKPli yöneticilerin
mevkilerinde tarlalara verilen fiyatlar normaldir fakat diğerleri
anormaldir. İtirazımız da tam bu noktada ortaya
çıkmaktadır. Hak sahibi olan 83 bin kişiden hiçbiri bedava ya da
gerçek değerinin altında bedel talep etmemektedir. Talep ettikleri,
AKPli vekilin ve yöneticilerin bölgelerinde olduğu gibi, gerçek rakamlar,
gerçek rayiç bedeller kendi tarlalarında da uygulansın, haklı ve
hakkaniyetli bir rakam ortaya çıksın istemektedirler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ARİF BULUT
(Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler. Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler. Kabul
edilmiştir.
Madde 3te iki
önerge vardır, sırası
Pardon
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, madde üzerinde kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN - Daha
başlamadık, başlamadık. Pardon
Şimdi madde
3ü okutuyorum, ondan sonra, işte, kişisel sözlere
bakacağız.
Madde 3ü
okutuyorum:
MADDE 3- 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı
Orman Kanununun ek 11 inci maddesine aşağıdaki bent
eklenmiştir.
e) Sağlık ve
eğitim tesisleri yapılması maksadıyla verilen izinlere konu
tesislerin kamu özel işbirliği modeli çerçevesinde
yaptırılması veya mevcut izinli tesislerin yenilenmesi halinde
ilgili Bakanlıkların talebi üzerine yüklenici adına üst
hakkı tesis edilebilir. İzinler ilgili Bakanlıklar adına
devam eder. Adına üst hakkı tesis edilen yükleniciden
ağaçlandırma bedeli dışında kira dahil başkaca
hiçbir bedel alınmaz. Bu kapsamdaki izinler öncelikle bozuk orman alanlarında
verilebilir. İzin verilen alanın en az iki katı alan Maliye
Bakanlığı tarafından Orman Genel Müdürlüğüne
ağaçlandırılmak üzere tahsis edilir.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde gruplar adına söz talepleri olan
arkadaşlarımızı okuyacağım,
şahısları adına söz talebi olan arkadaşları
okuyacağım Genel Kurulun bilgisine:
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebi; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Seyfettin Yılmaz.
Şahısları
adına, Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz, Karabük
Milletvekili Sayın Osman Kahveci.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Hamzaçebide, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşulmuyor mu?
BAŞKAN
Sayın Genç, herkes konuşuyor. Ben, yalnız bir hata yaptım,
temel kanun gibi görüşüldüğünü, yani öyle hissederek maddeden hemen
şeylere geçtim. Yok, aynen konuşuyor herkes.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2/B yasasında
değişiklik öngören bu kanun teklifinin, şimdi görüşmeye
başladığımız 3üncü maddesinin 2/Byle herhangi bir
ilgisi bulunmamaktadır. Böyle bir düzenlemenin, 2/B gibi milyonlarca
insanı ilgilendiren bir kanun teklifinin içerisine yerleştirilmesi
kanun yapma tekniğine uygun değildir, 10 milyon
vatandaşımızın beklentilerine uygun değildir. Onlar
2/B konusunda kendi bütçelerine, mali güçlerine hitap edebilecek bir bedelin
burada çıkmasını beklerken, onların bu duygularını
hiçe sayarcasına kamu-özel ortaklığı iş birliği
dediğimiz bir modelle birtakım yatırımcılara
birtakım kolaylıklar sağlayan, ormanların Anayasaya
aykırı bir şekilde onlara tahsisini öngören bu düzenlemenin,
gerçekten, burada yer almış olmasını üzüntü verici
buluyorum.
Kamu-özel
ortaklığı, kamu-özel iş birliğiyle sağlık
tesislerinin yapılmasına ilişkin bir yasayı kabul ettiniz,
yürürlüğe koydunuz. Bu yasanın sakıncalı yönlerini biz hem
ilgili komisyonda hem Genel Kurulda ifade ettik. Bu yatırımlara
hazine garantisi vermek gibi bir sakıncanın kamu borç yönetiminde ne
kadar büyük sorunlara yol açacağını buralarda ifade ettik.
Şimdi, siz, o düzenlemeyi, ormanlarda yapılacak olan sağlık
ve eğitim tesislerine de teşmil etmek suretiyle buraya getiriyorsunuz.
Bu maddede yer
alan düzenleme, Anayasanın 169uncu maddesine çok açık bir
şekilde aykırıdır. Bizim Anayasamız, diğer
birçok ülke anayasasından farklı olarak ormanların
korunmasına özel bir önem vermiş ve bunu anayasal bir hüküm olarak
tesis etmiştir. Anayasamızın 169uncu maddesi Ormanların
korunması ve geliştirilmesi başlığını
kapsar, bu başlık altında ormanların korunmasına ve
geliştirilmesine yönelik düzenlemeler içerir. Bakın, ilgili madde
yani Anayasanın 169uncu maddesi ne söylüyor. Maddenin ikinci
fıkrası aynen şu şekilde: Devlet ormanlarının
mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir
ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve
kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlar
kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Anayasanın ormanların korunması yönündeki bu hükmünü, Anayasa
Mahkemesi, çeşitli kararlarında üstün kamu yararı olarak ifade
etmiştir. Birçok Anayasa Mahkemesi kararı, ormanların
korunmasını diğer bütün kamu yararı olarak nitelendirilen
işlerden, yatırımlardan önceye alarak üstün kamu yararı
olarak nitelendirir. Dolayısıyla, ormanların korunması
şeklindeki bu üstün kamu yararının önüne geçebilecek olan bir
başka kamu yararı var ise ancak bu takdirde ormanlarda irtifak
hakkı tesis edilerek birtakım yatırımların
yapılmasına izin verilebilir, der. Onu da Anayasa Mahkemesi
çeşitli kararlarında açıklığa
kavuşturmuştur, örneğin bir kara yolu yatırımı,
örneğin bir su yatırımı, örneğin bir petrol boru
hattı yatırımı, örneğin bir enerji nakil hattı
yatırımı, bunun gibi gerçekten kamu yararı dediğimiz
zaman tartışma konusu olmayacak, bütün toplum tarafından Evet,
bunlar ormanlarda yapılabilir, yapılmalıdır. denilecek
olan yatırımlar nedeniyle ormanlarda üçüncü kişiler lehine
irtifak hakkı tesis edilebilir.
Bu madde, Anayasanın bu çok
açık hükmünü ihlal etmektedir. Bu ihlali biraz gözlerden kaçırmak
amacıyla buraya bir hüküm konulmuş, denilmiş ki: Bu amaçla
üçüncü kişiler lehine tesis edilecek irtifak hakları için bozuk
ormanlara öncelik verilir. Yani Orman var ama ağaç kalitesi, orman
kalitesi yeteri kadar iyi değil, teknik olarak bozuk orman olarak ifade
edilen yerlerde bu yatırımları yapalım. deniliyor.
Hangi yatırımlar bunlar?
Sağlık ve eğitim yatırımları. Sağlık ve
eğitim yatırımları Anayasa Mahkemesinin ilgili
kararları dikkate alındığında ormanlarda
yapılması mümkün olmayan yatırımlardır. Sadece
sanatoryum için Anayasa Mahkemesinin ilgili kararlarında ve Orman
Kanununun ilgili maddesinde bir düzenleme yapılmıştır,
bunun dışında bir hastane yatırımını ne
Orman Kanununun ilgili maddesi ne de Anayasa Mahkemesi kararları
ormanlarda yapılabilir bir tesis olarak nitelendirmemiştir. Hastaneyi
her yerde yapabilirsiniz ama ormanı her yerde tesis edemezsiniz,
eğitim tesisini her yerde yapabilirsiniz ama ormanı her yerde tesis
edemezsiniz. Eğitim ve sağlık yatırımlarını
ormanlarda yapabilmek için, bunun objektif şartlarını kanunun
belirlemesi gerekir. Kanun bunu belirlememiş ise Eğitim ve
sağlık yatırımlarını ben ormanda
yapacağım. deme şansına sahip değilsiniz.
Bunların bozuk ormanlarda yapılacak olması, durumu
Anayasanın bu ilgili hükmü karşısında kurtarmaya yetmez.
Bozuk orman da mahiyeti itibarıyla hukuken ormandır. Kaldı ki
Orman ve Su İşleri Bakanlığı bozuk ormanların
rehabilitasyonu dediğimiz bir projeyi uygulamaktadır. Bu projenin
birçok alt başlığı var, alt projesi var. Bu bozuk
ormanların ıslahı için yüzlerce milyon TLlik, milyarlarca
TLlik bir ödeneği Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ayırmıştır, bunu harcıyor. Sayın Orman ve Su
İşleri Bakanı, bu kürsüden bütçesi nedeniyle, diğer vesileler
nedeniyle, orman konusunda ne kadar adım attıklarını
söylüyor, bozuk ormanların iyileştirilmesi için ne kadar çaba sarf
ettiklerini söylüyor.
Değerli
milletvekilleri, düzenleme doğru değildir. Bu düzenlemenin buradan
çıkarılması gerekir. Önergemiz bu içeriği maddeden
çıkarıyor, bunun yerine 2/B konusunda bu teklifin veya geçen yıl
19 Nisanda kabul edilmiş olan 6292 sayılı Kanunun
çözmediği bir kısım sorunların çözümünü öneriyor. Bizim
önergemiz bunları düzenliyor. 2/B arazileriyle hukuken orman gözükmekle
birlikte gerçekte orman vasfını kaybetmiş olduğu hâlde
orman sınırı dışına çıkarılma
işlemi gerçekleştirilmemiş olan yerlerin ve yine 2/B
arazileriyle, yapılaşmış olan 2/B arazileriyle, yine,
yapılaşmış olan orman arazilerinin iç içe geçtiği
yerlerdeki mülkiyet sorununu çözmeyi hedefliyor, bizim önerimiz onu
kapsıyor. Bunun örneklerini İstanbulda Sultanbeylide görebiliriz,
Çekmeköyde görebiliriz, Sultangazide görebiliriz, Beykozda görebiliriz,
Ümraniyede görebiliriz, Anadolunun çeşitli illerinde görebiliriz,
Antalyada görebiliriz, bunu çözen bir önergedir. 2/B konusu Türkiye'nin tam 68
ilinde vardır değerli milletvekilleri. 68 ilinde var olan bir sorunu
çözmeyen bir teklifle karşı karşıyayız.
Sayın Bakan
burada açıklamalar yapıyor. Aslında Sayın Bakanın
görev alanında değil ama Hükûmet adına oturduğu için o
savunmak durumunda. Evet, rayiç bedelin yüzde 70ini veya yüzde 50sini bedel
olarak belirliyorsunuz. Komisyonlar bunu değerlendiriyor. Komisyonlar çok
titiz çalışmışlardır, eminim ama kanunun
vermediği, kanunun yapmadığı bir düzenlemeyi, siz
komisyonlardan fedakârlık isteyerek onların yapmasını
istiyorsunuz; sorun burada çıkıyor. Antalyadan onun için binlerce
vatandaşımız buraya geldi. O komisyonların, nihayetinde,
yapabileceği sınırlıdır, takdir hakları
sınırlıdır, belli bir rakamın da altına inme
şansları ve esneklikleri yoktur. Olmayan esnekliği
komisyonlardan isteyemezsiniz. Onun çözüm yeri burasıdır. Komisyonlardan
fedakârlık isteyeceğinize, gelin, burada yasayla çözelim.
Niye 100 dönüm 2/B
arazisini elinde bulunduran kişiye vereceğiniz satış
bedeli, onun için öngördüğünüz satış bedeliyle diğer
vatandaşın satış bedelini aynı tutuyorsunuz? Bu,
adalete uygun mudur? Gelin, bunları düzeltelim. Önergemiz bunlardan bir
bölümünü düzeltmeye yöneliktir. Diğer bölümü için 1inci maddede önerge
verdik, kabul etmediniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bunu kabul etmenizi takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3üncü
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2/B gibi önemli bir kanun teklifinin içerisine 2/Byle hiç
alakası olmayan bu maddenin niye girdiğini anlamakta gerçekten güçlük
çekiyoruz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Bu, direkt
Orman Kanununu ilgilendiren bir maddedir ve aldığımız
bilgilere göre, Orman Kanununda bazı değişikliklerle ilgili
Orman ve Su İşleri Bakanlığının zaten bir
hazırlığı var, bu hazırlığın içerisinde
bu madde gelmiş olsaydı çok daha iyi değerlendirilebilirdi. Bu
maddenin kesinlikle ve kesinlikle bu kanun teklifinden
çıkarılması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, 6831 sayılı Orman Kanununun ek 11inci maddesinin
(1)inci fıkrasının (ç) bendi değişikliğiyle ilgili
16ncı madde ormanlardan maden izinlerini, 17nci madde de genel izinleri
kapsar.
Şimdi, 6831
sayılı Orman Kanununun genel izinleri düzenleyen 17nci maddesi çok
genişti. Anayasa Mahkemesi, 2002/200 karar sayıyla turizm, vakıf
üniversiteleri gibi bazı izinleri ormanlardan daha üstün kamu yararı
olmadığı savıyla iptal etmişti. Sadece altyapı
gibi kara yolları, telefon, su, gaz, petrol, boru isale hatları,
savunma tesisleri, sanatoryum gibi öncelikli kamu hizmetlerinin ormandan
geçmesi ya da anılan bina ve tesislerin orman arazileri üzerinde
yapılması zorunluluğu bulunduğu hâllerle
sınırlı olması yönünde hüküm tesis etmişti. Anayasa
Mahkemesinin bu kararı doğrultusunda 17nci maddenin bazı fıkraları
17/06/2004 tarih 5192/1 maddesiyle yeniden düzenlenmiş. Bu düzenlemede
Savunma, ulaşım, enerji, su, atık su, petrol, doğal gaz,
altyapı ve katı atık bertaraf tesislerinin; sanatoryum, baraj,
gölet ve mezarlıkların; devlete ait sağlık, eğitim ve
spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet
ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu
yararı veya zarureti olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere
bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir.
Devletçe yapılan veya işletilenlerden bedel alınmaz.
denmektedir. Buradaki önemli husus, devlete ait sağlık, eğitim
ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet
ormanlarında bedelsiz olarak yapılabileceğidir. Gerçek ve tüzel
kişilere böyle bir hak tanımlanmamıştır ama bu 3üncü
maddeyle kamu-özel sektör iş
birliğiyle yapılan hastanelere de izin getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bununla, eğer her çözemediğiniz konuyu
ormanlardan izinle çözerseniz ciddi sıkıntılarla karşı
karşıya kalırsınız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sağlık tesislerinin ormanlarda yapılmasıyla ilgili herhangi
bir sıkıntımız yok ama kendim de bu teşkilatta
çalıştığım için biliyorum ki, çoğu zaman orada
şunu getirmişiz: Zaruret hâlinde -yani ormandan başka
alternatifi olmayan yerlerde ancak- izin verilebilir. denmesine rağmen,
geçmiş hükûmetler döneminde de bugün de olan en önemli uygulamalardan bir
tanesi, en kolay yer devletin ormanları ve bu ormanlardan alınan
yerlere hastane ve spor tesisleri gibi kamu yatırımlarının
yapılması herkesin kolayına gitmiştir ve bu noktada da
ormanlarımız çeşitli tahribatlara
uğramıştır.
