TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
85inci
Birleşim
29
Mart 2013 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
balıkçıların sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin,
Malatyadaki madenlere ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Trabzonun sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin merkez ilçeye bağlı Ortaköye
yapılacak HESden dolayı vatandaşların huzursuz
olduğuna ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu
kararını yeniden gözden geçirmesi yönünde Ortaköy halkının
beklentisinin bulunduğuna ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksüngerin, Irakta çalışan iş
adamlarımızın ve işçilerimizin sorunlarına
ilişkin açıklaması
3.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, İzmir Dokuz Eylül
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde doktorlara uygulanan şiddete
ve bundan sonrası için gerçek tedbirlerin alınmasını
istediğine ilişkin açıklaması
4.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Başbakanın bazı
değerlendirmelerine ve Türkiyeyi bölmek adına yapılan her
şeye karşı Milliyetçi Hareket Partisinin ve Türk
milliyetçilerinin var olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde
doktorlara uygulanan şiddeti kınadığına ve Hükûmeti bu
konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, orman muhafaza memurlarına
rotasyon adı altında zoraki görev değişikliği
yapılmasına ve bu uygulamaya son verilmesi için Hükûmeti göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, 1997 yılında BAĞ-KURdan basamak
satın alarak emekli olanların emeklilikte artışlardan yararlanamadıkları
için çözüm beklediklerine ve emekli olup da bir işte çalışan ve
sosyal güvenlik katkı payı veren emeklilerin kamu bankalarından
faizsiz kredi beklediklerine ilişkin açıklaması
8.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin
ön görüşmesinde Hükûmet adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmakın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin ön
görüşmesinde yaptığı açıklaması sırasındaki
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Artvin'de bir maden sahasının çevreye olası
zararlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/562)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, dış politika sorunlarının tespiti ve
çözümünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/563)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetlerin; Sırbistan Ulusal Meclis
Başkanı Nebojsa Stefanoviç, Bosna-Hersek Meclis Başkanı
Denis Becirevic, Slovenya Ulusal Meclis Başkanı Janko Veber, Romanya
Temsilciler Meclisi Başkanı Valeriu Stefan Zgonea ve Lüksemburg
Temsilciler Meclisi Başkanı Laurent Moserin vaki davetlerine icabet
etmek üzere adı geçen ülkelere ve Avrupa Parlamentosu Başkanı
Martin Schulz ve Makedonya Meclis Başkanı Trajko Veljanoskınin
vaki davetlerine istinaden sırasıyla EUREKA XVIII. Parlamentolar
Arası Konferansa katılmak üzere Belçikaya ve Güneydoğu Avrupa
ülkeleri X. Meclis Başkanları Konferansına katılmak üzere
Makedonyaya resmî ziyaretlerde bulunması hususuna ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1189)
2.- Avrupa Parlamentosu
tarafından 25-26 Nisan 2013 tarihlerinde Makedonyanın başkenti
Üsküpte düzenlenecek olan Açık Parlamentolar: Parlamenter Faaliyetlerin
Şeffaflığı seminerine katılım
sağlanması hususuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1190)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun Avrupa Parlamentosu
Başkanı ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi
Başkanı Martin Schulzun davetine icabet etmek ve Akdeniz İçin
Birlik Parlamento Başkanları 1inci Zirvesine katılmak üzere
Fransanın Marsilya şehrine resmî ziyarette bulunması hususuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1191)
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve 24 milletvekilinin; enerji alanında
bazı şirketlere imtiyazla çıkar sağlamak amacıyla
devlet olanaklarını kullandığı, millî güvenliği
tehdit edecek, Irakın ve ülkemizin bölünmesine neden olacak açık ve
gizli antlaşmalar imzaladığı iddiasıyla
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/26)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin
ön görüşmesinde Hükûmet adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin
ön görüşmesindeki açıklaması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, camilerde Kürtçe vaaz verilebilmesine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/16829)
2.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, GSM operatörlerince gönderilen reklam
amaçlı kısa mesajlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/17227)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, TİKA ve Yurt dışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığındaki boş
kadrolara atama yapılıp yapılmayacağına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/17457)
4.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binicinin, kiralanan binalara ve kira bedellerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/17623)
5.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 2012 yılında cami ve mescitlere bitişik
taşınmazlardan elde edilen kira gelirine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/17970)
6.- Van Milletvekili
Nazmi Gürün, Van depreminden sonra esnafın sorunlarına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/18160)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, kaçak yollarla ülkemize giren mallara ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/18161)
8.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Suriyeye olan sınır
kapılarının kapatılmasına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/18162)
9.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, yasa dışı yollarla ülkeye sokulmak
istenirken el konulan ilaçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/18164)
10.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapanın, Antalyanın Finike
ilçesinde bir köyde bulunan taş ocaklarının çevreye verdiği
zarara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/18289)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasındaki yol yapım
çalışmaları sırasında kesilen ağaçlara,
Biyoçeşitliliğin
ve gen kaynaklarının korunmasına ve yasak avlanmanın
önlenmesine yönelik çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/18516), (7/18517)
12.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/18674)
13.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren temsil gideri
harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/18879)
29 Mart 2013 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 85inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
balıkçıların sorunları hakkında söz isteyen Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurunuz Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen
sessiz olalım. Sayın Korkmazı daha iyi duyabileceğiz.
Buyurunuz efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
balıkçıların sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Binlerce
vatandaşımızın nafakasını ama hepimizin
sofrasını ilgilendiren ve Hükûmetin yıllarca gündemden uzak
tuttuğu bir konuyu, balıkçılığın
sorunlarını sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hızla gıda krizine doğru
yelken açan dünyada, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, her gün
üzerine kafa yormamız gereken bir konuyu Milliyetçi Hareket Partisi olarak
artık, ancak gündem dışı konuşmalarla Meclise
taşıyor olmaktan gerçekten üzüntü duyuyoruz. Siyasette Hükûmetin
kendilerine sahip çıkmadığından yakınan
balıkçılarımız Bakanlık yönetiminde de
sorunlarından anlayan, sektörle sıcak ilişkiler kurmuş
muhatap bulamadıklarından şikâyetçiler. Muhatap bulamama krizi
yerelde çok daha fazla. Bildiğiniz üzere, içinde Eğirdir Su Ürünleri
Enstitüsü olmak üzere, AKP, ülkemizde su ürünleri enstitülerini kapattı,
istasyon hâline getirdi. Hükûmet Balıkçılık ve su ürünleri
gündemimizde yok. diyor açıkçası. Hayvan sağlığı
birimi altında sektör ile hiç ilgisi olmayan personelle işin yürütülmesi
anlamına geliyor ki bu samimi bir yaklaşım olmasa gerek.
Balıkçı esnafımız,
yerelde su ürünleri mühendislerinin istihdam edildiği
balıkçılık ve su ürünleri bölge müdürlükleri
kurulmasını istiyorlar. Ayrıca, büyük teknelerde, kooperatif ve
birliklerde su ürünleri mühendislerinin istihdam edilmesinin sektöre büyük
katkılar getireceğini düşünüyorlar. Doğrudur, bu düzenleme
aynı zamanda işsiz durumda olan binlerce su ürünleri mühendisinin de
iş bulmasını sağlayacaktır.
Geçen yıl çok sık
yaşanan hava muhalefeti dolayısıyla, yedi buçuk, sekiz ay olan
avcılık sezonu ancak dört ay sürebilmiştir, fakat anlık
yaşanan balık fazlalığı fiyatların düşük
seviyede kalmasını sağlarken, balıkçılık
girdilerindeki hızlı artış balıkçılarımızı
bankalara borçlu hâle getirmiştir.
Balıkçılarımız,
vatandaşlarımızın elbette düşük fiyatla balık
yemesinden memnuniyet duyacaklardır, ancak onların da ev
geçindirdiklerini düşünürsek, avcılıkta kullandıkları
malzemenin desteklenmesi, aradaki farkın devlet tarafından
karşılanması da bir zaruret olarak karşımıza
çıkmaktadır. Girdilerdeki vergi oranlarının
düşürülmesi, et ve beyaz ete sağlanmış yüzde 1lik KDV
kolaylığının balıkçılık sektörüne de
tanınması, onlara verilecek en büyük destek olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu
dediklerimiz, belki bugün karar alınsa balıkçılarımıza
müspet anlamda orta vadede yansımaları olacak şeyler; ancak
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
tebliğleri ve uygulamasıyla hemen yarın düzeltilebilecek
şeyler vardır. Öncelikle, bu tebliğ,
balıkçılarımızın kurduğu birlik temsilcilerinin
de içinde olduğu bir kurul marifetiyle hazırlanmalıdır,
yoksa sektörün kaderini balıkçılıkla ilgisi olmayan
kişilerin belirlemesinin doğru bir yaklaşım
olmadığı ortadadır.
Bakanlık tebliği,
sürdürülebilir balıkçılığı sağlamak ve
avcılık baskısını azaltmak için balıkçı
filosuna sınırlandırmalar getirmiştir; ancak 10 ila 20
metrelik 365 adet, 21 ila 30 metrelik 37 adet,
Bir diğer husus da şudur:
Kılıç balığının uzatma ağlarıyla
avlanması yasaklanmıştır. Bu ağlar
balıkçının elinde kalmış ve mağdur olmuştur.
Bu zararın Bakanlıkça karşılanması gerekmektedir. 800
ton civarında avlanan kılıç balığının
avının yasaklanıp dışarıdan ithalatının
serbest bırakılmasını da makul bir izahata kavuşturmak
gerekmektedir. Tebliğ, uzatma ağlarıyla değil de paraketa
ile tutulması şerhini getirmiş ancak bunun mümkün
olmadığı Ege Üniversitesi raporlarından da ortaya
çıkmıştır. Ülkemize 5 milyon dolar katkı sağlayan
kılıç balığı avcılığı yerine
ithalata gidilmiş ve bundan dolayı da 10 milyon doların
dışarıya verilmesi gibi bir sonuçla
karşılaşılmıştır.
Balıkçıların
kurduğu birliklerden aldığımız bu bilgileri yüce
Meclisimiz ile paylaşmak ve birlikte çözüm önerileri aramak üzere
huzurlarınıza geldim. Gereklerini Hükûmetten beklediğimizi,
atılacak müspet adımlara da Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek
olacağımızı beyan ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Korkmaz.
Gündem dışı ikinci söz,
Malatyadaki madenler hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Mustafa
Şahine aittir.
Buyurunuz Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin,
Malatyadaki madenlere ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatyadaki madenlerle
ilgili söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Özellikle Battalgazi diyarı olan
ve ünlü devlet adamlarını yetiştirmiş olan ilimizin, yer
üstü kaynaklarıyla beraber yer altı zenginliklerinin de olduğunu
ve bununla beraber maden ve artı kayısıyla birlikte tarım
ürünlerimizi de yetiştirme noktasında bir cazibe merkezi
olduğunu bilmekteyiz. Ayrıca, Hekimhan ve Kuluncak ilçelerimizde
Türkiyenin önemli demir çelik rezervleriyle birlikte krom, toryum, florit,
alçı taşı, dolomit ve kaplıca suyu bulunurken, Pütürge
ilçemizde dünyanın ikinci büyük profillit madeni, altın, asbest,
manganez yatakları da mevcuttur. Akçadağ ilçemizde mermer, Darende ve
Hekimhan ilçelerimizde de çimento, Yeşilyurt Şerefhan sahasında
ise altın, Doğanşehir ve Arapgir ilçelerimizde de manganez
madeni bulunmaktadır.
Huzur kenti olan Malatyamız, her
ne kadar dünya kayısı başkenti olarak biliniyorsa da maden
çeşitliliği açısından da madenlerin başkenti olma
özelliğini taşımaktadır. Özellikle 2002 AK PARTİ
iktidarlarıyla birlikte mevcut madenlerimizin işletilmesi ve yeni
sahaların tespit edilmesi için Maden Kanununda yeni düzenlemeler
yapılırken, bu alanlara yatırım yapacak firmalara da ciddi
teşvikler verilerek, madenlerimizin çıkarılıp
işletilmesine büyük önem verildiğini görmekteyiz.
Değerli arkadaşlar,
teşvikte dördüncü bölgede yer alan ilimizde stratejik önemi haiz olan
maden işletmelerinde yatırım yapıldığında
ise daha üst noktalarda imkânlardan faydalanılabilmektedir. Türkiye'nin
demir çelik ithalatının, enerji ve makine ekipman ithalatından
sonra üçüncü sırada yer alan bir ürün olduğunu bilmekteyiz.
İlimizdeki demir rezervlerinin çıkarıldıktan sonra özellikle
pik demir ve uç demire dönüştürecek fabrikaların özel sektör
tarafından yapılmaya başlanması, ülkemizin yıllardan
beri ithal etmiş olduğu hurda demir ve demir çelik ürünlerini de
durdurmuş olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
böylelikle ilimizin, Türkiye'nin demir çelik açığını
kapatmakla birlikte, ülkemizin cari açığını da azaltacak
demir rezervlerine sahip ve maden yatırımcıları için bir
cazibe merkezi olduğunu burada bir kez daha belirtmek istiyorum.
Özellikle ilimizdeki ikinci önemli yer
altı kaynağı ise mermerdir. İlimizde çıkan mermerler
uç ürüne dönüştürülmeden direkt ihraç edilmekle kaynak zayiatı
oluşturmaktadır. Bu ürünlerin uç ürüne dönüştürülmesini
gerçekleştirdiğimizde ise bu alanda yaşanan kaynak
zayiatını da ortadan kaldırmış olacağız.
Değerli milletvekilleri, özel
sektörün ilimize yapmış olduğu yatırımlar ile
birlikte, fizibilite çalışması yapan ve devam eden
yatırımların bitmesiyle ilimizdeki istihdam probleminin çözümüne
ciddi bir katkı sağlanacaktır. Yapılan tüm bu
yatırımlar aynı zamanda kalifiye eleman ve ara eleman
açığını da ortaya çıkaracaktır. Bu problemlerin
ilimizde yaşanmaması için, teknik ve mesleki liselerimizin mevcut
ihtiyacı karşılayacak şekilde il ve ilçe merkezlerimizde
yapımlarını planlayarak hareket etmekteyiz. İlimize
yatırım yapan yatırımcıların
karşılaşacakları altyapı problemleri, demir yolu ve
kara yoluna ulaşımı kolaylaştırmak için yeni yollar
yaparak ortaya çıkacak sorunlara önlem almakla birlikte, ilimizde bu
alanda yatırım yapacak müteşebbislerimize yönelik
tanıtım yapıp yardımcı olmak için nisan
ayının son haftasında Maden Tetkik Arama Bölge Müdürlüğümüz
madenlerle ilgili bir sempozyum düzenleyecektir. Bu sempozyumdaki temel
amacımız ise ulusal ve uluslararası şirketlerin ilimize
kalıcı yatırım yapmalarını teşvik etmektir.
İlimiz ve DAP bölgesindeki
madenlerimizin sağlıklı bir şekilde incelenmesini
gerçekleştirip, yeni yatırımcıları ilimize ve
bölgemize çekmek için seksen iki arkadaşımız ile birlikte Meclis
araştırması komisyonu kurulması için önerge verdik. Bu
önergedeki temel amacımız, Türkiye'nin enerji
açığını kapatacak maden rezervlerimizin uç ürüne
dönüştürülerek yatırımcıların buraya çekilmesi ve
işletmelerini sağlamaktır.
Otuz yıldır devam etmekte
olan terör belasından dolayı, bölgeye yapılan eğitim,
sağlık, ulaşım, barajlar, altyapı ve sanayi gibi
birçok alanda yatırım yapılmasına rağmen, terör
örgütünün buraya gelecek olan her türlü gelişmeyi sabote edip bölgenin
geri kalmışlığını sürdürmek için yıllardan
beri gayret içinde olduğunu hepimiz birlikte görmekteyiz. Bölgede akan
kanın durmasıyla beraber, madenlerimizin işletilmesiyle ilimiz
ve bölge ekonomisinin lokomotifi hâline gelecek bir enerji ve istihdam merkezi
olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bu duygularla hepinizi tekrar
selamlıyor ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
Gündem dışı üçüncü söz,
Trabzonun sorunları hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Canalioğlu.
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzonun
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Trabzonun sorunları noktasında sizlere bilgi
vermek amacıyla söz aldım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Trabzon, tarihin en eski
çağlarından beri insanoğlunu barındıran bir kent,
birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir kent. Trabzon,
tarihî süreç içerisinde her dönemde ülke siyasetinde ön plana çıkmış
bir kent; bilimde, sanatta, kültürde, sporda, sosyal yaşamda önemli
insanlar yetiştirmiş bir kent; yetiştirdiği insanları
ile gittikleri, bulundukları her yere katma değer
kazandırmış olan bir kent.
Devletine vatandaşlık
bağı ile bağlı, vergisini ödeyen, askerliğini vatan
borcu bilerek seve seve yapan, vatan için şehit ve gazi olan, ulusal
Kurtuluş Savaşı'nda Samsun'a çıkan Atatürk'ümüzü
karşılayanların ön safında olan, İzmir'e ilk giren
Süvari Komutanı Yüzbaşı Şerafettin Beyi yetiştiren
anası ile gelinen noktada gittikleri ilde, ülkede ön plana
çıkmayı başarmışlar. İş olanakları
bulmak için göç eden Trabzonluların gözleri, kulakları
doğdukları topraklarda olmuş, doğduğu ilin
takımını, yani Trabzonspor'u yaşamının
vazgeçilmezi yapmışlardır.
Böylesine önemli kentimiz, ne
yazık ki, son yıllarda kan kaybetmeye
başlamıştır. Bunun en bariz göstergesi her yıl
verdiği göçle azalan nüfusudur.
TÜİK rakamlarına göre, 2000
yılında kentin nüfusu 975.137 iken, bu nüfusu 2011 de 757.350ye
gerilemiştir. Yani büyükşehir olabilme sınırının
3 bin üzerinde olarak büyükşehir yapılmıştır.
Yıllara göre verilen net göç hızı ise yüzde 17,78dir.
Yine, TÜİK'in son verilerine göre,
göç veren iller sıralamasında 6ncı sıradadır.
Trabzon, il merkezlerine göre gelişmişlik sıralamasında
15inci sırada olmasına karşın il geneli gelişmişlik
sıralamasında 38inci sırada yer almaktadır.
İşsizlik en büyük sorundur ve işsizlik oranı 6,3tür.
Büyük sanayinin
olmadığı, ticaretin durma noktasına geldiği, 150 bini
aşkın esnafımızın icralık olduğu, turizmde
son yıllarda hak ettiği payı alamayan Trabzon ilimizde
halkın önemli bir geçim kaynağı olan çay ve fındık
gibi iki temel ürünümüz üreticilerimizin beklentilerini
karşılamamaktadır. İç kısımlarda yapılan
hayvancılık da giderek azalmaktadır.
Bütün bunların yanı
sıra, KOBİler ve organize sanayi bölgeleri, ayakta kalabilmek için,
Teşvik Yasasının yenilenerek çıkarılmasını
ve ilimizin en az 4üncü bölgede yer almasını pürdikkat
beklemektedirler ve 5 bin kişiye iş bulacağız diye söylenen
Çamburnu Tersanesinin akıbetini, her seçim döneminde Trabzon
halkının hassasiyeti olan Trabzonspora nasıl stat
yapılacağını, Akyazı stat projesini Trabzon
insanı merak etmektedir. Önemli bir konu da hava kirliliğidir ve
doğal gazın hangi aşamada olduğunu merak etmektedir.
Sayın
Bakanımız Erdoğan Bayraktar Trabzonda yaptığı
konuşmada Trabzonu cazibe merkezi yapacağım. demiş ancak
bir başka ilde yaptığı konuşmada Para kazanmak
istiyorsanız Bursaya, İzmire, Denizliye, Antalyaya, Gaziantepe
el atın. diyor ve Trabzondan hiç söz etmiyor. Oysa Trabzon yıllardır, umutla, dar
alana sıkışmış bulunan ve kısa, orta ve uzun
vadede ihtiyaçlarını karşılayacak olan güney çevre yolu
projesinin başlatılmasını, Trabzon il ekonomisine ve ihracatına
ve bölge illerinin ekonomisine katkı sağlayacak olan Samsun-Sarp
arası demir yolu hattı ile
Erzincan-Gümüşhane-Trabzon ve Erzincan-Gümüşhane-Tirebolu
demir yolu hattının projelerinin bir an önce tamamlanarak
yapımına başlanılmasını ve ayrıca lojistik
merkezini bekliyor.
Ayrıca, her
fırsatta milletten söz eden, Millet ne derse o olur. diyen
iktidarımız, ne yazık ki doğal güzellikleriyle ünlü,
turizme açılmayı bekleyen Tonya ilçesine çimento fabrikası
yapmakta ve yine mesire yeri olan, doğal güzellikleri olan Araklı Turupta
çöp depolama alanı yapmakta ve karşı gelen Araklıların
sesine kulak vermemektedir. Oysa genel seçimlerde on bir yıldır yüzde
59a yakın oy verdiği AKP iktidarından çok şey bekleyen
Trabzon insanı bu alanda beklediğini alamadığı gibi,
cazibe merkezi yapılmadığı gibi
Ayrıca Trabzon ilimiz
de hak ettiği 2010-2011 Süper Lig şampiyonluk kupasının
beklentisi içinde Türkiye Futbol Federasyonunun kararını da
sabır ve kararlılıkla beklemektedir.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Canalioğlu.
Gündeme geçmeden önce İç Tüzük
60a göre sisteme girmiş sayın milletvekillerine bir dakika süre
vereceğim.
