TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87inci
Birleşim
3
Nisan 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin, Kanserle Savaş Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, Kazdağlarındaki maden
talanına ve doğa tahribatına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, turizm sezonunun açılması ve
turizm sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu ve 24 milletvekilinin, çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz
ve istismarın araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/567)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, kemik iliği kanserinde
karşılaşılan ilik nakliyle ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/568)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, maden
işçilerinin emeklilik koşullarının yeniden düzenlenmesine
yönelik sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/569)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, ellerinde Türk Bayrağıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine girmeye çalışan ve Avrupa Türklerini temsil
eden insanlara Çantaya koyun, sakın açmayın. demek suretiyle
yapılan uyarılara ve Meclis yönetiminin bu konuda bir
talimatının bulunup bulunmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, kayısı
üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve
üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için
alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 2/4/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 3 Nisan 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporlarının (1/619) (S.
Sayısı: 310)
4.- Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin
İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747,
1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614)
(S. Sayısı: 293)
6.- Güneydoğu
Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal
Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 84)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, UEFA
Şampiyonlar Ligindeki temsilcimiz Galatasaray Spor Kulübüne
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 443) Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 293) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Vanda deprem sonrası
yapılan kalıcı konutlar ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
(7/17993)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Devlete ait arazilere ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/18095)
3.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, 18. Uluslararası Enerji ve Çevre
Fuarı ve Konferansı Sonuç Bildirgesindeki görüş ve önerilere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18121)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, elektrik santrali kurulum sözleşmesi
imzaladığı halde işletmeyen tesislere kesilen cezalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18122)
5.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgünün, Elâzığda bazı köylerin aydınlatma
sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18123)
6.- Eskişehir
Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, bazı davalarda yargılanan
subayların sicillerinin geçmişe dönük olarak bozulduğu
iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/18286)
7.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgünün, Tokattaki Kızılay şubesinde depo
sıkıntısına ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Muammer Güler'in cevabı (7/18382)
8.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binicinin, Bakanlığın merkez ve
taşra teşkilatlarının kullanmakta olduğu kiralık
hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/19006)
3 Nisan 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 87nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kanserle Savaş
Haftası münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail Tamere
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, Kanserle Savaş Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1 ile 7 Nisan tarihleri arası
Kanser Haftası olarak kutlanmaktadır. Kanser Haftası
nedeniyle, kanser hastalığı
konusunda farkındalık yaratmak, bu bilinci oluşturmak adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, 2 Nisan Otizm Günü nedeniyle de otizm
hastalarına da buradan sevgilerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, kanser,
çağımızın çok önemli bir hastalığıdır.
kanser hücreleri kontrolsüz olarak vücutta çoğalarak ve diğer
organlara atlayarak önemli bir hastalık konumuna gelmektedir ve
hayatımızı etkilemektedir. Günümüzde her ülkede, her yaşta
görülebilen, coğrafi sınır, sosyal statü ve gelir durumu
ayırmaksızın evrensel bir sorun hâlindeki kanser
hastalığı dünyada önemli bir halk sağlığı
sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünya Sağlık Teşkilatı
Her yıl
12,7 milyon insanın kansere yakalandığı ve 7,6 milyon
insanın da kanser nedeniyle hayatını kaybettiği önemli bir
etken olarak karşımızdadır. Türkiyede ise 150 bin ila 175
bin kişinin kansere yakalandığı gerçeği vardır,
100 bin kişi civarında da ölümler söz konusudur. Türkiyede 100 bin
erkekten 280i, 100 bin kadından da 172si çeşitli kanser nedeniyle
hayatını kaybedebilmektedir.
Kanserler vücutta iki şekilde olabilir. Özel olarak
kanser olabilir, cinsiyet ve aile öyküsü olabilir; değişik faktörler
ve çevresel faktörler de kansere neden olan etkenler arasında
karşımıza çıkabilir. Sigara, alkol, iyonize radyasyon,
ultraviyole ışınları, hava kirliliği, kimyasal
faktörler kansere neden olan en önemli etkenlerdir. Biz, eğer bu etkenleri
koruyucu olarak önleyebilirsek Türkiyede ve dünyada yaklaşık üçte 1
oranında kansere yakalanma riskini de ortadan kaldırmış
oluruz.
Sağlık
Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde en sık görülen kanser
çeşitleri: Başta akciğer kanserleridir, daha sonra, prostat,
mesane, kalın bağırsak, mide, gırtlak kanserleri de,
pankreas kanseri, tiroit kanseri ve kolon kanserleri önemli bir etken olarak
karşımıza çıkar.
Türkiyede kanserle ilgili en önemli
özellik, kanser hastalarının ücretsiz tedavi edilmeleridir. Bu çok
önemli bir konudur. Dünyanın özellikle tedavi alanındaki
sıkıntılı bu durumu Türkiye ücretsiz olarak
karşılamaktadır. Sağlık Bakanlığına
ayrılan bütçenin yaklaşık üçte 1i de kanser hastaları için
ayrılmıştır.
Ulusal bir etken, kanseri önleme
programı ortaya konulmuştur. Türkiyede kanseri önlemek için
Önce,
kayıt sistemi -eskiden yoktu, yeni getirildi- özellikle kontrollerin
yapıldığı bir alan, tarama alanı ve tedavi alanı
olarak önemli etkenler arasındadır. Kanserle mücadele konusu,
aynı zamanda kanser kayıtçılığı 2008
yılında başlatılmış, bu sayı
başlangıçta 12 olarak alınmış ama son günlerde, son
yıllarda daha da artarak gelişmektedir. Ayrıca, kanserden
korunma, kanser yapıcı biraz önce bahsettiğim- etkenlerin
ortadan kaldırılmasıyla, çok önemlidir.
Ülkemizde kayda değer bir olay da
sigara kullanımı, tütün kontrolüne yönelik
çalışmalarımız dünyada ses getirmiştir. MPOWER
stratejisini en iyi uygulayan ülkeler arasında olmamız Türkiye
adına gurur verici bir hadisedir. 2010 ila 2011 yıllarında
tütünle mücadele konusunda dünyada baktığımızda ilk
sıralarda olan ülkemizi ayrıca kutlamak gerekiyor. Ülkemizin 81
vilayetinde, her ilde kurulan kanser erken teşhis tarama ve eğitim
merkezleri yani KETEMler açılmıştır. Bunlar, 81 vilayette
yaklaşık tüm hastaları kontrol edebilmektedirler. KETEMle en
önemli kanserlerden rahim kanseri, kolorektal kanserlerin tedavisi
yapılabilmektedir. Kanserin tedavi ve palyatif bakımı önemlidir.
Hasta sorumluluğu ve farkındalık programıyla kanseri önemli
bir şekilde Türkiye gündeminde tutmak ve dikkatinizi çekmek istiyorum.
Hepinizi saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz,
Kazdağları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akovaya aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, Kazdağlarındaki maden
talanına ve doğa tahribatına ilişkin gündem
dışı konuşması
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30-31 Mart tarihlerinde
Burhaniyede gerçekleştirilen Türkiye 10uncu Kent Konseyleri Platformu
toplantısında Madra ve Kazdağlarındaki maden
talanını ve doğa tahribatını engellemek amacıyla
çeşitli eylem planları kararı alınmıştır.
Madra ve Kazdağlarında talana hayır. pankartları
hazırlanmasına ve tüm ülkede aynı gün ve saatte tek bir metin
üzerinden ortak bir basın açıklaması yapılmasına,
açıklama metninin ve açıklama tarihininde yürütme kurulu
tarafından belirlenmesine karar verilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Kazdağları millî servetimizdir. Kazdağlarındaki yer
altı maden rezervlerinin yer üstü zenginliğinin yanında bir
değeri yoktur. Kazdağları bölge insanının temiz, güvenilir
su kaynağıdır. Bünyesinde barındırdığı
önemli sayıda endemik bitki ve hayvan varlığı ile önemli
bir gen merkezidir. Tarih, kültür alanı ve mitoloji
kaynağıdır. Homeros destanları bu toprakların
kültürünü, uygarlığını anlatır. Dünyanın en
kaliteli meyve ve sebzelerinin yetiştiği bir alandır. Ülkemizin
en önemli süt ve et üretim merkezlerindendir. Ülkemizin eşsiz orman
alanlarından biridir, etekleri zeytin ağaçlarıyla
süslenmiştir.
Bakanlar Kurulunca, 12/03/1993
tarihinde, 93/4243 sayılı Karar ile Balıkesir ili Edremit ilçesi
sınırları içerisinde bulunan Kazdağı yöresinin belirli
bir kısmı millî park olarak belirlenmiştir. Kazdağları
olarak nitelendirdiğimiz bölgede 2 milyon 580 bin dönüm orman arazisi
bulunmaktadır. Bu denli büyük bir coğrafyada sadece Edremit ilçesi
sınırları içinde 214.630 dönümlük bir alan Kazdağı
Millî Parkı ve 2.400 dönümlük bir alan Kazdağı Köknarı
Tabiatı Koruma Alanı olarak tescil edilerek koruma statüsüne
kavuşturulmuştur. Ancak, Kazdağları, ekolojik özellikleri
nedeniyle bir bütünlük oluşturmaktadır. Kazdağlarının
Avrupa Bitki Birliğince önemli bitki alanı olarak kabul edilen ve
Çanakkale ve Balıkesir ili sınırları içerisinde kalan ve de
Kazdağı Millî Parkı ile organik bütünlüğünü sağlayan
alanlarının da millî park sınırları içine
alınması büyük bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Kazdağlarında çok fazla maden
arama izni verildiği ve hâlen yapılan maden aramalarında da
çevrenin ve doğal dokunun tahrip edildiği ve uzun dönemde de insan ve
hayvan sağlığının tehdit altında olduğuna
dair tarafıma gelen şikâyetler üzerine verdiğim soru önergesine
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız
tarafından -verilen cevaba göre- Kazdağları millî park
alanı olarak sınırları belirlenmiş alanda 5 adet maden
ruhsat sahasının millî park alanıyla kısmen girişimli
olduğu gözlemlenmiştir. Kazdağlarının çevresinde ise
61 adet ruhsat bulunmaktadır. cevabı verilmiştir. Çevreye zarar
verecek şekilde arama ve üretim yapan madencilikten elde edilecek
kısa dönemli gelir ile uzun dönemli çevre, insan ve hayvan
sağlığına verilen zarar düşünüldüğünde peynir
ekmek dağıtır gibi maden arama ve çıkarma
ruhsatının verilmesini de anlamak mümkün değildir.
Uzun dönemde maden şirketleri
zenginleşmiş, bölgenin doğal kaynakları tüketilmiş;
geriye, kirletilmiş, tahrip edilmiş doğa kalmaktadır.
Bizler kendi yaşamımıza, havamıza, suyumuza,
toprağımıza, hayvanımıza, insanımıza sahip
çıkmadıkça doğamızı tahrip eden yabancı
şirketler hiç sahip çıkmazlar.
Devlet politikası olarak, öncelik,
insan ve çevre sağlığı ve koruması
olmalıdır. Ne yazık ki devlet politikası olarak, öncelik,
maden şirketlerinin kârlarına kâr katmaları olarak
düşünülmektedir.
Kazdağlarındaki yer üstü
zenginliği çıkan yangınlarla tahrip edilirken yangın
söndürme faaliyeti bölgeye yangından daha çok hasar vermektedir.
Kazdağlarında -biliyorsunuz
hepiniz- eylül aylarında bir yangın çıktı. 500
hektarlık orman alanı da
Maalesef, yangın söndürülme metodu,
uzun dönemli olarak toprağa, suya zarar verecek, hayvan ve insan
sağlığına tehdit olacak noktaya gelmiştir.
Kazdağlarında başlayan yangının söndürülmesinde
-Sayın Bakanın da verdiği cevaplarda da görüldüğü üzere-
helikopterler, orada mevcut
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla)
yakında bulunan su kaynaklarından alacağına madenlerin
çökertme havuzlarındaki su kullanılmıştır ve bu da
ciddi tehlikeler oluşturmaktadır.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
turizm sezonunun açılması ve turizm sektörünün sorunları
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Mehmet Günala aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, turizm sezonunun açılması ve
turizm sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
seçim bölgemiz Antalyanın ağırlıklı olduğu
ülkemiz turizm sektörünün yeni sezonunun hayırlı olmasını
diliyorum.
Nisan ayıyla birlikte daha da
hızlı bir şekilde, açık olan tesisler var ama, bütün
tesislerimiz yavaş yavaş bu hafta açılıyor.
Dolayısıyla, bu vesileyle, hafta sonu Sayın Genel
Başkanımızla beraber Antalyadaki temaslar sırasında
sektörün sorunlarıyla ilgili arkadaşlarımız bir defa daha
dile getirdiler. Ben de, bu vesileyle, hem sizlere bir kanun teklifiyle hem de
araştırma önergesiyle önümüzdeki bir iki gün içerisinde
sunacağım ama bu vesileyle, buradan, bu sezonun turizm sektörüne,
ülkemiz ekonomisine ve iş adamlarımıza, turizmcilere
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Tabii, onu dilerken
de sorunların da devam ettiğini buradan belirtmem gerekiyor, bugünkü
söz almamın nedeni bu sorunlara bir an önce çözüm bulmak.
Özellikle, bu haftaki
temaslarımızdan öte, iki hafta önce yurt dışına
yapmış olduğumuz ziyarette Sayın
Cumhurbaşkanımızla, arkadaşlarımızın otele
ödediği fiyatı duyunca bu işin hakikaten yeniden ele
alınması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle söyleyeyim: O
ülkede bir gecelik ödediğimiz fiyata Türkiyede uçak dâhil bir haftalık
tur yapılıyor yani işin ne kadar vahim durumda olduğunu
anlatmak için söylüyorum. Dolayısıyla -temel sorunumuz- bir
koordinasyon sorunumuz var, fiyatlama, arz talep planlamasına ilişkin
sorunumuz var. Maalesef, bu süreç içerisinde
Sayın Günay gelmiş, tebessüm
ediyor ama bizim çerçeve yasamız hâlâ çıkmadı, kendisine de
defalarca hatırlatmıştım. Şimdi, yeni
Bakanımıza da özellikle ilk iş olarak bu meseleyi ele
alması gerektiğini sektör adına, oradaki
yatırımcılarımız adına ben bir defa daha
hatırlatıyorum. Milletvekilli arkadaşlarımızla
yaptığımız görüşmede, Antalya milletvekillerimizle hep
birlikte bu talebi götürmek, sektör temsilcilerini de alıp götürmek üzere
anlaştık. Önümüzdeki günlerde inşallah bu da olur.
Dün akşamki konuşmamda da
bahsetmiştim, kısır siyasi çekişmeler yerine ülkemizin
ekonomik, sosyal sorunlarını çözmeye yönelik düzenlemelere öncelik
vermemiz gerekir demiştim. Bu, öncelikli alanlardan biridir. Neden?
Büyümeden bahsettik, dün geldi Fren yaptık. dediler. Niye? Cari
açık artıyor işte reyting kuruluşları şunu diyor,
bunlar bunu diyor ama en önemli görünmeyen kalemimiz olan turizm gelirlerine
ilişkin köklü önlem alamıyoruz, o zaman da turist sayımız
arttı diye hava atıyoruz. Oysa, kişi başına turizm
gelirini artırmamız lazım. Ama, bir arz politikamız
olmazsa, talebe ilişkin, destinasyonuna ilişkin bir şeyler
yapıyoruz ama koordinasyon eksikliği olursa hak ettiğimiz geliri
elde edemiyoruz; sorunumuz bu. Sorunumuz, burada belirttiğimiz şey
kimseyi suçlamak değil ama önümüzdeki sorunların bir an önce
çözülmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Çünkü, sektörde Turizmi
Teşvik Kanunuyla ilgili sorunlar var, ilgili yönetmelikle ilgili sorunlar
var, Kıyı Kanunuyla ilgili sorunlar var, bunun yönetmelikleri var,
ecrimisil sorunları var yani birçok şey var. Ama, öncelikli olarak
başka bir önerileri daha var sektör çalışanlarının,
kanun teklifi içerisine, inşallah
Veya çalışmayla ilgili
gelecek diğer kanun içerisinde de yine sizlerle beraber
değerlendiririz bütün gruplar olarak, partilerüstü bir mesele olduğu
için söylüyorum. Burada da Çalışma hayatına ilişkin
uygulamada birliktelik yok, denetimlerde yeknesaklık yok. diyorlar. Mesai
saatleriyle ilgili sorunlar var, sigorta primleriyle ilgili sorunlar var,
izinlerle ilgili sorunlar var. En önemlisi, kış sezonunda birçok
otelimiz kapalı kalıyor. Talepleri, bu çalışmalar
esnasında, en azından o beş aylık kapalı sezonda primlerin
devlet tarafından, daha önceki istihdamı teşvikle ilgili
olduğu gibi
Turizmi Teşvik Kanununu da yeniden ele almamız
gerekiyor herhâlde, biraz günün gerisinde kaldı.
Turizm çerçeve yasasıyla beraber
bence bütün bu konuları içeren bir temel kanun çıkarmamız
gerekiyor diye düşünüyorum. Aksi takdirde, çalışma
hayatıyla ilgili bu sorunları da çözersek, yabancıların
çalışmasıyla ilgili izinlerde de sorunları var; bir esasa
bağlayalım, hep birlikte, gelin, bunu istişare edelim, sektörün
temsilcileri de bu işe katılsın.
Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde
vereceğimiz araştırma komisyonu kurulması önerisini de bir
partilerüstü mesele olarak görerek tekrar değerlendirelim diyorum.
İnşallah, dışarıdan para arayacağız diye
değişik yöntemlerle -yok, kira sertifikası diye-
uğraşmak yerine, burada, gelin, elimizdeki imkânları
değerlendirelim, hak ettiğimiz fiyata işletmelerimizin
pazarlanmasını, o kârı sağlamasını hep birlikte
sağlayalım diyorum.
Tekrar, turizm sezonunun
hayırlı olmasını diliyor, sorunların çözüleceği
bir sezon olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu ve 24 milletvekilinin, çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz
ve istismarın araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/567)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Geleceğin güvencesi ve sahibi
çocuklarımızdır. Çocuklarını koruyamayan, gözetemeyen
toplumların geleceği de tehlikededir.
Çocuk istismarının en kötü
şekillerinden birisi olan, cinsel istismar ve taciz olayları son
yıllarda her gün yeni bir şekliyle gündeme gelmektedir.
Sivil toplum örgütleri,
sağlık kuruluşları, üniversiteler ve baroların
kurduğu çocuk koruma birimlerinin, taciz, ihmal ve istismar
konularındaki çalışmaları, bu konuya dikkat çekilmesi
açısından önem taşımaktadır.
Tüm dünyada çocuklar şiddetle
kuşatılmışlardır. Kimi yerel özellikler
taşısa bile bu sorun sadece Türkiye'ye özgü değildir.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalar, tüm
çocukların evlerinde, okullarında ve içinde
yaşadıkları topluluklarda fiziksel, cinsel veya duygusal
şiddete ve tacize tanık olduklarını ve etkilendiğini
göstermektedir.