Bugün, bu
getirilen yasayla, çok açıkça söylüyorum, örneğin, İstanbulda
özel sektörden yatırım yapmak isteyen bir vatandaş
İstanbulda üç kapalı ormanlarda yeri de beğenmek
şartıyla diyecek ki: Bana şurayı tahsis edin, ben buraya
kamu-özel ortaklığıyla, iş birliğiyle bir hastane
yapayım. Ve ondan sonra Sağlık Bakanlığı
müracaat edecek ve İstanbul gibi, Antalya gibi Türkiye'nin çeşitli
yerlerinde orman arazilerinin üzerinde, kapalı orman alanlarında bu
tür yerlerin yapılaşmasının önünü açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki, Türkiye,
bırakın orman zengini bir ülke olmayı orman fakiri bir ülkedir.
Bugün, dünyada ve Avrupada yüz ölçümlerinin yüzde 30u ormanlarla kaplıyken,
ülkemizde bu oran yüzde 27 civarındadır ve Avrupa
ormanlarının hemen hemen tamamına yakını verimli
ormanken, bizim ormanlarımızın yüzde 50si verimsiz
ormanlardır. Yani 10,5 milyon hektara yakın verimli
ormanımız varken, 10,5 milyon hektar da verimsiz
ormanlarımız vardır. Şimdi, buradan, Sayın Bakan
defalarca çıkıyor, diyor ki: Biz, dünyada orman
varlığını arttıran ender ülkelerden bir tanesiyiz.
Şimdi, arkadaşlar, kendi kendimizi kandırmamızın bir
gereği yok, tespitleri doğru yapmamız gerekiyor. Bakın,
Türkiyede cumhuriyetli yıllarda, hepimiz biliyoruz ki nüfusumuzun yüzde
75i köylerde yaşıyordu. Daha sonra, köylerdeki geçim
sıkıntıları dolayısıyla ve şehirlerimizde
sanayileşmenin artmasıyla beraber kırsal kesimden şehirlere
doğru yoğun bir göç oldu, bu da ormanların üzerindeki
baskıyı azalttı. Kastamonu ilinde Tosya işletmesinde görev
yaparken Kilkuyuda araziyi gezdiğim sürede bir yer gördüm, geniş bir
alan, tamamen fırça gibi ormanlarla kaplı, dedim ki: Burada ne zaman
çalışma yapılmış? Vatandaşın ekip
sürdüğü yerdi. Kilkuyudan, Tosyadan İstanbula göç etmiş ve
yeri terk etmiş, oradan orman gelmiş.
Yine, hepimiz
biliyoruz ki orman kadastro çalışmaları son yıllarda çok
süratli bir şekilde artınca orman kadastrosuyla beraber ormanlık
alanlar tespit edilmeye başladı ve bunlar, ormanlık
alanlarımızın artmasına neden oldu.
Bunun yanı
sıra, orman teşkilatımızın özverili
çalışmaları neticesinde hazinenin tahsis ettiği alanlarla
beraber ağaçlandırma yapılarak da orman
varlığımızın artmasına katkı sağlandı
ama Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı ormancılıktan
hiç anlamadığı için geliyor buraya, size elli tane tablo
gösteriyor değil mi? Biz, yapılmayanı yaptık, gerçekleştirilmeyeni
gerçekleştirdik, 500 bin hektar gibi bir alanda ağaçlandırma
yaptık. diyor. Değerli arkadaşlar, bu Sayın Bakanın
yaptığı ağaçlandırma falan değil. Şimdi,
rehabilitasyonla ağaçlandırmayı birbirinden ayıramayan bir
Orman ve Su İşleri Bakanının yönettiği bir
Bakanlık burası.
Şimdi,
rehabilitasyon çok önemli. Bakın, değerli milletvekilleri, dünya,
bugün, küresel ısınma ve iklim değişikliğini
dünyayı tehdit eden en önemli unsur olarak görüyor. Küresel
ısınma ve iklim değişikliğinin panzehiri
ormanlardır. 1 hektar verimli orman 52 ton karbondioksiti absorbe ederken,
Bunlar doğru
çalışmalar, ama Meclisi ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek
lazım. Benim yaptığım rehabilitasyon 350 bin hektar, bunun
karşılığında yaptığım
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü 100-120 bin hektar, 130 bin hektar.
derseniz, Meclisi ve kamuoyunu doğru bilgilendirirsiniz, ama bizim Orman
ve Su İşleri Bakanı gibi çıkar da tabelaları önünüze
alır, kendine verilen bilgileri doğru vermezseniz bu Meclisi
yanıltırsınız.
Onun için,
değerli milletvekilleri, şunu açıkça ifade ediyorum, bizim bu
orman varlığımızın üzerinde artık hiçbir oynama
yapmamamız lazım. Teşekkür ediyorum, gerçekten Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde de kadastroya çok hız
kazandırıldı, bugün Türkiye ormanlarının kadastrosunun
yaklaşık yüzde 95ine yakınının bittiği bir
süreçte, bizim artık ormanların üzerinde, ormanları herkesin
gelip kullanacağı bir alan olarak çevirmememiz lazım. Bugün
Avrupada artık kelebeklerin, yaban hayatlarının yaşam
alanlarının planlandığı bir ortamda biz hâlâ orman
köylümüzün yaşam alanını planlayamıyorsak ve işin
kolayına kaçıyorsak, orman alanlarını her isteyene, her
sıkıştığımızda başvurulacak bir alan
olarak görürsek bu ormanları koruyamayız, bu
ormanlarımızın tahribatını artırırız.
Bugün de bu maddeyle bu konmuştur. 2/Byle hiç alakası
olmadığı hâlde kamu-özel iş birliğiyle yapılan
hastaneler, sanki hiçbir yer kalmamış gibi, ormanlardan
Biz
Komisyonda da iddia ettik. En azından bozuk orman alanlarında
verelim. dememize rağmen, yine verimli ormanları da koydular.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bunu önemsemiyorsunuz ama yarın
olacağı size söylüyorum, gelecekler, üç kapalı verimli
ormanlarımızda tutup bu hastaneleri yapmaya kalkacaklar. Bunun önünü
açarsanız, yarın başka kamu kurumları en kolay arsa olarak
ormanları görecek ve bu ormanların tahribatına neden olacak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bu yanlış bir uygulamadır. Bu maddenin bu
kanundan çıkması gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Hatay Milletvekili Sayın Adnan Şefik
Çirkin.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi, hürmetle selamlıyorum.
Şimdi, orman
arazilerindeki kamu-özel iş birliği ile sağlık ve
eğitim ile ilgili tesislerin yapılmasına imkân vermekten evvel
sizin kanun yapma tekniğiniz üzerinde bir iki cümle söylemek istiyorum.
Yani 2/Bde muhalefet milletvekilleri defalarca bunun
yanlışlığını, bunun orman köylülerini mağdur
edeceğini, bunların acısı, bunların
ızdırabı üzerine bir kanun yapılamayacağını
sizlere ifade ettiler, ben de dâhil olmak üzere. Hatta yine bu kürsüden bir
konuşmamda gerek referandum -7 milyon orman köylüsü var çünkü- gerekse
2007 seçimlerinde bu köylülere nasıl sözler verdiğinizi ve
onların da referandumda neredeyse yüzde 100, genel seçimlerde de yüzde
75-80den aşağı oylarını
almadığınızı ama bunun sonucunda da gelinen nokta
itibarıyla bunun bir şekilde orman köylüsüne yapılan nankörlük
olduğunu ifade etmiştik. Şimdi, ha bire bunu
değiştirmeye çalışıyorsunuz yani Tarım, Orman
Komisyonunda iktidar partisinin milletvekilleri de dâhil muhalefeti de mahcup
ediyor ve bu kanunlara imza atan milletvekillerini de töhmet altında
bırakıyorsunuz. Bir kanunu getiriyorsunuz komisyona,
tartışmaya, aynı kanunu, daha biz tartışmadan,
farklı bir önergeyle peşinden değiştiriyorsunuz. Yani on
yıllık bir iktidara yakışmıyor bu. Aranızda Orman
Genel Müdürlüğü yapmış çok değerli milletvekilleri var, çok
değerli bürokratlar var. Fakat bazı kanunlarda görüyorum ki üstünde
direkt ıslak imza var yani matbu şekilde açılmış bir
kanun teklifinin sahibinin adı yok. Buradan da şunu anlıyoruz:
Herhâlde bürokrasi veyahut bir yerler kanun teklifini hazırlıyor,
komisyondan veya şuradan buradan buldukları milletvekillerine bunu
imzalatıyorlar. Bir kere, bu ciddiyette hazırlanan bir kanun
-diğer komisyonları bilmiyoruz tabii- ne üzerinde olursa olsun fayda
getirmez, duvara toslarsınız ve nitekim, herhâlde bu yıl Meclis
bitene kadar, 30 Hazirana kadar bu orman kanunlarıyla daha çok
uğraşacağız. Bu kafayı değiştirin, bir daha
gelecek.
Yüzde 70ten 50ye
düşürdünüz, taksiti 5ten 10a çıkardınız; isterseniz 20
taksit yapın, bu rayiç bedelde bu anlayışınızı
değiştirmedikten, rayiç bedeli, rayiç bedel tespit komisyonunu
maliyecilerden kurtarmadıktan sonra orman köylüsüyle
barışamazsınız. Maliyecileri kınamıyorum, maliyeciler
elbette ki devleti kollar, insanı değil, milleti değil. Yani
maliyeci vatandaşı kollasa seksen, doksan senedir bu devlette
Ayrıca bu
kamu-özel ortaklığı durup dururken geliyor, yani bunun
altından daha çok şeyler çıkacağa benziyor. Bir kapı
aralıyorsunuz. Allah ormanların sonunu hayır getirsin,
Cenab-ı Allah ormanları bu kötü zihniyetten korusun. Bunlar
doğru şeyler değil. İleride bunların
zararını hep birlikte göreceğiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
İnşallah, bu yanlıştan da dönmeye davet ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Karabük Milletvekili Sayın Osman Kahveci.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN KAHVECİ
(Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 3üncü maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ormanlar devletin hüküm ve tasarrufu altında
olan en önemli doğal kaynaklarımızdır. Ormanlar, başta
küresel ısınma ve iklim değişikliğinden su ve
toprağın korunmasına kadar insanlığa eşsiz
hizmetler sunmaktadır. Bundan dolayı, ormanlar üzerinde
yapılacak her türlü tesis ve izin gerek Anayasamızın 169 ve 170inci
maddeleri ve gerekse de 6831 sayılı Orman Kanununun 17nci maddesi
ile sınırlandırılmış ve verilecek her türlü
izinde kamu yararı gözetilmesi esası getirilmiştir. Ancak, 2002
yılında sadece kamu yararı gözetilerek verilen izinlerden dolayı,
17nci madde iptali için Anayasa Mahkemesine gidilmiş ve bu madde
Anayasaya aykırılıktan iptal edilmişti. Bu madde, iptal
gerekçeleri doğrultusunda yeniden düzenlenmiş ve kamu yararı
yanında zorunluluk kavramı getirilmiştir. Bu düzenleme ile devlet
ormanları üzerinde bulunması ve yapılmasında kamu
yararı ve zaruret olması hâlinde -savunma, ulaşım, enerji,
haberleşme gibi- baraj, gölet, mezarlıklar ile devlete ait
olması hâlinde sağlık, eğitim ve spor tesislerine kırk
dokuz yıla kadar izin verilmektedir. Bugüne kadar bu kapsamda
verilmiş izinler, ülke orman alanının binde 2si kadardır.
Ancak son yıllarda sağlık, eğitim ve spor tesisleri için
kamu yararı adına kamu kurum ve kuruluşlarına
yap-işlet-devret modeliyle yapılmasına ihtiyaç olmuş ve
bundan dolayı da, 17nci maddeye ek 11inci madde ilave edilmek suretiyle,
buralarda da bedelsiz izin verilen yerlerde yapılacak tesislerin
yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmasına izin verilmesinin
önü açılmıştır.
Bu 3üncü madde
düzenlemesiyle de, yine, eğitim ve sağlık alanında orman
alanları üzerinde yapılacak tesislere ilgili bakanlıklar
adına izin verilmektedir. İzin sahibinin talep etmesi hâlinde ise bu
tesislerin üçüncü kişilere yaptırılması veya
yenilettirilmesine de izin verilmekte ve yüklenici adına üst hakkı
kurulması imkânı getirilmektedir.
Bu düzenlemeyle,
6428 sayılı Kanunun 1inci maddesindeki hazine alanlarındaki tahsislerle
paralellik tesis edilmektedir. Bu durumda ise, taahhüt senedindeki bütün haklar
ve yükümlülükler yüklenici ve işleticilerce yerine getirilmektedir.
Yine bu
düzenlemede, yükleniciye üst hakkı verilirken ondan ağaçlandırma
bedeli alınmakta ve yine öteki izinlerinden istisna olarak burada -üzerine
basarak söylüyorum- önemli bir kriter getirilmekte. Verilen alanın 2 misli
kadar alan hazineden ormana verilmek suretiyle, orman alanları da aksine
azaltılmıyor, verilen alanın 2 misli kadar da alan
yapılıyor.
Bakın, bugüne
kadar -dikkatinizi çekiyorum- verilmiş sağlık ve eğitim
tesislerinin oranı ülke orman alanının on binde 1i
kadardır. Dolayısıyla, böylesi bir orman tahribatı söz
konusu olmadığı gibi getirilen yenilikle de orman alanı
artırılıyor.
Sonuç olarak, 6831
sayılı Orman Kanununun 17nci maddesi gereğince kamu
yararı ve zaruret olması hâlinde kamu idareleriyle diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına yap-işlet-devret modeli esas
alınarak verilen izinlere ilave olarak kamu-özel iş birliğiyle
de verilmesi sağlanmaktadır. Böylece, devlet imkânlarıyla uzun
süre beklenecek sağlık, eğitim gibi çok önemli kamu hizmetleri,
kamu-özel iş birliği ile özel sektör kaynaklarının da
devreye sokulmasıyla daha kısa sürede milletimizin hizmetine
sunulacaktır. Bu amaçla, ihtiyaç duyulması ve zaruret olması
hâlinde öncelikle -az önce arkadaşımız üç kapalı
ormanlardan bahsetti, burada kanunda zikrediliyor- bozuk orman
alanlarından verilmek suretiyle de bir an evvel bu kaynakların
hizmete sokulması ve sağlık ve eğitim gibi önemli
hizmetlerin milletimize en kısa sürede sunulmasının önü
açılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Bu kanunun
hayırlı olmasını diliyorum.
Orman alanlarıyla ilgili az önce
arkadaşımız burada bazı rakamlar söyledi. Sayın
Bakanımızın
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kahveci.
