TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83üncü
Birleşim
27
Mart 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Türkiye'nin su kaynakları ve su yönetimi
politikasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtanenin, Kars Şeker Fabrikasının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, Orman Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, apartman görevlilerinin
çalışma koşullarının ve haklarının
belirlenmesi için yasal bir statü hazırlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına, PTTde örgütlü sendikaların eylemine ve
GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ sendikalarına yapılan
baskına ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Hükûmetin, Ankara Yunus Emre Çarşısında
meydana gelen yangın nedeniyle mağdur olan esnafa sergilediği
ciddiyetsiz yaklaşımı terk etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Payas Belediyespor-44 Malatyaspor
maçında çıkan olaylara ve olaylardaki tutumlarından dolayı
federasyonu, polisi ve Bakanlık yetkililerini
kınadığına ilişkin açıklaması
5.- Kars Milletvekili
Ahmet Arslanın, Kars Şeker Fabrikasının durumuna
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bir alışveriş merkezi için özel
plan tadilatı yapmak suretiyle haksız bir uygulama
yaptığına ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun ölümünün 4üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
8.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde 1995 yılından beri devam
eden bir maden mücadelesi olduğuna ve herkesi maden cinayetini protesto
için Artvinde yapılacak mitinge davet ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Orman Haftasına ilişkin
açıklaması
10.- Kars Milletvekili
Yunus Kılıçın, Karsın istihdama ihtiyacı
olduğuna ve bu noktada gayretlerinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına, Diyanet İşleri Başkanının
İzmirde yaptığı açıklamadan sonra AK PARTİ
İzmir milletvekilleri tarafından hiçbir açıklama
yapılmadığına ve Ödemişin Küçükören ile Tirenin
Eğridere köyünde 200 dönüm arazinin bir şahsa kiralanarak köylülerin
elinden alındığına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 16/3/1978de İstanbul
Üniversitesinde yaşanan olayların ve Halepçe katliamının
tarihin sayfalarında çifte acı olarak yer aldığına
ilişkin açıklaması
13.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Hükûmetin birincil görevinin
vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak olduğuna ve
Hükûmetin, PKKnın asli ve ferî failleriyle iş birliğine
düştüğüne,
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Orman Haftasına
ilişkin açıklaması
15.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandarın, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
16.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Hükûmetin sendikalara, barolara, avukatlara, sivil toplum
örgütlerine devlet terörü uygulayarak onları susturmaya ve
itibarsızlaştırmaya çalıştığına
ilişkin açıklaması
17.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Ankarada doğal gaz
alımının karneyle mi yapılacağını ve
Çan-Çanakkale kara yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
19.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, 8 ilde alkol yasağı koyan valiler
hakkında ne gibi bir işlem yapıldığını ve
oluşacak konfederal bir yapının İran, Irak ve Suriye
Kürtlerinin yer alacağı yeniden inşa edilecek Türkiyenin
sınırlarını belirleyecek bir etken olup
olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin Mut ilçesine
yapılacak olan Kayraktepe Barajının ÇED
çalışmaları sırasında halka şiddet uygulayan
polisin davranışını kınadığına
ilişkin açıklaması
21.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın, İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın bir alışveriş
merkezinin tadilatıyla ilgili ifade ettiği hususlara ilişkin
açıklaması
22.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
23.- Hatay Milletvekili
Mehmet Öntürkün, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 23 milletvekilinin, çocuk işçiliğiyle
ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, gençler ve çocuklar
arasında madde kullanımının giderek
yaygınlaşmasının, kullanım yaşının her
geçen gün düşmesinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557)
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, Artvin'de
ruhsatlandırılacak iki maden ocağının çevresel, sosyal
ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/558)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Muş Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşları tarafından
silikozis hastalığının araştırılması
amacıyla 13/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, orman
köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanunun uygulamalarındaki aksaklıkların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekili tarafından
tutuklu gazetecilerin içinde bulunduğu durumun araştırılarak
basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında
değiştirilmesi gereken yasal düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310)
4.- Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve
Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer
Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304)
(S. Sayısı: 437)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Milli Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim,
Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/527) (S. Sayısı: 185)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/18029)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
bağlı kurum ve kuruluşların İstanbuldaki proje ve
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/18031)
27 Mart 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Türkiyenin su kaynakları ve su yönetimi politikası hakkında söz
isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Türkiye'nin su kaynakları ve su yönetimi
politikasına ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin su kaynakları ve su yönetimi üzerine gündem
dışı söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Su, alternatifi olmayan hayati bir
kaynaktır. 21inci yüzyılda su üzerinden küresel politika ve
stratejiler artmaya başlamıştır. Bu da su
politikalarının önemini artırmaktadır. 22 Martta Dünya Su
Günü kutlandı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu
önemli günü 2 seminer ve resim sergisiyle geçiştirmiştir. Dünya su
miktarı 1 milyar 400 milyon metreküptür. Bunun yüzde 25i tatlı
sudur. Tatlı su kaynaklarının yüzde 90ının kutuplarda
ve yer altında olması suyun önemini artırmaktadır. 1 milyar
400 milyon insan içme suyundan yoksundur. 2 milyar 600 milyon insan
arıtılmamış su kullanmaktadır. Her yıl 6 milyona
yakın insan dizanteri, kolera gibi temiz suya ulaşamamaktan
kaynaklanan hastalıklardan yaşamını yitirmektedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, ara verelim, arkadaşların sohbeti bitsin
ondan sonra başlayalım.
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Akçay.
Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessiz olursak Sayın Akçayı daha rahat duyabileceğiz.
Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2025 yılında dünya nüfusunun
tahminen üçte 2si temiz ve içilebilir sudan mahrum kalacaktır. Ülkemiz su
kaynakları 25 büyük havzaya ayrılmıştır.
Dolayısıyla ülkemizin birçok bölgesinde su kaynakları yetersizdir.
Yıllık kişi başına düşen su miktarı bin ile 2
bin metreküp arasında olan ülkeler su sıkıntısıyla
karşı karşıya olan ülkeler olarak kabul edilmektedir.
Kullanılabilir toplam su potansiyelimiz 112 milyar metreküptür.
Yıllık su tüketimimiz 44 milyar metreküptür. Türkiye'nin nüfusu
2030da 100 milyona ulaşacak, kişi başına
kullanılabilir su miktarı 1.120 metreküpe düşecektir; böylece,
Türkiye, suyu kıt ülkeler arasında yer alacaktır. Su
kaynaklarımızın limitleri dışında kullanımı
ve iklim değişiklikleri su kaynaklarında azalmaya yol
açmaktadır. Ayrıca, 2025te Türkiyede yağışların
yüzde 25 azalması da beklenmektedir.
Hükûmet tarafından kanun hükmünde
kararnamelerle suyla ilgili çok sayıda düzenleme
yapılmıştır. Su çalışmalarında kurumsal
bütünlük söylemiyle yapılan bu düzenlemelerle tam aksine, suyla ilgili
kurumların sayısı arttırılırken görevleri
arasında çatışmalar olmuştur.
Devlet Su İşlerinde şu anda şef,
başmühendis ve şube müdürü kadrosundakilerin yüzde 95i
görevlendirmeyle çalışmaktadır. İlgili yasa gereği
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavı yapılması gerektiği
hâlde on yılı aşkın bir süredir bu sınav
yapılmamıştır ve Devlet Su İşleri çalışanları
mağdur edilmiştir.
Su yönetimi çok başlı, çok parçalı ve
koordinasyon eksikliğinden bir an önce kurtarılmalıdır.
Suyun rasyonel ve etkili kullanımını sağlamak için su
yasası bir an önce çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Gediz Nehri Ege Bölgesi
için hayati önemi haizdir. Gediz havzasında Türkiye'deki tarımsal
üretimin yüzde 10u gerçekleştirilmektedir. Yüzyıllardır
geçtiği topraklara can veren Gediz Nehri flora ve faunasıyla can
çekişmekte, kendisiyle birlikte içinden geçtiği ovayı da
maalesef yok oluşa götürmektedir. Gediz Nehri sulama suyu kriterlerinin
çok altındadır. Gedizdeki kirlilik oranı gıda
sağlığı açısından tehlike göstermektedir.
Kirlenme dolayısıyla Gediz Nehrinden sulanan binlerce dekar arazi
çoraklaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın
Veysel Eroğlu, 11 Aralık 2009daki Manisa ziyaretinde Gedizi kurtarmak
boynumuzun borcu. demiştir. Yine 2010daki bir toplantıda
Gedizdeki arıtma tesisleri 31 Aralık 2012 tarihinde saat 17.00de
tamamlanacak. 2012 yılı sonunda Gediz Nehrinde balık tutulacak,
herkes oltasını alsın, gelsin. demiştir. Sayın
Bakanın bu sözüne istinaden oltasını alıp Gedizde
balık tutmaya gidenler, Gedizde kendilerini Sayın Eroğlunun ve
balıkların değil, her türden kirliliğin beklediğini
görmüşlerdir. Başta Manisalılar olmak üzere tüm Egeliler
Sayın Eroğlunun bu sözünü yerine getirmesini merakla beklemektedir.
Bu düşüncelerle hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
Gündem dışı ikinci söz,
Kars Şeker Fabrikasının sorunları hakkında söz isteyen
Kars Milletvekili Mülkiye Birtaneye aittir.
Buyurunuz Sayın Birtane. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtanenin, Kars Şeker Fabrikasının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MÜLKİYE BİRTANE (Kars)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kars Şeker Fabrikasıyla ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kars Şeker Fabrikası, mevcut
durumda ilde üretim yapan ve birçok aile için istihdam alanı olan tek
fabrikadır. Kars halkının geçim kaynağı oluşturma
çabaları devletten hiçbir şekilde destek görmemektedir. İlin
fabrikalara ve istihdam alanlarına ihtiyacı vardır.
İstihdam alanı açılmıyorsa en azından mevcut istihdam
alanlarının ayakta kalması için destek verilmesi gerekmektedir.
Kars Şeker Fabrikası kapatılmakla karşı
karşıyadır. Fabrikanın kapatılmasının, orada
istihdam edilen 400e yakın kişi ile pancar üreticiliği yapan
500 civarında çiftçi ve binlerce aile bireyini ekmeğinden
edeceği ve il sanayisine de büyük darbe vuracağı
aşikârdır. Fabrikanın şu an en büyük
sıkıntısı ise ham maddedir çünkü ilde pancar
yetiştiriciliği son derece azalmış durumdadır. Bunun
çeşitli sebepleri var tabii. Şeker pancarı
yetiştiriciliği desteklenmediği gibi, bu işi
yaptığı tespit edilen kişilerin yeşil kartları da
ellerinden alınıyor. Devlet, daha çok yem bitkilerine destek
verdiği için çiftçiler pancar ekmekten kaçınıyor. Türkiyede
şu an şeker üretimi yeterli miktarda değil. Glikoz ve yapay
tatlandırıcılarla halk sağlığıyla
oynanıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kars Şeker Fabrikası önce özelleştirme
kapsamına alınmış, daha sonra bu karar iptal edilmiş.
Geldiğimiz aşamada ise fabrika kendi kaderine terk edilerek âdeta
kapanmayla karşı karşıya
bırakılmıştır.
Geçim kaynağı tarım ve
hayvancılık olan ilde, genel olarak baktığımızda,
sanayi alanında bacası tüten tek fabrikadır. İlde yem
fabrikası, süt fabrikası, deri ve ayakkabı fabrikası, Et ve
Balık Kurumu teker teker kapatıldı. İlde işsizlik oranı
yüzde 80 artmış durumda. Hayvancılığın can
çekiştiği, işsizliğin, yoksulluğun, göçün yoğun
olduğu Kars, günbegün geriliyor. İlde geçim kaynağı olan
hayvancılığı destekleyecek et ve süt ürünleri entegre
tesisi yok. İstihdamı artıracağı,
hayvancılığı geliştireceği iddia edilen tüm
projeler tabelalardan ibarettir.
Bu tablo karşısında Kars
Şeker Fabrikasını ayakta tutmak için özel bir çaba
harcaması gereken Hükûmet, duruma kayıtsız kalmaktadır.
Kars Şeker Fabrikasının üretiminin artırılması
için hiçbir önlem alınmamaktadır. Şeker fabrikasının
üretiminin düşük olması devletin şeker pancarına
uyguladığı kotadan kaynaklanıyor. Bu durumda, devlet, Kars
için vazgeçilmez bir öneme sahip olan fabrikayı ayakta tutmak için
şeker pancarı üreticilerine destek vermeli ve kotayı
kaldırmalıdır. Üretimi artırmak için teşvik
programları hazırlanmalıdır. Mazot, gübre ve tohum
desteği verilmeli, sulama bedeli düşürülmelidir. Fabrika modernize
edilerek üretimi artırılmalı, bölgede şeker pancarı
üreten çiftçilerin kurumlara olan borçları silinmeli, yeniden şeker
pancarı üretimi yapmaları sağlanmalıdır.
Ayrıca, bu düzenlemeler hayata
geçirilinceye kadar, bu yıl bu şeker fabrikasının
çalışması için mutlaka Horasan ve Eleşkirtten pancar
desteğinin alınması gerekmektedir. En azından, bu yöntemin
devreye sokulmasıyla bir nebze de olsa rahatlama sağlanacaktır.
Pancardan şeker üretilirken yan
ürün olarak elde edilen küspe, en iyi hayvan yemleri arasındadır.
Yine melas, bu fabrikalarda yan ham madde olarak açığa
çıkmaktadır. Fabrikanın kapanması demek, bu ürünlerin de
yok olması demektir. Şeker üretimi arttığında melas ve
küspe üretimi de artacaktır. İlde saman ve ot üretiminin
düştüğü geçen yıl küspe üretiminin yeterli olması bu sorunun
çözümüne katkı sunacaktı ancak üretimin yeterli olmaması bu
ihtiyaca cevap olamamıştır.
Kars ili ihracatı en düşük
olan iller arasındadır. İlimizin toplam ihracatı 857 bin
dolardır. Oysaki yanı başımızda bulunan İran,
Gürcistan ve Nahcivanın şeker ihtiyacı Kars üzerinden
sağlanabilir. Buradan Hükûmet yetkililerini ve bütün milletvekillerini bu
konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) -
Yetkililerin ŞEKER-İŞ Sendikası ile görüşerek
gerekenin yapılmasını ve bunun tüm Karslıların talebi
olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Birtane.
Gündem dışı üçüncü söz,
Orman Haftası münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplana aittir.
Buyurunuz Sayın Kaplan. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Orman Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Bu haftanın Orman Haftası
olması nedeniyle sizlere, yaşamımızın ayrılmaz
bir parçası olan ormanlarımızın bugünkü durumu ve
yaşamını orman ve orman ürünlerinden idame ettirmek durumunda
bulunan orman köylülerinin durumundan, yaşadığı
sıkıntılardan bahsetmek isterdim ancak dün, Orman ve Su
İşleri Sayın Veysel Eroğlunun geçen hafta Kocaeliye
yaptığı ziyaret sonrası tarafıma göndermiş
olduğu bilgilendirme kitapçığı nedeniyle ben de bugünkü
konuşmamda Kocaeli yerelinde bahsedeceğim.
Sayın Veysel Eroğlunun bir
hafta önce yaptığı bilgilendirme nedeniyle öncelikle kendisine
teşekkür ediyor, bu nazik davranışının diğer
bakanlara da örnek olmasını diliyorum. Kocaeliyle alakalı
Sayın Bakanın verdiği kitapçıkla ilgili düşüncemi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Kocaeli deyince sanayi kenti, sanayinin en
yoğun olduğu bir kent olmasına rağmen orman alanları
olarak Türkiye ortalamasının yaklaşık 1,5 katı
üzerindeyiz. Ancak, koruma alanları açısından aynı
şeyi söylemek olası değil.
Kocaeli, hızla göç alan, sanayi
kenti olması nedeniyle orman alanları, köy alanları bir bir yok
edilerek OSBlere ve sanayi alanlarına hızla açılmış
bir durumdadır. Bugün yüzde 45 olan orman alanı, ne
yazıktır ki, iktidara geldiğiniz dönemin başında,
2000-2002 yıllarında yüzde 50-55 civarındaydı. OSBlerin, 15
tane organize sanayi bölgemizin yaklaşık yarısı tamamen
orman alanlarının içerisinde.
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanın gönderdiği kitapçığı dikkatle
okudum. Sulak alanlardan bahsediyor. Burada Sayın Eroğlunun
olmasını isterdim. Kocaeli ili içerisinde sulak alan deyince, eski
Gölcük yolu üzerinde fuar alanının arkasındaki alandan
bahsediyor. Ya birileri kendisine yanlış bilgi vermiş
buranın sulak alan olduğu konusunda ya da Sayın Eroğlunun,
hakikaten, Kocaeliyle ilgili ziyaret yaparken burayı görmesi lazım.
Burası şu anda otel işletmelerinin, belediyenin park
alanlarının ve küçük sanayi sitesinin bulunduğu bir alan, sulak
alanla ilgili hiçbir alan söz konusu değil.
Kocaelinin önemli orman
alanlarından ve tabiat alanlarından biri de Ballıkayalar Tabiat
Alanı. Kocaeli ili Gebze ilçesi Tavşanlı köyünde,
yaklaşık
Sadece eleştirmekle
kalmıyorum, Ballıkayaların kurtulması açısından
da Sayın Bakanıma buradan bir önerim var: Bölgenin sanayi alanı
olması nedeniyle yerleşim alanlarının içerisinde
kalmış olmasına rağmen burayı koruma alanı
altına alarak sanayinin getirdiği çevre kirliliğinin, hava
kirliliğinin bitki ve hayvan türleri üzerindeki olumsuz etkilerini en aza
indirgemek mümkündür ama asıl önemli, asıl alınması gereken
tedbir, bu vadinin doğal güzelliğini veren suyun buraya
kavuşmasıdır. Denizli köyümüzde bulunan sulama göletinden bir
proje ile buraya su verilmesi mümkündür ancak nedense, bir önceki Orman
Bakanlığı döneminde projelendirilmesine rağmen hâlâ hayata
geçirilmemiştir. Bölge sanayi bölgesi olmasına rağmen,
ormanların talan edilmesine rağmen ağaçlandırmanın
yapılmaması, bölgedeki hava temizliği açısından da son
derece önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla)
Hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Gündeme geçmeden önce, İç Tüzük
60a göre sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika söz
vereceğim.
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, apartman görevlilerinin
çalışma koşullarının ve haklarının
belirlenmesi için yasal bir statü hazırlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım, sizin
aracılığınızla, Türkiyede yasal statüsü olmayan
kurumlardan biridir apartman görevlileri, site görevlileri yani
kapıcılarımız. Yaşam standartları belli
değil, statüleri belli değil, mesaileri belli değil. Bu
açıdan, Türkiyedeki tüm apartman görevlilerimiz, site görevlilerimiz ve
kapıcılarımızla ilgili mutlak bir yasal statü
hazırlanması, bunların çalışma koşulları ve
tüm haklarının belirlenmesi lazım. Sadece, şu anda
İş Kanununun genel şartlarıyla gidiyor, oysa
şartları çok değişik. Ben, bunu, sizin
aracılığınızla iletmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Tüzel
2.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına, PTTde örgütlü sendikaların eylemine ve
GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ sendikalarına yapılan
baskına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Tiyatrolar
Günü, sahne emekçilerini buradan selamlıyorum.
Onlara özgürce, baskısız,
kendi renklerinde, dillerinde, türkülerinde, kıyafetlerinde
katılacağı, repertuvarlarında silah patlamayan, adı
barış olan yeni bir oyun oynamalarını diliyorum.
Barış ve çözüm bu ülkenin
ihtiyacıdır ve sahip çıkılmalıdır. Brechtin
sözleri yol göstericidir, Kurtuluş yok tek başına, ya hep
beraber ya hiçbirimiz. demiş. İşte, bu düşünceyle, bugün
de PTTde, örgütlü sendikaların, 173 yıllık hizmet ve emek
kurumlarına sahip çıkmak, özelleştirmelere dönük
tasarının geri çekilmesini sağlamak için ortak eylemi, grevi
gerçekleşiyor. Onlar, aynı zamanda, taşeronluğu değil,
güvenceli ve kadrolu çalışma isteyerek tüm emekçilerin sesi oluyor.
Değerli Başkan, AKP
binası ve Adalet Bakanlığına yapılan
saldırılar nedeniyle GENEL-İŞ ve LİMAN-İŞ
sendikalarında yapılan baskın, arama ciddi biçimde
sorgulanmalıdır. Bir kez daha, polis devleti uygulamasıyla
muhalif kurumlar hedef gösteriliyor, emek örgütleri terör organizasyonları
gibi itibarsızlaştırılmak isteniyor, bunları kabul
edemeyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tüzel.
Sayın Yeniçeri
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Hükûmetin, Ankara Yunus Emre Çarşısında
meydana gelen yangın nedeniyle mağdur olan esnafa sergilediği
ciddiyetsiz yaklaşımı terk etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi bundan yirmi bir
gün önce Ankara Altındağ Yunus Emre Çarşısında büyük
bir yangın meydana gelmiş ve bu yangında 687 esnafın
iş yeri yanmıştı. Aradan geçen yirmi bir güne rağmen
hiçbir bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisine on beş dakikada mesafede olan
Yunus Emre esnafını ziyarete gitmemiş, mağdur
insanları kabul etmemiş, sorunlarını da dinlememiştir.
Konu, belediyelere ve valiliğe havale edilmiştir. Yirmi bir gündür
yapılan tek şey, Altındağ Kaymakamlığı
vasıtasıyla, vatandaşlara, kişi başına
dağıtılan 2 bin lira olmuştur. Esnaf, adaletsizlikten
yakınmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Yunus Emre Çarşısı esnafı
için kişi başına ödemeyi planladığı 3 bin TL ise
henüz bürokrasiyi aşarak dağıtılmış
değildir. İş yerleri yanan vatandaşlar ihtiyaç ve
sıkıntı içindedirler. Hükûmetin, Yunus Emre yangınına
ciddiyetsiz yaklaşımını terk etmesi gerekmektedir.
Diğer yandan, çeşitli
yörelerde toplanmış bulunan paralar için de vilayet hesap
numarası açmadığından dolayı bu fonun da ihtiyaç
sahiplerine ulaştırılması mümkün olmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yetkilileri ivedilikle bu hesabı açmaya ve yabancı ülkelerin
vatandaşlarına gösterdikleri ilgi ve alakayı kendi
vatandaşlarına da göstermeye davet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Ağbaba
4.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Payas Belediyespor-44 Malatyaspor
maçında çıkan olaylara ve olaylardaki tutumlarından dolayı
federasyonu, polisi ve Bakanlık yetkililerini
kınadığına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Bölgesel Amatör Ligde dün
oynanan Payas-44 Malatyaspor maçında olaylar
çıkmıştır. Final niteliğinde olan bu maçta hakem kötü
bir yönetim göstermiş, ayrıca böyle önemli bir maça dördüncü hakem
olarak Hatay bölgesinden bir hakem görevlendirilmiştir. Saha komiseri
olaylarda taraf olmuş, görevini yapmamıştır. Malatyadan
maçı izlemeye giden taraftar ve basın mensupları
taşlanmış, tartaklanmıştır. Olayı önlemesi
gereken polis ise hem Malatyalı taraftara hem de basın
mensuplarına, hatta teknik direktörümüze saldırmıştır.
Maçtan sonra Malatyaspor kafilesi beş saat statta bekletilmiştir.
Çıkışta ise otobüsümüz taşlanmış,
taraftarlarımızdan birisi beyin travması geçirmiştir.
Ben,
44 Malatyasporun ve taraftarlarının sahipsiz
olmadığının bilinmesini isterim. Bu olaylardaki
tutumlarından dolayı federasyonu, polisi ve Bakanlık
yetkililerini kınıyorum. Olayın takipçisi
olacağımın da bilinmesini istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Arslan
5.- Kars Milletvekili
Ahmet Arslanın, Kars Şeker Fabrikasının durumuna
ilişkin açıklaması
AHMET
ARSLAN (Kars) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben
de Kars Şeker Fabrikasıyla ilgili birkaç şey ifade etmek
istiyorum. Biri, şeker fabrikasının özellikle
kampanyalarına devam etmesi konusunda son üç yıldır destekler
veriliyor; Erzincandan pancar getiriliyor, Horasandan getiriliyor. Bu sene de
yine Erzincandan, Horasandan, Hasankale-Yağan kantarından pancar
getirilmesi konusunda çalışmalar devam ediyor.
Tabii
ki Kars gibi yerde istihdamın desteklenmesi adına Hükûmetin elinden
geleni yaptığını biliyoruz. Zira 3 bin kişilik toplum
yararına çalışma kapsamında Karsta insanımız
çalışıyor. Bu konuları biz sayın
bakanlarımızla, Hükûmetle, her platformda neler yapılabiliri
tartışıyoruz ve gereğini yapıyoruz. Tabii,
farkımız, biz çıkıp kürsülerden ifade etmeyip gereğini
yapmak şeklindedir. Bu konuda özellikle sizleri ve Kars halkını
da bilgilendirmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Arslan.
Sayın
Eyidoğan
6.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bir alışveriş merkezi için özel
plan tadilatı yapmak suretiyle haksız bir uygulama
yaptığına ilişkin açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Belediyelerde
imar tadilatları üzerinden haksız çıkar sağlama ve imar
kirliliği yaratma kervanına Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı da karıştı. Bakanlık ilk kez 1/1.000lik
bir uygulama imar planına müdahale ederek bir alışveriş
merkezinin ruhsata aykırı kaçak yapı eklentilerini
legalleştirdi. 1/100.000 gibi üst ölçekli planlar yapma yetkisi bulunan Bakanlık, ilk kez,
İstanbulda büyük bir alışveriş merkezini kapsayan bölge
için 1/1.000lik plan hazırladı. Önceleri bu alışveriş
merkezinin kaçak eklentilerine af getirmek için İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından plan değişikliği yapılmak
istendi. Yasa değişip bölge Boğaziçi ön görünümü alanına
girince yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçti.
1/100.000 gibi makro ölçekli planlar yapma yetkisi bulanan Bakanlık, ilk
kez, alışveriş merkezini kapsayan bölge için 1/1.000lik plan
hazırladı. Kamu yararı içermeyen bir yaklaşımla büyük
bir alışveriş merkezine özel plan tadilatı
yapılıyor. Yirmi yıl önce dahi çevre yapılanma
şartlarının çok üzerinde imal edilen komplekse şimdi
Bakanlık marifetiyle yeniden ek imar hakkı tanınarak haksız
bir uygulama yapılmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Eyidoğan.
Sayın Halaman
7.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun ölümünün 4üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Ölümünün dördüncü yılında, Hakkın
rahmetine kavuşan, siyasi kimliği olan, millî, manevi duygulara sahip
Sayın Muhsin Yazıcıoğlunun ölümünü Allahtan rahmet
dileyerek anıyor, mekânı cennet olsun diyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Bayraktutan
8.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde 1995 yılından beri devam
eden bir maden mücadelesi olduğuna ve herkesi maden cinayetini protesto
için Artvinde yapılacak mitinge davet ettiğine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Artvinde 1995 yılından beri yürütülen bir
maden mücadelesi var. O tarihten bu tarafa doğru gelinen süreçte, daha
önce Rize İdare Mahkemesi tarafından iptal edilen bir maden olayı
var. Bu süreç, Danıştaydan geçerek onanmış ama
arkasından yeniden maden çıkartma işlemi gerçekleşince Rize
İdare Mahkemesine yeniden dava açılmış, mahkeme daha önce
vermiş olduğu kararın tam tersi bir karar vermiştir. Ama bu
süreç içerisinde Trabzon Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurmuş
ama Rizedeki mahkeme ne yazık ki çevrecilerin, bütün Artvinin
beklemiş olduğu bu süreç içerisinde ters bir karar vermiştir
bize göre.
6 Nisan 2013 Cumartesi günü, Artvinde, saat 13.00te
bütün Artvinlilerin katılacağı, Artvindeki maden cinayetini
protesto eden bir miting yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden Türkiye'deki tüm Artvinlileri, yüreği o gün Artvinde
atacakları o günkü mitinge davet ediyor, çevreye olan, Artvine olan
duyarlılıklarına sahip çıkmalarını diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Yılmaz
9.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Orman Haftasına ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
21 Mart Dünya Ormancılık Günü, içinde
bulunduğumuz hafta da, 21-28 Mart, ülkemizde Ormancılık
Haftası olarak kutlanmaktadır. Ormanlarımızın
varlığının artırılması ve korunması
noktasında gayret gösteren tüm orman çalışanlarını
kutluyorum. Bu vesileyle, özellikle, yazın yangınlarda canları
pahasına mücadele eden geçici çalışan orman işçilerinin
kadroya alınmasını, yine yarıya yakını
bakıma muhtaç ormanların rehabilite edilmesi için, bakımlarının
yapılması için orman mühendislerinin süratle kadroya
alınmasını beklediğimi ifade ediyorum. Fakat ne yazık
ki Orman ve Su İşleri Bakanlığı, yeni bir uygulamayla,
Türkiye genelinde 10 bine yakın muhafaza memuruna yeni bir yönetmelik
çıkararak onları tayinlere zorlamaktadır. Zaten zor şartlar
altında arazide, dağlık kesimlerde görev yapan ve ekmeğinin
peşinde olan bu ormancıların tayinlerini çıkarmak onların
istifaya veya emekliliğe zorlanması demektir. Bununla şunu mu
arz ediyorlar? Ormanları da artık özelleştirerek bu
korumayı kaldırıp
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) -
birilerinin önünü açma gayreti mi vardır? Bunu dikkatlerinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Kılıç
10.- Kars Milletvekili
Yunus Kılıçın, Karsın istihdama ihtiyacı
olduğuna ve bu noktada gayretlerinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Mülkiye
Hanımın konuşmasından sonra, Kars için bizden başka,
AK PARTİ milletvekillerinden başka kaygılanan birilerinin
olduğunu da görmekten mutlu olduğumu söylemek isterim. Ancak, tabii,
sadece kaygılanmak değil, bölge insanını
kaygılandırıp buradan siyasi bir amaç devşirmek de çok
doğru değil. Biz bunun gereğini yapıyoruz. Biz, Karsta,
özellikle Akyaka bölgesinde, sulanabilir arazilerin olduğu bölgede
insanları ev ev ziyaret ederek pancar ekimini teşvik etmek için
elimizden geleni yaptığımız gibi aynı zamanda bu
süreci yürüten Hükûmet otoritelerinin de her biriyle ayrı ayrı,
değişik zamanlarda görüşerek nasıl bir katkı
vereceğimiz noktasında gayretlerimizi devam ettiriyoruz. Özellikle,
yakın bölgelerde ekilen şeker pancarının bir
kısmını Karsta kampanya yapılması adına oraya
yönlendirmeye yıllardır gayret ediyoruz, bu gayretimiz devam ediyor.
Biz de biliyoruz ki Karsta özellikle, üretim yapan çok ciddi devlet
kuruluşları yok, Karsın istihdama ihtiyacı var. Bu
noktada, bizim de aynı şekilde gayretimizin devam
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kılıç.
Sayın Moroğlu
11.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına, Diyanet İşleri Başkanının
İzmirde yaptığı açıklamadan sonra AK PARTİ
İzmir milletvekilleri tarafından hiçbir açıklama
yapılmadığına ve Ödemişin Küçükören ile Tirenin
Eğridere köyünde 200 dönüm arazinin bir şahsa kiralanarak köylülerin
elinden alındığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Bütün
baskılara, sahne kapatmalara rağmen tiyatro sanatını
yüceltmek için çalışan ve tiyatroya emek verenleri ilk önce kutlamak
istiyorum bütün Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına.
Ayrıca, pazartesi günü
İzmirde bir açıklama yapan Diyanet İşleri
Başkanının sözleri bütün İzmirlileri üzmüş ve
İzmirliler tepkilerini dile getirmiştir fakat İzmirli AKP
milletvekilleri tarafından ve iktidar tarafından bu konuda tek bir açıklama
yapılmamış ve gereği yerine getirilmemiştir. AKP
milletvekilleri ve iktidar ya Diyanet İşleri
Başkanının sözlerinin arkasında dursunlar ya da
gereğini yapsınlar, tepkilerini dile getirsinler istiyoruz.
Ayrıca, hem Ödemişin
Küçükören köyünden hem de Tirenin Eğridire köyünden 200 dönüm arazi Orman
Bakanlığı tarafından bir şahsa kiralanmış ve
köylülerin kekik üretiminde kullandıkları alanlar ellerinden
alınmış, buna karşı çıkan köylülere de
makineleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Moroğlu.
Sayın Öğüt
12.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğütün, 16/3/1978de İstanbul Üniversitesinde
yaşanan olayların ve Halepçe katliamının tarihin
sayfalarında çifte acı olarak yer aldığına
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
16 Mart, tarihin sayfalarında
çifte acı olarak yer almıştır. 1978de İstanbul
Üniversitesinden çıkan devrimci öğrencilere yapılan faşist
saldırıda 7 genç yaşamını yitirmiştir. Beyazıt
Meydanının kan gölüne döndüğü, onlarca öğrencinin
yaralandığı bu acı olay, öncesi ve sonrasıyla
skandallarla doludur. O devrimci, yurtsever gençleri, daha sonra devletin en
üst katlarına kadar yükselen polis şefi okuldan çıkartarak bile
bile ölüme yollamıştır. Sorumlular sadece saldırıyı
gerçekleştirenler değildir, devlet, katilleri korumayı,
katliamı unutturmayı ve delilleri karartmayı seçmiştir. Her
ne kadar faşist katiller zaman aşımı dolayısıyla
hâlâ aramızda olsalar da biz 16 Martı unutmadık, unutturmayacağız.
Ellerimiz katillerin yakasında olacaktır, tekrar
yargılanmalarını sağlamak için
uğraşacağız.
16 Martın diğer bir
acısı da Halepçedir. İnsanlık tarihinin en
acımasız katliamlarından biri olan ve çocuk, genç,
yaşlı binlerce insanın hayatına mal olan bu olay
hafızalarımızdan silinmeyecek bir iz
bırakmıştır.
Teşekkür ediyorum
Başkanım, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Uzunırmak
13.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Hükûmetin birincil görevinin
vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak olduğuna ve
Hükûmetin, PKKnın asli ve ferî failleriyle iş birliğine
düştüğüne ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Üzülerek izlediğimiz bir süreç
var, sınır dışına silahlı teröristlerin
çıkarılması, barış, çözüm gibi birtakım
efsunlu kelimelerle izlenen bir süreç. Burada kesinlikle
Cumhurbaşkanımızdan Hükûmete, Parlamentoya varıncaya kadar
dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Hükûmetin en birincil görevi
vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Can ve
mala, ırza tasallut olmuş teröristleri, vekâleten savaş yürüten
PKKyı, asli faillere, ferî faillere nezaret ederek yurt
dışına çıkartmak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin görevi
olamaz. Bu suça bulaşan, sınırları içerisinde
suçluları adalete teslim etmek yerine nezaretle yurt dışına
çıkartan kamuda veya sivil görevli kim olursa olsun bunların delil,
belge, bilgi, bulgu, iz, emare ne ile olursa olsun yarınlarda
soruşturulacağı bir gerçektir. Hükûmet, teröristlerin, vekâleten
savaş yürüten PKKnın asli ve ferî failleriyle iş birliğine
düşmüş ve meşruiyetini yitirmiş bir Hükûmettir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Uzunırmak.
Sayın Şandır
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Orman Haftasına
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünya Ormancılık Haftası
dolayısıyla bir orman yüksek mühendisi olarak ben de tüm
ormancıların bu güzel gününü kutluyorum. Emeği geçen, hizmeti
geçen, rahmete intikal etmiş tüm ormancı büyüklerimize Yüce Allahtan
rahmetler diliyorum. Orman teşkilatı çalışanlarına
saygılar sunuyorum.
Onların çilesini biliyoruz,
Hükûmetin de dikkatine sunuyoruz. Özellikle, mezun olan genç
çocuklarımızın hâlâ kadrosuzluktan atanamamış
olmalarını bir daha Hükûmetin dikkatine sunuyorum.
Ormancılık Günü önemli, orman
bu toplumun en önemli değeri. Dolayısıyla,
ormanlarımızın varlığı ve korunmasının
anlatılması, benimsenmesi için Ormancılık Günü ve Haftası
dolayısıyla yapılan çalışmaları da tebrik
ediyorum.
Bu yöndeki gayretlere de teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şandır.
Sayın Çandar
15.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandarın, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
TOLGA ÇANDAR (Muğla) Evet,
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Eski bir tiyatro sanatçısı
olarak Dünya Tiyatrolar Gününü kutluyorum ben de ve bütün sanatçı
arkadaşlarımı bu kadar olumsuzluğa rağmen yürüttükleri
bu onurlu mücadele, sanat mücadelesi için tebrik ediyor, yanlarında
olduğumuzu bir kez daha beyan ediyoruz.
Onurla ülkelerini temsil ettikten sonra
yurda dönen sanatçılara gümrük kapılarında; sanatçıların
enstrümanlarına bir terörist aleti, sanatçının kendisine de bir
terörist muamelesi yapılarak onlara gümrük kapılarında
yapılan bu haksız uygulamalara bir son vermeyi düşünüyor mu
Sayın Bakan acaba? Bir ara, yeri geldiğinde bir cevap verebilirse
bize çok mutlu oluruz.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çandar.
Sayın Köse
16.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Hükûmetin sendikalara, barolara, avukatlara, sivil toplum
örgütlerine devlet terörü uygulayarak onları susturmaya ve
itibarsızlaştırmaya çalıştığına
ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Hükûmet, DHKP-C isimli, küllerinin bile
kalmadığı konunun uzmanlarınca bilinen bir terör örgütünün
isminin arkasına saklanarak sendikalara, barolara, avukatlara, sivil
toplum örgütlerine devlet terörü uygulayarak onları susturmaya ve
itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Bugün, niye
kullanıldığı ve ne için gerekli olduğu
anlaşılamayan helikopterli baskınla, içeride nöbetçiler
olduğu hâlde, 5 katlı, 42 kapısı kırılan GENEL-İŞ
Sendikasını 30 milletvekili arkadaşımla beraber ziyaret
ettik, yapılan devlet terörünü bizzat gözlemledik. GENEL-İŞ
Sendikasının yöneticileri Burası GENEL-İŞ, terör üssü
değildir; bizi susturamayacaklar. mesajını tüm yurtsever
halkımıza bizlerin vasıtasıyla gönderdi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
Sayın Sarıbaş
17.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Ankarada doğal gaz
alımının karneyle mi yapılacağını ve
Çan-Çanakkale kara yolunun ne zaman bitirileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyada doğal gazda en fazla KDV
ve ÖTVnin verildiği bir ülkede Ankara Belediyesi doğal gazda karne
dönemi başlatıyor. Artık, doğal gaz alımı karneyle
mi yapılacaktır? Vatandaşlarımıza bir ayda 350
metreküpten fazla gaz verilmediği doğru mudur? 350 metreküpten fazla
doğal gaz almış olan vatandaşlarımız ne
yapacaklardır? Bu, 350 metreküp doğal gaz tüketmeyen vatandaşlar
bu hakkı başkasına satabilecekler midir? Doğal gazda karne
zamanı mı başlamıştır? Ve özellikle de
vatandaş bu kış günlerinde ne yapacaktır, zam geleceği
söylentisinden itibaren?
Bir de, Çan-Çanakkale kara yolu
üzerinde
Ne zaman bu yolumuz bitirilecektir? Bu arada, on yıldır
istimlak paraları ödenmeyen vatandaşlarımızın durumu
ne olacaktır? Paraları ödenecek midir ve kaç tane
vatandaşımızın daha istimlak parası ödenmemiştir?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Sayın Hamzaçebi
18.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Dünya Tiyatrolar Günü. Dünya Tiyatrolar
gününde, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
sıfatımın ötesinde geçmişte bir dönem bir amatör tiyatro
kulübünün kurucusu ve yöneticisi olarak görev yapmış olmam nedeniyle
tüm tiyatro sanatçılarımızı ve tüm tiyatro
çalışanlarımızı kutluyorum.
Sanatçılarımızın tiyatroya adadıkları bir
yaşam nedeniyle kendileri önünde saygıyla eğiliyorum.
Sanatçılarımızın
sanatlarını özgürce ifade edebildikleri, endişe içinde
olmadıkları bir demokrasiyi gerçekleştirebilmek umudumu muhafaza
ediyorum. Sanata, sanatçıya devlet müdahalesinin olmadığı,
özel tiyatrolara yapılan devlet yardımının özel tiyatrolar
açısından, devlet açısından bir silah olarak
kullanılmadığı bir dönemi, bir politikayı
gerçekleştirme umuduyla tüm tiyatro sanatçılarımızı
tekrar kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Acar
19.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, 8 ilde alkol yasağı koyan valiler
hakkında ne gibi bir işlem yapıldığını ve
oluşacak konfederal bir yapının İran, Irak ve Suriye
Kürtlerinin yer alacağı yeniden inşa edilecek Türkiyenin
sınırlarını belirleyecek bir etken olup
olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Emperyal güçlere karşı
ulusuna bir vatan kazandıran Kemal Atatürkün mozolesi önünde göz
yaşlarını tutamayan Ürdün Kralının, BOP çerçevesinde
bir misyon üstlenen Başbakan Erdoğanın Mısır
yönetimine egemen Müslüman Kardeşlerin ılımlı bir versiyonu
olduğunu açıklaması üzerinde önemle durulması gereken bir
konudur. Böyle değilse, 8 ilde alkol yasağı koyan valiler
hakkında ne gibi bir işlem yapılmıştır? Bu
yasağın yasaya aykırı olduğu da mahkeme kararıyla
ortaya çıkmıştır.
Yine, Kralın, binilen trenin
bizatihi demokrasi treni olduğu, bu noktadan inildiği takdirde
demokrasinin diğer aşamalarını görmenin mümkün
olmadığını işaret etmesi sürecin ayrı bir
yönüdür. Kral, sonuçta, Amerikanın bölgede İran ve enerji
kaynaklarını hedef alan politikalarının adım adım
gerçekleşme yönünde olduğuna dair işaretlerde bulunuyor.
İsrailin Amerika Birleşik Devletlerinin baskısıyla özür
dilemesini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Oluşacak
konfederal bir yapı -İran, Irak, Suriye Kürtlerinin yer
alacağı- yeniden inşa edilecek Türkiyenin
sınırlarını belirleyecek bir etken olacak mıdır?
Bu sorunun cevabını istiyorum Hükûmetten.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Sayın Atıcı
20.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin Mut ilçesine
yapılacak olan Kayraktepe Barajının ÇED
çalışmaları sırasında halka şiddet uygulayan polisin
davranışını kınadığına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, milletvekili
arkadaşlarımız yerlerinden bir dakikalık söz alıyorlar
ve önemli buldukları konuları söylüyorlar, soru soruyorlar ama
bakanların ve Hükûmetin hiç umurunda değil gibi görünüyor, hiç
kendilerini alakadar eder bir konu değil gibi görünüyor ama ben yine de,
Mersinin Mut ilçesine yapılacak olan Kayraktepe Barajının ÇED
çalışmaları sırasında halka şiddet uygulayan
polisin davranışını kınadığımı
belirtmek istiyorum. Halk hiç şiddet uygulamadığı hâlde
halk dövülmüştür, kafaları, kemikleri
kırılmıştır. Polisin görevi halkı dövmek
değil halkı korumaktır. Bunu, İçişleri Bakanına,
ilgisiz görünseler de Hükûmet yetkililerine hatırlatmak isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Sayın Bayraktar
21.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın, İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın bir alışveriş
merkezinin tadilatıyla ilgili ifade ettiği hususlara ilişkin
açıklaması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz Profesör Doktor
Haluk Eyidoğan Beyin ifade ettiği hususlarla ilgili yüce Meclisi
bilgilendirmek için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbulda Akmerkez diye bilinen
bina için tadilat yaptığımız yolundaki ifadenin özü
şudur: Burada cephelerin düzenlenmesi için plana bir not ilave
edilmiştir, bir de çatıdaki ışıklandırma için not
ilavesi vardır. Ama ben -aldığım duyuma göre- buradaki
Akmerkez sahiplerinin içeride iç tadilat yaptıklarını duydum.
Şimdi orayı incelemek için elemanlarımızı gönderdim,
onlara bakacağım.
Yine, arz etmek istiyorum: Burası,
Boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgesinde kalmaktadır ve
dolayısıyla sit alanıdır. Sit alanlarındaki onay
yetkisi Bakanlığımıza aittir. Bu, hem Kültür
Varlıkları Kurulundan hem de Tabiat Varlıkları
Komisyonundan geçmiştir, Büyükşehir Belediyesi Meclisinden de
geçmiştir ve 5.000lik planlara da uygun olarak cephe düzenlemesi ve
çatıdaki ışıklık için herhangi bir inşaat
artışı, imar artışı söz konusu değildir ama
bu verilen haklara, planlara aykırı bir işlem varsa onu da
durduracağım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, dış cephe düzenlemesi için,
buna benzer ufak tefek işler için imar planı yapılır
mı? 1/1.000lik uygulama imar planı yapılır mı?
BAŞKAN Ben onu bilemeyeceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
22.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Dünya Tiyatrolar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Biz de
Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle bütün sanat emekçilerinin,
sanatçıların bu gününü, anlamlı gününü kutluyoruz.
Sanatın özgür
olmadığı bir toplumda özgürlükten bahsetmenin mümkün
olmadığını belirtmek istiyoruz. Yakın tarihimizde bile
kendi ana dilinde oyun sahnelediği için, kendi ana dilinde şarkı
söylediği için, kendi ana dilinde klip çekeceğini söylediği için
sanatçıların cezaevlerine, sürgünlere, ölümlere gönderildiği
acı deneyimler, acı tecrübeler yaşadık. Bugün vesilesiyle
biz bu acı sayfanın bir tarih olması gerektiğini tekrar
vurgulamak istiyoruz. Tiyatroların, oyunların baskı altına
alınmadığı, sanatçıların özgür ortamda, üretim
içerisinde oldukları bir ülke temennimizi tekrar vurgulamak istiyoruz.
Özgür sanat özgür toplumu, özgür
toplum özgür ülkeyi yaratır. temennimizi tekrar vurgulayarak tüm
sanatçı arkadaşlarımızın gününü tekrar kutluyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı
ayrı okutacağım. Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti
okunacaktır, ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde yer
alacaktır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 23 milletvekilinin, çocuk işçiliğiyle
ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde 6-17 yaş arasında
olan 20 milyon çocuktan 1 milyondan fazlası çalışma
hayatının içinde yer almaktadır. Çocukların erken
yaşlarda çalışmak zorunda kalmaları, çocuk
işçiliği sorununu Türkiye'nin en önemli toplumsal sorunlarından
biri hâline getirmektedir.
Yoksulluk, eğitim sisteminin
beklentilere yanıt verememesi, göç, kültürel farklılaşma,
ailelerin öğrenim düzeyi gibi nedenlerle ortaya çıkan ve
işverenlerin ucuz iş gücünü tercih etmelerinden beslenen çocuk
işçiliği, çocukların ekonomik olarak istismar edilmelerine yol
açmaktadır. Çocukların çalıştırılmaları,
ekonomik istismardan daha öte bir anlam ifade etmekte ve bir insan hakları
sorunu hâlini almaktadır.
Bu nedenlerle çocuk işçiliği
ile ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 07/02/2012
1) Sedef Küçük (İstanbul)
2) Ali Serindağ (Gaziantep)
3) Osman Kaptan (Antalya)
4) Sakine Öz (Manisa)
5) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
6) Hülya Güven (İzmir)
7) Aylin Nazlıaka (Ankara)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10) Candan Yüceer (Tekirdağ)
11) Doğan Şafak (Niğde)
12) İdris Yıldız (Ordu)
13) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
14) Ali Haydar Öner (Isparta)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
17) Veli Ağbaba (Malatya)
18) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
19) Namık Havutça (Balıkesir)
20) Haydar Akar (Kocaeli)
21) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
22) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
23) İhsan Özkes (İstanbul)
24) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi'nin 32'nci maddesi "çocuğun ekonomik sömürüye
karşı korunmasını, riskli ya da eğitimini
engelleyecek, sağlığına veya bedensel, akılsal,
ruhsal, ahlaksal, toplumsal gelişimine zarar verecek işlerde
çalıştırılmayacağına" vurgu yapmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütünün "En Kötü Biçimlerdeki Çocuk
İşçiliğinin Önlenmesi Sözleşmesi" hükümleri,
hükûmetleri "Çocuk işçiliğini önlemek ve bunun için gerekli
önlemleri almak; çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk
işçiliğinden uzaklaştırılmaları için ücretsiz
temel eğitim ve mümkün ve uygun olduğu takdirde meslekî eğitim
sağlamakla" yükümlü kılmaktadır.
Ulusal mevzuatımız ve
altında imzamız olan uluslararası sözleşmelerde yer alan
yükümlülüklere karşın çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda
yeterli çaba gösterilmediği gözlenmekte, uluslararası
kuruluşların desteği ve yönlendirmesi ile yürütülen birkaç proje
dışında bu önemli sorun görmezden gelinmektedir.
TÜİK'in en son 2006
yılında yaptığı araştırmaya göre 6-17
yaş grubunda bulunan çocukların yüzde 6sı ekonomik bir
işte çalışmaktadır. Bir diğer ifade ile
çalışma hayatımız içinde yaklaşık 1 milyondan
fazla çocuk işçi bulunmaktadır. Bu çocukların bir
kısmı fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel
gelişimlerine zarar veren ve ulusal yasalarla uluslararası
standartlara uygun olmayan koşullarda
çalıştırılmaktadır. Büyük bir çoğunluğu
kayıt dışı çalıştırılan bu çocuklar
hiçbir sosyal güvenlik hakkından yararlanamamaktadır. Çocuk
işçiliğinin ülkemizde bu denli yaygın olmasının temel
nedeni yoksulluk ve buna bağlı olarak eğitim haklarından
yararlanamamak gösterilebilir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de tarım sektörü, çocuk işçiliğinin en fazla olduğu sektör
konumundadır. Mevsimlik tarım işçiliği, özellikle
yoksulluğun fazla olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgemizde
yoğunlaşmakta ve en çok ilköğretim çağındaki kız
çocuklarını etkilemektedir. Çocuklarımızın yoksulluk
nedeniyle eğitim hakkından yoksun kalmaları, yoksulluğu
kuşaktan kuşağa aktarmakta ve çözümsüz kılmaktadır.
Çalışmak zorunda kalan 1
milyonu aşkın çocuk işçinin yanı sıra,
sayıları 50 ile 80 bin arasında tahmin edilen çocuk sokaklarda
yaşamak ve çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu rakamın yüksekliği
aynı zamanda ülkemizde artan ve derinleşen yoksulluğun açık
bir göstergesini oluşturmaktadır.
Gerek çalışma hayatı
içinde yer alan gerekse sokaklarda çalışmak ve yaşamak zorunda
kalan çocukları korumanın yanında, bu sorunla
savaşımı öne alan ve bu sorunun tamamen ortadan
kaldırılmasını amaçlayan stratejiler
uygulanmalıdır. Çocuk işçiliğinin temel bir insan
hakları sorunu olduğu göz ardı edilmeden, soruna ekonomik,
sosyal ve eğitsel açıdan yaklaşacak ve bütüncül çözümler
üretecek destek politikalarının saptanmasına gereksinim
duyulmaktadır. Çocuk emeği istismarına karşı
duyarlılığın artırılması için
bakanlıklar, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri,
uluslararası kuruluşlar, üniversiteler ve ilgili kurumların
iş birliği gerekmektedir.
Yukarıda anılan nedenlerle
çocuk işçiliğinin önlenmesi ile ilgili sorunların ve
alınacak önlemlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasının yerinde olacağı
düşüncesindeyiz.
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında
madde kullanımının giderek yaygınlaşmasının,
kullanım yaşının her geçen gün düşmesinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/557)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yıllarda madde
kullanımı, tüm dünya ile birlikte ülkemizde de büyük bir tehdit
olmayı sürdürmektedir. Madde kullanımı, gençlerin
yaşamını altüst eden hatta çoğu zaman ölümle sonuçlanan
oldukça büyük bir toplumsal sorundur. Genellikle arkadaş çevreleri,
özenti, merak, eğitimsizlik, sosyoekonomik ve psikolojik nedenler
gençlerimizi ve çocuklarımızı bu bataklığın içine
itmektedir.
Bu tür maddelerin üretimi ve
satışı hemen hemen tüm ülkelerde kısıtlanmış
hatta yasaklanmış olmasına rağmen hâlâ çok kolay
erişiliyor olması oldukça düşündürücüdür. Ülkemizde
uyuşturucu madde bağımlılığı
yaşının oldukça düştüğü bilinmektedir. Yaş
ortalamasının giderek düşmesi, aileleri ve tüm kamuoyunu
tedirgin etmektedir. Ayrıca, madde kullanımının giderek
yaygınlaşıyor olması toplum huzurunu bozduğu gibi
insanlar için de tehlike oluşturmaktadır. Genellikle gençler
arasında kullanılan uyuşturucu ve keyif verici maddelerin
kullanımının ilköğretim çağındaki çocukların
arasında da yaygınlaşıyor olması vakit kaybetmeden
konuyla ilgili araştırmaların yapılmasını
gerektirmektedir. Çünkü yurttaşlarını her türlü olumsuzluktan
korumak devletin yükümlülükleri arasındadır. O nedenle
uyuşturucu madde kullanımı ile mücadelede en büyük görev
devletin yetkili organlarına düşmektedir. Toplumsal bir sorun hâline
gelmiş olan bu konu hakkında yurttaşlarımızı
bilinçlendirmek ve eğitmek, bağımlıların tedavileri
için gereken ortamı sağlamak bu organların asli görevidir.
Ülkemizde
bağımlılık yapan maddelerin kullanımının
yaygınlığı ve kolay edinilebilir olduğuna
bakıldığında, konuyla ilgili yeterli tedbirlerin
alınmadığı ve konuya gereken önemin verilmediği
gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu gerçek ne yazık ki kabul
etmek istemediğimiz fakat gerekli önlemler alınmadığı
takdirde de sağlıksız nesillerin yetişmesi gibi geri
dönüşü olmayan sonuçlar doğuracaktır. O nedenle toplumu ve
gelecek nesilleri yakından ilgilendiren bu konunun titizlikle ele
alınarak, gelecek nesiller için güvenilir ortamların yaratılması
gerekmektedir.
Bu nedenle gençler ve çocuklar
arasında giderek yaygınlaşan madde kullanımının,
kullanım yaşının her geçen gün düşmesinin nedenlerinin
araştırılması ile buna karşı alınması
gereken önlemlerin belirlenerek devletin gerek mücadele gerekse
bağımlıların tedavisinde eksik kalan yanlarının
tespiti için Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Sedef Küçük (İstanbul)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Ali Serindağ (Gaziantep)
7) Sakine Öz (Manisa)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10) Aylin Nazlıaka (Ankara)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Doğan Şafak (Niğde)
14) İdris Yıldız (Ordu)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
24) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
25) Bülent Tezcan (Aydın)
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 22 milletvekilinin, Artvin'de
ruhsatlandırılacak iki maden ocağının çevresel, sosyal
ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/558) x
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artvin-Kafkasör-Cerattepe maden
sahası konusunda gerekli önlemlerin belirlenip ivedilikle
alınması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırma komisyonu açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Sakine Öz (Manisa)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
6) Celal Dinçer (İstanbul)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
10) Aytuğ Atıcı (Mersin)
11) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
12) Melda Onur (İstanbul)
13) Hüseyin Aygün (Tunceli)
14) Turgay Develi (Adana)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Adnan Keskin (Denizli)
17) Engin Özkoç (Sakarya)
18) Umut Oran (İstanbul)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
21) Hülya Güven (İzmir)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Ümit Özgümüş (Adana)
Özet gerekçe:
Artvin ilimizin hemen üzerinde bulanan
Cerattepe mevkisi ve bu alanla bitişik Genya Dağını da
içine alan iki ruhsat alanında yapılmak istenilen madencilik
faaliyeti Artvin halkının on beş yıllık inançlı
ve kararlı mücadelesi sonucunda, 24/10/2008 tarihinde mahkeme kararı
ile bir bütün olarak sona ermişti. Rize İdare Mahkemesinin 2007/52
esas ve 2008/709 Karar ile aynı mahkemenin 2007/53 esas ve 2008/708 Karar
sayılı ilamlarında, doğal yaşlı ormanlara, su
kaynaklarına, canlı yaşama verilecek muhtemel zararlar
değerlendirilerek işletme ve maden ruhsatlarının iptaline
karar verilmişti. Bu karar Artvin'in kurtuluşu olmuş, telafisi
imkânsız zararlar mahkeme tarafından da takdir edilmişti.
