TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84üncü
Birleşim
28
Mart 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adananın ve ilçelerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Burdur Milletvekili
Bayram Özçelikin, Burdurda hayvancılık sektörüne ve Alo Birlik
faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıakanın, Ankaranın işsizlik sorununa
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında
yıkılan Gölcük Kavaklı sahili Denizevler Sitesinin durumuna
ilişkin açıklaması
3.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkalede Savaşa
Hayır yürüyüşü nedeniyle 49 kişinin tutuklanmasının
ne kadar doğru olduğunu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gizlice İsraile gittiği yönündeki haberlerin
doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Kütüphane Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Adalet
Bakanı Sadullah Erginin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
ÇAYKUR bünyesinde çalışan çay eksperlerinin özlük ve mali
haklarında iyileştirme yapılmasına ilişkin
beklentileri olduğuna ve Hükûmetin bu konuda duyarlı
olmasını beklediğine ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın Elbistan ilçesine bağlı
Taşburun köyünün yanan ilkokulunun yerine yenisinin yapılması
için Millî Eğitim Bakanlığına çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
8.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Afyonkarahisardaki Kara Kuvvetleri Lojistik
Komutanlığına bağlı mühimmat deposundaki ve
cephanelikteki patlama sonucunda şehit olan askerlerin ailelerinin
soruşturmayla ilgili Hükûmetten açıklama yapılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat
ili Artova ilçesindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
10.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, özel
hastane faturalarını inceleyen doktorlara baskı
yapılmasına ve özel hastanelere yapılan ödemelerin
tutarını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
11.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, 25 Şubatta Uşakta açılan hastanenin
sorunlarına ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Tam Gün
Yasasıyla ilgili olarak getirilecek yeni düzenlemeye ilişkin
açıklaması
13.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın, kadınlara
uygulanan şiddete ilişkin açıklaması
14.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin tekraren açıklaması
15.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelideki elektrik dağıtım
şirketi SEDAŞın bazı uygulamalarına ilişkin
tekraren açıklaması
16.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkaledeki ziraat odası
başkanlarının bazı şikâyetlerine ilişkin tekraren
açıklaması
17.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, İstanbul Milletvekili Erol
Kayanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
18.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, Ergene havzasındaki
kirliliğin araştırılmasıyla ilgili kurulmuş olan
komisyonun çalışmalarına ilişkin açıklaması
19.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, kanun tasarısının
açık oylamasından önce, MHP Grubu olarak görüşülen kanun
tasarısını gerekli olmasına rağmen eksik
bulduklarına ve hayır oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, dericilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/559)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 26 milletvekilinin, hastanelerde
çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/560)
3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 26 milletvekilinin, ülkemizde toprak
kaybı ve kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 120'nci sırasında yer alan asgari ücretin
adaletsizliğinin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/224) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan su kaynaklarının potansiyelinin tespit
edilerek korunması ve bilinçli kullanımı için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, Isparta Milletvekili Recep Özelin CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı:
310)
4.- Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve
Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer
Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda ve Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt
Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325,
2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
X.- OYLAMALAR
1.- Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
tabiatı koruma alanlarında faaliyette olan mermer ocaklarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/18291)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
ülkemizdeki katılım bankalarıyla ilgili verilere ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/18605)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
ülkemizde faaliyet gösteren bankaların mevduatlarına ve
dağıttıkları kredilere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/18606)
4.- Diyarbakır Milletvekili Emine Aynanın,
Antalyanın Finike ilçesinde açılan taş ocaklarının
ormanları tahrip ettiği iddialarına ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18826)
28
Mart 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 84üncü Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adananın ve
ilçelerinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ali
Halamana aittir.
Buyurunuz Sayın Halaman. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adananın
ve ilçelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adananın ve ilçelerinin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Söz söyleme imkânı
veren Başkana teşekkür ederim. Yüce heyetinizi en kalbî duygularımla
selamlarım.
Söz alma sebebim, seçim bölgemiz olan Adanada uzun
süredir yaşanan siyasi boşluk, siyasi sebeplerden dolayı
görevden alınan siyasi aktörlerin olması, siyasi geleneğe uygun
olmayan, demokrasiye uygun olmayan siyasi yapılanmalar, Ben yaptım,
oldu. demeler. Kibirli, ayakları yere basmayan, kişisel çıkarları
önde tutan siyasi grupların, politik kümelerin inisiyatifinde kalan Adana,
sosyal, ekonomik ve kültürel olarak kaybolma derecesinde.
Dolayısıyla, işsizlik yüzde 25-yüzde 30. Türkiye'nin 4üncü
büyük kenti iken 18inci sıraya düşen, siyasi kurumları
işgal altında, şehirde çalışan dişlisi,
tornası, tüten bacası, fabrikası kalmayan bir Adana. Adana,
tekrar tarıma döndü. Tarımda ithal tarım ürünlerinin gölgesinde
kalan Adana, ürünlerini pazarlamakta, satmakta zorluk çekmekte.
Dolayısıyla, Adananın çiftçisi, sanatkârı, esnafı,
nakliyecisi Yok mu bize yardım eden? diyor.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yine,
Adananın 15 ilçesinden biri olan, 21 bin nüfuslu, 29 köyü, 11 mahallesi,
okuryazarı çok, sosyal, siyasi, ekonomik konulara duyarlı Tufanbeyli
ilçemizin son zamanlardaki hâlini, kamu yatırımını,
esnafın, öğrencinin durumunu, çiftçinin durumunu, her 3 kişiyle
bir araya geldiğimizde Hâlimiz ne olacak? dendiğini
gezdiğimizde gördüm. Her 3 tane arkadaşla bir araya geldiğimizde
Türkiyenin hâli ne olacak, Türkiye bölünecek mi, 30-40 bin tane insanı
öldüren insanların yaptıkları yanlarına kâr mı kalacak;
Hükûmet bunun için mi bizden oy aldı, bizlere niye sormadı -kendileri
için sordular- şehitler, gaziler, vatan, bayrak, İstiklal Marşı
ne olacak; adaletsizlik, güvensizlik, yokluk, yolsuzluk, yollarda ve
sokaklardaki asayiş bozukluğu ne olacak? dediler.
Son zamanlarda çiftçinin tarlasını
ekmediği, esnafın dükkân kapattığı, öğrencinin
kafası karışık yetiştiği ve Tufanbeylinin
özellikle nohudu, mercimeği, fasulyesi meşhur olmasına
rağmen ekilmediği, sebeplerinin girdi fiyatları ve ithal
ürünlerden kaynaklandığını söylediler. En çok, Mersinde
ticaret borsasında nohut ve fasulye noktasında Tufanbeylinin
ürünleri işlem görürdü ama bugün yok.
Yine, pancar çok ekilirdi, sürekli kotanın
kalkması istenirdi ama bugün pancar eken yok gibi. Çiftçi pancarı
ekiyor, üretiyor, söküyor, alıcıya götürüyor
Karşılığında bir torba şeker veririz. diyorlar
veya Parası dört beş ay sonra ödenir. deniyor. Adam pancarı
eker mi bu şartlarda? Buğday, arpa, yulaf ekilmiyor,
vazgeçmişler, ofisleri kapatmışlar. Mazottan, gübreden, ilaçtan
dolayı bunların fiyatlarıyla baş edemedik. Dolayısıyla,
domates, patates, Tufanbeylinin vazgeçilmez ürünü olmasına rağmen
bunları ekmiyorlar. Son iki senedir termik santral kurulmuş
-yap-işlet-devret modeli- oradan 4-5 tane köyün malını, mülkünü
ucuza kapatmışlar, dolayısıyla Tufanbeyli mutsuz.
Siyasetçilerin
seçkinlerle birlikte olup kendi özel işleriyle meşgul olduğunu
ve iktidarın hizmet etmediğini, sırf kaymakamlık ve
belediyelerden yapılan, oya göre paket, kömür, fasulye siyasetinin
yetmediğini, ihtiyaçlarını
karşılamadığını söylüyorlar.
Dolayısıyla, dolaylı vergilerin arttığı
söyleniyor ve Atatürk büstlerinin altındaki yazıları
kaldırmak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ HALAMAN
(Devamla) -
PKKyı affetmek için mi biz AKPye oy verdik? diyorlar.
Takdir büyük Türk milletinin.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.
Gündem
dışı ikinci söz, Burdurda hayvancılık sektörü ve Alo
Birlik faaliyetleri hakkında söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram
Özçelike aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Özçelik.
2.- Burdur Milletvekili
Bayram Özçelikin, Burdurda hayvancılık sektörüne ve Alo Birlik
faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göller, güller
ve gönüller diyarı Burdurumuzun enleri, ilkleri ve markaları
olarak son yıllarda mermercilik ön planda olmakta ve Burdur beji dünyaya
açılmış durumdadır. Şu anda 400 milyon dolar Burdurun
ihracatı vardır mermercilikte ve New York Havaalanının
tamamı Burdur bejiyle döşenmiştir.
Diğer bir
markamız, eğitim kenti olmasıdır. SBS, YGS ve LYSde
Türkiye birinciliklerini sürdürmektedir. Çocuklarına iyi bir eğitim
ve öğretim aldırmak isteyenlerin çocuklarını
Burdurumuzdaki okullara getirmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz.
Diğer bir
markamız Burdurun hayvancılığı. Burdur'da
tamamı kayıt altına alınmış ve yüzde 100 kültür
ırkı hayvanlarımızdan günlük bin tona yakın süt ve
yıllık 363 bin ton süt üretmekteyiz. Sütte soğuk zincire en
önde, ilk geçen il olduk ve son yıllarda köylerimizin en uygun yerlerine
toplu sağım merkezleri kurarak fazla fiyatla ve kaliteli süt
üretmekteyiz ve her fırsatta köylülerimizin toplu sağım
merkezlerini artırarak teyzelerimizin, ablalarımızın binbir
zahmetini üzerlerinden alıyoruz.
Yapılan çalışmalar, uygulanan projeler ve
eğitimler sonucunda bakteri sayısı ve somatik hücre
sayısında AB kriterlerinin altındayız. İlimizde bir
laktasyonda süt miktarı 6 ton civarındadır. Bu da Avrupa
standartlarındadır.
Burdur Damızlık Sığır
Yetiştiriciler Birliğimiz yaklaşık 6 bin üyesi ile
Türkiye'nin damızlık düve merkezi konumundadır ve işletme
başına hayvan sayısı 6 olması ki bu sayı Türkiye
ortalamasının üstündedir. İlimizdeki yıllık
satılan 10 bin adet damızlık hayvan satışı ile
ülkemizin damızlık hayvan temininde tercih edilmesi ilimiz
hayvancılığının güçlü yanını
oluşturmaktadır.
Burdur hayvan üreticileri, romantik
hayvancılıktan süratle kurtulmuştur. Restoran tipi, lokanta tipi
hayvancılıktan kazanç elde edemeyeceğini dolayısıyla
yem bitkisi üretiminde müthiş çalışmalar yaptığını
görüyoruz ve 2012 yılının tamamında 1.5 milyar TL'lik
gayrisafi hasıla ile il ekonomimizin lokomotif sektörü hâline
gelmiştir.
Burdur ilimiz için en büyük üzüntümüz ise ilimizde günlük
olarak 150 ton süt işlenmektedir. Yani, ürettiğimiz sütün
yaklaşık yüzde 85'i diğer vilayetlerimizdeki fabrikalarda
işlenmektedir. Şimdi, bunu da aşmak için -teşvikte 3üncü
bölgedeyiz- yeni kurulmakta olan 2nci
OSBmizde büyük firmaların arazi almasını beklemekteyiz.
Parsellerimizi büyük tuttuk dolayısıyla süt sanayisi sektörünün
kuruluşlarını Burdur 2nci OSB'ye beklemekteyiz.
Ayrıca, 16-19 Mayıs tarihlerinde Burdur'da 2.
Ulusal Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarını
gerçekleştireceğiz. Talep doğrultusunda, bu yıl fuara
katılımın yüksek olduğunu biliyoruz.
Sayın milletvekilleri, fuar kapsamında
Burdur'da her yıl ama her yıl güzellik yarışmaları
yapılıyor. Hollanda ve İtalya'dan gelen hakemler
damızlık düveleri yarıştırıyor. Ödüllü bu
yarışmalardaki yetiştirici ablalarımızın,
kızlarımızın, çocuklarımızın heyecanlarını
görmek istiyorsanız bu Damızlık Düve Güzellik
Yarışmasına sizleri bekliyoruz.
Burdurumuzun tüm bu potansiyeline ve vizyonuna uygun
olarak ortaya çıkmış olan "Alo Birlik" ve "Alo
Köylüm" projesini geliştirdik. Proje paydaşları: Burdur
Valiliği, Gıda, Tarım İl Müdürlüğü, Damızlık
Sığır Yetiştiricileri Birliği, Türk TELEKOM, Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi. Projenin açılışı için Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker'in Burduru
teşrifleri ayrı bir önem kazandırmıştır.
Üreticilerimiz ve köylülerimiz de teknoloji kullanılarak üretilen
hizmetlerden yararlanmayı sonuna kadar hak ediyor. Bu proje ile üreticimiz
hizmet kalitesini artıracak.
Peki, nedir Alo Birlik, Alo Köylüm? 444 26 96da bir
hat oluşturuldu. Küpeleme çalışmaları şu anda bu hat
üzerinden gerçekleştiriliyor. Daha sonra, suni tohumlamaları bu hat
üzerinden yapacağız. Destekleme ve teşvikleri bu hat üzerinden
gerçekleştireceğiz. Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Birliğine yapılan aylık süt bildirimlerini
bu hat üzerinden bildireceğiz. Satılık düve veya düve almak
isteyenler bu hattan alım yapacaklar. Kesimhane ve kombinaları, yem
şikâyet ve bilgi sistemlerini ve ihbar şikâyetlerini bu hatta
yapacağız.
Kendi ilinizdeki damızlık sığır
yetiştiricileri birliği ve il müdürlüklerini uyararak Alo Birlik
sistemine girmelerini tavsiye etmenizi bekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özçelik.
MUHARREM VARLI (Adana) - Bayram, çiftçiler diyor ki:
İki tane karnımız yok ki birini yırtalım!
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Ankaranın işsizlik sorunu hakkında söz isteyen Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıakaya aittir.
Buyurunuz Sayın Nazlıaka. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıakanın, Ankaranın işsizlik sorununa
ilişkin gündem dışı konuşması
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik sorununun
Ankara üzerindeki etkilerini konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bakın, işsizlik
sorunu sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkmıştır ve
ortaya çıktığı yıllarda bunun,
çalışanların performans düşüklüğünden
kaynaklandığı sanılmıştır. Ancak, ilerleyen
süreç içerisinde, özellikle 20nci yüzyılın başlarından
itibaren işsizliğin çalışanların performansıyla
ilintili olmadığı, bunun bir sosyal sorun olduğu tespit
edilmiştir ve daha sonrasında bu sosyal sorunu çözmekle sorumlu olan
merci olarak hükûmetler tanımlanmıştır.
Şu anda, Türkiyede de bu sorunu çözmekle yükümlü
olan merci hiç şüphesiz AKP iktidarıdır. Ancak üç Y ile
baş edeceğiz diyerek iktidara gelen AKPnin, maalesef,
işsizlikle baş etmede ne kadar başarısız olduğunu
hep birlikte görüyoruz. Şimdi, sizlere bunların Ankara üzerindeki iz
düşümlerini aktaracağım.
Değerli milletvekilleri, sayın bakana
Ankaradaki işsizlikle ilgili olarak bazı sorular sordum ve ondan
aldığım yanıtlar gerçekten de çok
şaşırtıcı. 2007 yılından bu yana Ankaradaki
işsizlik oranı yüzde kaç artmış, biliyor musunuz? Yüzde
237. Duymayanlar için tekrarlıyorum, yüzde 237 oranında
artmış Ankarada işsizlik. Gene, Ankarada genç
işsizliğinin çok dikkat çektiğini görüyoruz ve her 3 gencimizden
1inin işsiz olduğu gerçekliğiyle karşı
karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Ankarada bir başka sorun da mesleksizlik ve
eğitimsizlik. İş arayanlara baktığımızda,
İŞKURa kayıtlı olan iş arayanların yüzde 74ünün
ilk ve ortaöğretim mezunu olduğunu görüyoruz.
Ve Ankaradaki iş sahalarına
baktığımızda da giderek Ankaradaki çeşitli
kurumların İstanbula taşınmakta olduğunu, şimdi
sırada Merkez Bankasının olduğunu, Ankaranın âdeta
başkent olmaktan çıkarılıp bir boş kente dönüştürülmeye
çalışıldığını gözlemliyoruz maalesef. (CHP
sıralarından alkışlar)
İşte bu noktada, tarım ve
hayvancılık konusunda can çekişen Ankaralılar için bu yönde
herhangi bir tedbir alınmadığını görüyoruz. Az önceki
sayın konuşmacının bahsettiği gibi tarım ve hayvancılıkta
güzellik yarışmaları maalesef yapılmamaktadır
Ankarada.
Gene, Ankarada sanayinin kalbi olan organize sanayi
bölgelerine baktığımızda, 10 tane organize sanayi bölgesi
olduğunu ancak bunlardan sadece 5inin faal olduğunu ve OSTİM ve
İvedik dışında sanayi bölgelerinde doluluk
oranının son derece düşük olduğunu gözlemliyoruz değerli
milletvekilleri.
Bakın, işsizlik sorunu diğer iktisadi
sorunlardan daha farklı bir sorundur. Evet, işsizlik sorunu ekonomik
boyutuyla baktığınızda üretememek demektir, işsizlik
tüketememek demektir, işsizlik katma değer yaratamamak demektir ama
işsizlik aynı zamanda sosyal boyutları olan da bir sorundur.
İşsizlik demek bir ailede mutsuz bir bireyin olması hâlinde o
ailenin mutsuz olması demektir. Mutsuz aileler ise mutsuz toplumlar,
mutsuz topluluklardan oluşan bir ülke ise mutsuz bir gelecek, yoksulluk ve
yoksunlukla baş etmek zorunda kalan bir gelecek demektir değerli
milletvekilleri. İşte bu nedenle, işsizlikle mücadelede AKP
iktidarının ne kadar başarısız olduğunu bir kez
daha yüzünüze vurmak istiyorum.
Ha, diyelim ki siz bu işsizlik sorununun ekonomik
boyutunu bir şekilde, aile içi yardımlaşmayla ya da
işsizlik sigortasıyla çözdünüz. Peki, bu sorunun bireyler üzerindeki
psikolojik etkisini nasıl çözeceksiniz? O, birey üzerinde
yarattığı korkuyu, güvensizliği, o depresif
yapıyı nasıl çözeceksiniz? İşte bunlara kafa yormak
gerekmektedir.
Bakın değerli milletvekilleri, bir ülkenin
başkenti o ülkenin aynasıdır. Bir ülkenin başkenti o
ülkenin gururudur. Bir ülkenin başkenti o ülkenin markasıdır,
itibarıdır ama içinde bulunduğumuz dönemde, geçen yıl nisan
ayında bir aile kömür zehirlenmesi nedeniyle tamamen yok oldu. Gene,
geçtiğimiz günlerde doğal gaz alamadıkları için katalitik
soba kullanan bir ailenin sekiz aylık bebeği, Melisa bebek yanarak
canını kaybetti maalesef.
İşte, içinde bulunduğumuz dönemde
Türkiyedeki durum budur. Melih Gökçekin bu, ödüle doymayan
Ankarasındaki durum budur değerli milletvekilleri.
Bunu sizlere bir kez daha sunar, saygılar
sunarım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Nazlıaka.
Gündeme geçmeden önce sisteme girmiş sayın
milletvekillerimize söz vereceğim.
Sayın Havutça
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Balıkesirde, Gönende, Bandırmada, Manyasta,
Susurlukta çiftçilerimiz büyük bir ızdırap içerisinde,
haklarının gasbedildiğine ilişkin taleplerini gönderiyorlar
bize. Beyan dönemlerinde buğdayda dönümüne 400 kilogram, çeltikte de 750
kilogram üzerinden destek primi ödeneceği açıklanmış iken
şimdi uydudan kuraklık fotoğrafları sebebiyle bu üretimin
olmadığını ve bunun üzerinden 200 kilogram ve 500 kilogram
üzerinden çiftçilerimizin destek primlerini Hükûmetin ve tarım ilçe müdürlüklerinin
gasbettiğini öğreniyoruz.
Buradan şunu ifade etmek gerekiyor: Çiftçilerimiz,
zaten zor koşullarda, dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini,
ilacını kullanarak üretim yapmaya, ayakta kalmaya
çalışıyor. Buradan Tarım Bakanlığı
yetkililerine sesleniyoruz: Çiftçilerimizin üretim destek primlerini
kuraklık vesaire gibi gerekçelerle gasbetmeyin. Bakın,
Balıkesirden Ziraat Odası Başkanımız, Gönenden,
Bandırmadan, Manyastan, Susurluktan ziraat odası başkanlarımız
bize faks çekiyorlar ve Destek primlerimiz gasbediliyor. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Sayın Akar
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında
yıkılan Gölcük Kavaklı sahili Denizevler Sitesinin durumuna
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
geçtiğimiz ekim ayı başında, kentsel dönüşüm projesi
kapsamında, 1999 Gölcük depreminde ağır hasar gören ve
yıkım kararı alınan Gölcük Kavaklı sahili Denizevler Sitesinden
2 blok, Kocaeli Valisi, Büyükşehir Belediyesi ve kent protokolünün
katıldığı, Başbakanın da Türkiyede şov
hâline dönüştürdüğü bir törenle yıkıldı. Kocaelide
kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacak olan, 3.751 bina
arasında bulunan Kavaklı sahilindeki Denizevler Sitesi bugün yine
kaderine terk edilmiş durumdadır. Aradan altı ay geçmesine
rağmen, depremden bu yana on üç yıl geçmiş olmasına
rağmen hâlen yıkımı beklemektedir. Kentsel dönüşümün
nerelerde ve nasıl yapıldığı bilgilerinize arz olunur.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Sarıbaş
3.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkalede Savaşa
Hayır yürüyüşü nedeniyle 49 kişinin tutuklanmasının
ne kadar doğru olduğunu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gizlice İsraile gittiği yönündeki haberlerin
doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkanım, Çanakkalenin 18 Mart 1915 kurtuluş gününün hemen
ertesinde sivil, demokratik kitle örgütlerinin yaptıkları
Savaşa Hayır yürüyüşü nedeniyle 49 kişi,
barışsever yargılanıyor. Atatürkün Yurtta
barış, dünyada barış. özdeyişini söylemek suç mudur?
Bu suçluların tutuklanmasının ne kadar doğru olduğunu
sormak istiyorum.
Yine bu konuda, Dışişleri
Bakanımız Davutoğlunun üç ay önce gizlice İsraile gittiği
yönünde basınımızda çıkan haberler vardır. Acaba bu
doğru mudur? Bu doğru ise bu ziyaretin gizlice
yapılmasının nedeni nedir? Bugünkü özür dilemesi ve
pazarlıkların buna bağlı olarak mı geliştiği
ya da Türkiye Cumhuriyetinin, burada, bu özür dilemesinden dolayı neler
vadettiğini basına, kamuoyuna açıklamaları gerekmez mi?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Sayın Kaplan
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Kütüphane Haftasına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Martın son haftası
kutladığımız Kütüphane Haftasının kitap
okumanın vurgulanması açısından önemi büyüktür. UNESCO
tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiyede okuma
alışkanlığı yok denecek kadar azdır. Kitap okuma
oranı Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 21 civarında
iken Türkiyede sadece on binde 1dir. Türkiye kitap okuma oranında dünya
ülkeleri arasında 86ncı sıradadır. Yine
araştırmaya göre, günde ortalama altı saat televizyon izleyen
Türk halkı, ne yazıktır ki kitap okumaya ancak yılda
altı saat ayırabiliyor. Kitap okuyalım, okumayı teşvik
edelim.
Okuyan, araştıran,
sorgulayan bir kuşak yaratmak dileğiyle Kütüphane
Haftasını kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Yeniçeri
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Adalet
Bakanı Sadullah Erginin bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin,
Mehmetçik katili, suç çetesi PKKlıların ellerini kollarını
sallayarak silahlarıyla birlikte ülke sınırlarının
dışına çıkmasının doğal olduğunu
söyleyerek Adalet Bakanının bizzat kendisi yasaları, hukuk
düzenini ve Anayasayı yok sayan konuşmalar yapıyor. Bakan,
sözüm ona, Barış getiriyoruz, bunun için hukuku, Anayasayı ve
yasaları yok sayıyoruz. demeye getiriyor, Bu suçsa ben bu suçu
işliyorum burada. diyor. Hangi amaçla olursa olsun, hiç kimsenin,
yasaları, Anayasayı yok sayma hakkı yoktur. Adalet Bakanı
aslında diyor ki: Ben HSYK Başkanıyım, hangi savcı
hakkımda işlem yapacak bir görelim. ve böylece de savcılara
meydan okuyor. Adalet Bakanının suç işleme özgürlüğü
yoktur, itirafları ihbardır. Savcılar Bakanın değil,
cumhuriyetin savcıları olduğunu Bakana göstermeliler. Ankarada
savcıların olduğunu birileri Bakana hatırlatmalıdır.
Alenen suç işlediğini itiraf eden Adalet Bakanı hakkında
gereğini yapmak üzere savcıları göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Bayraktutan
6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
ÇAYKUR bünyesinde çalışan çay eksperlerinin özlük ve mali
haklarında iyileştirme yapılmasına ilişkin
beklentileri olduğuna ve Hükûmetin bu konuda duyarlı
olmasını beklediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü
tarafından 2007 yılında personel alımı
olacağını duyan mevsimlik işçiler, akademik eğilimleri
doğrultusunda hedefledikleri kariyere ulaşabilmek için, mevsimlik
statüde ÇAYKURda çay eksperliği mezunları olarak işe
başlamışlardır. 2007 yılından önce aynı
statüde göreve başlayan mevsimlik işçileri, daha sonra,
eğitimleri doğrultusunda kadroları almaları yönünde yeniden
aynı doğrultuda statü değişikliği olur diye, o niyetle
basamak olarak gören işçiler bu umutla işe
başlamışlardır. Ancak, göreve başladıktan sonra
5620 sayılı Kanunun çıkması bu niyetle göreve
başlayan birçok personelin hayallerini sonlandırmış, meslek
yüksekokulu ve çay eksperliği mezunlarının yeni bir düzenleme
yapılarak eğitimleri doğrultusunda hak ettikleri kadrolara
gelmeleri elzem olmuştur.
ÇAYKUR bünyesinde yürütülmekte olan budama projesinde
çeşitli nedenlerden oluşan personel ihtiyaçlarının
yürürlükteki mevzuatlara göre ve yeni düzenlemelere göre yüksekokul mezunu çay
eksperleriyle tamamlanması düşünülebilir.
Çay eksperlerinin özlük hakları ve mali hakları
konusunda iyileştirme yapılmasına ilişkin beklenti
vardır. Hükûmetin bu konuda duyarlı olmasını bekliyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Dedeoğlu
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Kahramanmaraşın Elbistan ilçesine bağlı Taşburun
köyünün yanan ilkokulunun yerine yenisinin yapılması için Millî
Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş Elbistan ilçemizin merkeze
bağlı Taşburun köyümüzün ilköğretim okulu maalesef birkaç
gün önce yanmıştır. Okulumuzda öğrenim gören 150
öğrencimize, velilerimize ve öğretmenlerimize geçmiş olsun
dileğinde bulunuyorum. Aynı zamanda, çok tarihî bir okul olan bu
okulumuzun onarımı yerine yenisinin yapılması
noktasında Millî Eğitim Bakanlığına çağrıda
bulunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Dedeoğlu.
Sayın Canalioğlu
8.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Afyonkarahisardaki
Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığına bağlı mühimmat
deposundaki ve cephanelikteki patlama sonucunda şehit olan askerlerin
ailelerinin soruşturmayla ilgili Hükûmetten açıklama yapılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkan.
5 Eylül 2012 tarihinde saat 21.15 sıralarında
Afyonkarahisarda konuşlu Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığına
bağlı Mühimmat Depo Komutanlığında el
bombalarının depolandığı bir cephanelikte yapılan
çalışma esnasında meydana gelen patlama sonucunda
aralarında Trabzonlu Onur Fikret Dülgerin de olduğu 25 askerî
personel şehit olmuş ve 4 askerî personel de hafif şekilde
yaralanmıştı. Aradan yedi ay geçmesine karşın
Olayın nasıl olduğu ve varsa sorumlu olanların belirlenip
belirlenmediği, soruşturmanın hangi aşamada olduğu, ne
zaman sonuçlanacağı?
hususlarını şehit ailelerimiz, anneleri ve babalarının
yanı sıra vatandaşlarımız da beklemekte ve yine,
Hükûmetten bu konuda açıklama yapması istenmektedir.
Konuya gerekli hassasiyetin gösterilmesini diliyorum,
herkese teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Doğru
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat
ili Artova ilçesindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tokat ili Artova ilçesinden çiftçiler telefon ediyorlar;
özellikle, banka borçlarını, tarım kredi borçlarını,
özel sektörden aldıkları tohum, mazot, ilaç gübre gibi çeşitli
envanterle ilgili paraları, borçlarını ödeyemediklerini ifade
ediyorlar ve evlerine de icra geldiği yine anlatılıyor.
Özellikle son zamanlarda muhtarlara gelen postaların birçoğunun icra dairelerinden
gönderilmiş olduğu ifade ediliyor. Hükûmetten acil olarak çiftçilerin
bu durumlarıyla ilgili olarak önlem alması, faizlerin silinmesi,
beraberinde yine çeşitli kredilerin açılması noktasında da
çalışmalar yapılması bekleniyor.
Sonuçta, icra daireleri köylülerin elindeki evlerini
alıyor, tarlalarını alıyor ve bankaların eline geçiyor.
Bankaların da büyük bir kısmı yabancı bankalar olunca,
yabancı bankalar tarla sahibi oluyorlar, ev sahibi oluyorlar, çeşitli
dükkân sahibi oluyorlar. Dolayısıyla, Hükümetin çiftçiler ve
köylülerin bu durumuna acil bir şeyler yapması gerekmektedir.
Bunu anlatmaya çalıştım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Acar
10.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, özel
hastane faturalarını inceleyen doktorlara baskı
yapılmasına ve özel hastanelere yapılan ödemelerin tutarını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Antalyada özel hastane faturalarını inceleyen
doktorlara uygulanan baskı ve sürgünlerle ilgili gündem
dışı bir konuşma yaptım ve önergeler verdim ama ne
soru önergelerine ne de konuşmamıza bir yanıt verildi. Tarihin
hiçbir döneminde Meclisin denetim hakkı bu kadar ağır
şekilde ihlal edilmemiştir.
Tekrar soruyorum: Özel hastane faturaları için
Antalya SGK İl Müdürünü arayan bakan kimdir? Hangi yetkiyle bu arama
yapılmıştır? Faturaların ancak yüzde 5inin kontrol
edildiği bir ortamda doktorlar sürgün ediliyor, mahkeme kararları
uygulanmıyor; bu, kabul edilebilir değildir. Bir yılda faturalar
karşılığında özel hastanelere yapılan ödemenin
tutarı ne kadardır? Hastanelere yapılan ne kadar ödeme
vardır? Devletin kaynaklarının hesabını sormak ne
zamandan beri suç olmaktadır? Bunların yanıtını
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Acar.
Sayın Yılmaz
11.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın,
25 Şubatta Uşakta açılan hastanenin sorunlarına
ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Uşakta 25 Şubatta yeni
bir hastane açıldı, modern bir hastane açıldı, bu nedenle
teşekkür ediyoruz. Ancak bu hastanenin yer seçiminde çok ciddi bir sorun
var çünkü önünden demir yolu geçiyor ve kapalı bir hemzemin geçit var, bu
nedenle çok ciddi sorunlar yaşanıyor.
Ayrıca, röntgen cihazlarının
bulunduğu yerde kurşunsuz cam takılması unutulduğundan
dolayı, oraya giren herkes radyasyona tabi kalmış ve bu konumla
bir ay boyunca bu fark edilmemiş. Ayrıca, Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu da oraya ölçüm yapmaya gelmemiş. Hastane çalışanları
çok ciddi bir şekilde bundan muzdaripler. Hükûmetin buna acilen bir çözüm
bulması gerekiyor ve orada ölçüm yapılıp eğer zarar
görenler varsa onların da zararlarının
karşılanması gerekiyor. Ayrıca, bu şekilde de
yanlış ve ihmali davranış sonucunda insanların
yaralanmasına yol açanların da cezalandırılması
gerekiyor. Bu konuya dikkat çekmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz
Sayın Öz
12.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Tam Gün
Yasasıyla ilgili olarak getirilecek yeni düzenlemeye ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Yeni Sağlık Bakanımız, özellikle, tam
gün yasasıyla alakalı bir düzenleme getireceğini ifade etti ama
görüşmüş olduğumuz, özellikle üniversitelerdeki profesörler dünü
aratacak yeni bir düzenleme geldiğinden şiddetli bir şekilde
rahatsız olduklarını ifade ediyorlar. Dolayısıyla, ben
özellikle Mecliste bulunan hekim arkadaşlarımızın da Türk
tıbbının geleceği açısından eğitimlerini
yeterli düzeyde tamamlayacak yeterli hekim yetişmesi için bu alışkanlıktan
artık vazgeçilmesi gerektiğini, dolayısıyla öğretim
görevlilerinin insan onuruna yaraşır bir şekilde rahat
çalışma ortamlarının kendilerine tesis edilmesinin
gerektiğine inanıyor, Meclisin duyarlılık göstermesini
temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öz.
Sayın Nazlıaka
13.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın, kadınlara
uygulanan şiddete ilişkin açıklaması
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün maalesef 3 kadınımız daha
şiddet görerek yaşamını yitirmiştir ve bu
kadınlardan bir tanesi boşanmasına sadece on iki saat kala
kocası tarafından öldürülmüştür.
Yapılan araştırmalara
bakıldığında, kadınların en yoğun
şiddeti temmuz ayında gördüğü, bunun sebebinin de
kadınlarımızın karne alıncaya kadar beklediği,
çocukları karne aldıktan sonra da boşanma isteğini dile
getirdikleri aşamada eşleri tarafından en yoğun
şiddeti görerek sonunda ölümle sonuçlanan bir sürecin takip ettiği
gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Ben, böyle bir durumda Meclisin dikkatini tekrar bu
konuya çekmek ve AKP iktidarını sözde değil fiziksel olarak da,
fiziki olarak da bu sorunları engellemeye davet etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Nazlıaka.
Sayın Havutça, daha önce söz vermiştim ama
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Bir cümle eksik
kalmıştı biraz evvel...
BAŞKAN Buyurun.
14.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin tekraren açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Balıkesirde çiftçi destekleme primleriyle ilgili
mağduriyet devam ediyor. dedim, az önce sözüm yarım kaldı.
Şimdi, Gönen Ziraat Odası Başkanımız diyor ki: Ülke
genelinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün tapu kayıtları ne
zaman güncellendi? Bu veriler sağlıklı mı?
Yapılması gerekenlerle ilgili diyor ki: Aynı bölgede coğrafi
ayrımcılık yok iken ilçe değişince verim bilgilerinin
değişmesi sağlıklı olmuyor. Örneğin, Gönen
Bayramiç köyü, Manyas Akçaova köyü arazileri birbirine dayalı
olmasına rağmen, Bayramiç köyünde buğdaya 230 kilogram üzerinden
destek veriliyor, onun sınırı olan Akçaova köyünde 300 kilogram.
Yine çeltik ürünü Manyas bölgesinde 950 kilogramdan ödeniyor, Gönen ilçesinde,
bitişik bölgede 770 kilogramdan, Edirne Keşanda 999 kilogramdan veri
göstererek ödeme yapılıyor. Bu veri yanlışlıklarının
düzeltilmesi ve Marmara Bölgesinde Balıkesirin mağduriyetinin
giderilmesi için ivedilikle Tarım Bakanlığı yetkililerinden
çözüm istiyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Sayın Akar
15.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelideki elektrik dağıtım
şirketi SEDAŞın bazı uygulamalarına ilişkin
tekraren açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Vatandaşın daha kaliteli hizmet alması,
kesintisiz hizmete kavuşması, AKP iktidarı döneminde devlet
tarafından yapılamayan yatırımların özel sektör
tarafından yapılması düşünülmüş pozitif
düşünüyorum biraz ki böyle değil görüntü- 21 adet elektrik
dağıtım şirketi özelleştirilmiştir. Bunlardan
biri de benim ilim olan Kocaeliyi kapsayan SEDAŞtır, burada
defalarca gündeme getirdiğimiz olumsuzluklara devam etmektedir. Son
icraatı, SEDAŞa olan borcunu ödemiş, fatura ibraz edilmiş
olmasına rağmen faturaya yansıtılan kesme-açma parası
vatandaşı canından bezdirmiştir. Bununla da kalmıyor
SEDAŞ, kullanmadığı elektriğin parasını da
faturaya yansıtarak sanki böyle peşin bir kredilendirme, peşin
bir para alma yoluna gidiyor. Bu dağıtım şirketlerinin
denetimsiz olması ve bu kadar başıboş
bırakılması vatandaşı canından bezdirmiştir.
Bilgilerinize arz olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Sarıbaş
16.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkaledeki ziraat odası
başkanlarının bazı şikâyetlerine ilişkin tekraren
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu sene Çanakkale Ziraat Odası, Gelibolu ve Çanakkalenin
diğer ilçe ziraat odası başkanlarının çok büyük
şikâyetleri var. Bu şikâyetleri de şöyle: Bu seneki dönüm
başına rekoltenin -geçen seneki ve bundan önceki yıllara göre-
hava fotoğrafından tespit edildiğini ve kilogram
başına desteklemelerin yarı yarıya tespit edildiğini
söylediler. Bu da şunu ifade ediyor: Çiftçinin zaten zor durumda
oluşu, girdilerin çok yüksek olması ve para kazanamama durumundan
kaynaklanmasına rağmen
Bu sene de AKP Hükûmeti -bilerek- para
mı yok, onun için mi bu full rekolteleri özellikle çok yüksek
olmasına rağmen düşük gösterdi? Dönüm başına, 600 olan
yere 320, 500 olan yere 250 gibi kilogramları koyarak destekleme vermeye
çalışıyorlar. Bu yanlışlık düzeltilecek midir
yoksa çiftçi yine ölüme mahkûm edilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıbaş.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan ve 25 milletvekilinin, dericilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/559)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Düşük ücretler, iş güvencesiz
çalışma, işsizlik, iş kazaları, meslek
hastalıklarına kurban gitme, insanlık dışı
çalışma koşulları ve benzeri gibi sorunlar tüm
işçilerin ortak sorunlarıdır. Elbette bu ortak sorunlara ek
olarak her iş kolunun kendine özgü, işin niteliğinden
kaynaklı sorunları da vardır.
Bugün Türkiye'de deri işletmelerinde
çalışarak yaşamını sürdürmeye çalışan deri
işçilerinin kangren hâline gelmiş sorunları bulunmaktadır.
Deri üretiminin ve işçiliğinin doğduğu ve ilk
gelişmelerini kaydettiği yer Avrupa iken, bu sektör giderek Asya'ya
ve Latin Amerika'ya doğru kaymış ve özellikle
hayvancılığın gelişkin olduğu bölgelere
yönelmiş durumdadır.
Türkiye deri üretiminde Avrupa'da İtalya'nın
ardından 2nci, dünyada ise İtalya, Çin ve Hindistan'ın
ardından 4üncü sırada bulunmaktadır.
Sanayicilerin üretimi artırmak ve sektördeki
diğer üreticilerle rekabet edebilmek için makinelerde yeni teknolojiler
kullanmaya başlamasıyla birlikte işler geçmişe oranla
kolaylaşmış görünse de, bu durum işçilerin
çalışma ve yaşam koşullarını olumlu anlamda çok
da değiştirmemiştir. Daha az zamanda, daha az kişiyle, daha
fazla üretmeye devam eden deri işçileri, kötü çalışma
koşulları, sigortasız çalışma, taşeronlaşma,
düşük ücretler, zorunlu fazla mesailer gibi sorunlarının
yanı sıra bir yandan da sağlık sorunlarıyla
boğuşmaktalar. Üstelik yüzlerce deri işçisi, her an
yakalanabilecekleri meslek hastalıkları ve sağlık
sorunları konusunda hiçbir bilgiye sahip değildir.