OSMAN KAHVECİ (Devamla)
orman
varlığıyla ilgili söylediği ağaçlandırma
konuları tamamen sadece ağaçlandırma değil, eylem
planımızda -kendisi de biliyor- yaptığımız 500
bin hektarlık alan ağaçlandırma, rehabilitasyon olarak
düzenlenmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Genel Müdür,
kabul et, Orman Bakanı ormancılığı bilmiyor. Biraz
sonra çıkacağım oraya. Orman ve Su İşleri Bakanı
rehabilitasyonu bilmiyor, çıksın, açıklasın.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Ormanlar
ağlıyor!
BAŞKAN Ben milletvekillerinin sözünü kesmiyorum,
her partiden milletvekili orada uzun uzun konuşuyor. Ondan sonra da
başka partilerden olanlar başlıyorlar bağırmaya,
kızmaya. Ya, işte, böyle, onu da söylemiş olayım.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Gürkan
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sayın
Başkanım, ben soru sormayacağım.
Adanada bir silahlı çatışma sonucu
İl Genel Meclis Üyemiz Ceyhandan Mahmut Mazı, oğlu,
yanında çalışan işçisi, yine Mustafabeyli Azizli köyünden 2
vatandaşımız Allahın rahmetine kavuştu. Çok
sevdiğimiz bir arkadaşımızdı Mahmut Mazı
kardeşimiz, iki gün önce de birlikteydik. Allahtan rahmet diliyorum,
mekânı cennet olsun. Tüm Adanamızın başı sağ
olsun diyorum,
Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
BAŞKAN Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa Doğanbey Kentsel Dönüşüm Projesi,
Bursanın bağrına saplanmış bir hançer gibi duruyor.
Buraya daha vatandaşlar girmeden binanın dış
duvarlarındaki sıvalar dökülmeye başladı.
Bakanlığınıza soru sorduğumuzda, verdiğiniz
cevapta Bu proje Osmangazi Belediyesinin. diyorsunuz, Osmangazi Belediyesine
soru sorulduğunda, Osmangazi Belediyesi Bu proje TOKİnin. diyor.
Sayın Bakan, tabii, bu kötüye kimse sahip çıkmaz ama bu proje kimin? Bu
projedeki yanlışlıkların, vatandaşa yapılan bu
eziyetin hesabını kim verecek, bunu merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu 16ncı ve 17nci madde kapsamında verilen izin
alanlarının toplamı kaç hektardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Eroğlu hafta sonu Bursada idi, her zaman
olduğu gibi proje ve yatırımlardan bahsetti. Doğruluğu
konusunda şüphemiz olmasına rağmen, 46 projeye ve 558 milyon TL
ödenek ayırdığını ifade etti. Bu projelerin, Devlet Su
İşleri ve Orman Genel Müdürlüğü olarak, ayrı ayrı,
başlama, bitiş ve ödenek miktarları ne kadardır?
Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kepez ilçesi Kirişçiler köyünde, 2013 yılı
kamulaştırma değeri metrekare için 7,8 liradır, aynı
köyde 2/B rayiç bedeli ise 30 liradır. Bu, haksızlık değil
midir? Elimde, orman
sınırına giriyor diye iptal edilen Osmanlı tapusu ve
cumhuriyet tapuları var. Bir elinle yurttaşa tapu vereceksin, diğer
elinle geri alacaksın; sonra da aynı yeri satacaksın. Bu
nasıl bir adalettir? Antalya Geyikbayırı; Kaş Kasaba,
Uğrar, Akörü, Sarıbelen; Gazipaşadan Kaşa kadar tüm eli
nasırlı çiftçilerimizin
gözyaşları boynunuza zincir gibi asılıyor. Bu vebalden
korkmuyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Hem Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına hem de Orman ve Su işleri
Bakanlığına sorduk, İstanbulda kuzeyde üçüncü köprü ve
üçüncü havaalanı yapılacak yani ihalesi geldi falan diyorlar.
İhalesi gelmiş olan bir şeyin ÇED raporu olur, fizibilite raporu
olur. Bunları soruyoruz, diyoruz ki: Sayın Bakanlar, İstanbulun
kuzeyinde havaalanı, üçüncü köprü ve kuzey otoyolu için ne kadar ağaç
kesilecek? Cevap yok. Çevre nasıl kirletilecek, Terkos Gölü nasıl
kirlenecek, Sazlıdere Barajı nasıl kirlenecek, bunların ÇED
raporları var mı? cevap yok. Kanal açacağız. diyorsunuz,
Bu kanalla ilgili bir fizibilite etüdü, çevre raporu var mı? Cevap yok.
Sayın Bakan, sizi bulduk, Orman ve Su İşleri Bakanımız
yok, lütfederseniz burada cevap bekliyoruz. Sorulara yazılı cevap
vermediniz bari sözlü olarak bekliyoruz Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Çelebi
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, ben, bugün Ağrının ender
yetiştirmiş olduğu iş adamlarından Sayın
Hayrettin Atmacanın vefatını üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayız, dolayısıyla burada kendilerine
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bu 2/B arazilerinden mağdur olanların isimlerine dikkat
ettiniz mi? Hasan, Hüseyin, Ramazan, Bayram, Ese, Musa, Fadime, Fatma yani
Anadolunun bağrından kopmuş çiftçi kardeşlerimiz. Bu
isimleri araştırmanızı rica ediyorum. Bu çiftçi
kardeşlerimizin bu taleplerini reddediyorsunuz, bir değişiklik
göremiyorum, bunun üzüntüsünü taşıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bursa Osmangazi
ilçesindeki kentsel dönüşüm projesi, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığımızla Osmangazi Belediyesi ve Büyükşehir
belediyesi arasında üçlü protokol kapsamında yapılan ortak bir
projedir. Projenin iyi tarafları var, eleştirilebilecek
tarafları var, eleştiriler için ben teşekkür ediyorum.
Şimdi,
inşaatlarda tabii aksaklıklar vardır, bunları, biz,
beş sene içerisinde olan aksaklıkları gideriyoruz. Müteahhidin
teminatı vardır, bu geçici teminatın hepsi kendisine
verilmemiştir, teminat olarak gelen kısmın. Kati kabulden sonra
belli bir miktarı da tutulmaktadır, eksikleri de giderilmektedir.
Yalnız, tabii, günün şartlarına göre, proje, mahallin
şartlarına dikkat edilerek oradaki arsa sahiplerinin hepsine daire
verilmesi, daha büyük daire verilmesi ve fiyatları da yüzde 30 daha ucuza
verilmesi şeklinde yapılmıştır. Bunu özellikle ifade
ediyorum. Yani orada 100 bin liraya mal ettiğimiz daireyi 70 bin liraya
hak sahiplerine verdik ve orada olan hak sahiplerinin hepsini yerinde daire
sahibi yaptık. Ama bugün için
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sadece farklara uyguladınız onu Sayın Bakan, farklara
uyguladınız, toplam maliyete değil. 25-30 bin lira faizle daire
başına
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Hak
sahiplerinin hepsine maliyetinin yüzde 70inden daha düşüğe daireleri
verdik, tamamına verdik.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Daire başına 30-40 bin lira para aldınız yani o
paralara
Taahhütleri uygulamadan, daha tapuları vermediniz, içeriye
giremedi vatandaş, hâlâ sokakta.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Şimdi, yine, Milletvekilimiz Sayın Yılmazın sorduğu
16ncı ve 17nci maddesinde kaç hektar alana izin verdiniz? diye
16ncı madde kapsamında
Sayın Demirözün
sorduğu soru var: Orman ve Su İşleri Bakanımız
Bursada 46 proje açıkladı, ödeneklerini
Sayın Bakana ben
ileteceğim bunu, cevabını yazılı olarak vermeye
çalışacağım.
Sayın Acarın Antalya
Kepezde
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, burada parselleri
mukayese etmek, kamulaştırmayla, rayiç bedelle mukayese etmek çok
doğru değil. Her parselin kendine mahsus şartları
olduğu gibi yıllara sâri olarak da fiyatlar süratli bir şekilde
değişmektedir. Burada tarihine bakmak lazım ve buradaki parselin
konumuna bakmak lazım, büyüklüğüne bakmak lazım. Burada biz
devlet olarak kesinlikle bir haksızlık yapmayız. Yani burada
esas itibarıyla haksızlıkları gidermek için, ortada duran,
yıllardan beri kangren olan bir meseleyi halletmek için ciddi bir
adım atılmıştır ve milletvekillerinden, tüm
milletvekillerinden yani burada grubu bulunan dört partimizin
milletvekillerinden çok ciddi katkı
yapılmıştır. Bu katkıların sonucunda bugün bu
noktaya gelinmiştir. Bu haksızlıkları gideriyoruz. Yani
tapuları iptal edilenlerin çoğu mahkeme kararlarıyla iptal
edilmiştir yani kadastro tespitleri sırasında kanun gereği
orman alanı olan yerler, orman vasfı kazanan yerler tabii ki orman
kadastrosu sebebiyle ve tapu kadastrosu sebebiyle iptal edilmiştir, daha
sonra bunlara vatandaş tarafından itiraz edilmiştir, mahkeme
kararı verilmiş, mahkeme kararı doğrultusunda bu
işlemler yapılmıştır ama bunların
haksızlıklarını gidermek için de yine adımları
atmaktayız. Yani bunları yapmak için... Kadastro tespitleri de,
şu anda gerek normal kadastro gerekse orman kadastrosu da yüzde 95
mesafesinde bitirilmiştir. Bu 2/Bnin de hallolması için
Tabii ki
kadastroda bir kısım eksiklikler vardı. Bu süreç içerisinde bu
kadastroları da bitirmeye çalıştık, onun için süre
uzadı, bitirelim ki bundan bir haksızlık olmasın diye.
Bunları da özellikle ifade etmek istiyorum.
İstanbulda
üçüncü Boğaz köprüsünü inşallah yapacağız, bunun ihale
süreci devam ediyor. Yine İstanbulda üçüncü havaalanını
yapacağız, bunun da ihale süreci devam ediyor. Yine üçüncü Boğaz
köprüsüyle ve havaalanıyla entegre bir şekilde kuşaklama çevre
yolu yapılacak. Bunlar için başlamadan önce ÇED raporları
mutlaka verilecek, ÇED raporu olmadan ruhsat verilemez ve kesinlikle
başlanılamaz. Burada, ağaç eğer kesilecekse kesilecek
ağaçların 2 katı kadar ağaç kendi içerisinde mutlaka
dikilecek. Bunları özellikle
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Nereye dikeceksiniz Sayın Bakan,
nereye dikeceksiniz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Taşıyabildiğimiz ağaçları, yaşı müsait olan
ağaçları taşıyacağız ve diğerlerini de
başka taraflarda mutlaka dikeceğiz, bundan hiç şüpheniz
olmasın. Yani çevreye, ormana ve şehrin konumuna, ekolojisine dikkat
etmek suretiyle bu gelişmeleri, İstanbulumuz için şart olan
gelişmeleri yapacağız.
Sazlıdere
Barajının da konumunu düşünüyoruz. Gerekirse bunu başka
tarafa taşıma imkânı olabilir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde 3 üzerinde iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin (e)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
(e) Belediye ve
mücavir alan sınırları içerisinde bulunan ve 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını
kaybetmesine rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı
Kanunla değişik 2'nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile Hazine
adına orman sınırı dışına
çıkartılma işlemi her ne sebeple olursa olsun henüz
yapılamayan yerler ile 2/B ve orman alanlarının iç içe
geçtiği yerleşim yerlerinin orman kadastrosu ve 6831 sayılı
Kanunun 2'nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile 3402 sayılı
Kanunun ek 4 üncü maddesine göre kadastro çalışması, öncelikle
büyükşehir belediyesi olan yerlerden başlanılmak üzere en geç bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl
içinde tamamlanır. Bu yerler de, bu maddede belirtilen bedeller üzerinden
bu Kanun hükümleri çerçevesinde hak sahiplerine satılır.
Ramazan
Kerim Özkan Ali
Sarıbaş Haydar
Akar
Burdur Çanakkale Kocaeli
Candan
Yüceer Osman
Kaptan Vahap
Seçer
Tekirdağ Antalya Mersin
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin Teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Ali
Öz Zühal
Topcu
Mersin Mersin Ankara
Ali
Uzunırmak Seyfettin
Yılmaz Münir
Kutluata
Aydın Adana Sakarya
Ali
Halaman Mehmet
Günal
Adana Antalya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, yine bir mantık inşasını da yüce Meclisin
dikkatlerine çekmek istiyorum, bir konuya farklı açıdan bakmak
istiyorum. Devleti acemi nalbant eşeğine döndürdünüz, hiç kusura
bakmayın. Beş ay önce yüzde 50yle gelen, burada, bir önergeyle yüzde
70e çıktı. Peki, yüzde 70e çıktığında gariban
köylü vatandaş veya belli yerlerde arazisi olan vatandaşlar ne
yaptı? Şimdiye kadar konuşan arkadaşlarım hiç kusura
bakmasınlar, bu yüzde 70 beş ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde
karar altına alındıktan sonra bu bedelin düşürülmesi
zannetmeyin ki köylüye yarayacaktır, bu bedelin düşürülmesi
Bu
beş ay zarfında bu ücreti
karşılayamayacağını, yüzde 70 olarak
çıktığını gören belli yerlerdeki
vatandaşlarınız muhtar senetleriyle zaten ellerindeki bu
arazileri sattılar birilerine. O, bu arazileri toplayanlara
yaracaktır Sayın Bakan çünkü birçok arazi muhtar senetleriyle el
değiştirmiştir.
Şimdi,
aslında demokratik bir ülkede, mantık kurulan bir ülkede Meclisin
inisiyatif alıp, böyle bir önergeyi verip, bu arazi
değişikliklerini kontrol edip bu önergeyi verenleri
yargılaması lazım. Çünkü, vatandaşı yüzde 70e
yükseltip, beş ay sonra gel, yüzde 50ye düşür tekrar. Buradan
vatandaşın faydasına bir şey olmaz, yüzde 70e
çıktığı için ümitsizliğe düşenlerin elinden
arazileri toplayan para babalarının faydasına olur bu iş.
Değerli milletvekilleri,
devleti acemi nalbant eşeğine döndürdünüz dedim. Özür diliyorum ama
olan odur. Bakın, eğer
Çok meşgul
olan arkadaşlar var. Burada oturmalarına rağmen herhâlde
milletvekilleri çok saygılı davranıyorlar, hem de en ön
sırada!
Gazete okuyorsa milletvekili
arkadaşlarımız bir şeyleri görmeleri lazım. Bundan bir
hafta önce bir gazetemizde çıkan haber bu. Tablet bilgisayarlar dediniz,
FATİH Projesi dediniz, değil mi? Millete ne ümitler
aşıladınız, neler yaptınız? Acaba Millî
Eğitim Bakanı da, hani Ranta uğrayanları biz eleyerek
gidiyoruz. dedi ya Sayın Başbakan, bundan dolayı mı gitti
acaba? Bakın, Akıllı tahta tableti tanımıyor. diyor
ve sorulan sorularda Tablet etkileşimli tahta bağlantısı
var mı? sorusuna öğrencilerin yüzde 54ü Hayır. diyor, yüzde
46sı Evet. yanıtını veriyor. Enteresan bir şeyi
söylüyorum sizlere değerli arkadaşlar. Bakın, Tablet üzerinden
iletişim kurulabiliyor ve paylaşımda bulunulabiliniyor mu?