Ancak, 24 Haziran 2010 tarihinde yeni
Maden Kanununun, 6 Kasım 2010 tarihinde de Uygulama Yönetmeliğinin
yürürlüğe girmesi ile ülkemiz genelinde ilk olarak 1.343 maden
sahasının ihale yolu ile ruhsatlandırılacağı
bizzat Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
tarafından Mart 2011 tarihinde açıklanmıştır. Artvin
ve ilçelerinde de ihaleye çıkarılacak onlarca saha olduğu
bilinmektedir. Bunlardan birinin tüm Artvinlilerin desteği ile
ruhsatları iptal edilen 4252 maden ruhsat numaralı Cerattepe (
Bu alanlara ilişkin maden ruhsatlarının
mahkeme kararı ile iptal edilmiş olmasına rağmen ve bu
kararlar yüksek yargının onayından geçmiş olmasına
rağmen belirtilen alanların yeniden ihaleye çıkarılmış
olması, öncelikle, özel olarak Artvin halkının ve genel olarak
bütün yurttaşların hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne olan
inancını sarsacaktır. Özellikle ruhsat alanlarının
heyelanlı alanlar olduğu, heyelanların devam ettiği, hâlen
giderek büyüyen çatlakların yaşamsal tehlikeler yaratacak ölçülere
geldiği görülmektedir. Yine, yargılama sırasında, bu alanda
madencilik yapmak isteyen şirketin açmış olduğu galeride
biriken ağır metal yüklü suyun yol açtığı
kaymaların sonuçlarının yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı
tespit edilmektedir. Artvin ilinin bütün içme suyu kaynakları bu iki
ruhsat alanlarında yer almakta olup bir maden işletme faaliyeti
ilimizin bütün su kaynaklarını kurutacak veya kirletecektir.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Artvin şehir merkezinin üzerinde yer
alan, 4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının
kapsadığı alan, bu alanlardaki madencilik faaliyetinin çevresel
etkileri, bu alanlardaki mahkeme kararlarının ve daha önceki
araştırma komisyonunun belirlemeleri, şehir merkezine
yakınlığı ve şehir merkezinde yaşayan
insanların bundan ne şekilde etkileneceği, ülkemizin ekonomisine
bir katkısının olup olamayacağı, yer üstü
zenginlikleri ile kıyaslandığında, kısa dönemli özel
çıkarlar yerine, yüzyıllar boyunca bütün kamunun
yararlanacağı yer üstü zenginliklerinin neler olduğunun kurulacak
bir Meclis araştırma komisyonu tarafından görülmesi ve tespit
edilmesinin ülkemizin geleceği ve sağlıklı bir çevrede
yaşama hakkı kapsamında bir zorunluluk olduğuna
inanıyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Muş Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşları tarafından
silikozis hastalığının araştırılması
amacıyla 13/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
27/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/03/2013
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Şubat 2012 tarihinde, Muş
Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşları tarafından verilen (571
sıra no.lu), Silikozis hastalığının
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
27/03/2013 Çarşamba günlü birleşiminde görüşmelerinin
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Lehinde Bingöl Milletvekili İdris
Baluken.
Buyurunuz Sayın Baluken. (BDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
silikozis hastalığına karşı gerekli önlemlerin
alınması ve silikozis hastalarının yaşamış
olduğu mağduriyetlerin araştırılması için
vermiş olduğumuz grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, silikozis
hastalığından biraz bahsetmek gerekiyor. Çevresel ve mesleksel maruziyet sonucu, silika
kristallerden maruziyet sonucu akciğerlerin hızla iflasa doğru
gittiği, solunum yetmezliği ve kalp yetmezliğiyle dramatik bir
tablonun yaşandığı bir hastalıktan bahsediyoruz.
Hastalığın üç formu var; kronik form, akselere form ve akut
form dediğimiz formları var. Bu akut form dediğimiz formu,
yoğun toz maruziyeti sonucu hızla ölüme doğru giden fulminan bir
seyir hâlinde, hastanın bütün yaşamını sonlandıran bir
seyirde maalesef ilerliyor.
Bu silikozis hastalığı en çok kot
taşlama işçilerinde görülüyor. Yine, madencilerde, tünel
kazıcılarda, cam ve seramik işlerinde çalışanlarda
görülüyor. Meslek grubu olarak daha değişik mesleklerde görülen
formlar var ancak bu akut fulminan ölümcül silikozisin görüldüğü meslek
grubu bu kot taşlama işçileridir. Kot taşlama dediğimiz
şey de, kotların beyazlatılması amacıyla, eskimiş
bir görüntü verilmesi amacıyla merdiven altı dediğimiz
atölyelerde, gerekli önlemlerin alınmadığı, gerekli
mühendislik önlemlerinin alınmadığı yerlerde yoğun toz
maruziyeti sonucu hızla iflasa doğru giden genç hastalarda görülen
bir tablodur.
Burada, bugüne kadar, tabii, yeterli denetimlerin
yapılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aslında, hastalık, literatürde de yenidir. 2004 yılından
itibaren dünyada hastalık biliniyor, 2005 yılından itibaren de
ülkemizde vakalar görülmeye başlanıyor ve bugün itibarıyla, 2005
yılından bugüne kadar tespit edilen hasta sayısının
600ün üzerinde olduğu belirtiliyor ancak biz biliyoruz ki gerçek rakam 2
bin ile 5 bin arasındaki bir rakamdır. Bugüne kadarki kayıtlarda
da 60ın üzerinde hastanın -ki bu hastaların büyük
çoğunluğu 20-30 yaş arasındaki genç bireylerdir- 60ın
üzerindeki genç bireyin de bu
hastalıktan dolayı yaşamını yitirdiği
bilinmektedir.
Silikozis
hastalığının kesin bir tedavisi yoktur, bu nedenle daha çok
korunma tedbirleri önemlidir. Korunma tedbirlerinde bu ölümcül form olan kot
taşlama işinin yasaklanması birincil alınması gereken
önlemdir ki ülkemizde de 2009 yılından itibaren aslında bu kot
taşlama işi yasaklanmıştır. Ancak, biz hâlâ vitrinlere
baktığımızda beyazlatılmış, eskitilmiş
görüntü verilen kotları gördüğümüz için bununla ilgili, denetimle
ilgili bir yetersizliğin olduğunu düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu kot
atölyelerinde işçiler sigortasız, sosyal güvenceden yoksun olarak
günde en az on dört saat çalıştırılıyorlar. Bu
kullanılan özel kum değerli bir kum olduğu için, pahalı bir
kum olduğu için bırakın havalandırma sisteminin
yapılmasını, tam tersine, bu atölyelerde pencerelerin de
sıkı sıkıya kapatılarak bu kumun ziyan edilmemesiyle
ilgili bilinçsizce uygulamalar var. Bu bilinçsiz uygulamaların sonucunda
da 20-30 yaşındaki genç bireyler, genç vatandaşlarımız
kendi karınlarını doyurmak için, kendi ailelerini geçindirmek
için başlamış oldukları bu meslekte hızla bir ölüm
serüveninin, bir ölüm yolculuğunun maalesef içerisine giriyorlar.
Benim seçim bölgem olan Bingölde,
Bingölün Karlıova ilçesinde, Taşlıçay köyünde, Toklular
köyünde, Bahçe köyünde, Kaynak köyünde hemen hemen her evde bir silikozis
hastası var. Dört gün önce 30 yaşındaki Ramazan Aslanı
yine bu silikozis hastalığı nedeniyle kaybettik. Ben, bir hafta
önce Karlıova ilçesindeydim. Karlıova ilçesinde bu silikozis
hastalarının yakınları, aileleri tekrar bize geldiler, bu
konuyla ilgili yaşanılan mağduriyetin giderilmesi için Meclisin
bir an önce bir şeyler yapması gerektiği feryadını tekrar
bize ilettiler ve biz, şu anda bu feryadı burayı getirerek,
Meclisin bu konuda mutlaka bir çalışma yapmasının önemli
olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz.
Aslında, bu konuda şubat
ayında vermiş olduğumuz bir kanun teklifi var. Bu kanun teklifi
eğer Sağlık Komisyonunda dikkate alınmış
olsaydı, Sağlık Komisyonundan Genel Kurula getirilmiş
olsaydı belki de bu ölen, yaşamını yitiren pek çok
hastanın yaşarken, son nefesini vermeden önce
yaşadığı mağduriyetleri gidermiş olacaktık;
öldükten sonra, şu anda çocuklarının ve ailelerinin
yaşamış olduğu mağduriyetleri gidermiş
olacaktık.
Yine bu konuda Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu kanun teklifi var. Sağlık
Komisyonunda bu kanun teklifleri duruyor. Bunların bir an önce gündeme
alınarak, gereğinin yapılması noktasında son derece
önemli bir görev önümüzde duruyor.
Aslında, bu silikozis
hastalarıyla ilgili mevcut mağduriyetleri Hükûmet de biliyor. Bir
önceki Hükûmet döneminde bu silikozis hastalarının
yaşadığı sıkıntıları gidermek için bir
yasal değişiklik yapılıyor. O dönemde 6111 sayılı
Yasanın 67nci maddesi ve 2022 sayılı Yasanın 2nci
maddesine geçici bir fıkra ekleniyor ve bu süre üç ayla
sınırlı tutuluyor yani silikozis hastalarına sosyal
güvenlik haklarından yararlanmayı getiren bir yasal düzenleme
aslında AK PARTİ Hükûmeti döneminde, bir önceki Hükûmet döneminde
yapılıyor ancak süre üç ayla kısıtlı tutulduğu
için ve derecelendirmeyle ilgili, mesleki iş gücü kaybıyla ilgili
derecelendirmede yüksek kriterler konulduğu için maalesef
mağduriyetler tamamen giderilmiyor, bu mağduriyetler hâlen devam
ediyor. Çünkü 25 Şubat ile 24 Mayıs arasında 2011 tarihinde
belirlenen bu sürede pek çok silikozis hastasının bu kanundan haberi
olmuyor. Dolayısıyla, başvuruyla ilgili bir süreç
gelişmiyor ya da haberi olanlar hastanelere başvurdukları dönem
içerisinde sağlık raporu almak için koştururken süre bitiyor ya
da hastanelerden almış oldukları sağlık
raporlarında yeterli bir tıbbi değerlendirme
yapılmadığı için üst düzeyde verilen derecelendirmelerle
aslında bu sosyal güvenlikten yararlanmayı hak eden, malulen
emekliliği hak eden pek çok silikozis hastası maalesef bu kanuni
düzenlemeden faydalanamıyor. Dolayısıyla, bizim vermiş
olduğumuz kanun teklifide bu üç aylık sürenin
kaldırılması, silikozis hastalarının mesleki iş
gücü kaybı kriterinin aşağıya çekilmesi, yüzde 10luk bir
sınıra çekilmesi, yüzde 40 iş gücü kaybına
uğrayanların malulen emekli edilmesiyle ilgili bir teklif. Yine,
silikozis hastaları eğer bu süre içerisinde hayatını
kaybetmişlerse, perişan durumda olan çocuklarıyla ilgili,
aileleriyle ilgili sosyal güvenliğin ve ödeneklerin
sağlanacağı bir düzenlemenin yapılmasını esas
alıyor.
Silikozis hastalığı
zaten bütün dünyada bir meslek hastalığı olarak kabul ediliyor.
Biz eğer verdiğimiz kanun teklifiyle bu silikozis
hastalığını bir meslek hastalığı olarak
kabul edip hastaların yaşamış olduğu
mağduriyetleri, çocukların, ailelerin yaşamış
olduğu mağduriyetleri giderecek şekilde bir düzenleme
yapmış olsaydık belki bugün Genel Kurulda bu grup önerisini
görüşmeye de gerek kalmayacaktı. Ancak bugüne kadar bununla ilgili
bir düzenleme yapılmadığı için, şu anda, 20-30
yaşlarında, adım atamayan, nefes alamayan; bir nefes almak için
bir dakika bile oksijen kaynağından, oksijen konsantratöründen
ayrı kalamayan genç hastaların dramıyla karşı
karşıyayız.
Dolayısıyla, ben buradan hem Hükûmetin
yetkili bakanları Sayın Faruk Çelike hem Sayın Sağlık
Bakanımıza, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımıza seslenmek istiyorum. Bu silikozis hastalarının
yaşadığı mağduriyetleri gidermeye yönelik her 3
bakanlığın ortak, müşterek bir çalışmayı
hızla ve ivedilikle yapmasına ihtiyaç vardır. Bu konuyla ilgili
bugüne kadar eğer yeterli bir çalışma
yapılmamışsa Meclisin de mutlaka bir araştırma
komisyonu oluşturarak hem silikozis hastalığına yol açan bu
denetimsiz atölyelerin tespitine yönelik bir çalışma
yapılması hem bu işçileri ölüme götüren sorumluların
açığa çıkarılması hem de bu işçilerin
yaşadığı mağduriyetlerin tespit edilerek çözüm
önerilerinin hızla Mecliste gündemleştirilmesiyle ilgili önemli bir
çalışmaya ihtiyaç vardır.
Bu nedenle, bu grup önerimize,
başta AK PARTİ grubu olmak üzere bütün siyasi partilerden destek
bekliyoruz. Oluşacak bu komisyon Aydından Zonguldaka, Bingölden
Karsa kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
...şu anda ölümle pençeleşen bu silikozis hastalarının
yaşadığı sıkıntıları gidermenin gayreti
içerisinde olursa çok önemli, çok kutsal bir görevi yerine getirmiş olur
kanaatindeyiz. Bu nedenle grup önerimize hepinizden destek bekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlayarak
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Aleyhinde İstanbul Milletvekili
Mehmet Domaç.
Buyurunuz Sayın Domaç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Tiyatro
emekçilerinin, sahne tozu yutanların, replikleri perdelerinde
asılı kalan değerli sanatçıların Tiyatrolar Gününü
kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, silikozis
hastalığı tabii çok önemli, öldürücü bir hastalık. Burada
sayın meslektaşımın ve Sayın Balukenin önerilerine
katılmamak mümkün değil ancak Meclisin yoğunluğu nedeniyle
ve bakanlığımızda yapılan çalışmalar
nedeniyle kendilerine katılamıyorum.
Şunu belirtmek istiyorum:
İş sağlığı ve iş güvenliği ülkemiz için
önemli bir konu ve bununla ilgili hepimiz birlikte çalışarak,
geçtiğimiz yıl içerisinde iş sağlığı ve
iş güvenliği ve meslek hastalıklarıyla ilgili önemli bir
yasayı ortaya çıkardık ve bunun Türkiyede uygulanabilmesi için
önemli adımlar attık. Şimdiye kadar, iş
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili
çıkarılması gereken 36 yönetmeliğin ancak 7 tanesi
yayımlanabildi, geri kalanların üzerinde
çalışılıyor. Dolayısıyla, ülkemizde toplumun
genelini ilgilendiren ve aynı zamanda Hükûmetimizi ve hepimizi
ilgilendiren böylesi konularda bir araya gelerek
çıkardığımız yasaların bir an önce hayata
geçmesini takip etme görevimiz var.
Çağdaş ülkelerde olduğu gibi,
sağlığın korunması, sağlıklı iş
ortamının ortaya çıkarılması, çalışanların
eğitilmesi, işverenlerin bilinçlendirilmesi ve gerekli önlemlerin
alınması için bu yasayı çıkarmıştık.
Dolayısıyla, 6331 sayılı Kanunda iş
kazalarını ve meslek hastalıklarını
tanımlamış ve bunlar için, bunların azaltılması
için gerekli önlemlerin nasıl alınacağını,
işverene hangi yüklerin yüklendiğini, hangi iş yeri hekimine
hangi zorunlulukların getirildiğini ve iş güvenliği
uzmanlarının yetkilerini ve sorumluluklarını tanımlamıştık.
6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunuyla bütün
çalışanların, sayı sınırlaması ve iş
yeri türüne bakılmaksızın, kamu çalışanları da
dâhil olmak üzere, iş yeri hekimlerinden ve iş güvenliği
uzmanlarından yararlanma hakkını getirmiştik. İş
yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına iş yerinde
alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak
bildirme ve bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren
tarafından yerine getirilmemesi hâlinde bakanlığın yetkili
birimlerine bildirme yükümlülüğü getirmiştik. İş yeri
hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki
ihmallerinden dolayı işverene karşı sorumlu
olduklarını kanun hükmü olarak düzenlemiştik.
Saygıdeğer milletvekilleri, iş
kazaları ve meslek hastalıklarıyla mücadele konusunda önemli
engellerden birisi de yeterli kayıt tutulmaması ve istatistiki
bilginin olmaması idi. Sayın Baluken burada bunu söyledi. Yani
silikozis hastalığına ne kadar kişi düçar olmuş,
bilemiyoruz; ne kadar kişi silikozis hastalığıyla bugün
uğraşıyor, onu bilemiyoruz ama biz düzenlediğimiz yasayla
bunların kayda geçmesi ve bunların istatistiğinin tutulması
konusunda yasaya maddeler koyduk. İşverene, iş
kazalarını ve meslek hastalıklarını tek bildirim
esasıyla iş kazaları için rapor hazırlama zorunluluğu
getirmiştik. Sağlık kuruluşlarına intikal eden iş
kazası ve meslek hastalıkları vakalarını bildirme
yükümlülüğü getirmiştik. İş yeri hekimi ya da
sağlık hizmeti sunucularına meslek hastalığı ön
tanısı koyma ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularına sevk edilme imkânı
tanıdık. Bu düzenlemeyle iş yerinde çalışan, ilk
muayene etme imkânına sahip olan iş yeri hekimiyle sağlık
hizmeti sunucularına meslek hastalığı ön tanısı
koyma yetkisi getirdik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; BDP grup önerisinin ana konusu olan silikozis
hastalığı bir akciğer rahatsızlığı ve
sorunlu bir akciğer rahatsızlığı, ölümcül bir
akciğer rahatsızlığı. Bunun önlenebilir olması
için silikozis hastalığının yapıcı faktörleriyle
karşılaşmamak gerekir; en önemli unsur bu. Bunun için, özellikle
bu kot taşlama konusunda önlem alınması için, 27 Mart 2009da
Sağlık Bakanlığımız silikozis
hastalığının önlenmesiyle ilgili bir genelge
yayımladı kot taşlama fabrikalarına veya kot taşlama
yerlerine; bunun için silis tozu ve kuvars kristali, silika kristallerinin kullanılmasını
yasakladı, kuvars tozu kullanmayı yasakladı.
Dolayısıyla, artık Türkiyede kot taşlamak için
bunların kullanılması olanaklı değil, bunu kullananlar
yasaya aykırı iş yapıyorlar demektir. Yasaya aykırı
iş yapanların cezası da Türkiyede açıkça belli hemen hemen
her konuda. Ayrıca bu konu gerçekten gündeme çok
taşındığı için ve herkes tarafından bilinir,
görünür hâle geldiği için silikozis hastalığıyla ilgili bir
düzenleme yapıldı Parlamentoda, Sayın Baluken de söyledi bunu,
bu düzenlemeyi. Bir düzenleme yapıldı, 6111 sayılı Kanuna
67nci madde ilave edilerek sosyal güvenlik kapsamında olmayan silikozis
hastalarının da sosyal güvenlik kapsamındaymış gibi
değerlendirilerek onlara maaş bağlanması getirildi, ölümleri
hâlinde ise yakınlarına aylık bağlanması getirildi.
Dolayısıyla, silikozis hastalıklarının meslekte
kazanılma durumuna göre şöyle sıralandı: Yüzde 15 ile yüzde
34 arasında gücünü kaybedenlere 7 bin gösterge, 35 ile 54 arasında
kaybedenlere 8 bin gösterge, 55in üzerinde kaybedenlere de 9 bin gösterge ile
çarpılması getirildi, o katsayı da 0,064 yani
anlaşılır bir şekilde söylersek 450, 550 ve 700 Türk
lirası civarında bir maaş bağlanma koşulu getirildi.
Ayrıca, aylık almakta iken
vefat eden silikozis hastalarına da çocuklarına, varislerine,
maaş bağlanabilme koşulu Parlamentoda düzenlendi. Evet,
Sayın Baluken burada söyledi, bu düzenleme sırasında üç
aylık bir süre tanındı. Bu üç aylık süre içerisinde raporlar alınacak ve sosyal güvenlik
kurumuna başvurulacak ve ona göre de kendilerine, bu kriterlerin içerisine
giriyorlarsa maaş bağlanacak. Ben, gönülden katılıyorum
şöyle: Bunu geçirmiş olanlar varsa, bunu kaçırmış
olanlar varsa yasayı yeniden gözden geçirerek süresi uzatılabilir
diye düşünüyorum. Neden? Bizim amacımız bu yasayı çıkarırken
neydi? Mağdur olanların mağduriyetini bir ölçüde de olsa ortadan
kaldırmaktı. Biz bunları yeterince ortadan
kaldıramamışsak bunu gerçekleştirebiliriz diye
düşünüyorum. Bunu da Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızla paylaşabiliriz diye düşünüyorum. Onların
bize aktarımlarıyla bir değişiklik söz konusu olabilirse
Yani birlikte yapabiliriz, hiç sorun değil.
Yani, bugün amacımız sorun
çözmek, bağcıyı dövmek değil. Silikozis hastalarına,
yakınlarına sorunlarını çözmekte bir katkı sağlayabilirsek
mutlu oluruz diye düşünüyorum.
Hepinizi saygı sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Domaç.
Lehinde Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı.
Buyurunuz Sayın Atıcı.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, BDP Grubunun vermiş olduğu silikozis
hastalığına yakalanmış, hatta silikozis tehdidi
altındaki tüm işçilerin tespit edilip, kot taşlama işinde
çalışan işçilerin yaşadıkları mağduriyetin
tespiti ve acil olarak giderilmesi için Meclis araştırması
açılması ile ilgili önergenin lehine söz almış bulunuyorum.
Alın terini sömürmeyen ve siyasi amaçlarla değil, gerçekten işçi
dostu olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle bir
konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşınmak zorunda
olması öncelikle bir insan olarak, daha sonra bir hekim olarak utanmama
neden olmaktadır ve merak ediyorum, az önce AKP adına konuşan
hatip Ben de katılıyorum. Evet, böyle sorunlar var, işçiler
mağdur; iyi olur bu konu araştırılsa. dedikten sonra acaba
nasıl hayır oyu kullanacaklar? Bu paradoksu hep beraber sizlerle
göreceğiz. Önce Evet, işçiler çok mağdur diyeceksiniz. sonra
Hayır, bunu tartışmamıza gerek yok. diyeceksiniz, bu
gerçekten ilginç ve sizi gülünç duruma düşürüyor. Gerekçeniz de çok basit,
Meclis yoğunmuş! Meclis yoğun filan değil arkadaşlar,
Meclis yoğun filan değil; sadece siz bu işten kaçıyorsunuz.
İnsanlar Türkiye'nin her yerinde ölüyorlar ve siz Meclis yoğun.
diye bu insanların sorunlarını tartışmaktan
kaçınıyorsunuz.
Bakın, silikozis ölümcül bir
hastalıktır. Silikozisin tedavisi yoktur. Sadece ve sadece
akciğer nakliyle bu insanlar yaşama tutunabilirler.
Peki, bu hastalıktan korunmak mümkün
müdür? Evet. Bakın, ölümcül hastalıklarla hekimler çok
uğraşırlar ama çok daha önemli bir soruyu sorarlar: Bu
hastalıktan korunmak mümkün müdür? Eğer bu sorunun cevabı
evet ise o zaman Bu hastalıktan korunmak için ne yapılmalı?
devlet bunu araştırır. Bunun da yolu Türkiye Büyük Millet
Meclisinde böyle bir araştırma komisyonu kurmaktır.
Siz şimdi, ölümcül olan, tedavisi
mümkün olmayan ancak korunması mümkün olan bir hastalığın
mağdurlarının sorunlarını
araştırmıyorsunuz. Bakın, bunu kayıtlara geçiriyorum,
her yerde söyleyeceğim. Nereden biliyorum
araştırmayacağınızı? Çünkü birazdan tek tek
elleriniz hayır diye havaya kalkacak ve birçok mağdur
vatandaşın durumunu burada konuşmayacaksınız.
Peki, niye var Türkiye Büyük Millet
Meclisi? Eğer sorunların çözüm yeri değilse ne işe
yarayacak Türkiye Büyük Millet Meclisi? Sadece Başbakanın
emrettiği kanunların geçtiği bir yer mi olacak?
Bakın, değerli
arkadaşlar, hepiniz milletvekilisiniz ve milletin size verdiği görevi
yapmak zorundasınız. Siz ne zaman Başbakanın milletvekili
olmaktan çıkıp milletin vekili olduğunuz zaman bu Meclis de
gerçekten layık olduğu yerde olacaktır.
Bakın, o beğenmediğiniz
Anayasa var ya, o beğenmediğiniz Anayasada iki yerde bu konuya
atıf var, çalışma hayatına atıf var. Anayasanın
49uncu maddesi diyor ki: Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.
Yani hem haktır diyor hem de ödevdir diyor. Bu arada devlete de bir ödev
yüklüyor. Diyor ki: Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,
çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları
korumak ve çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri
alır. Ya, bu bizim Anayasamızın 49uncu maddesi. E,
şimdi, siz milletvekili olarak çıktınız bu kürsüden
Anayasaya bağlılık yemini ettiniz. Şimdi, Anayasanın
da size yüklediği bu ödevi yapmaktan kaçınıyorsunuz. Devam
ediyor madde, diyor ki: Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde
çalışma barışının sağlanmasını
kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır. E, hani,
niye almıyorsunuz? Bu sorun sadece ve de sadece basit bir sağlık
sorunu değildir; bu sorun taşeronlaşmanın, bu sorun
güvencesiz çalışmanın, bu sorun alın teri sömürüsünün
sorunudur. E, bu sorunun da çözümü buradadır. Neye dayanacağız
bu çözümü ararken? Anayasaya dayanacağız. Bakın,
Anayasanın 56ncı maddesi ne diyor? Sadece bir madde değil,
ikinci maddede de diyor ki: Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlar. Ya, bunu
Anayasaya koymuşuz, millet bunu onaylamış, size de bu görevi
vermiş. Şimdi siz kalkıp diyeceksiniz ki: Hayır, ben
milletimin beden ve ruh sağlığı içinde
yaşamasını önemsemiyorum. Birazdan
parmaklarınızı kaldıracaksınız. O zaman
göreceğim bakalım, siz nasıl bu mağdur insanların, bu
gariban insanların sorunlarını araştırmıyorsunuz?
Anayasamız işçilere,
Anayasamız emekçilere bu kadar önem vermesine rağmen gerçekte
Türkiyedeki durum bu mudur? Hayır, ne yazık ki durum böyle
değil. Uygulamaya baktığınızda, AKPnin
çıkardığı yasalar sayesinde ve duyarsızlığı
sayesinde emekçiye her zaman ölüm yani işçi cinayetleri, meslek
hastalığı ve meslek sakatlıkları düşmektedir.
Biraz daha duyarlı olsaydınız, az önce AKPli hatibin
söylediği gibi gururla Efendim, işte, İş ve İş
Sağlığı Kanununu çıkardık
On sene niye
beklediniz? On bir sene beklediniz, ondan sonra bu kanunu
çıkardınız. Şimdi de diyorsunuz ki
Peki, bu on sene
içerisinde mağdur olanlar ne yapacaklar? Kaldı ki
çıkardığınız kanun da şu anda iş
yaşamının beklentilerini karşılamaktan son derece
uzaktır.
Peki, niye bu durum böyle? Ne
uğruna siz işçilerin ölmesine göz yumuyorsunuz? Bir tek şey
uğruna, üç harfli bir kelime, onun da adı kâr, sizin de
anladığınız tek şey bu. Tabii ki buradaki sorun
yasalarda değil, sorun anlayışınızda. Sorun Anayasada
değil burada, Anayasa size ödevi vermiş, yasalar ödevi vermiş
ama sizin anlayışınız sadece ve de sadece kâra odaklı
olduğu için sizin bunu anlamanız tabii ki mümkün değil.
Bakın, rakamları seven birkaç
arkadaşım var içinizde biliyorum, onlara birkaç rakam vereyim de
iş kazası, meslek hastalığı konusunda Türkiye ne
durumda Avrupada, dünyada ve siz birazdan Hayır, bu sorunları
araştırmaya gerek yok. diyeceksiniz.
Bakın, 2002yle 2011
yılları arasında tam 735.803 iş kazası
bildirilmiştir Türkiyede. 735 bin iş kazası bildiriliyor ve 10
binden fazla işçi ölüyor. Bakın, bu, bizi Avrupada talihsiz bir
lider yapıyor. Her konuda lider olmak istiyorsunuz ya, bu konuda hakikaten
lidersiniz. Bu konuda gerçekten ülkemiz lider sizin sayenizde ve biz Bu
işçiler niye ölüyor kardeşim? diye sizin sayenizde
araştıramayacağız. Bu gece inşallah rahat yatarsınız.
Bakın, sadece 2012nin ocak
ayında 62 kişi ölmüş, şubatta 42, martta 50 yani ortalama
her ay 60 kişi ölüyor. Her gün 2 kişi bu meslek
hastalıklarından ve iş kazalarından ölüyor ve bir
milletvekili çıkıp diyor ki: Kardeşim bunu
araştıralım ya, çözümü neyse hep beraber bulalım. Siz de
Hayır. diyorsunuz. Aslında günde 2 kişiden çok daha fazla
ölüyor değerli arkadaşlar. Neden, biliyor musunuz? Çünkü, bu meslek
hastalıkları, bildirimi zorunlu hastalıklar değil. Yani,
meslek hastalıklarından daha ileri dönemlerde ölen insanlar
kayıtlarda yok. Yani, siz, günde 2 insanın ölümüne razı
oluyorsunuz, aslında bu, Türkiyede 2den çok daha fazla.
Bakın, ben Bingölün de gönüllü
milletvekiliyim, Karlıova ilçesine ben de gittim. Karlıova ilçesinde
silikozis hastalığından muzdarip birçok insan var. Peki, bu
insanların dertleriyle kim ilgilenecek? Bu insanlar, zamanında
gitmişler kotları taşlamışlar ve çocuklarına
ekmek götürmek uğruna güvencesiz çalışmışlar.
Şimdi, doktora gidiyor, diyor ki: Ben hastayım. Doktor bakıyor
Evet, sende silikozis hastalığı var. diyor. Devlete geliyor,
yüzde 60ın üzerinde rapor alıyor, ölümcül bir hastalık ama AKP
diyor ki: Hayır, ben seni malulen emekli etmem. Niye? Çünkü, sendeki
meslek hastalığı kayıtlarda yok. E, kardeşim, senin
özrün kabahatinden büyük; sen bu insanların kayıt dışı
çalışmasına göz yummuşsun, bu insanlar kayıt
dışı çalışarak evlatlarını beslemek
istemişler, ondan sonra da sen diyorsun ki: Sen kayıtlarda
görünmüyorsun, ben seni malulen emekli etmem.
Arkadaşlar, burası eğer
çözüm mercisi ise, biz bu insanların sorunlarını burada çözmek
zorundayız. Ama yani sizin gerçekten anlayışınıza ben
inanamıyorum. Bingölden bahsediyoruz, Bingölde, on gündür koca ilde su
yok; siz oraya suyu götürmekten aciz kaldınız on gün boyunca,
insanlar susuzluktan kurudular. Ondan sonra kalkmışsınız,
burada sağlıktan bahsediyorsunuz, çözümden bahsediyorsunuz. Çözümün
de önünü tıkıyorsunuz çünkü sizin anlayışınızda
sosyal devlet anlayışı yoktur, sizin
anlayışınızda devlet sadece ve sadece kâr eder.
Bugün bu önergeye hayır diyecek
olan insanların gece rahat uyuyamayacağını, kâbus
göreceğini düşünüyorum, hepinizi de saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Aleyhte, Isparta Milletvekili Recep
Özel.
Buyurunuz Sayın Özel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin,
silikozis hastalığına yakalanmış ve bunun tedavisi altındaki
tüm işçilerin sorunlarının tespiti amacıyla bir
araştırma komisyonu kurulmasına dair bir talepleri oldu. Bu,
zannedersem 13 Şubat 2012 tarihinde Meclis
Başkanlığına verilmiş olan bir araştırma
önergesiydi. Bu tarihten sonra Meclisimiz iş kazası ve meslek
hastalığına dair birtakım yasalar çıkardı. O
yasaların içerisinde, bunların tedavi süreleri, bunların
mağdur olmuş eş ve çocuklarının bakımları,
maaş bağlanması, eğer bir sosyal güvenlik kurumunda
değillerse emekli edilmelerine kadar varan düzenlemeler yapıldı.
Eğer bu alanda da bir eksiklik varsa, elbette ki Hükûmetimiz, partimiz bu
eksikliği görür ve giderir.
Biraz önce CHP adına konuşma
yapan konuşmacı, burada her zamanki gibi yine toplum
mühendisliğine soyunup, bizim rüyalarımıza kadar da
karışma, Bu gece uykunuzda rahat uyuyamayacaksınız. gibi
Siz kimin vekilisiniz, Başbakanın milletvekili misiniz? gibi
Biz
milletin vekiliyiz, Sayın Başbakanımız da milletin vekili,
milletvekili ve milletin de Başbakanıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu girmiş olduğumuz her
seçimde oyumuzu artırarak da göstermiş ve ispat etmiş bir
kadroyuz ve bir ekibiz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bu cevap değil, bu
cevap değil.
RECEP ÖZEL (Devamla) Tabii ki ülkemizde birtakım
sorunlar yok demiyoruz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Milletvekilliğini ayaklar altına düşürdünüz, yazık!
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu hastalıklara yakalananlar
yok demiyoruz. Bunların çözümü noktasında üzerine
kararlılıkla giden, hiçbir sorunu halının altında
süpürmeden, nerede bir sorun varsa çözüme odaklı giden bir iktidar var.
Ancak, Türkiyede çözümün önünde kimin engel olduğunu aynaya bakın
siz kendinizi görürsünüz diyorum.
Bu grup önerisi hakkındaki yasal düzenlemeler
Meclisimizden geçtiği için, eğer yapılan ve yapılabilecek
olan birtakım idari işlemler varsa da bunları Hükûmetimiz
yapacağından dolayı böyle bir araştırma önergesi
Şu anda Meclis gündemimizde, bugün Gümrük Kanununu görüşeceğiz.
Orada da çok ciddi, toplumuzun, bu eşlerin kefaleti noktasında
beklentiler var. Onlara bir an önce buradan cevap vermek, bu
sorunlarını çözmek istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnsan hayatından
daha önemli!
RECEP ÖZEL (Devamla) Çözümün önünde lütfen
ALİ ÖZ (Mersin) Meslek hastalıkları para
kazandırmıyor!
RECEP ÖZEL (Devamla) AK PARTİ hiçbir zaman da
kimsenin ölümüne razı olmaz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) E, araştırın.
RECEP ÖZEL (Devamla) Biz, insanı yaşat ki
devlet yaşasın anlayışında olan bir siyasi
iktidarız. O nedenle, ölümlerin hiçbirine hiç kimse razı olmaz.
Burada milletvekillerimizin bir kısmına Siz buna
razısınız. gibi, milletvekili arkadaşımızın
buradan çıkıp konuşmasını
yadırgadığımı da
Milletvekili isek, hepimiz bu
çatı altında da yaşıyorsak hepimiz insana saygı,
birbirimizin görüşüne saygı duymak zorundayız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Delikanlıysan evet de
o zaman.
RECEP ÖZEL (Devamla) Burada karalayıcı dil,
birbirimizi incitici dil kullanmamamız gerekiyor. Dilimizi daha
hassasiyetli kullanabilirsek, sorunlara daha kolay çözüm bulabilirsek
Bu anlamda, burada hep sorunları dile getirdiniz
biraz önce. Sorunları getiriyorsunuz, kabul, hep tespit, çözümü nedir?
Çözümü noktasında bir şeyler önerirseniz burada belki bizim de
istifade edebileceğimiz konular olabilir. Hep sorunlar
anlatıyorsunuz, çözüme gelince fos, hiçbir şey sizden
çıkmıyor. Çözüm de AK PARTİdedir. Bunu da milletimiz görüyor,
bizim oylarımızı her seçimde de artırıyor. Siz
çatlasanız da patlasanız da AK PARTİ iktidar olmaya devam
edecek. 2023 vizyonuna el ele biz milletimizle beraber yürüyeceğiz
diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, orman
köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun uygulamalarındaki
aksaklıkların araştırılması ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 27.03.2013
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri
26 Mart 2013 tarih ve 10935 sayı
ile "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkındaki Kanunun uygulamalarındaki aksaklıkların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma
önergemizin 27.03.2013 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılmasını arz
ederim.
BAŞKAN - Önerinin lehinde, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanunun uygulamaları hakkındaki aksaklıkların
araştırılması için verdiğimiz Meclis
araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimiz
biliyoruz ki 2/B diye bilinen yasayla ilgili 3 parti grubu olarak gerek seçim
meydanlarında gerek seçim beyannamelerimizde verdiğimiz sözlerin
gereği olarak, kanayan yara olan 2/Bnin çözülmesi noktasında ortak
bir irade koyduk fakat bu ortak iradeyi koyarken, ne yazık ki Adalet ve
Kalkınma Partisi çoğunluğuna güvenerek, parmak
çoğunluğunu kabul ederek, dediğim dedik çaldığım
düdük anlayışıyla bu yasayı, bu Mecliste görüşülürken
bütün eleştirilerimize rağmen, kendi görüş ve istekleri
doğrultusunda çıkardı. Çıkarırken de gördük ki
yaptığı aksaklıklar, aradan bir ay geçmeden, iki ay
geçmeden kendi içlerinde fark edilerek defalar kere Meclise geldi. Hepimiz biliyoruz
ki 26 Nisanda onaylanarak yürürlüğe giren bu kanun, aradan beş ay
geçmeden eylül ayında yeniden bir düzenlemeye tabi kalmak zorunda
kaldı. Bununla da yetinilmedi, yeniden Mart 2013te iktidar partisinin bir
teklifiyle yeni bir düzenlemeye konu oldu. Bu da şunu gösteriyor ki
2/Bden ne anladığını iktidar partisi ortaya koyamadı.
Koyamayınca da on ay içerisinde 3-4 tane değişiklikle bu
Meclisin gündemine geldi. Peki, buraya geldik, bu aksaklıklar bitti mi?
Bitmedi.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu konunun muhatabı olan halkımızın ne durumda
olduğunu iyice anlamak gerekiyor. Öncelikle, biraz önce
Hatay-Kırıkhandan telefonla yoğun bir trafik yaşandı
ve şunu belirtmemizi özellikle istediler, onu belirtmeden
geçemeyeceğim: Amik Ovasında 2011 yılında yaşanan su
baskını sonrasında çiftçilerin zararlarının hâlâ
karşılanmadığı, üç yıl olduğu ve
Kırıkhan çiftçisinin perişan olduğu biraz önce grup
başkan vekilimize gelen yoğun telefon trafiğiyle iletildi.
Yine, bakın, çiftçilerimiz
gerçekten perişan durumda. Çiftçilerimizin temel girdileri olan mazot ve
gübreye iktidarınız döneminde yüzde 400 oranında zam
gelmiş. Buna karşılık, buğdayda yüzde 50lik
artım var, mısır aynı, pamuk aynı yani 2002
yılında, eleştirdiğiniz dönemde çiftçimiz 2,5 kilo
buğdayını satarak
Şimdi, böyle bir
araştırma önergesine niye ihtiyaç duyduk? Bakın, bunu biz
söylemiyoruz. Sizin Antalya il başkanınızın bir
beyanatını okuyorum, Antalya il başkanı, AKP il
başkanı kürsüde, vatandaşın isyanı üzerine
Haklısınız ama bunu biz yapmadık. Kim yaptı?
İşgüzar, kraldan fazla kralcı bürokratlar böyle yaptılar.
diyerek suçu kamuda çalışan memurlara ve bürokratlara
atmaktadır. Şimdi, böyle bir anlayış olabilir mi? Demek ki
bir yanlışlık var, bu
yanlışlığınız Antalyada kanayan yara olan 2/Bde,
oranın il başkanı bir suç olduğunu, bir
yanlışlık olduğunu ama işin kolayı olarak
Hükûmet her yerde muktedir ama defterdarlıkta, mal müdürlüğünde
çalışanlara sözü geçmiyor, böyle bir anlayış.
Yine, bakın, Antalya Aksu
ilçesinde bir yeri TEDAŞ kamulaştırıyor, mahkeme
kamulaştırıyor, kamulaştırma parası belirliyor,
dönümünü 4 bin lira olarak belirliyor fakat biz vatandaşa diyoruz ki: Siz
burayı alırken dönümünü 40 bine, 50 bine, 60 bine, 80 bine
alacaksınız. Şimdi buradan söylemek istiyorum: Bakın,
Antalya Aksu gibi kapalı seracılığın
yapıldığı yerde bile 5-6 dönümden 7 bin-8 bin lira para
kazanan, bunun yanı sıra, 5-6 dönüm gibi yerde tahıl
ektiğinde buradaki kazancı 1.000 lira, 1.500 lira. Şimdi, burada
dönümüne 80 bin lira fiyat biçilmiş, 8 dönüm yeri var, yüzde 50 indirimi
kabul edin, 40 bin lira. 8 dönümü kaç lira yapar? 320 bin lira. Antalyada
yaşayan, Adanada yaşayan, Muğlada yaşayan bu köylünün, bu
çiftçinin bunu alabilme şansı var mı? Yok. Hepsi diyor ki: Biz
zaten sihirbaza döndük. Bir sene öncekinin hesabını kapatabilmek için
ya banka kredilerinin altında boğuluyoruz ya da tefecilerin eline
düştük. Çocuğuna okula gidecek parayı bulamayan, geçim
sıkıntısı içerisinde yaşayan bu köylüye, çiftçiye
şimdi biz dayatıyoruz diyoruz ki: Gelin bu yerleri alın.
Bakın, değerli
milletvekilleri, bunların Meclis tarafından
araştırılması gerekiyor. Türkiyenin her yerinden feryatlar
yükseliyor. Gelin, bu köylülerin feryadını ve figanını
dinleyin. Bunlara işgalci mantığıyla bakarsanız
yanılırsınız. 1960 yılında yapılan
çalışmalarda 300 bin hektar yer orman dışarısına
çıkarılmış, o zamanın ihtilal hükûmeti bu yerleri
iptal ediyor. Bunlar işgalci konumunda filan değil, bunlar yüz
yıldır bu toprakları eken, biçen, oradan geçimini sağlamaya
çalışan köylülerimiz, vatandaşlarımız, çiftçilerimiz.
Bunlar bu sıkıntıyı yaşarken bu yerleri alamayacaklar
ve kim alacak? Şimdi, bu dediğim yerlerde simsarlar türemiş. Alamayacağını
biliyor ya köylünün Biz size şu paraları verelim, bir senet
imzalayın, gelin bu paraları yatırın, ondan sonra da bize
devredin. Bunlar araştırılmaz mı değerli milletvekilleri?
Biz bu köylünün sesi olmayacağız, nerede fakir fukara, garip gureba
anlayışınız? Yani, tuzu kurulukla, kendi
yandaşlarınızın zengin olduğu bir ortamda bu köylünün,
fakir fukaranın, garip gurebanın sesini kim duyacak? İstanbulda
diyorlar ki: Biz 1960larda, 70lerde, 80lerde İstanbula geldik. Zaten
biz bu yerleri arazi simsarlarından, gecekondu mafyalarından parayla
aldık. Şimdi, parayla aldığımız yeri
İstanbulda, Ümraniyede, efendim, Çavuşbaşında,
Sultanbeylide, Beykozda tekrar yüksek fiyattan nasıl
satacaksınız?
Şimdi, arsa spekülatörleri
bunların etrafında dolanıyor, diyorlar ki: Bize verin, biz bu
paraları yatıralım, size de şu kadar komisyon verelim. Bu
feryatlar size hiç gelmiyor mu? Bu köylünün, bu çiftçinin feryatları size
hiç gelmiyor mu? Peki, biz bu köylünün, bu çiftçinin, bu fakirin, bu
fukaranın, hani garip gureba dediğimiz ezilmiş insanların
sesine tercüman olmayacaksak burada milletvekilliği yapmamızın
ne manası var? Ama sermaye gruplarının, milyar dolarların
sesleri olduğu, onlarla ilgili kanun olduğu zaman cümbür cemaat
atlıyoruz, burada, bu kanunları harıl hurul
çıkarıyoruz.
Biz iddia ediyoruz: Bu ses bizim
sesimiz değil, bu ses orman köylüsünün sesi, bu ses çiftçinin sesi, bu ses
fakirin sesi, bu ses garibanın gurebanın sesi. Meclis ne işe
yarar? Gelin, araştıralım, gelin, istediğimizi araştıralım;
eğer bizim söylediğimizde bir yanlışlık varsa o zaman
deyin ki bu Meclis kürsüsünden: Siz çıktınız, bunları
söylediniz ama Meclis olarak araştırdık. Gelin, bunu burada
bizim yüzümüze karşı gösterin, biz de bu milletten özür dileyelim.
Ama ben Adanayı, Mersini, Antalyayı, Muğlayı gezdim.
Buradaki insanlarımız emekleriyle, alın terleriyle bu devlete
bağlı kalmışlar, bu devletin varlığına,
birliğine bağlı kalmışlar. Vergi. demişiz,
vergilerini vermişler; Askere gideceksiniz. demişiz, askere gitmişler;
Şunu yapacaksınız. demişiz, yapmışlar.
Şimdi, bunlar isyan ediyorlar, seslerini yükseltiyorlar: Bu sesimizi dile
getirin. Bu yerleri alamayacağız, bu topraklar bizim namusumuzdur.
Bizim buralarda namus, toprak önemlidir. diyor. Yarın burada çıkacak
sosyal sıkıntıların sorumluluğunu bu Meclis
taşımayacak mı değerli arkadaşlar? Bunu
çözmeyeceğiz de bunu araştırmayacağız da neyi
araştıracağız? Meclis olarak bunların derdine derman
olmayacağız da kimin derdine derman olacağız?
Biz diyoruz ki seksen yıldır,
yüz yıldır atasından, dedesinden kalmış yerlerdeki
çiftçilerimize: Siz buraları terk edin; tuzu kuru zenginler, milyon
sahipleri, milyarderler gelecekler Adanada, Antalyada, Muğlada,
Torosların eteğinde bu yerleri alacaklar.
Eğer barış istiyorsanız,
işte, bu köylüyle barış yapmak zorundasınız. Eline
silah alıp dağda teröristlik yapan bir sürü
insanımızın, 40 bin insanımızın katliyle
barış arayana kadar, 100 binlerce insanımızı
yaralayan, gözünü çıkaran, kulağını yok eden insanlara
barış arayana kadar -7 milyon- bu çiftçiyle, bu köylüyle, bu
işçiyle, bu esnafla, bunlarla barış yapmak
zorundasınız, bunların sesine kulak vermek
zorundasınız. Onun için istiyorum ki gelin bu önergemize,
araştırmamıza destek verin, gelin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
el
birliğiyle bunları araştıralım, bir
yanlışımız varsa da gelin söyleyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) Sayın Başkanım,
Sayın Vekilimiz, kendi seçim bölgem olan Kırıkhan ilçesiyle
ilgili yanlış anlaşılmalara sebep verecek bir söz söyledi.
Onu düzeltmek için söz istiyorum.
BAŞKAN Ne söyledi efendim?
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay)
Çiftçilerimizin, selden dolayı üç yıldır paralarını
alamadığını söyledi. Onunla ilgili efendim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Mehmet
Bey, Kırıkhanlılar aradı, ben bir şey bilmiyorum.
Kırıkhanlılara mesaj
verin.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) Konuyu bir
şey için
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Hatay Milletvekili
Mehmet Öntürkün, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya ilişkin
açıklaması
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Milletvekilimiz az önce,
seçim bölgem olan Hatayın Kırıkhan ilçesinde, 2011
yılında selden zarar gören çiftçilerimizin bu zararla ilgili,
devletten herhangi bir para alamadıklarıyla ilgili bir söylemde
bulundu.
Tabii, Hatay ilimizde, üç yıl
önce, hakikaten, ciddi bir sel oldu. Tabii, 2006 yılında
çıkarılan bir kanunla, TARSİMle, 2006 yılından sonra
çiftçilerimize bir doğal afetten dolayı bizim para ödeme gibi
lüksümüz yoktu. Ancak, bu selden dolayı biz bölgede, daha önceki Afet
Kanununa göre, çiftçilerimizin gördüğü zararların tespitiyle ilgili
o yasaya dayanarak tespit yaptırdık ve burada çiftçilerimizin Ziraat
Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını
ertelemek için bu yola başvurduk ve bunlar da ertelenmiş oldu.
Hatayla ilgili, selden zarar gören çiftçilerimiz
Bu yıl
içinde aynı sel oldu fakat burada yapılacak şey TARSİMin
haricinde elimizde başka bir imkân olmadığını buradan
tüm milletvekillerine bildirmek isterim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Mehmet
Bey, Kırıkhanlılar telefon açıyorlar, diyorlar ki: Meclis
kürsüsünden değil, bize gelsinler de sözü verip vermediğini
hatırlatalım.
MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - Herhangi bir
söz değil, sadece zirai kredi borçlarının
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sizi
bekliyorlar Kırıkhanda.
MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) -
ertelenmesiyle ilgili böyle bir tespit yapmamız gerekiyordu. Bu tespiti
yapmasaydık, o Ziraat Bankası ve tarım kredi
borçlarını erteleme lüksümüz olmazdı. Bu da 2006
yılında çıkarılan TARSİMle ilgili yasaya uymak
zorunda olduğumuz için.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öntürk.
HASAN AKGÖL (Hatay) Mehmet Bey, kaç
kişi zarar gördü, kaç kişi aldı?
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) O listelerde
müracaat eden herkes aldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sadece bir durumu tespit etmek ve
tutanaklara geçmesini sağlamak amacıyla söz aldım.
Milliyetçi Hareket Partisi
konuşmacısı Sayın Seyfettin Yılmaz, konuşmasında,
Kırıkhandan, Hataydan örnekler verdi. Herhangi bir sataşma
olmadığı hâlde, bir değerli milletvekili
arkadaşımız doğru bilgileri verme iddiasıyla söz
talebinde bulundu, siz de söz verdiniz. Ben, bütün milletvekillerinin söz
hakkına saygılıyım. Siz de takdir hakkını
kullandınız ve kendisine söz verdiniz; buna hiçbir itirazım yok.
Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin zaman zaman düzeltme, bilgi verme
adına yapmış oldukları talepleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi grup başkan vekillerinin şiddetle
karşıladıklarını ve itiraz ettiklerini, sadece Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) Sayın
Başkan, bu konu tüm Türkiyeyi ilgilendiren bir konu ama yani.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sizin İç Tüzüke göre söz hakkınız yok.
Konuştunuz, saygı duyuyorum, hiçbir itirazım yok.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, orman
köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun uygulamalarındaki aksaklıkların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Aleyhinde, Karabük
Milletvekili Osman Kahveci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kahveci.
OSMAN KAHVECİ (Karabük)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6292 sayılı
Kanunun uygulamalarındaki aksaklıkların
araştırılması için Meclis araştırması
açılması aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de milletimizin
Ormancılık Haftasını kutluyor, daha yeşil bir Türkiye
için fedakârca çalışan tüm ormancı
meslektaşlarımı saygı ve minnetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu kanunun
amacı, 6831 sayılı Orman Kanununun 2nci maddesi gereğince
hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının
oluşturulması, nakline karar verilen devlet ormanları içinde ve
bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve
orman köylerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile
hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul
ve esasları kapsamaktadır.
6831 sayılı Orman Kanununun
2nci maddesinin (A) ve (B) bentleri, orman dışına
çıkarılan ve çıkarılacak alanları içermektedir. Bu
kanunla, 2/A alanları orman vasfını kaybetmemesine rağmen,
hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan ve çıkarılacak yerleri yani nakline karar verilen
devlet ormanları içinde ve bitişiğindeki köyler
halkının kısmen veya tamamen başka yerlere
yerleştirilmesi amacıyla Orman Genel Müdürlüğünü, 2/B
alanları ise, bilim ve fen bakımından orman vasfını
kaybetmiş ve hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan ve çıkarılacak yerlerin
değerlendirilmesiyle bu kanun kapsamında değerlendirilmek üzere
Maliye Bakanlığının tasarrufuna geçmektedir.
Sayın milletvekilleri,
insanlık medeniyetinde, insanların tarım alanı kazanmak ve
yerleşmek maksadıyla ormanlara müdahaleleri hep olmuş ve
olmaktadır. Bu bir süreçtir, bazı ülkelerde bu süreç
yaşanmış ve bitmiş, bazı ülkelerde ise hâlen devam
etmektedir. Ülkemizde de bu süreç yaşanmış ve inşallah
orman ve arazi kadastrosunun bitirilmesiyle sona erecektir. Bu da, orman ve
arazi kadastrosunun yüzde 95lere çıkması da nerede olduğumuzun
en bariz ifadesidir. Orman vasfını kaybetmiş yerlerin orman
sınırları dışına
çıkarılmasının hukuksal sürecinin ilk
başlangıcı, 1937de çıkarılan 3116 sayılı
Orman Kanunudur. Bunu, 61 ve 82 anayasaları izlemiştir. Daha sonra
birçok hukuksal düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen,
bu süreçlerin birçoğu Anayasa Mahkemesinde iptal edilmesiyle hukuksal
süreç tıkanmıştır. Bunun sonucu, hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılmış
yüz binlerce hektar hazine arazisi ve bu arazileri hiçbir bedel ödemeden
yıllardır kullanan binlerce vatandaşımız kangren
olmuş bu sorunların bir an evvel çözülmesini istemiştir. Ancak, geçen otuz
yıla aşkın bir süredir devam eden bu soruna çözüm
bulunamamış ve bu sorun kangren hâline gelmiştir. AK PARTİ,
her alanda olduğu gibi bu alanda da gerekli duyarlılık ve
cesaretiyle milletin derdine derman olmuş ve bu sorunu çözerek millete
verdiği sözü yerine getirmiştir.
Bu
kanunla, yerinde kalkındırılamayan orman köylerinin orman
sınırları dışına çıkartılan alanlara
yerleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmişti.
Yine,
bu kanunla, 2/B uygulamasıyla orman sınırları
dışına çıkartılmış olmasına rağmen
kullanıcılarının terk etmesi ve kullanımdan vazgeçmesi
sonucu tekrar orman örtüsüyle kaplanan yerler tekrar ormana kazandırılmıştı.
