TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
78inci
Birleşim
14
Mart 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin gündem dışı bir
açıklaması ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, Mersin
Milletvekili Ali Öz, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydının grupları adına aynı
konuda konuşmaları
B) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlunun, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin
98inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin olarak AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 15inci maddesi üzerindeki
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki konuşmalar
tamamlandıktan sonra yaptığı açıklaması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Sağlıkta Dönüşüm Programını
kınadığına ve tüm sağlık
çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun,
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Çeşme Belediyesinin konut projelerini
onaylamayıp TOKİ projesini onaylayarak Çeşmeyi rant bölgesi
ilan etmesine ilişkin açıklaması
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
14 Mart Tıp Bayramını
ve Artvinin Hopa ilçesinin kurtuluşunun 95inci yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetişin, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına, 16 Martta Halepçede katledilen Kürt
halkını andığına ve bu katliamın
sorumlularını lanetlediğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali Özün, 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, 14 Mart Tıp Bayramını kutladığına
ve PKK tarafından kaçırılan kamu görevlilerine ilişkin
açıklaması
7.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim
Yıldızın, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına ve Çanakkalede çimentonun neden yüksek fiyata
satıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, 14 Mart
Tıp Bayramını kutladığına ve Tam Gün
Yasasında çözümsüzlük ürettiği için Sağlık
Bakanını kınadığına ilişkin açıklaması
10.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtenin,
14 Mart Tıp Bayramını kutladığına ve Halepçe
katliamına ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına, sağlık
çalışanlarına şiddeti kınadığına ve
devletin gerekli tedbirleri almasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 14 Mart
Tıp Bayramını kutladığına ve Parlamento olarak
AKP Hükûmetinin terör konusundaki düşüncelerini söylemesini beklediklerine
ilişkin açıklaması
13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ve Tam Gün
Yasasına ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
15.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın 14 Mart
Tıp Bayramıyla ilgili konuşmasından hemen sonra Genel
Kurul salonundan ayrılmasını kınadığına ve
14 Mart Tıp Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
16.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ve Ordu ilinin
büyükşehir olmasına dair kanun teklifinin görüşülmesi için
alınan Danışma Kurulu kararını bütün grupların
ortak imzalaması nedeniyle gruplara teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
17.- İçişleri Bakanı Muammer Gülerin,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın Danışma Kurulu
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
18.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkayanın 426 sıra sayılı
Kanun Tasarısının geçici 15inci maddesi üzerinde verilen bir
önerge nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
19.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki konuşmalar
tamamlandıktan sonra yaptığı açıklama
sırasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, soruşturma
güvenliğiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/541)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 24
milletvekilinin, Büyük Menderes Nehrindeki su
taşkınlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/542)
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 26
milletvekilinin, Van depremi sonrasında meydana gelen çadır
yangınlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/543)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426)
4.- Ordu Milletvekili
İdris Naim Şahin ve 5 Milletvekilinin; On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/1316) (S.
Sayısı: 435)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
426) Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin
Yükselin; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana
Milletvekili Ali Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Millî
Kütüphane binasının bahçesinde yapılan bir kazıya
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/15189)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Suriye
tarafından düşürülen uçakla ve hayatını kaybeden
pilotlarımızla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/16705)
3.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın,
Aydının Didim ilçesindeki bir tabiat parkının kiraya
verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17184)
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
Bakanlığın yapacağı bir personel alım
sınavının açıköğretim sınavı ile
çakışmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ömer Çelik'in cevabı (7/17340)
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2002
yılından bugüne kadar yangın nedeniyle zarar gören tarihî
yapılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in
cevabı (7/17344)
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
tarihî yapıların afet ve risklerden korunması için alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in
cevabı (7/17345)
7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
sinema ve televizyon sektöründe çalışanların çalışma
şartlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer
Çelik'in cevabı (7/17346)
8.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, İstanbuldaki bir bankanın hizmet binasının
restorasyonu ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ömer Çelik'in cevabı (7/17347)
9.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
son on yılda meydana gelen orman yangınlarına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/17381)
10.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın,
Bursadaki yaban kestanelikleri aşılama programına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/17385)
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
2011-2012 denetim raporuna ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17386)
12.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kültür
ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay döneminde bazı belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ömer Çelik'in cevabı (7/17450)
13.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Balıkesirin Erdek ilçesindeki tarihî eserler ve antik
kentler ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ömer Çelik'in cevabı (7/17557)
14.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
HESlerin tarihî yapılara ve kültürel eserlere verdiği zararlara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in cevabı
(7/17558)
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ormancılık işlerinin taşeron
işçiler eliyle yaptırılmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/17637)
16.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
TBMMye ziyaretçi olarak gelen bir vatandaşın güvenlik görevlileri
tarafından dışarı çıkarılmasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/17981)
17.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
TBMMye ziyaretçi olarak gelen bir vatandaşın güvenlik görevlileri
tarafından dışarı çıkarılması ile ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/18351)
14 Mart 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 78inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı
Sayın Bekir Bozdağın 14 Mart Tıp Bayramı
münasebetiyle İç Tüzükün 59uncu maddesine göre gündem
dışı söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi
yerine getireceğim.
Sayın
Bakanın açıklamasından sonra, istemleri hâlinde, siyasi parti
gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz
vereceğim. Grubu bulunmayan milletvekilleri için söz talebi kaydı
başlamış bulunmaktadır. Grup üyesi olmayan sayın
milletvekillerinin söz taleplerini Başkanlığımıza
bildirmelerini rica ediyorum.
Konuşma
süreleri Hükûmet için yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu
bulunmayan milletvekilleri için beş dakikadır.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları
1.- Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin gündem dışı bir
açıklaması ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, Mersin
Milletvekili Ali Öz, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydının grupları adına aynı
konuda konuşmaları
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimin başında yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün 14 Mart
Tıp Bayramı. Esasında Sağlık Bakanımız
burada bulunacak, sizlerle bu görüşmeyi bizzat kendisi yapacaktı
ancak Sayın Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu Beyefendi, 14 Mart
Tıp Bayramı münasebeti ile İstanbulda düzenlenen bir programa
katılmasından dolayı, burada bulunamadılar. Onun adına
ve Hükûmetimiz adına 14 Mart Tıp Bayramıyla ilgili görüşlerimizi
paylaşmak üzere huzurlarınızdayım.
Bugün 14 Mart
2013. Tam yüz seksen altı yıl önce, 14 Mart 1827de ülkemizde modern
anlamda ilk tıp fakültesi kuruldu. İlk Tıp Bayramı ise 14
Mart 1919da Birinci Dünya Savaşı sonrası işgal
altındaki İstanbulda işgal kuvvetlerine karşı tepki
gösteren tıp öğrencileri tarafından kutlanmıştır.
Cumhuriyetimizin
kuruluşunu izleyen yıllar içinde yeni tıp fakülteleri kuruldu ve
yeni nesil tıbbiyeliler eliyle ülkemiz sağlık hizmetlerinin
yaygınlığı ve kalitesi açısından dünya
standartlarına ulaştı. Ülkemiz, son on bir yılda
sağlık hizmetlerinin daha planlı, daha kaliteli, daha
ulaşılabilir, daha insan odaklı olması yolunda ciddi
mesafeler katetti. Hasta memnuniyeti geçmiş dönemlerle
kıyaslanmayacak düzeyde yükseldi. Evet, Hükûmet olarak İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla
vatandaşımızın memnuniyet grafiği ile sağlık
çalışanlarımızın memnuniyet grafiğini birbirine
paralel bir hâle getirmek için elimizden gelen çabaları gösterdik, göstermeye
devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toplumla, bireyle, insanla
sağlık çalışanları arasında bir sevgi
ilişkisi kurmak, en azından sistemler kadar kıymetli, en
azından teknoloji kadar kıymetli, en azından tedavi edici
şartlar kadar kıymetlidir. Çünkü sağlık
çalışanları doğrudan insanla muhatap olmaktadır ve bu kişiler bu nedenle de büyük bir
görevi ifa etmektedir. Dolayısıyla, sevgi ilişkisini
geliştirmek çok önemlidir. Diğer mesleklerden ayrı olarak
varlığına kutsallık atfedilen yegâne meslek hekimliktir
çünkü özü, insana karşılıksız ve beklentisiz hizmettir,
fedakârlıktır. Zaman mefhumu gözetilmeksizin kapısı
çalınan, hastasının ızdırabını dindirmeden
mesaisini bitirmeyen hekimlerimiz için hekimlik bir meslek değil, bir
yaşam biçimidir. Yakınlarını kaybettiği hâlde
yaralılara yardım için hastaneye koşan ve Yasımı daha
sonra tutacağım. diyen hekimlerimiz ve sağlık
çalışanlarımızın göz yaşartan
fedakârlıklarını unutmamız mümkün değildir.
Geride
bıraktığımız on bir yıl boyunca uygulamaya
koyduğumuz, başarı ile hayata geçirdiğimiz her proje,
hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın
emeği, desteği ve olağanüstü gayretiyle başarıya
ulaşmıştır. Bu süre zarfında hastanelerin
birleştirilmesini gerçekleştirdik ve bu birleştirme
hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın
katkılarıyla büyük bir başarıyla sonuçlandı. Dün,
farklı hastanelere giden insanlarımız, farklı
sağlık muamelesi gören insanlarımız, artık,
Türkiyenin neresinde olursa olsun eşit muamele görür hâle geldi ve herkes
sağlığa erişim konusunda aynı imkâna kavuştu.
Tabii, bu, hekimlerimizle, sağlık çalışanlarımızla
birlikte attığımız büyük bir dönüşüm, büyük bir
değişim projesidir.
SGKnın
kurulmasıyla, SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığının
yeni bir şekle dönüştürülmesiyle beraber, sağlık
alanına da bunun yansımaları oldu. Özellikle, SSKlı olan
insanlarımızın karşılaştıkları
zorluklar artık tarihe havale edildi. SSK hastanelerinin deposundaki ilaç
kadar tedavi gören, ülkenin eczanelerine gidemeyen insanlarımıza
bütün eczanelerin, bütün hastanelerin kapıları açıldı ve bu
noktadaki eşitsizliğe, sosyal hukuk devletine aykırı olan
uygulamalara son verildi. Tarihî bir adım burada da yaşandı.
Tabii, bütün
bunlar ve başka pek çok sağlık hizmeti elbette ki
hekimlerimizle, elbette ki diğer sağlık personelimizle beraber
yapıldı. Onların katkısı, onların özverisi, onların
çalışması ve bu yeni projelere
uyum göstermesi, sahip çıkması olmamış olsaydı,
bu projeler belki beklenen başarıyı gösteremeyebilirdi. Bu
başarı Hükûmetimizin dönüşüm idaresi kadar, bu irad sahip
çıkan sağlık personellerimizin ve sağlık
çalışanlarının, hekimlerimizin olduğunu buradan
özellikle ifade etmek istiyorum. Ben bu vesileyle bugüne kadar, Türk
tıbbına hizmet eden bütün hekimlerimize, insanımıza hizmet
eden hekimlerimize, sağlık personelimize huzurlarınızda bir
kez daha gönülden teşekkür ediyorum. Hakkın rahmetine
kavuşmuş olanları rahmetle, minnetle, şükranla yâd
ediyorum. Hâlen görevde olanlara, bundan sonraki çalışmalarda da
gönül dolusu başarılar diliyorum. Türkiye'nin attığı
adımlara onların verdikleri desteklerle, bugün Türkiye çok
başka, ama çok başka bir noktada bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, dönüşüm projelerinin içerisinde bir yandan kast sistemini
kaldıran adımımız önem arz ederken öte yandan başka
adımlar da bu önemi daha da önemli bir hâle getirmiştir.
Örneğin, Türkiyede, yıllar yılı konuşulur,
tartışılır dururdu genel sağlık
sigortasının hayata geçirilmesi ama bir türlü hayata
geçirilememişti. Hükûmetlerimiz döneminde, genel sağlık
sigortası hayata geçirildi ve bu noktada, insanlarımız büyük bir
imkâna kavuşturuldu. Zorunlu sağlık sigortası primini
ödeyemeyecek durumda olan vatandaşlarımızın primlerini
devlet ödemeyi üstlendi. Böylece, ülkemizde, genel sağlık
sigortası kapsamında olmayan bir tek vatandaşımız dahi
kalmadı.
Yine, bununla
beraber ve paralel bir başka adımımız, 18
yaşını doldurana kadar, zengin olsun fakir olsun, herhangi bir
güvencesi olsun olmasın, bütün insanlarımızın
sağlık giderlerinin devlet tarafından
karşılanması adımıdır ki bu da Türkiyemiz
açısından tarihî bir adımdır, bu da başka bir
değişimi beraberinde getirmiştir.
Eskiden,
televizyonlarda çocuklarımızı çıkarırlar
Bunların tedavisi için şu kadar yardıma ihtiyacımız
var. diye haberler olurdu, Türk filmlerinde sahneler olurdu. Allaha
şükürler olsun, artık, böyle haberler de yok, böyle sahneler de yok.
Zira devlet, hasta olanın imdadında, yanı başında,
bütün imkânlarıyla şefkat elini onlara bugün uzatıyor, bugün
onlara sahip çıkıyor. Bu noktada, Türkiye'nin hiçbir yerinde,
sağlıktan yararlanamayan tek bir insanımız dahi
kalmamış durumda. Böylesine kapsamlı, böylesine büyük bir
adım, bu değişim projeleri içerisinde atıldı.
Bir başka
husus, yine sağlıkla alakalı. Memur hastalandığı
zaman veya başka birisi hastalandığında sevk zinciri
vardı. Sevk edenin tıpla ilgili bir birikimi yok, o izin verirse, o sevk
zinciriyle gidip muayene olabiliyordu ama vermezse, başka tür
sıkıntılara yol açıyordu. Şimdi, sevk zincirleri de
artık tarihe kavuştu. İnsanlarımız nüfus
cüzdanıyla gittiği zaman, kendilerine bütün kapıların
açıldığını görüyor, amirlerin sevk zinciri olmadan,
derdinin dermanını aradığında, ona cevap veren bir
mekanizma da ne yapıldı? Hayata geçirildi, bir başka adım
da burada, sağlıkta atılmış oldu.
Yine, ilaç
fiyatlarında çok büyük rakamlar vardı. Hatırlarsanız, her
eczaneye gittiğinizde, aldığınız ilacın üzerinde
üst üste yapıştırılmış fiyat etiketlerini
görürdünüz, âdeta bir ilacın kutusu kadar da onun üzerinde fiyat etiketi
vardı. Her gün zam, her gün zam, her gün zam, ilaç fiyatları
alıp başını gitmiş, insanlarımız tedavi için
gittiği zaman, o ilaçlardan hangisi zaruriyse onu soruyor eczacıdan,
bir kısmını alıyor, bir kısmını
alamıyordu. Şimdi fiyatlar konusunda da büyük bir değişim
ortaya kondu ve ilaç fiyatları büyük oranlarda ucuzlatılarak ve bu
noktada SGKnın kapsamı da genişletilmek suretiyle milletimizin
bütün ihtiyaçlarını karşılayabilir hâle getirdik, bu
anlamda da başka bir değişim, başka bir dönüşüm
yaşandı. Ben hatırlıyorum, 2003 yılında, benim
kendi ilimde, bir ilçemizde bir uzman hekim vardı, tayini
çıktığı zaman ilçe halkı yürüyüş yapmıştı,
Bir tane uzman hekim var, başka hekimimiz yok, onun da tayini
çıktı. diye yürüyüşe geçmişlerdi. Zira, hekim
ihtiyacımız da, uzman hekim ihtiyacımız da had
safhadaydı. Attığımız adımlarla,
aldığımız tedbirlerle bu süre içerisinde hekim
sayılarımızı da, uzman sayılarımızı da
artıran çalışmalar yaptık. Şu anda Türkiyenin her
yerinde uzman hekimlerimiz bulunmakta, olmayan yerlerin sayısı ise
çok çok az bir noktaya gelmiştir.
Ayrıca, bir
başka adım da Aile Hekimliği Projesini hayata geçirmek suretiyle
attık, tarihî bir adımdır. Yıllar yılı ülkemizde
aile hekimliği projesini hayata geçirmek konuşuldu, değişik
gerekçelerle bu sürekli ertelenegeldi. Ancak hükûmetlerimizin
aldığı tedbirlerle, yaptığı
çalışmalarla aile hekimliği hayata geçti ve bugün her bir
insanımızın aile hekimi var ve onlarla irtibat kurulması ve
hastalığın her aşamasında takibatın doğru
bir şekilde yapılması, doğru tedavinin uygulanması
bakımından da çok önemli bir başarı ortaya konuldu. Bu
sistem oturdukça bundan insanlarımızın istifadesi,
sağlık politikalarımızın başarısı
açısından daha iyi sonuçlar ortaya çıkacağına yürekten
inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yeni milletvekili seçildiğim dönemde hemşehrilerim
bana geldiler. Bizim BAĞ-KURda alacağımız var, bunu
ödeyin. Ne alacağı? diye sorduğumda, Tedavi olmuş
serbest meslek sahibi kardeşim sağlık giderini kendi cebinden
ödemiş, makbuzunu almış, BAĞ-KURa müracaat etmiş,
parasını istiyor. BAĞ-KUR bu parayı bazen altı ay,
bazen daha fazla bekletiyor ve tamamını da gerisin geriye ödemiyor. Peki,
siz, BAĞ-KURlu olarak prim ödüyor musunuz? Ödüyoruz. Peki, neden bu
para sizden alınıyor? Memurdan alınmıyor da benim
BAĞ-KURlu kardeşimden niye alınıyor? Maalesef, memur
olunca bir kuruş para yok ama BAĞ-KURlu olduğunuz zaman bütün
masraflarını bizim vatandaşımız cebinden ödeyiveriyor,
daha sonra devletten almak için de siyasilerin kapısında kuyruğa
giriyordu.
Bir başka manzara
da SSK çalışanlarıyla ilgili. SSKyla sözleşmeli hastaneler
vardı, bir de sözleşmesi olmayanlar vardı. Sözleşmeli
hastane var ise o zaman o hastanede yapılan tedavi giderlerini SSK ödüyordu
eskiden. Ama eğer sözleşmesi yoksa -eşiniz doğum yaptı
veya bir tedavi oldunuz- onunla ilgili BAĞ-KURlu gibi SSKlı
kardeşim de parasını ödüyor, makbuzlarını alıyor
ama parayı devletten geri almak için bu da yetmiyor. Ne lazım biliyor musunuz? Bir de
SSKyı dava etmeniz gerekiyor. Mahkemeye gideceksiniz, davayı
kazanacaksınız, Yargıtay aşaması geçecek ve hüküm
kesinleşecek, sonra icraya koyup alacaksınız. Böyle bir
saçmalık olur mu? Biz bir yandan diyoruz ki: Bütün
vatandaşlarımız eşittir -Anayasa öyle diyor- bir yandan
hukuk devleti diyoruz ama öte yandan tarih kitaplarında olan kast
sistemini getirip fiilen uygulamada devam ettiriyoruz. Bunun da tarihe
havalesini son on yıllık döneminde AK PARTİ
iktidarlarının ortaya koyduğu politikalar
sağlamıştır. Şimdi biz bütün bu yapıları
birleştirdik. Bugün SGKya kayıtlı olan bütün
insanlarımız, sağlık güvencesine kayıtlı olan
bütün insanlarımız, ister serbest meslek sahibi olsun ister herhangi
bir yerde işçi olsun, sıfatı ne olursa olsun aynı biçimde
sağlık hizmetlerinden istifade ediyor, serbest meslek sahibi kardeşim
cebinden para ödemiyor, SSKlı kardeşim devleti mahkemeye vermek
zorunda değil, parasını ödemeden bundan istifade edebilir
noktaya getirdik. Bu da önemli bir adım, tarihî bir adım,
sağlık alanındaki büyük dönüşümün önemli
aşamalarından bir tanesi. Tabii, bu yapılırken
Eczanelerle ilgili
demin sözlerimin başında ifade ettim. Şimdi, bir kısım
insanlarınıza siz eczanelerin kapılarını
açıyorsunuz. Memursanız bütün kapılar size açık. E,
BAĞ-KURlu cebinden verip ilacını alıyor ama
SSKlıysanız eczanelerin kapısı size kapalı, SSK
hastanelerinin depolarının kapısı açık. Depoda ne
kadar ilaç varsa o kadar tedavi, depoda ne kadar sağlık malzemesi
varsa o kadar tedavi. Olur mu? Bu da insan, bu da insan; bu da bu ülkenin
kalkınması için emek veriyor, öbürü de emek veriyor. Ama yıllar
yılı bu ülkenin bazı insanlarına bütün eczanelerin
kapısı açıldı, bazılarına SSK hastanelerinin
depolarının kapısı açıldı ve bu eşitsizliği
pek çok hükûmet geldi, gördü ama bunu değiştirmedi.
Yaptığımız çalışmalarla bu da tarihe havale oldu.
Artık bunu yeni nesil bilmiyor, böyle bir uygulama da Türkiyede
kalmadı. Eşit bir şekilde insanlarımızın
sağlık hizmetlerinden yararlanmaları, nerede olurlarsa olsunlar
sağlık hizmetlerine kolay erişebilmeleri için tarihî
adımlar atıldı.
Köylere ambulans gitmezdi, köylü
ambulansı bilmezdi zira, ambulans sadece şehir merkezlerine giderdi,
oradan hastaları alır getirirdi, köylünün ambulans talebi de
olmazdı dolayısıyla çok nadir taksi tutarak, minibüs tutarak
giderdi. Tabii, karda kışta veya deniz olan yerlerde ambulans bulmak
da ayrı bir sıkıntı. Bizim orada, yurt
dışında çok insanımız var, birisi
hastalanmıştı -lise yıllarımdan hatırlarım-
o Almanyadan gelen bir uçakla Almanyaya götürülmüştü de insanlar iç
geçire geçire İşte devlet böyle insanına sahip çıkar.
Bizimkine bakın, elin Almanına bakın. diye değerlendirme
yapmıştı. Ama, şimdi, geldiğimiz noktada, Allaha
şükür, bugün Türkiyemizin hem helikopter ambulansları var hem uçak
ambulansları var hem deniz ambulansları var hem paletli ambulanslar
var ve Türkiye'nin ulaşılamayan bir yeri yok, her tarafına,
Allahın izniyle, ulaşan bir güce, bir kudrete, bir imkâna sahip oldu
ve insanlarımız sağlık hizmetlerinden bu vesileyle daha iyi
bir şekilde istifade etmenin yollarını buldu.
Özel hastanelere imkânlar verdik.
Eskiden özel hastaneler sadece zenginlerin gidebileceği yerlerdi ve her
yerde de yoktu ama geldiğimiz noktada Türkiyemizin pek çok ilinde birden
fazla özel hastane bulunurken özel hastanesi olmayan yerimiz de neredeyse kalmamış
gibi, pek çok ilçelerimizde de bu anlamda hastaneler oluştu. Tabii,
sıkıntıları yok mu, uygulamada problemleri yok mu? Var.
Eksikleri yok mu? Var. Çünkü yeni bir sistem oturtuyorsunuz, bunun
eksiklikleri, aksaklıkları olacaktır, önemli olan bunları
ortadan kaldırıcı iradeye sahip olmak, onu da koyarak sistemi
daha ileri götürmek için çalışabilmektir. Hükûmetimiz, bu noktada
özel hastanelerle ilgili sistemin daha sağlıklı
işleyebilmesi, daha iyi olabilmesi için tedbirler almaya, adımlar
atmaya, aldığı kararları da kararlılıkla
uygulamaya devam etmektedir. Bugün, ülkemizin pek çok yerinde
insanlarımıza bu anlamda da sağlıktan istifade edebilme
imkânını getirdik. Şimdi, şehir hastaneleri projesi devam
ediyor. Geçen haftalarda yüce Meclisimizin çıkardığı
kanunla bu konulardaki engeller de aşıldı, Türkiyemizin önemli
merkezlerinde şehir hastanelerini hayata geçireceğiz ve
insanlarımız daha iyi bir noktaya gelecek.
Türkiyenin her
yerindeki hastaneleri dönüştüren adımlar atıyoruz, yeni
hastaneler inşa ediyoruz. Tek kişilik odası, WCsi, lavabosu,
refakatçi odası olan hastanelerle bütün Türkiyenin illerini, ilçelerini
donatacak adımları atıyoruz. Teknolojik donanımlarla
hastanelerimizi donattık, donatmaya da devam edeceğiz. Bütün bu
işleri biz, hekimlerimizle beraber, sağlık
çalışanlarımızla beraber yaptık. Bütün bu
değişim projelerinin bir tarafında Hükûmetin iradesi,
imzası varsa öbür tarafında da hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın imzası vardır diyor,
onları tekrar tebrik ediyor, teşekkür ediyor, Tıp
Bayramının hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi,
gruplar adına ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili.
Sayın
Işık, buyurun.
Süreniz on dakika.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Bugün 14 Mart Tıp Bayramı.
Öncelikle, meslektaşlarımın Tıp Bayramını
kutluyorum.
Tabii, biraz önce
Sayın Bakan burada konuşurken yine her zamanki gibi
sağlıkta dönüşümün neler getireceğini değil, reklam
kısmını anlattı. Ama, mutfakta neler var, onlardan hiç
bahsetmedi.
İlk
başta ilaç ödemelerinden bahsedeyim. Evet, SSK hastaneleri varken
SSKnın eczanelerinde hangi ilaçlar varsa o ilaçlar veriliyordu ama hiç
değilse ilaçlarını alıyordu. Şu anda meslektaş
olan arkadaşlar da herkes de biliyor bu işi. En ucuz ilaç hangisiyse
o yazılıyor, o ilacın da ödenmeyeni veya olmayanı,
piyasadan kalkmış olanları hangisiyse o yazılıyor.
Onları da hasta eğer alacaksa farkını ödeyerek alıyor,
değişen hiçbir şey yok.
SSK hastanelerine
gelince: SSK hastaneleri kapandı, güzel de oldu, o kuyruklar gitti ama
şu anda, kamu-özel ortaklığıyla yapılacak şehir
hastanelerinden Sayın Bakanımız bahsetti. SSK hastanelerine ne
diyorlardı? Çok yığılma var, dolayısıyla,
yığılmadan dolayı, hastalar buraya gidip kuyrukta bekliyor,
biz bunu kaldırdık. Şimdi ne yapıyorsunuz? Şimdi de
yaptığınız aynı. Eskiden hiç değilse
şehirlerde bir iki tane SSK hastanesi vardı, hastalar gidiyordu.
Şimdi belli bir bölgeye topluyorsunuz,
Tabii, 14 Mart
Tıp Bayramının ne özelliği var? Burada tıp
öğrencileri, hekim arkadaşlarım, diğer sağlık
çalışanları bir araya geliyorlar, dertlerini, özlemlerini
anlatıyorlar, Bunları çözelim. diyorlar, bunu umut ediyorlar.
Tıp Bayramı olduğu için de iktidar yetkilileri Tamam,
çözeceğiz, size destek olacağız. diyorlar ama o Tıp
Bayramı o gün unutulup gidiyor, ikinci gün yine şiddete maruz
kalıyorlar, yine baskıya maruz kalıyorlar, yine her türlü
hakarete maruz kalıyorlar ve bununla ilgili de hiçbir çözüm
alınmıyor.
Yaklaşık
dört beş ay önce arkadaşımız Ersan Arslan rahmetli
olduğu zaman, buraya şiddet konusu geldiği zaman karşı
çıkmıştınız daha önce, arkadaşımız
öldürüldükten sonra, katledildikten sonra burada yine kabul ettiniz. Hâlen bir
sonuç alınamadı, bir çözüm alınamadı. Öyle bir çözüm
alıyorsunuz ki, bir de kamu spotu olarak televizyonlarda gösteriyorsunuz,
doktor arkadaş orada telefonu çevirecek, güvenlikçi koşacak gelecek,
arkadaşımızı kurtaracak.
Tabii, kamu
spotu demişken, yine televizyonda dönmeye başladı, bunun
altında özele sevkler yatıyor aslında. Ne var orada?
Hemşire hanım, doktor beyi arıyor Doktor bey, Mehmet Bey saat
dokuzu çeyrek geçe gelecek, siz de muayene edeceksiniz. Siz de diyorsunuz ki:
Tamam, gelsin. Doktor geliyor, Mehmet Bey, hoş geldiniz, buyurun.
Nerede var böyle bir şey? Türkiyede böyle bir şey yok. Türkiyede
sabah saat yedide yine gidiyor hastalar, yine bekliyor. Ben size rakam vereyim.
Erzincanda, geçen hafta gittiğimde 4.774 hasta vardı saat bir
itibarıyla, 4.500 hasta da diğer hastanede. Bu hastalara hangi
arkadaşım baksın? Çocuk doktoru arkadaşım, orada
gelmiş İstifa edeceğim. diye tutturuyor. Sebebini sordum,
300üncü hastaya baktım, şu anda 150 hasta geride bekliyor. diyor.
Bu sistemle mi sağlıktaki sorunları çözdünüz?
Tabii, on
yıldır sağlıkta dönüşümü yaparken her şeyi
hekimlere bağladınız. Yapamadığınız kötü
şeylerin hepsinin sorumlusu hekim oldu, yaptığınız iyi
şeylerin tek sorumlusu siz oldunuz. Hiçbir zaman için hekime gerekli değeri
vermediniz. Bunu biz bütün uygulamalarda gördük. Sayın Sağlık
Bakanımız olsun -eski Sağlık Bakanımız tabii-
Başbakanımız olsun, hekimlerle ilgili her zaman için gerekli
olan baskıyı yaptırdı ve Sizi orada rehin tutacak hekime
ben ne yapacağım
dedi. Bunun arkasından, Rehin kalktı.
diyorsunuz, kalkan rehinlerde haciz geliyor bundan sonra. Artık bundan
sonra, tamam, hastalar belki orada bekletilmiyor ama hacizler gelip ödemesi
yaptırılıyor.
Tabii burada
yaptığınız şey -her zaman dediğim gibi-
sağlık çalışanlarını, özellikle hekimleri
kullanarak seçmene selam gönderip orada memnuniyeti artırmak. Tabii
memnuniyet demişken
Hasta memnuniyeti 2002de yüzde 35ti, şu anda
yüzde 70lerde. diyorsunuz. Doğru. Kim? İşte, gidip rahat
ulaşan hastaların memnun olması. Ama 2002de bir hasta senede 2
sefer doktora giderken şu anda 8,5 sefer gidiyor. Siz bunu çok övünç
meselesi olarak anlatıyorsunuz. Bir insan niye fazla gider?
Sağlıklı bir insanın hastane hastane -doktor
arkadaşlarıma burada soruyorum özellikle- dolaşmasına ne
gerek var? Çünkü getirdiğiniz sistemle hem doktor arkadaşlarım
bunaldı hem orada tedavi yapamıyorlar, dolayısıyla da
başka yerlere sevk ediyorlar. Sürekli sevk zinciriyle birlikte hastaların
gitmesi artıyor. Artı, aile hekimliği getirdiniz, güzel bir
uygulama diyelim. Aile hekimliği geldikten sonra aile hekimlerini ne
yaptınız? Köle yaptınız kendinize. Aile hekimlerini
itibarsızlaştırdınız. Aile hekimlerine sevk zinciri
getirecektiniz. Bir gün getirdiniz, Bayburt ayaklandı, hemen vazgeçtiniz.
Niye o zaman getirmediniz zinciri? Bugün, hastanelere, özellikle acillere
500-1.000-1.500 hasta başvuruyor, hastanesine göre değişiyor.
Orada kalp krizi hastasını atladığı zaman
kalkıyorsunuz, hepiniz birden üzerimize geliyorsunuz ki Doktor
atladı, doktor beceremedi. 500 hasta bakan bir insanın orada, acilde
kalp krizi geçireni atlamasından daha doğal bir şey olabilir mi?
Bunları hiç görmeden, ama oy uğruna, vatandaşın orada
ızdırap çekmesi uğruna sevk zinciri getirmiyorsunuz. Madem aile
hekimi getirdiniz, aile hekimine sevk zincirini getirin de göreyim. Aile hekimi
orada gerçekten tedavi edeceği hastalara baksın, diğer
hastaların da sevkini yapsın, hastalar oraya rahat bir şekilde
ulaşsınlar. Ama yok, sizin kafanızda olan şey Hastalar her
tarafa gidebilir. diyorsunuz, Gittikleri zaman da nasıl olsa bizden
memnun olacaklar... Tabii, hasta gidiyor, orada biraz ızdırap
çekiyor, bayağı da sıkıntı çekiyor aslında ama,
dışarı çıktığı zaman, o eczaneye
geldiği zaman eczanede ilacını da rahat alıyor, eskideki o
sıkıntıları belki unutuyor, oradan memnun olarak gidiyor.
Kemahta bir eczaneyi dolaşıyorum, eczaneye gittim. Eczanede
arkadaşımızın biri, beni görmedi, ben geçtim oturdum, bas
bas bağırıyor, bayağı da bağırıyor, bir
şeyler de söylüyor. Ben arkasına geçtim sessizce oturdum. Eczacı
dedi ki: CHPnin milletvekili geldi. Hasta -hastamız aynı zamanda
bir yerde, bir köyümüzde imamlık yapıyor- döndü: Ben, bu Hükûmetten
memnunum. Biraz önce orada bas bas bağıran insan döndüğü zaman
bunu söylüyor çünkü aynı zamanda bunun sonu korku toplumu da
yarattınız.
Şimdi, hasta
memnuniyetini biraz önce söyledim. Tabii, performans sistemiyle birlikte siz,
hekim arkadaşlarımı -özellikle hekim arkadaşlarıma
söylüyorum- köle yaptınız. Meslektaşlarımız köle oldu,
meslektaşlarımıza bir sürü gereksiz işlem
yaptırıyorsunuz. Neymiş efendim? Her şeyi farklı
farklı ödüyorum. Niye paket programı yapmıyorsunuz? Bir doktor
şu anda birinci basamakta baktığı zaman dâhiliye hekimine
verdiğiniz para belli. ikinci basamakta verdiğiniz para belli ve
bundan döner sermaye almasını istetiyorsunuz. Onun yanına
getirip ek ödemeler koyuyorsunuz, gereksiz yere bir sürü tahlil istiyorsunuz,
sonra da kalkıyorsunuz Hekim paragöz, hekimler bıçak parası
için her şeyi yapar. diye bir sürü karalama yapıyorsunuz. Bunlar
sizin Hükûmetiniz döneminde özellikle tepe yaptı.
Tabii, şu da
var, ben daha önceden söylemiştim. Bizim tek
şansızlığımız hekimler olarak, bizim
başımıza gelen hekim bakanlar her zaman hekim düşmanı
oldular. Hekimleri koruyacakları yerde her zaman hekimlere nasıl
baskı yaparız, nasıl hekimleri kendimize kullanırız
diye uğraştılar. Ondan sonra da sağlıkta gelinen nokta
bu oldu.
Tabii,
sağlık harcamalarına bakıyoruz. Sağlık
harcamalarında müthiş bir artış var ama bunların halk
sağlığına dönen ancak yüzde 5i, hekime dönen yüzde 5i.
Diğer para nereye gidiyor? Özel
hastanelere ve özel şeylere.
Tabii, özel
hastaneler demişken çok başarılı sonuçlar
aldığınızı söylüyorsunuz. Tabii, bu kamu -özel
ortaklığının oluşmasıyla, Sayın
Bakanımın çok övündüğü kamu- özel ortaklığı
sonunda özelleşme. Bunu herkes biliyor ve bütün dünya bundan
vazgeçmişken ısrarla ve Danıştayın bozmasına
rağmen, Başbakanımızın da bağırmasıyla
yeni yasayla getirdiniz, tamamen özelleştireceksiniz.
Bugün gazetelerde
çıkan şeyleri okuyoruz ve meslektaşlarımızla
görüştüğümüz zaman da dinliyoruz. Özellikle
taşeronlaştırdığınız sağlık
alanlarında, MRda olsun, tomografi çalışmasında olsun,
laboratuvar çalışmalarından tutun, ne kadar yanlış
sonuçlar alındığını biz görüyoruz ve
arkadaşlarımız MR çekerken, tomografi çekerken
kalitesizliğinden dolayı gerçek görüntüyü
alamadıklarını söylüyorlar. Bunu biz gezdiğimiz zaman
söylüyoruz, basına da düştü. Bundan dolayı da hastada gecikme
oluyor, dolayısıyla da kanser gibi hastaların ölümüne kadar
gidecek sonuçlara kendini getiriyor.
Bu
konuda konuşmuşken tabii, meslektaşlarımı bugün, büyük
ihtimalle toplantılarla yine aynı şekilde
kandıracaksınız. Bu kadar net söylüyorum. Ama bugün, tam günü
yumuşatmakla ilgili bir adım atacağınızı söylüyorsunuz.
Tam günü yumuşatmadan önce performans sistemini kaldırmanız
lazım, arkadaşlarımı orada köle gibi
çalıştırmaktan vazgeçmeniz lazım. Tabii, bizim bu
söylediklerimiz size şöyle geliyor: Bunlar konuşsunlar,
konuşsunlar dursunlar, biz bildiğimizi yaparız. Bu vatandaş
memnun mu? Memnun. Bize oy verecek mi? Verecek. Dolayısıyla da hiç
önemli değil. 126 bin doktor, 650 bin sağlık
çalışanı ne olacak?
Sayın
Bakanım, bir de Erzurumdan örnek vereyim: Erzincanda bugün sayenizde
hastanelerimiz yüzde 114 dolulukla çalışıyor. Bu ne demek?
Hastaneleri kapata kapata gelinen nokta demek ama Erzuruma gelince özel bir
iltiması geçiyorsunuz, şu anda yine bin yataklı hastane
yaptırıyorsunuz ama Erzincana gelince hiçbir yerde bir şey
yapılmıyor. Sağlıkta dönüşüm işte bu. Belli
noktalara toplayacaksınız, belli noktalarda topladıktan sonra
oradaki hastaneleri özelleştireceksiniz, diğer tarafta ne
yapılırsa yapılsın.
Sizden
tek ricam var, özellikle doktor arkadaşlarımdan rica ediyorum: Bu
kamu-özel ortaklığından vazgeçmemiz lazım.
Atadığınız CEOlarla, hastane kalitesiyle,
kapatacağınız hastanelerle, sözleşmeli hâle
getireceğiniz doktorları köle gibi çalıştırmadan
vazgeçmemiz lazım ve en önemlisi de performans sisteminden vazgeçip
Gerçekten bugün birisi burada çıksın desin ki: Biz size gerçek
hediye veriyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum, hekim arkadaşlarımın tekrar Tıp
Bayramını kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Şimdi
gruplar adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz.
Sayın
Öz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı
münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
İnsanlarımızın
sağlığı için her türlü samimi fedakârlığı
gösteren, nitelikli yaşamalarını kendisine ilke edinen, en zor
şartlarda bile mücadelesinden yılmayan, dünyanın en saygın
ve en meşakkatli mesleğini icra eden tüm doktorların ve
sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyor, ölenlere Allahtan rahmet diliyorum. Emekli
meslektaşlarımıza sağlık ve huzur dilerken
sağlık çalışanlarının hak ettiği imkânlara
ulaşması için Parlamentodaki meslektaşlarımızı da
birlikte mücadeleye davet ediyor, onların da bayramını
kutluyorum.
Şimdi, son on
yıl içerisinde Sağlıkta Dönüşüm Projesinden,
programından bahsedildi. Tabii ki bu, Parlamentoda artık bir
alışkanlık hâline geldi. Eğer sağlık konusu
konuşulacaksa ilgili Bakan burada bir gerekçeyle bulunmaz.
Vatandaşın önemli sorunu olan 2/B Yasası konuşulacakken
Orman Bakanı burada bulunmaz. Onlar da diğerleri de elbette ki
saygın bakanlar ve yürütmenin değerli insanlarıdır, onlar
buralarda bulunur ama bu aynı zamanda güne ve konuya ne kadar önem
vermiş olduğunuzun da bir işaretidir.
14 Mart Tıp
Bayramı münasebetiyle burada aslında Sağlıkta Dönüşüm
Programının getirdiklerini konuşmanın yerine
Sağlıkta Dönüşüm Programından, özellikle hekimlerin özel
günü olan bu günde onlara neler verdiğiniz, onlara neleri
kaybettirdiğiniz, onların toplum içerisindeki
saygınlığını nasıl yok ettiğiniz ve
onları kazandırma adına birlikte neler yapabileceğimizi
müşahede etmek durumundayız.
En baştan,
hiçbir grubun, Parlamentoda grubu bulunan hiçbir siyasi partinin
karşı olmadığı Tam Gün Yasasını
getirdiğinizde bununla alakalı, özellikle esnek bazı
alanların getirilmesi gerektiğini iddia ettiğimizde sanki bizi
Tam Gün Yasasına karşıymış gibi suçlamaktan hiç vazgeçmediniz.
Oysa, gerçekten Türkiyede Tam Gün Yasası, beraberinde, özellikle
üniversitelerde tıp fakültesinde yetişen doktorların
eğitimi noktasında ciddi manada sorunları
karşımıza çıkarmıştır.
Özel hastanelerden
bahsetti Sayın Bakan. Şimdi, Sayın Bakanım, özel
hastaneleri açtığınız doğrudur,
sayılarını artırmış olduğunuz doğrudur
ama üniversitede, gerçekten, öğretim görevlilerine veya profesörlere
muhtaç olacak olan insanlar özel hastanelere gittiği zaman en basit bir
ameliyat için bile tüm imkânlarını ortaya koysalar, ailelerinin
gelirlerini toplasalar o kadar paraya ulaşıp o ameliyatları
yaptıramayacaklarından lütfen haberdar olunuz.
Daha iki gün önce
bir kalça ameliyatıyla alakalı arayan bir vatandaş, hekimin
kendisinden 20 bin TL -20 milyar- istediğini ifade ediyor. Vatandaş
bu parayı nereden bulacak? Bunun cevabını oturup, hep beraber
düşünüp birlikte bulmak mecburiyetindeyiz.
Tabii ki
sağlıkta, özellikle ilaca erişmede bir kolaylık
olduğunu, sigortaların, sigorta hastanelerinin yeni durumunu övünçle
ifade ediyorsunuz, doğrudur. Bir dönüşüm olmuş, bir
iyileşme yaşanmıştır. Bunu bizler inkâr etmiyoruz.
Yapılan her türlü iyi şeyin yanında olduğumuzu ve
onları da takdirle karşıladığımızı
huzurunuzda her zaman ifade ediyoruz. Ancak sağlıkta dönüşümle
beraber vatandaşa binen yükün, reçetedeki ilaç kalemi sayısına
gelene kadar, katılım paylarına kadar, jenerik ilaçlara kadar,
birtakım farklı maliyetlerin de üst üste ilave olduğu
gerçeğini hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerektiğine
inanıyoruz.
Tabii ki
sağlıkta önemli sıkıntılarımızdan bir tanesi
de özellikle sağlıktaki, sağlık
çalışanlarının, hekimlerin ciddi derecede kendilerine
mağduriyet olarak ifade ettikleri bir alan da, üzülerek ifade ediyorum ki,
kurmuş olduğunuz sarı sendikalar vasıtasıyla
kadrolaşma olmuştur. Lütfen bu gerçeği Türkiye kamuoyundan
gizlemeye, milleti kandırmaya çalışmayın. Bunu
yaptınız, bunu doğru olarak da yapmadınız. Liyakate
Görevde
yükselme sınavları olmuş olmasına rağmen, son
çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle sağlıkta, hiç
olmaması gereken bir alanda, ciddi manada kadrolaşma
yaptığınızı yüce Türk milleti gayet iyi bilmektedir.
Sağlıkta
şiddet hepimizin önemli sorunlarından bir tanesi. Sadece
sağlık alanında değil, Türkiyede çalışılan
her alanda şiddet olmakla beraber, özellikle kamu kesimi içerisinde,
diğer alanlardan farklı, 16 kat daha yüksek olarak sağlık
çalışanlarına şiddet uygulandığını
hepimiz biliyoruz. Bu vesileyle, geçen yıl 17 Nisanda kaybetmiş
olduğumuz Doktor Ersin Arslan kardeşimizi de huzurlarınızda
rahmetle anmayı bir borç biliyorum.
Şiddetin
gelmiş olduğu noktada, geçen yıl 14 Mart Tıp Bayramı
münasebetiyle yine bu Parlamentoda verilmiş önergeye Adalet ve
Kalkınma Partisinin milletvekilleri vasıtasıyla Gerek yok böyle
bir araştırmaya. denilmiş olmasına rağmen, maalesef,
bu ölüm olayı meydana geldikten sonra bir komisyon kurduk. Komisyon
Gaziantepte başladı bu çalışmalarına ve
çalışmalarını tamamladı. Özellikle 14 Marta
yetiştirmek üzere tüm Meclis araştırmasında bulunan
arkadaşlarımızla beraber hukuki birtakım tasarıyı
gündeme getirmeyi planlamıştık ama sanırım henüz
yetişmedi ama inşallah o da gelir ve onların lehine de bir
düzenleme yapılır.
Tabii ki döner
sermaye gelirlerinin hekimler ve sağlık çalışanları
arasında paylaştırılması sağlık
çalışanları arasındaki önemli sorunlardan bir tanesidir.
Özellikle memleketimizin ücra köşelerine hekim bulmakta
zorlandığımızı net bir şekilde ifade etmemize
rağmen, maalesef, ilçelerde çalışan aynı branştaki
hekimler, merkezde çalışanlara göre daha az döner sermaye geliri
almaktadır. Dolayısıyla, buralara hekim göndermekte zorlanan
Bakanlık buna mutlaka bir çözüm bulmalıdır. Döner sermaye
dağıtımı, döner sermayenin adil bir şekilde
paylaşımı mutlak suretle yeniden gözden geçirilmelidir.
Özellikle kamu hastaneler birliğinden sonra genel sekreterlere döner
sermaye dağıtımı konusunda da kafasına göre -tabirimi
mazur görün- yetki verilmesi son derece yanlış bir uygulamadır.
Bir göğüs ve kalp damar cerrahı arkadaşımız yoldan
geçen birisini illaki bıçaklatarak kendisine hasta bulmak zorunda
mıdır? Bir genel cerraha günde kaç tane hasta geleceği bellidir
ama bazı özellikli, hayat kurtaran branşlara bu kadar oranda hasta
gelmeyebilir. Onun için, bu branştaki arkadaşlarımızın
da en azından ortalama bir gelirden döner sermayeyi mutlaka almak gibi bir
mecburiyeti vardır.
Bir de hekimlerin
65 yaşını doldurduktan sonra bir an önce emekliliğe sevk
edilmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bu, kanuni
bir zorunluluk. Ancak şunu unutmamamız gerekir ki, her dönem ifade edildiği
gibi, özellikle Türkiyede hekime olan ihtiyacın hâlâ belli oranda devam
etmesi münasebetiyle, kanun hükmünde kararnameyi de getirmişken,
sözleşmeli çalışmaların da önünü açmışken, en
azından özellikli ve ihtiyaç duyulan hekimlerin mutlak suretle sözleşmeli
statüde çalışmalarının önünü açmak gibi bir yasal
düzenlemeyi yapmak da belki emekliliği gelen
meslektaşlarımıza bugünün anısına verebileceğimiz
en önemli hediyelerden biri olur diye
düşünüyorum.