Ülke nüfusumuzun yaklaşık
yüzde 31,1 çocuktur. Araştırmalarda, çocukların yüzde 4 ila
yüzde 30 arasında cinsel istismara uğradığı tespit
edilmiştir. Cinsel istismara maruz kalan çocukların yüzde 70i de 10
yaşın altındadır.
Çocukların, fiziksel, cinsel veya
duygusal istismarı, psikolojik ve fiziksel ağır travmaya maruz
kalmalarına, yaşam boyu sakatlanmalarına hatta ölümlerine neden
olabilmektedir. Ciddi fiziksel sağlık sorunlarına ve ömürlerinin
sonuna kadar tedavi edilemeyen psikolojik sorunlara neden olabilmektedir.
Ülkemizde, bu konuyla ilgili yeterli
veriler olmadığı için, konunun gerçek boyutu hakkında yorum
yapmak zordur.
Özellikle, Birleşmiş
Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi; Çocuk
Satışı, Çocuk Fuhşu ve Çocuk Pornografisi Ek Protokolü'nde
düzenlenen konular hakkında, kamu, devlet görevlileri, güvenlik
görevlileri, sosyal hizmetler, eğitim ve sağlık gibi kamu
idaresi sektörlerinin, sürekli bilgilendirme ve bilinçlendirme
çalışmalarını daha ciddi bir şekilde ele
almasını gerektirmektedir.
Çocukların maruz kalabileceği
ve hayatlarının ileriki dönemlerini olumsuz etkileyecek özellikteki
konu ve olaylarla ilgili ayrıntılı bir devlet politikası
gerekmektedir. Bu konuda ülkemiz hangi aşamadadır ve şimdiye
kadar yapılan çalışmalar nelerdir?
Şimdiye kadar çocuklara yönelik
şiddet, cinsel taciz ve istismar konularında, öncelikle anne, baba ve
diğer aile fertlerine ve genel halka yönelik olarak hangi kurumlarda,
hangi çalışmalar yapılmıştır? Bu konuda
oluşturulmuş planlar var mıdır?
Bu konularda ülkemizde hangi kurum ve
kuruluşlar ile hangi görevliler etkin faaliyet göstermektedir? Bu
çalışmaları yapan ya da yapacak olan personelin eğitimleri
nasıl sağlanmaktadır?
Bu konularda eylem
planlarının hazırlanması için şimdiye kadar ne gibi
araştırmalar yapılmıştır?
Özellikle bu konularda adli tıp
hizmetleri ve raporlarıyla ilgili daha önce yaşanan
kargaşaların ortaya çıkmaması için adli tıp
kurumlarında ne gibi düzenlemeler yapılmış ve şimdiye
kadar hangileri uygulanmıştır?
Ceza
Kanununda bu konularla ilgili maddeler yeniden incelenerek, daha
caydırıcı maddeler oluşturulmasıyla ilgili
yapılan çalışmalar nelerdir?
Yaşadığı
olay nedeniyle özel koruma tedbirlerine ihtiyaç duyan çocuklar konusunda
gerekli tedbirlerin alınması için kurumsal yapının
oluşturulması aşamasında gelinen nokta nedir?
Ülkemizde,
Adalet, Sağlık, İçişleri bakanlıkları (özellikle
Emniyet teşkilatında), SHÇEK, belediyeler ve sosyal yardım
kuruluşlarında; sosyal hizmet uzmanları (sosyal
çalışmacı) ve psikologlar yeterli sayıda değildir. Bu
çalışma alanlarında (özellikle bu konuya yönelik olarak) sosyal
hizmet uzmanı ve psikolog istihdamı sağlanarak, konuyla ilgisi
olmayan farklı meslek gruplarının bu alanlarda istihdam
edilmelerinin engellenmesi için neler yapılmıştır?
Tüm bu konuların
ayrıntılarının ortaya koyulması ve çocuklara yönelik
şiddet, cinsel taciz ve istismarın araştırılarak,
gereken önlemlerin alınması ve sosyal bir politika
oluşturulmasına ışık tutulması amacıyla
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Mevlüt Dudu (Hatay)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Bülent Tezcan (Aydın)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Namık Havutça (Balıkesir)
9) Haydar Akar (Kocaeli)
10) İhsan Özkes (İstanbul)
11) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
12) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
13) Faik Tunay (İstanbul)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Aylin Nazlıaka (Ankara)
16) Erdal Aksünger (İzmir)
17) Tolga Çandar (Muğla)
18) Emre Köprülü (Tekirdağ)
19) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
20) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
21) Hasan Akgöl (Hatay)
22) Hurşit Güneş (Kocaeli)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24) Osman Aydın (Aydın)
25) Recep Gürkan (Edirne)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, kemik iliği kanserinde
karşılaşılan ilik nakliyle ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/568)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
ölümcül kan kanseri hastalığı nedeniyle binlerce hasta
yaşamını yitirmekte ya da uygun verici
bulunamadığı için ölümü beklemektedir. Kan kanseri diğer
adıyla kemik iliği kanseri, kemik iliğinde bulunan kan yapıcı
ana kök hücrenin genetik yapısının bozukluğu ve kan
hücrelerinin üretiminin kontrol dışına çıkarak vücutta
aşırı birikimine yol açan hastalıktır. Genellikle
kimyasal madde, radyasyon, bazı virüsler gibi çevresel faktörlerin
etkisiyle genlerde meydana gelen bozulmayla ortaya çıkan kemik iliği
kanseri, kesinlikle irsi ya da kalıtsal bir hastalık değildir.
Kemik iliği
kanseri olan bir hastanın tedavi süreci diğer kanser türleriyle
mücadele eden hastalara göre daha zorlu geçmektedir. Özellikle erişkin
hastaların tedavisinde genellikle hastalığın
tekrarlanmasını engellemek için kemik iliği nakli gerekmektedir.
Ülkemizde her 100 hastadan ancak 1ine ilik nakli yapılabilmektedir.
Amerika 100 hastadan 84üne, Almanya ise 81ine nakil
gerçekleştirmektedir. Türkiye'de yeterli sayıda gönüllü verici
olmaması ne yazık ki her yıl 100 hastadan 99unun uygun doku
bulunamaması nedeniyle ölmesi gibi üzücü bir tablonun ortaya
çıkmasına neden olmaktadır.
Türkiye'de kemik
iliği nakil sayısının az olmasının en önemli
nedenlerinden biri ülkemizde kemik iliği bankasının
yalnızca 2 tane olması, diğeri ise bu bankalara başvuran
gönüllü sayısının azlığıdır. O nedenle,
kemik iliği kanseri hastalığına bağlı ölümlerin
azaltılması için gönüllü verici olmak ve donör
sayısını artırmak için gerekli çalışmaları
yapmak büyük önem taşımaktadır. Ölümleri en aza indirmek, kemik
iliği kanseri ve kemik iliği naklinde
farkındalığı artırmak için projeler geliştirmek
gerekmektedir. Bu kadar önemli bir sağlık sorunu
yurttaşlarımız tarafından sosyal medya
aracılığı ile fark ettirilmeye
çalışılırken devletin ilgili kurumlarının konuyla
ilgili adımlar atmaması 2012 Türkiye'sine
yakışmamaktadır. O nedenle, bundan sonra atılacak her
olumlu adımın bir hastanın mücadelesine umut olacağı
düşüncesiyle vakit kaybetmeden harekete geçilmelidir.
Unutulmamalıdır ki hiç kimsenin kemik iliği kanseri
hastalığına yakalanmayacağının garantisi yoktur.
Kemik iliği
naklinde yaşanan eksikliklerin tespit edilerek çözüm yollarının
bulunması, kemik iliği kanserinde hayati öneme sahip olan gönüllü
verici sayısının artırılması ve nakil
olamadığı için hayatını kaybeden hasta
sayısını en aza indirebilmek için gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla Anayasanın
98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
2) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
3) İhsan
Özkes (İstanbul)
4) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
5) Musa
Çam (İzmir)
6) Bülent
Tezcan (Aydın)
7) Haydar
Akar (Kocaeli)
8) Mustafa
Serdar Soydan (Çanakkale)
9) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
11) Faik
Tunay (İstanbul)
12) Recep
Gürkan (Edirne)
13) Erdal
Aksünger (İzmir)
14) Levent
Gök (Ankara)
15) Celal
Dinçer (İstanbul)
16) Tolga
Çandar (Muğla)
17) Emre
Köprülü (Tekirdağ)
18) Mehmet
S. Kesimoğlu (Kırklareli)
19) Hasan
Akgöl (Hatay)
20) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
21) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
22) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Osman
Aydın (Aydın)
24) Nurettin
Demir (Muğla)
25) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, maden
işçilerinin emeklilik koşullarının yeniden düzenlenmesine
yönelik sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/569)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Madencilik sektörü, insan
yaşamı açısından son derece tehlikeli, sayısız
risk unsurunu içerisinde barındıran bir sektördür.
Maden işletmelerinde yerin
yüzlerce metre altında çalışarak evine, çoluğuna
çocuğuna ekmek götürmeye çalışan maden emekçilerinin
sorunları oldukça büyüktür. Bu sorunlarının en başında
iş sağlığı ve iş güvenliği gelmekte,
düşük ücretle çalışmaları ve uzun emeklilik süreleri
nedeniyle mağdur olmaktadırlar.
Kömür madenciliğinde
özelleştirmeler nedeniyle istihdam özel sektöre kaymış,
işçiler işçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemlerinden yoksun, düşük ücretle ve ağır çalışma
koşulları altında çalışmaya
zorlanmışlardır.
Onlar yerin yüzlerce metre altında
ışıksız, havasız, güneşsiz ortamda ölümle burun
buruna çalışmaktadırlar.
Onların hayata
bağlılığı kıldan incedir.
Çalışma
koşullarının zorluğu nedeniyle onlar için ekmek
aslanın ağzından da uzaktadır.
Bu sektörde çalışan hemen
hemen herkes kısa sürede meslek hastalıklarına yenik
düşmektedir. Çalışırken akciğer kanseri veya
tüberküloz hastalığına yakalanmayan işçi yok denecek kadar
azdır.
Tüm bu olumsuz çalışma
koşullarında yerin yüzlerce metre altında alın teri dökerek
helal kazanç mücadelesi veren maden işçilerinin zor olan çalışma
koşulları nedeniyle emekliliklerinin daha esnek koşullara
kavuşturulması gerekmektedir.
Kömür madenlerinde çalışmakta
olan işçi, yönetici ve teknik personelin nasıl helal para
kazandığını, günde sekiz saat kelle koltukta karanlık,
daracık alanlarda kazma sallamanın zorluğunu anlamak için o
maden ocağında iki saat bulunmak gerekmektedir.
Maden emekçilerinin çalışma
koşullarının zorluğu, bu sektör
çalışanlarına uygun olmayan emeklilik hükümleri onları
çalışma ortamından soğutmakta, ürkütmekte, tedirgin etmekte
ve birçok işçi bu gerekçeyle işinden ayrılmakta ya da
ayrılmayı düşünmekte veya yakınları, aileleri bu
işte çalışmalarını istememektedir.
Her gün evinden çıkarken
yakınlarıyla helalleşerek işine giden, her gün indiği
ocaktan bir daha çıkamayabileceği korkusunu taşıyan maden
emekçilerinin bu zor çalışma koşullarında emekli
olabilmeleri neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Onların emeklilik
koşullarını bu güvencesiz çalışma
şartlarıyla tamamlamaları neredeyse imkânsızdır.
Onların emekli olabilmeleri için
gerekli olan; yaş haddinin, sigortalılık sürelerinin ve prim
ödeme gün sayılarının bu meslekte ölümle burun buruna
çalışan maden emekçileri lehine olacak şekilde yeniden
düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle, maden emekçilerinin
emeklilik koşullarının, onların lehine olacak şekilde
yeniden düzenlenmesine yönelik sorunlarının tespit edilerek gerekli
önlemlerin bir an önce alınması amacıyla TBMM
İçtüzüğünün 104üncü. ve 105inci maddeleri ile Anayasanın 98inci
maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ederim. 13.02.2012
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Faik Tunay (İstanbul)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
7) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
8) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Bülent Tezcan (Aydın)
11) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) Aylin Nazlıaka (Ankara)
13) Celal Dinçer (İstanbul)
14) Erdal Aksünger (İzmir)
15) Tolga Çandar (Muğla)
16) Emre Köprülü (Tekirdağ)
17) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Hasan Akgöl (Hatay)
20) Kemal Değirmendereli (Edirne)
21) Hurşit Güneş (Kocaeli)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Osman Aydın (Aydın)
24) Recep Gürkan (Edirne)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, söz talebim var, müsaade ederseniz
BAŞKAN Evet, Sayın Vural,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
ellerinde Türk Bayrağıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine girmeye
çalışan ve Avrupa Türklerini temsil eden insanlara Çantaya koyun,
sakın açmayın. demek suretiyle yapılan uyarılara ve Meclis
yönetiminin bu konuda bir talimatının bulunup
bulunmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün grup toplantı odamızda
Almanyadan gelen, Avrupadan gelen Avrupa Türklerini temsil eden
insanlarımız, aileler vardı. Bu ailelerimizin Meclise girerken
bayrak var ellerinde. İşte, bu bayrak sokulur mu, sokulmaz mı
Birçok mütereddit davranışlar sergilenmiş Çantaya koyun, sakın
açmayın. demek suretiyle. Türk Bayrağının bir
provokasyon, bir tahrik aracı olarak kullanılmasına yönelik
zannederim yöneticilerin bu konuda bir yaklaşımı var. Türk
Bayrağı, hepimizin, hep beraber, birlikte, gururla
taşıyacağı bir bayraktır. Dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine giren vatandaşlarımızın
elinde bulunan, yanında bulunan Türk Bayrağı hakkında
Meclis yönetiminin bu konuda, bu şekilde vermiş olduğu bir
talimat var mı, yok mu bilmiyorum ama Türk Bayrağı hepimizin
şerefidir, namusudur. Ben bu konuda gerekli uyarıyı yapmayı
vazife edindim. O bakımdan, Türk Bayrağı, sadece çantalarda
taşınan değil, herkesin her yerde gururla
taşıyabileceği, taşımaktan da korkmayacağı,
egemenliğimizin, varlığımızın nişanesidir.
Bunu bu şekilde, tekrar aracılığınızla
hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural, müdâhil olacağız, bunu bilesiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, ben de 60ıncı maddeye göre yerimden çok kısa bir
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç,
görüşülen herhangi bir konu yok. Sonra, biliyorsunuz, bu konuda siz
üstatsınız, siz bize böyle öğrettiniz, öğrettiklerinizin
aksini yapmayın lütfen. Sadece grup başkan vekillerine söz veriyorum
biliyorsunuz.
Okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, kayısı
üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve
üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için
alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 2/4/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 3 Nisan 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 03/04/2013
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığında grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine Ülker Tarhan
Ankara
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili
tarafından, 02/04/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Kayısı üreticilerinin dondan
kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve üreticilerin
zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin
tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (817 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 03/04/2013 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen
hafta, 18 Martı 19 Marta bağlayan gece Malatyada bir don afeti yaşandı,
özellikle Malatyanın düşük rakımlı bölgelerinde
kayısımız yok oldu. Kimi bölgelerde yüzde 50 kimi bölgelerde
90a varan zararlar var. Zaten geçtiğimiz yıl, değerli
milletvekilleri, kayısının para etmemesinden dolayı
yokluğa mahkûm edilen kayısı üreticisi donla beraber 2013
yılı umutlarını da kaybetti. 18 Mart gecesi yanan sadece
Malatyalıların kayısı değildi, yanan
Malatyalıların umuduydu, yanan Malatyalıların hayaliydi
yani yanan Malatyalıların tüm yaşamıydı. Binlerce
üretici geçtiğimiz yıl 2,5-3 TL maliyeti olan kayısıyı
bu yıl 1,5-2,5 liradan sattı. Zaten kayısı üreticisi bu
nedenle zor durumdaydı. 2012den kalan elektrik, su, gübre, ilaç ve mazot
borçlarını zaten ödeyememişti. Zaten iki üç yıldan beri
kayısı para etmiyordu, üreticinin hiçbir birikimi yok.
Maalesef bu son dönemde
Malatyalının devletle olan tek ilişkisi evine gelen icra kâğıtlarıydı.
Malatyalı üretici ilk kez bu dönemde adliyeyle tanıştı, ilk
kez bu dönemde yaşı 60-70 olan üretici, ilk kez icrayla ve icra
avukatıyla tanıştı. İki yıldan beri
Malatyalıların seslerini buradan duyurmaya
çalışıyorum. Bu kürsüden, bu Meclisten, bana verilen görevi,
yani Malatyalıların
hakkını savunma görevini yerine getirmeye çalışıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bizim üretmiş olduğumuz ürün sıradan bir ürün
değil. Dünyanın en güzel kayısılarını üreten,
Türkiye'nin millî gelirine tarımda en çok katkıyı veren, yaz
demeden, kış demeden çoluğuyla çocuğuyla çalışan
Malatyalıların sesini duyurmaya çalışıyoruz çünkü bu
ürün her yıl kimi zaman 300 milyon dolar, kimi zaman 400 milyon dolar
Türkiye ekonomisine katkı sunuyor. Dünya kuru kayısı üretiminin
yüzde 80ini tek başına Malatya ili karşılıyor. Yani
dünyada çok önemli bir ürünü Malatyalılar yetiştiriyor.
Değerli milletvekilleri,
kayısının değerlenebilmesi için buradan birçok öneri
getirdim. Belki bu kayısıyla ilgili 100e yakın konuşma
yaptım Mecliste. Sıfır faizli kredi verin ki köylü, tefecinin
eline düşmesin. Borç verin, karşılıksız, bedelsiz
değil, borç verin. dedim, sesimizi duyan olmadı. Çiftçi elektrik
borçlarından mağdur oluyor, onların faizlerini silin. dedim,
faizler silinmedi çünkü bu Malatyada özelleştirilen elektrik kurumundan
hiç kimse memnun değil. Bu özelleştirme zihniyetini,
özelleştiren zihniyeti buradan bir kez daha kınıyorum.
Değerli arkadaşlar,
kayısı para etmiyor. Okullarda kayısı
dağıtın ki o bozuk süt yerine çocuklarımız daha zeki
olsun; -ki kayısı zekâ artıran bir ürün- askerlere
dağıtın, askerler iyi beslensin. dedim ancak maalesef sesimizi
kimseye duyuramadık.
Değerli arkadaşlar, ama
maalesef mağduriyetimiz de sürüyor. Yani kayısımızın,
üreticimizin durumu hâla iyileşebilmiş değil. En son da bu
uygulamalar yetmiyormuş gibi, son dönemdeki uygulamalar yetmiyormuş
gibi kayısımızı bir de don vurdu. 18 Martı 19 Marta
bağlayan gece kayısımızı don vurdu.
Değerli arkadaşlar, ben
buradan geçen hafta resimlerle kürsüden dile getirdim Malatyanın
düştüğü durumu. Geçen hafta sonu da Malatyayı gezdim, Malatya
merkez köylerini, Darendeyi, Kuluncakı, Battalgaziyi gezdim ve yerinde gördüm.