Bu şekilde sadece İstanbulda 11 bin dekar alan ormana geri
kazandırılmıştır.
Yine,
bu kanunla, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen
kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün olmayan yerlerin
kullanıcı ve hak sahipleri belirlenmiş, bu yerlerin hak
sahiplerine, tespit edilecek rayiç bedel üzerinden doğrudan
satılması hükmü getirilmişti. Bedel tespitinde belediye, ticaret
odası, sanayi odası, borsa gibi kuruluşlardan veya
bilirkişilerden faydalanılmış, taşınmazların
mahallinde gerekli incelemeler yapılarak konumu, emsal
taşınmazların metrekare birim değerleri, imar ve
kullanım durumları, verim gücü ve altyapı imkânları gibi
unsurlar dikkate alınmaktadır. Gerektiğinde vatandaşlarımızın
mağduriyet yaşamaması için mahalline kadar gidilerek bedellerin
emsallerine göre farklılık arz edip etmediğine ilişkin
çeşitli açılardan kontrol ve test çalışmaları
yapılmaktadır.
Orman
köylerinin bulunduğu kırsal alanlarla şehir merkezlerindeki
yerlerin bedelleri iddia edildiği gibi eş değerde tutulmamış,
her parsel kendi içinde değerlendirilmiştir. Orman köylerinin
bulunduğu kırsal alanlarda, misal olarak Antalyada en düşük
bedel 50 kuruş, yine misal olarak Bursada 2 kuruş olmuştur.
Hak
sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların
satış bedeli rayiç bedelin yüzde 70i iken bu oran en son
düzenlemeyle tarımsal amaçlı alanlarda yüzde 50ye indirilmiştir. Bu oran 2/B
alanlarının yüzde 95ine tekabül etmektedir. Yine, son düzenlemeyle
başvuru bedelleri kaldırılmak suretiyle büyük bir kolaylık getirilmiştir.
Ayrıca, satış bedellerinin ödenmesinde belediye mücavir
alanlarında beş yıl, 10 taksit; köylerde ise altı yıl,
12 eşit taksit olmak üzere faiz ödeme kolaylığı
getirilmişti.
Yine, bu kanunla, hukuk devletinin bir gereği olarak
özel kanunları gereğince devlet tarafından kişilere geçerli
olarak satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz
olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle
satılan taşınmazların tapu kayıtlarının
geçerliliği kabul edilmiş ve bu yerler hakkında dava
açılmaması ve açılan davalardan vazgeçilmesi hükmü
getirilmişti. Başvuru süresi devam etmekte olan toplam 2/B
taşınmazının sayısı 634 bin olup 733 bin
kullanıcıdan 564 bin müracaat olmuştur.
Bu kanun bütçeye gelir elde etmek için
çıkarılmamıştı. Yıllardır kangren olmuş
sosyal bir sorunun çözülmesi amaçlanmıştır. Bu alanlardan hiçbir
bedel alınmaması ise sosyal bir devlet anlayışıyla da
bağdaşmamaktadır.
Orman köylülerinin kalkındırılması ve
onların orman kaynaklarından en yüksek seviyede faydalandırılması
çalışmaları sürdürülmektedir. Son sayımlara göre, ülkemizde
21.395 adet orman köyünde 7 milyon kişi yaşamaktadır. Bunlardan
500 bin aile geçimini orman kaynaklarından sağlamaktadır. Bu
çerçevede, son on yılda orman köylerine sadece ORKÖY aracılığıyla
435 milyon kredi aktarılmıştır. Diğer
ormancılık faaliyetleriyle birlikte son on yılda orman köylüsüne
aktarılan toplam kaynak 9,7 milyar Türk lirasıdır. Diğer
yandan, Orman Genel Müdürlüğünün toplam bütçesi içerisinde özel bütçenin
payı yüzde 25lerden yüzde 50lere çıkarılmak suretiyle
ormancılığa genel bütçeden özel bir destek
sağlanmıştır.
Bir başka gelişme de 2/B ile son otuz
yılda ormandan kaybedilen alan 411 bin hektar iken buna
karşılık son otuz yılda orman alanımız 1,4 milyon
hektar artmıştır. Yani, 2/B alanlarından kaybedilen alan
ülke orman alanımızın yüzde 2si iken son otuz yıl
içerisinde orman alanımızın artışı yüzde 7
olmuştur.
Sonuç olarak, bu kanun orman köylümüzün
ve ormanlarımızın gelişmesine engel olmayacak düzenlemeleri
ve yıllarca kangren olmuş bir sosyal problemi çözmeye yönelikti. Amacı,
devlet bütçesinden gelir elde etmek değil, sosyal bir yarayı tedavi
etmektir. Bundan dolayı, bu Meclis araştırması önergesinin
aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kahveci.
Lehinde, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz aldım. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tam kırk iki yıllık 2/B
sorunu hâlâ çözülmemiş bir şekilde ortada durmaktadır. 2/B ile
ilgili ilk düzenleme 17/10/1983 tarihinde yapılmıştır. 82
Anayasasının yürürlüğe girmesinden sonra o dönemin hükûmeti,
yani seçim öncesi olduğu için darbe döneminin hükûmeti diyelim, ilk
düzenlemeyi yapmış ve 17/10/1983 tarihinde 2924 sayılı
Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunu
çıkarmıştır. Bakın, bugün, darbe dönemi anayasası
diye 82 Anayasasını kötülüyoruz, darbe dönemi kanunları diye o
dönem çıkarılan kanunlardan şikâyet ediyoruz. Gelin, bu
Anayasayı değiştirelim; yeni, özgürlükçü bir anayasa
yapalım, o dönemin, darbe döneminin kanunlarını
değiştirelim. diyoruz ama hâlâ sizin Hükûmetiniz o darbe döneminde
çıkarılmış olan Orman Köylülerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanuna yetişememiştir, onun gerisinde
kalmıştır, sizin kanunlarınız maalesef darbe dönemi
düzenlemelerinin bile gerisinde kalmıştır.
Geçen yıl, 19 Nisan 2012 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2/B kanununu kabul etti. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak 2/B konusunda başlangıçtan bu yana son derece yapıcı
öneriler ortaya koyduk ama bu önerilerimiz kabul edilmedi. Biz yine de o
kanunun vatandaşın sorunlarını çözmesi yönünde niyetimizi
ifade ettik, İnşallah bu kanun başarılı olur, biz
yanılırız. dedik, biz sayısız defa haklı
çıktık, hangi birini size anlatayım. Bu kanun sorunu çözmedi,
siz 30 Ocak 2013 tarihinde burada bir kanun daha getirip kabul ettiniz, o da
çözmedi sorunu ve 6/3/2013 tarihinde yine bir kanun daha kabul ettiniz, yani 19
Nisanda kabul ettiğiniz kanunu 2 kere değiştirdiniz. Hâlâ sorun
çözülmüş değildir. Vatandaşın on aylık başvuru
süresi, bekleme süresi bütün bunlar sona erdi, 2/B fiyatları pazartesi
gününden itibaren açıklanmaya başladı ve vatandaş feryat
figan sokağa çıktı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Aynen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) İstanbulda Sultanbeylide, Beykozda, Çekmeköyde,
Ümraniyede, Sultangazide; Anadolunun diğer illerinde, Antalyada
vatandaş perişan durumda, vatandaş sokağa
çıkmış, meydana çıkmış çözüm diye
bağırıyor. Değerli milletvekilleri, hâlâ size bir
fırsat var diyorum, gelin hemen bu sorunu Mecliste çözelim.
Bizim önerdiğimiz şuydu, bir
kez daha bunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Vatandaşın durumunu
ve Anayasanın eşitlik ilkesini dikkate alarak bir öneri yaptık,
şunu önerdik: 2/B arazilerinden orman köylüsünün kullanmış
olduğu araziler için orman köylüsüne bedelsiz devir öngördük. Bedelsiz
olmasının nedeni şu: Anayasamızın 170inci maddesi
2/B arazilerinin orman köylüsüne verileceğini düzenler. Orman köylüsünün
2/B arazisinde yapısı olan veya kullanıma konu binası olan
veya sair faaliyetleri olan vatandaşımızdan farkı bu
araziyi atalarından, dedelerinden beri, belki yüzlerce yıldır
kullanıyor olmasıdır ve orman köylüsü Türkiyenin en yoksul
kesimidir. Kişi başına orman köylüsünün ortalama aylık
geliri 165-170 TL civarındadır. Siz rayiç bedelin yüzde 50si
üzerinden orman köylüsüne devir öngörürseniz orman köylüsü bunu alamaz. Onun
için Antalyalılar, binlerce kişi otobüs tutarak Ankaraya geldiler,
seslerini duyurmak istediler. Bu sese kulak verin.
İkinci olarak şunu dedik: Bu
araziler üzerinde yapısı olan vatandaşlarımız var,
binası olan. İstanbul Beykoz, Sultanbeyli, Ümraniye, Çekmeköy,
Sultangazi, Anadolunun diğer illeri bunun çok iyi örnekleridir. Otuz
yıl önce, kırk yıl önce, elli yıl önce buraya aileler
gelmiş, yerleşmiş ve bir bina yapmış, o kadar süredir
bu arazileri kullanıyor. Bu binadan başka, bu araziden başka
kullanmış olduğu o arsa, onun üzerine yaptığı
binadan başka bir varlığı yok. Bu
vatandaşlarımıza belediyenin belirlediği emlak vergi
değeri üzerinde burasını devredelim dedik, siz hayır dediniz, Rayiç bedel olsun,
rayiç bedelin yüzde 50si üzerinden bu vatandaşlarımıza devir yapalım,
bu vatandaşta para var. dediniz çünkü.
Üçüncü olarak şunu söyledik: Bu
ihtiyaç sahibi olan vatandaşla 2/B arazisini yatırım için
almış, kapatmış Kanun çıksın da tapusunu
alayım, burada projelerimi uygulayayım. diyen vatandaş
arasında bir fark gözetelim. Bunlara da piyasa fiyatı neyse yani
rayiç bedel neyse onun üzerinden devredelim dedik. Şimdi, İstanbulda
300 dönüm 2/B arazisini almış bekleyen vatandaşla Beykozda
Değerli milletvekilleri, Hükûmet,
otellerin kırmızı halılarında yürütmekten sokakta
vatandaşın arasında yürümeyi unutmuş durumda, onun durumunu
bilmiyor. Otellerin kırmızı halılarından
çıkıp biraz Sultanbeylinin sokaklarında yürüseler, o
muhtarlarla, vatandaşlarla konuşsalar bu fiyatların gerçeğe
ne kadar aykırı olduğunu göreceklerdir.
Birkaç örnek vermek istiyorum.
Pazartesiden bu yana benim telefonlarım susmuyor.
Vatandaşlarımız, muhtarlarımız beni arıyor,
şikâyet ediyorlar. Bütün Türkiyeden telefon alıyorum. Birkaç örnek
vereceğim size, Beykozdan örnek vereceğim: Beykozun 16 mahallesinde
fiyatlar açıklandı, 9 mahalleyi açıklamadı Hükûmet. O 9
mahallede bir çözüm yok. O vatandaşlarımız endişeli
olsunlar, bakın, endişeli olsunlar; 2/B Kanununun 8inci maddesi
uyarınca uygulama yapacağız diyebilirler. 2/B Kanununun 8inci
maddesi, herhangi bir şekilde TOKİyi veya Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını bu işin içine sokarsa o
vatandaşımız o arsasının olduğu yerden bir tane
daire sahibi olabilir en fazla. Ona da bir bedel ödeyecektir tabii, o da bu
kanunda yazılı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
isterse rayiç bedelden satabilir, isterse o kişinin oradaki evini dikkate
alarak yapacağı projeden ona da o hak çerçevesinde bir daire
verebilir. İsterse vermeyecek, rayiç bedelden satarım diyecek. Bu
hiçbir zaman o 9 mahalle için güvenli bir yol değildir. 9 Beykoz
mahallesine ben bunu buradan duyuruyorum. Diğer 16 mahalle 20 köyde fiyatlar
olağanüstü yüksektir.
Alibahadır köyü: 150 liraya kadar
çıkmıştır rakam, açıklanan rakamlar. Emlak vergi
değeri 15 lirayla 30 lira arasındadır.
Görele köyü: Vergi değeri 95
liradır, 500-600 TL arasında bir rakam çıkmıştır.
Yani,
Örnekköy öyle. Zerzevatçı köyü,
vergi değeri 50 lira, rayiç bedel 400 lira. Zerzevat sözlükte Küçük,
önemsiz şey. anlamına geliyor. Herhâlde, Zerzevatçı köyünü
Hükûmet Küçük, önemsiz bir köy. Zerzevat, yani bir kenara atsak da olur.
gözüyle görüyor, gözden çıkarmış durumda.
Sultanbeylinin Mehmet Akif Ersoy
Mahallesinde Darende Sokak, 400 TL, bir sokakta 400 liralık bir bedel söz
konusu. Yani
Fatih Mahallesi, Tuzkaya Sokak, 400
liralık bir fiyat var. Vatandaşın bunu ödemesi mümkün
değil.
Sözüm bitiyor, toparlıyorum. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak iki gün önce yeniden bir kanun teklifi verdik.
Hükûmete çağrım: Gelin, inat etmeyin, bunu düzeltelim.
Teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Aleyhinde, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Cumhuriyet değil, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi,
karıştırmayın.
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet,
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, tekrar, saygıyla Genel Kurulu
selamlıyorum.
Öncelikle, bu grup önerisi
437
sıra sayılı Gümrük Kanunu, dün geneli üzerinde konuşmalar,
görüşmeler tamamlandı, bugün bölümlerine geçeceğiz. Burada,
toplumumuzu ilgilendiren önemli maddeler, önemli konular var. Bir an önce
yasalaşması gerekiyor. Toplum bunu yakinen takip ediyor, kamuoyu bunu
yakinen takip ediyor.
MUSA ÇAM (İzmir) 2/Bnin önemi
yok mu? 2/Bnin önemi yok mu?
RAMAZAN CAN (Devamla)
İnşallah bunu en kısa zamanda Cumhuriyet Halk Partisi,
Milliyetçi Hareket Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi
milletvekillerimizle beraber çıkarıp
kanunlaştıracağız.
Burada çıkan hatipler orman
köylülerinin sorunlarıyla ilgili, 2/B yasasıyla ilgili çeşitli
eleştirilerde, tenkitlerde bulundular. Ben şunu özellikle söylemek
istiyorum ki AK PARTİ hükûmetleri döneminde orman alanları
genişlemiştir. Hem orman alanlarını yüzde 10 civarında
genişletmek hem de orman köylülerinin, ormanla ihtilaflı
olanların problemlerini çözmek gerçekten büyük başarıdır.
Hem orman alanını genişleteceksin hem de problemlere neşter
vuracaksın; bu da, hükûmetlerimizin başarılı
alanlarından biridir.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 72den
beri artıyor 72den, Ramazan Bey. 72den beri artıyor orman
alanı Türkiyede.
RAMAZAN CAN (Devamla) Diğer
taraftan, AK PARTİ hükûmetleri döneminde orman köylülerine teşvik ve
genel bütçeden ayrılan kaynak 30,7 milyar Türk lirasıdır. Bu,
gerçekten ciddi bir kaynaktır, bu kaynak da
vatandaşlarımıza helal olsun diyoruz.
Diğer taraftan, müteaddit kez 2/B
yasasıyla ilgili değişiklikler olduğundan bahsedildi, hatta
öyle dedi ki Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Darbe hükûmetleri
döneminde darbe anayasasında, 12 Eylül Anayasasındaki Orman
Kanunuyla ilgili getirilen teşvikler ve yatırımlar... AK PARTİ Hükûmeti bundan geri
kaldı. Gerçekten darbe anayasasını telaffuz etmesinden, 12
Eylülü bu şekilde AK PARTİyle mukayese etme anlamında dile
getirmesinden de memnuniyet duyduk.
Şunu özellikle söylemek istiyoruz
ki biz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde orman köylülerinin
kalkındırılması ve teşvik yönünde demin de
söylediğim rakam müthiş bir rakamdır.
2/B yasasıyla ilgili müteaddit kez
buraya değişikliklerin getirilmesinin sebeplerinden biri de
şudur: Tabii ki toplumun eleştirilerine, muhalefetin eleştirilerine
.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) ORKÖY
Genel Müdürlüğünü niye kapattınız Ramazan Bey?
RAMAZAN CAN (Devamla) Muhalefetin
taleplerini görmezden gelmeyiz Muhalefetin talepleri eğer tabanın
talepleriyle örtüşürse burada Genel Kurul onu dikkate değer bulacaktır.
Eğer muhalefetin talepleri vatandaşın, halkın talepleriyle
örtüşmüyorsa tabii ki onu da dikkate almayacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen nerede
yaşıyorsun? Amerikada mı yaşıyorsun?
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu manada
özellikle 2/B yasasında müteaddit kez buraya getirilen
değişikliklerde en son yüzde 50 rayiç bedeli dikkate
alınıyor yani bu şu demektir ki: 100 lira gerçek değerdeki
bir şeyi
vatandaşlarımız 50 liraya alabilecek demektir; bu da
vatandaşlarımıza gerçekten kolaylık
sağlamaktadır.
Gümrük yasası gündemdedir ve
gümrük yasasını acilen kanunlaştırmamız,
yasalaştırmamız gerekiyor. Bunu bütün Meclisteki siyasi parti
gruplarıyla beraber yapacağız ve
vatandaşımızın bir sorununu daha çözeceğiz.
Tabii ki orman köyleri problemleriyle
ilgili grup önerisi de önceliklidir, o da önemlidir ama Hükûmetimiz bu konuda
çalışmalarını yapmaktadır.
Bu duygular içerisinde Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisini Genel Kurulun takdirine arz ediyor tekrar,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Can.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Çelebi, Sayın Çam, Sayın Akar, Sayın Seçer, Sayın Özkan,
Sayın Ağbaba, Sayın Öner, Sayın Ayaydın, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Çetin, Sayın Susam, Sayın Akgöl,
Sayın Canalioğlu, Sayın Özel, Sayın Ekşi, Sayın
Acar, Sayın Akova, Sayın Danışoğlu, Sayın Güven.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, orman
köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanunun uygulamalarındaki aksaklıkların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 26/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekili tarafından
tutuklu gazetecilerin içinde bulunduğu durumun
araştırılarak basın ve düşünce özgürlüğü
bağlamında değiştirilmesi gereken yasal düzenlemelerin
belirlenmesi amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
27/03/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/03/2013
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
ve 20 milletvekili tarafından, 26/02/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Tutuklu gazetecilerin içinde
bulunduğu durumun araştırılarak basın ve düşünce
özgürlüğü bağlamında değiştirilmesi gereken yasal
düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (735 sıra nolu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27/03/2013
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben ve
arkadaşlarım dünyada, en çok, tutuklu gazeteciyi ziyaret eden
milletvekilleriyiz. Bu durum hem benim açımdan hem de her milletvekili
açısından demokratik bir ülkede utanç duyulması gereken bir
durumdur. Eğer demokrasiye inanıyorsak, eğer gerçekten demokratsak
bu durumdan her milletvekili birer birer utanç duymalıdır.
Seçilmiş milletvekili açısından, ülkemiz açısından
bilinmelidir ki bir ülkede gazeteci özgürce haber yapamıyorsa, özgürce
yazı yazamıyorsa, özgürce iktidarı eleştiremiyorsa ve
yazdıklarından dolayı cezaevine atılıyorsa bu rejimin
adı demokrasi değildir. Eğer bir gazete patronu korkusundan, tecrübesinden
Başbakan benim velinimetimdir. diyorsa
yaşadığımız rejimin adı demokrasi değildir.
İşte bugün AKP iktidarının Türkiye'yi dünyanın en
büyük gazeteci zindanı hâline getirmesinin sebebi budur. 70e yakın
gazeteci fiziki olarak zindanda, geri kalan gazeteciler ise açık hava
hapishanesinde maalesef, Türkiye'de bulunmakta.
Değerli arkadaşlar, 12
Eylülde tutuklu gazeteci sayısı 31 iken bugün Türkiye'de tutuklu
gazeteci sayısı bunun 2 katından fazla. Değerli AKP
milletvekilleri, Kenan Evren diyor ki: Boynuz kulağı geçti. Ben AKP
ile gurur duyuyorum. Rakamlar ortada, İranda 45, Çinde 32,
monarşiyle yönetilen Suudi Arabistanda 4, Bahreynde 1, AKPnin
iktidarın değişmesi için çabaladığı Suriyede 15
gazeteci tutuklu. Niye böyle oldu peki? Bakın, tutuklayarak hapse
attığınız bir gazeteci niye böyle olduğunu
açıklıyor değerli milletvekilleri. Yazmış olduğu
mektupta Gerçekle sorunu olan herkes önce onu karartmaya yönelir, gerçekten
korkarlar. Gerçeği yayanların payına da bazen bomba, bazen
yangın düşer. Kimi zaman işkenceden ölümlerdir hakikat
arayışının sonu, kimi zaman da bir yangın yerinde alevler.
İleri demokrasi yalanıyla kodlanan bu karanlık zamanlarda
tutuklamalar, uzun hapislikler ve tecrit işkencesi düşüyor biz
gazetecilerin payına. diyor cezaevinden yazan arkadaş.
İşte arkadaşlar, bu
ülkeyi on iki yıldan beri yönetenlerin gerçekle sorunu olduğu için
böyle hukuksuz uygulamalarla karşı karşıyayız.
Bakın değerli
arkadaşlar, elimde bir harita var. Bu harita, ülkemiz için utançtır,
ülkemiz için kara bir lekedir. Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi
tarafından hazırlanmış. Bu koyu renkteki -maalesef Türkiye de
var- yerler ifade ve medya özgürlüğünün ölümcül derecede riskli
olduğunu gösteriyor. Ülkemiz koyu renkli çünkü en riskli ülkeler
arasında gösteriliyor. Bu komitenin raporuna göre dünyada en çok
gazetecinin hapsedildiği ülke Türkiye, hem de hemen ardından
İran ve Çin geliyor. Bu da, AKPnin on iki yılda yakalamış
olduğu önemli başarılardan birisi.
Aslında, basın
özgürlüğü, değerli milletvekilleri,
2005ten beri sürekli gerilemektedir, 2005te 98inci sıradayken
2012de 148inci sıraya gerilemişiz, şu anda 154üncü sıradayız.
Burkina Faso, Kenya, Birleşik Arap Emirlikleri, Libya, Tunus bizden çok
daha özgür. Düşünmeyi, konuşmayı, yazmayı
yasaklarsanız tabii ki bu tablo ortaya çıkar.
Bakın, bir tutuklu gazeteci Ahmet
Birsin Gün Radyo-TV Genel Yayın Yönetmeni- diyor ki: Düşünmek ihanet,
yazmak bir günah olmuş. Düşünmek ve yazmak yakılma, tutuklanma
ve asılmanın gerekçesi sayılmıştır.
İşte aslında AKPnin son on iki yıldaki ileri
demokrasisinin mantığı burada arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
Mussolininin faşizminin muhafazakâr demokrat versiyonunu
yaşıyoruz bu günlerde. Bakın, İtalyan Komünist Milletvekili
Gramsci milletvekili dokunulmazlığı olduğu hâlde zindanlara
atılmıştır ve savcı demiştir ki: Bu kafanın
çalışmasını yirmi yıllığına
durdurmalıyız. Sene 1926, bunu yapan Mussolini faşizmi. Bugün,
Türkiyedeki manzara, maalesef, değerli arkadaşlar, bundan hiç
farklı değil.
Başbakan Batsın böyle
gazetecilik. diyor değerli arkadaşlar, Başbakan Batsın
böyle gazetecilik. diyor ve yıllardan beri ağabey dediği
Hasan Ağabeyi anında işsiz kalıyor. Medya
patronlarına Maaşını sen veriyorsun arkadaş, bu
adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsunuz? diyor.
Patronları, muhalif gazetecileri işten atmaları için zorluyor,
herkese hakaret davası açıyor, yayınlanmamış bir
kitabı -dünya tarihinde dünya literatürüne yazılan bir şeyi
yapıyor- bombaya benzetiyor. Yetmiyor, eski İçişleri Bakanı
resim çizen ressamı, şiir yazan şairi terörist ilan ediyor.
Gazeteciler yalnızca mesleklerini yaptıkları için terör örgütü
üyeliğinden dava açılıyor, yaptıkları haberleri veya
yazdıkları köşe yazıları suç sayılıyor.
Değerli milletvekilleri, faşist
bir rejim ne yaparsa bugün Türkiye aynısını yapıyor. Bir de
haklı gerekçeler bulmaya çalışıyorlar çünkü Başbakana
göre gazeteci kılığına girmiş terörist bunlar. Suçları
ne peki? İddianamelerden okuyorum değerli arkadaşlar: 1
Mayısı, 8 Martı haber yapmak, çalıştığı
dergide parmak izinin bulunması, eski yazı işleri müdürüne
diş macunu ve fırça göndermesi, bir arkadaşının
düğün CDsini evinde bulundurması, ailesi tarafından kendisine
verilen ikinci isim, Diyarbakırın Kürtçe ismi olan Amedi
kullanması gibi saçma sapan iddialarla özgür basın susturuluyor. Ama,
unutmayın değerli milletvekilleri, medyayı tehdit ederseniz
ifade özgürlüğünü tehdit edersiniz, medyayı tehdit ederseniz
demokrasiyi tehdit edersiniz, medyayı tehdit ederseniz
diktatörleşirsiniz, işte biz de o zaman bugünkü yönetilen rejime
faşizm deriz.
Sizin tutuklayıp cezaevine
attığınız gazeteci Zeynep Kurişden bahsetmek
istiyorum değerli milletvekilleri. Sayın Özgür Özel ve Nurettin
Demirle geçtiğimiz hafta sonu Karataş Kadın Cezaevinde ziyaret
ettiğimiz Zeynep Kuriş 24 Şubat 2012 tarihinde Pozantı
Cezaevinde cinsel istismar iddiası isimli bir haber yaptı, daha
sonra zindanlara atıldı. Bu Pozantı Cezaevini Cumhuriyet Halk
Partisi cezaevi komisyonu ortaya çıkardı. Önce Adalet
Bakanlığı bizi yalanladı, daha sonra başta Adalet
Bakanı olmak üzere, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve siyasi parti
genel başkanları Pozantıyla ilgili özürlerini bildirdiler ve
kınadılar değerli milletvekilleri. Ancak, burada ceza alan
sadece iki kişi var: Bu haberin duyulmasını sağlayan,
müracaat ettiren Mersin İnsan Hakları Derneği Başkanı
Ali Tanrıverdi -cuma günü onu da ziyaret ettik- bir de şuan da
cezaevinde olan Zeynep Kuriş. Zeynep Kuriş dedi ki: Eğer
konuşursan sor, AKP Hükûmetine, bizi zindana atanlara sor. Biz tecavüz
edenleri haber yaptık, çocuklarımıza tecavüz edenleri haber yaptık.
Acaba bizi cezaevine tıkanlar bizim yanımızda mı,
tecavüzcülerin yanında mı? diye sormamı istedi.
Huzurlarınızda soruyorum bunu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın biz görüş ayırmadan herkesi ziyaret ediyoruz. İBDA-C,
Hizbullah, KCK, herkesi ziyaret ediyoruz. Akıncı Yol dergisi eski
Genel Yayın Yönetmeni Şükrü Sak diyor ki: Bana yapılan
suçlamalar, kendi elimle yazdığım notlar ve o zamanlar
editörlüğünü yaptığım Akıncı Yol dergisinin
içeriği olarak, delil olarak gösterilmiştir. diyor.
Değerli arkadaşlar, bin dört
yüz seksen üç gündür tutuklu bulunan milletvekilimiz Cumhuriyet gazetesi
yazarı Mustafa Balbay hakkındaki delillerin sahte olduğunu
TÜBİTAK raporu kanıtladı. 1998 ve 2006 yılları
arasındaki bütün notların bakın, vicdanlarınıza
sesleniyorum, hepinizin vicdanlarınıza, eğer varsa, eğer
görüyorsanız- 1998 ile 2006 yılları arasındaki
yazdığı notların tamamını üç buçuk dakikada
tuttuğu söyleniyor. Deniz Baykalla, Cumhurbaşkanıyla
yapmış olduğu görüşmeler delil olarak gösteriliyor ve ne
ilginçtir ki, ne acıdır ki Uğur Mumcunun, Ahmet Taner
Kışlalının katilleriyle ve kendi gazetesine bomba
atanlarla aynı örgüte üye olmaktan yargılanıyor ve hâliyle -perşembe
günü onu ziyaret ettik- diyor ki Mustafa Balbay: Bana bundan daha büyük
suçlama, daha büyük işkence, daha büyük zulüm var mı? Benimle
birlikte seçilmiş milletvekili arkadaşlarıma sor.
Değerli arkadaşlar, bir
başka gazeteci Hikmet Çiçek bugün mektup göndermiş. Hikmet Çiçek,
tutuklandığı maddelerden değil, başka maddelerden
yargılanıyor. Özel hukuki durumunu anlatıyor.
Tutuklandığı suçtan yargılanmıyor arkadaşlar.
Yargılandığı maddelerde ise hakkında tutuklama
kararı yok. Bakın, bu garabet, bu kepazelik, bu rezillik sadece ve
sadece Türkiyede ortaya çıkabilir.
Başka isimler var; Deniz
Yıldırım, Sami Menteş var Türkiyenin en genç gazetecisi.
Hangi örgüte üyesin? dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla)
Sadece Cumhuriyet Halk Partisi Denizli örgütüne üyeyim. dedi.
Ben bu araştırma komisyonunun
kurulmasını, eğer demokrasi konusunda, insan hakları
konusunda samimi iseniz bu konuda destek vermenizi rica ediyor, Türkiyeyi bu
ayıptan kurtarmanızı diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Aleyhinde, Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu.
Buyurunuz Sayın Türkoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
tarafından cezaevlerindeki gazetecilerin sorunlarının ve
ihtiyaçlarının tespit edilerek gerekli iyileştirmelerin
yapılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması açılması önerisi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa devletleri arasında en
fazla hükümlüye ve cezaevine sahip olan bir devlet olarak şüphesiz, ceza
infaz sistemi de dâhil yargı sistemimiz üzerine söylenecek çok sözümüz vardır.
PKK ve KCK terör örgütü mensuplarını da dâhil ederek iktidar
partisinin hazırlayıp yasalaştırdığı 3 adet
af içeren yargı paketine rağmen bugün hâlâ cezaevlerinde 125 binden
fazla insan bulunmaktadır. Adalet Bakanlığınca
haklarında verilen hükmün kesinleşmesini bekleyen tutuklulara hüküm
özlü sıfatı verilerek
tutuklu-hükümlü oranı gizlenmeye çalışılsa da
cezaevlerinde bulunan 130 bine yakın kişinin yüzde 50ye
yakını tutukludur. Dünya standartlarında sanıkların
üçte 1i tutukludur, Türkiyede bu oran yarı yarıya yani sanık
olan kişilerin neredeyse yarısı tutukludur. Tutuklulardan
yargılama sonucu mahkûm olma oranı ise Japonyada yüzde 99,9; Çin ve
Korede yüzde 99,6; Fransada 98,9; Almanyada 96,5; İngilterede 90,3;
Türkiyede ise tutuklandıktan sonra yargılanıp mahkûm olma
oranı yüzde 50-60 civarında. Yani hâlen cezaevlerinde tutuklu olup
davası devam eden her 10 kişiden 4ü, 5i suçsuz yere cezaevinde
yatmaktadır.
Tutukluluk süreleri açısından ise Türkiye
yine vahim bir tabloya sahiptir. Avrupa ülkeleri tutukluluk süreleri konusunda
daha insani sınırlamalar getirmişlerdir. Mesela Avusturyada
cezası beş yılı aşan suçlar için en fazla iki yıl
tutuklu kalınabilmektedir. Almanyada tutukluların yüzde 6sı
bir yıldan fazla tutuklu kalmakta, altı aydan fazla tutukluluk özel
karara tabi tutulmaktadır. İskoçyada en fazla yüz on gün tutuklu
kalınabilmekte, en ağır tutukluluk süresi olan Fransada ise süre dört yılı
geçmemektedir. Bizde ise tutukluluk konusu ağır ceza mahkemelerinin
görev alanında olan davalarda beş yıl ve katalog suçlar olarak
isimlendirilen suçlarda on yıla kadar çıkabilmektedir. Nitekim,
bugün, bu acımasız anlayış ve uygulamadan dolayı
beş yılı aşan bir süredir yargılanan ve tutuklanan,
cezaevlerinde bulunan gazeteciler, bunların yanı sıra askerler,
siyaset ve bilim insanları, iş adamları, emniyet mensupları
söz konusudur. Mevzuatın kötü düzenlenmiş olması, kötü
yorumlanıp kötü uygulanması kadar AKPnin yargıyı kuşatma
ve yargıyı hüküm altına alma arzusu bu tablonun en temel sebebidir.
2010 yılındaki Anayasa
referandumunda yapılan değişikliklerle ilk önce Anayasa
Mahkemesi ve HSYKnın yapısını,
çıkarttığı kanunlarla dizayn eden AKP, kendisine muhalif
olan tüm kesimleri yargı ile tehdit etmekte; asıl adı Ümraniye
Çetesi olan ancak kasıtlı olarak Ergenekon diye
adlandırılan dava başta olmak üzere Balyoz, askerî casusluk,
Poyrazköy gibi davalarla muhaliflerini etkisiz hâle getirmektedir. Yargı,
iktidarın âdeta bir aracı hâline getirilmiştir. Yargı, PKK
ile müzakere, pazarlık etmek için araç, terörle mücadele eden asker, polis
ve korucuları cezalandırmak için alet olmuştur.
PKK ve onun çakal sürüsüyle mücadele
eden ve cezalandırılan birçok değerli subaylardan biri de
İstanbul Milletvekilimiz Engin Alan Paşadır. Engin Alan,
çoğu Kürt kökenli olmak üzere 40 binden fazla
vatandaşımızın şehit edilmesi ve katledilmesinin
sorumlusu bebek katilinin bir sıçan gibi alınıp devletimize
teslim edilmesinin baş aktörü ve kahramanıdır. Kendisi Balyoz
davası diye bilinen davadan tutuklanmış, haksız ve hukuksuz
yere yargılanmış ve ceza almıştır. Şu anda
Sincan F Tipi Cezaevinde kalmaktadır. Dava devam ederken, kendisini
tutuklayanın aslında AKP Hükûmeti olduğunu, talebin ise PKKdan
geldiğini bildiği için tahliye talebinde bile
bulunmamıştır. Şimdi cezaevinde, 40 bin kişinin katili
bebek katiline verilen imkânların kendisine verilmediğini çok iyi
biliyor. Hatta okuyacağı kitaplar, giyeceği kıyafetler için
de sınırlamalar getirilmiş olmasına aldırmıyor.
Bomba gibiyim. diyor. Biz de ziyaretine gittik, gerçekten de bomba gibiydi,
zıpkın gibiydi. Bize Bölücüler dışarı
çıkmasın, bir ömür boyu burada kalırız. dediğinde
Çıkamayacak paşam, rahat ol. diye cevap verdik.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; HSYKyı kontrol altına almak
için yasal düzenleme yapan Hükûmet, bunun nimetlerinden hem muhaliflerini
sindirmek için yararlanmakta hem de ceza davalarından kurtulmak için
yararlanmaktadır. Örneğin, kamuoyunda MİT davası diye
bilinen dava geçen hafta savcının takipsizlik kararı vermesiyle
sonlandı. Soruşturma dosyasına yeni bir bilgi, belge girmeden
açılan soruşturmanın kapatılmasındaki tek fark,
savcının değiştirilmesiydi. Başbakanın
sıkıntıya düştüğünü gören yetkili kurul ve
şahsiyetler savcıyı değiştirerek bu konuyu
hallettiler. Aslında Başbakana, eski Genelkurmay Başkanı
dâhil şikâyetçi olduğu diğer tutuklamalarda neden
savcıları ve hâkimleri değiştirmediğini de sormak
gerekiyor.
Türkiye son birkaç yılda neden bu
duruma geldi? Toplumda neden bir korku ve endişe düzeni hâkim oldu? Neden
korku imparatorluğunun birer yurttaşı hâline evrildik? Bütün bu
sorulara verilecek cevaplar aynı noktada kesişmektedir.
Dönüştürülen yargı toplumun dönüşümünü de tetiklemiştir.
Evet, yargı dönüşmüştür, değişmiştir.
Yargının beslendiği kaynaklar ve önemsediği değerler,
kutsallar değişmiştir, öncelikler
farklılaşmıştır. Değişen yargının
ideolojisi ve koruduğu değerler olmuştur. Anayasa
değişikliği sonrasında evrensel değerlerin yerini
iktidar ünsiyeti, ideolojik farklılıkların meşruiyeti ve
üstünlüğü, ideolojik üstünlerin doğuştan
haklılığı, korunmaya en fazla mazhar kesimler, kanun
devleti ve hikmeti hükûmet gibi kavramlar almıştır.
Ülkemizdeki son gelişmeler
göstermektedir ki yargının içerisinde bazen siyasal iktidarla paralel
hareket eden, bazen de siyasal iktidarla çatışan yeni bir iktidar
odağı oluşmuştur. Bu odağın hem yargıdaki
atama ve terfilere hem de yargının aldığı kararlara
müdahale ettiği şüphesi giderek yoğunlaşmaktadır.
Bunun bana göre en somut göstergesi, gerek Cumhurbaşkanının
gerekse Başbakanın, Adalet Bakanı ve Meclis
Başkanının uzun tutukluluk sürelerinden ve gereksiz
tutuklamalardan şikâyet etmelerine rağmen yargının tutumunu
değiştirmemekte ısrar etmesi, bulunduğu yerden geriye
adım atmamasıdır.
İktidar Meclis
çoğunluğuna sahip olmasına rağmen, özel yetkili
mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkileriyle uzun tutukluluk süreleri
konusunda bir düzenleme yapamamaktadır. Hükûmet yargı
karşısında bütün kabadayılığına rağmen
acz içerisine düşmüştür. Yargıyı mezhepsel ve bürokratik
vesayet altında olmakla suçlayan iktidar, kendi vesayetini kurmak için
yaptığı anayasa değişiklikleri ile ideolojik bir
tuzağa düşmüştür.
Yargıyı
kendi vesayetine almak isterken yargı üzerindeki siyasal gücünü de
kaybetmiş ve belirli bir kadro hareketinin vesayeti altına
sokmuştur. Sözünü ettiğim yargısal iktidar, yürütme içerisindeki
yandaşlarıyla birlikte artık siyasal iktidarı da tehdit eder
hâle gelmiştir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; demokrasilerde zor kullanma
tekeline sahip olan kolluk ve silahlı güçler terbiye edilmiş birer
canavardır. Bu canavarın zincirleri ise hukuk devleti ve
yargıdır. Yani yargı, bu canavarın kontrolünü elinde tutan
güçtür. Eğer yargı bu canavarın zincirlerini serbest
bırakırsa toplumu ne siyasal iktidar ne de yasama koruyabilir. Bugün
yaşadığımız sorunun temelinde de bu vardır.
Yargı, canavarın zincirlerini serbest bırakmış ve bu
canavarın çekiştirdiği yere doğru savrulup
durmaktadır.
Yargının
kollukla iş birliğine ve yargının iktidarla iş
birliğine dair şu üç olayı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Hepinizce malum olduğu üzere Ergenekon davası diye bilinen,
aslında Ümraniye soruşturması olan soruşturma
çerçevesinde tutuklanan Teğmen Çelebiyi hepiniz
hatırlıyorsunuzdur. Teğmen Çelebi gözaltında iken
telefonuna 139 adet Hizbullah mensubu bir kişinin telefon numaraları
yüklenmiştir ve bu konuyla ilgili tespiti mahkemenin üye hâkimlerinden
birisi yapmış, evli olmayan Teğmen Çelebiye
kayınvalidesinin telefonunun ne gezdiği sorulduğunda olay ortaya
çıkmıştır. Aslında mahkemedeki hâkimin bunu dikkatle
mi, yoksa dikkatsizlikle mi söylediğini de ayrıca tartışmak
lazım.
Bir
başka husus da bu konuya örnek olarak, askerî casusluk ve şantaj
davasında Rus ajanı olarak sınır dışı edilen
Vika isimli bir kadınla konuşmalarının olduğu iddia
edilen bir albayla ilgilidir. Bu albayın da konuşma
tutanaklarının bu dosyanın içerisine sehven girdiği yönünde
iddialar vardır, davası devam etmektedir.
Yargıyla
iş birliği yapan kolluk güçlerinin kötü niyetli olması hâlinde,
bu Mecliste oturan hepimiz dâhil, başımıza neler
gelebileceğine dair iki çarpıcı örnektir bu olaylar.
Bir başka örnek de, Adana
Büyükşehir Belediye Başkanının tutuklanmasına
ilişkin yargı tarafından verilmiş bir karardır. AKP
tarafından Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı
olup, o dönemde işlediği bir suçtan dolayı, Milliyetçi Hareket
Partisinden belediye başkanı olduktan sonra soruşturulan Aytaç
Durakla ilgili tutuklama kararına itiraza verilen cevap hepimiz için
ibretlik bir cevaptır. Bu kararı sizin huzurlarınızda
okumak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında
kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Devamla) - Soruşturma evrakının
tetkikinde, kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine fesat
karıştırdığı söylenen Aytaç Durakın
tutuklamaya itiraz olarak verdiği dilekçesine verilen cevapta,
başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz
kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunu
işlediğinden dolayı itirazı reddedilmiştir.
Yargının düştüğü durum budur. Bu durumun müsebbibi iktidar
partisidir. Bir gün adalete, iktidar partisi, bugün yaşayanlardan çok daha
fazla ihtiyacı olacaktır. Adalet hepimize gerekli bir unsurdur.
Bu duygularla yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Türkoğlu.
Lehinde Hakkâri Milletvekili Adil Kurt.
Buyurunuz Sayın Kurt. (BDP
sıralarından alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis
araştırması önergesi üzerine lehte söz almış
bulunuyorum, hepinizi selamlıyorum.
Tabii ki düşünce ve fikir
özgürlüğü, basın özgürlüğü denince bence, böyle suların
durduğu noktaya geldiğimizi hepimizin algılaması gerekiyor.
Türkiyede düşünce, fikir özgürlüğü ekseninde basın
özgürlüğünü değerlendirdiğimiz zaman, birçok sorunumuza çözüm
bulma konusunda, demokrasinin ivme kazanması konusunda çok nirengi bir noktada
süreci yakaladığımızı ya da hassas bir noktaya parmak
bastığımızı görmek durumundayız. Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu araştırma önergesi önemlidir ve
baştan ifade edeyim, destekliyoruz.
Ancak, güncel kimi verilere ve donelere dayalı olarak verilen bu Meclis
araştırması önergesinin yetersiz olduğunu düşünüyoruz.
Bir bütün olarak Türkiyede basın özgürlüğünün ihlali konusunda köklü
bir araştırmaya, köklü bir incelemeye ihtiyaç vardır. Bizi
basın özgürlüğü konusunda özgürlükçü yasaların
yapımına sevk edecek, daha kapsamlı, daha geniş bir
araştırma yapmaya teşvik edici bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır.
Şimdi, Türkiyede basın özgürlüğü hep
tutuklu gazeteciler üzerinden ifade edildiği için ve tutuklu gazeteciler
üzerinden polemikler geliştirildiği için, esasında sorunun
mahiyeti, büyüklüğü çok anlaşılır olmuyor. Bu konu son bir
yıl içerisinde, yanılmıyorsam, 5inci defadır Meclis
gündemine geliyor, basın özgürlüğü sorunu, tutuklu gazetecilerin
durumu. Evet, böyle bir sorun vardır. Bir vekil arkadaşım dedi
ki: En fazla gazeteci ziyaret etmiş milletvekiliyim. Ben de şunu
açıkça ve rahatlıkla ifade edebilirim: Şu anda cezaevinde en
fazla arkadaşı, gazeteci arkadaşı olan milletvekiliyim ben
de. Bunu çok rahatlıkla ifade edebilirim.
Peki, neden böyle? Şimdi, Adalet
Bakanlığının verilerine baktığınız
zaman, esasında Türkiye cezaevlerinde böyle, düşünce ve fikir
özgürlüğünden kaynaklı, mağduru içeride çok kişi yok ama
zaten sorun buradan kaynaklanıyor. Gazeteciye gazeteci gibi
yaklaşılmayan, gazeteciyi gazeteci gibi görmeyen bir yasal düzenleme
var orta yerde. Gazeteciyi terörist diye algılayan, gazeteciyi Hükûmeti,
düzeni, sistemi eleştirdi diye potansiyel tehlike olarak görüp cezaevine
tıkan bir zeminde biz bu sorunu konuşuyoruz. Meseleyi buradan
kurtarmak lazım.
2004 yılında mevcut Hükûmetin çıkardığı
Basın Kanunu Türkiyede hiç kimsenin özgürce yazı
yazamayacağını çok açık ve net olarak ortaya
koymuştur. Ama bu ihlaller süreci, antidemokratik yasal düzenlemeler
2004temi başlıyor? Tabii ki değil, öncesi var, evveliyatı
var ama şunu çok açık, rahatlıkla ifade edebilirim: 2004
yılında çıkarılmış Basın Kanunu Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en kötü, en antidemokratik basın kanunudur. Bu
Basın Kanununa dayalı olarak hiç kimse düşüncesini özgürce
ifade etme şansına sahip değil.
Şimdi, biz düşüncelerini
özgürce ifade edip şu anda cezaevlerinde olanları konuşuyoruz.
Esasında otosansürü konuşamadığımız için ya da
konuşmadığımız için Türkiyedeki düşüncelerin
önüne kurulan barikatların büyüklüğünü görme şansına sahip
olmuyoruz. Bu ciddi bir sorundur. Dolayısıyla, sadece bu yakın
dönemi ilgilendiren bir araştırma değil, bir bütün olarak
Türkiyede basın özgürlüğü sorununu inceleyen ve köklü çözüm bulan
bir yaklaşımla, evet, bir araştırma komisyonu
kurulması ihtiyaçtır. Düşünebiliyor musunuz? 2004
yılında çıkan Basın Kanunu 1993te 94te çıkan
Basın Kanunundan çok daha antidemokratik.
Köşe yazarları, Hükûmeti
eleştirdi ya da birilerinin hoşuna gitmeyen bir şeyler
yazdı diye ertesi gün işinden olabiliyor. İstediği kadar
Hükûmet yetkilileri çıksın, desin ki: Bizim öyle bir telkinimiz
yok. Siz böyle bir telkini basına, yasaya koydunuz. Bir basın
grubunu yüklü vergiler çıkarmak suretiyle ne hâle getirdiğinizi
biliyorsunuz, buna herkes tanıklık etti. Yani sadece gazetecinin
elindeki kalemi almak, onun kalemini kırmak düşünce ihlali
anlamına gelmiyor. Bu, düşünce ihlali konusunda varılan son
noktadır. Öncesi var, evveli var. Bir bütün olarak düşünce ve fikir
özgürlüğü önündeki bütün barikatları kaldırıp ülkede
demokrasinin zemin bulmasına olanak sağlamak gerekir. Bu
yapılmadığı için problem yaşıyoruz.
Medyanın dizaynı konusu
Siz
medyayı pozitif de dizayn etseniz olumsuzluktur, negatif de dizayn etseniz
olumsuzluktur. Yani İnsanlar iyi şeyler yazsın. Bunu demek
bile basın özgürlüğü açısından bir handikaptır.
Bırakın, bu alan nasıl görüyorsa öyle yazsın, nasıl
algılıyorsa öyle yazsın. Zorlamayla iyi yazın
dediğiniz zaman şunu da itiraf etmiş olursunuz, zorlamayla kötü
de yazın demişsinizdir ki biz bunu biliyoruz, medya
patronlarıyla yapılan toplantılar eleştirilmedi burada.
Gazetelerin, televizyonların genel yayın yönetmenleriyle yapılan
toplantılar eleştirilmedi. Andıçların üzerine gidilmedi ya
da herkes kendi cephesinden, bir pencereden baktı, kendisini ilgilendiren
boyutuyla bu konuyla ilgilendi. Bir bütün olarak Meclis, bu konuda bir
ortaklaşmayı yaratıp sorunun köklü çözümüne katkı sunacak
bir girişim içerisinde olmadı. Herkes, kendisine dokunduğu zaman
buradan ses çıkarmaya başladı ama özü itibarıyla bu
alandaki ihlaller, antidemokratik uygulamalar herkese dokunuyor. Bugün bize
dokunan, yarın size dokunur ya da dün size dokunan bugün başkasına
dokunuyor. Hiç kimse basını kendi arka bahçesi olarak görüp toplumu
dizayn edici bir vasıta olarak görmemelidir. Türkiyede basına böyle
yaklaşıldığı için problem vardır. Türkiyede
siyaset maalesef sürekli olarak toplum mühendisliği yaptığı
ve basını da bu toplum mühendisliği konusunda araç olarak
kullandığı için sıkıntı vardır. Gelin,
bundan vazgeçelim.
Bu araştırma önergesine evet
oyu verdiğimizde, bilmeliyiz ki, Türkiye'de temel bir sorunun çözümü için
bir kapı aralamış oluruz ama başta da ifade ettim, güncelle
sınırlı tutarsak, bugün cezaevlerinde bulunan birkaç popüler
isimle sınırlı tutarsak zikrimizi erken bitirmiş oluruz.
Zaten sıkıntı da
şurada: Fikirsel bir tartışmanın zemini
yaratılmadığı için, olmadığı için, zaman
zaman, maalesef Meclis kürsüsü de fikir olarak addedemeyeceğimiz
hakaretlerin zemini durumuna getirilebiliyor. Burada kim, neye hizmet eder?
Burada sarf ettiğimiz her cümle insanların hassasiyetlerine
dokunuyorsa, insanların damarına dokunuyorsa biraz daha ölçülü
konuşmakta yarar vardır deriz.
Düşünce özgürlüğü, evet,
olmak durumundadır. Şimdi, mevcut Hükûmet dördüncü yargı
paketinde bir düzenleme getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) Ya,
öneriyorum, bu dördüncü yargı paketi içerisindeki Terörle Mücadele
Yasasının 6ncı ve 7nci maddelerini lütfen eskisi gibi
bırakın, lütfen düzenlemeyin; bunu da iyileştirme diye topluma
yutturmayın.
Biz, bu araştırma önergesine
de evet oyu kullanacağız ve Meclisin bu konuda ortak tutum
sergilemesini arzuluyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kurt.
Aleyhinde, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç.
Buyurunuz
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinde, ülkemizde basın özgürlüğünün bulunmadığı,
gazetecilerin görevlerini yaptığı için cezaevine konulduğu
iddia edilmekte ve bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulması
istenmekte, Meclisin bugünkü gündemine alınması talep edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
basın özgürlüğü, Anayasamızın 28inci maddesinde teminat
altına alınmış önemli bir haktır. Bu hakkın, iç
ve dış güvenlik, suç işlemeye ve isyana teşvik, devlete ait
gizli bilgileri yayınlamak gibi sayılı hususlarda sınırlandırılabileceği
yine Anayasamızda belirtilmiştir.
Araştırma önergesinde,
tutuklu gazeteciler ve kapatıldığı iddia edilen gazete ve
dergilerle ilgili rakamlar ve tutukluluk sebepleri hakkında yapılan
açıklamaların gerçeklerle bir ilgisinin bulunmadığını
öncelikle belirtmek istiyorum. Araştırma önergesinde, bir
İnternet sitesi tarafından hazırlanan basın özgürlüğü
raporundan bahsedilmektedir. 71 gazetecinin yazdıkları yazılar
sebebiyle tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu ifade
edilmektedir.
ADİL KURT (Hakkâri)
İnternet sitesi değil, dünyanın en saygın gazetecilik
kuruluşudur.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Gazeteciler
Sendikası tarafından yapılan bir açıklamada da 72
gazetecinin
ADİL KURT (Hakkâri) O bir
İnternet sitesi değil. Uluslararası Basın Enstitüsü bir
İnternet sitesi değil.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
tutuklu ve
hükümlü olduğu yönünde beyanlar vardır. Adalet
Bakanlığı bu konuda gerekli tespitleri yaparak kamuoyunu
bilgilendirmiştir. Türkiye Gazeteciler Sendikasının listesinde
tutuklu ve hükümlü olduğu belirtilen 72 isimden 3ünün cezaevlerinde
kaydına rastlanmamış, 6sının ise tahliye
edildiği tespit edilmiştir. Cezaevlerindeki 63 kişiden 18inin
basın kartı varken, 45 kişinin ise basın kartı
olmadığı belirlenmiştir. Tutuklu ve hükümlü 63 kişiden
59u basın yoluyla işledikleri iddia olunan suçlardan değil,
basınla ilgisi olmayan suçlardan dolayı tutuklanmış veya
mahkûm olmuşlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde
ifade edilen gazetecilerin suçlarına baktığımızda,
adam öldürmekten banka soygununa, yağma ve gasptan tehdide, resmî belgede
sahtecilikten sahte kimlikle dolaşmaya, güvenlik güçlerine
saldırıdan ruhsatsız silah taşımak veya bulundurmaya,
izinsiz tehlikeli madde bulundurmaktan tehdit yoluyla çek, senet tahsilatı
yapmaya, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüsten
TİKKO gibi, PKK gibi, Ergenekon gibi terör örgütlerine üye olmaya,
silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan silahlı
terör örgütü adına para toplamaya kadar birçok suçu işledikleri ifade
edilmektedir.
Görüldüğü üzere, bu suçların
gazetecilik mesleğiyle bir ilgisi var mıdır sayın
milletvekilleri? Basın özgürlüğü, suç işleme özgürlüğü
değildir. Suç işleyenleri mesleklerine göre ayıramayız.
Danıştay saldırısını yapan bir avukattır, bu
fiilin avukatlıkla ne ilgisi vardır? Geçen hafta Adalet
Bakanlığına iki adet el bombası atıldı. Atan
kişi teşhis edildi ve bu kişinin geçmişte bir
sendikanın genel başkanlığını yaptığı
ifade ediliyor. Şimdi, bu kişi yakalandığında ve
tutuklandığında Sendikacılar tutuklanıyor. diye
feryadı basacak mısınız? Bu nedenle, tutuklu ve hükümlü
gazeteciler konusunun sadece rakamsal olarak değil, işlenen ya da
işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti
kapsamında olup olmadığı çerçevesinde
değerlendirilmesi gerekmektedir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
- Hanefi Avcı niye tutuklu?
VELİ AĞBABA (Malatya)
Dünyada en çok kimde var tutuklu gazeteci, ona cevap ver.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ayrıca
bağımsız yargı organlarınca açılan
soruşturma ve davalar ile yapılan tutuklamalar ve verilen mahkûmiyet
kararlarının
VELİ AĞBABA (Malatya)
İnsanları teröristlikle suçlamak yakışıyor mu? Bir
milletvekilisin halkın oyuyla.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Hükûmetin
basına baskı yaptığı şeklinde
değerlendirilmesi de doğru bir yaklaşım değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Tutuklanmamış insanlara terörist diyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Hükûmeti
yıpratmak maksadıyla yazılan çizilenler elbette ki suç olamaz.
Basın özgürlüğü çerçevesinde herkes istediği şekilde ifade
eder.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Nerede? Nerede?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Sabahtan
akşama kadar Hükûmet aleyhine
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen
inanıyor musun bu söylediklerine?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
acımasızca eleştirilerin yapıldığı
televizyon yayınlarını hepimiz görüyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
İnanıyor musun? İnanıyor musun?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, siz kendi
kendinize yapıyorsunuz onu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu gazeteciler,
bu televizyonlar yayınlarına devam ediyor. Siz bu televizyonları
hiç seyretmiyor musunuz? Ulusal Kanalı hiç seyretmiyor musunuz?
