TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
80inci
Birleşim
20
Mart 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir
Milletvekili Salih Kocanın, Eskişehirin 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkenti olmasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
2.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Özün, Türk Dünyası ve Toplulukları
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, Dünya Ormancılık Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Dünya Ormancılık Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, CHP grup önerisinin görüşmeleri
sırasında, Meclis çalışmalarında uygun bir dil ve
üslup kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, CHP grup önerisinin görüşmeleri
sırasında, Meclis çalışmalarında uygun bir dil ve
üslup kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, AK PARTİ Genel Merkezine ve Adalet
Bakanlığına yapılan saldırılara ilişkin
açıklaması
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, her türlü şiddete ve teröre
karşı olduklarına, hiçbir saldırının meşru
gösterilemeyeceğine ve AK PARTİ Genel Merkezi ile Adalet
Bakanlığına yapılan saldırıları
şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü
şiddeti, terörü lanetlediklerine ve terörden siyaset üretilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın, terör sorununun çözümüne yönelik
beklentileri yok saymanın hiç kimseye fayda
sağlamayacağına, hakaretin siyasetin üslubu olmaması
gerektiğine ve AK PARTİ Genel Merkezi ile Adalet
Bakanlığına yapılan saldırıların millî
birlik ve kardeşliğimize yönelik saldırılar olduğuna
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Kars'ta sağlık hizmetleri
alanında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/547)
2.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü ve 21 milletvekilinin, cezaevlerindeki ağır
hasta mahkûmların durumlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/548)
3.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü ve 21 milletvekilinin, Van depremi sonrasında
diğer illere göç etmek zorunda kalan depremzedelerin
durumlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/549)
B) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Macaristan Parlamento heyetine Başkanlıkça Hoş
geldiniz. denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, Adana
Milletvekili Turgay Develi ve 23 milletvekili tarafından
TEDAŞ'ın özelleştirilmesi sürecinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının yaptığı
işlemlerde bir kısım yanlış uygulamalar yapıldığı
ve bu uygulamalar sonucunda kamunun büyük zarara uğradığı
ve Sayıştay raporlarında da belirtilen bu konuların
araştırılması amacıyla 28/2/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 20 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
görüşülen kanun tasarısının birinci bölümü üzerinde MHP
Grubu adına yaptığı konuşma sırasında AK
PARTİ Grubuna ve AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Isparta Milletvekili
S. Nevzat Korkmazın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
görüşülen kanun tasarısının 2nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova Milletvekili Muharremm
İncenin görüşülen kanun tasarısının 4üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Seyitömer Linyit İşletmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/16208)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Seyitömer Termik Santraline ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16211)
3.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Bakanlık teşkilatı ile bağlı
kurum ve kuruluşlar tarafından satın alınan ve kiralanan
araçlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16212)
4.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, Türkiye Taş Kömürü Kurumu tarafından
çıkarılan yeni bir genelgenin yürürlükten
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16413)
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolatın, lisanslarının geç verilmesi
nedeniyle ceza alan akaryakıt bayilerinin cezalarının
affedilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı
(7/16414)
6.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Türkiye Taş Kömürü Kurumuna
bağlı müesseselerde çalışan işçilere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16415)
7.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Deriner Barajının enerji üretmeye
başlamadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/16416)
8.- Manisa Milletvekili
Sakine Özün, Manisadaki enerji şirketlerinde çalışan
işçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16417)
9.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından
yayımlanan bir genelgeye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16418)
10.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzonda yaşanan
elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16419)
11.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Bakanlıkta istihdam edilen engelli
memur sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16420)
12.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Bakanlıkta kiralama yoluyla hizmet
veren araçlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı
(7/16421)
13.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Bingölde yaşanan elektrik ve doğal gaz
sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/16422)
14.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, Ankaranın doğal gaz
dağıtım işletmesinin erken uyarı sistemindeki
eksikliklere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/17262)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık istisnai
kadrolarına yapılan atamalara ve Bakanlıktaki görevden almalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/17263)
16.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, Ankaranın bazı ilçelerinde açıkta bırakılan
enerji hatlarının oluşturduğu tehlikeye ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17264)
17.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, termik santrallerin olumsuz etkilerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17265)
18.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, HES projelerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17266)
19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Gebzede meydana gelen elektrik kesintilerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17267)
20.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, doğal gaz kaynaklı zehirlenmelere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17268)
21.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akovanın, Balıkesirin bir köyünde maden arama
faaliyetleri ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/17269)
22.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, BAŞKENTGAZın SCADA sisteminin
çalışmaması ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/17516)
23.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, HES projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/17517)
24.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, elektrikte kayıp kaçak miktarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/17518)
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, rüzgâr enerjisi üretimine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17519)
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, maden üretimine ve maden arama
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/17520)
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ülkemizdeki doğal gaz ve petrol
ihtiyacı ile üretim ve ithalat miktarlarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17521)
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ülkemizdeki kömür ihtiyacına ve
üretim ile ithalat miktarlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/17522)
29.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Ankaranın Gölbaşı ilçesine bağlı bir
mahallede tarım ve hayvancılık yapılamamasına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/17922)
30.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, yabani hayvanlara yönelik yemleme çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/17924)
31.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, artezyen kuyularına yönelik sayaç
zorunluluğuna ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/17978)
32.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/18116)
33.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, sanayi üretimindeki düşüşe ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/18117)
34.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, yurt dışı
müteahhitlik hizmetlerinde Türk girişimcilerinin
yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/18118)
35.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Bakanlığın
İstanbuldaki proje ve yatırımlarına ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/18119)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/18232)
37.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Bakanlığın
İstanbuldaki proje ve yatırımlarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/18237)
20 Mart 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN -
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 2013 Eskişehirin Türk Dünyası Kültür
Başkenti olması münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Salih Kocaya aittir.
Buyurun Sayın
Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın, Eskişehirin 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti olmasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört
mevsim bir arada yaşanıyor benim ülkemde, kış da bahar da
yaz da. Güzü de gördüm annelerin gözünde, gururu, baharı da; bazen genç
yüzlerde sevinci de. Mevsim çiçek açtırırken yüzlerin solduğu
zamanları da biliyorum. Hâlbuki bahar umudun mevsimi olmalıdır.
Huzurla uyandığımız son on yıldır bahar umudun
mevsimi. Ben de ülkemin ve siz değerli temsilcilerinin baharın umudu
ve heyecanını yaşatan Nevruz Bayramını kutlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Eskişehirimiz
için ise 2013 yılının ve bu baharın ayrı bir önemi
var. Turizm, sanayi, kültür, sanat, ulaştırma, eğitim ve
sağlık alanlarında sağladığı gelişmeler
ile dikkat çeken şehrimiz 2013 yılında ülkemizi iki ayrı
unvanla temsil ediyor: Türk Dünyası Kültür Başkenti ve UNESCO Somut
Olmayan Kültürel Miras Başkenti.
Bu nedenle, Türk
Dünyası Kültür Başkenti payesinin şehrimize
kazandırılmasına olur veren, başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana, Koordinasyon
Kurul Başkanımız Başbakan yardımcılarımız
Bekir Bozdağ ve Beşir Atalaya, projenin hazırlanmasında ve
hayata geçirilmesinde emeklerini esirgemeyen Millî Eğitim
Bakanımız Profesör Doktor Nabi Avcı Hocamıza, halef ve selef
kültür bakanlarımıza ve içişleri bakanlarımıza,
Bakanlar Kurulumuza, oy birliğiyle bu kanunun Genel Kurulumuzdan geçmesini
sağlayan muhalefet milletvekillerimiz ve iktidar milletvekillerimiz olmak
üzere Genel Kurulumuza şehrimiz adına şükranlarımızı
sunuyoruz.
Türk Dünyası
Kültür Başkenti sıfatı kültürel anlamda olduğu kadar
diplomatik anlamda da önemli bir köprüyü temsil ediyor. Bu köprünün üzerindeki
trafik ne kadar yoğunsa diğer milletlerle iletişiminiz de o
kadar güçleniyor. Bu anlamda Kültür Başkenti başlığı
altındaki çalışmalar bir ülkenin kendini dünyaya anlatması
ve kültürel diplomasiyi kullanarak var olan barış ve güven
ortamının pekiştirilmesi açısından büyük şans
sağlıyor. Ülkemiz, bugün, bu şansı Eskişehirle devam
ettiriyor. Milletimizin dünya medeniyetlerine katkısının
öyküsünü bu kez Eskişehir dillendiriyor. Kültürümüzü dünyaya
anlatırken gerçekleştirilecek etkinliklerin ana teması Göç
olarak belirlendi. Göç, yüzyıllarca yaşam tarzımız
olmuştu, dilimizi, sözümüzü, şiirlerimizi etkilemişti.
Dolayısıyla, öykümüz bu temayla anlatılacak.
2013, Türkiye ve
Eskişehir için kaynaşmanın, kültürel faaliyetlerle harmanlayarak
yarattığı kalıcı eserlerin, hafızalardan
silinmeyecek programların yılı olacak. Türk dünyasının
kalbi Eskişehirde atacak.
Ayrıca,
Eskişehir, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti olarak da
yüzyıllardır koruduğumuz geleneklerimizi, insanlık ve
medeniyet mirasının sadık koruyucusu olduğumuzu bir kez
daha hatırlatacaktır.
Eskişehir,
Osmanlıdan bu yana, Kırımdan, Kafkaslardan ve Balkanlardan göç
etmiş yiğitleri bağrına basarak, Yunus Emre, Nasrettin
Hoca, Şeyh Sücaaddin Veli, Seyit Battal Gazi, Şeyh Edebali,
Hızır Bey, Sinan Paşa, Aziz Mahmud Hüdai gibi gönül erlerini
yetiştirerek veya onlara ev sahipliği yaparak, toprağa,
gümüşe, lületaşına, cama estetik bir anlam katarak, Türkiye
Cumhuriyetinin ilk demokrasi mitingini gerçekleştirerek bu payeyi
kazandı.
Bu proje,
yıllarca demir perdeler nedeniyle birbirinden
uzaklaştırılan kardeşlerin yeniden hemhâl
olmalarını sağlayacak. Bu proje, göç etmeye zorlanan
soydaşlarımızın baba ocaklarıyla
bağlarının güçlenmesini, tarihlerinin, örf, âdet, gelenek ve göreneklerinin
unutulmamasını sağlayacak. Eskişehir Türk Dünyası
Kültür Başkenti faaliyetlerinin resmî açılışı projenin
ve milletimizin hamisi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın katılımlarıyla 23 Martta
gerçekleştirilecek. Baharın umudu, coşkusu ve heyecanını
yaşayacağımız bu güne siz değerli milletvekillerimizi
Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehire davet ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz Türk Dünyası ve Toplulukları
Haftası olması münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Ömer
Faruk Öze aittir.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün, Türk Dünyası ve Toplulukları
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Dünyası ve Toplulukları Haftası dolayısıyla söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uzun bir tarihin
ve büyük bir medeniyetin taşıyıcısı olan devletimiz,
omuzlarına yüklenen sorumluluk anlayışı ile farklı
coğrafyalarda ortak kültür ve duyguyu
paylaştığımız topluluklarla ilişkilerini
olabilecek en yoğun şekilde sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu
maksatla, TİKAnın yaptığı çalışmalar ve
üstlendiği rol oldukça manidardır. Selanikte Ali Rıza
Efendinin evinden Türkmenistanda Alparslanın kabrine kadar tarihimize
ve ecdadımıza sahip çıkılmakta, tespit edilmekte,
restorasyon çalışmaları yapılmakta ve bu tarihî
eserlerimizin hukuki statüleri belirlenmektedir. Hükûmetimiz ecdadın
bakiyelerine Arnavutluktan Kerküke varıncaya kadar, Orta Asya Türk
cumhuriyetlerinden Avrupa ve Afrikada yaşayan Türklere ve akraba
topluluklara varıncaya kadar her konuda sahip çıkmaktadır. Bunun
yanı sıra insani yardımlar ve muhtelif desteklerle Türk
olmasalar da Afrika ülkelerine, Yakın Doğuya, Asyaya sesimizi
duyurmakta, bölge gücü olmanın gereğini yerine getirmektedir.
Yine, aynı
şekilde, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız ve soydaşlarımızla ilgilenmek
üzere Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı Hükûmetimiz tarafından kurulmuştur. Bu
başkanlık da hem dünyanın her tarafında bulunan
vatandaşlarımızla her türlü bağı kurmakta, kültürel ve
sosyal çalışmaları yürütmekte hem de yurt dışında
eğitim gören öğrencilerimize her türlü desteği vermektedir.
Bütün bunları
görmek gurur veriyor. Gerek Başkanı olduğum Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dostluk Grubu çalışmalarında
gerekse de Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
çalışmaları sırasında gördüğümüz üzere, Türk
dünyasının Türkiye Cumhuriyetine bakışı ve
beklentileri oldukça takdir dolu ve yüksektir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti 21inci yüzyılda gösterdiği
ekonomik performansla kendisini dünyanın en büyük, sayılı
ekonomileri arasındaki konuma taşırken, politik gücü ve
uluslararası söz sahipliği de aynı oranda yükselmiş
bulunmaktadır.
Orta Asyada geçen
asrın sonunda bağımsızlıklarını ilan eden
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan,
yıllar içinde bağımsız olmanın getirdiği
zorlukları ve yeniden yapılanmayı yavaş yavaş
tamamlamışlar ve her biri sağlam bir şekilde kendi ayakları
üzerinde ve sıkıntılarını gidermiş durumda
faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Türk dünyası Türkiye'nin
liderliğinde büyük güç olmanın arifesindedir, bunu da hamasi sözlerle
değil, icraatlarla dolu çalışmalarla, kalıcı ve
sürdürülebilir projelerle yürütmektedir.
İçinde
bulunduğumuz günlerde, ayrıca Çanakkale Deniz Zaferinin yıl
dönümünü kutluyoruz. Çanakkalede şehit düşen 250 bin askerimizin
nerelerden geldiğine ve hangi etnik kimliğe sahip olduğuna
bakarsak akraba topluluklarımızı daha iyi anlamış
oluruz. Çanakkale ruhunu, ne uğruna mücadele edildiğini unutmazsak,
bazı küçük sorunları da çözmüş oluruz. Çanakkalede omuz omuza
savaşan, matarasındaki suyu paylaşan, birbirinin
yaralarını saran askerler Türktü, Araptı, Kürttü, Çerkezdi,
Boşnaktı ve Türkmendi. Bugün Ürdün topraklarında yatan
şehitlerimiz var, Yemen topraklarında yatan şehitlerimiz var,
Cezayir topraklarında yatan şehitlerimiz var. Çanakkalede
Filistinli, Iraklı, Suriyeli şehitler var. Erzurumda,
Sarıkamışta Arnavutluktan, Bulgaristandan gelen
şehitlerimiz mevcuttur. Hepsi de vatan uğruna, hepsi de bayrak
uğruna, ilayi kelimetullah uğruna şehit olmuşlardır.
Hamdolsun ki bugün bütün bu ecdadın hatırasına sahip
çıkıyor ve onların evlatlarıyla kardeş
olduğumuzun, akraba olduğumuzun farkına varmış
bulunuyoruz. Bu anlayışla bölgesine huzur ve barış getiren
bir Türkiyenin Millet Meclisinde bulunuyoruz.
Türk
dünyasının efsane kahramanlarından Battalgazinin torunları
tüm Malatyalılar adına kardeşlik ve bayram heyecanı ile
Nevruz Bayramınızı tebrik eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz Dünya Ormancılık Günü münasebetiyle
söz isteyen İstanbul Milletvekili Melda Onura aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Melda Onurun, Dünya Ormancılık Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
MELDA ONUR
(İstanbul) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli vekiller; gündem dışı yüzünden bu
güzel çiğ börek partisini kaçırmış bulunuyorum, o yüzden
üzgünüm.
Ben Eskişehir
doğumlu bir vatandaşım. Gerçi Eskişehirli değilim ama
Eskişehirliyim. Bu arada Eskişehiri de kutluyorum, güzel bir
şey olmuş.
Aslında konum
Dünya Orman Günü, Dünya Su Günü, biraz da martın bu aylarına, bu
günlerine tekabül eden ilkbaharın yeniden doğuşuyla ilgiliydi.
Yaklaşık bir buçuk saat önce ilkbahar başladı ekinoksa
göre. Biliyorsunuz bugünlerde, işte yarın Dünya Orman Günü, öbür gün
Dünya Su Günü. Aslında Nevroz da bu bahar zincirlemesine giren bir
gündür. Bütün dünyada, kuzey yarım kürede kutlanır. Bu vesileyle
biraz ormandan, sudan bahsetmek istedim işin doğrusunu söylemek
gerekirse ama yine de yarın nevruz ve ben yirmi bir yıl önce, çok
sevdiğim bir çalışma arkadaşımı kaybettim
Cizrede, İzzet Gezer. Başından bir kurşunla vuruldu,
öldürüldü. Bir faili meçhule kurban gitmiş gazetecidir. Kendisini bu vesileyle
saygıyla anıyorum.
Şimdi, dedik
ya orman, su diye. Yalnız, orman ve suya geçmeden önce, bugün AKPye
yapılan saldırıyı kınıyorum, olmaması
gereken bir şey. İçişleri bakanlarımız -eski ve yeni-
burada. Bu konuyla ilgili detaylı bir araştırma yapılıyordur.
Terör, evet, ülkemizde var, çok çeşitli yerlerden geliyor ama ne olur,
terörü bahane edip bütün muhalif kesimlere operasyon yapılmasın,
çünkü zamanın ruhuna uygun, bazı terör örgütlerini ortaya
çıkarmak için bu işler farklı yönlere gitmesin. Buradan tekrar
kınıyor ve gelişmeleri dikkatle takip edeceğimizi
söylüyoruz.
Şimdi, orman
ve su dedik ya, orman gününü kutlayalım, su gününü kutlayalım.
Bakanımız burada olsaydı ben kendisinin 2/B gününü ve HES gününü
kutlamak isterdim, çünkü bizde, ne yazık ki, orman deyince 2/B, su deyince
HES geliyor akla, hidroelektrik santraller, biliyorsunuz. Şimdi, ne
yazık ki ormanlarımız ağlıyor, derelerimiz kuruyor
-bunu her defasında söylüyoruz- ve kanıyor. Önümüzdeki günlerde bir
tabiatı koruma ve biyoçeşitlilik yasası geliyor ki kalan
ormanlarımıza da göz dikilmiş vaziyette. Hani adı üstünde,
tabiatı koruma yasası. Diliyoruz bu yasa gelmeden komisyona çekilir.
Bu yönde bizim de taleplerimiz olacak.
Son dönemde
bazı HESlerle ilgili gelişmelerden söz etmek istiyorum. Şimdi,
Tortumda kıyametler koptu, küçücük bir HES için orada dövülmedik köylü,
mahkemeye verilmedik insan bırakılmadı. Son dönemde duyduk ki
orada vazgeçilmiş, iptal edilmiş. Peki, ne olacak oradaki harabe,
oradaki hafriyat, oradaki talan diye ben şimdi soruyorum. Geçen hafta
Adanadaydım. Bir benzeri de orada yaşanıyor arkadaşlar.
Seyhan Nehrinin üzerine ve bölgedeki araziye inanılmaz derecede HES
projesi var. Şöyle bir hesap etseniz, bütün havzaların
kilometrekaresine baktım, 160 kilometrekareye bir HES düşüyor bu
ülkede, yani havza olarak baktığınızda, oran olarak
baktığınızda bu, Çankayadan daha küçük bir yer.
Şimdi, diyeceksiniz ki böyle şey mi olur, bu oranlanır mı?
Evet, oranlanır, işin içinde derelere kelepçe takmak varsa
oranlanır.
Ben size, kelepçe
deyince, başka bir orandan bahsedeceğim. Dün Ergenekon
Davasında yüzde 37,7 tanık dinleme oranı, yani yüzde 37,7lik
bir adaletle pek çok kişiye
ağırlaştırılmış müebbetle kelepçe
takılmaya çalışılıyor. Yüzde 37,7lik adalet
şudur: Tanık dinlemenin sadece yüzde 37si
yapılmıştır. Buradan, bu hükmü veren, bu hüküm verilmedi,
bu savcıları tekrar görüşlerini değerlendirmeye davet
ediyorum.
Arkadaşlar,
hani dün dediler ya: Ne yiyip içiyorlar? diye, bu yargıları veren,
bu iddianameleri yazan
10 bin sayfa iddianamenin yazılması on
yıl sürer. 2 bin sayfa mütalaanın yazılması iki yıl
sürer. Bunları yazan arkadaşlar ne yiyorlar ne içiyorlar? Bizim ne
yiyip içtiğimiz belli, her şeyimiz ortada ama bunları yazanlar, nehirlere
kelepçe takanlar, bu ülkenin muhaliflerine kelepçe takanlar bu kafa, bu
zihniyet ne yiyor ne içiyor? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bu arada,
sözlerime son vermeden, Meclis kürsüsünde vatandaşları getirip
basın toplantısı yapma yasağımızı da
kınıyorum. Buna onay veren tüm grup başkan vekillerine
Sayın Muharrem İnce, siz de var mısınız bilmiyorum ama
bu kararı da kınıyorum, bununla da mücadele edeceğiz.
Hepinize
teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı konuşmalara Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ cevap vereceklerdir.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Eskişehir
Türk Dünyası Kültür Başkenti ve Türk dünyasına ilişkin
yapılan çalışmalarla alakalı gündem dışı
milletvekillerimizin yaptıkları konuşmalara Hükûmet adına
cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli
milletvekilleri, Türk dünyasına dönük çalışmaları
Hükûmetimiz büyük bir özenle, büyük bir itinayla ve bütün boyutlarıyla
devam ettirmektedir. Devraldığımız günden bugüne Türk
dünyasına ilişkin tarihî nitelikte adımlar
atılmış, değişimler yaşanmıştır.
Eskişehirin Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesi bu
çalışmalardan bir tanesidir. Daha önce de, biliyorsunuz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Eskişehir Türk Dünyası Kültür
Başkentiyle alakalı bir yasal çalışma da yapıldı
ve Parlamentoda kabul edildi. Bununla alakalı bir kurul, bu başkentle
alakalı çalışmaları devam ettirmektedir. Ayın 23ünde de
Sayın Başbakanımızın katılımıyla
bununla ilgili start da Eskişehirde verilecektir.
Tabii, Türk
dünyasına ilişkin çalışmalar nelerdir diye
baktığımızda, biraz geriye doğru gitmekte fayda var
diye düşünüyorum. AK PARTİ, iktidar olduktan sonraki süreçlerde
önemli adımlar attı. Bunlardan bir tanesi Türk Dünyası
Belediyeler Birliğini kurmak oldu. Türk Dünyası Belediyeler
Birliği, Türk dünyasındaki belediyeler arasında kardeşlik
ilişkileri kurmak, belediye projeleri, çalışmaları
hakkında bilgi ve proje dayanışması yapmak, paylaşmak,
karşılıklı kültürel etkinliklerde bulunmak ve Türk
dünyasının şehirleri arasında belediyeler üzerinden yeni
köprüler kurmak maksadıyla kurulmuştur ve yaptığı
çalışmalarla önemli mesafeler almıştır. Sadece Türk
soylu olan devletlerin belediyeleri değil, aynı zamanda akraba
topluluklardan olan ülkelerin belediyeleriyle de bu ilişkileri Türk
Dünyası Belediyeler Birliği geliştirmektedir ve önemli
adımları atmaktadır.
Yine, bu dönemde
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşirliği Konseyi Türk Konseyi
kurulmuştur. Tabii, oldukça önemli bir konsey, Türkiyenin,
Azerbaycanın, Kazakistan ve Kırgızistanın
katılımıyla kurulmuş olan Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi, kısa adıyla Türk Konseyi, Türk dili
konuşan ülkeler arasındaki iş birliğini ve
dayanışmayı geliştirmek maksadıyla önemli ve tarihî
bir adımdır. Şu anda bu konseye üye olmayan bazı Türk
cumhuriyetleri var, diliyoruz ki zaman içerisinde onlar da bu konseyin üyesi
olurlar ve birlikte çalışma konusunda kendi bilgi ve tecrübelerini bu
çalışmalara onlar da katarlar. Türk Konseyinin sekretaryası
İstanbulda.
Yine, bu kapsamda
Türk Akademisi kuruldu. Türk Akademisinin merkezi, Kazakistanın
başkenti Astanada. Orada büyük bir kütüphane oluşturuluyor. Akademi
bünyesinde, Türk tarihine, Türk kültürüne ilişkin, Türk diline
ilişkin ve Türke ait bütün değerlere ilişkin büyük
çalışmalar yapılıyor, büyük projeler hayata geçiriliyor ve
Türk dünyasında bulunan akademisyenlerin birlikte çalışma
yapmaları, birlikte projeler üretmeleri, birlikte bilimsel adımlar
atmaları konusunda ortaklıkları çoğaltıcı
adımlar atılmakta ve böylelikle, Türk dünyasında kültürel olarak
var olan ortaklıkları çoğaltma, aramızdaki birliktelikleri
çoğaltma konusunda da Türk Akademisinin tarihî bir görev, bir fonksiyon
ifa ettiğini görüyoruz. Özellikle dil üzerinde yapılan
çalışmaların, tarih üzerinde yapılan
çalışmaların, mimari üzerinde yapılan
çalışmaların, musiki üzerinde yapılan çalışmaların
ve diğer pek çok konu üzerinde yapılan çalışmaların,
geçmişten günümüze Türk dünyasının ortaklıklarını
ve bu ortaklıkların ortaya koyduğu başarıları
bugüne ve geleceğe taşıması açısından son derece
anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyoruz.
Öte yandan, yine
bu dönemde TÜRKPAyı kurduk yani Türk dili konuşan ülkeler
arasındaki parlamentolar arası dayanışmayı hayata
geçiren, bir nevi Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi gibi, Türk Konseyi
Parlamenter Asamblesi kurulmuş oldu. Böylelikle, yasama ve denetim
faaliyetleri ve Türk dünyası arasında bu alanda da bir ortak
çalışmanın ilk adımları atılmış oldu. Bunun
sekretaryası da Azerbaycandadır. Böylelikle Türk
dünyasının her tarafında hem yasama alanında hem bilimsel
alanda, kültürel anlamda hem de pek çok alanda iş birliklerini kendisine
dert edinen, akademik düzeyde ve diğer boyutlarda yirmi dört saat bu
konularla meşgul olan kurumsal yapıları hayata geçirmiş
olduk, bunlar çok çok önemli tarihî adımlardır.
Yine, bir
başka adımı attık, Yunus Emre Vakfı kuruldu. Yunus
Emre Vakfının bünyesinde, Yunus Emre Türk kültür merkezleri
oluşturuldu, şu ana kadar 35 ayrı yerde Yunus Emre Türk kültür
merkezlerini faaliyete geçirmiş durumdayız. Başka ülkelerde de
faaliyete geçirmek üzere yoğun çalışmalarımız devam
etmektedir.
Yunus Emre Türk
kültür merkezleri, Türk kültürünü tanıtma noktasında, Türk tarihini
tanıtma noktasında, Türk dilini öğretme ve tanıtma
noktasında önemli fonksiyonlar icra edecektir ve etmektedir.
Bulunduğu, kurulduğu her ülkede Türkçe öğretimi
yapılmaktadır. Hem Türk vatandaşlarına hem
soydaşlarımıza hem akraba topluluktan olanlara hem de Türkçeyi
öğrenmek isteyen meraklılarına Türkçeyi birinci elden,
doğru bir dilden öğretme imkânı için, Türkçenin kandillerini
dünyanın 35 ayrı kentinde, ülkesinde yakan bir adımı
atmış oldu.
Öte yandan Yunus
Emre Vakfı, Yunus Emre Türk kültür merkezlerinin bulunduğu yerlerde
büyükçe kütüphaneler oluşturmaktadır. Kütüphanelerde, Türk tarihini,
Türk kültürünü ve bizim milletimize ve medeniyetimize ait değerleri
yansıtan kitaplar bulunacak ve o ülkede, Türk kültürünü, Türk tarihini,
Türk medeniyetini öğrenmek isteyenler birinci elden, birinci kaynaklardan
bunlara ulaşma imkânları bulacak, doğru kaynaklarla, doğru
bilgilendirmenin yolu açılmış olmaktadır.
Yine, bu vakıf
marifetiyle, vakfın bulunduğu ülkelerde ve başkaca ülkelerde
Türk tarihini, kültürünü, medeniyetini ve başkaca özelliklerini anlatmak
üzere konferanslar, seminerler, paneller tertip edilmektedir. Buraya da
alanlarında Türkiyede uzman bilim adamlarımız, dünyada uzman
bilim adamları davet edilmesi suretiyle, konunun otoriteleri
tarafından birinci ağızdan Türk dilinin, Türk tarihinin, Türk
kültürünün ve medeniyetinin doğru anlatılması konusunda önemli
fonksiyonlar icra etmektedir. Bu, Türke dair yanlış
değerlendirmelerin, medeniyetimize dair ön yargıların,
kültürümüze dair yanlış anlayışların yıkılması
bakımından da son derece anlamlı ve önemli bir görevdir. O
yüzden Yunus Emre Vakfını ve bu vakıfta görev yapan bütün
arkadaşlarımı gönülden tebrik ediyorum. Gerçekten büyük
başarılara imza atıyorlar, atmaya da devam edeceklerdir.
Yıllardır
Türkiyede Amerikan Kültür, İngiliz Kültür, İtalyan Kültür, Alman
Kültür var. Oradan, insanlar bu kültüre dair bilgileri ediniyorlar. Yurt
dışında olan insanlarımızın Neden bir Türk
kültür merkezi yok? Neden bizim kültürümüzü birinci elden anlatan, öğreten
bize ait kurumlar yok? diye şikâyetleri vardı. Şimdi,
Türkiyenin de -Allaha şükürler olsun- her yerde Türk kültürünü,
tarihini, medeniyetini birinci elden ve doğru ağızdan anlatan
bir kurumu var. Önümüzdeki yıllar içerisinde ulaşabildiğimiz her
ülkede bu kültürü, bu medeniyeti, bu dili, bu tarihi doğru elden,
doğru ağızdan tanıtan adımları
kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bu anlamda önemli ve tarihî sayılabilecek adımlardan
bir tanesi de, bize göre, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının kurulmasıdır. Yurt
dışı Türkler ve akraba topluluklar, Türkiye Cumhuriyetinin her
zaman gündeminde olmuş, Dışişleri Bakanlığı
bu konularla alakalı geniş çalışmalar yürütmüş, devletimizin başkaca
kurumları da bu konularla alakalı çalışmalar yürütmüş.
Dağınık bir çalışma yapısı var.
Başbakanlıkta da bir başbakanlık müşaviri düzeyinde bu
konuların koordinesinden görevli yapılar olmuş. Ama
esasında kurumsal boyutta, sadece yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız, soydaşlarımız ve
akrabalarımızla ilgilenen, vazifesi bu olan bir kurumsal yapı
Türkiye'de maalesef kurulmamış. İşte, 2010
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen bir kanunla
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
oluşturuldu. Bu başkanlığın birinci hedefi, en önemli hedefi,
dünyanın neresinde bir vatandaşımız varsa, dünyanın
neresinde bir soydaşımız varsa, dünyanın neresinde bir
akrabamız varsa Türkiye'nin tereddütsüz onun yanında
olmasıdır, onların dertlerini kendine dert edinmesidir,
onların sorunlarına çözümler üretme noktasında eğer
Türkiye'nin içinde çözümler gerekiyorsa Türk Hükûmeti ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi nezdinde bu çözümleri hayata geçirmektir. Eğer yaşanılan
ülkelerin hükûmetleri tarafından, meclisleri tarafından, diğer
yönetim birimleri tarafından çözümler gerekiyorsa o zaman da bu çözümleri
ikili görüşmelerle, hükûmetler arası görüşmelerle gündeme
getirmek ve ilgili ülkeler nezdinde çözümünü sağlamaktır.
Vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın,
akrabalarımızın nerede olurlarsa olsunlar arkasında 76
milyonluk nüfusuyla, güçlü bir ekonomi ve devlet yapısıyla büyük
Türkiye'nin olduğunu her zaman hissetmelerini ve her zaman o gücü
arkalarında görmelerini, yanlarında bulmalarını, önlerinde
görmelerini sağlamaktır.
Bu anlamda,
Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın eğitim
sorunlarından tutun, Türkçeyi öğrenme sorunlarına,
yaşadıkları ülkenin dilini öğrenme sorunlarına,
istihdamda karşılaştıkları
ayrımcılıklara, din konusunda yaşadıkları
sıkıntılara, İslamofobya, ayrımcılık,
ırkçılık ve benzeri her alanda yaşadıkları
sorunlara karşı ortak akıldan hareketle herkesin kabul
edebileceği doğru çözümler üretmek ve birlikte yaşama kültürünün
yaşanılan ülkelerde geliştirilmesine katkı sağlamak
anlamında önemli çalışmalar yapıyor ve öte yandan,
STKlarla ilgili de iş birlikleri geliştiriyoruz.
Bugün yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın,
soydaşlarımızın ve akrabalarımızın
kurduğu yüzlerce STK var. Bu STKlar arasında ciddi bir koordinasyon
eksikliği de ortada. STKların birlikte ortak sorunlara ortak
mücadele bilinçlerini geliştirme noktasında STKlarla ilgili kapasite
artırım çalışmalarını ve STKların birlikte
hareket etme kabiliyetlerini geliştirme konusunda da önemli adımlar
atıyoruz. Görüştüğümüz STKlara aynı şeyleri
söylüyoruz, hangi STKda neyi söylüyorsak, öbüründe de aynı şeyi
söylüyoruz.
Ben, buradan, yüce
Meclisin çatısı altından bir kez daha bu konudaki
düşüncemizi paylaşmak ve buradan da dile getirmek istiyorum. Yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
ortaya koydukları STKlar gerçekten başarılı örgütlenmeler.
Yıllar yılı her siyasetin orada rengini taşıyan
STKlarımız oldu, olmaya da devam edecektir. Ama,
STKlarımız Türkiyeyi kurtarmak, Türkiyede kendi ideolojilerine
uygun siyasetlerin iktidara gelmesini sağlamak, belediyelerde iktidara
gelmesini sağlamak için emek verirken, mücadele verirken,
yaşadıkları ülkelerde kendi evlatlarımızın
geleceğini tehlikeye sokmak gibi bir durumla da karşı
karşıya kalmış durumdayız. Onun için biz diyoruz ki:
STKların farklı siyasal yaklaşımları olabilir. O
yaklaşımları Türkiyede temsil eden partiler var, onlar zaten
çalışıyorlar, çalışacaklar. Oy vakti
vatandaşlarımız diledikleri partiye oy verebilirler, onunla
uğraşabilirler. Ama, bizim, Almanyada, Fransada, Avusturyada,
Hollandada istihdam konusunda bize karşı uygulanan
ayrımcılık varsa hep beraber bu ayrımcılığa
karşı ortak mücadele etmemiz lazım. Eğitimde
çocuklarımızın başarısız olması için
yapılan subjektif uygulamalar varsa bunun karşısında beraber
mücadele etmemiz lazım. Siyasal katılım konusunda
sorunlarımız varsa bununla ilgili birlikte mücadele etmek lazım.
İnsan hakları konusunda dünya kadar hak ihlalleri
yaşanıyorsa, varsa, bu hak ihlallerini ortadan kaldırmak için
Türk STKlar nerede olursa olsun birlikte bir iş birliği ve
dayanışma içerisinde olmalı, olmak zorunda. Birbiriyle rekabet
eden, birbirinden üye çalma gayreti içerisinde olan veya birbirine husumet
besleyen anlayışlarla yol yürüdüğümüz takdirde bunun ne bize ne
temsil ettiğimiz insanlara hiçbir faydası yok. Onun için, beraber,
ortak sorunlarla mücadele edeceğiz; beraber, yaşanılan sorunlara
karşı omuz omuza vereceğiz. Ve birlikte olduğumuzda,
yaşanılan her ülkede güç ve kuvvet sahibi olacağımız,
pek çok imkânların insanlarımızın lehine olumlu anlamda
değişeceği de çok aşikârdır. Bu anlamda da Türk
STKlarında önemli değişmeler olduğunu görüyoruz. Ben bu
vesileyle bütün STKlara, onların başkanlarına, yönetimlerine ve
üyelerine teşekkür ediyorum çünkü sorunlara karşı birlikte mücadele
konusunda ortak bir anlayış, ortak bir kararlılık
artık Türklerin oluşturduğu bütün STKlar tarafından
paylaşılmaya ve uygulanmaya başlandı, bundan sonra da devam
edecektir.
Tabii, Türkiye
bursuyla Türkiyede okuyan öğrenciler olduğu gibi yine Türkiyenin
kendi imkânlarıyla yurt dışına gönderdiği pek çok
öğrencimiz var, binlerce öğrencimiz var. Bunlarla da ilgilenen
adımlar atılıyor, çalışmalar yapılıyor ve bu
noktada da çabalarımız var. Yurt dışındaki,
Türkiyenin, potansiyellerini doğru tespit etmek adına nerede
insanımız varsa, nerede STK, nerede bilim insanı, spor
insanı, başka alanlarda yapımız varsa hepsini tespit eden
bir yaklaşımın da içerisindeyiz. Nerede neyimiz var onu gören,
onu bilen, ona göre politikalar ortaya koyan geniş kapsamlı çalışmaları
da yürütüyoruz, yürütmeye devam edeceğiz.
Tabii, bu dönemde
TİKAda da bir yapılandırma yaptık. TİKA,
başlangıçta sadece Orta Asya özelinde çalışma yapan bir
yapılanmayken bunu Balkanlara doğru, daha sonra da dünyanın
darda ve zorda olan bütün ülkelerine doğru yaygınlaştıran
adımlar attık. TİKA, 2002 yılında Hükûmeti
devraldığımızda 12 koordinasyon ofisiyle faaliyet
gösterirken bugün 35 koordinasyon ofisiyle 106dan fazla ülkede faaliyet
gösterir hâle geldi. Oldukça önemli adımlar atıyoruz. Dünyanın
her yerinde projeler gerçekleştiriyoruz, milletimizin yüz akı olan
adımlar atıyoruz. 2011 yılında TİKAnın
çalışma yaptığı bölgelerde gerçekleştirdiği
proje sayısı, sadece 2011 yılı rakamı 1.473tür.
92yle 2002 yılları arasında gerçekleştirilmiş proje
sayısı 2.241dir. Bugün, TİKA dünyanın her yerinde projeler
gerçekleştiriyor ve bu projelerle insanımızın ve oradaki
soydaşlarımızın ihtiyaçlarını gidermeye;
vatandaşların, ayrıca vatandaşımız olmayan,
soydaşımız olmayan, darda ve zorda olanların
yardımına koşmaya devam etmektedir. Projelerin 805i Kafkaslar
ve Orta Asya, 425i Balkanlar, 202si ise Orta Doğu ve Afrikadadır.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Aydın, söz talebiniz var, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Dünya Ormancılık
Gününe ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
AK PARTİ
Grubu olarak 21 Mart Dünya Ormancılık Gününü kutluyoruz.
Bilindiği
üzere, dünyamızı tehdit eden en önemli unsurların
başında küresel ısınma ve buna bağlı olarak da
iklim değişikliği gelmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden
birisi de ormanların tahrip olmasıdır. Bugün ormanların
sağladığı ölçülebilir faydalar ve fonksiyonel yararlara
yeşil ekonomi denilmektedir. Ormanlar yeryüzünde yaşayan bütün
canlıların yaşam destek ünitesi olarak ifade edilmektedir.
FAOnun 2012 yılında yayımlanan Dünya Ormanlarının
Durumu Raporunda Türkiye, orman varlığını önemli miktarda
artıran ülkeler arasında yer almaktadır. 1973 yılında
20.2 milyon hektar olan orman varlığımız 2004
yılında 21,1 milyon hektara, 2012 yılında ise 21,7 milyon
hektar alana ulaşmıştır. Yani 1973 yılından bu
tarafa orman varlığımız 1,5 milyon hektar
artmıştır. Son on yılda ise fidan üretimimizi 6 kat
artırmış, 2003 yılında 170 milyon fidan olan
üretimimizi 2012 yılında 470 milyona çıkardık.
Halkımıza 120 milyon ücretsiz fidan dağıttık.
Orman köylüsüne
aktarılan kaynak 4 kat artırıldı. 2003 yılında
335 milyon TL kaynak aktarılırken 2012 yılında 1,27 milyon
TL kaynak aktardık. Orman köylülerini ve orman kooperatiflerini
desteklemeye devam ediyoruz. Bu kapsamda orman köylülerine, kooperatiflerine
sağlanan sübvansiyonların parasal değeri 2002 yılında
92 milyon iken 2012 yılı itibarıyla 225 liraya
çıkmıştır.
Bu vesileyle 21
Mart Dünya Ormancılık Gününün hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Sayın
Yılmaz ve Sayın Atalay, söz talepleriniz var ama gündem
dışı konuşmalarda benim uygulamam belli, söz veremiyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Kars'ta
sağlık hizmetleri alanında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/547)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kars'ta
sağlık hizmetleri alanında yaşanan
sıkıntıların tespit edilerek, halkın bu konuda
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi, sağlık
kurumlarının eksiksiz ve kaliteli hizmet vermesi için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz. .
Gerekçe:
Kars,
sağlık hizmetleri alanında sorunların en fazla
yaşandığı illerden biridir. Sağlık
kurumlarının fiziki donanım eksikliği, doktor ve
sağlık personelinin yetersizliği temel sorunların
başında gelmektedir. Bundan yirmi otuz yıl önce Kars iline çevre
illerden hasta getirilirken, bugün
Kars-Erzurum şehirler arası otobüs hattı, yalnızca
hasta taşır duruma gelmiştir. İlde hizmet veren devlet hastanesi
ve diğer sağlık kurumlarında tıbbi cihazların
çoğu mevcut değildir. Hastalar hafif rahatsızlıkları
dışında çoğu zaman Erzurum başta olmak üzere
başka illere sevk edilmektedir. Kış mevsiminin uzun ve sert
geçtiği ilde, hastalar yolcu otobüsleri ile saatlerce yol gidiyor,
yollarda mahsur kalıyorlar. Kars halkı bizi bu zulümden kurtarın
diye feryat ediyor. Sağlıklı insanlar bile 3-4 saatlik yola zar
zor katlanırken, bu durumun hastalar için nasıl bir işkenceye
dönüştüğünü tahmin etmek hiç de zor değil.