Yerinde gördüm kayısının düştüğü durumu. Maalesef,
rakımı düşük olan yerlerde kayısımız
-söylediğim gibi- yüzde 50 ile yüzde 90 arasında yanmış.
Değerli arkadaşlar, üretici, kayısı
tutsa da tutmasa da, don vursa da vurmasa da o ürüne aynı parayı harcıyor
yani ilacını veriyor, o ürünün gübresini veriyor, aynı
işçiliği harcıyor, aynı emeği harcıyor. Bu
nedenle, kayısı üreticisi açısından Don vurdu, masraf
etmeyeceğim. diye bir şey yok ve aynı emeği harcıyor
maalesef. Aynı emeği harcadığı için daha fazla zarar
etmiş oluyor. Yani, masrafı çok, parası yok.
Bununla ilgili TARSİM diye bir kurum var. Dillere
destan bir kurum bu TARSİM. Değerli milletvekilleri, Malatyalı
üretici, maalesef bu TARSİMin sistemine, TARSİMin
uygulamalarına hâlâ akıl sır erdiremiyor. TARSİM,
Üreticinin zararını nasıl karşılarım? diye
değil, Nasıl karşılamam? diye çalışıyor.
Üreticiyi hem TARSİM vuruyor hem don vuruyor yani üretici her yerden zarar
görüyor değerli milletvekilleri.
Don için yapılan sigorta kumar gibi arkadaşlar.
Bu, don için yapılan sigorta resmen kumar gibi. Şimdi, şöyle bir
örnek vereyim ben size: Bahçeniz var, o sene sigorta yaptırmak
istiyorsunuz. Soruyorlar: Çiçek mi, don mu yoksa dolu mu? Bunlardan birini
seçiyorsunuz. Tamamen, bu TARSİM sistemi Malatyada
Toto oynuyorsunuz
yani toto, sigorta toto oynuyorsunuz.
Bir de değerli arkadaşlar, Malatyalı
üreticinin bu yıl sadece yüzde 10u TARSİMden sigorta
yaptırmış. Niye? Çünkü, TARSİMdeki fiyatlar çok yüksek.
Çünkü, TARSİMe güvenmiyor. Çünkü, oradaki, geçtiğimiz
yıllardaki uygulamalarda yaşadı bunu, TARSİMe güvenmiyor,
güvenmediği için de sigorta yaptıramıyor. Bakın, 50 binin
üzerindeki üreticiden sadece 6 bin civarındaki insan TARSİMe ürününü
sigortalatmış.
Değerli arkadaşlar, biraz önce telefon geldi,
diyorlar ki Malatyalılar: Daha önce, 2002de 1 kilo kayısıyla
Değerli arkadaşlar, önlem
alınmaz ise eğer, Malatyada üretici kalmayacak. Bakın, 2010
yılında, sanırım, don olayı olmuştu; sağ
olsun, Malatya Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlu bunu dile getirdi ve ilk
kez zarar karşılandı. Ancak, iki yıldan beri hem fiyatlar
vuruyor hem uygulamalar vuruyor hem de don vuruyor ama çiftçiye selam veren
kimse yok, çiftçinin hâlini soran kimse yok.
Değerli arkadaşlar,
Malatyada iki yıldan beri ağacını ilaçlamayan çiftçi var.
Bakın, acı bir durum ama iki yıldan beri ağacını
ilaçlamayan çiftçi var. Hâlâ ağaçlarını sulayamayan çiftçiler
var. Ben Meclis kürsüsünde söylüyorum, Hâlâ kanalizasyon suyuna mahkûm
etmişsiniz. diyorum, Yalan. diyorlar. Geçtiğimiz hafta sonu
Hatunsuyundaydım, yani bu uygulamaları gözlerimle gördüm.
Değerli arkadaşlar, üretici
diyor ki: Kurusun da kurtulalım kayısıdan. Odun kömür
ardiyelerinde son dönemde odun olarak en çok kayısı odunu
satılıyor. Kurusun da kurtulalım. diye Malatyalı haykırıyor.
Değerli milletvekilleri;
Malatyalı her yıl kayısı ekiyor, her yıl
kayısı dikiyor, maalesef borç topluyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu ürün sıradan bir ürün değil, bu ürün,
dediğim gibi, Türkiyeyi dünyada temsil eden bir ürün. 100ün üzerinde
ülkeye ihracat yapılıyor. Malatyalının sesini,
Malatyalıyı, Türkiyeyi, özellikle Türkiyeyi
Venezueladan
Rusyaya, Rusyadan Amerikaya, Kanadaya kadar her yerde Türkiye'nin ürünü,
Malatyanın kayısısı diye satılıyor ama
Malatyalı size, ülke ekonomisine bu kadar katkıda bulunuyor,
yıllardan beri her yıl 100-200 milyon dolar, 300 milyon dolar -bazen
daha fazla- üretime katkıda bulunuyor, millî gelire katkıda bulunuyor
ama Malatyalının maalesef devletten aldığı kocaman bir
hiç. Değerli milletvekilleri, verdikleriyle aldıkları
arasında bir orantısızlık var.
Malatyalı çiftçi
çalışkan, Malatyalı çiftçi borcuna sadık. Sizden rica
ediyorum, burada bütün milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum
değerli arkadaşlar, burada bütün iktidar ve muhalefet partilerinin
vicdanlarına sesleniyorum: Lütfen Malatyalı çiftçinin sesini duyun,
lütfen. (CHP sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sadece Malatyalı değil, Türkiyedeki bütün çiftçilerin sesini
duysunlar.
VELİ AĞBABA (Devamla)
Lütfen Malatyalı çiftçinin yaşamış olduğu,
kayısı üreticisinin yaşamış olduğu drama seyirci
kalmayın. Hepinizin vicdanına sesleniyorum: İktidarı
muhalefetiyle, çalışkan, üreten Malatya çiftçisine sahip olunmasını
diliyorum arkadaşlar.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Türkiyedeki çiftçilere sahip olsunlar.
VELİ AĞBABA (Devamla)
Bakın, bununla ilgili, mutlaka kayısı afet kapsamına
alınmalı, üreticinin borçları ertelenmeli, faizleri silinmeli,
2090 sayılı Kanun mutlaka işletilmeli, fındığa
verilen alan bazında destek Malatya kayısısına da
verilmeli, devlet bir kayısı idaresi kurmalı, taban fiyat, don
hadisesi gibi sorunları tek elden yönetmeli.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
bütün ürünlere sahip çıkmalı ama Malatya ürününe de sizlerin sahip
çıkacağına inanıyorum. Bu konuda bir komisyon
kurulmasını bütün milletvekillerinden, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan bütün milletvekillerinden rica ediyorum.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Adil aleyhinde konuşmaz.
ADİL KURT (Hakkâri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis
araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım ama Türkiyede
kayısı üreticisinin haklarını savunma konusunda aleyhinde
konuşamayacağımız gibi, Bursanın şeftalisinin de
aleyhinde konuşamayız, Karadenizin fındığı,
çayı aleyhinde de konuşamayız, Antepin
fıstığı aleyhinde de konuşamayız,
Çukurovanın narenciyesinin de aleyhinde konuşamayız.
Dolayısıyla, aleyhinde konuşulacak bir durum değil bu,
lehinde konuşacağım, konuşmam bu çerçevede olacak.
Malatyada kayısı üreticisi
kayısısını torbaya koyup traktörünün römorkuna koyana kadar
kaygılı yaşar. Yani bir yılın 364 günü, ürününü
değerlendirip değerlendiremeyeceği kaygısıyla
yaşar, son gün ürününü aracına koyup pazara götüreceği zaman
emindir ama pazara gittiği zaman da tefecilerin eline düşer. Yani 365
gün kaygılı yaşayan bir üreticiden söz ediyoruz.
Dolayısıyla, bunların sorunuyla ilgili olarak burada
verilmiş bir araştırma önergesine grup olarak destek
vereceğimizi baştan ifade etmek istiyorum.
Kayısı üretiminde -evet,
demin Sayın Ağbaba ifade etti- Malatya kayısısı dünya
kuru kayısısının yüzde 80, yüzde 85ini
karşılayan bir potansiyele sahiptir ama maalesef, bu ülkede hâlâ
Türkiye'nin stratejik tarım ürünleri konusunda bir alan analizi
yapılmış değil. Vaktiyle Özal iktidara geldi,
Malatyalı bir Başbakan Cumhurbaşkanı olunca, Malatyalı
üreticilerin derdine bir nebze derman oldu, kayısı üreticisi biraz
soluklandı ama ondan sonra gene kendi kaderine onlar da terk edildi.
Dolayısıyla yani birey olarak birinin bir alanla çok ilgili olup
olmaması bir avantaj olmaktan çıkıp, bir bütün olarak
Türkiye'nin tarım ve hayvancılık alan analizlerinin artık
çıkarılıp sorunlarına bütüncül bir bakış
açısının geliştirilmesi gerekir.
Sadece Malatya açısından
demiyoruz, diğer bölgeler açısından da durum böyledir yani Bursadaki şeftali
üreticisinin de sorunu daha farklı değildir. Çukurovadaki narenciye
üreticisine de bugün gitseniz benzer sıkıntıları ifade
edecektir. Karadenize gitseniz fındık üreticisi, çay üreticisi
benzer sıkıntıları ifade edecektir. Hele hele Karadenizdeki
çay üreticisi konusunda özellikle son dönemlerde bir argüman var,
kullanılıyor; kaçak çay sanki Türkiyedeki üreticiyi öldürdü. Bir
Hakkâri milletvekili olarak şunu ifade edebilirim açıkca: Ben evimde
Karadeniz çayı içiyorum, misafirim de geldiği zaman Karadeniz
çayı ikram ediyorum. Ama özellikle Karadeniz çayı,
fındığı ya da bir başka yerin ürünleri üzerinden
buradan siyaset geliştirenlerin buranın o sorunlarının
giderilmesi konusunda yeterli hassasiyeti gösteremediklerini belirtmek
istiyorum.
Bir önemli nokta daha, özellikle
kayısı üreticileri konusunda TARSİM konusuna değinildi yani
var da yok, tarım sigortası, esasında, bu ülkede var da yok.
İlgili Bakan burada olsa konuşurduk. Vaktiyle, komisyonlarda
konuşulduğu zaman da üzerinde durduk. Bu konuda TARSİMi daha
etkin, daha aktif duruma getirmek gerekir.
Şimdi, bu yıl bir don
felaketi yaşandı. Bu don felaketi, evet, kayısı
üreticisini, kayısıdan geçineni, emekçiyi etkiledi. Malatya
kayısısını konuşuyoruz ama esas, sadece
Malatyanın sorununu konuşmuyoruz Adıyamandaki kayısı
emekçisinin de sorununu konuşuyoruz, Urfadaki kayısı
emekçisinin de sorununu konuşuyoruz. Çünkü birçok ailenin bu dönemde
-özellikle Adıyaman açısından ifade ediyorum- tütüne vurulan,
tütün üreticilerine vurulan darbeden sonra Adıyamanlı birçok ailenin
-sayıları binlerle de ifade edilebilir- tek geçim kaynağı
Malatya kayısısıdır. Yazı bekliyorlar, temmuz,
ağustos aylarını bekliyorlar; gidip orada ailece
kayısı işçiliği yapıp evlerine üç beş kuruş,
ekmek götürmeyi bekliyorlar.
Bu don olayı bunların
hepsinin umutlarına vurulmuş bir darbe oldu. Ama birileri bu dondan
bile kazanıyor. Kim? Kayısı stokçuğunu yapanlar. Kim bu
kayısı stokçuluğunu yapanlar? Emeğiyle geçinen
insanların ya da 5-10 ağacı, 100-200 ağacı olan kayısı
üreticisinin kayısısını stoklama şansı yok
eğer başka bir yan geliri yoksa. Kim stokluyor? Birileri, daha
şu anda, meyve ağaç dalındayken stokunu yapmaya
başlıyor. Daha bir buçuk ay öncesine, bir ay öncesine kadar 1,5 TL
olan kayısı şu anda gidin, bakın 10 TLnin üzerindedir. Kim
kazandı burada? Tefeciler, stokçular kazandı burada. Kime geri o
darbe olarak dönüyor? Kayısı üreticisine darbe olarak dönüyor.
Dolayısıyla, bu önergenin
Mecliste kabul edilip benzer sorunların da yani benzer sorunları
yaşayan diğer üreticilerin de, benzer kalemlerdeki üreticilerin de
sorunlarının dâhil edilmesi gerekir. Ama Sayın Ağbaba da,
zannederim öyle kastetmek istemedi ama bir ifadeyi de burada düzeltme
ihtiyacı duyuyorum: Bozuk süt yerine kayısı
dağıtılsın. O süt de birilerinin, emekçilerin, köylünün
şeyleridir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bozuk
sütün yerine Sayın Kurt.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Bozuk süt yerine. dedi.
ADİL KURT (Devamla) O ifade
sanırım biraz amacını aştı ama sonuçta,
kayısı, sütün alternatifi değildir. Kayısı, evet,
zevkle, iştahla sofralarımızda tüketeceğimiz faydalı
bir besindir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bozuk
sütün yerine Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla)
Anlaşıldı, anlaşıldı.
İfade edeyim, bitireyim, lütfen
şeyi söyleyeyim.
Yani Sayın Ağbaba, ben de
zaten Herhâlde maksadını aşan bir noktada oldu. diyorum.
Ama lütfen bu noktada yani
kayısıyı burada bırakıp bir noktaya daha dikkatinizi
çekmek istiyorum. Dün Sincan Cezaevinden elimize geçen, bana gelen,
şahsıma gelen bir mektubu Parlamentoyla paylaşmak istiyorum.
Selam kelam faslını geçiyorum, geriye kalanı, aynen Sincan
Cezaevinde bulunan bir tutuklunun kalemindeki cümleleri sizinle paylaşmak
istiyorum: Size yazmamın nedeni, bulunduğum cezaevinde, kendi
aramızda sohbete çıktığımız
ve açık görüş alanı olarak da kullandığımız
yerde, 15 Mart 2013 günü bir grup arkadaşımız, masaların
altına yerleştirilmiş hâlde, kamuoyunda böcek diye tabir
edilen dinleme cihazlarını buldu. 7 dinleme cihazı,
mahkûmların kendi aralarında sosyal faaliyetlerini giderdiği,
aileleriyle açık görüş yaptığı, milletvekili olarak oralara
gittiğiniz zaman, ziyarette bulunduğunuz zaman onlarla
görüştüğünüz alanda 7 adet dinleme cihazı bulunmuş.
Mahkûmlar, burada masaların altında bulmuş.
Şimdi, burada, bu dinleme
cihazlarını kim, hangi amaçla, hangi maksatla buraya
yerleştirmiş? Adalet Bakanlığının görevidir,
açığa çıkarması gerekir. Bu bir skandaldır. Merak
ediyorum, merak ediyorum, şimdi son zamanlarda reklamı çok
yapılıyor Mahkûmlar, tutuklular aileleriyle görüşecek diye özel
oda yaptık da
Aileleriyle açık görüş yapan insanların
masalarının altına böcek yerleştiren zihniyet,
mahkûmların aileleriyle görüşeceği ranzanın altına da
böcek yerleştirir. Neyi dinliyorsunuz burada? Ayıp değil mi,
vicdansızlık değil mi bu yapılan? Bu skandalın
altından nasıl kalkacaksınız? Kim bunu yapıyor? Bu
dilekçeyi şu anda faaliyet yürüten böcek araştırma komisyonuna
verdik.
Bütün Türkiye kamuoyuna da buradan
duyuruyoruz: Sincan Cezaevinde mahkûmların kendi aileleriyle açık
görüş yaptığı, kendi aralarında sosyal faaliyete
çıktıkları anda görüş alanı olarak
kullandıkları, milletvekilleriyle görüş yaptıkları
yerde masalarının altına yerleştirilmiş 7 adet dinleme
cihazı bulunmuştur. Bu, ülkenin Adalet
Bakanlığının görevi ve sorumluluğudur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla)
bu dinleme
cihazlarıyla ilgili olarak soruşturma açması gerekir, bu konuyu
dikkate alması gerekir. Mahkûmların şikâyeti olarak şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, Türkiye kamuoyu önünde Türkiye Cumhuriyetinin
Adalet Bakanlığına iletiyorum bu talebi. Umarım ve dilerim
ilgilenirler ve bu skandala el koyarlar, bu skandalın
sorumlularını açığa çıkarırlar ve görevden el
çektirirler.
Tekrar belirtiyorum, verilmiş
araştırma önergesinin lehinde oy kullanacağız.
Yüce Parlamentoyu selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) -
Sayın Başkan, ben bir düzeltme yapmak istiyorum. Herhâlde
yanlış anlaşılma oldu, bir düzeltme yapmak istiyorum izin
verirseniz.
BAŞKAN - Sayın Ağbaba,
öyle bir usulümüz yok düzeltme yapmak gibi ancak sataşma söz konusu ise
VELİ AĞBABA (Malatya) -
Sadece bir düzeltme yapacağım. Ben Süt verilmesin. demedim, Bozuk
süt verilmesin. dedim, yoksa süt de dağıtılmalı
Bozuk
süt dağıtılmamalıdır. dedim, onu düzeltmek istedim.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve Sayın Oktay Vural Beye
teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin konuşma
hakkını bir Malatyalı olarak bana verdiği için, Sayın
Vural, size çok teşekkür ediyorum, Grubunuza ve zatıalinize.
Değerli arkadaşlarım,
bu, bir ekmek meselesi, başka hiçbir şey yok Kimin ekmeği yoksa,
kimin ekmeğe ihtiyacı varsa, . Bu Mecliste herkesin vicdanı
olduğuna inanıyorum... Bizim meselemiz ekmek meselemiz.
Değerli arkadaşlarım,
700 bin kişiyi direkt ilgilendiriyor kayısı, sadece 60 bin
üreticiyi değil. Yılda bir defa bir ürün alıyoruz. Alternatifi
yok. Bir kere olmazsa, donarsa veya tutmazsa onun yerine hiçbir şey
ekemiyoruz ne sebze ne meyve. Tek bir kere, yılda bir defa ürün veriyor.
Donduğu zaman her şeyimiz gidiyor. Sadece
kayısıcıyı ilgilendirmiyor, Malatyada yaşayan 750 bin
kişinin ekmeği; akaryakıtçısı, gübrecisi, çeyizcisi,
bakkalı aklınıza hangi sektör gelirse. Bir kere, Malatya
yerelinde bu giren para, yaklaşık yılda 400 milyon dolar bir
para, tüm, en ince noktalara kadar gidiyor. Olmadığı zaman
herkes mağdur oluyor, sadece üretici mağdur olmuyor, tüm Malatya
mağdur oluyor, herkesin ekmeği gidiyor. Burada bizim meselemiz
ekmeğe çözüm bulmak, o üreticilerin ve tüm Malatyalıların
ekmeğine çözüm bulmak; başka hiçbir amacımız yok,
başka hiçbir amacımız yok. Yılda bir defa alıyor yok
olduğu zaman çaresiz kalıyor, çocuklarını okula
gönderemiyor, çocuklarına düğün yapamıyor. Benzincisi,
akaryakıtçısı, yılda bir defa hep veresiye veriyor,
kayısıya veriyor ama kayısı olmayınca onlar da
tahsilat yapamıyor, herkes bir zincir, herkes güç durumda kalıyor.