Aydınlık gazetesini hiç okumuyor musunuz? En acımasız
eleştirileri, hakaretleri bu gazeteler yapmıyor mu?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hasan
Ağabey ne oldu, Hasan Ağabeyin?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yeniçağ
gazetesini okumuyor musunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hasan
Ağabeyin ne oldu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu gazeteler
kapalı mıdır? Hepsi açık değil midir?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hasan
Ağabey ne oldu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ancak sizin
derdiniz bunlar değil. Yargının devam ettirdiği
soruşturmalara baktığımızda, soruşturulan
olayların basın özgürlüğüyle hiçbir ilgi ve alakasının
olmadığını görüyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Başbakanın Hasan Ağabeyi ne oldu, Uğur Dündar ne oldu, Can
Dündar ne oldu, Ruşen Çakır ne oldu, Nuray Mert ne oldu, Ece
Temelkuran ne oldu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Araştırma önergesinde bahsedilen bir gazeteci 1 Mayıs haberini
yazdığı için tutuklandı diyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Evet.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 1 Mayıs
haberini yazdığı için tutuklanmadı, KCK üyesi olduğu
için tutuklandı o gazeteci.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay
be! Onları yaratan senin zihniyetin!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Gidin,
dosyasına bir bakın ve ona göre buradan araştırma
önergesine yazdığınız cümlelere dikkat edin.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bunları terörist yapan onlar değil, sizin zihniyetiniz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 1
Mayısı bayram ilan eden AK PARTİ iktidarıdır, Emek ve
Dayanışma Günü ilan eden AK PARTİ iktidarıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Faşizm, faşizm! Bu zihniyet, bu zihniyet!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yine,
araştırma önergesinde belirtilen Mustafa Balbayın gazetecilik
suçundan tutuklu olduğu yönündeki iddia da doğru değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Dünyada en çok tutuklu sendikacı burada, en çok tutuklu milletvekili
burada.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Gazeteci
Balbay, 2003-2004 yıllarında hükûmeti silah zoruyla devirmek için
hazırlanan
VELİ AĞBABA (Malatya)
Yazık! Yazık!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sarıkız, Ay Işığı, Yakamoz ve Eldiven darbe
planlarına destek vermek suçlamalarıyla tutukludur. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, ben size bir örnek vereceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ver.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yargıya
konu olan ve iddianamelere yansıyan, bir gazeteci ile bir paşa
arasında geçtiği söylenen diyaloga bir bakın.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bakalım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Biz
yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir Genelkurmay
Başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması,
şöyle kaşını çatması yeter. Siz bir araya
geldiğinizde, kendisine dönemin Genelkurmay Başkanını
kastediyor- bunları söylemiyor musunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya)
Şimdi de Yiğit Bulut var.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Paşanın cevabı: Söylüyoruz, inanın en açık
şekliyle söylüyoruz. dedikten sonra gazeteci de Söylersiniz de, acaba
şöyle açık açık konuşuyor musun? Konuşuyor musunuz
demiyor, Konuşuyor musun diyor paşaya.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
- Hanefi Avcı niye tutuklu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi
değerli milletvekilleri, bir paşayla gazetecinin
yaptığı bu sohbetin devamı yargı dosyalarında
zaten var. İçinde bulunduğumuz ve millet adına görev
yaptığımız Türkiye Büyük Millet Meclisini devirmek için bir
gazetecinin paşalarla böyle bir sohbet etmesi bir gazetecilik faaliyeti
midir? Bunun değerlendirmesini elbette ki biz yapmayacağız, bunu
bağımsız yargı yapacak. (CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın, başka bir örnek veriyorum: Yine
başka bir gazetecinin bir şahısla yaptığı
görüşmede Hayır yani, bu herifleri berhava etmek lazım.
Artık iç savaştan başka bir şey de temizlemeyecek bu
işi. Öyle görünüyor
yani. dediğinde gazetecinin İç savaş olmaz da yani bir noktada
eğer ortalık karışırsa
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, sakin dinleyiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
hem ekonomi
hem de siyasi olarak belki asker gelirse bir şey olabilir. diyor. Bunu
gazeteci söylüyor ve bunu da siz savunuyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Onların hiçbiri terörist değil, terörist yapan sizsiniz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Mesleğini
yapan gazeteciler ile biraz önce saydığım suçları
işleyenleri karıştırmak, gazetecilerimize de, gazetecilik
mesleğine de büyük bir haksızlıktır.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Zeynep Kuriş diyor ki: Bunlar tecavüzcülerin Hükûmeti.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yargı,
bunun gazetecilik faaliyeti olmadığını söylüyor ve gerekli
soruşturma ve kovuşturmayı yapıyor. Bize düşen, bu
soruşturma ve kovuşturmaları etkilemeden, maddi gerçeğin
ortaya çıkmasını beklemek.
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de kararını verdi, Türk mahkemelerinde Ergenekon
davalarında bağımsız ve adil yargılama
yürütüldüğüne hükmetti ve tutuklamaların meşru sebeplere
dayandığına hükmetti.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu
Hükûmet Pozantıda tecavüz edenlerin yanında! Bu Hükûmet böyle bir
Hükûmet, Pozantıda çocuklara tecavüz edenlerin yanında!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Hükûmeti eleştirebilirsiniz, AK PARTİyi de
eleştirebilirsiniz, buna kimse müdahale edemez. Eğer, siz, Hükûmeti
eleştirmenin ötesine geçerek Bu iş sandıkla falan olmayacak,
şiddet lazım, kaos lazım, silah lazım. diyorsanız,
işte o zaman bağımsız yargı yakanıza
yapışır.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bunları söylesene: 1 Mayıs, 8 Mart
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yine, araştırma
önergesinde 5 bin civarında İnternet sitesinin bloke edildiği
ifade edilmektedir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Dünün mazlumları bugünün zalimleri oldu. diyor Salih Mirzabeyoğlu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İnternet
siteleri, eğer çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik
içeriyorsa
VELİ AĞBABA (Malatya) Ya,
bunlardan cezalandırılan var mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
terör
örgütlerinin propagandasını yapıyorsa, telif haklarına
aykırı paylaşım yapıyorsa mahkeme kararıyla bloke
edilmektedir. Bunun da basın özgürlüğüyle bir ilgisi
bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede basın ve ifade özgürlüğünün daha ileriye
taşınması için son yıllarda önemli yasal düzenlemeler
yaptık. Basın Kanununda, haber kaynağının
açıklanmaması gibi, basın özgürlüğünü genişleten
düzenlemeler yaptık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haber
kaynağını açıklamazlarsa ben açıklayacağım.
dedi Başbakan.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) üçüncü
yargı reformuyla beraber, geçen yıl yaptığımız
yargı paketinde, basın suçlarına erteleme getirdik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) BDP
açıklamazsa ben açıklayacağım. dedi Başbakan, daha ne
yapacaksın!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yine, dördüncü
yargı paketi, şu anda Adalet Komisyonunun gündeminde olan paketle de,
düşünce ve ifade özgürlüğü anlamında önemli reformlar
getiriliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen onları
Başbakana söyle.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinde bahsedilen olayların gazetecilik faaliyetiyle
bir ilgisi bulunmadığından
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adam, bir de
ağzından çıkanı kulağın duysun be!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
grup
önerisinin gündeme alınmaması yönünde görüşümü ifade ediyorum,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür
ederim söz verdiğiniz için.
Sayın Başkan, çeşitli kere sizlere de
sesini duyurmaya çalıştı. Konuşmacımız
konuşurken, özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından çok
yoğun ve çok argo bir biçimde laf atmalar olmaktadır. Biz bunu
nezaket anlayışımızla
bağdaştıramıyoruz. Daha önceki grup önerisi
görüşülürken Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Hamzaçebi yine böyle bir konuşma usulü hakkında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgisine sunacak bazı ikazda ve uyarılarda
bulunmuştu özellikle grubumu hedef göstererek. Aynı hassasiyeti ben
de kendilerinin bilgisine sunuyorum, aynı zamanda da sizlerin bilgisine
sunuyorum. Bizden beklediği hassasiyeti kendi grup üyelerinin de
göstermelerini talep ediyorum kendilerinden.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bahçekapılı.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Cevap
vermeyeceğim efendim.
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz
Sayın Hamzaçebi, Sayın Akar, Sayın
Ağbaba, Sayın Özel, Sayın Susam, Sayın Serindağ,
Sayın Tayan, Sayın Öz, Sayın Canalioğlu, Sayın Dinçer,
Sayın Özkan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Akova, Sayın
Köktürk, Sayın Kurt, Sayın Oyan, Sayın Güler, Sayın
Korutürk, Sayın Ekşi, Sayın Sarı, Sayın Çetin.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20 milletvekili tarafından
tutuklu gazetecilerin içinde bulunduğu durumun araştırılarak
basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında
değiştirilmesi gereken yasal düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 27/03/2013 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporları
(1/619) (S. Sayısı: 310)
BAŞKAN - Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan, Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler
ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304)
(S. Sayısı: 437) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük'ün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 23üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyana aittir.
Buyurunuz Sayın Oyan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, efendim, bu görüştüğümüz torba
kanunun 10 maddesi ve 1 geçici maddesi
yani 11 maddesi tarım satış kooperatifleri birliklerini
ilgilendiriyor, 4572 sayılı Kanunu değiştiriyor. 4572
sayılı Kanun dediğiniz şey de yürütme ve yürürlük hariç 8
madde ve 1 geçiciden oluşan bir kanun yani kendisinden daha fazla maddeyi
getirerek bir değişiklik yapıyoruz ama torba kanunla
yapıyoruz yani müstakil bir yasa getirmiyoruz, bağımsız bir
tasarı getirmiyoruz. Tabii, Sayın Bakan diyor ki: Bu, torba kanun
ama bir özelliği var. Nedir özelliği? Hepsi bizim
Bakanlığı ilgilendiriyor.
Sayın Bakan, bir kere, tabii, siz
önce kendi teşkilat yasanızı bir çıkarın, hâlâ kanun
hükmünde kararnamelerle yönetiliyorsunuz. İkincisi de bu tür önemli bir
düzenlemeyi de müstakil olarak getirme kararlılığını
gösteriniz. Bu, şunun için de gerekliydi: 4572 sayılı Yasa,
Dünya Bankasının ilk taslağını yazdığı
bir yasadır yani bu yasanın sırasının,
sayısının, isminin belki değişmesi en azından
Türkiye açısından bir ayıptan kurtulmak açısından
yararlı olurdu.
Değerli arkadaşlarım, bu
4572 sayılı Yasa 2000in 16 Haziranında bu Meclisten geçti, on
üç yıldır yürürlükte ve bunun on bir yılı da sizin
döneminiz, 2008 yılı programına koydunuz. 2008 yılı
programında dediniz ki: Biz, TSKBleri, bu yasayı
değiştireceğiz, yeni düzenleme yapacağız. 2009da bir
hazırlık da yaptınız ama Meclise gelmedi. Gelmedi de ne
oldu? Bir kere, birliklerin DFİF borçları durduk yerde büyümeye devam
etti. Ondan sonra, zaten DFİF kredisi kullanan pek yok ama siz, durduk
yerde, bu üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirmeyerek birliklerin
borç yükünü artırdınız. Şimdi Azalttık. diyorsunuz
ama artırdıktan sonra azaltmalar bunlar, durduk yerde faiz yükü
bindirdiniz üstüne.
Değerli arkadaşlar, birliklerin
iki temel sorunu var. Bu iki temel sorundan bir tanesi bu birikmiş
borçlarıdır, DFİF borçlarıdır. Tabii, birliklerin
aslında bankalara da borçları var. Başka devlet borçları
olabiliyor -sigorta ya da vergi- ama esas itibarıyla kredi borçları
ve bunun da aslan payı şu an DFİFte. Bu DFİF
borçlarını yeniden yapılandırıyorsunuz -birazdan
göreceğiz, 27nci maddede bir yeniden yapılandırmanız var-
fakat bu yeniden yapılandırmanın da daha çok hazine
mantığıyla yapıldığını yani bütçe
dengeleri saplantısı üzerinden yapıldığını
Ben biliyorum, sizin Bakanlığınız bunun daha iyi
koşullarda yapılmasını da önerdi ama muhtemelen hazineye de
sözünüz geçmiyor. Yani burada bütün meseleyi bütçe dengeleri üzerinden
yaparsanız bu birlikleri çökertirsiniz, bu birlikleri batırırsınız,
birlikleri tasfiye edersiniz. Zaten IMF programının ana amacı
buydu, birliklerin tasfiye sürecine sokulmasıydı büyük ölçüde.
İkisi zaten tasfiye hâlinde, Kayısı Birlik ve
TASKOBİRLİK ama diğerlerinde de birçoğu ÇUKOBİRLİKten
tutun, TARİŞin örneğin özellikle Pamuk Birliği, bunlar çok
önemli ölçüde mal mülk satarak, faaliyetlerini daraltarak ayakta kalma
mücadelesi veriyorlar. Ortaklarına ve sonuçta tarıma, sonuçta
tarımsal üretime destek vermeye, katkı vermeye hâlâ çaba gösteriyorlar.
Birinci sorun buydu, bu birinci sorunda
yani DFİF borçlarının ertelenmesinde yeterli bir düzenleme
getiremediniz maalesef. Bakın, bu DFİF borçları da nasıl
oluştu? Onu da size söyleyeyim. 2000 öncesi birliklerin birikmiş
borçları bir tahkime tabi tutuldu, Mayıs 2000 öncesindeki
borçları silindi ama bunun karşılığında
birliklerden iki tane şey özellikle istendi, bir tanesi: Tepenize bir
yeniden yapılandırma kurulu getiriyoruz, her
adımınızı attığınızda bize
danışacaksınız, yatırımlarınızı
daraltacaksınız, yatırımlarınızın bir
bölümünü tasfiye edeceksiniz ve bir de personel rejiminizi yeniden
düzenleyeceksiniz, kıdem tazminatlarını da devletin hazine
ödemesi hâli, şartları yerine getirilebilir.
Şimdi, ne oldu? Birlikler daha iyi
durumda mı? Birliklerin her yıl yeniden ürün alım kredisi
ihtiyacı olduğu için geçmiş borçlarının silinmesi
derde deva değil. Birliklerin yeniden, her yıl ürün alım
dönemlerinde paraya ihtiyaçları var. Nasıl karşılayacaklar?
Ya siz vereceksiniz -devlet olarak bir kredi musluğunuz olacak- ya da
piyasadan borçlanacaklar. Bir DFİF fonu üzerinden, yani Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu üzerinden bir 250 milyarlık -250 milyon
şimdiki şeyiyle- bir başlangıç sermayesiyle işi
götürdünüz ve şu an geldiği noktada 1 milyar 285 milyon liralık
bir meblağa ulaştırdınız. Bu geriye ödemelere
rağmen buraya ulaşıyor.
Bakın, geriye ödemeler nasıl?
Size bir tane örnek vereyim. TARİŞ Üzüm Birliği. Şimdiye
kadar toplam 135 milyon lira kredi kullanmış, DFİF kredisi, bu
kullandığı kredilere karşılık 127 milyon
liralık ödeme yapmış. Ama hâlen borcu ne kadar? 164 milyon lira.
Yani bu ne demektir? Bu aslında öde öde artsın demektir. Ödüyorsunuz,
ödüyorsunuz, tıpkı banka borçları gibi ödedikçe artıyor.
Şimdi, siz, Bunun
yaklaşık yüzde 50sini indiriyoruz, sevinin. diyorsunuz. Niye
sevinsin? Çünkü 2005 yılından itibaren siz birikmiş o anaparalara
faizleri de katarak sürekli bir kapitalizasyon gerçekleştirdiniz, yani
borçları sürekli kapitalize ederek faizleri anaparaya eklediniz.
Eklediğiniz için, aslında birliklerin faizleri silseniz belki hiç
borçları yok, ama şu an inanılmaz bir borç yükü altında ve
sizin yaptığınız bu planla da hâlen 16 birliğin 12si
618 milyon lira borçlu kalacaklar.
Nasıl ödeyecekler bunu? On
beş yıl diyorsunuz. Ama, nasıl ödeyecekler? Yani birçok birlik
faaliyetlerini ya durduracak ya daraltacak daha da fazla ya yürüyemeyecek,
tasfiye olacak. Yani böyle bir şeyi istiyor musunuz? Hâlâ tarımdaki
bu tasfiyeyi istiyor musunuz, istemiyor musunuz, temel soru budur ve bu konuda
sanırım niyetinizin iyi olmadığı
anlaşılıyor.
Bakın, birliklerin ikinci
meselesi, ikinci temel sorunu her yıl yeterli miktarda ürün alım
kredisine sahip olmasıdır; Eğer böyle bir imkânları yoksa
yaşayamazlar demiştim. Bunu nasıl yapacaksınız?
Bununla ilgili bir düzenlemeniz var mı?
Aslında ilk başta biraz
sevindik -17nci, ilk şey hâliyle, şimdi 20nci madde- 20nci maddede
bir cümle vardı, o cümlede, işte, bu kanun hükümlerine göre
kurulmuş kooperatif ve birliklere siz devletçe finansman
sağlanabileceğini öngörüyordunuz, fakat birdenbire bunun tehlikeli
olabileceğini düşündünüz. Hazine cenahı muhtemelen öyle
düşündü ve bir önerge verdiniz yani kendi getirdiğiniz tasarıya
bir önerge verdiniz, bu önergeyle komisyonda bu cümleyi
çıkarttınız. Bu durumda, peki, Dünya Bankası
tasarısından ne farkı var? Çünkü Dünya Bankası
tasarısı da ne diyordu? Kooperatif ve birliklere devlet veya
diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek
sağlanamaz. diyordu. Biz Hah, şimdi bunu tersine döndürecek galiba Hükûmet.
Dedik. Fakat ne oldu? Tabii, aslına rücu etti yani, neyse o oldu tekrar. Yani,
bu iyimser beklenti birdenbire havada kaldı çünkü bu iktidar zaten IMF
politikalarını uygulayarak devam eden, ayakta duran bir iktidar.
Dolayısıyla, aslına rücu etti. Muhtemelen IMFnin, Dünya Bankasının görünmez eli gene
burada devreye girmiştir ve sizin o cümleciğinizi oradan
çıkarmıştır. Bizim şimdi bununla ilgili, yeri
geldiğinde, 20nci maddede önergelerimiz olacak yani yeniden birliklerin
ürün alım dönemlerinde bir finansman imkânına
kavuşmasını isteyeceğiz. Umarım, bu kısa sürede,
komisyonla Genel Kurul arasında geçen bu sürede akıllar yerine gelir
ve birliklerin tasfiyesine böylesine kolayca izin verilmez diye düşünmek
istiyorum. Hâlâ iyimserliği korumak istiyoruz. Eğer bunu
yapmazsanız yani böyle bir düzeltmeye gitmezseniz gerçekten birlikleri
kötü bir gelecek bekliyor. Elimize çok sayıda mesaj geliyor birliklerden
yani Bu vaziyette bu borçların altından kalkamayız ve her
yıl tekrar borçlanırız yani şu an siz yarıya
indiriyorsunuz, hiç uzağa gitmeyin, beş yıl sonra biz yeniden bu
borçları katlamalı olarak getiririz. Özel bankalar üzerinden olur,
başka türlü olur, buna müsaade etmeyin. Dünyanın bütün gelişmiş
toplumlarında tarıma destek verilir. Gıda güvenliği birinci
önceliktedir ve tarım satış kooperatifleri birlikleri türü
mekanizmalara da devlet kredi desteği verir, finansman desteği verir.
Bunu yapmanızı hâlâ bekliyoruz.
Sayın Bakan, size bu mesajı
iletmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Oyan.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Hakkâri Milletvekili Adil Kurt.
Buyurunuz Sayın Kurt. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, ben de birinci bölüm üzerinde grubumuzun
görüşlerini paylaşmak üzere söz aldım. Hepinizi
selamlıyorum.
Öncelikle, bölüm tasnifinin doğru
yapılmadığını ifade etmek istiyorum. 1le 23üncü
madde üzerindeki görüşlerimizi ifade edeceğiz. Ama, diyelim ki
kooperatiflerle ilgili olarak görüşlerimizi ifade edeceğiz,
maddelerin bir kısmı birinci bölümün içerisinde, bir kısmı
ikinci bölümün içerisinde bulunuyor. Yani bu tasnif dahi bir bilimselliğe
oturtularak yapılmamış bulunuyor. Tabii, torba yasaları
konuştuğumuzda, adı üstünde, torba nasıl denk gelirse öyle
konuşulacak. Biz de denk getirmeye çalışacağız,
görüşlerimizi ifade ederken bölüme ilişkin olarak görüşlerimizi
denk getirme gayreti içerisinde olacağız.
Şimdi, gümrüklerle ilgili konuya
öncelikle değinmek istiyorum. Sınır ticaretinden kaynaklı
olarak bir sorun şu anda Meclisin İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda görüşülüyor, Roboski katliamının alt
komisyon raporu görüşülüyor. Neye dayanarak ifade ediyorum? İşte
tam bu konuyla ilgilidir. Şimdi, daha önce Bakanlığa ifade
ettik, görüş olarak komisyonda da paylaştık. Siz eğer
gerçekten yasa dışı sınır ticaretine çözüm bulmak
istiyorsanız gerçekçi bir noktadan hareket etmeniz gerekiyor. Bu düzenleme
derde derman değil, çözümleyici değil. Bir taraftan Meclisin ilgili
komisyonu şu anda Roboski katliamının faillerini aklama gayreti
içerisinde hummalı bir çalışma sürdürüyor bu dakikalar
itibarıyla, şu saat itibarıyla, bir taraftan da bu sorunu
teşkil eden yasal düzenlemeyi tartışıyoruz. Kapıkule
Sınır Kapısı bir transit geçiş
kapısıdır. Hiç kimse günübirlik olarak gidip,
sınırın öbür yakasından domates alıp, getirip iç
pazarda tüketmiyor ama Hakkârideki Esendere Sınır Kapısı
ya da Habur Sınır Kapısı, Hükûmetin Açtık.
dediği ama açık olmayan Derecik, Üzümlü sınır
kapıları, daha sonra Roboski katliamından itibaren
Şimdi,
alt komisyon raporunda da değinmiş, Gülyazıda bir
sınır kapısının olması gerekir. ifadeleri var,
önerisi var, bunların hiçbirisi çözülmüyor. Buradaki insanlar bu
sınır kapılarını transit geçiş için
kullanmıyorlar. Günübirlik ticari faaliyetlerin içerisinde bulunmak için
kullanıyorlar. Yüksekovadaki bir vatandaş, Esenderedeki bir
vatandaş günübirlik olarak İrana gidiyor, domates alıyor, biber
alıyor, portakal alıyor, karpuz alıyor, getiriyor, iç piyasada
tüketiyor, satıyor. Bunu günübirlik yapıyor. Ama mevcut yasal
düzenlemeye göre bu faaliyet yasal mıdır, bu şekilde
davranması yasal mıdır? Açıkça ifade edeyim, yasal
değildir ama oradaki gümrük yetkilileri de göz yummak durumunda
kalıyor çünkü yasaya göre, bir vatandaş sınırı
geçtikten sonra, kapıdan geçtikten sonra, üç gün karşı tarafta
kaldıktan sonra beş kilo tüketim malzemesiyle sınırı
geçebilir, tekrar ülkeye dönebilir. Bunu uygulayan bir kapımız var
mıdır? Örneğin, Doğubayazıt Sınır
Kapısında bunu uygulayabiliyor musunuz? Örneğin, Suriyeyle
olan sınır kapılarımızda bunu uygulayabiliyor musunuz?
Uygulayamıyorsunuz. Çözüm nedir? Daha önce de ifade ettik, çözümünü koyduk
biz burada, dedik ki: Bu bölgelerde serbest ticaret bölgelerini inşa
etmeniz gerekir. Böyle yaklaşmazsanız
vatandaşınızın tepesine işte Roboskide olduğu
gibi bomba yağdırmak durumunda kalıyorsunuz. Sonra da Yanlışlık oldu. Tam 456
gündür Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Roboski
katliamını örtme gayreti içerisindedir, bir kılıf bulma
gayreti içerisindedir. Saati hesapladım; 10. 856 saattir Meclis bu olayla
ilgileniyor. Böyle bir uğraş alanı, böyle, bu şekilde
uğraşacağınıza getirin köklü çözümünü bulalım.
Mevcut durumdaki gümrük uygulamaları geçersizleşmiştir. Realist
bir yaklaşım gerekiyor; bu realist yaklaşım bu yasada yok,
bu düzenleme bu yasalarda yok.
İkinci önemli husus: Bu yasayla Avrupa Birliği
Gümrük Anlaşması deliniyor, önemli bir husus. Meclis bunu oyladıktan
sonra, kabul ettikten sonra fiilen Avrupa Birliği Gümrük
Anlaşması delinmiş olacak, Amerikalı bir şirket lehine
delinmiş olacak ve bu delinmeyle birlikte bir emsal karar almış
olacaksınız. Artık fiilen Avrupa Birliği Gümrük
Anlaşmasından vazgeçmiş oluyorsunuz. Dolambaçlı
yaklaşmanıza gerek yok, vazgeçmek istiyorsanız, bu yasa, Avrupa
Birliği Gümrük Birliği Anlaşmasını
reddediyorsanız hiç böyle dolambaçlı yaklaşmanıza gerek
yok; getirirsiniz Meclise, Meclis gündemine, tartışılır bu
Gümrük Birliği... Ama adı üstünde: Avrupa Birliği Gümrük
Anlaşması bir imtiyaz anlaşmasıdır, piyasa avantaj
anlaşmasıdır. Kabul etmişsiniz ama bu piyasa avantaj
anlaşmasını bir uluslararası tekelin lehine bozmuş
oluyorsunuz. İsmini telaffuz etmek istemiyorum ama savaş
uçaklarını, helikopterlerini daha rahat alabilmek için böyle bir
yöntem tercih etmenizin bir anlamı yok. Amerikalı bir savaş
uçakları baronu lehine böyle bir anlaşmayı, bu şekilde
dolambaçlı bir yaklaşımla Meclisin gündemine getirmenizin bir
anlamı yok; doğrudan doğruya getir, koy. Yarın, öbür gün
tüm alanlara, ticari alanlara, uluslararası ticari alanlara emsal
teşkil edecek bir karar almış oluyorsunuz.
Gümrük anlaşmalarının,
özellikle gümrükle ilgili düzenlemelerin Türkiye'nin doğusu ve güneyindeki
sınır kapılarının daha etkin, verimli işletilmesi
konusunda yol gösterici olması gerekirdi. Önerdik, dedik ki: Bakın,
Habur Sınır Kapısında -on gün önce gittik- Silopiyle
Habur arasında hâlâ tır sırası var; bir ucu
kapının girişinde, sonu Silopinin içinde; yaklaşık
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) Buradaki
memur, pekâlâ, işleri ağırlaştırmak için bir gün
Sistemimiz kilitlendi. deyip insanları saatlerce orada kuyrukta
bekletebilir. Esenderede durum budur, Doğubayazıta gidin durum
budur, Suriyeyle olan sınır kapılarının
tamamında durum budur. Bu eziyeti vatandaşımıza niye
çektiriyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla) Sizin,
Irakla özellikle Kürdistan Federal Bölgesiyle yıllık ticaret
hacminizin ithalat-ihracat kalemleri 18 milyon dolar. Türkiyenin toplam
ihracatı içerisinde ikinci sıradadır. Yüzde 8,2sine tekabül
ediyor ama hem böyle bir potansiyel var hem böyle bir eziyeti vatandaşlara
çektiriyorsunuz. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Diğer bölümlerle ilgili olarak da
görüşlerimizi daha sonra ifade edeceğiz. Hepinize teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kurt.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu. Şahsı
adına da söz talebi olduğu için ikisini birleştirerek söz
vereceğim.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış buluyorum, öncelikle Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz bu tasarının genel gerekçesine ve bazı
maddelerine bir bütün olarak bakıldığı zaman, birçok konuyu
düzenleyen, birçok konuyu içinde barındıran bir torba yasa
olduğunu görüyoruz. Zaten, bunun böyle olduğunu Sayın Bakan da
kabul etmiş durumda.
Birtakım diğer maddelerine
baktığımız zaman ise kooperatif ve birliklerde, günün
gelişen ihtiyaçlarına cevap vereceği ve bu gelişmeleri
karşılayacağı iddiasıyla bazı değişiklikler
de yapıldığı belirtiliyor ancak bir şirket türü de
olan kooperatiflerin ve tabii ki özelde tarım satış
kooperatiflerinin ve birliklerinin ruhuna hiç de uygun olmayan ve birtakım
müdahalelere de sebep olabilecek, hatta, 2000 yılındaki düzenlemenin
de gerisine gidecek olan bazı çalışmaların da bu
tasarı içerisine zerk edildiğini görüyoruz.
Bize göre, bu tasarıyı
getiren Hükûmetin örtülü amacı, birliklerin ve kooperatiflerin kendi
kendilerini yönetmesine ve bağımsızlığına
aykırı birtakım müdahalelerin bulunması ve bunu da bu tasarı
içerisine birtakım maddelerle getirmesi gözükmektedir. Sorunlara
kalıcı çözümlerin getirilmesi yerine, hem günü kurtarmaya yönelik hem
de kooperatif ve birliklerin Hükûmet etkisi altına daha çok
alınmasını sağlayacak olan birtakım düzenlemeleri bu
tasarı içerisinde görüyoruz. Ancak, bu tip ortaklıklara yapılan
siyasi müdahalelerin geçmişte de nelere mal olduğunu, özellikle
ekonomik ve ticari anlamda neler getirdiğini de hatırlamamızda
fayda var diye düşünüyorum.
Hükûmetin, bu kurumların
ortakları olan üreticilerimizin sorunlarına bugüne kadar bigâne
kalıp onların mağduriyetlerinin sürmesine neden
olmasının yanı sıra, yıllar sonra, aradan uzun bir
zaman geçtikten sonra, 4572 sayılı Yasada birtakım değişikliklere
gitmesini ve biraz önce de belirttiğim gibi, bu değişiklikleri
bir torba yasa kapsamında düzenlemesini de yadırgıyoruz
değerli milletvekilleri.
Bu tasarı daha taslak hâlindeyken,
ilk hazırlandığında, özellikle kooperatif stratejisi
belirlenirken, 2008 yılından itibaren, o yılın
yıllık programlarında ve hükûmet icra planlarında düzenlenirken,
bir finansman modeli oluşturulması gerektiği üzerinde bütün
kurumlar, konuyla ilgili hemen hemen bütün kurumlar bir mutabakata
varmıştı. Aradan geçen süre zarfında önümüze gelen
tasarıda şunu görüyoruz: Bu mutabakat ortadan kalkmış, daha
çok hazine tahakkümü altında bir tasarı karşımıza
gelmiş.
Değerli milletvekilleri, bu
birliklerin yani tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin hem
tarımsal üretimde hem bunların ihracatında ortaya çıkan
katma değerde çok büyük önemleri var. Ki zaten bu birliklerin ilk
kuruluşuna baktığımız zaman, 1913 yılında,
Egede, Aydında bir incir kooperatifi kuruluyor, nüve orada
atılıyor. 1963 yılına kadar bu kooperatifler gerçek manada
kooperatif görevini görüyor ve yürütüyor. O günden 1994 yılına kadar
da destekleme alımlarında gelen giden bütün Hükûmetlerin bir
aracı kurumu hâline geliyorlar. 1994 yılında devlet
desteklerinin ortadan kaldırılmasından sonra birtakım
yapısal sorunlar, bu birliklerin ve kooperatiflerin yakasını
maalesef bırakmamış oluyor ve hemen hemen hepsinde ciddi bir
mali yapı bozukluğu karşımıza çıkıyor.
Sonuçta, gerçekte olması gereken üretici dayanışması ve
birliği kimliğinden de maalesef bunlar uzaklaşmış
oluyor.
İşte, bu tablo değerli
milletvekilleri, 2000 yılında bu yasayı çıkartırken
yani 4572 sayılı Yasayı çıkartırken
karşımızdaki tabloydu. Bakın, o dönemde birliklerin durumu
şöyleydi: Borçlarını geriye ödeyebilecek durumda değildiler,
mali kredibiliteleri bitmişti, neredeyse
sıfırlanmıştı, ortakların kooperatiflere sahip
olma bilinci giderek zayıflamıştı, istihdam fazlası
çok sayıda personel vardı ve eğitim kalitesi bu personelin çok
düşüktü, tesislerinin hemen hemen tamamı demodeydi ve rekabetten de
yoksundular. İşte, böyle bir dönemde, 57nci Hükûmet döneminde, biz,
4572 sayılı Yasayı çıkarttık ve 16 Haziran tarihli
Resmî Gazetede yayımlanarak, yürürlüğe girmesini temin ettik
değerli milletvekilleri. O zamanın deyimiyle, bunlar, kara deliklerden bir tanesiydi.
Biliyorsunuz, o dönemde, yine, yıllarca sürüncemede
bırakılmış birçok yapısal, ekonomik ve mali soruna
nasıl neşter atıldıysa bu alanda da ciddi manada
çalışma yapıldı ve 4572 sayılı Yasa
hazırlanmış oldu.
Buna
paralel olarak da yine bu yasanın çıkmasından itibaren Dünya
Bankasıyla yapılan Tarımsal Uygulama Reform Projesi
kapsamında tarım satış kooperatif ve birlikleri de bir
bileşen olarak bu projenin içerisinde yer aldı ve yeniden
yapılanma oluştu. İşte, herkesin dilindeki yeniden
yapılanmanın esas nüvesi budur.
Bu
kanun çıkarılırken temel amacı, tarım satış
kooperatifleri ve birliklerinin yeniden düzenlenmesi ve bu
kuruluşların yapılanması için yasal bir çerçeve
oluşturularak birlikleri etkin ve sürdürülebilir bir şekilde
bağımsız ve mali yönden de güçlü kılmaktır. Bu kanunun
amacı budur.
Şimdi,
yeniden yapılanma dönemiyle, 2002de bizim hükûmeti bırakıncaya
kadarki dönemde birliklere yaptığımız ne tür mali
yardım var, onları da huzurunuza getirmek istiyorum.
Bir
kere, bu 12 birliğin 2000 yılı öncesi 1 milyar 237 milyon lira
olan borçları, geçmiş döneme ait olan Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonu yani DFİFten kaynaklanan borçları terkin edildi,
bu borçlar silindi. Diğer yandan, 314 milyon lira olan ve özel bankalara
olan borçları da hazine tarafından üstlenildi ve büyük ölçüde bir
mali imkân sağlanmış oldu. Birliklere DFİF
kaynaklarından ucuz kredi kullanma imkânı getirildi böylece ve onların
ihtiyaç duydukları ürün alım ve işlemeye yönelik krediler
DFİF kaynaklarından sağlanmış oldu. Fakat akabinde,
hükûmeti devrettikten sonra gelişen dönemde bu disiplinin bozulduğunu
ve sonunda da gene eskiye benzer bir enkazın oluştuğunu
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, daha sonra gelişen hükûmet dönemlerinde -özellikle ilk
yıllarda- birliklerin hükûmet etkisi altına alınabilmesi ve onların
işlevlerinin yok edilmesi saikiyle hareket edildiğinden üreticiler
âdeta yok sayılmış ve birliklerin kapanmasına, atıl
kalmasına ve onların
ortaklarının da neredeyse yok olmasına yol açacak uygulamalar
içerisine girilmiştir. İşte bu dönemde modern kooperatifçilik
ilkesinden daha da uzaklaşılmış, faaliyet zararları ve
finansman ihtiyaçları en temel neden olarak ortaya çıkmasına
rağmen birtakım kaynak israflarına da kayıtsız
kalınmıştır. Ürün-fiyat sisteminin kurulmasına
yardımcı olunmamıştır. Satış, pazarlamayla
ilgili olarak faaliyetler teşvik edilmemiştir. Atıl
gayrimenkullerin değerlendirilerek bir finansman yolu açılması
yani sermayeye fon temin edilmesi yoluna gidilmemiştir. Yeniden
yapılandırmayla sağlanan ve yol alınan bütün o iyi
gelişmeler, sermaye birikimi ve her türlü diğer mali
sıkıntılarla maalesef israf edilmiştir. Sonuçta, kurumsal
yönetim kapasitesinin geliştirilmesi durdurulmuştur.
Değerli milletvekilleri, bugün için
baktığımız zaman, tarım satış kooperatifleri
ve Birliklerinin buna ilaveten temel bazı problemleri de var ve bu süreç
devam ediyor, gidiyor. Bunlardan en önemlisi, bir kere, bu birliklerin ve
kooperatiflerin en önemli dezavantajı olan rekabet
dezavantajını, ortadan kaldırılacak olan desteklemenin ve
dış finansman ihtiyacının, biraz önce de söylediğim
bir finansman modeli çerçevesi içerisinde çözülmesi noktasında ciddi bir
ihtiyaç var yani yeniden bir finansman modellemesine gidilmesi gerekmektedir.
Tarım ürünlerine ve üreticilere yönelik destekleme
politikalarının bütüncül bir yaklaşım içinde ele
alınması gerekmektedir. Böyle parça pürçük birtakım tedbirlerle
bunun geçiştirilememesi gerekmektedir ve birliklerin bu
politikalarını yani onların uygulamalarını tamamlayıcı,
kolaylaştırıcı bir yaklaşımla benimsenmesi
gerekmektedir. Gene, birliklerimizin en önemli güncel sorunlarından biri
de yaşadıkları vergi sorunlarıdır ve vergiden
kaynaklanan bu problemlerin de ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, yapılan bütün bu
yanlışlara, bütün bu yanlış düzenlemelere, yapısal
sorunların daha da derinleşmesine yol açacak bu politikalara
baktığımız zaman bunların birçoğunun, birlik ve kooperatiflerin,
yıllar içerisinde atıl kaldığını, hatta icrai
takibe düştüğünü de görüyoruz ki bu çok önemli bir konudur
birliklerimiz ve kooperatiflerimiz için. Öz kaynak sorunu halledilemediği
için, öz kaynak sorunu devam ettiği için kurumsal yönetim anlayışının
gelişiminde de maalesef birlik ve kooperatifler yetersiz
kalmışlardır.
Bu çerçeve içerisinde baktığımız
zaman, bir kere bu bölük pörçük, parça parça getirilen ve günü kurtarmaya
yönelik olan uygulamaların bir kenara bırakılarak gerçekten
ciddi ve köklü birtakım tedbirlerin ve girişimlerin yerine
konması gerekmektedir ki bunlardan bence en önemlileri temelden ve
kalıcı çözüm üretmek açısından bir tarımsal
yapının verim ve rekabet gücünü artırmaktır. Bu anlamda,
Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununun, Kooperatifler Kanununun ve bugün
görüştüğümüz -parça parça değil, bütüncül bir yaklaşım
içerisinde- Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun
bir bütün içerisinde ele alınması ve birlikte bunların Meclis
Genel Kurulunda ve ilgili komisyonlarda görüşülerek
yasalaştırılması gerekmektedir. Bu gerçekleşirse,
eğer bunlar yapılabilirse bu durumda da destekleme sistemi yeniden
gözden geçirilmiş olacak ve sonuçta da kooperatifçilik sistemi bir bütün
içerisinde ele alınma şansı yakalamış olacak.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
içerisinde tarım satış kooperatifleri ve birliklerini
ilgilendiren bazı maddeler var ama bunlardan benim ön plana çıkarmak
istediğim 20nci maddeyle ilgili birkaç hususu da Hükûmetin ve yüce Genel
Kurulun dikkatlerine getirmek istiyorum. Bir kere bu 20nci maddeyle öngörülen
düzenlemelerin eksikliklerinin yanı sıra birtakım eksikliklerin
ötesinde, öncelikle kuruluşlarından bu yana birlik ve kooperatiflerin
sahip oldukları işletme tesislerine ilişkin mevcut düzenlemenin
tamamen kaldırılması ve bu anlamda da ciddi bir
boşluğun yaratılması söz konusudur. Hâlbuki üreticilerin
ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve dayanışma
bakımından da hayati öneme sahip olan ikincil işletmelerin
mevcudiyet ve geliştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, üreticilerden
alınmış olan ürünlerin satışı faaliyet,
kooperatif ve diğer düzenlemeler bir arada olduğunda birliklerin eli
kolu bağlanmış olacağı için amaçlarına da hizmet
edememiş olacaklardır. Bu önemli eksikliği gidermek için üstünde
çalıştığımız 4572 sayılı Yasanın
ya eski hâli, mevcut durumu korunmalı veyahut da yeni bir düzenleme
yapılması gerekmektedir.
Yine, bu tasarıdaki düzenlemeyle
Gümrük ve Ticaret Bakanlığına büyük bir yetki verilmektedir.
Maalesef, birliklerimiz bir KİT statüsüne âdeta dönüştürülmüş
durumdadır.
Torba yasalarla yapılan bu
düzenlemelerin yetersiz ve eksik olduğunu bir kez daha belirterek Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanrıkulu.
Şahsı adına Çorum
Milletvekili Cahit Bağcı.
Buyurunuz Sayın Bağcı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT BAĞCI (Çorum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 437 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
tasarının 1inci maddesinde 213 sayılı Vergi Usul
Kanununda yapılan düzenlemeyle vergilendirme sisteminin daha
sağlıklı bir hâle getirilebilmesi ve kayıt
dışı ekonomiyle mücadele edilebilmesi için, sahte belge ve
fatura düzenleme fiillerinin engellenmesi amacıyla teminat
alınması yoluna gidilmesi, sahte belge düzenleyenlerin tekrar
mükellef olmak istemeleri durumunda ise vergi dairesince kendilerinden tüm
vergi borçlarını ödemelerini ve en az 50 bin TL olmak üzere, düzenlenmiş
olan sahte belgelerde yer alan toplam tutarın ise yüzde 10u kadar teminat
gösterilmesi talep edilmektedir. Teminat gösterilmemesi durumunda ise bu tutar
teminat alacağı olarak tahakkuk ettirilip mükelleften tahsil yoluna
gidilmesi amaçlanmaktadır, birinci konu olarak bunu ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, sizlerin de
yakından bildiği gibi, aynı kabahat fiili birkaç kanunda
düzenlenmiştir. Bu mükerrerliğin giderilmesine yönelik olarak ve
gümrük idarelerinin yanı sıra yargı yükünün de
azaltılmasına yönelik bir düzenleme getirilmektedir. Bu çerçevede,
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda yer alan
kabahat fiilleri 4458 sayılı Gümrük Kanununa aktarılarak
mükerrerlik giderilmiş ve mevzuatta sadeleştirme ve yargı yükünün
hafifletilmesi amaçlanmıştır.
Tasarı ile, gümrük kabahatlerine
ilişkin zaman aşımının da ceza zaman
aşımı ile aynı ve paralel hükümlere tabi olması da
düzenlenmiştir. Benzer şekilde, gümrük vergileri zaman
aşımına uğradığı takdirde aslı ortadan
kalkan alacağa ilişkin idari para cezasının da tahsil edilmemesi
hususu getirilmektedir.
5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda yer alan kabahat fiillerinin Gümrük
Kanununa aktarılması nedeniyle, Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda yer alan antrepo veya geçici depolama yerlerindeki serbest
dolaşımda bulunmayan eşyanın gümrük idaresinin izni olmadan
kısmen veya tamamen çıkarılması veya
değiştirilmesi fiillerine idari para cezası uygulanması
hükmü 4458 sayılı Kanuna eklenmiştir.
Diğer taraftan,
kaçakçılık fiilinin de çeşitli kanunlarda düzenlenmiş
olmasının yarattığı sıkıntıları da
ortadan kaldırmak maksadı ile 5015 ve 4733 sayılı kanunlarda
kaçak eşya olarak nitelendirilen eşyalara ilişkin
kaçakçılık fiilleri 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa aktarılmaktadır.
Tasarı ile, yolcu ve yük
taşımacılığı faaliyetlerinde bulunan hava yolu
şirketlerinin bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen hava
taşıtları, motorları ve bunların aksam ve parçalarına KDV ve ÖTV dâhil gümrük
vergisinden muafiyet getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
tasarıda, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanunda da birtakım düzenlemelere gidilmektedir.
Bu çerçevede, kooperatif ve birliklerin kooperatifçilik ilkeleri ve dünyadaki
başarılı kooperatifçilik uygulamaları ile gözetilerek
çağdaş, kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak yönetilmesi,
ortaklık paylarının devrini kısıtlayan hükümlerin
yürürlükten kaldırılması ve örnek ana sözleşmelerde
düzenlenecek şartlarla ortaklık paylarının devrine imkân da
sağlanmaktadır. Birliklerin taşınmaz alım ve
satımına ilişkin usuller örnek ana sözleşmelerde
düzenlenecektir.
Gümrük ve Ticaret
Bakanlığınca ortak sayısı ve ciro gibi kıstaslar
dikkate alınarak belirlenen birlikler, Türk Ticaret Kanununa göre
bağımsız denetime tabi tutularak kooperatif ve birliklerin
özerklik ve mali yönden bağımsızlıkları da
sağlanmış olacaktır.
Tasarının ülkemize, ülke
ekonomisine ve insanlarımıza hayırlı olmasını
diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bağcı.
Şimdi, soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Soru-cevap bölümü on beş
dakikadır. Yarısını sorulara, yarısını da
cevaba ayıracağım.
Buyurunuz Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdırda
biliyorsunuz, gümrük kapısı Türkiyenin en geri gümrük
kapılarından birisidir. Daha önce Sayın Bakanımızla
bunu görüşmüştük, bununla ilgili yazılı, sözlü soru
önergeleri vermiştik ama bu sorun bir türlü giderilmedi. İnanın,
Türkiyeye yakışmıyor Iğdır Gümrük
Kapısının durumu. Bir adım öteye geçiyorsunuz Nahcivan
Gümrük Kapısı bizden çok daha ileride. Nahcivan, Azerbaycan yirmi
yıllık bir ülke, bunca yıllık Türkiye. İleri
demokrasi, çağ atladık diyorsunuz ama gümrük kapımız
Afrika ülkelerinden bile daha kötü bir görüntüde. Bu sorun ne zaman çözülecek?
Sayın Bakandan bunun cevabını bütün Iğdır halkı
olarak bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Oğan.
Sayın Erdem.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, yol
güzergâhlarında petrol istasyonlarının üzerinde ucuz mazot
yazıyor. Hemen hemen birçok petrol istasyonunda bu ibareyi görüyoruz.
Şimdi, bu petrol istasyonu sahiplerinin petrol kuyuları yoksa ucuz
mazotu veya petrolü nereden temin ediyorlar? Açıklama yaparsanız
sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilindeki Gümrük Müdürlüğü
AKP iktidarınca kapatılmıştır. Kapanma sebebini
öğrenmek istiyoruz.
İkinci sorum: Başta PKK terör
örgütü olmak üzere, terör örgütlerinin en büyük gelir kaynağı
uyuşturucu madde ticaretidir. 2013 yılı itibarıyla
sınırlarımızda ne miktar uyuşturucu
yakalanmıştır, kaç kişi tutuklanmıştır?
Uyuşturucu, silah vesaire gibi, kanunlarımızda suç sayılan
madde, eşya vesaire gibi çeşitli şeyleri gösteren,
gümrüklerimizde tırların ve araçların içerisini gösteren
cihazlar var mıdır? Varsa kaç tanedir? Her araç bu cihazlardan
geçirilmekte midir? Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biliyorsunuz
Gaziantep Karkamış Hudut Kapısı B sınıfı
hudut kapısıdır. Gaziantep ticaret kapasitesi ve ihracat
kapasitesi en fazla olan illerimizden biridir. Gaziantepin bu tek hudut
kapısını A sınıfı hudut kapısına
dönüştürmeyi düşünüyor musunuz, bununla ilgili bir planlamanız
var mı?
İkinci sorum: Türkiye-Suriye
sınırı kevgire dönmüştür. Türkiye-Suriye
sınırını kontrol altına almak için ne tür tedbirler
almayı düşünüyorsunuz?
Suriye tarafından kimi muhatap almayı
planlıyorsunuz?
Bir de Sayın Bakan, dün de
sormuştum, Kırklareli Dereköy Hudut Kapısı 1989
yılına kadar tır trafiğine açık bir hudut
kapısıydı. Sizin bahsettiğiniz bölümde de Türkiye
tarafından parası ödenmek suretiyle köprü
yapılmıştır yani yolun engel bir hâli yoktur. Belki
zatıalinize eksik bilgi verilmiş olabilir. Yıllardır bu
hudut kapısının tır trafiğine açılmasıyla
ilgili çalışmalar yapılır ama bir türlü sonuçlandırılamadı.
Bu konuyu ne zaman sonuçlandırmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Serindağ.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakan, 640 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle personel yapısı,
Bakanlığın yapısı yeniden tanzim edildi. Burada
birtakım adaletsizliklerin olduğu, yetişmiş kadroların
kızağa çekilerek mağdur edildiği gibi iddialar
bulunmaktadır. Bu noktayı tekrar gözden geçirmeyi, bu noktadaki şikâyetleri
gözden geçirmeyi düşünür müsünüz?
İkinci sorum: 2000
yılında çıkartılan 4572 sayılı Tarım
Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda değişiklik
yapıyorsunuz. Yaptığınız değişiklikte,
özellikle denetim konusunda yaptığınız,
bağımsız denetime tabidir diyerek
yaptığınız değişiklikte bu kooperatiflerin özerkliğine
bir siyasi müdahale, siyasi iktidar müdahalesi söz konusu olacak mı? Yani
bu kooperatiflerin özerkliğine, tarım satış kooperatiflerinin,
birliklerinin kendi kendini yönetme hakkına siyasi iktidar olarak bir
müdahaleniz olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, Kocaeli Derince Çınarlı Mahallesinde bulunan il emniyet
müdürlüğü özel harekât şube müdürlüğü hizmet binasının
önünde, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine bağlı İSUnun yedi
ay önce açtığı ve bir türlü kapatmadığı çukur, bu
çukura düşen 10 yaşındaki Gürkan Bozkurtun hayatına mal
oluyordu. Hastanede hayat mücadelesi veren Gürkan Bozkurta acil şifalar
diliyorum. Denetlenemeyen AKP belediyelerinde ve örnek gösterilen Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinde işlerin nasıl yürüdüğünü
takdirlerinize bırakıyorum.
Sayın Bakan, Derince en büyük
liman olmasına rağmen, Derincede bulunan Gümrük Müdürlüğü
Derinceden alınarak Körfez ilçesine yollanmıştır,
taşınmıştır ya da. Derincede bunca işlem hacmi
varken, en büyük liman olma özelliği varken Körfeze kaydırma
gerekçeniz nedir? Bunu açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, sizin de çok
iyi bildiğiniz gibi Türkiyeyle Gürcistan arasındaki önemli
sınır kapılarından biri olan Sarp Sınır
Kapısının Gürcistan tarafında tır, kamyon, taksi ve
yolcuların rahat bir şekilde hareket edeceği 9 adeti
aşkın peron bulunmaktadır. Ancak, bizim tarafımızda bu
kadar detaylı peronlar bulunmamaktadır. Bu konuda yapılan
çalışmalar var mıdır? Varsa hangi aşamadadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Canalioğlu.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Bakan, Balıkesir Bandırma ilçesi, demir
yollarının, hava yolunun, deniz yolu ulaşımının
olduğu bir bölgedir. İhracatın yapıldığı,
birçok fabrikanın bulunduğu bu bölgenin serbest bölge yapılması
konusunda bir düşünceniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bulut.
Sayın Akar, buyurunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, Kocaelide kurulu olan maya üreten Pakmaya tesislerinde işçiler
örgütlendiği için işten atılmaktadır. Çalışma
Bakanımız da burada. İzmitte, İzmirde ve aynı
zamanda Düzcede işçiler örgütlendiği için
Sizin 12 Eylül referandumunda
söz vermiş olduğunuz ileri demokrasi bu mudur? İşverenler
bu kadar rahatlıkla işçileri ekmeklerinden etmekte ve bu
insanları işsiz bırakmaktadırlar. Ne yapmayı
planlıyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar.
Sayın Oğan, evet,
Iğdır Gümrük Kapısından söz ettiniz, doğrudur.
Iğdırda yıllardır konuşulan Çıldır
Aktaş gümrük kapımız programda. Çok enteresan, yıllar önce
bu kapı yapılmış. Yani, kapıda gümrük hizmeti verecek
hizmet üniteleri inşa edilmiş, ama komşu ülke Gürcistan gümrük
hizmeti verecek ünite yapmadığı için bizim tesisler
işlevsiz kalmış, çürümüş.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Bakan, karıştırmayalım. Bahsettiğiniz
kapı Gürcistan Sınır Kapısı değil, Nahcivan
Sınır Kapısı.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Dilucunu diyorsunuz. Ben şeyden beraber
geliyorum tabii, Karstan bağlantılı, Iğdıra
geçeceğim şimdi.
Dolayısıyla, Çıldır
Aktaş Gümrük Kapısını Gürcistan yeniledi, biz de
yeniliyoruz. Sanırım -büyük bir yanlışlık olmazsa- nisan
veya mayıs ayında temel atacağız.
Dilucu Gümrük Kapımızla
alakalı olarak da yap-işlet-devret modelinde gerekli anlaşma
yapılmış, bizim partnerimiz GTİyle, TOBBun iştiraki
olan bir şirketle. Onun da temelini yakın zamanda atacağız.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Bakanım, o yakın zaman bir senedir hep yakın
zaman. Ama bir tarih verseniz buradan, Iğdır halkı da duysa ki
şu tarihte atılacak.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Rize) Yani tarih versem, ben size tarih versem, bir şey olsa,
bir gün şaşsa O tarihte gelmedin. diyeceksin. Onu dedirtir miyim
sana? O kadar saf bir görüntüm mü var yani? Ama biz Yapacağız. da
diyorsak yapacağız bunu. Sizi de çağıracağım.
Yapacağız biz bunu. Çok yakın bir zamanda bunun temelini
atacağız ve hızlı bir şekilde yapacağız. Hiç
kaygı duyma. Aynen bu söylediğimi ilet yalnız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu çok
yakını kaydettik ama Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Tamam.
Sayın Erdem, yollarda ucuz mazot
yazıyor, doğru. İşte, bu çerçevede, bizim bir
Başbakanlık genelgesi ağustos ayında yayınlandı.
Mobil mücadele hizmeti verecek bir ekip oluşturduk. Bunun
İçişleri ayağında bir tıkanma var, yani onların bir
bürokratik anlayışları var. Sanırım onu da
aşacağız. İçişleri Bakanlığı da bu
mobil ekibe verdiği zaman bunlar yollarda dolaşacak. İşte,
dediğiniz gibi
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Nereden geliyor?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Vallaha, nereden geliyor? Değişik
yerlerden geliyor. Onun kaynağını bilsem
kaynağını kuruturum, onlarla uğraşmam. Ama çok
değişik yerlerden geliyor. Yani ben şimdi burada
şeytanın avukatlığını yapmayayım. Yani çok
ucuz yakıt alanlar, kanunen müzahir olup yakıt alanlar vergi
bağışıklığı kapsamında, onlardan
aktarma da olabilir, başka yerden de olabilir, efendim, standart depo
kapsamında getirilip bir yerde biriktirilip aktarma olabilir. 10 numara
dediğimiz yağın, önlem aldık ama gene de bununla ilgili bir
dönüşüm yapmak suretiyle o tür mekânlarda satışa arzı
olabilir. Bu da bizim gündemimizde, inşallah o mobil ekipleri devreye
koyduğumuzda o alandaki mücadelemiz daha etkin sonuç doğuracak.
Sayın Doğru, Tokat ilindeki
Gümrük Müdürlüğü niye
kaldırıldı?..