Kent merkezinde
hizmet veren kurumların hiçbiri tam teşekkülü hastane değildir.
Kars ilinde hizmet veren Kars Devlet Hastanesinde, hastalar genellikle
sıra beklemekte, ayaküstü muayene tedavi yöntemi olarak
kullanılmaktadır. Branş doktorlarının ve bölümlerin
ise oldukça azdır. Acil bölümündeki durum ise son derece vahimdir. Yatak
sayısının oldukça az olduğu ve muayene bölümünde, hastalara
ayaküstü reçete yazılıyor, hastaların çoğuna ayakta serum
veriliyor. Yatak sayısı az olduğu için bazen bir
yatağı iki hasta paylaşmak zorunda kalıyor, çocuklar
ikişerli üçerli yatırılıyor.
Doktor
sayısı yetersiz olduğundan özellikle yaygın hastalık
durumlarında, doktor hastaya ayakta birkaç soru sorarak ilaç yazmakta,
görüntüleme, tahlil ve benzeri tetkikler çoğu zaman yapılmamaktadır.
Kent merkezi dâhil olmak üzere ilçelerin hiçbirinde tam teşekkülü hastane
yoktur.
İlçelerdeki
toplum sağlığı merkezlerinde öngörülen sayının
altında doktor çalıştırılıyor ve aile hekimi
olarak çalıştırılan doktorların tamamına
yakını pratisyen hekimdir. İlçelerde doktor sayısı son
derece yetersiz ve sağlık kurumlarında en basit tıbbi
cihazlar bile mevcut değildir. Hastalar genelde Kars merkeze gelerek
tedavi oluyor, MR, tomografi vb. tetkikler için aylar sonrasına randevu
veriliyor.
Kadın
sağlığına dönük sağlık hizmetleri ise son derece
kısıtlıdır. Kadınların çoğu okuma yazma
bilmediği ve kendilerini tek başına doktora Türkçe ifade
edemedikleri için, hastalıklarını gizlemektedirler.
Kadınların sağlık sorunlarına rahat bir ortamda çözüm
bulabilecekleri tam teşekküllü bir kadın hastalıkları
hastanesi yoktur. Çocuklar da çoğunlukla hastalıkları için
Erzurum'a sevk edilmektedir. Köylerde ise durum daha ciddidir. Kars merkez ve
ilçe köylerinin çoğunda toplum sağlığı merkezi yoktur.
Önceden sağlık ocağı diye adlandırılan yerlerde
ise doktor hiçbir dönem bulundurulmamıştır. Buralarda genelde
ebeler çalıştırılmakta ancak onlar da kısa süre sonra
başka illere gönderilmektedir. Köylerde yaşanan sağlık
sorunları karşısında halk çaresiz kalmaktadır.
Kadınların hastane ortamında doğum yapmaları çoğu
zaman mümkün olmuyor. Köylerdeki sağlık ocaklarının
çoğu atıl ve kapalı durumdadır. Kars ilinde daha etkin ve
kaliteli sağlık hizmeti verilmesi için konunun acilen gündeme
alınarak sorunlara çözüm bulunması için bir meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
1) Mülkiye Birtane
(Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 21 milletvekilinin, cezaevlerindeki
ağır hasta mahkûmların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/548)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cezaevlerinde
ağır hasta durumda bulunan mahkûmların hastalık
durumlarının ve derecelerinin göz önünde bulundurularak
durumlarının tespiti ve salıverilmelerinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Adalet Bakanlığına
bağlı Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü resmî verilerine
göre, 2000'den 2011 yılına kadar cezaevlerinde toplam 943 hasta
hükümlü ve tutuklu yaşamını yitirdi. Sadece 2010 yılında
hastalık nedeniyle hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü
sayısı 161'i buldu. 2011 yılında ise cezaevlerinde ölen
tutuklu sayısı son olarak 31'i buldu.
Ceza infaz
kurumlarının gerek sağlık ekibi gerekse tıbbi
donanımının yetersizliği, tutsak hastaların hastaneye
sevklerinde prosedürlerden kaynaklanan sorunlar, hastanelere gidiş
gelişlerin eziyete dönüşmesi, resmî sağlık
kuruluşlarının mahkûm koğuşlarının
olmaması veya yer bulunmaması ve cezaevlerindeki hasta
tutsakların zamanında teşhisi ve tedavilerinin
yapılamamasından dolayı tutuklu hastalarda geri dönülemez bir
sağlık sorununa yol açmaktadır. AİHM teşhis ve
tedavisi geç başlatılan ve haklarında yasal mevzuatın
uygulanmasında gecikilen mahkûmlar için, cezaların infazını
cezaevinde devam edilmesi hâlinde bu durumun işkence
sayıldığı yönünde karar vermiştir. Avrupa Konseyi
İşkencenin Önlenmesi Komitesi ise 2010 yılında
yayınladığı ve cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin
sağlık koşulları ile ilgili raporunda "Cezaevi
koşullarında iyi bir şekilde tedavi edilemeyecek ciddi bir
hastalığı bulunanların, ağır bir
sakatlığı olanların, ciddi mental hastalığı
olanların ve kısa süreli ölümcül durumda olanların cezaevi
koşullarında kalmaması gerektiğini" ifade etmektedir.
Türkiye
cezaevlerindeki hasta tutukluların yetkili kurumlar tarafından
raporlandırma ve tedavi süreçleri adeta bir işkenceye
dönüştürülmekte, Adli Tıp Kurumu çoğu zaman mesleki kurallara
uygun davranmak yerine siyasi tavırla hastalara yaklaşmaktadır.
Adli Tıp Kurumu, ölüm döşeğinde iken özgürlüklerini bekleyen
Güler Zere, Ali Çekin, İsmet Ablak ve daha birçok tutsak hakkında
verdiği insani ve vicdani olmayan kararları dolayısıyla
güvenirliliğini ve tarafsızlığını
yitirmiştir. Antalya Cezaevi'nde ileri evre mide ve yumurtalık
kanseri dolayısıyla yöneticilerin duyarsızlığı ve
gerekli yasal işlemleri hasta lehine kullanmaması
dolayısıyla Gülay Çetin adlı tutsak yaşamını
yitirmiş, daha sonra ise Erzurum H Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan kanser
hastası Mehmet Aras, mide kanaması sonucu kaldırıldığı
hastanede yaşamını yitirmiştir. Bilirkişi ve
bilirkişilik siyasal ve sosyal kaygılar taşımadan tamamen
tarafsız ve bilimsel hareket etmesi gereken bağımsız
kurumlar tarafından yürütülmesi gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı'nın
af yetkisinin olduğunu ve bunun yakın zamanda dört hasta mahkûm için
kullandığı kamuoyunca bilinmektedir. Ancak siyasi mahkûmların
bu konuda sayısız başvurusu olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı
adli mahkûmları affederek mahkûmlar arasında çifte standart
uygulandığı şüphesini doğurmuştur.
Ulusal ve
uluslararası yasal düzenlemeler çerçevesinde sorumluluğunu yerine
getirmeyen kurumlar insanlık adına suç işlemektedirler. Bir
insanlık ayıbına dönüşen bu konunun çözümüne yönelik
olarak, cezaevlerinde ciddi sağlık sorunu olan hükümlülerin ceza
infazlarının ertelenmesi, son günlerini yaşayan mahkûmların
sevenleri ve dostları ile buluşmalarının
sağlanması amacıyla Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
3.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 21 milletvekilinin, Van depremi
sonrasında diğer illere göç etmek zorunda kalan depremzedelerin
durumlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/549)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Van'da
yaşanan deprem sonrası Mersin'e göç etmek zorunda kalan
depremzedelerin mevcut durumlarının tespiti, mağduriyetlerinin
giderilmesi için Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
23 Ekim- 9
Kasım 2011 tarihlerinde Erciş ve Van merkezinde meydana gelen deprem
büyük çaplı can ve mal kaybına neden olmuştur. Hükûmetin de
Van'da depreme ilişkin hem geç müdahale, yardımların
dağıtımındaki eksiklikler hem de kış
şartlarına uygun herhangi bir önlem almaması Vanlı
depremzedelerin özellikle ikinci depremden sonra kışın
ağır koşullarında yaşamalarını imkânsız
hâle getirmiştir. Depremzedeler kendi başlarının çaresine
bakmak zorunda kalarak kitlesel bir şekilde Van'ı terk
etmişlerdir. Vanlı depremzede ailelerin en çok göç etmek zorunda
kaldığı illerin başında Mersin gelmektedir.
Akdeniz Belediyesi
bünyesinde pek çok sivil kuruluşun yer aldığı afet
koordinasyon kriz masasına 14/11/2011-09/12/2011 tarihleri arasında
toplam 2.180 aile (13.933 kişi) yardım talebiyle
başvurmuştur. Mersin Valiliği, Van Valiliğinin gönderdiği
listede yer alan 1.500 kişiyi İçişleri Bakanlığı
ve 23 Nisan tesislerinde barınma imkânı sağlamaktan başka,
diğer depremzedelerle yeterince ilgilenmemektedir.
Valilikçe
yerleştirilen aileler tesis dışına
çıkışları sorun olmaktadır. Ziyaretlerine gelen
yakın dost ve akrabalarını tesislerdeki evlerine alamamaktadırlar.
Ancak dış kapıda görüşmek zorunda kalmaktadırlar. Bu
durum depremzedeler arasında "esir kampında
yaşıyoruz" söylemine neden olmaktadırlar. Ayrıca
depremzede çocukların okuduğu Atakent Çok Programlı Lise ve
Kapızlı Rasim İlköğretim okulundaki öğrenciler
arasında "biz sizi burada istemiyoruz, okulumuzu terk edin" sözü
yaygınlaşmış bu uygulama ve bu ayrımcılık
söylemi daha sonra eyleme dönüşerek lisede 6 depremzede öğrencinin
saldırıya uğramasının yolunu açmıştır.
Okullarda "depremzede çocuklarını istemiyoruz"
söylemlerinin artması depremzede ailelerin çocuklarını okullara
göndermemelerine ya da tedirginlik içinde göndermelerine neden olmuştur.
Kamu tesislerinde konumlandırılan aileler tesisteki görevli
yöneticilerden "gelen basın kuruşlarına ve sivil toplum
örgütlerine bilgi veren kişiler geri gönderilecek, ya da buradan
atılacak" tehditleri aldıklarını bildirmişlerdir.
Depremzede aileler tam anlamıyla yoksunluk sendromunu
yaşamaktadırlar. Akdeniz Belediyesi ve kısmen
kaymakamlıkların dağıttığı gıdalar tükenmiş
durumdadır. Depremzedelere verilmesi gereken kira yardımı
elektrik su vb. yardımlar pek çok gerekçelerle verilmemektedir. Aile
reisinin SSK'lı veya BAĞ-KUR'lu olduğu gerekçesiyle yardım
yapılamayacağı söylenmektedir. Mersin Valiliği ve
Kaymakamlıklara başvuran aileler "Van Valiliğinin
gönderdiği listelerde adınız yok size bir şey
yapamayız" diyerek geri çevrilmektedirler. Van Valiliğin Mersin
Valiliğine gönderdiği liste sadece 2 bin kişiyi içermektedir.
Yalnız
Mersin'de değil halen Van'da kalmakta olan veya ülkenin birçok
şehrine dağılmış depremzedelerin sorunları
kamuoyu gündeminden düşmüştür. Ağır kış
şartları altında hayatta kalma mücadelesi veren depremzedeler
yardımlar azalmaya başlamış, âdeta depremzedeler kendi
kaderlerine terk edilmiştir.
Bu gerekçe ile
Van'da yaşanan deprem sonrası Mersin'e göç etmek zorunda kalan
depremzedelerin mevcut durumlarının tespiti, mağduriyetlerinin
giderilmesi için meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
1) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
16) Mülkiye
Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Esat Canan (Hakkâri)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur, önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, Adana Milletvekili Turgay Develi ve 23 milletvekili tarafından
TEDAŞ'ın özelleştirilmesi sürecinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının yaptığı
işlemlerde bir kısım yanlış uygulamalar
yapıldığı ve bu uygulamalar sonucunda kamunun büyük zarara
uğradığı ve Sayıştay raporlarında da
belirtilen bu konuların araştırılması amacıyla
28/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 20 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 20.03.2013 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Öneri: Adana
Milletvekili Turgay Develi ve 23 Milletvekili tarafından, 28.02.2013
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"TEDAŞ'ın özelleştirilmesi sürecinde, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının yaptığı
işlemlerde bir kısım yanlış uygulamalar
yapıldığı ve bu uygulamalar sonucunda kamunun büyük zarara
uğradığı ve Sayıştay raporlarında da
belirtilen bu konuların araştırılması"
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (748
sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 20.03.2013 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Turgay Develi, Adana
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubum adına söz almış bulunuyorum.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı, Türkiye'nin Cumhuriyet Döneminden
bu yana hatta cumhuriyet öncesinden başlayan süreçteki biriktirdiği
bütün değerleri, deyim yerindeyse, peşkeş çekercesine satarak
bir anlamda ulus devletin ekonomik dayanaklarını,
ayaklarını çökertmektedir. Biliyorsunuz, özelleştirme
politikası ülkemizde finans kapitalin, sermaye birikimi olanların
küresel finansa eklemlenmesine tekabül etmektedir. Türkiye, Cumhuriyet Dönemi
boyunca hatta, daha öncesinden, Osmanlı İmparatorluğundan kalan
kurumlarıyla beraber ne kadar değer üretmişse -bütün siyasi
parti iktidarları döneminde- on yıllık AK PARTİ
iktidarında bütün bunların hepsi teker teker şaibeli ihalelerle,
suistimal dolu ihalelerle özel sektöre dış kaynaklı
ortaklarıyla beraber, değim yerindeyse, peşkeş
çekilmektedir.
Bunun son
örneği, TEDAŞın 21 tane dağıtım şirketinin
özelleştirilmesi sırasında yaşanan olaylardır.
TEDAŞın dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesi sırasında Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı, önce 3046, 3096 sonra 4046 sayılı
özelleştirme yasalarıyla dağıtım şirketlerini
sattı. Son olarak birkaç gün önce 4-5 tanesi daha satıldı, 21
şirket tamamen elden çıkarılmış oldu. Öylesine garip
olaylar yaşanıyor ki, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı bu satışlarda -elde edilen Sayıştay
müfettişleri raporlarına rağmen, teftiş kurulu
raporlarına rağmen- ortaya çıkan usulsüzlükleri, suistimalleri
devletin kurumları tespit etmiş olmasına rağmen
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bunları yok
etmek için, bunları yok saymak için, yok farz etmek için, deyim yerinde
ise, elli bin takla atıyor. Sadece altı ay içerisinde, herhâlde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından TEDAŞa ve
TEDAŞ müfettişlerine gönderilen genelge sayısı, uyarı
sayısı beş altıyı geçti. Teftiş kuruluna,
müfettişlere, Sayıştay denetçilerine bu yasayı şöyle
yorumlayacaksınız, böyle yorumlayacaksınız diyerek talimat
vermeye çalışıyor. Güçleri yetmedi, Sayıştay
denetçileri direndi, teftiş kurulu raporları yayınlandı,
bunun üzerine alelacele Enerji Piyasası Kanununa bir madde eklenerek
Sayıştayın, dolayısıyla teftiş kurulunun
-incelemelerini devre dışı bırakmak için- yetkisi
alındı, bundan sonra özel dağıtım şirketlerinin
denetlemesini özel denetleme şirketlerine havale ettiler. Yani ortada
duran suistimalleri, ortada duran usulsüzlükleri, tespit edilen usulsüzlükleri
başka bir teftiş kuruluna, özel denetim şirketlerine havale
ederek kaybetmeye, ortadan kaldırmaya çalışıyorlar,
zihniyet bu. Ortadaki vaka çok açık; 11 dağıtım
şirketinin özelleştirilmesinde kes kopyala- yapıştır,
usulsüzlükler tespit edildi.
Geçen hafta Enerji
Bakanı buradaydı, bütün bunları sayısıyla, tarihiyle
kendisine sorduk Bu raporları bize niye vermiyorsunuz, niye
saklıyorsunuz? dedik. Ne istediyseniz vereceğim, bütün belgeleri
açıklayacağım. demesine rağmen bu konuda
ağzından tek kelime çıkmadı. Şimdi huzurunuzda bir
daha yeniliyorum: Teftiş kurulunun Meram ve Fırat Elektrikle ilgili
olarak hazırladığı rapor, KİT Komisyonu
tarafından istenmesine rağmen -ben orada istememe rağmen-
verilmedi. Şimdi halkın huzurunda, sizlerin huzurunda Enerji
Bakanlığından bu tespit edilen raporları bana vermesini ve
bunların açık olarak, kamuya açık olarak denetlenmesini
istiyorum. Eğer gizleyecek bir şeyiniz yoksa, saklayacak bir
şeyiniz yoksa verin bu raporları. Özel denetim şirketlerine
işi havale ederek buharlaştırmanıza izin vermeyeceğiz.
Bu özelleştirme hikâyeleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin
özelleştirme yalanları kamuoyu tarafından, halkın gerçek
gündemi tartıştırılmadığı için yeteri kadar
izlenemiyor.
Arkadaşlar,
geçtiğimiz hafta içerisinde Devlet Demiryollarının bir anlamda
özelleştirilmesi, önümüzdeki günlerde de PTTnin anonim şirkete
dönüştürülerek, bir süre sonra yine Özelleştirme İdaresine
devredilerek nasıl ortadan kaldırıldığına hep
beraber tanıklık edeceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi
küresel sermayenin Türkiyedeki taşeronluğunu yapıyor. Devletin
biriktirdiği, milletin biriktirdiği bütün değerleri başta
TEKi, sonra TELEKOMu, şimdi TEDAŞı, yarın PTTyi, daha
sonra Devlet Demiryollarını özelleştiriyor, satıyor ve
bunları yaparken de yakalanıyor; bunları yapan devlet
memurlarının, kamu kurum yöneticilerinin, siyasetçilerin iş
birliğiyle yapılan usulsüzlükleri de gizlemeye, saklamaya, örtmeye
çalışıyor. Bu millet, bu devlet, bu ulus ne kadar değer
biriktirmişse AK PARTİ döneminde talan ediliyor. Bunları
söylediğimiz zaman da CHPnin zihniyeti bu, CHPnin zihniyeti belli. Bu
ülkeye bir çivi çakmadınız. Niye konuşuyorsunuz? diyorlar.
Asıl AK PARTİnin siyaseten cibilliyetsizliğinin,
soysuzluğunun, bir kanıtı olarak bu belgeler ortada duruyor.
ORHAN ATALAY
(Ardahan) Sana yakışır!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bir dakika, bir dakika
TURGAY DEVELİ
(Devamla) Siyaseten bu belgelerin açık olarak milletin önünde
tartışılması, mahkemeye gitmesi ve sorumluların
yargılanması gerekiyor. Özelleştirme, özelleştirme hukuku
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Ne demek cibilliyetsiz?
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Böyle bir usul var mı ya?
BAŞKAN
Sayın Develi, İç Tüzük 67nci madde gereğince uyarıyorum.
Lütfen temiz bir dille konuşun, lütfen.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) Siyaseten cibilliyetsizliğin ne anlama geldiğini sizler
de biliyorsunuz, bizler de biliyoruz. Bırakın bu işleri,
bırakın bu işleri.
Şimdi,
özelleştirme adı altında PTTde işçileri güvencesiz hâle
bırakarak...
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Sen önce cibilliyetini öğren!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Başbakan bize dedi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Aynen öyle dedi.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) Ben Başbakanın sözlerini aktardım arkadaşlar,
Başbakanınızın sözlerini aktardım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) İade ediyoruz, o kadar.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) Yine kibarlaştım ben. Cibilliyetsiz. demedim,
Siyaseten cibilliyetsizsiniz. dedim. Bu, Başbakanınızın
sözleri. Bırakın bunları.
Özelleştirme
yalanları adı altında bir de işçilerin güvencesiz
bırakılması var. Türkiyede sendikacılığı
bitiren, örgütlü mücadeleyi bitiren, sermaye piyasasının bir
taşeronu olan Adalet ve Kalkınma Partisi, şimdi, Türkiyede ne
kadar örgütlü güç varsa, ne kadar devletin sağlam kurumu varsa
bunları, içindeki çalışanlarıyla beraber, emekçileriyle beraber
önce anonim şirkete dönüştürecek, daha sonra da dönecek, bunları
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredecek ve
Türkiyenin en değerli kurumlarının başında olan, en
kârlı kurumlarının başında olan, 35 bin, 40 bin
çalışanı olan ve geleceği çok parlak olan PTTyi de
peşkeş çekerek sermayenin, kendi sermayesinin ellerine teslim edecek.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da tüm bu
işlem ve uygulamaların tetikçiliğini yapıyor. Hiçbir
ihalesinde temiz bir şey yok. Yaptığı bütün işleri de
yakalandığı zaman, müfettişler tarafından,
Sayıştay denetçileri tarafından yakalandığı zaman
da kanun çıkartarak, baskı yaparak bunları gündemden
düşürmeye, saklamaya çalışıyor.
Bu nedenle,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı hakkında
yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz. Bunlar, halkın
önünde açıkça tartışılsın, konuşulsun. Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu uygulamalarının vatandaşlar
tarafından net olarak görülmesini istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nihat Zeybekci, Denizli
Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, o sözleri daha önce Sayın Başbakan
kullanmıştı, onu da temiz bir dille uyarmış oldunuz mu
böylece?
BAŞKAN -
Efendim, beni ilgilendiren Meclis kürsüsünden konuşulan sözlerdir. Her
sayın genel başkanın konuşması kendisini ilgilendirir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz sadece milletvekilleriyle ilgileniyorsunuz.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkanım, çok saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
MUHARREM İNCE
(Yalova) Biraz sataşmak istiyorum ama gelmiyorsunuz.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla)
TEDAŞın özelleştirilmesiyle ilgili
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin aleyhinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada sözlerime
başlamadan önce, dün Ankarada iki ayrı yerde yaşanan maalesef
bir dönemin karanlıklar prenslerinin, bir dönemin karanlık güçlerinin
son çırpınışları olduğuna inandığımız
eylemlerini Türk siyaseti adına burada kınıyor, inşallah
bunların son çırpınışları olduğuna
inanıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada konuşulması
gereken, burada tartışılması gereken
TEDAŞın
özelleştirilmesiyle ilgili uygulamalarda yapılan prosedürlerin,
yapılan işlemlerin özelleştirme sırasındaki
adımların doğru mu, yanlış mı olduğunun
tartışılacağı yer tabii ki Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu ülkede siyasetin en yüce kurumudur,
siyasetin en kutsal kurumudur; milletin iradesinin konuşulduğu,
tartışıldığı ve her şeyin konuşulup
tartışıldığı en yüce kurumdur. Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki siyasetçiler, bütün siyasi parti mensupları dâhil
olmak üzere en güvenilir insanlardır.
Burada, maalesef,
Meclisin bu kutsal kürsüsünde, milletin bu güzel kürsüsünde çıkan bir
milletvekilinin -bundan kısa bir süre önce- bundan yaklaşık iki
hafta önce kamu çalışanlarının namuslu olduğu, Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki siyasetçilerin namussuz olduğu yönündeki
sözlerini çok üzüntüyle gördük.
Burada sözlerimin başında dile getirdiğim gibi,
Özelleştirme yapılmalı mı, yapılmamalı mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iştigal konusudur.
Özelleştirme gibi bir kurumla, özelleştirme gibi bir
mantıkla yapılmaya çalışılan şudur:
Bildiğiniz gibi Türkiyede -buna atasözü demek kesinlikle mümkün
değildir, bunu doğru bir söz olarak görmek de mümkün değildir
ama söylenir- Devletin malı deniz, yemeyen domuz. derler. Eğer bir
şey devlete aitse, bu ülkede yaşayan herkese, bu ülkede yaşayan
niyeti bozuk olan herkese bunu çalmak, bunu çırpmak, bunu suistimal etmek,
bunu birilerine peşkeş çekmek de normal hâle getirir.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Niye normal olsun!
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri,
Türkiyede devletin arabası yoktur, devletin binası yoktur, devletin
parası yoktur, devletin arazisi yoktur, devletin memuru yoktur; her
şey millete aittir. Böyle dersek, Her şey millete ait. dersek, o
zaman milletin kendi menfaatlerine sahip çıkma yeri de Türkiye Büyük
Millet Meclisidir.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Doğru.
İktidardasınız.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Yani devletin, eğer devletin
derseniz, eğer devlet gibi bir soyut kimliğe verirseniz bazı
şeyleri, onun için de bu yanlış söz yer bulmuş olur.
Ben size şunları söyleyeceğim: Hepiniz hemen hemen
ticaretten gelirsiniz. Hepiniz ticaretin nasıl
yapıldığını da gayet iyi bilirsiniz. Eğer özel
sektörde olsaydı bu işlemler, bir şirket diğer bir
şirkete talip olsaydı, o şirketi satın alan şirket,
şirketi borçlarıyla, alacaklarıyla, geçmişteki tüm
taahhütleriyle ve gelecekle ilgili üzerine aldığı tüm
yükümlülükleriyle satın alır. Dolayısıyla
TEDAŞın özelleştirmelerinde, TEDAŞın
yapmış olduğu bu uygulamalar da özel kanuna tabidir. Neyin
özelleştirme anından, yani devrin gerçekleştiği andan
itibaren alan şirkete bırakılacağı, neyin
birikmiş olarak havuzdaki, banka hesaplarındaki, bayilerinde, yani
TEDAŞ olarak o güne kadar elektrik sattığı, hizmet
sattığı insanlardaki alacakların, neyin kime ait olduğu gayet
açık şekilde tarif edilmiştir ve bütün devirlerde
yaklaşık olarak 12 milyar 700 milyon dolarlık bir
özelleştirme işlemi yapılmıştır. 2008in yedinci
ayından bugüne kadar olan süreçte bütün devir işlemleri de bu
şekilde yapılmıştır. Kimin neye sahip olması
gerektiği, gecikme faizleri, vergi gelirleri, şirket
alacaklarının ne kadarının TEDAŞa yani hazineye
devredileceği belirlenmiştir. Eğer burada yapılması
gereken bir şey varsa, burada olması gereken bir uygulama varsa,
yanlış bir şey varsa -ki insan yanlış yapar, insan
suistimal edebilir, bazı şeyler ıskalanabilir, atlanabilir-
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tabii ki -sözlerimin başında
dediğim gibi- her şey dile gelmeli ama bunun yeri de suç duyurusuyla
ilgili kurumlar tarafından buna el konması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayıştay denetimini
kaldırdınız kardeşim!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) -
ve onlar tarafından da gereğinin
yapılmasıdır. Sayıştay raporları varsa
TURGAY DEVELİ
(Adana) Raporları saklıyorsunuz mesele o zaten.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) -
ki bununla ilgili Sayıştay raporları
da kesinlikle vardır, Sayıştay raporları da asla ve asla
ortadan kaldırılamaz, Türkiyede hiçbir şey ortadan
kaldırılamaz.
TURGAY DEVELİ
( Adana) Doğru!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - En gizli oturumlar dâhil Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından, burada yapılan her şey günü geldiğinde ortaya
çıkıyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hepsi çıkacak.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - O sebepledir ki bunların hepsi yerine getiriliyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hesap vereceksiniz tek tek!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Bakın, asıl niyet nedir biliyor musunuz?
Biz olsaydık neler yapmazdık. zihniyetiyle yola çıktıkları
için, Biz oralarda olsaydık, biz bu kurumların başında
olsaydık
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Doğru, sizin
yaptığınızı yapmazdık.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kesinlikle sizin yaptığınızı
yapmazdık.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) -
biz
Karayollarının, TEDAŞın, Enerji
Bakanlığının, biz bunların başında
olsaydık neler neler yapmazdık. hayaliyle, rüyasıyla haraket
ettikleri için, Biz olsaydık bunu nasıl götürürdük. diye hayal
ettikleri için hep böyle yaparlar.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sizin götürdüğünüz gibi
olmadığı kesin!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Ben bunun içinden geliyorum. Biz bunun içinden
geliyoruz. Bakın, yedi yıl belediye başkanlığı
yaptık, yedi yıl belediye başkanlığında temizlik
işleri, taşıma, ulaşım gibi bütün işlemlerimizi
de özelleştirerek geldik. Allaha şükür ellerinizde her türlü belge
var, yeterince de elemanlarınız var. Hakkımızda
açılmış olan bir tek bile dava yoktur, hakkımızda
tutulmuş olan -Sayıştay denetimleri geçirdik, mülkiye
denetimleri geçirdik, yerel yönetimler denetimleri geçirdik- bir tek bile
olumsuz rapor yoktur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Olan savcıyı da ihraç ediyorsunuz.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) Olsaydı ne yapardınız? Bu dünyayı
dar ederdiniz.
Bakın, ben
şunu söyleyeyim size: Bu kavga yani yapılmaya
çalışılan buradaki asıl mesele hasret, hasret çekiyorsunuz.
Diyorsunuz ki: Biz zamanında böyle yaptığımız için
Hani var ya, iki kör oturmuşlar, zeytin yerken biri diğerine Niye 2
tane yiyorsun? demiş. Nereden gördün? demiş. Ben öyle
yapıyorum da. demiş.
Siz zamanında böyle yaptığınız için,
siz zamanında bu uygulamaları çok iyi bildiğiniz için, siz
zamanında, bakın, bu kürsüleri paylaştığınız
gibi, siz KİTleri paylaştınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne yaptık zamanında yahu? Söylesene ne yaptık
zamanında?
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Siz kamu bankalarını
paylaştınız.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Kamu bankalarını Anavatana, Doğru Yola
soracaksın.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Siz koalisyonlar döneminde, bakanlıklar pazarlıklarında,
hangi bakanlığa hangi kamu kurumu bağlanacak, hangi
bakanlığa hangi banka paylaşılacak, o
bakanlığın başına kim geçecek
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Siz satın diye yaptık!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) -
nasıl
paylaşılacak, nasıl peşkeş çekilecek, bunları siz
çok iyi bilirsiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Boşuna uğraşma!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Onları çok iyi bildiğiniz için de bizi öyle
zannediyorsunuz. Bizden bunu bulamazsınız, bizden
ahlaksızlık bulamazsınız, bizden hırsızlık
bulamazsınız, bizden namussuzluk bulamazsınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yahu, boş ver! Sen kendi işine bak. Yarın hangi
partiye gideceğini düşün.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Ne varsa hepsi sizdedir. Geçmişinize bakın,
hepsini de görürsünüz.
Kamu
kurumlarında bu memleketi nasıl inim inim inlettiğini siz
bilirsiniz. Bu memleket, bu millet, benim ecdadım, benim atam, benim anam,
benim babam, benim dedem, kaput bezlerini karaborsalardan nasıl
aldığını gayet iyi bilir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yahu, savaş
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yuh be!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Şeker tahsislerini nasıl
aldığını bilir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Senin baban kümeste saklanıyordu, kümeste. Başbakan öyle
dedi. Bizim babalarımız kümeste saklanıyordu. dedi.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Ama onları ilçe başkanlarına
nasıl verip de, il başkanlarına nasıl verip de, parayla
sattıklarını da
Yaşıyorlar, hâlâ onlar ölmediler,
onlar biliyorlar bunları.
Bakın,
Sümerbank tahsislerinin nasıl olduğunu, Demir Çelik tahsislerinin
nasıl olduğunu, bunların hepsini en iyi bilen sizlersiniz.
Biz, kamunun
elinde stratejik önemi olmayan, savunma ve millî menfaat dâhilinde olmayan her
şeyi özelleştireceğiz, her şey millete ait olacak. Sizin
savaş döneminizin olmadığını da biliyoruz biz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Adını bile alamazdın, adını. Yoksa
George olacaktın, Tommy olacaktın.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Ben size şunu söyleyeyim: Rahmetli Özalla -ilk
hatırladığımız siyasi tartışmalardan bir
tanesiydi- rahmetli Necdet Calp ilk defa televizyona çıktılar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Rahmetli Özal diyorsun, banka yolsuzluğu diyorsun
be!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Rahmetli Özal diyordu ki: Boğaz Köprüsünün
gelirlerini satacağım. Necdet Calp da diyordu ki:
Sattırmayacağım. Satacağız ve satmaya da devam
edeceğiz, millete de hesabımızı vereceğiz, millete
gideceğiz, millet bizden hesap soracak, her seçimde de geleceğiz
buraya yüzde 50yle, yüzde 55le; siz de böyle kısır muhalefetinize
devam edeceksiniz.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Her şeyi satarken vatanı da satmayın
ha!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) Ben bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, sataşma falan değil,
sataşmaya ayrıca cevap vereceğim ama cümle aynen şöyle
-hemen gelsin özür dilesin- Namussuzluk sizde. dedi. Bu cümle için gelip özür
dilemezse
Onu bekliyorum. Önce gelsin, Namussuzluk sizde. lafını
bir düzeltsin.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Bizde iddia ettiğiniz varsa o namussuzluk
sizde. dedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Namussuz sensin!
BAŞKAN
Lütfen
Sayın İnce, lütfen ama
MUHARREM İNCE
(Yalova) Düzeltmezsen
BAŞKAN
Lütfen, Sayın İnce
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Şahsi olarak kimseye söylemedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Onu gel, düzelt!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Bizde iddia edildiği için söylüyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Onu düzelt! Onu düzelteceksin!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Eğer namussuz arıyorsa, bunu bana söyleyen
vatandaş kendisine baksın. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Namussuz sensin! Sana iade ediyorum.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Bana namussuz diyen kendine baksın!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Buyurun Sayın
Aydın.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, CHP grup önerisinin
görüşmeleri sırasında, Meclis çalışmalarında
uygun bir dil ve üslup kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bir önceki
oturumda, tabii, hiç hoş olmayacak birtakım ifadeler ve birtakım
girişimlerde bulunuldu. Bir defa, AK PARTİ Grubu olarak burada biz
Meclisi hep birlikte, iktidarıyla muhalefetiyle, uygun bir üslup, uygun
bir dille çalıştırmak durumundayız. Milletin bizden
beklediği kanunları, tasarıları burada tabii ki
görüşeceğiz ve bu görüşmeler esnasında muhalefet en
ağır eleştirilerini de yapmak durumunda. Eleştirilerini
yapacak ve biz de iktidar olarak bu eleştirileri tabii ki saygıyla
karşılayacağız ama eleştiri, en katı
şekliyle de olsa eleştiri dozunda kalması gerekiyor. Hiç
kimsenin hiç kimseye hakaret etmek gibi bir hakkı, bir lüksü yok. Hele ki
fiili bir durumlara kalkışmanın hiç doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum. Kimsenin kimseyle,
haysiyetiyle, şerefiyle, namusuyla, soyuyla sopuyla uğraşmaya
hakkı yoktur, bu doğru bir şey değildir. Bu üsluba hepimizin
dikkat etmesi lazım, iktidar-muhalefet hep birlikte, burada bu
kanunları görüşürken, en ağır eleştiriler dahi olsa,
karşılıklı anlayış içerisinde bunu saygıyla
karşılamak durumundayız ama lütfen, hem iktidar milletvekillerine
hem muhalefet milletvekillerine ortak bir çağrımızdır,
hepimiz birlikte burada millet adına iş yapıyoruz, millet
adına iş yaparken de milletin bizden beklediği usul dairesinde,
üslup dairesinde inşallah bu süreci götürelim. Bizler tabii ki
eleştirileri karşılamaya, saygıyla karşılamaya
hazırız, her zaman da ifade ettik.
Yine, biz
eleştirileri karşılarken de karşılıklı
hakaret yapma hakkına bizler de sahip değiliz, muhalefet de sahip
değil. Bu manada hakikaten, arkadaşlarımızdan özel
istirhamım, uygun bir dille, uygun bir üslupla ifadelerini kullanması,
deminki her iki ifadeyi de tasvip etmediğimizi ifade etmek istiyorum. Hem
cibilliyetsiz ve özellikle soysuzluk ifadelerini hem de yine namus
kavramıyla ilişkin olarak hiç kimsenin, hiç kimsenin soyunu sopunu,
namusunu ölçecek durumu da yok. Bu konuları doğru
bulmadığımı ifade ediyorum. Bundan sonraki süreçte de
hepimizin ifadelerimize, üslubumuza dikkat etmesi gerektiği kanaatiyle,
saygıyla teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
İnce.
3.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, CHP grup önerisinin
görüşmeleri sırasında, Meclis çalışmalarında
uygun bir dil ve üslup kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Grubumuzun üyesi,
Sayın Develinin siyasi cibilliyetsizlik lafında bir sakınca
görmüyorum ancak soysuzluk lafını doğru bulmuyorum. Ne
yazık ki grup başkan vekili olarak bunları düzeltmek Sayın
Ahmet Aydınla bana düştü.
Tabii ki AKP Grubunun
üyesinin namussuzluk sizde lafını ona aynen iade ediyorum, hatta
zekâtıyla birlikte iade ediyorum. Fiziki saldırıları ise
asla doğru bulmuyorum. Birbirimizi eleştirelim, birbirimizi en sert
şekilde eleştirelim ama soyumuza sopumuza, namusumuza laf etmeyelim.
Herkesin soyu sopu, namusu kendinedir. Bu konularda daha dikkatli bir dil
kullanılmasını, ben ki on bir yıldır bu Mecliste en
sert eleştirilere maruz kalmış ve en sert eleştirileri
yapmış birisi olarak, bu konularda bütün milletvekillerinin daha
dikkatli bir dil kullanması gerektiğini düşünüyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, Adana Milletvekili Turgay Develi ve 23 milletvekili
tarafından TEDAŞ'ın özelleştirilmesi sürecinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının yaptığı
işlemlerde bir kısım yanlış uygulamalar
yapıldığı ve bu uygulamalar sonucunda kamunun büyük zarara
uğradığı ve Sayıştay raporlarında da
belirtilen bu konuların araştırılması amacıyla
28/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 20 Mart 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim Işık,
Kütahya Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun TEDAŞın özelleştirilmesi sürecinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan
bazı usulsüz işlemlerin araştırılması
hakkında vermiş olduğu önerge üzerinde lehinde söz aldım.
Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
yaşanan tatsız ifadelerin gerçekten Meclisimize yakışmadığını
ben de bu kürsüden ifade ederek sözlerime başlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, özelleştirme ile ilgili süreç 2003
yılında hızlandı. Özellikle TEDAŞla ilgili yani
Türkiye Elektrik Dağıtım AŞnin elektrik
dağıtım bölgeleriyle ilgili özelleştirme süreci 2008
yılından itibaren hız kazandı.
Şimdi,
TEDAŞın 2000 yılından 2011 yılına kadar
dağıtım bölgelerindeki kayıp kaçak oranları gözden
geçirildiğinde -bu özelleştirmelerin hızlandığı
2008 yılına kadar- 2000 yılında yüzde 21,6 oranında
olan kayıp kaçak oranlarının 2008 yılında yüzde 14,4e
düştüğünü ve özelleştirmenin hızlanmasıyla birlikte bu
kayıp kaçak oranlarının da hızla yükseldiğini önce
tespit ederek TEDAŞın resmî rakamlarından sizlerle
paylaşmak istiyorum.
2008de 14,4 olan
kayıp kaçak oranı, 2009da 15,6; 2010da 15,7; 2011de de 16,8 olarak
TEDAŞ raporlarında yer almaktadır. Ancak ilginçtir, aynı
değerlere ilişkin, Maliye Bakanlığının
verdiğimiz soru önergelerine cevaben gönderdiği resmî belgelerde bu
oranların daha yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Örneğin,
2008 yılında 14,4 -aynı rakam- 2009 yılında, Maliye
Bakanlığı kayıtlarına göre, gerçekleşen
kayıp kaçak oranı yüzde 17,71; TEDAŞın raporunda yüzde
15,6. Dolayısıyla, yüzde 2ye yakın bir gizleme ya da örtme
olduğunu ifade etmek istiyorum. 2008 yılında bu kayıp kaçak
oranına karşılık gelen kayıp kaçak enerji miktarı
22,5 milyar kilovatsaat, 2011 yılında -resmî rakamlara göre
söylüyorum- yüzde 17 oranındaki kayıp kaçağa
karşılık gelen kayıp kaçak enerji miktarının da
yaklaşık 35-40 milyar kilovatsaat olduğu ve bunun da parasal
karşılığının örneğin, 2008de 4,5 milyar TL
iken, 2009da 5,1 milyar TL, bugünkü rakamlarla ise yaklaşık 10
milyar TL dolayında olduğunu söylersek bu konunun ne kadar önemli
olduğunu bir kez daha paylaşmış oluruz.
Dolayısıyla, bu konularda yaşanan her türlü olumsuzluk, ihmal,
usulsüzlük ya da yolsuzluk kim tarafından yapılırsa
yapılsın, ne zaman, hangi gerekçeyle yapılırsa
yapılsın, mutlaka üzerine gidip araştırmak ve buna çözüm
bulmak bu yüce Meclisin görevidir. Bu nedenle, bu önergeyi yerinde bir önerge
olarak buluyor ve önergenin lehinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yine TEDAŞın kendi resmî raporlarına göre,
şu ana kadar özelleşmiş 13 şirket ve özelleştirme
süreci devam eden 8 şirketin toplamı dikkate
alındığında, bugün için vatandaşımıza
yansıyan elektrik fiyatının örneğin meskenlerde perakende
satış tarifesi 20,46 kuruş olan bir elektrik enerjisinin,
kayıp kaçak, Enerji Fonu, TRT payı, perakende satış
hizmetleri, dağıtım hizmetleri, iletim bedeli, KDV gibi ilave
vergiler de üzerine konduğunda 20,46 kuruştan 35,70 kuruşa;
aynı şekilde, sanayi tesislerinde 17,77 kuruş olan perakende
satış tarifesinin de yine biraz önce saydığım ek
ödemeler dikkate alındığında, 27,75 kuruşa yükseldiğini
sizlerle paylaştıktan sonra, bu yapılan usulsüzlüklerin,
yolsuzlukların, hataların, yanlışların, adam
kayırmanın bedelinin 76 milyon Türk vatandaşı
tarafından ödendiğini ve bunun da faturasına bu şekilde
yansıdığını ifade etmek istiyorum.