Tüm meselemiz bu arkadaşlar. Biz ekmeğimizi arıyoruz. Biz
ekmeğimizin peşindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk
devletidir. Ekmeği olmayan insanlara biz kimseden iane istemiyoruz ama
2010 yılında donduğu zaman
O dönemin milletvekili
arkadaşlarıma, tüm Malatya milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Ayrım yapmadan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Tüm Malatya dedim, ayrım yapmadım.
Nedir? Ekmeğin meselesiydi.
Hepimiz ağladık, sızladık ama bir şekilde, o dönemde
köylümüzün, üreticimizin zararı kısmen de olsa giderildi. Biz
şimdi aynı uygulamayı bekliyoruz. Yani, araştırma
önergemizin temel nedeni bir an önce bu insanların sorununa çözüm bulmak,
bir an önce bu insanların çaresizliğine çözüm bulmak. Önümüz yaz,
herkes şimdi sıkıştırıyor köylüyü, çaresiz. İnanın,
bin metrenin altında kalan, bin metrenin üstündeki yerlerde daha henüz
çiçek açmadığı için çiçeği vurmadı, daha tomurcuk da
olmadı ama bin metrenin altındaki, özellikle Tohma boyu ve Karakaya
Baraj Gölü boyu dediğimiz yerlerde, Akçadağda,
Doğanşehirde, Battalgazi ilçemizde ve Malatyanın bir
bölümünde
VELİ AĞBABA (Malatya)
Yazıhanda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Yazıhan olmak üzere, Hekimhanın bir bölümü,
Kuluncakın bir bölümü, nehir kıyısında kalan yerlerde
hepsi yok oldu arkadaşlar, yüksek yerlerde kısmen kaldı. Örneğin,
Darendede zarar oranı yüzde 90 arkadaşlar. Malatya Tarım
İl Müdürlüğünün verdiği rapor var, örneğin, Akçadağda
yüzde 70-80, Darendede yüzde 90 oranında kayısı gitmiş. Ne
yiyeceğiz? Çaresiziz. Çare bulmak bu Meclisin görevi, çare bulmak iktidarın
görevi, çare bulmak için bizler hep birlikte bunları dile getirmek
zorundayız. Burada amacımız sadece çaresizliğimizi ve bu
sene yiyeceğimiz ekmeğimizin peşinde koştuğumuz için...
Başka hiçbir amacımız yok.
Ha, yurdun başka bir bölgesinde
yine dolu olayı olursa aynı duyarlılığı orada da
gösteririz.
Değerli arkadaşlarım,
bembeyazdı Malatya yukarıdan baktığınızda ta
Darendeden Elâzığ sınırına kadar; yok oldu, o
bembeyaz çiçekler şimdi simsiyah oldu ve o ağaçların hepsi
boynunu büktü.
Arkadaşlar, ağaçların
boynunu bükmesi çiftçinin boynunun bükülmesidir. İnsanlar
ağlıyor ağaçların dibinde. Emek verdiler, gübre
attılar, 3 defa gübrelediler, 3 defa aşıladılar ve bir sürü
para harcadılar. Tek bir şey kalmıştı: Temmuz
ayında devşirmek. Sadece Malatyaya zarar vermedi, Adıyamandan,
Urfadan gelen bir sürü insanımıza iş veriyordu Malatya. Onlara
da artık iş veremeyeceğiz ve Türkiye de bu sene
yaklaşık, 400 milyon dolar bir döviz girdisinden yoksun olacak. Bunu
ifade etmek istiyoruz. Çareyi üretmek zorundayız arkadaşlar. Yine
söylüyorum: Çaresiziz, açız. Bizi kimse aç bırakmasın, aynen bu
ifadeyi kullanıyorum. Ne yiyeceğiz? Çocuklarımızı
nasıl okula göndereceğiz? Çocuklarımızı nasıl
evlendireceğiz? Allah hiç kimseyi gördüğünden geri koymasın ve
çocuklarına mahcup etmesin. Mesele bu arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, burada
Meclis iradesi var. Bizim Meclis iradesinden istediğimiz bir
araştırma önergesinden çok bu soruna, bu çaresizliğe dikkat
çekmekti. Ekmeğimizi arıyoruz. Ekmeğimizi aradığımızı
hep birlikte haykırmaktır. Bu, hepimizin görevi. Bu görevi yapmak
zorundayız. O insanların boynunu bükmemek zorundayız.
Dikkat ederseniz tek bir siyasi kelime
konuşmadım, tek bir siyasi kelime söylemedim, söylemem de çünkü
mesele öncelikli ekmek meselesi. Gelin, siz getirin, siz bu önergeyi getirin,
siz kanun teklifi verin. Sonuna kadar imza atmaya hazırız. Biz, kim
getirirse getirsin, ekmeğe kim çare bulacaksa hep yanında oluruz
çünkü bizim anlayışımız bu. Çaresiziz. Bu, bizim hepimizin
görevi. Yani, bir şehir yok oluyor. Mart ayı geldiğinde, mart
ile nisan arasında, o insanlar geceleri kayısı
ağaçlarının dibinde yatıyor Acaba don vuracak mı?
diye. Lastik yakıyorlar, her türlü çareye başvuruyorlar ama bu bir
tabiat olayı, önüne geçemiyorlar, çaresiz kalıyorlar; ondan sonra bu
insanlar hüngür hüngür ağlıyorlar çünkü bir şeyleri yok.
Yılda bir defa buradan para kazanıyorlar, yılda bir defa
ekmeklerini kazanıyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
konu Malatya açısından çok hassas bir konu. Ben buradan iktidara
seslenmek istiyorum: Bize ne görev düşüyorsa
Bana konuşma
hakkını veren Milliyetçi Hareket Partisinin de aynı duygularda
olduğunu Sayın Vural dün bana ifade etti, Ne gerekiyorsa biz her
türlü desteğe hazırız. dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak her türlü desteğe hazırız sonuna kadar, yeter ki bu soruna
çözüm bulalım, çare bulalım. Çare bizde, çare başka yerde
değil; çare Meclis iradesinde, Meclis iradesi isterse her türlü çareyi
bulur. Biz hazırız. Malatyayı çaresiz bırakmayın,
Malatya insanını ekmeğe muhtaç etmeyin. Biz onurluyuzdur,
gururluyuzdur, aç da kalsak onurumuzdan ödün vermeyiz ama bizim
hakkımız, biz hakkımızı istiyoruz.
Hepinizin yardımını
bekliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum
Teşekkür ediyorum. (CHP, AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Öznur Çalık, Malatya Milletvekili (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (Mersin) Aleyhinde mi?
VELİ AĞBABA (Malatya)
Aleyhte ağabey, vallahi aleyhinde.
OKTAY VURAL (İzmir) - Aman ha!..
Malatya milletvekili çıkarmayın bari!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Önergenin aleyhinde sadece konunun aleyhinde değil.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum ve kayısının bu kadar gündemde tutulması
inanıyorum ki hem Malatyayı hem de Türkiyeyi çok mutlu ediyor.
Çünkü kayısı, ülkemizin geleneksel ürünlerinden biridir ve Türkiye
kuru kayısı üretiminide ihracatında Malatya dünya lideri
konumundadır. Türkiye, Malatya sayesinde kayısıyla ilgili olarak
liderliğine devam ediyor ve ben kısaca kayısıyla ilgili,
üretimimizle ilgili neler yaptık onları paylaşmak isterim.
Kayısı üretimimiz son dokuz
yılda çok önemli artışlar gösterdi. 2002 yılında
kayısı üretimi 315 bin ton iken 2012 yılında yüzde 141
artarak 760 bin tona ulaştı. Dünya kayısı üretiminin 492
bin hektar olduğu bir dünyada 3,3 milyon ton kayısı üretildi.
Ülkemiz, yaklaşık 112 bin hektar alanda 760 bin ton kayısı
üretimiyle ilk sırada. Ülkemiz, kuru kayısı üretiminde dünya
üretiminin yüzde 90ını karşılamakta ve Tarım
Bakanlığımızın yapmış olduğu
çalışmalarla değerli arkadaşlar, bu oranlar, bu rakamlar
çok ciddi oranda değişti.
2002 yılında Malatyada
toplam kayısı üretimi sadece 122 bin ton iken 2012 yılında
yüzde 233 artışla 409 bin tona yükseldi. Malatyada üretilen
kayısının yüzde 90ı kurutmalığa ayrılmakta,
ayrıca ihraç edilen kuru kayısının yüzde 90dan
fazlası da yine Malatya tarafından karşılanmakta ve bu
kadar, kayısının başkenti olduğunu söylediğimiz
memlekette tarımla ilgili çok önemli destekler verdik. 2002
yılında tarıma verilen destek değerli arkadaşlar,
sadece -eski parayla- 23,5 trilyon iken, yani 23,5 milyon iken 2012
yılında 38 trilyona çıkarıldı ve 2003-2012
yılları arası Malatyada tarıma verilen destek 362 milyona
yükseltildi. Bu destekleri verirken özellikle Ziraat Bankasından,
tarım kredi kooperatiflerinden vatandaşlarımızın,
üreticilerimizin, çiftçilerimizin kredilerden istifade etmesini
sağladık ve Ziraat Bankasından 2002 yılında sadece 1,8
milyon kredi kullandırılırken, bugün 2012 yılında, son
rakamlar, 70,2 milyon TLdir ve yaklaşık yüzde 4.600dür
artış. Tarım kredi kooperatiflerindeki kredi kullanım
oranı 436 bin 2002 yılında, 2012 yılında ise 34
milyondur ve toplam 104 milyon kredi kullandırdık. 2002-2012
yılları arasındaki farkı sizler de görüyorsunuz. Kredi
dönüş oranlarından da Malatyada çok ciddi, güçlü bir destek var.
2002 yılında kredi dönüş oranları yüzde 23 iken, 2012
yılında bu kredi dönüş oranları yüzde 100e yükseldi.
Evet arkadaşlar, biz bu destekleri
tarıma verirken kayısıya neler verdik diye dönüp bakıyoruz.
Yıllardır, dünya kuruldu kurulalı, herhâlde ilk kez son on
yılda afet olmadı, don olmadı, zarar olmadı. Ondan önceki
dönemlerde de afetin, donun, zararın olduğunu biliyoruz ve o zaman
çiftçimizin maalesef ızdırap içerisinde, hiçbir destek görmeden
ürünlerine sahip çıkmak zorunda kaldığını da biliyoruz
ve diyoruz ki: 2006 yılından itibaren AK PARTİ iktidarıyla
birlikte kayısı üreticimiz çok ciddi destekler almaya
başladı. En önemli desteği: Türkiyede çok önemli bir
kavramı, kurumu oluşturduk, TARSİMi kurduk ve TARSİMle
birlikte kayısı üreticilerimiz ürünlerini sigorta kapsamına
aldı ve 2007 yılında toplamda 17 milyon, Malatyalı
üreticimize destekte bulunduk. Meyvemize vermiş olduğumuz destekle
birlikte, döndük, çiçek dünyada ilk kez Türkiyede sigorta kapsamına
alındı, hiçbir yerde çiçek sigorta kapsamında değildi ve
çiçekteki bu sigorta kapsamıyla birlikte
yaşadığımız süreç çok hızlı devam etti.
Biz 2011 yılında ilk kez
TARSİM olmadan vatandaşlarımıza, 89 trilyon destek verdik,
dondan zarar gören çiftçilerimize. Bu 90 trilyon Malatya ekonomisine ve Türkiye
ekonomisine çok ciddi katkılarda bulundu.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bunları söylerken 18-19 Mart ve 23-24 Mart 2013 tarihleri
arasında yine Malatyada hava şartları dolayısıyla çok
ciddi sıkıntılar yaşandı. Çiftçimiz, üreticimiz bu
perişanlığını bizlerle paylaştı ve ben
şuna inanıyorum ki bunu Malatya her daim hissetti: Ne zaman
çiftçimiz, üreticimiz, Malatyamız, Başbakanımızdan,
bakanlarımızdan destek istese biz bunu aldık, dün
aldığımız gibi. Nasıl 90 trilyonu aldık ve
Malatya Türkiyede emsal oldu, diğer iller de bu desteği, afetten
zarar gören ürünlerine istediyse gene aynı şekilde desteğe devam
edecektir.
18-19 Mart ve 23-24 Mart tarihlerinde
üreticilerimizin yaşamış olduğu, özellikle çiçek döneminde
olan kayısı ağaçlarının yaşadığı
afet hepimiz tarafından gözlendi. Geçen hafta Malatyada merkez
köylerindeydik, bu hafta Malatya Darendenin köylerindeydik ve yapılan
çalışmalarda hemen bunların Tarım İl Müdürlüğü
tarafından ve TARSİM tarafından incelenmesini, irdelenmesini
istedik. Yapılan çalışmalar neticesinde Malatya ili
Akçadağ, Arapgir, Arguvan, Battalgazi, Darende, Doğanşehir,
Doğanyol, Hekimhan, Kale, Kuluncak, Pütürge, Yazıhan, Yeşilyurt
ve merkez dâhil olmak üzere kayısı bahçelerinde çiçeklenme döneminde
afet meydana geldiği, 14 ilçede 214 köyde ve 418 bin dekar açık
alanın etkilendiği tespit edildi. Bu tespiti tamamlayabilmemiz için
mutlaka meyve döneminde, mayıs ayı gibi tespitimize
başlamamız gerekir. İşte, bu tespitten sonra çiftçimizin
bize talebi şu oldu, gittiğimiz üreticimiz bize şu talepte
bulundu: Ziraat Bankasındaki borçlarımız ötelensin, tarım
kredi kooperatifindeki borçlarımız ötelensin ve bu konuda destekleri
de bize bir kez daha verin. dedi ve biz bu destekleri vermek üzere, daha
doğrusu almak üzere Tarım Bakanımız Sayın Mehdi
Ekerle ve bütün bürokratlarıyla görüştük. TARSİM,
yaklaşık 44 eksperi bütün Malatyadaki ilçelere, beldelere, köylere
gönderdi ve çiftçilerimizin ürününün ne kadarının zarara
uğradı, çiçekler ne kadar zarar gördü, bunları tespit etmek
üzere alana yayıldılar ve meyve verdikten sonra esas hasar tespiti
yapılacak. Bu hasar tespitinden sonra çiftçilerimizin
borçlarının ötelenmesi konusunda Başbakan
Yardımcımız Sayın Ali Babacanla yapmış
olduğumuz görüşme başta olmak üzere Tarım
Bakanımız Sayın Mehdi Eker ve yine Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Nurettin Canikliden aldığımız destekle bu
borçlarımızın ötelenmesine, afet oranları tespitinden sonra
inşallah devam edeceğiz. Yani, biz, dün nasıl Malatyalı
üreticilerimize sahip çıktıysak...
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Tüm Meclisin desteğiyle.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) ...Türkiyedeki
çiftçilerimize, üreticilerimize destek çıktıysak bundan sonra da
aynı desteği vermeye devam edeceğiz.
Bir konuyu özellikle altını
çizerek vurgulamak isterim ki: Bazı konular vardır ki iktidarı
muhalefeti hiç fark etmez ve bu fark etmeyen konulardan bir tanesi de işte
çiftçilerimizin yaşamış olduğu problemlerdir ve muhalefet
partisi milletvekili arkadaşlarım dâhil olmak üzere bütün Malatya
milletvekillerim, çiftçilerimizin derdiyle dertlenmek üzere tek yumruk oldu.
Geçmiş dönemde olduğumuz gibi bugün de bütün Malatyadaki AK
PARTİ teşkilatım, il başkanım, bütün ekip,
milletvekillerim, Malatya milletvekillerim, AK PARTİ milletvekillerim,
Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekillerim ve diğer siyasi partilerdeki
arkadaşlarımız da dâhil olmak üzere Bu zararı
karşılayalım -daha doğrusu- borçları öteleyelim.
dediler ve biz Malatyada bunu daha önce başardık...
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Evet mi, hayır mı?
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Malatyada biz
bunu daha önce başardık ve bu başarıya inanıyorum ki
şimdi, bir kez daha, çiftçimizin, dondan zarar gören çiftçimizin Ziraat
Bankasına, tarım ve kredi kooperatiflerine borçları ötelenecek
İZZET ÇETİN (Ankara) Evet
mi, hayır mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet mi
hayır mı diyeceksiniz?
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Bununla ilgili
olarak önerge açmaya hiç gerek yok çünkü AK PARTİ iktidarı dün
olduğu gibi bugün de gereğini yerine getirecektir.
Yaptıklarımız
yapacaklarımızın teminatıdır. Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz efendim
önergeyi. Kayısı üreticilerinin sorunlarının çözülmesi
konusunda getirilecek her türlü öneriye destek olacağımızı
bu vesileyle ifade ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
bahsetti zaten.
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir. (CHP ve MHP
sıralarından Kabul edildi. sesleri, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul
edildi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kabul edildi.
ADİL KURT (Hakkâri) Kabul
edildi.
BAŞKAN Efendim, siyasi parti
gruplarının takdiri.
Alınan karar gereğince, sözlü
soru önergelerini
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu? Kabul edildi.
BAŞKAN İsterseniz yeniden
oylayabilirim bir yanlışlık varsa düzeltmek için. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanaklara
bakın, tutanaklara.
BAŞKAN Hayır, ben kabul
etmediler diye anladım.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, kâtip üyelere soralım, isterseniz.
BAŞKAN Hayır, kâtip üyeler
arasında da benim görüşümden farklı bir görüş yok yani
burada. Öneri oylandı ve kabul edilmedi, tekrar ediyorum, tutanaklara
geçmesi anlamında. Lütfen...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kabul
edildi. Herkes kabul edildiği yönünde elini kaldırdı.
BAŞKAN -
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan Türkiye
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, ben biraz önce yerimden 60ıncı maddeye göre, bir söz
istedim, siz Vermiyorum.dediniz. Bana niye söz vermediniz? Evvela, siz
başkan olarak, ben size
60ıncı maddeye göre söz istiyorum. dediğim zaman siz
diyebilirsiniz ki: Hangi konuda istiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Genç, ben
açıklamasını yaptım, tekrar yapayım isterseniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
Sayın Başkan.
Evvela benden bir fikir
açıklamamı sormanız lazım. Benim
açıkladığım fikre göre bir karar verip vermeyeceği
iradesini beyan etmeniz lazımken, ben 60ıncı maddeye göre söz
istiyorum. diyorum, hiç kale almıyorsunuz. Böyle başkanlık olur
mu yahu?
BAŞKAN Lütfen Sayın Genç,
hiçbir sayın milletvekilini kale almamak gibi bir düşüncem
olmadı, olamaz. Açıklama yapayım. O zaman da yaptım ama
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önce, Tüzükte son söz milletvekilinindir.