Büyük ve ağır derilerle çalışan
işçilerin hemen tamamı özellikle bel ve sırt
ağrılarından şikâyetçidir. Özellikle tıraş ve
kaveleta işlemi sırasında parmak ve kol kopmaları biçiminde
iş kazalarının varlığı da bu fabrikalarda ciddi
bir tehlike oluşturmaktadır.
İçinde bulundukları ortam, işçilerin çok
erken yaşlarda KOAH, astım gibi akciğer hastalıklarına
yakalanmasına sebep olmaktadır. Asitler, amonyak ve krom gibi
kimyasallar nedeniyle kanser riski ciddi oranlardadır. Tüm bunlar
nedeniyle hayatlarını ya da sağlıklarını kaybeden
işçilerle dolu bu sektörde, kan ve can karşılığında,
deri patronlarının kesesine her gün aralıksız artı
değer akmaktadır.
Deri fabrikalarında ıslak ve yağlı
zeminlerden ötürü düşmelerden kaynaklanan kırıklar,
çıkıklar, burkulmalar, ezilmelere, yine ıslak zeminlerde
çalışılırken elektrik çarpmaları da bu olumsuzlara
eklenmektedir.
Deri budanırken kullanılan keskin
bıçaklar, derileri işlemek için kullanılan makineler ise
kesilmelere, sıkışmalara ve kopmalara neden olmaktadır.
Tabaklama işinde, hayvan postlarının üst
derileri çıkartılırken enfeksiyon kapma
olasılığı sürekli bulunmaktadır çünkü hayvan postunda
birçok mikroorganizma bulunmaktadır.
Tetanos, şarbon, brusella gibi hastalıklar,
tabaklama sırasında deriden kapılabilecek
hastalıkların en önemlileridir. Bunların
oluşmasını engellemek için kullanılan kimyasallar da
işçilerin sağlığı açısından büyük bir
tehlike oluşturmaktadır.
Deri işçilerinin de en önemli sorunlarından
olan geçici işçilik
yaygınlaştırılmıştır. Belirsiz süreli
iş sözleşmesi, belirli süreli iş sözleşmesi, kısmi
çalışma, telafi çalışma, taşeron işçi
çalıştırma, çağrı usulü çalıştırma gibi
aslında kısmen daha önceden var olan uygulamalar yasayla birlikte
genelleştirilmiştir.
Dericilik sektörünün yaygın olduğu bölgelerden
bir tanesi de Bolu'nun Gerede ilçesidir. Bu ilçemizde dericilik sektöründe
faaliyet gösteren 120 iş yeri bulunmakta, yaklaşık 2.500
işçi de bu iş yerlerinde çalışmaktadırlar.
İşçilerin çok önemli bir kısmı kayıt altına
alınmadığı gibi İş Kanununun
sağladığı haklar dahi kendilerine
tanınmamaktadır.
Geçen hafta içerisinde Gerede ilçemizdeki deri
işçileri yasal haklarının eksiksiz verilmesi ve iş
koşullarının iyileştirilmesi amaçlı olarak âdeta isyan
etmişlerdir. Güvenlik güçlerinin sert ve ölçüsüz müdahalesine maruz kalmışlar,
çok sayıda işçi gözaltına alınmıştır.
Aileleri ile birlikte yaklaşık 10 bin
kişilik bir grubu temsil eden bu işçilerimiz yetkili mercilerden
gereken ilgiyi beklemektedirler.
Genelinde ülkemizde faaliyet gösteren tüm deri sektöründe
ve özelinde Gerede ilçemizde dericilik sektörünün sorunlarının ortaya
konulması, yaşanan sıkıntılara son vermek için hangi
önlemlerin alınabileceği ve çalışan işçilerimizin
sorunlarının giderilmesi yolunda yapılacak
çalışmaların oluşturulabilmesi için Anayasanın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) İlhan Demiröz (Bursa)
4) Ali Serindağ (Gaziantep)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Sedef Küçük (İstanbul)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Sakine Öz (Manisa)
10) Doğan Şafak (Niğde)
11) İdris Yıldız (Ordu)
12) Mehmet Şeker (Gaziantep)
13) Aylin Nazlıaka (Ankara)
14) Hülya Güven (İzmir)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Veli Ağbaba (Malatya)
21) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Haydar Akar (Kocaeli)
24) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
25) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 26 milletvekilinin, hastanelerde
çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/560)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanlığı bünyesindeki
hastanelerde farklı alanlarda çalışan on binlerce elemanın
taşeron firmalar eliyle çalıştırıldıkları
bilinmektedir. Taşeron eleman çalıştırma işi,
başlangıçta sadece hastanelerin ve diğer sağlık
kuruluşlarının temizlik işlerini ilgilendiren bir konuyken,
sayıları ve sorunları her geçen gün fazlalaşarak toplumsal
bir sorun hâline gelmiştir. Bugün sağlık alanında
çalıştırılan taşeron işçi sayısı
inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Bu sayının
118 bin olduğunu 2011 yılında yaptığı
açıklamalarda Sağlık Bakanı bizzat belirtmiştir.
Güvenlik, temizlik ve kayıt başta olmak üzere birçok birim, hatta
teknik ve tıbbi alandaki işler bile taşeron işçiler eliyle
yürütülmektedir.
Sayıları çığ gibi artan taşeron
firma işçilerinin sorunları da giderek büyümektedir. Bu konunun
yeteri kadar ele alınmaması ve sorunlarına kalıcı
çözümlerin bulunamaması sonucu taşeron olarak çalışan
insanlar firmaların insafına terk edilmiş durumdadırlar.
Sosyal hakları ve güvenceleri yeterli olmayan taşeron firma
çalışanlarının geleceği firma yetkilisinin iki
dudağı arasındadır. Âdeta köle gibi çalıştırılan
ve asgari ücrete talim eden bu işçiler aynı, hatta daha fazla
işi emsallerinden çok daha ucuza yaptıkları hâlde çok daha
düşük ücret almaktadırlar. Mesai saati belli olmayan, sendikal
haklardan yoksun olan taşeron firma çalışanlarının
tazminat lafını etmesi bile hayal gibidir. Bu durum sosyal devlet
ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Taşeron şirketler her
yıl girdi-çıktı yaparak çalışanlarının
birçok haklardan mahrum kalmasına neden olmaktadırlar. Hastane
yönetimleri de ihtiyaç duyulan alanlardaki elemanları taşeron
şirketler aracılığıyla temin etmektedirler. Bu da
işleri ucuza getirmek amacıyla emeğin sömürülmesine, insan
onurunun ayaklar altına alınmasına neden olmaktadır. Henüz
bu konuya bir çözüm bulunamaması başta Bakanlık olmak üzere
yöneticilerin de bu duruma göz yumduğunu göstermektedir.
Başka çareleri olmayan, iş bulamama
endişesi, ev geçindirme kaygısı, çocuklarına her akşam
ekmek götürme düşüncesi içinde olan taşeron firma
çalışanları bu çağ dışı zihniyetin esiri
olmayı kabul etmektedirler. Gelinen noktada taşeron şirketler
işçi sırtından köşeyi döndükleri, hastane yönetimleri de
fazla risk almadan aynı işi ucuza yaptırdığı için
hâllerinden memnundurlar. Hastanelerin diğer personele verdiği hiçbir
iyileştirmeden yararlanamayan, mesaisi belli olmayan, izin hakkı
olmayan, ne iş verilirse yapmak zorunda kalan, havadan sudan sebeplerle
işten çıkartılabilen, emeği istismar edilen ve gerçekten
birçoğu önemli işler yapan bu insanlar, en kısa zamanda insanca
çalışma şartlarına ve iş güvencesine
kavuşturulmalıdırlar.
Taşeron diye insanlara dayatılan ve
insanların sırtından şirket patronlarına emeksiz
kazanç sağlatan bu uygunsuz sistem, insanımızın
kişiliğine, onuruna ve emeğine yapılan en büyük
saygısızlıktır. Devlet, kamuda
çalıştırdığı personeli arasında
ayrımcılık yapmamakla,
çalıştırdığı bu insanlara sahip çıkmakla, bu
sistem bozukluğuna çözüm bulmakla ve çalışma
barışını sağlamakla yükümlüdür.
Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde
bulundurularak, Sağlık Bakanlığına bağlı
hastanelerde görev yapan taşeron işçilerin aynı işi
yaptıkları hâlde farklı ücret almalarına yol açan ekonomik
adaletsizliğin önüne geçmek, taşeron firmaya bağlı
çalışan işçilerin tüm sosyal haklardan yararlanabilmesini
sağlamak ve sorunlarına kalıcı çözüm yolları bulmak
amacıyla Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Sedef Küçük (İstanbul)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Ayşe Eser Danışoğlu
(İstanbul)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Ali Serindağ (Gaziantep)
10) Osman Kaptan (Antalya)
11) Sakine Öz (Manisa)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Doğan Şafak (Niğde)
14) İdris Yıldız (Ordu)
15) Mehmet Şeker (Gaziantep)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Veli Ağbaba (Malatya)
22) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
23) Namık Havutça (Balıkesir)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
25) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
26) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
27) Bülent Tezcan (Aydın)
3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 26 milletvekilinin, ülkemizde toprak
kaybı ve kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda yaşanan iklim
değişiklikleri, erozyon, çölleşme, kuraklık ve çevre
duyarlılığından yoksun plansız ve çarpık sanayileşme
sonucu ormanlar, bitki örtüsü, hava, su, toprağımız ciddi tehdit
altındadır.
Yaşamın ve doğanın vazgeçilmez bir
parçası olan toprak hızla kirlenmekte ve süratle yok olmaktadır.
Ülkemizde toprak kaybının ve kirliliğinin nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mustafa Serdar Soydan
(Çanakkale)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Sedef Küçük
(İstanbul)
4) İhsan Özkes
(İstanbul)
5) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Ali Serindağ
(Gaziantep)
8) Sakine Öz
(Manisa)
9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Doğan Şafak
(Niğde)
13) İdris Yıldız (Ordu)
14) Aylin Nazlıaka
(Ankara)
15) Hülya Güven
(İzmir)
16) Ramazan Kerim Özkan
(Burdur)
17) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18) Ali Haydar Öner
(Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Veli Ağbaba
(Malatya)
22) Ali Sarıbaş
(Çanakkale)
23) Namık Havutça
(Balıkesir)
24) Haydar Akar
(Kocaeli)
25) Mehmet Hilal Kaplan
(Kocaeli)
26) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
27) Bülent Tezcan
(Aydın)
Gerekçe:
Canlı türlerinin büyük bir bölümünün yaşam
ortamı olan toprak, çevre ve insan açısından önemli özellikler
taşımaktadır. Toprak, canlıların besin
kaynağını oluşturan ortam olarak kendisi doğal bir
kaynaktır; bir başka deyişle, canlı doğal
kaynakların varlığını sürdürebilmesi için hava ve su
ile birlikte vazgeçilmez, cansız doğal kaynaktır. Toprak, su
kaynaklarının potansiyelini koruma, flora ve faunayı
barındırma, çevre-bilimsel dengenin sağlanması
açılarından temel çevre ögesidir.
Toprak, doğal çevre değerlerinin yanı
sıra, yapay çevreyi, insan uygarlıklarını da
barındırmaktadır. İnsanoğlu
yaratılışından bu yana toprakla
uğraşmıştır. Toprak sorunlarının bir kesimi
doğal olaylardan ya da toprağın yapısından
kaynaklanırken, büyük bir kesimi de insan müdahalesinden ileri
gelmektedir.
Ülkemizin toplam alanının yüzde 98,3'ü kara,
yüzde 1,3'ü su yüzeyinden oluşmaktadır. Sahip olduğumuz en büyük
doğal varlık olan topraklarımızın korunması,
dengeli kullanılması ve geliştirilmesini amaçlayan
girişimlerin, toprağın sahip olduğu değerlerin,
gelişen bilim ve teknolojinin imkânlarını da kullanarak
detaylı bir şekilde tanımlanması, özelliklerinin çok iyi
belirlenmesi, haritalanması ve veri tabanı oluşturularak buna
dayalı planlamaların yapılması ile mümkündür.
Bir parmak derinliğinde bir toprak
tabakasının oluşması için asırlar geçmesi
gerekmektedir. Olumsuz şartlar bir iki mevsimde bu tabakayı yok edip
okyanuslara taşıyabilir. Topraktan oluşmuş yer kabuğu,
kendisini oluşturan bu tabakayı süratle kaybetmektedir.
Ülkemizde akarsularla birlikte alandan taşınan
toprak ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla
düzeydedir. Fırat Nehri yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55
milyon ton toprak taşımaktadır.
Her yıl Keban Barajı'na 32 milyon, Karakaya
Barajına 31 milyon ton toprak birikmektedir. Erozyonla yılda 90
milyon ton bitki besin maddesi toprak birlikte yitirilmektedir. Her yıl
tarım alanlarından 500 milyon ton, tüm ülke yüzeyinden 1,4 milyar ton
verimli üst toprak erozyonla kaybedilmektedir. Kaybedilen bu topraklar, 25
santimetre kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar
genişliğinde bir araziye eş değerdir.
Amaç dışı arazi kullanımı,
hatalı tarım teknikleri, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri
yatırımların yanlış konumlanması süreci,
erozyonun hızını artırmıştır. Afet nitelikli
erozyon yetmezmiş gibi, tarım arazileri, özellikle de verimli
tarım arazileri tarım dışı kullanımlarla
açık bir saldırı ve talanla karşı karşıya
kalmıştır.
Bu doğrultuda, yaşamın ve
doğanın vazgeçilmez bir parçası olan toprak hızla kirlenmekte
ve süratle yok olmaktadır. Ülkemizde toprak kaybının ve
kirliliğinin nedenlerinin araştırılması ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 120'nci sırasında yer alan asgari ücretin
adaletsizliğinin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/224) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/03/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/03/2013 Perşembe günü
(Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının 120nci sırasında yer alan
(10/224) Asgari ücretin adaletsizliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesinin Genel Kurulun 28/03/2013 Perşembe günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy.
Buyurunuz Sayın Aksoy. (BDP sıralarından
alkışlar)
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin en önemli sorunlarının
başında gelen yurttaşların emek arzlarının
karşılık bulması ve emeklerinin
karşılığında insan onuruna yakışır bir
hayat sürdürmeleri yönündeki umutlar Hükûmetin uyguladığı
ekonomi politikaları nedeniyle her geçen gün daha da azalmaktadır.
Türkiyenin ekonomi politiğine yön veren Hükûmet politikaları, sadece
sermayenin çıkarlarını baz alan bir noktada ilerlemektedir.
Toplum, neoliberal politika uygulamaları altında daha da
yoksullaşırken emekçilerin tarih boyunca elde ettiği
kazanılmış hakları tek tek budanıyor, haktan ve
hukuktan mahrum bırakılmak isteniyor.
Emeği her alanda sermayenin bir maliyet unsuru
olarak gören, yatırım yapma kriterini ucuz emeğe indirgeyen ve
emeği sadece bir meta olarak gören neoliberal dünya görüşünü
içselleştirmiş bir AKP iktidarıyla karşı
karşıyayız. Bugün geldiğimiz noktada iktidar, Türkiyeyi
bir emek sömürü merkezine dönüştürmüştür. Bu bağlamda emek
arzının fazlalığından kaynaklı olarak ücretlerin
genel seviyesinde bilinçli olarak yıkıcı bir politika
izlemektedir.
Değerli milletvekilleri, Asgari Ücret
Yönetmeliğinin tanımlar bölümünde asgari ücret İşçilere
normal bir çalışma günü karşılığı olarak
ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık,
ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün
fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret
olarak tanımlanmaktadır. Açlık sınırının
1.100 TLye ulaştığı ülkemizde net 773 TL olan asgari ücret,
bırakalım kültürel, sosyal harcamaları en temel gıda
harcamalarını bile karşılayabilmekten oldukça uzaktır.
Ekonomi büyüyor ise işçi ve emekçiler de büyümeden neden pay
alamıyorlar, anlayamıyorum. Enflasyon iki haneli, ücret zamları
yüzde 3lerde ise bu nasıl bir durumdur, anlamak oldukça zordur.
Elektriğe, doğal gaza, akaryakıta sürekli zamlar
yapılırken, işçinin emeği ha bire küçülürken, ekmek
fiyatı artışlarının gerisinde kalan bir asgari ücret
artışı adil olabilir mi? Aileleriyle birlikte 20 milyonu
aşan asgari ücretli işçiler 773 lira ile nasıl geçinir? Bunu
bilen varsa lütfen çıkıp burada bize de anlatsın, bizi de ikna
etsin.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki söz konusu
iş ve işçi olunca konuşacak, tartışacak çok şey
olur Türkiyede. Bunlardan bir tanesi de kuşkusuz iş
sağlığı ve güvenliği konusudur. Özellikle son
yıllarda iş yeri denetimine yeterince pay ayrılmaması
nedeniyle çok sayıda işçinin iş cinayetlerine kurban
gittiği de bilinmektedir. İşçi sağlığı ve
iş güvenliğine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmasına
karşın, bu alanda denetimlerin sağlıklı
yapılmaması nedeniyle önümüzdeki dönemde yeni iş cinayetlerinin
yaşanması kaçınılmaz görünmektedir. Fabrikalarda,
atölyelerde, inşaatlarda, madenlerde, tarlalarda, kısaca her yerde
işçi cinayetleri sürüyor. Son on yılda yaklaşık 12 bin
işçinin öldüğü Türkiyede, her yıl ortalama 1.081 işçi
hayatını kaybediyor. Sermaye ve devlet, işçilerin
sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarını
hiçe saymaktadır. Hükûmet
tarafından ekonomik kalkınma ve büyümenin büyük
başarısından söz edilmektedir ama tüm veriler göstermektedir ki
ekonomi, işçilerin güvencesiz koşullarda, düşük ücretlerle,
sendikasız, sigortasız çalışması üzerinden
yükselmektedir. Güvencesizliğin en çıplak görüntüsü ise işçi
ölümlerinin her yıl artarak devam etmesidir. İstanbul İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporlarına
göre, 2012de en az 878 işçi yaşamını kaybetmiştir.
Dolayısıyla, sigortasızların geçirdiği iş
kazalarının birçoğu da kayıtlara
yansımadığı için bu rakamlar daha da yüksek olarak ifade
edilebilir. Meslek hastalıklarıyla ilgili bir çalışma ise
mevcut değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu, her yıl 400-500 civarı
işçinin meslek hastalığına
yakalandığını belirtirken, bazı yıllar meslek
hastalığı kaynaklı hiç ölüm olmadığını
da açıklıyor, nasıl bir işse. 1 milyon 820 bin iş
yerinin ve 30 milyona yakın işçinin bulunduğu Türkiyede 3
meslek hastalıkları hastanesi -bu sayı-
Bakanlığın, Hükûmetin işçiyi meslek
hastalıklarına ve iş kazalarına karşı koruma
amacını taşımadığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Kürt sorunu ve
demokratikleşmeden sonra Türkiye'nin en önemli sorunu olarak
karşımıza çıkan işsizlik sorunu her geçen gün daha da
can yakıcı olmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının verilerine göre, Türkiyede 1 milyon 500 bin
özel iş yeri, 320 bin civarında da kamu iş yeri
bulunmaktadır. Resmî verilere göre, Türkiyede 25,5 milyon istihdam var
ancak bunun sadece 18,5 milyonu sigortalı ve kayıtlı
çalışmaktadır; 6,7 milyon kişi ise ev temizlik
işlerinde, hasta, yaşlı bakımı hizmetlerinde,
tarım, inşaat ve benzeri iş yerlerinde kayıt
dışı olarak çalışmaktadır.
AKP Hükûmeti döneminde gerek özel sektörde gerekse
kurallı çalışmanın kalesi sayılan kamuda
taşeronluk ve atipik istihdam biçimleri hızla
yaygınlaşmaktadır. Bu atipik istihdam türlerinden bir tanesi de
geçici yani mevsimlik işçilerdir. Örnek olarak da Türkiye Şeker
Fabrikalarında şu an 4.700 kişi geçici yani mevsimlik işçi
statüsünde çalıştırılıyor. Seçim bölgem olan
Ağrı Şeker Fabrikasında da 283 kişi geçici işçi
statüsünde çalışmaktadır. Bu işçiler bir yılda sadece
yüz yirmi gün yani dört ay çalışıyorlar. Bu yüz yirmi günü de
parçalar hâlinde, değişik aylarda gerçekleşmektedir. En genci 40
yaşında olan ve otuz yıl çalışan işçiler var
ancak sigorta gün sayıları hâlâ 2 bin - 3 bin gün
civarındadır. Yani bunların emekli olabilmeleri için elli
yıldan fazla çalışmaları gerekmektedir. Bu işçilerin
başka işlerde çalışma şansları da yok ne
yazık ki. İşçilerle birlikte aileleri de büyük
mağduriyetler yaşıyorlar. Bu işçilerin de
sorunlarının mutlak suretle çözülmesi gerekir. Bunların en
yakın zamanda kadrolu yapılmaları gerekmektedir. Karayollarında
ise bu rakam 10 bin civarındadır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin neoliberal iktisat
anlayışı çerçevesinde sermaye sınıfının daha
fazla kâr elde etmesini sağlamak amacıyla işçilerin reel ücret
ve sosyal güvenliklerinden kısma politikaları on yıldır
çeşitli düzenlemelerle beraber uygulanagelmektedir. AKPnin restore
ettiği devlet memurluğu statüsü toplumsal yaşamda 4 şekilde
anlam bulmaktadır. 4/A, 4/B, 4/C ve devlet kurumlarında taşeron
firmalar bünyesinde çalışan kamu çalışanları statü
farkları ile her geçen gün sorunlarının derinleşmesiyle yüz
yüze bulunmaktadırlar.
AKPnin ortaya koyduğu özelleştirme
süreçlerinden tutalım, kamu çalışanlarının reel ücret
ve sosyal haklarının işveren lehinde
aşındırılmasına kadar geniş bir yelpazede seyreden
bir politikadır AKP politikası. Gerek özelleştirme mağduru
olan 4/Clilerin iktisadi açıdan yaşadıkları zorluklara
gerekse de tüm emek gücünün hukuksal hak arama yollarının
çıkarılan yasalarla önünün kesilmesine kadar da uzanmaktadır bu.
Sayıları 50 bine ulaşan 4/Cli kamu emekçilerinden özellikle
özelleştirme sürecine tabi tutulan kurumlardaki personellerden 4/Cye
geçenleri ciddi sorunlarla karşı karşıyadırlar.
Özcesi, Türkiyede çalışan işçilerin özellikle de asgari ücretle
çalışanların ve çalışmayan işçilerin
sorunları saymakla bitmez.
Tüm sorunların çözüm bulduğu, insanların
onuruna yakışır bir yaşam sürdüğü bir Türkiye
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.
Aleyhinde, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir
Emin Önen.
Buyurunuz Sayın Önen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye bulunduğu coğrafya ve sahip olduğu
değerler itibarıyla insanlığa beşiklik etmiş ve
sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.
Birçok uygarlık sanatını, kültürünü, yaşam biçimini ve
anlayışını, yaşadığı bu kadim topraklara
nakış nakış işlemiştir. İnsanoğlunun ve
uygarlıkların ilkelerini sayabileceğimiz bütün oluşum ve
yapılanmalar bu topraklarda şekillenmiştir.
Herkesin bildiği gibi Türkiyede asgari ücrette de
AK PARTİ Hükûmetleri döneminde yeni bir anlayış ve
yapılanmayla belirlenmektedir. 2002 yılında iktidara
geldiğimiz dönemde asgari ücret ile 2013 yılında belirlenen
asgari ücret arasında pozitif anlamda büyük bir farkın ve bu
farkın arkasında da AK PARTİ
farkındalığının olduğunu görebilmektesiniz.
Bakın, şimdi, burada, bu kürsüden asgari ücret
de dâhil olmak üzere on bir yılda yaptıklarımızın
kısa bir özetini sunmak istiyorum. 2002 Aralık ayında net asgari
ücret 184 TL iken 2013 yılının ilk altı ayı içinde net
774 liraya çıkmış yani artış yüzde 320,6
olmuştur. Aile yardım ödeneği dâhil en düşük memur
maaşı 2002 Aralık ayında 392 TL iken 2013 yılında
1.818 liraya çıkmış artış yüzde 363,7 olmuştur.
En düşük memur emekli aylığı 2002 Aralık ayında
377 lira iken 2013 yılında 1.118 liraya çıkmış, yani
artış yüzde 196,5 olmuş. En düşük SSK emekli
aylığı 2002 Aralık ayında 257 iken 2013
yılında 923 lira çıkmış, artış 259 olmuştur.
Yine, en düşük BAĞ-KUR esnaf emekli aylığı 2002
Aralık ayında 149 lira iken 2013 yılında 748 liraya
çıkmış, artış yüzde 400,2 olmuş. En düşük
BAĞ-KUR çiftçi emekli aylığı 2002 Aralık ayında
66 lira iken 2013 yılında 558 lira olmuş yani yine
artış yüzde 745 olarak gerçekleşmiştir. 65 yaş
aylığı ve muhtar aylıklarında yüzde 350
oranlarını aşan artışlar olmuştur. Bu dönemde
enflasyonun yüzde 135,9 arttığını da göz önünde
bulundurursak, çalışanımıza ve emeklimize enflasyonun çok
üstünde artışlar yaptığımız ortaya
çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, yıl içinde
yapmış olduğumuz maaş artışlarının
aynı dönemde gerçekleşen enflasyonun altında kalması
hâlinde de aradaki farkı telafi ederek memurlarımıza gerekli
zammı yapmışızdır.
Ayrıca, AK PARTİ olarak, kamuda ücret
dengesizliğine son verdik. Bilindiği gibi bazı kamu
idarelerindeki personele genel düzenlemeler dışında tazminat, ek
ödeme, ek tazminat, döner sermaye katkı payı, teşvik primi ve
ikramiye gibi değişik adlarda ve tutarlarda ilave ödemeler
yapılmaktaydı. Bu nedenle, Hükûmetimizin öncelikli hedefleri
arasında yer alan eşit işe eşit ücret politikası
gereği 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi
çıkardık. Bu kararnameyle, aynı hizmet sınıfında,
aynı veya benzer kadrolarda bulunan personel arasındaki ek ödemelerden
kaynaklanan ücret dengesizliğini ortadan kaldırdık. AK
PARTİ hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz önemli
reformlardan bir tanesi bu eşit işe eşit ücret reformudur.
İktidara gelidiğimiz 2002 yılından bu yana, kamu
görevlilerimizi, emeklilerimizi ve asgari ücretle çalışan
vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmedik, bundan sonra da
ezdirmeyeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Asgari Ücret Tespit Komisyonu, ücret
belirlenmesinde ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler
geçinme endekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim
şartlarını göz önünde bulundurur. Ayrıca komisyon,
ücretlerin belirlenmesinde konuyla ilgili bütün kamu kurum ve
kuruluşları ve üniversitelerle iş birliği yapabilir,
işçi ve işveren kuruluşlarının bu konudaki öneri ve
görüşlerini alabilir ve gerektiğinde uzman kişilerin bilgisine
başvurabilir. Bu kapsamda komisyon, asgari ücret tespitinde komisyon üyesi
olan Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu ve
Hazine Müsteşarlığından ülkemizin ekonomik durumuyla ilgili
olarak aldığı raporlar ve işçi ve işveren
temsilcilerinin taleplerini göz önüne almaktadır. Asgari ücret kamu
düzeniyle ilgili olup işçilere Asgari Ücret Tespit Komisyonunca belirlenen
miktarın altında bir ücretin ödenmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Türkiyedeki 2013 yılı asgari ücretini
Avrupadaki ülkeler arasında da değerlendirdiğimizde, Avrupa
Komisyonu resmî istatistik ajansı EUROSTATın da 2012 yılı
Haziran ayı verilerine göre ülkemizde uygulanmakta olan asgari ücret
seviyesi Avrupa Birliğine üye 10
ülkeden bunlar, Bulgaristan, Romanya, Litvanya, Letonya, Estonya, Çek
Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya ve Polonya gibi ülkeler- daha yüksektir. Bu
da gösteriyor ki Türkiyedeki asgari ücret yine birçok Avrupa ülkesinden daha
iyi bir noktadadır.
Sözlerimin sonunda, Barış ve Demokrasi
Partisinin, Anayasanın 92, İç Tüzükün de 104 ve 105inci
maddelerince açılmasını istediği Meclis araştırma
önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Önen.
Önerinin lehinde, Ankara Milletvekili İzzet Çetin.
Buyurunuz Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi
Partisi grup önerisi lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, uzun zamandan bu yana
Mecliste, çalışanların sorunlarına ilişkin böyle bir
araştırma önergesi belki gelmedi. Bugün BDP öneri getirdi,
teşekkür ediyorum ama bunların, ne yazık ki, muhatabı yok.
Hükûmetten hiç kimsenin, hatta iktidar partisi milletvekillerinden iki elin
parmakları kadar sayıda milletvekilinin izlemesi, özellikle AKPnin
çalışma yaşamına ve emeğe bakışını
ortaya koymaya yetiyor.
Değerli arkadaşlar, bu gündemimizdeki konu,
asgari ücretle ilgili bir konu. Biraz evvel, yine AK PARTİ sözcüsü
milletvekili arkadaşımı dinlerken hayretler içerisinde
kaldım, hem bir eski sendikacı olarak hem de bir parlamenter olarak
konuların ne kadar çarpıtılabileceğine bir kez daha
tanık oldum.
Değerli arkadaşlar, elimizde tabii ki biz de
inanmak zorundayız muhalefet partisi milletvekilleri olarak-
bakanlıklarımızın resmî belgeleri var. Konu asgari ücret
olunca çalışanların ücret durumlarına ilişkin
göstergeleri ben, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
TÜİK ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerinden, bundan
yarım saat önce çıkarttırıp getirdim ama AKP sözcüsü
milletvekili arkadaşımın verdiği rakamları, nereden,
kim verdi, onu anlamakta güçlük çektim.
Şimdi, karşılaştırmalarına
girmek istemiyorum. Tabii ki öncelikle belirtilmesi gereken husus, asgari
ücreti, tanımında olduğu gibi bir işçinin insan onuruna
yaraşır bir şekilde, ailesiyle birlikte temel
ihtiyaçlarını güncel fiyatlar üzerinden karşılamaya yetecek
bir ücret olarak tanımladık. Tabii ki İnsanca
yaşayabilecek bir ücret olarak ele alınması gereken asgari
ücret, Avrupadaki ülkelerle kıyasladıktan sonra pek çok Avrupa
ülkesinden daha iyidir. sözlerini AKPli milletvekili
arkadaşımın kullanması, gerçekten üzüntü verici.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii
milletvekili arkadaşımı yadırgamıyorum. Bu sözlerin
daha vahimini bundan birkaç gün önce Sayın Bakan, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımız, Balçiçek İlterle
yaptığı bir televizyon programında gündeme getirdi. Dedi
ki, aynen şöyle söylüyor Sayın Çelik, Bakan: Asgari ücretle
geçinilemez diye bir şey yok, geçinirsiniz. Ona mahkûmsanız 800 TL de
büyük bir paradır. Netice itibarıyla peynirin kilosunun fiyatı
belli, ekmeğin fiyatı belli, bir geçimdir sürdürebilirsiniz. diyor.
Tabii Bakana da çok fazla haksızlık yapmamak lazım.
Başbakan, tanıtım ajansının başında
Türkiye'ye yatırımcıları çağırırken
Türkiye, çalışma süreleri açısından en uzun
çalışma süresi -52,9 saatlik çalışma süresi- ve
işçilerin, çalışanların, yılda dört günle en az
hastalık izni kullandığı, işçilerin en az
hastalandığı ülkedir; çalışma süreleri uzun, izinler
kısa, ücretler bastırılmış; buyurun. dedikten sonra,
ne bakanın böyle bir açıklamasını ne de milletvekili arkadaşımın
biraz evvelki konuşmasını yadırgamamak gerekir.
Değerli arkadaşlar, yine, milletvekili
arkadaşım az önce söyledi, dedi ki: Biz iktidara geldiğimizden
bu yana hem memurların durumunu iyileştirdik, onları enflasyona
ezdirmedik hem de çalışma yaşamına ilişkin birçok düzenleme
yaptık. Doğru, çalışanları, özellikle işçileri
asgari ücrete mahkûm ettiniz yani -hem Çalışma Bakanının
hem de Maliye Bakanının resmî olarak yapmış olduğu
açıklamalarda- çalışanların yüzde 48i ya da yüzde 47si
eğer asgari ücrete yani 774 liraya mahkûmsa, mahkûm
bırakılmışsa eşitliği, yoksulluk ve sefalette,
çalışanlar için sağladınız; bunda hiç kuşku yok.
Yine, eğer ekonominin yüzde 40ı kayıt
dışı ise
Elbette kayıt dışı alan kanun
dışı alandır yani burada ne sigorta var ne sendika var ne
güvence var ne asgari ücret var. Eğer ekonominin de yüzde 40ı
kayıt dışıysa orada 774 liraya da hasret büyük bir
çalışma kitlesi vardır.
Hiç abartmıyorum değerli arkadaşlar, bu
sabah, buraya, Meclise gelirken Trakyadan bir hanımefendi aradı
telefonla. Çalıştığı iş yerinde ücretin asgari
ücret seviyesinde olmasına rağmen, yıllardan bu yana
sigortasının olmadığını, ne yapması
gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini sordu. Ona ancak
şunu söyleyebildim: İl SGK Müdürlüğüne müracaat ediniz ama
işten atılmayı göze almanız gerekir. İşini
kaybedince Beni işten attırdınız. demeyesiniz.
Yani, bu ülkede Çalışma Bakanı böyle bir
önemli konuyu dinlemeye gelmiyor ise ve de illerde o kadar açık kanun
dışı çalıştırmalar varken müfettişler
görevlendirilmiyor ise evet, bu alan başıboş bir alandır,
işçiler güvencesizdir, korumasızdır, sendikasızdır,
sigortasızdır. Öyle olunca da çalışanların yüzde
48inin asgari ücrete mahkûm olması yadırganacak bir durum
değildir.
Değerli arkadaşlar, bugün gerçekten
çalışma yaşamı tam bir kaosa dönüştü; sendikalar
susturuldu, bastırıldı, işçiler bastırıldı.
Toplumun bütünü üzerine çöken o karabasan, korku imparatorluğu ne
yazık ki çalışma yaşamını iyice perişan
etti. Sendikalar hâlâ Türkiyede illegal örgütler ve anarşist ya da
terörist örgütler olarak görülüp helikopterle tepelerinde dönülerek binlerce
polis LİMAN-İŞin tepesine, GENEL-İŞin tepesine
indirilirken başka biçimdeki uygulamaları görmezden gelmek AKP
klasiği hâline dönüştü. Terör, ülkenin kaynaklarını yok
edenlerin veyahut da kaçakçılıkla, şununla bununla beslenenler
bir kenara bırakıldı, şimdi sendikalar yeniden terörist
örgütler gibi topluma anlatılmaya çalışılıyor,
sendikalar etkisizleştirilmeye çalışılıyor.
Diğer yandan, taşeron işçiler hemen hemen
her gün Mecliste Bakanın kapısını
aşındırıyor, yaşa takılanlar Bakanın
kapısını aşındırıyor, sözleşmeliler
aynı şekilde. Onları savuşturmak için Bakan
Hazırlık yapıyoruz, yakında getireceğiz. diyor.
Sorunu yaratan sizsiniz. Taşeron işçilik sizin eseriniz.
4/Cliler, 4/Bliler dedi önerge sahibi, bunun müsebbibi
zaten AKP, bu kürsüden kaç kez söyledim; iktidara geldiğinizde, 4/Cli
çalışan sayısı 2003 Kasımında sadece 164
kişi idi, bugün bu Büyük Millet Meclisi çatısı altında bile
sayıları 2 bini aşan sözleşmeli çalışanlar bugün
kadro bekliyor. Tabii, Bakan, gelen heyetlerden bir an önce kurtulmak için
Hazırlık yapıyoruz. diyerek günü kurtarma çabası
içerisine giriyor. Gerçekten taşeron işçilikle ilgili gelinen nokta
çok vahim bir nokta.
Bakınız, dün PTT çalışanları
yürüdü. Yakında PTT AŞ kanunu getireceksiniz; oradaki
çalışma biçimlerinin ne kadar
kuralsızlaştığı, özellikle kargo
çalışanı işçilerin, 200-250 işçinin
haklarını aradıkları için işten atılmalarına
seyirci kaldığınız aşikâr, herkes görüyor.
Yine, bugün ülkemizde bir başka kanayan yara
bölgesel asgari ücret idi. Şimdiki Ekonomi Bakanı Sayın
Çağlayan ASO Başkanıyken bölgesel asgari ücreti gündeme getirdi,
sizin programınıza girdi, ulusal istihdam strateji belgenize konu
oldu ama o sorunu, doğuda farklı ücret, batıda farklı
ücret, bu bölünmeye de, ülkenin karanlık bir noktaya doğru
sürüklenmesine de, kötüye kullanılır
Gerçek olmasına
rağmen bu işi izlediniz ve onu teşvikle çözerek, doğudaki
yatırımcıyı, teşvik adı altında bölgesel
asgari ücret uygulamasını da fiilen Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde başlattınız. Bu, doğru
bir uygulama gibi gözüküyor ama bunun ülkede üniter devlet
yapısının dibine dinamit konulma anlamına geldiğini
bir kez daha söylemek isterim.
Değerli arkadaşlar, tabii bugün yine
basında var, pek çok yerde de okudunuz, işçi
sağlığına ilişkin olarak yapılan düzenlemede ve
yeni Sendikalar Yasasında işverenlere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
...çalışan temsilcisi getirme mecburiyeti
koydunuz. O çalışan temsilcisinin gerçek sahibi sendikalar. Sendika
temsilcisinden ürktüğünüz için çalışan temsilcisini de
çalışma yaşamına armağan ettiniz. Hayırlı
olsun!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.
Aleyhinde Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, asgari ücretin
problemleriyle ilgili verilen araştırma önergesinin lehinde söz
aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, asgari ücret sadece
işçiler için, çalışan için bir problem değildir. Aynı
zamanda, işveren için de önemli bir problemdir. Dolayısıyla,
Hükûmetin veya bizlerin tek pencereden bakarak bunu sadece işçilerle
ilgili bir problem olarak görüp ve sadece onları dile getirmemiz yeterli
değildir. İşvereni de rekabet alanında yükümlülüklerinden
dolayı bazı sıkıntılara sürüklemektedir.
Dolayısıyla, verilen bu önerge doğrultusunda her yönlü,
ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik, verim açısından, bütün
yönleriyle araştırılarak düzenli bir çalışma
hayatının hem çalışan hem işveren açısından
hem ülkedeki sosyal katmanlar arasındaki dengeyi sağlamak
açısından düzgün politikanın oluşturulması için
Meclisin bu yöndeki komisyonu kurarak Hükûmete tavsiyelerde bulunmasında
fayda vardır diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle sizlerle
bilhassa son günleri de esas alarak paylaşmak istediğim çok önemli
konular var. İstiklalin olmadığı bir ülkede istikbal
hesaplarıyla meşgul olmak çok doğru da olmayabilir. Son
günlerdeki gelişen, devlet ve millet hayatımızı çok
yakından ilgilendiren konularla ilgili tarihe bir bakmak gerektiği
kanaatini taşıyorum ve tarihin bir laboratuvar olduğuna
inanıyorum. Tabii ki bu, görmek isteyenler, ders almak isteyenler içindir.
Gündemde barış, çözüm, silah bırakma, teröristlerin
sınır dışına gönderilmesi gibi birtakım konular
var. Burada, tabii ki çok büyük kavram kargaşaları var. Kimin ne
dediğini, kimin maksadının ne olduğunu ve bu maksadın
ne kadar iyi niyetli olanlar da dâhil- hasıl edilebileceğini bilen
ve doğru öngören yok.
Değerli milletvekilleri, tarihten, Osmanlının
son zamanlarından bugünkü, işte bu iyi niyet görüşmeleri,
işte akil adamlar komisyonu ve birtakım, Sayın
Başbakanın milletvekillerini toplayıp bölgelerine gitmeleri,
ikna etmeleri için onları elçi olarak kullanması gibi,
değerlendirmemiz gereken konular var.
