TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
81inci
Birleşim
21
Mart 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, 21 Mart Nevruz
Bayramına ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, Avrupa
Şampiyonu olan millî güreşçimiz Taha Akgülü tebrik ettiğine
ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin, 21 Mart Nevruz Bayramına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, esnaf ve sanatkârların uygulamada
karşılaştıkları sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Mustafa Erdemin, Ankaranın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
B) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- İçişleri
Bakanı Muammer Gülerin, 21 Mart Nevruz Bayramına ilişkin
gündem dışı açıklaması ve Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, grupları adına aynı konuda
konuşmaları
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, Diyarbakır Milletvekili Cuma
İçtenin gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının İçişleri Bakanı Muammer Gülerin 21 Mart
Nevruz Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşmasından sonra grubu adına yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının İçişleri Bakanı Muammer Gülerin 21 Mart
Nevruz Bayramına ilişkin gündem dışı konuşmasından
sonra grubu adına yaptığı konuşma sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının İçişleri Bakanı Muammer Gülerin 21 Mart
Nevruz Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşmasından sonra grubu adına yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
sataşma nedeniyle söz istemesi sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın görüşülen kanun tasarısının 31inci
maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grubuna ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın görüşülen kanun tasarısının 35inci
maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın görüşülen kanun tasarısının 35inci
maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
11.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın görüşülen kanun tasarısının 36ncı
maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
14.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
15.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın görüşülen kanun tasarısının 36ncı
maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
17.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili Demir Çelik ve 21 milletvekilinin, kot taşlama işinde
çalışan işçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/550)
2.- Aydın
Milletvekili Semiha Öyüş ve 23 milletvekilinin, bal üretimi ve
pazarlaması ile arıcılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/551)
3.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu ve 31 milletvekilinin, Trakya Alt Bölgesi
Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı ile bu planın
yapılma sürecine ilişkin iddiaların ve Trakya'nın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/552)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310)
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Samsun Milletvekili
Tülay Bakırın, yazılı ve İnternet medyada hakkında
çıkan bazı haberlere ilişkin açıklaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık istisnai
kadrolarına yapılan atamalara ve Bakanlıktaki görevden almalara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/17270)
2.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, yeni stadyum inşaatlarına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/17271)
3.- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, Bursaya yapılması planlanan yatırımlara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/17515)
4.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kocaeliye yapılması planlanan stadyuma
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/17746)
5.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Sakaryanın Sapanca ilçesine bağlı bazı
köylerin spor tesisi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/17747)
6.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgölün, hobi karting (go kart) pistlerinin denetimine ve Sakaryada
yaşanan bir olaya ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/17748)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, tarımsal sanayide yapılan
özelleştirmelerden elde edilen gelirin nerede
kullanıldığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/18236)
21
Mart 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, 21 Mart
Nevruz Bayramına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bugün 21 Mart Nevruz Bayramı. Nevruz, yeni bir gün, yeni
bir başlangıçtır. Baharın müjdecisi olan ve
atalarımızdan yadigâr kalan bu bayram, binlerce yıldır
zengin kültürümüzün bir parçası olarak bu topraklarda kutlanmaktadır
ve kutlanmaya da devam edecektir. Nevruz, bütün güzellikler
karşısında umut dolu günlerdir; bolluk ve bereketi müjdeleyen
bir şenlik günüdür; morla beyazın dansıdır, yeşili
koluna takıp dünyaya sunumudur; çocukluğumuzun sevinci, kırlara
açılıp karın terk ettiği dağ yamaçlarında
koşumuzdur. Nevruz, Altay Dağlarından Arala kadar akan kaynak
suların vadilerini süsleyen kır çiçekleridir. Nevruz, Dedem Korkut
destanlarında hünerdir, sözdür; genç kızların çeyizi, delikanlıların
yavuklusudur. Nevruz düğündür, nevruz toydur, mutluluğun
paylaşıldığı meydanlarda coşkudur; at
sırtında ciritlerin atıldığı eğlencedir;
Anadoluda renk cümbüşü, türkülerde nağme, horonlarda figürdür.
Nevruz toprağımızdır, suyumuzdur, töremizdir,
geleneğimizdir.
Değerli
milletvekilleri, bu geleneğimizi sevgi, kardeşlik, hoşgörü ve
yardımlaşma duygusu içerisinde sonsuza kadar kutlayabilmek hepimizin
ortak arzusu olsun.
Nevruz
ateşinin kıvılcımları yanarak nasıl yok oluyorsa,
içimizdeki kötü düşünceler ateşin kıvılcımları
gibi sönüp gitsin.
Orta
Asyadan Anadoluya kadar olan coğrafyada yanan nevruz ateşinin
alevleri herkesi ısıtsın, ateşin dumanları ise tüm
insanlığı sararak barış ve esenlik vesilesi olarak
dünyaya yayılsın.
Nevruz
Bayramınız kutlu olsun.
Hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 21 Mart Nevruz Bayramı münasebetiyle söz
isteyen Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtene aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçtenin, 21 Mart Nevruz Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 21 Mart Nevruz Bayramı.
Bugün,
Orta Asya ve Orta Doğu halkları için bayram özelliğini
taşıyan bir gün. Bugün, cemrenin yere düştüğü,
ilkbaharın geldiği bir gün. Bugün, zalim krallardan kurtulup
özgürlüklerin kazanıldığı bir gün. Bugün, cemrelerin
yüreğimize, kalbimize düştüğü ve barışı, sevgiyi,
kardeşliği baharla karşıladığımız bir
gün. Bugün bayram.
Nevruz
sadece Kürtlerin ve Türklerin değil, bir siyasi partinin değil, bir
dinin, bir ırkın değil, bu bayram tüm insanlığa
adanmış, baharla birlikte yüreğinde barışı,
sevgiyi, kardeşliği barındıran, din, dil, ırk
ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa hediye
edilmiş olan bir bayramdır.
Nevruz
Kürt halkı için zalim Dehaktan kurtulma günüdür. Demirci Kawanın
zalim kraldan kaçırdığı kurbanlık çocukları
eğittiği ve yetiştirdiği özgürlük mücadelecileriyle zalim
Dehakı devirdikleri gündür.
Değerli
arkadaşlar, bugün Dehaklar var. Ne Kürtler ne Türkler ne de Müslüman
halklar için Dehaklar bitmemiştir. Türkiye'de tek millet kavramı
içerisinde yer alan Türkler, Kürtler, Arnavutlar, Çerkezler, Araplar,
Boşnaklar seksen yıldır çağdaş Dehaklar ile mücadele
ediyor. Derin güçler seksen yıldır zalim Dehak gibi kendi
insanını katletmiş ve zulmetmiştir. Nereye kadar?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yakışıyor mu böyle bir konuşma?
CUMA
İÇTEN (Devamla) Halkın içinden çıkmış, halkın
teveccüh gösterdiği Demirci Kawa gibi özgürlük mücadelesi veren, kendisini
örnek aldığımız dünya lideri, üstat, Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ ailesine
kadar.
Artık
Türkiye topraklarında Dehakları temizledik, temizlemeye de devam
edeceğiz. Artık Türklerin, Kürtlerin, Boşnakların,
Arapların, Türkiye topraklarında Dehakları yok.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Kendi adına konuş sen, Kürtler adına
konuş, bırak milleti. Onlar bu milleti bölmek istemiyor.
CUMA
İÇTEN (Devamla) Dehaklar bugün Filistin topraklarında, Dehaklar
bugün Suriyede, Dehaklar bugün Arakanda. O Dehaklara karşı mücadele
eden bir AK PARTİ var artık. Artık zalimler AK PARTİden
korkuyor. On bir yıllık AK PARTİ iktidarıyla, dedelerimizin
kanlarıyla bizlere miras bıraktığı bu topraklara
sevgi, kardeşlik ve barış getirdik. On bir yılda her alanda
devrimler yaptık. Eğitimde, sağlıkta,
ulaştırmada, dış politikaya kadar her alanda ülkeyi hak
ettiği yere getirdik. İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. dedik. Özgürlükler önündeki tüm engelleri
kaldırdık. Ülkesini, milletini, değerlerini seven, önemseyen bir
millet yetiştiriyoruz. Kırmadan, dökmeden, ötekileştirmeden,
vatanımıza ve insanlığa hizmet ediyor ve her şeyden
önemlisi bir medeniyet inşa ediyoruz. Bu coğrafya kana ve savaşa
doydu. Kanın ve göz yaşının akmadığı,
annelerimizin çocuklarıyla birlikte el ele halay çektiği, Edirneden
Diyarbakıra köprü kurulduğu, aynı türküleri, aynı halayları
ve aynı duaları yaptığımız bir medeniyet
inşa ediyoruz. Aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan
içmişiz biz. Yazımız bir, kışımız bir,
aynı dağın yeliyiz biz.
Değerli
arkadaşlar, nevroz bir dirilmedir, birliktir, dirliktir. Nevroz evrendeki
tüm varlıkların neşelendiği, özgürlüğüne
kavuştuğu bir süreçtir. Nevroz Edirneden Hakkâriye, Trabzondan
Diyarbakıra el ele verdiğimiz, Türkmenistan, Tacikistan, Kazakistan,
Suriye, İran, Irak, kardeşçe baktığımız,
aynı yürekten çıkan türküleri birlikte söylediğimiz, birimizin
diğerinden çok farklı olmadığını
haykırdığımız bir gündür. İşte şimdi,
büyük Türkiye için yeniden dirilme zamanı. Bu nevroz, bizlerin ayağa
kalkıp dirildiğimiz bir günün başlangıcı
olacaktır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Nevruz, Türk Bayrağının ayak altına
alındığı gündür.
CUMA
İÇTEN (Devamla) Terör sorunu çözülüyor. Kardeşliğin hâkim
olduğu topraklara sevgi ve barış geliyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Türk milletine hakaret ettiğiniz gündür.
CUMA
İÇTEN (Devamla) Gelin tanış olalım, işin
kolayın tutalım. Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz. Ne güzel
demiş değil mi Yunus Emre.
Her
kim ki bu süreçte terörün çözümlenmesine engel olursa, her kim ki uzanan ele
yüz çevirirse
OKTAY
VURAL (İzmir) Her kim ki bu dönemde terör örgütünü muhatap alırsa,
her kim ki Türk milletini ayaklar altına alırsa
CUMA
İÇTEN (Devamla)
her kim ki akan kanın durması için
karınca misali duruş sergilemezse ve her kim ki aynı bayrak
altında, aynı dualar ile ölen canlara duyarsız kalırsa
OKTAY
VURAL (İzmir) Namusu ve şerefi üzerine yemin eden milletvekilleri
CUMA
İÇTEN (Devamla)
bugün sevgiyle haykıran insanların, halaylar
çekerek kutladığımız nevruzların ve yüreklerimize
düşen cemrelerin altında ezilecektir.
Bu
vesileyle, barış ve kardeşliğin simgesi nevruzu
değişik dillerde kutluyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Katile kıymet veren
CUMA
İÇTEN (Devamla) Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Arapça, Farsça ve Lazca; nevruzunuz
kutlu olsun
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Türkçe, Türkçe
Türk bayramıdır nevruz.
CUMA
İÇTEN (Devamla) Nevruz (
x)
Saygılar
sunuyorum.
Sevgilerimle
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Büyük Türk milleti önünde namus ve şeref sözü veren
bir milletvekilinin, bu coğrafyada Türk milleti dışında
insanları ayrımcı ve ırkçılıkla bölmesini
kınıyorum.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Seni muhatap almıyorum. Sen muhatap
alınmayacak bir adamsın. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Kınıyorum
Kınıyorum
BAŞKAN
Gündem dışı
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın Uzunırmak, şey konuşuyor, bir saniye,
bir otur yerine.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kınıyorsun
Bölücü! Irkçı! (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Sensin ırkçı!
OKTAY
VURAL (İzmir) Namus ve şeref sözü verdin büyük Türk milleti önünde!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Lanet olsun, lanet olsun!
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Seni muhatap bile almam. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Namus ve şeref sözü verdin sen. Namusunu ve
şerefini ayaklar altına alıyorsun.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Olmayan şey nasıl ayaklar altına
alınıyor ya!
OKTAY
VURAL (İzmir) Ayağını mı
kaldırmıştın yemin ederken?
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Kürsüde konuş. Saygı göstereceksin.
Kürsüde konuş.
OKTAY
VURAL (İzmir) Neye saygı? Neye saygı? Sen saygı
gösterilebilecek birisi değilsin ki!
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) Kürsüye çıkıp ifade edeceksin.
Saygı göstereceksin bana.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.09
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, esnaf ve sanatkârların uygulamada
karşılaştığı sorunlar hakkında söz isteyen
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susama aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, esnaf ve sanatkârların
uygulamada karşılaştıkları sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün gündem dışı konum esnaf, sanatkârın
pratikte karşılaştığı sorunlardı. Özetle
birkaç konunun altını çizmek istiyorum.
Dün
Türkiye'nin 20 ilinden gelen fotoğrafçılar odası
başkanlarını Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma
Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi gruplarıyla görüştürdük.
Anayasanın 173üncü maddesi şunu söyler: Devlet esnaf ve
sanatkârı korur ve destekleyici tedbirler alır. Buna rağmen
devlet dairelerinde 300 tane kabin kurarak fotoğrafçı esnafıyla
haksız rekabet yapan anlayış doğru bir anlayış
değildir, Anayasanın bu hükmüne de aykırıdır.
İki:
Bugün Taksim alanı düzenlenmesinde o alanın kapatılmasıyla
ortaya çıkan durum tüm esnafın mağduriyetine yol
açmıştır. Bu anlamıyla, daha önce bu Mecliste de
söylediğim gibi, bu tür mağduriyetleri giderme konusunda bu Meclis
karar almalıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda söyleyeceğim çok şey vardı ama bugün
gündemin başka bir noktasıyla ilgili, az önce yaşananlarla da
ilgili olarak da bir şey söylemek istiyorum: 18 Mart Çanakkale
Şehitlerini Anma Gününü kutladık. Bu ülkenin emperyalizme
karşı verdiği mücadelede destansı bir direniş ve o
direnişin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk ve orada şehit
düşen 250 bin gencin ruhu önünde saygıyla eğiliyor ve onlara Allahtan
rahmet dileklerimi bir kez daha söylüyorum. Ancak, orada, cumhuriyeti kuran
Mustafa Kemal Atatürkün o törenlerde adı anılarak bir rahmet
dilenmekten kaçınılmasını da dikkatlerinize sunuyorum.
Bugün
yaşanan olaylardan da büyük üzüntü duyuyorum. Doksan yıl önce
cumhuriyeti kuran irade bu ülkede yaşayan her etnik kimlikle birlikte bir
karar vererek, ülkemizi işgal etmiş düşmana karşı
beraber karar verip mücadele etmiş, ülkeden düşmanı kovmuş
ve yeni bir cumhuriyet kurmuştur. Bu cumhuriyetin sınırlarını
çizmiş ve Misakımillîyle belirlemiştir ve kendine bir bayrak
yapmıştır, ay yıldızlı Türkiye Cumhuriyeti
bayrağını yapmıştır. Bu bayrak bizim onurumuzdur,
şerefimizdir. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Biz
bu ülkede sorunları çözme konusunda her türlü demokratik talebin sonuna
kadar peşindeyiz, demokratik talepleri ve insanların insani
haklarını, kişisel özgürlüklerini sonuna kadar savunmaya
kararlıyız ancak bunları yaparken bir tek kırmızı
çizgimiz vardır. Bu ülkede Misakımillî
sınırlarını değiştirmemek; laik, demokratik,
sosyal hukuk devletini devam ettirmek; bu ülkede millî
bayrağımız ay yıldızlı bayrağın her
yerde dalgalanmasını sağlamak ve bir ulus olarak hep birlikte, bütün
olarak yaşamak bizim öncelikli görevimiz ve savunacağımız
kırmızı çizgilerimizdir.
Nevruzu
kutlarız ama nevruzu kutlarken tüm ülkelerde kutlandığı
gibi her ülke kendi bayraklarıyla nevruzu kutlar. Türkiye Cumhuriyeti de
nevruzu kutlar, bu konuda Nevruz Bayramını Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz de kutlarız ama bu kutlamalarda Türk Bayrağı'nın
ay yıldızıyla dalgalanmasından onur ve şeref
duyarız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Ankaranın sorunları hakkında
söz isteyen Ankara Milletvekili Mustafa Erdeme aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Mustafa
Erdemin, Ankaranın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ERDEM (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nevruz Bayramı, ben
Türküm diyen, ben Müslümanım diyen, ben Anadolunun şerefli bir
mensubuyum diyen herkese kutlu olsun.
Nevruz Bayramı, binlerce yıllık Türkün
kaderi; Nevruz Bayramı, asırlardır Türk milletinin medarı
iftiharıdır. Nevruz Bayramı, Türk milleti Müslüman olduğu
günden bugüne de içi İslamla doldurulmuş, her kelimesinde
Allahın adı, duasında Peygambere, övgü, uygulamalarında Hazreti Muhammedin
bize öğrettiği sünneti seniyye vardır.
Nevruz birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi,
kaynaşma, paylaşma ve dayanışma bayramıdır.
Nevruz, asırlardır Türk milletini insanlığına
medeniyetin sahibi yapan,
asırlardır Türk milletini insanlığına
medeniyeti öğrettiren değerin adıdır. Nevruz, son günlerde
sadece ve sadece terörist marjinal bir grubun, İslami mahiyetin
dışına çıkararak kendilerinin silahlı mücadelelerine
sembol yaptığı, Türkiyenin bölünmesi için manifestoların
verilmesine müsaade edildiği bir günün adı değildir. Nevruzu
eğer okur, nevruzu eğer yaşar, nevruzu eğer
tanırsanız, göreceksiniz ki ilmek ilmek Türk tarihi, ilmek ilmek Türk
kültürü, ilmek ilmek Hazreti Muhammedin insanlığa emanet ettiği
İslamın özü vardır. Ama, nasıl oluyor da bir nevroz
kelimesi bile PKK ağzıyla burada konuşulabiliyor ve
asırlardır Türk milletinin sembolü olan, Türkiyenin bölünmesine
vesile olacak bir bayrama dönüştürülebiliyor, bunu buradan ifade edenleri
kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, nevruz birlik ve beraberlik iken, bölünmenin,
parçalanmanın aracı nasıl yapılabiliyor? Çanakkale şehitlerinden söz ettik,
birlikten, dirlikten söz ettik, yedi düvele karşı meydan okuyan
şerefli ecdattan söz ettik ama bizim ecdadımız dün
varlıklarını bu vatanın, bu milletin birlik ve
beraberliği için toprağa gömerken yedi düveli dize getirmişlerdi
ama bugün gelinen noktada, 7 tane teröristin dizinin dibine devletin
çöktürüldüğünün ve bunlarla bir şekilde de devletin nasıl âciz
hâle getirildiğinin sembolü hâline geldiğini üzülerek görüyoruz.
Aziz
milletvekilleri, sayın milletvekilleri; devletin bekası her
şeyin önünde gelir. Ben, burada, Ankaranın sorunlarını
konuşmak, Ankaranın dertlerini sizinle paylaşmak, Ankarada
yaşayan, Ankaranın nimetlerinden faydalananların Ankarayı
yakından tanıması gerektiğini ifade etmek istiyordum ama
bırakın şimdi Ankarayı, Türkiye'nin kaderini
konuşmak, Türkiye'nin hakkını savunmak ve Türk milletinin
bekasını tartışacak bir duruma geldiğimizi üzülerek
söylüyorum. Şu anda yaşayageldiğimiz manzaralara
bakılırsa, Türkiyede itibar sıfıra inmiş, marjinal
bir terörist grup, güneydoğuda yaşayan ehlisünnet Müslümanlarla
alakası olmayan bir PKK örgütü, bugün güneydoğu
insanlarının temsilcisi hâline gelmiş. Sayın
Başbakanın ifadesiyle Ben, sizi Zerdüşt olarak görüyorum.
derken, burada PKK kökenli milletvekilleri gelmiş Biz, ateist gelenekten
geliyoruz, dinsiziz. derken, siz, nasıl oluyor da bu milletle etnik ve
dinî birlikleri olmayan bir zümreyi, bu milletin, güneydoğu
insanının bütünüyle temsilcisi hâline getirebiliyor ve utanmadan,
sıkılmadan bundan haz alabiliyor, buna sahip çıkabiliyorsunuz?
(MHP sıralarından alkışlar)
Aziz
milletvekilleri, değerli milletvekilleri; unutulmaması gereken hadise
şudur: Etnik kimliklere bölmeye başladığınız
zaman, DHKP-Cnin de yarın bir başka kesimi temsilen Türkiye'nin
bölünmesine kalkacağı ve bu noktada milleti lime lime edip
Anadoluyu, kardeşi kardeşe vuran kan revan içerisinde
bırakacağını unutmayınız.
Buradan,
şunu ifade etmek istiyorum:
Girmedikçe
bir millete tefrika, düşman giremez.
Toplu
vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Gelin,
Allaha iman eden, Allaha iman eden milletin oylarını
alanların, Allahın imanıyla birlikte tevhit akidesinde
birleşmesi ve bu milleti birlik ve beraberlik içerisinde ebediyete kadar
bağımsız kılmasını diliyor; bu telini, bu
rezaleti, Türk milletine karşı yapılan bu manifestoyu
huzurlarınızda kınıyor, size sevgi ve
saygılarımı sunuyorum, Allaha emanet olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın
Muammer Güler, İç Tüzükün 59uncu maddesine göre Nevruz Bayramı
konusunda söz talep etmiştir, gündeme geçmeden önce bu talebi yerine
getireceğim.
Sayın
Bakanın açıklamasından sonra istemleri hâlinde siyasi parti
gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri Hükûmet için yirmi dakika, siyasi parti grupları için on, grubu
bulunmayan milletvekilleri için beş dakikadır.
Buyurun
Sayın Bakanım.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
B) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- İçişleri Bakanı
Muammer Gülerin, 21 Mart Nevruz Bayramına ilişkin gündem
dışı açıklaması ve Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, grupları adına aynı konuda
konuşmaları
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
21 Mart Nevruz Bayramı, Orta Asyadan Balkanlara kadar uzanan geniş
bir coğrafyada baharın müjdecisi, bolluk ve bereketin sembolü olarak
kutlanmaktadır. Bu bayram, millet olarak, binlerce yıldır
nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar yaşatılan en önemli
ortak kültürel değerlerimizdendir. Bugün, dostluk ve kardeşliğin
evrensel dilini yücelterek, şiddet ve nefretin dilini de bir kenara
bırakarak, nevruzun huzur ve neşe içinde ve bir bayram havasında
kutlanması hepimizin ortak temennisidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nevruzla ilgili olarak, nevruz
haftası münasebetiyle 13 Marttan bugüne kadar yurdun çeşitli
yörelerinde, 46 ilimiz ve bağlı ilçelerinde, yaklaşık 190
eylem ve etkinlik düzenlenmiştir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) O nasıl nevruz kutlaması!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Bu düzenlemelerin bir kısmı siyasi
partilerin, bir kısmı da oluşturulan tertip heyetlerinin
müracaatı üzerine, valiliklerce verilen izin çerçevesinde
yapılmıştır.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Bakan, nevruz mu kutlanıyor oralarda!
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Devamla) Tabii ki nevruz münasebetiyle bunu provoke etmek isteyen,
başka amaçlarla kullanmak isteyenlerle de 9 ve 20 Mart tarihleri
arasında, önleyici kolluk faaliyetleri olarak yapılan
çalışmalar neticesinde 16 ilimizde 107ye yakın illegal
nitelikli el yapımı bomba, patlayıcı atma
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Kim yapıyor bu illegal eylemleri Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) -
molotof atma, araç yakma, güvenlik güçlerine
taşlı sopalı eylem gibi faaliyetler de önlenmeye
çalışılmış, failleri yakalanmış ve adli
mercilere sevk edilmiştir. Bu olaylar sırasında 7 kişi
yaralanmış, 7 güvenlik görevlisi de hafif şekilde yine
yaralanmış bulunmaktadır.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, şunu özellikle belirtiyorum: Bugün
Diyarbakırda gerçekleştirilen nevruz etkinliği 7 kişilik
bir tertip komitesi tarafından gerçekleştirildi.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Nevruz etkinliği değil o, PKK etkinliği.
Sayın Bakan, nevruzla ne alakası var?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Burada Türk Bayrağı
olmamasını ben de buradan nefretle kınıyorum. Türk
Bayrağının orada olmaması bir büyük eksikliktir. Ben bunu
buradan kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Kınama, gereğini yap Sayın Bakan,
kınama yetmez.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, elbette
ki
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Oraya gidip gereğini yapacaksınız.
Burası konuşma yeri değil, siz Bakansınız!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununda bununla ilgili hükümler var.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu rezalete Dur demeniz lazım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Bu Kanunun 4üncü ve 7nci maddelerinde, Türk
Ceza Kanununun 215inci maddesinde, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununun 23üncü maddesinde yer alan aykırılıklar tespit
edildiğinde adli mercilere teslim edilecektir. Bu konudaki yetki, sorumluluk
adli mercilerindir ancak bizim tespitlerimiz vardır.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Kazlıçeşme için ne yaptınız,
Diyarbakır için ne yapacaksınız?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Bu tespitlerimiz adli mercilere intikal
ettirilecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan, ama terörist başının
mesajını bizatihi Başbakan Erdoğan orada okutturuyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu
da burada ifade etmek istiyorum: Gündemde hangi süreç olursa olsun terörle mücadele
kesintisiz sürecektir. Bizim çözüm sürecinden anladığımız,
birilerinin şartlı beklentilerini karşılamak değil
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) - Gerçek teröristleri göremiyorsunuz!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teröriste teslim olmuşsunuz, terörle mücadeleden bahsediyorsunuz!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) -
Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi
içerisinde herkesi kucaklayan, ülkede huzur ve güvenliğin tesisini
amaçlayan bir ortamı oluşturmaktır.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Bu dediğinize siz de inanmıyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Nevruz Bayramını tekrar kutluyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Uzunırmak, Aydın
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Bugün efsunlu kelimelerle
maksadını aşan, bilime, tarihe, kültüre, siyasete, sosyolojiye,
hiçbir şeye yakışmayan ama her bir şey -kolog olmuş
birileri tarafından efsunlu kelimelerle millete yutturulmaya
çalışılan, sözleriyle eylemleri çatışan bir nutuk irat
eden herkesi bu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden kınıyorum.
Bunu, devletin en yüksek makamından sokaktaki vatandaşa,
sanatçıya, edebiyatçıya, yazara, çizere, herkese varıncaya kadar
kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce bu kürsüde çok talihsiz bir konuşma
olmuştur. Konuşmayı aynen sizlere okuyorum: Ne Kürtler ne
Türkler ne de Müslüman halklar için Dehaklar bitmemiştir. Türkiye'de tek
millet kavramı içerisinde yer alan Türkler, Kürtler, Arnavutlar,
Çerkezler, Araplar, Boşnaklar seksen yıldır çağdaş
Dehaklar ile mücadele ediyor. Derin güçler seksen yıldır zalim Dehak
gibi kendi insanını katletmiş ve zulmetmiştir. Nereye
kadar? Artık Türkiye topraklarında Dehakları temizledik,
temizlemeye de devam edeceğiz.
Sizlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar
gelmiş, siyaset sosyolojisini, kültürünü, bilimini mutlaka ki
içselleştirmiş saygıdeğer milletvekillerinin böyle bir
nutuk karşısında o sandalyelerden ayaklanması gerekirdi.
Burası Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu ve Türkiye Büyük Millet Meclisidir
değerli arkadaşlar.
Dehak nedir? Demirci Kawa
kimdir? Eğer bu kültüre ulaşmadan gelen samimi milletvekilleri varsa
onlara bunları anlatmak istiyorum. Dehak, Firdevside geçer ve muhtelif
iki ayrıntısı vardır, iki farklı nitelenmeyle gider; bunlardan
birincisi: Zalim bir padişahtır ve kendi
hastalığının tedavi olabilmesi için her gün iki genç beynin
kendisine temin edilmesi ve o iki çocuk beyniyle tedavi edilmesi gerekmektedir.
Her gün iki genç beyni alına alına Demirci Kawanın yedinci -en
küçük- çocuğunun beynine sıra geldiğinde, Demirci Kawa buradan
bir isyan hareketi başlatır Dehaka karşı, zalim krala
karşı. Bir efsane budur.
Bir efsane yine
Dehakın iki tane yılanı vardır sarayında ve bu iki
yılanıyla düşmanlarını korkutmak
Bunları beslemek
için yine iki genç beynine ihtiyacı vardır her gün. Saraya
aşçı olarak çaşıt girer iki kişi, Demirci Kawa
yönlendirmesiyle girmiştir ve bu iki genç yerine aşçılar bir
genci dağa gönderirler, bir gencin beynini ve bir koyun beynini bu
yılanlara yedirirler. Zaman içerisinde dağda o birer birer
salınan gençler birikir ve bunlar Demirci Kawa önderliğinde Dehaka
karşı bir isyan başlatırlar.
Şimdi buradan
hareketle sizlere soruyorum değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri, AKPnin içerisindeki, AKPye oy veren, kendisini milliyetçi
tanımlayan, kendisini bir fikrî aidiyette hisseden arkadaşlarıma
ve vatandaşlarıma sesleniyorum: Seksen yıldır Türkiye
Cumhuriyetindeki bu Dehaklar kimlerdir? Bu zalim krallar, bu çocuk beyinlerini
yiyenler kimlerdir? Bunlara karşı ne zamandan beri mücadele
edilmektedir? Bu saydıklarınızın içerisinde, seksen
yıl deyince, rahmetli Erbakan Hocadan, Adnan Mendereslerden ve
cumhuriyetin kurucusu Atatürklere ve silah arkadaşlarına
varıncaya kadar herkes vardır bu seksen yıl içerisinde.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Recep Tayyip Erdoğan da vardır.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - Recep Tayyip Erdoğan da vardır bu seksen yıl
içerisinde.
Bu Dehaklara
karşı mücadele de acaba Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakışan bir konuşma olmuş mudur bu? Bu Dehaklar kimlerdir
ey Cuma İçten, isim ver. Öyle derin devlet suçlamalarıyla, serin
serin konuşarak Türkiye Cumhuriyeti devletinden intikam almak adamlık
değildir. Bu devlet içerisinde yanlış politikalar olmuşsa
bunlar doğruca eleştirilir, dürüstçe eleştirilir. Ama,
mezarlıkta ıslık çalarak, faili meçhul konuşmalarla, derin
devlet suçlamalarıyla Türk milletinin kurduğu cumhuriyeti, devleti
hedef alan hiçbir şey muzaffer olamayacaktır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
Sayın Başbakanı buradan uyarmak istiyorum. Sayın
Başbakan, bütün konuşmalarınız, bütün söylemleriniz, Mehmet
Akif Ersoy rahmetlinin şiirinde Türk geçiyor diye ilk üç
kıtasını okumadan altındaki üç kıtayı
okuduğunuz dikkatimizden kaçmıyor. Sayın Başbakan, Türk
tarihinin dönüm noktalarını izah ederken, siz, Malazgirti
sayıyorsunuz, siz, Çanakkaleyi sayıyorsunuz, siz, İstanbulun
fethini sayıyorsunuz ama İstiklal Harbini saymıyorsunuz,
Kurtuluş Savaşını Türk milletinin, Türk tarihinin bir
dönüm noktası olarak kabul etmiyorsunuz. Bu, bilgisizliğinizden
kaynaklanmıyor. Bilgisizlikse çok ayıp, çok yanlış.
Eğer bilgisizliğinizden kaynaklanmıyor kastınızdan
kaynaklanıyorsa kahredici bir durum. Onun için, Türk milleti, Türkiye
Cumhuriyeti sevdalıları, Türkiye sevdalıları, Parlamentonun
çatısı altındakiler, sokaktaki aydınlar, köşe
yazarları, bilimciler; Türkiye yeniden aydınlanmalıdır,
yeniden silkinmelidir, yeniden kendine gelmelidir. Meydanlarda
haykırılan Apoya özgürlük
Kürtlere statüdür. Ama öteki tarafta saf, balık akıllılar, Türk
milletini kandırmak isteyenler efsunlu kelimelerle barıştan,
başka şeylerden, güzelliklerden söz etmektedirler. Meydanlarda
toplananlar başka bir enerjiyle, başka bir sinerjiyle yüklenmekteler
ama televizyonlarda, basında birileri Türk milletini kandırabilmek
için efsunlu kelimelerin arkasında bir beyin yıkamaya
girişmişlerdir. Devletin kaynakları kullanılarak, devletin
imkânları kullanılarak, iktidarın, Hükûmetin yanlış
politikaları devlet politikası diye yutturulup Hükûmet eliyle
Türkiyede yeni bir milliyet yaratılmaktadır ve Hükûmet eliyle devlet
politikası olarak Türkiye bölünmeye götürülmektedir. Böyle bir zulmeti,
böyle bir zilleti taşıyabilen her kimse onlara feda olsun, onlara
helal olsun.
Ama
unutmayın ki Türk milleti bazı kutsal değerlerini ayaklar
altına aldığını iddia edenleri amuda
kaldırıp yürütecektir. (MHP sıralarından
alkışlar) Onlar kafalarıyla ayaklarını
şaşırmışlardır. Başlarıyla ayaklarını
şaşırdıkları için, onları kendilerine getirmek
için onları amuda kaldırıp yürüteceğiz. Amuda
kalktıkları zaman anlayacaklar ne olduklarını.
Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Burası Türkiye.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Türkiye Türkler tarafından fethedilmiştir,
Türkiye Türkiyeliler tarafından fethedilmemiştir. Bunu kabullenmek
isteyenler kabullenir, kabullenmek istemeyenler fetih şartları ne ise
o şartlara yeniden döner. Onun için, Türkiyenin ne olduğunu, Türk
milletinin ne olduğunu tanımayanlar tarihe bir baksınlar.
Buralarda, başka yerlerde bazı kalabalıklara, bazı
televizyon ampullerine, bilmem bir şeylere güvenerek, mikrofonlara
güvenerek Türk milletinin sabrını taşırmasınlar. Bu
sabır taştığı zaman tarih de ne olduğunu
görmüştür, şahit olmuştur. Türk milletinin evlatları emin
olsunlar, Türk milletinin evlatları her zaman içerisinden bir lider
çıkartır ve kendini kurtarır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, bu Dehaklar kim?
