TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
86ncı
Birleşim
2
Nisan 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili
Mustafa Bilicinin, Vanın düşman işgalinden kurtuluşunun
95inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarının, büyüme rakamları ve ekonomik
değerlendirmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mardin Milletvekili
Erol Doranın, İstanbul surlarının
bakımsızlık ve tahribat sorununa ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak, Vanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, AK PARTİ Grubu olarak, Vanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, TBMM resmî Twitter sayfasında 2/4/2013
tarihi için sadece AKP grup toplantısına ilişkin mesaj
geçilmesine ve diğer parti grupları ile Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuyla ilgili bu konuda haber geçilmemiş olmasına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 22
milletvekilinin, Adanadaki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/564)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 24 milletvekilinin, Şanlıurfadaki kaçak
yapılaşmanın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/565)
3.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 21
milletvekilinin, Kamulaştırma Kanunu uyarınca yapılan
acele kamulaştırma uygulamalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/566)
B) Önergeler
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, (2/171)
esas numaralı Kozan Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/103)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun,
hekimlerin ve sağlık çalışanlarının
sorunlarının araştırılması ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 29/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Nisan 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmesinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Mersin-Akkuyuda kurulması planlanan nükleer
santralin başta insan ve hayvan sağlığı ile gıda
üzerindeki etkileri olmak üzere tüm etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmesinin Genel Kurulun
2 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 443 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Karsa
kamyon-tır garajı ve nakliyeciler sitesi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/73) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, sebze ve meyve ithalatına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/775) Cevaplanmadı
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, tatlı su balıkçılığının
desteklenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947)
Cevaplanmadı
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, gübre üretimi, ithalatı ve ihracatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) Cevaplanmadı
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Et ve Balık kurumunun faaliyetlerine yönelik
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1028) Cevaplanmadı
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, ABD
Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) Cevaplanmadı
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, engelli vatandaşların ihtiyaçlarının
Devlet tarafından karşılanması için yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1149) Cevaplanmadı
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, sigara kaçakçılığının önlenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) Cevaplanmadı
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, pamuk ithalatına ve yerli üreticinin desteklenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1185) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, meyve kaçakçılığının önlenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1186) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
ülkemizdeki keçi sayısına ve bu sayının
arttırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1187) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, konserve, hazır et ürünleri ve bakliyat
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1189) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
13.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınarın,
2002 yılından bu yana TRT Genel Müdürlüğüne açıktan atanan
personel sayısına ve TRT tarafından özel şirketlere
yaptırılan programlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1255) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
14.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Başbakanın bir konuşmasındaki bir ibarenin Anadolu
Ajansı tarafından çıkarılarak
yayımlandığı iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1265) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
15.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Anadolu
Ajansının milletvekilleri tarafından verilen hükümet
faaliyetleri ile ilgili soru önergelerinin yayınına son vermesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1277) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, belde belediye başkanlarının özlük ve
pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1337) Cevaplanmadı
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Alevi
inancının öğretilmesi için TRTde yeni programlar
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1416) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
18.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1615) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, TRTnin
tehlikeli atık statüsündeki elektron tüplerini sattığı
şirkete ilişkin sözlü soru önergesi (6/1656) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
20.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, kamu
ilanlarının dergilerde düzenli olarak yayınlanmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1716) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Dışişleri Bakanlığında görev
yapan sözleşmeli personelin özlük haklarından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1762) Cevaplanmadı
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, HESlerde yaşanan iş kazalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1771) Cevaplanmadı
23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, iş adamlarının yurt dışına,
vizesiz seyahat edilebilmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1832) Cevaplanmadı
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin sözlü soru önergesi (6/1864) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, engellilerle ilgili mevzuat kapsamında
yapılması gereken düzenlemelerin denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1986) Cevaplanmadı
26.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Suriyeli
mültecilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2091) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
27.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Suriyedeki olaylara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2150) Cevaplanmadı
28.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Suriyeli muhaliflere verilen lojistik desteğe
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2152) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
29.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, TRT Spor ile
ilgili bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2258) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
30.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, TRTde program
yapan bir sunucuya ödenen ücrete ilişkin sözlü soru önergesi (6/2259) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
31.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, İstanbul Üniversitesi Dr. Ziya Gün Vakfına ait
bir gayrimenkulün özel bir şirkete kiralanmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2471) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, huzurevlerinde çalışan yaşlı bakım
elemanı sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2653) Cevaplanmadı
33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
bir akrabasının BOTAŞta işe başladığı
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2717) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
34.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun personel alımı
mülakatından elenen bir personele ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2737) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
35.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
gazetecilerin sendikal haklarına ve çalışma
koşullarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2748) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
36.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
gazetecilerin 212 sayılı Kanundan yeterince
faydalanamadığı iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2805) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
37.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Orta
Karadeniz Bölümüne TRT Bölge Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2835) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
38.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
bazı TV kanallarına PKK tarafından parasal destek verildiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2846) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
39.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
madde kullanımı ve bağımlılığı ile TV
yayınlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3021) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
40.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
bağlı kurum ve kuruluşların istisnai kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3147) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporlarının (1/619) (S.
Sayısı: 310)
4.- Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325)
(S. Sayısı: 443)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/614) (S. Sayısı: 293)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin 443
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türk Telekomun özelleştirilmesinden sonra bazı
taşınmazlarının rayiç bedelleri altında
kiralandığı iddialarına,
Türk Telekomun özelleştirilmesinden sonra
Sivastaki bir taşınmazın rayiç bedeli altında
kiralandığı iddiasına,
İlişkin soruları ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/16265), (7/16267) Ek cevap
2.- Van Milletvekili Nazmi Gürün, 2002-2012
yılları arasında siyasi partilere yapılan Devlet
yardımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/17987)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Vakıflar Genel Müdürlüğünde tespit edilen yolsuzluk olaylarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/18003)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen proje
ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/18221)
5.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türelinin, hayvancılık stratejisi hedeflerinin
tutturulamadığı iddialarına,
- Samsun Milletvekili A. Haluk Koçun, saman
ithalatına,
- Adana Milletvekili Ali Halamanın, bazı
hayvan hastalıklarının hastalık tazminatı
uygulaması kapsamına dahil edilmemesinden kaynaklanan
mağduriyete,
- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türelinin, hayvancılık sektörünün sorunlarına,
Küçük Menderes Sulama Projesi kapsamındaki arazi
toplulaştırma çalışmalarına,
- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, besin
desteği olarak satılan bitkisel ürünlere,
- Samsun Milletvekili A. Haluk Koçun, çiftçi
sayısına ve çiftçilerin borçlarına,
- Adana Milletvekili Turgay Develinin, bitkisel ilaç
ve tedavi reklamlarına,
- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Gülerin,
İzmirde Kuzey Ege Çandarlı Limanının dolgu
işlemlerinde kullanılan hafriyatın zeytin tarımına
verdiği zararlara,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/18444), (7/18445),
(7/18446), (7/18447), (7/18448), (7/18449), (7/18450), (7/18451), (7/18452)
6.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
THYnin bazı uçuşlarında alkollü içki servisinin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/18496)
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Asker Alma Daire Başkanlıklarının
bazılarının kapatılacağı iddialarına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/18513)
8.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin,
Şırnakta ihracat miktarındaki artışla ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/18672)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Diyarbakıra yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/18673)
10.- Mersin Milletvekili Ali Özün, alış
veriş merkezlerinin esnaf ve sanatkârlara karşı
uyguladığı haksız rekabete ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/18712)
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
tarımsal sanayide gerçekleştirilen özelleştirmelerden elde
edilen gelire ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/18773)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kapatılan beldelerin Hazineye olan borçlarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/18783)
13.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, 24üncü
Yasama Döneminde verilen soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/19077)
14.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşekin, Orta Karadeniz Bölgesine TRT Bölge Müdürlüğü
kurulmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/19158)
2 Nisan 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Vanın zafer günü nedeniyle söz isteyen Van Milletvekili Mustafa Biliciye
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Mustafa Bilicinin, Vanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA BİLİCİ (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Van
şehrinin eski çağlara kadar inen çok eski bir tarihi
bulunmaktadır. Bölgede yapılan kazılarda ele geçen buluntular,
milattan önce de yörenin sürekli bir yerleşim yeri olduğunu ortaya
koymaktadır.
Doğu Anadoluda yaşayan
Hurriler burayı merkez konumuna getirmişlerdir. Hurrilerden sonra
Urartular yöreye hâkim olmuş, Van, Tuşpa adıyla üç yüz
yıl Urartuların başkenti olmuştur.
Birçok medeniyete ev sahipliği ve
başkentlik yapmış Van, ayrıca bugüne kadar Persler, Medler,
Selçuklular, Osmanlılar gibi birçok kültürü bağrında
barındırmış, yaşadığı tarih ile beraber
güçlü, kadim bir toplum olmuştur.
Van, doksan beş yıl önce, 20
Mayıs 1915te, Ermenilerin desteğiyle Rus ordusu tarafından
işgal edildi. İşgalden sonra Rusların destek ve tahrikleriyle
Ermeniler, Müslüman yöre halkını çoluk çocuk demeden vahşice
katlettiler.
1917 yılında Rusyada
çıkan ihtilal nedeniyle Rus birlikleri geri çekilmeye
başlayınca, Ermeni kuvvetleri, Ruslardan geride kalan malzeme, silah
ve cephaneyle daha da güçlenerek Van ve çevresini yakıp yıkmaya
başlamışlar, bunun üzerine Ali İhsan Sabis Paşa
komutasındaki 4. Kolordu Komutanlığı ve beraberindeki
aşiretlerle birlikte 2 Nisan 1918 tarihinde Vana ulaşılmış
ve beş gün süren şiddetli muharebeden sonra Ermeni kuvvetleri tamamen
Vandan çıkarılmışlardır.
Vanda topyekûn bir mücadele sonucu 30
binden fazla şehit verilmiştir. Kafkas cephesinde, cephanesi bitmek
üzere olan askerlere mühimmat götürmek üzere gönüllü olan, yürekleri kocaman
ama yaşları küçük 120 çocuk, 1915 yılı Ocak ayında,
insanın kanını donduran ayaza rağmen karlı
dağları aşarak cephaneyi
Rus işgali ve Ermeni katliamı
başlamadan önce 70 bin olan Vanın nüfusu, işgalden üç yıl
sonra 2 Nisan 1918 tarihinde 13 bine kadar düşmüştür. Van bu dönem
içerisinde yakılıp yıkılmış ve harabeye dönüşmüştür.
Sonrasında Bağlar mevkisinde kent yeniden kurulmuş ve o dönemlerde
kırsal bir görünümde olan Van 1923 yılında il
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bugün
tarih 2 Nisan 2013 ve Van artık büyükşehir. Yaklaşık 1
milyon 100 bin nüfusuyla Doğu Anadolu Bölgesinin en büyük şehri.
Kadirşinas ahalisi ile çevresine kucak açmış büyük kent.
Ekonomisi etrafına lokomotif olacak büyük bir cazibe merkezi. Bölgesinde
kongre ve fuarlara ev sahipliği yapacak çekim merkezi.
Şehrimiz de diğer
şehirlerde olduğu gibi AK PARTİ iktidarı ile altın
çağını yaşıyor. Ulaşımda,
sağlıkta, eğitimde, sanayide ve sosyal hayatta yapılan
yatırımlarla, sağlanan hizmetlerle Van hızla gelişmeye
ve kalkınmaya başladı. Doğu Anadolunun yükselen
yıldızı Van önemli bir cazibe merkezi olmanın
eşiğine geldi. Vanın bu noktadaki en önemli potansiyelleri
sınır ticareti, turizm ve hayvancılıktır. Van
coğrafi olarak dört mevsimin de yaşandığı bir havzada
bulunmaktadır. Özellikle kış turizmi, doğa turizmi,
dağcılık, su sporları gibi önemli bir destinasyona sahip
olan Van, aynı zamanda tarih ve inanç turizminin de önemli
merkezlerindendir.
Vanın tarihini, kültürünü,
mücadelesini ve bugününü aktarmaya çalıştım. Vanla ilgili
yazılmış bir şiiri de sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bir yanı denize bakar,
İçinde çeşmeler akar,
Suları miski amber kokar,
Kardeşlik bu Vanda, bu Vanda.
Doğusunda Erek Dağı,
Her tarafı üzüm bağı,
Yiğitler kurmuş
otağı,
Kardeşlik bu Vanda, bu Vanda.
Unutulmaz bir kışı var,
Çok da sıcak değil yazlar,
Ah ne güzel olur bahar,
Kardeşlik bu Vanda, bu Vanda. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
büyüme rakamları ve ekonomik değerlendirmeler hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Müslim Sarıya aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Müslim Sarının,
büyüme rakamları ve ekonomik değerlendirmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz üzere, dün büyüme rakamları
açıklandı ve ekonominin genel tablosu üç aşağı
beş yukarı ortaya çıktı, daha doğru bir ifadeyle, bir
Türk mucizesi olmadığı ortaya çıktı. Biliyorsunuz,
sayın AKP milletvekilleri ve Hükûmet, sürekli olarak bir Türk mucizesinden
bahsediyor ekonomide ancak açıklanan rakamları görünce ortada bir
mucize olmadığını açık bir biçimde ortaya koyduk. Son
çeyrek rakamlarında ekonomi neredeyse durdu, ekonominin çarkları
durdu. Ekonomi, mevsim ve takvimsel etkilerden
arındırıldığında sıfıra yakın bir
büyüme gösterdi yani büyümedi. Ekonomi 8 çeyrektir büyümeden hız
kaybediyor, 8 çeyrektir ekonominin büyüme hızı aşağıya
doğru iniyor. Yurt içi talep çökme noktasına geldi. 2012
yılında yurt içi talep negatif. Kamu harcamaları
çıkartıldığında ekonomi son çeyrekte küçüldü
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu rakamlar
karşısında Biz frene bastık, frene
bastığımız için uygun noktalara geldik. Aslında bu,
ekonomide bir soğutma çabasıdır. söylemlerinin de aslında
anlamsız olduğu açık biçimde ortaya çıktı. 8,8den
2,2ye düşen bir büyüme hızı performansı var ve büyümede 4
kat eksi bir büyüme performansı var geçen seneye göre. Bunun
karşılığında, cari işlemler
açığında ne kadar bir iyileşme sağlandı? Sadece
28 milyar dolar. Dolayısıyla, biz, aslında 28 milyar
dolarlık bir iyileşme sağlayabilmek için büyümeden tam 4 kat
fedakârlık yapmak zorunda kaldık. Bu da aslında ekonominin bir
fren ya da bir soğutma çabasının bir sonucu olarak bu noktaya
gelmediğini bize çok açık olarak gösteriyor.
Büyüme hedefleri tutmadı.
Bildiğiniz üzere, ilk Orta Vadeli Programda büyüme hedefi yüzde 4tü, daha
sonra bu 3,2ye revize edildi, şimdi 2,2 olarak gerçekleşti. Buradan
şimdiden ilan ediyoruz: 2013 yılı ve sonrasına ilişkin
Orta Vadeli Programda Hükûmetin ortaya koyduğu büyüme hedefleri
tutmayacaktır. Tutmayacağı daha bugünden
anlaşılıyor çünkü yurt içi talebi canlandıracak, onu
harekete geçirecek herhangi bir umut ışığı yoktur,
herhangi bir veri söz konusu değildir; yatırım harcamaları
düşmektedir, özel sektörün makine teçhizat alımları yüzde 13,5
geriledi, özel sektörün sabit sermaye yatırımları üçüncü
çeyrekte geriledi. Dolayısıyla, hem yatırım kanalından
hem tüketim kanalından orta vadede ekonominin canlanacağına
ilişkin herhangi bir belirti yoktur, dolayısıyla 2013 büyüme
hedefi tutmayacaktır. 2013 büyüme hedefi tutmayacağı için de
vergi gelirleri hedefine ulaşılamayacaktır, vergi gelirleri
hedefine ulaşılamayacağı için de, vergi hedeflerini
tutturabilmek için önümüzdeki dönem zamlarla malul bir dönemdir. Buradan ilan
ediyorum: Haziran ayından itibaren Türkiyede çok ciddi zamlar olacaktır.
2013 yılının birinci çeyreği ve ikinci çeyreği büyüme
rakamları açıklandıkça, buna bağlı olarak mali
performans ortaya çıktıkça, doğal gazdan başlamak üzere,
zaten mutat hâle gelmiş olan zamlarda ciddi miktarlarda artış
olacaktır.
İşsizlik rakamları
yeniden yukarı çıkacaktır, çıkmaya
başlamıştır. Yılı 10,1le kapattık ama
sonbahardan itibaren işsizlik rakamları yukarı doğru
yeniden ivmelenmeye başlamıştır. İşsizlik çift
haneli rakamlarla kalmaya devam edecektir.
Bakınız, Türkiye ekonomisinin
tarihsel büyüme ortalaması yüzde 5tir. AKP iktidarları boyunca
büyüme ortalamamız sadece yüzde 5tir yani ortada bir Türk mucizesi yok.
Türkiye, tarihsel ortalamaları kadar büyümüştür.
1980li yıllarda işsizlik
oranımız yüzde 8,3tür, 1990lı yıllar ortalaması
8,2dir. Bakınız, istikrarsızlığın olduğu,
hükûmetlerin dağılıp kurulduğu yıllarda işsizlik
ortalaması yüzde 8,2dir. Şimdi istikrardan bahsediyorsunuz,
İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. diyorsunuz ama işsizlik 10,1.
Önümüzdeki dönem işsizlik oranları daha da çok artacaktır.
Sonuç itibarıyla değerli
vekil arkadaşlarım, büyüme oranlarının
tutmayacağı ve giderek düşeceği, hedeflerin
tutmayacağı, işsizliğin artacağı, hayat
pahalılığının yani enflasyonun yüksek kalmaya devam
edeceği ve en önemlisi cari işlemler açığının
düşmeyeceği, dolayısıyla Türkiyeye ilişkin
dış kırılganlıkların devam edeceği bir
patika vardır. Hükûmet için son derece zor bir patikadır, sosyal
demokratlar için de son derece elverişli bir patikadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz İstanbul
surlarının bakımsızlık sorunu hakkında söz
isteyen Mardin Milletvekili Erol Doraya aittir. (BDP sıralarından
alkışlar)
3.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, İstanbul
surlarının bakımsızlık ve tahribat sorununa
ilişkin gündem dışı konuşması
EROL DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarihî bir mirasımız olan İstanbul Surlarının
bakımsızlığı ve tahribatı ile ilgili
konuşmak üzere gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarihî yarımadayı çevreleyen İstanbul Surları,
5inci yüzyıldan itibaren inşa edilmeye başlanmış,
yıkılmalar ve yeniden yapmalar ile birlikte 4 defa elden
geçirilmiştir.
Haliç surları, kara surları ve Marmara
surlarından oluşan bu görkemli surların her bir bölümü kendi
içinde tarihi besleyen nice hikâye barındırmaktadır. Üçlü sur
sistemi ile çevrili Edirnekapı-Yedikule arasındaki kara
surlarından Marmara surlarına, tek sur sistemi ile çevrili Haliç
surlarına kadar surların her yanı tarih ile iç içedir.
1985 yılında UNESCO Dünya Miras Komitesine
yapılan teklifte İstanbul kara surlarının
Bugün ise, Dünya Miras Listesinde yer alan İstanbul
Surları, kaderine terk edilmiş, bakımsızlık ve
ilgisizlik nedeniyle yok olmaya yüz tutmuştur. Bu ilgisizlik, tüm bu
görkemli tarihin kaybolmasına neden olduğu kadar surların
çevresini de güvenlikten yoksun hâle getirmiştir. 2013
yılının başında Cankurtaran mevkisindeki surların
çevresinde işlenen Sarai Sierra cinayeti ile surların çevresinde
yaşanan güvenlik problemleri tekrar gündeme gelmiş, daha önce de
benzer olayların yaşandığı İstanbul Surları
tarihî bir mekân olmaktan çıkmış ve aksine, şehrin en
güvensiz, korunaksız bölgelerinden birisi hâline getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; koruma ve kentsel planlama kapsamında sur ve yakın
çevresiyle ilgili koruma kararları 1938 yılında yapılan
Prost Planında görülmektedir. Bazı istisnalar hariç, bu planın
öngördüğü kararların ve getirdiği ilkelerin hâlen yürürlükte ve
geçerli olduğu söylenebilir. Restorasyon kapsamında yapılanlara
gelince, 1980 yılından itibaren Yedikule bölgesinde yapılan bazı
uygulamalar dışında, müdahaleler, sanat tarihçileri, arkeologlar
ve mimarlar tarafından yoğun bir biçimde protesto edilmiştir. Bu
protestonun nedeni ise Surların ön araştırma ve analiz
safhalarına fazla vakit ayrılmadan bir an önce sonuç alma
isteğiyle hızlı bir biçimde onarıldığı, bu
onarımların kent mimarisiyle olumlu olmaktan çok,
çalışmaların niteliksizliğini ortaya koyması,
surların özgünlüğünün yitirilmesi, tarihin geri alınamaz biçimde
yara alması şeklinde açıklanmıştır. Bu
açıklamalar sonucunda surlar ve dolayısıyla uygulamalar
uluslararası koruma kurumlarının ve örgütlerinin gündemine
girmiş, UNESCO denetimleri yoğunlaşmış ve 2005
yılında, restorasyonun doğru yapılmadığı
gerekçesiyle UNESCO tarafından durdurulmuştur. Restorasyon
çalışmaları hiçbir zaman usulüne uygun ve tarihî surlar için
uyumlu şekilde yürütülmediği için, yeniden değerlendirme
aşaması çoğunlukla yarıda kalmakta ve tarihî surlar,
karanlık, kirli ve yıkık görüntüleriyle dikkat çekmeye devam
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan İstanbul
Surlarının Çin Seddinden ne farkı vardır? Her ikisi de
Dünya Miras Listesinde yer almakta ve oldukça zengin bir tarihe ev
sahipliği yapmaktadır fakat kültürel bir mirası koruma
noktasından baktığımızda asıl manzara ortaya
çıkmaktadır. Çin Seddi ve çevresi her türlü mimari dengeler
düşünülerek restore edilmiş ve 2007 yılında dünyanın
yeni 7 harikasından biri olarak seçilmiştir. Diğer yandan
İstanbul Surları, evsizlerin barınağı hâline gelen ve
güvenlik sorunu nedeniyle insanların gezmeye çekindiği bir alan
hâline gelmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yetki ve
sorumluluğu altında bulunan tarihî surların restorasyonu için
birçok kuruluşla sürekli ihaleler yapılmasına rağmen,
profesyonel gruplar ve araştırmacılar tarafından böyle bir
çalışma olmadığı belirtilmektedir. Düzenli ve
doğru çalışmalar yapılmamasına rağmen, belediyede
var olan yetki ve sorumluluk Kültür ve Turizm Bakanlığına da
devredilmemekte, bu yetki tartışmaları da surların hayata
kazandırılmasıyla ilgili sorunları körüklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken bilmenizi isterim ki tarihî surlar,
hepimizin ortak kültürel mirasıdır, hepimizin sorumluluğu
altında, özenle korunması gereken tarihî bir değerdir. Acilen
yapılması gereken restorasyon çalışmalarının
yörede yaşayanların ve turizm amaçlı surları görmeye
gelenlerin gereksinimlerine, kentin ve yer aldığı bölgenin
kentsel mimarisine uygun olarak çok boyutlu düşünülmesinin gerekli
olduğunu tekrar belirtiyorum. Bu vesileyle, Hristiyanlık âlemi tarafından
kutlanan Paskalya Bayramının bütün Hristiyan vatandaşlarımıza
ve Hristiyan âlemine sevgi ve barış getirmesi, bu vesileyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL DORA (Devamla) -
bu tür
bayramların bütün ülkeye huzur ve barış getirmesi dileklerimle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural, söz talebiniz var.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak, Vanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, biz de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Vanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 95inci yıl dönümünü kutluyoruz. Tabii, bu,
kazanılmış kurtulma değil kazanılmış bir
zaferdir. Kurtuluş mücadelesinin kahramanlarını saygı ve
minnetle anıyoruz. Ermeni vahşetine maruz kalan 80 bin
Vanlıyı bir kez daha rahmetle anıyorum.
50 kadını, Akdamar Kilisesine
götürülürken iffetlerini korumak amacıyla kendilerini göle
bırakıp da şehit olan kadınlarımızı,
iffetini koruyan kadınlarımızı saygıyla anıyorum.
17 Mayısın Vanın Ermeni
mezalim günü olması için bir kanun teklifi verdik Sayın Yusuf
Halaçoğluyla. Umarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir an önce bu
kanun teklifini görüşür ve bu işgal düşüncesine karşı
Parlamentodan bir kanunla cevap vermiş olur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
fiilî, zihnî veya fikrî işgalin bu coğrafyada bir daha vuku
bulmayacağına olan inancımla teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Canikli
2.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, AK PARTİ Grubu olarak, Vanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Vanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yılı vesilesiyle önce
Vanlıları tebrik ediyoruz. Ayrıca, bu süreçte hayatını
kaybeden bütün şehitlerimize de Cenab-ı Haktan rahmet diliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç gündemin Sözlü Sorular kısmının 1, 194, 270,
271, 289, 346, 362, 386, 391, 392, 393, 395, 444, 453, 462, 503, 560, 705, 741,
786, 828, 835, 889, 910, 1021, 1122, 1179, 1181, 1282, 1283, 1478, 1651, 1709,
1729, 1739, 1794, 1821, 1832, 2001 ve 2120nci sıralarında yer alan
önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 22
milletvekilinin, Adanadaki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/564)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adana ilindeki çiftçilerin
sorunları araştırılarak, alınması gereken
tedbirler konusunda Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Seyfettin Yılmaz (Adana)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8) Bahattin Şeker (Bilecik)
9) Cemalettin Şimşek (Samsun)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Ali Halaman (Adana)
12) Mustafa Erdem (Ankara)
13) Sinan Oğan (Iğdır)
14) Muharrem Varlı (Adana)
15) Reşat Doğru (Tokat)
16) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
17) Mustafa Kalaycı (Konya)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) D. Ali Torlak (İstanbul)
20) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
21) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
22) Mehmet Erdoğan (Muğla)
23) Ali Uzunırmak (Aydın)
Gerekçe:
2 milyona yaklaşan nüfusu ile
Çukurova'nın metropolü sayılan Adana, kara yolu, deniz yolu, hava ve
demir yolu ulaşımında hem ülkemizin değişik
bölgelerini birbirine bağlama noktasında hem de Orta Doğu'ya
açılan bir kapı olma özelliklerinden dolayı çok önemli bir
konumdadır. Yaklaşık yarım asır öncesine dayanan
tekstil ve tarımsal sanayisi ile ülkemize birikim sağlamış,
modern sanayi atılımına temel olmuş, yön vermiş
güneyin bu güzide kenti, son yıllarda pek çok sorunla iç içe olmanın
acısını, sıkıntısını yaşamaktadır.
Ülkemizin genelinde olduğu gibi Adana ilinde tarım yapmaya
çalışan çiftçilerimizin durumu her geçen gün daha da
zorlaştığından, tarım yapan çiftçilerimiz birçok
sıkıntılarla baş ederek tarım yapmaya
çalışmaktadır. Tarımsal alanda kullanılan tohum,
gübre, mazot ve zirai mücadele ilaçlarının maliyetlerinin her geçen
gün yükselmesi, aynı şekilde zor şartlarda ürettiği ürünün
değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak
çok zor durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez
hâle gelmiştir. Bu durum Adana'nın ilçelerinden il merkezine göç
etmeyi arttırmıştır.
Çiftçinin ürünü para etmediği için,
esnafa ve bankalara olan borçlarını ödeyemez durumdalar ve sonraki
yılın hasadını varsayarak kredi çekip borç
batağına gömülmektedirler. Tarıma dayalı sanayinin büyük
önem arz ettiği ilimizde buna bağlı olarak çiftçinin yanı
sıra sanayici de etkilenmektedir. İlimizde tarıma dayalı
otuza yakın fabrikanın kapanması da bunun en önemli
göstergesidir.
Narenciyeden pamuğa,
mısırdan yer fıstığına varıncaya dek,
tarımsal üretimde Türkiye'nin deposu olarak bilinen ve bu manada
haklı olarak takdir edilmesi gereken, ancak destek yerine köstek olunan
Çukurova'da çiftçilerimiz perişandır. Son dört beş yılda
gübresinin fiyatlarına yüzde 700'lere varan oranda zam gören çiftçimiz,
sürekli tırmanan ve 1 tonu 1 dönüm tarladan daha pahalı hâle gelen
mazot fiyatları karşısında şaşkındır.
Girdilerdeki bu denli artışa rağmen hasat ettiği bazı
ürünlerde ancak 2 katı satış fiyatı bulabilen üreticimiz
çaresizdir. Devlet Planlama Teşkilatı 2011 Yılı Kamu
Yatırımlarının İllere Göre
Dağılımına baktığımızda, Adana ilimize
yapılan tarım yatırımı 48 milyon 610 bin TLdir. Yani
Edirne, Erzurum ve Maraştan az, Urfa'nın onda 1i,
Diyarbakır'ın sekizde 1i, Konya'nın beşte 1idir.
Adana ilimizin içinden geçen,
Çukurovayı ikiye ayıran Seyhan ve Ceyhan nehirleri, bunun yanı
sıra kolları, akarsular, çaylar ve iç gölleri olmasına
rağmen bu sulak arazilerin yüzde 41i verimli sulanabiliyor. Adana
Tarım İl Müdürlüğü verilerine baktığımızda,
narenciye üretimi istatistiklerinde 1994-2009 üretim rakamları her geçen
sene 100 bin ton artmıştır. Bundan, tarımda çiftçinin kendi
emekleriyle bu artışı sağladığını,
Hükûmetin bir etkisi olmadığını anlıyoruz.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından araştırılması, hem ilimizde hem de ülke
genelinde bu durumda olan çiftçilerinizin durumunun düzeltilmesi
açısından faydalı olacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 24
milletvekilinin, Şanlıurfadaki kaçak
yapılaşmanın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/565)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şanlıurfa ili, Osmanlı
Mahallesinde 03/02/2012 tarihinde gerçekleştirilen bina
yıkımlarının yasal dayanağının,
yıkımın daha ileri bir tarihe ertelenmeme sebebinin ve il
genelinde kaçak yapılaşma oranının belirlenmesi ve
ivedilikle bu sorunların çözümü amacıyla Anayasanın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılması hususunda
gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Ali Haydar Öner (Isparta)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
9) Veli Ağbaba (Malatya)
10) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Namık Havutça (Balıkesir)
13) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
14) Haydar Akar (Kocaeli)
15) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
16) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
17) Candan Yüceer (Tekirdağ)
18) İhsan Özkes (İstanbul)
19) Bülent Tezcan (Aydın)
20) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
21) Aylin Nazlıaka (Ankara)
22) Erdal Aksünger (İzmir)
23) Tolga Çandar (Muğla)
24) Emre Köprülü (Tekirdağ)
25) Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Peygamberler şehri diye
anılan Urfa'nın sekiz bin yıl öncesine kadar uzanan zengin bir
tarihi vardır. Hatta Hazret-i Âdem ile Havva'nın bir müddet Urfa'da
kaldığı rivayet edilir. Arap tarihçilerine göre Tufandan sonra
Hazret-i Nuh tarafından kurulan 18 şehirden biri de Urfa'dır.
Böylece Urfa ilk yerleşim merkezlerinden biridir. Kuruluşundan bu
yana Urfa, yüzlerce efsane ve hikâyeye konu olmuştur.
Şanlıurfa medeniyetlerin
beşiği olan bir bölgedir. Gerek tarihî gerekse kültürel
yapısıyla örnek olması gereken bir şehir olan
Şanlıurfa'da meydana gelen çarpık yapılaşma kentin
yapısını bozmaktadır. Son zamanlarda gerek yerel gerekse
ulusal basında yer alan haberlere göre Şanlıurfa'nın
belirli bölgelerinde çarpık yapılaşmalar artmış ve
belediyeler, polis ve zabıta marifetiyle bu yapılar
yıkılmaktadır.
Çarpık yapılaşma,
şehirlerin herhangi bir denetim gücü olmadan ve plansız olarak
rastgele ve her türlü planlamadan uzak bir biçimde büyümesidir. Herhangi bir
estetik kaygı gözetilmeden, insanların doğal ihtiyaçları
dikkate alınmadan ve mevcut tarihî dokunun korunması
düşünülmeden gerçekleşen bu kentleşme türü mevcut yerleşim
birimlerinin tarihsel, kültürel ve doğal kaynaklarının tahrip
olmasına sebebiyet vermektedir.
Şanlıurfa ilinin son on
yıl içerisindeki şehirleşme ve yapılaşması
incelenmeli ve kaçak yapılaşmanın önüne geçilebilmesi için
gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Şehrin nüfus ve iç
göç hareketliliği belirlenmelidir. Bu vesileyle Şanlıurfa'daki
kaçak yapılaşma kontrol altına alınabilecektir.
Diğer bir husus ise,
Şanlıurfa ilinde 03/2/2012 ve öncesinde gerçekleştirilen bina
yıkımlarının kış ayları yerine daha ileri
bir tarihte gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir. Bu binaların
kış aylarında yıkılma gerekçelerinin
araştırılması bölge halkı ve kamuoyu
açısından önemlidir.
Türk Ceza Kanununun 184'üncü maddesi
uyarınca imar kirliliğine neden olan kişiler hakkında cezai
işlemler uygulanmaktadır. Yine, Türk Ceza Kanununun 184'üncü
maddesinin (2)'nci fıkrası uyarınca "Yapı ruhsatiyesi
olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan
şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı
yapılmasına müsaade eden kişi bir yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır." denilmektedir.
Aynı şekilde, 3194 sayılı İmar Kanununda da kullanma
izni almayan veya verilmeyen yapıların elektrik, su, kanalizasyon gibi
altyapı hizmetlerinden faydalanamayacağı da hüküm altına
alınmıştır. Kaçak olduğu nedeniyle yıkılan
binalara elektrik, su, doğalgaz ve benzeri bağlantıların ve
aboneliklerin verilmesi kanunlara ve nizamlara aykırı bir uygulama
olmasına rağmen, belediyeler buna göz yummaktadır. Bu,
dolaylı bir imar affıdır.
Tüm bu gerekçelerle,
Şanlıurfa ilinde gerçekleşen yıkımların yasal
dayanağının, yıkımın daha ileri bir tarihe
ertelenmeme sebebinin ve il genelinde kaçak yapılaşma
oranının belirlenmesi ve ivedilikle bu sorunların çözümü
amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
3.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 21
milletvekilinin, Kamulaştırma Kanunu uyarınca yapılan
acele kamulaştırma uygulamalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/566)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu'nun Acele Kamulaştırma
başlıklı 27nci maddesinin; Hasankeyfte baraj,
Uşak-Eşme, İzmir-Efemçukuru'nda siyanürle altın madeni
işletmeciliği, Amasya-Taşova, Dersim, Antalya-Alakır'da
hidroelektrik santrali, Mersin'in Çay, Çilek ve Özgürlük mahallerinde kentsel
dönüşüm yapan şirketlerin lehine uygulanması konusunda
Anayasa'nın 98. ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz.
1) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Esat Canan (Hakkâri)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu'nun Acele kamulaştırma
başlıklı 27nci maddesinde "3634 Sayılı Milli
Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması
ihtiyacına veya aceleciliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak
hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan
taşınmaz malların kamulaştırılmasında
kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak
üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz
malın 10uncu madde esasları dairesinde ve 15inci madde
uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare
tarafından mal sahibi adına 10uncu maddeye göre yapılacak
davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o
taşınmaz mala el konulabilir." kuralına yer
verilmiştir.
3634 sayılı Millî Müdafaa
Mükellefiyeti Kanunu'nun 1inci maddesinde ise "Seferberlik ve savaş
hali ile bu hallerin henüz ilan edilmemiş olduğu ancak
savaşı gerektirebilecek bir durumun meydana geldiği gerginlik ve
kriz dönemlerinde yapılacak seferberlik hazırlıkları ile
kıtaların toplanması esnasında, alelade vasıtalarla
temin edilemeyen bütün askerî ihtiyaçları veya hizmetleri bu Kanun
hükümleri dairesinde vermeye veya yapmaya her şahıs borçludur."
denilmek suretiyle kanunun hangi koşullarda uygulanacağı
belirtilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı
öncesi, Türkiye'nin savaşa girme olasılığı gözetilerek
1939 yılında çıkartılan bu kanun ile savaş
koşullarındaki acil askerî ihtiyaçların
karşılanması için Bakanlar Kuruluna yurt savunması gerekçesiyle
ihtiyaç duyulan taşınmazlara "el koyma" yetkisi
verilmiştir. Bu hâlde dahi "askeriye" bu yetkiyi tek
başına kullanamamakta ve ihtiyaç duyduğu taşınmaza
olağan kamulaştırma prosedürü dışında el
konulabilmesi için Bakanlar Kurulunun kararına ihtiyaç duyulmaktadır.
El koyma kararı ve hangi taşınmazlara el konulduğu
belirtilmek suretiyle Resmî Gazete'de yayımlanmaktadır.
Savaş hukuku içinde istisnai bir
kamulaştırma yolu olarak getirilen acele kamulaştırma
uygulaması, AKP Hükûmeti döneminde olağan bir kamulaştırma
yolu hâline getirilmiştir. 2004 yılında TBMM'nin iradesi yok
sayılarak Bakanlar Kurulu kararı ile EPDK'ya acele
kamulaştırma yetkisi devredilmiştir. EPDK, enerji, madencilik,
doğal gaz ve petrol sektörlerinde bu yetkiyi hiçbir yasal
sınırlama ve denetim olmadan kullanmaktadır. EPDK tarafından
lisans verilen şirketlerin talebi üzerine acele kamulaştırma
yoluna gidilmektedir. Genelkurmay Başkanına savaş
koşullarında tanınmayan el koyma yetkisi, şu anda
sayılan sektörlerde faaliyet yürüten ve hükûmete yakın olan
şirketlere tanınmaktadır.
Türkiye'deki enerji
yatırımları içerisinde sadece HES projelerinin sayısı 2000i
geçmektedir. Bu istisnai kamulaştırma yolu ile EPDK, Türkiye'nin
hemen her yerindeki taşınmazlara özel şirketler lehine el koyma
yetkisine kavuşturulmuştur. Taşınmazları hakkında
EPDK tarafından acele kamulaştırma kararı alınan
yurttaşlar, Bakanlar Kurulu kararlarından farklı olarak EPDK
kararlarının yayımlanması yönünde bir düzenleme
olmadığından, ancak taşınmazlarına el konulduktan
sonra bu kararlardan haberdar olmaktadırlar.
Bu yöntemle Bakanlar Kurulunun
16/12/2011 tarihli kararı ile 29/12/2011 tarihli 28157 sayılı
Resmî Gazetede yayınlanan Mersin ili Akdeniz ilçesi Özgürlük, Çilek ve
Çay mahallelerinde kentsel dönüşüm amacıyla, ayrıca İzmir
Efemçukuru ve Uşak Eşme'deki siyanürlü madencilik projeleri,
Hasankeyf, Amasya Taşova ve Dersim'deki HES ve baraj projelerinde
yurttaşların yaşam alanları gasbedilmiştir. 2004
yılında bu yetkinin EPDK'ya verilmesiyle acele kamulaştırma
kararlarının Resmî Gazete'de yayımlanması zorunluluğu
da ortadan kalkmıştır. Türkiye coğrafyasının ne
kadarının bu yöntemle sermaye tarafından işgal
edildiği Meclis araştırması tarafından ortaya
çıkarılabilir.
Sermayenin doğal
varlıklarımıza, sularımıza,
toprağımıza, yaşam alanlarımıza ve
geleceğimize karşı başlattığı bu savaş
hukuku politikasının araştırılması TBMM'nin
öncelikle görevlerinden sayılmalıdır. Kaldı ki
şirketlere devredilen bu yetki, aslen TBMM'nin iradesi yok sayılarak
devredildiğinden TBMM kendi varlık nedenini savunmak adına bu
meselede taraf olmalıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
bir konuyu bilginize arz etmek için kısa bir arzım var.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, TBMM resmî Twitter sayfasında 2/4/2013
tarihi için sadece AKP grup toplantısına ilişkin mesaj
geçilmesine ve diğer parti grupları ile Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuyla ilgili bu konuda haber geçilmemiş olmasına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi resmî Twitter hesabı açarak Meclis
faaliyetlerini haberdar ediyor. Bu güzel bir hizmet olmakla birlikte, bugün
sadece AKP Türkiye Büyük Millet Meclisi grup toplantısıyla ilgili Twitterdan
bir mesaj geçilmiş, onunla ilgili özetler var ama diğer parti
gruplarının, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun bu konuda haberi
geçmemiş. Bunu bir zatıalinizin aracılığıyla
Meclis yönetimine bildirmek istedim.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Dikkate alınacak.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun,
hekimlerin ve sağlık çalışanlarının
sorunlarının araştırılması ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 29/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Nisan 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmesinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Tarih: 02/04/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 02/04/2013
Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay Vural
(İzmir)
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
29 Mart 2013 tarih ve 11134 sayı
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğumuz Hekimlerin ve sağlık
çalışanlarının sorunlarının
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 02/04/2013
Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
Birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın Tanal,
geçmiş olsun. Hayırlı şifalar diliyoruz efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok
sağ olun Başkanım.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hekimlerin ve
sağlık çalışanlarının sorunlarının
araştırılması ve alınması gereken tedbirler
hakkında vermiş olduğumuz araştırma önergesinin
lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Malumlarınız olduğu
şekliyle, hekimler ve sağlık çalışanlarına son
zamanlarda çok şiddetli saldırılar yapılmakta ve birçok
sorunla da baş başa bırakılmaktadırlar. Tabii, bunlara
bakmış olduğumuz zaman şöyle bir değerlendirme yapmak
mecburiyetindeyiz: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
Sağlıkta çok büyük işler yaptık, çağ atladık.
derken hastanelere poliklinik önlerine gidildiği zaman durumun hiç de
böyle olmadığı maalesef görülmektedir. Ancak sonuçta sağlıkta
çalışan da hizmet alan da şikâyetçidir. Hastaneler ağzına
kadar doludur. Vatandaşın muayenesini rahatça
olamadığı, röntgen tetkikleri için dahi uzun randevuların
verilmiş olduğu bir zaman sürecinde yaşıyoruz.
Bakınız Her şey iyi. denildiği zaman, esasında bunun
iki tane göstergesi vardır. Bunlardan birincisi, özellikle Ankarada
Numune Hastanesi; ikincisi de İstanbuldaki Haseki Hastanesi.
Ankaradaki Numune Hastanesine veyahut
İstanbuldaki Haseki Hastanesine gittiğiniz zaman
sağlığın ne olduğunu, sağlığın
nerelerde bulunduğunu, çalışanların ne yaptığını
veyahut da alınan hizmetlerin nasıl olduğunu gayet açık bir
şekilde görebilirsiniz. Buradan bizim tavsiyemiz odur ki her şeyin
iyi olduğunu söyleyen arkadaşlarımızın, özellikle
Ankara Numune Hastanesine gitmesi, orada şöyle yirmi dört saat
değilse bile on iki saat kaldıkları zaman çünkü orası bir
terminal hastanedir- sağlıktaki durumun ne olduğunu bariz bir
şekilde görmeleridir. Ama enteresandır, bununla ilgili herhangi bir
görüş yoktur.
Sayın milletvekilleri,
şurası bir gerçektir ki son zamanlarda, özellikle sağlık
çalışanlarına karşı çok yoğun
saldırıların olduğunu da hep beraber görüyoruz.
Bakınız, şu anda
Sağlıkta her şey güzel. denirken ben size bazı profilleri
çizeceğim ve çizmiş olduğum profiller neticesinde de hep beraber
karar verelim.
Hekimler: Şu anda sağlık
çalışanları içerisinde hem hekimlerimizin hem de
sağlık çalışanlarımızın çok ciddi manada
gururlarının kırıldığı, yok edildiği,
saygınlıklarının da neredeyse tamamen yok edilmeye
doğru gittiği bir zaman dilimi yaşamıyor muyuz?
Bakınız, öyle bir şey ki
başta Sayın Başbakan, daha sonraki dönemlerde de sayın
sağlık bakanlarımızın söylemleriyle hekimler paragöz
gösterilmiş, sanki her şey parayla yapılıyormuş
şeklinde bir söylem içerisinde olunarak hekimlerin
saygınlığı maalesef yıpratılmaya
başlanmıştır. Akabinde ne olmuştur? Türkiyenin her
tarafında, yoğun şekilde, sağlık çalışanlarına
saldırıların olmuş olduğunu görürsünüz.
Saldırılar neticesinde hekimler bazen yaralanmış, bazen
öldürülmüş; sağlık çalışanlarına çok ciddi
darbeler vurulmuş olduğu görülmüştür.
Sonuçta, eğer biz
sağlığı düzeltmek istiyorsak gelin hekimlerin bu onurunu
düzeltelim ve saygınlıklarının yeniden kendilerine
verilmesi noktasında bazı çalışmalar yapalım.
İkinci söylemim
şurasıdır: Sağlık Bakanlığı her
yıl hasta ve ameliyat sayılarıyla ilgili övünme içerisindedir
yani hastanelerde hastaların sayısının
arttırıldığını, bakmış olduğu
hastaların sayısının arttığını
söylemektedirler, yapılan ameliyatların sayıları
arttırılmaktadır ama enteresandır, bunun tam tersini
düşünmek gerekmektedir. Yani eğer Türkiyemizde sağlıkta
çok ciddi şeyler yapılmışsa hasta
sayılarının daha azaltılması ve yapılan
ameliyatların daha az olması gerekmez mi? Ama enteresandır,
maalesef gördüğümüz tablo tam tersidir.
Yani sonuçta, burada esas
atlanılan konu, koruyucu hekimlik konusunda çok ciddi çalışmalar
yapılmamış olduğudur. Şu anda Türkiyede siz koruyucu
hekimliğin tam olarak yapılmış olduğunu söyleyebilir
misiniz?
Bakınız, özellikle, ülkemizde
bir sürü zararlı gıda ve içecekler vardır. Özellikle, yine,
genetiği değiştirilmiş çeşitli gıdalar
vardır. Başta mısır ve tatlandırıcılar olmak
üzere, birçok genetiği değiştirilmiş ürün
çocuklarımıza mamalar şeklinde, bisküviler şeklinde
İnsanlarımıza çeşitli noktalarda hem meyve suları hem
reçelden tutun da tatlandırıcı birçok şeyler
kullandırılmaktadır. Acaba bununla ilgili ciddi bir
çalışma var mıdır? Suların kirletilmesi, havanın
kirliliğinin düzeltilmesiyle ilgili çalışmalar var
mıdır?
Bakın, şu anda
insanlarımızın psikolojilerinin bozulmakta olduğu büyük şehirlerde
çok yoğun problemlerin yaşanmış olduğu bir
ortamdayız. Türkiyemizde her geçen gün intiharlar artmıyor mu? Hani
insanların psikolojileri düzeliyordu? Tam tersine, şu anda Türkiyemizin
en önemli konularından bir tanesi, psikolojik olarak
sıkıntıların artmakta olduğudur. Gidiniz hastanelerde
psikiyatri servislerine, psikiyatri servislerinin önleri ağzına kadar
doludur. Gidiniz cildiye polikliniklerine, kullanılmakta olan GDOlu
ürünler, yani genetiği değiştirilmiş ürünlerden dolayı
cildiye polikliniklerinin önünde cilt rahatsızlığıyla
ilgili çok ciddi problemleri olan insanlarla
karşılaşırsınız. Yine aynı şekilde,
geçtiğimiz günler Kanser Haftasıydı. Türkiyede kanserlerin çok
yoğun bir şekilde artmakta olduğunu da maalesef görüyoruz.
Öyleyse gelin, hastaların
sayısının artırılması, hastanelerdeki ameliyat
sayısının artırılmasından ziyade, koruyucu
hekimlikle ilgili olarak neler yapabiliriz;
onları tartışalım. Ama enteresandır, işte,
Sağlık Bakanlığı yetkilileri maalesef bu yönlü olarak
bir çalışma içerisinde değillerdir ve sonuçta da çok ciddi
problemlerle karşı karşıyayız.
Tabii buradan hekimlerin özlük
haklarına geçmek istiyorum. Şu anda hekimlerimizin birçoğu çok
büyük sıkıntı içerisindedir. Özellikle hekimlerimiz emekli olmak
istememektedirler. Niye? Çünkü hekimimiz emekli olduğu zaman artık
geçimini temin edemiyor sayın milletvekilleri. Dolayısıyla,
özlük hakları konusunda devamlı olarak söylemiş olmamıza
rağmen bir türlü bir santim mesafe aldıramıyoruz.
Yeni Sağlık
Bakanımız atanmıştır. Yeni Sağlık
Bakanı eğer tarihe geçmek istiyorsa gelin, hekimlerimizin özlük
haklarıyla ilgili, emeklilik haklarıyla ilgili bazı
iyileştirmeleri, geliştirmeleri yapalım, insanlarımız
rahatlasınlar. Hekim ne yapıyor? Son gününe kadar hastanede
çalışmak ihtiyacı hissediyor. Niye çalışmak
ihtiyacı hissediyor? Çünkü emekli olduğu zaman kendi noktasında
geçimini temin edemiyor.
Hekimlik çok zor bir zanaattır.
Hekim devamlı olarak fedakârlık yapmak ister ve fedakârlık
yapar. Fedakârlığın süresi de belli değildir yani yirmi
dört saat yapar. Hatta enteresandır: Hekim, tatile çıkar, uçağa
biner, uçakta bile işte Hekim aranıyor. diye bir anons duyar ve
gider, hekim oradaki hastaya yine bakar. Yani hekimin mesaisi belli
değildir, hekim devamlı olarak çalışmak mecburiyetindedir.
Bunun yanında, bakınız,
bir garabet de Tam Gün Yasasıyla ilgilidir. Tam Gün Yasası
çıktıktan sonra
Çünkü o kanun acil olarak, palas pandıras 650
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
çıkartılmıştır.
Çıkartılmıştır ama taraflar dinlenmemiştir
sayın milletvekilleri. Hâlbuki, tabip odaları dinlenseydi, hekim
örgütleri dinlenseydi, sivil toplum kuruluşları, STKlar dinlenseydi
herhâlde bu şekilde garabetli bir kanun çıkartılmazdı.
Şu anda tam günle ilgili kanunda
bazı değişiklikler planlanıyor. Sağlık
Bakanlığının bazı çalışmaları var.
Özellikle üniversite hastanelerindeki hocalarımızın
çalışması engellenmiş Sadece eğitimle ilgili
çalışmalar yapılsın ama hasta bakılmasın. yani
Döner sermayeyle ilgili konularda çalışmalar yapılmasın.
şeklinde bir karar alınmıştır. Ne kadar
yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Şimdi,
Sağlık Bakanlığı yetkilileri bununla ilgili bir
çalışma içerisindeler. Ne yapıyorlar? Mesai saatleri bitiminden
sonra yani saat beşten sonra, hekimlerimize özel çalışma,
muayene yapma hakkı vermeye çalışıyorlar. Vermeye
çalışıyorlar da nasıl oluyor değerli
arkadaşlarım? Burada 55 lira şeklinde bir fiyat belirliyorlar.
55 liranın bir kısmı döner sermayeye kalıyor, bir
kısmı vergilere gidiyor, hekimin eline 17 lira para geçiyor.
Peki, ben buradan sesleniyorum: Ey
değerli hekim arkadaşlarım, çok değerli
meslektaşlarım; acaba siz 17 lirayı
aldığınız zaman kaç tane hastaya bakacaksınız?
Saat beşten sonra kaç tane hastayla ilgilenmiş olacaksınız?
Enteresandır, şu anda tam günle ilgili çok ciddi
sıkıntılar vardır ve Tam Gün Yasası mutlaka Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine gelmeli, tekrar
tartışılmalı, o şekilde çıkartılmalıdır.
Ama enteresandır, bunu da işte şu anda beklediğimiz hâlde
çok fazla bir şey göremiyoruz.
Ayrıca sağlık
sistemindeki yarar sağlamayan, çalışanlar arasında büyük
huzursuzluk yaratan, döner sermayeler ilgili de sıkıntılar
vardır sayın milletvekilleri. Döner sermayenin artık neredeyse
bir performans tamamlama noktasına gelmiş ve çalışanların
hepsi Acaba ben, işte, performansı nasıl
tamamlayacağım? şeklinde bir gayret içerisine girmişler,
sonuçta bazı işlerle de karşı karşıya
kalınmaya başlanmıştır.
Bunların yanında kamu
hastanelerindeki hekimlere tam gün mesaisi dışında ister kendi
hastanelerinde ister özel hastanede isterse de muayenehanelerinde hasta bakma
yetkisi verilmelidir. Bu konuda muayenehanelerin açılmasıyla ilgili
de Sağlık Bakanlığı zorlaştıran,
ağır hükümler getirmiştir. Hâlbuki burası doğru
değildir. Gelin, muayenehanelerin açılmasını teşvik
edelim. Hatta öyle yapalım ki sosyal güvenlik kurumları bu
muayenehanelerdeki yazılan reçeteleri geçerli saysın çünkü o
insanların poliklinik defterleri var, tabip odalarına kayıtlı,
vergi dairelerine kayıtlı. Öyleyse neden siz bu insanların bu
şekilde yazmış oldukları reçeteleri veyahut da vermiş
oldukları raporları geçerli saymıyorsunuz? Bu da garabettir. Bu
noktalarda iyileştirme beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca üniversite eğitim
hastanelerinde çalışan hekimler ve hizmet hastanelerinde
çalışan hekimlerin de aynı statüde olması gerekmektedir yani
bir noktada üniversite hastanesindeki hekimlere farklı bir ücret
veriyorsunuz, diğer çalışanlara farklı veriyorsunuz, bu
noktada da bazı çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Diğer bir konu da aile
hekimliği: Şu anda aile hekimlikleri maalesef sadece reçete yazar
konuma getirilmiştir. Aile hekimliği mutlaka tekrar gündeme
getirilmeli ve tartışılması gereken bir zemine
oturtulmadır çünkü sevk zinciri olmadan hiçbir hizmet verilemez ve şu
anda da ülkemizde maalesef sevk zinciri yoktur.
Tabii, söylenecek çok söz vardır.
Sözlerimin sonuna geliyorum ama özellikle söylemek istediğim
şurasıdır ki değerli arkadaşlarım: Türkiyemizde
yerli ilaç desteğine artık başlanması gerekmektedir. Ülkemizde
ilaç israfı gün geçtikçe artmaktadır. Sağlık
Bakanlığı bu konuda da yetersiz kalmıştır
diğer konularda olduğu gibi. Hâlbuki şu anda antibiyotik
kullanımı müthiş bir şekilde artarak devam etmektedir.
Hâlbuki antibiyotiklerin kullanımı doğru bir şey değildir
ve vücutta direnç meydana getirmektedir. Dolayısıyla, gelin, bu yönlü
olarak da sigaravari, sigarayla ilgili yapılan çalışmalar gibi
ülkemizde fazla ilaç kullanımıyla ilgili çalışmalar
yapalım ve özellikle yerel noktalarda yani ilaç üretimiyle ilgili, yerel
ilaçların desteklenmesini de sağlayalım. Şu anda ülkemizde
maalesef ilaçlar tamamen tröst ilaç fabrikaları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) -
tamamen tröstlerin eline geçmiştir. Dolayısıyla, bu noktada da
çok büyük sıkıntılar vardır diyorum.