Sayın milletvekilinin söz istemesi için ortada konuşulan bir konunun
olması gerekir. Herhangi bir konu yokken söz istediniz ve ben
açıklamasını da şu şekilde yaptım: Sayın
Genç, siz bu konuda üstatsınız. Sizden öğrendiklerimizi
uyguluyoruz biz burada. Lütfen
Ben, sayın grup başkan
vekillerine -başlangıçtan bu tarafa uygulamamız hep böyle- hem
gündem dışından sonra hem de her söz istediklerinde söz
veriyorum. Bunun haricinde ortada konuşulan bir konu olması lazım
ki sayın milletvekiline söz verelim. Herhangi bir konu yokken söz
istediniz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
bakın, 60ıncı maddeye göre kısa bir açıklama
BAŞKAN Hangi konuda Sayın
Genç kısa açıklama?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
Sayın Başkan. Çok taraflı hareket ediyorsunuz.
60ıncı maddeye göre
kısa açıklamanın amacı, o gün gündemde olan bir konuyu dile
getirmek. Mesela, şimdi, akil adamlar konusunu dile getirdiler. Ben,
şimdi, bu konuda bir fikir beyan etmek istiyorum yerimden.
BAŞKAN Sayın Genç, konu
açıklığa kavuştu.
Teşekkür ediyorum.
1inci sırada yer alan
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın
Başkan, bir beni dinler misiniz?
Beni dinlemen lazım. Böyle
başkanlık olmaz yahu! Böyle başkanlık yapamazsın sen
burada!
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ve İçişleri Komisyonu Raporlarının (1/619) (S.
Sayısı: 310)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde
Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
Ankara Milletvekili İzzet Çetinin; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın
Ağan Ayaydının; 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlunun;
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi Hakkında Kanun ile
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi. Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4-Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin
İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443)(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
birinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 31 ila 59uncu
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi grubu adına söz isteyen Aykut Erdoğdu İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443
sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi
ismiyle başlayan ve yaklaşık bir paragraf uzunluğundaki
kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bu torba kanun gerçekten yasama iradesini artık
yok edecek bir noktaya geldi. Kanunun adı, gördüğünüz üzere paragraf.
Bu, yasama tekniği açısından doğru bir durum değil.
Bunu, iktidar partisi sürekli yapıyor ve kalitesiz yasalar
çıktığı için de sürekli biz eski yasaları
değiştirmek üzere mesai harcıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu kanun
siyasal olarak Sayın Ali Babacan tarafından gündemimize getirilen,
idari anlamda da Hazine Müsteşarlığı tarafından takip
edilen bir yasa tasarısı. Bugün yine Sayın Ali Babacan yok ama Hazine
Müsteşarı burada. Öncelikle şunu söyleyeyim: Hazine
Müsteşarlığı makroekonominin belkemiği bir
kuruluştu değerli arkadaşlar ama 1995 yılından
itibaren Hazine Müsteşarlığının yapısında
sürekli değişiklikler oldu, sürekli yetkileri tırpanlandı,
sürekli genel müdürlükleri ayrıldı ve bugün, -geldiğimiz gün
itibarıyla- Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri, Dış Ekonomik
İlişkiler temel genel müdürlükleri üzerinde dar bir yapıya
sıkıştı.
Değerli arkadaşlar, Hazine
Müsteşarlığı personeli, devletin ekonomik ve finansal
zekâsını oluşturan son derece iyi yetişmiş
bürokratlardı ama ne yazık ki son on yıl içerisinde, diğer
meslek gruplarıyla karşılaştırdığınızda,
özlük haklarında çok ciddi geri gidişler oldu, atamalarında ne
yazık ki siyasi kayırmacılıklar başladı ve
devletin ekonomik ve finansal zekâsını oluşturan Hazine
bürokrasisi yavaş yavaş erimeye başladı. Diğer bütün
kurumların özlük haklarında nispeten iyileşmeler
yaşanırken, ne yazık ki, Sayın Ali Babacan -kabinedeki
gücüne rağmen- Hazine Müsteşarlığı personeli
başta olmak üzere, Dış Ticaret Müsteşarlığı
personeli yani uzmanları ve Devlet Planlama Teşkilatı -yeni
adıyla Kalkınma Bakanlığı- uzmanlarının
özlük hakları konusunda hiçbir adım atmadı, atamadı.
Sanıyorum ki bu konuda Sayın Başbakan da çok ilgisiz kaldı.
Bu son derece önemlidir makroekonomik yönetimimiz açısından. Umuyorum
ki, yakın zamanda, Hazine uzmanları ve Hazine kontrolörlerini de
içerecek şekilde yeni ve özlük haklarına yönelik düzenlemeler
yapılabilir.
Bir diğer sorun, Hazine
Müsteşarlığında yıllarca emek vermiş, mesai
harcamış, önemli kararlara imza atmış bürokratların ne
yazık ki kıyıma tabi tutulması. Herhangi bir iddianamenin
herhangi bir yerinde, kendilerinin bilgisi dışında adı
geçtiği için Hazinede görevden alınan personel var.
Yazıktır, gerçekten beraber
çalıştığımız insanlara bunları
yapmamalıyız.
Değerli arkadaşlar, bir
diğer sorun şu: Makroekonomik yönetimin 2 temel kuruluşu var;
Ekonomi Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı.
Şu gün, üst üste bir binada yaşıyorlar, 5 uzman aynı odada
oturuyor. Odada 3 tane sandalye var, biri oturuyor, diğeri kalkıyor. Sayın
Bakan, Sayın Müsteşar; bu sorunu bir an önce çözmeniz lazım.
Artık o bina fiziken de bu yapıyı taşımıyor ama
ne yazık ki biz de çalışırken hep şunu söylerdik: Oda
sorunu olanların yetkisi yok, yetkisi olanların oda sorunu yok. Bir
an önce o iki yapı birbirinden ayrılmalı, Hazine o binada
kalmalı ve Hazine uzmanlarının ve Hazine kontrolörlerinin
görevlerine layık ortamlarda çalıştırılması
gerekmektedir. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Hazine
Müsteşarlığı şu gün itibarıyla kamu
finansmanından kamu iktisadi teşebbüslerine kadar çok önemli bir
alanda görev yapmaktadır ve kamu bankalarını yani Ziraat Bankası,
Halk Bankası, Eximbank, Kalkınma Bankası gibi kurumları
politik olarak yöneten Hazine Müsteşarlığıdır ve
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Devlet Bakanlığıdır.
Değerli arkadaşlar, biz Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda görev yapıyoruz. Anayasaya
göre, bizim kendi Komisyon yasamıza göre, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye göre ve Bankalar Kanununa göre, bizim bankaları
denetleme yetkimiz var ve biz bu bankaları denetleme yetkisini
kullanırken sorduğumuz her soru karşısında aldığımız
cevap: Bankacılık sırrı.Değerli arkadaşlar, bu
bankacılık sırrı ve ticaret sırrı
kavramları, Türkiyedeki yönetimi karanlıklaştıran, bir
sürü suistimal iddiasını ortadan kaldıran bir hâle geldi.
Şimdi ben, sayın iktidar
partisi milletvekillerine soruyorum: Ben Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının
araç kiralama ihalesini soruyorum, Halk Bankasının güvenlik ihalesini
soruyorum, gelen yazılı cevapta Bu bir bankacılık
sırrıdır. deniliyor. Değerli milletvekilleri, ne zamandan
itibaren araç kiralama ihalesi, bilgisayar satın alma ihalesi, güvenlik
ihalesi bankacılık sırrı olmuştur? Velev ki
bankacılık sırrı dahi olsa Anayasa bana diyor ki: Sen bunu
denetlemekle yetkili ve sorumlusun. ve biz buraya gittiğimizde, belirli
krediler hakkında bilgi sorduğumuzda sürekli söylenen,
bankacılık sırrı. Vahşi sermayenin
sırlarını kapatan kurumlar hâline gelinmiştir ve daha
ileride önümüze çıkacak, bankalarla alakalı yönetim
sorunlarının temelinde bu sorun vardır.
Peki, bu bankacılık
sırrı neleri saklamıştır? Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet tarihinin batan en yüksek kredisi sizin döneminizde
olmuştur, ne yazık ki sizin döneminizde olmuştur. 285 milyon
avro kredi Ziraat Bankası tarafından bir alışveriş
merkezi inşaatına tahsis edilmiştir. Ziraat Bankası yani
çiftçiye kredi vermesi gereken kamu bankası 285 milyon avro kredisini
İstanbulda bir alışveriş merkezine vermiştir ve ne
yazıktır ki bu alışveriş merkezine kredi verilmesi
sırasında istihbarat raporlarında değişiklik
yapılarak proje fizibil bir proje hâline gelmiştir ve bu projenin
aslı itibarıyla, evraklardan gördüğümüz kadarıyla -yönetimi
de suçlamak istemiyorum ama- fizibil olmadığı kredinin bugün
yaşadığı süreçte ortaya çıkmıştır.
Bugün yüzde 99u bitmiş bir tesisin, 285 milyon avro kamu kredisiyle
yapılmış bu tesisin kapısında kilit vardır
değerli arkadaşlar ve şu an itibarıyla bu tesisin el
değiştirmesine yönelik olarak bir baskı olduğuna, hatta bu
kredinin kötü yönetildiğine yönelik çok ciddi bilgiler vardır.
Umuyorum ki Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
Hazine kontrolörleri aracılığıyla da bu konuyu inceletir.
Değerli arkadaşlar,
bankalarda yaşanan sorunlar bununla sınırlı değil. Ben
bunu bir kere daha anlattım, basın huzurunda da anlattım. 7
milyon liralık seri krediler var, faizsiz tarım kredileri. Bu
kredilere baktığınızda hemen hemen bütün kredilerin
aynı kişi tarafından yönetildiği ortaya çıkıyor
ve üzücü olan şudur ki: Çiftçinin kredi alamadığı,
çiftçinin bugün finansman yükünün altında ezildiği dönemde henüz daha
kurulmamış veya kurulma aşamasında olan şirketlere
yedişer milyon lira kredi verilmiştir değerli arkadaşlar ve
bu krediler aynı şahıs tarafından takip edilmektedir. Bu
kredilerin ulaştığı boyut 100 milyon lirayı
geçmiştir değerli arkadaşlar.
Şimdi konunun başına
dönelim. Ben anayasal yetkimi zamanında kullanmış olabilseydim,
eğer ki iktidar partisinin Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
veya iktidar partisi grubu yasal olarak bu yetkimi kullanmama engel
olmasaydı belki bu kredilerin kullanılması aşamasında
bizler milletvekili olarak müdahil olacaktık. Şunu
unutmayınız: Siz, iktidar yetkisini temsilen kullanıyorsunuz. Bu
varlıklar halkın varlıkları, bizler de halkın
milletvekilleriyiz ve Anayasa bize demiş ki: Ey halkın
milletvekilleri, halkın varlıklarının hukuka ve usule uygun
olarak kullanılıp kullanılmadığını
denetleyiniz. Sizlerin bu yetkiyi bizim elimizden alma hakkınız yok.
Bugün yine başka bir kurumun
denetimindeydik, her kurumda aynı sorunla
karşılaşıyoruz. Toplu Konut İdaresinde aynı
sorunla karşılaşıyoruz. Ondan sonra olay büyüyüp, büyüyüp
önümüze çıktığında, biz bunu anlattığımızda
sizler üzülüyorsunuz. Bu üzüntüden, kurtulmamızın, bu
varlıklarımızın yok olmasının önüne geçmemizin
yolu, hep birlikte yolsuzlukla, usulsüzlükle, hukuka aykırılıkla
ortak bir mücadele etmemizdir. Bu ortak mücadelenin önündeki en önemli etken ne
yazık ki siyasi iradenin bu konudaki eksikliğidir.
Şimdi bu kanunun diğer
maddelerinde, özellikle kamu bankalarında ve özelleştirmeyle
alakalı, Hazine Müsteşarlığını ilgilendiren
konularda tekrar söz alacağım ve bu konuları size anlatmaya
devam edeceğim.
Ben hepinizi saygıyla
selamlıyorum, çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına görüşlerimi anlatmak için söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bakıyorum, Hazineden sorumlu,
Kanundan sorumlu Sayın Bakan burada yok, daha önce SPK Kanunu ve benzeri
olaylarda da burada olmadı. Fakat, Sayın Bakanım, size de
aynı şeyi söyleyebilirim, daha önce siz de yaptınız;
artık bu kanun yapım süreci gerçekten şirazesinden
çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun tekniğinin asgari
gereklerini ya da niteliklerini taşımayan yasaların hızla
artış gösterdiği bilinen bir vakıaydı. Kanunların
dili, enflasyon olgusu da dikkate alındığında, hukuk
sistemimizin AKP döneminde tehlike altında olduğu gayet ayan beyan
ortaya çıkıyor.
Siz İçişleri Bakanıyken
-bunların benzerini Sayın Bakana söyleyecektim ama benzer
olayları siz de yaşadığınız için
söyleyeceğim- belediyelerle ilgili, gelirleriyle ilgili bir kanun
tasarısını sanıyorum şubat ayında getirdiniz. Ben
size Hem akademisyensiniz hem planlamacısınız. İki ay önce
bize geldiniz, bütçeyi çıkardınız. Bu hesapta yoktu, neyin nesi?
Burnunuzun ucunu görmüyor musunuz? şeklinde sözler söylemiştim. Siz hakikaten alınganlık
gösterip tasarıyı çektiniz ama ne yaptınız? Virgülüne kadar
gerekçesiyle aynı teklif olarak burada başka imzalarla bize onu
getirdiniz. Bu ayıptır, böyle bir şeyin yapılması bu
Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir. Ben hesabı kitabı
yanlış yaptım, doğru yapamadım, hesap edemedim, onun
için bunu buraya getiriyorum. diyebilirdiniz.
Şimdi aynı Sayın Bakan,
bakın, birçok olayda yine aynı şeyi yapıyor. Hangisinde
yapıyor? Mali kuralı getirdi. Bize neler söyledi Komisyonda,
onları okuyunca, bugün her sorduğumuzda, bize onun cevabını
söylemiyor, neden mali kuralı çıkarmadığını
söylemiyor. Hâlbuki ondan OECD ülkeleri istifade edecekti, IMFtekiler istifade
edecekti. Ama gördük, biz ne zaman sorsak, Sayın Bakan mali kuralla ilgili
bize cevap vermekten kaçınıyor. Sıkılmıyor musunuz,
ızdırap duymuyor musunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı kendinizi sorumlu hissetmiyor musunuz? Size, yabancılar
250 maddelik torba tasarı getirdiniz, mali kuralı
çıkaracaktınız, ne oldu? dediğinde nasıl cevap
veriyorsunuz; anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Siz SPK Yasasıyla ilgili
geldiniz, yanınızda oturan bürokrat kanunu çıkacak diye
sevinirken, siz -bürokrat yanınızda- adam ne hâle geldi bir ekranda
izleyin. Adam görevdeyken hazırlattınız, kanunu
çıkartıyorsunuz, adamın görevden alınma nesi, tasarısı
olarak ortaya geliyor. Hiç doğru dürüst bir karar verme yeteneğiniz,
açıklığınız, şeffaflığınız
yok mu? Gerçekten sıkıntılı.
Bunun ötesinde, ekonominin koordinasyonunda kim var? Siz.
Anayasa değişikliğinde estiniz, yağdınız Ekonomik
ve Sosyal Konsey kurdunuz. Kaç kere topladınız Allah
aşkına? Mevzuatı bile yok ortada.
Şimdi, Kabine
arkadaşlarınız Merkez Bankasına, tabiri caizse
ağzına geleni söylüyor -daha kötüsünü söylemek istemiyorum- Maliye
Bakanı ayrı telden, siz ayrı telden, Zafer Çağlayan Bey
ayrı telden fakat o kadar ağır sözlere siz ilgili Bakan olarak
cevap vermiyorsunuz. Gerçekten siz hiç Kabinede bu meseleleri konuşmuyor
musunuz? Hiç Kabinede bunun nasıl olması gerektiğine dair bir
şey söylemiyor musunuz? Veya anlaşamıyorsunuz, birbirinizi
kamuoyu önünde böyle mi haşlamaya çalışıyorsunuz?
Ekonominin nasıl gittiği buradan belli. Ekonomik ve Sosyal Konseyin
daha düzenlemesini bile yapmadınız.
Şimdi, Bakanlar Kurulunda konuşuyorsunuz
konuşmuyorsunuz bilmem ama bakın, şimdi, Rekabet Kurumu
kararına, siz ne dediniz? Ciro tanımı yapmaya
başladınız. Rekabet Kurumu yargılaması açısından
bazı bakanlar Talimat vermem. derken bazıları Rekabet
Kurumunun insaflı davrandığını söylemekte, daha üst
düzeydeki yani siz ise ciroların nasıl tespit edileceği
hususunda Rekabet Kurumuna öneri getiriyorsunuz. Resmen mahkemeyi yönlendiriyorsunuz,
serbest piyasaya müdahil oluyorsunuz, vatandaşın ezilmesine neden
oluyorsunuz baktığınız zaman.
Vakıflarla ilgili bu kanunla getirdiğiniz olay
gerçekten yüz karası. Ben olsam sizin yerinize şahsım adına
hicap duyardım ama sizin takdiriniz, ona bir şey söylememiz mümkün
değil.
5018 sayılı Kanunu çıkarttınız,
size nasip oldu, rezil etmek de size nasip oldu. 5018 sayılı Kanunun
temel olarak uygulanan neyi kaldı? Adının 5018 olması
dışında gerçekten ne hâle geldiğini bir kere ne yapmak
istiyorum, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu kanunla bakın siz
ne yapmışsınız: Arkadaşlarımız gerekçede
açık ve seçik yazmışlar, Türk Ticaret Kanununun denetleme ve
sermaye hükümlerine uyulmasına dikkat etmemişsiniz,
uyulmamış, göz yummuşsunuz. Borçlar Kanununun kira
sözleşmelerine ilişkin hükümlerine uyulmamış, buna göz
yummuşsunuz. İlgili kurumlarca, tapu sicilinde değişiklik
dâhil, gerekli her türlü işlemler gerçekleştirilmemiş, buna göz
yummuşsunuz. Diğer mevzuat uyarınca, Vergi Usul Kanunu ve Türk
Ticaret Kanunu uyarınca defter tutma ve diğer yükümlülükler yerine
getirilmemiş, siz buna göz yummuşsunuz. Odalar ve Borsalar
Birliğiyle ilgili Odalar ve Borsalar Kanunu hükümlerine
uyulmamış, buna siz göz yummuşsunuz. Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uyulmamış, göz
yummuşsunuz. Tüm işlemlere dair damga vergisi ve harçlar ile döner
sermaye ve sair ücretlerin ödenmediği hususu var, buna göz
yummuşsunuz. Şimdi, baktığınız zaman, Gider
Vergileri Kanununun amir hükümlerine uyulmamış; ne
yapmışsınız, Göz yummuşsunuz. Kurumlar Vergisi
Kanununa uyulmamış, göz yummuşsunuz. Bir de geriye dönük,
yaptığınız hatalardan kaynaklanan sonuca ne
yapmışsınız, geriye dönük ne yapmışsınız?