Yine, kanun
hükmünde kararnameyle sağlık bünyesinde çalışan,
araştırmacı olarak atamış olduğunuz
sağlık müdürleri, müdür yardımcıları, hastane müdür ve
müdür yardımcılarına, diğer bakanlıklara mensup
onların araştırmacı kadrosuna atananlardan farklı bir
uygulama yapıyorsunuz. Oradaki
arkadaşlarımız, özlük haklarından mağdur olmadan
araştırmacı olarak devam ederken Sağlık Bakanlığı bünyesindeki bu
değerli çalışanlar, özellikle Sağlıkta Dönüşüm
Programınıza ciddi manada destek vermiş ve bu zorluğu
onlarla beraber başarmış olan bir iktidar olarak onları işi
bittikten sonra âdeta Artık sizinle işimiz bitti. der gibi bir
kenara atıp özlük haklarından mağdur etmeniz onlara
karşı yapmış olduğunuz önemli adaletsizliklerden bir
tanesidir.
Son olarak
şunu ifade etmek istiyorum ki, Sayın Bakan da her ne kadar bir hekim
olmasa da, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle yapmış
olduğu konuşmasında, hekimlerin gerçekten çok özveriyle bu
mesleği icra ettiklerini, zaman mefhumuna muhatap
olmadıklarını, kapılarının ne zaman
çalınacağını bile bilmediklerini doğru bir
şekilde ifade ettiler; kendilerine bu manada teşekkür ediyorum ama
gelin bunun sözde kalmaması adına, bazı meslek gruplarına
yaptığımız gibi başta hekimler olmak üzere tüm
sağlık çalışanlarına da yıpranma payı
verelim. Yani, özellikle Parlamentoda bulunan hekim arkadaşlarımızın
bu konuda ciddi manada destek olması gerektiğine inanıyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyor, tüm sağlık
çalışanlarının Tıp Bayramını yeniden
kutluyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öz, teşekkür ediyorum.
Üçüncü
konuşmacımız Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Sayın
Baluken, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı
vesilesiyle Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
geçmeden önce, ben de tüm hekim arkadaşlarımızın, tüm
meslektaşlarımızın ve tüm sağlık
çalışanlarının, sağlık emekçilerinin 14 Mart
Tıp Bayramını kutluyorum. Hak ettikleri onurlu bir
yaşamı idame ettirebilecekleri, meslek gelişimlerinin
gereğini yerine getirebilecekleri, sağlıkla ilgili problemlerin
çözüldüğü ve 14 Martların gerçekten bir bayram havasıyla, bir
bayram coşkusuyla kutlandığı günler temenni ediyorum.
Buradan,
değerli arkadaşlarımız, değerli konuşmacılar
pek çok sorunu dile getirdiler. Aslında, bu kürsüde bizler de
sağlıkla ilgili yaşanan sorunları defalarca dile getirdik.
Yine, bu kürsü dışında, gerek alanlarda gerek sivil toplum
örgütleriyle, meslek örgütleriyle, sendikalarla birlikte yapmış
olduğumuz çalışmaların tamamında, sağlıkta
yaşanan problemleri, aslında, özetleyecek şekilde defalarca
sizlerle paylaştık. Biz sağlıkta yaşanan bütün bu
sorunları tek bir cümleye sığdırdık.
Özellikle AK
PARTİ Hükûmeti döneminde yoğun bir şekilde, ısrarlı
bir şekilde hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Projesinin
-öncesi var ama- özellikle AK PARTİ Hükûmeti döneminde pervasızca
sürdürülen ve sermayeyi, piyasa mantığını esas alan
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin bugünkü sorunların temelini
oluşturduğunu defalarca dile getirdik. Bugün de aynı şeyi
dile getiriyoruz. Bununla ilgili çözüm önerilerimizi de sunacağız.
Ancak birkaç
hususu ben, hekimlik mesleğiyle veya sağlık
çalışanlarının çalışma koşullarıyla ve
pratik hayatta karşılaştıkları zorluklarla ilgili,
dile getirmek istiyorum. Aslında tarihin kaydettiği en eski ve en
kutsal meslek insan iyileştirme sanatıyla ilgili olan tıp
mesleğidir. Bütün mesleklere baktığımız zaman, her
mesleğin bir saygınlığı vardır, bir
özgünlüğü vardır, insanlığa katmış olduğu
değerler vardır. Ancak her mesleğin farklı şekilde
sömürülmesiyle ilgili insanlığın başına getirmiş
olduğu belalar ve felaketler vardır. Ancak tıp bilimi için,
tıp mesleği için, sağlık çalışanları için
böylesi bir sömürü sisteminden, böylesi bir yanlış uygulayan istismar
sisteminden bahsetmemiz mümkün değildir.
İnsanlığın
var oluşundan bugüne kadar tıp mesleği insanı
iyileştirme, hastayı iyileştirme sanatı üzerinden sürekli
olarak insanlığın hizmetinde olmuştur. Bu hizmeti yerine
getirirken zaman kavramını tamamen bir kenara
bırakmıştır. Yirmi dört saatin tamamı mesleğin
gereğini yerine getirme açısından, hekimler ve sağlık
çalışanları açısından her daim uyanık
olunması gereken, her daim görevinin başında olma
sorumluluğunu uyanık tutması gereken bir noktadan ele
alınmıştır. Bunu yerine getirirken hekimler ve
sağlık çalışanları, diğer bütün mesleklerle
kıyasladığımız zaman, özveri konusunda,
fedakârlık konusunda, görünürdeki soğukkanlılık konusunda,
kendi içlerinde yaşamak zorunda kaldıkları gizli
duygusallıklar konusunda, yıpranmışlık konusunda ve
yorgunluk konusunda aslında diğer mesleklerin tamamından daha
fazla özveri ortaya koymaya mecbur kalmışlardır.
Bütün bu
özverileri, fedakârlıkları yaparken hekimler ve sağlık
çalışanları, ilhamını, mesleğinin gereğini
yerine getirmeyle ilgili enerjilerini ise şuradan
almışlardır: Gece yarısı ağrısını
dindirdiğiniz bir hastanın gözlerindeki ışıltı ya
da nefes darlığı çeken bir hastanın sağlıklı
bir nefes almasıyla ilgili dile getirdiği birkaç cümle sizin
mesleğinizi yerine getirme noktasında içine düşmüş
olduğunuz bütün sıkıntıları aşmada rehberlik etmiştir.
İşte
bugün aslında yaşadığımız en büyük sorun bizce
budur. Hekim-hasta ilişkisi üzerinde biz büyük bir travma
yaşıyoruz. Hekimlerin bütün bu kaotik duygular içerisinde,
sağlık sorunlarıyla ilgili sorunlarla boğuşma süreci
içerisinde kendilerini mesleğine bağımlı kılan,
mesleğine daha fazla tutunmasını sağlayan hastayla
arasındaki ilişkinin maalesef bugün dejenere olduğuna
inanıyoruz ve bunu yapan uygulamanın da bu, özellikle
sağlığı piyasaya açan, sağlığı
sermayeye, kâra açan, sağlığı bir rant hâline getiren
sistem olduğunu düşünüyoruz. Bakın, bunu nereden biliyoruz?
Sadece hekime yönelik, sağlık çalışanlarına yönelik
şiddet olaylarına baktığımız zaman bu
ilişkinin ne kadar zedelendiğini rahatlıkla görebiliriz.
Eğer bugün bir kadın hekime, bir gebe kadın hekime yönelik hasta
veya hasta yakınları tarafından şiddet uygulanıyorsa
orada biz hekim-hasta ilişkisinden hiçbir şeyi
bırakmamışız, bize devredilen mirası iyi
koruyamamışız anlamına gelir.
Bakın, bugün
bütün tıp fakültelerinde okunan Hipokrat Andının ilk özgün
hâlinden, metninden birkaç cümle okumak istiyorum. İnandığı
bütün değerler adına yapılan bu antta şöyle deniyor: Bu
andımı ve verdiğim sözü gücüm, kuvvetim yettiği kadar
yerine getireceğim. Bu sanatta hocamı babam gibi
tanıyacağım, rızkımı onunla
paylaşacağım, paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla
bölüşeceğim, öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına
bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın
öğreteceğim. Yani, burada meslektaşlar arasındaki
dayanışma, bakış açısı, meslektaşların
kendi ceplerini, kendi keselerini bile aynı gören, kendi
hocasını babasının yerine koyan bir
anlayışın maalesef bugün piyasa mantığı
içerisinde dejenere olmasıyla beraber sağlık sorunlarındaki
çığ gibi büyüyen sorunlar her geçen gün yeni sorunları
sağlık çalışanlarının önüne getiriyor.
Bugün, tabii,
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin uygulamalarına
baktığımız zaman, özellikle Tam Gün Yasasıyla ilgili,
genel sağlık sigortasıyla ilgili, aile hekimliğiyle ilgili
ve son olarak kamu özel ortaklığıyla ilgili yürürlüğe
konmak istenen bütün bu uygulamaların sorunların asıl kaynağı
olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz. Biz burada Tam Gün Yasası
görüşülürken de şunu söylemiştik: Tam Gün Yasasına
karşı değiliz ancak insan onuruna yaraşır bir
şekilde, kendi mesleki gelişimlerini sağlayabilecek
şekilde, emekliliğe yansıyacak şekilde eğer bütün
hekimlere kendi hayatlarını idame ettirebilecek bir ücret tesis
edilebilirse, devlet bu görevini yerine getirebilirse Tam Gün Yasası var
olan pek çok sorunu gündemden kaldırır ve önemli gelişmeler
sağlar. Ama o gün Tam Gün Yasasıyla ilgili daha çok Muayenehaneleri
kapattık. üzerinden bir propaganda, Hekimin elini hastanın cebinden
çıkardık. üzerinden bir propaganda yapıldı ve bugün
bakın gelinen aşamada, işte birkaç saat sonra yeni
Sağlık Bakanının tam günle ilgili yeni bir yumuşatma,
yeni bir esnetme paketi açıklayacağıyla ilgili bazı
haberler duyuyoruz. Biz bunun, bu açıklanacak paketin, eğer kamuoyuna
aktarılan bilgiler doğruysa sadece öğretim görevlilerini
kapsaması vesilesiyle mevcut sorunları aşma noktasında
çözüm olamayacağını tekrarlamak istiyoruz. Sadece üniversitede
çalışan öğretim görevlileri değil, alanda, sahada
çalışan, birinci basamakta çalışan hekimlerden asistan
hekimlere kadar tüm hekimlerin ve sağlık çalışanlarının
hayatını idame ettirecek şekilde bir ücretlendirme sisteminin
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Genel
sağlık sigortası uygulanırken hâkim zihniyetin paran kadar
sağlık anlayışı olduğunu dile getirmiştik.
Maalesef bugün paralı sağlık anlayışı her geçen
gün halkın önüne acı reçeteyi getirmeye devam ediyor. Sosyal devlet
ilkesi gereği devletin herkese, her vatandaşına eşit,
ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz, ana dilinde sağlık
hizmeti vermesi gerektiğinin önemini belirtmiştik ama maalesef bugün
Hükûmetin gündemindeki sağlık politikalarının temel
amacının bundan çok, sermayeye nasıl daha fazla alan
yaratırım, sermayeye nasıl daha fazla rant alanı
yaratırım kaygısı olduğunu belirtmek istiyorum.
Hemşirelerle
ilgili, diş hekimleriyle ilgili Meclise sunduğumuz, burada dile
getirdiğimiz sayısız sorular var. Bu soruların
tamamının Hükûmet tarafından ele alınması için bu 14 Mart
önemli bir uyarıcı olabilir; sağlık politikalarıyla
ilgili mevcut durumu gözden geçirmek için Meclisin bütün politikaları
gözden geçirme ihtiyacı için yeni bir başlangıç olabilir; özellikle
sağlık politikalarıyla ilgili çok geniş toplumsal
kesimlerin, sendikaları, meslek örgütlerinin katıldığı
konferanslar, çalıştaylar için yeni bir başlangıç olabilir.
Ben bu temenniyle,
çözüm önerilerimizi daha sonraki konuşmamda ortaya koymak üzere, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tekrar tüm
meslektaşlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını
kutluyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
Son
konuşmacı AK PARTİ Gümüşhane Milletvekili Sayın
Kemalettin Aydın.
Sayın
Aydın, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 14 Mart Tıp
Bayramı, Türkiye tıp doktorlarının sağlıktaki
hizmetlerinin neler olduğunu konuşuyoruz. Ama sağlıktaki
hizmetlerinin neler olduğunu konuştuğumuz bu doktorların
sağlıkta hizmet ederken hangi özverilerle hizmet ettiklerini de
konuşmamız gerekli olduğunu, aynı zamanda, bu Türk tıp
doktorlarının Kurtuluş Savaşında bir dönemlerini
kaybederek mezuniyet kutlamadıklarını, Kurtuluş
Savaşında ilk protesto eden ve Kurtuluş Savaşına
katkı veren ilk meslek grubu olduklarını da paylaşarak,
İbni Sinadan bu tarafa rahmete ulaşmış olan tüm doktorlara
Allahtan rahmet, çalışan tüm arkadaşlarımıza da
başarılı mesleklerini icra etmelerini diliyorum ve hepsine
hürmetle, hocalarımın, büyüklerimin ellerinden öperek bu günü anmak
istiyorum.
Sayın
Bakanımız konuşmasını yaptı, Türkiyede
sağlığın nereden nereye geldiğini
Muhalefet
milletvekili arkadaşlarım da çok zor bir psikolojiyle kürsüde
konuşmalarını yaptılar. Biliyorum ki ikili
konuşmalarımızda, Allah razı olsun, sağlıktaki
iyilik çok ciddi bir hâl aldı, çok rahat ettik, hastanelerde de
hastalarımız rahat ediyor ve biz de bundan memnunuz. demelerine
rağmen, üzerlerindeki siyasi kimlikleri dolayısıyla, bu kürsünün
verdiği sorumlulukla, bir miktar zor bir psikolojiyle konuşuyorlar.
Onları da anlamakta zorluk çekmiyorum.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Doktor musun konuşuyorsun? Hayret bir şey!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Tabii, Sayın Bakanımız sunumunu yaptı,
Türkiyede nereden nereye geldiğini. Yüce Mecliste tartışmalar
sürerken, ben sadece Türkiyedeki çalışmaların ve Türkiyedeki
sağlıktaki dönüşümün dünya tarafından nasıl
görüldüğünden size bahsetmek istiyorum. Elbette biz kendi kendimize,
evimizin içerisinde hasbihâl olur, mutlu olabiliriz ama evin
dışarısında bize nasıl bakılıyor, bizim
hakkımızda ne düşünülüyor ona bakmak lazım. Özellikle Dünya
Sağlık Örgütünün Avrupa Bölge Ofisinin
yayınladığı makaleye bakmak lazım.
Başarılı sağlık sistemi reformlarında Türkiye
Örneği diyerek 2012de bir makale yayınladı. Diyor ki: 2002
yılında, sağlıkta dönüşümden önce hem OECD ülkeleri
arasında hem de Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde Türkiye en
alt sıradaydı. Ama 2012ye geldiğimizde yine Dünya
Sağlık Örgütü aynı makalesinde Türkiye başarılı
bir örnektir diyor. Biz burada her şeyi söyleyebiliriz, dünya da bizim
için bir şeyler söylüyor.
Yine, Dünya
Bankasının yayınlarında diyor ki: Türkiye'deki 2003ten
sonra uygulanan sağlıkta dönüşüm bir ders kitabı olarak
okutulabilir ve Türkiye sağlıktaki dönüşümle Dünya
Sağlık Örgütünün Türkiye için planladığı 2015e kadar
yapması planlananları 2015ten önce tamamladığı için
başarılı bir örnektir. diye makale olarak yayınlıyor.
Sadece tıp
doktoru arkadaşlar değil, bütün bilimle uğraşan
arkadaşlar bilirler ki, bir olgunun gerçekliği bilim dünyasında
onun uluslararası makalelerde yer bulmasıyla söz konusudur. Tabii ki
bu sadece dünyanın makalelerinde değil, konuşmamızın
sonunda da vatandaşın ne dediğini de elbette ki
konuşacağız.
Yine Dünya
Sağlık Örgütü dünyadaki ülkelerin sağlıklarıyla ilgili
tahminler yürütmektedir. O tahminler içerisinde Türkiye'yi şöyle tahmin
etmiştir 2002 yıllarında: Türkiye 2025 yılına
geldiğinde ortalama yaşam ömrü 75e ulaşacak demiş ama
Türkiye bu yıl 75 yaşam ortalamasına ulaşmıştır.
Tabii, bu yaşam ortalamasının bu kadar erken 75e gelmesinde
altta yatan birçok faktör vardır.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Siz uzattınız, Allah razı olsun!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Bu faktörler içerisinde sağlıktaki
altyapının, sağlıktaki hizmetlerin hızlıca
yapılmış olmasıdır. Yine, Türkiye için yapılan
tahminlerde bu tahminlerin iyi irdelenmesi lazım ki sahaya çıkıp
vatandaşla kucaklaşabilesiniz. Yoksa sadece vatandaşa merhaba
demekten ibaret olursunuz.
Yine, Türkiye için
Dünya Sağlık Örgütü şöyle bir tahminde bulunmuş, demiş
ki: Türkiye'de bebek ölüm hızları 2025te binde 16 olacak. diye
tahmin etmiş ama sağlıkta dönüşüm sayesinde 2011de binde
11,7ye ulaşmış. Yine, anne ölüm oranlarını da tahmin
etmiş Dünya Sağlık Örgütü, 2002den önce Türkiye'nin bu
gidişiyle anne ölüm oranları 2015te yüz binde 25e iner. demiş
ama Türkiye'deki sağlıktaki
dönüşüm 2011de yüzde 15ler ve altına indirmiştir.
Tabii,
bunların nasıl olduğunu anlatmak uzun sürer. Uzun sürerken, ben
özellikle Hükûmetimizden, Sayın Başbakanımızdan ve bir
önceki Sayın Sağlık Bakanımız ve şimdiki
Sağlık Bakanımızdan hoşgörü istiyorum. On yılda
yaptıklarını on dakikada anlatamayacağımı tüm
millet biliyor. Ancak ve ancak özetlemeye çalıştığım
bu süre içerisinde Sayın Başbakanımızın ve Sayın
Bakanımız -eski ve yeni- Sayın Akdağ ve Sayın
Müezzinoğlunun yaptıklarını anlatmadaki,
kısıtlı süreyi kullanmadaki
başarısızlığımı hoş görmelerini
umuyorum.
Tabii ki, bu
sağlıktaki altyapı dönüşümü ve hizmetler sağlıkta
bir memnuniyet artırımına neden olmuştur. Memnuniyet
artırımını söylerken ve sizler duyarken özellikle
muhalefetteki arkadaşlar zorlanabilirler ama yüzde 39,5 olan memnuniyet
yüzde 76ya ulaşmıştır.
Yine,
konuşurken, hekime müracaat oranının fazla olmasını
eleştiren bir mantığın o zaman tüm gelişmiş
Batı ülkelerinde 8,3ü de eleştiriyor olduğunu kabul ettiklerini
düşünmem gerekiyor.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sen, aile hekimine
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Hekime ulaşmanın 8,2ye ulaşmasının
altında yatan nedenlerine bakmak lazım. Aynı bölgenin
evlatlarıyız, aynı ülkenin milletvekilleriyiz. Gümüşhane,
Kelkit ve Erzincanı birbirlerinden kısacık bir yol mesafesi
ayırmaktadır. Elbette Gümüşhanede hekime müracaat oranı
artar çünkü sağlıkta dönüşümden önce 17 uzman olan bir
şehir, bugün hiçbir uzmanı eksik olmayan bir şehre
dönüşmüştür (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Çanakkalenin bütün her yerinde noksan.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) 1.300 ameliyat yapılırken 6.500 ameliyata
çıkmıştır. İlçe hastanesi olan Kelkit -ki Erzincana
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Çanakkalede hiçbir tane uzman doktor yok, hiçbir
ilçede yok.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) - Sağlık hizmeti vermez, 50-60 tane uzmanla orada
durursanız o hastalarınızın her gün 10 tanesini Ankara,
İstanbula sevk edersiniz ama bugün bütün uzmanlarınız varsa,
bütün cerrahileri yapıyorsanız, anjiyo yapıp gerektiğinde
açık kalp cerrahisi yapabilecek durumunuz söz konusuysa, o zaman elbette
ki Erzincanda yatak doluluk oranı yüksek olacaktır. Bunu bir
şikâyet olarak addetmeyi çok doğru bulmuyorum.
Yine, Erzincanda
nitelikli yatak dediğimiz yatak sayısı 25ten 256ya
çıktıysa bunu da eleştirmek doğru mu?
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sağlık demek otel demek değildir.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Nitelikli yatak sayısı dediğimizi
sağlıkta dönüşümden önce anlamak oldukça zordu.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Hastaneleri otele çevirdiniz!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) 8 ya da 12 yataklı koğuşlardan bugün tek
yataklı, lavobası, tuvaleti, duşu, televizyonu, çekyatı
içinde olan odalara dönüşmüştür. Bu da 25ten 256ya
ulaşmıştır.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Ya yapmayın, sağlıkta otel!..
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Ben size sadece bir örnek vereceğim: Siz
istediğiniz kadar konuşun, ben Kelkitteki teyzemin
konuşmasıyla size cevap vereyim. Hastanenin önünden geçerken, Kelkit
Devlet Hastanesinin önünden şöyle bir hastaneye bakıyor Acaba, biz
buraya girsek bizi alırlar mı? diyor. Bir başka hasta senkop
geçiriyor, bayılıyor ve hastanede gelip
ayıldığında etrafa bakıp Acaba, cennete mi geldim?
diyor. Vatandaş bunu derken siz istediğinizi söyleyin. Vatandaş
sağlıktan memnuniyetini yüzde 76larda söylerken, vatandaş AK
PARTİden memnuniyetini yüzde 50lerde söylerken elbette ki her şeyi
söyleyebilirsiniz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Siz devam edin Sayın Vekilim, vatandaş
sağlıkta neler yapıldığını biliyor.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Bakın arkadaşlar, Bakanımız Sayın
Bozdağ söyledi. 1987de -hiç kimse oraya buraya bakmasın- pratisyen
hekim olarak Kastamonu Devlet Hastanesinde çalışan bir
kardeşiniz... Burayı iyi dinleyin arkadaşlar, iyi dinleyin,
sizlerin dönemlerine ait. 1987de 350 lira maaş alıyordum Kastamonuda.
Acilde bir hasta olduğunda Ankaraya sevk ettiğimiz zaman hasta
sahibini doktor odasına çağırıyorduk, diyorduk ki 19 lira
para yatırman lazım ambulansın seni Ankaraya götürmesi için.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) İçinde doktor yok!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Şimdi maaş
yetmiyor.
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) 19 lira benim maaşımın kaçta kaçı
olduğunu hesaplayın. (CHP sıralarından gürültüler) Amma bir
başka örneği de vereyim de Semih diye 9 yaşında bir çocuk.
Böbrek problemleri var, diyalize giriyor. Gümüşhanede yaşayan,
bugüne kadar unutulmuş, Cumhuriyet Dönemi unutulmuş Gümüşhane,
AK PARTİ iktidarlarında ancak hizmet görmeye başlamış
Gümüşhanede Semih ailesiyle otururken -böbrek nakline ihtiyacı olan
Semih- Zonguldaktan kaza geçiren, bir böbrek üç buçuk saat içerisinde
Ankaraya getiriliyor, Semih de Ankaraya getiriliyor ve böbreği
naklediliyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bravo!
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Semih, şimdi sınıfının birincisi.
[CHP sıralarından alkışlar (!)]
Ha bir şey
daha söyleyelim, arkadaşlar bak şunu da duyun. (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) Semihe bu böbrek nakli aşamasında, Semihin nakli
aşamasında Kemalettin Aydına ve milletvekillerine, siyasete hiç
ihtiyaç duyulmamıştır.
Hayırlı
düşüncelerle değerli kardeşlerimizin Tıp
Bayramını gönülden kutluyor, daha çok anlatacak şey
olduğunu sizlerle paylaşıyorum.
Saygı ve
hürmetler, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan
BAŞKAN
Müsaade buyurun, sonra efendim.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Hayır, Sayın Başkanım.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Bu,
grupların aldığı karar üzerine yapılan bir
konuşma bu, sırada arkadaşlarımız var onlara gündem
dışı söz vereceğim, kusura bakmayın.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Hayır, Sayın Başkan, özel gündem bile olsa
arkadaşlarımızı zan altında bırakacak
açıklamalara yanıt vermek hakkımızdır.
BAŞKAN
Sayın grup başkanı, isim vererek sizin arkadaşlarınızın
hepsi de yaptılar. Şimdi, bu tartışmaya girmeyelim müsaade
ederseniz. Arkadaşlara verelim, sonra on kişilik şey
esnasında arkadaşlar ne söylerse söyler.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Ama benim görüşümle
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Bakın, muhalefet temsilcileri, kürsüdeki temsilcileri
zan altında bırakılmıştır, bu konudaki
açıklama hakkımızı kullandırtmak
zorundasınız.
BAŞKAN Aynı
şeyi iktidar temsilcisi için dinlediniz, siz de ben de.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Biz, bizimle ilgili olanla mükellefiz, bunu açıklamakla
mükellefiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Cebinden vermiyorsun ya, ver gitsin.
BAŞKAN 550
kişinin zamanından verdiğim için tereddüt ediyorum. Vereyim,
buyurum efendim iki dakika. Siz zamanınızı verdikten sonra benim
için mesele yok.
Buyurun. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin olarak AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Vekilim, ben sizinle hiçbir zaman için sağlık konusunda
konuşmadım. Topluma sanki CHPnin milletvekilleri ya da muhalefet
milletvekilleri de bizim şeyi destekliyormuş gibi lanse etmeniz
doğru değil. Hiçbir zaman için de savunmadım sizin
sağlık politikalarınızı.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hastanede vatandaş ne söyledi, onu söyle.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) İki; Gümüşhaneyi çok övdünüz. İthal
getirdiğiniz hekimin de orada neler yaptığını
biliyorsunuzdur. Hani, şey yaptınız ya,
Dışarıdan hekimler getireceğiz Türkiyede hekimler yetmediği
için. ondan da haberimiz var.
OECD
ortalamasından bahsettiniz, gene OECD ülkeleri arasında en
sondayız biz yaşam şeyinde ve bebek ölümlerinde, kadın
ölümlerinde.
Dünya
Bankasından bahsettiniz. Evet, Dünya Bankası 2003 yılında
zaten size bu politikayı verdi, Bunu böyle uygulayın. dedi. Niye?
Çünkü bugün Amerikada en fazla sebep sağlık turizmi ve Türkiyedeki
birilerinin o hastanelere sahip olması
Amerikada bugün bir tomografi
1.500 dolara çekilirken biz 70 liraya çekiyoruz. Getirecek hastasını
buradan muayene ettirip bedavadan alıp götürecek. Türk milleti için
kesinlikle bu yatırımlar yapılmıyor. Sizin, kimler için
yapıldığı belli ve aynı, dediğiniz o
insanların size verdiği bir akıl da var -bugün Tıp
Bayramında söyleyeyim- diyorlar ki: Siz hekimleri ezebildiğiniz
kadar ezin, hastaları da yavaş yavaş soyun çünkü hastalar
örgütsüz toplumlardır, hiçbir zaman bir araya gelemezler ama hekimler
tehlikelidir. Bunlar cumhuriyette de, Kurtuluş Savaşında da çok
tehlikeliydiler. Siz onlara sahip çıkın, onları ezmeye
bakın, hiçbir zaman için örgütlü bir araya gelmesinler. demişsiniz,
aynı bu.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sayın Vekilim, bu söylediklerinize siz kendiniz
inanıyor musunuz?
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Evet, Dünya Bankasının raporlarında var bu.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) İnanıyor musunuz, inanıyor musunuz?
İnanmadığın şeyi söyleme.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
söz vereceğim.
Gündemdeki ilk söz,
14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Baloğluna aittir.
Buyurun Sayın
Baloğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlunun, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA
BALOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14
Mart Tıp Bayramı sebebiyle gündem dışı söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 14 Mart, biz
yeni bir Tıp Bayramını daha kutluyoruz. Bu tarih Tıbhane-i
Amire ve Cerrahane-i Amire adlı tıp okullarının 14 Mart
1927de açılışından sonra Tıp Bayramı olarak
ülkemizde kutlanmaya başlanmıştır. Modern tıp
eğitiminin de ayrıca başlangıcı olarak kabul edilir. Bununla
birlikte Tıp Bayramı ilk kez 14 Mart 1919 yılında
İstanbulda işgalci güçlere karşı bir tepki hareketi olarak
kutlanmıştır. Kayıtlarda yer almayan bir söylenti ise
şudur: Dönemin tıbbiyelileri işgali kırmak için gizli
toplantılar düzenlerken baskına uğrayan toplantılardan
birinin Tıp Bayramı yapılması için düzenlendiğini
ileri sürmeleri üzerine o günden bu yana da kutlanmakta olduğu
söylenmektedir.
1915te
Çanakkaleyi geçilmez kılmak üzere yola çıkanların arasında
yine genç tıbbiyeliler vardır. 18 Mayıs 1919 günü
çatışmaların ağırlığından
kayıtların bile tutulamadığı Gelibolu cephesinden
dönen olmadığı için 1921 yılında Tıbbiye, yani
Tıp Fakültesi mezun verememiştir. Cumhuriyet sonrası ise
savaştan çıkmış yoksulluk içindeki ülkemizde, başta
sıtma ve verem eradikasyonu olmak üzere hastalıklar cephesinde
savaşmışlardır. Ülkemiz için ağır bir sorumluluk
üstlenmişlerdir. Bu vesileyle, toplum sağlığının
gelişmesinde katkıda bulunmuş, öğretileri ve
çalışmalarıyla günümüze ışık tutan,
aramızdan ayrılmış olan tüm
meslektaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.
Eskiler
tarafından çok okuyan, çok düşünen ve çok çalışan
olarak nitelendirilen hekimler, öğrenimi oldukça zor bir eğitimden
geçerek ömür boyu hızla değişen şartlara ve bilgilere ayak
uydurmayı gerektiren bir meslek icra etmektedirler. Biliyoruz ki hekim
olmak için insanları sevmek gerekmekte; bunun yanında sonsuz bir
özveri, karşılıksız ve menfaatsiz bir şekilde
insanlara yardım etmeyi amaç edinmek gerekmektedir. Mesai
sınırı olmayan, gecesi gündüzü olmayan, oldukça yorucu bir
tempoda sürekli çalışmayı gerektiren bir meslektir hekimlik.
Bunun yanında bir insanın yaşam ile ölüm
sınırından atlatmak gibi kıymetli görevleri de olan bir
meslektir. Hekimlik bir sanattır. Sağlam ve hasta insana dair bugün
devasa bir bilgi dünyası söz konusudur. Bu dünyadan
kazandığı bilgi birikiminin eşiğinde,
yaratılmışların en kutsalı insanın ruh ve beden
sağlığını korumak veya düzeltmek için onu anlama,
onunla iletişim kurabilme sanatıdır hekimlik. Bilim yanında
sanat ve davranış yönüyle de kendine özgü dinamikleri olan bilge
meslektir. Hekim, sanatçılığının yanı sıra
bir bilim adamıdır. Bilim ise fark etmeyi,
farklılıkları sorgulamayı, eleştirmeyi,
araştırmayı, elde edilen verileri birleştirip sonuca
varmayı ve ulaşılan sonucu bilimsel platformlarda
paylaşmayı gerektirir. Bütün bunlar bir bilim adamında,
dolayısıyla bir hekimde bulunması gereken vazgeçilmez
özelliklerdir. Hekimlik üstün özveri ve insan sevgisiyle yerine getirilen bir
meslektir. Özellikle ülkemizdeki hekimlerimizin harcadıkları enerji
ve gösterdikleri fedakârlık her türlü takdirin üzerindedir. İnsan
sağlığının anne karnından başlayarak
korunması, sağlık sorunu yaşayanların çabuk,
ulaşılabilir, kolay, güvenilir tedavi hizmeti alması
insanımızın hayat kalitesini artırmak açısından
büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle hekimlik mesleği önemini her geçen
gün artırarak seçkin yerini korumaya devam etmiştir. Kaliteli bir
sağlık hizmeti sağlıklı bir toplumun ilk
şartıdır.
Ülkemizde
sağlık sektöründe yaşanan gelişmeler, hayata geçirilen
önemli projeler son derece sevindiricidir. Türkiye, günümüzde sağlık
alanında attığı adımlarla dünyanın dikkatini
çekmekte, sağlık alanındaki yenilikler ve uygulamalar diğer
ülkelere de örnek gösterilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, iktidarımız Sağlıkta Dönüşüm
Programı kapsamında yapılan reformlarla tüm dünyanın
takdirini kazanmıştır. Başta aile hekimliği sistemi
olmak üzere ülkemizin her yerine sağlık hizmetlerinin
ulaşabildiği bir dönüşüme imza atılmıştır. TÜİKe
göre, vatandaşlarımızın memnuniyet oranı yüzde
30lardan yüzde 76lara çıkmıştır. Halk
sağlığına emek veren 400 bini aşkın
sağlık çalışanı ise bu süreçte büyük
fedakârlıklar üstlenmişlerdir. İnsanüstü bir gayretle halka
sağlık hizmeti ulaştırmak için sadece iş gücünü ve
emeğini değil, âdeta hayatını ortaya koyan bir
anlayışla çalışmışlardır.
Değerli bir hocamızın
deyimiyle sözlerimi bitirmek istiyorum. Akif Berki Hocamızın
söylediği gibi Her kaybettiğim hastamla benim de bir yanım
ölür. Yani her hekim, hastası öldüğünde onun bir tarafı
gerçekten ölür.
Sağlık
hizmetlerinin kurmayları olan doktor arkadaşlarımın, bugün
fakültelerde eğitim gören on binlerce tıp fakültesi öğrencisi
kardeşlerimin ve bütün sağlık çalışanlarımızın
14 Mart Tıp Bayramını yürekten kutlayarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Gündem
dışı ikinci söz, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 98inci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşa
aittir.
Buyurun Sayın
Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin
98inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 18 Mart Çanakkale Zaferinin 98inci yıl dönümü ve
Şehitler Günü dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Bu
vesile ile yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Zindanlara
hapsettiğimiz Sayın Haberal başta olmak üzere, tüm
hekimlerimizin 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum.
Çanakkalede
vatanını namus bilen, öndeki arkadaşının
şehit düştüğünü görüp, kendisinin de şehit
olacağını gören kahramanlarımız, dünyanın mazlum
halklarına örnek olacak bir destan yazıyordu. Emperyalistler ise 500
binden fazla cana mal olan, acı ve gözyaşını geride
bırakarak Çanakkalenin geçilmezliğini ancak anladılar.
Savaş bittiğinde Osmanlı, Rus ve Avusturya-Macaristan
İmparatorlukları tarih sayfasından silinirken, dünya,
adını altın harflerle boğazın iki yakasına
kazıyan, yedi düvele meydan okuyan, Anafartalar kahramanı Mustafa
Kemal Atatürk ve nice isimsiz kahramanlarımızın Çanakkale
geçilmez destanına tanık oluyordu.
Çanakkalede yakılan bu fitil, bağımsızlık
savaşının çıkış noktasını
oluşturuyordu.
Birinci Dünya Savaşı, milyonlarca insanın ölümü,
kaybı ve acısı ile milyarlarca lira maddi kayıp, yoksulluk
ve perişanlık ile sonuçlandı. Bugünlerde komşumuz Suriye
ile Savaşa hazırız ve her an savaş yapabiliriz. çığırtkanlığı
yapanlara duyurulur.
Değerli arkadaşlar, Demokrat Partinin 1950de ABDnin
kuyruğuna takılarak 5.090 vatan evladını Kore
Savaşına sürüklemenin faturasını unutmayalım.
Emperyalistlerin maşası PKK terör örgütünün,
yaklaşık otuz yılda on binlerce
vatandaşımızı katlettiğini unutmayalım. AKP,
bugün, on binlerce ocağa ateş düşüren terör örgütünün
ayağına giderek adeta yalvarıyor.
AKP, terör örgütü yuvalarının kökünü
kazıyacağına, gecenin kör karanlığında,
başta komutanlarımız olmak üzere, sesini çıkaranları
darbecilikle suçlayıp, esir alıyor. Zindanlara tıkmak için sürek
avına çıkıyor. Seçimlerde biat etmeyen illeri de
cezalandırıyor. Deniz Zaferinin hıncını
alıyormuş gibi Çanakkalemizi hem siyasi hem de ekonomik yönden
cezalandırıyor.
İlimize ilk darbeyi Vakıflar İl Müdürlüğünü
kapatmakla başlatıp Orman Bölge Müdürlüğünü kapatmakla devam
ediyor.
Yüzde 54ü orman alanı olan Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünü
kapatarak yüzde 1i bile olmayan yerlere orman müdürlüğü açıldı.
400 kilometre uzaklıktaki bir orman bölge müdürlüğünden
Kazdağlarımız ve millî parklarımız korunabilir mi?
Denizcilik Müsteşarlığı Çanakkale Bölge Müdürlüğünü
kapatarak cezalandırmaya devam ettiniz.
Şimdi
sizlere soruyorum: Deniz trafiğinin en yoğun
yaşandığı Çanakkale Boğazının kontrolü,
denetlenmesi uzaktan kumanda ile mümkün müdür? AKP on yıldan beri
cumhuriyetimizin doksan yıllık birikimlerini eş, dost,
yandaşlara veriyorsunuz. Yanlış uygulamalara karşı
çıkanları da harcıyorsunuz. Çanakkale Orman Bölge
Müdürlüğünde talana karşı çıkan bir avuç
çalışanı sürgün ve tehditle dize getiremeyince Orman Bölge
Müdürlüğünü kapatıyorsunuz. Yıllarca hizmet veren Bozcaada ve
Eceabat adliyeleri ile cumhuriyetimizle yaşıt 11 belde belediyemizi
kapattınız. İlimizde en ufacık bir yağmurda dereler
taşıyor, ekili ve dikili araziler, ahırlar ve kümesler sular altında
kalıyor. Vatandaşlarımız canından ve malından
oluyor. AKP, doksan yıllık cumhuriyetimizin devlet düzenini altüst
ederek bir daha içinden çıkılamaz duruma soktu.
AKP
iktidarlarının sorunları çözmekten çok kendisinin hukukun
üstünlüğünü de yıkmaya çalıştığını
hatırlatarak burada sözlerime son vermeden, başta Yüce Atatürk olmak
üzere, toprağının her karışı vatan
evladının kanıyla sulanan kutsal vatana canını feda eden
nice isimsiz kahramanlarımızı 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler
Günü dolayısı ile bir kez daha rahmetle, minnetle anıyor, manevi
huzurlarında saygı ve sevgi ile eğiliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Gündem
dışı üçüncü söz, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle söz
isteyen Bingöl Milletvekili Sayın İdris Balukene aittir.
Buyurun
Sayın Baluken.
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Deminki
konuşmamın devamı olarak ben, Türk Tabipleri Birliğinin Sağlık
Bakanlığına sunmuş olduğu 14 acil talebin burada
paylaşılmasının önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bu 14 acil talebin karşılanmasının, hem Meclisin hem
Bakanlığın gündeminde ve acil gündeminde olması
gerektiğini tekrar hatırlatarak bu talepleri Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum:
1) Emekli hekim
ücretleri acilen 2 katına çıkarılmalıdır.
2) Hekimler
arasındaki dayanışmayı yok eden rekabet ortamının
acımasız kurallarını getiren performansa göre ücretlendirme
sistemi derhâl
kaldırılmalıdır. Daha önce tam gün yasasından dolayı istifa
etmek zorunda kalan hekimlerin eski görevlerine dönmeleri için gerekli olan
yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
3)
Sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarında
sağlık çalışanlarının ve hekimlerin
çalışması için Türk Ceza Kanununda ilgili
değişiklikler
yapılmalıdır.
4) Hekimleri ve
sağlık çalışanlarını kamuoyu ve hastaların
gözünde küçük düşürmeye yönelik bir istismar alanı hâline gelen Alo
184 SABİM hattının faaliyetleri derhâl durdurulmalı; akabinde, sağlık
çalışanlarının örgütleriyle birlikte mevcut durum
değerlendirilmelidir.
5) Hekimlerin
hastalarına ayırabilecekleri yeterli sürenin olanakları
yaratılmalı, her hekim için kamuda veya özelde, fark etmeden, yirmi
dakikadan daha kısa süre içerisinde randevu verilmemelidir
6) Bütün hekimler
arasındaki ücret eşitsizlikleri giderilmeli, özlük haklarıyla
ilgili acil düzenlemeler yapılmalıdır.
7) Özel
sağlık kuruluşlarında hekimlerin ya da sağlık çalışanlarının
işten atılmaları durumunda Sağlık
Bakanlığının ve Türk Tabipleri Birliğinin taraf olarak
masada olması kabul edilmeli ve bununla ilgili yasal birtakım
zorlaştırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
8) İş
yeri hekimliğini taşeronlaştıran, iş yeri hekimlerinin
eğitimini yetkin olmayan özel sektör şirketlerine veren
uygulamalardan vazgeçilmeli; Türk
Tabipleri Birliğinin yetkilerini yok eden bu uygulama ivedi olarak
durdurulmalıdır.
9) Hekimlerin
mesleki, kişisel ve ailevi yaşamını olumsuz etkileyen,
başta mecburi hizmet olmak üzere, bütün antidemokratik uygulamalar derhâl
kaldırılmalıdır.
10) Başta asistan hekimler olmak üzere, bütün
hekimlerin nöbet ertesi izin hakkı istisnasız olarak
kullanılmalı; kırk saatlik haftalık çalışma
süresi, nöbetler dâhil olmak üzere, elli altı saati geçmemelidir. Normal
poliklinik hizmetleri için vardiyalı sistem uygulamaları
kaldırılmalıdır.
11) Kamu sağlık kurumlarında
sözleşmeli, döner sermayeden sözleşmeli, vekil, taşeron
işçisi adı altında güvencesiz çalıştırılan,
esnek çalıştırılan, angaryayı özendiren taşeron
çalışma usulüne son verilmeli ve sağlık
çalışanlarının tamamı devlet memuru statüsüne
kavuşturulmalıdır.
12) Ülkedeki tıp fakültelerinin tamamının
eksiklikleri giderilmeli; personel, akademik kadro ve donanım
açısından bir an önce gerekli olan altyapılar
sağlanmalıdır. Tıp fakültelerine kapasitelerin üzerinde
tıp öğrencisi alımı uygulamalarına son verilmelidir.
13) Sağlığı ticarileştiren,
sağlık hizmetlerini metalaştıran, eşit, ücretsiz,
nitelikli sağlık hizmetinin önündeki öncelikli engel olan
sağlıktaki bütün katkı-katılım payları ve ilave
ücretler kaldırılmalıdır.
14) Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama
Tebliği'nde yer alan ve yurttaşların sağlık
hakkını engellemenin yanı sıra hekimlerin mesleki ve klinik
bağımsızlığını yok eden bütün
kısıtlamalar kaldırılmalı, bu konuda Türk Tabipleri
Birliği ve uzmanlık derneklerinin katılımıyla bilimsel
çalışmalar ortaya konulmalıdır.
Bu 14 acil talebin son derece önemli olduğunu
düşünüyoruz. 14 Martta bunların hayata geçmesi durumunda, özellikle
hekimler ve sağlık çalışanlarının
yaşadığı pek çok sıkıntının
giderilebileceğine inanıyoruz.
Burada, Meclis kürsüsünden gelip senkop geçirmiş
hastaların hipoksik konfüzyon dönemindeki algılarıyla bu
sağlık politikalarını savunmayın. Bütün hastaneler,
sağlık çalışanları ve hekimler açısından bir
cehennem yerine dönmek üzeredir. Tekrar sizi uyarıyor, bu 14 acil talebin
yerine getirilmesi hususunda bütün Meclisi göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Şimdi sisteme girmiş
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Yüceer
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Sağlıkta Dönüşüm Programını
kınadığına ve tüm sağlık çalışanlarının
14 Mart Tıp Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sağlık
hizmetlerinde nitelik ve kalite kaybı yaşanması pahasına,
koruyucu sağlık hizmetlerinin terk edilip birinci basamak
sağlık hizmetlerinin paralı hâle getirilmesi pahasına,
haksız ve adaletsiz performans sistemiyle sağlık hizmetlerinin
sadece gelir getirici tedavi hizmetlerine dönüşmesi pahasına,
sağlık sistemindeki aksaklıkların, noksanlıkların
sorumlusu sağlık çalışanlarıymış gibi
gösterilme pahasına ve sağlık çalışanlarının
itibarsızlaştırılması, hedef gösterilmesi,
şiddete, cinayete kurban edilmesi pahasına tam on yıldır
uyguladığınız Sağlıkta Dönüşüm
Programını kınıyorum ve bu sistemin kurbanı olan
merhum doktorlar, Doktor Ersin Arslan, Göksel Kalaycı, Ali Menekşe,
Melike Erdem olmak üzere, can pahasına dünyanın en zor ancak en
onurlu görevlerinden birini yapan meslektaşlarımın ve tüm
sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüceer.
Sayın
Moroğlu
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun,
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Çeşme Belediyesinin konut projelerini
onaylamayıp TOKİ projesini onaylayarak Çeşmeyi rant bölgesi
ilan etmesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Soruma geçmeden önce, Sayın Bakanın bizi
dikkatle dinlemesini ve sorularımıza gerekli işlemin
yapılması için çaba göstermesini diliyorum çünkü bir
bakanımız geliyor ama AKP milletvekillerimiz onları meşgul
ettiklerinden bizleri dinlemesini engelliyorlar.
Benim de iletmek
istediğim talep, Çevre ve Şehircilik Bakanımızın
İzmirde kamu arazisi ve rant çok, onun için İzmirdeki konut
projelerini ve kentsel dönüşümü belediyelere bırakamayız.
tavrının ardından, en son bu anlayış Çeşme
ilçemizde de kendisini göstermiştir. Çeşme Belediyemizin 2010
yılında yaptığı 92 ve 172 konutluk dar gelirli
ailelerin konut sorununu çözecek projeleri bugüne kadar onaylanmazken, 2013ün
Şubat ayında, bütün bunları onaylamayan Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı TOKİ projesini onaylamış ve
Çeşmeyi rant bölgesi ilan etmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Moroğlu.
Sayın
Bayraktutan
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
14 Mart Tıp Bayramını
ve Artvinin Hopa ilçesinin kurtuluşunun 95inci yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin
başında tüm sağlık çalışanlarının 14
Mart Tıp Bayramını kutluyorum. Bu tarih, aynı zamanda,
Artvinin Hopa ilçesinin de Kurtuluş Günü. Artvinimizin şirin ilçesi
Hopamızın düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci
yıldönümünü de kutluyorum.