Tabii, söylenecek çok söz var ama yine
sözlerimiz yarım kaldı. İnanıyorum ki inşallah,
araştırma önergemize müspet oy verirseniz bunları hep birlikte
çözeriz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Mustafa Baloğlu, Konya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BALOĞLU (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetimiz sağlık sektöründe çok önemli adımlar atmış
ve değişim ve dönüşüm programıyla birçok
başarılar elde etmiştir. İnsanın en değerli
sermayesi olan sağlık kavramı Dünya Sağlık Örgütünün
yaptığı tanımlamaya göre, yalnız, hastalık ve
sakatlık durumunun olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve
sosyal yönlerden de tam bir iyilik hâlidir. Sağlık,
kalıtımın, yaşam tarzının, çevre faktörlerinin ve
diğer sağlık hizmetlerinin bir fonksiyonudur. Bunun yanında
da sağlığın diğer temel belirleyicileri küresel
ölçekteki ve ulusal düzeydeki ekonomi, siyaset, kültür, tarih, teknoloji ve
izlenen politikalar gibi değişkenlerin bir yansıması olarak
sağlık hizmetleri sistemi ve politikaları olmaktadır. Genel
anlamda baktığımızda sağlık hizmetleri;
sağlığı korumak, geliştirmek, hastalananları ve
sakatları tedavi etmek ve rehabilite etmek amacıyla sunulan
hizmetlerin tamamıdır.
Sağlık hizmetleri
toplumsaldır ve tüm nüfusu ilgilendirir. Bunun yanında emeğin yoğun
olduğu bir sektördür, yedi gün yirmi dört saat hizmet verilmesini
gerektirir. Sağlık sisteminin en temel amacı da
sağlığın geliştirilmesi ve beklentilerinin
karşılanmasıdır.
AK PARTİ Hükûmeti, 2002
yılında tek başına iktidara geldikten sonra
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sektörde büyük bir reforma
imza atmıştır. Acil Eylem Programı ve Sağlıkta
Dönüşüm Programı, sağlık sektöründeki ana konuları ve
finansman, hizmet sunumu, yönetim ve organizasyon gibi sağlık
sistemindeki tüm unsurları ortaya koymuştur. Sağlıkta
dönüşüm programlarının amaçları, sağlık
hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun olarak organize edilmesi,
finansmanının sağlanması ve sunulmasıdır. Bu
üçüncü dalga sağlık reformlarının temel köşe
taşları, daha iyi kaynak tahsisi ile kullanımını
sağlamak üzere hizmet sunumu ile finansmanının birbirinden
ayrılması, sağlık hizmetlerinde hakkaniyeti ve erişimi
sağlamak üzere genel sağlık sigortasının kurulması,
verimliliği sağlamak ve yönetimi güçlendirmek üzere kamu
hastanelerine finansal ve yönetsel özerklik verilmesi, birinci
basamağın güçlendirilmesi ve tedavide sürekliliği sağlamak
üzere aile hekimliğinin başlatılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, 2003
yılından itibaren uygulanmaya başlanan Sağlıkta
Dönüşüm Programı vatandaş merkezli bir program olup birinci
basamak sağlık hizmetinin planlanması ve sunumunda bireylerin
ihtiyaç, talep ve beklentilerini esas almaktadır. Bu programın önemli
bileşenlerinden birisi, birinci basamak sağlık hizmetinin çağdaş
uygulama şekli olan aile hekimliğidir. Aile hekimi, anne
karnındaki bebekten ailenin en yaşlı bireyine kadar ailenin tüm
fertlerinin sağlığından ve her türlü sağlık
sorunlarından sorumludur. Sorumluluğunu üstlendiği kişinin
hastalıklardan korunması için gerekli tedbirleri alır.
Hastalık hâlinde, bilgi ve tecrübesi çerçevesinde ayakta tedaviyi
gerçekleştirir.
Aile hekimliği öncesinde birinci
basamak sağlık tesislerinde 17.800 hekim görev yaparken geçiş
sonrasında 2010 yılı sonu itibarıyla 6.367 aile
sağlığı merkezinde toplam 20.185 hekim, 961 toplum
sağlığı merkezinde 2.167 hekim olmak üzere toplam 22.352
hekim görev yapmaktadır. Böylece vatandaşların hekime daha kolay
ulaşabilmesi sağlanmıştır.
2010 yılı sonu
itibarıyla 3.600 kişiye 1 aile hekimi hizmet vermektedir. Aile
hekimliği hizmetinde, kişilerin sağlık sigortası olup
olmamasına bakılmaksızın herkese ücretsiz olarak tedavi
hizmeti verilmektedir. Ebe, hemşire, sağlık memurları aile
sağlığı elemanı olabilirken 2010 yılında
yapılan değişiklikle acil tıp teknisyenlerine de bu imkân
tanınmıştır.
Aile hekimleri, kırsal bölgede
yaşayanlara periyodik aralıklarla geçici sağlık hizmeti
vermektedir. 2010 yılında yapılan değişiklikle
huzurevi, cezaevi ve çocuk bakımevi gibi yerlerde yaşayanlara yerinde
sağlık hizmeti, yatalak hastalara ise evde bakım hizmeti aile
hekimlerince verilmeye başlanmıştır. Ayrıca,
aşılamalar, bebek ve gebe izlemeleri, 15-49 yaş kadın izlemeleri,
tarama programları, D vitamini ve demir desteği, belirli yaş
gruplarına yönelik periyodik sağlık kontrolleri, ulusal
sağlık kontrol programları gibi birçok koruyucu sağlık
hizmeti de aile hekimlerinin sorumluluğunda yürütülmektedir.
Bakanlığımız acil
sağlık hizmetleri konusunda da oldukça önemli çalışmalar
yapmıştır. 2002 yılı sonunda 618 tam
donanımlı 112 ambulansı sayısı, 2011 sonu
itibarıyla 2.766ya ulaşmıştır. Aralık 2011
itibarıyla coğrafi ve iklim şartları sebebiyle
ulaşımda güçlük çekilen bölgelerde 224 adet kar paletli ambulans
hizmet vermektedir. Bunların yanında, sokak darlığı ve
trafik yoğunluğu gibi sebeplerden dolayı standart
ambulansların ulaşamadığı durumlarda hizmet vermek
üzere Aralık 2011 itibarıyla 52 adet motosiklet ile büyük şehirlerde
hizmet verilmektedir. Yine, 2007 yılında hizmete başlayan 4 adet
deniz ambulansı İstanbul, Çanakkale, Balıkesir ve Gökçeadada
hizmet vermeye devam etmektedir.
Hava ambulansı sistemi ülkemizde
2008 yılından itibaren faaliyete geçmiştir. Aralık 2011
yılı itibarıyla ülke genelinde hizmet verecek şekilde 19
ambulans helikopter 15 il merkezinde konuşlandırılmıştır.
Yıllara göre, Sağlık Bakanlığı ambulans
sayısında da ciddi artışlar gerçekleştirmiştir.
2002 yılıyla kıyaslandığında, özellikle 2008,
2009 ve 2010 yıllarında ambulans sayısında yaklaşık
1,5 kat artış olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetimiz sağlık sektörüne oldukça önemli bir finansman
ayırmış, gerekli hizmetlerin verilebilmesi için sağlık
harcamalarına ayırdığı bütçeyi
artırmıştır. Kamu sağlık harcamalarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 1999 yılında yüzde 2,91
iken 2002 yılında yüzde 3,79a ulaşmıştır. 2008
yılında ise bu rakam yüzde 4,44 olmuştur. Toplam
sağlık harcamalarının içerisinde özel sağlık
harcamalarının payı 1999 yılında 1,85 iken 2002
yılında 1,57; 2008 yılında ise 1,64 olarak
gerçekleştirilmiştir.
Yine, Sağlıkta Dönüşüm
Programı ile planlayıcı ve destekleyici bir Sağlık
Bakanlığı, herkesi tek çatı altında toplayan bir genel
sağlık sigortası; yaygın, erişimi kolay, güler yüzlü
sağlık hizmet sistemi, güçlendirilmiş temel sağlık
hizmetleriyle aile hekimliği; etkili, kademeli sevk zinciri, idari ve mali
açıdan daha verimli ve yönetilen sağlık kurumları; bilgi ve
beceriyle donatılmış, yüksek motivasyonla çalışan
sağlık insan gücü, sistemi destekleyecek eğitim ve bilim
kurumları, nitelikli ve etkili sağlık hizmetleri için kalite ve
akreditasyon, akılcı ilaç ve malzeme yönetiminde kurumsal
yapılanma amaçlamış ve bu bileşenler doğrultusunda
reformlar yapılmış ve yapılmaya devam edecektir.
Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı
belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hep
olumsuzsunuz, her şeye karşısınız. Bu nasıl bir
şey ya?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Tutanaklara bakın
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime başlamadan önce -bundan yaklaşık bir yıl önce-
bugünlerde 1inci ölüm yıl dönümü olacak, rahmetli Doktor Ersin
Arslanı hepinizin önünde saygıyla bir kez daha anıyorum görev
şehidi olarak.
Evet, 2002 yılında AKP
iktidarından sonra Sağlıkta Dönüşüm Projesi
başlatıldı. Bu süreç içerisinde neler oldu, kısaca ben de
sizlere onları özetlemek isterim. Bir türlü önüne geçemediğimiz,
defalarca Meclis kürsüsünde de konuşmamıza rağmen hiçbir
ilerleme sağlayamadığımız bir sağlıkta
şiddet sarmalı oluştu. Artık, televizyonlarda, gazetelerde
doktorların, hemşirelerin, sağlık
çalışanlarının dövülmesi, hatta yaralanması
sıradan olaylar hâline geldi.
Peki, biz ne yaptık bu süreç
içerisinde? Eski Sağlık Bakanımız, Ersinin ölümünden sonra
demişti ki: Bundan sonra hekime kaldırılan, sağlık
çalışanına kaldırılan eli kendime
kaldırılmış sayacağım. ve bunun üzerine de biz
bir Meclis araştırma komisyonu kurmuştuk fakat şu ana kadar herhangi bir sonucunu görmedik;
maalesef, bu süreç içerisinde sağlık çalışanları
dövülmeye, hakaret edilmeye devam edildiler. Komisyondan herhangi bir şey
çıkmadı ve artık, kamuoyunda da şöyle bir yargı
oluştu sanırım: Eğer bir iş Meclis araştırma
komisyonuna havale ediliyorsa oradan artık bir şey çıkmayacak
demektir. Bu, sağlık çalışanlarının sorunu
olduğu kadar yüce Meclisin itibarı açısından da son derece
sıkıntılı ve sakıncalı bir durumdur diye
düşünüyorum. Umut ederim ki, bu komisyonun çalışmaları
meyve vermeye başlar, sağlıkta artık insanlar dövülmeden,
sövülmeden, işlerini rahatça yapabildikleri sıhhatli ortamlarda
çalışmaya
başlayabilirler.
Evet, Sağlıkta Dönüşüm
Projesinin getirdiği uygulamalardan birisi SABİM, hasta
haklarını savunmak amaçlı kurulmuş bir teşkilat fakat
o kadar yanlış yönetiliyor, o kadar yanlış yönlendiriliyor
ki arkadaşlar, hasta haklı olsun ya da haksız olsun SABİMe
uğradığı an sağlık çalışanı
sorguya çekiliyor. Hâlbuki bunun bir akıl süzgecinden geçirilmesi, bu
adamların haklı mı haksız mı olduğunun önce bir
hastane idaresi tarafından değerlendirilmesi aslında birçok
sorunu çözecek. Yani, düşünün, hasta geliyor -hasta değil- diyor ki:
Ben, canım işe gitmek istemiyor rapor almak istiyorum. Ne kadar
istiyorsun? On beş gün istiyorum. Doktor diyor ki: Kusura
bakmayın, ben size rapor veremem çünkü siz hasta değilsiniz. Hasta
buradan çıkıyor SABİMe gidiyor Doktor benim işimi
görmedi. ve bu doktor ifadeye çağırılıyor ondan sonra.
Değerli arkadaşlarım,
yani bir meslek sınıfını, hele de
sağlığımızı, canımızı emanet
ettiğimiz bir meslek sınıfını bu kadar
karşımıza almanın, bu kadar düşman görmenin kime ne
faydası vardır ben gerçekten bunu anlamakta çok zorlanıyorum.
Yani bu hem idare
açısından böyle hem de
hastalar açısından böyle. Hasta bir taraftan kendi derdine derman
ararken aynı zamanda kendine derman olacak kişiyi de dert açmakla
tehdit ediyor. Bu sistemin içerisinden bu şekilde çıkabilmek mümkün
değil. Ancak, şunu hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz: Gerek
Sayın Başbakanın gerekse eski Sağlık
Bakanımızın -yenisinin icraatlarını henüz
göremedik-sağlık çalışanlarını birebir hedef
göstermelerinin, sürekli, onları yüksek ücretler alıp buna
karşılık görevlerini yapmayan kişiler olarak lanse
etmelerinin bugünkü, sağlıktaki şiddet sarmalında en önemli
rolleri olduğunu düşünüyorum. Umut ederim ki yeni Sayın Bakan bu
tür uygulamalardan, bu tür söylemlerden vazgeçer.
Sağlık
çalışanlarının ücretlerinden bahsetmişken şunu da
belirtmek isterim: Sağlık çalışanları, öyle kamuoyuna
söylendiği gibi 10 bin lira, 10 bin lira maaşlar almıyorlar. Aldıkları
maaşların ben size canlı bir örneğini vereyim: Yirmi iki
yıllık bir hekimin aylık maaşı 2.200 lira değerli
arkadaşlarım. Bunu özellikle hastaların duymasını ve bilmesini
istiyorum. Bu insanlar gece nöbet tutuyorlar -hâlâ fiilî uygulama böyle- nöbet
ertesi, akşama kadar mesai yapıyorlar. Sayın milletvekilleri,
biraz empati yapın. Bizim de burada zaman zaman, gece, sabahlara kadar
çalıştığımız oluyor ama ertesi gün ya tatil
ediliyor ya da Meclisin açılış saati geciktiriliyor. Fakat bu
insanlar, maalesef, daha nöbetleri bitmeden polikliniğe gidip hizmet
etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla, fiziksel olarak
bitkin durumdalar, moral olarak bitkin durumdalar ve ondan sonra, işte,
klasik hasta-doktor kavgası başlamış oluyor. Artık,
lütfen, Bakanlık bu nöbet ertesi çalışmalara -bu bir zulümdür,
bu bir çalışma yöntemi değildir- bir an evvel son versin. Bunu
buradan, özellikle, hassaten istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Kamu
Hastaneleri Birliğini oluşturdunuz, hastaneleri birer ticari kurum
olarak gördünüz. Hâlbuki dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir devlet
sağlıktan kâr etmeyi amaçlamaz, böyle planları yoktur.
Sağlık, sosyal devlet ilkesinde devletin vatandaşlarına
sunmaya çalıştığı bir hizmettir.
Şimdi, kamu hastanelerinin
kurulmasına, haydi, bir şey demeyelim. Gene, önceki konuşmamda
da dile getirmiştim, Sağlık Bakanı şöyle bir uygulama
yaptı: Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Hakkârinin bilmem ne hastanesinde hastane CEOsu olarak gözüküyor, hastane
direktörü olarak gözüküyor. Görevine bakıyorsunuz, Sağlık
Bakanlığında personel müdürü, öbür görevine bakıyorsunuz,
atıyorum, Çankırı Hastanesinde direktör. Niye böyle bir şey yaptılar? Tek
sebep şu: Devletin müsteşarı olmak, personel müdürü olmak bu
arkadaşlara yetmemiş olmalı, oradaki hastanelerden yani
insanların çalışıp kazanarak, alın teriyle Üç
beş kuruş evime ekmek parası götüreyim. diye ekstra efor sarf
ederek aldıkları döner sermayeden pay koparmak maksat ve bunu yapan
maalesef Sağlık Bakanlığı.
Yeni Bakana daha önce de
söylemiştim, umut ederim ki bu haksız kazanca bir an evvel önce dur
der, bir an evvel bu insanları kendi görevlerine iade eder. Eğer
devlette müsteşar olmak bu arkadaşlarımıza yetmiyorsa gidip
o hastanede başhekimlik yapabilirler, bizim onlara hiçbir sözümüz yok,
Bakanlık da onları başhekim olarak atayabilir ama hem devlette
müsteşar olacaksın,
bakanın yanında olacaksın hem yolunu, izini bilmediğin bir
memlekette hastane direktörü gözükeceksin, başhekim gözükeceksin ve bunun
karşılığında da binlerce lira para alacaksın.
Böyle bir uygulama olmaz, böyle bir uygulama hiçbir hukuk sistemiyle, hiçbir
vicdanla bağdaşmaz.
Evet, değerli
arkadaşlarım, yine bu Kamu Hastaneleri Birliği çerçevesinde
Eğitim
hastanelerinde şeflik sistemleri vardı, bu insanlar bir sabah
kalktılar baktılar ki artık şef değiller. Ne oldu?
Şeflerin şefi icat edildi. 5-10 tane şef tek bir şefe
bağlandı ve bütün yetkileri tırpanlandı. Bu insanlar,
yıllarca çalışarak çabalayarak, sınavlara girerek elde
ettikleri bütün hakları kaybettiler ve bu uygulama hâlen maalesef devam
etmekte.
Arkadaşlar, sağlık
deyince tabii ki sadece doktorların sorunları olmuyor,
yardımcı sağlık personeli de var. Hemşireler, döner
sermayeden yeterince pay almıyorlar, izinlerini kullanamıyorlar.
Hastane, canı nasıl isterse, canı izin isterse izin, nöbet parası
isterse nöbet parası veriyor, bir standart uygulama yok yani o nöbeti
tutan kişi ertesi gün evine mi gidecek, yoksa mesaiye devam mı edecek
ya da bunun karşılığında ücret mi alacak belli değil.
Bunu defalarca Sayın Bakana söylememize rağmen bize
kulaklarını tıkamaya devam etti.
Gene bir başka uygulamadan
bahsedeyim: Devlet hastanelerine yolunuz düşüyor mu bilemiyorum, defalarca
söyledim, muhafazakâr bir Hükûmet olarak geçiniyorsunuz ama hasta-doktor
arasında bir hemşire bulundurmayı bir türlü
sağlamadınız. Hasta orada, doktor orada, yanında ne
hemşire var ne sekreter var. Kaldı ki tıbbi etik, ahlaki durum
burada mutlaka ve mutlaka bir hemşirenin bulunmasını emreder.
Siz hastayla doktoru baş başa bırakın, ondan
sonrasında ya kavga ediyorlar ya başka türlü spekülasyonlara sebep
oluyor bu işler.
Sayın Bakanı bir kez daha
uyarıyorum: Lütfen, artık bu doktorların yanında muayene
esnasında bir hemşire bulundurun. Bu sizin göreviniz çünkü, bu bir lüks
değil. Bu, hastanın da hakkı eğer hastanın
hakkını savunacaksak, doktorun da hakkı.
Yine, döner sermaye ödemelerinde
hizmetli sınıfın şöyle bir sıkıntısı
var arkadaşlar: Zaten bunlar hastanelerin en az maaş alan
insanları. Döner sermaye dağıtmaya başlıyorsunuz, bu
insanlara deniliyor ki: Sizin maaşınız düşük olduğu
için biz size fazla döner sermaye veremeyiz. Şimdi, bunun neresi sosyal
adalet? Adam zaten az maaş alıyor. Döner sermayesini de daha az
veriyorsunuz, gerekçe olarak da maaşının az olmasını gösteriyorsunuz.
Bu katsayıyı değiştirmek bu kadar zor bir şey midir?
Bu uygulamayı değiştirmek bu kadar zor bir şey midir?
Evet, değerli
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin hekimler ve sağlık çalışanlarının
durumlarının araştırılmasına ilişkin Meclis
araştırmasının açılmasına dair grup önerisi
aleyhine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Her ne kadar aleyhte
aldığım bir söz olsa da ben lehte konuşmaya devam
edeceğim. Öncelikle sağlıklı bir toplum ve sağlıklı,
özgür bir gelecek dileklerimi ileterek konuşmama
başlayacağım.
Sağlık, hepimizin
bildiği üzere bireyin de, toplumun da vazgeçilmezlerinden biridir. Birey
ne denli sağlıklı bir unsur ve kişilik olmaya ve onun
siyasal, sosyal faaliyetini yürütmeye başlarsa toplum da bu
sağlıklı bireylerden oluşma, sağlıklı bir
toplum olabilmenin koşullarına, onun da özgüvenine sahip olmuş
olur. Bu yönüyle gerek Dünya Sağlık Örgütü gerekse bir bütün olarak
özgür ülke sağlık teşkilatlarının
yaklaşımı Kişinin ruhsal, bedensel, siyasal, sosyal iyi
olma hâlidir. der. Bu çerçevede de sağlık erişilebilinir,
ulaşılabilinir, nitelikli, parasız, eşit olmak
zorundadır. Sağlığa bu çerçevede de satılabilinen, satın
alınabilinen bir eşya, bir meta olarak yaklaşılmamalı,
bizatihi vatandaş olan, birey ve kişilik haklarına sahip
herkesin anayasal ve yasal hakkıdır diye tespitte bulunur. Bunun
Anayasamızda da yeri varken, Anayasadan beslenen, bu anlamıyla da
bizi biçimlendiren bir kısım kanun ve
yönetmeliklerde de ifadesini bulan sağlığa
yaklaşım, ne yazık ki, uzun yıllardır üstesinden
gelemediğimiz, kangrenleşen bir toplumsal yaramız ve sorun
olmaya da devam ediyor. Bu, AKPnin on bir yıllık iktidarında da
rast geldiğimiz, üstesinden gelemediğimiz toplumsal yara, hâlâ
yüreğimizi acıtmanın maalesef çaresizlikleriyle bizi
karşı karşıya bulundurmaktadır. AKP, her sorunda
olduğu gibi sağlıkta da toplumun temel ihtiyaçlarını
öngören bir parametreyle yaklaşıp çözüme
kavuşturacağına günü kurtaran, kısa erimli ve kısa
vadeli çözüm parametreleriyle tam da hizmet etmek istediği küresel
emperyal güçlerin piyasalaştıran, taşeronlaştıran ve
metalaştıran anlayışının uygulamalarını
devreye koymuş bulunmaktadır. Hatırlayınız, on bir
yıllık iktidarında öncelikle yeşil kartla
başlayıp bütün toplumu sosyal güvenceye tabi tutacağı
iddiasında bulunup onun altında kalan ve gerçekleştirilemeyen,
sonrasında da sağlıkta dönüşüm projeleriyle aile
hekimliği, Kamu Hastaneler Birliği ya da kamu hastane birliklerinin
özel firmalara, şirketlere devrine ilişkin kanun tekliflerini
sıkça burada tartıştık, gündemleşti ve çoğunluk
oyları ve parmaklarıyla da maalesef, bütün itirazlarımıza,
muhalefet şerhimize rağmen de geçti, geçmeye de devam edecek. Bu
çerçeveden de biz sorunu enine boyuna tartışılması gereken
bir sorun olarak algılıyoruz. Sağlık, mademki bireyin,
bireyin olduğu kadar toplumun da vazgeçilmezi, olmazsa olmazıdır...
Hele hele ülkemiz gibi son otuz yılını çatışmalı
süreçlerle tamamlayan bir ülke gerçeğini göz önünde
bulundurduğumuzda, toplumun bütün kesimlerinde bu çatışmalı
sürecin olumsuz yansımalarına rast gelmek, izlemek mümkündür.
Siyasal, sosyal travma öylesine bir derinlik arz etmiştir ki, bu
travmanın esaretinde ve etkisinde bulunan biz bireyler neredeyse, psikolojik
travmayla, kendi benliğimiz, siyasal inisiyatifimiz ve kişilik
haklarımızdan da vazgeçecek noktaya gelmiş bulunuyoruz. Hâlbuki
sağlıklı birey olmuş olabilseydik,
kazandığımız öz güvenle hem kendi haklarımıza
sahip çıkabilmenin hem de toplumun özgürleşmesinin, adalet ve
eşitlik taleplerinden yoksun kalmasının önündeki engellerin
kaldırılmasında da ısrarcı olurduk, inadına bir
mücadeleyle bu Meclisi özgürlüklerin hayat bulduğu bir Meclise
dönüştürebilirdik. Ama ne yazık ki bundan kendimizi
alıkoyuyoruz. Asli işinden vazgeçmiş, bir kısım küresel
güçlerin çıkarlarının nasıl tanzim edileceğine dair
bir rolü bu Meclis hak etmemiştir diye düşünüyorum.
Bu çerçeveden de, öncelikle,
Sağlıkta Dönüşüm Projesi tarafımızdan enine boyuna yeniden
ama yeniden elden geçirilmesi, analize tabi tutulması gereken bir
projedir. Bu projede, her şeyden önce, Anayasanın bize verdiği
eşitlik ilkesine aykırılıktan hareketle, kamu hastanelerini
kişinin ödediği prime göre sınıflandırmak
adaletsizliğin ta kendisidir. (A), (B), (C), (D), (E) olarak ifade
ettiğiniz kamu hastaneleri, ödenen primin yüksekliğine göre, hangi
hastaneden, kimin, nasıl yararlanacağına dair
sınıfı ve toplumu tasnife tabi tutup
sınıflandırarak biz bu adaletsizliği baştan itibaren,
devlet ve devletin kurumları, aygıtları olarak teşvik
etmiş oluyoruz, dayatmış oluyoruz.
Bir kişi 100 liralık primi de
veriyor olsa, 500 liralık primi de veriyor olsa madem ki Anayasa
karşısında eşittir, o hâlde sosyal devlet olmanın
gereği olarak bu eşitlik ilkesini sağlıkta da, kamu
hastanesinin herhangi birinde de görmesi onun sosyal ve psikolojik varlık
olarak haklarının bizatihi icra edebileceği alan
olmalıdır. Ama böylesi bir tasnife tabi tutmakla yetinmemişiz,
kamu hastanelerini parası olanın sağlığı satın
alabilinecek özel şirketlere de devretmişiz. Özel şirketlerin
taşeronlaştırma ve piyasalaştırma gereği
hastaneleri sermaye birikimi mekânlarına, hastaneleri sermaye
iktidarının hayat bulacağı sağlık
dışı her uygulamanın ve tartışmanın veya
sağlık hizmetleri dışındaki her türlü satın
almanın, satmanın cereyan ettiği mekânlara
dönüştürmüşüz. Buradan sağlıklı bir toplum,
sağlıklı bir birey ve sağlıklı toplumdan
oluşma özgür bir toplum bulamayız, gerçekleştiremeyiz,
ulaşamayız.
Kamu hastanelerinin
sınıflandırılması, onun üstünde şirket
muamelesiyle kamu hastanelerinin üzerine oturttuğumuz müdürler ve
satın alma müdürleri üzerinden piyasalaştırmayla
yetinmemişiz, aynı zamanda taşeronlaştırmanın ve
piyasalaştırmanın ürünü olarak kamu hastanelerini işlevsiz
tutmuşuz, özel şirketin açtığı hastanelere
olduğundan fazla avantaj, kredi, ulusal ve uluslararası çapta piyasa
olanaklarından yararlanma fırsatlarını da tanıyarak
oraları da sermaye biriktirme alanlarına dönüştürerek toplumun
temel talebi olan sağlığı satın almaya gayret
etmişiz. Bu yönüyle bu uygulamanın bize ve geleceğimize
yararı olmadığını; her fırsatını
bulduğumuzda da dile getirdiğimiz ve karşı
çıktığımız bir durum olmaya devam ediyor.
Bu çerçevede de Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her şeyden önce, sağlık eğer
sizin bizim birlikte var edebileceğimiz yarının demokratik ortak
vatanında bir ırkların, dinlerin, dillerin, kimliklerin,
kültürlerin farkı gözetilmeksizin, eşit vatandaşlık
temelinde, özgür, eşit vatandaşlar olarak
yarınımızı tanzim etmede karar sahibiysek bu adaleti her
şeyden önce bu alanda hayat bulabilecek, gerçekleştirebilinecek
koşullara da ulaştırmak durumundayız. Sağlık, bu
anlamıyla ertelenemez. Sağlık, egemene; sağlık, mal ve
mülk sahibi olan iktidara ya da sermaye sahibinin insafına terk
edilmeyecek kadar değerlidir, toplumun öz malıdır; topluma da
bizatihi bunu kullanabilme hakkını da, fırsatını da
vermek ve onu kolaylayan bir noktada durmak da Meclisin iradesinin
gereğidir. Çünkü, Meclis bu tür işler için vardır. Bunu
yapamadığımızda bir yanıyla, siyasal ve sosyal
travmadan dolayı giderek psikolojik bir depresyon durumuyla
karşı karşıya kalan toplum; öbür yanıyla, anatomik,
fizyolojik ihtiyaçlarının doğal, demokratik ve eşitlikçi
bir anlamda karşılanamayan bireyin mevcut, var olan sürece dâhil
olması, aktif olması, amacına uygun bir rol yüklenmesi de
beklenemez. Aksine, bu ve benzeri açmaz ve yetmezliklerle karşı
karşıya kalan birey, bu bireylerden müteşekkil kesimlerin kötü
niyetli, art niyetli, süreç dışı bir kısım menfaat ve
çıkarlar üzerine bunu örgütlemeye çalışanlara da biz
zafiyetlerini kullanma fırsatını vermiş oluruz.
Bu anlamıyla, bu yasa mutlaka ama
mutlaka hekimlerin, sağlık çalışanlarının
koşullarının araştırılmasına hizmet edecek
tarzda Meclisin gündemine getirilmelidir.
Bu yönüyle de özellikle
sağlığımıza katkı sunan, değer katan
hekimleri, bütün sağlık emekçilerini ve onların Eşit
işe eşit ücret. yönlü taleplerine saygılı olduğumuzu
ifade ediyor, hepsini saygılarımla huzurlarınızda
selamladığımı ifade ederek iyi günler diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Mersin-Akkuyuda kurulması planlanan nükleer
santralin başta insan ve hayvan sağlığı ile gıda
üzerindeki etkileri olmak üzere tüm etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmesinin Genel Kurulun
2 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
02/04/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 02/04/2013
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
(Mersin-Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralin başta insan
ve hayvan sağlığı ile gıda üzerindeki etkileri olmak
üzere tüm etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan) (10/21) Esas Numaralı
Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun
02/04/2013 Salı günlü (Bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Van ilimizin 95inci Kurtuluş
Yıl Dönümü nedeniyle Van halkını kutluyorum, aziz
şehitlerimiz önünde saygıyla eğiliyorum, onları
saygıyla yâd ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konumuz nükleer tehlike ve bunun insan sağlığına, çevreye,
gıda güvenliğine etkileri.
Biliyorsunuz Türkiye, nükleer güç
santralinin ilk denemesini, ilk tesisleşme hareketini Mersinde
yapıyor. Aslında bu öykü eskilere dayanıyor. 1976 yılında
bunun yer lisansı alınıyor ve o günkü koşullara göre
birtakım bilimsel araştırmalar yapılıyor, zemin etüdü,
oşinografik araştırmalar, iklim, çevre şartları, o
günkü üretim, tarımsal üretim, vesaire bundan otuz yedi yıl önceki
koşullara göre lisans veriliyor. Geçtiğimiz dönem, 23üncü Dönem
Parlamentosunda görev alan arkadaşlarım bilirler, o dönemde biz,
Akkuyuya yapılacak olan nükleer güç santraliyle ilgili bir yasa
görüşmesi yaptık ve bu yasa Meclisten geçti.
Daha önce ihale usulüyle bir firmaya verilmişti
bu santralin yapılması ama o dönemde yargıya gidildi, yargı
yürütmeyi durdurma kararı verdi ama AKP
Hükûmeti her konuda olduğu gibi burada da hukukun arkasından
dolandı ve Meclise getirdi, uluslararası anlaşma statüsünde
şu anda Mersinde hummalı bir çalışma yapılıyor,
bir Rus firması orada nükleer güç santrali yapacak. Kime rağmen?
Tabii ki millete rağmen. Kime rağmen? Millî iradeye rağmen. Kime
rağmen? Özellikle öncelikli olarak Mersin halkının reddetmesine
rağmen, Mersin halkının isyan etmesine rağmen, bugüne kadar
bu konuda nümayişler, toplantılar düzenlemesine rağmen,
mitingler düzenlemesine rağmen ısrarla orada bir nükleer güç santrali
yapılıyor.
Peki, niçin Mersin? Niçin bu kadar
itiraz ediyoruz? Mersin nasıl bir kent? Coğrafyası, siyasal yapısı,
sosyoekonomik yapısı, demografik yapısı, ekonomisi nedir?
Niçin bu kadar bizleri isyan ettiren mesele? Mersin, biliyorsunuz, Akdenizin
incisi bir kent. Mersin, Akdeniz üzerinden Anadolunun, Türkiyenin dünyaya
açılan kapılarından bir tanesi, belki de en önemli
kapısı Mersin Limanı marifetiyle. 1 milyon 700 bin nüfusu var,
16 bin kilometrekare alan üzerinde. Ekonomide öncelikli sektörler tarım,
turizm, ticaret ve taşımacılık. Mersinin en önemli
özelliklerinden bir tanesi kültürel yapısı, demografik
yapısı. Mersin demek, Türkiye demektir; Türkiye demek, Mersin
demektir. Türkiye mozaiğini Mersinde bulabilirsiniz. Türkiyede
yaşayan bütün etnik yapılar, Türkiyede yaşayan bütün semavi din
mensuplarını, inanç gruplarını Mersinde bulmanız
mümkündür. Mersin bir barış kentidir. Eğer Türkiyede
barışı hâkim kılacaksanız, bunun başlangıç
noktası Mersindir. Peki, sosyoekonomik açıdan Türkiyenin her
anlamda önem içeren bir kentinde bir nükleer bombayı niçin o kentin
kalbine koyuyorsunuz, niçin bu kadar ısrar ediyorsunuz, bunu anlamakta
güçlük çekiyoruz; bu, akıl işi değildir, izan işi
değildir.
Şimdi, buradan tüm milletvekili arkadaşlarıma
sesleniyorum, sadece Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili
arkadaşlarıma değil, diğer siyasi partilere mensup arkadaşlarıma
da sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan 4 tane siyasi
parti var, tamamı da Mersinden milletvekiline sahip; BDP de sahip, MHP de
sahip, CHP de sahip, AKP de sahip. 4 partiye mensup milletvekili
arkadaşlarımın bu konuda duyarlı olmasını
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Mersine ilişkin tehlike bununla bitmiyor. Bu konuda mücadele verirken,
tabiri caizse yağmurdan kaçarken Mersin halkı doluya tutuldu.
Bakınız, diyorum ki: Mersin bir turizm havzası, Mersin bir
tarım havzası ama sanki orası bir enerji havzası gibi her
türlü enerji kaynakları tesisleri orada yapılıyor, nükleer güç
santrali yapılıyor. Şu anda 8 adet yanlış
duymadınız, 8 adet termik santral projesi var, turizm kenti Mersinde
8 adet termik santral projesi var; şu anda bunun 2 tanesi ÇED
aşamasında. 2 tane çimento fabrikası projesi var, şu anda
ÇED aşamasında. Mersinin Tarsus ilçesinin Sebil kasabası
vardır, muazzam doğal güzelliklerin olduğu, endemik bitkilerin olduğu,
faunasıyla, florasıyla bir doğa harikası olan yerde HES
projeleri var. Tarsusun Boğazpınar köyünde, Karasuda HES projesi
var. Her anlamda enerji kaynakları, hidroelektrik, termik, nükleer; sanki
Mersin bir deneme tahtası gibi kullanılıyor. Bunu kabul etmek
mümkün değil, bunu anlayışla karşılamak mümkün
değil. Biz Mersinde turizm gelişecek diye beklerken, biz Mersinde
tarım gelişecek diye beklerken karşımıza
çıkartılan engellere bakın! AKP iktidarı, on
yıldır Mersine bir çivi çakmadı. Mersin halkından âdeta
intikam alıyor. Niçin? Çünkü AKP, Mersinde belediyelerde bir türlü
başarılı olamadı. Ne büyükşehirde
başarılı oldu ne ilçelerinde başarılı oldu. Bugün
günah çıkartıyor. Mersin halkına ceza kesmiş.
2007den bu yana Türkiye Büyük Millet
Meclisinde milletvekilliği yapıyorum. Havaalanı yapılacak, öyküsü
on beş yıl öncesine dayanıyor. Tarsus-Kazanlı Sahil
Bandı Projesi, altı yıldır bu hikâyeyle geçiyor; bir arpa
boyu yol ilerlemedi. İşte 2013 Akdeniz Oyunları; 11 adet
farklı tesis var ya da eski tesisler tadilattan geçecek, iki ay var, iki
ay sonra Akdeniz Oyunları başlayacak ama birçok tesis
inşaatı bitmeme tehlikesiyle karşı karşıya.
Şimdi diyoruz ki: Sadece Mersinde değil, Türkiyenin hiçbir
tarafında nükleer güç santrali istemiyoruz. Burada milletvekili
arkadaşlarım var seksen bir ayrı vilayetten, hiçbir milletvekili
arkadaşım kendi il sınırları içerisinde bir nükleer
güç santral tesisi istemez. Doğal olarak, biz Mersinliler olarak da bunu
istemiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, az
önce söyledim sözlerime başlarken, Mersin Türkiyedir, Türkiye Mersindir.
Türkiyenin iç göç alan en önemli illerden bir tanesi Mersindir. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinden en yoğun göç alan Gaziantep, Adana ve
Mersindir. Türkiyede işsizlik oranı yüzde 8-10 seviyelerinde
seyrederken bugün Mersinde işsizlik oranı yüzde 15-20 seviyelerinde.
Eğer siz, Mersine turizmi geliştirecek birtakım
yatırımlar yapmak yerine, tarımı geliştirecek
birtakım yatırımlar yapmak yerine, yoğun emek sektörlere
yatırımlar yapmak yerine, bu sektörleri akamete
uğratacak, bu sektörleri başarısızlığa
uğratacak bu tip yatırımlar yaparsanız, siz, Mersin
halkına kötülük yapmış olursunuz.
Bizim
bu önergemizi vermemizin ana gayesi
Bu yatırımlar yanlış
yatırımlardır. Bu yatırımların, hem çevre
sağlığına hem insan sağlığına hem
gıda güvenilirliği açısından önemli tehlikeler ihtiva
ettiğini düşünüyoruz. Bunun örnekleri vardır. Fukuşima
vardır, Çernobil vardır. Bunlardan ders çıkartmamız
lazım.
Sayın
Başbakanın söylediği gibi, nükleer güç santrallerinin çevreye
yaratacağı tehlike evlerimizde kullandığımız tüp
gazın yaratacağı tehlike kadar masum değildir. Onun için,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda bir komisyon
oluşturmasını ve bu konunun derinlemesine
araştırılmasını istiyoruz. Bu konuda Parlamentonun
desteğini istiyoruz.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yunus Kılıç, Kars
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUNUS
KILIÇ (Kars) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
tabii, öncelikle bir konunun iyi ya da kötü olduğunu söyleyebilmek için
onu biraz bilmek, anlamak, dünya bu konuda ne yapıyor, bunları
değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Nükleer
santral
Tabii ki, Türkiye neden bu yola başvuruyor, Türkiye neden nükleer
santral kurmak istiyor, dünya bu konuda neler yapıyor? Arkadaşlar,
dünyada bugün 442 tane kurulu, 64 tane de yapımı devam eden ve
programlanan nükleer santral olduğunu öncelikle bilmemiz lazım. Bizim,
medeniyette, teknolojide, ekonomide örnek aldığımız,
ulaşmaya çalıştığımız ülkeler Amerika,
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere özellikle turizmde ve bu,
araştırılması istenen tarım ve hayvancılıkla
alakalı konularda dünyada öne çıkmış, ilk onda bulunan,
tarımsal ihracatları ilk onda bulunan -Amerika başta olmak
üzere- ülkelerin hemen hemen elektrik
enerjilerinin yüzde 75ini nükleer santrallerden
sağladıklarını görüyoruz.
Peki, nükleer santrallerde olumsuz
şeyler olmaz mı? Doğaya, çevreye, hayvana, insana zararlı
şeyler olmaz mı? Olur elbette. Fakat Türkiye bu nükleer santralleri
en son teknolojiyle, sizin bahsettiğiniz Fukuşimada veyahut da
Çernobilde olmayan teknolojilerle yapma gayreti içerisindedir. Beş
güvenlik önlemli sistemler kuruyor Türkiye ve bu güvenlik önlemleriyle kurulan
santrallerde, saygıdeğer milletvekilleri, kaza olma ihtimali üç yüz
milyonda 1dir. Bakın, Türkiyenin bu kadar enerjiye ihtiyacı
olduğu bu devirde, 2023 vizyonunda 500 milyar kilovatsaat enerjiye
ihtiyacımız olacağı açıkken, yenilenebilir
enerjilerinin tamamını bu ülke kullanabildiği takdirde bile
bunun yarısına yakınını elde edemeyeceği
ortadayken siz, üç yüz milyonda 1 olan bir ihtimal üzerine, bu kadar iyi
niyetli bir girişimi nasıl baltalamaya kalkarsınız? Bu,
ülkeye hayır mıdır, yarar mıdır? Bunların
hesabını, kitabını neden yapmazsınız?
Şimdi, arkadaşlar, ben bir
tecrübemi aktarayım, daha doğrusu bir anımı anlatarak bu
olayın ehemmiyetini vurgulamak istiyorum. Kars Kafkas Üniversitesinde, bir
gün, bu konuyla alakalı bir konferans verileceğini duydum. Biz Amerikadan bilim adamlarının
geldiğini ve bu konuyla alakalı ayrıntılı oturumlar
yapılacağını duyduk, biz de katılalım dedik. Ve
işin daha ilginç tarafı, bu akademisyenler içerisinde, Amerikada bu
işi yöneten, organizasyonların içerisinde bulunun hocalardan bir
tanesinin de Karslı olduğunu duyunca, dedik hem böyle bir bilim
adamını tanıyalım hem de ne diyor bunu iyice
anlayalım. Arkadaşlar, üç dört saat süren toplantılarda -can
kulağıyla dinledik- gelmiş olduğumuz sonuç, bizim oradan
çıkardığımız şuydu: Bu teknolojiyi
öncelikle kullanan ülkelerden birisi olan Amerika ve Batı ülkeleri, bunu
kendileri ziyadesiyle yaparken, enerjilerini buradan temin ederken,
ekonomilerini geliştirirken, dünyaya çeşitli ürünleri bu sayede ihraç
ederken, ülke insanının gelir seviyesini, yaşam
standartlarını yükseltirken, bizim gibi bu işe soyunmakta olan
ülkelere de zamanında kendi ülkelerinden götürmüş oldukları,
yetiştirmiş oldukları, onlara emek verdikleri insanlara
Arkadaş, sizin kullanılacağınız zaman geldi. Siz,
dönün, bu şekilde niyetlenmiş olan ülkelere bu işlerin
zararını anlatın. Ama kendileri yapmaya devam ederken
Yani
toplantının sonunda, arkadaşlar, şunu sorduk: Ya, Hocam,
iyi diyorsun, güzel diyorsun da, sen bu işle mi görevlendirildin? Yani
başka toplumların -Amerikalıların dışında,
İngilizlerin dışında, Fransızların
dışında, Almanların dışında- bu işi
yapmaya aklı yetmez mi demek istiyorsun? Yani bu teknolojiyi siz
kuramazsınız mı demek istiyorsunuz? Neden biz bu enerjiden yararlanmayalım
dünya bu işi bu kadar abartmış bir şekilde sürdürürken?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) -
Üçüncü jenerasyon teknolojiyle yapmış.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bakın
arkadaşlar, doğru değil. Bakın, bu teknoloji sayesinde
dünyada son yıllarda sera gazı salınımı yüzde 17
oranında azalmıştır. Yani dünya çevredeki iklim
değişikliklerinin önüne geçmek için, tarımı,
hayvancılığı ve insan sağlığını
korumak için, çevre kirliliğini engellemek için, biyoçeşitliliği
düşürmemek, artırmak için nükleer enerjilere yeniden geri dönüyor.
Bakın, nükleer enerji, dünyada
şu anda kullanılan en temiz ve en güvenli enerji çeşididir.
Bunlar ortadayken, bütün bunlar dururken, siz buna neden
karşısınız? Bakın, hemen yanı
başımızda en eski teknolojiyle bu işi
çalıştıran Ermenistanda Metsamor Nükleer Santrali var. Neden
bununla alakalı bu tür gayretlerimizi hep birlikte sürdürmüyoruz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Evet, yapalım, haklısınız!
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Karsın
hemen dibinde,
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yok artık!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Yani aşağı
yukarı 40 milyar Türk lirası bu iki santral bittiğinde
Türkiyeye geri dönüşü olacak. Yani santrallerin, arkadaşlar, bu
devasa santrallerin, Türkiye'nin enerjisinin aşağı yukarı
altıda 1ini karşılayacak bu temiz enerjiden oluşan
santrallerin geriye dönüşümü aşağı yukarı üç yıl
içerisinde olacak. Buna karşı olmanın bir mantığı
var mı?
Hayvanlar, insanlar açısından, tabii,
değerlendiriliyor. Evet, siz bunun önlemlerini almazsanız, kötü
kullanırsanız, atmosfere gazlarını yayarsanız,
atık sularını soğutmadan çevreye yayarsanız, efendim,
stronsiyumu, plütonyumu, toryumu, bunları eğer koruyamazsanız, koruma
altına alamazsanız, iyodu insanlara, hayvanlara
ulaştırırsanız, e, tabii ki kanserojen, buna
bağlı tiroit kanserleri, cilt kanserleri gibi radyoaktif olaylara
maruz kalan şeylere elbette sebebiyet verirsiniz. Ama bu, Metsamor gibi
santrallerden kaynaklanan sıkıntılar. Bu, Türkiye'nin kurmak
istediği modern ve dünyanın en son teknolojilerini
barındıran santrallerde korkulacak meseleler
olmadığını açık bir şekilde söylemek isterim.
Bakın, Çernobilde bir olay oldu, evet, dünya bunun
yeterince sıkıntısını çekti, çekmeye devam ediyor.
Bizim kuracağımız santral, inşallah, 9 büyüklüğündeki
bir depreme dayanıklı bir santral olacak. Arkadaşlar, ha, 9dan
büyüğü olmaz mı? Ya, 9dan büyüğü de olur. diye düşünmeye
kalkarsanız, o zaman, hiçbir şey yapmış olamayız.
Alınan teknolojik önlemler bunları korumaya yeterince muktedir olacak
şeylerdir.
Bakın, 4 tane önemli, atmosfere salınan
-şu andaki mevcut santrallerde, özellikle fosil yakıtlarla
çalışan santrallerde- çevreye salınan sera gazları,
özellikle iklimi değiştiren, hayvanlar, insanlar, bitkiler üzerinde
son derece olumsuz etkileri olan, biyoçeşitliliği azaltan, yok eden,
bazı ırkların tükenmesine yol açan sera gazları;
karbonmonoksit, karbondioksit, azotdioksit ve sülfürdioksit
gazlarının, yapılacak olan, yapılması düşünülen,
planlanan, inşallah, nükleer santrallerde atmosfere verilmesi söz konusu
değil. Dünyanın şu anda bu nükleer santralleri özellikle yapma
gayretinin en önemli sebeplerinden bir tanesi bu sera gazlarının
salınımını azaltmak, iklim değişikliğini
durdurmak, çevre ısınmasını azaltmak ve
biyoçeşitliliği korumak. Eğer biz bu santrallerden bunun
dışında başka bir amaç planlıyorsak, eyvallah, tamam,
sıkıntılı bir süreçtir, korunması gerekir, önlemlerin
alınması gerekir, hükûmet de şu anda biziz, tedbiri bizim
almamız gerekir ama ben şu anda buna emin olmanızı
istiyorum ki dünyanın şu anda en temiz olarak gördüğü enerji
şekli budur ve ülke hedefini 2023 vizyonuna göre bu yönde
düzenlemiştir.
Ülkemize hayırlı olacağını
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Akkuyudaki nükleer santralin
zararları üzerine öngördüğü Meclis araştırması üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Benden önce bu Meclis
araştırması talebinin aleyhinde konuşmalarını
yapan değerli milletvekilinin sözlerini duyunca gerçekten
şaşırmamak mümkün değil yani biraz daha olsaydı
herhâlde Türkiyenin her tarafını baştan aşağıya
nükleer santrallerle donatalım. ifadesini kullanacaktı, bizi
gerçekten şaşırttı.
Şunu unutmamak lazım ki gelecek
nesillere hepimizin bırakabileceği en önemli miras belki de çevredir.
Dolayısıyla, çevre konusunda hepimizin duyarlı olma
zorunluluğu vardır. Biz, nükleer teknolojinin hiçbir alanda
kullanılmamasından, nükleer teknolojinin çok zararlı bir
teknolojik model olduğundan bahsetmiyoruz. Ancak, Batılı
ülkelerin çoğunun bile bugün uygulamadan tamamen
kaldırdığı, enerji üretiminde bile başka alanlara
yönlendiği, nükleer enerji üretim modeli olarak nükleer santralden
vazgeçtiği bir ülkede nükleer lobi faaliyetlerini yürütenlerin âdeta bir
çöplük gibi eski teknolojiyi Türkiyeye transfer etmesi, bu transferi sonucunda
da Türkiyenin başka alanlarında, ekonomisine, bütçesine çok ciddi
manada katkı sağlayacak olan Mersinin Gülnar ilçesinin Akkuyusuna
getirip bu nükleer santrali çakma hevesi bizi, burada bu önergenin gerçekten
Meclis tarafından araştırılması gerektiğine
inandırıyor.
Burada, Parlamento içerisinde bulunan
Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüsünün de ifade ettiği gibi, Mersin
milletvekillerinin -Vahap Beyin de ifade ettiği gibi- gerçekten bu konuda,
ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmamı yaparken,
duyarlı olmaya ve o bölgede yapılan anketler sonucunda, halkın
bundan nasıl rahatsızlık duyduğunu bilmelerini ve bunlarla
yüzleşmeleri noktasında onların gerçeği görmesini
istiyorum.
Tabii ki nükleer enerji, sonuçta
dünyanın çoğu ülkesinde uzun yıllardır enerji üretimi için
kullanılmış ama her ülke yavaş yavaş bundan
vazgeçmiştir. Nükleer enerji modelini uygulayan ülkelerde şu gerçekleri
unutmamak lazım: Nükleer santrallerin en önemli sorunlarından bir
tanesi nükleer atıklardır. Nükleer santrallerin atıkları
için dünyada hâlâ sürekli depolama alanları kurulamıyorken, bu
atıklar milyonlarca yılda yok olmazken, Çernobil kazası gibi
olası bir kaza ya da sızıntı, can kaybı ve geniş
çevrenin etkilenmesi söz konusu iken, nükleer santrallerin bakım ve
güvenlik maliyetleri kuruluş maliyetlerini aşıyorken, nükleer
santrallerin bilimsel olarak savunulabilir hiçbir yanı yoktur. Nükleer
santral konusunda, Mersine kurmak istediğiniz santralin Mersine genel
manada vereceği zararları bilebilmek için Mersinin coğrafik
özelliklerini, Mersinin bir tarım şehri olduğunu, bir turizm
şehri olduğunu, bir ticaret şehri olduğunu göz ardı
etmemek lazım. Kurmuş olduğunuz nükleer santralle, o bölgede
yetişen temel tarımsal ürünlerin hiçbir tanesinin değeri
kalmayacak. Bunların nükleer atıklarla kirlenmesi sonucunda, insan
sağlığı üzerinde oluşturacağı menfi etkiyle
o bölgenin tarımına çok büyük bir darbe vurulmuş olacak.
Yine, keza, içinizde mutlaka bölgeyi
çok iyi bilenler ve görenler vardır. Nükleer santralin kurulması
planlanan Akkuyu, belki de Türkiye'nin sahil şeridindeki turizme en
yatkın beldelerinden bir tanesi. O beldeyi gidip bir görün. Özellikle
turizm sezonu başladığında -o bölgede bulunan
arkadaşlarımız şunu çok iyi bilmeleri lazım ki-
nükleer santralden elde edilecek olan enerjinin devlete
sağlayacağı gelirin çok daha -misli misli- fazlasını
turizm olarak size verebilecek olan bir bölgeyi yok etmek için âdeta birlikte
savaşıyoruz.
Ülkemizde kurulması planlanan
nükleer santraller için gerekçe enerji ihtiyacı gibi gösterilse de -oysa-
Türkiye'de özellikle yenilenebilir enerji modellerini daha faal hâle getirmek,
enerji politikalarını yeniden gözden geçirmek, Türkiye'de enerji
noktasındaki açığımızı gidermek için önemli
faaliyetler arasında sayılabilir.
Şunu unutmamak lazım ki
nükleer enerji vasıtasıyla kilovatsaat başına elektrik
üretim maliyetleri, hidrolik santrallerde 0,05 sent, kömür santrallerinde 2,5-3
sent, doğal gaz santrallerinde 4 sent, nükleer enerjinin kilovat
başına ortalama maliyeti ise 7,2 senttir. 7,2 sentin içinde
radyoaktif atıkların izolasyonu, ömrünü tamamlayan reaktörlerin söküm
maliyetleri, kaza sonucu oluşabilecek giderler, toplum sağlığı
için yapılacak harcamalar, insan ve çevre açısından ortaya
çıkabilecek maliyetler de yoktur.
Hükûmetin Rusyayla Akkuyuda nükleer
santral yapımı ve işletimi sözleşmesi gereği Akkuyuda
kurulması planlanan nükleer santralin tüm teknolojisi ve ham maddesi Rusya
tarafından sağlanacaktır. Ayrıca, Rusya, bize,
ürettiği elektriği, on beş yıl alım garantili,
kilovatsaatini -KDV hariç- 12,35 sente satacaktır. Ülkemizin hiç nükleer
santrallere ihtiyacı yokken bu projeyle Türkiye, Rusyaya on beş
yılda yaklaşık 71 milyar dolar ödeyecektir. Nükleer santrale
sahip olunmakla nükleer teknolojiye veya nükleer silahlara sahip olunmaz.
Değerli milletvekilleri, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak -başta da ifade ettiğim gibi-
nükleer teknolojinin karşısında değiliz. Hepinizin
bildiği gibi, nükleer teknoloji, başta tıp ve sağlık
alanı olmak üzere, endüstriyel alanda, tarım ve
hayvancılıkta vazgeçilmez kullanım alanına sahiptir. Ancak,
Türkiyenin enerjide dışa
bağımlılığını azaltma adına,
yenilenebilir enerji alanlarını etkin ve yeterli oranda faaliyete
geçirmeden eski teknolojiye sahip nükleer sistemi dayatmanın doğru
olmadığını düşünüyoruz.