Oran olarak
söylersek: 100 TLlik ödemenin aslında gerçek bedeli meskenlerde 57,3 TL,
sanayi kuruluşlarında da 64 TL olmaktadır. Onun üzerindeki
ödemelerin tamamı, işte bu, hepimizin zaman zaman dile
getirdiğimiz ve çözümü için arayışta bulunduğumuz
diğer konularla ilgilidir. Bu, vatandaşın sırtına
yüklenen ek ödemedir.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili eleştirileri ya da önerileri, devletin
resmî, ilgili denetim kurumunun raporundan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elimdeki rapor 2011 yılı TEDAŞ Raporu, Sayıştayın
raporu. Sayıştay raporunun Öneriler bölümünde, söz konusu
araştırma önergesine de konu olan birkaç maddeyi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Birincisi: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
Başkanlığının 13/6/2012 tarihli yazılarına
istinaden, özel sektöre devredilen Başkent, Sakarya, Osmangazi,
Çamlıbel, Uludağ, Çoruh, Yeşilırmak ve Trakya
dağıtım şirketlerinin devir anındaki hazır
değerlerinin yani kasa ve banka mevcutları dâhil tespitinin
yapılması ve kurum zararı yönünden Sayıştay
Başkanlığınca TEDAŞ Genel Müdürlüğünden istenen
incelemenin bir an evvel yapılması öneriliyor. Bu kapsamda, Meram
Elektrik Dağıtım AŞnin 2009 yılı denetim
raporunda yer alan, Ağustos ve Ekim 2009 aylarına göre, Eylül 2009
ayında okunan endeks sayısının fazla oranda
düşürülmesinin ve yine bu aylarda tahakkuk iptal tutarının fazla
olmasının sonuçları itibarıyla alıcı şirkete
kaynak aktarılmış olarak değerlendirildiğinden,
belirtilen hususların TEDAŞ Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu
Başkanlığınca incelenmesi ve soruşturulması.
Değerli
milletvekilleri, bu rakam az bir rakam değil. 30 Eylül 2009 tarihli banka
hesaplarında yoldaki paralar dâhil 14 milyon 885 bin 242 TL bulunduğu
hâlde, TEDAŞ Genel Müdürlüğüne 4 milyon 435 bin 574 TL olarak
bildirilmiş; ayrıca, devir bilançosundan sonra on iki gün içerisinde
bankadaki para tutarının 30 milyon 280 bin 29 TLye
çıktığı tespit edilmiş. Kim tespit etmiş?
Sayıştay denetçileri. Yani, vatandaşa satarken Bankada 4,4
milyon TL var. deniyor, gerçekte para 14 milyon 800 TL, on iki gün sonra bu
para 30 milyon TLye çıkıyor.
Değerli
milletvekilleri, bunun araştırılmayacak nesi var? Bu para
devletin elinden milletin cebine falan gitmedi. Biraz önce değerli
milletvekili ifade etti, Devletin malını millete satıyoruz.
dedi, Satacağız. dedi de bu, millet değil değerli
milletvekilleri; bu, milletin içerisindeki bir bireyin nasıl zengin
edildiğinin resmî kayıtlara geçmiş bir ifadesi.
Buna benzer yine
Fırat Elektrik Dağıtım AŞ ile ilgili, diğer
taraftan, Menderes EDAŞ ile Göksu EDAŞ bölgelerindeki
şirketlerle ilgili usulsüzlükler Sayıştay raporlarında var.
Yine, teknik kayıpları azaltmak amacıyla 2011 yılında
ciddi anlamda rakamlarda tahrifat yapıldığı burada var.
Bunların araştırılması gerekiyor. Bunların
araştırılması demek, vatandaşın cebinden
çıkacak paranın azalması, vatandaşın cebinde
kalması demek.
Diğer
taraftan, yine, TEDAŞ özelleştirmelerinde mağdur edilen
personelin sıkıntıları bu raporda yer almış. SGK
ödemelerinde eksik göstermeler, bazı çalışanların
haksız yere görev yerlerinin değiştirilmesi ve benzeri gibi
birçok konu var.
Hiç uzağa
gitmeyelim, sadece devletin raporlarına geçmiş olan usulsüzlüklerin
araştırılması bile bu önergenin desteklenmesi için yeterli
gerekçedir diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergenin lehinde olduğumuzu belirtiyor, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen İsmail Güneş, Uşak
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de, CHP Grubunun TEDAŞın özelleştirilmesi hakkında
araştırma önergesi açılmasının aleyhinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi
izleyen aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki,
sözlerime başlamadan önce, dün Genel Merkezimize ve Adalet
Bakanlığımıza yapılan menfur saldırıyı
şiddetle kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki Türkiyede elektrik kullanımı ilk olarak
1902 yılında özel sektör tarafından başlamış,
1913 yılında da kamu tarafından devam ettirilmiş, esas,
elektrikle ilgili yatırımlar da 1953 yılında Çukurova ve
Kepez Elektrik şirketlerinin kurulmasıyla hız
kazanmış.
Türkiye Elektrik
Kurumu ilk defa 1970 yılında kurulmuş. Daha sonra, 1993
yılında Türkiye Elektrik Kurumu, Türkiye Elektrik Üretim ve Türkiye
Elektrik Dağıtım kurumları olarak ikiye
ayrılmış ve daha sonraki yıllarda Türkiye Elektrik
Dağıtım Kurumu 21 bölgeye ayrılarak daha düzenli bir
yapı teşkil ettirilmiş. Bundan sonra da, tabii,
dağıtım şirketleri, üretim şirketleri, iletişim
şirketleri birbirinden ayrılmış.
CHP grup önerisinde Sayın Turgay
Beyin iddia ettiği konulara ben daha sık değineceğim,
yalnız ilk önce şunu belirtmek istiyorum: Türkiye Elektrik Kurumu
2010 yılında 1 milyar 130 milyon TL zarar etmiş. Bununla ne
yapabiliriz biz? Herhâlde bir 20ye yakın 400-500 yataklı hastane
yapabiliriz. Bu kadar, yıllık bir zararımız var, Türkiye
bundan oldukça zarar görmekte. Buradaki özelleştirmedeki maksat da bu
zararın ortadan kaldırılmasıdır.
Biz burada Türkiye elektrik
kurumlarını zaten satmıyoruz, işletme hakkını
devrediyoruz. Ne zamana kadar devrediyoruz biz bunu? 2036 yılına
kadar biz bunları devrediyoruz. Burada tabii Türkiye Elektrik Kurumunun
zarar etmesindeki ana sebep nedir? derseniz, ana sebep şudur: Birincisi,
kayıp kaçak oranları. 100 birim elektrik alıyorsunuz; 2000
yılında bu yüzde 21,6larda, daha sonra yüzde 18lerde, yüzde
17lerde gezmekte, yaklaşık o rakamlarda dolaşmaktadır ve
dolayısıyla 100 birimlik elektriğin siz 80 birimini
satıyorsunuz, 20 birimi kayıp oluyor. Diğer taraftan da
TEDAŞ kurumu faturalandırdığı elektriğin de
tamamını yüzde 100 alamıyor, onun da yüzde 85ini alıyor,
bir de oradan kaybınız oluyor. Dolayısıyla da kamu bundan
oldukça zarar ediyor.
TEDAŞın işletmelerinin
özelleştirilmesiyle ilgili kararlar bizim Hükûmetimiz döneminde mi
alındı? Hayır, bizim Hükûmetimiz döneminde alınmadı.
İlk özelleştirilen Kayseri ve İstanbul Anadolu Yakası
TEDAŞın özelleştirilmesi 1990 yılında
yapılmıştır ve dolayısıyla da İstanbul
Anadolu Yakası iptal edilmiş ve Kayseri kalmıştır.
İkinci özelleştirme ne zaman yapılmıştır?
İkinci özeleştirme AYDEMin yani Aydın, Denizli ve Muğla
bölgesinin özelleştirmesi yapılmıştır, 2000
yılında yapılmıştır. Buna niye ihtiyaç
duyulmuştur? Çünkü, TEDAŞ tahsilatını yeterince
yapamamaktadır ve kurum zarara uğratılmaktadır. Biz burada
TEDAŞı satmıyoruz, sadece işletme hakkını
devrediyoruz.
Diğer taraftan, tabii,
hükûmetlerimiz döneminde Türkiyede elektrik üretimiyle ilgili son derece
önemli adımlar atılmıştır. Biz iktidara
geldiğimizde Türkiyede kullanılan elektrik miktarı 120
gigavatken, bugün 210 gigavatsaatlere ulaşmıştır,
yaklaşık yüzde 80 artmıştır ve biz 90lı
yıllarda şunu tartışıyorduk: Önümüzdeki yıllarda
biz elektrik kesintileri yapacak mıyız yapmayacak mıyız?
Sanayileşmemize elektrik yetecek mi yetmeyecek mi? Biz bunları
tartışıyorduk. Ama biz iktidara geldikten sonra Allaha
şükür elektrik kesintisi ile ilgili herhangi bir sorunumuz olmadı. Bu
çok önemli bir aşamadır diye düşünüyorum. Türkiyede elektrik
kesintilerini milletimiz tamamen unutmuştur diye düşünüyorum.
Ve hızla da
yatırımlarımız artmıştır. Eskiden, 2000li
yıllarda, özel sektörün elektrik üretimi yüzde 32 iken bugün yüzde 68
oranlarına çıkmıştır. Tabii ki, elektriğimizin
biz yüzde 44ünü doğal gazdan, yüzde 24ünü hidroelektrik santralinden,
yüzde 20sini kömürden ve diğerlerini de rüzgâr, güneş enerjisi ve
diğer enerjilerden elde etmekteyiz.
Tabii, burada,
biz, muhalefete baktığımız zaman şunu görüyoruz: Ya,
diyorsunuz: Biz, doğal gazdan elektrik üretimine
karşıyız. Tamam, biz de karşıyız, kömürden
üretelim. Yeterli mi kömürümüz? Yeterli değil. Kömürden ürettiğimiz
elektriğin yüzde 14ünü biz linyitten üretiyoruz, yüzde 12sini de ithal
ettiğimiz kömürden üretiyoruz. Fakat, HESlere de karşı
mısınız? HESlere karşısınız, diğer,
nükleer enerjiye karşısınız. O zaman elektrik
kullanmayalım diyeceğiz, böyle bir şey olamaz ki. Her şeye
karşıyız. ama elektrik kullanmaya gelince Elektriğin en
iyisini biz kullanalım ama kesinti olmasın. istiyoruz.
Diğer
taraftan, tabii ki, bu Sayıştay tarafından TEDAŞın
denetlenmesinde, bu özelleştirilen firmaların kasalarında
olması gereken paranın daha az gösterildiği ve bunların
toplanmadığı yolunda iddiada bulunmaktasınız. Burada
şu vardır: Bunlar aktifleriyle pasifleriyle tamamen TEDAŞa
aktarılır. TEDAŞ der ki: Tüm borçlar benim, tüm alacaklar
benim. Ve bunları TEDAŞ alır, ondan sonra
Aktif olarak işleyen
bir şirket bu yani aynı hareket eden bir araba gibi. Şimdi, siz,
kasaya bir gün sonra bakıyorsunuz, diyorsunuz ki: Burada ilk gün 4 milyon
TL var, daha sonraki gün 14 milyon TL var, on iki gün sonra bakıyorsunuz
-Sayın Alim Beyin dediği gibi- 30 milyon TL var. Yalnız, bu
şirket, işletmeye geldiği zaman herhangi bir borcu yok ki, bu
kasada biriken parayı diğer tarafa aktarsın, böyle bir şey
yok ki. Çünkü, her gelen para onun kasasında kalacaktır ama
TEDAŞta olsaydı ne olacaktı bu paralar? Borçlarına
mahsuben öbür tarafa aktarılacaktı.
Dolayısıyla,
burada bir yanlış anlaşılma var. Yine de, biz, muhalefetin
ve Sayıştayın bu önerilerini çok dikkate alıyoruz. Biz
farklı bir partiyiz, yani bize emanet edilmiş milletin kuruşuna
sahip çıkmak zorundayız biz. Dolayısıyla da, sizin iddia
ettiğiniz ve Sayıştayın iddia ettiği öneriler üzerinde
biz ısrarla duruyoruz. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu zaten
bunu inceliyor. Burada personel kaynaklı herhangi bir usulsüzlük,
yolsuzluk, herhangi bir şey varsa zaten bu gerekli cezayı
alacaktır ama
TURGAY DEVELİ
(Adana) Sayaçların neden okunmadığını
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Şimdi, bakın, sayaçları okuyan da oradaki
personeldir. Bizim herhangi bir kimseye, herhangi bir şekilde bir
direktifimiz veya özelleştirmeyi alan herhangi bir firmayı
korumamız, onu kayırmamız mümkün değil ki.
Biz
özelleştirmede ne yaptık? Her yıl aşağı
yukarı 1 milyar TLnin üzerinde TEDAŞ zarar ediyor ve başta da
dedidiğim gibi aşağı yukarı 20 tane büyük hastaneyi
biz bununla yapabiliriz.
Şimdi, ne
yaptık özeleştirme sayesinde? Biz, 13 milyar TL parayı
kasamıza koyduk. Bu, TEDAŞın satılması değildir,
işletmesinin devridir bu.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Savcılığa intikal ettirin dosyaları, herkes
görsün.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Şimdi, vatandaşa yanlışlıkla
şey yapıyorlar İşte, bu, TEDAŞa satıldı.
Satılmadı. 2036 yılında aynı şekilde bunları
bize geri devredecekler. Biz diyoruz ki bu özelleştirmeyi alan firmalara: Kardeşim,
siz yılda şu kadarlık yatırım yapacaksınız
ve kâr payınız şu kadar, elektriği şu kadar fiyata
satacaksınız. Bunların hepsi denetim altındadır. Yani
biz bunu salıvermişiz, kendi bildiği gibi yapacak diye bir
şey yoktur, böyle bir şey yok.
Biz burada,
sadece, devletin iyi işletemediği sektörü özel firmaya devrettik ve
2036 yılında biz bunu inşallah alacağız. Dolayısıyla,
sizin burada 13 milyar dolarlık, yani yaklaşık 24 milyar TLlik
bir işlem içinde bahsettiğiz rakam diyelim ki 20-30 milyon TLdir.
Biz bunu çok önemsiyoruz ama sizin iddia ettiğiniz gibi bir konu
değildir. Çünkü, her gün orada kasaya bir miktar para girecektir ve
dolayısıyla da o yeni alan firmanın daha önce de
belirttiğim gibi- borcu olmadığı için meblağı
hızla çoğalacaktır. Ama şimdi, diyelim ki üç yıl önce
özelleşen firmaya bakın, aynı şekilde meblağ orada da
bulamayacaksınız çünkü kasasında o kadar para
bulundurmayacaktır. Dolayısıyla da burada herhangi bir
yolsuzluk, usulsüzlük olduğunu düşünmüyoruz ama yine de her ihtimale
karşı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu müfettişleri
tarafından bu olay incelenmekte, herhangi bir suç unsuru varsa da buna
neden olan şahıslar gerekli cezayı görecektir diye ben
düşünüyorum.
Dolayısıyla,
ben, CHP grubunun vermiş olduğu önergenin aleyhinde olduğumu
bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum
MUHARREM İNCE
(Yalova) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
310 sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali
Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sözlerimin başında dün akşam Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Adalet Bakanlığına yapılan
terörist saldırıları kınıyorum. Terör nereden gelirse
gelsin lanetlenecek bir eylemdir.
Sayın
Başkan, ülkemiz maalesef huzursuz. AKPnin izlediği iç ve
dış politika maalesef ülkemizi huzursuz bir ortama getirmiştir.
Türkiye'de cereyan eden olayların AKPnin izlediği iç ve
dış politikadan ari olduğunu düşünmek mümkün değildir.
Şimdi, biraz
evvel özelleştirme konusu üzerinde duruldu. Özelleştirmeyi niçin
yapıyoruz? Verimliliği artırmak için yapıyoruz,
istihdamı artırmak için yapıyoruz ve bu şekilde ekonomiye
canlılık getirilsin diye hep özelleştirme yapılıyor,
ancak siz de biliyorsunuz ki Türkiye'de yapılan özelleştirme,
maalesef bunları sağlamaktan uzaktır.
Şimdi, üç
beş tane somut örnek vereceğim. Balıkesir SEKA fabrikası 1
milyona özelleştirildi, değeri 50 milyon lira. Siz şimdi buna
özelleştirme diyebilir misiniz? Özelleştirilen hangi kurumda istihdam
arttı, verimlilik arttı, yeni teknoloji geldi?
Boluda ORÜS
vardı, biliyorsunuz, Orman Sanayi Ürünleri. Şimdi, içimizde orman
genel müdürlüğü yapan sayın milletvekilleri de var. O ORÜS şimdi
nerede? Özelleşti, yerinde yeller esiyor. İstihdamı artırdık
mı? Artırmadık, yok. Biz bu tür özelleştirmelere karşıyız.
Bakın size
bir örnek vereyim: Ben Etimesgutta otuyorum. Benim oturduğum sitede
aranızda oturanlar var. Cuma günü elektrik kesildi, bir-bir buçuk saat
elektrik alamadık. 14 katlı binada 14 katı inmek veya
çıkmak zorunda kaldık. Aradım ben onları -ancak yarım
saatte ulaşabiliyorsunuz- dedim ki: Niye geç cevap veriyorsunuz?
Efendim yoğun. dediler, E, yoğunsa ona göre personel
çalıştırırsınız. dedim, Efendim EPDK bunu
kararlaştırıyor. vesaire dediler. Biz bu tür
özelleştirmelere karşıyız. Ülkedeki huzursuzluğun
kaynaklarından birisi de sizin izlediğiniz politikalar.
Bakınız,
1996 yılında İnsani Gelişme Raporunda bazı kriterler
sıralanmış sayın milletvekilleri. Bakın büyüme
diyoruz. İstenmeyen büyümeyi saymış, diyor ki: İstihdam
yaratmayan büyüme iyi bir büyüme değildir. Eşitsizlikleri artıran
büyüme kabul edilebilir, makbul bir büyüme değildir. Toplumun en
dezavantajlı kesiminin katılımını engelleyen büyüme
iyi büyüme değildir. Kayıt dışı büyüme iyi büyüme
değildir. Geleceği yani doğal kaynakların ve çevrenin
doğru kullanımını gözetmeyen büyüme doğru büyüme
değildir. Sizin öngördüğünüz büyümede yani Türkiyede meydana
geldiğini söylediğiniz büyümede bunların hiçbiri yok.
Bunların hiçbirini gözetmiyorsunuz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, biz, göç ve uluslararası korumayla
ilgili tasarıyı görüşüyoruz. Ülkemize 1923 yılından
beri şu veya bu şekilde diğer ülkelerden insanlar
gelmiştir. Bizden de, Türkiyeden de bilhassa 1960tan sonra Avrupaya
göçmen işçi gitmiştir. Bakın, İsviçreli bir yazar ne diyor:
Biz iş gücü istedik ama onlar insan gönderdi. Yani, bizim
gönderdiğimiz iş gücüne insan gözüyle bakmadı. Maalesef, dünyada
göçe bakış açısı böyle.
Değerli
arkadaşlarım, demin de söyledim, ülkemize, 1923ten bu yana, muhtelif
defalar dışarıdan insanlar gelmiştir; şu anda da
Suriyeden gelen sığınmacılar var. Suriyeden gelen
sığınmacıların sınır kentlerinde ne tür
sorunlar yarattığını biz muhtelif defalar dile getirdik ama
dinleyeniniz olmadı ve Suriyeyi kendi iç işiniz olarak gördünüz.
Hâlbuki, biz, Suriyedeki olayların Suriye halkı tarafından
çözümlenmesi gerektiğini söyledik, siz bizi dinlemediniz. Bize göre sizin
farklı bir düşünceniz vardı. Kral Abdullah on beş gün evvel
buradaydı, konuk ettiniz. Bakınız, Kral Abdullah şöyle
diyor: Yeni ve radikal bir ittifak doğuyor. Mısır ve Türkiyede
gelişen bir Müslüman Kardeşler hilalini görüyorum. Biz baştan
bu yana bunu söylüyoruz. Bakın değerli milletvekilleri, bunu biz
söylemiyoruz. Bunu sizin konuk ettiğiniz kişiler söylüyor.
Göç meselesine gelirsek.
Siz tabii ne derseniz deyin, göçe konu olan insandır. O nedenle,
alınacak tedbirler de insan odaklı olmalıdır, yani göçe
maruz kalanların insan olduğu gerçeğini uzak
tutmayacağız.
Değerli
milletvekilleri, gerek iç göç gerek dış göç, göç alan bölge veya ülke
insanı, maalesef, göç yoluyla gelenlere karşı her zaman
hoşgörülü olamıyor. Hatta bazı ülkelerde, örneğin
Almanyada olduğu gibi, ırkçı bazı saldırılara
bile maruz kalabiliyor insanlar. Şu anda Türkiyede böyle bir sorun yok
ancak bunu göz ardı etmemeliyiz. Şimdi, tabii, insanlar niye
başka ülkelere göç ediyorlar; doğdukları,
yaşadıkları, büyüdükleri yeri terk ediyorlar? Aslında bizim
bu konu üzerinde durmamız lazım gerek iç göçü düşünürken gerekse
de dış göçü düşünürken. Gerçi bu yasanın amacı,
dışarıdan Türkiyeye gelen insanların Türkiyede
kalışları, Türkiyeye girişleri ve Türkiyeden
çıkışlarıyla ilgili konuları düzenlemek ancak göç
konusu açılmışken Türkiyeden Avrupaya gidenlere bir göz
atmakta da fayda var.
Değerli
milletvekilleri, elli yılda yaklaşık 4,5 milyon Türk kökenli
vatandaşımız Avrupa ülkelerine gitmiştir. Almanyada,
biliyorsunuz, bu göç konusuyla ilgili önemli bir altyapı kurulmuştur.
Oysa biz Türkiyede daha yeni bir genel müdürlük kuruyoruz. O nedenle, bu
yasanın hazırlanmış olmasını bir gelişme
olarak değerlendiriyoruz. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim; biz
burada sizi çok eleştirdik, eleştirmeye de devam edeceğiz ama
şunu bu tasarı vesilesiyle belirtmek istiyorum: Bu tasarı
gerçekten iyi ve diğer tüm aktörlerin görüşleri alınarak
hazırlanmıştır. O nedenle, ben emeği geçen tüm
İçişleri Bakanlığı bürokratlarına buradan
teşekkürlerimi iletiyorum. Komisyonda görüşülürken de, Komisyondan
önce de, daha sonra da Komisyon üyelerine yeteri miktarda bilgi
verilmiştir ve Komisyon üyelerinin katkıları da bu şekilde
değerlendirilmiştir. Umuyorum tüm tasarılar bundan sonra böyle
hazırlanır. Komisyonda da söylemiştik ama ondan sonra gene
herkes bildiğini okudu. Umudum olmasa da tasarıların bu
şekilde inşallah hazırlanacağını umut etmek istiyorum.
Bilindiği
gibi, göç temel olarak ikiye ayrılıyor: İç göç ve dış
göç. Biraz evvel de ifade ettim, bilhassa 1950den sonra, Türkiye içerisinde
yoğun bir göç hareketi yaşanmıştır, 1960tan sonra da
ülkemizden Avrupaya pek çok yurttaşımız çalışma amacıyla
göç etmek durumunda kalmıştır. Ülkemize de demin ifade ettim-
muhtelif yıllarda göçler olmuştur. İşte, bununla ilgili
altyapının hazırlanması gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, ciddi bir plansızlık sonucu, yurt içindeki
göçler, maalesef iyi idare edilememiştir. Pek çok sorunu iç göçler
beraberinde getirmiştir. Ekonomik, sosyal ve siyasal pek çok sorun
gündemimize göç yoluyla girmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, bu konuda özel bir durum arz etmektedir.
Türkiye, yoğun bir nüfus artışına maruz
bırakılmış bir ülkedir. Sizin izlediğiniz politika da
Türkiyedeki bu plansız nüfus artışını teşvik
etmektedir. Sayın Başbakan, her yerde, en az 3 doğumdan
bahsetmektedir, bunu zaman zaman 5e de çıkarmaktadır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, siz, insanlarınızı
eğitebiliyorsanız, onları geleceğe
hazırlayabiliyorsanız, meslek sahibi yapabiliyorsanız, elbette,
genç nüfus önemli bir sermayedir, beşerî sermaye bu açıdan önemlidir
ama siz, onları eğitemiyorsanız, geleceğe
hazırlayamıyorsanız, iş güç sahibi
yapamıyorsanız, meslek sahibi yapamıyorsanız bu fazla nüfus
birer hazır bomba gibidir.
Göç bir sonuçtur,
göç bir sebep değildir, göç sonuçtur. Neyin sonucudur? Göç, birtakım
siyasal, sosyal ve ekonomik yapıların sonucudur. Asıl neden,
dengesiz, istikrarsız, siyasi ve ekonomik yapıdır. Bu
yapının sonucu olan göç dalgası da çok büyük olunca, çarpık
kentleşme ve diğer sorunlar kendisini hemen hissettirmektedir.
Göç deyince önemli
bir başka başlık ise, Türk vatandaşlarının
özellikle 1960 yılından sonra Almanya başta olmak üzere Avrupa
ülkelerine, sonra da Libya, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerine
işçi olarak göç etmiş olmasıdır. Bunların
sayısı, sayın milletvekilleri, 5 milyon civarındadır.
Türk iş
göçünün sıkıntıları ve sorunları henüz
aşılamamıştır. Özellikle Batı ülkelerine giden
işçilerimizin ülkeye döviz getirmeleri, onları yalnızca döviz
makinesi gibi görmemize neden olmuş, sorunlarına çözüm getirmek için hiç
ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Oysa,
dışarıya göç, ülkemize gelen ciddi döviz artışı
olarak kendisini hissettirmiş, ülke turizminin gelişmesine katkı
yapmış ve dış ticaretimizi de olumlu etkilemiştir.
BAŞKAN
Sayın Serindağ, bir saniye.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Çeşitli İşler
1.-
Genel Kurulu ziyaret eden Macaristan Parlamento heyetine Başkanlıkça
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Parlamentolar Arası Değişim ve
Diyalog Projesi çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin davetlisi olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Macaristan parlamento heyeti şu anda
Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar, kendilerine yüce Meclisimiz
adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Serindağ.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Ben de sayın
konuğumuza hoş geldiniz diyorum.
Sayın
milletvekilleri, göç, kalıcı bir değişimdir. Göçler, itici
ve çekici faktörlerin etkisi altındadır. İtici faktörler,
insanları mevcut yerlerinden hoşnutsuz eden baskılar nedeniyle
uzaklaştırırken, çekici faktörler ise onu yeni yerleşim
yerlerine çekmektedir.
Birleşmiş
Milletlerin 2012 verilerine göre dünyada 230 milyona yakın insan
doğmadığı bir ülkede yaşıyor. Yalnızca, 2012
yılında, siyasi ayaklanma, şiddet, doğal felaketler ve
büyük ölçekli projeler ile daha iyi bir yaşam sürdürmek için dünya
çapında büyük bir nüfus hareketliliği yaşanmış, bu
nedenlerle 72 milyon evini terk etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye son
yıllara kadar özellikle güney ve doğu ülkelerinden kaçak olarak gelip
batıya giden yabancılar için bir geçiş ülkesiydi. Ancak bugün,
Türkiye geçiş ülkesi olmanın yanında bazı ülke
vatandaşları için de kalış ülkesi niteliğini
kazanmıştır. Bu tasarı, bu şekilde ülkemize gelen,
ülkemize giriş yapan, ülkemizde kalan ve ülkemizden çıkmak isteyen
yabancılarla ilgili konuları düzenlemektedir. Bu konuda biliyorsunuz
çok eski düzenlemeler yapılmıştır. Bu eski düzenlemelerin
işlevini yitirmesi ve günün şartlarına uydurulması
gerekmesi nedeniyle bu tasarıyı -demin de söylediğim gibi-
olumlu karşılıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, ülkemize Körfez Savaşı sırasında, 1991
yılında Kuzey Iraktan insanlar göç etmek durumunda
kalmışlardır. Biliyorsunuz, 80li ve 90lı yıllarda
Avrupada meydana gelen olaylar nedeniyle Bosnadan, Kosovadan,
Bulgaristandan insanlar ülkemize gelmek durumunda kalmışlardır.
Şimdi, aslolan, insanların kendi ülkelerinde mutlu ve müreffeh
yaşamalarıdır. Türkiye'nin izleyeceği politika bunu
öngörmelidir.
Bakınız,
-hatırlarsınız belki o günleri- 89 yılında o zamanki
Bulgaristan Devlet Başkanı Jivkovun baskısı nedeniyle
Bulgaristandan Türkiye'ye toplu göç hareketleri oldu. O zamanki Sayın Başbakan
demişti ki: 70 milyon olalım da siz gününüzü görürsünüz. Gene,
hatırlayın Biz 70 milyon olunca ümüğünü sıkarız.
demişti. Ne oldu, ümüğünü sıktık mı? Demek ki
değerli arkadaşlarım, bizim bu konularda akılcı
davranmamız lazım, duygusal hareketlerden sakınmamız
lazım, sadece nüfusun fazlalığını her problemin çözümü
için tek ve yeterli şart olarak görmememiz lazım.
Kuşkusuz,
göç, özellikle dış göç ve yabancılar kavramı yalnızca
yasal düzenlemelere de sıkıştırılamayacak kadar
geniş bir konudur. Yasal düzenlemeler son derece önemlidir ama bu alanda asıl
olan insanı merkeze alarak, insan odaklı olarak
yapacağımız düzenlemelerdir çünkü göçün konusu insandır.
Bu yasa
tasarı önemli bir adımdır ancak koşullara ve
gelişmelere göre sürekli gözden geçirilmelidir. Yasanın bu
şekilde uygulanması ileride doğması muhtemel problemlere de
anında müdahale etme imkânı sağlar.
Bu yasa,
yabancıları kapsamaktadır ve uyum yasalarıyla da
birleştirilmelidir. Türkiyeye kaçak veya normal yoldan giren herkes
Birleşmiş Milletlerin finanse ettiği bazı kamplarda
barındırılmaktadır. Şu anda, bu durumda olan ve kabul
edilmeyi bekleyen bazı insanlar kayıt edilmeyi ve ülkeye kabul
edilmeyi bekliyorlar. Yalnız, bu uluslararası göç ve başka
ülkelere akın başka amaçlar için kullanılmamalıdır.
Ucuz iş gücü gibi ahlaki olmayan nedenlerle bu işe sıcak
bakılmamalıdır. Biliyorsunuz şu anda ülkemizde bulunan,
bilhassa eski Sovyet Bloku ülkelerinden ülkemize gelen pek çok insan
yaşıyor ve bunlar hasta bakıcı, çocuk
bakıcısı, temizlikçi gibi işlerde
çalışıyorlar; hatta inşaat, tekstil ve madencilik gibi
alanlarda da çalışanlar var.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin sonunda Suriyeye kısaca değinmek
istiyorum, zaman azaldı. Şu anda sınır kentlerinde büyük
bir huzursuzluk var. Pek çok insan, kim oldukları bilinmeden, ülkemize
gelmiş ve yaşamaktalar. Şu anda Kiliste Kilisin nüfusundan
daha fazla Suriyelinin olduğunu söylenen insanlar var. Suriyeli midir,
değil midir de bilmiyoruz. Gaziantepte keza öyledir, Nizipte öyledir.
Biz bunlarla ilgili mutlaka tedbir almak durumundayız, bunları
kayıt altına almak durumundayız. Terör örgütleriyle irtibatta
olup olmadıklarının tespitini yapmak durumundayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Serindağ, sürenizi bir dakika uzatıyorum.
Buyurun.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu, ciddiyetle
üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu, ülkemizi çok yakından
ilgilendirmektedir, Hatayı da ilgilendirmektedir, Gaziantepi de
ilgilendirmektedir, diğer sınır kentlerini de çok yakından
ilgilendirmektedir.
Şu anda,
resmî rakamlara göre, 30 bin Suriyeli kayıt yaptırmak için
Gaziantepte yetkili makamlara başvurmuştur, oysa başvurmayan
pek çok insan da vardır. Bunların ikamet izinleri
uzatılmıştır. Ancak, bunlar problem olmaya devam ediyorlar
çünkü biz kim olduklarını bilmiyoruz, ne yaptıklarını
bilmiyoruz, nasıl yaşadıklarını bilmiyoruz, kimlerle
irtibatta olduklarını bilmiyoruz. Bunların bu bilinmezlik
sürecinden kurtarılması lazım ve Türkiyenin Suriye
politikasını da bir an önce değiştirmesi lazım.
Bakın, Amerikanın yeni Savunma Bakanı ve yeni
Dışişleri Bakanı bile diyalog çağrısı
yapıyorlar değerli arkadaşlarım. Biz, Türkiyenin bu
bölgede yaşadığı gerçeğini unutmadan politikalarımızı
bunlara göre tespit etmeliyiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 310
sıra sayılı Yabancılar ve Ulusal Koruma Kanunu üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere
huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
İnsanlık
tarihi kadar eski olan göç olgusunun ortaya çıkmasındaki temel neden,
bireylerin içinde bulundukları koşullardan daha iyi yaşam
koşullarına ulaşma refleksidir. Bu refleks, insanın uygarlık
yapma yeteneğinin de bir unsuru olarak çağlar boyunca hemen her
coğrafyada gelişmenin altyapısını
oluşturmuştur. Başka bir deyişle, insan kendi yaşam
koşullarını iyileştirmek amacıyla göç ederken,
uygarlığın gelişmesine de önemli katkılar
sağlamıştır. Göç eden insan, geride
bıraktığı yerlerin, geldiği yerlerin ve
toplumların üzerinde siyasal, kültürel, ekonomik ve toplumsal etkiler
yaratmış, olumlu ve olumsuz sonuçlara neden olmuştur.
İnsanların
yaşadıkları ülkeden çeşitli sebep ve yollarla
ayrılarak sınırları aşması ve başka ülkelere
giriş çıkış yapması, iltica etmesi, başka
ülkelere yerleşmesi, oralarda iş kurması ya da göçmen
kaçakçılığı ve insan ticareti gibi kavramlar,
uluslararası göç kavramının konuları arasındadır.
Anadolu
coğrafyası, çevresinde bulunan diğer coğrafyalardaki
ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle, geri kalmış
devlet ve toplumlar ile kalkınmış devlet ve toplumlar
arasında köprü olması, topraklarımızın ve Türk
toplumunun stratejik, kültürel ve siyasi özellikleri nedeniyle hem tarihsel
süreçte hem de günümüzde önemli ölçüde göç olgusu ile muhatap olmuştur. Bu
sebeple, Anadolu sürekli bir insan trafiği sahnesi görünümündedir, içinde
bulunduğumuz zaman dilimi de böyledir. Hükûmet temsilcilerinin bizlere
sunduğu rakamlara göre ülkemize gelen yabancı sayısı
yıllık ortalama 30 milyonu aşmıştır.
Yabancıların ülkemizde oturma talebi ise 200 binleri bulmuştur.
Uluslararası koruma talebi sayısı 10 bine
yaklaşmış, düzensiz göç dediğimiz, yasa dışı
yollarla ülkemize giren kişi sayısı son on beş yılda 1
milyonu bulmuştur.
Coğrafi konumu
ve bu konumundan dolayı, yukarıda zikrettiğim göçe ilişkin
rakamların muhatabı olan Türkiye Cumhuriyeti göç açısından
ister geçiş ülkesi olsun isterse hedef ülke olsun, her hâlükârda
güvenliğine, kamu düzenine, kamu sağlığına,
ekonomisine ve demografik yapısına yönelen tehditten dolayı
bazı tedbirleri almak zorundadır. Şüphesiz ki Türk devleti, bu
tedbirlerin içinde hem konuyu belli bir yasal ve örgütsel zemine oturtmak hem
de eldeki tüm enstrümanlar ve argümanlarla uluslararası iş
birliği ve koordinasyona açmak durumundadır.
Göç, modern
devletlerin dikkatle, özenle ve iş birliği ile yönetmeleri, özgürlük
ve güvenlik arasındaki dengelerin hassasiyetlerini de muhafaza etmeleri
gereken bir olgudur. Böyle bir hassasiyetin içerisinde
sınırların tahkimi ve güvenli hâle getirilmesi, sınır
kapılarının modern ve amaçlara uygun olması en önemli
unsurlardandır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; çeşitli mevzuat
içerisinde dağınık olan hususların, hatta yasalarla
düzenlenmesi gerekirken yönetmelik, talimat, protokol gibi ikincil mevzuatla
düzenlenmiş konuların tek bir mevzuat çatısı altında
derlenip toplanması ve bu tasarının hazırlanıp Meclise
getirilmesi doğru bir karar olmuştur. Ayrıca, göç konusunda
uzman kadro ve teşkilatı olmayan farklı kurumların yetki ve
görevlerinin tek bir çatı altında, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü bünyesinde düzenleniyor olması da karmaşanın sona
ermesi açısından isabetli olmuştur.
Bu özellikleri ile
hukuki ve teknik altyapısının dikkatle ve özenle ele
alınarak hazırlandığı değerlendirilen
tasarının mutfağında çalışan değerli
bürokratlara teşekkür ediyorum.
Bu çerçevede,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak tasarının devlet ve millet menfaati
açısından yerinde olduğunu değerlendiriyoruz.
Tasarının lehinde olduğumuzu, desteklediğimizi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bu arada bir hususu da ifade etmeden
geçemeyeceğim. Bu düzenleme çok geç kalmış bir düzenlemedir.
Geçiş ülkesi ya da hedef ülke olsun, hepimiz biliyoruz ki Türk
toprakları yasal ya da yasa dışı göç açısından
önemli sorunlara muhatap olmuştur. Sadece
soydaşlarımızın değil, bu coğrafyada
başı sıkışan, darda kalan her toplumun
sığınağı olmuştur Türk devleti ve Türk
toprakları. Devletimiz imkânlarını seferber etmiş, Türk
milleti de, bir misafir gibi, gelenleri baş tacı
yapmıştır.
Yakın tarihte bu şekilde Türk
milletine sığınanları şöyle bir hatırlatacak
olursak: 1988 yılındaki İran-Irak Savaşı
sırasında 51.542 kişi; 1989 yılı
Mayıs-Ağustos ayları arasında Bulgaristandan
sınır dışı edilen 345 bin soydaşımız; 2
Ağustos 1990-2 Nisan 1991 tarihleri arasında Körfez krizi ve
Savaşından önce ve sonrasında yaklaşık 500 bin
kişi; 1992-1997 yılları arasında eski Yugoslavyadaki iç
savaş ve bölünme, Bosna-Hersek olaylarında
yaklaşık 20 bin kişi; 1999 yılında Kosovada meydana
gelen olaylar sonrasında 17.746 kişi olmak üzere yaklaşık
900 binin üzerinde kişi ülkemize kitlesel akınla gelmiştir.
Böyle bir tablonun 1950 tarihli 5683 sayılı Yabancıların
Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun ile 5682
sayılı Pasaport Kanununun bazı hükümleriyle çözüme
kavuşması tabii ki mümkün değildir. Olması gereken hem
hukuki hem teknik hem de örgütlenme açısından özel görevli bir kurum
ve özel mevzuattır ki bugün bunu müzakere etmekteyiz.
Burada bir hususun
daha altının çizilmesi ve AKP Hükûmetinin dikkat etmesi gereken bir
konuyu hatırlatmak istiyorum. O da devletimizin mülteci tanımı
ve yaklaşımıdır. Bilindiği gibi Birleşmiş
Milletler 1951 Cenevre Sözleşmesinin 1967 tarihli protokolüne koyduğumuz
coğrafi kısıtlama ile sadece Avrupadan gelenler mülteci
sayılmakta, diğer coğrafyalardan gelenler mülteci
sayılmamaktadırlar. Geçtiğimiz şubat ayında Avrupa
Birliği Komisyonunun vize muafiyetine ilişkin görüşleri ve
devletimize verdiği yol haritasından
anlıyoruz ki vize muafiyetinin sağlanabilmesi için en önemli
şart, coğrafi kısıtlamanın kaldırılması
ve tüm sığınmacıların mülteci kabul edilmesinin önünün
açılmasıdır. Avrupa Birliği Komisyonu, vize muafiyetine
ilişkin yol haritasında bu hususu şart koşmuş ve
raporunda vize muafiyetinin Türkiyenin Geri Kabul Anlaşmasını
imzalaması hâlinde devreye gireceğini ki, böylece Avrupa
Birliği ülkelerine Türkiye üzerinden kaçak giden üçüncü dünya ülke
vatandaşlarının Türkiyeye iadesi yani Türkiyeye gönderilmesi
söz konusu olacaktır- vize muafiyetinin, Geri Kabul Anlaşması
ile paralel yürüyeceği, muafiyete yönelik ilerlemenin, Türkiyenin yol
haritasındaki beklentileri karşılamasına ve
performansına dayalı olduğunun altı çizilmiştir.
Bu çerçevede
devletimizden Avrupa Birliği açısından göç ve güvenlik riski
yaratan ülkelerin vatandaşlarına sınırda vize
uygulamasına son verilmesi, vize konusunda Avrupa Birliği ile daha
fazla uyuma ve yasal mevzuatın uygulanmasına öncelik verilmesi, 1951
Cenevre Sözleşmesinin 1967 protokolünde Türkiyenin koyduğu
coğrafi kısıtlamanın kaldırılması,
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin Türkiyede
kısıtlama olmadan tüm yetkilerini kullanabilmesi, mülteci statüsü
alabilenlerin kamu hizmetlerinden yararlandırılmaları istenmiştir.
