TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
74üncü
Birleşim
6
Mart 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Mustafa Balbayın tutuklanışının
5inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Türkan Dağoğlunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Garp Linyit İşletmesinde
yapılan kömür satışlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İzmir Milletvekili Mustafa Balbayın
tutukluluğunun 4üncü yılını doldurduğuna, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 8 milletvekilinin şu anda tutuklu olduğuna ve
özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmanın Parlamentonun görevi
olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Ankara'da
Yunus Emre Halk Çarşısında çıkan yangına, 2/B
yasasında yanlışlık yapıldığına ve
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Mustafa Balbay ve diğer milletvekillerinin
tutukluluğunu protesto ettiğine ve milletvekili olarak
giremediği Malatya Kürecikteki üsse bir ABD vatandaşının
girebilmesini kınadığına ilişkin açıklaması
4.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, İzmir Milletvekili Mustafa Balbayın
tutukluğunun 4üncü yılını doldurduğuna ve Artvinin
08HABER isimli yerel haber sitesinin Millî Eğitim
Bakanlığının istemiyle engellenmesinin nedenini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Venezuela Devlet Başkanı
Chavezin ölümü nedeniyle başsağlığı dilediğine
ve kışlalarda yaşanan asker ölümlerinin
araştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyede son günlerde tarım kredi
kooperatiflerinin başlatmış olduğu icra takiplerine ve
Osmaniye Organize Sanayi Bölgesindeki Tosçelik firmasında
çalışan işçilerin işten çıkarılmalarına
ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Ankara Yunus Emre Halk Çarşısındaki
yangına ve mağdur olan esnafın acil ihtiyaçları için
yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin, Times Higher Education dergisinin Orta Doğu Teknik
Üniversitesini dünyanın en iyi 60 üniversitesinden biri olarak
gösterdiğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, AKPnin denizlerimizde petrol ve
doğal gaz arama konusunda neden on yıl beklediğini ve yeni
alınan sismik araştırma gemisinin denizlerimizde yapılacak
sismik aramalarda kullanılıp kullanılmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, İmralıdaki katile kütüphane hakkı
verilirken tutuklu kahraman askerlere en fazla 10 kitap verilmesini protesto
ettiğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İzmir Milletvekili Mustafa Balbayın
tutukluluğunun 4üncü yılını doldurduğuna ve
okullardaki olumsuz fiziki koşullara ilişkin açıklaması
12.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, nükleer santrallere, hidroelektrik santrallere ve
fosil yakıtlara karşı yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanılması ve erkek egemenlikçi zihniyetin
aşılması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin
BDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, görüşülen kanun
tasarısının tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşma sırasında
kullandığı bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adana Milletvekili Ümit Özgümüşün
görüşülen kanun tasarısının tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşma sırasındaki üslubundan
dolayı üzgün olduğuna ve bu görüşmelerin daha uygun bir üslupla
devam etmesini arzu ettiğine ilişkin açıklaması
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, İç Tüzükün parlamenterlerin Genel
Kurulda hangi üslupla konuşmaları gerektiğini düzenlediğine
ve AK PARTİ Grubundan Genel Kurulun mehabetine, Meclisin yüceliğine
uygun olmayan hiçbir söz ve davranışın sâdır
olmayacağına ilişkin açıklaması
17.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın görüşülen kanun tasarısının
birinci bölümü üzerinde yaptığı konuşma sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak ve 21 milletvekilinin, baz
istasyonlarının ve cep telefonlarının insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/529)
2.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli ve 23 milletvekilinin, istihdamda ve sosyal alanlarda cinsiyet
ayrımcılığının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/530)
3.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve 19 milletvekilinin, Adana ilinin turizm potansiyelinin
ve yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/531)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve arkadaşları tarafından, kadın ve erkek
istihdamı arasındaki uygulama farklılıklarının
araştırılması amacıyla 20/2/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, Esenyurt
Belediyesinin yaptığı imar usulsüzlüğünün ve bu konuda
mağdur olan vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 12/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydının, CHP grup önerisi
üzerindeki konuşması sırasında İstanbul Milletvekili
Bülent Turanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, CHP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydının sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili Celal Adanın
CHP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik Piyasası Kanunu ve
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halamanın; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S.
Sayısı: 426)
4.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, 28
Şubat sürecindeki bazı bilgi ve belgelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/6670) Ek cevap
2.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, cami ve
Kuran kurslarının çevre temizliğinin toplum yararına
çalışma programı kapsamına alınmasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/15179)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
görevde bulunan danışmanlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/15524)
4.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
taş ocaklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15821)
5.- Muğla Milletvekili Tolga Çandarın, Güney
Ege Linyitleri İşletmelerinin işçi alımı için
yapmış olduğu sınavı iptal etmesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/15822)
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğüne yapılan atamalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/15824)
7.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun,
Ağrıda yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16042)
8.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, Bakan yardımcısına, görevlerine ve
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16045)
9.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Trakya
Elektrik Dağıtım AŞ.nin bazı uygulamalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16205)
10.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, 24. Yasama Döneminde gerçekleşen yurt
dışı seyahatlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/16320)
11.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
Başbakanlıkta kiralama yoluyla hizmet veren araçlara ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/16362)
12.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Hopa ilçesine serbest bölge kurulmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/16434)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, taş kömürü üretimindeki azalmaya ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16929)
14.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Ankaradaki korsan park sektörü ile ilgili şikâyetlere ve alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Muammer
Güler'in cevabı (7/17004)
15.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih
Yalçının, Başpınar OSBnin Nizip Çayını
kirlettiği iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17068)
16.- Antalya Milletvekili Yıldıray
Sapanın, Antalyanın Elmalı ilçesindeki ormanlık alanlarda
faaliyet gösteren taş ve mermer ocakları ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/17070)
17.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın,
Bursanın Orhaneli ilçesine bağlı bir köydeki mermer
ocakları ile ilgili alınan yürütmeyi durdurma kararının
uygulanmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17072)
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan
atamalar ve Bakanlıktaki görevden almalara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/17259)
19.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Adıyamanda bir grup sendikalı işçinin işten
çıkarıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/17260)
20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan
atamalara ve Bakanlıktaki görevden almalara ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17382)
21.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursaya
yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/17514)
22.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
2003-2007 ile 2008-2012 yılları arasında kurulan, tasfiye edilen
ve iflasını açıklayan şirketlerin sayısı ve
sermaye paylarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/17532)
23.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, 2/B arazilerinin miktarı ve bu arazilerin parsel sayısının
illere göre dağılımına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17585)
6 Mart 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 74üncü Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla
iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Mustafa
Balbayın tutuklanışının 5inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Tufan Köseye aittir.
Buyurun Sayın
Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Mustafa Balbayın tutuklanışının
5inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, İzmir
Milletvekilimiz Mustafa Balbayın tutuklanışının
5inci yıl dönümü dolayısıyla, kendisinin Genel Kurulla
paylaşmak, Türk milletiyle paylaşmak üzere göndermiş olduğu
mektubu sizlerle paylaşacağım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi, tutuklulukta 5inci
yıla girdiğim Silivriden selamlıyorum.
6 Mart 2009da
başlayan esaret millî iradeye rağmen devam etmektedir.
Tutukluluğumun
yıl dönümünde salt kendi sorunumu dile getirmek için değil, iç
barışın önünde en büyük engel olarak gördüğüm
hukuksuzluğa, adaletsizliğe ilişkin düşüncelerimi
paylaşmak için söz almış bulunmaktayım.
Yaşanan
olaylar göstermektedir ki hukukun üstünlüğü ilkesinin yerini hukukun
etkili bir silah olarak kullanımı almıştır. Bir insan
için en az can güvenliği kadar önemli bir sorun da hukuk
güvenliğidir. Bugün Türkiyede Başbakan dâhil kimsenin hukuk güvenliği
yoktur. Ülkemizin pek çok temel değeri gibi hukuk da ayaklar
altındadır. Bazen oradan alınıp paketlerin içine
konulmakta, iç içe giren maddeler nedeniyle nasıl bir dönüşüme
uğradığı, kime, neye hizmet edeceği paketi
hazırlayanlar tarafından dahi bilinmemektedir.
Sayın
milletvekilleri, iç barışın yarısı tüm silahların
susması ise öteki yarısı da insanların
konuşmasıdır. Eğer siz silahlarla birlikte insanları
da susturmayı hedeflerseniz, bu, kırılmış kolu tedavi
etmek için omuz başından kesmeye benzer. Hukuk bugün silahlardan çok
insanları susturmanın bir aracı hâline gelmiştir. Hukuk
bugün kapalı kapılar ardında yapılan ucu çatallı
pazarlıkların masaya en çabuk konan malzemesi hâline gelmiştir.
Türkiye'nin, bir parçası olduğu uluslararası camiada en çok eleştirildiği
konuların başında adalet sorunlarının geldiği
boşuna değildir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde binlerce kişi Meclisin geçen temmuz ayında
kapatma kararı aldığı özel yetkili mahkemelerde
yargılanıyor. Bu mahkemeler sizin
çıkarttığınız yasaları yetersiz ya da gereksiz
bulduğunu ilan edip kendi kurallarını üretiyorlar. Bana
dokunmayan mahkeme bin yıl yaşasın. deyip bu tabloya seyirci
kalamazsınız. Parlamentolar sadece yaptıklarından
değil, yapmadıklarından, yapamadıklarından da
sorumludurlar. Sayın Başbakan kimi kabul edilemez hukuk hataları
için Bunu tarih affetmez. diyor. Peki, bu hukuksuzluğu gidermek için
gerekli olan yasama gücünü kullanmayanları tarih affeder mi? Hayır.
Tarihin sayfaları binlerce bunun örnekleriyle doludur.
Sayın
milletvekilleri, 80 göz demir parmaklıklı hücre penceremin önünde bu
konuşmayı hazırlarken dördüncü yargı paketine ilişkin
pazarlıklar sürüyordu. Başbakandan, Bakanlar Kurulundan çıkan
paketin Meclis koridorlarında ne tür değişikliklere uğrayacağı
belirsizdir. Herkesin alıştığı bu tablo aslında
yargının, iktidar icraatının bir parçası hâline
geldiğinin en somut göstergesidir. Zira, bu paketler hukuksal
gereksinimlere göre değil, iktidarın atacağı
adımların yönüne göre hazırlanmaktadır.
Gelişmeleri
olanaklar ölçüsünde yakından izlemeye çalışan bir milletvekili
olarak üzülerek ifade etmeliyim ki hapisteki insanlar dâhil olmak üzere
toplumun büyük bölümü hukukun hakla değil pazarlıkla
dağıtıldığı inancındadır. Yasalar
mevsimlik çıkmakta, pek çoğu daha mevsim bitmeden ömrünü doldurmakta,
işlevini tamamladığında ise yenisiyle
değiştirilmektedir.
Sayın
milletvekili, 6 Mart 2009da tutuklandığım günden bugüne
yaklaşık 3 bin saat hâkim karşısında kaldım,
rakamı tekrar ediyorum, tam 3 bin saat. Buna karşın, ilk hâkim
önüne çıktığım günden bu yana hakkımda ne yeni delil
ortaya çıktı ne gizli ya da açık tanık. Delil olarak
dosyaya konulanlar da bilirkişiler aracılığıyla hukuki
değerleri olmadığı kanıtlandığında
mahkemenin yanıtı Buna hüküm aşamasında karar
vereceğiz. şeklinde olmuştur.
Milletvekili
seçilmemin üzerinden de yirmi iki ay geçti. Ülkemiz tarihinde ilk kez 8
milletvekili hapistedir. Faili meçhul cinayetler uzun yıllar boyunca
Türkiye'nin gündemini meşgul etti, hâlâ pek çoğu da çözülemedi.
Bugünlerde de buna benzer çok ciddi bir sorunumuz daha var, o da faili meçhul
davalar. Evet, artık böyle bir sorunumuz da var. İnsanlar kimin
nereden gönderdiği belli olmayan ya da açıklanamayan basit bir
dijital mesajla yıllarca tutuklu kalabiliyor, hiç hak etmediği
suçlamalara maruz kalabiliyor. Böyle bir ortamda iç barış nasıl
kurulabilir?
Sayın
milletvekili, hukukun pazarlık aracı yapılmadığı,
herkesin ulaşabileceği bir üstünlükte olduğu, millî iradenin
demir parmaklıkların arkasında değil Meclis kürsüsünde
olduğu, iç barışın İtaat et ve sus. yöntemiyle
değil, Katıl ve paylaş. yöntemiyle kurulmaya
çalışıldığı bir Türkiye özlemiyle hepinizi
Silivriden saygılarla, sevgilerle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben de burada Silivrideki yargıçlara, yok
hükmündeki yargıçlara Yargıtayın bir kararından
yaptığım alıntıyla bir istemde bulunmak istiyorum:
Hâkim insana, tabiata, gerçeğe, olağana
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUFAN
KÖSE (Devamla) -
sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde
sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu
taşıyan bir çözüm getirmek zorundadır. Şimdi ben buradan
hepinize soruyorum: Silivride insan kokusu nerede var?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Türkan Dağoğluna
aittir.
Buyurun Sayın
Dağoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul
Milletvekili Türkan Dağoğlunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Dünya
Kadınlar Günü, öncelikle, çalışan işçi kadınların
haklarını alabilmek için yapmış oldukları bir eylemken
Birleşmiş Milletlerin bunu bütün dünyaya kabul ettirerek 8 Martı
Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etmesiyle başlamıştır.
Dünyada
kadınlar ne istiyor? Kadınlar, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde
bütün haklarını, insan olmanın bir insana neler verdiğini,
kadın olarak da bunları yaşamak istiyor. Kadınlar, ekonomik
anlamda, siyasi anlamda, psikolojik anlamda bütün bunların kendilerinde de
olmasını istiyor. Peki, sayın vekillerim, Bunlar
kadınlarda yok mu? diye akla böyle bir soru gelebilir. Evet, bunlar kadınlarda
yok. Eğer zaten bu haklar kadınlarda olmuş olsaydı bugün
bütün dünyada kadınların sesi bu denli, bunun için, kadın hak ve
hürriyetleri için bu kadar yükselmezdi.
Peki, ne
yapmalı? Yani, sadece Türkiyede değil bütün dünyada bunlar
kadınlar için var. Kadınlar bütün dünyada bu konu için sesini
çıkarıyor. O zaman temelde ne var? Bence temelde eğitim var,
temelde zihniyet değişikliği var. Tabii ki temelde kanunlar var
ama kadına karşı şiddeti, aile içi şiddeti,
kadının ekonomik planda geri itilmesini ve kadının
aynı işe aynı ücret olmayan bir toplumda kadın
haklarını tam olarak almasını yapılan kanunlar hiçbir
zaman tam olarak halledemiyor. O zaman bütün konunun temelinde bence
eğitim ve bunun dışında da zihniyet değişikliği
yatıyor. Hiçbir zaman kanunlar sanki bıçakla vurulmuş,
kesilmişçesine bunları düzeltmeye muktedir değildir. Kadın
olmak demek, hele hele bazı toplumlarda kadın olmak demek, 80
yaşında bir dedeye koyun satılır gibi satılmak demek
değildir. Kadın olmak demek, karakola gittiği zaman orada
horlanmak demek değildir. Kadın olmak demek, eşinden veya
babasından şiddet görmek değildir. İşte kadınlar
bunların olmamasını istiyor.
Sayın
vekiller, biz tabii ki burada, bu toplumda şanslı olan kişilerdeniz.
Kadın olsun erkek olsun burada herkes toplumunun bir vekili. Bunu sadece
kanunlara değil
Aynı zamanda bulunduğumuz bölgelerde halka
bunları bizim anlatmamız gerekir. Şüphesiz örf ve âdetler
fevkalade güçlüdür, kanun değillerdir ama en az kanunlar kadar toplumun
üzerinde etkileyicidir. O zaman, örf ve âdette bu var diye onları körü
körüne kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir.
İşte bu
nedenle kadınlar haklarını istiyor, kadınlar
haklarını arıyor ve -biz iktidar partisi olarak- özellikle,
kadın ve aileden sorumlu bakan Fatma Şahin bu konuda çok fazla çaba
sarf ediyor ancak sarf edilen çaba zihniyet değişikliği
olmadığı takdirde çok da fazla etkili olmuyor.
Ben medyanın
da burada çok etkili olacağına inanan kişilerden biriyim.
İki gündür medyada bir haber var: Kadın sığınma evinde
25 kişi olması gereken yerde 77 kişi var ve kadınlar orada
çok zor şartlarda. Ben şunu sormak isterim: Buradaki bu 24-25
kişi olması gereken yere 77 kadını sokan erkekler nerede,
eşler nerede, babalar nerede? Ve o kadınlar çocuklarıyla beraber
orada. Peki Bu kadın hem oraya gidecek hem çocuğuna sahip olacak, o
zaman bunun eşi nerede? Bunu insana sormazlar mı?
Değerli
vekillerim, işte bunların Türkiyede ve dünyada değişmesi
için Kadın Hakları Günü ve kadınlar insan olmak, kadın
olmak ve toplumda bu nedenle hak ve özgürlüklerini arıyorlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın
Dağoğlu, bu arada erkek milletvekilleri şiddetle alkışladı
haberiniz olsun. Herhâlde anlaşıldı zihniyet
değişikliği.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Vallahi Sayın Başkanım,
aslında bu konuşmaların kadınların değil
erkeklerin bulunduğu ortamda yapılması lazım çünkü sorun
zaten erkeklerde.
BAŞKAN Aynı
fikirdeyim, onun için işaret ettim erkek milletvekilleri çok
alkışladı diye.
Evet, gündem
dışı üçüncü söz, Garp Linyit İşletmesinde yapılan
kömür satışları hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili
Sayın Alim Işıka aittir.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Garp Linyit
İşletmesinde yapılan kömür satışlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri ve bizleri izleyen
tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda
kısaca GLİ olarak bilinen ve Türkiye Kömür İşletmeleri
Kurumuna bağlı Garp Linyit İşletmesi, Kütahya ili
Tavşanlı ilçesi sınırları içerisinde Tunçbilek üretim
sahası ile Konya il sınırları içerisindeki Ilgın
İşletme Müdürlüğü ve Bursa Linyitleri İşletmesi
Müdürlüğü üretim sahalarında üretim yapan çok önemli bir
işletmemizdir.
2012 yılında
işletmenin Tunçbilek üretim bölgesinde toplam 6,3 milyon ton tüvenan kömür
üretilmiş; üretilen toplam 3,8 milyon tonluk satılabilir kömürün
yaklaşık 3,6 milyon tonu da satılmıştır. Bu
amaçla 42 milyon metreküp dolayında dekapaj
yapılmıştır. Hâlen işletmede 4.539 kişi
çalışmaktadır. 2013 yılında söz konusu
işletmemizde toplam 4 milyon 150 bin ton satılabilir kömür üretimi
hedeflenmektedir.
İlimizin en
önemli ekonomik ve istihdam kuruluşlarından birisi olan GLİ ne
yazık ki son on yılda kömür satışlarında yapılan
bazı usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarıyla sık sık gündeme
gelmiştir. Geçen dönemde de bu konuda bazı konuları yine Meclis
kürsüsüne taşımış ve hep beraber çözüm
aramıştık. Onlara girmek istemiyorum ancak tüm uyarılarımıza
ve çabalarımıza rağmen ne yazık ki aynı işletmede
bazı usulsüzlükler hâlen şekil değiştirerek devam
etmektedir.
Bugün sizlerle,
anılan işletmede yapılan, kömür satışlarında yaşanan
usulsüzlük örneklerinden bir yenisini resmî belgeleriyle paylaşmak
istiyorum. Bu konu sanayi kuruluşlarına yapılan toz kömürü
satışlarında toz kömür yerine daha büyük boyutlu kömürlerin
ilgili kamyon veya vagonlara yüklenerek devletin zarara
uğratıldığı bir konudur.
Söz konusu
işletmede üretilen linyit kömürü lavvarlarda yıkanıp cinslerine
göre sınıflandırıldıktan sonra sanayi
kuruluşlarına ve piyasaya satılmaktadır. Satılan
kömürlerin nakliyesi de kamyonlarla veya vagonlarla sağlanmaktadır.
Bu satılan kömürlerden 0,5-
Örnek
vereceğim sadece birkaç tanesi için: Rapor tarihi 12 Eylül 2012. Yüklenen
kömür 1.303 ton. Vagon isimleri: 9 adet S.EXP ve 17 adet Asfer olmak üzere
kantarcının notunu paylaşıyorum: Kırık kömür
-yani 10-18 milimetre ve +18 milimetre- yüklendi. Vardiya çavuşuna
bildirdim.
Rapor tarihi
13/9/2012. Sadece kantarcının notlarını okuyorum bundan
sonra: Vagonlara sarılan kırık kömürde +18 elenmemekte, 10-18
ve +18 oranı çok yüksek. Bir vagon da boş geçti.
15 Eylül tarihli
rapordaki not: Kırık kömürler çok iri gelince çavuşa bildirdim.
Şu no.lu vagonda firma ismi yok.
İstasyona sorularak İU yazıldı. Kontrol edelim.
17 Eylül tarihli
rapordaki not: Bütün uyarılara rağmen vagonlara 0,5-18 yerine
kırık adı altında 18,50 ve 10-18 olarak sarım
yapılmaktadır. Vagonlara %75 oranında +18 sarımı
yapılmıştır. Bunun gibi birçok not var.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanım; bu konu gerçekten hepimizin üzerine
gitmesi gereken bir konu ve ton başına ortalama günde 1.000 ton
sarıldığı düşünüldüğünde ve 150 TLlik bir
paranın da devletin cebinden çıkarılıp
başkasının cebine aktarıldığı dikkate alındığında
hepimize büyük sorumluluklar düşmekte.
Buradan Sayın
Bakanlık yetkililerini ve cumhuriyet savcılarını göreve
çağırıyorum. Bu konunun takipçisi
olacağımızı ve sonuna kadar peşini
bırakmayacağımızı ifade ediyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
Bu belgeleri
Sayın Bakanıma da ileteceğim.
BAŞKAN
Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldız, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Alim Beyin konusu üzerinde birkaç
cümle etmek isterim çok fazla vakitlerinizi almadan.
Tabii, Garp
Linyitleri Müessesesi Türkiye'nin en nadide kuruluşlarından bir
tanesi, çok uzun zamandan beri de hizmet veriyor ve bizim GLİ Müessesesi
dediğimiz bu Garp Linyitleri Müessesesince üretilen kömürler üç maksatla
kullanılıyor. Bir, termik olarak santrallerde kullanılabiliyor,
sanayide kullanılabiliyor ve ısınmada kullanılabiliyor.
Şimdi,
bunların kuralları belli, hangi kömür nerede kullanılacak ve
spektleri belli, sülfür değerleri belli, kükürt değerleri belli,
büyüklükleri belli. Müessesemizde üretilen ısınma amaçlı
kömürler parça nitelikli, +18 milim ve özel bir yakma sisteminde, stokerli
sistemlerde de yakılan fındık diye tabir edilen 10 ila 18
milim arasındaki kömürler olup bu kömürler Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız tarafından yayımlanmış
bulunan yönetmelik değerlerine de uygun olarak çalışılmaktadır.
Söz konusu bu kömürün satışı 2004 yılından bu yana
yapılmaktadır ve bayilik sistemiyle beraber yapılmaktadır.
Bu kapsamda, kurumumuzdan satılan 10 ila 18 milimlik kömür miktarı
122.727 ton civarındadır. Ocak başı satış
fiyatı da 260 TL/ton veya diğer bir deyişle, milletvekilimizin
bahsettiği gibi, 307/TL KDV dâhil olarak satılmaktadır. Ocak
başı satış fiyatı 260 TL ton, +18 milim parça kömürün
miktarı ise 662 bin ton civarındadır ve fakir aileler de dâhil
olmak üzere bizim satış fiyatı yine aynı ücretten
değerlendirilmektedir.
Sanayide
kullanılan ve toz tabir edilen 0,5 ila 10 milim arasındaki kömürler
ise başta çimento fabrikaları olmak üzere sanayi tesislerimizde ve
diğer kuruluşlarda kullanılmaktadır. Bu kömürlerin
ısınma sektöründe kullanılmasına Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca izin verilmemekte olup dolayısıyla, kurumumuz
tarafından da bunun kontrolü yapılmaktadır ve ısınma
sektörüne de satışı yapılmamaktadır. Bu kapsamda,
yaklaşık 1,2 milyon ton satış yapılmış olup
bunun da ücreti 155 TL artı KDVdir. Gerek ısınma sektörüne
gerekse sanayi sektörüne verilen kömürlerin üretimi ve satışı
açısından kurumumuzca herhangi bir sıkıntı
bulunmamakta ve hemen hemen bütün talepler de karşılanmaktadır.
Aynı bölgede
bulunan ve ısınma ile sanayi sektörüne az miktarda, yılda 100
bin ton civarında kömür satışı sağlayan Seyitömer müessesemizin
de devrinden dolayı vatandaşlarımızın veya
sanayicilerimizin herhangi bir sıkıntı
yaşamayacağını özellikle belirtmek isterim.
Şimdi,
Sayın Milletvekilimizin bahsettiği konuya gelince: Bunların
sınırları belli. Eğer uygulamadan kaynaklanan aksaklık
varsa ben de aynı çağrıda bulunuyorum, savcılığa
da suç duyurusunda bulunmak lazım, gerekli işlemleri de yapmak
lazım. Biz, dürüst çalışan bütün personelimizin
yanındayız ve dürüst çalışmayan bütün personelimizin de
karşısındayız ama bunların birbirine
karıştırılmaması lazım. Dolayısıyla
uygulamadan kaynaklanan, herhangi bir idarecimizin o anki işini
aksatmasından kaynaklanan bir sıkıntı varsa tabii ki biz
bunları araştırırız. Bu bizim yalnızca bir
vatandaşlık görevimiz değil, aynı zamanda idarecilikten
kaynaklanan sorumluluğumuzdur. Dolayısıyla biz, kırık
kömür diye tabir ettiğimiz veya fındık kömür diye tabir
ettiğimiz, spektlerini belirttiğimiz bu kömürler arasında
herhangi bir kantardan, doldurmadan, boşaltmadan veya herhangi bir
noktadan kaynaklanan sıkıntı varsa -biz bunlara Uygulamadan
kaynaklanan sıkıntılar diyoruz- bunların tabii ki üzerine
gideriz. Ben bu konunun gerek teftişçe gerekse ilgili birimlerce
araştırılmasını söylüyorum. Eğer milletvekilimiz
de talep ederse, kendisi de uygun görürse savcılığa da suç
duyurusunda bulunmasında bizim açımızdan herhangi bir mahzur
yoktur. Biz, 81 bin personelle çalışan çok geniş bir
işletmecilik yapıyoruz, Türkiyede Edirneden Karsa, Sinoptan
Hataya varıncaya kadar. Sağlam insan dokumuzla beraber
çalışmaya gayret ediyoruz. Bunu istismar edenler varsa bunlara hiçbir
şekilde göz yummayacağımızı, hiçbir şekilde
tahammül etmeyeceğimizi açıkça belirtmek isterim.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
60ıncı
maddeye göre söz vereceğim.
Önce grup
başkan vekillerine.
Sayın
Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İzmir Milletvekili Mustafa
Balbayın tutukluluğunun 4üncü yılını
doldurduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 milletvekilinin şu
anda tutuklu olduğuna ve özgürlüklerin önündeki engelleri
kaldırmanın Parlamentonun görevi olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, İzmir Milletvekilimiz Mustafa Balbay tutuklu olduğu
Silivri Cezaevinde tutukluluğunun dördüncü yılını doldurdu
bugün, beşinci yıla girdi. Sadece Mustafa Balbay değil Mehmet
Haberal, Engin Alan ve KCK davalarından tutuklu olan 5 BDPli milletvekili
de şu anda cezaevinde bulunuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü
Döneminin 8 milletvekili tutukludur şu anda. Bu bir demokrasi
ayıbıdır. Özgürlüklerin önünü açması gereken yargı, bu
defa, artık bu süreçte, özgürlüklerin önünde bir engel
oluşturmaktadır. Bu sorunu aşmak, özgürlüklerin önünü açmak,
özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmak Parlamentonun görevidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yargının yasaları kendine göre
yorumladığı bir yerde görev yasamanındır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Ankara'da
Yunus Emre Halk Çarşısında çıkan yangına, 2/B
yasasında yanlışlık yapıldığına ve
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün Ankarada
yaşanan yangında iş yerleri yanan
vatandaşlarımıza, esnaflara geçmiş olsun diyorum, Allah
beterinden korusun. Devletimiz, Hükûmetimiz bu zararı mutlaka
karşılayacaktır. Kendilerini sahipsiz, çaresiz hissetmesinler,
başka acı yaşamasınlar.
İkinci bir
husus: Dün burada kanunlaşan 2/B yasasıyla ilgili yine
yanlış yapılmıştır. Orman içi ve kenarı
köylülerinin kullandığı 2/B arazileri yine bedeliyle köylülere
verilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, orman içi ve
kenarı köylülerinin kullandığı 2/B arazilerinin bedelsiz
verilmesini, tapu iptal davalarında da devletin sebep olduğu bu iptal
edilen tapuların sahiplerine iade edilmesini talep ediyoruz. Kanunun bu
şekilde düzeltilmesi hâlinde hak doğacaktır, adaletli
olacaktır ve devletin insanımıza ve köylülerimize zulmü ortadan
kalkacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
İlk 10 milletvekiline 60ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın
Ağbaba
3.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Mustafa Balbay ve diğer milletvekillerinin
tutukluluğunu protesto ettiğine ve milletvekili olarak
giremediği Malatya Kürecikteki üsse bir ABD vatandaşının
girebilmesini kınadığına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben de, Sayın
Mustafa Balbay ve diğer milletvekillerinin tutukluluğunu bir kez daha
protesto ediyorum. Maalesef, bu Meclis, dünyada diğer meclislere
benzemeyen bir Meclis. Kendi üyeleri -8 üyesi- cezaevinde tutsak olarak
bulunmakta. Bu ayıp bu Mecliste bulunan herkese aittir ama en çok da o
milletvekillerini tutsak eden insanlara aittir.
Sayın
Başkan, AKP, Malatya-Kürecike İsraili korumaya yönelik bir füze
kalkanı sisteminin kurulmasını halktan gizleyerek
sağladı. Ben Malatya Milletvekili olarak üsse girmek için
Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı,
Pentagona ve NATO Genel Sekreterliğine başvurdum ancak her seferinde
isteğim reddedildi. Geçtiğimiz günlerde, ABD silah lobisi temsilcisi
bir ABD vatandaşı milletvekilinin giremediği üsse girerek
inceleme yaptı. Milletvekillerine kapanan kapıların bir silah
tüccarına açılmasını kınıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
4.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, İzmir Milletvekili Mustafa Balbayın
tutukluğunun 4üncü yılını doldurduğuna ve Artvinin
08HABER isimli yerel haber sitesinin Millî Eğitim
Bakanlığının istemiyle engellenmesinin nedenini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin
başında -Mustafa Balbay dördüncü yılını doldurdu
tutukluluğunun- bütün milletvekillerinin Parlamentoda yasama görevine
katılmalarını diliyorum.
Artvinde,
Artvinin en önemli yayın sitelerinden bir tanesi 08HABER. Artvin İl
Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı okul ve diğer kurumlarda
Millî Eğitim Bakanlığının resmî İnternet
sitesinden 08haber.com adresi tıklandığında Bu site
sakıncalı. İçeriğinden dolayı Millî Eğitim
Bakanlığının istemiyle TÜRK TELEKOM AŞ tarafından
engellenmiştir. şeklinde bir haber bulunmaktadır. Buradan
soruyorum: 08HABER Artvinin yerel gazetesidir. Haber değeri olan ve
kamuoyunu yakından ilgilendiren, Artvinin çıkarları ve
geleceği doğrultusunda haber yapmaya devam eden bir yayın
organıdır. Bu şekilde bir engellemenin hangi haklı nedeni
vardır, bunu merak ediyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığından da şu sorulara yanıt vermesini
bekliyoruz: 08haber.com sitesi hangi gerekçeyle yasak içerikli
sayılmıştır? İçeriğindeki sakıncalı
haberler, yazılar ve makaleler nelerdir? Hangi mahkeme kararına
dayanarak 08HABER gazetesinin erişimi engellenmiştir? Bu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tüzel
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Venezuela Devlet Başkanı
Chavezin ölümü nedeniyle başsağlığı dilediğine
ve kışlalarda yaşanan asker ölümlerinin
araştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, Venezuela Devlet
Başkanı Chavezin ölümü nedeniyle Venezuela halkına ve tüm
antiemperyalist mücadele içerisindeki halklara
başsağlığı diliyorum.
Bugün Mecliste,
evlatları kışlada şüpheli şekilde ölmüş aileler
vardı. Onlara, çocukları için İntihar etti. dediler. Her
birinin hikâyesinde bu ölümleri şüpheli kılacak unsurlar var. Yalan
beyanlar aileleri adalet arayışına yöneltmiş. Mevcut askerî
yargılamaya güvenmiyorlar. Ortak tespitleriyse çocuklarının
muhalif, Alevi, Kürt olmaları nedeniyle öldürüldükleri. Gerçek nedenler
husumet mi, savaş ortamı mı, psikolojiyi bozan ordu
hiyerarşisi mi, bunlar ortaya çıkarılmalı. On yılda
bin asker ölümü fazlasıyla uyarıcı olmalıdır. Disiplin
anlayışı, zorunlu askerlik, askerlik görevini yapanlara
ağır tahribat yaratmaktadır.
Son olarak Siirt
Pervaride cinnet geçiren asker üç arkadaşını vurmuştur.
Halkın sorununa dönüşmüş bu ölümler hakkında Meclis İnsan
Hakları Komisyonu bir alt komisyonla ciddi bir araştırma
yürütmelidir.
Aynı
şekilde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyede son günlerde tarım kredi kooperatiflerinin
başlatmış olduğu icra takiplerine ve Osmaniye Organize
Sanayi Bölgesindeki Tosçelik firmasında çalışan işçilerin
işten çıkarılmalarına ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türk tarımı can çekişmeye devam etmekte. AKPnin
yanlış politikalarıyla iflas durumuna gelen çiftçinin
kurtarıcısı bankalar ve tarım kredi kooperatifleri
olmuştur. Ancak son günlerde tarım kredi kooperatiflerinin
başlatmış olduğu icrai takibatlar ilimiz Osmaniyede,
Kadirlide yüzlerce dönüm arazilerin, Düziçinde yüzlerce çiftçinin icrayla
karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur. Evler
icra edilmekte, tarlalar, traktörler, ekipman icra edilmektedir. Tarım
Bakanından, Hükûmetten bu konuda bir yardım bekliyor çiftçimiz; bunu
duyurmak istiyorum.
Diğer
taraftan, Osmaniye Organize Sanayi Bölgesindeki Tosçelik firmasının
2.183 çalışanından 905 tanesi ÇELİK İŞ Sendikasına
kayıt yaptırmış ve bu sendika, sözleşme yapma
hakkı elde etmiştir. Geçtiğimiz ramazan ayında ve bugünlerde
ÇELİK İŞ Sendikasının bu hakkını
kaybettirmek için Tosçelik firması maalesef işçileri işten
çıkarmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanını göreve davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri
7.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Ankara Yunus Emre Halk Çarşısındaki
yangına ve mağdur olan esnafın acil ihtiyaçları için
yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ankaranın
Altındağ ilçesindeki Yunus Emre Alışveriş Merkezi elim
bir kaza sonucu yandı. 685 esnafın bütün mal varlıkları
yanarak kül oldu. Yöre esnafı perişan, çaresiz ve
şaşkın. Bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum, Allah bu millete bu tür yangınları
göstermesin bir daha.
Yangının
çıkışıyla ilgili gerçekler derhâl açığa
çıkarılmalıdır. Yaklaşık 50 milyon TLlik zarar
vardır. Vatandaşlar yangına hazırlıksız
yakalanmıştır. Vatandaşların günlük maişetini
karşılayacak paraları yoktur. Vatandaşlara acilen nakit
yardımı yapılması gerekmektedir. Yunus Emre
Alışveriş Merkezi acilen afet bölgesi ilan edilmeli,
vatandaşların vergi borçları ertelenmelidir.
Vatandaşların zararlarının tazmini ile esnafın yanan
binalarının derhâl yapılmasına
başlanmalıdır. Belediye, fırsattan istifade ederek yanan
alışveriş merkezinin yerini başka amaçlar için kullanmaya
kalkmamalıdır. Perişan esnafın acil ihtiyaçları için
başta Hükûmet olmak üzere bütün yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdemir
8.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin, Times Higher Education dergisinin Orta Doğu Teknik
Üniversitesini dünyanın en iyi 60 üniversitesinden biri olarak
gösterdiğine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Times Higher
Education dergisi her yıl dünyanın itibarı en yüksek 100
üniversitesini açıklar. Bu yıl nüfusunun çoğunluğu Müslüman
olan ülkelerden yalnızca 1 üniversite bu listeye girmeyi
başardı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Sayın
Başbakanın Hiç kimse Yahu bu nasıl öğrenci, bu nasıl
bir rektör, nasıl bir yönetim? demiyor. Bu hocalar
öğrencilerini böyle yetiştiriyorlarsa onlara yazıklar olsun,
bize böyle hoca lazım değil.diyerek hakaret ettiği Orta
Doğu Teknik Üniversitesi. ODTÜnün dünyanın en iyi 60
üniversitesinden bir olarak gösterildiği Times Higher Education Raporunun
kapağı Sayın Başbakanın hakaretlerine verilebilecek en
iyi yanıttır diye düşünüyorum. Umarım Sayın
Başbakan bu kapağı ve arkasındaki mesajları doğru
okur.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan
9.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, AKPnin denizlerimizde petrol ve
doğal gaz arama konusunda neden on yıl beklediğini ve yeni
alınan sismik araştırma gemisinin denizlerimizde yapılacak
sismik aramalarda kullanılıp kullanılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Birçok kez
hatırlatmalara rağmen iktidar bizi on yıl duymadı ve on
birinci yılında Kıbrısta Rumlar denizde gaz bulunca AKP
durumu fark etti. Geç de olsa denizlerimizde petrol ve doğal gaz arama
amaçlı jeolojik ve jeofizik araştırma yapabilecek bir
yabancı sismik gemiyi satın aldılar, geminin adını da
Barbaros koydular. 2007de yerli gemi projesini desteklemeyen, 2009da 80
milyon dolara tam donanımlı gemiyi almayan AKPnin bu gemi için 130
milyon dolar ödediğini ve bu sismik araştırma gemisiyle önce
Karadenizde, sonra Akdenizde sismik aramaların
yapılacağını ifade etti. Neden on yıl beklediniz?
Bugünlerde TPAO
ile Shell arasında Batı Karadeniz Derin Deniz Arama ve Üretim
Anlaşması imzalandı. Shellle yapılan anlaşma
gereği denizlerimizde yapılacak sismik aramalarda yeni alınan
yerli gemimiz Barbaros kullanılacak mıdır? Sismik aramayı
Türkiye mi yapacaktır?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Doğru
10.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, İmralıdaki katile kütüphane hakkı
verilirken tutuklu kahraman askerlere en fazla 10 kitap verilmesini protesto
ettiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz
pazartesi günü İstanbul Milletvekilimiz Engin Alanı Sincan
Cezaevinde milletvekili arkadaşlarımızla beraber ziyaret ettik.
Engin Paşa, Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurlu duruşu içerisinde
dimdik ayaktadır. Hainlerin dışarıda, kahramanların
hapiste olduğu zamanı yaşıyoruz ancak Türk milleti
yapılan her türlü yanlışı affetmeyecektir.
İmralıdaki katile kütüphane kurulması hakkı verilirken,
kahraman askerlerimize en fazla 10 kitap verilmektedir, bu durumu protesto
ediyoruz.
Hak yerini
bulmalı, kahramanlar derhâl serbest bırakılmalıdır
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
11.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İzmir Milletvekili Mustafa
Balbayın tutukluluğunun 4üncü yılını
doldurduğuna ve okullardaki olumsuz fiziki koşullara ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Milletvekili
arkadaşımız Mustafa Balbay dört yıldır zulümhanededir.
Teslim olmasını bekleyenler boşuna beklemektedir. Demokrasi için
direnenlere selam olsun diyorum.
Sayın
milletvekilleri, halkevlerinin yayımladığı ve 17
Aralık 2012-17 Ocak 2013 tarihlerini kapsayan eğitim raporu
okulların fiziki koşullarında oldukça fazla
sıkıntı olduğunu gösteriyor. Okulların yüzde 20sinde
kütüphane ve laboratuvar, yüzde 70inde spor salonu, hemen hepsinde
sağlık odası ve sağlıkçı bulunmuyor.
Okulların yüzde 80inde de yeterli temizlik görevlisi bulunmazken yüzde
40ı engellilere uygun değil. Benzer sıkıntılar tarafıma
ulaşıyor. Son olarak Beykozdaki Paşabahçe İlköğretim
Okulu, Pendik Çamçeşme İlköğretim Okulu, Ataşehir Barbaros
Mahallesi Sare Selahattin Uzel İlköğretim Okulu, Rabia Leman
İlköğretim Okulu gibi yüzlerce okulda temizlik görevlisinin
bulunmadığı bilgisi tarafıma ulaştı.
Sıkışık ve olumsuz şartlarda okuyan öğrencilerimiz
büyük bir salgın hastalık tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çelik
12.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, nükleer santrallere, hidroelektrik santrallere ve
fosil yakıtlara karşı yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanılması ve erkek egemenlikçi zihniyetin
aşılması gerektiğine ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bugün enerji
piyasasını görüşeceğiz. Nükleer santrallere, hidroelektrik
santrallere ve fosil yakıtlara karşı yenilenebilir enerji
kaynaklarını bilince çıkarmalı, bunu her alanda
kullanmanın savunusu içerisinde olmalıyız diyorum.
Keza, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü kutladığımız bugünlerde de erkek
egemenlikçi zihniyeti aşmalı
Herkesi, özellikle
de Meclisi demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü anlayışın
arkasında olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak ve 21 milletvekilinin, baz
istasyonlarının ve cep telefonlarının insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/529)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Mobil telefonlarla
haberleşmeye yönelik kapsama alanı sağlanabilmesi amacıyla
baz istasyonları kurulmaktadır.
GSM şebekelerinin
kurdukları baz istasyonları halktan yoğun tepki görünce GSM
şirketleri farklı taktik ve çözümlerle bu sorunu aşmaya
çabalamaktadır. Ağaç şeklinde, saat kulesi şeklinde, mobese
kamerası şeklinde... Değişik figürlerde camilere,
hastanelere, okullara, çocuk parklarına dikilmekte ya da monte
edilmektedir.
Elektromanyetik
kirlilik adı verilen bir tür çevre kirliliğine neden olan baz
istasyonları beyin tümörü, lösemi gibi hastalıklara sebep olduğu
ileri sürülmekte ve kamuoyunda yoğun bir biçimde kanserin en önemli nedeni
olarak gösterilmektedir. Kamuoyunda her geçen gün kanser
hastalıklarının ve buna bağlı ölümlerin
arttığı dile getirilmektedir. GSM şirketlerinin salt kâr
endeksli politikaları insanlarda derin bir öfkenin birikmesine neden
olmaktadır. İnsan sağlığına verdikleri
zararları ve can kayıplarını azaltmak, maddi ve manevi
olarak hastaların yanında olduklarını göstermek için, GSM
şirketlerinin kârlarından bir kısmını (belirlenen bir
yüzdelik dilimini) kanser araştırmaları ve kanser
hastalarının tedavisi için sivil toplum kuruluşlarına
aktarma gibi bir yaklaşım içinde olmaları önemlidir. Ancak bu
tür bir düşünceleri ve çabalarının olup olmadığı
bilinmemektedir.
13.05.2003 tarihli
Yargıtay kararıyla "Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar
öncelik ve önem yaşamaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir
hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir
sonuç olarak kabul edilemez, insan yaşamında tehlike yaratan bir
hizmetin, kişi ve yaşamı önüne geçmesi ve ona üstünlük
tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez"
denilerek uygun görülmeyen baz istasyonları kuruldukları yerden
kaldırılmıştır. Ancak, Yargıtay tarafından
kabul edilen bu karara rağmen baz istasyonları yaşam
alanları içinde dikilmeye devam ediyor. Bu tür istasyonlar kurulurken,
kuruldukları yer itibariyle yerleşim alanı içerisinde oturan
vatandaşlardan izin almaları gerekmektedir. Birçok yerleşim
alanında müsaade verilmemiş olmasına rağmen baz
istasyonları dikilmeye devam edilmiştir. Anayasanın 56/1 maddesi
"Herkes sağlıklı çevre hakkına sahiptir." denir.
Anayasanın 56/2 maddesi ise; "Çevre
sağlığını ve kirlenmesini önlemek devletin ve
vatandaşın görevidir." denilmektedir.
Anayasa
alınan kararların, kanunların, yönetmeliklerin üzerinde
olmasına rağmen insanların yoğun olarak
yaşadığı yerlerde baz istasyonlarının hizmet
vermeye ve kurulmaya devam etmeleri ciddi tepkilere neden olmakta ve
insanları endişeye sevk etmektedir. Diğer yandan alkol ve
sigaranın satışında ve kullanımında yaş sınırlaması
olmasına rağmen, sigara paketlerinin üzerinde sağlığa
zararlıdır-öldürür uyarısı bulunmasına rağmen
cep telefonları için böyle bir sınırlama ve uyarının
yapılmaması şaşırtıcıdır. Cep telefonu
kullanımı yaşı giderek küçülüyor ve çoğalıyor.
İnsan ve
çevreye son derece zararlı radyasyon yayan bu cihazların bu şekilde
insan hayatını tehdit eder boyutlarda kullanılması ve
halkın kandırılmasına göz yumulmaması gerekmektedir.
Bütün bu veriler
ve analizler doğrultusunda özellikle baz istasyonlarının
sağlığa olumsuz etkileri tespit edilmeli ve bu konudaki bilgi
kirliliğine son verilmelidir. Sonrasında ise baz
istasyonlarının yerleşim alanları dışına
çıkarılmasının koşulları
araştırılmalı ve bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Ayrıca, çocukların cep telefonu kullanmamaları için ne tür
düzenlemelerin yapılabileceği araştırılmalı ve
halkın bilgisine sunulmalıdır.
Bu sebeple,
Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Erdoğan
Toprak (İstanbul)
2) Ali
Serindağ (Gaziantep)
3) Bülent Tezcan (Aydın)
4) Muharrem
Işık (Erzincan)
5) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
6) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
7) Turgay Develi (Adana)
8) Hasan Akgöl (Hatay)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Doğan
Şafak (Niğde)
11) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
12) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
13) Tolga Çandar (Muğla)
14) Levent Gök (Ankara)
15) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
16) Arif Bulut (Antalya)
17) Gürkut Acar (Antalya)
18) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
19) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli
20) İhsan
Özkes (İstanbul)
21) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
2.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli ve 23 milletvekilinin, istihdamda ve sosyal alanlarda cinsiyet
ayrımcılığının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/530)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarih boyunca
bilinen ilk sömürü ve baskı düzeni cinsiyet
ayrımcılığına dayalı iş bölümüyle
başlamış ve zamanla kadın emeğinin ve bedeninin
baskılanmasına dönüşmüştür. Ataerkil sistem olarak da
adlandırılan bu düzen kadınların binlerce yıl boyunca
tahakküm altına alınmasının da başlıca nedenidir.
Zamanla çeşitli dönüşümler yaşanmasına karşın
çalışma yaşamında kadın ile erkek arasındaki
eşitsizlik giderek artmıştır. Üretici güçlerin
gelişmesinin yanı sıra yeni ekonomik modeller ile
çalışma yaşamı ve kültürel normlardaki değişimler
de bu eşitsizliğin güçlenmesine engel olamamıştır.
Kadınların
iş gücüne katılım ve istihdamı konusu bütün dünyada
olduğu gibi, Türkiye'de en önemli sosyal ve toplumsal sorunlardan
birisidir.
Ülkemizde
kadınların iş gücüne katılımları 1950'lerden bu
yana düşmektedir. 1950'lerde ağırlıklı olarak
tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi statüsünde istihdam edilen
kadınlar özellikle 1990'lı yılların sonundan itibaren
hız kazanan politikalar ve göç sonucu kentlerde iş gücüne dâhil
olamamıştır.
AB ülkeleri ile
karşılaştırıldığında ülkemizdeki
kadın istihdam oranları son derece düşüktür. Türkiye'de
çalışma yaşındaki sadece 4 kadından 1i iş gücüne
katılmakta, iş gücüne katılanların yüzde 14'ü işsizlik
sorunu ile karşı karşıya kalmakta, kadınların
çoğu sosyal güvenceden yoksun biçimde çalışmakta ve
ayrımcılığa uğramaktadırlar.
Türkiye'de
kadınların iş gücüne katılım oranı (istihdam
edilen ve işsiz kadınların çalışabilir yaştaki
kurumsal olmayan kadın nüfusuna oranı) 1989 yılında yüzde
36,2 iken 1999'a gelindiğinde yüzde 30'a, 2009'a gelindiğinde
ise yüzde 25'in altına düşmüştür. Yani son 20 yılda
kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 28
azalmıştır.
Kadınların istihdam oranı (istihdam edilen
kadınların çalışabilir yaştaki kurumsal olmayan
kadın nüfusuna oranı) 1989'da yüzde 32,7 iken, 1999'a
gelindiğinde yüzde 27,7'ye, 2009'a gelindiğinde ise yüzde 22,3'e
düşmüştür. Yani son 20 yılda kadınların istihdam
oranı yüzde 31,8 azalmıştır. İstihdam kadar bir
diğer önemli konu ise istihdamın hangi koşullarda
sağlandığıdır. Günümüzde ücret ya da yevmiye karşılığı
çalışan dört kadından biri enformel (biçimsel olmayan) istihdam
edilmektedir. İstihdam alanlarına baktığımızda da
cinsiyet eşitsizliği açıkça görülmektedir.
Öte yandan üyesi olmaya çalıştığımız
Avrupa Birliği, Lizbon stratejisinde belirlendiği üzere
kadınların istihdam oranını yüzde 60lara
çıkarmayı hedeflerken, Türkiye'de bu oranın yüzde 23ler
düzeyine düşmesi, ülkemizde kadın istihdamı konusunun istihdam
politikalarının merkezinde yer alması gerekliliğini
göstermektedir.
Meslek gruplarına göre istihdam verileri incelendiğinde de
ülkemizde cinsiyete dayalı iş bölümünün sürdüğü görülmektedir.
2009 yılı itibarıyla kadınların yüzde 50'si
tarım-hayvancılık işleri ve nitelik gerektirmeyen
işlerde çalışmakta, erkeklerde bu oran yüzde 27,6'da
kalmakladır. Üst düzey yönetim ve müdürlük gibi karar alma ve uygulamaya
ilişkin mesleklerin kadın istihdamındaki payı yüzde 3,1
iken erkeklerde bu oran yüzde 12,1'dir. Profesyonel meslek
mensuplarının kadın istihdamındaki payı yüzde 10,1
iken bu oran erkeklerde yüzde 5,7'dir. Bu meslek grubunun kadın istihdamındaki
payının daha yüksek olması, eğitimli kadın iş
gücünün öğretmenlik, doktorluk, avukatlık, muhasebecilik gibi
mesleklerde yoğunlaşmasının sonucudur.
Öte yandan üyesi olmaya çalıştığımız
Avrupa Birliği, Lizbon stratejisinde belirlendiği üzere
kadınların istihdam oranını yüzde 60'lara çıkarmayı
hedeflerken, Türkiye'de bu oranın yüzde 23ler düzeyine düşmesi,
ülkemizde kadın istihdamı konusunun istihdam politikaların
merkezinde yer alması gerekliliğini göstermektedir.
ILO'nun kadın-erkek eşitliğini düzenleyen ve kadın
istihdamını teşvik eden 100, 111, 122 ve 142 sayılı
sözleşmelerini imzalayan ülkeler arasında Türkiye de vardır. Bu
kapsamda 10 Şubat 2009 tarihinde Lizbon'da "Ulusal Saygın
İş Programı mutabakat zaptı imzalanmıştır.
Bu imzayla, kadın-erkek eşitliğinin ve istihdamının arttırılması konusunda
ILO'nun genel çerçevesinde mutabık kalınmıştır.