Türkiyenin bugün izlediği teknoloji
politikalarına bakıldığında bir hayalden öteye
gitmemektedir. Zaten Rusyayla yapılan anlaşmayla tamamen
Rusyanın sahip olacağı Akkuyu Nükleer Santralinde bizim
nükleer teknoloji ve nükleer silah üretmemizin önü de kesilmiştir.
Tabii ki nükleer atıklar sonuçta
insan sağlığı için önemli risk faktörlerini beraberinde
getirmektedir. Hiç kimsenin, çevresinde bulunan hiçbir insanın
başına gelmesini asla istemeyeceğimiz, özellikle üreme
organları üzerindeki, endokrin organları üzerindeki, hassas dokular
üzerindeki radyasyonun kanser yapıcı etkisini hiçbir bedelle
karşımıza almamız söz konusu olamaz. Bunların bir
tanesinin gelişecek olmasını bilmek bile, açıktan
-başka alanlar varken- bu santralin buraya kurulmasına müsaade edip,
buradan, enerji için, Enerji var. bahanesiyle bu alanı bu şekilde
kirletmeye hakkımızın olmadığını
düşünüyorum. Dolayısıyla, Mersinin Akkuyu ilçesinde
yapılması planlanan bu santralle, bölgenin, tarım alanında,
turizm alanında, ticaret alanında bir kazancı olmayacaktır.
Özellikle, tarım alanında Mersinin diğer bölgesel
farklılıklarını da düşündüğünüzde, bir narenciye
cenneti olan Mersine yapılacak olan en büyük kötülüklerin
başında Akkuyu Nükleer Santralinin ısrarla orada kurulması
için yapılan uğraşlar gelecektir.
Nükleer atıklarla tabii ki iklim
değişikliğini normalleştireceğinizi ifade ediyorsunuz
ancak tam tersine, nükleer atıkların normal deniz suyuna
akıtılması neticesinde deniz suyunun en az 2-6 derece
arasında ısınacağını, denizdeki ekolojik çevrenin
bozulacağını, dolayısıyla, balıklardan bile
-zincir şeklinde- insan sağlığına zarar verecek
şekilde insana geçeceğini hiçbir zaman unutmamak lazım.
Son olarak şunu ifade etmek
istiyorum ki nükleer santraller hiçbir tarafı övülecek bir enerji
kaynağı değildir, olsa olsa Türkiye için,
başkalarının ısrarla bize dayattığı bir
modeldir. Çevreye ve insan sağlığına zararı olmayan ve
adına uygun olarak doğal kaynakları yok etmeden, yenilenebilir
olarak kullanılan, maliyeti düşük enerji kaynaklarına yönelmek
gerekiyor. Tabii ki bunlar rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle ve
hidrojendir. Türkiye bu alanda zengin bir potansiyele sahiptir.
Enerjiyi -üretim, tasarruf- etkin,
verimli kullanacak politikalarla, bilimsel çalışmalarla desteklenen
merkezî projelerle, nükleer santrallere gerek kalmaksızın
oluşturulacak enerji politikalarıyla nükleer tehdit ve ekonomik
maliyetten kurtulmanın mümkün olduğunu ifade eder, yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bugün gene bir grup önerisi
aleyhinde, daha önceki öneriler aleyhinde olduğu gibi söz aldım.
Burada muhakkak ki Cumhuriyet Halk Partisi kendi görüşü doğrultusunda
önemli gördüğü bir konuyu gündeme getirmiş durumda. Tabii,
teşekkür etmek lazım ama bazı noktaların da
altını çizmek lazım çünkü son dönemde Türkiye Cumhuriyetinin en
fazla -cari açık noktasında- para harcadığı konulardan
birisi, enerjiye harcadığı paralar; o, hepimizin malumu.
Dolayısıyla, bunu gidermek için de Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
olarak Enerji Bakanlığı çerçevesinde sağlanan enerjinin
çeşitlendirilmesi anlamında oldukça Türkiye için önemli olduğunu
düşündüğümüz nükleer santral yatırımları da gündemde.
Bu nükleer santrallerle alakalı
bazı eleştiriler geçmiş dönemlerdeki teknolojilerden dolayı
da söz konusu fakat bu eleştirilerin aslında ne kadar yersiz
olduğunu da buradan ifade etmek lazım. Çünkü dünyanın en fazla
turist çeken şehirlerinden birisi -bildiğiniz gibi- Paris. Parise
Dolayısıyla, muhakkak ki
eleştiriler olacak, muhakkak ki tenkitler olacak ama şu anda
dünyanın en son teknolojisi kullanılarak yapılması
düşünülen bu nükleer santrallere ülkemizin ihtiyacı olduğu
gerçeğini kaldırmıyor bu durum.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, ben sözü çok fazla uzatmadan Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisine teşekkür ediyorum fakat gündemimiz belli. Nisan ayının
ilk haftasında, ilk çalışma gününde hem bu haftanın hem
nisan ayının hayırlı çalışmalara vesile
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini okutuyorum:
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 443 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
2/4/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/4/2013
Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 443, 293 ve 84 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4, 5 ve 6ncı sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
2 Nisan 2013 Salı günkü (Bugün)
birleşiminde 293 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
3 Nisan 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde 185 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
4 Nisan 2013 Perşembe günkü
birleşiminde 149 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 5 Nisan 2013 Cuma günü saat 14.00'te
toplanarak bu birleşimde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde 58 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi;
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
443 Sıra
Sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/747) |
|
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1.Bölüm |
1 ila 30uncu maddeler |
30 |
|
2.Bölüm |
31 ila 59uncu maddeler |
29 |
|
Toplam Madde Sayısı |
59 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; grubumuzun
önerisi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Grup önerimizde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu haftaki çalışma gün ve saatleri ile gündemin yeniden
düzenlenmesi önerilmektedir.
Bugün, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının bugün görüşmelerine
başlanılması önerilmektedir. İki bölümden
oluşmaktadır bu tasarı, 60 madde.
Bu tasarı ile gerek 4749 sayılı Kanunun
kendisinde gerekse Hazine Müsteşarlığı varlık kiralama
şirketlerine ve bu şirketler tarafından ihraç edilen kira
sertifikalarına, fonların fonu gibi üst fonlara kaynak
sağlanmasına, çalışanları tasarrufa teşvik
hesabına, ulusal fona, sigortacılığa, kamu iktisadi
teşebbüslerine ve Hazine Müsteşarlığı Teşkilat
Kanununa ilişkin düzenlemeler ve değişiklikler önerilmektedir.
Bugün ve yarın, inşallah, bu kanun görüşmelerini
tamamlamayı planlamaktayız.
Perşembe günü de, değerli
arkadaşlarım, yarım kalan 310 sıra sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı gündeme
-inşallah- alınıp o gün bu tasarının
görüşmelerini
Orada da biliyorsunuz dört bölümdü kanun, ikinci bölümün
ilk 5 maddesini görüşmüştük, yarım kalmıştı.
Konu, şu anda, özellikle mültecilerle -200 bine
yaklaştı Suriyeden gelen sığınmacılar- ilgili
yasal düzenlemeler de içermekle birlikte konuya ilişkin mevzuat
boşluğunu da dolduran oldukça önemli bir kanun olduğundan
dolayı bunun da görüşülmesinde aciliyet var. O nedenle perşembe
günü de bunların görüşülüp kanunlaşması
amaçlanmaktadır.
Ben önerimize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, milletin hür ve müreffeh
bir biçimde yaşaması için varsa demokrasi, bu demokrasinin temeli
millî egemenliğe olan inanç, beyni ise bu ilkeye sadık olarak
çalışan parlamentolardır. Milletin gündemini yani vücudun
ihtiyaçlarını dillendirdiği, var olan sorunlara çözüm
üretebildiği ölçüde parlamentolar saygınlık kazanır,
milletin ümit kapısı olmaya devam ederler. Milletin gündeminden kopuk
meclis, zaman kaybettirici, toplumu gerginleştirici bir işlev görür
ki çare makamı olma niteliğini de kısa bir zaman sonra kaybeder.
Bugün AKPnin günlük, dayatmacı
bir tavırla, İç Tüzükün uzlaşma anlayışını
da reddederek Meclis gündemini tayin etmesi, Parlamentonun uyumlu,
hızlı, verimli çalışmasının önündeki en büyük
engeldir. Hem bir taraftan Millî iradenin üzerinde hiçbir kişi ve
kuruluş yer alamaz. diyeceksiniz hem de bir kişinin,
Başbakanın iradesinin Meclis üzerinde âdeta bir gölge gibi
durmasına da seyirci kalacaksınız. Bu, demokratik çoğulcu
zihniyetin kabullenebileceği bir şey değildir.
Her meclisin planlı, öngörülebilir
bir gündemi olur, olmalıdır. Bu gündeme göre hem iktidar hem de
muhalefet hazırlıklı olur, komisyon ve genel kuruldaki çalışmalarda
da her iki taraf böylece müspet katkı yapma imkânı bulur. Bizde böyle
mi? Hayır. Hafta başında, salı günü Meclise gelinceye
kadar, hem iktidar hem de muhalefet milletvekilleri ne konuşacaklarını,
hangi konuyu müzakere edeceklerini bilmiyor. Tahmin ediyoruz ki kendi
stratejilerini, o hafta hangi tasarı ve teklifler görüşülecek ise
kendi milletvekillerine söylüyorlar. Muhalefet için ise tam bir sürpriz. Tabii,
iktidarın murat ettiği, muhalefeti hazırlıksız
yakalamak. Elbette muhalefet, on iki yıllık AKP iktidarı
dönemindeki, bu, muhalefetin katkısını istemeyen zihniyetini
bildiği için gerekli tedbirleri alıyor, her an her şeyi
konuşmak üzere hazırlıklarını yapıyor.
Değerli arkadaşlar, burada
önemli olan husus şudur: Muhalefetin iktidar tarafından değersiz
bulunması, vereceği katkıların önemsenmemesi. Öte yandan
da, belki ilkinden daha da rahatsız edici olan, Meclis gündemini tek
başına Başbakanın belirlemesi ve bu ayıbın,
demokrasi noksanlığının AKP tarafından rahatsız
edici bulunmaması. Başbakan, yani tek kişi, Meclis üzerinde bir
gölge gibi, Meclisin neyi konuşup konuşmayacağına, hangi
kararı alıp almayacağına karar vermektedir. Bunu
söylediğimizde, birazcık mahcubiyet, yüzlerinin birazcık
kızarmasını beklediğimiz AKP milletvekilleri ya bu
sözlerimizi duymamazlıktan geliyor, havaya tavaya bakıyorlar ya da
özrü kabahatinden büyük örneğinde olduğu gibi savunmaya
çalışıyorlar.
Kıymetli arkadaşlar, bu Meclis, AKP döneminde
milletin sorunlarını, ihtiyaçlarını, yani milletin gündemini
konuşmuyor. İş, aş, eğitim, sağlık, hayat
pahalılığı gibi meseleler değil Genel Kurulda
konuşulan, uluslararası çevrelerin, Amerikanın, Avrupa
Birliğinin, İmralının dayattığı konular; bırakın
milletin dertlerine derman olmayı, millet mefhumunu hırpalayan,
ayrıştıran, kutuplaştıran hususlar. Bu odaklar
Başbakana dayatıyor, o da Meclisi âdeta babasının
çiftliğiymiş gibi kullanıyor, o da Meclise dayatıyor.
Ayrıca, dikkat ediyor musunuz değerli
milletvekilleri, Meclis tarihimizde bu kadar etnisite konuşulan bir dönem
yok. Sabah, öğlen, akşam, yatıyoruz, kalkıyoruz, AKPnin payandalığında
PKKnın Meclise taşıdığı gündemi, etnisiteyi
konuşuyoruz. Bundan hiç hicap duymuyor musunuz? Türk Kürt, doğu
batı, Alevi Sünni, vesaire milletin gündemi bu mu? Üç dönemdir, hem de
yüksek oylarla iktidara gelen AKPnin Meclisi içine düşürdüğü duruma
bakın. Tek sorunu var bu ülkenin: Etnisite. İnsanların can
güvenliği yok, mal güvenliği yok, ülkemiz suçlu cenneti hâline
gelmiş, şehirler her fraksiyondan teröristlerle, suçlularla
dolmuş ve televizyonları artık seyredemiyoruz.
İnsanımızın yaşama hakkının ortadan kaldırıldığı
bir dönemde değerli milletvekilleri, hangi ileri demokrasiden, hangi
özgürlüklerden ve hangi adaletten bahsedebilirsiniz?
İnsanlarımızın işi yok,
aşı yok. Üçüncü dünya ülkelerinde bile işsizlik
yıllardır tek haneli rakamlarda seyrederken dünyanın 16ncı
büyük ekonomisi olduklarını iddia edenler, değil niteliksiz
okumuş insanlarına bile iş üretemiyor, iş bulamıyor.
İnsanlar bu nedenle evlenip yuva kuramıyor. Başbakan da
neredeyse elinde bir not defteri Üç çocuk. diye ortalıkta
dolaşıyor. Evlenmeden, iş güç sahibi olmadan nasıl olacak
bu arkadaşlar? Sayın Başbakan, senin görevin milletin çocuk
sayısını saymak mı, yoksa iş, aş üretmek mi?
Bakın, İnternet neredeyse yıkılıyor. Hepimizin
telefonlarına insanlar ulaşmaya çalışıyor. Muhtemelen
sizlere de geliyor bu telefonlar. Açıktan atamalarda
insanlarımız iki buçuk aydır onay bekliyor. Dosyalar Maliye
Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve
Çalışma
Bakanlığının arasında kaybolmuş sanki.
Tabii, iktidar vekilleri olarak tuzunuz kuru. Çocuklarınızın
işi gücü, hâli vakti yerinde. Peki, bu milletin evlatlarına ne
olacak? Niye bekletiyorsunuz? Bunun onayını verip insanları
rahatlatmak, önlerini görmelerini temin etmek bu kadar mı zor? Binlerce
insanımızı âdeta Arafta tutmak, ortada bırakmak ayıp
değil mi? Öyle ya, o insanlar da haklı olarak bir an önce
hayatlarını kazanmak ve yuva kurmak istiyorlar. Devletin
devamlılığı nerede? Hükûmet nerede? O da mı
Başbakanın eşref saatini bekliyor? Yoksa tek adam yönetimine
geçtik, hükûmet dediğin sembolik bir kurula dönüştü de bizim mi
haberimiz yok? Devlet böyle yönetilmez. Devletin işlerinin hiçbir siyasi
müdahaleye maruz kalmadan kendiliğinden yürüdüğü günleri ne zaman
göreceğiz? İlgililere buradan sesleniyoruz: Açıktan atama
onaylarını bir an önce çıkarın ve binlerce insanımızı
bu mağduriyetten kurtarın. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
kardeşlerimizin yanında olduğumuzu, 657 sayılı
Kanunun 59uncu ve 92nci maddelerini de kapsamak üzere açıktan atama
onaylarını takip ettiğimizi belirtmek istiyorum.
Boş AKP sıralarına
baktığımda maalesef görüyorum ki bu konular AKPli milletvekillerini
hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Varsa yoksa etnisite, varsa yoksa milletin
çözülmesine hizmet edecek, PKK ile yapılan pazarlığı masum
gösterme gayretleri.
Değerli milletvekilleri,
inancımız odur ki -yüce dinimiz buyuruyor- âlim Allahın
kendisine bahşettiği ilimden, zengin malından mülkünden, mevki,
makam sahipleri de oturdukları koltuklardan dolayı mutlaka hesap
vereceklerdir. Sadece konuşmalarınızdan dolayı mı
hesap vereceğinizi sanıyorsunuz? İhmalinizden, hatta
suskunluğunuzdan dolayı da hesap vereceksiniz, hesap vereceğiz.
Bu şuurla hareket edip ihtilafa düşmeyin, gücünüz gider, zaafa
uğrarsınız. diye emreden âyet-i kerîme gereğince milleti
ayrıştırmaktan vazgeçmek, Müslüman Türk milleti olarak, hangi
kökenden gelirse gelsin, herkesi kucaklamak gerekmez mi? Milletin iş,
aş derdiyle dertlenmek, bir kişinin menfaatlerinin savunuculuğu
yerine milletin hukukunu savunmak seçilmiş insanlar olarak birinci
derecede sorumluluğunuz, önceliğiniz değil mi? Açık söylüyoruz,
milletin hukuku, millî menfaatler çizgisinde yürürseniz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, dün olduğu gibi bugün de, yaptığınız
iyi şeylere destek olmaya devam ederiz. Ancak, hâlâ daha talimatları
başka yerlerden, başka menfaatlerden alma konusunda ısrar
ederseniz de iki elimiz yakanızda olacaktır.
Bu düşünceyle, AKP grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu beyan ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grubumuz
önerisinin lehinde söz aldım.
Grup önerimizle bu haftaki
çalışma programımızı yüce Meclisin takdirine
sunuyoruz. Eğer kabul edildiği takdirde, bugün sözlü sorulardan sonra
kamu finansmanıyla ilgili kanun tasarısının ve daha sonra
da yabancıların korunmasına ilişkin 185 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerini
gerçekleştireceğiz ve eğer yüce Meclis bu konuda uygun görürse,
birkaç tane de uluslararası sözleşmenin kanunlaşma sürecini
tamamlayacağız.
Değerli arkadaşlar, öncelikle
şu hususu belirtmekte fayda var çok net bir şekilde: Hiçbir kimse
pozisyonu, görevi, unvanı ne olursa olsun bugün ve geçmişte ve
gelecekte inşallah, hiçbir şekilde bu milletin ve bu Meclisin
iradesine ipotek koyamaz, onu yönlendiremez. Yani şu andaki rejimimizin
çalışma sistemi belli: Parlamenter sistem. Parlamenter rejimin
nasıl çalıştığını hepimiz biliyoruz ve orada
özellikle yasama ve yürütme arasında son derece hassas bir ilişki
olduğu ve Meclis çalışmalarının da bu ilişki
çerçevesinde yürütüldüğü hepimiz tarafından malum. Hatta bu husus
zaman zaman eleştirilir, eleştiri konusu olur yani yasama ile
yürütmenin çok iç içe girdiği şeklinde. Tabii,
tartışılabilir, konuşulabilir, eleştirilebilir. Bu,
tabii, bugünün problemi değil ya da bugün tartışılan bir
mesele değil; bu, parlamenter sistemin yürürlüğe girdiği günden
itibaren tartışılan bir konudur. Tartışma konusunun da
odak noktasını
Meclis çalışmalarını doğal
olarak iktidar grubu yönlendirir. Bu görev, yürütmek görevi, yasama faaliyeti,
Meclisin tüm çalışmaları elbette hep birlikte yapılır.
Ancak, doğal olarak işin esası gereği bu Meclisin
çalıştırılmasından iktidar grubu görevlidir,
sorumludur.
MUSA ÇAM (İzmir) Konsensüs
aranmaz mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Tek başına belirleyici demiyorum, bakın, bu çok
önemli.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İşte biz de onu söylüyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ama doğal olarak yürütülmesinden
Ki bunu en çok -şu anda
kendisi yok burada- Sayın Şandır ifade eder, doğrudur.
Sayın Mehmet Şandır hep söyler, haklıdır,
doğrudur. Ama aynı zamanda, işte, Hükûmet de bir taraftan yine
bu aynı grup tarafından oluşturulur. Tekrar söylüyorum: Bu,
bugün için geçerli bir husus değildir; bu, on yıl önce de böyleydi,
yirmi yıl önce de böyleydi ve bu sistem değişmediği
takdirde böyle olmaya devam edecek.
Şimdi, bu özellik, hiçbir
şekilde, Meclisin çalışmalarının, faaliyetlerinin
Başbakan ya da başka birisi, lider ya da herhangi başka bir
pozisyonda bir kişi ya da birileri tarafından yönetildiği,
yönlendirildiği, sadece onlar tarafından yönlendirildiği, dikte
ettirildiği anlamına kesinlikle gelmez. Yirmi yıl önce ne
yapılıyorsa bu konuda, o zamanki genel başkanların
fonksiyonları bu çerçevede, bu sistem içerisinde ne ise bugün de
aynıdır, buna hiçbir ilave söz konusu değildir. Eksiklik de
yoktur, belki ilave de yoktur. Aynen böyle; işin teorisi de böyle
uygulaması da böyle. Açın bakın, değerlendirin geçmişe
baktığınız zaman.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bu gerçekler ortadayken Meclis
çalışmalarının Başbakanımız tarafından
yönlendirildiği ya da dikte ettirildiği gibi iddiaları gerçekten
üzüntüyle karşılıyoruz. Hiçbir tanesinin de gerçeği
yansıtmadığını bilmenizi istiyoruz. Ama şunu çok
iyi biliyorum, ben, şahsım olarak da biliyorum: Aynen öyle, evet.
İnanarak söylüyorum bunu, bütün samimiyetimle ve inanarak söylüyorum çünkü
buraya hangi konuları
Elbette Hükûmetin bir programı var. Hükûmet,
sonuçta, hükûmetler -yani bizim Hükûmetimizle ilgili değil- doğal
olarak millete verdikleri sözün, taahhüdün gereğini yerine getirmek üzere
birtakım çalışmalar yapacaklar, kanun çıkaracaklar,
başka birtakım hukuki düzenlemeleri hayata geçirecekler. Bundan daha
doğal bir şey olamaz. Bir program var. Ha,
katılırsınız katılmazsınız, bu başka
bir şey; eleştirirsiniz eleştirmezsiniz, bu ayrı bir konu
ama sonuç itibarıyla iktidarın da milletin verdiği o görevi
yerine getirme noktasında, kendi çerçevesinde, kendi programına göre
bir çalışmasının olabileceğini kabul etmek ve bunu
anlayışla karşılamak gerekir, saygıyla
karşılamak gerekir. Bütün hükûmetler için geçerli bu, sadece AK
PARTİ hükûmetleri için geçerli değil.
Buradaki kanunların hangi
sıraya göre, nasıl görüşülmesi, nasıl
görüşüleceği hususu en geniş anlamıyla ve elbette
Hükûmetimizin programına katkı sağlayacak, o çerçevede, onu esas
alacak tarzda bir yöntemle belirlenmektedir. Böyle bir şey olabilir mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Her
hafta, her hafta.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Elbette.
Bakın, belki şunu arzu
ederiz: Gerçekten, keşke altı aylık bir program yapabilsek
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bunu her zaman dile getiriyoruz. Üç aylık
veya işte bir aylık bir program yapabilsek.
Geçmişteki tutanaklara baktım
ben, geçmiş yıllarda, bizden önceki hükûmetler döneminde de bu,
benzer tartışmalar hep yaşanmış, hep olmuş.
Bugün de söylüyorum, samimi
düşüncemiz de bu: Keşke bunu yapabilsek ama olmuyor, maalesef
olmuyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
On yıl oldu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yani
böyle bir teklife hayır diyen mi var Nurettin Bey?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani geçmişte de hiç olmamış.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Böyle bir
teklife hayır diyen mi var?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Ama on yıl oldu yani.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İzin verin.
Bakın, mümkün olduğu kadar
buna uymaya çalışıyoruz, yani bir aylık, üç aylık,
altı aylık programlara uymaya çalışıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Samimi
değilsiniz. Teklifinize hayır diyen mi var?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ama şu var: Bakın, şu anda, Meclisin tatil
olacağı zamana kadar -tabii oynamalar olabilir, artı-eksi yüzde
20 sapmalar olabilir, bu da son derece doğaldır- görüşülecek
konular aşağı yukarı bellidir. Tabii, ani bir gelişme
olur, ilave bir şeyler olur o ayrı ama şu anda Meclis gündeminde
olan konular bellidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Nurettin
Bey, siz biliyorsunuz, biz bilmiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İzin verin, izin verin
Bakın, şunu
açıklıkla bütün arkadaşlar da biliyorlar, ilgili
arkadaşların hepsi bilir, Meclisin buradaki programını
bütün Meclis aynı anda öğrenir. Yani ifade edildi Muhtemelen AK
PARTİ kendi grubuna, kendi grubunun milletvekillerine daha önceden haber veriyor
Kesinlikle söz konusu değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O da
ayıp!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Biz pazartesi günü grup başkan vekilleri
toplantımızı yaparız. O toplantı sonucunda gündem, o
hafta görüşülmesine karar verilen neyse, öneri olarak getirilecek olan
konular belirlenir ve biz bütün grup başkan vekillerini ararız,
diğer grupların grup başkan vekillerini kesinlikle ararız
ve toplantı bitmeden ararız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu da
ayıp, bu da eksiklik kendi milletvekilleriniz için.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bakın, yani şu doğru değil: AK PARTİ
milletvekillerine daha önceden bu bilgiler veriliyor. Keşke verebilsek,
bütün arkadaşlara verebilsek. Aşağı yukarı belli ama
Şu anda da belli, önümüzdeki hafta, daha sonraki hafta, üç aylık
programı -aşağı yukarı yüzde 80-90 isabet
oranında- çalışma programını ifade edebiliriz,
söyleyebiliriz çünkü gündem belli, gündemin dışında da
başka bir şey koyma imkânımız olmadığına
göre, aslında böyle bir tahmini... Yani tamamen de tahminsiz ya da tamamen
de programsız demek doğru değil, o da haksızlık ama
daha büyük haksızlık, Bir ayrımcılık yapılarak
AK PARTİ Grubu milletvekillerine önceden bilgi veriliyor, diğerleri
bilgilendirilmiyor. şeklindeki bir iddia kesinlikle doğru
değil, olması da mümkün değil, gerek de yok zaten buna. Niye
böyle bir şeye gerek olsun ki? Bütün bu kanun tasarı ve teklifleri
geldiği zaman bütün milletvekili arkadaşlarımızın
elektronik adreslerine gönderiyoruz. Ayrıca, başka bilgilendirmeler
yapıyoruz, özet bilgiler gönderiyoruz arkadaşlarımızın
da kendi açımızdan katılımlarını sağlamak
amacıyla. Buna ihtiyaç yok ki. Yani ilgi duyan arkadaş zaten o
hazırlığını çok önceden yapıyor, o hafta gündeme
gelmese dahi, gelme ihtimali olmasa dahi o kanun tasarı ve teklifiyle
ilgili kendi çalışmasını yapıyor, hazırlıklı,
onu söylemek istiyorum. Yani acele getirmekten ya da bilgi saklamaktan ne
kazanacağız? Hiçbir kazancımız yok ki, olması da
mümkün değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Muhalefeti hazırlıksız yakalayacaksınız.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani siz de aynı çalışmayı
yaptığınızı söylüyorsunuz zaten. Yapmanız da
gerekir, doğru yani önceden biz hazırlıklarımızı
yapıyoruz. Dolayısıyla, kime ne faydası olacak? Buna
inanın, yani son derece iyi niyetle, objektif bir şekilde bunu
yürütmeye, yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla, buradan
yola çıkarak bu tür değerlendirmelerin gerçekten çok haksız bir
değerlendirme olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Hatta, bir
adım daha ileri giderek yine bu sürecin içinde olan bir kişi olarak
da aynı zamanda bunu rahatlıkla ifade edebiliyorum. Meclis gündeminin
belirlenmesine yönelik olarak çok geniş kapsamlı -başka siyasi
partilerde geçmiş dönemlerde olup olmadığını da
bilmiyorum, zor bulunan bir mekanizma olduğunu da tahmin ediyorum,
geçmiş için söylüyorum özellikle- en geniş yönüyle bir istişare
ve müzakere sürecinden sonra bu gündem belirleniyor. Ben şahsım
olarak bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum çünkü içindeyim.
Dolayısıyla, öyle, efendim, Bir lider geliyor veya bir genel
başkan, bir Başbakan dikte ettiriyor, belirliyor, siz de onun
ağzına bakıyorsunuz. Bunlar yakışıksız
şeyler, doğru şeyler değil kesinlikle.
MUSA ÇAM (İzmir) Büyükşehir
Yasasında oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizimle mi
istişare ediyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hiç olmadı, olması da mümkün değil, doğru da
değil zaten.
İdeal bir yönetim için, en
geniş başarıyı artırmak için, başarı
oranını, ihtimalini artırmak için, hatayı minimize etmek
için -öyle değil mi- mantıklı bir yönetim tarzında ne
olması gerekir?
OKTAY VURAL (İzmir) Bizimle mi
istişare
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) En geniş yönüyle istişarenin olması gerekir ki hata
yapmayın mümkün olduğu kadar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Muhalefetin
önergelerini dikkate almak gerekir.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani, bir insan kendisinin düşmanımı ki aksi bir
yöntem uygulasın?
OKTAY VURAL (İzmir) Ama öyle bir
istişare yok ki.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Evet, aynen öyle, hem de en geniş.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kaç önergemizi
kabul ettiniz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Belki birçok siyasi partinin bunu da söylemek istemiyorum ama-
belki rüyasında göremeyeceği kadar genişlikte geniş bir
katılımla bu istişareleri yapıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu gerçek
değil.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Evet, aynen yapıyoruz. Olabilecek en uç görüşleri de bu
modele katarak, bu değişken modele katarak kararı vermeye
çalışıyoruz. Bu da doğal, çünkü hatayı asgariye
indirelim. Aslında herkesin böyle yapması gerekir. Bütün siyasi
partilerin bu çalışma temposunu ve içeriğini uygulaması
gerekir. Bundan doğal bir şey olamaz değerli arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Diğer
grup başkan vekilleri de böyle bir istişare
olmadığını söylüyor Nurettin Bey.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla, bu Meclis çalışmalarının
da iktidar grubu tarafından bu şekilde
algılandığını ve yürütüldüğünü ifade etmek
istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, Sayın Nurettin Canikli Gündemi belirlerken en
geniş bir şekilde istişare ediyoruz
Öyle bir şey söz
konusu değil yani bizim bu gündemin belirlenmesinde hiçbir zaman
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, size demiyorum. Hayır, kastettiğim o
değil. Kendi aramızdaki
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biz neyiz
o zaman Allah aşkına, biz niye bulunuyoruz burada? Muhalefet
OKTAY VURAL (İzmir) Kendi
aranızda
BAŞKAN Şimdi
öğrenmiş oldunuz efendim.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Ama, orada
da bir istişare olmadığına ilişkin şikâyetler
var.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Efendim, yanlış anlaşılmasın, muhalefetle
de arkadaşlarla da sürekli görüşüyoruz. O başka bir şey,
kendi içimizdeki karar mekanizması için söyledim ben onu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim,
kayıtlara geçmek üzere bir cümle sarf etmek istiyorum.
Sayın Nurettin Caniklinin ifade
etmiş olduğu bu hususlar gösteriyor ki, benim de biraz önce kürsüden
ifade ettiğim gibi, iktidar partisi muhalefetin katkısını
önemsemiyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, hayır Sayın Başkanım, bir saniye
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yani,
aranızda istişare ettiğiniz şeyleri niye bizlere
söylemiyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır Sayın Başkan, öyle bir şeyi söylemiyoruz,
öyle bir şey söylemedik. Söylememiz de mümkün değil Sayın
Başkan.
BAŞKAN Süleyman Çelebi,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; AK PARTİ Grubu
tarafından verilen Meclisin çalışmalarına ilişkin
önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Önce şunu ifade edeyim: Biraz önce
Grup Başkan Vekili buradan bir an önce yasaların
çıkmasını istedi. Önemli olan, yasaların çıkması
değil yasaların uygulanmasıdır, Anayasanın
uygulanmasıdır. Meclisin bir görevi de bu uygulanmayan yasaları
denetlemektir; çıkardığımız yasalara rağmen
alınan mahkeme kararlarının hayata geçirilmesi ve
uygulanmasıdır ve denetlenmesidir.
Şimdi, bununla ilgili, ben, bugün
somut olarak yaşadığımız birkaç örneği
vereceğim ve nasıl denetlediğimizi de sizlerle
paylaşacağım:
Fransızcadan dilimize geçen en
sevimsiz kelime tâcheron yani Türkçe adı ile, Türkçe hâliyle
taşeron. Ne demek taşeron işçi? Her an çıkarılabilir
işçi demek. Ne demek? Geleceksiz demek. Ve ne demek? Adaletsizlik demek.
Devlet, taşeron
uygulamalarıyla ilgili, hukuka karşı hile yapıyor. Bunun
bir örneğini de şimdi sizlerle paylaşacağım: Türkiye
Cumhuriyeti Karayolları Genel Müdürlüğü bölge müdürlükleri
bünyesindeki iş yerlerinde çalışan işçiler kamu
işçisinin yaptığı işi yapıyorlar yani yol
yapımı yapıyorlar, asfaltlama, yol bakımı, yol
tuzlaması, bunların hepsini bu işçiler yapıyor ama,
taşeron olarak. Soruyorum size: Bunlar asıl işler değil
midir? Bunlar Karayollarının asıl yürüttüğü faaliyetler
değil midir? O zaman neden asıl işi yapanlar taşeron olarak
çalışıyorlar?
Söz konusu iş yerlerinde süregelen
uygulamalar, açılan davalar ortaya konmuştur. 2009-2010
yıllarında taşeron adı verilen firmalardan Kamu
İhale Kanununun 4üncü maddesinde tanımlanan şekilde bir hizmet
satın alınmadığını, gerçekte yapılan
işin işçi temini olduğunu, söz konusu firmaların sadece
temin ettikleri işçilerin bordolarının düzenlenmesi ve Sosyal
Güvenlik Kurumuna primlerin yatırılması faaliyetlerini
yürüttüğü tespit edilmiştir. Ortaya konan uygulamalar ile işçi
temin eden firmalar yıllar içinde değişmesine rağmen, temin
suretiyle uzun yıllardır Karayolları Genel Müdürlüğünün
asıl iş yerlerinde çalışan 6-7 bin arası sayıda
bir işçi topluluğu ortaya çıkmıştır. Bu
işçiler taşeron işçisi olarak görüldükleri ve kâğıt
üzerinde her yıl yenilenen ihalelerle yeniden istihdam edildikleri için
başta yıllık ücretli izin olmak üzere Karayolları Genel
Müdürlüğünün kadrolu işçilerinin sahip olduğu pek çok yasal
haktan mahrum olmuşlardır. Ayrıca, kamu personeli olarak
değerlendirilmedikleri için kamu işçilerine yasayla ve iş
yerlerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmeleriyle sağlanan
haklardan da yararlanamamışlardır. Bu hak mahrumiyeti ise hâlen
devam etmektedir. Bütün işçilerin tam desteğini alan, ilgili iş
yerlerinde örgütlü Türkiye YOL-İŞ Sendikası yöneticileri ve
hukukçuları konuyu işçilerin desteğiyle yargıya
taşımışlardır. Başlatılan yargısal
süreç sonunda 2013 yılı başı itibarıyla açılan
6.500 civarındaki davanın tamamı sonuçlanmıştır. Bir
daha altını çiziyorum, 6.500 işçinin davası
tamamlanmıştır. Söz konusu davalarda verilen kararlarda,
davacı işçilerin, Karayolları Genel Müdürlüğünde aracı
firma vasıtasıyla çalıştırılmaya
başlandıkları ilk günden itibaren Karayolları Genel
Müdürlüğünün işçisi oldukları tespitine karar verilmiştir.
İşçilerin aynı haklardan yararlanmaya hak kazandıkları
bu süreç bu şekilde özetlenebilir. Yerel mahkeme bu konuda karar veriyor.
Yargıtay bütün bu kararları onaylıyor ama yargı
kararları uygulanmıyor. Yani bir taraftan Meclis bunu denetlemekle
yükümlü değil mi değerli arkadaşlarım? Buradan kanun bol
bol çıkartabiliriz. Burada diyoruz ki yargı kararları
uygulanmıyor.
Genel Müdürlüğün kadro ihtiyacını ortaya
koyan itiraf niteliğindeki yazı çok önemli. Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından yazılmıştır. Aynen
yazı şu: 2012 Ocak ayı itibarıyla bölgemiz ve atölye
müdürlüklerinde 8.761 adet hizmet alımıyla
çalıştırılan işçi bulunmaktadır. Karayolları
Genel Müdürlüğümüzün iş yerlerinde hizmet alımı yoluyla
işçi çalıştırması sonucu 2011 yılında
yüklenicilere ödenen toplam bedel 192 milyon 826 bin 668 TLdir. Bahsi geçen
işçilerin 2008 yılında imzalanan yani sendikanın
imzaladığı 12nci dönem toplu iş sözleşmesinin eki ek
1/B skalasının 1+1 derece/kademe
karşılığında çalıştırılmaları
hâlinde 8.761 işçinin maliyeti 201 milyon 820 TL olacaktır,
yılda. Yani Karayolları Genel Müdürlüğü, işçi tespit
edilen bu işçileri işten çıkartması hâlinde 674 milyon 936
bin 374 lira da ayrıca tazminat ödemek zorunda kalacak. Çok net rakam
veriyorum şimdi yani bir tarafta sendikalı olsa ve Karayolları
kadrosunda çalışsa yılda 192 milyon 826 bin 668 lira verecek. Taşerona
bu rakamı vermiş oluyor. Oysa bunu kadrolu çalıştırsa
201 milyon 820 lira
Aradaki fark 8 milyon TL. 8 milyon TL için hukuksuz,
adaletsiz çalıştırılmaya, yargı kararları
uygulanmamaya devam ediliyor.
Sayın Bakanın yazısına ve ortaya
koyduğu verilere baktığımızda, işçilerin
aracı firmalardan temini suretiyle
çalıştırılmasının maliyeti ile doğrudan
kadroya alınarak çalıştırılmaları hâlindeki işçilik
maliyetinin çok yakın olduğunu ve bu işçiler işten
çıkarılırsa karşılaşılacak maliyetin çok
daha yüksek olacağını, bugüne kadar temin suretiyle
çalıştırılan işçilerin kadrolu olarak
istihdamının kamuya ek yük getirmeyeceğini, aksine kamu
yararına olacağını görmek çok açık, burada belirgin
şekilde biliniyor. Ama Bakanın bu açıklaması, mahkeme
kararları Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından hiçe
sayılmaktadır.
Bu memleket kimsenin çiftliği değil
değerli arkadaşlar. Hiç kimse, bu ülkenin cumhurbaşkanı
dâhil, hukukun verdiği kararları hiçe sayamaz, hukukun üstüne
çıkamaz. Böyle şeyler ancak diktatör ve faşist yönetimlerde
olur.
Kısaca, işçilerin mahkeme kararıyla
sabitlenmiş, kazanılmış hakları göz göre göre yok
sayılmıştır. Açılan davalarda ortaya çıkan
mahkeme sonuçlarına göre Karayollarının bu
uygulamasının Türkiye'nin taraf olduğu 94 sayılı ILO
Sözleşmesine ve Anayasanın 90ıncı maddesine çok
açık aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır. Gelinen aşamada, Türkiye'nin
itibarını azaltacak ve maddi kayba uğratacak bir süreç göz göre
göre yaşanmaktadır. İç hukuk kurallarının
tükendiği ve elde edilen kararlar lehte olmasına rağmen hiçbir
etkinliğin bulunmadığı dikkate alındığında,
son çare olmak üzere anılan kapsamdaki 6.500 üye işçi için ayrı
ayrı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunma zorunluluğu doğduğu göz önünde
bulundurulmalıdır. Bu süreç, Türkiye için doğuracağı
maddi tazminat talebi dışında, ortaya çıkacak karar sonucu
ise itibar kaybı yaratacaktır çünkü Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kesinleşmiş yargı kararlarının
uygulanmasını da adil yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirmekte ve salt bu nedenle ihlal kararları vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Yani
sonuç itibarıyla söyleyeceğim şu: Yalnız burada yasa
çıkartmak önemli değil; burada yasanın öngördüğü,
Anayasanın öngördüğü kurallara da herkesin uyması gerekiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, (2/171)
esas numaralı Kozan Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/103)
15/02/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/171) esas numaralı TBMM
Başkanlığına vermiş olduğum Adana ili Kozan
ilçesinin il olmasıyla ilgili kanun teklifinin İç Tüzükün 37
maddesine göre Kırk beş gün içinde komisyon tarafından sonuçlandırılması
gerekir. demesine rağmen henüz komisyonda beklemektedir. İç Tüzük
37ye göre doğrudan TBMM Genel Kurul gündemine alınması
hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ali Halaman
Adana
BAŞKAN Teklif sahibi Ali
Halaman, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Adana Kozan ilçesinin il olmasıyla
ilgili vermiş olduğumuz kanun teklifinin gündeme alınması
için söz verdiği için Başkan Beye teşekkür ediyor, Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ama bundan önce sayın
milletvekillerimiz, üç gün önce yurt dışından yani Almanyadan
özellikle memleketimizin güzel bir ili olan Diyarbakıra yani
bir şeyi izlemek için, inceleme adına bir yabancı, uğursuz
bir bayan geliyor. Yani bu uğursuz, bölücü, komünist bir bayan. Bunu
koruma adına emniyet teşkilatından görevlendirilen polisler
bunun peşine takılıp bunu izlerken kaza sonucu şehit
oluyorlar. Bunun bir tanesi Kozanlı, bir tanesi de Ordulu. Ben bunlara
Allahtan rahmet diliyorum.
Yine, bizim memleket Kozan,
şehidi, gazisi çok olan, dolayısıyla mitolojisi çok olan bir
memleket, bir il. Yine, bu HESlerden dolayı akarsuları işgal
edilen, HES yapımından dolayı, HESlerin patlamasından
dolayı 12 tane insanımızın Allahın rahmetine
kavuşup yarısının ölüsü bulunmayan bir Kozanın il
olması için ben buradayım.
Dolayısıyla, uzak-yakın
tarihimizde Kozan, vilayet statüsü, il statüsü taşıyan,
dolayısıyla 1926dan sonra iptal edilen bir ilçemiz. Ben yakın
tarihini kendim anlatacağım, geçmiş tarihini de Sayın
Kayseri Milletvekilimiz Yusuf Halaçoğlu anlatacak.
Geçmişte Mareşal Fevzi Çakmak
bu Kozanın mebusu idi. Dolayısıyla, biz 1999 yılında
Parlamentoya geldiğimizde bu Meclisin içerisinde benden başka
Doğru Yol Partisinden milletvekili olan Sayın Bakanımız
Halit Dağlı vardı. Yine Anavatan Partisinin Milletvekili Musa
Öztürk vardı. Biz, bunlarla bir araya gelerek Kozanın il
olmasıyla ilgili uzun süredir teklif olmasına rağmen böyle bir
kanun teklifi verdik. Kanun teklifi verirken de Kozanın çevresindeki 6
ilçenin alt yapısını, ihtiyaçlarını
karşılama noktasında da Milliyetçi Hareket Partisinin yarı
iktidarı döneminde okulundan çevre yoluna, hastanesini, organize sanayi
bölgesini dolayısıyla meslek liselerini, İmamoğlu,
Tufanbeyli, Feke, Saimbeyli bu bölgelerin bütün hastanelerini,
altyapılarını, grup yollarını, özellikle Kayseriden
İskenderuna giden yine Kozana ait olan maden yolunu
Biz kanun teklifi
vermemiz dolayısıyla bunun altını doldurarak Kozanlıların
ihtiyacını karşılama noktasında il olmasını
arzu ettik.
Adanada Kozanın özellikle oyu
çok olan bir bölge olması dolayısıyla her siyasi aktör, figür
hep Kozanı il yapmak üzere kendini kurgular, yani Sizi il
yapacağız, oyu bize verin. der ama bir türlü
O günün
şartlarında bizim gücümüz yetmedi, kurmak, yani il yapmak üzereyken
2002de 57nci Hükûmet dağıldı, dolayısıyla seçim
oldu, seçimden sonra AKP iktidar oldu. On senedir, AKP iktidar olduktan sonra o
bölgenin milletvekilleri sürekli olarak Kozanın il olmasıyla ilgili,
yani seçim bölgelerinde İl yapacağız. diyerek bir
anlatımın içerisinde de oldular. Ben şimdi
baktığımda, Tufanbeyli
Ben şöyle bakıyorum,
şimdi bundan önce büyükşehir yasaları çıktı. Ben
Büyükşehir Yasasına temelden karşıyım ama
Büyükşehir Yasası çıkarken Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu, AKPnin birlikte olduğu, Urfayla ilgili,
Malatyayla ilgili milletvekillerinin gayretini gördüm. En son da Ordu ilinin
büyükşehir olması için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ HALAMAN (Devamla)
dolayısıyla, yine milletvekillerinin gayretini gördüm. Cenab-ı
Hak onlara gayret verdirirken inşallah bizim bu Kozanın il olmasıyla
ilgili de iktidar partisinin milletvekilleri bir gayret verir. Vermezlerse, bu
iktidarda olmazsa MHPnin iktidarında yapacağız.
Saygılarımı, sevgilerimi
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili adına söz isteyen
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet,
aslında, Kozan, tarihî olarak baktığınız zaman da çok
önemli bir mevkide. Eski ismi Sis ve Hititler döneminden itibaren tarihî bir
geçmişi olan, kalesi olan, Selçuklular döneminde bu kalenin
onarıldığı, Memlûklu sultanının idaresinde
bulunan, 1517de de Osmanlı Devletine katılmış bir önemli
beldemiz.
Bu bölge, hakikaten, tam eski ticaret yolları,
merkezleri üzerinde bulunuyor. Anavarza hemen biraz ilerisinde. Yine, Feke,
Saimbeyli ve Tufanbeyliden Kayseriye, Yahyalıya çıkan bir güzergâh
üzerinde bulunuyor. İşte bu şehrimiz 7 Mart 1919da
Fransızların işgaline uğruyor -Birinci Dünya Savaşından sonra- ve
Fransızların Ermenileri burada organize ettikleri ve Müslümanlara,
Türklere büyük katliamların yapıldığı bir bölge.
İşte, o işgal dönemine karşılık da hepimizin
ismini yakından bildiği Saim Bey, Tufan Bey gibi Kuvayımilliyecilerin;
yine, yerel olarak, Ahmet Cevdet Çamurdan -ki o da burada, Büyük Millet
Meclisinde görev yapmıştı- Topaloğlu Halil, Gizik Duran
gibi kişilerin bu Millî Mücadelede Kozanda Fransızlara ve
Ermenilere karşı mücadele ettiği önemli bir belde. 2 Haziran
1920de de bu çatışmalar sonrasında Kozan kurtulmuştur,
Fransız işgalinden kurtulmuştur ve bu gün, 2 Haziran,
Kozanın kurtuluş günü olarak anılmaktadır.
Yine, Kozanın -biraz önce Ali
Beyin söylediği gibi- çok önemli bir siması Mareşal Fevzi
Çakmak, Kozan Milletvekilidir. Çünkü, Kozan 1923le -cumhuriyetin
kurulmasıyla birlikte- 1920 arasında il olarak görev
yapmıştır, il statüsündedir, 1926dan sonra ilçe hâline
gelmiştir. Bugün Kozanın hakikaten, ziraatle çok yakından
ilişkili olarak 85 bin merkez nüfusu vardır, 83 tane de köyü
vardır. Bunlarla birlikte sadece Kozan ilçesinin şu an 135 bin nüfusu
var.
Yine, Adanaya uzaklık olarak
baktığınız zaman,
Kozan 1865le 1923 arasındaki
dönemde de yine müstakildir, mutasarrıflık şeklinde idare
edilmiştir. Osmanlı Döneminde vilayetlerin hemen altında, daha
küçük çaplı fakat müstakil olmak üzere mutasarrıflık adı
altında bir yönetim vardır Osmanlı Devletinde. O da daha fazla
hizmetin götürülmesini amaçlamıştır.
Ama Adana vilayeti dâhilinde o
tarihlerdeki Kozanın yine çok önemli bir siması vardır:
Kozanoğulları. Bugün pek çok, Yozgatta, Sivasta, Sinopta,
Kütahyada, Konyada Kozanoğullarının devamı olan,
kalıntıları olan insanlar yaşamaktadır. Dolayısıyla,
Kozanoğulları bu şekilde, Osmanlı Döneminde Kozanda
önemli bir görevi üstlenmişlerdir. Ki nitekim, Kavalalı Mehmet Ali
Paşanın oğlu İbrahim Paşa Kozan bölgesine
geldiğinde Kozanoğulları onları Kozan dağlarına
doğru olan bölgede mağlup etmişlerdir. Hatta bu mağlubiyet
üzerine Padişahın onlara gönderdiği övücü mektuba
karşılık Kozanoğlu Çadırcı Mehmet
Ağanın yazdığı çok ilginç bir cevap vardır ve
aynen şunu söylemiştir: Emmioğlu bu kadar büyük memaliği,
mülkü tasarrufuna geçirmiş, bir avuç Kozanı bana çok görme, ben
burada hükûmet eylemeye devam edeyim.
diye bir de cevap yazmıştır. Nitekim, bunun üzerine
Fırka-i Islahiye ile Kozan belli bir şekilde iskâna tabi
tutulmuştur.
Böylesine tarihî geçmişi olan bir
ilçemizin il yapılması son derece yararlı olacaktır.
Desteklerinizi bekliyoruz, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI(x)
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Karsa kamyon-tır garajı ve nakliyeciler sitesi
yapılıp yapılmayacağına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/73) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, sebze ve meyve ithalatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/775) Cevaplanmadı
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, tatlı su balıkçılığının
desteklenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947)
Cevaplanmadı
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, gübre üretimi, ithalatı ve ihracatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) Cevaplanmadı
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Et ve Balık kurumunun faaliyetlerine yönelik
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1028) Cevaplanmadı
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, ABD
Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) Cevaplanmadı
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, engelli vatandaşların ihtiyaçlarının
Devlet tarafından karşılanması için yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1149) Cevaplanmadı
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, sigara kaçakçılığının önlenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) Cevaplanmadı
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, pamuk ithalatına ve yerli üreticinin desteklenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1185) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, meyve kaçakçılığının önlenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1186) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ülkemizdeki keçi sayısına ve bu sayının
arttırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1187) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, konserve, hazır et ürünleri ve bakliyat
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1189) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
13.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınarın,
2002 yılından bu yana TRT Genel Müdürlüğüne açıktan atanan
personel sayısına ve TRT tarafından özel şirketlere
yaptırılan programlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1255) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
14.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Başbakanın bir konuşmasındaki bir ibarenin Anadolu
Ajansı tarafından çıkarılarak
yayımlandığı iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1265) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
15.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Anadolu
Ajansının milletvekilleri tarafından verilen hükümet
faaliyetleri ile ilgili soru önergelerinin yayınına son vermesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1277) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, belde belediye başkanlarının özlük ve
pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1337) Cevaplanmadı
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Alevi
inancının öğretilmesi için TRTde yeni programlar
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1416) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
18.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1615) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, TRTnin
tehlikeli atık statüsündeki elektron tüplerini sattığı
şirkete ilişkin sözlü soru önergesi (6/1656) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
20.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, kamu
ilanlarının dergilerde düzenli olarak yayınlanmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1716) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Dışişleri Bakanlığında görev
yapan sözleşmeli personelin özlük haklarından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1762) Cevaplanmadı
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, HESlerde yaşanan iş kazalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1771) Cevaplanmadı
23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, iş adamlarının yurt dışına,
vizesiz seyahat edilebilmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1832) Cevaplanmadı
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin sözlü soru önergesi (6/1864) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, engellilerle ilgili mevzuat kapsamında
yapılması gereken düzenlemelerin denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1986) Cevaplanmadı
26.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Suriyeli
mültecilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2091) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
27.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Suriyedeki olaylara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2150) Cevaplanmadı
28.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Suriyeli muhaliflere verilen lojistik desteğe
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2152) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
29.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, TRT Spor ile
ilgili bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2258) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
30.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, TRTde program
yapan bir sunucuya ödenen ücrete ilişkin sözlü soru önergesi (6/2259) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
31.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, İstanbul Üniversitesi Dr. Ziya Gün Vakfına ait
bir gayrimenkulün özel bir şirkete kiralanmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2471) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, huzurevlerinde çalışan yaşlı bakım
elemanı sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2653) Cevaplanmadı
33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
bir akrabasının BOTAŞta işe başladığı
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2717) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
34.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun personel alımı
mülakatından elenen bir personele ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2737) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
35.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
gazetecilerin sendikal haklarına ve çalışma
koşullarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2748) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
36.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
gazetecilerin 212 sayılı Kanundan yeterince
faydalanamadığı iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2805) ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
37.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Orta
Karadeniz Bölümüne TRT Bölge Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2835) ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
38.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
bazı TV kanallarına PKK tarafından parasal destek verildiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2846) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
39.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
madde kullanımı ve bağımlılığı ile TV
yayınlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3021) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
40.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
bağlı kurum ve kuruluşların istisnai kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3147) ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri Sunuşlar
bölümünde belirttiğim üzere, birlikte cevaplandırmak istediği
sözlü soru önergelerini cevaplandırması için Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Bursa) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, sıra takip ederek
İçişleri Bakanlığına ait 1 sözlü soru önergesi,
Başbakan Yardımcılığıma ait 19 soru önergesi ve
Sayın Başbakanla ilgili diğer soru önergelerini
sırasıyla cevaplandırmak istiyorum.
1inci sırada, Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün İçişleri
Bakanlığı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/73) esas numaralı
soru önergesine cevabımızdır: Kars Belediye
Başkanlığı tarafından, nakliyeciler sitesi ve garaj
yapımıyla ilgili çalışmaların ileriyle dönük
olarak yapılacağı
bildirilmiştir.
Kastamonu Milletvekili Sayın Emin
Çınarın Bakanlığımca sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/1255) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımızdır: Türkiye Radyo
Televizyon Kurumunda 1/1/2002 22/3/2012 tarihleri arasında, kamu
personel seçme sınav şartı aranmaksızın, mahkeme
kararı uygulamasıyla, şehit yakını, kurum eski
personeli vesaire sebeplerle açıktan, toplam 84 memur statüsünde personel
göreve başlatılmıştır. Dış yapım olarak
temin edilen programlara projelerin bütçe ve içerik değerlendirmeleri
dikkate alınarak yapılan fayda-maliyet analizleri sonucunda, kurumun
yetkili komisyonların belirlediği ve programın içeriğine
göre değişen sözleşme bedelleri üzerinden ödeme
yapılmaktadır. 2002 yılı başından bugüne kadar
kurum dışına yaptırılan toplam 1.088 program için 808
milyon 887 bin 312 Türk lirası ödenmiştir.
İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Özgündüzün Bakanlığımca sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/1265) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımızdır:
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Adalet
ve Kalkınma Partisi gençlik kolları toplantısında Necip
Fazıl Kısakürekin Gençliğe Hitabesindeki dininin, dilinin,
beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin
davacısı bir gençlik sözlerini aktardığı
konuşmasında Anadolu Ajansının abonelere ilettiği
haber metninde kininin kelimesi yer almamıştır. Anadolu
Ajansı muhabirleri izledikleri konularda mutlaka ses kayıt
cihazı kullanırlar. Sayın Başbakanı izlemekle görevli
muhabir de ses kayıt cihazıyla konuşmayı kaydetmiştir.
Ancak salonun kalabalık olmasından kaynaklanan bir olumsuzluk sonucu
ses kayıt cihazında uğultular meydana gelmesi sebebiyle, haber
metnini oluşturan muhabir kininin kelimesini deşifrede
anlayamamış, bu nedenle metni eksik vermiştir. Bu önbilgi
ışığında, Anadolu Ajansı haberde iddia
edildiği gibi herhangi bir makaslama yapmamıştır.
Gazetecilikte genel kurallardan birisi, tırnak içi ifadelerin eksiltmeden,
ilave etmeden, virgülüne bile dokunmadan, olduğu gibi verilmesidir.