Kısaca,
Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa için mültecileri engelleyen
bir baraj olmasını ve onları bir depo gibi tutan havuz
olmasını istemektedir. Türkiye üzerinden geçen mültecileri ise geri
gönderebileceği bir merkez olarak talep etmektedir. Millî güvenlik, millî
ekonomi, kamu sağlığı ve demografik yapı
açısından oldukça büyük riskler taşıyan bu talebin yerine
getirilmesi tabii ki düşünülemez. Bu açıdan, eline verilen her yol
haritasını iyi bir şey zanneden, her yol haritasına elinde
tuzlukla saldıran AKP Hükûmetinin Avrupa Birliğinin sakıncalı
talebine karşı olagelmiş hassasiyetlerimizi muhafaza etmesi önem
taşımaktadır. Ezber bozacağız diye AKPnin bu konuda
da yeni serüvenlere yelken açmasının doğru olmayacağının
bilinmesi gereklidir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 11inci yılında
hâlâ hükûmet olan AKPden kendilerince ezber bozma diye ifade edilen ama
tarafımızdan millî menfaatlere aykırı, hatta tehlikeli
birçok politika ortaya sürülmüştür. Terör sorunu, Kıbrıs
meselesi, Avrupa Birliği üyeliği, Ermenistanla ilişkiler gibi
daha birçok alanda AKP, süslü sözlerle, çarpıcı iddialarla ortaya
çıkmış ancak her iddiası maalesef, Türk milleti için
hezimetle sonuçlanmıştır. Verilen tavizler ve geri dönülmez
yollar Türk devletini sıkıntılara boğmuştur.
Özellikle
dış politikada hayal ve halüsinasyonlar üzerine kurulu
anlayış, stratejik derinliklerden bahsederken sığ sularda boğulma
komikliğine düşmüştür. Komşularla sıfır sorundan
başlayan iddialı çıkış, bugün bir tane dost
komşusu olmayan bir realiteye dönüşmüştür. Örneklerden birisi ve belki de en
çarpıcı olanı Suriyedir. Hükûmetin dış politika
yanlışlarının en önemlisi olan Suriye
yaklaşımı bugün iç ve dış güvenliğimizi,
sağlığımızı, ekonomimizi, hatta ahlaki değerlerimizi
tehdit eder hâle gelmiştir.
Osmanlı
bakiyesi soydaşlarımızın yaşadığı
Suriye, en uzun kara sınırımız olması sebebiyle Türk
devleti için büyük önem arz etmektedir. 900 kilometreyi aşan bu
sınırın öte tarafında 1998 yılına kadar özellikle,
Ermeni kökenli sünnetsiz PKKlıların ve elebaşı bebek
katilinin barındığı bir coğrafya olması,
ilişkileri önemli ölçüde bloke etmiştir. Ancak, 1998
yılında bebek katilinin Suriyeden kovulmasıyla ilişkiler
gelişmeye başlamıştır. 1998den bugüne ticari, sosyal,
kültürel her alanda ivme kazanan ilişkiler, Suriyede iç savaş
çıkana kadar karşılıklı çıkara dayalı olarak
gelişmiştir. 1990lı yıllarda 190 milyon dolar olan
ihracatımız, 2011 yılında 1,7 milyar dolara kadar
ilerlemiştir. 1990lı yıllarda 100 binlerde olan Suriyeli turist
sayısı 2011 yılında 1 milyona dayanmıştır.
Türk vatandaşlarının Suriyede yapmış oldukları
yatırımların gayriresmî rakamlara göre 1 milyar doları
yakaladığı ifade edilmektedir. Böylesine bir bahar havası
yakalamış olan Türkiye-Suriye ilişkileri bir anda alabora
olmuş ve tüm veriler aleyhimize dönmüştür.
Türkiye
Cumhuriyeti, kendisi tarafından üretilmeyen, yabancı
başkentlerin telkinleri ve projeleri ile ortaya çıkan politikalara
AKP Hükûmeti eliyle alet olmuştur ve Suriyede bir iç savaş
başlamıştır. Ortaya çıkan ve halen devam eden
istikrarsızlık, tüm bölge devletlerini olumsuz etkilemiştir.
Resmî kayıtlara göre, iç savaş sebebiyle Suriyeden bugün için 300
bin civarında sığınmacı Türkiyeye gelmiştir,
kayıt dışı olanlar bilinmemektedir.
Sığınmacılar,
devletimiz için ciddi bir mali külfet teşkil etmektedir. Görünür görünmez
kalemlerle sığınmacıların iaşe ve ibateleri için
1 milyar doların üzerinde maliyetten söz edilmektedir.
Sığınmacılarla birlikte bulaşıcı
hastalıklar da giriş yapmıştır. Kızamık,
verem gibi gündemden düşmüş hastalıklar risk ve panik sebebi
olmuştur. Sığınmacıların sağlık
hizmetlerine ilişkin, özel ve kamu hastanelerinin büyük miktarlarda
alacakları doğmuştur.
Karşılıklı
ticaret neredeyse bitmiş, Gaziantepin, Hatayın, Kilisin ve
Şanlıurfanın toplam yıllık 3-4 milyar dolar
zararı söz konusu olmuştur.
Mültecilerin ucuz
iş gücü olmaları, sınır illerinde zaten işsizlikle
boğuşan vatandaşımızı daha da olumsuz
etkilemiştir.
En uzun kara
sınırımız olan Suriyedeki iç savaş, sınır
illerimizin ticaretini de olumsuz etkilemiştir. Suriye ve ötesine
ulaşmak isteyen vatandaşlarımızın
kullandığı Hatay, Kilis ve Şanlıurfadaki
sınır kapılarından 2010 yılında 1 milyondan fazla
insanın geçişi söz konusu olmuştur. Ancak, Akçakale, Cilvegözü,
Karkamış, Öncüpınar, Yayladağı ve Nusaybin
sınır kapılarının Suriyedeki iç savaş nedeniyle
kapatılmış olmasından dolayı araç geçişinin
neredeyse durma noktasına gelmesi, buralardaki ekonomiyi olumsuz
etkilemiştir. Örneğin, Şanlıurfa Akçakale Sınır
Kapısı, iç savaş öncesinde, 2011 yılının ilk
altı ayında 125 binden fazla kamyon geçişine sahne olurken
2012de bu rakam 500600 adet seviyesine düşmüştür.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bugün müzakere ettiğimiz tasarı,
sığınmacılara ilişkin bir düzenlemedir. Suriyede bir
iç savaş vardır ve bu savaştan kaçan sığınmacılar,
yukarıda özetlemeye çalıştığım sorunlarla
devletimizi yüz yüze getirmiştir. Peki, bu savaş neden ortaya
çıkmıştır? Küresel güçler uzun yıllardır bölgenin
doğal kaynaklarını kontrol etmek gayesiyle bu coğrafyada
kendilerine uşaklık edecek hükûmetler aramakta ve yeni devletler
kurma projelerini hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. Ta Wilson
Prensiplerinin 12nci maddesinden Sevr Antlaşmasının 62, 63, 64
ve 65inci maddelerinde zikredilen projeler unutulmuş ya da çöpe
atılmış değildir.
Suriyedeki iç
savaş bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi de değildir. Suriyedeki
iç savaş, tıpkı Irakta olduğu gibi bir etnik grubun tahrik
edilerek önce bölgesel, sonra federatif yapıların ortaya
çıkmasıyla Irak, Suriye, İran ve Türkiyeden alınacak
parçalarla kurulması hayal edilen bir devlet projesidir. Türk
dış politikası, maalesef, bu projeye hizmet etmektedir. Projenin
müelliflerinin isteklerini bir emir gibi telakki eden Hükûmet, Suriye konusunda
aramızda ortaya çıkan bahar havasını kara kışa
çevirmekte tereddüt etmemiştir. Kardeş Esad, ortak bakanlar kurulu
gibi hususlar bir anda çöpe atılmış, kalleş Esedden, savaştan
bahsedilir olmuştur.
Suriyede devlet
kuvvetlerine karşı çatışan isyancılar,
topraklarımızda barınmışlar, toplantılar
yapmışlar, organizasyonlar kurmuşlar ve daha birkaç gün evvel de
sözde başbakanlarını tespit etmişlerdir. Bütün bu
gelişmeler yaşanırken Esad yönetiminin nefret ve
düşmanlığını kazanan Türkiye Cumhuriyeti, ev
sahipliği yaptığı, hatta lojistik destek verdiği iddia
edilen isyancılar tarafından da çok fazla sevilmemektedirler.
Topraklarımızın
hemen güneyinde ve Suriyenin kuzeyinde olan bölge, Suriye devlet güçleri
tarafından terk edildikten sonra PKKnın Suriyedeki
uzantısı olan PYDnin kontrolüne geçmiştir. Peşmerge reisi
Barzani tarafından da desteklenen bu yapı sonrasında ortaya
çıkan gelişmelerden de anlaşılmaktadır ki Batılı
devletler Suriyeden istediklerini şimdilik almışlardır.
Rusya ve Amerika,
isyancılarla Esadın masaya oturmasından bahsetmektedirler. ABD
Dışişleri Bakanı, Suriyede ılımlı güçlerin
de silahlanmasından bahsetmektedir. Görünen odur ki, Suriyedeki süreç
aynen Birinci Körfez Savaşı sonrası Iraktaki sürece
benzemektedir. Esad da aynen Saddam gibi bir süre görevde kalacak, Suriyenin
kuzeyi de bu arada PKKlılar tarafından kontrol edilecek,
teşkilatlanma süreci tamamlanacak, orada özerk-federatif yapı ortaya
çıkacak, Esadın işi o zaman görülecek ve tabii ki bu yapı
Irakın kuzeyindeki yapı ile birleşecek; ondan sonra sıra,
İran ve Türkiyedeki parçaları koparmaya gelecek. Suriyedeki Türkmen
varlığının karşılaşacağı sorunlar
da umarım Irakta Türkmenlerin karşılaştığı
gibi olmaz ve Hükûmet bu sefer bu kardeşlerimize sahip çıkar.
Bütün bu
gelişmeler olurken, vatandaşın bu konuları öğrenmesi
engellenmektedir. Medya bir yandan vergi borçları ya da kamu ihaleleri
gibi enstrümanlarla dolaylı olarak baskı altına alınmakta,
köşe yazarlarının, muhabirlerin ne yazacağı, neler
yazmayacağı, hatta gazetelerde çalıştırılıp
çalıştırılmayacağı, hangi gazetelerin okunacağı,
hangilerinin okunmayacağı bizzat Başbakan tarafından tespit
edilmektedir. Meclis çalışmalarımız ise TRTden çok az
verilerek halktan kaçırılmaktadır. Böyle kritik bir dönemin
Meclis çalışmalarını halktan gizleyen Meclis
Başkanı ve TRTden sorumlu Bakan bunun hesabını bir gün
muhakkak verecektir.
Bu arada
İmralıdaki bebek katiliyle, devletimizin anayasal düzeni, siyasetin
nasıl şekilleneceği konuşulmakta, AKP, PKK ve BDPnin ortak
hedefleri birer birer gerçekleştirilmeye
çalışılmaktadır.
Bir başka açıdan
ise Türk, Türklük, Türk milliyetçiliği gibi kavramlar psikolojik
operasyonlarla gözden düşürülmeye çalışılmakta, topluma
bunların kötü kavramlar olduğu mesajı ince ince verilmeye
çalışılmaktadır. Böylece Türklüğün
olmadığı bir anayasa, Türk kimliğinin silindiği bir
Anadolu projesi gerçekleştirilmek istenmektedir. Bu projeye itiraz edecek
olan tüm kesimler ise çeşitli metotlarla susturulmaya
çalışılmaktadır.
Hepimizce malum, kamuoyuna mal olmuş
davalarla bu sinsi ve hain projeye itiraz edecek üniversite
aydınları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin seçkin subayları,
yargı bürokrasisinin hukukçu şahsiyetleri ve iş adamları,
politikacılar gibi birçok kesim ya cezaevine ya da baskı altına
alınmaktadır. Böylece, hem Hükûmetin alet olduğu küresel
projelerin gerçek mahiyeti hem de devlet ve milletimizi bekleyen tehlikeler
toplumumuzdan gizlenmek istenmektedir.
Hükûmet üyelerinin Türk milliyetçilerinin
üzerinde baskı kurmak ya da Türk milletinin gözünden düşürmek
hayaliyle teşebbüsleri vardır. Türk milliyetçileri Türk milletini
oluşturan Türkmen, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza ve benzeri tüm unsurları,
tüm alt kimlikleri kucaklayan birleştirici anlayışa sahiptirler.
Türk milliyetçileri, Türk milletini Müşterek bir tarihten gelen ve müşterek
bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, aynı kültürle
yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatmış ve
bugün de aynı devletin sınırları içinde yaşayan insan
topluluğu. olarak tarif edenlerdir. Türk milliyetçiliği ise
yukarıda tarif ettiğim Türk milletine karşı beslenen derin
sevgi, bağlılık duygusu, müşterek bir tarih ve
müşterek hedeflere yönelme şuurudur. Türk milliyetçileri Fatiha
Suresini gayet iyi bilirler. Türk milliyetçileri başka milletlerin,
başka dinlerin dualarını bilmezler, amin demezler, alet
olmazlar. Aksini söyleyenler, ancak, başka milletlere ve dinlere hizmet
edenlerdir. Türk milliyetçiliği de bir deryadır, onu ayaklar
altına almak mümkün değildir. Bugüne kadar olduğu gibi bugün de
onu ayaklar altına almak isteyenler, ya deliğe süpürülürler ya da
sifonun çekilmesi suretiyle hak ettikleri yere giderler.
Türk
milliyetçileri, bu duygularla, 23 Mart cumartesi günü Bursada, Genel
Başkanımız Doktor Devlet Bahçeliyle kuruluş mitinginde
buluşacaklardır.
Bu duygularla, bu
tasarının hayırlı olmasını diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Yusuf Halaçoğlu,
Kayseri Milletvekili
(MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye, özellikle
Avrupayla Asya ve Afrika arasında tam bir geçiş noktasıdır
ve dolayısıyla, bugün Türkiye üzerinden, Türkiyede konaklayarak
başka ülkelere de giden önemli bir göç hareketinin
yaşandığı bir coğrafyada bulunmaktadır.
Keza yine Orta
Doğuda meydana gelen işte Irak Savaşı, önce İran-Irak
Savaşı, sonra Irak Savaşı, daha sonra, şimdi Suriyede
meydana gelen olaylar sebebiyle de Türkiye dışarıdan hayli göç almış
bir devlet konumundadır. Dolayısıyla böyle bir yasanın
çıkarılmış olması son derece isabetlidir.
Değerli
milletvekilleri, konuya çok daha geniş bir perspektiften bakmak
gerektiğini düşünüyorum. Zira tarihimizde bu şekilde, yurt
dışından gelen göçler ile yurt içinde meydana gelen göçler olmak
üzere iki ana konumda mesele ele alınabilir. Tarihte de hep
karşılaştığımız olaylardan bir tanesidir göç
meselesi. Mesela, hepimizin çok yakından tanıdığı ve
bildiği şekilde II. Beyazid
döneminde, İspanyada Hristiyanların baskısı altında
kalan hem Müslüman hem de Yahudilerin bir kısmı İspanyadan
alınarak Müslümanlar Afrikanın kuzeyine, Yahudiler ise
İstanbula, Edirneye ve Selanik bölgesine getirilip
yerleştirilmişlerdir.
Keza, bunun
ötesinde, Osmanlı Devletine sığınan birtakım
ülkelerin mültecileri de vardır. Mesela Polonyadan gelenler, bugün
İstanbulda Polonezköyde oturmaktalar. Yine Macar mültecileri olarak
bildiğimiz Rakoçi Ferenc ve Kaşot adıyla Macaristandan
kaçıp Türkiyeye gelen iki ayrı mülteci grubu vardır. Hepiniz
biliyorsunuz ki Kaşot Kütahyada, Rakoçi Ferenc ise Tekirdağda
ikamet etmiştir. Bugün Macaristanla olan ilişkilerimizde bu iki
mülteci grubuyla bağlantımız bizi son derece birbirimize
yakınlaştırmaktadır.
Keza bunun
dışında hepimizin çok yakından bildiği Demirbaş
Şarl meselesi var. İsveç Kralının, Poltavada Ruslara
yenilmesinden sonra Türklere, Osmanlı Devletine
sığınmasıyla o tarihteki ismiyle Akkermanda Demirbaş
Şarl muhafaza edilmiştir. Demirbaş Şarl, 1703
yılından itibaren 1713 yılına kadar Osmanlı
topraklarında kalmıştır. Demirbaş Şarl, ülkesine
gitmediği için Demirbaş unvanını almıştır,
her türlü masrafı Osmanlı Devletinden
karşılandığı için, daha sonra kendisine verilen asker
ve maddi imkânlar çerçevesinde İsveçe gitmiştir ve böylece
Demirbaş Şarl konusunda da Türkler onlara kollarını
açmıştır. Nitekim bu olay, Avrupada Osmanlı Devletine
karşı son derece büyük bir sempati uyandırmış, hatta
Osmanlı kıyafetleri Avrupada birinci derecede moda hâline
gelmiştir. Dolayısıyla, tarihe baktığımızda
da böyle bir durum söz konusu olmaktadır.
Bunun
dışında, Türk devletleriyle olan savaşlarımızda
birtakım nüfus nakillerini de, hareketlerini de görüyoruz. Mesela, Yavuz
Sultan Selimin İran seferi sonrasında Anadoludaki birtakım
aşiretler İrana, İrandaki birtakım aşiretler de
Anadoluya gelmişlerdir. Dolayısıyla, bütün bunları
yürütürken Osmanlı Devleti, çok ciddi bir iskân politikası takip
etmiştir. Gelen insanların yerleştirilecekleri yerlerin,
onların önceki yaşadıkları yerlere uygun olmasına
özellikle dikkat edilmiştir. Mesela, Kafkasyadan gelenlerin daha çok,
yüksek mevkilerde yerleştirildiği, Balkanlardan gelen mülteci
göçmenlerin -oralardaki topraklarının kaybedilmesiyle gelen
göçmenlerin- ise Anadolunun Rumeli iklimine uygun bölgelerine
nakledildiğini görürüz. Keza, Kıbrısın fethinden sonra
Kıbrısa nakledilen Türk nüfusun da Kıbrısın,
Akdenizin iklimine uygun insanların nakledildiği bir gerçektir.
Bugün Türkiyenin
içinde bulunduğu göçmen meselelerinde, genel müdürlük kurulması son
derece isabetlidir. Gerçekten de bu işler sürekli olarak Türkiyenin
önünde yer alacaktır. Zira, Doğu-Batı arasındaki ekonomik
faklılıkların sürekli olarak bu göçü destekleyeceği,
önümüzde bir gerçek olarak durmaktadır.
Öte yandan,
şunu özellikle belirtmek istiyorum ki Türkiyenin kendi içindeki iç
problemleri de göz önüne almak mecburiyetindeyiz. Nitekim, kırsal kesimden
şehirlere meydana gelen göçlerin muhakkak ki Türkiye için çok büyük bir
önemi vardır. Nitekim bugün Türkiyede kırsal alanlarda, köylerde
neredeyse nüfus kalmayacak derece azalmıştır ve birkaç evden
başka köylerde insan kalmamıştır, şehirlere doğru
büyük bir akım vardır. Nitekim son yapılan istatistiklerde
bildiğim kadarıyla şehir nüfusu ile köy nüfusu arasındaki
oran hızla açılmış, şehirlerde yaşayan
insanların sayısı yüzde 75lere kadar
çıkmıştır. Bu durumda şehirde meydana gelen
asayişsizliğin göz önüne alınması gerekir çünkü
doğrudan doğruya şehirlere gelen göçlerin geçmiş dönemde,
Osmanlı döneminde de olduğu gibi şehirlerde bir
asayişsizlik problemi çıkardığı bir gerçektir.
Dolayısıyla şehirlere kırsal alandan gelen insanlara
iş bulmak, altyapısını oluşturmak ve bununla ilgili
birtakım problemlerin giderilmesi, muhakkak ki birinci derecede önem
taşımaktadır.
Bunun
dışında, savaş dolayısıyla bugün Suriyeden gelen
göçmenler konusunda bir iki söz söylemek istiyorum: Suriyeden gelen
yaklaşık 200 bin kişinin sınır bölgelerimizdeki
bazı yerlere yerleştirildiklerini biliyoruz ancak bu nüfusun
dışında, bilinenin dışında Türkiyeye gelmiş
pek çok göçmen bulunmaktadır. Mesela İstanbulda pek çok dilencilik
yapanlar veya buna benzer hareketlerde bulunanlar, bazı evlerde
baskın yapanlar, bazı şehirlerde asayişsizliği
körükleyen bir durum meydana getirmiştir. Dolayısıyla
dışarıdan gelen mültecilerin muhakkak ki belli kamplarda ve
belli yerlere girip girmemeleri konusunda kesin tedbirler alınması
zaruridir. Zira bugün, Hatayda büyük sıkıntılar vardır,
Antepte büyük sıkıntılar vardır, Adanada büyük
sıkıntılar vardır. Dolayısıyla, bu mültecilere
muhakkak insani olarak kucak açmamız tarihten gelen bize bir borçtur ama
bunların ülkede asayişsizlik çıkarmalarını da önlemek
birinci derecede önemlidir. Dolayısıyla, Suriyeden gelen göçmenlerin
belli kampların dışına çıkışları ve
girişleri engellenmesine karşılık tespit edilemeyen ve
doğrudan doğruya devletin kontrolünde olmayan bir şekilde
Türkiye'ye girenlerin takibinin yapılması ve onların da en
azından toplanıp kamplara götürülmesi gerekmektedir. Diğer
taraftan, kampların çok büyük olması kamplar içinde de birtakım
asayişsizliğin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu
şekilde gelen mültecilerin daha küçük kamplar teşkil edilerek,
birbirinden ayrı kamplar teşkil edilerek ayrı yerlerde muhafaza
edilmesi, aynı büyük bir kamp içerisinde tutulmasından daha önem
taşımaktadır. Zira bunlar kendi içlerinde de birtakım
asayişsizliklere sebep olmaktalar, hatta taciz hareketleri dâhil olmak
üzere çok daha vahim hadiseler burada ortaya çıkmaktadır.
Bunların göz önüne alınması ve değerlendirilmesi gerekir.
Tabii ki yurt
dışından gelen insanlarla bağlantılı olarak
şunu da söylemek istiyorum: Geçen günlerde Kültür Bakanımız bir
açıklama yaptı: Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler Türkiye'ye geri
dönebilirler. Şimdi, burada bir şeye dikkat edilmesi gerekir.
Türkiye'den geçmiş dönemde ülkeyi terk etmiş olanların ayrı
ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hüviyeti
taşıyanların ayrı tutulması gerekir çünkü Lozan
Anlaşmasından önce Türkiye'yi terk etmiş olan, Osmanlı
Devletinden vize almadan çıkmış olan ve ülkeden
başkalarının izniyle çıkmış olan, mesela itilaf
kuvvetlerinin izniyle çıkmış olanların Türkiye'ye
girişleri Lozan Anlaşmasıyla yasaklanmıştır.
Bunlara dikkat edilmesi gerekir. Onun dışında, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olup, Türkiye'ye her an için zaten girebilecekleri
bir ortam varken -bunlara çağrı yapılmasının da
gereği yok ama- bunların geri dönmeleri gayet tabiidir. Ama onun
dışında, daha önce söylediğim gibi, Lozan
Anlaşmasıyla yasaklanmış olanların Türkiye'ye geri
girişlerinin kapılarının açılmaması gerekir, zira
böyle bir durum ortalığı daha da
karıştıracaktır.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen İçişleri Bakanı Sayın Muammer
Güler.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, dün akşam saatlerinde, saat
20.40ta AK PARTİ Genel Merkezine ve saat 20.51de Adalet
Bakanlığı binasına yönelik saldırıları
lanetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Olayın
akabinde gerekli açıklamaları gerek İçişleri
Bakanlığı olarak biz gerek AK PARTİ Genel Merkezinde parti
sözcüsü Sayın Hüseyin Çelik kamuoyuna duyurdular. Her iki olayda da
eylemleri gerçekleştiren şahısların kimlik tespit
çalışmaları devam etmektedir. Emniyet birimlerimiz
sorumluların bulunması adına her türlü bilgiyi
değerlendirmektedir. Bu terör eylemleri de en kısa sürede
aydınlatılacak ve failleri adli mercilere teslim edilecektir.
Aslında,
failleri biliyor ve gerçek yüzleriyle onları tanıyoruz. Bu eylemleri
yapanların bir ortak adı vardır, bu da demokrasi
düşmanlarıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunlar demokrasi düşmanlarıdır, bunlara
karşı en etkili tedbirse demokrasiye sahip çıkmak ve terörle
mücadelede kararlılık göstermektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu saldırılar öncelikle demokrasimize ve hukuk
devletine karşı yapılmıştır. Bu
saldırıların ülkemizin birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç
duyduğu bir dönemde yapılmış olmasının
anlamını da biliyoruz ve şiddetle, nefretle kınıyoruz.
Gerçekleştirilen eylemler, milletimizin huzurunu bozmayı, panik ve
korkuya sebep olmayı amaçlamaktadır. Ancak, unutulmamalıdır
ki hiçbir terör eylemi bu şekilde amacına
ulaşamamıştır, bundan sonra da ulaşamayacaktır.
Ülkemizin her köşesinde terörün her türlüsüyle mücadelemiz
kararlılıkla devam edecektir. Bunu, burada özellikle vurgulamak
istiyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; günümüzde uluslararası
bir nitelik kazanan göç hareketleri, sadece göç alan devletlerde değil,
küreselleşmenin hissedildiği veya yoğun olarak
yaşandığı tüm coğrafyalarda gündemin ilk
sıralarına yerleşmiştir. Uluslararası göç, nedenleri,
etkileri ve diğer alanlarla etkileşimiyle göçe dâhil olan aktörlerin
çeşitliliği itibarıyla karmaşık ve çok boyutlu bir olgu
hâline gelmiştir.
Bu çerçevede göç,
güvenlik boyutunun yanı sıra, sosyal, ekonomik ve siyasi
açılardan kimi ülkeleri doğrudan, kimilerini de dolaylı olarak
etkilemektedir. Göç, düzenli göç ve düzensiz göç şeklinde tasnif
edilmektedir. Her ne kadar göç konusu ele alınırken düzensiz, başka
bir deyişle yasa dışı göç olgusu öne çıkmakta ise de
düzenli göçün önemi de bu arada göz ardı edilmemelidir. Çünkü düzenli
olarak gerçekleşen göç etkin bir şekilde yönetilmediği zaman
düzensiz göçe dönüşmektedir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmamın bu
bölümünde göç alanında kullanılan bazı temel kavramlara
değinmek istiyorum.
Düzenli göç,
kaynak, geçiş ve hedef ülkelerin yasalarına uygun olarak
insanların bulundukları ülkeden farklı bir ülkeye gitmeleridir.
Bir başka deyişle, düzenli göçmenden söz edildiğinde, geçerli
bir pasaport veya pasaport yerine geçen seyahat belgesi ve gerekli izinlerle -ki
bunlar vize, vize muafiyeti, ikamet izni gibi belgelerdir- hudut
kapısı olarak tayin edilmiş yerlerden hedef ülkeye gelen ve
burada kalan kişiler anlaşılır. Bu çerçevede, düzenli göç,
turizm, tedavi, ziyaret ve iş görüşmesi gibi nedenlerin yanı
sıra yerleşme, aile birleşimi, çalışma ve öğrenim
gibi amaçlarla gerçekleştirilebilmektedir.
Düzensiz göç ise
gerek kaynak ve geçiş ve gerekse hedef ülkelerin yasalarında yer alan
kurallara aykırı şekilde gerçekleşen göç hareketlerinin
tümü olarak tarif edilmektedir. Hedef ülkeler olarak
bakıldığında, ülkeye yasa dışı giriş
yapmak, ülkeyi terk etmesi gerektiği hâlde ülkede yasa dışı
şekilde kalmak veya kaçak çalışmak düzensiz göç hareketlerinin
başlıca örnekleridir.
Düzenli ve
düzensiz göç kavramlarına ek olarak iltica yani uluslararası koruma
konusuna da kısaca değinmek istiyorum. Uluslararası
korumayı göç kavramından tamamıyla ayrı tutmak mümkün
değildir. Göçte olduğu gibi iltica hareketlerinde de yasal ya da
yasal olmayan yollardan diğer ülkelere gidiş söz konusudur ancak
ikisi arasındaki en ayırt edici nokta şudur: Uluslararası korumaya
ihtiyacı olan kişiler ırk, din, tabiiyet, belirli bir toplumsal
gruba mensubiyet veya siyasi görüşleri sebebiyle zulme
uğrayacağından haklı sebeplerle korktukları için
ülkelerini terk ederler. Bu kişilere ülkemizin de taraf olduğu 1951
tarihli Mültecilerinin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme hükümleri
çerçevesinde korunma sağlanması gerekmektedir.
Uluslararası
koruma, kendi devletlerinin korumasından yoksun kişilerin
bulundukları ülkede güvenlik ve temel insan haklarına
erişimlerinin sağlanması ve geldikleri ülkede hayat ve
özgürlüklerine yönelik tehlike devam ettiği sürece geri gönderilmemeleri
demektir. Genellikle sosyal ve siyasal olguların etkisiyle ve insani
boyutuyla öne çıkan bireysel ve toplu iltica hareketleri, geçmiş
dönemlerde olduğu gibi bugün de dünyanın ve bölgemizin en temel
konularından biri olarak önemini korumaktadır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; göç, sadece kalkınmış
ülkelere yönelik bir hareketten ibaret olmayıp, aynı zamanda göç alan
ülkeyle göç veren ülkelerde ekonomik, sosyal ve kültürel alanları
şekillendiren ve kalıcı izler bırakan bir olgudur. Göçün bu
etkisi, göç politikalarının oluşturulmasında göç ve
kalkınma ilişkisini uluslararası göç
çalışmalarının merkezine
taşımıştır.
Bu gelişmeler
ışığında, önemli göç deneyimlerine sahip olan ülkemiz,
gerek kamu kurum ve kuruluşlarının gerekse özel sektörün
tecrübeleri ve iyi uygulamalarını bir araya getirerek göç ve
kalkınma ilişkisi alanında özgün bir Türkiye modeli
geliştirmeyi kısa vadeli hedefleri arasına
almıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşeceğimiz Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı, öncelikle, ülkemizin
ihtiyaçlarını karşılamak, menfaatlerini korumak ve gerekli
politika ve stratejilerimizi oluşturmak amacıyla
hazırlanmıştır. Kanun tasarısı
yasalaştığı takdirde, özetle: Yabancılara tanınacak
temel hak ve özgürlükler ile kamu düzeni ve güvenliğinin korunması
arasında bir denge kurulacaktır. Göç alanında görev yapan
bakanlık, kamu kurum ve kuruluşları arasında etkin iş
birliği ve koordinasyon sağlanacaktır. Ülkemizin ihtiyaç
duyduğu kısa, orta ve uzun vadeli göç politika ve stratejileri Göç
Politikaları Kurulu tarafından geniş bir katılımla
belirlenecektir. Avrupa Birliği müzakerelerinde 24üncü faslın
açılması çalışmalarına önemli katkı
sağlayacaktır. Düzenli göç alanını oluşturan vize ve ikamet
izni işlemlerinde etkin ve sistematik bir idari ve kurumsal yapı
getirilecek, bürokratik işlemler ve kayıt dışılık
olabildiğince azaltılacaktır; örneğin, çalışma
izni ikamet izni yerine geçecektir. Ayrıca yabancılar ikamet ve
çalışma izinlerini daha ülkelerinde iken
konsolosluklarımıza başvurarak alabileceklerdir. İkamet
izinleri sınıflandırılacak, her biri için özel şart ve
yükümlülükler getirilecek, bu izinlerden doğan haklar açıkça
belirlenmiş olacaktır. Aile içi şiddete maruz kalan
kadınların ve çocukların haklarını koruyan
düzenlemelere paralel olarak bu durumdaki yabancıların Türkiyede
kalışları yasal güvence altına alınacaktır.
Düzensiz göçle mücadelenin hukuki altyapısı güçlendirilecek ve bu
alandaki mücadele daha etkin yürütülecektir. Yabancılar için en
ağır idari yaptırım olan sınır
dışı kararı ve buna bağlı idari gözetim
işlemleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına
uygun olarak yeniden yapılandırılacaktır,
dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemiz
aleyhine ihlal kararı vermesinin önüne geçilmiş olacaktır. Vatansız
kişilerin hakları ilk defa açık bir şekilde ve kanunla
güvence altına alınmış olacaktır. Uluslararası
koruma alanına ilişkin iş ve işlemler ile iltica
başvurusunda bulunan yabancılar ve statü sahiplerinin hak ve
yükümlülükleri de ilk kez kanun seviyesinde düzenlenmiş olacaktır. Kabul
ve barınma merkezleri ile geri gönderme merkezlerinin kurulması yasal
zemine kavuşacak ve bu merkezlerin işletilmesiyle ilgili önemli
yenilikler getirilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, göç alanına ilişkin politika ve stratejileri
uygulamak, bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak, yabancıların Türkiyeye giriş ve
Türkiyede kalışları, Türkiyeden çıkışları
ve sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma,
geçici koruma ve insan ticareti mağdurlarının korunmasıyla
ilgili iş ve işlemleri yürütmek üzere İçişleri
Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü kurulacaktır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; şeffaf ve
katılımcı bir süreç izlenerek hazırlanan ve
İçişleri Komisyonunda oy birliğiyle kabul edilen Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının
yasalaşmasıyla ülkemizin göç ve uluslararası koruma
mevzuatı ve idari sistemi uluslararası standartlara uygun bir
altyapıya kavuşacaktır. Yabancıların Türkiyeye
girişleri, Türkiyede kalışları ve Türkiyeden
çıkışları ile Türkiyeden uluslararası koruma talep
eden yabancılara ilişkin usul ve esaslar, taraf olduğumuz uluslararası
anlaşmalara uygun ve insanı merkez alan bir anlayışla ve
kanun seviyesinde düzenlenmiş olacaktır.
Sözlerimi
tamamlarken şu satırların altını özellikle çizmek
istiyorum: Bulunduğumuz coğrafyada göçmenlere
kapılarını açan, ihtiyaç duyanları koruma altına alan
ve dünya kamuoyu tarafından da saygı duyulan ve bin yıllık
köklü bir merhamet toplumu olma geleneğimiz bulunmaktadır. Bugün
görüşeceğimiz Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı da bu geleneğimizin değişik bir tezahürüdür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının komisyondaki
görüşmeleri sırasında, İçişleri Komisyonu Başkan
ve üyeleri olarak, bir ittifak içerisinde bu tasarıyı
gerçekleştirdik. İçişleri Komisyonu üyelerine ayrı
ayrı teşekkürlerimi ve şükranlarımı ifade ediyorum.
Kanunun oluşturulmasında gerçekten çok büyük emekler harcandı.
İçişleri Bakanlığındaki değerli
arkadaşlarıma, akademisyenlere, ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına da
teşekkürlerimi ifade ediyorum ve bugün Genel Kurulda bu tasarıya destek
veren siz değerli milletvekillerine, gruplarımıza, sayın
grup başkan vekillerine de ayrı ayrı şükranlarımı
sunuyorum.
Bu
tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Alpaslan
Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Niğde) Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Göç, insanın
coğrafi hareketliliği ve bu hareketin yol açtığı nüfus
dinamiği olarak tanımlanmaktadır. Küreselleşme süreciyle
yeni ve karmaşık bir boyut kazanan göç, artık siyasi, ekonomik,
sosyal ve kültürel boyutlarıyla önemli bir politika alanı hâline
gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, tarihinde çok büyük göç süreçlerine tanıklık ve ev
sahipliği etmiş bir ülkeyiz. Son dönemde Türkiyenin artan ekonomik
gücü ve istikrarı ülkemize yönelik göç hareketleri için bir çekim unsuru
oluşturmaktadır. Yakın bir zamana kadar transit ülke olan
Türkiye, göç hareketleri açısından artık hedef ülke hâline
gelmiştir.
Ülkemizdeki insan
hareketliliğindeki artış çeşitli amaçlarla gelen
yabancıların sayısına bakıldığında
açıkça görülebilmektedir. 1995 yılında ülkemize gelen
yabancıların sayısı 6,5 milyon iken bu sayı 2010
yılında yaklaşık 27 milyon olarak
gerçekleşmiştir. 1995 yılında düzenlenen ikamet izni
sayısı 84 bin iken bu sayı 2012 yılında
yaklaşık 177 bin olmuştur. 1995 yılında
uluslararası koruma başvurusu sayısı 2 bin iken 2010
yılında bu sayı 8 bine yükselmiştir. Ayrıca, ülkemizde
1995-2010 yılları arasında yaklaşık 830 bin düzensiz
göçmen yakalanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeye yönelik göçü teşvik eden
bir diğer husus da yakın çevremizde devam eden siyasi
istikrarsızlıklardır. Kamuoyunun yakından takip ettiği
Suriyeden gelen mülteci göçü bunun son örneğidir. Türkiyeye toplu olarak
sığınan Suriyelilerle ilgili olarak insani ve uluslararası
hukuk açısından iyi bir sınav verilmektedir. Ülkemiz krizin ilk
gününden bu yana bu akışın kontrolü ve doğacak
sorunların engellenmesi için yüksek seviyede yetkinlik ve operasyonel
kapasite göstermiştir.
Resmî bilgilere göre, 19 Mart tarihi itibarıyla, Türkiyede
barınma merkezlerinde bulunan Suriyelilerin sayısı
yaklaşık 190 bin kişidir. Bugüne kadar ülkemize gelen Suriyeli
sayısı ise 278 bin olarak gerçekleşmiştir. Bunların 90
bini ise ülkesine geri dönmüştür.
Suriyelilerin güneyde bulunan 8 ilde kurulmuş olan kamplardaki
genel hayat şartları, Birleşmiş Milletler Yüksek
Komiserliği ve Avrupa Komisyonu İnsani Yardım ve Sivil Koruma
Biriminin de dâhil olduğu birçok uluslararası gözlemci
tarafından övgüyle karşılanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin göç alanında
maruz kaldığı büyük yükü kaldıracak hukuki, mali ve idari
sistemin kurulmasını ve işletmesini sağlayacak
reformları gerçekleştirmesinin elzem olduğu açıktır.
Yasal ve yasa dışı yollarla gerçekleşen göç hareketlerini
düzenleyen mevzuat ve kurumsal yapımız, ülkemizin bugünkü
ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmaktadır.
Hâlihazırda yabancılar alanını düzenleyen iki temel
kanun vardır: 5682 sayılı Pasaport Kanunu ve 5683
sayılı Yabancıların Türkiyede İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanun. Bu iki kanun da 1950 senesinde
çıkmıştır. 1953 yılında ülkemize giriş yapan
yabancı sayısı 91 bin iken, 2010 yılında bu sayı
27 milyona ulaşmıştır. Verilen rakamlar arasındaki bu
büyük fark günümüz ihtiyaçlarını karşılayacak kanuni
değişikliğe ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu
göstermektedir. Bunun yanı sıra, insan hakları hukukunun temel
belgeleri, bu kanunların çıkmasından sonraki tarihte kabul edilmiştir. Bu
nedenle, her iki yasa da taraf olduğumuz ikili ya da çok taraflı
sözleşme hükümlerinden kaynaklanan yükümlülüklerimizi yerine getirmeye
elverişli değildir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin göç ve iltica alanında
uzmanlaşmış bir kuruma ihtiyacı vardır. Dünyadaki
başarılı örneklerine benzer olarak, politika ve stratejilerin
belirlendiği, insan hakları temelli hukuki ve kurumsal
yapılanmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Avrupa Birliğine üye
ülkelerde göç ve iltica uygulamaları, çok büyük oranda, İçişleri
Bakanlığına bağlı sivil ihtisas birimleri
tarafından yürütülmektedir. Uluslararası norm ve insan hakları
standartlarına uygun, mülteci ve sığınmacılar için
kabul ve barınma merkezleri, düzensiz göçmenler için geri gönderme
merkezleri ve insan ticareti mağdurları için
sığınmaevleri kurulması ve işletilmesiyle ilgili
ihtiyaçlar aşikârdır. İşte, bugün görüşmekte
olduğumuz Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı, göç ve yabancılar alanında artış
gösteren sorunlara bir çözüm niteliği taşımaktadır. Göç
politika ve stratejilerini oluşturacak mekanizmaları kuran, bu
alandaki boşlukları gideren ve ABye uyum sürecine katkı
sağlayan bir tasarıyı kanunlaştırmak üzereyiz.
Değerli
milletvekilleri, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı
ile göç ve iltica alanında
Türkiyenin hukuki, idari, fiziki altyapısının
oluşturulması, uluslararası standartlar ve AB müktesebatına
uyumun sağlanması ve İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemiz
hakkında ihlal kararlarına esas oluşturulan
boşlukların giderilmesi sağlanacaktır. Günümüzde kanunla
düzenlenmesi gereken, daha çok idari düzenlemelerle yürütülen göç ve iltica
alanı artık gelişmiş bir kanunla düzenlenmiş
olacaktır.
Bu kanun
tasarısı Genel Kurula gelmeden önce, hem İçişleri
Komisyonunda hem başkanlığını yapmış
olduğum alt komisyonda muhalefet partili milletvekili
arkadaşlarımız, akademisyenler ve ilgili toplum kuruluşu,
örgütleri ve, temsilcileriyle çok uyumlu ve yapıcı bir
çalışma gerçekleştirilmiştir. Tasarı
İçişleri Komisyonumuzda oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Burada katkı sağlayan bütün arkadaşlarıma ve
İçişleri Bakanlığımızdan değerli bürokrat
arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Yabancılar,
uluslararası koruma ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
teşkilat ve görevleri şeklinde üç ana bölümden oluşan
tasarı alana ilişkin çok önemli düzenlemeler getirecektir.
Yabancılarla
ilgili olarak düzenlemelere baktığımızda, vize ve ikamet
izinleri işlemlerinde etkin ve sistematik bir yapı öngörülmektedir.
Ayrıca, yabancıların çalışma hakları,
vatansız kişilerin hakları ve insan ticareti
mağdurlarının durumları da kapsamlı bir biçimde
düzenlenmektedir.
En önemli
düzenlemelerden biri de düzensiz göçle mücadelenin hukuki
altyapısının güçlendirilerek bu alanda mücadelenin
etkinleştirilmesidir.