Bu çerçevede;
kadının toplumun her kesiminde ve her alanında eşit
olmasını sağlayacak mesleki ve sosyal
ayrımcılığı önleyecek adımların
atılması, karar alma mekanizmalarında yer almasını
sağlayacak atılımların yapılması, kadın
girişimciliğinin teşvik edilmesi ve desteklenmesi, altına
imza attığı ILO'nun "Ulusal Saygın İş
Programı mutabakat metninin gereğini yerine getirmesi, yüzde 71'lere
varan kayıt dışılığın önlenmesi, istihdamda
cinsiyet ayrımcılığının önüne geçilmesi ve
kadın istihdamının AB ülkeleri ortalaması olan yüzde
50lere çıkartılması amacıyla, Anayasanın 98inci,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Sena Kaleli (Bursa)
2) İlhan
Demiröz (Bursa)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) Bülent Tezcan (Aydın)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) Muharrem
Işık (Erzincan)
7) Turgay Develi (Adana)
8) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
9) İhsan
Özkes (İstanbul)
10) Hasan Akgöl (Hatay)
11) Erdal Aksünger (İzmir)
12) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
13) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
14) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
15) Tolga Çandar (Muğla)
16) Levent Gök (Ankara)
17) Şafak
Pavey (İstanbul)
18) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
19) Arif Bulut (Antalya)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
22) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
23) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
24) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
3.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve 19 milletvekilinin, Adana ilinin turizm potansiyelinin
ve yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/531)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
"Adana ilinin
turizm potansiyelinin tespiti ve yaşanan sorunların
araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi"
amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 02.02.2012
1) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
2) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
3) Özcan Yeniçeri (Ankara)
4) Bahattin
Şeker (Bilecik)
5) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
6) Ali
Uzunırmak (Aydın)
7) Celal Adan (İstanbul)
8) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
9) Sümer Oral (Manisa)
10) Mehmet
Şandır (Mersin)
11) Koray
Aydın (Trabzon)
12) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Alim
Işık (Kütahya)
14) Münir Kutluata (Sakarya)
15) Faruk Bal (Konya)
16) Oktay Öztürk (Erzurum)
17)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
18) Sinan
Oğan (Iğdır)
19) Reşat
Doğru (Tokat)
20) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Adana Toros
Dağlarının güneyinde yer alan Çukurova'da Seyhan Nehri üzerinde
kurulmuştur. Akdeniz'e yaklaşık 160 km'lik kıyısı
bulunan Adana, Avrupa'yı Asya'ya bağlayan önemli ulaşım
yolları üzerindedir. Doğusunda Osmaniye 90 km, Hatay 190 km,
kuzeydoğusunda Kahramanmaraş 187 km, kuzeyinde Kayseri 332 km,
kuzeybatısında Niğde 205 km, batısında İçel 70
km. Orta Doğu ile kara ve demir yolu bağlantısı Adana
üzerinden yapılır. Bu bağlantı Toroslarda Gülek
Boğazı'ndan sağlanır. İl yüz ölçümünün yüzde 49
dağlık, yüzde 23 yaylalar ve yüzde 27 ova ve düzlük alandır.
Güneyden kuzeye gidildikçe Toroslara varınca yükseklik 2.500 metreyi
aşar. Torosların etekleri Akdeniz'e doğru ova biçimini
alır. İç Anadolu'dan doğan Seyhan ve Ceyhan nehirleri Akdenize
akar. Toros Dağlarının zirvesinde yedi göller vardır.
Seyhan Nehri üzerinde Seyhan ve Çatalan baraj gölleri, Ceyhan Nehri üzerinde
Aslantaş baraj gölü ile Karataş'ta Akyatan ve Ağyatan kuş
cenneti gölleri vardır.
MÖ 1900 Luvi
Krallığı (Hititlerin bir kolu), MÖ 1500-1333 Arzava
Krallığı (Hititlerden ayrı doğu kökenli bir grup), MÖ
1900-1200 Hitit Krallığı, MÖ 1190-713 Kue
Krallığı (Frigler), MÖ 713-660 Asur Krallığı, MÖ
663-612 Kilikya Krallığı, MÖ 612-333 Pers
Satraplığı, MÖ 333-323 Helenistik dönemi, MÖ 312-1333
Selökidler, MÖ 178-112 Karsunlar dönemi, MÖ 395-638 Bizanslılar ve MS 638
İslam devri sırasıyla Ermeni Krallığı,
Mısır Türk Memlukluları, Ramazanoğulları,
Osmanlılar, Fransızlar tarafından işgal edilen Adana 5 Ocak
1922'de kurtarılmıştır. Böylece tarih boyunca on ayrı
ve büyük medeniyete, 18 ayrı siyasi yapılaşmaya şahit
olmuştur.
Seyhan ve Ceyhan
nehirlerinin deltasında verimli sulak arazide kurulu Adananın tarihi,
coğrafi konumu nedeni ile MÖ 6000 yıllarına uzanmaktadır.
Adana, Antik Kilikya Bölgesinin en önemli şehirlerinden birisidir.
Hititlerden Osmanlıya, gelmiş geçmiş birçok medeniyetlerin
beşiğidir. Adını Yunan mitolojisine göre Gök
tanrısı Uranus'un oğlu Adanus'dan almıştır.
Toroslardan ovada geniş kıvrımlar yaparak Akdeniz'e dökülen
Seyhan (Sarus) Nehrinin kıyılarında kurulmuştur.
Adana'nın merkezinde bulunan Tepebağ Höyüğü, insanoğlunun
yerleşik hayata geçtiği neolitik döneme aittir. Tarihi MÖ 6000
yılına kadar dayanan dünyanın en eski yerleşim
birimlerinden birisidir. Adana Kiznuwatna Krallığı'nın
merkezi iken MÖ 1350lerde Hitit Federasyonuna dâhil olmuştur. MÖ 9uncu
yy.da Asurluların, MÖ 7nci yy.da İranlıların eline
geçmiştir. MÖ 333'de Büyük İskender ve ordusuna ev sahipliği
yapan Adana, İssos Savaşından sonra Makedonyalıların,
İskender'in ölümünden sonra da Selefkilerin eline geçmiştir.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Adana ilimiz
kültür turizminde gereken ilgiyi gördüğünde önemli bir turizm bölgesi
olması içten bile değildir. Önemli tarihî yerleşim
alanlarından Anavarza (Dilekkaya köyü), Şarköy (Komana), Misis
(Yakapınar), Magarsos (Athena Tapınağı), Ayas (Aigaiai),
Akören yeri, Sirkeli Höyüğü, Ceyhan-Sirkeli Muvattali Kabartması,
Kastaba ören yeri yüzyıllardır tarihi günümüze taşıyan
yerleşim yerleridir.
Akdeniz'e yaklaşık 160 km'lik
kıyısı bulunan Adana bu kadar uzun kıyı şeridiyle
yazlık turizmde de yeterli başarıyı
yakalayamamıştır. En son verilere göre 2010 yılında konaklayan
yerli ve yabancı turist sayısı 494.687 kişidir. Bu
rakamın içinde yerli, yabancı turistler ve iş için gelen
vatandaşlardan oluştuğuna bakarsak, diğer kıyı
şeridi bulunan Akdeniz ve Ege illerinin yanında çok düşük bir
rakam olduğu görülmektedir.
2003 yılından beri ülkemizi tek
başına yöneten AKP hükûmetleri döneminde de beklenen kamu
yatırımlarını alamayan Adana ili, 2011 döneminde özel
idareden de gerekli olan yardımı almamıştır.
Başka bir ifadeyle, diğer alanlarda olduğu gibi turizm
yatırımlarında da Adana ili AKP hükûmetleri tarafından
unutulmuş bir il olmuştur.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle, Adana ilinin turizm potansiyelinin ve
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla "Meclis
araştırması açılması" gerekli görülmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
arkadaşları tarafından, kadın ve erkek istihdamı
arasındaki uygulama farklılıklarının
araştırılması amacıyla 20/2/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 06.03.2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gergince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Pervin BULDAN
Iğdır Milletvekili
Grup Başkanvekili
Öneri:
20 Şubat 2013
tarihinde, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları
tarafından verilen, (2656 sıra nolu), "Kadın ve erkek
istihdamı arasındaki uygulama
farklılıklarının" araştırılması
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 06.03.2013 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisi olarak verdiğimiz araştırma önergesi için
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi 8 Mart haftasındayız. 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu gün hem dünyanın birçok ülkesinde hem
de ülkemizde bir mücadele günü olarak kutlanmaktadır. Özellikle 1957
yılında Amerikada başlayan bu direniş, eşit işe
eşit ücret talebi aslında bu yıl yüz yıl oldu- yüz
yıldır devam eden bir mücadeleyi de beraberinde getiriyor. Yüz
yıldır kadınlar eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi
yürütüyorlar. Bu vesileyle aslında bu önergemizi indirdik.
Özellikle
eşit işe eşit ücret talebini tekrardan gündemleştirmek,
kadın istihdamı üzerinde bu kadar tartışma yürütülürken bu
kadın istihdamında gerçekten nasıl, uygulamada ne gibi sorunlar
yaşandığı konusunun
araştırılmasını öneriyoruz. Umarız bugün burada
bu kabul edilir. Gerçi bu temennimiz hiç kabul edilmiyor ama biz yine de bunu
ifade ederek başlayalım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün aslında alanlarda olan
binlerce kadın yine, eşit işe eşit ücret, kadına
yönelik şiddet, demokrasi, eşitlik talebiyle sokaktalar. Özellikle,
Demokratik Özgür Kadın Hareketinin bu yıl Rozalardan Sakinelere yolunuz
yolumuz, mücadeleniz mücadelemizdir. sloganıyla
başlattığı ve her gün birçok alanda mitinglerle kadın
gündemini bir şekilde kamuoyuna duyurmak için yaptığı
mitingler var. Ben buradan bir kez daha, bugün sokakta olan, mücadele eden
başta Demokratik Özgür Kadın Hareketi olmak üzere, sosyalist
kadınları, feminist kadınları, kadın mücadelesinde yer
alan tüm kadınları saygıyla, sevgiyle selamlıyor ve 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Tabii, bugün
sokaklarda olamayan kadın arkadaşlarımız da var.
Kadınlarla birlikte, aslında eşitlik ve özgürlük mücadelesi
yürüten ama şu an zindanda, dört duvar arasında olan
arkadaşlarımız da var. Özellikle, politik mücadelede Kürt
kadınları çok daha baskı altına alınıyor. Bugün,
500e yakın arkadaşımız, bizimle birlikte siyaset yapan,
kadına özgürlük mücadelesi veren 500e yakın
arkadaşımız şu an zindanlarda. Buradan milletvekillerimiz
Sayın Selma Irmak, Sayın Gülser Yıldırım ve geçen
dönem bu kürsüde çok söz alan Van Milletvekilimiz Sayın Fatma Kurtulan,
yine belediye başkanlarımız Leyla Güven ve Çağlar Demirel
şahsında, tüm zindanda bulunan, eşitlik ve özgürlük mücadelesi
nedeniyle zindanda olan tüm kadınlara da buradan saygı ve
sevgilerimizi iletmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz bu kürsüde kadına yönelik şiddeti,
kadınların istihdam sorununu, kadınların eşitlik
taleplerini çok defa dile getirdik. Her defasında -aslında her siyasi
parti bu konuda, bu tip konuları da gündemleştirerek- buna nasıl
çözüm bulabiliriz üzerinden çok tartışma yürüttük. Biz,
Barış ve Demokrasi Partisi olarak şuna inanıyoruz:
Kadın meselesi sadece bir siyasi partinin meselesi değildir, siyaset
üstü bir meseledir, böyle ele alınmak durumundadır. Çünkü dünyada
toplumun yarısını kadınlar oluşturuyor. Eğer
toplumun yarısını kadınlar oluşturuyorsa toplumun
yarısının görülmediği, yok sayıldığı, eşit
olmadığı bir toplumda sorunların çözülmesi mümkün
değildir. Bunun altını her defasında çizdik, bir kez daha
çizmekte yarar görüyoruz ve o yüzden kadın politikaları konusunda
bütün siyasi partilerin ortak davranması gerektiğini, bunun
geleceğimiz açısından önemli olduğunu bir kez daha ifade
ediyoruz.
Bu Mecliste birçok
yasa çıkartıldı, birçok konuşmalar yapıldı ama
hâlâ sorunlarımız çözülmedi. Hâlâ bu Parlamentoda 550
milletvekilinden sadece 78i kadın yani yüzde 14 kadın temsili var,
hâlâ bu ülkede 3 bine yakın belediye başkanından sadece 27si
kadın. Yine, üst düzey yönetime baktığınızda
kadınlar yok, Bakanlar Kurulunda sadece bir kadın bakan var. Bütün bu
tabloya baktığınızda bile, hâlâ kadınlar olarak çok
fazla yol almamız gereken durumlar var.
Yine, diyelim ki
kadına yönelik şiddet konusunda, geçen yıl 8 Martta özellikle
burada bir sözleşme imzalandı ve bu konuda İstanbul
Sözleşmesini bütün siyasi partiler onayladı Bu çok önemli. dedik.
Ondan sonra, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yasa
çıkartıldı, bunu da önemsedik ama hâlâ kadınlar
katledilmekten kurtulamadı, kadına yönelik şiddet ortadan
kalkmadı. Ocak ayında bile 18 kadın erkekler tarafından
şiddete maruz kılınmış, öldürülmüş durumda yani
18 kadın öldürüldü, yüzlercesi işkenceye maruz kalmış.
Bunun adı aslında şiddet değil, işkenceye maruz
kalmış durumdalar.
Bütün
bunların bir nedeni var. Bütün bunların nedeni: Bu kürsüde defalarca
ifade ettiğimiz gibi zihniyet yani siz kadın ve erkeği eşit
görmediğiniz sürece ne yazık ki bu şiddet devam edecek.
İstihdam alanında kadının işte durumu şimdi yüzde
30larda Türkiye'de, bu devam edecek, kadınları aile içerisine mahkûm
ettiğiniz sürece bu devam edecek. Kaldı ki araştırmalar şunu
gösteriyor: Kadınlar daha çok çocuk doğurdukça istihdamdan daha çok
geride bırakılıyor yani kadın istihdamını çocuk
doğurma oranına göre ifade ettiğinizde bile, bu durumun
kadınlar açısından ne kadar negatif bir durum olduğunu bir
kez daha görüyoruz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, AKP Hükûmeti şiddeti önleme
merkezleri kurdu, KOZAlar; bunu, Sayın Bakan Fatma Şahin öyle
törenlerle açtı Kamuoyunda çok iyi işler yapıyoruz. diye.
Şimdi, bakıyorsunuz buna, bu yine sorunları çözmüyor. Ne
yaptı? Kadınlar yıllarca mücadele ettiler Şiddeti önleme
merkezleri olsun, kadınların başvuracağı alanlar
olsun, bu çok önemli bir gelişme. diye ama AKP Hükûmeti bunu aldı,
merkezîleştirdi. Yerel yönetimlerin şimdi hiçbir özerkliği
kalmadı, her şey merkezî, bütün bilgiler merkezî olacak, bütün
şeylere merkezî olarak karar verecek. Kadın örgütlerinin söz
hakkı bile yok burada. Bu, başka sorunlara neden oluyor. Kadın
örgütleri kaldı ki bu konuda buna itiraz ediyorlar. KOZA diye
açıldı, ŞÖNİMlere itiraz ediyorlar yani bu merkezlerin açılması
değil, bu merkezlerin hangi mantıkla, nasıl bir mantıkla
açıldığı meselesi önemli. Bu, kadına yönelik
şiddeti önlemiyor, aksine yani şiddete uğrayan
kadınların geleceğine dair de çok ciddi sorunlara neden oluyor.
Bütün bunları biz 8 Mart vesilesiyle bir kez daha
hatırlatıyoruz.
Buradan özellikle
AKP Hükûmetindeki kadın milletvekillerine çağrımız
şudur: Değerli milletvekilleri, kadın meselesinde Ben
yaptım, oldu. yaklaşımı kabul edilebilir bir nokta
değildir. Biz de katkılarımızı sunmak istiyoruz, biz
de gerçekten kadına yönelik şiddet konusunda yıllardır
çalışıyoruz, yıllardır mücadele ediyoruz, kadın
örgütleriyle birlikte bu konuda önemli bir noktaya geldik. O zaman, bunu
birlikte yapalım. Şimdi, şöyle bir yapı oluyor: Kadın örgütlerinin
görüşleri alınıyor ama yasa yapım sürecine gelindiğinde
ya da işte bu konuda uygulamalara gelindiğinde kadınlar bu
işin dışında. Bu, kabul edilebilir bir nokta değil.
Kaldı ki bu, bize bir şey kazandırmıyor, aksine
kaybettiriyor. Bunun bir kez daha altını çizmek istiyoruz.
Yani şimdi,
biz eğer 8 Martı bir kez daha hatırlıyorsak, kutluyorsak
bunun bir mücadele yolu olduğunu bir kez daha hatırlayalım.
Mesela, biz BDPli kadın vekiller olarak bir önerge verdik 8 Mart tatil
olsun diye -40a yakın ülkede 8 Mart tatil- ücretli izne
ayrılsın insanlar diye ama AKP Hükûmeti bunu gündemine dahi
almadı. Sayın Fatma Şahinin kendisine de ifade ettik -geçen
yıl İstanbul Sözleşmesini imzaladık- bu yıl da o
zaman 8 Martı tatil yaparak kadınlara bir hediye sunalım, gerçekten
kadın mücadelesinden yanaysak bunu yapalım diye. Bu konuda herhangi
bir uygulama yok. Üstelik Bu, başka bir ayrımcılık olmaz
mı? gibi bazı itirazlar da oldu. Oysa, kadınlar bu sistemde o
kadar çok ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyorlar
ki kadınların yaşadığı bu
ayrımcılık hiç görülmüyor, işte bir gün kadınlara
tatil olması meselesi ayrımcılık olur diye engellenmeye
çalışılıyor. Bu, çok ciddi bir sorun, bunun bir kez daha
altını çizmek istiyoruz.
Şu çok mutlu
ediyor bizi: Kadınlar her şeye rağmen sokakta, her şeye
rağmen direniyor, her şeye rağmen eşitlik ve özgürlük
mücadelesi veriyor ve bunu kazanacak. Bugüne kadar gelen kazanımlar çok
önemli, biz bunları çok önemsiyoruz.
Tabii, buna
karşı, baskıyla da karşı karşıya.
Örneğin, kadına yönelik şiddete dikkat çekmek meselesiyle
Cağaloğlunda Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının önünde bir eylem yaptı 23 kadın.
Dövülerek gözaltına alındılar, karakolda da şiddete maruz
kaldılar. Yani şiddete karşı olduğunu söyleyen bir
Bakanlık, aslında kadınlara başka şiddeti uygulayarak
kendi sesini de kısıyor.
Bütün bu uygulamaların
temel nedeni de kendi durduğu noktadan kadın politikalarına
bakmak. Yani dolayısıyla, kadınlar üzerindeki politik
şiddeti de bir kenara atamayız. Bugün Türkiyede binlerce kadın
aslında, itiraz ettiği için, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdiği
için -başka devletin işte yargı organına- polis, asker
denetiminde politik şiddete maruz kalıyor.
Bunun da
altını bir kez daha çizmek istiyoruz: Eğer şiddete
karşıysak, bir bütün, şiddete karşı olmak
durumundayız. Bunu yapmadığımız sürece şiddeti
ortadan kaldırmayacağız, bunu yapmadığımız
sürece kadın alanındaki istihdamı artırmayacağız
ve kadınların toplumdaki yeri değişmeyecek.
Sonuç olarak
şunu ifade etmek istiyorum: Bir toplumda kadın özgür değilse o
toplumun özgür olması mümkün
değildir. Türkiyede dolayısıyla demokrasi ve özgürlük
düzeyi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) -
kadının özgürlük düzeyiyle
bağlantılıdır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlu.
Buyurun Sayın
Dedeoğlu. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Kahramanmaraş
birlikteliği
Buyurun.
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kadının istihdamıyla
ilgili grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde uygulanan hükûmet ve ekonomi politikaları bütün
kesimleri olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Her gün binlerce insan
işini kaybetmekte ve evine ekmek götüremez hâle gelmektedir. Emeği
para etmeyen insanlar köylerini terk etmekte ve yeni iş bulma umuduyla
büyük şehirlere göç etmek durumunda kalmaktadırlar. Şehirlere
göç eden bu insanlar açlık ve yoksulluk sınırı altında
yaşamaya mahkûm edilmektedirler. Şehirlere göç eden bu insanlara
iş bulmak elbette ki kolay değil. Kısa süreli çalışmak
zorunda kalan insanların büyük bir çoğunluğu devlet
yardımlarıyla ayakta kalmaya çalışmaktadırlar. Sürekli
olarak değişen toplum düzeni ve beraberinde getirmiş olduğu
şartlar ülkemizde ailenin konumunu yakından etkilemiştir. Hayat
pahalılığı ve düşük ücretle çalışma koşulları
iş dünyasında yer almaya âdeta zorlanmaktadır.
Her ne kadar
özellikle 1980li yıllardan itibaren Türkiyede kadınlar ekonomik ve
sosyal alanda daha aktif bir şekilde yer almaya başlamış
olsalar da bu yeterli olmamıştır. Ülkemizde kadın
istihdamı, maalesef, yeterli düzeyde değildir. Resmî rakamlar da bunu
açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Devlet Personel
Başkanlığı verilerine göre, genel ve özel bütçeli
kurumlarda çalışan 2 milyon 194 bin 598 kişiden yalnızca
850.203ü kadın personel olarak çalışmaktadır. Ülkemizde
üst düzey kadın bürokrat sayısı da oldukça
sınırlıdır. Ülkemizde kadın müsteşar neredeyse
hiç yoktur. Türkiyede kadınların iş gücüne katılım
oranı oldukça düşüktür. Bunun tek nedeni bugüne kadar uygulanan
yanlış politikalardır. Hâlbuki özel sektörde çok sayıda
Türk kadını başarılı bir şekilde yönetim kurulu
başkanlığı ve yöneticilik yapabilmektedir. Bu
başarının kamu kurum ve kuruluşlarında da başarılı
olacağına inanmaktayız. Bu konuda ilk adımlar eğitim
konusunda atılmalı ve kız çocuklarının eğitime
katılımı tam anlamıyla sağlanmalıdır.
Özellikle kırsal kesimde kız çocukları eğitim ve
öğretime tüm çabalara rağmen istenilen düzeyde ulaşamamıştır.
Bu nedenle kadınlar sayısal olarak hem eğitim hem de istihdam
konusunda erkeklerin gerisinde kalmışlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin toplam nüfusunun yüzde
50,2si erkekler, yüzde 49,8i ise kadınlardan oluşmaktadır.
Yani, erkek nüfus ile kadın nüfusumuz neredeyse birbirine eşit
durumdadır. Nüfusumuza göre erkek ve kadın
dağılımı bu şekildeyken, Türkiyede
kadınların iş gücüne katılım oranı erkeklerin
iş gücüne katılım oranının üçte 1i kadardır.
Bugün gelinen
noktada ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunlar artmıştır.
TÜİK verilerine göre 2000 yılında 34.862 olan ülkemizdeki
boşanma sayısı 2010 yılında maalesef 118.568e
yükselmiştir.
Ülkemizde intihar
olaylarında artış meydana gelmiştir. Yine TÜİK
verilerine göre 2000 yılında 1.802 olarak gerçekleşen intihar
sayısı 2010 yılında -yine maalesef olarak diyorum- 2.933e
çıkmıştır.
Türkiyede son
yıllarda, çocuk evi, sevgi evi, yetiştirme yurdu, koruyucu ailelik,
şefkat evleri, kadın konukevleri sayısı sürekli olarak
artmaya başlamıştır.
Ülkemizde
açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan
kişilerin sayısı da sürekli olarak artmaktadır. Asgari
ücretlinin tamamı ve emeklilerin de büyük bir kısmı Hükûmet
tarafından yoksulluk sınırının altında
yaşamaya mahkûm edilmektedir. Bütün bu gelişmeler Türk aile
yapısına zarar verdiği gibi kadına karşı
gösterilen şiddeti de artırmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tarafından ekonomik ve
sosyal alanda uygulanan yanlış politikalar toplumun pek çok kesiminde
büyük zararlar vermektedir. Tüm dünyaya örnek teşkil eden Türk aile
yapısında -bugün maalesef üzülerek belirtmeliyiz ki- kadına
karşı gösterilen şiddet olayları gittikçe de
artmaktadır.
Ülkemizde
kadına karşı şiddet fiziksel olarak görüldüğü gibi
ekonomik ve sosyal olarak da yapılabilmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından çok sayıda ilden 24 bin kişi
üzerinde kadına karşı aile içi şiddet konusunda bir
araştırma yapılmış. Bu araştırmaya göre,
Türkiye genelinde kadınların yüzde 39u hayatında en az bir defa
fiziksel şiddete, yüzde 23ü ekonomik şiddete, yüzde 44ünün duygusal
ve psikolojik şiddete maruz kaldığı ortaya çıkmıştır.
Araştırmada, eğitim seviyesi düşük kadınların
yüzde 56sı şiddete maruz kalırken lise ve üstü okul mezunu
kadınların da şiddete maruz kaldıkları ortaya çıkmıştır.
Refah seviyesinin düştüğü
ailelerde kadının şiddete maruz kalma oranı ise yüzde 50
olarak gerçekleşmektedir. Refah seviyesi ne kadar düşerse şiddet
o kadar artmaktadır.
Ülkemizde kadına karşı
uygulanan şiddet olayları sürekli olarak da artış
göstermektedir. Ülkemizde artık kadına uygulanan şiddet cinayete
dönüşmüştür ve bu konu mutlaka Hükûmet tarafından önlenmeli,
gerekli tedbirler alınmalı diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uygulanan şiddet boyutuna göre kadınlar bazen de
intihara sürüklenmektedir. Şiddetin fiziksel ve ruhsal boyutu ise sosyal
ve duygusal olarak bireyi, aileyi ve toplumun tümünü olumsuz yönde
etkilemektedir.
Türkiyedeki araştırmaya göre
şehirlerde evli kadınların yüzde 18i, köylerde yüzde 76sı
eşleri tarafından maalesef hâlâ dövülmektedir. Kadınların
yüzde 57,7si evliliklerinin ilk gününde şiddete maruz kalmaktadır,
yine ülkemizde aile içi suçların yüzde 90ını kadına
karşı işlenen suçlar oluşturmaktadır.
Bu nedenle, hükûmetler
uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikalarda refahı
artırıcı düzenlemelere ağırlık vermelidir ama
maalesef ki şu ana kadar bunu görememekteyiz. Toplumu ve aile
yapısını olumsuz yönde etkileyecek ve yarın
kaygısına düşürecek düzenleme ve uygulamalardan
kaçınılmalıdır. Köylerden şehre yapılan göç
önlenmelidir. Kadın konukevlerinin, sığınmaevlerinin
işlevi artırılmalı ve ilgili kurumlarla koordineli
çalışma sağlanmalıdır. Kamuda ve özel sektörde
kadın istihdamına ağırlık verilmelidir. Kadın,
yönetici olarak atanmalı ve ülke ekonomisine büyük ölçüde katkı
sağlamalıdır. Kadın konukevi ve
sığınmaevlerinden ayrılan kadının devlet
imkânıyla bağımsız yaşaması
sağlanmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP,
AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde Balıkesir Milletvekili
Sayın Ayşe Nedret Akova.
Buyurun,
Sayın Akova.
AYŞE NEDRET
AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
BDP grup önerisi hakkında CHP Grubu adına lehte konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
İnsan
hakları ihlalinde, cinsiyet temelinde en önemli haksızlık
kadına yönelik uygulanmaktadır. Çalışma hayatında
işe alınma, terfi ve ücretlerde uygulanan eşitsizlikler gelir ve
eğitim düzeyi fark etmeksizin farklı toplumlarda ve kültürlerde
yaşayan kadınların ortak sorunudur.
Dünya Emekçi
Kadınlar Gününde, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik
farkındalık yaratmak, bu konuda toplumu bilinçlendirmek için
yapılan çalışmalarda, kadın istihdamının
artırılmasına, kadınların ekonomik olarak
güçlendirilmesine özel önem vermek gerekmektedir. Kadının aile
içindeki güçsüz konumunun değiştirilmesi, makroekonomik politikalarda
kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin giderilmesi için
kadın yoksulluğunun azaltılması ve kadının
ekonomik olarak güçlendirilmesi gerekir. Bu amaçla, kadın
istihdamının artırılması için daha etkili araçlar
geliştirilmelidir. Çalışma hayatında işe alınmada,
ücret ve terfide kadına yönelik eşit olmayan uygulamaları
engelleyecek tedbirler alınmalı, kadınların daha aktif
olarak çalışma hayatına katılımları
sağlanmalıdır.
25 Mayıs 2010
tarihinde, Resmî Gazetede yayımlanan genelgede, kadın
istihdamının artırılması ve fırsat
eşitliğinin sağlanması hususunda bir yönetmelik
çıkartılmış olmasına rağmen bu konuda hiçbir
gelişme kaydedilmemiştir. Kadını eve kapatıp en az 3
çocuk doğurma görevi veren zihniyet değişmedikçe
kadının ekonomik anlamda güçlendirilmesi de mümkün olmaz.
Ülkemizde 2012
yılı için erkeklerin iş gücüne katılma oranı yüzde 71
iken kadınların iş gücüne katılma oranı maalesef yüzde
29,5tur. Avrupa Birliğinde ise kadının iş gücüne
katılma oranı yüzde 63 civarındadır. Ülkemizde 2012
yılında 17 milyon 512 bin erkek istihdam edilirken 8 milyon 192 bin
kadın istihdam edilmiştir. Ülkemizde, çalışabilecek
yaşta kadın sayısı 27 milyon 773 bin kişi olarak
tespit edilirken sadece 8 milyon 192 bin kadın iş gücü olarak
gösterilmiştir. Çalışabilecek yaşta kadın sayısı
çok olmasına rağmen, kadın iş gücü düşük
gösterildiğinden kadın işsizliği tam olarak istatistiklere
yeterince yansımamaktadır. 2012 yılında
kadınların işsizlik oranı yüzde 10,8 iken erkeklerin
işsizlik oranı yüzde 8,5tur. Kadınların iş gücü için
sağlıklı veriler olmayışı, kadının
ekonomik anlamda ne kadar güçsüz olduğunu da gizlemektedir.
2010 Kazanç
Yapısı Anketi sonuçlarına göre, eğitim durumuna göre en
yüksek yıllık ortalama brüt kazanç erkeklerde 37.878 lira iken
kadınlarda 31.437 TLdir. Yüksekokul ve üstü eğitim düzeyine sahip
olanlar bu maaşları elde etmektedirler. Cinsiyete dayalı ücret
farkı meslek gruplarına göre incelendiğinde ise, yöneticiler
grubu hariç, diğer tüm meslek gruplarında bu ölçütün erkek ücreti
lehine olduğu görülmektedir. Kadının iş
bulmasının, çalışma hayatına
atılmasının güçlüklerinin yanı sıra, kadının
üst düzey yönetici olarak çalışması ise çok daha zordur.
Cumhuriyetin
100üncü yılı olan 2023te kalkınma hedeflerine
ulaşabilmemiz için, kadınların iş gücüne
katılımlarının artırılması gerekmektedir.
Kadınların istihdama katılım oranlarını
artırabilmek için, kadınların eğitim seviyelerinin
artırılması, her eğitim düzeyinde kadınları
çalışmaya teşvik edecek kurumsal politikaların
tasarlanması ve uygulanması, çalışan kadına yönelik
kültürel önyargılarla mücadele edilmesi gerekmektedir.
Kadınların istihdama katılımını
artırıcı pozitif ayrımcılığa dayalı
politikalar uygulanmalıdır. Kayıt dışı olarak
çalışan kadınlar sigorta kapsamına alınmalıdır.
Kadınlara, eşit nitelikli işe eşit ücret ve insanca
yaşanmasına olanak veren yeterli bir ücret verilmelidir. Kadınların
esnek, güvencesiz ve taşeron çalıştırılmasına son
verilmelidir. Kamuda ve ücretli çalışan kadınların iş
yerlerinde yönetici olabilmeleri ve eşit haklara sahip olmaları için
de gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Kamuda engelli
kadınların istihdamını arttırıcı politikalar
mutlaka hayata geçirilmelidir. Ev işçisi ve ev eksenli
çalışanlara sigorta, sosyal güvence ve sendikalı olma hakkı
sağlanmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarını güvenle bırakabileceği
ücretsiz, sağlıklı kreş ve bakımevlerinin
açılması, ebeveyn izni düzenlemesinin bir an önce hayata geçirilmesi
ve bu hakkın kullanılmasında her iki ebeveynin de eşit
düzeyde sorumlu ve devredilmez bir hak olarak düzenlenmesi
sağlanmalıdır.
Ülkeler
arasında yapılan araştırmalar, uzun dönem potansiyel büyüme
ile kadınların istihdama katılım oranı arasında
pozitif ve güçlü bir ilişki varlığını tespit
etmiştir. Kadın iş gücünün ülkemizin kalkınmasındaki
rolünü artık reddetmememiz gerekir. Kadınların istihdama
katılmasının ekonomimiz üzerinde birçok pozitif etkisi olacaktır.
Kadınların çalıştığı ailelerde tasarruf
oranları daha yüksektir. Çalışan kadınlarda
doğurganlık oranı ve çocuk ölüm oranı düşmekte,
dolayısıyla, aileler sağlık ve eğitime daha büyük pay
ayırabilmektedir. Çalışan kadınlar elde ettikleri gelirleri
erkeklerden farklı olarak kendileri için değil,
ağırlıkla ailesi için harcamaktadır. Erkekler
kazançlarından alkol, sigara, eğlence gibi harcamalara pay
ayırırken, kadınlar kazançlarını daha çok
çocuklarının eğitimine ve sağlığına
harcamaktadır. Dolayısıyla, çalışan kadın
sayısının artması genç kuşakların daha iyi
eğitilmesine ve daha sağlıklı yetişmelerine olumlu
etki yapacaktır. Kadınların iş gücüne katılım
oranlarını arttırabilmek için her eğitim düzeyinde,
kadınları çalışmaya teşvik edecek kurumsal politikaların
tasarlanması ve uygulanması gerekmektedir. Çalışan
kadına yönelik kültürel önyargıları geriletecek bir zihniyet
ikliminin yaratılması gerekmektedir.
Biliyorsunuz,
işsizliğin artmasının sebebi olarak Sayın
Bakanımız Mehmet Şimşek, kadınların iş gücü
piyasasına girmesini göstermişti. Kadınların iş gücü
piyasasına girmesine önyargıyla bakılması ülkemizin
kalkınmasının önündeki kültürel bir engeldir.
Kadının
iş gücüne katılım oranı yüzde 50nin altında olup
kalkınmış bir ülke örneği yoktur. Bu nedenle,
kadının iş gücüne katılımında kurumsal ve
kültürel çeşitli faktörlerin görece etkilerinin
araştırılması ve bu faktörler bazında
farklılaştırılmış politikalar geliştirilmesi
çok önemlidir.
Kadının
ekonomik olarak güçlenmesi kadına yönelik şiddetle mücadelede de
önemli adımlar atmamızı sağlayacaktır.
Kadınların eğitim düzeyinin artırılması için
yapılacak çalışmalar hem ekonomik olarak güçlenmelerini hem de
kadınlara yönelik insan hakları ihlallerini engelleyecektir. Benzer
işte çalışan kadın ve erkek arasındaki ücret
farklılıkları, işe alınmada uygulanan
ayrımcılıklar, terfilerde yapılan
ayrımcılıklar, küçük çocuklar için kreş, bakımevi
desteğinin yeteri kadar olmaması, toplumsal zihniyetin kadına
geleneksel evde çalışma rolü vermesi kadının iş gücüne
katılımının önünde yer alan önemli engellerdir. Bu sorunlar
beraberinde kadınlara yönelik insan hakları ihlallerini de
getirmektedir.
Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan kişi
başına düşen gelirin yanında ortalama eğitim süresi,
doğumda yaşam beklentisi gibi eğitime ve sağlığa
ilişkin göstergelerin de kapsandığı 2011 yılı
Gelişmişlik Endeksi sonuçlarına göre Türkiye 92nci
sıradadır. Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksinde ise
Türkiye 77nci sıradadır. Dünya Ekonomik Forumunun 2012 yılı
Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre, Türkiye, geçen yıla göre 2
basamak gerileyerek 135 ülke arasında 124üncü sırada yer
almıştır. Bu rakamlar, Türkiye'nin kalkınabilmesi için daha
çok fazla reform yapması gerektiğini göstermektedir. Burada,
kadının önemi unutulmamalı, kadının toplumda
güçlenebilmesi için eğitimden istihdama önündeki engellerin
kaldırılması için her türlü politikaların
araştırılması, geliştirilmesi ve yürürlüğe
konması gerekmektedir.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akova.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Antalya Milletvekili Sayın
Gökcen Özdoğan Enç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin Meclis
araştırması açılması konusundaki grup önerisi
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumsal
cinsiyet, belirli bir zamanda, belirli bir mekânda, belirli koşullar
içinde bir toplumun erkeklere ve kadınlara hangi kimliği
tanıdığı, hangi rolleri ve işlevleri yüklediğiyle
ilgilidir. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet kavramı uluslararası
literatüre yaklaşık otuz yıl önce girmiştir ve hâlâ tam olarak
ne anlama geldiği, nasıl karşılık bulduğu da
tartışılmaktadır. Ülkemizde 1980 sonrasında sürdürülen
mücadeleler sonucunda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir
kısım aşama kaydedilmiştir, ne yazık ki yeterli
değildir. Bu anlamda ben, bizden önceki on yıla bakmak istiyorum.
Biliyorsunuz, 2009
yılında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
kuruldu. Fırsat Eşitliği Komisyonu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kadın haklarının korunması ve
geliştirilmesi, kadın-erkek eşitliğinin
sağlanmasına yönelik amaçla kuruldu. Bizi, iktidar partisini sürekli, ayrımcılıkla,
kadını eve hapsetmekle suçlayan bir kısım gruba da 2009
yılında, aslında, biz ilk cevabı vermiş oluyoruz
böylece. Akabinde, Sayın Başbakanımızın imzasıyla
kadın istihdamının artırılması ve fırsat
eşitliğinin sağlanması konulu Başbakanlık
genelgesi 2010 yılında yayınlanarak yürürlüğe girdi. Tabii
ki, bu genelge de çok önemli bizim için. Öncelikle, farkındalık
yaratmak adına önemli çünkü hem kamu kurumlarında hem özel sektörde
maalesef bunu maalesef olarak söylüyorum- zaman zaman kadın-erkek
fırsat eşitliğinin sağlanmasına dönük bir
farkındalık oluşturulmadığını görüyoruz. Bu
bağlamda, bugün bu genelgeyi çok önemsiyoruz ve takipçisiyiz.
Bunun
dışında, biz AK PARTİ Grubu olarak çok önemli bir eşik
olarak gördüğümüz 2010 yılında gerçekleşen anayasal bir
değişiklik var. Bu anayasal değişiklik de şu
şekilde sayın milletvekilleri: Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve
erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Yani bu anayasal değişiklikle,
aslında bu fırsat eşitliğini devletin sağlaması
gerektiğini de üstüne basa basa vurgulamaktayız.
Bunun
dışında, bu yasal çerçevelere, aslında ne kadar yasal
çerçevede bu alana hapsederseniz hapsedin siz farkındalık
oluşturmadığınız sürece, toplumsal bilinci
oluşturmadığınız sürece çok fazla yapabileceğiniz
bir şey yok.
Ben aslında
şu konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu toplumsal bilinci
oluşturmak için biz her zaman şunu söylüyoruz, eğitim,
eğitim, eğitim. Biraz önce ifade ettiğim gibi, işte, 3
çocuk yapın. Kız çocukları evine kapansın, başka
hiçbir şey yapmasın... Eğer gerçekten biz bu
anlayışta olsak
Size birtakım
oranlar vermek istiyorum izninizle, okullaşma oranlarından bahsetmek
istiyorum. 2002 yılında ilkokulda 88,4 iken, 98,56ya
çıkartmışız ilköğretimde. Biz mi kızları eve
hapsediyoruz? Ortaokulda 42,9 iken 66,14e çıkartmışız.
Hakeza üniversiteyi de söyleyeyim -ki bu oran bizim için düşük bir oran,
biliyorsunuz biz 2023, 2071 hedefi olan, vizyon sahibi bir partiyiz- üniversite
oranlarımız da 2002de yüzde 12,1den yüzde 32,65e
çıkmış. Yeterli mi? Tabii ki yetmez, ama bizim hayallerimiz var,
her zaman söylüyorum bunu ve millet desteğiyle, inşallah bu
oranları da yükselteceğiz ki yine STKlarla birlikte iş
birliği yaparak bu Haydi Kızlar Okula, Ana Kız
Okuldayız gibi toplum destekli projelere de AK PARTİ ve Hükûmetimiz
sahip çıktı.
Arkadaşlar,
2002 yılında 873 bin kız çocuğu okula gitmezken, bu oran 56
bine düşmüştür. Biz bu oranı daha da düşürmek için Millî
Eğitim Bakanlığımızla birlikte yine seferberlik
hâlindeyiz.
Çok önemli bir
konu daha var arkadaşlar. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin bir
toplantısına gitmiştik geçtiğimiz senelerde. Konu
eşit işe eşit ücretti. Gerçekten Avrupa Birliği ülkeleri
içler acısı durumda, yüzde 17lik bir oran var. Ama Türkiyede
biliyorsunuz ki İş Kanununda yine bir maddemiz var, onu da okumak istiyorum:
Cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret
verilmeyecektir. Yani biz bunu kanunlaştırmışız. Ne
yazık ki birtakım güruhun çağdaş, modern diye
gıptayla baktığı Avrupa ülkelerinde bu,
kanunlaşmamış durumda.
Ben Antalyala
ilgili ufak bir örnek vermek istiyorum: Özellikle turizm sektöründe kadın
bir garson 800 milyon alıyorsa erkek garson da 800 milyon alır. Yani
bunun arasında herhangi bir kıstas, herhangi bir engelleme, Sen
kadın olduğun için daha az ücret alacaksın. dayatması yoktur
ki yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız
da zaten bunun takipçisidir.
Ayrıca,
istihdamla ilgili bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Bizim, biliyorsunuz,
hedefimiz var dedim. Biz istihdamı yüzde 23lerden yüzde 31lere
çıkartmış bir hükûmetiz. Bence bu, çok önemli. Kadın
istihdamı demek, kadının ekonomik anlamda güçlenmesi demek,
kadının görünür olması demek. Biz kadını görünür
yapmak adına almış olduğumuz tedbirler neticesinde bunu
başaracağız. İnşallah, 2023 hedefimiz de bunu yüzde
38lere çıkartmak.
Bu anlamda,
İş Kanunuyla ilgili birtakım değişiklikler
yapmıştık, çok az zamanım kaldı, bunların
kısa kısa üstünden geçmek istiyorum: Engelliler, hamile, doğum
yapan memurlar gece vardiyası ve nöbetlerden muaf yani gece
vardiyasından kadınlar ve memurlar muaf tutulmuş durumda.
Aslında eşit işe eşit ücret noktasında tam
zamanlı ve kısmi zamanlı yani part-time çalışma
koşullarını da bizim Hükûmetimiz son olarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımız bir açıklamasında dile getirdi.
Doğum izniyle ilgili, özellikle, yirmi dört haftaya
çıkartılmasıyla ilgili bir çalışma var. Kamu
kurumlarında kreş sorununun giderilmesiyle ilgili bir
çalışma var. Doğum iznine ayrılan kadının
doğumdan sonra işe alınmasıyla ilgili bir çalışma
var. Onun dışında, maliyetinin kamu tarafından
karşılanması var, yani doğum iznine çıkan
kadının sosyal güvencesinin karşılanmasını devlet
üzerine alacak. Çocuk sayısına göre kadınlar açısından
emeklilik yaşının aşağı çekilmesiyle, yine
kadınların istihdamını artırmak için, biraz önce söylediğim
gibi, genel anlamda, hani kamuoyunda part-time çalışma
koşullarının düzenlenmesiyle de ilgili gerçekten hem Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığımız hem de Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımız hassasiyetle
çalışıyor.
Ben şunu da
ifade etmek istiyorum: Bu 3 çocuk meselesinde Sayın
Başbakanımızın ifadesi bir tavsiyedir, bir zorunluluk
değildir. Diğer siyasi partilerdeki milletvekili
arkadaşlarımız bunu çok sık dile getiriyor. Yani bunu ben
çok üzücü buluyorum. Bu tavsiyeyi zorunluluk şeklinde addediyorsunuz.
Yapabilecek de çok fazla bir şeyimiz yok işin açıkçası.
Onun
dışında, KOZAlarla ilgili bir milletvekilimiz bir şey
söyledi. Arkadaşlar, şiddet önleme merkezleri Türkiye'nin 10dan
fazla ilinde hizmet vermektedir ve bence bir devrimdir. Arkadaşlar, 7X24,
şiddet gören kadın, evinden terliğiyle
çıktığı zaman oraya gidebilir. Yani bunu bile
eleştiren zihniyeti ben millete havale ediyorum. Bu,
alkışlanması gereken bir çalışmadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Oraya gittiniz mi hiç
bilmiyorum, bir gidin eğer gitmediyseniz, ben sizi Antalyada
ağırlayabilirim. Orada, bir psikolog, İŞKURdan bir görevli
arkadaş, doktoru, hemşiresiyle birlikte 7X24 görev yapmaktalar. Yani
buna dışarıdan bakarak tabii, birtakım şeyler söylemek
bazılarımız için çok kolay, biz buna alıştık.
Birkaç konu daha
var temas etmek istediğim. Bence ve bizce, hiçbir konu siyaset üstü
değildir, her şey siyasetin içinde tartışılır.
Bir taraflara havale etmek, muhafazakâr demokrat parti olan AK PARTİnin
geleneğinde yoktur. Bu kadın sorununu da siyaset içinde çözebiliriz,
anlayışla.
Onun
dışında söyleyecek çok şey var, vaktim azaldı. Bu grup
önerisiyle ilgili çok ufak bir şey daha: Zaten bizim Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonumuz da alt komisyon olarak 2012de
Bazı arkadaşlar zaman zaman fırsat bulduğunda
katılıyor ama zaten istihdamla ilgili bir alt komisyon var. Bu
yüzden, grup olarak, aleyhte karar veriyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enç.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Gökcen Hanım, buradan da alkış
aldınız.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Çok teşekkür ederim.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Konuşmacı, konuşmasında özellikle toplumsal
cinsiyet kavramı üzerinden bir tartışma yürüterek
yanlış bilgilendirme yaptı. Düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin
BDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten,
kadınlar olarak bu kürsüyü daha sık kullanmamız gerektiğini
bir kez daha ifade etmek istiyorum. Sayın Hatibin ifade ettiği Toplumsal
cinsiyet kavramı henüz tartışmalıdır. şeyi
Bizce tartışma diye bir durum yok ama biz AKP iktidarının
bunu tartıştığını biliyoruz. Geçen dönem,
kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda toplumsal cinsiyet
kavramı, AKPli kadın vekillerin imzasıyla geri çekildi. Sonra
öğrendik ki bunu eşcinsel
kavramıyla bir tutan yaklaşımlar varmış. Bence bu
konuda AKPli vekil arkadaşlarımız, özellikle kadınlar, toplumsal
cinsiyetin ne anlama geldiğini bir defa, kendi içlerinde
tartışabilirler. Sonuçta, kadınlar ve erkeklerin toplumda
geleneksel kadınlık ve erkeklik rolleri her gün yeniden üretilmekte
ve bugün kadınların yaşadığı temel sorun da
burada ifade ediliyor. Dolayısıyla, daha kavramları bile
anlamadan bu konuda bir tartışma yürütmenin kendisinin problemli
olduğunu düşünüyoruz.
Diğeri,
KOZAlara ilişkin değerlendirme. KOZAların önemli
olduğunu
Kadına yönelik şiddet izleme merkezleri
yıllardır kadınların önerdiği bir şey ama siz
bunu merkezîleştirirseniz, bütün bilgileri merkezîleştirirseniz;
belediyelerde, yerel örgütlerde kadınların durumunu denetime açmayan
bir hâle getirirseniz
Burada, istediğiniz gibi, kadınlar
terliğiyle gelemiyorlar yani. Merkezî yerler, Ankara ve Urfa da
kadınların öyle terliğiyle gelip de şey
yaptığı noktalar değil.
Buradan AKPli
kadın milletvekillerine şunu öneriyorum: Açık bir oturumda
tartışalım, basında. Kadın örgütleriyle birlikte,
şiddet önleme merkezlerinde yaşanan sorunları birlikte
tartışalım. Var mısınız, yok musunuz? Madem iyi
şeyler yapıyorsunuz, gelin, birlikte, kadın örgütleriyle
birlikte Bunların aksaklıkları ne, sorunları ne,
kadınlar niye buna itiraz ediyor, biz bunu nasıl önleyebiliriz,
uygulamadaki sorunları nasıl geliştirebiliriz? konusunu
birlikte tartışalım. Bu kadar politika yapmaya gerek yok; bir.
İkincisi,
kadın meselesinin kendisi politik bir meseledir, tabii ki politik alanda
çözülmek durumundadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği
sağlanmadan gerçek anlamda eşitlik olması mümkün değil. Siz
istediğiniz kadar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla)
çok süslü sözler söyleyebilirsiniz, bunun bir anlamı yok.
Teşekkürler.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
arkadaşları tarafından, kadın ve erkek istihdamı
arasındaki uygulama farklılıklarının
araştırılması amacıyla 20/2/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, Esenyurt
Belediyesinin yaptığı imar usulsüzlüğünün ve bu konuda
mağdur olan vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 12/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 6/3/2013 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 20
milletvekili tarafından, 12/2/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Esenyurt Belediyesi'nin
yaptığı imar usulsüzlüğü ve bu konuda mağdur olan
vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının
belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (717 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 6/3/2013 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın
Aydın Ağan Ayaydın
(CHP Sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Esenyurtta yaşanan imar skandalıyla ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğum
araştırma önergesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme
taşıdığı bu grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbulun Esenyurt ilçesinde
gerçekten bir imar skandalı yaşanıyor. Esenyurt Belediye
Başkanlığı, emsali 2,50 olan imar durumuna, kendi
kafasına göre vermiş olduğu emsallere göre, deprem bölgesi olan,
heyelan bölgesi olan ve zemin etütleri müsait olmayan bölgelerde 28 katlı
binalara yasa dışı, hukuka aykırı bir şekilde
imar durumu vermiştir ve bu verilen hukuk dışı imar
durumuna göre hazırlanan maketlere bakarak vatandaşlarımız
ellerindeki birikimlerini götürüp oraya peşinat olarak vermiş, geri
kalan bölümlerini de banka kredisi alarak borçlanmışlardır. Ancak daha sonra bu verilen imar
ruhsatlarının, imar durumlarının hukuka uygun
olmadığı ortaya çıkmıştır ve maket üzerinde
kalan o hayalî konutlar karşısında paralarını kaybeden
25 bin Esenyurtzede ne yapacağını
şaşırmış durumdadır. Bunların durumları
ne olacak? Bunların bir an önce açıklığa
kavuşması lazım, bunların sorumlularının
bulunması lazım.
Süreç nasıl
işlemiş, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Büyükşehir
belediyeleri, ilçeler için 1/5.000lik imar planları yapar. İlçe belediyeleri
de 1/1.000lik imar planlarını yaparken büyükşehir
belediyelerinin yapmış oldukları 1/5.000lik imar
planlarına uygun hazırlamak zorundadırlar. Esenyurt
Belediyesinin yapmış olduğu 1/1.000lik imar planları, ne
yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığının yapmış olduğu 1/5.000lik
imar planlarına tamamen aykırıdır. Büyükşehir Belediyesinin
hazırlamış olduğu 1/5.000lik imar planında emsali
2,50 olan yerlere 14 emsal vererek, 5 katı kadar, 6 katı kadar yüksek
emsal ile ne yazık ki imar durumunu ve ruhsatları vermiş.