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu Dehakların içerisinde siz de varsınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Grubunuza ait bir milletvekili Dehaklar diyerek
tamamımızı suçladı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, lütfen cevap verin.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kim bunlar? Bunlar kim?
OKTAY
VURAL (İzmir) Cumhuriyetin tamamına hakaret edildi, küfredildi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ve siz de dinlediniz Sayın Bakanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) BDP ve PKK ağzıyla konuştu.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21 Mart Nevruz Günü dolayısıyla
Hükûmetin yaptığı açıklamalar karşısında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. Hepinizin nevruzunu kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce burada, bu kürsüde konuşan, Hükûmet adına
konuşan kişi diyor ki: Türk Bayrağını orada asmak
benim görevim değil. Sen kimsin ya! Ne başısın burada!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Öyle bir şey söylemedim.
KAMER
GENÇ (Devamla) Eğer orada, ülkenin bir coğrafyasında o ülkenin
bayrağı astırılmıyor, yerlerde süründürülüyorsa sen
kimin görevini yapıyorsun!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
KAMER
GENÇ (Devamla) - Hangi sıfatla
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hangi sıfatla?
KAMER
GENÇ (Devamla) -
hangi utanmazlık duygusuyla o makamlarda oturuyorsunuz!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, bu gün
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu ya!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Böyle bir şey olur mu ya!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Böyle bir şey olmaz!
OKTAY
VURAL (İzmir) - PKK paçavralarının asılmasına
nasıl izin verdiniz?
KAMER
GENÇ (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölünüş günüdür. Bunu
herkesin kabul etmesi lazım.
BAŞKAN
Lütfen ama
Öyle bir söz kullanmadı Sayın Bakan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Doğru söylüyor Sayın Genç, müdahale etmeyin.
BAŞKAN
Başkasının hakaretine ortak olmayın, lütfen yani
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hangi hakla! Öyle şey olur mu!
KAMER
GENÇ (Devamla) Artık, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
coğrafyası Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinden
alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükümranlık
hakkı sona ermiştir burada.
Dün
ben burada konuştuğum zaman, ey Hükûmet, sana dedim ki: Bak,
yarına göreceğiz, bir tane Türk Bayrağı olacak mı, bir
tane polis olacak mı, bir tane asker olacak mı?
Arkadaşlar,
biz bu memlekette barışın gelmesini, huzurun gelmesini herkesten
fazla istiyoruz. Biz silahın bitmesini
her şeyden fazla istiyoruz. Fakat şimdi ama nasıl bitireceksiniz?
Eğer siz Türkiye Cumhuriyeti devletini elden
çıkarırsanız, getirip de yabancı bir güce işgal
ettirirseniz kolay verirsiniz. Bakın, Ahmet Türk, Öcalanla birinci
görüşmeden sonra geldi, dedi ki: Biz, Türkiyenin
parçalanmasını istemiyoruz, ayrı bir devlet de istemiyoruz. Ama
ne istiyoruz? Yahu, doksan senedir bu Türkiye Cumhuriyeti geçmiş,
şimdi de Kürdiye Cumhuriyeti yapalım. Anayasada geçen o Türk
kelimesini de Kürt kelimesi yapalım, vallahi ayrı devlet
istemeyiz. dedi. Yani şimdi, bakın, bunların hepsi söylenen
laflar. Gülüyorsunuz! Aslında bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmaması lazım. Türkiyenin başına bugün
karanlık bir bölünme, bir işgal gelmiştir. Arkadaşlar, bunu
anlayan anlar. Eğer bir devletin bir bölgesinde o devletin
varlığı yok edilmişse bu devletin Parlamentosu ne iş
yapar? Bu devletin hükûmeti ne yapar? Şimdi, yarın Tayyip
Erdoğan ve Abdullah Gül gidecekler, Türkiyeyi böldükleri için ödül
alacaklar, Nobel Barış Ödülünü alacaklar. Acaba, Abdullah mı
alacak, yoksa Tayyip mi alacak? Herhâlde paylaşacaklar değil mi?
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) İkisine de verilecek.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Beraber.
KAMER
GENÇ (Devamla) Yani böyle bir şey olmaz.
Değerli
arkadaşlar, aslında nevruz, barışın, sevginin,
kardeşliğin bir simgesidir. Böyle bir günde bizim de burada
çıkıp Türkiyede barışı, kardeşliği
nasıl birlikte güçlendiririz, nasıl bir iyi istikamete götüreceğiz,
bunun hesabını yapmamız lazım ama ne yazık ki ben bir
milletvekili olarak, bugün ülkemin içine düştüğü bu bölünmez ama bunu,
başı işgal eden Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gülün
korumasıyla Türkiyenin bölünmesini gururuma yediremiyorum. Siz yedirebilirsiniz,
zaten sizin bu memleketin millî değerleriyle hiçbir alakanız yok
çünkü siz, bu iktidara geldiğinizden günden beri bu milletin
değerlerini, bu milletin her şeylerini yok ettiniz ve hep güldünüz.
Sizin tek sanatınız gülmektir. Onurlu, şerefli, haysiyetli,
vatana ve millete bağlı olan insanlar, vatanına ve milletine
kastedenlere karşı gerektiği zaman her türlü vasıtayla
savaş yapar ama siz nedense birtakım şeylerinizin de mahkûmu
olmuşsunuz yani insan olarak utanç duyuyorum, sizin aranızda görev yaptığımdan
dolayı utanç duyuyorum çünkü bu memleket bu hâle gelmemeliydi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) - Sen mi, biz mi?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Allah seni ıslah etsin!
KAMER
GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, bu memlekette bundan doksan sene önce
insanlar en kutsal varlığı olan yaşama hakkını
verdiler ve getirdiler, Yüce Atatürk
gibi bir kişinin, dünyanın önder kabul ettiği bir liderin
başkanlığında laik Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdular.
Bu devlet o laik Türkiye Cumhuriyetine, Atatürkün getirdiği o
çağdaş, o ilerici ve akla, bilime dayalı bir yönetim sayesinde
dünya devletleri karşısında büyük bir güç oldu, büyük bir lider
oldu ama siz geldiniz, birinci hedefiniz Atatürkün eserlerini yok etmek çünkü
Atatürkün eserleri yaşadıkça siz Türkiye Cumhuriyeti devletini
bölemezsiniz.
Siz
bu devleti ayakta tutan orduyu çökerttiniz. Kimlerle? Yalancı
şahitlerle ve o askerlerin kendisine karşı mücadele ettiği
kişileri çağırdınız, onları yalancı
şahitlerle mahkûm etmeye çalıştınız. Şimdi,
yarına Türkiye Cumhuriyeti devletini koruyacak gücü, kuvveti nerede
Kim
gidecek bu devleti savunacak? Siz şimdi ne yaptınız? Hepsini
doldurdunuz bir yere.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Asli işini yaptırıyoruz biz.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bunların içinde bir suçlu varsa cezalandırın,
mahkeme karşısına çıkarın ama siz böyle
yapmadınız. Abdullah Öcalan kendisi söylüyor bir yerde: Genelkurmay
Başkanı İlker Başbuğu ben söyledim, İçeri
alın. dedim, aldılar. dedi. Yani siz bunu zaten kabul ediyorsunuz.
Bakın,
arkadaşlar, milletvekilliği hiçbir şey değildir.
İnsanlarda haysiyet, onur, şeref olacak.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sende var mı? Haysiyet sende var mı?
KAMER
GENÇ (Devamla) İnsanda onur ve şeref olduğunun göstergesi de
ülkesinin, milletinin bağımsızlığını,
onurunu koruyacak davranışlar içinde olacak. Eğer bir memleketin
bağımsızlığı gidiyorsa, susuyorsa; eğer bir
memleketin onuru gidiyorsa, susuyorsa; bir memleketin en kutsal varlığı
olan, simgesi olan bayrağı yok ediliyorsa ve siz susuyorsanız,
müsaadenizle, ben sizinle aynı yerde bulunmaktan da utanç duyarım.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Biz seninle aynı yerde bulunmaktan utanç duyuyoruz.
KAMER
GENÇ (Devamla) Böyle bir devlet yaşayamaz, böyle bir millet
yaşayamaz. Bunu size defalarca söyledik.
İSMET
UÇMA (İstanbul) Kirletiyorsun, sen kirletiyorsun, biz temizlemekle
uğraşıyoruz.
KAMER
GENÇ (Devamla) Onun için, bakın, şimdi bu memleketi ne hâle
getirdiniz: Arkadaşlar, bugün Türkiyede hak aramanın yolları
kapatılmış, yargı görev yapamaz hâle gelmiş. Bir dikta
rejimi var Türkiyede. Bu dikta rejimi kanalıyla öğrenciler hak
arayamıyorlar. Bugün biraz önce telefon ettiler, Adalet
Bakanlığına gidip de insanlar dilekçe veriyor, polis önünü
kapatmış, dayak atıyor, gaz sıkıyor. Bir vatandaşın
dilekçe verme hakkı yok mudur? Niye bunlara şey
sıkıyorsunuz? Ama öte taraftan, bu devleti yok eden, bölen kitleye
karşı burada çıkmış diyor ki: Efendim, -Hükûmet temsilcisi- benim gücüm
yok. Üstelik bir de diyor ki: Yargı bu işle
uğraşır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gücüm
yok. demedi ki. Sen uyduruyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla)
Böyle bir şey yok. Bakın, onurlu ve haysiyetli insanlar istifa
etmeleri gereken yerde istifa etmesini gösterecek, onurunu göstermek
zorundadır.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi be! Hadi be!
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, eğer bu istifa edilmesi gereken yerde onurlu
davranış içinde olup da istifa etmiyorlarsa onurun onlarda zerresi
yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Her
türlü hakareti yapıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) O
bakımdan, burada hiçbir zaman bu Türkiye Büyük Millet Meclisi bu duruma
gelmedi. Siz çiftçiyi çökerttiniz. Efendim, bu devlete düşman olan
Fransızların çiftçisine bu sizin Tarım Bakanınız
getirdi, 240 milyon dolarlık ithalat yaptı, onları beslediler.
Gitti oradan ödül aldı.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Hadi oradan! İşine bak!
KAMER GENÇ (Devamla) Siz
üniversiteleri yok ettiniz, medreseye çevirdiniz. Siz çağdaş, laik,
ilerici eğitimi çökerttiniz; medrese eğitimine çevirdiniz.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Ne alakası var Allah aşkına!
KAMER GENÇ (Devamla)
Bugün Türkiyede üniversite denilen bir kurum yok çünkü artık büyük bir
kısmı AKPnin emrine çalışan rektörler var. Üniversitelerde
bilim özerkliği yok, üniversitelerde doğru dürüst bir eğitim
yapılmıyor arkadaşlar.
Yani, aslında tabii
ben başka bir konuşma hazırlamıştım ama birkaç
da
Özellikle bizim Alevi, Bektaşi şeyinde de nevruz şöyle
anılır: Tanrının dünyayı yarattığı gün
olarak belirlenir. Hazreti Ali bu gün doğmuştur denilir. Hazreti
Muhammed, yeni doğan amcasının oğluna Hazreti Ali
adını verir ve bu günü kutlu gün ilan eder.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Tamamı uydurma onların. Nereden çıkardın
onları?
KAMER GENÇ (Devamla)
Hazreti Alinin Hazreti Muhammedin kızı Fâtıma ile
evlendiği gündür.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Her uydurduğun şey gibi bu da uydurma.
İşin gücün uydurma.
KAMER GENÇ (Devamla)
Hazreti Muhammede peygamberliğin bildirildiği gündür. Hazreti
Alinin halife olduğu gündür. Rum erenleri ile Hacı Bektaşi
Velinin Anadoluda karşılaştıkları gündür.
Kırklar toplantı günüdür. Bu dönem Kırklar Bayramı olarak
da, 21 Mart Nevruzu olarak da bilinir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu konuşmaların bugüne yakışıyor mu?
KAMER GENÇ (Devamla)
Ayrıca da, 21 Mart Nevruz Günü, büyük önder, gerçekten bizim için bir pir
olan Sevgili Âşık Veyselin de ölüm günüdür.
Tabii,
bu kadar güzelliklerin olduğu bir gün olan bugün, bizim için karanlık
bir gün hâline dönmüştür. Türkiye Cumhuriyeti devleti fiilen
bölünmüştür. Türkiye coğrafyasının bir bölümü artık
Türkiyeden koparılmıştır.
İSMET
UÇMA (İstanbul) Sen karartıyorsun, Türkiye'nin mahrum
kalmasını istiyorsun, yapamayacaksın.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bugün Güneydoğunun birçok ili, başta
Diyarbakır, Erbile katılmıştır.
İSMET
UÇMA (İstanbul) Sen mi çizdin
haritaları?
KAMER
GENÇ (Devamla) Bunu siz kendiniz kabul ettiniz. Bakalım, bunun
cezasını çok çekeceksiniz. Bu millet sizi, seçim bölgesinde, bu
kürsüde, onlara
Ey vatandaş, ey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı!
Eğer siz bu halkı, bu ülkeyi bölmek istemiyorsanız, bu AKP
sıralarında oturan ve bu memleketin bölünmesine müsaade eden, onlara
çanak tutan insanları seçim bölgelerine sokmayın. Bunlardan hesap
sorun.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sen mi söylüyorsun?
KAMER
GENÇ (Devamla) Kim soracak? Onun için size söylüyorum. ve bunlara gerekli
dersi ver ey halk!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Geçen, seni Tunceliye almadılar herhâlde ha!
KAMER
GENÇ (Devamla) Eğer vermiyorsan, sen Türk halkı değilsin!
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Seni Tunceliye geçen hafta sokmadılar herhâlde ha!
Tuncelililer kovalamışlar seni.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sen gel de beraber gidelim Tunceliye.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Gidelim, gidelim, inşallah.
BAŞKAN
AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Mehmet Naci Bostancı, Amasya
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Alkışla,
alkışla, milliyetçiliği ayaklar altına alanları
alkışla! [MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar(!)]
Milliyetçiliğin
hocası, seni alkışlıyorum. Bravo! Milliyetçiliğin
hocası!
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli vekil arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Diyarbakırı anlat, Diyarbakırı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Nevruz yeni gün anlamına gelir, malum,
herkes biliyor.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Yağcılıkta sınır yok, devam.
Ailene yakışır bir konuşma yaparsın inşallah.
Şehit kardeşine yakışır bir konuşma yaparsın
inşallah.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Milattan önce 2500lü yıllara kadar uzanan
bir geçmişi var.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Şehit kardeşin seni seyrediyor.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu kadar geçmişe gidince, tabii, kabileler,
klanlar, göçebeler
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Naci, konuşmaman lazımdı bugün.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
avcılık ve toplayıcılıkla
uğraşanlar, bütün bunlarla ilişkili bir
başlangıcı vardır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hiç mi geçmişe karşı saygın yok
senin?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hangi? Türk nevruzunu mu anlatıyorsun, AKP nevruzunu mu
anlatıyorsun?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İnsanda sadece gırtlak olmayacak,
kulak da olacak, beyin de olacak! (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kendi beynine bak sen!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Allah güçlü sesler vermiş, maşallah
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
ama o sesin biraz da nitelik kazanması
lazım, nitelik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İnsanda beyin değil, Naci, önce haysiyet
olacak, haysiyet olacak!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Evet, evet, evet.
BAŞKAN
Sayın Şandır, Sayın Şandır, lütfen
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Biraz önce
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geçmişine küfreden bir adamın hiç
konuşmaya hakkı yok.
BAŞKAN
Laf atmayın, söz atmayın, lütfen ama
Hatip konuşacak.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ali Bey, buranın Türkiye Büyük Millet
Meclisi olduğunu söyledi.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Beynimden şüphem mi var benim, bana beynimle ilgili laf
söylüyorsun?
BAŞKAN
Hatibe müsaade edin, lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kendi beynine bak!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, arkadaşlar,
milletin temsilcileri
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bu sözünü geri alacak Sayın Başkan! Beynimden
şüphem yok benim!
BAŞKAN
Sataşmadan söz istersiniz, veririz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
milletin, sizin sürekli ağzınıza
aldığınız milletin temsilcileri burada. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Eğer
bu milletin yaşadığı gerçek bir dert olsaydı, o
bayraklar her yerde olurdu.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Terbiyesiz! O bayraklar rahatsız mı etti seni?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Orada küçük bir grup olarak bir araya
gelmişsiniz, dışarıdan bakan birisi utanır, Türkler
sadece bu kadar mı diye utanır. Utanmanız lazım sizin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Utanmadan
konuşuyorsun, utan, utan!
OKTAY
VURAL (İzmir) Yılanla çuvala girdiniz
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Türk Bayrağından rahatsız olan Türk
milliyetçisi olur mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) Bayrağından rahatsızlık duyuyorsun ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir milleti
sevmek, orada bulunan herkesi sevmektir; rüyada sevmek değil, gerçek
dünyada sevmektir, gerçeklikte sevmektir; şehirleriyle, köyleriyle, bütün
yaşayanlarıyla sevmektir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hangi gerçek? Hangi gerçek?
OKTAY
VURAL (İzmir) PKK gerçeğin senin, değil mi? Bölücü!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Evet, Oktay Bey, seni de seviyoruz, birlik ve
kardeşlik projesinin bir parçası da sensin, seni de
kucaklayacağız inşallah.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sen sevme, sevme bizi!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen İmralıya bağlı ol! Git oraya,
layığını buldun sen!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sen Apoyu sev!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Kamer Beyi de seviyoruz. Biraz önce buradan
konuşmalar yaptı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen MHPye ve milliyetçiliğe saldırmakla
görevlendirilmiş bir bombacısın!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Doğrusu, Meclise geldiğimden beri en
hayran olduğum kişilerden birisi. Sahne performansı
muhteşem.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sen yılanla çukura girdin, şimdi
yılanın faziletinden bahsediyorsun!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Onu dinlerken kendimi Roma dönemindeki
mahkemelerde hissediyorum.
FARUK
BAL (Konya) - O döneme git, bir daha gelme!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Roma dönemindeki mahkemelerde sanıklar,
kendilerini anlatırlarken tiyatro sanatının bütün imkânlarını
kullanırlardı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kendini fazilet çukuruna atmışsın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sen düştüğün çukurun
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Amaçları jüriyi etkilemekti. Kamer Bey de,
doğrusu, sahne performansları bakımından muhteşem. O
yüzden kendisine büyük saygı duyuyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Televizyonda izledin mi? Dönme dolap olsun ismin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Ancak Kamer Beyin mutlak surette bu ülkeye
ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, bu Meclise de.
Bizim arkadaşlar,
Kamer Beyin geçmişteki maceralarını anlatıyorlar esprili
bir şekilde, gelecekte de anlatacaklar, burada yaptığı
konuşmaları, anlatımları
(CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Hangi maceralar?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sen kendi geçmişini anlat.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Evet, Mecliste mutlak surette rahatsız eden, sorgulayan, en
aykırı lafları söyleyen insanlar olacak, olacak.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Şu kendi geçmişini bir anlatsana, kendi geçmişini!
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hangi maceradan bahsediyorsun, hangi maceradan?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Onlar olacak ki, biz de düşüneceğiz, koro hâlinde hep
beraber aynı sözleri söylemeyeceğiz çünkü burası Meclis, bir
kabilenin meclisi değil, 75 milyon insanın meclisi. (MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Allah Allah
Çok büyük bir
nutuk attın, büyük bir nutuk attın!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, Fransız tarihçi
Fernand Braudel -ümit ederim aranızda okuyanlar vardır- tarihçi,
büyük bir tarihçi, büyük bir tarih ekolünün kurucusudur. Fernand Braudel
Okumak
önemlidir, okumak. Braudel diyor ki
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Karnımız tok onlara!
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır!
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen git her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan Tayyip
Erdoğana konuş!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla)
o büyük tarihçi Ey Fransa, seni, insanlığa,
uygarlığa, edebiyata, sanatlara yaptığın katkılar
kadar, rezilliğin,
pespayeliğin, entrikaların, her şeyinle birlikte seviyorum.
diyor. Bir memleketi sevmek budur. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından Bravo(!) sesleri] Evet, bir
memleketi sevmek budur. O ülkedeki insanlara saygı göstermektir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Burası, fikir ve siyaset namusu olanların kürsüsü.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Sürekli, millete saygı göstermekten bahsedenler, eğer
milletin temsilcilerine saygı göstermiyorlarsa rüyalarında
konuşuyorlardır, rüyalarında. (MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen, MHPye ve milliyetçilere saldırmak için milletvekili
yapıldın, biliyorsun değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Buradaki insanlar, buradaki insanlar rastgele buraya gelmedi. AK
PARTİ Grubu, sabah akşam hakaret ettiğiniz AK PARTİ Grubu
milleti temsil ediyor, yüzde 50sini temsil ediyor, CHP de yüzde
26sını temsil ediyor, siz de yüzde 13ünü temsil ediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen git PKKyla müzakere et! Sen git PKKyı muhatap al!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Hemen sağınızdaki BDPliler bu milletin yüzde
6sını temsil ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yürü, yürü, hadi yürü!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Millete saygı, hepsine saygıdır, hepsine. Sadece
senin gibi düşünenler değil
OKTAY
VURAL (İzmir) Yolun açık olsun hadi, hadi yürü yavrum! Bir daha
buralara uğrama, bakma da buralara.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Olur, emredersin Oktay Bey. Bu işleri sen
iyi biliyorsun. Olur, olur.
OKTAY
VURAL (İzmir) Milliyetçiliği ayaklar altına alan bir
zihniyetin milletvekilisin sen.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bağırmak, insanın akılla
ilişkili olduğunu göstermez.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bağırmak değil.
FARUK
BAL (Konya) Kitap yazmışsın, kitap.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kitap yazmışsın ama
okumamışsın ki.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Burada, değerli arkadaşlar,
televizyonlarda sitcom programları vardır, sitcom. Şu komedi
programları var ya komedi, onlar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sen tetikçisin, başka bir şey değil.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) O programlarda kahkaha efektleri koyarlar,
bilirsiniz. Niçin? Millet nerede güleceğini görsün diye, anlasın
diye. Çünkü milleti kahkaha efekti koyarak, aslında, bir yerde, aptal
yerine koyuyorlar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sen tetikçilik yapıyorsun Naci Bostancı. Senin
niye seçildiğini biliyoruz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Şimdi, sitcomdaki efektler gibi, sanki bu memlekette çok dramatik
olaylar yaşanıyor ama milletin çoğunluğu bundan bihaber,
çoğu hain, çoğu alçak. (MHP saralarından gürültüler)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Daha ne olsun be! Yazıklar olsun sana be!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Sitcom efekti yapmayın, sitcom efekti
yapmayın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yazıklar olsun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Memlekete saygı göstereceksiniz, millete
saygı göstereceksiniz. Sadece rüyalarda değil. (MHP
sıralarından gürültüler)
Sizin
oradakilerin çoğundan daha milliyetçiyim ben. Benim geçmişimi sizin
aranızdaki insanlar bile bilmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Para için değer mi? Para için değer mi?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Değerli arkadaşlar, Cenap
Şahabettinin bir lafı var, diyor ki Cenap Şahabettin: Havas,
seçkinler beğendikçe alkışlar, avam da
alkışlandıkça beğenir. Bu arkadaşlar gürültü yaparak
bir Memlekette dramatik durum var. havasını halka duyurmaya
çalışıyorlar. On yıldır bağırıyorlar,
sonuç: Yüzde 13, yüzde 13. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yüz yıl da bağıracağız, yüz yıl
da.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Fırıldaksın oğlum sen.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ne kadar kandırırsan kandır ama sizin
muhatabınız PKK, senin muhatabın bebek katili. Sen BOP
projesinde eş başkanının milletvekilisin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bakın, Ziya Gökalp Değer hükmüyle
gerçeklik hükmü arasında fark vardır. der. Değer hükmü,
insanın kendi durduğu yerden gördüğü dünyadır. Gerçeklik
hükmü ise yaşanılan toplumun içerisindeki gerçekliklerdir. Eğer
onlara gözünüzü kapayıp sadece değer hükmüyle davranırsanız
rüyadaki bir milleti seversiniz, gerçek millete de düşman olursunuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha tekrar ediyorum: Paradan bahset!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çünkü gerçek millet sizin kafanızda
değil, sizin gibi telaffuz etmiyor, sizin gibi bakmıyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Anlamazsın, sen paradan bahset!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, inşallah
Türkiye Cumhuriyeti kendi birliğini, bütünlüğünü böyle
bağırarak çağırarak değil
OKTAY
VURAL (İzmir) PKKya teslim olarak
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
böyle öfkeyle, kendi çocuğunu bile
sevmeyecek bir ses tonuyla değil
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani bayrağın çiğnendiği yerde ne
yapacaksın?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
yanındaki insana bile sevgiyi ve sempatiyi
gösterecek bir ses tonuyla değil, ancak düşmanlığın,
husumetin, savaşın sesi olabilecek bir ses tonuyla değil
.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sevrde parçalanmadan bahsettikleri zaman da böyle
konuşmalar yapanlar vardı. Sizi gidi manda ve himayeciler!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
akıl dolu sözlerle, akıl dolu
sözlerle bu milletin birliğini ve dirliğini
sağlayacağız. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sağladınız maşallah!
OKTAY
VURAL (İzmir) PKKyı muhatap alarak
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Hangi millet bu!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - John Steinbeckin Fareler ve
İnsanları vardır. Oradaki kahramanlardan birisi, sevdiği
kızı çok güçlü bir kahramandır- seveyim derken
kafasını sıkarak öldürmüştür.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sen sitcom mu seyrediyorsun?
Diyarbakıra bak
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Sevdim, o yüzden vurdum. diyen bir ülkede
yaşıyoruz. Kızı, sevdiği için vurduğunu söyleyen
Sevmek kimseyi beraat ettirmez, akıllı seveceksin, akıllı,
memleketin tamamını seveceksin ve saygı göstereceksin,
saygı.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sizin aklınızı sevsinler!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Senin gibi düşünmüyor diye buraya gelip her
türlü hakareti etmeyeceksin. Söylediğiniz her hakaret buradaki
temsilcileri marifetiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Naci Bostancı, hakaret etmeye değmez bir
çukursun sen! Hakaret etmeye değmez bir insansın sen!
Aslını inkâr eden adamsın sen!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
.
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın
Aslanoğludan başlayalım isterseniz.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım,
Sayın Cuma İçten, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana derin
güçler ifadesiyle Çanakkaledeki şehitlerimizin, hür türlü şehitlerimizin
kanını sızlatmıştır. Burada Sayın Ali
Serindağa söz verirseniz tutanaklara geçirecek.
İki:
Sayın Kamer Gençe maceracı demek, ayıptır. Kamer Gençin
macerası varsa kendinedir. Bu konuda Sayın Genç
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Serindağ.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan bana
BAŞKAN
Sırayla, bir oturun yerinize. Sayın Serindağ dedi, söz
verdik Sayın Genç. Birbirinizi bir dinleyin lütfen.
Grup
başkan vekilinizin sözünü dinleyin.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ya sen ne karışıyorsun, benim kimin sözünü dinleyeceğime!
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Serindağ.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağın, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtenin gündem
dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyetimiz, Büyük Atatürkün
önderliğinde başlatılan çetin bir millî mücadeleden sonra
kurulmuştur. Sayın Cuma İçten, biraz evvel Meclis kürsüsünden
yaptığı konuşmada aynen tutanaklardan okuyorum: Derin
güçler, seksen yıldır zalim Dehak gibi, kendi insanını
katletmiş ve zulmetmiştir. diye bir konuşma
yapmıştır. Sayın Cuma İçten, bu konuşmasıyla
başta Büyük Atatürk olmak üzere cumhuriyetin kurucu kadrolarına dil
uzatmıştır. Bunu şiddetle reddediyoruz. Cuma İçtenin
bu sözleri doksan yıldır, hatta iki yüz yıldır
çağdaşlaşmaya karşı olanların, aklı ve
bilimi reddedenlerin, laik ve demokratik cumhuriyeti içine sindiremeyenlerin,
içinde bulunduğu ruh hâlinin bir tezahürüdür. Cuma İçtenin bu
sözlerini bir kere daha kınadığımı ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
Genç
OKTAY
VURAL (İzmir) - Sayın Başkan
BAŞKAN
- Bir saniye Sayın Vural, sırasıyla
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunu bitirelim, size geleceğim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Şimdi, Sayın Başkan, biraz önce konuşan
kişi beni maceracı, bir de bir Fransızın sözünden
bahsederek
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Kimmiş o Fransız?
KAMER
GENÇ (Tunceli) -
işte rezilliğiyle ve pespayeliği
kelimelerini kullandı, bana atfederek.
BAŞKAN
Yani, Fransızın sözünden bahsederek ne dedi?
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Efendim?
BAŞKAN
- Ne dedi Fransızın sözünden bahsederek?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bir Fransızdan bahsetti. Fransız, işte, diyor
ki: Ben bazılarının işte rezilliğini de,
pespayeliğini de beğeniyorum. Bu arada Kamer Genç de macera
BAŞKAN
- Size mi atfetti o cümleyi?
KAMER
GENÇ (Tunceli) İsim de verdi.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
İçişleri Bakanı Muammer Gülerin 21 Mart Nevruz Bayramına
ilişkin gündem dışı konuşmasından sonra grubu adına
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER
GENÇ (Tunceli) Şimdi, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ben burada AKPnin yaptığı yolsuzlukları
dile getiriyorum, Tayyip Erdoğan koşuyor mahkemede
Benim
hakkımda şu anda beş tane dava açmış. En son da 50
milyar liralık dava açmış. Peki, ben Tayyip Erdoğanın
çocuklarına bakmak zorunda
mıyım? Bir de biz, burada, arkadaşlar, Türkiyenin
sorunlarını dile getiriyoruz. Peki, bu ceza tehdidiyle bunları
susturmak olur mu? Ben, ayrıca da öğrencilere de burs veriyorum. Şimdi
o öğrencilere verdiğim bursu keseceğim, Tayyipe vereceğim.
Allah bunu kabul eder mi? Tayyip de dünyanın en zengin adamı. Yani
-kala kala- bizim milletvekili maaşımıza da göz koydu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hakaret
edeceksin, dava açmayacak, olur mu öyle şey!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi,
bakın arkadaşlar, bu işin şakaya alınacak tarafı
yok. Bakın, Türkiye bugün bölünmüştür. Türkiyenin eğer
Bir
devletin bayrağı bir yerde yoksa o topraklar o devletin
hükümranlığında değildir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hakkâri mitinginizde var mıydı?
KAMER GENÇ (Devamla) Vardı,
vardı, vardı
Sen bana müdahale etme de yiğitliğin varsa
çık buradan cevap
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Organizasyonu siz yaptınız.
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, İçişleri Bakanınız olan adam da
diyor ki: Ben de bu bayrağı istiyordum. Hayır, istemiyorsun.
Ben dün seni ikaz ettim burada, ben burada ikaz ettim. Bakın efendim
Dağdaki terörist için üzülmeyen kişi şerefli değildir.
diyen Diyarbakırdaki Emniyet Müdürüne de en büyük tezahürat
yapıldı. Ben de onun üzerine şunu söyledim: Peki, dağdaki
ölen teröriste üzülmeyen insan değildir. diyen bu Emniyet Müdürüne
söylemek istiyorum: Peki, o dağdaki teröristi öldürene ne diyeceksin? Sen
değil misin? Yani bu kadar akılsız
Yani şimdi, tabii, bu
iki dakikalık sataşmada ne diyeyim.
Şimdi burada,
arkadaşımızın aslında ciddi bir muayeneden geçirilmesi
lazım. Daha senin Kamer Gençe cevap verebilmen için çok fırın
ekmek yemen lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yiğitliğin
varsa televizyon programlarına çıkalım konuşalım. Burada
iki dakikada ben size ne diyeyim? Ben size burada
yolsuzluklarınızı dile getiriyorum, usulsüzlüklerinizi,
utançsızlıklarınızı dile getiriyorum. Utanmayan,
sıkılmayan, gülen, devamlı gülen insanlarsınız, en
çirkinliklere gülen insanlarsınız. Ben ne diyeyim arkadaşlar?
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı,
lütfen oturun.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, biraz önce AKP
adına konuşan kişi, günahlarını örtmek için kendi
eliyle kazdığı çukurla, geçmişle ilgisinin olmadığını
ifade etmek için defn-i zünûb denilen bir fazilet çukuru kazmış ve üstüne de kendisini örtmüştür.
Dolayısıyla, bu konuşması aslında takiyeci bir
zihniyetin tipik bir yansımasıdır. Bu konuşmasında
özellikle milliyetçilere beyinsiz diye hitap etmesi
karşılığında, Sayın Başkan, sataşmadan
dolayı, grubumuz adına Sayın Yusuf Halaçoğlunun cevap
vermesini istirham ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Milliyetçilerin beyninin olduğunu ona anlat bir.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya
mahal vermeden
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
İçişleri Bakanı Muammer Gülerin 21 Mart Nevruz Bayramına
ilişkin gündem dışı konuşmasından sonra grubu
adına yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan, sayın milletvekilleri.
Şimdi, ben tarihte çok bukalemun
türlü insanlar gördüm ama burada daha, onlara taş çıkaracak
kişiyi de görüyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, bu tarz bir konuşma yapamaz.
BAŞKAN Cevap versin efendim, ne
yapalım? Cevap versin. Şahsını ilgilendirir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Şimdi, beyinsizlikle birilerini suçlayan insanların, önce kendi
beyinlerine dikkat etmelerini istirham ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi, kendi beynini kullanamayıp
Braudelden bahseden -buraya çıkıp- kişi, öncelikle kendi
fikirlerini ortaya dökebilecek bir birikime sahip olsun. Yeri gelince, hemen
Benim annem Kürttü. vesaire deyip bir yerlerde, kendisini farklı
şekilde nitelemeye kalkıştığı takdirde,
aslında neyi, neye getirdiğini de görüyoruz.