Sayın Bayraktutan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin merkez ilçeye bağlı Ortaköye
yapılacak HESden dolayı vatandaşların huzursuz
olduğuna ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu
kararını yeniden gözden geçirmesi yönünde Ortaköy halkının
beklentisinin bulunduğuna ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Artvin Merkez
ilçeye bağlı Ortaköy köyümüz Artvinin en güzide, en güzel
köylerinden bir tanesidir. Bu köyde, yakın zamanda, yaşayan
vatandaşlarımız arasında derin bir huzursuzluk vardır,
o da şundan kaynaklanmaktadır: Hidroelektrik santrallerinin Doğu
Karadenizde yaratmış olduğu harabiyetten ve endişeden Artvin Merkez Ortaköy de
ciddi anlamda etkilenmektedir. Artvinin en güzel üzümleri, en güzel meyve ve
sebzesinin yetişmiş olduğu bu köyde, hidroelektrik santrali
çalışmasına ilişkin ciddi bir girişim vardır.
Eğer bu çalışma gerçekleşirse, Artvin Merkez Ortaköyde bir
hidroelektrik santrali kurulursa o köyde tarımcılıkla
uğraşan vatandaşlarımızın, sebze ve meyve
tarımı yapan kişilerimizin derin şekilde bundan etkilenmesi
söz konusu olacaktır. O nedenle, buradaki HES
çalışmasını yapacak olan Enerji
Bakanlığının Ortaköydeki çalışmayı yeniden
gözden geçirmesi ve bu yanlış kararından bir an önce dönmesi
Ortaköy halkının büyük beklentisidir. Bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir kere daha ifade etmekten onur duyuyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Aksünger
2.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksüngerin, Irakta çalışan iş
adamlarımızın ve işçilerimizin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Irakta özellikle son altı ay
içerisinde gerek iş adamları gerekse işçilerimiz ciddi sorunlar
yaşamaktadırlar. Özellikle Habur Sınır
Kapısından giriş yapan iş adamlarının
Bağdata geçişlerine izin verilmemekte, iş adamlarımız
Erbilden geri İstanbula gelip hava yoluyla Bağdata
gidebilmektedirler. Havaalanında ise işçilere otuz günlük vize
verilmekte, sonrasında polis kontrollerinde bu kişilere kaçak
işlemi yapılarak tutuklanmaktadırlar. İşçilere verilen
vizeler uzatılmadığı için bu sefer de şantiyede hapis
hayatı yaşamaktadırlar.
Bayram Duman adlı işçi,
Irakta taşeron firmasında yedi ay çalıştıktan sonra
oturum izni olmadığı gerekçesiyle hapse atılmış,
sadece Türk işçilerine uygulanan bir muamele hâline dönmüştür.
İşçilerimiz zor şartlardaki cezaevlerinde eziyet çekmektedirler.
Şu anda Ebu Garipte ve Hille Cezaevinde,
İslahiye cezaevlerinde yatan kaç Türk işçisi vardır? Bununla
ilgili, bu konuyla ilgili iktidarın
ilgisi, bilgisi var mıdır? Bu işçilerin kurtarılması
için Bakanlığın bir girişimi olacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aksünger.
Sayın Işık
3.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, İzmir Dokuz Eylül
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde doktorlara uygulanan şiddete
ve bundan sonrası için gerçek tedbirlerin alınmasını
istediğine ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
İzmirde yakınını kaybettiği için 9 Eylül Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesinde görevli iki doktoru darp eden, aynı
zamanda iki doktoru ölümle tehdit eden U.T. ismindeki
vatandaşımız savcılık tarafından serbest
bırakılmıştır.
Hekimliğini unutmayan sayın
milletvekilleri, ALS hastalığının nasıl bir
hastalık olduğunu bilirler. Bu hasta 70 yaşında ve hasta
yakınları hastanın her an için öleceğini zaten
bilmektedirler. Hasta yakınının acıdan dolayı böyle
bir şey yaptığını arkasından savunmak ve
savcıların hasta yakınını bir an önce serbest
bırakmasını kınıyorum. Bundan dolayı da bundan
sonraki bu şiddetin önlenmesi için Yok efendim, biz burada yeşil
alan uyguladık, yeşil kod uyguladık. sözlerine inanmıyoruz
artık, gerçek tedbirlerin alınmasını istiyoruz bir an önce.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Korkmaz
4.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Başbakanın bazı
değerlendirmelerine ve Türkiyeyi bölmek adına yapılan her
şeye karşı Milliyetçi Hareket Partisinin ve Türk
milliyetçilerinin var olduğuna ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakanın Türkiye'nin
üniter ve millî devlet yapısını ortadan kaldırmak
anlamına gelen eyalet sistemine sıcak bakan değerlendirmeleri
basına yansımıştır. Milliyetçi Hareket Partisi,
maalesef, bir kez daha haklı çıkmıştır. 35 bin
kişinin katili ve terör örgütünün başı Öcalan ile PKKnın
söylemleriyle AKP ve Başbakan aynı hizaya gelmiştir.
PKKnın hedefleriyle Başbakanın gönlündeki Türkiye özlemi
maalesef aynıdır. Bu özlem, 1991de İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanıyken hazırlattığı Kürt
Raporundan beri vardır. Türkiyeyi götürmek istediği hedef bellidir.
Bu hedefe ulaşmak için, PKK ile pazarlıklar dâhil, anayasal
sistemimizi değiştirmek dâhil her yolu denemektedir ancak
bilinmelidir ki Türkiyeyi bölmek adına her şeyi yapan bölücü ve
iş birlikçilerine karşı, bu ülkede devlet ve millet bekası
için her şeyi göze almış Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk
milliyetçileri vardır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Korkmaz.
Sayın Öz
5.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde
doktorlara uygulanan şiddeti kınadığına ve Hükûmeti bu
konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesinde
meydana gelen, Türk hekimlerine yapılan saldırıyı
şiddetle kınıyorum. Meclis olarak özellikle sağlık
çalışanlarına şiddetin her defasında
arttığını ifade etmemize rağmen gerek sistem olarak
gerekse hukuk olarak hiç kimsenin ceza almadığını görmek,
hekimleri gerçekten üzmektedir. O yüzden, bu noktada daha duyarlı olmak
için herkesi göreve davet ediyorum. Bu ilk değildir, bu son da
olmayacaktır; sistemi gözden geçirmemizin gerekliliği gün gibi
aşikârdır. Hükûmeti de bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Işık
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, orman muhafaza memurlarına
rotasyon adı altında zoraki görev değişikliği
yapılmasına ve bu uygulamaya son verilmesi için Hükûmeti göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son günlerde, ülkemizde
yıllardır fedakârca hizmet yapan orman muhafaza memurlarına
rotasyon adı altında zoraki görev değişiklikleri gündeme
gelmiştir. Birçok ilimizde ihtiyaç olmasına rağmen, eksiklik olmasına
rağmen, yıllarca görev yapan orman muhafaza memurlarını
keyfî olarak yer değiştirmeye zorlama uygulamasına bir an önce son
verilmesini ve bu sorunun çözülmesi için Hükûmeti göreve davet ettiğimi
belirtiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Özkan
7.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, 1997 yılında BAĞ-KURdan basamak
satın alarak emekli olanların emeklilikte artışlardan
yararlanamadıkları için çözüm beklediklerine ve emekli olup da bir işte
çalışan ve sosyal güvenlik katkı payı veren emeklilerin
kamu bankalarından faizsiz kredi beklediklerine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben,
Hükûmet yetkililerini uyarmak istiyorum, tutanaklara geçmesi
açısından.
1997
yılında BAĞ-KURdan basamak satın alarak emekli olanlar,
emeklilikte artışlardan yararlanamamaktadırlar. Bu konuda bir
çözüm beklemektedirler Hükûmet yetkililerinden.
Ayrıca,
emekli olup bir işte çalışan ve sosyal güvenlik katkı
payı veren emeklilerimiz -Hükûmetten- kamu bankalarından faizsiz
kredi beklemektedirler. Bu konuda bir çözüm bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır,
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Artvin'de bir maden sahasının çevreye olası
zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/562)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bilindiği üzere
Artvin, Çoruh Vadisini ülkemizin enerji ihtiyacına katkısı
olsun diye feda etmiş bir ildir. Yaşam alanları daralarak daha
yukarılara taşınmak zorunda kalınmıştır. Bu
alanların da madenlere açılması giderek ili terk etmeye
zorlayacaktır. Bu önemli coğrafyada madencilik faaliyeti yapacak
firmanın, doğaya ve Artvin'de yaşayanlara zarar vereceği
yönünde halkın endişeleri vardır. Cerattepe orman alanı,
Hatila Millî Parkı ile sınırlıdır. Bu nedenle Hatila
Millî Parkının maden çalışmalarından zarar görmesi
kuvvetle muhtemeldir.
Bu nedenle,
sorunların araştırılarak çözümü için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
Saygılarımızla.
Hasip Kaplan
Şırnak
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Artvin
merkez ilçe sınırları içinde ve şehrin hemen
yukarısında bulunan Cerattepe mevkisi ve bununla bitişik Genya
Dağını da içine alan yerler de son yıllarda altın ve
bakır arama çalışmaları ile gündeme gelmiştir.
Bilindiği
üzere Artvin, Çoruh Vadisini ülkemizin enerji ihtiyacına
katkısı olsun diye feda etmiş bir ildir. Yaşam
alanları daralarak daha yukarılara taşınmak zorunda
kalınmıştır. Bu alanların da madenlere
açılması giderek ili terk etmeye zorlayacaktır.
Bu önemli coğrafyada madencilik
faaliyeti yapacak firmanın doğaya ve Artvin'de yaşayanlara zarar
vereceği yönünde halkın endişeleri vardır. Cerattepe orman
alanı, Hatila Millî Parkı ile sınırlıdır. Bu
nedenle Hatila Millî Parkının maden çalışmalarından
zarar görmesi kuvvetle muhtemeldir.
Madencilik
konusunda Murgul'dan deneyimi bulunan Artvinliler Cerattepe'de bakır ve
altın madeninin işletilmesinin insan sağlığına ve
doğaya zarar vereceği gerekçesi ile istememektedirler. Alanda
yapılması planlanan taşıma ve nakil yolları, arazinin
eğimli olmasından ötürü bölgeyi çok tahrip edecek ve görüntü
kirliliği oluşturacaktır.
Kendine özgü
hayvan türlerini barındıran bölge, aynı zamanda Türkiye'deki iki
kuş göç yolundan birine de sahiptir. Madenin işletmeye
açılmasıyla yüzlerce bitki ve hayvan türünü yok edeceğini,
onların yaşam alanlarını bitireceğini, yüksek heyelan
tehlikesi bulunan bölgenin heyelandan en önemli koruyucusu olan yaşlı
ormanların da yok olacağı, tüm su havzalarına da sahip
bölgenin sularının da kullanılamayacak duruma gelmesi
aşikârdır.
24 Haziran 2010
tarihinde yeni Maden Kanununun, 6 Kasım 2010 tarihinde de uygulama
yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi ile ülke genelinde ilk olarak 1.343
sahasının ihale yolu ile ruhsatlanacağı bizzat Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız tarafından Mart 2011
tarihinde dile getirilmiştir.
Ruhsatların
on yıllık olarak verileceğini, beşer veya onar
yıllık periyotlar halinde uzatılabileceğini söyledi.
Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. (Anayasa md. 56) çevreyi kirleten veya bazen bir faaliyetleri zarar
gören veya haberdar olan gerçek veya tüzel kişiler idari makamlara
başvurarak bu faaliyetlerin durdurulmasını isteyebilirler.
dedi.
Artvin ve
ilçelerinde de ihaleye çıkarılacak, onlara saha olduğu,
bunlardan birinin tüm Artvinlilerin desteği ile sona erdiren Cerattepe (
Cerattepe ve
diğer sahaların işletilmesi sonucunda bozulacak doğa,
kirlenecek toprak ve tarım alanları, zehirli ürünler, içilemeyecek
hâlde olan ağır metal yüklü su kaynakları ve şehir
merkezini tehdit eden heyelan riski altındadır.
Bu nedenlerle Artvinliler
yaşadıkları çevreye, doğaya, yer altı ve yer üstü
zenginliklerine sahip çıkmanın boşuna bir mücadele
olmadığını, eninde sonunda bu mücadeleyi kazanmaları
gerektiğini belirtmişlerdir. 2008 yılında
kanıtlamış bir halk olarak bu mücadeleyi bir kez daha kazanma
başarısını göstereceklerine olan inancımız
tamdır.
Yaşamsal önem taşıyan
Cerattepe ve devamında yer alan ikinci ruhsat alanı ile ilgili
yapılacağı duyurulan ihalenin bir an önce iptal edilmesi, bu
nedenlerle TBMM araştırma komisyonunun kurularak sorunun bütün
yönleriyle araştırılması gerektiği inancındayız.
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, dış politika sorunlarının tespiti ve
çözümünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/563)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dış politika
sorunlarının tespiti ve çözümü için Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
BDP Grup Başkan
Vekili
Gerekçe:
Türkiye, hem bir Balkan-Avrupa hem de
tarihî ve coğrafi ilişkileri nedeniyle Orta Doğu'nun önemli
ülkelerinden birisidir. Yine halklar denizi olarak anılan Akdeniz'le
doğrudan kıyı olması nedeniyle bir Akdeniz ülkesidir.
Diğer yandan, Asya ile Avrupa kıtasını birbirine
bağlayan köprü rolü oynaması, Kafkaslarda Türkiye cumhuriyetlerle
ilişkileri nedeniyle Avrasya ülkesidir. Bütün bu gerçeklikler göz önünde
bulundurulduğunda Türkiye'nin üzerinde kurulduğu coğrafyaya hem
jeostratejik hem de jeopolitik önem kazandırmaktadır.
Küreselleşme, dünyada birçok
şeyi sürekli ve hızlı bir değişim sürecine
sokmuştur. Bu süreçle birlikte ulus devletlerin giderek aşılma
dönemine gireceği, buna karşılık egemen devletler
arasında bulunan sınırların ortadan
kalktığı, bölgesel bütünleşmelerin artarak önem
kazanacağı bir dönem yaşanmaktadır. Tüm bu gelişmeler
dış politikayı doğrudan etkileyecektir. Dış
politikanın da bu gerçekler ışığında belirlenmesi
gerekmektedir.
Ülkede, bölgede ve dünyada küresel
barışı, demokrasiyi, insan haklarını, hukukun
üstünlüğünü, adaleti ve istikrarı, halkların birliği ve
kardeşliğini tesis etmek için aktif ve sürekli bir çaba sağlanması;
ülke, bölge ve dünya barışını zedeleyecek, halklar
arası düşmanlıklara yol açacak her türden politika ve
yaklaşımlara yeni politikaların geliştirilmesi zorunludur.
Demokratik hak ve özgürlüklerin
geliştirilmesine yönelik uluslararası sözleşmelerin gereklerinin
yerine getirilmesi, bu sözleşmelere aykırı uygulamaların
ortadan kaldırılması ve Türkiye'nin dış politikada bu
gerçeklerle sürekli baskı altında tutulması önlenmelidir.
Birleşmiş Milletler, Avrupa
Konseyi, Avrupa Birliği, AGİT gibi uluslararası ve bölgesel
kuruluşlarla iş birliği ve dayanışma temelinde
eşit ilişkiler geliştirilmelidir. Bu kurumlardan başka
hiçbir etki altında kalmadan, kuruluş amaçları
doğrultusunda, dünya barışının korunması,
uluslararası iş birliği ve halklararası dayanışma
ilkeleri çerçevesinde çalışma yürütülmelidir.
AB, dünyada yaşanan bölgesel
bütünleşmelerin bir sonucu olarak daha da genişleyerek, ekonomik,
siyasal, kültürel ve sosyal bir birliğe doğru evrilmektedir.
Türkiye'nin AB'ye katılımını hızlandırmak,
müzakere sürecinin AB'ye tam üyelikle sonuçlandırılması için
hızlandırılmalıdır. Sermayenin Avrupa'sına
karşı, eşit ilişkiler temelinde, bütünleşmiş
halkların demokratik Avrupa'sını yaratmak için
çalışmalar yapılmalıdır.
Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu,
Ermeni sorunu dış politikada da temel bir sorun olarak Türkiye'nin
aleyhine gelişmelere yol açmaktadır. Sorunun zaman kaybedilmeden
demokratik çözümü geliştirilerek, ülkemizin uluslararası
ilişkilerde güçlü bir konum kazanması sağlanmalıdır.
Orta Doğu'nun bölgesel düzeyde
demokratik bütünleşmesi, dünyadaki gelişmelere bağlı olarak
temel bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Bir yandan, Orta Doğu'nun
demokratik bütünleşmesi için çaba harcanırken, diğer yandan Orta
Doğu halklarının bölgesel çıkarlarını koruyup
geliştirecek, bütünleşmeyi sağlayacak bir dış politika
geliştirilmelidir. Suriye ile ilişkilerin gittikçe yükselen bir
düzeyde sürdürülmesi ve ABD'nin bu ülke ile Türkiye
aracılığıyla ilişki geliştirmesi temel
sorunlardandır.
Orta Doğunun temel
sorunlarını oluşturan Kürt ve Filistin sorununun çözümü için
ilgili ülkelerle sürekli diyalog hâlinde olmak esas alınmalıdır.
Sorunların çözümü için bölgesel ve uluslararası düzlemde
yapıcı ve dostane katkılar sunulmalıdır.
İnsanlığı ve
doğayı tehdit eden savaşların önüne geçmek, silahlardan
arınmak için gerçekleştirilecek olan her olumlu girişimin
desteklenmesi, enerji ve güvenlik politikalarının yeniden
belirlenmesi, dış işlerinin yeniden yapılanması,
eşitsizliklerin derinleşmemesine karşı küresel adalet
ilkesinin savunulması ve bilimsel-teknolojik düzeyin, bunun
olanaklarından yararlanılması, küresel düzeyde eşitlik ve
adalet için yapılan bütün girişimlerin desteklenmesi ve bu yönlü
oluşumlarla dayanışma önemlidir.
Bu amaçla bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması yararlı olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetlerin; Sırbistan Ulusal Meclis
Başkanı Nebojsa Stefanoviç, Bosna-Hersek Meclis Başkanı
Denis Becirevic, Slovenya Ulusal Meclis Başkanı Janko Veber, Romanya
Temsilciler Meclisi Başkanı Valeriu Stefan Zgonea ve Lüksemburg
Temsilciler Meclisi Başkanı Laurent Moserin vaki davetlerine icabet
etmek üzere adı geçen ülkelere ve Avrupa Parlamentosu Başkanı
Martin Schulz ve Makedonya Meclis Başkanı Trajko Veljanoskınin
vaki davetlerine istinaden sırasıyla EUREKA XVIII. Parlamentolar
Arası Konferansa katılmak üzere Belçikaya ve Güneydoğu Avrupa
ülkeleri X. Meclis Başkanları Konferansına katılmak üzere
Makedonyaya resmî ziyaretlerde bulunması hususuna ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1189)
28/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyetlerin;
1. Sırbistan
Ulusal Meclis Başkanı Nebojsa Stefanoviç, Bosna-Hersek Meclis
Başkanı Denis Becirevic, Slovenya Ulusal Meclis Başkanı
Janko Veber, Romanya Temsilciler Meclisi Başkanı Valeriu Stefan
Zgonea ve Lüksemburg Temsilciler Meclisi Başkanı Laurent Moser'in
vaki davetlerine icabet etmek üzere adı geçen ülkelere resmî ziyaretlerde
bulunması hususu, 28/03/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi,
2.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ve Makedonya Meclis
Başkanı Trajko Veljanoskı'nin vaki davetlerine istinaden
sırasıyla EUREKA XVIII. Parlamentolar Arası Konferansa
katılmak üzere Belçika'ya ve Güneydoğu Avrupa ülkeleri X. Meclis
Başkanları Konferansı'na katılmak üzere Makedonya'ya resmî
ziyaretlerde bulunması hususu, 28/03/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.-
Avrupa Parlamentosu tarafından 25-26 Nisan 2013 tarihlerinde
Makedonyanın başkenti Üsküpte düzenlenecek olan Açık
Parlamentolar: Parlamenter Faaliyetlerin Şeffaflığı
seminerine katılım sağlanması hususuna ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1190)
28/03/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu tarafından
25-26 Nisan 2013 tarihlerinde Makedonya'nın başkenti Üsküp'te
"Açık Parlamentolar: Parlamenter Faaliyetlerin
Şeffaflığı" konulu bir seminer düzenlenecektir.
Söz konusu seminere katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun Avrupa Parlamentosu
Başkanı ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi
Başkanı Martin Schulzun davetine icabet etmek ve Akdeniz İçin
Birlik Parlamento Başkanları 1inci Zirvesine katılmak üzere
Fransanın Marsilya şehrine resmî ziyarette bulunması hususuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi
(3/1191)
26/03/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakut'un Avrupa Parlamentosu Başkanı ve
Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi Başkanı Martin
Schulz'un davetine icabet etmek ve Akdeniz İçin Birlik Parlamento
Başkanları 1inci Zirvesine katılmak üzere Fransa'nın
Marsilya şehrine resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
alınan karar gereğince gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan,
İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 24 Milletvekilinin; enerji
alanında bazı şirketlere imtiyazla çıkar sağlamak
amacıyla devlet olanaklarını kullandığı, milli
güvenliği tehdit edecek, Irakın ve ülkemizin bölünmesine neden
olacak açık ve gizli antlaşmalar imzaladığı
iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/26) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve 24 milletvekilinin; enerji alanında
bazı şirketlere imtiyazla çıkar sağlamak amacıyla
devlet olanaklarını kullandığı, millî güvenliği
tehdit edecek, Irakın ve ülkemizin bölünmesine neden olacak açık ve
gizli antlaşmalar imzaladığı iddiasıyla
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/26)
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 26/3/2013 tarihli 82nci Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden
bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi
için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürk.
Gruplar adına: Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yıldırım
Tuğrul Türkeş, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Afif Demirkıran.