Ruhsatı alan inşaat firmaları da hukuka aykırı olarak
Esenyurt Belediyesi tarafından kendilerine verilen planlara göre
binalarının maketlerini yapmış, 28 katlı, 30
katlı binaları yapacağını vatandaşlara taahhüt
etmiş ve vatandaşlardan paralarını alarak bir nebze
onların dolandırılmasına sebebiyet vermişlerdir.
Şimdi,
verdikleri birkaç imar planını sizlerle paylaşmak istiyorum:
Esenyurt Belediyesi, Büyükşehrin 5.000lik imar planında 2,50 emsali
olan 2761 ada 17 parselde, Symbol (Karden) İnşaata 2,50 emsal vermesi
gerekirken 13,99 emsal vermiş, 36.440 metrekarelik inşaat alanı
olması gereken yere 203.941 metrekarelik inşaat yapma ruhsatı
vermiştir. Yine, Newista Residence,
3 emsali var; 12,38 emsal verilmiş. Lavinya City, 2,50 emsali var; 11,41
emsal verilmiş. Blue Residence, 2,50 emsali var; 10,63 emsal
verilmiş. Fi Side, 2,50 emsali olan yere; 9,32 emsal verilmiş.
Terrace Mix, 3 emsali olan yere; 8,76 emsal verilmiş. Fi Tower 2,50 emsali
var, 8,21 emsal verilmiş. Bunları çoğaltmamız mümkün,
hepsine 5.000liğe aykırı imar durumu vermiş ve buna göre
vermiş olduğu ruhsatlarla inşaat firmaları, maketlerini
hazırlamış, müşterilerine pazarlamış,
parasını almış, inşaatları da yapmaya devam
ediyor. İnşaatların bazıları bitmiş -28 kat-
bazıları henüz bitmemiş, devam ediyor.
Şimdi,
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Esenyurt Belediyesinin
bu vermiş olduğu inşaat ruhsatlarına esas teşkil eden
1/1.000lik imar planlarını iptal etmiş, demiş ki: Senin
hazırlamış olduğun bu imar planı, bizim hazırlamış
olduğumuz 5.000lik imar planına aykırıdır, bu
şekilde vermiş olduğun ruhsatları geçersiz kabul ediyorum.
Buna rağmen, Esenyurt Belediyesi geri adım atmamış,
aynı planları yeniden yaparak bu sefer parsel bazlı imar
planları yapmış ve bunları tekrar Büyükşehre
göndermiş. Bu arada, binalar yapılmaya devam ediyor, binalar
yükselmeye devam ediyor. Bunu, hem Esenyurt Belediyesi görüyor hem
İstanbul Büyükşehir Belediyesi görüyor, hiç kimse de bu
binaları, hukuka aykırı yükselen bu binaları durdurmuyor,
hukuka aykırı ruhsatlarla yapılan bu binaların
satışlarını durdurmuyor; insanlarımızın
mağdur olmasına seyirci kalıyorlar.
Büyükşehir
Belediyesi ve İçişleri Bakanlığı müfettişleri,
bunun üzerine, geliyor, inceleme yapıyor. Hem Büyükşehir Belediyesi
hem de İçişleri Bakanlığı müfettişleri, Esenyurt
Belediyesinin vermiş olduğu bu ruhsatların, bu imar
durumlarının yasaya aykırı olduğunu tespit ediyor ve
bunu raporlarına yazıyor. Dolayısıyla, tamamen Esenyurt
Belediyesinin vermiş olduğu hukuka aykırı ruhsatlarla
insanlarımız mağdur edildiler, dolandırılmalarına
sebebiyet verildi. Bu, az sayıda insan değildir, 25 bin
Esenyurtzede yaratıldı. Bu insanlarımız, Esenyurt
Belediyesine güvendi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine güvendi,
devletine güvendi. Devletin
vermiş olduğu ruhsatları görerek gittiler, maketler üzerinden
bütün birikimlerini ortaya koyarak oradan ev hayalini satın aldılar.
Ama o insanların şimdi ne ortada evleri var ne de ortada
başlarını sokabilecekleri bir yerleri var; üstelik eldeki bütün
birikimlerini kaybettiler, bir de bankalara borçlu durumda kaldılar.
Sadece mağdur olan
bu Esenyurtzedeler değil, aynı şekilde belediyenin ruhsat
verdiği inşaat firmaları da mağdur oldular. Onlar da
belediyeye güvendiler çünkü belediye onlara ruhsat verdi. Belediyeden
aldıkları ruhsatlarla binalarını yaptılar, sonra
dediler ki: Biz size hukuka aykırı ruhsat vermişiz.
Şimdi, Esenyurtun
AKPli Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu televizyonlara
çıkıyor. Ne olmuş? Bir iki tane inşaat
firmasının yaptığı yanlışlar, bunları
zaman içerisinde düzeltiriz. diyor. Böyle bir şey olur mu? 25 bin aile
dolandırıldı, hukuka aykırı işlemlerle
dolandırıldılar. Büyükşehir Belediyesi ve
İçişleri Bakanlığı diyor ki: Esenyurt Belediyesinin
vermiş olduğu bu imar durumu yanlıştır, hukuka
aykırıdır. Mağdur olan insanların sorunları
çözülmeli.
Bir an önce Hükûmet ve
iktidar el ele verelim, bir araştırma komisyonu kuralım ve
mağdur olan bu insanların mağduriyetini giderelim, varsa
sorumlular bu sorumluların da ortaya çıkmasını
sağlayalım.
Pazar günü, hukuka
aykırı bu ruhsatlarla paralarını kaybeden Fi Yapı
mağdurları adına Yüksek Mimar Osman Daldaloğlu bana bir
mail atmış: Biz artık intiharın eşiğine geldik,
bu sorunumuza bir çözüm bulunsun. Pazar günü saat 12.00 ile 14.00 arası
Taksimde Galatasaray Meydanında bunu protesto edeceğiz.
İktidar partisi bu işimizi çözsün, bu sorunumuzu gidersin.
Şimdi ben de
Cumhuriyet Halk Partisi adına iktidara sesleniyorum: Sizin Belediye
Başkanınızın yaptığı bu hukuka
aykırı işlemi
Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım, birlikte
oturalım, bu insanların mağdur olmalarını önleyecek
tedbirleri alalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; CHP
grup önerisi aleyhine söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
CHPnin grup
önerisi aleyhine olduğumuzun nedenlerine gelmek isterim. Değerli
arkadaşlar, Meclisimiz son zamanlarda çok yoğun işler, çok
önemli reformlar yapma iradesini çok net ortaya koyuyor. Çok lokal
sorunların, Meclisin gündemi olmaksızın çözülebilecek idari
sorunların, yargının, belediyenin, belki bir
bakanlığın çözebileceği sorunların bu Meclis gündemini
saatlerce işgal etmesini ben çok şık bulmuyorum. Usul ekonomisi
bizim medeniyet algımızın esaslarından bir tanesi. Biz, çok
konuşup az iş yapmak yerine az konuşup çok iş yapmayı
tercih eden insanlarız. O yüzden, Esenyurt Belediyesinin yapmış
olduğu iddia edilen hatanın veya olmayan durumun bu Meclisin
saatlerce gündemini almasını şık bulmuyorum.
Ben, Sayın
Ayaydını çok saygın bir kişi olarak tanırım,
bilirim yıllardan beri. Bu konuyu beraber Meclisin dışında
konuşuruz. Ben gerekli belgeleri, bilgileri gösteririm kendisine. Beraber
yapacak bir şey varsa yaparız, hiç sorun değil. Çünkü, AK
PARTİ iktidarı on yıldan beri kendine düşen her türlü
işi muhataplarının az veya çok olmasına bakmaksızın
sorunu olan, bir inşaat firması da olsa, bir kişi de olsa bunu
masaya yatırıp çözmek bizim en büyük gururumuz diye düşünüyorum.
Esenyurtta sorun yaşayan insanlar varsa -ki az sayıda var- bunu
çözmek de bizim görevimiz fakat Meclisin işi değil değerli
arkadaşlar.
Bakınız,
öncelikle, CHPnin bu grup önerisine neden hayır dediğimizi ifade
etmek istiyorum. Bir defa, çok özensiz hazırlanmış. Her
paragrafta çok farklı ifadelerin, çok ciddi çelişkilerin olduğu
bir önerge. Bir paragrafında Çok fazla ihmal verilmiş,
yanlış yapılmış. denirken bir diğer paragrafta
Neden bu kadar ihmal verilmiş? denmekte. Yani yapalım mı,
yıkalım mı, buna karar verememiş bir önergenin
tarafımızdan kabulü mümkün değil.
Değerli
arkadaşlarım, bir de öncelikle, bu soruna baktığımızda
bir siyasi tespit olmaktan öteye geçmediğini görüyoruz. 25 bin kişi
var, 50 bin kişi var vesaire
Bunlara sizin de
inanmadığınızı düşünüyorum Sayın
Başkan. Çünkü 2009dan bugüne, yani köyken, beldeyken ilçe olan
Esenyurtun kurulmasından bugüne tam 13.600 tane ruhsat verilmiş,
13.600 ruhsat; dile kolay, çok büyük bir sayı. Esenyurt Belediyesi,
Türkiye'nin 18inci büyük belediyesi. Siz, 13 bin küsur ruhsat
verdiğinizde 3 tane, 5 tane ruhsatın yanlış olmasını
göze alabilirsiniz değerli arkadaşlar. Böyle, Anadoluda bir tabir
vardır: Atla deve değil. derler. Çok büyük sorunlar var. falan
değil. Ama, bir şey daha biliyoruz, mesele, Esenyurttaki
mağdurların sorununu çözmek değil, mesele, Esenyurttan yola
çıkarak İstanbulda AK PARTİ belediyelerine bir tokat
atılabilir mi? diye bir yanlış hesap
arkadaşlarımız; yanlış, böyle bir şey olmaz.
Belediyecilik AK
PARTİnin işi, belediyecilik bizim işimiz değerli
arkadaşlar. Esenyurtun CHPli belediye zamanında hangi hâlde
olduğunu, tüm ruhsatlı yapıların -evrakları elimde
var- yüzde 5i geçemediğini ama bugün Esenyurtun yüzde 100ünün, tümünün
ruhsatlı olduğunu bütün evraklar göstermekte. Esenyurtta kaçak
yapı yok değerli arkadaşlar. Esenyurtu çevresindeki -isim
vermeyeceğim polemik olmasın diye- CHPli belediyelerle
kıyaslarsanız -yolunu, altyapısını, imarını,
yeşil alanını- ne demek istediğimi daha iyi
anlayacaksınız.
Son ilçe döneminde Esenyurtta 2,5
milyon metrekare -bakın dile kolay- yapılan yeşil alan var
değerli arkadaşlar. Esenyurt âdeta bir sayfiye alanı olmaya
başladı, Esenyurt âdeta örnek bir kent hâline gelmeye
başladı. Bir daha söylüyorum, 13 binin içerisinde bırakın 5
tane, 10 tane olabilsin, olmasın ama olabilir diye söylüyorum.
O yüzden, değerli arkadaşlar,
3-5 tane olan sorunu da -bugün ben tüm ilgililerle görüştüm-
Büyükşehir Belediyemiz mart ayı Meclisinde, olmadı nisan
ayı Meclisinde gündeme alıp bu konuyu çözecek inşallah. Bunlar
çözülmeyecek sorunlar değil. Türkiyedeki sorun Esenyurtun sorunu
değil, sorun ruhsata göre, plana göre iş yapmayıp makete göre
üretim yapan arkadaşlarımızda. Bakınız, ben, sorunun
müteahhit tarafı, alan tarafı, belediye tarafı, geç karar veren
yargı tarafı sorumlu falan demiyorum, sorunun birkaç tarafı var
ama bunu çözmek mümkün diye söylüyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2008 yılına kadar Esenyurttaki bölge
planlarına hiçbir şekilde aykırı yapılanma
olmadı. 2008den sonra açılan davalarda, 2010 yılında
Danıştay bu bölge planını iptal etti. Aradaki bu dönemde -ki yerel mahkeme de iptalin iptali
kararını verdi- yapılan bu inşaatlarda -ki bir on
beş-yirmi küsur senedir- yapıların
sıkıntıları var.
Efendim,
şuradaki adresin 2,5 emsali var, burada niye 1,5 var? Böyle bir hesap
olabilir mi Sayın Ayaydın? Böyle bir şey olabilir mi?
Oranın toprak yapısıyla, oranın iş ilanı standardıyla, oranın
altyapısıyla her taraf aynı olabilir mi? Şöyle plan
düşünebiliyor musunuz: Bütün Esenyurt üç plan olsun, 2,5 emsali olsun. Böyle bir şey
olabilir mi? Tabii ki her bölgenin, her mahallenin, her sokağın, her
yerin mutlaka özel planı olacaktır. O yüzden, Onun niye var, benim
niye yok? Zaten sorun bu.
Adam maketi
yapmış, emsali ruhsatta 1,5 kat, 1,5 emsali var ama 2,5 emsale göre
bina yapar gibi bir maket yapmış, satış yapmış,
Ben şimdi 1,5u 2,5a alamadım. diyor. Böyle bir zorunluluğu
yok ki, böyle bir şartımız yok ki. Bakınız, sorun,
yanlış ruhsatta değil; hukuka aykırı ruhsat dediniz,
sorun, hukuka aykırı ruhsatta değil, sorun, ruhsata
aykırı binada arkadaşlar. Bu, çok önemli.
Bakınız,
CHPli belediyelerin -kimse kızmasın- ağzına belediye
lafını alırken on defa düşünmesi lazım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Allahtan kork Bülent.
BÜLENT TURAN
(Devamla) On defa düşünmesi lazım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Allahtan kork.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Özgürcüğüm, bazen susmak, bağırmaktan daha etkili
olabilir. Sus, iki dakika dinle. Ben dinledim, siz de dinlerseniz keyif
alabiliriz karşılıklı olarak. Belgelerin hepsi elimde, anlatırım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Göster.
BÜLENT TURAN
(Devamla) - Bak, Allahtan kork. dersen, elimde var, gösteririm. İZSU
elimde, yamyamlar elimde, İSKİ elimde, hepsi elimde. Ama bunlara
girmeyeceğim şimdi, polemik yapmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sorulan sorulara cevap ver sen.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Mesele, Esenyurtun sorununun çözülmesidir. 2008
planlarının iptaline bağlı olarak sorunları
vardır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yüz yıldır aynı şeyleri konuşuyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Mart, olmadı nisan ayında Büyükşehir Belediyesi bu
planları gözden geçirecek, mahkemenin talep ettiği,
yargının uygun gördüğü
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bizimkileri söyle, bizimkileri.
BÜLENT TURAN
(Devamla) -
karara uygun olarak tekrar bölge planlarını yaparak sorunu
çözecek değerli arkadaşlar.
Bakınız,
konuyla ilgili samimi olarak kanaatinizi ortaya koymak isterseniz
Hepsinin
videosunu gösteririm, haberlerde müteahhitlerle görüşülmüş, ben
izledim az önce. Haberlerde müteahhitler Yanlış yaptık, böyle
yapmamız lazımdı. diyor. Bunu müteahhit söylüyor. Alan
kişi, Ruhsata bakmadık, makete baktık, hata yaptık. diye
söylüyor. İlçe Belediye Başkanış, Ben defaatle
uyardım, böyle yapmayın. dedim diyor. Büyükşehir, orayı
durdurmak için çalışıyor ama bizim arkadaşlarımız
çıkıp Efendim niye böyle yaptınız? diyorlar.
Bir defa, 25 bin
sayısı da hayalidir, çok büyük sorun varmış da hayalidir,
Esenyurt çevresinde birçok AK PARTİli belediyede olduğu gibi örnek
gösterilen, standartları artırılan, altyapısıyla, kültürel
çalışmalarıyla, yeşil alanıyla ciddi işler yapan
belediye.
Her şeye
rağmen şunu eklemek isterim.
Özgür, sevgili
dostum, şunu söyleyelim her şeye rağmen.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Adam Manisada, İstanbulu anlat, Aydın Beye
anlat.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Diyorum ki, her şeye rağmen, hatalı olan varsa,
müteahhitse müteahhit, belediyeyse belediye, memursa memur
Zaten yargı bu
yüzden yok mu? Görev ihmali varsa, kusuru varsa zaten hesabı verilecektir,
o kadar açık söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sülün Osman AKPli olsa, çıkacak, onu da savunacaksın!
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ama siz sorunu çözmek yerine AK PARTİ belediyelerini
nasıl sıkıştırırız? derdinde
olursanı,z çok yanılırsınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Nasıl getireceksin?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu dolandırıcıları savunmayın ya!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bak, beni tahrik ediyorsunuz bir şey daha söylerim. Esenyurt Belediyesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, bu dolandırıcı işleri savunmayın.
Allahınızı seversen cesaret buluyorlar ya!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yapma Bülent!
BÜLENT TURAN
(Devamla) -
gidin, gezin, görün gurur duyacaksınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Müfettişi yargılıyorsunuz!
BÜLENT TURAN
(Devamla) - Haydar Bey, bak Sadinin bir sözü var, kızmak yok
söyleyeceğim, çok
bağırdığın için söylüyorum. Diyor ki Sadi:
Mürüvvetsiz eşek arısına demişler ki, Bal
yapmıyorsun, bari sokmaya çalışma!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben bir sokarsam uyuyamazsın ama
BÜLENT TURAN
(Devamla) - Bir şeye faydanız yok, bari ses çıkarmayın da
hiç olmazsa faydası olsun. Esenyurt Belediyesinin sorunları
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Terbiyemi bozdurma!
BÜLENT TURAN
(Devamla) Müteahhidin de, oradaki mal sahibinin de, müşterinin de sorunu
bizim sorunumuz. Çö-ze-ce-ğiz! Kıskanmayın,
sıkılmayın, çözeceğiz. (CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Onu geçeceksin.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Zaten, yine ayrıntıya girmedim, AK PARTİli
belediyelerden önce Esenyurt Belde Belediyesi CHPliydi. Onun da
kararlarını göstereyim mi? Şu anda dosyası Yargıtayda.
Beş yıldan fazla ceza aldı, ruhsattan, yanlıştan,
şundan bundan. O yüzden diyorum, CHPli belediyelerin, ağzına AK
PARTİli belediyeyi alırken on defa düşünmesi lazım.
Esenyurtun CHPli hâli ile AK PARTİli hâli, gece ile gündüz gibi. O
yüzden bu konuda çok daha sakin, çok daha ön yargısız meseleye
bakarsak çözülemeyecek bir sorun olmadığı kanaatindeyim.
Ben
grup önerisi aleyhinde oy vereceğimizi, sorunun az sayıda
muhatabıyla da konunun çözüleceğini ümit ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın konuşmacı
konuşmasında Esenyurt Belediyesine ilişkin olarak Sayın
Ayaydının yaptığı değerlendirmelere cevap
verirken, bu cevabın ötesine geçerek, Cumhuriyet Halk Partisi
belediyelerini konu almak suretiyle partimize sataşmada bulunmuştur
efendim.
BAŞKAN
Şimdi ben, Sayın Ayaydın, sizi de dinleyeyim.
Söz
vereceğim ama bir dakika, Sayın Akar da orada, çünkü durmaz.
Sırayla hepinizi dinleyeyim Sayın Hamzaçebi, söz vereceğim size.
Buyurun.
AYDIN
AĞAN AYAYDIN (İstanbul) Ben de, konuşmacı ismimi
zikrederek gerçek dışı sözler söyledi, o düzeltmeleri yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
Peki, siz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) 69uncu maddeye göre, yine konuşmacı benim ismimi
zikrederek Bal yapmayan arı. şeklinde hakarette bulunmuştur.
Ben ona nasıl sokulacağını göstermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, siz buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP grup önerisi
üzerindeki konuşması sırasında İstanbul Milletvekili
Bülent Turanın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; güneş balçıkla sıvanmaz, mızrak çuvala
sığmaz. Ben 17 Şubat 2013 tarihinde Esenyurt Belediyesi
sahasına gittim, bütün bu ihtilaflı konut
inşaatlarının olduğu alanları gezdim, ilçe örgütümüzle
birlikte hepsini tek tek dolaştım. Orada nasıl bir şehir
cinayeti işlendiğini, vatandaşlarımızın
nasıl dolandırıldığını ve bu
dolandırıcılığı Belediyenin şemsiyesi
altında o kişilerin, o şirketlerin nasıl
gerçekleştirdiklerini gözlerimle gördüm.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Bir tane dava yok Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Dinlerseniz öğreneceksiniz.
Siz,
sanıyorum, o inşaatları gidip gezmiş değilsiniz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Her gün oradayım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) O inşaatları gidip gezmiş
olan milletvekili kürsüden böyle konuşamaz. Oralarda 2 emsal yerine 10 emsalle
yapılan inşaatlar var. 2 emsal nedir? Bilmeyen
arkadaşlarımız veya izleyen vatandaşlarımız için
söyleyeyim, bin metrekarelik inşaata 2 bin metrekare inşaat yapma
hakkı var demektir.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Arsaya, arsaya
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) 10 emsal derseniz 20 bin metrekare inşaat
demektir. Evet, Belediye bir ruhsat vermiş. Ruhsatta 2 emsallik bir
inşaat hakkı varken, o şirket, 20 emsal, 10 emsal, 15 emsal, 8
emsal, 5 emsal, 7 emsal -her neyse, bloklara göre değişiyor-
inşaat yapmış. Bu inşaatları şirket yaparken Belediye
ne iş yapıyordu acaba? Belediye Başkanının o kaçak
inşaatlara müdahale etme yetkisi yok muydu ve bu müdahaleyi yapmayan
Belediye Başkanı hakkında İçişleri Bakanı neden
işlem yapmadı da bu kadar insan mağdur oldu? Acaba o Belediye
Başkanının AKBİL davasında Sayın Başkanla
beraber yargılanıyor olması o Belediye Başkanı
hakkında işlem yapılmamış olmasının
gerekçesi midir? (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle mi
müdahale etmemiştir İçişleri Bakanı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Hani, yargılanıyor mu Başbakanla birlikte? Vay
anasına ya, yargılanıyor!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Vatandaşlar mağdur olmuştur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın
Ayaydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydının, CHP grup önerisi
üzerindeki konuşması sırasında İstanbul Milletvekili
Bülent Turanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz
önce AKP Grubu adına söz alan arkadaşım benim söylediğimin
tam tersini ve benim gerçek dışı bilgi verdiğimi söyledi.
Dedi ki: Esenyurtta hukuka uygun olmayan işlem yoktur, ruhsata
aykırı işlem vardır. Bu doğru değildir, bu
doğru değildir. Esenyurt Belediyesi 2,50 emsal ile imar durumu
vermesi gerekirken
Çünkü Büyükşehirin imzaladığı
1/5.000likte 2,50 emsali var. Esenyurt Belediyesi 13,99 emsalli ruhsat
vermiş. Bu, hukuka uygun değil de nedir? Eğer bunun yüzde 1ini
Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanı yapmış
olsaydı, sabahın köründe o belediye başkanı ve o belediyede
görevli olan bütün çalışanların evine polis baskın yapar,
hepsini alır, karakola götürür ve hepsini hapishaneye tıkardı
ama bu uygulamayı -bu hukuka aykırı uygulamayı- yapan
iktidara mensup bir belediye başkanı ise 50 bin kişinin
dolandırılmasına göz yumar ve o belediye
başkanını da korumaya devam eder, bugünkü Esenyurt Belediye
Başkanının yaptığı bu hukuka aykırı
işlemlerde olduğu gibi. Esenyurt Belediyesinin, Başkan makam
aracı dâhil olmak üzere, cenaze arabası, 40 tane arabasında
haciz var. Esenyurt Belediyesi iflas etmiş noktadadır.
Hükûmete
sesleniyorum: Esenyurt Belediyesine bir göz atın.
Büyükçekmece
Cumhuriyet Başsavcısına buradan sesleniyorum: Yapılan suç
duyurularını işleme alın, Esenyurt Belediyesinde çok daha
fazla insanın mağduriyetini bir an önce önleyin.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akar, buyurun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, sıra var, sıraya girildi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Haydar Beye ne oluyor?
BAŞKAN
Sadiden şiir okudunuz, o da onun için geldi.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ama o bir özür dilesin şimdi.
BAŞKAN
Şiirlere, şarkılara dikkat edeceğiz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Önce özür dilesin. O söylediği kelime hoş
değildi.
BAŞKAN
Efendim?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) O kelime hoş değildi. Arkadaşımız
bir özür dilemeli.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hangi kelimeden bahsetti?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yerinizden bir laf söylediniz, yerinizden.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Arkadaşımız şiiri okuduğunda,
arının sokmasından bahsettiğinde
BAŞKAN Onu
ben duymadım.
ÜNAL KACIR
(İstanbul)
oradan kullandığı kelime nedeniyle özür
dilesin.
BAŞKAN
Şimdi arkadaşımız da cevap verecek.
Buyurun.
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, CHP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İsterseniz size de göstereyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; deveye sormuşlar Boynun niye
eğri? diye, Nerem doğru? demiş.
Şimdi,
arkadaşım kalkmış, burada Esenyurt Belediyesini savunuyor,
sonra da Suç duyurularında bulunun, birlikte, bir olumsuzluk varsa tespit
edelim, yapalım. diyor.
Şimdi bir iki
tane örnek vereceğim: Tam iki yıldır burada Kartepe
Belediyesinin dosyalarını eski İçişleri Bakanına,
kentin milletvekillerine, herkese verdim. Ne oldu, biliyor musunuz, sonuç?
Müfettiş yargılandı ve kınama cezası aldı. (CHP
sıralarından alkışlar) Müfettiş yargılandı
ve kınama cezası aldı.
Birkaç gün önce
Derince Belediyesinin video görüntüleri ortaya çıktı. Bürokratlara
verilen bir eğitim diyorlar, eğitim değil. Beş on
dakikalık
Bir uzman tutmuş Derince Belediyesi, neyi öğretiyor
biliyor musunuz? Yolsuzlukları nasıl makyajlarız diye
Girin
Youtubea, bir seyredin Allah aşkınıza! Yolsuzlukları
nasıl makyajlarız diye öğretiyor. Kime? Derince Belediyesi
Başkanına ve bürokratlarına, yolsuzlukları nasıl
sabunlarız diye
Şimdi buradan
savcılara sesleniyorum: O video kasetini seyretsinler ve Derince
Belediyesi hakkında işlem yapsınlar.
Yine, buradan
biraz evvel konuşan arkadaşıma sesleniyorum: Bu kadar temiz
siyaset yapıyorsan, işte sana Kartepe Belediyesinin dosyası,
işte sana Derince; git, önce onları temizle. Müfettişlerin,
rapor hazırladığı belediye başkanları sonucunda
müfettişlerin nasıl yargılandığını burada
defalarca ifade ediyorum, hiçbiri hakkında işlem yapmıyorsunuz.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok, Kocaeli Büyükşehirden örnek veriyorum.
Buradan da savcıları çağırıyorum, bir denetleyin
diyorum Allah aşkına ya, şu AKP belediyelerini bir kez
denetleyin ve insanları serbest bırakın, bakın,
göreceksiniz neler ortaya çıkacak diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Geçmişle karıştırıyorsun
herhâlde.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Karıştırmıyorum.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Gazeteleri oku gazeteleri, gazeteleri.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Takıldınız geçmişe, takıldınız.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yerine geç Haydar, yerine geç.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Özgür gazeteyi oku.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sana cevap verdim ben, cevap verdim.
BAŞKAN
Buyurun
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Yuvacık Barajıyla ilgili mahkemenin
tespitlerini oku.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sana cevap verdim. Derince Belediye Başkanı da aynı
şekilde
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Açtım Sayın Turan.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Mahkemenin tespitlerini oku gazetelerde. Mahkeme karar
verdi, karar verdi Yuvacık Barajıyla ilgili.
BAŞKAN
Açamam, kavga ediyorlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Aynı şekilde -bak, bu kararı oku- Derince Belediye
Başkanı, o da var, onu da öğren.
BAŞKAN Bir
saniye
Yani iki
dakikanız var, onu arkadaşlarınız, maşallah
Buyurun.
4.-
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydının sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; mesele
üzüm yemek, bağcıyla işimiz yok. Sorun varsa bunu çözelim
diyorum, kötü bir şey söylemiyorum.
Sayın
Hamzaçebinin AKBİL davasını gündeme getirmesini çok büyük bir
şaşkınlıkla izledim. AKBİL davası, Türk hukuk
tarihinin yüz karası davalarından bir tanesidir.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Size açılanlar hep öyle oluyor.
BÜLENT TURAN
(Devamla) İşkencenin olduğu, sıkıntının en
had safhada olduğu Nur Serterin bağırmasından belli.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Size açılanlar hep öyle oluyor.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Nasıl bir dava, onu herkes bilir. O yüzden, Silivriyle ilgili
hassasiyeti olan arkadaşlarımızın işkenceyi savunan
bir görüntü vermesi bizi üzer. Kaldı ki AKBİL davası
muhatapları beraat etmiş arkadaşlar. Beraat edilen bir davadan
yola çıkarak bu ifadeyi kullanmak bizi
şaşırtmıştır, üzmüştür. O yüzden, AKBİL
davasını geçiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir daha söylüyorum: Sorunun tarafları müteahhitle
müşteridir. Bak, burada net söylüyorum, müteahhitle müşteridir. Bir
tane ruhsatın, emsalin düşmesinden dolayı dava varsa,
sıkıntı varsa niye dava açılmaz Belediyeye? Bir tane dava
yok. Sen bana güvenerek inşaata başladın. O yüzden de
batıyorum, mahvoluyorum diyen bir tane dava yok. Ruhsatlar değişmedi
arkadaşlar. Ruhsata rağmen iş yapan müteahhidin ortaya
çıkardığı sorun var. Ama buna rağmen diyoruz ki,
Belediyemiz de diyor ki: Gelin bunları çözelim. Burada
anlaşılmayan ne var?
Sayın
Ayaydın, bir tane dava var mı Belediyeye açılan? Bir tane
müşterinin, orada inşaat alan insanın açtığı dava
var mı? Yok.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) Suç duyurusu var.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Bir tane yok çünkü -bir daha
diyorum- olayın tarafı
müteahhitle müşteridir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Savcılık soruşturması
var, savcılık
soruşturması.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ama buna rağmen diyorum ki: Her türlü sıkıntı
sıkıntımızdır, derdimizdir; vatandaşın
memnuniyeti esastır, bunu çözmeye çalışacağız.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Araştırılsın.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Fakat, dediğiniz gibi tablo olsa yüzlerce dava olurdu,
yüzlerce. 4 tane firma var, toplam 500 kadar da muhatabı var ve atla deve
değil, çok
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Gel araştıralım ya, gel araştıralım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dosya veriyoruz, dosya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BÜLENT TURAN
(Devamla) Haydar Bey, sakin
Sana
cevap vermeyeceğim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Verme, verme
Dosya veriyoruz.
BAŞKAN -
Lütfen
Lütfen
BÜLENT TURAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hükmen mağlup oldun, tarafsız bir gözle bakarsan
mağlupsun sen.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, Esenyurt
Belediyesinin yaptığı imar usulsüzlüğünün ve bu konuda
mağdur olan vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 12/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan.
Buyurun.(MHP
sıralarından alkışlar)
CELAL ADAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Burada belediye
başkanlığı yapan arkadaşlarımız var. Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde bir bakanın arazisi, sit
alanı içerisinde bulunan arazisi imara açıldığı için
kanser olan, rahmete kavuşmuş Üsküdar eski İlçe Belediye
Başkanımızı hepiniz
hatırlarsınız.
Şimdi, benim
hayretler içerisinde kaldığım bir şey var:
Hırsızlık varsa, arsızlık iddiası varsa,
yüreğinizi koyun, bu iddiayı çürütecek araştırmayı
yaptırın ve milletin huzuruna çıkın, İşte,
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önerge yanlıştır.
deyin, 1 puan daha kazanın ama sizin bakanınızın alan, sit
alanı. Çamlıca sırtlarında bir villa 5 milyon dolar
değil, 10 milyon dolar. Bakanı biliyorsunuz, sizin
bakanınız. 4-5 bakanınız hırsızlık
iddiasıyla listelere konulmadı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
döneminde, değerli İstanbul milletvekilleri, 1inci bölgenin
milletvekilleri, Kavacıkın hemen dönüşünde, köprüye girerken,
Karayollarının yeri vardı -iki taraflı
Karayollarının yeri- bu Karayollarının yeri şimdi
kimde? Hadi söyleyin bakayım, gelin burada yüreğinizi koyun.
Beyoğlu Adliyesi kimde, Kartal Tekel Fabrikası kimde? Kardeşim,
bunlar İstanbulun oksijen alanları, bunlar üniversite
Beşiktaştaki DGM binası kimde? Siz babanızın
malını dağıtır gibi İstanbulun oksijen
alanlarını size yandaş gibi gözüken vakıflara ne hakla
tahsis ediyorsunuz?
Yolsuzluğun,
arsızlığın kol gezdiği İstanbul
4 bin imar
değişikliği var. Sayın Grup Başkan Vekilim, tapu
bendeyken imar 1,25; tapu ilişkilerini iyi kurmuş vurguncuya
geçtiğinde 3,25. İnanmıyorsanız, gelin, size vereyim
adreslerini. Dolayısıyla, İstanbuldaki imar yolsuzluğunun
tekabül ettiği rakam 100 milyar doların üzerindedir. Siz iktidara
geldiğinizde 2 kişinin milyar doları vardı, 3 kişinin,
4 kişinin; şimdi 120-150 kişinin milyar dolarları var. Ama,
her nedense, milyar dolarları olanlar üretim yaparak, katma değer
yaratarak değil, vurgunlarına, talanlarına her bir projesi 1
katrilyon olan inşaat projeleriyle kavuştular. Şimdi siz
kalkıp 4 bin imar değişikliğini, Esenyurt Belediyesinin
yolsuzlukla ilgili iddiasını niye araştırmaktan
korkuyorsunuz? Gerçekten, ben sizin adınıza üzüntü duyuyorum.
Bir diğer
konu: Değerli milletvekilleri, ülkemiz için derin kaygılar
duyduğumuz, duymak zorunda olduğumuz günlerden geçiyoruz.
Geçtiğimiz bir hafta içerisinde yaşananlar, yeni ve büyük bir
tehditle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bu
tehdidin adı, elbette, bölücülüktür, teröristbaşının
devlete ortak edilme iradesidir. Ama bence, bütün bu iki nedenden de daha
büyük, demokrasi tehdidiyle Türkiye karşı karşıyadır.
Son birkaç hafta içerisinde yaşananlar göstermiştir ki demokrasi
tehlikededir. Kurulması ve olgunlaştırılması için
rahmetli Menderesi şehit verdiğimiz, bir sürü bedeller ödediğimiz
demokrasi, bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin, demokrasiyi korumak için
halkın oy verdiği iktidarın tehdidi altındadır.
İmralı
tutanaklarının basında yer alması dolayısıyla
Sayın Başbakanın gösterdiği tepki ve sonrasında
yaşananlar gerçek bir demokraside büyük skandal olmaz mıydı? Bu
tutum demokrasiye gerçek bir tehdit olarak algılanmalıdır.
Sayın Başbakan, Türk basınını basın olmaktan
çıkartıp kendi matbuatı hâline getirmeye
çalışmaktadır. Milliyet gazetesinde yaşananlar tek
kelimeyle ürkütücüdür. Gazetenin 2 önemli yazarı, Genel Yayın
Yönetmeni, Sayın Başbakanın psikolojik şiddetinden
dolayı görevlerinden ayrılma noktasına gelmişlerdir. Bu iki
köşe yazarı ve Genel Yayın Yönetmeninin mercekle
hayatlarımızı yan yana koysanız hiçbir tarafımız
örtüşmez. Bana karşı da, benimle ilgili de zaman zaman
acımasız yorumlar yapmışlardır. Bu
yaşananların verdiği şiddetli sinyal, demokrasi tehlikededir, tehlike altındadır
sinyali. Sayın Başbakan demokrasi rejiminin temel kurumu olan
medyayı iptal etmeye çalışıyorsa, aslında herkese
sıra gelecek demektir. Bugün kuzu kuzu iktidarın çeperinde durmaya
özen gösteren iş çevreleri, sivil toplum kuruluşlarına da
sıra gelecektir çünkü herkesin güvencesi olan demokrasi tehdit
altındadır. Başbakanın demokrasiye karşı
gösterdiği tutumun darbecilerden hiçbir farkı yoktur. Darbecinin
elinde silah vardır ama bugün Adalet ve Kalkınma Partisi, milletten
aldığı iradeyle demokrasiyi tehdit etmektedir.
Herkes bilmelidir
ki milletimiz askerî darbelere karşı direnmiştir, biz de
biliyoruz ki direneceğiz ve teslim olmayacağız. Bunun tek yolu,
Milliyetçi Hareket Partisinin demokrasiye olan inancıyla olacaktır.
Milletimizle beraber bu tehdidi bertaraf etmek boynumuzun borcudur. Millet
iradesinin bir diktatör mukallidi tarafından istismar edilmesine asla izin
vermeyeceğiz. Herkesi demokratça tutum takınmaya, demokrasinin
şerefine, haysiyetine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Vurguncunun, talancının, soyguncunun gazete sahibi olabilme iradesini
ortaya koyduğu şu günlerde, iş adamlarını tehdit
ederek medyayı tekelleştirmek hangi demokrasilerde var?
Şimdi ben
size soruyorum: Bütün bu gelişmelerin ışığında,
geçmişte size çok yakın olan, bugünlerde de Türk
milliyetçiliğini acımasız bir şekilde sorgulayan bir yazar
Apoya paşalık verin. demişti. Bütün bu gelişmelerin
ışığında, Adalet ve Kalkınma Partisi, ortaya
çıkan ve medyayı cezalandıran tutanakların nihai sonunda
Apoya paşalık mı verecekseniz?
Sayın
Başbakan, kendini İmralı canisinin özgürlüğünü
kazanmasına memur etmiş durumda ancak tarihin kendisini
lanetleyeceği bu uğursuz görevi yaparken milleti de açıkça geri
zekâlı yerine koymaktadır. Bir taraftan Genel af yoktur, kişiye
karşı işlenmiş suçları biz affetmeyiz, biz ancak
devlete karşı işlenmiş suçları affederiz. diyor,
diğer taraftan devlete karşı işlenen suçları
affedebileceklerini söylüyor ve içerideki eşkıya başı da
kendi yandaşlarına mesaj gönderiyor, Ne affı? Biz yarın
hepimiz birlikte dışarıdayız. iradesini ortaya
koyabiliyor. Bu, açıkça, alenen Başbakan tarafından Abdullah
Öcalana iletiliyor. Bu İmralı süreci denilen ihanet sürecinin, en
başta, teröristbaşının serbest bırakılması
mutabakatına dayanan bir süreç olduğu anlaşılmaktadır.
AKP son dönemde Türkiyeye öyle şeyler yaşatmıştır ki
şimdi kamuoyunun şu soruyu sormaya hak sahibi olduğu
inancını taşıyorum: Siz Apoya paşalık mı
vereceksiniz?
Türkiyede
demokrasi tehlikede, demokratik hayat bilinçli olarak zehirleniyor. derken
siyaset ve polemik yapmıyorum, açıkça bir tehditten söz ediyorum. Bir
demokrasi zehirlenmeye, kurumları işlemez hâle getirilmeye
başlandı mı en başta halkın haber alma kanalı
tıkanır ve halk, iktidarın tek kanallı enformasyonuna
mecbur bırakılır. Bunun tipik örneği bugünlerde
yaşanmaktadır. Türkiye, tarihinin en büyük yıkım ve ihanet
projesinin içerisine sokulmuştur. Devlet kirletilmiştir. Millî
iradeyi istismar demokrasiyi kirletmektedir. Değerlerimiz ve tarih içinde
oluşmuş kutsal kavramlar ayaklar altındadır. Böyle bir
durumda Türkiyede, günlerdir, devletin ve milletin içine düşürüldüğü
ihanet çukurunu, onun muhtemel sonuçlarını tartışmak
yerine, Bunu kim sızdırdı? tartışmaları
yapılmaktadır. Türkiye'de yapılmak istenen
yıkımın karakterini, kapsamını, tarihsel
sonuçlarını iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz. Bin yıllık
tarihi çöpe atan bu zihniyetle mücadele etmek bu topraklarla bağı
olan herkesin görevidir.
Milliyetçi Hareket
Partisi, milletiyle beraber içine çekilmekte olduğumuz bu zillete
karşı elbette mücadelesini devam ettirecektir. Vurgunun,
talanın, soygunun cumhuriyet tarihinde en çok olduğu dönem bu
dönemdir. Söylüyorum, Mecidiyeköyde, Şişlide, İstanbulun bir
sürü yerinde birinci tapu sahibi imar alamamış, size yakın olan
iş adamları
Onlar geçmişte başka yerlere
yakındılar, şimdi Başbakanın uçağındalar ve
1,25 imarlar 3,25e düşüyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ADAN
(Devamla) - Yetimin, garibin oylarıyla iktidara gelen Adalet ve
Kalkınma Partisi bunun hesabını mutlaka verecektir. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Adan.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili Celal Adanın CHP grup
önerisi üzerindeki konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün bu
konuşmaları büyük bir sabırla, büyük bir hoşgörüyle
dinliyoruz. Söyleyecek çok sözümüz var
OKTAY VURAL
(İzmir) Konuşun!
MAHİR ÜNAL
(Devamla)
ama istiyoruz ki bu Meclis çalışsın. Milletin
iradesinin yansıdığı ve milletin sorunlarının
çözüm mercisi olan bu Meclis çalışsın istiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İradeyi İmralıda aramayın!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Şöyle bir demokrasi anlayışı olur mu
arkadaşlar? Yıllarca bu ülkede, bu milletin iradesi vesayet
altında kaldı. Bunu hepimiz biliyoruz. Yıllarca
OKTAY VURAL
(İzmir) On yıldan bu yana
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Yıllarca, sizin zamanınızda da
OKTAY VURAL
(İzmir) On yıldan bu yana
MAHİR ÜNAL
(Devamla)
asker ve istihbarat, siyasi iradeye sormadan gitti, orada
görüştü
OKTAY VURAL
(İzmir) On yıldan bu yana
Gazetelere, manşetlere,
televizyonlara, muhalefete, her yere el uzattınız.
MAHİR ÜNAL
(Devamla) ...ve milletin iradesini temsil eden siyaset buna müdahil bile
olamadı, Neyi görüşüyorsunuz? diye soramadı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Özgürlüğü hazmedemiyorsunuz, demokrasiyi hazmedemiyorsunuz!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Ve o gün siz bundan rahatsız olmadınız, bugün,
açık açık, milletin önünde
OKTAY VURAL
(İzmir) Her yere müdahale ediyorsunuz, her yere
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dinle!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) ...milletin sorunlarını çözmek için risk alan
OKTAY VURAL
(İzmir) İmralıya gidiyorsunuz, İmralıya
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Bir dakika dinler misin, bir dakika dinle!
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada değil, İmralıya gidiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Bugün açık açık
milletten aldığı
OKTAY VURAL
(İzmir) İmralıya gidiyorsunuz, anayasa görüşmesi yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
MAHİR ÜNAL
(Devamla)
yetkiyle, milletin gözü önünde, milletin sorununu çözmek için, bu
kanı dindirmek için risk alan AK PARTİye demokrasi
dışı demek
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne kanı? Siz kanla pazarlık, kan üzerinden siyaset
üretiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Bağırma yahu, sakin ol! Senin derdin ne yahu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kan dilini kullanıyorsunuz!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Sen niye bu kadar öfkelisin? Yahu, bak, millet orada. Millet orada,
millet! Millet adına konuşma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu milletin egemenliğine, değerlerine aykırı
her türlü hareket karşısında susan dilsiz şeytan
olmayız.
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Millet adına
konuşma, millet adına konuşacak olan benim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Allaha hamdolsun, kötülükleri defedecek dilimiz var.
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Eğer bu millet benim çözüm için kullandığım
yöntemden memnun kalmazsa beni sandığa gömer!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben de sözümü kullanıyorum, sesimi kullanıyorum.
Sözümü mü keseceksin?
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Sen bu millete güvenmiyor musun? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözümü mü keseceksin? Ne yapacaksın? Senin medya
patronların yok burada!
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, Esenyurt
Belediyesinin yaptığı imar usulsüzlüğünün ve bu konuda
mağdur olan vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 12/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde, Muş Milletvekili
Sayın Demir Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
DEMİR
ÇELİK (MUŞ)- Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisinin Esenyurt Belediyesi imar usulsüzlüğü ve
sonrasında yaşanan mağduriyetlere ilişkin
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce,
imar, Türkiye'nin kan kaybeden, bu anlamıyla da ciddi oranda
mağduriyetlerin, sorunların yaşandığı bir alan.
Bu alandaki usulsüzlükleri, suiistimalleri ya da bir kısım çıkar
ve menfaat sahibi kişi ve grupların hem topluma hem toplumun
değerlerine aykırı davranış içerisinde bulunuyor
olması araştırılmaya değer konulardır. Bu
anlamıyla da sadece Esenyurt ile sınırlı
olmaksızın Türkiye'nin bu temel problem alanına ilişkin
araştırmaları gün yüzüne çıkarmak, mağduriyetleri
gidermek bence Meclisimizin üstüne vazifedir; bu yönüyle rol alması,
gereğini de yerine getirmesi gibi bir çabanın içerisinde olması
Meclisin fonksiyonlarından biridir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerek 3194 sayılı
İmar Kanunu gerekse 5393 sayılı Belediye Kanunu ve onları
biçimlendiren Anayasanın kendisi demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü
ve sivil olmadığı sürece bu ve benzeri sorunları
tartışırız, tartışmaya da devam ederiz. Görünen o
ki doksan yıldır devletin çevreyle olan problemini meşru ve
demokratik noktada çözemeyişinin ortaya çıkardığı bu
sorunlar bu algı ve zihniyetten hareket ettiğimiz sürece uzun
yıllar da tartışılacağa benzer. Hâlbuki toplumun
meşru, demokratik taleplerini karşılamak ve ona uygun yasal
düzenlemeyi yapmak herkesten çok bu Meclisin ana ve temel görevidir. Bu
anlamıyla da ertelenemez bu görevi günümüz evrensel hukuka uygun bir
şekilde çözüme kavuşturmak bizim kaçamayacağımız,
yerine getirmekle mükellef olduğumuz temel alanımızdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz dünyasında olduğu
gibi Türkiyede de kır aleyhine, kent lehine bir
yoğunlaşmanın, bir göçmenin ve göçertilmenin
yaşandığı günümüz Türkiyesinde nüfusumuzun yüzde 80inin
yaşamaya başladığı kentler bizim ortak yaşam
alanlarımızsa, bu ortak yaşam alanlarımıza uygun bir
zihniyeti, felsefeyi, ruhu hayata geçirmek hepimizin görevidir. Her kentin
olduğu gibi Türkiye kentlerinin de, İstanbulun, İzmirin,
Diyarbakırın, Vanın da bir kimliği, bir ruhu var. Bu ruh
ve kimlik sadece ve tek başına insan türünün ya da insan türünün bir
kısım kesimlerine ve kişilerine çıkar sağlamaya dönük,
onların menfaatlerini, çıkarlarını sağlamaya dönük bir
uygulamaya tabi tutulduğunda kaybederiz, kaybettiğimiz olgu da bu.
Çünkü, en nihayetinde, üzerinde yaşadığımız doğa,
üzerinde yaşadığımız yeryüzünde tek başına
değiliz. İnsan türüyle birlikte milyonlarca tür bitkisinden
hayvanına, suyundan dağına, milyonlarca türün doğal
dengenin parçası olmasına uygun bir zihniyeti, bir felsefi
yaklaşımı, kentsel politikayı hayata geçirdiğimizde
anlamlı olur. Bu yönüyle de biyobölgeciliğe dayalı,
biyobölgeciliği esas alan toplumsal ve doğal istikrarı savunmak
hepimizin görevi olmalıdır. Toplumsal ve doğal istikrar basit
değil, türdeş değil, çoklu ve çeşitli kimliklerin, çoklu ve
çeşitliliğin bir fonksiyonuysa bu çoklu ve çeşitli
yapıların bir arada barış içerisinde, bir arada
birbirlerini besleyen, tamamlayan nitelikte ve özellikte olmasını
sağlamak da biz insanların görevidir. Hâlbuki başta
İstanbul olmak üzere hepimizin bir şekliyle nedeni olduğumuz
mega kentler, bu doğal dengeyi tükettiği gibi insanın sosyal,
siyasal, psikolojik varlık olmasından hareketle temel
ihtiyaçlarını da karşılayan olmaktan
uzaklaşmıştır, iktidar odaklarının tahakkümüne
tabi alanlara dönüştürülmüştür. Kentlerin bu boyutuyla hepimiz
tarafından inceden inceye yeniden ama yeniden üretime tabii tutulması
gerekiyor. Kentler ki iktidar odaklarınca güneşimizin
hapsedildiği, suyumuzun, rüzgârımızın toprakla
buluşmasının engellendiği, sosyal donatıları ve
yeşil alanlarıyla bizim mahrum
bırakıldığımız alanlara dönüştüğünde,
çoklu katlarla beton blokların hükümranlığına hâkim
alanlara dönüştürüldüğü bir noktada, değil doğal denge
insanın da yaşam alanı bulması mümkün değil. O
açıdan, her şeyden önce demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir
anayasa, o anayasanın emri hükmünde idari, mali, siyasi özerkliğe
sahip bir yerel yönetimler; bu yerel yönetimlerin yine adalet, eşitlik
eksenli, esaslı bir imar yasası hepimizin üzerinde titizlikle
durması gereken bir yaklaşım olmalıdır. İmarda da
sadece ve tek başına insanı esas alan değil, o kentte
yaşayan ağacından otuna, bitkisinden kuşuna
ama her şeyden önce de doğada bulunan bütün canlıların
yaşam haklarını esas alan bir anlayışla
yaklaşabilmeliyiz ki kentlerimiz bizlerin de yaşadığı
alanlar olmalıdır. O açıdan da milyonluk kentler yerine, göçü
kentten kıra doğru teşvik
eden uygulamaların yolunu açmak, onunla ilgili yasal düzenlemeleri yapmak
da görevimizdir. Biz köylerimizi, kasabalarımızı kaybederek
geldiğimiz bu kentlerde tutunamamanın, yoksullukların,
açlıkların, işsizliklerin, yoksunlukların açmazıyla
karşı karşıya iken milyonluk kentler yerine sakin kentler
yaratabilirsek, milyonluk kentler yerine on binlik, yüz binlik kentler ile
bisiklet yolları, yaya yolları, engelli ihtiyaçlarının
karşılandığı özgür, demokratik kentler yaratabilirsek
yaşam daha anlamlı olur, daha doğal olur, daha demokratik olur.
Ama, bunun yerine mega kentlerde ısrar ettiğimizde trafiğinden
sağlığına, eğitiminden kültürüne her türlü sosyal
faaliyetimizin risk altında olduğu, yaşam
alanlarımızın tehdit altında olduğu bir kentle de
karşı karşıya kalırız.