1877-78
Osmanlı-Rus Harbi neticesinde, Kars ve Ardahanla birlikte Kemalpaşa
bucağına kadar -Batum da dâhil olmak üzere- Ruslara terk edilince,
Hopa ve çevresi, 1878 yılından itibaren Rize sancağına
bağlanmıştır. 1883 yılında, ilçe
teşkilatı kurulduktan sonra, Birinci Dünya Savaşında, 23
Şubat 1915 tarihinde Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 14
Mart 1918 tarihinde, birliklerimiz Hopaya girerek ilçemizi tekrar Türk
topraklarına katmıştır. Bu vesileyle, Artvinimizin
şirin ilçesi Hopamızın düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümünü kutluyor, tüm hemşehrilerime
saygı, sevgi ve selamlarımı iletiyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Sayın
Yetiş
4.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetişin, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına, 16 Martta Halepçede katledilen Kürt
halkını andığına ve bu katliamın
sorumlularını lanetlediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Adıyaman) Sayın Başkan, Edirneden Karsa,
Adıyamandan Rizeye, ülkemizin en ücra köşelerinde
halkımıza hizmet veren meslektaşlarımın, üyesi
olmaktan onur duyduğum tüm sağlık çalışanlarının
Tıp Bayramını gönülden kutluyorum.
Bu vesileyle, 16
Mart tarihinde, Halepçede katledilen Kürt halkımızın da bu gününü
anmadan geçemeyeceğim. Ümmetin yetimi olan Müslüman Kürt halkı, bir
16 Mart günü Halepçede katledilmiştir, korumasız 5 bin insan
katledilmiştir burada. Bu katliamın sorumlularını da
lanetliyoruz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yetiş.
Sayın Öz
5.- Mersin Milletvekili Ali Özün, 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İnsanlarımızın
sağlığı için her türlü fedakârlığı gösteren,
eğitiminin başından meslek icrasına kadar zorluklarla
başa çıkmayı başaran, vereceği anlık kararla
direkt insan sağlığı üzerinde etkili olan, dünyanın en
saygın ve en meşakkatli mesleğini icra eden, her türlü ödül ve
saygıyı hak eden tüm doktorlarımızın 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyor, ölenlere Allahtan rahmet diliyor, emeklilere
sağlık ve huzur temenni ediyorum.
Çalışmakta
olan hekimlerimizin ve tüm sağlık çalışanlarının
özlük hakları için Parlamentodaki meslektaşlarımızı birlikte
mücadeleye davet ediyor, onların da Tıp Bayramını
kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın
Yılmaz
6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına ve PKK tarafından kaçırılan kamu
görevlilerine ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de tüm
sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyorum.
Umarım,
sağlıktaki sorunlar Hükûmet tarafından dinlenir, Türk Tabipleri
Birliği ve diğer bileşkelerin tüm talepleri yerine getirilir ve
sağlık sorunları bu ülkede daha çabuk çözümlenebilir.
Bunun
yanında, Sayın Başkan, PKK tarafından kaçırılan
ve yıllardır rehin olarak tutulan kamu görevlilerimizin
özgürlüklerine kavuşmasından büyük mutluluk duyduk. Kamu
görevlilerimizin onurlu davranışlarından dolayı kendilerini
kutluyorum, geçmiş olsun diyorum ancak kamu görevlilerimizin bu kadar
onurlu davrandığı bir dönemde, teröristlerin ellerini
sıkmayarak onlara karşı tavırlarını ve korkusuzca
tavırlarını gösterdiği bir zamanda, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin aynı onurlu duruşu gösteremediğini düşünüyorum
çünkü bizim kamu görevlilerimiz orada, Kandilde rehin tutulurken hiçbir
şekilde bir operasyon yapılamamış ve teröristlerin de
yakalanması için hiçbir operasyon yapılmamıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Sayın
Yıldız
7.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim
Yıldızın, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
MEHMET KERİM
YILDIZ (Ağrı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İnsan
sevgisi, fedakârlık ve sabır ile yoğrulmuş, dünyanın
en saygın ve en zahmetli mesleğini yapan doktor ve sağlık
çalışanlarının Tıp Bayramını tebrik
ediyorum.
Son on yıl
içinde vatandaşlarımız için sağlık alanında çok
büyük hizmetler yapıldı. Vatandaş ve hasta memnuniyeti çok
yüksek düzeylerde.
Vatandaşların
memnun kalması için hizmet yapan doktor ve sağlık
çalışanlarının da memnuniyetinin bu yüksek seviyelerde
olmasını diliyor, tüm tıp camiasına selam, sevgi ve
saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldız.
Sayın
Sarıbaş
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, 14 Mart Tıp Bayramını
kutladığına ve Çanakkalede çimentonun neden yüksek fiyata
satıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlığın
kamu alanından çıkarıldığı, sosyal devlet
anlayışından uzaklaştırılarak devlet
hastanelerinde 11 kalem katkı payı vererek, özel hastanede yüzde
farkı vererek sadece muayene olabildiği, parası olmayanın öl
anlayışının getirildiği, sağlık
çalışanlarının halkın karşısında kötü
gösterilerek sağlıkta taciz ve şiddete maruz kalan
sağlık personelinin ve halkımızın, bu şartlar
altında çalışan sağlık
çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını
kutluyorum.
Ve ayrıca,
Çanakkalede Türkiye'nin en pahalı çimentosunun
satıldığını da sormak istiyorum Sayın
Bakanımıza. Burada yüzde 30 daha pahalı olduğunu ve rekabet
ortamında olmasına rağmen niye Çanakkale bölgesinde ve
Çanakkalede çimentoda yüzde 30 fiyat farkının olduğunu, daha
yüksek fiyata satıldığını ve burada Rekabet Kurumunun
ne işe yaradığını sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bulut
9.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, 14 Mart
Tıp Bayramını kutladığına ve Tam Gün
Yasasında çözümsüzlük ürettiği için Sağlık
Bakanını kınadığına ilişkin
açıklaması
ARİF BULUT
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm
sağlık camiasının 14 Mart Tıp Bayramını
kutluyorum.
Sayın
Sağlık Bakanının zorunlu Tam Gün Yasasına
getirdiği çözümü basından öğrenmiş bulunuyoruz. Bunun bir
çözüm olmadığını, sorunu biraz daha
derinleştirdiğini hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Sayın
Bakanı, çözüm değil çözümsüzlük ürettiği için
kınadığımı ifade ediyorum.
Biraz önce
Sayın Bozdağ bir sağlık masalı anlattı kürsüden.
Bu masal artık ne sağlık çalışanını ne de
vatandaşı uyutmuyor, sağlık çalışanları
çözüm istiyor.
Tüm
sağlık çalışanlarını saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın
İçten
10.- Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtenin,
14 Mart Tıp Bayramını kutladığına ve Halepçe
katliamına ilişkin açıklaması
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tıp Bayramını en içten duygularımla kutluyorum.
Ayrıca, iki
gün sonra 16 Mart, yani tarihin en kanlı katliamlarından biri olan
Halepçe katliamının 25inci yıl dönümü. Dönemin Irak lideri
Saddam Hüseyin ve işbirlikçilerince 5 bin Müslüman Kürt
katledilmiştir. Ne acıdır ki, sözde çağdaş dünya ülkeleri
ölenler sırf Müslüman oldukları için yaşananlara sessiz
kalmışlardır. Iraktaki Müslüman Kürtlere tek kucak açan ülke
Türkiye olmuş ve göçe zorlananlara yıllarca ev sahipliği yaparak
tarihten gelen asil duruşunu göstermiştir.
Kadın,
yaşlı, çocuk ayrımı yapmaksızın Kürt
Müslümanları Helepçede katledenleri tarih darağacında
astı. Halepçede katliama maruz kalan, şehit olan masum Kürt
halkına Allahtan rahmet diliyorum.
Ayrıca,
buradan tüm dünyaya şunu ifade etmek isterim: Allahın laneti Kürt
Müslümanları Halepçede katledenlerin üzerinde olsun.
Bugün Suriyede
Esedin katliamlarına sessiz kalanlar Halepçeye sessiz kalanlar gibi
yarın anılacaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçten.
Sayın
Şandır
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Doldu efendim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Efendim 11i verdiniz.
BAŞKAN
Hayır, 11i vermedim, 10 doldu, grup başkan vekili olarak Sayın
Şandıra söz veriyorum. Bir arkadaş çıktığı
için
Lütfen yani.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, Cuma Beye verdiniz 11inci,
takip ediyoruz.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Tamer ayrıldılar ve onun yerine 11inci kişi
olarak konuştu, bu kadar. Yani ne yapacağım arkadaşlar.
Adam geldi vazgeçti, 11inci sıradaki adam onun için 10uncu sıra
olarak konuştu. Şimdi de grup başkan vekiline söz verdim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Tıp Bayramını kutlayacaktım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
11.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına, sağlık
çalışanlarına şiddeti kınadığına ve
devletin gerekli tedbirleri almasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak başta
doktorlarımız olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarının Tıp Bayramını yürekten
kutluyoruz.
Sağlık
sorunlarını biliyoruz, birçok sorunları olduğunu biliyoruz.
Sorunların çözümü konusunda Parlamentoya düşen bir görev varsa
Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar destek vereceğimizi,
Hükûmetin bu konuda, yeni Sayın Bakanın bu konuda daha duyarlı
davranmasını da talep ediyoruz.
Biliyoruz ki
sağlık çalışanlarının en önemli sorunu,
gördükleri şiddettir. İnsanlara sağlık hizmeti sunan
insanların sağlıklarını tehdit eden bu şiddeti de
yüksek sesle tenkit ediyorum, kınıyorum ve onlara huzurlu,
sağlıklı bir çalışma ortamının temin
edilmesi noktasında da devletimizin gerekli tedbirleri almasını
talep ediyor, tüm sağlık çalışanlarına saygılar,
sevgiler sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de 60ıncı maddeye göre çok
kısa bir
BAŞKAN
Sisteme giren sayın arkadaşlarımızdan özür diliyorum. 10
kişiye veriyoruz. Grup başkan vekilleri de isterse söz veriyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre yerimden çok
kısa bir söz istiyorum, vermek zorundasınız. 60ıncı
maddeye göre çok kısa bir sözü olan milletvekiline
BAŞKAN
Sayın Genç, vereyim de vermek zorundasınız diye niye ilave
ediyorsunuz? Ben Vermiyorum. demedim ki. Lütfen oturun.
Buyurun.
12.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 14 Mart
Tıp Bayramını kutladığına ve Parlamento olarak
AKP Hükûmetinin terör konusundaki düşüncelerini söylemesini beklediklerine
ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de tüm
sağlık çalışanlarının Tıp
Bayramını kutluyorum.
Bu AKP iktidarının
bakanları çıkıyor. Geçen gün Bekir çıktı, Bekir
Bozdağ, dedi ki: Biz terör konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde 5
defa kapalı oturum yaptık. Tamamen yalan.
Şimdiye kadar
Abdullah Öcalan açıkladı düşüncelerini, AKPnin onun
tarafından iktidara getirildiğini. Dolayısıyla, zaten 12 Haziran
seçimi varken 16 Hazirana kadar eylemsizlik kararını PKK
almıştı sırf AKPnin iktidara gelmesi için. Şimdi
Tayyip Erdoğana soruyoruz: Bu terör konusunda düşüncesi nedir?
Abdullah Öcalanın düşünceleri, söyledikleri tamamen doğrudur.
Bunun karşısındaki düşüncelerini açıklasın
efendim, bekliyoruz Parlamento olarak. Gelsinler, bize düşüncelerini
Ne
istiyor, bu memleketi bölecekler mi, ne yapacaklar, demokrasinin standartlarını
mı yükseltecekler, gelip bu Meclise AKP Hükûmeti bilgi vermek zorunda.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkanım, aynı şekilde biz de istiyoruz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Ben
de istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, bir kuralı ihlal ederseniz sonu yok. Şimdi, mademki
Doğrudur.
Buyurun Sayın Doğru.
Sizin de zamanınız.
13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ve Tam Gün
Yasasına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de bütün sağlık
çalışanlarının ve hekimlerin 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyorum.
Hekimlik fedakârlık isteyen bir
meslektir. Fedakârlık, sonsuz bir fedakârlıktır; gecesini
gündüzüne katarak insanlar çalışırlar. Ancak, son zamanlarda
hekim camiasına karşı çok büyük sıkıntılar ortaya
konulmaya başlanmıştır. Bu konuların en önemlisi de
özlük hakları ve bilhassa emeklilikle ilgilidir. Tam Gün Yasasından
çok büyük bir mağduriyet yaşanmıştır. Emeklilikle
ilgili hekimlerimiz şu anda bir beklenti içerisinde olmalarına
rağmen henüz bir ses ve söz duymamışlardır. Bu noktada da
acilen emeklilikle ilgili bir şeyler söylenmelidir. Ayrıca,
üniversitelerimizdeki hocalarımız tam günden dolayı büyük bir
mağduriyet yaşamışlardır. Bu mağduriyetlerin
giderilmesi noktasında da Tam Gün Yasasının ya
değiştirilmesi veyahut revize edilmesi gerekmektedir.
Diğer bir konu da, başta
hekimler olmak üzere bütün sağlık çalışanlarına
şiddet uygulanmakta, hakaretler edilmektedir. Bunu şiddetle
kınıyoruz. Bununla ilgili de önlemlerin alınması gerektiğine
inanıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Doğru.
Sayın Özgündüz
14.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün Tıp Bayramı; zor
çalışma koşullarında, zaman zaman şiddete
uğrayarak insanlara hayat vermeye çalışan tıp
çalışanlarımızın bayramını tebrik ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özgündüz.
Sayın Demiröz
15.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın 14 Mart
Tıp Bayramıyla ilgili konuşmasından hemen sonra Genel
Kurul salonundan ayrılmasını kınadığına ve
14 Mart Tıp Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce Başbakan
Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ 14 Mart Tıp
Bayramıyla ilgili konuştu, tam sorulara geçildiği sırada
Türkiye Büyük Millet Meclisini terk ederek ayrıldı. Bu bakımdan,
burada soru soran arkadaşlarımıza yapılan bu hareketin
yanlış olduğunu ifade ediyor, bir kere Bakanı
kınıyorum.
Ben de 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyor ve nice nice bayramlarda istedikleri gibi,
gönüllerindeki gibi
Sağlık çalışanlarına
başarılar diliyorum.
Çok teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Demiröz.
Son olarak, sisteme Sayın
Şener de girmiş, buyursunlar Sayın Şener.
16.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ve Ordu ilinin
büyükşehir olmasına dair kanun teklifinin görüşülmesi için
alınan Danışma Kurulu kararını bütün grupların
ortak imzalaması nedeniyle gruplara teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
İHSAN
ŞENER (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, ben de 14 Mart Tıp Bayramının bütün
sağlık çalışanları için güzel geçmesini temenni ediyorum.
Ayrıca, bugün
Danışma Kurulu önerisini Ordu ilinin büyükşehir olmasına
dair kanun teklifinin bugün görüşülmesi için bütün grupların ortak
imzaladığını öğrendim. Bütün gruplara teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
milletvekilleri, bir hususu arz etmek istiyorum: Bütün
arkadaşlarımıza verilen söz, 60ıncı maddeye göre,
yerinden çok kısa bir sözdür esasen, yani 10 kişiyle
sınırladığımız. Şimdi, orada da, aynen
okuyorum Tüzük hükmünü: Pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye
Başkan, yerinden konuşma izni verebilir. Verme mecburiyeti diye bir
şey yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, belirli kişilere verip de ötekilere
vermemek takdir hakkını kötüye kullanmak demektir.
BAŞKAN Yani
arkadaşlar, şu Tüzükü okuyalım ve uygulayalım. Sizin zamanınız
bakımından da önemli, bizim zamanımız bakımından
da önemli. Dolayısıyla bunda bilginiz olmasında yarar var.
Çok teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Takdir hakkını adaletli kullanmak lazım.
BAŞKAN -
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20
milletvekilinin, soruşturma güvenliğiyle ilgili iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/541)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son dönemde ceza
soruşturmalarında yaşanan gelişmeler devlet görevlilerinin
soruşturma aşamasında delil ürettiği şüphesini ortaya
çıkarmıştır.
Özellikle
Ergenekon ve Balyoz davaları ile ilgili peş peşe basına
yansıyan sahte kanıt üretme iddialarına yetkililerin
verdiği "Sehven olmuştur." cevabı bu şüpheleri
güçlendirmiştir.
İkinci
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Teğmen
Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna İstanbul Emniyetinde sonradan Hizbut
Tahrir üyesi bir kişiye ait 139 adet telefon numarası yüklendiği
bilirkişi raporuyla saptanmış, Organize Suçlar Şube
Müdürlüğü mahkemeye gönderdiği yazıda bu olayın
"sehven" gerçekleştiğini ifade etmiştir.
Oda TV
operasyonunda tutuklu bulunan gazetecilere karşı iddianamede öne
sürülen tüm delillerin temelini oluşturan dijital belgeler için
Yıldız Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi
bilirkişi raporlarında virüs yoluyla gönderildiği tespit
edilmiştir. Aynı operasyonda tutuklanan Oda TV yazarı gazeteci
Müyesser Yıldız'ın da bilgisayarında elde edilen ve suça
konu olan dosyaların Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin bilgisayar
mühendisleri tarafından hazırlanan raporda Yıldız'ın
bilgisi dışında yüklendiği belirtilmiştir.
Eskişehir
eski Emniyet Müdürü, Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabının
yazarı Hanefi Avcı'nın tutuklanmadan önce
boşalttığı odasında yapılan aramada kendine ait
olmadığını ve sonradan konulduğunu iddia ettiği
kasetler delil olarak soruşturma dosyasına eklenmiştir.
Askerî casusluk
soruşturmasının bir numaralı şüphelisi Albay
İbrahim Sezer'le ilgili olarak, telefon dökümlerinde yer alan
"Vika" adlı bir Rus kadının adının telefon
görüşmesinde geçmediği, polisin sonradan telefon dökümlerine ekleme
yaptığı iddia edilmiştir. Bu iddianın
doğruluğu soruşturma savcılığınca da tespit
edilmiş, bunun üzerine Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü
kadının adının iletişim tespit tutanağına
sehven eklendiğini ifade etmiştir.
Yaşanan bu
gibi olaylar, soruşturma aşamalarında devlet görevlilerinin
sahte kanıt üreterek devlet eliyle suç ve suçlu yarattığı,
soruşturma güvenliğinin kalmadığı şüphesini
doğurmaktadır.
Doğrudan
soruşturma kuruluşları tarafından soruşturma öncesi
veya sonrasında delil üretilmesi, kişi hak ve özgürlükleri için en
önemli tehditlerden biridir. Devlet kişi hak ve özgürlüklerini korumakla
yükümlüdür. Kamu gücünü elinde bulunduran devlet organları tarafından
delil üretilmeye başlanırsa, devlet karşısında tamamen
güçsüz olan bireylerin hiç bir hukuk güvenliği kalmaz. Bu durum herkesin
haksız yere tutuklanması, yargılanması ve hatta mahkûm
olması gibi hukuk ve vicdan dışı sonuçlara neden olur.
Yukarıda
sayılan örnek olayların dışında soruşturma
sırasında devlet yetkilileri tarafından sahte delil
üretildiğine ilişkin çok sayıda başka iddialar da ifade
edilmektedir. Anayasanın 138. maddesi görülmekte olan davalarda yargı
yetkisinin kullanılmasına ilişkin olarak yasama meclislerinde
görüşme yapılamayacağını düzenlemektedir. Bu
çerçevede, yukarıda örnek olarak verdiğimiz somut olayların
gerçek olup olmadığı hususunun Meclis araştırması
kapsamında ele alınması mümkün değildir. Ancak genel olarak
soruşturma güvenliğini ortadan kaldıran devlet eliyle delil
üretme iddialarının araştırılması 138. madde
kapsamına giren bir husus olmayıp, temel hak ve özgürlüklerin
güvencesi açısından bu hususun meclis tarafından
araştırılması zorunluluk hâline gelmiştir.
Bu bağlamda,
genel olarak soruşturmalara ilişkin devlet organları
tarafından delil üretildiği, üretilen delillerle suç ve suçlu
yaratılmaya çalışıldığı iddiaları
çerçevesinde, ülkemizdeki soruşturma güvenliğinin ne durumda
olduğunun araştırılması için TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ile Anayasanın 98. maddesi
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
3) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
4) İhsan
Özkes (İstanbul)
5) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
6) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
7) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
8) Turgay Develi (Adana)
9) Kamer Genç (Tunceli)
10) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
11) Sena Kaleli (Bursa)
12) Mehmet Ali
Edîboğlu (Hatay)
13) Namık
Havutça (Balıkesir)
14) İlhan
Demiröz (Bursa)
15) Sedef Küçük (İstanbul)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Ali
Serindağ (Gaziantep)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Sakine Öz (Manisa)
20) Doğan
Şafak (Niğde)
21) İdris
Yıldız (Ordu)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 24
milletvekilinin, Büyük Menderes Nehrindeki su
taşkınlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/542)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aydın ve
çevresinde 8 ve 12 Ekim tarihlerinde aralıklarla etkili olan sağanak
yağış, Büyük Menderes Nehri'ndeki su seviyesinin artmasına
ve taşkınlara neden oldu. 4 günlük yağmurun Menderes havzasını
taşırması sonucunda Aydın'da binlerce dönüm pamuk arazisi
sular altında kaldı. Hasar bedelinin 60 milyon TL'nin üzerinde
olduğu belirtildi.
Son dönemde etkili
olan yağışlar yine Büyük Menderes Nehri'nin taşmasına
neden oldu.
24 ve 26 Ocak
tarihleri arasında yaşanan taşkının ardından
Burunköy, Akçakaya, Kalçık, Nalbantlar köy tarım arazilerinin
tamamı su altında kalırken, Akçakaya köyünde su altında
ahırlarda bulunan büyükbaş hayvanlar sahipleri tarafından
başka bölgelere taşındı. Koçarlı Ovası'nda ise en
az 30 bin dönüm ekili toprak sular altında kaldı.
Yurttaşlarımızı
mağdur bırakan Büyük Menderes Nehri'ndeki su
taşkınlarının önlenmesi için yapılacak
çalışmaların tespiti hakkında TBMM İç Tüzüğünün
104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
4) Arif Bulut (Antalya)
5) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
8) ) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul
9) Hurşit
Güneş
(Kocaeli)
10) İhsan
Özkes (İstanbul)
11) Ali
Serindağ (Gaziantep)
12) Ali
Sarıbaş
(Çanakkale)
13) Turgay Develi (Adana)
14) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
15) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
18) Namık
Havutça
(Balıkesir)
19) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
20) İlhan
Demiröz (Bursa)
21) Sedef Küçük (İstanbul)
22) Osman Kaptan (Antalya)
23) Sakine Öz (Manisa)
24) Doğan
Şafak
(Niğde)
25) İdris
Yıldız (Ordu)
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 26
milletvekilinin, Van depremi sonrasında meydana gelen çadır
yangınlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/543)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
23 Ekim 2011
tarihinde Van'da meydana gelen depremden sonra kurulan çadırlarda
çıkan yangınlardan dolayı yüzlerce yurttaşımız
hayatını kaybetti.
28 Ocak 2012
tarihinde meydana gelen yangın ile birlikte toplamda 127 çadır
yangını meydana gelirken, 3 yaşındaki Mustafa
Atlı'nın da hayatını kaybetmesiyle çadır
yangınlarında ölenlerin sayısı ise 11'e yükselmiştir.
Meydana gelen
çadır yangınlarının araştırılması ve
yangınların önlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci,
İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
4) Arif Bulut (Antalya)
5) Ali
Serindağ (Gaziantep)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
8) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
9) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
10) İhsan
Özkes
(İstanbul)
11) Turgay Develi (Adana)
12) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
13) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
14) Kamer Genç (Tunceli)
15) Birgül Ayman Güler
(İzmir)
16) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Namık
Havutça (Balıkesir)
19) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
20) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
21) İlhan
Demiröz (Bursa)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Ayşe Eser
Danışoğlu (İstanbul)
24) Osman Kaptan (Antalya)
25) Sakine Öz (Manisa)
26) Doğan
Şafak (Niğde)
27) İdris
Yıldız (Ordu)
BAŞKAN
Araştırma önergeleri bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
Tarih:
14.03.2013
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 14.03.2013 Perşembe günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa
Elitaş Ali
Rıza Öztürk
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Adına
Mehmet
Şandır İdris
Baluken
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 435 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48
saat geçmeden Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 14
Mart 2013 Perşembe günkü (Bugün) birleşiminde 435 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
bu birleşiminde gece 24:00'te günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisi üzerinde birinci konuşmacı
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Kubat.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisi üzerinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Danışma
Kurulu önerisiyle, Ordu ilimizin büyükşehir statüsüne
dönüştürülmesine ilişkin kanun teklifinin bugün Genel Kurulda
görüşülmesi önerilmektedir.
Esasen teklif
müşterek, Ordu ilimizdeki hem CHPli hem de AK PARTİli
milletvekillerimiz ve Ordunun dışında Ordulu olan
milletvekillerimiz tarafından da imzalanmış ve komisyon raporu
incelenirse, prensip olarak değerli muhalefetin aslında Ordunun
büyükşehir olmasına bir itirazlarının
olmadığı, ancak hukuki yapıyla sınırların
mülki sınırla bütünleştirilmesine yönelik teknik olarak bir
itirazları olduğu da anlaşılmaktadır.
Bunu şunun
için söyledim: Danışma Kurulunda da düşünce birliği
sağlandı, bu noktada Ordu ilimiz inşallah bugün büyükşehir
statüsüne kavuşacak ve böylece belde halkına daha etkili ve verimli
hizmet götürecek bir yapı oluşturulmuş olacaktır.
Öte yandan,
değerli milletvekilleri, bugün 14 Mart Tıp Bayramı, üzerinde
gerçekten önemli konuşmalar biraz önce icra edildi.
Biz de AK
PARTİ Grubu olarak, 14 Mart Tıp Bayramının bütün
sağlık çalışanlarımız için kutlu
olmasını diliyoruz. On yıllık iktidarımızda
sağlık alanında gerçekten önemli hizmetlere imza attık.
Elbette eksiklerimiz olabilir, hatalarımız olabilir. Biz bu noktada
iyi niyetle yapılan bütün eleştirileri, görüşleri ve önerileri
dikkate alarak, ülkemizde sağlık hizmetlerinin daha kaliteli hâle
gelmesi, sağlık çalışanlarımızın
şartlarının, çalışma koşullarının daha
iyi hâle getirilmesi, sağlık sisteminin yine daha da hızlı,
etkili ve verimli çalışması için bundan sonra da
kararlılıkla adımlar atmaya devam edeceğiz. Bu noktada
muhalefetimizin de bu çalışmalara katkı vereceğini biraz
önce beyan etmesi de çok memnuniyet vericidir. Çünkü sağlık siyaset
üstü bir konudur, 75 milyonu ilgilendirmektedir. İnşallah bundan
sonra da olumlu hizmetlerimiz devam edecektir.
Ben,
inşallah, bugün, Danışma Kurulu önerisiyle birlikte, Ordu
ilimizin büyükşehir statüsüne kavuşmasının Ordu
halkına ve bütün milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kubat.
Danışma
Kurulu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı Sayın Erdal Aksünger,
İzmir Milletvekili.
Sayın
Aksünger, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ordunun
büyükşehir olması noktasında zaten bizim de imzamız
vardı. Ama tabii orada şöyle bir şeyi de belirtmeden
geçemeyeceğim: Bu kadar çok göç veren bir yeri de böyle bir jet
hızıyla, aslında başka sorunlarını da
toparlamadan getirmenin doğru olmadığına inanıyoruz.
Bunu da açıkça belirteyim. Ama bugün burada bu konuyla ilgili
konuşmayacağım. Özellikle son günlerde yaşanan eğitim
sistemiyle ilgili sorunlardan bahsetmek istiyorum.
Arkadaşlar,
dünyada eğitim sistemi elli yıl, yüz yıl değişmeyen
sistemlerdir. Bizde son dört buçuk yılda 3 tane bakan değişti
-son gelen bakanla birlikte 3 olduğunu düşünüyorum dört yılda-
sistem de her yıl neredeyse değişikliğe tabii tutuluyor.
Şimdi
şöyle bir bakalım dünyada eğitim sistemi nerelerde
başarılıymış: Dünyanın en başarılı
ülkelerinden bir tanesi Finlandiya. Finlandiya eğitim sisteminde
nasıl bu hâle gelmiş diye bakarsak 1910 yılından 2005
yılına kadar aslında hiçbir düzenlemesi olmadan, aynı
şekilde üstüne koyarak gelmiş. Hatta şunu söyleyeyim size:
Öğrencileri günde iki saat, üç saat eğitim almasına rağmen
dünyanın en iyi eğitimine sahip olduğu söyleniyor ve
aslında sıralamada da en başta duruyor. Peki, nasıl bu
işi başarmış bu insanlar? Çünkü toplumsal bir eğitim
var içeride. Bizdeki gibi hangi bakan geliyorsa kafasına göre
müfredatı değiştirmiyorlar. Yüz yıldır düzgün bir
şekilde bu işi götürmeye çalışıyorlar. Hatta şunu
çok açık söyleyeyim size: Öğretmenlerde bir müfredat yok, herhangi
bir müfredata tabi olarak iki saat, üç saat eğitmiyorlar insanları.
Şimdi,
2010da Türkiyede şöyle bir, Başbakanın söylemiyle çıkan
bir FATİH Projesi çıktı ortaya. Efendim, biz çocukların
hepsine tablet vereceğiz, teknolojik hâle getireceğiz, eğitimi
şuraya taşıyacağız. Tarzında. Ya bu gerçekten o
kadar komik bir hikâye ki. Ayrıca bazen söyleniyor, dünyada bir sürü ülke
bizi bekliyormuş, burada test edecekmişiz, başarılı
olursa onlar da uygulayacakmış. Ben böyle bir şey görmedim. Kim
bekliyor? Çıksın açıklasın bunu söyleyen bakanlar. Böyle
bir şey olabilir mi? Üstelik de bizim bakanlarımızın acayip
şeyleri, mucizevi buluşları var aslında eğitimle
ilgili. Birisi çıkıyor, bundan herhâlde üç önceki bakan söyledi bunu,
LYSyle ve LGSyle ilgili dedi ki: Dünyada bulunmuş en büyük icatlardan
biri. Ondan sonra gelen bakan da Böyle rezil bir sistem görmedim. dedi. Ya
arkadaş, hanginizin dediği doğru, hanginizin söylediğine
inanacağız? Bir kere şunu söylemek lazım: Bu kadar
öğretmeni can çekiştirirken siz öğrencilere nasıl
eğitim verdireceksiniz? Her gün müfredat değiştiriyorsunuz; her
gün, aslında olmayan müfredatları, olmayan norm kadrolarla birlikte
aslında eğitim sistemine ciddi bir şekilde eziyet ediyorsunuz.
Şimdi size
bir örnek vereceğim, FATİH Projesine gelmeden önce bir şey
söylemek istiyorum. 2006 yılında Türkiyede bilişim teknolojisi
sınıfları açıldı. Üniversitelerde ders olarak koyuldu.
Buralarda formasyon lisans eğitimleri verildi ve öğretmenler
yetiştirilmeye başlandı. On binlerce öğretmen
yetiştirdiniz ve 2006dan beri de bu ülkede 32 bin tane bilişim
sınıfı kurdunuz, 8 dersliği olan her okulda 1 tane
bilişim sınıfı kuruldu. Ya arkadaş, bu kadar
sınıf kurdunuz, 5 milyar dolara yakın yatırım yaptınız,
arkasından geçen sene itibarıyla bu dersleri
kaldırdınız 6ncı sınıfa kadar olan
6ncı
sınıftan sonra da seçmeli hâle getirdiniz. Bu çocuklar ne yapacaklar
şimdi? Bu mezun olan öğretmen çocuklar ne yapacak, biri
çıksın bunu söylesin ya. Hiç kimse ilgilenmiyor mu bu konuyla? 10
binlerce çocuk, öğretmenimiz dışarıda bekliyor şu
anda. Ayrıca, mezun olacak insanlar, şu anda okuyanlar da nerede
çalışacağını bilmiyor. Sen, şimdi, bir de
getirmiş FATİH Projesi diye saçma sapan bir şeyi
dayatıyorsun. Şimdi, bunun da aslında
Çıksın biri
açıklasın FATİH Projesi neymiş, nasıl gidiyormuş
bir açıklasın.
Ben söyleyeyim
onlara: 1inci yılda, 2011 yılında
yapılacağını söylediklerini söyleyeyim. Ortaöğretim
okullarının, lise ve meslek liselerinin tamamının altyapıları bitirilip tablet
dağıtılacaktı. 2nci yıl, 2012 yılında
ilköğretimin 5inci, 6ncı, 7nci, 8inci
sınıflarının altyapısı bitirilip tablet
dağıtılacaktı. Daha sonra 3üncü yıl, yani 2013
yılında da ilköğretimin hepsine tablet
dağıtılacaktı. Kaç tane dağıtılmış
tablet? Topu topu 40 bin. Bakan 68 bin. diyor ama nasıl ispat eder
bilmiyorum. Bu da bütün, tüm, aslında, kapasitenin binde 3ü. Ya
bunları dağıtıyorsunuz da bunları öğretecek adam
yok ortada kardeşim.
Peki, bu kadar, 32
bin tane bilişim sınıfı yaptınız, 5 milyar dolar
para harcadınız, çöpe attınız bunları da, kimseye de
hesap vermek istemiyorsunuz, böyle bir şey olur mu? Şimdi, FATİH
Projesi
Ya bilişim veya teknolojiyi çocuklara anlatarak, öğreterek
teknolojik bir ülke olamazsınız, üretmeniz lazım ilk önce. Böyle
bir know-howınız yok.
Şimdi,
yerliye teşvik vereceğiz diye PARDUS konulacak. diyordunuz, o da
çakma bir PARDUS çünkü o zaten Debian diye aslında bir versiyon,
Linuxun bir versiyonu. Onu da millete yutturmaya çalışıyorsunuz
TÜBİTAKla bir tane adama. Bir tane adama da 5 milyon TL para verildi
sırf buna kılıf uydursun diye. Böyle bir yerli de yok ortada.
Üstelik, Başbakan iki üç hafta önce çıktı geldi, burada
Kimler
getirdi, aslında hangi lobiler getirdi bilmiyorum, dünyanın en büyük
yazılım şirketinin başındaki Amerikanın devini
getirdi, burada görüştüler, dediler ki: Gelin, burada yazılım
yapın. Biz aslında bu FATİH Projesinde sizinle
çalışabiliriz. Burada size de teşvik veririz. Yahu, kime
veriyorsunuz kardeşim bu teşviki ya? Yerli olan insanları, yerli
üreticiyi teşvik edeceğinize dünyanın en zengin adamına
içeride teşvik mi vereceksiniz? Haydi, diyelim ki verdiniz
Bakın,
dinleme komisyonunda arkadaşlarla
konuşuyoruz, MİTle, TÜBİTAKla, emniyet istihbaratla; herkesin
-geçen sene de söyledim- söylediği
şu: Eğer biz yerli yazılım, işletim sistemimizi
yapmazsak bu ülkenin geleceği, millî güvenliği kesinlikle
sıfıra indirgenmiş olacak. Bunu, bu ülkenin istihbarat
kurumlarının kendileri söylerken var mı bir çabanız?
Sıfır çabanız. Üstelik, dünyanın en zengin adamına,
burada, kapalı kod kaynaklı -anlayan biliyor, entelektüel olan
arkadaşlar bilirler bunu, kapalı kaynaklı kod ne demektir
diye- yazılım yaptıracaksınız, çocukların eline
vereceksiniz, buna da eğitim diyeceksiniz. Ya, böyle bir şey olur mu?
Bunu aslında
Dünya şu anda
nereye gidiyor biliyor musunuz? 2015 yılında, en son Rusya, kendi
bütün yerli yazılımlarıyla, Linux tabanlı yerli
yazılımlarıyla, bütün kurumlarıyla
Hatta şunu da
söyleyeyim: Sadece kamu kurumlarıyla değil, stratejik özel
kurumlarıyla birlikte, hepsiyle 2015te bu yapıya geçiyor. Almanya
geçmiş durumda, İsrail çok önceden geçti. Avrupa Birliğinin bir
sürü ülkesi bunlara çoktan geçti. Var mı bizde böyle bir şey?
Hayır, yok.
Bir de milleti
niye kandırıyorsunuz PARDUS Projesi, yerli yazılım
koyacağız tablete. diye? Böyle bir şey yok, yok böyle bir
şey. Böyle bir üretiminiz de yok, böyle bir kadronuz da yok. TÜBİTAK
dediğinde böyle bir adam da yok. Çıksın göstersinler öyle bir
şey varsa. Kaç para vereceksiniz? Aslında 25 milyar dolar para
harcanacak diyelim bu işe, hadi 10 milyar dolar olsun, onlar 8-10 milyar
dolar diyor, hadi onu kabul ettim. Ya, sizin bu adama dediğiniz hikâye
Adam bedava verir size ya. On beş yıl boyunca bir nesli teslim
edeceksiniz, bedava vermezse ben bu işi bilmiyorum diyeceğim. Adam
hazır, bedava verecek ama sen bütün ülkeyi teslim ediyorsun. Ya, kimse
ilgilenmiyor bu konuyla, çok ilginç, kendimizi yırtıyoruz. Ya, bu
ülkenin menfaatine olacak bir konuyu konuşuyoruz arkadaşlar. Ben bunu
söyledim, bu konuyla ilgili Başbakanı maniple ediyorlar dedim. Kim
anlatıyorsa, o arkadaş çıksın. Bunu Komisyonda da söyledim kaç
kere. Bunu birisi Başbakana anlatmalı ya da başka şekilde
mi anlatıyorsunuz ya da bildiğiniz başka bir şey var, biz
mi bilmiyoruz o işleri? Bu ülkenin bir neslini, bu ülkenin bütün kamu
kurumlarını, bu ülkenin bütün geleceğini teslim ediyorsunuz.
Öğretmenleri
aldınız, dışarıda bıraktınız. 32 bin
tane dediğin bilişim sınıfları ne durumda biliyor
musunuz? 5 milyar dolar para yatırdınız, hepsi İnternet
kafe durumunda duruyor. Gidin bakın...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Çoğu da çalışmıyor.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) İnkâr ediyorlar, inkâr.
ERDAL AKSÜNGER
(Devamla) Gidin bakın diyorum yani çok net söylüyorum, İnternet
kafe gibi. Öğretmenler nerede? Teknik personele dönmüş durumda. On
binlerce öğretmenden bahsediyorum. Getirmişsiniz FATİH Projesi
yapacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız...
Öyle bir şey yok, hayal dünyası bunların hepsi. Böyle bir
eğitim de yok zaten, bunu en baştan beri de söylüyoruz.
Aklınızı başınıza alın, bence ülkenin geleceğini
heba ediyorsunuz, bir nesli yok edeceksiniz, Türkiyeyi de ona buna teslim
etmeyin diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Aksünger.
Danışma
Kurulu önerisi üzerindeki üçüncü konuşmacı Sayın Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
Sayın
Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün dört grubun
ortak imzasıyla Danışma Kurulunun uzlaşması sonucunda,
Ordu ilimizin büyükşehir belediye statüsüne kavuşturulması için
hazırlanan bir kanun teklifinin gündeme alınmasını
konuşacağız. Bunun için oluşturulan Danışma
Kurulu uzlaşma teklifinin görüşülmesi üzerinde, zannediyorum aleyhte
söz aldım. Aleyhte lehte olmaz, her grup buna imza atmış
bulunmaktayız. Bu sebeple söz aldım, öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle -18
Mart Çanakkale Günü, pazartesi gününe geliyor- 18 Martta, 1915
yılında Çanakkaleyi geçilmez kılan, Çanakkaleyi müstevlilerin,
emperyalistlerin geçerek yurdumuzu işgal etmesini engelleyen ve
bedenlerini toprağa yatıran şehitlerimize, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yüce Allahtan
rahmetler diliyorum; o günün unutulmamasını, o günün sürekli
hatırda kalmasını dileyerek, temenni ederek rahmetler diliyorum
şehitlerimize.
Değerli
milletvekilleri, Meclisin çalışma gündemini, tabii ki mümkün
olabilse, tüm grupların ortak imzasıyla birlikte tanzim etmekte fayda
var, özel durumlarda bu türlü uzlaşmalar oluyor ancak bu gündemi mutlaka
milletin gündemi hâline getirmek hepimizin sorumluluğu altında.
Bugün, devletin gündemindeki konuları, Hükûmetin sorumluluğunda,
kanun tasarı ve teklifleriyle buraya getiriyor, gereken düzenlemeleri, hukukları
kuruyoruz ama bir de milletin gündemini buraya getirmek lazım. Muhalefet
partileri olarak biz, grup önerileriyle, özellikle bu hassasiyet
doğrultusunda hareket ediyoruz. Milletin gündeminde hangi konu varsa,
hangi sorun varsa, o sorunun burada konuşulmasında fayda görüyorsak,
onu buraya bir grup önerisi olarak getiriyoruz.
Bugün, bu
vesileyle, Sayın İçişleri Bakanımızı da burada
görmüşken bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum: AKP iktidarıyla
veya AKP iktidarının yönetimindeki devlet görevlileriyle PKK
arasında yürütülen müzakerelerin gerekçesi ne olursa olsun, kanın
durmasını, gözyaşının dinmesini istemeyen namerttir;
hepimiz istiyoruz, bu terörün bitmesini hepimiz istiyoruz. Bunun için
başlatılan bu müzakereler bugün ülkenin gündemini bir anlamda
gasbetmiş durumdadır. Önemsiz görmüyorum, önemli; bu kanın
durması, bu terörün artık bitirilmesi için yapılması
gereken her ne varsa onun yapılmasını, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak her defasında ifade ediyoruz ama bunun bir müzakereyle
değil, bu kanı akıtanla müzakere ederek değil, bir
mücadeleyle mümkün olabileceğini ısrarla söylüyoruz. Çünkü, müzakere
ederek bugüne kadar sonuç alınamadığını hep beraber
biliyoruz. Yeni bir hayal kırıklığı yaratmaya
hakkınızın olmadığını buradan
hatırlatıyoruz. Özellikle, bu müzakereleri milletin egemenliğini
paylaşmanın üzerinden yapıyorsanız, devletin kuruluş
hukukunu değiştirmeyi pazarlık masasına getiriyor, bunun
üzerinden Anayasada bir değişiklik yapmayı, bu memleketin, bu
milletin kimliğini, özne mahiyetindeki kimliğini, bu toplumsal
sözleşme mahiyetindeki Anayasadan çıkartmayı öngörerek
pazarlık masasına yatırıp bir müzakere
yapıyorsanız, buna gücünüzün yetmeyeceğini, buna
hakkınızın olmadığını, bunun meşru
olmayacağını da buradan ifade ediyorum.
Ancak, zannediyorum,
hepinizin dikkatinden kaçan bir meseleyi de dikkatinize sunuyorum, Sayın
İçişleri Bakanımızın burada olmasını vesile
kılarak. Fırsat olabilseydi önce kendilerine götürecektim ama
arkadaşları -fırsat
buldular- sürekli kendisini meşgul ettikleri için götüremedim. Bakın,
gazetelerimizde yer almayan bir haber ama PKKnın İnternet
sitelerinde sürekli yazılan bir haber, tarihini de söyleyeyim, 6 Mart günü
Cudi Dağında, Gabar Dağında Türk Silahlı Kuvvetleriyle
PKK arasında yaşanan çatışmalarda 4 askerimizin şehit
edildiği yazıyor.
Sayın
Bakanım, bu konuyu basın yazmıyor olabilir, basının
yazmaması için her türlü tedbiri alıyor olabilirsiniz, müzakere
süreci zarar görmesin diye yutkunuyor olabilirsiniz; hatta birtakım bize
yakışmaz, taşıyamayacağımız tedbirler de
alıyor olabilirsiniz ama bu müzakereler devam ederken, eğer, bunun
karşılığı olarak Türk insanının PKK
tarafından şehit edilmesine karşı
çıkmıyorsanız, böyle bir hakkınız yok. Bu haber,
İnternet portallarında var, Gabarda çatışma, 4 asker
şehit oldu.
Dün,
Adıyamandan aradılar beni, Adıyamanlı 2 tane köy korucusu
Şırnakın Cizre ilçesinde PKKlılar tarafından şehit
edilmiş, hakaret edilerek şehit edilmiş ve deniliyor ki:
PKKnın elinde koruculardan listeler var. Bu listelerde bulunan insanlar
tek tek kıstırılarak öldürülüyor.
Sayın Bakanım,
Sayın Hükûmet, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan
Yardımcısının bir sözünü size
hatırlatacağım, diyor ki: PKK jest yaptı, rehin
tuttuğu insanlarımızı serbest bıraktı. PKK bu
jesti sizin hangi jestinizin karşılığında yaptı?
Bunun cevabını vermek mecburiyetindesiniz. Eğer bu jestiniz
insanımızın kanının akıtılmasıysa Allah
indinde sorumlu olursunuz, sizi millete şikâyet ederiz.
Bu haberleri yazmayan
basını da kınıyorum. Eğer Gabar Dağında 4
askerimiz şehit edildi de bunu medya Türk insanına duyurmadıysa
bu medya kimin medyası? Bu Hükûmet kimin hükûmeti? Bu konuda Sayın
İçişleri Bakanından da bir açıklama bekliyoruz.
Tekrar ediyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Türk milletinin Meclisi, Türk milletinin
sorunlarının konuşulacağı bir yer. Hükûmetin gündemi
farklı olabilir; kendi sorumlulukları, kendi programları
doğrultusunda gerekli gördüğü kanunları buraya getirebilir ama
bu milletin gündemini de konuşmak mecburiyetindeyiz. Bu milletin
çocukları sizin müzakerenizin sağlıklı yürümesi için hayatlarını
PKKnın önüne atıyor, şehit oluyorlarsa buna karşı
çıkmamız gerekiyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda bir
açıklama bekliyoruz. Bu müzakereler devam ederken PKK öncelikle koruculara
dönük böyle bir imha hareketine girdi mi, girmedi mi? İsimleri de var bu
korucuların, şehit edilen korucuların Sayın Bakan.
Ayrıca, 6 Mart günü Gabar Dağında 4 Türk askeri PKK
tarafından şehit edildi mi, edilmedi mi? Bu konuda da sizlerden bir
açıklama beklemekteyiz.
Ben tekrar söylüyorum:
Siz, Türk insanının kanını akıtan, anaların gözyaşını akıtan,
Türkiye'ye saldıran PKKyla neyin karşılığında
müzakere ediyorsunuz, neyi vererek müzakere ediyorsunuz, hangi jestleri yaparak
PKKyla müzakere ediyorsunuz? Eğer bu müzakerelerin karşılığında
PKKnın Türk insanını katletmesini Türk milletinin gözünden
saklamayı bir politika olarak bu millete dayatıyorsanız,
Sayın Bakan, bunun hesabını biraz zor verirsiniz. Bu konuda
sizden gerçekten Meclis olarak da, Milliyetçi Hareket Partisi olarak da, Türk
milleti olarak da bir açıklama beklemekteyiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Danışma
Kurulu önerisi üzerinde son konuşmacı, Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Sayın
Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk kez
böyle, dörtlü gurubun ortak bir imzasıyla
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ordunun bereketi
SIRRI SAKIK
(Devamla) Evet. Ordu bu konuda bir öncülük etti. Hayırlı,
uğurlu olsun diliyorum. Ama şöyle bir çekincemiz var:
İnşallah İdris Naim Şahin Orduda büyük şehir belediye
başkanı olmaz. Olursa hakkımızı helal etmeyiz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, aslında önemli bir
aydayız, mart ayındayız. Mart ayı aslında bizim
açımızdan katliamlarla, acılarla dolu olan bir aydır. Bir
taraftan acılarımız var, bir taraftan da umuda doğru bir
yolculuğumuz var.