Orada bayrağın
olmamasını tenkit edebiliyor musun? Veya PKK paçavralarının
bütün meydanı doldurmasını nasıl hazmedebiliyorsunuz? Hem
Çanakkaleden bahsediyorsunuz hem milliyetçilikten ve milliyetçiliğin,
beyinsizlikten bahsediyorsunuz, ondan sonra da diyorsunuz ki: Bütün
bunların hepsini biz barış için, birlik, beraberlik için
yapıyoruz. Burada söylediğiniz, Lazı, Çerkezi, Türkü,
Kürtü demeniz zaten ayrımcılıktır. Bu ülke eğer
birse, tek vatansa, tek milletse, o zaman bunlardan bahsetmemeniz gerekir. Bu
bir ırkçılığın
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ta
kendisidir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
ta
kendisidir, ta göstergesidir. Dolayısıyla, burada çıkıp da
bilmem kimin fikriyle, bilmem şunun fikriyle değil, kendi birikiminiz
ne varsa onunla konuşun. Ben şunu söyleyeyim size: Bakın,
eğer mürekkep yaladıysanız, bir kitap yazdıysanız, bir
fikre sahipseniz hep birilerinin sözüyle, adıyla konuşmayın ama
ben bir şeyle konuşacağım, birinin adıyla konuşacağım,
o da Kur'an-ı Kerimdeki bir ayetle konuşacağım,
Cenab-ı Allah diyor ki: İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak
eder misin Allahım?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, Oktay Bey hakaret
etmiştir, söz istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hadi
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Naci Bostancı
konuşmasını yaparken ismimi de anarak bana benim
kullanmadığım anlamda sözlerle muhatap
BAŞKAN
Ne söyledi efendim, ne dedi de yani sizin kullanmadığınız
cümleyi
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne dediğini de anlayamadım ama Sayın
Şandır diye başlayan cümlesinde
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Şandır demek, hakaret mi?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiç Sayın Şandır demedim.
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Şandırla nasıl illiyet kurar?
Hakaret
BAŞKAN
Anladım da yani Sayın Şandır diye başladı,
sonra ne söyledi, onu soruyorum size.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne dediğini ne bileyim ben? Ne söylediği
anlamlı değil ki!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Tutanaklara bakalım
BAŞKAN
Buyurun efendim.
İki
dakika söz veriyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Bostancı, oturun lütfen. Sonra sizi de dinleyeceğiz efendim.
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının İçişleri Bakanı Muammer Gülerin 21 Mart
Nevruz Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşmasından sonra grubu adına yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
kürsüden herkes konuşur ama haysiyetli insanların konuşması
lazım. Geçmişine söven insanın bu kürsüden konuşma
hakkı yok Sayın Bostancı. (MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Anladın mı?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, bu tarz bir konuşma olur
mu!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şimdi duyduğun mensubiyet, aidiyet
geçmiş aidiyetine sövme hakkı sana vermez. Söversen bunun adı
haysiyetsizliktir. Bu da sana yeter. Sana başka cevabımız yok.
(MHP sıralarından alkışlar)
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Peki sövmemişse?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, güzel
arkadaşlarım, bugün Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve
Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten sayın bakanlara hakaret
edilmiştir. Türk Bayrağına hakaret edilmiştir. Beklerdik
ki hep birlikte Diyarbakırda yaşanan manzarayı birlikte
kınayalım ama bir sözcünüz çıktı burada Türkiye Cumhuriyeti
devletinin seksen yılını Dehak olmakla suçladı. Bunun
içinde hepiniz var.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Grup adına konuşmadı, o,
şahsı adına konuştu Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şahsı adına yapılan konuşmaya
kalkıp cevap vermeliydiniz Sayın Canikli, itiraz etmeliydiniz. Hiç mi
yüreğinize batmadı? Koca Türkiye Cumhuriyeti devletini ve
yöneticilerini başta Atatürk olmak üzere Dehaklıkla suçlayan bir
insana hiç itirazınız olmayacak mı?
OKTAY
VURAL (İzmir) Alkışladınız ya!
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, bir şey söyleyeyim: Haysiyet
meselesi
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. Bu
millet kim? Bu millet, Türk milleti değil mi arkadaşlar? Anayasanın
81inci maddesinde milletvekili olmak için ettiğiniz yeminde, önünde yemin
ettiğiniz milletin adı Türk milleti değil mi? Sayın Grup
Başkan Vekili burada.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Doğru, doğru.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Türk
milleti demiyor. Dün, zorluyoruz Türk milleti dedirttiremedik Sayın Ahmet
Aydına.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz
Büyük Türk milleti diyoruz, Türk milletini sadece size ait sanmayın,
kusura bakmayın. İçinde bütün etnik unsurları
barındıran bir millet olarak görüyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Aydın, dün burada bütün ısrarımıza rağmen
Türk milleti diyemediniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Türk milleti sizin tekelinizde değil.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kutsal
değerler, ortak değerler üzerinden siyaset yapmayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Türk
milletine yapılan, Türkiye Cumhuriyetine yapılan bu hakareti
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak şiddetle kınıyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Terör
üzerinden siyaset yapıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Terör
üzerinden siz yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) PKK
üzerinden siyaset yapıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz
terörü bitirmeye çalışıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynen öyle,
terör üzerinden siyaset yapıyorsunuz ya.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Terör
üzerinden siyaseti siz yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sıkıyor değil mi? Korkuyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya) Otur yerine, otur.
BAŞKAN
Anlaşılmıyor efendim dediğiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Hakaretten
BAŞKAN Bir dakika, kim hakaret
etti, ne söyledi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Otur
yerine otur! Hakkı yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Efendim, Oktay Bey hakaret etti.
BAŞKAN Hayır, Sayın
Bostancı, kim, ne için sataştı, ne söyledi, bunları
söylemek durumundasınız orada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Efendim, Oktay Bey biraz önce söz isterken hakaret dolu sözlerle bilmem
çukurun içerisinde, üstünü kapatan vesaire
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yazık! Ya otuz yılın yanlış ya şimdin
yanlış Sayın Bostancı.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz
veriyorum.
Buyurun (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
5.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
sataşma nedeniyle söz istemesi sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Değerli arkadaşlar
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ya otuz
yılın yanlış ya şimdin. Şimdi tercihini söyle.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Yeter be!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ben, yıllardan beri hocalık yapıyorum
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Hay senin hocalığına.
FARUK BAL (Konya) Senin
hocaların da vardı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
makaleler yazıyorum, kitaplar yazıyorum. Bunları okuyanlar
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yazık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
milliyetçiliğe ilişkin, memlekete ilişkin fikirlerim nedir
bilebilirler, eğer okuduysalar.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Allahtan, okumamışız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Sanki, 2011 yılında AK PARTİ vekili olmakla birlikte
bambaşka birisi oldum gibi bir muamele, cehalettendir. Bir insan
hakkında konuşuyorsanız, onun ne yazdığını,
hangi kitapları yazdığını, hangi makaleleri
yazdığını bileceksiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Senin
söylediğinin ne alakası var? Tam tersini söylüyorsun, tam tersini
söylüyorsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Yazdıklarının hepsini okuduk biz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
1980 öncesinde, 12 Eylülde biz mahkemelerde yargılanırken aranızda bazıları orada yoktu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Geç onları, geç!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yoktu,
yoktu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Oktay Bey, sen
de yoktun! Sen de yoktun!
OKTAY
VURAL (İzmir) Geç onları!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kim bilir
neredeydin Oktay Bey? Şimdi burada bağırmak kahramanlık
değil, o zaman bağıracaksın, o zaman.
OKTAY
VURAL (İzmir) Geç onları! Yolun açık olsun!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ben o zaman da
oradaydım, şimdi de buradayım. Sen neredesin? Biz o
mahkemelerden gelip burada vatan satmaya gelmedik. Mahkemelerden geldik, hâlâ
buradayız.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Fikirlerimiz, fikirlerimiz
Değerli
arkadaşlar, biz fikirlerimizi elbette kitaplardan, düşünürlerden,
onların yazdıklarından, onlardan çıkartırız.
Kendimize ait fikir bize ilhamla gelecek değil. Bavdeli de
okuyacağız, Kemal Tahiri de okuyacağız, Cemil Meriçi de
okuyacağız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kumdan kaleler yapıyordun daha o zaman kısa
pantolonlu hâlinle!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bütün bu okumalarımız çerçevesinde
kanaatlerimizi söyleyeceğiz. Bir tarihçi olan Değerli Hocamın
çıkıp Kendi fikirlerini söylesin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen fazilet çukurunu kazmışsın, içindesin
zaten!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Hocam
Kendi fikirleri derken, kimin fikirlerini söylüyor? İlhamla gelmiş fikirlerimi söylüyor? Elbette ki
kendi okumaları çerçevesinde fikirlerini söylüyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Türk milletine hakaretin olduğu yerde söz biter!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kamer Beye gelince, Kamer Bey hakkında
konuşmak için kırk fırın ekmek yemek gereksiz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Türk milletine hakaretin olduğu yerde söz biter!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Ayrıca, sadece ekmekler Mecliste yenmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu memleketin başka yerlerinde de yeniyor
unutma Kamer Bey! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Eğer bunların fikri ve siyaseti olsaydı,
İmralı canisinin yol haritasıyla milleti ve cumhuriyeti tayin
etmezlerdi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biz terörü bitirmeye çalışıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Siz ancak Öcalan kadar düşünebiliyorsunuz, Öcalan
kadar siyaset namusunuz var. Ancak o kadar!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Telaşa gerek yok!
OKTAY
VURAL (İzmir) - Seviyeniz o, seviyen o!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) - Daha geçen gün hayalperestlikle suçluyordun. Kürsüden konuşan
sen değil miydin?
OKTAY
VURAL (İzmir) Fazilet çukurcusu seni! Hadi git! Hadi git! Yolun
açık olsun! Yürü!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biz terörü bitirmeye çalışıyoruz.
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır; okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili Demir
Çelik ve 21 milletvekilinin, kot taşlama işinde çalışan
işçilerin yaşadıkları mağduriyetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/550)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Silikozis
hastalığına yakalanmış ve silikozis tehdidi
altındaki tüm işçilerin tespit edilip, kot taşlama işinde
çalışan işçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin tespiti ve acil olarak giderilmesi için Anayasanın
98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Demir Çelik (Muş)
2)
Pervin Buldan (Iğdır)
3)
Hasip Kaplan (Şırnak)
4)
Sırrı Sakık (Muş)
5)
Murat Bozlak (Adana)
6)
Halil Aksoy (Ağrı)
7)
Ayla Akat (Batman)
8)
İdris Baluken (Bingöl)
9)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10)
Emine Ayna (Diyarbakır)
11)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12)
Altan Tan (Diyarbakır)
13)
Adil Kurt (Hakkâri)
14)
Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
16)
Mülkiye Birtane (Kars)
17)
Erol Dora (Mardin)
18)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20)
Nazmi Gür (Van)
21)
Özdal Üçer (Van)
22)
Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Kot
taşlama; kotların beyazlatılması, eskitilmiş görüntüsü
verilmesi için kumun kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine
tutularak aşındırılması işlemidir. Bu işlem
sırasında solunan tozlar akciğerde silikozis
hastalığına yol açmaktadır. Kumun özü olan silisyum, ciddi
hastalıklara yol açacak bir maddedir. Silikojenin solunmasının
ardından tozların akciğerlere yapışması sonucu
oluşan hastalığın henüz tedavisi yoktur ve ölümle
sonuçlanmaktadır.
Ülkemizde
kot taşlama işinde çalışan yaklaşık 10 bin
işçi bulunmaktadır. İstatistiklere göre kot taşlama
işinde çalışan her iki işçiden birinde bu
hastalığın belirtileri görülmektedir. Bu da demek oluyor ki
yaklaşık olarak 5 bin işçi bu hastalıktan etkilenme
riskiyle karşı karşıyadır. Resmî olarak bu
işçilerden yalnızca 500'ünün tanısı konmuş durumda.
Yani 500 kişi silikozis nedeniyle ölüm riski altında
yaşamaktadır. Bugüne kadar birçok işçi yakalandıkları
silikozis hastalığı nedeniyle hayatını
kaybetmiştir. Silikozis hastalığı, başka hiçbir
şekilde yakalanılması mümkün olmayan bilinen tek
hastalıktır. Silikozis hastalığı yalnızca silika
tozuna maruz kalınan bir işte çalışmak sonucunda oluşabilecek
bir hastalıktır. Yani silikozis hastalığına
yakalanmış olma, bu işin yapıldığını
ispata gerek olmaksızın gösteren bir olgudur. Hukuki tabiriyle
meşhur ve maruf bir vakıadır. Silikozis bir meslek
hastalığıdır ve bu hastalığa yakalananların meslek
hastanelerinde tedavi edilmeleri gerekmektedir. 1930'lu yıllardan bu yana
yol, metal ve maden işçilerinde görülen bu hastalık tekstil
sektöründe ilk kez Türkiye'de teşhis edilmiştir. 2004
yılından bugüne Türkiye'de kot taşlama işinde
çalıştıkları için yaşamını yitiren, resmî
olarak bilinen 53 silikozis hastası vardır. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan
kot taşlama işçileri yakalandıkları bu ölümcül
hastalık sonrasında çalışamaz hâle geldiklerinden 5510
sayılı Yasada öngörülen meslek hastalığı sigorta
kolundan yararlanabilmek için "hizmet tespiti davası"
açmıştır. Maalesef işçiler sigortasız, kayıt
dışı, merdiven altı diye tabir edilen iş yerlerinde
çalıştırıldıkları için işveren ve iş yeri
tespitinin yapılması mümkün olamamıştır. Silikozis
hastalığı sosyal sigorta mevzuatında meslek
hastalığı olarak kabul edilmesine karşın yasadan
kaynaklanan ispat şartları yerine getirilemediğinden kot kumlama
işçileri açmış oldukları bu davaları
kaybetmişlerdir. Açılan davalar sonucu oluşan mahkeme ve
avukatlık masrafları işçilerden alınarak
yaşamları ellerinden alınan bu insanlar, mahkemelerde hak
aradıkları için bir kez daha cezalandırılmış,
kaçak atölyelerin tespitinin yapılamamasının ağır
faturası bir kez daha işçilere kesilmiştir.
Genellikle
Doğu ve Güneydoğu'dan zorunlu olarak göç eden
yurttaşlarımızın kayıt dışı olarak kot
taşlama işinde çalıştırıldıkları bir
gerçektir. Muş'un merkeze bağlı Bostankent köyünde aynı
aileye mensup 10 yurttaşımız bu hastalığın
pençesindedir. Sadece Bingöl'ün Karlıova ilçesinin, Taşlıçay ve
Toklular köylerinde, neredeyse her evde bir silikozis hastası
bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Sinop, Tokat, Bingöl,
Diyarbakır, Siirt, Erzurum, Zonguldak ve Çorum'da da kot taşlama
işinde çalışıp memleketlerine dönen çok sayıda
işçinin bulunduğu ifade edilmektedir. Sadece Erzurum, Kars ve
Bingöl'de binin üzerinde silikozis hastası kot işçisinin
bulunduğu ve Batman, Muş, Bitlis ve Diyarbakır'daki hasta
sayısının da eklendiğinde sayının 2.000'i
bulacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, hastalığı
henüz teşhis edilmemiş ya da yanlış teşhis
edilmiş işçiler olduğu için silikozis hastalarının
sayısı tam olarak bilinememektedir.
Türkiye'nin
henüz 20'li yaşlardaki bu genç insanların bile bile ölüme
gönderildiği bu vahim duruma dur demesi gerekmektedir. Bu nedenle, kot
taşlama işleri yapılan ruhsatlı ruhsatsız tüm iş
yerlerinin denetlemesinin yapılması, kot taşlama işinde
çalışmış olan işçilerin sosyal güvenlik kapsamına
alınmasının sağlanması ve gerekli yasal düzenlemelerin
acil olarak yapılması gerekmektedir. Bu sebeple kot taşlama
işinde çalışan işçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin tespiti ve acil olarak giderilmesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması
gerekmektedir.
2.-
Aydın Milletvekili Semiha Öyüş ve 23 milletvekilinin, bal üretimi ve
pazarlaması ile arıcılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/551)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sahte
bal üretiminin önüne geçilmesi ile birlikte;
arıcılığın korunması, bal üretimindeki yüksek
standartların sağlanması ve pazarlamadaki sorunların
aşılması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasa'mızın 98inci. ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Semiha Öyüş (Aydın)
2) Ali Gültekin Kılınç (Aydın)
3) Recep Özel (Isparta)
4) Hüseyin Şahin (Bursa)
5) İsmet Su (Bursa)
6) Muzaffer Aslan (Kırşehir)
7) Fatoş Gürkan (Adana)
8) Şenol Gürşan (Kırklareli)
9) Faruk Işık (Muş)
10)
İlknur İnceöz (Aksaray)
11)
Safiye Seymenoğlu (Trabzon)
12)
Çiğdem Münevver Ökten (Mersin)
13)
Ali Aşlık (İzmir)
14)
Zülfü Demirbağ (Elâzığ)
15)
Canan Candemir Çelik (Bursa)
16)
Adem Yeşildal (Hatay)
17)
Şuay Alpay (Elâzığ)
18)
Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
19)
Mehmet Erdem (Aydın)
20)
Nesrin Ulema (İzmir)
21)
Tülay Selamoğlu (Ankara)
22)
Nihat Zeybekci (Denizli)
23)
Mehmet Yüksel (Denizli)
24)
Nurcan Dalbudak (Denizli)
Gerekçe:
İnsanoğlu
balı asırlardır bir ilaç ve şifalı besin olarak kabul
etmiş ve hastalara ilaç niyetine bal yedirmiştir. Bal
arıları; bal, balmumu, arı sütü, arı zehiri, polen ve
propolis gibi insan sağlığı ve beslenmesi yönünden son
derece değerli ürünleri üretmesi ve toplaması yanında doğal
ve tarımı yapılan bitkilerde sağladığı
tozlaşma hizmetleri ile de doğal denge ve tarımsal üretimde
hayati öneme sahiptirler.
Ülkemizin
çok zengin bir bitki örtüsüne ve farklı iklim kuşaklarına sahip
oluşu arıcılığımızın gelişmesine
önemli katkılarda bulunmaktadır. Ülkemizin kovan
varlığı 2010 yılında yaklaşık 5,6 milyona,
bal üretimi ise 81 bin tona ulaşmıştır. Türkiye kovan
varlığında dünyada 2nci sırada, bal üretimi
bakımından ise 4üncü sırada bulunmaktadır ki bu da oldukça
olumlu bir gelişmedir. Arıcılığın bitkisel
üretime olan katkıları da dikkate alındığında bu
faaliyetin ulusal ekonomiye olan toplam katkısının 500 milyon
lira civarında olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde
arıcılık, tüm dünyada yapılan en yaygın tarımsal
faaliyetlerden birisidir. Bugün dünyada yaklaşık 56 milyon
dolayında arı kovanı bulunmakta ve bunlardan yine
yaklaşık 1,2 milyon ton dolayında bal üretilmektedir.
Türkiye
arıcılık için çok uygun şartlara sahip olsa da henüz bu
kaynaktan tam olarak yararlanamamaktadır. Ülkemizin ekolojik ve
sosyoekonomik yapısı gereği her yerinde arıcılık
yapılabilirken sırasıyla Ege, Karadeniz, Akdeniz ve Doğu
Anadolu bölgeleri gerek kovan varlığı gerekse üretim payı
bakımından arıcılık için en önemli bölgelerimizdir.
Arıcılık ülkemiz bitki florasının ve ekolojik
yapısının korunmasında ve çeşitliliğin
artmasında önemli bir role sahiptir. Günümüzde gelişmiş
ülkelerde arı popülasyonunun çoğaltılması için
çalışmalara devam edilmekle birlikte, mevcut kovanların
korunması amacıyla da birçok teşvik ve yasanın yürürlüğe
girmesi sağlanmıştır. Arı ve arıcılık
insanlık tarihinin devamının sağlanmasında ve besin
kaynaklarına ulaşılmasında ana faktörlerden en önemlisidir.
Son
yıllarda iyi bir getiriye sahip olan balcılıkta
sahteciliğin arttığı gözlenmiştir. Bu sebepten
dolayı gerçek bal üreticileri maddi ve manevi anlamda, vatandaşlarımız
ise sağlık açısından ciddi tehlikeyle karşı
karşıya kalmışlardır. Sağlık
açısından özellikle sahte bal yapımında kullanılan
peteklerde petrol türevi ürünlerin kullanıldığı
yapılan çalışmalar ile tespit edilmiştir. Petrol türevi
ürünlerin insan sağlığına kanserojen etkilerinin
olduğu artık bilinen bir gerçektir.
Tüm
bunların ışığında özellikle sahte bal üretiminin
önüne geçilmesi ile birlikte; arıcılığın
korunması, bal üretimdeki yüksek standartların sağlanması
ve pazarlamadaki sorunların aşılması için konunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi, ülkemiz menfaatleri
açısından yerinde olacaktır.
3.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu ve 31 milletvekilinin,
Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı ile bu
planın yapılma sürecine ilişkin iddiaların ve
Trakya'nın sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/552)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Trakya
için yapılan Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni
Planının ve bu planın yapılma sürecine ilişkin
iddiaların incelenmesi, Trakya'nın sorunlarının
varlığının ve boyutlarının tespiti ve
bunların çözümüne yönelik alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi ve acil müdahale bekleyen sorunların çözümünün
hızlandırılmasını sağlayabilmek için Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
2)
İlhan Demiröz (Bursa)
3)
Mahmut Tanal (İstanbul)
4)
Sedef Küçük (İstanbul)
5)
İhsan Özkes (İstanbul)
6)
Ali Serindağ (Gaziantep)
7)
Osman Kaptan (Antalya)
8)
Sakine Öz (Manisa)
9)
Hülya Güven (İzmir)
10)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
11)
Doğan Şafak (Niğde)
12)
İdris Yıldız (Ordu)
13)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
14)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
15)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
17)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18)
Ali Haydar Öner (Isparta)
19)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21)
Veli Ağbaba (Malatya)
22)
Ali Sarıbaş (Çanakkale)
23)
Namık Havutça (Balıkesir)
24)
Haydar Akar (Kocaeli)
25)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
26)Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
27)
Bülent Tezcan (Aydın)
28)
Emre Köprülü (Tekirdağ)
29)
Recep Gürkan (Edirne)
30)
Kemal Değirmendereli (Edirne)
31)
Kamer Genç (Tunceli)
32)
Salih Fırat (Adıyaman)
Gerekçe:
Trakya
Üniversitesi ile 1999 yılında o dönemki Çevre ve Orman
Bakanlığı arasında başlayan Ergene Eşgüdüm
Protokolü sonucunda Türkiye'nin ilk çevre düzeni planı Trakya Alt Bölgesi
Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı 13 Temmuz 2004 tarihinde
imzalanmıştır.
Trakya
Üniversitesi sorumluluğunda Yıldız ve Kocaeli üniversiteleri,
kamu kurumları ve meslek odalarının katkı ve
çalışmaları ile gerçekleştirilen 1/100.000 ölçekli plan
onayından sonra Trakya Üniversitesine bilgi dahi verilmeden Çevre ve Orman
Bakanlığınca defalarca değiştirilmiştir.
Örneğin, sadece onaydan sonraki ilk yıl içinde planda yapılan
değişiklik sayısı 7 (yedi)dir. Bu değişikliklerle
plana Marmara Ereğlisi-Kumbağ arasındaki Tekirdağ sahil
şeridine "kullanım alanı genişletilebilir" hükmü
gibi planın özüne tamamen aykırı hükümler getirilmiştir.
Daha
sonra 1/100.000'lik plana uyumlu 1/25.000'lik planların
yapılması Çevre Bakanlığı tarafından Edirne,
Tekirdağ ve Kırklareli valilerinin, belediye başkanlarının
ve il özel idarelerinin üye olduğu Trakya Kalkınma Birliğine
(TRAKAB) devredilmiş, TRAKAB ise bu yetkiyi planları bedelsiz
yapmayı teklif eden İstanbul Büyükşehir Belediyesine devretme
kararını almış ve tartışmalı bir biçimde
devretmiştir. 2009 yılında İstanbul Büyükşehir
Belediyesine bağlı ve hukuki statüsü tartışmalı
İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi
tarafından Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni
Planı adıyla bir revize plan hazırlanmıştır.
TEMA
konuyu yargıya taşımış, Revizyon Çevre Düzeni
Planının iptali için yürütmeyi durdurma istemli olarak 22/1/2010
tarihinde dava açılmıştır. (Danıştay 6. Daire E.
2010/1361) Bu dava sürecinde bilirkişi heyetinin verdiği 215
sayfalık ayrıntılı raporda, planın, bir revizyon
planı olmaktan çok uzak olduğu, mevzuata, şehircilik ve planlama
ilkelerine aykırı ve yetersiz olduğu belirtilmektedir.
Bilirkişi raporunda özetle, plan dilinin, plan kararlarının ve
politikalarının özüne dair sorunları ve yetersizlikleri olduğu,
madencilik faaliyetleri özelinde, özel yönlendirme yapmadığı ve
yetersiz kaldığı, kirliliği giderecek ve
oluşmasını önleyecek kararlara da yeterince
ayrıntılı ve somut biçimde yer verilmediği
belirtilmektedir.
Bu
planla, Trakya'daki 3 ilin tarımsal alanlarının,
ormanlarının, yer altı ve yüzey sularının,
kıyıların ve doğal kaynaklarının, çevre
değerlerinin yok etme sürecine hazırlanıldığı,
İstanbul'un büyüyen sorunlarının çözümü için Trakya'nın
gözden çıkarıldığı, revizyon planına rantçı
ve vizyonu olmayan bir siyasi iradenin egemen olduğu ortaya
çıkmıştır.
Öte
yandan Trakya'nın sorunları da acil çözüm beklemektedir. Ergene
havzasındaki su seviyesi her yıl 4-
Araştırma
önergemiz, bu gerekçelerle, 2004 planının neden uygulamaya geçmeyerek
revize bir plan hazırlandığının, revize
planının hazırlanmasının TRAKAB tarafından neden
ve nasıl İBB'ye devredilerek İstanbul Metropolitan Planlama ve
Kentsel Tasarım Merkezine yaptırıldığının,
Trakya'nın sorunlarının varlığının ve
boyutlarının tespiti ve bunların çözümüne yönelik
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve acil müdahale bekleyen
sorunların çözümünün hızlandırılmasını
sağlayabilmek için hazırlanmıştır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.38
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310) (*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü
birleşimde birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci
bölüm 31 ila 60ıncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 310 sıra sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün
bu kanun tasarısı üzerinde, ikinci bölümün de görüşüleceği
öngörüldüğü için farklı bir konuşma
hazırlamıştım ama bugün içinde bulunduğumuz gündem
nedeniyle konuşmama öncelikle bütün Türk milletinin nevruzunu kutlayarak
başlamak istiyorum. Ancak, bugün, maalesef, çok üzgün bir gün
yaşamaktayız Türk milleti olarak. Bugün, bölücüler
Diyarbakırdan Türk devletine ve Türk milletine meydan
okumaktadırlar. Bugün, Diyarbakırda meydanlarda Türk Bayrağı
yok. Bugün, Türk adaleti tarafından Türk milleti adına mahkûm edilen
cani Hükûmetin bilgisi ve gözetimi dâhilinde Diyarbakır meydanında
nutuk irat etmiştir. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir
arkadaşlar. Bunu söylediğimiz zaman, her zaman tepki gösteriyorsunuz.
Bu nutuk sizin bilginiz ve iradeniz dâhilinde irat edilmiştir. Oraya 3
defa BDP heyetini siz gönderdiniz, o bildiriyi, o nutuğu BDP
milletvekillerinin eline siz verip orada okuttunuz.
Bugün,
Hükûmet, MİT, yargı, hiçbirisi görevini yapmamıştır.
MİTin görevi teröristlerle pazarlık yapmak değildir;
MİTin görevi, bu devletin güvenliğini tehdit edenlerle ilgili
gerekli istihbaratları ve operasyonları yapmaktır, içeride
yapılacak operasyonlarla ilgili iç güvenlik birimlerine gerekli istihbarat
bilgilerini vermektir.
Bugün,
otuz iki,otuz üç yıl sonra iki üniversite eğitime iki gün ara verdi.
Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi, çıkan olaylar sebebiyle
bugün ve yarın eğitim yapmıyor arkadaşlar. Hükûmetin
Türkiyeyi getirdiği nokta bakımından bu çok önemlidir. Bu,
bundan sonra gideceğimiz yer bakımından da önemli.
Yıl
2005, teröristbaşı TSKnın bir kesimi tasfiye edilecek. diyor
ve bugün TSKnın bir kesimi tasfiye ediliyor, Silivri Cezaevine
tıkılıyor ama o, Türk adaleti tarafından yargılanan,
mahkûm edilen, Türk milleti adına hüküm verilen cani Diyarbakır
meydanında nutuk atıyor arkadaşlar. Bu ülkeyi siz mi idare
ediyorsunuz, yoksa İmralıdaki cani mi idare ediyor?
Sayın
İçişleri Bakanı, kusura bakmayın ama size seslenmek
zorundayım. Bunu daha önce de zatıalinize söyledim. Ben
İçişleri Bakanlığında kaymakam adayı olarak
göreve başladığımda siz o Bakanlıkta -şu anda Bakan
olarak bulunduğunuz Bakanlıkta- daire
başkanıydınız. Ben ve benim kuşağımdaki
insanların yetişmesinde elbette ki sizlerin emeği var ama bize
öğrettiklerinizi bugün kendiniz unuttunuz Sayın Bakan. Bize
diyorsunuz ki: Orada meydana gelen olaylarla ilgili gerekli tutanaklar
adliyenin önüne konur. Elbette ki adliye, önüne konulan
yanlışları yargılamakla görevlidir ama idarenin de bir
görevi vardır, hükûmetin de bir görevi vardır. Bu nedir
arkadaşlar?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yanlış yapılmasını engellemek.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Önlemek, yanlışı önlemek.
Yanlış, bir aydır bağıra bağıra geliyor Ben
geliyorum, ben yanlışım. diyor! Diyarbakır meydanı
kaç gündür süsleniyor, orası kaç gündür hazırlanıyor? Sizin
valiniz, emniyet müdürünüz, istihbaratınız nerede? Siz neredesiniz,
ne iş yapıyorsunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hükûmet nerede? Devlet nerede?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Yani, İçişleri Bakanının görevi
oradaki fotoğrafları adliyeye havale etmek değildir, bu
olayları önlemektir Sayın Bakanım. Siz Bakansınız, bu
mitingin hazırlığı günlerdir sürüyor, olayları
önleyeceksiniz, önleme görevi sizin. Gün mazeret günü değil, icraat günü.
Bugün, burada sizin yerinize bir başkası da oturup Hükûmeti temsilen
bu görevi yapabilir. Siz, bu işinizi yapacaksınız.
Bugün,
sizin Diyarbakır Emniyet Müdürünüz Recep Güven, sabah miting alanına
gidiyor ama oradaki hiçbir yanlışı görmüyor. Bu ne rezalet! Bu
nasıl bir şey! Bu, Emniyet Müdürünün ilk icraatı da değil; daha
önce de bağırdı, çıktı dedi ki: Teröristler için
ağlamayan insan değildir. Yani emniyet müdürünün görevi teröristler
için ağlamak mı, teröristleri susturmak, teröristleri durdurmak,
teröristleri engellemek mi, enterne etmek mi? Yani bu Emniyet Müdürü şimdi
bu yanlışların hiçbirisini mi görmedi? Bu nasıl bir
iştir? Ayrıca, bu Emniyet Müdürü ısrarla Diyarbakırda
niçin tutuluyor? Buna bizim bilmediğimiz hangi görevi verdiniz? Bu işi
yapacak Türkiyede emniyet müdürü mü bitti? Elinizde bin tane birinci
sınıf emniyet müdürü var. Yok mu Sayın Bakan?
İktidarınız,
MİTi teröristlerle görüşme elçisi yaptı ey AKP Hâlbuki MİT
işini yapsa ne teröristler bu ülkeyi teslim alabilirdi ne de eylem
yapabilirlerdi. Hem Adalet Bakanlığı hem de AKP Genel Merkezi
bombalanmazdı, onlarla ilgili gerekli istihbaratlar toplanır, gerekli
operasyonlar zamanında yapılırdı. Kendi
iktidarınızda, kendi genel merkezinizi bile
koruyamıyorsanız, siz bu milleti nasıl koruyacaksınız?
Gülmeyin
arkadaşlar, bu sizin âcizliğiniz, bu iktidarın âcizliği.
Tek başınıza on bir senedir iktidarsınız ve sizin
Genel Merkeziniz bombalanıyor. Biz terörün her türlüsünü lanetliyoruz ama
siz kendinizi bile korumaktan âcizsiniz. Siz kendinizi koruyamazsanız bu
milleti nasıl, nerede koruyacaksınız, buna kimi
inandıracaksınız? E, tabii ki Diyarbakırda olan
olayları soruşturamazsınız, niye soruşturamazsınız?
Bugün Diyarbakırda yaşananların hepsi sizin
icraatınız.
Şimdi,
tabii ki üzerinde konuştuğumuz kanunla ilgili de birkaç cümle
söylemek istiyorum. Daha önce, Sayın Başbakan, Ermeni diasporası
ayağa kalkınca Türkiye'de 1 milyon Ermeni vatandaşı var,
biz de onları ülkesine göndeririz. diyerek Ermenileri tehdit etti. Bu rakam
gerçekten doğru mu? Doğruysa, bu insanlar ülkemizde ne iş
yaparlar, ne yerler, ne içerler; ülkemizin güvenliğine, ülkemizin
huzuruna, ülkemizin birliğine, dirliğine katkıları nedir?
Çünkü bugün Diyarbakırda irat
buyrulan nutukta ilk sayılan
unsurlardan birisi de Ermenilerdi. Ayrıca, başka ülke
vatandaşlarından ülkemizde yasal olarak kaç kişi ikamet etmekte
ve çalışmaktadır? Yine, ülkemize yasal olarak gelen ancak süresi
içinde geri gitmeyen ne kadar insan vardır?
BOP,
bölgemizde milyonlarca Müslümanın hayatına mal olmuştur. Bu
Büyük Orta Doğu Projesi, sizin de ortağı olduğunuz bir
projedir. BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) milyonlarca Müslümanı
yerinden yurdundan etmiştir. Büyük Orta Doğu Projesi
uygulamaları sonucu, ülkemize bugüne kadar ne kadar sığınmacı
gelmiştir? Bunun ülkemize maliyeti nedir?
Büyük
Orta Doğu Eş Başkanı Sayın Başbakana da sormak
isterim: Bu görevi Sayın Başbakana kim vermiştir? Büyük Orta
Doğu Projesi, ülkemize bugüne kadar ne kazandırmıştır
ve bundan sonra ülkemize ne kazandıracaktır?