Bunlara benzeyen tarihte ne var? Tarihte bunlara benzeyen Türkiye
işgal edildiğinde sadaret makamının,
sultanlığın çeşitli görevlerinde bulunan kişiler var
ve bu kişilerin uyguladıkları, yapmak istedikleri,
yaptıkları eylemler var ve bunların sonu var. Bakın, bunlardan
birkaç tanesini size sayayım: Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi var,
Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir var, İngiliz
Muhipler Cemiyetinin casusu Sait Molla var, İngilizlerin maaşa
bağladığı Miralay Sadık var, Ali Kemal var, Rıza
Tevfik var, Konyalı Zeynelabidin var. Bunların buluşma yeri
neresi olmuş ve bunlar ne yapmış, yaptıkları eylemin
sonucunda nerede buluşmuşlar biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Bunlar, 13 Kasım 1922de İstanbulu terk etmek,
İngilizlere sığınmak için İngiliz gemisinde
bulunmuşlar.
Peki, bunlar ne gibi işlemler yapmışlar, ne gibi
işlemlere önayak olmuşlar? Bakın, Kuvayımilliyeden
rahatsız olan Mustafa Sabri, Şeyhülislamlık makamında ve
Damat Ferit hükûmetlerinde görev yapmış, Mustafa Kemali görevden
aldırmak için yaptığı müdahaleden dolayı teşekkür
eden İngiliz Askerî Ataşesi Deedse teşekkür eden Mustafa Sabri,
Kuvayımilliye önderlerini katletmeye çağıran Teali-i İslam
Cemiyetinin bildirisini yazan adamdır. Yani, Mustafa Sabriye göre
Kuvayımilliye bir sergüzeştçinin sarhoşlukla ilan ettiği
bir fitnedir ve bu bildiri, Mustafa Sabrinin kaleme aldığı bu
bildiri Yunan uçaklarından Türk halkına
atılmıştır.
Peki, bu bildiriyi Mustafa Sabri yazmış, o İngiliz
gemisinde buluşan Dürrizade Abdullah Efendi kimdir? Dürrizade Abdullah
Efendi, o zamanki şeyhülislamdır ve bu bildiriyi Kuvayimilliye
karşı yayımlayan şeyhülislamdır, Damat Ferit
Hükûmetinin şeyhülislamıdır. Ne olmuş neticesi?
İngiliz gemisine sığınmış.
Örnek vermek istediğim 3üncü kişi: 1inci
Damat Ferit Hükûmetinde Dâhiliye, 4üncü Damat Ferit Hükûmetinde Sadaret
Müşteşarlığı, 5inci Hükûmette Konya Valisi gibi
birtakım görevler yapan Cemal Bey vardır. Anadolu,
yaptıklarından dolayı ona Artin Cemal adını
takmıştır. Konya delegelerinin, Kuvayımilliye delegelerinin
Sivas Kongresine katılmasını engellemiş, hapishaneden
çıkarıp silahlandırdığı eşkıya
takımını milliyetçilerin üzerine göndermiştir, dikkat edin
milliyetçilerin üzerine göndermiştir ve Mustafa Kemal Paşanın
kendisini tutuklaması için Refet Beleyi Konyaya gönderdiğini
duyunca Damat Ferit Hükûmetine sığınmıştır.
En önemlisine geliyorum. Hafız Mahmut vardır,
Hürriyet ve İtilaf Partisinin Adana Şube Başkanıdır.
Ferda dergisi, bir Fransız iş birlikçisi olduğu
anlaşılan bu cahil adamın 16 Nisan 1920de Memiş Paşa
Camisinde verdiği vaazı yayımlayarak Fransız
uşaklığına dinî bir mahiyet kazandırmak
istemiştir. Hafız Mahmut, Fransız uşaklığına
dinî bir mahiyet kazandırmak istemiştir.
Hafız vaazında diyor ki: Kuvayımilliye
yalandır, maskedir. Buna katiyen inanmayın. Bu heriflere inanmak
cinnettir. Bunların hepsi yağmacı güruhudur. Mustafa Kemal
dedikleri padişahın tardettiği ve idama mahkûm eylediği
birisidir. İşte, bunların buluşma yeri İngiliz gemisi
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, bugün de efsunlu kelimelere,
çözüm, silahların bırakılması, barış gibi
birtakım kelimelere Sayın Başbakanın ne kadar
inandığını ben merak ediyorum. Bir yandan
barıştan bahsediliyor bir yandan baldıran zehri içmekten
bahsediyor Sayın Başbakan. E, Sayın Başbakan, bu ne yaman bir
çelişkidir! Eğer, barış ve çözüm varsa niye baldıran
zehrinden bahsediyorsun? İşte, bütün bunlar doğru
değerlendirilmelidir.
Değerli milletvekilli, Türk milleti ve devletine
karşı yüzyıllardır sürdürülen vekaleten bir savaş
vardır; bilerek kullanıyorum, vekaleten bir savaş vardır.
PKK, ağababalarının adına vekaleten savaş
sürdürmüştür Türkiye'de ve bu vekaleten sürdürülen savaşın asli
failleri, feri failleri bugün ortaya çıkmıştır.
Hükûmetlerin birincil görevi vatandaşının
mal ve can güvenliğini sağlamaktır. Vatandaşının
canına, malına, ırzına tasallut etmiş bir örgütün
suçlularını yakalayıp adalete teslim etmek yerine onların
güven içerisinde sınır dışına
çıkartılması gibi bir şeyi, resmî veya gayriresmî,
görmezlikten gelerek veya kanun çıkartarak veya yetki tanıyarak hangi
kamu görevlisi veya sivil yaparsa, bu Damat Ferit Hükûmetinin
adamlarıdır onlar. Onların hiçbir farkı yoktur ve onlar
belge, bilgi, bulgu, delil her neyle olursa olsun yarınlarda yargılanacaklardır.
Hiç kimse, hangi görevde ve yetkide olursa olsun kanunlara aykırı
talimatlar veremez ve uygulama yapamaz. Dolayısıyla, kamu
görevlilerine, sivil vatandaşlara, herkese buradan uyarıda buluyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette ki analar ağlamasın,
gözyaşı akmasın, kan dursun ama PKK silah bırakıp
adalete teslim olmuyor, yurt dışına çıkıyor nefes
alıyor. Dolayısıyla, böyle bir zulmeti hiçbir hükûmet kendisine
vasıta kılamaz ama burada bir şey ortaya
çıkmıştır: Hükûmet, teröristlerin, vekaleten savaşan
PKKnın ve PKKnın sahiplerinin iş birlikçisi durumuna
düşmüştür. Bugünkü yaptığı eylemler, Hükûmetin
konuşmaları, görüşmeleri ve basına yansıyanlar
Hükûmetin meşruiyetini yitirdiği anlamına gelmektedir. Bugünkü
Hükûmet meşruiyetini yitirmiş bir Hükûmettir, bu uygulamalar
Hükûmetin meşruiyetini yitirir.
Bu düşüncelerle önergenin doğru bir önerge
olduğunu tekrar beyan ediyorum, hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Uzunırmak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan su kaynaklarının potansiyelinin tespit
edilerek korunması ve bilinçli kullanımı için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
28/03/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 28/03/2013 Perşembe günü
(Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (Su kaynaklarının
potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli kullanımı
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan) 10/66 esas numaralı Meclis araştırma
önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 28/03/2013 Perşembe günlü
(Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Lehinde Çanakkale Milletvekili Sayın
Ali Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Sarıbaş.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
araştırma önergem üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi en derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Dünyamız 510 milyon kilometrekare olup bunun yüzde
29u kara, yüzde 71i sudur. Dünyamızın dörtte 3ü su olmasına
karşın ancak yüzde 3ü içilebilir sudur. İçilebilir suların
da yüzde 69u buzullarda, yüzde 30u yer altında, yüzde 1i de
bataklık, nehir ve göllerde bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
canlıların en temel ihtiyacı sudur. Farklılıklar göstermekle
birlikte ülkemizde yıllık ortalama 168 milyar metreküp
yağış düşmektedir. Geçtiğimiz yüzyılda dünya
nüfusu 3 kat artarken aynı dönemde su tüketimi 6 kat
artmıştır. Yılda ortalama kişi başına
düşen su miktarı dünyada 7.600 metreküp iken ülkemizde 1.600
metreküptür. Dünyada 1 milyar 400 milyon insan içme suyu bulamazken 2 milyar
600 milyon kişi kirli su kullanmak zorunda kalmaktadır. Her yıl
250 milyondan fazla insan kirli sularla bulaşan hastalıklara
yakalanmakta, bunların 3 milyonu da ölmektedir. 2025 yılından
itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı
çekeceği, 2050 yılında ise su kıtlığı
çekenlerin 9,4 milyara ulaşacağı beklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin mevcut su
potansiyeli yılda ortalama 112 milyar metreküptür. Yıllık su tüketimimiz
ise 44 milyar metreküptür. Fırat-Dicle havzamız ülkemizin en büyük su
havzası olup yıllık 53 milyar metreküp yağış
düşmektedir. Bu da ülkemizin toplam su potansiyelinin yüzde 18idir. En az
yağış alan havzamız Burdur Gölü havzası olup
yıllık ortalama 500 milyon metreküp yağış
düşmektedir. Bu da su potansiyelimizin binde 5idir. Nüfusumuzun 2030
yılında 100 milyonu aşacağı, kişi
başına ise yılda 1.110 metreküp su düşeceği tahmin
edilmektedir. Bu tablo da gösteriyor ki ülkemiz su fakiridir. Kişi başına
düşen yıllık su miktarıyla, önümüzdeki yıllarda, su
kıtlığı çeken ülkeler arasında yerini alacaktır.
Bu acı tabloya karşın, bir taraftan su kaynaklarımızı
bilinçsizce tüketip kirletirken, diğer taraftan içme suyu sağlayan
havzalarımızı yapılaşmaya açmaktayız.
Sanayi ve yerleşim bölgelerinde yeterli atık su
altyapı tesisleri yoktur. Evsel ve endüstriyel atık suları
doğrudan nehirlerimizi, yer altı sularımızı ve
göllerimizi kirletmektedir. Bunun en bariz örneği Ergene Nehridir.
Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne illeri içerisinde 1 milyona yakın
vatandaşımızın yaşadığı, 300 bin
dekardan fazla tarım alanının sulandığı bölgeyi
Ergene Nehri beslemektedir. Bölgede sanayi tesislerinin endüstriyel
atıkları ile evsel atıklar Ergeneye deşarj edilmektedir.
Nehir bu hâliyle, bir nevi, atık su toplama kanalıdır. Bu durum
bölgede insan sağlığını tehdit ederken, ürün verimini
ve kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, her yıl,
yağışlarla birlikte baş gösteren su
taşkınlarıyla karşı karşıya
kalmaktayız. Ülkemizde son on sekiz yıl içerisinde 500e yakın
taşkın meydana gelmiş ve bu taşkınlarda 500e
yakın vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 500
bin hektardan fazla tarım alanı sular altında
kalmıştır. Bu durum da ülke ekonomimize 2,5 milyar dolardan
fazla zarar açmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özelleştirme adı altında sularımız yabancılara
peşkeş çekiliyor. Kazdağları ve çevresinde yaşayan 1,5
milyona yakın vatandaşımızın su kaynakları çok
uluslu altın şirketleri ve onların taşeronlarının
tehdit ve kuşatması altındadır. Başta Çan
Söğütalan, Bardakçılar, Halilağa, Hacılar olmak üzere
Bayramiç Muratlar, Karıncalı, Zeytinli, Kuşçayır, Çanakkale
Kirazlı ve Ayvacık Bahçedere ve Lapseki Şahinli köyü gibi pek
çok yerleşim yerinde maden arama sondajları nedeniyle içme ve
kullanma suları bozulmuş, bu kaynaklar aynı zamanda kaybolmaya
yüz tutmuştur.
Maden arama ve işletme ruhsatları verilen
sahalar Kazdağlarının su havzasının tam üzerindedir.
Buna rağmen altıncılara işletme ruhsatları verilmeye
devam ediliyor. Sonuçta, bölge halkımız içme ve kullanma
Tarım
alanlarımız ve fabrikalarımız çok yakın bir tarihte
susuz kalacaktır.
Su, hayatımızda yeri doldurulmayan en önemli
unsurlardan biridir. Yaşamsal öneminin yanında tarım ve enerji
üretiminin de en önemli girdisidir. Bu sebeple, uluslararası bir güç
olması sebebiyle, giderek azalan bir kaynak olarak ülkeler arasında
siyasi ve iktisadi ilişkileri etkileyecek, zaman zaman
anlaşmazlıklara neden olacaktır.
Değerli milletvekilleri, su fakiri bir ülke
olmamıza karşın bir taraftan küresel ısınma, çevre
kirliliği ve doğanın tahrip edilmesiyle diğer taraftan
mevcut su kaynaklarımızı bilinçsizce kullanmamız sonucu,
verilerin de ortaya koyduğu gibi, çok yakın bir tarihte su
kıtlığı ve su savaşlarıyla karşı
karşıya kalacağımız bir aşikârdır.
Komşularımıza göre şimdilik şanslı görünmemize
karşın çok yakın bir tarihte
bağımsızlığımızı çok ciddi şekilde
tehdit edeceği görülmektedir. Fırat, Dicle ve Asi nehirleriyle ilgili
tartışmalar, ülkemizin GAP projesiyle birlikte daha da belirgin bir
hâl almıştır. Tüm dünyada olduğu gibi özellikle Orta
Doğuda azalan su kaynakları ve artan tüketimiyle farklı siyasi
gerginliklerle de bağlantılı, karmaşık bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Su
kaynaklarımızın dengesiz dağılımı da
dünyanın bazı bölgelerinde suyun önemini daha da
artırmıştır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizdeki nüfus
artışını ve komşularımızla neredeyse
savaşın eşiğine geldiğimiz ilişkilerimizi de göz
önüne alırsak zaten kıt olan su kaynaklarımızı korumaya
ve sahip çıkmaya mecburuz. Özellikle de üçüncü Boğaz köprüsü ve
İstanbulda yapılması düşünülen havaalanı ve yine bu
alanlar içerisinde İstanbulun kaynakları olan su bölgesinin
seçilmesi, ormanlar arasından seçilen bu bölgenin ve özellikle de Türkiye
nüfusunun yüzde 15inin yaşadığı böyle bir dünya cenneti,
tarihî bölgedeki insanlarımızın su kaynaklarının
korunmasında atılan adımların önemine dikkat çekmek
istiyorum.
Yine bu konuda İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin yaptığı sulamalarla, bölgedeki su
taşımalarıyla bölgesindeki suyu tamamen güncel anlamda
taşırken o bölge havzalarındaki suyun yok olmasının da
nedeni olabileceğini unutmayalım.
Yine burada beraberce
kanunlaştırdığımız mera kanunları ve yine
Şehircilik Bakanlığımıza verdiğimiz sit bölgeleri
yetkileri ve aynı zamanda yine orman bölge müdürlüğünün son günlerde
çıkardığı ve üzerinde özellikle tahribat yapmaya
başladığı su bölgeleri ve su havzalarının
korunmasındaki yasalara baktığımızda AKP Hükûmetinin
gerçekten su kaynaklarına verdiği değeri ve gelecekte ülkemizde
susuz kalacağımızın sinyallerini göstermektedir.
İşte bu nedenle mevcut su potansiyelimizin
tespiti yapılarak, gelecek dönemde
karşılaşacağımız tehdit ve tehlikelere
karşı gerekli planlamalar yapılarak korunması, bilinçli
kullanılması, karşılaşacağımız su
kıtlığına karşı ihtiyaç duyulan
yatırımların yapılması ve gelecek kuşaklara
aktarılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması zorunlu bir hâl
almıştır.
Bu amaçla önergemin kabulünü Genel Kurulun takdirine
sunuyor, sizlere en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Sarıbaş.
Aleyhinde İstanbul Milletvekili Erol Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EROL KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; su kaynaklarımızın kapasitelerinin
tespit edilerek, kuraklıkla mücadele, küresel ısınma, kıt
olan su kaynaklarının dikkatli kullanılması, çevreye
duyarlı olma gibi konularda somut adımların atılmadığı;
bunlarla beraber bilinç içinde kullanmamamız sonucu yakın tarihimizde
su kıtlığı ve su savaşlarının
çıkabileceği, bağımsızlığımızın
tehdit altına girebileceğinden bahisle verilen CHP önergesi
hakkında aleyhte söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, tarihin başından
beri medeniyetlerin yükselişini ve düşüşünü suyun
kullanımı belirlemiştir. Nitekim Mısırda Nil,
Hindistanda Ganj, Ülkemizde doğan Fırat ve Dicle büyük uygarlıkların
beşiği olmuştur. Su, medeniyet ve refahın adresi, suyun yok
olması ise çöküşün başlangıcıdır. Tüm kadim
medeniyetlerde insana saygı, doğaya saygı esas
alınmış ve tabiata kutsallık zırhı
atfedilmiştir. Bizim medeniyetimizde israf haramdır, Kıyamet
kopsa bile ağaç dikiniz. Nehirden abdest alsanız bile suyu israf
etmeyiniz. diye bize nasihat eden bir Peygamberin ümmetiyiz.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımız, küresel ısınma sonucu
sıcaklığın arttığı, su
kaynaklarının azaldığı, çevrenin kirlendiği, doğanın
tahrip edilmesi sonucu su kıtlığı ve su savaşlarıyla
karşı karşıya kalabileceğimizi ve
bağımsızlığımızın ciddi tehdit
altına gireceğini ileri sürmektedirler ve bu gerekçelerle Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını istemektedirler.
Bugüne kadar, AK PARTİ hükûmetlerinin bu konuda
yaptıklarına baktığımızda şunları
söylememiz mümkündür: Türkiyede öncelikle su potansiyelimizle ilgili bazı
verileri az evvel değerli milletvekilimiz ifade etti, ben de tekrar etmek
istiyorum. 2012 yılı itibarıyla kullanılabilir su
potansiyelimizin 112 milyar metreküp olduğu, potansiyelin 95 milyar
metreküpünün yurt içinden doğan akarsulardan, 3 milyar metreküpünün
yurtdışından doğan akarsulardan, 14 milyar metreküpünün ise
yer altı sularından sağlanabileceği kabul edilmektedir. Ve
yine, bugün itibarıyla, su tüketimimizin 44 milyar metreküpe
ulaştığı görülmektedir.
Bu değerlendirmeler ve suyun stratejik önemi dikkate
alınarak AK PARTİ Hükûmetinin çevre ve su yönetimiyle ilgili mevzuat
ve uygulamalarına baktığımızda şunları
söylememiz mümkündür:
Avrupa Birliği çevre faslı
açılmış ve su kaynaklarının korunması
alanında önemli adımlar atılmıştır. Bu kapsamda,
2023 yılına kadar 58 milyar avroluk çevre yatırımı
öngörülmüş, bunun 33 milyar avrosu ise su kaynaklarının
korunmasında büyük önemi haiz olan atık su sektörüne
ayrılmıştır.
Suyun korunması ve gelişmesine dönük
düzenlemelere baktığımızda ise Türkiye Su Enstitüsü
Başkanlığı kurulmuş, Başbakanlık Su Yönetimi
Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş, su kanunu çalışması
ise sürdürülmektedir.
Bir başka önemli husus ise yeşilin artırılmasıdır.
Yine, orman alanlarımızın iyileştirilmesi ve
artırılmasıyla ilgili verilere baktığımızda,
ülkemizin 21 milyon hektar olan orman alanının 21,6 milyon hektara çıkarıldığını
görmekteyiz.
Akarsu havzalarının korunması,
ıslahı ve geliştirilmesiyle ilgili ise 25 akarsu
havzasının koruma eylem planının
hazırlandığı, 11 havza eylem planının
tamamlandığı, 5 havza eylem planının
güncellendiği, 9 havza eylem planının ise
çalışmalarının devam ettiği görülmektedir. Yine,
Ergene, Kocaçay gibi eylem planlarının ise uygulamaya
konulduğunun altını çizmekte fayda görüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ hükûmetlerinin en büyük yatırım alanlarından birisi,
su kaynaklarının geliştirilmesidir. Bu çalışma
ülkemizin başarısı olmaktan çıkmış, yakın coğrafyamızdaki
birçok ülkenin de su sorununu çözmeye dönüşmüştür ve bunlardan en
önemlisi ve tarihî misyona sahip olan, yavru vatan Kuzey Kıbrıs
devletimize su götürülmesidir. Çalışmalara baktığımızda
ise dokuz yılda, DSİ tarafından, başta Avrupanın en
yüksek barajı olan Çine Adnan Menderes Barajı ve yine, dünyanın
en yüksek 6ncı barajı olan Artvin Deriner Barajının da
aralarında bulunduğu 206 baraj, 24 gölet, 179 sulama tesisi, 49 içme
suyu temin tesisi, 643 taşkın koruma tesisi olmak üzere 1.128 tesis hizmete
alınmıştır.
Değerli arkadaşlar, su yönetiminin önemli
başlıklarından birisi de tasarruftur. Bu doğrultuda, borulu
sulama oranımızın 2003 yılında yüzde 3 iken, bugün
itibarıyla yüzde 71e ulaştığı, 2014de ise bu
rakamın yüzde 88e çıkarılacağı hedeflenmiştir.
Sulanan alanlara baktığımızda ise 11 milyon dekar arazi
suya kavuşturulmuş ve 34 milyon vatandaşımıza ilave
içme suyu temin edilmiştir. Uzun vadeli planlarda ise 81 ilimizin
2040-2050 ve hatta 2060 yılına kadar olan su ihtiyaçları teminat
altına alınmıştır. Yakın zamanda Melen
Projesiyle İstanbulumuzun 2071 yılına kadar olan su
ihtiyacı karşılanmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede sadece suyun
iyileştirilmesi, korunması, geliştirilmesi değil, aynı
zamanda susuz olan havzalara su ulaştırılması için dev
projeler hayata geçirilmiştir. Mavi Tünel Projesiyle Göksu
havzasından Konya havzasına su aktarımı, Seyhan havzasından
Develi havzasına su aktarımı yapılmış, Sultan
Sazlığı sulak alanı tekrar hayata
dönüştürülmüştür.
Değerli arkadaşlar, Meclis araştırma
önergesi bizim faaliyetlerimizin bir kısmını anlatmamıza
vesile olduğu için, önerge sahibi arkadaşlarımıza
teşekkür etmek istiyorum.
AK PARTİ iktidarı demek, millete hizmet
demektir, ayrımcılık yapılmaması demektir. Dünün susuz
İstanbulundan bugün 2071 yılına kadar su problemi çözülmüş
bir şehre gelebilmek demektir. Bu başarı destanını
gerçekleştiren başta Sayın Başbakanımız olmak
üzere, Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın tüm
çalışanlarına teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Ülkemizi susuz bırakmak ve hele hele
komşularıyla savaşmasını hayal etmek, devletimize,
Hükûmetimize ve milletimize atfedilecek en son ithamdır. Bütün bu
sebeplerden dolayı, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımızın önergesinin yerinde
olmadığını düşünüyor, bir hususla ilgili de
açıklama yapma ihtiyacını ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Ergene havzası,
burada, mütemadiyen gündeme gelen bir husustur. Ergene Nehri 283 kilometrelik
bir akarsudur ve yaklaşık üzerinde Edirne, Kırklareli ve
Tekirdağ başta olmak üzere, 53 belediyemiz ve 1 milyon 570 bin nüfus
mevcuttur. Bu havzanın çözülmesiyle ilgili sorumluluk, birinci derecede,
5393 sayılı Belediye Kanununun 14 ve 15inci maddesi ve Çevre
Kanununun 11inci maddesine göre belediyelerimize aittir. Belediyelerimizin bu
problemi çözememesinden dolayı Hükûmet, Ergene Havzası Koruma Eylem
Planı için 3 milyar 104 milyon liralık bir bütçe
ayırmıştır ve belediyelerimize verilen, kanun gereği
verilen süre 13 Mayıs 2010 tarihinde 100 binin altındaki belediyeler
için, 13 Mayıs 2012de 50 bin ile 10 bin arasındaki belediyeler için
ve 10 binin altındaki belediyeler için de 13 Mayıs 2014te
dolmaktadır.
Bugün, belediyelerimiz Ergene havzasıyla ilgili
atması gereken adımları atamamış ve Hükûmet, organize
sanayi bölgelerinin ıslah edilmesi, atık su arıtma tesislerinin
çözülmesi ve katı atık tesislerinin bertarafıyla ilgili bir sürü
düzenlemeler yapmıştır. Benim endişem, özellikle Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımla paylaşmak isteğim bir
endişe de şudur: Merkezî yönetimin akarsuların
ıslahıyla ilgili ve atık su arıtma tesislerinin
yapılmasının tamamlanmasıyla ilgili süreç
tamamlanacaktır ama eğer şebekeler tamamlanmazsa,
belediyelerimiz bunu yapmazsa bu tesislerin işletilmesiyle ilgili ciddi
sorunlarla karşı karşıyayız. Bunu belediye
başkanlarımızla paylaşmak da bence bu anlamda önemli bir
hususiyettir, altını çizmekte fayda mülahaza ediyorum.
Bütün bu sebeplerden dolayı, önergenin yerinde
olmadığını düşünüyor ve aleyhinde oy
kullanacağımızı beyan ediyor, hepinizi tekrar
saygılarımla selamlıyor, Meclise teşekkürlerimi arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
Lehinde, İstanbul Milletvekili Celal Adan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Adan.
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Cumhuriyet Halk Partimizin gündeme
getirdiği su meselesi, bizim coğrafyamızla ilgili ve dünyada
süper ülkelerin en çok ilgilendiği petrol kadar önemli olan bir konudur.
Buna destek verilmesi Milliyetçi Hareket Partisi tarafından, grubumuz
tarafından uygun görülmektedir.
İçerisinde bulunduğumuz süreçle ilgili, izin
verirseniz, bazı konuları sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk devleti, Türk milleti
tarih içerisinde hiç bu kadar tehdit ve tehlikelere açık hâle
gelmemiştir. Bu topraklarda özgürce yaşayan herkes büyük acı
duymalıdır ki bugün, Türk milletinin Allahın nasip ettiği
kendi adı, zafer ve kahramanlıklarla dolu kendi tarihi, şehit
kanlarıyla kazanılmış, bütün dünyaya tescil ettirilmiş
kendi egemenlik hakkı tiksindirici bir pazarlıkla gizlice
darmadağınık hâle getirilmek istenmektedir. Millî haysiyetimizi,
millî şerefimizi oluşturan ne kadar değer varsa bu Hükûmet
tarafından masaya konulmuştur.
Bursada sadece Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli konuşmadı, Bursada Türk
milletinin öfkesi konuştu, incinen şehitlerin ruhları dile geldi
ve Bursada milliyetçi hareket konuştu. Bu ülkeye kafayı
takmış olanlar, gaflet ve dalalet uykusundan gittikleri yolun kötü
bir yol olduğunun farkında olmayanlar, hatta ihanet içinde olanlar
Bursa mitinginden yükselen sese, orada dile gelen ruha dikkat etmeliler, orada
söylenenleri iyi anlamalılar. Milliyetçi hareketi hafife alanlara,
milliyetçi, ülkücü hareketin ağırlığı behemahal
gösterilecektir.
Değerli milletvekilleri, gerçekten utanç vericidir.
Bu millet ar ve hayâ damarlarının sağlamlığıyla
bilinir ama bu ülkenin bir kısım medyası, bu ülkenin bazı
aydınları artık ar ve hayâ duygusunun
kalmadığını ortaya koymaktadırlar. Bu çevreler,
günlerdir Diyarbakır meydanında sergilenen o utanç tablosuna
alkış tutar hâle gelmişlerdir. Yine, bu çevreler, PKK terör
örgütü liderinin mektup ve mesajlarına neredeyse ilahî bir anlam
yüklediler. 21 Mart günü ise o malum ve meşum metin okunduktan sonra o
teröristi âdeta bir Mesih hâline getirdiler. Ayıptır, bu kadarı
alçaklar için bile ayıptır. Türk devletinin bütün devlet olma
vasıfları bir teröristin iradesine, inisiyatifine
bırakılmıştır. Sayın Başbakan, günlerdir PKK
hainlerine güvenlik garantisi vermekle meşguldür. Sayın Başbakan
ve çalışma arkadaşları, topyekûn devletin iradesini
yerlerde süründüren eşkıyabaşının beyanlarına
övgüler dizmişlerdir, çok beğendiklerini ifade etmektedirler.
Değerli milletvekilleri,
eşkıyabaşı tutukludur.
Eşkıyabaşının neden tutuklu olduğu, neden ceza
yediği bellidir ama Diyarbakır meydanında bir milletvekili
vasıtasıyla mesajları okunurken şunu söylüyordu: Otuz
yıldır verdiğiniz mücadele kazandı, otuz yıldır
verdiğiniz mücadeleden en iyi sonucu aldınız. Şimdi, yeni
bir dönem başlıyor. Bu otuz yılda 30 bin
insanımızın şehit edildiği, güvenlik görevlilerimizin şehit
edildiği, yetimin, garibin, fakirin fukaranın milyarlarca dolar
parasının teröre harcandığı bir dönemin
kahramanlıklarını anlatıyordu. Burada suç yoksa, bu
ifadelerde suç yoksa dünyanın neresinde suç var? Bu ifadelerle
örtüşen ve bu ifadeleri öven bakan, başbakan kim varsa bunu, Yüce
Divandan Türkiyede kurtarabilecek bir güç var mıdır gerçek adalet
olduğunda? Millî devletlerin ölümünü ilan ediyor orada. Bir millî devlet
olan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı ve onun arkadaşları,
bölücübaşının bu ifadelerinin doğru olduğu
mantığını nasıl ifade edebilirler? Bizzat
ağızlarından duyduk. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi
ulus devlete karşıysa bunu bir hainin arkasına saklanarak belli
etmesin, çıksın, açıkça ifade etsin.
Millet, bu iktidarın ikiyüzlülüğünden
olayların gerçek yanını göremez hâle gelmiştir çünkü
giderek demokrasiden uzaklaşıyoruz. Bugünün Türkiyesinde hiçbir
şey şeffaf değildir. Teröristbaşıyla neyin
pazarlığını yaptınız? diye soruyoruz, Hükûmet
üyeleri yüzümüze bön bön bakıyorlar. İyi polis, kötü polis oyununda
bugünlerde söz Kandilde, Karayılanda. Karayılanın
ağzından çıkanların neresinde barış var? Milleti
bu derece cesurca kandıranlar, bunun hesabını bir gün millete
verecekler.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 31
Mayıs 2010 tarihinde Gazzeye insani yardım malzemesi götüren Mavi
Marmara gemisine İsrail askerleri tarafından bir saldırı
düzenlendi, 9 Türk vatandaşımız şehit edildi. Bu olayın
akabinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin ortaya koyduğu iradenin
yanında yer aldık. Milliyetçi Hareket Partisi o gün bu
şehitlerimizle ilgili Hükûmetin ortaya koyduğu iradeyi destekledi.
Neydi o irade? İsrail devletinin uluslararası bir alanda 9
vatandaşımızı gelip şehit ettikleri noktasındaki
iradeydi.
Şimdi, gelişmelere bir bakalım: Aradan üç
yıl geçti, bir gün ABD Başkanı Obamadan Sayın Tayyip
Erdoğana bir telefon geliyor ve telefonu Netanyahuya veriyor, telefonun
bir ucunda İsrail Başbakanı, bir tarafında Sayın
Başbakan. Söylendiğine göre, Sayın Erdoğan İsrail
Devlet Başkanının özrünü kabul etmiş. Değerli
milletvekilleri, burada bir tuhaflık var, medyanın bu
tuhaflığı yakalamaması da düşündürücü.
1) Ülkelerin birbirinden özür dilemesi uluslararası
hukukta yeri olan bir kavramdır. Devletler bu kararlarını tarihe
bir kanıt olarak yazılı olarak verirler. Oysa İsrail
devleti, ayrıntılarını bilmediğimiz bir telefonla,
Sayın Erdoğandan özür dilemiştir. İsrail devleti gerçek
bir özür dileyecekse bunu Türk milletinin vatandaşlarına ve
bayrağına saldırdığı için Türk devletinden
dilemeliydi, üstelik bu özür yazılı bir metinle
yapılmalıydı. İsrail Dışişleri
Bakanlığının konuya ilişkin metni bir özür metni
değil, durumu idare etme metnidir.
Diğer taraftan, Türkiyenin tavrı, bu özür
dileme olayının bir geçiştirme ve Türk kamuoyunu açıkça
yanıltma girişimi olduğunu gösteriyor. 22 Martta
Başbakanlıktan yapılan açıklamada, can kaybı ve
yaralanmaya yol açan her türlü operasyonel hatadan dolayı Netanyahunun
İsrail adına Türk halkından özür dilediği ve
Erdoğanın da bu özrü kabul ettiği belirtiliyor.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Netanyahunun
İsrail milleti adına Türk milletinden özür dilediğine dair
ifadelerin açıkça yer aldığı, uluslararası hukukun
devletin özür dilemesi kavramına uygun yazılı bir metni biz
niçin görmedik? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığından
yapılan açıklamada her türlü operasyonel hatadan dolayı
ifadesi kullanılmıştır, oysa Türkiye'nin başından
beri iddiası bu saldırının uluslararası sularda
yapılmış, taammüden adam öldürmeyi planlayarak
yapılmış olduğudur. Türkiye bu iddiasını geri
çekmiş, âdeta İsraili aklamıştır.
Asıl yapılanı burada milletimizle
paylaşıyorum: Sayın Başbakan ve AKP iktidarı, Mavi
Marmara şehitleri davasına sahip çıkmama kararı
almıştır. Zira, Türkiye'nin kullandığı
argümanlar, İsraili uluslararası hukuk nezdinde aklama amacı
taşımaktadır çünkü uluslararası hukukta özür dileme
kavramı kullanıldığı vakit özür dileyen ülkenin o suçu
işlediği resmen kabul edilmiş sayılır. Oysa bu durumda
şimdi AKP Hükûmeti tarafından, İsrail operasyonunda sadece hata
yapılmış sayılmıştır. AKP Hükûmetinin
İsraile verdiği ademimesuliyet yani sorumlu tutulmama tavizidir.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin
İslamcıları, muhafazakârları, buradan açıkça ifade
ediyorum, herkesin duymasını istiyorum: 1,5 milyon Müslümanın
şehit edilmesine, Irakın yanıp tutuşmasına,
tarihinin, varlığının yok olmasına, Afganistanda
Müslümanların katledilmesine, şehit edilmesine, Suriyenin
karışmasına öncülük yapan, PKK belasının
arkasında bir gizli güç gibi duran Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Obamanın da sesini özlediğini söylüyor Sayın
Başbakan.
Bu özlemin devamını diler, hepinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Adan.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Sarıbaş.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, AKPli milletvekili arkadaşımın bilgi
anlamında yanlış bilgiler verdiğini
Bu anlamda düzeltmek
istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, bu kendi
bilgisi. Sundu, kayıtlara geçti. Kamuoyu bilginin yanlış olup
olmadığını
Bu kürsü düzeltme makamı değil ki.
Kendisiyle ilgili bir şey söylemedi.
BAŞKAN Bir dakika
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Efendim, benimle
ilgili değil, benim sunumumla ilgili karşı görüşte olarak
tamamen belediyeler anlamında bu kirliliğin oluştuğunu
ifade etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim o bizim
görüşümüz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Ben, müsaade eder
misiniz, bitirebilir miyim?
BAŞKAN Bir dakika, müsaade ediniz efendim.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Ben bitirdikten sonra
söz alsın efendim.
Bu konuda Ergene havzasının tamamen belediyeler
tarafından kirletildiğini ve belediyelerin tamamen bu havzada
arıtma tesisleri yaptığında Ergene Nehrinin
temizleneceğini ifade etti. Hâlbuki, o bölgeyi incelediklerinde Ergenede
çok büyük sanayiler olduğunu ve burasını yüzde 90 üzerinde
sanayi atıklarının kirlettiğini özellikle söylemek
istiyorum. O kürsüden de söz verirseniz sevinirim.
BAŞKAN Buyurunuz, düzeltiniz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın, İstanbul Milletvekili Erol
Kayanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Öncelikle, tabii ki, burada araştırma
önergemdeki sonuç şuydu: Burada hiçbir bilgi kirliliği
olmaksızın, burada hep birlikte Parlamentodaki tüm
milletvekillerimizin kuracağı bir araştırma komisyonunda
Çünkü
olayların, suyun, kirliliğin, çevrenin siyaseti olmaz. Onun için
gelecek kuşaklara, Türkiyenin gelecekteki suyunu, temiz
havasını, ormanını bırakmak istiyorsak, burada
farklı bir bilgi kirliliği yapmamalıyız. Ergene Nehrinin
bugünkü durumuyla sadece belediyelerin üzerine bunu atmak ve onların bu
konudaki yetkilerini kullandırmak doğru değildir çünkü devlet
bir bütündür. Belediyeler de devletin bir kurumudur. Bu anlamda da bugünkü
proje içerisine bunlar alınırken sanayinin orada kirlettiğini
göz ardı edemezsiniz ve bugün yüzde 90ı da Ergene Nehrini sanayinin
kirlettiğini bizzat yerinde ve özellikle de Çevre Bakanlığı
yetkilileri gittiğinde bu yerleri göreceklerdir. Onun için burada sadece o
değil, çevreyle ilgili, daha doğrusu sularımızı
korumayla ilgili tarımda niye hâlâ açık kanallar üzerinden
kullanıyoruz? Niye hâlâ bizim sulama kanallarımız kapalı değil,
damlama sistemine geçemiyoruz ve bunun gibi önemli olacak kararları niçin
alamıyoruz? Özellikle araştırma komisyonunun bu konuda
yapması gerekenleri söylemeye çalışıyorum. Bu ciddi bir
konudur. Lütfen, bu konuyu baştan itibaren doğru alalım. Her
yapacağımız yatırımı ve
Özellikle su
havzalarının konut bölgelerine açılması da dâhil olmak
üzere su kaynaklarımızı da bu konuda daha iyi
koruyacağımızı belirtmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Sarıbaş.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan su kaynaklarının potansiyelinin tespit
edilerek korunması ve bilinçli kullanımı için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Aleyhinde Isparta
Milletvekili Recep Özel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özel.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin su
kaynakları potansiyelinin tespit edilerek korunması ve bilinçli
kullanımı için alınması gerek önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce CHP adına yapılan
konuşmadan sonra grubumuz adına Sayın Erol Bey bir cevap verdi.
Bu cevap hoşunuza gider, gitmez; sizin görüşlerinizin tam aksinde
birtakım ifadeler olmuş olabilir. Sizin dediğiniz mi doğru,
bizim dediğimiz mi doğru, dinleyenler bunun cevabını verir.
Her gelen kişi burada Benim dediğim doğru. diyecek olursa da
herhâlde vatandaşın seçme hakkına da bir ambargo koymuş
oluruz. Elbette ki tez, antitez olacaktır ama her çıkanın
burada, bizim konuşmacılarımıza Bu doğru demiyor,
benim lafımı çarpıtıyor. demesi buranın özgür bir
kürsü ortamı olmasını da
Biz sizlerin istediği gibi
konuşmak zorunda değiliz, sizler de bizim istediğimiz gibi
konuşmak zorunda değilsiniz. Önce bunun bir altını da
çizmek istiyorum.
Bu konuyla ilgili verilen
araştırma önergesiyle üzerinde grubumuz adına konuşan Erol
Kaya, yapılan çalışmaları, Orman ve Su İşleri
Bakanlığımızın ve Devlet Su İşlerinin
yapmış olduğu çalışmaları bütün detaylarıyla
burada çok güzel bir şekilde ifade etti. Ama bu önerge hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi ve MHP adına konuşan
arkadaşlarımız, konunun su ile ilgili olmasına rağmen,
işi açılım sürecine, barış sürecine, oradan da
İsrailin yapmış olduğu
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Vatan gidiyor, su ile beraber gidiyor. Su ile beraber ülke de gidiyor.
RECEP ÖZEL (Devamla)
özre kadar da
götürmeleri herhâlde bu yapılan barış sürecine pişmiş
aşa su katmak olarak da -suyla ilgisi olduğundan da herhâlde- dile
getirmekte haklılık payı bizde vardır diyorum.