Hükûmet adına Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız konuşacaktır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, efendim, bizim gensoru önergemiz
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu
hakkında ama gördüğüm kadarıyla Hükûmet sırasında
Sayın Davutoğlu oturmuyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, Anayasa Başbakan veya bir bakan diyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Konu, enerji konusudur, o nedenle Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı oturuyor. şeklinde bir açıklama yapılabilir ama
gensoru metnimiz dikkatle okunursa sorunun, gensoru konusunun sadece enerji
konusuyla sınırlı olmadığı, Türkiyenin millî
güvenlik siyasetiyle, Irak politikasıyla, Türkiyenin Irak
ilişkileriyle ilgili, dış siyasetiyle ilgili genel bir çerçeveye
sahip olduğu görülecektir. Acaba Sayın Dışişleri
Bakanı daha sonra mı gelecektir yoksa Sayın Enerji Bakanı
mı devam edecektir, doğrusu merak ettim. Bu tutumu -eğer Enerji
Bakanı oturacak ise- doğru bulmadığımızı
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın
Hamzaçebi, Hükûmetin takdiri olarak bildirilmiş, İç Tüzükümüzde
zorunlu bir hüküm yoktur bildiğiniz üzere.
Şimdi ilk söz, önerge sahibi
olarak İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürke aittir.
Buyurunuz Sayın Korutürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önce bir konuya
açıklık getirmek istiyorum: Sayın Başbakan, partisinin
geçtiğimiz salı günkü grup toplantısında, Cumhuriyet Halk
Partisinin bu gensoru önergesini aslında yanlış bir muhataba
verdiği, bu bir enerji anlaşması olduğu için bunun Enerji
Bakanı hakkında verilmiş olması gerektiğini
alaycı bir dille ifade ettiler. Bu, alay edilebilecek bir konu değil;
bu, devletin işleyişinin, geçerli yasaların, hangi bakanlığın
neyin arkasında durduğunun ve hangi konunun neyin arkasına
geçeceğinin bilinmesiyle ilgili bir konu. Ülkeyi on bir yıldır
yöneten bir Hükûmetin başındaki Başbakanın bunu bilmediğini
üzüntüyle gördük.
Uluslararası anlaşmalar daima
Dışişleri Bakanlığının kontrolü
altından geçmek mecburiyetindedir. Bununla ilgili birçok yasa vardır
ve yasa maddeleri de vardır ama bunların en başında 1173
sayılı Yasa gelmektedir. Bizim de bu gensoruyu Sayın Enerji
Bakanına değil, Dışişleri Bakanına vermemizin
sebebi, bunun esas itibarıyla Türkiyenin Irak politikasını
baştan aşağı yanlış bir şekilde yönetiyor
olmasıdır. Sayın Enerji Bakanı tedarikçi bir bakandır,
Sayın Enerji Bakanı uygulayıcı bakandır. Petrolü
bulduğu yerde, Dışişleri Bakanlığı mahzur
görmezse, Yapabilirsin. derse onu yapar ve biz kendisini bundan dolayı
muaheze etmeyiz. Biz bu yetkiyi ve bu izni kendisine veren
Dışişleri Bakanını sorumlu tutarız.
Şimdi, arkadaşlar, 2003
yılı 1 Mart tezkeresi reddedildikten sonra Türkiye, Irakla
ilişkilerini bir düzen içerisinde götürebilmek için Irak Özel
Temsilciliği adında bir makam ihdas etti. O sırada ben Berlin
Büyükelçisiydim. Berlinden dönüşümde hasbelkader bu makama ben geldim ve
Iraka yönelik bütün çalışmaların içerisinde ve en üstünde ben
bulundum. Bakanlar Kurulu kararıyla atanan bir görevdi. Daha sonra, benden
sonra iki arkadaş daha devam etti. Şimdi, nedense, Hükûmet bunu
kaldırmış.
Ama o tarihlerden itibaren Türkiyenin
Irak politikası çok açıktı. Türkiyenin Irak
politikasındaki birinci önceliği, Irakın toprak
bütünlüğünün korunması, Irakın siyasi birliğinin ve millî
egemenliğinin korunmasıydı. Irak yeni oluşma içinde bir
ülkeydi ve burada kendileri Federasyon mu yapalım, yoksa üniter bir devlet
şeklinde mi oluşalım? diye bir çekişme içindeydiler. Biz
bu çekişmeye üçüncü bir ülke olarak, bugün Suriyeye
yaptığımız gibi, karışmadık fakat Biz
kendimiz bu bölgede üniter devletin daha iyi işlediğini görüyoruz,
eğer bizim deneyimlerimizden yararlanmayı düşünürseniz üniter
devleti tercih edin. dedik, etmediler.
Şimdi, bu bir federal devlet,
federe devletler var ama petrol, Merkezî Hükûmetin konusu. Eğer Kuzey Irak
petrollerini, Kerkük petrollerini, Mısır petrollerini Merkezî Hükûmetin
haberi olmadan veyahut da Merkezî Hükûmetin onayı olmadan kalkıp da
bölgesel Kürt yönetimiyle yaparsanız Irakın toprak bütünlüğünün
ileride ayrışmasına yol açabilecek bir noktaya gelmiş
olursunuz.
Biz, eleştirmek için
konuşmuyoruz, rahatsız etmek için konuşmuyoruz. Biz, bu
memleketin çocuklarıyız, deneyimlerimizi sizlerle
paylaşıyoruz.
Bakın, size kısa bir hikâye
anlatayım: Ben askerliğimi yapıyordum, askerliğimi yaparken
bir tarihte -çok gençtim- İstanbuldan Ankaraya uçakla geliyordum, o
tarihte pervaneli uçaklar vardı F-
Şimdi, bu dış politika
konusunun pilotları da bizleriz. Pilotluk bilgisini sizlerle
paylaşmak istiyoruz, Tehlikedesiniz demek istiyoruz, Kötü
gidiyorsunuz. demek istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama bizi dinlemiyorsunuz, Bir şey
olmaz. diyorsunuz. Niye bir şey olmaz? Ben sıkça uçuyorum.
Sıkça uçmakla olmuyor, kullanmak lazım. Biz kırk seneye
yakın bu görevi yaptık, bu işi yaptık, istiyoruz ki
bildiğimizi, gördüğümüzü paylaşalım. Sizin de içinizde
bunları bilen arkadaşlar var, seslerini çıkartmıyorlar ama
onlar da tehlikenin, pert dö vitesin, kuyruk vurabileceğimizin
farkındalar.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Irakın toprak bütünlüğü Türkiye için son derece
önemli. Irak kendi başına bir ülke. Irakta bir Kürt yönetimi var,
bir Şii yönetimi var, bir Sünni yönetimi var. Bu yönetimler, Irakın
bütünlüğü içerisinde kaldığı müddetçe Irak bu bölgede
İrana karşı bir denge unsuru olarak kalabiliyor. Eğer Irak
bölünürse o zaman, dengeyi yapabilecek, İrana karşı dengeyi
yapabilecek bizden başka kimse kalmıyor. Türkiyenin, hiçbir zaman
isteği, hiçbir zaman arzusu İrana karşı veya başka
bir ülkeye karşı denge unsuru olmak değil. Biz denge veya
karşı ağırlık olmak durumunda değiliz biz
istikrar yaratan bir ülke olmalıyız.
Sayın Dışişleri
Bakanı eğer burada olsaydı, eminim, çıkacak, diyecekti ki:
Bizim dış politika vizyonumuzu sizin anlamanız, görmeniz,
tahayyül dahi etmeniz söz konusu değil. Son on senedir Türk dış
politikası çok değişti. Aslında doğru değil,
Türk dış politikası son on senedir hiç değişmedi, son
dört senedir, son üç buçuk senedir değişti.
Bakın, Adalet ve Kalkınma
Partisinin ilk Dışişleri Bakanı Sayın Yaşar
Yakış, ikinci Dışişleri Bakanı Sayın
Abdullah Gül, üçüncü Dışişleri Bakanı Sayın Ali
Babacan; bunların hepsinin zamanında Türkiye, bu bölgede
ağırbaşlı, ağırlıklı, sözüne güvenilir,
eskiden beri gelen güçlü ve birleştirici, istikrar yaratıcı
politikasını uyguluyordu. Sayın Davutoğlu Bakan olduktan
sonra, belki, bir altı ay kadar yerine ısındı, yerine
ısındıktan sonra, amiyane tabirle, çömlek patladı, her
tarafa girer, her taraftan çıkar olduk. Sıfır sorundan
başladık, bu noktaya geldik.
Şimdi, bu yapılmış
olan anlaşma, gene, Dışişleri
Bakanlığının nasıl onay verdiğini
anlamadığım bir şekilde yapıldı Irak Merkezî
Hükûmeti bundan şikâyetçi, Amerika Birleşik Devletleri dahi bundan
şikâyetçi. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bir memleketin
merkezî hükûmetinin, onun onayı olmadan, federal birimleriyle anlaşma
yapmak diye bir şey Irak Anayasasına göre uygun değil.
Bakın, Sayın Enerji
Bakanına verseydiniz keşke bu gensoru önergesini. diyor Sayın
Başbakan. Enerji Bakanına niye verelim? Enerji Bakanı bu
uygulamalardan dolayı yeteri kadar mağdur olmamış mı?
Sayın Enerji Bakanımız uçakla Iraka giderken Irakta inemezsin.
demeleri üzerine geri çevrildi. Kim bunun sorumlusu? Bence
Dışişleri Bakanı. Gerekli hazırlık
yapılmadan, gerekli uygulamalar alınmadan, Merkezî Hükûmetin tasvibi,
onayı alınmadan oraya koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti Bakanı
gönderilir mi? Onun için, biz, bu önergeyi doğru verdik. Bizim bu
kaçıncı önergemiz? Çok hoşumuza gitmiyor, açık söyleyeyim,
bir sene içerisinde üç önerge olabilir mi, üç gensoru olabilir mi ama
gerekiyor, belki dört olacak, belki beş olacak.
Sizden ricam şu: Bakın, 1954
seçimlerinde en yüksek oyla gelen parti, Demokrat Partiydi, yüzde 53 oyla geldi
ama 1955 senesinde Demokrat Partinin kendi milletvekilleri, Demokrat Parti grup
toplantısında Demokrat Parti Genel Başkanını
bakanlardan başlayarak teker teker sıygaya çektiler ve istifa
ettirdiler. Siz, belki istifa ettirmezsiniz, belki sıygaya çekmezsiniz ama
sorun arkadaşlar, ne yapıyorsunuz, nereye gidiyoruz? Sıfır
sorun diye geldik, bakın nerelere geldik.
Suriye için birçok lakırtı
çıkıyor şimdiden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvuranlar var, Uluslararası Ceza Mahkemesine başvuranlar var.
Kim aleyhine? Türkiye aleyhine. Türkiye buna layık bir ülke mi?
Şimdi, kalkıyorsunuz, bir
petrol varlığını, o petrol varlığının
sahibi olmayan bir birimden anlaşma suretiyle satın alıyorsunuz.
Sağa sola, mahkemelere başvurdukları zaman, uluslararası
divanlara gittikleri zaman bunların karşısında Türkiye
niçin boynunu eğsin?
İsrailin sadece Olabilecek
operasyonel hatalar varsa ve o hatalar ölüme sebebiyet verdiyse özür dileriz.
diyen özrünü Bu gururu bize
yaşattığınız için size minnettarız. diye
afişlerle ilan ediyorsunuz. O zaman siz kimden özür dileyeceksiniz bu
petrol dolayısıyla sağda solda sataşmalar
başlayınca, hukuk davaları başlayınca?
Bu konuları bir kere daha
dikkatinize getiriyorum, bu konulara canıgönülden kulak vermenizi rica
ediyorum. Sizler, hepimiz, bu memleket için çalışan insanlarız.
İnsan, siyaseti hizmet için
yapıyor arkadaşlar, sizler de öyle yapıyorsunuz, ben eminim. O
hizmetin içerisinde lütfen Ne oluyor ne bitiyor? diye sorun.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Korutürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş.
Buyurunuz Sayın Türkeş. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu
hakkında verilmiş olan gensoru önergesinin görüşülmesi
vesilesiyle, Milliyetçi Hareket Partisinin önerge konusundaki görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hem iç
hem de dış politikamız açısından son derece hassas ve
bir o kadar da tarihî bir dönemden geçiyoruz. Yakın çevremizdeki
dış dünya yeniden şekilleniyor. Bu noktada ülkemizin
geleceğiyle ve geleceğini çok yakından ilgilendiren konularla
ilgili önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeleri kendi
millî imkân ve kabiliyetimizle ülkemizin çıkarları doğrultusunda
yönlendirip yönetebiliyorsak ne âlâ, ne mutlu bize. Geldiğimiz şu
safhada biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP Hükûmetinin bu tarihî süreci
en iyi ve en etkin şekilde yönetip yönlendirdiğine dair büyük
tereddüt ve derin şüpheler içerisindeyiz. Dış politikada vahim
hatalar yapıldığını görüyor ve biliyoruz.
Bu yüce çatı altında
yaptığım önceki konuşmalarımda bunlara
değinmiştim. Son konuşmamdan bu yana da değişen bir
durum söz konusu olmadı. Suriyede derin bir açmaza girdik, Irak deseniz
hakeza, İranla ilişkilerimiz risk taşıyan boyutlara varmak
üzere, Avrupa Birliği ile ilişkilerde kayda değer hiçbir
gelişme yok, Yunanistan Egedeki adacık ve kayalıkları
kendi egemenlik sınırları içerisine almayı son
hızıyla sürdürüyor, bizim AKP Hükûmeti seyrediyor. Türk
dünyasıyla, soydaş ve akraba topluluklarla ilişkilerimiz derin
bir ihmalin içerisinde. Enerji savaşlarında ise büyük bir karartma
nedeniyle durumumuz nedir, bilemiyoruz.
Bu noktada vurgulamalıyım ki
diğer bir büyük sorunumuz, dış politik gelişmeler ve
dış politikamızla ilgili önemli ve hassas konularda AKP
Hükûmetinin Dışişleri Bakanı ve Bakanlığı
tarafından yeterince bilgilendirilmiyor olmamızdır. Demokrasinin
gereği olarak şart olan Meclis denetimi hiçe sayılıyor. Bu
ise bizde Kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklar
yürütülüyor. inancını artırmaktadır. Sayın
Dışişleri Bakanı, kendi ifadeleriyle dış
politikamızı nakış nakış işleyip, ince ince
dokurken bizler burada âdeta dokuz doğuruyoruz. Türkiyenin selameti
açısından Sayın Davutoğlu ve ekibine güvenmek istiyoruz,
sonuna kadar güvenmek ve inanmak istiyoruz ancak bir türlü olmuyor. Sayın
Bakanın sempatik şahsı, kişiliği bize yetmiyor.
Çizdiği karakter profili de artık güven vermiyor. İzlediği
politikaları da içimize sindiremiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, söz buraya gelmişken geçen hafta yaşanan şu
meşhur İsrailin özür dileme olayına ve bunun gerek Sayın
Başbakan ve gerekse Sayın Davutoğlu tarafından bir
dış politika zaferi olarak takdim edilmesine değinmeden
geçemeyeceğim. Sonraki gelişmeler ve İsrail
Başbakanının sosyal medyada yayınladığı özel
açıklamalar gösteriyor ki İsrailin özrünün ardında bizim
Dışişleri Müsteşarının zaman zaman basına da
yansıtılan İsraillilerle yaptığı o belirsiz
görüşmeler değil, İsrailin tamamen kendi çıkarları
bulunmaktadır. İsrail, dokuz vatandaşımızı
katletmesinden üzüntü duyduğu için değil, Başbakan Netanyahunun
ifadesine göre, Suriyede son dönemdeki tehlikeli gelişmelerden
endişe duyduğu için güya özür dilemiştir ya da daha doğru
Türkçeyle o özrümsü açıklamayı yapmıştır.
25 Mart 2013 tarihli basın
açıklamamda da açıkça vurguladım. Aslında bu bir özür
dileme değil, bir mazeret beyanıdır ve hukuki hiçbir
geçerliliği yoktur. Aslında sayın milletvekilleri, sizlere bu
noktada bu gelişmenin Suriye ve/veya İran kaynaklı
olmasının yanı sıra ve daha da ziyade, asıl sebebin
enerji kaynaklı olduğunu vurgulamak isterim. İsrail,
Filistinin Gazze ve Akdenizdeki kendi kıyıları
açıklarında keşfettiği, 1 trilyon metreküp olduğu
iddia edilen muazzam doğal gaz rezervlerini boru hattı yoluyla
Türkiye üzerinden Avrupaya aktarmanın en akılcı ve maliyetli
yol olduğunu anlamış ve bu yolda, her geçen günü, boşa
geçirilmiş, maddi kaybı büyük günler olarak görmeye
başlamıştır. Bu noktada İsrailin dev enerji
şirketi Delekin İsrail Hükûmeti üzerinde yapmış
olduğu baskı, Netanyahuyu o özrümsü açıklamaya yönelten ana
faktörü oluşturmaktadır. İsrailin sözde de olsa neden özür dilediğinin
gerekçeleri bu kadar açık iken, ayan beyan ortada iken Sayın
Başbakan ve Sayın Dışişleri Bakanının ortaya
çıkıp da Bakın, nasıl dize getirdik, gördünüz mü
dış politikamız nasıl da başarılı. gibi içi
boş laflarla halkımızın gözünü boyamaya çalışması
komik olmuştur. Bu da yetmezmiş gibi E, İsrail özür diledi,
şimdi sıra muhalefette. yaklaşımına ne demeli? Kusura
bakılmasın ama bu tavır tam bir pişkinlik ve hamakat örneğidir.
MHPden çıt çıkmıyormuş. Olayın hemen ardından
yaptığımız ve olayın yanlışlığının
tüm gerekçelerini detaylı olarak anlatan bildirimizi
beğenmediğiniz açık. Sebebi de, tümü doğruları
aksettiriyordu. Bütün bu olanların ışığında, MHP
neden sizden veya neden Türk halkından özür dileyecekmiş? Bu
zihniyeti ve akıl yapısını anlamak zor.
Aslında, Mavi Marmara
olayında AKP Hükûmetinin ve Dışişlerinin bu millete bir
özür borcu vardır. Neden mi? İzninizle burada izah edeyim.
Nasıl, bir sihirbaz silindir şapkanın içinden duruma göre ya
tavşan ya çiçek ya da herhangi bir nesne çıkarıp izleyicileri
büyülüyorsa, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu da her
olumsuzluk karşısında, büyük bir ustalıkla, halkın
hoşuna gidecek nesneleri şapkadan çıkarıyorlar.
Evet, doğrudur ve
tartışma götürmez bir gerçektir ki Mavi Marmara olayının
asli sorumlusu İsraildir. Peki, diğer tarafta hatalar
olmamış mıdır? Bunların sorumlusu kimdir? O gemileri o
tarihte Gazzeye, ölüm hattına göndermekte en ufak bir beis görmeyen AKP
Hükûmeti değil midir? O dönemde Birleşmiş Milletler Daimi
Temsilcimiz New Yorktan, ABD Büyükelçimiz Washingtondan ve İsrail
Büyükelçimiz Tel Avivden gönderdikleri telgraflarda âdeta yalvardı ve
gemilerin gitmesine kesinlikle engel olunmasını istedi ama AKP
Hükûmetinin çiçeği burnunda, sıfır soruncu
Dışişleri Bakanı ve o dönemin kalfalık sürecini idrak
eden Başbakanı bu uyarılara kulak asmadı. Daha düne kadar
neredeyse beş yıl Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi olmuş, meslek
hayatının önemli bir kısmını Bakanlıkta Orta
Doğu, İsrail-Filistin ilişkilerinden sorumlu olarak
geçirmiş Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı da bu uyarılara kulak asmadı ya da gerekli
uyarıları yapmadı veya onu da dinleyen yoktu. Çünkü,
İsraili bilen herkes böyle bir sonucu küçük bir ihtimal olarak dâhi de
olsa hesaba katmalıydı. Usta Sayın Başbakan, Sayın
Dışişleri Bakanı, o tarihte Dışişleri
Müsteşarınız sizi uyarmadı mı acaba? Uyardıysa,
uyarılarını neden dikkate almadınız? Uyarmadıysa,
hâlâ niye o mevkidedir?
Sonuçta, olan oldu ve dokuz
vatandaşımız katledildi, ilişkiler kesildi. İsrail
özür dilediyse, AKP Hükûmeti de Türk halkından özür dilemelidir. Asıl
özür borcu aslında Başbakan ve Dışişleri
Bakanının omuzlarında asılı durmaktadır. Siz, bir
yandan dış politika hatasıyla katliama sebebiyet vereceksiniz,
diğer yandan, bu hatanızı kamuoyundan saklamaya yarayacak
şekilde konuyu İsrailin özür dilemesi meselesine
odaklayacaksınız, halkı üç yıl bu şekilde bilgi
kirliliğiyle besleyerek dikkat noktasını özür dileme konusuna
çekip sözde özür gerçekleştiğinde de bunu bir diploması zaferi
olarak takdim edeceksiniz. Tam bir sihirbazlık ve hokkabazlık
örneği değil de nedir bu durum? Bütün bu oyunların Türk
milletinin gözünden ve dikkatinden kaçtığı sanılmasın
ve necip Türk milleti aptal yerine konmasın.
Sayın Dışişleri
Bakanı Davutoğlu İstediğimizi aldık, tüm taleplerimiz
yerine getirildi. ifadelerini kullanmıştır. Hani, nerede? Ne
aldınız? Gazze ablukası kalktı mı? Kalkacak mı?
Başbakanlığımızın açıklamasında yer
alan Türkiyenin devlet olarak açtığı tazminat davalarıyla
bizzat mağdurların açmış olduğu tazminat davaları
ne olacak? Telefon görüşmesiyle sağlandığı kaydedilen
tazminat anlaşmasının en önemli şartını
İsrailin isteği ademimesuliyet şartı, non- liability mi
oluşturuyor? Adalet Bakanı Livni alelacele bunun için mi aradı
sizi? Ademimesuliyet şartı karşısında tazminat
ödemelerinin yapılmasıyla birlikte Mavi Marmara olayına
karışan tüm İsrailliler, diğer bir ifadeyle, Mavi
Marmaraya operasyon talimatını veren İsrailli siyasetçiler,
operasyonu planlayıp yöneten İsrail üst düzey askerî yetkilileri ve
bizzat operasyonu gerçekleştiren İsrailli subay ve askerler ve
vatandaşlarımızı profesyonelce vuran katiller
hakkındaki tüm davalardan vaz mı geçilecek? Türkiye, hem devlet
olarak davalardan vazgeçecek hem de Mavi Marmara kurbanlarının aileleriyle
temas içinde olunarak mağdur olan ailelerin tazminat
karşılığında İsrail ve operasyonu
gerçekleştiren İsrailliler hakkındaki hukuksal haklarından
feragat ettiklerine dair anlaşma mı yapılacak? Daha da önemlisi,
bu feragat tazminatlar ödenmeden önce mi yapılacak, sonra mı
yapılacak? İçinizde bunu bileniniz var mı? Hiç zannetmiyorum.