Bu
Büyük Orta Doğu Projesi, bakınız, sadece Irakta 1 milyondan
fazla Müslümanın canına mal oldu. Bugün, Suriyede verilen rakamlar
200 binlere ulaştı, Mısırda ne kadar Müslümanın
kanının döküldüğünü kimse bilmiyor. Libyada ne kadar
Müslümanın kanının döküldüğünü kimse bilmiyor. Suriyeyi
armut gibi, bugün, sizinle birlikte, o Büyük Orta Doğu Projesinin
mimarlarıyla birlikte sallıyorsunuz. Yani bu Büyük Orta Doğu
Projesi nedir, önce ona bir bakmak lazım. Büyük Orta Doğu Projesi,
Kuzey Afrika ve Orta Doğuyu hükûmetsiz, devletsiz, milletsiz
bırakmak istiyor, siz de buna alet oluyorsunuz. Şimdi, sırada,
bölgede iki tane devlet kaldı: Birisi Türkiye, birisi İran. Siz, gene
kendi aldığınız görev gereği, Türkiyeyi de bölmek,
parçalamak isteyenlere göz yumuyorsunuz. Siz bunun hesabını elbette
vereceksiniz, Büyük Orta Doğu Projesine ortaklık yapmanın
bedelini eninde sonunda Türk adaletine vereceksiniz çünkü bugün Suriyeden
gelen sığınmacıların hepsini bu milletin
rızıklarıyla doyuruyorsunuz, onlara kurduğunuz
kampları bu milletin rızıklarından veriyorsunuz. Türkiyede
kaçak yaşayan
O sınırdan gelen binlerce dolarlık kaçak
ürünün Türkiyeye girişine göz yumuyorsunuz Suriyeliler hayatta
kalsınlar diye ama bu milletin haklarını korumuyorsunuz. Sizin
göreviniz, öncelikle Türk devletinin bekasını sağlamak ve Türk
milletinin refahını, huzurunu sağlamaktır. Lütfen,
görevinizi hatırlayın ve yapın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aykan Erdemir,
Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen
değerli yurttaşlarımız; bir soruyla başlamak
istiyorum. 21 Martın sahibi kim? Gece ve gündüzün eşitlendiği,
Kuzey Kutbundan Güney Kutbuna herkesin aynı güneşi
paylaştığı 21 Martın sahibi kim?
Kendisinden
Farsça dersi alma onuruna eriştiğim, Arapça, Farsça, Kurmanci ve
Çağataycanın büyük üstadı, Babürnâme ve Cihangirnâmenin
çevirmeni Saygıdeğer Hocam Wheeler Thackston derdi ki: Nevruz en
sevdiğim bayram çünkü hiçbir milletin tekelinde değil. Orta Asyada,
İranda, Azerbaycanda, Irakta, Türkiyede, Balkanlarda ve
insanların olduğu her ülke ve coğrafyada kutlanıyor. Her
kim ki 21 Martın sahibi benim. diyorsa bilin ki orada kibir
konuşuyordur. Kibrin hükmettiği ceberut muktedirlere hatırlatmak
gerekir ki 21 Mart ekinoksu dünyada yalnızca gece ile gündüzü değil,
tüm insanlığı eşitliyor.
Zalimlerin
hâk ile yeksan olmasını, yeni günü yedi kıtada kutlayan herkesin
baharının daim olmasını diliyorum.
Şüphesiz
ki tüm kâmil insanlar 21 Martın baharın, barışın,
insancıl değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin ve demokrasinin günü
olmasını arzu ediyor. Ne yazık ki arzu etmek yetmiyor,
manzaraiumumiyeye de bir göz atmak gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bugün Türkiyede iktidarın aşırı
merkezîleştiği bir ülkede yaşıyoruz. Yarı otoriter bir
rejim olduğumuz uluslararası endekslerce de tescillendi. Güçler
ayrılığı bir zamanlar gerçekti, bugün hayal oldu. Denge
denetleme mekanizması yok edildi. Yargı
bağımsızlığı zedelendi. Adil yargılama
ilkesi ihlal edildi. Uzun tutukluluk süreleri işkenceye dönüştü. Hukukun
üstünlüğü üstünlerin hukuku oldu. Basın istibdat rejimine kurban
edildi. Parti devleti anlayışı gittikçe yerleşti. 12
Eylülün vesayeti güçlenerek sürmekte. 1983 tarihli Siyasi Partiler Yasası
otuzuncu yılını doldurdu ki son on yılı Adalet ve
Kalkınma Partisinin sayesinde.
Demokrasi,
temel hak ve özgürlüklerde yaşadığımız bu
karanlık tablonun bir benzerini de dış politikada
yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin dış
politikasının temeli ihtiyattır, temkindir, dikkattir çünkü bu
ülkenin dış politika kitabı bir üniversite kürsüsünde mürekkeple
yazılmadı, cepheden cepheye koşan kahramanların
kanıyla yazıldı. Yazıldı ki o acılar bir daha
yaşanmasın, yazıldı ki ihtirasına yenik düşenler,
bu toprakların çocuklarını paylaşım
savaşlarında kurban etmesin. İşte, bu nedenledir ki Türkiye
Cumhuriyetinin temel ekseni bağımsızlık, ulusal egemenlik,
demokrasi, laiklik, temel hak ve özgürlükler olmuştur, Bugün Avrupa
Birliği de Avrupa Konseyi de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı da bu doğrultuda ilerleme azmimizin ifadesidir.
Sayın Başbakan Şangay Beşlisi derken ve aslında
Şangay İşbirliği Örgütü demek isterken Türkiyenin yüzünü
yalnızca Batıdan Doğuya çevirmekle kalmıyor, demokrasi,
çoğulculuk, temel hak ve özgürlüklerden otoriterliğe,
baskıcı rejime ve keyfî yönetime de çevirmeye
çalışıyor.
Kadirşinas
tüm yurttaşlarımızın hayır ve rahmetle yâd ettiği
büyük dünya lideri İsmet İnönü Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de
orada yerini alır. derken Demokrasiden ve çağdaş uygarlıktan
yüz çevirelim. demiyordu. Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, insan
haklarının, çağdaş uygarlığın
doğrultusu hangi yöndeyse biz yüzümüzü o yüce hakikate döneriz. diyordu.
O aydınlık güneşe döneriz. diyordu.
Bugün,
bu kutlu nevruz günü, Hükûmetiniz yüzünü hangi güneşe çevirmektedir?
Suriyede El Kaide, El Nusra Cephesi ve tekfirci teröristlerle omuz omuza bir
Türkiye bize yakışıyor mu? Kadınları ve çocukları
katledenlerle, işkence yapanlarla birlikte yürümek bize
yakışıyor mu?
Şimdi,
hemen sözü Esada getirmeyin çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her türlü
zulmün karşısındayız, yalnızca bir türlü zulmün
karşısında değiliz. Suriyede kadın ve çocukları
öldüren Scud füzesi olduğunda da, El Kaidenin bombası olduğunda
da üzülebiliyor musunuz? Vicdanınız her iki şiddette de
sızlıyor mu, yoksa sizin vicdanınız yalnızca bazı
insanlar için mi sızlıyor? yetmişiki millete bir nazarla
bakabiliyor musunuz? Yoksa sizin insanlığınız 2 milyara
bile varamıyor mu? 5 milyar, 6 milyar, 7 milyar, o büyük
insanlığı kucaklayabiliyor musunuz?
İşte,
Türkiye Cumhuriyetini kadınları ve çocukları katledenlerle yol
yürümek zorunda bırakanlar, yalnızca yüzlerini güneşe değil
aynı zamanda cehennem nârına çeviriyorlar. Korkumuz odur ki ateşiniz
yalnızca sizi değil, bu ülkenin, bu toprakların, bu bölgenin tüm
güzel insanlarını yakacak. Savaşı değil,
barışı kazanmaya çalışsanız, tüm insanlık
için çok daha iyi olacak.
Bizler,
bu ülkenin demokrasi sevdalıları, temel hak ve özgürlükler
sevdalıları, hak ve hukuk sevdalıları, bu ülkenin müdafai hukuk
geleneğinin bugünkü temsilcileri, ateşinizin
karanlığından, istibdat rejiminizin yüzünden Sultan Nevruzu
kırgın ve buruk kutlamak zorunda kalan canların gülbankına
sığınıyoruz ve bu da Türkiyede barışı
isteyen, huzuru isteyen, birliği, bütünlüğü, kardeşliği
isteyenlerin ortak sesi olsun:Vakitler hayrola, hayırlar fethola,
meydanımız şen, gönüllerimiz rûşen ola.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten üzüntü verici
şeyler oluyor. Bizim, Diyarbakırda yaşanan hadiseyi bir
olgunlukla karşılamamızı beklemeyin. Orası Türkiye
Cumhuriyeti devletinin toprakları. Türkiye Cumhuriyeti devleti devam
ediyor, hukukumuz devam ediyor, Anayasamız devam ediyor, devletimiz devam
ediyor, Hükûmetimiz devam ediyor. Bütün bunlar ortadayken göz göre göre orada
bir hukuksuzluğa, bir suça müdahale edilmemiş olmasını
kabullenebilmemiz mümkün değil, isyanımız sizin
adınıza. Orada Türk Bayrağının
asılmamış olmasına isyan etmeyişinize bizim isyan edişimizi
makul karşılamanız lazım. Bir arkadaşınız
çıkıyor, Cumhuriyet Döneminin tüm yöneticilerini Dehak olmakla,
zalim olmakla suçluyor. İtiraz etmiyorsunuz, sizin itirazınıza
isyanım var.
Milliyetçi Hareket
Partisinin duyarlı olduğu, duyarlı olacağını bildiğiniz
bir konuda, eski bir Milliyetçi Hareket Partili milletvekilini buraya
çıkartıp, konuşturup bizim tepkilerimizi ayağa
kaldırmak size ne getiriyor? Geçmişine söven bir insana bizim
alkış tutmayacağımızı bilmeniz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanım; kafanızı kuma
sokmayın. Aranızda çok değerli ilim adamları var. Göz göre
göre bir devlet kuruluyor. Tüm hukuk kitaplarını okuyun, devletler
hukukunu okuyun, bir devlet kurulmasının aşamaları
adım adım geçiliyor. Kan dursun. Kanın durmasını
istemeyen namerttir. Kan dursun ama bu metotla kanın
durmayacağını kırk defa denedik ve yaşadık.
Sayın Aydın, 12
Ağustos 2005 tarihinde Sayın Başbakan Diyarbakır meydanına
gitti, -gitmedi, götürüldü bana göre- siyasi kimliğiyle, yani bir milletin
temsilcisi olarak Kürt kimliğini tanıyorum. dedi. Bunun
anlamı, Türk milleti dışında bir başka milletin
kimliğini tanımaktır. Siz bu niyette olmasanız da, bu
anlamda söylemeseniz de muhatabı bunu böyle anlar ve bunu müktesep yapar,
karşılığını ister. Eğer, bu memlekette Türk
milleteninin dışında bir başka milletin kimliğini,
varlığını kabul ederseniz egemenlik hakkını
vermek mecburiyetindesiniz, bugün değilse yarın.
Bir devleti kurmak için
önce millet olmak, sonra bir ülke, toprak olmak mecburiyetinde. Şimdi Kürdistan
deniyor, hiç itiraz etmiyorsunuz. Türkiye'nin bir coğrafyasına, bir
parçasına gözümüzün içine baka baka Kürdistan deniyor,
kılınız kıpırdamıyor. Tamam, milleti
tanıdınız, ülkesini de tanıyorsunuz Kürdistan diye.
Şimdi yaptığınız müzakerelerin anlamı da
egemenlik hakkını vermektir Sayın Bakan. Hiç kafanızı
kuma sokmayın. Bugünler geçecek, elli yıl sonra tarih hepimizi
birlikte yargılayacak, bu tutanaklar da ortadan kalkmayacak.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum)
Sayın Başkan, elli yıl bekletme bizi.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bu süreç, bir devlet kurma sürecidir. Kafanızı kuma
sokmayın.
Bakın, bugünkü
gazeteden size okuyorum Sayın Bakan. Gözünüzü severim, siz bir devlet
adamısınız, tepkisizliğinize isyan ediyorum. Bakın, ne
diyor: Kuru bir silah bırakmanın sorunu çözmeyecek olduğunun
siyasi ve sivil güçler tarafından kabullenildiğini, Hükûmetin de yine
ona göre bir plan çizmek zorunda kalacağını gösteriyor.
Kaderimizi görüyor musunuz? Yani, silah bırakmak adına
yaşadığımız, hazmettiğiniz bu kadar hakaretin
sonunun nereye varacağını yazıyorlar, çiziyorlar,
konuşuyorlar. İşte şu bebeği katleden eli kanlı
cani, bugün ulusa sesleniş konuşmasında suç işliyor ve
sizin kılınız kıpırdamıyor. Gereğini
yaparız. Nasıl yaparsınız? önleyici göreviniz yok mu?
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bu kürsüden, Anayasanın 81inci maddesine göre, Türk
milleti önünde şerefimiz ve namusumuz üzerine yemin ettik, ant içtik, bu
Anayasaya bağlı kalacağımıza, Türkiye'nin bölünmez
bütünlüğünü savunacağımıza ant içtik. Asgari ölçüde,
sizlerin -siyasetlerimiz farklı olabilir ama ortak paydamız haysiyet
olmalı- bu ettiğimiz yeminin haysiyetinde bir duruş ortaya
koymanızı istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Koymazsanız sizi alkışlayacak hâlimiz
yok. Tabii ki tepkimiz de böyle sert olacak.
Sayın
Bakanım, bu kanuna biz destek verdik. Bu kanun gerekli bir kanun ama bu
kanunu sakatladınız. Şimdi, bu kanunun müzakereleri süresince
Milliyetçi Hareket Partisi yaptığınız bu
yanlışın gereğini ifade etmek için her vesileyle bu kürsüye
gelecek ve görüşlerini ifade edecek.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde İçişleri Bakanı Muammer Güler söz istemişlerdir.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Hükûmet adına bazı
açıklamalarda bulunmak durumundayım. Dün birinci bölümle ilgili
olarak veya önergeler sırasında arkadaşlarımızın
dile getirdiği konulara da bu vesileyle cevap vermek istiyorum.
Bugün,
burada, Ermenilerle ilgili sayı
konusunda bir görüş dile getirildi. Şu anda, ikamet izni verilen
yabancılar olarak 861 Ermeninin Türkiyede aile birleşimi,
araştırma, çalışmak, kısa süreli, öğrenci veya
uzun süreli amaçla alınmış ikamet izinleri bulunmaktadır.
Dün,
sayın milletvekillerimiz Ahıska Türkleriyle ilgili bir konuyu da
gündeme getirdiler. Bu konu bizim de tabii, takibimizde olan bir konu,
dernekleriyle de sürekli görüşüyoruz. Türk
vatandaşlığına alınan Ahıska Türkleriyle ilgili
size bazı bilgileri de vereyim bu vesileyle: 1992 tarihli ve 3835
sayılı Ahıska Türklerinin Türkiyeye Kabul ve İskânına
Dair Kanun kapsamında göçmen vizesiyle ülkemize gelerek Türk
vatandaşlığına alınan Ahıska Türkleri 1993le
1995 arasında 675 kişidir. Yine, göçmen vizesi almadan, çeşitli
yollarla ülkemize gelen Ahıska Türklerinden, mülga 400 sayılı
Türk Vatandaşlığı Kanunu uyarınca Bakanlık
makamından alınan onayla Türk vatandaşlığına
alınan Ahıska Türkü sayısı da 2000 yılından 2008
yılına kadar olmak üzere, değişik rakamlarla toplamı
15.513 kişidir. 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiyeye
Kabulüne Dair Kanunun 19uncu maddesine bir geçici madde eklendi ve bu maddeye
göre de 11.540 Ahıska Türkü tekrar vatandaşlığa
alındı. Şimdi, genel olarak Türk
vatandaşlığına alınma müracaatında bulunabilmek
için kanunda aranan şartları taşımayan -Ahıska Türk
Dernekleri Federasyonu tarafından- istisnai usulle vatandaşlığa
kabul için bu kez 4.393 kişi başvurdu ancak bunların istisnai
usulle Türk vatandaşlığına alınmaları değil,
normal prosedürü bekleyerek Türk vatandaşlığına
alınmaları konusunda, 5901 sayılı Kanun mucibince
vatandaşlığa alınma işlemleri devam edecektir. Bunu
burada bilginize sunuyorum.
Dün,
kanun tasarısının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına etkisi konuşulmuştu. Malumunuz, şimdiye kadar,
sadece, son üç yılda 14 ihlal kararı veridi. Herhâlde ifadede bir
yanlışlık oldu, 295.387 euro tazminat ve masrafa hükmedildi. Şimdi,
bu kanun çıktığı zaman, bu ihlal kararları da etkin
çare sunamadığımız gerekçesiyle gündeme gelmeyecektir. Onu
özellikle belirtmek istiyorum.
Yine,
kanun tasarısı, sınır dışı edilmek üzere
tabi tutuldukları idari gözetim işlemlerine karşı
yargı yoluna başvuran kişiler ile uluslararası koruma
başvurusu yapan ve uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin
uluslararası korumaya ilişkin iş ve işlemlerinde
avukatlık ücretlerini karşılama imkânları yoksa
Avukatlık Kanununa göre bunların karşılanacağına
dair bir hüküm getiriyor. Tabii ki avukatlık ücretleri, adli yardım
kapsamında barolar tarafından, onlara aktarılan ödeneklerle
karşılanacaktır. Bunu burada belirtmek istiyorum.
Dün,
Yemenle bir muafiyet anlaşmasıyla ilgili bir konu gündeme getirildi.
Evet, bu konuda -henüz Resmî Gazetede yayımlanmış ama- yürürlük
tarihi belirtilmeyen ve üç aya kadar olan girişlere muafiyet tanıyan
bir vize anlaşması var. Malumunuz, şimdiye kadar 75 ülkeyle vize
muafiyet anlaşmamız imzalandığı gibi, eğer
yürürlük tarihi belirlenirse Yemenle de bu anlaşma yürürlüğe
girmiş olacaktır. Tabii ki bu, üç aydan sonraki girişleri
kapsayan bir vize anlaşması değildir.
Şimdi,
coğrafi kısıtlama kalkıyor mu tarzında bir tereddüt
oldu, ona da burada açıklık getireyim. Malumunuz biz 1951 tarihli
Cenevre Sözleşmesine coğrafi sınırlama koyduk. Avrupa
Birliğinden gelenlere mülteci, Avrupa dışındaki
ülkelerden gelenlere şartlı mülteci statüsü tanıyoruz.
Şimdi biz, bu coğrafi sınırlamayı
kaldırmıyoruz. Ülkemizin menfaatleri
Henüz daha bu aşamada
bölgemizde bu kadar yoğun göç hareketi varken coğrafi
kısıtlamayı kaldırmasının Türkiyenin yararına
olmadığını düşünüyoruz. Tabii ki bunu, biz 1951den
beri, bütün hükûmetler döneminde bir devlet politikası olarak da
uygulayageldik. Bu nedenle şimdilik
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Devam edeceğiz değil mi
efendim?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Evet, devam edeceğiz, coğrafi
kısıtlama kesinlikle devam edecektir, burada bir tereddüt
olmasın değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
diğer arkadaşımız, bu Türkiye'den gayrimenkul satın
alan yabancıların vize süresinin iki yıl ile beş yıl
arasında olması gerektiğini söyledi. Malumunuz, bu kanunla
kısa dönem ikamet izni verebiliyoruz, kanunun getirdiği bir
yeniliktir. Bir yıl süreyle alınan bu izinler sekiz yıla kadar
uzatılabiliyor, eğer şartlar genişlerse de sekiz
yıldan sonra daha uzun süreli ikamet izinleriyle bunu geliştirmek
mümkündür.
Şimdi,
Türkiye'de iltica başvurusu statüsünü alanlara çalışma izni
meselesi de gündeme geldi. Genellikle iltica başvurusunda bulunanlar
çalışma iznine başvurmuyor çünkü bunlar genellikle üçüncü
ülkelere, Kanada gibi, İsveç gibi, Norveç gibi ülkelere gitmek istiyorlar.
Ama, yeni kanunda şartlı mülteci ve başvuru sahipleri için bu
statülerini kazandıklarından altı ay itibarıyla veya
ikincil koruma statüsü dediğimiz statüye tabi olanlar yine altı ay
içerisinde bu yeni kanunla beraber çalışma izni alma hakkına
sahip olabilecekler.
Tabii,
yeni kurulacak olan Göç İdaresi Başkanlığı İnsan
Ticareti Mağdurlarını Koruma Dairesi
Başkanlığını da içereceği için, insan ticaretinin
önlenmesi ve mağdurların korunmasına ilişkin
hazırlıkları da sürdürmüş olacaktır.
Şimdi,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında yabancı
uzman çalıştırılmadığını dün Sayın
Gençe ben şifahen ifade etmiştim. Bizim kurucu müsteşar
olduğumuz dönemde çalıştırılmıyordu, şimdi
aldığımız bilgiye göre yine yabancı uzman
çalıştırılması söz konusu değildir. Tabii ki
aranan kişilerin eğer INTERPOL kayıtları veya
uluslararası seyahat engelleri varsa zaten ülkeye alınması
mümkün değildir, onu da burada ifade etmiş olayım.
Bir
diğer konu -dün de ifade etmiştim- maçlardaki özel güvenlik meselesi.
Şu anda ek görev olarak bu maçlarda görev yapan polis
memurlarımıza bir küçük ödeme yapılabiliyor 50 ila 60 lira
arasında ama bizim tabii, asıl beklentimiz, oluşturulan havuzdan,
bu ödemeden bütün emniyet görevlilerinin
yararlandırılmalarının uygun olacağı
tarzındadır. Bu konudaki çalışmalarımız da devam
ediyor.
Bu
bölüm üzerinde görüşlerini dile getiren arkadaşlarıma
teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde şahsı üzerine söz isteyen Ahmet Tevfik Uzun, Mersin
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
TEVFİK UZUN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısının ikinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye,
son yıllarda, yalnızca göçmen üreten bir ülke olmaktan
çıkmış, gerek ekonomik sebeplerden gerekse çalışmak ve
yaşamak için ülkemize gelen yabancıların ve komşu ülkeler
ve geniş bölge coğrafyasında devam eden savaş ve zulüm
olaylarından dolayı ülkemize sığınan mülteci
durumundaki kişilerin sayısı ciddi oranda artış
göstermiştir. Diğer yandan, özellikle Türkiye-Yunanistan sınır
hattında, gerek ekonomik sebeplerden gerekse savaş ve zulüm
koşullarından dolayı ülkelerini terk ederek Avrupa Birliği
ülkelerine ulaşmak üzere ülkemizi transit geçmeye çalışan
göçmenler ve mülteciler de ülkemizin yönetmesi gereken düzensiz göç dinamiklerinin
önemli bir unsurudur.
Dünyamızda
giderek artış gösteren göç hareketlerinin getirdiği
zorlukların üstesinden gelinebilmesi için, sağlam bir mevzuat
altyapısı ve etkin işleyen kurumsal bir yapıya sahip
olunması gerekmektedir. Ülkemizin bu coğrafyada sahip olduğu
özel konumu nedeniyle göç konusu, kapsamlı ve karmaşık bir
yapıdadır. Göç ve iltica alanındaki mevcut mevzuatımızın
çağın gerçeklerine daha iyi uyum sağlayabilmesi için bu
kapsamlı kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Yasal
göç alanında etkin ve sistematik bir yapı getirilecek, vize, ikamet
ve çalışma izni gibi işlemlerde bürokrasi ve kayıt
dışılık azaltılacak, güçlü bir göç yönetim
anlayışı hâkim kılınacaktır.
Bu
kanun tasarısı ile ikamet izni çeşitleri; kısa dönem ikamet
izni, aile ikamet izni, öğrenci ikamet izni, uzun dönem ikamet izni,
insani ikamet izni, insan ticareti mağduru ikamet izni şeklinde
sınıflandırılmış, her biri için özel şartlar
ve yükümlülükler getirilerek bu izinlerden doğan haklar açıkça
belirtilmiştir.
Çalışma
izinleri ikamet izni yerine geçecektir. Böylece, yabancının birden
çok kuruma başvurması gerekmeyecek, Türkiye içindeki bürokratik
işlemler önemli ölçüde azaltılacaktır. İlk ikamet izinleri
ülke dışından verilecektir. Böylece, yabancıların
Türkiyede kalış amaçları önceden belirlenecek, gerekli
belgelerin Türkiyeye girmeden alınması sağlanacaktır.
Başvuruların reddi yurt dışından
yapılacağı için, yabancının Türkiyeden
sınır dışı edilmesi külfeti ortadan kalkacaktır.
Aile
içi şiddet gören ve Türk vatandaşı eşi ölen yabancılar
ve çocuklarının ikamet izni haklarıyla ilgili pozitif
ayrıcalıklar getirilecektir.
Avrupa
Birliği müktesebatına uygun olarak, Türkiyedeki yabancı
öğrencilere çalışma hakkı tanınabilecektir.
Öğrencilere, Türkiyedeki öğrenimlerini tamamladıktan sonra, bir
yıllık ikamet izni alabilme hakkı tanınarak Türkiye'nin
nitelikli iş gücü için çekim merkezi olması sağlanacaktır.
Yabancı
yatırımcılara uzun dönem ikamet izni verilerek yabancı
sermaye yatırımları teşvik edilecektir.
Yabancı
insan ticareti mağdurlarına yaşadıklar travmadan
kurtulabilmeleri için ikamet izni düzenlenecektir. Yabancılar ile toplumun
hoşgörü içinde yaşaması için tamamen gönüllülük esasına
dayalı uyum süreçleri belirlenecektir.
Ulusal
sorun olmaktan çıkıp uluslararası bir sorun hâline gelen yasa
dışı göçle mücadelenin hukuki altyapısı
güçlendirilecek ve bu alandaki mücadele etkin hâle getirilecektir. İlk
ikamet ve çalışma izinleri konsolosluklarca verileceğinden
ülkemizin yasa dışı göçle mücadelesi yurt
dışından başlatılmış olacaktır.
Yabancılara
sınır dışı işlemlerinde güvenceler ve etkin
itiraz usulleri getirilecektir. Yabancılar hakkında alınacak
sınır dışı ve idari gözetim kararları için hukuki
zemin oluşturulacaktır. Bunun sonucunda, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin bu alandaki hükümleriyle tam uyum
sağlanacak, ülkemiz aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verebileceği ihlal kararlarının önüne geçilecektir.
Ülkemizin
göç ve uluslararası koruma mevzuatı ile idari sistemi,
uluslararası insan hakları normlarına ve Avrupa Birliği
müktesebatına uyumlu hâle getirilecek, göç alanında ihtiyaç
duyduğumuz hukuki, idari ve fiziki altyapıya kavuşmamız
sağlanacaktır. Böylece, güçlü, yönetilebilir, ülke menfaatlerini
gözeten ve uluslararası ilişkilerde Türkiyenin konumunu güçlendiren
bir göç sistemi kurulmuş olacaktır.
Bu
kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru-cevap
işleminden önce, Sayın Bakırın bir açıklaması
var.
Buyurun
Sayın Bakır.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Samsun Milletvekili Tülay
Bakırın, yazılı ve İnternet medyada hakkında
çıkan bazı haberlere ilişkin açıklaması
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
bugün yazılı ve İnternet medyada hakkımda partime
karşı, sözde, tutum takındığıma dair haberler
çıkmıştır. Partime karşı tutum takınmam
haddime değildir. Beni partime karşı tavır içinde
göstermek, hiç kimsenin haddine değildir, hele muhalefetin hiç haddine
değildir. Partime ve partimin fikirlerine sonuna kadar
saygılıyım.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, bu
konuşmanın yeri burası değil ki! Sayın Başkan,
bize ne?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, biz Hanımefendiye
bu konuda herhangi bir şey mi söyledik? Herhangi bir...
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın milletvekili, bunun muhatabı kim?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sadece bugün gazetelerde çıkan bir
haberi vardı, biz bunu dile getirmedik. "Ben burada el
kaldırıyorum, el indiriyorum." demiş.
Ama,
biz, bir arkadaşımız gelip burada bir şey söylemedik Hanımefendi
size. Onun için, sizin söylediğiniz bir şeyde...
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Komisyonda konuşulan bir şey nasıl...
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım,
muhalefeti suçlamasını hakikaten esefle kınıyorum.
Muhalefet bir şey söylememiştir kendisine, kendisi söylemiştir.
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Ben sizi esefle kınıyorum!
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim...
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Milletvekili, muhalefetle ilgili...
Bilemiyorum, bu konuda bizim bir değerlendirmemiz yok.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yok ki!
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani, eğer muhalefete çatarak bu
yaptığınız eleştiriyi arka plana atmak
istiyorsanız...
BAŞKAN
Anlaşıldı, ortada muhatabı olmayan bir söz.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu, soru talebiniz var; buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, biz...
BAŞKAN
Anlaşıldı konu efendim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hanımefendinin kendi
görüşüyle ilgili hiçbir arkadaşımız da burada görüş
serdetmedi. bu nedenle, Hanımefendinin muhalefeti suçlayarak "Haddi
değildir." kelimesini anlamak mümkün değildir. O sizin
görüşünüz; siz el kaldırın, el indirin yine.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
OKTAY
VURAL (İzmir) İşte, doğru bir tespit yapmış,
tespit doğru.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310) (Devam)
BAŞKAN
Evet, soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun, ilk sıra sizin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, elimde bir 8'e
1, 8'inci derecede bir polis memurunun maaş bordrosu var Sayın
Bakanım. 3.506 lira brüt, 2.729 lira eline para geçiyor net ama gelin,
görün ki Sayın Bakanım, emekli aylığı 987 lira.
Sayın
Bakanım, bu insanları emekliliklerinde, biz bu insanları
perişan ediyoruz. Bu tutumla, bu mantıkla on bir senedir ben, bunu,
burada söylüyorum: Polis arkadaşlarımızı
başkasının önüne atmak hiç kimsenin haddi değildir. Bu
arkadaşlarımız eğer hizmet verip belli bir ücret
alıyorsa onların da devlet memurları gibi emekliliklerinin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - ...onurlu, şerefli bir
şekilde olması gerekiyor. Ben bordroyu size veriyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, basında yer alan bir haber var: Bu hafta Meclis gündemine gelecek
kanun tasarısında Mahmur Kampı için de düzenleme var. diyor ve
devam ediyor: Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı bu hafta Genel Kurula geliyor. Tasarı,
vatansızların hukuki statüsünü netleştiriyor. Buna göre, Mahmur
Kampında yaşayanlar da dâhil, vatansızlara üzerinde kimlik
numarası bulunan özel kimlik belgesi verilecek. deniyor haberde. Yasa
tasarısında Mahmurla ilgili bir düzenleme var mı? O konuda
Genel Kurulu bilgilendirir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Diyarbakır Emniyet Müdürü yerinde kaldığı müddetçe
onun bütün icraatlarına siz de maalesef ortak olacaksınız. Bu
Emniyet Müdürünü ne zaman görevden alacaksınız? Gerçekten bunu
bekliyoruz çünkü iktidar olarak her konuşan kamu görevlisi hakkında
disiplin soruşturması, yıldırma, yıpratma
çalışması yapmaktasınız; bu Emniyet Müdürüne ne zaman Dur
diyeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, sizinle direkt ilgisi yok ama Tarım Bakanına söyledik,
ilgilenmiyor; Orman ve Su İşleri Bakanına söyledik, o da
ilgilenmiyor. Şimdi, bu su paralarıyla ilgili çiftçiler perişan
durumda. Tabii, sulama birlikleri var. Sulama birlikleri de her ne kadar direkt
olarak yasaya bağımlı olsa da valiliklerin bu işe el
atması gerekiyor. Sırf Erzincanda şu anda 3 bine yakın
kişi icralık ama valilikler ne yazık ki bu konuda hiçbir çalışma
yapmıyorlar. Bu konuda sizin yardımlarınızı ve
taleplerinizi bekliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İrbeç
YUSUF
ZİYA İRBEÇ (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Avrupa Birliği Polis Teşkilatının (Europol) yeni
yayımlanan Ciddi ve Örgütlü Suç Tehdidi Değerlendirmesi Raporuna
göre, Avrupaya uyuşturucu ve insan
kaçakçılığının ana rotasının Türkiyeden
geçtiği belirtiliyor. Ayrıca, Asyadan Avrupa Birliğine uyuşturucu
maddeler ve insan kaçakçılığında Türkiye'nin ana nokta olduğunun
altı çiziliyor. Bu problemi çözmeden terör örgütünün finansman
kaynaklarından vazgeçeceğini düşünmek doğru bir
yaklaşım mıdır? Tıpkı, iyi niyetle izleyip
işi Diyarbakırda Türk Bayrağını kullanmamaya
kadar getiren anlayışla
kardeşlik sağlanabilir mi? Ancak, bölücülüğe prim verilmiş
olmaz mı?
Merak ettiğim başka bir konu:
Hükûmet bu olayların
olacağını bile bile
Diyarbakıra konuyla ilgili olan İçişleri
Bakanını değil de
Öcalanla aynı frekansta mesaj vermek için Dışişleri Bakanını
gönderiyor. Türk milletinin kafası sıfır sorun
mantığı gibi yanlış uygulamalarla
karışık hâle mi getirilmek isteniyor? Böyle bir
yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, bu son olaylardan sonra yani bu müzakere süreci
başladığından bu yana, özellikle gönüllü köy
korucuları bazı valiler, kaymakamlar tarafından
silahlarını teslim etmeye zorlanıyormuş. Bu haber
doğru mu? Geçen size de sunmuştum. PKK, şimdi, köy
korucularına yöneldi, isim isim tespit ettiklerini
Şehrin
ortasında hakaret ederek katlediyorlar. Buna bir tedbiriniz olacak
mıdır?
Sayın
Bakanım, bir başka sorum: Bu Suriyeden gelen
sığınmacıların bazı illerde vatandaş
yapıldığı, bu vatandaş yapılanlara da seçimde oy
kullandırılacağı yönünde haberler dolaşmaktadır. Bu
doğru mudur? Son zamanda ne kadar sığınmacı
vatandaş yapılmıştır? Bilgi verirseniz sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Topcu
ZÜHAL
TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.