ALİ ÖZ (Mersin) Aşı nerede
pişirdiniz, aşı?
RECEP ÖZEL (Devamla) Şimdi, biz ne diyoruz?
Baştan beri Tek devlet diyoruz, Tek bayrak diyoruz, Tek vatan
diyoruz, Tek millet diyoruz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Hikâye, hikâye! Geç
onları geç!
ALİ ÖZ (Mersin) Hangi millet?
BAŞKAN Lütfen! Lütfen sakin dinleyin sayın
milletvekilleri.
RECEP ÖZEL (Devamla) Buna aykırı olarak,
Sayın Başbakanımızın hiçbir şekilde milletimizi
kandırarak, gizleyerek bunların altına, hiçbir işlemin
altına imza atılmamıştır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Hangi millet, hangi
millet ya? Milletin adını söyleyemiyorsun ya!
RECEP ÖZEL (Devamla) Milletimizin kabul etmeyeceği
hiçbir süreç de olmayacaktır.
Şimdi siz o coğrafyada, güneydoğuda gidip
siyaset yapmayacaksınız, orada tabela partisi dahi olmayacaksınız,
orayla ilgili olarak çözümde de söz hakkınız olacak.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Önce devleti götür
oraya sen devleti. Devleti götür oraya, güvenliği götür oraya.
RECEP
ÖZEL (Devamla) Biz istiyoruz ki şu çözüm sürecinde artık kan
akmasın.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) PKK terör örgütüne,
KCKya teşvik ver, ondan sonra konuş!
RECEP ÖZEL (Devamla) Artık anneler
ağlamasın, artık bu kanı bir noktaya koyalım,
barışı bu ülkede sağlayalım. Gelinen bu noktada MHP de
kazansın, CHP de kazansın, biz de kazanalım, hepimiz
kazanalım. Gelin bu sürece el birliğiyle destek olun. diyoruz ama
siz hâlâ bildik üslupla Hayır, istemezük.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Orada askeri içeri
sokuyorsunuz, PKKyı dışarı çıkarıyorsunuz.
Devleti götür oraya.
RECEP ÖZEL (Devamla) Sizin bu muhalefet
anlayışınız ne, biliyor musunuz? Temelle Dursun idama
mahkûm olmuşlar. Temele sormuşlar: Son sözün ne? diye. Annemi
görmek istiyorum. demiş. Dursuna sormuşlar: Son sözün ne? Temel
annesini görmesin. demiş. Sizin muhalefet anlayışınız
bu. Nerede bir çözüm, nerede güzel bir yola girsek de Hayır, istemezük.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yahu, hainle ne
çözümünden bahsediyorsun! Hainle çözüm mü olur ya!
RECEP ÖZEL (Devamla) Biz, Allaha hamdolsun,
bildiğimiz bu güzel yolda barışı sağlayarak
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Şehit
katilleriyle el elesiniz, omuz omuzasınız. Mehmetçik katilleriyle el
elesiniz, el ele.
RECEP ÖZEL (Devamla) Siz isteseniz de istemeseniz de
getireceğiz, artık anneler ağlamayacak.
İsraille ilgili konuya gelince de bizim baştan
beri söylediğimiz üç konu vardı. Bir: İsrail bizden özür
dileyecek. İki: Tazminat ödenecek. Üç: Ambargo kaldırılacak.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) İsrail
uçaklarını uçurmayın İran üzerine doğru, Suriye
üzerine doğru
RECEP ÖZEL (Devamla) Bunun üçü de gerçekleşti mi?
Gerçekleşti. Ne idüğü belli olmayan bir belge. deniyor. Bakın,
yapılan bütün görüşmeler, gerek ses kaydı olarak gerek
tutanaklarla zabıt altına alınmıştır ve
İsrail Başbakanı da resmî olarak bu konuda açıklama
yapmıştır. Biz, baştan beri üç yılda ısrarla dile
getirdiğimiz her konuda hedefi, sonucu almışızdır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Şehitler geri
geldi mi, hani şehitler? 9 şehit nerede?
RECEP ÖZEL (Devamla) Ya, bunu da kıskanmayın!
Milletimiz ve Filistin bundan memnun, siz de memnu olun ya, Filistin
halkının, bütün milletin memnun olduğundan...
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Özürle bitti mi? 3
lira para vereceğim. Özür dilerim. Tamam.
RECEP ÖZEL (Devamla)
ah, bu muhalefet de faydalansa da
Türkiyede kaliteli bir muhalefeti şu Mecliste milletin önüne getirseniz
de bizim alternatifimiz olabilseniz. Siz böyle yaptıkça millet bize daha
çok oy vermeye devam edecek. Size sadece bir öğüdüm: Siz böyle yapmaya
devam edin diyorum.
Bu grup önerisine de
katılmadığımızı, bugün Gümrük Kanununu
görüşmemiz gerektiğini, o konuda kamuoyunda, ticari hayatta
beklentiler olduğunu sizlere de belirtmek istiyorum. İnşallah,
Rabbim Türkiyeye güzel günler nasip edecek diyor, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim
(Gürültüler)
BAŞKAN Biraz sessiz olursanız
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkanım, konu Ergene havzasının kirliliğine geldi.
Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisi 2003 yılında Ergene
havzasında meydana gelen kirliliğin
araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurdu. O
araştırma komisyonu gerekli çalışmaları yaptı. Bu
konuyla ilgili olarak, uygun görürseniz, Genel Kurula çok kısa bir bilgi
sunmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok efendim, 60a göre yerinden verebilir
BAŞKAN Komisyon kurulmuş efendim 2003
yılında.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Edirne
Milletvekili mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, 60a göre yerinden verebilirsiniz. Böyle bir usul yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Oraya gittiniz mi
siz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyiniz, bir dinleyeyim talep nedir. Çok rica ediyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkanım, bakınız, biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok
ciddi görüşmeler yapmalıyız. Sayın üye diyor ki: Sen Edirne
Milletvekili misin? Bizim Anayasamıza göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri sadece seçildikleri ili değil, tüm milleti temsil ederler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir İç
Tüzük olmaz, böyle bir Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışması
olmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Herkes raporu
okudu, rapor var
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkanım, izin verirseniz
BAŞKAN Sayın Serindağ, lütfen yerinize
geçiniz. Mikrofonu açayım. Siz gerekli şeyi söyleyiniz. Lütfen
yerinize buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz sonra 60a göre zaten söz isteyecekler arkadaşlar.
BAŞKAN Konuları birbirine
karıştırmayın Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, neye göre söz veriyorsunuz siz burada?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) 60ıncı
maddeye göre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, 60a göre
söz vereceksiniz biraz sonra.
BAŞKAN Buyurunuz efendim, söyleyiniz Sayın
Serindağ.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, Ergene havzasındaki
kirliliğin araştırılmasıyla ilgili kurulmuş olan
komisyonun çalışmalarına ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde konuların tüm açıklığıyla
açıklanması lazım. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Ergene havzasında meydana gelen kirlilikle ilgili araştırma
yapmak üzere 2003 yılında bir araştırma komisyonu kurdu. Bu
araştırma komisyonu gerekli çalışmaları yaptı,
yerinde ve mahallinde incelemelerde bulundu. Bendeniz de o zaman görevliydim
orada. Görevim nedeniyle tüm konulara vakıf oldum.
Şimdi, Ergene -biliyorsunuz- Kırklareli ilinin
hudutlarında çıkar ve Çorlu Deresinin
karıştığı noktadan itibaren gerekli tüm -nasıl
ifade edeyim- kimyasal atıklar karışır. Şimdi, yapılan, hazırlanan
araştırma raporunda bu tüm açıklığıyla
belirtilmiştir.
İkincisi, burada söz konusu olan sadece yer üstü
sularının kirliliği değildir, yer altı
sularının kirlenmesi söz konusudur; gene o raporda vardır. Biliyorsunuz yer altı
suyunun kirliliği ancak sanayi atıklarının yer altına
deşarj edilmesiyle meydana gelmektedir.
Bu konuları Türkiye Büyük Millet Meclisinin
dikkatine sunmak istedim. Yoksa oradaki belediyelerin orada
yarattıkları kirlilik çok azdır. Takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan,
Sayın Hatip, Sayın Recep Özel partimize tabela partisi diyerek
hakaret etmiştir.
Müsaade ederseniz partimiz adına kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tabela partisi bile olamadınız.
dedi, tabela partisi demedi.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Günal.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günalın, Isparta Milletvekili Recep Özelin CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu hatibin hangi düzeylerde
konuştuğunu biz burada hep görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi
kırk dört yıllık parti olarak, ondan öncesinde de Türk
milliyetçiliği fikrî olarak, hani sizin bu başından Türkü
kaldırmaya çalıştığınız, ayaklarınızın
altına aldığınız Türk milliyetçiliğinin
temsilcisi olarak kırk dört yıldır köklü bir kuruluştur.
Adalet ve Kalkınma Partisi gibi bir organizasyon olarak, geçici olarak
kurulmuş bir parti değildir.
Sayın Özel doğru söylüyor, biz onun olduğu
yerde olmayız, bizim İmralıda işimiz olmaz, bizim oralarda
görüşmelerle işimiz olmaz, milletin içinde oluruz ve o sizin
tabelanız bile olmayacak, geliyor süreniz. Dolayısıyla, burada,
kendisi de gayet iyi biliyor, Ispartaya gittiğinde de görüyor, Milliyetçi
Hareket Partisi her zaman var olmaya devam edecek, Türkiyenin her yerinde
olacaktır. Ama nerede olmayacaktır? Bölücülerle, hainlerle iş
birliğine, pazarlıklara hiçbir şekilde
Efendim, biz
yapmıyoruz, devlet yapıyor, biz yapmıyoruz, görevliler
yapıyor. demeyecektir. Dolayısıyla, Sayın Özelin
dediği gibi, biz oralarda, pazarlıklarda, perde arkasında
olmayız, sürekli olarak milletimizle oluruz. Türk milleti var olduğu
sürece, Türkiye Cumhuriyeti devleti var olduğu sürece de Milliyetçi
Hareket Partisi organ olarak da kişiler olarak da burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de Türkiyenin bütün illerinde de var olmaya devam edecektir.
Ben bunu kendisinin hezeyanları olarak görüyorum.
Sayın Başbakan gibi onlar da galiba son günlerde
kalabalıkların teveccühünü, kendilerine olan tepkileri gördükçe ancak
burada biraz bizlere sataşarak bunu kapatmaya çalışıyorlar.
Onun yerine, hayırlı hizmetler yapmaya çalışıp
Ispartayla ilgili güzel şeyleri önermeye çalışsa bence MHPye
sataşmaktan daha çok fazla prim getirecek işler yapmış olur
diyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye Cumhuriyeti devleti
var olduğu sürece tabelasıyla da partisiyle de burada olacak diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır, yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Serindağ, Sayın Güler, Sayın Susam, Sayın Tayan,
Sayın Şeker, Sayın Akar, Sayın Aygün, Sayın Batum,
Sayın Acar, Sayın Kurt, Sayın Toptaş, Sayın Özkan,
Sayın Demir, Sayın Ekinci, Sayın Altay, Sayın
Sarıbaş, Sayın Öner, Sayın Danışoğlu.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayımız
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.34
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Önerisinin
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım ve toplantı yeter sayısı
arayacağım.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan su kaynaklarının potansiyelinin tespit
edilerek korunması ve bilinçli kullanımı için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/66) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Mart 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu raporları (1/619) (S. Sayısı:
310)
BAŞKAN - Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan, Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23
Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği
Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt
Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporları (1/746, 2/325,
2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzük'ün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi, üçüncü bölüme geçiyoruz.
Üçüncü bölüm 48 ila 71inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bugün torba kanun olarak
tanımlanan kanunla ilgili üçüncü bölümde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, torba kanunlar bir
ihtiyaçtan doğar. Mevcut yasalarda, uygulamada çıkan sorunları
aşmak, o sorunların eksikliklerini gidermek anlamında bir
çalışma sonucu torba kanunlar çıkar. Bu anlamıyla da bu
kanunda bunu yerine getirmek üzere özel maddeler hayata geçirilmeye
çalışılmıştır. Bu anlamıyla, bazı olumlu
çalışmaların altını baştan çizmek istiyorum.
Örneğin, Hal Yasasıyla ilgili pratikte çıkan sorunların
çözümü konusunda hazırlanan tasarıda eksik olanları Türkiye
Sebzeciler Federasyonunun da önerileriyle çözüm bulma konusunda başta
Bakan Yardımcımız ve Komisyon Başkanıyla, Sayın
Mevlüt Aslanoğlunun özel çabalarıyla güzel bir noktaya
getirdiğimize inanıyorum; kendilerine teşekkür ediyorum.
İkinci konu, esnafların ve ticaret âleminin
yeni çıkan Türk Ticaret Yasasında eş durumundan kefalet
noktasında düşmüş olduğu zorluğu aşma konusunda,
piyasanın sıkıntılarını aşma konusunda bu
torba kanunda var olan düzenleme bu anlamıyla piyasanın bir
ihtiyacını karşılamaktadır. Esnaf kefalet
kooperatiflerindeyse esnaf kefalet kooperatifinin kanunu gereği birbirine
kefil olan esnafların eşlerinin imzalarının
alınması konusundaki zorluk da belirli oranda
aşılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu bölümde var olan
konulardan bir tanesi de Odalar Borsalar Birliğiyle ilgilidir. Odalar
Borsalar Birliğinin -biliyorsunuz- belirli bir kanun düzenlemesinde iki
dönem üst üste başkanlıktan sonra üçüncü dönem başkanlık
konusu, ara verme konusu gündeme gelmişti. Mahkeme kararıyla bu konu
ortadan kaldırıldı ve yeni seçimle ilgili bazı düzenlemeler
yapılma ihtiyacı doğdu. Bunlar bu torba kanunda da var. Torba
kanunda var olması gereken şeyler eksiğin düzeltilip daha iyi,
daha demokratik hâle gelmesidir. Ancak TOBB Kanunuyla ilgili düzenlemede
denetimle ilgili madde, mevcut durumu daha ileriye, daha iyiye ve daha
demokratikleşmeye götürmek değil, tam tersine Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğine Bakanlığın üzerinde etkisini ve
yetkisini Demoklesin kılıcı gibi üzerinde tutabileceği bir
yasal düzenlemenin getirilmesidir.
Burada şunu açıklıkla söylemek istiyorum:
TOBBun ve meslek odalarının denetlenmesinin yapılması ve
bu denetlemenin sürekli ve adil şekilde yapılması en temel
isteğimizdir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu ve benzeri kamu
kurumu niteliğindeki meslek odalarını çok önemsiyor ve
destekliyoruz. Demokrasimiz ve ekonomik hayatımız için çok önemli
kuruluşlar olduğuna inanıyoruz. Onlar, kesimlerinin
sorunlarını, ekonomik ve sosyal, demokratik taleplerini en iyi dillendirmek
durumunda olanlardır ve ülkeyi yönetenlere ekonomik vizyon vermede
üzerlerine düşen görevi yerine getirme konusunda önemli işlevler
yerine getirirler. Ama bu işlevleri yerine getirirken onların
üzerinde iktidarda bulunanların siyasi baskısı hiçbir zaman
olmamalıdır. Onlar, özgürce düşüncelerini söyleyebilmeli,
görüş ve önerilerini Türk toplumuyla ve iktidarıyla muhalefetiyle,
herkesle paylaşabilmelidir. Bunun yapılması bu kurumların
üzerinde siyasetin gölgesinin olmamasından geçer.
Şimdi, yaptığınız düzenlemeyle,
bir denetim sonucunda müfettiş raporuyla, tutulan müfettiş raporu sonucunda
bir ay içerisinde TESKte, iki ay içerisinde TOBBda basit usul mahkeme ile
yöneticileri görevden alma noktasına geliyorsunuz. Bu doğru bir
anlayış değildir. Size çok net bir önerim var. Eğer bu
kurumları denetlemek istiyorsanız bunun için gerekli kurum var. Bu
kurum 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle
oluşmuş yönetmeliğidir. Bu yönetmelikte çok açıkça bu
kurumları denetleyebilecek her türlü organizasyon vardır. Artı
müfettiş sisteminde olmayan çok temel bir özellik vardır.
Müfettişin tuttuğu raporun müfettiş adına hiçbir
sorumluluğu yoktur. Müfettişlik mekanizması ülkemizde maalesef
tartışılır noktaya gelmiş, çok çeşitli
eleştirilere muhatap olmuştur.
Sayın Bakan, siz de bilirsiniz ki müfettiş
raporlarından dolayı mahkemelere çıkmış
müvekkilleriniz vardır, onları savunma durumunda
kalmışsınızdır. Ben inceledim, baktığımda
müfettiş raporları nedeniyle uğratılan soruşturmalarda
TOBB ve mesleki odalarda çoğunluk itibarıyla müfettiş
raporlarının tersine mahkeme kararları
çıkmıştır. Burada bir şeyin altını çizmek
istiyorum, müfettişlik mekanizmasını kendi hâline
bırakırsanız müfettişler de doğru araştırma
yaparlar ama müfettişlik mekanizması bugün atamasıyla,
yönlendirilmesiyle çok ciddi şekilde siyasetin baskısı
altındadır. Bakıyorum, geçmiş dönemde bazı
müfettişler taltiflendirilerek devletin en üst makamlarına,
valiliklere ve benzeri kurumlara çıkabildikleri gibi bazı müfettişlerin
de farklı noktalara gidebildikleri çok açık bir gerçekliliktir.
Aynı konuda soruşturma yapmış müfettişler için
söylüyorum, aynı dosyaları, aynı konuları incelemiş
müfettişler için söylüyorum. Onun için değerli arkadaşlar,
burada, hiç kimseyi şaibe altında bırakmayacak en doğru
çözüm yöntemi bu anlamıyla budur, bunu dikkatinize sunuyorum. Biraz sonra
bu konuda verdiğim önerge üzerinde ayrıntılı olarak
konuşacağım.
İkinci bir konu daha; şimdi, bu kanunda
kaçakçılıkla ilgili önemli yaptırımlar var.
Kaçakçılığın en temel noktası şudur: Bir ülkede
kaçakçılık ekonomik nedenlerini de ortadan kaldırarak hukuksal
zemin hazırlandığı zaman ortadan kalkar veya en aza iner.
Ekonomik nedenleriyle hukuksal zeminini ve denetim mekanizmasını
beraber götürmelisiniz. Bugün Türkiyede kaçakçılığın
altında yatan en temel nedenlerden bir tanesi akaryakıtta, içkide,
sigarada vergilerin çok yüksek olmasıdır. Türkiye'nin en büyük
zaaflarından bir tanesi, vergi sisteminde bu ürünlerden alınan
vergilerin yani direkt vergilerin oranlarının yüksek olması
Türkiyede kaçakçılığın önemli nedenlerinden bir tanesidir.
Bu koyduğunuz yasal düzenlemeleri bu vergi düzenlemeleriyle teşvik
etmedikten sonra, başarı elde etmenin çok zor olduğunun
altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, burada tarım kesimiyle
ilgili bir konuyu daha söyleyeyim. Tarım kesiminde bazı köylülere
verilen fazla ürün bedelleriyle ilgili amme alacaklarını daha
ağırlaştırmak doğru değildir. Köylü, içinde bulunduğu
koşullar nedeniyle çok zor durumdadır. Bu anlamıyla köylüyü icra
kapılarına götürecek daha da onu Amme Alacakları Kanununun her
türlü zorlayıcı noktasına düşürmek doğru
değildir. Eski hâliyle kalması bu anlamıyla tarım
kesimindeki köylünün sorunlarını çözmede devlet olarak, devlet baba
olarak ona el uzatmanız açısından önemlidir.
Bu duygularla, bu düzeltmelerin yapılması
konusunda Bakanlığınızın desteğini ve
anlayışını bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Susam.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz Sayın Dora. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 437 sıra sayılı
Gümrük Kanununda ve Diğer Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının üçüncü bölümü
üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisinin, iktidara geldiği günden bu yana her türlü görüş, öneri ve
eleştiriye rağmen ısrarla uygulamaya devam ettiği bir
durumla yine karşı karşıyayız. Yine komisyonlardan
alelacele geçirilen bir torba kanunla karşı karşıya
olduğumuzu görmekteyiz.
Tasarıda yer alan değişikliklere
değinmeden önce torba kanunla ilgili düşüncelerimizi ifade etmek
istiyorum. Ülkemize has bir kanun yapma tekniği hâline gelen torba yasa
yapma tekniği gerçek anlamından çok uzak değildir. İlgili
ilgisiz her şeyin tek bir torbaya atılması gibi, Hükûmet de
birbirinden ayrı konularla ilgili düzenlemeleri tek bir torbaya atmakta ve
tüm uyarılarımıza rağmen önümüze koymaktadır. Ülkemize
has gibi görünen bu yöntem aslında oldukça eskidir. Roma hukukunda bir
dönem birbiriyle ilgisiz, değişik madde ve kanunların tek bir
kanun gibi yürürlüğe konulması sıkça rastlanan bir
uygulamaydı. Leges Saturae adı verilen bu karma kanunlar siyasal
etiğe aykırı ve yasama yetkisinin dürüst
kullanılmaması olarak değerlendirildiği için bu yöntem
milattan önce 98 yılında Roma konsülleri tarafından
yasaklanmıştır.
Torba kanun uygulaması her şeyden önemlisi
geleneksel komisyon sistemini devre dışı
bırakmaktadır. Hemen her torba kanun teklifi, mali nitelikli hükümler
içerdiği gerekçesiyle esas yönünden Bütçe Komisyonuna havale edilmektedir.
Ayrıca, kanun teklifleri hâlinde sunulmuş olsa başka ihtisas
komisyonlarının görev alanına girecek olan işler, zorunlu
olarak tek komisyona gönderildiği için, devre dışı
bırakılmış komisyonların uzmanlığından
yararlanmadan ve katkıları alınamadan yasalaşmış
olmaktadır.
Kanun yapım sürecinde sivil toplumun etkili bir
şekilde katılması ve görüşlerini ifade etmesi torba kanun
yönteminde sekteye uğrayabilmektedir. Öte yandan, çok sayıda kanun
çok sayıda bakanlığı ve kuruluşu
ilgilendirdiğinden, yasa yapım sürecinin teknik ilgilileri
arasında gereken diyalog ve bilgi alışverişi imkânı
çoğu zaman ortadan kalkabilmektedir. Birkaç gün içinde komisyondan
alelacele çıkarılan bir torba yasadan hangi sivil toplumun, hangi
demokratik kitle örgütünün haberi olabilir? Âdeta yangından mal
kaçırırcasına Genel Kurul gündemine getirilen bir yasa
tasarısı ya da değişikliğiyle ilgili ne muhalefetin ne
de sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate
alınmamaktadır. Bu durum doğal olarak yasama
hatalarının artmasına neden olmaktadır.
Yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun
çıkarma yoluna başvurulması çok ciddi sakıncaları
beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından
değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama
sürecinde de sorunlar doğurmaktadır.
Torba kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil
toplum kuruluşlarının yasama yapım süreçlerine etkili
biçimde katılamaması demektir. Kaldı ki her telden konuları
kapsayabilen torba kanunların yürürlükteki mevzuata olan etkileri
hakkında milletvekilleri bile içeriği anlama bakımından
sıkıntıya düşmektedirler. Böyle olunca, MHP Grup
Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandırın ifade ettiği
gibi Torba yasa çorba yasaya dönüşmekte, ne millet ne de milletin
vekilleri, çıkarılan yasaya hâkim olabilmektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede gümrükler ve gümrük politikası sağlıklı yasalar
çıkarılamadığı için sorunlu bir alan olmaya devam
etmektedir. Yapılmaya çalışılan düzenlemeler yüzeysel
değişikler ile sınırlı kalmakta, sorunlar köklü bir
şekilde çözülememektedir. Özellikle kaçakçılık ve haksız
rekabet ile gündeme gelen gümrükler konusu, acilen köklü çözümlere muhtaç
durumda olan alanların başında gelmektedir.
Tasarıda getirilen değişikle, yakalanan
kaçak eşyalarla ilgili bir düzenlemeye gidilmiştir. Gümrük
idarelerinin bağlı olmasından kaynaklı olarak
bakanlığın en önemli görevlerinden birisi, kuşkusuz,
kaçakçılıkla mücadeledir. Kaçakçılık, toplum güvenliği
ve sağlığının yanı sıra rekabetçi piyasa
için de büyük tehdit oluşturmaktadır. Çok yönlü olan bu tehdidin
önlenmesinde ekonomik tedbirler, mali tedbirler ve siyasal
kararlılıkla birlikte gümrük sahaları ve sınır
kontrolleri de önemli yer tutmaktadır. Ancak ne var ki Türkiye, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin uyguladığı politikalar
neticesinde kaçak işçiden cep telefonuna, sigaradan içkiye, çaydan
şekere, akaryakıttan büyükbaş ve küçükbaş hayvana kadar tam
bir kaçak cennetine dönüştürülmüştür.
Kaçak işçi sayısına ilişkin resmî
veriler bulunmamakla birlikte, kimi kaynaklarda Türkiyede çalışan
işçi sayısının 500 bini bulduğu iddia edilmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün kaçakçılık raporunda yer alan
verilere baktığımızda, yakalan kaçak mallardaki
artışın yıllar itibarıyla giderek yükselmekte
olduğu gözlenmektedir.
Vahametin ulaştığı noktaya dikkat
çekmek adına, rapora konu edilen kaçak mallardan bazılarını
sizlerle paylaşmak istiyorum. Yakalanan kaçak sigara 2009
yılında 10 milyon paket iken, bu sayı her yıl giderek
yükselmiş ve 2012 yılının ilk sekiz ayında 159 milyonu
aşmıştır. Yakalanan kaçak cep telefonu 2010da 39.809 iken,
bu sayı 2011de 119.918e çıkmıştır. Yakalanan kaçak
et 2009da 4.585 kilogram iken, bu rakam 2010da 74.947 kilograma, 2011de ise
82.503 kilograma çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyenin âdeta kaçakçılık cenneti hâline geldiğini,
şimdi zikrettiğim rakamlar açık bir şekilde göstermektedir.
Kaçakçılık cenneti Türkiyede kaçakçılık yapan baronlar
keyif sürerken, günlük geçimlerini sağlamak için kaçakçılık
yapmaktan başka hiçbir alternatifi olmayan Roboski köylülerinin
payına ise bombalanarak öldürülmek düşmekte, yaşanan trajediyi
araştırmak ve gerçekleri ortaya çıkarmakla yükümlü olan Uludere
alt komisyonu bir demokrasi ve insan hakları ayıbı
işlemiş bulunmaktadır. Alt komisyon raporunun İnsan
Hakları Komisyonunda kabul edilmesi ise bu ayıbın
sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Olayda
hayatını kaybedenlerin yakınları adalet aramaya devam
etmekte, tazminat teklif eden Hükûmetten tazminat değil, özür ve
suçluların ortaya çıkarılmasını beklemektedirler yani
sadece ve sadece adalet istemektedirler. Köylüler böyle bir beklenti
içindeyken, 34 kişinin hayatını kaybettiği bir olayın
on beş ay sonra nihayet açıklanan komisyon raporunda Olayın
kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde
edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır.
ibaresi köylülerde büyük bir hayal kırıklığı
yaratmıştır. Roboski katliamı vicdanı olan hiç kimsenin
kabul edebileceği bir olay değildir. Roboski katliamının
gerçek anlamda aydınlatılması, içinde bulunduğumuz çözüm
sürecinde toplumsal barışın sağlanabilmesi için turnusol
kâğıdı işlevi görecektir. Halkın devlete ve adalete
olan güvenini sarsmaya kimsenin hakkı yoktur. Bizler bu olayın
takipçisi olmaya devam edeceğiz. Failler bulunana kadar mücadelemizi
sürdüreceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Mehmet Günal.
Şahsı adına da söz talebi olduğu için
on beş dakika süre vereceğim.
Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir torba kanun
görüşüyoruz. Arkadaşlarımız söyledi ama yine
söyleyeceğim, başlarken yarım sayfalık,
birleştirdiğimiz teklifler, tasarılar hepsi bir arada.
Sayın Bakan kendi açısından bakarak diyor ki: Efendim, bu,
benim konularımla ilgili. Onun için gümrüğü, ticareti ilgilendiren
ne varsa
Gerçi ilgilendirmeyenler de
var ama böyle bir gelenek oluştu, bu hiç hoş bir şey değil
çünkü değişik komisyonlarda görüşülüp bu konuda karar verilmesi
gereken bazı hususlar da bu kanunun içerisine dercedilmiş oluyor.
Baştan, bunun yanlış bir uygulama olduğunu ve artık
AKP klasiği olduğunu sizlere ifade ederek başlamak istedim.
Şimdi, bunun içerisinde torba deyince, işte,
Odalar ve Borsalar Birliği var, tarım satış kooperatifleri
birlikleri var; akaryakıt, petrol kanunu, kaçakçılık, birçok
düzenleme var; sebze ve meyve ticaretiyle ilgili olanlar var. Aslında,
bayağı karmaşık bir şey gibi görünüyor ama özellikle
burada kaçakçılıkla ilgili kısım, üçüncü bölümde yer alan
bazı hükümlerde kaçakçılığın önlenmesinin hedeflendiği
söyleniyor. Ancak cezayı artırarak bunu önleme yoluna doğru
gidiyoruz değerli arkadaşlar.
Sayın Bakanım, burada tersinden bir gidiş
var gibi geliyor bana çünkü bu şekliyle cezaları artırarak,
fiyatı belli şekilde kontrol etmeden bunu önleme
şansımız yok. Çünkü Türkiyedeki akaryakıtın
yaklaşık 3 lirasının 2 lirası vergilerden
oluşuyor. Şimdi, biz bunu devam ettirdiğimiz sürece, bir
şekilde, sağdan soldan geliyor. Bir de çok ayrıntıya
girmeden söyleyeyim: Normal düzende depo ve antrepo otomasyonu vardı
bildiğim kadarıyla. Şimdi, doğrudan istasyona doğru
geçiyoruz yani kaynağında kaçakçılığı önlemek
yerine, tek tek dağıtıldığı yerleri kontrol
edeceğiz. Bunları da edelim ama asıl olan, bu toptan
depoların olduğu yerde antrepoların, depoların olduğu
yeri kontrol edebilmek. Tabii, ondan da öncesi var aslında. Daha da
kökünden bunu kazıyabilmek gerekiyor.
Şimdi, sizlere kısa bir hatırlatmada
bulunmak istiyorum: Sayın Başbakanın 13 Şubat 2007 tarihli
grup toplantısında sözleri var. 2007den bahsediyorum, bakın
değerli arkadaşlar. Hatta sonrasında, ay sonunda Ulusa
Sesleniş yapmış Şubat 2007de; yine orada da
değiniyor, diyor ki: Dış Ticaret
Müsteşarlığımız 48 ülkeden kayıtları istedi.
31inden cevap geldi özetini söylüyorum vaktinizi almayayım diye- bu 31 ülkeden
iki buçuk yıl içinde o zamanın süresi içerisinde- 28 milyar
liralık petrol ithal etti. Ama resmî kaynaklara baktık, 31 ülkeden
9,3 milyar etmişiz. Yani 19 milyarlık yaklaşık bir
açık var. diyor. Şimdi, zaman zaman Sayın Bakana da ondan
önceki bakanlara da biz Plan ve Bütçe Komisyonunda sorduk. Siz
kaynağından bu kaçakçılığı engelleyemezseniz
gelip önce depolara, şimdi ondan da vazgeçtik, akaryakıt
istasyonlarına
Tabii ki bakalım, bunu inceleyelim ama asıl
kaynağından bunu kesmek lazım. Dolayısıyla, acaba
bunlarla ilgili ne yapıldı? Bunların üzerine çünkü ÖTV, KDVyi
de eklediğimiz zaman -demin dedim, üçte 2si- 40 milyara yakın bir
kaynak ediyordu o zamanın parasıyla, o zaman tespit edilenlerle.
Şimdi, üstünden kaç yıl geçti? Altı yıl daha geçti. Biz
hâlâ depolardan mı yapalım, istasyonlardan mı yapalım diye
bunu tartışıyoruz değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, bunlar pansuman tedbirlerdir, gerekli olabilir ama
asıl kaçakçılığı önlemek istiyorsak bunu kökünden
önlememiz gerekiyor, yurt dışından gelişinden önlememiz
gerekiyor, bunların depolandığı yerlerden. Sadece petrolle
ilgili değil, diğer ürünlerde de yine, asıl, toptan pazarlanma
sırasında bunları engelleyemediğimiz zaman, 2 tane gariban
orada almış, esnafı, tüccarı yakalayacağız da ona
ceza yazacağız. Evet, o da yakalansın, bile bile yaptıysa
bunlardan cezasını alsın ama bu bizim kanunda ortaya
koyduğumuz amacı gerçekleştirmemize yaramıyor. Sadece
perakendesini önler diye düşünüyorum.
Sayın Bakanım, enteresan bir şey orada
arkadaşlarımız bize söylediler, diğer bir husus, petrol
deyince onu da belirtmeden geçmeyeyim. Ulusal petrol stokuyla ilgili düzenleme
yapıyoruz arkadaşlar burada ama bir de öğrendik ki hâlâ bu
kesintilerin -petrol değil bakın- parası TÜPRAŞın
hesabında duruyormuş. Şimdi, ben TÜPRAŞ deyince tüylerim
diken diken oluyor çünkü orada daha önce, TÜPRAŞın özelleştirilmesinde
birtakım soru işaretleri oluştuğu için şimdi
uzatmayayım- kafamızda duruyor. Özelleştiğini de biliyoruz,
biz TÜPRAŞın hesabını da duyunca bütün
arkadaşlarım burada- şaşırdık. Bir daha sorduk,
Hakikaten bu TÜPRAŞın hesabında duruyor mu? diye ve her
şeye el atan Hükûmet maalesef onu unutmuş. Yani artık
TÜPRAŞ özel bir şirket arkadaşlar, 500 milyon orada duruyor.
Bir de şeyi anlayamadım asıl. Şimdi
neyse, onu seslenmediniz, koydunuz, Sayın Bakan da burada. Ulusal petrol
stokunun amacı ne? Yani ulusal petrol stoku tutulmasının
amacı acil durumlarda gerekli olan petrol. Hazinenin parası yok mu
yani 500 milyon ne olacak? Petrolü ithal ettiğimiz zaman bunun parasını
ödeyemiyor muyuz yani? Amaç petrol stoklamakken biz parasını
stoklamışız, o da yıllardır TÜPRAŞın
hesabında duruyormuş, çok garip bir şey. Acaba bunun bir nedeni
var mı, hâla tam olarak anlayabilmiş değiliz.
Değerli arkadaşlar, hazır diğer
konulara geçmeden, az önce yaşadığım bir şeyi sizlerin
dikkatine sunmak istiyorum. Arkadaşlarımı gönderdim doğal
gaz alsın diye -evde doğal gaz azalmış- 350 lira limiti
koymuşlar Sayın Bakanım, bilginiz var mı bilmiyorum.
Sayın Bakan zam gelmeyecek diyordu ama kış bitiyor, mart
ayı zaten yani stoklarda mı bir şey var, niye 350 lira limiti
koymuşlar? Bizim de öğrenmemizde fayda var diye düşünüyorum
kendim, bizatihi bir saat önce arkadaşlarım haber verdiler.
Doğal gazla ilgili bir sıkıntı mı var, yoksa
başka bir planlama mı var? Acaba neden limit koyulduğunu da
öğrenirsek burada yeri gelmişken, faydalı olur diye
düşünüyorum.
Öbür taraftan, Odalar ve Borsalar Birliğiyle ilgili
konuda yine bütün odaların sıkıntıları var. Tabii
Sayın Bakan diyecek ki: Ben sordum. Size bir şey diyemiyorlar
diyoruz biz de, çünkü hepsi ticaret erbabı, en ufak bir şey
olduğu zaman vergiciler geliyor, belediyeler geliyor, hepsi geliyor
soruyor diyorlar ama personelle ilgili bir soruşturma kapsamında bunların
görevden alınması hükmü, biraz keyfîlikleri akla getiriyor. Çünkü,
diğer sivil toplum kuruluşlarında ve bazı meslek
kuruluşlarında Adalet ve Kalkınma Partisi olarak sizlerin
yaptığı baskıyı bildikleri için de Bu bizim için
sıkıntı doğurur. diyorlar. Yol yakınken, bu konuda da
uyarmış olalım.
Diğer bir husus, bu kanun içerisinde ve bölümde
düzenlenen sebze ve meyve ticaretiyle ilgili ve semt pazarlarıyla ilgili
bir hüküm var değerli arkadaşlar. Yani pazarların da
özelleştirilmesi diyoruz kestirmeden, özel sektör inisiyatifine
bırakılması. Normalde, sosyal devlet olarak belediyelerin
düzenlediği bir şey. İşte, bunu biraz yumuşatarak
değiştirsek de netice itibarıyla aslında özelleşme
değil de bir nevi tekrar tekelleşmeye yol açacak.
Biliyorsunuz, bizim kültürümüzde bu semt
pazarlarının çok önemli yeri var. Orada insanlar geliyor, köyden
gelenler, alışveriş yapanlar, sabahleyin pazar esnafı,
sonrasında bütün kent halkı, tüketiciler çok güzel bir birliktelik
oluşturuyorlar. Ben de gençliğimde Manavgatta pazarda uzun süre
çalıştım. Köyden gelenlerle, kenttekilerle hepsiyle beraber, orada
bir sosyal ortam var.
Değerli arkadaşlar, biz, bunu eğer böyle
yaparsak şöyle bir şey sonucu çıkacak: Aynı şeyi
AVMde yaşadık. AVMleri çoğaltınca semt esnafı
sıkıntıya düştü. Şimdi, eğer böyle modern
pazarlar diyerek farklı bir yapıya getireceğimiz
tekelleşmiş, tek tipleşmiş bir pazar yapısı
gelirse, bu sefer pazarcı esnafı da büyük ölçüde zarar görecek. Zaten
gariban, geliyor, işte falanca belediyenin pazar ihalesinden veya oradaki
tahsislerinden faydalanalım diye 3 metrelik bir yer almış,
şimdi, onu da farklı bir sürü statüler, kanunlar, nizamlara
koyacağız, onunla da uğraşamayacaklar.
Başka bir sonucu daha olacak: E, zaten burada,
pazarlarda baktığınız zaman, gelen şeylerin
tamamı, halden alınanın ötesinde -Ankara olarak düşünmeyin;
bizim bir sürü ilçemizde, beldemizde kurulan pazarlar var- buraya doğrudan
üretici getirip kendisi satabiliyor, köşede bir tane yer alıyor köylü
vatandaş. Şimdi, bunlar üretemezler, zaten organize üretici
değil bunlar. Kendi tarlasında, bahçesinde ne üretiyorsa -meyve
sebze- getirip bunu satıyor. Bunları da ortadan
kaldırmış olacağız. Dolayısıyla, hem
kültürel bir yapıyı bozuyoruz hem de oradaki bu üreticilerin
üretimden vazgeçmesine neden olacak bir yapıyı kuruyoruz. Bu konuda
da dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum yani zaten
sıkıntıda olan esnafı daha da sıkıntıya
düşürmüş olacağız.
Bir taraftan, bakıyoruz, biz bunları
söylüyoruz, bu kadar uyarı yapıyoruz ama Sayın Başbakan
hafta sonu -gene ekonomik mucizelerden bahsediyor- Eskişehirde
konuşmuş. Ben, defalarca bu kürsüden, sizlere de, sayın
bakanlara da, Sayın Başbakana da söyledim ama galiba, artık, bu
şey iyi niyetin ötesini aştı.
Şimdi bir iki tane madde okuyacağım.
Beraberce
Ama her seferinde, galiba, konuşma metnini arkadaşlarımız
kopyalayıp yapıştırıyor mu, ne yapıyor
bilemiyorum; yani şartlar değişiyor, hâlâ aynı şeyleri
Sayın Başbakan söylemeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, burada bir şey var...
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Camdan okuyunca öyle oluyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani camdan diyor
arkadaşlar. Camı da değiştiriyorlar copy-past
yapıyorlar ama herhâlde eski maddeler kalıyor.