Şimdi, 12
Mart 1995, Gazi olaylarının yıl dönümüdür. Burada 22
insanımızın yaşamını yitirdiği ve
faillerinin hâlâ bulunmadığı bir mart ayıdır. Yine,
Kamışlıda yani Suriyede 2004 yılında 34 tane masum
Kürtün katledildiği -yani baba Esad da yapmıştı, oğul
Esad da yapmıştı- yıl dönümüdür. Yine, 16 Mart 1988 de
Halepçede 5 bin masum Kürtün Saddam diktatörü tarafından kimyasal
silahlarla katledildiği bir yıl dönümüdür. Katliamcılar
halkın ve hukukun huzurunda hesap verdiler, biz katliamcıları
tekrar kınıyoruz ve bu noktada yaşamını yitiren
herkesin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün 14
Mart; evet, Tıp Bayramı, emekçilerin günü; onların gününü de
kutluyoruz. Ama, pazartesi günü 18 Mart ve 18 Mart da Çanakkalede şehit
düşenlerin 98inci yılı yani ortak vatan için gidip Çanakkalede
bedenlerini ölüme yatıran kahramanların ölüm yıl dönümü
olacaktır ve oraya giderken bir daha dönmemek üzere, bize bir vatan
bırakmak adına kendilerini toprağa gömenlerin, o
kahramanların ölüm yıl dönümüdür. Buradan onları saygıyla
sevgiyle anıyoruz. Onların ruhunun
Bu coğrafyada ortak vatan
için nasıl gidip kendilerini feda ettiler, onların torunları
diliyorum ki -bir barış süreci yaşanıyor- bu
barış sürecinin ruhuna uygun
Türkiyede halkların
kardeşliğini bütünleştirecek projelerde hepimize önemli görevler
ve sorumluluklar düşüyor.
Sevgili arkadaşlar, dün uzun
süredir PKKnin elinde olan 8 kardeşimizin geri dönüşü hepimizi
umutlandırmıştır, barış adına
umutlandırmıştır, gelecek adına
umutlandırmıştır, toplumda oluşan barış
algısına büyük bir katkı sunmuştur. Bunlar bir tarafta
olurken, hepimiz sevinirken ama ne yazık ki bu ülkenin savcıları
ve yargıçları bunun ruhuna uygun davranmıyorlar. Bakın, bir
taraftan barıştan ve huzurdan bahsederken, bir taraftan silahlara
veda için hepimiz çırpınırken, sabahleyin uyanıyoruz bizim
yöneticilerimiz; Muştan, Malazgirtten ilçe başkanımız, il
genel meclisi üyemiz ve bir partilimiz savcılar tarafından göz
altına alınıyor. Hani karşılıklı jestler
derken jest bu olmamalıdır, jest karşılıklı
olmalıdır. Bu ülkede yargıçlar sadece Ben
yargılarım. hükmüne kapılmamalıdır, barış
sürecine kendileri de katkı sunmalıdır. Eğer bu
katkıyı sunabilirlerse iç barışımıza katkı
sunarız. Biz buradan her gün suç duyurusunda bulunduğumuz hâlde
savcılar, yargıçlar katiller hakkında hiçbir işlem
yapmıyor. Bakın, Roboski
443 gündür anneler çocuklarının
katillerinin bulunması için çırpınırken, Meclis İnsan
Hakları İnceleme Alt Komisyonu bir rapor yayımlıyor
sıradan bir olaymış gibi. Vallahi bunu affedemeyiz,
barış sürecinde her şeyin üstünü kapatamayız. Bu konuda
muhalif olan arkadaşlarımızın çabalarını yürekten
destekliyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz. Evet, üstüne gitmeliyiz,
araştırmalıyız, biz geçmişimizle yüzleşmeden
geleceğimizi birlikte inşa edemeyiz, hep de altını
çizdiğimiz budur. Yani geçmişte buna benzer olaylar
yaşandı, bunun gereği yapılmadığı için
barışımızı bir arada inşa edemedik. O vesileyle,
size önemli sorumluluklar düşüyor, iktidar partisi.
Bakın,
Roboskide 443 gündür, olup bitenlerle ilgili tek bir kamu görevlisi
açığa alınmamıştır, tek bir ordu komutanı
soruşturmaya tabi tutulmamıştır, tek bir kişi hakkında
dava açılmamıştır. Burada, tam bir hukuk skandalı
vardır ve burada, 34 masum insan öldürülmüştür. Yani, siz basit bir
şekilde bunun üstünü örtemezsiniz. Burada, birçok kez
arkadaşlarımız da söyledi, yani genelde bu coğrafyada
biliriz, cinayeti işletenle soruşturanlar bir olursa failleri
bulunmaz. Buradan onlarca kez suç duyurusunda bulunduğumuz hâlde
Bakın, savcılar demokratik zeminde siyaset yapanları hemen
akşam gidip evlerinden alıp götürüyor. Peki, biz burada, suç
duyurusunda bulunuyoruz, masum 34 insan yaşamını yitirdi.
Bunlarla ilgili neden işlem yapmıyorsunuz? 3.500 köy
yakıldı. Yakanların hepsi bellidir; adresleri bellidir,
üniformaları bellidir, isimleri bellidir, yani onların apoletleri
nedir bellidir. Ama bir tek tane ev yakmayla, o cinayetlerle ilgili, bir tek
askerle ilgili bugüne kadar bir tek işlem
yapılmamıştır. Bu ülkede 3.500 köy yakılmış
ve 3,5 milyon insan bu noktada mağdur olmuş ama savcılar
bunlarla ilgili bir tek işlem yapmıyor. Ama savcılar
üniversiteden öğrencileri apar topar alıp tutuklayabiliyor,
demokratik zeminde siyaset yapanları alıp götürüp tutuklayabiliyor,
dört yıl mahkemeye çıkamıyorlar.
Şimdi, benim
buradan savcılara çağrımdır: Eğer vicdanınız
varsa, eğer hukuka, hangi inancı taşıyorsanız suç
duyurusunda bulunuyoruz, hem Roboskiyle ilgili suç duyurusunda bulunuyoruz hem
de geçmişten bugüne kadar Kürt iş adamlarının ölümünden,
köylerin yakılmasından faili meçhul cinayetlere kadar bu kadar
ayyuktayken, bütün adresler ortadayken, bütün aktörlerin büyük bir kısmı
hâlâ yaşıyorken bunlarla ilgili neden bir soruşturma
yapılmıyor sayın savcılar? Sizin gücünüz sadece
mağdurlara mı yetiyor? Sadece BDPlileri, sadece muhalif olan,
sol-sosyalist kesimleri tutuklayarak mı bu ülkede barışı
sağlayacaksınız? Bu anlayışla bu ülkede
barış inşa edilmez. Bu sorun hepinizin ortak sorunu, hepimizin
ortak sorunu, bir vicdan sorunudur. Eğer gerçekten buna uygun adımlar
atılacaksa
Toplumda çok büyük bir barış umudu yeşerdi, bu
barış umutlarını, siyaset bir an önce bunu büyütebilir. Hep
de söylüyoruz: Siyaset sorunları çözme sanatıdır, siyaset
dünyası bunun için uzlaşıyı sağlayabilmelidir.
Nasıl bugünkü, Orduyu büyükşehir statüsüne alan dört siyasi parti
neden iç barışımızla ilgili bir konsensüs oluşturamaz?
Gidip hâlâ
barıştan bahsediyoruz, hâla gidip Bingölde 1.200 köy korucusu için
köy köy, ev ev dolaşıyoruz. Böyle bir barış olur mu? Hemen
arkasından Bitliste, Muşta... Söylediklerim doğru, size hemen
belgeleriyle ortaya koyarız. Bu yol çıkmaz bir yoldur, yani köy
korucularıyla, bilmem asayişle, bilmem mücadeleyle bu sorunları
hiçbirimizin çözmediğini, çözemediğimiz hayat hepimize gösterdi. Onun
için, hepimiz dilimizi değiştirmeliyiz, hepimiz
algılarımızı değiştirmeliyiz, barışa
uygun adımlar atmalıyız.
Bakın, dün
Vatikanda yeni papa seçiliyordu. Kiliseden, uzlaşı
sağlanınca beyaz dumanlar çıktı. Ya, bu ülkede her gün
bütün bacalardan siyah dumanlar çıkıyor. Gelin, bu Parlamentoda
bizler de uzlaşının, barışın sembolü olan o beyaz
dumanları hep birlikte yükseltelim. Ülkemizdeki bütün bacalardan
barışın sembolü, uzlaşının sembolü olan o beyaz
dumanları çoğaltabiliriz. Buna ihtiyacımız var, toplumun
buna ihtiyacı var ve bu noktada toplumun çok da büyük bir desteği
vardır. Siz bakmayın marjinal gruplara Ülke elden gidiyor
Tam
tersine, Kürtler de özgür oluyor, Türkler de özgür oluyor, bu ülkede
yaşayan bütün halklar da bu barış projesiyle özgür olacak.
Hepimiz çocuklarımıza özgürce sarılacağız ve kan
deryasından bu ülkemizi kurtaracağız.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Danışma
Kurulu önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Şimdi,
İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler iki dakikalık bir
açıklama ricasında bulundular yerinden.
Buyursunlar
Sayın Bakanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İçişleri Bakanı Muammer Gülerin,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın Danışma Kurulu
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkanım, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandırın
biraz önce dile getirdiği, bir İnternet sitesinde yayınlanan
haberle ilgili olarak
Esasen benim bilgim dâhilinde olan bir olay değil.
Arkadaşlarımdan da teyit ettim, Gabarda çatışmada 4 Türk
askerinin öldüğü yolundaki haber kesinlikle yanlıştır.
Böyle bir hadise yaşanmamıştır, verilmiş bir
şehidimiz yoktur. Elbette, terörle mücadelemiz hangi süreç gündemde olursa
olsun kararlılıkla devam edecektir. Terörle mücadele devletin asli
görevidir. Yurttaşlarının can, mal, ırz ve tasarruf
güvenliğini sağlamak devletin asli görevidir. Bu mücadele aynı
kararlılıkla, hangi terör örgütü söz konusu olursa olsun devam
edecektir. Bunu yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin
Yükselin; Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Antalya Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu Gelirler Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana
Milletvekili Ali Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer alan geçici 9uncu
maddesi kabul edilmişti.
Geçici 10uncu
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 10uncu maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam Osman
Aydın İlhan
Demiröz
İzmir Aydın Bursa
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Haydar
Akar Turgay
Develi
Bartın Kocaeli Adana
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yalçınkaya.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 10uncu maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu değişiklik
önergesi süresi içerisinde, özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının seçim bölgem Bartında
yaptığı usulsüzlüklerle ilgili bazı konuları dile
getireceğim.
Gerçekten, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının yaptığı uygulamaları
anlamakta zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu elimde gösterdiğim
harita Enerji Bakanlığına bağlı
TEİAŞın Türkiyedeki ulusal sistemdeki enerji
dağıtımlarıyla ilgili sistem haritası. Bu haritada
Bartın ilinin Amasra ilçesinde 1.100 megavatlık, ve 1.200
megavatlık iki termik santralin yatırımlarına devam
ediliyor diye gösterildiğini görüyoruz. Gerçekten, şimdi Sayın
Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Amasrada şu anda bir
tek çivi çakılmamış bir durumda olan bölgede, siz,
Bakanlığınıza bağlı olan bir kurumla ilgili
olarak hazırlanan sistem haritasında nasıl burada
yatırımı devam eden enerji santrali diye gösteriyorsunuz, buna
cevap vermek zorundasınız. Şu anda Amasrada termik santral
olarak gösterdiğiniz bu alan, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yapmış olduğu 1/100.000lik
çevre düzeni planında orman, tarım alanı ve günübirlik turizm
alanı olarak gösteriliyor. Dolayısıyla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı da bu alanda kurulması düşünülen termik
santrallerle ilgili başvuru dosyalarını bu alanların bu
özelliklerinden dolayı reddederek geriye göndermiş olmasına
rağmen, başvuruların değerlendirme dışında
tutulması gerektiği kararını 29/11/2010 yılında
ÇED Genel Müdürlüğünde yapmış olduğu toplantıda
belirlemiş olmasına rağmen, siz TEİAŞın sistem
haritası içerisinde yatırımı devam eden iki termik santral
olarak gösteriyorsunuz.
Sayın
Bakanım, yoksa sizin, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının buraya kurulması yasaklanan termik
santraliyle ilgili olarak kendinizin bir izin verme yetkisi mi var? Yani siz
kuruma Merak etmeyin, devam edin, ben size buraya termik santrali
kurduracağım. mı dediniz? Gerçekten sizi anlamakta
zorlanıyorum.
Diyeceksiniz ki:
Ya arkadaşım, orada, işte, biz Amasra-B sahasını
verdik. Orada, Amasrada, bu firma kömür çıkarıyor,
dolayısıyla bu firmanın çıkaracağı kömüre yönelik
olarak böyle bir termik santrali orada uygun görüyoruz. düşüncesi
içerisinde olduğunuzu dile getirebilirsiniz ama redevans sözleşmesi
karşısında o firmaya verdiğiniz alanda şu anda firma
sekiz yıl geçmesine rağmen 1 kilo kömür çıkarmadı. Yani
2005 yılında imzalanan protokol gereği ilk üç yıl
içerisinde 500 bin ton, devam eden yıllar itibarıyla da ikişer
buçuk milyon ton kömür çıkarması gereken firma, aradan
yaklaşık sekiz yıl geçmesine rağmen, protokol gereği
yerine getirmesi gereken 13 milyon tonluk üretimi yapmadı. Sizin
aslında hayalî olarak bu tür sistem haritalarına termik santrali
koyacağınız yerde, protokol gereği taahhüdünü yerine
getirmeyen firmanın o sözleşmesini feshetmeniz lazım ama
maalesef usulsüz ve hukuksuz şekilde hem oradaki süreci devam
ettiriyorsunuz hem de yasaları, kanunu çiğneyerek Amasrada daha bir
çivi çakılmamış, daha ÇED süreci bitmemiş, başvuru
dosyaları geriye iade edilmiş termik santralle ilgili başvuru
dosyalarını bitmiş gibi kabul ederek haritanıza
koyuyorsunuz. Gerçekten, size Amasra ve Bartın halkı adına
teessüflerimi bildiriyorum.
Sizleri bir kez
daha bu usulsüzlüğünüzden ve hukuksuzluğunuzdan dolayı tebrik
ediyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 10u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici
madde 10 kabul edilmiştir.
Geçici madde 11
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM BŞK.NA
Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 11inci maddesindeki tüzel kişilere
ibaresinin kamu ve özel hukuk tüzel kişileri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam Osman
Aydın İlhan
Demiröz
İzmir Aydın Bursa
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Haydar
Akar Turgay
Develi
Bartın
Kocaeli Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanun Tasarısının Geçici 11. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Özdal
Üçer Hasip
Kaplan
Bingöl Van Şırnak
Hüsamettin
Zenderlioğlu Murat
Bozlak
Bitlis
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz
efendim
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Üretim lisansı verilmesinde ve
tadilinde dikkate alınacak hususlar arasında kaynak
çeşitliliği, dışa bağımlılık/yerli
kaynak ve yeni ve yenilenebilir özelliklerinin aranacağına
ilişkin kurallar konulmamıştır. Bu durum öteden beri
sistemin en büyük açmazlarından birini oluşturmaktadır.
Bu gerekçeyle madde
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
TBMM BŞK.NA
Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 11 inci maddesindeki tüzel kişilere
ibaresinin kamu ve özel hukuk tüzel kişileri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali
Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Demiröz
BAŞKAN
Sayın Demiröz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 426 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısının geçici 11inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla ve
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanunda, enerji, enerji ihtiyacı ve enerji
kullanımına tamamen dağıtım şirketlerinin
penceresinden bakılmış, sanayicinin ve son kullanıcı
olan vatandaşlarımızın başta daha ucuz enerji
kullanmak üzere beklentileri karşılanmamıştır.
Ayrıca, vatandaşlarımızın özelleştirilmiş
elektrik dağıtım şirketlerinin uygulamalarından
kaynaklanan yaşadıkları sorunlarla ilgili herhangi bir çözüm
getirilmemiştir; örneğin, seçim bölgem Bursa bölgesinde elektrik
dağıtım şirketlerinden kaynaklanan sorunları
kısaca sıraladığımızda:
Elektrik
sayaçlarının dijital sayaçlar olarak değiştirilmesinden
kaynaklı bu şirketler vatandaşlarımızdan hâlâ yüksek
bedelle sayaç bedeli almaktadırlar.
Tek elektrik
faturasının ödenmemesi durumunda dahi açma-kesme bedeli
alınmaktadır. Bu bedel
genellikle açma-kesme işlemi yapılmadan
gerçekleştirilmektedir.
Elektrik
faturalarında abonelerden alınan ücretler açıkça
belirtilmemekte, elektrik faturalarında değiştirilen sayaç
bedelleri ve sayaç takma bedelleriyle ilgili bir bölüm, açıklama
bulunmamaktadır.
Dağıtım
şirketi bölgesindeki yüklenici firmalar vatandaşların
sorunlarına acil çözümler üretmek yerine yüksek kâr etmek olduğu
işlere yönelmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, tarımda, köylerde yangın olduğu, çiftçilerin
artık kahve, köy meydanı ve camilere
çıkamadığını her fırsatta belirtiyoruz. Sulama
birliklerinde elektrik borçlarından dolayı önümüzdeki yıl
ekimden vazgeçecek çiftçi sayısı giderek artmaktadır. Sayın
Bakan herhangi bir yeni düzenleme yapılmayacağını ifade
etmektedir. Ancak, özel şirketler, çiftçilerin borçlarından
dolayı icra kanalıyla daha önceden trafoları sökerek icra
durumunu gerçekleştirenler, bugün artık elektrik dağıtım
direklerini kesmektedirler. Bu da tesislerin çalışamaz hâle
geldiğinin bir göstergesi olup özelleştirmenin ne hâle
getirdiğini de gözler önüne sermektedir.
Önümüzdeki
yıllarda, derin kuyulara saat takılmasını yasa ile
gerçekleştiren iktidarın, çok değil, kısa sürede, bu defa
icra ile derin kuyu ve saatlerine de el koyacağı aşikârdır.
Değerli
milletvekilleri; al kirazın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.
Güneşin zor girdiği Kelesin Kozağacı Vadisine, kiraz
bahçelerine termik santral kurulması isteniyor. Köylünün yüzünü güldüren
kiraz tercih edilmiyor, Kozağacı Vadisinin 15 köyünün haritadan
silinmesine çalışılıyor. Arazi
varlığının yüzde 23ünün zarar gördüğü Kelesin
ekonomisinin bütünüyle tarım sektörü olduğunu belirtmek isterim. Ekonomik
getirinin yüzde 42si Kozağacı Vadisinden üretilen meyvelerden
sağlanmıştır. 2006 yılında vazgeçilen, 2012
yılında tekrar gündeme gelen Kozağacı Vadisi konusunda
Sayın Bakanın Bursa Milletvekili Necati Özensoy ile bana vermiş
olduğu sözleri hatırlatıyorum: Yerinde görelim. Yer altı-yer
üstü karşılaştırılır, ona göre hareket ederiz.
Köylüler istemiyorsa kesinlikle yapılmaz. dedi. Benzer ifadeleri var.
Yerinde inceleme yapıldı. Köylülere inanmadılar,
Dışarıdan taşınma. dediler. Kendilerinin
hazırladığı raporlara AKP milletvekilleri itiraz etti.
Köylüler Ankaraya geldi, ikna olmadılar. Şu anda köy girişinde
çadırlarda nöbet tutuyorlar. Kim bu nöbet tutanlar? Başka köyden
gelerek mi nöbet tutuyorlar? İstemiyorlar, insanlar bu tesislerin
kurulmasını istemiyor. Bize söz veren devlet, bize söz veren Bakan,
ihaleyi onaylıyor.
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde
11 kabul edilmiştir.
Geçici madde 12
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 12. Maddesinde
bulunan bir yıl ibaresi altı ay şeklinde
değiştirilmiştir.
Mehmet Ali Susam Haydar
Akar Osman
Aydın
İzmir Kocaeli
Aydın
Haluk Eyidoğan Ümit
Özgümüş Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul Adana Balıkesir
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Gümüş, Balıkesir
Buyurun Sayın
Gümüş.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ateş
düştüğü yeri yakar. Söze Edremit ilçemiz ve beldelerinde yaşanan
sel felaketiyle başlıyorum. Sel sonucu binlerce kişi, esnaf ve
üretici zarara uğramıştır. Buradan bütün
hemşehrilerime geçmiş olsun diliyorum. Evler, iş yerleri,
araçlar zarar görmüş, büyükbaş, küçük hayvanlar, arılar çok
sayıda telef olmuştur. Edremit Körfezinde son altı yılda
altıncı sel felaketidir ve bu bölgenin felaket bölgesi olması
doğrultusunda talepler çok yükselmiştir. Artık konutların,
iş yerlerinin, üreticinin zararları devletçe
karşılanmalıdır. Ne yazık ki 2010 yılında
yaşanan sel felaketinden dolayı bölgeye ayrılan ödenekler
ödenmemiş, Maliye Bakanlığına takılı
kalmıştır. Biz buradan sesleniyoruz: Siz, yabancı
ülkelerdeki mağdur insanlara elbette yardım edeceksiniz ama öncelikle
vatandaşlarımızı görünüz ve acilen bölgedeki derelerin
ıslah çalışmalarını yeterli hâle getiriniz ve yetersiz
menfezleri yeniden ele alarak Edremit-Küçükkuyu arasındaki kara yolunu sel
ve felaketin nedenleri arasından çıkartınız.
Ülkemizin
kalkınması -12nci madde üzerine konuşuyorum- gelişmesi ve
yükselmesi için en önemli konulardan birinin enerji politikasının
elden geçirilmesi olduğunu söyleyerek konuya giriyorum. Özellikle, son
dönemde her geçen yıl enerji kullanımımızdaki yerli
kaynaklar azalırken yabancı kaynakların miktarı ve
oranı artmıştır. Kısacası, enerjide eskisinden
çok daha fazla dışa bağımlı hâle gelmişizdir.
Bunun nedenlerini analiz ederek ve gerekli önlemleri alarak ülkemizin
kalkınmasını hızlandırıp istikrarlı hâle getirecek
politikalara ihtiyacımız varken önümüze enerji politikası ile değil,
enerji piyasası ile ilgili bu kanun tasarısı geldi.
Değerli
milletvekilleri, enerjide bu kadar dışa bağımlı olunca
ne oluyor? Olan şudur: Türkiye varlığının önemli bir
kısmını dışarıya doğru kaçırıyor
ancak ne yazık ki bununla sınırlı değildir. Değerli
arkadaşlarım, enerjide bu kadar dışarıya
bağımlı olmamız sonucu elektrik fiyatları
katlanıyor; üreticiye yüksek fiyatlarla ulaşan elektrik, sanayimizin
rekabet yeteneğini azaltıyor.
Değerli
arkadaşlar, ucuz ve çevre dostu ve yeterli enerji alternatifleri,
gelişmiş bir sanayi için şarttır ancak ne yazık ki
Hükûmet bu konuya yoğunlaşacağına, çabalarını
piyasanın ihtiyaçlarını karşılamaya
uğraşmakla sınırlı tutmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan bu tasarının geneline baktığımızda kamu
yararı gözetilmediği çok açıktır. Ülkemizin
kalkınması, üretim ve sanayimizin ya da alım gücünün
artması vatandaşlarımızın çıkarları için
değil, kimi özel şirketlerin rantı gözetilerek
hazırlanmış olan bu tasarı kanunlaştığı
durumda lisansları çeşitli nedenlerle iptal edilen elektrik üretim
tesislerinin lisans iptallerinin ortadan kalkması sağlanacaktır.
Bir başka deyişle, çevreye verdiği zararlardan ötürü
yapımı durdurulan kimi santrallerin inşaatları bu
tasarıyla kaldıkları yerden devam edecektir. Üstelik şu
anki hâliyle benzer durumu söz konusu olabilecek yeni tesisleri de âdeta
teşvik edecektir. Nasıl mı? Tesisin inşaatı hızla
başlatılarak, dava süreçlerinin uzunluğundan istifade edilerek
inşaat belli bir aşamaya getirilecek, sonrasında mahkemeden ne
karar çıktığı önemsiz olacak ve tesisler tamamlanarak
işletilebilecektir. Bu durum vicdanları yaralar niteliktedir. Hükûmet
tarafından ülkemizin enerji ihtiyacının
karşılanması bahane edilerek doğamız,
ormanlarımız, sularımız yok edilecek ve çıkarılmak
istenen kanun bu duruma kılıf olacaktır. Tasarının
şu anki hâliyle hukuku ayaklar altına aldığı
açıktır. Kamu yararı gözetilmesi gerekliliği konusunda
işaret etmek istediğimiz nokta tam da burada ortaya
çıkmaktadır. Bu isteğimize rağmen elektrik gibi değer
üretilirken bir coğrafyanın doğal, kültürel, tarihî ve
tarımsal değerlerini yok etmek kamu yararına aykırı
hareket olacaktır. Bu tasarıyla yaşam alanlarımıza
dair kararlar Bakanlığın iki dudağının
arasına teslim edilecektir.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gümüş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici 12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
426 sıra sayılı tasarının Geçici 13. Maddesinde
bulunan iletimi, dağıtımı ve ticareti ibarelerinden önce gelmek üzere ayrı ayrı elektrik
ibaresi eklenmiştir.
Mehmet
Ali Susam Haydar
Akar Osman
Aydın
İzmir
Kocaeli
Aydın
Haluk Ahmet Gümüş Haluk Eyidoğan Ümit Özgümüş
Balıkesir İstanbul
Adana
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Gümüş.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Sayın Bakan, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji Piyasası Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla ilgili önemli bir konu, elektrik üretiminde sürdürülebilir bir
politika için tedarik güvenliğinin sağlanmasıdır.
Dünyamızın içinden geçmekte olduğu jeopolitik süreç, petrol ve
doğal gaz türevi enerji kaynaklarının güvenilirliğini
azaltmaktadır. Ülkeler arası çatışma konularının
artmasına da bu konu yol açmaktadır. Bu tedarik güvenliği
sorununun çözümü için yerel kaynakların verimleştirilmesi ve
atıl durumda olanların çalışır hâle getirilmesinde
mesafe almak gerekmektedir. Ülkemizde çevreyle uyumlu yerli alternatif enerji
kaynaklarıyla elektrik üretimi çok önemli bir potansiyeli
oluşturmaktadır. Zira bu alanda üretim hâlen çok azdır.
Özellikle güneş, jeotermal ve rüzgâr enerjisinde elektrik üretimi için
kurulu gücümüz gelişmiş ülkelere oranla oldukça geridedir. Petrol ve
doğal gaz türevi enerji kaynaklarının tedarikinde ise
çeşitliliği artırıcı önlemler yetersizdir. Zira,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre,
hâlen doğal gaz ithalatımızın yaklaşık yüzde
60ını Rusyadan gerçekleştirmekteyiz. Tedarik güvenliğimiz
için tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi şarttır.
Örneğin, Türkmenistan gazı niçin hâlâ getirilmemektedir?
Hükûmet hevesle Suriye meselesinde bu
kadar taraf olurken enerji ile alakalı jeopolitik riskleri de
düşünmelidir. Ancak Hükûmet gerek Suriye konusunda gerek dış
politikanın herhangi bir alanında ülke çıkarlarının
merkeze konduğu stratejiler üretmekten uzak gözükmektedir. Enerji politikaları
ülkemiz açısından bir kalkınma meselesidir.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, termik santrallerde yüzde 50ye varan oranda
dışarıdan gelen doğal gazı kullanıyoruz. Tüm
doğal gaz tüketimimiz içerisinde sanayimiz sadece yüzde 20sini tüketirken
doğal gazdan elektrik üretimi yüzde 55-60lara varmaktadır. Bir
ekonominin bu verilerle kalkınabilmesi çok zordur. Sanayimizde enerji
verimliliğini artırmaya ve atık gazlardan enerji üretmeye dönük
her türlü faaliyet desteklenmelidir. Ülkemizin önünde büyük bir mesele olarak
duran elektrik enerjisi sorunu için kalkınmacı, kamusal yarar
gözeten, hukuka saygılı, doğa ve insan dostu politikalara ihtiyaç
varken Hükûmet, ne yazık ki elektrik piyasasının rant
kaygılarını gözeten bir tasarıyla gündeme gelmiştir.
Önümüzdeki enerji üretiminde dolaylı maliyetlerin düşürülmesi ve
tedarik kaynağı coğrafyaların dengelenerek
çeşitlendirilmesi sorunlarını bir an önce çözmemiz
şarttır.
Termik
santrallerde kullanılan kömür de yerli kaynaklardan bir tanesidir. Üstelik
enerji fiyatlarının bu kadar artmasıyla kömürden elektrik elde
etme yeniden kârlı hâle gelmiştir. Bu konuda yeni filtrasyon
teknolojilerinin ve buluşların bu alanı tekrar cazip hâle
getireceği beklenmelidir. Ülkemizde kömür üzerinde çok fazla spekülasyon
yapıldığını düşünmekteyim. Yerli kömürlerimiz
üzerinde yapılan spekülasyonlara engel olunması ve kömürün daha çok
kullanılabilir kılınması için gerekli tedbirlerin
alınması gerekmektedir.
Son olarak,
tasarıda sıkça atıfta bulunulan son kaynak tedariki konusuna
da değinmek istiyorum. Bu kavram, elektrik tüketicisi
vatandaşlarımızı yahut sanayicimizi herhangi bir elektrik
dağıtım firmasıyla anlaşmaması durumunda son
kaynak tedarik tarifesi adı altında piyasadan yüksek fiyata elektrik
almak zorunda bırakacaktır. Hazırlanan bu tasarıda son
kaynak tedarik tarifesi için bir üst limit koymanın vatandaşı
mağdur etmek dışında hiçbir anlamı yoktur. Elektrik
kullanımıyla ilgili Türkiye'deki veriler alarm vermeye
başlamıştır çünkü sanayimizde bu koşullarda kriz verileri
artmaktadır. Elektrik üretimi Türkiye'de önemli oranda düşmeye
başlamıştır.
Hepinize
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gümüş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici 13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici
13üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici 14üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 14. Maddenin 1.
fıkrasının birinci cümlesinde bulunan "üretim
lisansına dayalı olarak santral inşaatına
başlamış ancak lisansı" ibaresinden sonra gelmek üzere
"yargı kararları hariç" ibaresi eklenmiştir.
Mehmet
Ali Susam Haydar
Akar Osman
Aydın
İzmir
Kocaeli
Aydın
Ümit
Özgümüş Haluk
Eyidoğan
Adana
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının Geçici 14 üncü Maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini,
Maddeye aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak
eklenmesini ve diğer fıkranın teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Giresun
İstanbul Kırıkkale
Şuay
Alpay Tülay
Kaynarca
Elâzığ
İstanbul
"Bu
fıkra hidroelektrik üretim tesislerini kapsamaz."
"(3) Bu
Kanunun yayımı tarihinden önce birinci fıkra kapsamındaki
üretim tesislerinin kullanımı amacıyla tarım
dışı amaçlı kullanıma açılmış bulunan
arazilerin tarımsal bütünlüğü bozmuyor ise istenilen amaçla
kullanımını teminen bu Kanunun yayımı tarihinden
itibaren bir yıl içerisinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına başvurulması, hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması ve tarım dışı
kullanılan tarım arazilerinin her metrekaresi için yedi Türk
Lirası ödenmesi şartıyla izin verilir. Tarım arazisi
vasfından çıkarılan arazilerin, ilgili kuruluşlarca
başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfı
değiştirilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının Geçici 14. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"İnşaatına
başlanmış olan tesislere yeni lisans verilmesi
Geçici Madde 14-
(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce geçerli bir üretim
lisansına dayalı olarak santral inşaatına
başlamış ancak lisansı herhangi bir sebeple iptal
edilmiş veya durdurulmuş olan hidroelektrik üretim tesisleri
dışındaki lisans sahiplerine; Bakanlıkça üretim tesisi
yatırımının geri dönülemez bir noktaya geldiğinin
tespit edilmesi ve kamu yararı görülmesi şartıyla, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde Kuruma
başvurulması hâlinde Kurum tarafından lisans verilir.
(2) Başvuru sahipleri, birinci fıkra
kapsamında üretim faaliyeti için alınması gerekli ruhsat ve izin
gibi diğer işlemler, lisans alma tarihinden itibaren iki yıl
içerisinde tamamlanıncaya kadar, faaliyetlerine devam ederler. Bu süre
içerisinde gerekli izinleri alamayanların faaliyetleri, bu izinler
tamamlanıncaya kadar durdurulur.
(3) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Kurum tarafından çıkartılacak yönetmelikle
düzenlenir."
Mehmet
Şandır Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan
Mersin Kütahya Denizli
Bahattin
Şeker Emin
Çınar Muharrem
Varlı
Bilecik Kastamonu Adana
Sümer
Oral
Manisa
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak
efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Alim
Işık
BAŞKAN Sayın Alim
Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının geçici 14üncü maddesinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu geçici 14üncü madde hâlen,
inşaatına başlanmış olan ama herhangi bir nedenle bir
türlü tamamlanamamış veya yarıda bırakılmış
olan enerji üretim tesislerine yeni lisans verilmesiyle ilgili düzenlemeyi
kapsıyor. Ülkemizin birçok yerinde devam eden inşaatların var
olduğu ama bunlardan bazılarının herhangi bir nedenle
aksadığı dikkate alındığında, elbette ki bu
yatırımların ülkeye kazandırılması
açısından bu düzenleme önemli. Yaşanmış birkaç örnek
de dikkate alındığında söz konusu yatırımın
ne kadarının tamamlanmış olması gerektiği veya
geri dönülmez bir noktaya ulaşıp ulaşmadığının
tespiti Bakanlığın elinde olacak, buna da katılmamızda
yarar var.
Ancak bunun tüm üretim tesislerini
kapsaması hâlinde, özellikle küçük miktarlardaki
yatırımları da kapsayan birçok hidroelektrik santralinin de bu
kapsama girmesi endişesiyle bu önergeyi verdik. En azından
hidroelektrik üretim santralleriyle ilgili, bu durumda olanlar, bu kapsam
dışında tutulsun, daha büyük yatırım gerektiren
diğer santrallerde başlamış olan ve belli bir noktaya
gelmiş olan yatırımların ülke ekonomisine
kazandırılması açısından böyle bir düzenlemenin
yerinde olacağını düşünüyoruz. Ancak hidroelektrik üretim
tesislerinin bu kapsam dışında tutulması yerinde
olacaktır.
İktidar partisinin de buna benzer
bir önergesinin olması en azından bizi de
rahatlatmıştır, her ne kadar bizim önergemize Hükûmet katılmamış olsa da, bu
düzenlemeye ihtiyaç vardır. Biraz sonra gelecek önergede inanıyorum
ki bu doğru iş yapılmış olacaktır. Ben bu nedenle
önergemize, her ne kadar Hükûmet katılmamış olsa da, yüce
Kurulun siz değerli üyeleri tarafından destek verilmesini talep
ediyorum.
Diğer konular
görüşüldü ama bir kez daha altını çizmek istediğim bir
konuyu Hükûmete buradan duyurmak
istiyorum. Özellikle TEİAŞın yapması gereken bazı
yatırımları, altyapı yatırımlarını teslim
gecikmesin düşüncesiyle üstüne alan yatırımcılar ciddi
miktarlarda harcama yapıyorlar, bunun geri, TEİAŞ
tarafından tahsili konusunda çok büyük bir problem vardır.
Milyarlarca lirayı harcamış insanlar bu parasını on
yılda geri alacaklar ama paranın maliyeti sıfır kabul
edilerek -veya sıfıra yakın düzeyde- faiz uygulaması göz
ardı edilerek mümkün olacak. Bunun düzeltilmesi gerekiyor; hiç olmazsa o
yatırımcının yüzde kaç maliyetle o yatırımı
yaptığı dikkate alınmak kaydıyla,
yatırımcıyı zarara sokmayacak bir düzenlemenin acilen
getirilmesi gerektiğini bir kez daha Hükûmete duyuruyorum çünkü bu konuda
ciddi mağduriyetler yaşanıyor ve bundan sonra da bu
yatırımcıların böyle bir yatırımı
yapmasını beklemek ancak hayal olur. Çünkü siz vatandaşın
cebinden çıkan parayı hiç olmazsa kendi maliyetine denk bir para
olarak geri, zamanında ödemez ve bazı şerhleri de koyarak Ben
en düşük maliyetle bu parayı sana geri öderim, geri öderken de ödemem
gereken taksiti geciktirdiysem ona faiz öderim. diye tebliğ yayımlar
da vatandaşa bunu dayatırsanız bu vatandaş
yatırım yapmaz ya da TEİAŞın yapacağı
yatırımı önceden üretim tesisi benim diye TEİAŞ
adına yapmaz. Yani devletin bu konudaki sıkıntıyı
çözmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, önergemize
desteğinizi bekleyerek saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının Geçici 14 üncü Maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini,
Maddeye aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak
eklenmesini ve diğer fıkranın teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
"Bu
fıkra hidroelektrik üretim tesislerini kapsamaz."
"(3) Bu
Kanunun yayımı tarihinden önce birinci fıkra kapsamındaki
üretim tesislerinin kullanımı amacıyla tarım
dışı amaçlı kullanıma açılmış bulunan
arazilerin tarımsal bütünlüğü bozmuyor ise istenilen amaçla
kullanımını teminen bu Kanunun yayımı tarihinden
itibaren bir yıl içerisinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına başvurulması, hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan
tarım arazilerinin her metrekaresi için yedi Türk Lirası ödenmesi
şartıyla izin verilir. Tarım arazisi vasfından
çıkarılan arazilerin, ilgili kuruluşlarca başvuru sahibinin
isteği doğrultusunda vasfı değiştirilir."
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutalım.
Gerekçe:
Birinci
fıkrada yapılan düzenleme ile hidroelektrik üretim tesislerinin madde
kapsamından çıkarılması amaçlanmaktadır.
Üçüncü
fıkrada yapılan düzenleme ile elektrik üretimi yapmak amacıyla
tarım dışı kullanıma açılmış bulunan
tarım arazilerinde yapılan yatırımların ekonomiye
kazandırılması ve kamu yararının sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı tasarının Geçici 14. Maddenin 1.
fıkrasının birinci cümlesinde bulunan "üretim
lisansına dayalı olarak santral inşaatına
başlamış ancak lisansı" ibaresinden sonra gelmek üzere
"yargı kararları hariç" ibaresi eklenmiştir.
Haydar
Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özgümüş, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
EPDK yasası
geldiğinden beri her partiden konuşan, daha doğrusu muhalefetten
konuşan milletvekilleri, bu yasanın alelacele getirildiğini ve
özensiz getirildiğini söylediler. Dün akşam ben de söyledim. Bunun en
güzel örneği, günlerdir yasayı konuşuyoruz, yasanın
bitmesine -yarım saat kaldı- yarım saat kala Hükûmetten ya da
iktidar kanadından yine bir öneri var ve yine yasanın düzeltilmesi
isteniyor. Bütün bunların daha önce komisyonlarda yapılmış
olması, aslında tasarı döneminde bunların
tartışılarak düzgün bir şekilde Meclise getirilmesi
gerekiyordu.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa niye apar topar koştura koştura getirildi?
Komisyondaki arkadaşlarımla paylaştığım bir hikâyeyi
sizinle paylaşmak istiyorum: Meksika sınırında güvenlik görevlileri
bir adamın haftada bir-iki kez motosikletle sınırı
geçtiğini ve arkasında sadece iki tane kum torbası olduğunu
görüyorlar. Birkaç geçişten sonra kum torbasını dikkatle
inceliyorlar, bir şey yok, kum var. Birkaç kez daha geçiyor. Bu defa
içerisinde gizlenen bir şey var mı diye dedektörle inceliyorlar, yine
bir şey yok. Aradan zaman geçiyor, bazı akıllı gümrük
görevlileri diyor ki: Bu kumun içerisine uyuşturucuya benzer bir kimyasal
emdiriliyor herhâlde, onu kaçırıyorlar.
Kumu laboratuvara gönderiyorlar, temiz geliyor. Bu, aylarca devam ediyor.
Aradan yıllar geçiyor, gümrük görevlisi emekli olduktan sonra bu adamla
bir kahvede karşılaşıyor, diyor ki: Yıllar geçti, ben
emekli oldum, sen de bu işi bıraktın ama geceleri
uyuyamıyorum. Gerçekten ne kaçırıyordun sen? Diyor ki:
Motosiklet. Siz sürekli olarak kumu incelerken, kumun içini incelerken ben
eski motosikleti götürüp yenisini getiriyordum.
Şimdi, bu EPDK yasasında bu kadar çok madde içerisinde
kaçırılmak istenen 14üncü madde, şu anda üzerinde
konuştuğum 14üncü madde. Özetle diyor ki: Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce geçerli bir üretim lisansına dayalı olarak
santral inşaatına başlamış ancak
Burası çok
önemli:
lisansı herhangi bir sebeple iptal edilmiş olanlara
Bakanlıkça üretim tesisi yatırımının geri dönülemez
bir noktaya
Ve kamu yararı görülmesi şartıyla yeniden lisans
verilir.
Değerli arkadaşlar, kaçırılmak istenen, hatalı,
bu yasanın -birçok maddesi hatalı ama- en hatalı, en kötü
maddesi burası.
Şimdi, dün akşam burada Merton kuramından bahsettim.
Eğer yasa böyle çıkarsa Merton ve arkadaşları diyor ki:
Rüşvet, sistemi açan, kolaylaştırıcı hâle gelir.
Yani eğer siz yasayı Bakanlıkça geri dönülmez nokta diye
bırakırsanız, o zaman bunun bir kriteri olmaz.
Geri dönülmez nokta nedir? Yatırımın yüzde 20si mi,
40ı mı, 60ı mı, 80i mi, 90ı mı? Peki kamu
yararı denilen şey nedir? Yani hangi aşamada kamu yararı
vardır burada ve buna kim karar verecek? Bakanlığın
bürokratları karar verecek ve bu kararı almak için o
yatırımı, lisansı iptal edilmiş olan firmalar
rüşvetle devreye girerek o sistemi kolaylaştıracak ve Merton
kuramını ne yazık ki haklı çıkaracak.
Şimdi, burada, aynı zamanda yasaya müdahale var. Değerli
arkadaşlar, bakın, EPDK Yasasının eski 11inci maddesi,
yeni yasamızın 16ncı maddesi lisansların iptaliyle ilgili
müeyyideler getirmiş. Bunların içerisinde kanuna karşı hile
yapan, bunun içerisinde sahte belge sunan firmalar da var. Yani kanun diyor ki:
Eğer sen sahte belgeyle geldiysen, kanuna karşı hile yaptıysan ben senin
lisansını iptal ederim. Eski yasada da var. Şimdi, yasa koyucu
olarak biz ne diyoruz: Yasaya karşı hile yapmış firmalar da
dâhil olmak üzere, ne sebeple olursa olsun lisansı iptal edilmiş olan
üretim tesislerine, bize gelirlerse, yeniden lisans veririz. Yani
yasamanın doğrudan yargıya müdahalesi.
Değerli
arkadaşlar, tabii, burada her ne sebeple olursa olsun, bunun içerisinde
ekolojik dengeyi bozan, havza planlaması yapılmayan dereler de
vardı, neyse ki iktidardan gelen hidroelektrik üretim tesislerini
kapsamazla en azından zararın önemli bir kısmı
giderilmiş oldu ama burada hukuk çok ciddi biçimde yara almaktadır,
yasama yargıya müdahale etmektedir. Bizim burada verdiğimiz önerge
yargı kararları hariçti. Yani eğer yargı, kendisine
karşı, yasaya karşı hile yapılmış, sahte
belge sunmuş firmalar varsa ve yargı kararıyla iptal
edilmişse bunlar hariç tutulsundu. Yine bu önerimizin
arkasındayız. Kabulünün önemli bir eksikliği ve yarayı
ortadan kaldıracağını düşünüyoruz.
Tekrar
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici 14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici
14üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 15
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının Geçici 15 inci maddesine Atıl hidroelektrik
santralleri ibaresinin başlık olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Doğan Kubat Yılmaz
Tunç
Kahramanmaraş İstanbul Bartın
Ahmet
Haldun Ertürk İsmail
Aydın Mustafa
Hamarat
İstanbul Bursa Ordu
Mustafa
Ataş Mehmet
Erdoğan Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul Adıyaman Bursa
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının geçici 15. maddesindeki altı ay ibaresinin bir
yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam Haydar
Akar Osman
Aydın
İzmir
Kocaeli
Aydın
Muhammet Rıza
Yalçınkaya İlhan
Demiröz Turgay Develi
Bartın Bursa Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının geçici 15inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Ali
Halaman Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Erdoğan
Adana Kayseri Muğla
Muharrem
Varlı
Adana
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Muharrem Varlı konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının geçici 15inci maddesi üzerindeki önergemiz hakkında
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben Adana
milletvekiliyim ve Ceyhanda bir enerji endüstri ihtisas bölgesi
oluşturuldu. Yaklaşık 13 milyon metrekare alan üzerine bu enerji
ihtisas alanı kurulması planlanıyor ama şu ana kadar
Aşağı
yukarı on yıldan beridir her ortamda İşte, biz
Ceyhanı dünyanın Rotterdamı yapacağız, enerji
bölgesi yapacağız. Bütün enerji buradan Avrupaya taşınacak
ve orada çok geniş iş imkânları olacak, çok büyük tesisler
kurulacak. diye her defasında insanların bu tip laflarla
karşısına çıkıp onların en güzel
duygularını sömürdünüz ama on yıldan bu yana daha orada bir
kamulaştırma işlemini dahi yapmadınız, bir çivi dahi
çakmadınız ama her defasında da ne yazık ki bunu
kullandınız.
Şimdi, yine,
burada, o enerji ihtisas bölgesi diye tanımlanan yerde kömürle
çalışan 5 tane termik santrali kuracağınızı
söylüyorsunuz. Şimdi, neden kömürle çalışan termik santral? Bu
bölge birinci sınıf tarım arazisi, bu bölge en kaliteli içme
suyunun olduğu Yumurtalık ilçesinde -o bölgedeki birçok köyün ve
beldenin içme suyunu karşılayan bölge- ama orada kömürle
çalışan termik santral kuracağınızı
söylüyorsunuz. Yani hangi akla hizmet ediyorsunuz, anlamak mümkün değil.
Şimdi, bu
kömürle çalışan santraller ilk birkaç yıl filtre sistemi iyi
çalışırsa belki tabiata, oradaki çevreye zarar vermeyebilir ama
ondan sonraki dönemlerde filtre sistemi arıza yaptığı zaman
değişikliğe çok pahalı bir maliyet gittiği için
genellikle kaçınıyorlar bunu yapmaktan, dolayısıyla da o
bölgedeki tarım alanlarını âdeta yok edecek derecede zayiata
uğratıyor. Yani birinci sınıf zeytin bahçelerinin, birinci
sınıf meyve bahçelerinin ve en kaliteli tarım
alanlarının bulunduğu bölgeye, en kaliteli içme suyunun
bulunduğu bölgeye
İşte, o bölgeyi tanıyan değerli
bölge milletvekilleri, Burnaz suyunu hepiniz bilirsiniz. Yani
Yumurtalıkın içme suyunu, efendim, oradaki bir sürü köyün içme
suyunu karşılıyor. Şimdi, bu taban suyu, içme suyu
kirlenirse o bölgelerin içme suyunu nasıl karşılamayı
düşünüyorsunuz? Yarın oradaki tarım alanlarını bu
kömür santralleri yok ederse ne yapmayı planlıyorsunuz, ne
düşünüyorsunuz? Ama gittiğiniz zaman, işte, efendim Buralara
çok güzel tesisler kurulacak. işte Petrokimya tesisleri kurulacak
Yahu, nerede petrokimya tesisleri, hani nerede? Siz kömür santralini kurmaktan
bahsediyorsunuz.