Özellikle,
son günlerde, üniversite gençliği üzerinde tekrar aynı oyunlar
oynanmak istenmektedir ve daha önce Marmara Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde özellikle ülkücü, milliyetçi Türk
gençliğinin mağdur olduğunu görebiliyoruz ve herhangi bir
sorgulama yapılmadan okullarından uzaklaştırıldığını,
eğitim haklarından mahrum bırakıldığını
görüyoruz. Şimdi, burada, özellikle hem yurtlarda hem okullarda meydana
gelen bu olaylar - mağdur edilen bu gençliğin- acaba
teröristbaşının sunduğu yol haritaları çerçevesinde
yapılan eylemler sonucunda mı gerçekleşiyor? Bunları merak
ediyoruz ve öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Çok
farklı anlamlar yüklenen nevruzun Türk dünyası için anlamı,
Ergenekon efsanesinde Ergenekondan çıkışı ifade etmektedir
ancak bugün, maalesef, Ergenekon ismi, bir sözde terör örgütü davasına
konu edilmiş, nevruz ise bölücülerin simgesi hâline getirilmeye
çalışılmaktadır. Bunu şiddetle
kınadığımı ifade ederek sorumu sormak istiyorum.
Sayın
Bakanım, Pariste, 3 tane PKKlı terörist kadın öldürüldü. Bu
kadınların cenazesi, gömülmeyecekleri hâlde, Türk Hava Yollarına
ait bir uçakla Diyarbakıra götürüldü, orada kalabalık bir grup
tarafından bir tören yapılmak suretiyle gömülecekleri illere,
Tunceli, Kahramanmaraş ve Mersine gönderildi. Bu kadınların
cenazeleri, cesetleri Diyarbakırdaki hastanedeyken hastaneden Türk
Bayrağı indirildi. Cenaze töreninde, Türklüğe, Türk Bayrağına
hakaretler edildi ve bu tören sırasında, bir tane asker ve polis
görevlendirilmedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu, son soru
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Hükûmetiniz bunu sağduyuyla
karşıladı. Bugünkü törenleri de sağduyuyla karşılayacak
mısınız?
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, şimdi, PKKnın başı bebek katiliyle masaya
oturuldu, görüşme yapıldı, bir anlaşma yapılıyor silahlar
sussun, barış olsun diye. Şimdi, yine bir teröristbaşı
olan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğla da böyle bir
toplantı düşünüyor musunuz silahlar sussun diye?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Vural, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, ben, dün sormuştum: Çarşambada, 18 Mart Çanakkale
Şehitlerini Anma Gününde Kahrolsun PKK demeyin. ifadeleriyle
emniyetten kendilerini şok eden telefon aldıkları iddiası,
gazeteleri
Daha bunların kasetleri de var.
Kars
Kafkas Üniversitesinde, 18 Martı kutlamak için toplanan öğrencilere
Açılım sürecini sabote etmeyin. diyerek baskı
uygulanıyor. Maalesef, Türk Bayrağı tahrik aracı olarak
değerlendiriliyor. Bu açılım sürecini kösteklemeyin. diyerek
18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Gününde gençlerin, insanların bir
araya gelmesi dahi engelleniyor.
İstanbulda
PKKlıların saldırısına uğrayan öğrenciler,
maalesef, suçlu olarak gözaltına alınıyor. Onları hastaneye
götürenler de birlikte gözaltına alınıyor Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; efendim, Sayın Aslanoğlunun sorusuyla ilgili,
emniyet teşkilatı mensuplarının maaşlarının
iyileştirilmesi konusu, elbette, bizim de
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Emekliliklerinin Sayın Bakan
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Tabii ki sadece çalışanların
değil, özellikle emekliliğe yansıyan ödemelerinin
iyileştirilmesi konusunda, biz de bu konuyla ilgili değişik
çalışmalar içerisindeyiz. Ancak, şunları da söyleyebilirim:
Son beş yılda özlük haklarında yapılan iyileştirmelere
baktığımızda, daha önceleri uygulanmayan, yıllık
izinlerin kullanılması esnasında 600 kilometreye kadar
mesafelerde bir gün, daha fazlasında da iki gün olmak üzere, yol izni
kullandırılmasına başlanıldı. Polislerin askerlik
hizmetlerinin on sene ertelenmesi ve bu sürenin sonunda askerlik hizmetini
yerine getirmemeleri hususu yüce Meclisin kararıyla tanındı.
Kıdemli polis, başpolis uygulaması getirildi. Emeklilik
yaş haddi 55e çıkarıldı. Personelin, nüfusa
kayıtlı olduğu ilin haricinde, doğum yerine, eşinin
nüfusa kayıtlı olduğu yere ve eşinin doğum yerine ve
nüfusu 1 milyonu geçen illere atanabilme hakkı getirildi. Özür
oranlarına göre; 2nci bölge veya diğer hizmetlerde muafiyetler
tanındı. Polis memurlarının çalışma saatlerinin
iyileştirilmesi kapsamında, önce Bursada başlayan pilot
çalışmanın olumlu sonuçları alınınca 36 ilde
yaygınlaştırılacak bir standarda getirildi yani 8-24 gibi gayet
uygun bir çalışma tarzı getirildi. Ayrıca, kurum içi
bireysel performans değerlendirme sistemi kuruldu. Atama, işe alma,
ödüllendirme ve taltifler, çalışma saatleri, disiplin sistemi,
performans değerlendirme gibi konulara ilişkin personelimizin görüş
ve önerilerinin ilgili makamlara gönderilebilmesine de imkân
sağlandı. Elbette, uzun vadeli baktığımızda
enflasyonla ilgili olarak, enflasyonun altında bir ödemenin söz konusu
olmadığı belirtilmekle beraber biz bunu da yeterli görmüyoruz.
Özellikle emekliliklerinde yararlanacakları ödemelerin verilmesi hususunda
çalışmamız var. 1inci dereceye atanmaları, 1inci dereceye
yükselebilmeleri şartı getirildi ancak bunun ek göstergesinin
verilmesiyle ilgili çalışmamız var. Bunu da bütçe imkânları
çerçevesinde yürütmeye çalışacağız.
Sayın
Serindağ, malumunuz -siz de İçişleri
Komisyonundasınız- vatansızlarla ilgili hiçbir düzenlemenin
olmadığı bir bölümden düzenlemeye geldik ama şunu ifade
ediyorum: Mahmurdan gelebilecek kişileri ilgilendiren veya onlara belge
tanzimini düzenleyen hiçbir hüküm bulunmamaktadır, genelde
vatansızlarla ilgili bir hüküm bulunmaktadır. Bunu bilginize
sunuyorum efendim.
Sayın
Erdoğan, Diyarbakır Emniyet Müdürüyle ilgili konuları dile
getirdiniz. Zaman zamanki açıklamaları nedeniyle yapılan
incelemeler var. Son dönemdeki beyanlarıyla ilgili de Emniyet Genel
Müdürlüğümüz gerekli incelemeyi sürdürecek. Tabii, polisin disiplini bizim
en önem verdiğimiz konuların başında gelmektedir, bunu
özellikle belirtiyorum.
Sayın
Işık, bu su paraları konusu, sulama birlikleri konusu elbette ki
bu 6360 sayılı Kanun kapsamında olmadı, onlar özel bir
kanuna tabi birlikler. Erzincandaki olayı Vali Beyle beraber bir
inceleteceğim. Bakanlığımız olarak yapılabilecek
bir konu varsa bunu yürütmeye çalışacağız.
Sayın
İrbeç, bu Avrupa Birliği örgütü suç tespiti konusunda
İnsan
kaçakçılığı ve uyuşturucu madde trafiğinde,
Türkiye, son yıllarda kaynak bir ülke olmaktan çıktı, hatta bir
anlamda geçiş ülkesi bile olmaktan çıktı ve bu rotanın
kuzeye kaydığını görüyoruz. Yakalama oranları
itibarıyla baktığınızda yüzde 100 bir artış
var, dünyadaki en büyük yakalama oranları Türkiyede. Son dönemde
artık eroin imalatı dahi Afganistan boyutuna kaydı çünkü
Türkiyede çok yoğun bir denetim var. Bu konuda narkoterör
dediğimiz, özellikle PKK terör örgütünün uyuşturucudan
uyuşturucu finansmanına kadar birçok faaliyetin içinde olduğunu
biliyoruz. Bununla ilgili olarak da PKK ve KCK terör örgütü Amerika
Birleşik Devletleri tarafından da 1inci derece önemli
uyuşturucu madde kaçakçısı örgütü olarak da ilan
edilmiştir. Bizim de bu konudaki çalışmalarımız
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama, şimdi
onunla müzakere
yapılıyor.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Bakan, bunlarla neyi
müzakere ediyoruz?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Türkiye'nin terör örgütüyle yaptığı bir müzakere
olmadığını ben size şimdi ifade etmek
durumundayım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu Abdullah Öcalan terör
örgütünün başı değil mi Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Şandır, gönüllü köy korucuları, malumunuz,
silahları olan teşkilattır. Şu anda silahlarının
alınması gibi bir uygulama yok ama derhâl arkadaşlarıma
inceleteceğim. Daha önce de konuşmuştuk, benim bölgemde de
benzer sıkıntılar var. Cizrede, maalesef, geçtiğimiz
günlerde hayatını kaybeden bir gönüllü köy korucusu var.
Bunların geçmişte PKK terör örgütüne karşı yürütülen
operasyonlarda çok başarılı hizmetler
yaptığını söylüyorum. Köy korucuları şimdiye
kadar terörle mücadelede gerçekten çok önemli hizmetler vermişlerdir.
Kendilerine şükranlarımız vardır. Ancak, bu konuda
eğer bir sıkıntıları varsa bunları mutlaka takip
ederiz. Gönüllü köy korucularının da biz, silahlarını
devamlı taşıyabilmeleri için dahi bir düzenleme
ihtiyacını biliyoruz, bunu değerlendiriyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir
araştırılsın Sayın Bakanım, böyle bilgiler var,
bir araştırılsın.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Bunu inceleteceğim.
Şimdi, efendim, vatandaşlığa
alınma konusu kesinlikle söz konusu değil. Zaten vatandaş
olmayanların da oy kullanması mümkün değil.
Son üç yılda Türk vatandaşlığına
alınan kişi sayısını ifade ediyorum, Suriyeliler için
değil, bütün ülke bazında: 2010 yılında 16.116, 2011de
11.767, 2012de 16.987. Bu, sadece Suriyeliler değil, bütün başka
tabiiyetlerde veya vatansız kişilerden olmak itibarıyla. Yani,
bu sayılar dikkate alındığında oy anlamında da
çok büyük bir kıymetiharbiyesinin olmadığını da ifade
etmek isterim ama oy kullanmaları söz konusu değil zaten. Şu
anda, malumunuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum Sayın Bakan, eğer
cevap verecekseniz devam edin isterseniz.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Geçici barınma statüsüyle şu anda bulunmaktadırlar.
Diğer sorulara da yazılı olarak cevap
vereyim müsaade ederseniz.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
31inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 310 Sıra Sayılı
yasa tasarısının 31. maddesinin (c) bendindeki Ticari
bağlantı veya iş kuracaklar ifadesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Serindağ Namık
Havutça Mehmet
Hilal Kaplan
Gaziantep Balıkesir Kocaeli
Levent Gök Ömer Süha
Aldan
Ankara Muğla
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu 31. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Mehmet
Erdoğan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Mersin Muğla Osmaniye
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı Lütfü
Türkkan
Antalya Konya Kocaeli
MADDE
31- (1) Aşağıda belirtilen yabancılara kısa dönem
ikamet izni verilebilir:
a)
Bilimsel araştırma amacıyla gelecekler.
b) Türkiye'de taşınmaz ye Genel
Müdürlükçe tespit edilecek miktarda taşınır malı
bulunanlar.
c)
Ticari bağlantı veya iş kuracaklar.
ç)
Hizmet içi eğitim programlarına katılacaklar.
d) Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu
anlaşmalar ya da öğrenci değişim programları
çerçevesinde eğitim veya benzeri amaçlarla gelecekler.
e)
Turizm amaçlı kalacaklar.
f) Kamu sağlığına tehdit
olarak nitelendirilen hastalıklardan birini taşımamak
kaydıyla tedavi görecekler.
g)
Adli veya idari makamların talep veya kararına bağlı olarak
Türkiye'de kalması gerekenler.
ğ)
Aile ikamet izninden kısa dönem ikamet iznine geçenler.
h)
Türkçe öğrenme kurslarına katılacaklar.
ı)
Kamu kurumları aracılığıyla Türkiye'de eğitim,
araştırma, seminer, staj ve kurslara katılacaklar.
i) Türkiye'de yükseköğrenimini
tamamlayanlardan mezuniyet tarihinden itibaren altı ay içinde müracaat
edenler.
(2)
Kısa dönem ikamet izni, her
defasında en fazla birer yıllık sürelerle verilir.
(3) Birinci fıkranın (h) bendi
kapsamında verilen ikamet izinleri en fazla iki defa verilebilir.
(4)
Birinci fıkranın (i) bendi kapsamında verilen ikamet izinleri,
bir defaya mahsus olmak üzere en fazla bir yıl süreli verilebilir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Meclise gelirken bir ak sakallı ağabeyim -öğrencilik dönemimizin
geçtiği Beyazıttaki Küllük (Marmara) Kıraathanesinde, belki
çoğunuzun tanıdığı, bildiği bir isimdir, Mehmed
Niyazi Özdemir- Mehmed ağabey dedi ki: Çok şanssız bir dönemde
milletvekili oluyorsunuz. Öyle şeylere tanıklık edeceksiniz ki
kanınıza dokunacak. Gerçekten bugün şahit olduğumuz bu
hadiseler Mehmed ağabeyi doğrular nitelikte. Diyarbakır
meydanında bütün Türkiyenin dili tutulmuş, hafızaları
kilitlenmiş, 30 bin kişinin katilinin neler söyleyeceğini
dinlemek için toplanmış; devlet de bunların organizasyon yapması
için lojistik destek sağlamış. Bütün alan PKK
paçavralarıyla dolu. Allahınızı Muhammedinizi severseniz,
siyaset, ideoloji, parti, milletvekilleri, bunu bir kenara bırakın,
hiç kanınıza dokunmuyor mu arkadaş ya?
Allahınızı severseniz, hiç canınız acımıyor
mu? Yani, samimiyetle söylüyorum, bunu bir siyasi taassup içerisinde
söylemiyorum, canım acıdı. Yani, bunu söylerken burada, bu
konuda hassasiyetlerini bildiğim arkadaşları sarfınazar
ediyorum tabii ama bazılarının kanına dokunmasını
beklemiyorum; zira dokunması için önce kan olması lazım,
kansızların kanına dokunmaz bu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Ama,
bu hadiseleri, bu kadar, bu meseleyi bu hâle getirmek, Türkiyede
bölücübaşını barış elçisi diye sunmak, ondan sonra
arkasından kalkıp da Nobele barış ödülü almak için aday
göstermek çok ayıptır yahu. Yani, 30 bin kişinin katilini, bugün,
Türkiyede barış elçisi diye sundunuz.
Sayın
Başbakan çok sitem etmiş, Orada Türk Bayrağı görmek
isterdim. diye. Böyle bir şey mümkün mü arkadaşlar? 18 Martta
Kocaelide öğrenciler elinde Türk Bayrağıyla çıktı
diye gözaltına alındılar. Sebep, tahrik unsuru görüldü Türk Bayrağı.
Yani Diyarbakırda toplananlar böyle bir tahrik unsuru olmamak için Türk Bayrağı
almamışlardır diye düşünüyorum. Merak ediyorum, ben
şimdi elimde Türk Bayrağı Meclisin dışına
çıksam Sen süreci provoke ediyorsun. diye Sayın Emniyet Genel
Müdürümüz de burada herhâlde- beni de gözaltına alırlar mı?
D.
ALİ TORLAK (İstanbul) Kesin!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Türk Bayrağı artık tahrik unsuru, Türk Bayrağı
artık süreci provoke eden bir mesele. Bakın, Sayın
Başbakanın Türk Bayrağı konusunda bu kadar hassas
olmasına gerek yok. Dün bu kürsüde Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup
Başkan Vekili arkadaşımıza, ısrarlarımıza
rağmen, bu milletin ismini söyletemedik,Bu milletin ismi Türk milleti.
dedirtemedik.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Başbakan da demiyor, onun için. Derse de
atılır, grup başkan vekilliği biter; koltuk kıymetli.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Türke bu kadar alerjinizin sebebi nedir arkadaşlar
ya? Sizler de benim gibi Türk milletinin oylarıyla geldiniz buraya. Türk
milletine karşı, Türk kelimesine karşı bu alerjiniz yeni mi
hortladı sizin?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Eskiden vardı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Vardı zaten, zemini iyi oldu şimdi.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Geçmişini bildiğimiz arkadaşlar var. Az
evvel birisi burada bir konuşma yaptı, geçmişiyle ilgili de
birtakım şeyler anlattı; mahkemeler görmüş, mahkemeye
gitmiş. Yahu, ağacın kurdu kendinden olur. O mahkemelere giden
adam benim, burada da bir sürü arkadaşım var, biz hâlâ olduğumuz
yerdeyiz. O gün, 1980de neyi savunuyorsak şu anda da hâlâ savunuyoruz,
siyasi ikbal üzerine dönme dolap olmadık. Kubilay vardı bir zamanlar,
Afyon Milletvekili, Fırıldak Kubi Fırıldak Kubi gibi
olmaya gerek yok yahu, neysen osun. O yüzden, geçmişinden
bahsetmeyeceksin, son durumun ne arkadaş, son durumundan bahsedeceksin.
Geçmişim şöyle oldu, böyle oldu. E, ne yapabilirim yani?
OKTAY
VURAL (İzmir) Olabilir, insanlar farklı partiye geçebilir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Abdullah Öcalan bile geçmişte namaz
kılıyormuş, Sayın Bülent Arınç söyledi ama adam ondan
sonra Marksist oldu; bugün döndü, İslam sancağı altında
milleti toplanmaya çağırıyor. Yani, Abdullah Öcalanla bu
fırıldaklık konusunda yarışacak
arkadaşlarımız var aramızda, çok üzülüyorum bu konuya.
Bir
konuşmacımız da, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili
arkadaşlarımızdan birisi kalkıp Boşnak, Arnavut, Laz
gibi ifadelerle ihanet çemberini genişletmeye çalıştı. Ben
buradan bir Balkan Türkü olarak söylüyorum: Bütün Balkan Türkleri,
Boşnak, Arnavut, Laz gibi bütün mefhumlar da dâhil, onların bir tek
bayrağı var, o da Türk Bayrağı, onun dışında
hiçbir bayrak altına bizleri almaya çalışmayın. (MHP sıralarından
alkışlar) Sizin gibi bölücülerle bir araya asla ve kata gelmeyiz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Efendim, konuşmacı hem Sizin gibi
bölücülerle derken bir grubu kastetti hem de özellikle, milletle ilgili dünkü ifadelerimizden
alıntılar yaptı, yanlış ifadeler kullandı. 69a
göre söz istiyorum.
BAŞKAN Ne dedi de
yanlış ifade kullandı dünkü ifadenizle ilgili?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bana
Türk milleti söyletemediğini ifade etti de, onu açıklamak istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ama isim vermedi.
BAŞKAN Yanlışlık
neresinde? Dün burada
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İfade etmediğimi söyledi. Ben bu konuyla ilgili açıklama yapmak
istiyorum Sayın Başkan
(Gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Söyledi
mi, söylemedi mi, onu sorun; Türk milleti dedi mi, demedi mi, onu sorun.
BAŞKAN - Açıklayacak
şimdi, dedi mi, demedi mi açıklayacak.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Demedi adam,
Allah Allah! Belki diyecek şimdi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Demedi
ama!
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
görüşülen kanun tasarısının 31inci maddesinde verilen
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Az önce
burada değildin herhâlde, Sayın Şandır konuşurken
cevabını vermiştim ben aslında.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) O zaman niye çıkıyorsun bir daha?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha
söylesin
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, bugün burada bizim, bu Nevruz Bayramına
uygun bir dil, barış, kardeşlik dilini kullanmamız gerekmez
miydi?
OKTAY VURAL (İzmir) Kan dili
var!
AHMET AYDIN (Devamla) Gün bugün
değerli arkadaşlar. Çözüme o kadar yakın olduğumuz bir
günde
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çözülmeye
AHMET AYDIN (Devamla) -
kanın
duracağı, durmasının muhtemel olduğu tarihî bir
fırsatın eşiğindeyken hep beraber, bugün, burada, bu
kardeşliği
OKTAY VURAL (İzmir) Türk
milleti demek çözüme aykırılık mı teşkil ediyor?
AHMET AYDIN (Devamla) -
bu
birliği, bu dirliği tesis etmek adına daha usturuplu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Kimin kardeşliği Ahmet Bey?
AHMET AYDIN (Devamla) -
daha düzgün,
daha üsluplu bir dil kullanmamız doğru olmaz mıydı?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Onun için mi Türk milleti diyemiyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz, devleti bölmekte değil, bilakis devleti büyüterek
güçlendirmeye çalışıyoruz
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ahmet Bey, Kürt milletinin kardeşliği mi?
AHMET AYDIN (Devamla) -
birliğimizi, kardeşliğimizi tesis etmeye
çalışıyoruz. Biz millî birlik ve kardeşlik dedikçe siz
niye bu kadar haykırıyorsunuz! El insaf be!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Hangi millet?
AHMET AYDIN (Devamla) Ne var bunda!
Kardeşlik
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Milletin
ismini bir daha söyle, duyalım!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bunu niye hep
birlikte yaşayamayalım? Niye hep birlikte bu kardeşliği
tesis etme noktasında katkı sunmayalım?
Elinizde birtakım malzemeler var,
o malzemeler gidiyor diye mi bu kadar haykırıyorsunuz? Yazık
arkadaşlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Elimizde 780
bin kilometrekare bir Türkiye var, o gidiyor diye üzülüyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) Yazık
arkadaşlar!
Terör bu ülkenin en büyük
belasıdır. Bu belanın defi olma noktasında yakın bir
süreçteyiz. Lütfen arkadaşlar, bu süreci hep birlikte değerlendirelim
ve Türkiye kazanacak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Cevap ver,
cevap.
AHMET AYDIN (Devamla) Terör, devletin
bir sorunu, milletin bir sorunu ve bütün bir millet muhatabı, hepimiz
muhatabız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi
millet, hangi millet Ahmet Bey, onu söyle! Türk milleti de, korkma!
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Türk milleti değil, büyük Türk milleti diyorum. Bu
millet üzerinde, bu bayrak üzerinde, kutsal ortak değerler üzerinde lütfen
siyaset yapmayın.
ALİM IŞIK (Kütahya) Grup başkan
vekilliği koltuğu daha mı üstün Türk milletinden!
AHMET AYDIN (Devamla) Büyütmezsiniz
küçültürsünüz, küçültürsünüz. Böyle polemiklerle, böyle sloganlarla
konuşmayın. İçinde cumhurun olmadığı bir
cumhuriyet. Milliyetçiliği herkesle paylaşmadıkça, ortak değerler
üzerinde bunu tesis etmedikçe, ortak bir hedefe birlikte koşmadıkça
Lütfen,
değerli arkadaşlar bunu yapmayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Devamla) Evet, bugünkü olaylarda Türk Bayrağının
olmamasını ben de kınıyorum. AK PARTİ Grubu olarak bizler
de kınıyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yapma ya, yapma ya!
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Aferin sana!
AHMET
AYDIN (Devamla) Anlamlı mesajlar var, bakın bu ülke
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz Aponun mesajlarını dinleyin kardeşim!
Siz Aponun mesajlarını dinleyerek yönetin bu ülkeyi!
AHMET
AYDIN (Devamla) Siz, sizin döneminizdeki nevruz bayramlarına da
bakın, kendi döneminizdeki
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz Aponun mesajlarıyla yönetiyorsunuz Türkiyeyi,
geldiğiniz nokta bu.
BAŞKAN
Sayın Aydın, teşekkür ediyoruz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Aponun mesajlarıyla Türkiyeyi yönetiyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Lütfen arkadaşlar, sakin olalım. Bugünkü
mesajları dikkate alalım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz alın, siz; Apo sizin lideriniz. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Devamla) Birliğe, kardeşliğe hep birlikte adım
adım yol alacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bu kadar övgüden sonra, acaba Sayın Başkan
OKTAY
VURAL (İzmir) Anlaşıldı, gerçekten BDPnin yokluğunu
aratmadı çünkü kılavuzu Öcalan.
Sayın
Başkan, hitap eden sayın milletvekilimiz şunu söyledi: Türk
milleti dedi, bayrak dedi.
Şimdi, Sayın Aydın, bu dili çözüme engel dil olarak
değerlendirdi yani esef verici, yazıklar olsun!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
OKTAY
VURAL (İzmir) Yazıklar olsun gerçekten!
AHMET
AYDIN (Adıyaman)
bizim kılavuzumuz millettir öncelikle,
onların kılavuzu kimdir ben onu bilemem.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ama siz ona göre anlıyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bizim kılavuzumuz Türk milletidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletin kendisidir, 76 milyondur
bizim kılavuzumuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) İmralı canisine
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Türkkan, bir saniye.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Biz her seferinde şunu diyoruz Sayın
Başkanım: Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan. Biz bunu her
seferinde bahsediyoruz ve bu milletin içerisinde tarihi bir, kültürü bir olan
bu yapıları kastediyoruz ve birlikte değerlendiriyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Vereceğim bir saniye.
Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın, lütfen oturun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bu millet, bu bayrak sadece birilerinin tekelinde
değil, bunu büyütmezsiniz arkadaşlar. Lütfen usulüne uygun bir dil
kullanalım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Milletin suçu yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, maalesef
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bu bayrak hepimizin bayrağı, bu kutsal
değerlerimiz üzerinde siyaset yapmayalım.
OKTAY
VURAL (İzmir)
AKP Grubu adına konuşan sayın grup
başkan vekilinin kendi partisinin mesajlarını değil,
Öcalanın mesajlarına kulak verin diye söylemesi bile AKPye oy veren
değerli kardeşlerimin ruhunu ve
iradesini
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Buradaki mesajlara diyor, nereye
çekiyorsunuz?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ben Nevruz Bayramındaki barış ve
kardeşlik dilini kastettim, buradaki barış mesajlarını
kastettim Sayın Başkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, BDP grubu dâhil olmak üzere bu
kürsüde kimse Öcalana bu kadar övgü yapmadı.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Nevruzun barış dilini kastettim ben.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın AKP sözcüsünün övgüsü kadar mazhar olmadı
Öcalan.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bırakın Allah aşkına ya,
bırakın!
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 310
Sıra Sayılı yasa tasarısının 31. maddesinin (c)
bendindeki Ticari bağlantı veya iş kuracaklar ifadesinin madde
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Hilal Kaplan
(Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bir
ülkede yönetilen yurttaşların en büyük güvencesi o ülkeyi yönetecek
olan başbakanın ya da idari kadronun bir zihin
berraklığı içerisinde olması ve ehil olmasıdır.
Eğer bir zihin bulanıklığı Başbakanda ve tüm
yönetim kadrolarında yar almış ve bütün Türkiyeyi
sarmışsa gerçekten bundan bütün Türkiye'nin endişe edeceği
bir duruma gelmişiz demektir.
Şimdi,
ben, bazı sözler vardır, bazı olaylar vardır Fazla söze
gerek yok. denir Türk dilimizde. Ben, sayın Meclisimizi bu
yapacağım konuşmada bir nevi bir sınavdan geçirmek
istiyorum. Sayın Başbakanımızın sözlerini sizlere
ifade edeceğim ve ondan sonra söyleyeceğim sözü de kimin
söylediğini sayın Meclisimizin değerli üyelerine
bırakacağım.
Değerli
arkadaşlarım, Başbakan 2010 yılında Değerli
arkadaşlarım, benim milletimin dili tektir. demiştir. Sevgili
Meclis üyeleri, Mayıs 2011de şu sözü kim söylemiştir: Ben ne
tek dil dedim ne tek din dedim, sadece? tek din dedim, dil değil,
din, din. Kim söylemiştir acaba bunu sizce? (CHP sıralarından
Recep Tayyip Erdoğan sesleri)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Recep Tayyip Erdoğan.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Recep Tayyip Erdoğan.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bununla ilgili açıklama yapıldı.
LEVENT
GÖK (Devamla) Bu taraf bildi, Recep Tayyip Erdoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
bedelli askerlik konusunda Başbakan şu sözü söylemiştir Mart
2011de: Şahsen ben böyle bir sorumluluğun altına Recep Tayyip
Erdoğan olarak giremem çünkü parası olan var, parası olmayan
var. Parası olan bastıracak, askerlikten kurtulacak. E, parası
olmayan ne yapacak? Biz yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak
çıktık, sessiz yığınların sesi olarak
çıktık. O zaman sormamız lazım, ona göre
adımımız atmamız lazım. demiş Mart 2011de.
Şimdi sorum şu: Kasım 2011de şu sözleri kim
söylemiştir
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Somut adım atacağız. Demiş.
LEVENT
GÖK (Devamla) Şu anda çalışmalarımızın sonuna
gelmiş bulunuyoruz. Şöyle: Bu hafta içinde olmazsa bile önümüzdeki
hafta bu işi tamamlayıp hemen adımını
atacağız ve bedelli askerlikle ilgili yasayı inşallah
çıkarmış olacağız.
Kim
söylemiştir değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından
Recep Tayyip Erdoğan sesleri)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Recep Tayyip Erdoğan.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Millet söylemiştir, Millet.
LEVENT
GÖK (Devamla) Evet, yine muhalefet bildi, AKP bilemedi. (CHP
sıralarından alkışlar)
NATOnun
Libyaya müdahalesine geliyoruz değerli arkadaşlarım. Şubat
2011de Başbakan şu sözleri söylemiştir: NATO Libyaya müdahale
etmeli midir? Bu saçmalık olabilir mi ya! NATOnun ne işi var
Libyada! Peki, değerli milletvekilleri, 2011 Mart ayında, fazla
geçmeden, tam bir ay sonra şu sözleri sizce kim söylemiştir: NATO
Libyanın Libyalılara ait olduğunun tespit ve tescili için oraya
gitmelidir.
Kim
söylemiştir değerli arkadaşlar bu sözü sizce? (CHP
sıralarından Recep Tayyip Erdoğan sesleri)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Recep Tayyip Erdoğan.
LEVENT
GÖK (Devamla) Evet, yine muhalefet bildi, iktidar sustu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz hangi Erdoğanı temsil ediyorsunuz
Sayın Ahmet Aydın?
LEVENT
GÖK (Devamla) Füze kalkanı konusunda, komuta konusunda Başbakan
şöyle bir söz söylemiş Kasım 2010da:
Topraklarımızın genelinde böyle bir şey düşünülüyorsa
zaten bunun komutası bize verilmeli, aksi takdirde böyle bir şeyin
kabulü mümkün değil. Başbakan söylemiş mi bunu? Söylemiş.
Peki, Kasım 2010 yılında yine bu sözleri acaba kim
söylemiş: Buranın komuta sisteminin tamamen NATOda olması
gerektiğini söyledik.
Kim
söylemiştir değerli arkadaşlar bu sözü?
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Recep Tayyip Erdoğan.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Recep Tayyip Erdoğan.
LEVENT
GÖK (Devamla) Evet, yine muhalefet bildi, iktidar sustu.
Değerli
arkadaşlarım, one minute, one minute, meşhur one minute,
Olmaz Sayın Peres. Benden yaşlısın. Sesin çok yüksek
çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar çok yüksek çıkması
bir suçluluk içerisinde olmanın gereğidir. diyor Ocak 2009da
Başbakan. Peki, Başbakan bir müddet sonra acaba şu sözleri sizce
söylemiş midir: Ben herhangi bir şekilde ne İsrail halkını
ne Cumhurbaşkanı Peresi ne de Musevi halkını hedef
aldım. Benim buradaki tavrım tamamen yöneticiyedir.
Kim
söylemiştir bu sözü değerli arkadaşlarım? (CHP
sıralarından Yine Başbakan sesleri)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Recep Tayyip Erdoğan.
LEVENT
GÖK (Devamla) Evet, Recep Tayyip Erdoğan. Yine muhalefet bildi, iktidar
sınıfta kaldı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hani tescil ettirmişti kendini!
LEVENT
GÖK (Devamla) Yine, Büyük Orta Doğu Projesi değerli
arkadaşlarım, Ağustos 2009da Başbakanımız
şu sözleri söylemiş: Ellerine bir kâğıt
almışlar, dolaşıyorlar, Amerikanın bir projesidir.
diye. Bunu ispat ederlerse biz her şeye varız ama ispat edemezlerse
alçaktırlar, namussuzdurlar. Kim söylüyor bunu? Başbakan söylüyor.
Peki,
değerli arkadaşlarım, şu sözü sizce kim söylemiştir:
Türkiye'nin Orta Doğuda bir görevi var. Nedir o görevi? Biz Geniş
Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesinin eş başkanlarından bir
tanesiyiz. Kim söylemiştir bu sözü değerli arkadaşlarım?
(CHP sıralarından Başbakan sesleri) Evet, bildiniz;
Başbakan. Yine iktidar söyleyemiyor.
Kürt
sorunu mu, terör sorunu mu şeklinde, Başbakan diyor ki Temmuz
2009da: Buna ister Kürt sorunu deyin, ister güneydoğu sorunu deyin,
isterse doğu sorunu deyin, ister son olarak, yine, adlandırdığımız
Kürt açılımı diyelim. Kim söylemiştir bunu?
Başbakan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Siz ne söylüyorsunuz, siz? Siz kendinize bakın.
LEVENT
GÖK (Devamla) Peki, tutturmuşlar bir şeyi, Ben Kürt sorunu diye
bir şey görmüyorum. Kim söylemiş bunu? Başbakan.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ya, siz ne diyorsunuz? Bu konuyla ilgili sizin
çözümünüz ne? Bu konuyla ilgili sizin çözümünüz ne, projeniz ne, öneriniz ne?
LEVENT
GÖK (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu sınavı muhalefet
geçti, iktidar sustu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz ne
diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Koca bir hiç!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bizim bilmediğimiz sahte Erdoğanlar mı var ya; bu
sözler ne?