Tüm bunlar Sayın Dışişleri Bakanının
İsteğimizi aldık, tüm taleplerimiz yerine getirildi. ifadesiyle
ne derece uyuşuyor? Sayın Dışişleri Bakanı sanal
gerçekleri reel göstermeye çalışarak kendince sihirbazlık
mı yapıyor? Aziz Türk milleti buna artık inanır mı?
Kulislerde dillendirilenlere göre,
İsrailin her bir şehit ailesine 100 bin dolar tazminat ödemesi
üzerinde duruluyormuş. Doğru olduğuna ihtimal bile vermemekle
birlikte, bir an için doğru olduğunu düşünürsek böyle bir
miktarın bir şehidimizin hayatıyla nasıl
kıyaslanabileceğini, ölçülebileceğini düşünmek bile
alçaklık olarak geliyor bize. Alçak koltuk olayından daha
alçaltıcı olmaz mı bu miktar? Bir şehidimizin
hayatının kaç para ettiğini siz nasıl belirleyeceksiniz?
Buna şimdi yetkilendirilen Sayın Arınç mı karar verecek?
Değerli milletvekilleri, bu
vesileyle, üç yıl önce Mavi Marmara gemisine yönelik İsrail
saldırısında hayatlarını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allahtan bir kere daha rahmet, yaralılara
acil şifa ve yakınlarına sabır ve metanet dileklerimi
iletiyorum.
Yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri, bu noktada gensoru önergesinin verilmesine dayanak teşkil eden
ana konuya da gelmek istiyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Irakın toprak bütünlüğü korunmak şartıyla, Irakın
kuzeyi bölgesel yönetimiyle enerji alanında anlaşma
imzalanmasına karşı değiliz ancak bu anlaşma veya
anlaşmaların gizli olmasını da kabul edemeyiz.
Anlaşmaların metninin kamuoyuna açıklanmasının bir
anlamda dışarıdaki dost ve düşmanlarımızın
anlaşılması bakımından da ülkemiz için yararlı
olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin âdeta arka bahçesi olan
Irakın kuzeyinde devasa hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili olarak
kuzey bölgesel yönetimiyle anlaşmaların yapılması kimi
kızdırır, kimi kızdırmaz, kimi memnun eder;
anlaşmaların gizliliği kaldırılsın ki
bunları da bilelim. 22 ülkeden 50ye yakın dünya enerji şirketi
Irakın kuzeyindeki doğal gaz ve petrol kaynaklarıyla ilgili
olarak 15 milyar doları geçen yatırımla bölgede âdeta at
koşturacak, Türkiye ise bu koşan atları seyredecek. Böyle bir
gerçeği kabul etmek mümkün mü? Kapımızın dibinde bize
sunulan ekonomik, coğrafi, jeopolitik, jeolojik her türlü fırsat ve
imkânı kullanmak bizim en doğal hakkımızdır.
Irakın kuzeyindeki ham petrol ve doğal gaz kaynaklarına ortak
olma, işletme, boru hatlarıyla bu kaynakların Türkiyeye
aktarılması, bu kaynakların bir bölümünün ihtiyaçlar için
kullanılıp özellikle Batıya satış için bir merkez
olması önemlidir. Bu hidrokarbon kaynaklarının Türkiye üzerinden
pazara açılması, Türkiyenin üretimden satışa kadar her
aşamada işin içinde olması, hem ucuz enerji kaynaklarına
erişim hem de ticarette büyük pay sahibi olma, tüm bunlar tabii ki
ülkemizin yararına olan hususlardır. Irakın kuzeyi ve özellikle
Ninova eyaleti içinde yer alan Musul ve Anbar bölgesindeki enerji
kaynakları birlikte ele alındığında günde 3 milyon
varil petrol ülkemize getirilecek. Bugün, ülkemizin günlük petrol tüketiminin
650 bin varil olduğunu düşünürsek, toplam
ihtiyacımızın 4-5 katı bir petrolden söz ediyoruz. Yine
aynı bölgeden Türkiyeye yılda 30 milyar metreküp doğal gaz
gelebilecek. Ülkemizin bugün yıllık doğal gaz
ihtiyacının 50 milyar metreküp olduğu düşünüldüğünde
de bu, ihtiyacımızın yarısından fazlasına denk
geliyor. Aynı projeye İsrail gazının da eklenmesi hâlinde,
buradan gelecek 10 milyar metreküple birlikte Türkiyeye akacak doğal gaz
toplam 40 milyar metreküpe çıkıyor. Kuzey komşumuzdan
aldığımız doğal gazın fiyatı misal olarak
100 dolar ise buradan alacağımız gazın birim
fiyatının da 40-45 dolar -mukayese açısından söylüyorum-
olacağı kaydediliyor. Tablo müthiş,. projeler büyük ve
etkileyici; karşı çıkmamız da mümkün değil. Ancak,
bizim kırmızı çizgilerimiz, ülkemizin mevcut siyasi
sınırları ve Irakın toprak bütünlüğüdür. Irakın
toprak bütünlüğünün bozulması hâlinde, Türkiye, anlaşmalardan
kaynaklanan haklarını kullanarak bölgede Irak dışında
bir devlet yapılanmasına izin vermemelidir. Sözünü ettiğim bu
büyük enerji projeleri de böyle bir olumsuz senaryoya kesinlikle yol
açmamalıdır.
Söz konusu projelerde Türk özel
şirketlerinin en geniş şekilde yer alması önem
taşımaktadır. Bu geniş imkânların Hükûmet
tarafından yandaş gruplara dağıtılması ve
paylaştırılması, gensoru önergesinde de
vurgulandığı gibi, ahlaki olamaz. Önergede ismi geçen Powertrans
şirketi hakkında yaptığımız küçük çaplı bir
araştırmada bu şirketin Singapurda kurulu olduğunu ve
büyük hissesinin Çalık Grubuna ait olduğunu tespit ettik. Çalık
Grubunun da Sayın Başbakanla yakınlığı
basınımızda bir ara yaygın şekilde işlenmiş
olan ve bilinen bir konudur.
Sayın Başbakan ve Sayın
Enerji Bakanı, hatırlatmak isterim ki bu tür gayriadil tutumlar
ahlaki nitelikten yoksundur. Sosyoekonomik imkân ve fırsatları
vatandaşlarımıza eşit şekilde dağıtmak sizin
en başta gelen ahlaki görevlerinizdendir.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
Sayın Davutoğlu aleyhine bugüne kadar verilen iki gensoru önergesine
karşı oy kullanırken aslında hep aynı gerekçeden
hareket ettik. Bu kere de aynı gerekçeyle hareket edeceğiz. Zira,
Türk dış politikasını sırf Sayın
Davutoğlunun şahsıyla özdeşleştirmeyi doğru
bulmuyoruz. Buradaki hatalar, bir bütün olarak, ustalık dönemini idrak
ettiğini söyleyen siyasi iktidarın tümüne aittir.
Diğer taraftan, akademik
kişiliğine saygı duyduğumuz Sayın Davutoğlunun
da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gensoruyla düşürülen ikinci bakan
olmasını da istemiyoruz; hâlâ hatalarını görmesi ve
bunlardan rücu etmesi ve artık daha fazla yanlışa vesile olmamak
için belki kendisi bırakır beklentisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son sözüm Sayın Başbakana. Obamanın sesini
özlemiş! Haberin var mı taş duvar, zincirli köle, kör pencere
On binlerce şehit anası evladının sesini, binlerce gazi
kaybettiği uzuvlarını özlüyor. Sen efendilerinin sesine hasret
kal, biz de şehitlerimizin sesine.
Sözlerime bu noktada son verirken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Türkeş.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Bingöl Milletvekili İdris Baluken.
Buyurunuz
Sayın Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında
vermiş olduğu gensoru üzerine Barış ve Demokrasi Partisinin
görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya kapitalizminin ulusal pazarlara olan ihtiyacı,
yönetimsel olarak ulus devletlerin şekillenmesini tarih sahnesine
çıkarmıştır. Özellikle imparatorlukların idari ve
siyasi yapısının ekonomik ve teknolojik gelişmeleri
taşıyamaması neticesinde ulus devletler dünya siyaset tarihine
önemli bir aktör olarak girmiştir.
Ulus
devlet sistemi, ulus pazarların tesisi, siyasi ve idari yapının
tesisi, merkezî bir yapının ortaya çıkmasıyla beraber
şekillenmiştir. Bununla beraber, buna tekabül eden üretim
ilişkilerinde teknolojinin pay sahibi olması, ulusal sermaye
gruplarının uluslarüstü örgütlenmelerle beraber dönüşmeye
başlaması ulus devlet anlayışını
aşındırmaya başlamıştır. Burada ciddi bir
dönüşüm kendini dayatmıştır ve bu dönüşüm, ulus devlet
yapısını aşındırmaya başlayan bu
dönüşüm, aslında bugün de kendisini hâlâ dayatmaktadır. Bu
dayatmayı takiben, eskiye ait olan, yani katı ulus devlet
yapısına ait olan siyasi yapı, idari yapı ve sosyolojik
mühendislik içeren yaklaşımlar da giderek
aşınmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyetinin de ulus devlet yapısını göz önünde
bulundurduğumuzda, özellikle Türkiyedeki ekonomik, etnik ve inançsal
zenginlikler ve yine stratejik olarak ülkenin bulunduğu coğrafi konum
bu süreçlerle ilgili bir etkilenmeyi önümüze getirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, 1923 tarihinde, katı bir ulus devlet
yapısı şeklinde, hegemonik devletler zincirindeki halkalardan
birine merhaba demiştir. Bu dönem, özellikle tüm dünyada ulus
devletlerin hızla arttığı bir dönem olmuştur. İmparatorlukların
giderek yerle bir olduğu Birinci Dünya Savaşından sonraki bir
dönemi burada belirtmek gerekiyor. Türkiye bu yeni devletler arası sisteme
dâhil olurken, özellikle Millî Mücadele Dönemi henüz bitmiş ve hegemonik
anlamda, küresel düzeyde çok fazla söz sahibi olmayan devletlerin olduğu
bir coğrafyadaki bir politik düzlemle karşı karşıya kalınmıştır.
Bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti, Batı orijinli olan bu ulus devlet
yapısına geç geçmenin sancılarıyla da karşı
karşıya kalmıştır. Gerek dünyanın merkezî
hükûmetlerinin ekonomik ve siyasal gelişmişliğiyle Türkiye
Cumhuriyeti arasındaki büyük uçurum gerekse de ülkenin kendine has
sosyolojik ve hukuksal bir tabanı, bir içtihadı
oluşturmaması da bu bahsetmiş olduğumuz sancıyı
artırmıştır. Öyle ki kendi hukuk kurallarına ait
yasaları belirlerken örneğin, İş Yasası ve Ceza
Yasası gibi kurallar belirlenirken bile ülke kendi öz dinamikleriyle
süreci şekillendirmemiştir.
Değerli milletvekilleri, özellikle
İkinci Dünya Savaşının bitiminden sonra, insanlık
tarihi Hitler gibi bir faciayı gördükten sonra bütün dünyada daha fazla
demokrasi talepleri devletlerin iç ve dış politikalarını
şekillendirirken, ülkemizde, maalesef, bu süreç içerisinde, yirmi
yıllık bir sürede üç önemli askerî darbe, askerî müdahale
yaşanmıştır. Bütün dünyada sivil toplum, özgürlükler,
kültürel kimlik, mülksüzler direnişi gibi sivil alanı genişleten
hareketler ön plana çıkarken Türkiyede daha çok sivil ve askerî
bürokrasinin katı ulus devlet anlayışını arkasına
alan müdahaleleri maalesef gündemleşmiştir. Katı ulusçuluk ve kapitalist
modernitenin şekillendirdiği bu süreçler, aslında, bir yerde
tıkanıklığa yol açmış, devletler arası
sisteme ülkenin entegrasyonu açısından 1980 askerî darbesine yeniden
ihtiyaç görülmüştür. Özellikle 80 askerî darbesinin toplumun her
alanında, bilinçsel, siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal, her alandaki birikimleri,
kazanımları yok etmeye dönük faaliyetlerini hepimiz biliyoruz ancak
80 askerî darbesinin karışmadığı, el
uzatmadığı tek alan, ekonomi dünyasıyla ilgili, ekonomi
alanıyla ilgili 24 Ocak 80 kararlarıdır. 24 Ocak 80
kararlarının mimarı olan rahmetli Özalın darbeden sonra
politik özne olarak mevcut hükûmetlerde ön plana çıkması, yine,
devletler arası sisteme Türkiyenin entegre edilmesiyle ilgili bir
çabanın yansıması olmuştur.
Bu dönemden sonra hızla
dış politika ve iç politika arasındaki sınırlar buharlaşmış,
bütünsel politikanın izleri kendini hissettirmiş, devlet, yarı
devlet ve çevre devlet kavramları gelişmiştir. Daha sonra
küresel hegemonik güçler, bölgesel hegemonik güçler ve bunların yerel
dinamikleri dünya siyaset tarihine yön veren bir konjonktürde tarih sahnesine
çıkmıştır. Burada özellikle dış politikadaki
taktiğin, stratejinin ve yaklaşımların da bu yeni
denklemdeki şekillenmelerle beraber değiştiğini söylemek mümkündür.
Daha önce kutsal olan sınır ve gümrük yapılarının
ticari kaygılarla hızla uluslararası bir sermayenin hizmetine
girme çabası ülkelerin dış politikalarına yön vermeye
başlamıştır.
Bu genel tarihsel ve küresel
perspektiften sonra AKP iktidarı ve Davutoğlu dönemindeki
dış politikaya biraz bakmak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bildiğimiz gibi, AKP iktidarının iş başına
gelmesi, iktidar olması, özellikle 11 Eylül
saldırılarının akabindeki bir sürece
rastlamıştır. 11 Eylül saldırılarından sonra,
küresel hegemonik güçler, kendi sömürgeci politikalarını,
savaşla ilgili var olan birtakım çıkarlarını,
halkların başına bela olan birtakım
politikalarını terörizm kılıfı adı altında
yeniden bir stratejik hamleye dönüştürmüşlerdir. 11 Eylül saldırılarından
sonra oluşan bu yeni hamleyle birlikte ülkelerin dış
politikası soft power, hard power, smart power dediğimiz üç
pozisyon şeklinde şekillenmiştir.
Burada soft powerın, daha çok,
diplomatik yolla, savaşa ve şiddete dayanmayan, lehte sonuç alma
girişimi olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Hard power dediğimiz
politikaları ise daha çok askerî müdahalelerle ya da sahip olunan
şiddet unsurlarıyla sonuç almayı, lehte sonuç almayı ortaya
çıkarmaya çalışan politikalar olarak belirtmek gerekir.
Smart power dediğimiz
politikaların ise her iki politikanın harmanlanmasından
müteşekkil olup zaman zaman silahlı unsurun devrede olduğu,
zaman zaman yumuşak diplomatik unsurun devrede olduğu bir politika
süreci olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Özellikle, bu şekildeki
dış politikanın şekillendiği bir dönemde küresel
hegemonik güçler için Türkiye, sömürgeciliğin yeniden üretilmesinde,
bulunmuş olduğu coğrafi konum itibarıyla ilişki
içerisinde olunması gereken orta boy, orta ölçekli bir devlet olarak
ortaya konmuştur.
Burada, AKPnin dış
politikalarına baktığımız zaman, Arap Baharı ve
bu Arap Baharının Suriyeye yansımasıyla ilgili süreci bir
kırılma noktası olarak belirleyebiliriz. Arap Baharı ve
Suriyedeki iç savaşa kadar AKPnin dış politikasını,
daha çok soft power dediğimiz, diplomatik yolla sonuç almaya
çalışan, kendi bölgesel pozisyonuna diplomatik ilişkilerle güç
kazandırmaya çalışan, var olan bölgesel sorunlarda güçlü bir ara
bulucu pozisyonu aramaya çalışan bir eksende tanımlamamız
yanlış olmaz sanırım. Tabii ki buradaki temel hedefin,
devletin çıkarı ve birtakım ticari bilançoların
kabartılması olduğunu belirlememiz gerekiyor. Ancak, özellikle
Arap Baharı ve Suriyedeki yansımalarından sonra bu soft power
dediğimiz diplomatik dış politikanın, hızla hard
power dediğimiz askerî varlığını hissettiren, gerektiğinde
savaşı ve şiddeti gösteren bir yörüngeye doğru
geçtiğini belirtmemiz sanırım yanlış olmaz.
Özellikle Arap Baharıyla birlikte
dış politikada geçmiş döneme, tarihsel döneme tekabül edecek
bazı Neoosmanlı politikalarını referans alan
yaklaşımlar, özellikle Mısırdaki halk hareketleriyle
beraber bir politik iflası da beraberinde getirmiştir çünkü bu
politika şekillendirilirken, özellikle bölgenin tarihsel gerçeklikleri ve
dominant kültürel özellikleri göz önünde bulundurulmamış,
dediğim gibi, geçmişe dair bir anlayışın,
gerçekleşmesi mümkün olmayan bir rüyanın dış politikaya
yansıtılması şeklinde vücut bulmuştur.
2011deki Arap Baharının
Suriyeye yansımasından sonra, özellikle Suriye politikası, bir
benzetme yapmak gerekirse, elektrik düğmesinin açılıp
kapatılması gibi köklü bir değişime
uğramıştır. Kardeş Esad olarak tanımlanan bir
diktatöryal rejim, daha sonra, üç saatte Şama girilebilecek ucuz
kahramanlık havalarıyla dış politikanın yörüngesine
oturtulmuştur. Tabii ki bu gelgitlerin, ülkemiz açısından, ülke
dış politikaları açısından getirdiği
sonuçların son derece ağır olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Özellikle yüz yıllık bir
sürecin şekillendiği bu dönemde, hak talepli olan toplumsal
isteklerle rant talepli olan devletsel istekler konusunda AK PARTİnin
-AKPnin- dış politikalarının, daha çok bu rant amaçlı
devlet çıkarlarına hizmet etme amacını
taşıdığını vurgulamamız gerekiyor.
Tabii ki bu askerî gücü gösteren,
gerekirse savaş pozisyonunu gösteren hard power politikalarıyla
sonuç almak mümkün olabilir ancak bu politikaları devreye koyarken iki
önemli faktörü göz önünde bulundurmak gerekir. Birincisi, bulunduğunuz
pozisyonun küresel güç içerisinde bulunmuş olduğu pozisyondur.
İkincisi, sonuç alınmış olsa bile, Orta Doğu
coğrafyasında kardeş halklara getirmiş olduğunuz
acının, ölümün, gözyaşının vicdani ve ahlaki
boyutudur. Hem küresel güç düzeyinde hem de Orta Doğuya getireceği
yıkım düzeyinde bu hard power politikalarının yanlış
olduğunu tekrar biz buradan vurgulamak istiyoruz.
Bugün, özellikle Orta Doğuya
baktığımızda, her tarafı kan gölüne dönmüş bir
coğrafyayı görüyoruz. Suriyede, neredeyse her gün yüzlerce
yurttaşın yaşamını yitirdiği bir dramla karşı
karşıyayız. Irakta, Irakın parçalanması üzerinden
kaosa sürüklenmek istenen bir denklemle karşı
karşıyayız. İranda, küresel hegemonik müdahalenin
sırasını bekleyen bir kaotik sürecin yanı
başımızda durduğunu vurgulamamız gerekir. Orta
Doğuda ve Kuzey Afrikada, bugüne kadar şekillenen süreçlerin
tamamında taşların hâlâ yerli yerine oturmadığını
da belirtmemiz gerekiyor. Böylesi kan gölü olmuş, kan deryasına
dönmüş karışık bir coğrafyada, askerî müdahaleyi,
savaş pozisyonunu gösteren dış politikaların kan, gözyaşı
ve acı dışında hiçbir sonuç getirmeyeceğini
vurgulamamız gerekiyor. Böylesi bir coğrafyada, halkların
kardeşliğini esas alan barış politikalarını kendi
dış politikasının eksenine alan, diplomatik gayretleri ön
plana çıkaran politikaların en akılcı, en ahlaki, en
vicdani ve insani yaklaşım olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Özellikle, böylesi bir yaklaşımının Orta Doğuda kan
deryasına dönmüş bütün ülkelerde ve devletlerde yeni bir model ortaya
çıkarabilecek bir potansiyel olduğu vurgusunu herhâlde belirtmeye
gerek yok.
Tabii ki Orta Doğuda bu
politikaları yürütürken, kendi içinde yaşamış olduğu
sorunları çözmek de yine ülke açısından büyük bir aciliyet
teşkil ediyor. Başta Kürt sorunu olmak üzere, cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar demokratikleşmeyle ilgili sorun yaşayan
bütün halkların hak ve özgürlük taleplerini karşılayan bir iç
politikanın bu barışçıl dış politikayı
şekillendireceğiyle ilgili görüşümüzü buradan ben tekrar
vurgulamak istiyorum.
Tabii, burada, Dışişleri
Bakanının bugüne kadar uygulamış olduğu
politikaların özellikle Neoosmanlıcılık yanına
dikkatinizi çekmeye çalıştım ancak son dönemde Sayın
Dışişleri Bakanının yapmış olduğu
bazı tespitlerin de bahsetmiş olduğumuz bu hakikatlere denk
düşen reel birtakım tespitleri kendi içerisinde
barındırdığını buradan vurgulamak istiyorum.