Şimdi, yine,
Çalık Grubunun orada bir değişiklik teklifi oldu, 1/100.000lik
harita üzerinde, Yumurtalık bölgesinde tarım alanının
sanayi alanına çevrilmesiyle alakalı bir teklifi oldu. İl Genel
Meclisine geldi bu, Özel İdarede, bizim İl Genel Meclis üyeleri önce
reddettiler, ondan sonra oradaki AKPli siyasetçiler çıktılar
bangır bangır bağırdılar gazetelerde, şurada
burada, Ya, 10 bin işçi çalışacak burada, bunu engelliyorlar.
Niye engellemesine müsaade ediyorsunuz? diye insanları her gün tahrik
ettiler. E, tamam, daha sonra tekrar geldi ve MHPli İl Genel Meclis
üyeleri de oy verdi, 1/100.000lik harita üzerinde tarım alanı sanayi
alanına çevrildi. Sırf işsizlik giderilsin açısından
bu yapıldı ama şu ana kadar orada da bir çivi dahi
çakmadınız, hiçbir şey yok!
Bütün
politikanız insanları kandırmak üzerine. Olur mu böyle şey
ya? Yani nerede 10 bin işçi, hani? Hani nerede Çalık Grubunun tesisleri,
yatırımları? Hiçbir şey yok ortada ama lafa geldi mi laf
çok, aynı Yedigöze Barajı gibi. Yıllardan beridir İki
seneye kadar geliyor ha. İki seneye kadar topraklarınızı
sulayacağız ha. insanları böylece uyuttunuz uyuttunuz, hâlâ
daha ne su gelecek ne de enerji ihtisas bölgesinde daha bir tek tesis
yapıldı şu ana kadar. Yapmak isteyenlere de üstelik mâni
oldunuz.
Bu arada, bir de o
güzelim bölgede Orman Bölge Müdürlüğünün güzel çalışması
neticesinde, yaklaşık yirmi yıldan beridir koca koca çam
ağaçları oluştu, şimdi taş ocaklarına
veriyorsunuz o bölgeyi, taş ocakları o ormanı yok edecek. Yine,
o bölgelerin cazibeli içme suyu o dağdan sağlanıyor, o dağ
yok olacak. Dokuztekne gibi, Azizli gibi, Hamdilli gibi orada 7 tane köyümüzü
ilgilendiren ne yazık ki bir taş ocağı meselesi var. Lütfen
bu konuda da Hükûmet bir çözüm üretsin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının geçici 15. maddesindeki altı ay ibaresinin bir
yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Osman Aydın (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yalçınkaya, buyursunlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 15inci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önceki konuşmamda Enerji
Bakanlığının usul ve hukuk tanımaksızın
yaptığı uygulamaları dile getirmiştim. Gene, kendi
seçim bölgemde olan ve Bakanlığı ilgilendiren bir usulsüz
davranışla ilgili de sizlere bilgi vereceğim.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Taş Kömürü kurumu, hepimizin bildiği gibi,
Türkiyede yegâne, tek taş kömürü üreten bir kurumdur. Bu kurumun Amasra
Müessese Müdürlüğü diye beş müesseseden oluşan bir kurumu da
Bartın ilimizde yer almakta. Bu müdürlüğün B sahası adı
verilen bir sahası redevans usulüyle bir firmaya kiraya veriliyor. Verilen
redevans sözleşmesi protokolü gereği bu firma 2005 yılında
yer sahasını teslim alıyor ve sahayı teslim aldıktan bugüne
kadar geçen süre içerisinde de üretim yapıp taahhüt ettiği kömürü
çıkarması gerekiyor. 2005 yılında yer sahası verilen
firma 2005, 2006 ve 2007 yılında hazırlıklarını
bitirip 2008 yılında 500 bin ton kömürü çıkarması
gerekiyordu ama 2008 yılında kömür çıkarmaya geldiğinde
hemen bir süre uzatım talebinde bulundu ve bu talep, Genel Müdürlükçe
uygun görülerek on yedi ay bir süre uzatımı verildi. Peşinden,
on yedi ay sonra gene kömürü çıkarması gereken firma, gene
çeşitli bahaneler ileri sürerek bir süre uzatımı talebinde daha
bulundu. Gene Genel Müdürlükçe uygun görülerek bu süre uzatımı, on
yedi ay gene verildi. Bu on yedi ay da bitince, üç buçuk sene bitince tekrar
firma gene bazı sebepler öne sürerek bir dokuz aylık süre
uzatımı talebinde bulundu. Bu da Genel Müdürlükçe uygun görüldü ve
yaklaşık sekiz buçuk yıldan beri firma bir kilo kömür Amasrada
çıkarmadı.
En son,
firmanın 4üncü kez süre uzatımıyla ilgili teklifi TTK Genel
Müdürlüğünce reddedildi ve üretim yılının
başladığı kendisine tebliğ edildi. Firmanın, buna
göre 2013ün Şubat ayının 24üne kadar 500 bin ton kömürün KDV
bedelini ve redevans bedelini TTK kurumunun hesabına yatırması
gerekiyordu ama maalesef 24 Şubat itibarıyla firma redevans bedelini
500 bin ton üzerinden kurumun hesabına yatırmadı. Aynı
firmaya bu kadar süre uzatımı veren Genel Müdür de ne yazık ki
şu anda, o özel firmada enerji danışmanı olarak
çalışmaktadır.
Bu konuyla ilgili
Sayın Bakana birkaç kere soru önergesi verdim ve her verdiğim soru
önergesinde doğru dürüst bir cevap verilmedi ve Genel Müdürle ilgili ne
yaptınız? diye sorduğumda açılan bir soruşturma var
mıdır, yok mudur? Bu konuda da bir cevap verilmedi. Genel Müdür,
şu anda o şirkette enerji danışmanı olarak
çalışıyor. Aslında 11/01/2011 tarihinde emekli olan bu Genel
Müdürün akçeli ilişkileri olan bu şirkette, kurumla ilgili akçeli
ilişkileri olan bu şirkette çalışmaması gerekiyor ama
maalesef çalışıyor ve maalesef de Enerji
Bakanlığı, kendilerine suç duyurusunda bulunmamıza
rağmen, onu göz ardı ediyor ve firmayı koruyup kolluyor, Genel
Müdür hakkında da bir soruşturma açmıyor.
İşte,
biraz önceki konuşmamda da dile getirdim, daha yatırımı
olmayan bir termik santrale TEİAŞın enerji
dağıtım sistemi haritası içerisinde yer veren bir
Bakanlık ve aynı şekilde, Genel Müdürü emekli olmasından
iki sene geçmemesine rağmen akçeli ilişkiler içerisinde olan özel
şirkette görev yapmasına ses çıkarmayan bir Bakanlık.
Gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Sayın
Bakanım, yoksa siz o firmayla aynı hemşehri ilişkileri
içerisine mi girdiniz? Siz de Kayserinin Bakanısınız, o firma
da Kayserili. Yoksa bir dayanışma içerisinde misiniz? Onun için mi
koruyorsunuz, onun için mi
kolluyorsunuz, bu usulsüzlük ve hukuksuzluklara göz yumuyorsunuz
Sayın Bakanım?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ben açıklama
yapmak istiyorum Sayın Başkan.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) Yani, gerçekten, Bartın ve Amasra halkı bu
konuda sizin duyarsızlığınıza çok üzülüyor ve
gerçekten, önümüzdeki seçim dönemi de geldiğinde bu
duyarsızlıklarınızın hesabını
soracağını zannediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
Bakanın bir açıklama ricası var.
Buyursunlar.
Yerinizden efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın 426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 15inci maddesi
üzerinde verilen bir önerge nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önceki konuşmada,
Sayın Milletvekilimizin bir önceki konuşmasında
Bir
milletvekilimiz burada her şeyi bilmek zorunda değil, her konudan
anlamak zorunda değil ama anlamadığımız,
bilmediğimiz konuları birbirimize soracağız, yetkililerine
soracağız. Biraz önce, arkadaşımızı rencide etmemek
adına cevap vermedim ama bu kadar gülünç durumlara da düşmemek
lazım. Bu ikinci sözünüzden sonra söz aldım.
Bakın,
arkadaşlar, biraz önce, siz Şöyle bir haritada santral gösteriyor.
diyorsunuz. Bu, bizim, TEİAŞın işletim ve
bağlantı görüşlerini bildiren haritamız. Biz bunu
kamuoyuyla paylaşmayız Burada santralimiz var, şurada yok.
diye. Burada, yalnızca Bartındaki değil, 80 bin
megavatlık, Türkiye'nin 2023 yılına kadar lisans almış
bütün santralleriyle alakalı hazırlık yapılır.
Şimdi, özel
sektör Çatalağzında ikinci bir santral müracaatını
yaptı, 1.310 megavat. İletim hattı otuz dört ay sonra bitecek.
Kusura bakmayın, ben, otuz dört ay sonra burada santrali gösterip de ondan
sonra bunun iletim hattını üç günde yapacak değilim.
Bunlarla
alakalı bir planlama yapıyoruz, bir planlama haritamız var ve
herkes kendini -bütün kurumlar, bağlı, ilgili ve ilişkili 28
tane genel müdürlük- buna göre hazırlar. Siz kalkıyorsunuz -son
derece komik bir şekilde- santrali burada gösteriyorsunuz, ondan sonra da
Niye bunu böyle yapıyor? diyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, neresi komik?
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Neresi komik, neresi komik? Buraya Devam eden
termik santral diye koymuşsunuz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Arkadaşlar,
kusura bakmayın, bilmiyorsanız öğreneceksiniz. Ben böyle
konuştuğumda da diyorsunuz ki
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Neresi komik?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bakın, kendimi
özellikle tutuyorum konuşmamak için. Konuştuğumda da diyorsunuz
ki: Ya, biz bunu merak etmiştik, ondan dolayı sorduk.
Merak böyle
edilmez arkadaşlar. Merak eden der ki: Siz, böyle böyle bir haritada bunu
göstermişsiniz. Siz ne demek istiyorsunuz? Yoksa yanıltıyor
musunuz? diyeceksiniz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Dört yıldır niye süre uzatımı var?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Ben şimdi size
haritayı da gösteriyorum. Bu kendi sistemimizde gösterilen yalnızca
Bartındaki değildir, yalnızca Zonguldaktaki değildir,
Edirneden Karsa, Sinoptan Hataya varıncaya kadar 80 bin
megavatlık bundan sonraki kuracağımız santrallerin
hazırlıklarıdır.
Şimdi,
Sayın Başkanım
Peki,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Son önergeyi
okutuyorum efendim
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkanım, Sayın Bakan,
bilgisiz demeye getiren bazı sözler sarf etti; dolayısıyla,
ağır sözler. İki dakikalık müsaade istiyorum.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Öyle demedim ben,
bilgisiz demedim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ağır sözler söyledi.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Başkanım,
ağır söz söylemedim.
BAŞKAN
Peki, oturun. (CHP sıralarından gürültüler) Efendim, oturun
Oturun
lütfen
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Burada soru soran insanlara nasıl komik dersiniz?
BAŞKAN
Sayın Acar, size ne oluyor? Oturun. Daha bir şey söylemedim ki.
Buyurun efendim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın 426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 15inci maddesi
üzerindeki açıklaması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, gerçekten sizin tavrınıza ve üslubunuza bir türlü
alışamadım. Sizinle ilgili, Bakanlığınızla
ilgili, milletvekillerimiz tarafından getirilen her konuyla ilgili bizleri
bilgisizlikle suçluyorsunuz ve gerçekten, sizin aklınız ermiyor gibi,
böyle bir tavır içerisindesiniz.
Sayın
Bakanım, şimdi, siz TEİAŞın sistem haritası
içerisinde yer alan ve kesik çizgiyle gösterilen bu alan içerisinde Amasra
-1.100 megavat- ve Bartın Termik Santralini -1.200 megavat-
yatırımı devam eden santraller olarak gösteriyorsunuz. Ben de
diyorum ki: Amasrada, şu anda, izni alınmış,
yapımı devam eden bir termik santral yok. 1/100.000lik çevre düzeni
planında bu alanlar tarım ve orman alanı, turizm alanı
olarak gözüktüğü için oradan çıkan kömüre yönelik kurulacak enerji
tesisleri Filyos Vadisinde kurulur diyor. Siz oraya niye koymuyorsunuz bu
yatırımı devam eden termik santralleri de Amasraya koyuyorsunuz
Sayın Bakanım? Yani, o zaman siz birilerine diyorsunuz ki: Biz
kurumsal olarak kuruyoruz, iletişim hatlarını içerisine, sistem
haritasına koyuyoruz, siz yapmaya devam edin, izninizi
alacaksınız. Yanlış planlamıyor musunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Yanlış
değil.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) - Yanlış planlıyorsunuz. Olmayan bir termik
santrali koyuyorsunuz. Yapmayın, yapmayın Sayın Bakanım.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ya, bırakın
siz de Allah aşkına!
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) - Yani, iddialar değil, sorun; cevap vermiyorsunuz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Açıklayayım
ben Başkanım.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) - TTK Genel Müdürü nasıl iki sene geçmemesine
rağmen gidip de o özel sektörde, sizin hemşehriniz olan sektörde
görev yapıyor? Akçeli ilişkilerin olduğu bir şirkette
nasıl görev yapar Genel Müdür? Haklarında niye soruşturma
açmadınız?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Gel bak, gel haritaya
bak o zaman.
BAŞKAN
Sayın Yalçınkaya, teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - Sayın Başkanım, özür dilerim, bir küçük
açıklama yapayım.
2531
sayılı bir yasa var, karşı görev alma yasağından
bahseder. Bir kamu görevlisi denetlediği veya yönettiği bir sektörde
üç yıl boyunca görev alamaz. Onun için, Türkiye Taş Kömürü Kurumu
Genel Müdürünün kendisinin yatırım izni verdiği ve bu
yatırımın dört yıldır başlamamasına
rağmen sözleşmesini iptal etmediği bir kurumda görev alamaz.
Enerji Bakanının denetlemekle ilgili bir görevi vardır.
Yapması gereken, bu personeline karşı görev alma
yasağı konusunda bir soruşturma açmaktır, bizi
bilgisizlikle suçlamak değildir. Bu ona verilmiş bir bilgidir ve
Sayın Bakanı nezakete ve partimize karşı üslubunu da
düzeltmeye davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim,
zapta geçti.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının Geçici 15 inci maddesine Atıl hidroelektrik
santralleri ibaresinin başlık olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye başlık eklenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Geçici madde 15i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 16 üzerinde, ikisi
aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının Geçici 16. maddesindeki Kurum tarafından ibaresinin
Kurum tarafından iki yıl olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman
Aydın İlhan
Demiröz
İzmir Aydın Bursa
Haydar Akar Turgay
Develi
Kocaeli Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 426 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının
Geçici 16 ncı maddesine Devam eden iş ve işlemler ibaresinin
madde başlığı olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Doğan Kubat Şuay
Alpay
Kahramanmaraş İstanbul Elâzığ
Ahmet
Tevfik Uzun İdris
Şahin Osman
Kahveci
Mersin Çankırı Karabük
Nihat
Zeybekci Hakan
Şükür Tülay
Selamoğlu
Denizli İstanbul Ankara
Ayşenur
İslam Sevde
Bayazıt Kaçar Gülay
Samancı
Sakarya Kahramanmaraş Konya
Mustafa
Ataş Nurcan
Dalbudak
İstanbul Denizli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
426 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısının Geçici 16. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Özdal
Üçer Hasip
Kaplan
Bingöl Van Şırnak
Murat
Bozlak Nursel
Aydoğan
Adana Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Mehmet
Şandır Alim
Işık Emin
Haluk Ayhan
Mersin Kütahya Denizli
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Erdoğan Yusuf
Halaçoğlu
Konya Muğla Kayseri
Ali
Halaman
Adana
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki
önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Su kullanım hakkı anlaşmaları, enerji
üretim lisansları ile nehir tipi HES (hidroelektrik santral)'ler ve
barajlar ile suyu dere yatağından, doğadan koparıp
tutuklayarak sermaye birikimine sokmakta, yaşam alanlarını yok
etmektedir. HES'lere hem enerji politikaları bağlamında
yaklaşmalıyız, hem de enerji politikalarının tamamen
dışında kalıp bir doğa koruma mücadelesi olarak da
bakmalıyız.
Mevcut politikalar enerji açığını
gidermekten daha fazla doğayı yok etmek amacına hizmet etmektedir.
Bu gerekçelerle madde çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve Sayın Bakan; çok önemli bir kanunun, 76
milyon insanımızı ilgilendiren bir konunun düzenlenmesiyle
ilgili kanunun sonuna geldik. Kanunun her şeye rağmen
hayırlı, uğurlu olmasını -kanunun
hazırlanmasında emeği geçenlere de teşekkür ederek-
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bir konuyu hatırlatmak
için söz aldım. Sizler de biliyorsunuz, günümüz dünyasında artık
kalkınma, büyüme kriterlerinin tanımı değişti.
Artık, gayrisafi millî hasıladaki artışla büyüme
ölçülmüyor. Artık, büyüme, böyle, altyapı
yatırımlarıyla, Merkez Bankasındaki rezervle falan
ölçülmüyor. Kalkınma, başka değerlerle ölçülmeye
başladı. Bu değerlerin başında çevre gelmektedir,
çevre duyarlılığı gelmektedir. Bir toplum ve bir ülke
çevreye, doğaya, tabiata ne kadar çok duyarlıysa ne kadar çok bunu
korumak için hukuk geliştiriyorsa, kurumlaştırıyorsa,
meseleyi topluma mal ediyorsa o kadar kalkınmış, medeni ülke
olarak tanımlanıyor. Başka değerler de var, süre kısa,
uzun anlatmamak için oralara girmiyorum.
Şimdi,
çevreye karşı en tahrip edici sektör enerji sektörü maalesef. Enerji
sektörü çok önemli, çok değerli. Enerjiye ihtiyacımız var.
Enerjiye ulaşabilmek için her şey yapılmalı, her tedbir
alınmalı ama doğayı kazanamayız. Enerjisiz çok zor
durumda kalırız ama doğa olmazsa, tabiatı tahrip edersek
Bir yurt kaybettik, buralara sığındık biliyorsunuz.
Dolayısıyla enerji sektörünün hukukunu çıkartırken, enerji
sektöründen sorumlu Sayın Bakan buradayken -burada düzenlediğiniz
geçici 8inci maddede getirdiğiniz husus gerçekten yani intihar gibi bir
hadise değerli arkadaşlar- değerli milletvekilleri, dikkatinize
sunmak için söz aldım. Bakın, burada diyorsunuz ki: Elektrik üretim
tesislerinin çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların
gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli
izinlerin tamamlanması amacıyla 2021 tarihine kadar elektrik üretim
faaliyeti durdurulamaz, idari para cezası uygulanamaz. Yani, çevre
mevzuatına yönelik eksikliklerle, yanlışlıklarla ilgili,
elektrik üretim tesisleri durdurulamaz, cezalandırılamaz diyorsunuz.
Bunun anlamını en iyi Sayın Enerji Bakanlığı
bürokrasisi anlar, Sayın Bakan anlar, sizler de bilirsiniz.
Değerli
arkadaşlar, çevreyi kirleten, özellikle termik santrallerden sürekli
şikâyetleniyoruz. Ben de burada şikâyetlendim, Sayın
Bakanım İnceleyeceğim. dedi. Ama, Akdenizin incisi Mersinin
Silifke ilçesinde 2 tane termik santralin kuruluşuna hiçbir gerekçe
meşruiyet kazandırmaz. Öncelikle bunu söylemek istiyorum. Bu
yanlış bir düzenlemedir. Bu düzenleme Türkiye'nin medeni dünyada
yerini sıfırlayacaktır, azaltacaktır. Ne kadar büyürseniz
büyüyünüz, ne kadar paranız olursa olsun, eğer siz çevreye
duyarlı değilseniz sizi medeni kabul etmezler. Bunu bilmenizi
istiyorum.
İkinci
söyleyeceğim hadise: Sayın Bakan, bir kanun
çıkartıyorsunuz, bu kanunla bazılarının
sorunlarını çözüyorsunuz; bir şey söylemiyorum. Devletin sebep
olduğu yani birtakım düzenlemelerle öyle sorunlar yaratıyorsunuz
ki uluslararası camiada rezil oluyoruz. İşte, son kabul
ettiğiniz düzenlemeyle Samsundaki bir sorunu bu anlamda çözüyorsunuz.
Vatandaşın sorununu niye çözmüyorsunuz Sayın Bakan? Lütfen ya,
Allah aşkına
Asgari ücretle geçinen, gecekonduda kalan insanın
kullandığı elektrikten aldığınız vergilerden
utanmak gerekmiyor mu değerli milletvekilleri? Parası olan versin,
bir şey söylemiyorum ama kullandığı elektrikten
aldığınız ücretin en az yüzde 50sinin, 40ının
üzerindeki bir oranının vergilerden oluştuğu bir tarife
adaletli midir, doğru mudur? Bu yanlış. Bir hukuk düzenlemesi
yapıyoruz, bu hukuk düzenlemesinde adaletli olmak her şeyden önemli.
Bir diğer
şey: Sulamada kullanılan elektriğe hiç pozitif
ayrımcılık yapmayacak mısınız? Üretimde
kullanılan, sanayide kullanılan elektrik enerjisi dünyanın en
pahalı enerjisi. Bunlarla ilgili hiç mi düzenleme
yapmayacaksınız? Bir kanun çıkartıyorsunuz, çıkarttığınız
kanun birtakım sorunları çözüyor olabilir ama toplumun sorunlarını
çözmüyor. Katkı verdiğimiz, emek verdiğimiz, üzerinde müzakere
yaptığımız bu kanun hayırlı olsun diliyoruz ama
sorunları çözmüyor Sayın Bakan.
Sonuç
itibarıyla, on yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) On yıldır övünüyorsunuz ama halkın sorunları
çözmeden övünüyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Aynı
mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler reddedilmiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına;
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının geçici 16 ncı maddesine Devam eden iş ve
işlemler ibaresinin madde başlığı olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici 16 ncı
maddeye madde başlığı eklenmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 16. maddesindeki Kurum tarafından
ibaresinin Kurum tarafından iki yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle Sayın Bakana yapmış olduğum bir davet var bu
Arhavi Kamilet Vadisine ilişkin, Beraber o vadiyi gezeriz. dedik.
Hidroelektrik santrallerinin yaratmış olduğu bir tahribat var. O
daveti yine yüce Meclisin önünde, Sayın Bakan, size yeniliyoruz.
İnşallah, beraber Kamilet Vadisindeki o cinayeti görürsünüz ve orada
yapılan HES çalışmasını, hidroelektrik santral
çalışmasını durdurursunuz.
Sayın Bakan
Sizin olduğunuz her yerde Cerattepeyi konuşacağım. diye
söz verdim. Cerattepenin bir başka boyutunu görüşeceğim.
Artvinde bir
maden çıkarılıyor. Artvinde bir maden cinayeti var değerli
arkadaşlar. Buna ilişkin geçen hafta yapmış olduğum
konuşmada diyordum ki: İnşallah, Rizede hâkimler vardır,
hâkimler olumlu karar verirler. Ama yanıldım, ne yazık ki
yanıldım.
Daha önce Rize
İdare Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararına
rağmen, 2008 yılında Burada maden çıkarılmaması
gerekir. diyen, sebebi, konusu, maksadı, şekli, tarafları aynı olan, Enerji
Bakanlığıyla aynı olan karara rağmen, geçen hafta
içerisinde Rize İdare Mahkemesi bambaşka bir karar verdi.
Burada daha önce
yapmış olduğum açıklamada
Sayın Bakanla şunu
paylaşmak istiyorum: Burada, ihale şartnamesinde şunu
anlatmıştım Sayın Bakanım, demiştim ki: Bu ihale
şartnamesi bir tane firmayı tarif ediyor. İhale
şartnamesinde şöyle hükümler vardı, diyordu ki: Bu ihaleye
girebilecek olan firmanın Türkiyede mutlaka bir tesise sahip olması
gerekir, bu ihaleyi alan firmanın yılda 10 bin ton metal bakır
üretecek bir fabrikaya veya üretim tesisine sahip olması gerekir.
Diyordum ki: Bu,
bir tek firmayı tarif ediyor Türkiye. Bununla ilişkin de -hatta
eşim noterdir- Gideceğim, noterden tespit
yaptıracağım hangi firmayı tarif ediyor diye. dedim.
Sayın Bakana
yazılı olarak sordum: Türkiyede 10 bin ton metal bakır üreten
kaç tane tesis vardır?
Arkadaşlar,
bir tane tesis varmış Samsunda, bir tane tesis varmış. Ben
Noterden tespit yaptıracağım. dedim, hangi firmanın
alacağını söyledim. Benim tahmin etmiş olduğum firmanın
dışındaki
Noterlik Kanununa göre o tespiti yaptırmam
mümkün değil. Bu konuda kulaklara kar suyu kaçtı, bir başka
firmanın aldığından hareketle, Sayın Bakan benim de
olduğum yerlerde benim yanıldığımı söyledi.
Şimdi,
Sayın Bakanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu Atatürkün
mabedinde size sesleniyorum: Şimdi, bu ihaleyi o firma almadı,
diğer firma aldı. Öyle diyorsunuz, yani buradaki resmî kayıtlara
göre öyle. O firmayla diğer firmanın
başka yerlerde ortaklıkları var, biliyorsunuz değil
mi? Adanada ve başka illerde, adını söylemek istemiyorum.
Şimdi, buradan size söylüyorum: Bu firma bu madeni nerede
işleyecektir? Bu firma bu madeni nerede işleyecektir? Madem siz
haklısınız, ben de yanıldım milletvekili olarak.
Eğer siz haklı çıkarsanız, ben bu Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, bütün Türkiye ve Artvinden özür dileyeceğim. Bu madeni bu
firma nerede işleyecektir? Ben size bir öngörümü söyleyeyim. Ne
diyeceğinizi bilmiyorum, diyeceksiniz ki: Bizi ilgilendirmez, biz devlet
olarak gereğini yaptık, ihaleyi aldı, nerede işlerse
işlesin. Bir tane firma var Sayın Bakanım, bir tane. Gelip
benim evimde işlemeyecek, sizin evinizde de işlemeyecek bunu. Bunu ne
yapacak? Samsunda işleyecek. Demek ki olayın içerisinde başka
bir şey var. Değerli arkadaşlarım, bir şeyi anlatmaya
çalışıyorum. AKP Grubundaki değerli milletvekili
arkadaşlarım, bakın, bu ihaleye ilişkin çok ciddi kokular
var, ciddi bir süreç var. Bu ihale bir tane firmayı tarif ediyordu,
gelinen noktada bu kadar iddialı tavır içerisinde bulununca
diğer ortağı aldı firmanın, diğer
ortağı aldı. Ortaklara burada girmek istemiyorum. Yanılmam
mümkün değil, yanılmamız mümkün değil.
Artvinin
tepesinde bir cinayet işleniyor. Artvinin tepesinde beynimize tecavüz
edilmek isteniyor. Yani ben buraya çıkıp irticalen konuşma filan
yapmak istemiyorum, Artvinlilerin hoşuna gitsin diye bir konuşma da
yapmak istemiyorum. Artvinin tepesinde 2008 yılında durdurmuş
olduğumuz bir maden faciası, bir maden cinayeti var, bunu gelin
gözlerinizle görün, eğer Burada maden çıkartılır.
diyorsanız, Allah var, ben de bir şey demiyorum, ben de derim ki: Hep
beraber çıkartalım. Daha almış olduğumuz mahkeme
kararları var. Artvindeki bütün siyasi partiler, içinde AKP İl Başkanı
da var, bütün gruplar hep beraber altına imza attık, dedik ki:
Burada bir cinayet işleniyor, bunu yaparsanız, Artvin yüzde 60, yüzde
70 eğimi olan bir kent, bu kenti yok edersiniz. Sizlere anlatmaya
çalıştık, sizin huzurunuza geldik, sizler bize Artvinin
değerleriyle, Artvinin üstündekilerle, Artvinin altında
yaşayanlara bakacağız muhtemelen biraz sonra bunu
düzelteceksiniz, Öyle demedim. diyeceksiniz tahmin ediyorum- hangisi
değerliyse ona göre karar vereceğiz. dediniz Sayın
Bakanım. Ben de size soruyorum: Bize kaç lira değer biçtiniz? Kaç
lira para verdiniz bize, Artvinliler kaç lira eder diye? Böyle bir şey
olabilir mi Sayın Bakanım? Bunları anlatmaya
çalışıyorum.
Lütfen, Arhaviye
ilişkin sözünüzü tutacağınıza yürekten inanıyorum-
Kamilet Vadisini incelemeye geldiğiniz zaman, şu Artvinin
tepesindeki Cerattepede çıkartılmak istenen maden cinayetini bu
milletvekili bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde on kere, yirmi kere
konuştu, acaba haklı mıdır değil midir, lütfen gelin,
orayı da bir görün bakalım. Ben dedim ki: İhaleye fesat
karıştırmaya ilişkin bütün koşullar vardır,
cumhuriyet savcılarının ve bağımsız
yargının, tarafsız yargının olmuş olduğu
yerde bu fiilî tablo vardır. Bunu anlatmaya çalışıyorum.
Önümüzdeki günlerde göreceğiz. İnşallah gene geleceğim bu
kürsüye, önümüzdeki yıllarda onu çıkartmamak için elimizden gelen her
şeyi yapacağız, bunu söyleyeyim. Her şeyi yapacağız,
tahmin etmediğiniz boyutta olan her şeyi yapacağız, ama
bütün bunlara rağmen bu madeni benim tahmin ettiğim gibi Samsunda
çıkartmaya başlarlarsa, o koltukta olup
olmayacağınızı bilmiyorum ama ne anlatacaksınız,
ben de merakla bekliyorum değerli arkadaşlarım.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Geçici madde
16yı kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 32 üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının 32nci maddesindeki yayımı tarihinde
ibaresinin yayımlandığı tarihte olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam Osman
Aydın İlhan
Demiröz
İzmir Aydın Bursa
Haydar
Akar Turgay
Develi Muharrem
Işık
Kocaeli Adana Erzincan
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tarhan, kim
konuşacak efendim?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Işık konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yürütme maddesi üzerine
tam da yürütmeyle ilgili bir konuşma yapacağım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
Sayın Canikli, yorulmayasınız diye ben söyleyeyim. Her
konuşmamızdan sonra çıkıp burada Belge varsa
konuşun., İçi boş iddialar., Mahkeme böyle karar
vermişse biz ne yapalım? gibi konuşuyorsunuz ya, tabii, her
şey işte öyle dediğiniz gibi olmuyor maalesef.
Bir kere ülkede bağımsız
yargı kalmadığı için ona güvenmiyoruz, artı
açılan davalarla ilgili şu ana kadar AKPyle ilgili bir sonuç
çıkmadığı için de yine güvenmiyoruz.
Tabii, yolsuzluk dediğimiz zaman
biz burada, illaki bir mal alıp, çalmak, götürmek anlamına gelmiyor,
bir de yandaşa haksız kazanç sağlamak da, bu milletin, tüyü
bitmemiş yetimin hakkının verilmesi de bir yolsuzluktur.
Şeker fabrikaları özelleştirildiğinde
değerinden ucuz gittiği söylendiği zaman nasıl Sayın
Başbakan iptal ettiyse
O da bir yolsuzluktu, gitseydi. Şimdi de
burada da yapılan uygulamalarda, birçoğunda öyle. Biz
getirdiğimiz zaman karşı çıkıyorsunuz.
Şimdi,
yolsuzluk ne demek? Türk Dil Kurumu diyor ki: Bir görevi, bir yetkiyi kötüye
kullanma. Dünya Bankası diyor ki: Kamu gücünün özel çıkar için
kullanılması. Birleşmiş Milletler de diyor ki: Kamu ve
özel kuruluşların karar verme mekanizmalarındaki yozlaşma
ve bozulma. Peşkeş çekme nedir? Yine Türk Dil Kurumu diyor ki: Bir
malın bedava ya da değerinin çok daha altında bir fiyata birine
uygunsuz yollardan verilmesi. Şimdi, geçenlerde en zenginler
açıklandığı zaman şöyle bir şey okuduk: Türkiye
Avrupadaki en zengin 2ncilere sahip ama aynı zamanda Avrupada en zengin
fakirlere de sahip bir ülke.
Erzincanda
örneğin -ben adaletle ilgili söyleyeyim- TOKİ yapılıyor,
TOKİlere iki belediye başvuruyor, belediyenin bir tanesi yarım
saatte başvuruları kabul ettiriyor, diğer belediyemiz -CHPli
belediye- on beş gün süre, artı bir gün daha uzatıyor ama
Valiliğe şikâyet olduğu zaman, vatandaş şikâyet
ettiği zaman Valilik AKPli belediyeyi soruşturmaya gerek yok.
diyor ama CHPli belediyeyi -aynen Başkanın da söylediği laf- Gidin
savcı temizlesin. diyor. İşte, yargınız da bu.
Tabii, ben burada
şimdi ne Kütahya Şekerden ne Bitlisteki Tekel Fabrikasından ne
İstanbuldaki Likör Fabrikasından ne Emlak Konuttan ne borsadan ne
metrobüsten ne marketlerden ne de KİT Komisyonundan bahsedeceğim. Beni
asıl burada ilgilendiren Aras EDAŞın özelleştirilmesiyle
ilgili. Biliyorsunuz Aras EDAŞ özelleştirildiği zaman 10 firma
başvuru yapmış, daha sonra 7 firma kalmış, 7
firmanın 5i de çekilmiş, burada kalan 2 firma yarışa
giriyorlar. Firmanın bir tanesi 49 milyon 600 bin dolar veriyor -Kiler
Grubu- Aşkale Çimento da 15 milyon 158 bin dolar veriyor. Yani başta
zaten veriliş şekline baktığınız zaman bir
şeyler var. Daha sonra dolaşıyor geliyor. Tabii, daha sonraki
çağırmada 108 milyon 500 bin ABD dolarına satılıyor.
Yalnızca, değer tespitinden sonra 128 bine çıkıyor, 500 bin
lira artırılıyor; ona veriliyor zaten. Danıştay 13. Dairesi
bunu bozuyor ama ne hikmetse, sağlıkla ilgili olsun, diğer
yasalarla ilgili olsun, hangisiyle ilgili olursa olsun, Danıştay
dairelerinin bozduğu bütün kararları, İdari Dava Daireleri tam
tersini bozuyor, Hükûmetten taraf veriyor. Burada da aynısını
yapmış ve altına da bir açıklama yapmış, diyor
ki: Burada kayıp kaçak oranı yüzde 29, dolayısıyla, zarar
ettiği için bu verdiği para fazladır. Bir kere, orada rekabet
kurulu kesinlikle oluşmadan bu ihale yapılmış. Burası
geniş bir alan; Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Ardahan,
Iğdır katılıyor buraya. Tabii, burada yapılırken,
işin ilginç tarafı, Erzurumdaki görüşmelere giderken Kiler
Grubundan kimse gitmiyor, Çalık Grubu Başkanı Ahmet Çalık
gidiyor. Buradaki görüşmeleri bizzat kendisi orada yönetiyor ve orada,
alınması gerektiği yönünde çalışmalar
yapılıyor. Tabii Çalık Grubu dediğimiz zaman hemen
kızıyorsunuz ama bununla ilgili duyumları da biliyoruz.
Sayın Bakan
geçen bir açıklama yapıyor, diyor ki: Kayıp kaçak
oranını yüzde 7,5a düşürdü. Kendilerini tebrik ediyorum.
Çalık Grubuna övgüler diziyor. Demek ki orayı aldığı
zaman orada da yüzde 29u indirecek, orada da iyi bir kâr edecek. Yine
aynı şekilde, oradaki sendika yetkilileri ve tüm şeylerle
karşılaştığınız zaman, en az 3 katı
değerde satılması gerektiği söylenirken bu fiyata
satılıyor.
Şimdi, Aras
EDAŞın satılmasında buradaki mağduriyet, artı
orada getirilen kâra bakıldığı zaman ve daha önce
şeker fabrikasının iptal edilmesine
baktığımız zaman, otoyolların iptal edilmesine
baktığımız zaman kafamızda soru işaretleri var.
Üstelik mahkeme kararı açıkladıktan sonra, daha itiraz süresi
dolmadan, hemen, Özelleştirme Kurulu bunu daha mahkemeye gitmeden
yayınlıyor ve resmîleştiriyor. Bu konuda tabii düşüncemiz
şu: Demek ki şeker fabrikası özelleştiğinde iptal
ediliyorsa ucuza gittiği zaman, otoyollar özelleştiğinde ucuza
gittiği zaman iptal ediliyorsa ama burası iptal edilmiyorsa -ki bu
kadar ucuza gittiği hâlde- o zaman alanlardan şüphelenmek lazım.
Alan kişilere göre muamele edildiğini düşünüyoruz.
Biz bir an önce bu
konuda çalışma yapılmasını ve bunun da Sayın
Başbakan tarafından geri döndürülmesini istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
32nci madde
kabul edilmiştir.
33üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 426 sıra sayılı yasa teklifinin 33. maddesinde geçen
(Bakanlar Kurulu) ibaresinin (Enerji Bakanı) olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Kamer
Genç Muharrem
Işık Uğur
Bayraktutan
Tunceli Erzincan Artvin
Levent
Gök Aykut
Erdoğdu
Ankara İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 33üncü maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, tabii, AKPnin öteden beri getirdiği
her kanuna bakın, muhakkak bir af hükmü vardır. İşte,
burada, lisans iptal edilmiş, lisansı iptal edilenlere af getiriyor;
imara aykırı yapıları var, af getiriyorlar. Yani tabii
burada AKPnin bir özel
Yani sizin göreviniz hep böyle, kanunsuzlukları
affetmek mi? Hiç mi doğru dürüst bir iş yapmıyorsunuz? Ya, insan
gerçekten biraz sıkılır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL
(İstanbul) Millet bugüne dek doğru dürüst iş yapana oy verdi.
Millete hakaret etme!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bu Hükûmet sırasında oturan Taner Yıldız
geçen gün buradan laf ediyor: Efendim, seviyesi uygun olanlara saygılar
sunuyorum. diyor. Şimdi, bakın, arkadaşlar, kanununu müzakere
ettiğimiz Enerji Bakanlığı en büyük soygunların,
yolsuzlukların olduğu bakanlık.
Bakın, size
bir iki tane misal vereyim. Şimdi, bak Canikli, 417 trilyon liralık
elektrik iletim işi
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Nasıl hesapladın?
KAMER GENÇ
(Devamla)
417 trilyon liralık iş 2003 ile 2010 arasında, bu Bakanlık
zamanında ihalesiz veriliyor. Bak, ihalesiz veriliyor. Tabii, tabii,
ihalesiz veriliyor. Ondan sonra, 2008 yılında bir kanun
çıkarılıyor. Efendim, bu ihalesiz verilen işlere bir
meşruluk kazandırılıyor. Şimdi, diyorlar ki: Biz
ihalesiz verdik ama asgari ihale şartlarında fiyatlandırdık.
Peki, asgari ihale şartı ne? Yani olur mu şimdi arkadaşlar?
Bilmem, Rizenin, Tuncelinin dağına çekilen elektrik iletim
hattı ile bilmem, Konya Ovasında çekilen elektrik iletim hattı
bir olur mu?
Bu Boyabatta o
zaman 85 trilyon hesabı yapılan esas işin maliyeti 20 trilyon
liradır. diye bir ihbar geliyor, bir müfettiş gönderiyorlar
incelemeye. Müfettişi görevden alıyorlar, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanını da
görevden alıyor, kendilerine göre bir müfettiş belirliyorlar ve o da
gidiyor Efendim, burada usulsüzlük yoktur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ödemeyi 20 milyondan yapıyorlar ama, 80
milyon değil.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yok, yok yani bu 417 trilyon içinde 85 trilyonu Boyabat
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İşte, Bakan Bey cevap verecek.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya neyse yani sen bakan değilsin ki sen bakan ol, ondan sonra
cevap ver.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakan Bey cevap verecek, çıkacak,
konuşacak, onu diyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, sorduk kendisine, bak, burada sorduk. Kendisiyle ilgili
hediyeler alınmıştır Kayseri ve Civarı Elektrik Türk
Anonim Şirketinden ayrılırken. Ya, bu dünya var, ahiret var. Ya,
sen bu dünyada hesabını ver de ahirette sana ayrıca hesap
sorarız, orada karşılaşırız seninle.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) İnşallah
Sayın Genç, inşallah.
KAMER GENÇ
(Devamla) Artık sen cennette mi olursun cehennem de mi? Nerede denk
gelirsek. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, dedi
ki: 21 tane dağıtım şirketi var. Bu 21 tane
dağıtım şirketinin içinde kaç dağıtım
şirketi zamanında taksitini ödemedi? Bunların ismini söyle. Ne
işlem yaptınız? Efendim, yani gargaraya getiriliyor, hiç cevap
vermedi, tutanaklar burada.
Şimdi,
bakın, geçen sene elektrik fiyatına, tüketici fiyatlarına yüzde
32 zam yapıldı, doğal gaza yüzde 37 yapıldı ama
TETAŞın elektrik satış fiyatına ne yapıldı
biliyor musun? Yüzde 14,8 tenzilat yaptı. Bunun dört aylık bedeli 3
kat trilyon 2 yüz trilyon lira. Elektrik satış fiyatında
yapılan bu yüzde 14,8 tüketiciye intikal ettirilmedi. Kimin yanında
kaldı? Dağıtıcı firmaların yanında
kaldı. Dağıtıcı bu firmalardı. Geçen sene 3 kat
trilyon 2 yüz liraydı, bu sene 10 küsur kat trilyon. Yav bunları
inceleyin arkadaşlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) TEİAŞta mı kaldı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, bunları inceleyin çünkü
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Nerede kaldı, nerede?
KAMER GENÇ
(Devamla) 2010 yılında tüketilen elektrik 75 milyar kilovatsaat,
ona göre bir şey ettiğiniz zaman.
Şimdi, onun
için, arkadaşlar, işler yapılıyor ihalesiz. Efendim, biz asgari
fiyattan şey ettik. Yahu asgari fiyatı neye göre şey ettin?
Şimdi,
Ankaradaki bir elektrik direğinin maliyetiyle, oraya sarf edilen
malzemeyle, bilmem, başka bir kırsal alanda çekilen elektrik
direğinin maliyeti bir mi olur?
Arkadaşlar,
bakın, iyi, söylediklerimiz yanlışsa buyurun bir
araştırma komisyonu kuralım.
Bunlara savcı
mavcı diyorsunuz da, bakın, İstanbul Belediyesiyle ilgili 85
tane soruşturma iddiası var. Bakanlık bunlara soruşturma
izni vermedi, Danıştay soruşturma izni verdi fakat bu davalar
görülmüyor. Savcılar da dosyaları kaybediyor arkadaşlar. Yav
peki, ne diyelim biz şimdi, kimde hak arayalım, bu
vatandaşın hakkını nereden arayalım? Şimdi, biz
burada söylüyoruz. Efendim savcılar hareket edin. Yav savcının
büyük bir kısmı zaten sizden çekiniyor ve bu işlerin üzerine
gitmiyor. O zaman Meclisin bu işi ele alması lazım. Onun için,
arkadaşlar, böyle bir yolsuzluk kanunu olduğu için
olumsuzlukları örtbas ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) İleride, herhâlde AKPlilere derler ki: Bunlar geçmişte
ne yaptılar, yolsuzlukları örtbas etmekle ilgilendiler.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde
kabul edilmiştir.
İkinci bölüm
üzerindeki maddelerin oylamaları da tamamlanmıştır.
Sayın
Bakanın iki dakikalık bir izahatı var, lütfen buyursunlar.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; tekraren söylüyorum, bir
milletvekilimizin sorarak her türlü konuyu öğrenme hakkı vardır,
sataşmadan, iftira atmadan ve yolsuzluklarla alakalı hiçbir temeli
olmaksızın söylemeden.
Arkadaşlar,
bakın, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. TEİAŞtaki
konular ihalesiz verildi. denildi değil mi biraz önce? Ben bunu
anlatmış olmama rağmen, eğer birisi bunda ısrar
ediyorsa ben onda başka bir kasıt ararım, iyi niyetten
çıkmıştır ve başka bir kasıt ararım.
Arkadaşlar,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
Konu,
TEİAŞla alakalı ihalesiz verildiği iddia edilen konular
yani biraz önce konuşmacının bahsettiği konular. Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı 22/10/2012 tarihli
kararında Boyabat HESle alakalı kovuşturmaya yer
olmadığına, TEİAŞ Genel
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam işte, savcılar senin elinde, niye vermiyorsun?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Şimdi
savcılar senin dersen, bu sefer, yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin
Genel Kuruluyla alakalı, Meclisiyle alakalı değil, hukukuyla da
alakalı belli bir seviyenin altına inmiş olursunuz. Ben onu
kabul etmem arkadaş.
KAMER GENÇ (Tunceli) İtiraz etmiş mi
Sayın Başkan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bir dakika, sordun,
ben şimdi okuyorum, dinleyeceksin.
TEİAŞın
Yönetim Kurulu üyeleri hakkında -sayıyor falan, falan işlerde, o
saydığınız bütün işlerle alakalı- evrakların
işlemden kaldırılmasına -tarih veriyorum, sayı
veriyorum arkadaşlar, 34.342- kovuşturmaya yer
olmadığına ve ihbar dilekçelerinde isnat edilen suçlarla
alakalı da evrakların işlemden kaldırılmasına,
22/10/2012
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir yerde, Türkiye gelişiyor ve büyüyor,
bunlarla alakalı yatırımlar bir ülke kadar ekleniyor. 2012
yılında Türkiye, şu anda Avrupa Birliği üyesi olan 8-10
ülke kadar büyüdü. Bunların her birinin iletim hatlarıyla
alakalı, biraz önce arkadaşımız söyledi, kendisini ikaz
ettim, tekrar söyleyeceğim o zaman. Kesik çizgilerle belirtilende
halkı aldatmıyor musunuz? deniyor. Kesik çizgiler
programlanmış iletim hatları diye burada, altında
yazıyor arkadaşlar. Siz, şimdi, bunu okumazsanız kusura
bakmayın, komik duruma düşersiniz diyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Esas komik duruma düşen sensin çünkü doğruları
söylemiyorsun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Okuduğunuz hâlde
söylerseniz, o zaman daha başka bir yanlış yapmış
olursunuz.