İltica
alanıyla ilgili olarak da, ilk defa, uluslararası insan hakları
standartlarına ve AB mevzuatına uygun uluslararası koruma kanunu
oluşturulmaktadır. Refakatsiz çocuklar başta olmak üzere özel
ihtiyaç sahipleri için özel koruma mekanizmaları uluslararası
standartlara uygun hâle getirilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iyi bir göç yönetim sistemi için
kurumsal yapılanma hayati önemi haizdir. Ülkemizde göç alanında
kurumsal yapılanmaya duyulan ihtiyaç tasarıyla kurulması
öngörülen Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile giderilecektir. Böylece,
göç ve ilticaya ilişkin iş ve işlemler artık sivil bir
ihtisas kurumu tarafından yürütülecektir.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği 2012 İlerleme Raporunda ifade
edildiği gibi bu kanunun kabul edilmesi, Türkiyenin yabancılarla
olan ilişkilerini yöneten ve göçmen ile mülteci haklarını AB
standartlarına ve uluslararası standartlara uygun olarak güvence
altına alan tek ve tutarlı bir yasal çerçeve oluşturması
bakımından kilit niteliktedir.
Tasarının
kanunlaşmasıyla, şimdiye kadar kanunla değil ikincil
düzenlemelerle yürütülen göç ve yabancılar alanı kanun ve kanun
temelinde hazırlanacak düzenlemelerle yürütülmeye başlanacaktır.
En önemlisi de, insan hakları temelinde özgürlük ve güvenlik
arasındaki hassas dengenin korunduğu, uluslararası insan
hakları normlarıyla uyumlu, ihtiyaç duyulan hukuki, idari ve fiziki
altyapıyı kuran etkin bir göç yönetim sistemine kavuşmuş
olacağız.
Tasarının
hayırlı olmasını diliyor, hazırlanmasında
emeği geçenlere buradan teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. On dakika soru
sorma süresi.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Tekirdağ ili Şarköy ilçesinde 5 Kasım 2012 tarihinde
işlenen bir cinayetten sonra halk emniyeti basarak cinayet
zanlısını linç etmek istemiştir. Valilik makamı bu
olaydan sonra Enişteler, yengeler gidecek. demiş ve akabinde 7 Mart
tarihli bir yazı ile il genelinde 500e yakın polis memurunun il içi
tayine tabi tutulacağını tebliğ etmişlerdir. 1.900
polisin olduğu ilde 500e yakın polis memurunun tayininin
çıkması memurların moralini bozmuş, iş verimlerini
düşürmüştür. Şarköy Emniyeti mensuplarını
cezalandırmak yerine il genelinde 500 tane personelin
cezalandırılması adil midir, vicdani midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Mardin ve Midyatta yeni sığınmacı kampları kurma
çalışması var mıdır? Bu kamplara Suriyeden gelen
Süryanileri yerleştirme projesi var mıdır?
Ayrıca,
Sayın Bakan, mülki idare amirleri sizden özlük haklarının muadil
meslekler seviyesine getirilmesini beklemektedir. Bunların bu talepleriyle
ilgili söyleyeceğiniz bir söz var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, toplumumuzda güvenlik ve esenlik açısından en önemli
kurumlardan birisi emniyet teşkilatı. Son düzenlemelerle beraber
belediye sınırları içerisinde yaşayan nüfus, yani polis
görev alanında bulunan nüfusumuz önemli ölçüde de arttı. Ancak, polis
teşkilatımızın, zatıalinizden önceki
bakanımıza da ifade ettiğimiz sıkıntıları
var. Çalışma şartları çok kötü, çok ağır; izinleri,
fazla mesaileri, her şeyi problem. Özlük haklarıyla ilgili, özellikle
emekliliğe yansımayan, ek göstergelerinin düşük olması
sebebiyle emeklilikteki ücret kayıplarından kaynaklanan büyük
sıkıntıları var. Biliyoruz ki polislik mesleği hem zor
bir meslek hem de en fazla intihara rastlanılan mesleklerden birisi. Polis
teşkilatı hem maddi ihtiyaçları açısından hem de
psikolojik olarak büyük sıkıntılarla baş başa. Bu
sorunları çözmek için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Bingölden vatandaşlarımız Milliyetçi Hareket Partisini
arıyor. 14 Marttan bu yana Bingölün üçte 2sine su verilemiyor. Her yerde
bidonlarla su taşınıyor ve hazır suya da ekonomik güçleri
Zaten
sıkıntıda insanlar. Yani Bizim kaderimizi, bu doğu, güneydoğunun
kaderini İmralıdaki katile mi teslim ettiler? Bizimle ilgilenen yok,
varsa yoksa İmralı. diyerek şikâyette bulunuyorlar. Susuzluk
zulüm ve çileye dönmüş. Çözüm ne zaman olacak?
Bir de Sayın
Bakan, 18 Martta, şehitleri anma münasebetiyle vatandaşların
izinle yaptığı yürüyüşler var. Bu yürüyüşlerde
Kahrolsun PKK., Şehitler ölmez. ve Vatan bölünmez. diye
sloganların atılmaması konusunda uyarılar
yapıldığı ifade ediliyor. Bu konuda bir gizli genelgenin
olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla, bu genelgenin amacı
nedir? Böyle bir amaç için kullanılması doğrudan doğruya
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir)
kullananların amacını aşması
mıdır? Bu konuda açıklama bekliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
geçen hafta Samsunda bir sayın vali yardımcısı Twitterda
bölücüleri kastederek Ülkemizde milliyetçiliği ayakları altına
alanlar Samsunda ayaklar altına alınmıştır. diyerek
Türkiye Cumhuriyetinin bir mensubu olarak hassasiyetini dile getirmiştir
ve bundan dolayı da soruşturma geçirmektedir. Ancak evvelki gün ise
başta İstanbul Kazlıçeşme Meydanında yapılan
mitinglerde Öcalana özgürlük, güneydoğuya statü. denilerek Anayasa ve
yasalar hakikaten ayaklar altına alınmıştır. Bu ülkede
vatan, millet, bayrak, Türk diyenler hemen soruşturmaya tabi tutulurken
bölücü bir miting düzenleyerek bu devletin anayasal teminatı altında
olan ülkenin kuruluş felsefesine açıkça karşı
çıkanlar, devlete meydan okuyanlar için hiçbir olay çıkmadı. Ne
kadar demokratik bir miting düzenledikleri konusunda kendilerine teşekkür
edilmiştir.
Sayın Bakan,
bu ülke nereye gitmektedir? Endişe içerisindeyiz. Lütfen bunları
millete izah ediniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Barış diyerek göreve başladınız,
Bakanlığınız hayırlı olsun ama son günlerde
sokaklarda, üniversitelerde eylemler, patlamalar, çatlamalar devam ediyor.
Sınırdan, sürekli olarak, eylemci gruplar Türkiyenin içine giriyor.
Eylem yapanların bir kısmını bıraktınız,
yeni kanunlar çıkartarak bunları bırakmaya devam ediyorsunuz ve
bebek katili İmralıyla iş birliği yapıp Barış
getireceğiz. diyorsunuz. Bunu da Akil baronlarla yapacağız.
diyorsunuz. Bu akil baronları millet olarak merak ediyoruz, söylerseniz
seviniriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
partinize bir DHKP-C sizin açıkladığınıza göre-
saldırısı oldu. Ben bunda biraz bir Ali Cengiz oyunu seziyorum
ya neyse, geçmiş olsun.
Şimdi, kaç
tane DHKP-Cli Türkiyede var, nerede var, bunların elinde lav silahları
var mı? Bir.
İkincisi,
yarın Nevruz Bayramı. Şimdi, bu bayramda Diyarbakırda
okunacak Abdullah Öcalanın mesajı daha gelmedi, gazetelerin,
televizyonların yazdığına göre. Bu mesaj ne zaman, kim
tarafından getirilecek ve Diyarbakırda okunduğu zaman Abdullah
Öcalanın fotoğrafları ile PKK bayrakları serbest olacak
mıdır? Serbest olmadığı takdirde böyle bir eylem
olursa karşı koyacak mısınız?
Üç, şimdi,
biraz önce Sayın Oktay Vuralın söylediği ki vatandaşlar
bana da şey etti- Bingölde vatandaşlara yirmi günden fazla su
verilmiyor, onu da kendisi şey etti.
Bir de bu El
Kaide, Müslüman Kardeşler
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Tokat ili Erbaa ilçesi Gökal beldesinden vatandaşlar telefon
ediyorlar. Burası, Erbaa ilçesinde, Tokat-Samsun-Ordu üçgeni
kenarında bulunan, bir belediyelik yerdir; yaklaşık olarak 15
bin civarında nüfusu vardır; Tokat iline
Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Hükûmetiniz geçen dönemde polislere seyyanen bir zam yapmaya söz
vermişti, zannediyorum Sayın Başbakan ifade etmişti ama bu
bir türlü verilemedi. Tekrar bu konuyu düşünür müsünüz? Verecek misiniz,
böyle bir çalışmanız var mı?
Bir de, polis
memurları yüksekokul, üniversite mezunu olsalar bile 1in 4üne
gelemiyorlar, neden? Yani, eğer Türkiye eşit vatandaşların
ülkesiyse polislere niye bu hak verilmiyor?
Bir de, polislerin
bu emeklilik sorunlarını gerçekten artık çözün. Yani, bir polis,
emekli olunca, aldığı maaşın yüzde 40ına
düşmeyi kendisi açısından zül görmektedir; bunu lütfen çözün. Bu
konuda bir çalışmanız olacak mı?
Çok teşekkür
eder, başarılar dilerim size.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
siz de valilik yaptınız. Adana Valisi, kendisine gelen bir
şikâyetçiyi kasete alıyor ve dinliyor, dinlemeye alıyor ve
bununla ilgili de ilgili kamu görevlisini görevden alıyor. Valilik
yapılırken böyle bir usul uygun mudur, böyle bir usul var mıdır?
İkincisi de,
biliyorsunuz, Adanaya, Buruk beldemize mülteci kampı kuruldu. Adanada,
bu mülteci kampının kuruluş ve ihalelerinde çok ciddi usulsüzlük
ve yolsuzluk olduğuyla ilgili iddialar var. Kamuoyunu aydınlatmak
açısından, buraya bir mülkiye müfettişi göndererek inceletmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, özellikle, sizden önceki İçişleri Bakanının
görevi bırakmasından önce, emniyet mensuplarına ikinci şark
görevi uygulamasıyla alakalı bir genelge yayımlandı.
İkinci şark görevine tabi olanlar bu konuda ciddi derecede
rahatsızlık içindeler. Bununla ilgili yeni bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz? Birinci şark görevine henüz gitmemiş olanlar
varken gitmiş olanları ikinci şark görevine gönderecek misiniz?
Bu konuda, bu mağduriyeti giderme adına yeni düzenlemeler
yapılacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; soru yönelten değerli milletvekillerimize ben de
teşekkür ediyorum.
Efendim,
Sayın Belenin sorduğu soruyla ilgili, bu Tekirdağdaki
cinayetten sonra il içinde 500 polisin tayine tabi tutulacağını
İl içindeki tayin olarak mı efendim, bu şark hizmeti olarak
mı?
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) İl içi Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, il içindeki tayinle ilgili sayın
valiyle görüşeceğiz. Eğer il içinde 1.900 polis görev
yapıyorsa ilçede süresi dolanların mazeretleri göz önüne
alınarak Ataması yapılsın. talimatıyla şu ana
kadar sadece 18 personele tebligat yapıldığı ifade edildi.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hayır efendim, çok büyük rakam
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Onu inceleteceğim. Tabii ki bu kadar büyük
sayıda bir polis tayini hizmetin yürütümünde olumsuz bir etki yapar
mı, yapmaz mı, onu da inceleteceğim. Elbette ki
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Çorluda 125 polis memuru var.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, Sayın Belen, onu inceleteceğim,
inceleteceğim efendim.
Sayın
Erdoğan, Midyatta bir sığınmacı kampı olarak
şu anda bir çalışma yok ancak Süryani vatandaşların bu
konuda bir talebi olduğunu biz de öğrendik ama bu talep,
sığınmacılarla ilgili gerek çadır kent gerek konteyner
kent kurulması konusu AFADla ilgili bir konu. Böyle bir ihtiyaç var
mıdır, yok mudur, bunu değerlendireceğiz ama böyle bir talebin
geldiğini bize de bir şekilde duyurdular ama bu talebi nasıl
karşılarız, Midyatta böyle bir ihtiyaç var mı veya bu
kadar kamp kurulabilecek bir sayı var mı, bunu ayrıca
değerlendireceğiz. Süryani kökenli vatandaşların bu
anlamdaki talepleri, sıkıntıları veya başka
kamplardaki kalış şartlarıyla ilgili bir
sıkıntı var. Tabii, bunu değerlendireceğiz AFADla
beraber, ona göre bir çözüm getirilebilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) İhale yapıldığı söyleniyor Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Ben bilgi sahibi değilim bu konuda ama
araştıracağım ve size bilgi vereceğim. Ama
doğrudan doğruya biz değil, AFAD bu konteyner kentlerin
kuruluşuna karar veriyor. Bu konudaki talebi ben de
değerlendireceğim.
Sayın
Türkoğlu, evet, polislerin görev alanı genişledi -çalışma
saatleri- diğer milletvekillerimizin hepsi de bunu ifade ettiler.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Tabii ki polislerimizin 1inci
dereceye yükselebilmesiyle ilgili, malumunuz, desteklerinizle de bir kanun
geçirildi ama herhâlde 1inci dereceye gelmeleri sağlandı ama 1inci
derecenin ek göstergeleri verilmediği anlamında aldım bu sorunuzu.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) 3600
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Doğru söylüyorsunuz. Gerçekten de
-açıkça ifade edeyim- bugün yürütülen kamu hizmetleri içerisinde polislerimizin
yürüttüğü hizmet kadar gergin, stresli, yorucu ve güç bir görev yok.
Buradan bütün
polis teşkilatına, bütün güvenlik güçlerine
şükranlarımı bir kez daha ifade ediyorum ama o konuda sadece
şükranlarımızı ifade etmekle kalmayacağız,
Hükûmetimizin, devletimizin ve bütçe imkânları çerçevesinde, özellikle emekliliklerine
yansıyacak düzenlemeler yapmak için İçişleri
Bakanlığı olarak, Emniyet Genel Müdürlüğü olarak her türlü
gayretin içinde olacağız, bunu takip edeceğiz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kanunu getirin, biz size destek vereceğiz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet efendim, çok teşekkür ediyorum.
Dün grup
başkan vekilleriyle yaptığımız görüşmede,
Sayın Oktay Vural ve Sayın Muharrem İnce de bize bu konuda polis
teşkilatının taleplerini yoğun olarak ilettiler, Emniyet
Genel Müdürümüzle beraber ziyaretlerine gitmiştik.
Sağlayacakları katkı için de şimdiden teşekkür
ediyorum.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Sayın Bakanım, mülki amirleri de unutmayalım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Şimdi sıra geliyor ona efendim,
sırayla geleceğiz ama önce, emniyet teşkilatıyla ilgili
sorulmuştu.
Gerçekten de fazla
mesai ücretleri malumunuz, seyyanen bir ücret verilmektedir ama bunun yeterli
olmadığını biz de biliyoruz. Gerçekten, yapılan
hizmetin karşılığı değildir. Bunu burada açıkça
ifade ediyorum ve tabii, İçişleri Bakanı olarak da
arkadaşlarımızın bu konudaki eksiklikleri gündeme
geldiğinde şunu da talep ediyorum: Başka meslek
gruplarından da, onların önüne veya Onlarla beraber bu imkânlardan
yararlansın. tarzında hemen ilave talepler geliyor ve maalesef,
Türkiyede bu tip talepler gündeme geldiğinde
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Maliye itiraz ediyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, başka meslek grupları da
Ama ben şunu
söylemek istiyorum: Tabii, diğer meslek gruplarının
yaptığı hizmetleri de biz önemsiyoruz ama emniyet
teşkilatının bu konudaki fedakârlıklarının,
görevinin gerektirdiği
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sağlık çalışanları da var Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) İşte, bak, hemen sağlık
çalışanı...
Peki efendim,
sağlık çalışanlarına da inşallah,
Sağlık Bakanımız gerekli katkıyı sağlayacak.
Sayın Vural,
ben Bingöldeki konuyla ilgili, Sayın Valiyle ve yerel yöneticilerle
derhâl görüşeceğim. Böyle bir şekilde insanların
susuzluğa maruz bırakılması elbette kabul edilemez, bunu
özellikle ifade ediyorum.
Şunu
özellikle ifade ediyorum: 18 Martta, Şehitlerimizi Anma Gününde
kesinlikle böyle bir gizli genelge olmaz, açık genelge de olmaz, hele
bizim dönemimizde hiç olmaz. Evet, şehitler ölmez, vatan bölünmez. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Gerçekten de
bu konudaki sloganları etkileyecek hiçbir şekilde -ben de burada
ifade ediyorum- sakın böyle bir yanlış zehaba kapılmayın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben size bu konudaki şeyleri bildireceğim, kimin
söylediğini, kimin yaptığını belgeleriyle
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Evet, derhâl ben de gereğini
yapacağım. Bundan da emin olunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama artık yeter efendim. PKK, İmralı
Yani yeter
artık ya! Polis aşağılanıyor, asker
aşağılanıyor, katiller kıymetlendiriliyor! Gerçekten
rahatsız ediyor artık Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Evet, bu konuda kesinlikle en az sizler kadar
duyarlılık içinde olduğumuzu da bilmenizi isterim.
Samsundaki Vali
Yardımcısı arkadaşımızın ifadeleriyle ilgili
bir inceleme yapılıyor, müfettişlerin soruşturması
sonucuna göre işlem yapılacak. Tabii, burada şunu da ifade etmek
isterim: Nevruz münasebetiyle 13 Marttan beri, özellikle de 17 Marttan itibaren
21 Marta kadar geçecek süre içerisinde ülkemizin birçok yerinde nevruz
kutlamalarıyla ilgili toplantılar tertip edilmiştir. Bir kere
şunu söylüyorum: Kesinlikle, Öcalan posterleri suç ve suçluyu övmek
anlamında yasaktır, suçtur. Bununla ilgili tespitler
yapılmıştır. Bazı yerlerde mahkeme kararları
alınarak yasaklanmıştır, bazı yerlerde kitleler
hâlinde giriş yapıldığı için o anda müdahale
edilmemiştir ama tespit yapılmıştır, mutlaka bunlar
adli mercilere intikal ettirilecektir. Bazı yerlerde ekrana
yansıtılmak suretiyle bir emrivaki yaratılmıştır.
Bu da toplantıyı düzenleyen toplantı heyetine ait bir suç olarak
tutanaklara bağlanmıştır, tespitler
yapılmıştır, görüntüler alınmıştır.
Bunların da adli takipleri yapılacaktır.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Bakanım, medyaya şöyle
yansıdı: Teşekkür edildi bunlara. şeklinde
yazılmıştır. Bir açıklama mümkün mü bunların
takibinin yapıldığı konusunda medyaya
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - O konuyla ilgili benim, tabii, kim getiriyor
KAMER GENÇ
(Tunceli) MİT mi getiriyor? Kim getiriyor, bilelim onu.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Böyle bir şeyin okunması da söz
konusu değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Bekliyoruz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Evet, bakacağız.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Bakanım, basına sizin
dediğiniz gibi yansımadı yani Teşekkür edildi bunlara
Açıklama yapılması gerekiyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Bakın, ister bildiri olsun ister poster
olsun ister pankart olsun hangisi suç teşkil ediyorsa bununla ilgili
gerekli adli işlem yapılır zaten. Bu, zabıtanın,
güvenlik güçlerinin de
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan Öcalana özgürlük, Kürtlere statü diye bütün
gazetelerde yer aldı.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Demokratik yapıldı. diyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Evet, bunlarla ilgili tespitler
yapıldı ve bunların adli mercilere intikali sağlanacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dördüncü yargı paketiyle onlar da serbest
bırakılacak zaten.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, dördüncü yargı paketinin böyle bir
anlam ifade etmediği Sayın Bakan tarafından ifade edildi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Var efendim. PKKyı övmek suç değil artık.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle bir şey yok. Ceza Kanununda var zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, göreceksiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Doğru, bu Gökalp beldesinin
ilçe olması konusunda
Malumunuz, ilçe olma şartları 6360
sayılı Kanunda yeniden düzenlendi. Bu şartları taşıyan
beldelerin ilçe olma konusunu ayrıca Bakanlığımız
değerlendiriyor. Tabii ki ilçe olma şartları sadece belli bir
yere değil, bazı şartların bir arada yerine getirilmesine
bağlı. O beldenin talebini de sırası geldiğinde
değerlendireceğiz.
Sayın
Yılmaz, tabii ki kanunsuz dinleme suçtur. Kim yaparsa yapsın suçtur.
İster vali yapsın ister güvenlik görevlisi yapsın suçtur. Bu
konudaki iddianızı değerlendireceğiz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sadece dinleme değil, Adana Valisi her şeyi
yapıyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, bu konuları inceleyeceğiz.
Mülteci
kampları ihalelerindeki konu da direkt AFADla ilgilidir, bunu da AFADa
bildireceğiz.
İkinci
şark olarak da malumunuz bir düzenleme yapıyor Emniyet Genel
Müdürlüğümüz.
Değerli
arkadaşlarım, emniyet teşkilatında geçmişte de hiç
şarka gitmeyen emniyet görevlileriyle ilgili çok şeyler dile
getirildi komisyonlarda, bütçe görüşmelerinde, Meclis Genel Kurulunda.
Şu anda, birinci şarka gitmeyen emniyet görevlisi
kalmamıştır. İkinci şarktan da toplam 2 bin polis
etkilenecektir ve bu arada emekliliğine belli bir süre kalanlarla mazereti
olanlar ve valiliklerce haklarında ipka isteğinde bulunanların
hiç birisi ikinci şarka gönderilmeyecektir. İkinci şarka
gönderileceklerin toplam sayısı 2 bin gibi, toplam polis
sayısı içerisinde çok küçük bir sayıyı ifade etmektedir.
Sayın Vural,
bir bilgi geldi bu Bingöldeki su sorunuyla ilgili.
Arkadaşlarımızın şu anda yaptığı, bir
ilk bilgi
Su hattı heyelan nedeniyle çalışmaz hâle gelmiş,
bakım çalışmaları devam ediyormuş. Bir hafta içinde
biteceği ifade edilmiş, ben de bu konuyu daha süratlenebilmesi için
ifade edeceğim.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum efendim, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 30uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının
birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, siyasetle
ilgisi olsun olmasın hemen hemen herkes şu tespiti yapmaktadır
ki maalesef, doğrudur: Ülkemiz ulusal ya da uluslararası boyutlarda
faaliyetlerde bulunan terör örgütlerinin cenneti hâline gelmiştir,
şiddet kol gezmektedir, en önemli hak olan yaşama hakkı tehdit
altındadır. Her sabah, her akşam hayatını kaybeden
insanlarımızı televizyonlarda seyretmekten milletimiz
bıkmıştır, yorulmuştur; şiddetin,
kapısının önüne, okul bahçesine, hastanenin acil merkezlerine
kadar sirayet etmiş olmasından dolayı hem
kaygılıdır hem de öfkelidir.
Ülkeyi yönetmekle görevli AKP
Hükûmetinin, terör ve şiddetin karşısına kararlı ve
istikrarlı bir mücadele konseptiyle çıkmak yerine, güvenlik güçlerini
itibarsızlaştıran, güvenlik güçlerinin ürettiği,
yürüttüğü tedbirleri etkisizleştiren, şiddete ve teröre âdeta
engin bir müsamahayla zaman kazandıran bir tutum içinde olduğunu
görmekteyiz.
AKP hükûmete geldiğinden itibaren
eline bir aymazlık terazisi almıştır; terör ve şiddetle
mücadele ile insan hak ve hürriyetleri arasında bir orantı, bir denge
kurmaya çalışmaktadır. AKPnin kitabında bugüne kadar terör
ve terör örgütünü imha etmek, ortadan kaldırmak hiç olmamıştır.
Erdoğan, bir devlet adamı gibi, vatandaşının
hayatını herne pahasına olursa olsun korumak, canına
kastedenlerin de kökünü kurutmak gibi bir noktaya hiçbir zaman
gelmemiştir. Terör ve şiddete yok edilmesi gereken iblisler olarak
bakılmamış, bizzat Başbakan ve tâifesi tarafından
Neden terör ve şiddetin üzerine gitmiyorsunuz? sualine mazeretler bulma,
kılıflar uydurma yolu tercih edilmiştir. Defalarca Milliyetçi
Hareket Partisi olarak uyardık: Bu ülkede vahşi ve bölücü bir terör
örgütü vardır. Milletini seviyorsan, Allahtan korkuyorsan bunun
tedbirlerini al. Osloda, AKP-PKK müzakerelerinde Hükûmetin
görevlendirdiği MİT Müsteşar Yardımcısının işaret
ettiği, büyük şehirlere konulan ya da görev verilen
patlayıcılar ve canlı bombaları açığa çıkar,
aksi takdirde hem millî güvenliğimiz hem de insanlarımızın
hayatı tehlikededir. demişizdir. Bu sözlerimize dönüp
bakmamıştır bile. E, ne demişler: Namazda işi
olmayanın abdestte gözü olmaz. AKP için terör ve şiddet mücadele
edilecek unsurlar olarak değil de siyaseten sebeplenilecek, hatta
Geçmişimizle yüzleşiyoruz. gibi kirli bir anlayışla, bu
devletin üniter yapısından, şanlı tarihinden rövanş
alma gibi sapkınlara gidilmiştir.
Velhasıl,
AKPnin bu aymaz, bu vurdumduymaz tutumu dolayısıyla binlerce
insanımız hayatını kaybetmiştir. Analar
ağlamasın. diye ortaya çıkan zihniyet, hemen hemen her gün,
evlatlarını kaybeden ana babaların gözyaşlarının
akmasına ve milletin anasının ağlamasına zemin
hazırlamıştır.
Dün
itibarıyla, AKP Genel Merkezine ve Adalet Bakanlığına
silahlı saldırı olmuş ve bu saldırı ülke
gündemine oturmuştur. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
saldırıyı öfke ve nefretle kınıyoruz. Hem AKPye hem
de Adalet Bakanlığı çalışanlarına büyük
geçmiş olsun diyoruz. Elbette, kimsenin burnunun kanamaması hepimizi
sevindirmiştir.
AKP güdümündeki yazılı
ve görsel basın ise bir anda, âdeta bir düğmeden ortak
yönlendiriliyormuş gibi, bir algı çalışması
başlatmışlardır. Bu çalışmalardan murat edilen
şudur: Terörle pazarlık yaptığı söylenen AKP, terörün
hedefidir -yapılan çalışma- bu sürece terör örgütleri de
karşıdır. O hâlde çözüm süreci doğrudur. gibi bir netice
çıkarılmaya çalışılmaktadır. AKPnin ve
yandaş medyanın bu saldırıyı hemen istismara
yöneldikleri, bir taraftan AKPnin mağdur, mazlum olduğu
algısını yerleştirmeye çalıştıkları,
diğer taraftan da güvenlik güçleri ve silahlı kuvvetlere yapılan
etkisizleştirme ve baskı çemberinin daha da daraltılmaya
çalışıldığı görülmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu saldırıların faillerinin derhâl
açığa çıkarılmasını istiyoruz ve merakımızdan
da soruyoruz: Önce KCKya karşı geniş tutuklamalara gidip sonra
da PKK ve KCK ile pazarlığa geçildiğini unutmuş
değiliz. Şimdi de önce DHKP-Cye yönelik operasyonlar
yaptınız. Yarın, PKK kadar tehlikeli bir terör örgütü olan
DHKP-C ile yeni pazarlıklar mı yapılacaktır? Bu
saldırılardan amaç AKPyi ve Başbakanı terörün hedefi gibi
gösterip onları terörün ortağı suçlamasından aklamak
mıdır ve karşılığında bir kısım
DHKP-C elemanları serbest mi bırakılacaktır?
İnsanlar bu
sualleri sormamızı istiyor ve merak ediyorlar. PKK ile
yaptığınız ve hâlen de yapıyor olduğunuz bu
müzakereler, bu pazarlıklar, bu jestler ortada iken bundan şüphe
edilmesinde de son derece haklılar. Bu suallerin derhâl ve derhâl
cevabını bekliyoruz. Bu konunun istismar edildiğini de
biliyoruz.
AKPnin
kalemşorlarından birisi, bir gazetede, köşesinde aynen
şöyle yazmakta: Acaba, savcının iddianamesine göre, hücre tipi
bir örgütlenme olduğu belirtilen Ergenekonun yeni uyuyan hücreleri mi
faaliyete geçirilmiştir? Bu yazılan, çizilen, bazı PKK saldırılarının
yarattığı infiali gidermek için suçu hemen derin devlete
yükleyen cümlelerle ne kadar benzeşmektedir?
Sayın
Başbakan, terör ile yaptığınız pazarlıklara
alışığız. Bu hayati meseleleri bile istismar
ettiğinizi biliyoruz. Cambaza bak, cambaza. diyerek ülkenin egemenlik
hukukunun pazarlığı için 35 bin kişinin katilini
karşınıza muhatap olarak oturttuğunuzu hepimiz ve milletin
tamamı görüyor.
Sayın
Başbakan, millet, size vermiş olduğu emaneti hor
kullandığınızın, görevinizi suistimal ettiğinizin
farkındadır. Tavsiyem, 23 Martta Bursa mitingini izleyin, oradan
yükselecek millî sese kulak verin. Eminim, bu ses Washingtondan, Brükselden,
Erivandan, Erbilden duyduğunuz sesten daha tanıdık gelecektir.
Umarım Yeter artık bu rezaletler, bizler, devletimiz bunu hak
etmiyor. uyarısını dikkate alırsınız diyor,
getirdiğiniz yabancılar koruma kanununa bakarak diyorum ki: Yahu, siz
milletin insanlarını, onların hukukunu koruyamadınız,
bu milletin vatandaşlarını, yerlisini koruyamadınız,
yabancıları nasıl koruyacaksınız? Bu milleti
karanlık bir dehlize sokan AKP neyi başardı da bunu
başaracak diye de merak ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, arkadaşlar biraz önce bir tweet getirdi, BDPnin Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın sözleri: Sayın Genel
Başkanımıza ithafen Elinde iple dolaşıp
Öcalanı as. diyen Bahçeli, sen bu saatten sonra assan assan Sayın
Öcalanın paltosunu vestiyere asarsın. diyor. AKPnin şımarttığı
Başkanım diyerek eli kanlı terör örgütünün
başının önünde el pençe divan duran ve bu milletin önüne koyduğu
rızıktan istifade edip millete borcunu ihanet olarak ödeyenlere
cevabımız odur ki: Senin, sizin nasıl bir tıynet sahibi
olduğunuzu biliyoruz. Ancak, seni böyle konuşturan Hükûmete ve
Başbakana yazıklar olsun!
ENVER YILMAZ
(Ordu) - Onu söyleyene söyle.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Ve uyarıyoruz bu vekili: Sana çiçek uzatıp
yılışıkça yaltaklanan elleri sakın milletin eli
sanma. Milletin şamarını
yediğinizde soluğu o insanlık düşmanı patronunun
yanında, İmralıda
alacaksın. Ceketini de çorabını da hatta ibriğini de
sen ve yol arkadaşların tutacak. Milletimiz, patronunun Kenyadan
Türkiyeye getirilirken Her şeyi yapmaya hazırım, ne olur bana
bir şey yapmayın. dediğini ve altını
ıslattığını unutmuş değildir. Tarih
tekerrürden ibarettir sayın vekil. Milletimiz bu yetkiyi verdiği anda,
Milliyetçi Hareket Partisinin ilk işi bu olacaktır.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sırrı Sakıkı mı savunacaksın?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Konuşmacı konuşmasında terör örgütüyle
pazarlık yaptığımızı ifade etti efendim
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sırrı Sakıkı da savun
çıkmışken.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben kimi savunacağımı çok iyi bilirim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hadi bakalım! Çıkmışken onu da savun
bakalım!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ahmet, Hükûmet cevap verir. Yani buradaki konuşmaların
muhatabı Hükûmet, Sayın Bakan orada.
BAŞKAN
Sayın Aydın, iki dakika süre veriyorum. Lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
Sataşma
nedeniyle buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın görüşülen kanun tasarısının birinci
bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grubuna ve AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) AK PARTİ Grubuna, Grup Başkanımıza
hitaben bir sürü laf söyledi. Sayın Başkan, kusura bakmayın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hak ediyor, söyleniyor.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, az önce, burada âdeta bir niyet
okumadan bahsedildi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Olanı biteni millet görüyor, ne niyeti kardeşim?
Sözleriniz var ya! Başbakanın sözleri var! Ne niyet okuması?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Tutanakları açın okuyun, tutanakları.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Birileri kendi yanında kurgulamış, kendi
yanında bir senaryo çizmiş ve bu senaryoyu burada bir rolle oynamaya
çalıştı.
Değerli arkadaşlar,
şu var: Bir saldırıyı kınarken bile, bakın, bir
saldırıyı, AK PARTİye yapılan, millî iradeye
yapılan, demokrasiye yapılan bu saldırıyı bile
kınarken âdeta bu saldırıyı
meşrulaştırır tarzda konuşmak hiç
yakışık alıyor mu ya? Bu saldırıyı neredeyse
Siz kendi kendinize yaptınız. diyeceksiniz ya! Yazık be!
Neredeyse bunu diyeceksiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Anlayışına yazık!
AHMET AYDIN
(Devamla) Terör örgütü sahipleniyor, terör örgütü Bu
saldırıyı yaptık. diyor ama siz hâlâ burada, bu saldırının
altında Acaba, olamaz mı, kendi kendilerine mi
Böyle bir algı
çıkarmak doğru bir şey mi? Yazık! Hiç
yakışıyor mu bu size? Hiç yakışıyor mu?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ahmet, şu Reşadiyeyi bir anlatsana.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Aydın, anlayışına yazık senin.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, AK PARTİ milletin partisidir.
Bir defa, siz, gidin her ilde miting yapın, ondan sonra gelin, burada
konuşun. Ondan sonra gelin, konuşun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Oraya gidemiyorsak bu senin ayıbın! Türkiyede
gidilemeyen bir yer varsa bu senin ayıbın!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu ülkeyi kim yönetiyor kardeşim? Ben de aynı şeyi
söylüyorum. Can güvenliği yok, ben de aynı şeyi söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz her yerde varız ya. Sen kendine bak.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Şu mitinge, bu mitinge bakmayın. Bütün illerde mitingi en
iyi şekliyle, en güçlü şekliyle biz yaparız. Terör örgütüyle
asla bir pazarlığın içerisinde olmadık, olmayız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen Öcalanla birlikte politika yapıyorsun. Tehdit ediyorsun bizi,
tehdit ediyorsun. Sen tetikçi misin?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye ilk defa ciddi
bir çözüm sürecine girmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen tetikçi misin? Talimat mı veriyorsun terör örgütüne
Sokmayın bunları. diye ha?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Türkiye tarihî bir fırsatın içindedir. Türkiye bu çözümü
bulmak üzereyken bu tarz konuşmalar hiç yakışık alıyor
mu?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bundan memnun olan sadece PKK ve KCKlılar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle rezil bir konuşma olur mu?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Sayın Başbakanımızla, Sayın Grup
Başkanımızla ilgili olarak sizin bu söylediğiniz
şeyler doğru şeyler mi?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bundan memnun olan sadece PKK ve KCKlılar. Gel Bursaya,
milletin sesini duy.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Biz terör örgütüyle asla bir pazarlığın içerisinde
olmadık, olmayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Benim orada il başkanlarım, ilçe başkanlarım
var!
AHMET AYDIN
(Devamla) Ama, bu sorunun çözümü konusunda da elimizden gelen her şeyi
yaparız ve milletimizle yaparız, şununla bununla değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, biz 2011de gittik oraya, miting de yaptık!
AHMET AYDIN
(Devamla) Milletin olduğu her yerde varız, milletimizle birlikte
bütün sorunların çözümü noktasında da elimizden gelen gayreti
gösteririz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen bu sözlerini Bursa meydanında bir söyle bakayım,
toplanan kalabalığa! Millete bir söyle bakayım!
AHMET AYDIN
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, doğrudan doğruya milleti
tehdit eden, PKK terör örgütünün hâkimiyeti adı altında, bu milleti
tehdit eden bir üslup kullanıyor. Aynen PKKnın milleti tehdit
ettiği gibi, bugün de aynı söylemi kullanıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tutanaklara geçti.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Milletimizle beraberiz. diyen biziz. Milletin olduğu
yerde varız. diyen biziz. Bırak Allah aşkına!
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz
Türkiye'nin her yerinde varız, Allaha şükür. Bugün Bingölünde de,
Yüksekovasında da, Diyarbakırında da, Çermikinde de,
Bismilinde de bizim teşkilatlarımız var.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen bir Kürdistan mı oluşturmak istiyorsun?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne alakası var ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kürdistan bölgesini mi temsil etmek istiyorsun?
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen böyle bir usulümüz yok!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne alakası var!
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu üslupların buna destek oluyor! Buna destek oluyor!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne alakası var!
AŞKAN
Sayın grup başkan vekilleri, lütfen, yerlerinize oturunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Hakkâriye nasıl gittiniz?
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen oturun. Sözleriniz tutanaklara geçti Sayın Vural.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Süleyman Bey şurada ibrik var diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O ibriği BDPlilere söyledim, sen üzerine niye
alındın kardeşim!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Söylediklerine dikkat et!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu kadar Sayın Başbakanımızla, grubumuzla
alakalı ifadeler kullandı
BAŞKAN
Sayın Aydın, böyle bir usulümüz yok, lütfen oturun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O ibriği sana söylemedim, sen niye üzerine
alınıyorsun?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ne biçim konuşuyorsun sen ya!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen anlamamışsın yazık! Sana söylenmedi o!
Yazık!
BAŞKAN
Evet, Sayın Korkmaz
Sayın Korkmaz
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlaşılan o ki BDP ve PKKya vurunca AKP rahatsız
oluyor. Niye rahatsız oluyorsunuz ya!
BAŞKAN
Sayın Vural, anlaşıldı, tutanaklara geçti efendim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne alakası var!
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye rahatsız oluyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Grup
Başkan Vekiliniz konuşuyor Sayın Korkmaz.
Buyurun
şimdi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, 69a göre, şahsıma yönelik
bir sataşma olmuştur, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ne
diye sataştı? Ne söyledi Sayın Korkmaz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim Geçmiş olsun derken bile bunu beceremiyor. gibi bir
laf söyledi.
BAŞKAN
Nasıl beceremiyor gibi?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Öyle bir şey demedim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yani ben
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle bir şey demedim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söyledin, çıktın söyledin ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tamam da bu cevap değil ki.
BAŞKAN
Anladım da Sayın Korkmaz, şimdi, hiç kimse burada, bir parti
veya sayın konuşmacılar diğerini eleştirmeyecek mi
eleştiri sınırları içerisinde? Burada sataşma nerede?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen, git onu şeytanla görüşen kılavuzlarına
söyle, ağlamaktan sorumlu Başbakan Yardımcısına söyle.
Utanmadan sıkılmadan, MHP Genel Başkanının
tahrikleriyle ilişki kurdun!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, AKP ve Adalet Bakanlığı
binasına yapılan saldırıyı kınıyorum,
geçmiş olsun diyorum. dedim.
BAŞKAN
Evet, tamam, dediniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Seviyesiz bir siyaset!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yalnız benim sözlerimi çarpıttı, 69a göre bir
dakika söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu kınayacaksın sen, onu kınayacaksın!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yanlış yapan herkesi kınarım.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle bir dakika istediniz, bir dakika veriyorum; buyurun.
Lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yani, biz bu saldırıyı kınıyoruz, onu
yanlış anlıyorsunuz.
2.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce
buraya gelen AKP Grup Başkan Vekili sözlerimi tamamen
çarpıtmıştır, duymak istediği gibi algılamaya
çalışmıştır. Hâlbuki, sözlerim son derece basit ve
gerçekten asgari bir eğitim seviyesi olan herkesin ne demek
istediğimi oradan anlaması lazımdı. Bakın, ben buradan
AKP Genel Merkezi ve Adalet Bakanlığına yönelik o
saldırıyı kınadığımı Milliyetçi Hareket
Partisi adına belirttim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben de söyledim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Sen de söz aldıktan sonra senden beklerdim ki, millî iradeyi
temsil eden bir partinin genel başkanına yapılan bu
yakışıksız benzetme karşısında sen de seni
temsil edenler adına şuradan bir düzeltme konuşması
yapsaydın ama görünen o ki, AKP ve BDP ve PKK aynı yola
girmiştir. Birine vurduğun zaman AKPden, AKPye vurduğun zaman PKKdan ses gelmektedir.
Bunu milletimizin takdirine arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Millet takdir ediyor zaten.
BAŞKAN
Evet, bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, AKP Genel Merkezine ve Adalet
Bakanlığına yapılan saldırılarla ilgili biz de
töhmet altında kalıyoruz. İzin verirseniz ben de bir kısa
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, AK PARTİ Genel Merkezine ve
Adalet Bakanlığına yapılan saldırılara
ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii ki
geçmiş olsun; tabii ki terörü, şiddeti, silahı, bombayı,
kavgayı lanetliyoruz. Bundan yana hiç şüpheniz olmasın. Fakat,
neden insanlar tedirgin, neden bu konuda çekingen biliyor musunuz? Bunun
sorumlusu sizsiniz. Reşadiyede 7 askerimiz şehit olduğunda PKK
Biz yaptık. demesine rağmen, siz PKK yapmamıştır.
demeye getirdiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Derin devlete yıktınız.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bırakın Allah aşkına ya!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Derin devlete yıktınız. Bakın, o günleri
hatırlayın. Dursun Çiçekin Reşadiyeli olduğundan dem
vurdunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Okuyun, okuyun biraz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yani, Bülent Arınçın böyle açıklamaları var,
Hüseyin Çelikin böyle açıklamaları var. PKK diyor ki: Ben
yaptım. AKP diyor ki: Ya PKK yapmamıştır, derin devlet
vardır.
Ayrıca,
kuşkuyla bakmamızın bir başka nedeni, Sayın Bülent
Arınça suikast meselesi. Ne oldu bu? Ne oldu bunlar? Yani, Bülent
Arınç suikast meselesi, o ağladığı günler
Sanık
yok, tutuklu yok, dava yok, sonuç yok, hiçbir şey yok. Reşadiyeyle
ilgili çıkışlarınız var. Bizim kaygıyla,
kuşkuyla bakmamıza yol açıyorsunuz. Sorun sizde. Yoksa
kılınıza zarar gelmesinden üzülürüz, üzüntü duyarız;
terörü, bombayı şiddeti, kanı kınarız biz, her zaman
kınarız ama kendinize bakın lütfen.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Söz talebiniz var
mı Sayın Aydın?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Evet.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ortada bomba var. Dün Bülent Arınç açıklama yapıyor,
neredeyse CHPyi suçluyor. Sanki bombayı biz attık!