Özellikle, Sayın Davutoğlunun ulusçuluk ile hesaplaşmanın
artık kendini dayattığını söylemesiyle ilgili tespiti,
bizce son derece önemlidir, tarihsel ve diyalektik açıdan,
yaşamış olduğumuz sorunlara çözüm açısından
önemli birtakım adımların, önemli birtakım
politikaların başlangıcı olabilir.
Sayın Davutoğlunun bazı
konuşmalarında belirtmiş olduğu şu hususlara dikkat
çekmek istiyorum: Öncelikle, temel tespit yapmak lazım. 19uncu
yüzyıl ideolojisi olan ulusçuluk, Avrupada feodalite ile bölünmüş
yapıları bir araya getirip ulus devletleri doğurdu, biz de ise
tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici ve
suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı.
Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı
geldi.
Yine, Sayın Davutoğlunun
yakın bir dönemde yaptığı konuşmada Burada iki yol
var: Ya, yeni bir siyaset ve düzen anlayışıyla bütün bu
bariyerleri önce zihnimizde, sonra gönlümüzde, sonra fiiliyatta ortadan
kaldıracağız ve daha büyük ölçeklere doğru hep beraber
yürüyeceğiz, Türküyle, Kürtüyle, Arnavutuyla, Boşnakıyla,
Arapıyla, her bir milletiyle yürüyeceğiz ya da bizi lime lime edip
küçük parçalara ayırmaya çalışacaklar. Önce Sykes-Picot
haritalarıyla, sonra sömürge yöntemleriyle, suni çizilmiş haritalar
üzerinde ortaya çıkan ve her biri diğerini suçlayan ulusçuluk
ideolojilerine dayalı nevzuhûr devlet anlayışlarıyla
gelecek inşa edilmez. Sykes-Picotun bize çizdiği o kalıbı
kıracağız. tespitinin bahsetmiş olduğumuz bu içeride
ve dışarıdaki dış politikayı kendi asıl
yörüngesine, barış yörüngesine oturtma noktasında önemli tespitler
barındırdığını belirtmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, özellikle
Sayın Davutoğlunun bu tespitlerinden sonra, Neoosmanlıcılık
politikalarıyla, bu yeni tespitler konusunda kendisine şunu
hatırlatmak istiyoruz: Tarih geriye doğru yürümez. Siz, tarihten
gelen birtakım emperyal düşünceleri bugüne uyarlamaya
çalışırsanız burada başarılı olmanız
mümkün olmaz. Bakın, Suriyede bu büyük hayallerle içine girilen yolda
öyle bir politik iflas yaşandı ki Türkiye, Büyük Orta Doğudaki
süper güç modeli olma iddiasını, çetelerle iş birliği yapan
bir politik iflasa doğru getirdi. Çetelerle iş birliği yapmak,
çetelerden medet ummak, büyük devlet iddiası olan devletlere
yakışan bir durum değil kanaatindeyiz.
Yine, Suriyede özellikle mülteciler
üzerinden rejim aleyhtarlığı şeklinde ortaya konan
politikaların yanlış olduğu, işte, dün yaşanan
hadiselerden de ortaya çıktı. Bize gelen haberlere göre, dün, 600
Suriyeli sığınmacı, mülteci Akçakale Sınır
Kapısından Suriyeye gönderilmiştir. Uluslararası hukukun
tamamen çiğnenmesi olan bu uygulama, bu yurttaşların, bu
vatandaşların ölümle burun buruna getirilmesiyle eş değer
anlamlıdır. Burada bir izahatın mutlaka yapılması
gerekir. Eğer, Suriyeli mülteciler Suriyeye gönderilmişlerse bunun
hangi mevzuata ya da hangi uluslararası hukuk kuralına göre
yapıldığının Dışişleri
Bakanlığı tarafından izah edilmesi gerekir. Biz, özellikle
bu dış politikada mezhep eksenli birtakım arayışların
yanlış olduğunu, ülkeyi bölgesel savaşa götürecek
felaketlere yol açacağı uyarısını tekrarlamak
istiyoruz.
Yine, Pariste üç Kürt kadın
siyasetçinin katledilmesiyle ilgili Dışişleri
Bakanlığının bugüne kadar herhangi bir açıklama
yapmaması ve içerisine girmiş olduğu suskunluğun son derece
vahim olduğunu düşünüyoruz.
Aynı şekilde, Orta
Doğuda anti Kürt politikaların, Kürt karşıtı
politikaların Türkiyeye hiçbir şekilde
kazandırmayacağını, Orta Doğudaki halklara hiçbir
şekilde kazandırmayacağını vurgulamak istiyoruz.
Birliktelik üzerinden eğer politikaları inşa eder isek sadece
Kürtlere yönelik değil, gayrimüslimlere yönelik, kanayan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gayrimüslimlere ve diğer halklara
yönelik var olan politikalarımızı da gözden geçirip ona göre
yeni birtakım açılımlar yapmanın ülkeye
kazandıracağı inancındayız.
Yine, Sayın Başbakanın
da sürekli şikâyet ettiği Birleşmiş Milletler
işleyişinin de bugün için son derece yanlış olduğunu
düşünüyoruz. Birleşmiş Milletlerin, milletlerden çok
birleşik devletler gibi bir kurumsal işleyişe sahip
olduğunu belirtmek istiyoruz. Eğer, gerçekten birleşmiş
milletler kavramı doğruysa Orta Doğuda Filistin
halkının ve 40 milyonluk Kürt halkının Birleşmiş
Milletlerde devletsiz toplumlar, devletsiz milletler olarak temsiliyetinin
önemli olduğu kanaatindeyiz.
NATOyla ilgili geliştirilen
gladyovari ve sömürgeciliğe hizmet eden ilişkilerin
yanlışlığını buradan vurgulamak istiyoruz. Bütün
bu yaptığımız uyarıların Dışişleri
Bakanlığı tarafından dikkate alınması ve
dış politikaya yansıtılmasının önemli olduğu
kanaatindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dışişleri Bakanının Meclis
çalışmalarını ve Mecliste dile getirilen görüşleri
önemsemesi gerektiğini ve bugünkü gensoruya katılmamasının
da büyük bir eksiklik olduğunu vurgulayarak Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Aytun Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çıray.
CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanın hakikaten bu gensoru konusunda kafasının
karışık olduğu belli çünkü bakan olarak Sayın Enerji
Bakanını, müsteşar olarak da Dışişleri
Müsteşarını göndermiş.
Değerli arkadaşlar, bugün
halkımızdan gizlemeye çalıştığınız bu
görüşmelerin nedeni, otuz iki kısım tekmili birden berbat bir
dış politika ve kirli ilişkiler ağıdır, konu
budur. Yoksa, biz, ne ticarete karşıyız ne de Kuzey Irakta
yaşayan Kürt kardeşlerimizin zenginlik ve refah içinde
yaşamasına karşıyız. Çünkü, biz biliriz ki ticaret
insanlar arasındaki ilişkileri geliştirir ve
kardeşliği artırır. Ancak, ticaret ve enerji
politikaları görüntüsü altında hukuksuzluğa,
ahlaksızlığa ve bölgenin Irak Merkezî Hükûmetinden
koparılmasına izin veremeyiz. Zaten, böyle bir şey orada
yaşayan Kürt kardeşlerimiz için de hayırlı olmaz.
Sayın Bakan, Irakın bölünmesini teşvik
eden bir politika izlediğiniz gün gibi aşikârdır. Mesela,
INTERPOL tarafından kırmızı bültenle aranan Irak
Cumhurbaşkanı Yardımcısı El Haşimiyi Türkiyede
siz barındırdınız. Irak seçimlerinde, El Irakiye listesi
benim konutumda yazıldı. diyen de Dışişleri
Bakanı Davutoğludur.
Ama, bundan çok daha vahim bir şey var değerli
arkadaşlar. Irak Anayasasının 110uncu maddesine
aykırı olarak Dışişleri Bakanı Davutoğlu,
bir şekilde, önce Erbile, Erbilden sonra da Kerküke ziyarete
gitmiştir. Böylece, bu ziyaretle Sayın Davutoğlu, Irak bölgesel
yönetimini de jure olmasa bile defakto olarak, bir devlet olarak
tanıdığını göstermiştir.
Ama, daha felaket bir şey vardır.
Davutoğlu, Kerküke Ankara üzerinden değil, Erbil üzerinden giderek
Türkiyenin yıllardır uyguladığı ve direndiği
Kerkükün Bağdata bağlı özel bir il olması hakkındaki
siyasetin altına dinamit koymuştur.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan bunlarla
da yetinmemiş Irak Merkezî Hükûmetinin Kürdistan bölgesel yönetiminin
petrol ihracatını engellemeye hakkı yoktur. demiştir.
Değerli milletvekilleri, bu siyasetin Irakta,
ardından bütün Arap dünyasında bir tepki doğurması
kaçınılmazdı. Bir de buna Suriyedeki felaketlerin eli
kanlı sorumluları olma şerefini ekleyin, bakalım sonuç ne
olacak? Nitekim, Malikinin danışmanı Macit, Amerikadaki bir
konferansta Türkiye Irakın iç işlerine bir hizip başkanı
gibi karışmaktadır. demiştir ve Macit, AKPnin
dış politikalarının açıkça mezhep ve etnik kökenli bir
siyaset olduğunu söylemiştir ki biz de AKPnin mezhep ve etnik
siyaseti yaptığı konusuna da katılıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Davutoğlunun
stratejik şarlatanlık politikaları evrensel değerlere ve
hakiki barışa tamamen aykırıdır. Bu politika,
tıpkı Suriyede olduğu gibi, fundamentalist bir
anlayışı yansıtmakta ve koskoca Türkiye devletini
ElKaideci, cani fanatiklerin yanında konumlandırmaktadır. Ancak,
hepsinden daha önemlisi, bu politika Türk milletinin yüksek
çıkarlarına aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, biz
Iraktan ne gaz alınmasına ne de petrol ticaretine itiraz etmeyiz ama
hükümran bir devlet olan Irak Cumhuriyetinden uluslararası hukuka ve
uluslararası ticarete uygun olarak alınması şartıyla,
doğal gaz ve petrol ürünlerinin Iraktaki ihracat ve ithalatından tek
sorumlunun Irak Millî Petrol Şirketi olduğunu bilerek. Beyler, Irak,
dünyadaki ispatlanmış petrol rezervlerinin yüzde 9una sahiptir, bu
143 milyar varil petrol demektir ve Irak, dünyada ispatlanmış
doğal gaz rezervlerinin yüzde 2sine sahiptir, bu da 3,6 trilyon metreküp
gaza tekabül eder. Ancak, şimdi beni lütfen herkes dikkatle dinlesin. Bu
bahsettiğim rakamlar, Kuzey Irak bölgesel yönetiminde üretilen rakamlar
değildir. Bu rakamlar, Irakın bütününde üretilen rakamlardır.
Bunların çoğu güneyde, Basrada üretilmektedir ve üretilen petrolün
yüzde 80i güneyde, yüzde 20si Kuzey Irak bölgesel yönetiminde; üretilen
doğal gazın yüzde 60ı güneyde, üretilen doğal gazın
yüzde 40ı kuzeydedir. Yani, siz bir akıl düşünün ki, bir fikir
düşünün ki, bir pastanın beşte 4ünden vazgeçecek, beşte 1i
üzerinden siyaset yapacak, bunun adı da siyaset olacak, ticaret olacak.
Bu, ancak Sayın Dışişleri Bakanı Davutoğluna
yakışacak bir iştir.
Değerli arkadaşlar, bunun hem ekonomik hem
siyasi hem coğrafi problemleri var. Siyasi nedeni çok açık:
İşgal sonrası kabul edilen yeni anayasaya göre Iraktaki bütün
petrolün sahibi Irak halkının tamamıdır.
Dolayısıyla, bunu işletme ve ihraç etme hakkı Irak Merkezî
Hükûmetine aittir. O nedenle, Sayın Bakan sakın- buraya gelip,
yalakalarınıza yazdırdığınız gibi Kuzey
Irakta çok zengin petrol kaynakları var, Türkiye bunları ithal
edecek, Türkiye de köşeyi dönecek Kuzey Irak da köşeyi dönecek,
ayrıca Misakımillîyi sağlayacağız.
palavralarını bize yutturamazsınız. İşte,
rakamlar ortada. Çünkü, Irak petrol ve doğal gaz rezervlerinin asıl
büyük kısmı kuzeyde değil de güneyde. Uluslararası Enerji
Ajansının raporları da bunların hepsini göstermekte.
Bir başka kaybımız daha var bu siyasetten.
Şimdi, Sayın Bakan iki gün önce CNNde yaptığı
konuşmada 5 büyük anlaşma yaptıklarını söylediler. 5
blokta petrol ve doğal gaz arama, çıkartma ve geliştirme.
İşte bu siyasetimiz yüzünden 9uncu bloktaki anlaşmayı Irak
Merkezî Hükûmeti iptal etti ve dediler ki: Siz böyle devam ederseniz,
diğer 4 bloktaki anlaşmanızı da iptal edeceğiz. ve
bizim hisselerimiz Kuwait Energy Companye verildi.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bu nasıl hesap bilmezliktir, bilinmez. Sayın
Başbakan diyor ki
Muhtemelen bütün bu yapılanlar Sayın
Başbakanın aldım verdim pazarlığıyla ilgili.
Baldıran zehri içer mi içmezmi bilmiyorum ama Sayın
Başbakanın zehirli ilişkiler içine girdiği kesin.
Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik
Devletleri Hükûmet çevreleri hangi niyetle söylemiş olurlarsa olsunlar,
kafalarının arkasındaki hesap bize tutar mı tutmaz mı
onu bilmem ama bu siyasetin Irakı böleceği konusundaki düşüncemizi
teyit eden açıklamalar yapmışlardır. Irak
Başbakanı Maliki Türkiye düşman devlet hâline geliyor.
demiştir. Siz ve Sayın Başbakan Türkiye'yi parçalanma sürecine
götürecek bu politikaları acaba, neden bu kadar sahipleniyorsunuz? Burada
kimlere güveniyorsunuz, sırtınızı kimlere
dayıyorsunuz?
Sayın Bakan, Sayın Dışişleri
Bakanının çevirdiği dolabı biliyoruz: Kuzey Irak Kürt
yönetimi ve Suriyedeki Kürt güçlerini ortak bir siyasi yapılanma içine
sokacaklar, sonra da Türkiyeye bir federal yapıyla ekleyecekler, burada,
Misakımilliyi gerçekleştirdik. diye hava atacaklar. Felaketimize
giden yolları ve çıkarları böyle döşüyorsunuz.
Cumhuriyetin değerlerini yerle bir
etmeye yemin etmiş bu ekip, ne yazık ki böyle bir siyaset uyguluyor.
Sonra da açık-gizli birtakım anlaşmalar yapılıyor.
Bunlar Meclise daha getirilmeden, çerçeve anlaşmasını
imzalıyorlar, esas anlaşmayı imzalamadan petrol ithalatına
başlıyorlar ve bu yapılanlar, Başbakanın bu dosyada
beyanlarıyla teyit edilmiştir.
Peki, bu Hükûmete bu tür skandalı
ve suçu göze aldırtan şey nedir? İşte burada, birtakım
siyasi hedeflerle kirli ilişkiler devreye giriyor.
Türk milletinin geleceğinin
Başbakan tarafından oyun masasına sürüldüğünü görüyoruz.
Oyunun adı ise Türkiyeyi bir büyüme görüntüsü altında küçültmedir.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Bu hedeflerin ve çıkar
ilişkilerinin tarafları bellidir.
Çıkar ağının bir tarafında olanları
biliyorsunuz. Diğer tarafında, Başbakanın açık desteğine
sahip Çalık ve onunla ilişkili bazı şirketler ve
kişiler vardır. Bu şirketlerden birisi, Kuzey Irak petrolünü
şimdilerde tankerlerle taşımakta olan Powertranstır.
Powertrans, yakın gelecekte, Kuzey Iraktaki petrolü kendi boru
hattıyla Türkiyeden ihraç etmeyi de hedefliyor.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin kendi petrol boru hattı varken ve stratejik önemi çok
önemliyken ve o petrol boru hattı tam kapasiteyle
kullanılamıyorken ve o petrol boru hattı henüz zarar ediyorken
hangi akla hizmet, hangi siyasete hizmet Çalıka yeni bir petrol boru hattı döşeme hakkını
veriyorsunuz?
Bu Powertransın doğrudan
doğruya Çalık Grubuna ait olduğunun hem burada belgeleri var -Ticaret
Sicil; Gazetesinde arka arkaya konmuş- hem de bu işi yapan iş
adamlarından Mehmet Habbab verdiği beyanatta açık açık
Powertransın Çalıkın ortaklığı olduğunu
söylüyor.
Şimdi, iki gün önce, Değerli
Enerji Bakanı CNN televizyonuna çıktı ve oradaki soru soran
değerli gazeteci kendisine Bazı firmalar hakkında Kuzey Irak
bölgesel yönetimine telkin de bulundunuz mu, bulunmadınız mı?
diye sordu. Sayın Bakan da Rusya dâhil herkes isim veriyor. Bunların
hepsi isim veriyor da Türkiye Cumhuriyeti devleti yani biz neden isim
vermeyeceğiz? diyerek aslında, benim iddialarımı ikrar
etmiş oldu. Sayın Bakan, Rusya hakikaten isim veriyor olabilir size
ama benim bildiğim kadarıyla, Rusyanın size ismini verdiği
şirketlerin hepsi devlet şirketi. Peki, size soruyorum, siz eğer
şirket öneriyorsanız soru önergemde bunu yazmıştım,
cevap vermemişsiniz- hangi kriterlere dayanarak o şirketleri öneriyorsunuz?
İhale mi açıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz? Bu Parlamentonun
bunları bilmeye hakkı yok mu?
Başka bir şey daha söyleyeyim.
Son aldığım bilgiye göre pazartesi akşamı bir
anlaşma imzaladınız. Bu anlaşmayı daha önce siz ve
karşı taraftaki Enerji Bakanı Havrami imzalayacaktı fakat
Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergeye el atmasıyla kriz çıktı,
Başbakan da bunu paraflayacaktı Kuzey Irak bölgesel yönetimiyle
birlikte, Neçirvan Barzaniyle birlikte, iş döndü, Havramiye
imzalattınız, sizden de bir Enerji Bakanlığı
müsteşar yardımcısı imzaladı. Şimdi, bu
anlaşma government bir anlaşma olmayacak mı? Bu hareketinizle
Kuzey Irak bölgesel yönetimini bir devlet olarak tanımış olmuyor
musunuz?
Değerli arkadaşlar, benim
masum bürokratlara sözüm yok. Onları nasıl yetkilendiriyorlar, hangi
şirkette gösteriyorlar? Biliyorsunuz, aynı zamanda, bir sürü offshore
şirketler kurdunuz. Yine bu Parlamento, bu offshore şirketlerin
ortakları kim, yönetim kurulu üyeleri kim, kimleri şirketlere ortak
istiyorsunuz, bunlardan bihaber. Türkiye madem şeffaf ve demokratik bir
ülke
Bu Parlamentoda Sayın Başbakan ikide bir dönüp Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. demeyi seviyor. Öyleyse bu
Parlamento millet adına bunları öğrenme hakkına sahip değil
mi?
Değerli arkadaşlar,
şimdi bir petrol kanunu geliyor bu Parlamentoya, emin olun bütün bu
işlerin kılıfını hazırlamak içindir. Bu kanun
onun için geliyor.
Şimdi, bize Onu bunu telkin
ediyoruz. demeyin. Sayın Başbakan OMVnin CEOsuna Çalıkla
iş yapmazsan sana Türkiye'de iş vermeyiz. diye söylemişti, bunu
da Fatih Altaylı yazmıştı. Türkiye bunu biliyor.
Değerli arkadaşlar, sonuç
itibarıyla, yapılan işler hukuka aykırıdır. Bu
kararlar, 19 Nisan 2012 tarihinde Mesut Barzaninin Türkiye'ye gelmesiyle ve
Sayın Davutoğluyla, Sayın Beşir Atalayla, MİT ve Dışişleri
müsteşarlarıyla yaptığı görüşmeden sonra, yine
Neçirvan Barzaninin gelmesinden sonra harekete geçmiştir.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bütün bu anlattığım şeyler birbirinin
bütünüdür. AKP yüzünden, içinden geçtiğimiz her süreç birbiriyle ilişkili,
İsrailin bizden özür dilemesi de bu anlattığım süreçlerle
ilgili. Ancak, şunu söyleyeyim: Biz, Türkiye'den özür dilenmesinden gurur
duyarız, buna itirazımız olmaz, bundan şeref duyarız.
Ancak, Sayın Başbakanı Arap zanneden Livni bakın ne diyor:
İsrailin özründe, Türk filosunu durdurmak için yapılan askerî
harekâtın meşruiyetini zedeleyen herhangi bir unsur bulunmuyor. Daha
açık olabilir mi? O hâlde, özür dileme zaferinden söz edebilir miyiz? Bu
özür niçin ve neden üç yıl sonra dilendi, sorguluyor musunuz? Bu özürle
sizin ve Başbakanın çizilen karizmanız neden yeniden tamir
edilmeye çalışılıyor? Barış için mi, yoksa Suriye
ve İranda sizi kullanmak için, yeni bir savaş için mi özür dilendi?
Bu arada özür deyince aklıma
geldi. Başbakan son konuşmasında Türkiye günlerdir CHPnin
açıklama yapmasını, İsrail gibi özür dilemesini bekliyor
ama onlar pişkinliğin dibine vurarak Dışişleri
Bakanı hakkında gensoru verdiler ama onu da yanlış
verdiler, enerjiyle ilgili bir konuda Dışişleri Bakanı
hakkında gensoru verdiler. dedi. Aman Sayın Başbakan, merak
etmeyin, yanlışlıkla vermedik, sadece sıraya koyduk, sıra
Enerji Bakanına da gelecek. Ardından örgütün elebaşı olarak
sizin için de gensoru vereceğiz Sayın Başbakan.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Başbakan hakkında doğru konuş, örgüt üyeliği falan ne
demek?