Hâlen daha -arada tabii MHPyi de unutmamış-
diyor ki: IMFye 23,5 milyar dolar borcumuz vardı, şimdi 400 milyon
dolar. Milyarlar gitti, milyonlar kaldı. Mayısta bu borcu
kapatacağız.
Bakın, defalarca söyledim arkadaşlar,
Mayıs 2005te siz aldınız bu borcu, siz kendi borcunuzu
ödüyorsunuz. 10 milyarı siz aldınız. Ha, buna bir şey
demeye gerek yok. Diyorum ki biz iktidar olunca da 400 milyon kalırsa
ödemek zorundayız. IMFye borcumuzu ödememek gibi bir
şansınız var mı sizin? Yok.
Şimdi, bunu burada söylemenin ne anlamı var?
Arkasından da bize diyor: Ey MHP, ey MHPli kardeşlerim, Bahçeli
denen zata
diyor. Biraz da kendisi çok üst yani sultan, halife olduğu
için. Bahçeli denen zata gönül veren kardeşlerim, bunlar borcu
bıraktı, biz ödedik. diyor.
Peki, şimdi sizin
bıraktığınız borç nereye geldi?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Onu da biz ödüyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Toplamı 224 milyar iken 500
milyarın üstüne çıktı mı? Çıktı. Peki, biz
iktidar olunca ödemeyecek miyiz? Mecbur ödeyeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Yani burada topu topu 23 milyarın, 23,5
milyarın 10 milyarını da siz almışsınız,
bunu söylüyorsunuz. Peki, sizin bu aldığınız borçları
kim ödeyecek?
İSMAİL AYDIN (Bursa) IMFe borç bitti,
kalmadı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) IMFye kalmadı da Dünya
Bankasına var, A bankasına var, B bankasına
Türkiye'nin
borçlarından haberiniz yok galiba. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Borcun gayrisafi
millî hasılaya oranı ne?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ha? Borcunuzdan haberiniz yok
galiba. Yüzde 100den fazla arttı, 224ten 500e geçti. Hasıla bize
gelmiyor, vatandaşa gelmiyor, o parayı vatandaş ödüyor.
Şimdi, öbür taraftan, yine dönüyor: Efendim, Merkez
Bankasının kasasında 27,5 milyar vardı. diyor. He?
Şimdi de 124 milyar var. diyor.
Arkadaşlar, bakın açın, içinizde
iktisatçı arkadaşlarımız var, değerli
bakanlarımız var, danışmanlarınız var, sorun, bir
baksınlar fazla rezerv tutmanın maliyeti nedir, optimum rezerv
miktarı nedir, bunu tuttuğunuz zaman kaç faizle tutuyorsunuz,
Amerikadaki bankalarda faiz oranı şu anda kaç, Türkiyede bunu
borçlanırken yüzde kaçla borçlanıyorsunuz? Bunları sormadan
lütfen laf atmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Reel faiz nerede şimdi,
oraya bak. Sonuç nereye geldi?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Kacır, ben size
sonra anlatırım, o kısmı biraz teknik. Ben kitap göndereyim
size.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anlamaz, anlamaz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Reel faizi kaçla
bıraktınız, şimdi kaç lira?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, yani hakikaten burada İhracatımız
diyor.
İhtiyacı olanlara sonra anlatırım
ben, onları söyleyeyim de.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya, anlat da herkes duysun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Tamam, söylüyorum zaten, siz
anlamıyorsunuz, ne yapayım Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kaçla
bıraktınız?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bakın, şöyle
söyleyeyim o zaman, bir daha dinle o zaman.
Yurt dışında faizler yüzde 1 değil,
Amerikadaki faizleri arkadaşlar sorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ya kardeşim, engelli
diliyle anlatsana, anlamıyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Biz kaçtan borçlandık? Ucuz
borçlandık. dediğimiz kira sertifikası 5 nokta küsura geldi.
dediler. Bakın, ucuz, ucuz. Normalde 7-8, aradaki 6-7yi kim ödeyecek? Her
tuttuğunuz rezerv için yurt dışındaki bankaya götürüp
yatırıyorsunuz. Burada durmuyor rezervler, bizim kasamızda falan
değil. Sayın Başbakan doğru söylemiyor. Bu rezervlerin
çoğu, yüzde 80-90ı Amerikadaki muhabir bankalarda, geri
kısmı da altın, burada duran kısmı çok
sınırlı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Amerikaya kaynak
yaratıyorlar, ucuz kaynak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bunlardan da faiz
almıyoruz, onu söylüyorum. aldığımız faiz 1.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Milletin parasını
Amerikaya -kullanması üzerine- veriyorlar. Bunları sevmeyecek de
bizi mi sevecek?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onu orada
tutacağımıza, borçlandığımıza kaç ödüyoruz?
LIBORla beraber yüzde 7-8den aşağı şu anda
Bakın,
Türkiyenin uluslararası piyasada ihraç ettiği tahvillerin
fiyatı bellidir. Arkadaşlarımız, iki dakika sonra size ben
söyleyeyim. Bugünkü fiyatı neyse, getirisi neyse söyleyeyim ama orada
tutmanın maliyetini biz ödüyoruz insanlar olarak; vergi borcu olarak,
sizin artırdığınız ÖTV, KDV olarak biz ödüyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yüzde 30 enflasyon, yüzde 63
faiz, senin bıraktığın bu.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 2001de bankalar
neden battı? Neden battı? Faizden mi battı?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, aynı
şekilde ihracatla ilgili de söylüyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yüzde 63 faiz
bıraktın yahu!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - E, siz de
bırakıyorsunuz, ödeyeceğiz işte yani hepsini
bıraktınız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hayır,
2001de bankalar neden battı?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben size anlatacağım
sonra daha ayrıntılı bir şekilde, kitaptan size de vereyim.
Dolayısıyla, özetle şunu söylüyorum:
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın bu
konuşmalarını kim yazıyorsa, istiyorsa ona da
anlatalım, bu konularda bir eksik bilgi var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Mehmetçiğim,
engelliler diliyle anlat.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani, bunlarda yanlış
yönlendirme var, milleti yanlış bilgilendirme var. Pembe tablolar
çiziyorsunuz ama vatandaşın hâli acıklı. Acı
gerçeklerle yüzleşince de böyle bağırmaya
başlıyorsunuz. Dolayısıyla, bu vesileyle Sayın
Başbakana ve sizlere, sayın bakanlara, danışmanlarına
bir kez daha hatırlatmış olalım.
İnşallah, bu vesileyle TOBBla ilgili,
pazarcılarla ilgili söylediklerimiz dikkate alınır daha derli
toplu şekilde kanun çıkar diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.
Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Herkese laf
atıyordun, bak, şimdi sıra bizde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi, buyurun. IMF borcundan
mı başlayayım?
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Akar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen hiç konuşma IMF
borcunu Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye? Sizin gibi ben sadece el
kaldırıp indirmiyorum, çalışıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, bir kanun çıkartıyoruz. Bu kanunun adı Gümrük
Kanunu. Gümrük Kanunu 65 madde olarak Komisyona gelmiş, daha sonra 22
madde üzerinde değişiklikler yapılmış ve bu
değişiklikler sonucunda bugün Genel Kurulda da
değişiklikler devam ediyor, torba kanunun adı olmuş çorba
kanunu!
Şimdi Bakan diyor ki geneli üzerinde
yaptığı konuşmada: Biz, bu kanunla ilgili çok
sıkı çalıştık. Bu kanunun içinde 14 tane kanun, 1 tane
kanun hükmünde kararname ve tüm kamudaki, kurumlardaki personelle
çalıştık ama bir çorba kanun yaptık diyor. Diyor ki Bakan:
Gümrük Kanunu koyduk adını ama ben aynı zamanda Gümrük ve
Ticaret Bakanıyım, ticaretle ilgili şeyler de var. Diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Doğru tabii.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Ama
baktığınız zaman kanuna, doğru, ticaretle ilgili
şeyler var
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Gümrük ve Ticaret
Bakanı değil mi?
HAYDAR AKAR (Devamla) -
halkı ilgilendiren
şeylerden çok uzak duruyor. Esnafı ilgilendiren, sanatkârı
ilgilendiren ve sokaktaki vatandaşı ilgilendiren olaylardan çok da
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Kooperatiflerle
ilgili bir şey yok mu?
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, doğru söylüyorsun.
Şimdi Sayın Bakan, konuşmanızda
şunu söylüyorsunuz: Gümrük kapılarında yap-işlet-devret
modeli tutmuyor, artık yap-işlet-devreti de geçiyoruz. diyorsunuz.
Doğru, yap-işlet-devret değil, yap-işlet sadece, devret
modeli tutmuyor. Yap-işlet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yap-işlet, devretme!
HAYDAR AKAR (Devamla) Yani, gümrüğü
alacaksınız, gümrüğün binasını
yaptıracaksınız, yap-işlet ve ömür boyu artık onun
olacak. E, siz niye varsınız ki? Siz niçin duruyorsunuz? Siz niçin hükûmetsiniz?
Gümrükleri özele teslim ettiniz, fabrikaları özele teslim ettiniz; e,
memleketi de özele teslim edin, böylece bu işten de kurtulmuş
olursunuz. Başbakan da camdan aynı vatandaşı IMF borcuyla
kandırdığı gibi Dış borç yok. dersiniz olur
biter. Ne kadar güzel!
Şimdi Bakan diyor ki, bakın, isimlerini de
vermiş: Türkgözü, Pazarkule, Dereköy, Karkamış, Öncüpınar,
Yayladağı, Akçakale gibi yap-işlet-devretle olası
değil. diyor. Bir de Sarp sınır kapısını
yapmışlar, gittim gördüm. 5 milyonluk Gürcistan var
karşısında, bu tarafta da 74 milyonluk bir ülke var. 74
milyonluk ülke tarafındaki araçlar altı saatlik, yedi saatlik
konvoylar oluşturmuşlar, diğer tarafta da beş dakikada
hallediyorsunuz işinizi. Burayı yeni yapmışlar. Vatandaş
geliyor, nasıl biliyor musunuz, yaya geçerken yağmurun altında,
karın altında evraklarını teslim etmek için
uğraşıyor, diğer tarafta da aracından inmeden
fotoğrafını çekiyor, fotoğrafını. Sizin
getirdiğiniz nokta bu, ülkeyi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Görmüyor musun ya,
ihracat nasıl arttı, ithalat nasıl arttı?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Şimdi, sayın
milletvekilleri, Bakanlığın en önemli görevlerinden bir tanesi
de kaçakçılık. Şimdi anlatacağım,
kaçakçılık. Kaçakçılık nelere mal oluyor?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hizmetler
nasıl arttı, gümrük nasıl çalışıyor? Beyannameyi
veriyorsun elektronik ortamda
HAYDAR AKAR (Devamla) Toplum
sağlığı ve güvenliğine yansıyor, rekabetçi piyasa
için tehdit oluşturuyor kaçakçılık. Evet, birçok insan
piyasadaki kaçak ürünleri kullanıyor. Peki, tehdidin önlenmesi için ne
yapmak gerekiyor? Ekonomik, mali ve siyasi tedbirler almak gerekiyor. Gümrük
sahaları ve sınır kapıları önemli bir yer
tutmaktadır bu tedbirleri alabilmek için. Bizim Suriye
sınırında 877 kilometre, Irak sınırında 331
kilometre, İrana da 454 kilometre sınırımız var.
Aslında sınırımız yok, sayenizde
sınırsız hâle geldi. Artık Türkiye Cumhuriyeti
sınırsız bir şekilde herkesin girip çıkabileceği
Lazların adını kullanmak istemiyorum ama İstanbulda adam
öldürüyor, gidiyor Suriyeye, yarattığınız Özgür Suriye
Ordusunda sizin de verdiğiniz silahla orada savaşarak insanları
katlediyor. Hiç sordunuz mu Sayın Bakan, bu Laz Ziya bu sınırdan
nasıl geçti? Pasaportla mı geçti, yoksa sizin Özgür Suriye Ordusuna
sağlamış olduğunuz imkânlarla mı geçti? diye sormak
gerekiyor diye düşünüyorum.
Şimdi, gümrük sahaları ve sınır
kapılarını tutacak diyoruz ya, Sayın Bakanın ilindeki
en büyük üretim kaynağı çay, değil mi?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Laz Ziya deme,
Artvin milletvekilini görmedin mi, alınıyor, Laz Ziya deme.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bunu bir bitireyim, müsaade et de
çayı anlatayım.
Son dört yılda 15 bin ton çay kaçak olarak
girmiş, yıllık çay üretimi 235 bin ton. Sadece kaçağın
yıllık on katını aldığınızda,
yıllık 150 bin ton çay yapar. Sayın Bakan, sen neyin
Bakanısın Allah aşkına ya? Kendi memleketinin üretiminin
bile ülkede kaçak satılmasına neden oluyorsunuz.
Burada şu soruyu sormak lazım arkadaşlar:
Bu kaçak ürünler Türkiyeye niye giriyor? Niye insanlar kaçak ürünlere
rağbet ediyor? Eğer bu soruyu sorarsanız doğru projeler
üretirsiniz Sayın Bakan. Bu soruyu sormazsanız
yaptığınız işi, bu kanunu, diğer kanunlarda
olduğu gibi beş defa daha getirirsiniz, bu kürsüde hep beraber
konuşuruz. Eğer bu soruyu sorarsanız ÖTVnin
pahalılığı, KDVnin yüksekliği ve dünyadaki rekor
sahibi olduğunuz dolaylı vergilerin yüksekliğini göreceksiniz
diyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz. On beş dakika süremiz;
yarısı sorulara, yarısı cevaplara.
Buyurunuz Sayın Canalioğlu.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, eğitim süresi iki yıl olan ve bu
sürede matematik, fizik, genel kimya, genel ekonomi, botanik, toprak bilgisi, tarımsal
ekoloji, iklim bilgisi, bitki besleme ve gübreleme tekniği, yaş çay
ürünü alım esasları, çay hastalık ve zararlıları, çay
tarımı, çay analizleri ve çay teknolojisi gibi dersleri gören,
kırk iş günü yani sekiz hafta meslek stajı yapma
zorunluluğu olan meslek yüksekokulu mezunu çay eksperlerinin 5620
sayılı Yasa nedeniyle daimî istihdam edilmelerinin önü
kapanmış ve mevsimlik işçi statüsünde dört ay gibi kısa
sürelerde çalıştırılmaktadırlar. Karadeniz Bölgesinde
1 milyon kişinin geçim kaynağını oluşturan ve çok
önemsediğimiz çay ürününün gelişmesi, elbette ki bu sektörün içinde
bulunan vasıflı insanların da yer bulmasıyla mümkündür. Bu
bağlamda, çay eksperleri lehine 5620 sayılı Kanunda
değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gümrük tasfiye işletmelerinde toplanan fazla
mesai ücretlerinden işçilerin
yararlandırılmadığı, fazla mesai yaptıkları
hâlde yararlandırılmadıklarını gündeme
getirmiştim. Siz de verdiğiniz cevapta Mevzuat böyle; memurlara ve
sözleşmeli personele veriliyor, işçilere verilmiyor.
demiştiniz. İnsanlar fazla mesai yapıyor,
çalışıyor, o anda fiilen çalışmayana fazla mesai
ücreti veriliyor, çalışana yok. Bunun Anayasanın 18inci
maddesindeki Angarya yasaktır. hükmüne aykırı olduğu
açıktır. Buna aykırı mevzuatta bir değişiklik
olacak mı, yoksa işçiler kaderine terk mi edilecektir? Çalışana
emeğinin karşılığını verecek misiniz? Bunu
soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, gümrüklerce müdahil olunan ceza davalarında,
kaçak zannıyla yakalanan eşyalar ile kaçak eşya naklinde
kullanılan araçlar için asliye ceza mahkemelerince verilen hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı
nedeniyle, gümrüklerdeki kaçak ambarlarının dolduğu ve ciddi
sıkıntıların yaşandığı
belirtilmektedir. Bu konuda bir çözüm arayışınız var
mı? Adalet Bakanlığı ile görüşerek bunun sadece
kaçakçılara uygulanması yönünde bir çözüm bulunabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ilerideki bölümlerde, 5607
sayılı Yasada, ciddi anlamda suç tanımlamasında
değişiklikler yapılıyor. Bu yapılırken iki
noktayı dikkatinize sunmak istiyorum.
Birincisi: Teşebbüs aşamasında kalan
suçlara da tamamlanmış gibi ceza vermeyi, hukuka aykırı bir
uygulamayı devam ettiriyorsunuz.
İkincisi: Hapis cezalarında alt ve üst
sınır olmasına rağmen idari para cezalarında alt
sınırı ortadan kaldırıyorsunuz. Bu
yanlışlığın ne kadar ekonomik külfete neden
olacağı konusunda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Afyonda ve daha sonra 7-8 ilde
birlikte alkol yasağı, içki içme yasağı valiler
tarafından konuldu. En son Afyondaki bu içki yasağının
mahkeme tarafından kaldırıldığını
basından öğrendik. Ama ne yazık ki, bu konuda, valilerin
uygulama konusunda, çok ciddi, yasaya da uymayan, mahkeme kararlarına da
uymayan yaklaşımlarının olduğunu gözlemliyoruz. Bu
şekilde içki yasaklarının getirilmesini siz nasıl
karşılıyorsunuz ve bir Bakan olarak, bunlarla ilgili bir
uyarıda bulunmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, ben,
dün de gündeme getirdim, geçtiğimiz günlerde Payas Belediyespor ile 44
Malatya Spor arasında bir maç oynandı. Bugün de 44 Malatya Sporun
Başkanı görüntüleri getirmişti. Görüntülere
baktığımız zaman Türkiyede nelerin
yaşandığına insan şaşırıyor. Teknik
direktörümüzün -44 Malatya Sporun- 60 yaş üzerindeki Sayın
İsmail Tekinin üzerine polis ve saha komiseri saldırıyor.
Bunların içerisinde muhtemelen hakemlerin de katkısı var. Saha
komiseri Malatya Sporlu futbolcuların üzerine saldırıyor,
onları dövüyorlar. Güvenlik güçleri bu olayların tamamen içerisinde.
Malatya Sporlu futbolcuların, seyircilerin dövülmesine,
tartaklanmasına seyirci kaldıkları gibi, bu olayların
içerisinde varlar. Hem hakem hakkında hem saha komiseri hakkında hem
de bu güvenlik güçleri hakkında işlem yapılması
düşünülüyor mu? Bu konuda Hükûmetin tavrı nedir? Bunu merak ediyorum
hakikaten bir Malatya milletvekili olarak. Bu olayların da takipçisi
olacağımızı, Malatya Sporun da sahipsiz
olmadığını bir kez daha belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Evet, teşekkür ediyorum.
Bir defa, önce, dün burada sorulan sorular vardı
-cevap verecektim- izninizle onlara cevap vereyim.
Sayın Aytun Çırayın, bu Cilvegözü Gümrük
Kapısında bidonlarla yakıt ticareti
yapıldığına ilişkin bir iddiası olmuştu.
Bunu incelettim. Bu kapılarda bidonlarla yakıt satışı
yok; fotoğraflandırdım. Suriyeden Türkiyeye girenler,
beraberinde bazen zeytin bazen de zeytinyağı getiriyorlar.
Bunların 1 bidon olması tolere ediliyor, 1 bidondan fazla olması
hâlinde ya iade ediliyor ya da alıkonuluyor. Bunun ötesinde, o alanda,
kesinlikle bidon veya başka bir biçimde akaryakıt
satışı, ticareti söz konusu değil. Bunu cevap olarak ifade
etmek isterim.
Gene, Akçakale Gümrük Kapısıyla alakalı,
çıkan yangınla bağlantılı olarak Türkiyeden tekrar
Suriyeye dönüş olup olmadığına ilişkin bir soru
yöneltilmişti. Böyle bir bilgi, veri elimizde yok. Yangın da
mültecilerin ikameti için tahsis edilen çadır kentte, Suriyeli bir ailenin
çadırının olağan elektrik bağlantısı
dışında kablo kullanması dolayısıyla meydana
geldi ve sonuçta 3 çocuğun yaralandığı, maalesef bunlardan
birisinin de hayatını kaybettiği bilgisini sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bugün sorulan sorulara gelince, Sayın
Canalioğlu, eğitim süresi iki yıl olan
Evet, bu çay eksperleri
bölgede önemli bir sorun; her gittiğimizde, sizler gibi, bizim de önümüze
düşüyor ama bir personel çalışmaları, personel
politikamız var. Yani, bunlar burada çalışıyor diye
bunları kadroya geçirelim demeyi gönül ister ama bir taraftan da kurumun
ekonomik performansını da dikkate almak durumundayız yani kurum
bunları ihtiyacı olmadığı sürelerde de
çalıştırmak suretiyle ücret ödeme yükünü alırsa buna benzer
talepte bulunanlar çoğalacak, bunu da taşımak mümkün değil.
İnşallah ekonomimiz daha da büyür, bu insanların var olan bu
mağduriyetini aşarız.
Sayın Acar
Fazla mesai ücretlerinden niye
işçiler yararlanmıyor? Bir defa, şunu bilmelisiniz ki Gümrük ve
Ticaret Bakanlığında işçi statüsünde çalışma
yapan sadece Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğünde işçi statüsünde
olan elemanlar, onların sayısı da 150dir ve onlar İş
Kanunu hükümlerine göre çalışıyor. Yani, bunların statüsü
Gümrük Kanununda veya 657 sayılı Kanuna göre değil, İş
Kanunu hükümlerine tabi. Dolayısıyla, o çerçevede hak ve
yükümlülükleri, kendilerine yapılan ödenti İş Kanununa göre
yapılıyor. Fazla mesai ücretleri ise, yine bilmektesiniz ki 4458
sayılı Gümrük Kanunu kapsamında ticaret erbabının
mesai saatleri dışında işlemlerini yapması hâlinde
ödediği ödentiler toplam ve bunların da nasıl
dağıtılacağı ilgili ikinci düzenlemede
belirtilmiştir.
Sayın Işık
Ceza davalarında müdahil
olan
Müdahillerin ifade ettiği, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması durumunda tashih depolarında binlerce ton veya
binlerce sayıda kaçak ürün veya terk edilmiş ürün var, bunları
nasıl tasfiye edeceksiniz? İşte bu kanunun önemli düzenlemelerinden
birisi de bu sorunları çözmektir. Herhâlde, siz dün, evvelsi gün geçen
maddelere belki dikkat etmemiş olabilirsiniz. Biz tasfiyeyi
hızlandırıyoruz iki aşamada da. Bunu daha evvel sizlerle
paylaştık, tekrar etmemde herhâlde yarar var. Bunlardan birisi
şu: Tasfiye edilecek hâle gelmiş veya terk edilmiş ya da kaçak
iddiasıyla el konulmuş tütün ve tütün mamullerinin tasfiyesi derhâl,
anında, hangi kurum yakalamışsa, jandarma, polis, sahil güvenlik
veya gümrük muhafaza tutanağa bağlayacaklar. Bunlar
satılmıyor, imha edilmek suretiyle bunların tasfiyesi
sağlanıyor. Bunların tasfiyesi anında
Ve böylece,
depolarımız bu tür ürünleri muhafaza etmekten arınmış
olacak. Diğer ürünlere gelince, onların tasfiyesi de şu anki
mevzuatımıza göre, dava açılana kadar hiçbir şey
yapamıyorsunuz. Dava açıldığı tarihten itibaren bir
yıl geçmiş olacak ki siz bu ürünlerle ilgili bir tasfiye sürecini
başlatabilesiniz. Dava açma süreci
bazen bir buçuk iki yıl sürüyor. Araştırma gerekiyor, delil
toplanıyor, keşif vesair ve prosedürler uzayınca iki üç
yılı buluyor. Bu eşyaların birçoğu değer
kaybına uğruyor ya da deforme oluyor. Getirdiğimiz düzenlemeyle,
bu tür ürünlerin de el koyma tarihinden itibaren azami altı ay içerisinde
tasfiyesini öngörüyoruz. İnşallah, bunları çözeceğiz.
Tabii, hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının
hukuki anlamı var. Bıraktınız, nedir buradaki? Müsadere
edilecek mi edilmeyecek mi? Hükmün açıklanması geriye
bırakıldı, beş yıl o dava, o prosedür Ceza Usul
Kanununa göre askıda kalıyor. Orada bir mülkiyet sorunu var. O
mülkiyet sorunu da kendine özgü prosedür içerisinde çözümlendiğinde, o
ürünün satışından elde edilen ve emanette bulunan
ALİM IŞIK (Kütahya) Sadece müsadere
kararı alınamaz mı Sayın Bakan?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
- O yargısal bir sorun.
Sanırım -o işlem süreçlerini tam, net bilmiyorum ama- herhâlde
bir müsadere yöntemiyle o süreç çözülecek.
Sayın Kurt diyor ki: 5607 sayılı Yasada
teşebbüs olarak nitelenen suçlar var. Suçun bir tamamlanmış hâli
var, bir de teşebbüs hâli var. Bu
ayrımı yapmıyorsunuz. Doğru, idari para cezalarında,
kabahatlerde şeklî suçlar var. Şeklî suçlarda sonuca
bakarsınız, o sonuç ortaya çıkmışsa şeklen o suç
gerçekleşmiş sayılır, yaptırım
uygularsınız ama cürüm olan suçlara teşebbüs var veya suçun
tamamlanması hâli var. Burada bizim düzenlemesini
yaptığımız daha çok idari yaptırım öngördüğümüz
fiiller olduğu için burada bir teşebbüs hâli yok, yaptırım
fiil gerçekleşmişse uygulanacak.
Burada
alt sınır niye yok? deniyor. Doğru, alt sınır yok,
üst sınır yok çünkü idarenin
alt ve üst sınır öngörülerek idari yaptırım uygulaması
hâlinde Niçin şunun için alt sınırı, orta
noktayı uyguladınız,
şunun için tavan uyguladınız? Bu, yargı konusu oluyor.
Yargı, genelde, alt ve üst sınırı belirlenmiş alanlar
içerisinde idari yaptırım uygulanması hâlinde idarenin takdirini
sorguluyor. Bu defa da birçok işlem iptalle sonuçlanıyor.
Böyle bir şeyle karşılaşmamak için alt, üst sınır
öngörülmemiş.
Efendim, Sayın Yılmaz: Afyonda ve bazı
illerde valiler alkolle ilgili yasaklama getirdi. Görüşünüz nedir? Yani
ben bunun boyutunu bilmiyorum ama şu: Biliyorsunuz, bizim Anayasamız
ailenin ve gençlerin korunmasını esas alır, yani sosyal
bakışı son derece önemli. Dolayısıyla, özellikle
çocukları, küçükleri ve aile bireylerini bu tür alışkanlık
sağlayan ürünlerin kullanılmasından devletin koruyucu önlemler
alması gerekir ama hiçbir zaman bir yerde, bir bölgede küçük de olsa bu
tür ürünleri kullanacak olan insanların kullanımını
yasaklayamaz. Yani benim, Afyon genelinde veya diğer sözünü ettiğiniz
illerde bir mülki amirin veya başka bir makamın bir ürünün kullanılmasını,
tüketilmesini genel, yaygın şekilde yasakladığına
ilişkin bir bilgim yok. Şayet, bu şekilde bir yasaklama varsa
bu, hukuk dışıdır, zaten yargı müdahale eder, onu iptal
eder.
Sayın Ağbaba Malatya Sporla alakalı,
bağlantılı polis veya emniyet mensuplarının
davranışından söz etti. Doğru, yani kamu görevlileri
elbette ki görev ve yetkilerini kullanırken bireyin hukukunu göz önünde
bulundurmak zorunda, özenle davranmak zorunda. Bu tür görüntüleri görünce
hepimiz üzülüyoruz ama insanlar da o tür olaylarla
karşılaştığında görev ve yetkilerinin
sınırlarını tayin etme noktasında herhâlde biraz
duraksamada kalıyorlar. Temenni ediyorum ki bu ve buna benzer olaylar
yaşanmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o
maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
48inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Yasa Tasarısının 48inci maddesinin ikinci paragrafındaki
seçimden en az altı ay ifadesinin yapılacak seçimlerden en az
altı ay şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ali
Serindağ Malik
Ecder Özdemir
İstanbul Gaziantep Sivas
Birgül Ayman Güler Kazım
Kurt Mehmet
Şeker
İzmir Eskişehir Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Şeker, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; dünyayı iyi okuyamazsanız ülkenizin
geleceğiyle ilgili iyi şeylere ulaşmanız maalesef güç olur.
1940lı
yılların sonunda, İkinci Dünya Savaşından sonra
emperyalist ülkeler dediler ki Artık silahla değil sermaye
ihracıyla gideceğiz. ve 2000 yıllarının
başına kadar da tüm dünyayı böylece soydular. Sonra
kibarlık olsun diye onlara G-7, G-8, G-20 isimlerini taktık ama
bu G-8 dediğimiz ülkelerin hepsi bu işlemleri yaptılar. Neyle
yaptılar? 2000 yılından sonra karar aldılar, Artık
IMF ve Dünya Bankasını da devre dışı bırakacağız.
dediler, ülkelerin bankalarına ortak oldular, çok uluslu şirketlerle
şirketlerine ortak olarak işlemleri yapmaya başladılar ve
tabii, bunun yanında üretimle ilgili, ülkenin içerisine soktukları
malzemelerle ilgili de kendi kazançlarını ve gelirlerini elde
ettiler.
Sayın
Bakanım, ben ilk milletvekili olduğum zaman Gaziantepte bir
araştırma yapılmıştı, güney illerini ilgilendiren
bir araştırmaydı, bu araştırmada, sigara ve alkol
tüketimi bu illerde yüzde 25 azalmıştı. Bir hekim olarak
dikkatimi çekti. İnsanların birdenbire yüzde 25 sigarayı ve
alkolü bırakması çok ilginç gelmişti bana. Bununla ilgili bir
araştırma yaptım, soru önergesi olarak da gündeme getirdim.
Araştırdık ve o bölgede sigara
kaçakçılığının had safhada olduğu, bizim 7
liraya, 8 liraya sattığımız sigaraların oralarda 3
liraya satıldığını, yarı fiyatına
satıldığı için sigara ve alkol tüketiminin o bölgede yüzde
25 azalma değil, yüzde 25in kaçak olduğunun farkına
vardık. Bununla ilgili Bakanlık da girişimlerde bulundu, ama
maalesef bu sorun çözülemedi; hâlâ o bölgede sigara, çay, kahve
kaçakçılığı devam etmektedir. Son
olarak da Suriyeden -bu sınırların denetimi
olmadığı için- anormal derecede zeytinyağı,
küçükbaş hayvan Türkiyeye girmektedir. Bizim üreticilerimiz 5 liraya, 6
liraya zeytinyağını satamazken, oradan zeytinyağı 3
liraya gelmekte. Yine, küçükbaş hayvanlar 150 liraya, 125 liraya, en fazla
200 liraya gelip, yakalanan bir kısmı da orada
alıkonulmaktadır. Bu kadar anormal derecede bir
kaçakçılığın olduğu bir bölge burası.
Yine -Sayın Bakanım, siz de cevap verdiniz,
basında sizin cevabınızı da okudum ben- bu bölgede ciddi
şekilde silah kaçakçılığı da yapılmakta. Bundan
iki yıl önce, bir ocak ayıydı, sınırı geçerken
Kilis Sınır Kapısında silahlı bir araç
yakalandı. Bu silahlı aracın içerisinde birçok silah ve mühimmat
vardı. Bunlarla ilgili Hangi ülkeden geliyor, bunlar nereye gidiyor?
diye sorduk. Cevap şuydu: Yetkililer bunların Gürbulak
Sınır Kapısından girdiğini ve 10 tane ili geçerek
Kilisten Suriyeye gittiğini iddia ettiler. Suriyede kime gidiyordu? Bu
silahlar ne malıydı, kimlere gidiyordu? Bununla ilgili bir
açıklama olmadı. Sonra İçişleri
Bakanlığının bir açıklaması oldu; o zaman Sayın
Bakan İdris Naim Şahindi: Bu silahlar İrandan
yüklenmiştir, Suriyeye gitmiştir. Son yakalanan 6 tırdaki
malzeme de bomba ve silah yapımında kullanılan mühimmattır.
Bunlar da Genelkurmay, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, TÜBİTAK
aracılığıyla incelenmiştir; böyle olduğuna karar
verilmiştir, Kara Kuvvetleri Komutanlığına
devredilmiştir. denilmiştir ama maalesef bunlarla ilgili bize
doyurucu bilgi verilmedi. Bu silahlar ne malıydı, kime gidiyordu, kim
bunu organize ediyordu, hangi ülkeden hangi ülkeye gidiyordu? Bunlarla ilgili
çok ciddi açıklama maalesef yapılmadı.
Suriye sınırı özellikle son zamanlarda
korkunç şekilde kaçakçılığın, silah
kaçakçılığının olduğu, insanların girip
çıktığı bir yer hâline geldi. Bununla ilgili maalesef
şu anda da hiçbir tedbir alınmamış durumda.
İnsanların çok rahat girmesinden dolayı -Sağlık
Bakanlığı yetkilileri çok iyi bilir- o bölgede kızamık
vakası, hatta bizim bölgemizde hiç görülmeyen Şark çıbanı
vakalarında da artış olmaya başladı, çünkü biz bu
denetimi tamamen kaybettik, bu sınırda denetimlerimizi kaybettik.
Sayın Bakanım, sizden ricam şu: Suriye
sınırında yakalanan 6 tane tırdaki silahlar hangi ülkeden
geliyordu, hangi ülkeye gidiyordu? Bu silahların menşesi neydi?
Suriyeye mi gidiyordu, Özgür Suriye Ordusuna mı gidiyordu? Bunlarla
ilgili bilgi verirseniz ve kamuoyunu aydınlatırsanız çok
sevineceğiz.
Teşekkür eder, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 48i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 48 kabul edilmiştir.
49uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra Sayılı
Tasarının çerçeve 49uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet
Ali Susam Osman
Aydın
İstanbul İzmir Aydın
Ramazan Kerim Özkan Kazım
Kurt
Burdur Eskişehir
Madde 49- 5174 sayılı Kanunun 100üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 100- Odalar, borsalar, birlik ve bunların
bağlı ve ilgili kuruluşları 26.09.2011 tarihli ve 660
sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine
göre bağımsız denetime tabidir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 49 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Ahmet
Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet
Günal Alim
Işık
Bursa Antalya Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 49uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri
izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz bu tasarıda yer alan maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını öngörmektedir. Neden derseniz, bu
madde 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun Denetim
başlıklı 100üncü maddesinde yeni düzenlemeler getiriyor. Mevcut
uygulamadaki hâliyle bu madde Odalar, borsalar, Birlik ve bunların
bağlı ve ilgili kuruluşları, Bakanlığın
denetimine tabidir. şeklindedir. Şimdi, Bakanlık 2004
yılında kendi Hükûmetleri döneminde çıkardıkları bu
düzenlemedeki hükmü yetersiz buluyor; getirdiği yeni düzenlemeyle
denetimin nasıl yapılacağını, bir yönetmelikle
düzenlenebilecek hükümleri kanun hükmü hâline getiriyor. Bununla da yetinmiyor,
diyor ki: Denetleyeceğimiz oda, birlik veya borsanın personelini
müfettiş uygun görürse görevden el çektiririz, denetim bitimine kadar bunu
görevden alırız. Dolayısıyla -bu arada zaten seçimler de
yaklaşmış- seçim öncesi iktidar aleyhine veya uygulamalar
aleyhine herhangi bir ses çıkması hâlinde boyunun ölçüsünü ona
gösteririz.
Değerli milletvekilleri, bir demokratik ülkede
bunlar olmaz. Şimdiye kadar odalar ve borsalarla ilgili hangi denetimde
hangi sorunlar çıktı da sizin çıkardığınız
kanun size yetersiz kaldı, şimdi bu düzenlemeyi getiriyorsunuz?
Buradan da TOBB yetkililerine seslenmek istiyorum. Bu düzenlemeye sesini
çıkaramayan odalar, borsalar ve Birlik yöneticileri bundan sonra
çıkıp da herhangi bir konuda şikâyet etmemelidirler,
edememelidirler. Dolayısıyla, bu düzenleme tamamen bir meslek örgütü
konumunda olan Odalar ve Borsalar Birliğinin
çalışmasını engelleyecek ve iktidarın emrine amade bir
sivil toplum kuruluşu hâline dönüştürecektir. Bunun burada yeri
olmadığını düşünüyoruz. İnanıyorum ki bu
düzenlemeyi yüce Kurulun siz değerli üyeleri de haksız
buluyorsunuzdur.
Bir de bu düzenlemede Verilen talimatlara yönetimler
uymak zorundadır. diye bir fıkra eklenmiş. Şimdi, bu
talimat nedir? Bu talimatı kim verecek, nasıl verecek? Sayın
Başbakanın televizyondan TOBB yöneticilerine gönderdiği bir
mesaj talimat olarak mı kabul edilecek ve bunun gereği nasıl
yapılacak? Böyle bir düzenleme bu Meclise yakışmıyor.
Talimatla bu ülkede, eğer, sivil toplum kuruluşlarını
Hükûmet yönetmeye kalkarsa, o sivil toplum kuruluşlarını
kapatsın daha iyidir diyorum. Onun için bu madde son derece ağır
hükümler içeren bir madde ve mutlaka tasarı metninden
çıkartılması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle Sayın Başbakanın
2008 yılında bir AKP grup toplantısında
açıkladığı ve tutarının 36 milyar dolara
ulaştığını ifade ettiği petrol kaçaklarıyla
ilgili şimdiye kadar Hükûmetin ne yaptığını, bu kaçakların
ne kadarını devlet hazinesine gelir kaydettiğini ve
yıllık bundan dolayı ne kadar hazinenin gelir elde ettiğini
öğrenmek istiyoruz. O günden bu güne bu kaçaklar artmış
mıdır, azalmış mıdır? Arttıysa, bu kaçaklar
PKK terör örgütünün beslenmesinde ne derece etkili olmuştur? Bununla
ilgili Sayın Bakanın bir açıklama yapmasında büyük yarar
olduğunu düşünüyorum. Kimler hakkında bugüne kadar ne gibi
işlemler yapılmış ve Müfettişlerin raporlara
geçirdiği Devlet kurumlarından yeterli bilgi
alınamamaktadır. ibarelerinin gereği yapılmış
mıdır? Yapıldıysa, bugün bu kaçakçılık hangi
noktaya gelmiştir? Bunun açıklanmasında yarar olduğunu
düşünüyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyor, önergemize
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Önergeyi oylarınıza
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika veriyorum.
Kapanma
saati: 17.59
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
49uncu madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra Sayılı
Tasarının çerçeve 49uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
Madde 49- 5174 sayılı Kanunun 100üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 100- Odalar, borsalar, birlik ve bunların
bağlı ve ilgili kuruluşları 26.09.2011 tarihli ve 660
sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine
göre bağımsız denetime tabidir.
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Susam, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergenin
gerekçelerini sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Az önce, Milliyetçi Hareket Partisi adına
konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi, eski
hâli çok net bir şekilde Odalar ve Borsalar Birliğinin ilgili
kuruluşları Bakanlık denetimine tabidir. şeklindeki
Yine,
bu, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin çıkardığı
kanunla bu şekildeydi ama o kanun daha sonra bugün değiştirilmek
isteniyor. Yerine konulan madde, mevcudu ileriye götürmüyor, eski hâli neydi
bir daha hatırlatalım: Eskiden bu kurumlar denetlendiğinde,
tutulan müfettiş raporları Bakana sunulur; Bakan eğer o
raporlarda suç unsuru görüyorsa savcılığa sevk eder,
savcılık bu raporda -kendisi için- dava açılması
gereğini görüyorsa davayı açar ve dava sonucunda karar verilirdi. Bu,
adalet mekanizması içerisinde yöneticiler açısından adil bir
yargılama sistemiyle sonuç alınmasıydı.
Şimdi, ne yapacaksınız: Müfettiş
raporu Bakana sunulacak, Bakan gerekli gördüğünde -zaten diğer
çalışanlarını anında görevden alabiliyor- yönetime
seçilmiş insanları, iki ay içerisinde mahkemeden sonuç alarak
görevden alabiliyor. Peki, bu mahkeme nasıl işleyecek? İki ay
içerisinde basit usulde yargılama dediğimiz sistem nedir?