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, her türlü şiddete ve
teröre karşı olduklarına, hiçbir saldırının
meşru gösterilemeyeceğine ve AK PARTİ Genel Merkezi ile Adalet
Bakanlığına yapılan saldırıları
şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tabii, biz kaynağı kim
olursa olsun, nereden gelirse gelsin şiddetin her türlüsüne
karşıyız, saldırının her türlüsüne
karşıyız. Hiçbir saldırıyı hiç kimse meşru
gösteremez, ne biz ne bir başkası.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Saldırgan Öcalana da karşı mısınız?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Herkese karşıyız. Ne demek?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Saldırgan Öcalana da karşıyım. de.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ya bırakın Allah aşkına ya! Bunun
üzerinden siyasi polemik yapmayın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Biz terörün her
türlüsüne karşıyız, saldırının her türlüsüne,
şiddetin her türlüsüne karşıyız. Hiçbir şiddet
meşru gösterilemez kaynağı neresi olursa olsun, kim olursa
olsun. Dolayısıyla, bütün saldırıları
kınıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Apoyu, bebek katilini lanetliyorum. de hadi bakayım, hadi
de bakayım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu manada özellikle de AK PARTİ Genel Merkezimize ve
Adalet Bakanlığına dün akşam saatlerinde yapılan
saldırıyı bir kez daha şiddetle kınıyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teröristle pazarlık yapan, terörü kınayabilir mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ama şunu da belirtmek isterim ki: Bu, millî iradeye
yapılan saldırıdır; bu, demokrasiye yapılan
saldırıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Apoyu lanetliyorum. de bakayım Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu saldırı asla bizi yolumuzdan etmeyecektir.
Sonuna kadar, milletimizle birlikte, her tür problemin çözümü için elimizden
gelen gayreti göstereceğiz.
Tekrardan
saygılar sunuyor, Genel Kurulu selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Aydın, Apoyu lanetliyorum. de. Bak, zamanın
var.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lanetliyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) De hadi ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lanetliyorum, Apoyu da lanetliyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Vay vay vay, mikrofon kapandıktan sonra
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurun.
6.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
her türlü şiddeti, terörü lanetlediklerine ve terörden siyaset üretilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi her türlü
şiddeti, terörü lanetlemiş ve bunların suçlu olarak Türk milleti
önünde hesap vermesini istemiştir. Bugün bu noktada, AKPnin PKK terör
örgütünü muhatap almasını da kendi idraklerine havale ediyorum. Bu
bakımdan, bu yapılan saldırıların hiçbirinin masum,
mazur gösterilmesi mümkün değildir. Ancak, bu saldırılar
yapılırken Şeytanla görüşürüm. diyen AKPnin
kılavuzu Çelik ile ağlamaktan sorumlu Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın Sayın Genel
Başkanımızın konuşmalarından tahrik edilecek
konuşmalarını, bu olayla illiyet bağı
kurmasını da ayaklarımın altına alıyorum ve
çiğniyorum.
SALİH KOCA
(Eskişehir) Kullandığınız kelimelere dikkat edin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Terörden böylesine medet uman, terörden böylesine siyasal rant
elde etmek isteyenlerin girdiği bataklık artık Türk milletini de
çekiyor. O bakımdan, bir an önce, terörle ve PKKyla
yaptığınız bu kanlı iş birliğinden vazgeçin,
kan dilini kullanmaktan vazgeçin, terörden siyaset üretmeyin, kandan çözüm
üretmeyin, çağrımız budur.
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kontrolden çıktılar zaten.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Terörden kimin beslendiğini bu millet çok iyi biliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Tabii, kimin beslendiğini biliyor. İmralıyla
iş tutuyorsunuz ya!
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
7.-
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın, terör sorununun
çözümüne yönelik beklentileri yok saymanın hiç kimseye fayda
sağlamayacağına, hakaretin siyasetin üslubu olmaması
gerektiğine ve AK PARTİ Genel Merkezi ile Adalet
Bakanlığına yapılan saldırıların millî
birlik ve kardeşliğimize yönelik saldırılar olduğuna
ilişkin açıklaması
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) İmralıyla iş tutup MHPyi bitirme projeleri
yapıyorsunuz! Terörizmle besleniyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu Meclise hakarettir sizin bu söyledikleriniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bırak Allah aşkına ya!
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
Buyurun Sayın
Bakanım.
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz silahın egemenliğine teslim olmuş
darbecilersiniz! PKKnın darbesine karşı direnemeyenlersiniz!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bütün darbelere karşı direnç gösteren AK
PARTİdir.
OKTAY VURAL
(İzmir) PKKnın darbesiyle, silahıyla milleti tehdit
ediyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Vural
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bütün darbelere karşı çıkan AK PARTİdir.
BAŞKAN
Sayın Aydın, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) PKKnın meşe ağacının dalını
gördüğünüz zaman tıpış tıpış gidiyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Bakan,
buyurun siz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Elinizdeydi ya, niye asmadınız?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Assaydınız ya, niye asmadınız?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İdam cezasını kaldıran sizsiniz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Bakan söz istedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Mitinglerde urgan attınız, ip attınız;
assaydınız o zaman, niye asmadınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) PKK terör örgütünün kucağında siyaset yapmayın,
yapmayın!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İdam cezasını kaldıran sizsiniz! Okuyun biraz,
okuyun!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Niye asmadınız, assaydınız!
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye 2002de oy verdiniz ha?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, siz buyurur musunuz.
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda Genel Kurulun ciddiyetine ve tartışmaların
esasına yakışmayan cümleler sarf edilmektedir.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sen bize akıl verme!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, sen kendine bak ya!
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Bu durum son derece üzücü ve
yaralayıcıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hamamönünde evler
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Türk milletinin bugün her zaman
olduğundan daha fazla birlik ve beraberlik içerisinde meselelere
yaklaşmak mecburiyeti vardır. Türk milletinin beklentisi bellidir,
açık ve nettir. Türk milleti, terör sorununun çözümünü beklemektedir. Türk
milleti, terör sorununun çözümüne yönelik olarak söz konusu edilebilecek bütün
makul yöntemlerin denenmesini arzu etmektedir. Türk milletinin terör
meselesinin çözümüne yönelik beklentilerini yok sayarak
OKTAY VURAL
(İzmir) Türk milletini ayaklar altına alarak olmaz!
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
bu iş üzerinden istismara
kalkışmak hiç kimseye hiçbir fayda sağlamayacaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Peki, kendi görevini istismar etmek
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Biz farklı siyasi partilerin kendi
görüşlerini meşru zeminlerde
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu Mecliste her şey konuşuldu kardeşim!
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
meşru ve düzgün ifadelerle
seslendirmesine sonuna kadar saygılıyız. Ama, siyasi partilerin
farklı görüşlerini seslendirirken Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine,
Hükûmetimizin Başbakanına ya da Hükûmet üyelerine ağza
alınmayacak sözlerle ağır hakaretlerde bulunmaya hiç kimsenin
hakkı yoktur, hiç kimsenin bu çerçeve içerisinde meseleye yaklaşması
doğru değildir, hakaret siyasetin üslubu değildir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Apo, İmralı
tutanaklarında hakaret etti Başbakana, niye cevap vermediniz?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türk milletini temsil eden her bir parlamenterin
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Apoya niye cevap vermediniz, İmralı tutanaklarında?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Türk Milletinin beklentilerine cevap veren
bir yaklaşım ve vizyonla hareket etmesi kaçınılmazdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hadi canım sende!
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sizi, Cumhuriyet Halk Partisini ya da
herhangi birini PKKyla, bölücü terörle,
milletimizin birliğine ve dirliğine yönelen hain emellerle biz,
hiçbir zeminde bağdaştırmayı doğru bulmayız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şu Sırrı Sakıkın sözlerine de cevap ver
bakayım.
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Bu yönde bir ithama, bu yönde bir suçlamaya
da asla maruz kalmayı bize yönelik haklı bir tutum olarak
değerlendirmeyiz.
AK PARTİ Genel
Merkezine yönelik bir saldırı gerçekleşti dün bir terör örgütü
tarafından ve bu terör örgütü bugün saldırıyı sahiplendi.
Aynı şekilde, Adalet Bakanlığına yönelik olarak da
aynı terör örgütü tarafından bir saldırı
gerçekleştirildi. Bu saldırıyı sadece Adalet ve
Kalkınma Partisine yönelik bir saldırı olarak
değerlendirmek hata olur.
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi toparlayınız Sayın Bakan.
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Bu
saldırıyı sadece Adalet Bakanlığına yönelik bir
saldırı olarak da değerlendirmek hata olur. Bu
saldırılar, Türk milletinin birliğine yönelik
saldırılardır; bu saldırılar, millî birlik ve
kardeşliğimize yönelik saldırılardır; bu
saldırılar, bayrağımıza yönelik
saldırılardır ve bu saldırılar, Türk toplumunun huzur
arayışına yönelik saldırılardır. Eğer,
fotoğrafı buradan görür, meseleye bu yönden yaklaşabilirsek
millet olarak zaten her zeminde var olan birliğimizi, daha güçlü bir
zemine taşıyabileceğimizi düşünüyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan teşekkür ederim. Lütfen
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Değerli arkadaşlar, Türk milleti, hiçbir
terör örgütü tarafından bölünemeyecek kadar büyük, dirayetli, sağlam,
kuvvetli ve köklü bir millettir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Terör örgütü bölemiyor, siz bölüyorsunuz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Terör örgütüyle pazarlık yapacak kadar da sizin döneminizde
ipliği pazara çıkarılmıştır.
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Korkularla, kaygılarla hareket etmenin
gereği yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN
Bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Celal
Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 310 sıra sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının birinci bölümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz son
yıllarda artık yalnızca göçmen üreten bir ülke olmaktan
çıkmış, ciddi biçimde göç alan bir ülke hâline gelmiştir.
Gerek ekonomik sebeplerden gerek eğitim, çalışma ve yaşamak
için ülkemize gelen yabancıların gerekse komşu ülkelerde ve
geniş bölge coğrafyasındaki savaş ve zulüm
olaylarından dolayı ülkemize sığınan mülteci
durumundaki kişilerin sayılarında ciddi artışlar
olmuştur. Ülkemize gelen bu göçmen sığınmacı ve
yabancılardan bir kısmı düzenli yasal yollardan, bir
kısmı ise düzensiz yollardan ülkeye girmektedir.
Türkiye-Yunanistan
sınırı son beş yılda Avrupa Birliği ülkelerine
doğru yönelen düzensiz göç hareketleri bakımından çok ciddi bir
geçiş güzergâhı olmuştur. Türkiye üzerinden geçip Avrupa ülkelerine
ulaşmaya çalışan bu kişilerin arasında ekonomik
göçmenler kadar savaş ve zulümden kaçan insanlar da vardır.
Diğer yandan, çalışma, eğitim gibi amaçlarla ülkemize gelen
yabancıların sayısının artması, savaşlardan
kaçıp ülkemize sığınan mültecilerin
sayısının artması
Bu bölgedeki refah ve huzur ülkesi
olması bakımından Türkiyeyi de tercih etmeye
başlamışlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yabancıların hukuki
durumunu düzenleyen temel iki kanunumuz vardır. Bunlardan birincisi 5682
sayılı Pasaport Kanunu, bir diğeri de 5683 sayılı
Yabancıların Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkındaki
Kanundur. Her iki kanun da 1950 tarihinde
çıkarılmıştır ve 1924 Anayasasına göre
hazırlanmıştır. İnsan hakları hukukunun belli
başlı belgeleri ise bu kanunlar yayınlandıktan sonra kabul
edilmiştir. Örneğin, Mülteciler Hukuki Durumuna Dair Sözleşme
1951 yılında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ise 1953
yılında yürürlüğe girmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumuna göre, 1953 yılında ülkemize giriş yapan yabancıların
sayısı sadece 91 bin iken bu sayı 2012 yılında 29
milyon 704 bin kişiye ulaşmıştır. Ülkemizin bu
çeşitli göç hareketlerini hem kaynakların verimli
kullanılması bakımından akılcı hem de hukuk
devleti ve uluslararası insan hakları kaidelerine uyumlu bir
şekilde yüksek bir beceriyle yönetebilmesine ihtiyaç vardır. Göç
olgusunu bir tehdit olarak değil, ülkemizin uluslararası camiadaki
konumunun bir yansıması ve bir fırsat olarak da görmeliyiz.
Oysa
mevcut durumda, Türkiyede yabancılar, göç ve iltica alanı, bugüne
kadar ihtiyaçları karşılayamayan yetersiz bir mevzuat çerçevesi
ve çok sınırlı kurumsal kapasiteyle yönetilmeye
çalışılmıştır. Politika ve uygulamalar, maalesef,
stratejik bir yaklaşımla ve hukuk devleti ilkesinin gerektirdiği
tutarlılık ve usullerle değil, Suriyeden gelenlerde olduğu
gibi, siyasi ve idari takdire dayalı, durumu idare etmeyi amaçlayan
reaktif yaklaşımlarla oluşturulmuştur. Hâlihazırda, bu
alandaki uygulamalara çerçeve sağlaması gereken 1950lerden kalma
çeşitli kanunlar birçok konuyu hiç düzenlenememekte, mevzuattaki
boşluklar çeşitli yönetmelik ve genelgelerle çözülmeye
çalışılmaktadır.
Hâlihazırda bu
alanı yönetmekle görevlendirilmiş olan Emniyet Genel Müdürlüğü
Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığı,
kaynak, teşkilat yapısı ve uzmanlaşma eksikliklerinden
dolayı büyük bir külfet altındadır. Emniyet birimlerimiz görev
tanımları gereği göç olgusuna yalnızca güvenlik
perspektifinden bakmakta, ülkemizin düzenli veya düzensiz, ekonomik veya
sığınma amaçlı boyutlarıyla çok çeşitli göç
dinamiklerini yönetmek için gereken kurumsal kapasite ve
uzmanlığı üretememektedir.
Çağdaş dünyada
devletler göç olgusunu göç yönetimi kavramı çerçevesinde ele
almaktadırlar. Göç yönetimi -reaktif değil- stratejik politika ve
uygulamalarını yalnızca sınır güvenliği ve kamu
düzeni şiarlarına değil, aynı zamanda kaynakların
akılcı yönetimi, hukuk devleti ve uluslararası insan
hakları kriterlerini temel alarak yönetmektedirler.
Nitekim, sözünü
ettiğim eksikliklerin bizim için kaygı verici olanı, özellikle,
düzensiz göçmen ve sığınmacılara yönelik uygulamalarla
ilgili olarak son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
ülkemiz aleyhinde verilen çok sayıda ihlal kararıdır. Bu ihlal
kararları, özellikle düzensiz yollardan ülkemize gelmiş mülteci
durumunda kişilerle ilgili verilen sınır dışı
etme ve idari gözetim kararlarıyla sığınma prosedürüne
erişim noktasında karşılaşılan sorunlarla
ilgilidir.
Huzurunuza
gelmiş olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısının özetlemeye çalıştığım bu
sorunlar ve ihtiyaçları karşılamak yönünde çok değerli bir
adım teşkil ettiğini düşünmekteyim. Tasarı, üst kavram
olarak göç tanımı içinde kısa süreli ziyaret ve uzun süreli
ikamet amacıyla düzenli yollardan ülkemize gelen yabancılar ve
çeşitli sebeplerden düzensiz yollardan ülkemize gelen veya ülkemizde
bulunan yabancılar ile savaş olaylarından dolayı ülkesini
terk etmek zorunda kalan ve ülkemize sığınan mültecilerle ilgili
tüm uygulama ve işlemlere dayanak sağlayacaktır.
Tasarıyı
içerik bakımından incelediğimizde, benimsenmiş olan
yaklaşımların ve düzenlemelerin hukuk devleti ilkeleri ve
uluslararası insan hakları hukuku standartlarıyla ve Avrupa
Birliği normlarıyla genel olarak uyumlu olduğu görülmektedir.
Tasarı, özellikle şu andaki uygulamayla ilgili olarak biraz önce
özetlemeye çalıştığım eksiklikleri büyük ölçüde
gidererek usul ve kuralları ve güvenceleri de getirmektedir.
Tasarıyla
yabancılar göç ve iltica alanıyla ilgili görevleri üstlenmek üzere
İçişleri Bakanlığı bünyesinde tamamen yeni ve sivil
bir uzman kurum, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulacaktır. Bu
alanla ilgili sorumluluğu Emniyet Genel Müdürlüğünden alarak sivil ve
uzmanlaşmış bir kuruma verme yaklaşımı da son
derece doğru ve olumludur. Eğer bu yeni kurum, gereğince
teşkilatlandırılabilir ve akılcı politikalarla
yönetilirse ülkemizin göç ve iltica alanını hem ulusal menfaat ve
kamu düzeni gerekleri hem de hukuk devleti ve uluslararası insan
hakları standartları temelinde yönetme kabiliyetleri ciddi oranda
artmış olacaktır.
Tasarıda vize
ve ikamet konuları, düzensiz göç yönetimi faaliyetleri,
sığınma prosedürü ve usulleri yanında, vatansızlar,
insan ticareti mağdurları, toplu sığınma
durumlarında sağlanacak geçici koruma, refakatsiz çocuklar ve özel
ihtiyaç sahiplerine sağlanacak ilave hak ve imkânlar,
sığınmacılara sağlanacak hak ve yardımlar ile
ilgili ayrıntılı düzenlemeler getiriliyor olması da yine
olumlu bulunması gereken hükümlerdir.
Tasarının,
kişilerin zulüm, işkence ya da gayriinsani muamele görecekleri
ülkelere geri gönderilmeyeceğini düzenleyen uluslararası hukukun
temel kaidelerinden birini ifade eden 4üncü maddesinin ve kişilerin
ülkemize düzensiz yollardan girmiş olsalar da, sonradan düzensiz duruma
düşmüş olsalar da insani gerekçelerle geçici olarak ülkemizde
kalmalarına imkân sağlayacak olan 55inci maddesinin de özellikle çok
olumlu olduğunu, ülkemizin tarihsel geleneklerini
yansıttığını düşünmekteyim.
Bu yasama
döneminde bu tasarıyı hazırlayan İçişleri
Bakanlığının ve değerli bürokratlarının
tasarının hazırlanması sürecinde benimsedikleri
şeffaf, katılımcı yaklaşımının
hakkını ayrıca teslim etmek istiyorum. Tasarının
hazırlanması sürecinde gerek uluslararası örgütlerle gerekse
ülkemizin değerli akademisyenleri ve bu alanda çalışan sivil
toplum örgütleri ile yazılı ve sözlü görüş
alışverişinde bulunulmuştur. Özellikle, ülkemizin bu alanda
çalışan değerli sivil toplum örgütlerinin yapıcı
eleştiri ve önerileri ile Meclisin tasarıyla ilgili
komisyonlarındaki tartışmalara muhalefet partileri olarak
yaptığımız katkılar önemlidir.
Bu tasarıyla
kurulması öngörülen Göç Danışma Kurulunda göç ve iltica
alanında çalışan akademisyenlere ve sivil toplum örgütlerine yer
verilmesi de yine son derece olumludur. Bu yaklaşımın başka
yasalarla ilgili benzer süreçlere de örnek teşkil etmesini diliyorum.
Genel olarak
olumlu intiba ve değerlendirmelerin yanında, tasarının
bazı hususlarındaki eleştiri ve endişelerimi de ifade etmek
istiyorum ancak gördüğüm kadarıyla zamanım yetmeyecek. Bu
eleştirilerimi de ikinci bölümde söz aldığım zaman sizlere
arz etmek istiyorum.
Bu
tasarının şimdiden ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.50
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
310 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
birinci bölümü üzerinde söz sırası, şahsı adına,
İstanbul Milletvekili Sedef Küçüke ait.
Buyurun Sayın
Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 310
sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün gece Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezine
ve Adalet Bakanlığına yapılan saldırıları
kınıyor, her türlü terör eylemini lanetliyorum, samimi geçmiş
olsun dileklerimi de buradan iletmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, böyle bir kanuna şiddetle
ihtiyacımız olduğu konusunda hepimizin hemfikir olmasından
ve bu kanunun komisyonlardan büyük bir uzlaşmayla çıkmasından
duyduğum mutluluğu belirtmek istiyorum. Darısı diğer
tasarıların ve tekliflerin de başına diyorum. Bu
tasarı bize siyasi hayatımızda eksikliğini duyduğumuz
uzlaşmanın değerini göstermesi açısından çok önemlidir
diye düşünüyorum.
Bildiğiniz
gibi, yasal ve yasa dışı göç hareketlerini düzenleyen mevcut
mevzuatımız ortak kavram ve tanımlardan yoksun ve günümüz
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, oldukça
dağınık bir yapı arz etmekteydi. Özellikle, mülteci,
sığınmacı, göçmen kavramlarının
tanımlanması konusunda ciddi sıkıntılar
yaşanmaktaydı. Bu açıdan mülteci, şartlı mülteci ve
göçmenlerin tanımı, kabulü ve korunması konusunda adım
atılmış olması, uluslararası insan hakları
standartlarına uyumlu göç ve koruma sistemi oluşturulması ve
mevzuatımızın Avrupa Birliği standartlarına biraz daha
yaklaşmış olması sevindirici bir gelişmedir. Geri
gönderme yasağının mevzuatımıza eklenmesini ise
uluslararası insan hakları açısından oldukça değerli
bulduğumu belirtmek istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, göç sorunu, artık küreselleşen dünyanın öncelikli
sorunlarından birisi hâline gelmiştir. Tüm dünyayı
ilgilendirdiği gibi bu sorun ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir.
Genel olarak ülkemiz, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri kaynaklı göçmen
hareketlerinde Avrupaya geçişte transit ülke olarak
kullanılmaktadır. Afrika ve Orta Doğuda yaşanan ekonomik
ve siyasi sorunların artması nedeniyle artık Türkiye de hedef
ülke hâline gelmiştir. Önümüzdeki dönemde de özellikle Orta Doğuda
yaşanan süreç yüzünden bu göçün artacağı öngörülmektedir, buna
hazırlıklı olmamız lazımdır, bu kanun bu
anlamıyla da önemlidir.
Ancak Meclisimiz
ne kadar iyi kanunlar çıkarırsa çıkarsın aslolan
bunların uygulanabilmesidir. Bu konuya değinmişken uygulamadaki
bazı sıkıntıların altını çizmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Suriyeden gelen
sığınmacılar gündemde yer alana kadar Bakanlık ve
valiler, ülkemizde sığınmacılar, mülteciler ve göçmenler
yokmuş gibi yapmayı tercih etti, göçmenliğin ve
sığınmacılığın insan hakları boyutu ve
yaşanan dramlar görmezden gelindi, bu insanlar sahipsiz
bırakıldılar. Kimisi çalışma izni
alamadığından çok kötü şartlarda
çalıştırıldılar. Sığınmacı ve
göçmenlerin alıkonma şartları ve barınmaları
konusundaki sıkıntıları yok sayıldı. Bu kötü
koşullarda yaşamak zorunda bırakılmalarının
sığınmacıların mağduriyetini
artırdığı da görmezlikten gelindi.
Hatırlarsınız, İstanbulda yabancı misafirhanelerinde
yaşama koşullarının olumsuzluğu nedeniyle fiziksel ve
sözlü kötü muameleye maruz bırakılmaları nedeniyle isyanlar bile
oldu, bunlar hep uygulamadan kaynaklı sorunlardı. Bu nedenle,
umuyorum, güzel
hazırlanmış, emek verilmiş bu kanun, bu
bahsettiğim uygulama sıkıntılarını ortadan
kaldırır.
Değerli
milletvekilleri, bu toprakların kültüründe zora düşmüş insanlara
yardım etmek vardır. Darda kalmış olana el uzatmak, kucak
açmak halkımızın önemli bir değeridir. Eğer insanlar
ırkları, dinleri, bir toplumsal gruba ait olmaları veya siyasal
görüşleri nedeniyle ülkelerini, doğdukları toprakları terk
etmek zorunda kalıyorlarsa bu durum insanlığın ortak
utancı hâline geliyor demektir.
Meclisimizin
uzlaşmayla kabul edeceğine inandığım bu kanunun hangi
sebeplerle olursa olsun vatanlarından uzakta yaşamak zorunda kalan
insanların dertlerine bir nebze çözüm olmasını diliyor,
yarınki Nevruz Bayramı kutlu olsun diyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Cuma İçten, Diyarbakır
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı yabancılar ve
uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişileri kapsıyor. Bu kanun
tasarısı hazırlanırken AK PARTİ iktidarı her
konuda olduğu gibi akademisyenlerden, sivil toplum
kuruluşlarından, uluslararası kuruluşlardan görüş
almıştır. Türkiye'nin artan ekonomik gücü ülkemize yönelik göç
hareketleri için bir çekim unsuru oluştururken, yer aldığı
coğrafi bölgede devam eden siyasi kaos Türkiyeye yönelik göçü teşvik
eden bir diğer unsur olarak karşımıza
çıkmıştır. Son döneme kadar Türkiye yabancılar
tarafından göç hareketleri açısından daha çok geçiş ülkesi
konumundayken, ülkemizin artan ekonomik gücü ve istikrarıyla giderek bir
hedef ülke olarak görüldüğü ve bu bağlamda ülkemize yönelik göçün
artarak devam edeceği bir gerçektir.
Türkiye,
coğrafi, stratejik, kültürel ve siyasi konumu itibarıyla tarih içinde
önemli göç akımlarıyla karşı karşıya
kalmıştır. 1995 yılında ülkemize gelen yabancıların sayısı
yaklaşık 7 milyon, bu sayı 2010 yılında 27 milyon
olmuştur. 1995 yılında uluslararası koruma başvuru
sayısı 2 bin iken 2010 yılında 8 bine yükselmiş,
1995-2010 yılları arasında toplam 829 bin düzensiz göçmen
yakalanmıştır. Bu tasarıda öncelikle yabancıların
Türkiyeye girişleri, çıkışları, vize ve ikamet
izinleri hususları düzenlenmiştir. Bu konulardaki
dağınık, güncelliğini yitirmiş,
karşılaşılan sorunlara cevap vermekte yetersiz mevzuat
yerine ülkemizin gelişme vizyonuyla uyumlu, uluslararası normlara
uygun, millî çıkarları gözeten, ilgili olduğu konularda tüm
yönleriyle kuşatan, kaliteli mevzuat ilkelerine uygun düzenlemeler
getirmektedir. Tasarı ile vize, ikamet izinlerine ilişkin konularda
uygulamada yaşanan sıkıntıların önüne geçilecektir.
Bu yasa
tasarısının konusu tamamen insan ve kendi insanımız
değil, kendi insanımız, kendi vatandaşımız olmaya
aday insanlardır. Bu kanun tasarısı din, dil, ırk, mezhep
ayrımı yapmaksızın insani hassasiyetler ile ele
alınmıştır. Türkiye, hem hedef ülke hem de güzergâh ülkesi.
Hedef ülke konumuna gelmek Türkiyenin refah ülkesi, Türkiyenin güvenlik
ülkesi olduğu anlamına gelir.
Eskiden göç
edenler, yasa dışı göçler Türkiyeden başka ülkelere
doğru göç etmek için bizi, ülkemizi güzergâh olarak
kullanırlardı, şimdi de var ama sayı çok daha az. Hedef
ülke konumumuz daha yüksek bir seviyeye ulaştı, bu da tabii ayrı
bir sorun. Bu sorunu yönetmemiz gerekiyordu.
Günümüzde modern
kölelik, köleliğin modern zamanlardaki şekli olarak nitelendirilen ve
küresel anlamda önemli bir sosyal problem olarak karşımıza
çıkan insan ticareti suçu mağdurlarının korunması,
sığınmaevlerinin işletilmesi konularında
ihtisaslaşmış aktif bir kurum ihtiyacı her geçen gün
kendini göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla aynı zamanda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal
kararlarının da önüne geçilmiş olacaktır.
Sonuç
itibarıyla ülkemizin göç ve uluslararası koruma mevzuatıyla
idari sistem, uluslararası insan hakları normlarına ve Avrupa
Birliği mükteseplerine uyumlu hâle getirilecek, göç alanında ihtiyaç
duyduğumuz hukuki, idari, fiziki alt yapıya kavuşmamız
sağlanacaktır. Böylece güçlü, yönetilebilir, ülke menfaatlerini
gözeten ve uluslararası ilişkilerde Türkiyenin konumunu ve onurunu
güçlendiren bir göç sistemi kurulmuş olacaktır.
Bu tasarı,
aynı şekilde şeffaf ve katılımcı bir süreçle
hazırlanan bu yasa tasarısı uluslararası insani hukukun
kriterlerine uygundur. Gelişen, kalkınan, büyüyen ve dünyaya
açılan Türkiye'nin yabancılara ilişkin bir
mevzuatının, derli toplu bir mevzuatının olması önem
arz etmektedir.
Esas
itibarıyla kanun, bir yabancının herhangi bir şekilde
Türkiyeye gelmeyi düşünmesinden itibaren uzun seneler ülkemizde
kalmasına, yerleşmesine, çalışmasına, burada mülk
edinmesine kadar geçen dönemi düzenlemeye yöneliktir ve hatta, aslında
vatandaşlık ile ilgili bölümlerde başka kanunlarda, daha
doğrusu, başka birimlerin yürüttüğü vatandaşlıkla
ilgili bölümlerde bu kanunlar veya bu idarenin görev alanına girebilecek
kadar iyi hazırlanmıştır.
Bu anlamda, bu
kanunda emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyor, yüce Meclisi
saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde on
beş dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Halaman
Yok.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
güvenlik güçlerimizin terörle mücadelede en önemli arkadaşları, silah
arkadaşları köy korucuları. Köy korucularının özlük
haklarıyla ilgili, statüleriyle ilgili çok ciddi sıkıntıları
var. Onlar, malumunuz, Köy Kanununun bir maddesi çerçevesinde bir yönetmelikle
özlük hakları düzenlenmiş bir kesim. Emeklilikleri facia, 310 lira
emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyorlar, şu anda
800 lira civarında bir gelirleri var. Köy korucuları güvenlik
görevlilerimiz gibi bir rotasyon dâhilinde tayin olabilen insanlar da
değil. Bunlar o memlekette ilanihaye yaşıyorlar çünkü o
topraklar onların ve bugünlerde terörle yapılan müzakerelerden de çok
rahatsızlar. Bu çerçevede, köy korucuları Yoksa biz, teröristlere
teslim mi edileceğiz? diye bir endişe içerisindeler. Bir yandan
özlük hakları, bir yandan statüleri konusunda bir
çalışmanız var mı, olacak mı, onu soruyorlar, biz de
sözcülük etmeye çalışıyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır, sistemden çıktınız galiba.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Evet efendim. Arkadaşım sordu soruyu.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
tabii, son zamanlarda Türkiye özellikle Orta Doğudan gelen terör
örgütleriyle dolduruldu. Yani, işte, Türkiyede ordu çökertilirken bir
güvenlik müsteşarlığı oluşturuldu. O Güvenlik Müsteşarlığı
bünyesinde yabancı personel çalıştırma ilkesi de getirildi.
Son olarak da Yemene vize kaldırıldı. Şimdi, Yemende
tabii çok önemli, tehlikeli bir unsur var; El Kaide orada çok hâkim ve El
Kaideden birtakım insanlar getirilip Suriyeye, oraya gidip orada
savaşıp gelen kitle var. Bunu zaten dış basın da
yazıyor. Şimdi, evvela, El Kaideden, Müslüman Kardeşlerden,
Hamastan son zamanlarda Türkiyeye gelen kişi sayısı kaç? Siz
bunları kontrol ediyor musunuz? Bunlar nerede ikamet ediyor? Bunları
özellikle tek tek öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Eryılmaz
Sayın
Öğüt
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Polis
arkadaşlarımızın önemli sorunları var. Bunların
bazıları şunlar: Aldıkları ücretler -özellikle
maaşları düşük, tazminatları yüksek olduğu için-
emekliliğe yansımıyor. Emeklilikte maaşları çok
düşük oluyor, emekli olmaya korkuyorlar. Bunun bir an önce düzeltilmesini
istiyorlar.
İkinci
olarak, maçlarda, özellikle İstanbulda maçlarda görev alınca normal
asayişte ciddi sorunların çıktığı, karakollarda
eksikliklerin oluştuğunu söylüyorlar. Bu da önemli bir sorun olarak
geçiyor.
Ben en son, birkaç
aydır bizzat gördüm ve kendileriyle de konuştum. İstanbulda
otoban kenarlarında trafik polislerinin kar kış demeden
açıkta nöbet tuttuklarını görüyoruz. Güvenlik ve trafik
akışı bakımından gerekli olabilecek bu uygulamadaki en
büyük sorun polis arkadaşlarımızın altı saate kadar
ayakta görev yapmasıdır. Talepleri, daha makul sürelerde nöbet
tutmalarıdır. Bu konuda da bir düzenleme yapılmasını
istiyorlar. Hakikaten, kışın araç bile olmadan beş
altı saat
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir konuyu vuzuha kavuşturmamız lazım. Bu, Suriyeden gelen
sığınmacılar için ne kadar masraf yaptık? Sayın
Maliye Bakanı yerinizde oturuyordu 600 milyon Türk lirası dedi.
Sayın Başkan ve Sayın Beşir Atalay zannediyorum 600 milyon
dolar diyor. Acaba hangisi doğru? Bunun doğrusunu söyleyebilir
misiniz?
İkincisi,
ikinci soru: Sayın Öğüt değindi, polis memurlarının
çalışma saatleri ve ek göstergeleri konusunda yakınmaları
var. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sizin Bakanlığınız döneminde olmasa da dikkatinize bir kez
daha getirmek istediğim bir husus var. Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliğine iltica talebinde bulunan Nijeryalı
Festus Okey 20 Ağustos 2007 tarihinde Beyoğlu Asayiş Büro
Amirliğinde bir polis kurşunu sonucu yaşamını
yitirmişti. Ne yazık ki bu olaydan tam üç saat sonra cumhuriyet
savcısına haber verilebilmişti ve olayla ilgili
tutanağı düzenleyenlerden biri de Festus Okeyin ölümüne neden olan
polis memuru sanık Cengiz Yıldızdı. Soruşturma ve
yargılama sürecinde de buna benzer pek çok usulsüzlük
yaşanmıştı.
Siz kendi
döneminizde benzeri aksaklıkların yaşanmaması için,
özellikle de iltica başvurusunda bulunanlara yönelik, polis
memurlarının hizmet içi eğitimi noktasında neler
yapmayı öngörüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Bakanım, demin bir soru sorduk, cevap alamadık. Ama ben piyasaya
bakıyorum, üniversitelere, okullara, sanki üniversiteler işgal gibi.
Türkiye'nin her tarafında sürekli patlama, nümayişler nevruz
adı altında Kürtlere özgürlük, işte, Öcalana statü veya
tersi söylenerek
Ya Türkiye nereye gidiyor? Bu kanunlar çıkıyor,
paket çıkıyor, aflar çıkıyor
Yani Türkiye nereye gidiyor?
Bu konuyla ilgili bir açıklama yaparsanız İçişleri
Bakanı olarak, memnun oluruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
siz de valilik yaptınız. Bir vali yeri değiştiği zaman
müteahhitlerin yeri de değişiyor mu? Yani Bingölde vali, müteahhit
aynı; Kırklarelide vali, müteahhit aynı; Aydında vali,
müteahhit aynı; Adanada vali, müteahhit aynı.
İkinci bir
sorum da: Şimdi, sizinle ilgili, Adana Valisiyle ilgili bir mektup
yazıldı, şikâyet mektubu, gece üçte ev baskını
yapıldı, gece üçte. Yani, İçişleri Bakanı olarak
sizinle ilgili vatandaşın birisi bir şikâyet mektubu yazsa siz
de o şikâyet edenin evini gece üçte bastırır
mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma iki sorum olacak:
Bunlardan bir
tanesi: Birçok vatandaşımız, hatta bazı milletvekili
arkadaşlarımız da soruyor, bu yasa acaba Suriyeden gelen
mültecileri de vatandaş yapacak ve bunlar seçimlerde oy kullanacak mı
diye tereddütleri var. Bunun açıklanmasını istirham ediyorum.
Bir diğeri de:
Polis arkadaşlarımızın yanında mülki idare amiri
arkadaşlarımız da çok önemli bir -emekli olduklarında-
sorun olan 6400 ek göstergeyi beklemektedir. Bunu Bakan olarak sizin
ağzınızdan duymak istiyorlar. Böyle bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Gümüş
Son soru.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesirde
halk arasında, özellikle Afrika kökenli olduğu söylenen merkezde 600
kişi diyorlar, Balıkesir genelinde 15 bin kişilik bir mülteci
Sığınma
ya da hangi statü altında olduğunu bilmiyoruz, ellerinde kredi
kartları olduğu söylenen yabancılar var. Bu
yabancıların gerçek sayısı Balıkesirde nedir?
Bir de
bunların
Yine, başka bir konuşma, bunlar Türk
vatandaşlığına geçiyorlar mı? Türk
vatandaşlığına geçiyorlarsa bunların geçenlerinin
sayıları ne kadardır? Seçimde oy kullanacaklar mı? Seçimler
için bölgeye etkili olacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Türkoğlunun köy korucularıyla ilgili
sorduğu soru, bizim de Bakanlık olarak gündemimizde,
İçişleri Komisyonu Başkanıyken de bu konuyla yakından
ilgilenmiştik. Köy korucularıyla ilgili düzenlemeyi hem emeklilik
hakları yönünden hem de mevcut şartlarının
iyileştirilmeleri yönünden
Sürekli bize de geliyor. Tabii, bu konu sadece
kadrolu olan köy korucuları için değil, gönüllü köy korucuları
için de belki silah taşıma ve diğer sağlık gibi
şartlarından düzeltmeleri gerektirecek talepler var.
Hükûmet olarak Köy
Kanununda bir değişiklik çalışmamız var. Köy Kanunundaki değişiklik
çalışmaları elbette ki köy korucularını da kapsayacak
bir şekilde olacaktır. Biz de bu müesseseyle ilgili -elbette uzun
vadede hangi statüye geleceklerini, hangi yetkileri olacak, sayılarında
bir düzenleme olacak mı- bunu düzenlerken behemehâl emeklilik ve sosyal
haklarını, mali haklarını iyileştirme yönünde veya
onların haklarını ödeyecek bir düzenleme olacak. Ama şunu
da söyleyebilirim: Köy korucularının gerçekten terörle mücadelede çok
önemli hizmetleri olmuştur, kendilerine şükranlarımı ifade
ediyorum. Yanlışlık yapan olmuştur ama yanlışlık
yapanları tümüne teşmil etmemek lazımdır, bunu da özellikle
belirtiyorum. Köy korucuları gerçekten bu konuda kahramanca mücadele
etmişlerdir ve bugün terörün de önemli hedefleri arasında
bulunmaktadırlar. Onların şartlarının
iyileştirilmesi için Hükûmet olarak gerekli özeni göstereceğimizi
buradan ifade ediyorum.
Sayın Genç,
tabii, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında
yabancı uzman çalıştırılması uygulaması
hâlen yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kayırmalar var mı yok mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Hayır, kesinlikle ben Kurucu
Müsteşarı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hesabını sorarım ama bunun. Eğer çıkarsa
sorarım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Bakın, ben Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Kurucu
Müsteşarlığını yaptığım sürede sadece
kanunda yabancı uzman çalıştırılmasına
ilişkin bir kanuni düzenleme var ama o dönemde yoktu, şu anda olup
olmadığını bilmiyorum ama o dönemde böyle bir
KAMER GENÇ
(Tunceli) Doğrusunu cevap verin.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Elbette doğru söyleyeceğim efendim, ben
devlet sorumluluğuyla size cevap veriyorum.
Şu anda uzman
çalışıp çalışmadığını bilmiyorum
ama öğrenir size yazılı olarak Müsteşarlığın
bilgi vermesini sağlarım.
Şimdi,
Sayın Öğüt, evet polislerle ilgili dedikleriniz, diğer
sayın milletvekili arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi
doğrudur, biraz önce de bu ilk, genel bölümdeki cevaplar
sırasında söylemiştik. Bu nöbet hizmetlerinin yeniden
düzenlenmesi lazım. Elbette ki
nöbet şartlarının insani olması lazım. Zorunlu
hallerde, dediğiniz gibi, uzun süreli nöbet hizmetleri olabiliyor.
Bu maçlarda görev
alan arkadaşları
Malumunuz kanun, saha içindeki güvenliği büyük
ölçüde özel güvenlik birimlerine havale
etmiş durumda ama ben eğer bu konuda bir düzenleme yapılacaksa
-daha önce de biz bunu dile getirmiştik- ben bu fikrimi İçişleri
Bakanı olarak değil, şahsen de şurada parantez açarak
söyleyeyim: O görevi yapan arkadaşlara bir ek ödeme, en azından bir
havuz içerisinde, sağlanmalıdır. Yani spor müsabakalarında
büyük rant, şey var, bir para toplanıyor, belli bir gelir elde
ediliyor ama bundan hiç yararlanmayan kesim de güvenlik güçleri. Bana göre
böyle bir havuz yapılmalı. Bu havuzdan güvenlik güçleri
yararlandırılmalıdır diye düşünüyorum. İmkân
olursa böyle bir düzenlemeyi zaman içinde yaparız ama ideal olanı polisi
sadece genel güvenlik yönünden yetkilendirip diğer bütün önlemleri özel
güvenliğe aldırmak şeklinde olmalıdır.
Sayın
Serindağ, tabii, Suriyeli sığınmacıların oy
kullanma hakkı mümkün değil. Vatandaş olmadıkları için
oy kullanmaları da söz konusu
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Vatandaşlığa
geçiyorlarmış Sayın Bakanım. Vatandaşlığa
kabul edildiklerini
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Şimdi, vatandaşlığa kabul
konusu, malumunuz, belli şartları haiz olanlarla ilgilidir ama bizim
böylece, böyle bir toplu vatandaşlığa geçirme gibi bir şu
anda uygulamamız yok. Vatandaşlığa geçişi düzenleyen
şartları eğer haizlerse münferit olarak geçiş söz konusu
olabilir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakanım, yıllardır
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Balıkesirde ne kadar olduğunu
soruyorum? Kaç sığınmacı vardır?