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Ne
örgütü?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Özür dilemeye
gelince: CHP genel başkanları ve son Genel Başkanı
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, özür
dilemek yerine özür dileyecek işler yapmamayı tercih ederler. (CHP
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar)
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Çok korktuk, çok!
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Ağrına gitti galiba.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Dediğiniz
gibi özür işini siz çok iyi biliyorsunuz. Siyonizm insanlık suçu
dediniz, Danimarkada tornistan ettiniz. O yüzden, şimdi beni iyi
dinleyin. 1 Mart 2013 tarihinde, Meclisimizin tarihinde en onur verici
oylamalardan bir tanesi yapıldı. 1 Mart tezkeresinin Cumhuriyet Halk
Partisi öncülüğünde reddedilmesi sayesinde elimize komşu ve Müslüman
kanı bulaşmadı. İşte, o gün, Türkiyenin itibar
yıldızı Arap dünyasında en yükseğe yükseldi. Bugün,
Arap ülkelerinde itibarlı olduklarını zannedenler
karşısında, zaman Cumhuriyet Halk Partisini haklı
çıkardı. Baas diktatörlüğü yıkıldı ama
Müslümanlar arasında, Kerbelada olduğu gibi, kin ve nefret
tohumları ekildi,. kan döküldü, hem de çok kan ve Sayın Başbakan,
siz, özür dilemeyi ve diletmeyi seven siz, şimdi, hemen bugün, Türk
milletinden, Müslüman dünyasından ve Cumhuriyet Halk Partisinden 1 Mart
tezkeresini geçirmek için gösterdiğiniz çabadan dolayı asıl siz
özür dileyin, siz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Bu aralar
Demirele uğra Demirele.
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Esada da git, Esada.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şimdi moda, Başbakanın metin
yazıcıları tarafından laf uydurmak. Namlı köşe
yazıcıları da Başbakanın yumurtlattığı
vecizeleri de vecize diye yazıyorlar. Neymiş? Savaşın
kazananı da kaybedeni de olmazmış! Tarihe bundan daha
aykırı düşen bir söz bir var mıdır, bilmiyorum. Bu
söz, insanlık tecrübesinin topyekûn inkârıdır,
insanımızı aptal yerine koymanın daniskasıdır.
Savaşın kazananı yoksa mirasına sahip
çıktığınız Osmanlı İmparatorluğu
nasıl imparatorluk oldu?
Savaşın kazananı olmazmış!. Lozan bir
barış atağıyla mı imzalandı?
Barışın kaybedeni yoksa Osmanlının haysiyetini yok
eden Mondros neydi, Sevr neydi?
AHMET YENİ (Samsun) Özünü
anlamamışsın sen, özünü anlayamamışsın!
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Savaşların kazananları da vardır, değerli vekiller,
onlar kaybedenlere barışı dikte ederler. Bugün,
şartları PKK dikte ediyorsa size, savaşın kazananı
Öcalan, kaybeden Erdoğandır. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Hadi be
oradan!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Kaybeden siz olacaksınız, siz! Kaybeden CHP olacak, hiç merak
etmeyin!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Değerli
Adalet ve Kalkınma Partililer, partiyi yöneten millî görüş çekirdek
kadronuza sözüm yok.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Neden
barıştan korkuyorsunuz bu kadar?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Sözüm
içinizdeki sosyal demokratlara, sözüm içinizdeki ülkücülere, sözüm içinizdeki
demokratlara.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Tanımıyoruz onları.
AHMET YENİ (Samsun) Demirel grup
kuruyor.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bakanın ve
Başbakanın bu dış siyaset anlayışı ahlaki
olarak sorunludur, hukuki açıdan sorunludur, siyasi olarak sorunludur,
güvenliğimiz açısından sorunludur, ticari olarak sorunludur,
Irak doğal kaynaklarının bütünlüğünden vazgeçerek küçük bir
parçaya razı olduğunuz için sorunludur, Anayasayı ihlal
ettiğiniz ve Yüce Divanda yargılanacağınız için
sorunludur. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, gelin, elinizi
vicdanınıza koyun,. bu gensoru için olumlu oy kullanın.
Unutmayın, önemli olan, savaşın nasıl bir savaş,
barışın ne tür bir barış olduğudur. Kurulan
barış masasındaki konumunuz önemlidir.
AHMET YENİ (Samsun) - Çok geri
kaldınız, çok; geçti onlar.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Ötesi kendinizi
kandırma gücünüzle ilgilidir.
Ne mutlu Türküm diyene! Bu kadar! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çıray.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Siirt Milletvekili Afif Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Demirkıran.
AK PARTİ GRUBU ADINA AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray ve
arkadaşlarının Dışişleri Bakanımız
Sayın Ahmet Davutoğlu hakkında vermiş oldukları
gensoru önergesi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Çıray, niçin bu kadar
çok sinirlendin ki? Bunları söylemek için gensoru vermeye gerek yoktu.
Yine alırdınız söz, gelirdiniz buraya, söylediklerinizi yine
söylerdiniz ama gensoru ciddi bir meseledir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Gensoru ciddi bir
meseledir, gensoru verildiği zaman ne için verildiğinin bilinmesi
lazım.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Bravo.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Gerçi Cumhuriyet
Halk Partisinin bu tip istikamet yanlışlıkları her zaman
oluyor ama biz, şimdi yine konumuza, gensoruya gelelim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Dışarıdan
gelmişsin sen.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Sen nerede olduğunu bilmiyorsun, burası Türkiye Cumhuriyeti.
İktidarın yetmez bazı şeylere!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, öncelikle, gensorunun yanlış zamanda
verildiğini, yanlış adresi gösterdiğini, haksız ve
mesnetsiz olduğunu, ülkemizin menfaatleriyle tezat teşkil
ettiğini, korku ve şüphe psikolojisiyle kaleme alınmış
olduğunu söylemeliyim.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kendinizi
teselli edin!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Esasen, ben, muhalefetin Iraktaki hidrokarbon kaynaklarından daha fazla
pay alabilmek için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğine dair bir
gensoruyu gündeme getirmesini daha çok arzu ederdim. Bu içerikteki bir
gensorunun Hükûmetimizin elini daha çok güçlendireceği ve destek olacağı
kanaatindeyim. Ancak, böyle bir destek olmadığı hâlde, son on
yılda, ülkeyi uçurumun kenarından alıp dünyanın 16ncı
ve Avrupanın 6ncı büyük ekonomisi hâline getiren, küresel ekonomik
krize rağmen ülkemizi dünyanın en fazla büyüyen ekonomileri
arasında başa güreştiren Hükûmetimiz dış politikadaki
başarısının yanı sıra ülkemizin enerji arz
güvenliği konusunda da her türlü tedbiri cesaret ve kararlılıkla
almıştır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Terörsüz
alıp teröre teslim ettiniz!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Hükûmetimizin ülkemize yakışır bir vakarla sergilediği
kararlı ve dik duruşu sonucu İsrailin özür dileyip ülkemizin
ortaya koyduğu şartları kabul etmesi size hiçbir şey ifade
etmiyor mu? Maalesef, buraya çıkan sözcüler, hâlen bu dış
politikadaki zaferimizi küçümsemeye çalışıyorlar ki bunu anlamak
mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar,
gelişmiş ülkelerin kredi notlarını
yaşadıkları ekonomik krizler nedeniyle düşüren
kredilendirme kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notunu
yükseltmesini nasıl görmezlikten gelebilirsiniz? On yıllarca el
açtığımız dilim varmıyor ama- âdeta
yalvardığımız IMFye olan borçlarımızın
tamamını geri ödediğimiz gibi, talep hâlinde 5 milyar dolar borç
vermeye hazır olan bir Türkiyeye ancak selama durulur.
Artık, eğilen ve bükülen bir
Türkiye değil, bilakis, hatırı sayılan ve dik duran, kendi
iradesi dışında oluşan gündemlerin arkasından
giden bir Türkiye değil, aksine,
gelişmeleri kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren ve gündem
oluşturan bir Türkiye var uluslararası arenada. Böyle bir Türkiyenin
oluşmasına büyük bir azim,
kararlılık ve cesaretle on yıldır gece gündüz demeden
aşkla, şevkle çalışıp yüreğini ortaya koyan
Sayın Başbakanımızla ve Hükûmetimizin tüm bakanlarıyla
ancak gurur duyabiliriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Irak ile ülkemiz arasındaki siyasi, iktisadi, ticari,
kültürel ve beşerî ilişkiler çok özel bir önemi haizdir. Çok
yakın bir tarihe kadar Irakın Osmanlı Devletinin bir
parçası olması ve bu kader birliğinin uzun yıllar sürmesi
iki ülke arasındaki ilişkilere çok farklı bir boyut
kazandırmıştır. Türkiyeyle Irak arasındaki
ilişkiler farklı bir derinliğe, farklı bir zenginliğe
ve ortak bir birikime sahiptir. Şunu ayrıca ifade etmekte büyük fayda
olduğu kanaatindeyim: Türkiye ve Türk halkı için ayrı bir yere
ve öneme sahip Irak ve Irak halkının refahı ve mutluluğu,
bizim için hayati önem taşımaktadır. Bizler nasıl ki
ülkemizdeki farklılıkları bir zenginlik olarak görüyorsak
aynı duyguları Irak için de çok samimi bir şekilde hissediyoruz.
Irak da bölgemizdeki diğer ülkeler gibi farklı unsurları
bünyesinde barındırmakta ve bu farklılıklar hep birlikte
Irakın bütünlüğünü oluşturmaktadır. Bizler sadece
Irakın değil, diğer tüm komşularımızın
toprak bütünlüğüne her zaman saygı duyduk ve bu bütünlüğü
savunduk, politikalarımızı ve ilişkilerimizi hep bu
temeller üzerine inşa ettik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Çırayın gazete ve İnternet
sitelerinde yer alan haberlere dayanarak hazırladığı
gensoru önergesini
Öncelikle gerekli araştırmaları yaparak
Irakın anayasal yapısını ve bu yapı içerisindeki
idari birimlerin hareket kabiliyetini ve esnekliğini incelemesi yerinde
olurdu diye düşünüyorum. Bu durumda, herhangi bir şirketin
Irakın yetkili kurumlarıyla sözleşme yapmasının imkân
dâhilinde olmasını bilmesi gerekirdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, komşumuz Irak, petrol ve doğal
gaz kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden
biridir. Irakın hidrokarbon potansiyeli henüz tam olarak tespit
edilememiş ise de huzur ve refah ortamının sağlanmasından
sonra, Irakın normalleşmesinden sonra, Irakın dünyadaki petrol
ve doğal gaz talep artışının yüzde 45ini tek
başına sağlayacağı beklenmektedir, tahminler bu
yöndedir. Irakın sahip olduğu bu zengin kaynaklar, ülkenin sadece
belli bir bölgesinde toplanmış ya da
sıkışmış durumda değil, tam tersine, kuzey,
güney, doğu, batı demeden, dağınık bir yapı arz
etmektedir. Ancak, gensoru sahibi Sayın Aytun Çırayın da biraz
önce söylediği gibi, Kuzey Irak öyle çok fakir bir yer de değil,
biraz sonra o rakamlara da geleceğim. Bu denli zengin kaynaklara sahip
olan ve tarihsel olarak köklü ilişkilerimizin olduğu komşumuz
Irakta şirketlerimizin faaliyet göstermesi kadar tabii bir şey
olabilir mi?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Irakta, 2011 yılı sonu itibarıyla -biraz önce
de ifade edildi- 143 milyar varil petrol rezervi bulunmaktadır, bu da
dünya petrolünün yüzde 9u civarındadır. Kuzey Irak bölgesinin petrol
rezervinin de 45 milyar varil olduğu bilinmektedir. BPnin 2012 Dünya
Enerji İstatistikleri Raporuna göre, Irakın doğal gaz rezervinin
de yine 2011 yılı sonu itibarıyla 3,6 trilyon metreküp
olduğu ifade edilmektedir. Ancak, gerek Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi
Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Havramiye göre gerek buralarda
aramalar yapan İngiliz Heritage Oil şirketine göre Kuzey Irakta 3
ila 6 -ki bu minimum rakamlardır- trilyon metreküp doğal gaz
mevcuttur. Pek tabidir ki biz Türkiye olarak Irakın tamamında enerji
kaynaklarıyla ilgili arama, üretim ve pazarlama konusunda yerimizi
almalıyız. Ancak, Amerikan dev şirketi Exxonun, Fransız
Totalin, Rus Gazpromun ve daha nicelerinin anlaşma
yaptığı Kuzey Irak ile bizim kendi firmalarımızın
anlaşma yapmalarına karşı çıkmak ülkemizin menfaatine
ters düşmüyor mu? Bugüne kadar 20 ülkeden 40 civarında şirket
Kuzey Irak Kürt yönetimiyle 50yi aşkın üretim, paylaşım
anlaşması yapmıştır. Durum böyleyken Kuzey Irak
hidrokarbon kaynaklarından pay almak için büyük bir özveriyle gayret
gösteren şirketlerimizin cesaretini kırıcı beyan, ifade ve
yaklaşımlar hem mesnetsizdir hem de haksızlıktır.
Türkiye, geçmişte bu tür yaklaşımlardan
çok zarar gördü. Geçmişte yurt dışında iş yapmak
isteyen ve ülkemize döviz kazandırmaya çalışan
şirketlerimize kimi yetkililerin hep mesafeli durduğuna birçoğumuz
şahit olmuşuzdur. Ancak, çok şükür, bugün Sayın
Cumhurbaşkanından tutun Sayın Başbakana ve tüm bakanlara
kadar dünyada gittikleri her yere iş adamlarımızı da
yanlarında götürmekte ve iş yapmalarının önü
açılmaktadır. Özellikle enerji arz güvenliğimiz söz konusu
olduğunda Irakın genelini ve özellikle Kuzey Irakı bu
yaklaşımın dışında tutabilir miyiz? Kaldı ki
Türk şirketleri Irakta sadece enerji alanında değil, her alanda
faaliyet göstererek Iraka ciddi katkılar sağlamaktadır.
Geçen yıl
ülkemizden Iraka yapılan ihracat 11 milyar ABD doları seviyesini
yakalamıştır. Irak, Almanyadan sonra en çok ihracat
yaptığımız 2nci ülke konumundadır ve yakın bir
zaman içerisinde 1inci sıraya yükselmesi beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gensorunun adresinin yanlış olduğunu Sayın
Başbakanımız grup toplantımızda ifade etmişlerdi.
Sözcüleri de geldiler burada ifade ettiler. Ben de konuşmamın
başında bunu söyledim. Baştan aşağıya enerjiyle
ilgili olan bu gensoru, ülkemizin menfaatleri dikkate
alındığında hiç verilmemeliydi. Ancak, verilmiş olsa
dahi adresi Dışişleri Bakanımız Sayın
Davutoğlu değil, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
Taner Yıldız olmalıydı. Neyse ki bu
arkadaşlarımızın yanlışını da biz
düzeltiyoruz çünkü gensoruyu Enerji Bakanımız Sayın Taner
Yıldız cevaplandıracaktır.
Ben gensorunun teknik detaylarına girmeyeceğim.
Sayın Bakanımız gerekli açıklamaları yapacak,
haksız isnatları en iyi şekilde cevaplandıracak ve
ülkemizin enerji güvenliğiyle ilgili yapılan
çalışmaları bizlerle paylaşacaktır.
Ben, burada, sadece beni ve eminim gensoruyu okuyan
herkesi çok rahatsız eden bir başka hususu da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Gensoruda millî güvenliğimizin tehdit edileceği ve iki
ayrı yerde de ülkemizin bölüneceği ifade edilmektedir. Allah
aşkına, hemen yanı başımızdaki dost ve
kardeş bir ülkenin topraklarında bulunan, bütün dünyanın yer
almaya çalıştığı, zengin petrol ve doğal gaz
kaynaklarının üretim ve pazarlamasında şirketlerimizin de
yer alma mücadelesini nasıl millî güvenliğimizin tehdidi ve ülkemizin
bölünmesi olarak adlandırabiliriz? Amerika, Rusya, Fransa, Çin, Güney
Kore, Avusturya, İngiltere, İspanya ve daha nice ülkelerin
firmaları gelip hemen yanı başımızda bulunan
hidrokarbon kaynakları için anlaşmalar yaptığında
onlar ülkelerinin yararına faaliyet göstermiş oluyorlar da sanayimize
daha ucuz ve güvenli enerji sağlamak, enerji ithalat faturamızı
düşürmek için gayret gösteren şirketlerimizin benzer
anlaşmaları yapmaları mı millî güvenliğimiz için
tehdit oluşturuyor ve ülkemizi bölüyor? Yapmayın arkadaşlar, bu
kadar da gerçeklerden uzak, şüpheci ve ürkek olmayın. Hiç
korkmayın, iktidarda AK PARTİ var ve inşallah milletin
teveccühüyle daha çok uzun zaman iktidarda kalacaktır. Daha önümüzde 2023
hedefimiz var, daha 2071 ve sonrasına ait hayallerimiz var. Hayal deyip
geçmeyin, biz sadece hayalleri değil, başkalarının hayal
bile edemediklerini gerçeğe dönüştürdük, dönüştürüyoruz. Merak
etmeyin, ülkemizin sadece ulusal güvenliği değil, 780 bin
kilometrekare vatan toprağı üzerinde yaşayan 76 milyon vatandaşımızın
her türlü güvenliği de iktidarımızın teminatı
altındadır. Hele hele ülkemizin bölünmesini bırakın ifade
etmek, akıldan bile geçirmek Türkiye gerçeğini bilmemek, dünyayı
okuyamamak ve özellikle de AK PARTİ ve onun ülke sevdalısı
mensuplarını hiç mi hiç tanımamak anlamına gelir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hayatımızın vazgeçilmez bir parçası ve dünyadaki
sürdürülebilir kalkınma çabalarının en önemli araçlarından
biri olan enerjinin ülkemiz için taşıdığı anlam ile
enerji politikamızı da özetle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özellikle Sovyetler Birliğinin
dağılması, Körfez Savaşı, yeni doğal gaz ve
petrol rezervlerinin ortaya çıkması ile enerji ve enerji diplomasinin
önemi artmıştır. Enerji diplomasisi ülkemiz açısından
da çok büyük bir önem taşımaktadır çünkü Türkiye, dünyadaki
petrol ve doğal gaz rezervinin yaklaşık yüzde 70nin
bulunduğu bölgede yer almaktadır.Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkas
ülkeleri; ülkemiz, jeopolitik konumu itibarıyla Orta Doğu, Orta Asya
ve Kafkasların zengin petrol ve doğal gaz kaynakları ile
Batının zengin tüketim pazarları arasında doğal bir
köprü konumundadır. Türkiye, bölgesinin enerji koridoru ve terminali olma
iddiasındadır. Enerjisinin büyük bir kısmını ithal
eden Türkiye, hem kendi enerji arz güvenliğini hem de AB ülkelerinin
enerji arz güvenliğini teminen enerji kaynaklarının ve
taşıma güzergâhlarının çeşitlendirilmesini
sağlamaya yönelik projeler geliştirmektedir.
Değerli arkadaşlar, 2012
yılı ithalat faturamız 60 milyar doları bulmuştur.
Şimdi, siz burada, kalkıp şirketlerimizin Kuzey Irakta, Irakta
iş yapmalarının, orada petrol aramalarının -ki o
petrolü çıkardıkları zaman o petrol Türkiyeye girecektir,
ithalat sayılmayacaktır- bunun yapılmasının doğru
bir yaklaşım olmadığını ifade ediyorsunuz.
Şimdi, Allah aşkına, eğer durum böyleyse peki, nasıl
karşılayacağız, enerji eksikliğimizi nasıl
karşılayacağız? Ama, merak etmeyin, Türkiye Petrolleri
içeride de denizlerde de hem doğal gaz hem petrol aramaları
yapmaktadır.Ümit ediyorum ki ve inanıyorum ki 2023 yılına
geldiğimizde, Türkiye kendi petrolünü üreten -ama Türkiyeden, ama Türkiye
dışından- ve ithalatı sıfırlamış olan
bir ülke konumuna gelecektir.
Türkiyenin yıllık primer
enerji talebi yaklaşık yüzde 5 ve yıllık elektrik tüketimi
de yaklaşık yüzde 7-8 oranında artmaktadır. Bu rakamlar ile
Türkiye enerji talep artışında OECD ülkeleri arasında
1inci, dünyada da Çinden sonra 2nci sırada yer almaktadır. Tüm bu
hususlar çerçevesinde, Türkiyenin, enerji diplomasisinin gereklerini yerine
getirdiği ölçüde bölgedeki gücünü ve önemini artıracağı
muhakkaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ülkemiz bir yandan kendi enerji güvenliğini sağlamak,
öte yandan biraz önce değindiğim hususlarda konumunu güçlendirmek
üzere birçok ulusal ve uluslararası proje yürütmektedir. Bunların
başlıcaları -detaylarına girmeyeceğim-
Doğu-Batı Enerji Koridorunun en önemli bileşeni
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattıdır, ki 2006
yılından itibaren faaliyettedir. Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz
Hattı sadece Türkiyenin değil Avrupanın da doğal gaz
ihtiyacını karşılamaya yönelik bir projedir. Azerbaycan
Şahdeniz doğal gazının 6 milyar metreküpünü ülke içine, 10
milyar metreküpünü de Avrupaya taşıyacak olan, kısaca TANAP
diye adlandırdığımız Trans Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattıyla ilgili anlaşma da 2011 yılı Ekim ayında
imzalanmıştır. Yine, Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal
Gaz Boru Hattının da -ki bu güney ringi- Türkiye-Yunanistan
bağlantısı yapılmış bildiğiniz gibi, 2007
yılından beri faaliyettedir; İtalya bağlantısı da
Adriyatik Denizi altından gidilecek olan boru hattıyla 2017
yılında tamamlanacaktır. Öte yandan, Nabucco Projesi çok önemli
bir projedir. Burada bazı sıkıntılar olmakla beraber, bu
proje de hayatiyete geçmesi hâlinde çok önemli işlevi olabilecek olan bir
projedir. Hazar bölgesi doğal gazının Türkiye, Bulgaristan,
Romanya, Macaristan üzerinden Avusturyaya kadar götürülmesi ve oradan da
Avrupanın diğer noktalarına dağıtımı
sağlanabilecektir.