şeklindeki soruya öğrencilerin yüzde 78i ve öğretmenlerin yüzde
89,6sı Hayır. diyor. Öğrenciler de öğretmenler de FATİH
Projesinde etken değil, edilgen olduklarını söylüyorlar. Bu
tablet, öğrencilerde yüzde 88,4; öğretmenlerde ise yüzde 97,3
oranında ifade edildi. deniliyor. Okuyor musunuz bunları
değerli arkadaşlar?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir sınıf var mı tahtaları çalışan,
bir sınıf? Gösteremezler.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Yani, şimdi, Fransada iki yüz yıldır aynı,
bizde her yıl değişiyor. On yıllık AKP iktidarı
döneminde, 2001de ilkokula başladıktan sonra 3 liseye giriş, 3
de üniversiteye giriş sistemi değişti bir öğrenci için.
İşte Muhalefet yok ülkede. deniyor. Arkadaşlar, siz kendinizin
muhalifisiniz. Eğer bir bakandan bir bakana sistem, metot, müfredat,
kadro, her şey değişiyorsa siz kendi
yaptıklarınızı yıkıyorsunuz, yeniden
yapıyorsunuz. Sağlık Bakanı, kendi dönemi içerisinde
doktorlardan, Tam Gün Yasasından ötekine varıncaya kadar kaç defa
geri adım attı, bu da öyle bir yasa şimdi. Yazboz tahtası
oldu devlet düzeni. Böyle bir Meclis çalışması, böyle bir devlet
mantalitesi
Okuyun biraz değerli arkadaşlar. Burada yasaya oy
verirken, yasaya önerge verirken, kanun teklifi verirken ne
değişiklik yaptığınızı bilin.
Tekrar söylüyorum:
Bir gecede yüzde 70e çıkarıp ondan sonra, vatandaşın
elinden mal toplayanların, arazi toplayanların, muhtar senetlerini
toplayanların kimler olduğunu biraz vicdanlarınıza
danışın. Burada
indir kaldır makinesi gibi oy kullanmayın değerli
milletvekilleri.
Dolayısıyla,
maddeler çok önemli değil, önergeler de çok önemli değil. Biliyorum,
reddedeceksiniz ama tarih sizi affetmeyecek.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.39
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
428 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde Aydın Milletvekili Sayın Ali
Uzunırmak ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
428 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin (e)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
(e) Belediye ve
mücavir alan sınırları içerisinde bulunan ve 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını
kaybetmesine rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı
Kanunla değişik 2'nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile Hazine
adına orman sınırı dışına
çıkartılma işlemi her ne sebeple olursa olsun henüz
yapılamayan yerler ile 2/B ve orman alanlarının iç içe geçtiği
yerleşim yerlerinin orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun
2'nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile 3402 sayılı Kanunun ek
4 üncü maddesine göre kadastro çalışması, öncelikle
büyükşehir belediyesi olan yerlerden başlanılmak üzere en geç bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl
içinde tamamlanır. Bu yerler de, bu maddede belirtilen bedeller üzerinden
bu Kanun hükümleri çerçevesinde hak sahiplerine satılır.
Ali
Sarıbaş (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz önergeye?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş mı konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Candan Yüceer konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Yüceer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine
verdiğimiz önerge üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, orman içinde, bitişiğinde yaşayan
yaklaşık 7 milyon vatandaşımızı mağdur
edecek ancak bununla da kalmayıp 75 milyon
yurttaşımızı ve geleceğimizi de etkileyecek bir
tasarıyı görüşüyoruz. Bu kanun teklifini, Büyükşehir
Kanunundan, Tapu Kanunundan ve Genel Kuruldan geçirdiğiniz Mera
Kanunundaki değişiklikten ve kentsel dönüşümden de ayrı
değerlendirmemek gerekir çünkü bu yasaların hepsi aynı
puzzleın parçalarından biridir. Benim bölgem Tekirdağla
beraber 29 ilimiz Büyükşehir Kanunuyla beraber bütünşehir oldu;
16.082 köyümüz mahalle oldu; il özel idaresi, il genel meclisi, 1.582 belde
belediyesiyle beraber kaldırıldı. Köylümüzün
taşınır, taşınmaz mülkleri, meralar, otlaklar
belediyeye devredildi. Emlak vergisi, çevre ve temizlik vergisi, yüksek
elektrik ve su faturalarıyla ve yol ve kanalizasyon hizmetlerinde
alınacak katkı ve katılım paylarıyla köylümüz
pahalı bir yaşama mahkûm edildi. Yani büyükşehir olmanın
faturası köylülerimize ödetilmek istenmektedir. Bakın, Tekirdağ
Malkara ilçemizde köylümüzün alın teriyle, dişinden
tırnağından arttırarak yaptığı ve bölgemizde
hayvancılık için hayati önemi olan, yaklaşık 10 bin
kişiye hizmet veren yem fabrikası ellerinden alınarak belediyeye
devrilecek. Peki, köylerimizin tüzel kişiliği,
taşınır, taşınmaz mülkleri, arsaları,
meraları, otlakları korunarak büyükşehir olamaz
mıydık? Tabii ki olabilirdik. Ama neden böyle
olamayacağını bugünkü görüştüğümüz kanun bize gayet
iyi anlatıyor. Büyükşehir Kanununda meraların korunduğunu,
korunacağını iddia eden iktidar, geçen hafta Genel Kurula
getirdiği düzenlemeyle tarımsal üretim, hayvancılık,
ekolojik denge için çok hayati olan meraları özel sektöre açarak, imara
açarak buralara tesis yapılmasına izin verdi.
Kamuoyunda kentsel
dönüşüm olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanunla mera alanları açıkça
tehdit altında.
Değerli
milletvekilleri, 2/B akşamdan sabaha, bugün ortaya çıkmış
bir sorun değil. Türkiyedeki 2/B arazilerinin çok büyük bir bölümü orman
köylüsü tarafından kullanılıyor. Atalarından, dedelerinden,
ninelerinden bu yana bu arazileri ekip biçiyor, ürün elde ediyorlar. 2/B
arazilerinin yüzde 33,2si tarımsal arazi. 300 bin hektar arazi boş.
Bu araziler Komisyondaki arkadaşlarımızın bedelin çok
yüksek olmasına itiraz etmesine, uyarmasına rağmen sizler
tarafından Rayiç bedelin yüzde 70i üzerinden satılacak. diye
düzenlendi. AKP herkesi kendisi gibi zenginleşmiş sanıyor ama
orman köylümüzde bu paralar maalesef yok. Köylülerin bu rayiç bedelle
yıllardır ekip biçtiği, analarından, babalarından
kalan tarlaları alması mümkün değil.
Şimdi,
getirdiğiniz teklifle yüzde 50ye indirseniz bile çoğu yerde milyarları
bulan bu rayiç bedeli ödemeleri mümkün değil. Hepiniz de çok iyi
biliyorsunuz ki millî gelirin en az payını alan orman köylülerimizin
bu rayiç bedeli sizler yüzde 20ye indirseniz bile almaları mümkün
değil. Peki, buralar ne olacak? Satılacak. Köylümüz alabilecek mi?
Alamayacak. Dolayısıyla, bu kanun tasarısı orman köylüleri
için, köylülerimiz için getirilmemiş. Rant için getirilmiş. Bu rayiç
bedelleri kime göre, neye göre belirlediğiniz de gerçekten bir muamma
konusu.
Son olarak da
kamu-özel ortaklığı modelini
sıkıştırdınız. Kamu-özel ortaklığı
modeliyle ağaç ödeme bedelini ödeyen herkes orman alanına
sağlık tesisi ve eğitim tesisi yapabilecek.
İktidar olduğunuzdan bu yana mazot fiyatı yüzde 285
artmış, gübre fiyatı yüzde 500 artmış. Şu an
403.800 çiftçinin sadece tarım kredi kooperatiflerine borcu 4 milyar 259
bin 223 lira. Tekirdağ il ve çevresinde 12.085 çiftçinin tarım kredi
kooperatiflerine borcu var. Siz gerçekten köylüyü, üreticiyi, ormanı,
meraları düşünseydiniz bizim teklifimiz olan konut amaçlı
kullanmak üzere bina yapmış olanlara ve tarımsal amaçlı
kullananlara emlak vergisi üzerinden, diğerlerine rayiç bedelinden, orman
köylüsüne de bedelsiz olarak verirdiniz. Ama niyet bu değil. Amaç orman
köylüsünü kalkındırmak değil. Amaç üretim değil. Amaç
ormanları, üreticileri, köylüleri ortadan kaldırmak. Maalesef
amacınız bu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge
vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı
veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon
önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde
yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
428 sıra sayılı kanun teklifine 3. maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki maddelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Demir
Çelik Sırrı
Sakık
Şırnak Muş Muş
İdris Baluken Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu
Bingöl Mardin
Bitlis
Değişiklik Önergesi
MADDE 3 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 17
nci maddesinin üçüncü fıkrası ve ek 11 nci maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Komisyon, salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Salt çoğunluğumuz
olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım,
çağırmadı ki Komisyon üyelerini oraya.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Komisyonu çağırma görevi yok Sayın
Başkan.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Okunduğu zaman
çağrılıyor işte, gelsin Komisyon üyeleri.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Çağırsa gelecek arkadaşlar.
Hadi çağır, Buyurun. de, davet et.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Öyle bir şey yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Komisyon Başkanının
çağırma yetkisi yok Sayın Başkan. Siz çağrı
yaptınız ya.
BAŞKAN
Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 4ü
okutuyorum:
MADDE
4- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
İlhan Demiröz.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Gecenin ilerleyen bu saatinde hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum.
Bu yasa teklifi
içine hazineye ait tarım arazilerinin satışı da
konmuştur. AKP Hükûmeti Meclise getirdiği tüm kanun
tasarısı ve kanun tekliflerinin arasına mutlaka ilgisi olmayan
teklifler serpiştirmektedir. Orman köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesiyle ilgili yasa teklifine
tarım arazilerinin satışının da konulması bunun
bir örneğidir. Bu örnekle hazineye ait tarım arazilerinin amaç
dışı kullanılmasına olanak sağlanacaktır.
Çünkü hazineye ait tarım arazilerinin satılacak miktarı 2/B
arazilerinin toplamının 3 katıdır. Değişik bir
ifadeyle, satılacak tarım arazisi 925 bin hektardır.
Değerli
milletvekilleri, tarım arazileri il emlak müdürlükleri tarafından
satılmakta ve kiraya verilmektedir. Bu tekliflerle ne amaç güdüldüğü
kanımca belli değildir. Rayiç bedelinin yüzde 50ye indirilmesinde
bile bu tarım arazilerini işleyen, bunlarla geçimini sağlayan,
kiralayan çiftçilerimizin bu bedellerle bile bu arazileri alma şansı
yoktur
ÖNDER MATLI
(Bursa) Var, var
İLHAN DEMİRÖZ
(Devamla) -
çünkü çiftçiler, köylüler kahvehaneye çıkamıyorlar.
Kahvehanenin camlarında icra tebligatları var, masalarda ise
köşe yazarlarının belirttiği gibi, takım elbiseli,
çantalı kişiler oturuyor. Banka avukatı falanca, icra memuru
filanca, ziraai ilaç bayisi çalışanı, gübre firması
senetçisi, traktör tamircisi. Kahvede kim yok? Köylü yok, tahsilatçı çok.
Köylü, çiftçi Hükûmet Programında da yok. Sayın Tarım
Bakanının gündeminde de yok. Gündemde olan, Fransa Hükûmetinden
alınan şövalye liyakat nişanı. Üç yıl önce tarım
ve hayvancılıkta sıkıntılı günler yaşayan,
eylem yapan, ürünlerini satamayan Fransız çiftçilerin imdadına
Tarım Bakanımız yetişiyor. 2010-2012 döneminde
yaklaşık 250 milyon dolarlık canlı hayvan ve et
ithalatı gerçekleşiyor.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
İhracatı söylesene.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Hayvanlarımıza saman bulamıyoruz ama
biz Suudi Arabistana 6 milyon baş canlı hayvan gönderiyoruz.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Çiğ makarna veriyoruz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) 33 milyon tarım arazisini ekmiyor, çiftçi
tarlasından uzaklaşıyor, Tarım Bakanı 5 milyon dönüm
Sudandan arazi kiralıyor. Değişiklik teklifimizin son
fıkrasında satıştan sonra on yıl süreyle tarım
dışı amaçlarla kullanılamaz ibaresinin tapuya konma talebi
bundandır, tarım alanlarının korunmasıdır. O
zaman ortaya tarım arazilerinin el değiştirmesi ve tarım
topraklarının amaç dışı kullanılması gündeme
gelecektir. AKP Hükûmetinin isteği de budur. Çıkarmış
olduğu tüm yasaların tarım topraklarının, tarım
sektörünün aleyhine olduğunu görebiliriz. Kentsel dönüşüm, afet
riskli alanların dönüştürülmesinde olduğu gibi, tarım
alanlarının, meraların, yaylak ve kışlakların
elden çıkarılmasına olanak sağlanmıştır.
Büyükşehir Yasası
ile köy tüzel kişiliklerini ortadan kaldırarak tarıma, çiftçiye
ve köylüye bir kez daha köstek vurulmuştur. Mera, yayla ve
kışlaklarda inşaat yapılma izni, çiftçilerin ruhsatlı
olarak kullandıkları derin kuyu pompalarına saat
takılması da tarıma ve çiftçiye verilen bir cezadır.
ÖNDER MATLI
(Bursa) Hallettik onu.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Bunun sonucu, zarar eden, ürettiğinin
karşılığı olmayan, girdi maliyetinin yüksek oluşu
nedeniyle uğraşan çiftçilerimiz maalesef tarım alanlarından
uzaklaşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bölgem Bursada, kanun çıktığında
kesinleşmiş olan 2/B arazilerinin 14.294 parsel olduğunu,
metrekare olarak da 50 milyon 903 bin metrekare olduğunu ifade etmek
isterim. Bu parsellerden büyük bir kısmı
Millî Emlak müdürü,
defterdar ve memurların sayesinde 9.329 kişi müracaat etmiş ama
geriye kalan ilgililer maalesef müracaat edememiştir. 26 şubatta sona
eren bu yasayla bu geri kalan parsel sahiplerinin hangi anlamda nelerle
karşılaşacağını hep beraber ileriki günlerde
göreceğiz.
Değerli
milletvekilleri
ÖNDER MATLI
(Bursa) Bakan geliyor, Bakan burada.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Vallahi, biraz daha saygı istiyoruz
arkadaşlar. Hele Bursa milletvekilleri, sizin bilhassa
Bursada
yapmış olduğumuz çalışmalarda, aynı özellikleri
taşıyan 2/B arazilerinin arasında korkunç fark olduğu
Gözedede iki parsel arasında birinin 20 bin, diğerinin 5 bin TL
olduğu örneğini verebiliriz. Ayrıca birbirine çok yakın 2/B
arazilerinin olduğu bazı köylerimizde anormal derecede rayiç bedel
farklılıklarının olduğunu da ifade etmek isterim.