Vatandaşlığa geçen ne kadardır?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Seçimde oy kullanacaklar mı?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Efendim, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olmayanlar seçim kanununa göre, elbette ki oy
kullanamayacaklar.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Kabul edilenler ne kadar?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Vatandaşlığa kabul edilenlerle
ilgili size yazılı cevap vereceğim. Ama şu anda
Balıkesirde serbest ikamete tabi tutulan 890 ilticacı olduğunu
arkadaşlarım bana bilgi olarak verdiler ama sizin ifade
ettiğiniz vatandaşlığa alınmayla ilgili bilgiyi de
size yazılı olarak vereceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakanım, eğer bu Suriyeliler vatandaş
yapılacaksa yıllardır vatandaş olmayı bekleyen
Ahıska Türklerine yazık olmuştur. Beş sene, on sene ikamet
tezkeresiyle oturan Ahıska Türkleri var.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Değerli arkadaşlarım, tabii ki
şu anda Suriyeden gelen kişiler geçici barınma statüsüyle veya
bu konuda çıkarılan bir yönerge hükümlerine göre
barındırılıyorlar. Bu kanun çıkınca onların
artık statüleri, yönergeden ziyade, bu kanuna tabi geçici barınma
statüsüne dönüştürülmüş olacak. Ama söylüyorum gene: 5902
sayılı Vatandaşlık Kanununda vatandaşlığa geçme
ile ilgili hükümler farklı. O şartları haiz olup başvuruda
bulunan, belli bir dönem ikamete tabi tutulan ki bir an önce alınması
için, hemen alınması için istisnai hükümler vardır. Şu anda
istisnai olarak bir vatandaşlığa alınma uygulaması
yoktur ama belli bir süre ikamet ettikten sonra veya ailevi durum sebebiyle
vatandaşlığa müracaatlar toplu müracaat şeklinde
değerlendirilmemelidir. Tekrar ediyorum: Oy kullanma konusunda da herhangi
bir sıkıntı yoktur.
Tabii, bu arada,
personelimizin, polis memurlarımızın çalışma
saatlerinde vardiya sistemleri 2013 yılında 36 ilimizde 08.00-24.00
gibi gayet insani bir vardiya sistemine bağlanmıştır.
Tabii, gönül arzu eder ki bunu biz 81 vilayetimizde de 08.00-24.00
şeklinde uygulayabilelim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Benim sorum yapılan masrafla ilgiliydi.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Hemen düzeltiyorum, hemen
CELAL DİNÇER
(İstanbul) O soru benim sorumdu Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Dinçerin sorusu olarak cevap vermiş
olayım: Şu anda bizim AFADdan aldığımız bilgiye
göre, harcanan toplam miktar 768 milyon 689 bin 783 TLdir. Bu, AFADdan
aldığımız bilgidir. Diğer ülkelerden gelen
yardımlar da 59 milyon 94 bin 827 Amerikan doları.
Birleşmiş Milletler yardımları olarak da yine 28 milyon 906
bin 716 AB dolarıdır.
Sayın Dinçer,
bu arada, ben, önceki soruda da size cevap vermeyi unuttum, kusura
bakmayın. Elbette mülki idare amirlerimizin de ek göstergelerinin 5800den
6400e çıkarılması konusunda -en azından birinci
sınıfa ayrılmış mülki idare amirleri yönünden- bir
çalışmamız var. İnşallah bütçe imkânları
seviyesinde bunu da değerlendireceğiz.
Adanayla ilgili
iddialarınızı aldım. Tabii ki müteahhidin
değişmesi gibi bir şey yok. Müteahhitler serbest rekabet
koşulları içerisinde
Tabii,
bir müteahhit Türkiye'nin her yerinde ihaleye girebilir de önemli olan Kamu
İhale Kanununa göre rekabet şartlarının
yaratılmasıdır.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gece üçte bastılar
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, böyle bir şey varsa bu tabii ki Kamu
İhale Kanununun
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O bir tatlı tesadüf gibi olmuş!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, onu da tabii ki dikkate
alacağım.
Bir de şunu
söyleyeyim: Tabii ki şikâyet edilene müdahale edilmesi gibi bir şey
yoktur. Şikâyet etme özgürlüğü de vardır, hak arama
özgürlüğü vardır, dilekçe hakkı vardır yani bu konuda
sıfatı ne olursa böyle bir şeyi hiç kimseye yapmaya yetkili
değildir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Polisler bastı gece üçte.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Ben
dâhil hiç kimsenin böyle bir yetkisi yok. Hemen suç duyurusunda bulunun,
gereğini yerine getirelim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Müfettiş istiyoruz sizden.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Hayhay.
Şimdi,
Sayın Erdemir, bu daha önceki olay tabii, talihsiz bir olaydır.
Bununla ilgili idari ve disiplin soruşturmaları
yapılmıştır, konu adli mercilerce karara
bağlanmıştır. Elbette ki artık mülteci başvurularında
bu kanun, ne yapılacağını, ne
yapılmayacağını, nerede ne yapılacağını
büyük ölçüde düzenleyen bir hükümdür. Elbette ki polislerimizin de bu anlamda
hizmet içi eğitimlerle ve işkenceye sıfır tolerans
anlayışıyla eğitimlerine devam edilmektedir. Elbette ki
buna hiçbir şekilde ne fırsat verilecektir, yapanlar da mutlaka
cezasız kalmayacaktır.
Üniversitelerimizde
son dönemlerde zaman zaman bazı sıkıntıların
yaşandığını biliyoruz, ona gerekli müdahaleyi
yapıyoruz elbette. Kanunsuz davranış nerede olursa olsun biz
gereğini yapacağız.
Sayın
Başkan, süremi aştım ama çok teşekkür ediyorum
anlayışınıza.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Evet, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci maddede bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 1. Maddesinde yer alan talep eden
ibaresinin isteyen olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Serindağ Kemal
Ekinci Celal
Dinçer
Gaziantep Bursa İstanbul
Haydar
Akar Kadir
Gökmen Öğüt İhsan
Özkes
Kocaeli İstanbul İstanbul
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 310 sıra sayılı yasa
tasarısının 1inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
yasadaki değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu
kanun aslında çok önemli bir kanun. Türkiye, yabancıların
geçiş alanı konusunda çok önemli bir coğrafyada
bulunmaktadır. Bu coğrafyaya çok zamanlarda çok büyük göçler geldi.
Mesela 1991 yılında Halepçe katliamından sonra Hakkâriye 500 bin
tane Kürt geldi. O zaman Özal baştaydı. Onlar içeri
alınmıyordu. Biz, o zaman gittik, onları Hakkâriden içeri
aldık. Fakat o zaman
Avrupalılar tabii kendi hesaplarına gelince en ufak bir
fedakârlıkta bulunmuyorlar
Biliyorsunuz Kürtlerin en büyük koruyucusu
Madam Mitteranddı. Efendim, işte Fransızları,
Almanları
Siz işte bunlara gerekli ilgiyi göstermiyorsunuz.
dediler ve Niye ilgi göstermiyorsunuz? dediler. O zaman dedik ki: Yahu
kardeşim, sizin o kadar mademki insanlık duygunuz çok güçlü, bu kadar
insanları seviyorsunuz, bu gelen 500 bin kişinin içinden bir 20 bin
kişiyi de siz alın. Hiç birisi 1 kişiyi almadı. Tabii
devamlı Türkiye üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor ama bu
coğrafyaya da çok büyük göçler geliyor. Biz bu göçlere gerekli ilgiyi
gösterirken
Mesela burada en önemli uluslardan
birisi de bu Ahıska Türkleridir. Ben, 1989 civarlarında ilk defa Türk
Hava Yolları Moskovaya sefer düzenlerken ben de gitmiştim. O zaman
bir kış gününde hiç unutmuyorum Ahıska Türkleri gelmişti,
bize o zaman durumlarını anlatmışlardı. Gerçekten çok
büyük sıkıntı içinde. İşte, eskiden Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği zamanında bu insanlar gerçekten büyük bir göçe
tabi tutulmuş, büyük bir işkence görmüş, topraklarından
edilmiş, soydaşlarımız. Fakat sonradan
. Yani tabii o
tarihten beri bize gelince, bu insanlar bize şikâyetlerini iletince
Yahu
işte, bu Ahıska Türklerine Türkiyede bir imkân tanıyın. dedik
ve Ahıska Türklerine o zaman, 1992 yılında 3835 sayılı bir Kanun
çıkarıldı. Çıkarıldı ama bu insanlara çok büyük
de bir imkân sağlanmadı. Şimdi, Avrupa Konseyi 2007 tarihinde bu
Ahıska Türklerinin esas Gürcistanda bulunan topraklarına geri
gönderilmesi için de bir karar aldı fakat Gürcistanda bunların 5
ilçe, 200 tane köyleri var. Bu köylerden büyük bir kısmında
Gürcistanlılar ve Ermeniler yerleşmiş fakat ne
Gürcistanlılar ne de Ermeniler işgal ettikleri bunların topraklarını
vermiyorlar. Ama maalesef, Türkiye Cumhuriyeti devleti de bunlara sahip
çıkmıyor. Onun için her şeyden önce yabancılarla ilgili bu
yasalar çıkarken Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını
koruyarak, Gürcistandaki bu Ahıska Türklerinin topraklarının
geri verilmesi konusunda bence gücünü kullanması lazım.
Ayrıca, bu
Ahıska Türkleri Türkiye'ye geldikleri zaman orada okuyan, yabancı
ülkelerde mezun olan çocukların diploma, üniversite muadiliyeti kabul
edilmiyor. Bunları sağlamak lazım. Ayrıca, bunlar Sosyal
Güvenlik Kurumunun sigortalarından yararlanamıyorlar,
borçlanamıyorlar ve bunları bence sağlamak lazım. Yani
evvela gidip de başkalarını, Suriyelileri, bilmem başka
yerlerden gelen insanları evvela
barındıracağımıza, evvela kendi özümüz olan, soyumuzdan
olan insanların haklarını korumamız lazım.
Onun için, bence
bir an önce Hükûmet bu işe el atmalı. Ahıska Türklerinin içinde
bulunduğu bu sıkıntıları gidermeli. Türkiye'de 100
binin üzerinde Ahıska Türkü var. Ben bu insanların zaman zaman
bazı sorunlarıyla da ilgileniyorum. Ama tabii, bunu sağlayacak en
başta Hükûmettir, Hükûmet başta iktidardadır, iktidar gücünü
kullanan kişilerdedir ve Avrupa Konseyinin kararlarının
uygulanması bence Gürcistanda sağlanmalıdır.
Yine, bu insanlara
geçici ikamet imkânları sağlanmalıdır. İş
imkânları konusunda da bunlara bazı avantajlar
sağlanmalıdır. Bu itibarla bu insanların öteden beri, ta
1940lardan beri çektikleri bu işkencelerin bir an önce
sonlandırılması için kendi milletimizin ırkından gelen
bu insanların en azından Türkiye'yi kendilerine yurt edinebilecek
rahatlıkta hissetmeleri lazım.
Önergemiz çok
önemli değil, ister kabul edersiniz, kabul etmezsiniz o önemli değil ama
önemli olan bu Ahıska Türklerinin içinde bulunduğu
sıkıntıyı vurgulamak için bunları söyledim.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
İnce, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Akar,
Sayın Küçük, Sayın Erdemir, Sayın Eyidoğan, Sayın
Öğüt, Sayın Işık, Sayın Genç, Sayın Kurt,
Sayın Ayaydın, Sayın Atıcı, Sayın Çam, Sayın
Yılmaz, Sayın Öz, Sayın Aydın, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Gümüş, Sayın Türeli.
İki dakika
süre veriyorum:
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.31
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Gaziantep
milletvekili Ali Serindağ ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrar yapacağım.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
2nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 2. Maddesinin 1. fıkrasında yer
alan acil ibaresinin ivedi olarak değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Ali
Serindağ Kemal
Ekinci Celal
Dinçer
Gaziantep Bursa İstanbul
Haydar
Akar Kadir
Gökmen Öğüt İhsan
Özkes
Kocaeli İstanbul İstanbul
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
310 sıra sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının
2nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, biraz önce Ahıska
Türkleriyle ilgili yaptığım konuşmayı bitirmedim.
Şimdi, bu Hükûmet, çok böyle fantezi olsun diye, işte, Ermeniler
gelsin, Yunanlılar gelsin, gidenler geri gelsin. de, tamam onlar da
gelsin de ama bu Ahıska Türkleri de gelsin, bir Türkiyeye yerleşsin.
Yani insan, önce can, sonra canan. Dolayısıyla yani ben bu
Hükûmetten, özellikle bu AKPnin Hükûmete destek veren şeylerde, Türk
kelimesinden çok rahatsız oluyorlar. Hâlbuki Türk kelimesi bir
ırkı ifade etmiyor, Türkiyede yaşayan bir toplumun bir sentezi;
yani işte, Türkü de, Kürtü de, Ermenisi de
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kimse
rahatsız olmuyor ya Türk kelimesinden.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, siz çok
rahatsız oluyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Hiç rahatsız olmuyoruz biz, Ahıska Türklerinden hiç rahatsız
olmuyoruz. Sen rahatsız oluyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Siz çok
rahatsız oluyorsunuz. Onun için, bunları diyorum ki yani
Yahu,
şimdi, hepimiz sizi tanıyoruz. Tayyip Erdoğan demedi mi ki Ben
bu milleti ayaklarımın altına aldım, eziyorum. Dedi mi
demedi mi? Dedi işte. Daha ne, yani, şimdi, ayaklar altına
Birileri de diyor
ki: Ey Tayyip, bu milleti ayaklar altına alacak kişiyi anası
doğurmadı. Yani, hiçbir ayak Türk milletini ayak altına alamaz
ama sen ayaklar altında sürüneceksin onu da bilesin, onu da söyleyeyim
kendilerine.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Bayrak arkanda, bak arkanda!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ya, bakın, sizin menfaatinize konuşuyorum. Türkiye
Cumhuriyeti devleti yok olmuş. Yarın göreceğiz, Türkiye
Cumhuriyeti hudutları içinde Türkiye var mı yok mu, Türkiye
Cumhuriyeti devleti var mıdır yok mudur, göreceğiz.
Şimdi, burada
Bakan oturuyor, bakalım ne bayraklar burada dalgalanacak? Yarına
senin polisin sokağa çıkabilecek mi, yarına senin
bayrağın bir yerde asılacak mı? Göreceğiz yarın.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Bayrak arkanda, 2 tane bak!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, beyler, insan olalım, gerçekleri kabul edelim.
İnsan olmayanlar gerçekleri kabul etmez. Göreceğiz yarın. Ben,
bugün İçişleri Bakanına bir soru sordum. Yarın bu saatte de
burada olacağım ve burada Türkiye'de yapılan hareketlerin
sorumlusunu soracağım.
Onun için,
şimdi, bakın, ne yapıyorsunuz? Orduyu feshettiniz
aşağı yukarı, bütün kumandayı feshettiniz.
Şimdi,
Güvenlik Müsteşarlığı diye müsteşarlık
kurdunuz. Oraya bir madde getirdiniz: Yabancılar da istihdam edilebilir.
Şimdi, yabancı olarak getirdiniz, sordum Bakan cevap vermiyor. El
Kaideden adam getirdiniz, Müslüman Kardeşlerden getirdiniz, Talibandan
getirdiniz, Hamastan getirdiniz; polis teşkilatı içinde onlara
silahlı bir güç oluşturuyorsunuz. Dolayısıyla, yarın,
bu şekilde gelen insanların Türkiye'nin neresinde nasıl
katliamlar işleyeceklerini göreceğiz.
Şimdi,
DHKP-C bugün işte AKP Genel Merkezine lav silahla şey etmiş.
Arkadaşlar, Türkiyede Tayyip Erdoğan bizim genel
başkanımıza demedi mi ki Ben senin nefes
alışını dahi kontrol ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne zaman dedi?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ana muhalefet partisinin genel başkanının nefes
almasını kontrol eden Tayyip Erdoğan Türkiye'de hangi örgütün
hangi silahlarla nerede olduğunu bilmiyor mu? Geçmişte, Bülent
Arınç Manisadayken 2 subay yakalandı, Bülent Arınçı
öldürmeye gitmişler. Peki, eğer bu DHPK-C hakikaten Tayyipe bir
suikast düşünse niye Danimarkaya
gittiği zaman gitsin oraya ateş açsın! Bunların hepsi
danışıklı dövüş. Türkiyede gündemi
değiştirmek istiyorsunuz. Türkiyeyi yok etmeye yönelik her harekette
hep gündemi değiştirerek Türkiyede halkı kandırmaya
çalışıyorsunuz.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sen ne konuştuğunun farkında
mısın?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben size doğruları söylüyorum.
Bakın beyler,
bu makamlar gelip geçicidir. Bu memleketin kalıcı olması
lazım. Bu memlekette sizin çocuklar da yaşıyor. Öyle bir Türkiye
bırakıyorsunuz ki, öyle yok olan bir Türkiye bırakıyorsunuz
ki, böyle bir şey olmaz arkadaşlar! Her yönüyle yabancılara
teslim olmuşsunuz. Bugün, bir yabancı kral geliyor diyor ki: Tayyip
Erdoğan Türkiyede Mısır gibi Müslüman Kardeşleri iktidara
getirecek bir yönetim getirmeye çalışıyor. Doğru mu
yanlış mı? Doğru. Bunları siz
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Her söylenene inanma.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, birtakım içinizde sakallılar var, onlar diyorlar Biz
de istiyoruz, biz de istiyoruz ki, Müslüman Kardeşler gelsin, Taliban
gelsin, onlar yönetsin bu memleketi. Ama bu coğrafyada onlar
yaşayamazlar. Bu millet size gerekli dersi verecek. Biz yarın
sokaklara çıkacağız, bu milletin hak ettiği yönetimin siz
olmadığını
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) -
bu cumhuriyete ihanet ettiğinizi söyleyeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Konuşmacı, konuşmasında bu milleti
ayaklar altına aldığımız, Türk kelimesinden
rahatsız olduğumuz gibi çok
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Malumun ilamı.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Malumun ilamı nedeniyle niye söz veriyorsunuz Sayın
Başkan?
BAŞKAN -
Sayın Aydın, buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin görüşülen kanun tasarısının 2nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir defa, tabii ki
bu millet herkese gerekli olan dersleri her zaman veriyor ancak herkesin o
dersi alıp ezber etmesi gerekiyor. Milletin verdiği ders
ortadadır, her gidilen seçimde de millet bu dersi veriyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bakın, şöyle bir hadisi şerif var: Kimsenin
akıbetini görmeden hüküm vermeyiniz.
AHMET AYDIN
(Devamla) - İkincisi Bu yapılan saldırılar
danışıklı dövüştür. Bakın, ne kadar acı, ne
kadar çirkin, ne kadar anlamsız bir ifade. Az önce, grup başkan
vekiliniz kibar bir şekilde bu saldırıları
kınadığını ifade etti. Bütün grup başkan
vekilleri, herkes, kaynağı neresi olursa olsun, kimden gelirse gelsin
her türlü saldırıya, şiddete karşı olduğunu ifade
etti. Sen kalkıp neye dayanarak Bu saldırılar
danışıklı dövüştür... Ayıp değil mi bu ya?
Ayıp değil mi bu?
İnsan
olmayanlar gerçekleri kabul etmez. dediniz. İnsan olmayanlar gerçekleri
kabul etmez, ben de sana diyorum ki: Sen de gerçekleri gör artık.
İnsan olmayanlar gerçekleri görmez, insan olanlar gerçekleri görür,
gerçekleri gör.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yalancının evi yanmış, kimse
inanmamış.
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu bayrak burada, ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğiz, hep
birlikte bu milleti, bu memleketi. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Tek vatan, tek devlet, tek bayrak diyoruz
ve bu millet adına çalışıyoruz değerli
arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Milletin adını söyle. Hangi millet? O millet
dediğin hangi millet?
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu bayrağı görüyorsun. Tarih birliği, kültür
birliği, geçmişte ortak değerler altında mücadele eden bir
milletten bahsediyoruz; bu millet hepimizin milletidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Türk kelimesinden korkmayın. O millet Türk milletidir. O
milletin adını söyle. Utanma Türk milleti de.
AHMET AYDIN
(Devamla) Biz ırkçı milliyetçiliğe karşıyız. Bu
millete karşı en ufak bir sıkıntımız, husumetimiz
asla olmaz. Bilakis, milletin değerlerini yükseltmek için
çabalıyoruz. Bu milletin muasır medeniyet seviyesine
çıkması için uğraşıyoruz. Biz etnik
milliyetçiliğin her türlüsüne karşıyız. Ayaklar altına
aldığımız ırkçılıktır, faşizmdir,
etnik milliyetçiliktir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yüreğin yetiyorsa bu milletin adını söyle.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) O milletin adını söyle.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bizim başka bir millete, başka bir milliyetçiliğe
karşı kesinlikle bir kastımız yok. Milliyetçilik bu millete
hizmet etmekle olur. Eğer, siz bu millete hizmet ediyorsanız
milliyetçisiniz. Millete hizmet etmiyorsanız, millete rağmen
milliyetçilik yapıyorsanız, bunun adı milliyetçilik
değildir.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 3. Maddesinin 1. fıkrasının f
bendinde yer alan İzni ibaresinin müsaadesi olarak değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
Celal
Dinçer Haydar
Akar Muharrem
Işık
İstanbul Kocaeli Erzincan
Turhan
Tayan Engin
Özkoç Ali
Serindağ
Bursa Sakarya Gaziantep
Mehmet
S. Kesimoğlu Aytun
Çıray Akyan
Erdemir
Kırklareli İzmir Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
arkadaşlar, sevgili arkadaşlarım, neden
tartışıyoruz?
Bakın, ben
bir şeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden söyleyeyim, siz de
yalanlayın. Şu dünya şuna şahit olmadı mı, bu
dünyada şu yalan söylenmedi mi: Irak Müslüman ülkesi değil mi?
Müslüman ülkesiydi. Irakta yıllarca Nükleer silah var, nükleer silah
var. deyip de dünyanın gözünün içine baka baka yalan söyleyip de Müslüman
dünyasının gözünün içine bakıp da emperyalizm Iraka girdi mi
girmedi mi? Girdi. Türkiye ne yaptı? Seyirci kaldı mı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Amerikan askerlerine dua ettiler!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Kaldı.
Iraka giren
Amerikan askerleri minareleri makineli tüfeklerle taradı mı? Taradı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Taradı, taradı!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Camileri taradı mı? Taradı. Müslümanları
öldürdü mü?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) 1 milyon kişi!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Öldürdü. Türkiye ne yaptı? Seyirci kalmadı mı?
Seyirci kaldı. Müslümanları, milyonlarca Müslümanı
çırılçıplak soyup, üst üste koyup, köpeğe pisletip,
resimlerini dünyaya dağıttı mı? Dağıttı.
Müslümanları dünyaya rezil etti mi? Etti. Askerimizin başına
çuval geçirdi mi? Geçirdi. Türkiye Iraklı mültecilerin kahrolmuş hâllerine
şahit oldu mu? Oldu. Türkiye ne yaptı?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Türkiye değil, AKP iktidarı!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Amerikan askerlerine başarılar dilemedi mi? Dilemedi mi
arkadaşlar? Efendim
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Diledi! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Dua mı etti?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Esaddan bahset!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Arkadaşlar, pardon bir dakika
Değerli
arkadaşlarım, Libyanın
karışıklıklarının ilk
başladığı dönemlerde NATO Libyaya müdahale etmelidir.
Böyle saçmalık olabilir mi? NATOnun ne işi var Libyada? Daha
sonra Libyanın Libyalılara ait olduğu tespit edilmiştir.
diye Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı söyledi mi? Söyledi.
İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) Ya maddeyle ilgili söyleyeceğin ne varsa onu
söyle kardeşim, onu söyle, ne söyleyeceksen söyle.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Ya sinirlenme kardeşim, sen niye sinirleniyorsun? Bak benim
vaktim var, konuşuyorum, sinirlenme.
Türkiyeden kalkan
uçaklar Müslümanları, çoluk çocuk demeden bombaladı mı? Bombaladı.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Esad, Esad.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Geliyorum Esada da.
Müslümanlar
katledildi mi? Katledildi. Libyalı mülteciler dünyanın her
tarafına saçıldılar mı? Saçıldılar. Türkiye ne
yaptı arkadaşlar? Seyretti. Peki, değerli milletvekilleri
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) 33 bin insanı kim tahliye etti. Oradaki Türk
işçileri kim getirdi buraya ya?
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Suriyede Müslümanları insanlar çatır çatır
öldürürken Türkiyenin Başbakanı Esad sen benim dostumsun, kardeşimsin.
diye onu kucakladı mı? Kucakladı.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) O zaman Esad vatandaşlarını mı
öldürüyordu? Niye söylemiyorsunuz? Utanın ya, utanın be.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Şimdi siz kucaklıyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Eşiyle beraber saraylarda birlikte oturdular mı?
Oturdular. Ondan sonra ona Sen benim dostum değilsin. dedi mi? Dedi.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Esad o zaman bombalamıyordu, şimdi
bombalıyor.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Şimdi onu terörizmin başı ilan etti mi? etti.
Şimdi orada milyonlarca Müslümanın ölmesini seyrediyorlar mı?
Ediyorlar. Şimdi ben, bu kürsüden soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti
kurulduğundan beri Müslüman dünyası hiç bu kadar ihanete
şahitlik etti mi? Hayır, etmedi. Hiç bu kadar Müslüman
kıyımına şahitlik etti mi? Hayır, etmedi.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) 70 bin kişiyi öldüren adamın yanına kim
gidiyor?
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Hiç bu kadar Müslüman çocuklarının,
kadınlarının öldürülmesine göz yumdu mu? Hayır,
olmadı.
Bir şey daha
soruyorum arkadaşlar: Evlatlarının, 60 bin evladının
öldürülmesini bu kadar çabuk kabul eden başka bir iktidar gördünüz mü?
Hayır, görmediniz. Yazıklar olsun size! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Size yazıklar olsun!
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) 70 bin kişiyi öldüren adamın yanına gittiniz
be!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 4. maddesinin 1. fıkrasında yer
alan fikirleri ibaresinin düşünceleri olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Haydar
Akar
Gaziantep İstanbul Kocaeli
Muharrem
Işık Muharrem
İnce Aytun
Çıray
Erzincan Yalova İzmir
Engin
Özkoç Mehmet
S. Kesimoğlu Aykan
Erdemir
Sakarya Kırklareli Bursa
Turhan
Tayan
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu ülke otuz
yıldır terörden çekti. Kimse, hiç kimse terör sürsün istemiyor. Bu
ülkede biz de barış istiyoruz. Fakat teslimiyet başka bir
şey, barış istemek başka bir şey.
99
yılına bir an için geri dönelim. Uçakta, gelen bir terör örgütü
lideri var. Diyor ki: Türk devleti ne isterse yardıma hazırım.
Yardıma hazırım. diyen bir noktadan bugün eş
başbakan noktasına gelmiş.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sayenizde.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bugün eş başbakan noktasına gelmiş. Siz terör
örgütü karşısında diz çökmüşsünüz.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Ne alakası var ya?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakın, tutanakları kim sızdırdı diye
tartışıyorsunuz. Tutanakları kimin
sızdırdığı önemli değil, tutanaklarda ne
yazdığı önemli.
Bakın, orada
Yaz. diyor Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyesine. Anayasa Komisyonu üyesine
Yaz, millet tanımını sana yazdırıyorum. diyor,
talimat veriyor.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu, siyasetin ötesinde bir şey. Bu
-gerçekten söylüyorum- AKPli, CHPli, MHPli olmanın ötesinde bir
şey. Siz geldiğimiz noktayı gerçekten görmüyor musunuz? Yani bu
noktada millet tanımını yazdıran terör örgütü liderinin
yarın ulusa seslenişi var. Meydanlar boyanıyor şimdi
kırmızı, sarı, yeşil. Öldürülen PKKlıların
resimleri asılmış. Valilik İndir. diyor, o resimler
oradan indirilmiyor. Yarın egemenliğin yok senin ya, ne
konuşuyorsun? Senin bayrağın yok orada ya, bitmiş iş.
Buradaki bayrağı gösteriyorsun bana.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sen götür o bayrağı oraya!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sen buradaki bayrağı gösteriyorsun Ahmet Aydın,
Sayın Grup Başkan Vekili. Ben sana oradaki PKKlıların
fotoğraflarını söylüyorum, sen bana Büyük Millet Meclisindeki
bayrağı gösteriyorsun. Milletin adını söyleyemiyorsun. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Her yerde var, her yerde!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakın, bu ülkede Atatürk fuları taktı diye Meclise
giremedi insanlar, yarın ellerinde Abdullah Öcalanın posterleriyle
meydan okuyacaklar. Ulusa sesleniş yapacak yarın, Türkiye buna hazırlanıyor.
Bir büyük hazırlık içerisinde. (CHP sıralarından
alkışlar)
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Abdullah Öcalanı da siz yarattınız!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz dalga mı geçiyorsunuz? Siz bunları gerçekten görmüyor
musunuz? Bunun adı barış değil, bunun adı bir
hazırlıktır.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Gaflet uykusundalar, gaflet!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz yıllarca insanları kandırdınız. O
yandaş kanallarınızda, Yok, camiler bombalanacak; yok, darbe
olacak. Bülent Arınç çıktı, ağladı, Bana suikast
yapılacak. Yok, iki tane krokiyi elinde tutamadı. Suyla yutmuş
da, şu olmuş da bu olmuş da.
Siz, size muhalif
olan, cumhuriyeti savunmak isteyen ne kadar insan varsa hepsini içeriye
aldınız; general, gazeteci, profesör, milletvekili, size muhalif kim
varsa. O kadar geniş tuttunuz ki yelpazeyi
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) 28 Şubat hangi ülkede oldu, söyle bakalım.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sizin bütün hazırlıklarınız terör örgütü
liderini affetmek içindi. Siz onu affedeceksiniz. Bakın, sizin
oylarınızla olacak bu. Bunun vebali size, bunun vebali sizin
boynunuza. Bunun sonucu genel aftır. Türkiye bu noktaya doğru
gidiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bırak bana
laf atmayı Allah aşkına. Bak, zaten TRT 3ü falan da
kapadınız, bırak laf atmayı. Ben bunları oy
uğruna yapmıyorum, memleketimin geleceği için yapıyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Anlatmaya
çalışıyorum, 50 kere, 100 kere anlatmaya
çalışıyorum, diyorum ki: Siz teslim olmuşsunuz, teslim.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Bunları doğuran sebepleri bir ortaya
koysana sen!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ben Teslim olmuşsun. diyorum, bana diyor ki: Sen oraya
girebilir misin? Ben sana şunu söylüyorum: Sen hangi partiden olursan ol
-BDP, MHP, CHP, AKP, fark etmez- gel Yalovaya, benim misafirim ol, Yalova
senin memleketin. Oraya giremezsen o benim ayıbım zaten. Sen bana
niye Oraya giremezsin. diye
Eğer ben oraya giremiyorsam, Hükûmet
sensin, sen benim güvenliğimi sağlayamamışsın
demektir; sen orada egemenliğinden vazgeçmişsin demektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Yarın göreceğiz,
yarın göreceğiz.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, girdiğiniz bu yol, yol değildir;
girdiğiniz bu yoldan çok pişman olacaksınız. Bu
teslimiyetten vazgeçin.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Hiçbir şekilde teslim olmadık merak etme!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Biz çözüm istiyoruz, biz barış istiyoruz ama bu
yaptığınız
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) 2012de 1.500 tane terörist öldürüldü.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz pazarlıkta teslim olmuşsunuz. Ne verdiğinizi
bilmiyoruz, ne aldığınızı biliyoruz,
başkanlığı almak istiyorsunuz, o kadar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla)
ama ne verdiğinizi bilmiyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kendileri de bilmiyorlar.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Tarih sizi affetmeyecek. Ne verdiğiniz ortaya çıkacak,
insan içine çıkamayacaksınız!
Hepinize
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Terör örgütünün karşısında diz
çöktüğümüzü ifade etti, eş başbakan gibi birçok şey
söyledi, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyorum Sayın Aydın.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Milletin adını bir söyle ilk önce, bekliyoruz.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova Milletvekili
Muharremm İncenin görüşülen kanun tasarısının 4üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bakın, arkadaşlar, biz dinledik, siz de lütfen bir
dinleyin öncelikle, dinlemesini bilelim.
Bir defa,
şunu bilin, AK PARTİ bugüne kadar bütün zorbaların, bütün
darbelerin karşısında durdu. Hiç kimse bize talimat veremez, hiç
kimse bize talimat veremez ancak milletin talimatıyla biz vazife görürüz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hangi millet, hangi millet, onu da söyle.
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu milletin içinde Türk vardır, bu milletin içinde Kürt
vardır, Laz vardır, Çerkez vardır
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O millet hangi millet? Cibuti milleti mi?
AHMET AYDIN
(Devamla)
ortak bir tarih vardır, ortak bir kültür vardır, bu
millet hepimizin milleti, bu millet herkesin milletidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) İsmi ne o milletin?
AHMET AYDIN
(Devamla) Millet tanımını, bu millet kendisi birlikte
yapmıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O milletin ismini söyle?
AHMET AYDIN
(Devamla) Geçmişten beri birlikte yapmıştır.
Lütfen,
dinlemesini bilirseniz
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O milletin ismini söyle, gerisini biz dinleyelim.
AHMET AYDIN
(Devamla) Söylemlerinizle olmamışları olmuş gibi
gösteriyorsunuz. Siz bu çözümünün neresindesiniz? Biz de çözüm istiyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hangi çözüm?
AHMET AYDIN
(Devamla) Siz hangi çözümden bahsediyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Çözülme yapıyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) Sorundan beslenen bir görüntü var, çözüm mü var ortada?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Neyi çözüyorsun?
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu çözüm için ne yaptınız Allah aşkına, ne
yaptınız bugüne kadar bu sorunun çözümü için?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Satmadık, sizin gibi satmadık.
AHMET AYDIN
(Devamla) Peki, bu sorunun müsebbibi kimdir? Bu sorununun müsebbibi CHPnin o
tek parti zihniyeti değil midir? Farklılıkları yok sayan,
etnik ayrımcılık yapan CHPnin kendisi değil midir?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Türk milleti diyemedin iki saattir, neyi çözüyorsun?
AHMET AYDIN
(Devamla) Ret, inkâr, asimilasyon politikalarını bu ülkeye getiren
ve bu milleti bölen CHPnin kendisi değil mi? Siz zaten
kafalarınızda bu ülkeyi bölmüşsünüz, kafalarınızda
bölmüşsünüz. O bölgeye gitmemekle
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Biz oradayız. Uludereye kim gitti?
AHMET AYDIN
(Devamla)
o bölgedeki insanların dertleriyle hemhâl olmamakla
bölmüşsünüz zaten.
Peki, Türk
Bayrağı, Türk
diyorsunuz. Hakkâri mitingini kimle
yaptınız, orada bir Türk Bayrağı var mıydı sizin
mitinginizde, var mıydı Hakkâri mitinginde?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vardı, aslanlar gibi vardı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Seni affediyorum Ahmet, Türk Bayrağı dedin bir kere.
AHMET AYDIN
(Devamla) Türk Bayrağından dem vuruyorsunuz, sloganik söylemlerle
bir yere gelemezsiniz. Cumhuriyetin içini boşaltıyorsunuz
arkadaşlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sizin var mı orada?
AHMET AYDIN
(Devamla) Cumhuriyet, cumhurla olur; cumhuriyet, halkla olur. İçinde
halkın olmadığı bir cumhuriyet asla düşünülemez. Halk
için, millet için hep birlikte siyaset edeceğiz. Ne olursunuz arkadaşlar, Türkiye tarihî bir
fırsat yakaladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ne fırsatı? Fırsata bak, satış
fırsatı.
AHMET AYDIN
(Devamla) Bakın, bu sorunu gündemimizden düşüreceğiz,
evelallah düşüreceğiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Devamla) İsteseniz de
istemeseniz de milletimizle birlikte bu sürecin üstesinden geleceğiz, bu
kan, bu gözyaşı bitecek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili
Terörün müsebbibi sizsiniz, Cumhuriyet Halk Partisidir. diyerek
ağır bir ithamda bulundu.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce. Sataşma nedeniyle
Anlaşılan
bu, sabaha kadar devam edecek.
5.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Ahmet
Aydın, terörden bahsediyoruz yani son otuz yıllık bir mesele bu.
Yani Tek parti dönemi deyip yetmiş seksen yıl öncesine dönme, komik
olma. Otuz yılın, bu otuz yılın on bir yılı size
ait yani üçte 1inden fazlası size ait.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Sizin getirdiğiniz sonuç, sizin
yaptığınız sonuç.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - 2002de terör bitmişti, geldiğiniz nokta teslimiyet
noktası.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Nerede bitti terör ya!
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Bakın, biz bunları çok duyduk. 1956da bu Büyük Millet
Meclisinde, Millet Partisi, İç Tüzükünden dolayı mahkemece bir günde
kapatıldığında CHP buna karşı çıktı,
Parti kapatılmasın. dedi, Demokrat Parti milletvekilleri, CHP
milletvekillerine döndü Siz şeriatçı bir partisiniz. dediler.
1961de Demokrat Parti milletvekillerine siyaset yasağı gelince CHP
karşı çıktı, askerler CHPye kızdı. 1971de Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarına idam kararı alınca bu Meclis,
CHP Anayasa Mahkemesine gitti, Toprak işleyenin, su kullananın
dedi, CHPye bu sefer de komünist dediler. Biz Silivrideki tutsakları
savunduğumuz zaman, oradaki yurtseverleri savunduğumuz zaman, size
muhalif olan insanları oraya öç almak için, kin almak için, onları
diz çöktürmek için içeri tıktığınızda ona da
karşı çıktık. Biz ilkesel bir duruş sergiliyoruz, bu
sefer de bize faşist diyorsunuz, darbeci diyorsunuz. Geçmişte
şeriatçı dediniz, komünist dediniz, bugün de faşist,
darbeci diyorsunuz. Asıl faşist, asıl darbeci olan sizsiniz. Siz
sivil darbe yapmak istiyorsunuz, kurumları diz çöktürmek, fethetmek,
dönüştürmek, başkalaştırmak istiyorsunuz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ya, millete söyle, millete. Millet ne diyor ona bak sen.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Biz ilkesel bir duruş sergiliyoruz, sizin ilkeden haberiniz
yok, ilkeden...
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Millet ne diyor sen ona bak, millet ne diyor.
MUHARREM İNCE
(Devamla) -
omurgadan, dik duruştan haberiniz yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sandıkta ne diyor millet, ona bak sen.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O geri kalan ne diyor bir duysan var ya, geri kalan ne diyor bir
duysan var ya, Allah saklasın!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sandıkta millet ne diyor ona bak sen.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O geri kalanların ne dediğini bir duysan var ya, Allah
saklasın!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Biz biliyoruz, geziyoruz, sen merak etme.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ne dediğini bir duysan var ya, Allah saklasın!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Allah saklasın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Geri kalanlar kötü şeyler diyor, haberiniz olsun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında yer
alan belgelerle ibaresinin vesikalarla olarak değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Haydar
Akar
Gaziantep İstanbul Kocaeli
Muharrem
Işık Turhan
Tayan Aytun
Çıray
Erzincan Bursa İzmir
Engin
Özkoç Aykan
Erdemir Mehmet
S. Kesimoğlu
Sakarya Bursa Kırklareli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SERMİN BALIK (Elâzığ) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Aykan Erdemir konuşacak.
BAŞKAN Aykan
Erdemir, Bursa Milletvekili.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Değerli milletvekilleri ve bizleri bilgisayar
ekranları başında izleyen değerli
yurttaşlarımız; ayrımcılık yasağı ile
ilgili bir düzenleme önermiştik. Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
mevcut yasaya bir ek yapılarak ayrımcılığın hangi
temeller çerçevesinde yapılabileceği ve buna ilişkin hangi
önlemlerin getirilebileceğini öngörmüştük. Şimdi diyeceksiniz
ki: Neden böyle bir düzenleme önermiştiniz? Hemen önerdiğimiz
düzenlemeden bahsedeyim.
Cinsiyet,
ırk, renk, etnik, sosyal ya da ulusal köken, katılımsal
özellikler, dil, din, inanç, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, felsefi
ve siyasal görüş, medeni hâl, hemşehrilik, servet, doğum,
hamilelik, sağlık durumu, engellilik, yaş ve benzeri temellere
dayanılarak ayrımcılık yapılamayacağına
ilişkin bir düzenleme.
İltica
başvurusunda bulunan insanlar, mülteciler
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Önergendeki vesikayla bunun ne alakası var?
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) Elimizdeki vesikayla bunun ne alakası var,
anlatayım ben size.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Önergende vesika var ya, önergende vesika diyorsun ya
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) Bunun ne alakası var, size izah etmeye
çalışalım.
Bakın,
20 Ağustos 2007 tarihinde Nijerya Vatandaşı Festus Okey,
Beyoğlunda karakolda bir polisin silahından çıkan kurşunla
hayatını kaybetti. O dönemde İçişleri Bakanı,
tarafsız İçişleri Bakanı olan Osman Güneşti. Olaydan
dokuz gün sonra görevi devretti ve İçişleri Bakanı Sayın
Beşir Atalay devam etti. Bu iki bakanımız döneminde hiçbirimizin
tasvip etmediğine inandığım bu olay yaşandı. Bu o kadar
vahim bir olaydı ki cumhuriyet savcısının karakola
çağrılması tam üç saat sürdü. Bu süreçte deliller
karartıldı. Tutanağı düzenleyen kişi, silahından
kurşun çıkan polis memuru. Öldürülen Festus Okeyin gömleği
kaybedildi. Bu niye önemliydi? Çünkü o gömlek, atışın bilinçli
yapılıp yapılmadığını, bitişik
yapılıp yapılmadığını gösterecek en önemli somut
delildi ve ne yazık ki devlet kendisine emanet edilen delilleri kaybetti
ve daha sonra da yargılama sürecinde pek çok siyasinin bu Nijeryalı
göçmenin davasına ilişkin aleyhte açıklamaları oldu,
yargıyı etkilemeye yönelik açıklamaları oldu.