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Türkiye genelinde 154 tane gümrük müdürlüğümüz var şu an
itibarıyla. Tabii, gümrük müdürlükleri kurmayı gerektiren ekonomik
aktivite olması lazım. Yani siz o aktiviteye
erişememişseniz, orada yapılan dış ticari faaliyetler
gümrük müdürlüğü personeli giderlerini karşılamaktan da uzak ise
siz gümrük müdürlüğü kurar mısınız? Kurmazsınız.
Tokatta da maalesef istemeyiz, ama- ticari aktivite 10 milyon TL
civarına düşünce veya dolar düzeyine düşünce biz bu gümrük
müdürlüğünü kaldırdık. Ama arzu ediyorum ki Tokatlılar
sizlerin de katkısıyla biraz daha hamle yapsınlar ya da
Tokatlı olup başka illerden dış ticaretlerinin
sevkiyatını, işlemlerini yapanlar bunu Tokatta yapmaya başlasınlar
yani 200 milyon dolara erişince, hatta -demeyeyim- 150yi bulun, Tokatın
hatırı için, sizin hatırınız için orada bir gümrük
müdürlüğü kurarız. Yani kapatmış olmaktan ötürü üzgünüm ama
sebebi bu.
Efendim, Serindağ, Gaziantep
Karkamış Kapımız da bizim yenileme konusunda
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Serindağ burada, burada efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Dönüyorum,
böyle yuvarlak bakarak dönüyorum size.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Buradayız efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Sizi
kaybetmiş değilim, kaybolmazsınız.
Evet, bu kapı, tabii, yenileme
konusunda kararlı olduğumuz kapılardan birisi ama şu anda
biraz öteledik çünkü şey duruma düşebiliriz. Nusaybin Gümrük Kapısını yaptık,
Suriyede sorunlar başladı, şimdi karşı kapı yok.
Kapıyı bitirdik, kapı yok. Burasını şimdi iç
gümrük olarak hizmet verecek şekle dönüştürüyoruz. Onun kararnamesini
hazırladık. Dolayısıyla, biz Karkamışta
-inşallah Suriyede güven ortamı doğar- bizim
programımız çerçevesinde bunu yapacağız.
Tabii Suriye sınır
kapıları kevgire döndü. demek biraz rijit bir eleştiri ama
belli ölçüde, eleştiride haklılık payı var. Biz
kapılarımızın etkin araçlarla ve takviye ettiğimiz
personelimizle güvenliğini sağlıyoruz, sınırlarımızın
güvenliğini. Çok dengelidir bu işler. Çok fiziki aramaya tabi tutarsanız
herkes rahatsız olur. Niye arıyorsun kardeşim? Söyledim ya.
dersiniz. Mesela, şimdi, böcek möcek, araştırma komisyonu da
kurdunuz. O böcek denen aleti kibrit cebinize koyar getirirsiniz, bir kaleme
takarak getirirsiniz, çok çeşitleri vardır. Biz bunları,
kapıdan giren çıkan insanın üzerini aramaya kalkarsak ne
diyeceksiniz? Teknik araçları devreye sokuyoruz, o hassasiyeti
gösteriyoruz. O anlamda da kontrolümüz iyi seviyede diye bunu ifade etmek
istiyorum.
Kırklareli Dereköy
Kapısıyla alakalı, zaten dün konuştuk burada onu. Ben
arkadaşlarıma söyledim, gene görüntülü olarak bana getirecekler. Belki yakında o tarafa gideceğim,
zamanım elverirse kapıyı bizzat yerinde göreceğim.
Sayın Şandır 640
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında yapılan tasarruflardan
söz etti. Bir defa, biz insanımızı kamu kurum ve
kuruluşlarında görevlendirirken, ona bir statü verirken dikkat
ettiğimiz ölçü, adalet, performans, liyakat ve de ehliyet, bunlara
bakarız. Dolayısıyla, arkadaşlarımızı,
şimdi müşavirlik kadrosunda olanlar var, ihtiyaç duyduğumuz
takdirde onları, ifade ettiğim ölçütleri gözetmek suretiyle
Bakanlığımızın değişik birimlerinde elbette
ki görevlendireceğiz. Ayrıca, ben inşallah yeni
Bakanlığa taşındığımızda -şimdiki
binamız pek müsait değil- müşavirlik kadrosunda olanlar, benim
anlayışıma göre, oturup maaşını alan, bekleyen,
atıl durumda bulunan eleman değildir, bunları da gruplara
ayıracağım, Türkiye genelinde Bakanlığımın
görev ve yetki alanı içerisinde çalışmalarını
sağlayacağım bunların birikimlerinden
faydalanacağım
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tecrübeyi
yok saymamak lazım Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Bunu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Evet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süremiz sona erdi.
İsterseniz yazılı olarak
veriniz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Diğerlerini yazılı olarak
ileteceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge
vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 1. Maddesinin 10.
Paragrafındaki "beş yıl süreyle" ibaresinin "6
yıl süreyle" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Aydın Ağan Ayaydın Kazım
Kurt
İstanbul
İstanbul Eskişehir
İzzet
Çetin Müslim
Sarı Musa
Çam
Ankara İstanbul
İzmir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinde yer alan
"50.000" ibarelerinin "75.000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa
Konya Antalya
Mesut
Dedeoğlu
Ahmet Duran Bulut
Lütfü Türkkan
Kahramanmaraş
Balıkesir
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinde geçen
"yüzde 10undan az olmamak üzere" ibaresinin "beş yüz bin
liraya kadar yüzde on, üzerinde olanlar için yüzde 20den az olmamak
üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mülkiye
Birtane Adil
Kurt
Bingöl
Kars
Hakkâri
Özdal
Üçer Erol
Dora Sırrı
Süreyya Önder
Van
Mardin
İstanbul
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Üçer,
buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Grubumuz adına sunulmuş önerge üzerinde söyleyeceğimiz
şey, sahte belge ve benzeri durumlara ilişkin düzenlemelerde
yaptırımın büyüklüğü caydırıcılığa
ilişkin önemli bir mekanizma oluşturur diyoruz. Ülkemizdeki en önemli
sorunlardan biri sahtecilik, rüşvet, yolsuzluk. Eğer bu
düzenlenmiş sahte belgelerle yapılmış hayalî ihracatlar ya
da ithalatlar ve bunlardan kaynaklı vergi kayıpları bir
şekilde önlenebilmiş olsa ülke ekonomisine sağlanacak çok büyük
kazançlar elde edilir.
Tabii, maalesef ki bu ülkede gemilerle
trilyonluk akaryakıt kaçakçılığı serbest ama
Vanın Çaldıran köyünde bir bidon mazot getirdi diye canından
olmak gerçeği var. Bu gerçeklik, bu sahtecilik ve sınır
kaçakçılığı Türkiye tarihine, 33 kurşunla bir kere
kendini bütün dimağlara kazımıştır. Nasıl ki 33
kurşunu Türkiyede halkların hiçbiri unutmadıysa, Çaldıran,
Özalp, Başkale, Yüksekova veya Roboskide bir bidon mazot uğruna,
ticaret yapabilirim diye kendi canını ortaya koyan çocukların
katledilmesini dünya unutmayacaktır diye düşünmekteyiz. Umuyoruz ki
bu Meclis ve Meclise bağlı alt komisyonlar, İnsan Hakları
Komisyonu bu tür insan hakları ihlallerinin üzerine gider ve başta
Roboski katliamı olmak üzere bütün devlet güçlerince, kolluk güçlerince
olan vukuatlarda yaşamını yitiren insanların hakkı ve
vebali karşısında gereken devlet sorumluluğu yerine
getirilir ve bu olayların failleri açığa
çıkarılır, gereken cezalandırmayı yaşar ve
kamuoyu vicdanı rahatlar diye umuyoruz çünkü bugün de -Roboski
şehitleri diyeceğim- Roboski şehitlerinin anneleri
buradaydı ve kendilerine bir şey söylenmesini yani bunun niçin
yapıldığının, hangi amaçla
yapıldığının açıkça belirtilmesini ifade
etmişlerdi bize karşı. Onların yüreğinin
yangısını ifade edebilmek belki kelimelerle mümkün değil
ama bir nebze olsun vicdanı olan herkesin bunu hissettiğini gayet iyi
bilmekteyim.
Maalesef ki bir bidon mazot uğruna,
ticaret yaparım umuduyla sınırı geçenler ya da bir
şekilde kolluk kuvvetlerine yakalananlar canlarından olmuşken,
siyasi yandaş konumunda olup devlet yetkili güçlerine gereken rüşveti
ya da yolsuzluk mekanizmalarını işletti diye trilyonluk
sahtekârlığı yapanlar maalesef- iş adamı, büyük
işveren şeklinde basın aracılığıyla
kamuoyuna lanse edilmekte. Rakamsal çelişkiler
sıkıntısı var aslında. Bu önergenin de kendi içinde
eksiği var. Çünkü, düşünün, 50 binden az olmamak kaydıyla
teminatlar alınıyor ama trilyonlar için yüzde 10dan az olmamak
Yani
60 bin liralık bir tesis için 50 bin lira teminat aranırken 600 milyonluk
bir tesis için de yüzde 10luk bir
orantısal bozukluk söz konusudur. Bunun da giderilmesi gerekmekte, bu
doğrultuda bunu dile getirdik.
Eğer bir ülkede yolsuzluk,
sahtekârlık, rüşvet engellenmez ve üstüne devletin yetkili
mercilerindeki insanlar bu suça ortak olur, siyaset de bunu yönetirse o devlet,
o ülke iflah olmaz.
Saygılarımla. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Üçer.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinde yer alan
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu harcamalarının en önemli
finansman kaynağı vergilerdir. Vergi adaletinin önündeki önemli
engellerden birisi de kayıt dışı ekonomik faaliyetlerdir.
Sahte belge düzenleyenler de fiilleriyle gerçekte var olmayan bir ekonomik
muameleyi var gibi göstererek vergi kayıp kaçağına sebep
olmaktadır.
Ülkemizde sahte belge düzenleme fiili
yaygındır. Sahte belge düzenleyenlerle mücadele etmek her türlü
hukuki ve adli tedbirin yanı sıra caydırıcı idari
tedbir almak da zaruret arz etmektedir. Bu yüzden asgari tazminat
tutarını, idari tedbirin etkili olması bakımından bir
miktar daha arttırmayı uygun görüyoruz.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 1. Maddesinin 10. Paragrafındaki
beş yıl süreyle ibaresinin 6 yıl süreyle şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe mi?
Gerekçe:
Daha caydırıcı
olması için.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Efendim, konuşmacımız var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gerekçe okundu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır, hayır, gerekçe istemedik biz,
konuşmacımız var.
BAŞKAN Kabul oldu artık.
Sordum ama cevap gelmedi. Ben, onun için, gerekçe istiyorsunuz diye
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Konuşmacımız var Sayın Başkan.
BAŞKAN Kabul edilen bu iki
önerge doğrultusunda 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2 nci maddesindeki gümrüklenmiş
değer ibaresinin gümrükleme değeri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran
Bulut Mustafa
Kalaycı
Manisa Balıkesir Konya
Mehmet Günal Mesut
Dedeoğlu Enver
Erdem
Antalya Kahramanmaraş Elâzığ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mülkiye Birtane Sırrı
Süreyya Önder
Bingöl Kars İstanbul
Erol Dora Adil
Kurt Özdal
Üçer
Mardin Hakkâri
Van
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile birlik ve
kooperatif organları arasında denetim kurulu zikredilmemiştir.
Denetim mekanizmasını zayıflatacak olan bu maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesindeki
gümrüklenmiş değer ibaresinin gümrükleme değeri olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Enver Erdem,
Elâzığ
BAŞKAN Sayın
Erdem, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde verilen önergeyle ilgili söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla, elbette, bazı sorunların çözülmesi
hedeflenmiştir. Ancak, milletimizin gerçek gündeminin, gerçek
sorunlarının daha farklı sorunlar olduğunu buradan ifade
etmek istiyorum.
Benim seçim bölgem olan
Elâzığ ilinin sorunlarıyla ilgili olarak dün gündeme
getirmiştim. Elâzığ Belediyesinin Belediye
Başkanının 45 arkadaşıyla beraber en
aşağı bir yıl on ay on beş gün olmak üzere -45
kişinin- cezalandırıldığını, bunlarla
alakalı, Hükûmetin görevden uzaklaştırma dâhil olmak üzere hiçbir adım
atmadığını şu saate kadar gördük. Bugün de
Elâzığın sorunlarından, çok önemli sorunlarından
birisi olan Elâzığdaki şeker fabrikasının
kapatılmasına yönelik çalışmalarla ilgili sizleri
bilgilendirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
Elâzığ ilimiz tarihin her döneminde bir cazibe merkezi, bir kültür
merkezi, önemli bir merkez olarak düşünülmüş, cumhuriyet tarihi
boyunca da bu böyle devam etmiş, iktidarlarınız dönemine kadar
da Elâzığ önemini büyük ölçüde korumuştur. Şimdi,
gelmiş olduğumuz bugün itibarıyla, maalesef,
Elâzığın geçmişteki o ihtişamlı günlerinden eser
kalmamış, Elâzığ ciddi sorunlarla baş başa
bırakılmıştır. Elâzığın, ödenekleri
yönüyle, yönetimi yönüyle, merkezî yönetim veyahut da yerel yönetimlerin
Elâzığa bakış, tarzı itibarıyla çok ciddi
sorunları yaşadığını burada, bu kürsüden bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Elâzığda şeker pancarı üretimi geçmiş yıllarda
yani sizin iktidarlarınıza kadar olan dönemde yıllık 220
bin tonlar civarındayken sizin iktidarlarınız döneminde bu
üretim 2005 yılında 200 bin tona, 2011 yılında 88 bin tona,
2012 yılında 55 bin tona, 2013 yılında, bu yıl da 40
bin tona düşeceği görülmektedir. Yani burada, planlı
programlı bir şekilde, Elâzığ, şeker
fabrikasının kapatılmasına adım adım
götürülmektedir.
Bunun gerekçeleri var aslında.
Şimdi, Elâzığ Şeker Fabrikasının
kapatılması için şu ana kadar yapılan şeyler:
Biricisi, bu özelleştirme süreci; ikincisi, uygulanan kotalar; üçüncüsü,
bölgedeki şeker pancarı üretimini doğrudan etkileyen,
Kovancılar ve Eyüpbağları Sulama Birliğinin enerji borcu
nedeniyle elektriklerinin kesilmesi suretiyle bölgenin susuzluğa düçar
edilmesi ve bu süreç sonucunda da şu anda Elâzığ Şeker
Fabrikasını kapatalım diyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, 60 bin
insanı doğrudan veya dolaylı ilgilendiren, 75 milyon lira gibi
önemli bir katma değeri Elâzığa sağlayan bu fabrikayı
400 tane işçisiyle beraber kapatalım diyorsunuz. Allah
aşkına, bu vicdanlara sığar mı?
Elâzığın tarım
destekleri yönüyle baktığınız zaman değerli milletvekilleri
-bakınız, burada size örnek vereceğim- 2011 yılında
tarımsal kamu yatırımlarından Elâzığın nüfusunun
yarısı olan Bingöl ili
Bak, Bingöl ili çok fazla ödenek alıyor
ifadesinde, iddiasında değilim, ancak Elâzığ nüfusunun
yarısı olan Bingöl ilinde 27 milyon lira bu tarımsal destek
yatırımları alınırken, Malatya ilinde 75 milyon lira,
Diyarbakır ilinde 418 milyon lira. Eğer bu sizin insafınıza
sığıyorsa
bu sizin adalet anlayışınıza
sığıyorsa 418 milyon lira Diyarbakıra, 12 milyon lira
Elâzığa. Bunu hangi vicdan kabul eder arkadaşlar?
Şimdi, bu yıl yine Bingöl 27
milyon lira alırken
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Bingölü örnek almayın Sayın Vekilim. Bingölü örnek
alırsanız perişan olursunuz.
ENVER ERDEM (Devamla) Elâzığın
nüfusunun yarısı olduğu için Bingölü zikrediyorum.
Elâzığ, 14 milyon lira gibi
bir yatırım ödeneğinden istifade edecek.
Elâzığı nereye, hangi
tarihin karanlıklarına gömmek istiyorsunuz değerli
milletvekilleri? Allahtan korkun ya! Büyükşehir yapıyorsunuz;
Elâzığ hak ediyor, yapmıyorsunuz. Şimdi,
Elâzığı büyükşehir yapmamakla Elâzığ
Belediyesinin gelirlerinin yüzde 75 eksilmesine neden oluyorsunuz. Yani buna
sizin bir hakkınızın olmadığını düşünüyorum.
Ya lütfen, biriniz çıkın, Allah için deyin ki: Elâzığın
aldığı bu ödeneklerin gerekçesi şudur. Yani bizim
insanlarımız da rahat etsin. Elâzığ
cezalandırılıyor mu? Açık söyleyeyim: Büyük Orta Doğu
Projesinin bir parçası olarak Elâzığı çökertmek mi
istiyorsunuz ya?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENVER ERDEM (Devamla) Yani bunu
buradan açıkça ifade edin. Başka türlü, arkadaşlar,
bunların ne gerekçesi olacak ya? (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza
III- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır.
Sayın Yalçınkaya, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Serindağ, Sayın Çam, Sayın
Eyidoğan, Sayın Şeker, Sayın Özel, Sayın Susam, Sayın
Dibek, Sayın Özdemir, Sayın Özkan, Sayın Kaplan, Sayın
Güler, Sayın Canalioğlu, Sayın Moroğlu, Sayın Kurt,
Sayın Oyan, Sayın Dinçer, Sayın Öz, Sayın Akar.
Evet, yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun
ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge
vardır. Bu üç önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Kazım
Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın
Ağan Ayaydın Musa
Çam Süleyman
Çelebi
İstanbul İzmir İstanbul
Müslim
Sarı
İstanbul
Diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ahmet
Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mesut
Dedeoğlu Mehmet
Günal
Kahramanmaraş Antalya
Diğer önergenin imza sahipleri:
İdris
Baluken Mülkiye
Birtane Nazmi
Gür
Bingöl Kars Van
Özdal
Üçer Hasip
Kaplan Adil
Kurt
Van Şırnak Hakkâri
BAŞKAN Komisyon bu
okuttuğum aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Baluken,
buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, hem Komisyon hem Hükûmet
bu önergeye niye katılmadığını açıklarlarsa çok
sevineceğiz. Başından beri, son on yıldır AKPnin
buraya getirdiği bütün yasaların sermaye lehine, rant lehine ve emek
aleyhine olduğunu söylüyoruz. Burada da yine bunun tipik bir örneği
var. Türk Hava Yollarının taşıt alımlarının
vergiden muaf tutulmasıyla ilgili bir düzenleme var.
Şimdi, bildiğimiz gibi, Türk
Hava Yolları bir tek kamusal temsiliyeti olan, kamuya ait bir kuruluş
değil, özel müteşebbislerin de dâhil olduğu bir kuruluş ve
burada sanki, böyle bir düzenlemeyle, kamuya ait bir yarar varmış
gibi bir görüntü veriliyor ama aslında bunun altında özel sektöre
vergi yoluyla yeniden bir peşkeş çekme alanı, bir rant
alanı yaratılıyor. Burada büyük uçak firmalarıyla ilgili
alan yaratacak, rant akıtacak bir düzenleme yapılıyor; buna
kesinlikle karşıyız.
Türk Hava Yollarının tabii ki ulusal ya da
uluslararası düzlemde iyi hizmet vermesi için desteklenmesi gerekir ama
özel sektörün ortak olduğu bir müesseseyi bu şekilde vergiden muaf
tutarsanız, o zaman, toplumda adalet duygusunu ciddi düzeyde ortadan
kaldırmış olursunuz çünkü siz, asgari ücretli emekçiden dahi
vergiyi alıyorsunuz. Yani, ulaşım sektörüyle ilgili otobüs
işletmecilerinden, taksici esnafından, dolmuşçulardan vergiyi
alacaksınız ama Türk Hava Yollarının trilyonluk
taşıt alımlarını vergiden muaf tutacaksınız;
bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur.
Zaten, aslında mevcut ekonomi
politikalarınızın tamamı devletin, Hükûmetin bir elinin
vatandaşın cebinde olmasıyla yürüyor. Bugün, ödediğimiz
elektrik faturasından telefon faturasına kadar, marketten aldığımız
domatese kadar, neredeyse ödediğimiz tüketim kalemlerinin
yarısından fazlasını bu vergi kalemi oluşturuyor.
Bunlarla ilgili bir düzenleme yapmıyorsunuz, Türk Hava Yollarını
burada vergiden muaf tutacak şekilde bir düzenleme yapıyorsunuz.
Bunun Hükûmet tarafından, Komisyon tarafından açıklanması
gerekir ve bu maddenin mutlaka tasarıdan çekilmesi gerekir. Aksi takdirde,
dediğim gibi, toplumdaki vicdani adalet duygusunu tamamen ortadan
kaldırmış olursunuz.
Birkaç hususu da özellikle bu kanun tasarısıyla
aynı günde görüşülmesiyle ilgili, Roboski katliamıyla ilgili
vurgulamak istiyorum. Alt komisyon raporunun Roboski katliamının
faillerini saklamaya çalıştığı, Roboski
katliamıyla ilgili süreci muğlaklaştırmaya
çalıştığı bir dönemde, bir günde kaçak petrolle
ilgili, kaçak akaryakıtla ilgili kanun tasarısını buraya
getirmeniz de gerçekten kelimelerle izah edilebilecek bir durum değildir.
Yukarıda, bir bidon mazotu kendi okul harçlığı için
getirmek için sınırı aşmaya çalışan, kendi
ailesinin geçimini sağlamak için kendi canını ortaya koymak
zorunda kalan Kürt köylülerinin, Kürt çocuklarının savaş
uçakları tarafından paramparça edilmesinin gözden
kaçırılmasıyla ilgili bir süreç yürütülüyor. Burada da siz,
kaçak petrolle ilgili, kaçak akaryakıtla ilgili sözde cezalandırma
işlemlerini yasalaştıran düzenlemeleri yapıyorsunuz. Bu,
toplum vicdanında var olan yarayı ikinci kez kanatmaktır, son
derece vahim bir durumdur.
Özellikle, biz, bugün AK PARTİ
Grubundan da şunu beklerdik: İnsan Hakları Komisyonunda yer alan
bütün milletvekillerinin vicdanlarının sesini dinleyerek alt
komisyondan gelen raporu reddetmelerini beklerdik. Bütün Türkiye kamuoyunun,
bütün dünya kamuoyunun beklentisi buydu ama maalesef, bu sınavdan da
başarısız çıktınız.
Önümüzdeki süreç açısından da
Roboski katliamını örtmeye çalışmanız, Roboskide parçalanmış
Kürt köylülerinin, Kürt çocuklarının hesabını sormamayla
ilgili bir gayret içerisinde olmanız, maalesef, var olan
kaygıları artırmıştır. Umarım, bir an önce
bu yanlıştan döner, Roboskiyle ilgili de halkın, kamuoyunun
vicdanını rahatlatacak bir süreç yürütürsünüz. Bununla ilgili,
Meclisin insan hakları sıfatını taşıyan
komisyonunun ortaya koymuş olduğu pratik de tarihte, bu suça ortak
olacak şekilde, kara bir leke olarak anılacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3üncü maddede verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 3üncü madde, tasarının en
olumsuz maddelerinden birisidir değerli milletvekilleri. 1 Temmuz 2010
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yolcu ve yük
taşımacılığı faaliyetlerinde bulunan hava yolu
şirketlerinin bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen
uçakları, motorları ve bunların aksam ve parçaları KDV ve
ÖTV dâhil gümrük vergilerinden muaf tutulmaktadır.
Tabii, öncelikle, merak ettiğimiz
soru: Kaç uçak alınacağı da kamuoyuna deklare edildi, 100den
fazla uçak alınacağı ifade edildi. Bunların fiyatları
da bellidir. Acaba, ne kadar gümrük vergisinden ve vergilerden vazgeçmektedir
Hükûmet? Bunu, burada, Sayın Bakan izah etmeli ve
açıklamalıdır.
Bu konuyla ilgili olarak, tabii bir de
parantez açmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri, on yıldır, üretimden yana,
çiftçiden, işçiden, esnaftan yana hiçbir vergi muafiyet ve
istisnasından yana olmadı, bütün dolaylı vergileri bindirdi.
Defalarca ÖTV, KDVyle ilgili, mazot, ilaç, gübre, tohumlarla ilgili
verdiğimiz özel tüketim vergisi, KDV istisnalarına ilişkin bütün
önergeleri ve kanun tekliflerini Hükûmet tereddütsüz reddetti ancak bu tür,
birtakım ticari ve sermayeye yönelik, belli azınlık gruplara
yönelik muafiyetleri ve teşvikleri gözü kapalı hiç tereddütsüz
yapabiliyor. Gerçekten de bu durum, bu tutum kınanacak bir tutumdur
değerli arkadaşlar.
Komisyonda iktidar kanadının
ve Türk Hava Yolları yetkililerinin verdiği bilgilerden ve kamuoyuna
yansıyan haberlerden, Türk Hava Yollarının on
yıllığına Airbus ve Boeing marka uçak kiraladığı,
bu sürenin dolmasının ardından uçakların iade edilmesi
hâlinde Türk Hava Yollarının zarar edeceği, bu nedenle Türk Hava
Yollarının bu uçakları satın alma yoluna gittiği, 2010
yılına kadar uçak alımlarında sıfır gümrük
vergisi uygulandığı ancak 2010 yılından sonra bu
markalardan biri için gümrük vergisi uygulanmaya
başlandığı, ayrıca Türk Hava Yollarının uçak
sayısının 227den 370e çıkarılmasının
planlandığı öğrenilmiştir.
Bu açıklamalar, maalesef,
bazı şüpheleri ve gerçekleri ortaya koymaktadır. Birincisi, Türk Hava Yolları on
yıllık uçak kiralamaları nedeniyle zarar etmiştir. Bu,
açık seçik itiraf edilmektedir.
İkincisi, gümrük birliğine
üye olmayan bir ülkedeki bir firma ile gümrük birliğine üye olan bir
ülkedeki firma eşitlenmektedir. Bu durumda, gümrük birliğinin de bir
anlamı kalmamaktadır. Şimdi, o konuya da tekrar geleceğiz.
Üçüncüsü, özel bir şirket
niteliğinde olan Türk Hava Yollarına gümrük vergisinden muafiyet yani
imtiyaz tanınarak ciddi miktarda bir bütçe gelirinden mahrum
kalınmaktadır. Bu durum, aynı zamanda, özelleştirme
mantığına da aykırıdır. Türk Hava Yolları
neden özelleşti değerli arkadaşlar? Daha rasyonel
çalışacak, kâr edecek.
Dördüncüsü, bu düzenlemeyle bir
haksız rekabet ortadan kaldırılmamakta, bilakis haksız
rekabete yol açılmaktadır.
Dil ağrıyan dişe
değer. diye bir söz var. Ağrı, bu defa dişi değil tüm
sağlığı tehdit etmektedir. Buna göre bu madde hükmünün
ekonomik ve diplomatik boyutlarına da ayrıca temas etmemiz lazım
ancak vaktimiz yeterli değil.
Geçtiğimiz günlerde, birkaç gün
önce Ekonomi Bakanı Sayın
Zafer Çağlayan Gümrük Birliği Anlaşmasıyla 1995ten bu
yana Türkiye'nin ciddi bir haksız rekabet ortamında
bırakıldığını, böyle devam etmesi durumunda
konunun masaya yatırılacağını söylemiştir.
Hükûmeti gümrük birliği meselesini
masaya yatırmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan kim
konuşacak acaba?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Çelebi
BAŞKAN Sayın Çelebi,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, üç muhalefet partisinin bu
3üncü maddenin kaldırılması konusundaki, bu vergi muafiyetinin
kaldırılması konusundaki mutabakatına rağmen, bu
konuda Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelere rağmen,
ısrarla, iktidar bir muafiyeti getiriyor ama esas muafiyet görmesi gereken
insanlar muafiyet göremiyorlar.
Bugün, tam üç yüz üç gündür Türk Hava
Yollarında işten atılan 305 kişi hâlen sokakta.
Onların sorununa çözüm getirmek adına bir tek adım
atılmıyor. 305 kişi üç yüz üç gündür kapının önünde
duruyor, yargı kararlarına rağmen duruyor. Daha önce
görüşüldü, Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçuyla buradaki çok
değerli milletvekili arkadaşlarım, Grup Başkan Vekilimiz
Akif Hamzaçebi, Mevlüt Aslanoğlu, Musa Çam, Aydın Ayaydın, ben,
Erdoğan Toprak görüştük ve bu görüşmelerin sonucunda,
yargıdan karar çıkması hâlinde derhâl bu arkadaşlara
işbaşı yaptırılacağı söylendi. Yargı
kararına rağmen, bilirkişinin 305
arkadaşımızın suçsuz olduğunu kanıtlamasına
rağmen, hâlen ısrarla o 305 tane insan orada sürünüyor ve
havaalanının kapısında soğukta, kışta, yazda
bekletiliyor.
Şimdi, buradan uyarıyorum,
Çalışma Bakanını da -demin buralardaydı- göreve
çağırıyorum. Uyuşmazlık tutuldu hava iş kolunda
ve HAVA-İŞ Sendikasıyla hava yolları şirketi
arasında anlaşma sağlanamadı. Bir haftalık bir dilimi
var, grev kararını HAVA-İŞ Sendikası asmak zorunda. Hava
iş kolunda grev kararları asılınca, rezervasyonlarda ciddi
anlamda sorunlar yaşanıyor ve ertelemeler başlıyor.
Türk Hava Yollarını
düşünenler
Bu iptale ilk önce son vermek adına, bugün Hiç
uzlaşmaz. denilen sendikanın gösterdiği
duyarlılığı Türk Hava Yollarının göstermesini bir
kez daha bu kürsüden ifade ediyorum. Bugün, o ilanı asabilirlerdi,
asmadılar, Türk Hava Yolları zarar etmesin diye asmadılar ama
bir çağrıda da bulundular: Bir haftalık süre sonunda grev
ilanı asılacak, belki grev oylaması yapılacak, sonra da
greve gidilecek. Şimdi, bakanların görevi bu süreçte
uzlaştırıcı rol almasıdır, bu sürece katkı
vermesidir. İlk önce, hava yolları şirketini düşünenler,
hava yollarında bu anlamda emek vermiş, bu anlamda hava
yollarının bu noktaya taşınmasına katkı veren o
305 kişinin sorununu çözsünler.
Bir diğer konu, değerli
arkadaşlarım, bugün çok yaygınlaşan, DİSKe
bağlı GENEL-İŞ Sendikasında ve HAK-İŞe
bağlı LİMAN-İŞ Sendikasında yapılan
operasyondur. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söylemek
istiyorum ki biz, nereden ve kimden gelirse gelsin her türlü terörü,
şiddeti reddediyoruz. Ama, bunlar gerekçe yapılarak, DİSKi
hedefleyerek, DİSKe operasyon diye Sabah gazetesinin, Taraf gazetesinin
attığı manşet
Bu operasyon DİSKe
karşıdır. Niye DİSKe karşıdır? Çünkü, AKPli
değildir, AKPye yandaş değildir. Yandaş olanlar korunuyor,
diğerleri susturuluyor. Böyle bir susturma operasyonudur. Kapılar
kırıldı, kilitler tek tek kesildi ve bir baskıyla, bir zulümle oradaki
sendikalar arandı ve gerekçe şu: Biz havadan gözlüyoruz, buralardan,
bu semtlerden geçti bu vatandaşlar. Burada da onun için arama
yapıyoruz. gibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) -
gerçek
dışı bir gerekçeye dayanıyor. Onun için, bu
baskılamaların kaldırılması adına, bu 305
kişinin sorununun çözülmesi adına iş yapılsın diyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki üç
önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Var Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Vardır
efendim.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı görmüyorum burada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, elektronik cihazla yapın.
BAŞKAN Saat 20.00ye kadar ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde verilen aynı
mahiyetteki üç önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi, tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4'üncü maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 4458 sayılı kanunun 177 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "otuz gün içinde"
ifadesinin "45 gün içinde" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Mülkiye
Birtane Nazmi
Gür
Bingöl Kars Van
Adil
Kurt Özdal
Üçer Hasip
Kaplan
Hakkâri Van Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacak olan kimse
yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mahkemesinde iadesi tebliğ edilen
malların bekleme süresine ilişkin 30 günlük bekleme süresinin
uzatılması ortaya çıkabilecek mağduriyetler
açısından önemlidir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 5 nci maddesinde yer alan masraflar ibaresinin
harcamalar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ali
Serindağ
İstanbul İstanbul Gaziantep
Musa Çam Bülent Kuşoğlu Süleyman Çelebi Mehmet
Şeker
İzmir Ankara İstanbul
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas numaralı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5 nci maddesinde yer alan
"aşağıdaki fıkra eklenmiştir" ibaresinin
"aşağıdaki fıkralar eklenmiştir" olarak
değiştirilmesini ve anılan maddeye "5. Bu Kanun
kapsamında yapılacak tasfiye işlemlerinde 8/9/1983 tarihli ve
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz ve buna
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Oya Eronat Mehmet Doğan Kubat Hilmi Bilgin
Kayseri Diyarbakır İstanbul Sivas
İsmail
Kaşdemir Osman Aşkın Bak
Kemalettin
Aydın
Çanakkale İstanbul Gümüşhane
BAŞKAN Komisyon bu önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri, genel kamu hizmetlerinin
görülmesi ile ilgili olarak yürütülen alım, satım, hizmet,
yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma
işlerinde uygulanacak usul ve esasları belirlemiştir. 4458
sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre tasfiyeye ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle düzenlenmekte ve tasfiyelik hale gelmiş eşyanın
tasfiyesi ihale veya perakende satış, tahsis ve imha suretiyle
gerçekleştirilmektedir.
Gümrük Kanununa göre tasfiyelik hale
gelmiş eşyanın satımında uygulanması gereken usul
ve esasların mahiyeti, hazine kaynakları kullanılarak elde
edilmiş eşyanın satışı olmadığından,
hazine adına bir bedel ödenmeden tasfiye hükümlerinin uygulanması
gereken eşyanın satışının farklı usulde
olmasını mecburi kılmaktadır. Zira, Gümrük Kanununa göre
tasfiye sadece ihale suretiyle satışı değil aynı
zamanda tahsis ve imhayı da öngörmektedir. Devlet İhale Kanunu
hükümleri gereğince, ihalenin en az 10 gün önceden Resmi Gazete
ilanı, ihaleye çıkarılan bedelden aşağı bedelde
satılmaması gibi hükümler tasfiye işlemlerinde gecikmelere hatta
tasfiye yapılamamasına sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle, Gümrük
Kanununa göre yapılan ihale ile satış suretiyle tasfiye
işlemlerinin Devlet İhale Kanununun dışında
tutulması gerekmektedir. Madde eklenen fıkra ile, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı'nca ihale yoluyla tasfiyesi yapılacak
eşyanın tasfiye sürecinin hızlı ve etkin bir şekilde
yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 5 nci maddesinde yer alan masraflar ibaresinin
harcamalar olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesiyle Gümrük Kanununun 180inci
maddesine bir fıkra eklenmektedir. Bu fıkrada bir
değişiklik yapılmasıyla ilgili önergemiz nedeniyle
huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle belirteyim ki bu görüştüğümüz kanun tasarısı 91
madde, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıktı. Biz, dün, 60 maddelik bir
tasarıyı daha kabul ettik. Bu, bilmiyorum bu dönem kabul ettiğimiz
kaçıncı torba kanun ama maalesef böyle yüzlerce maddeyi kabul
etmiş durumdayız şu anda ve yine, yüzlerce kanuna ait çok önemli
maddeler bunlar. Tabii, torba kanunlarla bunları sık sık
değiştirmemiz kanunların bütünlüğünü bozuyor. Ne
yaptığımız belli olmuyor, sadece bürokrasinin kölesi
olmuş oluyoruz, bürokrasinin istediği kanunları maalesef
yapıyoruz, kanunların bütünlüğünü de bozmuş oluyoruz.
Çok sık kanun
değişikliği yapılması çok doğru değil
arkadaşlar. Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, yasama organıdır, aynı zamanda denetim organıdır.
Biz denetim yapmıyoruz biliyorsunuz bu sene Sayıştay
raporları da gelmedi -hemen hemen hiç denetim yapmıyoruz ama sürekli
olarak kanun değişiklikleri yapıyoruz. Kanun
değişiklikleri de sonuç olarak torba kanunlarla olduğu için- mesela,
dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul ettiğimiz 60 maddelik torba kanun,
23-24 ayrı kanunla ilgiliydi- bütünlüğü bozuluyor, amacından
sapıyor, birçok sıkıntıya sebep oluyor.
Aslında, bunun şöyle bir
şeyi var: Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun değişiklikleri
rahatlıkla geçtiği için, bürokrasi sürekli olarak kendisini garantiye
alabilmek için ya da bakanlar kendilerini garantiye alabilmek için kanun
değişiklikleri öneriyorlar. Aslında yönetmelikle yapılabilecek
bazı değişiklikleri, tebliğ ile düzenlenebilecek bazı
değişiklikleri getirip getirip kanunla huzurumuza getiriyorlar, biz
de bunları çok
fazla tartışmadan -torba olduğu için- geçiriyoruz. Aslında,
bu şekilde bir mantalite yanlıştır, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bunları kabul etmemesi lazım. Bu konuda daha dikkatli
olunması lazım. Biz, sadece bürokrasiye yönetmelik yapan,
onların değişikliklerini kabul eden bir yer hâline geldik
maalesef.
Şimdi
konumuza dönelim. Biraz önce bahsettim, bu Gümrük Kanununun 180inci maddesine
bir fıkra ekliyoruz biraz önce kabul edilen önergeyle. Buna göre, gümrükte
tasfiye edilen eşyanın 2886 sayılı Kanuna göre kanun
uygulanmadan tasfiyesinin yapılmasını getiriyoruz. Şimdi,
değerli arkadaşlar, hatırladığım kadarıyla
Gümrük Kanunu 1999dan beri yürürlükte, 83ten beri de Devlet İhale Kanunu
yürürlükte yani yıllardan beri her iki kanun da var. Her iki kanun
olmasına rağmen tasfiye işlemleri de rahatlıkla yürüyor.
Eğer Sayın Bakan diyorsa ki: Biz zaten Gümrük Kanununu
uygulamıyoruz. Zaten bildiğimiz gibi bunun ayrı bir
yönetmeliği var. Gümrük Kanununa göre kendi bildiğimiz şekilde
bunu yapıyoruz. O zaman böyle bir değişikliğe gerek yok.
Hayır, böyle bir değişikliğe gerek var. deniyorsa da otuz
seneden beri bu kanun var, bu mevzuat var; bu mevzuata göre işlem
yapılıyor, oluşturulmuş her şey, gayet iyi gidiyor,
bir sorun yok.
Zaten
torba kanunlar hazırlanırken Komisyona da gelmedi bu, şimdi
birdenbire gelmesinin sebebini anlayabilmek mümkün değil. Yani, evet,
hazır kanun çıkıyor, bunu da çıkaralım türünden
yapılmış. Şimdi, bu Komisyonda olsaydı sorardık:
Yılda ne kadarlık tasfiye yapılıyor, ne kadarlık bu
tür mal satılıyor, nedir? Sonuçta bunlar neye baliğ oluyor?
Satılamayan var mı? Sorun var mı? Detayıyla
araştırırdık, ondan sonra bu kanunu
çıkarırdık ama şimdi burada birdenbire önümüze geldi. Bunu
doğru dürüst konuşmadan, tartışmadan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) -
kabul etmiş olduk, büyük ihtimalle de
yanlışlık yapmış olduk.
Daha
dikkatli, daha güzel kanunları yapmamızı diliyorum.
Ben
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kuşoğlu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, bir konuyu Hükûmetin ve Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum.
Sayın Kuşoğlu açıkladı, Adalet
ve Kalkınma Partisinin bu maddeye ilişkin önergesi 1983
yılından bu yana Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü yani
TASİŞ tarafından tasfiye edilen eşyanın Devlet
İhale Kanunu hükümlerine göre tasfiye edilmesi öngörülürken, yürürlükteki
kanun böyleyken önerge bu mevzuatı kaldırıyor İhale Kanunu
hükümlerine tabi olmasın. diyor. Bu doğru değil efendim.
Değerli milletvekilleri, otuz yıldır bu
şekilde uygulanan bir kanun var. Önergenin gerekçesinde diyor ki: Bu
eşya vatandaşın eşyasıdır, dolayısıyla
İhale Kanununa tabi olmak zorunda değildir. Tam tersine,
vatandaşın eşyası olunca İhale Kanunu hükümlerini daha
titizlikle uygulamak gerekir, daha rekabete açık bir ihale olmalı ki
vatandaşın hukukunu devlet korusun. Bu takdirde, bu önerge kabul
edilirse vatandaşın hukukunu yok sayacağız, idare
istediği şekilde bunu tasfiye imkânına sahip olacak. Otuz yıldır
TASİŞ bunu tasfiye ediyor. İmha edilmesi gereken eşya var
ise yine otuz yıldır bunu da tasfiye ediyor. Bunların hiçbiri
İhale Kanununun dışladığı konular değil.
Ona rağmen bu önergenin getirilmesinin ben mantığını
anlamış değilim. Doğru bulmuyorum iktidar partisi
önergesini.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biliyorsunuz,
akaryakıtın tasfiyesini özel olarak bu taslakla, bu maddeyle
düzenliyoruz. Yani, kaçak akaryakıt öncelikle özel idarelere, mal
müdürlüğüne, ihtiyacı olan kuruluşlara verilecek. Bir yerde
fazla yakalama oldu, kamu kuruluşlarının ihtiyacı da yok,
onların satışının da
hızlandırılması amacıyla bu madde ilavesi
yapıldı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yapın açık
ihale, satılsın Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Yoksa genel olarak, kaçak olarak el konulan veya terk edilmiş kaçak
akaryakıt ürününün tasfiyesi kamu kuruluşlarının ihtiyacına
tahsis edilmek suretiyle yapılacak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ama Sayın Bakan, önerge
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sadece akaryakıtı kapsamıyor,
TASİŞteki tüm eşyayı kapsamına alıyor Sayın
Bakanım. Yani, bir kez daha düşünün efendim, otuz yıldır
sorunsuz yürüyen bir sistem var.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Yani, bu doğru, bu düzenleme doğru. Biz
TASİŞin depolarında bulunan ürünlere bir de ardiye ücreti
ödememeliyiz, kiralama ücreti ödememeliyiz ve ardiyelerimiz doluyor, bu
süreçler fazla zaman alıyor, bunları kısaltmamız gerekir
diye düşünüyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, 2886da ivedi ihale usulleri de vardır, bunlar
kullanılabilirdi ama şimdi kanunsuz bir hâl aldı, kanuni
dayanağı yok. İdare hem ihaleyi yapacak hem düzenlemeyi yapacak.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Hayır. Bakın, bu düzenleme konusunda
Sayıştayın da görüşü var bunun olabileceği yönünde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayıştay yasayı yapsın. Doğru değil ki bu.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Onlar da dikkate alınmak suretiyle bu önerge
getirilmiş ve kabul edilmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul edilmiş olan
önerge doğrultusunda 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 8. Maddesindeki görevlendirme
usullerini kıyas yoluyla uygulayarak devredebilir ifadesinin
görevlendirme kıyas yoluyla uygulayarak bir kamu kurum ve kuruluşu
ile kamu kuruluşu niteliği taşıyan diğer kurumlara
devredilebilir olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Mehmet Şeker
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Duran Bulut Mustafa Kalaycı
Manisa Balıkesir
Konya
Mehmet Günal Mesut Dedeoğlu
Antalya Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon bu son okuttuğum
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Günal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
arkadaşlarımız burada bu maddenin makul gerekçeyle getirdikleri
bir madde olduğunu söylediler ama bu işin biraz çivisi
çıktı yani yap-işlet-devretle ilgili son beş yıla
gitmeden, son iki üç yıl içerisinde bile 5-6 tane ayrı kurumla ilgili
düzenleme yaptık. Dolayısıyla bu maddede yapılan şey:
Daha önce yapılan bazı işleri, süresi gelince devir
işlemini yapmadan yeniden yap-işlet-devretle yapacağız.
dediler.
Şimdi, tabii, burada işin
kime verildiği, değer kısmı, Sayın Bakana değer
tespiti komisyonu, bilmem neyle ilgili bütün yetkilerin verilmesinin ötesinde
yapısal bir sorun var. Değerli arkadaşlar, her bakanlık kendisi
için ayrı bir yap-işlet-devret modeli uyguluyor. Sağlıkta
geçtiğimiz haftalarda kabul ettiğimiz yap-kirala-devret var,
şimdi gümrükle ilgili konuda veriyoruz ayrı bir özel yetki, millî
eğitimle ilgili verdik, DSİyle ilgili verdik, bir de Kültür Bakanlığı
çıktı başımıza, bu kanunun içinde bir de o var. Yani
Yassıadaya, Sivriadaya
Ya, bu ne menem bir şeydir ben
anlamadım bir iktisatçı olarak.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) O burada
değil.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yok, yok
geliyor, hepsi geliyor, onun için diyorum, arkadan hepsi geliyor.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Kültür
Bakanlığı burada yok.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Geliyor, onun
için söyleyeceğim de Sayın Demiröz, yanınızdaki Komisyon
Başkanımız Planlama kökenli olduğu için oraya
getireceğim lafı, onun için söyledim.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanım; burada ilgili Bakanımıza da
-Sayın Başbakan Yardımcımız da burada- Sayın
Babacana da
Gelecek olan şimdi bir kanun tasarımız daha var,
orada da var. Hepsi burada, ekonominin koordinasyonundan sorumlu olduğu
için
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Şehircilik Bakanı da burada.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ona
bakmıyoruz, o inşaat bakanı, dolayısıyla o
yapıyor. Alıyor ihaleleri, yapıyor.
Arkadaşlar,
yap-işlet-devretle ilgili bir çerçeve kanun tasarısı
taslağı var dedik -bakın, Türkiyede bunun mevzuatı belli-
2007 yılından beri Devlet Planlama Teşkilatında -Allah
rahmet eylesin- şimdi Kalkınma Bakanlığında bekliyor.
Her birimiz gelip bu kanunlara böyle bir şey eklersek bunun takibi de zor,
envanterini tutmak da zor, bunlar teknik konular. Belli bir maliyetin üzerinde
olan ve kamuya yük getiren konularda yapılacak yatırımlar için
bu model öngörülmüş. Gelin, bununla ilgili bir koordinasyon birimi olsun
dedik, bu da Kalkınma Bakanlığında var zaten, Kamu Özel
Ortaklığı Başkanlığı var. Şimdi, böyle
uzmanlık gerektiren bir konuda herkes kafasına göre yetki
alıyor. İşin amacının doğru olması
başka bir şey, işin amacına uygun olarak
yapılması başka bir şey yani yöntemlerde ve araçlarda
sorunumuz var. Dolayısıyla bunu vesile edelim dedik. Her seferinde
söylüyoruz ama olmuyor. Olması gereken şey -bu modeli biz
eleştiririz, kabul ederiz, etmeyiz, o ayrı konu ama- bunu yaparken
dört başı mamur bir
yap-işlet-devret, kamu-özel iş birliği modelinin genel
çerçevesini çizip bir genel kanun çıkarmak lazım, yetkileri
belirlemek lazım. Bunun dışındakileri ne
yapacağız? Bakanlar Kuruluna yetki veriyorsunuz. Ne var? Yüksek
Planlama Kurulu var mı? Var. Bu yetkileri onlar veriyor mu? Veriyor.
Ayrıntılarıyla ilgili de oraya yetki verirsiniz, ilgili
bakanlık gider Yüksek Planlama Kuruluna, oradan da Bakanlar Kuruluna
gelir, yetkiyi alır, yaparsınız. Yok, bunu kanuna
yazalım. Niye? Yarın bir soruşturma olur, biz Yüce Divana
gideriz. diyorlar herhâlde. Ben anlamıyorum yani yargıyı da
değiştirdiniz, hâlen daha korkuyorsunuz. Ne oluyor? Yani
yönetmeliğe, yazmayacağımız maddeleri buraya yazıyoruz
değerli arkadaşlar. Lütfen
Kanun yapma işini ayağa
düşürdük Sayın Bakanım. Yani, yönetmeliğe dahi
yazmayacağımız her şeyi buraya yazar duruma geldik. Onun
için, bu vesileyle -değerli bakanlarımız burada; icracı
bakanımız da burada, koordinasyondan sorumlu Sayın Babacan da
burada - gelin, bunu bir vesile edin. Rafta duran var Sayın Bakanım.
Bakanlar Kurulunda arkadaşlara söyleyin -Sayın Cevdet Yılmaz
size tasarıyı getirecektir- taslağı alın, tasarı
hâline getirin bunların hepsini de tek bir çerçevede toplayalım, biz
de nerede ne olduğunu bulalım. Eğer bunu yapmazsak bakın,
yarın başkaları da gelecek. Şimdi, ben söylüyorum,
arkadaşlar Daha o gelmedi. diyor. Biliyorum gelmedi ama sıraya
girdi, basılacak, biraz önce muhalefet şerhimizi verdik. Yarın
da Sayın Başkan sabah baskıya
Hatta elinde mi? Vedat Bey diyor
ki: Basıldı, elime geldi. diyor galiba yani o da geliyor.
Dolayısıyla bunu bir çerçeveye oturtmamız lazım hem kanun
yapma tekniği açısından hem de önceliklerin belirlenmesi
açısından. Bir de koordinatör kuruluş olması gerekiyor her
bakanlığın üstünde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Maliye
Bakanlığıyla, Hazineyle koordinasyonu sağlayacak. Şu
anda da zaten bu yapı Kalkınma Bakanlığında var.
Bu vesileyle tekrar bunu dikkatlerinize
sunmak istedim. Bu işin çivisi çıktı ama bir yerinden döndürebilirsek
ya da zararın neresinden dönersek kârdır diyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 8. Maddesindeki görevlendirme
usullerini kıyas yoluyla uygulayarak devredebilir ifadesinin
görevlendirme kıyas yoluyla uygulayarak bir kamu kurum ve kuruluşu
ile kamu kuruluşu niteliği taşıyan diğer kurumlara
devredilebilir olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Şeker,
buyurunuz.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 8inci maddesi,
yap-işlet-devret modeli uyarınca yaptırılarak işletme
hakkı verilen gümrük kapılarının işletme süresi
bittikten sonra otuz yılı geçmemek üzere tekrar
uzatılmasını öngörmektedir. Sürelerin dolması hâlinde uzatılması
demek süresiz olarak işletme hakkını vermek demektir yani devret
kısmının ortadan kaldırılması demektir. Yani,
yap-işlet-devret modeli yap-işlet hâline getirilmektedir. Gümrük
kapılarının güvenliği açısından yapılacak
değişikle yap-işlet-devret modelinde mutlaka bir kamu kurum veya
kuruluşunun ortaklığı şartı getirilmelidir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye'nin en uzun sınırı, Suriye ile
olan sınırımız maalesef çok sıkıntılı
bir pozisyondadır. Bu kapılardan, sınırdan kimin, neyin
gelip geçtiği belli değildir. Bu denetimsizlik, tehlikeli,
sabıkalı, art niyetli kişilerin de elini kolunu sallayarak
ülkemize girmelerine neden olmaktadır. Pek çok Suriyeli mülteci
hakkında yangın çıkartma, yaralama, kaçakçılık, yalan
beyanda bulunma, sahte belge kullanma, hırsızlık gibi suçlardan
dava açılmıştır. Mahkemeler yargılama
kararlarını mültecilere tebliğ edemediği için sanıklar
Resmî Gazete ilanıyla aranıyor. Suriyelilerin işlediği
suçlar Yayladağı Sulh Ceza Mahkemesi ile Resmî Gazete arasında
trafiği artırmış durumdadır.
Şu anda Suriye tarafında
sınır kapıları muhaliflerin elindedir. Muhalifler,
savaş sırasında, devlete ait, ele geçirdikleri malları
paraya çevirmek için bu kaçak işlerini de bu kapılardan organize
etmektedirler. Suriye tarafında gereken önlem alınmazsa
kaçakçılık olaylarının da önüne geçmek mümkün
gözükmemektedir.
Sayın Bakan, dün Genel Kurulda
açıklama yaptınız, dediniz ki: Güvenlik dolayısıyla
Türk plakalı hiçbir araç Suriyeye giriş yapamaz, Türk
vatandaşı Suriyeye giriş yapamaz. O zaman, Sayın
Bakanım, Esad güçlerine karşı savaşmak için Suriyeye
giderek Özgür Suriye Ordusuna katılan Rizeli Burak Yazıcı,
Yalovalı Ahmet Zorlu ve kimlikleri gizli tutulan Bingöllü 5 gencin
çatışmalarda hayatını kaybetmesi ve son olarak Sarai Sierranın
katil zanlısı Laz Ziyanın Suriyeye geçişini bizlere ve
kamuoyuna izah etmeniz gerekmektedir. Bakınız, Rizeli Burak
Yazıcının babası ne diyor: Oğlum daha önce Suriyeye
pasaportsuz olarak gitti, dönüşünde yakalandı ve pasaportsuz
geçtiği için kendisine ceza yazıldı. Üç ay önce oğlum
geriye geldi ve beş gün kadar kaldı. Gitmemesi için yalvardım.
Oğlum bana Orada zulüm var, çocukları Suriye askerleri öldürüyor.
Bunlara seyirci kalamam. diyerek yeniden gitti, yine pasaportu yoktu.
Oğlum sınırdan nasıl geçti? Bu devletin sınırda
askeri, polisi yok mu? Sınırlarımız yolgeçen hanı
mı? Bu devlet bunun hesabını vermeli.
Bir diğer konu da Türkiye ile
Kuzey Irak arasında petrol sevkiyatı yapan şoförlerin geçiş
onayıyla ilgilidir. Bu şoförlerimizden geçiş onayı için
sabıka kaydı istenmektedir. Söz konusu şoför esnafının
yüzde 98inin herhangi bir sabıka kaydı olmamasına rağmen
müracaatta bulunanların bir kısmına dört beş aydır
geçiş onayı verilmemektedir. Söz konusu onayı alan şoförler
ise gümrükten geçiş yapacakları sırada onaylarının
iptal edileceğini öğrenmişlerdir. Sayın Bakanım,
bunlarla ilgili 200 tane şoförün listesi var elimde, Gaziantepli ve
Urfalı şoförün. Bunlardan sabıka kaydı isteniyor ve bu
kayıtlarla geçerken de maalesef yine zorluk çıkartılıyor,
tekrar tekrar isteniyor. Bununla ilgili mutlaka tedbir almanızı
sizden rica ediyoruz.
Şoförlerin geçiş onayı
için aylardır neden bekletildikleri ya da geçiş onaylarının
neden iptal edildiği konusunda bir açıklama da
yapılmamaktadır. Bu durum, geçimlerini nakliyecilik ve
şoförlükle sağlayan bölge halkı için ciddi
sıkıntı yaratmakta ve bir an önce çözümlenmesi gerekmektedir. Bu
konuda gereğini yapacağınızı diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şeker.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ahmet
Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mehmet Günal Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu
Antalya Kütahya Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz bu maddenin tasarı
metninden çıkartılmasını öngörmektedir. Sebebi şudur:
Bu madde 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununda gümrük
müşavir yardımcısı olabilecek kişileri
tanımlamakta ve bu kişilerin arasından gümrük
müşavirliği yapmaya hak kazananlarla ilgili hükümler içermektedir.