Bakacağı şey, müfettiş raporudur. Bu mahkemelerin yoğunluğunda
başka bir şansı var mıdır iki ay içerisinde karar
verebilmesi için? Bu anlamıyla, siyasete ciddi bir şekilde bu
kurumlar üzerinde bir baskı gücü oluşturan olaydır.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda, az önce
bir soru soruldu TOBB niye bu konuda sessiz kalıyor? diye. Gerçekten bu,
hepimizin sorması gereken bir sorudur. Razı olduğu, bunu
demokratik bulduğu için mi susuyor, yoksa konuşmaktan çekindiği
için mi susuyor? Bu konuda, Sayın Bakana bir şey söylemek istiyorum:
Sayın Bakanım, bir ülkenin ekonomisinin gelişmesinde bir
iktidarın o ekonomik aktörlere kredi vermesi, teşvik vermesi, vizyon
vermesi önemlidir, o ülkeyi kalkındırır ama girişimci için,
sanayici için, tüccar için en vazgeçilmez şey, sermayenin ve teşviklerin
de ötesinde doğru, dürüst ve hukuki altyapısı olan bir
girişimci ortamıdır. Eğer adil ve demokratik bir
girişim ortamı yoksa, o ülkenin ekonomisinde büyük gelişme ve
kalkınmayı sağlayamazsınız. Onun için, meslek örgütlerinin
demokratik ortamı sağlamasında hassasiyetle davranmamız
lazım.
Peki, biz ne öneriyoruz? Nasıl bir durum öneriyoruz?
Önerdiğimiz şey, sizin kanun hükmünde kararnameyle
çıkardığınız bir denetim mekanizmasını
öneriyoruz, siz çıkardınız bu denetim mekanizmasını.
Bu konuda, bu denetim mekanizması ne getiriyor? Bu denetim
mekanizması, çağdaş bir denetimi getiriyor. Bu denetim
mekanizmasının, bu anlamıyla, bakanlıkları reddeden
bir anlayışı da yok. Örneğin, bu anlamıyla bu
denetimlerde tüm bakanlıkların desteğini alabiliyor ama en
önemli konu, bu konuda denetimin sonucunda doğan sorumluluk. Bakın,
bunu size okumak istiyorum Sayın Bakan. Bağımsız denetim
kuruluşları ve bağımsız denetçiler, denetledikleri
finansal tablo, bilgi ve raporlara ilişkin olarak hazırladıkları
bağımsız denetim raporlarının denetim
standartlarına aykırı olması ile ilgili bu raporlardaki
yanlış, eksik ve yanıltıcı bilgi ve kanaatler
nedeniyle doğabilecek zararlardan hukuken sorumludurlar. yani hukuki bir
sorumluk veriyor. Bu konuyu konuşurken, bu öneriyi getirirken de
yıllarca devlette görev yapmış Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Akif Hamzaçebiyle konuştuk. Ondan, bu konuda en doğrusunu
yapabileceğimiz önerileri almaya gayret ettik ve çıkan sonuç budur.
Buna, sizin Katılmıyoruz. demenizi, Türk demokrasisi ve Türk ekonomik
hayatı için doğru bulmuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
51inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
52nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Tasarının 52nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Müslim Sarı Kazım
Kurt Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul Eskişehir İstanbul
"Madde 52 - 08/03/2007 tarihli ve 5597
sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Ahmet
Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet
Günal Alim
Işık
Bursa Antalya Kütahya
BAŞKAN Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Bu madde ile
5597 sayılı Yurtdışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda değişiklik öngörmektedir.
Seyahat etmek isteyen tüm vatandaşlarımız için âdeta bir haraç
durumuna dönüşen yurtdışı çıkış harcı
devletin kendi vatandaşına vize uygulaması anlamına
gelmektedir. Hükûmet bir yandan vizeleri kaldırdıkları ülkelerin
sayısıyla övünürken kendi eliyle
vatandaşlarımızın seyahat özgürlüğünü
kısıtlaması büyük bir çelişkidir. Bu haliyle
yurtdışı çıkış harcı Anayasaya
aykırı bir uygulamadır.
Dünya
üzerinde birkaç ülke dışında uygulama alanı kalmayan ve
çağdışı bir uygulama olan yurt dışına
çıkış harcının bir an önce kaldırılması
gerekirken tasarıdaki bu madde yurtdışı
çıkış harçlarının devam ettirilmesi yönünde bir hüküm
içermektedir. Tasarıda Bakanlar Kuruluna verilen yetki göstermelik ve
uygulama alanı bulmayacak bir düzenlemedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Tasarı'nın 52'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi
(İstanbul) ve arkadaşları
Madde 52- 08/03/2007
tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yürürlükten
kaldırılmıştır."
BAŞKAN Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergemiz, yurt dışı çıkış
harcının tamamen sistemden çıkarılmasını
önermektedir. Yani sadece bu maddenin tasarıdan çıkarılması
değil, aynı zamanda yurt dışı çıkış
harcının tamamen yürürlükten kaldırılmasını önermektedir.
Şimdi,
bir kere, yurt dışı çıkış harcı, harcın
tanımına uygun bir vergi veya benzeri bir düzenleme değildir.
Harç, devletin sunmuş olduğu bir kısım, birtakım
hizmetler karşılığında vatandaşın bu hizmete
katılma bedeli olarak ödediği tutardır, harç buna denir. Yurt
dışı çıkış harcında devletin
sunmuş olduğu herhangi bir hizmet yoktur. Birinci olarak bu
şekilde bir terslik, aykırılık vardır.
İkincisi: Anayasa, seyahat özgürlüğünü güvence
altına almıştır. Yurt dışına çıkarken
Sen yurt dışı çıkış harcını ödemedin,
o nedenle yurt dışına çıkamazsın. demek,
Anayasanın seyahat özgürlüğü güvencesine, bunu güvence altına
alan düzenlemesine aykırıdır. Hükûmetlerin yurt dışına
çıkanlardan harç alma yönünde bir merakı vardır. Zaman zaman bu
merak nüksediyor.
Yurt dışı çıkış harcı
ilk olarak 1963 yılında sistemimize girmiştir. O zaman
dış seyahat harcamaları vergisi adıyla, Türkiye'den yurt
dışına çıkan herkes bu vergiyi ödemekle yükümlü
tutulmuştur. Uzun yıllar bu vergi uygulandı, sonra bunun
verimsiz olduğu anlaşıldı ve kaldırıldı.
Rahmetli Turgut Özal Başbakan olunca Toplu Konut Fonu adı
altında bir uygulamayla, yurt dışına çıkanlardan bir
ödeme yapılmasını zorunlu kıldı. Bunun da
başarısız olduğu, verimli bir uygulama
olmadığı ve modern Türkiye imajına ters olduğu
anlaşıldı ve yürürlükten kaldırıldı. 2001
yılında o zamanki hükûmet tekrar bunu getirdi. Yurt
dışına çıkanlardan 50 Amerikan doları
karşılığı harç alınır. dedi. Uygulanmaya
başladı. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri göreve geldi.
2007 yılında bir değişiklik yapıldı. O zamanki
hükûmet, o zamanki bakan tasarıyı getirdi, yasalaştı,
yürürlüğe girdi. 50 dolarlık harcı 15 liraya indirdiler ve
uygulamayı daimi kıldılar yani daha
kurumsallaştırdılar. Hatta 15 lirayı savunurken Biz
istisnaları da kaldırıyoruz, herkesten bu harcı
alacağız, daha çok para toplayacağız. Uygulama öyle
olmadı, uygulama fiyaskoyla sonuçlandı.
Rakamları vereyim size: 2006 yılında bu
harcın hasılatı 102 milyon TLydi, 2007 yılında
çıkan kanunla 2007 yılı hasılatı 58,8 milyon TLye
düştü. Şu andaki hasılat da, 2002 yılı
hasılatı, 67 milyon TL. Bu harcın ilk uygulama
yılını takip eden yıldaki hasılat ise 61 milyon TL.
Yani on yıl sonra Hükûmet on yıl önceki hasılatı elde
ediyor. Verimli bir uygulama değil.
Burada bir hüküm daha var: Kimden yurt
dışı harcı alınmayacağına Bakanlar Kurulu
karar verecek. Bakanlar Kurulu diyecek ki: Ahmet bu harcı ödemesin,
Mehmet bu harcı ödemesin. Böyle bir yetki olur mu değerli
milletvekilleri? Anayasanın eşitlik ilkesi var, verginin
genelliği ilkesi var, Anayasanın birçok ilkesi var, bu ilkeleri bir
kenara atalım
Akıl var, mantık var, sağduyu var, Bakanlar
Kuruluna böyle bir yetki verilebilir mi mevcut anayasal sistemimiz içerisinde?
Bu kadar şahsi, bu kadar subjektif, kötü niyetli uygulamalara müsait bir
yetki Bakanlar Kuruluna verilemez. Bu verginin yürürlükten
kaldırılması gerekir.
Bir yandan Avrupa Birliğine girmek gibi bir hedefi
önümüze koymuşuz
Avrupa Birliğinden sorumlu Bakanımız da
burada. Yani, yurt dışına çıkan her Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşından yurt dışı çıkış
harcı almak Türkiye Cumhuriyetine yakışıyor mu? Bu
harcı ödemeden yurt dışına çıkamazsın. demek,
Türkiye Cumhuriyetine yakışıyor mu? Avrupa Birliğine tam
üyeliğe aday bir Türkiye Cumhuriyetinin, kendi
vatandaşlarını Harç almadan seni yurt dışına
bırakmam. şeklinde bir uygulamaya tabi tutmasına hakkı varmıdır,
doğru mudur? Yanlış.
Gelin, bu uygulamayı tamamen yürürlükten
kaldıralım. Hasılatı da bu verginin verimsiz olduğunu
gösteriyor. Rakamlar devletin elindedir. Giderek düşen bir hasılat
vardır. Demek ki uygulama da verimli değil. Gelin, hep beraber bunu
kaldıralım.
Biliyorum, hepiniz bana hak verdiniz ama şimdi
Sayın Bakana ve grup başkan vekilinize bakacaksınız, ona
göre el kaldıracaksınız. İnşallah ileride
kaldırırız.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
52nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 52nci madde kabul edilmiştir.
53üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 53üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora Hasip Kaplan
İstanbul Mardin Şırnak
İdris Baluken Pervin
Buldan
Bingöl Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle ilgili verdiğimiz
önerge kaçak akaryakıtla ilgili.
Size iki şeyi ifade etmek istiyorum: Birisi,
Şırnak sınır ili (Uludere) Roboskide 34 yurttaşımız,
50 lira-100 lira kazanmak için sınır ötesinden 1 bidon mazot
nedeniyle F-16 uçakları tarafından bombalandı, öldürüldü. Bir
Meclis araştırması alt komisyonu İnsan Hakları
Komisyonunda kuruldu ama ne
yazık ki vur emrini kimin verdiği, Heronları kimin tespit
ettiği, hangi kademenin değerlendirdiği, kimin verdiği,
kimin ateş ettiği, hiçbir şey tespit edilmeden ve hiçbir makam,
Genelkurmay dâhil, Millî Savunma Bakanlığı bilgi vermeden, bu
bilgisizlik içinde Kasıt yoktur. diye bu soruşturmanın
kapatılması, delillerin karartılması
34 cana kasteden,
insanlık suçu işleyen, 34 defa ağır müebbet gerektiren bu
vahim olayda, maalesef, Meclis, AK PARTİ çoğunluk grubu, üyeleri imza
atarak sınıfta kalmışlardır. Tarih bunu yazacak ama
biz bunu tarihe bırakmayacağımızı açıkça ifade
ediyoruz.
O anaların çığlıkları sabah
Meclis kapısının önündeydi ve nüfus cüzdanlarını
attılar, dediler: Bu nerenin cüzdanıdır? Nerenin
yurttaşlığıdır? Siz faili bulamıyorsunuz, size
bilgi verilmiyor, Meclisin iradesini tanımıyorlar. Özel
ağır ceza mahkemesi gizli bir soruşturma, Genelkurmay gizlidir
diyor, yargı ve yürütmenin bürokrasisinin kıskacında Meclis
devre dışı bırakılıyor ve siz de Kasıt
yoktur. diye bir rapor vererek maalesef bu olayı örtbas ediyorsunuz.
Bunun tartışması çok sürecek, insan
hakları, hukuk, adalet, vicdan terazisinde failler bulunup yargıya
çıkarılana kadar çok konuşulacak ama umarım ki bu daha uzun
bir zamana yayılmadan bu konuda adımlar atılır; Hükûmet, bu
acı karşısında, bir biçimde ailelerle bağ kurar, bir
biçimde bir başka adım atar ve bu çözüm sürecine katkı sunacak
yeni bir adım atar.
Bunu niçin söyledim? Bu, Bakanlığın
verdiği verilerdir arkadaşlar, sınırdaki akaryakıt
kaçakçılıklarıyla ilgili. En çok
kaçakçılığın yapıldığı yer İstanbul.
Niye? Denizden grostonlarla yapıyorlar kaçakçılığı.
Şırnak, bakın, en düşük sıralarda, 33. Peki,
tankerlerin üzerine, F-16 uçakları grostonların üzerine bombalar
yağdırıyor mu? Hayır. O zaman burada bir
şaşılık var.
Bir şey daha söyleyeyim. Gümrük Kanununu tartışıyoruz.
Peki, öyleyse, 1995 yılından beri gümrük birliğiyle biz
prangayı ayağımıza vurduk, durmadan haraç ödüyoruz. Köklü
değişiklikler düşünüyorsanız, serbest ticaret
sözleşmeleriyle yükümlülük altına soktuğunuz Türkiyenin gelin
bu durumunu düzeltin. Bunu düzeltin, doğrusu budur ama bunu
yapamıyorsunuz. 1995ten beri, Avrupa Birliği bir ülkeyle serbest
ticaret sözleşmesi yapınca Türkiyenin de yapması gerekiyor.
Şimdi Avrupa Birliği ABDyle bu sözleşmeyi yapacak, Türkiye
cenderenin altına girecek. Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülke
olmadığı için fazladan vergi ödüyor.
Bakın, bütün bunların ötesinde, şu resme
iyi bakın. Şu haracı görüyor musunuz arkadaşlar? Haraç
pulu, haraç. Bu, yurt dışı çıkış pulu. Tümü
üzerinde konuşurken de söylemiştim, bu haraç Konut Fonu için bir
dönem için konuldu, ömürbillah konulmadı bu. Bu haracı
kaldırın, bu pullarla dolaşmasın
vatandaşlarımız. Bu pulları, bu haracı
kaldırırsanız milletin hayır duasını
alırsınız. Bugün bu yasa görüşülürken -harç pulu
yazıyor üstünde, haraç pulu- bunu kaldırın. Bu çağrımız
samimidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
53üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 53üncü madde kabul
edilmiştir.
54üncü madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 54 üncü maddesinin 10 uncu
fıkrasındaki "iki yıldan beş yıla"
ibaresinin "üç yıldan altı yıla" şeklinde,
"yirmibin güne" ibaresinin "otuzbin güne" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Ahmet
Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet
Günal Alim
Işık
Bursa Antalya Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra
Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 54. Maddesi ile değiştirilen 5607
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin 11 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Kazım
Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir Müslim Sarı Mehmet Ali Susam
İstanbul İzmir
Akredite laboratuar analiz sonucuna
göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen seviyede
ulusal marker içermeyen ve yasal yollarla Türkiye'de serbest dolaşıma
girdiği başka belge ve bilgiler ile tevsik edilemeyen veya
menşei belli olmayan akaryakıtı; üreten, satışa arz
eden, satan, bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın
alan, taşıyan veya saklayan kişi, iki yıldan beş
yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar adli para cezası
ile cezalandırılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı'nın 54'üncü maddesinin 5607 sayılı Kanunun 3üncü
maddesinin (1)'inci fıkrasını düzenlemeyi öngören metnin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora İdris Baluken
İstanbul Mardin Bingöl
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kaçakçılık
suçlarını düzenleyen bu değişiklik özellikle Türkiyedeki
Kürtlerin yoğun yaşadığı illerin sınır
bölgelerinde yaşayan yurttaşların reel durumunu görmezden gelen
ve alternatif geçim kaynaklarının olmadığı
gerçeğini göz ardı eden bir noktadadır. Sınır
bölgelerinde ticareti yapılan ve yasal olarak suç sayılan bu
fiillerin esasında orada, resmî devlet politikaları sonucunda
halkın zorunlu kılındığı bir durum olduğu
gerçeği bugün kamuoyunca da bilinmektedir. Bu faaliyetlere ilişkin
cezai düzenlemeler yapılırken toplumsal gerçeklik ve koşullar
göz önünde bulundurulmamıştır. Değişiklik ile ortaya
çıkacak ek mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 Sıra Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 54. Maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin 11 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Akredite laboratuar analiz sonucuna
göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen seviyede
ulusal marker içermeyen ve yasal yollarla Türkiyede serbest dolaşıma
girdiği başka belge ve bilgiler ile tevsik edilemeyen veya
menşei belli olmayan akaryakıtı; üreten, satışa arz
eden, satan, bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın
alan, taşıyan veya saklayan kişi, iki yıldan beş
yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar adli para cezası
ile cezalandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Susam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanunla ilgili, kaçakçılığı ortadan
kaldırmaya yönelik tedbirler alma amacının hayata geçebilmesi
için bazı şeyleri çok net ortaya koymak lazım.
Şimdi,
vergiler konusunu az önce söyledim ancak başka sorunlar da var. Mesela, 1 Nisanda
tütün ve alkol satan iş yerlerinin ruhsat uzatma süresi bitiyor. Şu
ana kadar bu işletmelerden ruhsat alabilenlerin sayısı
toplamın yüzde 35i. 112 bin yer bu ruhsatı alamamış
durumda. Bakan diyebilir ki: Bu kurum bana bağlı değil,
Tarım Orman Bakanlığına bağlı. Bu kurumun
ayrıca başka sorunları var. Bu kurumun yasal durumu
boşlukta şu an. Bunun düzenlemesi de yapılmamış durumda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Öyle
bir kurum yok! Öyle bir kurum yok!
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Öyle bir kurum
olmadığını Mevlüt Bey söylüyor.
Ama bu kurum şunu yaptı: Eskiden bu
satışı yapan işletmelerin, esnaf dükkânlarının
ruhsatları odalar tarafından verilirdi ve odalar bu ruhsat sürelerini takip eder,
çağırır, en uygun şekilde bunları verirdi. Şimdi,
TAPDKtan ruhsat almak belinden su almaya döndü ve bundan dolayı esnaf
gidip Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunun yetkilendirdiği
yerlerden ruhsat alamıyor. Bir örnek vereyim: Diyelim kuru kahveci
-açış ruhsatında kuru kahveci yazan- gitti, Sen kuru
kahvecisin, sen alkol satamazsın, sigara satamazsın. diyor. Öyle bir
anlayış olur mu arkadaşım? Yıllardır kuru
kahvecilerin alkol sattığı, sigara sattığı
bilinen bir gerçek değil mi? Bu kadar zorluk çıkarmak, alınan
harçları, yıllık ödeme harçlarını çok yüksek noktaya
çıkardı. Zaten bakkal, bayi esnafı zor durumda.
Sayın Bakanım, bu vesileyle de size söyleyeyim:
Hipermarket yasasını çıkarmayarak yıllardır bu kesim
sadece belirli ürünler satma noktasına geldi; bunlardan biri de
sigarasıdır, alkolüdür, ekmeğidir, gazetesidir.
Şimdi, bunların da ruhsatını elinden
alıyorsunuz, bu insanlara yaşam hakkı tanımıyorsunuz
demektir. Bu konuda kaçakçılığı önlemek istiyorsanız
bu konuda ruhsat alımının kolaylaştırılması
lazım. Ben, bu konuda, bazı kentleri dolaşırken -tezgâh
kurmuş, bir sokağın başına oturmuş- kaçak sigara
satılan onlarca tezgâh görüyorum. Hiçbir müdahale yapılmadan bunlar
satılabilirken, resmen bu işi yapan, meslek edinmiş
kişilerin ruhsat almasında zorluk çıkartılması
anlaşılabilir bir şey değildir. Biz, bu kurumları
kurarken, zorluk çıkarması için değil, mesleğini
yapanların önünü açıp daha düzenli yapılması,
kaçağın önlenmesi için yapmak zorundayız. Kaçağın
önlenmesinin yolu da insanları legal ortama sokmaktan geçer.
Bir şey daha söylemek istiyorum. Mazotta, motorinde,
benzinde Türkiye'nin durumunu da gözler önüne sermek lazım. 1 litre
benzinin ÖTV tutarı 93 eurocent, Avrupa Birliği ortalaması 53
eurocent; 1 litre motorinin, köylünün kullandığı motorinin
Türkiye fiyatı 68 eurocent, 27 Avrupa Birliğinin ortalaması 41
eurocent; 1 kilogram LPGnin Türkiye fiyatı 76 eurocent, Avrupa
Birliğinin ortalaması 16 eurocent. ÖTVnin üzerinden bir de yüzde 18
KDV aldığını düşündüğünüzde, bu ürünlerde Avrupanın
en pahalı ülkesi hâline geliyoruz. Bunu dikkatlerinize sunuyorum.
Eğer bunları düşürmeden Vergiyi bu yolla
alır, ben işime bakarım. diyorsanız, bu haksız bir
vergi sistemidir, vergi de adaletsizdir. Kazanandan değil tüketenden
alınan bir vergiyle bir ülkede vergi adaleti sağlanmaz, kaçak da
önlenmez.
Onun için size buradan bir kez daha öneriyorum:
Bunların oranlarını düşürün, bu işin
yapılmasının legal platformunu açın ve ülkede vergi
adaletini sağlayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 54 üncü maddesinin 10 uncu
fıkrasındaki "iki yıldan beş yıla"
ibaresinin "üç yıldan altı yıla" şeklinde,
"yirmibin güne" ibaresinin "otuzbin güne" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, 54üncü madde üzerine söz aldım.
Yalnız, hepinizden özür diliyorum, çok acil bir gelişme nedeniyle de
yine bu tasarıyla ilgili bir başka konudan bahsetmek
durumundayım. Anlayışla
karşılayacağınızı umarım.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının
Komisyona geldiği ilk hâlinde 44üncü maddeyle bu lisanslı harita
mühendislik bürolarının durumuyla ilgili bir düzenleme
yapılmıştı. Bu düzenleme de tabii, bir yargı
kararına, bir yasal zemine uzatma ve birtakım hak ve mahrumiyetlere
mâni olma şeklinde son derece olumlu, hak ve adaleti gözeten bir
düzenlemeydi. Fakat, her ne hikmetse, daha sonra Komisyonda bazı
gelişmeler oldu ve öğrendiğimize göre, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Bayraktarın da devreye girmesiyle, birtakım
kulis faaliyetlerinden sonra bu 44üncü madde tasarıdan çekildi ve
Sayın Bakan tarafından da bunun Genel Kurul görüşmelerine kadar
bir hâl çaresine bakılacağı bir düzeltme ve düzenleme
yapılacağı ifade edildi. Dolayısıyla, biz de bunu
Hükûmetin bir sözü olarak kabul ettik ve çok fazla, aşırı da
ısrar etmedik. Neden? Hükûmet söylüyor, Genel Kurula kadar zaman var ve
bir düzenleme yapılacak.
Şimdi, şu saatte de öğreniyoruz ki bu
lisanslı harita kadastro mühendisleriyle ilgili büroların
kapatılmasına karar veriliyor. 29 Mart 2013 tarihi mesai bitimi
itibarıyla bu lisanslı harita kadastro mühendislik
bürolarının faaliyetlerinin durdurulmasına karar
verilmiştir ve şu anda devam eden iş ve işlemlerinin de on
gün içerisinde, 10 Nisan 2013 tarihine kadar sonuçlandırılmasına
karar veriliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu -muhalefet
şerhimizde de ifade etmiştik, doğacak sakıncaları ve
gerekli uyarıları da yapmıştık- 2 bin çalışanı,
aileyi ve bunların nafakasını ilgilendiren önemli bir durumdur
ve yaklaşık da 10 bin kişiyi mağdur edecek bir durumdur ve
ayrıca Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün güvenilirliğini de zedeleyen
bir durumdur ve sınav iptali dolayısıyla işinden olan veya
yeri değişen büro sahibi lisanslı mühendislerle bu büroda
çalışan personel mevcut işlerini kaybetme durumuyla
karşı karşıyadır ve açıkçası, hak eden,
haklı bir konumda olan insanların ekmeğiyle oynanmaktadır.
Ben diyorum ki Hükûmete: Lütfen, ekmekle oynamayın, mazlumun
ahını almayın, hak ve adaleti de ahbap çavuş
münasebetlerine kurban etmeyin.
Bu düşüncelerle, zaman da yakınken, bu
tasarı görüşmeleri de bitmemişken, bu konuda hep birlikte yeni
bir düzenleme yapmaya davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
54üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
54üncü madde kabul edilmiştir.
55inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 55 inci maddesinde düzenlenen (9)
numaralı fıkrada yer alan edilebilir. ibaresinin edilir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Ahmet
Duran Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet
Günal Alim
Işık
Bursa Antalya Kütahya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Özcan Yeniçeri konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Gümrük Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 55inci maddesi
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gümrükler, bir ülkenin ontolojik simgeleridir. Gümrük ve
güvenlik arasında doğrusal bir ilişki olduğu gibi, gümrükle
terör arasında da çok yakın bir bağlantı vardır; önce
bunun altını çizelim.
Kuşkusuz, bu torba yasalar aslında bir
ihtiyaçtan kaynaklanıyor ve içerisinde gerçekten, her anlamda bir düzeni
getiren, bir eksikliği gideren, toplumsal bir katkı sağlayan
unsurları içeriyor. Ama eğer torba yasa gelmişse, bilin ki o
torba yasanın içinde, onlarca yasa maddesi arasında saklanan bir
şeyler de var demektir. Her torba yasanın bir şeyleri
sakladığı neredeyse kural hâline geldi.
Şimdi, kurumsal ve yapısal noksanlıklar
her şeyin yasayla yapılmasını zorunlu kılıyor.
Her şeyin yasayla düzenlendiği yerlerde de yasaların ömrü
kısa oluyor. Yasanın ömrünün kısalığıyla yasama
hassasiyeti arasında da doğrusal bir ilişki var. Aceleyle,
toplumsal yapıdan ve gerçeklikten kopuk olarak çıkarılan
yasaların ömürlerinin kısa olacağını söylemeye bile
gerek yoktur. Ne kadar çok torba yasa Meclise sunuluyorsa o kadar çok yasa
yapmada ciddiyetsiz davranılıyor demektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, âdeta, seri yasa
çıkaran, çıkardığı yasayı düzenlemek için yeniden
yasalar çıkaran bir fabrikaya dönüşmüştür. Bu durum çıkarılan
yasaların gerçeklikle ilgilerinin ve toplumsal
karşılıklarının sorunlu olduğunu göstermektedir.
AKP iktidarı torba yasa ve kanun hükmünde kararname çıkarma
bakımından hem deneyimli hem de sabıkalıdır.
Görüşülmekte olan bu Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı da elbette bir ihtiyacın ürünüdür ama bu maddede
kaçakçıların Bakanlık tarafından ilan edilmesinin kanuni
bir zorunluluk hâline getirilmesi gerekiyor. Hâlbuki, kaçakçıların ilan
edilmesi bu yasayla idarenin inisiyatifine
bırakılmıştır; bunu doğru bulmuyoruz.
Akaryakıt ürünlerinde yapılan
kaçakçılık kayıt dışılık boyutu
itibarıyla ekonomiyi, terörün finansmanında kullanılması
yönü itibarıyla da güvenliği tehdit etmektedir. Akaryakıt
kaçakçılığına rahat bir ortam sağlayan, her türlü
denetim ve kontrolü etkisiz kılan en önemli faktör terör
olaylarıdır. Dikkat edilirse, terörün olduğu yerde her türlü
yasa dışılık ve bu arada akaryakıt
kaçakçılığı da bulunmaktadır.
Kaçakçılığı planlayan, bizzat yürüten, kontrol eden, elde
edilen rantı dağıtan ve kullanan mekanizmanın içinde terör
örgütü yer almaktadır. Bugün Türkiyede terörün meydana geldiği
yerleri esas alan terör haritasıyla kaçakçılık
haritasının bire bir örtüşmesinin nedeni de budur.
Haksız rekabetin ortadan kalkması, ülke
ekonomisine verilen bu büyük zararın önlenmesi için kaçak akaryakıt
konusunda kararlı, planlı ve etkili çalışmalara ihtiyaç
vardır. Devlet birimleri arasında kaçak akaryakıtın
önlenmesi için etkin bir koordinasyonun sağlanarak, planlı ve
kararlı bir şekilde büyük çaplı ve organize kaçakçılık
hareketlerinin üzerine gidilmesi gerekmektedir.
Akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili
hukuk sürecinin hızlandırılması ve etkinleştirilmesi
şarttır. Bu suçu işleyerek yakalanan birçok kişi veya
işletmenin hâlâ faaliyetlerine devam edebilmesi, bu tür faaliyetlere
yönelme eğiliminde olanlar için caydırıcı olmaktan çok
uzaktır.
55inci maddeye göre, kaçak akaryakıt
satışının tank, düzenek ve ekipmanla yapılması
hâlinde, verilen cezanın 2 kat artması, artırılması
öngörülüyor. Organize, sistemli ve donanımlı
kaçakçılığın cezasının artırılması
doğaldır, ancak sorunun yasa çıkarmaktan ibaret
olmadığı da bilinmelidir.
Akaryakıt kaçakçılığı en etkili
biçimde organize olan kaçakçılık türlerinden yalnızca birisidir.
Bu kaçakçılığı yapanlar yasalara ve alınan önlemlere
karşı âdeta bağışıklık
kazanmıştır. Akaryakıt kaçakçıları, yasa
dışı çalışmanın her türlü birikimini, deneyimini
ve tekniklerini içselleştirmişlerdir. O hâlde, bununla mücadele
edenlerin de en az onlar kadar deneyimli, birikimli ve teknik hâle gelmeleri
gerekmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
55inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 55inci madde kabul edilmiştir.
56ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 56 ncı maddesinde düzenlenen (6)
numaralı fıkranın son cümlesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Necati
Özensoy
Manisa
Ankara
Bursa
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal Alim
Işık
Balıkesir
Antalya
Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 56ncı maddesinin 5607 sayılı Kanunun
11inci maddesini düzenleyen 4 ve 6ncı fıkralarının
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora İdris
Baluken
İstanbul Mardin
Bingöl
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
437 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada, özellikle akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili bazı düzenlemeler var.
Akaryakıt kaçakçılığı denilince aslında millî
servetten çalınan asıl payın biz limanlarda, batı
illerindeki büyük, trilyonluk akaryakıt kaçakçılığı
olduğunu biliyoruz ama bugüne kadar devlet bu kaçakçılık
yöntemiyle mücadele konusunda tam anlamıyla sınıfta
kalmıştır. Yani, kamuoyunu tatmin eden, halkı tatmin eden,
bu trilyonluk vurgunları açığa çıkaran, teşhir eden
yöntemler konusunda bugüne kadar, maalesef, bu Hükûmet de dâhil olmak üzere,
kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir. Ancak,
sınır boylarında, özellikle Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde kendi geçimini sağlamak için, kendi
evine ekmek getirmek için, bu zorunluluktan dolayı bir bidon kaçak
akaryakıt getirmek zorunda kalan köylülere yönelik, emekçilere yönelik,
ölüm dâhil olmak üzere her türlü cezayı da maalesef bu sistem reva
görmüştür. Yani kayıtları açıp
baktığımız zaman, Vanda, Çaldıranda, Hakkâride,
Şırnakta sadece ailesini geçindirmek için sınır ticareti
yapmak zorunda kalan bu köylülerden yılda kaçının
öldürüldüğünü ve bunlarla ilgili de alternatif hiçbir planlamanın
yapılmadığını çok net görürüz. İşte,
yakın tarihteki örneği zaten burada. Yani bu Mecliste kendine
insanım diyen her milletvekilinin vicdanını kanatacak,
Roboskiyle ilgili nasıl bir kasıtlı raporun düzenlendiğini
hep beraber gördük. Bugün 70-80 yaşındaki analar tam yarım saat
boyunca Meclis kapısında, yağmur altında bu Meclisin
vicdanına seslenmeye çalıştılar. Ortadaki bu büyük katliam
için, bu büyük dram için umutlarını bağladıkları bu
Meclisten nasıl kasıtlı bir raporun katliamı örtbas etmek
üzere düzenlendiğini bütün dünyaya haykırmaya
çalıştılar. Biz ne yaptık? Dün önümüze gelen, her şeyi
gizleyen
Bir bidon mazot için
yaşamlarını, bedenlerini paramparça etmiş olduğumuz
çocukların hesabını kapatmaya çalıştık.
Bakın, bir haftadır Hükûmetin her yetkilisi
İsrail devletinin Mavi Marmaradan dolayı Türkiyeye yapmış
olduğu özürle ilgili nasıl bir dış politika
başarısı sağlandığını anlatıyor.
Doğrudur, yani bu bir dış politika başarısıdır.
Ancak İsrailin yaptığını bu Hükûmet, bu Meclis de
Roboski köylülerine karşı yapmalıydı. Neticede, orada,
yoksul oldukları için, aç oldukları için, biz alternatif iş
alanları yaratmadığımız için, onlara yeterli bir
ekonomik gelecek sağlamadığımız için kendi
canlarını ortaya koyarak bir bidon mazotla hayatını
kazanmanın çabası vardı ama bütün bu çabaya, organize bir
istihbarat, Heron görüntüleri, vur emirleri, paramparça edilmiş
bedenler, cenazeler ve bunun üstüne de bütün halkın vicdanını
kanatacak rapor düzenlemeleri geldi. Bu yanlıştan özellikle AK
PARTİ Grubunun, AK PARTİ
Hükûmetinin bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Önümüzdeki süreç
açısından da Roboski köylülerinden özür dilemek, Roboski köylüleriyle
var olan bu gönül kırgınlığını gidermek Hükûmet
olarak sizin boynunuzun borcu diye düşünüyoruz, bunu yapmak zor
değildir. Bunu yaptığınız zaman bu yeni sürecin şekillenmesiyle
ilgili barışa gidecek, çözüme gidecek bir kapının
aralanmasına da vesile olacağız. O nedenle ben özellikle bu
Roboskiyle ilgili mevcut durumu tekrar gözden geçirmenizi temenni ediyorum.
Hele hele bu raporun görüşüldüğü iki günde durmadan akaryakıt
kaçakçılığı, bu kaçakçılığın
tanımları, cezaları üzerine konuşuyoruz. Akaryakıt
kaçakçılığının cezalarının
konuşulduğu bir dönemde herhâlde hiçbiriniz buraya çıkıp, o
köylülerin yapmış olduğu o faaliyetin cezasının
paramparça cenazeler olması gerektiğini söylemezsiniz diye
düşünüyorum.
Tekrar hepinizin vicdanına seslenerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
kanun tasarısının 56ncı maddesinde düzenlenen (6)
numaralı fıkranın son cümlesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 56ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde
tekrar söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kaçakçılık başlı başına
sosyolojik ve kriminal bir vakadır. Kaçakçılığın
önlenmesi yasa meselesi olmaktan daha çok vicdan meselesidir.
Kaçakçılık konusu sadece polis ve askerin yani kolluk kuvvetlerinin
ve gümrük personelinin mücadele edeceği kadar basit bir konu değildir
ve bu bakımdan da ülkenin bütün kurumlarının ciddi bir
koordinasyon içerisinde bu sorunun üzerine gitmesi gerekmektedir.
Kaçakçılık sorunu da sadece sigara, akaryakıt, altın,
uyuşturucu gibi maddelerle sınırlı değildir, son
yıllarda göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti gibi
ciddi birtakım problemler de karşımızda durmaktadır.
Kaçakçılığın klasik anlamının
dışında bu yönü itibarıyla değerlendirilmesi
gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Şimdi, bakın, bu yasayla yani şu anda
görüştüğümüz yasa tasarısının 56ncı maddesinde
yapılan değişiklikle Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
döner sermaye işletmesi kapsamında yapılacak her türlü mal,
araç, gereç ve hizmet alımlarında 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz. diyor. Bu
maddenin ihalenin etkinliği ve çabukluğu dikkate alınarak buraya
konulduğu söyleniyor. İktidar çevreleri sürekli bu tezi savunuyorlar.
Daha önce de 4+4+4 eğitim sistemi sırasında on yıllık
süre içerisinde 20 milyar ile 80 milyar arasında bir alımı söz
konusu olacak dizüstü tablet bilgisayarlar ve sistemler için Kamu İhale
Yasasının dışında tutulması için oraya da bir
madde konulmuştu. Daha birçok yasa çıkartılırken o yasaya
göre yapılacak ihalelerin hemen derhâl Kamu İhale Kanunu hükümlerinin
uygulanmayacağı maddesi altına ekleniyor. AKP, otomatiğe
bağlamış gibi her gelen yasaya bir madde ekleyerek
çıkarılacak bu yasayla ilgili olarak yapılacak ihalelerde Kamu
İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmamasını öngörüyor. Sanki Kamu
ihale Kanunu uygulanmamak için çıkarılmış bir kanundur.
Bunun nedeni Hükûmetin denetimden
hoşlanmamasıdır, kuvvetlerin ayrılığını
da bu yüzden zaten tartışıyor. İktidar, denetimden
hoşlanmamasının doğal sonucu olarak muhalefetten de
hoşlanmıyor. AKPnin on bir yıllık iktidarı bu yönü
itibarıyla tam anlamıyla keyfîliğin ve
savurganlığın iktidarı olmuştur. İktidar
yetkililerinin garip gureba, fakir fukara edebiyatıyla
topladığı vergileri har vurup harman savurma modeli içinde
harcadıkları görülmektedir.
Kaçakçılığı yalnız kriminal
şahıslar ve örgütler yapmamaktadır, iktidarın da
kaçakçılık yapmaması gerekir. İktidarın bu anlamda ihaleleri
yasaların denetiminden kaçırması, o da bir başka
kaçakçılık türüdür. Kaçakçılığın her türü kötüdür
ve hepsine her biçimde karşı çıkmak gerekir. Bakanlıkların,
kamu adına kendilerine emanet edilen parayı harcarken her şeyden
daha fazla özen göstermeleri şarttır. Hazır konu bu noktaya
geldiğinde şu hususu söylemeden geçmeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, herhangi bir
şahıs kendi cebinden ödeyecek olsa aylık kirası 48 bin lira
olan bir konutu tutar mı ya da orada oturur mu? Bize göre oturmaz ama kira
devletin bütçesinden ödeniyorsa o zaman paşa paşa oturuyor.
Dışişleri Bakanının oturduğu konuttan söz
ediyorum. Millete ödetilen aylık kira bedeli bu konut için aylık 48
bin liradır. Dışişleri Bakanı Sayın
Davutoğlunun dört yıl için ödediği kira bedeli, devlet
tarafından, bizim bütçemizden, fakir fukaradan, garip gurebadan
ödediği kira bedeli 1 milyon 820 bin 794 Türk lirasıdır.
Sayın Bülent Arınça bağlı Basın Enformasyon Genel
Müdürlüğünün hizmet ek binası için de dört yıl içinde 10 milyon 857
bin 134 lira 18 kuruş kira ödenmiş. Bu parayla o bina gibi iki
binayı hem yapmak hem de satın almak mümkündür. Diğerlerini
saymıyorum, yani bir düzine var da saymıyorum. Geçen sefer getirdim,
ikaz ettim, yetkililerine de söyledim, başkan vekillerine de verdim bu
meseleyi çözün diye. Çözmediğiniz sürece devamlı bunu buraya
getireceğiz. Bu durum, milletin vergilerinin hovardaca kullanılması
anlamına gelmektedir, bir tür kaçakçılıktır.