Ajansımız bu kuralı bugüne kadar uygulayagelmiştir.
Muhabirimizin tamamen insani zaaf olarak nitelendirilebilecek bir kusuru
yüzünden, doğru, tarafsız ve hızlı habercilik ilkesine
sıkı sıkıya bağlı Anadolu Ajansının
makaslama yaptığı iddiası ağır bir ithamdır.
Günlük ortalama bin beş yüz civarında haber üreten bir kurumda her
haberin yöneticiler tarafından kontrol edilmesi gibi bir uygulama söz
konusu olamaz. Anadolu Ajansında uygulama, muhabirin izlediği ve
yazdığı haber metninin yayıncılar tarafından
okunduktan sonra abonelere ulaştırılması biçimdedir.
Dolayısıyla haberin içeriği ve yayınlanması konusunda
telkinde bulunmak mümkün değildir. Sayın Başbakanın
konuşması aynı zamanda canlı
yayınlanmıştır. Canlı yayın onlarca televizyon
kanalından naklen verilmiştir. Canlı yayınlanan bir
konuşmanın içeriğinin değiştirilmesi, eksiltilmesi ve
anlam farklılığı oluşturulması gibi gazetecilik
etiğinden uzak uygulamalar ajansımızın doksan iki
yıllık mazisiyle bağdaşmaz. Anadolu Ajansının
haberlerden sorumlu yöneticileri, muhabirin ifadesine başvurmuş,
ayrıca muhabirin görev yaptığı İstanbul bölge
müdürlüğünde konuya ilişkin toplantı düzenlemiştir. Bu
toplantılar daha sonra yayıncılarla da yapılmış
ve bir cümledeki eksik kelimenin ajansın haberciliğinin sorgulanmasına sebep olduğu
konusunda dikkat çekilmiştir. Haberin bir an önce abonelere iletilmesinden
ve mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışmaktan başka
kaygısı olmayan muhabirin bu gelişmeler yüzünden mesleki
kariyeri bakımından derin üzüntü yaşadığı da bir
gerçektir.
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Gençin Bakanlığımca sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/1277) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımız: Anadolu Ajansı;
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Başbakanlık ve bakanlıklar, yargı, diğer kamu kurum ve
kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile her türlü toplumsal olay ve
dış dünyadaki gelişmeleri izleyip abonelerine
duyurmaktadır. Bu çerçevede, ajansın Parlamento bürosu; Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu, komisyon çalışmaları, siyasi parti
grupları basın toplantıları ile yasa tasarı ve
teklifleriyle ilgili çalışmaları takip etmektedir. Ajans,
aynı zamanda bazı açıklamaları ve soru önergelerini de haberleştirmektedir.
Anadolu Ajansı, soru önergelerinin tamamını yayınlamamakta,
haber değeri olan soru önergelerini haberleştirmektedir. Zira, günde
ortalama 20-30 civarında soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmaktadır. Bu nedenle, lokal konulara
ilişkin soru önergeleriyle bunlara verilen yanıtlar Anadolu
Ajansı haber bülteninde yer almamaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün Bakanlığımızca
cevaplandırılmasını istediği (6/1416) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımızdır: Kültürel
dokumuzun önemli unsurlarından biri olan Alevi İslam geleneğine
dair yapımlara TRT 1, TRT Müzik, TRT Belgesel, TRT Okul ve TRT 6
kanallarında geçtiğimiz yıl geniş olarak yer verilmiş,
gerek muharrem ayı boyunca gerekse muharrem ayı
dışında özel yapımlar, belgeseller, müzik klipleri,
söyleşiler ve canlı yayın programları
yapılmıştır.
TRT 1 kanalında Bir Yolun Öyküsü
Aleviler ve On Muharrem isimli belgesellerin yanında, Makam-ı
Hüseyin, On Muharrem Âl-i Abâ Aşkına, On Muharrem Can-ı
Kerbela canlı yayın anma programları son yıllarda
gerçekleştirdiğimiz yapımlardan bazılarıdır. TRT
Müzik kanalında 2011 yayın döneminde, Aleviliğin inanç
yapısını derinden etkileyip günümüze kadar da etkisini sürdüren
büyük ozanları anlatan Ulu Ozanlar adlı belgesel
yaptırılıp yayınlanmıştır. TRT Belgesel
kanalında her yıl muharrem ayının ilk on günü süresince
Alevi İslam inancını geleneksel ve kültürel yapısıyla
anlatan belgesel yapımlara yer verilmiştir. TRT Okul kanalında
19 Aralık 2011 tarihinde Alevilikte Deyişler ve Gülbanklar
programı, 2 Ocak 2012 tarihinde Alevilikte Cem Erkânı ve On İki
Hizmetin Gerçekleştirilmesi programları
yayınlanmıştır. TRT 6 kanalında 2011 yılında
çeşitli formatlarda yayınlar yapılmış, 2012
yılı muharrem ayı ve orucu etkinlikleri kapsamında haber
bültenleri, muharrem ayı etkinlikleri, Cüneyt Gökçe ile Perşembe
Akşamı, Ehl-i Beyt Sevgisi ve Önemi, muharrem ayının ve
orucunun önemi, cemevi, semah programlarına yer verilmesi ve
değerlendirilmesi de planlanmış ve
gerçekleştirilmiştir. 2012 yeni yayın döneminde TRTnin
diğer kanallarında da aynı içerikteki programların
yapımı ve yayını planlanmıştır.
Ardahan Milletvekili Sayın
Öğütün Bakanlığımca sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/1656) esas numaralı
soru önergesine cevaplarımızdır: Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumu vericilerinde çalışmakta iken arızalanan veya emisyonu
düşen elektron tüplerinin imha edilebilmesi için, bu tüplerde zararlı
maddeler olabileceği düşüncesiyle, TRT Genel Müdürlüğü
tarafından öncelikle Çevre Bakanlığına ve Atom Enerjisi
Kurumuna eş zamanlı yazılar yazılmıştır.
Çevre Bakanlığından alınan 5 Mayıs 2004 tarih ve 4179
sayılı yazıda elektron tüplerinin Tehlikeli Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği kapsamında olmadığı
belirtilmiş, Atom Enerjisi Kurumundan alınan 10 Mayıs 2004 tarih
ve 3179 sayılı yazıda da tüpler üzerinde yapılan testlerde
radyoaktif madde içeriği bulunmadığı tespit edilmiş ve
hurda olarak işleme tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
Anılan kurumların görüşü üzerine bu malzemelerin tehlikeli
atık olarak değil, adi hurda malzemesi olarak değerlendirilmesi
yapılmış ve kurumsal menfaatler gözetilerek elden
çıkarılmıştır. Bununla birlikte bu konuyla ilgili
olarak bir sendika, Haber-Sen, Basın Yayın İletişim ve
Posta Emekçileri Sendikası tarafından tehlikeli maddelerin izinsiz
olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, çevrenin
kirletilmesi iddiasıyla TRT Genel Müdürü ve diğer yönetim kurulu
üyeleri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
şikâyette bulunulmuş, bunun üzerine savcılık
tarafından 18/4/2011 tarih ve 2011/40053 soruşturma numaralı
yazıyla, ilgililer hakkında, 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun
hükümleri gereğince soruşturma izni verilmesi talep edilmiştir.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca
yapılan ön inceleme sonucunda, yetkili merci tarafından 18/08/2011
tarih ve 86 sayılı kararla soruşturma izni verilmemesine karar
verilmiştir. Bu karara şikâyetçi sendika tarafından itiraz edilmiş
olup Danıştay 1. Dairesinin 2011/1692 esas ve 2011/1618
sayılı kararıyla, yapılan itirazın reddine oy
birliğiyle karar verilmiştir. Dolayısıyla, önergede
bahsettiğiniz konuyla ilgili olarak yapılan işlemlerde hukuka
aykırı bir durum olmadığı kesinlik kazanmıştır.
Antalya Milletvekili Sayın Gürkut
Acarın Bakanlığımca
cevaplandırılmasını istediği (6/1716) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımızdır: Bilindiği
gibi resmî ilan işleri 195 sayılı Basın İlan Kurumu
Teşkiline Dair Kanunun 2nci maddesi gereğince Basın İlan
Kurumu aracılığıyla yürütülmektedir. Adı geçen kurum
195 sayılı Kanun hükümlerine göre idare edilmekte olup
Bakanlığım veya herhangi bir bakanlıkla da
bağlılığı bulunmamaktadır. Bu çerçevede
önergedeki sorulara cevap teşkil etmek üzere Basın İlan
Kurumundan alınan bilgilere göre, 195 sayılı Kanunun 29uncu
maddesinde:
a) Kanun, tüzük ve yönetmeliklerle
yayınlanması mecburi olan (Özel dernekler hariç) veya,
b) Genel ve katma bütçeli dairelerle il
özel idareleri, belediyeler, köyler ve iktisadi devlet teşekkülleri ve sermayesinin
yarısından fazlası, kamu hukuku tüzel kişilerine ait
bulunan teşekküllerin verdikleri, reklâm mahiyetini taşımayan
ilânlar, resmî ilân sayılır.
Bu şekilde tarifi
yapılmış olan resmî ilanlar aynı kanunun 34 ve 35inci
maddeleri uyarınca belirlenen vasıf ve ödevleri haiz bulunan
gazetelerde aynı mevzuat hükümleri dairesinde belirlenen görev
alanlarına göre Basın İlan Kurumu ve/veya ilgili valilikler
aracılığıyla neşrettirilmektedir.
Aynı kanunun 40ıncı
maddesinde: Resmî ilan sayılmayan ve gerçek ve tüzel kişiler
tarafından gazete ve dergilerde yayınlanmak üzere verilip de reklam
mahiyetinde bulunmayan ilanlar, hususî ilan sayılır.
Satışı artırmak
gibi ticari gayelerle veya bir şeye veya bir fikre rağbet
sağlamak gibi maddi veya manevi bir menfaat temini maksadıyla gazete
ve dergilerde yazı, resim veya çizgilerle yapılan ilanlar, reklam
sayılır. şeklinde tarif edilen hususi ilan ve reklamların
gazete veya dergilerde yayınlatılması hususundaysa Basın
İlan Kurumunun 67 sayılı Genel Kurul kararının 2nci
maddesi Kurumun yayınına aracılık edeceği ilân ve
reklâmlarla, valiliklerin yayınına aracılık edeceği
ilânlar şunlardır:
a) Kanun, tüzük veya yönetmelik
gereği yayınlanması zorunlu olup da reklâm niteliği
taşımayan ilânlar,
b) Merkezi yönetim bütçesine tabi
idareler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, kamu iktisadi
teşebbüsleri, kamu hukuku tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar
ile sermayesinin yarısından fazlası bu kuruluşlara ait veya
bunların % 50den fazla sermaye payı olan iştiraklerinin resmî
ilânları,
c) Yukarıdaki (b) bendinde
anılan idarelere ait hususî ilân ve reklâmlar,
d) Kanunla kurulan müesseseler ile
bunların iştiraklerine ait hususî ilân ve reklâmlar. hükmünü amir
bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan hareketle, resmî
ilan yayınlama hakkı kazanabilmeleri için gazetelerden günlük olarak
yayınlanmalarının yanı sıra, asgari fiilî
satış adedi, yüz ölçümü, fikir işçileri kadrosu, en az
yayın hayatı süresi gibi şartlar aranırken; hususi ilan ve
reklam yayınlama hakkı kazanabilmeleri hususunda, aralarında
dergilerin de yer aldığı mevkutelerden asgari fiilî
satış adedi, fikir işçileri kadrosu, günlük yayın periyodu
gibi yükümlülükler aranmamaktadır.
Diğer taraftan, gazetelerde
yayımlatılması bir mevzuat hükmüyle zorunlu
kılınmış resmî ilanlardan, örneğin, 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki ihale
ilanlarında süre tahdidi bulunduğundan, anılan ilanların -haftalıklar da dâhil olmak üzere-daha
uzun yayın periyodundaki dergilerde neşrettirilmesi teknik olarak
mümkün değildir.
Görüldüğü üzere, 195
sayılı Kanun ve bu kanunun 34üncü maddesine dayanılarak
alınan 67 sayılı Genel Kurul Kararının ilgili madde
hükümleri dairesinde, dergi statüsünde mütalaa edilen yazılı
basın-yayın organları yukarıda açık hükmü
verilmiş olan Genel Kurul Kararının 2nci maddesi
kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarına ait hususi ilan ve
reklamları yayınlayabilme imkânına sahiptir.
İstanbul Milletvekili Sayın
Celal Dinçerin Bakanlığımca
cevaplandırılmasını istediği (6/1615) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımız: 5737 sayılı
Vakıflar Kanununun 4üncü maddesine göre vakıflar, özel hukuk tüzel
kişiliğine sahip olup, aynı kanunun 6ncı maddesi
gereğince vakıf senedinde belirlenen hükümler doğrultusunda
organları tarafından yönetilmektedirler.
Vakıflar Kanunu 33üncü maddesine
istinaden Bakanlığıma bağlı Vakıflar Genel
Müdürlüğünce vakıfların amaca ve yasalara uygunluk denetimleri
yapılmaktadır. Vakıf çalışanlarının iş
güvenliğiyle ilgili yapılması gereken düzenlemeler ise
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün görev ve sorumluluk alanına
girmemektedir. Dolayısıyla sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıflarında çalışan personelle ilgili
düzenlemeler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
bağlı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün görev ve
sorumluluğunda bulunmaktadır.
Bu çerçevede Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından alınan bilgilere göre, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında
çalışan personelin iş güvenceleri dâhil sorunlarının
giderilmesine ilişkin çalışmalar 2011 yılında
başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar
doğrultusunda oluşturulan sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıfları personelinin norm kadro
standartları, iş tanımları, nitelikleri, özlük hakları
ve çalışma şartlarına ilişkin esaslar Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulunun
16 Şubat 2012 tarih, 2012/1 sayılı kararıyla kabul
edilmiştir. 16/04/2012 tarihinden itibaren geçerli olan bu
çalışma usul ve esaslarıyla birlikte sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında
çalışan vakıf personelinin işe alım ve işten
çıkarılma durumlarına ilişkin düzenlemeler getirilmiş,
her iki durumda da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
ilgili biriminin onayı gerekli kılınmıştır.
Ayrıca yukarıda zikredilen çalışma usul ve esasları
ile sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında
çalışanların aldıklar maaşlar da unvan bazında
İçişleri Bakanlığının il ilçe
sınıflaması kullanılarak kıdem ve eğitim durumuna
göre objektif yöntemler esas alınarak belirlenmiş, vakıflar arasında
ikramiye durumundan kaynaklanan maaş farklılıkları da
giderilmiştir.
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Gençin Bakanlığımca cevaplandırılmasını
istediği (6/2259) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımızdır: Formula 1 yarışları özel ilgi ve
bilgi birikimi gerektiren farklı bir spor faaliyetidir.
Dolayısıyla Türkiyede bu yarışlarla ilgili bir
programı hazırlayıp anlatabilecek kişi sayısı da
sınırlıdır. Program, daha önce
yayınlandığı iki özel televizyon kanalında da
başka bir seçenek bulunmadığından, Okay Karacan ve Serhan
Acar tarafından hazırlanmış ve sunulmuştur. Bu nedenle,
gazetelerin manşetlerinin değerlendirildiği ve spor gündeminin
yorumlandığı Spor Manşet isimli programla Formula 1
Canlı Yayın programları Okay Karacanın şirketine
yaptırılmıştır. Formula 1 yarışları
2010 sezonu için 875.520 Türk lirası, 2011 sezonu için 900 bin lira ücret
ödenmiş olup Spor Manşet isimli programın bölüm başı
ücretleri ise 7 bin ile 7.500 lira asarında değişmiştir.
Sözleşme gereği programın her türlü ulaşım, konaklama,
harcırah, personel giderleri; kamera, montaj, stüdyo kirası vesaire
teknik giderleri kapsayan yayın ve yapım hizmetleri firma
tarafından karşılandığından, söz konusu program
daha düşük bir maliyetle gerçekleştirilmiştir.
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Gençin yine Bakanlığımca
cevaplandırılmasını istediği (6/2258) esas numaralı
soru önergesine cevaplarımız: TRT Spor Kanal Koordinatörü Ersin
Küçükbarak hakkında doğrudan yürütülen bir soruşturma
bulunmamakta olup, yalnızca Formula 1 yarışlarının
yayın sürecinde görev alması nedeniyle, Formula 1
yarışlarıyla ilgili F1 adlı derginin bayilerdeki
satışından kuruma ödenecek payın gecikmesi konusunda
başlatılan soruşturmada bilgisine başvurulmuştur.
TRT Spor kanalında toplam 61
personel, kuruma ait 14 kanalın tüm spor yayınlarını
sürdürmektedir. Kurumda program alımları projelerin bütçe ve içerik
değerlendirmeleri dikkate alınarak yapılmakta ve ortaya konulan
hizmetin fayda-maliyet analizleri yanında verimliliği de göz önünde
bulundurulmaktadır. Bu bağlamda TRT Spor kanalı dış
yapım olarak gerçekleştirmiş olduğu 2011
yılındaki 28 program için 5 bin Türk lirası ile 75 bin Türk
lirası arasında, 2012 yılındaki 24 program için ise 5 bin
Türk lirası ile 30 bin Türk lirası arasında ücret
ödemiştir.
Sayın Hakan Şüküre
4/12/2008-4/12/2010 tarihleri arasında haftada 14 bin Türk lirası,
2011 yılı Ocak ayındaki programları için toplamda 42 bin
lira ödeme yapılmıştır. Ancak 2009-2010 lig sezonu boyunca
Hakan Şükürün katıldığı programların toplamda 1
milyon 440 bin Türk lirası değerinde sponsorluk geliri
bulunduğundan kendisine ödenen ücretler de buradan
karşılanmıştır. 2011 yılı Ocak
ayının son haftasından en son katıldığı
aynı yılın mayıs ayına kadar gerçekleştirilen
programlar dış yapım olduğundan, Hakan Şüküre ne
kadar ücret ödendiği hususu ilgili firmanın bilgisi dâhilindedir.
İstanbul Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun Bakanlığımca sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/2471) esas
numaralı soru önergesine cevaplarımızdır:
Vakıfların yönetim organları vakıf senedine göre
oluşturulur ve vakıf yöneticileri vakıf senetlerindeki hükümler
çerçevesinde vakfı yönetirler. Vakıflar özel hukuk tüzel
kişiliğine sahiptir. Bu sebeple, kiralamayla ilgili olarak
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzce vakıflara görüş
bildirilmemektedir. Vakıfların kira sözleşmeleriyle ilgili
olarak Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin alınmasına gerek
bulunmamaktadır. Önergede bahsedilen konuda Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzde herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.
Doktor Ziya Gün İstanbul Üniversitesine Yardım
Vakfının, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz Rehberlik ve
Teftiş Başkanlığınca denetimi yapılmakta olup
denetim hâlen devam etmektedir. Normal denetim ve şikâyet üzerine iddialarla
ilgili inceleme yapılmaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Öğütün
Bakanlığımca cevaplandırılmasını
istediği (6/2748) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımızdır: Çalışan gazetecilerin haklarıyla
ilgili olarak 19 Ocak 2013 tarih, 28533 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 6385 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 15inci maddesiyle
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 40ıncı maddesine eklenen hükümler
uyarınca gazetecilere fiilî hizmet zammından, yani bilindiği
kadarıyla yıpranma payından yararlanma imkânı
sağlanmıştır. Yerel gazete ve televizyonların
yaşamaları için reklam gelirlerinden pay verilmesi konusunda Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun yeni bir düzenleme yapma çalışması
bulunmamaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Öğütün
Bakanlığımca cevaplandırılmasını
istediği (6/1864) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımızdır: Bağımlılık yapıcı
madde ve madde bağımlılığı konusunda
Bakanlığım sorumluluğundaki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
tarafından, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun yayın hizmeti
ilkelerini belirleyen 8inci maddesinin 1inci fıkrasının (h)
bendinde yer alan Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi
bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile
kumar oynamayı özendirici nitelikte olamaz. hükmü
çerçevesinde radyo ve televizyon yayınlarının denetimleri
dikkatle sürdürülmektedir.
Ayrıca
RTÜK yani Radyo Televizyon Üst Kurulu- görsel, işitsel medyanın
uyuşturucu konusundaki duyarlılığının
artırılması yönünde çalışmalar yapmaktadır.
Bakanlığım sorumluluğundaki kurumlardan birisi olan Türkiye
Radyo Televizyon Kurumu tarafından, kurumun kanallarında
uyuşturucuyla mücadele konusunda toplumu bilgilendiren ve eğiten
programlara özel önem verilmektedir. Büyük Takip, Sıradışı
Hayatlar, Haber Tadında ve Söz Millette gibi programlarda, uzman konuklar
eşliğinde, uyuşturucunun zararları ve mücadele yöntemlerine
yönelik birçok yayın yapılmıştır. Anılan konuda
yayınlara öncelik verilmesine gayret gösterilecektir.
Bu
kurumlarımız dışında çeşitli
bakanlıklarımız ve kurumlarımız tarafından da
bağımlılık yapıcı madde ve madde
bağımlılığı konusunda çalışmalar
yapılmaktadır. Bu çerçevede, İçişleri
Bakanlığımızca, uyuşturucu madde
bağımlılığıyla mücadele faaliyetleri
kapsamında diğer kurumlarla birlikte yürütülen iş
birliğiyle, toplumda farkındalığı artırmak
amacıyla seminerler, tiyatro gösterimi, afiş, broşür, sportif
faaliyetler, yarışmalar gibi çeşitli etkinliklerle
çalışmalar aralıksız sürdürülmektedir.
Gençlik
ve Spor Bakanlığımız ile Türkiye Yeşilay Cemiyeti
arasında, gençler arasında sigara, alkol, uyuşturucu gibi
maddelerin tüketimini en asgariye indirmek, sağlıklı bir nesil
ve toplumun oluşmasına zemin hazırlamak, uyarıcı ve
bilgilendirici bir misyon üstlenerek kumar ve fuhuş gibi kötü ve
zararlı alışkanlıklarla mücadele etmek, madde
bağımlılarının kurtulmalarına yardımcı
olacak yolları göstermek ve bağımlıların topluma
yeniden kazandırılmasını sağlamak, henüz
bağımlılık yapan madde kullanmaya başlamış
olanları uyarmak ve bilgilendirmek amacıyla bir iş birliği
protokolü imzalanmıştır.
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından, 2828
sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu ve ilgili mevzuat gereği,
korunmaya ve bakıma muhtaç çocuklara yönelik hizmet sunulmaktadır.
Risk altındaki
çocuk ve gençlere yönelik koruyucu ve önleyici hizmetlerle çocuk ve gençlerin
zararlı alışkanlıklar edinmesini önleyici
çalışmalara da ağırlık verilmektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından 2011 yılında
başlatılan Uyuşturucu ve Uyuşturucuya Karşı Din
Görevlisinin Etkin Mücadelesi başlığı altında seminer
programı başlatılmış, ülke genelinde bu seminere 2011
yılında 180, 2012 yılında da 945 din görevlisi
katılmıştır.
Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından, Bakanlık, uyuşturucu madde kullanımı ve
bağımlılığını, şiddet, zorbalık,
ihmal, istismar ve zorlu yaşam olayları gibi risk etmenleri
arasında değerlendirmekte ve bu kapsamda önleme çalışmaları
gerçekleştirmektedir. Bakanlığa bağlı rehberlik ve
araştırma merkezleri ve okul psikolojik danışma ve
rehberlik servisleri tarafından risk faktörlerine yönelik üç düzeyde
önleme çalışmaları yürütülmektedir. Temel önleme düzeyinde genel
olarak öğretmen, öğrenci, veli ve okul yöneticilerine yönelik bilgilendirici
hizmetler, ikinci aşamada önleme düzeyinde risk grubunda yer alan
bireylere yönelik koruyucu ve destekleyici psikolojik danışma ve
rehberlik hizmetleri sunulmaktadır. Üçüncü aşamada ise, somut olarak
görünür hâldeki psikososyal sorunlara müdahale bazında
çalışmalar sürdürülmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün KOM
Daire Başkanlığı bünyesinde Türkiye Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi
(TUBİM) 2002 yılında
bakanlık makam onayıyla kurularak faaliyetlerine
başlamıştır. Çocuk ve gençlerimizin her türlü riskten
korunması çalışmaları illerde toplumsal seferberlik
oluşturulmasını gerektiren bir olgudur. Bu bağlamda, genel
olarak illerde yapılan çalışmalarda aşağıdaki kurum
ve kuruluşların iş birliği hâlinde
çalıştıkları görülmektedir:
İl millî eğitim
müdürlüğü, rehberlik ve araştırma merkezleri, okul öncesi
eğitim kurumları, halk eğitim merkezleri, savcılıklar,
denetimli serbestlik ve yardım merkezleri şube müdürlükleri, il
sağlık müdürlükleri, AMATEM, il müftülükleri, gençlik spor il müdürlükleri,
il jandarma komutanlıkları, sivil toplum kuruluşları, il
eğitim ve gençlik komisyonları, okul aile birlikleri, mahalle
muhtarları, il özel idaresi ve üniversiteler iş birliği
yapılan kuruluşlara bazı örneklerdir.
2011-2012 eğitim-öğretim yılında ülke
genelinde illerde verilen seminer çalışmalarının bir
kısmını madde kullanımı,
bağımlılığı ve zararlı
alışkanlıklar, çocukları zararlı alışkanlıklardan
korumada ailenin rolü, madde kullanan çocuklara yönelik sağlık
tedbirlerinin alınması, çocuk ve gençlerin her türlü riskten
korunması, güvenli okul ortamları, risk faktörleri şeklinde
sıralayabiliriz. Aynı paralelde, Çocuk Koruma Kanunu
uygulamaları konusunda öğretmenlere, ailelere ve okul idarelerine
çeşitli zamanlarda da seminerler verilmiştir.
Yukarıda bahsettiğimiz faaliyetlere ilave
olarak, burada adını zikredemediğimiz birçok kamu kurum ve
kuruluşunun da bağımlılık yapıcı madde
kullanımıyla mücadele konusunda sayısız çalışmaları
olduğunu belirtmekte yarar var.
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanalın
Bakanlığımca sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediği (6/2717) esas
numaralı soru önergesi: İbrahim Said Arınç lisans eğitimini
burslu olarak Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde,
yüksek lisansını Bilkent Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Rusya Çalışmaları Merkezinde
tamamlamış ve Avrupa Birliği-Rusya Doğalgaz
İlişkileri konulu master tezini hazırlamıştır.
Doktora eğitimini İngilterede bulunan Durham Üniversitesi Yönetim ve
Uluslararası İlişkiler Okulunda yapmıştır. Türkiye
Doğalgaz Jeopolitiği konulu doktora tezini hazırlamış
olup, tezi de savunma aşamasındadır. Ayrıca, İngilizce
(ileri düzey), Rusça ve Boşnakça (orta düzey) bilmektedir.
Mayıs 2004 tarihinde, KPSS puanları esas
alınarak girdiği BOTAŞ Genel Müdürlüğünde ilk olarak
Strateji ve İş Geliştirme Daire
Başkanlığında göreve başlamış, daha sonra
genel müdür asistanlığı yapmıştır. Burada
görev yaptığı süre
içerisinde Nabucco Projesi, Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Boru
Hattı Projesi, Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi, Enerji
Şartı Anlaşması ve Transit Protokolü, Güneydoğu Avrupa
Enerji Topluluğu, Türkiye-İran doğal gaz müzakereleri ve
Türkiye-Rusya doğal gaz müzakereleri konularında çalışmıştır.
Dünya Bankası desteğiyle Ernst and Young firması tarafından
yapılan BOTAŞın kredi derecelendirmeye hazırlanması
ve gölge kredi derecelendirme çalışmalarının
koordinatörlüğünü üstlenmiştir. Mayıs 2008-Kasım 2010
tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı uzmanı olarak
enerji konularındaki çalışmalarının yanı
sıra Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmelerinde
yer almıştır. Kasım 2010 tarihinden 23 Ekim 2012 tarihine
kadar Cumhurbaşkanlığı danışmanı olarak
enerji konularından sorumlu danışmanlık görevini
sürdürmüştür. 23 Ekim 2012 tarihli ve 28450 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 2012/721 sayılı Müşterek Kararnameyle
BOTAŞ genel müdür yardımcılığına
atanmıştır.
İbrahim Said Arınçın
yukarıda belirtilen eğitim durumu, bugüne kadar üstlendiği
görevler ve yaptığı çalışmalara
bakıldığında atandığı görev için gerekli
liyakat ve ehliyete sahip olduğu, dolayısıyla,
referansının bizzat kendisi olduğu, bir tavassuta
ihtiyacının bulunmadığı görülmektedir. Bu çerçevede
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca kendisinin genel müdür
yardımcısı olarak değerlendirilmesi yönünde bir takdir ortaya
konulmuş ve ilgili mevzuatın hükümlerine uygun olarak ataması
gerçekleştirilmiştir.
Ardahan Milletvekili Sayın
Öğütün (6/2737) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımız: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve
bünyesinde yer alan birimlerde istihdam edilecek uzman
yardımcıları için Sözlü sınavda yazılıdaki
soruların benzeri çıkacak. şeklinde bir açıklama
yapılmamıştır. Kurumun www.ayk.gov.tr İnternet adresinde ilan edilen
giriş sınavı duyurusunun sözlü sınav ve değerlendirme
kısmı, adayların sınav konularına ilişkin bilgi
düzeyi yönlerinden değerlendirileceği belirtilmiştir. Bununla
birlikte yapılan sözlü sınavlarda, adayların tarih alanında
bilgileri ölçülürken Osmanlıca düzeylerinin de ölçülmesi olağan ve
beklenebilir bir durumdur. Kaldı ki sorulan Osmanlıca sorular,
sınava ilişkin bilgi düzeyi kapsamındadır. Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Sınav Komisyonu tarafından Yüksek Kurum
Uzmanlığı Yönetmeliğinin 14üncü maddesi gereğince
puanlaması yapılan sözlü sınavda Muhammet Hanifi Güli yeterli
puanı alamadığından başarılı
olamamıştır.
Ardahan Milletvekili Sayın Öğütün (6/2805)
esas numaralı soru önergesine cevabımız: Basın Kartı
Yönetmeliğinin 1inci maddesi kapsamında faaliyet gösteren
basın kuruluşlarında, Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun uyarınca fikir ve sanat
işlerinde ücret karşılığı sözleşmeyle
çalışan ve yönetmelikte aranan diğer şartları
taşıması şartıyla Basın Kartı Komisyonunca basın
kartı verilmesi uygun görülen basın mensuplarının
tamamı bu kartın sağlamış olduğu haklardan
yararlanmaktadırlar.
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/2835)
esas numaralı soru önergesine cevaplarımızdır: 2954
sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanununda 11 Haziran 2008 tarih ve
5767 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle kurumda
yeniden yapılanmaya gidilmiş, mevcut bölge müdürlükleri
İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Diyarbakır, Erzurum ve Trabzon
TRT Müdürlükleri olarak yeniden düzenlenmiştir. Bundan dolayı TRT
olarak yeniden bölge müdürlüğü kurulması düşünülmemektedir.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işıkın (6/2846) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımız: Hâlen ülkemizde, genelde karasal ortamdan 22 adet
ulusal, 14 adet bölgesel ve 184 adet yerel olmak üzere toplam 220 adet karasal
televizyon kuruluşu yayın yapmaktadır. Ulusal yayın yapan
herhangi bir televizyon kanalına PKK terör örgütü tarafından maddi
destek verildiğine ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulumuza
yapılmış bir bildirim ve üst kurulca bu konuda
yapılmış bir tespit söz konusu değildir.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/3021) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımızdır: 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki
Kanunla radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve
denetlenmesi görevi üst kurula verilmiştir. Üst kurul, programları,
yayınlandıktan sonra ilgili yasa hükümlerine uygunluk
açısından denetlemekte olup, kurulun programlara yayından önce
müdahale etme, programları yayından kaldırma ve yayın
kuruluşlarına program önerme yetkisi bulunmamaktadır. Yayın
kuruluşlarına, bazı bakanlıkların teşkilat
yasalarıyla çeşitli konularda getirilen zorunlu yayın
kapsamındaki ses ve görüntüleri yayınlamanın
dışında, madde kullanımı ve
bağımlılığıyla ilgili olarak öngörülmüş bir
zorunluluk bulunmamakta, dolayısıyla buna ilişkin istatistiki
veriler üst kurulda tutulmamaktadır.
Program üretme ve önerme yetkisi
bulunmamasına rağmen, üst kurul, kamu kurum ve
kuruluşlarının isteği üzerine, kendilerince hazırlanan
bilgilendirici ve eğitici kamu spotları niteliğindeki filmleri
ilgili kanun hükümleri doğrultusunda inceleyerek, yayın ilkelerine
uygun olanlar için yayınlanmasında kamu yararı bulunduğuna
dair karar ihdas etmektedir.
Soru önergesinde yer alan konuda,
ilgili kurum ve kuruluşlarca hazırlanan spot filmlerin üst kurula
gönderilmesi hâlinde gerekli kararlar alınmaktadır. Öte yandan, üst
kurul, denetleme görevinin yanı sıra, düzenleme yetkisi çerçevesinde
de konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Bunlardan
biri -Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı
İzleme Merkezi- TUBİMle yapılan çalışmalardır.
RTÜK, sahip olduğu kurumsal sorumluluk alanı çerçevesinde
TUBİMle iş birliği içinde çeşitli çalışmalar
gerçekleştirmiştir: Görsel, işitsel medyanın
uyuşturucu konusundaki duyarlılığının
artırılması yönünde yasal düzenlemeler yapmak, önlemler almak ve
çalışmalarda bulunmak; Başbakanlık makamınca
imzalanarak yürürlüğe giren, Bağımlılık
Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal
Politika ve Strateji Belgesi paralelinde hazırlanan 1. Ulusal
Uyuşturucu Eylem Planı gereğince, madde ve madde
bağımlılığıyla mücadele alanında yürütülecek
çalışmalarda ulusal iş birliği ve koordinasyon tesisi için
kurulan Ulusal Uyuşturucu Koordinasyon Kurulunun yılda 3 defa
gerçekleştirdiği toplantılara düzenli olarak katılım
sağlamak; TUBİM koordinesinde oluşturulan önleme
çalışma grubu toplantılarına katılım
sağlamak; TUBİM koordinesinde yıllık olarak hazırlanan
Türkiye Uyuşturucu Raporuna RTÜKün sorumluluk alanı içerisinde veri
aktarmak.
RTÜK ve TUBİM iş
birliğinde, akademisyenler ve uzmanlarca yürütülen çalışmalar
neticesinde, görsel, işitsel medyanın madde kullanımı ve
bağımlılıkla mücadele konusundaki
duyarlılığının artırılması
amacıyla Madde ve Madde Kullanımı ile Mücadelede Görsel-İşitsel
Medyanın Rolü adlı rehber niteliğindeki kitapçık
hazırlanmıştır. Hatalı uygulamalara dikkat çekerek
doğru uygulamalar için yönlendirici ilkeleri ortaya koyan kitapçık,
20 yayıncılık ilkesinden oluşmaktadır. Söz konusu
rehber kitapçık, üst kurul web sitesinde yayınlanarak kamuoyunun
bilgisine sunulmuştur. Medya çalışanları için yol gösterici
ilkeler içeren ve bu alanda Türkiyede yapılmış ilk
çalışma niteliğinde olan söz konusu kitapçığın
kamuoyuna ve medya çalışanlarına tanıtımı, 28
Haziran 2010 tarihinde, İstanbulda, Polis Eğitim ve Kongre Merkezinde
yapılan basın toplantısıyla gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, kitapçığa ilişkin farkındalığın
artırılması amacıyla, 16-18 Şubat 2011 tarihlerinde
Antalyada düzenlenen Uyuşturucuyla Mücadele Konferansına
katılım sağlanmıştır.
Bağımlılıkla
mücadele kapsamında, özellikle çocukları ve gençleri zararlı yayın
içeriğinden korumak amacıyla, yayıncılar için bir öz
denetim mekanizması niteliğinde olan akıllı işaretler
uygulaması 15 Şubat 2011 tarihli 6112 sayılı Kanunla
yayıncılar için zorunlu hâle getirilmiştir. 15 Şubat 2011
tarih ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu
Hakkında Kanunun 8inci maddesine Yayın hizmetleri; alkol, tütün
ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık
yapıcı madde kullanımı ile kumar oynamayı özendirici
nitelikte olamaz. hükmü eklenerek, madde ve madde
bağımlılığıyla mücadelenin önemi kanuna da
yansıtılmış ve yayınların, söz konusu hüküm
dikkate alınarak denetlenmesi sağlanmıştır.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın (6/3147) esas numaralı soru önergesine
cevabımız: Bakanlığım sorumluluğundaki kurum ve
kuruluşlardan alınan bilgilere göre, önergede bahsedilen istisnai
kadrolara, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürünün Özel Kalem Müdürü
hariç hiçbir atama yapılmamıştır. Anılan kurumda Özel
Kalem Müdürü olarak görev yapan Hakan Kutlu, 2005 yılında Kamu
Personeli Seçme Sınavıyla PTT Genel Müdürlüğünde memuriyete
başlamış olup 2008 yılında naklen TRTye geçiş
yapmıştır.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1189) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımızdır: 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri,
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında gıda,
tarım ve hayvancılık il ve ilçe müdürlüklerince yapılan
gıda denetimlerinde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa aykırı olarak ülkemize girmiş gıda ürünü tespit
edildiğinde cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmaktadır.
Konuyla ilgili olarak
İçişleri Bakanlığından aldığımız
cevabi görüş aşağıda sunulmaktadır: Ülkemizin
sosyoekonomik yapısına olumsuz etkisi olan, haksız rekabet
ortamı oluşturan, yatırımı engelleyen, ülke içerisinde
gizli işsizlik meydana getiren, kaçakçılık suçlarıyla
mücadele, adli makamların denetimi ve gözetiminde mevzuat hükümleri
çerçevesinde etkin bir şekilde yerine getirilmektedir.
Konuyla ilgili olarak Gümrük ve Ticaret
Bakanlığından aldığımız cevabi görüş de
aşağıda sunulmaktadır: Halk
sağlığını doğrudan ilgilendiren gıda ve
tarım ürünlerinin kaçakçılığının önlenmesi,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının öncelikli konuları
içinde yer almaktadır. Gıda ve zirai ürün
kaçakçılığıyla mücadelede özellik taşıyan
eşya kapsamında bulunan çay, şeker, canlı hayvan, et ve et
ürünleriyle ilgili olarak bahse konu ürünlerin özelliklerine uygun mücadele
yöntemleri geliştirilmektedir. Bu kapsamda ülke ekonomisine ve halk
sağlığına zarar veren bu tip kaçakçılık
faaliyetleriyle mücadeleye etkin bir şekilde devam edilmektedir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1187) esas numaralı soru önergesine cevabımız:
Bakanlığımca yapılan çalışmalar ve sağlanan
desteklerle keçi sayısı 2010 yılında bir önceki yıla
göre yüzde 23 oranında artarak yaklaşık 6,3 milyon başa
ulaşmıştır. Ülkemizde keçi yetiştiriciliğinin
geliştirilmesi amacıyla ürettiği keçi sütünü
Bakanlığımızdan çalışma izni almış süt
işleme tesisine satan yetiştiricilere litre başına
destekleme ödemesi yapılmıştır. Uygulama kapsamında
2009 yılında 25.984 ton, 2010 yılında 37.732 ton, 2011
yılında ise 41.713 ton keçi sütü için destekleme ödemesi
yapılmıştır. Koyun Keçi Kayıt Sistemine kayıtlı
damızlık keçiler için hayvan başına 15 lira destekleme
ödemesi yapılmıştır. Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan tarımsal
kredilerde küçükbaş hayvan yetiştiriciliğiyle küçükbaş
hayvan besiciliğinde faiz oranları yüzde 100 sübvanse edilerek faizsiz
kredi kullanım imkânı sağlanmıştır. 2011
yılında Bakanlığımızca belirlenen on ilde
damızlık teke dağıtımı
yapılmıştır, uygulamaya 2012 yılında da devam
edilecektir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1186) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımız: Konuyla ilgili olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığından
alınan cevabi görüş aşağıda yer almaktadır: Adı
geçen derneğin yayınladığı raporda bahsedilen ekonomik
değerlerin hangi kaynaktan elde edildikleri
açıklanmamıştır. Bununla birlikte sınır
kapılarında her türlü kaçakçılığa karşı
etkin bir mücadele yapılmaktadır.
Konuyla ilgili olarak
İçişleri Bakanlığından alınan cevabi görüş
şudur: Ülkemizin sosyoekonomik yapısına olumsuz etkisi olan,
haksız rekabet ortamı oluşturan, yatırımı engelleyen,
ülke içerisinde gizli işsizlik meydana getiren kaçakçılık
suçlarıyla mücadele adli makamların denetim ve gözetiminde etkin bir
şekilde yerine getirilmektedir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1185) esas numaralı soru önergesine
cevaplarımızdır
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bir saati geçti verdiği cevaplar, efendim bir saati geçti. Televizyonun
yayın saati geçiyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Pamuk ve pamuklu tekstil ürünleri sektör olarak ülkemiz
ekonomisinde ve ihracatında önemli bir yere sahiptir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir saatten
fazladır konuşuyor, bir de kelimeleri ağzında
yuvarlıyor, biz anlamıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Biz anlıyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Türkiye, dünya pamuk üretiminde
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
anlıyorsun ama ben anlamıyorum, soru sahibi benim. Mahsus kelimeleri
yuvarlıyor ki biz anlamayalım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Dinlerseniz anlarsınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla)
Çin, Hindistan, ABD, Pakistan, Brezilya, Avustralya ve
Özbekistanın ardından
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen,
süre burada belli.
KAMER GENÇ (Tunceli) Anlaşılmıyor
ya! Böyle soru mu cevaplanır!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla)
sekizinci sırada pamuk tüketiminde Çin, Hindistan ve
Pakistanın ardından dördüncü sırada; pamuk veriminde Avustralya
ve İsrailin ardından üçüncü sırada yer almaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, kesmesi lazım. Bizim de konuşup cevap vermemiz
lazım.
BAŞKAN Sizin kısa
açıklamalarınızı soracağız efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam ama saat
7de kapatacak televizyon.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Ülkemiz, pamuk üretimi, ekim alanı ve verim
açısından dünyada ilk sıralarda yer almakla birlikte,
pamuğun tekstil ve konfeksiyonun ana girdilerinden biri olması,
ülkemizin dünyanın önemli tekstil ve konfeksiyon üreticisi ve
ihracatçılarından olması nedeniyle ülke içi üretim tüketimi
yeterince karşılayamamakta olup, talep açığı ithalat
yoluyla karşılanmaktadır.
BAŞKAN Sayın Bakan,
sözlerinizi toparlarsanız, kısa açıklama isteyen sayın
milletvekillerine söz vereceğiz efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) TÜİK verilerine göre 2002 yılında 549 bin ton lif
pamuk ithalatına karşın pamuğa dayalı tekstil
ihracatı 4,5 milyar dolar iken, 2011 yılında 612 bin ton lif
pamuk ithalatına karşın pamuğa dayalı tekstil
ihracatı 11,5 milyar dolar olmuştur.
Sayın Başkanım,
başüstüne.
15 soru önergesi daha kaldı,
Sayın Mesut Dedeoğlunun soru önergeleri hâlâ devam ediyor. İsterseniz
onları atlayarak başka arkadaşlarımızın sorularına
geçeyim müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Süre kalmadı
efendim. Sayın Bakan, kısa açıklama isteyen sayın
milletvekillerine söz vereceğim, sonra tekrar size söz vereceğim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Anlıyorum ama arkadaki 10 tane soru önergesi daha Mesut
Dedeoğluna ait. Peki, ben onları geçiyorum. Sayın Kamer Gençin
çok önemli bir sorusu var, hemen onu cevaplandırayım, emriniz üzerine
oturayım yerime.
Tunceli Milletvekili Sayın Gençin
(6/2091) esas numaralı soru önergesine cevaplarımızdır: 12
Mart 2013 tarihi itibarıyla, ülkemizdeki barınma merkezlerinde kalan,
geçici koruma altındaki Suriyelilerin toplam sayısı 188.387dir.
Hâlihazırda kendi olanaklarıyla barınma merkezleri
dışındaki evlerde yaşayan Suriyelilerin sayısı,
en mütevazı tahminle 100 binin üzerine çıkmış
durumdadır. Gelenler için 12 Mart 2013 tarihine kadar yapılan toplam
harcama 728 milyon 307 bin 689 Türk lirasıdır. Geçici koruma
altındaki Suriyelilere sağlanan barınma, beslenme, eğitim
hizmetlerine ilişkin harcamalar Başbakanlık Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı tarafından bütçeden
karşılanmaktadır.
Giresun Milletvekili Sayın
Selahattin Karaahmetoğlunun (6/2152) sayılı
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
süre kalmadı efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Son
(6/2152) sayılı soru
önergesi: Türkiye, Suriyedeki krizin halkın meşru beklentileri
doğrultusunda en kısa sürede çözümlenmesini, demokratik hukukun
üstünlüğünün egemen olduğu ve insan haklarına saygılı,
halkın özgür iradesiyle yöneticilerini seçebileceği yeni bir Suriye
kurulmasını arzulamaktadır.
Bir kısım
arkadaşlarımızın soru önergelerinin de cevapları
kaldı.
Saygılarımı sunuyorum
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan benim sorularıma,
iki tanesine cevap verdi ancak madde bağımlılığı
önümüzdeki zaman sürecinde ülkemizin en önemli konularının
başında gelmektedir ancak diğer bazı bağımlılıklar
da önemlidir. Bunların başı İnternet
bağımlılığı ve özellikle cep telefonu
bağımlılığıdır. Bilhassa gençler, cep
telefonlarını sabahın erken saatlerinden itibaren yoğun bir
şekilde ellerine almakta ve saatlerce de konuşmaktadırlar.
Dolayısıyla, bu yönlü olarak da, mesela, sigarayla ilgili çok güzel
bir kamu spotu var. Onun ben çok etkili olduğu kanaatindeyim ancak bunun
gibi, cep telefonları ve özellikle İnternetle ilgili olarak da bu
şekilde yeni kamu spotlarının yapılması herhâlde uygun
olur diye düşünüyorum.
Bu noktalarda da bilhassa cep
telefonunu gençlerin ve çocukların çok kullanmış oldukları
göz önüne alınırsa, cep telefonlarının bilhassa bu
dizilerde çok fazla kullandırılmaması veyahut da bu yönde dizilerle
ilgili veyahut da RTÜKteki bazı çalışmaların yapılmasının
bu yönüyle çok fayda olacağı kanaatindeyim. Bu yöndeki
düşüncelerini almak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, aslında
Bülent Arınç istediği zaman çok sade konuşur, sesi yüksek
çıkar ama hesabına gelmediği için böyle ağzında
kelimeleri yuvarlayarak
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
açıklama isteyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, bir dakika yani
kelimeleri yuvarlayarak milletin
anlamaması için söylüyor.
BAŞKAN Sayın Genç, konu
hakkında açıklamasını isteyin Sayın Bakanın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
burada, bu kadar sorularımıza, hep kendi hesabına geldiği
şekilde cevap verdi. Ben diyorum ki: Anadolu Ajansı neden
milletvekillerinin sorularını vermiyor? Efendim, biz
hesabımıza gelenleri, birilerini veriyoruz. Senin hesabına
gelmeyi senin belirlemeye hakkın var mı?
Bülent Arınç bu makama
geldiği günden beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmaları
BAŞKAN Sayın Genç, hitap
tarzınız, lütfen, bir sayın bakana hitap tarzı gibi olsun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bülent
Arınç değil mi?
BAŞKAN Lütfen ama
KAMER GENÇ (Tunceli) İsmi ne?
Bülent Arınç ismi.
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarının kamuoyundan saklanması için her türlü
gayreti sarf eden bir kişidir.
Ben soruyorum kendisine: Hakan
Şükür TRTde kaç lira aldı? Doğru rakam vermiyor, diyor ki:
Hakan Şükür 1 trilyon 440 milyar liralık sponsorluk geliri
sağlamıştır TRTye. Kaçını almıştır,
onu söylesin.
Sonra diyorum ki soru önergemde
-şimdi önemli diye şey etti- yani Hataya gelen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani
Sayın Başkan, benim 4 tane sorumu cevaplandırıyor, niye bir
dakika veriyorsun?
BAŞKAN Sayın Tanal,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Biraz
tarafsız ol, tarafsız hareket et.
BAŞKAN Usul efendim.
Şimdiye kadar hep böyle yapılıyor.
Buyurun Sayın Tanal.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, Sayın
Başkan, benim 4 tane soruma bir dakika bana cevap hakkını
veriyorsun. Olmaz böyle ya!
BAŞKAN Sorunuzu
sormadınız, başka şeyler söylediniz.
Sayın Tanal, buyurun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana bak, o
makamı sana haram ettiririm bak ha!
BAŞKAN Sayın Tanal,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana söz vermek
zorundasın. Benim sorularım, ben onun cevabını vermek
zorundayım.
BAŞKAN Sayın Tanal, süreniz
işliyor, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, sorumuza
BAŞKAN Sayın Tanal
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, 4
tane soruma birer dakikadan dört dakika süre vermek zorundasın. Neyi
gizliyorsun Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Tanal, cevap
vermiyorsanız Sayın Aslanoğluna geçeceğim ben.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, neyi
gizliyorsun sen? Neyi gizliyorsun sen? Yani Bülent Arınçın kefili
misin sen? Onun gizlediği gerçekleri sen de orada gizlemeye
Ben burada
soru soruyorum, sorduğum soruya cevap vermiyor. Mahsustan gerçekleri
saklıyor ve sen buna yardımcı oluyorsun.
BAŞKAN Sayın Genç, Sayın Bakanın
sizin sorunuza cevap vermemesi veya vermesi Sayın Bakanın meselesi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, bak, bir de
yaptığın bu ayıplar karşısında gülüyorsun.
BAŞKAN Zaten, yerinizden kısa sormanız
için süre verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bak, bir de
yaptığın ayıplar karşısında sanki büyük bir
kahramanlık yapmış gibi gülüyorsun. Bu millet dinliyor,
keşke bizim sesimizi bu insanlar duysa da burada ne kadar keyfî hareket
ettiğinizi şey etse.
BAŞKAN Tehdit mi ediyorsunuz Sayın Genç?
Sayın Tanal, teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, bu kadar keyfî hareket
ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
benim sürem başlamadı, sayın hatip konuşuyor. Yani, bu,
kanuna aykırıdır.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurun lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizin bu tutumunuz İç
Tüzükün 63üncü maddesine aykırıdır. Yani, bu açıdan
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, vakıflar tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan
kurumlardır, ecdat yadigârıdır, ister mazbut vakıflar ister
diğer vakıflar. Ama bir malı değerinin çok altında
kiraya veren bir kurumu da hakikaten görmemezlik etmemeliyiz, günahtır,
ayıptır.
İstanbul Üniversitesi konusundaki
soruşturmanın sonucunu merakla bekliyorum. Çok ucuz bir şekilde
nasıl kiraya verildiğini vicdanım sızlayarak size
yazdım.
Ayrıca, Vakıflar Bankasının,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne olan, beş yıl önce çıkan
kanunda, geriye dönük, geriye dönük bir kuruş para ödememesi de bu kanunda
var Sayın Bakan. Vicdanımı sızlatıyor, ecdat
yadigârı vakıflar parasız pulsuz kalamaz. Vicdanım
sızlıyor Sayın Bakanım, böyle bir şey olamaz.
Kanun çıkarmışsınız 2008de
Vakıflar Bankasından şu kadar para verilecek. demişsiniz,
bir kuruş para ödenmemiş; geriye dönük kanun çıkarıyorsunuz
bugün, bu kanunu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Acar süresini
kullansın.
Buyurun Sayın Acar.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, Sayın
Başkan, Meclisin sükûnetini sağlamak sizin göreviniz.
BAŞKAN Sayın Acar, buyurun lütfen siz
sorunuzu sorun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Meclisin sükûnetini
sağlamak sizin göreviniz. Sükûneti sağlayamadınız ve bana
sırayı vermeden diğer bir milletvekili arkadaşa söz
verdiniz.
BAŞKAN Sayın Acar, lütfen sorunuzu sorar
mısınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizin bu tutumunuz İç
Tüzükün 63üncü maddesine aykırıdır.
BAŞKAN Vereceğim size
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
arkadaşlarımın itirazlarına aynen katılıyorum
Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu konuda tutumunuz hakkında
usul tartışması açmak istiyorum ve tutumunuzun lehine
konuşmak istiyorum.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Burada, muhalefetin sesini
kesmeye çalıyorsunuz, yeteri kadar söz hakkı vermiyorsunuz.
Sayın Bakan yasak savma kabîlinden konuştu.
Sayın Bakan burada konuşurken son derece kısık sesle
konuştu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Böyle bir Meclis Başkanlığı
olmaz Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bu, kabul edilemez bir
uygulama Sayın Başkan.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Hiç söylediklerinden bir şey
anlamadık. Tutanakları getirdim, tutanaklar da yarım geldi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Acar, ben Sayın Bakanın
yerine geçip cevap veremem ki. Benim meselem değil ki
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, Sayın Başkan, sizin orada bulunmanızın
gerekçesi sükûneti sağlamak. Siz sükûneti sağlamadan, sıra bana
gelmişken, ben de sükûneti beklerken Efendim, söz sıranız
geçti
BAŞKAN Efendim, sükûneti
sağlamayan ben değilim. Sükûneti bozan sizin
arkadaşınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, keyfî
davranıyorsun!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani,
efendim
BAŞKAN Süresi tamamlandı.
GÜRKUT ACAR (Antalya) O bir
milletvekili! Benim arkadaşım olup olmamasının ne önemi var
Sayın Başkan?
BAŞKAN İç Tüzük
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen o kürsüyü
keyfî kullanıyorsun, AKPnin militanı gibi kullanıyorsun
orayı!
BAŞKAN Hayır, bunu
bağırıp çağırmakla çözemezsiniz yani hiçbir netice
elde edemezsiniz bağırıp çağırmakla.
İZZET ÇETİN (Ankara) Siz
keyfî olarak davranamazsınız!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın
BAŞKAN İç Tüzük 98inci
madde çok net bir şekilde açık, çok net açık. Sayın Bakan
sorulara cevap verdi
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benimle
ilgisi var mı İç Tüzük 98in Sayın Başkan?
BAŞKAN Sisteme giren sayın
milletvekillerine, kısa, soru sormaları için ben süre verdim herkese,
geçmişten bu tarafa yapıldığı gibi ama Sayın
Tanal, Sayın Genç konuştuğu için siz sustunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, burası babanın çiftliği değil!
BAŞKAN Sizin hiç değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, ben sizin bu tutumunuzla ilgili, İç Tüzükün 63üncü maddesine
göre
BAŞKAN Burada
İZZET ÇETİN (Ankara)
Hayır, bu doğru bir tutum değil! Kusura bakmayın! Söz
hakkı ortadan kalkmaz. Kaldırma yetkin yok!