Şimdi, biz,
burada savcılıkla alakalı mahkeme kararlarını
tarihleriyle, sayılarıyla, her bir şeyle ibraz ediyoruz, ondan
sonra Ben merak için sormuştum. deniyor. Olmaz arkadaşlar böyle
şey. Biz, iktidarıyla muhalefetiyle Büyük Millet Meclisinin mehabetine
uygun bir şekilde saygınlığını korumakla
görevliyiz. Bir milletvekili bütün yetkilerini kullanarak, layüsel bir
şekilde her soruyu sorma hakkına sahip değildir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Dediğim gibi hele
hele kişilik haklarıyla alakalı
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, özür dilerim.
BAŞKAN
Buyurun.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Dün, benim de raporlarla dile getirdiğim iddialarla
ilgili Sayın Bakan tekrar iftira diyerek gülünç diyerek
şahsımıza ve partimize hakarette bulunmuştur. Söz istiyorum
efendim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne alakası var canım?
BAŞKAN
İsminizi zikretti mi? Zikretmedi.
Buyurun, bir
dakika içinde
Lütfen, lütfen
İsminizi zikretmedi ama genel konuştu,
isminizi zikretmedi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bakana beş dakika veriyorsunuz
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, benimle alakalıysa ben konuşurum.
BAŞKAN
Tabii, tamam.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki konuşmalar
tamamlandıktan sonra yaptığı açıklaması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri;
bakın, biz raporu dün ortaya koyduk. Şimdi, Sayın Bakan diyor
ki: Savcılık böyle bir karar verdi. zaten sıkıntımız
burada. 2008 yılında, işlemler açığa
çıktıktan sonra, siz bir af kanunu çıkarırsanız,
sonuçta savcılık mevzuata göre karar verir. Sorun, burada af
çıkarılarak bunun halledilmiş olmasıdır, kömür
yolsuzluğunda olduğu gibi.
Diğer bir
mesele; demin Bartın milletvekilimizin anlattığı mesele.
Dört yıldır -sözleşmeye aykırı bir şekilde- iptal
edilmesi gereken bir sözleşme iptal edilmiyor ve bu sözleşmeyi yapan
genel müdür, iptal edilmesi gereken şirkete danışmanlık
hizmeti veriyor.
Şimdi, ben
herkese soruyorum: Etik midir değerli arkadaşlar? Bir tarafta
sözleşme yapacaksınız, sözleşme ağzına kadar
hukuksuzluklarla dolu olacak, siz, görevinizi bırakır bırakmaz
bu şirketle bir iş ilişkisi içerisine gireceksiniz.
Sayın
Bakanın burada hakaret etmeden yapması gereken şudur: Evet,
sayın milletvekillerinin böyle bir iddiası vardır, derhâl
soruşturmaya başlıyorum.
Ve sizin de
yapmanız gereken şudur arkadaşlar: Bir kanun geldiğinde,
biz size anlatıyoruz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkanım, cevap hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) Bakın arkadaşlar, geçmişte bu gibi hususlar oldu ve
bu şartlar bunu aklamak içindir diyoruz.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, rica edeyim
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN -
Lütfen
Çünkü tekrar olacak, müsaade ederseniz.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) Sayın Bakan, bakarsanız daha doğru karar
vereceksiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Şunu bitirelim arkadaşlar ya!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, benim konuşmam üzerine cevap verdi,
söz istiyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bir dakika diye bir süre yok.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkanım, konuşmak istiyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bakana beş dakika veriyorsunuz Sayın
Başkan, böyle şey olur mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Rica ediyorum, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, Sayın Bakan benim konuşmama cevap verdi.
BAŞKAN
Sayın Genç, bir sürü arkadaş konuştu ve onlara cevap vermek
zorunda.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam, bakın
BAŞKAN -
Hepsi tekrar cevap vermek zorunda olursa bu kanunu bitiremeyiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama, benim konuşmama yanlış cevap verdi.
BAŞKAN
Tamam, düzeltin yerinizden.
Buyurun, zapta
geçiyor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yani sataşmaysa kürsüden olması lazım.
BAŞKAN
Efendim Yerimden düzelteceğim dedi, biz de Peki. dedik Sayın
Şandır, bırakın yürütelim şu işi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Akıl vermek için değil
VELİ
AĞBABA (Malatya) Tamamen keyfî, tamamen keyfî.
BAŞKAN -
Sayın Genç, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın 426 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerindeki konuşmalar
tamamlandıktan sonra yaptığı açıklama
sırasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, şimdi bak, konuşmamda ben ne
dedim? İhalesiz, bir firmaya, 417 trilyon liralık iş
yaptırılmış, birkaç tane firmaya
yaptırılmış. 2008 yılında da kanun
çıkarılarak bu ihalesiz verilen işlere af getirmiş.
Şimdi,
savcılık gerekçesini okusun. Muhakkak, savcılık demiş
ki: Her ne kadar bu yapılan iş usulsüzse de işte,
çıkarılan şu kanunla bu affedildiğinden olayda suç unsuru
yoktur.
Şimdi, burada
esas önemli olan, işin ihalesiz verilmesidir. Dolayısıyla, çok
açık ve seçik, burada Bakan, yolsuzlukları koruyor, yapılan
yolsuzlukları koruyor. Yani hangi devlet dairesinde ihalesiz iş
verilecek, akrabasını çağıracak, ahbabını
çağıracak Gel, bu işi yap. diyecek, ondan sonra da kanun
çıkaracak Ya, bizim bu ihalesiz verdiğimiz iş, kanuna uygundur.
Dolayısıyla
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç, teşekkürler.
KAMER GENÇ
(Tunceli)
Ondan sonra da cumhuriyet başsavcılığı
Niye bu savcının kararına itiraz etmemiş, onu da söylesin.
BAŞKAN
Teşekkürler.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin; Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirler
Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali
Halamanın; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun; Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 2 Milletvekilinin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(1/724, 2/246, 2/427, 2/448, 2/815, 2/829) (S. Sayısı: 426) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
oyunun rengini belli etmek üzere lehte Recep Özel, Isparta. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Muhalefetin
istediğini maalesef yapamayacağım, iktidarımızın
ve grubumuzun, partimizin getirmiş olduğu kanun
tasarısının lehinde oy kullanacağım.
Hepinize
saygılar sunarım efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Bravo Recep!
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Ramazan Can, Kırıkkale. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elektrik
Piyasası Kanunu on beş gündür Meclis Genel Kurulunda yeterince
tartışıldı, muhalefet, iktidar, Hükûmet, Komisyon, elinden
gelen katkıyı bu kanuna aktardı.
Kanunun kabulünü
Genel Kurulun takdirine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Muhalefetin sözünü kesmek için bir yöntem daha buldunuz, tebrik
ediyorum.
BAŞKAN -
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sevgili Başkan, şu hâl midir Allah
aşkına!
BAŞKAN
Hangisi? Kusura bakmayın.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Tamamen keyfî, keyfî
Yönetim tamamen keyfî, anlamadınız
mı daha?
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Hem lehte hem aleyhte AKP konuşuyor, bu nasıl bir adalet?
BAŞKAN -
Lütfen yerinize oturun Sayın Acar.
Elektronik cihazla
oylamaya geçiyoruz ve iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı.)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
241 |
|
Kabul |
: |
214 |
|
Ret |
|
27 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Özlem
Yemişçi
Bartın Tekirdağ
Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan kısa bir teşekkür
konuşması yapmak istiyorlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır efendim, kanunlaşmıştır.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
burada, gelişen Türkiye'nin, büyüyen Türkiye'nin enerji
yapılanmasıyla alakalı, piyasanın oluşmasıyla
alakalı, rekabet ortamının oluşmasıyla alakalı
iktidarıyla, muhalefetiyle katkı koydunuz. Özellikle teşekkür
ediyorum. İyi niyetle çalışan, iyi niyetle tavsiyeleri olan,
önerileri olan, eleştirileri olan bütün arkadaşlara da teşekkür
ediyorum.
İnşallah, Türkiye büyümeye devam edecek, enerji
sektörü büyümeye devam edecek ve çocuklarımıza ve geleceğimize
daha güzel bir Türkiye'yi inşallah hep beraber bırakacağız.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Hayırlı olsun.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
4üncü sırada yer alan, Ordu
Milletvekili İdris Naim Şahin ve 5 Milletvekilinin; On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Ordu
Milletvekili İdris Naim Şahin ve 5 Milletvekilinin; On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/1316) (S.
Sayısı: 435)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
435 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Enver Erdem,
Elâzığ Milletvekili.
Sayın Erdem,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ordu ilimizin büyükşehir yapılmasıyla ilgili
6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Ordu ilinin büyükşehir olmasına Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz yürekten destek veriyoruz, ancak gerek 6360 sayılı
Kanunda gerekse bu düzenlemede büyükşehir yapmadan öte bütünşehir
yapma mantığına Milliyetçi Hareket Partisi olarak temelden
karşı olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Bütünşehir
uygulamasına karşı oluş sebebimiz, aslında, öncelikli
olarak ülkemizin millî birlik ve bütünlüğüyle alakalı. Ülkemizin
millî birliğini bozacak bir girişimin başlangıcı
olması açısından karşı olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu bütünşehir uygulaması -öncelikle
Anayasamıza aykırı olduğunu- Anayasamızın
123üncü maddesinde kendisini bulan idarenin bütünlüğü ilkesine, yine
Anayasamızın 126ncı maddesindeki merkezî idare düzenlemelerine
ve 127nci maddesindeki mahallî idarelerle ilgili öngörülen temel düzenlemelere
aykırılık teşkil etmektedir. Anayasamızın 127nci
maddesinde mahallî idareler il özel idareleri, köyler ve belediyeler olarak
tanımlandığından dolayı, bu getirilen düzenlemelerle
hem il özel idareleri hem köyler hem de bir kısım belediyeler ortadan
kaldırılmaktadır. İl özel idarelerinin, bir defa bir ilde
ortadan kaldırılması ciddi anlamda tamamen büyük bir
hatadır. Çünkü, il özel idareleri, özellikle Hükûmetiniz döneminde ortaya
konulmuş olan KÖYDES projelerinin hayata geçirilmesiyle ilgili hususlarda
hani çokça övündüğünüz KÖYDES projelerinde- oldukça önemli hizmetler
yapmış olmasına karşılık, siz, 2005
yılında getirilmiş olan bu düzenlemeleri ortadan kaldırmak
suretiyle yaklaşık altı yedi yıl içerisinde il özel
idarelerinin hukuki varlığına son verecek bu düzenlemeye imza
atmış bulunuyorsunuz. Belediye teşkilatlarının temelde
taşradaki hizmetlerin yerine getirilmesinde çok uygun örgütlenmeler
olmadığını bildiğimiz hâlde, bu kırsaldaki
hizmetlerin yerine getirilmesinde il özel idarelerinin ve köylere hizmet
götürme birliklerinin çok önemli fonksiyonlar icra ettiğini
bildiğimiz hâlde bu yapıları ortadan kaldırıyorsunuz.
Yine, bizim binlerce yıllık geleneğimize uygun olarak köy yönetimlerini
de, köy yapılarını da bu düzenlemelerle ortadan
kaldırmış oluyorsunuz. Yine, küçük belediyelerin ortadan kaldırılması demokrasi
fikrine, aynı zamanda mahallî yönetimlerin güçlendirilmesi ilkelerine,
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına aykırılıklar
teşkil etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu çerçevede, Ordu ilinde hem il özel idaresi
kapatılmış olacak hem 481 köyün tüzel kişiliği sona
erdirilecek hem de 53 belediye ortadan kaldırılmış
olacaktır. Tabii, bu düzenlemede yine eksik olan, 20 bin nüfusu geçen
beldelerden ilçe olması gerekenlerin de göz ardı edilmiş
olması oldukça önemlidir. Bununla ilgili önergelerimizi de Genel Kurula
takdim edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, gerçek anlamda
büyükşehir yapılması fikrine tarafız. Anayasamızda
127nci maddede kendisini bulan
büyük yerleşim merkezleri için özel
yönetim şekilleri getirilebilir. hükmü çerçevesinde büyük merkezlerin
büyükşehir yapılmasının Anayasaya uygun bir uygulama
olacağını ifade etmek istiyorum. Ancak, sizin getirmiş
olduğunuz bu düzenlemelerle
Ordu iliyle ilgili getirmiş
olduğunuz bu yasayı bunun biraz daha dışında tutarak
söylüyorum çünkü daha önce yapmış olduğunuz düzenleme ile 60 bin
nüfuslu, 70 bin nüfuslu illeri büyükşehir yaparken 425 bin nüfusu olan
Ordu ilini unutmuştunuz. Yine biz o zamanki
konuşmalarımızda da gündeme getirmiştik, 428 bin nüfuslu
Sivas ilini, 420 bin merkez nüfusu olan Elâzığ ilini, 400 bin merkez
nüfusu olan Batman ilini büyükşehir yapmamanın
mantığını burada ortaya koyamamıştınız.
Yine bu düzenleme çerçevesinde bir kez daha söylemek istiyorum ki, merkez
büyüklüğü belirli bir ölçüye gelmiş olan, Anayasada da zaten
büyükşehir belediyesi kurulabilir anlamının
çıkarıldığı bu düzenlemeye uygun bu merkezlerin
büyükşehir yapılması gerekmektedir. Ben önceki gün Komisyonda da
ifade etmiştim, eğer gerçekten bu büyükşehir yapma fikri veya
bütünşehir yapma fikri doğru bir fikirse, bu, o ilde yaşayan
insanların lehine bir uygulama olacaksa o zaman gerçek anlamda büyükşehir
olmayı hak eden Elâzığ ilini, Sivas ilini, Batman ilini
büyükşehir yapmamakla büyük bir vebalin ve büyük bir
haksızlığın altına imza atmış
olacaksınız.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk geldiğimde burada değerli
büyüklerimizden birisinin bir ifadesi benim çok hoşuma gitmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi hukuk kuran bir yer olmalıdır, hukuku
bozan bir yer olmamalıdır. ifadesini duyduğumda, Allah için,
burada çok doğru işler yapılacağını ve doğru
bir adrese geldiğimi düşünmüştüm ama sizin AK PARTİ olarak
bugüne kadar getirmiş olduğunuz düzenlemelerde, maalesef ve maalesef,
sadece haksızlıkların yapıldığına,
insanların haklarının gasbedildiği düzenlemeleri burada
Meclisin huzuruna getirmek suretiyle çok ciddi yanlışlara imza
attığınıza şahit olduk.
İşte ben
bu vesileyle bir kere daha söylüyorum ki, siz 60 bin nüfusu olan bir ili
büyükşehir yaparken 420 bin nüfusa sahip olan benim ilimi büyükşehir
yapmayarak o insanlara nasıl bir
Yakında belediye seçimlerine
gireceksiniz, mahallî seçimleriniz olacak, o insanların
karşısına nasıl çıkacaksınız? Geçenlerde
burada bir milletvekilimiz Ben Elâzığa gittim, orada esnafın
huzuruna çıktığımda çok müthiş bir tepki gördüm.
demişti.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, AK PARTİ milletvekilleri, vallahi hepinize
teker teker söylüyorum: Elâzığ, sizin bu uygulamalarla ilgili
yapmış olduklarınıza şahit. Geçmiş dönemlerde
size 5 milletvekili, 4 milletvekili, bir sürü krediler verdi. Bütün bunlara
rağmen, Elâzığ -lütfen bakın, buradan iddia ediyorum, ifade
ediyorum- nüfusunun yarısı olmayan Bingöl ilinin -bütün ödenekler olarak, yatırımlar
olarak- yarısı kadar ödenek almaktadır. Yani, bunu
Diyarbakır iliyle ben karşılaştırmak istemiyorum çünkü
Elâzığ ili maalesef, sekizde, onda 1i mesabesinde ödenek
almaktadır. Eğer bu sizin vicdanlarınıza
sığıyorsa, eğer sizin adalet
anlayışınız buysa varın bu uygulamalarınıza
devam edin; o Elâzığda da biraz vicdan varsa günü geldiğinde
bunun hesabını sizlerden Allahın izniyle soracak. Ben ona da
olan inancımı muhafaza ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeyi ben Ordu yönüyle
Dediğim gibi, Ordu zaten
belirli bir büyüklüğe ulaşmıştı, Ordu iline
büyükşehir olmak yakışırdı ve Ordu iline ben
hayırlı olsun diyorum. Ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu düzenlemenin
bütünşehir bağlamında millî birlik ve beraberlikle ilgili
rezervlerini bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Bu hususta teker teker
köy, belediye, özel idare, büyükşehir, köylülere getirdiğiniz
külfetler yönüyle, her biriyle ilgili burada dakikalarca konuşabilmek mümkün
ancak ben sizlerin çok fazla vaktini almak istemiyorum, Büyükşehire
hayırlı olsun diyorum.
Bütünşehir
uygulamasının da milletimiz açısından felaketlere,
ayrılıklara neden olmaması için aklınızı
başınıza almakta ve böyle değerlendirmekte ülke
açısından fayda olduğunu da bir kere daha tekrar ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Gruplar adına
ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İdris
Yıldız, Ordu Milletvekili.
Sayın Yıldız,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İDRİS YILDIZ (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı
İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında söz
almış bulunmaktayım -hakkındayı birkaç defa
kullandık, takdir edersiniz- ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütünşehir yasa tasarısı ülkenin
gündemine geldikten sonra bütün siyasi partiler düşüncelerini net, samimi
olarak ifade ettiler. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim de bütünşehir
yasa tasarısıyla ilgili düşüncelerimiz bu Meclis kürsüsünde
günlerce tartışıldı, konuşuldu ve sonuçta AKP Grubunun
oylarıyla bütünşehir yasa tasarısı Meclisten geçti ve
Sayın Cumhurbaşkanının onaylamasıyla
yasalaştı.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz, bütünşehir yasa tasarısı ile ilgili, Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunduk. Ama, biz Ordululara da bütünşehir
yasa tasarısı gündeme geldikten sonra,
tartışıldıktan sonra Ordu gündeminde konuşulan bu yasa
tasarısı ile ciddi maddi kaynaklar geleceği algısı
yaratılarak halkın bu yönde etkilendirilmesi, Orduluların bu
yönde bilgilendirilmesi nedeniyle Ordu halkı gerçekten çok özel bir gayret
içerisine girdi. Öyle bir gayret içerisine girdi ki, biliyorsunuz, son on
yılda Türkiyede her şeyi değiştiren, dönüştüren, bir
gecede 3 bin dolar olan millî geliri 10 bin dolara çıkaran TÜİKi
bile geçti, Ordu, nüfusunu 772.341e çıkarttı Komisyon
konuşmalarındaki tutanakta
Değerli
arkadaşlarım, ben de Ordu Milletvekili olarak Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekili arkadaşlarımla birlikte, bugüne kadar bu yasama
döneminde Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir
zaman birlikte kanun teklifi vermezken Ordu halkı adına, Ordunun
geleceği adına Büyükşehir Yasa Tasarısını
Ordulular olarak Cumhuriyet Halk Partisi olarak da desteklediğimizden
arkadaşlarımla birlikte bu yasa teklifine imza koydum. Ama, yine
herkesin bilmesini istiyorum ki, Ordu halkının özellikle bilmesini
istiyorum -Ordu televizyonlarında, Orduda- bu konuyla ilgili
çekincelerimin hâlâ devam ettiğini, Dimyata pirince giderken evdeki
bulgurdan olacağımız endişesini yaşadığımı
ifade etmek istiyorum.
Bu nüfus sürecini
ben size birkaç rakamla söylemek istiyorum: 1990 yılında nüfus
sayımına göre Ordunun nüfusu 830 bin, 2000 yılında 887
bin. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi geldikten sonra Ordu nüfusu
2010 yılında 719 bin, 2011 yılında 714 bin, 2012
yılında 741 bin. 2012 yılı içerisinde milletvekili
sayıları açıklandığında Ordunun milletvekili
sayısı 6dan 5e düşmüştü yani 1990 yılından 2012
yılında bütünşehir yasa tasarısı gündeme gelene kadar
Ordu nüfusu azalıyordu. Tabii ki, bütünşehir yasa tasarısı
görüşülürken yapılan bu bütünşehir yasa tasarısı sayesinde
illere ciddi kaynaklar aktarılacağı algısı
yaratılınca -biliyorsunuz İstanbulda yaşayan
İstanbulluların dışında 1inci sırada
Sivaslılar 2nci sırada Kastamonulular, 3üncü sırada Ordulular
vardı ama iş değişti- biz İstanbulda yaşayan
Ordulu arkadaşlarımızı Orduya katkı koyması
adına Orduya davet ettik; onlar da özverili olarak
çalıştılar. Önce 2012 yılı sonuna kadar 741 bine
ulaştık ama yetmedi, ondan sonra bir hışımla beldeleri
ilçe yapacağız diyerek ciddi bir hummalı çalışma
sonucunda 772 bin nüfusuna ulaştık -burada Volkan Bey yok- Trabzonu
da geçtik, bunu da açıkça belirteyim.
Sonuçta, hep
beraber bir şeyi doğru koymak durumundayız.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bu olmadı işte Sayın
Yıldız.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) Trabzonu geçtik yani.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bilmiyorum, araştıracağım.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) Evet, evet, araştırabilirsiniz. Trabzonu geçtik.
Yani, biz,
büyükşehir yasa tasarısı bu akşam inşallah
onaylandıktan sonra, Trabzondan daha fazla katkı payı
alacağız hazineden. Bunu da açıkça belirteyim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bu meydan okumadır, bakacağız.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu konulara
değindikten sonra, tabii ki burada Adalet ve Kalkınma Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partisinin birlikte verdiği kanun teklifi, Komisyonda da
Milliyetçi Hareket Partisi destek vereceğini ifade ettiğine göre, bu
akşam kabul edilecek. Ama, benim bir Ordu Milletvekili olarak, bir
Ordusever olarak bu yüce Meclisten
ve Hükûmetten taleplerim var çünkü Ordunun ciddi sorunları var.
Ordu,
büyükşehir yasa tasarısından kaynaklanan büyük ifadesiyle
büyümüyor. Orduda, gerçekten, ekonomide zorluk çektiğimiz bir süreç
yaşıyoruz. Ordunun -biraz önce söylediğim- 1990
yılından sonraki göç vermesinin ana nedeni, Ordudaki ekonomik
sorunlarımız. Örneğin, 2012 yılı sonunda yürürlükten
kaldırılan 5084 ve 5615 sayılı yasalar
dolayısıyla Ordudaki teşvik uygulaması sonucunda il
ekonomisinde daralma, kayıt dışı istihdamda
artış, işsizlik nedeniyle bölgeler arasında göçün
artması, yasaya güvenilerek başlanılmış
yatırımların tamamlanmaması gibi sıkıntılara
yol açtı.
Dolayısıyla,
ben şunu istiyorum: Bu yasa tasarısından sonra Hükûmetteki arkadaşlarımızdan,
özellikle Ordulu Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
arkadaşlarımızdan gruplarında, ben nasıl Cumhuriyet
Halk Partisi Grubundan bu yasa tasarısını desteklemesi konusunda
destek aldıysam onların da kendi gruplarından 5084 ve 5615
sayılı teşvik yasalarıyla ilgili destek alıp aynı
teklifi buraya getirmelerini talep ediyorum.
Yine, Ordunun
geleceğiyle ilgili turizm
Ordunun bir sanayi şehri olması
mümkün değil; havaalanının yapılması, çevre yolunun
yapılmasıyla gerçekten Ordunun geleceğinde turizm önemli bir
yer tutuyor. Turizmin gelişmesi için Ordu ilinde gerekli
yatırımların yapılması hâlinde Ordunun ciddi bir
çekim merkezi olabileceği bir gerçektir. Buna bağlı olarak
Doğu Karadeniz Turizm Master Planı çerçevesinde, Karadeniz
yaylalarını birleştirecek yol yapım
çalışmaları, kayak merkezi, mesire yerleri gibi yayla turizmine
yönelik hedefler belirlenmiştir. Yaylaların birleştirilmesi
projesiyle Doğu Karadenizde hizmet sektörünün önünün açılmasını,
hedeflenmiş yolların birleştirilmesini ve bundan önceki Turizm
Bakanı Sayın Ertuğrul Günayın dediği Yeşil Yol
Projesinin hayata geçirilmesini talep ediyorum. Bu konuda Hükûmet yetkililerinden
destek bekliyorum Ordunun gelişmesi için.
Yine Orduyla
ilgili çok özel bir konumuz daha var. Biliyorsunuz, ithalat
furyasının hüküm sürdüğü bir dönemde yerli üretimi teşvik
etmek amacıyla, Hükûmet, hayvancılık
yatırımlarına sıfır faizli kredi desteği vermeyi
kararlaştırmıştı ancak devlet destekli,
sıfır faizli kredi kullanarak hayvancılığa
yatırım yapan Ordulular hüsrana uğradılar. Orduda
hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız
sıfır faizli krediyle 7-8 bin liraya aldığı
hayvanlarını, daha sonraki Hükûmetin politikaları dolayısıyla
yarı fiyatına bile satamıyorlar. Yatırım yaparken
aldıkları hayvanların fiyatının yarı fiyatına
düşmesi, bütün bu olumsuzlukların üzerine yem ve diğer girdi
fiyatlarının artması sonucu maliyetlerinin aşırı
yükselmesi nedeniyle hayvancılık sektörü yeniden krizin
eşiğine gelmiştir Orduda. Saman fiyatının geçen
yıla göre yüzde 400 arttığı bütün Türkiyede malum. Bu
nedenle, yerli besiciler, maliyet yüksek olduğu için sürekli zarar
etmektedir. Ordulu besicilerimizin bu şartlar altında krediyi
nasıl geri ödeyeceği gerçekten tartışılmaktadır,
gerçekten üreticilerimiz zor durumdadır. Bu konuda Hükûmetten Ordulu
üreticilere ayrı bir özen göstermelerini, destek vermelerini istiyorum.
Yine Ordunun
olmazsa olmaz fındığı var. Ordu milletvekili AKPli arkadaşlarımız
fındık dağıtacaklarını söylemişlerdi ama
bilmiyorum ne oldu
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Hani? Yok, yok.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) - Herhâlde yasa tasarısı gerçekleşince
dağıtacağız değil mi İhsan Bey?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Tabii, tabii, yeriz.
İDRİS YILDIZ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, Ordunun olmazsa olmaz
fındığıyla ilgili bir gerçek var. 2011 genel seçimlerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi halkın karşısına
çıktı ve dedi ki: Biz doğrudan gelir desteğiyle, alan
bazlı destekle sizi destekleyeceğiz ama fındığın
fiyatını serbest piyasa belirleyecek. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz, Karadeniz Bölgesinde fındık üreticilerine
fındığın mutlaka devlet tarafından desteklenmesi
gerektiğini ifade ettik ve bunun olmazsa olmaz olduğunu söyledik. Dünya
üretiminin yüzde 70inin Türkiyede yapıldığı,
fındığın fiyatının Türkiyede belirlenmesi
gerektiğini özellikle vurguladık ve fındık ürün
borsasının Türkiyede olması, fındık
fiyatının Türkiyede belirlenmesi gerektiğini ifade ettik, eğer
iktidara gelirsek de fındığın mutlaka destekleneceğini
söyledik. Ama yaşadığımız süre içerisinde bir gerçekle
karşılaştık, ben bununla ilgili bir rakam vermek istiyorum
size. Eğer biz, fındığı alan bazlı gelirle
desteklemeye kalkarsak bu işin altından kalkmamız mümkün
değil arkadaşlarım.
Bakın, 2011
yılı ürünlerini, 2012 Şubat ayında
yaptığımız ihracatla 139 milyon kilo fındık ihraç
ettik ve bundan 1 milyar 42 milyon dolar döviz girdisi sağladık ama
2012 yılı ürününü, 2013 yılı Şubat ayı sonunda
-bu verdiğim tarihlerin hepsi aynıdır- 189 milyon kilo
fındık ihraç etmemize rağmen, 1 milyar 72 milyon dolar döviz
girdisi sağladık. Yani, bu sene ürünün fazla olması
dolayısıyla, arz talep dengesini doğru yönlendiremediğimiz için
yaklaşık 500 milyon dolar ülkemize daha az döviz girdisi oldu.
Eğer Hükûmet, sezon başında 150 milyon kilo fındık
alsaydı 3 dolardan yani 450 milyon doları üreticimize verseydi, biz
ihracat girdisini 500 milyon dolar fazla alarak hiçbir kaybımız
olmayacaktı.
Bu
düşüncelerle Ordunun büyükşehir olmasını canıgönülden
istiyorum. Tabii, Ordu özelinde konuştuğumuz bir şeyi de
belirtmeden geçmek istemiyorum.
Biliyorsunuz,
Orduda bir genç, cengâver Belediye Başkanımız, hem de
Demokratik Sol Partiden, son iki dönemdir seçim kazanıyor. Yapılan
kamuoyu araştırmaları -bizim
yaptırdığımız, Adalet ve Kalkınma Partisinin
yaptırdığı kamuoyu araştırmaları da- bu arkadaşımızın Ordu özelinde
yeniden belediye başkanlığını
kazanacağını ifade ediyor, gösteriyor. Ordu özelinde genel bir
algı var: Sayın Seyit Torundan Belediye Başkanlığını
almanın bir tek yolu Ordunun büyükşehir belediyesi olması. Böyle
bir algı vardı ama ben size bir şey söyleyeyim: Ben, bu kanun
tasarısına imza atarken, Seyit Torunun belediye
başkanlığı seçiminde ister Ordu olsun isterse
büyükşehir Ordu olsun hepsinde başarılı olacağına
inanıyorum yürekten. 1989da Dalanın kamuoyu
araştırmalarında yüzde 67 oyu olmasına rağmen üçüncü
sıradan ancak çıkabildiğini, 2002 yılında iktidar partilerinin
barajı geçemediğini bilerek ve 2014 yılı yerel seçimlerinde
de Orduda Cumhuriyet Halk Partisinin Seyit Torunla birlikte bayrağı
göndere dikeceğine inanarak bu kanun tasarısını
imzaladım.
Büyükşehirin
Orduya hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldız.
Gruplar adına
üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Sayın Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Sayın Tan,
buyurun.
BDP GRUBU ADINA ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sevgili İsmet Uçmaya sevgi ve saygılarımla
başlıyorum. Orduluyum. diyor orada. Evet, Ordunun büyükşehir
olmasını destekliyoruz, öyle başlayalım Sevgili İsmet
Uçma.
Yalnız
değerli arkadaşlar, tabii her zamanki gibi bazı
yanlışlıkların da altını çizmemiz lazım.
Şimdi, çok
kısa bir müddet önce bu Büyükşehir Yasasını buraya
getirdiniz, paldır küldür geçirdiniz. Biz de itiraz ettik, Söyledik,
dedik: Bakın, Türkiyenin yüzde 75i ki, yeni açıklanan 31/12/2012
nüfus sayımı esaslarına göre yüzde 76sı, 1 puan daha
arttı- bu yeni kanuna göre yönetilecek. Peki, geri kalan yüzde 24, yüzde
25 niye farklı bir kanunla yönetiliyor? Gelin bunu doğru düzgün
yapalım, Bütün Türkiye için yapalım ve bu kanunun içindeki
yanlışlıkları da yine, tartışarak ve
değerlendirerek doğru düzgün bir şekilde çıkaralım.
Bunu dinlemediniz her zamanki gibi.
Şimdi, en
sonda söyleyeceğimi başta söyledim, Ordunun büyükşehir
olmasına bir itirazımız yok, olsun. Ama, ne oldu? Bakın,
burada tam bir hile söz konusu. Ordunun -biraz evvel rakamlar verildi-
1990lı yıllarda nüfusu 800 bin küsur, düşmüş,
düşmüş, düşmüş -ayıptır söylemesi ben bu
istatistiklere de biraz meraklıyım, sürekli bakıyorum rakamlara,
hepsine- sürekli nüfus kaybeden il, 2010 yılında 719.211den 714 bine
düşmüş, ne olmuşsa birdenbire 772 bine çıkmış.
Şimdi, bunun makul, doğru, izah edilebilir bir yanı var mı?
Yok.
ENVER YILMAZ
(İstanbul) Var, var.
ALTAN TAN
(Devamla) Ne var? Yok bir şey ortada. Bari İdris Naim Şahini
bu kadar perişan duruma düşürmeseydiniz Bir bakan oldu, kendi
vilayetini büyükşehir yapamadı. dediler, hiç olmazsa ona nasip
olsaydı.
Sevgili
arkadaşlar, bu tip hilelere gerek yok. Bu tip oyunlara gerek yok. Herkes
biliyor ki bu 60-70 bin kişilik nüfus, kâğıt üzerinde Orduya
kaydedildi. Peki, bu, koskoca iktidar partisine, büyük iddiaları olan bir
partiye yakışıyor mu? Doğru bir şey mi? Bunu
doğru düzgün, başından, tartışarak, konuşarak
mazbut bir şekilde çıkarsaydık bu şekildeki oyunlara da
gerek kalmazdı. Sadece İstanbulda, yine 31/12/2011 rakamlarına
göre 495 bin Ordulu var. Bu rakam, şimdi, 31/12/2012 itibarıyla 483
bine inmiş, son oyunlarla birlikte de 470 bine inmiş. Peki, bir anda
ne oldu da 35 bin Ordulu evini aldı Orduya taşıdı? Baktığınız
vakit böyle bir şey yo; bu bir.
Peki, doğrusu
ne bunun? Doğrusu, mesela niye 750 bin ölçüsünü koydunuz veya bunu niye bütün
Türkiye'ye şamil kılmadınız? Yapılabilecek şeyler
vardı, çok tartışıldı bunlar. Biraz evvel, benden
önceki Elâzığ Milletvekili arkadaşımız da bunlardan
bahsetti; şu an Elâzığın, Batmanın ve
Ağrının il nüfusları yaklaşık 550 bin, 560 bin
civarında. Ve yine Sivas ilimiz var, çok büyük bir il, tarihî bir il.
Benim üniversitede olduğum yıllarda Diyarbakır 7 milletvekili
çıkarıyordu, Sivas 9 milletvekili çıkarıyordu; şu an
Diyarbakır 7den 11e çıktı, Sivas 9dan 6ya düştü. Büyük göçler
veriyor ama şehir merkezi 350 bin civarında, yine, Elâzığ
aynı şekilde 350 bin civarında, Batman 350 bin civarında.
Rakamlar var, resmî rakam bu benim söylediklerim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) 5e düştü 5e.
ALTAN TAN
(Devamla) Evet, milletvekili 5e düştü doğru. Daha da düştü
yani şimdi, son nüfus sayımına göre daha da düştü.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, o zaman gelin, doğru düzgün bir
değerlendirme yapalım, doğru düzgün. Ne yapabiliriz? Şehir
merkezlerinin, il merkezlerinin belediye hudutlarını esas alabiliriz
veya daha doğrusu ben yine söz almıştım bu kanun Meclise
geldiği zaman- bütün Türkiye'yi bu yasaya göre yönetiriz.
Efendim,
Türkiye'de 75 bin nüfusu olan vilayet var, mesela Bayburt; yine, 90 bin nüfusu
olan Tunceli var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
100 binin üzerinde.
ALTAN TAN
(Devamla) Eğer buna bir itiraz varsa yani 75 binlik vilayet olmaz veya
100 binlik vilayet olmaz diyorsanız o zaman vilayetleri
birleştirelim. Mesela -biz o zaman da teklif verdik hatta basında da
bu tip haberler, teklifler yayınlandı- Uşak ile Kütahyayı
birleştirelim -zaten geçmişte, Demokrat Parti zamanında da
birdi- daha derli toplu bir yönetim birimi ortaya çıkaralım.
Aynı şekilde
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Isparta ile Burdur da.
ALTAN TAN
(Devamla) Evet, Isparta ile Burdur, Ordu ile Giresun. Yani,
yanılmıyorsam arası 45 kilometreydi Sevgili İsmet Uçma yani
o civarda herhâlde.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Yani, Ünyeden daha yakın.
ALTAN TAN
(Devamla) Daha yakın.
Aynı
şekilde, Siirt vilayeti üçe bölündü biliyorsunuz. Batman Siirtin içinden
çıktı, Şırnak Siirtin içinden çıktı. Ee, Batman
daha büyük bir merkez, gelin yine Batmanı merkez yapalım 1 milyonluk
bir şehir çıksın ortaya.
Dolayısıyla,
arkadaşlar, bu örnekleri artırabilirim ama işte bu mevzular, bu
kanunlar böyle paldır küldür, çalakalem yapıldığı
zaman bir müddet sonra dönüyoruz, tekrar geriden işte böyle tiyatral
durumlar çıkıyor ortaya. Siz de izah edemiyorsunuz yani bu 60 bin, 70
bin nüfusu nasıl üç ayda getirdiniz? Ee, biz de gülüyoruz, siz de
gülüyorsunuz ama doğru olmuyor, doğru olmuyor. Doğru düzgün bu
işleri yapmak lazım; bu bir.
İkincisi,
yine bu Büyükşehir Belediyesi Yasasına itirazlarımızı
belirtmiştik, tekrar bu itirazları belirtiyoruz.
Şimdi,
doğru bir iş yapıldı; il genel meclisleriyle belediye
meclisleri birleştirildi. Bu, doğru bir şey ve o zaman da
söyledik. Peki, ondan sonra, siz özel idareyi de ortadan kaldırıp
büyükşehir belediye meclisine verdikten sonra valinin oradaki konumu ne?
Bu sefer, vali orada boş kalmasın diye valiye yeni işler icat
ettiniz. İşte, bir denetim mekanizması, kontrol
mekanizması, sonra Aslında bu öyle değil de böyledir, şuna
müdahale edebilir, buna edemez
Gelin, bu valileri de seçimle, yani
büyükşehir belediye başkanıyla valiyi birleştirelim,
adına ne diyorsak diyelim yani istiyorsanız vali diyelim,
istiyorsanız büyükşehir belediye başkanı diyelim, tek bir
seçim yapalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yol haritasında var mı bu?
ALTAN TAN
(Devamla) Var, var, hepsi var.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Antant kaldınız
ALTAN TAN
(Devamla) Türkiyenin aydınlanma, büyüme, bölgesel bir güç hâline gelme
ve sorunlarını çözme haritasında hepsi var, daha detaylar var.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Beraber antant kaldınız
ALTAN TAN (Devamla)
- Ben 20 yaşındayken, daha üniversite öğrencisiyken bunlar,
hazırladığım şeyler duruyor bütün.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Burayla antant kaldınız mı, onu soruyorum?
ALTAN TAN
(Devamla) Hayır, siz sorduğunuz için size hitaben konuşuyorum,
evet.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hayır Burayla antant kaldınız mı? diyorum.
ALTAN TAN
(Devamla) Buna bütün dünya antant kaldı, dünyanın getirdiği
çözümler bunlar. Almanyada, Amerikada, Rusyada, Belçikada, İsviçrede,
İspanyada, Pakistanda bile 4 tane eyalet var. Neyse, bu ayrı bir
mevzu.
Şimdi,
gelelim yetkilere sevgili arkadaşlar. Mesela, işte, son çıkan
Büyükşehir Belediyesi Kanununa bir madde konuldu. Deniliyor ki: O ildeki
jeotermal kaynaklar ile madenlerin ruhsat yetkisini vali verir. Peki, vali
kim? Vali bir kişi
Yani bundan önce il özel idaresi vardı, hiç
olmazsa usulen il özel idaresine gidiyordu, vilayet encümenine gidiyordu,
tartışılıyordu ve sonuçta bir karar çıkıyordu.
Peki siz, bir
yandan yerel yönetimleri güçlendirirken, meclisi teke indirirken, bunu
doğru bir yola sokmuşken, o ilin bütün maden ruhsatlarını
ve jeotermal kaynaklarını -Bu jeotermal niye ona girdi onu da
O da
herhâlde yerin altından çıkıyor onun için- bunun
tamamını götürdünüz valiye verdiniz. Peki, vali neye göre karar
verecek? Siz oranın meclisine niye güvenmiyorsunuz? Bugün, bir
Manisanın meclisi, İzmirin meclisi, İstanbulun,
Diyarbakırın, Urfanın meclisi kendi vilayetiyle ilgili bir
kararı verirken niye yetkili olmasın? Danışma bile yok,
diyor ki: Vali sorumlu. Ve yine bu kanun buraya geldiği zaman
bunların tamamını yani Değerli Bakanımız o zaman
İçişleri Komisyonu üyesiydi- anlattık, dedik ki: Siz valilikten
gelmesiniz yani Antep valiliği yaptınız, İstanbul
valiliği yaptınız bu sorunları biliyorsunuz.
Dolayısıyla, bu yetkilerin de yine bu mecliste olması
lazım. Bütün çekincelerimizi, itirazlarımızı koyduk,
anlattık. Ama dediğim gibi -yani bu işi de çok fazla böyle
uzatmak istemiyorum çünkü herhâlde on dakikayla konuşmalarda bir
sınırlama olmuş, bir anlaşma olmuş- arkadaşlar,
bu kanunlar böyle çalakalem yapıldığı müddetçe bu
sorunların tamamı devam edecek. Onun için, gelin, bu işleri
doğru düzgün yapalım, bütün bir Türkiyenin
sıkıntısını giderelim. Yüzde 76 bu kanun ile
yönetiliyorsa yüzde 100ü yönetilsin. Ya illeri birleştirelim ya yetkileri,
tekrar, yeniden düzenleyelim. Ve son söz olarak da şunu söylüyorum: Her
şeye rağmen, biraz hileli bir yolla da olsa, Orduya
hayırlı uğurlu olsun.
Hayırlı
günler dilerim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tan.
Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahısları adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali
Serindağ.
Sayın
Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bir süre önce görüştüğümüz
kanunu, kanunlaştırdığımız tasarıyı bu
sefer ek yapmak suretiyle yeniden görüşüyoruz çünkü bu tasarı,
çıkan kanun herhangi bir ilkeye dayanmıyordu, tamamen AKPnin seçim
kazanma arzusu üzerine bina edilmişti. Tabii, meşhur bir söz var:
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. O nedenle bu kanuna
yapılacak olan ekler, kanunda yapılan değişiklikler de iyi
netice vermez.
Şimdi Orduyu
büyükşehir belediyesi yapıyoruz. Orduluları kutluyorum,
hayırlı olsun diyorum. Yalnız, şöyle: Biz başta da
söyledik; gelin, şunu ayrıntılı olarak
tartışalım, büyükşehir nereler olur, nereler olmaz, bunu
oturalım kararlaştıralım ve bilimsel ölçütlere göre bir
karar verelim. Şimdi siz Orduyu büyükşehir yapıyorsunuz. Ne
oldu? Yedi sekiz ay evvel yapmadınız. Ne oldu da şimdi
yapıyorsunuz? Efendim, nüfus arttı. Hâlbuki Ordu sürekli göç veren
bir yerdi, nüfusu azalıyordu, nasıl oldu da arttı? Peki, Orduyu
yapıyorsunuz, Sivası büyükşehir yapmıyorsunuz. Niye yapmıyorsunuz?
Sivas, alan itibarıyla Konyadan sonra Türkiye'nin 2nci büyük ili -alan
itibarıyla- yerleşim yeri itibarıyla da Türkiye'nin en çok
yerleşim yeri olan vilayeti. Şimdi, bizim Milletvekilimiz Sayın
Malik Ecder Özdemirin Sivasın büyükşehir belediyesi olmasıyla
ilgili bir teklifi var. Niye getirmiyorsunuz, niye görüşmüyoruz, neden
görüşmüyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa herhangi bir bilimsel temele dayanmıyor.
Lütfen, Türkiye'nin idari sistemiyle böyle palyatif şekilde tedbirlerle
oynamayalım. Şimdi, sistem bir bütündür. Sistemi
değiştiriyorsanız o sistemi masaya
yatırırsınız, eksileriyle artılarıyla
değerlendirirsiniz, ona göre yeni bir sistem oluşturursunuz. Siz öyle
yapmıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığında nasıl
aynı uygulamayı yaptıysanız bunda da yapıyorsunuz. Ne
yaptınız? Dediniz ki: Cumhurbaşkanını halk seçsin.
Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
uygulaması olmaz, iyi netice vermez. Şimdi ne diyorsunuz? Halk
tarafından seçildiğine göre yetkilerinin artırılması
lazım. diyorsunuz. Niye? Efendim, çatışma çıkar. Peki,
başta bunu niye düşünmediniz? Niye düşünmediniz? O nedenle gelin,
bir tasarıyı hazırlarken, bir konuyu yasal düzenlemeyle ilgili
düzenlerken artılarıyla eksileriyle değerlendirelim.
Şimdi, bu
tasarı yani büyükşehir uygulaması neler getirecek? Bu burada
kalmayacak, bunu söyleyelim. Zaten sizler de zaman zaman özel sohbetlerinizde
söylüyormuşsunuz: Birkaç sene sonra tüm vilayetler bu şekilde
büyükşehir belediyesine dönüştürülecek. Daha doğrusu
bütünşehir olacak yani tüm illerde il sınırıyla, efendim,
belediye hudutları aynı olacak diyorsunuz. Özel sohbetlerinizde bunu
söyleyenleriniz var. Hatta Bir seçim dönemi sonra bu böyle olacak.
diyenleriniz var.
Onun
devamında ne var? Geçenlerde Sayın Başbakan söyledi: Efendim,
valilerin de seçimle gelmesini tartışalım. dediniz. Ondan sonra
başka şey gelecek. Bizim önerimiz şu: Bakınız, biz
diyoruz ki, değerli arkadaşlarım, gelin, siz nasıl
düşünüyorsanız onu açıkça ortaya koyun, onu
tartışalım. Şimdi, Sayın Başbakanın
söylediği gibi Efendim, biz bunları hazmettire hazmettire
yapacağız. Bu olmuyor. Bakınız, bu olmuyor. Sistem
değişikliği bütüncül bir anlayışla olur, böyle parça
parça olmaz. O nedenle tekrar sizi bu konuda düşünmeye davet ediyorum
değerli arkadaşlarım.
Eski yasanın
görüşülmesi sırasında da söyledik: Bu bir hizmet
tasarısı değil. Öyle olsa 29 ilde büyükşehir
uygulaması vardı, şimdi 30 oluyor, geriye kalıyor 51 il.
Peki, 51 il üvey evlat mı? Madem büyükşehir uygulaması iyi bir
şeyse niye diğer illerde de bu uygulamayı yapmıyoruz
değerli arkadaşlarım? Onlar üvey evlat mı? Onların
hakları yok mu? Demek ki bu bir siyasi projedir. Niye? Her şeye
rağmen AKP bazı bölgelerde belediye seçimlerini kazanamıyor. E,
ne yapalım? Büyükşehrin seçim çevresini değiştirmek
suretiyle biz şimdiye kadar kazanamadığımız
belediyeleri kazanalım. diyorsunuz ama bu millet her şeyi görüyor.
Bakınız, siz hiçbir zaman umduğunuzu bulamayacaksınız.