Hüküm çıkarıyorsunuz, bütün bu kirlilikleri temizlemeye
çalışıyorsunuz. Hiç mi sıkıntı duymuyorsunuz
Sayın Bakan siz bunlardan? Hiç mi sizi rahatsız etmiyor?
Dışarıda size
sorulduğu zaman 250 maddelik torba kanunlar, her daim getiriyorsunuz
torba kanunları, ne yapıyorsunuz bunlarla? dedikleri zaman siz ne
diyorsunuz? Sizde kanun yapma tekniği nasıl? diye, yurt
dışına gittiğiniz zaman oradaki parlamenterlere hiç
sormuyor musunuz Allah aşkına?
Devlet destekleriyle ilgili genel
müdürlüğü kurdunuz; o da çok acildi, mali kural gibi.
Çalışıyor mu şimdi acaba, ertelediniz mi yoksa
çalışmasını? Orada nasıl duruyor? Başka bir
binada -yan yattı galiba- öyle duruyor. Bunlara cevap vermemek, muhalefeti
dikkate almamak sizi aklamaz, bunları iyi yaptığınızı
da göstermez ama şunu çok iyi ifade etmek istiyorum ki siz
yanlışlarınızı susarak idare etmeye
çalışıyorsunuz.
Merkez Bankası yöneticilerine Hükûmetinizden gelen
eleştirilere hiç mi karşı koymayı düşünmüyorsunuz?
Yoksa gerçekten onların söylediği doğru mu? Bir
küfredilmediği kaldı onlara, siz bundan rahatsızlık
duymuyor musunuz?
Bakın, Orta Vadeli Programa bakıyoruz;
aslında, siz tarihi beş ay ileri atmanıza rağmen onu
yayınlamasanız da olacaktı.
Bakın, şu gördüğünüz gazetede
Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza. şeklinde
yazıyor. Artık ne hâle geldiğine bakın. Biri Fren acı
oldu. diyor, diğeri de Sayın Maliye Bakanı Bu büyüme
başarıdır diyor. Siz ne diyorsunuz acaba, merak ediyoruz, ona
göre de görüşlerimizi beyan etmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurula saygılar
sunuyorum Sayın Başkan. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Gurubu adına söz isteyen Adil Kurt Hakkâri Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün geneli üzerinde görüşlerimizi ifade ederken,
aslında, nasıl ciddiyetten uzak bir kanun teklifi
hazırlanıp Meclisin gündemine
taşındığını ayrıntılarıyla
belirtmiştik. Şimdi, birkaç ayrıntı üzerinde
duracağım ve bu sorunlara, bu işlere ne kadar ciddiyetle yaklaşıldığına
dair bir iki örnek sizlerle paylaşacağım.
Örneğin, 38inci maddede biraz sonra maddeyi de
görüşeceğiz, ne diyor? Şimdi, son dönemlerde özellikle kanun
yapma tekniğinde yeni retorikler edinilmeye başladı. Mesela, pek
kullanılmayan ve başvurulmayan kimi ifadeler var, Edilebilir
kavramı. Şimdi, izafiyete açık, bu kadar izafiyet içeren bir
tanımlamayı hukuk tekniğinde nereye oturtuyorsunuz, doğrusu,
zorlanıyoruz bunu ifade ederken. Aynen şöyle diyor: Bakanlar
tarafından gerekli görülen durumlarda kamu hizmetlerinin yerine
getirilebilmesi veya hazine taşınmazlarının daha etkin ve
verimli şekilde yönetilmesi amacıyla hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taşınmazlar ile mülkiyeti gerçek ve tüzel kişilere ait
taşınmazlar trampa edilebilir. Bu son iki kavram üzerinde
düşünmenizi arzuluyorum. Trampa bir Orta Çağ kavramıdır
yani Orta Çağ toplumları trampa usulüne başvururlardı ama
Hükûmet bu Orta Çağ kavramını getiriyor, yeniden Meclisin
gündemine taşıyor. Edilebilir keyfiyete açık yani Keyfimize
kalmış, istediğimiz şekilde yönetiriz, istediğimiz
şekilde birilerine sunarız -peşkeş kavramını
kullanmak istemiyorum- birilerinin kullanımına sunarız. der
gibi bir hâl var burada.
38inci maddeden başladım ama
bir sonraki konuyla bağlantılı olduğu için 32nci, 33üncü
maddeleri özellikle ikinci planda tuttum, bir sistematiğe göre
konuşmuyorum.
32nci ve 33üncü maddede yapılan
değişiklikler çok ilginçtir. Önce yapılan
değişikliği sizinle paylaşmak istiyorum. 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda 32nci ve 33üncü
maddelerdeki düzenlemelerle iki değişiklik yapılmaktadır.
32nci maddede, 4447 sayılı Kanununun 49uncu maddesinde
düzenlenmiş olan işsizlik sigortasına ait devlet
payının Hazine Müsteşarlığı yerine
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, tarafından
ödenmesi öngörülüyor. Şimdi, Ciddiyetten uzak, öngörüden uzak kanun
düzenlemesi yapıyorsunuz. dediğimizde kızıyorsunuz, Niye
böyle bir ithamda bulunuyorsunuz? diyorsunuz ya da söylediklerimizi itham diye
algılayıp zaman zaman alınganlık gösteriyorsunuz. E, bal
gibi bir öngörüsüzlük. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, sizin şu anda, yılın 3üncü
ayında, 4üncü ayının başında devrettiğiniz
sorumluluğu, yükümlülüğü hangi bütçeden karşılayacak?
Bütçedeki karşılığı ne bunun? Dört ay önce biz bütçeyi
tartıştık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının da bütçesi tartışıldı,
hangi kalemde bu var? Niye böyle bir belirsizlik gündeme getirdiniz?
İşte, öngörüsüzlük bu. Düzenlemenin devamında, 33üncü maddedeki
düzenlemede Dilerse öder. manasına gelen bir düzenleme var çünkü faizden
muaf tutuyorsunuz. Açıkça, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, hazineye şunu söylüyor bu yasa: Ya, biz bu
sene bu yükümlülüğü getirdik ama bu senenin işsizlik primlerini ödemeyebilirsiniz.
Ödemezseniz herhangi bir faiz yükümlülüğünüz söz konusu
olmayacaktır. Bu kadar kurnazca, bu kadar hakkaniyetten uzak bir kanun
düzenlemesi ancak olabilir. Bunu da AK PARTİ Hükûmeti yapıyor ve
kendine yakıştırıyor. Doğrusu, anlamakta güçlük çekiyorum.
Şimdi, devlet ciddiyetine
işaret eden üç metni sizinle paylaşacağım. Bakın,
buradaki ciddiyetle kanun yapmadaki ciddiyetiniz birbirine referanstır.
Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Hakkâri Belediyesi Başkanlığına
hitaben yazıyor, bir istemine cevap. Tarih:12.12.2012. İlgi: Üst
yapılı araç siparişi bildirme. Metni olduğu gibi okuyorum:
Kurumunuz ihtiyacına binaen ilgi yazınızla istenilen,
ayrıntısı aşağıda belirtilen üst yapılı
araç 16/11/2012 tarih ve 2012 1/385 sayılı sözleşme ile Karsan Otomotiv
Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmasına 14.02.2013 tarihine kadar,
üstyapıcı firma park sahasında teknik şartnamesine,
markasına ve modeline uygun olarak kullanıma hazır halde teslim
edilmesi kaydıyla sipariş edilmiştir.
Söz konusu üstyapılı araç
firma tarafından düzenlenecek tutanakla yetkili personelinize teslim
edilecek olup, araç teslime hazır olduğunda tarafınıza
ayrıca bilgi verilecektir.
Üstyapılı Araçlar 1
Nolu Satınalma
Şube Müdürü G. Daire
Başkanı
İsimlerini zikretmiyorum, hedef olmasınlar.
İkinci bildirim
yazısını sizinle paylaşıyorum:
Hakkari Belediye Başkanlığına
Hakkari
Bakanlığımızca
yapılan yardımlar şartlı olup, Sayıştay
Başkanlığı denetimine tabidir. 03.04.2007 tarih ve 26482
sayılı R.G.de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre Gelirlerinin
Takip ve Tahsili ile Tahsilat Karşılığında Öngörülen
Ödeneğin Kullanımı Hakkında Yönetmelik uyarınca
Kurumumuz ve Bakanlığımız arasında düzenlenen protokol
ile Bakanlığımıza verilen taahhütname dahilinde;
Bakanlığımıza
yapılan başvuru kabul edilmiş olup,
Bakanlığımız Yurtiçi Sermaye Transferleri Tertibinden
karşılanmak ve belirtilen kullanım gayesinde harcanmak üzere
Ziraat Bankası A.Ş. Ankara Kurumsal Bankacılık
Şubesinde Kurumumuz adına açılan ve
-Bakanlığımız adına rehineli ve blokeli- hesaba aşağıda
belirtilen miktarda ödenek aktarılmıştır. Bu ödenek
çerçevesinde aşağıda belirtilen çöp toplama aracının
Başkanlığınızca Devlet Malzeme Ofisi Genel
Müdürlüğünden temini sağlanmıştır. Bu çerçevede;
1 - Bakanlığınızca
teslim alınan araçla ilgili olarak, aşağıda belirtilen
belgelerin Sayıştay
Başkanlığına sunulacak dosyada yer almak üzere en
geç 45 gün içerisinde Bakanlığımıza gönderilmesi.
2 - Aracın, söz konusu taahhütname
ve protokol hükümlerine göre kullanımının sağlanması,
aksi takdirde taahhütname ve protokolde yer alan hükümlerin uygulanacağının
bilinmesi hususlarında;
Bilgilerinizi ve gereğini rica
ederim.
Bakan a.
Genel
Müdür Yardımcısı V.
Yani çöp aracı tahsis
edilmiş, fabrikadan siparişi alınmış, teslim
alınmış ve belediyeye teslim edilmek üzere belediyeye yazı
yazılmış. Üçüncü belgeyi okutuyorum, bir gün sonraki
yazıyı sizinle paylaşıyorum, ciddiyetinizi görün.
Hakkari Belediye Başkanlığına
Hakkari
İlgi: 01.02.2013 tarih ve 19188
sayılı yazımız. -Yani biraz önce okuduğum yazı-
İlgi yazımız ile
Bakanlığımız tarafından Belediye
Başkanlığınız adına 1 adet Çöp Toplama Aracı
tahsis edilmesi ile ilgili yazı sehven yazılmıştır.
Bilgilerinizi ve gereğini rica
ederim.
Bakan a.
Genel
Müdür V.
Daha vahimi var; bu çöp toplama
aracı Bakanlık kayıtlarında Hakkâri Belediyesinin
envanterinde var. Hayalî araç belediyeye sipariş verilmiş,
Belediyenin talebi üzerine yaptırılmış, hazır hâle
getirilmiş, yazı yazılmış. Belediyeye Gelin, teslim
alın. denmiş, ertesi gün Biz sehven yaptık. diyor ve buna
rağmen, Bakanlıktan bu araç Hakkâri Belediyesine tahsis edilmiş
gibi envantere de geçilmiş. İşte ciddiyet bu! Sizin üzerinde
durduğunuz ya da üzerinde hareket ettiğiniz ciddiyetiniz bu. Bu
belgeler yeterince şeyi açıklıyor.
Bence bu kanunla ilgili de daha fazla
şey söylemeye gerek yok.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mehmet Muş, İstanbul Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2009
yılında yaşanan borç krizinden sonra, gelişmiş
ülkeler, özellikle bütçe açıkları noktasında
yaşadıkları sorunlar, bütçenin finansman maliyetlerinden
dolayı karşı karşıya kaldığı
baskıdan dolayı ve kamunun borçlarından dolayı, yüksek
orana ulaşmış olan kamu borç stokundan dolayı ciddi
risklerle karşı karşıya kalmış
bulunmaktadırlar ve bu risklerin minimize edilmesi adına kamu
finansmanı ve kamu maliyesi ile alakalı politikalar çok daha ciddi
önem arz etmeye başladı ve ülkeler hem kamu finansman
ihtiyacının maliyetini düşürmek hem finansman enstrümanlarını
çeşitlendirmek hem de finansman coğrafyalarını
genişletmek adına daha dikkatli ve özenli politikalar
geliştiriyorlar, geliştirmeye devam ediyorlar. Tüm bu süreçte
Türkiye, dünyadaki ülkelere kıyasla, kamu maliyesi anlamında daha
sağlıklı, daha güçlü bir yapıdadır.
Bakınız, değerli
milletvekilleri, birkaç tane istatistik sizlere sunacağım ve
Türkiyenin geçmişle bugün arasındaki kamu maliyesinin hangi noktadan
hangi noktaya geldiğini hep birlikte görmüş olacağız.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede kamu net borç yükü 2002 yılında yüzde 61,5 iken 2012
yılında bu rakam yüzde 17ye düşmüştür. Kamunun
borçlandığı borç yapısına
baktığımız zaman, döviz cinsi olan borçların
oranı yüzde 58 iken bu oran şu an itibarıyla yüzde 27ye
düşmüş yani ülkenin kur riskinden dolayı karşı
karşıya kaldığı riskler çok ciddi anlamda
aşağı çekilmiştir. Bir diğer istatistik ise
ödemiş olduğumuz faizin değişken veya sabit yönlü faiz
olması hadisesidir. 2002 yılında ödemiş olduğumuz
faizin yüzde 45i sabit oranlı iken bugün bu oran yüzde 60 seviyelerine
kadar çıkmıştır. Bu kürsüden de, Komisyonda da
sıklıkla dile getirilen bir diğer faktör ise hazinenin
vermiş olduğu garantilerden dolayı karşı
karşıya kalacağı sorumluluk noktasında ve yüklenimler
noktasındaki eleştirilerdi.
Bakınız, değerli
milletvekilleri, 2002 yılında hazinenin -buraya dikkatinizi
çekiyorum- vermiş olduğu garantilerden dolayı karşı
karşıya kaldığı borç üstlenim oranı yüzde 52 yani
hazine vermiş olduğu garantilerden dolayı yüzde 52 oranında
bu garantilerin borcunu kendisi ödemiş. Bugün bu oran yüzde 6ya
düşmüştür. Şimdi, ben buradan sormak istiyorum: O zaman mı
kamu maliyesi daha disiplinli, risklere karşı daha
dayanıklıydı, yoksa şimdi mi?
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bugün kamu maliyemizin karşı
karşıya kaldığı riskleri daha da azaltmak, finansman
enstrümanlarını çeşitlendirmek adına kira sertifikası
enstrümanıyla alakalı hukuki bir düzenleme yapılıyor.
Değerli
milletvekilleri, faiz noktasında hassasiyeti olan
yatırımcılara sunulan bu finansman enstrümanı dünyada 2001
yılından beri kullanılmaktadır ve şu an
itibarıyla global anlamda yapılan ihracatın tutarı 430
milyar doları aşmış durumdadır. İşte, bu
yolla hem finansman enstrümanları çeşitlendirilecek hem de finansman
coğrafyasını çeşitlendirmek suretiyle riskleri daha da
minimize edip finansman maliyetlerini daha da aşağı çekme yoluna
gidilecektir.
Tasarıyla
getirilen bir diğer konu ise Vakıfbankın her yıl kurumlar
vergisi matrahının yüzde 10u oranında Vakıflar Genel
Müdürlüğüne yaptığı ödemenin iptali konusudur.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, Vakıfbankın en büyük hissedarı
yani sahibi yüzde 58,5 oranıyla Vakıflar Genel Müdürlüğüdür.
Şimdi, mevcut Vakıflar Yasasında, mevcut durumda Vakıfbank
elde ettiği kurumlar vergisi matrahından yüzde 10 Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ödeyecek, yüzde 20 de kurumlar vergisi ödeyecek, toplamda
yüzde 30. Rekabet ettiği tüm bankalar ise sadece yüzde 20 kurumlar vergisi
ödüyor ve Vakıfbank böyle bir maliyete girmek suretiyle aslında
rekabet anlamında, piyasada diğer rakipleriyle yarışma anlamında
bir yara alıyor. Şimdi bu düzenlemeyle bu ortadan
kaldırılıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) O kanunu kim çıkardı?
MEHMET MUŞ
(Devamla) Bakınız, değerli milletvekilleri, bugün
itibarıyla Vakıfbankın toplam piyasa değeri 14 milyar
TLdir. Vakıfbankın değerinde bir azalma, bir düşme en
büyük hissedarı olan Vakıflar Genel Müdürlüğünü doğrudan
etkileyecektir çünkü buranın yüzde 58,5 oranında sahibi Vakıflar
Genel Müdürlüğüdür.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Mehmet Bey, o kanunu kim çıkardı? O
öneriyi kim getirdi? Biz mi getirdik?
MEHMET MUŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Vakıfbank elde etmiş
olduğu kârdan dolayı 2006 yılından bugüne kadar
Vakıflar Genel Müdürlüğüne 601 milyon lira kâr payı
dağıtmıştır ve 2003 ila 2012 yılları
arasında 3.750 eserin restorasyonu buradan elde edilen kaynakla
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(Devamla) Ben tasarının milletimize hayırlar getirmesini
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve
Bütçe Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun ikinci bölümü vesilesiyle
söz almış buluyorum.
Değerli milletvekilleri, yine bir
torba kanunla karşı karşıyayız, her alana dalıp
çıkan bir torba kanun. Bu kanunun da temas ettiği konulardan
olması dolayısıyla ekonominin geldiği noktayla ilgili, vaktim
el verdiği ölçüde, size bir değerlendirme yapmak istiyorum
değerli milletvekilleri.
Türkiye üzerinde iktidar eliyle
yürütülen bölünme süreci toplumun bütün dikkatini dağıtmış
ve ekonomideki olumsuzluklar her yönüyle aşağı yukarı
gizlenir hâle gelmiştir. O açıdan, ekonominin en temel göstergesi
olan ve dün açıklanmış bulunan büyüme rakamlarının
ifade ettikleri hakkında sizlerle bazı görüşlerimi bölüşmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, sekiz
çeyrektir küçülmekte olan Türkiye ekonomisinin büyüme hızı, son
olarak 2012 yılının son çeyreğinde 1,4e kadar
düşmüştür. Bakın, 2012 yılında birinci çeyrekte 3,3;
ikinci çeyrekte 2,9; üçüncü çeyrekte 1,6; dördüncü çeyrekte 1,4.
İstikrarlı bir şekilde büyümemiz düşe düşe 2011
yılındaki 8,8lik seviyesinden 2012de 2,2 düzeyine
düşmüştür. Şimdi, bu, gayrisafi yurt içi hasıla
rakamları bildiğiniz gibi. Diğer taraftan, yine bildiğiniz
gibi Türkiyenin gayrisafi millî hasıla rakamları
açıklanmıyor, gayrisafi millî hasıla açısından
baktığınız zaman Türkiye ekonomisinin bir daralma içinde
olduğunu ve bu büyüme oranlarının bizim ekonomimiz içindeki
yabancı payını katiyen karşılamadığı ve
ekonomide bir daralma olduğu ve millet açısından da bir fakirleşme
olduğu gayet net şekilde ortadadır. Bu bir resesyondur, Türkiye
ekonomisi durgunluk içine girmiştir. Bundan sonrası için ümit verici
ifadeler kullanmaya çalışanların kullandıkları
argümanlarının hiçbir tanesinin inandırıcı
olmadığını görüyoruz.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Türkiyede iç tüketimin durmakta olduğunu, yavaşlamakta
olduğunu söyledik, bunun arkasının gelmeyeceğini söyledik.