Söz konusu değişiklikle, örneğin, gümrük müşavir
yardımcısı olmak isteyen kişilerde aranan vasıflar
arasında yer alan Staj amacıyla bir gümrük müşavirinin
yanında üç yıl çalışmış olmak.
şartını bir yıla indiriyor bu düzenleme.
Dolayısıyla, bu hükmün aynen yerinde kalmasını, böylece üç
yıl hükmünün korunmasını öngörüyoruz bunun
çıkartılması teklifiyle.
Diğer taraftan, gümrük
müşavirliği yapmaya hak kazanacak kişilerle ilgili 228inci
maddenin ilgili fıkrasında aynen şöyle diyor:
belirtilen
koşulları taşıyan ve üç yıl süreyle gümrük
müşavir yardımcılığı yaparak, gümrük
mevzuatı ve gümrüğe ilişkin iktisadi, ticari ve mali
konuları kapsayan sınavda başarılı olan kişiler,
gümrük müşavirliği yapmaya hak kazanır. Buradaki üç
yılı da iki yıla indiriyor tasarı. Dolayısıyla,
zaten üç yıllık staj dönemini bir yıla indirerek iki yıl
oradan kazandınız, buradaki üç yılı da iki yıla
indirerek bir yıl da buradan kazanarak yetişmesi için öngörülen
süreyi, ilgili kişiler için, üç yıl azaltıyorsunuz.
Şimdi, bir taraftan
kaçakçılığın kol gezdiği, terör örgütünün
kaçakçılıktan beslendiği ülkede siz yetişmesi gereken
elemanların şartlarını da aşağıya çekerseniz
bununla mücadele yapma şansınız yok. Dolayısıyla hem
kişileri bir yıl önce şimdiye kadar uygulanan kurallar
çerçevesinde gümrük müşaviri yapacaksınız hem de bunun
yetişmesi için gerekli süreyi iki yıl azaltacaksınız,
buradan da kalifiye eleman bekliyorsunuz ve gümrükteki kaçaklarla mücadele
edecek elemanı yetiştirmeyi
düşünüyorsunuz.
Sayın Bakanım, bu olmaz
dolayısıyla bu 9uncu maddenin tasarı metninden
çıkartılmasının yerinde bir değişiklik
olacağını düşünüyoruz. Aksi takdirde, işi bilmeyen,
alelacele, özellikle de son dönemde yapılan mülakat sınavlarıyla
yeterli vasıfları taşımayan insanların gümrük
müşaviri olduğu veya gümrük müşavir yardımcısı
yapıldığı bir düzenlemeyle Türkiye kaybeder, biz
kaybederiz. Bunun mutlaka
değiştirilmesi ve eski hâlinin korunmasının ülke
açısından daha yararlı olacağını
düşünüyoruz.
Bu vesileyle, özellikle terör örgütünün
sigara, petrol ve diğer kaçakçılıklar başta olmak üzere
hayalî ihracatla elde ettiği gelirlerin önlenmesine yönelik düzenlemeleri
içermesi gereken bu tasarı, maalesef bu düzenlemelerden yoksun olan bir
tasarı olup -dilim varmıyor ama söylemekten de geri
kalamayacağım- yandaş ya da yakınlara yeni istihdam
kapıları açmayı amaçlayan bu tür düzenlemelerle daha da
hafifliyor. Onun için, personelle oynayan, yetişmiş personeli moral
bozukluğuna itecek ve maalesef ihtiyacı olan kalifiye elemanı
yetiştirmede eksik kalacak bu tür düzenlemelerin tasarıda yer
almaması daha doğru olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle
önergemize desteğinizi bekliyor, bu maddenin mutlaka tasarı metninden
çıkartılması gerektiğini bir kez daha vurgulayarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir önerge
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
3. Bu kanuna göre verilecek cezalarda
diğer kanunlarda yer alan ceza hükümleri uygulanmaz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Lütfü Türkkan
Kahramanmaraş Balıkesir Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Türkkan,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Kanununda ve
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda daha önceden görülen birtakım
aksaklıkların telafisi yolunda hazırlanan bu yasada, 10uncu
maddede birtakım çekincelerimiz vardı. Bunu dün ben Sayın
Bakanla ve bürokratlarıyla da görüştüm. 10uncu maddede diyor ki:
İdari yaptırıma konu fiilin ceza uygulamasını
gerektiren bir fiile ilişkin olması ve zamanaşımı daha
uzun bulunan bu fiil nedeniyle ceza davası açılmış olmak
kaydıyla, idari yaptırım kararları Türk Ceza Kanunundaki
dava ve zamanaşımı süreleri içerisinde uygulanır. Burada,
birtakım çekincelerimizi bürokratlara anlattık. Bürokratlar da
yaptıkları açıklamalarla bizi ikna ettiler.
Dolayısıyla, verdiğimiz bu önergedeki talebimiz uygun görülmedi
ama biz de bu talebimizin birtakım, zaman içerisinde çıkacak
aksaklıklarla sonradan düzelebileceği hissiyatına
kapıldık, kabul ettik.
Ben bugün bir başka konuya geçmek
istiyorum. Ben bugün Sincan Cezaevine gittim. Sincan Cezaevinde İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Engin Alanı ziyaret ettim. İçeri girerken
-ben Türkiye Cumhuriyetinin milletvekiliyim- başta ceketimi, daha sonra
kemerimi, ayakkabılarımı çıkartıp
Sayın
Bakanım, siz de eski avukatsınız, cezaevine çok girip
çıktınız, bilirsiniz. Kemerimi, ayakkabılarımı,
saatimi, hepsini çıkarttım. Ben bu ülkede 115 bin oy alıp buraya gelmiş milletvekiliyim. Cezaevine girerken bana
devletim güven duymuyor, beni muz gibi soyuyor, ondan sonra içeri giriyorum.
Parmak basıyorum, göz işareti yapıyorlar vesaire ondan sonra
görüşüyorum. Bütün bunların hepsinin Adalet Bakanlığının
yayımladığı genelgelerle yürürlükte olduğunu
söylediler.
Ben, buradan merak ediyorum, İmralıya seferler
başlattınız, feribot seferleri, önümüzdeki dönemde sizler de
katılacak mısınız bilmiyorum, böyle bir niyetiniz var
mı?
Oraya giden milletvekilleri
Bize reva görülen: Bu kemerini
çıkart, ayakkabını çıkart, yalın ayak gir. Bir de
ısrarla soruyorlar: Üzerinizde SIM kart var mı?
Yahu, ben milletin vekiliyim ya, ne demek SIM kart var
mı? Eğer bu konuda şüphelenilecek birisi varsa BDP heyetine
bakacaksınız. Onlar diyorlar ki: Biz içeriye telefonla bile girdik,
ne olacak ki ses dinleme cihazı da koyabilirdik. Biz hiç aranmadık.
Peki, bizim günahımız ne? Bizim
günahımız bu ülkenin bölünmesi yolunda karşı durmak
mı? Türk olmak mı günahımız?
ALİM IŞIK (Kütahya) Türk olmak senin
günahın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir şeye reva görülmek
çok ağrıma gitti. Adalet Bakanlığının bu konudaki
düzenlemeyi tekrar gözden geçirmesi lazım. Milletin vekilini muz gibi
soyup cezaevine sokamazsınız. Böyle bir şey yok!
İmralıya gideceksen elini kolunu sallayarak git, milletvekilini
ziyarete gideceksen muz gibi soyun öyle git. Böyle bir şeyi zannediyorum
sizler de reva görmezsiniz milletvekillerine. Zira siz de bu milletin
seçilmiş vekillerisiniz. Böyle bir uygulama ağrıma gidiyor.
Gittiğim adam da milletvekili üstelik.
Bu konuda gerekli düzenlemenin bir an önce Adalet
Bakanlığı tarafından yapılmasını istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yap-işlet-devretle
yaptıralım!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bakın, bu işin çok espri
yönünü görmüyorum ben ama reva görülen muameleyi çok insanlık
dışı görüyorum, bulunduğumuz makama çok uygun
olmadığını görüyorum.
Arkadaşlar, bakın, yarın öbür gün sizler
de birilerini ziyarete gideceksiniz. Ayakkabını çıkart,
kemerini çıkart, saatini çıkart, üzerinde SIM kart var mı?
Böyle bir uygulama olur mu? Milletin vekiline içeriye suç işlemek üzere
giren bir adam muamelesi yapıyorlar. Üstelik, biz cezaevlerini bilen adamız ya,
oralardan geliyoruz yani çok yabancısı olduğumuz yerler de
değil, nasıl girileceğini de biliriz, nasıl
çıkılacağını da biliriz. Bir gün ola ki sizleri de
ziyarete gelirken bunlarla karşılaşmak istemiyorum. Bu konuda
şimdiden önlem almanızı rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Türkkan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul
edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının (a) ve
(c) bentleri ile 2. Fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan
gümrüklenmiş değer ibarelerinin gümrük vergileri şeklinde
değiştirilmesini ayrıca, 12. Maddenin 4.
Fıkrasının ise, birinci fıkranın (a) ve (c)
bentlerinde belirtilen eşyaya el konularak, mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine karar verilir ve eşya mahrecine iade veya yeniden ihraç
yapılır. şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Kazım
Kurt Musa
Çam
Ankara Eskişehir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesi ile değiştirilen 4458
sayılı Gümrük Kanununun 235 nci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan
Kubat Recep
Özel
Kayseri İstanbul Isparta
İsmail Kaşdemir Hacı Bayram
Türkoğlu Sevim
Savaşer
Çanakkale Hatay İstanbul
Mihrimah Belma Satır
İstanbul
5. Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen
ve transit rejim beyanında bulunulan serbest dolaşımda olmayan
eşyanın, beyan edilenden belirgin bir şekilde farklı cinste
eşya olduğunun tespiti halinde, farklı çıkan
eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para
cezası verilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa Konya Antalya
Necati Özensoy Ahmet Duran Bulut Mesut
Dedeoğlu
Bursa Balıkesir Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon son okunan
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Son okunana katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özensoy,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 12nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, cezada adalet ilkesini ortadan kaldırmaktadır.
Tasarı ile Gümrük Kanununa aktarılan fiillerin Gümrük Kanunundaki
diğer fiillerle birlikte ele alındığında cezada adalet
ilkesini ortadan kaldırdığı ve 4458 sayılı Gümrük
Kanunu içindeki cezalar bakımından dengesizlik yaratacak bir
cezalandırma mantığına gelindiği
anlaşılmaktadır. Bu durum, Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunundaki kabahat fiillerini buradaki yaptırımlarıyla, bir başka
deyişle gümrüklenmiş değerin katı olarak Gümrük Kanununa
aktarılmasından kaynaklanmaktadır. Halbuki Gümrük Kanununda yer
alan kabahatler bakımından yaptırımlar, verginin katı
şeklinde maktu bir usulsüzlük cezası şeklinde idi. Gümrüklenmiş
değer kavramı, Gümrük Kanununun mevcut durumunda cezalar gümrük
vergilerinin katı şeklinde düzenlenmektedir yani bu,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunundan olduğu gibi
aktarıldığı için, yaptırımda böyle bir.
sıkıntı meydana getiriyor. Tasarının 12nci maddesi,
gümrük alanı ve burada iş yapan dış ticaret erbabı ve
gümrük müşavirleri için ciddi bir potansiyel tehlike arz etmektedir.
Tasarının 12nci maddesiyle Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 3üncü maddesinde yer alan kabahat fiillerinin bir kısmı
Gümrük Kanunundan aktarılmaktadır. Yalnız, bu aktarım
yapılırken fiiller aynen aktarılmamış ve ifade
tarzı da değiştirilmiştir. Tasarının 12nci
maddesinde kabahat fiilinin başına Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda olmayan şekilde aşağıdaki ifade
eklenmiştir: MADDE 235- 1. Serbest dolaşıma giriş rejimine
tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve
denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;
Eşyanın ithali, lisansa,
şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların
vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tabi olduğu halde
uygunluk ve yeterlilik belgesine tabi değilmiş veya belge
alınmış gibi beyan edildiğinin tespit edilmesi halinde,
eşyanın gümrük vergilerinin yanı sıra, eşyanın
gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir.
Aynı fiile Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3üncü maddesinin
(11)inci fıkrasında ise şu şekilde yer verilmektedir:
İthali, lisansa, şarta, izne, kısıntıya ve belli
kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tâbi
olan eşyayı, aldatıcı işlem ve davranışlarla
ithal eden kişiye, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki
katı para cezası verilir.
Görüleceği gibi,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda ithal etmek şeklinde ifade
edilen fiil taslakta yani tasarıda -Gümrük Kanununda- bu fiil
Yapılan beyan ile muayene ve denetleme tesliminden sonra kontrol
sonucunda tespit edilmesi şekline dönüştürülerek
aktarılmıştır. Fiil Gümrük Kanununa aktarılırken
yukarıda belirtilen eklemeyle birlikte yaptırımın
uygulanması bakımından tespit yeterli olacaktır. Hâlbuki,
ifade Kaçakçılıkla Mücadele Kanunundan aynen alınsa Kabahate
teşebbüs cezalandırılmaz. prensibi gereği gümrük
idaresinin beyan aşamasındaki denetiminde kalan fiiller için ceza
uygulanmayacaktır. Bu bakımdan kasıt unsuru da
aranamayacağı için iş sahipleri ve onlar adına beyanda
bulunan gümrük müşavirleri için Kanunun 235inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile yapılan ve yukarıda yer
verilen düzenleme ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açacaktır.
Gümrük Kanununda Kabahatler Kanunu
bakımından kast unsuru aranmıyor. Ayrıca bahsi geçin fiil
dâhil olmak üzere kabahatlerin kaçakçılıkla mücadele
uygulanmasında işleyenler bakımından kast unsuru
aranmamaktadır. Hâlbuki Gümrük Kanunundan alınınca kast unsuru
aranmayacak, sonucun ortaya çıkması yaptırım uygulaması
için olacaktır. Uygulamada, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda
kabahatler bakımından kast unsuru arandığı için
davaların büyük ölçüde -yani yüzde 80 oranında- idare aleyhine
sonuçlandığı görülmüştür. Yapılan tecrübelerle sabit
olduğu üzere, gümrük idareleri de aynı eşya için gümrük tarife
pozisyonları belirlemektedir. Zaman zaman, on binlerce kalem
eşyanın gümrük tarife pozisyonlarında hatalar
yapılabilmektedir. Bu türden istenmeyen taksirli hataların
yapılması her zaman mümkündür. Dolayısıyla, böyle bir durum
da hem beyanı yapan gümrük müşaviri hem de ithalatçı için
ayrı ayrı yaptırıma konu olacaktır.
Bu maddeler bu anlamda
sıkıntılı olduğundan dolayı bu maddenin
kaldırılmasını talep ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özensoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesi ile değiştirilen 4458
sayılı Gümrük Kanununun 235 nci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
5. Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen ve transit rejim beyanında
bulunulan serbest dolaşımda olmayan eşyanın, beyan
edilenden belirgin bir şekilde farklı cinste eşya olduğunun
tespiti halinde, farklı çıkan eşyanın gümrüklenmiş
değerinin iki katı idari para cezası verilir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe: Türkiye Gümrük Bölgesi
dışından getirilen eşya ya iç gümrüklere sevk edilmek ya da
diğer sınır kapısından ülke dışına
çıkarılmak amacıyla transit rejim beyanına tabi
tutulmaktadır. Bu eşyaya ilişkin olarak yapılan beyanın
kontrolünde, beyan edilen eşyadan belirgin şekilde
farklılık tespiti halinde ihlalin idari yaptırım
kararına konu edilmesi düzenlenmektedir. Bu yolla farklı çıkan
eşyadan, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı
idari para cezası alınması amacıyla söz konusu fıkra
eklenmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının (a) ve
(c) bentleri ile 2. Fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan
gümrüklenmiş değer ibarelerinin gümrük vergileri şeklinde
değiştirilmesini ayrıca, 12. Maddenin 4.
Fıkrasının ise, birinci fıkranın (a) ve (c)
bentlerinde belirtilen eşyaya el konularak, mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine karar verilir ve eşya mahrecine iade veya yeniden ihraç
yapılır. şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yasalaştırma
süreci Anayasamızda ve Meclisimizin İçtüzüğünde
yazılmıştır. Yasalaştırma süreci, demokrasinin
kalitesini göstermektedir. Eğer demokrasimiz kaliteliyse
yasalaştırma sürecimiz de kaliteli olacaktır. Şimdi, biraz
evvel son derece önemli bir konuda yine bir ek madde ihdası gündeme getirildi.
Ben dâhil buradaki birçok milletvekili hemen hemen hiç bilgilendirilmeden son
derece önemli bir konuda bir ek madde ihdası yapıldı. Ek madde
ihdası, gümrüklerden tasfiye edilmesi gereken malları
satışının 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun kapsamının dışına
çıkarılmasıydı. Değerli arkadaşlar, ne yazık
ki bu kamu ihale sistemimizin dışarısına kaçırma ve
bunu da gece yarıları korsan önergelerle yapmak bir
alışkanlık hâline geldi. Bu, son derece tehlikelidir, son derece
yanlıştır, son derece eksiktir.
Bakın, bizim kamu ihale
sistemimizin iki ayağı var: Birinci ayak, devletin para
harcamasını gerektiren yani bütçeden gider yapmamızı
gerektiren ayaktır ki bu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunuyla
düzenlenmiştir. Diğer bir ayağı ise devlete gelir getirecek
ayaktır, bu da 2886 sayılı Kanunla, eski Devlet İhale
Kanunuyla düzenlenmiştir. Her iki kanunda ihalelerin nasıl
yapılacağı, komisyonların nasıl kurulacağı,
tekliflerin nasıl açılacağı, sözleşmelerin nasıl
yapılacağı yasa koyucu tarafından belirtilmiş ve yasa
koyucu ekonomik, etkin, verimli ve hukuka uygun bir ihale sistemi koymak
amacıyla bunları koymuştur.
Şimdi, siz kamu ihale sisteminin
dışına çıkardığınızda, bu, üç dört
açıdan problem yaratır. Birincisi, anayasal bir problem yaratır
çünkü artık, idarenin yaptığı işlemin yasal bir dayanağı
yoktur, idarenin kanuniliği ilkesine aykırı bir durum ortaya
çıkar. Daha yönetsel sorun ise görevlerin ayrılığı
dediğimiz uluslararası bir yönetim ilkesinden çıkar.
Aslında bu görevlerin ayrılığı ilkesinin biz
parlamenterler kuvvetler ayrılığı ilkesi olarak bir
başka modunu biliriz. Kuvvetler ayrılığı ilkesi nedir?
Denge ve fren mekanizmasıdır yani aynı organın
yasamayı yapmaması, aynı organın yargılamayı
yapmaması, aynı organın yürütmeyi yapmaması. Bunun tek
merkezde toplanmasının demokrasiye zarar vereceğidir. Bu,
yönetimde de böyledir, herhangi bir şirkette de böyledir. Mesela, bir
şirkette ödeme emrini imzalayanla ödemeyi yapanlar ayrı kişilere
verilir. Bunun da amacı nedir? Tek kişide yetki toplanarak
suistimallere izin vermemek.
Şimdi biz, 2886 sayılı
Kanundan çıkardığımızda, bu yetki yönetmelik yaparak
Bakanlığın eline geçmiş olacak. Şimdi, bu
Bakanlık hem ihaleyi yapacak hem ihaleyle ilgili düzenlemeyi yapacak. Ben
Sayın Bakan için söylemiyorum, düşünün ki kötü niyetli bir bakan -yaklaşık
1 milyar dolarlık bir akaryakıt yakalanmış- bunun
satışı ihalesini yönetmeliğe göre yapıyor ve o
sırada ihaleyle alakalı bir sorun çıkıyor ve sorunun da
hukuki olması gerekiyor, yönetmeliğe istinaden bir maddeden
yargılanacak. Yönetmeliği yapma yetkisi de sayın bakanda
olduğu için ne olacak? O bakan kendisinin yargılanacağı
belki yönetmeliği değiştirme şansına sahip olacak.
Şimdi, hızlı ihale
yapmak istiyorsunuz ama hızlı yönetim, aynı zamanda hukuka uygun
olmak zorunda. Yoksa bu hızlı yönetimin nereye gideceğini
demokrasi kontrol edemez, halkımız kontrol edemez. Şimdi, bu, belki
bu değişiklikler içerisinde masum görünen bir değişiklik
ama bu ne zaman yapıldı? 4+4+4 Eğitim Yasası geçerken
yapıldı. 4+4+4te ne diyorduk biz -tahminlere göre çok fark ediyor- on
yılda, 20 ile 75 milyar dolar arasında bir para harcanacak diyorduk.
Peki bunun yasal dayanağı var mı? Tabletler alınacak,
elektronik tahtalar alınacak. Bunun yasal dayanağı yok. Mesela,
Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısı geçti. Toplamda 400 milyar
dolarlık bir ekonomik kıymet yaratacağı söyleniyor ama
Sayın Bakan gece yarısı bir önerge getirdi, bütün ihaleleri
pazarlık usulüne, ilansız pazarlık usulüne çevirdi, 21/B
maddesine çevirdi.
Şimdi, her taraftan, şirketlerden bize şu
şikâyetler geliyor. Şikâyet geliyor diyorum, haklıdır
demiyorum. Diyorlar ki: Efendim, pazarlık usulü ihaleler ne yazık ki
satılıyor. Doğrudur, yanlıştır ama böyle bir
şikâyet geliyor bize ve biz zamanında uyardık, Yapmayın
arkadaşlar, bunu açık ihaleyle yapın, ilan edin, devletin en
faydasına, halkın en faydasına budur. dedik ama ne yazık
ki kabul edilmedi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdoğdu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım
efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Daha önce kabul edilmiş önerge
doğrultusunda 12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut
Kahramanmaraş Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu torba yasada Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda
değişiklik yapılıyor. Hükûmet, tarım satış
kooperatifleri ve birliklerine ilişkin yasayı, yeniden, IMF
politikaları doğrultusunda düzenlemeyi planlamaktadır. Bu
düzenleme ile sözde, tarım satış kooperatifi ve birliklerini
güçlendirmeyi planlayan Hükûmet, bu kurumları yapı ve
işleyiş bakımından daha da güçsüz bir duruma
düşürecektir.
Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri,
üreticinin menfaatlerini korumak ve kalkınmayı desteklemek
amacıyla kurulmuştur. Tarım satış kooperatifleri ve
birlikleri, dar gelirli üreticileri desteklemek ve ekonomiye katkı
sağlamak amacıyla üreticileri tek çatı altında toplamıştır.
Kooperatif ve birlikler fiyat istikrarı sağlama ve üreticiye ait
gelirleri değerlendirme konusunda da ülkemizde çok önemli hizmetler
yapmıştır. 2000li yıllara kadar tarım satış
kooperatifleri ve birlikleri devlet destekleme alımlarında aracı
olarak kullanılmıştır. Ayrıca, kooperatif ve birlikler
için devlet müdahalesi getirilmiştir. Bu yapı, tarım
satış kooperatifleri ve birliklerinin üreticinin taleplerine cevap
verme konusunda zorlanmalarına sebep olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi bu yasa Avrupa Birliği ve IMF politikaları kapsamında
yeniden düzenlenmek istenmektedir. 4572 sayılı Yasada
yapılması planlanan değişiklik, bir şirket türü olan
kooperatifler ile tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
işleyişine aykırı bir şekilde
hazırlanmıştır. Bu hâliyle, tarım satış
kooperatifleri ve birliklerinin yapısı dış müdahalelere ve
istismara açık bir şekilde yer alacaktır.
Bu yasa tasarısıyla birlikte
kooperatiflerin yönetimine Hükûmet tarafından açıkça müdahale edilmek
istenilmektedir. Yapılacak olan bu siyasi müdahaleler hiç kimseye fayda sağlamaz,
tam tersine, bu kurumlara ve üreticilere zarar verir.
Mevcut yasada yer alan ve büyük önem
taşıyan Başka bir kooperatif ya da birlikle birleşmeleri
hâli dışında devredilemez. hükmü de tasarıda
korunamamış gibi görünmektedir.
Ana sözleşmede devir konusunda yer
alacak düzenlemeler de Hükûmet tarafından hazırlanan tasarıda
net bir şekilde ortaya konulamamıştır. Hazırlanan
tasarıda, ortaklık payının devri konusunda belirsizlikler
vardır.
Birlik ve kooperatiflerin sahip
olduğu işletme tesislerine ilişkin mevcut düzenleme tamamen
kaldırılmaktadır. Bu uygulama da birlik ve kooperatiflerin
varlık amacına aykırı bir uygulamadır. Bu konuda
yapılan çalışmalarda, devlet tarafından kooperatiflere ve üreticilere
sağlanacak desteklerden ödün verilmemesi gerekmektedir.
Kooperatif ve birliklerin en önemli
unsurlarından birisi olan etkin ve verimli yönetim yapısı hiçbir
şekilde bozulmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
finansman ihtiyaçları da karşılanmalıdır.
Kahramanmaraş ve bölgedeki kooperatif ve birlikler de bu konuyla ilgili
çok büyük sıkıntılar içerisindedirler. Bunun için, finansman
ihtiyacının temelinde yıllık bütçe yasası çerçevesinde
faiz desteğinin sağlanması yerinde olacaktır.
Birlik ve kooperatiflerin
bağımsız yapısına dikkat edilmeli ve ortakların
en küçük hakları bile korunmalıdır.
Kooperatif ve birlikler, etkin bir
şekilde çalışmaları konusunda mali yönden daha da
güçlendirilmelidirler. Bu konuda tüm tarafların görüş ve önerileri
alınarak bir çalışma yapılmalıdır.
Bütün bu yaşanan gelişmeler hem
ülkemizin hem de milletimizin zaman kaybına neden olmaktadır.
Bu vesileyle, değişiklik
önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dedeoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul
edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 15inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt İzzet Çetin Mustafa Moroğlu
Eskişehir Ankara İzmir
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Moroğlu,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15inci maddeye
ilişkin önergemizin Hükûmet ve Komisyonca kabul edilme isteğine
rağmen, bu maddedeki gerekçelerimizi kısaca açıklamak istiyorum.
Çünkü, bu maddenin tümüyle kaldırılmasını ve 238inci
maddenin aynen devam etmesini istiyoruz. Çünkü, gümrük kontrolü altındaki
işleme rejimiyle geçici ithal rejime ilişkin hükümleri ihlal edenlere
238inci maddede gümrük vergisinin 2 katına kadar ceza hükmediliyordu.
Değişiklikle getirilen 15inci maddeye ilişkin ise: Gümrükleme
değerinin ithal rejimi altındaki işleme rejimine ilişkin kanunları ihlal edenlere
gümrük vergisi üzerinden 2 katı kadar ceza ödenirken, bu
değişiklikle gümrükleme değeri üzerinden 2 katı kadar ceza
öneriliyor ve bu, aynı maddenin diğer satırlarında yer alan
hükümlerle de bir çelişki ifade ediyor. Onun için, diğer ihlallerde
gümrük vergisi esas alınırken, gümrük kontrolü altındaki
işleme rejimiyle geçici ithal rejiminin ihlaline gümrükleme değerinin
esas almasını da doğru bulmuyoruz. Bu çelişkinin ortadan
kaldırılması için 238inci maddenin aynen devam etmesini, bu nedenle 15inci maddenin
bu kanun tasarısından çıkarılmasını istiyoruz.
Yurttaşlarımızın
sorunlarını her fırsatta dile getirmeye
çalışıyoruz. Bu önergemize ilişkin görüşümüzü
belirttikten sonra, arkadaşlarımız, bugün, burada, bu
tasarının tümüne ilişkin, özellikle tarım satış
birliklerine ilişkin yasanın getirdiği
haksızlıkları ve bugüne kadar tarım satış
kooperatifleri birliklerinin nefes alabilmesi için önemli olan iki konuda görüşlerini
ilettiler.
Bugün, yine bir partimizin verdiği
2/Byle ilgili araştırma önergesinde 2/Byle ilgili
yıllardır bekleyen sorunları tekrar anlatmaya
çalıştık.
Tarımsal destek için
köylülerimizden, çiftçilerimizden mazottan ÖTV ve KDV almayın.
dediğimiz hâlde, bu kanunla Türk Hava Yollarının
alacağı araçlardan ÖTVyi ve KDVyi almamak gibi bir tasarrufa
yöneldiniz. Bunun yanında, köylülerimizin sorunları sadece bunlarla
sınırlı değil. Ödemişin Mendegüme kümesini bilen
milletvekili arkadaşlarımız var mı bilmiyorum.
Mendegümenin açılımı şöyle: Beşi bir yerde. 5 tane
köy bir arada, bir çanakta yaşıyorlar ve -belki İzmir milletvekili
arkadaşlarımızın da çoğunun bilmediği- 1921
yılında yurdumuzu işgal eden işgalciler terk ederken 40
tane yurttaşımızı bu meydanda kurşuna dizerek
bırakıp kaçıyorlar. Ama o meydanda, Hamamköyün meydanında
40 kişinin anıtı dikilmiş, isimleri yazılmış
fakat bugün, o anıtın üzerinde sizin
uyguladığınız tarım politikalarından ötürü kara
bir bulut dolaşıyor ve köylüler kara kara düşünüyorlar. Bununla
ilgili en büyük dertlendikleri konu, yıllardır -Bakanımızın
da bilmesi gereken- ihraç edilen en iyi kestaneleri yetiştirdikleri
ormanlar, ormanların içindeki araziler yani orman vasfını
yitirerek kendilerinin dağ kestanelerine aşı yaparak
O
düşman işgaline karşı savaşırken ölen
atalarından kalma araziler hâlâ Orman Bölge Müdürlüğü uhdesinde ve
bir de kira ödüyorlar. Bunlarla ilgili yasaları çıkarmak yerine,
tıpkı 2/B konusunda olduğu gibi, köylünün yararına ÖTVyi
ve KDVyi kaldıracak düzenlemeler yapmak yerine, hem kendinize
fısıldanılan konularda hem de büyük şirketlere tasarruf
sağlamak için yasalar çıkarıyorsunuz. Bunlarla ilgili
düşüncelerimizi her zaman dile getireceğiz, ama
Bakanımızın ve özellikle İzmirli milletvekillerinin
Mendegümede yaşayan köylü yurttaşlarımızın
sorunlarına eğilmekten neden çekindiklerini de bir türlü
anlayamıyoruz, bunları da anlatmaya devam edeceğiz değerli
arkadaşlarım.
Bir de buralarda kira ödemek zorunda
bırakmaları da ayrı bir acı. Bugünlerde zeytin dalı
olan köylülere, kestane ağacı olan köylülere, O topraklar için bir
de kira ödemeniz gerekiyor, dönümüne 100 lira, 150 lira kira ödemeniz gerekiyor.
diye yazılar gidiyor, sanırım bakanlarımız ve
milletvekillerimiz bu konuyla da ilgilenirler, sadece büyüklerin, sadece
tekellerin yasalarına hizmet etmezler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Moroğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
İhracat vergileri ödenmek
suretiyle ihraç edilebilen eşyayı, gümrük işlemlerine tabi
tutmaksızın veya ihracat vergileri kısmen veya tamamen
ödenmeksizin Türkiye Gümrük Bölgesinden çıkaranlardan eşyanın
ihracat vergilerinin yanı sıra bu vergilerin üç katı kadar idari
para cezası alınır.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım
Kurt İzzet
Çetin
İzmir Eskişehir Ankara
Mustafa Moroğlu
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Moroğlu.
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergede bizim
amacımızın özetini de kısaca anlattıktan sonra yine
köylü yurttaşlarımızın çok ilginç bir sorununu anlatmaya
devam edeceğim. Dilerim, İzmir milletvekili arkadaşlarım da
özenle dinler ve bu soruna bir çare aramak için çaba harcarlar.
Birinci olarak, bu maddeyle ilgili
düzenlemenin 240ıncı maddeyle devam etmesini öneriyoruz çünkü daha
önce çıkardığınız bir kanunla 239uncu maddeden sonra
gelen 240ıncı madde yürürlükten
kaldırılmıştı. Yine, bu düzenlemede de 239uncu maddeye
bir fıkra eklemek yerine 240ıncı madde olarak devam etmesini önerdiğimiz
gibi, ayrıca düzenlemenin amacı ihracat sırasında ödenmesi
gereken vergileri tahsil etme amacına yönelik ise buradaki
tanımlamanın da yine gümrük vergileri yerine ihracat vergileri
olarak düzeltilmesini önermiştik ama ne yazık ki kabul ettiremiyoruz
biz her türlü önergemizi. Çünkü, AKPden gelen -AKP milletvekillerinden, AKPli
grup başkan vekillerinden gelen- her önerge, her yasa tasarısı
hiçbir tartışmaya, hiçbir düşünmeye fırsat vermeden evet
denilerek kabul ediliyor. Yasa tasarısı 64 madde olarak geliyor,
komisyonda 94 madde oluyor, kabul ediyorsunuz. Meclise gelirken
kulağınıza fısıldanan birtakım
çıkarları gözeten önerileri çıkarmak için gelen önergeleri kabul
ediyor, muhalefetten gelen ve teknik anlamda daha düzenli olması gereken
konulara bile ret veriyorsunuz, çünkü düşünmüyorsunuz, çünkü
dinlemiyorsunuz, çünkü tartışmıyorsunuz. Allah bir. diye bir
önerge getirsek buraya ona da hiç düşünmeden, belki farkında olmadan
karşı çıkacağınız gibi bir imaj doğuyor ve
ister istemez aklımıza da sizlere şu soruyu sormak geliyor:
Arkadaşlar, siz buğday dövücünün hınk deyicisi misiniz?
Şimdi, nedir bu buğday
dövücünün hınk deyicisi, kısaca anlatayım ve köylülerimizin
başına gelen derdi size anlatmaya çalışayım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biz biliyoruz,
boşuna vaktini harcama.
SADIK BADAK (Antalya) Ona Kahve
dövücünün hınk deyicisi. derler.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla)
Bilmeyenler vardır. Siz bilseniz, o buğday dövücünün hınk
deyicisi olmaktan çıkarsınız.
Düğünlerde keşkek için
buğday dövülür, dibek vardır, dibeğe buğday konur, iki adam
karşılıklı tokmağı alır, onlar vurdukça
etrafında toplananlar da hınk dermiş, başka
yaptıkları bir iş yok. Evet, Türkiyeyi dibek
yaptınız, halkı da buğday yaptınız, kestane
yaptınız, tarım ürünlerinin dövüleceği yer
yaptınız. Başbakan ile ortağı aldı
tokmağı eline, onlar vuruyor, siz de hınk diyorsunuz. Bu
hınk deyişinizin nelere mal olduğunu bir gün
anlayacaksınız ama sanırım, o günden sonra da, yine sizin
yaptığınız hataları tamir etmek alın teriyle
çalışan işçilere, köylülere düşecek ve bu halka
düşecek. Onların vebalini nasıl ödeyeceksiniz, onu da
bilmiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, yine Mendegümede, Küçükören köyünde
Çünkü bu
muhtarımız AKP milletvekillerine gitti, Orman Bölge Müdürlüğüne
yazı yazdı, Bakanlığa yazdı ama hiçbirine olumlu cevap
alamadı. Mart ayının başında Bayındır Bölge
Müdürlüğü Küçükören köyüne bir yazı yazıyor, diyor ki: Sizin
sınırlarının içinde kalan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla)
Bakanlığa yazdı, Bölge Müdürlüğüne yazdı, hepsinden
aynı cevap geldi. Sanırım, bunu düzeltmek de bizim boynumuzun
borcu, çabalamak bizim boynumuzun borcu ama düzeltmek sizin boynuzun borcu.
Düzeltmezseniz de vebali sizin boynunuza. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Moroğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir yeni madde ihdasına dair bir
önerge vardır.
Bildiğiniz üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzükün 91inci maddesine göre
yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18. Maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 19. maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 19- 4458 sayılı Gümrük
kanununun ceza gerektiren fiillerine 5326 sayılı Kabahatler Kanununun
idari para cezası hükümleri uygulanmaz."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Aydın
Ayaydın
İstanbul Ankara
İstanbul
Kazım Kurt Musa Çam
Müslim
Sarı
Eskişehir İzmir
İstanbul
Gürkut Acar
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Salt çoğunluğumuz yoktur,
katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Madde 19 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı
Kanunun taslak 1 inci maddesinin birinci fıkrasının ilk
cümlesindeki "...özerk, güçlü ve bağımsız bir mali
yapıyla..." ibarelerinin cümleden çıkarılmasını
ve aynı cümledeki "...sürdürülebilir..." kelimesinden sonra
gelmek üzere, " , idari ve mali yönden bağımsız..."
ibaresinin eklenmesini ve 4572 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin
üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa Konya Antalya
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Ahmet Kenan
Tanrıkulu
Kahramanmaraş Balıkesir İzmir
"Bir Tarım Satış
Kooperatifleri Birliğinin çalışma bölgesinde aynı konuda
faaliyet gösterecek başka bir Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği kurulamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişikliklerle, gerek 4572
sayılı kanun, 1163 sayılı kooperatifler kanunu ve 6102
sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kooperatif ve
birliklerinin her yönüyle bağımsızlığın
vurgulanması, anlam karmaşasının önlenmesi ve uygulamada
ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi ile kooperatifleşmede
zayıf yapıların doğması ve mükerrerliğin
önlenmesi yoluyla güçlü birliklerin oluşması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul
edilmiştir.
20inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Bu
kanun hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatifler ve birlikler,
üreticilere verilen desteklerde aracı olarak kullanılabilir ve
Devletçe kooperatiflere sağlanan destekler ile vadesi bir yılı
aşmamak üzere faizsiz ürün alımı kredisinden
yararlandırılırlar." ibaresinin eklenmesini; birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere "Kooperatif ve birlikler
satın aldıkları ürünleri işleme ve pazar şartlarına
göre değerlendirme faaliyetlerinin yetkili organlarının
kararlarına göre örgütleyerek yürütürler." fıkrasının
eklenmesi; ikinci fıkrasının son cümlesindeki "...
tamamını veya" ibaresini takiben gelmek üzere "son üç
yılda ortaklarca teslim edilen ürün ortalamasından ortak
başına düşen miktarın dörtte birinden az olmamak üzere"
ibaresinin ilave edilmesi; altıncı fıkrasının ilk
kelimesinden sonra gelmek üzere "birlikler ve diğer ilgili
paydaşların da görüşü alınarak" ibaresinin
eklenmesini; 3 üncü maddeye son fıkra olarak aşağıdaki
ilavenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Tarım
Satış Kooperatifleri birliklerinin çalışma konusuna giren
ve Ekonomi Bakanlığınca uygun görülen ürünlerin Borsa tescili
veya ihracatı aşamasında, oranı Ekonomi
Bakanlığınca belirlenecek miktarda fon kesintisi
yapılması ve biriken fonun gerektiğinde ilgili birlik ya da
birliklere kullandırılması hakkında dış
ticaretten sorumlu bakanlık yetkilidir.
Erkan
Akçay Alim Işık Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa Kütahya Konya Antalya
Mesut
Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Ahmet Kenan Tanrıkulu
Kahramanmaraş Balıkesir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20'nci maddesiyle yeniden düzenlenen 4572
sayılı kanunun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
5488
sayılı Tarım Kanunu çerçevesinde tarım üreticilerine
sağlanacak desteklerin Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
aracılığıyla sağlanmasına öncelik verilir ve
gerektiğinde bu kuruluşlara, Bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla tarımsal ürün piyasalarına
müdahale görevi verilebilir. Bu durumda müdahale görevinin şekil ve
esasları Bakanlar Kurulu kararında gösterilir.
Kooperatif ve
Birliklerin ürün alım, muhafaza ve üretim girdilerinin finansmanına
yönelik kredi ihtiyaçları, Bakanlar Kurulu Kararnamesinde öngörülecek
esaslara göre ve Ziraat Bankası'nca uygulanmakta olan tarımsal kredi
cari faiz oranlarından kredi konuları itibariyle belirlenecek
nispetlerde indirim yapılmak suretiyle Hazine tarafından
karşılanır.
Oğuz
Oyan Müslim
Sarı Kazım
Kurt
İzmir İstanbul Eskişehir
Aydın
Ağan Ayaydın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Oyan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, efendim,
bu, biraz önce diğer önergede okundu. Hükûmet teklifinde bu maddenin
(1)inci fıkrasının sonundaki cümle şöyleydi: Bu kanun
hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatif ve birlikler, üreticilere
verilen desteklerde aracı olarak kullanılabilir ve devletçe
kooperatiflere sağlanan desteklerden yararlanabilirler.
Biz isterdik ki Bakanlık bu
teklifinde ısrarlı olsun, hazinenin bu konudaki baskısı
karşısında geri adım atmasın. Çünkü, sizin buradaki bu
düzenlemenizi kurtaracak madde buydu ama bundan geri adım
attınız çok yazık. Benim, Komisyonda bu konuda verdiğim
önergeyi, bunu daha da güçlendiren önergeyi reddettiniz. Burada benim önergem
kanun teklifimden üretilen bir önergedir. Her yasama döneminde tarım
satış kooperatifleri birlikleri için yasa teklifi verdim. Kanun
teklifim ya görüşülmedi ya görüşüldü reddedildi, en sonunda işte
Komisyonda görüşüldü ve reddedildi. Bu kanun teklifiyle ne yapıyoruz?
Biz Bakanlığa gene Bakanlar Kurulu üzerinden bir yetki vererek
tarım satış kooperatifi birliklerine tarımsal ürün
piyasası müdahale görevi verebileceklerini düzenliyoruz ve burada da kredi
ihtiyaçlarının Ziraat Bankasınca uygulanmakta olan tarımsal
kredi cari faiz oranlarından kredi konuları itibarıyla
belirlenecek nispetlerde indirim yapılmak suretiyle hazine tarafından
karşılanmasını getiriyoruz.
Biraz önce Sayın Kâtip çok
hızlı okudu onun için ben daha yavaş okuyarak
anlaşılmasını sağlamaya çalışıyorum.
Değerli arkadaşlarım tarım desteksiz olmaz. Dünyanın
hiçbir tarafında desteksiz yürüyen bir tarım politikası yoktur,
Amerikada yoktur, Japonyada yoktur, Avrupada yoktur. Biz kendi
tarımımızı mahvetmek için uğraşıyoruz.
Bakın, tarım niçin desteksiz olmaz biliyor
musunuz? Çünkü, ticaret hadleri tarım aleyhine değişir. İç
ticaret hadlerine bakın Türkiyede, iç ticaret hadleri yani tarımla
tarım dışı ürünler, sanayi ürünleri arasındaki iç
ticaret hadleri sürekli tarım aleyhine gelişir. Burada
tarımı ayakta tutmak dolayısıyla gıda güvenliğini
sağlamak için mutlaka tarıma destek vermelisiniz. Siz ne
yapıyorsunuz? Tarımın en önemli girdisi olan mazottan
aldığınız vergi, ÖTVsi, KDVsi tarıma
sağladığınız toplam destek kadar. Yani, sadece mazot
üzerinden, tarımın kullandığı mazot üzerinden geriye
aldığınız vergi, tarıma verdiğiniz toplam destek
miktarında. Diğer vergileri saymıyorum, gübresinde, tohumunda,
ilacında vesairesinde yani tarım girdi fiyatlarında
inanılmaz yükseliş, tarım girdilerinde inanılmaz vergi
yükleri ve siz, dostlar alışverişte görsün, tarıma destek
veriyormuş gibi gözüküyorsunuz. Bu doğru değildir, bu bir
oyundur, bu bir gösteridir, bu bir şovdur. Yani, tarıma destek falan
diye bir şey yok aslında Türkiyede. Hâlbuki, siz, kendi Tarım
Kanununuzu 2006da getirdiniz. O Tarım Kanununda yüzde 1 dediniz, millî
gelirin en az yüzde 1i kadar tarıma destek veririz. E, hadi verin, niye
vermiyorsunuz, yüzde yarımı niye aşmıyorsunuz? Yüzde yarımdasınız,
diğer yüzde
Yani, üretici, sizden her yıl 5 milyar lira
alacaklıdır Türkiyede. 2006dan bu yana yedi yıl, sekiz
yıl hesaplayın, 7x5=35 milyar eder. Birliklerin ne kadar borcu var?
Birliklerin 1 milyar 285 milyon borcu var. Kaynak mı? Buyurun size.
Tarımın alacağı 35 milyar, siz birliklerin 1 milyarlık
borcunu silemiyorsunuz değil mi, 1 milyarlık borcunu silemiyorsunuz.
Doğrudan gelir desteği adı altında 13,5 milyar lira -geri
dönüşsüz, anaparası geri dönüşsüz, faizi zaten yok- verdiniz,
13,5 milyarı verdiniz geri almadınız. Hadi, buyurun 1,3ü silin
anaparasıyla, faiziyle. Yok eliniz ermez, gidemezsiniz.
Değerli
arkadaşlarım, Tarım Kanununda fark ödemesi var, prim sistemini
fark ödemesine bağlıyor. Yani bir ürünün maliyetiyle piyasa
fiyatları arasında o ürünü üreten aleyhine bir fark varsa yani piyasa
fiyatları maliyetlerini karşılamıyorsa buna fark
ödemesiyle
Avrupa bunu yıllarca uyguladı. Şimdi bize
Uygulamayın, doğrudan gelir desteği türü doğrudan
destekler yapın. diyorlar ama kendileri on yıllarca tarım
politikalarını böyle yaptılar. Biz niye bunu kullanmayalım?
Kanuna getirdiniz koydunuz; hadi uygulayın. Yok. Kanuna koyuyorsunuz ama
uygulamaya eliniz varmıyor. Bu mudur tarım politikaları, bu
mudur kooperatifçilik, bu mudur destek politikaları?
Değerli
arkadaşlarım, bu arada size tekrar söyleyeyim: Kayısıbirlik,
Taskobirlik gibi birliklerin 12 milyon lira bu sizin
yaptığınız yeniden yapılandırmaya göre borcu
kalıyor. Siz, burada, yönetimlerini, 6183 sayılı Amme
Alacakları Kanunu üzerinden gidip
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ
OYAN (Devamla) -
yönetim düzeyinde de sorumlu tutuyorsunuz. Bu, gerçekten
Hiçbir hizmet cezasız kalmaz. Anlayışıdır. Bu
yanlıştır. Bunu mutlaka düzeltmeniz gerekir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Oyan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 1/6/2000 tarihli ve 4572
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
sonuna "Bu kanun hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatifler ve
birlikler, üreticilere verilen desteklerde aracı olarak
kullanılabilir ve Devletçe kooperatiflere sağlanan destekler ile
vadesi bir yılı aşmamak üzere faizsiz ürün alımı
kredisinden yararlandırılırlar." ibaresinin eklenmesini;
birinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Kooperatif ve birlikler
satın aldıkları ürünleri işleme ve pazar
şartlarına göre değerlendirme faaliyetlerinin yetkili
organlarının kararlarına göre örgütleyerek yürütürler."
fıkrasının eklenmesi; ikinci fıkrasının son
cümlesindeki "... tamamını veya " ibaresini takiben gelmek
üzere "son üç yılda ortaklarca teslim edilen ürün ortalamasından
ortak başına düşen miktarın dörtte birinden az olmamak
üzere" ibaresinin ilave edilmesi; altıncı
fıkrasının ilk kelimesinden sonra gelmek üzere "birlikler
ve diğer ilgili paydaşların da görüşü alınarak"
ibaresinin eklenmesini; 3 üncü maddeye son fıkra olarak
aşağıdaki ilavenin yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
Tarım
Satış Kooperatifleri birliklerinin çalışma konusuna giren
ve Ekonomi Bakanlığınca uygun görülen ürünlerin Borsa tescili
veya ihracatı aşamasında, oranı Ekonomi
Bakanlığınca belirlenecek miktarda fon kesintisi
yapılması ve biriken fonun gerektiğinde ilgili birlik ya da
birliklere kullandırılması hakkında dış
ticaretten sorumlu bakanlık yetkilidir."
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükümet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle,
uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi, kooperatif ve
birliklerin ortaklarının ekonomik menfaatlerini zedeleyecek,
bağımsızlıklarını olumsuz etkileyebilecek
müdahalelerin önlenmesi, üreticilerin kooperatifleşmesinin teşvik
edilmesi, kooperatif ortaklarının kooperatiflerini sahiplenmeleri ve
güçlendirmeleri ve tip anasözleşmelerle ilgili yapılacak
düzenlemelerde tarafların katılımı sağlanarak
görüşlerinden yararlanılması amaçlanmaktadır.
Öte yandan bu
kanuna göre kurulmuş kooperatiflerin ve birliklerin üreticilere verilen
desteklerde aracı olmaları uygun olacaktır. Birliklerin
destekleme işlevi görebilmeleri ve yeniden büyük borç yükü altına
girmemeleri için ürün alımlarında Devlet kuruluşlarınca
sağlanacak faizsiz kredi imkanlarının getirilmesi üreticinin
desteklenmesi için gereklidir.
Üçüncü
fıkraya yapılan ek fıkra hükmü ile uluslararası ticaret
esasları da dikkate alınarak, tarımsal ürünler ve bunlardan
üretilmiş ihraç ürünleri üzerinden alınacak bir fon ile, ekonominin
geneline ve diğer sektörlerine yük getirmeden tarımsal faaliyetlerin
teşviki ile tarım sektörü ve tarımsal ürün piyasasının
dengelenmesi, ülkemizin tarımsal ürün dışsatımından
elde edilecek gelirlerin en uygun seviyede tutulabilmesi hedeflenmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde
kabul edilmiştir.
21inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 1/6/2000 tarihli ve 4572
sayılı Kanunun taslak 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesindeki "...kişiler arasından..."
ibaresinin "...olanlardan..." şeklinde
değiştirilmesini; ikinci fıkranın ilk cümlesi
çıkarılarak yerine aşağıdaki ibarenin ilave edilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Genel kurul
toplantılarına katılma hakkı her ortak için saklı
kalmak kaydıyla, ortakların seçme ve seçilme hakkını
kullanabilmeleri için son üç yıllık ortalama ürün teslim
miktarının en az, kooperatifin son üç yılda gerçekleşen
ürün alım miktarının yıllık ortalamasından ortak
başına düşen miktarı kadar olması gerekir. Genel kurul
toplantısına çağrı, yaygın ilan yolları
yanında ortakların yasal ikametgâhlarına yazılı olarak
yapılır. Birliklerin genel kurullarını teşkil eden
kooperatiflerin temsilci sayısı, nitelikleri, görev süreleri, seçilme
esasları, kooperatif ve birlik yönetim kurulu üyelerinin sayısı
ve bu üyelerde aranan şartlar örnek ana sözleşmede belirlenir."
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ahmet
Duran Bulut
Manisa Konya
Balıkesir
Mesut
Dedeoğlu Mehmet
Günal Kemalettin
Yılmaz
Kahramanmaraş
Antalya
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Yasa Tasarısının 21inci maddesi
için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üreten insanlar, ürettiğine el
emeği, göz nuru, alın teri katan insanlar ortaya
çıkardıkları malın değerine satılmasını
hâliyle isterler. Bu çok doğal bir taleptir. Bu amaçla birlikler
oluştururlar, kooperatiflere üye olurlar. Değerine satabilirlerse
üretmeye devam ederler, para kazanırlarsa kooperatiflerine de birliklerine
de sahip çıkarlar, takip ederler. Yönetimlerde görev almak isterler,
yönetimlerini seçer, genel müdürünü de bulurlar. Dolayısıyla, ciddi
bir rekabet olur ve rekabetten de kalite hasıl olur.
Takdir edersiniz, kimse zarar ettiği
bir üretimde ısrar etmez, etmemektedir de. Maalesef, üretim gün geçtikçe
azalmaktadır ülkemizde. Nasıl üretsinler ki sayın
milletvekilleri? Takdir edersiniz ki üretimin en büyük girdisi enerjidir.
Tarım ve hayvancılık sektöründe de üretimin en büyük girdisi mazottur, gübredir, ilaçtır,
tohumdur, yemdir, sulamada kullanılan elektriktir. Elde edilen ürün ve
girdi pariteleri arasındaki bozulan dengeler üretimimizi maalesef olumsuz
etkilemektedir. İktidar, söz verdiği hâlde mazottaki ucuzluğu
hâlâ sağlayamamıştır. Çiftçimiz deniz sektöründe
olduğu gibi ucuz mazot alacağı günleri beklemektedir.
Çiftçimizin üretmesi, üretebilmesi için
mutlaka ama mutlaka desteklenmesi lazımdır, Avrupa Birliğinde
olduğu gibi, Amerikada olduğu gibi veya tarımda ileri
gitmiş tüm ülkelerde olduğu gibi çiftçinin desteklenmesi lazım
ama adam gibi desteklenmesi lazım. Destekliyormuş gibi
yapılırsa durum bugünkü gibi yürekler acısı bir hâl
alır.
Gelin değerli milletvekilleri, hep
beraber çiftçilerimizin belini büken mazottaki, gübredeki, ilaçtaki, yem ve
tohumdaki ÖTV ve KDVyi, fazla değil, ilelebet de değil, hiç olmazsa
üç yıllığına kaldıralım, çiftçimiz rahat bir
nefes alsın. Çiftçimizin, üreticimizin Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerine olan borçlarını ödeyebileceği
şekilde, makul bir şekilde yeniden yapılandıralım,
yoksa, Türkiyede can çekişmekte olan tarım sektörü maalesef çökecek,
hep beraber de altında kalacağız! ithal ete, süt tozuna, ithal
samana hatta meyveye, sebzeye mahkûm olacağız.
İktidar maalesef, âdeta
kaçakçılığa prim vermektedir, ödüllendirmektedir.
Sınır ticareti adı altında tarım ürünleri ülkemize
girmekte ancak İstanbul Bayrampaşa Pazarından tutun da
Ankarada veya diğer büyükşehirlerimizde pazarlanabilmektedir.
Kayıt dışı ve kaçakçılıktan kimlerin istifade
ettiklerini herkes biliyor, olan maalesef üreticimize, çiftçimize oluyor.
Bizden tekrar ama tekrar
hatırlatması, görev iktidarın yani görev sizin, vebal sizlerin
omuzlarınızda. Bizler bu kürsülerden bu konuları defalarca
hatırlattık muhtelif vesilelerle, hatırlatmaya, ikaz etmeye
Allah nasip ettiği müddetçe, sağlık verdiği müddetçe devam
edeceğiz.
Sessiz çoğunluğun
çığlığı olmak boynumuzun borcudur. Görev
iktidarındır, bizden hatırlatması.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra Sayılı
yasa tasarısının 22. maddesinin sonundaki ilke ve esaslara
uymak zorundadır ifadesinin ilke ve esaslara uymak, uygulamak
zorundadır.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Gürkut Acar
İstanbul Antalya...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, önerge eksik oldu Sayın Başkanım: Uymak ve
uygulamak
Atlama. O zaman cümleyi düşürdün, veyi unuttun.
22. maddesinin
sonundaki ilke ve esaslara uymak zorundadır ifadesinin ilke ve esaslara
uymak ve uygulamak zorundadır.şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ali İhsan Köktürk İzzet
Çetin Turgut
Dibek
Zonguldak Ankara Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Gürkut Acar
BAŞKAN Sayın Acar, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı torba kanunun
22nci maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu torba kanun
uygulaması ve Hal Kanunuyla ilgili düzenlemeler konusunda söylemek
istediklerim var. Eğer bir iktidarda hukuk anlayışı yoksa
işte böyle torbalarla düzenlemeler yapar; aklına geleni içine
doldurur, vatandaşın önüne koyar. Burada neler var? Gümrük Kanunu,
Kaçakçılık, Petrol, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Hal
Yasası gibi, 12, 13 kanunda değişiklik var.