BAŞKAN Burayı çiftliğe
benzetme benden hiç sâdır olmadı. Çiftliğe benzeten sizsiniz!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Evet.
İZZET ÇETİN (Ankara) Öyle
yapan sizsiniz!
BAŞKAN Size
yakıştıramıyorum. Değil yani, ben hiç kullanmadım
bu çiftlik meselesini.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Burayı itibarsızlaştırmak, Meclisi
itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyorsun!
BAŞKAN E, ne yapmamı
istiyorsunuz? Soru sormanız için süre verdim.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, benim söz hakkım
İZZET ÇETİN (Ankara)
Nasıl kaldırıyorsun onun söz hakkını? Söyle!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Konuşanı dinleyin!
BAŞKAN Anladım. Sayın
Acar konuştuktan sonra vereceğim dedim, oturmuyor. Ne yapalım
yani şimdi?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Meclis burası! Sen kim oluyorsun da
KAMER GENÇ (Tunceli) O makamın
bir defa tarafsız hareket etmesi lazım. Ben onunla konuşuyorum,
sana ne oluyor?
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Ortamı
sağlayacaksınız ki konuşacağız ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri yerlerinize oturursanız, Sayın Tanala süre
vereceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne demek sana ne oluyor?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana ne yahu!
Otur yerine, otur!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen otur! Sen kim oluyorsun?
BAŞKAN Yerlerinize
oturmadığınız müddetçe de süre vermeyeceğim efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım, ama ben özür diliyorum
Sayın Tanaldan.
BAŞKAN İstediğiniz
şekilde davranabilirsiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen niye bize
müdahale ediyorsun?
BAŞKAN Lütfen oturunuz
yerlerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen niye
müdahale ediyorsun? Kimsin sen bize müdahale ediyorsun? Kimsin sen? Otur yerine!
Otur!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen kimsin? Sen otur!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Niye
bağırıyorsunuz! Siz konuşuyorsunuz istediğin kadar
BAŞKAN Sayın Tanal, oturun.
Sayın Tanal, ne yapmak istiyorsunuz? Süre istiyorsunuz, veriyorum. Oturun
lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, ne
konuşuyorsun sen!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Başkana saygısızlık yapıyorsun!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Saygısız sensin! Saygısız Başkan!
BAŞKAN Sayın Tanal,
yerinize oturun, süre vereceğim. İstiyorsanız, yoksa vermiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen otur yerine!
Otur! Bana bak, otur yerine, çok fazla ağzımı açtırma bak!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
El hareketi yapma!
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana bak, otur
yerine! Otur!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Konuşma!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana otur
diyorum!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne bağırıyorsun!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen ne
bağırıyorsun? Sen ne
bağırıyorsun be! Sen kimin kefilisin!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sen herkese
bağırıyorsun be!
KAMER GENÇ (Tunceli) O, taraflı hareket ediyor,
benim söz hakkımı kesiyor, benim konuşmalarımı kesiyor,
söylemem gereken lafları söyleyemiyorum.
Yolsuzluklarınızı örtbas ediyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Söylersin. Adam
gibi söyle!
BAŞKAN İstediğinizi söyleyebilirsiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ondan sonra Bülent Arınç
geliyor, buradan örtbas edilen şeyleri söylememeye
çalışıyor, ağzında lafları çeviriyor!
BAŞKAN 75 milyon izliyor Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle olur mu ya!
BAŞKAN - Sayın Tanal, sisteme girin.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakana yönelttiğim sorularımdan bir
tanesi şuydu: Tabii, burada birilerinin kişilik haklarına,
şahsiyet haklarına zarar gelmemek kaydıyla ben bunu sordum.
Nedir bu? Bu göreve yeğeninizle birlikte değerlendirilen başka
personel oldu mu, kişi var mıydı? Cevap verilmedi tabii ki.
Aynı şekilde, yeğeniniz hangi
özelliğiyle diğer adaylar arasından
sıyrılmıştır? Yani birden fazla kişi
arasından mı sıyrıldı?
Tabii, bunu sormamızın gerekçesi şu: Temiz
topluma giden yol temiz siyasetten geçer. Temiz siyasette siyasi etik
ilkelerine bağlı kalmak lazım. Siyasi etik açısından,
eğer siyasetteki kişilerin yakınları, dostları,
akrabaları aniden, 2003 yılında okuldan mezun olup aniden
yükseliyorsa burada ister istemez siyasi etiği gündemi getirir.
Bu sorulara cevap verilmedi. Mümkünse, Sayın Bakan
bu sorulara cevap verebilirse memnun olacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz beş dakika.
Kürsüden lütfen Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tekrar
teşekkür ediyorum.
Tabii, bugün için ne kadar çok sayıda sözlü soru
önergesine cevap vermek mümkün olursa onun hazırlığını
yapmıştım. Süratle okumaya çalıştım ama yine de
yetişmedi.
Yani, okuma tarzım, sesimin yüksekliği,
alçaklığı, bunlara ilişkin Sayın Gençin
söylediği sözler her zaman söyleyecekleri sözlerdir. Huyu
değişmiyor, canın altında olduğu için. O yüzden, değerli
arkadaşlarım
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin gerçek kimliğini
koyuyorum ortaya, gerçek kimliğini koyuyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben
gerçek kimliğimle ortadayım, yazdıklarım da benim
verdiğim bilgilerdir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin gerçek kimliğin yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Hâlâ
bana konuşuyorsunuz, cevap veriyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ya bırak,
sana ne!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yani
beni sinirlendirmeye, kötü sözler söylemeye sarf etmeye gayret ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ben dinliyorum,
sen de dinle!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen konuşma!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Başkan seni
sustursun!
KAMER GENÇ (Tunceli) - Seni sustursun!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Seni sustursun, sen konuşuyorsun ya! Ben dinliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşma! Konuşma!
Önüne dön.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Dinliyorum, sen de dinle.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun
siz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Bu cevapların bir kısmı doğrudan benimle ilgili
olanlardır, bir kısmı da Başbakanlığa
yöneltilmiş, benim cevap vermem istenmiş olan soru önergeleridir. Ben
bunlara cevap verirken bakanlıklardan aldığım bilgileri
sunuyorum.
Yeğenimle ilgili sorduğunuz
soruya 2 sayfalık bir cevap verdim. Bunu tekrar tutanaklardan da
inceleyebilirsiniz. Bilgisi, birikimi, doktorası, bildiği
yabancı diller ve bu on senelik sürenin altı senesini BOTAŞta zaten
çalışmış olarak, iki yılını da Cumhurbaşkanımızın
enerji danışmanlığını yapmış bir insan
olarak yine hâlâ bana sormaya devam ediyorsanız
Hem kişilik
haklarına saygılı olduğunuzu ifade edeceksiniz hem bunu
tekrar tekrar dile getireceksiniz.
Ben, yeğenimin
atandığı bu görevdeki başarısının
başkalarına örnek olmasını dilerim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Cevap vermedi.
Hakan Şüküre ne kadar para
ödediniz? Niye söylemiyorsunuz?
BAŞKAN Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.07
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporlarının (1/619)
(S. Sayısı: 310)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
4.-
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325)
(S. Sayısı: 443)(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 443 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın Milletvekilleri, alınan
karar gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GURUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir
klasik torba kanuna dönüştü, birçok teklifle birleştirilmiş gibi
yaptık arkadaşların ısrarı üzerine ama gelen
tasarının da dışında, birçok maddeler alt komisyon,
Komisyon sırasında eklendi, şu anda da önerge
çalışmaları herhâlde devam ediyor diye düşünüyorum.
Öncelikle, bu işin Meclisin
çalışması ve yasama tekniği açısından çok da
sağlıklı olmadığını iktidar grubuna bir kez
daha hatırlatmak istiyorum. Çünkü, aceleden gelen bu eklemeleri ilgili
kurumların, görüş alınması gereken kurumların
incelemesi maalesef mümkün olmamakta. Bu çerçevede de yapmış
olduğumuz düzenlemeleri bir süre sonra tekrar düzeltmek zorunda kalmaktayız.
O anda tartışılmayan bazı hususların, maalesef,
sakıncası -söylediğimiz hâlde dikkate
alınmadığı için- sonrasında geliyor dedik. Bu kanunun
içerisinde, Sayın Bakan biliyor
Daha doğrusu bilmiyor, Sayın
Kılıç gelmiş, ben de biliyor diye döndüm ama Sayın Bakan
bilmiyor orayı.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Mehmet Bey, geliyor, geliyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yok,
baktım kim gelmiş diye, bilen bakan mı var bilmeyen mi diye
çünkü yukarıda tartıştığımız için.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Müsteşar var.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Sayın Canikli; şunu söylemeye
çalışıyorum: O zaman önce bir örnek vereyim, içeriğinde
yine konuşacağız ama. Bunun içerisinde Vakıflar Genel
Müdürlüğüyle ilgili bir madde var. 2008 yılında
çıkarmışız. Arkadaşlara sorduk, Vakıflar Genel
Müdürümüz orada, bankadan arkadaşlarımız, herkese sorduk. Bu
Meclis çıkarmış, AKP Grubunun getirdiği bir tasarı
üzerinden bunu kanunlaştırmışız. Yani ne dediğimi
açmak için somut örnek vereceğim, o zaman hani siz sanki yokmuş gibi
söylediniz ama.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yok, yok, biliyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Burada da
sorduk: Vakıfbankın dışında, yüzde 51i, yönetimi veya
iştirak olarak hissesi Vakıflar Genel Müdürlüğünde olan
başka bir kurum yok. Yani bu kanun, münhasıran Vakıfbankın
vakıfların korunmasıyla ilgili kaynak aktarması için
çıkarılmış ve sizin tarafınızdan, bizim
tarafımızdan, yani sizin önerinizle Mecliste çoğunluk
tarafından çıkarılmış. Şimdi, beş
yıldır buna uymamışız, bugün de gelip diyorsunuz ki:
Hem bunu kaldıralım hem de geçmişten bugüne birikenleri de
almayalım. Arkadaşlar, işte söylemeye
çalıştığım sakınca bu. O gün aceleyle,
etraflıca düşünmeden, söylenen eleştirileri dikkate almadan
çıkarınca sonrasında ortaya sorun çıkmış. Şu
olabilir, yukarıda da konuştuk, dedik ki: Arkadaşlar, burada,
bu çok olabilir. Gerekçesini söylediler. Banka halka açıktır,
şöyledir, böyledir. O ayrı bir konu, ben bunu usul
açısından söylüyorum. O gün çıkarmış olduğumuz
bir kanunun ilgili maddesine uyulmuyor. Peki, kim çıkardı bu kanunu?
Meclis olarak biz çıkardık. Şimdi, kendi
çıkardığımız kanuna uyulmuyor diye başka bir
kanun çıkarıp geçmişten bugüne kadar olanı da ortadan
kaldırıyoruz.
Şimdi, burada bir garabet var, onu
anlatmaya çalışıyorum. İşte Efendim, bitime kadar
şu, cumartesiye kadar bu. Şuraya kadar
çalışacağız. Öyle bir sağlıklı
çalışma ortamı yok veya Bu, aceleyle gelsin, kanun teklifi
olarak geçirelim, tasarıdan vazgeçelim. Niye? Plan ve Bütçe Komisyonunda
çok hızlı olmuyor. İşte, kurumlara soru soruyoruz,
olmuyor. veya Bu kanunu Plan Bütçeye göndermeyelim de ilgili komisyondan
hızlıca bir günde çıkaralım. Sonra geliyorsunuz, bu sefer,
bir de geriye yönelik aklama işini yani yargının yerine geçip
-yürütmenin geçtiği gibi- biz yargının yerine de geçiyoruz.
Artık bu aralar kanunlarımızın çoğunda Filanca
tarihten itibaren yürür, filanca tarihe kadar olan davalardan feragat
edilir. gibi maddeler koyuyoruz. Dolayısıyla, bu teknikten vazgeçin;
düzgünce tasarı olarak gelsin, ilgili kurumlardan görüşünü alın,
mevzuat hazırlama yönetmeliğine uygun şekilde etki analizlerini
yaparak, alternatif yöntemleri önümüze koyarak kamunun kaynaklarını
etkin bir şekilde kullanacak bir yöntemle yapalım. E, başka ne
var? Aynısı, yapboz tahtası gibi. Yap-işlet-devretle ilgili
şeyler var. Her kanunun içerisinde bir madde geçiyor arkadaşlar. Yani
burada, geçen gün, gümrükle ilgili kanun geçerken de konuştuk. Orada da
bir tane vardı, burada da bir tane var. Eline alan geliyor Benim
işleri yap-işlet-devretle yapalım. Böyle bir şey olur mu? Dedik
ki bir çerçeve kanun
Sayın Bakan gelmiş.
Sayın Bakana da izah etmiştik. Şimdi, Sayın Kılıç
olunca tam söyleyemedim Sayın Bakanım, tekrar oraya dönelim.
Biliyorsunuz. dedim, döndüm, Sayın Kılıç varmış.
Dolayısıyla, Bilmiyorsunuz. diyerek devam etmek durumunda
kaldık. Hakikaten, yani bunu Sayın Babacana ilettim, kendisi de
ilgileneceğini söyledi ama şimdi, yeniden, bir daha 3996 var. Bizim
bunu derli toplu bir yap-işlet-devret yani kamu-özel iş birliği
modeli olarak bir kanun çıkarmamız lazım. dedik. E, kanun
tasarısı taslağı bekliyor. Ne zamandan beri? 2007den beri
bekliyor. Kalkınma Bakanlığı oldu, o zaman DPT
hazırlamış. Ya, alın bunu, eksikse gedikse
tartışalım, ilgili kurumlara soralım. Diğerleri için
de Yüksek Planlama Kuruluna veya Bakanlar Kuruluna -oradan geçecek şekilde-
yetki verelim, ayrıntısını onlar düzenlesin. Herkes
kendisine ait
Şimdi, bakın, burada, kanunda
madde var. Böyle komedi olur mu? Yani, turizm yatırımları
diyebilirsiniz ama ne diyor? Yassıada ve Sivriada için. Yarın Bozcaada
için de olursa onu da mı yazacağız? Yani ben anlamıyorum,
böyle bir
Oraya, kanunun maddesine böyle şey yazılır mı
ya? Söylemeye çalıştığım bu Sayın Canikli.
İhtiyaç varsa dersiniz ki: Kültür ve turizm tesisleri için
yap-işlet-devret modeli kullanılabilir,
ayrıntısını Bakanlar Kurulu kararıyla
Neyse, yani
bir şey söyleyin. Buraya tek tek, tek tek, tek tek yazmanın bir tek
amacı olabilir: Ya, burada yarın bir şey olursa biz Yüce
Divana, mahkemeye düşmeyelim. Bakın, genelgeye dahi
yazılmayacak şeyler diyorum. Yönetmeliği bırakın,
kanuna yazıyoruz. Böyle kanun yapıcılık olmaz
arkadaşlar. Yani söylediğimizin özü bu. İçeriğini yine
tartışırız. Böyle olunca ne oluyor? Üç gün sonra gidiyor,
işte, bir maddesini uygulamadan şimdi bize kaldırttırmaya
çalışıyorsunuz. Tamam, kaldıralım, arkadaşlara
söyledik ama Efendim, işte, kurumlar vergisi matrahı çok. Çoksa
oranını düşürelim, eğer o çoksa kârın üzerinden bir
şey alalım.
Şimdi, kalkıyor
arkadaşlarımız
Bu durumda ne ortaya çıkıyor biliyor
musunuz? Kamuyu Aydınlatma Platformuna verilen bilginin yanlış
olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi, peki, bunun bir sorumlusu
olmayacak mı? Biz, bu kanunla nasıl kaldıracağız bunu?
2008den beri ödenmesi gereken para
Şimdi Kültür varlıklarını bir şekilde
koruyalım. diye koymuşsunuz, güzel bir amacı var, baktım.
Vakıfların kuruluş amacı da belli, burada da belli.
Demin baktım, Vakıfbankın
2012 yılı kârı 1 milyar 460 milyon. Yani, şimdi, birkaç
milyonunu ödesin canım. Yani, kim koruyacak? Adında Vakıfbank
var. O zaman Vakıfbank adını kullanmasın. Ya Vakıfbank
adı bir markaysa, isimse, onu kullanıyorsa o zaman vakıflarla
ilgili de versin dedim. Sponsorluk yaptığı faaliyetler var,
sportif faaliyetler var, sosyal faaliyetler var, bunu da öyle bir şey diye
düşünmek lazım. Onun için, bunu ortadan kaldırmak yerine
Ha, arkadaşlarımız
şunu söylüyorlar değerli arkadaşlar, diyorlar ki: Efendim, bu,
halka açık bir banka, yarın da özelleştirilecek,
sıkıntı olur. Halka açık banka, bu kanun
çıktığında da halka açıktı. 2008
yılında değil, 2006 yılında
Bu sermaye
değişikliklerinin tamamı da 2008 geldiğinde zaten
yapılmış. Yüzde 43ün üzerine yüzde 15i zaten mazbut
vakıflar adına sermaye artışıyla almışsınız.
Yani bu kanunu çıkardığınız zaman, 2008
yılında, hem Vakıfbank halka açık hem de hisse
sayısı zaten yüzde 58i bulmuş durumda. Yani, şimdi bunun
üstünü nasıl kapatacağız? İsterseniz buradan size tarihini
söyleyeyim. Şimdi, yani bu, kanuna karşı hile gibi bir şey.
Kamuyu Aydınlatma Platformuna gönderilen notun tarihi ne? 17 Şubat 2008.
Bu Meclis kanunu ne zaman kabul etmiş? Üç gün sonra. Yani kanun
görüşülürken Vallahi, billahi bu kanun bizi ilgilendirmez, biz buradan
para mara vermeyiz. diye arkadaşlarımız hemen eksik bilgi
göndermişler yani üç gün var arada. Şimdi, o zaman ya orada bir
yanlışımız vardı ya burada bir
yanlışımız var. Şimdi, bir yanlışı
düzeltirken başka bir yanlış yapıyoruz. Bunu
arkadaşlarımız düzeltirse
Oran fazla olabilir, düşürelim
ama bir şekilde oradan da bir para versin. E, nasıl
yapılandırıyorsak
Şimdi, geliyor, başka önergeler de
var, başka kurumların borçları da var. Bir şekilde bir
model bulalım. O parayı da oradan almamız lazım. Başka
türlü, vakıfların eserlerini kim tamir edecek, kim tadilatını
yapacak? Yani normal gelir alıyor, tamam Ben temettü alıyorum.
diyor, o ayrı ama kanun maddesi var, koymuşuz buraya. Kanuna hepimiz
Anayasada uymak zorundayız, o kanunu da biz
çıkarmışız. Dolayısıyla, bu gibi şeylerde
söylediğimiz, muhalefetin eleştirilerini dikkate alın ki burada
zamanımızı boşa harcamayalım. Eksiğimiz olabilir,
siyaseten sizin söylediklerinize katılmayabiliriz ama usul
açısından en azından, belli şeylere uymamız
lazım. Demin Sayın Canikli güzel şekilde söyledi ama
uygulamasını maalesef göremiyoruz Usulle ilgili oturuyoruz,
konuşuyoruz. dedi, biz, esasa gelince bizim söylediklerimizin pek dikkate
alındığını maalesef göremedik. E, sonucu da böyle
oluyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tabii, bu iş de koordinasyonsuzluktan kaynaklanıyor
yani o arada aceleyle çıkaralım telaşından
kaynaklanıyor. Aynı şeyi şimdi görüyoruz, bugün
arkadaşlarımız değindiler, Sayın Genel
Başkanımız da grup konuşmasında değindi. Dün
büyüme rakamları açıklandı, hâlâ aynı şey devam
ediyor. Sayın Bakan burada, işin bir tarafı olarak, Merkez
Bankası
Yine, baktım, Sayın Çağlayan diyor ki Acı
fren oldu. Yani, hâlâ fren-gaz tartışması devam ediyor. Buna
bir ortak çözüm bulmamız lazım. Ekonominin böyle bir ortamda fren
yapması gerekebilir diyenler olur, gaza basalım diyenler olur. diye
tartıştık ama şimdi, kendi içimizde çözemediğimiz
zaman, bu sefer amaca tam kilitlenemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada
mesele sadece Filanca bunu tutturdu, falan bakan şunu dedi, filan bunu
dedi, Merkez Bankasına çaktılar, o bunu dedi. değil.
Bakın, esas sorun ne? Şimdi, yüzde 4le başlıyorsunuz
Sayın Bakanım, düşüyor yüzde 3,2ye.
Sayın Bilgiç, burasını
Sayın Bakan not alırsa burası çok önemli halk
açısından, siz önemli bir şey söylüyorsunuzdur ama.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Can kulağıyla dinliyoruz sizi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi,
yüzde 4le başlıyoruz Sayın Bakanım, hedefleri koyuyoruz,
orta vadeli programı açıklıyorsunuz, güzel, bütçeye de
koyuyoruz. Dönüyor, tutmayacak, yüzde 3,2ye, geldi yüzde 2,2. Peki,
şimdi, siz o koyduğunuz gelir hedeflerini, vergi hedeflerini neye
göre hesapladınız? Yüzde 4e göre, sonra 3,2ye göre revize ettik.
Peki, şimdi, bu aradaki puan farkından kaynaklanan vergi gelirleri
açığını kimden alacaksınız? Dönüp
vatandaştan alacaksınız. Yani, bütçe konuşmaları
sırasında da söyledim. Her sene, Sayın Maliye Bakanı
geliyor eylül ayında, orta vadeli program açıklanırken sadece
rakamlar değişiyor, aynı gerekçelerle Efendim, bütçedeki
hedefimizden şu kadar sapma var, benim bunu yıl gelmeden kapatmam
lazım. diyor ve başlıyoruz vergilere.
Şimdi, sosyal adaleti bozuyoruz
aynı zamanda, eğer bu hedeflerimiz gerçekçi olmazsa. Şunu diyebilirsiniz:
Kardeşim, yüzde 2,2 de bu dönemde iyidir, idare ederiz, tamam 4 dedik ama
bütün hedeflerimizi, yatırım planlarımızı, tüketim
planlarımızı ekonomik aktörler olarak ona göre yapıyoruz.
Dolayısıyla, şimdi, 2,2 çıkınca bakıyoruz, alt
dağılımına bakıyoruz, burada kimden
alacağız? Sanayide ve ticarette düşüş var. Şimdi,
bakın, yükseldi dediğimiz yer tarım -o da ne kadar bilmiyoruz- ulaştırma,
haberleşme yani birkaç altyapıyla ilgili kısım. Sanayi
düşmüş yani çok ciddi düşüş var, ticaret düşmüş.
Biraz bankacılık sektöründe, işte 3ün üzerinde olan üç tane
sektörü söylüyorum, diğerleri 1e düşmüş 10dan. Dolayısıyla,
bu önlemleri eğer ortak bir şekilde düşünerek almazsak, ekonomide
bu koordinasyonu sağlayamazsak, maalesef bu düzeltmeleri yapma
şansımız yok.
O kadar söylüyoruz ama bakıyoruz,
işte kişi başına gelirimiz 50 dolar bile
artmamış, dolar bazında yazınca da aynı şey
oluyor, 38-40 dolarlık bir artış var bu kadar söylediğimiz
şeye rağmen. O zaman, bu tarafta artış olmazken öbür
tarafta ne yapacağız peki? Yani bu vatandaş nasıl
borçlarını ödeyecek, esnaf nasıl bu sıkıntıya
katlanacak?
Şimdi, bir
arkadaşımın enteresan bir şekilde telefonu
kilitlenmiş, benim telefonumdan ağabeyini aradı. Ağabey,
bir arayım. dedi. Buyur. dedim. Sonra bir de mesaj attı Ya,
bakmaz böyle. dedi. Niye? dedim. Senin iş âleminden haberin yok
galiba, öyle bilmedikleri numaralara bakmıyorlar; alacaklı arar,
icracı arar, bir şey arar. Şaşırdım hakikatten.
Ağabey, benim telefonum arızalı, arayan benim. diye mesaj
attı, ondan sonra geri döndü, hakikaten de mesajı aldıktan sonra
geri döndü. Yani, iş adamlarının, esnafın düştüğü
hâli söylüyorum. Yani, hane halkının borçluluğu 70 kattan fazla
artmış devri iktidarınızda.
Şimdi, bir taraftan, güzel
söylüyor Sayın Başbakan, geçen gün söyledim burada, birkaç
arkadaşımız hemen itiraz ettiler. IMF borcunu söylüyor ama öbür
taraftan, dedim ki: Güzel de, IMF borcunu söyledin, peki Türkiyenin borcu
nereye geldi? Yani topu topu 25i ödemişsin, yarısını sen
almışsın 2005te, havasını atması kolay. Peki,
öbür tarafta alınan borçları kim ödeyecek? Yani, kısa vadeli
borç stokumuzun geldiği nokta belli. En son açıklanan rakamlarla baktığımız
zaman, dış borç stokumuz 337 milyara ulaşmış, toplam
borç stokumuz 224ten neredeyse 550ye gelmiş. Özel sektörün borcunu siz
hiç saymıyorsunuz yani onları kim ödeyecek, dolarını kim
bulacak? Özel sektör de işte ödeyemiyor. Özel sektörün durumunu söyledik
yani buradaki büyüme oranlarıyla sizce nasıl yapacak? Yani sanayideki
artış 2011de yüzde 10 iken 2012de yüzde 1,9a düşmüş. Ticaretteki
artış 11,2den yüzde 0,1
Aşağıya bakıyoruz,
sadece mali aracı kuruluşlarda bir şey var, tarımda biraz,
o da ne kadar bilmiyoruz, gerçekçi mi.
Şimdi,
peki bu iş âlemi ne yapacak? Kredi kartını ödeyemeyen
vatandaş ne yapacak? Bir daha borç alıyor, bir daha borç alıyor.
Dolayısıyla, burada bu işler, sizlerin göstermeye
çalıştığı gibi veya Sayın Başbakanın
söylediği gibi, böyle, hemen pembe tablolarla geçiştirilebilecek bir
şey değil. Yani, arkasından her zamanki gibi ekliyorsunuz
İhracatımız şuraya çıktı. diye ama öbür
taraftan ithalatı hiç söylemiyor Sayın Bakan. Dış ticaret
açığımızın hâlâ tehlike olabileceğini
Aslında, şu anda Sayın Çağlayanın acı fren demesinin nedeninin cari açıktaki tehlikeden dolayı
düşüş sağlamak üzere talebin frenlenmesi. olduğunu itiraf
edemiyoruz. Neden frene bastık? Sayın Bakan burada, frenci olarak.
Frene neden bastık Sayın Bakanım? Yani hızlı gidip
çarpmayalım diye frene bastık. Dünyada bir sıkıntı
var. diyorlar. İyi de dünyada ticaret sıkıntısı varsa
iç talebi canlandırmamız gerekmiyor mu? İç talep nereye
düşmüş? Eksilere gittik. Peki, dışarıda
sıkıntı varsa, kamunun harcamaları zaten belli bir oranda
kalıyorsa, özel sektörün de tasarruf yapacak hâli yoksa nasıl
düşüreceğiz?
Onun
için, bir an önce bu beylik laflardan ve lüzumsuz siyasi kısır
çekişmelerden vazgeçip -her zaman söylüyorum- yapısal önlemleri
alacak birtakım çalışmalar yapmak gerekiyor. Yani, efendim,
şu şunu dedi, bu bunu dedi, filanca bakan şunu dedi, Merkez
Bankası Başkanı şunu yaptı diye siyasi
tartışma yapmanın bir anlamı yok. Türkiyenin
sorunları belli. Bu şartlarda işsizliği düşürme
şansımız olur mu? İç talepte canlanma olmazsa, sanayi,
ticaret yatırımları yüzde 1 artarken birisi yüzde 0,1 artarsa
nasıl yapacağız, yeni iş alanı nasıl
açacağız? İki tane rakamı alıp da Efendim,
bakın, şu kadar milyon kişiye iş, istihdam
sağladık. Gerisi ne olacak? O istatistiklere girmeyenler ne olacak?
Onun
için, lütfen, bu kısır siyasi çekişmeleri, böyle süreç müreç
laflarını bırakın, gelin burada yapısal önlemleri
alalım hep birlikte. Eksiğiniz olur, fazlanız olur,
tamamına katılmayabiliriz ama lütfen, gündeme böyle torbalarla, yamalarla değil, gerçekten
olması gereken neyse
Teşvik Kanununu gözden geçirelim dedik.
Yapıyoruz, ediyoruz. dediler, bu konuştuğumuz kasım
ayındaydı, dört ay oldu bütçeden bu yana. Şimdi bunları ama
alelacele sokuşturuyorsunuz. Nasıl oluyorsa bilmiyorum, böyle bazı
kanun teklifleri
Onlara niye acele etmiyoruz? Yani dar bölgeli sektörel
teşvik dedik, bakın, defalarca söyledik. Yani çerçeveye
itirazımız yok, içeriğine de önerimizi getiririz, ister kabul
edersiniz ister etmezsiniz ama Türkiye'nin çözülmesi gereken meseleleri belli.
Bakın, diyorum ki bizim dediğimizi tutmayın
arkadaşlar, muhalefeti dinlemeyin, zararı yok. Bakanımız
burada, yanında müsteşarı burada. Kalkınma
Bakanlığının hazırlamış olduğu
kalkınma planının içerisindeki yıllık programdaki
önerileri, fazla bir şey söylemiyorum bakın, yıllık
programdaki önerileri, özel ihtisas komisyonu raporundaki önerileri gidin,
yapın, eksiğine rağmen tebrik edeceğim diyorum defalarca.
E, biz ne yapıyoruz? Filanca kanunun şurasında bir
yanlış olmuş, arkadaşlar eksik yapmış, hadi onu
tamamlayalım. İşte, biz süreçte söz verdik, şu şu
kanunları değiştirelim, Anayasayı değiştirelim.
Bu bizim karnımızı doyurmuyor, bu bizim işsizliğimizi
azaltmıyor, bu bizim ekonomimizin büyümesini sağlamıyor. Lütfen,
gelin, ekonomik, sosyal meseleleri bir araya koyalım, sürekli olarak
siyasi şeylerle, kısır çekişmelerle bunu geçirmeyelim
diyorum. Yani bunun içerisinde finansman var üç tane ama içine gene bir sürü
şey koyduk. Neden? Herkes sıkıntıda. Şimdi geliyor
arkadaşlarımız, kooperatiflerin
yapılandırılması, bunların şusu... Yani
danışıp tartışmadığımız için ve
kanun yapma süreçlerinden, ilgili kurumlardan, DPTden, Hazineden,
Başbakanlıktan geçmediği için bazı şeyler, iktidar
mantığı içerisinde alelacele geçiyor ve maalesef bu olmuyor.
Onun için, eğer bizim müellifi olduğumuz, sizin de arkasında
durduğunuz 2023te lider ülke olmayı gerçekleştireceksek bunu
kısır siyasi çekişmelerle yapamayız. Milletin umudunu
kırmayalım ve buradan dersler çıkararak ihtiyacımız
olan yapısal önlemleri hep birlikte alalım diyorum.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle ilgili 443
sıra sayılı torba kanun konusunda grubum adına
konuşacağım.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamdan
önce, konuya girmeden önce belirteyim ki kanun yapmanın da,
kanunların da ciddiyeti kalmadı yani bunu çok samimi olarak
söylüyorum. Yönetmelikle, tebliğle düzenlenmesi gereken ne kadar husus
varsa hepsi kanun olarak karşımıza geliyor. Geçen hafta,
hatırlıyorsunuz, burada 91 maddelik bir torba kanun kabul ettik, Plan
ve Bütçe Komisyonundan gelmişti. Bu hafta da yine Plan ve Bütçe
Komisyonundan gelen 59 maddelik bir torba kanunu görüşüyoruz. Bu 59 madde
içerisinde, oturdum saydım ben, 27 ayrı kanunla ilgili olan maddeler
var. Şimdi bu tür konular önümüze geliyor, bunlarla
uğraşıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, maalesef, bir kanun
fabrikası hâline getirildiği için, aslında bürokrasinin kendi
içinde halletmesi gereken konular önümüze geliyor. Bunları bürokrasi risk
alır, sayın bakanlar risk alır hallederler; biz öyle biliyoruz
ama maalesef her şey kanun olarak önümüze geliyor, nasıl olsa
iktidarın bir çoğunluğu var, bunları sorgulamıyor, Götürelim,
Meclisten geçsin. deniyor ve bu torba kanunun içerisinde de bu nitelikte olan
çok fazla madde var maalesef. Aranızda bürokrasiden gelenler var, bu
konuyu, ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaklardır, i. Ama, bu
konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Yalnız, bu torba kanun içerisinde çok önemli
sakıncalar da var. Maalesef bugün Genel Kurulda pek çoğunluğumuz
yok ama -kayıtlara da geçecektir- burada olanların özellikle
dinlemesini rica ediyorum çünkü çok çok önemli, hangi açıdan bakarsanız
bakın çok önemli, sakıncalı değişiklikler var.
Şimdiye kadar, şahsım
adına ben ya da grubum Sayın Başbakan Yardımcımız
Babacanı çok değerli bir kişi olarak biliyoruz, devlet
hassasiyeti olan bir kişi olarak biliyoruz ama bu kanunla ilgili olarak,
bu torba kanunla ilgili olarak getirdiği düzenlemeler maalesef bizi üzdü
ve şaşkınlığa uğrattı, hayal
kırıklığına uğrattı. Onu da özellikle
belirtmek istiyorum.
Bu torba kanunla ilgili maddelere
girmeden önce de bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu
tespitlerim genel olarak ekonomiyle ilgilidir. Özellikle, bu kanunun gelme
gerekçelerinin altında da bunlar var. Özellikle bunları sizlerle
paylaşmak istiyorum, bazı tespitler.
Şimdi, kriz ortamından
çıkmamızı sağlayan, bu 2001 krizindeki ortamdan
çıkmamızı sağlayan bazı kanunlar vardı,
hatırlıyorsunuz, 5 tane önemli kanun vardı, temel kanun
vardı. Neydi onlar? Bir tanesi Bankacılık Kanunu, o tarihlerde
çıkmıştı. Bir diğeri Kamu İhale Kanunu. Bir
diğeri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında değişiklik
yapan, 1211de değişiklik yapan bir kanundu, önemli bir
değişiklikti. Bir diğeri bu ağırlıklı olarak
görüştüğümüz kanun, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun. Bir diğeri de 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunuydu. Bu 5 temel kanun bizim krizden çıkmamızı
sağlayan önemli kanunlardı ve bunlarla beraber mali disiplin
sağlanmıştı, harcamalara bir kısıt
getirilmişti, mali disiplin bu kanunlarla beraber
sağlanmıştı. Şimdi, görüyoruz ki o zamandan beri
Ki
bu arada başka kanunlar da -Sayıştay Kanunu gibi- çıkarıldı
ama bunlar son zamanlara denk geldi. Şimdi, tam tersi bazı
uygulamalar var, mali disiplinden önemli ölçüde sapma var. Mali disiplin yok
oluyor, maalesef, harcamalarla ilgili kısıtlamalar kaldırılıyor,
harcamalar kontrol altına alınmıyor, bütçede olması gereken
harcamalar bütçe dışına çıkarılarak, mesela,
yap-işlet-devret, kamu-özel ortaklığı gibi modellerle
harcamalar bütçe dışına çıkarılarak sanki bütçede az
bir açık varmış gibi gösteriliyor. Hâlbuki, mali disiplinden
sapıldı, önemli ölçüde sapıldı, büyük
sıkıntılar var. Bazı gelirler de bütçeye
alınmıyor. Mesela, 2/B gelirleri gibi ya da bedelli askerlik
gelirleri gibi gelirler de bütçeye dâhil edilmiyor, onlarla hazine
açıkları kapatılıyor. Bu tutum, tabii ki bizim kamu olarak
gittikçe mali disiplinden sapmamızı getiren, bizi ileride de
sıkıntıya sokacak bir durumdur. Bu konuda özellikle tespitimi
yapmak durumundayım çünkü bu torba kanunla da yine bu anlayış
devam ediyor, bütçe açıklarını artıracak, harcamalara
kısıtlama getirmeyen birçok düzenleme yapılıyor maalesef.
İkinci bir tespitim: Bir taraftan
küresel ekonominin gereklerine uygun çağdaş düzenlemeler
yapıyoruz; mesela, Sermaye Piyasası Kanunu çıkarıyoruz,
Bireysel Emeklilik Kanunu çıkarıyoruz,
hatırladığım kadarıyla, Ticaret Kanunu
çıkarıyoruz, Borçlar Kanunu çıkarıyoruz, leasingle ilgili
bir kanun çıkardık. Bunlar güzel, küresel ekonominin
gerektirdiği kanunlar ama bunlarla ilgili, küresel ekonomiye,
dışarıdan gelen yatırımcıya yönelik
uygulamaları yaparken öbür taraftan kendi vatandaşımıza,
kendi kurumlarımıza, kendi firmalarımıza yönelik olarak da
yanlış uygulamalar yapıyoruz, yanlış işler
yapıyoruz; onları kısıtlayan, özgürlüklerini
kısıtlayan, onların rahat çalışmasını
engelleyen, rekabet içerisinde çalışmalarını engelleyen
kanunlar da yapıyoruz, uygulamalar da yapıyoruz maalesef. Özellikle,
bunu belirtmek istiyorum.
Bir diğer tespitim de, bu da çok
önemli, şu: Yurt dışında, dışarıda,
biliyorsunuz, büyük bir likidite var, faizler de çok düşük.
Dışarıdan Türkiyeye rahatlıkla düşük maliyetli para
buluyoruz. O paraların, maalesef, bankalar vasıtasıyla
rahatlıkla halka satılmasını, kârlı bir şekilde
halka ulaşmasını da sağlıyoruz ama bunu üretimi
artıracak şekilde yapmıyoruz, bunu tüketimi artıracak
şekilde yapıyoruz maalesef ve tüketim, biliyorsunuz, epeyden beri çok
artmış vaziyette ve bunun karşılığında
borçlar da, halktaki borçlar da çok artmış. Hane halkının
borçları, bireysel borçlar, kredi kartları ve şirketlerin
borçlanması çok aşırı bir şekilde kabarmış
vaziyette. Neden biz bu nakit kaynakları, likit kaynakları,
bulduğumuz parayı üretime yönlendirmeyiz de ithalatı
artırırız, tüketimi artırırız, anlamak mümkün
değil. Ondan sonra da 8,8den, bir yıl sonra, 2012de 2,2 büyüme
yakalanınca sıkıntıya gireriz. Sayın Çağlayan,
bilmiyorum, haklı gibi görünüyor yani Yanlış politikalar
izledik çünkü. diyor. Evet, yanlış politikalar bunlar. Bu
anlamdaysa, benim söylediğim anlamdaysa yanlış politikalar
izlenmiştir. Sayın Maliye Bakanı da diyor ki: Aslında, 2,2
büyüme büyük bir başarıdır. Evet, bu politikalarla, öyle
bakarsak, çok büyük bir başarıdır, küçülme olması
lazımdı, negatif büyüme olması lazımdı. Anlamak mümkün
değil tabii.
Bir diğer konu da, tespitlerimden
bir tanesi de Avrupa Birliği ilerleme raporunda da piyasa ekonomisiyle
ilgili olarak son dönemlerde bizim uygunsuz işler yaptığımız,
bir gelişme sağlamadığımızdır. Bu tespit de
Avrupa Birliği ilerleme raporundan aldığım bir tespit, bunu
da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir diğer konu da, şunu
söyleyeyim: Dünyanın şu anda yaşamakta olduğu kriz bir borç
krizidir. Yani dünya farkında olmadan borçlanmış,
aşırı borçlanmış ve dünyanın en derin krizine
yakalanmış vaziyettedir. Biz de bu
yanlışlığın içerisindeyiz değerli
arkadaşlar, biz de Türkiye ekonomisini yönetenler olarak bu durumu
maalesef yapıyoruz. Şu anda biz de o krize benzer bir şekilde
ilerliyoruz, sürekli olarak borçlanıyoruz, tüketimi finanse ediyoruz,
üretimi teşvik etmiyoruz. Bu anlayışın sonucu, biraz önce
söylediğim gibi, 2012deki 2,2yi maalesef bulmuş vaziyetteyiz.
Bu arada da belirteyim ki cuma günü
Sayın Başbakan Borsa İstanbulun gongunu çalacak ama son
dönemlerde, bakın, son yıllarda bütün halka arzlar zararla
sonuçlanmıştır. Sayın Başbakan cuma günü Borsa
İstanbulun gongunu çalarken ne diyecek, çok merak ediyorum. Herkesi
zarara uğrattık, öyle bir ortam oluşturduk. mu diyecek, tabii,
onu söylemeyecektir ama ne bahane edecektir, hakikaten merak ediyorum. Son
dönemde bütün halka arzlar maalesef zararla sonuçlanmıştır. Hem
halkı, tasarrufları maalesef yok etmiştir hem de şirketlerimizle
ilgili önemli kayıplara yol açmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun
tasarısı ile bazı yerleri atlayayım çünkü vaktim
azalıyor- hazine garantisi imkânlarını da genişletiyoruz
yine. Enerjiden kültür yatırımlarına, turizm yatırımlarına,
eğitim yatırımlarına kadar hemen hemen her konuyu hazine
garantisi kapsamına alıyoruz. Yani, böyle bir bütçe
anlayışı olmaz tabii, her konu garanti kapsamında. Bir de
türev ürün garantisi getirdik, türev ürünleri de dâhil ettik ki bir
bağımsız devletin yapmaması gereken bir şeydir çünkü
türev üründe ne kadarlık bir riski aldığınız belli
değildir önceden, niçin aldığınız belli değildir,
hangi vadeyle aldığınız belli değildir. Maalesef bütün
bunları yaptık ve bu kanunla, yine, bu torba kanunla 60ın
üstünde -60a yakındı şimdiye kadar- muafiyeti de getiriyoruz,
Kamu İhale Kanunu ile ilgili muafiyetleri de getiriyoruz.
Sayıştay denetiminden yine bir muafiyet getiriyoruz. 5018den genel
-mali, idari- muafiyetler getiriyoruz.
Tabii, burada gördüğüm bir
şey var: Hükûmetin ekonomi koordinasyonu yok, Hükûmetin ekonomiyle ilgili
bakanları arasında maalesef koordinasyon yok. Birbirleriyle
bilmiyorum ama- oturup görüşmüyorlar mı, ekonomik
kurumlarını koordine etmiyorlar mı, anlamak mümkün değil. Son
zamanlarda çok önemli yanlışlıklar söz konusu. Tabii, bu arada bağımsız
kurulların da bağımsızlıkları uçmuş
vaziyette. Yani, onlardan bir tanesini Plan Bütçe Komisyonunda
anlatmıştım. Sayın Başbakan
Yardımcımızın bu son bankalarla ilgili ceza konusuna
müdahale etmesini Rekabet Kurumu kararından önce müdahale edeceğiz,
o işi de halledeceğiz. -yumuşak- yani idare eden bir hâle
getireceğiz demesini Plan Bütçe Komisyonunda kendisine sormuştum ama
cevap alamamıştım. İnşallah, burada
cevaplayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu
torba kanundaki en önemli düzenlemelerden bir tanesi daha önce, geçen yıl
yaptığımız varlık kiralama şirketiyle ilgili
düzenleme, kira sertifikasıyla ilgili düzenleme, sukuku icara denilen
sukukla ilgili düzenleme. İtikadı olan, itikade hassasiyeti olan,
faiz konusunda hassasiyeti olan birçok vatandaşımız,
biliyorsunuz, gidip faizsiz bazı enstrümanlara yatırım yapmak
istiyorlar. Çok normal. Dünyada da böyle bir pazar var. Dünyada da -Sayın
Bakanın da açıkladığına göre- 170, 180, 200 milyar
dolara yakın kira sertifikasıyla ilgili bir pazar var. Buraya kadar
normal. Türkiyede de kira sertifikasıyla ilgili bir talep var. Demin
dediğim gibi itikadı olan bazı vatandaşlarımız bu
tür yatırımlar yapmak istiyor. Türkiyede de konuyla ilgili olarak üç
arz yapıldı. Bir tanesi 1,5 milyar dolar yurt dışına;
diğer iki arz yurt içinde, 3 milyar lira. Toplam 6 milyar liraya
yakın arz yapılmış oldu, kira sertifikası arzı
yani faizsiz kira sertifikası elde etmeye yönelik. Ancak, bu kanun
tasarısı önümüze gelince öğrendik ki, daha önce Sayın
Bakana şirket, anonim şirketi kurma konusunda, varlık kiralama
anonim şirketi kurma konusunda verilen yetki kullanılmamış.
Şirket yok. Anonim şirket kurulmamış, böyle bir tescil
yapılmamış; şirketin genel müdürü, yönetimi, sermayesi,
hiçbir şeyi yok. Nasıl olmuş? Hazine içerisinde bir kâğıda
yazmışlar: Şirket kurulmuştur. Genel Müdür ona verdi, o
buna verdi... Kâğıt üzerinde varlık kiralama anonim
şirketine bazı gayrimenkuller, bakanlık binaları
satılmış gösterilmiş yani bunlarda tescil vesaire yok,
tamamen muvazaa, nitelikli muvazaa, dolandırıcılık demeye
dilim varmıyor ama böyle bir işlem yapılmış.
Şimdi, insanlarda zannediyorlar ki: Biz gittik, faizsiz kira
sertifikası aldık. Ya, bu konuyu ben araştırdım,
canım sıkıldı. Bakın, bir ilahiyatçının bu
konuyla ilgili yazdıkları çok önemlidir çünkü bu konularda
şirketin kurulmadığını bilen birçok ilahiyatçı da
maalesef fetvalar verdiler, dediler ki: Alabilirsiniz. Başta Sayın
Hayrettin Karaman olmak üzere birçok ilahiyatçı şirketin kurulmadığını
ya da yapılan işlemin muvazaalı olduğunu bilmedikleri için
bu yanlışlığa düştüler.
Bakın, şimdi, bu konuyla
ilgili bir şeyler okuyacağım müsaadenizle: Hazinenin bahsedilen
sertifikaları ihraç sürecinde konunun İslami açıdan durumu da
tartışılmış, yetkili resmî otoritelerden bu yönde bir
beyan olmamasına rağmen, ilginçtir, dönemin görsel ve yazılı
medyasında bu evrakların faizsiz olduğu yoğun şekilde
gündemde tutulmuştur. Bu konuda en hassas davranması beklenen
kurumlardan Katılım Bankaları Birliği ve bazı
katılım banka sözcüleri bu sertifikaları memnuniyetle
karşılamış, İslami hassasiyete sahip çevrelerin nakit
yönetim ihtiyaçlarına büyük oranda cevap vereceğini beyan
etmişlerdir. HSBC bankasının Bahreyndeki 3 kişilik fetva
heyeti bu sertifikaların faizsiz olduğu noktasında fetva
yayınladı. Hayrettin Karaman Yeni Şafaktaki yazısı
ile Hazinenin ihraç ettiği sertifikaların helal nitelikte olduğu
ve dolayısıyla bunlara yatırım yapmanın cevazı
noktasında görüş beyan etti. Ancak işlem akışına
bakıyor, inceliyor değerli ilahiyatçı Doçent Doktor Servet
Bayındır, diyor ki: İşlemin akışından da
anlaşılacağı üzere, gerçekte ne bir satış var ne
de kiralama işlemi söz konusudur. Ne bir satış ne de bir
kiralama var çünkü satım ve aynı bedelden belli bir vade sonunda geri
satın alma şartını içeren bir sözleşmeye satım
sözleşmesi demek mümkün değildir. İslam
âlimlerinin satım akdinde üzerinde durduğu en önemli şartlardan
biri mülkiyetin müşteriye geçmesidir. Mülkiyet ise sahibine o malda
meşru nitelikli tüm tasarruflarda bulunma hakkının
mevcudiyetiyle bir anlam kazanır. Çok açık İslami değildir
diyor. Yani, bizim devletimiz vatandaşlarımızı
kandırmış oluyor maalesef. Dolayısıyla Hazinenin
mevcut sertifika uygulaması hukuken ve iktisaden alım ve satım,
kiralama işlemi olmadığı gibi fıkhen de
değildir. Ne iktisaden ne hukuken ne de fıkhen alım-satım
ve kiralama işlemi değildir bu diyor. Yok böyle bir şey.
Gerçekten de yok. Bu olsa olsa Hazinenin rehin gösterdiği gayrimenkul
karşılığında piyasadan borç para toplamasından
ibaret bir işlemdir. Bu, hazinenin rehin gösterdiği bazı
gayrimenkuller karşılığı piyasadan borç toplama
işlemidir diyor. Hazinenin kira bedeli adı altında ödediği
meblağ ise gerçekte yatırımcılara vadedip ödenen faizdir.
Ne dersiniz buna? Ya bir devlet vatandaşlarının
itikadını, inancını istismar eder mi? Bu doğru mudur?
Bakın,
bu devlete inanıyorsanız, hukuka inanıyorsanız, bu, devletin
yapmaması gereken bir iştir; hem hukuken yanlıştır hem
devlet açısından yanlıştır hem de İslami
açıdan yanlıştır. Bu olacak şey değil.
Vatandaşın bu şekilde kandırılmasını anlamak
mümkün değil. Bir paralel hukuk oluşturuluyor, ne olduğu belli
olmayan bir hukuk. Şimdi de bu torba kanunun ilgili maddeleriyle bunu bir
şekle şemale sokmaya çalışıyoruz. Mümkün
değildir. Bu, Türkiyede duyulursa çok büyük bir skandala, rezalete sebep
olacaktır. Bunun bilinmesini özellikle istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu torba kanundaki skandallar bundan ibaret değil.
Vakıfbankla ilgili de benzeri bir şey var. Biraz önce Mehmet Bey
anlattı. Orada da geçmişe yönelik olarak, Vakıflar
Bankasının vakıflara ödemesi gereken -ki aşağı
yukarı 756 milyon liradır- bir meblağ ödenmemiş ve bu torba
kanunla geriye yönelik olarak bu
düzeltilmeye çalışılmıştır. Bunun bir sorumlusu
olması lazım bürokraside, sorumlularının olması
lazım. KAPa bildirimde bulunan, yanlış, sahte bildirimde
bulunan birilerinin cezalandırılması gerekirken Türkiye Büyük
Millet Meclisini alet ederek bunu düzeltmeye çalışmak, bu
sahtekârlığı düzeltmeye çalışmak
Anlamak mümkün
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
İlgili maddelerde konuya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarı üzerinde, Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri
Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT
(Hakkâri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bu kanun teklifinin, temel kanun olarak görüştüğümüz bu
tasarının ismini 3 defa söylesem bir buçuk dakikam gitmiş olacak
çünkü sadece ismi 20 kelimeden oluşuyor. Bir kerede, böyle, ezbere,
peşpeşe bu kanun teklifinin ismini sıralamak, söylemek her
babayiğidin harcı değil. Ben, ezberim güçlü
olmadığı için, kâğıttan bir defa okuyacağım:
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Ne
var? Ne güzel işte.
ADİL KURT (Devamla) - Tekrarla, 1
defada söyle Feramuz Bey ben konuşma hakkımdan feragat edeceğim;
lütfen, 1 defa söyle söyleyebilirsen. Bir iktidar partisi mensubu olarak,
milletvekili olarak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak benim şu anda
söylediğim ismi ezbere söyle, ben konuşmaktan vazgeçeceğim.
Şimdi Tebdili mekânda
ferahlık vardır. derler. Zaman zaman taşınmak durumunda
oluruz, evimizi taşırız. Ya yeni bir ev kiralamış
oluruz, taşınırız ya kısmet olursa -Türkiyede çok az
kişiye nasip olur- ev satın alır, taşınırız.
Şimdi, iki düzende evinizin eşyalarını paketleme
şansınız var. Bir, itinayla, tek tek bardakları, tabakları
paketlersiniz, zarar görmeden taşımış olursunuz; bir de
gelişigüzel taşımış olursunuz. Ama bu gelişigüzel
taşımada porselenleri kırmış olursunuz, kristalleri
kırmış olursunuz; birileri de peşinden gelip bu
kırdıklarınızı toplamak durumunda kalırlar. AK
PARTİnin kanun yapma düzeni böyle bir şekildedir, böyledir. Birileri
yapar, bozar, kırar, kristalleri kırar, döker; birileri de
peşinden gelip elinde süpürge, faraşla dökülenleri toplamak durumunda
kalır.
Şimdi, bir ay önce Meclis görüşmüş,
Meclisten geçirmişsiniz, Resmî Gazetede
yayımlamışsınız; bir ay içerisinde neden yeni düzenleme
ihtiyacı duydunuz? Çünkü özensiz çalışıyorsunuz,
sayısal çoğunluğa bakarak, müthiş bir özgüvenle
çalışıyorsunuz ama cümleyi bile toparlamakta
sıkıntı yaşıyorsunuz. O nedenle, bir ay içerisinde,
yaptığınız kanunun, Resmî Gazetede
yayımlanmış kanunun üzerinde kaç maddede yeniden
değişiklik yapma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Torba kanunla, bugüne kadar, alakasız birçok
düzenleme aynı torbaya konulmak suretiyle önümüze getirilmiş ve her
seferinde, ciddi itirazlarımıza rağmen, bu tasarılar siyasi
iktidarın oy çoğunluğuyla kanunlaşmıştır.
Biz elbette ki hukuki ihtiyaçlara ve iyileştirmelere itiraz etmiyoruz;
yönteme itiraz ediyoruz, bu gelişigüzel çalışma düzenine itiraz
ediyoruz.
Bakın, bu özensiz
çalışmalarınızdan kaynaklı olarak biz pembe koltuklara
hitap etmek durumunda kalıyoruz iktidar sıralarında. Pembe
koltuk
Bakıyoruz, bu tarafta muhatabı sizsiniz, 2-3 tane Plan Bütçe
Komisyonu üyesi ve arkasında pembe bir tablo. Bu kadar özensiz
çalışmanın sizin açınızdan doğurduğu sonuç
budur. Arkanıza dönün, bakın, pembe koltuklar görürsünüz. Sayın
Nurettin Demir bunun da psikolojiyi bozduğunu ifade etmişti,
umarım, bunu da değiştirirsiniz.
Şimdi, neden bahsettiğimi bu
torba tasarıda çok açık bir şekilde görmek mümkündür.
Bakın, bu tasarıda yer alan düzenlemelerin bir kısmı,
yakın zamanda başka kanun ve tasarılarda görüşülmüş ve
düzenlenmiştir. Örnek veriyorum: 4749 sayıl Kanun, ilk etapta var
bunların içerisinde. Şimdi, daha dün Gümrük Kanununu torba kanun
olarak önümüze getirdiniz. Elektrik piyasası düzenlemesiyle ilgili yasa
getirdiniz, çok güzel, şimdi getiriyorsunuz, yine 2 madde
değiştiriyorsunuz burada, bu torba yasanın içerisinde. Nedir bu
özensizlik? Bilmiyorum, zannederim, Sayın Başbakan son dönemlerdeki
tempo yoğunluğundan kaynaklı olarak milletvekillerinin bu
performansını gözetleme şansına sahip olmuyor ama sizi
şikâyet ediyorum, hakikaten bu özensizlikten kaynaklı olarak sizi
Sayın Başbakana şikâyet ediyorum. Başka türlü düzenleme
şansı yok, düzeltme şansı yok. Nedir bu düzensizlik, bu
özensizlik? Adalet Komisyonunu ilgilendiren düzenlemeyi getiriyor, Plan ve
Bütçe Komisyonunda tartıştırıyorsunuz. Plan ve Bütçe
Komisyonu ne anlar cezai düzenlemeleri yapmaktan? Adalet Komisyonunun
yapması gereken iştir ama adı üstünde torba kanun
demişsiniz ya, oradan kurtarıyorsunuz. Her şeyi onun içine koyup
kendinizi kurtarıyorsunuz.