Önce sıfırlandı, sonra, geçtiğimiz yıl 1,9
oranında düştü. Burada en dikkat edeceği noktalardan bir tanesi,
tüketici kredileri artarken iç tüketimin daralmasıdır. Bunun ifade
ettiği anlam, tüketiciler her gün daha fazla borç ödemekte, borç faizi
ödemektedirler. Borcu borçla ödedikleri için, faiz oranlarında genel bir
düşme olsa bile, bu tüketicilerin borç yapılandırmasıyla
karşılaştıkları faiz oranları yüksek olmakta ve
dolayısıyla, aldıkları kredi oranında da tüketimin
gerçekleşmediği gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Dikkat çekecek önemli hususlardan bir
tanesi, ihracatın gayretiyle bu kadar olmuştur 2,2 seviyesindeki
büyüme ama ihracat da yavaşlamıştır. Yeni bitirdiğimiz
mart ayında ihracattaki artış sadece 0,3 yani binde 3
olabilmiştir. İç tüketimdeki daralma devam etmekte, ihracattaki
yavaşlama devam etmekte; diğer taraftan, bilindiği gibi,
kapasite kullanım oranı düşmekte, reel kesim güven endeksi
düşmekte; sonra, bunlara bağlı olarak sanayi üretimi
düşmekte, iç tüketim düşmekte, ihracat düşmekte, gelirler
düşmekte, tasarruf düşmekte.
Sonra, bu gidiş eğer bir
kötüye gidiş sinyali değil ise kötüye gidiş hangi hâldir veya
kötüye gidişle ilgili ne zaman tedbir alınır? Bu konuda
iktidarın nasıl tedbir alacağını, bütçe dönemleri
dâhil olmak üzere her zaman sorduk, aldığımız tek cevap
vardır, belki bugün yine o söylenecektir. İç tüketimin
canlandırılması ve büyümenin yeniden rayına girmesi için
Hükûmetin güvendiği iki nokta vardır. Bunlardan bir tanesi bankaların
durumunun sağlam olması yani yüksek düzeyde kredi vermeye devam
ediyor olmaları, banka kârlarının iyi olmasıdır.
İkincisi hanehalkı borçlarının düşük olduğu
ifadesidir. Hâlbuki Türkiyede hanehalkı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜNİR KUTULUATA (Devamla) -
borçlarının çok büyük bir kısmı tüketim kredisidir. Günlük
ihtiyaçları karşılama kredisi olduğu için bu anlamda
Batıyla bir kıyaslama yapmanın mümkün
olmadığını açıkladık. Bu söylediğimden de
ortada bir çare görülmüyor, dikkatinizi çekmek istediğim husus budur.
Türkiye ekonomisindeki gerileme, Türkiye üzerinde yürütülen hain
konuşmaların gölgesinde dikkatlerden kaçırılmaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim.
Birinci sorum: Devletin hangi
gayrimenkulü teminat gösterilmek suretiyle şimdiye kadar kaç liralık
kira sertifikası satılmıştır? Bu kira sertifikası
karşılığında ne kadar gelir elde edilmiştir,
borçlanma yapılmıştır ve bu şekilde bir borçlanma
bütçede belirtilen borçlanma sınırlarını aşmıyor
mu?
İkincisi: Akil adamlar diye bir
şey kurmuş bu Hükûmet. Bu, Anayasanın hangi maddesine
dayanıyor? Bunlara ne ücret ödenecek?
Ayrıca da bu akil adamlar
Biliyorsunuz 21 Martta, nevruzda, Abdullah Öcalanın Diyarbakırda
okunan mektubunda -ve bu mektubu da aynı zamanda Abdullah Gül ve Tayyip
Erdoğan da kabul etti- diyor ki: Artık laik Türkiye Cumhuriyeti devleti
yıkılacak, yerine İslam bayrağını
taşıyan bir devlet kurulacaktır. Bu durumda, bu akil adamlar
vatandaşa gidip Ey vatandaş, siz bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yıkılmasını kabul edin, dolayısıyla iyi bir
yönetime kavuşacaksınız. şeklinde mi bir telkinde
bulunacaklar, yoksa neyi yapacaklar? Bunun da açıklanmasını
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben dün Sayın Bakana
sormuştum, bu kredi
derecelendirme kuruluşlarının ücretlendirilmesiyle ilgili 2011
ve 2012 rakamlarını, bir de 2013 bütçeleme rakamını tek tek
bugün herhâlde hazırlayabilmişlerdir. O soruyu tekrarlıyorum.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Anadolunun her yerinde,
Tokat ilinde olduğu gibi, neredeyse her mahalleye, sokağa büyük
süpermarketlerin şubeleri açılmaktadır. Açılan her
süpermarket şubesi de neredeyse 40-50 civarında küçük esnafın
iş yapamaz konuma gelmesine, hatta kapanmasına sebep olmaktadır.
Esnaf dernekleri ve esnaf
kuruluşlarının hepsi süpermarketlerle ilgili bir düzenlemenin
yapılması noktasında bir çalışmanın
yapılmasını bekliyorlar. Ancak şu ana kadar da bu yönde
Hükûmetten bir açıklama gelmemiştir. Bu yönde bir çalışma
var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Topal
RAMİS TOPAL
(Amasya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
5084 sayılı
Teşvik Kanunu Anadoludaki küçük işletmeler için hayati önem
taşımaktadır. Bu yasa 2004te yürürlüğü girdiğinde 36
ilde uygulanmaya başlandı, sonra 2005te 13 il ilave edilerek
sayı 49 ile çıkarılmıştır. Bu yasadan 46.300
işletme faydalanmakta, bu işletmelerde 168 bin kadın, 832 bin
erkek olmak üzere toplam 1 milyona yakın işçi
çalışmaktadır. Bu yasa tekrar yürürlüğe girmezse Anadoluda
ekonomik daralma başlayacak, işsizlik artacaktır.
Ben buradan Bakana
sormak istiyorum: 5084 sayılı Teşvik Yasası tekrar
yürürlüğe girecek mi, girecekse ne zaman girecek? Yok, yürürlüğe
girmeyecekse Anadoludaki işletmeler için değişik bir
teşvik yasası gelecek mi?
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiyede 54 bin muhtar var. Ancak muhtarlarımız, herhangi bir
tebligat almaması hâlinde cezai soruşturma olduğu zaman memur
yargılamasına tabi. Ancak cezai anlamda memur yargılamasına
tabi olduğu hâlde, özlük hakları açısından memurların
özlük haklarından yararlanamamakta. Hem kamu görevlisi hem memurların
özlük haklarından yararlanmaması bir çelişki değil midir?
Muhtarlarımızın bu özlük haklarının düzeltilmesi,
memurların özlük haklarından yararlandırılması
açısından bir çalışmanız var mı veya böyle bir
şey düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu tasarının 53üncü maddesiyle Vakıfbank
tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılması
gereken kesintilere ilişkin hükümler ortadan
kaldırılmaktadır ve bugüne kadar yapılması gereken
ancak yapılmayan ödemelere ilişkin düzenlemeler hükümsüz
kalmaktadır. Acaba 2012 yılı itibarıyla Vakıfbank
tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılması
gereken kesinti tutarı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bu Vakıflar Bankasının,
kendi getirdiğiniz hükümlerle, kârının yüzde 10unun eski
eserlerin onarılmasına ayrılmasıyla ilgili
kısmını kaldırıyorsunuz. Merak ediyorum, acaba
Vakıflar Bankasını satmayı mı düşünüyorsunuz
Sayın Bakan? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Başka soru yok.
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle kira sertifikalarıyla ilgili -gerçi, dün geç
saatlerde bu soruların bazılarına cevap vermiştim ama belki
olmayan değerli milletvekillerimiz için tekrar olacak- konulara
değinmek istiyorum.
Kira sertifikaları dünyada gittikçe
yaygınlaşan bir finansman enstrümanı yani bir borçlanma
enstrümanı. Ancak bu borçlanmanın klasik borçlanmadan farkı, bu
borçlanmayla ilgili bir varlık göstermek gerekiyor. Yani bu
varlığın satılıp tekrar kiralanmasıyla ilgili bir
muamele bu kira sertifikalarının arkasında. Sadece geçen yıl
küresel piyasalarda 120 milyar dolarlık bir yeni ihraç söz konusu oldu.
Şimdiye kadarki toplam rakam da yine küresel piyasalarda 400 milyar dolara
ulaşmış durumda. Her ülkenin kendi iç ulusal piyasasında
yapmış olduğu ihraçlar bu rakamların
dışında. Bunları da topladığımızda
tabii rakam çok daha yüksek boyutlara ulaşıyor.
Bu, aynı zamanda dünyanın pek çok ülkesinde
artık tercih ediliyor yani İngiltere, Almanya gibi Batı
ülkelerinde de gittikçe yaygınlaşan bir finansman modeli. Bu modelin
çalışabilmesi için bir varlık kiralama şirketi gerekiyor.
Yani, gayrimenkullerin tapusunun bu kira sertifikasının dönemi
boyunca bu varlık kiralama şirketine devredilmesi gerekiyor. Ancak
bizim bu varlık kiralama şirketimiz yüzde 100 hazinenin sahip
olduğu ve kontrol ettiği bir şirket ve bunun üzerinden
üretiliyor bu enstrümanlar. Bizim bu kurduğumuz yapı hem
uluslararası hukuk açısından yani
yatırımcıların bu enstrümanlara yatırım
yapmasıyla alakalı hukuki değerlendirmeler açısından
hem de finansman yöntemi açısından son derece uygun bulundu ki bizim,
geçen sene 1,5 milyar dolarlık yapmış olduğumuz
uluslararası ihraca yaklaşık 8-9 milyar dolar civarında bir
talep oluştu. Yine, geçen yıl ve bu yıl iç piyasada da toplam
3,1 milyar TLlik kira sertifikası ihracı gerçekleştirmiş
olduk. Bu kira sertifikası bir borçlanma enstrümanı olduğu için
borçlanma limitinin de içinde değerlendiriliyor. Dolayısıyla,
bütçenin burada belirlemiş olduğu, bütçe kanunuyla belirlenmiş
olan limitlerin içinde değerlendirilen bir borçlanma enstrümanı.
Bir başka
konu, bu kredi değerlendirme kuruluşlarıyla ilgili Sayın
Kuşoğlunun sorusu. Ben dün de söylemiştim, bu konuda
arkadaşlarımız dosyalarda gerekli incelemelerde bulunduktan
sonra, biz size yazılı olarak bunun cevabını daha sonra
vereceğiz.
5084 sayılı
Yasaya gelecek olursak, biliyorsunuz bu yasa daha çok istihdamı
teşvik eden bir yasa, daha doğrusu 5084 no.lu Yasa
ağırlıklı olarak yatırımı teşvik eden
bir yasa. Fakat 5084ün 49 ilde uygulanma şekline
baktığımızda, yeni yatırım olmasa dahi bir istihdam
teşviki hâline gelmiş durumda şu anda. Dolayısıyla,
yeni yatırım olmasa da zaten devam eden bir istihdama verilen
teşvikin yatırım teşviki kapsamında
olmasının çok da uygun olmayacağı kanaatine vardık ve
zaten son uygulama tarihi olan 2012 sonunda 5084 uygulaması bitti. Ancak
bunu ikame edecek ve bunun mahzurlarını da giderecek yeni bir
istihdam teşvik düzenlemesini de önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet
Meclisine biz Hükûmet olarak sunacağız ve bu düzenleme de sosyoekonomik
gelişmişlik endeksine göre farklı sürelerde ve/veya farklı
oranlarda sosyal güvenlik primini hazinenin sübvanse etmesiyle ilgili bir
düzenleme olacak bu. Bu konudaki yetkiyi de biz Bakanlar Kuruluna almak
istiyoruz. Belki her yıl bölgeden bölgeye ya da durumdan duruma
farklı uygulamalar gerekebilir diye Bakanlar Kurulunun yetkisinde, bir
bakıma, adına artık
Özlük haklarıyla ilgili sorular
vardı. O konularda şu anda bizim elimizde bilgi yok, o konularla
ilgili birimlerimiz de maalesef şu anda arkamızda oturan
arkadaşlarımız arasında değil. Dolayısıyla,
biz onları çalışıp daha sonra, dediğim gibi
yazılı olarak sizlere bildirelim.
Şimdi, bir başka konu, bu
Vakıfbankla ilgili konu. Dün de aslında ben kapsamlı bir
şekilde cevap vermiştim ama yine, dün burada olmayan değerli
milletvekillerimiz için tekrar etmiş olacağım. 2008 yılında
yapılan düzenleme Vakıfbank halka açıldıktan sonra
yapılan bir düzenleme. Ancak tam bu düzenlemenin Mecliste
yapıldığı günlerde, hatta Genel Kurul tarafından bu
düzenleme kabul edilmeden önce Vakıflar Genel Müdürlüğümüz,
Vakıfbank halka açık olduğu için Kamuyu Aydınlatma
Platformuna bir bildirimde bulunuyor ve diyor ki: Bizim, Vakıfbanktaki
kontrol hissemiz yüzde 42dir, yani yarıdan azdır. Zaten bu yasada
ne diyor?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Üç gün önce
Sayın Bakanım, görüşülürken.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Vakıflar Genel Müdürlüğünün hissesinin
yarısından fazlasını kontrol ettiği ya da sahibi
olduğu kuruluşların gelirinin yüzde 10u. diyor. Tabii, o günkü
o şartlarda bunun detayları nasıl gelişti, bunun arka
planında neler var, onu bilemiyorum doğrusu ama Bu yüzde 10 niye
bugüne kadar ödenmedi?nin cevabı Vakıflar Genel Müdürlüğünün
zaten kamuoyuna duyurduğu, Ben yüzde 42sini kontrol ediyorum. diye
yaptığı açıklama. Dolayısıyla, Vakıfbanktan
böyle bir talepte de aslında Vakıflar Genel Müdürlüğü
bulunmamış.
Kaldı ki işin özüne bakacak
olursak: Bir banka, hele hele halka açıldıktan sonra, halk o bankaya
ortak edildikten sonra sadece o bankaya özel, ilave bir vergi getirir gibi
yüzde 10luk bir yük prensipte de çok doğru değil diye
düşünüyoruz. Aslında biz bunu bütün detaylarıyla Komisyon
aşamasında da Plan ve Bütçe Komisyonunun üyesi olan değerli
arkadaşlarımızla da görüştük. Bunun doğrusu, eğer
böyle bir gelir ihtiyacı varsa bütçeye bu konulur, bütçeden de
Vakıflar Genel Müdürlüğü ayrıca desteklenebilir ama tek bir
bankaya, hele hele halk ortak edildikten sonra o bankaya ilave bir yükle yüzde
10luk bir yük getirip onu da Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ödeyeceksin demek zaten bu işin ruhuna da çok uygun değil.
Dolayısıyla, biz ileriye doğru ne yapmak istiyoruz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ama öyle
çıkmış Sayın Bakanım, kanun öyle çıkmış
yani. Siz de Bakandınız, biz de buradaydık.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Öyle çıktı ama bakın, son on yılda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu yasaların
yüzde yüzünün, tamamının isabetli olduğu iddiasında ben
değilim yani olabiliyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz de
iddiasında değiliz zaten, aynı kanaatteyiz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Şimdi, hatalar fark edildiğinde bu hataların
düzeltilmesi kadar da doğal bir şey yok. Dolayısıyla, biz
burada ileriye doğru doğrusunu yapıyoruz yani bu yüzde 10
yükümlülüğünü bir bakıma kaldırmış oluyoruz. Zaten
pratikte de uygulanmamış, bu yüzde 10 da dediğim sebeplerle
ödenmemiş. Dolayısıyla, bunun da artık halka arz
edilmiş bir bankada ileriye doğru belirsizlikleri de ortadan
kaldırmak açısından önemli bir düzenleme olduğunu
düşünüyoruz. Diyoruz ki madem ileriye doğru doğrusu bu demek ki,
bu doğruyu geçmişe doğru da düzeltelim. Herhangi bir hukuki
boşluk kalmasın arzu ediyoruz. Dediğim gibi, bu işin özü de
bu.
Dün özellikle -bugün de belki bir
miktar- değinilen bir konu vardı; bu, belediyelerin tahvil
ihracı ve hazinenin gerektiğinde bu tahvil ihracına garanti
verebilmesiyle ilgili madde. Şimdi öncelikle şunu ifade edeyim:
Yürürlükteki Belediye Kanununun 68inci maddesinin (c) fıkrası,
belediyeler tarafından yapılabilecek tahvil ihracının
yalnızca proje finansmanı amacıyla
gerçekleştirilebileceğini zaten düzenliyor. Dolayısıyla,
burada bir tahvil ihracıyla borçlanma söz konusu olursa zaten bunun
karşılığında mutlaka bir proje olacak. 1990larda bu
şart yoktu. Dolayısıyla, o dönemde pek çok belediye tahvil
ihracı suretiyle borçlandı ve tahvillerin de önemli bir
kısmı maalesef ödenemedi o dönemde. Ki, biz prensip olarak
belediyelerimizin borçlanırken mutlaka bir proje
karşılığında borçlanması gerektiğine
inanıyoruz. Zaten Belediyeler Kanununu çıkarırken de bunu oraya
derçetmiş durumdayız. Dolayısıyla, hani, mali disiplin
açısından herhangi bir problem yok.
Yine şu andaki mevcut,
yürürlükteki mevzuatımızda belediyeler tahvil ihraç edebildiği
gibi hazine bu tahvillere garanti de zaten verebiliyor yani burada daha önce
olmayan, hazinenin bir garanti fonksiyonunu getirmiyoruz.
Yaptığımız tek şey, diyoruz ki: Belediyeler özel bir
hesap açsın ve bu tahville ilgili -hazine eğer garanti veriyorsa-
para giriş çıkışı o özel hesapta yürütülsün istiyoruz.
Bu da aslında mali disiplin açısından tam tersine, daha
kısıtlayıcı, daha fazla kontrol getirici bir unsur. Bu
maddeyi tabii, düz okuduğumuzda şöyle bir algı oluşuyor:
Ha, bundan sonra belediyeler artık daha fazla tahvil ihraç edecek, hazine
de ona garanti verecek, bunun alt yapısı hazırlanıyor.
Böyle değil, bu zaten şu anda bizim hem belediyelerimizin hem de hazinenin
sahip olduğu bir yetki. Yaptığımız şey tam
tersine, bu yetki çerçevesinde bir uygulama olursa bu uygulama belli bir
disiplin içerisinde olsun ve bu banka hesabı üzerinden her şey
izlenebilsin, disipline edici bir bakıma yeni bir uygulama.