Büyükşehir belediyesi, belediye ve TOKİ, 2/B arazileri üzerinde
gerekli inceleme ve notlarını aldı, bu yerler
satılmıyor. Bu yandaşlara yetmedi mi rayiç bedellerin yüksekliğinden
vazgeçmiyor, önerimizi reddediyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesiyle ilgili bu yasa teklifinin içerisine, 6831 sayılı
Orman Kanununun 11inci maddesine bir bent eklenmiştir. Eklenen bentte
sağlık ve eğitim tesisleri yapılması maksadıyla
verilen izinlere konu tesislerin kamu-özel işbirliği modeli ile
kurulması düşünülmektedir. Bu konunun tekrar gözden geçirilmesini
sağlamalıyız. Artık ormanlarımızın, isteyen,
proje yapan yandaşlara sağlık ve eğitim adı
altında açıldığını hep beraber görmeliyiz.
Bu eklenen maddeye
neden ihtiyaç duyulduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bugüne kadar Orman
Genel Müdürlüğü bu tür sağlık, eğitim projelerinde, plan
değişikliğiyle bu bölgelere tesis yapılmasına izin
verdiği hâlde bu maddeye niye ihtiyaç duyulmuştur? O zaman
istediği şekilde, istediği bölgelerde projelerle ormanları
tahrip edecektir.
Maden
İşletme Genel Müdürlüğü, MİGEMin yaptığı
gibi, örneğin Bursada, Bursayı çevreleyen tüm dağ, tepe,
yamaçlar maden arama, taş ocakları ruhsatları verilerek
parsellenmiştir. Siyah çantalılar tarafından bu bölgeler
gezilerek parsellenen dağlarımız şimdi de yeşil
çantalılar tarafından parsellenecek ve ormanlarımız tahrip
edilecektir.
Vatandaşımıza
çözüm sunmak amacıyla tüm partililerin barış anlamında ortaya
koyduğu ancak her zamanki tavırlarıyla AKPnin bu yasa teklifini
de ne hâle getirdiğini hep beraber görüyoruz. Antalyada köylülerin 2/B
protestosuyla karşılaşan Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu vatandaşları
azarlıyor: Devlet size arazi satıyor, işinize gelirse
alın, işinize gelmezse almayın. Devletin arazisi, ayrıca
vatandaşlarımıza Dinlesene, dinleyeceksen dinle,
dinlemeyeceksen çık, git. gibi ifadeler kullanıyor.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Ne yapsaydı yani?
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Onu öğretirim ne yapacağını.
Sayın Bakan,
Bursada Uludağ projeleriyle ilgili yargı konusunda yakınarak
Zamanla yarışıyoruz, vaktimiz çok kısıtlı.
diyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanı çok mu?
Görüşmeden, meslek odalarından görüş almadan, muhalefeti
dinlemeden, yasa teklifi getiriyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
meşgul ederek, 3üncü defa değişikliğe gidiyorsunuz,
gidecekleriniz hariç.
Sayın Bakana
bu konuda bir tavsiyem olacak: Sayın Bakan, kanun tekliflerinin gerek
komisyon gerekse Genel Kurul görüşmelerinde, başta ana muhalefet
partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisinin ve diğer siyasi partilerin
görüş ve önerilerine lütfen kulak verin. Bizleri dinlerseniz çok daha iyi
olur diyor, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun
var olun. [(CHP ve MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın
Mehmet Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 2/B yasasında değişiklik teklifi
üzerine grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sizleri
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: 2/B yasası, otuz yılı
aşkın bir süreden sonra çıkarılabilmiş bir
yasadır. Çünkü, köylümüzün, orman köylümüzün beklentisi olan bu yasa, otuz
yıl içerisinde birçok iktidarlar ve dönemler geçmiş,
çıkarılamamıştı ve bu 2/B yasası, yine AK
PARTİ döneminde çıkarılabilmiş ve
başarılmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir şey başarmadınız ya.
MEHMET ERDEM
(Devamla) Evet, başarılmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir sene dolmadan 3 defa getirdin, Başardık. diyorsun.
Neyi başardın?
MEHMET ERDEM
(Devamla) Otuz yıl nasıl geçti? Otuz yıl içerisinde bu
yasayı neden önce çıkaramadılar?
Bakın,
Türkiye'nin birçok sorunu var, bu sorunlardan bir tanesi de mülkiyet sorunu.
Bugün, Aydın ilimizden bazı telefonlar aldık,
vatandaşlardan, meralardaki zeytinliklerin, zeytinlik hâline getirilen
mera vasfındaki arazilerdeki sıkıntılarla ilgili
şikâyet aldık.
Yine,
Aydının Çine ilçesinde, 1970li yıllardan bu yana, köy
sınırları içerisindeki meralara yapılan konutlarla ilgili
çözülemeyen ve problem oluşturan sorunlarla karşı
karşıyayız yani Türkiye'nin, sadece bu 2/B sorunu değil,
daha birçok mülkiyet sorunu var ve bunları da adım adım çözmemiz
lazım. 2/B de çözüm sürecine girmiştir, elbette bu çözüm süreci
içerisinde birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır
fakat önemli olan, bu Parlamentonun, bu problemleri, bu
sıkıntıları çözmesidir.
Evet, bu
Parlamento, çözüm noktasında üzerine düşen görevi yerine getirmektedir.
Ben, bu noktadan, 2/B yasasının -yine söylüyorum- AK PARTİ
döneminde çıkarılmış olmasının büyük bir
başarı olduğunu, tekrar altını çizerek ifade etmek
istiyorum.
Evet, bu araziler
elbette orman köylülerimize kazandırılmalı ama bütün bu
arazilerin üzerinde, hem orman arazilerinin hem diğer hazine arazilerinin
üzerinde milletin hakkı vardır, gelecek nesillerin de hakkı
vardır. Oradaki o ince çizgiyi de hiçbir zaman unutmamamız ve buna
göre sorumluluk içerisinde hareket etmemiz gerekir.
Tabii, 2/B kanununun
uygulamasında bazı sorunlar tespit edildi. Bu sorunların
çözümüyle ilgili, geçtiğimiz günlerde, 400 metrekareye kadar olan 2/B
alanları için, satış bedeli konusunda bazı
iyileştirmeler gerçekleştirdik. Bugün görüştüğümüz
değişiklik ile de yine tarımsal amaçlı olarak
kullanılan yerler için, taşınmazın yüz ölçümüne ve hak
sahibi olunan taşınmazın sayısına
bakılmaksızın satış bedeli rayiç bedelinin yüzde 50si
üzerinden uygulaması hükmü getirilmektedir. Bu, özellikle tarım
faaliyeti yapan, çiftçilikle uğraşan ve bu 2/B arazileri ve hazine
arazisi üzerinde tarımsal faaliyet yapan halkımız için,
üreticilerimiz için, çiftçilerimiz için önemli bir değişikliktir.
Daha önceki 2/B yasasında yüzde 70 olan rayiç bedel yüzde 50ye
düşürülmektedir ve bu, çiftçilerimiz için önemli bir
değişikliktir. Ayrıca bu tarımsal araziler, belediye
mücavir alan sınırları içerisinde ise beş yılda 10
taksitle, belediye ve mücavir alan sınırları
dışında ise altı yılda 12 taksitle ödeme imkânı
getirilerek daha çok kolaylık sağlanmış. Bu da memnuniyet
vericidir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Niye getirdiniz ya? Daha birinci kanun görüşülürken biz
bunları söyledik.
MEHMET ERDEM
(Devamla) Yine, 2/B diye bilinen yasada yer alan hazineye ait tarım
arazilerinin hak sahiplerine doğrudan satışında rayiç
bedelin yüzde 70i üzerinden tespit edilen miktar, yüzde 50ye
düşürülmüştür. Yine, bu, köylülerimiz açısından ve
tarımsal faaliyet yapan çiftçilerimiz açısından önemli bir
kolaylıktır.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Önümüzdeki hafta yüzde 30a düşürürsünüz.
MEHMET ERDEM
(Devamla) Orman köylülerimiz başta olmak üzere, çiftçilik yaparak
geçimini temin edenlere ve bu yasadan istifade ederek tapularını
alacaklara hayırlı olsun diyoruz. Orman köylülerimizin mülkiyet
sorunları bu yasal değişikliklerle çözülmeye devam ediyor,
önümüzdeki süreçte de -biraz önce söylediğim- 2/B benzeri meralardaki
sorunlar ve diğer alanlardaki mülkiyet sorunlarının da çözümü
için yine bu Parlamento çatısı altında hep beraber çalışmaları
sürdüreceğiz.
Türkiyenin birçok
sorununun çözümüne el atan AK PARTİ iktidarları bundan sonra da
aynı kararlılıkla sorunları çözmeye devam edecektir.
Biz
inanıyoruz ki önce insan diyoruz ve İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. anlayışı içerisinde çözüm odaklı
siyasetimize devam edeceğiz diyoruz.
Yasa
değişikliğinin hayırlara vesile olması temennisiyle
hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Ağabey, vurmazsan alkışlayacağız.
BAŞKAN Bir
dakika, bir dakika
Hemşehrime laf atmayın sakın ha! Çok da
alkış aldı, ona göre.
Haydi
bakalım, buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha
2/B yasasını görüşüyoruz. Şöyle: Gecenin bu saatinde
başınızı iki elinizin arasına alın ve
düşünün. Millet sizi vekil seçmiş, sorunlarını çözmesi için
Meclise yollamış ve sorunlarla hiç alakası olmayan bir şekilde,
Meclisi bu şekilde çalıştırma gayreti içerisindesiniz.
Peki, nasıl
bir şey bu? Bu yasa, biliyorsunuz, hepinizin bildiği gibi üç siyasi
partinin de 2011 seçimlerinde programındaydı, 2/B problemi. Biraz
evvel AKPli arkadaşım konuştu. Geldi, yine AKP iktidarına
nasip oldu. diyor. Ne nasip oldu arkadaşım ya? Senin dünyadan
haberin yok ya da neyi yapmaya çalıştığından haberin
yok. Ne nasip oldu?
MEHMET ERDEM
(Aydın) Hangi iktidarın var?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şimdi bakıyoruz, üç partinin de programında var. AKP
iktidar oldu ve Meclise getirdi. Ne yaptı? Sekiz ay önce, dokuz ay önce
getirdiği yasayı dokuz ay sonra bir kez daha değiştirdi.
Peki, biz ne dedik
getirdiğinizde, komisyonlarda ne söyledik size? Bunu bu şekilde,
köylüye, orman köylüsüne, tarımla uğraşan insanlara
satamayacağınızı söyledik, Satamazsınız. dedik,
İnsanlar bunları alamaz. dedik, siz inanmadınız. Hatta,
biz direttik Yüzde 70 rayiç bedel yüzde 50 olsun. dedik ilk seferinde,
Taksitler de üç yerine dört yıl, dört yerine de beş yıl olsun.
dedik, kabul ettiniz komisyonda. Buraya geldiniz, aldınız Maliye
Bakanından bir talimat -çiftçinin gırtlağına, orman
köylüsünün gırtlağına basacaksınız ya cebindeki üç
kuruşu alacaksınız ya- tekrar bir önergeyle yüzde 70e çektiniz.
Ne yaptınız? Tekrar o yılları, taksit
yıllarını aşağı çektiniz. Peki, ne oldu sonra?
Umduğunuzu bulamadınız. Osman Pepe 24 milyarla yola
çıktı, siz 15 milyarla yola çıktınız, 10 milyara
düştünüz, şimdi 5 milyara tav oldunuz. Ya, IMFye 5 milyar borç
veriyoruz. diyeceğinize çiftçiye bunu bedavaya verin, IMFye de vermekten
vazgeçin paranız varsa, milleti de aldatmaktan vazgeçin. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Türkiyede 18
milyon aile yaşıyor, 18 milyon ailenin yüzde 40ı bin TLnin
altında bir ücretle geçiniyor ve Türkiyenin en yoksul insanları
orman köylüleri ve bugün tarımla uğraşan insanlar, herkes senin
gibi tarım ağası değil. Gidersen bakarsan ilinde
insanların bin TLden daha az bir gelirle geçindiklerini göreceksin ama,
maalesef siz insanların problemlerini çözmek için burada değilsiniz,
bütçe açığını kapatmak için buradasınız. 2013te
24 milyar dolarlık bütçeyi özelleştirmeyle, 4,8 milyar dolar bedelli
askerlikten beklentinizle ve 2/Bden gelecek paralarla kapatmaya çalışıyorsunuz.
Bunların hepsi hikâye, yok efendim, ormanları
ağaçlandıracakmışız, orman köylülerini
kalkındırmak için kullanacakmışız
Deprem
sigortalarını kullandığınız gibi
kullanacaksınız bunları, bütçe açıklarını
kapatmak için kullanacaksınız. Kimseyi aldatmayın, kimseyi
burada da kandırmayın gecenin bu saatinde. Deyin ki: Bu yasa
doğru değil.
Evet, bir kez daha
getirdiniz tam bir ay sonra. Yine arkadaşlarımız bu kürsüden bu
yasanın doğru olmadığını söylediler, orman
köylüsünün problemlerini çözmeyeceğini söylediler, tarımla
uğraşan insanların problemlerini çözmeyeceğini söylediler.
Tarım
Bakanı burada, dört tane ana kalem var tarımda. Sürekli
sırıtıp duruyor. Neye sırıtıyorsun? Git
Kandıranın köylerine bak. diyorum. İzmitten Kandıraya
Kocaelide 13.157
kullanıcı var ve yüzde 86 oranında başvuru var. Bu yüzde 86
da başvuru parasını kaldırdığınızda
oldu, ikinci yasayı getirdiğinizde oldu, çünkü daha önce kimse
başvurmadı. 2 bin TLyi ödeyerek insanlar başvuramadı bu
yasaya. Şimdi, il genelinde 55 milyon metrekare 2/B arazisi var, bunun 34
milyon metrekaresinin kadastrosu yapılmış. En fazla 2/B
alanlarımız da Kandırada ve Gebzede var.
Sevgili
arkadaşlar, Ketenciler köyünde 2/B arazisine sahip 48 insanımız
var. Bu insanlarımız
17 TL rayiç bedel konmuş metrekaresine
arsanın, 0,68 TL de emlak bedeli. 17 TL konan 5 dönümlük bir araziye sahip
bir insanın 85 milyar TL, yüzde 50sini koyduğunuz zaman 40-45 milyar
TL para ödemesi gerekiyor. Bunu, getirdiğiniz yıllara
böldüğünüzde, beş yıla böldüğünüzde 10 eşit taksitle
ödediğinde, aşağı yukarı 5 milyar lira
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şimdi düşünün, size soruyorum
Sormuyorum, iyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Hükûmet adına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Mehdi Eker. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
On dakika süreniz
var.