Festus Okey, az
önce bahsettiğim ve sizin tam da manasını
kavrayamadığınız ayrımcılık sonucu
öldürüldü. Nijeryalı olması, siyah olması, yoksul olması,
iltica başvurusunda bulunmuş kimsesiz bir kişi olması, aile
mensuplarının olmaması, kısacası ona sahip
çıkacak kimsenin olmaması, onun bir kimsesiz olması belki de hem
onun sonunu hazırladı hem de hukuki sürecin bu şekilde devam
etmesine yol açtı. İşte, göçmenlerle ilgili, iltica
başvurusunda bulunanlarla ilgili, uluslararası koruma talep edenlerle
ilgili bu yasanın asıl önemi bu. Yani, kimsesiz dediğimiz,
güçsüz dediğimiz kişilere ilişkin bir koruma.
Benzeri bir olay
yine Nijerya Merkez Bankası çalışanı Courage Aigbedionnun
başına geldi. 17 Ekim 2012de kendisi dövüldü. Yine Nijeryalı
bir siyah göçmendi, düzensiz bir göçmendi. Kendisi dayak yediği hâlde tam
üç hafta boyunca Kumkapıda polis nezaretinde tutuldu ve daha sonra,
hayatını kaybettiğinde yapılan incelemede şöyle bir
bahane uyduruldu: Courage Aigbedion, HIV pozitiftir ve solunum
yetersizliğinden ölmüştür. Her iki vakayı birleştiren
şudur: Bir insanın ırkı, milliyeti, kimliği, maddi
gücü, sağlık durumu ona yönelik ayrımcılığın
temelini oluşturabilir ve eğer biz ülkemizdeki göçmenlere
ilişkin kapsamlı bir koruma ve düzenleme istiyorsak
ayrımcılık yasağını da bu maddelerin içine açık
bir şekilde eklemeliydik diye düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasında yer
alan zorundadır ibaresinin mecburiyetindedir olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Ayşe
Nedret Akova
Gaziantep İstanbul Balıkesir
Engin
Özkoç Muharrem
Işık Aykan
Erdemir
Sakarya Erzincan Bursa
Mehmet
S. Kesimoğlu Ali
Özgündüz
Kırklareli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz evvel kanunun ne kadar
gerekli ve yararlı olduğunu sizlere açıklamıştım,
ancak bazı sıkıntıları olduğunu, bunu da daha
sonraki konuşmalarımda belirteceğimi söylemiştim.
Şimdi, önce
bir saptama yapalım. Niçin gerekli? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Türkiye aleyhine 1991 yılından bu yana, sınır
dışı etme ve suçluların iadesi konularına ilişkin
olarak toplam 30 dava açmıştır. Bu davada Türkiye aleyhine ihlal
kararları verilmiştir. Bu ihlal kararları sonucu 295 milyon 387
bin euro tazminat ödenmiştir, dikkatinizi çekmek istiyorum, 295 milyon
euro.
Gene, ülkemizin
son on yedi yılda yasa dışı göçmenlere ne kadar kucak
açtığını siz daha iyi göreceksiniz, 921 milyon 86 kişi
kaçak yollarla Türkiyeye girmiş. Peki, şimdi burada soruyorum
huzurlarınızda: Bu kadar insan bu sınırlardan nasıl
girdi? Mevzuat eksikliği olabilir, ancak bir zafiyetin olduğunu da
burada belirtmek istiyorum. İnşallah, bu yasa çıktıktan
sonra bu eksiklikler bir daha yaşanmayacaktır.
Türkiyenin toplam
hudut kapısı 141 adettir. Bu 141 adet kapının kilometre
olarak uzunluğu 11.433 kilometredir. İşte bu nedenlerle bu
yasanın mutlaka çıkması ve uygulamaya geçmesi gerekiyor.
Tasarı
uluslararası koruma kavramıyla ifade edilen iltica konusuyla ilgili
son derece ayrıntılı düzenlemeler yapmaktadır. Ancak, 1951
yılında koyduğumuz coğrafi sınırlama
politikası da hâlâ muhafaza edilmektedir. Bu sınırlama ile
özellikle Avrupa Birliği ülkeleri dışından Türkiyeye
gelecek, iltica eden kişilerin mülteci sayılmaması gibi bir konu
var. Bu coğrafi sınırlama 1951 Cenevre Sözleşmesine
koyduğumuz bir çekinceden kaynaklanmaktadır. Bu yasa bizim bu
çekincemizi kaldırmamakta, sadece geçici olarak Türkiyeye
sığınmalarına fırsat vermektedir. Bu da yasanın
bir eksikliği olarak ortaya çıkmaktadır. Yani, Avrupadan gelen,
Avrupalı sayılan ülkelerdeki sığınmacılar
Türkiyede mülteci konumunda sayılmakta, istedikleri gibi oturma izni
alabilmekte, çalışma izni alabilmekte. Ancak, Türkiyeye Avrupadan
gelenlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Daha çok nereden
gelmektedir? Suriye, Irak, İran, Afganistan, Somali gibi Avrupa
dışındaki ülkelerden gelmektedir, bu yasa bu eksikliği de
gidermemektedir.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bizim mülteci olarak kabul ettiğimiz
insanları, Türkiyede oturma izni var ama mülteci olarak kabul
etmediğimiz, geçici mülteci olarak kabul edeceğimiz insanları da
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
gösterdiği ABD, Kanada, Avustralya gibi ülkelere gönderiyoruz. Ancak,
örnek veriyorum, Türkiyeye 2011 yılında 17 bin civarında
sığınma başvurusu yapılmış, bunların
ancak 5 bin civarında olanı yurt dışına,
Birleşmiş Milletlerin gönderdiği kontenjan dâhilinde
Avustralyaya, Kanadaya gönderilmiştir. Geri kalan kişiler gene
Türkiyede geçici statüde kalmaktadır. Geçici statüde kalan bu insanlar
çalışma izni olmadığı için güç şartlar
altında, çok kötü koşullarda çalışmakta yahut da köle
niyetine çalıştırılmaktadır. Biraz evvel
arkadaşımızın bahsettiği çeşitli muamelelere de
tabi tutulmaktadır, ayrımcılığa tabi
tutulmaktadır. Bu nedenle coğrafi sınırlama ilkesinin
kaldırılmasında yarar görüyoruz. Mevcut tasarı coğrafi
sınırlamayı çözmediğinden bu eksikliğin olduğunu
belirtmek istiyorum.
Bir diğer
önemli konu ise sınır dışı kararlarına
karşı şimdiye kadar itiraz mercisi yoktu, bu tasarıyla
itiraz getirilmiştir. Ancak, kararların temyiz edilmesiyle ilgili
verilen süre, on beş günlük süre çok yetersizdir ve adli yardım
konusunda sıkıntılar vardır. Bu konuda da düzeltilmesi
gereken hususlar olduğunu belirtmek istiyorum, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 7. Maddesinin 1. Fıkrasında yer
alan izin verilmeyerek ibaresinin müsaade edilmeyerek olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Celal
Dinçer Ayşe
Nedret Akova
İstanbul Balıkesir
Ali
Özgündüz Muharrem
Işık Engin
Özkoç
İstanbul Erzincan Sakarya
Mehmet
S. Kesimoğlu Aykan
Erdemir Levent
Gök
Kırklareli Bursa Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
ilerleyen saatlerinde esasında
tartıştığımız, yasanın ötesinde hepimizin
aklındaki fikirler ve düşünceler. Türkiye nereye gidiyor ve ne
olacak? sorusu tüm yurttaşlarımızın kafasında ve
hepinizin kafasında.
Değerli
milletvekilleri, bir ülkeyi kurmak, bir devleti kurmak çok zordur,
yaşatmak çok zordur ama yıkmak çok kolaydır. Modern Türkiyeyi
kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ta bundan doksan yıl
önce emperyalizme karşı verdikleri bağımsızlık
savaşından sonra ülkemizi, Türkiye Cumhuriyetini üç ana ideal
üzerine kurmuşlardır. Bunlardan birincisi, çağdaş
uygarlık seviyesine ulaşacak bir noktada ülkemizi ilerletmek;
ikincisi, halk egemenliğine dayandırmak ve üçüncüsü, laik bir
cumhuriyeti kurmaktır. Devletimizin kuruluş felsefesi bu üç ana eksen
üzerinde şekillenmiş ve bugüne değin gelmeye
çalışmıştır.
Değerli
milletvekilleri, gelinen bu süreç içerisinde Mustafa Kemal ve
arkadaşları bir ümmet toplumundan ulus yaratmışlardır.
Bugün tartıştığımız konularda bu kavramın
önemini çok iyi değerlendirmemiz ve irdelememiz gerekiyor: Ümmet
kavramı. Yani bir İslam birliği içerisinde siz bir ülkeyi
şekillendirirseniz işte bugün Orta Doğu coğrafyasında
karşılaşılan ve ülkelerin aşamadıkları
sorunlarla karşı karşıya gelirsiniz. Büyük Atatürk bunu
yıllar öncesinden görmüştür. Sorunun ümmet anlayışı
içerisinde değil, bir ulus anlayışı içerisinde
çözüleceğini çok net görmüş ve Türkiye Cumhuriyetini Orta
Doğudaki bütün Müslüman ülkelerden ayırt edici özelliğiyle bir
ulus ekseni ve ümmet kavramının dışında kurmuş ve
şekillendirmiştir. Şimdi, bu kavramları
tartıştığımız bu noktada ben diliyor ve istiyorum
ki bütün milletvekillerimizin bu konuyu bir defa değil, tam bin defa
düşünmeleri gerekiyor. Acaba bu ilkelerimizden ayrıldığımız
zaman, bu ilkeler sarsıldığı zaman ülkemiz nerelere
gidebilir? Eminim hepinizin kafasında tereddütler var, şüpheler var.
Bin defa düşünün değerli arkadaşlarım.
Kolay bir sorunla
uğraşmıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizdeki terör
sorununun bitmesi için elini taşın altına koymaya hazır bir
parti olduğunu her zaman defalarca deklare etmiştir ama bu sorunun
çözümünde Türkiyemizin bütün coğrafyasını kucaklayan bir
anlayışın ortaya konulması gerekir. İktidarın
yürüttüğü çalışmalar bu anlayışın
dışındadır ve dünyadaki hiçbir çatışma
yaşanan ülkede, ülkemizdeki gibi bir alaturka anlayış
götürülmemiştir. Umuyor ve diliyorum ki iktidar partisi bu
yanlışlarını görecektir, muhalefeti bilgilendirecektir,
halkı bilgilendirecektir, şeffaf bir anlayış içerisinde bu
süreci götürmeye çalışacaktır ama biliniz ki
Başbakanın geldiği nokta çözümün ötesinde, kendi kafasında
şekillendirdiği bir başkanlık anlayışına
dayanmaktır. Bu başkanlık anlayışının içerisinde
demokrasi yoktur, bu başkanlık anlayışının içinde
insan hakları yoktur, bu anlayışın içinde gazetecilik
hürriyeti yoktur. Batsın gazetecilik anlayışı vardır
ve bir gazetemizin sahibinin Başbakana gidip de Beğenmediğin o
gazeteciyi bırak, ben gazetemi kapatırım. dediği bir ülkede
demokrasiden, insan haklarından ve Türkiyedeki demokrasiden bahsedilmez
değerli arkadaşlarım.
Çok tehlikeli
sularda geziyorsunuz, bu sular sizi kesinlikle sağlıklı bir
limana ulaştırmayacaktır. Burada hepimizin el birliği
vermesi, el birliği yapması, parlamenter demokrasiyi sonuna kadar
savunması gerekiyor. Elbette bu konuda birbirleriyle ittifak eden
partilerin de kamuoyuna ne düşündüklerini çok iyi açıklaması
gerekiyor. Barış ve Demokrasi Partisinin de başkanlık
rejimi konusundaki muğlak söylemleri yeterli değildir,
açıklanmaya muhtaçtır. Neyin pazarlığını
yapıyorsunuz?
Sayın
Ahmet Aydın diyor ki: Ülkemizin doğusuna gidemiyorsunuz. Ben de
hepinize hodri meydan diyorum -hepinizin masraflarını
karşılamak kaydıyla- buyurun, gelin benimle yarın
Uludereye beraber gidelim. İçinizde Uludereye gidecek bir AKPli milletvekilinin
olabileceğini sanmıyorum.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Her gün oradayız.
LEVENT
GÖK (Devamla) - Var mısınız değerli arkadaşlarım,
var mısınız? BDPliler de bu konuda suskundur, BDPliler de bu
konuda mahzundur.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Biz oradan geldik oradan.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Biz oradayız, her hafta oradayız.
LEVENT
GÖK (Devamla) - Başkanlık anlayışına teslim
etmeyeceğimiz bir ülkede, demokrasiyi Cumhuriyet Halk Partisi mutlaka
inşa edecektir.
Hepinize
sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 8. Maddesinin 1. Fıkrasında yer
alan yorumlanamaz ibaresinin değerlendirilemez olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Ayşe
Nedret Akova
Gaziantep İstanbul
Balıkesir
Ali
Özgündüz Muharrem
Işık Engin
Özkoç
Ankara Erzincan Sakarya
Mehmet
S. Kesimoğlu Aykan
Erdemir
Kırklareli Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin
önemli bir sorununa parmak basmak için bu maddeyi kullanmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 19 Mart 2013 Salı günü Bursa-Yalova kara yolun Süpürgelik
mevkisinde yaşanan çok üzücü bir trafik kazasında Yalova Üniversitesi
öğrencileri Sıla Daşdemir ve Buse Karakurum hayatını
kaybetti. Kendilerine Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabır
diliyorum. Bu başarılı öğrencilerimizin cenazelerinin Bursa
Orhangazi Devlet Hastanesinden teslimi sırasında, Devlet Hastanesinde
gasilhane görevlisi olarak çalışan din görevlisi Ahmet Yavuz bir
açıklama yaptı. Bu açıklamada dedi ki: Çocuklarınızı
okusunlar diye uzak illere göndermeyin. Sizleri okusunlar, adam olsunlar diye
uzak illere, yakın illere gönderiyorlar. Kendinize dikkat ederek daha
düzenli bir şekilde
diye konuşuyordu ki ailelerin tepkisiyle
karşılaştı ve cümlesini bitiremeden oradan ayrılmak
zorunda kaldı.
BEDRETTİN YILDIRIM
(Bursa) Yapma ya! Yapma ya!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Biliyoruz ki cenazeler bir aile ve yakınları için en zor
dönemler. Ve yine biliyoruz ki din görevlilerinin, belki de en önemli
sorumluluklarından biri, bu zor dönemde aile ve
yakınlarının yanında olmak, onları teselli etmek, zor
günlerinde onlara destek olmak. Ama yine zaman zaman Türkiyede yaşanan
olumsuzluklardan biliyoruz ki din görevlilerimiz cenazelerde hiçbirimizin arzu
etmediği sonuçlara yol açabiliyor. Örneğin bir benzerini -sizler de
anımsarsınız- hepimizin ortak bir değer olarak kabul
ettiği Neşet Ertaşın cenazesinde
yaşamıştık ve oradaki din görevlisi de Neşet
Ertaşın bir Müslüman olarak bilinip bilinmediğine ilişkin
tanıklık rica etmişti. Abdal kökenli, evet, Bektaşi kökenli
bir sanatçının Müslümanlığını sorgulamak ve bir
cenazede sorgulatmak hiçbir din görevlisinin haddi olmamalı diye
düşünüyorum.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Muhatabınız onlar değil,
muhatabınız biziz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Şimdi, buradan yola çıkarsak bizlere düşen görev
nedir? Bizlere düşen görev şu: Belli ki gerek Diyanet
İşleri Başkanlığı kadrosunda olan gerek Sağlık
Bakanlığı kadrosunda olan gerekse belediye kadrolarında
olan din görevlilerinin hizmet içi eğitimi büyük önem arz ediyor.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Çok ucuz oldu be, çok ucuz oldu, çok.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Şimdi, siz, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekilleri, şu anda dinlemek yerine hop oturup hop kalkıyorsunuz
ama Türkiye şanslı çünkü Başbakan Yardımcımız Sayın
Bekir Bozdağ bu sıkıntıyı ilettiğimde tepki
vermek yerine Evet, bu konuda hemen bir şey yapmalıyız. Ben de
Diyanet İşleri Başkanımızı arayacağım.
dedi. Her üç kategorideki din görevlileri için de bir hizmet içi eğitimin
gerekli olduğunu, zaten kimi kategoriler için bu eğitimin
verildiğini ama ihmal edilen, aksatılan noktalar varsa müdahil
olacağını söyledi.
Dolayısıyla,
şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun verdiği tepkilerin
aksine
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Tepki vermiyoruz. Ucuz oldu ya! Sen ucuz siyaset
yapıyorsun!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Onların tekelinde, yanlış alana girdin. Sen
konuşunca rahatsız oluyorlar.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla)
Başbakan Yardımcımız konunun önemli bir konu
olduğunu düşünüyor ve ailelerin de yakınmasının,
ailelerin de bu alandaki sıkıntısının ciddiye
alınması gerektiğini düşünüyor; ben de buna
katılıyorum.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Çok ucuz ya!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, bu, ucuz bir mesele
değil
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Çok ucuz! Ucuz siyaset yapıyorsun!
AYKAN ERDEMİR
(Bursa)
çünkü burada insanların acısı söz konusu.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Acılar üzerinden siyaset yapma ya! Hizmetle siyaset
yap. Acılar üzerinden siyaset yapmayın ya!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Hiçbir devlet memuru, devlet memurluğundan kaynaklanan
yetkisine dayanarak ayrımcılık yapamaz, vatandaşı
ötekileştiremez, cinsiyetçilik yapamaz, nefret söylemi kullanamaz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hizmet edip siyaset yapın, vatandaşa dokunun,
kucaklayın, öyle siyaset yapın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Siz fazla dokundunuz, vatandaş rahatsız bu dokunmadan.
Fazla dokundun, rahatsız oldu vatandaş.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hizmetten memnun.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Fazla dokunuyorsunuz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Şimdi, buradaki ilginç mesele şu: Siz neden bu suçlara
sahip çıkar bir tavır içindesiniz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hiçbir yanlışa sahip çıkmayız biz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Çünkü ben sizleri suçlamadım, ben sizleri sorumlu göstermedim.
Ben dedim ki: Bir sorun var, gelin bunu çözelim.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sayın Bakanımıza sordular, Sayın
Bakanımız cevabını vermiş, Sayın
Bakanımız cevabını vermiş.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Başbakan Yardımcımız da bu konuda hemfikir.
dedim ama siz burada, nefret söylemi kullanan bir din görevlisine sahip
çıkar bir tavır içindesiniz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Siz acı üzerinden siyaset yapmayın, hizmetle
siyaset yapın, politikalarınızla siyaset yapın. Çok ucuz
bir siyaset!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Bunu da kamuoyunun ilgisine ve dikkatine sunuyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Para etmez!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 9. Maddesinin 1. Fıkrasında yer
alan ilgili ibaresinin alakalı olarak değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
Ali Serindağ Celal Dinçer Ayşe Nedret Akova
Gaziantep İstanbul Balıkesir
Ali Özgündüz Muharrem
Işık Engin
Özkoç
İstanbul Erzincan Sakarya
Mehmet S. Kesimoğlu Aykan
Erdemir
Kırklareli
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 310 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz bir önerge üzerinde söz aldım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İlgiliyle alakalının farkı ne?
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, hepimiz bu
memleketin insanlarıyız. Ben size bir şey teklif ediyorum, bak,
sen de, sana diyorum: Yarına Diyarbakırda, Vanda, Hakkâride,
Bitliste bir tane Türk polisi sokağa çıktıysa, bir tane asker
sokağa çıktıysa ben gelir derim ki: Hakikaten sen haklısın.
Şimdi,
arkadaşlar, biz bir gerçeği vurgulamamız lazım. Şimdi,
eğer bir memlekette, bir devletin güvenlik kuvvetleri sokağa
çıkmıyorsa, bir devletin orada hükmü yoksa o devlet orada yok
olmuştur. Biz size bazı gerçekleri söylüyoruz, yani bizim birbirimize
karşı düşmanlığımız yok. Bu devlet ya
vardır ya yoktur.
Şimdi,
ben İçişleri Bakanına sordum: Abdullah Öcalanın yarın
Diyarbakırda okunacak mesajı
BDP Genel Başkanı dedi ki:
Daha bana gelmedi. Bana bu akşam gelecek. Ben Diyarbakıra götüreceğim.
Şimdi, ben sordum, bu Bakana: Bu mesaj nasıl geliyor? Mesajı
MİT getiriyor. Yahu, şimdi, arkadaşlar, bu sizi rahatsız
etmiyorsa hiç benim
Yani ben zaten Tunceli Milletvekiliyim ve benim
yaşadığım o topraklara yıllarca hiçbir yabancı
güç girmedi. Bırakın, ya, Osmanlı Devleti de girmedi. Gerçekten
RECEP ÖZEL
(Isparta) Osmanlı Devleti yabancı güç mü ya?
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır
Yahu siz bazı şeyleri
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yabancı güç mü Osmanlı Devleti?
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, hayır bazı şeyleri
RECEP ÖZEL
(Isparta) Osmanlı Devleti yabancı güç mü?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, bakın, arkadaşlar, ben size bir şeyler
söylüyorum. Neyse
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Sen ne dediğini bilmiyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, eğer insansanız bir dinleyin.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Sen ne dediğini bilmiyorsun
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben size bazı gerçekleri söylüyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Ne gerçeği ya? Çok biliyorsun sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer devri iktidarınızda, bakın, devri
iktidarınızda, arkadaşlar, ordu kendi kışlalarına
hapsedildi.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Senin orası ayrı cumhuriyet mi?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Yabancı güç
KAMER GENÇ
(Devamla) PKK ve Amerikadan getirilen silahlarla
silahlandırıldı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Senin orası ayrı cumhuriyet mi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dinle de öğren yabancı gücü.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bugün güneydoğuda eğer o helikopterler olmasa var ya, ne bir güvenlik
kuvveti kışlasından çıkabilir ne bir polis
kışlasından dışarı çıkabilir; bunları
bilin.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sebep?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, gerçekleri söylüyoruz.
Şimdi, bir
şeyi kabul edeceksiniz, biz artık güneydoğuyu elden
çıkardık.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hiç öyle bir şey olmaz!
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam, yahu yiğitliğin varsa
Bak, bak
yiğitliğin varsa gel beraber Tunceliye gidelim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Gidelim, gidelim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam, gel gidelim. Yani böyle palavra
Ben size
RECEP ÖZEL
(Isparta) Gidelim ne olacak? Senin Tuncelide bir şey mi var?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, eğer arkadaşlar, insanlar onurlarını
kaybetmişlerse, bağımsızlıklarını
kaybetmişse
Bağımsızlığını kaybeden
onurunu da kaybetmiştir. Ben gerçekleri söylüyorum.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ne diyorsun sen ya?
KAMER GENÇ (Devamla)
İçim niye yanıyor? Bakın, ben her an için öldürülme
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğum bir bölgede
siyaset yapıyorum.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Söylediklerini
kulağın duyuyor mu senin?
KAMER GENÇ
(Devamla) Benim bu söylediğim sözleri benim söylememem lazım. Benim
orada bir korumam da yok ama bu memleket benim için çok değerli bir
varlıktır. Bu memleketin birlik ve bütünlüğü benim hayatım
ve namusumdur. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Ben onun
için bu memleketin birlik ve bütünlüğünü savunmak için gerekiyorsa
hayatımı feda ediyorum. Yani bunları ben size boşuna söylemiyorum ve bunları laf olsun diye
de söylemiyorum.
Burada
konuşacağız bu saatte değil mi? Size diyorum bakın,
eğer bugün güneydoğuda -yarına- Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını
gösteren bir alamet varsa ben, Ahmet Aydın seni buradan tebrik ederim.
Yahu, hakikaten ben yanılmışım. diyeceğim, hakikaten
Türkiye Cumhuriyeti devleti Diyarbakırda da vardı, Hakkâride de
vardı, Vanda da vardı ama yok olduğu zaman da sen burada çıkacaksın, diyeceksin ki:
Arkadaşlar biz hata ettik.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Karanlıkta yürüme! Karanlıkta yürüme!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, siz, bakın ne ettiniz arkadaşlar, ne ettiniz?
Millî Savunmanın elindeki elektronik sistemleri aldınız
MİTe verdiniz. MİT gerekli istihbaratı vermeyince, bakın,
Hakkâride bir günde 27 tane er şehit edildi, bir gün 17 tane şehit
edildi, tam 85 tane er haksız yere şehit edildi. Niye? Çünkü
istihbarat verilmedi. Ben o karakolları biliyorum. Karakollar tepede
arkadaşlar, mümkün değil, birine böyle karadan gelip de o
insanları gidip öldürmesi. İstihbaratlar verilmedi, neden? Çünkü,
Tayyip Erdoğanın, 12 Haziran seçimlerinden önce, Abdullah Gülle ve
Barzaniyle yaptığı pazarlıklar vardı,.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne pazarlığı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu pazarlıkların sonucunda da Türkiyeyi bitireceksiniz,
yahu Türkiyeyi böleceksiniz, kesin.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Korkma, Korkma!
Karanlıkta yürüme!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra da şimdi, bakın, şurada, bu Hüseyin
Gülerce diyor ki: Artık anayasayı değiştirmeyi getirecek
Tayyip, efendim, Ergenekonla KCKlıları af maddesine ilave edecek ve
böylece getirdiği anayasa değişikliği kabul edilecek. Ne
yapacak? Efendim, başkanlık sistemini getirecek, başkanlık
sisteminde diyecek ki: Ey millet, sen hayvansın, kendini yönetemiyorsun,
tek başıma ben seni yöneteceğim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olur mu? Arkadaşlar,
bunların
Bakın, siz on bir senedir buradasınız, hâlâ
bazı gerçeklikleri kavramadınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Gelecek çok karanlık ve bu karanlığın baş
oyuncusu
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Karanlıkta yürüme
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasında yer
alan sınır ibaresinin hudut olarak değiştirilmesini arz
ve ederiz.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Ayşe
Nedret Akova
Gaziantep İstanbul Balıkesir
Ali
Özgündüz Muharrem
Işık Engin
Özkoç
İstanbul Erzincan Sakarya
Mehmet S. Kesimoğlu Aykan Erdemir
Kocaeli Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen Celal
Dinçer, İstanbul Milletvekili.
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yükselen tansiyonu düşürmek için
teknik konuşmacı olarak seçildim galiba. Bu akşam, ben teknik
konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarının birçok maddesinde baroların, adli yardım
servislerinin bu konudaki sorumluluğuna atıf yapılması çok
olumlu demiştim. Ancak barolarımızın göçmen ve sığınmacıların
hukuki destek ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için ilave
kaynaklara ve uzmanlığa ihtiyacı olacaktır.
Barolarımızın hâlihazırda bu yasanın konusu
kişilere yönelik çok sınırlı bir çalışma
yürütebildiklerini gözden kaçırmayalım.
Diğer yandan, hâlihazırda
Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Mültecilerle Dayanışma
Derneği gibi az sayıda sivil toplum kuruluşumuzun. çok
kısıtlı imkânlarla göçmen ve
sığınmacıların hukuki destek ihtiyaçlarını
kısmen de olsa karşılayabilmek için özveriyle hizmet
verdiklerini biliyoruz. Bu ve benzeri uzman sivil toplum örgütlerinin yeni
yasaya göre kurulacak geri gönderme merkezleri ve sığınmacı
kabul merkezlerinde barındırılacak kişilere
erişimlerinin sağlanmaması da bir eksiklik olarak görülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, tasarının, Türkiyede sığınma
başvurusu yapan kişilerin iş piyasasına erişimi
konusunda da bir ayrımcılık yapıldığını
az evvel söylemiştim. Avrupalı olanlar ile Avrupalı olmayanlar
arasında bir ayrım yapılmıştı. Çalışma
izni almak için başvuru yapmaları her ikisi için de öngörülmektedir
ancak söz gelimi, teknik bir konuda uzmanlığı bulunan, üç dil
konuşan, Almanya vatandaşı bir yabancı Türkiyede hangi
kural ve usullere göre çalışma izni alıyorsa, Avrupa
dışından gelen şartlı mültecilerin de aynı kural
ve usullere tabi olmaları öngörülmelidir. Türkiyede bugüne kadar 26 bin
dolayında Avrupalı olmayan sığınmacı için de
başvuru yapılmış. Bu prosedürü tamamlayarak
çalışma izni alan, bana verilen bilgilere göre, Sayın
Bakanım, sadece 1 kişidir. Bu da bu yasanın bu maddesinin hiç
uygulanmayacağını göstermektedir. Bu yüzden, tasarıya göre,
sığınma başvurusu kabul edilecek ve şartlı
mülteci statüsü verilecek, geçici olarak ülkemizde kalmalarına izin
verilecek olan Avrupalı olmayan vatandaşlar için daha insancıl
düzenlemeler yapılmalıdır. Kaldı ki bu düzenleme yapılırken
coğrafi sınırlama politikasından da vazgeçmiş
olmayacağız, eğer kaldırmak istemiyorsanız.
Değerli
arkadaşlar, mülteci ve sığınmacılara
sağlanması gereken haklar kanunlarımızda açıkça
düzenlenmediğinden uygulamada çeşitli hak kayıpları
yaşanmaktaydı. Özellikle insan ticaretiyle mücadele ve
mağdurların korunması, uluslararası alanda takip edilen çok
önemli, doğru, haklı ve yerinde bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde modern kölelik,
köleliğin modern zamanlardaki şekli olarak nitelendirilen, küresel
anlamda önemli bir sosyal problem olan insan ticareti suçu
mağdurlarının korunması, sığınmaevlerinin
işletilmesi konularında ihtisaslaşmış aktif kuruma
ihtiyaç her geçen gün kendini göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, sonuç itibarıyla ülkemizin göç ve uluslararası
konumuna, mevzuatı ile idari sistemi uluslararası insan hakları
normlarına ve Avrupa Birliği müktesebatına uyumlu hâle
getirilecektir bu yasa çıktığı zaman. Göç alanında
ihtiyaç duyduğumuz hukuki, idari ve fiziki altyapıya kavuşmamız
sağlanacaktır. Böylece güçlü, yönetilebilir, ülke menfaatlerini
gözeten ve uluslararası ilişkilerimizde Türkiyenin konumunu ve
onurunu güçlendirecek bir göç sistemimiz kurulmuş olacaktır. Bu
nedenle bu yasaya desteğimizin devam ettiğini, desteğimizin olacağını
belirtmek istiyorum.
Yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım:
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
İnce, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Özkoç,
Sayın Akar, Sayın Erdemir, Sayın Eyidoğan, Sayın
Küçük, Sayın Gümüş, Sayın Genç, Sayın Gök, Sayın
Işık, Sayın Özgümüş, Sayın Öz, Sayın Özkan,
Sayın Sapan, Sayın Öğüt, Sayın Seçer, Sayın Dudu,
Sayın Öğüt.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
11inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 11. maddesinin (1) fıkrasında yer
alan amaçlarını da ibaresinin amaçları olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Aykan
Erdemir
Gaziantep İstanbul Bursa
Haluk
Eyidoğan Sedef
Küçük
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER
GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Deminki bir söylem
gerçekten beni rahatsız etti, belki pek çok kişiyi rahatsız
etmiştir; burada Sayın Bakanı mutlaka rahatsız
etmiştir, güvenlik bürokrasisini çok daha rahatsız etmiştir.
Şimdi,
iktidar partisine mensup bazı sayın milletvekilleri muhalefete
seslenerek diyorlar ki: Siz şuraya gidemezsiniz, buraya gidemezsiniz.
Bu, bir iktidar açısından övünülecek bir durum değildir. Her
vatandaşın, herkesin yurdun her yerine güvenlik içerisinde seyahat
etmesini iktidar sağlamalıdır. İktidar bu görevini yerine
getirmiyorsa, o iktidar iktidar olma işlevini yitirmiş demektir. Esas
olan, devlet olmanın asli fonksiyonu, herkesin can ve mal güvenliğini
sağlamaktır. Bunun yeri yoktur, yeri Türkiye Cumhuriyetinin
sınırlarının içerisidir, 778 bin kilometrekaredir. Bu,
sizin açınızdan övünülecek bir durum değildir sayın
milletvekilleri. Bunu, ben sizlere hatırlatmak istedim; gerçekten çok
üzmüştür bu durum beni.
Bir de, sizin
sıkça dile getirdiğiniz bir husus var, siz diyorsunuz ki: Cumhuriyet
Halk Partisi darbecidir, Cumhuriyet Halk Partisi darbelerden
yararlanmıştır. vesaire. Şimdi, geçenlerde basında
yer aldı
Sayın
Başkan, kimse dinlemiyor hatibi.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Dinler, dinlemez. Sen konuş ya!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Konuşma, konuşma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Konuşma, böyle bir şey olamaz!
Şimdi,
geçenlerde basına yansıyan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda sessiz olmak durumundayız.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla)
bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Bakın,
12 Mart muhtırasından evvel zamanın MİT Müsteşarı
Fuat Doğuyla, zamanın Sayın Başbakanı arasında
geçen bir konuşma, bakın ne diyor? Sayın Müsteşar diyor ki:
Demokrasiyi, zatıaliniz bu istifayla kurtaracaksınız. Aksi
takdirde -bakın, dikkatinizi çekiyorum- sol, demokrasiyi zaten ortadan
kaldıracak. Durum çok vahim. İstifanız millî koalisyona gidilmesi,
hiç olamazsa demokrasiyi ve Türkiye'yi ortadan kaldırmak isteyen solu ezme
bakımından büyük ölçüde fırsat verecektir. Evet, sayın
milletvekilleri, bu, zamanın MİT Müsteşarının sayın
başbakanla, zamanın başbakanıyla yaptığı bir
görüşme. Bu darbelerin kime karşı
yapıldığını bu konuşma size öğretmiyor mu,
bir şey ifade etmiyor mu?
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz, bugün görüştüğümüz yasanın
11inci maddesi -önergeyle ilgili konuya geliyorum- vizeyi düzenliyor.
Şimdi, Sayın Başbakan dâhil tüm AKPli yetkililer övünüyorlar.
Diyorlar ki: Efendim biz şu ülkeyle vize anlaşmasını
imzaladık, vizeleri kaldırdık. vesaire. Bunlar nereler?
Genellikle Afrika ve Doğu Asya ülkeleri. Siz, Avrupayla, Avrupa
Birliğine dair ülkelerle bu tür bir anlaşma yapabiliyor musunuz
yapamıyor musunuz sorun oradadır. Boşuna övünmeyin, boşuna
övünmeyin.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Çok kısa zamanda, çok kısa zamanda.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) O kısa zaman geldiği zaman
söylersiniz. Niye öbürleri kısa zamanda yapılıyor da o uzun
zamanda yapılıyor, bu kısa zaman hiç bitmiyor mu?
Değerli
arkadaşlar, şimdi, milleti bu şekilde
kandıramazsınız. Siz bunu biliyorsunuz, aslında siz bunu
biliyorsunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya, biz kandırmıyoruz ki.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Siz bunu biliyorsunuz fakat bir şey
söylemek zorunda kalıyorsunuz, onun için söylüyorsunuz. Lütfen,
insanları hiçbir şey bilmiyor yerine koymayın.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, Gaziantepte, Hatayda kiralanan
araçların önemli bir bölümü geri getirilmiyor. Niye? Bu kiralanan araçlar
Suriyeye götürülüyor, bir daha gelmiyor. Bunlar sınırdan nasıl geçiyor?
Sınır kevgire dönmüş, sınır kalmamış. Bu,
belki uzaktan çok fazla hissedilmiyor olabilir. Sayın Bakan çok yakın
zamanda Gaziantepe gitti. Oranın eski Valisidir, bilir; bunlar kendisine
de eminim ki ifade edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, başka bir husus: Çalıntı araçlar
artmıştır, trafik kazası yapan Suriye plakalı
araçlarla ilgili soruşturma yapılmamaktadır. Bakın,
Kilisten taze bir örnek: Trafik kazasına maruz kalan vatandaşın
görüntüleri var ama trafik kazasına sebebiyet veren aracın
görüntüleri yok, silinmiş. Buralar o şekilde. Demin de ifade ettim,
Kiliste Kilisliden daha çok Suriyeli olduğu söylenen ve ifade edilen
-bakın, Suriyeli demiyorum- insanlar var. Bunu dikkatinize sunuyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. İyi akşamlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
12nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu Tasarısının 12. maddesinin (2) fıkrasının
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 12 - (2) b
Deniz limanlarına gelip, doksan altı saati geçmemek kaydıyla,
liman şehrini veya civar illeri turizm amaçlı gezecek kişiler.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Engin
Özkoç
Gaziantep İstanbul Sakarya
Akyan
Erdemir Haydar
Akar Haluk
Eyidoğan
Bursa Kocaeli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa)
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki daha önceki
konuşmalarımızda ihmal ettiğimiz bir nokta oldu; o da
şudur: Bu yasaya emeği geçen milletvekili, komisyon üyesi, bürokrat,
akademisyen, sivil toplum kuruluşu üyesi, kısacası bu
yönetişimin ve ortak aklın paydaşı olan herkese
teşekkürü bir borç biliyoruz. Çünkü bu kanun gerçekten de şu anda
dünyada görebileceğimiz en ileri göç yasalarından birisi, mülteci
yasalarından birisi.
HAMZA DAĞ (İzmir) Niye
önerge veriyorsunuz?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Niye
önerge veriyoruz diye soruyorsunuz, şundan önerge veriyoruz: Çünkü
eğer yönetişime inanırsanız, yani baskıyla yönetme
yerine yönetişime inanırsanız, ortak akılla daha iyisini
yapabiliriz ve kanunlarımız iki günde bir değiştirilen,
düzenlenen, düzeltilen hatalı metinler olmaktan çıkar.
Bakın, bu tavrın tam tersi
komisyonlarda olduğu içindir ki bugün ileri bir metinle karşı
karşıyayız. Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna bu tasarı
geldiğinde Göç, mülteci ve sığınmacı alanında
kamu yararına çalışan derneklerle iş birliği ibaresi
vardı. Yani devletin göç söz konusu olduğunda iş birliği
yapabileceği sivil toplum kuruluşları salt kamu yararına
çalışan derneklere indirgenmişti. Bu, devletçi, merkeziyetçi,
kuşkucu, şüpheci yaklaşımın tipik bir örneğiydi.
Bu konuda yaptığımız uyarılar çok şükür ki
dikkate alındı ve elimizdeki metne baktığımızda
şunu görüyoruz: Artık tüm sivil toplum kuruluşlarıyla
iş birliği içinde süreci götürecek bir kamu tahayyülü tasarıya
egemen.
Değerli
milletvekilleri, peki, sivil toplum kuruluşlarının göç
yönetişimine dâhil edilmesinin önemi nedir diye sorarsak, Festus Okey
vakasına bir kez daha dönmek durumundayız. Festus Okey
davasının belki de Yargıtaydan geri dönüp daha düzgün bir
şekilde araştırılmasının yegâne sebebi sivil
toplum kuruluşlarının savunuculuğu ve farkındalık
yaratma çabasıydı.
Bakın,
Çağdaş Hukukçular Derneğinin Beyoğlu 7. Asliye Ceza
Mahkemesine verdiği dilekçede Çağdaş Hukukçular Derneği
adlı sivil toplum kuruluşunun davaya müdahillik yani bir mağdur
göçmenden yana tavır koyma gerekçesi nasıl açıklanıyordu: Hukuk
devleti ilkesini gerçekleştirmek ve kovuşturma mecburiyeti ilkesini
denetlemek için kabul edilmiş bulunan suçtan zarar görme
kavramının her şeyden önce bu amaçlarını
gerçekleştirmek için geniş yorumlanması gerekmektedir. Aksi
takdirde, olayımızda olduğu gibi özellikle resmî güçler
tarafından gerçekleştirilen fiillerin soruşturulmasında
mağdurun kimsesiz oluşu yahut ailesine ulaşılamaması
hâlinde etkili, bağımsız ve tarafsız bir yargılama
yürütmek mümkün olamaz. Kuşkusuz, savcılık makamı kamu
adına yargılamada bulunacaktır. Yalnız, derneğimizin
katılımı hem maddi gerçeğin açığa
çıkması yönünde davaya büyük katkı sağlayacak hem de bu tür
olayların ne denli kınandığı ve meşru
görülmediği hususlarında kamuoyuna önemli bir mesaj teşkil
edecektir. Ceza Muhakemesi Kanununda suçtan zarar gören kavramı
tanımlanmamakla birlikte ceza muhakemesi hukukunda suçtan zarar gören
kavramının artık suçtan doğrudan doğruya zarar
görenlerle sınırlandırılmadığı,
çağdaş gelişmelerde suçtan dolaylı olarak zarar görenlerin
de zarar gören kapsamına dâhil edildiği gözlemlenmektedir. Suçtan
zarar görme kavramını yalnızca menfaat ilişkisine
indirgememek gerekir. Temel hak ve hürriyetlerin açık ihlali
dolayısıyla başta yaşam hakkı olmak üzere temel
hakların ihlalinin önlenmesi doğrultusunda çalışma yapan
kurumlar, hatta fiil ve soruşturmanın yürütülüş şekli
nedeniyle toplumdaki her birey suçtan zarar görendir ve faillerin
yargılanmasında aktif ve etkin bir rol oynamayı isteme
hakkı vardır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 29
Kasım 1985 tarihli ve 40/34 sayılı Kararıyla kabul edilen
Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet
Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi, ceza
kanunlarının eylem veya ihmal yoluyla ihlal edilmesi nedeniyle
bireysel ve toplu olarak fiziksel veya ruhsal biçimde yaralanma da dâhil olmak
üzere manevi acılar çeken, ekonomik kayba uğrayan veya temel
hakları esaslı bir biçimde zayıflayan ve bu suretle zarar gören
kimseyi mağdur olarak tanımlamıştır. Bizim
yasamız da yeni çerçevesinde sivil toplum kuruluşlarını bir
paydaş olarak görmekte ve bu yolu açmaktadır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 22.06
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
310 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 21 Mart 2013 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.09