Öte yandan, bildiğiniz gibi,
Türkiye-Irak Ham Petrol Boru Hattı, onunla ilgili anlaşmalar da
uzatılmıştır 2010 yılında 15+5 yıl olarak.
Türkiye-Irak Doğal Gaz Hattıyla ilgili anlaşma, mutabakat
zaptı 2009 yılında yapılmıştır.
Boğazlardaki trafik çok önemlidir.
Boğazlardaki trafiği azaltmak için tankerlerle Samsuna gelecek olan
petrolü Ceyhana indirmek üzere -ki Ceyhanı hem doğal gaz hem
özellikle ham petrol dağıtımı için önemli bir terminal
olmak üzere dizayn ediyoruz- Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattıyla
ilgili de Rusyanın petrol taahhüdünü öngören protokol 2009 yılı
Ağustos ayında imzalanmıştır.
Ayrıca, bütün komşularla,
Kuzey Afrikayla, petrol ve enerji bulunan diğer bütün ülkelerle
çeşitli mutabakatlar yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi bütün bunlar tamam da, bir de enerji stratejimiz ve
politikamızı da çok kısaca sizlerle paylaşayım.
Zamanım da bitmek üzeredir.
Değerli arkadaşlar, biz
öncelikle yerli kaynaklara önem veriyoruz. Yerli kaynaklar ve kaynak
çeşitliliği bizim önceliğimizdir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) On yılda
taş kömürü yarı yarıya düşmüş, yerli
kaynaklarımızdan enerji yüzde 50 düşmüş.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Hemen bu bağlamda, 2023e geldiğimiz zaman tükettiğimiz
enerjinin yüzde 30unun yerli kaynaklardan oluşması bizim
öngörümüzdür. Rüzgârımızın 20 bin megavatını,
güneşimizin en az 3 bin megavatını, jeotermalimizin 6 bin
megavatını, kömürümüzün tamamını ve hidrolik kapasitemizin
-ki 140 milyar kilovatsaattir yıllık, 36 bin megavat civarında-
tamamını biz ekonomimizin emrine amade hâle getireceğiz.
Yenilenebilir enerji
kaynaklarını -evet, payını arttırmak dedim- yüzde 30a
çıkarıyoruz 2023 yılında. Üretimden tüketime enerji
zincirinin tüm basamaklarında enerji verimliliğine öncelik veriyoruz.
Çok önemlidir enerji verimliliği. Ayrıca, enerji sektörünü
liberalleştiriyoruz. 2023e geldiğimiz zaman enerjinin en az yüzde
75i özel sektör marifetiyle üretilecektir.
Kaynak ve güzergâh
çeşitliliği çok önemlidir; hem Türkiye'nin hem Avrupanın enerji
güvenliği açısından gerçekten kaynak ve ülke
çeşitliliği çok önemlidir. En önemlisi de ülkemizin enerji koridoru
ve terminali kavramını derinlemesine analiz ediyoruz,
çalışıyoruz ve inşallah, yapmakta olduğumuz
uluslararası projelerle de bunu sağlayacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İnanarak
mı söylüyorsun bunları?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Bütün bunları yaparken fiyat, zaman ve miktar açısından enerjiyi
tüketicilere erişilebilir hâle getireceğiz ve tamamını,
bütün bu çalışmaları çevre dostu bir yaklaşım içinde
yapıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Elektriğe
yüzde 4 zam gelmiş.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylece, konuşmama
son verirken Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Aytun Çıray
ve arkadaşlarının Dışişleri Bakanımız
Sayın Davutoğlu hakkında verdikleri gensoru önergesinin
aleyhinde oy kullanacağımızı ifade eder, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demirkıran.
Hükûmet adına Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yıldız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; CHPnin verdiği gensoru önergesi üzerine Hükûmetimiz
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii, önemli bir konuyu bu vesileyle
görüşüyoruz. Türkiyenin enerji strateji ve politikalarını
yakinen ilgilendiren, bölgesel şekillenmesini yakinen ilgilendiren bir
husus üzerinde konuşuyoruz. Tabii, nasıl bir Irak var? Irak bize çok
mu ırak? Yoksa Türkiyenin yapılanması, bölgedeki gücü, bir
kısım kişilerce özür diletmenin hafife
alındığı ama dünyada takdir topladığı bir
ortam içerisinde Irak ve Türkiyeyi nasıl konuşacağız?
Bunu, biraz irdelememizde fayda var diye düşünüyorum.
Tabii ki, Dışişleri
Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ve onun ekibiyle
ayrılmaz bir parça içerisinde çalışıyoruz. Enerji
diplomasisinin uluslararası ilişkilerden
arındırılamayacak kadar önemli ve büyük montanlı projeler
içerdiğini hep beraber biliyoruz. Kaldı ki -İç Tüzükün-
Hükûmetin herhangi bir üyesinin burada bulunmasının daha ötesinde,
beraber çalıştığımız konular için, benim Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakan olarak burada bulunmamın son derece anlamlı
olduğunu düşünüyorum.
Tabii, toplumsal açıdan, idari
açıdan, siyasi açıdan biraz Iraka bakmak lazım. Irakın
siyasi birliğinin ve bütünlüğünün korunması Türk dış
politikasının en önemli önceliklerinden bir tanesidir ve bu konudaki
prensipli tutumumuzu her yönüyle beraber idame ettirmekteyiz ve Irak Kürt bölgesel
yönetimiyle son dönemde gelişen ilişkilerimiz ve muhtelif alanlara
yayılan iş birliğimiz, aslında Irak Anayasası ile
uyumludur ve bu son derece tabii hâlinde ilerlemektedir. Bu bakımdan,
ülkemizin Iraka açılan kapısı niteliğindeki Irak Kürt bölgesel
yönetimiyle ilişkilerimizin, Irakın birlik ve beraberliğini,
bütünlüğünü, tam tersine, teyit eden bir mekanizma olduğunu
açıklamam lazım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetleri özellikle son on yıldaki göstermiş
olduğu performansla gayrisafi yurt içi hasılasını 3
katına, enerji yapılanmasını 2 katına
çıkartmıştır ve tutarlı bir şekilde bunu devam
ettirmektedir. Türkiye bir hukuk devletidir ve uluslararası hukuku en
fazla dikkate alan ülkelerden bir tanesidir ki bundan dolayı, Doğu
Akdenizdeki münhasır ekonomik sahası muvazaalı hâle gelmiş
olan Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ilişkilerine bu şekliyle
irade koymaktadır. O yüzdendir ki İsrailin yine uluslararası
hukuka aykırı olarak yapmış olduğu eylemi şiddetle
kınamanın ötesinde özrünü de hak etmiştir. O açıdan,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri antlaşma veya anlaşma çerçevesi
içerisinde Irak Kürt bölgesel yönetimi ile herhangi bir uluslararası
anlaşma, hükûmetler arası anlaşma yapmamıştır ve
bunun altına imza atmamıştır. Bakın, burası son
derece önemli. O yüzden, Sayın Başbakanımız CHPnin
verdiği gensoruyla alakalı, uluslararası ilişkileri
hükûmetlerden hükûmetlere bir ilişki hâline getirmediğinden
dolayı Dışişleri Bakanlığına vermelerinin
doğru olmadığını söylemiştir.
Buradaki konumuz genelde enerji
başlıkları ama bunun hangi usulle yapıldığı,
hangi metotla yapıldığı son derece önemlidir. Bu yüzden,
244 sayılı Kanunun 4üncü maddesine göre çok açık bir
şekilde uluslararası anlaşmaların ülkemiz adına
metinlerin oluşturulmasına ve onay dâhil olmak üzere bütün bu
süreçlerin yönetilmesine Dışişleri
Bakanlığımızın yetkili olduğu bilinmektedir. Ama
biz ısrarla söylüyoruz, burada ne
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş ne
Başbakanlığa sevk edilmiş herhangi bir metin, herhangi bir
belge düzenleme veya kararname bulunmamaktadır ama çerçeve sözleşmesi
adı altında özel hukuk hükümlerine tabi ticari şirketlerle
-ister kamu ister özel sektör, bakın, bunları seçerek ve
altını çizerek söylüyorum- herhangi bir sözleşmenin
yapılmasına herhangi bir mani bulunmamaktadır. Bakın, Kuzey
Irakta 19 tane ülke, Amerika Birleşik Devletlerinden, Norveçten
Avustralyaya varıncaya kadar 19 tane ülke 40 tane ayrı
şirketiyle bulunuyor, herhangi bir problem yok ama Türk şirketleri
bulunduğunda herhangi bir problem var. Değerli arkadaşlar, bunda
bir yanlışlık yok mu? Ama Siz bunları yapabilirsiniz ama
Türkiyeye petrol gönderemezsiniz. Peki, İrana yıllardan beri
petrol gönderiliyor. Siz, Merkezî Irak Hükûmetinin gerekçeleri sağlamlaştırılmamış
bir şekilde savunmasını yapacağınıza,
İranın savunmasını yapacağınıza, gelin,
Türkiye halklarının ve Türk halklarının savunmasını
yapın burada. Ben bunu hayretle karşılıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Genelde, Genel Kurulun mehabetine uygun
konuşmalar yapıldı, son derece nezaket sınırları
içerisinde şu ana kadar iktidarıyla muhalefetiyle konuşmalar
yapıldı. Bir kısım istisnalarını da kendilerine
iade ediyorum. Hele hele Sayın Başbakanımızın zehirli
ilişkilerle alakalı konusunu kabul edilemez olarak buluyorum. Bizzat
bu konularda, bu anlaşmalarla alakalı, bakın, bizim hükûmetler
arası yapılmış bir anlaşmamız, bu konuyla
alakalı bir metnimiz, ne bir kararnamemiz ne Bakanlar Kuruluna gönderilmiş
ne de Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş herhangi bir
yapımız bulunmamaktadır. Ve bunları bir mantık
bütünlüğü içerisinde yürütmektedir.
Ben şimdi çok net bir soru
soruyorum arkadaşlar: Yıllardan beri tanker ticaretiyle beraber
İrana Kuzey Iraktan mal sevk ediliyordu, ham petrol sevk ediliyordu, bir
kısım petrol ürünleri geri alınıyordu. Niçin o zaman gelip
de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda herhangi bir cümle sarf
etmedik? Eğer doğru alınan buysa İranın
yaptığında da aynı şekilde doğruyu
savunmanız gerekiyordu. Kaldı ki, Irakın normalleşmesinin
tek yolu var arkadaşlar: Şu anda 2,7 milyon varillik günlük üretimi
var Irakın. Arkadaşlarımız rakamlarını verdiler
ve anladığım kadarıyla muhalefet de bizim herhangi bir, bu
petrolle alakalı, doğal gazla alakalı yapılanmamızla
alakalı herhangi bir şerhlerinin olmadığını
genellikle beyan ettiler. Bu kısmı doğrudur ama şimdi,
Irakın 2020 yılına kadar -Uluslararası Enerji
Ajansının verilerini de teyit ederek söylüyorum- 6-7 milyon varillik
günlük üretime geçmiş olması ne demek biliyor musunuz
arkadaşlar? Türkiyenin 76 milyon nüfusuyla 60 milyar dolarlık ham
petrol ve bütün enerji kaynaklarıyla alakalı girdileri var.
Irakın bu haliyle 100 milyar dolarlık geliri var. O zaman 300 milyar
dolara çıkması beklenen gelir için işte, Türkiye, Irakın
normalleşmesine ama tamamına ama bütününe koyacağı
katkı için bütün bunlarla alakalı kayıtsız
kalmamaktadır. Türkiye, eğer 8 bin kilometre ileride Kolombiyayla,
Venezuelayla herhangi bir petrol anlaşmasına giriyorsa -kusura
bakmayın-
Bakın, ben size şimdi, bizim
Basra bölgesinde Missanda, Sibada, Mansuriyada aldığımız
ihaleden bahsedeyim: Bunu, tam üç yıl önce aldık biz.
Arkadaşlar, hepimizin sevinmesi lazım. Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı, kalktı orada 25 milyar dolarlık işi, 4
tane büyük konsorsiyum üyesiyle beraber -bunların içerisinde Güney Koreli
var, Kuveytli var, Birleşik Arap Emirlikleri var- bu anlaşmaları
yaptı ve yalnızca Türkiye'nin hissesine düşen pay 5,5 milyar
dolardır. 236 milyon dolarlık bir anlaşmayı Merkezî Irak
Hükûmeti imzalamamak istedi. Biz
kendilerine dedik: Siz bizim dost ve kardeş ülkemizsiniz. Başka
imzalamak istemediğiniz anlaşma var mıdır? Varsa
onları da söyleyin, onları da aynı şekilde katalım.
Biz, Irakın normalleşmesinin, bütün bu petrol kuyularının
ve doğal gaz kaynaklarının işletmeye
alınmasından, arama faaliyetleri ve üretim faaliyetlerine
geçilmesinden kaynaklandığına inanıyoruz. Bakın, üç
yılda eğer Irak bu noktaya gelsin, üç yıllık geliri 1
trilyon dolara denk geliyor değerli arkadaşlar, kuzeyden güneye
kadar, bütün her tarafı imar edilir 1 trilyon dolarla. Biz güneyiyle
kuzeyinin, doğusuyla batısının fark etmediği için her
tarafta iş almanın doğru olduğuna inanıyoruz.
Ve Merkezî Irak Hükûmetinin Petrol
Bakanı Sayın Luaibi, Saint-Petersburgda
yaptığımız toplantıda Beraber
geliştirebileceğimiz proje var mı? dedi. Ben dedim ki çok fazla
var. Mesela bunlardan bir tanesi: Kıyıya olan şerit
yaklaşık 58 kilometredir Basra Körfezinde ve bütün üretilecek
mallarını oradan sevk edememektedir. Biz Basradan, Kuzey Irak
üzerinden Türkiyeye bir proje yapabilir miyiz? dediler. Hayhay, yapabiliriz.
dedim ben. Beraberce bu -petrol- 1.200 kilometrelik hattı
geliştirebiliriz. İsterseniz kamu olarak, isterseniz özel sektör
olarak, isterseniz beraber, isterseniz bir başka ortakla, hepsine
varız dedik. Çünkü, bu proje Irakın normalleşmesini
sağlayacak bir proje.
Şimdi,
arkadaşlarımız -biz devlet ciddiyeti içerisinde bu görevi
götürüyoruz- Niye Erbile giderken Kayseriye mantı yemeye indin?
diyorlar. Arkadaşlar, bu, benim şahsım için küçültücü bir nokta
olabilir diyorsunuz değil mi? Peki, ben size şunu göstersem:
İlla ben kalkıp da dost ve kardeş, benim o komşu ülkem
için
Bakın, arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz. Burada,
elimde evrak var, 3 Aralıkta yazılmış bir yazı var,
İngilizce metni. Bir Erbil ziyaretim olacak, ne diyorsunuz, uçuş izni
istiyoruz diye Ulaştırma Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığına yazılıyor. Belge burada, birazdan
göndereceğim tarafınıza. Cevap geliyor: 4/12/2012 tarihiyle
Türk uçağına gereken iniş iznini muvafakat numarası şu
şu şu olmak kaydıyla verildiğini bildirmekten onur
duyarız. diyor. Bunu Bakanlık söylüyor, Merkezî Irak Hükûmeti,. arkasından
Arapça metniyle beraber.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye o uçak
indirilmedi?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Ha, şimdi Niye indirmediler?
derseniz, ben onu şöyle bir diplomatik cümleyle geçtim: Dost ve
kardeş benim komşu ülkem Irakın arasındaki bir iletişim
kopukluğudur. diye dedim. Bunun ne anlama geldiğini bu işi
bilenler çok iyi bilirler.
KAMER GENÇ (Tunceli) Uçağın
indirilmedi oraya!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Sonradan diyorlar ki: Ya, biz, size
böyle yapmak istemedik ama o anda siz ne yapacaktınız?
Arkadaşlar, evrak üzerinden
konuşuyorum, evrak.
KAMER GENÇ (Tunceli) O evrakı
bir görelim efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bunlar izinleri
alınmış belgelerdir.
Şimdi, siz diyorsunuz ki: Siz
orada Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattını
işletiyorsunuz. Bu işletme zarar ediyor.
Ben size biraz rakam vereyim
isterseniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) O evrakın
aslını bir görelim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Arkadaşlar, bizim
Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattımız zarar etmemektedir ve
2011 yılında 407 milyon TL, 2012 yılında da 469 milyon TL
biz oradan gelir elde ettik. Anlaşmamız, her varil başına
1,75 dolar sentlik oradan geçiş ücreti almaktır. 2010
yılında ben o anlaşmanın on beş
yıllığına uzatılmasında Bağdatta imza
koymuş birisi olarak söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, biz,
anlaşmaya şu metni de koyduk: Eğer üç yıl içerisinde ki
2013 yılında giriyoruz buna- istenilen miktarda ham petrol yani 70
milyon tonluk ham petrol oradan geçirilemeyecekse bunun yarısı
geçmiş sayılarak geçiş ücreti ödenir. diyor anlaşma.
Şimdi, biz, Iraklı kardeşlerimizin oradan 70 milyon tonu da
geçirmesini isteriz ama geçiremiyorlarsa 35 milyon tonun parasını
geçmiş gibi alırız.
Şimdi, ben şunu söylüyorum:
Üçüne beşine bakmadan, güneyine kuzeyine, doğusuna batısına
bakmadan, Irakın normalleşmesinin, Irakın gelirlerinin Irak
halkının tamamına ulaştırılmasının tek
bir yolu var. O yol da bütün bu petrol ve doğal gaz kuyularının
sayısının artırılmasıdır.
Biz, tutarlı olduğumuzu
birçok noktadan teyit edebiliriz. Kıbrısta Güney Kıbrıs
Rum yönetiminin Doğu Akdenizdeki yaptığı
çalışmalarda niçin biz karşı geliyoruz? Arkadaş,
münhasır ekonomik sahanın uluslararası hukuk tarafından
teyit edilmediğini, meclisleri tarafından onaylanmadığını
söylediğimiz için yapıyoruz. Bunun tek bir yolu var diyoruz:
Eğer o aramalara devam edilecekse, oradan gelir elde edilecekse bu,
Kıbrısın, Kıbrıs halkının tamamınadır
diyoruz yani kuzeyi ve güneyiyle beraber. Aynı şeyi Irakta da
söylüyoruz. Kuzey Irakta elde edilen 1 varil ham petrolde değerli
arkadaşlar, Irak halkının tamamının orada hakkı
vardır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Merkezî hükûmet bunu kabul etmiyor. Biz mi karar vereceğiz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, Irak Anayasası
Bunun yüzde 17sini Kuzey Irak, daha doğrusu Irak bölgesel Kürt
yönetimine veriyorum, yüzde 83ünü de ben alıyorum. diyorsa biz buna
ancak saygı gösteririz. Bunun üzerinde bizim herhangi bir fikir yürütme,
herhangi bir işlem yapma yetkimiz var mı? İç işlerine
karışmak gibi herhangi bir bizim kaygımız var mı?
Bizim böyle bir kaygımız yok arkadaşlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Maliki niye
karşı çıkıyor onu söyle? Öyle bir anlaşma varsa Maliki
niye karşı çıkıyor?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Biz şunu söylüyoruz: Irak
Müslüman, dost, kardeş ve komşu ülke olarak ve aralarında
stratejik iş birliği toplantılarında 48 tane anlaşma
yapmış ülke olarak bizim, Irakın her hâlükârda -isterse çok iyi
yönetilsin, isterse iyi yönetilmesin- mutlaka normalleşmesine
yardımcı olmamız lazım. Bu yalnızca Türkiyenin
çıkarlarıyla alakalı değil arkadaşlar.
Doğru yapan güçlenir,
yanlış yapan zayıflar. Biz burada doğru yerde duruyoruz ve
doğru işlemler yapıyoruz. İnşallah bu
doğruları yapmaya da devam edeceğiz. Özellikle bütün bu Irak
Anayasası gereği herhangi bir yetki belgesi düzenlenmedikçe Irak Kürt
bölgesel yönetiminin herhangi bir uluslararası anlaşma yetkisi yoktur
arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Tamam, biz de onu söylüyoruz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben bunları bilen birileri
olarak da söylüyorum ve kısa bir hatırlatma da yapmak istiyorum: 2005
yılında kabul edilen Irak Anayasasının 1inci maddesi
Irakı federal ve egemen bir devlet olarak tanımlamakta, hükûmet
biçiminin temsilî ve demokratik cumhuriyet olduğunu söylemekte ve bununla
alakalı yasama erkinin Temsilciler Meclisi ve Federasyon Konseyinin
uhdesinde bulunduğunu söylemekte ama bununla beraber Federasyon Konseyinin
bugüne kadar kurulamadığını görüyoruz.
Şimdi, federatif idari yapıya
sahip olan Irak Kürt bölgesel yönetimi 3 vilayetten oluşuyor: Dohuk, Erbil
ve Süleymaniye. Irak Anayasasıyla yetki ve sorumluluklar
belirlenmiş, federal yapının
kendi meclisi, başkanı ve başbakanı bulunmaktadır.
Irakta toplam 18 tane vilayet var arkadaşlar. Bu vilayete
başkanlık eden valilerin yetkileri bizim
anladığımız manada ülkemizdeki vali yetkilerinin çok
üzerindedir ve temsil edildiği idari yapıların ötesinde anayasal
yetkilerle donanmıştır bu 18tane vilayetteki valiler.