Biz, bir
yanıyla sakin kentler yaratırken öbür yanıyla da biyoköyleri
yaratmak zorundayız. Biyoköyler rüzgârın, güneşin,
toprağın ve suyun döngüsünün doğal ve meşru zeminde
yürütüldüğü bir noktada hayat bulduğunda, insani temel
ihtiyaçlarının doğadaki diğer canlılarla birlikte
yaşam, hayat bulduğunda, bizim kırda, kırsalda
yaşamamızın koşulları
yaratıldığında, mega kentlerin problemlerinden
insanlığı da toplumsal yoğunlaşmanın yol
açtığı sorunları da gidermiş oluruz. Keza, aynı şekilde, mega
milyonluk kentler yerine biz yeşilbaş kentler yaratabilirsek, ülkenin
81 ili yerine binlerce ilçesini, kasabasını da dâhil ettiğimizde
yeşil alanlar yaratabilirsek, ağacı, bitkisi ve doğal
dengesiyle bu yeşil alanlarda hayatı yeniden filizlendirebilirsek
bizim yaşadığımız temel problemlerin de önüne
geçmiş oluruz. İnsanlığın geldiği bu noktada,
insanlığın yeni ihtiyaçlarının
karşılanması tartışmalarının
yoğunlaştığı bu dönemde biyobölgeciliğe
dayalı siyasal ve idari özerkliği esas alan yönetim ilişkileri
kaçabileceğimiz bir durum değildir. Bunu karşılamak gibi
bir görevi Meclis olarak, Meclisin siyasal partileri olarak, yine bize
yaraşır ve yakışır bir düzeyde
tartışmayı, diyaloğu, ve müzakereyi esas alarak, her türlü
problemimizi gerilim dışı, agresif, amacını aşan
yaklaşımların dışında tam da siyasal aktör
olmanın rolüne, siyasal aktör olmanın ruhuna uygun bir ilişkiyi
var edebiliriz. Gün bugün. Bugünü tartışarak,
ortaklaştırarak, açmazlarımızı, yetmezliklerimizi,
yanlışlıklarımızı aşabilir, daha doğru,
demokratik, ekolojik, ekonomik toplumu hep birlikte var edebileceğimize
olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır, şimdi onu alıyorum: Sayın Hamzaçebi,
Sayın Ayaydın, Sayın Havutça, Sayın Akar, Sayın Susam,
Sayın Altay, Sayın Kesimoğlu, Sayın Tayan, Sayın
Şeker, Sayın Çam, Sayın Özgümüş, Sayın Ekşi,
Sayın Özbolat, Sayın Korutürk, Sayın Çıray, Sayın
Yüceer, Sayın Akova, Sayın Toptaş, Sayın Aldan, Sayın
Demiröz.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, Esenyurt
Belediyesinin yaptığı imar usulsüzlüğünün ve bu konuda
mağdur olan vatandaşların sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 12/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 6 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor
ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve
İzmir Milletvekili Sayın Alaattin Yükselin; Elektrik Piyasası
Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Sayın Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu
Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Sayın
Ali Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427,
2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
426 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.
Buyurun Sayın
Binici. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)- Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP hükûmetlerine küresel güçlerce dikte edilen dışa
bağımlı enerji politikaları artık iflasın
eşiğine gelmiştir. On yılı aşkın bir süredir
iş başında olan iktidar aksini iddia etse de Türkiyeyi enerji
alanında daha fazla dışa bağımlı hâle
getirmiştir maalesef.
AKP, 2002
yılında, iktidara hazırlanırken seçim beyannamesinde
Partimizin enerji politikalarının temelini enerjinin ucuz ve
güvenilir bir şekilde temin edilmesi, bütçede yükün azaltılması,
çevre ve insan sağlığının korunması
oluşturmaktadır. diyerek açıkladığı enerji
politikalarının uygulamaları sonucunda yüzde 67 olan
dışa bağımlılık oranını maalesef yüzde
73e çıkartmıştır.
Ayrıca,
elektrik üretiminin yüzde 35i hidroelektrik santrallerinden elde edilirken
günümüzde bu oran yüzde 20lerin altına kadar gerilemiştir. Yüzde 30
olan doğal gaz çevrim santrallerinin payı yüzde 45lere
yükseltilmiş durumdadır. Gelinen bu noktada, ürettiğimiz
elektrik enerjisinin neredeyse yarısı tek bir kaynaktan yani yüzde 98
oranında dışa bağımlı olduğumuz doğal
gazdan üretilmektedir.
Elektrik
üretiminde içine düşürüldüğümüz girdap yalnız bununla da
sınırlı değildir. Yüzde 12leri çoktan aşmış,
ithal ettiğimiz kömürü ve fuel oil gibi diğer ithal kaynakları
da dâhil ettiğimizde, elektrik üretimimizin neredeyse yüzde 60ı
ithal kaynaklarla gerçekleştirilmektedir. Bu kaynakların tedariki
için katlanmak zorunda kaldığımız fatura miktarı ise
tam, 35 milyar doları çoktan aşmış durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, elektrik üretiminde doğal gaz çevrim santrallerinin
payını düşürmek ve dışa
bağımlılığı azaltmak adına yenilenebilir
kaynaklara dümen kıran Hükûmet, sayıları 2 binleri çoktan
aşmış HES projeleri ile kaş yapayım derken göz
çıkarmaktadır. Ilısu ve Munzur projeleriyle giriştiği
doğa, tarih ve kültür katliamlarına, vadilerimizi de kurutacak olan
küçük HES projeleriyle yenilerini eklemektedir. Dünyada eşi benzeri
olmayan, en az on iki bin yıllık tarihi olan Hasankeyfte baraj gölü
alanında kalacak 300 civarında höyük, 2 bin civarında mağara
AKPnin umurunda olmadığı gibi, resmî makamlara göre zarar
görecek 55 binden fazla insanın kültürel, sosyal ve ekonomik hakları
da hiçe sayılmaktadır. Geçmişte ve bugün ülkemizde kısa
ömürlü barajlar için Birecik ve Yortanlı barajlarında yapılan
kültür katliamlarının benzeri Hasankeyfte yapılırken çevre
ve doğa katliamları da Munzurda, Fırtına Vadisinde
yapılmak istenmektedir.
Unutmamak gerekir ki enerji üretiminde alternatifler
geliştirilebilir ancak tarihî, kültürel ve doğal değerlerimizin
alternatifi yoktur. Hidrolik enerjiden en rasyonel biçimde
yararlanılması enerji alanında dışa
bağımlı olan ülkemiz açısından elbette ki önemlidir.
Ancak, DSİ ve Elektrik İşleri Etüt İdaresinin kol kola
geliştirdiği Su Kullanım Hakkı Yönetmeliği ile
akarsularımız kaynağından kuşatılarak doğa ve
çevre talanına dönüşmüştür. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde
hemen her dere üzerinde birden fazla, özellikle İkizderede 26 adet HES
projesine onay verilmesi bunun açık bir kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin HESler
kadar üzerinde inatla durduğu diğer bir konu da nükleer santral kurma
hayalleridir. Avrupa ülkeleri nükleer enerjiden vazgeçerken AKP Hükûmeti Mersin
Akkuyuya nükleer santral yapma sevdası ile âdeta yanıp
tutuşmaktadır. AKP iktidarı yöre halkının, sivil
toplum örgütlerinin ve enerji uzmanlarının nükleer santral
konusundaki düşüncelerine âdeta kulaklarını
tıkamış durumdadır. Rusya ile yaptığı
anlaşmanın içeriğini izah etmekten kaçarak Akkuyuyu âdeta kuşatma
altına almıştır.
Çernobil kazasının belleklerimizden izi
neredeyse silinmeye yüz tutmuşken Fukuşima ile bilincimizde en berrak
hâliyle yeniden canlandı. Aslında Çernobil, etkilediği binlerce
insanın bedeninde, hatta kuşaktan kuşağa aktarılan
kötü bir miras gibi yeni bedenlerde gizlice yaşamaya devam etti.
Japonyada yaşanan deprem ve sonucunda oluşan tsunami felaketiyle
yaşanan kazanın boyutları henüz tam olarak bilinememektedir.
Teknoloji devi olan Japonya bu kazayı önleyemediği gibi kazanın
boyutlarını da, gelecekteki etkilerini de hesap etmekten
uzaktır.
Bu nedenle, nükleer
tesisi olmamasına rağmen nükleer kazaların
yaşandığı tek ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatmakta
fayda görüyorum. Fukuşima nükleer santral kazasının belki de
hayra yorulmasını gerektirecek tek yanı, nükleer enerjinin
riskleri, insanın bu facia karşısında çaresizliği, en
önemlisi de telafisi mümkün olmayan doğa ve çevre felaketlerini bir kez
daha göz önüne sermesidir. Bu nedenledir ki, Almanya, Belçika ve İspanya
başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi yeni nükleer projelerini rafa
kaldırmışlardır. Darısı halklarımızın
başına diyorum.
Değerli
milletvekilleri, enerji temini ve yönetimi konusunda bakış
açısı bu minvalde olan Hükûmetin getirmiş olduğu bu
tasarı, elektrik üretimini teşvik etmekten ve tüketici
haklarını korumaktan uzaktır. Tasarıya genel olarak bakılması
durumunda, daha çok yatırımcıları ilgilendiren
konuların ele alındığı, tüketici
yığınlarının ise ihmal edildiği apaçık
görülecektir. Giderek artan enerji fiyatları karşısında
tüketicilere yeterli, kaliteli ve ucuz şekilde
ulaştırılabilmesi için alınması gerekli tedbirler, bu
tasarıda tamamen göz ardı edilmiştir.
Enerji gibi stratejik
önemi olan bir kaynağın tamamen özel sektör marifetiyle temin
edilmesi düşünü kuran bu mantık, konuyu sadece piyasa boyutuyla ele
almıştır. Hükûmetin piyasa ve piyasacılığa olan
hayranlığı, bu tasarıyla tavan yapmıştır.
Gün öncesi piyasası, gün içi piyasası, dengeleme güç piyasası,
yan hizmetler piyasası gibi yasal olarak neyi ifade ettiği bilinmeyen
birçok piyasadan bahsedilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının geçici 14üncü maddesinde getirilen
düzenlemeyle hidroelektrik santral ve termik santral projelerinin önünde
artık hiçbir engel kalmayacaktır, zaten getirilen düzenlemeyle
amaçlanan tam da budur. Doğa, tarih ve kültür talanına
dönüşmüş durumda olan kimi HES ve termik santral projelerinin
önündeki hukuki duvar, bu düzenlemeyle yerle bir edilmek istenmektedir. AKP, bu
konuda başından beri ayak bağı olarak gördüğü
yargı kararlarını Meclis çatısı altında parmak
sayısıyla aşmanın arayışına, maalesef,
girmiştir.
Bunun yanı
sıra, geçici 14üncü madde, adresi belli bir kurtarma işlevi de
görmektedir. Hafızalarımızda hâlen tazeliğini koruyan
Cargill benzeri bu oyun, bir kez daha Samsunda sahnelenmek istenmektedir. Bu
düzenlemenin açık adresi, tarım arazisi üzerine enerji santrali
yapmış Avusturya menşeli OMV, adlı uluslararası enerji
devidir. Avrupanın en önemli enerji şirketlerinden biri olan OMV
aynı zamanda Petrol Ofisinin yüzde 97 hissesinin de sahibidir.
Bildiğimiz üzere, OMV Enerji, Samsunda Çarşamba ilçesinde,
çoğunluğu tarım arazisi üzerinde kırk dokuz
yıllığına üretim yapmak için doğal gaz çevrim
santralinin lisansını almıştır. Hayata geçmesi
durumunda Türkiye elektrik ihtiyacının yüzde 3ünü
karşılayacak olan bu projenin 2010 yılındaki temel atma
törenine Enerji Bakanının da aralarında bulunduğu çok
sayıda politikacı ve bürokratın katılmış
olması, gelinen bu noktayı sanırım yeterince
özetlemektedir.
Tasarıda yer
alan bu maddeyle, herhangi bir sebeple lisansı iptal edilmiş ancak
inşaatta geri dönülmeyecek bir noktaya gelmiş tesislere yeniden
lisans verilmesinin önü açılmıştır. Aslında herhangi
bir sebep ifadesiyle kastedilen tamamen yargı kararlarıdır.
Yargı kararlarının boşa çıkarılmasını
hedefleyen bu maddeyle, yürütmesi durdurulan HESlerin ve çevre düşmanı
durumunda olan termik santrallerin lisansları yenilenmiş
olacaktır.
Tasarının
bu şekliyle yasalaşması durumunda, Türkiye'de ne hak ne hukuk ne
yargı bağımsızlığı ne de bilime olan inanç
kesinlikle kalmayacaktır. Özellikle, bu maddenin tasarıdaki hâline
destek verecek parmak sahiplerine seslenmek istiyorum: Unutmayın ki,
çevre, doğa, tarihî ve kültürel değerlerimiz, gelecek nesillerin,
bizlere olduğu kadar sizlere de bir emanetidir. Bildiğiniz üzere,
emaneti korumak ve kollamak, hatta emanete gözü gibi bakmak,
coğrafyanın kabul görmüş en büyük etik değerlerindendir.
Asla ve asla hoşgörülmeyecek ve affedilmeyecek
davranışların başında emanet ihanetinin geldiği
akıllardan çıkarılmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla getirilen önemli düzenlemelerden birisi de
elektrik üretimi ya da dağıtımı faaliyetlerinde bulunan bir
firmanın Türkiye genelinde en fazla yüzde 20 oranında paya sahip
olabileceği koşuludur. Düzenleme, ilk bakışta her ne kadar
tekelleşme önünde bir engel gibi görünse de bir elin parmakları kadar
firmanın piyasayı ele geçirmesinin yolunu da açmaktadır.
Nitekim, özellikle AB ülkelerinde, enerji alanında faaliyet gösteren
bazı şirket evlilikleri tekelleşme anlamında ciddi
kaygılara neden olmaktadır. Bu bakımdan, oranın yüksek
tutulması küçük ölçekli firmaların önünün kesilmesine yol
açabileceği gibi, piyasaların birkaç büyük şirketin kontrolüne
girmesi de olanaklı hâle gelebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, yıllardan beri tüketiciler üzerinde ciddi bir yük ve
rahatsızlık yaratan fatura kalemlerinden bazılarının
aynen korunması anlayışı bu tasarıda kendisini
göstermektedir. Yüzde 2 olan TRT payının, kayıp kaçak
bedellerinin tüketicilere yansıtılmasına devam edilmektedir. Bu
işin garip taraflarından biri, tüketilen mal ve hizmetlerle alakası
olmayan bu kalemler üzerinden bir de KDV hesaplanması ve tüketicilerden
tahsil edilmesi hususlarıdır.
Getirilen bu
tasarıda enteresan kavramlardan bazıları da son kaynak tedariki,
son kaynak tedarik tarifesi kavramları ve buna bağlı lisans
şeklidir. Bu lisansla anlaşmazlığa düşen tüketicilerin
mağduriyetlerini önlemek adına piyasa fiyatının üstünde bir
tutarla elektrik satmanın yolu açılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının değişiklik yaptığı
önemli hususlardan biri de bugün için sayıları 262yi bulan kendi
üretir -otoprodüktör- şirketlerin lisanslarının iptal
edilmesidir. Kojenerasyon teknolojisi kullanan kendi üretir şirketler,
getirilen bu düzenlemeye göre artık üretim lisansı almak zorunda
kalacaklar ve ürettikleri fazla elektriğin ancak yüzde 20sini sisteme
verebileceklerdir. Kojenerasyon teknolojisi, tekstil, kâğıt, kimya,
gıda, seramik gibi pek çok sektörde kullanılmaktadır. Bu
teknolojiden yararlanarak hem elektriği hem de buharı aynı anda
ve birlikte üreten otoprodüktörler, ürettikleri elektriği kendi
sistemlerinden almakta ve böylece, elektrik faturaları üzerindeki ek
yüklerden muaf olmaktadırlar. Sektör uzmanlarınca, bugüne kadar
kurulu olan 8 bin megavat gücündeki tesislerde 3 milyar metreküp doğal gaz
tasarrufu ve 10 milyon ton karbondioksit salınımı
azalmasının sağlandığı ifade edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla getirilen önemli düzenlemelerden biri de
dağıtım şirketlerine elektrik ithal etme izninin
verilmesidir. İthalat izninin verilmesi yatırımcı üzerinde
baskı oluşturabileceği gibi, yerli kaynak
arayışını ve kullanımını da olumsuz
etkileyebilecektir.
Tasarının
en can alıcı düzenlemesi geçici 8inci maddeyle
yapılmış olup AKP Hükûmetinin çevreye
bakışını da apaçık ortaya çıkarmıştır.
Yapılan düzenlemeyle üretim tesislerinin çevreyle uyumlu hâle getirilmesi
zorunluluğu beş yıl sonrasına ertelenerek 2018
yılına bırakılmıştır. Bu da yetmemiş,
Bakanlar Kuruluna bu süreyi üç yıl uzatma yetkisi verilmektedir.
Vatandaşlarımızın
sağlıklı çevrede yaşam hakkını, Anayasayı
ve AB direktiflerini hiçe sayan Hükûmetin bu dayatmacı
anlayışını reddediyor, Genel Kurulu bu münasebetle
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam;
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün önemli bir kanunun burada birlikte
değerlendirmesini yapacağız. Ondan önce, bu kanunun niye önemli
olduğunu, enerjiyle ilgili dünyadaki durumu, Türkiyenin bu enerji
koridorundaki durumunu bir kez daha hatırlatmakta yarar olduğunu
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın stratejistleri ve uluslararası büyük
güçleri dünyadaki bütün hareket noktalarını Avrasyadaki petrol
bölgelerinin üzerine oluşturmuşlardır. Türkiye, böyle bir
coğrafyanın içerisinde, bütün petrol yollarının ve enerji
kaynaklarının geçtiği bir coğrafyada kendisini coğrafi
olarak hissettirmekte ve kendisinin enerji kaynakları açısından,
petrol rezervleri açısından çok büyük rezervleri olmamasına
rağmen, bu jeopolitik ve enerji yollarının geçişinin
üzerinde olması nedeniyle çok önemli bir enerji gücüdür ve dünyada
enerjiye yön veren büyük ülkelerin yapabileceği güce açık bir
devlettir. Türkiye, kendini bu konuma ve bu pozisyona koymadan hareket
ettiği nokta itibarıyla enerjideki zafiyetini ortaya
çıkartır. Türkiyenin hem dış politikasında hem de
enerji politikalarında bu anlamıyla bulunduğu konumun önemi çok
yüksektir. Bütün geçiş yollarının üzerinde olan Türkiye hem
dış politikasını hem enerji politikasını birlikte
götürmek durumundadır. Avrasyadan, Rusyadan, Kafkasyadan,
İrandan, Iraktan Akdenize ve Kuzey Afrikaya kadar olan bölgenin
tümüyle petrol yollarının geçişinin üzerinde bulunan bu ülkenin
avantajlarını doğru kullanabilmesi için ulusal ve uluslararası
enerji stratejisini oturtmaya ve bu strateji üzerinde bir çalışma
yapmaya ihtiyacı vardır. Maalesef, bu genel perspektife uygun, bugün,
bir politikamız olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye,
komşularıyla dış politikada yaşadığı
sorunlar nedeniyle bu gücünü doğru kullanamamakta ve bugün, bu noktada
ciddi zafiyetler gösterme durumundadır.
Türkiyenin
dışa bağımlılık konusunda özellikle enerjideki
durumu cari açığında da kendini hissettirmekte, cari
açığın çok önemli bir kısmı, Hükûmet yetkililerinin de
ilettiği gibi, bu noktadan kaynaklanmaktadır.
Bütün bunlara
rağmen, Türkiyede enerji politikaları, özellikle elektrikte yüzde 60
şekliyle, doğal gaz ve ithal ürünlerden oluşan bir yapı
tarafından karşılanmaktadır.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz bu konuda ne diyoruz, öncelikle politikamızı
burada anlatmak istiyorum: Ulusal enerji politikasında temel hedefimiz,
Türkiyenin, üçlü bir şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarını
dikkate alarak, yerli kaynaklarını kullanarak ithalatta
dışa bağımlılığı yüzde 30lar düzeyine
indiren bir temel enerji politikasıyla ekonomimizin gelişmesinde ucuz
enerjiyi, kaliteli enerjiyi, arz güvenliği olan bir enerjiyi,
sürekliliği ihtiva eden ve ekonomimizin motor gücü olabilecek
fiyatlandırma politikası da koymuş; bu anlamda, genel olarak
teknolojiyi kullanarak ülkede enerji politikalarında en üst düzeyde
verimliliği sağlayacak, enerjide verimlilik politikalarını
göz ardı etmeyen, çevreye duyarlı, gelecek kuşaklara güzel bir
ülke bırakabilecek bir enerji politikası stratejisini hayata
geçirmektir. Cumhuriyet Halk Partisinin enerjiye bakış
açısı budur. Hem ülkemizin uluslararası ilişkileri
açısından hem ekonomimizin kalkınması açısından
baktığımızda, Türkiyede enerji politikası bu
şekilde olmalıdır. Bu anlamıyla bir enerji politikasını
Türkiye hayata geçirmek durumundadır.
Peki, burada, bu enerji
politikasında nasıl ve hangi oyuncular rol almalıdır? Biz,
bu enerji politikasında kamunun yönlendirici, inisiyatif ve planlama koyan
anlayışının hiçbir zaman reddedilmemesi gerektiğinin
altını çiziyoruz ama bununla birlikte, piyasaya özel sektörün ve
yatırımcının girebilmesi, onun bu piyasada inisiyatif
alabilmesi, konulan bu uluslararası ve ulusal enerji politikası
içerisinde, tayin edilmiş, planlı, programlı enerji
politikaları içerisinde rekabetçi bir ortam yaratılabilmesi için her
türlü fırsatın yatırımcıya
sağlanmasının önünün açılmasından yanayız. Bu
anlayışımız, her zaman, bu kanun görüşülürken de,
Türkiyede enerji politikaları oluşturulurken de kendini
göstermiş ve ifadesini bulmuştur.
Biz, yatırımcının
enerji alanında yatırım yapmasının önünü açmaya
çalışıyoruz. Bugün bu kanun konuşulurken de çok net bir
şekilde şunun altını çizdik, dedik ki: Biz, bu alanda
yerli, yenilenebilir ve KOBİ düzeyindeki işletmelerin ön lisans ve lisans
almada önlerinin açılması, yatırım teşviklerinin
artırılması ve bu anlamıyla bu konuda gerçek bir rekabet
ortamının sağlanması için her türlü desteği bu yasada
vermeye hazırız. Bu yasa üç ayağı birlikte
düşünmelidir:
1) Üretimi
düşünmelidir.
2) İletim, dağıtım ve
tedariki düşünmelidir.
3) En önemlisi tüketiciyi ve sanayiciyi
düşünmelidir.
Yani, tüketen
insanların sürekli arz edilebilen bir enerjide güvenli enerjiyi, temiz
enerjiyi, ucuz enerjiyi hiç korkmadan dünyada rekabet edebileceği
fiyatlarda bulduğu bir enerji politikasına hizmet edebilecek bir
enerji piyasası düzenleme kurulunun oluşmasından yana
olduğumuzu ve bu anlamıyla genel olarak bu anlayışa hizmet
vereceğimizi, destek vereceğimizi söyledik. Bütün önergelerimiz,
bütün konuşmalarımız, bir ay süresince Komisyonda
yaptığımız çalışmaların altında yatan
temel çalışma anlayışı budur.
Peki,
Bakanlığın getirdiği bu yasa tasarısı, buna
hizmet edebilecek bir tasarı mıdır? Maalesef, öncelikle, bu
konuda olumlu bir şey söyleme durumunda değilim.
Birincisi: Bu
hazırlanan tasarı, paydaşlarla konuşulması
gerçekleştirilmeden, sadece paydaşlara Görüşünü bildir. Ben onu
değerlendiririm. anlayışı içerisinde
hazırlanmış ve Komisyonumuza gelmiştir. O kadar
hazırlıksız bir şekilde olduğu açıktır ki,
kendi hazırladıkları tasarıya 36 tane değişiklik
önergesiyle yaklaşık bütün maddelerinde değişiklikler
vermişlerdir. Ve en acısıdır ki, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulunun, Anayasa ve Danıştayca, mahkemelerce iptal
edilmiş kanununun daha önceden hazırlanıp
çıkmasını bile beklemeden bu kanun gündeme gelmiş ve biz bu
kanunun komisyonlarda düzeltilmesi için elimizden gelen gayreti göstermek
noktasında kalmışızdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamıyla burada, Türkiyede enerjiyle ilgili
değerlendirmelerimizi bu yasada niye bulamadıklarımızın
altını çizmeye devam etmek istiyorum. Şimdi, bu yasa hangi
ihtiyacı karşılayacaktır? Bu yasanın öz
itibarıyla karşılayacağı ihtiyaç şudur: Bir Borsa
İstanbul kurulmuştur İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasının yerine. Kurulan Borsa İstanbulun yeni bir alt
borsası olarak enerji borsası oluşturulmaya
çalışılmaktadır ve oluşturulan borsa, gerçekten,
üretim ayağını düşünmeden, sadece dağıtım
şirketlerinin ve bu anlamıyla tedarik organizasyonunun borsada
işlem görmesine imkân sağlayıp borsadaki hacmin 5 kat, 7 kat, 10
kat yükseğiyle Borsa İstanbula yeni bir pazar oluşturmanın
temelini oluşturan bir anlayışla kurulmuştur. Yani,
Türkiye'nin ihtiyaçları değil, Borsa İstanbula yeni bir kaynak
yaratmanın altyapısı bu kanunda kendini göstermektedir.
İki: Bu
kanunun amacında yazılan, gerekçesinde yazılan ucuz, kaliteli,
nitelikli elektrik ve enerji temini noktasında maalesef hiçbir
şekilde bir çalışma kendini göstermemektedir. Bu yasada ikinci
durum, 2001de yasası çıkan, 2004ten sonra özelleştirilmesine
başlanan dağıtım şirketlerinin piyasada önüne
çıkan zorlukları aşmak için, dağıtım
şirketlerinin giderek artan güçlerini yasal ve hukuki zemine
taşıma noktasındaki taleplerine cevap veren bir kanun
olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, 1990da kamunun elektrik üretimindeki
payı yüzde 91den bugün yüzde 40lara düşmüştür; özel sektörün
payı da yüzde 12lerden yaklaşık yüzde 60lara gelmiştir.
Dağıtım
organizasyonunda da benzer durumlar kendini hissettirmektedir.
Dağıtım şirketleri bu yasada kendini o kadar hissettiriyor
ki, tüm çabalarımıza rağmen, bu piyasada bir tekelleşmenin
oluşmasının önüne geçmeyi maalesef engelleyemedik. Yasadaki
yüzde 20 paya ulaşma konusundaki öneri, başka bir maddede kendi
hazırladıkları yüzde 30 engeli de kaldırılarak borsaya
açılmış bir dağıtım organizasyonunun satın
almalarla çok sınırlı sayıda, yerli de değil,
yabancı yatırımcının ileride enerji
dağıtım piyasasına egemen olmasını
sağlayacak bir altyapıyı ve hukuksal zemini bugün
hazırlamış durumdadır. Bu, Türkiye açısından
gerçekten çok dikkatle düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir
durumdur. Bu yasanın getirdiği en önemli sakıncalardan bir
tanesi budur. Bu sakıncayı ortadan kaldırma noktasında
vermiş olduğumuz önergeler açıkça bunu engellemeye
yetmemiş, çoğunluk anlayışıyla Komisyonda
reddedilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, üçüncüsü: Bu yasa tüketiciye hiçbir şekilde kolaylık
getirmemiştir. Bu yasa konuşulurken Sayın Bakan çeşitli
toplantılarda yaptığı açıklamalarla bu yasanın
tüketiciye ucuzluk getireceğini iddia etti. Ne dedi? Bundan sonra
alımlardaki alt limiti düşürüyoruz, tüketici de gidecek bu
anlamıyla pazarlık yapacak ve elektriğini yüzde 15e kadar ucuz
alabilecek. Bu yüzde 15 tanımlaması Bakanın değil ama basına
yansıyan anlayış buydu. Basın, çevirdi vatandaşları,
sordu: Elektriği yüzde 15 ucuz alacakmışsın, ne diyorsun?
Çok iyi olur. dedi.
Ama değerli
arkadaşlar, bu piyasada tüketicinin kendisi bir pazarlık yapma
şansına sahip mi ki gidecek de bu işi yapacak? Bu neye benzer
biliyor musunuz, örnek vereyim: Büyük bir alışveriş zinciri
mağazanın fabrikadan mal alırken aldığı fiyatla,
pazarlık gücüyle o mağazadan alışveriş yapan
insanın gidip o fabrikaya Bana aynı fiyattan mal ver. demesine
benzer. Bu piyasada fiyatta rekabet edebilmek satın alma gücü ve o
satın alma gücünün getirdiği baskıyla oluşur. Bu baskı
yoksa bizim vatandaşımıza bunun bir getirisi yoktur.
İkincisi,
sayaçlar konusu. Sayaçlar konusunda da net bir şekilde tüketici
yanlış bilgilendirilmiştir Sayaçlarınız
değişecek ama para vermeyeceksiniz. denmiştir. Böyle bir
şey olabilir mi? Sayaç değiştirmenin bedeli
dağıtım şirketleri tarafından faturaya
Yatırım bedeli olarak geçmekte ve geri alınmaktadır.
Burada bir
şeyin altını çizmek istiyorum. Bakanlık, artık hiçbir
para koymadan, tümüyle tüketicilerin ödediği paralarla tüm
yatırımları yapmaktadır. Yatırımcı olarak,
dağıtım şirketlerinin ihalesini almış olanlar,
yatırım yapmak için paraları bütçelerine koymadan
yatırım planlarına koymakta ve koydukları yatırım
planlarına göre her yıl o faturaların üzerine onları
aktarmakta ve ciddi bir şekilde tüketiciden para almaktadırlar.
Tüketicinin ikinci
bir zorluğu, kayıp kaçak bedelidir. Kayıp kaçak, ciddi bir
şekilde Türkiye'nin sorunudur. Bu sorun, tüketiciye, namuslu insana,
elektrik parasını her gün ödeyen insana, doğru ödeyen insana
verilmiş bir cezadır. Bazı dağıtım bölgelerinde
kaçak oranlarının maliyeti, yüzde 90-95in üzerinde, doğru bir
şekilde elektrik tüketen bölgelerin insanlarına ödetilmektedir. Bu,
Türkiyenin bir gerçeği olabilir. Kayıp kaçak Türkiyenin bir gerçeği
olabilir ama bunu, Bakanlığın, ortadan kaldırma yolunda
kendisini ve dağıtım şirketlerini devreye sokmak yerine
tüketiciye yansıtması doğru bir anlayış değildir.
Bunun için önerimiz oldu, dedik ki: Kardeşim, kayıp kaçak bedelini
Bakanlık bütçesine fon olarak koysun, oradan ödesin, herkes de bunu
bilsin, buna göre tedbirini alsın. Ama Bakanlık bu konuda da hiçbir
adım atma niyetinde değil. Neden İstanbulda, İzmirde veya
Anadolunun herhangi bir kentinde elektriğini ödeyen insan kaçak elektrik
kullanan insanın yarattığı olumsuzluğun bedelini
ödemek zorunda kalsın?
Değerli
arkadaşlar, elektrik fiyatlarının saptanması,
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesiyle alınan
çok farklı adlarla elektrik tüketiciye çok ciddi şekilde maliyetli
yansımaktadır. Bu maliyetlerin yansımasının sonucu
olaraktır ki Türkiyede faturalar çok kabarık gelmektedir. Bir
faturanın bileşenlerini size söylemek istiyorum: Ham elektrik
fiyatı, bölgeye göre 8 ila 12 kayıp kaçak, yüzde 2 TRT payı,
yüzde 5 belediye tüketim vergisi, yüzde 1 enerji fonu payı, yüzde 5
elektrik tüketim vergisi, dağıtım bedeli, perakende
satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim ek ücreti eklenmekte
ve üzerine yüzde 18 KDV ile bu, vatandaşların faturasına
yansımaktadır. Tüketiciye yansıyan böyle bir şey ne
sanayide sanayiciyi rekabetçi yapıp dünya sanayisiyle rekabetçi hâle
getirebilir ne evinde elektrik tüketen insanların, dar gelirli
maaşıyla yaşayan insanların huzurlu bir yaşam
sürmesine imkân verebilir. İşte biz, bu gerekçeleri tüm bu
yasanın görüşülmesi sırasında komisyonlarda dillendirdik,
önergeler verdik. Amacımız şudur: Tüketicinin kaliteli, ucuz,
sürdürülebilir ve çağdaş bir teknolojiyle desteklenmiş bir
enerjiye ulaşımını sağlamaktır, Cumhuriyet Halk
Partisi konuya böyle bakmaktadır.
Bu duygularla, bu
yasayı, bu konuda eleştirilerimiz ve önerilerimizle gerekli
çalışmaları yaparak desteklemeye
çalışacağız.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Susam.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 426 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve
bizleri izleyen değerli vatandaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bugün
gündem dışı konuşmada dile getirdiğim konuya
gösterdiği hassasiyet nedeniyle Sayın Bakana teşekkürlerimi
iletmek istiyorum. Hemen kendisinin talimatı üzerine Türkiye Kömür
İşletmeleri Genel Müdürümüz de beni aradı, ilgili
dokümanları alıp alamayacağını sorunca, her ikisine de
Hayhay dedim, bunun gereğini yapmak üzere müfettişlerine talimat
verdiğini iletti. Özellikle teşekkür ediyorum Sayın Bakan bu
konuda, inanıyorum ki bu hassasiyetinizin sürmesi hâlinde, ülkemizin bir
kurumunda hiçbirimizin hoşuna gitmeyen bazı istemediğimiz
olayların önüne geçilmiş olacaktır. Bu vesileyle bir kez daha
kendisine teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok katkı
yapmak istedik, çok arzuladık; nispeten bazı
katkılarımız takdir gördü, Komisyon görüşmeleri
sırasında değerli Komisyon üyelerimizin de katkısıyla
tasarının düzenlenmesi adına tasarı içerisine dâhil edildi.
Ancak, tasarı bugün bir ihtiyaç hâline gelmiş olmakla beraber özlenen
düzeyde bir tasarı olmaktan uzak kalmıştır çünkü
tasarı alelacele hazırlanmış ve 17 Aralık 2012
tarihinde Bakanlar Kurulunun imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edildikten bir hafta sonra 25 Aralık 2012 tarihinde komisyonlara sevki
yapılmış, Enerji Komisyonunun dışında AB Uyum
Komisyonuna ve Plan ve Bütçe Komisyonuna tali komisyon olarak gönderilmiş
ancak Plan ve Bütçe Komisyonunun herhangi bir görüşü Komisyonumuza
iletilmemiştir. Dolayısıyla orada görüşülmemiş. AB
Uyum Komisyonunun tali komisyon olarak gönderdiği rapor ise
tasarının bu hâliyle AB direktifleriyle çelişen,
çatışan bir tasarı olduğunu, dolayısıyla çevre
düzenlemelerine yönelik tedbirlerin yeterince
alınmadığını beyan eden ifadelerle Komisyonumuza
gelmiştir. Bu uyarılara rağmen ve AB Uyum Komisyonunun
yazılı önerilerine rağmen, maalesef, tasarının özünde
bu konuyla ilgili hiçbir değişiklik olmamıştır.
Dolayısıyla, bir taraftan AB yasalarına uyum için kendi
yasalarımızı değiştirmeye çalışıyoruz
ama diğer taraftan bununla ilgili bir adım atmaktan imtina ediyoruz.
Bu anlamda öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.
Tasarı
özünde, 20 Şubat 2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun güncellenmesinden ibarettir. Bir başka
değişle, bu ana kanun ikiye parçalanmış, bugünkü hâli yeni
Elektrik Piyasası Kanunu olarak gelmiş, geriye kalan maddeleri de
EPDK yani Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu teşkilat kanunu olarak
yüce Meclisin gündemine gelecek şekilde ayrılmıştır.
Diğer
taraftan, bu tasarının orijinal hâlindeki bazı maddeler, yine
sizlerin de hatırlayacağı gibi, 22 Ocak 2013 tarihli ve 6408
sayılı Kanunla süre sıkıntısı nedeniyle
tasarının içerisinden o maddeler çıkartılıp bir teklif
hâline getirilerek yüce Mecliste görüşüldükten sonra
kanunlaşmıştır. Orada da bazı görüşmelerimizi
ifade ettik. O kanunda yani Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel Tüketim
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
birkaç önemli madde vardı. Bunlardan en önemlilerinden biri: Bölgesel
tarifenin süresinin dolduğu 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla, bu
tarifenin ulusal tarife olarak devamına üç yıl daha süre eklendi ve
Bakanlar Kuruluna beş yıl daha uzatma yetkisi verildi. Yani bu düzenlemeyle,
bugün, Türkiye'nin 21 elektrik dağıtım şirketinin ya da
elektrik dağıtım bölgesinin tamamında meydana gelen
kayıp kaçak ve benzeri gibi gereksiz tüketimler veya haksız
tüketimler 76 milyon Türk insanına eşit miktarda
paylaştırılacak şekilde ulusal tarifenin devamına
karar verildi.
Tekrar etmek
istiyorum: Eğer bu ülkede yaşamanın bir bedeli varsa bu bedeli
herkesin eşit ödemesi lazım. Ama, kullandığı
elektriğin bedelini ödemeyenlerin cezasını zamanında,
dürüstçe elektrik faturasını ödeyen insanlar çekmek zorunda
kalıyorsa bu bir haksızlıktır, bu yüce Meclise
yakışmamaktadır.
Dolayısıyla,
bu teklifin önemli maddelerinden biri buydu, orada
itirazlarımızı belirttik ama maalesef itirazlar orada da kabul
görmedi. Komisyon görüşmeleri sırasında ana kanunda buna yönelik
önergeler verdik. Biraz önce Değerli Susamın da ifade ettiği
gibi, birçok milletvekili arkadaşımın verdiği kanun
tekliflerinde örneğin kayıp kaçak bedelinin, TRT payının
kaldırılması, sayaç okuma bedelinin kaldırılması
gibi teklifler yer almasına rağmen, tasarıda
birleştirilmiş gibi görülmekle birlikte bu milletvekillerimizin
verdiği kanun tekliflerinin hiçbir maddesi bu tasarıya eklenmedi.
Dolayısıyla, Hükûmetten geldiği ve Komisyonda iktidar partisi
milletvekillerinin önergeleriyle değiştiği şekliyle buraya
indi.
Şimdi,
birbirimizi kandırmayalım. Milletvekilinin verdiği teklifte bu
haksız ödemelerin kaldırılması gerektiği ifade
ediliyor. Değerli milletvekilleri, burada, bu haksız uygulamanın
kaldırılması gerektiği yönünde görüş beyan ediyorlar
ama Hükûmet, açıkça söylemediğini kanunda gizleyerek maddelerle
buradan geçirmeye kalkıyor.
Şimdi,
eğer, ulusal tarifeye devam ediyorsanız yani Biz 76 milyon insana
-ister elektrik parasını ödesin ister ödemesin- bu ülkede gereksiz
tüketilen ve haksız yere, hırsızlık yapılarak
çalınan elektriğin parasını eşit ödetmeye devam
edeceğiz. diyorsanız bunu buradan gelip aziz milletimize söylemeniz
lazım. Dolayısıyla, biz bunun kesinlikle kaldırılması
ve her bölgenin kendi kayıp kaçağını üstlenecek bir
düzenleme ile en azından bu kayıp kaçakların önlenmesini bir
tedbire bağlamak istiyoruz.
Bu düzenlemede
maalesef bunlar yer almamıştır, milletvekilleri hiçe
sayılmış, bazı sayın milletvekilleri kanun teklifini
Komisyonda savunmak üzere Komisyon toplantılarına gelmişler ve
gerekçelerini öne sürmüşlerdir ama maalesef Hükûmet bu konulara kulak
tıkamaya devam etmiştir. Çünkü, zaten bir ay önce, ocak ayında
bu düzenlemeyi yaptığı için söz konusu teklifler aslında
düşmüştür yani bu tasarıya, buraya Bu milletvekillerinin
teklifleri de kanunlaştı. şeklinde yorumlanacak bir eklemenin
hiçbir anlamı yoktur. Bunu öncelikle, baştan, bir kez daha sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Diğer
taraftan, tasarı, elektrik enerjisi üretimine herhangi bir teşvik
unsuru içermemektedir. Dedik ki: Geliniz, bu, elektrik piyasasını
düzenleyen bir kanunsa üretimden iletimine, dağıtımına ve
tüketicilerinin haklarının korunmasına kadar bir bütün olarak
kanunu ele alalım ve üretimi destekleyecek tedbirleri de buraya
ekleyelim. Ama maalesef, yine Hükûmet bu önerilerimize kulak tıkadı
ve birçok makul öneriyi, sadece, muhalefet partilerinden geldiği
gerekçesiyle reddetme alışkanlığını bu
tasarı görüşmeleri sırasında da, Komisyon görüşmelerinde
sergilemeyi sürdürdü.
Tüketici
hakları korunmuyor. dedik, korunmasını arzu ettik, bununla
ilgili tekliflerde bulunduk, maalesef, bunu başarıyla
sonuçlandıramadık.
Sayın Susam
da ifade etti biraz önce, ben bir tüketicinin tükettiği aktif elektrik
bedeline ek olarak neleri ödediğini bir kez daha sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Aktif elektrik
bedeline ek olarak dağıtım sistemi kullanım bedeli ödüyor
tüketici. Zaten dağıtım şirketleri bu bölgelere talip
olurken oradaki kayıp kaçağı da biliyordu,
dağıtım sisteminin problemlerini de biliyordu ve buna göre
teklif verdi. Şimdi, siz, devletten, özelleştirme sırasında
zaten bunu düşerek aldınız, şimdi de diyorsunuz ki:
Buradaki yükü elektrik tüketicisine yükleyelim.
İkincisi,
kayıp kaçak bedeli ödüyor. Biraz önce ifade ettim: Kendisi dürüstçe
davranıyor, herhangi bir kaçak elektrik kullanmıyor, düzenli olarak
da bedelini ödüyor ama bir başkası kaçak kullandığı
elektriğin bedelini ödemediği için onun bedelini dürüst vatandaş
ödüyor, bunu kaldıralım dedik.
Başka ne
ödüyor? Perakende hizmet bedeli ödüyor. Dolayısıyla, bunun da, yine,
perakende hizmeti veren dağıtım şirketleri tarafından
bilindiği ve buna göre özelleştirme sırasında teklif
verildiği için zaten baştan ödendiğini biliyoruz.
İletim bedeli
ödüyor, sayaç okuma bedeli ödüyor, belediye tüketim vergisi ödüyor, enerji
fonuna ödeme yapıyor ve TRT payı ödüyor.
Değerli
milletvekilleri, bazı yerlerde, bazı abonelerde bu ödenen ek
ödemelerin bedeli tükettiği aktif elektrik bedelinden daha fazla oluyor.
Şimdi, böyle bir düzenlemeye Evet. dememiz mümkün mü veya razı
olmamız mümkün olabilir mi? Dolayısıyla, bu düzenlemede hiç
olmazsa tüketicinin, dürüst tüketicinin ödemek zorunda olduğu ek ödemeleri
kaldıralım dedik ve kanun teklifleri de buna yönelikti, maalesef,
bunu da başaramadık, ikna edemedik. Hükûmet buna da kulak
tıkadı, bu konularda verilen önergeler reddedildi.
Değerli
milletvekilleri, sadece tüketicinin hakları korunmamakla kalınmıyor,
diğer taraftan, özellikle, sayaçların mülkiyeti
dağıtım şirketlerine veriliyor.
Şimdi size
soruyorum: Size ait olan herhangi bir mal -bedeli ne olursa olsun, ister 1
liralık, ister bin liralık- sizin rızanız olmadan
Ben
kanun yaptım, senin elinden malı alıyorum; Ahmetten
alıyorum, Mehmete veriyorum. diyebilir misiniz? Burada dedik, bu kanunda
bunu yapıyoruz. Dağıtım şirketleri sayaçlara iz
bedelle bakım onarım işlemi
karşılığında olmak üzere diye bir ifadeyle el koyuyor,
bir tüketicinin iki gün önce değiştirdiği elektrik
sayacını bu kanun yürürlüğe girdikten sonra ilgili şirket
gelip Senin sayacını aldım, yenisiyle
değiştiriyorum. diyor ve iki gün önce bedelini ödediği, bir ay
sonra elektrik faturasına yüklenerek bedelini ödeyeceği bu
sayacı ekonomik ömrü dolmadan çöplüğe atıyoruz ve yeni sayaç
üreticilerine ya da yurt dışından, Çinden ithal edilecek biraz
daha ucuz fiyatlı elektrik sayaçlarına Türkiyeyi pazar ediyoruz.
Şimdi, Türkiyede elektrik sayacı üretiminden, bunun
pazarlamasından ekmek yiyen binlerce esnafı bir çırpıda
siliyoruz, onu koruyacak herhangi bir tedbir almadan şirketlerin
insafına bırakıyoruz. Dolayısıyla, bu düzenleme bu
yönüyle de eksikleri olan bir düzenleme. En azından, elektrik sayacı
üretenlerin belirli bir süre korunmasını ve ekonomik ömrü
dolmamış olan sayaçların, Türkiye'nin ve milletin menfaatleri
dikkate alınarak ekonomik ömrü dolduktan sonra şeklindeki bir
ibareyle bu düzenleme kapsamı dışına alınması
gerekiyordu, buna da ikna edemedik.
Şimdi, o
zaman bu haklı öneriler Hükûmet tarafından dikkate
alınmıyorsa buranın arkasındaki niyetin ne olduğunu
iyi anlamamız lazım. Şimdi, bu düzenleme ile üretimi
artırmadınız, üreticilere herhangi bir teşvik vermediniz;
var olan ve özellikle de ithal enerjiye bağımlı olarak ürettiğimiz
elektrik enerjisinin pazarlamasını bu kapsamda değiştiriyoruz,
yeni tedarik şirketlerinin oluşmasına imkân veriyoruz, sözde,
tüketicilerin istediği yerden istediği fiyatlarla elektrik enerjisi
alabilmesine imkân tanıyarak gayet güzel ve olumlu bir gerekçeyle
yaptığımız bu kanunda, arka planda yeni şirketlerin
doğmasına, pazarın yeni yandaşlara
dağıtılmasına imkân tanıyacak düzenlemeler veriyoruz.
Dolayısıyla, bu durumda, ileride, tüketici bugünden daha ucuz
elektrik alma şansına sahip olamayacak çünkü siz kayıp
kaçakları önleyecek bir tedbir almadınız, arz güvenliğini
garanti altına alacak, üretimi desteleyecek ilave tedbirler
koymadınız. Böylece, kendi yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarımızdan üreteceğimiz enerji miktarını
artırmadığımız sürece, yine, Rusya Federasyonu
Başkanının iki dudağının arasındaki bir
sözle belirleyeceği doğal gaz fiyatına, doğal gaz bedeline
76 milyonu esir ettiniz. Dolayısıyla, bu düzenleme bunları da
içermedi. O anlamda bunun eksikliklerinin burada giderilmesini ümit ediyoruz
veya vereceğimiz önergelere sayın Genel Kurul üyelerinin
yapacakları katkılarla bu eksikliklerin giderileceğini ümit
ediyoruz.
Eğer, Komisyondaki
tavır, Bir an önce bu kanun çıksın, bizim acelemiz var bunu
çıkarmak zorundayız. şeklindeki tavır burada da devam
ederse inanıyorum ki bu yüce Meclis çıkarmış olduğu bu
kanun sayısını sadece sayısal olarak artıracak ama
çıkardığı kanundan memnun kalmayacaktır. Bu
eksikliklerin mutlaka giderilmesi gerekiyor.
Bir de lisans
sahibi kişilerin, lisansları kapsamındaki faaliyetlerini yürütebilmelerinde, dışarıdan
hizmet alımının önü açıldı. Yani, lisans sahibi
üreticiler veya dağıtıcı firmalar, artık, Türkiyenin
kangreni hâline gelmiş taşeron sistemine bu sektörde de girmiş
olacaklar. Geliniz, bunu düzenleyelim, bu sektörün önünü açmayın,
taşeron sistemiyle çalışan işçilerin mağduriyeti ve bu
sistemin Türkiyede yol açtığı aile feryatları ortadayken
bu sektöre de taşeron işçi çalıştırma
hakkını vermeyelim, bunu hiç olmazsa belli kurallara bağlayarak
düzenleyelim. Dedik, yine bunda da başarılı olamadık.
Dolayısıyla, bu tasarıda en önemli eksiklerden biri, bu sistemle
ilgili düzenlemeyi buraya koyamamamızdır. Her ne kadar,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, her
fırsatta, televizyonlarda, bu konuyla ilgili düzenlemelerin devam
ettiğini, çalışmaların yürütüldüğünü söylese de -biz
bu sözleri dört, beş yıldır duyuyoruz- taşeron firmalarda
çalışan işçilerin ne sıkıntılar çektiğini ve
bu ülkede ne bedeller ödediğini hepimiz biliyoruz. Şimdi, bu sektörde
yoktu bu uygulama, bu sektöre de bunu katıyoruz dolayısıyla bu
tasarı bu hâliyle ciddi bir eksiklik içermektedir, mutlaka bunun da
düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Konuşmamın
başında da ifade ettim, üretim tesislerinin çevre mevzuatıyla
uyumlu hâle getirilmesine yönelik düzenlemeler için 2018 yılına kadar
süre tanınıyor burada. Daha önce 2017 yılı olarak
belirlenmiş, şu anda enerji üretimi yapan termik santrallerde ve
diğer santrallerde bu sıkıntılar sürdüğü için 2018e
kadar filtre takılması ve çevre mevzuatına uygun düzenlemelerin
yapılabilmesi için bir daha ek süre tanıdık.
Değerli
milletvekilleri, şu anda termik santralleri bu Hükûmet özelleştirme
kapsamına aldı. Dolayısıyla, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı bir taraftan bu santrallerin özelleştirme çalışmalarını
hızla sürdürürken öbür taraftan diyoruz ki: Bu santraller ihale
aşamasında, 2018 yılına kadar nasıl olsa herhangi bir
düzenleme zorunluluğu yok, zamanım var. Hak ettikleri bedelin
altında bir bedelle satılacak bir düzenleme getiriyoruz. Ona göre
çünkü fiyat belirlenecek, ona göre bunların serbest piyasada doğru
bedelleri oluşacakken, maalesef, bu düzenlemeyle yani süre uzatmayla bu
konuda da bir eksiklik dikkat çekmektedir. Nitekim, AB Uyum Komisyonunda buna
benzer birçok konuya işaret edilmiş ama tali komisyon raporunun hiçbir hükmü dikkate
alınmamış ve tasarıya dercedilmemiştir.
Bir önemli konu ve çok
önemli bir konu: Tasarının geçici 14üncü maddesinde, şu ana
kadar hükûmetin izniyle, ilgili bakanlıklardan alınan yazılarla
inşasına başlanmış, yatırım
yapılmış santrallerin önemli bir bölümünün bazı
sıkıntılar nedeniyle inşaatı durmuş, şimdi,
buraya, bu santrallere ilişkin yargı kararlarını hiçe sayan
bir düzenlemeyle Danıştayın kararlarını siz dikkate
almayın, buyurun, yatırımına kaldığınız
yerden itibaren devam edin. diye bir düzenleme getiriyoruz. Şimdi, bu,
kendimizi inkâr anlamına gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) Dolayısıyla, bu maddenin de en azından HESler
kapsam dışında kalacak şekilde yeniden elden geçirilmesi
lazım.
Dolayısıyla,
diğer konularla ilgili görüşlerimizi ileriki bölümlerde ve maddeler
kısmında sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Tasarının
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Belirttiğimiz
konularda vereceğimiz önergelere şimdiden destek vereceğiniz
ümidiyle, tekrar, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Susam,
buyurun, düzeltin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susamın, görüşülen kanun tasarısının tümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında kullandığı bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) Sayın Başkanım, mikrofon kapandıktan sonra
söylediğim cümlede tutanaklardaki durumu düzeltmek için söz aldım.
Son cümlem Bu
duygularla bu yasayı desteklemiyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.
şeklindedir.
Düzeltir, dikkatlerinize
sunarım.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (1/724,
2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına, Adana Milletvekili Sayın Ümit Özgümüş.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik
Piyasası Yasa Tasarısıyla ilgili şahsım adına
söz aldım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşan
partili arkadaşım da söyledi, Türkiyenin en önemli konularından
bir tanesini bugün görüşmeye başladık, enerji konusu, elektrik
konusu ekonomik olarak da, stratejik olarak da çok önemli bir konu ve çok ciddi
biçimde üzerinde konuşulması, düşünülmesi gereken yasalardan bir tanesi.
Enerji konusundaki ihtiyaç gittikçe
artıyor. İkinci Dünya Savaşından sonraki sanayileşme
döneminde, özellikle son yirmi yılda refahın artmasıyla birlikte
bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de enerji ihtiyacı gittikçe
artmakta ve planlanandan daha fazla, daha hızlı artmakta. Bu konuda
Türkiye ne yazık ki tamamıyla dışa bağımlı
bir durumda. Geçmişte yapılan hatalar, Türkiye'de doğal
kaynakların az olması Türkiye'de bugün bu sorunu
doğurmuştur.