Değerli arkadaşlar, maalesef bunu bir
alışkanlık hâline getirdi Adalet ve Kalkınma Partisi. Bu
torba yasaların incelenmesi, birbirleriyle bağlantısı,
hiçbir şey olmadan önümüze getiriliyor ve biz, burada her konusu ayrı
bir uzmanlık gerektiren konuları bir torbanın içinde
tartışıyoruz. Bunun hukuk yapma tekniğiyle hiçbir ilgisi
olmadığı kanısındayım.
Şimdi, buraya 5957 sayılı kısaca Hal
Yasası diyeceğimiz yasada değişiklik teklifi de
eklenmiş. Bu kanunla ilgili benim de bir teklifim var. Arif Bulut
arkadaşımızla birlikte biz de bir değişiklik istedik.
Hal Yasası seçim bölgem olan Antalyayı çok yakından
ilgilendiren bir düzenlemedir. Ama Antalya milletvekillerinin teklifi görmezden
geliniyor. AKPlilerin teklifi buraya ekleniyor, bunu anlamak mümkün
değil.
Değerli arkadaşlarım,
kanunun bugünkü uygulamasında hal rüsumu şöyle
paylaşılıyor: Hal rüsumunun yüzde 25i üretici belediyelere,
yüzde 75i tüketenlere. Üretici belediyeler kim? İzmir, Antalya, Mersin
gibi muhalefetin iş başında olduğu belediyeler. Tüketenler
ise tabii ki Ankara ve İstanbul. Biz Bu işin yükünü üretici halleri
çeker. Bazen ürün hiç hale girmeden tüketime sunulur. O zaman tüketim
noktasındaki belediye hiçbir emek harcamadan para kazanacak, bu adil
değildir. dedik ama Adalet ve Kalkınma Partisi o ismindeki adaleti
asla gerçekleştirmedi ve bizi dinlemedi. Antalyanın, Mersinin,
İzmirin emeğiyle Ankarada Melih Gökçeki, İstanbulda Kadir
Topbaşı finanse etmeye hakkınız yok. Ayıptır,
yanlıştır, Antalyaya haksızlık etmeyin. dedik ama
dinletemedik. Biz bunu derken, üreticilerin hakkı kanunla korunsun derken
Bakanlar Kurulunda olan yetki şimdi bu tasarıyla bakana veriliyor.
Bakan bir yönetmelik çıkaracak, istediğini istediğine verecek.
Böyle anlayış olmaz, böyle adalet olmaz. Kanunla hakkını
alamayan üretici belediyeler bakanın yönetmeliğiyle hakkını
hiç alamayacak, alamayacaktır. Ama üretici iller, emek veren iller,
Antalya halkı bu haksızlığın hesabını
mutlaka sizden soracaktır.
Değerli arkadaşlar, gümrük
mevzuatına gelelim. Gümrük mevzuatı şu anda Türkiyenin her
yerinde uygulanabiliyor mu? Türkiyenin Hataydan başlayan Güneydoğu
sınırlarında gümrük mevzuatı geçerli midir, size soruyorum.
Bu sorulara evet demek mümkün değildir.
Bakın, Suriyede yaşanan
çatışma nedeniyle Türkiye'nin destek ve koruma
sağladığı insanlar, hatta silahlı insanlar ellerini
kollarını sallayarak Türkiyeye girip çıkıyorlar. Bunu
anlamak mümkün değildir. Şimdi, Amerikan gazetesi New York Times
diyor ki: Ankara Esenboğa Havalimanında Katar, Suudi Arabistan ve
Ürdün askerî kargo uçaklarıyla silahlar taşınıyor. Bu
işi CIA ile Türkiye organize ediyor. Peki, bu CIAin operasyonları
gümrük mevzuatına tabi değil mi? Suriyeden silahla gelen giden
insanlar gümrük mevzuatına tabi değil mi? Suriye
sınırından nelerin girip nelerin girmediğinden haberiniz
var mı?
Değerli arkadaşlarım,
maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bunların hiçbirisinden haberi
yok, Hükûmet de bu konuda hiçbir bilgi vermemektedir. Siz, Türkiye'nin güney
sınırını yolgeçen hanına çevireceksiniz,
vatandaşa ise Bunun ithalatı yasak, şunun ithalatı izne
tabidir. diyeceksiniz, vatandaşın başında boza
pişireceksiniz, önce gümrük vergisi, sonra bunun 4 katı ceza, bir de
malına el koyacaksınız. Bunu makul görmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü istiyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 23. md sonundaki üretim
tesisi inşaatları ifadesinin tüm üretim tesisi
inşaatları şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Kazım Kurt Musa Çam Ali
Serindağ
Eskişehir İzmir Gaziantep
Mehmet Ali Susam Ramazan Kerim Özkan Sakine Öz
İzmir Burdur Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ahmet
Duran Bulut
Manisa Konya Balıkesir
Mehmet Günal Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu
Antalya Kastamonu Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Çınar,
buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Tarım satış kooperatif
ve birlikleri üreticinin menfaatini korumak amacıyla
kurulmuşlardır. Üreticilerin bir çatı altında
toplanması ve üreticiye destek olunması bu birliklerin en önemli
gayelerindendir. Bu birlikler kendi kendilerini yöneten bağımsız
kuruluşlardır, bu kuruluşlara müdahale edilmemelidir. Buralara
müdahale edilme yollarının açılması, bunlarla alakalı
düzenlemelerin yapılması çiftçimizin menfaatine değil
zararına olacaktır. Yapılan değişikliklerle bu
kuruluşlar üzerinde siyasi bir hâkimiyetin oluşturulmasının
düşünüldüğünün endişesini taşımaktayız.
Tarım satış
kooperatifleri kurulurken çiftçinin gübre, mazot, tohum ve makine gibi
gereksinimlerini en uygun şekilde temin etmelerini sağlamak,
çiftçimize uygun krediler sağlayarak üretimlerinin gelişmesi ve daha
fazla kazanç elde etmelerine destek sağlamak amaçlanmıştır.
Seçim bölgem olan Kastamonu geçiminin
büyük bir kısmını tarım ve hayvancılıktan temin
eden illerimizdendir. Bölgedeki çiftçimiz için tarım satış
kooperatiflerinin yaygın ve güçlü olması büyük önem taşımaktadır.
2000li yıllara kadar ilimizde 50ye yakın tarım satış
kooperatifi faaliyet gösterirken bugün maalesef aktif kooperatif
sayımız 19a düşmüştür. Kooperatifi olmayan ilçe ve
bölgedeki çiftçimiz tüccarın elinde ezilmektedir. Hükûmetin yapması
gereken, bu kuruluşları daha da güçlendirmek ve
yaygınlaştırmak olmalıdır, buralarda her türlü
rantı uzak tutarak çiftçinin daha da güçlenmesini sağlamak
olmalıdır.
Bir ülkenin ayakları üzerinde
durabilmesi için tarımının güçlü olması gerekmektedir.
Kendi kendine yetmeyen ülkeler dünyada hiçbir güç iddia edemezler. Maalesef,
ülkemiz son on yılda bu konuda bir hayli gerilemiş ve tarım
bitme noktasına getirilmiştir. 2002 yılında tarımsal
büyüme yüzde 9,3 olan ülkemiz tarımsal büyüme oranı 2012
yılında yüzde 2,6ya gerilemiştir. On yılda nüfusumuz yüzde
10dan fazla artarken tarımdaki büyüme oranımız yüzde 1,5larda
kalmıştır. On yılda AKPnin yaptığı en büyük
iş, çiftçiyi borçlandırmak olmuştur. İktidara
geldiğinizde çiftçimizin 530 milyon TL borcu varken 2012 yılında
bu rakam 30 milyar TLye çıkmıştır.
Seçim bölgem olan Kastamonuda 360 bin
vatandaşımız yaşamaktadır. Şu anda icra takibine
düşen dosya sayısı 50 binin üzerindedir. Maalesef, değerli
milletvekilleri, bu, takipte olan dosya oranlarının büyük bir
kısmını tarımla uğraşan çiftçilerimiz
oluşturmaktadır.
2002 yılında Ziraat
Bankasından çiftçilerimiz tarafından kullanılan kredi
miktarı 2 milyon 745 bin TL iken 2012 yılında bu rakam 204
milyon 688 bin TLye ulaşmıştır. Neredeyse bütün çiftçimiz
borç içerisine itilmiştir. Bir insan neden borç ihtiyacı hissetmektedir?
Ya işini büyütecektir ya da artık kendi kendine yetmiyor demektir.
Artık, tarımla uğraşan insanlarımız
hayatlarını borçla idame ettirir bir konuma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu,
tarımla uğraşan çiftçilerimiz borcunu da, maalesef,
kazancıyla değil, borcunu ödeyebilmek için ya tarlasını ya
da traktörünü satmak durumuyla karşı karşıya
kalmaktadır. Sadece kendi ilimde değil, tarımla
uğraşan her bölgemizde durum bundan ibarettir. On yılda
tarım bitmiş, çiftçimiz perişan edilmiştir. Çiftçimizin en
önemli destekçilerinden olan tarım satış kooperatifleri
desteklenmeli, çiftçilerimizin elinden tutma imkânları
fazlalaştırılmalıdır. Aksi takdirde, Türkiyede
çiftçilikle uğraşan hiçbir vatandaşımız
kalmayacaktır.
Vermiş olduğumuz bu değişiklik
önergesine desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 23. md sonundaki üretim
tesisi inşaatları ifadesinin tüm üretim tesisi
inşaatları şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Sakine
Öz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Sakine Öz
BAŞKAN Sayın Öz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 23üncü maddesi üzerinde söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, önümüzdeki
bu torba tasarının 19 ile 30uncu maddeleri, Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda
değişiklik öngörüyor. Düzenlemeye baktığımızda
tasarının, tarımsal sorunları, kooperatiflerle birliklerin
taleplerini köklü biçimde çözmek yerine etrafında
dolandığını, Dünya
Bankası ve diğer uluslararası kuruluşların talepleri
doğrultusunda Türkiye tarımının gerçek sorunlarına
değil, küresel bürokratların masa başı düzenlemeleriyle ana
çerçevesinin çizildiğini, birliklerin sürdürülebilir bir mali yapıya
kavuşmalarındaki en büyük güçlük olan ürün alım dönemlerindeki finansman sorunlarına
odaklanmadığını görüyoruz. Bununla beraber devlet
tarafından kooperatif ve birliklere devlet ya da kamu tüzel kişileri tarafından
destek sağlanmasına dair çözümlerin tasarıda dikkate
alınmadığını
kavrıyoruz. Hükûmetin bu tavrı, tarım satış
kooperatif ve birliklerini adım adım etkisizleştirmeye dönüktür
ve Anayasamızın kooperatifçiliğin geliştirilmesine dönük
olarak devlete yüklediği sorumluluklarından kaçmak anlamına
gelmektedir.
Tasarı, çok yanlış bir
tercihle kooperatif ve birliklerin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonuna
borçlarının yapılandırılması taleplerine de
yanıt vermemekte, uygun faizlerle kamu kredisi kullandırma
olanaklarını tüketmektedir. Borçları kabaran birlik ve
kooperatifler kredi finansmanını sağlayamamakta ve
tamamlanmış faaliyetlerini yerine getiremez hâle gelmişlerdir.
Ülkemizde, tarım alanında
önemli bir görev üstlenen daha düzenli ve etkin bir denetimin, birlik ve
kooperatiflerin daha verimli çalışabilmesinin yolu elbette
açılmalıdır. Tüm bu çalışmalar gerçek tarımsal
sorunlarımızın çözümünü kolaylaştıracak bir
anlayışı ortaya koymalıdır. Ülkemizde,
tarımın temel sorunları olan destekleme primlerinin
düşüklüğü, tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği, ithal
edilen ürünlerin gün geçtikçe artması, birlik ve kooperatif
borçlarının tarımsal gerçekler doğrultusunda
yapılandırılması ve nihayetinde Türkiyenin birçok
tarımsal ürününü ithal eder hâle dönüştürülmesi üzerinde çözümler
aramak gerekirken bu yasa tasarısıyla tarımda etkinliği ve
verimliliği sağlamaktan çok, bürokratik süreçleri pekiştirmeye
ve denetim süreçlerini özel sektöre açarak yeni rant alanları yaratmaya
zorlanmaktadır. Tasarı, denetim ve yönetim süreçlerini seçimle gelen
organların dışına kademe kademe taşıyarak
bağımsız kurumlara devretmektedir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının 23üncü maddesi kooperatifçiliğin
geliştirilmesine dönük olarak alınacak tedbirlere atıf yaparak
kooperatif ve birliklere tanınan muafiyet ve istisnalara açıklık
getirmiş gibi görünmekte ancak çok önemli bir hususu devre
dışı bırakmaktadır. Kanunun istisna ve muafiyet
getiren bu maddesi kendisiyle ilişkili ve kanundan önce yürürlüğe
girmiş kanunları etkileyecek midir? Bu hüküm açık değildir.
Farklı bir kanunda, kooperatif ve birlikleri etkileyebilecek bir husus bu
kanunda açıkça belirtilmediği gibi uygulayıcılar
tarafından da dikkate alınmayabilecektir.
Değerli milletvekilleri, Ege
Bölgesi ve özellikle Manisada kuru üzüm üreticileri birlikleri ve
kooperatiflerin mağduriyeti katlanırken
dayattığınız bu torba yasa sektörün insanına derman
olmayacaktır. Sultani tipi çekirdeksiz kuru üzüm kurutmalık ve
sofralık olarak değerlendirilen temel bir ihracat kalemimizdir. Son
dönemde izlenen yetersiz desteklemelere ve tanıtımlara dayalı
tarım politikaları, geç açıklanan üzüm alım fiyatları
ve yetersiz, denetimsiz depolamalar, çözüme kavuşturulmamış
altyapı hizmetleri, üzüm üreticilerimizin ve
ihracatçılarımızın sorunlarını
artırmıştır. Geçmiş yıllarda üreticilerimizin yaşadığı bu gibi
durumlarda kurtarıcısı TARİŞ olmaktaydı ama bugün
itibarıyla devlet tarafından desteklenmeyen TARİŞ güçsüz
durumda kalıp ortaklarına umut olmaktan uzaktır.
Bu yıl, birçok üzüm üreticimiz, TARİŞ
Üzüm Kooperatifinin açıkladığı taban fiyatların
oldukça altında olmasına karşın bağında
kalmasın diye kilogramı 2,5 liranın altında çekirdeksiz
kuru üzüm satmaya razı olmuş ancak bu düşük fiyattan dahi
alıcı bulamamıştır. Bu fiyat sezon başında
Üzüm fiyatı 3,5 liranın altına düşürse getirin ben
alacağım. açıklamasında bulunan siyasetçilerimizi
suskunlaştırmıştır. Konunun özüne inmeyen, sorunu
büyüten bu tasarı, acaba bölgemin kuru üzümüne çare olacak mı? Ben
hiç sanmıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul
edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 24 ila 47nci
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölümde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarıda akaryakıt, tütün
mamulleri, alkollü içecekler ve benzeri mallarla ilgili kaçakçılıkla
mücadelede etkinliği artırmak gerekçesiyle ilgili mevzuatta bazı
düzenlemeler yapılmaktadır. Kaçakçılık, ülke ekonomisini
tehdit eden ve önemli vergi kaybına neden olan suçlardan birisidir. Vergi
gelirleri açısından büyük önem arz eden temel eşya ve ürünlerin
kaçakçılığının yapılması, ülkemizin ekonomik
yönden güç kaybetmesine sebep olmakta, kayıtlı istihdam
alanlarının açılmasını engellemekte ve haksız
rekabet nedeniyle yerli işletmelerin faaliyetlerine sekte
vurmaktadır. Ülkemizde dolaylı vergilerin çok yüksek olması ve
komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlık, bu ülkelerden temin
edilen her türlü kaçak emtianın ülkemize getirilmesini cazip hâle
getirmektedir. Ülkemize giren kaçak emtiadaki yüksek kâr ve cezaların
caydırıcı olmaması bu suçu âdeta teşvik etmektedir.
Ülkemizde kaçakçılık meselesi
güvenlik, terör, sosyal, maliye, ekonomi ve kültür gibi alanlarla ilgili çok
önemli bir konudur ancak kaçakçılıkla gerekli mücadele
verilmemektedir. Yıllık 15 milyar dolara varan akaryakıt
kaçakçılığı yapıldığı bizzat Sayın
Başbakan tarafından açıklanmıştır. Sayın
Başbakanın 13 Şubat 2007 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi
grup toplantısı ve 28 Şubat 2007 tarihli Ulusa Sesleniş
konuşmalarında -aynen okuyorum- Dış Ticaret
Müsteşarlığı petrol ithal ettiğimiz 48 ülkeden
kayıtları istedi. Bu ülkelerin 31inden cevap geldi. Bu
cevapların geldiği 31 ülke diyor ki: Türkiye bizden son iki buçuk
yıl içinde 28 milyar dolarlık petrol ithal etti. Buradaki
kayıtlara göre ise bu 31 ülkeden aynı dönemde ithal edilen
akaryakıt miktarı sadece 9,3 milyar dolar. Arada tam 18,7 milyar
dolarlık bir fark var. ÖTV, KDV ve EPDK payını eklediğiniz
zaman, bu fark 38 milyar dolar seviyesine çıkıyor ve henüz 17 ülkenin
kayıtlarını almış değiliz, bunlar da geldiği
zaman aradaki fark daha da büyüyecek. Bugün uygulamaya giren yeni
yasamızla birlikte kaçakçılığı çok büyük oranda
engellemiş, bu büyük yolsuzluk zeminini ortadan kaldırmış
oluyoruz. şeklinde çok net açıklamaları olmuştur.
Sayın Başbakan
tarafından verilen bu bilgilere göre, ülkemize giren akaryakıtın
üçte 2si kaçaktır. İki buçuk yılda en az 38 milyar
dolarlık yani yıllık en az 15 milyar dolarlık
akaryakıt kaçakçılığı, devletin de yıllık
yaklaşık 8 milyar dolar civarında vergi kaybı söz
konusudur. Sayın Başbakanın açıklamasından bu yana
geçen altı yılda acaba kaçakçılık çok büyük oranda
engellenmiş midir? Bu büyük yolsuzluk zemini ortadan
kaldırılmış mıdır? Hayır. Bu konuda Hükûmet
olarak neler yapılmış, hangi tedbirler uygulamaya konulmuş,
hangi sonuçlar alınmıştır, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konuyu sürekli gündeme getirdik. En son bütçe görüşmeleri
boyunca da Maliye Bakanına, İçişleri Bakanına, Ekonomi
Bakanına, Gümrük ve Ticaret Bakanına ve Başbakan
Yardımcısına sorduk ancak verilen bilgilerden bu
kaçakçılığın engellenmesi konusunda bugüne kadar ortada
kayda değer bir gelişme olmadığı
anlaşılmıştır. Nitekim Sayın Bakan
tarafından bütçe görüşmelerinde verilen bilgilere göre kaçak
akaryakıt yakalama miktarı 2010 yılında 32 bin ton, 2011
yılında 37 bin ton olmuştur. Sayın Bakan 2012nin ilk sekiz
aylık döneminde de 32 bin ton kaçak akaryakıtın
yakalandığını, bunun da yaklaşık 91 milyon
liralık vergi kaybının önlenmesi anlamına geldiğini
ifade etmiştir. Halbuki Sayın Başbakan yıllık 8 milyar
dolara varan vergi kaybına neden olan kaçakçılıktan bahsetmiş
olup yakalanan miktar bunun yüzde 1i bile değildir.
Bu denli yüksek miktarda akaryakıt
ülkemize nasıl kaçak girebilmektedir? Kaçakçılık neden
önlenememektedir? Bu konuda başarısızlığın
nedenlerinin Hükûmet tarafından açıklanması ve milletimize hesap
verilmesi gerekmektedir. Kaçakçılıkla mücadelede
başarılı olunabilmesi için ciddi ve kararlı bir siyasi
iradeye ihtiyaç bulunmaktadır. Ne yazık ki bunu AKP zihniyetinde
bulmak mümkün değildir, gelinen süreç de bunu net bir şekilde
göstermektedir. AKP yönetimindeki ülkemiz, maalesef kayıt dışılığın
hâkim olduğu kaçakçıların, vurguncuların,
sahtekârların, üçkâğıtçıların cirit
attığı bir ülke görünümündedir.
Değerli milletvekilleri, bilinen
bir gerçek var ki PKK terör örgütü bu kaçakçılık olayından ciddi
pay almaktadır. İşin daha vahim tarafı PKK terör örgütünün
gerek akaryakıt gerekse sigara kaçakçılığı yoluyla
kaynak temin ettiğini bakanlar bilmekte ve hatta bu bilgiyi kamuoyuyla
paylaşmaktadır. 8 Kasım 2007 tarihinde Gümrük
Müsteşarlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu
arasında, akaryakıt kaçakçılığının
önlenmesine ilişkin iş birliği imza töreninde, o tarihte gümrükten
sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan
Sayın Hayati Yazıcı PKK terör örgütünün
kullandığı araç gerecin parasını bir yerlerden temin
ediyor. Onlar arasında akaryakıt kaçakçılığının
da olduğu yönünde istihbarat bilgileri var." demiştir. Enerji
Bakanı akaryakıt kaçakçılığının her türlü
önleme rağmen devam ettiğini, bunun büyük çoğunluğunun da
PKK tarafından gemilerle yapıldığını
söylemiştir. Maliye Bakanı 27 Ekim 2011 tarihinde açıklanan Tütün
ve Tütün Mamulleri Kaçakçılığıyla Mücadele Eylem Planında
sigara kaçakçılığının terör örgütüyle
bağlantılı olduğunu ifade etmiştir. Son dört
yılda 400 milyon paketin üzerinde kaçak sigara
yakalanmıştır.
Kaçakçılık olayına
sadece adli bir vaka olarak değil, teröre finans sağlayan bir olay
olarak bakmak ve ona göre politika geliştirmek zorunludur. Terörle
mücadele akılcı politikalar ile desteklenmez ve terörün finans
kaynakları kurutulamazsa kalıcı sonuçlar alınamayacağı
açıktır. Devlet kaçakçılıkla etkin bir mücadele yapmaya
karar vermelidir. Bu yapılmalıdır ki PKK bu
kaçakçılıktan beslenerek insanlarımızın canına
kastetmesin. Kaçakçılığa göz yummak örgüte silah temin etmekle
eş değerdir. Geç de olsa artık buna dur demek şarttır.
Sınırdan yasa dışı olarak geçen her litre
akaryakıtın, her paket sigaranın örgüte bir mermi
sağladığı gerçeğinden hareketle bunun bir an önce
durdurulması gerekmektedir.
Katırlarla ya da kamyon ve
tır depolarında akaryakıt kaçakçılığı
yapıldığı bilinmekle birlikte bu
kaçakçılığın gemilerle, tankerle
yapıldığı da ortadadır. Nitekim, Enerji Bakanı da
bunu ifade etmiştir. Akaryakıtın, öncelikle, ülkemize
girişi engellenmelidir, gümrük kapıları ve limanlar
sıkı kontrol altında tutulmalıdır. Değilse,
dağıtıcılar ve bayilerle ilgili ne kadar önlem alınırsa
alınsın yurda kaçak girebilen akaryakıtın
satışını önlemek zordur. Yurda girdikten sonra mutlaka
kendine bir satış yolu bulur.
Sayın Bakana soruyorum: PKK terör
örgütünün gelir kaynağı olduğu bilindiği hâlde, onlarca
milyar dolarlık akaryakıt ve sigara kaçakçılığı
neden engellenememektedir?
Buradan Sayın Başbakana da
soruyorum: İddialı sözlerinize karşın, akaryakıt
kaçakçılığını niye engelleyemediniz? Sürekli
Hortumları kestik. diye sözler sarf etmenize karşın, PKKya
giden bu hortumu neden kesmediniz? Aslında, bunun nedeni, AKP Hükûmetinin,
PKK ve İmralı canisiyle yürüttüğü müzakere ve pazarlık
trafiğinden ve etnik bölünmeyi amaçlayan kanlı terör örgütünün
muhatap kabul edilmesinden, İmralı canisinin çözüm ortağı
ve barış elçisi olarak gösterilmesinden
anlaşılmaktadır. Bu açıdan, ağırlıklı
olarak PKKnın kontrolünde olan kaçakçılığın önlenmesi
konusunda AKP Hükûmeti hiçbir umut vermemektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili İzzet Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çetin.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
klasik yasa tasarısıyla, torba kanunla yine karşı
karşıyayız. Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmeleri sırasında epeyce üretildi, yirmiyi aşkın
kanun tasarısında değişiklik öngörüyor. Tabii
değişiklikler gerçekten son derece komik. Bize sunulan
tasarının gerekçesine bakıldığında, biraz evvel
Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin sözcüsünün de söylediği gibi
Kaçakçılığın önlenmesi ve gümrüklerde ya da yasa
dışı biçimde kaçakçılığa mâl olan konuların
önlenmesi amaçlanmıştır. gibi denilse de, bize orada Yurt
dışından, özellikle Çinden veya Japonyadan ithal edilen
birtakım oyuncakların vesairenin engellenmesi ya da
sağlığa uygun hâle getirilmesi amaçlandı. denilse de
bunların gerçek olmadığı çok açık, ayan beyan ortada.
Çok ibret vesikası olduğu
için burada söyleyeceğim. Yukarıda, görüşmeler sırasında
tasarının 63üncü -şimdi zannediyorum 89uncu- maddesinde Umumi
Hıfzıssıhha Kanununda bir değişiklik
yapılıyor ve 7-8 tane maddesi yürürlükten
kaldırılıyor. Gerekçesi? Oyuncaklar sağlığa zararlı.
İPadı olan varsa, bilgisayarı olan varsa aynı maddeye
baksın. Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 197nci maddesi 1930
yılında çıkarılırken demiş ki: Belediyeler
beş yıl içerisinde ya mezbahane kurar ya da var olanları
belirlenen koşullara göre ıslah eder. Ya, bunun oyuncakla ne
alakası var? Yani, ciddiyetten uzak, kaçakçılığı
önlemekten uzak. Bir hafta sonra görüşülecek, belki, Petrol Kanununa
ilişkin, Petrol Piyasası Kanunu onunla birlikte görüşülse daha
iyi olması gerekirken şimdi burada görüşülüyor. Tabii biz de
partiler olarak ya da milletvekilleri olarak burada figüranlık görevi
yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, 4572
sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanun 10 maddeden müteşekkil bir kanun. 7 maddesini
değiştiriyoruz. Değiştirmeden murat edilen odur ki yasa
demokratikleşsin, işleyiş mekanizmaları iyileşsin,
kooperatifler güçlensin, yapısal sorunları ortadan kaldırılsın
vesaire ama gelin görün ki tam tek tip bir tüzük dayatılıyor,
demokratik işleyiş mekanizmaları tıkanıyor, neredeyse
güdümlü hâle gelen bir kooperatifçilikle baş başa bir duruma
doğru gidiyor.
Yine, 4733 sayılı Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda değişiklik öngörülüyor ama bir geriye doğru
baktığımızda, Sayın Başbakan, 25 Temmuz 2012de
katıldığı Kanal 24 programında, Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumunun İstanbulda Bilgi Üniversitesinin
restoranında içki satılıyor diye bunun gereğinin
yapılacağını söylüyor. Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan da Devlet, artık tamamen sigara ve
alkollü içecek üretiminden çıkmış durumda. Böyle bir kurumun da
özelleştirmeler sonrasında durmasının bir anlamı yok.
diyor. Bu anlamda da Hükûmet olarak 19 Aralık 2012de Meclise bir kanun
tasarısı sevk ediliyor ve tütün ve alkol piyasasının
düzenlenmesine ilişkin Kanunda kapsamlı değişiklik
öngörülürken, bunun burada, bu tasarıda güçlendirildiğine tanık
oluyoruz.
Değerli arkadaşlar, yeri
gelmişken söyleyeyim, gerçekten özellikle TEKELin günahı AKP
milletvekillerinin ve hükûmetlerinin boynunda. Şöyle bir geriye doğru
baktım, 1883 yılına kadar sigara ve alkollü içeceklerin tüm
gelirleri 1883 yılında yabancıların eline, Düyunu
Umumiyeye geçmiş. 1923te cumhuriyet kurulunca 1925 yılında
sigara devletleştirilmiş, 1926da içki devletleştirilmiş,
1946da işin adı TEKEL olmuş ve 1969 yılında TEKEL
Kanunu çıkmış. Kapatılıncaya kadar, sizin
iktidarınız dönemine kadar 40 bin kişiye, işçiye iş
vermiş, 600 bin üreticiye destek vermiş bir kurum, 1 milyar dolar
içki bölümü, 1 milyar 720 milyon dolar da sigara bölümleri kurumlar vergisi
öderken yok pahasına elden çıkartıldı, altın
yumurtlayan tavuk kesildi döneminizde. Elin oğlu 292 milyon dolara
aldı, 2006da 810 milyon dolara devretti, ardından 2009da 3,2 milyar
dolara yeniden el değiştirdi. Bunun vebali sizin
kaldırdığınız ellerinizin içinde.
Değerli arkadaşlar, 5015
sayılı Petrol Piyasası Kanunu da 30 maddeden müteşekkil,
bunun da 14 maddesi değiştiriliyor. Yani düşünülmüş mü, iyi
konuşulmuş mu, araştırılmış mı, Bunlar
meçhul. Sizler, biraz sonra yine oylarınızla hükûmet edenler incelemiştir, gerekli
araştırmayı yapmıştır. diyeceksiniz ve
onaylayacaksınız, bundan hiç kuşku duymuyorum. Ama
akaryakıt istasyonlarına ilişkin olarak söylenecek pek çok
şey var. Avrupaya gidip bir ruhsat için başvuran işverene
yerini sorduklarında hem mesafe tahdidi hem yoğunluk
Yani bunun
öncelikle master planının olduğu ve yoğunluk olan bölgelere
değil, diğer bölgelere yapılması gerektiği konusunda
yol gösterirler ama biz de bir master planı bile yok. Bunlardan şunu
hepimiz biliyoruz değerli arkadaşlar: Hepimiz seyahat ediyoruz.
Giderken güzergâhta ucuz petrol diyoruz. Girdiğiniz zaman, hakikaten,
petrol, mazot orada ucuz. Bu mazot nereden geliyor? Niye ucuz?
Kaçakçılıktan. Bunu bilmiyor muyuz? Yani kaçakçılığın,
Türkiyede kayıt dışı ekonominin yüzde 40larda olduğu,
kaçakçılığın boyutu üzerinde uluslararası
incelemelerde Türkiyedeki kaçakçılığın boyutunun
aylık 5 milyar dolar seviyesinin üzerinde olduğu, bunun da çok
açık söyleyeyim, sendika genel başkanı olduğum dönemde
yaptırdığım bir araştırmada -aynen diyeyim
yabancı bir araştırmacı olduğu için- Kürt gerillalar,
güvenlik kuvvetleri ve hükûmetlerin üst
kademe yöneticileri arasında müthiş bir kavgaya ve ranta
kaynaklık ettiği raporlarda mevcut. On bir yıldan bu yana
iktidardasınız. Kaçakçılık konusu terörü besleyen ana
konulardan biri. Terör, sadece alınacak siyasi önlemlerle engellenemez.
Onu besleyen kaynakları kurutmadan engellemeye kalkarsanız, eş
başbakan yaratırsınız. Onun da size getireceğini gelecekte
görürsünüz.
Eğer terörü gerçekten önlemek
istiyorsanız, öncelikle yapmanız gereken işlem az evvel MHP
sözcüsü arkadaş da dile getirdi- terörün kaynağını
kurutabilmek için onun maddi kaynaklarını kesmektir.
Şimdi, ülkemiz öyle bir noktaya
geldi ki sanki elinizden tutan var gibi, sanki bu ülkede illerde vali,
ilçelerde kaymakam, emniyet müdürleri yokmuş gibi, maliye
müfettişleri yokmuş gibi denetimi etkinleştireceğiz
diyorsunuz Elinizden tutan mı vardı, on bir yıldan bu yanan
terör bu kadar tırmanırken o kaçak mazotu görmüyor muydunuz? O
kaçakçılığın, sigarada, silahta, şunda bunda
Şimdi de hava yolu üzerinden bir başka uluslararası
kaçakçılığa biz aracılık eden bir ülke konumuna
getirildik döneminizde.
Değerli arkadaşlar, gerçekten
bu kaçakçılıkla ilgili alınması gereken önlemler
sağlıklıca tartışılmadı Plan ve Bütçe
Komisyonunda, muhalefet partilerinin önerileri yeteri kadar dikkate
alınmadı ama bütün vebal üzerinizde, yine de devam edeceksiniz.
Bakınız, size, bir örnek vereceğim. Suç Gelirlerinin
Aklanması, Araştırılması, El Konulması,
Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa
Birliği Sözleşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildi ve
Dışişleri Komisyonunda görüşüldü, sıra
sayısı aldı. 7 Ekim 2011 tarihinde gönderilmişti. Sıra
sayısı da alındıktan sonra dün Hükûmetiniz tarafından
bu tasarı birdenbire Meclisten geri çekildi. Şimdi ben hem bir
milletvekili olarak hem de bu ülkenin yurttaşı olarak soruyorum:
Acaba bunun yasalaşması bir büyük para trafiğine engel mi
görüldü de geri çekildi ya da terör örgütünün dışarıdan içeriye
taşınması gereken kara, kirli paraları var da onun için mi
geri çektiniz bu tasarıyı? diye Hükûmete sormak istiyorum.
Eğer samimiyseniz, eğer
gerçekten kayıt dışılığı önlemek,
kaçakçılığı önlemek istiyorsanız demokrat
olmanız, muhalefetin sesine kulak vermeniz ve onların da önerilerini
dikkate almanız gerekir diyor, yüce Meclisin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çetin.
Şahsı adına Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Gümrük Kanununu
konuşuyoruz ama Gümrük Kanununu görüşmeden önce, o konuşmaya
geçmeden önce şahsım adına, kentimi ilgilendiren önemli bir
problemden bahsetmek istiyorum. Daha sonra zaman kalırsa veya üçüncü
bölümün başında Gümrük Kanunuyla ilgili fikirlerimi de
söyleyeceğim.
Kentimi ilgilendiren problem diyorum, evet, gerçekten
de kentimi ilgilendiren, Kocaeli sanayi bölgesi. Sanayi bölgesi olduğundan
çok sayıda özel şirkete ait fabrikalar bulunmakta. Bunlardan bir
tanesi de Pakmaya, açık ve net ismini veriyorum. Bu Pakmaya şirketi
yaş maya üretir ve Türkiyede de tekeldir, Türkiyede tekel olduğu
gibi, aslında dünyada da tekeldir. Bu şirket, bildim bileli, çok uzun
yıllardır asgari ücret veya biraz daha üzerinde bir seviyede ücretle
işçi çalıştırır. Aslında sadece Türkiyede
İzmitte değil, İzmirde ve Düzcede de fabrikaları
vardır. Bu şirketin çalıştırdığı
işçiler, yirmi yıldır, otuz yıldır çalışan
insanlar 1.000 TL, 1.200 TL ya da asgari ücretle çalışan
insanlardır. Zaman zaman bu şirkette işçiler örgütlenmek
isterler. Örgütlenmek isterler dediğim, bir suç örgütü, terör örgütü
kurmayacaklar; bir sendika kurmak isterler. Ne zaman sendika kurmak isterlerse
bu işçiler, işçilerin bir kısmı işten
atılır. On beş yıl önce de böyleydi, on yıl önce de
böyle, bugün de aynı şeyler yapılmaktadır. Bugün İzmit
müessesesinden 6 tane işçi sendika kurma çalışmalarına
katıldığı için işten atılmıştır;
Düzcede 4 işçi, İzmirde de 4 işçi işten
atılmıştır.
Şimdi, sizlere soruyorum: 12 Eylül 2010da Herkes
artık 1 sendika değil, 2 sendikaya üye olacak. dediğiniz bir
ortamda
Böyle demiştiniz değil mi referandumda? Artık
Türkiyede insanların bir sendikal güvencesi olacak. İş
yerlerinde onları koruyacak, kollayacak, sosyal haklarını
savunacak, ücretlerini savunacak sendikal yapıya kavuşacaklar.
dediniz, bırakın bu dediğinizi, şu anda Türkiyede 12 Eylül
1980deki sendikalı sayısının beşte 1i sayıda
sendikalı çalışmakta ve her geçen gün de sendikalı
sayısı erimektedir. Yani bırakın 2 sendikaya üye
olmayı, 1 sendikaya üye olmaya çalıştıkları için
insanlar işlerinden atılmaktadır.
Diyebilirsiniz ki: Maliyetler yüksek, rekabet var. Bu,
gerçekten bir tekel ve yüzde 5 işçilik maliyeti var arkadaşlar.
Avrupa standartları yüzde 18le 23 arasında değişiyor, bu
bahsettiğim sektörde yüzde 5 işçilik var ve bu işçiliğe
karşı insanlar haklarını güvence altına almak için
sendika kurmaya çalıştıklarında ne yapıyorlar?
Kapı dışarı konuluyorlar ve burada övünerek İş
Kanunu çıkarıyoruz. Ne diyoruz? İşçilere bir anayasal hak
olarak iş güvencesi hakkı getiriyoruz. diyoruz, kocaman bir yalan.
Biraz evvel Çalışma Bakanı buradaydı.
Kendisine durumu izah ettiğimde Artık bunu sendikalı olmak için
işverene bildirmek zorunda değiller. diye bir ifade kullandı.
e-sendikalı şeyini açtık. dedi, Artık İnternet üzerinden sendikalı olabiliyorlar.
dedi. Bu, tamamen bir aldatmaca, böyle bir şey yok,
e-sendikaymış falan, yok.
Yalnız, rica ettim
Çalışma Bakanına; bir müfettiş yollamasını rica
ettim, yollayacağına söz verdi. Bugün yarın bekliyorum. En fazla
önümüzdeki hafta salı günü kendisine soracağım: Bu müfettişi
yollamış mı, yollamışsa neyi tespit etmiş,
işçiler niye işten atılmış? Yani gerçekten istihdam
fazlası var da ondanmı
atıldı, sendikal çalışma yapıyor diye mi
atıldı?
Sevgili arkadaşlar, Türkiye'nin
tüm kurumları üzerinde bir baskınız, müthiş bir
baskınız var ve tek tek ele geçirdiniz; geçiremediğiniz
kurumların başında da birkaç tane sendika kaldı. Bunlardan
da biri DİSK. Aslında geçen gün GENEL-İŞe
yapılmış olan baskın
Bugün arkadaşlarımızla
beraber orayı ziyaret ettik, 48 tane kapının kırılarak
girildiğini
Bunlar demir kapı falan değil arkadaşlar;
normal, bir büroya girilen ya da tuvalete girilen kapılar. Bu
kapıları, açık olan kapıyı bile
kırmışlar. Diyor ki Sendika Başkanı: Adreslerimiz
belli, evlerimiz belli, orada nöbetçilerimiz var, gelip tık tık
vursaydılar kapıya, biz kapıyı açardık,
aramalarını yaparlardı.
Ha, şunu söylüyorlar: AKP
binasına lav silahını atan sendikalıymış, sendika
başkanıymış. E, doktor atsaydı bütün hastaneleri
basacaktınız herhâlde ya da mühendis atsaydı çalıştığı
kurumları basacaktınız ya da eğer bu bizim
Bayındırlık Bakanlığında
çalışmış olsaydı TOKİ'yi basacaktınız.
Böyle bir anlayış olabilir mi arkadaşlar?
Sendikalar susturulmaya
çalışılıyor, işçilerin emeklerinin
karşılığının alınması engellenmeye
çalışılıyor. E, bunları da becereceksiniz, ondan sonra
buraya gelip, diyeceksiniz ki: Biz iki tane sendikalı olma hakkı
verdik işçilere ve istedikleri sendikaya da üye olabilirler.
Bir bakıyor musunuz sendikalı
işçi sayısına? Toplam çalışan işçi
sayısı, Türkiyedeki sendikalı işçi sayısı yüzde
9. Dünyanın yüzdesel olarak en az oranlarından bir tanesi Türkiyeye
ait ve
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Kapatalım gitsin(!)
HAYDAR AKAR (Devamla) Kapatalım
gitsin. diyorlar. Doğru, kapatın ve muradınıza erin
diyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Biz demiyoruz, sizinkiler
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
Buyurun Sayın Demir.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle, sınırın,
Suriyeyle ilgili sınırlarımızın yok olduğu bu günlerde
gümrüğün ve oradan geçen insan, hayvan ve diğer uyuşturucu gibi
maddelerin çok yoğun olduğu Akçakalede bugün mülteci kampında
yangın çıktığı, isyan olduğu, 2 kişinin
öldüğü, birçok insanın yaralandığı ve Esad lehine
anonslar olduğu için de insanların oradan tekrar sınır
dışı edildiği söyleniyor. Doğru mudur, bu konuda bilgi
verebilir misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Tabii, benim de bilgim çok sınırlı yani sizi gerçekten tatmin
edecek bir bilgi vermem şu an itibarıyla söz konusu değil ama
güvenlik önlemleri sadece olay vuku bulduğunda değil, önleyici
niteliği taşımak üzere her zaman güvenlik önlemleri
alınarak Türkiye'ye iltica etmiş olan Suriyeli
vatandaşların can güvenliği korunmaktadır.
Tabiiki önemli bir hizmet bu. Yani 200 bine neredeyse
yaklaşmış Türkiye'ye mülteci olarak sığınanlar.
Dolayısıyla, onların hem ısınmak için, hem diğer
ihtiyaçlarını gidermek için kullandıkları araç veya
yakıt türleri itibarıyla maalesef bu tür yangınlar oluyor ama
ifade ettiğiniz tarzla, bu yangın dolayısıyla, tekrar
geriye doğru huruç eden var mı yok mu doğrusu bilemiyorum ama
ilgili arkadaşlarımız bunu açıklar; sanırım ben
de yarın bu bilgilere erişirim, sizinle paylaşırım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan,
geçenlerde basına bir haber yansıdı. Bu habere göre, Rekabet
Yasasını ihlal ettiği gerekçesiyle bankalara verilecek olan
cezanın makroekonomik dengeleri sarsacağı gerekçesiyle Hükûmet
içinden bir bakanın devreye girmesi suretiyle bu cezanın
azaltıldığına yönelik haberler çıktı. Böyle bir
kaygı oldu mu? Rekabet Kurumu Başkanlığı
tarafından yapılan incelemede önerilen ceza ile ortaya çıkan
ceza arasında bir fark var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdoğdu.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Antalyada esnafa
radyodan müzik dinlediği için fahiş cezalar kesiliyor. Kuaförlerde,
bakkallarda, eczanede müzik dinlemek suç gibi görülüyor, polislerce
baskınlar yapılıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Telif
hakları önemlidir, kimsenin hakkına tecavüz edilmemeli, herkesin
hakkı korunmalı ama bunun bir yöntemi olur. Esnafın, organize
suç örgütüne baskın yapılıyor gibi basılması
anlaşılır değildir. Bu uygulama, Türkiye'nin her yerinde,
köylerde, ilçelerde yapılıyor mu? Antalya dışında
başka baskın yapılan yer var mı? Esnafa ne kadar ceza
kesildi? Burada kimseyi mağdur etmeyecek bir çözüm, bir orta yol bulunacak
mı? Hükûmetin uygulaması bu konuda nedir? Telif haklarıyla
ilgili çok ciddi ağır baskılar var Sayın Bakan ve yaygın
bir uygulama, esnaf canından bezmiş durumda. Bu konuda açıklama
bekliyorum Hükûmet olarak sizden.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Sayın Çınar
EMİN ÇINAR (Kastamonu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kastamonuda AKP
Milletvekilimiz Mustafa Gülşen Bey, geçenlerde basına
yaptığı bir değerlendirmede, Kastamonuya serbest bölgenin
yapımı için ciddi manada girişimleri olduğunu ifade etti.
Bu konuda bölgemizde herhangi bir çalışma var mıdır? Bunun
bilgisini sizden almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çınar.
Sayın Işık
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu çimento
fabrikalarına geçen sene de Rekabet Kurulu ceza kestiği hâlde şu
anda yine aynı şekilde tekel oluşturmaya devam ediyorlar ve özellikle
beton santrallerinde tekel oluşturdukları için de vatandaşa
beton ödemelerinde çok büyük sıkıntılar yaratıyorlar.
Bu konuda yeniden bir
çalışmanız olacak mı?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Rize) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğdunun
sorduğu soruya şöyle cevap vermek istiyorum: Rekabet Kurumu,
Türkiyede ilk kurulmuş bağımsız üst kuruluşlardan bir
tanesi ve gözlemim o ki -herhâlde siz de bu kanaattesiniz- bugüne kadar yaptığı
uygulamalarıyla, gerçekten piyasada rekabet ortamını ortadan
kaldırmaya dönük eylemleri çok adil bir şekilde, piyasa
kurallarını yürütmek suretiyle gündemine almış ve bozucu
eylemleri dolayısıyla taraflara yaptırımlar
uygulamıştır.
Bankalara ilişkin şikâyet
üzerine inceleme başlatmış, soruşturmaya
dönüştürmüş ve nihai kararını da verdiğini
açıklamıştır. Bu karar tabii idari bir işlem. Yani üst
kurul da olsa idari işlem niteliğinde olması
dolayısıyla, kararın muhatabı ya da öznesi durumunda olan
bankaların, bu kararı elbette ki yargıya götürme hakları
var. Götürür, götürmez, yani sonuçta kesinleşecek. Dolayısıyla,
ben, bu şekilde nitelik taşıyan bir tasarruf üzerinde hukukçu
kimliğimle daha fazla yorum yapmak istemiyorum ama şunu ifade edeyim
sizin sorunuzda, Hükûmet içinden birinin veya birkaçının müdahil
olduğuna ilişkin duyumlarınız olduğunu söylüyorsunuz.
Yani duyum, ismi üzerinde duyum, yani veriye dayanmayan duyumlarla amel
edilmez
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ben söylemiyorum Sayın Bakan, basında haber çıktı.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize)
ama ben hep şöyle bakmışım,
Türkiye'de kamu erki içerisinde yani devletin yönetim şeması
içerisinde, üst kurul olsun, Bakanlık olsun, başka bir birim olsun,
bunlar işlemlerini yaparken, görev ve yetkilerini kullanırken olaya,
Türkiye'ye bütüncül bir yaklaşımla bakarlar ve kararlarını
ona göre oluştururlar. Yani Rekabet Kurumu da bu ülkenin bir kurumu,
elbette ki ülkenin çıkarlarını, ekonomik
performansını, bunun yansımalarını ve elbette ki
rekabetin ekonomiye olan katkısını da dikkate almak suretiyle
kararlarını oluşturur. Nitekim, yasasında, işte
cirolarının yüzde 10una kadar yaptırım uygulama yetkisi
var, demek ki yasa koyucu da bu esnek alan oluşturmak amacıyla o
sınırı bu kurula öngörmüş, vermiş. Dolayısıyla,
kurulun yüzde 10a kadar bir aralıkta yaptırım
uygulamış olmasının çok fazla eleştirilecek bir
tarafı olduğu kanısında değilim. Bu konuyla ilgili
ifadelerim o.
Sayın Acarın, müzik
dinleyene ceza veriliyor
Doğrusu, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Müzik dinleyene niye ceza veriliyor? Şayet belli saatlerden sonra yüksek
frekansta bir dinleti
GÜRKUT ACAR (Antalya) Telif
hakkı.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Tamam, ben anlayayım, bilmiyorum böyle bir
konuyu. Müzik dinleyene niye ceza veriliyor?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Ben anlatayım size.
Telif hakları kanununa göre berber
dükkanında radyo dinleyen esnafa ceza yazılıyor Antalyada.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Bu, orada büyük ihtimalle telife bağlı.
Telif hakkı ödenmeksizin bir dinleti olmuş, bir şikâyet
olmuş, yaptırım uygulanmış.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Bakan, çok yaygın.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Ya bakın arkadaşlar, fikrî ve sınai
haklar son derece önemlidir yani fikrî ve sınai hakları
koruyacaksınız ama o ölçeği niye düşünmüş, o örnek
niye gelmiş, Türkiyenin de bunları yaşamaması lazım
diye düşünüyorum. Yani bunun üzerinde durulması gerekir. Yani bir
berber dükkanı ama haklar önemlidir. Fikir ve sınai haklar
ölçeğinde baktığınız zaman, demek ki izinsiz olarak
bir dinleti var, müdahale oradan kaynaklanmış.
Sayın Çınarın sorusu:
Kastamonuda serbest bölge... Biliyorsunuz serbest bölgelerin kurulması ve
kurulmasına ilişkin düzenleme yapma yetkisi Ekonomi
Bakanlığına ait yani serbest bölgeleri Ekonomi
Bakanlığı belirler ve serbest bölgelerin bir düzeni var.
Dolayısıyla, Ekonomi Bakanlığının görev
alanına giren bu konuya ilişkin sizinle paylaşacağım
bir bilgiye şu an itibarıyla sahip değilim.
Sayın Işıkın
çimento fabrikalarının tekel oluşturduğuna ilişkin
buradaki değerlendirmesi; bu, zaman zaman bize de ulaşıyor.
Bundan aşağı yukarı bir-bir buçuk yıl kadar önce,
özellikle inşaat sektöründe hem çimento hem demir fiyatlarında bir
yükselme vardı. Biz sektörle toplandık, konuştuk, bir
iyileşme oldu ama çimento alanındaki bu yakınmanızı
daha önce de bana iletilen yakınmalarla birleştirerek konu üzerinde
tekrar çalışmamı yoğunlaştıracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, bir soru daha var.
Süremiz var daha henüz Sayın
Bakan.
Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, biraz önce ben sorarken kendi duyumumu söylemedim,
basında, üstelik önemli bir medyada yer alan haberi size sordum. Bu benim
iddiam değil, basında çıkmış bir haberdi. Bankalara
verilecek cezanın 2,7 milyar liradan 1,1 milyar liraya bir bakanın
şeyiyle düşürüldüğü. Ben bunu sordum. Ben bunu suçlamak için
söylemedim; bir.
İkincisi: Bağımsız
kurulların bağımsızlığından bahsettiniz. Bir
kurulun başkanı iki dönem atanıyorsa
bağımsızlık ortadan kalkar. Bu yasa geldiğinde söyledik
ama bizi dinlemedi Hükûmet.
Bir diğer önemli konu var
Sayın Bakan. Şimdi, ben Kamu İhale Kurulu kayıtlarına
baktığımda, özelleştirme ihalelerine
baktığımda Türkiyedeki kamu ihalelerinin 20 tane şirket
arasında sürekli dönüp durduğunu görüyorum. Bu şirketler
özelleştirmeleri, kamu ihalelerini, Devlet İhale Kanununa göre
yapılan ihaleleri
İmtiyazlar, ruhsatlar hep bu şirketlerde.
Kamu İhale Kurulu kayıtlarına göre, bu, rekabeti ortadan
kaldıran bir durum olarak görünmektedir. Acaba, Rekabeti Koruma Kurumu
Başkanlığı kamu ihalelerinde bu istatistikler üzerinden
bakarak bir rekabet incelemesi başlatabilir mi? Bu konuda bir talimat
verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdoğdu.
Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Rize) Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ben,
Rekabet Kuruluna emir ve talimat vermem, veremem. Rekabet Kurumu ilişkili
olduğu, yönetsel ilişkileri dolayısıyla, bütçesi
dolayısıyla ilişkili olduğu bakandan talimat almaz. Bunu
bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, o konuda bir yakınmanız,
bir şikâyetiniz varsa, bize ulaşmış birtakım veriler
varsa, bunlar da inandırıcı ise bunu Rekabet Kurumuna
iletirsiniz ya da bize iletirsiniz, biz Rekabet Kurumuna göndeririz Bunu
alın, bakın, değerlendirin
Soruşturma açın,
inceleyin. de demeyiz. Yani Bu konuyla ilişkili dilekçe ektedir
O
kadar. Bizim gönderdiğimiz veyahut da yaptığımız
değerlendirme bu.
Kendileri elbette ki gelirler bana, ben
de zaman zaman giderim. Bu konuları, soruşturma konularını
biz konuşmayız. Yani Kurumun varsa başka sorunları, eleman
sorunları, kadro sorunları, bunları konuşuruz. Rekabet
Kurumu cidden, gayet bağımsız, özerk bir yapı içerisinde
konuları irdeler, müzakere eder, sonuçta karar verir, açıklar.
Bankalarla ilgili de tasarrufu böyle
olmuştur. Onu kimisi az bulmuştur, kimisi çok bulmuştur ama
takdiri bu. Demin de ifade ettiklerimin belki tekrarı olacak, ama o marj
içerisinde yetkisini kullanmış. Kararı da irdelerseniz, o
rekabet ortamını yoğun şekilde bozucu olanlara biraz daha
fazla uygulamış, diğerlerine biraz daha düşük
uygulamış. Demek ki elindeki veriler o. Nihayet o da
kararını yazacak, açıklayacak, aleni hâle gelecek. O gerekçeli
kararı okuduğumuzda daha sağlıklı bir
değerlendirme yapma imkânına erişmiş olursunuz.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Cilvegözü
Sınır Kapısından hiç çıktınız mı
bilmem ama ben çıktım birkaç kere ve oradan bizim
tarafımızdan çıkan kamyonların Suriye içerisine girmeden
doğal olarak oluşturulan ara bölgede
taşıdığı malları
boşalttığını ve oradaki binlerce mavi varilin
içerisinden akaryakıtı alıp döndüğünü yani girip birkaç
saat içerisinde Türkiyeye tekrar giriş yaptığını
gözümüzle gördük. Oradaki gümrük memurlarına Niye buna göz yumuyorsunuz?
dediğimizde Göz yummamız söylendi. diyorlar. Bu konuda bilginiz var
mı efendim?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Yakında mı gittiniz, özür dilerim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yani
herhâlde bir altı ay olmuştur.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Bakın, yani bir defa Cilvegözü Gümrük
Kapısına gittiniz mi? Yani gitmemişsem kusur. Birkaç defa
gittim, haberli gittim, habersiz gittim, çok yakında da gittim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şu
anda hâlâ var efendim yalnız.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Yakında da gittim ama sizin söylediğiniz
tarzda bir eyleme tanık olmadım, bugüne kadar da böyle bir eylemin
vuku bulduğu tarafıma iletilmedi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şu
anda da var efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Bir ara bölge var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Doğal
bir ara bölge oluşmuş. Katırlarla variller
taşınıyor.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Hayır, hayır, doğal ara bölge
Bakın, Cilvegözü Gümrük Kapısı çok farklı bir yapıda.
Bizim, hizmetleri, gümrük hizmetlerini yaptığımız üniteler
ile Suriye sınır kapısı noktası arasında veyahut
da gümrük hizmetlerinin yapıldığı ünite arasında
AYTUĞ ATICI (Mersin) Evet, o
mesafe, evet.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Bunun 2.400 metresi Türkiye toprakları, 500
metresi Suriye toprakları. Şu anda da Suriyeli tüccarlarla Türk
tüccarlar mal alım satımını o bölgede, ara bölgede
gerçekleştiriyorlar. Bizim araçlarımız oraya kadar geliyor,
ürünleri getiriyor, Suriye tırları boş olarak geliyor,
satılan ürünler Suriye tırlarına aktarılıyor.
Alışveriş süresi bitiyor, onlar Suriyeye gidiyor, Türk
araçları da Türkiyeye geliyor ama o bölgede söylediğiniz tarzda,
bidonlarla, muhtemeldir ki bu araçların ihtiyaçlarını gidermek
üzere yapılan bir faaliyet olabilir ama hemen inceleteceğim.