Şimdi, buna Irak halkı hep beraber karar vermiş, seçimini
yapmış. Her ne kadar hidrokarbon yasasını
çıkartamamış, bunu onaylayamamış olsa da, şu anda
değerli arkadaşlar, bizim orada 40 tane firmayla beraber işlem
gören ve şu anda orada petrol çıkartan, doğal gaz çıkartan
birçok firma ve ülke var. Vilayet meclislerinin hiçbir
bakanlığın veya bir bakanlığa bağlı olmayan
kurum ve kuruluşların kontrol ve denetimine de tabi
olmayacakları ve bağımsız oldukları da Anayasada
tasrih edilmiştir. Biz Iraktan bahsediyoruz. Vilayetler vilayet
meclisleri tarafından seçilmiş valiler tarafından yönetilirler
ve valiler esas gücü vilayet bütçelerinin tahsisatındaki yetkilerinden
kaynaklanır ve alırlar.
Şimdi, İnternetten açın
bakın, Irakta ister kuzeyinde isterse güneyinde, herhangi bir
anlaşmanın, herhangi bir metnin, herhangi bir çerçeve
sözleşmenin, ister özel hukuk hükümleriyle veya neyle olursa olsun, İnternetten
o firmaları ve ülkeleri bulabilirsiniz. Ticari bir anlaşmanın
gizli olması bütün bu anlaşmaların gizli olduğu
anlamına gelmez. Tekraren söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, bir
hükûmetten hükûmete ne bir anlaşma metnine ne bir Bakanlar Kuruluna sevk
edilecek herhangi bir yapıya ne de Meclise gelecek herhangi bir işlem
yapmamıştır. İleride bunlar olabilir mi? İleride
beraberce süreci izleriz ve bakarız. Bakın, Uluslararası Enerji
Ajansı diyor ki: Irak, 2035 yılına kadar dünyanın en büyük,
6ncı büyük ihracatçısı olacak. Şu anda İranın
önündedir.
Şimdi değerli
arkadaşlar, bizim buradaki herhangi bir enerji kalemine kayıtsız
kalmamız zaten söz konusu olmaz, böyle bir şey zaten
düşünülemez. Biz, Merkezî Irak Hükûmetindeki kardeşlerimizle,
yöneticilerimizle beraber inşallah bu projeleri de geliştireceğiz
ve bunları da hep beraber gerçekleştireceğiz.
Bizim, şu anda, güneyiyle
kuzeyiyle, doğusuyla batısıyla, hiçbir projeye normalde
kayıtsız kalmadığımızı bir kez daha
söylüyorum.
Heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Bakan konuşmasında bana atfen söylediği bazı şeylerde
Türkiye Büyük Millet Meclisine eksik ve yanlış bilgiler verdi,
onları düzeltmek istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin
ön görüşmesinde Hükûmet adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Değerli
arkadaşlar, şu anda şu gördüğünüz haber, Irakla,
Iraklı yetkili Şiwan Zulanın Türkiyeyle ilgili resmî bir
anlaşma yaptığına dair ve Neçirvan Barzaninin bu nedenle
Türkiyeye geldiğine dair 26 Mart tarihli haberdir,
yalanlanmamış haber şu gördüğünüz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Yalanladı ya.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı doğal gaz ve petrol aramaya devam edecek. diyor
ama önümüze gelecek Petrol Kanunuyla Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının doğal gaz ve petrol arama hakkı
elinden alınacak. Dolayısıyla, Türkiye'nin Karadenizde bulunan
petrol ve doğal gazını da artık Türkiye arayamayacak.
Ayrıca, Exxon ve Total gibi şirketler Türkiyede ihracat
yapıyor, Kuzey Irakla çalışıyor ama onlar da doğrudan
doğruya ithalat yapmıyorlar, Irak Merkezî Hükûmetiyle onun üzerinden
şey yapıyorlar.
Bir başka doğru olmayan bir
şeyi söyleyeyim size: Dünyadaki petrol ithalatı ve işlemesini
yapan şirketlerin yüzde 84ü devlet şirketleridir, yüzde 6-7sidir
özel sektör olan. Türkiyeye ne oldu ki kendi şirketlerini buraya veriyor?
Yine Sayın Bakan güneyde 5 blokta
anlaşma yaptığını söylüyor. Bundan memnunuz. Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı yirmi yıl emek vererek bu
anlaşmaları yapmıştır. Ama Sayın Bakanın,
Dışişleri Bakanının yanlış siyaseti yüzünden
Sayın Başbakanın, şu anda o yaptığımız
anlaşmalardan, biraz önce konuşmamda da belirttim, 9uncu blok iptal
edildi ve biz bu siyasete devam edersek diğer blokları da iptal
edeceğini Merkezî Hükûmet açıkladı.
Şimdi, Sayın Bakan yine
İran örneğini veriyor İrana oradan doğal gaz ve petrol
gidiyor, siz ona ses çıkarmıyorsunuz, bize
karışıyorsunuz. diyor. Ben de diyorum ki: İran
kaçakçılık yapıyorsa biz de kaçakçılık mı
yapacağız? Ayrıca, ben İranın avukatı filan
değilim. Ben Türkiye'nin çıkarlarını savunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Herhâlde Adalet ve Kalkınma
Partisi başka ülkelerin çıkarlarının peşinde
koşmaktan çok hoşlanmış ki aklı fikri bu işlerde.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakan Anlaşma yapılmadı. Buraya getirilecek bir
anlaşma olmadı şu ana kadar. diyor. Benim biraz önce
söylediklerimin hiçbirisine cevap vermediğini söyleyeyim önce. Ama ilave
ediyor Bu anlaşmaların yapılmamış olması,
yapılmayacak olduğu anlamına da gelmez. diyor ki şimdi
ifade ettim, gazete haberi, gazetelere yansımış, basına
yansımış haber bütün bu anlaşmaların
yapıldığını söylüyor. Biraz önce benim verdiğim
tarihle de uyumlu.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakanın uçağı konusuna gelince. Uçak meselesi
Sayın Bakanın itibarı değildir, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
itibarıdır. Sayın Bakan inemeyeceği uçağını
kaldırmasın. Madem elinde öyle resmî bir izin vardı,
uçağını oraya indirecekti, 70 milyon da arkasında
duracaktık.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çıray.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yıldız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, söz istiyorum;
yerimden ya da kürsüden fark etmez.
BAŞKAN Yerinizden de olabilir,
arzu ederseniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Bakan Benim oraya uçağımın
inmesi için Irak Merkezî Hûkümeti bana yazı yazdı. dedi. O
yazının aslını görmek istiyorum.
BAŞKAN Bakan konuşmak
istiyor, bakın.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkanım,
kendilerine iletiyorum, gönderebilirsiniz bunu, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Uzunırmak.
Sayın Yıldız, isterseniz
kürsüye geliniz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Hayhay.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; şimdi Dışişleri
Bakanlığımız Müsteşarımızın o
yazının aslını ve bir fotokopisini kendilerine
göndermelerini istedim, birazdan iletecekler.
Arkadaşlar, biz gazete haberiyle
falan iş yaparsak evin yolunu bulamayız ha, onu söyleyeyim. Biz
gazete haberleriyle değil, bizzat yaptığımız
işlerle beraber bunları götürüyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne
yapalım, istihbarat örgütü mü kuralım bilgi almak için?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi Karadenizde
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Siz bize bilgi vermezseniz nereden bilgi alalım?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)
Arkadaşlar, Merkezi Irak Hükûmeti bir tercihte bulunabilir, der ki:
Biz sizinle 25 milyar dolarlık iş anlaşması yaptık
arkadaşlar ve biz bundan vazgeçiyoruz. Biz bunu saygıyla
karşılarız ancak ben size şimdi bir tablo
göstereceğim. Herhangi bir ülkenin yönetimine, doğruya olan borç
yalnızca bizlerle alakalı değildir. Irakın güneyinde
anlaşma yapan 13 tane firma var, 45 tane de Irakın kuzeyinde
anlaşma yapan firma var. Şimdi biz, Karadenizde o dediğiniz
devlet şirketleri dediklerinizin önemli bir kısmı, ExxonMobil
468 milyar dolarla dünyanın en büyük halka açık firmasıdır.
BPyi siz devlet şirketi mi zannediyorsunuz? Devletin arkasında
durduğu ve halka açık şirketlerdir bunlar.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Oranları açıkla!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bizim TPAOyu ne yapmamız
lazım? Bu konuda muhalefetten de çok değerli fikirlerin
geldiğini görüyorum, Komisyonda bunları enine boyuna
tartıştık.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığının, kendi özgün
yapısı içerisinde, çok daha farklı, üçüncü ülkelerde bütün bu
operasyonları yapabilecek kabiliyet ve kapasiteye
ulaştığını söylemem lazım. Eğer biz bugün
Irakta şu veya bu gerekçeyle bu fırsatlara
sırtımızı dönersek arkadaşlar, Kaşaganda,
Kazakistanda 1991 yılından bu tarafa Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği dağıldıktan sonra ne tür fırsatların
kaçırıldığını orada görmemiz lazım. Bugün
buradaki bir rezerv, bir bölgenin, bir bloğun rezervi Şahdeniz-2
Projesinin tam 7 katıdır arkadaşlar. Şahdeniz-2 Projesinde
bizim ortaklığımız var. Şahdeniz-1de
ortaklığımız var, Şahdeniz-2de de beraber
geliştireceğimiz boru hatları var.
Şimdi, hâl böyle olunca biz
nasıl bunlara kaygısız kalabiliriz? Bizim, Türkiyenin bir
ülkeyi tercih etmesiyle diğerinden vazgeçmeyecek anlamına
geldiğini ve birçok projeyi geliştirebilecek kabiliyet ve kapasitesinin
hep beraber geliştiğini görüyoruz. Ben burada, Karadenizdeki
yapacağımız işlemlerde, ister ExxonMobille, isterse
Shellle -anlaşma imzaladık şimdi Shellle- hep beraber
bunları gerçekleştireceğiz. Bizim yerli
kaynaklarımıza, petrole ve doğal gaza daha hızlı
ulaşmamız lazım. Bu manada çıkartılacak yasalar da hem
uluslararası sermayenin hem de uluslararası
yatırımcıların gelmesi için büyük bir öncülük
olacaktır.
Ben, tekrar, heyetinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi için yerimden bir şey söylemek
istiyorum.
BAŞKAN - Bir dakika efendim, bir
dakika. Hepinizden bir dakika rica ediyorum. Sayın milletvekilleri, lütfen
yerlerinize oturunuz ve biraz sessiz olunuz, takip etmekte zorlanıyoruz
burada uğultudan dolayı. Lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın bakanlara
söyleyin Sayın Başkanım.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Uzunırmak sizi bir dinleyeyim, demin de itiraz ettiniz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, elimde Sayın Bakanın konuşma
tutanağı var. ve Dışişleri Bakanıyla ilgili verdiğimiz
bir gensoru önergesi var ve Türk milletinin bütünlüğüne, dış
politikasına kastedilen bir ifade var burada. Siz Merkezî Irak Hükûmeti
ile
başlayan bu cümle, Hükûmetin gerçek
niyetini ortaya koymaktadır. Kürsüden söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Böyle
bir usul var.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Böyle
bir usul var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Böyle bir usul olmaz Sayın Başkan ne adına, ne hakkında
konuşacak?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Böyle
bir usul var. Türkiye Cumhuriyeti Bakanının Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kürsüye çıkıp Türkiye halkları gibi birtakım
terimlerle Türkiyeye bugünkü, bu nazik durumda, bu bölücülüğe doğru
giden ifadelerle burada fikir beyan etmesi aykırıdır.Ben söz
istiyorum Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, alakası yok böyle bir şeyin.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Alakası var
Sayın Başkan. Gündemle çok ilgili bu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, düşüncesini söyledi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Gündemle çok ilgili bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Basın
toplantısı yapar, söylersin.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Hayır, basın
toplantısı falan değil, gündemle çok ilgili bu.
BAŞKAN Şimdi, sayın grup başkan
vekilleri, lütfen müdahale etmeyiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama müdahaleleri
dinliyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, usulü hatırlatmak müdahale etmek demek midir?
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri,
tekrarlıyorum: Lütfen, ne söylediğini anlamak durumundayım,
müdahale edilince duyamıyorum ve anlayamıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Cümlesi bittikten sonra
söyledik biz.
BAŞKAN Lütfen müdahale
etmeyiniz, lütfen.
Siz, şimdi, demin
söylediklerinizi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tutanaklara geçti zaten.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, ben kürsüde
BAŞKAN Tutanaklara geçti.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yok,
sadece bu kadar değil, altı var daha, bir şeyler söylemek
istiyorum bu konuyla ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Basın toplantısı yapsın, söylesin.
BAŞKAN Lütfen
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yani
tutanaklara geçmesi açısından değil. Bu görüşler Sayın
Bakan tarafından açık ifadeyle halka duyacağı şekilde
söylenmiştir. Ben de bu ifadelerin halkın duyacağı
şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir milletvekili olarak oradan
konuşmak istiyorum Sayın Başkanım. Böyle aykırı
olmaz, orada söylenmiş bir ifade var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Anayasaya aykırı olduğunu söylüyor konuşmanın.
BAŞKAN Buyurunuz.
9.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin
ön görüşmesinde Hükûmet adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan Yıldızın tutanaklardan sözlerini aynen
okuyorum, kendi sözlerini: Siz Merkezî Irak Hükûmetinin gerekçelerini
sağlamlaştırılmamış bir şekilde savunmasını
yapacağınıza, İranın savunmasını
yapacağınıza, gelin, Türkiye halklarının, Türk
halklarının savunmasını yapın burada. Ben bunu
hayretle karşılıyorum. diyor ve AKP sıralarından
alkışlar yükseliyor, tutanaklar bu.
Şimdi, size hayırlı
uğurlu olsun; AKP, BDP artı PKK koalisyonudur bu! Ne demek Sayın
Bakan Türkiye halkları, Türk halkları? Ve oradan da
alkışlanıyor, çok güzel, bu çok güzel!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Öyle cümle olmaz, öyle cümle kurulmaz bir kere.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bu AKP,
BDP ve PKK koalisyonunun burada tescilidir!
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Türk milletinindir. Türkiye halkları diye terimlerin AKP
sıralarında yer bulması, AKPye oy veren, kendisini orada
milliyetçi tanımlayan, millet bütünlüğünden bahseden, oy veren
halkımıza duyurulur.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Türkiye halkları başka, Türkiye halkı başka.
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Türkiye halkları
İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Demagoji yapma! Demagoji yapma!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bu,
Türkiye'nin bugünkü nezaketi içerisinde Irakı rol model edinmiş
Bakanın buradaki açıklamalarıdır. Halkımın
bilmesini istiyorum, halkımın duymasını istiyorum,
milletimin duymasını istiyorum ve akıllarının
başlarına gelmesini istiyorum. Bakanlarınızın ifadesi
budur, bu, sadece tek bakanın da ifadesi olmamıştır.
Teröristleri Geldikleri gibi gitsinler. deyip gümrük kapılarını,
adaleti, sınır korumasını, her şeyi bertaraf eden bu
bakanlar inanıyorum ki soruşturmaya uğrayacaktır.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sınır
kapılarından bayrak indiriyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Uzunırmak.
Buyurunuz Sayın Çıray.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Bakan belki tavzih edecektir efendim, bir sorun kendisine.
BAŞKAN Lütfen Sayın
Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakan konuşmasında Gazete haberlerine
dayanarak burada konuşamazsınız. dedi. Bu bir sataşma.
Buna dayanarak konuşmadığımı belgesiyle ifade etmek
istiyorum.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Kendisi gazete haberi olduğunu
söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kayıtlara geçmiştir.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hayır,
kayıtlara... Bu çok önemli, tarihî bir belge var elimde.
Dışişleri Bakanlığına ait. Bunu bu millet bilme
hakkına sahip.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Kendisi söyledi.
BAŞKAN Söylemedi.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin
ön görüşmesindeki açıklaması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ya, her
yerde sesimizi kıstınız, şurada üç dakika
konuşmamıza tahammül edemiyorsunuz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yüz
yıldır tahammül ediyoruz, yüz yıldır.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, size önce şunu söyleyeyim: Sayın Bakan,
biz enerji konusunda kayıtsız kalın, enerji konusunda ticaret
yapmayın demiyoruz, hukuksuz ve başka türlü işlere
girişmeyin diyoruz. Bu, bir. İkincisi, ben bütün bu işlerle
ilgili bilgi edinmek için ocak ayının başında hem
Bakanlığınıza hem Dışişleri
Bakanlığına hem de Başbakanlığa çok kapsamlı
üç soru önergesi verdim.
Değerli arkadaşlar, bu üç
soru önergesinden bir tanesi yani sizin Bakanlığınız
tarafından geleni sorularımı cevaplamıyor ama hiç olmazsa
bir devlet ciddiyetini yansıtıyordu Sayın Bakan. Ama,
Başbakanlıktan cevap gelmedi. Fakat, ben devlet bürokrasisinde
bulunmuş, dört yıl bu memlekette hasbelkader müsteşarlık
yapmış biri olarak ömrü hayatımda görmediğim bir belgeyi
şimdi size göstereceğim. Bu zarfa iyi bakın. Bu zarfın
üstünde Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Siyaset Planlama Genel Müdür Yardımcılığı
yazıyor. İçinden bu kâğıt çıktı, kâğıt
parçası. Altında imza yok, üstünde antet yok, tarih yok, numara yok.
İçinde de şu yazıyor: Sayın Çıray, 18/3/2013 tarih,
şu sayılı, numaralı başvurunuz alınmış
olup konuya dair inceleme yapılmaktadır. İyi günler dileriz.
(CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Siz böyle bir
şey gördünüz mü? Böyle bir rezillik Türkiye gördü mü? Böyle bir devlet
yönetimi gördü mü? Onun için, Sayın Başbakan Dışişleri
Bakanını buradan boşuna kaçırmadı. Sayın
Başbakan buraya Sayın Abdullah Güle yakın olan Sayın
Enerji Bakanını boşuna göndermedi. Sayın
Dışişleri Bakanı buradan
kaçırılmıştır, değerli arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çıray.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, bir düzeltme
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Tamam
Sayın Uzunırmakın
tutanakla ilgili konuşması için mi?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Buradan mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, kürsüden Sayın Başkan.
BAŞKAN - Oradan buyurunuz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Hiç fark etmez.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Kürsüden Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, kürsüden olan şeye kürsüden cevap verilir
Sayın Başkan.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Arkadaşlar, fark etmez.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, Bakan,
tercih etti.
BAŞKAN Kendisi öyle talep etti,
efendim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmakın (11/26) esas numaralı gensoru önergesinin ön
görüşmesinde yaptığı açıklaması sırasındaki
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Şimdi, değerli
arkadaşlar, milletvekilimiz kalktı, çok farklı bir
şeymişçesine MHP milletvekilimiz bir cümle söyledi ve cümlelerini
kapatırken dedi ki: Ben buradan halkıma bunları bildiriyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Halkıma, Türkiye halklarına değil, halkıma.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ben o halkımadan kastı ne
ise onun dışında bir kastımın
olmadığını, aynı şekilde cümlelerimin de...
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Olmadı
Sayın Bakan! Çok ayıp!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bir dakika ya! Sen neyi kastediyor
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Çok
ayıp! Makamınıza yakışmıyor. Türkiye halkları
diyorsunuz, ben halkım diyorum.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bir dakika
Siz halkıma
dediğinizde niye siz iyi bir şeyi bahsetmiş oluyorsunuz da ben
halkıma dediğimde kötü bir şey bahsetmiş oluyorum? Böyle
bir şey olur mu?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yalan
söyleme, Türkiye halkları diyorsun sen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evirip çevirme
Sayın Bakan, doğruyu söyle!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Türkiye halkları
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ben milletime de, halkıma da
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milletinin
adı ne senin?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Türkiye halkları diyor.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ben burada gerçeklerin hepsini
aynı şekilde aktarıyorum arkadaşlar. Bu konuda hiçbir
şekilde farklı bir şey konuşmuyorum.
(Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, Komisyon sırasına elindeki kâğıdı
bıraktı.)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bu
kadar yapmayın ya, Türkiye halkları diyorsun burada. (AK PARTİ
sıralarından Yuh, yuh! sesleri, gürültüler)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Şimdi arkadaşlar
Birdakika
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak
Sayın Uzunırmak,lütfen
Ali UZUNIRMAK (Aydın) - Otur
yerine! Türkiye halkları diyor, duyun kulaklarınızla.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, lütfen yerinize oturunuz. Lütfen
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkanım,
konunun
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Okuyun, dinleyin! Milletvekili olun! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Terbiyesizlik
yapma!
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, siz aynı zamanda idare amirisiniz, lütfen
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkanım, konu
yeterince anlaşıldı. Şimdi, biz burada Sayın Vekilin
bahsettiği
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Okuyun dinleyin! Milletvekili olun!
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sen adam ol!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) -
Senden mi öğreneceğiz lan adamlığı! Senden mi
öğreneceğiz adamlığı! Gel
Gel
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Vekilin bahsettiği
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, terbiyeye davet edin!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Benim kastımın ne
olduğunu beni tanıyanlar iyi bilerler arkadaşlar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) O yüzden, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
-Anlaşıldı sağ olun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sen cevap vermiş olmadın Sayın Bakan!
VII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve 24 milletvekilinin; enerji alanında
bazı şirketlere imtiyazla çıkar sağlamak amacıyla
devlet olanaklarını kullandığı, millî güvenliği
tehdit edecek, Irakın ve ülkemizin bölünmesine neden olacak açık ve
gizli antlaşmalar imzaladığı iddiasıyla
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/26) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bu
kâğıdı iade ettim. (AK PARTİ sıralarından Yırt,
yırt! sesleri)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İade etme, eve götür oku, eve! Evde ezberle!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Türk milletiyiz diyemiyorsun Sayın Bakan!
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Benim kim
olduğumu sen biliyorsun.
BAŞKAN
- Şimdi gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru
önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kastım bu değil, yanlış oldu.
diyebilirsiniz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Yeter be! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul
edilmemiştir.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 85inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, sözlü soru
önergeleri ile, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 2 Nisan 2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.00