Bugün, 2011
yılı rakamları itibarıyla, Türkiye, toplam ithal
ettiği petrolün yüzde 63ünü İran ve Rusyadan, yine doğal
gazın yüzde 77sini sadece İran ve Rusyadan ithal etmektedir.
Şimdi, böyle bir tablo karşısında
uyguladığımız enerji politikalarından dolayı
yıllar içerisinde yerli kaynaklardan üretilen enerjinin artması gerekirken
ne yazık ki çok uzun yıllardan beri uygulanan yanlış
politikalardan dolayı bu tersine işlemektedir. 1990 yılında
yerli kaynaklardan üretilen enerji yüzde 48,1 iken 2000 yılında yüzde
33e, 2012 yılında ne yazık ki yüzde 27ye kadar
düşmüştür. Bu konuda, içeride enerji konusunda orta ve uzun vadeli
çok doğru yatırımlar, doğru stratejiler, doğru yasalar
çıkarmamız gerekirken dışarıda uluslararası
ilişkilerde de bu enerji politikamızla paralel politikalar yürütmemiz
lazım yani kendi çıkarlarımızı, enerji
çıkarlarımızı ön plana koyacak politikalar üretmemiz ve bu
politikaları uygulamamız gerekir.
Değerli
arkadaşlar, dünyada enerji güvenliği kavramı çok ön plana
çıkmıştır. Uluslararası genel teamüle göre, uluslararası
genel kabul görmüş tanıma göre; enerji güvenliği, öngörülebilen
bir süre içerisinde ülkenin, sanayinin, tüketicinin ihtiyacı olan
elektriği makul fiyat, en az kesinti ve en az riskle temin edebilmek ve bu
politikaları uygulamaktır. Yani, Türkiye'nin de enerji
güvenliğini uygulayabilmesi için bu tür politikalara yönlenmesi gerekirdi ama
ne yazık ki Türkiye bunda da tam tersi politikalar uygulamakta ve
özellikle biraz önce saydığım İran gibi, Rusya gibi ülkeler
başta olmak üzere, şimdi Irakla da aynı şekilde sorun
yaşamakta ve dış ilişkilerde çok ciddi biçimde risk
almaktadır.
Bundan bir süre önce söylemiştim,
komşumuz Suriyede binbir türlü yalanla şu anda fiilî bir
savaşın içerisindeyiz.
Değerli arkadaşlar, bundan on
sene önce, on iki sene önce Irakta atom silahları var, kitle imha
silahları var. yalanı neyse bugün Suriyede Suriye yönetimi
halkını katlediyor. da aynı şekilde bir yalandır ve
bu yalan üzerine kurulmuş bir stratejiyle Türkiye orada adı
konmamış bir savaşın içerisindedir ve bu savaş devam
etmektedir. Burnunun ucunu göremeyen, bugünden yarını göremeyen
Dışişleri Bakanımız, Esad on beş günde gidecek
diyordu, olmadı, bir buçuk ayda gidecek diyordu, olmadı, iki ayda,
iki yılda
Şimdi, iki sene geçti hâlâ Esad yönetimi devam ediyor ve
bölgeyi yakından bilen, Suriyeyi yakından bilen birisi olarak
söyleyeyim ki, ne yazık ki buna üzüleceksiniz, bir iki yıl daha, dört
yıl daha gitmeyecek. Çünkü Suriyede halk yani sizin Esad katlediyor.
dediğiniz halk emperyalizme karşı örgütlenmiş,
Kurtuluş Savaşında bizim milislerimiz gibi orada da halk
milisleri oluşmuş ve emperyalizmin maşalarını kendi
bölgelerinden temizlemekte. Bu enerjiyi bu şekilde
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Ayıp, ayıp! Bir katliama bu şekilde arka
çıkamazsınız.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla)
Konuşma, gevezelik yapma. Gevezelik yapma, otur yerine!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bir katliama bu şekilde siz arka çıkamazsınız!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla)
Aynen böyle söylerim. Biz gerçekleri söylüyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Ayıp, ayıp!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla)
Ayıp sana!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bu halkı kim katlediyor!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) -
Ayıp emperyalizmin maşalığını yapanlara,
taşeronluğunu yapanlara.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bu halkı kim katlediyor!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) -
Fazla gevezelik yapma oradan!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Burası Suriyenin parlamentosu değil! Ayıp!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) -
İstersen sonra dışarıda konuşuruz, oradan gevezelik
yapma!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Geveze sensin!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Otur
yerine!
BAŞKAN Sayın Özgümüş,
lütfen
Sayın Metiner, lütfen
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla)
Soytarı!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Katliamcı sen, soytarı sensin!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) -
Şuraya gelsene bir!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Geleyim!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Gel!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Gel, sen gel!
BAŞKAN Aa, yapmayın!
(Ümit Özgümüş ile Mehmet
Metinerin AK PARTİ sıraları önünde birbirlerinin üzerine
yürümesi)
BAŞKAN - Sayın Özgümüş
Sayın Özgümüş, lütfen
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla)
Öldürürüm lan seni! Hıyarağa!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Hıyar sensin lan çakal!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Bak,
orada gene kalabalığı bulunca konuşmaya başladın.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN Birleşime bir saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Kapatmadan evvel,
eminim hepimizin üzüntüsüne sebep olan bir hadise yaşadık. Bundan
sonraki süreçte ben hem sayın grup başkan vekillerimizin hem bütün
milletvekillerimizin tek tek hepsine ricada bulunmak istiyorum. Biz, Meclisin
nezaketini, mehabetini, muhabbetini korumak mecburiyetindeyiz ve bu manadaki
bir gergin yapı hepimize milletimizin huzurunda da zarar verecektir.
Şimdi ben,
grup başkan vekillerini şayet mümkün olursa arkaya davet ediyorum,
ondan sonra dönüp gelip birleşime devam edeceğim.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, önceki oturumda Genel Kurulun mehabetine yakışmayan
sözler sarf edildi. Tartışmanın hararetiyle söylenen bu sözler
milletvekillerine de, Genel Kurula da yakışmamıştır.
Bu nedenle, iki grup başkan vekilimize söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adana Milletvekili Ümit
Özgümüşün görüşülen kanun tasarısının tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşma
sırasındaki üslubundan dolayı üzgün olduğuna ve bu
görüşmelerin daha uygun bir üslupla devam etmesini arzu ettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurul
görüşmeleri sırasında zaman zaman ortamın gerildiği
anlar olabiliyor ancak ortam ne kadar gerilirse gerilsin elbette ki
birtakım şeyler söylenmemeli ama gerilim anında bazı arzu
etmediğimiz kelimeler, cümleler arkadaşlarımızın
ağzından çıkabiliyor. Biraz önce Sayın Ümit Özgümüş
gergin bir atmosferde yapmış olduğu konuşma nedeniyle
eminim kendisinin de arzu etmediği birtakım kelimeleri sarf etti.
Onun gerçek üslubunda, dünyasında bu kelimelere yer yoktur.
Ben böyle bir
üslubun Genel Kurulda olmaması gerektiği düşünüyorum ve bundan
sonraki görüşmelerde daha uygun bir üslupla bu görüşmelerin devam
etmesini arzu ediyorum. Bu üsluptan dolayı, karşılıklı
üzgün olduğumu ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ünal
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, İç Tüzükün
parlamenterlerin Genel Kurulda hangi üslupla konuşmaları
gerektiğini düzenlediğine ve AK PARTİ Grubundan Genel Kurulun
mehabetine, Meclisin yüceliğine uygun olmayan hiçbir söz ve
davranışın sâdır olmayacağına ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İç Tüzükümüz parlamenterlerin Genel Kurulda hangi üslupla
konuşmaları gerektiğini düzenlemiştir ama takdir edersiniz
ki Genel Kurulun mehabetine yakışan bizim nezaketimiz, bizim
karşılıklı hassasiyetimizdir. Dolayısıyla,
aslolan, bir genel kurulun yüceliğini de belirleyen teamüllere ne kadar
uyduğumuzdur. Ama maalesef, özellikle son üç haftadır, bu Genel Kurul
kesinlikle kabul edemeyeceğimiz, karşılıklı olarak,
bütün grup başkan vekilleri olarak kabul edemeyeceğimiz sözlere sahne
olmuştur. Bunun sen dedin, ben dedim üzerinden herhangi bir şekilde
muhasebesini yapmak da doğru değildir.
Biz AK PARTİ
olarak, AK PARTİ grup başkan vekilleri olarak şunun garantisini
veriyoruz: Bizim grubumuzdan herhangi bir şekilde bu Genel Kurulun
mehabetine, Meclisin yüceliğine uygun olmayan hiçbir söz ve
davranış sâdır olmayacaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Aynı şekilde diğer grup başkan
vekillerimizin de bu anlayışta olduğuna inanıyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 66ncı maddesine göre görüşülen
konudan ayrılınmamasını, İç Tüzükün 67nci maddesi
Genel Kurulda yapılan konuşmalarda temiz bir dil
kullanılmasını, kaba ve yaralayıcı sözler sarf
edilmemesini düzenlemektedir. Görüşmelerin sağlıklı ve
verimli yürütülebilmesi, gerginliklere imkân tanınmaması için tüm
milletvekillerimizden konu dışına çıkılmaması ve
temiz bir dil kullanılması hususunda hassasiyet gösterilmesini rica
ediyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halamanın; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S.
Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz
sırası Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldızda.
Buyurun Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün burada
enerji sektörünün özellikle kamu ve özel sektör olarak daha düzenli
işleyişini dikkate alacak birçok düzenleme yapıyoruz. Şu
ana kadar konuşma yaparak katkı koyan, önerileri bulunan, tavsiyeleri
bulunan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Bu kanun tabii ki
ülkemize lazım, gelişen Türkiyenin bütün yönleriyle beraber bu
dinamik süreç içerisinde bunu gerçekleştirebilmemiz lazım.
Ben
kaybettiğimiz süreyi de telafien -birçok maddede de konuşmalar olacak
Sayın Başkanım, eğer uygun görürseniz geneli üzerinde bu
kadar konuşmakla yetineyim. Diğer bölümlerde de konuşmak üzere
ben hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahıslar
adına son söz Bursa Milletvekili
Sayın Mustafa Öztürkte.
Buyurun Sayın
Öztürk.
Süreniz on dakika.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce geçen hafta Brükselde 4 arkadaşımızla
birlikte Avrupa Birliği Enerji Komitesinin toplantısına
katıldık katılım sürecindeki ülkelerle ilgili. Şunu
iftiharla söyleyebilirim ki: Türkiye enerji konusunda kurumsallaşması
ve yaptığı atılımlarla birçok Avrupa ülkesinin önünde.
Bunu kamuoyunun takdirine sunmak istiyorum.
Genel duruma bir bakarsak,
dünyada nüfus artışı, sanayileşme ve kentsel gelişim
nedeniyle enerji ihtiyacı sürekli artmaktadır. Özellikle 1990lı
yılların başında keşfedilen -petrol, doğal gaz
gibi- fosil kaynaklardan sonra enerji stratejileri buna göre
şekillenmiştir. Fosil yakıtlardan elde edilen elektrik üretimi
oranı zaman içinde önemli boyutlara ulaştı. Fosil
yakıtların azalması, maliyetlerin artması ve dışa
bağımlılık hemen hemen her ülkeyi alternatif kaynak
arayışına yöneltmiştir.
Enerji
politikasının temel unsurları ve problemleri nedir? Arz
güvenliği, rekabet ve fiyat, sürdürülebilirlik, dışa
bağımlılık, alternatif enerji yolları. Bazı
yorumculara göre dünyada birçok savaşın sebebinin enerji
kaynaklarına sahip olma arzusundan kaynaklandığı ifade
edilmektedir. Sebep ne olursa olsun, sermaye, bilgi ve enerji kaynaklarına
sahip ülkeler dünyayı dizayn etmeye devam etmektedirler.
Ülkemizdeki enerji
politikası nedir? Ülkemiz büyüyen ekonomi, gelişen refah düzeyi
sonucu enerji ihtiyacı en fazla artış gösteren ülke konumuna
gelmiştir. Artan talebi karşılamak için arz güvenliği,
dışa bağımlılık ve rekabet içinde alternatif ve
yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik politikalar
geliştirilmiştir. Nitekim, bunun sonucunda elektrik üretiminde
hidroelektrik, kömür ve rüzgâr gibi kaynakların oranı
artırılmıştır, nükleer elektrik santrali kurma
çalışmalarımız devam etmektedir.
Enerjideki önemli
ihtiyaçlar, yapılması gereken çalışmalar nelerdir? Bu
kanunla birlikte bunun içeriğinde de neler var? Birincisi
yatırım. Artan enerji talebini karşılamak, arz
güvenliğini sağlamak için sektörün serbestleştirilmesi ve
liberalleştirilmesi için özel sektörün önünün açılması, gerek iç
gerekse dış yabancı yatırımcıların
teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu kanun bunu sağlıyor. 2020 yılına
kadar 128 milyar dolarlık enerji yatırımına
ihtiyacımız olduğu düşünülürse çok büyük rakamlarda
yatırıma ihtiyacımız var.
İkincisi üretim.
Üretim kaynaklarının çeşitlenmesi, yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının devreye sokulması. Nitekim, bununla ilgili 2005
yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına, elektrik üretimine
ilişkin çıkarılan kanunda 2010 yılında yapılan
değişikliklerle teşvik ve destekler artırılarak üretim
içindeki oranları yükseltilmiştir, yeterli değildir. Özellikle
rüzgâr, güneş ve jeotermal, biyokütle gibi enerji kaynaklarını
sisteme daha fazla dâhil etmek mecburiyetindeyiz. Bununla ilgili
çalışmalarımız da devam ediyor.
Türkiye yenilenebilir
enerji alanında önemli potansiyele sahip bir ülkedir. 2010
yılında toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde
26sı söz konusu kaynaklardan elde edilmiştir. Avrupa üyeleriyle
karşılaştırıldığında, hâli hazırda
ülkemizde yenilenebilir enerji payı daha yüksek olup bu oranın
artırılması hedeflenmektedir. Ülkemizdeki yenilenebilir enerji
üretiminde en önemli pay hidroelektrik ve biyokütleye aittir. Rüzgâr ve
güneş enerjisinin payı henüz yetersizdir ama son zamanlarda özellikle
rüzgâr enerjisiyle ilgili desteklerle birlikte bu payın ciddi miktarda
arttığını biliyoruz.
Bir başka husus,
enerji verimliliği ve tasarruf. Yine, AK PARTİ iktidarları
döneminde, 2009 yılında çıkarılan kanunla bu konudaki
farkındalık ve duyarlılık artırılarak ülkemiz
ekonomisine ciddi kaynak sağlanmıştır. Isıtma,
ulaşım, ev aletleri ve sanayideki cihazlar ile aydınlatmada
yapılacak tasarrufla bir yılda 6 ile 10 milyar dolar civarında
kaynak temin edebiliriz. Toplam enerji ithalatımızın 60 milyar
dolar olduğu bir durumda 10 milyarın ne kadar önemli olduğunu
hepimiz fark ediyoruz. Dolayısıyla, bununla ilgili
çalışmalarımızı da artan yoğunlukta devam
ettirmek durumundayız.
Bir başka husus -yine konuşmacılarımız
değindi ama maalesef olumlu değinmedi- ülkemizin coğrafi
konumunun değerlendirilmesi. Doğu-batı, kuzey-güney
arasında köprü konumunu avantaja dönüştürebiliriz. Nitekim, bununla
ilgili bazı çalışmaları ben size aktarmak istiyorum.
Türkiye bu konumunu iyi kullanmaktadır, kullanmaya da devam edecektir.
Bunlardan bir tanesi Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesidir
ki TANAP, Türkiye üzerinden gidecek bir boru hattıyla Azerbaycandaki
üretimin Avrupaya taşınmasıyla ilgili yapılan anlaşma,
siz de biliyorsunuz ki 26 Haziran 2012 tarihinde İstanbulda
imzalandı. Dolayısıyla bu projenin sonucunda, Batı Nabucco
Projesiyle birleştirilerek bu kaynakların Avrupaya
ulaştırılması sağlanacaktır.
Nükleer enerji, enerji
ihtiyacımızı karşılayacak bir başka
kaynaktır. Türkiye, hidrokarbon kaynaklar açısından, hepimizin
bildiği gibi, ithalata bağımlıdır. Enerji arz
güvenliğini artırmayı teminen enerji
kaynaklarımızın çeşitlendirilmesini hepimiz kabul
etmekteyiz. Öte yandan, hidrokarbon kaynaklarının
yarattığı küresel iklim değişikliği ciddi bir
küresel sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde artan enerji
talebinin karşılanması, enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması ve çevresel
olumlu etkileri sebebiyle enerji üretiminde nükleer enerjiden
yararlanılması kararı alınmış olup bu çerçevede
iki nükleer santralin kurulumu 2030 yılı itibarıyla
kararlaştırılmış, birincisinin
çalışması devam
ettirilmiş, yine, enerjimizin yüzde 10unun nükleer enerjiden temininin
kararı alınmıştır. Bunlardan bir tanesi sizin de
bildiğiniz gibi Akkuyuda kurulacak. Bununla ilgili çalışmalar,
12 Mayıs 2010 tarihinde ülkemizle RF arasında imzalanan ve iki ülke
arasında onaylanan hükûmetler arası anlaşma çerçevesinde
sürdürülmektedir. Sinoptaki çalışmalar da, görüşmeler de devam
etmektedir.
Bununla ilgili, özellikle
Japonyadaki depremden sonra ortaya çıkan durumlar da göz önüne
alınarak son teknolojiler kullanılacak, en üst düzeyde güvenlik
tedbirleri alınarak ülkemize nükleer enerji
kazandırılacaktır. Başka türlü, enerji
arzımızı ve sürekliliğini sağlamamız mümkün
değildir. Nitekim, bununla ilgili, Avrupa ülkelerinde ilkesel olarak
başlatılan ve AB içinde, komşu ülkelerde bulunan nükleer
santrallerin güvenli olup olmadıklarının sınanması
amacıyla bir dizi stres testine tabi tutulmalarını öngören
projeye ülkemiz gönüllü olarak katılmış ve faaliyetlerini
desteklemektedir.
Bir başka husus: Kaya
gazı, hidrojen, bor gibi enerji kaynaklarını dönüştürme
imkânı bulunan hususlarda AR-GE yatırımlarının
artırılarak -ki Hükûmetimizin çalışmalarında bu
vardır- buralardan daha fazla kaynak oluşturabiliriz ve enerji
ihtiyacımızı karşılayabiliriz.
Bir başka husus da
çevre duyarlılığı. Bir taraftan ekonomik büyümemizi
sağlarken diğer taraftan da çevreye duyarlı olacağız;
çevre etkilerini en aza indirecek tedbirleri almak suretiyle gelecek nesillere
iyi bir çevre bırakacağız, yaşanabilir bir çevre
bırakacağız.
Şimdi, yine, size
birtakım rakamlar vermek istiyorum: Dünya enerji talebi 1970lerde 200
katrilyon BTU iken, sürekli artarak, bugün 500 katrilyona
çıkmış, 2020 yılında 600 katrilyon BTUyü
aşması beklenmektedir. Bu artış da ortalama dünya
artışının 2,5 katıdır. Özellikle Çin ve ondan
sonra da Türkiye enerji artışı en fazla olan ülkelerin
başında gelmektedir.
Yapılan
çalışmalar sonucunda, elektrik enerjisi talebimiz ortalama 2023te
450 teravatsaate ulaşacaktır. Sanayideki elektrik enerji
kullanımımız 2001 yılına göre 2 kat
artmıştır.
Yine, doğal gazda
2023e kadar bir projeksiyon da doğal gazın 25 bin megavata,
hidrolojik gücün 2 kat artırılarak 34 bin megavata, kurulu rüzgâr
gücümüzün de 10 kat artırılarak 20 bin megavata
çıkarılması hedeflenmektedir. İlave olarak 6 bin megavat
nükleer santralin de devreye girmesi planlanmaktadır. Enerji
Bakanlığımızın hesaplamalarına göre, biraz önce
bahsettiğim bu yatırımlar 128 milyar doları
bulmaktadır.
İlk elektrikli
otomobil, İskoçyalı mucit Robert Davidson tarafından 1838
yılında yapılıyor. 1890lı yıllarda Avrupada ve
ABDde satışına başlanıyor. 1905 yılında
Amerika Birleşik Devletleri sokaklarında benzinli araçlardan daha
fazla elektrikli araçlar satılmış oluyor. Ama ne oldu? 1920li
yıllarda fosil yakıtların bulunmasıyla, yine, 1920lerde
içten yanma motorlarının teknolojilerinin geliştirilmesi,
geniş petrol sahalarının keşfedilmesi, rafine
maliyetlerinin düşürülmesi, daha kısa sürede ve daha ekonomik olarak
araç depoları dolmaya başlayınca elektrikli otomobiller
yarışı kaybetmiş oldu. Buradan şunu anlıyoruz:
Enerjiyi ekonomik, zamanında ve kullanıcının tercihine
uygun ve isteğine göre sağlamak zorundayız. AK PARTİ
iktidarları da işte bunu yapıyorlar.
Yukarıda ifade
edildiği gibi, ihtiyaç duyulan yatırımın özel sektör
dinamizmiyle birlikte desteklenmesi bu kanun çerçevesinde öngörülmüştür.
Yine,
baktığımız zaman, 2002 yılında yüzde 38 olan özel
sektör payı, 2012 yılı itibarıyla yüzde 61e
çıkmıştır. Dolayısıyla, hızlı bir
şekilde piyasanın serbestleşmesi, rekabete açılması
sağlanmıştır; bu kanunla, ayrıca bu da
sağlanacaktır.
Yine,
baktığımız zaman rekabet ortamı oluşturuluyor,
denetim kurulları kuruluyor, Avrupa Birliğinin de isteği bu
Avrupa Birliği müktesebatında. Dolayısıyla Türkiye buna
hazır hâle gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu kanunun hayırlı olmasını
temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın İrbeç
YUSUF ZİYA İRBEÇ
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiyedeki 21 elektrik dağıtım bölgesinde ulusal elektrik
tarifesi uygulanmakta, ülkemiz genelindeki elektrik kayıp kaçak
parası bütün abonelere yansıtılarak tahsil edilmektedir.
Aboneler faturalarında başkaları tarafından çalınan
elektriğin parasını ödediğini görünce tepkiler artmaya başladı. Bunun
üzerine dağıtım şirketleri yeni bir uygulama
başlattı ve faturalardan kayıp kaçak bedeli bölümü tamamen
kaldırıldı. Ocak 2013ten sonra elektrik aboneleri artık
faturalarında kayıp kaçak bedeli bölümü ve ödediği parayı
göremiyorlar ancak kaçak elektriğin bedelini diğer fatura kalemleri
üzerinden ödemeye devam ediyorlar.
Türkiyede alınan
bütün önlemlere rağmen elektrik kayıp kaçağı
önlenememektedir. Hâlen bazı illerde kayıp kaçak elektrik tüketimi
yüzde 80i geçmektedir. Başkaları tarafından çalınan
elektriğin parasını dürüst tüketicilerin ödemesini önlemek için
getirilecek cezaların ağırlaştırılması ve
kaçağın takibini sağlamak amacıyla teknolojik
imkânların kullanılması hususunda hangi ek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çiftçiler için kurulan
sulama birliklerinin ülkemiz genelinde birçok yerde elektrik idarelerine
borçları vardır. Bu borçlar da artık ödenemez konuma gelmiştir, faizleri katlanarak
artmaktadır. Hükûmet olarak borçların silinmesi veyahut da yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili herhangi bir çalışma
yapılacak mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkinci soru olarak:
Ülkemizde güneş enerjisi elde etmek için kurulan sistemler çok pahalı
olup rantabl görülmemektedir. Bakanlık olarak bu sistemlerin ucuz
şekilde kurulması ve desteklenmesiyle ilgili çalışmalar var
mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türeli
RAHMİ AŞKIN
TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, evlerde
kullanılan elektrik faturalarına
elektrik kullanım bedelinin yanı sıra vergi, fon ve
çeşitli kesintiler adı altında pek çok kalem eklenmesi sonucunda
elektrik faturaları ciddi biçimde yükselmektedir. Bu durum
vatandaşlarımız arasında büyük tepkiyle
karşılanmaktadır. Geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili
olarak vermiş olduğum bir soru önergesine gelen cevap
yazınızda Faturalara yansıtılan fon, vergi gibi kalemlerin
azaltılması veya tamamen kaldırılması
Bakanlığımızın hedefleri arasında yer
almaktadır. denilmektedir. Bu çerçevede, sormak istiyorum: Bu konuda
hâlihazırda yürüttüğünüz bir çalışma var mıdır,
varsa hangi aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Değirmendereli
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Enerji
Komisyonuna Bakanlığınızca verilen bir dokümanda, elektrik
enerjisi arz güvenliği dokümanında lisans ve ilerleme durumunda
şöyle çarpıcı bilgiler var: Doğal gaz santrallerine başvuru,
inceleme, değerlendirme, lisans verilenlerle birlikte eğer hepsi
hayata geçerse 65 bin megavatlık bir potansiyel ortaya çıkacak.
Diğer taraftan, ithal
kömüre dayalı santrallere verilen lisanslar da hayata geçtiğinde 26
bin megavatlık da orada bir tesis devreye girecek. Yani bu iki kalem de
olağanüstü yüksek rakamlar, dışa
bağımlılığımızı çok daha fazla
arttıracak rakamlar gibi görünüyor. Hakikaten doğru mudur bu
rakamlar?
BAŞKAN Sayın
Çirkin
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
çiftçimizin durumu son derece kötü, namüsait şartlarda ziraat
yapıyorlar ve elektrik borçlarından dolayı
sıkıntıdalar.
Öncelikle bu, elektrikte
aylık ödeme konusu çiftçiyi zorluyor. Çiftçi salatalık
yetiştirmiyor, kaldı ki salatalık da 40 günde yetişiyor.
Böyle bir sıkıntısı var. Bu ödemelerin mevsimsel ürün
desenine göre ayarlanmasını düşünüyor musunuz?
Ayrıca tarımsal
sulamayla ilgili borçlarda yeniden bir yapılandırma ve geçmiş
faizlerin de silinmesiyle beraber bu yapılandırmayı çiftçinin
daha çok ödeme imkânı bulabileceği bir noktaya getirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
hâlen nükleer güç santrallerinin kurulmasıyla ilgili çalışmalar
ne aşamadadır? Zaman zaman medyadan takip ediyoruz, Akkuyuda ve
Sinopta bazı çalışmalarınızın olduğu ifade
edilmekte. Gelinen son noktayı açıklayabilir misiniz?
İkincisi: Hâlen en
fazla kayıp kaçak elektrik oranlarının bulunduğu iller
hangileridir? Bu illerde şimdiye kadar Bakanlığınca kaç
kişi hakkında nasıl bir işlem
yapılmıştır? Açıklarsanız sevinirim.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sisteme giremedim, ben de bir soru sorabilir miyim?
BAŞKAN Tamam.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
geçen sene, TETAŞ, elektrik perakende satış fiyatlarında
yüzde 14,8 ucuzluk yaptı fakat bu satışta tüketiciye intikal
etmedi, dağıtıcı şirketler üzerinde kaldı. Bu yüzde
14,8 perakendedeki tenzilatın bedeli galiba 2 katrilyon 600 trilyon lira.
Bu parayı kim alıyor yani TETAŞın satış
fiyatında yaptığı bu tenzilatı kim alıyor?
İkincisi:
Dağıtım şirketlerinden, 21 tane dağıtım
şirketinden dağıtılan elektriğin
dağıtım bölgelerinin ihale bedeli kaç liradır? Bunlardan
bugüne kadar ihale taksitlerini süresinde ödemeyenler var mıdır,
varsa kimlerdir? Taksitlerini ödemeyenler hakkında ne gibi işlemler
yapılmaktadır? Bunu öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle sorular için de
teşekkür ediyorum.
Ben, seri bir şekilde
cevaplamaya çalışacağım. Türkiyede 21 tane elektrik
dağıtım şirketi var, AŞ var ve ulusal tarife ve
bölgesel tarife arasında bir seçim yapıldı. Normalde
31/12/2012ye kadar ulusal tarife vardı ve bu sürenin uzatılıp
uzatılmayacağı yine Genel Kurulun gündemine getiriliyor. Bu,
şu demek, malum: Edirneden Karsa, Sinoptan Hataya varıncaya kadar
bütün elektrik fiyatlarının sabit olduğu ve her bir bölgede bu
şekliyle fiyata devam edileceğini söylüyor. Bu, ulusal tarife.
Bölgesel tarife: Yine,
bildiğiniz gibi bu 21 tane şirketin kayıp kaçak oranları ve
performans değerleri dikkate alınarak fiyatlama mekanizması
oluşturuluyor. Türkiye şu anda buna hazır mıdır,
değil midir diye düşündük; Türkiyenin şu anda buna hazır
olmadığını gördük. Bunun birkaç tane sebebi var. Yani,
aynı il içerisinde, diyelim ki Eskişehirin içerisinde bir
kişinin 42 kuruştan kullanıp yanındaki Bilecikin de 21
kuruştan kullandığı bir ortam çıkabilecek veya
başka illerle alakalı bu örnekleri çeşitlendirmek mümkün.
Asıl amacımız, şu anda kayıp kaçakta doğru bir
yöne doğru gidiyoruz, hedeflerimiz doğru. İki tane bölgeyi -yine
birazdan açıklayacağım- Dicle ve Van Bölgesini
çıkarttığımızda
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Ayrı bir yer mi Sayın Bakanım orası, nasıl
çıkarıyorsunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Türkiyenin
kayıp kaçak ortalaması toplam yüzde 9,4tür. Bu, şu demek:
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ortalamasından daha düşük
demektir. Demek ki doğru iş yapıyoruz ama nerede eksik
yapıyoruz? Bu iki bölgeyle alakalı ve birisinde 6 tane ilimizi
ilgilendiren noktalarda Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir
kayıp kaçak oranı var. İzlenen usul doğru bir usuldür,
izlenen yöntem doğru bir yöntemdir ama bunların bu illerde mutlaka
daha da net bir şekilde uygulanabiliyor olması lazım.
Sulama birlikleriyle
alakalı hususlarda yeni bir yapılandırma yapıp
yapmayacağımız soruldu milletvekili
arkadaşlarımız tarafından. Değerli arkadaşlar,
2,6 milyar TLlik bir borç birikmişti çiftçilerimiz ve sulama birlikleri
tarafından ama ne yazık ki biz faizleri tamamen affediyor
olmamıza rağmen, paranın aslını alacağız
demiş olmamıza rağmen şu ana kadar yaklaşık yüzde
25ler civarında toplam miktarın yüzde 25leri civarında bir
yapılandırma müracaatı oldu. Bundan sonra takdir edersiniz ki
adaleti tesis etmek açısından da bizim şu anda asıl
paraları affetmek gibi bir yetkimiz olmaz. Bu, yetkimiz olsa da doğru
da olmaz ve yeni bir yapılandırmayı da bu manada
düşünmüyoruz. Şu anda bize borcu olanların
Özellikle faizleri
affedilmiş ve otuz altı aya kadar varan vadelerle
borçlarını ödeyen çiftçilerimiz var, buna devam eden çiftçilerimiz
var; kendilerine bu vesileyle teşekkür ediyoruz.
Güneş enerjisi ucuz
mudur? Destek verecek miyiz? Yeterince ucuz değil midir? Dünyadaki
teknoloji hızla ama hızla geliştiği için güneşteki
maliyetler azalmaya devam ediyor. Normalde 2 dönüme, 2,5 dönüme 1 megavat yapılırken
şu anda 1 dönümlere kadar inmeye başladı 1 megavatlık
güneşin yer aldığı, kapsadığı alan. O
açıdan bizler ayrı bir destek vermeyi düşünmüyoruz ancak on
yıl süreyle güneş enerjisinden üreten herhangi bir
yatırımcının 13,3 dolar sentlerle
alınmasını, eğer serbest piyasada satamıyorsa, bu
piyasayı değerlendiremiyorsa mutlaka kamu tarafından
alınmasını temin edecek bir kanun
çıkartmıştık, yine hep beraber, desteklerinizle beraber.
Tabii ki elektrik
faturalarında fon, vergi, BTV, TRT her türlü fon ve harçlarla alakalı
konuda, aynen yazıda belirttiğimiz gibi bizim asıl
amacımız bunların kısmen veya tamamen
kaldırılmasına dönük yapılardır,
çalışmalardır. Şu anda benzin veya mazotta 100 liralık
bir faturanın yaklaşık 62 ilâ 68 TL arasında verginin
kapladığı. Yine, elektrik faturalarında hemen hemen 40
TLye yakın da verginin olduğu, BTV, ÖTV, KDV her türlü, TRTyle
alakalı da fonları da bahsederek söylüyorum
Dolayısıyla,
bunların bir bütün şeklinde bu kararların alınması
lazım ama en nihayetindeki amacımızın da bu olduğunu
bir kez daha tekrar etmek isterim.
Bu kadar doğal gaz
lisansı, bu kadar ithal enerjiyle alakalı gerek 65 bin gerekse 26 bin
megavatlık EPDKdan alınan lisansların gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğiyle alakalı konu soruldu. Tabii ki bunların
hepsinin gerçekleşmesi şu anda mümkün görünmüyor. Kaldı ki, 31
Haziran 2012den itibaren doğal gaz santrallerinin üzerindeki
teşvikleri kaldırdık arkadaşlar. Bu hem ithal enerjiyi çok
özendirmemek açısından hem de yerli kömür
kaynaklarımızın daha çok kullanılabilmesini teminen yerli
kömüre teşvik verdik, yerli kömürden üretilecek elektriği üretecek
kömür santrallerini de yine teşvik kapsamı içerisine aldık. Özel
sektör bakacak: Piyasa nereye doğru gidiyor? O rekabet ortamında kendileri
neler yapabilir? İleriye dönük rekabet gücü var mıdır yok mudur?
Uzun vadeli neler yapabilecek? Tabii ki bunları hesap ediyor.
Bizim amacımız
doğal gazın elektrik üretiminde kullanılmasından daha
ziyade hep beraber bu çevre kirliliğinden kurtulduğumuz ve temiz
havaya ulaştığımız şehirlerde ısınma
amaçlı kullanılmasının, yine, benzer bir şekilde
sanayide üretimdeki enerji kaynağı olarak
kullanılmasını doğru buluyoruz. Bu manada
yaygınlaştırmaya gayret ediyoruz. Sayın
Başbakanımızın bu konudaki görüşleri,
açıklamaları, beyanları kamuoyuyla paylaşıldı. 81
ilimizde, her ilimizde fizibıl olmasa bile buna devam etmek olacak. Ama
doğal gaz santrallerinden yine aynı şekilde, elektrik üretiminde
çok fazla faydalanmayı düşünmüyoruz.
Yapacağımız
ve kararlılıkla yürüttüğümüz nükleer güç santralleriyle beraber,
nükleer güç santrallerinin devreye girmesiyle beraber bir tanesinin 40 milyar
kilovat saat civarında elektrik üreteceğini biliyoruz. Aynı
şekilde, bunu doğal gazdan üretebilmek için 3,6 milyar dolarlık
bir doğal gaz ithalatının durdurulacağını hep
beraber göreceğiz. Dolayısıyla, biz nükleer güç santrallerini
Atatürk Barajı gibi, Keban gibi, Karakaya gibi barajların yerine
değil -onları özelleştirmeyi düşünmüyoruz, onlar kamunun
elinde kalacak- ama aynı şekilde bunları doğal gaz
santrallerinin yerine kullanmayı düşünüyoruz. Dolayısıyla,
hem ithalata olan bağımlılığımızın daha
da azalacağını hem de nükleer güç santralleriyle alakalı
sanayileşmede bir segment atlayacağımızı biliyoruz.
Önemli bir soru soruldu,
tabii diğerlerinde olduğu gibi, dönemsellik ve çiftçilerimizin
ödeyeceği aylık faturalarla alakalı.
Değerli
arkadaşlar, 1994 yılından bu tarafa her üç ödeme şekli de
çiftçilerimizle paylaşıldı. TEDAŞın yönetim
kurullarından aldığı karar, öncelikle bir yıllık
-dönem de değil- bir yıl sonunda çiftçilerimizin bunu ödemesiyle
alakalı. Biz 42 tane sulama kooperatifimizle beraber toplantı
yaptık, Nasıl bir ödeme istersiniz? dedik. Bir yılda ödenen
elektrik faturalarının kendilerine çok ağır geldiği ve
ödenmekte güçlük çekildiği söylendi. Peki, o zaman, ne yapmak lazım?
Yine kendilerinin çözüm önerilerinden bir tanesi de aylık ödemelerle
alakalıydı. Bundan daha önce de, dönemsellikle alakalı ödeme
planları vardı. Her üçü de uygulandı. Ama bundan daha öte, her
birinden de vazgeçme eğilimleri oluştu. Bu karar, yalnızca
kendimizin değil, aynı zamanda sulama kooperatifleri ve sulama
birlikleriyle beraber aldığımız bir karardı. O yüzden, şimdi, tekrar, bundan vazgeçmeyle
alakalı konunun ne kadar sonuç vereceğini, yine, biraz daha
tartışmak lazımdır diye düşünüyorum.
Nükleer santrallerin Akkuyu
ve Sinoptaki gelişmelerinden sual edildi. Akkuyuda, şu anda, zemin
düzeltmeleriyle alakalı, zemin etütleriyle alakalı ve
Fukuşimadan sonra güvenlik sistemlerinin artırılarak, hatta bir
yıllık bir gecikmeye de yol açabilecek şekilde, 11 temel
başlıkta 88 tane ayrı düzenleme daha yapılıyor. Hiç
şüphesiz ki, inşallah, orası, Türkiye'nin en güvenilir
yapısı olacak, riski en az binalardan bir tanesinin olmasına
gayret ediyoruz. Tabii ki bizim görebildiğimiz fay hattı normalde orada yok ama
şirket -proje şirketi- bütün fay hatlarıyla alakalı yeni
bir çalışma başlattı. Parayı oraya koyacak olan,
finanse edecek olan, yapacak olan o şirket. O yüzden -biz de bununla
alakalı herhangi bir kısıt koymaksızın- hangi
araştırmaları yapmaları gerekiyorsa o
araştırmaları yapacaklar ve ona göre de inşaatlarına
başlayacaklar. Orada bir de köy kurulması düşünülüyor, büyük bir
köy. Yaklaşık 12 bin nüfusa hitap edebilecek ve hem oradaki
çalışanların bu inşa süresi içerisinde -montaj süresi
içerisinde- çalışabilecekleri projeleri hazırlanmış
böyle şirin bir köy inşa edilmesi bekleniyor, bütün sosyal
donatılarıyla beraber. Akkuyu öylesine devam ediyor.
Sinopta ise, en son biz
2012 Aralık ayının sonunda bunu açıklayabileceğimizi
söylemiştik ama her açıklama öncesinde diğer bir ülkenin,
diğer bir şirketin oluşturduğu rekabetten dolayı daha
farklı fiyatlar verme, daha farklı şartlar öne sürme
ihtiyacını hissettiklerini gördük. Bu, Türkiye adına sevindirici
bir şey, Türkiye'de bu fiyatların rekabet ortamında
oluşması adına iyi bir şey. O açıdan, şu anda
ülkeler buna devam ediyorlar. Ancak, dört ülkeyle
başlamıştık, Kanada bu yarıştan biraz daha koptu
diyebiliriz. Şu anda bu rekabet ortamına çok fazla
katılabildiklerini söyleyemeyiz. O yüzden eğer kendilerinin son anda
farklı bir teklifleri olmazsa Kanadanın şu anda, bugün
itibarıyla, yarıştan biraz koptuğunu ifade etmem gerekiyor.
Kayıp kaçak
oranlarının en yüksek olduğu iki bölgemiz var yine
bahsettiğim gibi, bir tanesi Dicle. Bu Diclede Urfa, Diyarbakır,
Mardin, Batman, Bingöl gibi illerimiz var. Bu illerimizdeki kayıp kaçak
oranlarının toplamı yüzde 72ler civarına çıktı.
Tabii ki bu çok yüksek bir rakam bizim için, kabul edilemez bir rakam. Oradaki
bir kısım idari kadroları değiştirdik ama kaçak
kullanımla alakalı, biz oraya elektriği kesmeye
gittiğimizde güvenlik güçlerimize dahi bir kısım darbedici
bazı fiiler oluştu. Bunları çok doğru
bulmadığımızı sayın valimiz
aracılığıyla da
Tekrar oraya kesmeye gittiğimizde,
bunun ciddi bir mücadele gereği olduğunu kendileri söylediler. O
yüzden, bu manada bizim herhangi bir tahammülümüz yoktur. Dürüst,
zamanında ödeyen vatandaşlarımızın
faturalarını korumak açısından da biz bunları tahsil
etmek durumundayız. Gittik, birçok açıdan da bunları açıkladık,
izah ettik ve doğru olmadığını hem kul
hakkını hem de devlet hakkını içerdiğini, bunları
söyledik.
Tabii ki 21 tane hem
doğal gaz hem de elektrik dağıtım hizmetleriyle
alakalı ihale bedelleri, bunların taksitlendirilmesi, ödemeyenler var
mı, bunların hangi oranda ödediklerine dair bir tablo sunmamız
lazım. Burada süremiz bunlar için yetmez ama o tabloyu
hazırlatıp, isteyen arkadaşlarımıza da sunabiliriz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Soru
içinde soru
Cevap ver!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) TETAŞın
yine yüzde 14,8le alakalı, indirim yaptığında bunlar
nasıl müşteriye yansıdı, nasıl yansımadı,
hangi gerekçeyle kurumlar arasında bunlar yapıldı? Tabii ki
bunları da ayrıca sunmamız lazım. Eğer vaktim varsa
bunları da anlatabilirim.
Şimdi, 2012
yılı değerleri itibarıyla Şırnak, Mardin,
Diyarbakır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sorumuza doğru dürüst cevap vermedi.
TETAŞın perakende satış fiyatlarını yüzde 14,8
indirdi, 21 dağıtıcı şirketin üzerinde kaldı. 3
katrilyon civarında parayı tüketiciye intikal ettirmedi. Niye kaçınıyor,
söylemiyor? Ondan sonra, dağıtıcı firmalardan taksitlerini
sürelerinde ödemeyenler var, niye burada açıklamıyor? Yani
bunları söylemesi lazım.
Kendisi Kayseri ve
Civarı Elektrik şirketinden ayrıldığı zaman 10
milyar liralık halı hediye edildi; sordum cevap vermedi. Kendisine
efendim, Avrupaya seyahate gönderilen
Bir 10 milyar da oradan avans
verilmişti, cevap vermedi. 16 milyar liralık, yani
BAŞKAN Süresi de
bitti Sayın Bakanın Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Burada cevap versin canım!
BAŞKAN
İşte, o kadar!
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 25inci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakan, nihayetinde buldu buldu kayıp kaçak
oranının -kim sorumlusu, kim müsebbibi- bilimsel verilerini ortaya
koydu. Kaçtır basın toplantılarında da söylüyordu zaten,
Hasip Kaplan demiş elektrik paralarını ödemeyin diye.
Sayın Bakan, bu sözü bir yerde söylediğimi çıkarın, Plan
Bütçe Komisyonunda veya Genel Kurulda, bir tutanakta çıkarın ben
buradan herkesten özür dileyerek istifa edeceğim. Peki,
çıkaramazsanız siz ne yapacaksınız? Bunu da kamuoyunun
vicdanına bırakıyorum. Eğer doğruyu
konuşmazsanız elektrik çarpar sizi, Sayın Bakan, vallahi çarpar
sizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Elektrik
tesir etmiyor.
HASİP KAPLAN (Devamla)
- Yani, siz ikide bir kayıp kaçak
oranının yüzde 72 olduğunu bazı illeri sayarak, ikide bir
doğu ve güneydoğudaki illerden yola çıkarak öyle bir imaj
yaratıyorsunuz ki sanki Türkiyenin kayıp kaçak elektrik oranının
sadece binde 5i bile tutmayan bir rakam üzerinden yüzde 72 diyorsunuz,
ayıp! Bunun adı bilimsel bir veri değil, bu rezil bir veridir
arkadaşlar. Vicdanlı olalım, insani olalım, doğru
olalım, doğru konuşalım. Bakın, elektriğin yüzde
48i GAP projesinden sağlanmıyor mu? Atatürk Barajı, Keban
Barajı, Karakaya hepsini sayalım. Doğu ve güneydoğunun
sularından, bu barajdan yüzde 48 elektrik almıyor musunuz?
Alıyorsunuz. Ne kadar elektrik bu? Bu elektrik alınan bölgede -siz
buradan- elde edilen gelirin yüzde kaçını yatırım
yaptınız? Kırk yıllık su kanallarını
yapmadığınız için, kırk yıldır GAP projesi
sulaması Mardin Ovasına erişmediği için. Şanlıurfada,
siz 10 tane milletvekili çıkardığınız ilinizi
hırsızlıkla suçluyorsunuz, ayıp, yazık bu. Orada su
çıkarsaydınız, kanalları gönderseydiniz, sulama
yapsaydınız vatandaş sondajla yer altından su
çıkarmazdı, sulu tarım yapmazdı. Siz hem elektriğe
sayaç koydunuz, yetmedi; Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı en sonunda kendi
tapulu arazisinde çıkardığı suya da sayacı takacak
kanunu buradan çıkardı. Vallahi sizi kutlamak lazım, bravo!
Elektrik sayacınız da var, su sayacınız da var! Şimdi,
kırk yıllık bu projeyi siz hayata geçirmiyorsunuz Şanlıurfada,
tarım sulama olayındaki birikmiş borçları
O zaman ben
şimdi çıkıp Şanlıurfanın seçim
sonuçlarını ortaya çıkarıp AKPliler hırsız!
mı demeliyim? Böyle bir vicdansızlık yapabilir miyim? El vicdan
ya, insaf ya! Bakın, Mardinde Viranşehirden itibaren
Kızıltepe Ovasına uçak indiği zaman, o arazilerde
sondajla, elektrikle su çıkarılmıyor mu?
Çıkarılıyor. Siz on iki yıldır iktidarsınız,
siz ne zaman sulayacaksınız buraları? Yok.
Geçen gün gördüğüm bir
manzarayı söyleyeceğim Sayın Bakan. Bu söylemleriniz farklı
bir şekilde kışkırtıyor insanları. Geçen gün 4
panzer, 1 savcı ve 30un üzerinde özel tim bir memurun evine kaçak
elektrik baskını yaptı. Düşünebiliyor musunuz
arkadaşlar? Bir memurun evinde kaçak elektrik olsa ne yazar? Yüzde 72
kaçak elektriği bütün bölgenin, İstanbuldaki kaçak elektriğin
yüzde 1inin binde 1i etmez arkadaşlar. Organize sanayi sitesindeki bir
fabrikanın kaçağına eşit değildir bütün doğu,
güneydoğunun kullandığı. Yeter artık! İkide bir
hırsızlık! Asıl hırsız oradaki kaynağı
alan, oradaki kaynağı götürüp oraya yatırım yapmayan, orada
sulama yapmayanlar, asıl hırsız onlardır,
hırsızlıkta onların üstüne yok!
Bakın, özel sektör
olarak 2001den bu yana enerjide HESleri yaptınız, nükleer santral
yaptınız, ithal kömür limanları kurdunuz, hem Karadenize -Zonguldakta- hem Akdenize Afrikadan ve
Ukraynadan gelecek kömür için kuruluyor. Şırnakta 1 termik santral
var, 2 tane de fuel oil üzerinden santral var; yetmedi 7 tane başvuru var,
bütün, her tarafa kömür santralleri kuruluyor.
Şimdi, çevre diye bir
olay var, doğa diye bir olay var, tarih diye bir olay var. İnsanlar
bunu soruyor ve haklı olarak da soracaklar. İnsanların bunu
sormasından daha doğal bir şey yok arkadaşlar.
Şimdi, bakın,
bana gelen mektuplar var ve bu mektuplar o kadar acı gerçekleri dile
getiriyor ki. Deniliyor ki, bir vadi üzerinde bütüncül havza planlaması
yapmadan DSİ, EPDK, Çevre, Orman, Turizm bütün bunlar telafisi
imkânsız zararlar verecek kararlar alıyorlar ve doğa
yıkım yasasıyla elektrikteki bu yasa birbirini tamamlıyor.
Daha önce sulara sayaç takma yasasıyla beraber birer halka birbirini
tamamlıyor bunlar.
Bakın, gelen mektup
diyor ki: Öznesi yaşam ve insan olmadan yola çıkmazsanız burada
sonuç alamazsınız. Mecliste sesimizi dile getirin. Bizim sesimiz
olun. Elektrik Piyasası Kanun Tasarısıyla
Rizeden yazıyor. Rizedeki
olayları Fırtına Vadisini anlatmış; sonra Artvin
Camiliyi anlatmış; sonra Fındıklı Çağlayan
Vadisini anlatmış, Çayeli Senoz Vadisini, arkasından
Başbakanın köyü Güneysu Askoroz Deresi ve Rize İkizdere
Vadisine kadar, bütün bu HESlerin hepsine, mahkemelerin iptal ettiklerinin
hepsine lisanslarını vereceksiniz. Bu yasa bu, özel sektörü besleyen,
teşvik eden, destekleyen
Peki, üretim için bir enerji politikası var
mı? Yok. Planlama var mı? Yok.
Orta Doğuda dönen
doğal gaz ve petrol kaynaklı çatışmaların süreçleri
içinde Güney Kıbrısta ve Kuzey Kıbrıs havzalarında,
Suriyenin önünde ve Lübnanda Katardan Kerküke bağlanacak olan
petrol-doğal gaz paralel boru hattına kadar kaç şirketin orada
görev aldığını, iş aldığını
bilirsek biz bu işin içinden çıkarız, anlarız ama enerji
piyasasının hepsini özel sektöre açıp, özel sektörü belli
sermaye şirketlerinin elinde toplayıp, ucuza kapatıp,
onların kâr hırsını bize kamu yararı diye
yutturamazsınız. Bu kamu yararı değil, bu şahıs
yararıdır, yandaş yararıdır, şirket
yararıdır. Bunların menfaatleri bu ülkenin 100 milyar
liralık ithal enerji açığı demektir.
Ben, buradan Munzura,
Hasankeyfe, bütün bunlara girmeyeceğim ama bir gerçek var: Elektrikten
TRT payı alıyorsunuz. El vicdan! Biz de bu Meclisin içinde bir
grubuz. Bize ayırdığınız yayın saati ne kadar?
Çıkın, bunu doğru doğru söyleyin bakayım. Bunu
söylerseniz vatandaş sizin yüzünüze güler, güler biliyor musunuz çünkü hiç
yer vermiyorsunuz. Yandaş bir TRT, bir medya yarattınız. Peki,
sormazlar mı size, o zaman niye elektrik payını alıp buraya
harcıyorsunuz? Peki, size sormazlar mı, hâlâ kaçak elektrik
parasını hangi vicdanla, para ödeyenden alıyorsunuz? Kaçak
elektrik parasını tahsil edemeyen yönetim yönetemiyor demektir.
Ben, size açık
söyleyeyim: Mesele o değil, mesele, enerji sektöründe tekelleşme,
holdingleşme başlamıştır. Kimin bu piyasada cirit
attığını biliyoruz, sendikasını da biliyoruz,
iş çevrelerini biliyoruz, uluslararası
bağlantılarını biliyoruz. Bu kadarda le passe, de passe
bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler felsefesiyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla)
-
çıkacaksınız, çıka çıka halkınıza
hırsız diyeceksiniz...
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
-
asıl hırsızları biz meydana çıkaracağız,
yakasına yapışacağız ve hesabını
soracağız. Bizim de muhalefet görevimiz budur diyoruz. Sayın
Bakanı da davet ediyorum açıklamaları nedeniyle kürsüye,
buyursun, varsa öyle bir söz çıkarsın, ben buradan özür
dileyeceğim. Çıkaramıyorsa kendisi özür dilesin.
Ben de centilmence bunu
söylüyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Aman, centilmenliklerinizi
bozmayın, sakın ha!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İyi gidiyor Başkanım.
BAŞKAN Yani öyle
devam etsin. Bakın, ona göre ha!
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Bahattin Şeker.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BAHATTİN ŞEKER (Bilecik) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisinin adına söz almış bulunmaktayım.