Bunu böyle bilin. Bunun böyle bilinmesinde de yarar var. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak ne diyoruz biliyor musunuz? Biz diyoruz ki, büyük yerleşim
yerleri için özel yönetim şekilleri oluşturulabilir. Bu zaten bizim
Anayasamızda da var ama Anayasadaki deyim ne diyor? Büyük yerleşim
yerleri için diyor. Bakınız, siz dağı, tepeyi, ormanı
yerleşim yerleri olarak addediyorsunuz, öyle bir şey olmaz. Adı
üzerinde yerleşim yeri nedir? Meskûn mahal, eski deyim. Yani insanların
oturduğu mahal demek, yer demek. O zaman ne yapalım? Gelin, tüm
vilayetlerin yerleşim yerlerini dikkate alalım. Bütünlük arz eden
yerler varsa onları birleştirelim ve büyükşehir
uygulamasını o şekilde yapalım. Ama siz ne
yapıyorsunuz? 39 bin kilometrekarelik bir Konya ile efendim, daha küçük
ölçekli bir ili aynı tutuyorsunuz. Efendim, nedir? E, biz İstanbulda
ve Kocaelide uygulamayı yaptık, iyi netice verdi, o zaman tüm ülkeye
yaygınlaştırıyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vermedi ya, Kocaeliye vermedi.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) İyi netice verip vermediği meçhul,
bir. İki, Kocaelide ve İstanbulda, değerli arkadaşlar,
köyler mahalleye dönüştürülmedi, beldeler kapatılmadı. Yani
sizin daha önce orada yaptığınız uygulamayla şimdiki
yaptığınız uygulama farklı. Orada köyler köy tüzel
kişiliklerini devam ettiriyorlardı, orada belediyeler
varlıklarını devam ettiriyorlardı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir sıkıntı da yoktu.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Siz, şimdi, tüm bunları
lağvediyorsunuz, tüm bunları ortadan kaldırıyorsunuz.
Hizmetin en yakın birimden alınması esas olduğuna göre,
neden bunu ihlal ediyorsunuz?
Şimdi, siz ne
yapıyorsunuz biliyor musunuz? Yerelleşmeyi teşvik eder
görünüyorsunuz ama siz aslında merkezîleşmeyi getiriyorsunuz.
Konyanın Hadim ilçesinin Toroslardaki bir köyünün ihtiyacını
Konya Belediyesi ne yapacak? Giderecek. Böyle bir şey olabilir mi?
Bölgeler arası gelişmişlik farkını artırıyor
bu uygulama. Niye? Bakınız, yapılan araştırma,
Kocaelide büyükşehir uygulaması nedeniyle kişi başına
480 lira civarında bir katkı olacak, Gaziantepte 177 lira. Mardinde
de daha az Sayın Bakan, Mardinde de daha az. Bakın, bölgeler
arası gelişmişlik farkını artırıyorsunuz. Siz,
şayet, bunların tümünü gidermek istiyorsanız, gelin, iyi bir
çalışmayla bunu yeniden değerlendirelim.
Mahallî idarelerin güçlendirilmesini eskiden beri biz savunuyoruz. Tüm
sosyal demokratlar eskiden beri mahallî idarelerin güçlendirilmesini ister. Ne
diyoruz? Gelin, mahallî idarelerin mali kapasitelerini artıralım,
idari kapasitelerini artıralım. Gelin, mahallî idarelere görevleriyle
orantılı gelir kaynakları temin edelim, onların daha iyi
hizmet yapabilmelerini sağlayacak uygulamalar, değişiklikler
yapalım. Ama siz öyle yapmıyorsunuz. Siz mahallî idarelerin var olan
yetkilerini bile kaldırıyorsunuz. İlçe belediyelerini
tutuyorsunuz büyükşehir belediyelerinin birer şubesine
dönüştürüyorsunuz.
Diyeceksiniz ki nasıl? Size söyleyeyim: İlçe belediyeleriyle
büyükşehir belediyesi arasında bir anlaşmazlık
çıktığı vakit anlaşmazlığı
büyükşehir belediye meclisi gideriyorsa o zaman ilçe belediyeleri
büyükşehir belediyelerinin şubesi olmuş olmaz mı? Nerede
kaldı mahallîleşme, nerede kaldı yerelleşme?
Değerli arkadaşlarım, siz seçim kazanmaya odaklı bir
uygulama yapıyorsunuz. Zannediyorum bu şekilde diyorsunuz ki: Biz
İdris Naim Şahini İçişleri Bakanlığından
almakla belki biraz üzdük. Orduyu büyükşehir yapmakla belki biraz telafi
ederiz.
Ordululara buradan sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi bu
uygulamanın, Ordunun büyükşehir belediyesine dönüştürülmesinin
en büyük savunucusudur. Bizim milletvekilimiz bu konuda öncülük etmiştir.
Ama biz, beldelerin kapatılmasını istemiyoruz. Diyoruz ki,
Ordudaki beldeleri kapatmayalım. Ne yapalım? İlçe yapalım.
Köylerin varlığını devam ettirelim. Onlar tüzel
kişiliklerini devam ettirsinler diyoruz.
Değerli arkadaşlar, kısaca şunu ifade ediyorum:
Büyükşehirle ilgili yaptığınız uygulama Türkiyenin
hayrına maalesef olmuyor.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Serindağ,
teşekkür ediyorum.
İçişleri Bakanı
Sayın Muammer Güler
Sayın Güler, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum
efendim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 6360 sayılı Kanuna Ordu
ilinin eklenerek bu ilimizde de büyükşehir belediyesi ve bir merkez ilçe
kurulmasını öngören ve Ordu Milletvekili Sayın İdris Naim
Şahin, Sayın Mustafa Hamarat, Sayın Fatih Han Ünal, Sayın
İhsan Şener, Sayın İdris Yıldız Bey ve Sayın
Enver Yılmazın da imzalarını taşıyan kanun
teklifi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi 2012 yılının sonunda çıkarılan 6360
sayılı Kanunla, ilk mahallî idareler seçiminden sonra, 13 olan
büyükşehir belediye sayımız 29a ulaşmış
olacaktır. Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifiyle Ordu
Belediyesi sınırı, il mülki sınırı olmak üzere
büyükşehir belediyesine dönüştürülmektedir. Ordu il merkezinde
Altınordu adıyla yeni bir ilçe kurulmaktadır. Aynı
zamanda, 6360 sayılı Kanunda getirilen düzenlemelere de paralel
olarak, Ordu ilimizdeki beldeler mahalleleri ile beraber, köyler ise mahalle
olarak ilçe belediyelerine katılmaktadır. Ordu İl Özel
İdaresinin tüzel kişiliği kaldırılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanunda getirilen düzenleme
çerçevesinde, Türkiye genelinde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde
4,50si büyükşehir sınırları içindeki ilçe payı olarak
ayrılacaktır. Bu payın yüzde 10u yüz ölçümüne, yüzde 90ı
nüfusa göre hesaplanarak ilçe payları olarak belirlenecektir. Belirlenen
ilçe payının yüzde 10u bağlı idare payı, yüzde 30u
büyükşehir belediyesi payı ve yüzde 60ı da ilçe payı olarak
dağıtılacaktır.
Değerli
milletvekillerimiz, Ordu ilinde tüzel kişilikleri kaldırılan
belediye ve köylerin
personeli, her türlü taşınır ve taşınmaz malları,
hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla, ilgisine göre, Ordu
Büyükşehir Belediyesine ve bağlı idaresine, ilçe belediyelerine,
bakanlıklara yani hazineye devredilecektir.
Merkezî idarenin Ordu ilinde yürüttüğü
işlerle ilgili olarak, hizmetlerin etkinliğini ve verimliliğini
artırmak, kaynakların yerinde kullanımını
sağlamak ve hizmetteki aksamalara engel olmak, denetim alanındaki
boşluğu doldurmak ve rehberlik etmek, afet ve acil yardım
hizmetlerini yürütmek üzere valilik bünyesinde yatırım izleme ve
koordinasyon başkanlığı kurulacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; büyükşehir kapsamındaki 29
ilimize Ordu ilimizin eklenmesiyle birlikte yapılacak ilk mahallî idareler
seçimi sonrası Türkiyede il özel idaresi sayısı 81den 51e, il
belediyesi sayısı 65ten 51e, belediye sayısı 2.950den
1.396ya, belde belediyesi sayısı 1.977den 396ya, köy
sayısı ise 34.339dan 18.288e düşecek; büyükşehir ilçe
belediyesi sayısı 143ten 519a, mahalle sayısı ise
18.885ten 31.779a çıkacaktır.
Sayın Başkan, biraz önce
Sayın Altan Tanın belirttiği konuyla ilgili olarak da
Zaten
önceki düzenlemede özel idarelere verilen ve onlar üzerinden o enerji
kaynağının çıktığı mahallelere gönderilen
ödenekler bu kanunun düzenlemesiyle de Enerji Bakanlığına
veriliyor ancak o konuda toplanan fon, yatırım izleme ve
değerlendirme merkezine yine o madenin veya o kaynağın
çıktığı yere harcamak üzere gönderiliyor. Yani uygulamada
bir farklılık olmadığını burada Genel Kurulun
bilgilerine sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; takdirlerinize sunulan bu kanun teklifinin yasalaşması
hâlinde Ordu İl Belediyesi büyükşehir belediyesine
dönüştürülecek; bu sayede mahallî müşterek hizmetler
vatandaşlarımızın artan beklentilerini
karşılayabilecek nitelik ve kabiliyetle donatılmış
yerel yönetimlerce sağlanmış olacaktır.
Bu kanun teklifinin Genel Kuruldaki
görüşmeleri sırasında sağlanmış bulunan mutabakat
nedeniyle ben de emeği geçen bütün arkadaşlara, imza sahiplerine
ayrı ayrı teşekkür ediyorum ve bu vesileyle, İçişleri
Bakanı olarak ilk
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, emek Orduluların; çok
çalışmışlar, olmuş.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyorum.
Bu, tabii,
mutabakat çok özel bir mutabakat, benim için de özel bir değeri var.
İçişleri Bakanı olarak ilk kez bu kanun teklifi vesilesiyle
Hükûmeti temsilen bu sıralarda bulunuyorum ama önümüzdeki hafta,
inşallah, önünüze getirilecek olan Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanun Tasarısı da var. O kanun tasarısı, malumunuz,
İçişleri Komisyonunda yine değerli partilerimizin
katkılarıyla ve oy birliğiyle geçmişti. Bu kanunun bir an
önce çıkmasına ihtiyaç var. Aynı mutabakatın -bu kanun
teklifinde olduğu gibi- o tasarıda da gösterilmesini istirham
ediyoruz. Sayın grup başkan vekillerini ben bu vesileyle de ziyaret
ederek kendilerine ön bilgi de sunacağım. Bunu da sizlerden istirham
ediyorum.
Bu kanun
teklifinin Ordu ilimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi
sıra şahsı adına Ordu Milletvekili Sayın İhsan
Şenerde.
Buyurun Sayın
Şener. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Oksijen
diyarı Ordu ilimizin büyükşehir statüsüne kavuşmasına dair
olan ve 6360 sayılı Kanuna ek teklifimiz üzerinde görüşlerimi
belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ordulular,
gerçekten, bugünü yani 14 Martı, katkısı bulunan herkesi minnet,
şükranla anarak yâd edeceklerdir. Ben önümüzdeki yıllarda Ordu ilinde
bugünün oksijen bayramı olarak kutlanacağını umut
ediyorum. Yapılacak olan, kabul edilecek olan -inşallah- bu kanunla,
gerçekten, bundan önce 13 ilin büyükşehir yapılmasına dair kanun
görüşülürken nüfusuyla, ekonomik gelişme süreciyle, sosyal
gelişme süreciyle, yatırımlarıyla, turizm
yatırımlarıyla, çevre yoluyla ve en son, devam eden, Türkiyemiz
için de onur kaynağı olan, denize dolgu biçiminde tesis edilen
havaalanımızla Ordu ilimiz
Avrupada ilk olarak bu havaalanı, böyle
bir havaalanı yapılıyor, bizzat kendisi bir turizm
yatırımı olarak bile değerlendirilebilir. Hem
memleketimizin hem yurt dışından özellikle turistlerin
Turizm
alanında yatırımlar gerçekten çoğalacak, öyle umut
ediyoruz. Bu heyecanı bütün parti gruplarının asgari
müşterekte birlikte değerlendirmiş olmasına
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ya, Giresun da yok mu havaalanında?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Havaalanını aldın götürdün ya İhsan!
İHSAN
ŞENER (Devamla) -
bugün Danışma Kurulunda ortak kararla
görüşülüyor olmasına, en başta tabii Sayın
Başbakanımızın, AK PARTİ Grubumuzun bu teklifin
yasalaşmasıyla ilgili iradesine ben gerçekten yürekten teşekkür
ediyorum.
Ordulular bu
anı gerçekten heyecanla beklediler. Burada tabii birtakım
eleştiriler de oldu. Ben sadece bir tanesine cevap vermek istiyorum,
buradaki muhabbeti bozmamak için. Taşıma nüfusla Ordu il
yapıldı. deniliyor ve tabii ki göç veren illerden biri Ordu hiç
şüphesiz ama şunu belirtmek istiyorum, İdris Bey de bunu çok iyi
bilirler: Ordulular gurbete gittiği yerlerden, yaz döneminde, mart
ayından itibaren, Ordu iline gelirler ve yaklaşık altı ila
sekiz ayı Ordu ilinde geçirirler, sonra kış döneminde yine göç
ettikleri illere giderler.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) O zaman Marmarisi de büyükşehir yapalım!
İHSAN
ŞENER (Devamla) - Bu oynayan, göç eden nüfus yaklaşık 250 bin
civarındadır. Dolayısıyla, bu 250 bin civarındaki göç
eden nüfusun Orduda hem ikamet ettiği hem oranın suyunu,
havasını teneffüs ettiği hem de üretilen çevre kirliliğini
orada bıraktığı aşikârdır. Ordu mahallî
imkânlarla bunlara hizmet eden bir kurumdur belediye olarak, il özel idaresi
olarak, muhtarlar olarak. Dolayısıyla, bu zamana kadar bu biçimde
yaşayan insanların Ordu ilinin büyükşehir olmasına dair
katkılarına da ben yürekten teşekkür ediyorum. Onlar bir
adaletin, bir hukukun, bir realitenin gerçekleşmesine vesile
olmuşlardır. Hiç şüphesiz bundan önce 13 ilin büyükşehir
yapılmasına dair kanun tasarısındaki pek çok eleştiri,
bu kanun tasarısında da gündeme geldi ama biz, Türkiyede, AK
PARTİ iktidarları olarak mahallî idarelerin güçlendirilmesi için
bütün değişiklikleri milletimizin, Meclisimizin huzuruna getirdik,
getirmeye devam edeceğiz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ordu-Giresuna bağlı.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ordu-Giresuna bağlı.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Sayın Başkan Vekilimizin
hatırlatması var, tabii ki Ordu-Giresun Havaalanı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ordu Havaalanı dedin, onun için.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Pardon Ordu Havaalanı dedim, yanlış
söyledim, düzeltiyorum. Ordu-Giresun Havaalanı da gerçekten Orta
Karadenizin hem turizmde hem sanayide, kültürde, sosyal alanda
gelişmesine gerçekten katkıda bulunacaktır. Bu
yatırımların Orduya kazandırılmasında emeği
geçen, zahmeti olan, yüreğini, gayretini ortaya koyan, iradesini ortaya
koyan Hükûmetimize ve milletvekillerimize, grubumuza, Bakanlar Kurulumuza yürekten
teşekkür ediyorum.
Sözlerimi çok
fazla uzatmak istemiyorum. Orduluların mutlaka bu kanunun bir an önce
geçmesi ve Ordunun büyükşehir olmasına dair beklentileri var. Ben,
bütün milletvekillerimize, arkadaşlarımıza canıgönülden
teşekkür ediyorum ve Ordu ilinin büyükşehir olmasına dair olan
kanun teklifimize destek olmalarını bekliyorum ki bu beklentimizi
Ordulular adına yapıyoruz.
Her birinize
ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şener.
Şimdi, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sisteme giren
arkadaşlarımız var, soru-cevap işlemi yapacağız.
İlk
sırada Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sanal olarak, Orduyu nüfus taşınarak büyükşehir
yapıyorsunuz. Birkaç ay sonra bu nüfus hareketi geriye döner, Ordunun
nüfusu 750 binin altına düşerse ne olacak, o zaman bu büyükşehir
devam edecek mi? Gerçekten merak ettiğimiz bir konu.
İkincisi,
Reşadiyede 7 askerimizin şehit edildiği
saldırının emrini veren Baver Dersim kod adlı terörist
Süleyman Şahin, dün 8 kamu görevlisini Haburda görevlendirdiğiniz
yetkililere teslim etti. Bu terörist burada niçin yakalanmadı?
Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay, PKKnın 8 kamu görevlisini
teslim etmesini barış sürecine katkı bakımından güzel
bir jest olarak kabul ettiklerini açıkladı. Siz, Hükûmet olarak buna
karşılık ne vereceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdoğan.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben, Sayın
Bakana görevinde başarılar diliyorum ilk kanunu getirdiği için.
Sorum şudur
ki: Büyükşehir Kanunu çıkarılırken nüfusu 2 binin
altında olan belediyelerin hepsi kapatılmıştır ancak
31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla, 2 binin üzerinde nüfusu olan
belediyeler, kapatılmamayla ilgili olarak da çeşitli
çalışmalar yapmaktadırlar. Hükûmet olarak, bunların
kapatılmaması noktasında bir çalışmanız olacak
mıdır?
Ayrıca,
31/12/2011 tarihi itibarıyla 2 bini geçmiş ama 2012 tarihi
itibarıyla da 2 binin altında olan belediyeler vardır. Bunlar
tekrar kapatılacak mıdır, öğrenmek isterim?
Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle,
Sayın Bakana, ben de yeni görevinde başarılar diliyorum, tebrik
ediyoruz kendisini.
Birinci sorum:
Kapatılan bazı belde belediyelerinin, 30 Haziran 2013 tarihine kadar,
Meclis kararlarıyla birleşme yolunu açacak bir düzenlemeyi bu kanun
tasarısı içerisine yerleştirebilir miyiz? Çünkü birçok
belediyenin mağdur edildiğini siz de biliyorsunuz.
İkincisi: Dün
PKKnın teslim ettiği kamu görevlilerinin medyaya
dağıtılan fotoğraflarında, tüm görevlilerin elleri
arkasında fotoğraf çekilmişti. Acaba bu kamu görevlilerinin
elleri kelepçeli mi, yoksa fotoğrafta mı böyle özellikle görünmeleri
sağlandı? Bu konudaki düşüncenizi alabilir miyim?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Elâzığda Eyüp Bağları Sulama Birliği
adı altında bir sulama birliği vardı. Elektrik borcu
nedeniyle bu sulama birliği kapatıldı, hükmi şahsiyeti de
sona erdirildi. Burada, sürekli, işçi kadrosunda çalışan 27
insan vardı. Yine, Kovancılarda da benzer bir sulama birliğinin
7 işçisi
Şu anda, bunların ne olacağıyla alakalı
herhangi bir bilgi yok. İçişleri Bakanlığı, Orman ve
Su İşleri Bakanlığı müracaatlar üzerine herhangi bir
cevap veremiyorlar. Bunlar sigortalı göründükleri için başka iş
kuramıyorlar, sigortalarını yatıramıyorlar, sosyal
güvenlikten istifade edemiyorlar. Bunlara hukuk devletinde cevap verecek bir
mekanizmanın olması lazım Sayın Bakanım. Ben, bu
hususta bir cevabın sizin tarafınızdan verilebileceğini
düşündüğüm için bu soruyu yönelttim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdem.
Sayın
Canikli
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de öncelikle
Sayın Bakanımızı tekraren tebrik ediyorum,
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Evet, bugün, Ordu
ilimiz, bütün arkadaşlarımızın katkı ve destekleri ile
büyükşehir olacak inşallah. Ben bu vesileyle Ordu ilimizi, bütün Ordulu
hemşehrilerimizi tebrik ediyorum. İnşallah, Ordu büyükşehir
olduktan sonra, Ordunun gelişimine, kalkınmasına bu süreç büyük
katkı sağlayacaktır, buna yürekten inanıyoruz.
İnşallah, hayırlı olur Orduya, bölgemize, ülkemize Ordu ilimizin
büyükşehir olması. Ben tekrar Ordulu hemşehrilerimi tebrik
ediyorum, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Canikli.
Sayın
Akdağ
ABDURRAHİM
AKDAĞ (Mardin) Mardin Milletvekili Sayın Muammer Gülerin
İçişleri Bakanı olarak atanmasını sevinçle
karşıladığımızı belirtmek istiyorum.
Yıllarca vali olarak, müsteşar olarak ülkemize hizmet etti, bundan
sonra da inşallah İçişleri Bakanı olarak bu süreçte üstün
hizmetlere imza atacaktır. Tüm ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum.
Ayrıca Ordu
ilimizin büyükşehir olmasının bir an önce
kanunlaşmasını ve Ordulu hemşehrilerimiz için de
hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akdağ.
Sayın
Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
iyi çalışmalar diliyoruz, hayırlı olsun
Bakanlığınız.
Dün Haburda bu
karşılıklı teslim tesellüm belgelerinin
imzalandığı basına yansıyor. Bu belgeleri kimler,
hangi sıfatla imzalamıştır? Türkiyeden giden kişiler
devletin herhangi bir kurumu tarafından görevlendirilmiş midir?
Eğer görevlendirildiyse hangi sıfatla ve hangi kurum tarafından
görevlendirilmiştir ve ne sıfatla böyle bir belgeyi
imzalamıştır? Aynı zamanda, PKK tarafından bu belgeyi
imzalayanlar hangi sıfatla imzalamışlardır ve bu belge
yarınlarda Cenevre Sözleşmesi gibi birtakım uluslararası
senetlere, sözleşmelere Türkiyeyi zor duruma sokacak bir
hazırlık olarak tanımlanabilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sayın Öner
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Muammer
Güler Beyefendiyi, İçişleri Bakanlığına
atanmasından dolayı gönülden duygularla kutluyoruz, Ordu için de
büyükşehir belediyesinin hayırlı olmasını diliyoruz.
Sayın
Başkanım, izninizle, Sayın Bakanımdan öğrenmek
istediğim bir husus var. Isparta ili Yalvaç ilçesi Tokmacık
kasabasında taşıma 70 nüfus belirlenmiş ve her bir nüfus
için 780 lira para cezası uygulanması kararlaştırılmıştır.
Bugün Orduyla ilgili tartışmalar sırasında bunu da
değerlendirmek gerekli diye düşündüm.
Tokmacık
kasabasında fazladan yazıldığı öne sürülen
vatandaşlar için 780er lira para cezası uygulanacak mıdır?
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öner.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı olmasını
diliyorum.
Bütünşehir
uygulamasıyla ilgili tereddütlerimiz var. Türkiyedeki anayasal yerel ve
merkezî idare bölünmesine aykırı bütünşehir
uygulamasının, köylerin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasının
16 bin köyün tüzel kişilikleri kaldırılmıştır, 70
bine yakın yerel yönetim, belde belediyesi ortadan
kaldırılmıştır. Bu uygulamanın Anayasaya
aykırı olduğu kanaatindeyiz.
Acaba bu konuda,
yeni İçişleri Bakanı olarak, uygulamada ne gibi zorluklar
çıkacak, bunları düşündünüz mü diye sormak istiyorum.
Ordunun
büyükşehir olması hayırlı olsun Ordululara ancak bir
şeyi söylemek istiyorum: Gelecek olan vergiler ve büyükşehir ve
bütünşehir olmanın çok ağır
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Acar.
Sayın Akar,
buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, önce hayırlı olsun diyorum. Sonra Ordu
için de ikinci bir hayırlı olsun diyeyim büyükşehir belediyesi.
Telefonlar
dinleniyor, insanlar gözetleniyor ve son olarak da insanlar fişleniyor. Bu
fişlenme olayında son olarak dershane ve dershane
çalışanlarının fişlenmesi amacıyla
oluşturulan Form
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın
Bakanım, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sorulara cevap vereceğim. Öncelikle, şahsıma
gösterdiğiniz itimat ve iltifat için çok teşekkür ederim.
İnşallah, bu görevi sizlerle beraber en iyi şekilde yerine
getirmenin gayreti içerisinde olacağız.
Sayın
milletvekillerimizin sorularıyla ilgili şu anda verebileceğimiz
cevapları arz ediyorum. Nüfusu düşerse ne olacak? dedi Sayın
Erdoğan. Bu kanunun yürürlük tarihi itibarıyla öngörülen nüfuslar
esastır. 2011 yılı sonu itibarıyla esas olan sayılar
önceki 6360ta esas alınmıştır. Ordu ili için de 770 bin küsur
sayısının esas alındığı sayım burada
geçerli olacaktır. Onun için, bir değişiklik söz konusu
değildir.
Özellikle
sayın milletvekillerimizin dün kaçırılan kamu görevlilerinin
Türkiyeye dönüşüyle ilgili sorularına da müşterek bir cevap
vermek istiyorum:
Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti tarafından, kaçırılan kamu görevlilerini teslim almak
üzere herhangi bir heyetin teşkili söz konusu değildir. Bir siyasi
partimize mensup 3 sayın milletvekilinin, bir vakfın ve bir sivil
toplum örgütünün yetkilileri bu konuda kendileri inisiyatif kullanarak bu
dönüşlerindeki sürece yardımcı olmaya
çalışmışlardır. Devletin böyle bir resmî heyet
teşkili söz konusu değildir.
Yurda
girişleri de bir teslim tesellüm şeklinde değil Sayın
Uzunırmak, yurda giriş yapma işlemleri şeklinde
gerçekleşmiştir. Elbette ki beraberlerinde seyahatlerini
sağlayacak belge olmadığı için, orada girişte, bir
İçişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısını bizzat görevlendirerek -Cuma gününden beri o
bölgede- Şırnak Vali Vekili, Habur Mülki İdare Amiri, Silopi
Kaymakamı, o kapıdaki yetkili emniyet, jandarma, Türk Silahlı
Kuvvetleri yetkilileri, sağlık görevlileri ve tabii ki yetkili
cumhuriyet savcısı ve askerî savcının da bulunduğu bir
heyet bu giriş işlemleriyle ilgili bütün süreci takip
etmişlerdir.
Ama şunu
ifade ediyorum: Kaçırılan kamu görevlilerinin yurda dönmeleri ne
kadar insaniyse, yurda dönmeleri için harcanan çabalar ne kadar insaniyse, yurt
içinde kaçırılmış olmaları da o kadar hak ihlalidir,
insani değildir, suçtur, özgürlük kısıtlamasıdır ve
bir terör eylemidir. Bunu da burada özellikle belirtmek isterim.
Ancak, bundan
sonra terör eylemlerinin sonlandırılması, silahların
bırakılması, silahlı mücadeleden vazgeçilmesi konusunda
sağlanacak katkıların çözüm sürecinde daha etkili
olacağı konusunu da burada özellikle belirtmek istiyorum. Çözüm
sürecinin başarıya ulaşması bütün memleketimiz için önemli
olan bir konudur. Millî birlik ve kardeşlik projesi içerisinde herkesi
kucaklayacak bir yaklaşımla bu konu ele alınmalıdır ve
her zaman da ifade ettik, herkes bu süreçte eylemleriyle ve söylemleriyle bir
sorumluluk sergilemek durumundadırlar. Bunu yüce Meclisin bilgilerine
sunuyorum.
Şimdi, nüfusu
2 binin altına düşen belediyeleri Sayın Reşat Doğru
Milletvekilimiz ifade ettiler. Tabii, gene aynı konu geçerli. Burada
nüfusu 2 binin altında olanlarla sonradan bu kapsama düşenler oldu,
nüfusu 2 binin üzerine çıkanlar da oldu ama bir kere artık bu Kanunun
yürürlük tarihi itibarıyla TÜİKin sene sonunda resmî olarak
açıkladığı istatistikler esas alınıyor ve
yargıya gidişte de bu nüfus esas alınıyor. Burada
başka bir ölçü bulmak değil, bulacağınız her çözüm
beraberinde benzer başka tenkitleri de taşıyacaktır. Onun
için kanun yapıcı yüce Genel Kurul böyle bir tercihte
bulunmuştur. Tabii, kapatılan belediyelerin birleşme yoluyla
katılmaları mümkündür ancak bu kanun çıkmazdan önceki
birleşmelerdeki nüfusu 6360 sayılı Kanun esas aldı. Bundan
sonraki birleşmeler bir beldeye bir mahalle olarak ancak
birleşilmesine cevaz vermektedir. Bunu da Kanun bu şekilde
düzenlemiştir. Yeni bir kanun ancak bu konuda düzenlenirse çare
bulunabilecektir.
Sayın
Erdemin sulama birlikleriyle ilgili sorusu
Evet, konu açıkta
kalmıştır ama sulama birlikleri bir mahallî idareler
birliği değildir. Ben o nedenle
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Bakan, 400 kişiyi ilgilendiriyor bu.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Çok doğru söylüyorsunuz. Bu 400
kişinin sorunlarının giderilmesi için bir çalışma
içinde olacağız ama 6360 sayılı Kanunun çerçevesindeki bir
mesele değildir, bir mahallî idareler birliği değildir ama
sulama birlikleriyle ilgili bu hem İş Kanunu dolayısıyla
bir de Başka yerlere aktarılabilir mi? konusundaki
çalışmayı Bakanlık olarak yapıp, insani bir görev
olarak, buradaki insanların açıkta kalmaması
bakımından bir çözüm bulmak için elimizden gelen gayreti sarf
edeceğiz. Bunu burada ifade etmek istiyorum.
Sayın Öner,
Yalvaç Tokmacık kasabasıyla ilgili konuyu
araştıracağım. Oradaki spesifik bir konudur ama
zatıalinize bu konuda bilgi vereceğim. Eğer yanlış
uygulanmış bir para cezası varsa yetkililerin konuyu yeniden
incelemesi, varsa itiraz yollarının hemen idarenin de
yardımıyla gündeme getirilmesi konusunu gündeme getireceğim.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Teşekkürler Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Acar, ifade ettiğiniz tereddütleri
tabii saygıyla karşılıyorum. Gerek İçişleri
Komisyonunda gerek Genel Kurul görüşmelerinde bu konu gündeme getirildi.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda Anayasa Mahkemesine vaki bir
müracaatı da var, 27 Martta bir sözlü savunma da yapılacak. Tabii,
yüce heyetin kararıdır, bir kanundur, siyasi irade böyle tecelli
etmiştir. Eğer Anayasaya bir aykırılık söz konusuysa
elbette ki anayasa yargısı bu konuda nihai kararı verecektir.
Elbette ki özel idarelerin
kaldırılmasından sonraki durumu kanun belli konularda tolere
etmeye çalıştı, ancak bu arada kalan eksiklikler varsa
önümüzdeki süreçte torba kanunla bu tereddütler giderilebilir. Biz de İçişleri
Komisyonunda bunu belirttik ama kanunun bir kod kanun olması meselesi
yüzünden Genel Kurulda ilaveler yapılamadı ama grubumuz da bu konuyla
ilgili çalışıyor. Eğer uygulamadaki tereddütleri
karşılayacak konular olursa onları da torba kanunda yerine
getirmeye çalışacağız.
Sayın Akar, bu dershanelerle
ilgili konuyu -tabii ben valilik yaptığım için- uygulamayı
şöyle biliyorum: Dershaneler millî eğitim müdürlüklerinin
denetiminde. Orada çalıştırılacak olan yöneticilerin
atamaları elbette ki millî eğitim müdürlüğü ve valiliğin
onayına tabi. Buradaki form 1 ve form 2 bir rutin işlem gibi olur ama
olaya polisin müdahalesi ne denlidir, o hangi amacı
taşımaktadır, onu da inceleteceğim.
Hangi il için söylemiştiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kocaeli Gölcük
ilçesi.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Kocaeli ili bazında konuyu inceleteceğim ve
size bilgi vereceğim. Ama, buradaki çocukların eğitimine yönelik
bir konuda devletin elbette ki denetiminin mutlaka olması, buradaki
yöneticilerin kimlikleri, yetenekleri ve diğer, kanun ve yönetmeliklerin
bu görevleri yapacak kişiler için aradığı özelliklerin
takibi normaldir ama bunun ötesindeki bir takibi bizim de kabullenmemiz mümkün
değildir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onları
gördüm, bir resmiyeti yok.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Özel hayatı ilgilendiren veya kişi
haklarını ihlal eden herhangi bir uygulama varsa bunun da önüne
geçeriz. Bu konuda da size bilgi vereceğim.
Sayın Başkanım, kanunun
tekrar hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, çerçeve 1inci maddede 6360 sayılı
Kanunun birden fazla maddesinde değişiklik
yapıldığından maddenin (1)inci fıkrası ayrı
bir madde, (2)nci fıkrası ayrı bir madde, (3) ve (4)üncü
fıkraları ise ayrı madde olarak görüşülecektir.
Şimdi, 1inci
maddenin (1)inci fıkrasını okutuyorum:
ON ÜÇ İLDE
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ VE YİRMİ ALTI İLÇE
KURULMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK YAPIL-MASINA DAİR KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 12/11/2012 tarihli ve
6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
başlığında yer alan ON ÜÇ ibaresi ON DÖRT olarak,
YİRMİ ALTI ibaresi YİRMİ YEDİ olarak
değiştirilmiş ve 1 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan Muğla, ibaresinden sonra gelmek üzere Ordu, ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN
Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Dinçer
Sayın
Dinçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanımıza yeni görevi hayırlı olsun diyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben tüm Orduluları kutluyorum. Üç ayda yaklaşık
60 bin nüfus kazandırarak, nüfusunu 771 bine çıkararak Guiness Rekorlar
Kitabına girdi. Çünkü, yaklaşık bir yıl önceki nüfusu
-gene TÜİK rakamlarına göre- 714 bin 771 bine yaklaşık bir
yıllık bir sürede çıktı. Dünyada böyle bir nüfus
artışı yoktur arkadaşlar. Yaklaşık yüzde 10-15
civarında -binde demiyorum- bir nüfus artışı
sağlanmış. Ordulular bunu hak ettiler, kendilerini yürekten
kutluyorum, büyükşehir olmalarını da yürekten kutluyorum bu
kadar başarı kazandıktan sonra.
Değerli
arkadaşlar, gene bir AKP klasiğiyle karşı
karşıyayız. Biz bu yasa görüşülür iken -6360 sayılı Yasa
olarak çıktı- bütünşehir dediğimiz yasa görüşülürken
dedik ki: Çok yanlış yapıyorsunuz, hiçbir objektif
araştırma yapmadan, sadece nüfus kriterini alarak büyükşehir
yapıyorsunuz. O konuşmamda -tutanaklarda da bellidir- Ordunun ne
günahı var? dedik. Yaklaşık 10 bin nüfusu, 20 bin nüfusu
yetmiyor diye Orduyu niye yapmıyorsunuz, niye büyükşehir
yapmıyorsunuz? dediğimizde olumlu bir yanıt
alamamıştık. Nitekim daha önceki Çevre Bakanlığının,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, daha önceki
adıyla Çevre ve Orman Bakanlığının isminde
değişiklik yapıldığı kanun hükmünde kararnameleri
dört buçuk ayda tam 4 defa değiştirdiniz. Şimdi de daha yeni
kanunun üstünden bir buçuk-iki ay geçmeden, Orduluları küstürdüğünüz
için, bakanı görevden aldığınız için -ben geçenlerde
gene söyledim- bakana jest olsun diye Orduyu büyükşehir
yapıyorsunuz. Böyle kanun yapma tekniği olmaz arkadaşlar.
Biz, tekrar
ediyorum, Ordunun büyükşehir olmasından gurur duyarız, Ordunun
büyükşehir olmasını canıgönülden destekleriz ancak bu
yasanın önceki yasaya bağ kurarak, 6360 sayılı Yasaya
bağ kurarak, aynı hükümleri taşımış
olmasından dolayı, o hükümlerine de karşı
çıkıyoruz. Çünkü o hükümler ülkemizi federal yapıya
yönlendirecek hükümler içermektedir, yerel yönetimlerin, yerel halkın
yönetime katılmasını yok edecek hükümler içermektedir. O kanun
millî iradenin en ücra köşede gerçekleştirilmesinin önünü kapatan bir
yöntemdir ve kapatan hükümler içermektedir. Eskiden, Ordu için söylüyorum, 4
bin kişi, seçilmiş insan Orduyu yönetirken şimdi
yaklaşık 380-400 kişi yönetecek. Dolayısıyla
halkın yönetime katılımını engellemiş
olacaksınız, bütün köylerin tüzel kişiliğini
kaldıracaksınız, yaklaşık 53-54 tane beldeyi ortadan
kaldıracaksınız. Bu insanların suçu nedir?
Şimdi bizim
bir önergemiz var, biraz sonra okunacak. Biz orada 6 tane yeni ilçe
kurulmasını öneriyoruz. O ilçeler kurulsun, belde halkı yönetime
daha yakından katılsın.
Değerli
arkadaşlar, şimdi Orduyla ilgili bir doküman var elimde. Bunu
İnternet ortamında herkes çıkarabilir. Biz bütünşehri veya
büyükşehri ne için kuruyoruz? Kentleşmiş, kent
yapısına kavuşmuş, insanların bir arada
yaşadığı kentlerin tek elden daha düzgün yönetilmesi için,
değil mi?
Şimdi
Ordunun ilçelerini okuyorum:
Akkuşa
bağlı beldeler:
Akpınar:
Fındık üretimi ağırlıklı olup tarıma
sahiptir. Beldede ticari imalat yapılmamaktadır.
Çayıralan:
Hayvancılık ve buğday ön plandadır. Bu beldemizde ticari
imalat yoktur.
Kızılelma:
Hayvancılık ön plandadır.
Salman:
Fındık üretimi yapılan beldede aynı zamanda
hayvancılık ön plandadır.
Devam ediyorum:
Aybastı:
Fındık ve hayvancılık ağırlıklı
olmaktadır. Sanayi adına imalat yoktur.
Pelitözü:
Fındık üreticiliği ve hayvan yetiştiriciliği eşit
ağırlıklı devam etmektedir. İmalat yoktur.
Çatalpınar
aynı, Çaybaşı aynı, Fatsa aynı, Gölköy aynı,
Gürgentepe aynı, İkizce aynı, Kabadüz, Kabataş aynı,
Korgan aynı, Kumru aynı, Mesudiye, Perşembe, Ünye. Bunları
çoğaltmak mümkün.
Bu kadar
tarım ağırlıklı bir bölgede siz bütünşehir
kurarak köylere nasıl hizmet götürebileceksiniz? Şu anda Ordu İl
Özel İdaresi Genel Sekreteri üç aydır köylerde kapı kapı
gezip kendi başarısızlığını bütün halka ilan
etmektedir Biz il özel idaresi olarak Orduda hizmet yapamadık,
büyükşehir olursanız size şöyle hizmet yağacak, böyle
hizmet yağacak. diye. Bir bürokratın köy köy gezip bu
propagandayı yapmasının ne kadar yasal olduğunu ben sizin
takdirinize bırakıyorum. Ama bu aynı zamanda bir gerçeğin
de itirafıdır. Bu gerçek nedir? Siz, yani sizin iktidarınız
Biz köylere hizmet götüremedik
Bunun açık bir ifadesidir. Bunu da
huzurlarınızda belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, peki, il özel idarelerinin
tüzel kişiliğinin
kaldırılmasını, Türkiyede ikili bir yapının
ortaya çıkarılmasını ne kadar doğru buluyorsunuz?
Türkiyede geriye kalan 51 ilde il özel idareleri yaşayacak, onlar daha az
gelir alacaklar büyükşehir olmadıkları için. Peki, adında
adalet olan bir partiye bu yakışıyor mu? Niçin adaletsiz bir
gelir dağılımı yapıyorsunuz? Gelirleri hiç olmazsa
eşit dağıtın, diğer bütünşehir olmayan,
büyükşehir olmayan iller de bu paydan yeteri kadar yararlansın ama bu
konuda da sizin tavrınız her zamanki gibi aynı.
Siyasal
bakımdan değerlendirdiğimizde bu kanun önceki kanunla
bağlı olduğu için Türk denetim yapısını il
esasından bölge esasına kaydırmaktadır. Bunun tehlikelerini
de huzurlarınızda bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Temsili
demokrasinin tabanını daraltmaktadır. Ordu örneğinde
verdim, 4 bin seçilmiş kişinin yerine 400 kişi seçilecek.
Yönetim ölçeği halkın iktisadi ve siyasi ihtiyacına göre
değil yerli ve yabancı yatırımcıların yani
rantçıların isteğine göre ayarlanmaktadır. Peş
peşe çıkardığınız Mera Yasası, işte
Bütünşehir Yasası, şehirlerle ilgili yasaların tümü ranta
açılma yasasıdır, rant dağıtma yasasıdır.
Şimdi Ordu da bundan payını alacaktır.
Ordu halkına
yeni yükler getireceksiniz. Belediye Kanununa göre biraz evvel bir
arkadaşımız açıkladı- alınan vergiler beş
yıl ertelenecek. Ben, burada Ordu halkına sesleniyorum: Bunun
sıkıntılarının ne olduğunu gidiniz İzmit
halkından sorunuz, gidiniz İstanbulun köylerinden sorunuz. Henüz
yeni bütünşehir, büyükşehir olan iller bunu fark edemediler ama
önümüzdeki ilk seçimlerde bunun farkını görecekler. Vergiler
Sadece
belediye gelirlerindeki vergilerden muaf beş yıl. Beş yıl
sonra gene bu vergiler alınacak ama diğer kanunlardaki vergiler bütün
Ordu halkının sırtına yüklenecek. Burada bütün Ordu
halkını uyarıyorum. Bu yasanın kendilerine çok
ağır yük getireceğini huzurlarınızda belirtmek
istiyorum.
Evet,
bir diğer konu da, Hükûmet bu yasalarla iktidar odağının
bir parçası hâline getirmek istiyor yerel yönetimleri. Ordunun,
kâğıt üzerinde, köy ve köy altı yerleşimleri bir gecede
kentleştiriliyor. Biraz evvel okudum, hiçbir ilçesinde sanayisi olmayan
Ordunun, tarıma dayalı bir bölgenin birdenbire kent alanı ilan
edilmesinden dolayı oradaki halkın imar düzeninden kaynaklanan bin
türlü sıkıntıları olacak; hayvancılığı
yeterince yapamayacak, sıkıntılar yaşayacak, hayvanına
içirdiği suyun parasını ödeyecek. Ordu halkı bu
sıkıntılara layık değil. Bu yüzden, bu yasanın
bütünşehir şeklinde değil, sadece yarıçap esasına göre
Ordunun merkezîleşmiş bölgelerini içine alacak şekilde ve
gerçek anlamda dünyada uygulandığı şekilde büyükşehir
olarak çıkarılmasının doğru olduğunu
düşünüyoruz.
Eksik
de çıksa, yanlış da çıksa genel de bu yasanın tüm Ordu
halkına hayırlı olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Gruplar
adına başka söz isteği yok.
Şahıslar
adına Sayın Mustafa Hamarat, Ordu Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
HAMARAT (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 435
sıra sayılı Ordu İlimizde Büyükşehir Belediyesi
Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifimizin 1inci maddesinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün
Ordu ilimiz için tarihî bir gün. Gündeme alınması konusunda destek
veren parti gruplarımızın hepsine ayrıca çok teşekkür
ediyorum.
Bu
yasayla Ordumuz 30uncu büyükşehir belediyesi olacak. Ordu
coğrafyası zor bir coğrafya. Haritada küçük görünen ancak içine
girdiğiniz zaman bir ilçesinden bir ilçesine, bir beldesinden bir
beldesine gitmenin çok zor olduğu, ulaşımın zor olduğu
zor bir coğrafya. Aslında, tam da bu zorluktan kaynaklanan bir ihtiyaç
olarak büyükşehir belediyesini Ordu çok arzulamakta idi. Bu vesileyle
inşallah bu yerel yönetime kavuşmuş olacak. Güçlü bir yerel
yönetim olduğu için Ordu büyükşehir belediyesi olmak istemektedir.
İyi hizmet almak için ve Ordumuzun bir ucundan bir ucuna; Akkuş,
Aybastı, Çamaş, Çaybaşı, Çatalpınar, Fatsa, Gölköy,
Gülyalı, Gürgentepe, İkizce, Kabadüz, Kabataş, Korgan, Kumru,
Mesudiye, Perşembe, Ulubey ve Ünye ilçelerimiz, bir de yeni kurulacak olan
Altınordu ilçemizle 19 ilçesi arasında hizmet koordinasyonunun
sağlanması açısından büyükşehire şiddetle ihtiyaç
duymaktaydık. Özellikle, su yönetimi ve çevre yönetimi konularında bu
ihtiyacın ne kadar had safhada olduğu, bu talebin ne kadar doğru
olduğu. Orduya giden herkes tarafından yerinde görüldüğünde takdir
edilecektir.
Nüfus konusundaki
eleştirilere çok kısaca şöyle cevap vermek istiyorum: İhsan
Bey -Ordu Milletvekilimiz- biraz önce biraz değindi. Orduyu bilen herkes
bilir ki Ordu nüfusu yaz aylarında 1 milyonun üzerindedir. Sadece İstanbulda
500 bin Ordulu var ve bu Orduluların büyük bir kısmı yazı
Orduda geçirmektedirler ve Orduda çalışan özel idaremiz,
belediyelerimiz, yerel yönetimlerimiz, valilerimiz, kaymakamlarımız,
KÖYDES projelerimizin hepsi 750 bin değil, maalesef, üzülerek ifade
edeyim, 750 bin için aldığı kaynakla 950 bin-1 milyon
kişiye hizmet vermek için uğraşmaktadırlar.
Dolayısıyla, nüfus olayı bir hile değil -özellikle hile
dendiği için söylemek istiyorum- bir hakkın teslimidir. Yani
Ordulular, yılın bir kısmını İstanbulda
yaşadıkları hâlde Ordudaki evlerinin önüne yol istemektedir, su
istemektedir ve bu hizmetleri de orada hizmet etmeye çalışan herkes
yapmak için canhıraş çalışmaktadır.
ALİ ÖZ
(Mersin) İstanbulda ne kadar İstanbullu yaşıyor
Sayın Vekilim? Yapmayın ya!
MUSTAFA HAMARAT (Devamla)
Verdiğimiz rakamlar TÜİK rakamlarıdır, şişirme
rakamlar daha yüksektir; ben onun için şişirme rakamları
söylemiyorum, resmî rakamları söylüyorum.
Seçim kazanmak
için deniyor. Bu çok mantıklı bir şey değil çünkü seçime
herkes giriyor, aynı şartlarda giriyor. Dolayısıyla, seçim
kazanmak için kanun değişikliği hissetmeyecek bir parti varsa o
da AK PARTİdir. Eğer seçim kanunla kazanılmış
olsaydı zaten biz hiç kazanamazdık, hep başkaları
kazanırdı çünkü biz iktidara geldiğimizde kanunu biz
yapmıyorduk. Onun için, seçim kazanmak için büyükşehir yapmak gibi
bir şeye tevessül etmek söz konusu değildir.
Eleştiriler
var, sistematik eleştiriler var. Kurumlar hizmet için vardır.
Dolayısıyla, en iyi kurum, en iyi yerel yönetim en iyi hizmet üreten
yerel yönetimdir. Orduda insanlar hizmet bekliyorlar. Burada, hangi kurum
nasıldır, nasıl hizmet verir ona bakıyorlar, bunun
dışındaki söylemlere çok fazla itibar etmiyorlar.
Halkın
yönetime katılımı deniyor. Aslında, tam da, halkın
yönetime katılımı artıyor. Çünkü köyler hiç yerel
yönetimlere oy kullanmıyordu. Halkın yönetime
katılmasının azalıyor olabilmesi için köylerin özel idareye
oy kullanıyor olması lazım. Şimdi, bütün Ordulular, bütün,
Orduda yaşayan herkes en az 2 tane belediyeye oy kullanacak, bir ilçe
belediyesine oy kullanacak bir de büyükşehir belediyesine oy kullanacak.
Dolayısıyla, herkes yönetime daha çok katılmış olacak,
daha çok irtibatta olacak, daha çok rahat hizmet isteyecek.