LEVENT GÖK (Devamla) İktidar
niçin sustu? Çünkü utanıldığı zaman herkes susar ve
başını önüne eğer. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
İyi bir stand upçısın sen. Senden stand upçı olur ancak.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, iktidarı ve
muhalefeti sınava tabi tuttunuz ama sınıfı geçeni
söylemediniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Söyledi, söyledi.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
32nci maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 310 sıra
sayılı yasa tasarısının 32. maddesinin (a)
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
Uğur
Bayraktutan Vahap
Seçer Levent
Gök
Artvin Mersin Ankara
Ümit
Özgümüş Celal
Dinçer Doğan
Şafak
Adana İstanbul Niğde
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
310
Sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
32. Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan
Mersin Osmaniye Muğla
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
MADDE
32- (1) Kısa dönem ikamet izinlerinin verilmesinde
aşağıdaki şartlar aranır:
a) 31 inci maddenin birinci fıkrasında
sayılan gerekçelerden biri ve birkaçını ileri sürerek talepte
bulunmak veya bu talebiyle ilgili bilgi ve belgeleri ibraz etmek.
b) 7 nci maddenin kapsamına girmemek.
c) Genel sağlık veya güvenlik
standartlarına uygun barınma şartlarına sahip olmak.
ç)
İstenilmesi hâlinde, vatandaşı olduğu ve yasal olarak
ikamet ettiği ülkenin yetkili makamları tarafından
düzenlenmiş adli sicil kaydını gösteren belgeyi sunmak.
d) Türkiye'de kalacağı adres
bilgilerini bildirmek."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Vural, önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY
VURAL (İzmir) Yusuf Halaçoğlu
BAŞKAN
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Halaçoğlu, lütfen, imzanız yok,
imzanızı tamamlar mısınız?
OKTAY
VURAL (İzmir) Kusura bakmayın Sayın Başkan, takip
etmedik, o bakımdan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
21 Mart nevruz. Bu kelime Farsça, birleşik bir kelimeden meydana geliyor.
Nev, yeni demek; ruz, gün demek. Tabii ki nevroz değil, nevruzdur. Ruz,
gün, dür çünkü; roz diye bir kelime yok Farsçada. Dolayısıyla, nevruz,
gün dönümü demektir. Türklerde yengi gün olarak adlandırılır.
Ergenekondan çıkışı simgeler. Demir dağın
eritilmesiyle birlikte Türklerin yeniden tarih sahnesine
çıkmalarının bir göstergesidir. Çünkü, aynı zamanda bu,
güneşin Hamel Burcuna girdiği bir tarihtir ve yeni bir mevsimin
başlangıcı ve yani, yeni bir hayatın ortaya
çıkışı anlamına gelir ve barışı
simgeler.
Ancak,
barışı simgeleyen bu gün bu değerli gün, bütün Türk
tarihinde, devletleri tarafından uygulanırken, mesela bugün nevroz
adı altında Kürtler tarafından da kutlanmaya
başlanmıştır. Hangi tarihten itibaren kutlanmaya
başlamıştır, birisi varsa söylesin bana yakın zaman
öncesinde bunun kutlandığını Kürtler tarafından, bana
söylesin. Böyle bir şey söz konusu değil. Sonradan, siyasi bir amaçla
nevruz Kürtler tarafından kutlanmaya başlanmıştır
çünkü Osmanlı Döneminde böyle bir kutlama söz konusu değildir.
Bugün
ilginç olan şey, nevruzun, özellikle bu dönem nevruzunun Türk tarihî
açısından, Türkiye Cumhuriyeti açısından son derece büyük bir önemi vardır çünkü
gerçekten bu, bir yerde söylenildiği gibi milat olarak
değerlendirilebilir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyetinin parçalanması,
Türkiye Cumhuriyetinin bir bölgesinde artık hâkimiyetini büyük ölçüde
kaybetmesinin simgesidir.
Bakın,
Abdullah Öcalan, bu nevruzla ilgili ortaya koyduğu beyannamesinde
şunları söylüyor: Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine,
mezhebe karşı olmamış ve olamaz. Kavgamız,
bilgisizliğe, baskı ve ezilmeye karşıdır. diyor.
Şimdi bana söyler misiniz, bugüne kadar ölen 35 bin kişi hangi
sebeple öldürülmüştü? Bunu, bununla bağdaştırabiliyor
musunuz? Hayır. Ama aslında ardından şunu söylüyor: Demokratik hakları,
özgürlükleri esas alan bir anlayış gelişiyor. Biz onlarca
yılımızı bu halk için feda ettik, helal olsun.
Değerli
milletvekilleri, eğri oturup doğru konuşalım, burada bir
Türkiye Cumhuriyetinin yıkılış belgesi ilan ediliyor ve
siz orada sessiz kalıyorsunuz.
Şimdi,
Sayın Başbakan diyor ki: Efendim, orada bayrağı da görmek
isterdim. Efendim, sizin şikâyet edecek bir makamda
olmadığınızı hatırlatmak istiyorum. Sizsiniz bu
ülkeyi yöneten. Siz, bu ülkenin Başbakanısınız.
Şikâyet etme hakkınız yoktur. Orada bayrağın
dalgalanması için gerekeni yapmanız gerekirdi ama diğer taraftan
da bu açıklanan metni Başbakanın okuyup onayladığı
da belirtiliyor basında. Öyleyse bunu görmezden mi gelmiştiniz?
Dolayısıyla burada yapılan iş, bir
danışıklı dövüşten öteye gitmeyen bir iştir. Hele
hele, oradaki insanların televizyonlardan boy gösterip bu ülkenin
artık Kürtleri tanıdığını ve Kürtlerle -Türk
milleti bile demiyorlar, Türkmen adı altında sadece söylüyorlar-
bunların birlikte bu ülkeyi yöneteceklerini söylüyorlar. Ama
arkasından da diyorlar ki: Biz bu nevruzla birlikte yeni bir döneme
başladık ve özgür ve bağımsız Kürdistanı
kuruyoruz.
Şimd,i
siz ne derseniz deyin orada bir tane bayrak göremediniz. Muhtemelen sizin
içiniz de sızlıyordur. Keşke olsaydı diyorsunuz.
Dövüneceksiniz, yarın da dövüneceksiniz ama dövünmeniz ve keşke
kelimesi fayda etmeyecektir. Tarihte keşke hiçbir anlamı olmayan
bir kelimedir. Dolayısıyla, bu konuda tekrardan şunu söylüyorum:
Lütfen, Millî Mücadelede birileri hep Kuvayımilliyeye karşı
çıkmıştı ve Amerikan mandası peşinde
koşmuştu. Sonuçta ne oldu? Onlar kaybettiler. Şimdi de
kaybedeceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ve göreceksiniz ki yakında bu iş bitecek
ama ben ümit ederim ki, Cenab-ı Allahtan dilerim ki bir iç
kargaşaya, iç savaşa sebep olmaz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 32.
maddesinin (a) fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Uğur Bayraktutan
(Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben
de, son günlerde özellikle basını meşgul eden ve medyada
özellikle birçok yayın organlarında sözü edilen bir şeyi
sizlerle paylaşmak istiyorum, özellikle Lazlara ilişkin bir haberi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğu Karadeniz Bölgesinde
yaklaşık dört bin yıldır yaşayan, 1514 yılında
Yavuz Sultan Selimin Gönye Kalesini işgaliyle beraber Osmanlı
İmparatorluğu toprakları altında yaşamını
idame ettiren Lazlar diye bir topluluk var, Laz kökeninden gelen Türk
yurttaşlarımız var. Bu yurttaşlarımızın
kanını donduran bazı ifadeler ortaya çıktı. Özellikle
medyada en son haberlerde, biliyorsunuz, bir Amerikan gazeteciye ilişkin
bir öldürme olayı oldu. O öldürme olayının failiyle
ilişkili ne yazık ki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu da başta olmak
üzere bazı yaygın organlarında, bazı yayın kurumlarında
Laz ibaresiyle, Laz Ziya isimli kişi diye bir ibare geçti değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu,
özellikle Doğu Karadeniz Bölgemizde yaşayan
vatandaşlarımızı çok ileri derecede rencide etmiştir.
Birçok vatandaşımızdan, birçok kuruluştan bu şekilde
mesajlar aldım, o nedenle, buna ilişkin şikâyetlerimizi de yüce
Parlamentoda sizlerle beraber paylaşma gereğini hissettim.
Laz
İsmail diye bir terim var biliyorsunuz. Laz İsmail terimi onurlu
bir terimdir. Kurtuluş Savaşında Nazım Hikmetin Laz
İsmaile ilişkin sözlerini okuduğunuz zaman Kurtuluş
Savaşının ne kadar onurlu bir savaş olduğunu hep
beraber özümsersiniz.
Bunun
haricinde başka bir şey daha var. Laz vatandaşlarımız
içerisinde Ne mutlu Türk'üm diyene! demekten onur duyan binlerce
yurttaşımız var, bir tane bile olumsuz düşünen
yurttaşımız yok. Bu yurttaşlarımız, cumhuriyetin
değerlerini, ulus devlet kimliğini, bayrağı, vatanın
değerlerini yürekleriyle beraber savunuyorlar. Bu Laz kökenli Türk vatandaşları
içerisinde her siyasal düşünceden akımlar var, sağcısı
var, solcusu var, devrimcisi var, ülkücüsü var, ilericisi var ama Laz
vatandaşlarımızın, Türkiye Cumhuriyeti kimliği
taşıyan bu vatandaşlarımızın içerisinde bir tane
bile vatan haini yok değerli arkadaşlarım. O nedenle, bu
arkadaşlarımızın hassasiyetini anlamanızı, bu
arkadaşlarımızın içinde bulunduğu durumu hassasiyetle
takip etmenizi istiyorum.
Bu
vatandaşlarımızın, içinde bulundukları durum
itibarıyla, Kurtuluş Savaşının tarihinden bu tarafa
doğru gelen bütün süreçte, Kurtuluş Savaşının o en
kötü anlarında bile cumhuriyetle, Mustafa Kemal Atatürkle, onun
devrimleriyle en ufak problemleri bugüne kadar olmamıştır
değerli arkadaşlarım. O nedenle, bugün bu ithamları
yapanlar, gazetelerde, televizyonlarda Laz kelimesini başına
koyarak onu küçültücü bir ifadeyle, sanki bir topluluğu küçümsüyormuş
gibi ifade edenleri buradan esefle kınıyorum, esefle
kınıyorum değerli arkadaşlarım. Bu ülkede Soyadı
Kanunu diye bir kanun var. Eğer bir suçu bir kişi işlemişse
adamın adı bellidir, soyadı bellidir, bu yayın
organları da adıyla beraber, soyadıyla beraber o kişinin
ismini ve soyadını yayınlarlar. Böyle bir şey olabilir mi?
Özellikle, hadi bunu özel televizyon kanalları yapıyor değerli
arkadaşlarım, bunu, devletin radyo ve televizyon kurumu olduğu
iddiası içerisinde olan Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Laz Ziya
lakabı, ismi olan bir vatandaş bu suçu işlemiştir.
diyebilir mi değerli arkadaşlarım, böyle bir itham olabilir mi?
Bunu, bütün Doğu Karadenizde yaşayan, bayrağını,
devletini, milletini asla tartışmayan bütün insanlarımız,
bütün yurttaşlarımız adına Mustafa Kemalin
Parlamentosundan milletime şikâyet ediyorum. Bir daha böyle bir
yanlışın içerisinde, medyadan, haber yapıyorken, haber
değeri içerisinde hareket ediyorken böyle bir kelimeyi
kullanmamasını özellikle istirham ediyorum çünkü gelinen noktada Laz
kökenli vatandaşlarımız Türküm demekten büyük onur
duyuyorlar. Mustafa Kemalin Ne mutlu Türküm diyene! lafını asla ırkçılık
olarak algılamıyorlar, onu kendilerine şiar ediyorlar, o
mücadele içerisinde yaşamlarına devam ediyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar), Onlar yaşamış
oldukları coğrafyada -biraz önce de ifade ettiğim gibi-
cumhuriyetin değerleriyle, Mustafa Kemalle, üniter devletle, ulus
devletle, bayrakla, başkentin Ankara olmasıyla asla bir çelişki
içerisinde olmadılar, binlerce yıldır bu toplumda kardeşlik
duyguları, içerisinde yaşadılar. O nedenle, kendi isimlerinin,
bulundukları etnik kökenlerin suç kavramıyla, suçlu kavramıyla
beraber algılanmasını, toplum tarafından bu şekilde
kendilerinin değerlendirilmesini asla kabul etmiyorlar değerli
arkadaşlarım. Doğu Karadenizde yaşayan yurttaşlarımız,
ülkemizin birçok yerinde yaşayan insanlar gibi -biraz önce de ifade
ettiğim gibi- ülkenin değerleriyle barışıklar. Bugüne
kadar, binlerce yıldır bu barışıklık içerisinde
yaşadılar, bundan sonra da aynı duygular içerisinde
yaşayacaklar.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, Laz kelimesinin ne anlama geldiğine
bakmanız için Çanakkaleye gitmeniz gerekiyor. Bir mezar taşı
fotokopisi getirdim değerli arkadaşlarım. Burada yazıyor ki
Artvin Arhavi, Şerefoğlu Zihni, 20 yaşında. Gözlerini
kırpmadan gittiler ve asla geri dönmeyi düşünmediler. İşte,
eğer, Lazları tarif edeceksek bu duygularla tarif edeceğiz.
Lazlara diyorlar ki bölücüler: Sizin başka bayrağınız yok
mu, sizin başka bayrak talebiniz yok mu? diye Lazlara bölücüler bu
şekilde bugüne kadar talepte bulundular. Lazlar onlara ne dediler biliyor
musunuz? Ellerinin tersleriyle ittiler ve Lazlar şöyle söylediler: Bizim
bayrağımız Anıtkabirde dalgalanıyor,
Anıtkabirde dalgalanıyor. Bakın, bizim
bayrağımız burada dediler. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
(Hatip
tarafından Türk Bayrağı açıldı)
Bütün
Türkiyeye, Mustafa Kemalin Parlamentosunda göstermek istiyorum. Bütün Türk
vatandaşlarımız Bizim bayrağımız Türk
Bayrağı. dediler, onu bugüne kadar onurla
dalgalandırdılar.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Arkada da var, arkada da.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
33üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 Sıra Sayılı yasa tasarısının 33.
maddesinin (c) bendindeki yüzyirmi gün ifadesinin Doksan gün olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Levent
Gök Uğur
Bayraktutan Celal
Dinçer
Ankara Artvin İstanbul
Vahap
Seçer Aykan
Erdemir İlhan
Demiröz
Mersin Bursa Bursa
Ümit
Özgümüş
Adana
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
310
Sıra Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
33. Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan
Mersin Osmaniye Muğla
Mustafa
Kalaycı Adnan
Şefik Çirkin Mehmet
Günal
Konya Hatay Antalya
MADDE
33.- (1) Aşağıdaki hâllerde kısa dönem ikamet izni
verilmez, verilmiş ise iptal edilir,
süresi bitenler uzatılmaz:
a)
32 nci maddede aranan şartlardan birinin ve birkaçının yerine
getirilmemesi veya ortadan kalkması.
b)
İkamet izninin, veriliş amacı dışında
kullanıldığının belirlenmesi.
c)
Son bir yıl içinde toplamda yüz yirmi günden fazla süre ile yurt
dışında kalınması.
ç)
Hakkında geçerli sınır dışı etme ve Türkiyeye
giriş yasağı kararı bulunması.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Şefik Çirkin, Hatay Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülke olarak sıkıntılı bir süreç
geçiriyoruz ve her türlü millî değerlerimiz ayaklar altına
alınıyor, millî onurumuz ayaklar altına alınıyor,
kardeşlik diye diye diye kardeşliğimize zarar getirecek,
kardeşliğimize halel getirecek birçok rezalete bugün maalesef imza
atılıyor. Ben bu Mecliste bulunan, iktidarıyla muhalefetiyle,
birçok milletvekilinin aslında aynı kanaati
taşıdığını ümit ediyor ve zannediyorum. Yani,
iktidar partisi sıralarından da birçok sayın milletvekilimiz
elbette ki bunları içine sindiremiyor ve dişini sıkarak
sabırla bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi Durun, ne yapıyorsunuz? Bunlar
kardeşliğe zarar getirir, bunlar ülkenin
bağımsızlığına zarar getirir, bunlar birliğe
bütünlüğe zarar getirir. diyen herkese vampir, kan içici, kandan beslenen
suçlamaları yapılıyor, ağzı olan konuşuyor.
Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi, Dörtyol olaylarında, hepinizin
bildiği, il başkanı olarak ben, ocak başkanımız,
bütün arkadaşlarımız hayatını tehlikeye atmak kaydı
şartıyla o olayları, devletin durduramadığı
olayları durdurdu ama bir Beşir Atalay çıktı, Sayın
Beşir Atalay, onun düzmece bir kasetiyle Milliyetçi Hareket Partisi
suçlandı ve arkadaşlarımız bugün yargılanıyor.
Bakın,
o kadar üzerine titriyoruz ki, aynı Dörtyolda, daha geçen hafta, nevruz
kutlamasında aynı güne denk geldi diye Milliyetçi Hareket Partisi
kendi ilçe divanını, Dörtyol ilçe divanını erteledi yeter
ki bir tahrik olmasın, bir provokasyon olmasın diye.
Yine,
Dörtyol olaylarından sonra Sayın Genel Başkanımız,
Dörtyol ziyaretini BDP heyeti de aynı gün Dörtyola geliyor diye bir gün
erteledi. Şimdi, ilçe başkanı, il başkanı, genel
başkan düzeyinde bu kadar hassas davranan bir siyasi hareketi Kandan
besleniyor, çatışmadan besleniyor. diye suçlayacak kadar
ahlaksız bir zihniyet olamaz, bunu kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada herkes olabilir, Adalet ve Kalkınma Partisi
içerisinde her görüşten insan buraya gelip milletvekili olabilir,
seçilebilir; geçmişi sosyal demokrat olur, geçmişi millî görüşçü
olur, Doğru Yol Partisi, Anavatan kökenli olur ülkücü kökenli olur
bunların hepsi normaldir. Bu siyasi partiyi beğenmiştir, burada
devlete, millete hizmet edeceğine inanmıştır ve burada
millete hizmet etmeye çalışır ama, bir görüşten geldi diye
-hepsini kastetmiyorum, aranızda bir sürü ülküdaşımız var,
lafımın muhatabı bunların hepsi değil, o kendisini
biliyor- geçmişini inkâr edip yeni sahiplerine yaltaklanmak adına
kendi geçmişini, ülkücü geçmişini karalamak bir haysiyet ve
şeref meselesidir, haysiyet dersinden geçmesi gereken bir
davranış biçimidir.
Bir köpek besliyorsunuz, onunla yıllar
geçiriyorsunuz, hoşça vakit geçiriyorsunuz, bir şekilde sizden
ayrılan ama beş sene, on sene sonra sizinle karşılaşan
o köpek bile size muhabbetli davranırken bu hareketlerin manası ne?
Bizim herkesin görüşüne saygımız var ama yüzde 13 diye, yüzde 12
diye bu taraf da yüzde 50 diye küçümsemek önce, demokratik terbiyesizliğin
gereğidir, ispatıdır.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Saygınız konuşmanızdan belli oluyor.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Buyurun efendim?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Saygınız konuşmanızdan belli oluyor.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Biz, kendimize saygı
istiyoruz ve karşılığını veriyoruz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, temiz bir dil
kullansın arkadaşımız.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Siz nasıl
algılarsanız algılayın, hiç kimseye teslim olacak hâlimiz
yok ve gereğini de yapacağız.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, düzgün bir dil
kullanmasını istiyoruz.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Hepinize saygılar ve sevgiler
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Aynen iade ediyorum efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hangi sözden alındınız?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hangi sözdense aynen iade ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Ahmet Aydın sataşmadan dolayı
söz istiyor. Hangi sözden alınmış acaba?
BAŞKAN
Söz isterse veririm efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Önergene sahip çık, önergene.
BAŞKAN
Söz talebiniz var mı Sayın Aydın?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hayır efendim, söylediklerini aynen iade ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, hangi sözü iade ediyor?
BAŞKAN
Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 33.
maddesinin (c) bendindeki yüz yirmi gün ifadesinin doksan gün olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) İlhan ağabey, aman
sinirlerine kapılma ha!
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 310
sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının
33üncü maddesinin değişiklik önergesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ismini
duyunca gerçekten heyecanlandım. Neden? Acaba, bu Hükûmet koruma duygusunu
geliştirmiş, koruduğu veya korumak istediği kesimler var
mı diye? Evet, bunu gayet iyi biliyoruz korumak istediği,
koruduğu kesimleri ama koruma konusunda her zaman geri
attığı bir kesim var, o da tarım kesimi. Çiftçilerimizin
korunması aklıma geldi ve bırakın korumayı,
tarımın nasıl çökertildiği konusunda hepimizin bilgisi var.
Değerli
milletvekilleri, bugünlerde Bursada ziraat oda başkanlarının
her konuda olduğu gibi Gürsuda da feryatları var. Gürsu ilçesi
Gürsu
ilçesinde tarım alanlarının yüzde 66sı meyve
ağacı dikili alanlardan oluşmaktadır. Bu meyve
ağacı alanlarının yüzde 60ı da arkadaşlar, armut
bahçelerinden oluşmaktadır.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) İlhan ağabey, göçmenlerin
değil mi bunlar?
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) - Türkiyede, ülkemizde
Arkadaşlar,
değerli milletvekilleri, bu maddede bu konuyu gündeme getirmemdeki yegâne
sebeplerden bir tanesi, ilçemizde üretilen bu armudun çok önemli bir
kısmı Hatay ve Suriye üzerinden Arap ülkelerine pazarlanmaktaydı
ancak ülkemizin sıfır dış politikasıyla Suriye ile
içinde bulunduğu olumsuzluklardan dolayı pazarlama imkânlarının gün geçtikçe azalmakta
olmasıdır. Şu anda Gürsu ilçesinde 20 bin ton armut soğuk
hava depolarında bekletilmektedir, altını tekrar çizerek söylüyorum,
20 bin ton. Bunu neden söyledim? Eğer otuz beş gün içerisinde bu
armutlar pazarlanmadığı takdirde birinci sınıf
kaliteye sahip bu ürünlerimiz maalesef çöpe dökülecektir. Hiçbir zaman bizi
duymayan, hiçbir zaman bizim bu konulara eğilmeyen Tarım
Bakanına buradan çağrıda bulunmuyorum. Çağrıda
bulunmak istediğim Millî Savunma Bakanı şu anda burada,
eğer kendileri ordumuza bu süre içerisinde pazarlattıkları
takdirde zannediyorum ki burada çiftçilerimizin de büyük bir
kısmının sıkıntısını gidermiş olacaktır.
Gürsudaki çiftçi feryatları bununla ilgilidir. Bütün ürünlerinin de armut
üzerine olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü bu
arkadaşlarımız on bir ay bu ürün için beklemişler ama
geldikleri noktanın sıkıntılı olduğunu ifade
etmek istiyorum
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) İçişleri Bakanı da
burada, yatırım polis okullarına, polis okullarına!
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) -
ve bu bakımdan Sayın Bakana, Millî Savunma
Bakanına çiftçilerin feryadı olduğunu ifade etmek istiyorum.
Diyorlar ki: Ordumuza belli ücretin çok da
altında olmak üzere bunları pazarlayalım. Aksi takdirde,
otuz beş gün sonra bunların hepsi çöpe gidecektir. Zannediyorum, bu
ifadelerimi İçişleri Bakanımız da duymuştur. Ben bu
çağrıları İçişleri Bakanı ile Millî Savunma
Bakanına yapıyorum, Tarım Bakanının konusunu
bildiğim için ona bu çağrıyı yapmıyorum.
Hepinize
saygılar ve sevgiler sunuyorum.
Çok
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
310 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
34üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 34.
maddesinin 7. fıkrasının sonuna 8. fıkra olarak
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.
(8)
Türk vatandaşlarımıza, aynı duyarlılık ve
aynı ölçüde ikamet izni vermeyen ülke vatandaşlarına
karşı, aynı duyarlılık gösterilmelidir.
Ali
Serindağ Namık
Havutça Mehmet
Ali Susam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Muharrem
Işık Mehmet
Hilal Kaplan Sakine
Öz
Erzincan Kocaeli Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu 34. Maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan
Mersin Osmaniye Muğla
Mustafa Kalaycı Mehmet
Günal Mustafa
Erdem
Konya Antalya
Ankara
MADDE -34 (1) Türk vatandaşlarının, 5901
sayılı Kanunun 28inci maddesi kapsamında olanların ve
ikamet izinlerinden birine sahip olan yabancılar ile mültecilerin veya
ikincil koruma statüsü sahiplerinin;
a) Yabancı eşine,
b) Kendisinin ye eşinin ergin olmayan yabancı çocuğuna,
c) Kendisinin ve eşinin bağımlı yabancı
çocuğuna, her defasında iki yılı aşmayacak
şekilde aile ikamet izni verilebilir. Ancak, aile ikamet izninin süresi
hiçbir şekilde destekleyicinin ikamet izni süresini aşamaz.
(2) Vatandaşı olduğu ülkenin hukukuna göre birden fazla
eşle evlilik hâlinde, eşlerden yalnızca birine aile ikamet izni
verilir. Ancak, diğer eşlerinden olan çocuklara da aile ikamet izni
verilebilir.
(3) Çocukların aile ikamet izninde, Türkiye dışında
varsa ortak velayeti bulunan anne ve babanın muvafakati aranır.
(4) Aile ikamet izinleri; onsekiz yaşına kadar öğrenci
ikamet izni almadan ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim
hakkı sağlar.
(5) En az üç yıl aile ikamet izni ile Türkiye'de kalmış
olanlardan onsekiz yaşını tamamlayanlar, talep etmeleri hâlinde
bu izinlerini kısa dönem ikamet iznine dönüştürebilir.
(6) Boşanma hâlinde, Türk vatandaşıyla evli
yabancıya, en az üç yıl aile ikamet izniyle kalmış olmak
kaydıyla kısa dönem ikamet izni verilebilir. Fakat yabancı
eşin, aile içi şiddet gerekçesiyle mağdur olduğu ilgili
mahkeme kararıyla sabit ise, üç yıllık süre şartı
aranmaz.
(7) Destekleyicinin ölümü hâlinde, bu kişiye bağlı aile
ikamet izni ile kalanlara, süre şartı aranmadan kısa dönem
ikamet izni verilebilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ERDEM (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 34üncü madde üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Burada
bir hususun altını çizmekte fayda olduğu kanaatindeyim. Yüce
Türk milletinin Büyük Millet Meclisi herkesin haklarını, hukukunu,
önünü sonunu ardını konuşuyor ama ne hikmetse Türk milletinin
geleceğini, bekasını veya onun haklarını savunma
konusundaki hassasiyetleri dile getirmekten âciz oluyor.
Anadoluda
gittiğim her yerde Sayın Vekilim, hangi memleketin, hangi milletin
vekilisiniz? Hangi mecliste konuşuyor veya çalışıyor veya
yasa üretiyorsunuz? diye soruyorlar.
Burada
milletvekili olma şerefine erdiğim günden bu güne, üzerinde temel
yasa veya diğer yasa olarak durulan konuların, genellikle Abdullah
Öcalanın, PKKnın veya ülkeye dayatanların önerileriyle
çıkan yasalarla ilgilenildiği hususu bizi rahatsız ediyor.
Şu
anda, bir şekilde ihanet yasası dediğimiz veya Türkiyenin
bölünme yasası dediğimiz Büyükşehir Belediye Yasası
çıktı, gelecekle ilgili bu millet ciddi kaygılara
kapıldı.
Bu
şerefli Mecliste her ne kadar adı konulmadıysa da ama BDPnin
-yani PKKnın- milletvekili burada çıktı, siz ne kadar
saklarsanız saklayın, Bu ana dilde savunma yasasıdır.
dedi. Şimdi, bununla birlikte, ek maddelerle, bir gecede 15 bin kişi
tahliye edildi. Şimdi, yakın gelecekte, Sayın Adalet
Bakanımızın üstün gayretleriyle dördüncü yargı paketi
hazırlanıyor. Soruyorum size: Şu anda bu dördüncü yargı
paketine Türk milletinin acil ihtiyacı nedir? Türk milleti için öncelikli
olan husus şu anda bu mudur, veya dilimizin altındaki baklayı
çıkartsak, üstü kapalı olarak af ilan etmemiz yerine PKK ve KCKdan
mahkûm olanları PKKlı dostlarımızın veya BDPli
gönüldaşlarımızın rızasını kazanalım.
diye bu millete bir şekilde bunu da yuttururuzmu denmek isteniyor?
Değerli
milletvekilleri, bugün Diyarbakırda yaşanan hadise, Türk milletinin
bekası ve Türk devletinin geleceği adına fevkalade üzüntü
vericidir ve burada buna katkısı olan, müsamaha eden, göz yuman,
tabir sizin için uygunsa, icazet veren kimse Cenab-ı Hak onun
hakkındaki hükmünü en adil şekilde verecektir.
Türk
Bayrağı ayaklar altına alınıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
içerisinde, siz yapmasanız bile, resmî dil Kürtçe ilan ediliyor. 30 bin
kişinin katili, sözüm ona İmralıda mahkûm olan bir kişi,
bir millet yaratılmak suretiyle onun kahramanı hâline getiriliyor ve
biz de, Türkiye Cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisinin mensupları,
milletvekilleri olarak burada onlara mersiye düzmeye kalkıyoruz. Bunu,
şahsım ve Türk milliyetçileri, Türk milletvekilleri adına zül
olarak kabul ediyorum.
Aziz milletvekilleri,
değerli milletvekilleri, Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü/ -Dikkat
ediniz, Arif Nihat Asya- Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim/
Yeryüzünde yer beğen/ Nereye dikilmek istersen/ Söyle, seni oraya
dikeyim! derken, biz, 800 bin kilometrekareye sahip olan Türkiye
Cumhuriyetinde bir vilayete bile dikemiyorsak, bu, Türk milleti ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi için züldür ve bunu da kabul etmemiz mümkün
değildir.
O
zaman size şunu ifade etmeye çalışıyorum: Hangi millet
adına çalışıyoruz, hangi milletin temsilcisi olarak burada
bulunuyoruz? Bir beyit okuyayım, ondan sonrasında, sizleri Allaha
emanet edeceğim.
Ben
bir Türküm, dinim, cinsim uludur
Sinem,
özüm ateş ile doludur
İnsan
olan vatanının kuludur
Türk
evladı evde durmaz, giderim. der Mehmet Emin Yurdakul.
Bu
memlekete ait hepimizin sorumlulukları var. Sorumluluklarının
gereğini yerine getiren milletvekillerine sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 34.
maddesinin 7. fıkrasının sonuna 8. fıkra olarak
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.
(8)
Türk vatandaşlarımıza, aynı duyarlılık ve
aynı ölçüde ikamet izni vermeyen ülke vatandaşlarına
karşı, aynı duyarlılık gösterilmelidir.
Ali Serindağ (Gaziantep) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısının
34üncü maddesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sultan
nevruz sözlük anlamıyla Orta Asyadan Balkanlara kadar geniş bir
bölgede, yerel renk ve inançlarla kutlandığı, her ulusun kendi
kültür değerleriyle özdeşleştirilip simgeleştirildiği,
özü itibarıyla baharın gelişinin kutlandığı
gündür. Çocukluğumuzda yaşadığımız yerlerde
çiçeklerin ilk açışını ve doğanın
yeşerdiği bu günü karşılamak için hep birlikte kırlara
çıkar, baharla beraber gelen yeni yıla umutla bakardık.
Yıllardır kutlanır, yıllarca kutlanacak; başka bir
anlam verilmesinin anlamı yoktur. Sultan nevruz, gelenekleri olan tüm
dünya halklarına ve ülkemin halkına kutlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, görüşmelerini sürdürdüğümüz kanun tasarısı
bize önemli bir şeyi gösterdi; Meclisimizde görüşülecek tüm
işler ancak karşılıklı anlayışla,
hoşgörüyle, demokratik yöntemlerle
tartışıldığında daha nitelikli
çalışmalara imza atılıyor. Ne var ki, Meclisin genel
işleyişine baktığımızda, bizim kanun
tasarılarına getirdiğimiz somut eleştiri ve çözüm
önerilerimizin sırf Muhalefetten geliyor. diye, içeriğine
bakılmadan reddedildiğini biliyoruz. Bunu bugün bir başka
milletvekili arkadaşımız da kendi sözleriyle ikrar etti,
gazetelerde öyle yer aldığını kendisi söyledi, buradan
biliyoruz. Hâlbuki bu önerilerimiz ayrıntılı biçimde
tartışıldığı sürece AKP sıraları da
rahat edecek. Aksi hâlde, Genel Kuruldan geçirdiğimiz hatalı ve eksik
hazırlanan, durumunu düzelttiği insandan daha fazlasını
mağdur eden kanunlar için birkaç ay sonra yeniden
değişikliğe gitmek durumunda kalıyoruz, Meclisimiz zaman
kaybediyor. Acaba bu Mecliste asıl sorun muhalefetin çözüm önerilerini
dinleyecek, birlikte hareket edecek bir siyasal iradenin yoksun oluşundan
olabilir mi?
Sayın
milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı, göçmen, mülteci ve
vatansızların aileleriyle birlikte durumunu ortaya koyup somut düzenlemeler
getirirken bir hususu özellikle hatırda tutmak istiyorum: Kadınlar ve
çocuklar. Kadınlar ve çocuklar tüm göçmen ve mülteciler arasında en
fazla mağduriyete konu olanlardır. Kadınlar ve çocuklar
açıkça satılmakta, seks köleliğine zorlanmakta, güvencesiz
işlerde pasaportunu patrona âdeta rehin vererek
çalıştırılmakta, para karşılığında
evlendirilmektedir. En son Suriye krizinde
karşılaştığımız tablo, birçok mülteci
kadının para karşılığında resmî evlilik
olmadan Türk ailelerine ve Arap şeyhlerine satıldığı
sözleri dolaşmakta. Daha acısı, birçok Hataylı
yurttaşımız Suriyeli mülteci kadınların katalog
resimleri gösterilerek, para karşılığında
pazarlandığını biliyor. Oturma izni olmayan, ülkesiyle
diplomatik ilişkilerimizin kesilmesi nedeniyle Suriyenin Türkiyedeki
elçilik makamlarından bekârlık belgeleri edinmekte zorlanan birçok
Suriyeli, Türk makamlarına resmî evlilik başvurusu yapamamakta, Türk
vatandaşlarıyla imam nikahıyla yaşamaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, milliyetine bakamayız, bizim için herkes eşittir.
Sonuçta mülteci kadınlar diplomatik krizlerin gölgesinde gündelik
hayatını sürdüremiyor, evlenme işlemlerini dahi
tamamlayamıyor. Görüştüğümüz yetkililer, sonuçta
kalıcı çözüm bulunmadığı için farklı ülkelerden
gelen mülteci kadınların yaşadığı
perişanlığı anlattığını belirtiyor.