Bilindiği üzere,
ülkemiz bulunduğu coğrafi konum itibarıyla stratejik ve
jeopolitik olarak büyük önem arz etmektedir. Asya ile Avrupa arasında Orta
Doğunun, Kafkasyanın, Balkanların, Karadeniz ve Akdeniz
havzalarının birleştiği noktada hem merkezî konumu
itibarıyla köprüdür ve hem de çok büyük bir coğrafyanın köklü ve
kadim bir medeniyet sahasının öznesidir. Bu konumu, tarihî misyonu ve
vizyonu itibarıyla ülkemiz son derece önemli fırsatlara sahiptir.
Elbette böyle bir konum, fırsatlar kadar tehditleri de beraberinde
getirmektedir. Ülke olarak bugün yaşadığımız sorunlara
bakıldığında, her alanda bu konum ve tarihî misyonun
gerektirdiği kapasiteye ulaşamadığı da görülmektedir.
Önümüzdeki on yıllara enerji alanındaki gelişmeler yön
verecektir. Bu anlamda, dünyada enerji üreten ülkeler ile enerjide dışa
bağımlı bir şekilde var olmaya çalışan ülkeler
arasında denge oluşacak ve bu dengenin ağır basan
kısmı da elbette çok üretenler olacaktır. Bu bakış
açısıyla zamanımızı, potansiyelimizi ve
kaynaklarımızı değerlendirmeliyiz. Geç
kaldığımız birçok alan var, ancak zaman akıp gidiyor,
zararın neresinden dönülürse kârdır. Bugüne kadar yerel
kaynakların öncülüğünde olan, gelişmeye açık, verimli ve
üretken bir biçimde işletilen bir enerji politikası
olmadığından, ekonomiye beklenen katkıyı sağlayamayan
enerji sektöründeki sorunlar bu kanun tasarısıyla karşımıza
bir kez daha gelmiştir.
Elbette biliyoruz ki bu
kanun tasarısının temel amacı, güçlü, istikrarlı,
şeffaf bir enerji piyasasının oluşturulması ve bu
piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetim yapılmasıdır.
Her ne kadar kanun tasarısı daha çok elektrik piyasasını
ilgilendirse de esasında meselenin temeli, uzun yıllardır
ülkemizin dışa bağımlılığının
enerji piyasalarında artık doruk noktaya ulaşmış olmasıdır.
Evet, aklıselim
düşünenler sorunun tespitini, çözüm yollarının belirlenmesini ve
uygulamaya geçilmesini, işte bu temelden hareketle ele almakta ve
değerlendirmektedir. Bizler de doğal olarak bu dışa
bağımlılığı sorguluyoruz, çözüm yolları
geliştirilmesine ve millî politikanın yürütülmesine katkı
sağlamaya çalışıyoruz, bu hassasiyete sahip olunmasını
talep ediyoruz.
Bu zamana kadar çok yönlü
ve derinlikli olarak millî bir kapsamda değerlendirilmesi gereken enerji
piyasalarındaki tutum, dışa bağımlı politikalar
yüzünden tam bir keşmekeş hâline gelmiştir. Bu, ülkemizin en
büyük açmazlarından biridir. Ülkemizde enerji talebinin yerli üretimle
karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır; bu durumun ülkemize
maliyeti de elbette çok ağır olmaktadır.
Geleceğin
dünyasında çeşitlilik arz eden enerji kaynaklarının
belirleyici olması en güçlü ihtimaldir. İşte, Türkiye, bu
anlamda rüzgâr, güneş, jeotermal enerji üretiminin
altyapısını artık harekete geçirmelidir; bu konuda beklemek
ülkenin kaderini ipotek altına almakla eşdeğerdir.
Bu kanun
tasarısının geneline bakıldığında, amaç
olarak köklü değişiklikler gündeme getirilmekte, özellikle de
elektrik üretimini teşvik etmektedir. Hatta tasarıda enerji
tesislerinde lisans sınırı 500 kilovattan 1 megavata
yükseltilmiştir. Bu, gerçekten iyi ve olumlu bir gelişmedir.
Önümüzdeki dönemde bunun daha da yükseltilmesi, hatta 2-3 megavata
çıkarılması zorunlu hâle gelecektir. Fakat bunun
dışında, içerik olarak ele alındığında
tüketici haklarını korumaktan çok uzak olduğu görülmektedir.
Zaten konunun bu kapsamı en önemli meselelerden biridir. Tüketici
haklarından kastettiğimiz en önemli durum, milletimizin omzundaki
yüke yenisini bindiren kullanım bedelleridir. Faturalara yansıyan
bedeller gündeme gelmesine rağmen hâlen bir değişiklik
yapılamamıştır. Hükûmet tarafından uygulamaya konulan
ve Sayın Bakanımızın da daha önce belirttiği TRT
katkı payı yine faturalara yansımakta ve vatandaştan tahsil
edilmeye devam etmektedir. Esasında bu karar diğer televizyon
kanallarıyla da haksız rekabete yol açmaktadır.
Tasarının dikkate
değer bir başka konusu ise elektrik sayaçlarının
mülkiyetidir. Bundan sonraki süreçte sayaçlar bakım masrafları
karşılığında dağıtım şirketlerine
bırakılacaktır yani sayaçların değiştirilmesi ve
parasının vatandaşımızdan alınması, mülkiyet
konusu, önümüzdeki günlerde konuyla ilgisi olan kurumlarımızı ve
Bakanlığımızı daha çok rahatsız edecektir.
Bu anlamda, tasarı
görüşmeleri sırasında gündeme getirdiğimiz tüm abonelerden
alınan kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli ve ek ödemelerin
kaldırılmasına yönelik önergelerimiz ne yazık ki Komisyon tarafından
reddedilmiştir. Bu noktada yeri gelmişken devam ederek söylemeliyim
ki en önemli meselelerden biri de kayıp kaçak elektrik
kullanımıdır. Bu akıl almaz kaçak elektrik
kullanımı oranları mevcut sistemin en önemli sorunudur. Her ne
kadar bu konuda iyileşmenin olduğu ve olacağı söylense de
anlaşılmaktadır ki bu kayıp ve kaçak elektrik
kullanımından doğan zarar yine dürüstçe vergisini, borcunu,
bedelini ödeyen vatandaşlarımın sırtına
yüklenmektedir. Üstelik bu duruma çare bulamayanlar,
vatandaşımızın sırtına yük bindirmeyi ne yazık
ki yasal hâle getirmektedir. Evet, bir bütün olarak ele
alındığında kaçak elektrik bazı yerlerde yüzde 8-10
sınırını geçmektedir. Bazı illerde yüzde 70lere varan
kaçak elektrik kullanımı vardır. Evet, bunların çözülmesi,
hakkın ve haklının korunması istenmektedir. Vergisini
ödeyen dürüst vatandaşa yük bindirilerek değil, doğru ve
işleyen bir sistemle kayıp ve kaçak elektrik tüketiminden kaynaklanan
borçlar elbette tahsil edilmelidir.
Evet, ithal etmiş
olduğumuz doğal gazın yaklaşık yüzde 60ı
elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Dünyada elektrik üretmek için
doğal gaza bu kadar bağımlı olan ülke sayısı
parmakla sayılacak kadar ne yazık ki azdır.
Bakınız, en büyük
doğal gazı Rusya ve İrandan alıyoruz. Mevcut
gelişmelerin ardından iki ülkeyle olan ilişkilerimiz malum,
ortada. Yarın stratejik olarak bu ilişkilerimizin iyi gitmediği
düşünüldüğünde, bu ülkeler doğal gaz akışına ve
satışına müdahale ettiklerinde elektrik üretimi için acaba başka
planlar var mıdır? Hiçbir devlet başka bir devleti ebedi dost olarak
görmez. Bazen çatışan, bazen örtüşen politikalar, stratejiler ve
hedefler vardır. Bu durumda biz elbette milletimizin refahı ve
ülkemizin geleceği adına fikir yürütmek mecburiyetindeyiz.
Alternatifler geliştirilmiş, çeşitlendirilmiş, yerli
üretimin payının büyütüldüğü millî politikaların hayata
geçmesini istiyoruz. Ancak anlaşılan o ki bu durum daha da uzayacak
ve başımızı ağrıtacaktır.
Türkiyede enerji
sorunlarının çözümü noktasında kaliteli ve düşük maliyetli
enerji arzı gerçekleştirilmelidir. Bütün ihtimaller ve imkânlar
değerlendirilmeli, enerji üretimi çeşitlendirilmelidir. Kamu enerji
yatırımlarının planlı ve istikrarlı bir
şekilde sürdürülmesi sağlanmalıdır. Enerjide dışa
bağımlılığın kademeli ve kararlı bir biçimde
azaltılması, kaynak çeşitliliği ve yerel üretime
odaklanılması gerekmektedir. Güvenli, hakkaniyetli ve çevreye
duyarlı bir arz sistemi geliştirilmelidir. Nükleer enerji başta
olmak üzere yeni enerji teknolojisini üretecek yetkinliğe artık ulaşılması
yönünde adımlar atılmalıdır. Petrolün ve doğal
gazın aranması, çıkarılması, işlenmesi,
işletilmesi, taşınması ve pazarlanması yönünde
hedefler belirlenmelidir.
Yarınların güçlü,
büyük ve lider Türkiyesi kesinlikle enerji politikalarından geçecektir.
Enerji planlamasıyla, kaynak, üretim ve ülke çeşitliliğini de
esas alan bir enerji vizyonu ortaya konulmalıdır.
Üretim tesislerinin çevre
mevzuatına uygun hâle getirilmesine yönelik düzenlemeler için 2018
yılına kadar süre tanınmış ve bu sürenin üç yıla
kadar uzatılması yönünde Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir. Bu
düzenleme, ülkemizin bu konuda tutumunu AB direktiflerine boyun eğdirecek
bir mahiyettedir. HESlerle ilgili alınan kararlarda da geriye
dönülmelidir.
Evet, bu kanun önemli bir
kanundur. Sözlerime son verirken bu kanunun memleketimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şeker.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DURDU
ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 426 sıra sayılı Kanunun birinci bölümü için
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Görüşeceğimiz
kanunun en önemli özelliğinin EPDKyı devre dışı
bırakma kanunu olduğunun altını çizerek sözlerime
başlamak istiyorum. Tüm dünya, fosil yakıtlarının son iki
yüz yıldır hızlı şekilde tüketilmesi nedeniyle ciddi
tedirginlikler yaşamaktadır. İçinde
yaşadığımız dünyada enerji kaynaklarına
ulaşmak güç ve kudret ifadesi hâline dönüşmüş, dış
politikaların en belirleyici unsuru olmuştur. Enerji, insanın
hem içsel hem de dışsal olarak yaşam kaynağıdır.
Enerjinin sürdürülebilir ve devamlılığı sağlanabilir
bir hâl alması için gereken en temel ölçü, kendini tekrarlayan yani
yenileyen ve yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji teknolojilerinin
gelişiminden geçmektedir. Dünya, ülkemizin tam tersine, tükenecek
kaynakları bir kenara bırakıp tükenmeyen kaynakları
kullanma telaşına düşmüştür; başta rüzgâr, güneş,
jeotermal olmak üzere, denizden gelgit dâhil.
Sürdürülebilir bir dünya,
sürdürülebilir bir enerji planlamasından geçer. Bu da ancak,
sürdürülebilir bir enerji politikasından geçer. Sürdürülebilirlik
açısından esas istenen durum, enerji tüketimindeki
artışı minimuma indirirken aynı zamanda daha iyi bir sosyal
refaha doğru ilerlemeyi sağlamaktır ve bu mümkün görülmektedir.
Dolayısıyla, sürdürebilirlikte sadece enerjinin sunulması
değil, nasıl kullanıldığı da önem
kazanmaktadır. Aynı mal ve hizmetlerin sunumu için gereken enerji
miktarının azaltılması, yani enerji veriminin
artırılması gerekir. Bu bir kamusal ihtiyaç olduğu gibi,
enerji politikalarının da önceliği olmalıdır.
Yatırımlarda enerji verimliliğini ön plana almak, maliyet ve
enerji unsurları bakımından elverişli olsa bile enerji
verimliliğini artırıcı engelleri kaldırmak bir
politika işidir; günlük kullanılan eşyaların,
araçların, makinelerin yeni versiyonlarının az yakıt yakan
ya da az elektrik harcayanlardan olması gibi. Bu kapsamda, binalarda
enerji verimliliğini teşvik etmeye yönelik planlar
hazırlanmış olup uygulamaları ciddi olarak takip
edilmelidir.
Sanayi, temel enerji
tüketiminin büyük bir kısmını oluşturduğundan, bu
alanda enerji verimliliğine yönelik çalışmalara hız verecek
güçlü teşvikler getirilmelidir.
Ulaşım
sektöründe, gelişmeye paralel olarak, dizel ve petrol
yakıtlarından oluşan enerji kullanımı
artmaktadır.
Üzerinde görüşmekte
olduğumuz kanun değişikliği enerji sektörünün içinde bulunduğu
yapısal sorunları çözmek iddiasıyla yapılmaktadır
ancak enerji politikasının stratejik ve temel hedeflerinden
uzaktır. Türkiye enerji politikasına yön vermek ve kalıcı
adımlar atmak fırsatı bir kez daha kaçmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin enerji politikası son on beş
yıllık dönemde inişli çıkışlı ve hâlâ millî
eğitim müfredatı gibi sürekli ve dönemsel olarak, global
stratejilerden uzak, bakan, genel müdür, müsteşar değişikliğine
bağlı olarak değişmektedir. Her gelen yönetici kendi
politikasını uygulamak için üç beş sene idare ediyor, sonra
gelen kurtarıcı oluyor. Ne yazık ki Türkiye bu işe
alıştı.
Şu an enerji ciddi bir
arz güvenliği ile karşı karşıyadır ama bu
tasarıda buna ilişkin hiçbir şey yok. Önceliklerimizi henüz
göremiyoruz. Türkiye şu an kış döneminde. Havalar bu denli
yumuşak gitmeseydi bahsettiğimiz enerji arz güvenliğinin önemini
daha iyi kavrardık.
Geçen yıl şubat
ayında elektrik fiyatları 2 TL'ye ulaştı; sanayi, gaz
vanalarını kapatmak zorunda kaldı. Neden? Mevcut gaz
hatlarından gelen gaz akışı artık ülkenin gaz
arzına cevap vermiyor. Rusya, Türkiye'ye gaz tedariki konusunda ciddi
baskı uyguluyor. Buna rağmen Rusyaya bağımlılık
her konuda artırılıyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye yenilenebilir enerji konusunda iş
yatırımlarında ve finansta ciddi bir performans gösterdi ancak
yatırımlar ne yazık ki bürokrasinin iç uyumsuzluğu ve
farklı görüşler nedeniyle sürekli öteleniyor. Şu an binlerce
megavatlık proje, lisans alan şirket var. Lisansların realize
olması lisans verildikten sonra olduğu için her türlü sorunun lisans
termin sürecinden sonra tamamlanması gerekiyor. Şu an
lisansların çok azı termin süresinde tamamlanabiliyor. EPDK bunu çok
iyi biliyor. Bu bilindiği hâlde aynen devam ediyor. Ancak şu an kanun
değişikliği ile birlikte tüm arazi izinleri için ön lisans
kavramı getirilmektedir. Bu doğru bir amaca yönelik olsa da kanun
yeterince açık olmadığı için, daha önce burada
görüştüğümüz benzer tasarılar gibi, EPDK tarafından alt
uygulama yönetmelikleri ile anlamsız ve amacının dışında
değişikliklere açık şekilde düzenlenecektir.
Değerli
arkadaşlar, şu an bir 20 megavat yatırım yapmak isteyen
yatırımcı yüzde 6lara varan teminat mektubuna katlanmak
zorunda. Ayrıca, son Ticaret Kanunu değişikliğiyle, sermaye
artışından yüzde 25 oranında nakit blokaja konulmak
zorundadır. Düşünün ki bankalar yüzde 15, yüzde 20 öz
kaynağı olan bir şirkete yatırım kredisi veriyor ancak
Türkiye'de lisans alan yatırımcı yüzde 10'a varan öz kaynağı
daha ilk adımda EPDK'ya yeterlilik olarak göstermek zorunda kalıyor.
Ön lisansın tam
manası kanunda tanımlanmadığı için termin sürelerinin
yatırımın realize olması için yeterli olup
olmadığı konusu yatırımcıları tedirgin
etmektedir. EPDK gerçek yatırımcıyı ayırmak
amacıyla koyduğu termin ve ekonomik yeterlilik kriterlerini çok iyi
tayin etmelidir. Şu an gerçek yatırım sürecinde olan projelerin bu ön lisans
kavramını bankalara anlatmalarının bir müddet zaman
alacağını düşünüyorum. Bu düzenlemelerin projelerin realize
olmasını geciktireceği kesinlikle açıktır.
Değerli
arkadaşlar, TEİAŞ'ın Piyasa Mali Uzlaştırma
Dairesi, EPİAŞ isminde bir şirkete dönüşüyor. Bu kurum
şu an TEİAŞ'ın yapmış olduğu elektrik
satış piyasasının işlevini yerine getirecek.
EPİAŞ'ın borsa mantığı ile yürüteceği
piyasanın, EÜAŞın manipülasyonuna maruz
kalacağını düşünecek olursak, gene hüsranla
sonuçlanacağını ve geçiş sürecinin deneme yanılma
durumuna girmeyeceğini kimse iddia edemez.
Zaten, EPDK'nın son
dönemde en çok yönetmelik değiştirdiği konu
PMUM üzerinedir. Artık, bu
durumun net olarak ne zaman son hâlini alacağı bilinmiyor. Enerji
bürokrasisine yeni bir genel müdürlük, yeni bir makam doğmakta.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yeni
yatırımların yanı sıra mevcut
yatırımlarında artık ekonomik ömürleri dolmak üzere olan
birçok santrali var. Devletin elindeki bu santraller, modernizasyonların
yapılmaması nedeniyle zarara uğratılıyor, sonra özel
sektöre satmak şeklinde bir politika uygulanıyor. Özel sektör ise kâr
edeceği rakamları görüp hesabını modernizasyon ve kapasite
artışına uygun şekilde planlıyor.
Afşin-Elbistan'a yeni
termik santraller düşünülüyor. Ekonomik ömrünü tamamlamış 1.440
megavat gücündeki kocaman Afşin-Elbistan A Santrali orada çürüyor ve
çevreye kirlilik saçarak verimsiz çalıştırılıyor.
Sayın Bakan,
Afşin-Elbistan'a yeni termik santral yapacağınıza mevcut
çalışan santrali yenilerseniz ve üç
beş kuruş bütçe ayırırsanız bu santral verimli
hâle gelebilir.
İki yıl önce bu
Meclis Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanununda düzenleme yaptı.
Güneş enerjisi için 600 megavatlık başvuru alınacak.
dendi. Şu an güneş enerjisinde kurulu gücümüz sanırım 3-5
megavat. Firmalar ölçüm yapıp 2013 Haziranında lisansa
başvuracaklar, sanırım, 2014'te lisans alırlar, 2015'te
yatırımlar başlar, 2016'da üretime geçilir.
Düşünebiliyor musunuz
bir güneş enerjisi yatırımı için 2008'den beri
uğraşıyoruz. Taslak, kanun, yönetmelik, tebliğ, kurul
kararı derken tam sekiz sene sonra yatırım yapacak, realize
olacak boyuta gelebiliyor. Üstelik bu hummalı çalışma orta
büyüklükte bir doğal gaz santrali kadar, sadece 600 megavat.
Lisanssız
başvuruların sayısı hızla artmaktadır. Zaten,
yatırımcılar, güneşte 600 megavat lisans alana kadar,
şu anki düzenleme ile 1 megavat olan lisanssız müracaatlar
hızlı şekilde birkaç yüz megavatları bulacaktır.
İşte, bu, Türkiye'nin ne yazık ki kaderi hâline gelmiş,
özellikle yabancı yatırımcıların, bu işlerle
uğraşıp da bıkıp gidenlerin haddi hesabı yok.
Yatırımcı
neden bu ülkede yatırım yapsın ki değerli arkadaşlar?
Biz onları yatırım yapsın diye beş on sene bekletirsek
ne olacak? Olacağı, yetersiz sermaye sahibi adamların
simsarlığına ülkeyi teslim etmektir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin bu kadar kaynak çeşitliği
olmasını bir
fırsata çeviremiyorsak ve bizler bu
ülkenin geleceğini garanti altına almak için
uğraşmıyorsak, kim yapacak bunu? Türkiye'nin bulunduğu
konumu ve avantajlarını değerlendirmemiz lazım. Tüm
komşularımızla yaşadığımız
anlamsız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) -
kavgalar
nedeniyle, bulunduğumuz coğrafi konumun değerinden hiç
faydalanamıyoruz. Yanımızda tüm dünyanın sömürdüğü
petrol zengini ülkeler var ama
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özbolat.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) -
bize bir damla yararı yok. Yanımızda tüm dünyaya gaz veren
ülkeler var ama bize yok. Niye? Çünkü, dış politikada hep
kavgacıyız ve başkalarının çıkarları için
mücadele ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime son verirken, bu kanunun ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum ama ne yazık ki hayırlı
olacağını da sanmıyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şahısları
adına ilk söz, Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 1birinci bölümü üzerine şahsım
adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tasarının birinci
bölümü, amaç, kapsam, tanımlar, piyasanın faaliyetleri, lisans
esasları, ön lisans esaslarını kapsıyor. Şimdi, bu
kanunun görüşülmesi esnasında özellikle ifade etmek istediğim bir husus,
bu kanun görüşülürken üyelerin yeterince istifade etmesi, bilgi
edinmesinde, yararlanmasında engelleme oldu. Komisyon
Başkanının tutumunda gerçekten sıkıntı
vardı, onu özellikle bir ifade etmek istiyorum.
Çünkü bunun bir alt komisyona gitmesini biz arzu ettik. Niçin arzu
ettik? Dışarıdan gelen bilgilere baktığımız
zaman bu kanunun daha iyi yapılandırılabilmesini ne yaptık?
Düşündüğümüz için bunu söyledik. Fakat bize, çok sıradan bir
gerekçeyle, daha önce benzeri alt komisyonların kurulmasında bu
sistemin işlemediğini
Hatta o alt komisyona giren
arkadaşların -ifadeyi kullanmak istemiyorum ama- bu işi önce
benimseyip sonra benimsemedikleri gibi son derece isnatsız ifadelerle bunun
reddedildiğini gördük. Hâlbuki, daha önce aynı komisyon
çalışmaları esnasında, gayet açık ve net söylüyorum
-Mehmet Bey vardı elektronik ticaretle ilgili kanun tasarısında-
çok yararlı nelerin olduğunu gördük? Çalışmaların
olduğunu gördük.
Şimdi, dolayısıyla, çok net ve açık,
anlaşılabilecek hususları ihtiva edecek bir
çalışmanın olması, maalesef, Komisyon Başkanınca
engellendi. Bunu açık ve net bir şekilde söylemek istiyorum. Bu,
tutanaklarda da var. Aslında kanun yapım sürecinde, gerçekten hem
Hükûmetin hem AKP Grubunun hem de komisyonlardaki AKP
ağırlıklı yönetimlerin bu işi büyük
sıkıntıya soktuğunu görüyoruz. Bunu niçin söylüyorum? Daha
önceki komisyonlarda da, bu komisyonlarda da çok net bir şekilde şunu
görüyorum: Mutlaka bizim söylediğimiz gelsin, bunu geçirmek
zorundayız; herkes buna katılmak zorunda. Böyle bir şeyin
düşünülmesi mümkün değil. Bunu niçin söylüyorum? Bunu söylememin
sebebi şu: Şayet biz buna katkı koyamayacaksak, biz bunun
düzenlenmesinde doğru bildiklerimizi söyleyemeyeceksek, biz bunları
sizinle paylaşamayacaksak o zaman bir anlamı yok. Sırf bize
karşı çıkma
pahasına, Odalar Birliğinden gelen metnin muhtevasının iyi
olmadığı veyahut diğer kuruluşların birtakım
getirdiklerinin kabul edilemeyeceği gibi ifadelerin yer
aldığını görüyoruz. Bütün tutanakları yanıma
aldım. Şunu da hiç yapmak istemiyorum: Bu akşam burada,
Komisyonda yapılan, görüşmeler esnasında yapılan tutumu
ifade edip buradaki görüşmelerde yanlış anlaşılmayı
da ne yapmak istemiyorum? Bozmak istemiyorum. Fakat, özellikle ifade etmek
istediğim bir şey var: Hükûmet de Komisyon da buna yeterince ne
yapmadı? İlgi göstermedi. Sayın Bakan yurt dışı
gezilerine, Sayın Bakan enerji tasarrufuyla ilgili reklamasyona yönelik
projelere daha çok ağırlık verdi ve Komisyonda -gerçekten
şunu ifade etmek istiyorum- gereken önem verilmedi. Dolayısıyla,
Hükûmet, Komisyon ne derse desin, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne derse desin,
milletvekilleri ne derse desin yeter ki bu kanun geçsin, bu yöntemle ne yapmaya
çalıştı? Bu kanunu geçirmeye çalıştı.
Burada ifade etmek istediğim bir
şey var. Bakın, bu, 49 madde geçici maddelerle beraber. Burada
verilen önerge sayısı 150yi bulur belki de, 100ün üzerinde. Ben
bilmiyorum çünkü biraz önce Komisyondaki arkadaşlara da yetkililere de
sordum, onlar da bilmediklerini ifade ettiler. Şimdi, 50 maddelik bir
tasarıya 150 tane önerge geliyorsa o zaman alt komisyonun demek ki önemi
vardı veya Hükûmet bu işi tasarı hâline getirirken gayriciddi
getirdi. Şimdi, böyle baktığınız zaman Hükûmetin bu
tür işleri ciddiye almadığını ne yapıyoruz?
Rahatlıkla görüyoruz.
Bundan sonra diğer görüşmelerimde
detaylı olarak düşüncelerimi açıklamaya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ayhan.
Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Taner Yıldız.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bu birinci bölümle
alakalı ve yapılan konuşmalarla alakalı birkaç cümle etmek
isterim.
Tabii
ki biz burada Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine ve bütün bunları
karşılayabilecek enerji yapılanmasına hazırlık
yapıyoruz. Soru-cevap kısmında cevaplanamayanları, süre
kısıtından dolayı cevaplanamayanları da burada
belirtmek isterim. Tabii, burada, hem Genel Kurulda hem de Plan ve Bütçede,
doğu ve batı ayrımı yapılarak doğuda
üretilenlerin batıyı beslemesinden dolayı doğunun
alacaklı olduğu söylendi. Bunlar tutanaklarda var, isteyenler de bu
tutanaklardan çıkarttırabilirler. Biz diyoruz ki Türkiye'nin
doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi yoktur. 780 bin kilometrekare
üzerindeki bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her proje
üzerinde ayrı ayrı hakkı vardır ve her projeden de istifade
etmek durumundadırlar. Bölge ayrımı yaparak birinin
diğerinden daha alacaklı olduğunu söylemek, asıl
sıkıntı buradadır, o yüzden bu kabul edilemez bir durumdur.
Hele hele bizim doğudaki ürettiğimiz
Her bir enerji santrali bizim
için değerlidir ve toplam yüzde 48 olmasını bırakın,
normalde yüzde 10lar civarındadır orada üretilen, isterse yüzde
1lik olsun bizim için değerlidir. Ama, rakamları düzeltmek
açısından söylüyorum, bizim, 16 milyar kilovatsaat civarında o
bölgede üretimimiz vardır ve bizim için de son derece değerlidir; su
kaynaklarındandır, yenilenebilir enerji kaynaklarıdır
bunlar, HESlerdir ve Türkiye'nin ileriye dönük de özelleştirilmesini
düşünmediğimiz yapılardır.
Tabii,
şu yoruma katılıyorum: Meskenlerden daha ziyade, sanayi
yapılanmalarının ve özellikle su pompalarının, derin
kuyu su pompalarının bu kayıp kaçağın artmasında
çok ciddi tesiri vardır. 2011 yılından 2012 yılına
geçerken bir bölgenin büyümesinin yüzde 54 olabilmesi düşünülebilir bir
konu mudur arkadaşlar? O bölgede yüzde 54 oldu. Oradaki vatandaşlarımız
bizim vatandaşımızdır. Ben o kullanılan tabiri
kesinlikle kullanamam ama sizler kullanabiliyorsunuz. Ben yalnızca
şunu söylüyorum:
Doğruyu
yanlışı ayırt etmek açısından, bir kul
hakkıdır ve aynı zamanda bir devlet hakkıdır diyorum
ve bunları bizim vatandaşlarımıza hatırlatmamız
yine bir idareci olarak bizim görevimizdir.
Değerli
arkadaşlar, sürekli ifadelendiriliyor ama ne yazık ki doğrusunun
öğrenilmesine çok çalışılmıyor. Ben bu soruyu burada 2
defa cevaplamıştım, 3üncü kez bir daha cevaplayacağım:
TETAŞın yaptığı yüzde 14,8lik indirimler
vatandaşa yansıtılmıyor. Bu parayı ne
yapıyorsunuz? deniliyor. Değerli arkadaşlar, bir fiyatın
oluşturulabilmesi için müşteri bazında, abone bazında,
vatandaşlarımızın ister sanayi ister ticaret isterse mesken
abonesi, hangisi olursa olsun, bunlara gitmek için dağıtım
şirketlerinden aldıkları fiyatlar önemli. Dağıtım
şirketinin fiyatları ise TETAŞtan alınan, EÜAŞtan
alınan ve PMUMdan alınan fiyatlarla beraber oluşuyor.
Şimdi, bütün bu mekanizmalar... Kamu bir cebinden alıp diğer
cebine koyuyor ama bunu yaparken vatandaşını korumak ve kollamak
adına doğal gazla alakalı yapılan bütün zamların
balansını TETAŞın bu indirimleriyle beraber düzenledik.
Şimdi, doğal gaza zam geldiğinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
toplamında, yani 27 ülke arasında 2nci ve 3üncü sırada olarak
en ucuz doğal gazın satılmasının gerekçelerinden bir
tanesi TETAŞla yapılan bu balanstır, bu dengelemedir.
O yüzden, bizim
hesabını veremeyeceğimiz bir konu olmadığı gibi,
tam tersi, bunlar, İnternette bütçeleri yayımlanan resmî
kuruluşlarımızdır. EÜAŞın 14 kuruş
civarındaki rakamı varken TETAŞın 20,8 kuruş
civarındaydı. Orada yaptığımız indirim
EÜAŞın BOTAŞtan aldığı maliyetlerle
karşılaştırıldı ve vatandaşımıza
herhangi bir zam olarak yansıtılmadı. Bu soruyu soranın
aynı zamanda yanında şu soruyu da sorması lazım:
EÜAŞta artı gelen maliyetleri ne yaptınız? demesi
lazım. İşte, o artı gelen maliyetlerle buradaki indirimler
bir araya getirildi ve vatandaşımıza herhangi bir zam olarak da
yansıtılmadı.
Diğer konularla
alakalı, eğer günaha, eğer vebale biraz inancı olan varsa
ben o bütün sözleri günahları ve veballeriyle beraber aynen iade ediyorum,
bunların detaylarına girmiyorum. 225 milyon dolarlık bir şirketin
genel müdürlüğünü yaptığımız bir yerde o
dediğiniz rakamlar da zaten, hamdolsun bizler için söz konusu olamaz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, kayıp kaçak oranları yalnızca doğu
illerimizde değil, tabii ki bütün illerimizde kayıp kaçakla
alakalı az veya çok bir miktar var. Bunun makul görüneni, ister
doğuda üretilip
Türkiyenin iletim ve
dağıtım hatları Avrupa Birliği üyesi ülkelerle
karşılaştırdığımızda en uzun 2nci,
hatta bir kısım açıdan baktığımızda da
3üncü büyük şebekedir. Doğusuyla batısı arasında 76
dakika fark bulunan bir ülkedeyiz biz. O yüzden, iletim hatlarındaki
kayıplar, dağıtım hatlarındaki kayıplar ve
ortalama kaçaklara baktığımızda, bu, Avrupa Birliği
üyesi ülkelerde yüzde 10dur. Dediğim gibi, iki bölgeyi
çıkardığımızda yüzde 9,4 gibi bir rakamdan
bahsediyoruz arkadaşlar. O yüzden, bu rakamları mutlaka 2015
yılının sonuna kadar makul hâllere çekeceğimizi bir kez
daha ben bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu dönüşüm İngilterede 9 tane kanun değişikliğiyle
beraber devam etti. Türkiye büyürken değişen, tam tersi ifadeyle,
değişirken de aynı zamanda büyüyen bir ülkedir. Bütün
bunların yönetimi çok daha farklı dikkatler istiyor.
Karşınızda dinamik bir sektör var ve özel ve kamu
ayrımı yapılmaksızın, gittikçe özel sektörün
payının arttığını görüyoruz. Bu bizim tercih
ettiğimiz ve başında, politikalarını ve stratejilerini
çizdiğimiz bir konumdur. 2002 yılında Türkiyede özel sektörün
üretimdeki payı, kurulu güç olarak da baktığımızda,
yüzde 34lerdeydi, şu anda yüzde 61ler seviyesindedir. Biz bunu orta ve
kısa vadede yüzde 75lere kadar çekmek istiyoruz. Peki, kamu bu manada
yatırım yapmıyor, bu yatırımı kim yapıyor?
Özel sektörün kamu adına yaptığı yatırımlar
yerine, adalet gibi, sağlık gibi, eğitim gibi sektörler genel
bütçeden aldıkları payı artırdılar. Biz, az veya çok,
enerji sektörü olarak bu tür sektörlere de ülkemiz adına katkı
koyduğumuz kanaatindeyiz, inancındayız. Bu devam edecek ve bizim
bunlarla alakalı yaptığımız çalışmalar da
özel sektör lehine ve makul kâr paylaşımlarıyla beraber kamuda
gidecek.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin hâlâ büyüme hızı bir önceki
yılın tasarruf miktarlarından daha yüksek. Bu, şu demek:
Türkiyede kazanılan paralar, tasarruf edilen bütçelerin her birisi bir
sonraki yılın büyüme rakamlarından daha küçük. O zaman,
uluslararası sermayeyle beraber, makul borçlanma limitleriyle beraber biz
bunları yapabiliyoruz. Bütün bunları, hepsini zaman zaman
Dışişleri Bakanlığımızla, zaman zaman
Ekonomi Bakanlığımızla, zaman zaman hazine ve Maliye
Bakanlığımızla beraber yürütüyoruz.
Türkiye şu anda en
büyük blok projelerini yine enerji sektöründe yapmaktadır. 22 milyar
dolarlık bir projeyi düşünün. Hazine garantisi olmadan, yalnızca
piyasa şartlarında, zaman zaman alım garantisi yüzde 50lerde,
zaman zaman yüzde 100lerdeki verilen tekliflerle beraber bunlar
değerlendiriliyor. Bunlar, Türkiye'nin özellikle AK PARTİ
hükûmetlerimizle beraber, son on yıldaki siyasi istikrarıyla beraber
kazanılan değerlerdir. Türkiye -unutmadık daha- on iki yıl
önce 150 milyon dolarlık projeye hazine garantisi vererek bir
kısım projeleri yaptı arkadaşlar. O yüzden, biz bunlara
ülkemiz adına, iktidarı muhalefeti ayrım yapmaksızın
sevinmeliyiz. Türkiye'nin geldiği bu noktayı, kendi ayakları
üzerinde durabilen, hatta koşabilen bir enerji sektörü
oluşturduğumuz için buna sevinmeliyiz ve büyük projeleri
gerçekleştirebildiği için de bunlara hep beraber yardımcı olmamız
lazım.
Türkiye'nin arz
güvenliğiyle alakalı yakın gelecekte bir
sıkıntısı bulunmamaktadır ancak büyüme
hızlarını dikkate aldığımızda her birimizin
rehavete kapılmadan bu projeleri bütün hızıyla devam ettirmesi
gerekiyor.
Ben, kanun
tasarısının ilerleyen bölümlerinde tekrar söz almak üzere
sözlerime son veriyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Bakan benim
konuşmam üzerine bir açıklama yaptı ve doğunun batıdan
alacaklı olduğunu, bölge ayrımı
yaptığımı söyledi. Ben bölge ayrımı
yapmadım. Bunu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Çok dikkatli
bir dil kullandı, ben size söz vereceğim ama şartlı
veriyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır,
hayır. Bakın, söz vereceğim ama şartlı veriyorum, bir
daha arıza çıkarsa kesinlikle problemimiz olur. Tamam mı? Çünkü
ben çok dikkatle dinledim Sayın Bakanı, çok dikkatli bir dil
kullandı.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın görüşülen kanun
tasarısının birinci bölümü üzerinde yaptığı
konuşma sırasında kullandığı bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakan dikkatli bir dil kullandı ama
doğru bir dil kullanmadı Sayın Başkanım, mesele orada.
Onun için söz aldım.
Tabii ki GAP yüzde 48
Türkiyenin elektriğini üretir. diye Sayın Bakan rakamları da
söyledi ve ben asla bu kürsüden ve Plan Bütçe Komisyonu tutanakları hepsi
sabittir, bölge ayrımı yapmadım, Doğu batıdan alacaklı,
bilmem ne
bu tarz bir konuşma yapmam. Benim ne düşünce yapım
ne kişisel olarak buna asla karşıyım. Benim için
Türkiyenin 81 vilayeti, Karadenizi de Akdenizi de Egesi de Trakyası
da İç Anadolusu da doğusu da güneydoğusu da tümü eşit
olacak bir yaklaşımı ben ister ve beklerim.
Burada bir şey
söyledim Sayın Bakana. Sağda solda konuşurken dikkatli ol,
üslubuna dikkat et, Hasip Kaplan Para ödenmesin, elektrik borçları
ödenmesin. demedi. Ben bunu uyardım ve davet ettim, açıklama
yapmadı Sayın Bakan. Bir şeyi daha uyardım, Yüzde 72
elektrik kaçağı diye diye bölgeyi hırsız adına
çıkardınız, yapmayın bunu. dedik. Batıda,
İstanbulda, Marmarada bir sanayide, bir fabrikanın kaçağı
kadar bile değil.
Siz, hepiniz biliyorsunuz ki sulama
tarımsal olunca bu kaçak elektriğin odaklandığı iki
şehir var, Urfa ve Mardin. Bunun da nedeni, bu projenin
tamamlanmamasıdır. İkide bir bunu getirip genelleştirmeniz
yanlış. İşte bu ayrımcılıktır. Bu
ayrımcılık dilini terk etmek lazım. Hele hele bugünlerde,
bu hassas süreçlerde daha eşit ve kucaklayıcı olmak lazım.
Bu uyarıyı yapma gereğini duydum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de bu saatten sonra
gerilime
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bakın, Sayın Başkan, Taner Yıldız benim
konuşmalarımı kastederek
Ben Yüzde 14,8 TETAŞ elektrik
perakende fiyatından tenzilat yaptı. Siz bunu tüketicilere intikal
ettirmediniz ve dağıtıcı firmalara hediye ettiniz. dedim.
Bir de hediyelerle ilgili bir şeyler söyledim. Müsaade ederseniz,
yanlış bilgi verdi...
BAŞKAN Yok,
yapmayın ama! Şimdi, bakın, en ufak bir
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
hayır, mesela, kendisi Kayseri ve Civarı Elektrik
Dağıtım Şirketi Genel Müdürüyken orada Ankaraya net
BAŞKAN Bakın,
bütün bunları söylüyorsunuz, demin de söylediniz, şimdi de söylediniz,
Sayın Bakan da buna bir cümleyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
hayır, yani 10 milyar liralık faturayı burada gösterdim
BAŞKAN Tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli)
10
milyar lira daha bir Avrupa seyahati için para gösterdim, 16 milyar
liralık giyecek gösterdim, daha ne sucuklar, pastırmalar gelmiş
onların da faturaları bende. Yani biraz insanlar
BAŞKAN Şu anda
bunların hepsi tutanağa geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
tutanağa geçerken yani kürsüden işte yanlış bilgi veriliyor
size.
BAŞKAN
Yapmayın. İşte, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir
de efendim, 2 katrilyon 600 trilyon lirayı kim göndermiş? Yani
onları bir bilelim efendim.
Bir de diyoruz ki: Bu
dağıtıcı şirketlerden hangisi taksitini ödememiş?
Çünkü koruyorlar, çok büyük parayı onlar üzerinde bırakıyorlar.
Dolayısıyla, taksitleri ödemiyorlar, özelleştirmeden Hükûmete
sırtını dayıyorlar, ondan sonra da vatandaşın ne
oluyorsa
Bir hükûmet yüzde 73 kayıp ve kaçak oranı
BAŞKAN Sayın
Genç, bakın, o kadar uzadı ki iş, sizin söyledikleriniz üçüncü
kere bugün
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, Sayın Başkan, şu çok önemli: Yüzde 73 kayıp ve
kaçak oranı.
BAŞKAN Bugün üçüncü
kere söylüyorsunuz. Üç defadır tutanaklara girdi. Müsaade ederseniz ben
sistemi götüreyim
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bakın, Sayın Başkan, yüzde 73 kaçak olan bir memlekette o
hükûmet hangi yüzle orada oturuyor?
BAŞKAN Anladım,
tamam da ne yapalım şimdi? Hükûmeti benim indirecek hâlim yok ya.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik Piyasası Kanunu ve
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halamanın; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2
Milletvekilinin; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S.
Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına son söz, İzmir Milletvekili Sayın
İlknur Denizli.
Buyurun Sayın Denizli.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLKNUR
DENİZLİ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Oldukça hareketli ama
geleceğe umutla ve güvenle bakmamız için de pek çok gelişmenin
yaşandığı bir 2012 yılı geçirdik. 2010 ve 2011
yıllarında dünya rekorları kıran büyüme oranlarıyla ülkemizi
büyüme oranında üst sıralara taşıdık. Büyümenin
olası sorunlarını daha ortaya çıkmadan öngörerek 2012yi
daha mütevazi bir büyüme oranıyla ama buna karşılık
kontrollü bir soğutma dönemi olarak geçirdik. Etrafımız
başta Avrupa Birliği olmak üzere ekonomik açıdan yangın
yerine dönmüşken Türkiye Cumhuriyeti dünyada ekonomik olarak zor duruma
düşen ülkelere yönelik kurtarma planlarına mali destek verecek duruma
geldi. Bu başarıda emeği geçenlere, Hükûmetimize ve Meclisimize
teşekkür ediyoruz. Ancak, 2023 hedefi koyan hatta ara revizyonlarla
Türkiyeye 2071 vizyonu koyan Hükûmetimiz, ekonominin her alanında sadece
bugünü ya da yakın geleceği planlamıyor, uzak geleceğe dair
öngörülerde bulunuyor ve yapısal reformları hayata geçiriyor.
Ekonomik dengeleri etkileyecek, makro ve mikro etkileri olan ve gerekli
tedbirler alınmadığında yıkıcı
sonuçları olabilecek enerji politikamızla ilgili olarak da son derece
önemli kararlar alınıyor, tedbirler uygulamaya koyuluyor. Gerekli
yasal düzenlemeleri Meclisimizin desteğiyle hayata geçiriyoruz. Türkiye
büyüyen, gelişen, kalkınan bir ülke. Büyümenin, gelişmenin ve
kalkınmanın ekonomik karşılıklarının
farklı olduğunu bilerek kullanıyorum çünkü Türkiye üçünü de
yapıyor; hem büyüyor hem gelişiyor hem kalkınıyor. Bunu
yaparken enerji temini ve güvenliğini sağlamak en önemli
görevlerimizden biri çünkü enerji, hem temini hem de maliyeti
açısından sadece ekonomik bir ürün değil; dünya olarak pek çok
savaş, kan, gözyaşı, enerji, enerjinin gelecekteki sahibi ve
bunları kimin kontrol edeceğiyle ilgili.
Yapılan hesaplamalar
dünya enerji talebinin 2035 yılında bugüne kıyasla yüzde 40
artacağını ve 20 milyar ton eş değer petrole
yaklaşacağını söylüyor. Bizim gibi yeterli petrol ve
doğal gaz kaynakları olmayan ülkelerin enerji alanında daha
dikkatli olmaları gerekiyor, politikalarını daha dikkatli
belirlemeleri, stratejilerini sürekli kontrol etmeleri. Bu alanda hükûmetlere
büyük sorumluluklar düşüyor çünkü enerji arzını ve
güvenliğini sürekli tutmak gibi bir görevi başarıyla yönetmeleri
gerekiyor. Bu da kolay bir iş değil. Bu zorlu süreçte hem anlık
reflekslerimizin hem de uzun soluklu politikalarımızın
doğru olması gerekiyor.
Türkiye, enerji talebi her
yıl yüzde 6,5 ila 7,5 seviyesinde artan bir ülke. Talep
artışında Çinden sonra 2nciyiz. Ancak, üretimimizin de
arttığını gösteren en temel rakamlardan biri de enerji
ihtiyacımız. 2023 yılında 450-500 milyar kilovatsaate
ulaşması bekleniyor tüketimimizin. Bu talebi karşılamak
için her yıl 4-5 bin megavat yatırıma ihtiyaç var.
Bir başka gerçek de
olağanca açıklığıyla karşımızda:
Tükettiğimiz enerjiyi büyük oranlarda ithal eden bir ülkeyiz. Cari
açıktaki en önemli kalemimiz enerji ithalatımız. Ancak, enerji
politikamızın prensipleriyle, yerli ve yenilenebilir enerji
portföyümüze yeni öncelikler kazandırmayla, kamu ve özel sektörü birlikte
kullanmayla ve enerjideki verimliliği ortaya koymak gibi çok temel
prensiplerimizle enerji politikamızı yönlendirmeye, doğru
kararlar almaya gayret ediyoruz. Bu politikalar çerçevesinde bugün çıkacak
kanun, elektrik piyasasındaki değişen ihtiyaçları
karşılayacak, uygulamadaki sıkıntıları ortadan
kaldıracaktır.
Kanunumuzun
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Denizli.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan
öğrenmek istediğim şurasıdır ki: Orta Asya Türk
devletlerinden başlayarak Türkiye üzerinden Avrupaya geçmesi planlanan
Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistandaki doğal gazların geçiş
hattı olan Nabucco Projesi, Trans Hazar Projesinin son durumu nedir, bunu
öğrenmek istiyorum.
İkincisi: Güney
Akım Projesi dediğimiz, Rus doğal gazının Bulgaristan
üzerinden Avrupaya akışıyla ilgili bazı
çalışmalar vardır. Güney Akım Projesiyle ilgili son durumu
yine beraberinde öğrenmek istiyoruz.
Bunlarla beraber,
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı da gündeme gelmektedir. Bu
hatların açılması, bilhassa Güney Akım Projesinin
açılmış olmasının Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
Hattında ciddi manada sıkıntılar
oluşturacağı ve rantabilitesini kaybedeceği söyleniyor. Bu
noktada da Hükûmet olarak düşünceniz nedir? Çünkü Bakü-Tiflis-Ceyhan
Petrol Boru Hattı Orta Asya Türk devletlerinin, bilhassa Azerbaycan ve
diğerlerinin bağımsızlık göstergesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi, özellikle Karadeniz Bölgesinde çok sayıda vadide
gerek tamamlanmış gerekse inşaatı henüz
tamamlanamamış oldukça fazla hidroelektrik santral inşaatı
başlatıldı veya devam ediyor. Hâlen problemli olan ve bu
tasarıyla önü açılacak olan hidroelektrik santral sayısı ne
kadar? Bunlarla ilgili genel olarak Bakanlığınızın
görüşü nedir? Gerçekten Karadenizde çok sayıda vadinin, çevre düzeni
açısından ve çevrenin bozulması açısından bu
santrallere tercih edilmesini siz Bakan olarak kabul edebiliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çirkin, buyurun.
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Bakanım,
demin, çiftçilerin tarımsal sulamayla ilgili aylık ödeme şeyini
sorduğumuzda siz sulama birliklerinin arzusu ve isteğiyle böyle bir uygulamaya gittiğinizi ifade
ettiniz. Oysa, benim Sayın Başbakana sorduğum yazılı
bir soruya siz cevap vermişsiniz, orada dağıtım
şirketlerinin kâr marjından dolayı böyle bir uygulamaya
gittiğinizi söylüyorsunuz. Şimdi hangi cevapta doğru veya
samimisiniz? Bunu merak ediyorum.
Bir diğeri de: Sulama
birliklerinin arzusuyla sulama birlikleriyle ilgili yapılandırmadan
bahsettiniz. Ben tarımsal sulamada kişisel abone olan çiftçilerden
bahsettim ve onların geçmişe yönelik faiz borcu silinmedi, yeniden
faizlendirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Şanlıurfa Yenice Mahallesinde yaklaşık bin dolayında
hane elektriklerinde bir aydır
günde yirmi saate varan kesintiler olmaktadır ve oradaki yetkililere sorduğumuz
zaman, burada 100-200 kadar kişi kaçak elektrik kullandığı için
yöre halkının elektriklerinin kesildiği ve normal olarak
parasını yatıranların da elektrikleri kesildiği,
mağdur olduğu söylenmektedir.
Bir ikinci söylenti de :
Trafonun yetmediği, değiştirileceği söyleniyor ama yöre
halkı, bir iki aydır bu elektrik kesintilerinden mağdur. Bunun
giderilmesi konusunda bir çalışmanız var mı?
İkincisi, yine
Şanlıurfada yaz ayları geliyor, kanaldan sulayanlarla kendi
sularını çıkaranlar arasında 3 kat kadar bir fark var. Bu
farkın en büyük nedeni de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım tekrar söz
verdiğiniz için, sözümü tamamlayamamıştım.
Şöyle ki:
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Türk dünyasının bir
bağımsızlık göstergesidir. Dolayısıyla, son
zamanlarda, bilhassa bu hattın rantabl olarak
çalışmadığı ve kapatılmasıyla ilgili sanki
birtakım görüşler ileri sürülmeye
çalışılmaktadır. Ayrıca, Kazakistanın
Akdoğu Bölgesindeki petrol kaynaklarının da buradan
aktarıldığı noktasında da bazı söylemler
vardır. Dolayısıyla, bu hattın mutlaka
yaşatılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu konuda
ne düşünüyorsunuz? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan,
toplu konut alanlarında, özellikle -siteler diye
adlandırılıyor- TOKİnin yaptığı veya
büyükşehir belediyelerine bağlı konut yapan şirketlerin
yaptığı, yine, vatandaşların da yaptığı
sitelerde aslında bunlar açık olmasına rağmen, bir
güvenliği de bulunmamasına ve etrafının çevrili
olmamasına rağmen bunlar site olarak kabul edilip sokak elektrikleri
kesilmekte ve kendileri tarafından ücretinin karşılanması
şartıyla elektrik verileceği ifade edilmektedir. Size de bir
soruyla bunu sordum ama gelen cevapta, bu alanlarda belediyelerin dekoratif
veya sitelerin dekoratif bir aydınlatma kullandığı ifade
ediliyor. Genel bir cümle bu. Ama benim bahsetmiş olduğum yerlere
gidip bakıldığında böyle bir dekoratif aydınlatmanın
olmadığı görülüyor aslında ve insanlar karanlıkta,
sokaklar karanlıkta. Güvenlik de olmadığı için
hırsızlık olayları da olmaktadır. Bu konuda bir tedbir
almayı düşünüyor musunuz?
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tabii Orta Asyadaki doğal gaz kaynakları hem
bölgemiz hem de Türkiye için son derece önemli. Türkmenistan, Kazakistan,
Azerbaycan, hemen hemen bütün bu kardeş ülkelerimizde
geliştirdiğimiz projeler var veya planladığımız
projeler var. Tabii, Türkmenistanın politikaları kendi
sınırında satarak herhangi bir malı pazarlama yönündedir.
Azerbaycan sattığı ülkenin sınırında pazarlayarak
bunu götürmektedir. TANAP gibi bir projenin özellikle kendi üzerinden de
geçebilecek diğer projelere ev sahipliği yapabilmesi için Azerbaycan
bunu imzalamak durumunda olmuştur. Yani Türkmenistandan gelebilecek
ilerideki herhangi bir gaza Azerbaycan müsaade etmektedir. Türkiye de kendi
üzerinden geçebilecek bir gaza ister Azeri kaynaklı olsun ister
Türkmenistan kaynaklı olsun buna müsaade ettiğini imza altına
almıştır. Tabii ki geçenlerde Nabucco ile TANAP, projenin devam
etmesiyle alakalı kendi arasında bir anlaşma
imzalamıştır. Bu, bu proje oradan devam edecek anlamını
taşımamaktadır ama oradan devam etme ihtimalini
barındırmaktadır. Yani Şahdenizdeki gazın Hazardan
çıkıp, Azerbaycandan Türkiye üzerine gelip, Türkiyede bir
kısmının kullanılıp bir kısmının da
hangi yolla gideceği, Nabucco Westle mi, yoksa TABla mı
gideceğine dair bir anlaşmadır bu. Önümüzdeki haziran
ayında inşallah bunlar sonuçlanacaktır.