Ben sözü çok
uzatmak istemiyorum ve emeği geçen herkese, başta Sayın
Başbakanımıza, İçişleri Bakanımıza ve
İçişleri Komisyon Başkanımıza ve üyelerine, yine,
emeği çok geçen eski İçişleri Bakanımıza -mazeretinden
dolayı bugün burada bulunamadılar- ve emeği geçen herkese, tüm
milletvekillerimize, parti gruplarımıza çok teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Hamarat, teşekkür ediyorum.
1inci maddenin (1)inci
fıkrası üzerinde söz talebi yok, soru-cevap işlemi için talep
yok, önerge de yok.
1inci maddenin (1)inci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddenin (2)nci
fıkrasını okutuyorum:
(2) 6360 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin yirmiüçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar
buna göre teselsül ettirilmiştir.
(24) Ordu İlinde,
Ordu Belediyesinin mahalleleri merkez olmak üzere, Ordu Merkez ilçe
sınırları içerisindeki köyler ile belediyelerden oluşan
Altınordu ilçesi ve aynı adla belediye kurulmuştur.
BAŞKAN
1inci maddenin (2)nci fıkrası üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.
Sayın Çelebi,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, ben bir
Ordulu olarak İstanbul Milletvekiliyim, Ordu doğumluyum. Öncelikle,
bu yasayla ilgili varılan mutabakat Ordu için, AK PARTİ
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin ortak iradeleri bir
bütünlüğü gösteriyor ama bu bütünlüğün birçok nedeni var; o
nedenlerden bir tanesi bizim açımızdan çok önemli. Burada 5 tane Ordu
milletvekili bu önergenin altına imza attı, Cumhuriyet Halk
Partisinden de İdris Yıldız arkadaşım bunun
altına imza attı ama bunun özü bizim açımızdan
Ordu Belediyesi,
biliyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partili bir Belediye Başkanımız
var; iki dönem de orada, pırıl pırıl hizmet veriyor
Orduya. Şimdi, böyle bir yasaya karşı çıkmak
İşte, muhalefet korktu, muhalefet ürktü, yine büyük şehir
olmasına da itiraz ediyorlar
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ordulusunuz
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla)
algısını öncelikle ortadan
kaldırmak adına burada büyükşehrin yapılaşması
konusundaki iradeyi ortaklaştırdılar ama şöyle bir gerçek
var; o gerçekleri, buradan paylaşmak istiyorum: Şimdi,
Başbakanın bu yeni sürece ilişkin yaklaşımı
önemli, Başbakan mucizesi var burada. Başbakan mucizesi
3 çocuk
doğurun. diye bir yaklaşımda bulundu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Nereden geldin buraya Süleyman Bey?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Bu mucize en çok bizim Orduda tuttu ve Orduda
hızlandırılmış doğum süreci gelişti birden,
daha kısa dönem önce bu mucize yaratılamamıştı
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bak şimdi
Orduya giremezsin.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Ben Orduya gireceğim, Orduya göğsümü gere
gere giriyorum. Orduda da, İstanbulda da, her yerde de bunu
savunacağız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bilmiyorum
Bilmiyorum
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Bir kere, büyükşehir olması konusunda bir
derdimiz yok, bir sıkıntımız yok. Ordunun büyükşehir
olması konusunda oyumu da öyle kullanacağım. Yalnız,
bazı gerçekleri eğer buradan söylemezsek o zaman da süreci
uyutmuş oluruz, doğru yapmamış oluruz. O nedenle
On bir
yıldır orada iktidardasınız. Ordunun bütün il özel idare
birimlerindeki çoğunluk ve yetki AKP iktidarında. Bu belediyelerle
ilgili sorunlar vardı da sizin önünüze bir engel mi konuldu? Bu engeller
neticesinde mi bu hizmetleri yapamadınız da şimdi
büyükşehir olunca bu hizmetler verilecek ve yoluna konulacak? On bir
yılın sorumluluğunu üzerinizden atamazsınız. On bir
yılın sorumluluğu, orada yapılamayan hizmetlerin
sorumluluğu öncelikle AKP iktidarına aittir. Dolayısıyla,
AKP iktidarının bu konuda yaptığı beceriksizliklerin
şimdi, büyükşehir yapılınca üzeri kapatılamaz, üzeri
örtülemez ve orada bu süreç tamamlanmış olmaz. Dolayısıyla,
bu nüfusun nasıl kaydığını hep beraber biliyoruz.
Gerçekçi olalım, objektif olalım. Ve bu nüfusun büyük bir bölümündeki
arkadaşlarımız şöyle bir yaklaşımda bulundular
Nüfusun büyük bir bölümü de İstanbuldan Orduya kaydırıldı
ve bu kaydırılma çalışmalarını ben bire bir
yaşadım ve gördüm. Oradaki temel nokta şuydu: Bazı
beldeler, özellikle şimdi kapatılmak istenen belde
başkanlarına o beldelerin ilçe yapılacağı, buradan
imza vermeleri hâlinde bu beldelerin ilçeye dönüştürüleceği sözleri
verildi ve bolca da imza alındı. Şimdi o arkadaşlar ve
buradaki iradeyi biraz sonraki önergeyle göreceğiz. Bu konuda
verdiğimiz önergeye ne kadar duyarlı olacağınızı
hep beraber yaşayacağız.
Alankent
-bunların hepsi AKPli belediyeler- İlküvez, Tekkiraz, Salman -yeni
ismiyle Uludüz- Güzelyurt ve Tepealan diye belediyelerin çoğunda da AKPli
belediyeler var. Ama bu belediye başkanlarının bu konudaki
yaklaşımı, buranın ilçe olacağı konusundaki
beklentisiydi. Şimdi, ilçe yapılmadığı gibi,
diğer ilçelere bağlanma gibi bir projeyle Ordulular bu süreci bizden
izleyecekler ve dinleyecekler.
Şimdi, en
azından şunu yapalım: Madem böyle bir mutabakat var, böyle bir
büyükşehir ilişkisi kuruluyor, en azından bu söze, verilen bu
sözlere, o atılan imzalara, oradan imza toplanırken verilen
taahhütlere sadık kalınmasını bir kez daha bu Meclisten
istiyorum. Dolayısıyla şimdi bizim açımızdan
bakıldığında Ordunun tonlarca sorunu var. Biraz önce
İdris Yıldız arkadaşım bunu en geniş şekilde
burada anlattı. Ordunun gelişmesini bir Ordulu olarak elbette
istiyoruz, Ordunun büyümesini elbette istiyoruz. Turizmden tarım
alanına, fındıktan diğer bütün alanlara ilişkin
sorunlarına çözüm bulunması konusunda buraya gelecek olan her iradeye
biz katkı vermeye hazırız ama büyükşehir süreciyle ilgili
bizim içimiz rahat. İçimiz şundan rahat: Bizim orada çok değer
verdiğimiz ve Türkiyede de simgeleşmiş bir Ordulu Belediye
Başkanımız var, Sevgili Seyit Torun ve biz iddiayla söylüyoruz
ki bütün bu yaşanan süreçlere, operasyona rağmen oradaki seçimlerin
iradesinde göreceğiz ki orayı güzelleştiren, orayı yeniden
yapılandıran, oranın turizme kazandırılmasında
emeği geçen Belediye Başkanımızın bu süreçte de
iddialı bir şekilde büyükşehir belediyesini alımı
konusunda büyük bir iradeyi ortaya koyacaklarını ve Ordu
halkının bu duyarlılığı göstereceğine ben
yürekten inanıyorum ve dolayısıyla bu sürecin bütününe
ilişkin bu beldelerin kapatılması orada önemli bir kültür sürecidir.
Değerli
arkadaşlar, kırk yıl, elli yıllık süredir
belediyelerdir bunlar. Hani böyle iki yıl önce, üç yıl önce ortaya
çıkmış belediyeler değildir. Dolayısıyla bu
belediyeleri yok ederek bu süreci tamamlamış olmak doğru bir
yaklaşım değildir. Ayrıca, oralarda gerçekten, o
belediyelerin kapatılması konusu, oradaki halka gerçekten bir
referandum, bir eğilim yoklamasıyla keşke sorulabilseydi.
Şimdi, bu
beldelerden muhtarların imzası var, bu beldelerden o belediye
başkanlarının imzalarıyla bizlere müracaatları var.
Bizim beldelerimizi kapatmayın. Büyükşehir olsun ama bizim
beldelerimizi kapatmayın. iradesini onlar talep ediyorlar ve
bunların büyük bir bölümü de söylediğim gibi AKPli belediyeler, hiç
önemli değil. Burada Ordululuk hemşehriciliği yapacaksak, Ordu
ilişkisini doğru, yerli yerine oturtacaksak en azından bu
belediyelerin kapanmasını engelleyen bir uygulamayı da, bir
iradeyi de burada ortaya birlikte koyalım talebimi bir kez daha ifade
ediyorum. Bu nedenle bu sürecin bütününde biz gerçekten halkın iradesinin
orada egemen olacağı, özgürce kendi belediyelerinin
kapatılmaması konusundaki bir süreci bütün Ordu halkı ve bütün
beldeler bizden beklemektedir. Dolayısıyla, buna, hem Sayın
Bakan yeni bir şeye, yeni bir kanuna şu anda tanıklık
ediyorsunuz, size de başarılar diliyorum. Hem Komisyon
Başkanından rica ediyorum, Komisyon Başkanımız da
yeni, ona da başarılar diliyorum. Gelin, Sayın Komisyon
Başkanım, yine diğer önergelerimiz gibi bu önerimizi reddetmeyin.
Gelin, bu beldelerin en azından belediye hizmetlerini bundan sonra halka
daha iyi yapması konusunda duyarlılık gösterin, bu olmuyorsa en
azından ilçe belediyeleri statüsüne alınmasına katkı verin
diyorum.
Bu duygularla bir
kez da büyükşehrin Orduya hayırlı olmasını diliyorum.
Bu konuda haksızlık yapılan diğer iller var, Sivas gibi,
diğer iller gibi.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Bize mesela.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Bizde de varsa öyle
Siz de nüfusu alın bir an
önce. Dolu var
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla)
İstanbulda dolu var. Siz de alın. Bu
diğer illere de yapılan haksızlığı giderelim.
Eğer büyümeyse yani Marmarisi yazın büyükşehir yapmak
lazım.
Bu duygularla
hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. Hayırlı olsun diyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelebi.
Gruplar adına
başka söz talebi yok.
Şahsı
adına, Sayın Gülay Samancı, Konya Milletvekili.
Sayın
Samancı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLAY SAMANCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 435 sıra
sayılı, On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı
İlçe Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (2)nci
fıkrası hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Karadeniz Bölgesinin
incisi Ordu ili nüfusunun 750 bini geçmesi dolayısıyla
büyükşehir olması, bu güzel ilimizin kalkınmasına ve bölge
halkının refaha ulaşmasına büyük bir ivme
kazandırmaktadır. Türkiyenin kalkınmasını ve dünya
ülkeleri arasında saygın bir rol almasını istiyorsak tüm
dünyadaki ve ülkedeki gelişmeleri en iyi şekilde takip ederek
ihtiyacımıza uygun çalışmalar yapmak zorundayız.
Bu güzel
şehrimiz sahip olduğu doğal zenginlikleri, tarihî dokusu,
denizi, yaylalarıyla dünyanın en güzel köşelerinden biridir.
Sürekli gelişmekte olan ve tabiat harikası bu şehrimizin tüm
dünyaya tanıtılması ilimizin daha iyi hizmet alabilmesi için
yapacağımız bu düzenlemeyle en ücra köşedeki yerleşim
yerlerine daha rahat hizmet götürülecektir. Halkımıza sunulacak
hizmetin verimliliği ve hızı artırılarak daha kaliteli
hizmet sunulacaktır.
Ordu Belediyesinin
mahalleleri merkez olmak üzere Ordu Merkez ilçe sınırları
içerisindeki köyler ve belediyelerden oluşan Altınordu ilçesinde
aynı adla belediyenin kurulması, ilimizin hizmet kalitesinin
artırılmasında, yerel yönetimler reformunda yüksek verimlilikle
hızlı ve kaliteli hizmet bütünlüğünün sağlanmasında
önemli bir adım olacağı inancındayım.
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin Ordu ilimize ve ülkemize hayırlar getirmesini diler,
yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Samancı.
Sisteme giren
arkadaşlarımız yok.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir dakika, bir dakika
BAŞKAN Söz
talebi yok.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Gireceğiz de şey yapamadık Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
435 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin (2).
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Belde
merkezlerine
Mehmet
Erdoğan Alim
Işık Mehmet
Şandır
Muğla Kütahya Mersin
Enver
Erdem S.
Nevzat Korkmaz Reşat
Doğru
Elâzığ Isparta Tokat
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
435 sıra
Sayılı kanun Teklifinin (2). fıkrasının sonuna gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenerek diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mersin ili
Erdemli ilçesi sınırları içerisinde Tömük,
Kargıpınarı ve Çeşmeli beldeleri ile çevresindeki köylerden
oluşan Elvanlı ilçesi ve aynı adla belediye kurulmuştur.
Mehmet
Şandır Murat
Başesgioğlu Ali
Öz
Mersin İstanbul Mersin
Enver
Erdem Mehmet
Erdoğan S.
Nevzat Korkmaz
Elâzığ Muğla Isparta
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Öz, Mersin
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge
ile Mersinin Erdemli ilçesinin üç beldesinin birleştirilerek ilçe
olmasını amaçlayan bir önerge verdik. Tabii ki bunun
dışında Mersin ilinde ilçe olmak için daha önce komisyonda
vermiş olduğumuz ve reddedilen diğer ilçelerimiz de var; Yenice
gibi, Kızkalesi, Taşucu ve Atakent gibi beldelerin de ilçe
olmasını istemiştik ama komisyonda reddedildi.
Burada, bu
beldelerin birleştirilerek ilçe olmasının temini için
vermiş olduğumuz önergedeki ana amacımız bu üç beldenin de
bütçeye herhangi bir yük getirmeden, borçsuz belediyeler olması
sıfatıyla, üstelik siyaseten de iki beldenin Adalet ve Kalkınma
Partisine ait bir belde olması, bir belediyesi Milliyetçi Hareket
Partisine ait ama daha da önemlisi -nüfusu, kış nüfusu, oturan
yerleşik nüfus- 38.700 civarında nüfusa sahip olması, 52 bin
dekarlık coğrafi bir alandan oluşması; aynı zamanda,
kamu kurumu yeterliliği noktasında ve altyapı yeterliliği
noktasında, içme ve sulama suyu noktasında, kanalizasyon
noktasında herhangi bir ihtiyacının olmadığı
beldelerden oluşması amacıyla bu üç beldenin birleşerek
ilçe olmasını istedik.
Burada, özellikle
Mersin gibi, turizm alanından özellikle yaz döneminde ciddi manada devlet
bütçesine gelir getiren bu beldelerin yaz nüfusu da oldukça artmakta ve 200 bin
civarına çıkmaktadır. Beldelerin tamamen Büyükşehir
Yasası kapsamında ortadan kaldırılmasıyla birlikte
yazın, bu ilçelerde, âdeta neredeyse saatlik çevre temizliği, çöp
temizliği gibi şeylere ihtiyaç olduğu bilinen bir gerçektir.
Eğer, bunlardan bu beldeleri arındırırsak, burada, saatlik
çöp temizleyen belde belediyelerini ortadan kaldırır ve bunları
bir ilçe mahiyetinde toparlayamazsak sıhhi yönden de ciddi sonuçlarla
karşı karşıya kalacağız.
Bu üç beldenin
ortak özelliklerinden bir tanesi de esnaf odalarının ortak
olması, turizme olan yatkınlıkları, coğrafi ve
tarımsal ürün yetiştirme noktasında aynı ürünleri
yetiştiren bölge olması mahiyetiyle son derece aslında ilçe
olmaya yapı olarak müsait olan ve bundan sonraki süreçte de Mersinin
Büyükşehir olması sıfatıyla devlete hiçbir yük getirmeksizin
kendi kendini idame eden, hatta yerinden yönetimle belki de devlet bütçesine tarım
ve turizm anlamında daha çok katkı sağlayacağına
inanmış olduğumuz beldeler olması nihayetiyle bunların
ilçe olması talebimiz.
Bölgeyi bilenler
bu üç beldenin özellikle Akdeniz sahilinde aynı güzergâh üzerinde yer
aldığını, dolayısıyla, bu şekilde kurulacak
olan bir ilçenin sosyal, ekonomik, turizm, tarım alanında,
kalkınma noktasında bir mağduriyet
yaşamayacağını gayet iyi biliyor olmalılar.
Bu nedenle,
önergemize olumlu yaklaşacağınızı ifade ediyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
435 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 1. maddesinin (2). fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Belde
merkezlerine
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ordu İlinin
Büyükşehir Olmasıyla İlgili Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (2)nci
fıkrasına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ordu ili,
Karadeniz Bölgemizin en müstesna şehirlerinden bir tanesidir, dünya güzeli
bir yerdir. Tokat ilinin de komşusu olması münasebetiyle yakinen
bilmiş olduğumuz burası büyükşehir olmak noktasında
layık olan bir yerdir. Bu kanunun Ordumuza, Ordululara, ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Zaten biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bu kanun teklifini destekliyoruz.
Bizim esas burada
desteklemediğimiz konu, istemediğimiz konu, Büyükşehir
Belediyesi Kanun Teklifinin il mülki sınırlarını
kapsayacak şekilde Anayasamıza aykırı olarak
yasalaştırılması, özerkliğin altyapısı olan
idari federalizme gidişin yolunu açmasıyla ilgili bütünşehir tabiriyle
ilgilidir; yoksa, bütünşehrin dışında diğer
noktasıyla, her yönünü destekliyoruz. Ancak bizim istediğimiz, bu
önergemizde de söylenmiş olunan konu şudur ki, burada Salman,
Tepealan, Güzelyurt, İlküvez, Alankent ve Tekkiraz beldelerinin
belediyeler olarak devam etmesi ve buraların ilçe olmasıyla
ilgilidir.
Sayın
milletvekilleri, Ordu ilinin nüfusu 750 bini geçmiştir. Tabii bu geçme
esnasında da birçok yerde bazı çalışmalar
yapıldığı da bir gerçektir. Ancak özellikle şunu
söylemek isterim ki bunlardan, teklifimizde de olan Tepealan ve Çayırkent
beldeleriyle beraber 13 köyün birleşmesiyle oluşacak, 22 bin nüfusun
olduğu bir yerdir. Bakınız, buranın ilçe olmasıyla
ilgili olarak siyasiler bu bölgeye söz vermişlerdir, yani bu kanunla beraber
ilçe yapılacağı sözü verilmiştir. Dolayısıyla, 6
tane belde mutlaka ilçe olmalıdır. İlçe olmadığı
zaman burada bir hak kaybı meydana gelecektir ve dolayısıyla da
bu insanların hepsi şu anda büyükşehrin olması
noktasında büyük bir beklenti içerisindeyken, ilçe olma noktasında da
beklenti içerisindedir. İnanıyorum ki, tabii, Türkiye Büyük Millet
Meclisi karar verirse bu 6 tane beldemiz ilçe olabilir ama karar vermeyip de
reddedilirse önergelerimiz, ne olur, ilçe olmamış olur. Dolayısıyla
da buradaki insanların hepsi çok büyük noktalarda üzüntü içerisine
girerler ve sıkıntı içerisine girerler.
Sayın
milletvekilleri, bakınız, İç Anadolu Bölgesi işte, onun
içerisinde tabii Orduda Karadeniz Bölgesi olmasına rağmen, birçok
bölge İç Anadolu Bölgesine yakındır- nüfus kaybetmektedir.
Nüfus kaybedilmesi yani Tokatıyla, Ordusuyla veyahut Sivasıyla,
Yozgatıyla bu bölge insanları burada geçimlerini temin edememiş
olmalarından dolayı da kendi bölgelerini, köylerini bırakarak,
tarım alanlarını bırakarak başta İstanbul olmak
üzere, Tekirdağ olmak üzere buralara göçmektedirler. İnsanlar kendi
köyünü, beldesini niye bırakıp göçer? Burada geçim noktasında
büyük sıkıntılar vardır. Bakınız, Ordu ili
fındık üretimi noktasında dünyanın en önemli merkezlerinin başında
gelmektedir. Buralar hayvancılık noktasında, diğer
tarım ürünlerinin
yetiştirilmesi noktasında çok ciddi yerlerdir. Ama işte
Orduda fındığın para yapmaması veyahut ülkemizin her
tarafında olduğu gibi Orduda da hayvancılığın
her geçen gün daha geriye gitmesi, hayvancılığın
kaybedilmiş olması bu bölge insanlarının göçüne sebep
olmaktadır. O meyanda düşünüldüğü zaman, vermiş
olduğumuz bu kanun teklifindeki esas amaçlardan birisi, buraların
ilçe yapılmasıyla beraber geriye nüfusun çekilmesi noktasında,
geriye nüfusa insanların cezbedilmesi noktasındadır. Aynı
durum Tokat için de söz konusudur. Şu anda Tokatımızda birçok
belediye kapatılmıştır. Biraz önce Sayın
Bakanımıza da soru önergesi şeklinde sormuş olduğum
soruya vermiş olduğu cevap da bu beldelerin hiçbirisinin
belediyelerinin devam etmeyeceği noktasındadır.
Bakınız, 2 binin üzerinde nüfusu olan -31/12/212 tarihi itibariyle-
beldeler vardır. Yani buradaki Büyükşehir Kanunu
çıkartılırken, belediyeler kapatılırken esas
alınan yer veyahut da tarih 31/12/2011 tarihi olmuştur. Burada da bir
haksızlık vardır yani bazı belediyeler
kapatılmıştır. Hâlbuki bu belediyelerin
kapatılmaması ve belediyeliğinin devam etmesi gerekmektedir.
İnsanlar kendi bölgesine geriye dönüş olurken, oranın bazı
noktalarda çağdaş yaşam şartlarına
ulaşmasını beklemektedirler. Dolayısıyla o önergeler
kabul edilmemiştir veyahut da o belediyeler
kapatılmıştır ama en azından gelin, bu önergelerimizi
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak destekleyelim ve 6 tane belde ilçe olsun ve
oralar da tekrar yaşamlarına, tekrar nüfuslarına dönmüş
olsunlar diye teklif ediyoruz. İnanıyorum ki Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu önerimizi kabul edecek ve o insanların hepsi -şu anda,
biliyorum ben televizyonlarla, İnternet kanalıyla bunları takip
ediyorlar- ilçe olmalarının mutluluğunu yaşamış
olacaklar diyor, Büyükşehir Kanununun hayırlı
olmasını ve önergemizin de kabul edilmesini bekliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddenin
(2)nci fıkrası üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddenin
(3) ve (4)üncü fıkralarını okutuyorum:
(3)
6360 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin onyedinci
fıkrasına bağlı ekli (25) sayılı listeye
"Altınordu İlçe Belediyesi" ibaresi ile maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve yirmibirinci
fıkrasında yer alan "26 adet" ibaresi "27 adet"
şeklinde değiştirilmiştir.
"(28)
Bu fıkrayı ihdas eden Kanuna ekli (1) sayılı listede yer
alan çeşitli kurum ve kuruluşlara ait kadrolar ihdas edilerek 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin ilgili
bölümlerine eklenmiştir. Bu kadrolar hakkında ondokuzuncu fıkra
hükümleri uygulanır."
(4)
6360 sayılı Kanuna ekli (26) sayılı listede yer alan
Gençlik ve Spor Bakanlığına ait kadrolar iptal edilerek 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili bölümlerinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN 1inci maddenin (3) ve
(4)üncü fıkraları üzerinde Ordu Milletvekili Sayın Fatih Han
Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Ordu için
tarihî bir gün tabii ki. Bize muhalefetle çok ender bir arada, birlikte yasa
çıkarmak nasip oluyor. Herhâlde onlardan, o enderlerden birini
yaşıyoruz. Ondan dolayı ayrıca ben teşekkür ediyorum
muhalefet milletvekili arkadaşlarımıza.
Tabii desteklerini
bildirirken ama" deyip de o da muhalefet anlayışını
ortaya koyarak farklı eleştiriler de ortaya koyuyorlar. Tabii bugünün
tadını kaçırmamak için bu eleştirisel konuşmalara
girmeden ben biraz Ordudan bahsedip Orduyu tanıtmak istiyorum çünkü
bizim ne nüfus memurluğu gibi görevimiz var, nüfus nasıl gelmiş,
nasıl gitmiş gibi... Ama ben şunu gördüm ki, Ordunun nüfusuna
bayağı meraklı milletvekillerimiz varmış. Belki gizli
sayım görevleri de olabilir. O konuda ben tabii yorum
yapmayacağım. Belediye başkan adaylığı konusunda
da arkadaşlar, eğer bir önerge gelirse onu da yasaya ekleriz, olur
biter. Bu tür eleştirileri de gördüğüm için
Ben Orduyu
tanıtmak istiyorum. Beş dakikalık süremin çok kısa bir
zamanında böyle bir giriş yapmak zorunda kaldım çünkü
eleştirilere cevap vermemenin de bir eksiklik gibi algılanmasını
istemiyorum. Arkadaşlar, yanlış anlaşılmasın...
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Yani bir cevap vereceğiz sana. Sen istedin
yani.
FATİH HAN
ÜNAL (Devamla) Hayhay.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Orduya bir eleştiri yok, biz sizi eleştiriyoruz.
FATİH HAN
ÜNAL (Devamla) Ordunun 5.952 kilometrekarelik bir arazi üzerinde kurulu
olduğu ve 1920 yılında, Ordu kazasının 6 nahiye, 318
köy ve 180 bin nüfusu ile varlığı o zaman tescillenmiş.
Tabii günümüze geldiğimizde 771.960 nüfus, 481 köy, 53 belde ve 19 ilçeden
oluşan bir şehre döndü.
Arkadaşlar,
tabii bir tarihi yâd etmek için söylüyorum çünkü mart ayında, geçmişe
baktığımızda, cumhuriyet tarihimizde önemli tarihî
vesikalar var. Mesela, mart ayında Çanakkale Zaferinin yıl dönümünü önümüzdeki hafta
idrak edeceğiz. Yine, önemli tarihî olaylara tanıklık yaptı
mart ayı geçmiş tarihlerde, geçmiş yıllarda. Şimdi,
gelecekte de Ordunun büyükşehir oluşunu inşallah sizlerin de
desteği ve imzasıyla konuşacağız.
Yalnız,
Ordunun il olmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde büyük
mücadelesini veren bir iki milletvekilinin özellikle ismini yâd ederek
başlamak istiyorum. Mesudiye Mebusu Serdaroğlu Mustafa Bey ve
Şebinkarahisar Mebusu Memduh Bey gibi o dönemin milletvekilleri, o dönemin
Meclisi yine 4 Nisan 1920 tarihinde Ordunun il statüsünü kazanmasına
vesile olmuştur. Değerli arkadaşlar, arkasından,
bildiğiniz gibi, 1923te de sancak ismi il şekliyle
değişikliğe uğratılmış ve Ordu artık
bugünkü bildiğimiz ismiyle Ordu ili olarak anılmaya
başlamıştır.
Orduda
yaylalarıyla, şelaleleriyle, gölleriyle -ki yaylalar deyince
Karadenizde bu önemlidir- 20 civarında yaylası ve obası
vardır. Bir de Ordunun -hep meşhurdur, herkes bunu bilir, türküsünü
de iyi bilir- Dereleri meşhurdur; küçüklü büyüklü, arkadaşlar, 57
civarında deresi vardır. Ordu halkı suyun önemini ve derelere
olan sevgilerini türkülerine yansıtmıştır.
Değerli
arkadaşlar, ben şöyle birkaç fotoğraf hemen göstermek istiyorum.
Şimdi, bu, Ordunun Boztepeden çekilmiş fotoğrafıdır.
Yani inşallah Orduya gelir ve Boztepeden Orduya bakarsınız,
500 metre rakımdan Ordunun manzarası işte budur. Perşembe
Yaylasında mendereslerin görünüşüdür. Ohtamış
Şelalesinin fotoğrafıdır. Dereleri
meşhur. dedik. Turnasuyu Deresini örnek fotoğraf olarak getirdim.
Efendim, Ulugölü hemen göstermek istiyorum ve Yason Burnu önemli bir tarihî
yarımadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) Çambaşı Kayak Merkezinin de
böylece fotoğraflarını göstermiş oluyorum.
Bu konuda katkısı olanlara teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünal,
teşekkür ediyorum.
1inci maddenin (3) ve (4)üncü
fıkralarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair üç önerge vardır. Önergeleri okutup komisyona
soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunlukla -14 üyesiyle-
katılırsa önergeler üzerinde yeni birer madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde
önergeleri işlemden kaldıracağım.
Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
435 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 1. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
6360 sayılı kanunun geçici
2. maddesinin 5. fıkrasının birinci cümlesinde geçen tüzel
kişiliği sona ermeyen belediyeye ibaresi tüzel kişiliği
sona eren veya ermeyen belediyeye olarak değiştirilmiştir.
S. Nevzat Korkmaz Koray
Aydın Enver
Erdem
Isparta Trabzon
Elâzığ
Alim Işık Mehmet Şandır Mehmet
Erdoğan
Kütahya Mersin
Muğla
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz, 14 üyeyle?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) Komisyonda
çoğunluğumuz yoktur, onun için katılamıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Komisyonu davet
etmediler Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 435 sıra
sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı
İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin 2. madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerin numaralarının
buna göre yürütülmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 2- 6360 sayılı Kanunun
Geçici 2. maddesindeki Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tespit
edilen 2011 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayım sonuçlarına
göre ibaresi, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tespit edilen
2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayım sonuçlarına göre
biçiminde değiştirilmiştir.
Mehmet S.
Kesimoğlu Muharrem
Işık Celal
Dinçer
Kırklareli
Erzincan
İstanbul
Rıza
Yalçınkaya Levent
Gök
Bartın
Ankara
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önergeye salt çoğunlukla komisyon katılamadığından
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 435 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesinden sonra
gelmek üzere, aşağıdaki maddenin eklenmesini ve teklif
maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar
Akar Ali
Sarıbaş Celal
Dinçer
Kocaeli Çanakkale İstanbul
Kazım
Kurt Levent
Gök
Eskişehir Ankara
MADDE 2 : Ekli (1,2,3,4) listede
adları yazılı belde ve köyleri kapsamak üzere Uludüz, Güzelyurt,
Alankent ve Tekkiraz olmak üzere Ordu ilinde dört yeni ilçe kurulmuştur.
(1) SAYILI
LİSTE
ULUDÜZ
İLÇESİNE BAĞLI MAHALLELER
1- Salman Beldesi
2- Akpınar Beldesi
3- Seferli Beldesi
4- Ambargürgen Köyü
5- Çamlıcı Köyü
6- Çökek Köyü
7- Dağyolu Köyü
8- Gürgenliyatak Köyü
9- Haliluşağı Köyü
10- Kargı Köyü
11- Ortabölme Köyü
12- Sahin Köyü
13- Yeşilköy Köyü
(2) SAYILI
LİSTE
GÜZELYURT
İLÇESİNE BAĞLI MAHALLELER
1- Alacalar Beldesi
2- Alanyurt Beldesi
3- Aydoğan Beldesi
4- Bayıralan Köyü
5- Direkli Beldesi
6- Düzyayla Beldesi
7- Erentepe Mahallesi
8- Gündoğan Mahallesi
9- Gürpınar Mahallesi
10- Hisarcık Köyü
11- Karahasan Beldesi
12- Kuzköy Köyü
13- Beylerli Köyü
14- Özyurt Mahallesi
(3) SAYILI
LİSTE
ALANKENT
İLÇESİNE BAĞLI MAHALLELER
1- Sayacatürk Köyü
2- Armutlu Mahallesi
3- Bestam Köyü
4- Yeşilalan Köyü
5- Yeniköy Köyü
6- Tatarcık Köyü
7- Boğmalik Köyü
8- Koçcugaz Köyü
(4) SAYILI
LİSTE
TEKKİRAZ
İLÇESİNE BAĞLI MAHALLELER
1- Beylerce
2- Çınarcık
3- Dizdar
4- Dereköy
5- Koruklu
6- Nurettinköy
7- Taşca
8- Uğurlu
9- Yaycı
10- Yenikızılcakese
11- Yeniköy
12- Ortaköy
13- Fatih (Belediye Merkezi)
14- Yenikent (Belediye Merkezi)
15- Pelitliyatak (Belediye Merkezi)
16- Esentepe
BAŞKAN Komisyon
salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Şimdi 2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- Bu Kanunun;
a) 6360 sayılı Kanunun 1 inci, 2 nci
ve geçici 1 inci maddesinin onyedinci fıkrasının
değiştirilmesine ilişkin hükümleri ilk mahalli idareler genel
seçiminde,
b) Diğer hükümleri yayımı
tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ordu ilinin büyükşehir yapılmasıyla ilgili 435
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu
sözü almayacaktım ancak biraz önce vermiş olduğumuz önerge
reddedilince, daha doğrusu ek bir madde olarak eklenmesi kabul edilmeyip
gündemden kaldırılınca o
konuyla ilgili birkaç cümle ifade etmek üzere söz aldım.
Bilindiği
gibi, 12 Kasım 2012 tarih ve 6360 sayılı Kanunla 13
büyükşehrimiz kurulurken o gün itibarıyla büyükşehir olmayan
illerdeki nüfusu 2 binin altında kalan 559 beldemiz de köy tüzel
kişiliğine dönüştürülmüştü. Kanunun yürürlük, yayım
tarihine kadar referandum yoluyla birleşen 30dan fazla beldemiz bu tüzel
kişiliğini devam ettirme hakkı kazandı. Ancak aynı
kanunun geçici 2nci maddesinde, kapatılmayan bir beldeye mahalle olmak
üzere 30 Haziran 2013 tarihine kadar süre tanındı.
Şimdi, bizim
önergemiz, aynı hakkı, referanduma gerek kalmaksızın, 30
Haziran 2013 tarihinde kullanılmak üzere, kapatılmış 2
beldenin belediye meclisleri
kararıyla kullanarak devam ettirmelerini sağlayacak şekilde bir
önergeydi. Böylece, eklenecek iki kelimeyle, komşusu olan herhangi bir
belde veya ilçe olmayan ama dağın başında birbirine 2-3
kilometre, 1 kilometre mesafeyle kapatılmış 2 tane beldenin, bir
araya getirilmesini, sadece belediye meclisi kararıyla -zaten kanunda
öngörülmüş- önümüzdeki üç dört aylık sürede yapılabilmesini
sağlayacak bir düzenlemeydi. Böylece bugün 2012 yılı adrese
dayalı nüfus kayıt sistemlerine göre nüfusunu 2 binin üzerine
taşımış 79 belde belediyesine daha önce verilen
umutları söndürdünüz. Bir taraftan bir büyükşehir için, aynı
tarih itibarıyla 750 binin üzerine geçtiği için yeni umutlara imkân
tanırken, Anayasaya, eşitlik ilkesine aykırı bir
şekilde aynı hakkı beldelere veremediniz. Onu da bir tarafa
bırakın, hiç olmazsa iki belde halkının görüşleri
doğrultusunda, bir belde adı altında tüzel kişiliğini
devam ettirmek isteyen onlarca beldenin de önünü kapattınız.
İnanıyorum ki bu sizleri de vicdanen rahat bırakmayacak. Onu da
bir tarafa bırakın, hak yenerek, bu dünyada ve öbür dünyada sorumlu
olacağınız bir kararı vereceksiniz. Biraz önceki önergemiz
bununla ilgiliydi.
Ben bu vesileyle,
Ordu ilimizin büyükşehir olmasından dolayı, Orduda yaşayan
tüm vatandaşlarımıza bu kanunun hayırlı
olmasını diliyor, inşallah, en azından bu haziran
ayına kadarlık sürede bu önergemizi de, teklifimizi de dikkate alan
yeni bir kanun teklifiyle buradan bazı beldelerimizin
kurtulmasını da sağlayabiliriz diyor, hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Şimdi
şahısları adına Ali Sarıbaş, Çanakkale
Milletvekili.
Sayın
Sarıbaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlarım; öncelikle, Sayın Bakanımın yeni
görevini, bakanlık görevini kutluyorum, hayırlı olsun diyorum.
Bu gece herhâlde
son konuşmalarımızı yapıyoruz. Ordu ilimizin de
büyükşehir olmasının orada yaşayan tüm Ordulu hemşehrilerimize,
yurttaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii burada Ordunun bir büyükşehir olmasını
kutlarken bir buçuk iki yıldır bu Mecliste yasalar ve kanunlar ve iç
tüzüklerde ve komisyonlarda hep yasaları çiğniyoruz. Bu geceki
Büyükşehir Yasasına gelmeden önce, bu İçişleri
Komisyonunun son toplantısında benim İçişleri Komisyonuna
verdiğim bir kanun teklifi var; taksim, esas no 2/1315. Sayın
Komisyon Başkanımız yeni ve beraber üç dönem de belediye
başkanlığı yaptık ve komisyonun 63üncü maddesinde,
orada aynı konuların, kanun tekliflerinin komisyona gelmesi gerekir.
Ama orada, komisyonda bunun gelmesine rağmen, gündeme de girmesi
gerekirken, bütün oradaki bürokratların da size söylemesine rağmen
niye bu gündeme gelmemiştir?
Bakın, tekrar
ediyorum, bu affedilebilecek bir şey değildir. Bu, bütün buradaki
milletvekillerinin kanun verme haklarının bir noktada gasbedilmesi,
siyasi anlamda sümen altı edilmesinden başka bir şey
değildir. 6/3/2013 tarihinde verilen bir kanun teklifidir ve yine, bu Büyükşehir
Yasasındaki değişiklikle ilgilidir. Gecenin bu saatinde böyle
bir ortamda bunu söyleme gereğini hiç hissetmediğim hâlde, onun için
kişisel olarak söz alıyorum.
Sayın
Bakanın -sizin döneminizde ve yıllarca beraber, yirmi yıl
boyunca sizlerle çalışmamıza rağmen, belediye
başkanlığını ve İçişleri
Bakanlığını da aynı çatı altında, yerel
yönetimler ve genelde çalıştığımız bir dönemde-
böyle bir kadroda ve böyle üç dönem de İstanbulda belediye
başkanlığı yapmışken daha ilk komisyonunda böyle
bir hata yapmasını ben şahsen bu konuda affedemiyorum ve yine,
bu konuda yetkili müdürlerimiz ve amirlerimize sorduğumda da bunun bilgisi
dâhilinde olduğunu da söylediler, araştırdım.
Devam ediyorum, bu
orada gelmedi ama Meclise de gelebilirdi, niye gelmedi? Burada kötü bir
şey yok, burada bir kanun yapma teklifi konusunda milletvekillerinin kendi
özgür ve seçilmişlik haklarını kullanma talebi var.
Değerli
arkadaşlar, bunu bir tarafa koyuyoruz ama gelelim başka bir
şeye. Arkadaşlarımız doğrudur, doğru şeyler
söylüyor. Bakın, TÜİK rakamları ile bu kanun teklifinde de
verdiğim biraz açmak istiyorum bunu- TÜİK rakamlarında
Önce
şunu söylüyorum: TÜİK rakamları, nüfus
sayımlarını hangi kanuna göre yapıyor, bununla ilgili kanun
maddesini bana söyler misiniz? Sayımlar, Türkiye Cumhuriyetinde hangi
kanunla yapılıyor ve hangi kanun maddelerine göre dizayn ediliyor,
var mı acaba? Ben araştırdım bulamadım ama bütün
yasaları TÜİKin bugünkü nüfus sayımlarına göre addediyoruz,
çok önemli bir nokta.
İki, devam
ediyorum: TÜİKin 2012 yıl sonundan itibaren, kanununda diyor ki,
açtığımızda telefonları, dilekçeyle müracaat
ettiğimizde diyor ki: Biz de size nüfus sayımlarını ancak
yıl sonu itibarıyla verebiliriz resmî olarak. Ama bu akşamki
kanun teklifinde ve gelişinde de TÜİK rakamlarının
verildiğini görüyoruz ve yine devam ediyorum, 2011 yılında
kanunu çıkardık, Büyükşehir Yasasıyla birlikte. 2011
sayımlarını göz önüne aldık. Burada belediyelerin, orada
kapatılan belediyelerin ve orada belde belediyelerinin, o 2011
kriterlerine göre, acaba 2012nin nüfus sayımlarını niye
almadık? Şimdi, burada alıyoruz ve yılbaşı
olmamasına rağmen. Burada da bir kanunsuzluk var yani şimdi hem
TÜİKin nüfus sayımları yasal değil, bir. İki, gene
iddia ediyorum ve buna rağmen, geriye dönük, insanların 2012
yılında, 2012 yılına kadar olan nüfusları geçerli
olmuyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SARIBAŞ (Devamla) Ama bu gece özellikle
de kanunu bir kez daha çiğneyerek buradan çıkarıyorsunuz.
Bunları söylemek istemezdim, kanunların daha iyi uygulanması
adına söylüyorum.
Ordu
halkını, tekrar, büyükşehir olması adına kutluyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıbaş.
İstanbul
Milletvekili Sayın İsmet Uçma. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMET UÇMA
(İstanbul) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün, güzel
illerimizden bir tanesi daha, Ordumuz büyükşehir oluyor. Ben, önce,
Ordumuzun büyükşehir olmasının, Ordumuza, ülkemize,
milletimize, memleketimize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum, dünya barışına katkı vermesini diliyorum.
Bana söz
hakkını devreden sevgili Mehmet Ersoya çok teşekkür ediyorum.
Sevgili Grup Başkan Vekilim Nurettin Canikli Beyefendiye ve grup
başkan vekillerime teşekkür ediyorum. Meclis Başkanıma,
İçişleri Bakanıma, emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Sevgili Ordululara hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, büyükşehir teşkil edilirken farklı tarzlar
izlenebilir ama dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var, o da
şudur: Türkiye'de büyükşehir denince, daha önce, yetmiş seksen
yıl önce üç tane şehir akla gelirdi. Sevgili
Haydarcığım, yani ne akla gelirdi? Ankara, İstanbul,
İzmir akla gelirdi.
Bu arada, bütün
siyasi parti gruplarımıza çok teşekkür ediyorum. Gerçekten büyük
bir özveriyle ve yüce gönüllülükle katkı verdiler, sağ olsunlar.
Şimdi,
arkadaşlar, Türkiye, her alanda olduğu gibi bu alanda da konsept
değiştiriyor. Sosyal, siyasi, ekonomik alanlarda ülkemiz konsept
değiştiriyor. Daha doğrusu
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Rejim değiştiriyor siyasal alanda
olduğu gibi.
İSMET UÇMA
(Devamla) Şimdi, hizmet yaygınlaşıyor,
şehirleşiyor. Ünlü filozof Platonun dediği gibi, köyde filozofi
olmuyor, hemen öğrencileri şehre indirmek gerekiyor. Bu açıdan
konuya bakmak gerekiyor. Yaygın bir refah, sağlıklı bir
büyüme, dengeli bir büyüme, hamdolsun, AK PARTİ iktidarları
döneminde, bütün alanlarda olduğu gibi büyükşehir teşkil
edilerek de ülkemizin diğer bütün alanlarına bu hizmetlerin, bu
refahın yayılmasına imkân veriliyor.
İnşallah,
bir gün, nüfus kriterleri de gözden geçirilerek, hak eden -bana göre Türkiye'nin tamamı hak
ediyor- bütün illerimizi, arkadaşlarımızın teknik
itirazlarını da dikkate alarak bu konsepte inşallah sokmuş
oluruz. Ben bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı, sevgi ve
muhabbetle selamlıyor, tekrar Ordumuza, milletimize, ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun, var
olun arkadaşlar. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uçma.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3 Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Komisyon
Başkanımızın kısa bir açıklaması
olacakmış.
Buyurun efendim.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) Çanakkale
Milletvekilimiz Sayın Ali Beyin söylediği şeylere çok kısa
bir cevap vermek istiyorum. Teklifler aynı mahiyette
olmadığı için birleştirilebilme imkânı yok, onun için
birleştirilememiştir.
Teşekkür
ederim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Hayret bir şey ya! Yani sizden bunu duymak
Çok
üzüldüm yani keşke gerekçeyi
BAŞKAN
Sayın Enver Yılmaz, İstanbul Milletvekili, oyunun rengini
belirtmek üzere lehte. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENVER YILMAZ
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; oyumun rengini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayırlı olsun.
ENVER YILMAZ
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Biz de rengimizi belli ettik.
ENVER YILMAZ
(Devamla) Ordu ilimizin büyükşehir olması konusunda Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki bu ittifaktan dolayı teşekkür ediyorum, bütün
gruplara teşekkür ediyorum, Sayın Başbakanımıza
teşekkür ediyorum.
Ordu,
büyükşehri hak etmiş bir ilimizdir. Şu an itibarıyla
Orduda 772 bin Ordulu hemşehrimiz ikamet etmektedir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Her şeyi anladık da Sayın
Başbakanın ne işi var? Diğer genel başkanlar da buna
destek vermiyor mu?
ENVER YILMAZ
(Devamla) İstanbulda resmî 600 bin Ordulu vardır. Almanyada,
Fransada, Belçika ve Hollandada Ordulular ya 1inci ya 2nci göçmendir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Japonyada Ordulular
1inci göçmendir, özelinde Fatsalılar Japonyada 1inci göçmendir. Avustralyada
da Ordulular 1inci göçmendir. Dolayısıyla, Orduyu bir bütün olarak
düşündüğümüzde, zaten 1 milyon 600 bin nüfuslu devasa bir büyük
şehirdir. Bize düşen, bunun hukuki şartlarını yerine
getirmekti, biz de bu amaçla buradayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, şu an itibarıyla Ordunun bütününe 194 milyon TL
para girmektedir. Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra ve Ordu
büyükşehir olduktan sonra Ordu ili genel bütçeden 340 milyon TL para
alacaktır. Dolayısıyla, Ordunun gelirlerinde yüzde 76lık
bir artış olacaktır. Bu da Orduluların menfaatinedir.
Ben, tekrar, süreyi
aşmama anlamında
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Aş, aş, çok güzel konuşuyorsun.
ENVER YILMAZ
(Devamla) -
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarıma, bu
kanun teklifinin hazırlanmasına emek veren milletvekillerimize,
Ordulu milletvekillerimize, İstanbuldaki Ordulu milletvekillerimize
teşekkür ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ediyorum,
Milliyetçi Hareket Partisine teşekkür ediyorum, BDP Grubuna teşekkür
ediyorum.
Kanunumuzun
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Sayın Başkan, Komisyon Başkanımız önemli olduğu için söz aldım-
aynı kanun hükmünde olmadığını ifade etti. Lütfen okusun.
Okusun, bu kanun, Büyükşehir Yasasıyla ilgili,
değişiklikle ilgili verdiğim kanun teklifiydi. Tamamen tıp
diye örtüşüyor eğer yoksa da bir tercüman rica edeceğim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarısı üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Açık oylama
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, açık oylama
RECEP ÖZEL
(Isparta) Değil, değil, açık oylama değilmiş.
BAŞKAN -
Kabul etmeyenler
İDRİS
YILDIZ (Ordu) Açık oylama efendim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Değil, açık oylama değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
İttifakla kabul edildi. Açık oya gerek yok.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Açık oylama olacaktı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek üzere 19 Mart 2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum
Kapanma
Saati: 20.55