Bu yasanın, her şeye rağmen memlekete,
millete hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
56ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
57nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
58inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.07
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
59uncu madde üzerinde kalmıştık.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/746 esas numaralı Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 59 uncu maddesiyle 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa eklenmesi öngörülen 16/A maddesinin
dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ali
Gültekin Kılınç İsmail
Güneş
Kayseri Aydın
Uşak
Mehmet Erdem Zülfü
Demirbağ Bayram
Özçelik
Aydın Elâzığ
Burdur
Ahmet Berat Çonkar Adnan
Yılmaz
İstanbul Erzurum
"(4) Yargılamanın, tasfiye edilen kaçak
akaryakıt sahiplerinin lehine sonuçlanması halinde;
satışı yapılan kaçak akaryakıtın toplam
satış bedelinden vergiler düşüldükten sonra kalan tutarı,
akaryakıtın tahsis edilmiş olması halinde ise vergiler
hariç üçüncü fıkra hükümlerine göre belirlenen bedeli, el koyma tarihinden
kararın kesinleştiği tarihe kadar geçen süre için kanuni faiz
ilave edilerek ilgili kurum bütçesinden hak sahibine ödenir. Gerekli ödenek,
Maliye Bakanlığınca ilgili kurumlara aktarılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 5607 sayılı Kanuna eklenen 16/A
maddesi ile teknik düzenlemelere uygun kaçak akaryakıt ile 4458
sayılı Gümrük Kanununa göre tasfiyelik hale gelmiş
akaryakıtın gümrük idarelerine, diğer kamu kurum ve
kuruluşları ile mahalli idarelerin kullanımına bedelsiz
tahsis edilmek suretiyle veya satılarak tasfiye edilmesi öngörülmektedir.
Ancak, özellik arz eden bu eşyanın gerek muhafazasının
ciddi külfet oluşturması gerekse zarara uğraması ve
değer kaybına uğrama olasılığının
yüksek olması nedeniyle hakim veya mahkeme kararı beklenilmeksizin
doğrudan tasfiye edilmesi gerekmektedir. Kaçak akaryakıtın
satış veya tahsis suretiyle tasfiyesini müteakip,
yargılamanın kişi lehine sonuçlanması halinde ödemelerin
hangi bütçeden hangi bedelle yapılacağının tereddütlere yol
açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
60ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
61inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 61'inci maddesiyle 5607 sayılı kanunun 23'üncü
maddesine eklenmek istenen (6)'ıncı fıkra ve bağlı a),
b), c), ç) ve d) bentlerinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken Erol Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'nin Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerin sınır boylarında
sosyo-ekonomik koşullardan kaynaklı bir geçim kaynağına
dönüşen yakıt alım satımı, bugün bir çok sınır
karakolunun ve kolluk kuvvetinin bilgisi dahilinde yapılmaktadır.
Köylülerin buradaki yetkililere belli bir bedel ödediği kamuoyunun bilgisi
dahilindedir. Buralarda yürüyen bu tür enformel geçim uğraşı,
yasal düzenlemeye tabi kılınması sonucunda ortaya çok ciddi
sorunlar ve mağduriyetler çıkacaktır. Bu tür düzenlemelerin,
özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı illerin
sınır köylerinde yaşanan bu sorunlu durumun göz önüne
alınarak yapılması gerekmektedir. Değişiklik ile daha
kapsamlı ve mağduriyetlerin giderilmesinde daha etkin
uygulamaların yapılmasına olanak sunmak
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
61inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 62'inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 5607 sayılı kanunun "GEÇİCİ MADDE 6"
nın (3)'üncü fıkrasında geçen "üç ay" ibaresinin
"dört ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken Erol Dora
İstanbul Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile kovuşturma süresinin
uzatılarak, muhtemel hata riskinin azaltılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
62nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
63üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
64üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
65inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra sayılı Kanun Teklifi 65.
Maddesi'nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 65- 5607 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ
MADDE 9- (1) 12.11.2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği
kaldırılan il özel idarelerinin mülkiyetinde bulunan ve kaçak
akaryakıtın tasfiyesi için kullanılan her türlü tesis, depo,
araç ve gereç ile diğer tüm teknik teçhizat, tüzel kişiliğin
kalktığı tarih itibarıyla hiçbir işleme gerek
kalmaksızın bulunduğu yerdeki Büyükşehir Belediyelerine
devredilmiş sayılır."
Sırrı Süreyya Önder Hasip Kaplan İdris Baluken
İstanbul Şırnak Bingöl
Pervin Buldan Erol
Dora
Iğdır Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yerel yönetimlerin güçlendirilebilmesi için
belediyelerimize ekonomik kaynaklar yaratmak gerekliliği vardır.
12.11.2012 tarihli ve 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun ile Büyükşehir belediyelerinin sınırları ve
sorumluluk alanları değiştirilmiştir. Belediyelerimizin
sorumluluklarını tam anlamıyla gerçekleştirebilmeleri ve
yerel güçlenme ile demokrasiye katkı sunabilmeleri için, belediyelerimize
ek gelirler yaratılmalıdır. Bu nedenle il özel idarelerine ait
tüm varlıklar belediyelerimize aktarılmalıdır.
Bu nedenlerle madde metninin değiştirilmesi
teklif edilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Sayın Başkanım, 65inci maddeyle ilgili bir düzeltme
talebimiz var.
5607 sayılı Kanuna eklenen geçici 9uncu
maddede yer alan On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı
İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun adı Komisyon
görüşmeleri tamamlandıktan sonra 14 Mart 2013 tarihli ve 6447
sayılı Kanunla On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve
Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
şeklinde değiştirildiğinden, maddenin bu kapsamda redakte
edilmesini talep etmekteyiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Ordunun hatırı için
BAŞKAN Bu redaksiyon talebiyle birlikte 65inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
66ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
68inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
69uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
70inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
yasa tasarısının 70 inci maddesinin sonundaki "yüzde
elli" ifadesinin "yüzde yüz" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ayaydın Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Kazım Kurt İzzet Çetin
Eskişehir Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra
sayılı Kanun tasarısının 70 inci maddesinde yer alan
"veya asıl tahsis alanını engellememek kaydıyla
ayrılmış diğer" ibaresinin ve " ve birinci ve
üçüncü fıkralarında yer alan 'belediyelerce' ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nazmi Gür Ayla
Akat Pervin
Buldan
Van Batman Iğdır
İdris Baluken Sırrı Süreyya Önder
Bingöl İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 70 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Özcan
Yeniçeri Ahmet Duran
Bulut
Manisa Ankara Balıkesir
Necati Özensoy Mehmet
Günal Alim
Işık
Bursa Antalya Kütahya
Kemalettin Yılmaz
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon bu
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Şandır kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kemalettin Yılmaz konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz, buyurunuz.
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 70inci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ilgili maddeyle belediyelerin mutlak hâkimiyetinde olan pazar
yeri kurma yetkisinin gerçek ve tüzel kişilere bırakılması
düşünülmektedir. Tabiri caizse semt pazarlarının bir nevi özelleştirilmesi
sağlanmak istenmektedir. Böyle bir yaklaşım asla ama asla kabul
edilemez bir durumdur. Ülkemizde pazar yerleri sadece arz ve talebin
buluştuğu alanlar olmaktan çok ötedir. Ekonomik faaliyetlerin
yanında ciddi bir kültür unsuru ve sosyal bütünleşme
alanlarıdır ülkemizde pazar yerleri. Kanun, tüzük ve yönetmeliklerle
belirlenen kuralların yanında, yazılı olmayan ama harfiyen
riayet edilen örf, âdet ve gelenekleri vardır her bir pazar yerimizin.
Belediyelerin sağladığı imkânlarla ve
belediyenin denetiminde, kontrolünde, insanlarımız köylerinde,
kasabalarında ürettiklerini; zanaatkârların da gerek ürettikleri
gerekse tüccarlardan alıp kar amacıyla sattığı
malların alıcılara sunulduğu, bir kısım
insanlarımızın da hizmetlerinin pazarlandığı
alanlardır. Bu mekânlar aynı zamanda şehir halkıyla köylerin,
üreticilerin ve yabandan gelen ticaret erbabının
kaynaştığı, ticari, sosyal ve kültürel açılardan
iletişim ve etkileşim içinde bulundukları birer kamu
alanıdır. Korunması, kollanması ve
yaşatılması gereklidir. Bugün pazarlarımız, gerek
sosyete pazarlarının gerek süpermarketlerin ve büyük
alışveriş merkezlerinin tehdidi altındadır.
Pazarlarımızın geleneksel rollerinden
uzaklaştırılarak özel pazar yerlerinin kurulmasına imkân
veren bu yasa ile mevcut pazar yerlerinin de belediyelerden
uzaklaşmasına sebep olunacaktır. Pazarlar, belediyenin
kontrolünden çıkınca da tekelleşme, haksız rekabet
koşulları hâkim olacak, hem üreticimiz hem de son kullanıcı
konumunda olan yani tüketicimiz ciddi zarar görecektir. Özelleşmeyle,
pazarlarımız sermaye gücüne sahip küçük bir
azınlığın eline geçecektir. Belediye denetiminden uzak
sermaye sahipleri, fiyatları istedikleri gibi belirleyebilecekler ve
vatandaşlarımızı mağdur edebileceklerdir. En önemlisi
de gerçek üreticilerin ürünlerini satabilecekleri mekânlar olmaktan çıkacaktır
pazar yerleri. Binbir zahmet ve zorluklarla üretim yapan
insanlarımızın, ürünlerini değerinden satmaları çok
önemlidir. Bitkisel ve hayvansal üretim yapan insanlarımız, belini
büken girdi maliyetlerinin fazlalığı yanında bir de bu
şekilde pazarlardan çıkartılırsa tarımın tabutuna
bir çivi daha çakmış olursunuz.
Ülkemizde her geçen gün, hem üretici sayısı
düşmekte hem tarımsal üretim yapılan arazi miktarı
azalmaktadır. Ayrıca, bu tasarıyla esnaf odaları da
işlevsiz bir hâle gelecektir. Zira, sermaye sahiplerinin
açtıkları pazarlarda kendi yakın çevreleri veya
tanıdığı kişilerin yer alması
kaçınılmazdır. Bu hâliyle, pazarcı esnafı bu pazar
alanlarına giremeyecek, zamanla zayıflayacak, küçülecek, rekabet
edemeyecek ve nihayet yok olmayla karşı karşıya kalacaktır.
Böylece, sosyal ve kurumsal bir niteliğe sahip olan esnaf odaları da
maalesef işlevsiz hâle gelebilecektir. Hâlbuki, günlük
satışıyla geçimini sağlayan pazarcı
esnafının varlığının devamı sosyal devlet
ilkesinin bir gereğidir.
Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşünceler
içerisinde, verdiğimiz önergemizi desteklemenizi arz ederim.
Pazarlarımıza dokunmayın diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
437 sıra
sayılı Kanun tasarısının 70 inci maddesinde yer alan
"veya asıl tahsis alanını engellememek kaydıyla
ayrılmış diğer" ibaresinin ve "ve birinci ve
üçüncü fıkralarında yer alan 'belediyelerce' ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nazmi Gür (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede önerilen asıl tahsis amacını
engellememek kaydıyla ayrılmış diğer alanlar ibaresi
imar planlarını delmektedir. Aynı zamanda belediye
kanunlarıyla da çelişmektedir. Belediyelerce ibaresinin
çıkarılması mevcut yasalarda muğlaklık
yaratacaktır. Değişiklik ile bunun giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
yasa tasarısının 70 inci maddesinin sonundaki "yüzde
elli" ifadesinin "yüzde yüz" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Komisyon
Katılmıyorum. dedi, Hükûmet
Ne istedik, neye
katılmadılar?
Arkadaşlar, pazar yerleri halkın kendisidir,
halktır, bir hizmettir, halka hizmettir, Hakka hizmettir. Hem halk var
hem sabahın üçünde kamyonun sırtına mallarını koyan,
sabahın altısında her gün bir pazardan bir pazara giden bir
esnaf kesimi var ve akşam dokuzda kapandığı zaman, gene
onları sırtlayıp, kamyon kasasına koyup yerine götürene
kadar bu adam on iki oluyor, on ikide yatıp dörtte kalkan bir ekmek var,
ekmek parası var. Bu ekmek parasına hepimiz saygılı olmak
zorundayız. Sırtında malları koyan, sırtında
malları taşıyan ve on altı saat çalışan bir ekmek
var arkadaşlar. Diyoruz ki: Bu bir sosyal hizmettir. Belediyeler bu
hizmeti yapmakla görevlidir. Bunları kimseye teslim etmeyin, bunları
özel sektöre teslim etmeyin; halkı da teslim etmeyin, pazarcıyı
da teslim etmeyin. Gelin...
Önce özel sektöre devri vardı Komisyona gelirken.
Ortak irade, oturduk hep beraber tartıştık, hep beraber,
Pazarcılar Derneğiyle. Burada, Sayın Bakana ve Bakan
Yardımcısına mantıklı bir öneri götürdüğümüz
için
Mantıken yüzde 50yi kabul ettiler ama biz bunun yüzde 100
olmasını isteriz. Yani pazarcıyı, halkı özel
şirketin eline vermek farklı boyutlara götürür arkadaşlar;
mallar pahalanır, pazar yerleri birilerinin eline peşkeş
çekilir. Bu bir halka hizmettir.
Değerli arkadaşlar, pazarcılık kolay
iş değil, bunlara saygı duymamız lazım. Kesinlikle bu
insanlara saygımız varsa belediye kanalı ama biz yüzde 50den
daha fazlası konusunda Komisyon iradesi oluştururken hep beraber her
şeyiyle belediyenin kontrolünde olacak bir yapının olması
lazım Sayın Bakan. Aksi hâlde yarın sorunlar doğar, aksi
hâlde belediyenin yüzde 51 olduğu bir şirket birileriyle iş
birliği yapar Sayın Bakan. Gelin yüzde 100 yapalım. Şunu
takdir ettik: Boş olan, farklı amaçlarla tahsis edilen ama
kullanılmayan yerler varsa belediyeler buraya geçici pazar yerleri
yapabilir. diye bir madde koyduk. Doğru bir maddeydi. Önemli olan,
boş arazi duruyorsa pazarcıların kolaylıkla
mallarını götürüp satabileceği bir alan yaratmak güzel bir
olguydu ama bunların modern olması lazım. Özellikle sabit pazar
yerlerinin çok modern olması lazım halk açısından,
pazarcı açısından ama sokak ortalarında kurulan pazar
yerlerinin de çok iyi denetlenmesi lazım, daha disipline edilmesi
lazım. Bazen yağmurda, çamurda bu insanların, hakikaten bu
insanların hâlini bir görün, hepimizin yüreği sızlar.
Sırtında o yağmurda o malları yüklerken, mallar telef
olurken vicdanımız bazen sızlıyor.
Değerli arkadaşlarım, dediğimiz
şu: Kimsenin eline bırakmayın halkı da pazarcıyı
da. Bu bir, halka hizmettir. Gelin bu önergemizi kabul edin. Komisyonda yüzde
51, yüzde 50den daha fazla diye geçen ifadeyi, vicdanımızla hep
birlikte bunu yüzde 100 yaparsak daha rahatlarız. Pazarcıları ve
halkı kimsenin eline teslim etmeyelim.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Elitaş, halka hizmet Hakka hizmettir. [CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)]
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Aynen öyle.
BAŞKAN 70inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
71inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi dördüncü bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Dördüncü bölüm 72 ila 91inci maddeleri
kapsamaktadır.
Dördüncü bölümde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Tasarının
dördüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gümrük idareleri bir ülkenin en önemli kurumları
arasındadır, bu sebeple de iyi yönetilmeleri gerekir, maalesef bu, on
bir yıldır başarılamamıştır. Bu dönemde gümrük
teşkilatı hiç yaşamadığı kadar fazla sorunla
karşı karşıya kalmıştır. Vekâleten yönetim
gümrüğün yönetim şekli hâline dönüşmüştür. On bir
yılda kaç müsteşar değiştiği kamuoyunda
tartışılır bir hâle gelmiştir.
2011 genel seçimleri öncesinde Gümrük
Müsteşarlığı ile Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ticaret kesimi birleştirilerek Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı kurulmuştur. Gümrük ve iç ticaret birleştirilerek
tabiri caizse ucube bir bakanlık oluşturulmuştur. Bu iki
teşkilatın hizmet alanları ne denli birbiriyle
örtüşmektedir? Bu yapılanma son derece gayriciddi bir
yapılanmadır.
Bu iktidar döneminde torba kanun
anlayışından bir türlü vazgeçilememiştir ancak torba kanun
kavramı da yetersiz kalmıştır. Başka isimler
düşünmek gerekmektedir. Meclise bir yasa taslağı sunulmakta,
sonra akla ne gelirse içine dâhil edilmektedir. Alelacele hazırlanan kanun
tasarıları birçok hata ile Meclise sevk edilmektedir. Yasa
taslakları hazırlanırken Anayasanın en temel
kuralları dahi göz ardı edilmektedir. 640 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin belirli maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiştir. Bu yasa ile iptal edilen maddelerin de yeniden düzenlenmesi
öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi kanun hükmünde kararnamenin bazı
maddelerini Anayasanın 91inci maddesine aykırı buldu. Bu
madde, Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme
başlıklı maddedir.
Bakınız Sayın Bakan, artık
gazetelerde Hükûmetle beraber hareket eden yazarlar, Maliye
Bakanlığı memurlarının, diğer bakanlık
memurlarının Anayasa Mahkemesi üyelerinin kapısının
önünde gezmelerinden duydukları ızdırabı gerçekten
anlatmaya başlamışlardır. Bu, Hükûmet açısından
sevinilecek, övünülecek bir durum da değildir. Maalesef, Hükûmet, yetkisi
olmadığı hâlde, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemeyecek
konuları kanun hükmünde kararnameyle düzenlemiştir. Bu, Hükûmetin
atlamaması gereken ciddi bir husustur. Maalesef, yetkilerinin
farkında olmayan ve yetkilerinin sınırlarını bilmeyen,
ülkeyi çıkmaza sokmaktadır.
Bakanlar Kurulu kararıyla teşvik veriliyor ama
Bakan komisyonda birkaç gün önce İllaki bunu kanuna dercetmek gerekir.
diyor. Diyoruz ki: Bunun gereği var mıdır? Bu yetki sizdedir.
Bu kanuna dercetmediğimiz takdirde, getirdiğiniz husustan yararlanmayacak
mıdır sektör? Yararlanacaktır diyor. O zaman bunu buraya
niye dercediyorsunuz? dediğimizde bize cevap yok. Akla iki şey
geliyor: Ya yaptığınız işten korkuyorsunuz ya da
korkulacak bir iş yapıyorsunuz. Sıkıntının özü
orada.
Bu değişikliklere baktığımız zaman şu
açıkça ortaya çıkmaktadır: Hakikaten ya yasa yapmayı
bilmiyorsunuz ya da yaptığınız işi örtmeye
çalışıyorsunuz. Esasen bu çok garip bir durumdur. Zira, siz
ekonomiyi de bilmiyorsunuz, demokrasiyi de bilmiyorsunuz, ulaşım
aracı sanıyorsunuz. Eğitimi, kamu yönetimini, hukuku da
bilmediğiniz bu getirilen tasarılarla ortada.
Bu yasa ile daha yeni çıkarılan 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunu, 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve
Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu, 640 sayılı Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede çok sayıda değişiklik
yapılıyor. Tabii ki, yasalarda değişiklik
yapılması doğaldır ve değiştirilebilir. Ancak bu
değişikliklerin temel sebebi, maalesef, ülkenin değişen
koşulları değildir; ne yazık ki, iktidarın bilgi
eksikliği, cehaleti, İlla benim dediğim olacak. Ben,
istediğimi hukuka aykırı da olsa gerçekleştireceğim.
arzusundan kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1932 yılında
çıkarılan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men
ve Takibine Dair Kanun yetmiş bir yıl yürürlükte kalmış.
Sizin döneminizde, 2003 yılında 4926 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çıkarılmış, 2007
yılında bu kanunu yürürlükten kaldıran 5607 sayılı
Kanun çıkarılmıştır. 2009 yılında 5911
sayılı Kanunla, bu kanunda birtakım değişiklikler
yapılmıştır.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu sizin
döneminizde çıkarılmış bir özel ceza kanunudur. Daha önceki
kanunlarda kaçakçılık suçu sayılan fiillerin önemli bir
kısmı bu kanunla kabahat olarak düzenlenmiştir. Şimdi
kabahat olarak düzenlenen fiillerin büyük bir kısmı, Gümrük Kanunu
içerisinde idari para cezası gerektiren fiiller hâline getirilmektedir.
Akaryakıt ürünleri ve tütün mamulleri üzerindeki
vergi yükü bu kadar fazla iken, yakın pazarlardaki fiyatlar ile iç
piyasadaki fiyatlar arasında uçurum varken kaçakçılığı
önleyemezsiniz. Nitekim, sizin yerinize PKK narh koyar olmuştur sınırda.
Her yerde sigaralar satılmaktadır, tarifeler meydandadır, her
yerde konuşulmaktadır. 10 numaralı yağın da, kaçak
akaryakıtın da, kaçak sigaranın da müsebbibi sizin
Hükûmetinizdir. Hâlen bu kadar beyanata, bu kadar Bakanın konuşmasına
rağmen 10 numara yağı, gittiğiniz zaman yolların
üzerinde, her yerde görmeniz mümkündür. Siz dünyanın en pahalı
benzinini, gelir seviyesi gelişmiş ülkelerin çok altında olan
bir ülkede satmaya kalkarsanız sonuç bu olur. Sizin Bakanlık
yaptığınız dönemde kaçakçılığa konu mallarda
PKKnın gümrük vergilerini belirlediği artık her gün -biraz önce
ifade ettiğim gibi- basında da yer alıyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığında görünen
odur ki çalışanların sorunları da görmezden geliniyor.
Bakanın arzuları ve keyifleri, AKPnin istekleri ön planda tutuluyor.
Geçtiğimiz yasama döneminde teşkilat yasası ile ilgili
çalışmalarda bu durum ortaya çıkmıştır.
Sendikalar, dernekler, çalışanlar sorunları dile
getirmiştir. O gün bu sorunlara kulak kapatmıştınız,
şimdi görüyorum ki kulaklar hâlen kapalı.
Siz gümrükle ilgili mevzuatı getirdiniz. İki
sene nerede kaldı? Komisyonda kaldı. Ben alt komisyon üyesiydim ama
Devlet Personel size bağlı olmasına rağmen, siz kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi alacağınızı dahi
sorumlu Bakan olarak bilmiyordunuz. Nitekim, sonradan, kanun tasarısı
gelip Mecliste altına nasıl imza atıldığı
bilinmeyen Komisyon toplantı talep yazısından sonra siz bunu -ne
yaptınız- öğrendiniz çünkü bilmiyordunuz, Bakanlar Kurulundan
geçmesine rağmen siz işin farkında değildiniz.
Bu yasa vesileyle Bakanlığın web sitesine
tekrar bir baktım. Web sitesi, devletin kamu idaresinin web sitesi
değil. Web sitesi, Sayın Bakanın bizim
yaptıklarımıza, bize iftira atan nelerin- beyanatların
konulduğu web sitesi. Öyle değil mi Sayın Bakan? Hâlâ özür
dilemediniz. Ben DPT raporlarını okumadım, okusam da gurur
duyarım, şerefle okurum ama siz onları -geçenlerde de söyledim-
idrak edecek durumda değilsiniz; gayet açık ve net söylüyorum.
Dolayısıyla, bu yaptığınız
işler, Kanun bir kere çıksın, sonra yeni
değişiklikler yapıp düzeltiriz. yaklaşımı
Türkiyede kanun enflasyonu olgusunu ortaya çıkarmaktadır.
İstatistiklere bakıldığında belli bir dönemde Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen kanun sayısının
örneklerine göre fazla olması bir performans göstergesi olamaz. Gerçekten
AKP ne yapmak istemektedir habire kanun tasarı getirmekle?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Ayıplarını örtmeye çalışmaktadır.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gümüş.
CHP GRUBU ADINA HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu torba kanun
tasarısının özensiz hazırlanmış olduğunu
ifade etmek istiyorum. Toplam 90 maddelik bir tasarının adı
Gümrük Kanunu Tasarısı ancak beşte 1i gümrükle alakalı.
İlgili ilgisiz her konunun bir torba kanun içerisinde getirilmesinin kanun
yapma kalitemizi ne kadar düşürdüğünü, çok önemli konuların
Genel Kurul görüşmelerinde tartışılmaz hâle geldiğini
belirtmek isterim. AKP Hükûmeti, ister alakalı olsun ister alakasız, daha
önce unuttuğu ne varsa torba kanunlara doldurmayı
alışkanlık hâline getirdi. Aslına bakılırsa, bu
durum, sistemi tartışmalı hâle getirmenin son derece etkili bir
yöntemidir. Normalde birçok temel kanunla düzenlenmesi gereken konular dahi bu
torba kanuna sokuşturulmuştur. Bakınız, birbiriyle
doğrudan alakası bulunmayan petrol piyasaları, Türk Hava
Yolları, odalar ve borsalar, yurt dışına
çıkış harcı, sebze meyve ticareti gibi konular tek bir
yasada bir araya getirilerek Meclisin yasama yetkisi etkisiz hâle
getirilmektedir. Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmelerinde aceleye getirildiği gibi, alelacele Genel Kurula
getirilmesi ciddi bir biçimde düşündürücüdür.
Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet ilginç
bir şekilde sık sık hukuktan bahsediyor. Hukuku bu kadar ayaklar
altına alan bir hükûmet nasıl oluyor da sık sık hukuktan
bahsedebiliyor? Sayın Bakan da bu kanunla ilgili konuşmasında
hukuku anlattı. Sayın Bakan, size soruyorum: Güçler
ayrılığının yok edildiği sistemlerde hukuk adil
bir hukuk mudur? Yargıyı etkiniz altına
almışsınız, yasamayı baypas ediyorsunuz,
edemediğinizi de çalışmaz hâle getiriyorsunuz, sonra da
kalkıp hukuktan bahsediyorsunuz. Şimdi, bu torba kanun
tasarısı öyle bir tasarı ki neresinden tutsanız elinizde
kalır.
Değerli arkadaşlarım, torba
tasarının çok önemli başlıklarından bir tanesi sebze
ve meyve halleri, pazar yerleri ile alakalı düzenlemelerdir. Tasarı
ile pazar yeri kurma yetkisi belediyelerin tekelinden çıkarılarak
özel kişi ve kurumlara verilmek istenmiştir. Komisyonda CHP olarak
bizlerin itirazı sonucu kimi düzeltmelere gidildiyse de Hükûmetin
aklından geçenin, bir vadede, pazar yerlerinin özel şirketlere
işletilmesi olduğu anlaşılmıştır. Yani
kısacası, bir pazarlar kalmıştı
özelleştirilmemiş, şimdi sıra onlara geldi. Vay vatandaşın
hâline! Bu ne demek? Pazar yerlerinin kiraları artacak demek, büyük şehirlerin
pazar yerleri eskisi gibi olmayacak demek hatta kiralar nedeniyle küçük
pazarcıların yok olması anlamına gelecektir. Bunun yerine
pazarcı şirket zincirlerinin kurulması ve organize
şirketlerin pazarlarda yer alması
Hatta birkaç tanesinin koskoca
pazar yerlerinde kiralık insanlarla tezgâhları
çalıştırmasına rastlarsanız hiç
şaşırmayınız.
Şöyle söyleyeyim: Endişemiz, pazarlardaki
çeşitlilik dahi bundan olumsuz etkilenebilecektir yani Türk milletinin
yediği içtiği dahi bu kanundan etkilenecektir. Bu da toplum
sağlığı için çok kritik meseledir. Pazar yerlerinin kamu
yerine şirketlerin eline geçmesi tehlikeli sonuçları doğurabilecektir.
Hükûmet her şeyi düşünüyor; Türk Hava Yollarına
vergi affını düşünüyor, odalar ve borsalarda personelini
görevden almayı düşünüyor, petrol tekellerinin
çıkarlarını, yandaş üretici tekellerini düşünüyor ama
bir tek vatandaşı düşünmüyor sevgili arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, pazar yerlerinin özel
şirketlerce organize edilip kiralanması ve yönetilmesinin
doğuracağı problemleri bir düşününüz, hayal ediniz. Pazar
yerleri yönetiminin özelleştirilmesiyle birileri sadece pazar yerleri
tekeli olmayacak, aynı zamanda meyve sebze piyasasını da
belirler tekeller oluşmaya başlayacaktır ve küçük tüketici
ağları, küçük üreticilerin ürünleri kendi kanallarından halka
ulaşamayacaktır. Bu, toplu ve çok tehlikeli bir dönüşümün
başlangıcı olacaktır arkadaşlar. Bununla
karşılaşacağız.
Sayın milletvekilleri, zaten yüksek olan meyve sebze
fiyatlarını daha da yükseltecek ve küçük üreticinin iyice
zorlanmasına yol açacak bu niyetler son derece tehlikeli ve
sakıncalıdır. Pazar yeri deyip geçmeyiniz, toplumun en önemli
gördüğü pazar alanlarıdır. Fakirin fukaranın, dar gelirlinin
tek ümidi pazar yerleridir. Bir pazar bittiğinde o pazarlarda dolaşan
insanları, artıkları toplamaya çalışan insanları
bir gözleyin, Türkiyenin ekonomisini iyi anlarsınız. Merak ediyoruz,
acaba bu kişiler şimdiden belli midir pazar yerlerini işletecek
kişiler? Acaba bu kişilerin yerli üreticimizin başına
yabancı kısır tohumları bela edenlerle ilişkileri var
mıdır? Acaba bu kişiler tarım ilaçları üreten,
dağıtan tekellerle arkadaş, dost mudur? Acaba bu kişilerin
tarım satış kooperatiflerinin elini kolunu bağlayan
kanunlar çıkaranlarla yakınlıkları var mıdır?
Bu yasa tasarısı Plan Bütçe Komisyonundaki
itirazlarımız olmasaydı pazarcı esnafın ve halkın
aleyhine olarak çıkacaktı, yüzde 100 özel sektöre devredilecek, büyük
şehirlerde pazar yerleri olacaktı. CHPnin itirazlarıyla pazar
yerlerinin tamamen özel firmalara devredilmesi engellenmiş,
çoğunluğu belediyeye ait olan, yüzde 50den fazlası,
kuruluşların olması şartı getirilmiştir ama yine
de tehlikelidir. Böylelikle vatandaş ve pazarcı esnafı çok sıkıntılı
bir sürecin içine düşmekten kurtarılmıştır ama süreç,
buna rağmen sonuç yeterli değildir. Kamuoyunun ihtiyaçlarıyla
ilgili pazar alanlarının devri çeşitli riskler ve suistimallerin
ortaya çıkmasına açık olacaktır arkadaşlar. Kamuoyunun
belediye uygulamalarını, bu konuda, izlemesi gerektiği konusunda
uyarıyoruz. Kamuoyu pazar uygulamalarına, bütün basın
pazarcılarla pazar yerleriyle ilgili uygulamalara çok dikkat etmelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarı, tarım
satış kooperatif birlikleriyle ilgili düzenlemeler de içermektedir.
Ancak merak ediyorum, acaba bu kooperatiflerin fikirlerini ne kadar
aldınız bunları yaparken? Elbette ki bu tür çalışmalar
tarafınızdan üstünkörü yapılmıştır, her zaman
şahit olduğumuz gibi. Plan Bütçe Komisyonunda bunlar nispeten
Belki
de hiçbir şekilde temsil edilmemektedir. Kooperatiflerin temel
meselelerini bu kadar es geçen bir düzenleme hazırlanırken kendinizi
nasıl hissettiğinizi çok merak ediyorum. Bakınız,
kooperatiflerin finansman sorunları vardır. Hükûmetin kooperatiflere
yeterli destek vermeye uzak olması nedeniyle çok ciddi bir düzeylere
gelmiş borçları faaliyetlerini ciddi miktarda etkilemektedir. Bu
borçlara, finansman zorlukları nedeniyle alım eksikliklerini biraz
olsun azaltma amacıyla aldıkları yeni borçlar eklendikçe
kooperatiflerin bugünkü durumları iyice güçleşmiştir
arkadaşlar. Örneğin, tarım kooperatifleri bu borçlar olmazsa
durumlarını iyi bir şekilde sürdürebilecekken olumsuz
şartlar ve bu olumsuz şartlar nedeniyle oluşan borçlar nedeniyle
borç sarmalına girmişlerdir ve sıkıntılı
durumdadırlar. Tabii, bundan menfaat çıkarmak isteyenlere, hatta
siyasi menfaat çıkarmak isteyenlere de çok rastlanmıştır,
örneğin fındık meselelerinde. Bu yüzden, üreticiye yeterli
destek verememektedir bu kooperatifler. Bu güç durum yıllardır
kooperatiflerin temel meselesiyken tasarınız hiçbir temel çözüm
üretememektedir. Borçların düşürülmesi öngörülmekte olsa da
kooperatiflerin beklentisinin çok altındadır.
Kooperatifler tarımın en
önemli destekleyicileridir. Devletin yerli tarımı destekleme ve
düzenlemede en önemli kanalları olarak kabul edilmelidir kooperatifler.
Buraya yapacağınız katkıyı lütuf gibi görmemelisiniz.
Bu, kooperatif meselesi memleket, hak, adalet meseledir arkadaşlar.
Bakınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla)
Bitti mi?
BAŞKAN Bitti efendim.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Gümüş.
Sayın milletvekilleri, şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyorum.
Buyurunuz Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gümrük tasfiye
işletmelerindeki olayı yanlış değerlendirdiniz çünkü
işçiler mesai saatleri dışında, yükünü erken indirmek
isteyen iş sahipleri için çalışmakta, işveren fazla mesai
ücretini işçiye değil Bakanlığınızın ortak
havuzuna ödemektedir. Yani, havuzun içini işçi dolduruyor, para
başkasına ödeniyor. Onlara da ödeyiniz ama lütfen havuza para
dolduran işçiye de ödeyiniz. İş Kanununun 41inci maddesi yani
fazla mesai ücreti burada uygulanmıyor çünkü fazla mesai yaptıran
işverenden ücret talep edemiyorlar. Yasa gereği, işveren bu
parayı Bakanlığınızın havuzuna
yatırıyor. Siz, şimdi, işçiyi fazla
çalıştırıyorsunuz, ücreti işveren
Bakanlığınıza yatırıyor ve
Bakanlığınıza yatan bu paradan o işçiye bir miktar
vermeyi kabul etmiyorsunuz. Yani, bu çok büyük bir adaletsizlik Sayın
Bakanım, lütfen bunu bir inceleyiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Bakanım, 70inci maddenin (5)inci fıkrasında Belediyeler,
modern pazar yerleri kurmak, işletmek ya da Bakanlığın
belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde yüzde 50sinden fazlasına
sahip oldukları iştiraklerince kurulmasını ve
işletilmesini sağlamak noktasındaki konuda
Bakanlığınıza büyük inisiyatif veriliyor. En az yüzde 51i
belediye şirketinden olma
Bu konuda, bunun oranının
artırılması veya geri kalan oranının meslek örgütü pazarcılar
odalarına verilmesi konusunda yönetmelikte inisiyatif kullanmanızın
burada sözünü vermeniz, bütün pazar yerlerinin özelleştirileceği
konusundaki eleştiriler açısından pazarcıları tatmin
etmesi noktasında önemli bir açıklamadır. Onun için,
yapılan çalışma, çok önemli katkılar içermesi, bu konudaki
soru işaretlerinin bulunmasını ortadan
kaldırırsanız bu anlamıyla doğru bir noktaya
gelmiş oluruz ve kamuoyu ve pazarcılardaki endişeyi
gidermiş oluruz.
Bu konuda görüşlerinizi lütfen hem kamuoyuyla hem
Meclisle paylaşınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici
4üncü maddesine göre, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının il
müdürlüklerinin teşkilatlanmasının 31 Aralık 2012 tarihine
kadar tamamlanması gerekiyordu. Bu kapsamda, başta seçim bölgem
Manisa ve diğer pek çok il olmak üzere Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı il müdürlükleri kurulmamıştır. Şu
anda kaç il müdürlüğü kurulmuştur? Manisa gümrük ve ticaret il müdürlüğü
ne zaman kurulacaktır?
Son iki yılda Suriye sınırındaki
kaçakçılık olaylarının seyri nedir? Özellikle Suriyeli
sığınmacıların çok sayıda kaçak eşya
-sınırdan içeriye- soktuklarına dair haberler göz önüne
alındığında, Suriye sınırında
kaçakçılık olayları için yapılan
çalışmalarınız nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Bakanım, sorularda zaman olduğu için bir şey daha sorayım:
Bu da esnaf teşkilatının beklediği cevaplardan bir
tanesidir. Sizin ifadenizle de ve Bakanlığınızın
yaptığı çalışmayla da perakende piyasasını
düzenleme kanunuyla ilgili olarak hazırlıklar
yaptığınızı söylemiştiniz. Ancak artık esnaf
ve sanatkârın bu kanunun daha fazla gecikmesini bekleyecek durumu
olmadığı açıktır.
Dün, büyük bir gazetede AVMlerin Türkiyede Avrupa
ortalamasını geçtiğini ve AVMlerin artık batma
noktasına gelebilecek, kendi aralarında, rekabet noktasına
geldiğini, 3 milyon metrekarenin üzerinde satış
noktalarının olduğu çok açık bir şekilde
yazılmıştır. Böyle bir noktada, sizin ne zaman bu kanunu
çıkaracağınız konusunda kamuoyuna bilgi verebilir misiniz,
bunu bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Acar, tabii, sorusunu yineledi. Şimdi,
değerli arkadaşlar, ben tekrarlayacağım. Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı yapısı içerisinde tasfiye hizmetlerini
yürüten TASİŞ Genel Müdürlüğü kadrolarında 150 adet,
işçi statüsünde, yani İş Kanununa tabi olarak
çalışmaktadır. Bu kişiler gümrüklerdeki faaliyet yürüten
ticaret erbabının işini değil, TASİŞin
işini yapan işçilerdir. Yani tasfiye ambarlarında yer alan
ürünlerin sevkiyle alakalı hizmet gerçekleştiren kişilerdir.
Diğer gümrük alanlarında gümrük faaliyetleri kapsamında ve
gerçekten mesai saatleri dışındaki çalışmalarda
ticaret erbabının işçi anlamındaki, işçilik
anlamındaki hizmetlerini, o mekânları işletenler var; diyelim ki
bir liman, limanın bir işletmecisi var, o işçi hizmetlerini
onlardan alıyor. Dolayısıyla, bizim TASİŞteki
işçilerimiz gece gelip orada bir hizmet sunmuyor, vermiyor.
Bu bakımdan uygulamada bir yanlışlık
yok, bir haksızlık yok. Herhâlde bu detayına ilişkin sizin
bilgi eksikliğiniz olabilir, arkadaşlarım şimdi not
alsın, sizi daha fazla bilgilendirsinler.
Sizin dünkü bir sorunuz vardı, Antalyada bu
berberlerle ilgili. Siz sormuştunuz, notum da o.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Evet efendim.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Şimdi, bunu ben araştırdım
-notu getirdiler- doğru, bu yeni uygulama. Bazı yerlerde bu uygulama
gerçekleştirilmiş, isimleri falan var burada.
MÜYAP tarafından bir çalışma
başlatılmış. Ben dün ifade etmiştim, fikrî haklar
kanunu kapsamında belli ürünleri, belli nitelikte olan mekânlarda ürün bedeli
veyahut da fikir bedeli ödenmeden onların dinletilmesine ilişkin bir
yasaklama var. Dolayısıyla MÜYAP, üyelerini koruma
bağlamında, bu bedeli ödemeksizin bu ürünleri kullanan kişilere
yönelik böyle bir baskı uyguluyor. Biz konuyu, esnaf şûrasına alıyoruz,
orada da tartışacağız, diğer boyutuyla da takip
ediyoruz; bunu da bu vesileyle sizlerle paylaşmış oldum.
Sayın Susamın, belediyelerin pazar yeri
işletmesiyle alakalı yüzde 51i aşan ortaklıklara da yetki
verilmesine ilişkin eleştirileri yaptıktan sonra, bu konunun
düzelmesine ilişkin Bakanlığımızın
kullanacağı yetki kapsamında meslek örgütlerinin de
katkılarının alınmasına ilişkin bir temennisi
oldu.
Şunu ifade edeyim: Biz, bütün
çalışmalarımızda olduğu gibi, bu kanuni düzenlemenin verdiği
yetki çerçevesinde icra edeceğimiz düzenlemelerde ve onlara
bağlı çalışmalarda mutlaka hedef kitlemizin
çıkarlarını düşünürüz ve onların örgütleriyle bir
paylaşımcı anlayış içerisinde onları sürdürürüz.