Bakü-Tiflis-Ceyhan ham
petrol boru hattının kapatılması. Böyle bir şey söz
konusu değildir, Tam tersi, malumunuz, 50 milyon ton civarındaki bir
kapasiteye ulaşmış bir hattır bu ve şu ana kadar da
ciddi bir rezerv aktarılmıştır. Aynı zamanda
İstanbul ve Çanakkale boğazlarının rahatlatılması
açısından da bu proje bizim açımızdan önemlidir,
stratejiktir. Hükûmetimizin bakış açısı da kesinlikle
böyledir.
Şimdi, Güney
Akım, Karadenizden yine Rusya Federasyonunun yaptığı ve Kuzey
Avrupaya doğru iletilen bir hattır. Bu hattın
yapımıyla alakalı bizim ortaklığımız
bulunmamaktadır. Bu projeyi Rusya Federasyonu yürütmektedir.
Yalnızca, Türkiye, münhasır ekonomik sahasından, Karadenizden
geçiş iznini ve inşaat izniyle alakalı izinleri vermiştir.
Tabii ki bu projeler bizim için coğrafyamızdan kaynaklanan stratejik
önemimizi daha da artırmaktadır. Bu projelere devam edeceğiz.
Karadenizde bulunan
HESlerin özellikle çevreyle alakalı problemli olan
kısımları vardır. diye sordunuz. Evet, şu anda
çevreyle alakalı olan -az da olsa sayısı- bazı HESler
vardır. Bunların Su ve Orman Bakanlığımız
özellikle su kontrolünü yapmaktadır, bunlarla alakalı
çalışmaktadır. Eğer havza planlamasına uygun olmayan
veya çevreye rağmen sıkıntı doğuran projeler varsa
çevreyle beraber yaptığımız proje kapsamında
bunların bir kısmının ayıklanma yoluna
gidilebilecektir. Bu konuda özellikle Orman ve Su İşleri
Bakanlığımız çalışmalarına devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, tarımsal sulamaların borç yapılandırmasında
faizler silinmiştir. 100 lira borcunuz var, 50 lira da faizi var. 50
lirayı eğer 100 lira ödeyecekseniz, o 50 lira silinerek
yapılmıştır. Şu ana kadar Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde faizler silinerek borç yapılandırması çok
nadirattandır. Özellikle, yine, bir kısım tarımsal
kooperatiflerin borçları yapılandırılırken
onların faizleri silinmemiştir. Onların asıl, artı,
belli, makul bir faiz oranıyla beraber alınmıştır ama
tarımsal sulamalarla alakalı çiftçi borçlarının, elektrik
borçlarının faizleri silinmiştir. Eğer, siz o 100
lirayı ödemeyip de otuz altı ay vade yapacaksanız o, makul bir
oranda taşınmıştır. O, ayrı bir konudur ama sizin
100 lira ödemeniz hâlinde o faizler silinmektedir. Bu çok net bir konu.
Bakın, bunların
arasında, dönemsellikle alakalı konularda dağıtım
şirketinin kâr marjıyla dönemsellik birbirini nakseden konular
değildir. Şimdi, sizin aylık ödeme yapacağınız ve
aylık ödeme yaptığınız bir pozisyonda eğer o
dağıtım şirketine elektrik satan kamu, bu dönemsellikle
alakalı aynı senkron iş yapmamışsa, aynı zamanda
davranmamışsa ki bizim bu konuda politikalarımız ne
yazık ki gelen taleplerin değişik talepler olduğundan
dolayı şu doğrudur denilemiyor. Bize üç ayrı talep geliyor:
Diyorlar ki: Yılda bir kez alın. Bir kısım çiftçi
kardeşlerimiz diyor ki: Hayır, aylık alın, o kadar
birikmesin. Bir kısmı da diyor ki: Ben mahsulümü
yaptığımda vereyim. Bunların üçü de bu elektrikle
alakalı satışlarda denenmiştir. Yani, yüzde yüz şu
şık doğrudur diyebildiğimiz bir konu
oluşmamıştır. O yüzden, dağıtım
şirketleri eğer EÜAŞtan veya kamudan aldıkları bu
elektriği aynı dönemde almazlarsa o kâr marjlarını
etkilemektedir. Bahsettiğim konu odur, yoksa kâr marjlarından
dolayı bu konu engelleniyor değildir.
Değerli
arkadaşlar, ben diğer sorulara cevap verene kadar bu Yenice
Mahallesiyle alakalı
Arkadaşlarıma dedim: Bu konuyu
inceleyin. Nedir? Bin tane konut nasıl olur da elektriksiz kalır?
İskân izni olmadığından bölgedeki konutlar elektrik abonesi
olamamaktadır. Şimdi, arkadaşlar, biz burada bir kanun
çıkarttık. Ruhsatı olmayan kuyulara yani Devlet Su
İşleri tarafından ruhsatı verilmeyen kuyuların
elektriğinin bağlanmamasıyla alakalı, imarı olmayan
veya iskân izni olmayanların da elektriğinin verilmemesiyle
alakalı. Kaçak yapıların elektrik ve doğal
gazlarının bağlanmaması, bağlanması hâlinde
oradaki bu işlemi yürüten mühendislerin veya sorumluların
cezalandırılmasıyla alakalı. Bu, Genel Kuruldan
çıktı. O yüzden, biz buna uyarak
Bölgedeki abonesiz tüketimden
dolayı herhangi bir kesme işlemi yapılmamıştır.
Belediye tarafından iskân izni verildiği takdirde ne zamansa,
önümüzdeki haftaysa onların elektriğinin bağlanmasıyla
alakalı herhangi bir problem bulunmamaktadır. Bizde kablo yetmemesi
olmaz arkadaşlar. 1 milyon kilometre civarında Türkiyede iletim ve
dağıtım hattı var, onlarla alakalı bir
sıkıntımız bulunmamaktadır.
Şimdi, oradaki
cazibeli sulamalarla, elektrikli sulamalar arasında tabii ki maliyet
açısından fark vardır. Biz, bunu dediğimizde bölgedeki
çiftçilerimiz dedi ki: Ben de bu tarlayı alırken 5 katı fiyatla
alıyorum ama. Yani elektrik fiyatını ucuz veriyorum ama
bakın buradaki dönümü bir tanesinde 100 birimdir, diğerinde 20
birimdir. dedi. Yani bunlarla alakalı biz bunun tarafı olmak istemiyoruz.
Biz sattığımız elektriğin bedelini eğer o
çiftçimiz uygun görüyorsa, cazibeli suluyorsa, sulayabiliyorsa sulasın ama
sulayamıyorsa, elektrik kullanıyorsa, ben onun parasını
herhangi bir ihtiyari kullanarak almazlık yapamam. Oradaki, bakın,
yüzde 54 bölgedeki büyüme. Ben gene tekrar söylüyorum -eğer
arkadaşımız buradaysa tekrar duysun- ben münhasır bir
bölgeyi söyleyerek demiyorum. Bakın tutanaklara, ifademde vardır.
İzmirde de, İstanbulda da, Karsta da, Rizede de nerede kaçak
varsa biz onu gidermek durumundayız. O yüzden bunun herhangi bir
farklı yanı olmaz.
En son TOKİ
binalarıyla alakalı Haydar Bey, zannediyorum siz sormuştunuz,
burada bazı binaların o dediğiniz sokak aydınlatması
tanımına uyduğu bazı binaların
uymadığını gördük. Ancak özellikle sokak
aydınlatmalarına uygun bir şekilde Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı tasarrufuna geçen aydınlatma
kısımlarının hele hele buradaki
çıkartacağımız maddeyle beraber buraların
aydınlatılacağını söylemem lazım. Yani ister
toplu yapılsın, ister ayrı yapılsın aradan bir sokak
geçiyorsa -yani bize sokak geçtiği söylendi- oraların genel
aydınlatmaya tabi olacağını söylemem lazım. buradan
çıkartacağımız kanunla beraber bu işimiz daha da
kolaylaşacak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim, süreniz de doldu.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Şimdi, 1inci madde
üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 1inci maddesinde yer alan tüketicilerin
kullanımına ibaresinden önce gelmek üzere üretilmesi ibaresinin
eklenmesini arz ederiz.
Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Adnan Şefik
Çirkin Oktay
Vural
Hatay İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 1. Maddesinde bulunan "özel
hukuk hükümlerine göre faaliyet" ibaresinden sonra gelen
"gösteren" ibaresi "gösterebilecek" olarak
değiştirilmiştir.
Osman
Aydın Haydar
Akar Vahap
Seçer
Aydın Kocaeli Mersin
Durdu
Özbolat Candan
Yüceer Mehmet
Ali Susam
Kahramanmaraş Tekirdağ İzmir
Kemal
Değirmendereli Ümit
Özgümüş
Edirne Adana
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı'nın 1.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Bingöl Bitlis Van
İbrahim
Binici Hasip
Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZIOĞLU (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kimse
olmadığına göre gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasanın 1. maddesinde
amaç olarak belirlenen yeterli, kaliteli, düşük maliyetli ve çevreyle
uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması ifadeleri
ile yasanın diğer maddelerinde önerilen değişiklikler
arasında derin çelişkiler bulunmaktadır. Bu nedenle kanun
tasarısı, bahsedilen amaçları karşılamaktan
uzaktır. Yeni bir kurulun oluşturulması, yeni iş
alanları oluşturma adına yapılmaktadır. Fakat bu
iş alanları oluşturulurken, tarihi ve doğal
yapıyı korumayı amaçlayan herhangi bir önlem söz konusu
değildir. Tanımda yer alan çevreyle uyumlu ifadesi, çevrenin
korunmasına ilişkin bir garanti sağlamamaktadır.
Elektriğin daha düşük maliyetle halka sunulması için öncelikli
olarak yapılması gereken yeni bir kurul oluşturmak ve
yurttaşlara özel hukuk uygulamak değil, sosyal devlet ilkesi
gereği gelir dağılımındaki adaletsizliği
kaldırmaya yönelik çalışmalar yapılması ve halka en
ucuz elektriği sunmaktır. Bu maddenin var olan sorunları
arttıracak olması nedeniyle tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 1. Maddesinde bulunan "özel
hukuk hükümlerine göre faaliyet" ibaresinden sonra gelen "gösteren"
ibaresi "gösterebilecek" olarak değiştirilmiştir.
Osman
Aydın (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZIOĞLU (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Osman Aydın
BAŞKAN Sayın
Osman Aydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AYDIN (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
1inci maddesi üzerinde grubum adına söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının
1inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge teknik bir düzeltme
içermekte. Rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet
gösteren kelimesinin gösterebilecek şekline değiştirilmesi,
bu alanda faaliyet gösteren kamu şirketlerinin kapsam içine
alınmasının gerekli
olduğunu düşündüğümüz için böyle bir teknik düzeltme önergesi
verdik.
Şimdi, bu kanunun
amacı tabii ki Türkiye'nin elektrik prospeksiyonlarına, elektrik
üretimi konusundaki politikalarını belirleyen temel kanun niteliğinde
bir kanundur. Bu kanunun amacı; sektörün üretim hedeflerine yön vermek,
üretim hedeflerini çizmek, üretim hedeflerine Yüksek Planlama Kurulunun
koymuş olduğu hedefler doğrultusunda üretimin
gerçekleşmesini sağlamak olması gerekmektedir. Bu kanunun vermiş
olduğu lisanslar, bu çerçeveye yönelten, elektrik üretimini bu çerçeve
içine alan hedefleri açık ve net bir şekilde ortaya koyması
gerekmektedir. Yüksek Planlama Kurulunun koymuş olduğu hedefler
nedir? Yüksek Planlama Kurulunun elektrik üretimiyle ilgili koyduğu
hedefler: Elektrik enerjisinin yüzde 70inin yerel kaynaklardan, yüzde 30unun
ithal kaynaklardan gerçekleştirilmesi, ithal kaynaklardan üretilmesi
hedefi açık ve net bir şekilde Yüksek Planlama Kurulunun hedefi
olarak konulmuştur. Fakat, bu kanun çerçevesinde maalesef bu hedeflere
yöneltme, yönlendirme diye bir çizgi izlenmemektedir. Bunu nasıl
görüyoruz? 2012 yılı gerçekleşmesi olan 240 milyar
kilovatsaatlik toplam enerji üretiminin yüzde 60a yakın kısmının
ithal kaynaklardan, geri kalan kısmının doğal kaynaklardan
üretildiği açık ve net bir şekilde görülmektedir. Yani bizim bu
yüzde 60lık ithal kaynaklardan üretilen enerjiyi yüzde 30 seviyelerine
çekmemiz gerekmektedir. Fakat EPDKnın vermiş olduğu lisanslar
çerçevesinde inşası devam eden ve devam edecek olan
yatırımlara baktığımızda, bunların 17.250
megavatlık doğal gaz, 5.350 megavatlık ithal kömür ve geri kalan
20 bin megavat hidrolik ve rüzgâr, bunun dışında da yerli kömürlerden
3.800 megavatlık ve küçük bir miktar da diğer kaynaklardan üretim
hedeflenmekte. Bu yatırımı devam eden kaynakların da
analizi yapıldığında, bu üretimin de yüzde 70lere
yakın, yüzde 65lere yakın kısmının ithal kaynaklara
dayanan üretimi hedeflediği açık ve net bir şekilde
görülmektedir. Yani Hükûmetin almış olduğu kararlar, uygulamakta
olduğu politikalar çerçevesi içinde Yüksek Planlama Kurulunun
hedeflemiş olduğu yerel kaynaklardan yüzde 70, ithal kaynaklardan
yüzde 30 hedefine ulaşılması mümkün görülmemektedir.
Önümüzdeki süreç içinde 33
bin megavatlık doğal gaz ve 16 bin megavatlık ithal kömür
santrallerinin inceleme ve başvuru aşamasında olduğu da
gözlendiğinde, bu süreç içinde de bu yerel kaynakların
oranının artması mümkün görülmemektedir. Hele hele Hükûmetin en
son zamanlarda 15 bin megavatlık nükleer enerji santrali hedefi bu enerji
üretiminin, elektrik üretiminin yüzde 30 ithal kaynaklardan değil, yüzde
70inin üzerinde ithal kaynaklara yöneleceği açık ve net bir
şekilde görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
OSMAN AYDIN (Devamla) Bu
nedenle bu Yüksek Planlama Kurulunun hedeflerine uymayan ve bu hedeflere
ulaşmasını sağlamayan kanunun ülkemiz şartlarına
uygun olmadığını düşünüyor, o nedenle karşı
hareket edeceğimizi söylüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyorum.
BAŞKAN Yoklama
talebi vardır: Sayın Hamzaçebi, Sayın Susam, Sayın
Çıray, Sayın Akar, Sayın Aydın, Sayın Sarı,
Sayın Çam, Sayın Genç, Sayın Özel, Sayın Serindağ,
Sayın Demir, Sayın Eyidoğan, Sayın Kurt, Sayın
Danışoğlu, Sayın Özkan, Sayın Özbolat, Sayın
Aygün, Sayın Develi, Sayın Kaleli, Sayın Erdoğdu.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir
Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman Kaptanın;
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Adana Milletvekili Ali Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 1'inci maddesinde yer alan "tüketicilerin
kullanımına" ibaresinden önce gelmek üzere
"üretilmesi" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan.
(MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 1inci maddesi üzerindeki önergemiz üzerinde söz
aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 1inci maddesinde yer alan tüketicilerin
kullanımına ibaresinden önce gelmek üzere üretilmesi ibaresinin
eklenmesini arzu ettik ve bunu Genel Kurulun takdirlerine sunduk. Şimdi,
gerekçemiz ise şu: Elektrik piyasasında pazarlanması
yapılacak elektrik enerjisinin üretiminin de kanun kapsamına alınmasını
amaçladığımız için bu önergeyi verdik. Ayrıca
önergemizi desteğiniz için takdirlerinize arz ediyoruz sayın
milletvekilleri.
Burada biraz önceki
konuşmamda ifade ettim. Nihayet bana Komisyondan geldi; 49 maddelik bir
tasarı var, 49 maddelik tasarıda 92 ret, 54 kabul olmak üzere 146 önerge
verilmiş. 49 maddelik tasarıda 16sı geçici 33 madde dikkate
alırsanız, AKPli milletvekilleri, Komisyon üyeleri ne
yapmışlar? Önerge vermişler, 35 madde üzerinde -AKPlilerin 33
maddelik tasarının geçici maddelerini
bıraktığınızda- AKPnin önergesi var ve kabul
olmuş.
Şimdi, bu iyi gelse 35 maddesini AKP
Grubuna mensup milletvekilleri Komisyonda niye değiştirsin? O zaman
Hükûmet iyi çalışmadı. İyi
çalışmadığı bir tasarıyı buraya getirdi.
Şunu da söyleyebilirsiniz: AKP Grubu bu iyi gelmeyen tasarıyı mükemmelleştirmek
için burada çalıştı çabaladı ve 49 maddelik
tasarının 33ünde 41 önergesini kabul ettirdi, bu geçerli oldu. Bunu
söylemek de mümkün ama kulislerde özel sektör, AKPli Komisyon üyeleriyle de
Başkanla da temas hâlinde, bunları anlattı kendilerine çok güzel
bir şekilde ve bunu da kabul ettirmiş olabilir ama bu kanun
yapım süreciyle ilgili baktığınız zaman düzgün bir
iş değil, nereden bakarsanız bakın
sıkıntılı. Daha önce baktık, mesela Akreditasyon
Kurumuyla ilgili kanun tasarısında da ne oldu? TUSKONu
koymuşlar Hükûmetin tasarısında, geldi. Biz Burada TOBB var,
vesaire var TUSKONu niye lekeliyorsunuz, buraya koyuyorsunuz?
dediğimizde MÜSİADa mensup AKPli arkadaşların bizim
Komisyondaki üye arkadaşlara Haluk
Bey biraz daha bastırsa da bu da çıksa, bizim
arkadaşlarımız beni sonradan
sıkıştırır. ibaresini konuşmaya
başladılar, bunlar olan biten şeyler. Buna ben şunun için
üzülüyorum. Gerçekten ülkenin ekonomik kalkınması için enerjiye
ihtiyacı var, enerji için yatırıma ihtiyacı var. Piyasanın
liberalleşmesi diyorsunuz, bunların hepsi doğru da yani
şunu bir de oturun doğru dürüst düşünün.
Siz enerji meselesiyle ilgili nereye
gidiyorsunuz? Erbile gidiyorsunuz. Erbile inemiyorsunuz, Kayseriye
iniyorsunuz. Eğer bu enerji meselesiyle ilgiliyse, ki siz gittiğinize
göre ilgili olması lazım, bunu kamuoyuna net bir şekilde de
ifade etmeniz lazım. Şeffaf değilsiniz, açık
değilsiniz, neden bunu beceremiyorsunuz anlamakta zorluk çekiyorum.
Şimdi, nereden bakarsanız
bakın ya taraflarla görüşmenizde bir sıkıntı var çünkü
Bakanlıkta biz bunu istişare ettik, konunun taraflarıyla
görüştük, konunun taraflarıyla müzakere ettik, onun neticesinde
mükemmelleştirdiğimiz bir tasarıyı huzurlarınıza,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurlarına getirdik. diyorsunuz ama 41
tane AKPli vekil arkadaşın verdiği önergeyi kabul ediyorsunuz.
Öbür taraftan, 92 artı 54 dediğiniz zaman da 146 tane önergenin
verildiğini görüyoruz. Bunu mükemmelleştirme adına fevkalade
pozitif olarak düşünüyor olabilirsiniz Hükûmet açısından ama
sizin yaptığınız işin iyi olup olmadığı
hususunu dikkate aldığınızda da fevkalade kötü bir
sınav verdiğiniz gayet açık ve net bir şekilde gözüküyor.
Kaldı ki Komisyon da bu işi ciddiye almadı. Ben bunları
istemeseydim muhtemelen -Komisyon raporunda zaten yok- hiç kimsenin bunlardan
haberi olmayacaktı.
Ben, takdirlerinize arz
ediyor, teşekkür ediyorum.
Önergemizin kabulü için
desteğinizi arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler Kabul
edilmiştir.
Madde 2de üç adet önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2nci maddesinde geçen
ithalat ve ihracatı ibaresinden sonra gelmek üzere tüketicilerin
haklarının korunması ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Reşat
Doğru Oktay
Vural
Tokat İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 2. Maddesinde bulunan
faaliyetlerle ilişkili tüm gerçek ibaresinden sonra gelen ve tüzel
kişilerin ibaresi kamu ve özel tüzel kişilerinin olarak
değiştirilmiştir.
Osman
Aydın Haydar
Akar Vahap
Seçer
Aydın Kocaeli Mersin
Durdu
Özbolat Candan
Yüceer Mehmet
Ali Susam
Kahraramanmaraş Tekirdağ İzmir
Kemal
Değirmendereli Ümit
Özgümüş
Edirne Adana
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Bingöl Bitlis Van
İbrahim
Binici Hasip
Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kimse
olmadığına göre gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile öngörülen
faaliyetler mevcut kurumlar eliyle yapılabilmektedir. Dolayısıyla
yeni bir kurulun oluşturulması ve bu kurulun görev
tanımlamalarının yapılmasına ihtiyaç olmaması
nedeniyle 2. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 2. maddesinde bulunan
faaliyetlerle ilişkili tüm gerçek ibaresinden sonra gelen ve tüzel
kişilerin ibaresi kamu ve özel tüzel kişilerinin olarak
değiştirilmiştir.
Osman Aydın (Aydın) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİÎ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AYDIN (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. Kaldığım yerden konuşmama
devam etmek istiyorum.
Evet, biraz önce, bu kanunun
Yüksek Planlama Kurulunun hedeflerine yani ekonominin gereklerine uygun
hedeflere, Hükûmetimizin koyduğu hedeflere uygun
olmadığını özellikle söylemiştim. 2012
yılında gerçekleşen 240 milyar kilovatsaatlik üretimin yüzde
56sı ithal kaynaklardan karşılanmış. Bugün planlanan,
lisansı verilen ve inşa hâlindeki 47 bin megavatlık santralin de
yüzde 65 ithal kaynaklardan üretim yapacağı ve bu üretim
miktarının da 90 milyar kilovatsaat civarında
gerçekleşeceği tahmin edilmekte ve bu şekilde toplam üretimin de
2023 hedeflerinin üzerinde,
yani 240 milyar 2012 gerçekleşmesi ve 290 milyar yatırımı
devam eden tesislerin üretimi neticesinde 530 milyar kilovatsaatlik üretimin
gerçekleşeceği ve müracaat ve inceleme aşamasında olan 33
bin megavatlık doğal gaz ve 16 bin megavatlık ithal kömür
santralleri ve Hükûmetin iddia ettiği 15 bin megavatlık nükleer
enerji santralleri de devreye girdiğinde elektrik üretimindeki yüzde
56lar seviyesindeki ithal girdi oranının yüzde 70lerin üzerine,
yüzde 80ler civarına çıkacağı ayan beyan ortadadır.
Dış ticaret
açığının sadece 2012 yılında 60 milyarın
üzerindeki kısmının enerji ithalatından
kaynaklandığı açık bir şekilde görüldüğüne göre,
önümüzdeki yıllarda bu açığın daha da
derinleşeceği, daha da yükseleceği açık bir şekilde
görülmektedir. Bunun çözümü ne, memleketimiz bu konuda enerji
kaynaklarını millileştirme, yerel kaynaklardan yüzde 70ini,
yüzde 30unu da ithal kaynaklardan yapabilme becerisine sahip mi, bunun için
kaynaklara sahip mi, potansiyeli var mı, bunu da incelediğimizde
linyit rezervlerimizin devreye sokulmasıyla 100 milyar kilovatsaatlik
yıllık üretimin gerçekleşebileceği, hidroelektrik
kapasitemizin devreye sokulmasıyla yıllık ek 170 milyar kilovatsaatlik
üretimin gerçekleşebileceği, yenilenebilir enerji kaynaklarından
rüzgâr potansiyelimiz devreye sokulduğu takdirde, 50 bin megavat
seviyesinde rüzgâr enerjisi potansiyelinin devreye sokulmasıyla 130 milyar
kilovatsaatlik elektrik üretiminin gerçekleştirilebileceği,
güneş enerjisi konusundaki potansiyelimizin ise hakikaten çok büyük, çok
önemli olduğu açık ve net bir şekilde görülmekte. Bizim
yarı potansiyelimize sahip olan Avrupa ülkeleri binlerce megavatlık
güneş enerjisi projeleri devreye sokarken, bizim bu konuda daha hâlâ 600
megavatlık bir güneş enerjisi konusunda bile çaba gösteremememiz
hakikaten güneş enerjisinin devreye sokulması konusunda yani millî
kaynakların devreye sokulması konusunda ne kadar hantal ve beceriksiz
olduğumuzu açık bir şekilde göstermektedir ki güneş
enerjisi üretim potansiyelimizin yıllık 400 milyar kilovatsaat
civarında bir potansiyele sahip olduğu uzmanların
görüşleri, düşünceleri çerçevesinde açıklanmaktadır.
Bunun
dışında, borun bugün günümüzün en önemli alternatif enerji
kaynaklarından birisi olacağı açık bir şekilde
görülmekte ve özellikle birçok gelişmiş ülkenin borun enerjide
kullanılması için yapmış oldukları AR-GE
çalışmaları ve bugün füze enerjisi olarak
kullanılması, fiilî olarak kullanılması, kullanıma geçmiş
olması, bor konusunda hakikaten ülkemizin ne kadar büyük bir şansa ve
imkâna sahip olduğunu açık bir şekilde göstermektedir fakat ne
yazık ki bu şansımızı kullanmak için ülkemizin hiçbir
faaliyet göstermediği, hiçbir yatırım, önemli bir AR-GE
çalışmasını yapmadığı açık bir
şekilde görülmektedir.
Bu açıdan da bu
kanunun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN AYDIN (Devamla) -
aleyhinde oy vereceğimizi sizlere beyan ediyoruz.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2nci maddesinde geçen
ithalat ve ihracatı ibaresinden sonra gelmek üzere tüketicilerin
haklarının korunması ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Alim Işık
(Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Reşat Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerine
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Elektrik enerjisi üretimi
ülkemizin ana sorunlarından biridir. Elektrik tüketiminin son on
yılda 2 kat arttığını düşünürsek üretim
kaynaklarının ve üretim yöntemlerinin önemi daha iyi
anlaşılmış olur. Ülkemizde bugün elektrik enerjisinin
üretiminde doğal gaz en büyük payı almaktadır. Ancak ülkemizde
güneş, rüzgâr, akarsu kullanılarak da elektrik üretilmektedir ama
nükleer enerjiye geçilememesi de çok düşündürücüdür ve geç
kalınmıştır.
Bugün tüm dünyada enerji
kullanımının kaynaklarının artırılması
için yoğun çalışmalar yapılmaktadır çünkü
yenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtların aksine,
doğal hayat için herhangi bir risk teşkil etmemektedir. Ayrıca,
maliyet açısından da çok elverişlidir. Petrolün
pahalılığı yanında, bitme aşamasına gelmesi
de yeni yeni alternatif arayışlarını ortaya koymuştur.
Ülkemizin önümüzdeki yirmi yıllık dönemde tüketim merkezlerinden
gelen talepleri karşılayabilmesi için mevcut elektrik enerjisi üretim
kapasitesinin yüzde 100 oranında artırılması gerekmektedir,
ancak, bunlar yapılırken amaç sadece elektrik üretimi de
olmamalıdır, insan sağlığı ve çevre de her şeyin
üzerinde tutulmalıdır. Ancak enteresandır, bugün, güneş enerjisi
olsun, hidroelektrik santralleri küçük akarsuların üzerinde kurulmakta
olsun, rüzgâr enerjisi olsun, çevreyle ilgili konuların çok fazla gündeme
gelmemiş olduğunu da üzülerek görüyoruz.
İşte bundan
dolayı da rüzgâr enerjisiyle ilgili bazı sorunları dile getirmek
istiyorum. Yüzde 100 doğa dostu diye lanse edilen temiz enerji
kaynakları anlatıldığı gibi pek de ekolojik
değildir. Rüzgâr santralleri yerleşik alanlar dışında
kuruluyor. Temiz doğaya kurulan bu enerji santralleri etrafındaki
bütün canlıları etkilemekte ve de göçe zorlamaktadır. Göç edilen
alandaki ekolojik denge de maalesef süratli şekilde bozulmaktadır.
Özellikle rüzgâr enerji gülleri kuşlar için büyük tehlikedir. Her gün
binlerce kuşun ölümüne, yaralanmasına sebep olmaktadır.
Kuşlar başta olmak üzere bütün canlılar tarımda
kullanılan ilaç ve kimyevi gübre yanında şimdi de böyle bir
sorunla karşı karşıyadır. Yani doğal denge her
gün daha fazla daha fazla bozulmaya devam ediyor.
Ayrıca, hava akımlarının
doğal dolaşımı bozması nedeniyle iklim
değişikliğine de sebep olduğu bilim adamları
tarafından açıklanmıştır. Bir rüzgâr santrali 1
ünitelik nükleer güç santraline göre 3 bin misli daha az enerji üretmektedir
ancak rüzgâr santrallerinde çok sayıda kuleye ihtiyaç vardır. Birçok
beton binalar yapılmaktadır, bu durum da görüntü kirliliği
yapmaktadır. Özellikle Tokat ilinde, Artova bölgesinde kurulmuş olan
rüzgâr güllerinde birçok sıkıntıyla
karşılaşılmakta olduğu da maalesef görülmektedir.
Şöyle ki: Türbinlerin sesli çalışması yakın çevrede yaşayan
insanlarda ciddi manada çeşitli rahatsızlıklara sebep
olmaktadır. Bu nedenle yerleşim merkezlerinden mutlaka uzakta ama
ciddi manada uzakta kurulması, hassas, vahşi yaşam
merkezlerinden uzak bir yerlerde bunların kurulması gerekmektedir.
Radyo ve televizyon antenlerinde parazitlenmeler yapmaktadır.
Yaklaşık olarak kurulmuş olan bu tesislerin 2-
Bakınız, son zamanlarda
İngilterede ve birçok Avrupa ülkesinde büyük rüzgâr türbinlerinin
yaratmış olduğu çevre sorunları nedeniyle çok ciddi
bazı önlemler alınmaya ve -millî park alanlarının sınırları
içinde ve çok yakın şekilde kurulması da maalesef- bunlar
tarafından yasaklanmaya başlanmıştır.
Sonuçta çevre her şeyin
başında gelmektedir. Çevreye önem verilmediği zaman insan
sağlığına önem verilmediği ortaya
çıkmaktadır. Bu manada, tabii ki rüzgâr enerjilerine veyahut da
güneş enerjilerine karşı değiliz ama bir noktada çevrenin
de göz önüne alınmasıyla beraber, çevre faktörlerinin ve insan
sağlının da göz önüne alınmasıyla beraber
kurulmuş olmasının daha uygun olacağını
düşünmekteyiz. Ancak şu ana kadar görmüş olduğumuzda, sanki
bunlar bir noktada göz ardı ediliyor da sadece amaç elektrik enerjisi elde
ediliyor gibi görünüyor. Bunların göz önüne alınmasını
bekliyoruz.
Çevreye duyarlı, insan
sağlığını ön plana alan projeler değerlidir
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddede üç önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 3'üncü maddesinin (1).
Fıkrasının (1) bendinin fıkra metninden
çıkartılmasını ve (ss) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"şş)
"Sertifika sahibi denetim şirketi: Dağıtım veya üretim
lisansı sahibi tüzel kişilerin bu Kanun, 10/5/2005 tarihli ve 5346
sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca denetlenmesi
için; sektör temsilcisi ve kurumsal kimlik kazanmış sivil toplum
kuruluşu statüsündeki kâr amacı gütmeyen dernek federasyon veya
konfederasyon bünyesinde yer alan iktisadi işletmelerde Kurul
tarafından Bakanlık görüşü alınarak belirlenen usul ve
esaslara göre sertifika verilen şirketi,"
Alim Işık Oktay Vural Emin Haluk
Ayhan
Kütahya İzmir
Denizli
Bahattin Şeker Yusuf Halaçoğlu
Bilecik Kayseri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı tasarının 3. Maddesinin 1. Fıkrasının
ı) bendinde bulunan karayolları hariç ifadesinden sonra il, ilçe,
kasaba, köy tüzel kişilikleri tarafından ibaresi, kamuya ait park,
bahçe ibaresinden sonra gelmek üzere sahil yolu, ibaresi; i) bendinde
bulunan Kurul tarafından yetkilendirilen ibaresinden sonra ilgili
dağıtım şirketlerinin ortaklarınca aynı kontrol
yapısı ile kurulan ibaresi eklenmiş, dd) bendinde bulunan "Bir
üretim şirketi" ifadesinden sonra gelmek üzere "otoprodüktör
veya otoprodüktör grubu" eklenmiş; ll) bendinde bulunan tekrar
ibaresi perakende olarak değiştirilmiş, pp) bendinde bulunan
üretimi ve ürettiği elektriğin satışıyla iştigal
eden özel hukuk hükümlerine tabi ibaresinden sonra olabilecek ifadesi
eklenmiş; ö) bendinden sonra gelmek üzere aşağıda bulunan
p) bendi ve r) bendi eklenmiş, sonraki bentler buna göre teselsül
ettirilmiş ve ee) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
p) Otoprodüktör: Esas
olarak kendi elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere
elektrik üretimi ile iştigal eden tüzel kişiyi,
r) Otoprodüktör grubu:
Esas olarak ortaklarının elektrik enerjisi ihtiyacını
karşılamak üzere elektrik enerjisi üretimi ile iştigal eden
tüzel kişiyi,
ee) Son kaynak
tedariği: Serbest tüketici niteliğine haiz olduğu halde elektrik
enerjisini ikili anlaşma kapsamında temin edemeyen tüketicilere
elektrik enerjisi tedariğini,
Osman Aydın Haydar
Akar Vahap
Seçer
Aydın Kocaeli Mersin
Durdu Özbolat Mehmet Ali
Susam Candan Yüceer
Kahramanmaraş İzmir Tekirdağ
Ümit Özgümüş Kemal
Değirmendereli
Adana Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı'nın 3.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Bingöl Bitlis Van
İbrahim Binici Hasip
Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun.
Gerekçe:
Bu maddede yer alan
yönetmeliklere ilişkin tanımlar ("dağıtım",
"dengeleme ve uzlaştırma", müşteri hizmetleri",
"yan hizmetler", "şebeke" yönetmelikleri)
bulunmamaktadır. Tasarıda EPDK tarafından yürürlüğe
konulacak ikincil mevzuatla ilgili, sınırları belirleyen,
yetkiyi tanımlayan dolayısıyla mevzuatta istikrar ve hukuki güven
oluşturacak herhangi bir düzenleme
bırakılmamıştır. 4628 sayılı Kanun'da zaten
son derece esnek ve tartışmalı bir şekilde EPDK'ya ikincil
mevzuat çıkarma yetkisi veren düzenleme, bu durumu daha da ileri
götürerek, keyfi uygulamalara yol açacağından 2. Maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı tasarının 3. Maddesinin 1. Fıkrasının
ı) bendinde bulunan karayolları hariç ifadesinden sonra il, ilçe,
kasaba, köy tüzel kişilikleri tarafından ibaresi, kamuya ait park,
bahçe ibaresinden sonra gelmek üzere sahil yolu, ibaresi; i) bendinde
bulunan Kurul tarafından yetkilendirilen ibaresinden sonra ilgili
dağıtım şirketlerinin ortaklarınca aynı kontrol
yapısı ile kurulan ibaresi eklenmiş, dd) bendinde bulunan
"Bir üretim şirketi" ifadesinden sonra gelmek üzere
"otoprodüktör veya otoprodüktör grubu" eklenmiş; ll) bendinde
bulunan tekrar ibaresi perakende olarak değiştirilmiş, pp)
bendinde bulunan üretimi ve ürettiği elektriğin
satışıyla iştigal eden özel hukuk hükümlerine tabi
ibaresinden sonra olabilecek ifadesi
eklenmiş; ö) bendinden sonra gelmek üzere aşağıda bulunan
p) bendi ve r) bendi eklenmiş, sonraki bentler buna göre teselsül
ettirilmiş ve ee) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
p) Otoprodüktör: Esas
olarak kendi elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere
elektrik üretimi ile iştigal eden tüzel kişiyi,
"r) Otoprodüktör
grubu: Esas olarak ortaklarının elektrik enerjisi
ihtiyacını karşılamak üzere elektrik enerjisi üretimi ile
iştigal eden tüzel kişiyi,"
ee) Son kaynak tedariki:
Serbest tüketici niteliğine haiz olduğu halde elektrik enerjisini
ikili anlaşma kapsamında temin edemeyen tüketicilere elektrik
enerjisi tedarikini,
Osman
Aydın (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Aydın mı konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Kemal Değirmendereli.
BAŞKAN Sayın
Değirmendereli, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Enerji Piyasası Kanunu Tasarısı üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bir ay süreyle
Sanayi, Enerji Komisyonunda görüştüğümüz bu yasa
tasarısıyla ilgili olarak öncelikle paylaşmak istediğim
konu, bu kanun tasarısının amacında elektriğin yeterli,
kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde
tüketicilerin kullanımına sunulması ifadesi
kullanılmaktadır. Enerjiye erişebilmek her bir
yurttaşımız için su ve havaya erişim kadar yaşamsal ve
temel bir haktır. Pek tabii ki enerjiye erişimde göz ardı
edilmemesi gereken husus da çevre duyarlılığıdır.
Bunları hepimiz biliyoruz. Bu çerçevede, hedefimiz, en yoksul
vatandaşımızın dahi enerjiye erişebilmesi ve çevre
konusuna duyarlılıkla gelecek nesillerin haklarının gözetilmesi
olmalıdır. Gelen bu yasa tasarısıyla biraz önce
bahsettiğim bu hususların karşılanması başlı
başına bir muammadır maalesef.
Değerli milletvekilleri, aslında enerji piyasasında
3 temel unsur bulunmaktadır:
1) Tüketiciler yani sanayicisi; meskeni ticarethanelerde
elektriği kullanan kesim, tüketici kesim.
2) Üretici, elektriği üreten kurumlar, kuruluşlar.
3) Dağıtım şirketleri.
Mevcut, görüştüğümüz Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı, ağırlıklı olarak maalesef tüketicinin
ve ülkenin gerçek zenginliğini sağlayacak sanayicinin
ihtiyaçlarını karşılamaktan öteye, esas itibarıyla
dağıtım şirketlerinin önündeki taşları
temizlemeye yönelik, dağıtım şirketlerinin
kârlarını artırmaya yönelik maddeleri içermektedir. Bu yasada,
ne yazık ki yine vatandaşın, sanayicinin üzerindeki yükü
azaltmak hedeflenmemiştir. Bu yasayla, verimli elektrik üretiminin
altyapısını oluşturan otoprodüktörler ve kojenerasyon
sistemleriyle de üretim yapılmasının önü
kapatılmaktadır.
Öte yandan, bu yasa, Türkiyenin temel sorunu olan ucuz elektrik
üretimini ele almamaktadır. Zira 4628 sayılı Kanun hükümlerine
göre lisans almış üretim yatırımcılarının
yapmayı taahhüt ettikleri kapasite 70 bin megavat olmasına
karşın, 2011 yılı sonu itibarıyla üretim tesisi kurulu
gücü 16.700 megavat civarında gerçekleşmiştir.
Öte yandan, 2020de böyle çok yaygarasını ederek her vesileyle ifade
ettiğimiz rüzgâr santrali gücümüzün 20 bin megavata
ulaşacağını söylerken bugün geldiğimiz nokta, on
yılda geldiğimiz nokta 2.260 megavattır, on yılda
geldiğimiz nokta 2.260 megavat. Önümüzde sekiz yıl var, sekiz
yılda 18 bin megavatı nasıl gerçekleştireceğiz? Yani
bu açıdan, üretim tarafı pek öne alınmadan sadece
ağırlıklı olarak dağıtım şirketlerinin
-biraz sonra da ifade edeceğim gibi- ihtiyaçları göz önüne
alınmaktadır bu yasada. Bu nedenle, önergelerle bu eksiklikleri
giderme bizim tarihî sorumluluğumuzdur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 3'üncü maddesinin (1).
Fıkrasının (1) bendinin fıkra metninden
çıkartılmasını ve (ss) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"şş)
"Sertifika sahibi denetim şirketi: Dağıtım veya üretim
lisansı sahibi tüzel kişilerin bu Kanun, 10/5/2005 tarihli ve 5346
sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca denetlenmesi
için; sektör temsilcisi ve kurumsal kimlik kazanmış sivil toplum
kuruluşu statüsündeki kâr amacı gütmeyen dernek federasyon veya
konfederasyon bünyesinde yer alan iktisadi işletmelerde Kurul
tarafından Bakanlık görüşü alınarak belirlenen usul ve
esaslara göre sertifika verilen şirketi,"
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
Sayın
Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi sözlerime başlarken saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, bu elektrik piyasası özelleştirildikten sonra son
derece önemli sıkıntılar ortaya çıkmıştır.
Özellikle rekabetin ortadan kalkması, hâliyle ticari işletmelerin, haklı
olarak, kendi ticari çıkarlarını düşünmesi
sıkıntılar yaratmıştır. Mesela, çiftçilerimiz
daha önceleri elektrik borçlarını hasat sonrasında
ödemekteydiler ancak özelleştirmeden sonra faturaları aylık
olarak gönderilmeye başlanmıştır; ki siz geçtiğimiz günlerde
bir televizyon kanalında bu konuda bir açıklama yaparak çiftçilerin
dönemsel elektrik faturalarının 3 defa değişiklik
gösterdiğini, ancak bundan böyle kendilerine aylık olarak fatura
gönderileceğini ve tahsilatın buna göre
yapılacağını belirtmiştiniz.
Bugün
birçok çiftçimiz elektrik borcundan tarlasını, bahçesini
sulayamamakta, dolayısıyla üretim yapamamaktadır, sulama
kooperatifleri de aynı durumdadır. Ülkemiz genelinde sulama
kooperatiflerinin yaklaşık yüzde 40ı borçlarından
dolayı kuyularını çalıştıramamaktadır.
Elektrik dağıtım ihalelerinden sonra, sulama kooperatifini
bekleyen tehlike daha da büyümüştür. Eğer bu birlikler kapanırsa
tarım alanları susuz kalacaktır. Eskiden devlet elektrik
borçlarında tolerans tanıyordu ancak birçok elektrik dağıtım
şirketinin özelleştirilmesi ve şirketlerin bu konuda tolerans da
göstermemesi ve kazanç sağlamak amacıyla konuyu farklı
şekilde değerlendirmeleri köylünün pompalarının
elektriklerinin kesilmesine sebep olmuş ve zaten gırtlağına
kadar borç içerisinde bulunan çiftçimizin bitmesi anlamına gelen,
tarımımızın bitmesi anlamına gelen bir sonuç ortaya
çıkmıştır. Nitekim bugün samanı bile ithal edecek hâle
gelmiş durumdayız. Bu durum da devam edecek olursa, sulama
imkânı olmazsa hemen her şeyi ithal edecek duruma geleceğiz. Bu
konunun çözümlenmesi gerekmektedir. Çiftçinin dönemsel gelir elde ettiği
dikkate alınarak tarımsal sulama amaçlı elektrik
kullanımına ilişkin faturaların eskiden olduğu gibi
hasat dönemlerine endeksli olarak yılda 2 defa düzenlenmesi önem
taşımaktadır. Öte yandan, iletim sistemi kullanım bedelinin
çiftçilerin üzerinden kaldırılması yerinde olur.
Bugün, Türkiyede toplam
418 adet sulama birliği bulunmaktadır. Bu birliklerde
yaklaşık 4 bin kişi çalışıyor. Birliklerin toplam
borcu 800 milyon liraya ulaşmıştır. Türkiyedeki 410 bin
hektar tarım arazisi sulama birliklerinin aracılığıyla
sulanmaktadır. Elektrik borçları yüzünden 2 milyon çiftçinin
tarım arazisi şimdi tehlike altındadır. Kayseride Bünyan,
Develi, Pınarbaşı, Yeşilhisar ve Yahyalıda sulama
kooperatiflerine ait kuyuların birçoğu yüksek elektrik
borçlarından dolayı kapalı durumdadır.
Öte yandan, Türkiyedeki
illeri hava kirliliği açısından da bir değerlendirmek
istiyorum, ki Kayseri bunların başında gelmektedir. Özellikle
karbondioksit ve partiküler madde ortalamalarının en yüksek
olduğu iller arasında Kayseri de yer almaktadır. Mesela,
kükürtdioksit olarak Kayseri 5inci sırada, partikül madde olarak da 2nci
sırada yer almaktadır.
Sayın Bakanım,
Kayseriye gittiğiniz bir dönemde, Erciyes Dağından, akşam
saatlerinde -gerekiyorsa Hacılar tarafından bir inin-. Kayserinin,
gerçekten, üzerine nasıl bir duman çöktüğünü, sapsarı bir duman
çöktüğünü ve kirli olduğunu zaten muhtemelen biliyorsunuz ama bunun
bir çözümünü bulmamız gerekiyor. Çözüm bulmak için de aslında
yapılacak çok önemli birtakım hususlar var.
Şimdi, hepimizin
bildiği gibi, Kayseride doğal gaz kojenerasyon santralinin 2006
tarihi itibarıyla elektrik üretimi 1 milyar 95 milyon 85 bin 908
kilovatsaattir. Üretilen bu elektrik miktarına karşılık
tüketilen doğal gaz miktarı da 252 milyon 961 bin 575
santimetreküptür.
Şimdi, tabii ki rüzgâr
türbinleri meselesi gündeme gelmiştir ve siz bunun
araştırmasını da yaptırdınız. Mesela,
Pınarbaşı, Gürün ve Yahyalıda bununla ilgili önemli
birtakım potansiyelin olduğu biliniyor. Bir an önce bunların
devreye sokulması gerekmekte. Nitekim, eğer rüzgâr türbinleri
yapılacak olursa bunların kükürt veya diğer zararlı madde
salınımı çok daha aza düşecektir.
Teşekkür ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:23.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
4üncü madde üzerinde üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 4. Maddesinin 3.
Fıkrasında özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin
ibaresinden sonra 13.01.2011 tarihli ve 6102 Sayılı Türk Ticaret
Kanunu ve ibaresi eklenmiştir.
Osman
Aydın Haydar
Akar Vahap Seçer Aydın Kocaeli
Mersin
Durdu
Özbolat Candan
Yüceer Mehmet
Ali Susam
Kahramanmaraş Tekirdağ İzmir
Kemal
Değirmendereli Ümit
Özgümüş
Edirne Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 4. maddesinin 1.
fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(ğ) Denetim
faaliyeti
Oktay Vural Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan
İzmir Kütahya
Denizli
Bahattin Şeker Mehmet
Erdoğan
Bilecik Muğla
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup
işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 4.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi Gür
Bingöl Bitlis Van
İbrahim Binici Hasip
Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun.
Gerekçe:
4. madde ile perakende
satış hizmeti faaliyeti kaldırılmıştır.
Tasarı ile piyasa işlem faaliyeti ismi ile yeni bir alan
tanımlanmıştır. 4628 sayılı kanunda bulunan
toptan satış ve perakende satış faaliyetleri
tasarıyla tedarik lisansı olarak
tanımlanmıştır. İkincil düzenlemelerle tedarikçi
lisanslarının piyasa faaliyetlerine göre
ayrıştırılıp
ayrıştırılamayacağı bilinemediğinden 4.
Maddenin tasarı metninden çıkarılmasını gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Elektronik oylama
yapacağım.
İki dakika süre
veriyorum.
Başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 4. maddesinin 1.
fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
ğ) Denetim faaliyeti
Mehmet Erdoğan (Muğla) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Mehmet Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426
sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, elektrik
piyasası faaliyetleri içerisinde piyasada bu kanun hükümleri uyarınca
lisans almak koşuluyla yürütülebilecek faaliyetler
sayılmıştır ancak bu faaliyetlerin yürütülmesi sırasında
en önemlilerinden bir tanesinin de denetim faaliyeti olduğu göz ardı
edilmektedir. Hâlbuki bu piyasanın denetlenmesi konusunda da birtakım
tedbirler alınması bakımından biz bu önergeyi verdik. Önergemize
desteklerinizi bekliyoruz.
Şimdi, bölgemizde,
tabii ki, özellikle küçük HESlerle ilgili ciddi problemler vardır. AKP
İktidarı küçük HESlerle çok yakından ilgilenmektedir.
Yargı kararlarını bile hiçe sayarak bu konuyu aşıp
küçük HESleri gerçekleştirme gayreti içerisindedir. Bu manada,
Köyceğiz-Beyobası Yuvarlakçay üzerindeki HES projesi yargı
kararıyla durdurulmuştur. Şimdi bu kanundan sonra bunun önü
açılacak mı? Buraya yapılacak bir küçük HES acaba Türkiyenin
elektrik ihtiyacının karşılanmasına ne kadar
katkıda bulunacaktır? Ama bunun ötesinde, buraya yapılacak
santralden sonra bu tabii güzellikler, buradaki doğal doku ne
olacaktır?
Yine, Eşen Çayı
üzerinde, Kargı Çayı üzerinde kurulacak küçük HESlerin bölgemize ve
ülkemize ne kazandıracağı gerçekten merak etmeye değer bir
şeydir. Bizim bu konuda yaptığımız
araştırmalara göre, attığımız taş
ürküttüğümüz kurbağaya değmeyecektir. Buralarda tarihî ve
doğal dokuyu harap edeceğiz ama birileri belki üç-beş kuruş
para kazanacak; bunun ötesinde, Türkiyenin enerji ihtiyacı
bakımından olaya baktığımızda da bu işin
ülkemize ciddi bir katkısı bulunmayacaktır.
Yine, tarımsal
sulamada kullanılan elektrik faturaları bütün ülkemizde olduğu
gibi seçim bölgem Muğlada da önemli bir konudur. Vatandaş, tabii ki
sulamada enerjiyi isteyerek, keyfî olarak kullanmamaktadır. Bölgemize
yapılan hiçbir barajın tamamlanmasından sonra Devlet Su
İşleri tarafından bugüne kadar
Yine, özellikle seralarda
kullanılan elektrik ticari tarife üzerinden ücretlendirilmekte ve
vatandaşa burada tarımsal sulama kolaylığı
sağlanmamaktadır. Hâlbuki seralarda üretilen ürünler sanayi ürünü
değil, tarım ürünüdür. Bunu istatistiklerde de böyle
kaydetmektesiniz.
Yine, bölgemizde rüzgâr
enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji kaynakları
bakımından ciddi kaynaklar bulunmaktadır. Maalesef iktidar bu
kaynakların birçoğunun hızla devreye girmesi konusunda yeterli
tedbir almamış, geriye dönüşüm konusunda, çevreye zarar
konusunda hiçbir yan etkisi bulunmayan rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve
jeotermal kaynakların daha fazla kullanılması için gerekli
teşvikleri bölgemizde uygulamamıştır.
Tabii, enerji
kaynakları bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de
sınırlıdır. İthalatımız içinde enerji ham
maddeleri ithalatı önemli bir yer tutmaktadır. O zaman, mevcut
enerjinin verimli kullanılması da çok önem arz etmektedir. Bunun
için, özellikle insanların kullandığı elektrikli aletlerin
daha tasarruflu şekilde olması için, tasarruflu olarak enerji tüketen
ev aletlerinin, araçların teşvik edilmesi, bunlar üzerindeki vergi ve
KDV yüklerinin azaltılması ülkemizdeki enerji tasarrufu
bakımından önem arz etmektedir.
İnşallah bu kanun
tasarısı ülkemiz için hayırlı olur.
Ben önergemize desteklerinizi
bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 4. Maddesinin 3.