Buyurun.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi tabii,
değerli konuşmacılar tarımla ilgili konuştular yer
yer, zaman zaman ve tarımla ilgili olarak da gerçek dışı
birtakım ifadeler kullanıldı. Hem çiftçinin alacak-verecek,
kredi bulamama vesaire konusu, borçluluk konusu gündeme getirildi hem de bunun
dışında yine tarımla ilgili olumsuz bir tablo çizildi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle kayıtlara geçmesi
açısından ifade etmek istiyorum, biraz önce burada dile getirildi,
biz iktidara geldiğimiz yıl Türkiyede çiftçiler Ziraat
Bankasından 227 milyon lira kredi kullanabilmiş. Yüzde 59 faizle
Ziraat Bankası, yüzde 68 faizle de tarım kredi kooperatifleri
Türkiyede çiftçiye kredi kullandırıyordu.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O kredilerin çekilip kullanım oranını söyler misin?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) 59 değil Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yüzde 59du, yüzde 68 de tarım
krediydi.
Şimdi, Türk
çiftçisi 227 milyon kredi alıyor. Bunun ne kadarını geri
ödeyebiliyor biliyor musunuz? Sadece yüzde 38ini yani aldığı
100 liranın 38 lirasını geri ödeyebiliyor, 62 lirasını
geri ödeyemiyor. 2012 yılında, sadece Ziraat Bankası 22 milyar
lira kredi kullandırıyor -22 milyar, milyon değil- bunun yüzde
99a yakınını da çiftçi geri ödüyor. Yani bu, şu demektir:
Çiftçi 22 milyar lira krediyi alıyor, doğru yerde kullanıyor ve
borcunun da 100 lirasının yaklaşık 99 lirasını
geri ödeyebilecek hâle geliyor ve faiz oranı da yüzde 0 ila yüzde 7,5
arasında değişen oranlarda. Bu önemli bir husus, özellikle bunu
ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
tarım arazilerinden, bunların kullanılmamasından,
emlakçıların açılmasından falan bahsedildi. Biz bir kanun
çıkardık, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu. Bu kanun
bizim tarafımızdan ilk defa çıkarıldı ve bununla biz,
tarım arazilerinin amaç dışında
kullanılmasını önledik. Eğer biz bu kanunu çıkarmasaydık
500 bin hektar arazi daha bugün tarım dışına
çıkmıştı. Bizim çıkardığımız
kanunla başvuru yapıp kendisine izin verilmeyen ve
dolayısıyla tarımın içerisinde kalan 500 bin hektar
civarında arazi korunmuş oldu, bu şekilde amaç
dışına çıkmamış oldu. Bu da yine önemli bir konu.
Şimdi,
tarım sektörünün büyümesinden, vesaireden bahsedildi. Tarım sektörü
Türkiyede büyüyor. 23,7 milyar dolarlık bir tarım
hasılasını Türkiye 62 milyar dolara çıkardı ve 62
milyar dolarlık hasılayla da Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde
1inci sıraya, dünya ülkeleri içerisinde de 7nci sıraya yükseldi.
Şimdi, sözün burasında,
Fransayla ilgili bir husus söylendi, Çiftçi ve tarım, Tarım
Bakanının gündeminde yok. Tarım Bakanının gündeminde
Fransadan aldığı şövalye nişanı var. denildi.
Onu da söyleyeyim, Avrupanın en büyük tarım üreticisi ülkesi Fransa idi
2002 yılında ve biz 2008 yılından itibaren Fransanın
önüne geçtik, dolayısıyla şu anda Türkiye'nin tarımsal
üretim değeri Avrupa Birliğinde Fransanın da önünde ve 1
numara.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Fransadan ithalatımız ne oldu Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Söyleyeyim, söyleyeyim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İthalatımızı söyleyin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Söyleyeceğim. Bakın, söyleyeceğim, oraya
geleceğim zaten tam da onu
Şimdi, bir
arkadaşımız dedi ki: Tarım Bakanı Fransadan
işte ithalat yaptı, onun için ona şövalyeli nişanı
verdiler. Eğer ithalat ile şövalye nişanı verilseydi,
bizim Fransaya vermemiz gerekiyordu. Bizim Fransaya vermemiz gerekiyordu,
neden? Şimdi şurayı iyi dinleyin: 2011 yılında
Türkiye'nin Fransaya tarım ihracatı 487 milyon dolar,
aldığı da 365 milyon dolar, fark 127 milyon dolar yani Türkiye
127 milyon dolar tarımsal dış ticaret fazlasına sahip.
Kiminle? Fransaya karşı. 2012 yılında Türkiye 469 milyon
dolar tarım ihracatı gerçekleştirmiş Fransaya,
aldığı da 338 milyon dolar. Fark ne? 131 milyon dolar yani
Türkiye'nin Fransaya 2012 yılında da dış ticaret
fazlası 131 milyon dolar.
Şimdi, eğer ithalat ile
şövalye nişanı verilecekse bizim Fransaya vermemiz lazım,
Fransa Tarım Bakanına vermemiz lazım; Fransa Hükûmetinin
Türkiye'nin Tarım Bakanına vermesi değil. Dolayısıyla,
orada onu istismar etmeyin. Türkiye Cumhuriyetinin bakanına
verilmiş, benim şahsım hiç önemli değil, benim şahsımın
yerine bir başka arkadaşım olabilirdi ama kesinlikle bir AK
PARTİli olurdu o, dolayısıyla ona verilirdi bu nişan. Bu,
Türkiyeye verilmiş ve orada da açıklaması da şu,
Fransız Hükûmeti şunu söylüyor, diyor ki: Türkiye Cumhuriyeti
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, G20 sürecinde,
dünyadaki gıda güvenliği ile ilgili olarak yaptığı
olumlu katkılardan ve alınan kararlardaki olumlu etkilerinden
dolayı, Türkiyedeki tarımsal gelişmelerden dolayı,
tarım alanında şövalye nişanına layık görüldü.
diye veriliyor. Onu da özellikle burada sizinle paylaşmak istiyorum.
Türkiyede gerek
tarımda gerek hayvancılıkta sektör diğer sektörlerde,
diğer alanlarda olduğu gibi büyüyor. On sene önceye göre daha az
insan aynı alandan daha fazla üretim yapıyor. Bu, destekleme
politikasıyla sağlanan bir husustur; yapılan stratejiyle
başarılan, elde edilen bir başarıdır. Nasıl oldu?
1,8 milyar liralık toplam tarım desteğini biz 2013
yılında 9 milyar liraya çıkardık. Bu senenin sadece ilk iki
ayında ödediğimiz, yaklaşık 2 milyar lira ve iki ayda
ödediğimiz 2002 yılında Türk çiftçisine bir yıl içerisinde
verilen toplam destekten daha fazla.
Dolayısıyla,
bu Hükûmet bir stratejiyle bu meseleyi ele aldı. Türkiyenin gerek bilgi
ve teknoloji kullanımı gerek girdilerinden sağlanan gelişmeler
gerekse bu alanda verimlilikle ilgili alınan tedbirler ve tarıma
dayalı sanayinin geliştirilmesi, alt yapı hizmetlerinin
geliştirilmesiyle birlikte bu sektör büyüdü, önemli bir noktaya geldi.
Bundan sonraki süreçte de inşallah çok çok daha iyi bir noktaya gelecek,
bizim beklentimiz, çalışmamız bu yönde.
Gerek gıda
güvenliği ile ilgili gerekse güvenilir gıda ile ilgili, bunun temini
ile ilgili alınan birçok tedbir var. Türkiye bu alanda dünya
standartlarında -gerçekte- şu anda hem üretim yapıyor, gıda
güvenliği sorunu yok hem de üretilen gıdalar sağlık ve
hijyen yönünden güvenilir. Bu alanda da Türkiye büyük bir başarı
sağlamış, dünyanın birçok ülkesine örnek teşkil edecek
düzeyde.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu açıklamayı yapmak
durumunda kaldım, özellikle kayıtlara geçmesi açısından.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahısları
adına son söz Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaza
aittir.
Buyurun.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim Sayın Demiröz?
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan benim sözlerimle ilgili
Fransadan
almış olduğu şövalye liyakat nişanıyla ilgili
düzeltme yapacağım konular var. Müsaade ederseniz
BAŞKAN
Şimdi Sayın Yılmaz konuşsun, sizi dinleyeceğim, ondan
sonra. Nedir? Çünkü adınızı anmadı, bir. İkincisi
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Adımızı anmada ama
BAŞKAN
Hayır, hayır
Kötü bir şey söylemedi. Hayır, sizinle ilgili
kötü bir şey söylemedi. O şövalye nişanının niçin
verildiğini söyledi. Yani ben rencide edici bir laf duymadım da onun
için söylüyorum.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Hayır, bizim bunu yanlış
kullandığımızı, demagoji
yaptığımızı ifade etti.
BAŞKAN
Demagoji lafı da etmedi. Yok, öyle bir söz duymadım, dikkatle izledim
çünkü ben de. Sadece, o şövalye nişanının hangi
katkılarından dolayı verildiğini söyledi.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 167 milyon dolarlık bir cari artışın
olduğunu söyledi. Ben de onların olmadığını
BAŞKAN
Neyse Sayın Demiröz, bu saatten sonra dövüşecek hâlim yok.
Sayın
Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir cümleyle
Sayın Tarım Bakanına cevap verip esas olan konumuz 2/Bye geçmek
istiyorum. Sayın Bakan tarımla ilgili bir şey
konuştuğunda, rakamlarla çıkıp buraya konuşuyor. Ben
Sayın Tarım Bakanına bir teklifte bulunacağım. Ben bu
hafta sonu Adana Karataş Tuzlada çiftçilerle toplantı yaptım.
Çiftçilerimiz gerçekten ya banka kredilerinin altında eziliyor ya da
tefecilerin eline düşmüş. Eğer bu rakamlarınıza bu
kadar güveniyorsanız, öyle, sizi partililerinizin götürdüğü
değil de, beraber -ben de Tarım Komisyonu üyesiyim Sayın Bakan-
elimizi kolumuzu sallaya sallaya şu çiftçilerin arasına bir girelim
de bu konuşmaları bir de orada yapın, ne cevap
alacaksınız
Eğer buradan sözünüz varsa, buyurun beraber
Adanaya bir gidelim. Söz olarak alabilir miyim Sayın Bakan?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yoksul çiftçileri sevmez onlar.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Her gün
oradayım.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Tamam
Her gün orada değilsiniz.
Bakın,
Sayın Bakan Adanaya gidiyor, partilileri, aldığı yerlere,
oraya götürüyor; sanıyorlar ki tarım çok iyi. Ben de diyorum ki: Bu
kadar kendine güveniyorsan, bu kadar rakamlarına güveniyorsan
Ben bu
hafta sonu Adanada bütün çiftçilerle toplantı yaptım ve gezdim, ya
banka kredilerinin altında boğulmuşlar ya da tefecilerin elinde
inim inim inliyorlar. Eğer bu kadar rakamlarınıza
güveniyorsanız, burada Mecliste bu rakamları övmek yerine, size
diyorum ki, hodri meydan Sayın Bakan, ikimiz, kimseyi almadan,
gelişigüzel, şu çiftçilerin içerisine bir gidelim de bu konuştuklarınızı
orada bir anlatın bakalım, ne cevap alacağınızı
göreceksiniz Sayın Bakan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ziraat odası şövalye nişanı verecek mi, niye
gelsin oraya?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Sözünü veriyorsan bu Mecliste söz olarak alalım ama
buraya çıkıp rakamlarla insanları kandırmanın veya
yanlış bilgi vermenin, yanıltıcı bilgi vermenin
doğru olmadığını söylüyorum.
Ben gittim,
gördüm. AKPye yüzde 70 oy çıkmış köye de gittim, size oy
vermiş köylüyle de görüştüm, hepsi inim inim inliyor. Lütfen bu
konuşmalarınızı gelin o köylerde yapın.
Değerli
milletvekilleri, 2/Bde sınıfta kaldınız, Hükûmet olarak
sınıfta kaldınız, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
sınıfta kaldınız. Eğer gömleğinizin ilk
düğmesini yanlış iliklersiniz son düğmesini doğru
iliklemeniz mümkün değildir. Nereden belli yanlış
iliklediğiniz? Dokuz ay içerisinde üçüncü kanun teklifiyle
karşımızdasınız.
Alınan karar
gereği son konuşmayı yapıyorum. Bir daha geleceksiniz, hep
söyledim. Bu şartlarda bu insanlara bu yerleri satamazsınız ve
uygulayamazsınız. Yanlışı baştan
yaptınız. Orman ve Su İşleri Bakanı kendi konusu
olmasına rağmen ne komisyona geliyor ne Meclise geliyor, çünkü bu
yasayı savunacak dirayet, bilgi birikimi ve cesaret kendisinde yok.
Yüreği yetseydi de buraya gelseydi, açık söylüyorum,
söyleyeceğimiz çok şey vardı ama gelemedi, gelemiyor çünkü ilk
hatayı Orman ve Su İşleri Bakanı yaptı.
Bakın Bu
konuya para olarak bakarsanız yanlış yaparsanız. dedik,
Orman ve Su İşleri Bakanlığının yapması
gereken şuydu: Bu yasanın adı Orman Köylülerinin Korunması,
Kalkınması ve Desteklenmesi Yasası ama Orman Bakanı
kadastroyla beraber bu işin sosyal boyutlarını bir kenara
bırakarak Hazineye, Millî Emlake olduğu gibi 2/Byi devretti Ben bu
işten çıktım. dedi. Biz bunları konuşurken tünelden
tweet atıyor.
Şimdi,
eğer, bu olaya para gözüyle bakarsanız yanlış
yaparsınız değerli arkadaşlar, yanlış yapmaya da
devam ediyoruz. Bir nebze iyi, yani buna da şükür, en azından bizim
aylarca komisyonlarda, Meclis Genel Kurulunda bunları defalarca dile
getirmemize rağmen dokuz ay sonra bizim dediğimiz noktaya gelmeniz
gene olumlu bir gelişme, destekliyoruz.
Bas bas
bağırdık, dedik ki: Bu köylülerin çay içecek parası yok,
bunları gider görürseniz, yaşarsanız, bu insanların 2 bin
lirayı verecek güçlerinin olmadığını görürsünüz. Israrla
dediniz ki: Verirler. ve gördünüz sonuçta, müracaatlar yüzde 34-35te
kalınca 2 bin lirayı kaldırdınız. Sonra da iki ay önce
getirdiniz, kanun teklifiyle bunu düzelttiniz.
Gene
yanlış yapıyorsunuz. Bakın, Anadolunun birçok
coğrafyasında şu anda ekmeğinin, aşının
peşinde olan birçok vatandaşımızın, müracaat etmesine
rağmen birçok yeri alamadığını göreceksiniz. Yine bu
kürsüden bunları hatırlatacağım ve söyleyeceğim. Alma
şansları yok, alamayacaklar. Yani birilerinin tuzu kuru olabilir,
birileri, dün içinden çıktığı o fakirleri, fukaraları,
ezilmişleri, garipleri, gurabaları unutmuş olabilir; bugün,
sizin yol arkadaşlarınız zenginler olabilir, sermaye sahipleri
olabilir ama o insanların çığlığını duymak
lazım; bugün, buraya geldiler, Anadolunun her tarafından
çığlıkları yükseliyor ve alamayacaklar.
Satamayacaksınız, birkaç ay sonra yine getireceksiniz ama olan o
gariban köylümüze oluyor, gariban çiftçimize oluyor, gariban
vatandaşımıza oluyor.