Bakın, 1inci maddede
Şimdi,
kredi derecelendirme şirketlerinden çok şikâyet ettiniz ya, olumsuz
notta şikâyet ettiniz, Tu kaka. dediniz. Olumlu not verdikleri zaman
baş tacı ettiniz. Bir de ödenek ayırıyorsunuz, para
ödüyorsunuz o kredi derecelendirmeye, ücret ödüyorsunuz. Bu torba kanunun
1inci maddesinde stratejik ölçüt diye bir kavram koydunuz. Stratejik ölçüt
nedir? Gerçekten bilmiyoruz. Menkul kıymetler
Ya, Plan ve Bütçe Komisyonundan
dahi bu menkul kıymetlerin ne olduğunu -burada 12 maddede
sıralanmış, üstünde durulmuş- gizlemişsiniz,
açıklamıyorsunuz. Stratejik ölçüt kavramının
arkasına bunları gizleyerek bunu tanımlayamazsınız.
Borç riski, dış borç riski
Söylüyorsunuz, her defasında
övünüyorsunuz, diyorsunuz ki: IMFye borcumuz kalmadı. Eyvallah ama üç
yıl önce, dört yıl önce IMFye olan borç kadar şu anda
uluslararası fon şirketlerine borcunuz vardır.
Açıklayın, uluslararası fon şirketlerine ilgili Sayın
Bakan burada- olan borcunuzu açıklayın. Eskiden 1 tane IMF
vardı, şimdi 40 tane IMF olmuş. Açıklayın,
itirazınız varsa buyurun, söz hakkınız var, çıkarsınız
burada
Türkiyenin uluslararası fon şirketlerine olan dış
borcunu açıklayın lütfen. Çok güzel olmuş kara yolları yapılmış,
duble yollar yapılmış. E, bunların tamamı borç,
uluslararası fon şirketlerine borç. Enerji
yatırımlarının tamamı, dış
yatırımlar, uluslararası fonlardan sağlanan borç.
Bir önemli nokta daha var 1inci
maddeyle ilgili. Daha 2nci maddeye dahi geçmeden sekiz dakikam gitti. Kanunun
ismini de telaffuz etmeme gayretindeyim zamandan tasarruf için.
Şimdi, 30/1/2003 tarihli bir
düzenleme, 4802 sayılı Kanun. On yıl niye beklediniz? Yani,
ulusal fon oluşturmak için, AB fonlarını bir fonda
buluşturup, birleştirip ihtiyaç bölgelerine dengeli
dağılımını yapabilmek için on yıl niye
beklediniz? Şimdi, diyebilirsiniz ki: Bunu getirip BDPli yerel
yönetimlerle bağlantısını kurmak için özel gayret sarf
ediyorsunuz. Hiç alakası yok ama bire bir BDPli yerel yönetimlerle
ilgili bir durum. BDPli yerel yönetimlerin projeleri, yararlanmasın diye
tam on yıl beklenildi. On yıl sonra ulusal fon oluşturuluyor.
Avrupa Birliği hibe
On yıl sonra gündeme getirdiniz. Uygulamaya
geçmek için yani kanunu uygulamak için de herhâlde 2023ü bekleyeceğiz, bu
tempoyla bu görünüyor. BDPli yerel yönetimler yararlanmasın mı?
Bakınız, Yüksekova
Belediyesi, IPA Projesinde daha geçen seneye kadar 4üncü sıradaydı.
Kanalizasyon projesi, en temel yatırım, yerel yönetimin
yatırım kalemlerinden bir tanesi ve öncelikli yatırımlardan
bir tanesidir. Avrupa Birliği hibe projelerine göre de, hibelerine göre de
öncelikli yatırımdır. Geçen sene 4üncü sırada olan
Yüksekova Belediyesi bu sene kaçıncı sırada? Herhâlde dersiniz
ki: 1inci sıraya yükselmiş. Diğer 3ü gitmiş, projelerini
geçirmişler, Yüksekova Belediyesine sıra gelmiş. Ne hikmetse
58inci sıraya düşmüş, bu sene 58e düşmüş, bir
yıl içerisinde. İşte uygulama burada. Siz on yıl fon
oluşturmayı bekletirseniz, arkasından gelen uygulama bu olur.
2nci maddeye geçeceğim yani bu
madde -varlık kiralama şirketi- bu torbanın asli maddelerinden
bir tanesi, en önemlilerinden bir tanesi. Bunun nedeni, bu kanunla ilk defa
hukuki olarak ortaya koyduğu hâlde, bu şirketin hiçbir hukuka
dayalı olmadan, sadece bakanla ilgili kurulmuş olması ve bu
şekilde 3 kira sertifikasını ihraç etmesidir. Yani, ne bir
çalışanı ne bir yönetim kurulu olan ve sadece bakanın
imzasıyla kayıtsız, tescilsiz yani aslında hukuksuz olarak
Hazine Müsteşarlığı bünyesinde kurulmuş bu şirketler
bu düzenlemeyle yasal statüye sahip olacaklardır. Ancak, bugüne kadar
hukuksuz, sanal bir biçimde faaliyet göstermiş bu şirket ne iş
yapacak, bu memlekete ne getirecek ne götürecek, şimdi biraz da buna
bakacağım.
Bu şirketler, tasarıda, kurum
ve kuruluşlara ait taşınır ve taşınmaz
malların kullanımı, bu varlıkların alım,
satım, kiraya verme, bedelli veya bedelsiz devri, benzersiz işlemleri
mevzuatta yer alan şekil kurallarına tabi olmaksızın
Bakın, burası çok önemli, mevzuatı bir kenara koymuşsunuz,
Yasayı delebilir, rutin dışına çıkabilir. deniyor.
Bu da yeni bir kavram. Geçmişte, Sayın Demirelden rutin
dışılığı öğrenmiştik, bir şekilde
pratik uygulamalarını gördük; şimdi, burada, bir rutin
dışılık tekrar önümüze konuluyor. 8inci maddede durum benzerdir,
aynı şekilde, aynı sıkıntıyı orada da
göreceğiz.
Şimdi, hem 2nci maddede
düzenliyorsunuz, 8inci maddede de
ihraç edilecek kira sertifikaları ile
kira sertifikalarının ihracına ilişkin işlem ve
kâğıtlar, damga vergisi ve harçlardan ve genel yönetim
kapsamındaki kamu idareleri ile bu idarelere bağlı veya bu
idareler nezdinde tesis edilen kuruluşlar tarafından döner sermaye ve
sair isimler altında alınan ücretlerden müstesnadır. Vallahi,
benim imkânım olsa böyle bir ticarete atılırım, gerçekten
atılırım yani işin ucunda
İslami referanslarda derler
ki: Ticaretin helalliği kâr elde etmek yerine zararın da mümkün
olduğudur. Ticaret, bu nedenle helaldir. denilir ama siz burada
zararı ortadan kaldırdınız, ticareti haram bir statüye
getirdiniz, yüzde 100 kâr potansiyeline taşıdınız. E,
şimdi, yüzde 100 kâr elde edilecek yatırımdan kim kendini geri
sakınır, geri çeker? Mümkün değil, herkesin işine yarar.
Kimin işine yarar; bu, çok önemli.
Şimdi, bütün bu düzenlemeler neye
göre yapılıyor? Uluslararası sermayeyi Türkiyeye çekebilmektir.
Bugün bir televizyonda yayınlandı, bu faizsiz gelir sertifikası
dağıtan bir şirketin bugün itibarıyla performansı
hemen yayınlandı. Uluslararası sermayeyi buraya çekeceğiz.
Buraya çekerken kaybederseniz
Ya, uluslararası sermayeye şunu
diyorsunuz: Zarar ederseniz biz kefiliz zararınıza,
zararınızı karşılıyoruz. Yani hiçbir şekilde
zarar etmek yok. Uluslararası kriterler üzerinde de bir kâr elde etme
marjını size sağlıyoruz. Bu garantiyi veriyorsunuz, ondan sonra
uluslararası sermayeyi çekmeye çalışıyorsunuz.
Ne olarak çekiyorsunuz?
Yatırım kalemi itibarıyla da çekmiyorsunuz. Yani Anadolunun
herhangi bir kentine, kasabasına fabrika işletmek için gelmeyecek,
sıcak parayla para kazanmaya gelecek. Yatırım yok bu işin
içerisinde. Devlet bu alanda kumar masasını büyütüyor, faizle para
işletmenin alanını açıyor.
Bir yerde evet, faizsiz gelir elde
etmek ama o da kocaman bir aldatma, orada da faiz işliyor. Kâr payı
Kâr payı ile faiz arasında bir ayrımı, bu ayrımı
koyabilecek bir iktisatçınız varsa, çıksın bunu bize
anlatsın, biz de bir daha kullanmayız böyle bir terminolojiyi.
Ama, hiçbir yatırım kalemi
olmaksızın, reel yatırıma dönüşmeden, paranın
parayla tedavülü esnasında elde edilen gelire siz ister faiz deyin
isterseniz kâr payı deyin aynıdır, değişen bir
şey yok.
Sözüm ona, bu uygulamayla Moskova
piyasasına alternatif olacaksınız
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Moskova mı? Allah Allah!
ADİL KURT (Devamla) Evet.
Rus borsasına alternatif
olacaksınız.
Toplam, dünyadaki bütün o sıcak
para döngüsünün yüzde 3ü içerisinde bir kaleme talipsiniz. Şu andaki
potansiyeliniz de Rusyaya akan sıcak paranın yaklaşık
kırkta 1i kadardır. Yani o bile olamazsınız. İstanbulu
ticaret merkezine, finans merkezine dönüştürmeniz, öyle bir gayret
içerisinde olmanız beyhude bir çabadır.
Siz, reel yatırıma dönük,
istihdamı geliştirici ekonomik politikalar geliştirirseniz
sonuna kadar destekliyoruz. İnsanlar ekmek yesin, parası olan da
yatırım yapsın ama bu uygulamalar ona hizmet etmiyor. Tersine,
yirmi yıl önce Türkiyeli bir iş adamının -ismini zikretmek
istemiyorum- dediği gibi Paramı götürüp fabrikaya yatırıp
2 bin işçinin kahrını çekecek kadar enayi değilim, götürüyorum
borsaya yatırıyorum, bilgisayarımın başında
oturuyorum, kazancımı da elde ediyorum., hizmet edilen döngü budur.
Bu döngüyü tersine dönüştürürseniz başarılı olursunuz.
Türkiyede, hâlâ ekonomik krizi
atlatmanın gayreti içerisinde sıcak para döngüsüne olan hevesi bir
bertaraf etmek gerekir artık çünkü bu risk kapımızda duruyor. Bu
riski bertaraf etmenin tek yolu reel yatırıma dönmektir, reel
yatırımı teşviktir.
Bir yıldır teşvik paketi
uygulaması ilan edildi. Bugün Sayın Başbakan alınan
sertifikaları saydı. Kaç tanesi pratik uygulamada hayata geçti? Bir
söyleyin de bilelim. Sertifika sayısını saymakla bu işin
içerisinden çıkamayız. Biz çok iyi biliyoruz, daha önce de
sertifikalar alındı. Teşvik uygulamalarında asla ve asla
hayata geçmeyen besicilik faaliyetleri oldu. Birileri bu paraları
aldı cebine koydu, kim hesabını sordu? Devletin envanterinde
besicilik yapıyor biliniyor, kim kontrol etti, kim takip etti? Mevcut
sistem böylesi bir çarka çanak tutuyor. Bu çarkı tersine döndürelim ama bu
çarkı tersine döndürmenin de koşulu, özenli, itinalı bir
çalışmadan geçiyor, bu şekil. Bir ay önce
yaptığımızı bir ay sonra değiştirerek, kendi
kendimize eziyet ederek düzeltme şansımız yok. Öncelikle iktidar
partisi bu işin ciddiyetinin farkına varacak. Onlar bu ciddiyeti
gösterecek ki biz de muhalefet olarak destekleyelim.
Bu tasarının, bu torba
kanunun gerçekten neresinden tutacağımızı bilmiyoruz.
İçinde hiç mi katıldığımız yanlar yok; var. Bir
tasarı getirildi, sanırım dört partinin temsilcileri
imzaladı. Ya iyi, iyi de, bir iyinin yanında kırk tane bu
şekilde kötü getirmeyin, bu yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - Komisyona 39
geldi, komisyondan çıkana kadar bir o kadar da yeni madde eklendi. Emin
olun, bir hafta daha komisyonda kalmış olsaydı değil 59, 79
maddeyle buraya gelirdi. Çalışma sistemi budur.
Hepinizi selamlıyorum,
teşekkür ederim.
Kolay gelsin. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tasarının tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 443
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, buradan
pek çok milletvekili arkadaşım söyledi, bir kez de ben söylemek
istiyorum: Kanuni düzenlemeler, yani yasa yapılırken uzun
hazırlıklarla, sağlam planlarla ve isabetli öngörülerle
yapılması gerekir. Yangından mal kaçırır gibi, günü
kurtarmaya dönük, kısa vadeli, çözüm alanları sınırlı
ve yetersiz düzenlemelerle kanun yapmaya alıştık. Bu görüşülmekte
olan kanun tasarısı da gerçekten bir AKP klasiği.
Şimdi, bu kanun
tasarısına baktığınız zaman, arkadaşlar da
dile getirdiler, eğer yanlış saymamışsam 22 kanunda, 2
kanun hükmünde kararnamede değişiklik yaparken 5 ayrı kanuna da
gönderme yapıyor. İlginçtir, esas adını alan Kamu Finansman
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı yani
kanun, bir yıl içerisinde 4üncü kez Meclis gündemine getiriliyor, bu 4üncü
değişiklik. Yani AKPnin detaylı ve kapsamlı
hazırlıklar yapmadan, kalıcı ve sağlıklı
hükümlere yer vermeden, muhalefet partilerinin önerilerini dinlemeden Meclise
Ben yaptım oldu. mantığıyla getirdiği klasik kanun
tasarılarından biri.
Gerçekten, tasarı 24 kanun ya da
kanun hükmünde kararnamede değişiklik yaparken pek çok
ilginçliği bağrında taşıyor, tam bir hukuksuzluğu
-yani yasa yapıyoruz ama yasalara uymamayı, yasaların içine
konmamayı- tam bir serbesti içerisinde bir düzenlemeyi öngörüyor.
Örneğin, 2nci maddesinde
mevzuatta yer alan şekil kurallarına
tabi olmaksızın
Ne demekse, başlıyor yani mevzuatta yer
alan şekil kurallarına tabi olmayan bir yasa. Hani, hilkat garibesi
gibi bir şey. Varlık kiralama şirketi özel hukuk tüzel
kişiliğini haiz ama yüzde 100 hissesi hazineye ait. Kamu ama kamu
mevzuatı uygulanmaz. diyor, ne demekse. Sertifika aynen DİBSler
gibi işlem görüyor, kamu ihalelerinde teminat kabul ediliyor, her türlü
tasarruf yetkisi bakanda, kamu gücüyle donatılıyor ama kamu gibi
işlem görmüyor. Aynı, SPK Kanununda yaptıkları Borsa
İstanbul AŞ gibi olmuş bu da. Denetlemeden kaçırmak için
Bütün
bu garipliğin nedeni, bana göre bakana serbestî adı altında
hukuksuzluğu yürütmeye egemen kılmak. Gerçekten, hukuk devletinde
böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Türk Ticaret Kanunundan
muaf, Vergi Usul Kanunundan, kurumlar vergisinden, DASKtan, 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden, damga vergisinden, bina
vergisinden, arazi vergisinden muaf, yani anlayabilmek mümkün değil.
Kârı ödenmemiş sermayeyi
mahsup etme yoluyla, şirketten hazineye tek kuruş gelmemesinin de önü
açılmış. Sürekli sermaye artırıp duruyorsun, kamuya
tek bir kuruş kaynak ödemekten imtina ediyorsun!
Değerli arkadaşlar, bu kanun
tasarısıyla pek çok kanunda değişiklik
yapıldığını söylemiştim. Örneğin,
İşsizlik Sigortası Fonu AKPnin on yıldır
çiftliği oldu; istediği gibi, emekçilerin alın teriyle,
işverenlerin katkısı, devletin katkısı ve
işçilerden oluşan payı oraya buraya çarçur etti, şimdi de
faizsiz mahsuplaşmayı getiriyor.
Diğer taraftan, Başbakan bir
gün söyledi, dedi ki: Ya, kamu sosyal tesislerini satarız. Devlet
memurları eğer tatil yapmak istiyorlarsa onlara tatil imkânı da
veririz. Şimdi, Başbakanın ağzından böyle bir cümle
çıkar da AKPye -affedersiniz- yandaşlık, yalakalık
yapacaklar yarışmazlar mı? Apar topar kanunun içine hazineye ait
taşınmazların satışına ilişkin düzenleme
girmiş. Bir bakıyorsunuz: Bakan isterse
Tam bir keyfîlik yine!
Yani, bakan isterse hazineye ait taşınmazlar satılacak,
istemeyen bakanlıklarınki satılmayacak.
Yine, bakıyorsunuz, hazineye ait
taşınmazlar özel kişinin mülkleriyle trampa edilebiliyor. Yani,
ben Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim: Bizim köyde yüz yıllık
ahşap bir evimiz var, ben onu da satmak istiyorum. Onun bedeli herhâlde
dünyayı tutar, 300-500 milyar
Yani, bu ironiden şunu kastediyorum:
Kimin malı değer kazanacak, kimin malı devletin malıyla
trampa edilecek, bunun açıklığa kavuşturulması gerek.
Şimdi, diğer taraftan, bakıyoruz kanun
tasarısının özüne, yani söylemek istemem ama Yassıada ve
Sivriada, özel bir kanunla, hiçbir kanuna tabi olmaksızın
-Kıyı Koruma Kanunu da muaf tutularak- Yassıadaya demokrasi
adası ya da Sivriadaya, işte, bir kültür varlıkları ya da
ne bileyim bir amfiteatr vesair yapılacak diye gündeme geliyor.
Değerli arkadaşlar, on bir yıldan bu yana
iktidardasınız, on bir yılı geride
bıraktınız. On bir yıl sonra, İmralıyla
yapılan görüşmeler sonucunda kamuoyunda tartışmaya
başlanan bir konu üzerine böyle bir olayı gündeme getirmeniz,
gerçekten, sizin demokrasi anlayışınızı, insana yaklaşımınızı
hayretler içerisinde izlememe neden oluyor.
Bütün devletlerin, bütün toplumların tarihinde bu
dönemde yaşayanlar tarafından üzüntü ile anılan anlar
vardır, yaşanmışlıklar vardır. Onlar tarihin
derinliklerinde bize birer ibret dersi olarak, ders almamız gereken
konular olarak durması gerekirken bugün bütün toplumumuzun
vicdanını sızlatan Menderesin, Polatkanın ve Zorlunun
naaşlarını sömürmeye kalkmak, İmralı
görüşmelerinden sonra kaybettiğimiz oyları oradan
alırız. mantığıyla hareket etmek size hiçbir şey
kazandırmaz. Eğer, böyle bir şey yapılacaksa birlikte
yapılabilir. Şimdi, kalkıp da yeniden geçmişteki
olayları kaşımanın hiçbir yararı yok.
Örneğin, bugün -nur içinde yatsın- Sabahattin
Alinin öldürülüşünün de 65inci yılı.
Deniz Gezmişin, Yusuf Aslanın, Hüseyin
İnanın idamlarını bugün nasıl lanetliyorsak
Polatkanın, Zorlunun, Menderesin idamlarını
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz o tarihte de, o günkü Genel Başkanımız
İsmet İnönünün Genelkurmay Başkanına, Millî Birlik
Komitesine ve diğer yetkililere yazdığı mektup orta yerde.
O, tarihin derinliklerinde hepimizi üzen bir olayı oya tahvil kullanmaya
kalkmak ancak AKPnin yönetim anlayışıyla mümkün olabilir.
Diğer taraftan, yine,
bakıyoruz, değerli arkadaşlar, vakıflarla ilgili bir
düzenleme var bunun içerisinde. Sayın Başbakan, daha iki gün önce
CHP zihniyeti tarihi yok eden zihniyettir. diyor. E kalkıyor, tarihî
varlıklarımızın, vakıflara ait
varlıklarımızın tamir bakım, onarımına
ilişkin olarak yapılan bir düzenlemeyi beş yıldan bu yana
uygulamamış, beş yıl sonra, 20 Şubat 2008den geçerli
olmak üzere maddeyi yürürlükten kaldırarak Vakıflar
Bankasının vakıf mallarının tamir bakım ve
onarımı için aktarması gereken yüzde 10un
aktarılmasını engelliyor. Diğer taraftan, yine, Başbakan,
30 Mart 2013 Cumartesi, yerel yönetimlerde söyledi yani CHP zihniyeti tarihi
yok eden zihniyettir. diye ama aynı Başbakan, Marmarayla ilgili
yaptığı açıklamada diyor ki: Projenin ilk fikri,
işte, 1860larda geldi. Bize gecikme yakışmaz, erteleme yakışmaz.
Sürekli olarak Yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, şu
çıktı, bu çıktı. Önümüze engeller koydular. Bu engelleri
tanımayacağız. Çanak çömlek ancak Başbakanın ve bu tabiat
varlıklarını korumaktan kaçınan AKPnin alaycı
zihniyetiyle yapılabilir, başka birisiyle değil.
Başbakanın bir yerde öyle, bir yerde böyle
konuşmalarını artık biz sinevizyon gösterisi olarak
toplumun önüne koymaya başladık. Bunu da, yeni bir ibret
vesikası olarak, Vakıflar Bankasının vakıf
mallarının bakımına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla)
yönelik uygulamasını kaldırmış olmasını da
kabul etmediğimizi bildiriyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarı üzerinde şahsı
adına söz isteyen Sadık Badak, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SADIK BADAK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 443
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına
söz aldım. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun, farklı
farklı kurum ve kuruluşlarımızın getirdiği
maddelerle tamamlanıyor. Fakat, esas itibarıyla, burada da dile
getirildi, varlık kiralama şirketi kurulmasını düzenlemek
amacıyla getirilmiş bulunuyor.
Burada, değerli muhalefet temsilcileri Varlık
kiralama şirketinin dayandığı bir kanun yok, hüküm yok, bir
esası yok, yönetimi yok, kararı yok, defteri yok, yöneticisi yok.
dediler. Hâlbuki öyle değil, dayandığı bir kanun var, geçen
yıl çıkardığımız kira sertifikası
ihracıyla ilgili kanuna dayanıyor. Buradaki hükümlerle de kurulacak
şirketin nasıl işleyeceği hüküm altına
alınıyor.
Şimdi, Şirketin muhatabı yok. dediler
özellikle Komisyon görüşmelerinde, Sahibi yok. dediler. Hâlbuki sahibi hazine,
muhatabı doğrudan doğruya Sayın Bakan.
Kimin imzasıyla kuruluyor? diyor arkadaşlar.
Türkiye'de şirketler ticaret sicil memurunun onanıyla kurulur. Burada
hüküm var, bu şirket Sayın Bakanın onayıyla kuruluyor.
Hangisi daha kuvvetli?
Aynı zamanda, yayınlanıyor Ticaret Sicil
Gazetesinde.
Demek ki, karşımızda, kanuna dayanan,
yönetimi olan, muhatabı en üst mertebede bulunan bir hükümle, bir
şirketle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye büyüyor ve Türkiye
yeni finansman kaynaklarına ihtiyaç duyuyor. Bu, modern, çağdaş
bir finansman kaynağı. Yurt dışında pek çok ülkenin
başarıyla uyguladığı bir modeli, Hükûmet Türkiye'ye
yine başarıyla uygulanmak üzere getiriyor. Bunu desteklemekten daha tabii ne olabilir?
Eleştirmek yerine eksiklerini tamamlayalım fakat bunun sanki
arkasında bir hukuk yokmuş, bir yönetim yokmuş, bir muhatap
yokmuş gibi doğru olmayan ifadelerle de eleştirmeyelim. Biz, bu
yeni finansman kaynağını son derece ülkemize faydalı olarak
buluyoruz. Nitekim, şu son bir yıl içerisindeki uygulamaların da
diğer ülkelerden, bunu uygulamakta olan diğer ülkelerden daha
başarılı olduğunu takip ediyoruz.
Yine, görüşmekte olduğumuz
kanun zorunlu sigorta acentelerine başka işlerle, bugüne kadar
yapabildikleri başka işlerle uğraşmama yasağı getiriyor.
Bunun da çağdaş bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca, burada eleştirildi,
Kültür ve Turizm Bakanlığı marifetiyle Yassıada ve
Sivriadada bir demokrasi müzesi ve turizme dönük bir düzenleme
yapılması yasada öngörülüyor.
Değerli arkadaşlar, bütün
ülkelerin, özellikle demokrasiyle ilgili geçmişlerinde, gelecek nesillere
örnek olabilecek, âdeta informel manada bir eğitim merkezi olabilecek
yerleri, mekânları var. Hatta, bırakalım demokrasiyle ilgili
merkezleri, bu gibi merkezlerin romanlara konu olmuş noktaları da
bugün ziyaret yerleri hâline getirilmiş. San Franciscoya giden
arkadaşlar oradaki Alcatraz Kuşçusu romanındaki adayı bir
ziyaret merkezi olarak görebilirler. Keza, Cape Towna gidenler
Mandelanın orada hapis olarak tutulduğu adanın bir demokrasi
adası olarak düzenlendiğini göreceklerdir. Yassıada da bizim
demokrasi tarihimizde büyük bir trajedinin yaşandığı bir
merkezdir. Ülkemizde demokrasinin daha da genişlediği ve
yaygınlaştığı, derinleştiği bu yıllarda
Yassıadayı gelecek nesillere bir demokrasi eğitim merkezi,
görsel bir merkez olarak, o günün, o trajik hadiselerinin
yaşandığı bir merkez olarak bırakabilmeliyiz. Bu,
bizim görevlerimizden biridir. Nitekim, bu konuda Hükûmetin getirdiği bu
düzenleme, değerli muhalefet temsilcisinin ifade ettiği gibi birkaç
ayda gerçekleşmemiştir, gelişmemiştir; uzun
yıllardır, üç beş yıldan bu yana bu konudaki projelerin
üzerinde görüşmeler, gelişmeler sağlanıyor. Nitekim,
nasıl gerçekleşebileceği üzerine mutabık
kalınmış ve bu maddeyle kamu niteliğindeki sivil toplum
kuruluşlarına, meslek odalarına tahsis edilmek suretiyle, kâr
amacı gütmeyen tesisler yapılması öngörülüyor. Bunların da -burada ifade edildi- Türkiye Odalar Borsalar
Birliği gibi- ki kendilerinin güzel örnekleri var, bazı gümrük
kapılarımızı son derece modern bir şekilde inşa
ettiler- nitekim, TÜRSAB gibi -onların da son derece güzel örnekleri var,
son zamanda müzelerimizi modern bir şekilde işletmekteler- bu
kuruluşlarımızın elinde hem Yassıadanın hem
Sivriadanın ülkemize demokrasi müzesi ve turizm merkezi olarak
kazandırılmasını son derece isabetli buluyoruz.
Yine, kanunun düzenlediği
hususlardan bir tanesi, esasen bir düzeltme olmakla beraber, burada üzerinde
çok duruldu, çok eleştirildi, bu bakımdan ifade etmek istiyorum,
Vakıflar Genel Müdürlüğünü ilgilendiren bir madde. Bu, 2008
yılında çıkarken, esasen, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
yüzde 50nin üzerinde hissedarı olduğu bir şirket
olmadığı kanaatine varılarak hüküm altına alınmış
bir madde olduğu anlaşılıyor. Benim yaptığım
incelemeler, araştırmalar bu yönde.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kim
ödeyecekmiş parayı? Başka kurum yok ya.
SADIK BADAK (Devamla) Nitekim, Kamu
Aydınlatma Platformuna gönderilen o günkü açıklamada Vakıflar Genel
Müdürlüğünün Vakıflar Bankasındaki hissesinin -(A) tertibi hisse-
yüzde 43 olduğu ifade ediliyor ve hüküm koyucu
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yüzde 58i
itiraf ettiler Sadık Bey, komisyonda söyledi arkadaşlar.
SADIK BADAK (Devamla) -
kanaat
getiriyor ki, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yüzde 50nin üzerinde pay
sahibi olduğu herhangi bir şirket yok. Fakat daha sonra (B) tertibi
hissedar olan mülhak vakıflara sahip (B) tertibi yüzde 15 hissenin de bu kanun
kapsamına gireceği iddia ediliyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ediliyor.
SADIK BADAK (Devamla) Böyle bir iddia
ortaya çıkıyor ve bu iddia ihtilaf yaratıyor, taraflar
arasında bir ihtilaf yaratıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) (B) adına
(A)nın elinde. Mülhak vakıflar adına mazbutların elinde
diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sadık Bey, yapma, yetimin hakkı var.
SADIK BADAK (Devamla) Kanunun,
hükmün, maddenin ruhu üzerinde bir ihtilaf yaratıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Faaliyet
raporunda yazıyor bak. (B) adına (A)nın elinde.
SADIK BADAK (Devamla)
İhtilafın giderilmesi için de Vakıflar Genel Müdürlüğü
tekrar yüce Meclise başvuruyor, diyor ki: Hüküm üzerinde ihtilaf var, bu
ihtilafı tekrar Büyük Millet Meclisi gidersin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) İhtilaf yok beyefendi, ihtilaf yok. Vakıflara ait
onların hepsi, ihtilaf yok. Yapmayın ya!
SADIK BADAK (Devamla) Burası
çözüm giderme yeri. Biz bundan kaçınamayız değerli
arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Bırak siyaset yapmayı ya! İhtilaf yok ya!
SADIK BADAK (Devamla) Nitekim burada
sayın muhalefet temsilcileri ifade etti, dedi ki: Peki, Vakıfların
eserleri hangi parayla tahliye edilecek?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hangi
şirkete uygulanacakmış bu kanun, onu da söyle.
SADIK BADAK (Devamla) Vakıflar
Genel Müdürlüğü Vakıflar Bankasından son beş yılda 650
milyon liraya yakın temettü almış vaziyette. Yani, Vakıflar
Bankası Vakıflar Genel Müdürlüğüne para ödemiyor değil ki.
650 milyon liranın üzerinde temettü ödemiş. Bunun üzerine bir de
diyorsunuz ki: 750 milyon lira daha versin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ya kanunu siz çıkarmışsınız Sadık bey, biz çıkarmadık.
Kanunu çıkaran sizsiniz.
SADIK BADAK (Devamla) Fakat kanun
çıkarken değerli arkadaşlar, bu hüküm yok, bu anlayış
yok, bu kavrayış yok, böyle bir kabul yok. Yüzde 43 olduğu kabul
ediliyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Yanlış yapmışız, temizliyoruz de. Olmuş bir
yanlışlık.
SADIK BADAK (Devamla) E buyurun, Kamu
Aydınlatma Platformuna gönderilen yazı, bilgi orada, ortada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ya, Eksik. de, Yanlış yapmışız.
deyin ya.
SADIK BADAK (Devamla)
Dolayısıyla, bizim burada bu ihtilafı gidermek görevimiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O bilgiyi
verenlerle ilgili soruşturma açılması lazım, kamuoyunu
aydınlatmak lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ayıp ya.
SADIK BADAK (Devamla) Değerli arkadaşlar, sonuç
itibarıyla, bu konu üzerinde eğer cezai bakımdan
sorumlulukları olanlar varsa bu elbette ilgililer tarafından takip
edilir. Fakat hükmün düzeltilmesi bizim görevimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SADIK BADAK (Devamla) Bu itibarla,
kanunun diğer maddelerinin de ülkemize faydalı sonuçlar
getireceği kanaatindeyim.
Tasarı üzerinde emeği
geçenlere teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, yirmi dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır; on dakika soru sorma, on dakika
cevap verme süresi.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, tarım satış kooperatifleri
Yıllarca
bu kooperatiflere yönetim kurulu seçimle değil atamayla gelmiş, ta
80li yıllardan itibaren gelen
Hükûmetler atamış ve kendilerine
yakın insanları atamış. Şu anda Türkiyede iki tane
kooperatif kapanmış; TASKOBİRLİK ve KAYISIBİRLİK.
Böyle bir kooperatif yok, bunlar yok, tabelaları yok. Neyi
yapılandıracağız?
İki: Bir de bunların sigorta
borçları oluşmuş. O atanan insanların evine barkına
haciz gönderiliyor.
Sayın Bakanım, burada bir
adaletsizlik var. Size bir yetki verelim, bu yetkiyi kullanın. Bunları
tasfiye yetkisi verelim Bakanlar Kuruluna, Sayın Bakan size ve bu kapanan
birliklerin tasfiye işlemiyle birlikte onların borçlarını
yapılandırmayın, ne yapacaksanız yapın. Ayrıca
vergi ve sigorta borcu varsa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul)
onu da o zavallı insanlardan değil, onları da
bir şekilde
Size yetki verelim. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2011 ve 2012
yıllarında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında ne
kadar işlem hacmi olmuştur? Burada ne kadar yabancı sermaye,
yabancı yatırımcının işlemi olmuştur? 2011
yılında borsa ne kadar kazandırmıştır, 2012
yılında ne kadar kazandırmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP iktidarı tarafından
hukuk, bizzat kanun hükümleri hiçe sayılmaktadır ve her
defasında, yaptığı yanlış bir yasayı, yine
aradan zaman geçtikten sonra düzeltmeye çalışmaktadır. Bunlardan
bir tanesi de Anayasa Mahkemesinin kararıyla ilgili olarak verilmiş
olan devlet memurları hakkındaki on-on beş yıllık
çalışmalardır. Anayasa Mahkemesinin kararının
ardından memurlara da tazminat hakkı tanınmıştı.
Ancak, on-on beş yıllık çalışmaları için
kuruş düzeyinde tazminat bağlanıyor. On yıl için
bağlanan tazminat 20 kuruş, yasal faizle 4 kuruştur. Böyle bir
rakamı kabul etmek mümkün değildir. On yıl için 20 kuruş
tazminat akla mantığa aykırıdır. Bu konuda bir
düzenleme yapılacak mıdır? Yoksa, memurlara yıllık 2
kuruş tazminatı yeterli mi görüyorsunuz? Gerçekten akla vicdana uyan
bir düzenleme yapılacak mıdır? Yoksa AKP iktidarı on
yıllık hizmete 20 kuruşu yeterli görmeye devam mı
edecektir? Bu hususu soruyorum Sayın Bakana.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, aslında öyle mantıksız, öyle akılsız,
öyle sorumsuz bir kanun teklifi geliyor ki varlık kiralama şirketi ve
kira sertifikası çıkarıyor. Şimdi, bununla ne şey
ediyor? Devletin en büyük yapıları, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yarın, ondan sonra Başbakanlık, Dolmabahçe Sarayı ve
arkasından da Türkiye
Bu Hükûmet Türkiye için bir değer takdir
edecek, bir şirkete devredecek. Bu şirkette kira sertifikası
verilecek ve buradan
Böyle bir mantıksızlık olur mu yani bir
devleti yöneten kişiler bu kadar akılsız, mantıksız ve
bir ülkeyi satabilecek bir değer tespit edecek bir uygulamaya girer mi?
Böyle, dünyada bunun örneği yok. Nedir yani? Eğer borçlanacaksa
Hazine gider borçlanır. Borçlanmayacaksa yani sen getirip de devletin en
kıymetli varlıklarını
Peki, bu şirketin niteliği
nedir?
BAŞKAN Sayın Genç, soruyu
sorun lütfen, sorunuzu sorun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu kira
sertifikasını çıkarırken bu kira sertifikasını
verdiği kişilerin kâr payı ne olacak? Bunu kimler alacak? Bunlar
mükellefiyetlerini yerine getirmediği zaman, bu şirketler
işlemlerini hukuka uygun olarak yapmadıkları zaman hangi
yargıya gidilecek? Bunların hepsi muallakta kalmış. Bir de
yarına Türkiyeyi kiralama şirketi olarak bir pazarlık konusu
yapacak mısınız? Kira sertifikasını
çıkarırken Türkiyeye ne kadar değer biçeceksiniz? Onu
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, torba kanunun 1inci
maddesinde geçen genel giderler arasında kredi derecelendirme
kuruluşlarına yapılan ücret ödemeleri de var. 2011, 2012
yıllarında ne kadarlık ödeme yapıldı kredi
derecelendirme kuruluşlarına? Tek tek alabilirsem memnun olurum.
2013 bütçesi kredi derecelendirme
kuruluşları için ne kadardır? Ne kadarlık bir bütçe
ayrıldı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, bu,
davası devam eden hazine arazileri var. Bunlar satılacak mı?
Buna bir cevap verirseniz memnun oluruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bu kira sertifikalarıyla ilgili sorulara cevap
vermek istiyorum.
Kira sertifikası dünyada gittikçe
daha yaygın bir şekilde kullanılan bir finansman
enstrümanı. Ve sadece geçen sene küresel piyasalara ihraç edilen kira
sertifikası tutarı yaklaşık 120 milyar dolara ulaştı.
Stok rakama baktığımızda, tabii, yaklaşık,
herhâlde, 400 milyar dolar gibi bir rakamdan bahsediyoruz. Bu sadece küresel
piyasalarda çıkan; ayrıca her ülkenin kendi içinde çıkıp
kendi içindeki müşterilere sunulan kira sertifikaları da var. Bu
yaygın enstrüman öncelikle Türkiyede Hazine
Müsteşarlığımız tarafından çıkarılmaya
başlandı ve geçen yıl bir yurt içi bir yurt dışı
ihraç yapıldı. Bu sene de yine bir yurt içi ihraç yapıldı
ve gerçekten yatırımcı tabanı olarak çok geniş bir
talep söz konusu oldu ve yurt dışı ihraçta, özellikle,
çıkarılan rakamın 7-8 misli bir taleple karşı
karşıya kaldık.
Kira sertifikalarının
işleyebilmesi için, bu metodun işleyebilmesi için bir varlık
kiralama şirketi kurulması gerekiyor ve gayrimenkullerin de bu
varlık kiralama şirketi adına tapuda tescil edilmesi gerekiyor
ki bunların hepsi yapıldı. Varlık kiralama şirketi
Türkiye Büyük Millet Meclisi geçen sene çıkarmış olduğu
yasayla Hazine Müsteşarlığına ve bağlı
olduğu bakana bu tür şirketleri kurmak için yetki vermiştir. O
yetki dâhilinde böyle bir şirket kuruldu ve bunun kayıtları yani
tescil işlemleri Hazine Müsteşarlığı bünyesinde
yapılmış oldu ve bütün bu süreç, özellikle yurt
dışı ihracımızdan önce, uluslararası hukuk
büroları tarafından da incelendi, hukuken herhangi bir boşluk
olmadığı, tam tersine bu enstrümanlar için sağlam bir hukuk
zemini oluşturulduğu kanaatine varıldı, bunlar
yatırımcılara raporlandı. Kaldı ki, biliyorsunuz,
şu ana kadar yurt dışına 1,5 milyar dolar, yurt içine de
3,1 milyar TLlik ihraçlar gerçekleştirilmiş oldu. Bu, Türkiyeye
şimdiye kadar ilgi göstermemiş yeni bir yatırımcı
kitlesinin de cezbedilmesine sebep oldu. Aynı zamanda Türkiyedeki
yatırımcılar açısından da bazı hassasiyetlere
sahip yatırımcıların, bir bakıma, devletin bu tür yeni
bir borçlanma enstrümanına yatırım yapmasına imkân
sağlamış oldu. Aynı zamanda, bizim
hazırlamış olduğumuz mevzuat özel sektörün de kira
sertifikası çıkarmasının altyapısını
hazırlamış oldu ve bununla ilgili ikincil düzenlemeler de
tamamlandı. Şimdi özel sektör kuruluşlarımız da yurt
dışına ve yurt içine bu kira sertifikası ihracını
yapabiliyor.
Bu konu Plan ve Bütçe Komisyonu
aşamasında da tartışıldı ve orada gelen öneriler
doğrultusunda aslında bu maddede bir değişiklik de
yaptık. Varlık kiralama şirketinin Ticaret Sicili Gazetesinde
yayımlanarak, bir bakıma, kurulması ve ana sözleşmedeki
değişikliklerin de bundan sonra Ticaret Sicili Gazetesinde
yayımlanmasıyla ilgili bir değişiklik de yaptık. Bu
konuda bize gelen öneriler için de ben ayrıca teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Organları
kim, başkanı kim, bilelim yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Bütün bu konular yani bu şirketin niteliği,
organları, bunların hepsi ana sözleşmesinde zaten
tanımlanıyor ve bu ana sözleşme de Hazine Müsteşarlığımızın
web sitesinde yayımlanmış durumda.
Bir başka soru tarım
satış kooperatifleriyle ilgiliydi. Tarım satış
kooperatifleriyle ilgili, biliyorsunuz, yeniden yapılanmalarıyla
ilgili düzenlememiz Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın
geçen hafta konuşulan yasa tasarısı sırasında
yapıldı. Ancak, fonksiyonunu tamamen kaybetmiş ve tasfiye
sürecine girmiş birliklerle ilgili bir düzenleme talebi bize
gelmişti. Bu konuda Meclisimizin parti grupları bir önerge üzerinde
çalışılması talebini bize iletti, bizim arkadaşlarımız
çalışıyorlar. Yani, burada şöyle bir yaklaşımda
bulunulabileceğini biz düşünüyoruz: Eğer bir birlik tamamen
tasfiye olduysa ve aynı konuda bir başka birlik de kurulmayacaksa bu
birliğin mal varlığının hazineye devredilmesi ve
tasfiye işleminin yapılması şartıyla bir bakıma
borcunun terkin edilmesiyle ilgili bir düzenleme üzerinde
arkadaşlarımız şu anda çalışıyor. Bunun,
tabii, hukukçu arkadaşlarımızla da iyice detaylı
çalışılması lazım. Bu yasa tasarısının
görüşmelerinin ilerleyen aşamasında bu konuyu ele
alırız diye düşünüyorum.
İMKByle ilgili bir soru
vardı. 2011-2012 işlem hacminde ne kadarlık yatırım
oldu? Şimdi, buradan, hemen web sitesinden şöyle bakıyorum:
2011de günlük ortalama işlem hacmi 2 milyar 748 milyon imiş, 2012de
2 milyar 464 milyon imiş; dolar bazında 1 milyar 674 milyon, 1 milyar
375 milyon.
Yatırımcı kompozisyonuna
gelince. Yatırımcıların yaklaşık yüzde 60-65
arası uluslararası yatırımcılardan oluşuyor
toplam yatırım stokuna baktığımız zaman ama
işlem hacmiyle ilgili ne kadarı yabancı ne kadarı yerli
yatırımcı onunla ilgili şu anda elimizde veri yok, o
verileri bilahare sizlere iletebiliriz.
Sayın Acarın konusu da yine
şu anda elimizde veri olmayan bir soruydu. Dolayısıyla,
Sayın Acarın sorusuna da daha sonra yazılı olarak cevap
verelim.
Kredi derecelendirme
kuruluşlarıyla alakalı soruya gelince.
Arkadaşlarımız bununla ilgili kayıtlara baktıktan
sonra buna da yine yazılı olarak daha sonra cevap verelim.
Ayrıca, bu
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan konuşulanları duymuyoruz, lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakanım sesiniz gelmiyor. Duymuyoruz
Sayın Başkan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Belki teknik arkadaşlar düzenleme yapabilir diye
düşünüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, ses sisteminiz kapalı mı?
Buradan duyulmuyor Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Yok, ben konuşurken demin siz arkanıza dönüp
konuşuyordunuz, belki onun için duyamamış olabilirsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Oraya söylüyorum Sayın Bakanım, ona göre sesi
açacaklar mı, kısacaklar mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Şimdi, vakıflarla ilgili, Vakıfbankla
Vakıflar Genel Müdürlüğü arasındaki ilişkiyle ilgili
maddeye yine kürsüdeki konuşmacılardan değinenler olmuştu.
Orada, 2008 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir düzenleme
yapılıyor ve o düzenlemeyle Vakıflar Genel Müdürlüğünün
kontrolündeki şirketlerin yani yüzde 51inden fazlası Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından kontrol edilen şirketlerdeki matrahın,
vergi öncesi matrahın yüzde 10unun Vakıflar Genel Müdürlüğüne
devredilmesiyle alakalı. Tabii, bu şartı yerine getiren tek bir
kuruluşumuz var, o da Vakıfbank.
Vakıfbankla ilgili, Vakıflar
Genel Müdürlüğümüzün yine Kamuyu Aydınlatma Platformuna 2008 yılında
yaptığı bildirimde Genel Müdürlüğün kontrolündeki
hisselerin yüzde 42 civarında olduğu bildirilmişti. Ancak, yine
bu sebeple 2008den bu yana Vakıfbank Vakıflar Genel Müdürlüğüne
herhangi bir ödeme yapmadı. Fakat, bugün itibarıyla bütün bu
mevzuatı tekrar gözden geçirdiğimizde, özellikle ileriye doğru,
doğru olan uygulamanın özellikle halka açık bir şirketin,
Vakıfbank gibi halka açık bir şirketin, halkın artık
ortak edindiği bir şirketin sadece o şirkete özel bir
düzenlemeyle gelirlerinin belli bir kısmının Vakıflar Genel
Müdürlüğüne aktarılmasının biz çok da uygun
olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki Vakıflar
Genel Müdürlüğümüzün bugünkü değerlendirmesinde de kontrol edilen
hissenin yüzde 42 değil 58 olduğu yönünde bir değerlendirmesi
var. Dolayısıyla, bütün bunları hem geleceğe doğru bir
bakıma doğru bir zemine oturtmak için hem de geçmişe doğru
da aynı perspektifle mevzuatımızı paralel hâle getirmek
için böyle bir düzenlemeyi uygun görmüş durumdayız.
Yassıada, Sivriada ile ilgili yine
bazı eleştiriler vardı. Biliyorsunuz, burada bizim
amacımız özellikle tarihimizde, hem de yakın tarihimizde gerçekten son
derece acı bir dönemi, bir bakıma gelecek nesillere, gelecek
dönemlere ibret olsun diye kalıcı sembolik bir eser hâline
döndürebilmek. Burada biliyorsunuz bunun çok örnekleri var. Yani demokrasi
mücadelesinde hayatını kaybeden, demokrasi mücadelesinde acı
çeken pek çok kişiyle alakalı dünyada benzer uygulamalar var.
Dolayısıyla biz Yassıadanın bundan sonraki dönemde bir
demokrasi müzesi ve demokrasi kompleksi olmasını arzu ediyoruz.
Sivriada da biliyorsunuz zaten çok yakın bir ada. Bu iki adayla ilgili bu
projenin beraber yapılan bir düzenlemeyle ve yap-işlet-devret
modeliyle yapılan bir düzenlemeyle, kamuya da yük getirmeyecek bir
şekilde gerçekleşmesini istiyoruz. Aslında bununla ilgili
düzenlemeler de tamamen buna yönelik düzenlemeler. Dolayısıyla
şöyle bir baktığımızda, bu düzenleme yani bu yasa
tasarısı aslında pek çok alanda, pek çok konuda sorunları
çözen ama aynı zamanda yeni uygulamaların da önünü açan bir düzenleme
niteliği taşıyor.
Yine,
kürsüden yapılan konuşmalarda özellikle Rekabet Kurulunun bankalarla
ilgili aldığı kararla ilgili bazı yorumlar vardı,
eleştiriler vardı. Şunu biz çok önemsiyoruz: Türkiyede mutlaka
rekabet mevzuatı işlemeli, her sektörde rekabet
çalışmalı ve bu konuyu bir bakıma hem düzenleyen hem
denetleyen en önemli bizim idari birimimiz Rekabet Kurulumuz. Rekabet Kurulu
bağımsız bir kurul ama karar almadan önce tüm tarafları
dinleyen, tüm tarafların değerlendirmelerini dikkate alan bir kurul
aynı zamanda. Kaldı ki Rekabet Kurulumuz bütün bu süreç içerisinde
hem BDDK gibi ilgili diğer kurumlarımızla irtibatta oldu hem
konunun taraflarını dinledi, arkasından Kurul kapandı ve
bir hafta gibi bir çalışmanın sonucunda da
bağımsız bir şekilde aldığı kararları
açıkladı. Bu Kurulumuzun biz çok önemli olduğunu
düşünüyoruz. Çünkü Türkiyede rekabet gerçek anlamda işliyorsa eğer, bu
öncelikle halkımızın menfaatine. Bu, tüketiciye sunulan
ürünlerin ve hizmetlerin daha kaliteli olmasını sağlar ve daha
düşük fiyata ulaşmasını sağlar. Aynı zamanda
şirketlerimiz açısından da çok çok faydalı çünkü rekabet
ortamında var olan şirketler, rekabet ortamında
çalışan şirketler kendi verimliliklerini artırırlar,
kendi etkinliklerini artırırlar. Türkiye'de rekabet gücü kazanan
şirketler ise dünyada rekabete bir bakıma hazır olmuş
olurlar. Rekabetin iyi çalışmadığı alanlarda, bir
bakıma korumalı alanlardaki şirketler kendilerini
geliştirmek için, verimliliklerini artırmak için bir çaba içerisinde
de olmazlar. Dolayısıyla, pek çok dünya örneğine
baktığımızda koruma altında, rekabete fazla tabi
olmayan şirketlerin bir dünya şirketi olamadığını
görüyoruz. Çünkü kendi ülkesinde o kadar rahat bir ortama
alışıktır ki küresel rekabet ortamı içine
koyduğunuzda o şirketler başarılı olamazlar.
Dolayısıyla, biz, rekabetin bizim uygulamakta olduğumuz ekonomik
program açısından son derece önemli bir unsur olduğunu
düşünüyoruz.
Aynı zamanda rekabet Türkiye'de gelir
dağılımına da faydalı olmakta. Çünkü rekabetin iyi
işlediği sektörlerde aşırı kâr, hızlı
aşırı kazanç mümkün olamıyor. Bugün Türkiye'de pek çok
sektörde kıyasıya rekabet var ve bu faydalı bir şey. Hem
şirketler için faydalı hem halkımız için faydalı.
Dolayısıyla, rekabet hukukumuzun daha da geliştirilmesi, Rekabet
Kurulumuzun daha da güçlendirilmesi; güvenilir, itibarlı, adil kararlar
alan, ölçülü cezalar veren bir kurul olması bizim için, ekonomik
yapımız için son derece önemli.
En son değinmek istediğim konu, yine
hatiplerden bazılarının kürsüde gündeme getirdiği 2012
yılıyla ilgili büyüme rakamı. Biliyorsunuz, tüm dünyada,
gelişmekte olan ülkelerde ve gelişmiş ülkelerde son bir yıl
içerisinde büyüme rakamları aşağı doğru gelişti.
Yani dünyanın büyümesi 2012 yılında yılbaşında
beklenenden tam 1 puan aşağı gelişti. Gelişmekte olan
ülkelerin 2012 büyümesi, toplamını kastediyorum, yine
yılbaşında beklenenden yaklaşık 1 puan
aşağıda oldu, hele hele Avrupada, avro bölgesinde 2012 büyümesi
beklenenin yaklaşık 1,5 puan altında gelişti. Özellikle
gelişmiş ülkelerin, gelişmiş ekonomilerin içinde
bulunduğu tablo ve bu ülkelerin pazarlarındaki, iç
pazarlarındaki zayıflama gelişmekte olan ülkelerin ihracat
hacmini ve dolayısıyla büyümesini de etkiledi. Kaldı ki
Türkiyeyle alakalı daha somut bir konu bizim bankadan kredi çekerek
harcamaya dayanan bir iç tüketim yapımız, özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Tarhan, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Sarı, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çam, Sayın Çetin,
Sayın Genç, Sayın Altay, Sayın Köktürk, Sayın Özkes,
Sayın Çıray, Sayın Atıcı, Sayın Acar, Sayın
Dibek, Sayın Değirmendereli, Sayın Toprak, Sayın Onur,
Sayın Özgümüş, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Serindağ.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun;
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443)
(Devam)
BAŞKAN Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 30uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜSLİM SARI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü hakkında düşüncelerimi
açıklamak üzere grubum adına söz almış bulunuyorum.
Mevcut olan torba yasa, tasarı
birçok açıdan eleştirilebilir. İlgili madde hükümleri
çerçevesinde, yeri geldiğinde arkadaşlarımız
eleştirilerde bulundular ve düşüncelerini açıkladılar. Ben
de çok fazla ayrıntıya girmeksizin, birinci bölümün üzerinde,
değerlendireceğim 4 tane maddesi hakkında temel
düşüncelerimi anlatıp ondan sonra bazı genel
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir defa,
2nci madde son derece sakıncalı bir maddedir. Varlık yönetim
şirketlerinin statüsüne ilişkin olan bu madde Plan ve Bütçe
Komisyonunda da çok ciddi tartışmalara neden oldu. Burada,
varlık yönetim şirketinin hukuki statüsü üzerinden bir paralel hukuk
yaratılma ihtimali vardır ki bu son derece
sakıncalıdır. Bugüne kadar Hazine Müsteşarlığı
3,1 milyar Türk lirası yurt içi piyasalardan, 1,5 milyar dolar da yurt
dışı piyasalardan olmak üzere 6 milyar TL civarında
borçlanmıştır fakat bu varlık yönetim şirketi bir özel
hukuk tüzel kişisi midir, bir kamu hukuku tüzel kişisi midir tam
olarak belli değildir. Dolayısıyla, statüye ilişkin bir
problem vardır. Sadece Bakanın uhdesinde, onun iradesiyle ortaya
çıkmış olan bir şirkettir, Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin
birçoğunun dışındadır ve bu özelliğiyle de bir
paralel hukuk yaratılma tehlikesi söz konusudur. Önümüzdeki dönemde
bazı bakanlıklar için belli alanlara münhasıran bu tür
şirketlerin kurulması söz konusu olabilir. Bu, Türk hukuk sistemi
açısından son derece sakıncalıdır, birincisi bu.
İkinci değerlendireceğim
nokta, 4üncü maddede özellikle yerel yönetimlerin hazine garantisi ile
borçlanmasına ya da tahvil ihracı sırasında ödeme
hesaplarının tahsis edilmesine ilişkindir. Plan ve Bütçe
Komisyonunda bununla ilgili yapmış olduğumuz eleştirilerde
yerel yönetimlerin tahvil ihraçlarına ek bir garanti getirilmesinin söz
konusu olmadığı her ne kadar belirtilmiş olsa da böyle bir
düzenlemenin yapılıyor olması, orta ve uzun vadede, tahvil
ihraçlarına hazine garantisi verilmesini gündeme getirebilir. Burada
dikkatli olmak gerekir.