Görüştüğümüz
tasarının ikamet izinleri ve anlaşmalı evlilik yoluyla
talep edilen ikamet izinleri konusunun, sadece idari içerikli kuru bir önlem ve
denetim mekanizması olarak değil, kadın bedeninin bir araca, kadınların
ticari metaya dönüştürülmesini engelleyecek bir bakışla
uygulanmasını diliyor, yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
35inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 35.
maddesinin (a) fıkrasındaki Asgari ücretten az olmamak ifadesinin
Asgari ücretin iki katı olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Serindağ Namık
Havutça Mehmet Ali
Susam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Muharrem
Işık Mehmet
Hilal Kaplan Aytun Çıray
Erzincan Kocaeli İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
310
sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
35. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal
Mersin Osmaniye Antalya
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Erdoğan Cemalettin
Şimşek
Konya Muğla Samsun
Madde
a) Toplam geliri asgari ücretten az olmamak
üzere, ailedeki fert başına asgari ücretin üçte birinden az olmayan
aylık geliri bulunmak.
b) Ailenin nüfusuna göre, genel sağlık
veya güvenlik standartlarına uygun barınma şartlarına sahip
olmak veya tüm aile fertlerini kapsayan sağlık sigortası
yaptırmış olmak.
c) Başvuru tarihi itibarıyla, beş
yıl içinde aile düzenine karşı suçlardan herhangi birinden hüküm
giymemiş olduğunu adli sicil kaydıyla belgelemek.
ç) Türkiye'de en az bir yıldır ikamet izni ile
kalıyor olmak.
d) Adres kayıt sisteminde kaydı bulunmak.
(2)
Bilimsel araştırma amaçlı ikamet izni veya çalışma
izni bulunanlar, 5901 sayılı Kanunun 28 inci maddesi kapsamında
olanlar ve Türk vatandaşlarıyla evli olan yabancılar
hakkında, birinci fıkranın (ç) bendi uygulanmaz.
(3)
Türkiye'de, destekleyicinin yanında kalmak üzere aile ikamet izni
talebinde bulunacak yabancılarda aşağıdaki şartlar
aranır:
a) 34 üncü maddenin birinci fıkrası
kapsamında olduğunu gösteren bilgi veya belgeleri ibraz etmek.
b)
34 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen kişilerle
birlikte yaşadığını veya yaşama niyeti
taşıdığını ortaya koymak.
c) Evliliği aile ikamet izni alabilmek amacı
ile yapmamış olmak.
ç) Eşlerden her biri için onsekiz
yaşını doldurmuş olmak.
d)
7 nci madde
kapsamına girmemek.
4) Türkiye'de bulunan mülteciler ve ikincil koruma
statüsü sahiplerinde, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen
şartlar aranmayabilir.
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, Avrupa
Şampiyonu olan millî güreşçimiz Taha Akgülü tebrik ettiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Gürcistanın başkenti Tifliste yapılmakta olan Avrupa
Güreş Şampiyonası serbest stilde,
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Efendim, şampiyonumuzu kutluyoruz ama önergeye
katılamıyoruz.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz isteyen
Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısını
görüşmek üzere toplandık, Meclisin gündemi bu. Ancak, bizim için
bugün, hakikaten bu gündemin de önüne geçen olaylar ülkemizde
yaşandığından, bu maddeyle ilgili değil, ben de
ülkemizdeki bugünkü olayları değerlendirmek üzere
huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi tekrar saygılarımla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, biraz evvel bir sayın grup başkan vekili burada dedi
ki: İşte, siz kanın akmasını istiyor musunuz? Analar
ağlasın mı, bunu mu istiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, elbette ki hiç kimse, kanın akmasını ve
anaların gözyaşının dinmesini istememezlik yapmaz ancak
şöyle bir şey var: Biliyorsunuz, geçen 18 Martta Çanakkale Zaferi
diye kutladığımız, binlerce şehidimizin olduğu
bir zafer var. Orada da insanlar kanın akmasını istemiyordu ama
öyle bir mecburiyet var ki, vatanın müdafaası mecburiyeti söz konusuysa
eğer, elbette ki o zaman kanın hesabını -bizim düşüncemize
göre- bu milletin fedakârlığını hiçbir zaman aklın
gerisine koyamayız. Bunu bu anlamda değerlendirenler, ancak bunun ne
olduğunu anlayabilirler yoksa bu ülkenin bölünmesine göz yumanlar, bu
ülkenin parçalanmasına göz yumacak olanlar bunu anlayamazlar; onun için
bunu anaların gözyaşı ya da işte, kanın akmaması
olarak değerlendirirler yoksa kimse kan emici değil, vampir
değil bu ülkede. O bakımdan, bunu öncelikle vurgulamak istedim.
Değerli
milletvekilleri, bu bölünme ve yıkım sürecinin, çözüm ve birlik ve
beraberlik süreci olduğunu söyleyerek milletin aklı ve
hafızasıyla oynanmak isteniyor âdeta. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yıllarca mücadele ettiği ve dünyada birçok ülke tarafından terör
örgütü olarak tanınmış bir örgütle ülkenin bölünme projesini
konuşarak sözde bir sorunu çözmeye çalışmak demek, o terör
örgütüne teslim olmak demektir. Madem bölünmeyi konuşmuyorsunuz, bu terör
örgütü bunca askerimizi ve insanımızı niçin öldürdü, bundan
dolayı hiçbir suçu yok mu? Terör örgütü bu isteklerinden vaz mı geçti
yoksa hidayete mi erdi? Hidayete erdiyse, geçmişte şehit ettiği
askerlerimizin, öldürdüğü insanlarımızın kanları
ellerinde olan bu canilerin, Türkiye Cumhuriyetine, Türk devletine
karşı işlediği suçlar ne olacak? Bu devlete karşı
suç işleyen ve dağa çıkan herkesin bu devletle pazarlık
etme hakkı mı var da biz bunları bilmiyoruz? Özellikleri ne
bunların? Hiç kimseye tanınmayan
Hiç kimseyi kandırmayın,
bu çapulcuların mitinglerinde açtıkları Öcalana özgürlük,
güneydoğuya statü pazarlıkları yapılıyor. Sayın
Başbakan AKP milletvekillerinin iradelerinin kendi elinde olduğunu
biliyor ve sizin adınıza her türlü pazarlığı
yapıyor. Burada konuşan ve oturan sayın AKP milletvekilleri
bunun adının süreç olduğu dışında içeriği
ile ilgili hiçbir şey bilmiyorlar. Neyi savunduğunuzu bile
bilmiyorsunuz. Yazıklar olsun!
Değerli
milletvekilleri, otuz yıllık bu mücadelede, sayenizde, Türkiye
Cumhuriyeti devletini bir terör örgütüne teslim ettiniz.
Değerli
arkadaşlar, bu, bir çocuk oyuncağı değil. Bugün ülkemizin
bölünme sürecini somutlaştırmak için yapılan tören ve eylemleri
hep birlikte ibretle izliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu millete son sözü söyletmeyin lütfen. Bu millet bu ülkeyi
yolda, sokakta bulmadı, canı, malı pahasına binlerce
şehit vererek -biraz evvel ifade ettiğimiz gibi-
kazanmıştır. Bu kadar ucuza bu ülkeyi bölemezsiniz, böldürmeyiz,
buna müsaade etmeyiz, şehitlerimizin kanını bu kadar kolay yerde
bırakmayız, bize haklarını helal etmezler sonra.
Değerli
milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle bunu tekrar
hafızalarınızdan geçirmenizi ve tekrar kendinizi düşünerek bir
değerlendirme yapmanızı diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 35.
maddesinin (a) fıkrasındaki Asgari ücretten az olmamak ifadesinin
Asgari ücretin iki katı olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Aytun Çıray, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugünkü sözlerim, AKPnin Millî Görüş kadrosuna değil, AKPde bulunan
sosyaldemokrat, eski Doğru Yol Partili, eski Cumhuriyet Halk Partili ve
eski Milliyetçi Hareket Partili kim varsa sözlerim ona.
Bugün,
önce eş başbakan konuştu, sonra da Başbakan konuştu.
Değerli
arkadaşlar, aslında Türkiye egemenlik devrine 2005 yılında,
Eruhun kutlandığı yılda başlamıştır.
Orada, Eruhta, ilk baskını yapan PKKlı teröristi bir
masanın üzerine çıkardılar ve 20 bin kişi önünde resmî
geçit yaptı ve AKPyi yöneten devlet, savcısıyla,
jandarmasıyla, polisiyle, hâkimiyle bu işe sessiz kaldı.
İlk egemenlik devri oradan başlamıştır.
Sonra
bu egemenlik devri Haburda devam etti, Osloda ise bir anayasal darbeye
dönüştü. Yani gayrimeşru bir ortamda, gayrimeşru bir örgütle, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gereken
Anayasası başka mahfillerde görüşüldü. Bu, esasen,
Anayasayı tağyir, tebdil ve ilgaya teşebbüstür.
Değerli
arkadaşlar, bundan bir süre önce yapılan cenaze töreninde, 3 teröristin
yapılan cenaze töreninde, yine bugün olduğu gibi meydanlarda bayrak
yoktu, güvenlik kuvveti yoktu, yine egemenlik devri vardı.
Şimdi,
bugün bu heyecanla yaptığımız konuşmaların
dışında önemli bir tespitte bulunmak istiyorum: Bugün
itibarıyla sözler bir yana, sembollere baktığımızda,
eğer bir ülkenin egemenliğini güvenlik güçleri temsil ediyorsa, bugün
Diyarbakırda güvenlik güçleri yoktu. Eğer bir ülkede o ülkenin
istiklalini ve hürriyetini sembolize eden,
bağımsızlığını sembolize eden bayraksa, bugün
Diyarbakırda Türk Bayrağı yoktu. Bu hâliyle, bugün orada fiilen
defakto alarak bir federatif Kürt devleti kurulmuştur; hiç kimse kendisini
aldatmasın. Devlet de buna göz yummuştur.
Değerli
arkadaşlar, bu savaşsız toprak kaybı ve işgal
demektir. Tarihe not düşmek için söylüyorum, bir gün gelecek, bütün bu
süreçler bittiğinde hep birlikte bu kayıtsız
kaldığınız süreçler için hesap vereceksiniz, hesap
soracağız. Bu dönem için devrisabık yaratılacaktır,
kurtuluşunuz yok.
Ayrıca
ortada çözüm mözüm filan da veya geri adım atma diye bir şey de yok.
Herhâlde bebek katilinin sözlerini dikkatle okumamışsınız.
Bebek katili Silahları bırakın. filan demiyor, Silahlı
olanlar yurt dışına çıksın. diyor. Ben size
olacağı söyleyeyim. Silahlı olanlar Suriyeye gidecek, orada
yeni bir tampon devlet oluşturulacak ve arkasından oluşturulacak
büyük devletle bunların hepsi bir araya getirilecek.
İkinci
şey, ne diyor Apo? Bu bir son değil, mücadeleyi bitirmek değil,
daha farklı bir alanda mücadeleyi yeniden başlatmaktır. diyor
ve daha da önemlisi arkadaşlar, İslami demokratik siyasetten söz
ediyor. Şimdi, buradan öyle anlaşılıyor ki, Sayın
Başbakan kafasındaki siyasi İslamist totaliter rejimi
getirebilmek için Kürtleri kullanıyor, Kürtler de federatif bir devlet
elde etmek için millî görüşçüleri kullanıyor. Buradan hayır
çıkmaz, buradan sonuç çıkmaz, buradan bu memlekete birlik,
beraberlik, kardeşlik filan çıkmaz.
OKTAY
VURAL (İzmir) İslamı eli kanlıların malzemesi
hâline getirenler utansın.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Sonuç itibarıyla, öyle bir ortam yarattınız ki
kardeşlik bağlarını gevşettiniz. Artık yeni bir
sorunumuz var. AKPnin millî görüş yöneticileri yüzünden Türkiyenin
kardeşlik ve sevgi bağları zayıflamaktadır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gayrimillî görüş.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, bütün bunlar öyle ulvi duygular
için yapılmıyor. Önümüzdeki günlerde bunu çok önemli bir şekilde
Meclise getireceğiz. Bütün bunların arkasında AKPnin
oynadığı petrol oyunları var. Biraz önce yukarıdaki
Komisyonda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Türk
devleti adına petrol arama yetkisi alındı ve isteyen herkes
Türkiye adına artık petrol arayacak.
Bakın,
ben bundan bir süre önce bir konuşma yapmıştım.
Bu
arada Aponun Millî Misaktan kastettiği Kuzey Irakı da içine alan
bir federasyondur. Hiç kimse kendini Atatürkün mesajlarını
veriyor. diye avutmasın. Bu bir planın ön açıklamasından
ibarettir. Ben Türk basınından içtenlikle rica ediyorum, Türkiye,
Irakın parçalanmasıyla bitecek ve tüm Arap dünyasını bize
düşman hâle getirecek bu siyasete Türk milletini alet ederse ve bu
siyaseti överse yazık olur.
Ne
mutlu Türküm diyene. diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hatip konuşmasına başlarken eş başbakanın
mesajları olarak bir ifade kullandı, bunu düzeltmek istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Eş başkanlar dedi.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, öyle bir
şey demedi.
BAŞKAN
Başbakan ve eş başkan. dedi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Eş başkan konuştu.
dedi. Konuşmadı mı?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Eş başbakan. dedi.
BAŞKAN
Açıklayacak efendim, konuştu mu konuşmadı mı.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Aytun Çırayın
görüşülen kanun tasarısının 35inci maddesinde verilen
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, şu teröristbaşını siz kafanızda öyle
bir yere oturtmuşsunuz ki, herhâlde hayalinizdeki şeyi siz ifade
ediyorsunuz. Yani, bu terörizme, bu terör örgütüne, bu
teröristbaşına, onların lehine o kadar bugün propaganda
yaptınız ki, o kadar büyüttünüz ki bunları, o kadar büyüttünüz
ki, hiç yakışıyor mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz görüşüyorsunuz.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Siz yapıyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Bakın, terör örgütü dahi bölünmeden bahsetmiyor ama
bugün sabahtan akşama kadar
Yazık be! Bu ülke sizin o
tahayyülünüzdeki eski Türkiye değil. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bütün televizyonlar naklen yayın yaptı
Ahmet Bey, görmedin mi sabahtan beri?
AHMET
AYDIN (Devamla) Bu ülke daha güçlü bir ülke. Bu ülkeyi evelallah bu millet
böldürtmez. Bu millet böldürtmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu bayrak asla yere inmez ve bu ezanlar susmaz. Bu ezanlar
susmaz. Bu millete güvenin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Size güvenmiyoruz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Bu ülkeye güvenin. Milletinize güvenin arkadaşlar,
milletinize güvenin ya.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Millete güven sonsuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Siz hangi milletten bahsediyorsunuz? Bu millete güvenmek
durumundasınız. Kendinize güvenmeyebilirsiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Topçulara, popçulara güvenmiyoruz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Türkiye, o eski, o zayıf
devraldığımız Türkiye değil, Türkiye şu anda
güçlü bir ülke. Türkiye şu anda güçlü bir ülke. Evelallah, bu uzun
yıllar devam eden, birinin müsebbibi olduğu, birinin beslendiği
bu terör belasını da bu iktidarla bu millet birlikte çözecektir. Siz
karşı çıksanız da biz bunu çözeceğiz. Biz birlik ve
kardeşlik dedikçe
ALİM
IŞIK (Kütahya) Böyle kardeşlik mi olur?
AHMET
AYDIN (Devamla) Bakın, biz birlik ve kardeşlik dedikçe siz
bölünmeden, ihanetten bahsediyorsunuz arkadaşlar ya.
OKTAY
VURAL (İzmir) Öcalandan medet umuyor ya!
AHMET
AYDIN (Devamla) Bölünme ve ihanetten bahsediyorsunuz ya,
yakışıyor mu bu size?
OKTAY
VURAL (İzmir) PKK paçavralarından medet umuyor!
AHMET
AYDIN (Devamla) Birlik ve kardeşlik, adı üstünde.
OKTAY
VURAL (İzmir) Rezalet demiyorsun buna, yazıklar olsun!
AHMET
AYDIN (Devamla) Bunu niye oluşturmayalım? Bunun hazzını,
tadını niye birlikte yaşamayalım? Kan dursun. diyorsunuz,
peki fikriniz nedir, öneriniz nedir? Bugüne kadar bu kanın durması
için ne yaptınız? Evelallah ne yaptınız? Bu kan durdu mu?
Bütün yöntemleri denemediniz mi? Denediniz ama bu kanı
durduramadınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İşte şimdi, bu millet, bu ülke o noktaya
geldi, bu kan duracak...
OKTAY
VURAL (İzmir) Kanı cesaretlendirdiniz.
AHMET
AYDIN (Devamla)
ve bu kan durdukça da hepimiz kazanacağız
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sen Kürtüm diyeceksin ama Türküm diyemeyeceksin.
Yazıklar olsun!
AHMET
AYDIN (Devamla) Evet, ben Kürtüm ama Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir
vatandaşıyım.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, terör örgütü başkanını
övdüğümü
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kürtüm diyorsun, Türk milleti diyemiyorsun.
BAŞKAN
Sayın Işık, bir saniye, Sayın Çıray konuşuyor.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Onu da söyledim, Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir
vatandaşıyım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Söylemedin, tutanaklara gir bakayım.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Siz öyle dediniz diye ben öyle ifade etmek zorunda
değilim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yazıklar olsun!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Eğer ben sizin dediklerinizin
aynısını ifade edersem zaten sizin gibi olurdum, ne farkımız
kalırdı. Yazıklar olsun be!
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Terör örgütü başkanını övdüğümü
söyleyerek hakaret etti, cevap vermek istiyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hakaret etmedi efendim.
BAŞKAN
Övdünüz mü siz efendim?
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Hayır.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hakaret etmedim efendim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU _ (İstanbul) Ne demek ya; onların suyuna
ekmek taşıyan demedin mi?
BAŞKAN
Övdüğünü söylemişsiniz, öyle söylüyor.
8.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Şimdi, değerli arkadaşlar, önce Türk
milletine doğruyu söyleyin. 2002 senesinde geldiğinde bu Hükûmet,
terör sıfırdı. (AK PARTİ sıralarından Hadi be
sesleri) gürültüler.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Siz başlattınız, sizin elinize kan
bulaştı. Durduğunuz yerde çıktınız, her sabah
Türk, Kürt, Laz, Çerkez kardeştir. diye. Şimdi elinize bulaşan
kanın vicdan azabıyla böyle bağırıp
çağırarak haklı çıkacağınızı
zannediyorsunuz. Siz, elinize kan bulaştırdınız, duran
terörü başlattınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sizin elinize kan bulaştı, sizin!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Benim annem Türktü. Türk milletine, devletine hizmet etmeye
hazırım. diyen, yalvar yakar konuşan Apoyu, eş
başbakan sıfatına getirdiniz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Siz getiriyorsunuz, siz getiriyorsunuz.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Bunun suçlususunuz ve bunun hesabını vereceksiniz.
Siz, bugün itibarıyla Türkiyeyi böldünüz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hakkâride, mitinginizde Türk bayrağı var
mıydı? Hakkârideki mitinginde Türk bayrağını
taşımayan parti bayrak üzerinden siyaset yapamaz. Hakkâri mitinginizde
Türk bayrağı taşımadınız. Siz bu ülkede bayrak
üzerinden siyaset yapamazsınız.
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Bunun gelecekte hesabını vereceksiniz. Sizler Türkiyenin istikbalini
kumar masasına sürdünüz, kumar masasına. Ama unutmayın,
kumarcıların kazandığı görülmemiştir. Sizin
yaptığınız yanlışı düzeltmek bize nasip
olacaktır.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sen önce git kendi mitingine. Bu edebiyatları
geçin ya, bu edebiyatları geçin. Realite var, gerçekler var.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Sizin artık bu yalan yanlış bölücü,
ırkçı, siyasi İslamist siyasete son verme zamanınız
geldi.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, bu CHPnin resmî görüşü mü, CHPnin resmî görüşü
mü bu?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) 7 bin kişilik teröriste, 700 bin kişilik ordu orduyu
yendirdiniz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bırak Allah aşkına!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Siz neyi yendiniz? Siz oturdunuz, 7 bin kişilik
teröristle pazarlık ediyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bırak Allah aşkına!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ne diyorsun ya!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Eğer bu devlet, bugün kendi haklarını
savunamaz hâle geldiyse, 7 bin kişiye bu 700 bin kişi fazla,
başka yere de az gelir. O zaman, bu ülkenin vergileriyle niye silahlı
kuvvetler besliyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Türkiye'nin
onurunu ayaklar altına aldınız. Türkiye'nin onurunu, eline kan
bulaşmış bebek katilleriyle, biriniz masanın bir ucuna
oturdunuz, biriniz masanın bir ucuna oturup
tartıştınız. (AK PARTİ sıralarından Hadi
oradan! sesleri, gürültüler) Şimdi kalkmışsınız, hem
haklı hem güçlüsünüz!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bu CHPnin görüşü bu.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Türkiyeyi millî görüş yönetiyor. Eski merkez
sağcılara sesleniyorum: Millî görüşe oy vermeyin,
yanlış yere oy veriyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) CHPnin görüşü bu.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Genel mahiyeti itibarıyla terörle ilgili mücadele
konusunda bir görüşünün olmadığını ifade etti
Sayın Aydın. Dolayısıyla, sıfır terör
denildiği zaman da itiraz ettiler kendileri. O dönemde görev
yapmış bir bakan olarak da bu konuda sataşmadan dolayı söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
Lütfen
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
9.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın milletvekilleri, tabii, terör örgütüyle
mücadele etmek için, önce terörün güvenli bölgesini ortadan
kaldırmanız lazım. Güvenli bölgede besleyeni siz AKPnin
şeref konuğu hâline dönüştürdünüz. Bir tane terör örgütü
yöneticisini teslim alamadınız, elinize altın tepsiyle sunuldu
ama reddettiniz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Size Apoyu verdikleri gibi değil mi?
OKTAY
VURAL (Devamla) Terörün silah kaçakçılığı, uyuşturucu
ve sigara kaçakçılığıyla kaynaklarını kesmediniz,
politik açılımlarla cesaretlendirdiniz.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) İdamı kim kaldırdı?
OKTAY
VURAL (Devamla) Bakın, değerli kardeşlerim, bakın,
bunların hiçbirinin bir anlamı yok.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) İdamı kim kaldırdı,
bir söyler misiniz?
OKTAY VURAL (Devamla)
Bakın, şimdi, AKPnin ilk Başbakanı, şu andaki
Cumhurbaşkanının sözleri
(Hatip, tablet
bilgisayardan ses kaydını dinletti)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Oktay Bey, tercüme edin, tercüme.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Kürsüde şimdi kim konuşuyor?
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Miting alanında tokat atmasını biliyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Atacağız tabii, atmayacak mıyız?
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Atıyorsunuz, saklayamıyorsunuz, her yerde onu konuşuyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Atacağız ve asacağız. Bunların hepsiniz
soracağız.
BAŞKAN Sayın
Vural, kürsüden sadece siz konuşabilirsiniz, başkasının
konuşmasını dinletemezsiniz.
OKTAY VURAL (Devamla)
Şimdi, kendi başbakanlarının sözlerine bile tahammül
edemiyorsunuz.
Ne diyor? Bakın,
diyor ki: Terör perişan olmuşsa, darmadağın olmuşsa
bunu tekrar cesaretlendirmemek lazım, bunu bir politik lider hâline
dönüştürmemek lazım. diyor Abdullah Gül.
Şimdi, siz muhatap
aldınız, siyasi lider konumuna dönüştürdünüz, nevruzda miting
düzenlenip mesajlarını milletle paylaşma imkânı verdiniz.
Yazıklar olsun diyorum, yazıklar olsun! Getirdiğiniz tablo bu.
(MHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) Siz iktidardınız, sizden miras kaldı.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Aydın, buyurun, ne için söz istiyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Önceki konuşmacı 700 teröriste bizi yendirdiniz,
ülkemizin onurunu zedelediniz. dedi hem de aynı konuşma içinde, öbür
konuşmacı...
OKTAY VURAL (İzmir)
Neyi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Önceki konuşmacıdan bahsediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika söz veriyorum, sataşma nedeniyle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ama lütfen yeni
sataşmaya mahal vermeyelim.
10.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın görüşülen kanun tasarısının
35inci maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Evet, arkadaşlar, tabii yazıklar olsun demek lazım ama kime
yazıklar olsun, kime yazıklar olsun?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Size.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
millet takip ediyor, bu millet izliyor
ALİM IŞIK
(Kütahya) Türk milletinin ekmeğini yiyip de ihanet edenlere.
AHMET AYDIN (Devamla)
barış dilini kullanan, kardeşliği hâkim kılmayan bir
irade ile barışa karşı, kardeşliğe
karşı bir direnci görüyor.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) - Hangi barış yahu?
AHMET AYDIN (Devamla)
Birincisi şunu diyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Bebek katiliyle nasıl barış?
AHMET AYDIN (Devamla)
Bir defa, az önceki CHPli arkadaşın konuşması, acaba
CHPnin resmî görüşü müdür? Onu sormak istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Kürtleri öldürdü! Sen Kürtüm. diyorsun, Kürtleri öldürdü.
AHMET AYDIN (Devamla) - Az
önceki arkadaşın konuşmaları CHPnin resmî görüşü
müdür? Onu sormak istiyorum. CHP bu konuda ne yapmaya çalışıyor?
CHPnin önerisi nedir?
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen PKK terör örgütünü Kürt milletine karşı tehdit ve şantaj
aracı olarak kullanıyorsun.
AHMET
AYDIN (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi, Sıfır noktada
aldık. diyor terörü.
Değerli
arkadaşlar, siz onu aldığınızda tek taraflı
ateşkes ilan etmişlerdi biliyorsunuz değil mi? Tek taraflı
ateşkes ilan etmişlerdi. Peki, siz aldınız, altın
tepside size sunuldu.(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan esef verici konuşma yapıyor, Türkiye
Cumhuriyeti devleti terörle mücadelesini kazandı. Bu, bir Hükûmet meselesi
değil.
AHMET AYDIN (Devamla) -
İdam cezası da vardı o gün. (MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti terörle mücadelesini
kazanmıştır. Böyle bir şey olur mu ya! Yazık
şehitlere, polise, askere. Böyle bir şey olabilir mi ya?
Sayın Başkan,
böyle bir şey olmaz ya!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Peki siz niye ertelediniz? Kim size erteletti, hangi ülke, hangi mihraklar size
o idamı ertelettirdi? O kadar laf ediyorsunuz, ip atıyorsunuz, urgan
atıyorsunuz İdam edin. diyorsunuz. Siz
aldığınızda öyle değil miydi?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sen önce Türk milleti demesini öğren.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ne getirirsek Ülke bölünüyor. diyorsunuz. Bu
paranoyaları bir tarafa bırakın.(MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Söz
vereceğim, görüşlerinizi ifade edersiniz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Ülke güçleniyor, ülkenin direnci artıyor
OKTAY VURAL (İzmir)
Yazık size!
AHMET AYDIN (Devamla) -
milletimiz
beraberce hep birlikte güçleniyor ve hepimiz bu milletin asli unsurları
olarak millet adına hizmet etmek durumundayız değerli
arkadaşlar, hiç kimseyi ayırt etmeden.
Bakın, bugün
ırkçılıkla, ayrımcılıkla mücadele günü aynı
zamanda değerli arkadaşlar. Bugün nevruzdur aynı zamanda ve bu
manada hepimizin bu üslubu uygun bir şekilde kullanması lazım. Milletimiz
zaten takip ediyor, izliyor, görüyor 2002den bu tarihe kadar milletin
verdiği krediyi millet adına bizler doğru şekilde
kullandığımız için ha bire
34tü, 47ydi, 50 oldu.
İnşallah siz böyle muhalefet ettiğiniz müddetçe zaten AK
PARTİ iktidar olmaya devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) -
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Haram olsun o paralar sana.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Buyurun Sayın
Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) -
Sayın Başkan, CHPnin resmî politikalarından söz ederek buradaki
konuşmalarıma CHPnin resmî politikası değil mi? diye
açıktan bir soru sorarak sataşma yaptı.
BAŞKAN
Ne söyledi yani CHPnin resmî politikaları
AYTUN ÇIRAY (İzmir) -
Ben kendisine cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ne söyledi
de size sataştı, ne söyleyerek sataştı?
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
CHPnin resmî politikasının bölücü politikalar ve barış
dili olmadığını söyledi.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Ne var? Doğru söylemiş.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Tam tersini söylüyorsun. Genel Başkanın başka konuşuyor,
sen başka konuşuyorsun.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika söz veriyorum.
11.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) -
Değerli arkadaşlar, bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin resmî
görüşü çok açık: En başta, bu işin çözümünün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde olduğunu, bunun için partiler arasında bir komisyon
kurulması gerektiğini ve burada çıkacak fikrin bir çözüm önerisi
olarak, Türkiye'nin sahipleneceği bir çözüm önerisi olarak
yapılması gerektiğini söyledik.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ayrıca bir şey söyleyeyim.(Ak Parti
sıralarında gürültüler) Partiler seçimlere giderler,
programlarını okurlar, milletin önünde hesabını verirler.
Millet bir kısmımıza der ki: Sen iktidar olacaksın, çözmek
senin görevin
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Tamam, çözüyoruz işte.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Bir kısmımıza da der ki: Sen de muhalefet
olacaksın, eleştirmek senin görevin.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Çözüyoruz, çözüyoruz.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Sizin çözümünüz ne biliyor musunuz? Apoya teslim olmak.
Bizim bu çözümün altına imzamız olmayacak.
Siz
barış dilinden söz ediyorsunuz. Bizin Genel Başkanımız
diyor ki: Size kredi veriyoruz, hatalarınıza rağmen kredi
veriyoruz. Sayın Başbakan, ertesi sabah, barış diliyle
Sen kim oluyorsun bana kredi verecek? diyor. Siz barış dilinden mi
söz ediyorsunuz?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Krediyi halk verir, krediyi millet verir.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Aponun bir önceki açıklamasını okuyun.
Eğer benim dediklerimi yapmazsanız, 50 bin kişiyle bu ülkeye
kan kustururum. diyenlere karşı boynunuz eğik. Televizyonlara
çıkıp diyorsunuz ki
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, sen CHPnin geçmişteki raporlarını
okumadın herhâlde.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Apoya bir şey söyleyemiyorsunuz, Apoya
Barış dilin yok. diyemiyorsunuz, Sayın Başbakan diyor ki:
Apoya karşı cevap vermeyin, barış dilini bozmayın.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) CHPnin raporu konusuna gel.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Her türlü hakareti edecekler, her türlü
saygısızlık yapılacak, devlet üstüne devlet kurulacak;
bunun adı Barış dili olacak ve Cumhuriyet Halk Partisi ve
memleketini sevenler ve birlik ve
bütünlüğü savunanlar buna karşı sessiz kalacak! Ne mutlu
Türk'üm diyene! Havanızı alacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Hakkâride özerklik diyen sizsiniz be!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Milliyetçi
Hareket Partisinin hükûmette olduğu bir dönemde ateşkes ve ip atmak
gibi birtakım ithamlarda bulundu önceki konuşmacı.
BAŞKAN
Sayın Vural cevap verdi zaten.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Hayır, hayır son konuşmacı, sayın
hatibin son konuşması.
BAŞKAN
Daha önce cevap verdi Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hayır efendim, son konuşması
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak.
OKTAY
VURAL (İzmir) Tabii, bataklığa battıkları için
çırpındıkça daha giriyorlar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Battıkça batıyorlar.
12.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözleri çarpıtmak ahlaka aykırı bir
davranıştır.
Şimdi,
size bazı sorular soracağım: 1997 yılında Öcalan
yakalandığında, daha Milliyetçi Hareket Partisinin ortak bir
hükûmeti yoktu ve uçakta bir sefil vardı Türk devletine hizmet etmeye
hazırım. diyen, ölümden korkan bir sefil vardı. O sefilin o
günkü fotoğraflarıyla, o günkü davranışlarıyla bugünkü
fotoğraflarını ve bugünkü davranışlarını
savunanlar savunabilir. Hiçbir şey demiyorum, medeniyettir, siyasettir, savunanlar
savunabilirler. Zaten bu ülkenin bölünmesi BDPyle olmayacaktır; AKPnin
içindeki Kürtçülerle olacaktır
RECEP
ÖZEL (Isparta) Haydi oradan ya!
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) -
Hükûmet eliyle olacaktır. Ama bugün gelinen nokta
OKTAY
VURAL (İzmir) Yapamaz, PKK bölebilir mi? Siz boyun eğerseniz
bölünür.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bakın, AKP grup başkan vekili ve
konuşmacı arkadaşlarımızı ben ibretle seyrediyorum,
bayraktan bahsediyorlar. Diyarbakırda üç cenazenin
kalkışında hastanenin önünde Türk Bayrağı indirildi
mi, indirilmedi mi? O cenazede bir tane Türk Bayrağı var
mıydı, yok muydu? Orada güvenlik güçleri çekildi mi, çekilmedi mi?
Bakın,
bir şeyi şaşırmayın: Devleti, devlet erkini siz
yönetiyorsunuz. Demokrasiyle, halk oyuyla siz iktidardasınız. Bizi
sokağa döküp devlete karşı ayaklandırmak oyununuz da
tutmayacak. Biz halk iradesiyle devlet erkini doğru kullanarak bunu
önleyeceğiz. Zaten 99da ateşkes ilan ettiyse tek taraflı Ben
teslim oldum. demektir o. Ama bugün teslim olan terörist değil, teslim
olan Hükûmettir. Devlet politikalarıyla teslim olmuştur teröre. Bugün
AKP Hükûmeti ulaklık yapmaktadır, postacılık
yapmaktadır, mesaj taşımaktadır onlara. Bunu hiç gözünüzden
uzak tutmayın değerli arkadaşlar. Bu bir zillettir. Zillete
katlananlar katlanmaya devam etsinler.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aydın, bunu burada keselim artık, yeter.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, postacılıkla, birçok
haksız ithamlarla karşı karşıyayız. (MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen ama
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bunların hiçbirini kabul etmemiz mümkün değil
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Aydın
Yasa mı görüşeceğiz, devam
mı edecek bu sabaha kadar? İktidar partisinin
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bunların hiçbirini kabul etmiyoruz, hepsini
kendilerine iade ediyoruz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Tutanaklara geçsin:
Postacılık yapanlar diye kelime kullandı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Aydın
postacılık yapanlar diye bir dil kullanıyor, bunu kullanamaz
Sayın Başkan. Lütfen özür dilesin.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sen dinledin mi?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ben dinledim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) O şekilde itham edildik.