Hayırlı
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Buyurun Sayın
Demiröz.
Bakın, en
ufak bir sataşma yoktu ama ben size gene söz veriyorum ama bu da
kayıtlara geçsin, sataşma mataşma yoktu.
Buyurun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sataşma olsa da olmasa da
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Rahatsız mı oldun Recep Bey?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sataşmayla ne ilgisi var?
BAŞKAN
Allah rızası için ya! Bir de siz konuşmayın.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
görüşülen kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerindeki konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının 22 milyarlık bir krediyle
ve bu kredinin yüzde 99unun geri döndüğünü ifade ediyor ama bu
rakamı verirken Sayın Bakanın özel bankalardan kullanılan
kredileri de lütfen dile getirmesi gerekir. Çiftçilere sorarsanız, bu takla
attırmadır. Gelin, kahvehanelerde çiftçilerin bankalarla ilgili
nasıl takla attıklarını hep beraber soralım.
İkincisi,
Kanun çıkartıyoruz: diyorsunuz, doğrudur. Mesela Toprak
Koruma Kanunu dediler, katılıyorum ama Toprak Koruma Kurulu 9
kişiden oluşmakta, bunun 6 kişisi atanmış, 3 tanesi
sivil toplum örgütleri içerisindendir. Örneğin, bölgemde Bursada
Cargillde 212 bin metrekarelik birinci sınıf tarım arazisine,
günde 3 bin ton su çekilen yere nişasta bazlı şeker
fabrikası kurulmuştur. Buna müsaade eden yine Tarım
Bakanlığıdır. Bu konuda hiçbir şekilde tarım
alanlarının korunmadığını, Büyükşehir
Yasasıyla, Afet yasasıyla derin kuyulara takılan pompalarla
çiftçilerin
Ve her konuda rahatsızlık verdiğini ifade etmek
istiyorum.
Fransayla ilgili
söylemek istediğim husus şudur arkadaşlar: Fransa, üç yıl
önce... Hafızalarınızı lütfen tazeleyin, hepsi
yollardaydı çiftçilerin, yolları kesiyordu, grev yapıyordu ama
biz bu 2010 ve 2012 yılları içerisinde 250 milyon dolarlık
canlı hayvan ve et ithal ettiğimizi söyledik. Lütfen, bu tür
yanlış bilgilerle olayı saptırmamamız
gerektiğini, Sayın Bakanın tüm rakamları tüm
açıklığıyla hepimize vermesi gerektiğini ifade ediyor,
tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar ve Kars
Milletvekili Yunus Kılıç ile 16 Milletvekilinin; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/1256, 2/1257) (S. Sayısı: 428)
(Devam)
BAŞKAN
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan
yayımı ibaresinin Resmi Gazetede yayımı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap
Seçer Haydar
Akar Osman
Kaptan
Mersin Kocaeli Antalya
Ramazan
Kerim Özkan İlhan
Demiröz Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Burdur Bursa İstanbul
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN İstanbul
Milletvekili Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri
hepinize saygılar sunuyorum.
Bu yasa, teknik bir yasa. Ben yasa
üstünde konuşmayacağım ama bir tarafı Millî Emlak. Millî Emlak
uzun yıllardır, dün de, evvelsi gün de, daha evvelsi gün de hem
vatandaşın hem kamunun hakkını azami ölçüde koruyan bir
kurumdur. Ben on bir yıldır bu Meclisteyim. Millî Emlakin ne kadar
titiz çalıştığını itiraf ediyorum. Hem kamunun
hem vatandaşın her türlü ihtiyacını ve vatandaş
odaklı, kamunun da hakkını koruyan bir kurumdur.
Yıllardır böyle bir geleneği var, kimse de
değiştiremedi. Millî Emlak arazi de satabiliyordu, arazi de
kiralayabiliyordu, her türlü yetki Millî Emlak ve Maliye
Bakanlığındaydı ama her ne hikmetse altı ay önce veya
yedi ay önce Millî Emlakten tüm bu yetkiler alındı.
Dikkatinize
sunuyorum arkadaşlar. Kişinin veya bir kurumun 5 dönüm arazisi var,
içinde
Ben şunu net
söylüyorum, eğer birileri bir yolsuzluk arıyorsa Millî Emlakte
aramasın, siyasetçide arasın!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Aaa!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bu olmadı şimdi!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Siyasetçinin elini değmeyen
NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Siyasetçi!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Aynen, aynen bunu söylüyorum.
Arkadaşlar,
bir kamu kurumu veya bir belediye Kültür evi yapacağım. diyor,
İstanbulda bir ilçede
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Gecenin bu saatinde siyasetçiyi
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Nedir? Elini kolunu kaldırma, otur
oturduğun yerde!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Ne diyorsun sen ya!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Otur oturduğun yerde, elini kolunu
kaldırma!
BAŞKAN
Lütfen birbirinizle tartışmayın.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Ne diyorsun sen ya!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Elini kolunu kaldırma, otur oturduğun
yerde! Elini aşağı tut! Elini aşağı tut!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Bu yanlış, olmaz!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet, aynen söylüyorum, hiç yanlış
değil! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Eğer bir belediye Millî Emlakten bir yer
kiralamak istiyorsa ya, bu kamu kurumu, kamu kurumu-. niye esirgiyorsunuz? Bir
kültür evi yapacak bir belediye veya
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 5i
okutuyorum:
Madde
5 Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
5inci maddede Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; kamuoyunda 2/B diye adlandırılan yasanın
5inci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yasanın
muhalefet şerhine baktım, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Akif
Hamzaçebi tarafından verilen muhalefet şerhinde, daha önce verilen
yasada o tarihte yapılan konuşmada deniliyor ki: Muhtemelen
önümüzdeki günlerde ve önümüzdeki aylarda bu yasanın
değişikliğine ilişkin bir önerge gelecektir, bir kanun
teklifi gelecektir. İnşallah yanılmak isterim ama
Ne
yazık ki Sayın Grup Başkan Vekilimiz yanılmadı.
Biliyorsunuz 2/B
diye adlandırılan, 31/12/1981 tarihi itibarıyla orman
vasfını kaybetmiş olması nedeniyle orman
sınırlarının dışına
çıkartılmış arazilere ilişkin bir yasayı görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, geçen günlerde bir cezaevini ziyaret ettim, oradaki
hükümlülerle, tutuklularla görüştüm. Onlardan bir tanesinin bana
söylediği ilginç bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum. Dedi ki: 2/B
bizler için de çok önemlidir. Düşündüm 2/B bunlar için niye önemlidir
diye. Dedi ki: Beden ve beyin sağlığımızı 2/B
diye nitelendiriyoruz, cezaevinde yaşamanın en önemli
koşullarından bir tanesi budur diye. Bizim için de çok önemlidir.
2/B cezaevindeki insan için ne derecede önemliyse, bugün
çıkartmış olduğumuz yasa da orman köylüleri için, özellikle
bütün bir ülke için çok önemli bir yasa. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine
özellikle Antalyadan gelen, 50yi aşkın otobüsle gelen
insanların sorunu, Türkiye'nin her tarafındaki insanların
sorunu, özellikle Karadenizde yaşayan insanların da ciddi sorunu.
Ben uzun
yıllar avukatlık yaptım. Yasadan yani 2/B pozisyonuna gelene
kadar insanların özellikle Karadenizde, benim seçim bölgemde
yaşadığı sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özellikle 1956 yılında Orman Genel Müdürlüğünün yapmış
olduğu uygulamaları sizlere anlatmak istiyorum.
1956
yılında, orman olmayan bir arazi için, 31/12/1981 itibarıyla, o
tarih itibarıyla üzerindeki bitki örtüsü nedeniyle Orman Genel
Müdürlüğü şöyle bir uygulama yapıyor: Siz, şurada
yapacağımız tespitte bu yerler orman olsa bile herhangi bir
şekilde itiraz etmeyin, itiraz etmezseniz yarın bir gün bu arazileri
size 2/B yoluyla devrederiz. şeklinde pratikte böyle bir uygulama var
değerli arkadaşlarım.
Biz ormanlara önem
veriyoruz ama bir yandan da vatandaşla devleti karşı
karşıya getiren uygulamaların özellikle benim seçim bölgemde,
Karadenizde nasıl olduğunu anlatması açısından ilginç
bir olay var.
2/Bnin esas
dayanağına ilişkin temel öngörü şu: 2/B olabilmesi için o
bölgede önce Orman Genel Müdürlüğüne yani ormanın mülkiyetine ait
olan birtakım arazilerin olması gerekir ve daha sonra da -en
iddialı açılımlardan bir tanesi- bu arazilerde, ormandan açma
yoluyla vatandaşların bunları tarım arazisi hâline
getirmesidir. Böyle bir hâl, böyle bir tablo ne yazık ki yoktur, bunu anlatmaya
çalışıyoruz. Diyoruz ki: Özellikle bizim bölgemizde,
Karadenizde, ne yazık ki, tarım arazisi niteliğinde olan bu
alanlar 31/12/1981 baz alınarak ormanla ilişkilendirilmiş hâle
getirilmeye çalışılıyor. Özellikle kadastro tespitleriyle
ilişkili davalara baktığınız zaman, orman
kadastrosuyla ilişkili kadastro tespiti, itiraz ve tescil davalarına
baktığınız zaman, o davalardaki sonuçların ne
şekilde çıktığına ilişkin kararları
gördüğünüz zaman bunun ne derece önemli bir kanayan yara olduğunu
görürsünüz değerli arkadaşlarım.
Özellikle bu
davalarda, avukat arkadaşlarımız Karadenizdeki bu tip
davaları almamaya çalışıyorlar çünkü davanın bir
tarafı orman olduğu zaman, değerli milletvekilleri, davalar
genellikle olumsuz sonuçlanıyor. O nedenle avukat
arkadaşlarımız bu davaları almıyorlar. Bu davalarda
bilirkişilik yapan kişiler de çaresiz kalıyorlar. Neden?
Genellikle mahkemeler bu tip davalarda bilirkişileri
Esas, pratikte görev
alan orman mühendislerinin yanında onları seçmiyorlar;
üniversitelerde, uygulamadan gelmeyen, daha çok teorik eğitim almış
olan kişileri seçiyorlar. Öyle olunca da genelde bu tip bilirkişi
raporlarında, ne yazık ki, hep orman yönünde, lehte kararlar
çıkıyor. Hâkimler de yargıya bu tip davalar intikal ettiği
zaman kendilerine göre de, muhik sebep diyeceğimiz, haklı sebep
diyeceğimiz birtakım sebepler buluyorlar. AKP Grubu içindeki hukukçu
arkadaşlarım da benim ne demek istediğimi iyi
anlıyorlardır dikkatli dinlerlerse. Genelde hâkimler şunu
diyorlar: Bu tip kararlarda eğer biz orman demezsek yani
açılmış olan, kadastro tespitine itiraz ve tescil
davalarında ret kararı verirsek veya kabul verirsek, orman
olduğunu iddia edersek, ne yazık ki Yargıtay 20. Hukuk Dairesi
orada heyula gibi duruyor. Bütün vermiş olduğumuz kararlar buradan
dönüyor. Yani bilirkişiler bu konuda çaresiz, avukatlar bu konuda
çaresiz. Avukatlar da olayın bir tarafı ama hâkimler de kendilerine
göre haklı nedenler oluşturuyorlar çünkü alt mahkemede verilen
kararlar, eğer Orman değildir, tarım arazisidir. şeklinde
kararlar verilse bile ne yazık ki -yanlış hesap Bağdattan
döner hesabı- Yargıtay 20. Hukuk Dairesinden dönüyor değerli
arkadaşlarım.
Benim anlatmak
istediğim olay şu: Pratikte insanların
karşılaştığı sorunları özellikle benim seçim
bölgemde -sadece Artvin için demiyorum. Karadeniz, biliyorsunuz, ormanlarıyla
önemli olan bir bölge- bu bölgede özellikle yargı açısından
karşılaştığımız sorunları sizlere
anlatmaya çalışıyorum. Bu tip durumlarda Orman Genel
Müdürlüğü özel bir format dilekçeyle davaları açıyor. O format
dilekçelere baktığımız zaman bütün dilekçeler kes,
kopyala, yapıştır yöntemiyle açılmış davalar
yani bir yerin özelliğine ilişkin açılmış davalar
değil, o formatlar belli, o formatların altına atılan
imzalar da belli. Onlardaki deliller kısmına
baktığınız zaman, özellikle hava fotoğrafları,
memleket haritaları, orman tahdit sınırları ve
bilirkişi raporları diye bazı deliller konuluyor bunlara
ilişkin. Bu hava fotoğraflarına baktığınız
zaman, orada uygulanması gereken hava fotoğrafları en
azından 1945 tarihli olması gerekirken yani baz olarak
alınması gereken hava fotoğrafları 1945 tarihli olması
gerekirken, 1959 tarihli ve daha sonraki hava fotoğraflarıyla alınıyor.
Memleket
haritaları diye bir delil konuyor orman idareleri tarafından, bu
memleket haritaları da ne yazık ki o bölgenin arazi
yapısını inceleyen topoğrafik haritalar değil. Bunlar
askerî haritalar, stratejik önemi olan haritalar. Bu nedenle, bu
haritaların da maddi anlamda delil teşkil etmesi açısından
mahkemeleri ne yazık ki yanlış yönlendiriyorlar, orman tahdit
sınırları yanlış yönlendiriliyor, bunlar içerisinde,
biraz önce bahsettiğim gibi, bilirkişi raporları
yanlış yönlendiriliyor, bilirkişi raporları
yanlış olarak konuluyor, biraz önce de ifade ettiğim gibi,
özellikle, botanik raporları olmadığı için hem memleket
haritaları hem amenajman planları hem diğer deliller
yanlış yorumlanıyor.
Bakın,
mülkiyet hakkı en kutsal haktır. Davacı tarafın veya
davalı tarafın, yani ormanla karşı karşıya gelen
Karadenizli vatandaşlarımızın veya ülkenin her
yanındaki vatandaşlarımızın en önemli delillerinden
bir tanesi tapu senedidir değerli arkadaşlarım. Tapu senedi ne
yazık ki dikkate alınmıyor. Bu ülkedeki en önemli haklardan bir
tanesi mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet hakkı bir anlamda göz
ardı ediliyor. Tanık ifadeleri, mahallî bilirkişi ifadeleri,
özel idare tahrir kayıtları, tapu senetleri, zilyetlik senetlerinin
hiçbir önemi yok. Orman elinde bir tane belgeyle geliyor davaya geldiği
zaman. Bu bütün bir toplum için kanayan yaradır. Bir orman kadastro
teknisyeninin altında imzası olan o haritanın altında
eğer o tarihte bir yeşil alan olarak gösterilen bir belge varsa -ki o
belge tek taraflı bir belgedir, sadece altında bir orman kadastro
memurunun veya orman teknisyeninin imzası vardır- o belge maddi
anlamda delil teşkil ediyor. Siz de o belgeye karşılık
hangi tanığı dinletirseniz dinletin, hangi mahallî
bilirkişi beyanıyla bunun karşısına
çıkarsanız çıkın veya Daha yıllardan beri bu yeri
kullanıyoruz. deseniz, elinizde tapu senedi de olsa, mülkiyetinizi ispat
edeceğiniz belge de olsa bunun geçerli olması mümkün değil.