Fıkrasında bulunan özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin
ibaresinden sonra 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu ve ibaresi eklenmiştir.
Osman Aydın (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kemal Değirmendereli
BAŞKAN Sayın
Değirmendereli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önceki konuşmamda, bu yasa tasarısının tüketicilere
hitap etmediğini, onların ihtiyaçlarını göz önüne
almadığını söylemiştim.
Bizim ülkemizde de,
başka ülkelerde de bu özelleştirmeler yapılırken
ağırlıklı olarak bu süreçten sonra elektrik
fiyatlarının ucuzlayacağı yönünde söylemler olurdu.
Şimdi, bakınız, 2007 yılından 2012 yılına
kadar da birçok şirket özelleştirmesi, dağıtım
şirketinin özelleştirmesi yapıldı ama 2007
yılında 15,7 kuruş olan elektriğin kilovatsaati
-tüketiciler için, özellikle meskenler için- 2012de, bugün 32,5 kuruşa
geliyor. Yani, ucuzlatacağız derken yüzde 100, bu süre içerisinde,
arttığını görüyoruz. Yani 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Yasasında da elektrik fiyatlarının
ucuzlatılması hedef olarak konulmuş olmasına rağmen
elektrik fiyatları ucuzlatılamamıştır. Elektrik
fiyatlarının yüksekliği de takdir edersiniz ki özellikle Türk
sanayisinin rekabetçi gücünü azaltmakta ve toplumumuzun da yaşam
standardını düşürmektedir.
Geçen, bundan iki hafta
önce Enerji Komisyonundan arkadaşlar olarak -biraz önce Mustafa Bey de söz
ettiler- Avrupa Parlamentosunda bir çalışmaya katıldık, bir
çalıştaya katıldık; orada da bu konular
tartışılıyordu, orada da ifade edilen konu ve şikâyet
edilen konu, özelleştirmelerle elektrik fiyatlarının
ucuzlatılacağı söylenmesine rağmen hiçbir ülkede bu
ucuzlamanın olmadığı yönündeydi. Buradaki bir önemli bilgiyi de değerli Meclisimizin
sayın üyeleriyle paylaşmak isterim. Buradaki çalıştaydaki
değerli konuşmacılardan birinin, London City Üniversitesi
öğretim üyelerinden bir profesörün ifadesini Meclisimizle de
paylaşmak isterim. Şunu diyor Profesör Alan Riley: Bölge ülkelerinin
enerji altyapılarına ve enerji kaynaklarına erişim için
yapılacak yatırımların akışının
sağlanması için bu ülkelerdeki hukukun üstünlüğü önemlidir,
adaletin kalitesi önemlidir, yargının
bağımsızlığı önemlidir, yolsuzluklardan
arınmış bir piyasanın olması ve şeffaf bir
piyasanın olması önemlidir. Bu konu, özellikle ülkemizde Ya, biz
mahkemelere talimat verdik. diyen bir Başbakanımızın
olduğu süreçte yabancı yatırımların ülkeye az
gelmesinin de gerekçelerinden biri olarak görülmektedir, görmekteyiz.
Değerli
arkadaşlar, burada çok önemli olarak değerlendirilen konuların
ve bizim ders almamız gereken konuların başında enerji verimliliği
stratejisi gereği, AB ülkelerinde kamu kurum ve kuruluşların
binalarının, araçlarının enerji tüketiminin minimize
edilmesi yönünde, sıfır enerji tüketen binaların
yapılması yönündeki AR-GE çalışmalarına
ağırlık verildiğini gördük. Almanyanın nükleer
santrallerden termik santrale doğru ama temiz kömür teknolojilerine ve
yakma teknolojilerine yönelik AR-GE çalışması
yaptığını gördük. Yine, yenilenebilir kaynaklara yönelik
AR-GE çalışmaları yaptıklarını gördük. Yani
bizler de TRTye yüzde 2 pay ayırır ve bundan hiç faydalanamaz iken
bu TRTye ayrılacak payın enerji sektöründeki AR-GElere
ayrılması dışa
bağımlılığımızı bir ölçüde de olsa
gidermeye sebep olacaktır.
Saygılar sunuyorum değerli Meclise.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Değirmendereli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddede dört önerge vardır.
Sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısının 5'inci maddesinin 11'inci
fıkrasında geçen 'iptali durumlarında" ibaresinden sonra
gelmek üzere "piyasa rekabet koşullarını aksatmayacak
şekilde" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Emin
Çınar Oktay
Vural
Kastamonu İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 5. Maddesinin 1.
Fıkrasının ilk cümlesinden sonra "Üretim
lisanslarının verilmesinde, kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren 10 yıl içinde, tüketilen toplam enerjinin üçte biri
ithal enerji kaynaklarından, üçte biri yenilenebilir kaynaklardan ve üçte
biri diğer yerel kaynaklardan karşılanması hedef
alınır." ifadesi eklenmiş, 3. Fıkrasında bulunan
"işlemleri Kurul iznine tabidir. Kurul izni alınmasına dair
usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan Yönetmelikle
düzenlenir." ibaresi "işlemleri Kurula bildirmesi
zorunludur." şeklinde değiştirilmiştir.
Osman
Aydın Haydar
Akar Vahap
Seçer
Aydın Kocaeli Mersin
Candan Yüceer Mehmet Ali Susam Kemal
Değirmendereli
Tekirdağ İzmir Edirne
Durdu
Özbolat Ümit
Özgümüş
Kahramanmaraş Adana
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin yedinci fıkrasının
ikinci cümlesindeki "mücbir sebep halleri" ibaresinin süre
uzatımı verilen haller" olarak değiştirilmesini ve
fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Giresun
İstanbul
İstanbul
Ahmet
Yeni Akif
Çağatay Kılıç Oya
Eronat
Samsun
Samsun
Diyarbakır
Teminatın;
alınması, miktarı, niteliği ve irat kaydedilmesi ile süre
uzatımı verilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı'nın 5.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Bingöl
Bitlis
Van
İbrahim
Binici Hasip
Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile mevcut düzenlemeden
farklı olarak, ayrı lisans kurulan birden fazla tesis için ayrı
hesap ve kayıt tutma yükümlülüğü yalnızca tarifesi düzenlemeye
tabi faaliyetler gösteren tüzel kişilerle
sınırlandırılmıştır. Üretim
şirketlerini ayrı hesap ve kayıt tutma yükümlülüğünden muaf
tutan düzenleme şu şekildedir: "Tarifesi düzenlemeye tabi
faaliyet gösteren tüzel kişiler, tarifesi düzenlemeye tabi her faaliyet ve
bu faaliyetin lisansı kapsamında
sınırlandığı her bölge için ayrı hesap ve
kayıt tutmakla yükümlüdür." Oysa sektörde faaliyet gösteren tüm tüzel
kişilere, lisans aldıkları her faaliyet için ayrı hesap ve
kayıt tutma yükümlülüğü getirilmesi gerekmektedir. Maliyetlerin
objektif ve şeffaf kılınması ve dolayısıyla
düşük maliyetin tüketiciye yansıyabilmesi 5. Maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
Sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesinin yedinci fıkrasının
ikinci cümlesindeki "mücbir sebep halleri" ibaresinin süre
uzatımı verilen haller" olarak değiştirilmesini ve
fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
Teminatın;
alınması, miktarı, niteliği ve irat kaydedilmesi ile süre
uzatımı verilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne
yapayım, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, burada önergeyle
ilgili bir konuyu gündeme getirmek istiyorum efendim.
Şimdi, bir son dakika
önergesiyle maddede çok esaslı bir değişiklik
yapılıyor. Maddede yer alan mücbir sebep hâlleri kavramı
metinden çıkarılıyor, onun yerine süre uzatımı
verilen hâller diye bir ibare konuluyor. Bunu doğru bulmuyoruz.
Doğru olan, mücbir sebep hâlleri ibaresini tasarıda muhafaza
etmektir. Mücbir sebep hukuki bir tanımdır. Sadece süre
uzatımı verilen hâller deyince süre uzatımı mücbir sebep
değildir esasen ve mücbir sebebi kapsamaz. Yani, kişinin iradesi
dışında meydana gelen ve kendisinin o işi yapmasına
engel olan hâli dışlamış oluyor. Bu, doğru değil.
Eklenen bir diğer
hüküm de kanunda düzenlenmelidir. Teminatın; alınması,
miktarı, niteliği, irat kaydedilmesi ile süre uzatımı
verilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. diyor
önerge. Bunların kanunla düzenlenmesi gerekir. Aksi takdirde yasama
yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelebilecek ve Anayasaya
aykırılık oluşturabilecek bir düzenleme kabul edilmiş
olacaktır. Doğru değil efendim.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, Sayın Başkanım, gerçekten önemli. Süre uzatımı
hâlleri gibi son derece keyfî olan bir mücbir sebep, hukukun belirlediği
sebeplerdir. Dolayısıyla, bu tamamen keyfî, belli bir amacı
hedefleyen bir düzenlemedir, çok subjektiftir, objektif esaslardan uzak bir
düzenlemedir. Bürokratik oligarşinin eline millet iradesini teslim
etmektir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Anayasanın 7nci
maddesine aykırıdır efendim yani bunu oylayamazsınız.
7nci madde Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
diyor. Maddeye eklenen hüküm yasama yetkisinin yürütme organına devri
niteliğindedir, yönetmelikle düzenlenebilecek bir husus değildir
efendim, kanunla düzenlenmelidir.
BAŞKAN - Grup
başkan vekillerini ben kürsü arkasına rica edebilir miyim?
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.20
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:01.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
5inci madde üzerinde
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi yeniden
okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, Sayın Nurettin Caniklinin biraz önce
tartıştığım önergesi mi?
BAŞKAN - Evet,
tartışılan önergeyi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Nurettin Caniklinin imzası yok, dolayısıyla Mahir
Ünal Beyin önergesini görüşüyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ben de şimdi atıyorum.
BAŞKAN - Diğer
imzalar da var. Onu öyle okuduk. Zaten okunacak şimdi.
Bütün imzaları okur
musunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Nurettin Beyin imzası olmadığı için diyorum yani.
BAŞKAN Hepsi var,
hepsi var.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesinin yedinci fıkrasının
birinci cümlesindeki "yönetmelikle belirlenen miktarda" ibaresinin
"yatırım tutarının yüzde onunu geçmemek üzere"
şeklinde değiştirilmesini;
İkinci cümlesinde
geçen "mücbir sebep halleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
lisans sahibinden kaynaklanmayan haklı sebepler" ibaresinin ve
fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet
Doğan Kubat Bünyamin
Özbek
Kahramanmaraş İstanbul Bayburt
Mihrimah Belma
Satır Tülay
Kaynarca Nurettin
Canikli
İstanbul İstanbul Giresun
Teminatın;
alınması, niteliği ve süre uzatımı verilmesine
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi
okutalım?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN Evet,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mücbir sebep halleri
hukuken çok sınırlı olduğundan, mücbir sebep
sayılmayan ancak yatırımcının kusurunun
bulunmadığı haklı sebepler durumunda süre uzatımı
verilebilmesi ve teminat ile süre uzatımına ilişkin
ayrıntılı hususların yönetmelikle düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 5. Maddesinin 1.
Fıkrasının ilk cümlesinden sonra "Üretim
lisanslarının verilmesinde, kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren 10 yıl içinde, tüketilen toplam enerjinin üçte biri
ithal enerji kaynaklarından, üçte biri yenilenebilir kaynaklardan ve üçte
biri diğer yerel kaynaklardan karşılanması hedef
alınır." ifadesi eklenmiş, 3. Fıkrasında bulunan
"işlemleri Kurul iznine tabidir. Kurul izni alınmasına dair
usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan Yönetmelikle
düzenlenir." ibaresi "işlemleri Kurula bildirmesi
zorunludur." şeklinde değiştirilmiştir.
Osman Aydın
(Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Durdu Özbolat.
BAŞKAN Sayın
Özbolat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanunun 5inci maddesi tam iki sayfa olarak ve onlarca
maddeyle açıklanmaya çalışılmış. Sadece lisans
vermek ve iptal etmek gibi bir süreci bu kadar karmaşık hâle
getirmek ancak bizde olur. Bir kanun hazırlanırken neden
vatandaşlarımızın anlayabileceği bir formatta
yazılmaz, anlayamıyorum. Aslında anlıyorum. Bu kadar
karmaşık olmasa bürokrasi nasıl tahakküm kurabilir? Yorumun
nasıl değişken olduğunu kamuda bir işi olanlar bilir.
İktidara geldiğinizden bugüne kadar aynı kanunu defalarca buraya
getirdiğinizi dünya izliyor. Çok ayıp oluyor. Neden aynı kanunu
defalarca buraya getiriyorsunuz, bilemiyorum.
Lisans
kavramının bu kadar değişikliğe uğramasıyla
Türkiye'nin enerji sorununu çözemezsiniz. Ön lisans sizi kurtarmaz. Lisans
verilirken ithal, yenilenebilir ve diğer kaynaklar olarak bir planlamaya
acil ihtiyacımız var. Kanun, üretim lisansının verilmesinde
ve tadilinde rekabeti geliştirmek amacıyla iletim ve dağıtım
kısıtlarıyla ilgili piyasa gücünü dikkate alıyor. Üretim
lisansı verilmesinde ve tadilinde dikkate alınacak hususlar
arasında kaynak çeşitliliği, yerli, yeni ve yenilenebilirlik
gibi kurallar yoktur. Bu durum, öteden beri sistemin en büyük
açmazlarından biridir.
Değerli
arkadaşlar, tasarı, otoprodüktör lisansını ve
kojenerasyon tesislerini ortadan
kaldıran bazı düzenlemelerle tasarrufu zorlaştırıyor.
Hatta, bununla da yetinmeyerek onu engelleyici tedbirler alıyor. Yerli,
ucuz, yenilenebilir enerji ve tasarruftan uzak duran kanun, konu ithalat olunca
pozitif ayrımcılık ilkesini devreye sokuyor. Türkiye'nin
dışa bağımlılıkta geldiği nokta Hükûmeti
tatmin etmiyor ki dağıtım şirketlerinin de elektrik ithal
etmesine bu kanunla izin veriliyor. Elektrik gibi stratejik bir konuda
dağıtım şirketlerine dahi ithalat hakkı
tanınması hangi mantıkla açıklanabilir? Yerli üretimde
ısrar ve kamu eliyle ithalat ilkesi uygulanmaz ise ülkemiz özel
şirketler ve uluslararası tekeller tarafından belirlenen bir
enerji ve ekonomi politikasına teslim edilir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyeyi hapseden enerji ithalatı sarmalından bir an önce
çıkabilmek için hızla öz kaynaklarımıza dönmek
mecburiyetindeyiz. Bu amaçla, Türkiyenin fosil kaynaklarını
değerlendirerek enerji üretim kapasitesini artırmaya ihtiyaç
vardır. Yabancı yatırımcılara terk edilmiş olan
petrol ve doğal gaz kaynaklarımıza sahip çıkarak, aramalara
hız verilmelidir.
Türkiyenin birinci enerji
tüketiminin yüzde 87sini karşılayan doğal gazın yüzde
98i, petrolün yüzde 91i, taş kömürünün yüzde 90ı ithal edilmektedir.
Bu tablo, dışa bağımlılığın da
ötesindedir. Bu nedenle, yerli kömüre, linyit kaynaklarımıza
dayalı termik santrallerin satılması değil, çevre
duyarlılığını da dikkate almak koşuluyla verimli
hâle getirerek desteklenmesi esas olmalıdır. Hükûmetin bu konudaki
planlaması özelleştirme takviminden ibarettir. Uzun vadeli bir
planlamadan yoksun enerji politikası sürdürülemez. Arz güvenliği
açısından son derece önemli olan kaynakların ülke menfaati
açısından değerlendirilmesi artık aciliyet
kazanmış durumdadır.
Bu çerçevede, yenilenebilir
enerji kaynaklarına öncelik ve ağırlık verilmesi
gerekmektedir. Çaylara, derelere kurulu yüzlerce küçük hidroelektrik santralin
doğa ve canlı kıyımından başka bir şey getirmediği
açıktır. Çevre, insan ve doğa faktörlerini birinci ölçü olarak
ele alan bilimsel verilere dayalı HES projeleri desteklenmeli, kamunun
yatırım yapması sağlanmalıdır. Türkiye,
güneş, rüzgâr ve jeotermal kaynaklar bakımından dünyanın en
zengin ülkelerinden birisi olduğundan, ülkemizin enerji geleceği bu
kaynakların doğru ve verimli kullanılmasına
bağlıdır. 87 milyon ton petrole eş değer bir
güneş potansiyeline sahip olan ülkemiz 150 bin megavatlık rüzgâr ve
2.500 megavatlık jeotermal kaynaktan elektrik üretebilir durumda. Ancak,
dünyanın aksine, Türkiye yenilenebilir kaynaklarını
kullanamamaktadır. Teknolojik olarak da büyük gelişmeler kaydeden
rüzgâr ve güneş enerjisi santralleriyle jeotermal enerji santrallerinin
yanı sıra, biyogaz, dalga enerjisi gibi henüz emekleme döneminde olan
enerji üretim yöntemlerine AR-GEden başlayarak yatırım
yapılmalıdır.
Bu çerçevede, gerek yerli
termik kaynaklardan gerekse rüzgâr ve güneş enerjisinden elektrik üreten
santrallerin ülke içinde kurulmasına, bu santrallerin daha verimli hâle
getirilmesi amacıyla teknolojilerin geliştirilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özbolat.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla)
Ben teşekkür ediyorum efendim.
Sevgilerimi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 5inci maddesinin 11inci
fıkrasında geçen iptali durumlarında ibaresinden sonra gelmek
üzere piyasa rekabet koşullarını aksatmayacak şekilde
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Çınar (Kastamonu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Çınar, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının
5inci maddesinin (11)inci fıkrasında vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Gelişmekte olan
ülkelerin gelişmelerine en büyük katkı enerji kaynakları
olmuştur. Ne yazık ki ülkemizde enerji kaynaklarımız
yeterince aktif olarak kullanılmamaktadır. Elektrik enerjisinde
ülkemizin elektrik üretiminin yüzde 60ına varan kısmı ithalat
yoluyla sağlanmaktadır. Ülkemizde elektrik üretiminin yüzde 44ü
doğal gazdan, yüzde 12,5i ithal kömürden elde edilmektedir. Yani biz,
elektrik üretim ham maddesi itibarıyla dışa
bağımlı bir ülke konumundayız. Bugün itibarıyla
ithalatımızın yüzde 25ini enerji ithalatı
oluşturmaktadır. Oysaki gelişmiş ülkelere baktığımızda
bu ülkeler enerji kaynaklarını en iyi şekilde kullanmakta,
dışa bağımlı olmadan enerjilerini üretebilmekte ve
hatta enerji ihraç eder duruma gelmişlerdir. Büyük devlet olmak istiyorsak
her türlü enerjiyi kendimiz üretmek durumundayız. Bunu da doğal
kaynaklarımızdan, yenilenebilir enerji kaynaklarından ya da
güvenli nükleer enerji santrallerinden, dışa bağımlı olmadan
yapmalıyız. Bunun için gerekli her türlü çalışmayı
zaman kaybetmeden, bir an önce yerine getirmek durumundayız.
Günümüzde teknolojinin hızla
geliştiğini düşünürsek, elektriğin
yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu
unutmamalıyız. Kendi elektriğimizi doğru kaynaklarla
üretemediğimiz, büyük kısmını ithalat yoluyla elde
ettiğimiz için vatandaşımızın elektrik faturasına
da ciddi manada kabarık olarak yansımaktadır. Elektrik üretim ve
temin maliyetleri hem de alınan vergilerin yüksek oluşu elektrik
faturalarını ciddi oranda yükseltmektedir. Evlerimizde
ödediğimiz elektrik faturalarında yüzde 12 kayıp kaçak bedeli, yüzde
2 TRT payı, yüzde 5 belediye tüketim vergisi, yüzde 1 Enerji Fonu
payı, yüzde 5 elektrik tüketim vergisi, sayaç okuma bedeli,
dağıtım bedeli, satış bedeli ödenmekte, bir de bunlara
yüzde 18 KDV eklenmekte ve vatandaşımızın elektrik
faturası yüzde 100 oranında artmaktadır.
Şimdi sizlere soruyorum:
Faturalarımıza yansıtılan kayıp kaçak bedeli nedir?
Elektriğini yasal yollarla kullanan vatandaşımız neden
kayıp kaçak bedeli ödemek durumundadır? Neden ülkenin bir bölümündeki
kayıp kaçak oranları dürüst vatandaşımızın
sırtına yüklenmektedir? Bu şekilde hem dürüst
vatandaşlarımız mağdur edilmekte hem de elektriği
kaçak kullananlar teşvik edilmektedir. Hükûmetin yapması gereken,
adaleti eşit olarak dağıtmaktır. Dürüst
vatandaşlarımızın ödemede güçlük çektiği noktada, bir
ay içerisinde geciktirdiği elektrikten dolayı kesintiye
uğradığı noktalarda, kaçak kullanımların da önüne
geçilmesi amacıyla aynı yasal düzenlemeler yapılmalı ve
kaçak kullanımların bir an önce önüne geçilmelidir.
Elektrik dağıtım
şirketlerinin tahsil etmiş oldukları kayıp kaçak
oranları haksız bir kazanç durumundadır. Bugün seçim bölgem olan
Kastamonuda, köylerimizde haftalarca elektrik kesintisi olmasına
rağmen, vatandaşlarımız hizmetleri yeterince
alamamasına rağmen elektrik faturalarını günü gününe
ödemektedir ve bölgemizdeki elektrik tahsilat oranı yüzde 95
seviyelerindedir.
Değerli
milletvekilleri, nüfusumuz arttıkça enerjiye daha da ihtiyaç
duyacağız. Milletimize refah dolu bir gelecek bırakmak için
şimdiden ciddi önlemleri, tedbirleri almak durumundayız. Enerjimizi
en ucuza nasıl mal edebiliyorsak ona ciddi manada bir yönlenme yapmak
mecburiyetindeyiz. Elektrik üretimimizi, al ya da öde
anlayışından uzak olarak, doğal gaza değil, daha ucuz
kaynaklara ve güvenli nükleer enerjiye yönlendirmeliyiz. Daha
gelişmiş, ucuz ve güvenli enerji üretimi için AR-GE
çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. Ciddi manada bu
çalışmalara hız kazandırmalı ve
artırmalıyız. Enerjide dışa bağımlı
olmayan, kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke olmak için -ne gerekiyorsa-
bu çalışmaları yapmak durumundayız.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlar, önergemize
desteklerinizi beklerim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çınar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı maddede üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 6'ncı maddesinin (1).
Fıkrasında geçen "belirli süreli" ibaresinin "iki
yıl süreli" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Necati
Özensoy Oktay
Vural
Bursa İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 6. Maddesinin 2.
Fıkrasında bulunan belgeleri alamayan ibaresi belgelere
başvurmayan şeklinde, 5. Fıkrasında bulunan
yirmidört" ibaresi "kırk"' şeklinde
değiştirilmiş; 7. fıkranın sonuna Bu durumda önlisans
sahibi tüzel kişi tarafından verilmiş olan teminat iade edilir.
ve 8. fıkranın sonuna Teminat mektubu 50 MWtan küçük tesisler için
yüzbin TL'yi geçemez." ifadeleri eklenmiştir.
Osman Aydın Haydar Akar Vahap
Seçer
Aydın Kocaeli Mersin
Durdu
Özbolat Candan
Yüceer Mehmet
Ali Susam
Kahramanmaraş Tekirdağ İzmir
Ümit
Özgümüş Kemal
Değirmendereli
Adana Edirne
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı'nın 6.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Bingöl Bitlis Van
İbrahim
Binici Hasip
Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu maddenin 3. ve 7.
fıkralarında ön lisansın iptal edilmesi nedeniyle teminatın
iade edilip edilmeyeceği düzenlenmemiştir. Bu konu EPDK'nın
inisiyatifine bırakılmamalı ve yasal açıklığa kavuşturulmalıdır.
Anılan nedenlerle 6. maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının 6. Maddesinin 2.
Fıkrasında bulunan belgeleri alamayan ibaresi belgelere
başvurmayan şeklinde, 5. Fıkrasında bulunan
yirmidört" ibaresi "kırk"' şeklinde değiştirilmiş;
7. fıkranın sonuna Bu durumda ön lisans sahibi tüzel kişi
tarafından verilmiş olan teminat iade edilir. ve 8.
fıkranın sonuna Teminat mektubu 50 MWtan küçük tesisler için yüzbin
TL'yi geçemez." ifadeleri eklenmiştir.
Osman Aydın
(Aydın) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Aydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AYDIN (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
6ncı maddenin
amacı, ön lisans dönemi projenin inşaata hazırlanma dönemi
olarak tariflenmiş ve projenin yatırım aşamasına getirilmesi
bu dönemde hedeflenmiş. Fakat, biraz evvel de söylediğimiz enerji
politikalarının, Yüksek Planlama Kurulu hedeflerinin
gerçekleştirilmesi ve Yüksek
Planlama Kurulunun hedef koyduğu yüzde 70 yerli kaynakların devreye
sokulması açısından bu maddenin bir sıkıntı
yaratacağı, yeni projelerin geliştirilmesi konusunda bürokrasiyi
arttıracağı ve proje havuzunun oluşmasına,
yatırımcının hemen yatırım yapabilecek olduğu
proje kapasitesinin azalmasına neden olacağı kaygıları
bizde hasıl oldu çünkü bugün realize olan rüzgâr enerjisi projelerinin
yatırım aşamasına gelme süresinin fiiliyatta iki buçuk üç
yıldan fazla, dört yıla kadar uzaması ve bir realizasyonun dört
beş yıl sürmesi bizde bu ön lisans döneminin hakikaten bu konuda
sıkıntıları daha da artıracağı
kanısı oluşturmakta.
Özellikle bu maddenin 2nci
fıkrasında bulunan belgeleri alamayan ibaresinin yani resmî
kurumlardan, devlet dairelerinden, kamu kuruluşlarından belgelerini,
süresi içinde izinlerini alamayanların ön lisans başvurularının
iptal edilecek olmasının, bunların dahi bir mücbir sebep
sayılmamasının, bu proje havuzunun gelişmesi,
çoğalması, büyümesi ve bu hazır kaynakların, özellikle
rüzgâr ve güneş enerjisiyle ilgili hedeflenen kaynakların devreye
sokulması, 50 milyar megavatlık rüzgâr potansiyelinin devreye
sokulması, binlerce megavatlık güneş enerjisi potansiyelinin
devreye sokulması hususunda hakikaten büyük sıkıntılar
yaratacağı kanısındayız.
(5)inci
fıkrasında bulunan yirmi dört ibaresinin kırk aya
çıkarılmasının, özellikle tarafımızdan bu
sürenin, realizasyon süresi göz önüne alınarak, gerçekçi olması
açısından, ön lisans döneminde, bu proje döneminin, izinler döneminin
bugün gerçekleşen, realize olduğu şekliyle kırk aya
çıkarılmasının, bunun yarısı kadar da uzatma
süresinin verilmesinin, hakikaten, bu yerel kaynakların devreye
alınması, bunların devreye sokulması açısından ve
Yüksek Planlama Kurulunun o hedeflediği yüzde 70 yerel kaynaklardan
üretimin gerçekleşmesi açısından çok önemli olduğunu
düşünüyoruz çünkü bu enerji, özellikle 2012 yılında, 60 milyar
dolar civarında dış ticaret açığının
verilmesine neden olması ve bu dış ticaret
açığının da ekonominin temel problemi olması göz önüne
alındığında önümüzdeki süreçlerde bu yerel kaynakların
devreye sokulmasında, sokulmasının önüne böyle bürokratik,
engelleyici, süreyi uzatıcı, yeni projelerin gelişmesini
erteleyici düzenlemelerin geliştirilmesi hakikaten önümüzdeki süreç içinde
yerel kaynakların devreye sokulması açısından
sıkıntı yaratacağı kanısı bizlerde hâkim
olması nedeniyle bu fıkrada bu uzatma, sürenin yetersizliği,
kurumlardan kaynaklanan gecikmelerin mücbir sebep sayılması, teminat
mektubunun 50 megavata kadar
Hiç değilse KOBİlerin
daha çok bu yerel kaynakların değerlendirilmesi konusunda rol
alabilmesi ve yatırımların tabana yayılması
açısından çok önemli olduğu kanısındayız. Bu
nedenlerle bu önergemizi verdik. Kabul edildiği takdirde yerel
kaynakların devreye sokulması konusunda büyük avantaj
sağlanacağı kanısındayız.
Hepinize çok çok
teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 6'ncı maddesinin (1).
Fıkrasında geçen "belirli süreli" ibaresinin "iki
yıl süreli" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz
önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakın, bu maddedeki
muğlak ifadeyi daha açık ve net bir şekle dönüştürmek için
bir önerge verdik. Sayın Bakanla, bürokrat arkadaşlarla da biraz önce
görüştüm ama nedense
kabul görmedi. Bir önceki maddeye benzer bir madde aslında bu. Burada
diyor ki: Kurum tarafından belirli süreli ön lisans verilir. Belirli
süreli de ne kadar süreli? 5inci fıkrada diyor ki Ön lisansın süresi
mücbir sebep hâlleri hariç yirmi dört ayı geçemez. Kurul, kaynak türüne ve
kurulu güce bağlı olarak bu süreyi yarısı oranında
uzatabilir.
Şimdi, yirmi dört
ayı geçemez de alt sınır ne? Veya bu süreleri verirken
kişiye göre mi vereceksiniz? Yani bir ay da verebilirsiniz bu maddeye
göre, yirmi dört ay da verebilirsiniz. Şimdi, bunun belirlenmesi için, bu
belirli süreli ön lisans cümlesinin içerisinde geçen bu konunun iki yıl
süreli olarak değiştirilmesini teklif ettik, gayet de makul,
mantıklı bir şey.
Bakın, bu madde bir
sürü fıkralarıyla birlikte, aslında, tabii, gerçekten ciddi
yatırımcıların belirlenmesi, işte,
çantacıların ayıklanması, gerçekten
yatırımcı, ciddi yatırımcı olanları burada
biraz da kenara koymak veya onların da hakkını, hukukunu korumak
veya yine lisans başvurularına baktığımızda,
başvuruların hayata geçirilirlik oranlarına
baktığımızda yüzde 40larda kalan bu rakamın daha
yukarılara çıkmasına biraz daha ciddiyet kazandıracak bir
madde, olumlu bir madde, ama bu muğlak ifadeden dolayı, ben
şahsen bir yatırımcı olsam, yani herhangi bir
yatırıma başlarken bunun süresinin ne olacağını
bilmeden, ön lisans süresinin ne olacağını bilmeden kendimi bu
riskin içerisine atmam.
Burada söylüyor: Ön lisans
süresinde gerekli izin, onay, ruhsat veya benzeri belgeleri alamayan, üretim
tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet veya kullanım
hakkını elde ettiğini tevsik edemeyen, Kurum tarafından
belirlenen yükümlülükleri yerine getirmeyen tüzel kişiye lisans verilmez.
Ee, bir de burada teminatları var, vesaireleri var, dolayısıyla
bu maddenin bu anlamda daha belirgin hâle gelmesi için bunun
değiştirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Burada yine bu
lisansların başvuruları noktasında aslında başka
bir madde veya bu kanunda ortaya konulması gereken bir durum daha var.
Biraz önceki konuşmacılar da ifade ettiler, yerli
kaynaklarımızı, yenilenebilir enerjiyi hayata
geçireceğiz... İşte, Yüksek Planlama Kurulu hedef olarak yüzde
70 koymuş ama buradaki lisans başvurularına, işte uygun
bulunanlara, lisans verilenlere baktığımızda bu tablo hiç
de öyle göstermiyor. Hatta daha da dışa bağımlı
olacağımızı yani toplam başvurulan, inceleme ve
değerlendirmede uygun bulunanlarla lisans verilenlerin toplamına
baktığımız zaman 124 bin megavat gibi bir toplam güç var
ama bunun içerisinde bakın hâlâ 55.871 megavat doğal gaz
başvurusu var. Bunun yanında, taş kömürü ciddi anlamda yine yer
tutuyor. 24.328 megavatlık taş kömürü
Yani bütün bunlar, doğal
gaz, taş kömürü gibi güçlere dayalı, kaynaklara dayalı
santraller yine bizim dışa
bağımlılığımızı devam ettirecek.
Dolayısıyla, yerli ve yenilenebilir kaynaklarla alakalı
başvurularda bir esneklik veya kolaylık sağlamak ve doğal
gaz gibi, taş kömürü gibi dışa bağımlı olan
kaynaklardan oluşacak lisanslara başvurulara da aslında bu kanunda
bir düzenlemeyle önünü kesmek veya diğerlerinin önünü açmak adına bir
düzenleme getirilebilirdi ama bütün bunlar aslında çok da dikkat edilerek
hazırlanmamış, işte verilen önergeler
Bizim de iyi niyetli
ortaya koyduğumuz önergeyi de işte biraz sonra göreceğiz,
reddeceksiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7de dört önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 7. maddesinin (1). Fıkrasında geçen
"organize sanayi bölgesi" ibaresinden sonra gelmek üzere ve
ıslah organize sanayi bölgesi" ibaresinin eklenmesini, (5).
fıkrasında geçen "yüzde yirmisini" ibaresinin de
"yüzde yirmibeşini" ve (6). fıkrasında geçen
"Bakanlık" ibaresinin "Bakanlık görüşü
alınarak Kurul" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Mesut
Dedeoğlu Oktay
Vural
Kahramanmaraş İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 7nci
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"Organize toptan elektrik piyasalarında" ibaresinin ve (c)
bendinde yer alan "Organize toptan elektrik piyasalarından"
ibaresinin fıkra metninden çıkarılması ile yedinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Kasım Gülpınar
Giresun İstanbul Şanlıurfa
Tülay
Kaynarca İsmail
Tamer Ahmet
Öksüzkaya
İstanbul Kayseri Kayseri
"Rüzgâr enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak
amacıyla alınan lisanslar kapsamındaki tesisler için, Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve ilgili
dağıtım şirketinden alınan tadil kapsamındaki
bağlantı görüşünün olumlu olması hâlinde, Kuruma
yapılan ilk lisans başvurusundaki sahada başka lisans
başvurusu olmaması ve kapasite artışı sonunda
oluşacak yeni güç için mevcut iletim/dağıtım hattı ile
mevcut bağlantı noktası ve gerilim seviyesinin
kullanılması koşullarıyla kapasite artışı,
modernizasyon, yenileme yatırımları ve tadilatlara izin
verilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 7. Maddesinin 1.
Fıkrasında bulunan organize sanayi bölgesi tüzel
kişiliği" ibaresinden sonra gelmek üzere otoprodüktör ve
otoprodüktör grubu" ibaresi 4. fıkrasının c. bendinin başına
Önlisans başvurusu için gerekli şartları sağlayan rüzgâr
veya güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi
başvuruları Kurum tarafından sürekli alınarak
bağlanabilir kapasite çalışmaları için TEİAŞ veya
ilgili dağıtım şirketine gönderilir. ifadesi
eklenmiş; 5. fıkrada bulunan yüzde yirmisini ibaresi yüzde onunu
olarak değiştirilmiş; 3. fıkra aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Osman
Aydın Haydar
Akar Vahap
Seçer
Aydın
Kocaeli Mersin
Durdu
Özbolat Candan
Yüceer Kemal
Değirmendereli
Kahramanmaraş Tekirdağ Edirne
Mehmet Ali Susam Ümit
Özgümüş
İzmir Adana
3) Üretim tesisi Bakanlık
tarafından yönetmelik ile belirlenen değerin üzerinde verimi olan
kojenerasyon niteliğinde veya entegre tesislerinde proses gereği
açığa çıkan atık gazları ve atık
ısıyı değerlendirip üretim yapan veya yenilenebilir
kaynaklara dayalı olan üretim şirketinin ya da lisanssız üretim
yapan gerçek veya tüzel kişinin; söz konusu tesiste kendi tüzel
kişilik lisansı altında veya lisanssız olarak ürettiği
enerjiyi iletim veya dağıtım sitemine bağlı
olduğu halde, çıkmadan kullanması kaydıyla sahip
olduğu, kiraladığı, finansal kiralama yoluyla edindiği
veya işletme hakkını devraldığı tüketim
tesislerinin ihtiyacını karşılamak için
gerçekleştirdiği üretim, nihai tüketiciye elektrik enerjisi
satışı olarak değerlendirilmez.
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı'nın 7.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Hüsamettin
Zenderlioğlu Nazmi
Gür
Bingöl Bitlis Van
İbrahim Binici Hasip Kaplan
Şanlıurfa Şırnak
BAŞKAN Komisyon katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
4628 sayılı
yasada üretim faaliyetleri içerisinde ayrı bir lisansa tabi tutulan
otoprodüktör ve otoprodüktör grubu uygulamaları
kaldırılmış ve mevcut otoprodüktörlerle ilgili olarak
geçici 7. madde ile "Otoprodüktör lisansı sahibi tüzel kişilere,
mevcut lisanslarındaki hakları korunarak 31/12/2012 tarihine kadar
re'sen ve lisans alma bedeli alınmaksızın üretim lisansı
verilir" denilmiştir. Tasarının 7. Maddenin 3.
Fıkrasında "Üretim tesisi Bakanlık tarafından
yönetmelik ile belirlenecek değerin üzerinde verimi olan kojenerasyon
niteliğinde veya yenilenebilir kaynaklara dayalı olan üretim
şirketinin ya da lisanssız üretim yapan gerçek veya tüzel
kişinin; söz konusu tesiste ürettiği enerjiyi iletim veya
dağıtım sistemine çıkmadan kullanması kaydıyla sahip
olduğu, kiraladığı, finansal kiralama yoluyla edindiği
veya işletme hakkını devraldığı tüketim
tesislerinin ihtiyacını karşılamak için
gerçekleştirdiği üretim, nihai tüketiciye elektrik enerjisi
satışı olarak değerlendirilmez" hükmüne yer
verilmiştir. Böylece kojenerasyon tesisleri için belirli bir koruma devam
ettirilirken, kendi ihtiyacı için otoprodüktör yöntemiyle üretim
yapanların hakları kısıtlanarak, elektrik enerjisinin
tamamının piyasaya açılması söz konusu olmuştur. Bu
madde ile otoprodüktör lisansına sahip tüzel kişilerin kendi ihtiyaç
fazlasını sisteme satmayla ilgili oransal kısıtlama ortadan
kaldırılmıştır. Bu nedenlerle 7. maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426
sıra sayılı tasarının 7. Maddesinin 1.
Fıkrasında bulunan organize sanayi bölgesi tüzel
kişiliği" ibaresinden sonra gelmek üzere otoprodüktör ve
otoprodüktör grubu" ibaresi 4. fıkrasının c bendinin
başına Önlisans başvurusu için gerekli şartları
sağlayan rüzgâr veya güneş enerjisine dayalı elektrik üretim
tesisi başvuruları Kurum tarafından sürekli alınarak
bağlanabilir kapasite çalışmaları için TEİAŞ veya
ilgili dağıtım şirketine gönderilir. ifadesi
eklenmiş; 5. fıkrada bulunan yüzde yirmisini ibaresi yüzde onunu
olarak değiştirilmiş; 3. fıkra aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Ümit Özgümüş (Adana) ve
arkadaşları
3) Üretim tesisi
Bakanlık tarafından yönetmelik ile belirlenen değerin üzerinde
verimi olan kojenerasyon niteliğinde veya entegre tesislerinde proses
gereği açığa çıkan atık gazları ve atık
ısıyı değerlendirip üretim yapan veya yenilenebilir
kaynaklara dayalı olan üretim şirketinin ya da lisanssız üretim
yapan gerçek veya tüzel kişinin; söz konusu tesiste kendi tüzel
kişilik lisansı altında veya lisanssız olarak ürettiği
enerjiyi iletim veya dağıtım sistemine bağlı
olduğu hâlde, çıkmadan kullanması kaydıyla sahip
olduğu, kiraladığı, finansal kiralama yoluyla edindiği
veya işletme hakkını devraldığı tüketim
tesislerinin ihtiyacını karşılamak için
gerçekleştirdiği üretim, nihai tüketiciye elektrik enerjisi
satışı olarak derlendirilmez.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Değirmendereli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının
üretimle ilgili önemli bir maddesindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, yani burada hepimizin içtenlikle ülkemiz için,
insanlarımız için daha iyi şartlar, daha iyi yaşama
şartları oluşturma gayretinde olduğumuza inanıyorum.
Bizim de gayretlerimiz, tartışmalarımız, hakikaten
yanlış giden birtakım işlerin düzeltilmesiyle ilgili olarak
ilgilileri, Bakanlığımızı, Hükûmetimizi uyarma görevi.
Şimdi, sizlerle bir
grafiği paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar. Buradan
yani her zaman iktidar partisi adına konuşma yapan
arkadaşlarımız, sık sık, 2002de şartlar
böyleydi, 2010da bu oldu. 2002de ekonomimiz buydu, büyümemiz buydu; biz
2012de buraya geldik. diyor.
Şimdi, bir de şu
grafiğe bakalım değerli arkadaşlar. Bu konuyla ilgili
olarak çok önemli değerlendirmeler çıkartabiliriz. Bakın,
şimdi, burada, 2002den bugüne kadar hidrolikteki kapasitemiz yüzde 60
büyümüş, güzel; linyitteki kapasitemiz yani yerli linyitteki enerji üretim
kapasitemiz yüzde 25 büyümüş ama doğal gazdaki üretim kapasitemiz
yüzde 110 büyümüş arkadaşlar. Bir de ithal kömürdeki kapasitemiz de
-2003e göre aldım bunu da- yüzde 167 büyümüş. Yani, öz kaynaklarımız
yüzde 25 büyürken, özellikle doğal gazda yüzde 100ün üstünde bir
artış olmuş. Arkadaşlarımızın, gerek MHPli
gerek CHPli arkadaşların burada yana yana ifade ettikleri
Doğal gaza bu kadar bağlılık bizi nereye götürür? bir
kere daha paylaşmak istiyorum sizinle. Bugün için doğal gazdan enerji
üretmeye yaklaşık olarak 10 milyar dolar civarında bir harcama
yapıyoruz. Ancak, gündemde olan söz konusu lisansların da hayata
geçmesiyle birlikte doğal gaz santrallerimiz 70 milyar metreküp civarında
bir gaz tüketecekler. Bu da gaz harcamamızı, sadece gaza yönelik
harcamamızı 10 milyardan 31-32 milyar dolarlara çıkaracak
arkadaşlar. Yani, bu önümüzdeki on yıl içerisinde bizi bu anlamda
daha büyük bir bağlılık beklemektedir. Yani, biz bunların
özenle altını çizip bu nedenle, mesela, bu yasada geride tutulan
otoprodüktör gibi, kojenerasyon gibi verimliliği, üretim
verimliliğini hem artıran hem de çevre kirliliği
açısından, karbondioksit emisyonları açısından son
derece iyi sonuçlar veren tesislerin önünü açmamız gerekirken ve bu
nitelikteki tesislere 2020 yılına kadar daha bugün 7 bin megavat
civarındayken, bir 10 bin megavat daha ekleme imkânımız varken,
bu yasayla, maalesef bunun da önüne geçiyoruz.
Yani, bir konunun da, demin
eksik kalan bir konunun da altını yeniden çizmek istiyorum: Türkiye
bugün ısrarla kendisi füze yapıyorsa, kendisi insansız hava
aracı yapabiliyorsa, rüzgâr santralini de pekâlâ kendi imkânlarıyla
üretebilir; çevreyi kirletmeyen yakma teknolojilerini de pekâlâ üretebilir;
enerji verimliliğinde de, elektrikli araç sektöründe de son derece
başarılı sonuçlar alabilir. Bizim buraya odaklanmamız çok
önemlidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 7nci
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"Organize toptan elektrik piyasalarında" ibaresinin ve (c)
bendinde yer alan "Organize toptan elektrik piyasalarından"
ibaresinin fıkra metninden çıkarılması ile yedinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Rüzgâr enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak
amacıyla alınan lisanslar kapsamındaki tesisler için, Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve ilgili
dağıtım şirketinden alınan tadil kapsamındaki
bağlantı görüşünün olumlu olması hâlinde, Kuruma
yapılan ilk lisans başvurusundaki sahada başka lisans
başvurusu olmaması ve kapasite artışı sonunda
oluşacak yeni güç için mevcut iletim/dağıtım hattı ile
mevcut bağlantı noktası ve gerilim seviyesinin
kullanılması koşullarıyla kapasite artışı,
modernizasyon, yenileme yatırımları ve tadilatlara izin
verilir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Takdire
bırakıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bu önergeyle
ilgili bir konuyu Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.
Tasarının,
komisyon metninin 7nci maddesinin (7) numaralı fıkrasında bir
şart var. Metni olduğu gibi okumayacağım, sadece şart
konan kısmı okuyorum: Öncelikle
lisansındaki kurulu gücün tamamını işletmeye
almış olmak. Böyle bir şart koşulmuş. Tasarı
görüşmelerine başladığımız zaman
dağıtılan önerge setinde yer alan iktidar partisi önergesinde,
söz konusu (7) numaralı fıkranın tamamen tasarı metninden
çıkarılması öneriliyor. Yani yüz seksen derece farklı bir
noktaya gidilirken şimdi sizin okuduğunuz, işlem gören iktidar
partisi önergesi ise biraz önce ifade ettiğim (7) numaralı
fıkrayı yeniden ihdas ediyor, biraz önce size okuduğum, Genel
Kurula okuduğum şartı oradan kaldırıyor.
Şimdi
merak ediyorum: Bu kadar büyük dönüşün gerekçesi nedir? Acaba komisyon
metninde yer alan (7) numaralı fıkradaki söz konusu şart belli
bir firmayı veya firmaları mı tarif ediyor, o nedenle mi
çıkarıldı? Yoksa, şimdi onaylanacak olan bu okunan
önergedeki içerik mi belli bir firmayı veya firmaları tarif
etmektedir? Bu kadar büyük dönüşün gerekçesi, doğrusu grubumuz tarafından
merak edilmektedir, ben merak ediyorum. Bu konuda Hükûmet
açıklayıcı bilgi verirse Genel Kurul daha sıhhatli bir
değerlendirme yapacaktır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, gerekçe çok açık. Gerekçe okunduğu zaman
aslını da ifade edecektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, iki
tane öyle
Çakma önerge mi, yoksa diğeri mi çakmaydı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yani bu kadar büyük dönüşün gerekçesi nedir acaba?
BAŞKAN Evet, Komisyon, takdire
bıraktınız.
Hükûmet katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İkinci fıkrada önerilen
değişiklikle, organize toptan elektrik piyasaları
tanımı ikili anlaşmaları kapsamadığı için
üretim şirketlerinin ikili anlaşma yapamayacakları gibi bir
sonucun doğmaması; yedinci fıkrada yapılan
değişiklik ile bu Kanunla ilga edilen 4628 sayılı Kanunun
ilgili maddesinde yer alan hükmün aynısının bu Kanuna
taşınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Komisyonun bir redaksiyon
talebi var.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Sayın Başkanım,
burada Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
diye çok açık ifade edilmiş, kanunun diğer bütün yerlerinde
TEİAŞ diye geçiyor, tarifi de öyle yapılıyor. Bunun
redaksiyonla düzeltilme talebini takdirlerinize sunuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yani bu üçüncü düzeltme oluyor, öyle
anlaşılıyor!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısının 7. maddesinin (1).
Fıkrasında geçen "organize sanayi bölgesi" ibaresinden
sonra gelmek üzere ve ıslah organize sanayi bölgesi" ibaresinin
eklenmesini, (5). fıkrasında geçen "yüzde yirmisini"
ibaresinin de "yüzde yirmibeşini" ve (6). fıkrasında
geçen "Bakanlık" ibaresinin "Bakanlık görüşü
alınarak Kurul" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı hakkında
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, hızlı nüfus artışı ve buna
bağlı artan kentleşme ve sanayileşme gibi nedenler
ülkemizde enerji tüketimini sürekli olarak artırmaktadır. Günümüzde
dünyadaki enerji üretimi daha çok fosil yakıtlı termik ve
hidroelektrik santraller ile nükleer enerji santralleri tarafından karşılanmaktadır.
Türkiyede yaygın olarak kullanılan fosil kökenli petrol, kömür ve
doğal gaz gibi enerji kaynakları sınırlı bir
seviyededir, ülke ihtiyaçlarının çok az bir bölümünü
karşılamaktadır. Bu nedenle, enerji konusunda dışa
bağımlılığımız giderek artmaktadır.
İhtiyacın sürekli olarak artması ve fiyatlardaki yükseliş
petrol ve doğal gaz için ithalata ödenen parayı
artırmaktadır. 2003 yılına kadar enerji ithalatına 10
milyar dolar ödeyen Türkiye, bugün 60 milyar dolar civarında bir para
ödemektedir. Geçen yıl enerji ithalatına ödenen 60 milyar
doların 23,2 milyar doları doğal gaz için, 15,9 milyar
doları ham petrol için ve 15,6 milyar doları da akaryakıt
giderleri için ödenmiştir. Türkiye 2012 yılında 4,6 milyar
dolarlık da kömür ithalatı gerçekleştirmiştir. Kömür
zengini olan ülkemiz, her geçen yıl daha fazla kömür ithal etmeye
başlamıştır. Uygulanan yanlış politikalar
Türkiyeyi petrol ve doğal gazın yanı sıra önemli bir kömür
ithalatçısı konumuna da getirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işin ilginç yanı, bir
taraftan kömür ithal eden Türkiye, diğer taraftan da elindeki kömür
rezervlerini başka ülkelere teslim etmektedir. Daha yeni, ocak ayı
başında Hükûmet bu konuda kendince önemli saydığı bir
anlaşmaya imza atmıştır. Bu anlaşma kapsamında
Kahramanmaraşımızın çok önemli linyit rezervleri
yatırım yapılacak diye Birleşik Arap Emirliklerine
verilmiştir. Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında,
Afşin-Elbistan bölgesinde linyit kömürü madenciliği
yapılması ve bu bölgede yeni termik santraller kurulması
planlanmaktadır ama Hükûmet mevcut A santraline yatırım
yapmamakta, rantabl çalıştırmamaktadır. Kurulacak olan bu
santraller bölgede zaten kirli olan havayı iyice kirletecektir. Hava
kirliliği konusunda burada Hükûmet tarafından mutlaka tedbir
alınmalı ve Kahramanmaraşa ucuz enerji
sağlanmalıdır.
Ülkemizde
enerji, herkesin bildiği gibi çok zor şartlarda elde edilmektedir.
Termik santraller çevre kirliliğine ve hidroelektrik santraller
doğanın tahrip edilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle firmalar
ilgili bölge halkıyla sık sık karşı karşıya
gelmekte ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bütün bu
güçlükler yaşanırken ve ülkemizde enerji konusunda ağır
bedeller ödenirken sabahları ışıl ışıl yanan
sokak ve cadde lambaları, park ve site lambaları, vitrin
lambaları içimizi sızlatmaktadır. Hükûmet olarak, millet olarak
mutlaka bu konuda tedbir almalıyız. Ülkemizde enerji tasarrufu konusu
artık millî bir konu hâline gelmiştir. Ana enerji
kaynaklarımızın üretim ve tüketim konusu yeniden ele
alınmalıdır. Ülke potansiyeli yeniden değerlendirilmeli ve
gerekli düzenlemeler millî bir politika kapsamında
hazırlanmalıdır.
Elektrik
piyasası tasarısı, içerik bakımından piyasayı
düzenlemek yerine daha da bozacak bir niteliktedir. Hazırlanan bu
tasarıda Anayasaya aykırı çok sayıda düzenleme
bulunmaktadır. Sanayiye ve tarım sektörüne ucuz enerji
sağlayamayan tasarı ile mülkiyeti vatandaşa ait olan sayaçlar
beyanata bile gerek duyulmadan dağıtım şirketlerine
devredilmektedir. Kayıp kaçak bedelleriyle yüzde 2lik TRT payları da
kaldırılmamıştır, hâlen vatandaşa yük getirmeye
devam etmektedir.
Değişiklik
önergemizin kabulünü diler, bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde -bir adedi de kabul edilmişti- maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime üç dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.00
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer
alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 7 Mart 2013 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.03