BAŞKAN
- Lütfen Sayın Aslanoğlu
Tamam, kapattık Sayın
Aslanoğlu. Teşekkür ediyorum.
36ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 36.
maddesinin (d) fıkrasındaki yüz seksen gün ifadesinin yüz elli
gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Erdal
Aksünger Muharrem
Işık Aylin
Nazlıaka
İzmir Erzincan Ankara
Malik Ecder Özdemir Aytun Çıray İlhan
Demiröz
Sivas
İzmir Bursa
Uğur
Bayraktutan
Artvin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
310
Sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
36. Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet Erdoğan
Mersin Osmaniye Muğla
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Oktay
Vural
Konya Antalya İzmir
MADDE
36 - "(1) Aşağıdaki hâllerde aile ikamet izni verilmez,
verilmiş ise iptal edilir, süresi bitenler uzatılmaz:
a) 35 inci maddenin birinci ve üçüncü
fıkralarında aranan şartların karşılanmaması
veya ortadan kalkması.
b) Aile ikamet izni alma şartları
ortadan kalktıktan sonra kısa dönem ikamet izni verilmemesi.
c) Hakkında geçerli sınır
dışı etme ve Türkiye'ye giriş yasağı kararı
bulunması.
ç)
Aile ikamet izninin, veriliş amacı dışında
kullanıldığının belirlenmesi.
d) Son bir yıl içinde toplamda yüz seksen
günden uzun süre ile yurt dışında kalınması
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Türkiyede yaşanan rezalet tabloları
karşılığında Sayın Genel
Başkanımızın yaptığı açıklamayı bu
önerge vesilesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşmak istiyorum.
"Türkiye'nin
içine çekildiği bunalım, buhran ve bühtanla dolu çözülme süreci bugün
tam bir şova ve meydan okumaya dönüşmüştür. Nevruz
Bayramı'nı necaset emellerine alet etmeye çalışan
bedbahtlar, kontrolden çıkmışlar ve Türk milletine açıkça
gözdağı vermişlerdir. Dahası, AKP Hükûmetinin bölücü teröre
bahşettiği mükafat ve ödünler Türkiye'yi parçalanmanın ve
bölünmenin sınırına kadar getirmiştir. Tüm gelişmeler süreç
isimli ihanet, çözülme ve çöküş planının Hükûmet ve PKK'yla
birlikte, karşılıklı paslaşma ve uyum içinde
yürütüldüğüne işaret etmektedir. Bugün Diyarbakır, Başbakan
ve Hükûmetinin bölücülere sağladığı geniş imkânlara
tartışmasız şekilde sahne olmuş ve neticede millet
varlığı kuru tehditlere muhatap kalmıştır. Türk
Bayrağının hiçbir yerde asılmadığı bu ortam
içinde,
İmralı canisinin posterleri
taşınmış, Kürdistan çağrıları her
tarafı sarmış ve hainlikler kara bulut gibi mübarek
vatanımızda dolaşmıştır.
İmralıda
yatan teröristbaşının, Başbakanla aynı ağız
ve üslupla bütünleştiği, benzer hedeflere yöneldiği ve
müşterek ihanet komisyonunun düşüncelerini dillendirdiği
yeniden, bir kez daha ayan beyan ortaya çıkmıştır.
Bu
gerçekler ışığında, Türk milleti bugünü hayatı
boyunca unutmayacak, meydanlardan dillendirilen bölünme şifrelerini ve
bölücü simaları kesinlikle affetmeyecektir.
Şurası
açıktır ki, İmralı canisinin çürümüş sözlerine derin
anlamlar yükleyen gafiller, televizyonlarda boy boy yorumlar yapan iş
birlikçiler, Türkiyeyi masada teslim etmek için her kirli ve karanlık
oyundan medet umar hâle gelmiş ve buna da payanda olmuşlardır.
PKK
terör örgütünün silahla yapamadığı,
başaramadığı, saldırı ve şiddetle
yapamadığı ne varsa Hükûmet tarafından peşkeş
çekilmiş, teröristlere gözü kapalı bir biçimde vadedilmiştir.
Terör
örgütünün döktüğü kanlardan, neden olduğu yıkım ve
tahribatlardan en ufak pişmanlık emaresi duymayan
canibaşının, terörist saldırıları zımnen
överek kanlı sicillerinin doğru olduğuna göndermede bulunması
edepsizliğin, ahlaksızlığın ve seviyesizliğin
içine battığını tekraren tescillemiştir.
Görülmektedir
ki, bölücü eşkıyanın kanlı fermanı, İmralı
canisinin ölüm mürekkebiyle yazdığı zırvaları, AKP
Hükûmetinin tüm politika ve kararlarına nüfuz etmiş ve güdümüne
almıştır.
İşin
ayrı bir hüsran verici boyutu da Başbakanın
teröristbaşını meşrulaştırması ve sözde
liderliğini kuru bir kalabalığa onaylatması olmuştur.
Başbakan
Erdoğan PKKya refakat etmiş, İmralı canisinin manen
elinden tutmuş ve düşüncelerini doğruca bölücülerin huzuruna
çıkararak alkışlatmış ve onaylatmıştır.
Bugünkü
tablo içinde; güvenlik güçlerimizin şehit ve gazi verme pahasına
gerçekleştirdiği terörle mücadele siyasi zeminde altüst edilmiş
ve çiğnenmiştir.
Başbakan
ve Hükûmeti, Türk milletine düşmanlık yaparak stratejik
amaçlarına ulaşmaya çalışan PKK nifakını
legalleştirmiş ve siyasallaşmasına zemin
açmıştır. Hepsinden de vahimi, Türkiye ve Türk milletinin kaderi
müebbet hapis cezası alan bir katilin insaf ve inisiyatifine terk
edilmiştir.
Kabul
edilmelidir ki çözüm süreci denilen namert ve nankör adımlar sayesinde
psikolojik üstünlük PKK ve canibaşına geçmiştir. Bölücü terör ve
elabaşısı, Başbakan ve Hükûmetinin kafasına çözüm
çuvalını geçirmiş ve deyim yerindeyse rehin
almıştır. Şehitlerimizin, gazilerimizin hakkı, gözü
yaşlı, iç çeken ailelerimizin ah ve bedduaları hem haramzade
AKPnin hem de müzakere ortağı, cinayet örgütü PKKnın üzerine
olacağı gün gibi ortaya çıkmıştır. Artık,
Hükûmet, millî iradenin değil, İmralı canisi ve Kandildeki
militanların temsilciliğine ve sözcülüğüne hayâsızca talip
olmuştur. Bebekleri tabuta koyan, vatan evlatlarını bir bir
katleden ve Türk milletinin yıllarca canına, varlığına
ve her türlü hayat hakkına alçakça suikastlar düzenleyen bir caniye umut
bağlanması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla)
mesajlarından iyi niyetli sonuçlar
çıkarılması saflık, ahmaklık, densizlik ve ileri
düzeyde şeref noksanlığı olarak değerlendirilmelidir.
AKP
Hükümeti, terörist Öcalanı meşru bir aktörmüş gibi kabul
etmesinin cevabını, PKKnın karşısında diz çöken
ve tamamıyla iradesini devreden tutumunun
karşılığını mutlaka görecektir.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
OKTAY
VURAL (Devamla) Türk milleti; AKP, BDP, PKK ve İmralı canisine dur
diyecek ve millî vicdan hepsini yerlerde sürüyecek ve hak ettikleri
karanlık çukura gömecektir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, propaganda yapıyor. Maddeyle
ilgili bir tek kelime söylemedi, ikaz etmeniz gerekiyor.
BAŞKAN
Ettim. Nasıl ikaz etmem lazım? Aşağı inip indirecek
miyim ben!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Bir tek kelime söylemedi, tamamen propaganda yapıyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Zoruna mı gitti? Zoruna mı gidiyor?
BAŞKAN
Sayın Tunç, siz ikaz edin oradan. Her partinin temsilcisi yapıyor.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Genel propaganda yapıyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Tunç, dersimi öğretme bana.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Zoruna gidiyor.
BAŞKAN
Gelin indirin oradan. Oradan indirin, buyurun. Her parti temsilcisi
yapıyor. Kimseye görevini hatırlatmayın. Lütfen ama.
OKTAY
VURAL (Devamla) Aziz milletimiz, 23 Mart 2013 günü Bursada düzenleyeceğimiz
Kuruluş Mitinginde kaderine ve varlığına destek verecek,
meydanın boş olmadığını dosta da düşmana da
açıkça gösterecektir.
Türk
milletinin yalnız ve sahipsiz olmadığını herkes bir
kez daha anlayacak, bölücülükten, ayrımcılıktan
şuurları kapananlar girecek delik arayacaktır.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
OKTAY
VURAL (Devamla) Allah büyüktür ve
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Ya, bu hakaretleri yapmaya hakkı var mı
Sayın Başkan? Hakaret ediyor, her cümlesinde, her kelimesinde hakaret
var.
OKTAY
VURAL (Devamla)
bilinmelidir ki Türk milletinin birliği ve
varlığı ilelebet baki kalacaktır. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Her kelimesinde hakaret var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hainlik, ihanet, iş birliği, millete
düşmanlık, her türlü şey ifadeyi kullandı
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
görüşülen kanun tasarısının 36ncı maddesinde verilen
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Evet, çok esefle dinledim. Oyuncağı elinden
alınan bir çocuğun feryadı gibi, aynen ben böyle
algıladım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu bağrışlar, bu feryatlar, bu figanlar elinden sermayesi
alınan bir çocuğun ifadeleridir diye düşünüyorum ben.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bizim sermayemiz bu, senin sermayen ne? Senin PKK
paçavrası
AHMET
AYDIN (Devamla) Bu kadar olmaz değerli arkadaşlar. Bu ülkenin
Başbakanını, bu ülkenin Hükûmetini siz iş birlikçilikle
nasıl itham edersiniz? Bölücülükle nasıl itham edersiniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) Millet diyoruz, bayrak diyoruz, kardeşlik diyoruz,
var mı daha ötesi?
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen dinleyin. Siz konuştunuz dinlendi. Lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizi gidi kapitalistler, işiniz gücünüz para,
sermaye, başka yok ki!
AHMET
AYDIN (Devam) Siz, sayın Milliyetçi Hareket Partisi üyeleri, siz
kafalarınızda zaten bu ülkeyi bölmüşsünüz, siz
kafalarınızda bölmüşsünüz, bölmüşsünüz, siz
kafalarınızda bölmüşsünüz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz fikir ve siyaset namusunuzu parayla
değiştiriyorsunuz!
AHMET
AYDIN (Devam) Biz sizin o böldüğünüz Türkiyeyi bütünleştirmeye
çalışıyoruz, birleştirmeye çalışıyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sen Kürt oğluyum. diyorsun, Türk milleti
diyemiyorsun. Utan! Utan!
AHMET
AYDIN (Devamla) - O birliği, o beraberliği, o kardeşliği
yakalamaya çalışıyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Orada Kürt olduğunu söyledin ama Türk olduğunu
söyleyemedin.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye bir
fırsatın eşiğinde diyorum. Ne olursunuz, bakın, tarih
bugünleri yazacak, sizleri de yazacak. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar) Asıl ihanet bu
çözüme karşı çıkmaktır, biliyor musunuz bunu? Asıl
ihanet, bu çözüme karşı çıkmaktır. Asıl ihanet, bu
sorunun ortadan kaldırılmasına engel olmaktır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Askerleri, polisleri, şehit ailelerini rencide
ediyorsunuz, devleti ayaklar altına alıyorsunuz. Bunun
hesabını soracağız!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Herhâlde devam etmesini istiyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Millet sizi de izliyor, bizi de izliyor. Akı da görüyor,
karayı da görüyor ve kararı millet veriyor ve biz
attığımız her adımı milletimizle
dayanışarak, milletimizle istişare ederek yapıyoruz. Sizin
kendi seçmeniniz bile bu sorun bitsin diye arzuluyor. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Değerli
arkadaşlar, o kadar büyük millet idealinden bahsediyoruz ama millet
şuuru olan insanlar bu milleti bütünleştirmek için gayret
gösterirler.
OKTAY
VURAL (İzmir) Burada PKK paçavralarına laf söylüyoruz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Terörle mücadele, siyasetle sonuna kadar müzakere ediyoruz.
Biz terörle mücadele etmeye devam edeceğiz
ALİM
IŞIK (Kütahya) PKKnın temsilcisi misin? Yazıklar olsun sana!
AHMET
AYDIN (Devamla) -
ama Türkiye'nin
önündeki bütün meselelerin bitmesi adına
ALİM IŞIK (Kütahya)
PKKnın temsilcisi misiniz siz?
AHMET AYDIN (Devamla)
ne gerekirse
de yapacağız ve bunu yaparken de
milletimizin millî ve manevi değerlerine en ufak bir şekilde
ters düşmeden, milletimizle birlikte bunu yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi
millet olduğunu söyle!
AHMET AYDIN (Devamla) İşte
siz, bu sorunun çözümünü yakın gördüğünüz için bu feryadı
koparıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, benim okuduğum açıklama İmralı canisini ve
bebek katilini
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terörün
çözülmesinden rahatsız oluyorlar Sayın Başkan. Terör bitecek diye
telaşlanıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Ve onlarla,
PKKyla mücadele eden, şehit ve gazilerimizin ruhunu koruyan, katilleri
reddeden bir anlayıştır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terör
bitecek diye telaşlanıyorlar Sayın Başkan. Terörün
bitmesinden korkuyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu
konuda AKPnin, Hükûmetin yaptığı yanlışları
ifade ettik ama bugün PKKya laf ettiğimiz için, bölücü senaryoya laf
ettiğimiz için
(AK PARTİ ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç alakası
yok!
OKTAY VURAL (İzmir) Bu
laflara karşılık sataşma olarak söz alması bile
ihanetin ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Terör
örgütünün propagandası bu kadar yapılır işte, bu kadar
yapılır!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim
sözümüz, Türk Bayrağına el uzatanlara, millete el uzatanlara, niye
rahatsız olmuyorsunuz? (AK PARTİ ve MHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bayrak
hepimizin bayrağı.
BAŞKAN Müsaade edin, Sayın Aslanoğlunu
dinleyelim.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, PKK paçavrası
PKK paçavralarının
asıldıklarına, Öcalanın, katilin mesajlarının
okunmasına ve onun politik lider hâline dönüştürülmesine söz
söylemeyenler
RECEP ÖZEL (Isparta) Bunları
dinledik Başkanım ya!
GÜLŞEN ORHAN (Van) Aynı
şeyleri söylüyorsun be!
OKTAY VURAL (İzmir)
bugün
milletin iradesi olan MHPye, Türk milletine saldırıyorlar.
Saldırıyor musunuz? Hodri
meydan!
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç kimse
saldırmıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Hodri Meydan!..
Hodri Meydan!..
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Saldıran sizsiniz!
BAŞKAN Konu
anlaşıldı Sayın Vural, teşekkür ediyorum.
GÜLŞEN ORHAN (Van) Bir şey
bir kere söylenir ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın Aslanoğlu, bir
saniye
Sayın Aydın da söylesin söyleyeceklerini.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, bizim milliyetçilik
anlayışımızda kurusıkı edebiyatla olmaz.
Milliyetçilik, bu millete hizmet etmekle olur.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sen ne
anlarsın milliyetçilikten ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bu
milleti siz ne kadar yüceltirseniz, ne kadar yüceltirseniz en büyük milliyetçi
sizsiniz.
BAŞKAN Defalarca söylendi bu Sayın Aydın.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen
müteahhitsin, müsait oldun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terör
bitecek diye telaşlanıyorsunuz, terörün bitmesinden korkuyorsunuz!
ALİM IŞIK (Kütahya) Sen
konuşma! Bu, Kürtüm dedi, Kürt.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Milletin
önündeki bütün engelleri kaldırmak için çok şeylerle mücadele ettik.
Mücadele de etmeye devam eder, milletimizle beraberiz
(AK PARTİ ve MHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Vural
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz, terör
biter diye korkuyorsunuz!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, AKPye oy veren insanlar arıyor
O rezalet tablosu
karşısında Habura umut tablosu denmişti, tepkimizi
ortaya koyduk. Diyarbakırdaki bu tabloya da tepkiyi ortaya koyuyoruz ama
görülüyor ki, Grup Başkan Vekili, maalesef, PKKnın şovunu
savunuyor. Yazıklar
olsun diyorum, yazıklar olsun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Ona millet karar verecek Sayın Vural, onu millet değerlendirecek.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (Gürültüler)
Evet
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Muhalefeti PKKyı övmekle ve onun
propagandasını yapmakla
Her konuşmasında bunu söylüyor.
Bu
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sabahtan beri PKKyı öven sizsiniz. Ayıp, bu
kadar terör reklamı yapan sizsiniz
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bir dakika, otur yerine! (AK PARTİ
sıralarında gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Utanın be, utanın be!
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun. Sataşma nedeniyle iki dakika söz
vereceğim, buyurun.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sabahtan beri terör reklamı yapılıyor.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ayıp be, ayıptır ya! Başbakan bile
Ayıptır ya!
14.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın milletvekilleri, herhâlde
Ahmet Bey, siz hafızayı beşer oldunuz,
şaştınız bugün.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Şaşmadım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz.
İSMET
UÇMA (İstanbul) Sen hafızayı melek misin!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bu ülkeyi muhalefet yönetmiyor.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Siz daha önce yönettiniz, çözemediniz. Biz
çözeceğiz inşallah. Siz çözemediniz, biz çözeceğiz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Herhâlde bugün Diyarbakırda
yaşanan olayların suçluluğu ve hicabını
vicdanınızın bir yerinde çekiyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Keşke.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bize sormayın, bunu gazilere sorun, bunu
şehitlere sorun, bunu halka sorun, bunu millete sorun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Rahat olun, biz hepsine soruyoruz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Siz bugün bir suçluluk psikolojisine
girdiniz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Gidin sorun görürsünüz, suçlu olduğunuzu görürsünüz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Suçlusunuz. Diyarbakırda yaşanan
olayları
Herhâlde Türk bayrağını astırmayan biz
değiliz, herhâlde orada PKK bayraklarını oraya astıran,
yine, biz değiliz.
ÜNAL
KAÇIR (İstanbul) Kendi mitinginde asamadın bayrağı. Ne
konuşuyorsun sen ya?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bunun adresi ta sizsiniz. Biz her yerde,
onurluca, şereflice yüce Türk milletinin, laik Türkiye Cumhuriyetinin
bayrağını her yerde taşırız.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Sen genel başkanına sor o bayrağı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Hakkâride astın mı sen onu?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Her yerde asarım.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 310 sıra sayılı yasa tasarısının 36. maddesinin
(d) fıkrasındaki yüz seksen gün ifadesinin yüz elli gün olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Erdal Aksünger
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, bugün çok önemli günlerden geçiyoruz, önemli bir tarih.
Önce
şunu ifade edeyim: Değerli arkadaşlarım, 3 Kasım 2002
tarihinde -açık konuşacağız- sıfır terörle
alınmış olan bir Türkiye, bugün ne yazık ki ağır
bir terör tehdidi altındadır. Şu sorunun yanıtını
verelim
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Bir de sen konuşma ya!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) 3 Kasım
2002de bunlar masaya oturmuyorlardı da siz zorla mı masaya
oturttunuz on yıl sonra? On yıl sonra zorla mı masaya oturttunuz
bunu? Onu mu başardınız, onu mu anlatmaya
çalışıyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Başbakan geçen gün ne diyor, diyor ki:
Ülkenin her tarafında şehit aileleri dernek kuruyorlar, gazi
aileleri dernek kuruyorlar. Sayın Başbakan bu dernekleri horoz
dövüştürme dernekleri mi zannediyor değerli arkadaşlarım?
Keyfinden mi kuruyor bu insanlar bu dernekleri, keyfinden mi kuruyor? Soruyorum
yüce Meclise. Bu yüce millet, evlatlarını düğünlerle,
bayramlarla askere gönderiyor, oradan al bayraklı tabutlar içinde
geldiği zaman Vatan sağ olsun. diyor, Vatan sağ olsun. diyor
değerli arkadaşlarım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Gelmesin diye uğraşıyoruz!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Şimdi şunu ifade ediyoruz: Biz, çözüme
karşı değiliz ama çözüm diyorken Türkiyeyi çözmeyin
değerli arkadaşlarım, Türkiyeyi çözüyorsunuz. Türkiye çözülüyor
bunun farkında değil misiniz?
Bakın,
bugün Diyarbakırdaki tabloyu görmediniz mi, Diyarbakırdaki tabloyu
görmediniz mi değerli arkadaşlarım? Yatağınıza
yattığınız zaman, vicdanlarınızla baş
başa kaldığınız zaman bugün bu Türkiye gerçeğini
gördüğünüz zaman içiniz sızlamayacak mı değerli arkadaşlarım?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Çözüm, çözüm
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Bugün majesteleri Diyarbakırda mesaj
yayınladı nasıl bir Türkiyedir diye, Türkiye'nin bölünme
projesini yayınladı. Bunu görmeyen aymazdır değerli
arkadaşlarım. Bunu görmüyor
musunuz yani? Şimdi bunu anlatmaya
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Çözüm, çözüm
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlarım
HAMZA
DAĞ (İzmir) - Çözüm, çözüm
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Bir dakika müsaade edin arkadaşlarım
On
yıldır bu Türkiyeyi siz yönetiyorsunuz.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Ne yapacağız, onu söyle?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Müsaade edin.
On
yıldır siz yönetiyorsunuz bu Türkiyeyi. 3 Kasım 2002den bu
tarafa olan vermiş olduğumuz bütün şehitlerin vebali
üzerinizdedir, onu söyleyeyim. Madem bunu oturarak çözecektiniz, madem bunu
masada çözecektiniz, on yıldır Godotu mu bekliyordunuz, neyi
bekliyordunuz değerli arkadaşlarım, neyi bekliyordunuz on
yıldır, neyi bekliyordunuz? Soruyorum ben sizlere.
Şimdi
gerçek var, bu gerçeği kabul edeceksiniz. Terör örgütünün lideri sizi
masaya oturtturdu arkadaşlar. Bu gerçeği kabul edeceksiniz, açık
açık kabul edeceksiniz. Bu görüşmeleri kimlerle yapıyorsunuz
söyleyeyim: Masanın bir tarafında Recep Tayyip Erdoğan oturuyor,
masanın bir tarafında İmralı değil, Abdullah Öcalan
oturuyor
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Propaganda yapıyorsun.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) -
masanın öbür tarafında da Kandil mandil
demeyin, oturan Murat Karayılandır değerli
arkadaşlarım.
İSMET
UÇMA (İstanbul)- Sen nerede oturuyorsun?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Açık açık öyle değil midir? Değil
midir öyle? Siz başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz değerli
arkadaşlarım?
İSMET
UÇMA (İstanbul)- Sen nerede oturuyorsun sen?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sen terörün propagandasını yapıyorsun ya!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, geçen gün tutanaklar yayınlandı, kıyamet koptu
ülkede.
HAMZA
DAĞ (İzmir) - Hiçbir şey olmadı.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Sayın Başbakan diyor ki: Efendim o
tutanakları kim sızdırdı? Tutanakların içini okudunuz
mu?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Yanlış konuşuyorsunuz, hiçbir şey
olmadı.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) - Okudunuz mu tutanakların içeriğini? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Yeni bir Türkiye yaratıyor
adam, yeni bir Türkiyeyi tarif ediyor anlamıyor musunuz değerli
arkadaşlar, anlamıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Eğer, siz haklı çıkarsanız, bakın,
eğer siz haklı çıkarsanız ben buradan gelip bu Mustafa
Kemalin Parlamentosunda bu Türk milleti huzurunda yemin etmiş bir
milletvekili olarak özür dileyeceğim
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) - Sadece sizin değil, Mustafa Kemal
sadece sizin değil.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) -
ama biz haklı çıkarsak, korkarım, ki
bu Mustafa Kemalin Parlamentosu da olmayacaktır, eğer biz haklı
çıkarsak. Onun farkında değil misiniz değerli
arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz
zannediyorsunuz ki biz felaket senaryosu yaratıyoruz, felaket
tellalığı yapıyoruz. Hayır, öyle bir şey yok,
hayır öyle bir şey yok.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Uğur Bey, çözümü söyle, çözümü.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Çözümü siz yaratacaksınız değerli
arkadaşlarım. Ama böyle çözüm mü, böyle çözüm mü
yaratacaksınız yani? Böyle mi olacak çözüm değerli
arkadaşlarım? Şimdi, böyle mi olacak bu çözüm? Görmüyor musunuz
tablonun ne olduğunu? (Gürültüler)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Karıştırmayı bırak sen,
karıştırmayı bırak.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) 2001 Raporuna bak CHPnin.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Adam diyor ki: Hiçbir dönemde olmayan bir
değişimi sağlayacağım. Daha nasıl desin
arkadaşlar, daha nasıl anlatsın size? Hiçbir dönemde olmayacak
bir değişimi sağlayacağım. Yeni bir Türkiye
yaratacağız. diyor. Daha nasıl söylesin arkadaşlar?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sen CHPnin 2001 Raporunu oku, CHPnin Apodan daha ileri
gittiğini görürsün.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Bakın, bugün Genel Başkanımız bir
açıklama yaptı, dedi ki: Masanın bir tarafındaki
iddialarını ortaya koydu, masanın öbür tarafındaki
ortağın ne diyeceği önemli. Şimdi, biz masanın öbür
tarafındaki ortak olan Sayın Başbakanın ne diyeceğini
merakla bekliyoruz. Şimdi, biraz evvel açıklama yapmış,
demiş ki: Diyarbakırda Türk bayrakları görmedim, üzüldüm. Ne
bekliyordunuz değerli arkadaşlarım, ne bekliyordunuz? Ne
bekliyordunuz, ne bekliyordunuz? Bakın, bugün orada bir tane Türk
Bayrağı yok, ne bekliyordunuz? Ülkenin geldiği durum vahimdir,
bu vebal sizlerin omuzları üzerindedir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, konuşmacı,
masanın bir tarafında Karayılan öbür tarafında Hükûmet
OKTAY
VURAL (İzmir) - Yalan mı?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın
görüşülen kanun tasarısının 36ncı maddesinde verilen
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Evet arkadaşlar, kardeşlikten,
barıştan demek bu kadar bir rahatsızlık var. Siz, zaten
yıllar yılı Türkiyeyi böyle korkularla idare ettiniz ya. İşte, biriniz bu sorunun zaten
müsebbibisiniz, biriniz de bu sorundan beslendiğiniz için hop oturup hop
kalkıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) İki kere iki dört.
İkincisi:
Diyarbakırda yirmi senedir nevruz kutlanıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Böyle mi kutlanıyor?
AHMET
AYDIN (Devamla) Açın MHPnin iktidar olduğu döneme bakın,
kutlamalara bakın. Bu kadar bayrak edebiyatı yapıyorsunuz. Biz,
özde bayrakçıyız, özde bayrağı savunuyoruz. Açın
bakın yirmi yıldır Diyarbakırda nevruz kutlanıyor ve
hiçbir nevruzda Türk Bayrağı olmamıştır. Siz ne
yaptınız o gün? Gülersin tabii, gülersin
. Şimdi siz o gün ne yaptınız? Ne yaptınız
siz o gün? (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen BDP grup başkan vekili misin?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Evet, evet, geçmişe bakın, geçmişe bakın.
Yirmi yıldır kutlanıyor. Sizin iktidar olduğunuz dönemde de
nevruzlar kutlandı, Türk Bayrağı o zaman da yoktu. Biz,
şunu söyledik: Türk Bayrağının olmamasını
kınıyoruz, kabullenmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Bugünün
anlamına uygun düşen o bayrağın orada olmasıydı.
Doğrusu buydu. Bu çözüm süreci, bu birlik, bu kardeşlik bunu gerektiriyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, AKP grup başkan vekiline
mi söz verdiniz, BDP grup başkan vekiline mi söz verdiniz? Hayır, BDP
adına konuşuyor da
BAŞKAN
Sayın Vural, konuşması bitsin, vereceğim söz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Türkiye böyle bir noktaya geldi. Evet, Cumhuriyet Halk
Partisi de, maalesef, bir şekilde partinin resmî görüşünü farklı
şekilde açıklayanlar var ama bugüne kadar sayın genel
başkanlar da dâhil olmak üzere -tabii akşam farklı, sabah
farklı diyor- Yani bir heyetle geldiniz. Heyetimiz hazır. dedik.
Randevu istediniz. E, hadi buyurun görüşelim. dedik. MHP olmasın,
BDP olmasın
Bu ülkenin ana muhalefetiyle iktidarı birlikte olursa
bu sorunu çözer demedik mi? Randevu isteyen sizdiniz, geri çark eden siz
oldunuz.
Değerli
arkadaşlar, eğri oturup düzgün konuşalım. Bu konuyu siyasi
malzeme konusu yapmayalım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya, ya
Yazıklar olsun
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
ülkede bu birliği tesis etmek üzereyiz. Bu bayrağı millî, manevi
duyguları siyaset üstü bir şekilde ele alalım. Ben yine de
şunu diyorum: Gelin, hep
birlikte, Türkiye olarak, millet olarak kazançlı çıkalım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz siyaseti
ihale için mi yapıyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla)
bu sorunun
çözümü noktasında
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Önce ana muhalefet
partisinden başlıyoruz.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, hatip Bu sorunun müsebbibisiniz.
diye bizi işaret etti. Terörden beslenen olarak da MHPyi işaret
etti. (Gürültüler)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Şandır.
Sayın Şandır,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
16.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu
iş bu kadar ucuz değil AKPliler. Siz gidip PKK ile
kucaklaşırken millet size cevabını verecek. Gidip
göreceğiz.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Bu millet her zaman bize oyunu verdi! (Gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Anlaşılıyor, anlaşılıyor, bir yerlere dokunduk
yani.
Değerli arkadaşlar,
Diyarbakır meydanında ve Türkiye'nin her meydanında nevruz her
zaman kutlanmıştır ama bugün Diyarbakır meydanında
kutlanan nevruzun Türk milletine hakaret olduğunu burada kabul etmek
mecburiyetindesiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya, kan
yoktu, bak ne güzel, kanın olmaması
(Gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, Türk Bayrağının
olmadığı
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bayrağın olmamasını kınıyoruz biz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Türk
devletinin olmadığı bir mitingi hiç kınamıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bugüne
kadar nevruzlar kan revan içerisindeydi. Bugüne kadar nevruzlarda kaç kişi
öldü?
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Hayır, heyecan duyuyorsunuz.
Bu miting meşru olamaz. Ben sizi
bu vesileyle 23 Martta Bursada Milliyetçi Hareket Partisinin
yapacağı kuruluş mitingine bütün milletimizi davet ediyorum.
Gelin, orada Türk Bayrağının nasıl yükseltildiğini bu
devletin ve bu milletin egemenlik hakkına nasıl sahip
çıkıldığını hep beraber seyredeceksiniz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Diyarbakırda da yapın, Diyarbakırda da!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Diyarbakırda da yaparız, Diyarbakırda
da yaptık.
Ben
size şunu söylüyorum: Eğer bu milletin egemenliğine, bu milletin
kimliğine yapılan hakaret sizi rahatsız etmiyorsa, sizi, sizin
vicdanınızla baş başa bırakıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından gürültüler) Diyarbakırda Türkiye'ye hakaret
edilmiştir, Türk milletine hakaret edilmiştir. Eğer, bu sizi
rahatsız etmiyorsa sizi Allaha havale ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
ÜNAL
KACIR Sayın Başkan, bu CHPnin niye grup başkan vekilleri
burada oturmuyor? Grup adına bir şey söylenmesin diye CHPnin hiçbir
grup başkan vekili burada yok.
17.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) O sizi ilgilendirmez. Onun için sen
otur oturduğun yerde görevine bak. Benim grup başkan vekili olup
olmamam seni ilgilendirmez. Seni ilgilendirmez, sen görevini yap.
Sayın
Aydın, yine hafızayı beşersin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Grup başkan vekilin yok burada, konuşma
oradan.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sayın Aydın, çok sakin
konuşacağım. Yine, hafızayı beşersin.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Siz sakin değilsiniz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Biz
İSMET
UÇMA (İstanbul) Senin hafızan gayribeşer.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Biz, 1980 yılından önce rahmetli
Ecevit Hükûmeti döneminde ve bir kere de Sayın Erdal İnönü döneminde
çok kısa süre hükûmet ortağı olduk. Bu nedenle Bunun müsebbibi
sizsiniz. demeniz abesle iştigal etmektir. Bunu herkes biliyor.
Lafları getirip CHPye yamamak veya bir şekilde ben suçlayayım
da nasıl olsa bu suç gider demeyi size
yakıştıramıyorum Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) 1930larda, 1940larda CHPnin söylemlerine bakın,
Mahmut Esat Bozkurta bakın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Hayır kardeşim
Biz bu ülkede, Sayın Erdal İnönü bu ülkede
demokrasinin, bu ülkede özgürlüğün, bu ülkede barışın
gelmesi için kendi kendini feda etmiş ve CHPyi o döneme feda
ettirmiştir.
ORHAN
ATALAY (Ardahan) - CHPyi o da terk
etmiştir!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır kardeşim, terk
etmemiştir.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı)
Tek parti dönemi ne zaman?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) O
dönem, barış için, sevgi için ve bu ülkede yaşayan tüm
insanların huzuru için, mutluluğu için tek özveride bulunan partidir.
İki;
buranın
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Tek parti döneminde değil misiniz o
zaman?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bırak şimdi ya tek partiyi!.. Tek
özveride bulunan
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Tek parti döneminde millete zulmettiniz!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Biz,
her şeyimizi gururla
Şimdi
Sayın Aydın, biz yine söylüyoruz: Barışın, her
şeyin yeri burasıdır, Meclis kürsüsüdür. Sayın Aydın,
Meclis kürsüsüdür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Meclis kürsüsünden kaçan CHP değildir,
AKPdir. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Helal olsun sana!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
310 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S.
Sayısı: 310) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sözlü soru önergeleriyle -alınan karar
gereğince- kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Mart 2013
Salı günü saat: 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:19.02