Yarın sorunuzu bilvesile tekrarlarsanız ne olduğuna ilişkin
size bilgi aktarırım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Bakan, binlerce varil var, bir kontrol ettirirseniz siz de göreceksiniz
efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Tamam, Muhafaza Genel Müdürüm de burada, notu
aldılar. Size yarın sağlıklı bilgiyi ileteceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan, süremiz doldu.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
24üncü madde üzerinde iki adet önerge var, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
yasa tasarısının 24. maddesinin birinci paragrafındaki
birliklerin görüşü de alınarak ifadesinin faaliyette olan
birliklerin görüşü alınarak
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Kazım
Kurt Musa
Çam Ali
Serindağ
Eskişehir İzmir Gaziantep
Mehmet
Ali Susam Mehmet
Şeker Muharrem
Işık
İzmir Gaziantep Erzincan
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mülkiye
Birtane Adil
Kurt
Bingöl Kars Hakkâri
Sırrı
Süreyya Önder Hasip
Kaplan Özdal
Üçer
İstanbul Şırnak Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut
durumda örnek Ana Sözleşme hazırlanması
değişikliklerin belirlenmesi yetkisi bakanlar kurula aittir.
Getirilen değişiklikle kabineye ait yetki bakanlığa
devredilmektedir. Bakanlığı tek başına söz sahibi
kılan bu değişikliğin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
yasa tasarısının 24. maddesinin birinci paragrafındaki
birliklerin görüşü de alınarak ifadesinin faaliyette olan
birliklerin görüşü alınarak
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem
Işık, Erzincan Milletvekili.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. 24üncü madde üzerinde verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine konuşacağım.
Tabii, burada, önce bir kooperatiflerin tanımını yapmak
lazım. Birincisi, Uluslararası Kooperatif Birliği, kooperatifleri kişilerin
karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan
girişimlerinin, üyelerinin ekonomik ve sosyal gelişimi için kullanıldığı
örgütler olarak tanımlamakta. ILO ise kooperatifleri, kişilerin
gönüllü olarak belirli ortak bir amacı gerçekleştirmek için oluşturdukları,
gerekli sermayeye eşit koşullarda katıldıkları,
üyelerin aktif girişimlerindeki kâr ve risklerin adil olarak paylaşıldığı
demokratik denetimli örgütler olarak tanımlamaktadır.
Tabii, bizdeki kooperatifler ilk
kurulduğu zamanlar bu amaçlara hizmet etmek için kurulmuştu ama
maalesef, daha sonra gelen hükûmetlerce, özellikle son senelerde, bu iyice,
tamamen baskı altına alınıp hiçbir iş göremeyen, kredi
alamayan kurumlara dönüştürüldü. Hele bu son maddeyle,
baktığımız zaman, tamamen, aynı sendikalar gibi
buranın da Hükûmetin güdümüne girmesi için maddelerin geldiğini
görüyoruz.
Tabii, burada benim ikinci ele
aldığım konu birlikler. Tabii, birlikler deyince
aklımıza gelen ilk konu sulama birlikleri. Sulama birlikleri,
maalesef, son zamanlarda özellikle -hemen hemen her bakanımıza da
soru sorduğumuz gibi- borç batağındalar. Buradan çıkarılmış
olan yasayla birlikte, hiçbir önlem alınmadan, elektrik borçlarından
dolayı çiftçilere Ekmeyin. diye yazılar yazıyorlar. Ben kendi
bölgemden bahsedeyim. Erzincanda örneğin bir sulama birliğimiz
yazı yazarak diyor ki: Bu sene yeşil ekmeyin çünkü elektrik borcunu
ödeyemediğimiz için bu sene su veremeyebiliriz. Tabii, iktidar
yetkilileri gerekli toplantıları yapıyorlar ama yapılan bu
toplantılarda bir sonuç alınmıyor. Burada tamamıyla
yapılan şey, işte, çiftçiler ayaklanmasın, çiftçiler ses
çıkarmasın diye uğraşmak.
Elimde icra dairesindeki belgeler var,
özellikle çiftçilerin son zamanlarda artan sayıda gitmesi var. Bunlardan
bir tanesine örnek vereyim borcundan dolayı icraya giden ve Eğer
yedi gün içinde beyanname vermezsen içeri gireceksin. diye de yazılar
gelmiş.
Tabii, Erzincan demişken, sulama
birlikleriyle birlikte çiftçilerin durumu aynı. Diğerleri de
nasıl oluyor? 2002 yılında 3.219 tane icra dairesinde takipte
icra varmış, 2012de 10.196ya çıkmış, 2013ün ilk üç
ayında -25 Marta kadar olan sürede- 3.370 tane icra takibine
düşmüş. Şu anda çiftçiler tabii perişan durumda, Ekelim
mi, ekmeyelim mi? diye düşünüyorlar, Nasıl ekelim? diye
düşünüyorlar. Tabii, burada, özellikle yetkililer
çıktığı zaman, Tarım Bakanımız
çıktığı zaman veya şeylerde ne kadar destekleme verildiğini
anlatıyorlar. Biraz önce konuşurken bir sayın MHPli
milletvekilimiz, nereye, nasıl desteklerin verildiğini ifade etti.
Erzincandan gelen bir
Yine aynı
icra şeyinden okumak istiyorum. İsmi Hayri Can. Vatandaşımız
şöyle bir şey göndermiş
Tabii, icraya gitmek için
kâğıt gönderilmiş, altına şöyle bir not
düşmüş, diyor ki: Ben, sulama birliğine 1.455 lira borçlandım. Gübreye 350 lira verdim, birinci sürümde 750 lira verdim,
ikinci sürümde 750 lira verdim, su bekçisine 150 lira verdim, ilaçlamaya 150
lira verdim, toplam 3.605 lira verdim. Bu tarladan, icra gelen tarlaların
ikisinden
Bunun
gibi bir sürü önümüzde örnekler var. Bu elimde tuttuğum şeylerin
çoğu -tabii, bunların hepsi gelmedi- icraya giden
vatandaşlarımızın isimleri.
Biz,
sulama birlikleri konusunda, bakanlarımıza bildirdiğimiz gibi
Devlet Su İşlerini de aradık sorduk. Maalesef, diyorlar ki: Biz
bu fiyatlarda indirim yapmayacağız. Tabii, fiyatları
bildirirken de diyor ki: Şu fiyatın altına da inemezsin.
Erzincan için demiş ki: Şeker pancarında 113 lira alacaksın,
hububatta 42 lira alacaksın, fasulyede 63 lira alacaksın, eğer
taze fasulye ekerse 75 lira alacaksın, nohut ekerse 50 lira
alacaksın, mısır ekerse 100 lira alacaksın. Bunun
altına inemezsin, bunun üzerine de cezaları koyup bu cezalarla
birlikte vatandaştan alacaksın. Tabii, buradan çıkan sonuç, yasaları
ne kadar yapsanız da siz, bu birlikleri ve kooperatifleri gerçekten
işler hâle getirmek istiyorsanız önce yasaları düzeltmeniz
lazım, su paralarını bu şekilde düşürmeniz lazım.
Sırası
geldiği zaman, işte Bolu Tünelini biz bitirdik, falan yolları
biz açtık. diyorsunuz ama Erzincan gibi yerde Fırat suyu boşa
akıyor, orada bir cazibeli getirmek için hiçbir şey
yapmıyorsunuz. Onun için de bir yapın, onu da gelin burada söyleyin,
deyin ki yaptık, bitirdik bunu. Biz de görelim, teşekkür edelim.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu olan
kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşülme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre,
yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla,
21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 25
inci maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Kenan
Tanrıkulu Alim
Işık
Manisa İzmir Kütahya
Kemalettin Yılmaz Mehmet
Erdoğan
Afyonkarahisar Muğla
Finansman desteği
MADDE 8/A-
Kooperatif ve birlikler tarafından kullanılan ürün alım
kredilerine faiz desteği sağlanabilir. Bakanlar Kurulunca belirlenen
usul ve esaslar kapsamında kredi kullandıran bankaların faiz
destekli kredi uygulamalarından doğan gelir kayıpları, bu
amaçla ilgili yıl merkezî yönetim bütçesinde öngörülen ödenekle
sınırlı olmak üzere, Bakanlık tarafından avans olarak
ödenir. Bankaların gelir kayıpları yıllık bazda
Bakanlık tarafından incelenir. İnceleme sonucunda
kesinleştirilen gelir kayıpları tutarı ile avans olarak
yapılan ödeme tutarları arasında fark olması halinde,
Bakanlık ve bankalar yükümlülüklerini faizsiz olarak nakden yerine
getirir. Kredi faiz desteği uygulamasının süresine, finansmanına,
faiz desteği oranına, denetimine, uygulamayı yöneten
bankaların tespitine ilişkin usul ve esaslar ile uygulamaya yönelik
diğer hususlar Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca belirlenir."
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Salt
çoğunluğumuz yoktur Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Davet etmiyor musunuz Komisyon üyelerini?
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan, davet etmediler.
BAŞKAN
Söylüyorum Davet etmiyor musunuz? diye.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Komisyon üyelerimiz
varsa salonda davet edelim ama göremiyorum. Salt çoğunluğumuz yoktur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Var, var.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Burada, burada.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Buyurun efendim.
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Oturacak yer yok.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesindeki geçici 4 üncü
maddenin birinci paragrafı metinden çıkartılarak maddenin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederiz.
Geçici Madde 4- Birliklerin 27.07.1953
tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü
Hakkında Kanun kapsamında takip edilenler de dâhil olmak üzere
01.05.2000 tarihinden sonra kullandıkları destekleme ve fiyat
istikrar fonu gider hesabından ilgili mevzuat uyarınca
kullandıkları kredilere hiçbir şekilde faiz yürütülmez.
Ayrıca, faaliyetlerini durdurmuş birliklerin tüm borçları ile
vergi ve sigorta borçları terkin edilir.
Yeniden yapılandırılan
tutar, bu maddenin yayımını izleyen yıl başlamak üzere
eşit taksitler halinde ödenir ve ödemeler en fazla 25 yılda
tamamlanır.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Kazım
Kurt
İstanbul
Ankara
Eskişehir
Aydın
Ağan Ayaydın Müslim
Sarı Musa
Çam
İstanbul
İstanbul
İzmir
Oğuz
Oyan
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli üyeler, Sayın
Bakanım ve Sevgili Komisyon Sözcüm; bu madde görüşülürken tüm
Komisyon üyesi arkadaşlarımız zatıalinize dediler ki: Bu
faiz oranlarıyla değil, gelin, hesaplanacak bu faiz
oranlarının yarısıyla bunu hesaplayalım. Ve Komisyon
üyeleri ve zatıaliniz şunu söylediniz: Genel Kurula kadar bunu bir
tartışalım. Doğru mu Sayın Sözcüm? Ama görüyorum ki
yine hiçbir şekilde bir öneri gelmedi. AKP birtakım öneriler getirdi
ama çiftçiyi, özellikle birlikleri ilgilendiren bu maddede çok önemli bir
Komisyon görüşmelerinde Komisyonun çoğunluğunun ortak
görüşüydü arkadaşlar bu. Gelin bu faiz oranlarının
yarısı ile ilgili bir önerge götürelim, Genel Kurula kadar da bunu
hazırlayalım. dedi ama üzülerek görüyorum ki bu gelmemiş. Bir
kere, üzüntülerimi ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çok açık şekilde ifade ediyorum, bu birlikler yıllarca hizmet
etmiştir ama Bugün yazayım tahtaya, alayım haftaya. yok.
Bunların içinde kapatılan birlikler var, yani işlevi olmayan
birlikler var. Sayın Bakanım, tabelası yok, hiçbir şeyi
yok, tabela dahi yok. TASKOBİRLİK, KAYISIBİRLİK;
bunların borcunu deftere yazsan ne olur, kitaba yazsan ne olur! Yok, böyle
bir birlik yok. Biz size diyoruz ki bu önergede yetki verelim. Hadi öbür
birliklerin faizini indirmiyorsunuz, En azından size iyilik yapalım.
diyoruz ama bu iyiliği de istemiyorsunuz. Böyle bir birlik yok.
İHSAN ŞENER (Ordu) Allah
Allah!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Allah Allah değil.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
İstemiyorlar, istemiyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Yani hakikaten çok ciddi bir konu konuşuyorum.
Tabelası yok, kendisi yok, hiçbir
şeyi yok. Ya, neyini alacaksınız? Gelin size yetki verelim,
bunları terkin edin, bir daha deftere yazmayın, bir daha zahmet edip
başka bir sefer bu konuyu gündeme getirmeyin, yok.
Arkadaşlar, bir başka konu:
Yıllardır siyasi iktidarlar bu birliklere yönetim kurulu
atamış, Bakanlık atıyor, o günün Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı atama yapıyor ama gelin görün ki o gün atanan arkadaşların -özellikle TASKOBİRLİK ve
KAYISIBİRLİKte- şu anda hepsinin evine haciz gitti, hepsinin
mal varlığına el kondu. Sen atıyorsun, bunları sen
atamışsın, yazık günah değil mi? Birlikle ilgili bir
suistimali varsa verirsiniz savcılığa, hesabını verir,
varsa. Ama mahkemeye vermemişsin, hiçbir şey yapmamışsın,
ondan sonra adamın evine, her şeyine Sosyal Güvenlik Kurumuna olan
borcundan dolayı el koymuşsun.
Sayın Bakanım, bu önergede
elinizi genişletmek istiyoruz. Bir şekilde, yaşayan öbür
birliklerimiz daha çok yaşasın istiyoruz, on beş yılı
yirmi beş yıla çıkarmak istiyoruz. On beş yılda
ödeyemeyecek birlikler var. Bazı birliklerin
Örneğin -isim vermek
istemiyorum- üzüm işi başka, zeytinyağı işi
başka, incir işi başka. Üzüm ödeyebilir, belki incir ödeyemez.
Bunun için, gelin, bir şekilde, yasak savmayalım, size yetki verelim,
yirmi beş yıla kadar diyelim. Bakın mali yapılarına,
isterseniz on beş yıl uygulayın. Birlikler Ben bunu on beş
yılda öderim. derse on beş yıl uygulayın. Ama faaliyetleri
durdurulan birliklerin insanlarını yok etmek, onlara zarar vermek bu
Meclise yakışmaz. Tabelası olmayan birliklere hâlâ daha burada
borç yapılandırması yapmayı ben hazmedemiyorum Sayın
Bakan.
Bu açıdan, önergeyi
beğenmeyebilirsiniz, siz hazırlayın ama bunları dikkate
alın. Biz size yaşamın bir gerçeğini söylüyoruz,
hayatın gerçeğini söylüyoruz ama Biz yaptık oldu.
diyorsanız söyleyecek lafım yok.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28 inci maddesiyle 4572 sayılı Kanuna Geçici
Madde 5 olarak eklenen maddenin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Kazım
Kurt
İstanbul Ankara
Eskişehir
Aydın
Ağan Ayaydın Musa
Çam Oğuz
Oyan
İstanbul İzmir İzmir
Müslim
Sarı
İstanbul
Birliklerin bağlı kooperatiflerden
olan alacakları ve bu alacaklarına ilişkin işleyen faiz ve
gecikme zammı gibi feri alacakları mahsup edildiğinde,
Birliklerin Destekleme ve Fiyat ve İstikrar Fonuna olan borç bakiyeleri
mahsup edilen tutarda azaltılır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
TSKBlerin birikmiş DFİF
borçlarının yeniden yapılandırılması yönetimi
Birliklere büyük borç bakiyeleri bırakmaya devam ettiği gibi,
bağlı kooperatiflerinden olan alacaklarının mahsubu da
Birliklerin bilançolarını bozucu etkilerde bulunacaktır.
Birliklerin kooperatiflerinden alacaklarının tahkimini öngören bir
yasal düzenlemenin, aynı yöntemi Birliklerin Hazineye olan borçları
için de düzenlemesi gerekirdi.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:23.29
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 28inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından verilen
önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 29 uncu maddesiyle 1/6/2000 tarihli ve 4572
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 6 ncı maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan ilk yönetim kurulu seçimlerine ibaresinin, bu
görevleri sona erene şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Recep Özel Metin
Külünk
Kayseri Isparta İstanbul
Mehmet Doğan Kubat Yılmaz Tunç Ramazan Can
İstanbul Bartın Kırıkkale
İsmail Kaşdemir Şuay
Alpay
Çanakkale Elâzığ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle, kooperatiflerde hâlen görev yapan
müdürlerin mağdur olmalarının önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31 inci maddesiyle 4733 sayılı Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 8 inci maddesine eklenen son fıkrada yer alan Münhasıran her
türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri
bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla kurulmuş
ve kamu yararına çalışma statüsü verilmiş olan derneklere,
ibaresinin Her türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün
mamulleri bağımlılığı ile mücadele etmek
amacıyla Türkiye Yeşilay Cemiyetine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Osman
Aşkın Bak Muhyettin
Aksak
Kayseri İstanbul Erzurum
Rıfat
Sait Ahmet
Berat Çonkar Ali
Gültekin Kılınç
İzmir İstanbul Aydın
Zülfü
Demirbağ Oya
Eronat Bayram
Özçelik
Elâzığ
Diyarbakır Burdur
Adnan
Yılmaz
Erzurum
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 31inci maddesiyle 4733
sayılı Kanuna eklenen ikinci fıkranın sonuna
aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederiz.
"Ayrıca, 03.01.2002 tarihli
ve 4733 sayılı kanunun 8 inci maddesinin f, g, h
fıkralarında belirtilen cezalar sarmalık tütün üreten, satan ve
nakliye edenler için uygulanmaz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa
Çam Kazım
Kurt İzzet
Çetin
İzmir Eskişehir Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 31. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Adil
Kurt Hasip
Kaplan
Bingöl Hakkâri
Şırnak
Mülkiye
Birtane Özdal
Üçer
Kars Van
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Son önergeye katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili tasarının bu
maddesinde Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve
görevleriyle ilgili olarak olumsuz sonuçlara yol açabilecek bir
değişiklikten bahsedilmektedir. Kurum, piyasa faaliyetlerine
ilişkin olarak tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü
içkiler piyasasında mal veya hizmet üreten gerçek ve tüzel kişiler
ile bunların yetkilileri hakkında açılan kamu
davalarını katılan sıfatıyla takip edebilir
denmektedir. Ayrıca suç duyurusunda bulanabileceği gibi
mevzuatın uygulanması açısından, adli ve mülki makamlardan
yaptırım talebinde bulunabilir şeklinde bir ifade geçmektedir.
Bu durum aslında vatandaşın yaşam biçimine müdahale etme
olasılığına ve kaygısına neden olmaktadır.
Değişiklik ile bunun önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 31inci maddesiyle 4733
sayılı Kanuna eklenen ikinci fıkranın sonuna
aşağıdaki ifadenin ilave edilmesini arz ederiz.
"Ayrıca, 03.01.2002 tarihli
ve 4733 sayılı kanunun 8 inci maddesinin f, g, h
fıkralarında belirtilen cezalar sarmalık tütün üreten, satan ve
nakliye edenler için uygulanmaz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?..
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli üyeler, değerli arkadaşlar; bir kurum ki Tütün ve Alkol Piyasası
Bu
kurum zaten lağvedildi. Bu kurum -hâlâ daha biz bu kanunu yapıyoruz-
Tarım Komisyonunda, bundan iki ay önce lağvedildi, Komisyondan geçti.
Hâlâ, lağvedilen bir kurumu burada
tartışıyoruz.
Biz
ne istiyoruz burada? Arkadaşlar, Türkiyede bir ürünün üretimi serbest,
satışı yasak olamaz. Sarmalık tütün, Muş
milletvekilleri, Adıyaman milletvekilleri, Malatya milletvekilleri, bu bir
yaşam gerçeği. Eğer dünyada tütün yasaklanacaksa biz de
yasaklayalım. Eğer dünyada insanlar sigara içmeyi
yasaklıyorlarsa biz de yasaklayalım, hep beraber ama Philip Morris, Japan Tobacconın tüm ürettiği sigaraları Türkiyeye
harıl harıl
satacağız, kendi köylümüzün ürettiği, altını çiziyorum,
500 metrekare bir alanda
Adıyaman Çelikhan, Malatya Kurucaova, Muş
Sarmalık
tütün gerçeği var. Diyarbakırda, Mardinde, Siirtte,
bu civarda oturur insanlar, tütününü
sarar ve içer; bir yaşam gerçeği var. Siz üretimi serbest
diyorsunuz, ektiriyorsunuz -en fazla senede 3 bin lira, 5 bin lira alır bu
köylü kardeşlerim- ondan sonra, bunu naklederken arabasına el
koyuyorsunuz. Ya, kardeşim, serbest! Anadoluda, her yerde tütün satan
dükkânlar vardı+ sarmalık tütün.
O mülki amirin iki dudağının arasındasın.
Yasada ceza var aslında. Tatbik etse o satıcıya her gün 500 lira
ceza yazar. Yasada var, ama mülki amirin iki dudağının
arasındasın.
Değerli arkadaşlarım,
diyoruz ki bu önergede: Arkadaşlar, ekimi serbest. Aynı pazarda 50
tane dükkan var, bunlar sarmalık tütün satar. Yasak değil ama yasada
yasak. Gelin, bu olmayan Tütün ve Alkol Piyasası Kurumu, yok, böyle bir
kurum yok; bunun bir 8inci maddesi var, nakliyesi ve satışında
ceza var. Arkadaşlar, eğer tütünü yasaklayacaksak, Sayın Bakan,
hep beraber getirip el koyalım. Eğer Türkiyeye hiçbir tütün
girmeyecekse hep beraber el kaldıralım. Ama, yabancı
sigaraların Türkiyeye satışında bandrol koyuyorsunuz,
istediğiniz gibi satıyorsunuz. Bunları da kayıt içine
alalım. Üreteni de kayıt içine alalım, satanın da vergi
kayıtları olsun. Belli bir şey koyun. Ama, yasakla bir yere
gidemeyiz, ceza kesmeyle bir yere gidemeyiz. Bu bir Anadolu gerçeği.
Gidin, bakın, o küçük taburelerde, Anadolunun her tarafında,
Güneydoğuda tabakasını çıkarır, tütününü sarar, içer
bu insanlar. Ya, bunların keyiflerine engel olamazsınız,
yasaklayamazsınız. Yani bu önergede diyoruz ki: Kendi öz
malımız tütüne nakliyede ve satışta ceza uygulamayın.
Bandrol koyun, vergi kaydı içine alın,
ne yapıyorsanız yapın. Tütün zararlıdır. deyin ama
Anadolu gerçeğini, toplum gerçeğini unutuyoruz. Kendi
malımızın, kendi değerimizin sarmalık tütünün
satılmaması için, yabancı sigara satılması için her
türlü teşvik veriliyor ama sarmalı tütün satılmasın diye de
her türlü engel çıkarılıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bunlar Marlborocu. Bunlar Marlborocu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Anlamadım.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bunlar Marlborocu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AKP Marlboro
içiyor. diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Veli Bey Mevlüt Bey Marlboro içiyor. diyor.
BAŞKAN - Sayın Ağbaba,
lütfen, hatibe söz atmayalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Arkadaşlar, işin şakası değil, çok ciddi
bir şey konuşuyorum.
Bu ülkede bir şey üretenin, ekmek
yemek için 500 metre, 1 dönümde bir şey üretip yılda 5 bin lira, 3
bin lirayla karnını doyuran insanların sorununa çözüm
arıyoruz.
Takdir sizin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Takdir sizin.
Ben, hepinizin dikkatine sunuyorum. Eğer
yerli üretimi seviyorsanız, yerli malı seviyorsanız gelin
engelleri kaldırın. Özgürlükler diyorsunuz, buda özgürlüktür.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31 inci maddesiyle 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci
maddesine eklenen son fıkrada yer alan Münhasıran her türlü
uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri
bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla
kurulmuş ve kamu yararına çalışma statüsü verilmiş
olan derneklere, ibaresinin Her türlü uyuşturucu madde, alkollü içki,
tütün ve tütün mamulleri bağımlılığı ile mücadele
etmek amacıyla Türkiye Yeşilay Cemiyetine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle, fıkrada
münhasıran her türlü
uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri
bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla
kurulmuş ve kamu yararına çalışma statüsü verilmiş
olan derneklere Sağlık Bakanlığı bütçesinden
yapılacak yardımın, tüzüğünde her türlü uyuşturucu
madde, alkollü içki, tütün ve tütün mamulleri
bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla
kurulduğu açıkça belirtilen Türkiye Yeşilay Cemiyetine
verilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
6/6/2002 tarihli ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7. maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin değiştirilmesini öngören 437
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 32. maddesinde
geçen "köylere" ibaresinden sonra gelmek "belediyelerin
belirlediği kamu yararı gözeten sivil toplum
kuruluşlarına" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mülkiye
Birtane Adil
Kurt
Bingöl Kars Hakkâri
Özdal
Üçer Hasip
Kaplan
Van Şırnak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Kenan
Tanrıkulu Alim
Işık
Manisa İzmir Kütahya
Mehmet Erdoğan Kemalettin
Yılmaz
Muğla Afyonkarahisar
MADDE32- 6/6/2002 tarihli ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"c) 4458 sayılı Gümrük
Kanunu uyarınca tasfiyelik hale gelenlerinin tabii afetler,
bulaşıcı hastalıklar ve benzeri olağanüstü durumlarda
genel ve özel bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve
bunların teşkil ettikleri birliklere bedelsiz teslimi, 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 16/A maddesi
uyarınca tasfiyelik hale gelenlerinin bu bentte sayılanlara bedelsiz
teslimi ile çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla
yapılan teslimi, (Bakanlar Kurulu I Sayılı Listede yer alan
ürünlerin vergisiz teslimlerinin esas ve usullerini dekar başına ve
ürün türüne göre belirleme yetkisine sahiptir.) "
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizdeki tarımsal girdi
fiyatları çok yüksek olduğu için üretim maliyeti yükselmektedir. Bu
nedenle Türk çiftçisi yabancı ülkelerin üreticileri ile rekabet
edememektedir.
Mazotun litre fiyatı Mart 2002'de
1 liraydı. Bu gün ise mazotun litresi 4 lira 24 kuruştur. Rafineri
çıkış fiyatı 1 lira 44 kuruş olan mazottan 1 lira 60
kuruş ÖTV alınmaktadır. Diğer paylarla beraber bir litre
motorin 4 lira 24 kuruşa satılmaktadır. Bu yüksek vergiler
nedeniyle ülkemiz, tarımda dünyanın en pahalı mazotunu kullanan
ülkelerin başında gelmektedir.
Türk çiftçisinin yıllık
kullandığı mazot miktarı 3 milyon 300 bin tonu
bulmaktadır. Çiftçilere verilen mazot desteği, tarımda
kullanılan mazota ödenen bedelin yüzde 5 ini ancak karşılamaktadır.
Çiftçilerin kullandığı kırsal motorinin ÖTV'si euro dizele
göre düşüktü. 2011 yılı Ocak ayından itibaren kırsal
motorin uygulamasının kaldırılması sonucu Türk
çiftçisi 250 milyon liralık ÖTV farkı ödemek zorunda kalmıştır.
Gemilere ve yatlara ÖTV'siz
akaryakıt verilmektedir. Pırlantadan KDV almayıp pırlantaya
şimdi de ÖTV muafiyeti getirmeye çalışan AKP hükümeti
çiftçilerin kullandıkları motorinden yüzde 37,61 oranında ÖTV
alınmaktadır. Fransa çiftçisi Türk çiftçisine göre mazotu % 40 daha
ucuza kullanmakta, Polonya çiftçisi mazotu ÖTV'siz almaktadır. Türk
çiftçisinin dünya ile rekabet edebilmesi için çiftçilerimizin
kullandığı mazota ÖTV istisnası getirilmelidir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6/6/2002 tarihli ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7. maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin değiştirilmesini öngören 437
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 32. maddesinde
geçen "köylere" ibaresinden sonra gelmek "belediyelerin
belirlediği kamu yararı gözeten sivil toplum
kuruluşlarına" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili tasarıdaki bu ifadeye,
tasfiyelik hale gelenlerin bedelsiz teslimiyle ilgili özellikle belediyelere de
ayrıca söz hakkı verilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu
düzenleme, yerel yönetimlerin, bulundukları bölgelerdeki sivil toplum kuruluşlarıyla
koordinasyonunu ve kamu yararını arttıracaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 33 üncü maddesi ile 4760 sayılı Kanunun 13
üncü maddesine eklenen beşinci fıkrasında yer alan ";
müteselsilen sorumlu olmak üzere, " ibaresinin ", bu malları
bulunduranlar adına; her bir tespit için bu Kanuna ekli (III)
sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan malların 50 litreyi, (B)
cetvelinde yer alan 2402.20 ve 2402.90.00.00.00 ( yalnız tütün yerine
geçen maddelerden yapılmış sigaralar) G.T.İ.P.
numaralı malların 5.000 adedi aşması hâlinde ise
müteselsilen sorumlu olmak üzere" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Recep Özel Tülay
Kaynarca
Giresun Isparta İstanbul
Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
İstanbul Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Birleşmiş Milletler Tütün
Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan ilk protokol olan
"Tütün Ürünlerinin Yasa Dışı Ticaretinin Engellenmesi
Protokolü" 10 Ocak 2013 tarihinde Cenevre'de imzalanmıştır.
Söz konusu protokolün 17. Maddesinde tarafların el koyma halinde, sadece
üreticilerden değil, imalatçı, dağıtıcı,
ithalatçı ya da ihracatçılardan da kayıp vergiler kadar bir
tahsilat yapılabilmesi öngörülmüştür. Bu kapsamda, ithal edilen veya
yurt içinde üretilen bandrolsüz malları bulunduranlar adına
cezalı tarhiyat yapılması sağlanmaktadır. Ayrıca,
sigarada 5.000 adet (250 paket) ve alkollü içki ürünleri için ise 50 litrenin
üzerindeki bandrolsüz mal tespitlerinde, bu mallan bulunduranlar ile birlikte
ithal ve imal edenleri için müteselsil sorumluluk uygulaması
getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
37nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 38 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 38- 5015 sayılı
Kanunun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Rafinerici lisansı sahipleri
tesislerindeki; ham petrol, ara ürün, akaryakıt harici ürün ve
akaryakıt tankları ile, yurt içi ve yurt dışı
satış tanklarını lisanslarına işletmek ve
tankların kullanımına ilişkin bilgileri Kuruma bildirmekle
yükümlüdürler. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Gelir
İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak
Kurum tarafından çıkarılan yönetmelik ile belirlenir."
Mustafa Elitaş Hacı Bayram
Türkoğlu İsmail
Kaşdemir
Kayseri Hatay Çanakkale
İdris Şahin Fatih Han
Ünal Osman
Aşkın Bak
Çankırı Ordu İstanbul
İlyas Şeker İbrahim
Korkmaz Bedrettin
Yıldırım
Kocaeli Düzce Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 38 inci maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım
Kurt İzzet
Çetin
İzmir Eskişehir Ankara
Ali
Serindağ
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Son okunan önergeye katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ali
Serindağ, Gaziantep Milletvekili
(CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde komisyonda görüşülürken
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri maddenin düzeltilmesi yolunda ikaz
etmiş olmalarına rağmen, madde yanlış olarak buraya
geldi. Ancak, şimdi öğreniyoruz ki yeni bir önergeyle maddeyi
düzeltiyorsunuz. Bu konuda yanlıştan dönmüş olmanız elbette
iyi bir şeydir.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
Gaziantepte GÜNEYDOĞUBİRLİK diye bir müessese var,
GÜNEYDOĞUBİRLİK. GÜNEYDOĞUBİRLİK,
güneydoğulu üreticilerin çıkarlarını koruyan,
fıstık üreticilerinin, mercimek üreticilerinin, biber üreticilerinin,
üzüm üreticilerinin çıkarlarını koruyan bir kooperatif
birliği idi. Ancak, şimdi bu birlik maalesef işlemez hâldedir. 9
kooperatifi, 17 bin üreticisi olan bu birlik maalesef şu anda
işlevini kaybetmiştir. Bir zamanlar yukarıda söylediğim
gibiyken şimdi, Gazianteplilerde Acaba GÜNEYDOĞUBİRLİK
batıyor mu? diye GÜNEYDOĞUBİRLİK iflas mı etti?
diye endişeler dolaşıyor. Umarım, Hükûmet Gazianteplilerin
bu endişesini giderir.
Sayın Bakan, gümrük idareleri
önemli idarelerdir çünkü gümrük idareleri, gümrük kapıları bir
ülkenin dışa açılan yüzüdür. O nedenle, gümrük idarelerini
güçlendirmemiz lazım. Ne yapmanız lazım? Öncelikle, teknik
donanım ve personel açısından güçlendirmeniz lazım, dil
bilen personeli mutlaka istihdam etmeniz lazım. Bilhassa, hava gümrük
kapılarında var olan dil bilen elemanlar kara gümrük
kapılarında da istihdam edilmelidir. Pek çok kara gümrük
kapısında dil bilen personel yoktur. Gene, biliyorsunuz, gümrüğe
tabi malların bir bölümü laboratuvar tetkiklerine tabidir. Bu nedenle,
laboratuvarların da güçlendirilmesi, laboratuvarlarda bilgili, deneyimli,
eşyayı bilen personel istihdam edilmelidir.
Bir de, biliyorsunuz Sayın Bakan,
Hükûmetiniz kurulmadan evvel yani 2002 yılından önce, hükûmet ile
Odalar ve Borsalar Birliği arasında yapılan bir protokol
neticesinde gümrük kapıları iyileştirilmeye başlandı.
İpsala Gümrük Kapısından başlandı ve İpsala
Gümrük Kapısından sonra pek çok gümrük kapısında bu
iyileştirmeler yapıldı. Demin ifade ettim, Gaziantepte
Karkamış Gümrük Kapımız var. Lütfen, bir gün gidin, görün
orayı. Oraya bir gümrük kapısı diyebilir miyiz diyemez miyiz?
Gaziantep, ihracat potansiyeli en yüksek olan, ticari potansiyeli en yüksek
olan illerimizden biridir. Sayın Bakan, sizin, bu gümrük
kapısını da B sınıfı gümrük kapısından
A sınıfı gümrük kapısına döndürmeniz lazım çünkü
Gaziantepliler bunu çoktan hak ediyorlar.
Ayrıca, ülkemizin üç tarafı
denizlerle çevrili. Maalesef, ülkemizde yeteri kadar deniz hudut
kapısı yok. Bu konuda da bir çalışma yapılmalı,
yeteri kadar deniz hudut kapısı açılmalı ve denizden daha
çok yararlanma konusunda gerekli çalışmalar zaman geçirilmeden
yapılmalıdır.
Sayın Bakan, Dereköy
Sınır Kapısıyla ilgili izin verirseniz orada emeğim
var da o nedenle bir iki hususu dile getirmek istiyorum: Ben 2000
yılında Kırklareline Vali oldum Dereköy Gümrük
Kapısı tır trafiğine açılacak. denildi. O tarihten bu
yana hâlâ açılmadı.
Şimdi, siz yoldan bahsettiniz.
UNDnin 2000li yılların başında -şu anda tarihini
hatırlamıyorum 2001 olabilir, 2002 olabilir- hazırladığı bir rapora
göre Dereköy Gümrük Kapısının tır trafiğine
kapalı olması nedeniyle her yıl Türkiye, 300 milyon dolar zarar
ediyor. Lütfen, bu konuyu inceleyin. Demin soru sorarken, daha doğrusu
diğer maddeler görüşülürken soru sorduğum vakit Oraya bir
seyahat yapacağınızı ve durumu tetkik edeceğinizi
söylemiştiniz. Bu konu üzerinde durulması Türkiyeyi yıllık
300 milyon dolarlık zarardan kurtaracaktır.
Ayrıca, Sayın Bakan, bir de
Bulgaristanın Burgaz şehrinden İstanbula kadar yat limanı
yok, Karadeniz sahilinde yat limanı yok. Hâlbuki, İğneada, konumu
itibarıyla, doğal görünümü itibarıyla, doğal
yapısı itibarıyla uygun bir yat limanı olabilir bir konuma
sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Madem oraya seyahat ediyorsunuz, orayı da lütfen tetkik edin.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 38 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 38- 5015 sayılı
Kanunun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Rafinerici lisansı sahipleri tesislerindeki;
ham petrol, ara ürün, akaryakıt harici ürün ve akaryakıt
tankları ile yurt içi ve yurt dışı satış tanklarını
lisanslarına işletmek ve tankların kullanımına ilişkin
bilgileri Kuruma bildirmekle yükümlüdürler. Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı ve Gelir İdaresi
Başkanlığının görüşü alınarak Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelik ile belirlenir."
İsmail
Kaşdemir (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme
ile rafineri lisansı sahiplerinin bildirimde bulunma yükümlülüğü ile
ilgili usul ve esasların ilgili kurumların da görüşü
alınarak ikincil düzenlemelerle yapılması önerilerek,
değişen şartlara göre değişikliklerin daha kolay
gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39uncu
maddenin önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 39 uncu
maddesinde yer alan "doğrudan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve anında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet Kenan
Tanrıkulu Alim
Işık
Manisa İzmir
Kütahya
Mehmet Erdoğan Kemalettin
Yılmaz
Muğla Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Sisteme erişimin doğrudan
olduğu kadar istenildiği zaman anında olması da önemlidir.
Zaman kaybının olmaması gerekir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
40ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
41inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 42 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 42- 5015 sayılı
Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
maddeye beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ulusal petrol stoğunun tamamlayıcı
kısmı rafinericiler tarafından tutulur ve tamamlayıcı
kısmın edinilmesi
nedeniyle oluşabilecek kaynak ihtiyacı, finansman giderleri ve bu
kısım stokların depolama ve idame maliyeti, tüketici
fiyatlarına ilâve edilen (Kurul tarafından azami 10 ABD Dolar/ton'a
kadar belirlenir.) ve Kurumun kullanımında kalan gelirler ile
karşılanır. Rafinericilerin haricinde ithalat durumunda bu gelir
Kuruma ithalatçı tarafından ödenir. Gelir, yeterli depolama tesisi ve
stok sağlandıktan sonra idame giderlerini sağlayacak seviyeye
çekilir."
"Ulusal petrol stoğu
düzenlemesi kapsamında rafineri, akaryakıt ve LPG
dağıtıcı lisansı sahipleri ile serbest
kullanıcıların bulundurmakla yükümlü oldukları
stokları denetlemeye ve tutulacak bu stokların miktarında azalma
yapılmayacak şekilde ürün cinsini ve ürünlerin birbirine tahvil
edilmesini düzenlemeye Kurum yetkilidir."
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Necati
Özensoy
Konya Manisa Bursa
Cemalettin
Şimşek Münir
Kutluata Ahmet
Duran Bulut
Samsun Sakarya Balıkesir
Kemalettin
Yılmaz
Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı yasa tasarısının 42 nci maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Kazım
Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Aydın
Ağan Ayaydın Müslim
Sarı Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
üyeler; değerli arkadaşlarım, nedir bu madde ve ne olmuş?
Dikkatle dinleyin beni, eğer zahmet olmazsa.
Ulusal stok yüzde
20; dağıtıcılar,
rafinericiler hariç, bayiler, herkes stok tutmak zorunda. Ne olmuş biliyor
musunuz? Bu Bakanlıkla ilgisi yok, onu da söylüyorum, Gümrük
Bakanlığıyla ilgisi yok, torbaya girdiği için girmiş.
Bayilerden, herkesten para toplamışlar, 500 milyon, şu andaki
parayla. TÜPRAŞ ne zaman özelleşti, kaç yıl oldu TÜPRAŞ
özelleşeli?
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Çok zor soru sordun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hâlâ halktan alınan, bayiden alınan,
dağıtıcıdan alınan para TÜPRAŞın
hesaplarında bekletiliyor arkadaşlar, devletin ulusal stoku, özelleşen bir şirketin
hesabında bekletiliyor, takdir sizin. Yıllar yılı olmuş
özelleşmiş. Halktan toplanan ulusal stok diye
adlandırılan paraya dönüştürülmüş para, 500 milyon para
TÜPRAŞın hesaplarında bekletiliyor; bir daha söylüyorum.
Nasıl değerlendiriliyor? Kim değerlendiriyor? Ne kadar
katkı alınıyor? O para orada duruyor. Sahibi kim? Sahibi
TÜPRAŞ. Ulusal stok değil, paranın sahibi TÜPRAŞ. Benim
hesabımda bir para duruyorsa bunun sahibi benimdir. Yıllardır da
bu böyle gidiyor. Bunu ben ortaya çıkardım, Sayın
Bakanımın bilgisi de yoktu. Sayın Bakanım da bu konudan son
derece rahatsız oldu. Arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Özel
bir şirket, satmışsın gitmiş. Eskiden, kamudayken kamu
adına görev vermişsin, bu görevi yaptıysa, yapmak üzere görev
vermişsin ama hâlâ bekliyor. Sayın Bakanım sordu ilgililere o
saatte, Bir çalışma yapacağız, getireceğiz. dediler.
Belki onların da haberi yoktu Sayın Bakanım sormasaydı.
Böyle bir durum. Ben durumu hepinizin takdirine sunuyorum. Bu ülkenin ulusal
stokunun 500 milyon parası orada duruyor.
Arkadaşlar, Sayın Bakanım; artık
ulusal stok tutmak zorunda mıyız? Gerek yok. Eğer bayiden para
alacaksanız, bunları bayi adına bir bankada bloke etmenin
gereği de yok; verin bu paraları geri. Eğer petrol ithal
edilecekse ilgili kurumlar ithal ediyor, bayilere satıyor. Ta yıllar
önce, belki 1930lu yıllarda, petrolün olmadığı süreçte
herkese, her bayiye yüzde 20 stok tutma zorunluluğu getirilmiş. Bu
kanun ne zaman çıkmış? O günün koşulları bugünün
koşulları değil. Yıllarca toplanan para
Belki para ödeyen
bir sürü insan bugün bayi değil.
Arkadaşlar, böyle bir durum.
Devletin 500 milyonu, halkın 500 milyonu özelleşen bir şirketin
kasasında duruyor. Takdir hepinizin.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 42 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 42- 5015 sayılı Kanunun
16 ncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye beşinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Ulusal petrol stoğunun
tamamlayıcı kısmı rafinericiler tarafından tutulur ve
tamamlayıcı kısmın edinilmesi nedeniyle oluşabilecek
kaynak ihtiyacı, finansman giderleri ve bu kısım stokların
depolama ve idame maliyeti, tüketici fiyatlarına ilâve edilen (Kurul
tarafından azami 10 ABD Dolar/ton'a kadar belirlenir.) ve Kurumun
kullanımında kalan gelirler ile karşılanır.
Rafinericilerin haricinde ithalat durumunda bu gelir Kuruma ithalatçı
tarafından ödenir. Gelir, yeterli depolama tesisi ve stok
sağlandıktan sonra idame giderlerini sağlayacak seviyeye
çekilir."
Ulusal petrol stoğu düzenlemesi
kapsamında rafineri, akaryakıt ve LPG dağıtıcı
lisansı sahipleri ile serbest kullanıcıların bulundurmakla
yükümlü oldukları stokları denetlemeye ve tutulacak bu stokların
miktarında azalma yapılmayacak şekilde ürün cinsini ve ürünlerin
birbirine tahvil edilmesini düzenlemeye Kurum yetkilidir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz da Sayın
Başkanım, izniniz olursa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Aslında tabii, bu her iki önerge de
niteliği itibarıyla doğru yani bu alanın düzenlenmesi
gerekir ve Enerji Bakanlığımızın gündeminde yeni bir
yasa, düzenleme hazırlığı var, orada buna çözüm
getiriliyor.
Ama şunu da ilave edeyim: Bu para
TÜPRAŞın hesabında olan bir para değil, Ziraat
Bankasında emanet hesabındadır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hesap
TÜPRAŞın ama. TÜPRAŞın emanet hesabındadır
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Ve her yıl orada toplanan para
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, hesap TÜPRAŞın.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Hayır, emanet hesabında ve nemalandırılıyor ve her
yıl Enerji Bakanlığı bununla ilgili muhasebe
kayıtlarını EPDKyla paylaşıyor ve böylece bir takip
yapılıyor ama bunun nasıl kullanılacağına
ilişkin düzenleme geliyor. Bu bakımdan öneriniz haklı ama burada
yeri olmadığını düşünüyorum. Bu gerekçeyle de
katılamıyorum. Niye burada yer alıyor madem ilgisi yok, onu da
söyleyeyim. EPDKnın stokları bilmesi akaryakıt
kaçakçılığının başarılı olması
bakımından önemli. Burada stokları bilmesi bakımından
EPDKya bir yetki veriliyor. Onun için bizim tasarımızda yer
alıyor.
Önergelere katılamıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, siz uyarmasaydınız
beylerin haberi var mıydı orada?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Var, var; yapıyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, haberleri yoktu Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çok önemli bir konu olduğu için bu saatte
söz aldım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının 42nci maddesinde ulusal petrol stoku
düzenlemesi kapsamında rafineri, akaryakıt ve LPG
dağıtıcı lisans sahipleriyle serbest kullanıcıların
bulundurmakla yükümlü oldukları stokları denetlemeye ve tutulacak bu
stokların miktarında azalma yapılmayacak şekilde ürün
cinsini ve ürünlerin birbirine tahvil edilmesini düzenlemeye EPDK yetkili
kılınmaktadır.
2003 yılında çıkarılan 5015
sayılı Petrol Piyasası Kanunu ile piyasada sürekliliğin
sağlanması, kriz veya olağanüstü hâllerde risklerin önlenmesi ve
uluslararası antlaşmalar gereği olağanüstü hâl petrol
stoklarıyla ilgili yükümlülüklerin ifası amaçlarıyla bir önceki
yıl günlük ortalama kullanımın içindeki net ithalatın en az
doksan günlük miktarı kadar stok tutulması zorunlu hâle
getirilmiştir.
Petrol stoklarının tutulmasından Ulusal
Petrol Stok Komisyonu sorumludur. Komisyon, Enerji Bakanlığı
Müsteşarının yanı sıra Millî Savunma,
İçişleri, Maliye ve Dışişleri
Bakanlıklarıyla Hazine Müsteşarlığı Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü ve EPDK temsilcilerinden oluşmaktadır.
Ulusal stok için rafineri,
akaryakıt ve LPG dağıtıcı lisansı sahiplerinin
ikmal ettiği günlük ortalama ürün miktarının minimum 20
katını kendi depolarında veya lisanslı depolama
tesislerinde topluca veya statülerine göre ayrı ayrı bulundurma
yükümlülüğü bulunmaktadır. Kanunda, ulusal stokun
tamamlayıcı kısmının rafinericiler tarafından
tutulması ve tamamlayıcı kısmın edinilmesi nedeniyle
oluşabilecek kaynak ihtiyacı finansman giderleri ve bu
kısım stokların depolama ve idame maliyetinin tüketici
fiyatlarına ilave edilen ve rafinericilerin kullanımında kalan
gelirlerle karşılanması öngörülmüştür.
Ülkemizde, kanunda belirtilen ulusal
petrol stokunun tutulup tutulmadığı konusunda net bir bilgi,
maalesef, söz konusu değildir. Denetim olmadığı için
kâğıt üzerinde stok var gibi bir olumsuz durum söz konusudur.
Denetimin yapılmasıyla ilgili düzenleme tam on yıl sonra bu
maddeyle getirilmektedir. Dolayısıyla 5015 sayılı Kanun
çıkalı aradan on yıl gibi bir süre geçmesine rağmen, hâlen
bu stokların oluşturulmadığı
anlaşılmaktadır. Birçok devletin ülkesini en az üç ay idare
edecek petrol stoku bulunurken Türkiye'nin böyle bir stoku yok. Ülkemizi tehdit
eden birçok gelişme söz konusuyken olağanüstü durumlarda
kullanılması için gerekli, böylesine hayati önem taşıyan
ulusal stokun oluşturulmamasının hiçbir gerekçesi olamaz.
Hükûmet görevini yerine getirmemiştir, suç işlemiştir, suç
işlemektedir.
Ayrıca, akaryakıt ve LPG
fiyatlarına yansıtılarak toplanan ve 500 milyon liraya
ulaşan paraya da sahip çıkılmadığı ortaya
çıkmıştır. Verilen bilgilere göre, bu para
özelleştirilen şirketin adına bir banka hesabında
bulunmaktadır.
Sayın Bakan, bu bilgi çok nettir,
TÜPRAŞın banka hesabında bu para yatıyor. Ziraat
Bankasında yatıyor, doğrudur ama TÜPRAŞ adına
kayıtlıdır.
Bu paranın neden özel bir
şirketin adına kayıtlı
bırakıldığı, bu hesaba aktarılması gereken
paraların aktarılıp aktarılmadığı, yatan
paraların en uygun şekilde nemalandırılıp
nemalandırılmadığı bilinmemektedir. Komisyonda da
yeterli bilgi maalesef verilmemiştir. Bu bir skandaldır. Kamu
kaynağı bir özel şirkete ait banka hesabındadır.
Akaryakıt bedeli üzerine eklenerek vatandaştan toplanan
paraların takipsiz ve sahipsiz kaldığı
anlaşılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz önergeyle bu durumu düzeltiyoruz. Komisyona verilen bilgilerde
-bir defa daha söylüyorum- hâlen 500 milyon lira düzeyinde olduğu ifade
edilen bu paraya sahip çıkılması konusunda, siz değerli
milletvekillerinin de gerekli hassasiyeti göstereceğinize ve önergemize
destek vereceğinize yürekten inanıyorum. Hükûmetin
katılmamasına lütfen itibar etmeyin, bu Hükûmetten her şey beklenir,
sizler vicdanınıza göre karar verin.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Para gitti TÜPRAŞa!
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
43üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 43 üncü maddesinde yer alan "birinci ve ikinci
fıkraları" ibaresinin "birinci, ikinci ve dördüncü
fıkraları" olarak değiştirilmesini ve madde metnine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hacı Bayram
Türkoğlu Bülent
Turan
Kayseri Hatay İstanbul
Şirin Ünal Sıtkı
Güvenç Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul Kahramanmaraş Bursa
Rıfat Sait Hamza
Dağ Bayram
Özçelik
İzmir İzmir Burdur
Numunelerde yapılacak testlerde
ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede bulunmadığı
laboratuvar analizi ile tespit edildiğinde, 19uncu madde hükümleri
uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Danıştay kararlarında
5015 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin uygulanabilmesi için marker
eksikliği ve teknik kritere aykırılık
hususlarının bir arada bulunması gerektiği
belirtildiğinden yalnızca marker eksikliğinde idari para
cezası uygulanamaz hale gelmekte ve uygulamada tereddüt
oluşmaktadır. Dördüncü fıkrada yapılan
değişiklikle söz konusu belirsizliğin giderilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
44üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 44. Maddesi ile 5015 sayılı Kanunun
değiştirilen 19. Maddesinin ikinci fıkrasının (d)
bendi ile (f) bendinin madde metninden çıkarılmasını,
aşağıdaki fıkranın maddeye son fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Kazım
Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Bülent
Kuşoğlu
Müslim Sarı Musa
Çam
Ankara İstanbul İzmir
Bayiler için yukarıda yer alan
cezaların, kaçakçılıkla ilgili olanları hariç olmak üzere
beşte biri uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ÜYESİ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
5015 sayılı Petrol
Piyasası Kanununun 19. Maddesinde bayiler için verilen cezaların
beşte bir oranında uygulanacağına ilişkin bir hüküm
zaten vardır. Kanunda, kaçakçılık suçu dışında
başka kabahat ve suçlara ilişkin de cezalar bulunmaktadır.
Ayrıca bu hüküm bayilerin ekonomik gücünü dağıtıcı ve
rafinerilerce kıyaslanması sonucunda koyulmuş olup, kanunda bu
gerekçeye dayanarak korunması gerekir.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) 60a göre bir söz talebim var Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu bölümde görüştüğümüz
31inci madde, 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun bir maddesinde
değişiklik yapmaktadır. Bu maddede iktidar partisi
tarafından verilen bir önergeyle komisyon metninde de bir
değişiklik yapıldı. Ne bu değişikliği ne de
maddede yer alan düzenlemeyi doğru bulmadığımızı
ifade etmek istiyorum.
Şu nedenle: Maddeye göre, gerek
önergeyle değişik şekli gerekse Komisyon metnine göre,
münhasıran her türlü uyuşturucu madde, alkollü içki, tütün ve tütün
mamulleri bağımlılığıyla mücadele etmek üzere,
kamuya yararlı derneklere yardımda bulunmaya Sağlık
Bakanlığı yetkili kılınıyor, bu amaçla da
Sağlık Bakanlığı bütçesine gerekli ödenek konuluyor.
Elbette ki, alkollü içki bağımlılığıyla mücadele
etmek, tütün ve sigara bağımlılığıyla mücadele
etmek, sağlık amacıyla olması nedeniyle, sağlık
nedenleriyle doğru bir yaklaşımdır. Ancak, kamuya
yararlı derneklere, Genel Kurulda kabul edilen önergeyle değişik
şekline göre de Türkiye Yeşilay Derneğine yapılacak
yardımın 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun 29uncu maddesinden istisna edilmesi kesinlikle
yanlıştır. Çünkü, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
29uncu maddesi, yapılacak olan yardımların yapılma şekli,
kullanımı ve denetlenmesine ilişkin hususların ve denetleme
sonuçlarının kamuoyuna açıklanmasına ilişkin
hususların Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenleneceğini hükme bağlamaktadır. Yani, kamu
kaynağı kamuya yararlı bir derneğe bağışlanıyor
ise bu kullanımın, bu bağışın nasıl
kullanıldığını bilmek vatandaşın, milletin
hakkıdır. Şimdi, Yeşilay Derneğine bir yardım
yapacaksınız, bu yardımın nereye
kullanıldığını, amaca uygun kullanılıp
kullanılmadığını millet bilmeyecek. Düzenleme, bu kullanımın
milletin gözünden kaçırılmasını sağlamaya yöneliktir.
Bunu kesinlikle doğru bulmuyorum. Hükûmetin ve iktidar partisinin tutumunu
eleştiriyorum.
Tekriri müzakereyle bu maddeye geri
dönerek, milletin gözünden kaçırılan bu harcama
sonuçlarının tekrar milletin bilgisine sunulacak şekilde bir
düzenleme yapılmasını öneriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
45inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas
numaralı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 45 inci maddesi ile 5015 sayılı Kanunun 20
nci maddesine eklenen ikinci ve üçüncü fıkraların
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Kayseri
İstanbul
İstanbul
Oya
Eronat Ahmet
Haldun Ertürk Mustafa
Gökhan Gülşen
Diyarbakır İstanbul Kastamonu
Sermin
Balık Bülent
Turan Nurdan
Şanlı
Elâzığ İstanbul
Ankara
Kaçakçılık fiilinin sadece ulusal
marker seviyesi ile ilgili olması durumunda, geçici durdurma karan
akredite laboratuvar analiz sonucuna göre verilir. Akredite laboratuvar analiz
sonucunun bildirilmesine kadar kaçak akaryakıt
satışını engelleyecek idari tedbirler Kurum tarafından
alınır.
Seyyar kontrol cihazı ile
yapılan ulusal marker kontrol sonucunun geçersiz çıkması
halinde, alınan numune en geç beş iş günü içinde laboratuvara
teslim edilir. Laboratuvar, yapılması istenilen analizleri numune
özellikleri değişime uğramadan on beş gün içinde yapar ve
sonucunu en geç üç iş günü içinde Kuruma bildirir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Rize) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle,
kaçakçılık fiilinin sadece ulusal marker seviyesi ile ilgili
olması durumunda akredite laboratuvar analiz sonucunun beklenmesi ve rapor
sonucu alınıncaya kadar gerekli idari tedbirlerin Kurum
tarafından alınması hususu düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
46ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
47nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.27
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Milli
Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim, Bilim
ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı
ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı
Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/527) (S. Sayısı: 185)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 28 Mart 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.30