18inci madde Merkez
Bankasının özellikle denetim kurulu üyelerinin seçilmesine
ilişkindir. Burada denetleme kurulu seçme yetkisi genel kurula verilmek
suretiyle Hazine Müsteşarlığına doğrudan doğruya
bütün denetleme kurulu üyelerini seçme hakkı tanınmaktadır. Bu,
Merkez Bankasının özerkliği ve
bağımsızlığı açısından
sakıncalıdır.
25inci madde yap-işlet-devret
modeliyle gerçekleştirilecek kamu yatırımlarının
alanını ciddi şekilde genişletmektedir. Bildiğiniz
üzere, AKP hükûmetleri dönemi boyunca, kamu sektörü tarafından
yapılması gereken, hatta birçoğu saf kamusal hizmet olarak ele
alınması gereken bazı yatırımların
yap-işlet-devret modeliyle özel sektör eliyle
yaptırıldığını gördük. Orta ve uzun vadede kamu
yatırım harcamalarının ciddi şekilde
aşağıya doğru çekildiği bir patikayı Türkiye
ekonomisinin önüne getirecektir.
Son dönemde ardı ardına gelen
yasalar ve ardı ardına gelen ekonomik büyüklükler Türkiyede son on
yıldır AKP hükûmetleri dönemindeki ekonomik tablonun biraz daha
farklı açılardan değerlendirilmesini zorunlu kılıyor
diye düşünüyorum. Biraz önce Sayın Bakan burada sorulara cevap
verirken
MUSA ÇAM (İzmir) Dinlemiyor,
sizi dinlemiyor, Sayın Bakan dinlemiyor.
MÜSLİM SARI (Devamla) Sayın
Bakanım
AHMET AYDIN (Adıyaman) Genel
Kurula hitap et.
MÜSLİM SARI (Devamla) Sayın
Bakana soruyorum ama.
BAŞKAN Sayın Sarı,
lütfen Genel Kurula hitap edin.
MÜSLİM SARI (Devamla) Biraz önce
Sayın Bakan burada büyüme rakamlarını değerlendirirken,
bütün gelişmekte olan ülkeler ya da gelişmiş olan ülkeler
açısından finansal krize bağlı olarak başta öngörülen
büyümelerin altında büyümeler gerçekleştiğini,
dolayısıyla Türkiyede son çeyrekte çıkan 1,4 takvim ve
mevsimden arındırıldığında sıfır ve
yıl genelinde 2,2 olan büyümenin bu anlamda değerlendirilmesi
gerektiğini söyledi ve AKP çevrelerince, bütün değerlendirmelerde
Türkiye'nin son on yılda çok ciddi bir büyüme performansı
sergilediği söylendi. Bu yanlış bir algıdır
değerli milletvekilleri.
Bir defa, Sayın Bakana öncelikle
şunu hatırlatmak isterim: 2003-2007 dönemi ve 2008-2012 dönemi olarak
ikiye ayırdığımız zaman, yani kriz öncesi dönem ve
kriz sonrası dönem Türkiye'nin büyüme performansını
gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansıyla kıyasladığımız
zaman şöyle bir tablo görürüz: 2003-2007 döneminde Türkiye yüzde 6,9
büyümüştür. Bu büyüme aslında Türkiye'nin tarihsel
ortalamalarının üzerinde bir büyümedir. Ancak aynı dönemde,
gelişmekte olan ülkeler yüzde 7,6 büyümüştür. Dolayısıyla
Türkiye gelişmekte olan ülkelerin altında büyümüştür. Krizden
sonraki döneme geçtiğimiz zaman, yine devletin resmî rakamlarına
bakacak olursak, 2008-2012 döneminde Türkiye'nin büyüme ortalamaları yüzde
3,2ye düşmüştür. Bu açıdan Sayın Bakan haklıdır,
Türkiye'nin büyüme ortalamaları aşağıya doğru iniyor.
Gelişmekte olan ülkelerin büyüme ortalamaları ise bu dönemde yüzde
5,5tir. Yani Türkiye'nin büyüme hızı düşüyor, gelişmekte
olan ülkelerin de büyüme hızı düşüyor ama Türkiye'nin büyüme
hızı, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızından çok
daha fazla düşüyor. Dolayısıyla krizin Türkiyeye teğet
geçtiği doğru değildir. Ortada bir Türk mucizesi yoktur. Bu,
Türkiyeye ilişkin yapısal bir problemin, yapısal bir sorunun
olduğu anlamına gelmektedir.
Bakınız, bütün AKP
iktidarları dönemi boyunca yani 2003ten 2012 yılına kadar
Türkiye ekonomisinin büyüme ortalaması yüzde 5,05tir. Cumhuriyet
kurulduktan bu yana da Türkiye ekonomisi yüzde 5 büyümüştür.
Dolayısıyla hem likidite bolluğu döneminde hem likidite
kıtlığı döneminde, hangi dönemi ele alırsak
alalım, Türkiye'nin büyüme ortalamaları Türkiye'nin tarihsel
ortalamaları kadardır yani ortada AKP hükûmetleri eliyle
başarılmış bir Türk mucizesi yoktur. Türkiye tarihsel
ortalamaları kadar büyümüştür, Türkiye'nin büyümesi, gelişmekte
olan ülkelerin altındadır. Dolayısıyla bu konuda Sayın
Bakanın ne düşündüğünü ben açıkçası çok merak
ediyorum.
Büyüme hedefleri
tutmamıştır değerli milletvekili arkadaşlarım.
İlk orta vadeli programda bu hedef yüzde 4tü ve biz yüzde 4 büyümenin
asla gerçekleşemeyeceğini söyledik, bunun gerekçelerini söyledik.
Plan Bütçe Komisyonunda yaptığımız çalışmalardaki
zabıtlarda yer almaktadır. Daha sonra bu hedef yüzde 3,2ye revize
edildi. Bugün yüzde 2,2yle karşı karşıyayız. Buradan
ilan ediyorum: 2013 yılı büyüme hedefini tutturmamız
imkânsızdır ya da çok zordur çünkü yatırım
harcamalarında çok ciddi bir yavaşlama, hatta negatiflik söz
konusudur. Örneğin Sayın Bakanım, 2012 yılının
son çeyreğinde makine ve teçhizat alımları özel sektörün, yüzde
15 gerilemiştir. Yine aynı şekilde, son çeyrekte sabit sermaye
yatırımları yüzde 9,2 azalmıştır.
Dolayısıyla önümüzdeki dönem yatırımların
canlanacağına ilişkin herhangi bir işaret yoktur. Yurt içi
talep çökmüştür. Yurt içi talep çok uzun bir aradan sonra 2012 yılında
negatiftir. Gelirler politikasına baktığımızda ya da
kredi politikasına baktığımızda yurt içi talebin
önümüzdeki yıl, yani bu yıl, yani içinde bulunduğumuz yıl
canlanacağına ilişkin herhangi bir işaret yoktur.
Ekonomideki canlanmaya ilişkin ilk öngörüler 2012 yılının
son çeyreğindeydi. Sonra 2013 yılının ilk çeyreğine
aktarıldı ama 2013 yılının ilk çeyreği
rakamlarında da bunu teyit eden herhangi bir işaret yoktur.
Dolayısıyla buradan ilan ediyorum: 2013 yılı büyüme
hedefini tutturmak imkânsızdır. Daha rasyonel ve daha gerçekçi büyüme
hedefleri tespit edilmelidir ya da ekonomi politikaları gözden
geçirilmelidir.
Yine, aynı şekilde, büyüme
hedefleri tutmayacağı için bütçe hedeflerini tutturmak
imkânsızdır. Özellikle dolaylı vergiler üzerinden vergi
hasılatında önümüzdeki dönem ciddi sıkıntılar olacaktır.
Dolayısıyla daha şimdiden, önümüzdeki yaz aylarından
itibaren, birinci ve ikinci çeyrek büyüme rakamları geldiğinde ya da
kamu maliyesine ilişkin gerçekleşmeler ortaya
çıktığında zamlar kaçınılmaz olacaktır.
Dolayısıyla büyüme hedefleri tutmayacağı için bütçe
hedefleri tutmayacaktır ve bütçe hedefleri tutmayacağı için de
kamu maliyesinde ciddi sıkıntılar olacaktır ve
şimdiden şunu söylemek de mümkündür: İşsizlik oranları
artışa geçmiştir. Son ekim ayından itibaren işsizlik
yönünü yukarı çevirmiştir çünkü büyüme 4 kat düşmüştür.
Tarihsel araştırmalar şunu gösteriyor: Türkiye ekonomisinin
yüzde 5in altında büyüdüğü her noktada işsizlik oranları
artmaktadır. Dolayısıyla, işsizlik çift haneli rakamlara
takılı kalacaktır, hatta belki orta vadede çok daha yüksek
rakamlara çıkacaktır.
Bu genel değerlendirmeyi de bu
vesileyle yapmış oldum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ve diğer bazı kanun değişiklikleri
teklifi görüşmelerinin birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısının doğru,
sağlıklı ve en önemlisi katılımcı bir yöntemle
hazırlanmadığını ifade etmek istiyorum. Yine,
komisyonlardan alelacele geçirilen, katılımcılığı
göz ardı eden bir torba yasa ile daha karşı
karşıyayız.
Tasarı birçok kanunda farklı
değişiklikler önermesine rağmen sorunlar tam olarak
çözülmüş değildir. Kanun değişikliklerinin yapısal
çözümleri amaçlaması gerekirken maalesef torba yasada birçok yerde
yapıcı ve kalıcı çözümler getirilmemiştir. Kamu
finansmanı ve borç yönetimiyle ilgili getirilen yeni düzenlemede üst fon
yapısına kaynak aktarma, bu kaynağı belirleme, fon aktarılacak
alanları belirlemede ve benzeri diğer hususlarla ilgili tasarruflarda
Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
Ayrıca, hukuken takip kabiliyeti
kalmayan ve ekonomik değeri bulunmayan menkul kıymetlerin hesaptan
çıkarılması yetkisinin bakana verilmesinin
anlaşılır bir tarafı yoktur. Mevzuatın çiğnenerek
bu yetkinin sadece bakana verilmesini doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu menkul
kıymetlerin neler olduğu konusunda kamuoyu da
aydınlatılmış değildir. Bu da bu yetkinin verilmesiyle
ilgili çekinceleri artırmaktadır.
Tasarıda yapılan düzenlemeyle
4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna Bakanlar tarafından
gerekli görülen durumlarda kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi veya hazine
taşınmazlarının daha etkin ve verimli şekilde
yönetilmesi amacıyla, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan
taşınmazlar ile mülkiyeti gerçek ve tüzel kişilere ait
taşınmazlar trampa edilebilir." ibaresi eklenerek kanunda bir değişikliğe
gidilmiştir.
Bu
düzenlemeyle hazinenin mülkiyetindeki taşınmazlar ile gerçek ve tüzel
kişilerin sahip oldukları taşınmazlar arasında trampa
yapabilme işleminin önünün açılacak olması son derece önemli
olduğu hâlde belirsiz bir durum söz konusudur. Yapılan düzenlemede ne
takasın koşulları ve kriterleri belirlenmiş ne de bunun
zorunlu ya da gönüllü olup olmayacağı ifade edilmiştir.
Ayrıca,
trampa konusu olan ve ekonomiye kazandırılmak istenen termal tesis,
tatil köyü ve dinlenme kampları gibi yerler kamu kurumlarının
mülkiyetinde ve tasarrufundadır. Dolayısıyla bu yerlerle ilgili
işlem yapabilme konusunda hiçbir kısıtlama olmaksızın
Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi doğru değildir. AK PARTİ
Hükûmeti her yeri potansiyel rant alanı görmekten vazgeçmelidir.
Değerli
milletvekilleri, torba yasada yapılan düzenlemelerden en önemli
olanlarından birisi de İşsizlik Sigortası Kanunu'nda
yapılan iki önemli değişikliktir. Bu değişiklikler ile
işsizlik sigortasına ait devlet payının Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ödenmesi
tasarlanmaktadır. İşsizlik sigortasına ait payların
nereden ödenmesi gerektiğiyle ilgili tartışmaların ötesinde
bu payın ne şekilde ödeneceği belirsizliğini
korumaktadır. Ödenmesi gereken payın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının zaten kısıtlı olan
bütçesinden mi, yoksa Hazinenin Bakanlığa aktaracağı fondan
mı karşılanacağı yapılan düzenlemede
belirtilmemiştir. Bize göre bu belirsizliğin giderilmesi
gerekmektedir.
Ayrıca,
Sosyal Güvenlik Kurumu ve Hazine Müsteşarlığının
İşsizlik Sigortası Fonu'na aktaracağı paranın
eksik veya fazla olması durumunda, bu kurumlar herhangi bir faiz ödemeden
yükümlülüklerini yerine getirebilecektir. İşçiler, emekçiler, sigorta
primleri ödemelerinde en ufak bir gecikme yaşamaları durumunda üstüne
faiz koyup ödetmeyi bilen Hükûmet, neden kendi yaşattığı
haksızlığın bedelini ödemekten kaçınmaktadır?
Eğer Bu bizim bileceğimiz iş." derseniz, o hâlde
vatandaştan da prim gecikmelerinde faizin alınmaması gerekir.
Konusu açılmışken,
İşsizlik Sigortası Fonu ile ilgili olarak da birtakım
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu ülkede işsizlik
maaşı almanın çok zor olduğu herkes tarafından yüksek
sesle dillendirilmektedir. Sürelerin uzun olması da ayrıca bir
sıkıntı konusudur. Mevsimlik olarak ya da kısa süreli
işlerde çalışmak zorunda kalan emekçiler bu fondan maalesef
faydalanamamaktadır. Örneğin, altı ay faaliyet gösteren bir
tekstil firmasında çalışan işçi, işten
çıkarıldığında herhangi bir garanti kapsamına
alınmamaktadır. İş yerinin kendisi de kapandığı
için emekçiler mağdur olmaktadır. Sezonluk işler denilen
sektörlerde çalışan işçiler için de aynı durum söz
konusudur. Bizim isteğimiz, kısa süreli işlerde
çalışmak zorunda kalanların da işsiz
kaldıklarında fondan yararlanabilmeleri için çalışma mecburiyeti
olarak şart koşulan sürelerin kısaltılmasıdır.
Ayrıca, bilindiği gibi,
İşsizlik Fonundan faydalanabilmek için emekçiler bin bir zorlukla
karşılaşmaktadırlar. Gerçek durum bu olduğu hâlde,
İşsizlik Fonu başka birtakım yerlere aktarılmaya devam
edilmektedir.
AK PARTİ'nin İşsizlik
Fonundan GAP'ı bahane ederek bütçeye aktardığı rakam 10
milyar 824 milyon lirayı aşmıştır. Bu rakam,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının açıklamalarından
alınmış olup fonun kuruluş amacından kaynaklı
olarak on yılı aşkın süreyle işsizlere ödenen
paranın yaklaşık 2 katıdır. Durum bu kadar ortadayken
işsizlerin fondan yararlanmasının önündeki tüm engellerin
kaldırılmasını ve yararlanma kapsamının genişletilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Tasarı ile getirilen diğer
düzenleme ile Vakıflar Kanunu'nun 28inci maddesinin ikinci
fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu
değişiklik ile Vakıfbank tarafından aktarılması
gereken kesintilere ilişkin hükümler ortadan kaldırılmaktadır.
Vakıflar Kanunu'nda 2008
yılında yapılan değişiklikle kanunun bu şekilde
çıkmasını sağlayanın AK PARTİ Hükûmeti
olduğunu unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla yeni düzenleme ile
kanunun çıktığı tarihten bu yana yapılması
gereken ancak yapılmayan ödemelere ilişkin herhangi bir
yaptırım uygulanmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı ile getirilen değişikliklerin önemli ve
kritik olduğunu ancak katılımcı bir yöntem ile
hazırlanmadığı için kalıcı çözüm getirmekten uzak
olduğunu belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda 2012 Haziran ayında yapılan düzenlemeyle,
kamunun varlıklarına ilişkin alım, satım, geri
alım, kiraya verme, geri kiralama, bedelli veya bedelsiz devir ve benzeri
işlemleri yapmak üzere varlık kiralama şirketleri kurmaya
Başbakan yardımcısı yetkili kılınmış ve
bu şirketlerin yurt içi ve yurt dışı piyasalarda kira
sertifikası ihraç edebilmesi öngörülmüştür. Verilen bilgilere göre,
bu düzenleme kapsamında bugüne kadar 1i dış, 2si de iç
piyasaya olmak üzere, 3 kira sertifikası ihracı
gerçekleştirilmiştir. Ancak, yapılan işlemlerde
kanunların amir hükümlerine uyulmamış; vergiler, harçlar ve
diğer yükümlülükler ödenmeyerek bir anlamda vergi
kaçırılmış, kanunlar alenen çiğnenmiştir. O
nedenle, tasarının 2, 8, 14, 22, 23 ve 43üncü maddelerinin yürürlük
tarihi 29 Haziran 2012 tarihinden geçerli olmak üzere, geriye dönük
belirlenmektedir. Bu maddelerle Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Vergi Usul
Kanunu, Afet Sigortaları Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi
Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, TOBB Kanunu ve KİTler hakkındaki
KHKlerin ilgili hükümlerine tabi olunmayacağına dair hükümler
konulmakta; defter tutma ve diğer yükümlülüklerin yerine
getirilmeyeceği; tüm işlemlere dair kurumlar vergisi, banka ve
sigorta muameleleri vergisi, emlak vergisi, damga vergisi ve harçlar ile döner
sermaye vesair ücretler ve primlerle ilgili muafiyet hükümleri tesis
edilmektedir. Hükûmet hiçbir kanuni yükümlülüğü yerine getirmeden
işlemler yapmış, şimdi de kılıfına
uydurmaktadır. Hiç kimsenin, gerekçesi ne olursa olsun, kanunlara uymama
hakkı yoktur; bu suçtur, kanun tanımamazlıktır, hukuka
saygısızlıktır.
Sayın Babacanın bir
imzasıyla öyle bir şirket kurulmuş ki, ana sözleşmesini
uzun uğraşlar sonucu görebildik. Tamamı hazineye ait, asgari
sermayeye sahip bu şirketin adı var, kendi yok; sermayesi var ama
ödenmemiş; kâr-zarar söz konusu değil; vergisi yok, algısı
yok; yükümlülüğü yok, sorumluluğu yok; defteri yok, kaydı yok;
yönetimi yok, denetçisi yok, personeli yok; yeri yok, yurdu yok. Komisyondaki
eleştiriler üzerine şirketin ticaret sicilinde ilan edilmesi bari
kabul edildi. Hazineye ait bu şirket hazineden varlık satın
almış, bu varlığı hazineye kiralamış,
hazineden alacağı kira gelirine dayalı kira sertifikası
ihraç etmiş. Bütün bu işlemler aynı anda
yapılmış. Esasen hazine ile hazinenin şirketi arasında
gerçek anlamda bir alım satım, kiralama ve ödeme falan yok, hepsi
kâğıt üzerinde, hatta kâğıt bile yok, defteri yok,
kaydı yok. Bu şekilde dış piyasadan 1,5 milyar
dolarlık, iç piyasadan 3,1 milyar dolarlık borçlanma
yapılmış. Bu işlemlerde hiçbir masrafı olmayan bu
şirket kira gelirini de olduğu gibi kira sertifikası alanlara
veriyor yani bir kâr-zarar da oluşmuyor. Şirket ticari esaslara,
kârlılık ve verimlilik ilkelerine göre faaliyet göstermiyor. Sözde
şirket ama hazinenin hayratı konumunda.
Dolayısıyla, Sayın
Babacan diyor ki: Ben bir şirket uydurdum, duma duma dum.
İşte, işin özeti bu. Bütün bunların hepsi bir
aldatmacadır, hukuki tanımı da muvazaadır. Borçlanmada
alternatif yöntem ve araçların kullanılması, borçlanma
maliyetinin azaltılması için çeşitli finansal araçlara ve
değişik piyasalara yönelinmesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bizim de borç yönetimi politikalarımız arasında yer
almaktadır. Ancak, insanların dinî inançlarının devlet
eliyle ve böyle muvazaalı yollarla istismar edilmesini doğru
bulmuyoruz. Hocalarımızın, din âlimlerimizin kira
sertifikası alınarak gelir elde edilmesi konusunda olumlu
görüşleri bulunmaktadır. Ancak, bu görüşlerde de belirtildiği
gibi, varlık satışı gerçek olmalı, kiralama gerçek
olmalıdır. Uygulamanın, özünde, faizli tahvil ihracıyla bir
farkı yok. Bununla ancak kendinizi kandırırsınız; mütedeyyin
insanları, faizden kaçan bazı insanlarımızı
kandırabilirsiniz, Cenab-ı Allahı
kandıramazsınız. Aldattığınız
insanların vebalini nasıl ödeyeceksiniz?
Değerli milletvekilleri, AKP
Hükûmeti cumhuriyet tarihinin en fazla borçlanan ve en fazla faiz ödeyen
iktidarı olmuştur. On yılda alınan borçlarla ve
ödediği faizlerle cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmıştır.
Türkiyenin dış borcu, 2002 yılında 129,6 milyar dolar iken
2012 yılı sonu itibarıyla 336,9 milyar dolara yükselmiştir.
On yılda yüzde 160 oranında artmıştır. Merkez
Bankası dâhil kamunun dış borcu 86,5 milyar dolardan 110,8
milyar dolara, özel kesimin dış borcu ise 43,1 milyar dolardan 226
milyar dolara yükselmiştir. Kamunun iç borcu da 2002 yılında
155,2 milyar lira iken, 2012 yılı sonu itibarıyla 408,3 milyar
liraya ulaşmış durumdadır. Kamu iç borcu on yılda
yüzde 163 oranında artmıştır.
40 milyar dolarlık
özelleştirme geliri, 22 milyar dolarlık, yabancılara toprak
satışından elde edilen gelirler de borçların
azalmasını sağlayamamıştır. Ülkemizde,
hâlihazırda 155 milyar doların üzerinde kısa vadeli yabancı
sermaye, yani sıcak para bulunmaktadır. Bunun da aslında borç
hanesine yazılması gerekmektedir.
AKP iktidarında
dışarıdan döviz getirip Türkiye'de değerlendirenler,
diğer ülkelerde uzun yıllar sonra alabileceği getiriyi ülkemizde
çok kısa sürede elde etmişlerdir. Bu yolla, Türkiye ekonomisinden dışarıya
rekor boyutta kaynak transferi yapılmıştır.
Sayın Babacan ve Maliye
Bakanı dış borcun kalmadığını söylüyorlar;
kamunun dış borcundan Merkez Bankası rezervlerini ve diğer
varlıkları düşerek, dış âlemden alacaklı bile
olduğumuzu söyleyebiliyorlar; özel sektörün 226 milyar dolarlık dış
borcunu borçtan saymıyorlar; 40 milyar dolarlık özelleştirme
geliri, 22 milyar dolarlık, yabancılara toprak
satışından elde edilen gelirler nereye gitti, sözünü bile
etmiyorlar; 155 milyar doları aşan kısa vadeli yabancı
sermayeyi yani sıcak parayı hiç hesaba katmıyorlar. Sıcak
para, sadece 2012 yılında yüzde 63,3 oranında, 60 milyar dolar
artmıştır. Merkez Bankasının rezervleri sıcak
paraya, borçlara teminat olarak tutulmaktadır. Bu rezervlerden çok
düşük gelir elde edilirken, sıcak paraya ve borçlara yüksek faizler
ödenmektedir.
Değerli milletvekilleri, böyle
işlemleri bir tanıdığınız yapsa ne dersiniz?
Örneğin, 100 milyar liralık parasını yüzde 1in
altında faizle değerlendiren, buna karşılık, bankalardan
yüzde 6-7 faizle 100 milyar lira kredi alan kişiye ne dersiniz? Siz ne
dersiniz bilmem ama Anadoluda böyle birine enayi derler.
Sayın Bakan, açıklar
mısınız, Merkez Bankası rezervlerimizin ne kadarı,
hangi yurt dışı banka ve fonlarda, yüzde kaç getiriyle yer
alıyor? Buna karşın, dış borçlara hangi oranlarda faiz
ödeniyor? Açıklayın da bu millet duysun.
Diğer taraftan, Sayın
Başbakan ve bakanlar, iktidara geldiklerinde IMFye olan borcun 23 milyar
dolar olduğunu, bunu ödediklerini, mayıs ayında da
sıfırlanacağını söylüyorlar. Bir defa, şu anda IMFye
ödenen borç, AKP Hükûmetince 2005 yılında sağlanan 10 milyar
dolarlık kredinin bakiyesidir. Ayrıca, sadece yabancılara
sattığınız gayrimenkullerin parası IMF borcuna
karşılık gelmektedir. Şu anda kamunun dış borcu
nedir, Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşlara,
bankalara olan borcunuz nedir, tahvillerle ilgili borçlar ne tutardadır,
bunlardan söz edilmiyor. IMFye borç bitiyor ama başka kuruluş ve
bankalara borç artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Bunun
övünülecek tarafı nerede?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine şahsım adına
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet
tarafından gittikçe yaygınlaştırılan ve adına
torba tasarı dediğimiz bu yasa yapım tarzı hukuku altüst
etmiş ve yasama kalitesini bozmuştur. Aradan bir yıl bile geçmeden
4749 sayılı Kanunun Kira sertifikası ihracı
başlıklı 7/A maddesinde tekrar düzenleme
yapılmaktadır. Zira, AKP çıkarttığı birçok kanunu
daha mürekkebi bile kurumadan tekrar değiştirmektedir. Bu da Adalet
ve Kalkınma Partisinin kanun hazırlamadaki özensizliğinden ve
kanun görüşmeleri sırasında kamuoyu ile muhalefetin
eleştirilerini dikkate almamasından kaynaklanmaktadır.
Hazine Müsteşarlığı
tarafından verilen bilgilere göre, 4749 sayılı Kanunun Kira
sertifikası ihracı başlıklı 7/A maddesi
kapsamında bugüne kadar biri dış, ikisi de iç piyasa olmak üzere
3 kira sertifikası ihracı gerçekleştirilmiştir. Ancak,
yapılan işlemlerde, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Vergi Usul
Kanunu, Odalar Borsalar Kanunu, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gibi pek çok kanuna riayet
edilmemiştir.
Tasarıda yapılan
düzenlemeyle, kira sertifikası ihracıyla ilgili maddelerin yürürlük
tarihi 29 Haziran 2012 tarihinden geçerli olmak üzere geriye dönük
değiştirilmektedir.
Türkiye bir hukuk devletidir ve idare,
tüm iş ve işlemlerinde hukuka uymak zorundadır ancak AKP
Hükûmeti kanunların amir hükümlerine uymamış, bu tasarıyla,
kendi yaptığı hukuksuzluk için yeni bir hukuk yaratma gayreti
içerisine girmiştir.
Tasarının 4üncü maddesiyle,
yerel yönetimler tarafından hazine garantisi altında ihraç edilecek
tahvillerin geri ödemeleri için, dış borç ödeme hesabı
kurmaları zorunlu hâle getirilmektedir.
Yerel yönetimlerin hazine garantili
tahvilleri için dış borç ödeme hesabı kurmaları mali
disiplin açısından önemlidir ancak bu düzenleme, yerel yönetimlerin
projeye bağlı olmaksızın tahvil ihraç etmesinin de önünü
açmaktadır. Bu düzenlemenin önümüzdeki yerel seçimlerle ilgili
olduğunu düşünüyoruz.
Şubat 2001 krizinden sonra Merkez
Bankası Yasası değiştirilmiştir. Mayıs 2001de
gerçekleştirilen yasal değişikliklerle, Merkez
Bankasının kamuya kredi vermesi Kasım 2001den itibaren
yasaklanmıştır. Merkez Bankasının temel hedefinin
fiyat istikrarı olduğu açık bir şekilde belirtilmiş ve
Merkez Bankası araç bağımsızlığına
kavuşturulmuştur.
Yapılan yasal
değişikliklerle Merkez Bankasının temel önceliği
finansal piyasalardaki istikrarın sağlanması olmuştur. Bu
amaçla, piyasalara sağlanan olağanüstü tutardaki likiditenin
enflasyonda sıçramalara yol açmasının önlenmesi
sağlanmıştır. Yapılan bu düzenlemelerle Merkez
Bankasının idari bağımsızlığı güvence
altına alınmıştır.
Ancak, değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarının 18inci maddesiyle, Merkez
Bankasının Denetleme Kurulu üyelerinin Genel Kurul tarafından
seçilmesi öngörülmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası özel kanunla
kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisidir ancak Merkez
Bankasının bağımsızlığı çok önemli bir
husustur. Bu düzenlemeyle bağımsızlığa gölge
düşürülecek ve tamamıyla denetim dışı kalacaktır.
Yani, hem yönetim ve hem de denetim kamu eliyle yapılmış
olacaktır.
Bu düşüncelerle muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Yasa
Tasarısının birinci bölümü üzerinde kişisel söz
aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, bir yasa teklifi
gelmiş. AKPnin bir huyudur, babasız bir çocuk yaratıyorlar ama
bu çocuğun başı nerede, ayakları nerede, kolları
nerede, belli değil. Yani, bir babasının belli olmaması
dışında da vücut organlarının da şekli,
şemaili çok acayip.
Şimdi, biliyorsunuz, bu AKP
iktidarı zamanında devlet çökertildi başta ordusu ile
yargısı ile her yönüyle çarpıtıldı, çökertildi daha
doğrusu.
Geçen gün, 21 Martta Diyarbakır meydanında
Abdullah Öcalanın bir bildirisi yayınlandı. Diyor ki bildiride:
Efendim, artık yeni bir devlet kuracağız, bin yıldır
biz İslam bayrağı altında yaşadık ve
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kanunla
ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) Dur, ne
alakası olduğunu görürsün sen, sen görürsün şimdi.
Ondan sonra İslam
bayrağı altında yaşadık. diyor. Bunun anlamı
şudur: Türk Bayrağını kaldıracağız.
Türkiye Cumhuriyeti devletini feshedeceğiz. İslam devletine
dayalı bir devlet kuracağız. Arkasından da Tayyip
Erdoğan çıkıyor diyor ki Eskişehirde: Efendim, bizim bu
muhaliflerimiz var ya, biz terörde başarıya ulaşacağız
diye muhalefet partileri üzüntüsünden çılgına dönüyor, kuduruyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Öyle bir şey söylemedi, öyle bir ifade yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Git, oku.
Ben de kendisine bir soru sordum. Hani
bizde bir söz vardır: Kişiyi nasıl bilirsin? Kendim gibi
bilirim. Değil mi. Dedim ki: Tayyip Bey, sen, siyasi rakiplerin
eğer bir başarı kazandığı zaman üzüntüden
çılgına dönüp de kuduruyor musun kudurmuyor musun?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Öyle bir ifade kullanmadı.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya)
Şerefsizlik etme lan!
KAMER GENÇ (Devamla) Kendisine soru
sordum ya, soru sordum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Böyle bir şey yok ya!
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Hey!
Kamer Bey, terbiyeli ol, terbiyeli!
KAMER GENÇ (Devamla) Bakalım,
bana cevap verecek.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
temiz bir dille konuşur musunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ağzından çıkanı kulağın duysun be!
KAMER GENÇ (Devamla)
Ağzından çıkanı kendisi duyacak.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Bir
Başbakana nasıl böyle konuşursun, ahlaklı olacaksın!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu kendisinin
söylediği laf.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Ben kendisinin
söylediği
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya)
Ahlaklı olacaksın!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ağzından çıkanı kulağın duysun be!
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya)
Ahlaklı olacaksın!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi ben
kendisine söylediğim sözü söylüyorum. Diyor ki: Muhalefet partileri bir
başarıya
BAŞKAN Lütfen temiz bir dille
konuşun Sayın Genç.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya)
Terbiyesizliğin lüzumu yok!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ağzından çıkanı kulağın duysun be! Ne biçim konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Benim
kulağım duyuyor. Senin Gençlik ve Spor Bakanlığındaki
kimliğini ortaya çıkaracağım bak, çok konuşuyorsun.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Bu
kadar seviyesiz konuşmaları duymak istemiyoruz ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra
diyor ki: Efendim
Ya şimdi birisi bir şey söylüyorsa ben de onun
cevabını vereceğim, ben muhalefet partisinin milletvekiliyim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen ne konuşuyorsun be!
KAMER GENÇ (Devamla) Bana Sen
üzüntünden kuduruyorsun, çılgına dönüyorsun. diyor. Ben de dedim ki:
Sen de kuduruyor musun kudurmuyor musun? Bu benim hakkım.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Öyle bir şey söyler mi ya? Öyle bir şey söylemedi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ağzından çıkanı kulağın duysun!
KAMER GENÇ (Devamla) Kuduranın
kim olduğu çıkacak ortaya şimdi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Senin neren duyuyor?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi,
getirdiğiniz bu kanunla efendim varlık kiralama şirketini
kuruyorsunuz. Şimdi soruyoruz; Hükûmet sırasında oturanlar
mım, mım, mım, mım, mıymıntı,
mıymıntı laflar çıkarıyorlar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne yapıyorsun be?
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Cevap bile
vermiyorlar.
Şu Hükûmet sıralarına
bakın ya, bundan utanın be! Var mı burada bir adam? Var mı
burada? Bunlar nerede? Nerede şimdi?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çalışıyorlar, çalışıyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyin
pazarlığının peşinde koşuyorlar? Niye bu
Parlamento bu saate kadar çalışıyor da bunlar nerede?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çalışıyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) Tayyip gelsin
otursun burada o zaman. Böyle Meclis olur mu? Böyle bir Meclise
saygısız olan bir Hükûmet olur mu?
Dolayısıyla ne
yapıyorsunuz? Efendim, devletin varlıklarını
satacağız. Nasıl satacaksınız biliyor musunuz?
Efendim, Başbakanlık binasını bir kiralama şirketine
vereceksiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisini de vereceksiniz. Sordum, o Hükûmet
sırasında oturan adama.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bakan o, Bakan.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
CHPnin kalitesini ortaya koyuyor arkadaşlar, CHP bu işte.
KAMER GENÇ (Devamla) Herhalde
yarın öbür gün zaten Türkiyeyi kaldıracaksınız ya, Türkiyeyi
parçalayacaksınız
Yani, onu da varlık şirketine dahil
edeceksiniz. Yani kamu mallarını varlık şirketine dahil
ettiğinize göre yarın öbür gün Türkiyeyi de varlık
şirketine dahil edip buna bir değer biçeceksiniz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Kalite bu!
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, bu
varlık şirketinde kim alacak, bu hangi şirkete göre kurulacak,
hangi kanuna göre kurulacak, organları ne olacak, nasıl bir kâr elde
edecek, burada kaç kişi çalışacak, bunların kârları ne
olacak; bunlar belli değil.
Şimdi, bakın arkadaşlar,
bugün bir tane yayın geçti elime, diyor ki: Bunları biliyor musunuz?
Dünyaca ünlü Fortune dergisinde Recep Tayyip Erdoğanın dünyanın
en zengin 100 adamından biri olduğunu yazdığı ve bu
derginin de Türkiyeye sokulmadığını biliyor musunuz?
diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Gönlü zengin gönlü. Milletin gönlünde o.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen dairelerden
hesap versene, şu dairelerden.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi,
bunun yanında, bir de kamuya ait yazlıkları satıyorsunuz.
Peki, bunları kim alacak? Çünkü yani o kadar doyumsuz bir
iktidarsınız ki
Ya, bir doyun ya, bir doyun bir noktadan sonra.
Ne yapacaksınız? Devletin en
kıymetli, deniz kıyısındaki mülklerini
alacaksınız, bedava üzerinize geçireceksiniz. İşte, burada
siz bu hâliyle Türkiyeyi çökerttiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Tabii, zaman
yetmediği için başka zaman buna cevap vereceğim. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Canikli.
Sataşma nedeniyle Sayın
Canikli, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
İki dakika süre veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
443 sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten, bu tür
konuşmaların konuşma denmez ama başka bir kelime
bulamadığımız için- böyle bir Mecliste, bu Mecliste
yapılmasını büyük bir üzüntüyle karşılıyoruz.
Üzülüyoruz yani gerçekten, esasında ciddiye almamak lazım ama tabii
izleyen vatandaşların bir kısmının kafası karışabilir,
o yüzden, o nedenle; yoksa ciddiye almamak lazım çünkü tepeden
tırnağa, nereden bakarsanız bakın, hiçbir şey yok
içinde, hiçbir şey yok konuşmanın. Edep var mı? Yok. Etik
var mı? Yok. Gerçek var mı? Yok. Ama olan ne var? Yalan, bol bol
yalan. Somut olarak bir tane bir şey ortaya konulabiliyor mu? Konulmuyor.
Ayıp, gerçekten ayıp. Yani herkes, her aklına geleni herkes
hakkında söylerse bu ülke çekilmez hâle gelir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ya,
iyi oldu Canikli, hakikaten bu çekilmez!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bu ülke çekilmez hâle gelir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama
ona yakışıyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Biliyorum, burada oturanların, bu Mecliste bulunanların
büyük çoğunluğu, belki tamamına yakını bu
konuşmayı tasvip etmiyor. Eleştirebilirsiniz, ona hiç kimsenin
bir itirazı olamaz ama böyle bir şey olamaz ki ya! O zaman biz de
çıkalım, sizin önem verdiğiniz, sizce değerli olan her
şeye saldıralım, her şeyi söyleyelim, nasıl olsa ispat
külfeti yok! Öyle değil mi? Yok! Edep aramıyoruz madem, ahlak
aramıyoruz, her şeyi söyleyelim! Böyle bir şey olabilir mi?
Elbette yapmayız böyle bir şey, yapamayız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Yakışmaz bize, tarzımız değil!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ama ona
yakışıyor, bize yakışmıyor!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yapmayız, ama
Ama
İZZET ÇETİN (Ankara) Bakan
isterse memleketi satar!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şimdi, bakın: Efendim, işte bir dergi
yayınlamış da, 100 zengin devlet adamı içerisindeymiş
de
Arkadaşlar, var mı, bununla ilgili ortaya koyabileceğiniz en
ufak bir delil, belge var mı? Yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Var, var.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) O zaman nedir bu? Yalandır. Kuyruklu yalandır, tepeden
tırnağa yalandır, sağdan da yalandır, soldan da
yalandır, arkadan da, aşağıdan da yalandır, yalan
oğlu yalandır. Ne diyeyim daha, yani nasıl söyleyeyim?
Nezaketimi, kuralı bozmadan nasıl izah edeyim, nasıl
anlatayım bunu? Gerçekten çok ayıp, çok ayıp!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, konuşmasında Konuşmanızda edep yok, ahlak
yok. diye bir sataşmada bulundu efendim.
BAŞKAN Evet, iki dakika süre
veriyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, edepsiz demedi, Konuşmada edep yok. dedi.
2.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
bakın, hâlâ siz bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne yüce bir devlet
olduğunu, o devlet vatandaşlığının ne kadar
onurlu bir vatandaşlık olduğunu kavramamış insanlarsınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Senden mi
öğreneceğiz?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bir
yandan devlet bitiyor, devlet parçalanıyor, ordusu yok ediliyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Senin siyasi
anlayışın parçalanıyor, onu söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir yandan,
efendime söyleyeyim, Müslüman Kardeşler, Hamas, El Kaide gelmiş
Türkiyede cirit atıyor. Devletin kaynaklarını yok
etmişsiniz. Ondan sonra da Başkanınız çıkıyor
diyor ki: Muhalefet kuduruyor, kuduruyor!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Kudurma kardeşim, kudurma!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yok, öyle bir şey yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben kudurana
Kuduruyorsun, sen kuduruyorsun. Ben kudurmuyorum, sen kuduruyorsun. diyorum.
Tayyip, sen kuduruyorsun. Ben kudurmuyorum. diyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kamer Bey, sen
git bir işkembe iç!
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, bana laf söyleyene ben onun
karşılığını veririm.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Kudurma, kudurma!
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, şimdi, siz Türkiye Cumhuriyeti devletinin
parçalanmasını, bölünmesini istiyor musunuz istemiyor musunuz?
Eğer, istemiyorsanız niye bunun karşılığında
gerekli olan şeyi yapmıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sen rüya mı
görüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Burada, getirilen yolsuzluk
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sen ne diyorsun
yahu!
KAMER GENÇ (Devamla) Bak Canikli, mesela, Mehmet Beye
soralım: Antalyada bu Caniklinin bir akrabası bir araziyi, spor
tesisleri kiralamış mı orada? Kiralamış mı
kiralamamış mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bir dakika, bir
dakika
RECEP ÖZEL (Isparta) Oğlunun da dairelerini söyle,
oğlunun dairelerini.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben ondan duydum, ben ondan
duydum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Buna cevap
vereceğim.
KAMER GENÇ (Devamla) Bak Canikli, orada, ormandan
araziyi birisi kiralamış senin akrabana vermiş. Vermiş mi
vermemiş mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Cevap
vereceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Elin lafıyla
bir yere gidilmez.
KAMER GENÇ (Devamla) Senin akraban, Halk
Bankasında Genel Müdür Yardımcısı mıdır değil
midir? Şimdi, hepiniz ile ilgili bir şeyler getiririm buraya.
Bakın, siz bu devleti dürüst yönetmiyorsunuz,
devleti iflas noktasına getirdiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen kendi oğlunun
dairelerinin hesabını ver.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sen ne içtin de geldin buraya? Ne
içtin?
KAMER GENÇ (Devamla) İnsanlar işsiz, aç,
insanlar böbreklerini satıyor.
Şimdi, bu durumda bir devleti bu duruma
getirdiğiniz hâlde, yahu, bu Hükûmetinizin bu durumu bile utanç verici bir
şey yahu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) O bakımdan biraz kendinize
çekidüzen verin yani. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Oğlunun hesabını
versene sen şu oğlunun hesabını. Önce sen oğlunun
hesabını ver de ondan sonra hesabı sor sen.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bir
akrabamın Antalyada
BAŞKAN Ama biraz önceki konuşmanızda
zaten ciddiye alınmaması gerektiğini siz ifade ettiniz
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar ve
gülüşmeler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama aynı
zamanda vatandaşın kafasının karışmaması
gerekiyor.
BAŞKAN Hayır efendim tutanakları
getirtirim
Söz vermedim Sayın Canikli lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Hayır söz vermedim. Tutanakları
getirteyim yani, sizin biraz önce böyle bir sözünüz vardı burada.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, devamında bir cümlem daha var. Milletin kafasının
karışmaması için cevaplandırılması gerekiyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli.
İki dakika süre veriyorum.
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Değerli
arkadaşlar, öncelikle benim Antalyada ne bir akrabam var ne öyle bir
durum söz konusu. Tam bir yalan, iftira
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ona
yakışıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, gül
orada, yani Kamer Bey sana yakışıyor ama sana
yakışır. Ve böyle bir iftirayı da ispat edemeyen
müfteridir, daha ağır kelime kullanmak istemiyorum bakın, çok
ayıp. Yani, o zaman ben sizin hakkınızda her şeyi
söyleyeyim, aklıma gelen her şeyi söyleyeyim o zaman, bu hakkı
bana verir, bu misilleme yapma hakkını bana verir. Böyle bir şey
olabilir mi yahu? Aklınıza gelen her şeyi söyleyeceksiniz, ondan
sonra çıkıp güleceksiniz. Böyle bir şeyi, böyle bir şeyi
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, tamam,
yoksa sen Yok. de.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Söylüyorum, iftiradır, yalandır, yalandır. Sana
yakışır, sana yakışır!
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, o zaman
kanıtlarım. Hayır, Halk Bankasında Genel Müdür
Yardımcısı akraban yok mu?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Çünkü sen yalan üretme konusunda herhâlde dünyanın en uzman
insanlarından bir tanesisin. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Böyle bir kişilik olabilir mi? Böyle bir
hakaret olabilir mi? Yani gerçekten, terbiyem ve anlayışım
elvermiyor. Yoksa o kadar çok şey söylenebilir ki buradan, o kadar çok
şey söylenebilir ki!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Muhatap alma Başkan, muhatap alma.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Ayıptır ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) Seni tutan
mı var?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Size söylüyorum, bakın, yalandır, iftiradır diyorum.
Efendim, şöyle bir şey olmuş da, duymuş da
Yalandır.
Yok öyle bir şey, yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, vallahi Mehmet
Bey söyledi. Mehmet Bey de burada. (AK PARTİ sıralarından Aaa
sesleri, gülüşmeler)
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - O zaman ben de diyeyim ki: Ahmet Bey söylemiş, Hasan Bey
söylemiş
Sizinle ilgili buna benzer bin kat iftirayı veya bin kat
iddiayı ortaya atıyorum. Buyurun bakalım. Bin kat iddiayı
ortaya atıyorum, çıkın söyleyin şimdi. Böyle bir şey
olabilir mi?
MURAT YILDIRIM (Çorum) Her şeyi
yapar bu adam!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - İşte, ahlak dediğiniz budur; ahlak, ahlak çok
önemli. Her şey de evet, onun göz önünde bulundurulması gerekir.
Lütfen kendinizi koyun. Bir tanesi çıkıyor, size, hiç gerçekle
alakası olmayacak bir şekilde bir iftirada bulunuyor. Ne
yaparsınız? Soruyorum size. Bu Genel Başkanınız
hakkında da olabilir, sizin hakkınızda da olabilir çünkü o
yapılıyor şu anda, aynısı yapılıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Grup
Başkan Vekilinin özür dilemesi lazım.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - O zaman bana, ona maruz kalana her türlü iddiayı söyleme
imkânı verir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Grup Başkan
Vekilinin çıkıp özür dilemesi lazım.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Madem ispat etme külfeti yok, madem ispat etme külfeti yok, o
zaman, her türlü iddiayı, iftirayı buradan atmak imkânı
sağlayabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Özür dilemeniz gerekiyor. Bunu bileceksiniz!
Saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Grup
Başkan Vekilinin özür dilemesi lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben Antalyada
bunu araştıracağım.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Araştıracağım. diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Caniklinin
hemşehrisi olan, çok yakını olan bir arkadaşı, orada
Orman Bakanlığından Spor Bakanlığına
kiralanıp oradan da Caniklinin bir yakını işletmiyorsa ben
diyeceğim ki ben yanılmışım.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Araştıracağım. diyor. İşte, iftirayı
atıyor, sonra Araştıracağım. diyor.
İftirayı at Araştıracağım. de!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sesiniz çok
çıkıyor, hepinizin pisliklerini biliyorum ben!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne pisliğimi
biliyorsun? Sen kendi pisliğini söyle! Sen oğlunun hesabını
versene!
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325)
(S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Birinci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesine eklenen
tanımlar arasına Devlet dış borcu tanımından
sonra gelmek üzere Muhtemel Devlet dış borcu tanımının
da eklenmesini arz ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam
Ankara
İstanbul
İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
Muhtemel Devlet dış borcu: Hazine garantisi
ile genel, katma ve özel bütçeli idare ve kuruluşların
aldıkları borçların ve yap-işlet-devret veya kirala türü
yatırımlarının tutarları kapsamındaki mali
yükümlülüğü
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bülent
Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu hakaretler
konusunda hassasiyet göstermemiz çok güzel, tabii ki Meclisin itibarı çok
önemli, hepimizin itibarı çok önemli ama bu sıraların, boş
olmasına da, bu kadar önemli kanunlar görüşülürken bu
sıraların Hükûmet sıralarının boş olmasına
da
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) CHP
sıraları, CHP sıraları
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Önümüze 59 maddelik
bir torba kanun geldiğinde -içinde 27 ayrı kanunu ilgilendiren
maddeler bunlar- Bu kadar önemli konular geldiğinde bu sıraların
boş olmasına da bürokrasinin bizi bu saatlerde bu şekilde
çalıştırmasına da aynı şekilde tepki göstermemiz
gerekir, bunu da unutmamamız; bu da bize hakarettir çünkü. Geçen hafta 91
maddelik bir torba kanun, bu hafta 59 maddelik bir torba kanun. Hiçbir
şekilde
Biraz önce söylediğim gibi yönetmelikle düzenlenmesi
gereken, tebliğle düzenlenmesi gereken konuların kanun olarak önümüze
getirilmesi -bunlar da Meclisin itibarıyla ilgilidir, bizlerin
itibarıyla ilgilidir- bu konuda da hassasiyet göstermemiz ve tepki
göstermemiz gerekir.
Maddeye geçeyim, maddeyle ilgili olarak, 1inci maddede
görüyorsunuz, hemen yeni tanımlar eklenmiş. Yeni tanımlarda
hazinenin daha fazla borçlanma kaygısı içerisinde olduğunu
hissediyorsunuz. İşte, devlet dış borcu
tanımıyla, garantili imkân tanımıyla, genel giderlerin
genişlemesiyle aynı eğilimin olduğunu görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede krizler döviz bitince olur. Onun için, Türkiye sürekli olarak
borçlanma ihtiyacı hisseder. Bunları anlıyorum. Şimdi, bu
kaygı Hükûmette de var, bunu da anlıyorum ancak son dönemde mali
istikrardan verilen tavizleri anlamak mümkün değil. Gittikçe kötü bir yöne
doğru gidiyoruz, eğilim bu yönde. Bu maddeyle de bu eğilimi net
olarak görüyoruz.
Bakın, son dönemde yapılan bu
değişikliklerle, ilave olarak bu torba kanunda getirilen
değişikliklerle özellikle hazine garantileri bol kepçe
dağıtılıyor. Yap-işlet-devret kanununda öncelikle değişiklikler
gerçekleştirildi, yap-işlet-devrette. Sonra, yap-işlet-kirala
türü bir model getirildi. Millî parklardan dinlenme tesislerine, enerji
yatırımlarına kadar birçok konu bunun kapsamı içerisine
alındı. Bir süre sonra, bütçe dışında yapılan bu
yatırımlarla diyeceğiz ki: Bakın, bütçe açık
vermiyor. ya da Çok düşük bir açık veriyor. Hâlbuki, bütçe çok
büyük bir açık veriyor. Bir hesaplama yapıyoruz, Plan ve Bütçe
Komisyonunda da yaptık bu hesaplamayı: 100 milyar liraya yakın
bütçe dışında birkaç yıl içerisinde yatırım
yapılacak, bütçe dışından. Bu, bütçeye gelen bir yüktür
hazine garantileriyle, bunu unutmamamız lazım. Bu, büyük bir
sıkıntı yaratacak demektir. Bunu görmemiz lazım.
Değerli arkadaşlar, borç
stoku artmayacak görünecek. Yine Sayın Bakanımız çıkacak,
diyecek ki: Kamu borcunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
38dir. ama gerçekte öyle olmayacak, gerçekte en az 15-20 puan üstünde olacak
bunun. Onun için, buraya muhtemel devlet borcu kavramı getirdik ki bunu
da ayrıca takip edelim, hazine tarafından bu da bilinsin. Belki biraz
esprili bir kavram gibi görünüyor ama hazinenin bu konuyu çok iyi takip etmesi
lazım. En az, doğrudan yapılan borçlar kadar önemli bir konu bu
konu, yeni sistemle büyük bir sıkıntı oluşacak gibi
görünüyor.
Değerli arkadaşlar, bu torba
kanunla 4749un -ki çok önemli bir kanundur- birçok maddesi
değişiyor, birçok maddesinde gedik açılıyor. Bununla hazine
dışında belediyelerin de borçlanmasına imkân getiriliyor,
4üncü maddede vardır, oraya gelince görüşeceğiz ama belediyelerin
de tahvil ihracıyla borçlanması ve buna aldığımız
bilgilere göre ilk önce İstanbul Belediyesi yeşil ışık
yakacak ya da onların öyle bir talebi var, hem hazinenin hem belediyelerin
borçlanması büyük bir sıkıntı getirecek Türkiye için. Bu
konuda da hassas olmamız gerekiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) -
en az şerefimiz, haysiyetimizi kolladığımız kadar bu
konuyla ilgili olarak da hassas olmamız gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlu ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 2. maddesindeki 6102
sayılı Türk Ticaret Kanununun, kuruluş, tescil, denetleme,
sermaye, tasfiye ve işleyişine ilişkin hükümlerine
bağlı olmaksızın ifadesinin madde metninden
çıkartılarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri
kapsamında ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısının 4749 Sayılı Kanunun
7/A maddesinin ikinci fıkrasını değiştirmeyi öngören
2. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Kurt
Bingöl Mardin Hakkâri
Nursel Aydoğan Sırrı
Süreyya Önder
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeni bir kamu finansman modeli ortaya
çıkaran ve Bakanlığı bu konuyla ilgili tek yetkili
kılan bu düzenlemeyle aynı zamanda bu yapıların,
yasaların belirttiği vergi ve harç gibi yükümlülüklerden muaf
tutulması söz konusudur. Bir kamu finansman modeli, daha
açıklayıcı ve kamu çıkarlarının daha net
vurgulandığı bir düzenlemeyle ortaya konulmalıdır.
Değişiklik ile daha doğru bir düzenlemenin yapılmasına
olanak sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 2. maddesindeki 6102
sayılı Türk Ticaret Kanununun, kuruluş, tescil, denetleme,
sermaye, tasfiye ve işleyişine ilişkin hükümlerine
bağlı olmaksızın ifadesinin madde metninden
çıkartılarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri
kapsamında ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
İçinizde birçok hukukçu var.
Değerli arkadaşlarım, anonim şirket deyince
aklınıza ne geliyor? Anonim şirket, şirket tabirinden
Bakanın onayıyla bir anonim şirket kurulur. ifadesi sizin
aklınıza neyi getiriyor? Sayın Bakan, hiç zorlanmayın, gelin,
bir icat daha yapalım, bir kamu anonim şirketleri kuralım, bir
de özel sektör anonim şirketleri kuralım, Türk Ticaret Kanununa bunu
ekleyelim, Kamu anonim şirketleri hiçbir zaman tescil, hiçbir zaman
yayın, hiçbir zaman denetim, hiçbir zaman tasfiyeyle ilgili, Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine tabi değildir. diyelim. Türk Ticaret Kanununa, genel
şeyine bir madde koyalım, ne siz yorulun ne biz yorulalım.
Anonim şirket deyince bizim aklımıza Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre kurulan bir şirket geliyor arkadaşlar. Bunun, anonim
şirketin nasıl kurulacağı, her şey
belirlenmiştir. Bir icat çıkarıyorsunuz. Daha önce, Komisyona
gelmeden önce, arkadaşlar, nasıldı biliyor musunuz bu? Bir
kâğıda bakanın onayını alıyorlar, bu kadar;
şirket kuruldu. Yönetimi kimin, denetimi kimin, imza yetkilisi kim,
dışarıya karşı kim temsil edecek? Tescil ve ilanı
olmayan bir şirket, arkadaşlar, hüküm ifade edebilir mi?
İçinizde birçok hukukçu var arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir
mi arkadaşlar? Siz bir devlet adına iş yapıyorsunuz, bir
devleti dışarıda temsil eden bir şirket kuruyorsunuz.