Bunu bugüne kadar yaptık, bundan sonra da yapacağız.
Sayın Akçayın sorusuna gelince
Doğrudur,
bakanlıkların yeniden yapılandırılması
çerçevesinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ticaret il
müdürlüklerinin oluşturulmasına ilişkin yasada öngörülen süre
31/12/2012 tarihiydi. Ondan önce bir paylaşım yapmamız
gerekiyordu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı arasında. Bu paylaşımı
yaptık ve bu paylaşım çerçevesinde biz il müdürlüklerimizi
oluşturduk. İl müdürlüklerimizi, hemen, o süre dolmaksızın,
yasal boşluğa düşmeyelim düşüncesiyle 31/12/2012den önce
Türkiyede 81 il müdürlüğümüzü oluşturduk. Bunların atamalarını
vekâleten yaptık. Hatta bu işlemleri biz ekim ayının
12sinde icra ettik. Şimdi, bunlarla ilgili personel eksiği olan var,
az personel olan yer var, mekân sorunu olan yer var, bunların da
tespitleri yapıldı. Önümüzdeki günlerde, bunların
kararnamelerini peyderpey sevk edeceğiz, atamaları
gerçekleştirilmiş olacak.
Son iki yılda -diğer bir sorunuz- işte,
Suriye sınırında kaçakçılık olayları nelerdir?
Tabii, Suriyeyle ilgili ayrı bir döküm verebiliriz.
Arkadaşlarımız onu hazırlasın, size göndersin. Elimde
sadece Suriye kapılarına ilişkin bir şey yok. Ama biz bütün
gümrük kapılarımızda kaçağa karşı önleyici
tedbirleri almışız, bunu daha da güçlendiriyoruz ve eminim ki bu
yasal düzenlemeyle mücadele gücümüz daha da artacak. Çünkü kayıt
dışılığın en önemli sebeplerinden birisi de
kaçak, haksızlık. Kayıt dışılık ne kadar
fazla olursa kayıtlı olanın yükü o kadar artıyor. Bunu
mümkün ölçüde aşağı çekmek, minimize etmek ve dolayısıyla
kayıtlı olanların yükünü azaltmak, herkesin ürettiğine göre
ödemesi gerekli vergiyi ödeyerek ekonomik hayat içerisinde aktif olarak
faaliyetini sürdürmek hedefimiz.
Sayın Susam genelde konuşmalarında AVM
kanunu olarak nitelenen yani perakende sektörünün düzenlenmesine ilişkin
kanun ne oldu? diyor. Bu bizim gündemimizde ama maalesef, hep öyle söylüyoruz,
cidden gündemimizde ama gündem çok yoğun. Bundan sonra yani bugün burada
görüşülen kanundan sonra bizim yüce Meclise getireceğimiz bir kanun
var, ondan sonra ikinci kanun AVMdir. Getireceğimiz kanun, tüketicinin
korunmasına dair kanundur. Bu da 80-90 maddelik bir kanundur. Eminim ki o
kanunu sizlerle paylaşacağız. İnşallah böyle çok uzun
zamana terk etmeden birlikte bir anlayış içerisinde çıkartırız.
Ondan sonra getireceğimiz kanun bu perakende sektörünün düzenlenmesine
ilişkin kanun ama bu vesileyle bir şeyi ifade etmek istiyorum. Ben,
geçenlerde Antepe gittim, Antepte bir esnaf ziyaretim oldu, çarşı
dolaştım. Vallahi son derece beğendim. Orada belediye
başkanını yani tebrik de ediyorum. Giderseniz gitmeyenler-
gidin görün, öyle bir çarşı, öyle bir ortam göreceğimi hiç
tahmin etmemiştim. 2 bin esnafın yer aldığı bir alan
düzenlemesi yapılmış, dış cepheler, tabelalar bir
standart dâhilinde düzenlenmiş. Ben, orada şunu söyledim:
İşte esnafın istediği AVM bu. Bana göre, en büyük AVM o
uygulamayla gerçekleştirilmiş. Bunların çoğalması
lazım Türkiyede, o tarz olanların. Sadece dışının
değil, içinin de yapılması lazım.
Sayın Susam, özellikle size tavsiye ederim, oraya
gidin ya da ben gittiğimde sizi davet ederim, tekrar beraber gideriz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakanım, öyle bir kanun getirin. Her yerde, öyle bir kanun
getirin...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Onun
başlangıcı CHPli belediye başkanı zamanında
oldu.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Her şey kanunla olmaz.
Bir soru daha burada dile getirildi.
Sayın Başkanım, zaten süremiz var.
Sayın Mehmet Şeker Bey
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Soru-cevap
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Soru-cevap, o da soruydu, soru sordu bana. Ben, soruya cevap veriyorum,
dışına çıkmıyorum. Soru sordu bana Cevap istiyorum.
dedi.
Biliyorsunuz, bu bizim Gürbulak Kapısından
çıkıp işte, Öncüpınardan Suriyeye gidecek olan ve 7 Ocak
2012 tarihinde gerçekleşen İran plakalı 5 tane tır orada
durduruldu, istihbari bilgiler değerlendirildi ve kontrolleri
yapıldı. Yapılan kontrol sonucunda bir kısmı bomba
yapımında kullanılabilecek kazan ve kimyasal maddeye el kondu.
Dışışleri Bakanlığı, Kara Kuvvetleri
Komutanlığına gerekli bildirimler yapıldı ve söz
konusu tırlar ve kapsamı eşyalarla birlikte mahrece iade edildi,
11/5/2012 tarihinde. Yani, bunların ticarete konu olmasına
ilişkin bir yasaklama yok ama İranla ilgili Birleşmiş Milletlerin
aldığı karar çerçevesinde Türkiye üzerinden İrana transiti
önlenmiştir, bunların da dökümleri var.
Teşekkür ediyorum efendim.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Bir şey daha
sormak istiyorum Sayın Başkan.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Serindağ, buyurunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Bakan, Antepe gitmişsiniz, gerçekten
beğenmişsiniz, Antepin tanıtımı için de iyi bir
şey oldu aslında. Yalnız, şu soruyu da
yanıtlarsanız sevinirim: Gaziantepte 17 bin ortağı, 9
kooperatifi olan GÜNEYDOĞUBİRLİK var. Bu
GÜNEYDOĞUBİRLİKle ilgili son günlerde çok fazla şeyler
söyleniyor. Partinize mensup bir sayın milletvekilinin de bu konuda demeci
var, yapılan ihaleler var, Ben ihaleyi iptal ettirdim. diyor. Bu konuyla
ilgili bir çalışmanız oldu mu? Bu konuyla ilgili bir inceleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Serindağ.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) -
Var, evet var.
O konuyla alakalı söylediğiniz tarzda bir bilgi
bana aktarıldı, bir arsa, o arsanın satımıyla
alakalı. Ben sadece arkadaşlarım vasıtasıyla
dikkatlerini çektim, bir yanlışlık olmasın, bir sömürüye
dönüştürülmesin, hak hukuk içerisinde ne gerekiyorsa bu ölçülere uyulsun,
genel olarak ifade ettim ama herhâlde bizim bu duruşumuz,
bakışımız etkili olmuş, öyle düşünüyorum. Bir
değerlendirmesi, ekspertizi yapılmış, arsa henüz
satışa sunulmamış, herhâlde onun satış prosedürü
de mutlaka açık ihale şeklindedir. Süreci bu ölçekte takip ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bugüne kadarki
işlemleri de kontrol ettirirseniz çok sevinirim Sayın Bakan.
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) İnşallah.
BAŞKAN
Dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
dördüncü bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Madde
72 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 437 sıra sayılı Kanun Tasarısının 72 nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet
Duran Bulut Necati
Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mehmet Günal Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dördüncü
bölümün maddeleri üzerine görüşmelere başlarken, tabii burada sorunlu
maddeler de yer alıyor ve bunun en önemlisi de semt pazar yerlerinin
belediyelerin tekelinden özel sektöre, özel işletmeciliğe
açılmış olmasıdır. Biz buna karşı
çıkıyoruz değerli arkadaşlar. Müsaadenizle, önce tarihî bir
perspektiften yaklaşmak gerekir.
Devletlerin
üç alameti vardır. Devlet olmanın, devlet hâkimiyeti tesis etmenin üç
alametinden birincisi bayraktır. Bayrağınız
dalgalanır. İkincisi, devletinizin hâkimiyetini ifade eden hutbe
okunur. Üçüncüsü, o devlet içerisinde senin paran geçerli olur. O
devletin sınırları içerisinde bulunan şehirlerde de ve
şehir olmanın da üç alameti farikası vardır. Birincisi,
camilerimizdir; ikincisi, vakıflardır ve üçüncüsü de pazar yerleridir
değerli arkadaşlar. Bunlar kültürel, sosyal ve ekonomik
hayatımızın, dünyamızın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Bu durum, bütün Türk tarihi için geçerlidir, Selçukludan, Osmanlıdan ve
cumhuriyete ve bugüne kadar geçerli olan unsurlardır ancak üzülerek
görüyoruz ki gerek devlet hayatımızda gerekse şehir ve sosyal
hayatımızdaki bu üç alameti farikalarda çok ciddi zafiyetler meydana
gelmiştir ve giderek de gelmektedir.
Bir zamanlar Bayrak da bir bez parçası değil
midir? diyenlerin başbakan yardımcısı olduğu, Meclis
Başkanı olduğu bir ülkede, bugün Türk Bayrağı âdeta
tahrik sebebi sayılarak bayrak açanların coplandığı,
gözaltına alındığı zamanları görmeye
başladık. PKK paçavrasını şehirlerimize açanlar âdeta
korunur bir vaziyet içerisinde tutulmuştur ve en azından sessiz
kalınmaktadır. Evet, bayrağımız mahzundur değerli
arkadaşlarım. Sıkışınca Tek bayrak diyorsunuz
ama bayrağın adını ısrarla söylemeyenler var. Bilmeyenlere
ve söylemeyenlere de bu kürsüden tekrar ifade ederim ki: Türkiye'nin göklerinde
dalgalanan ay yıldızlı al bayrağımız bir Türk
Bayrağıdır arkadaşlar.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Tereddüt yok.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tereddüdü olanlar var ve farklı
ifade edenler var.
Vaktimiz de dar olduğu için tabii, hutbeyle ilgili,
parayla ilgili hususları da inşallah daha sonraki başka bir
konuşmalarımızda dile getiririz.
Cami, vakıf ve pazarlarımıza
geldiğimizde de: Yine, cami üzerine de maalesef insanlarımızı,
şehirlerimizi irfanlı, irfansız, vesaire diye
ayrımcı, bozucu tutum ve davranışları, insanların
dinini, diyanetini bozan tutumları görüyoruz. Vakıflar Kanunu ise
Türkiye'nin son yıllarda en tartışmalı kanunlarından
biridir ve maalesef şimdi de pazarları bozuyorsunuz. Yıllar
evvel bir edebiyatçı sanatçımız Önce Ekmek Bozuldu diye bir
kitap çıkarmıştı, herkese de tavsiye ederiz. Şimdi de
maalesef pazarlar bozuluyor değerli arkadaşlar ve semt pazar yerleri,
âdeta birer AVMye dönüştürülmeye çalışılıyor;
alışveriş merkezi, hipermarket, süpermarket statüsüne
getirilmeye çalışılıyor. Bütün sosyal
hayatımızı, bütün insanları -zenginiyle fakiriyle- sosyal ve ekonomik
bir ortamda, kültürel bir ortamda bir araya getiren pazar yerleri maalesef
hızla tekelleşmekte, tekelleşmeye doğru yol açılmakta,
âdeta mafyacılık dahi tetiklenmektedir.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
72nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
73üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
74üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.17
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 21.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
437 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
75inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 75inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet
Şandır Alim
Işık
Manisa Mersin
Kütahya
Kemalettin Yılmaz Cemalettin
Şimşek
Afyonkarahisar Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda 5957 sayılı Kanunda öngörülen
değişikliklerle semt pazar yerlerinin âdeta bir AVM hâline
dönüşmesinin önü açılmaktadır. pazar yerlerinde oluşacak
rant ile büyük sermaye sahipleri bu Pazar yerlerine yönelecek, küçük esnaf ve
çiftçi önemli bir gelir kaybına uğrayacaktır. Tarlasından
topladığı mahsulünü satmak için gelen çiftçilerimiz pazar
yerlerine dahi alınmayacaktır.
Uygulamanın bu şekilde devam edecek olması
ile pazar yerlerinde tekelleşmeler görülecektir. Pazar yerlerinde
mafyalaşmanın da önünü açacak olan bu düzenlemeler ile Türk
milletinin ekonomik ve sosyal bütünleşme unsurlarından birisi
kaybolacaktır.
Günlük satışı ile geçimini sağlayan
pazarcı esnafının varlığının devamı
sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. Nasıl ki büyük
alışveriş merkezleri yüzünden mahalle, cadde ve sokaklarda
satış yapma gayretinde olan küçük esnaf ve sanatkârlarımız
zor duruma düşürülmüşse, bu düzenleme ile küçük sermayeye, bedensel
güce ve emeğe dayalı çalışan pazarcı esnafı da
iş yapamaz hâle gelecektir.
Bu gerekçelerle 75 inci maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Çelebi, Sayın Güler, Sayın Susam, Sayın Erdoğdu,
Sayın Akar, Sayın Acar, Sayın Özkan, Sayın Çetin,
Sayın Serindağ, Sayın Tayan, Sayın Demir, Sayın Kurt,
Sayın Özgündüz, Sayın Havutça, Sayın Nazlıaka, Sayın
Şeker, Sayın Işık, Sayın Akova.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin
Bürge ve 23 Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep
Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun
ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (1/746, 2/325, 2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
75inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
76ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
77nci madde üzerinde üç önerge vardır. Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim ya da gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 77nci maddesiyle 11/1/2011 tarihli ve 6098
sayılı Türk Borçlar Kanununun 584üncü maddesine eklenmesi öngörülen
fıkranın aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ramazan
Can Mehmet
Doğan Kubat
Kayseri Kırklareli İstanbul
Şuay Alpay Ali
Erçoşkun Yusuf
Başer
Elâzığ Bolu Yozgat
Recep
Özel
Isparta
"Ticaret siciline kayıtlı ticari
işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi
tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek
kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar
siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek
kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar
Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına
Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler
ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi
ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif
ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için
eşin rızası aranmaz."
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Haluk
Eyidoğan
İstanbul Manisa İstanbul
Mehmet Ali Susam Namık Havutça
İzmir Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
437 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 77.
maddesinin tasarıdan kaldırılmasını arz ve teklif
ederiz.
Nazmi Gür Özdal
Üçer Pervin
Buldan
Van Van Iğdır
İdris Baluken Sırrı
Süreyya Önder
Bingöl İstanbul
BAŞKAN Komisyon bu son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
İlgili tasarının 77'nci maddesindeki bu düzenleme ile
ticaret siciline kayıtlı işletmelerde, işletmenin sahibi,
ticari şirketin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya
şirkete dair verilecek kefaletler, esnaf veya sanatkârlar tarafından
verilen mesleki faaliyet alanlarıyla ilgili tarım ve tarım ve
kredi kooperatiflerinde kullandırılacak kredilerde verilecek
kefaletler ile kullanılacak krediler, eş rızasından muaf
tutulacaktır. Kadının dezavantajlı konumu, toplumsal adalet
ve hak konularında oldukça sıkıntılı bir noktada iken,
bu tür bir düzenleme kadının ekonomik ve sosyal durumunu göz
ardı etmek anlamına gelecektir. Değişiklik ile aile içinde
alınacak kararlarda kadının da söz ve karar sahibi olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 77 nci maddesiyle
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 584 üncü
maddesine eklenmesi öngörülen fıkranın aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve arkadaşları
"Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi
veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından
işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki
faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı
esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli
ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz
Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında
kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi,
tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet
kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif
ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için
eşin rızası aranmaz."
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki bu önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşmak isteyen?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Değişiklikle esnaf ve sanatkârlar
tarafından verilecek kefaletlere ilişkin düzenleme daha açık hâle
getirilmekte ve ayrıca 4572 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde
belirlenen çalışma konuları kapsamında tarım kredi
kooperatifleri gibi üretici ortaklarına ayni ve nakdi kredi sağlayan
ve bu yolla üreticinin girdi tedarikinin karşılanmasında önemli
işlevi bulunan tarım satış kooperatiflerinin, esnaf ve
sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatiflerinin verdiği kredilerde,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman
ve Su İşleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı gibi kamu
kurum ve kuruluşları tarafından kooperatif ortaklarına
sağlanan kredilerde ortaklarca verilecek kefaletle ilgili olarak eş rızasının
aranmasının yol açtığı bürokratik ve engelleyici uygulamaların
ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçeler aynı olduğu için
birini okuttum.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önergeler doğrultusunda 77nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
78nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
79uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
80inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
"Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 80 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanununun 397 nci maddesine eklenen beşinci fıkrasında
geçen "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'nun
görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan" ibaresinin
"Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar
Kurulunca çıkarılacak" şeklinde değiştirilmesini
ve aynı maddeye eklenen yedinci fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Şuay
Alpay
Kayseri İstanbul
Elâzığ
Fatih Şahin Sermin
Balık Nurdan
Şanlı
Ankara Elâzığ
Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 80 inci maddesinde düzenlenen 5
numaralı fıkrasında yer alan "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları kurumunun görüşü alınarak" ibaresinin
tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet
Duran Bulut Necati
Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mehmet Günal Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 Sıra Sayılı Gümrük Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 80'inci maddesi ile
6102 sayılı Kanunun 397 nci maddesine eklenen (5)'inci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ali
Serindağ
İstanbul İstanbul Gaziantep
Haydar Akar Mehmet
Ali Susam Namık
Havutça
Kocaeli İzmir Balıkesir
"(5) Dördüncü fıkra kapsamı dışında kalan
anonim şirketler ile 4572 sayılı Kanun kapsamındaki
kooperatifler ve bunların bağımsız denetime tabi olmayan
üst kuruluşları bu fıkra hükümlerine göre denetlenir. Denetime
ilişkin usul ve esaslar ile bu fıkra uyarınca Kanunun 400'üncü
maddesinde belirlenen denetim yapacak denetçilerin niteliklerine,
uyacakları etik ilkelere, görev ve yetkilerine, seçilmelerine, görevden
alınmalarına veya ayrılmalarına; denetimin ve denetim
raporlarının içeriğine ve raporun genel kurula sunulmasına
ilişkin hususlar, Kanunun 400'üncü maddesinde belirlenen niteliklere haiz
denetime yetkilerce Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görüşü
alınarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Kanunun denetçinin sorumluluğuna ilişkin hükümleri, bu fıkra
uyarınca denetim yapacak denetçilere de kıyasen uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bağımsız denetim
konusunda Hükûmetin kafası karışık, bir
yaptığı uygulama diğerini tutmuyor. 1 Temmuz 2012 tarihinde
6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girdi,
bağımsız denetim konusunda bir çerçeve ortaya koydu. Bu çerçeve
daha sonra Hükûmetin çeşitli uygulamalarıyla
karmakarışık bir hâle geldi ve denetim amacından
uzaklaştı. Yeni Türk Ticaret Kanunu bağımsız denetim
müessesesini tüm şirketler için öngördü. Evet, bağımsız
denetim tüm sermaye şirketleri için, anonim şirketler için oldukça
ağır bir maliyet gerektirebilir. Herkesi bu ağır maliyetle
karşı karşıya bırakmak doğru değil.
Doğru, evet, bu çerçevede birtakım yumuşatmalar
yapıldı ama bu yumuşatmalar sonucunda Bakanlar Kuruluna
bağımsız denetimin çerçevesini belirleme yetkisi verildi, yani
ne kadar şirket bağımsız denetime girecektir, buna Bakanlar
Kurulu karar verecektir denildi. Türk Ticaret Kanununun 397nci maddesi bunu
düzenliyor. 398inci madde kapsamında denetime tabi olacak şirketler
Bakanlar Kurulunca belirlenir. diyor Türk Ticaret Kanununun 397nci
maddesinin (4) numaralı fıkra hükmü.
Bakanlar Kurulu ne yaptı? Bu maddeyi amacına
aykırı bir şekilde kullanarak bağımsız denetimin
kapsamını oldukça daralttı. Bağımsız denetim
kapsamına giren şirket sayısı, Bakanlar Kurulu
kararına göre, 2.500dür. Bakanlar Kurulu bu kararı, 23 Ocak 2013
tarihli Resmî Gazetede yayınladığı bir kararla aldı.
Bakın, Bakanlar Kurulu kararına göre, bilanço
toplamı 150 milyon lira ve üstü, yıllık net satış
hasılatı 200 milyon lira ve üstü, çalışan sayısı
da 500 ve üstü olan şirketler bağımsız denetim
kapsamına girecektir. Oysa yapılması gereken, KOBİ
tanımı dışında kalan bütün şirketleri
bağımsız denetimin kapsamına almaktı. Bu
yapılmadı. KOBİ tanımı bu ölçeklerden çok daha küçük
ölçekleri tarif eden bir tanımdır.
KOBİ tanımı şöyledir: Aktif
büyüklüğü 40 milyon lira, yıllık net satış
hasılatı 40 milyon Türk lirasının altında olan
şirketler ile çalışan sayısı 250nin altında olan
şirketler KOBİdir. Bu tanım değişmediği sürece
bu tanımın altını bağımsız denetimin
dışında bırakmak gerekir, üstünü bağımsız
denetimin kapsamına almak gerekir. Çünkü şirketler sadece
hissedarların malı değildir, pay sahiplerine ait değildir.
O şirketle iş yapan üçüncü kişilerin o şirkette
hakları vardır, bu şirketlere borsada yatırım
yapmış olan veya piyasalarda yatırım yapmış olan
vatandaşların bu şirkette hakkı vardır. Bu hakkı
kollamak için, uluslararası standartlara göre yapılan denetimin
sonuçlarının herkese açıklanması gerekir. Bu kapsamı
oldukça dar tutarsanız üçüncü kişilerin ve pay sahipleri yani büyük
hissedarlar dışındaki diğer pay sahiplerinin
haklarını yok saymış olursunuz.
Şimdi, bu eksikliği, denetimdeki bu
eksikliği gidermek amacıyla bu tasarıya bir hüküm kondu. Bir
başka denetim tarif ediliyor burada. Buna göre, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı bu bağımsız denetim kapsamı
dışında kalan şirketlerin denetime ilişkin
esaslarını, usullerini ve bu denetimi yapacak kişileri
belirleyecek. Değerli arkadaşlar, bunun bir kurumu vardır,
bağımsız denetim kurumu, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumudur. Bir kere, o kurumdan görüş almak gerekir.
Hükûmet komisyon metninde bunu benimsediği hâlde, şimdi vermiş
olduğu önergeyle bu kurumun görüşünü dışlıyor. E, ne
olur bu kurumun görüşünü de alsanız? Gene uyup uymamak Bakanlar
Kurulunun yetkisinde. Alın bu kurumun görünüşü de. Hayır, almayacağız.
Niye? Biz Gümrük ve Ticaret Bakanlığının mensuplarına
kapalı bir alan yaratacağız. Böyle bir şey olamaz.
Ayrıca, Türk Ticaret Kanununun 400üncü maddesinde
kimlerin denetçi olacağı açıkça yazılmıştır.
Niye bu ilkeden ayrılıyorsunuz? Bu kanunu hep beraber kabul ettik
burada. O denetçiler dışında başka kişileri denetçi
yapmak doğru mu? Gelin, bu 400üncü maddedeki kişileri buraya
yazalım yani 3568 sayılı Kanun kapsamındaki meslek
mensuplarını yazalım, kamu gözetimi kurumunun da görüşü
alınsın ve Bakanlar Kurulu yetkili olsun. Önerimiz budur. Hükûmetin biraz
önce katıldığı önerge yanlıştır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 80 inci maddesinde düzenlenen 5
numaralı fıkrasında yer alan "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları kurumunun görüşü alınarak" ibaresinin
tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemenin bir kanuni zorunluluk olarak
getirilmesine gerek yoktur. Bakanlık her hâlükârda istenildiğinde
ilgili kurum görüşünü alabilir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
"Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 80 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanununun 397 nci maddesine eklenen beşinci fıkrasında
geçen "Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'nun
görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan" ibaresinin
"Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar
Kurulunca çıkarılacak" şeklinde değiştirilmesini
ve aynı maddeye eklenen yedinci fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Denetimin ve denetim raporlarının
içeriğine ve raporun genel kurula sunulmasına ilişkin
hususları düzenleyecek olan ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığınca hazırlanacak olan yönetmeliğin
oluşturulması sürecinde diğer Bakanlıkların
katkılarının alınmasını teminen söz konusu
yönetmeliğin Bakanlar Kurulunca çıkarılmasına ilişkin
düzenleme yapılması ve maddenin yedinci fıkrasının
madde metinden çıkartılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 80inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
81inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
82nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
83üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
84üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
85inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
86ncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 86 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Ahmet
Duran Bulut Necati
Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mustafa Kalaycı Alim Işık Mehmet Günal
Konya Kütahya Antalya
"MADDE 86 - 640
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 37/A maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 37/A - (1)
Bakanlık taşra teşkilatında Gümrük ve Ticaret Denetmeni ile
Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı istihdam edilir.
(2) Gümrük ve Ticaret Denetmenleri; en az dört
yıllık lisans eğitimi veren ve yönetmelikle belirlenen fakülte
veya yüksekokullar ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca
onaylanan yabancı fakülte veya yüksekokullardan mezun olanlar
arasından yapılan yarışma sınavı sonucuna göre
mesleğe Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı olarak
atanırlar.
(3) Bunlar en az üç yıl çalışmak kaydıyla yeterlik
sınavına girmeye hak kazanırlar. Yapılacak yeterlik
sınavında başarılı olanlar, durumlarına uygun
Gümrük ve Ticaret Denetmeni kadrolarına atanırlar.
(4) Gümrük ve Ticaret Denetmeni ile Gümrük ve Ticaret Denetmen
Yardımcılarının mesleğe alınmaları,
yarışma sınavları, yetiştirilmeleri, yeterlik
sınavları, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma
usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
(5) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla; en az dört yıllık eğitim veren
yükseköğretim kurumlarından veya bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış
yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olup
muayene memuru olarak görev yapanlardan, bir yıl içerisinde Milli
Eğitim Bakanlığı Ölçme ve Değerlendirme Merkezine veya
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına
(ÖSYM) yaptırılacak yazılı sınavda ve 38 inci madde
uyarınca Bakanlıkça yapılacak sözlü sınavda
başarılı olmaları kaydıyla, işgal ettikleri
muayene memurluğu kadroları Gümrük ve Ticaret Denetmeni
kadroları ile değiştirilerek bu kadrolara; hizmet süresi üç
yıldan az olanlar ise Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı
kadrolarına atanırlar. Bunların muayene memuru kadrolarında
geçirdikleri süreler, Gümrük ve Ticaret Denetmeni ile Gümrük ve Ticaret
Denetmen Yardımcısı kadrolarında geçirilmiş
sayılır. Eğitim şartını taşımayan veya
sınavlarda başarı sağlayamayanlar ise muayene memuru
kadrosunda görev yapmaya devam ederler. Bu şekilde görev yapmaya devam
eden muayene memuru kadrolarının herhangi bir sebeple
boşalması halinde bu kadrolar ile halen boş bulunan muayene
memuru kadroları, Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı
kadroları ile değiştirilmiş sayılır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Gümrük muayene memuru
olarak görev yapan personelin gerekli şartları sağlaması
halinde Gümrük ve Ticaret Denetmen Yardımcısı kadrolarına
atanması düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
86ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
87nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
88inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
kanun tasarısının 88inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ahmet
Duran Bulut Necati
Özensoy
Manisa Balıkesir Bursa
Mehmet Günal Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Antalya Kütahya Konya
MADDE 88- 640 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 7- (1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında
Başmüfettiş, Müfettiş ve müfettiş Yardımcısı
kadrolarında bulunan ve talep edenler arasından, Gümrük ve Ticaret
Bakanı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı arasında yapılacak
protokolle belirlenen ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında Başkontrolör kadrolarında bulunanlar
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettiş, Müfettiş
ve Müfettiş Yardımcısı kadrolarına, bu maddenin
yayımı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde kadrolarıyla
birlikte ve başka bir işleme gerek kalmaksızın naklen
atanırlar. Bu şekilde atananların mülga Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettiş,
Müfettiş ve Müfettiş Yardımcısı ile Başkontrolör,
Kontrolör ve Stajyer Kontrolör kadrolarında geçirdiği süreler, Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettiş, Müfettiş ve
Müfettiş Yardımcısı kadrosunda geçmiş
sayılır ve bu kişiler, bu maddenin yayımı tarihinde
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettiş, Müfettiş
ve Müfettiş Yardımcısının tabi olduğu mali
haklardan aynen faydalanır.
(2) Bu şekilde atanan personelin kadroları
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmış ve aynı cetvelin Gümrük ve Ticaret
Bakanlığına ait bölümüne eklenmiş sayılır.
BAŞKAN Komisyon bu
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sanayi ve Ticaret Bakanlığında Kontrolör
olarak görev yapmakta iken, Resmi Gazetenin 8/6/2011 tarih ve 27958 mükerrer
sayılı nüshasında 636 sayılı Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 640 sayılı Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımlanmasını
müteakiben, 640 sayılı KHK'nin 3 üncü maddesinin 4 üncü
fıkrası hükmü gereğince Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Kontrolörlüğüne aranan ve bilahare kendi
isteği ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına Kontrolör
olarak naklen tayin edilen, bu nedenle de Resmi Gazete'nin 17/8/2011 tarih ve
28028 sayılı nüshasında yayımlanan 649 sayılı
KHK'nin Gümrük ve Ticaret Bakanlığında kontrolör
kadrolarının unvanının Gümrük ve Ticaret Müfettişi
olarak değiştirilmesine ilişkin 28 inci maddesi hükmünden
yararlanamayan kontrolörlerin de bu haktan yararlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
88inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
89uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
90ıncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 437 sıra sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 90 ıncı maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Murat Göktürk Özlem
Yemişçi
Kayseri Nevşehir Tekirdağ
Bayram Özçelik Muhyettin Aksak Mehmet
Şükrü Erdinç
Burdur Erzurum Adana
Adnan Yılmaz
Erzurum
b) 78 inci maddesi ile değiştirilen 6102
sayılı Kanunun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının
dördüncü cümlesinde yer alan yevmiye defterinin kapanış onayına
ilişkin hüküm 1/1/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinde yapılan
değişiklikle yevmiye defterinin üçüncü aya kadar olan
kapanış onay tarihi altıncı aya uzatılmaktadır.
Bu yıl yapılacak defter kapanışlarında da bu hükmün
uygulanabilmesi için geçerlilik tarihi öne alınmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda
90ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
91inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece 4üncü bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır ama tasarının tümünün
oylamasına geçmeden önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Ankara
Milletvekili Nurdan Şanlı.
Buyurunuz Sayın Şanlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURDAN ŞANLI (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
İki gündür görüşmekte olduğumuz bu
yasanın üzerinde yeterince görüşüldü. İnşallah, hepimize hayırlı
ve uğurlu olacaktır. Bu yasanın hem bizlere hem ülkemize hem de
ilgilendiren insanlara hayırlı olmasını yürekten diliyor,
bir kez daha saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Şanlı.
Aleyhte, İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının
lehinde konuşmak isterdim, lehinde konuşulabilecek bazı
hükümleri var. Gümrük Kanununda yapılan birtakım
değişiklikler ihtiyaçtan kaynaklanıyor, Avrupa Birliğine
uyum çerçevesinde yapılan düzenlemeler, bunlar olumlu ama bu olumlu
düzenlemeler yanında, katılamayacağımız birçok olumsuz
düzenleme var. Bunlardan bir tanesini biraz önce huzurunuza çıktım,
anlattım.
Denetimle ilgili düzenleme Türk Ticaret Kanununda çift
başlı bir denetimin doğmasına yol açmıştır,
kesinlikle bu düzenlemeyi eksik buluyoruz, yanlış buluyoruz. Yetkiyi
tamamen Gümrük ve Ticaret Bakanlığına veren, Türk Ticaret Kanununun
400üncü maddesinde yer alan ilkeleri altüst eden bir denetim
anlayışını ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamındaki meslek
mensuplarını dışlayan bir anlayışı
reddediyoruz.
Yurt dışı çıkış harcı
uygulamasının devam etmesi yönündeki Hükûmet niyetine ilişkin
düzenlemeyi kesinlikle yanlış buluyoruz; modern Türkiye imajına
ters düşüyor. Modern Türkiye imajına ters düşmeyi Hükûmet göze
almış demek ki, kendisinin öyle bir modernlik iddiası yok. Yurt
dışına çıkan kişiden harç almak hiçbir modern
demokrasinin, hiçbir gelişmiş demokrasinin, gelişme
iddiasında olan hiçbir ülkenin uyguladığı bir husus
değildir. Hükûmet bu kadar dar bir alanda kendisini geri kalmış
bir ülke, bir Afrika ülkesi konumuna sokmakta sakınca görmüyor.
Yine, tasarının 31inci maddesinde yer alan bir
düzenleme kesinlikle yanlıştır: Türkiye Yeşilay
Derneğine aktarılmak üzere Sağlık Bakanlığı
bütçesine ödenek konulacak. Bir kere, Yeşilay Derneği bir sivil
toplum örgütüdür, kaynağını, kaynaklarını sivil
toplumun yapacağı bağışlarla oluşturmak
zorundadır. Hükûmetin Yeşilaya alkollü içki ve tütün
bağımlılığıyla mücadele konusunda görev
vereceği anlaşılıyor. Dilerim ki bu görev sağlık
nedeniyle olsun; yoksa, Dinimiz içkiyi yasaklamıştır. düşüncesiyle
Hükûmet bir görevi Yeşilaya vermiş olmasın, böyle bir niyeti
olmasından endişe ederim. Çeşitli illerde uygulanan içki
yasakları bunun örneğidir. Söz konusu 31inci maddede, Yeşilay
Derneğine Sağlık Bakanlığı bütçesine konulan
ödenekten yapılacak olan transfer sonucu bu derneğin
yapacağı harcamalar Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun denetim
hükümleri dışına çıkarılmıştır, en
vahimi budur. Kamu kaynağını devlet herhangi bir şekilde
bir derneğe, bir vakfa bağışlıyor ise kural, bu
harcamanın amacına uygun olup olmadığının
kaynağı veren devlet tarafından denetlenmesidir. Kamu Mali
Yönetim ve Kontrol Kanunu böylesi bir temel ilkeyi benimsemiştir. Bu
kanunu 22nci Parlamento Döneminde Adalet ve Kalkınma Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla hep beraber, oy birliğiyle
çıkardık. Bir temel ilke, Başbakanın birtakım
arzuları, istekleri nedeniyle bir kenara atılmıştır.
Yeşilayda Sayın Başbakana yakın bir
yönetimin işbaşına gelmiş olmasının bu
düzenlemede etkili olduğuna inanıyorum. Hükûmete, Sayın Bakana
tavsiyem, gelin, bu harcamayı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
denetimi kapsamına alalım.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine, ticaret
odalarına, sanayi odalarına, ticaret borsalarına devletin yani
Hükûmetin müdahalesi yönündeki bir düzenleme kesinlikle
yanlıştır, Hükûmetin otoriter rejim arayışlarının,
otoriter yönetim isteklerinin bir tezahürüdür. Hükûmet isterse bakanlık
müfettişini görevlendirecek, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
Genel Sekreterini görevden alacak, böyle bir şey olabilir mi? Personelini
görevden alacak. Böyle bir yetki alıyor. Bakanlık müfettişi
yazacak, bakan görevden alacak.
Sayın Bakan, burası Odalar Birliği; sizin
hangi hakkınız, hangi yetkiniz var? Kanuna bu yetkiyi yazmakla
yetkili olamazsınız. Bunlar kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşudur, Anayasayla güvence altına
alınmıştır. Bu yetkiniz Anayasa Mahkemesinden dönecektir.
Yine, bu odaların organlarını görevden
alma konusunda güya yargı yolu açık olan bir düzenleme
yapmışsınız ama yargının bağımsız
olmadığı gerçeği karşısında bu da hiçbir
işe yaramayacaktır.
Bu kanunun bir kısım düzenlemelerini Anayasa Mahkemesine
götüreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Kanuna
olumsuz oy vereceğimizi ifade ediyor, olumlu düzenlemelerini saklı
tutuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
İç Tüzük 60a göre yerimden bir katkı verebilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
kanun tasarısının açık oylamasından önce, MHP Grubu
olarak görüşülen kanun tasarısını gerekli olmasına
rağmen eksik bulduklarına ve hayır oyu vereceklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kanuna,
Komisyonda, burada katkı vermeye çalıştık. Oyumuzun rengini
belli ederken, üzerinde önemle durduğumuz birkaç konuyu ifade etmek
istiyorum.
Birincisi: Bu tarım satış kooperatifleri
ve birliklerin yönetilmesi veya işlemlerine siyasi iktidarın düzenleyici
müdahalesine açık bir kapı aralanmaktadır. Bu, birliklerin
özerkliğine aykırı bir geri adımdır. 2000
yılında çıkartılan birlik kanunundan geriye
düşülmüştür. Aynı şey, odalar ve borsaların yönetimine
de Hükûmetin bu türdeki bir müdahalesini doğru bulmuyoruz, bir geri
adım olarak görüyoruz.
Bir diğer husus: Pazar yerlerinin, özellikle semt
pazarlarının özelleştirilmesi belediyelere ve üreticilere zarar
verecektir, bunu da doğru bulmuyoruz.
Bir başka şey: Kaçakçılıkla mücadele
konusunda, terör örgütünün kaçakçılık üzerindeki etkisini azaltacak
bir tedbiri de bu kanunda görmüyoruz.
Bu sebeplerle, gerekli bir kanun olmasına
rağmen, eksik bir kanun olarak niteliyoruz ve MHP Grubu olarak kanunun
tümüne hayır oyu vereceğimizi ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
Kanun her şeye rağmen hayırlı olsun diyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Şandır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ve 23
Milletvekilinin; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği
Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili
Aydın Ağan Ayaydın'ın; 5597 Sayılı Yurt
Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/746, 2/325,
2/330, 2/1291, 2/1304) (S. Sayısı: 437) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Gümrük Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
278 |
|
|
|
Kabul |
: |
238 |
|
|
|
Ret |
: |
40
|
|
||
|
Kâtip
Üye Muhammet
Bilal Macit İstanbul |
Kâtip
Üye Mustafa
Hamarat Ordu |
|||
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan teşekkür konuşması
yapacaktır.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı,
buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize teşekkür
ediyorum. 92 maddelik ama Türkiyede çok değişik kesimleri
ilgilendiren bir tasarıyı yoğun, tempolu, ahenkli, sükûnetle ve
suhuletle yapılan müzakerelerle hep birlikte gerçekleştirdik.
Bu anlamda katkısı olan, başta Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanına, Komisyonun değerli üyelerine, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu oturumları yöneten değerli başkan
vekillerine, Başkanlık Divanına, grupların grup başkan
vekillerine ve grup üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Bu kürsüye gelerek geneli üzerinde, bölümler üzerinde,
maddeler üzerinde eleştirerek, katkı vererek çok değerli
katkılarınız oldu. İnşallah uygulama sürecinde,
gerçekten hedef kitlemiz olarak, bundan böyle daha dizgin ve çok daha tempolu
bir biçimde sorunları asgariye indirerek o uygulamayı hayata
geçireceğiz.
Demokrasinin en önemli ölçütü herhâlde hesap verebilir
olmaktır. Millete hesap veren organ burası, millet temsilcileri.
Dolayısıyla, devleti yöneten kurumların görev ve yetkilerini
belirleyecek olan tek organ burası. Hangi kurumun hangi yetkileri
kullanacağı
Yasalar da bunları belirliyor. Elbette ki bu yetki
belirlemeleri içerisinde, bütün organlar sözcüğü içerisinde bakanlar da
var, başbakanlar da var, Bakanlar Kurulu da var, biz bunların idraki
içerisindeyiz. Ölçümüz hak, hukuk ve adalet. Ondan emin olmanızı
diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Yazıcı.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 5inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunu görüşeceğiz.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon bulunamayacağından,
alınan karar gereğince, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeler ile kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 29 Mart 2013 Cuma günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.33