Böyle bir sorunla karşı karşıyayız.
Yani bir anlamda
Karadenizli kendi arazisini koruyorken, arazisinin içerisinde tarım
yaptığı hâlde, orada orman ağacı varsa, o orman
ağacını koruyorken cezalı duruma düşüyor. Yarın,
bir gün bilirkişi oraya geldiği zaman, bu arazinin içerisinde rapor
düzenliyorken Burada bir peruka çalısı vardır. diye bir
cümleyi oraya düştüğü zaman, temyize gittiği zaman
Yargıtaydan geri geliyor.
Ben buradaki
konuşmamı yanlış anlamanızı istemem yani bir
kanayan yarayı sizlere anlatmaya çalışıyorum. Orman tabii
ki Türkiye'nin zenginliğidir, hepimizin onurudur ama olayın bir
başka boyutunu anlatmaya çalışıyorum. Yani bir kimsenin
tarım arazisi niteliğinde olan, aynı dosyada
tarımcının, ziraatçı bilirkişinin tarım arazisi
demiş olduğu, ormancı bilirkişinin ise ormandır
dediği alanda Yargıtay 20. Hukuk Dairesi iki raporu gördüğü
zaman, çelişkide, hiçbir şekilde, asla tarımdan yana bir
değerlendirme yapmıyor değerli arkadaşlar.
O nedenle,
tarım arazisi kapsamında olan, insanların kadimden beri
kullanmış olduğu, atasından, dedesinden kalan, bugüne kadar
kullanmış olduğu arazilerin bir bölümü yargı organı
aracılığı ile, ihtilaflar aracılığı ile
ne yazık ki orman mülkiyetine geçiyor. Bu, tabii, büyük bir genelleme
böyle. Ben orman niteliğinde olan, orman vasfı taşıyan
arazileri bir kenara koyuyorum ama gerçekten vatandaşın
kullanmış olduğu, tarım arazisi kapsamında olan bu
arazilerde ne yazık ki Orman Genel Müdürlüğü tarafından
31/12/1981 tarihi baz alınarak, Önümüzdeki günlerde bir kadastro tespiti
yapıldığı zaman 2/Bde bunlar 2/B kapsamına
alınır ve sizlere bunları tekrar satarız. diye böyle bir
programla, böyle bir siyasetle vatandaşın karşısına
çıkılıyor. Böyle bir durumda da vatandaşla devleti karşı
karşıya getiriyoruz.
Ben Sayın
Bakana daha önceden de sordum, özellikle kadastro mahkemelerindeki kadastro
tespitine itiraz ve tescil davalarının sonuçlanma şekilleri -ret
ve kabul şeklinde- Yargıtaydan geçme oranları dikkate
alındığı zaman, özellikle Karadeniz Bölgesinde bu
olayın kanayan bir yara olduğunu, devletle vatandaşı
karşı karşıya getirecek kadar vahim bir durum arz
ettiğini, tarım arazisiyle orman arasındaki o ince çizginin
bazen başka taraflara kaydığını ve vatandaşı
mağdur ettiği gerçeğini göz önüne almak zorundayız.
2/B tabii ki
önemlidir, bu sorunu aşmak zorundayız. Bakın, birtakım
uyarılar yapıyoruz, bu uyarılar sonuçsuz kalıyor. Bugün
işte Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar gelen bu haykırış
bundan dolayıdır. 2/B anlamında birçok şey
tartışıldı ama ben bu sorunun da kanayan bir yara
olduğunu, Karadenizde özellikle tarım arazisi ve orman vasfı
arasındaki bu ince çizgiyi de yüce heyetinize arz etmek istedim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
Şahıslar
adına Antalya Milletvekili Sayın Gürkut Acar.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra
sayılı Kanun Teklifinin yürütme maddesiyle ilgili önergemiz üzerine
söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu
görüştüğümüz teklif, AKPnin muhalefeti yok sayan
anlayışıyla bir yere varılamayacağını
gösteren örneklerden biridir. AKPnin, AKP grubunun yapboz kanunlarından
biridir. Arkadaşlarımız da söylediler, bir yıl geçmeden
üçüncü değişiklik yapılıyor. Eğer, siz,
vatandaşı, hukuku, adaleti bir kenara bırakıp gözü kara bir
şekilde hareket ederseniz varacağınız nokta budur. Bu
düzenlemenin içinde yine adalet yoktur, yine vatandaş yoktur.
Yandaşları kayırma vardır, yabancılara kaynak
aktarımı vardır. Biz, 2/B arazilerindeki adaletsizliği
önleyelim derken, orman alanlarında yeni yağma ve talan
kapıları açılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi
birçok kez bunu iptal etti ama Adalet ve Kalkınma Partisi ne mahkeme
tanır ne hukuk. Türkiyede okul yapacak, hastane yapacak başka yer
kalmadı mı ki ormanları betonlaştırıyorsunuz? AKP
döneminde 178 bin hektar orman alanı taş ocakları için, yollar
için tahrip edilmiştir, 3,5 milyon metreküp ağaç kesilmiştir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Dikilen yerler
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Ormanlar yok edilirken, Bakan orman alanlarımızın
büyüdüğünü söylemektedir. Bir yere ağaç dikmek, bir yeri fidanlarla
doldurmak orayı orman yapmaz. Asırlık ağaçları kesip,
ormanları yok edip taş ocağı açacaksınız, sonra
da 50-60 yıl orman olsun diye bekleyeceksiniz. Ormanları korumak
yerine vatandaşın sağlığını bozuyorsunuz,
sonra da ormanlarda hastane bahanesiyle yabancılara ve yandaşlara
yeni yağma alanları ve kapıları açıyorsunuz. AKPnin
zihniyeti de budur ama bu zihniyetin Türkiyeye yararı
olmadığı açıktır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, sinirlenmeyin, dinleyin, belki bir konu işinize
yarar. Siz adalet yolunu tıkadınız, hukuk yolunu
tıkadınız, kıymet takdiri hakkında dava
açılamayacağını kanuna yazdınız, emlak vergisi
verirken yapılan kıymet takdiri hakkında dava açılabiliyor,
2/B konusundaki takdir hakkında dava açılamıyor, böyle hukuk
ucubesi olmaz. Anayasada İdarenin her tasarrufu hakkında dava
açılabilir. yazdığı hâlde siz dava açılamaz hükmünü
koyarak Anayasayı ihlal ettiniz. Gelin, emlak vergisi değeri
üzerinden satış yapın. diyoruz, dinlemiyorsunuz, yoksul
köylümüzü eziyorsunuz.
Bakınız,
2/B arazilerinin en fazla olduğu ve en değerli olduğu il, seçim
bölgem Antalyadır. Antalyada yaklaşık 41 bin hektar 2/B
alanı vardır. Bu konuda en fazla isyanın olduğu yer de
Antalyadır. Antalyalılar geçen günlerde sokaklara çıktı,
defterdarlığa yürüdü, bugün de topraklarına sahip çıkmak
için 2 bin kişi Ankaraya geldi.
Bakınız,
değerli arkadaşlarım, elim kolum iptal edilmiş tapularla
dolu, bunlar Türkiye Cumhuriyeti tapuları, şu gördüğünüz de
Osmanlı tapusu. Bunların hepsi 2/B alanı, ormana girdi diye
iptal edilmiş olan tapulardır.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu insanlar Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldiler, isyanlarını dile getirdiler. Bu zulmün sorumlusu
bizzat AKP Hükûmetidir, muhalefeti dinlemeyen AKP grubudur. Buradan,
topraklarına sahip çıkan Kaştan Gazipaşaya kadar tüm
Antalyalıları yürekten kutluyorum, saygıyla selamlıyorum.
AKPnin zulmüne karşı başkaldırmışlardır,
bugün Ankara sokaklarındaydılar. Yoksul vatandaşı yok
sayıp, vatandaşın, köylünün, üreticinin ekonomik gücünü yok
sayıp parmak hesabıyla iş yaparsanız, işte, böyle
vatandaşı çileden çıkarırsınız. Bir de işin
içine siyasi ilişkileri sokarsanız, yandaşlarınıza,
partililerinize, milletvekillerinize kıyak yaparsanız, yoksul
köylüye, çiftçiye, vatandaşa 3, partilinize 1 derseniz, vatandaş
isyan eder. Bugün, Ankara sokaklarında 2 bin kişi bu nedenle
sokaklardaydı.
Değerli
arkadaşlarım, 2/B arazilerinin satışı belki AKP iktidarına
bir miktar sıcak para sağlayacaktır ancak var olan
sorunları gidermeyecek, büyük ölçüde haksız kazanca yol
açacaktır. Ayrıca şunu unutmayın, satarak bir yere
varılamaz. İktidara geldiğinizden beri satıyorsunuz,
Türkiyenin dev tesislerini iki, üç yıllık kârlarına
sattınız. 300 milyon dolarlık fabrikayı alana, 2 milyar
dolarlık barajı bedava verdiniz. Topraklarımızın
neredeyse sınırsız şekilde yabancılara satışının
yolunu açtınız. Ormanları, 2/Bleri satıyorsunuz. Müflis tüccar gibisiniz,
elde avuçta ne varsa satıyorsunuz. Ama Türkiyede ne işsizlik
azalıyor ne yoksulluk azalıyor fakat yeni zenginlerin
sayısı, AKPli zenginlerin sayısı artıyor. Şimdi
de yeni 2/B zenginleri yaratacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Devamla)
Bu adaletsiz düzenlemelerle bunun yolu açılıyor. Türk halkı ve
Antalya halkı bunun hesabını mutlaka sizden soracaktır.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Acar.
Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
428 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde yer alan
Bakanlar Kurulu ibaresinin Maliye Bakanı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş Haydar
Akar Vahap
Seçer
Çanakkale Kocaeli Mersin
Osman
Kaptan Ramazan
Kerim Özkan Gürkut
Acar
Antalya Burdur Antalya
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor musunuz?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19 Nisan 2012 tarihinde kabul edilen 6292 sayılı
Kanunun görüşmeleri sırasında bu kürsüden
kullandığım bir cümleyi, daha sonra 30 Ocak tarihinde kabul
edilen yasa sırasında aynen olmamakla birlikte tekrar ettim, buradan
onu bir kez daha söylemek istiyorum: Bu yasa da derde deva olmayacak. Bu
teklifin yasalaşmasından sonra bunu düzeltmek için tekrar bir yasa
teklifi veya kanun tasarısını buraya getirmek zorunda
kalacaksınız. Evet, gülümsüyorsunuz, buna siz de inanıyorsunuz,
biliyorum. O günlerde tekrar bu hatırlatmamı size bir kez daha
hatırlatacağım. Haklı çıkmış olmaktan mutlu
olmuyorum, tam tersine üzülüyorum çünkü önemli olan vatandaşın
sorununun çözülmesidir. Ben haklı çıkmışım,
vatandaşın sorunu çözülmemiş, bu bana mutluluk vermez.
Bu teklifle
yine de sorunları çözülebilecek olan vatandaşların sorununun
çözülmesinden mutlu oluruz ama sorunu çözülemeyecek büyük bir kitlenin yine
olduğu yerde kalacağını biliyoruz. Sorunu çözülecek olan
vatandaşlarımıza engel olmak istemediğimiz için bu yasaya
karşı herhangi bir
şekilde bir olumsuz tavır da takınmıyoruz. Söylediklerimiz
kabul edilmemiş olmasına rağmen -3üncü maddedeki Anayasaya
aykırı düzenleme hariç- diğerleri nedeniyle yeter ki
vatandaşımızın sorunu bir miktar çözülmüş olsun ama
bizim idealimiz, arzumuz tüm vatandaşların, tüm 2/B mağduru,
daha doğrusu 2/B arazisini kullanan vatandaşların
sorunlarının çözülmesidir.
Değerli
milletvekilleri, bir hükûmet ne zaman ki hazine arazilerinden büyük bir kaynak
sağlamayı umuyordur, ne zaman ki umudunu buna
bağlamıştır o hükûmet yolcudur demektir. Geçmişteki
tecrübeler bana bunu göstermiştir. Doğru Yol Partisi ve Sosyal
Demokrat Halkçı Parti Koalisyon Hükûmetini hatırlıyorum, ben
Millî Emlak Genel Müdürüydüm, o Hükûmet o dönemde kamu arazilerinin
satışından büyük bir gelir elde etme umuduna kapıldı
ama bu umut tahakkuk etmeden o Hükûmet sona erdi. Yerine Refahyol Hükûmeti
geldi. Rahmetli Sayın Necmettin Erbakan
Başbakanımızdı. Ben yine bürokraside aynı görevi
yürütüyordum. Sayın Erbakan da o meşhur kaynak paketlerini hep bu
gayrimenkul satışlarına, varlık satışlarına
bağlamıştı ama o Hükûmetin de ömrü yetmedi maalesef. Sonra
gelen 57nci Koalisyon Hükûmeti yine bu varlık satışlarına
büyük bir umut bağladı fakat maalesef, onların da bu umudu
tahakkuk etmedi. Sizler bu noktaya yeni geldiniz yani on yıllık
Hükûmet döneminizin sonunda buraya geldiniz ve 2/B arazisinin
satışından büyük bir gelir bekliyorsunuz. Birkaç yıl önce
buradan beklediğiniz geliri 25 milyar dolar olarak ifade etmiştiniz,
şimdi bu oldukça aşağılara inmiş durumda.
Sanıyorum bu teklifin yasalaşmasından sonra bu
rakamınız biraz daha aşağı inecek ama bu teklifin
gösterdiği şudur: Siz de hükûmete veda etme aşamasına
gelmiş durumdasınız, hayırlı olsun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın, 6292
sayılı Yasa çıktı, onda değişiklik yapan ikinci
düzenlemeyi konuşuyoruz. Bu üç yasanın da devlet teşkilatı
içerisinde büyük yük yüklediği üç tane konum vardır: Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve Millî Emlak Genel
Müdürlüğü. Bu yükün bu teşkilatlarda o personel tarafından
nasıl kaldırılacağını bu tasarılar, bu
yasalar hesap etmiyor. Şimdi, diğer iki kurumun görevi bitti, görev
Millî Emlak Genel Müdürlüğünde. Bundan sonra Millî Emlak Genel
Müdürlüğü çok ağır bir görev ifa edecek ama
kısıtlı olanaklarla fedakârane bir şekilde
çalışacak olan Millî Emlak personeli bu tasarıda yok,
görülmemiştir, hatırlanmamıştır. Bu satışlar
bitene kadar en azından bu Millî Emlak personeline fazla çalışma
imkânını tanıma anlayışını maalesef bu
tasarılara, bu yasalara yerleştirmediniz.
Dünya kadar sorunu var Millî Emlak
personelinin, onlara girmeyeceğim ama bu personeli yok sayan bir
anlayışın ben bu yasada başarılı
olacağı kanaatinde değilim. Fedakâr Millî Emlak personelini,
Maliye Bakanlığı personelini buradan saygıyla
selamlıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Mart 2013
Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.09