Sayın Bakan, ya bunun adına
fon deyin
O zaman siz de yorulmayın, biz de yorulmayalım. Hazine
fonu deyin, bir hazine fonu kurun, o zaman şirket kurmaya da ihtiyaç yok
ama Bakan onayıyla şirket kurulur. dedikten sonra Türk Ticaret
Kanunu hükümlerinden kaçırmak... Bir kere, şirket olmaktan
çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
hukukçu arkadaşlarım, bir ülke adına tahvil ihraç edecek bir
şirket bu kadar ciddiyetsiz şekilde kurulur mu? Takdirlerinize
sunuyoruz biz sizin. Bunu defalarca söyledik, sonuçta ilanı ancak
koydurabildik. Arkadaşlar, ticaret siciline tescil olacak, bu
şirketin ana sözleşmesi noterden geçecek, bu şirket tescil ve
ilan olacak. Bunu kapsamayan bir şirket -denetimi kim, yönetimi kim-
şirket olur mu arkadaşlar? Ben vicdanlarınıza sunuyorum,
takdirinize sunuyorum. Eğer çok ısrar ediyorsanız, getirin, Türk
Ticaret Kanunu'na bir madde koyalım. Kamu adına kurulacak
AŞleri, bakan onayıyla kurulacak AŞleri de Türk Ticaret
Kanununun genel hükümlerine koyalım, ne siz üzülün ne biz üzülelim ne de
bu ülkeyi dışarıda temsil ederken kimse bize gülmesin. Bize
gülerler.
Anonim şirketin bir statüsü vardır. Bu, Türk
Ticaret Kanununun genel hükümlerine tabidir. Oradan kaçırarak Efendim, bürokrasi
olmasın... Sayın Bakan, bürokrasi olsun gerekirse. Bir kurumun,
eğer Türkiyeye bu kadar tahvil ihraç edecekseniz, ciddi bir anonim
şirket olması lazım. Ne defteri belli ne bilançosu belli ne
ilanı belli; hiçbir şey yok. Arkadaşlar, bir anonim şirketin
ne aldığı, ne verdiği, kaç paralık tahvil ihraç
ettiği, defterinde ne kadar tahvili var, ne kadar ödedi, bunlar kaydolmaz
mı arkadaşlar? Deftere tabi değil mi bunlar? Ama her şeyi
kaçırıyorsunuz. Anlamak mümkün değil. Gelin, size
yardımcı olalım. Gelin, yardımcı olalım, bir
kanun teklifi verelim, Türk Ticaret Kanununa bir madde koyalım. Kamu
adına kurulacak şirketler sadece tescil olur, her şey Ticaret
Kanunu hükümlerinin dışında deyin, genel bir hüküm koyun. Bugün
hazineye, yarın başka bir bakanlığa, yarın bir
başka bakanlığa
Bunun adı çocuk oyuncağı. Olmaz
arkadaşlar, Türkiye ciddi bir ülke. Efendim, Türkiye Cumhuriyeti hazinesi
bir iş yapıyorsa ciddi olmalıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Böyle ciddiyetsiz iş olmaz arkadaşlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 443 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesi ile düzenlenen 4749 sayılı kanunun 8inci maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesindeki yüzde birine kadar garanti
ücreti alınır ibaresinin binde beş garanti ücreti
alınır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Musa Çam Rahmi
Aşkın Türeli
Ankara
İstanbul İzmir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
443 sıra
sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Kurt
Bingöl Mardin Hakkâri
Sırrı Süreyya Önder Mülkiye Birtane
İstanbul Kars
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasa
tasarısında değiştirilmesi öngörülen kanun maddesi, hazine
garantili dış kredilerde yatırım önceliği
koşullarının ortadan kaldırılması ve
dış kredi kullanan herkesten yatırımının türünün
ya da ne olduğuna bakılmaksızın, hazine garantisi
ayrılmasının öngörülmesi, yatırım
harcamalarını düşürecektir. Yıllarca yabancı
sermayenin ülkeye girişini teşvik eden hükümetin, bu sermaye ile
sağlanan kredilerin kullanımında hazine garantisini
şartının getirmesinin altyapısı yasa
tasarısı nedeniyle, yeterince hazırlanmamıştır.
Bugüne kadar kullanılan kredilere yönelik uygulamaların nasıl
gerçekleşeceği ise ifade edilmemiştir. Bu nedenle de, maddenin
yasa tasarısından çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 443 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesi ile düzenlenen 4749 sayılı kanunun 8inci maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesindeki yüzde birine kadar garanti
ücreti alınır ibaresinin binde beş garanti ücreti
alınır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu (Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kira
sertifikaları, varlık kiralama şirketi konusu çok önemli. Demin
değerli Sayın Badak konuşması sırasında bir
şirketin varlığından bahsetti ama bildiğimiz anlamda
-biraz önce Sayın Aslanoğlu da sordu, Bir anonim şirket
deyince, ne anlıyorsunuz? dedi- sizin anladığınız
anlamda bir anonim şirketin varlığı söz konusu değil.
Bu konu, bu kira sertifikası
konusu üç açıdan çok önemli. Bir: Devletin varlığı, güvenilirliği
söz konusu. Türkiye Cumhuriyeti yazıyor orada, kira
sertifikalarında, onun çok güvenilir olması lazım. O açıdan
çok önemli, devlet olduğumuz için çok önemli. İki: Hukukun
üstünlüğü açısından çok önemli. Hukuk her şeyin üstünde,
belli kurallar manzumesinin olması lazım ve her şeyin üstünde
olması lazım. Bu açıdan çok önemli. Üçüncüsü de itikadi
açıdan
Bireyin inançlarının istismar edilmemesi gerekir, inanç
istismarının olmaması lazım. Bu açılardan önemli.
Bakın, bu varlık kiralama
şirketi üstünden çıkarılan kira sertifikalarıyla ilgili
olarak baktığımızda gerçek anlamda bir şirketin
olmadığını görüyoruz. Bu açıklandı; bir
şirket yok, yönetim kurulu başkanı yok, sermayesi yok, genel
müdürü yok, defter, belgesi yok, hiçbir şey yok. Bunun üzerinden 6 milyar
liralık sertifika çıkarılmış ve Müslüman insanlara
dağıtılmış, almışlar onlar da bu Türkiye
Cumhuriyetine güvenerek. Ama, bu faiz; üzerinde yazıyor, bunu
görüyorsunuz. İş akışına bakıyorsunuz, normal
olarak olması gereken: Varlık kiralama şirketinin gerçekten
üzerinde gayrimenkuller olması lazım, o gayrimenkulleri gerçekten
kiraya vermesi lazım, kira geliri gerçek anlamda elde etmesi lazım.
Burada gayrimenkul yok, üzerinde varlık kiralama şirketinin sermayesi
olmadığı için gayrimenkul de yok. Gerçekten kurulmamış ve biz
insanları aldatmışız, 6 milyar liralık -kaç
bilmiyorum- binlerce Müslümanı aldatmışız Türkiye
Cumhuriyeti olarak. Bu olacak şey midir? Biz buna nasıl Evet
diyeceğiz? Vicdanlarımız sızlamaz mı? Bunu nasıl
yapabiliriz? İnancımız, imanımız sızlamaz
mı? Bunu ifade etmeye çalışıyorum; hem devlet
açısından hem hukuk açısından hem inancımız,
itikadımız açısından yanlış bir iş
yapıyoruz. Bunun düzeltilmesi lazım. Vicdanlarınıza
sesleniyorum. Böyle bir şirket yok.
Bakın, hazine diğer
işlemlerinde olduğu gibi sadece hazine tahvili çıkarsaydı,
belli bir faiz koysaydı hiçbir şey fark etmezdi. İnsanlar bize
güvenmişler, gelmişler, Faizsiz sertifika alıyorum.
demişler ama ondan daha az faiz veren bir sisteme yakalanmışlar.
Olacak şey midir bu? Olması gerekeni tekrar söylüyorum: Orada
işlem akışı, varlık kiralama şirketi üzerinde
muhakkak gayrimenkullerin olması gerekir ama gayrimenkul olması için
muhakkak sermayesi olması gerekirdi. Böyle bir şey yok çünkü
şirket de yok, gayrimenkul de yok. Hangi gayrimenkuller olduğu da tam
olarak belli değil. Defalarca sorduk, anlayamadık hangi
gayrimenkuller var bu şirketin üzerinde. Kâğıt üzerinde bile
olsa, onlar dahi yok. Bu gayrimenkuller kiraya verilecek, gerçek anlamda kiraya
verilecek, kira geliri elde edilecek, kira sertifikası onun üzerinden
piyasaya arz edilecek; o da yok. E, bu durumda biz ne yapıyoruz?
Nasıl bir devletiz biz? Biz muz cumhuriyeti miyiz? Biz insanların
dinini, inancını istismar eden bir Türkiye Büyük Millet Meclisi
miyiz, bir devlet miyiz? Hukukun üstünlüğünü hiçe sayan, güvenirliği
olmayan bir devlet miyiz?
Hepinizin bu konulardaki hassasiyetine
sesleniyorum. Sizlerin bu konularda hassas olduğunu,
olacağını biliyorum. Böyle bir konunun, bu konuların
siyaseten düşünülmemesi gerektiğini sizlerin en iyi şekilde
takdir edeceğini düşünüyorum.
Tekrar vicdanlarınıza
sesleniyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü
madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge vardır,
okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 4.
Maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Müslim
Sarı
İzmir İstanbul
Diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Erol Dora Adil
Kurt
Bingöl Mardin Hakkâri
Ayla Akat Halil
Aksoy
Batman Ağrı
Diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz Ali Öz
Antalya Isparta Mersin
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Vural, önerge üzerinde söz var
mı, gerekçeyi mi okutalım?
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Belediyelerin
yurt dışında tahvil ihraçları da teşvik ediliyor gibi
bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Krediler ile ilgili ibare zaten var.
Belediyeler kendileri de tahvil ihraç edebiliyorlar. Ankara Belediyesinden
dolayı Hazinenin üstlendiği borçlar ortadayken böyle bir düzenleme suistimallere
yol açabilecektir.
BAŞKAN Diğer gerekçeyi, BDPnin önergesinin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Son yıllarda yoğun bir talep gören tahvillerin
ihracına yönelik olarak, 6183 sayılı Kanunun
kullanılması yetersizlikleri ve ek değişiklikleri de kendisiyle
beraber getirecektir. Tahvil ihracına yönelik, sermaye piyasalarında
yapılacak daha kapsamlı bir değişiklik ile tahvil
ihracının düzenlenmesi gerekmektedir. Yasa tasarısında öngörülen
değişiklik, 6183 sayılı Kanunun yetersiz kalmasıyla,
uygulamada yeni sorunların ortaya çıkmasına neden
olacaktır. Bu nedenle madde tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 4üncü maddeyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle bir genel tespiti yapmak isterim. 2001 krizinden sonra Türkiyede bir mali
istikrar söz konusuysa, özellikle kamu maliyesinde önemli ilerlemeler
sağlandıysa bunun en önemli nedenlerinden birisi hiç kuşkusuz ki
4749 sayılı Yasadır. Bu yasa, özellikle hazine garantileri
açısından ve koşullu yükümlülükler açısından, 2001
krizinde yaşadığımız ağır travmalardan sonra
bir düzenleme getirmeyi düşünmüştür. Hazine garantilerine
sınırlar konmuştur, kamu maliyesinde faiz dışı
fazla politikaları uygulanmıştır, bu anlamda ciddi
kazanımlar elde edilmiştir. Ancak, son zamanlarda peşi sıra
önümüze gelen birtakım yasalara baktığımız zaman,
kamuda yeniden bir koşullu yükümlülük alanının
açılabileceğine ilişkin kaygılar muhalefette
belirginleşmiştir. Biz bunu, bütün bu yasalar ardı sıra buraya
getirildiğinde muhalefet sorumluluğu içerisinde anlatmaya
çalıştık. Her ne kadar hazine garantilerine birtakım
limitler konulduysa da ve bu limitler de yılı bütçelerinde, ilgili
bütçe kanunlarında yer alıyor olsa da özellikle orta ve uzun vadede
gerçekleştiğinde Türkiye'yi ciddi anlamda bir riske sokabilecek
hazine taahhütlerinin önümüze birtakım yasalarla, çok hızlı bir
biçimde, son bir yılda getirildiğini görüyoruz.
Şöyle süreçlerle karşı
karşıya kalabiliriz, Hükûmet bize çıkıp diyebilir ki:
Hükûmet olarak ben yılı bütçesine burada hazine garantilerine
ilişkin bir sınır koyuyorum ama bir sonraki yıl geldiğinde
bu sınırı -örneğin yüzde 300- artırıyorum. Bunu
artırabilir Hükûmet ve artırma konusunda da herhangi bir engelleyici
hüküm söz konusu değil. Dolayısıyla, bütçelerde görünmeyen, borç
stoklarında görünmeyen, orta ve uzun vadede Hazine
Müsteşarlığını ve kamu maliyesini ciddi anlamda
sıkıntıya sokacak koşullu yükümlülükler alanının
son birkaç tane yasayla açıldığını görüyoruz.
Şimdi, bu yasanın, bu
tasarının bu maddesiyle getirilmek istenen şey şudur: Yerel
yönetimler tahvil ihraç edeceklerse eğer ve bu ihracata Hazine
Müsteşarlığı garantör olacaksa eğer, onların bütçelerinde
bu garantileri karşısında elde edilecek geri ödemeler için
Hazine Müsteşarlığı nezdinde ya da ilgili banka nezdinde
bir geri ödeme hesabı açılsın ve bu geri ödeme hesabında bu
hesaplar takip edilsin. Şimdi, bu açıdan
bakıldığında son derece masumane görünüyor olabilir ancak
geçmiş dönemlerde peşi sıra gelen yasalarla birlikte
değerlendirdiğimizde, orta ve uzun vadede yerel yönetimlerin
birtakım projeler için tahvil ihraçlarına çıkabilecekleri ve bu
tahvil ihraçları karşılığında da Hazine
Müsteşarlığının birtakım garantiler
verebileceği, birtakım taahhütler altına girebileceği
izlenimi oluşmaktadır bizde. Özellikle bu yasanın bu hükmüyle
daha önce tanımlanmamış, 4749 sayılı Yasada
tanımlanmamış bir olanağın tanımlanıyor
oluşuyla böyle bir durumun teşvik edilebileceğine ilişkin
birtakım kaygılar var. Bu anlamda doğru değildir.
Buradan, kayıtlara geçmesi açısından, yine
muhalefet bilinci ve sorumluluğu içerisinde uyarıyoruz: Özellikle
yerel yönetimlerin tahvil ihraçlarına bir mekanizma açılmasıyla,
özellikle hazinenin garantör olmasıyla orta ve uzun vadede 2001
yılından beri kamu maliyesinde elde edilen kazanımlar ciddi
şekilde örselenebilir. Biliyorsunuz, daha önce, buraya, yap-kirala-devret
projeleri çerçevesinde özellikle -Sağlık
Bakanlığının- şehir hastaneleri yapılması
konusunda bir yasa da getirilmişti, aynı kaygılarımızı
orada da söylemiştik ve hazinenin 30 milyara ulaşan nitelikte,
kamu-özel sektörün yapacağı birtakım borçlanmalara ya da
yatırımlara garantör olma potansiyeliyle karşı
karşıya bırakıldığını söylemiştik.
Burada da benzer bir uygulama var. Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış
olduğumuz görüşmelerde bunun aslında mali disipline doğru
atılmış bir adım olduğu her ne kadar söylenmiş
olsa da, dolayısıyla 4749 sayılı Yasada böyle bir
tanımlama yokken tasarının bu maddesinin sadece böyle bir
tanımlama getiriyor olduğu söylenmiş olsa da biz bu konudaki
kaygılarımızı saklı tutmak istiyoruz. Özellikle yerel
yönetimlerin tahvil ihraçlarına hazine garantisinin veriliyor oluşunu
ya da böyle bir intibanın oluşturuluyor oluşunu Türkiyede mali
disiplin açısından tehlikeli buluyoruz. Dolayısıyla, bu
hükmün buradan çıkarılması gerektiğini söylüyoruz ve bu
kaygılarımızın kayıtlara geçmesi açısından
bunu önemsediğimizi söylüyoruz, iktidar partisinden de önerimize destek
bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi ile getirilmek
istenen ibarenin ile nakit, borç, alacak ve diğer Hazine işlemleri
kapsamında yaptırılan iş, işlem, hazine garantileri ve
diğer hizmetler karşılığı ödenecek ücret, masraf,
komisyon ve benzeri tutarlar şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam
Ankara İstanbul
İzmir
Rahmi Aşkın Türeli
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu varlık kiralama şirketiyle ilgili olarak
Sayın Bakana biz Neden bir şirket kurulmadı, kurulması
gerekiyorken? diye sorduğumuz zaman bunun bir maliyeti
olacağından, lüzumsuz yere böyle bir şirketin
kurulmasının hazineye yük getireceğinden bahsetti, Gereksiz
yere böyle bir işlem yapmadık. dedi. Ben de o zaman kendisine dedim
ki: Sayın Bakanım, o zaman Merkez Bankası neden anonim
şirket şeklinde kurulmuştur? Merkez Bankası da bir kamu
kuruluşu. Merkez Bankası niçin anonim şirket şeklinde
kurulmuştur? Her sene genel kurul yapar, genel kurullarında bir
yığın da sıkıntı çeker. Biraz sonra, ileriki
maddelerde Merkez Bankasıyla ilgili bir düzenleme var. Neden Merkez
Bankası anonim şirket şeklinde kurulmuştur, anonim
şirket olarak görev yapar, Ticaret Kanununa, özel hukuka tabidir de
varlık kiralama şirketi masraftan kaçınarak kurulmamıştır?
Bu kadar mı önemsizdir? Bu, bir devlet nosyonunun
olmadığını gösteriyor ya da orada iflas ettiğini
gösteren bir örnek maalesef. Çok önemli bir konu, atlamamamız gerekir.
Varlık kiralama şirketi devlete gelir getirmek için, borçlanabilmek
için bir yoldur, böyle bir potansiyel vardır. Bunun muhakkak olması
lazım, özellikle yurt dışındaki bu havuzu bizim de
kullanabilmemiz lazım ama devlet olarak dürüst davranmamız
lazım, hukuka uygun hareket etmemiz lazım ve kimseyi, özellikle
itikadı olan, Müslüman insanları istismar etmemeliyiz. Biz maalesef
üçünü de yapıyoruz. Niçin yaparız, anlamak mümkün değil.
Ben diğer bir soru daha
sormuştum yine Sayın Bakana Komisyonda. Kira sertifikası alan
bir vatandaşımız ya da bir yabancı, varlık kiralama
şirketiyle ilgili bir sorunu olduğunda nereye dava açacak, hangi
mahkemeye dava açacak -çünkü ticaret hukukuna tabi değil, devleti
mahkemeye veremez- hangi mahkemeye gidip de hakkını savunacak,
hakkını isteyecek, hakkını talep edecek? Böyle bir sorunun
da cevabı yok biliyor musunuz çünkü ne olduğu belli olmayan bir varlık
kiralama şirketi var, ne olduğu belli değil. Buna hepimizin,
sizlerin benden daha fazla isyan etmesi lazım. Böyle bir abukluğa,
böyle bir hukuksuzluğa, böyle bir istismara hepimizin isyan etmesi
lazım.
Bir diğer sorum da Varlık
kiralama şirketine tabi olan, varlık kiralama şirketine
satılmış olan gayrimenkuller nelerdir? şeklindeydi. Ona da
bir cevap alamadık. Hangi bakanlık binaları, hazineye ait hangi
gayrimenkuller, devlete ait hangi gayrimenkuller satıldı, hangileri
kiraya verildi, ne şekilde kiraya verildi, bunlar da yok ortada. Böyle bir
hukuk, böyle bir anlayış, böyle bir düzenleme olur mu! Ne olacak yani
bir anonim şirket kurulsa, bunun gerçekten ortakları olsa -kamu
bankaları da olabilirdi- gerçek ortakları olsa. Gerçekten düzenleme
Ayrıca, oradaki masraflar da devlete gidecek; oradaki vergi, resim,
harçların hepsinin sahibi olacak olan kişi devlettir nihayetinde. Ne
masrafı olacak, var mı böyle bir şey? Hiçbir sorumluluğu da
olmaz, hiçbir sıkıntısı da olmaz. Ama masraf olur
gerekçesiyle bunlar söylendi ve sonuç olarak şu var: Biz 6 milyar
liralık kira sertifikası ihraç ettik yurt dışına, yurt
içine ve binlerce insan aldı bunlardan ve bunlar yarın hesap sorarsa
bunun hesabını kim verecek bu dünyada da, ahirette de, onu soruyorum
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yüce Meclis de sorumludur. Geçen sefer,
kanunu çıkarırken varlık kiralama anonim şirketi konusunda
Sayın Bakana yetki verilmişti, ne olacağını
bilmiyorduk ama bu sefer ne olduğunu biliyoruz. Ne olduğunu bilerek
hesap sormamız lazım -Meclisin denetim görevi de vardır- ve
dememiz lazım ki: Sayın Bakan, size verilen bu yetki
kullanılmamış, yanlış kullanılmış. Kira
sertifikasını şirket kurarak çıkarmamışsınız,
inancı olan, itikadı olan insanları istismar etmişsiniz,
devleti istismar etmişsiniz, hukuku istismar etmişsiniz. dememiz
lazımdı, hep beraber bunu söyleyebilmemiz lazımdı.
Değerli arkadaşlarım,
tekrar hassasiyetinize sığınıyorum, saygılar sunuyorum
hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
443 sıra sayılı yasa
tasarısının 6. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Kurt
Bingöl Mardin Hakkâri
Özdal Üçer Nazmi Gür
Van Van
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET MUŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Nemalanma şartlarının ne
şekilde olacağının müsteşarlık ve merkez bankası
tarafından belirlenmesine bırakılması, sorunlara neden
olabilecektir. Bu nemalanmanın fiziki yatırımlar yoluyla mı
yoksa nakdi bir değerlendirme işlemi mi olacağı net
değildir. Bu nedenle, hesaplardaki tutarların nemalanması
şartlarının açık belirlenmesi gereklidir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
443 sıra sayılı yasa
tasarısının 8. Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Erol Dora Adil
Kurt
Bingöl Mardin Hakkâri
Esat Canan Sırrı
Süreyya Önder
Hakkâri İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET MUŞ (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı maddesinde yer alan
istisnalar ile kira işlemlerine vergi muafiyeti getirmektedir. Yüksek
bürokratlar ve kurumlar için, konaklama amacıyla yapılan kiralama
işlemlerine getirilen muafiyetler getirip getirmediği açık
değildir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
443 sıra sayılı yasa
tasarısının 9. maddesinde yer alan diğer Hazine
alacakları, ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris
Baluken Erol Dora Adil Kurt
Bingöl Mardin Hakkâri
Hüsamettin
Zenderlioğlu Esat Canan Bitlis Hakkâri
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET MUŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut durumda kanunun ilgili
maddesinde yer alan kalemler yeterli ve açık olarak belirtilmektedir. Bu
kalemlere hazine alacakları da dâhildir. Diğer hazine alacakları
gibi bir ifade, uygulayıcılara inisiyatif
tanıyacağından uygulamada öngörülemeyen sonuçlara neden
olacağından ifadenin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet
Günal S. Nevzat
Korkmaz Ali Öz
Antalya Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET MUŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, az önceki
tartışmayla ilgili küçük bir açıklama yaparak sözlerime
başlamak istiyorum. Sayın Genç benim de adımı söyleyerek
Sayın Canikliyle ilgili bir hususu söyledi. Bahsedilen konu, bir yıl
önce şubat ayı içerisinde, bizim Antalya bölgemizde
Çıralıda Uluçınar mevkisinde bir spor tesisiyle ilgili bir
konudur. DSİ Spora tahsis yapılarak, onun üzerinden de bir müstecire
farklı bir şekilde inşaat yapması -günübirlik tesis- diye
söylemişler. Orası da çevre açısından ekolojik olarak çok
önemli bir bölge, caretta carettaların geldiği bir bölge.
Arkadaşlarımız da orada bir duyarlılık gösterdiler.
İnşaat yapılmaması gereken bir alana
yapılmış, yapan firmanın yan tarafta oteli olan Giresunlu
bir iş adamına ait olduğu söylenmiş. Ben o
kısmını sadece söylemedim, konuyu açıklamak
açısından söylüyorum. Orada yapılan usulsüzlükle ilgili soru
önergesi vermemiz üzerine -zaten köylüler dava açmış- bu gündeme
gelince de sayın vali inşaatlarını geçici olarak durdurdu,
mahkeme kararına göre.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Müteahhit firma Giresunlu mu?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Tabii
akrabalık kısmıyla ilgili şahitliğim yoktur.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hiç akrabalık falan yok.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ama kamuoyunda
yer alan kısmıyla Giresunlu bir iş adamına verildiğini
ve usulsüz bir şekilde Tabiat Varlıklarını Korumadan
geçirilerek devam eden mahkeme kararına göre bir sonuç alındığını
söylediler. İşin özeti budur. Verdiğim soru önergesi sonrasında
da zaten, arkadaşlarımız işlemi kamuoyunun da tepkisi
nedeniyle durdurdular.
Bu maddede, değerli
arkadaşlar, kamu kurumlarının, daha doğrusu bu
iştiraklerle ilgili ödemelerin taşınmazlarla yapılması
yani yapılacak kâr dağıtım ve temettülerin iştiraklere
-belki özel bir şey var mı, bilmiyorum, arkadaşlarımız
söyledi ama- nakit yerine taşınmazlarla yapılması
öngörülüyor. Biz, burada amacı tam açık olarak göremiyoruz. Zaten
varsa bu şekliyle devirlerinin yapılması gerekiyor nakit olarak
kâr ettilerse, ne ise. Normal uygulamanın dışına
çıkarıldığı zaman bize belli amaçlar söylense de her
zaman kafada soru işaretleri oluşuyor. Bunun genel hükümlere göre,
mevcut şeye göre yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Özelleştirme kapsamından da çıkarılmaması gerektiğini
düşünüyoruz.
Bu vesileyle bunları söylemek için
söz aldım. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı maddede bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin son
paragrafındaki hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretimini yapan
tesisin bulunduğu yerin il özel idaresine, il özel idaresi bulunmayan
yerlerde Büyükşehir Belediye Başkanlığına
aktarılır ifadesinin tasarı metninden çıkartılarak
genel bütçeye aktarılır şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli Faik
Tunay
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerinin üzerinde söz isteyen Faik Tunay,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FAİK TUNAY (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; hepinizi sevgiyle selamlıyorum. 16ncı
madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Aslında bu maddeyle ilgili
söylenecek çok fazla bir şey yok. Bu maddeyi tartışmak da çok
anlamlı değil çünkü genellik prensibine tamamen aykırı bir
madde.
Şimdi, hidroelektrik santrallerini
konuşuyoruz, Türkiyedeki üretilen elektriği konuşuyoruz ama
hidroelektrik santrallerinde elektrik üretilmesi için oluşan
koşulları hiçbir şekilde konuşmuyoruz. Bu oluşan
koşullar nedir? Elbetteki su, akarsular, nehirlerimiz. Bir hidroelektrik
santralinden elektrik üretilmesi için en başta gerekli olan şey,
bizim ülkemizde sahip olduğumuz akarsu kaynakları, nehirler.
Peki, bu elektriği üretiyoruz da
elektriği üretirken bazen, dönem dönem ülkemizde yaşanan selleri,
oluşan faciaları ve kayıpları hiçbir zaman konuşmuyoruz.
Biz, sadece, bu yasayla birlikte, tesisin bulunduğu yani hidroelektrik
santralinin bulunduğu illerde eğer il özel idaresi varsa vergilerin o
il özel idaresine yoksa büyükşehir belediyesine
aktarılmasını konuşuyoruz. Ama, bir sel felaketi
olduğu zaman, o sel felaketi o hidroelektrik santralinin bulunduğu
ile gidene kadar belki birden fazla ili etkileyebiliyor ve bu illerde
milyarlarca dolar zarara yol açabiliyor.
Şimdi, hidroelektrik santrallerin
ana ürünü su dedik. E, bütün yapılan öngörüler, bütün raporlar dünyada
gelecek yıllarda su yüzünden çok büyük problemlerin, çok büyük
savaşların çıkabileceğini söylüyor.
Türkiye, 26 adet hidrolojik havzaya
ayrılmış. Havzaların da ortalama yıllık toplam
akışları 186 milyar metreküp olarak kaydedilmiş. Hepsinin birbirinden
farklı verimi var. Sadece Fırat ve Dicle havzalarının
toplam ülkemiz potansiyelinin içindeki payı yüzde 25. Bütün dünyadaki,
yalnız Türkiyedeki değil, sel felaketlerine
baktığınız zaman yıllara göre, 1955 ve 2012
yılları arasında yaklaşık bizim ülkemizde 1.400 tane
sel felaketi olmuş ve bu sel felaketinden milyonlarca insanımız
canını kaybetmiş ve milyarlarca dolar zarar oluşmuş.
E,
şimdi biz bir hidroelektrik santralini barajın olduğu yere, bir
ile kuruyoruz, o ilden elektriği elde ediyoruz ama geldiğimiz zaman,
bütçede diyoruz ki: Sadece ve sadece harçlar, vergiler, resmî vergiler o ile,
il özel idaresine veya büyükşehre yatırılsın. Oysaki o
hidroelektrik santralinden elektrik üretilene kadar akarsuyun, suyun
geçtiği yerlerde bir afet olduğu zaman oluşan zararları,
kayıpları hiçbir zaman düşünmüyoruz. Bir kayıp olduğu
zaman, biz genel bütçe üzerinden o kayıpları
karşılıyoruz ama gelir olduğu zaman ise sadece o
hidroelektrik santralinin kurulduğu yere geliri aktarmayı
düşünüyoruz. Yani, baktığınız zaman tamamen
mantıksız bir durum söz konusu.
Şimdi,
bazı vekiller şöyle diyebilir: Sel felaketini veya oluşacak
faciaları, afetleri düşünüp vergilendirme, gelir esasını
alamayız. Ama, bunlar da bir sonuç olduğuna göre, böyle olaylarla da
karşılaştığımız için ve ülkemizde 1955
yılından beri -biraz önce de söylediğim gibi- 1.400ün üzerinde
sel felaketi yaşandığı için ve milyarca dolar zarara
uğradığımız için, bunun en mantıklısı,
genel bütçe üzerinden o akarsuyun geçtiği yollar üzerindeki bütün illere pay
aktarılmasıdır.
Evet,
hidroelektrik santralinin olduğu ile, barajın olduğu ile
bütçeden daha büyük pay aktarılması, verginin büyük bir
kısmının oraya yatırılması elbette ki
mantıklıdır ama en azından belli
kısımlarının -yüzde 10 olur, yüzde 15 olur, artık o
yasa üzerinde tartışılır, konuşulur- o illere de
verilmesi, o illerdeki il özel idarelerine, bulunmayan illerde de
büyükşehirlere aktarılması daha mantıklıdır diye
düşünüyorum. Böyle olduğu zaman genellik ilkesine de uyulmuş
olur. Ama, böyle yapılmadığı takdirde, sadece o
hidroelektrik santralinin kurulduğu ile pay
aktarıldığı zaman, bu sefer adaletsiz bir durum ortaya
çıkıyor. E, bir felaket, bir afet olduğu zaman genel bütçe
üzerinden karşılanıyor. Bunun önüne geçmenin yolu da,
belirttiğim gibi, akarsuyun geçtiği illere akarsuyun geçiş
kilometresine göre, büyüklüğüne göre pay aktarmak, il özel idaresine,
büyükşehre vermek daha mantıklıdır.
Genellik
prensibine aykırı olduğunu düşünüyoruz ve bununla ilgili sözlerimi
tamamlıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddede iki adet aynı
mahiyette önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
sayılı yasa tasarısının 19. Maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli Müslim
Sarı
İzmir İstanbul
Diğer önerge imza sahipleri:
Oktay
Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet
Günal S.
Nevzat Korkmaz Ali
Öz
Antalya
Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu aynı mahiyetteki önergelere?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Denetleme Kurulu üyelerinin Genel Kurul
tarafından seçilmesi ile B, C ve D sınıfı
hissedarlarınca seçilecek üyelerin A sınıfı hissedarı
olan Hazine Müsteşarlığı tarafından seçilmesi ile B, C
ve D sınıfı hissedarların seçme yetkisini elinden
alınmaktadır.
Komisyonda D sınıfı
hissedarı olan gerçek kişilerin büyük bir kısmının
adreslerine ulaşılamadığı ve dolayısıyla
Türk Ticaret Kanunu kapsamında yapılması gereken tebligatlar
nedeniyle genel kurulun iptal edilebileceği için verilen önergeyle
tebligat zorunluluğu kaldırılmasına rağmen, denetleme
kurulu üyelerini genel kurulun seçmesinde ısrar edilmesinin nedeni
anlaşılamamaktadır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
özel kanunla kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisidir ve
bağımsızlığı çok önemli bir husustur. Bu
düzenlemeyle bağımsızlığa gölge düşürülecek ve
tamamıyla denetim dışı kalacaktır. Yani hem yönetim ve
hem de denetim kamu eliyle yapılmış olacaktır.
Dolayısıyla, pay sahiplerine
yapılacak çağrı usulüne uyulmaması ve Denetleme Kurulu üyelerinin
ayrı ayrı hissedar sınıflarınca seçilmesi
uygulamasına son verilmesinin haklı bir gerekçesi bulunmamakta olup,
bu düzenlemeler uygun görülmemektedir.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz
isteyen Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dilerseniz, öncelikle bu maddeyle ne yapılmak istendiğini
konuşalım, daha sonra da neden doğru
olmadığını konuşalım.
Merkez Bankasının, bildiğiniz gibi, 4 çeşit
hissedarı var; A, B, C ve D sınıfı hissedarlar olmak üzere.
Bu hissedarların her biri Merkez Bankasının Denetleme Kuruluna 1
tane üye veriyor. Dolayısıyla, A sınıfı hisseler hazineye
ait olan hisseler, B ve C sınıfı hisseler bankaya ait olan
hisseler, D sınıfı hisseler de gerçek kişilere ait olan
hisseler.
Şimdi, bu yasayla şu yapılmak isteniyor:
Merkez Bankasının Denetleme Kuruluna seçilecek 4 üyenin
tamamının da genel kurulca seçilmesi düzenleniyor. Yani, bu 4 tane
üyenin tamamının da aslında doğrudan doğruya Hazine
Müsteşarlığı tarafından seçilmesi öngörülüyor,
tasarının getirdiği düzenleme bu.
Şimdi, bu düzenlemenin gerekçesi ne? Gerekçesi de
şu: D sınıfı hissedarlara yani gerçek kişilere
ulaşmak mümkün değil. 6 bin küsur tane gerçek kişi var,
bunların çok büyük bir kısmına ulaşamıyoruz, bunlar ya
ölmüş ya kanuni mirasçıları belli değil ve hiçbir biçimde
ulaşma şansımız yok. Peki, öyle ama o zaman, B ve C
sınıfı hissedarların Merkez Bankasının Denetleme
Kuruluna üye seçme hakkını neden ellerinden alıyorsunuz? Bu
konunun bir açıklaması yok, bunun herhangi bir gerekçesi yok.
Dolayısıyla, gerekçe ile aslında yapılmak istenen düzenleme
arasında tam bir örtüşme söz konusu değil. Burada bir
farklılık var, bunu öncelikle tespit edelim.
İkincisi: Merkez Bankasının bütün yönetim
kurullarına atamayı yapan zaten Hazine
Müsteşarlığının kendisi. Yani hem Banka Meclisini hem
Başkan yardımcılarını hem de Başkanın
kendisini yine Hükûmetle, üçlü kararnameyle olmak üzere Hazine
Müsteşarlığı yani Hükûmet doğrudan doğruya
belirleme yetkisine sahip. Böyle bir kurumun bir de Denetleme Kurulunun
doğrudan doğruya hazine tarafından tespit ediliyor oluşunu,
belirleniyor oluşunu biz doğru bulmuyoruz. Birkaç sebepten
dolayı doğru bulmuyoruz ama en önemli sebebimiz: Merkez
Bankasının özerkliğine ve
bağımsızlığına halel getirecek bir uygulama
olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, fiyat istikrarı
açısından son yıllarda elde edilen bir kazanım söz konusuysa
eğer 1990lı yıllara göre, bu kazanımın altında
Merkez Bankasının bağımsızlığı,
özerkliği çok önemli bir yerde durmaktadır. Merkez
Bankasının bağımsızlığına ve
özerkliğine halel getirecek her türlü uygulamadan uzak kalmak son derece
önemlidir. Bunu korumak hem Hükûmetin görevidir, aynı zamanda muhalefetin
de görevidir. Bu açıdan bunu çok önemsediğimizi belirtmek istiyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış
olduğumuz çalışmalarda bu önerinin aslında Hazine
Müsteşarlığından değil de Merkez Bankasından, kendisinden
geliyor olmasını da trajik bir durum olarak nitelemek istiyorum.
Herhâlde, Merkez Bankasının
bağımsızlığını ve özerkliğini en fazla
o kurumun çalışanları ve yöneticileri korumalıdırlar.
Dolayısıyla, bu önerinin Merkez Bankasından geliyor oluşunu
da ben bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum.
Sonuç itibarıyla, bu öneri Merkez
Bankasının bağımsızlığına gölge
düşüren bir öneridir ve eskiden olduğu gibi A, B, C ve D
sınıfı hissedarların her birinin Denetleme Kuruluna birer
üye seçmesinin yani eski uygulamanın doğru olduğunu
düşünüyoruz. Mevcut uygulamanın ya da bu tasarıyla getirilmek
istenen uygulamanın doğru olmadığını, Merkez
Bankası bağımsızlığına
aykırılık teşkil ettiğini düşünüyoruz. Bu
çerçevede bu öneriyi verdik, iktidardan da destek bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeler kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 21 nci maddesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz Ali Öz
Antalya Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu
maddede ve önceki maddelerde de Merkez Bankasının Denetleme Kuruluyla
ilgili hükümler var. Tabii eski bir Merkez Bankacı olarak değil
sadece, Merkez Bankasının bağımsızlığıyla
ilgili ders veren bir akademisyen olarak da bu maddenin doğru
olmadığını düşünüyorum. Arkadaşlara, Sayın
Bakana da yukarıda ifade ettim. Neden derseniz, burada Merkez Bankası
hisseleri sınıf sınıf ayrılmış A, B, C, D
grubu olarak ve Denetleme Kurulu üyelerini de bu sınıflar seçiyor.
Getirdiğimiz düzenlemelerle tamamını hazinenin seçmesini
öneriyoruz yani genel kurul diyor da kibarca hazinenin seçmesini öneriyoruz.
Burada yaptığımız
şey, arkadaşlarımız bize gerekçe olarak, gerçek kişi
ortaklara ulaşılamadığını dolayısıyla
bunun da genel kurulun iptaline yol açabilecek gelişmelerle
sonuçlanabileceğini söylediler ama onu, diğer maddede zaten tebligat
zorunluluğunu kaldırarak ortadan kaldırmış olduk. Bu
durumda, kalan düzenleme, sadece Denetleme Kurulu üyesinin seçim şeklini
belirliyor. Onun için, o maddeye itiraz etmedik ama burada D
sınıfı hissedarların bu sakıncası kalktıktan
sonra geriye ne kalıyor? Millî bankalar ve özel ve tüzel kişi olarak
seçecek ortaklar kalıyor. Yani, zaten 3 tanesini seçiyorsunuz. Millî bankalar
adına da zaten Ziraat Bankasına söylüyorsunuz onlar belirliyor.
Kalıyor 1 tane Denetleme Kurulu... 4 kişiden 1isini, onu seçseler ne
olur, bunu seçseler
Seslerini duyurma hakkı olsun diyoruz.
Dolayısıyla, bu madde burada gereksiz kalıyor. Söyledikleri
madde, diğer, önceki maddede tebligat yükümlülükleri ortadan
kalktığı için, Türk Ticaret Kanununa tabi
olmadığı için, zaten Genel Kurulun yapılmasına bir
engel kalmadı.
Bunu niye söylüyoruz değerli
arkadaşlar? Burada bazı arkadaşlarımız bize Türk Ticaret
Kanunundan ve şirketlerle ilgili denetim kurulunun
kalktığından bahsediyor ama Merkez Bankası Kanununun
diğer maddeleri duruyor, okudum, vaktinizi almamak için burada okumuyorum
yani Denetleme Kurulunun görevleri devam ediyor. Denetleme Kurulu da Merkez
Bankasının bağımsızlığı olarak bir
gösterge niteliğinde bir kurul yani sadece göstermelik bir denetim
değil, gerektiğinde bütün hesapları alıp inceleyebiliyor.
Dış denetimle bunun alakası yok, bankanın içerisindeki bir
kurul. Onun için, Merkez Bankası
bağımsızlığının önemli olduğu ve
tartışıldığı, finansal krizlerin her yerde
görüldüğü bir ortamda, para politikasının uygulanması
açısından, gösterge olarak bile olsa o Denetleme Kurulu üyesinin bu
hissedarlar tarafından seçilmesinin sembolik bir değeri var, bunu da
kaldırmayalım diyorum. Onun için bu önergeyi verdik. İstenilen
maksat bir önceki maddeyle zaten hasıl olmuş oldu yani genel kurulla
ilgili bir sorun yok. Dolayısıyla, ben, Sayın Bakanın ve
sizlerin takdirlerine sunuyorum.
Bu Merkez Bankası bağımsızlığını
eğer önemsiyorsanız, 4 Denetleme Kurulu üyesinden 1ini D grubu
hissedarlarının seçmesinde de zaten çoğunluk olarak herhangi bir
şey yok; sadece temsil edilme noktasında bir husus var, onu da burada
ellerinden almayalım, gösterme olarak da olsa orada 1 üye olsun. Seçilir,
seçilmez, o ayrı konu ama orada bu şeylerin temsil edilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Tekrar sizlerin görüşüne sunuyor,
önergemize destek vermenizi umuyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUSA ÇAM (İzmir) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Tarhan, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Sarı, Sayın Çam, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Tunay, Sayın Köktürk, Sayın Dibek,
Sayın Kurt, Sayın Acar, Sayın Onur, Sayın Yüceer,
Sayın Güven, Sayın Kesimoğlu, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Köprülü, Sayın Serindağ, Sayın Özkoç, Sayın
Kaplan, Sayın Atıcı.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun;
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı maddede aynı mahiyette
iki önerge vardır, birlikte okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
sayılı yasa tasarısının 26. Maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Engin Özkoç
İzmir Sakarya
Diğer önerge imza sahipleri:
Oktay Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz Ali Öz
Antalya Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Tasarının 26 ncı maddesi
ile 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanununun kapsamına; kongre
merkezi, kültür ve turizm yatırımları, ticari bina ve tesisler,
spor tesisleri, yurtlar, tema parklar, balıkçı barınakları,
silo ve depo tesisleri, jeotermal ve atık ısıya dayalı
tesisler ve ısıtma sistemleri, raylı sistemler, istasyonlar,
teleferik ve telesiyej tesisleri ile gümrük tesisleri de
alınmaktadır.
Ülkemizde son yıllarda kamu özel
sektör işbirliğine ilişkin uygulamaların sayısı
hızla artmaktadır. Kamu özel ortaklığı ile
gerçekleştirilen projelerin finansmanı, yapımı ve
işletilmesinin çok önemli riskleri de bulunmaktadır.
Bu projeler, klasik finansman
yöntemiyle yapılan işlere oranla daha pahalıya mal olmakta ve
proje kapsamında üretilen malın birim fiyatına aynen
yansımaktadır. Bu nedenle projeler değerlendirilirken ve proje
seçimi yapılırken fayda-maliyet analizleri ve
karşılaştırmalarının mutlak şekilde
yapılması gerekir.
Kamu Özel Ortaklığı
yatırımları açıkça kamunun borcu niteliğini
taşımakla birlikte kamu borcu olarak gösterilmediğinden borç
miktarı bilinmemektedir. Kamu-Özel İşbirliğine yönelik
yasal düzenlemeler belli bir sistematik çerçevede değildir. Bu alanın
Anayasaya uygun şekilde çerçeve bir kanunla düzenlenerek, Kamu-Özel
İşbirliği sürecinin sağlıklı
işleyebileceği istikrarlı bir yasal zeminin oluşturulması
gerekmektedir.
Kamu-Özel İşbirliği ile
gerçekleştirilen kamu yatırımlarına dair koşullu
yükümlülükler; bütçeye getirdiği yük, nakit ve borç yönetimi üzerindeki
olumsuz etkileri ve şeffaflığa aykırı yapıları
ile kamu mali disiplinini ve öncelikli yatırımların öncelikle
finanse edilmesi yaklaşımını tehdit eden bir niteliğe
bürünmüşlerdir. Söz konusu koşullu yükümlülüklerin oluşumundan,
yönetimine, denetiminden, raporlanmasına ve bütçeleştirmeden,
muhasebeleştirilmesine kadar tabi olduğu bütün süreçlerin yeniden
düzenlenmesi gerekli görülmektedir.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şu anda, oturumu Sayın
Sadık Yakut yönetiyor, Meclis Başkanımız. Sayın Ali
Babacan Bakanımız da burada, bürokratlarıyla beraber.
Ben bunları niye söylüyorum?
Kayıtlara geçsin diye çünkü bu CDyi alıp ilk önce kendi bölgemdeki
milletvekillerine dağıtacağım. Bu kayıtları
eğer sevgili seçmenlerim dinliyorlarsa anlatayım.
Şu anda saat 23.58; iki dakika
sonra, değerli seçmenlerim, bir günü tamamlayacağız. Biz bu
oturuma saat ikide başladık. İkiden beri
RECEP ÖZEL (Isparta) Üçte
başladık.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Üçte
başladık, üçten beri devam ediyoruz. İki dakika sonra bu oturum
bitecek, yeni bir güne başlayacağız. Bu ne kadar sürer,
bilmiyoruz.
Sadece, burada, Sayın Canikli ve
arkadaşları, eğer birisi damarlarına basarlarsa hemen
sıralardan fırlıyorlar, dinliyorlar ama değerli
arkadaşlarım defalarca çok önemli konulardan bahsediyorlar, hepsi
dışarıda Meclis koridorlarında dolaşıyorlar ancak
değerli arkadaşlarım yoklama isterlerse buraya geliyorlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Zapta
geçti.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bakın,
şimdi damarlarına bastım, arkadaşım hemen
fırlamaya başladı.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sizin
arkadaşlarınız nerede?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Türkiye
meseleleriyle hiç ilgili değiller, ülke meseleleriyle hiç ilgili
değiller. Arkadaşlarım şimdi videoya çekiyorlar. Şimdi
damarlarına basılan arkadaşlar tek tek fırlayacaklar,
onları göreceksiniz videodan, onlar çekiliyorlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Onlar hiç ülke meseleleriyle ilgili
değiller. Onlar sadece kendilerine verilen emirleri dinlerler, ellerini
kaldırırlar, indirirler, başka hiçbir şey yapmazlar. Onlar
sadece kendilerine söylenenleri yerine getirirler, milletvekilliği
görevleri onlar için odur.
Onlar vicdanlarına seslenen
muhalefet milletvekillerinin dediklerini yapmazlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, dinliyor musunuz seslerini?
Siz de çekiyor musunuz arkadaşlar?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen
nasıl konuşuyorsun?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Seslerini
dinliyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen ne
dediğinin farkında mısın? Doğru konuş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
İşte, bu vatan daha bölünürken, Müslümanlar kurşunlanırken
bunların sesleri hiç çıkmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Boş
konuşuyorsun, boş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Bunların beş dakika önce hepsinin kafaları önlerine
düşüyordu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Boş
konuşma, boş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Bunların sesleri hiç çıkmıyordu, şimdi ancak ancak
çıkmaya başladı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Boş
konuşuyorsun, boş!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hep
boş konuşuyorsun, boş!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım,
yap-işlet-devret modelinden bahsedeceğim. Bunların hiçbir tanesi
ama hiçbir tanesi bunu dinlemeyecekler çünkü biraz sonra kurulmuş saat
gibi, Sayın Meclis Başkanı Kabul ediyor musunuz? dediği
zaman önde Sayın Canikliye bakacaklar, o elini kaldırırsa onlar
da ellerini kaldıracaklar. Sayın Bülent Kuşoğlunun
söylediği gibi, onlar vicdanlarına bakmayacaklar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Çünkü,
onlar burada vicdanlarıyla hareket etmiyorlar, onlar burada kendi
vicdanlarıyla konuşmuyorlar, onlar burada sadece emirleri yerlerine
getiriyorlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, tahrik ediyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bir
milletvekili olarak burada görevlerini yerine getirmiyorlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Baksana buraya,
baksana!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Görevlerini yerine getirenler muhalefet milletvekilleridir, bu saate kadar
görevini yerine getirmeye çalışanlar onlardır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Hani, nerede milletvekilleri, nerede?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Onlar,
işte, şimdi damarlarına basılırsa konuşurlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Onun için, ben
yap-işlet-cep et modeliyle ilgili ne söylersem söyleyeyim, biraz sonra
Sayın Meclis Başkanı diyecek ki: Kabul edenler? Onlar
Sayın Canikliye bakıp ellerini kaldıracaklar.
Değerli arkadaşlarım,
sizlere saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soruyorum: Aynı
mahiyetteki önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı mahiyetteki
önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesinin son
paragrafının tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Ali
Serindağ
İzmir Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz Ali Öz
Antalya Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 27 nci maddesi ile
de, Kültür Bakanlığının Yassıada ve Sivriadada
kültürel ve turizm amaçlı yatırım ve hizmetleri 3996
sayılı kanun kapsamında kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına veya Yassıada ve Sivriadada yapılacak olan
planlama, imar ve inşaat uygulamaları ile diğer düzenlemelerin,
Kıyı Kanunu hükümlerine ve diğer mevzuatta yer alan
kısıtlama ve prosedürlere tabi tutulmaması dikkat çekmektedir.
Ne yapılacağı konusunda
Komisyona yeterli bilgi verilmediği de göz önüne
alındığında, bu adaların
kıyılarının talan edilmesi ve rant hesaplarının
öne geçmesinin söz konusu olabileceği kanaati hasıl olmuştur.
Sadece iki adaya yönelik olarak ve
amacı belli olmayan bir düzenleme getiren bu maddenin metinden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesinin son
paragrafının tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
Ali
Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz evvel konuşan arkadaşım Sayın Engin
Özkoç gerçekten durumu çok iyi özetledi, çok iyi tasvir etti, çok
İHSAN ŞENER (Ordu) Çok
manidar
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Evet, çok manidar konuştu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Çok etkilendik
biz, çok etkilendik.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi, şöyle, etkilenirsiniz, etkilenmezsiniz
Değerli arkadaşlarım,
bizim söylediklerimizi mutlaka dinlemek zorunda değilsiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kimisi
konuşur, kimisi yapar. Siz konuşacaksınız, biz işimizi
yapacağız.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Engin
Bey yok, zapta geçsin.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ama şöyle, yastığa başınızı koyduğunuz
vakit, bu söylediklerimizi gözden geçirin. Siz, Meclisi bir formalitenin yerine
getirildiği bir kurum gibi görüyorsunuz.
Bakınız, şimdi bizim
burada ne konuştuğumuzu vatandaşlarımız bilmiyor,
görüşmeleri vatandaşlarımız izlemiyor. Siz ne
yapıyorsunuz? Meclis görüşmelerini
vatandaşlarımızın gözünden kaçırıyorsunuz. Niye?
Çünkü siz vatandaşlarımızın sizi denetlemelerini
istemiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Önerge
nerede?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
İkincisi: Siz temel kanun diye bir müessese icat ettiniz. Temel kanunun
standartları Meclis İç Tüzüğünde belirtilmiş. Şimdi,
elinizi vicdanınıza koyun, görüştüğümüz kanunların
hangisi temel kanun olarak görüşülebilecek nitelikte ve standarttadır?
Hiçbiri değil, bu görüştüğümüz tasarı dâhil. Biz burada
gece yarılarına kadar çalışarak pek çok metin
çıkarıyoruz.
Bakın, Sayın Bakan burada.
Merkez Bankası bağımsızdır. diye bir kanun
çıktı, değil mi? Merkez Bankası bağımsız
mı? Merkez Bankası bağımsız ise Sayın Bakan kendi
kabine arkadaşının Merkez Bankası Başkanı
hakkında söylediklerini gözden geçirsin. Ne diyor? Merkez Bankası
Başkanı memurdur, konuşamaz. diyor. Bir de şu var: Yani
sanki memur olmak çok kötü bir şey mi? Değerli
arkadaşlarım, o nedenle samimi olacağız.
Bu getirdiğiniz madde de o
şekilde. Ne diyorsunuz? Efendim, Yassıadaya bir demokrasi müzesi
yapacağız. diyorsunuz, öyle mi? Şimdi, zamanı idarenize
bakalım: Değerli arkadaşlarım, hukuk nerede? Hukuk ayaklar
altında. Yargı bağımsızlığını hiç
düşünen var mı? Yargının bağımsız
olduğunu kim söyleyebilir? Sayın Başbakan gerektiğinde Biz
yargıya söyledik, gereğini yapacaklar. diyor mu? Diyor. Eğitimi
ne yaptınız? 4+4+
Değerli arkadaşlarım,
demokrasinin Dsini bırakmadınız. Bakınız, Allah
rahmet eylesin, rahmetli Sayın Menderes, oğlu okulu bitirdiği
vakit ticaret yapacağını söylediğinde Yok, sen ticaret
yapamazsın. Gideceksin devlet memuru olacaksın. dedi, çünkü ticaret
yaptıkları vakit kendisine bir şeyler atfedilebileceğini
biliyordu ama şimdi siz ne yapıyorsunuz? Siz, çocuklarınız
daha okulu bitirmeden gemicik satın alıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hangisi mesela? İsim ver, isim.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanının 16 yaşındaki
oğlu iş adamı olarak geziye katılıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Demokrasi müzesi ne oldu?
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Önergenize gelseniz de istifade etsek.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
İş adamı olarak geziye katılıyor. Bunları,
başınızı yastığa koyduğunuz vakit
düşünün.
Şimdi ne diyorsunuz? Siz
diyorsunuz ki: Efendim, biz kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına yetki vereceğiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Önergen ne
getiriyor?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Siz kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşlarını
ne hâle getirdiğinizi biliyor musunuz? Geçen hafta Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Kanununu değiştirdiniz, ne diyorsunuz? Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği, Bakanlığın verdiği
talimatları yerine getirmekle yükümlüdür. diyorsunuz. Böyle bir
anlayış olabilir mi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) İmralıya bir açılım anıtı
yapalım, açılım
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Yani, siz böyle, bu şekilde demokrasiyi yaşatabilir misiniz?
Ne yapıyorsunuz: Efendim, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına biz bunu
vereceğiz. E, ne olacak? O da dilediği şirkete verecek. Ya,
ne yapacak? Dilediği şekilde orayı planlayacak, imar durumunu
düzenleyecek, Kıyı Kanununun öngördüğü kısıtlamalardan
ari olacak, efendim, mevzuatın öngördüğü kısıtlamalara tabi
olmayacak. diyorsunuz. Siz bu şekilde demokrasiyi
yaşatamazsınız. Sizin zaten demokrasi diye bir derdiniz yok
değerli arkadaşlarım.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ali
Bey, İmralıya da açılım anıtı yapalım,
açılım anıtı!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 00.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.12
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/614) (S. Sayısı: 293)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 3 Nisan 2013 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 00.13