Ben tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Soru cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Böylece ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
31inci maddede iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 31. maddesindeki
müsteşar yardımcısı ibaresinin müsteşar
yardımcıları olarak değiştirilmesini arz ederiz.
İzzet Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu
Ankara İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım
Kurt Sedef
Küçük
İzmir Eskişehir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 31 nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Mehmet Günal S.
Nevzat Korkmaz
Antalya
Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu
maddede arkadaşlarımız usulen bir ekleme yaptıklarını
ve kurul başkanının da müsteşar, müsteşar
yardımcısı ve genel müdürlerle beraber yurt
dışına atanmasına ilişkin bir husus
düzenlendiğini söylediler ama özü itibarıyla burada kurul
başkanının söylenmesinin bir tek gerekçesi olabilir isim
olmanın ötesinde, o şartları zaten taşıyor olması
gerekiyor. Yurt dışından geri dönmüş ve henüz üç
yılını tamamlamadan tekrar gönderilecekse o zaman bu madde bir
işe yarayacak; aksi takdirde, hiçbir anlamı yok, sadece kanunda onlar
da diğerlerinin yanına yazılmış olacak.
Ben bu vesileyle Sayın Bakana bir
iki şeyi hatırlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, birçok
kanunda olduğu gibi Sermaye Piyasası Kanununda da, diğer
düzenlemeleri yaparken de yurt dışı temsilcilikleriyle ilgili
bazı düzenlemeler yaptık. Sayın Bakanım, ekonominin
koordinasyonundan sorumlu Başbakan
Yardımcısısınız ve sadece hazineye bağlı
olarak değil, Kalkınma Bakanlığının da, ticaret
müşavirliği olarak da, ekonomi müşavirliği olarak da daha
önce DPT içerisinde, Merkez Bankası, şimdi SPK da yetki aldı
belirli yerlerde, yurt dışı temsilciliklerimiz var. Bu vesileyle
bunu da gündeme getirmek istedim.
Çünkü bir koordinasyon olması
gerek arkadaşlar. Her kurum kendisine göre değil, büyükelçilik
bünyesi içerisinde onların altında çalışıyorlar ama
bir ülkede ekonomi müşaviri, öbür ülkede dış ticaretle ilgili
olan, yani ekonomi müşaviri onlarca farklı farklı kurumları
temsilen yer olmaması gerekiyor. Şunu söylemeye
çalışıyorum: Bu yurt dışı temsilciliklerimizin,
görevden almak istediğimiz üst düzey bürokratın mahkemeye gitmemesi
için sus payı olarak verilen yerler olmaması gerekiyor.
Buraların etkin bir şekilde, Türkiye'nin dış
ilişkilerinde, o ülkelerle ilişkilerinde ekonomi, ticaret, finans
alanındaki, tarımla ilgili ilişkilerinde, bizim
ilişkilerimize katkıda bulunacak, ekonomimizi geliştirmemize
katkıda bulunacak bir şekilde kullanılması gerekiyor. Onun
için, bunların da bir çekidüzen altına alınmasında fayda
var. Bu madde vesilesiyle onu da söylemiş olayım.
Bir de dün yarım kalan,
söyleyemediğim şey vardı -siz de buradayken- hazineyle ilgili
kısım. Sayın Başbakanın ekonomide söylediği veciz
sözlere değinmiştim yanına ünlem koyarak. IMF borcunu
söylemiştim ama şu anda borçların geldiği yere bakınca,
2012nin son çeyreği itibarıyla 337 milyar dolara gelmiş. Bunun
içerisinde de özel sektörün borcu 226 milyar dolara yükselmiş.
Dolayısıyla, en ufak bir kur riski gerçekleştiği durumda
özel sektörün sıkıntısının daha da
artacağını çünkü kısa vadeli borçların da bunun
içerisinde önemli miktarlara, 90 milyarlara yaklaştığını
görüyoruz. Dolayısıyla, Biz, efendim, borcu ödüyoruz, sorun yok.
deyip sadece IMFye olan borcu söylemek maalesef yeterli olmuyor. Özel sektörün
borcunu, kamunun borcunu, tüketicilerin kredi borcunu, kredi kartı borcunu
dikkate almadan sanki her şey iyiymiş gibi yaparsak, yumuşak
iniş yapalım diye yüzde 4 hedeflerken, revize edip yüzde 3,2 yaparken,
sert inişle bu sefer yüzde 2,2 yapıyoruz. Eğer ona da dikkatlice
bakarsanız Sayın Bakanım, ihracattan kaynaklanan yüzde 4,1lik
katkının ne kadarının altın ihracatından
olduğuna bakarsanız geriye doğru dürüst bir büyüme maalesef
kalmıyor. O zaman işsizliği de çözmemiz mümkün değil, cari
açık sorununu da çözmemiz mümkün değil çünkü üretmemiz lazım.
Üretmek için de iç talebin ve dış talebin bir şekilde canlanması
lazım. Dış talepte bu canlanma olmadığına göre
içerideki talebi canlandırmanın yolu ancak alacağımız
önlemlerle olur dedik.
Dolayısıyla, önerimizi
tekrarlıyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz her zaman ülkenin
sorunlarında yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı bir
muhalefet anlayışı içerisinde olduk. Gelin, az önce turizmle
ilgili konuşmamda söylediğim gibi, temel yasaları; turizmle
ilgili olan, istihdamla ilgili olan, teşvikle ilgili olan yasaları
yeniden gözden geçirelim. Sayın Bakanın az önce söylediği gibi,
2008de çıkardığımız yasayı hiç uygulamadan o
maddeyi Ne yapalım, yanlış yaptık. diye bugün düzeltmek
zorunda kalmayalım. Bunlarla ilgili, iktidarıyla muhalefetiyle, ilgili
kurumlarıyla, ekonomik, sosyal konseyiyle bir araya gelerek bu
sorunların çözümüne alınacak köklü önlemler için yapılacak yasal
çalışmaları da hep birlikte belirleyelim. Aksi takdirde, frendi,
gazdı derken direksiyonu unuturuz, arabamız da uçurumdan
aşağı yuvarlanır.
Henüz böyle sendeleme
aşamasındayken bu önlemleri alırsak bir yerinden kurtarabiliriz
diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 31. maddesindeki
müsteşar yardımcısı ibaresinin müsteşar
yardımcıları olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesi üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her
şeyden önce, bu tasarı vesilesiyle, arkadaşlarım
tarafından da şimdiye kadar defalarca vurgulanmış olan bir
konuda, torba kanunun sakıncaları konusunda birkaç söz söylemek
istiyorum.
Yasama sürecini hızlandırmak
adına yapılsa dahi birbiriyle ilintisiz konuları bir araya
getirerek, komisyon süreçlerinde yeni maddeler ekleyerek, ilgili sivil toplum
örgütlerinin, ilgili kurumların görüşleri alınmadan yapılan
bu çeşit düzenlemeler belli başlı sıkıntılara
sebebiyet vermektedir. Torba kanunlar yukarıda saydığım
nedenlerle yürürlükteki mevzuatı da olumsuz etkilemektedir. Bütününü
denetlemek zor olduğundan kanunlarda maddi hatalar ortaya çıkmakta,
yasama hatalarına neden olmaktadır. Bu da değiştirilen
kanunlarda çok geçmeden yeniden bir değişiklik yapma gereğini
ortaya koymaktadır.
Bugün burada görüşmekte
olduğumuz torba kanun tasarısına
baktığımızda da Ceza Kanunundan Sigortacılık
Kanununa, Vakıflar Kanunundan Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Kanununa kadar 20den fazla, birbiriyle ilintisiz kanun ve kanun hükmünde
kararnamenin değiştirildiğini görmekteyiz. Bu, Adalet ve
Kalkınma Partisinin alışageldiğimiz Ben yaptım,
oldu. mantığının bir kez daha ortaya konmasıdır.
Bu kanun yapma tekniğini ve Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
yaklaşımını, yasama bakımından, Meclisimizin
güvenilirliği açısından sağlıksız bulduğumu
da belirtmeden geçemeyeceğim.
Sorunlu olan yalnızca kanun yapma
tekniği ya da önümüze sıkça çıkarılan torba kanunlar
değildir, sorun uzlaşma anlayışının da
eksikliğidir. Uzlaşma arayışı
olmadığından, muhalefetin eleştirileri ve önerileri dikkate
alınmadığından, bir yıl önce
çıkarılmış kanunlarda işte şimdi
değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz. Yasama sürecini
hızlandırmak bu olmasa gerek diye düşünüyorum. Ancak Muhalefet
ne söylerse yanlıştır. anlayışı, Nasılsa
bizim çoğunluğumuz var. Bu nedenle hiçbir öneriyi dikkate
almayız. düşüncesi hâkim oldukça bu tip yanlışların
da olması kaçınılmazdır. Öncelikle bu
yaklaşımın değişmesi gereklidir. İşte bu
yaklaşım değiştiği zaman, her şeyin çözüm yerinin
Meclis olduğu anlayışı ortaya çıktığı
zaman ülkenin tüm sorunlarının da çözülebileceğine
inanıyorum. Bu Meclisin varlık sebebi sorun çözmektir. Sorun ne
olursa olsun, ne kadar karmaşık olursa olsun çözümün adresi
burasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi başından beri bunu
vurgulamıştır ve vurgulamaya devam edecektir. Cumhuriyet Halk
Partisi başından beri uzlaşmanın gereğini ortaya
koymuştur ve koymaya devam edecektir.
Toplumumuzda uzlaşma kültürünü
oturtmak ve gerçek bir demokrasiye kavuşmak istiyorsak önce onu burada, bu
çatı altında yeşertmemiz gerekmektedir. Bu gereklilik, bu torba
kanunda ya da herhangi bir kanunda olduğu kadar İç Tüzük
çalışmaları için de, yazımı süren anayasa çalışmaları
için de, toplumun çözüm bekleyen tüm sorunları için de geçerlidir.
Uzlaşmanın olmadığı yerde ne toplumsal bir
mutabakattan ne de bir arada yaşayabilme yeteneğinden söz edilebilir.
Bunlardan söz edilemeyeceği gibi Ben yaptım oldu.
mantığının geçerli olduğu yerde olgun bir demokrasiden
de söz edilemez. Ancak Uzlaşmak demenin Benim dediklerimi kabul
edeceksiniz, uzlaşacaksak bunun üzerinde uzlaşacağız. anlamına da gelmediği
unutulmamalıdır. Eğer bizler, milletin temsilcileri, en ufak bir
düzenlemede dahi uzlaşamıyorsak çok ciddi bir sorun var demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki her konuda aynı düşünmek zorunda
değiliz, aynı bakış açısına da sahip
olmayabiliriz, dünyayı ayrı taraftan da algılayabiliriz ama
hepimiz aynı gemideyiz. Bunu dikkate almadığımız her
koşulda kaybedenin yine ülkemiz ve vatandaşlarımız
olacağını belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Sayın milletvekilleri, lütfen
zahmet edin ellerinizi kaldırın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, demin kayısıda bize
haksızlık yaptınız; siz yapmazsınız ama
görmediniz.
BAŞKAN Peki, Sayın Aslanoğlu bir daha
yapmayacağım, teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
32nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 32. maddesindeki Hazine
Müsteşarlığından ibaresi Hazine
Müsteşarlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu
Ankara
İstanbul
Ankara
Musa
Çam Kazım
Kurt
İzmir Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
443 sıra sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 32nci maddesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Şimdi, işsizlik
sigortası 2002 yılından beri yürürlükte olan bir madde ve bugüne
kadar da yaklaşık olarak 3 milyon 623 bin 879 kişi
başvuruda bulunmuş, 2 milyon 791 bin 380 kişi de bundan
faydalanmış. Şimdi, on yıl içerisinde, on bir yıl
içerisinde yaklaşık olarak 3 milyonun üzerinde bir başvuru
yapılıyor ama bu İşsizlik Sigortası Fonundan
faydalanan insan sayısı oldukça az.
Bugüne kadar toplam, şu anda
İşsizlik Fonunda birikmiş olan paranın miktarı 61
milyar lira ama İşsizlik Fonundan faydalanmanın
koşulları o kadar zor, o kadar ağır ki maalesef işsiz kalan
kardeşlerimiz bu fondan yeteri kadar faydalanmamaktadırlar. Bunun
daha yumuşak hâle getirilmesi ve işsiz kalan
arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin İşsizlik
Fonundan mutlaka faydalanması gerekirken ne yazık ki bundan
faydalanamamaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanını ve İŞKURu defalarca uyarmamız ve ikaz
etmememize rağmen ancak bu konuda yeteri kadar bir yumuşama
sağlanmamıştır ve bu 61 milyar lira paranın
yaklaşık olarak 11,5 milyarı son beş yıl içerisinde
GAPa aktarılmıştır. 2008 yılında 1,3 milyar,
2009 yılında 4,1 milyar, 2010 yılında 3,6 milyar, 2011
yılında da 1,2 milyar, 2012 yılında da toplam 1,3 milyar olmak
üzere toplam 11,5 milyar lira işçiden ve emekçiden kesilen ve
işverenden kesilen paralar GAPa aktarılmıştır. Tabii
ki GAP önemli bir projedir, oraya bir kaynak aktarılmasın demiyoruz
ama İşsizlik Fonunda işsiz kalan
arkadaşlarımızın bundan faydalanması gerekirken ne
yazık ki işsiz kalan arkadaşlarımız bundan
faydalanmıyor ve bu 61 milyar lira para devlet tahvilinde
kullanılarak başka amaçlara hizmet edilmektedir, bunu çok doğru
bulmuyoruz.
4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununun 49uncu maddesi, işsizlik
sigortası primi toplanması, işyeri bazında
kayıtların tutulması, fona aktarılması ve her türlü
tasarrufun yapılabilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna yetki
vermiştir. Bu çerçevede, Soysal Güvenlik Kurumu da fon adına
işsizlik sigortasının işçi ve işveren
paylarının toplanması konusunda bir katkı
sağlıyor ve o fonları topluyor. Aynı zamanda hazinenin de
üçte 1 oranında katkısını alıyor. Şimdi, bu
düzenlemeyle birlikte -bundan sonra gelecek olan maddede ilgili
arkadaşlarımız konuşacaktır- farklı bir tasarrufa
gidilmeye çalışılıyor, bu doğru değildir. Burada
yapılması gereken, doğru olan nokta
Şimdi, bu düzenlemeyle
birlikte hazine burada devre dışı bırakılarak tamamen
konu İŞKURa devredilmek, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalışma
Bakanlığına devredilmek istenmektedir. Bunu çok doğru
bulmuyoruz, bunu hazinenin birlikte, müştereken götürmesinin çok daha
doğru ve anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü hazinenin
buradan tamamen çekilmesi hâlinde doğacak muhtemel sıkıntıları
ve sorunları Çalışma Bakanlığı, İŞKUR üstlenmek
durumunda kalacaktır ve bunu çok doğru ve anlamlı bulmuyoruz. Bu
nedenle bu önergemizi verdik. Bu mesuliyeti ve sorumluluğu hazinenin de
üstlenmesini ve hazineyle birlikte İŞKURun ve Çalışma
Bakanlığının birlikte üstlenerek konunun çözümünün
doğru olduğunu söylüyoruz ve bu nedenle bu önergeyi verdik. Önergenin
lehinde oy vermenizi talep ediyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde iki adet
aynı mahiyette önerge vardır. Birlikte okutup işleme
alacağım;. istenildiği takdirde ayrı ayrı söz
vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
33 ncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu İzzet
Çetin
İstanbul Ankara Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oktay Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İstanbul Manisa Konya
Mehmet Günal Nevzat Korkmaz
Antalya Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN
(Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Erkan Akçay Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 33üncü madde üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işsizlik sigortası, sosyal ve ekonomik
bir risk olan işsizliğin etkilerinin telafisinde kullanılan
yöntemlerden birisidir. İşini kaybeden sigortalılara işsiz
kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını
belli süre ve ölçüde karşılamak amacıyla, Milliyetçi Hareket
Partisinin de hükûmet ortağı olduğu dönemde, 25 Ağustos
1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu
çıkartılarak İşsizlik Fonu kurulmuştur.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
verilerine göre, 9 Ocak 2013 tarihi itibarıyla işsizlik fonundaki
para 61 milyar 200 milyon Türk Lirasıdır. Bunların faiz geliri
de Mart 2002den bu yana 43 milyar liradan fazladır. 2005-2012
yılları arasında işsizlik maaşı almak için 3
milyon 222 bin kişi başvurmuş, bunlardan 2 milyon 429 binine
toplam 5,1 milyar lira işsizlik ödeneği verilmiştir. Sadece
GAPa aktarılmak üzere bütçeye verilen ödenek miktarı 10 milyar
lirayı bulmaktadır yani İşsizlik Sigortası Fonunda
biriken paranın sadece yüzde 8i işsizlere ödenmiştir. Bu veriler İşsizlik Fonunun,
amacına hizmet etmediğini göstermektedir.
İşsizlik sigortası,
primli sistem kapsamında yer almaktadır. Bu nedenle, sadece
kayıtlı çalışanlar işsizlik sigortasından
yararlanabilmektedir. Kayıt dışı istihdam ülkemizde hâlâ
yüzde 40lar seviyesindedir. İşsizlik sigortasına başvuru
şartları ağır olduğu için kayıtlı
çalışanların önemli bir kısmı işini
kaybettiği hâlde işsizlik maaşı alamamaktadır.
Dolayısıyla, oldukça dar bir kitle işsizlik sigortasından
yararlanırken önemli bir kesim işsizlik riskine karşı
sosyal koruma altına alınamamaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde,
işsiz kalanlara -sağlık, çocuk ve konut yardımı
haricinde- son elde ettiği ücretin belirli oranına göre işsizlik
ödeneği verilmektedir. İşsiz kalan bir kişiye, Lüksemburg,
Portekiz, Letonya, İsviçre, Fransa, Slovenya, Almanya, İzlanda,
Danimarka gibi ülkelerde yüzde 70lerden yüzde 84lere varan oranlarda ödemeler
yapılmaktadır. İşsiz kalan bir kişi otuz sekiz aya
kadar ödenek alabilmektedir. Ülkemizde işsizlik ödeneğinden
yararlanmak için öngörülen şartların ağır olmasından
dolayı, İşsizlik Sigortası Fonunun parasal
varlığı her geçen yıl katlanarak artmaktadır.
İşini kaybetmiş bir kişinin İşsizlik Fonundan
yararlanabilmesi için son yüz yirmi gün kesintisiz çalışmış
olması ve son üç yıl içerisinde en az altı yüz gün prim ödemesi
gerekmektedir. Ülkemizde işsizlik ödeneği, çalışma süreleri
kriterlerine göre yüz seksen, iki yüz kırk ve üç yüz gün süreyle
verilmektedir. Ülkemizde en yüksek aylık işsizlik ödeneği asgari
ücretin brüt tutarının yüzde 80ini geçmemektedir. OECDnin 2012
yılında hazırladığı işsizlik ödeneği
uygunluk raporuna göre, Türkiyedeki işsizlik sigortası
uygulamasından yararlanma kriterleri diğer ülkelere göre daha
ağırdır. İşsizlik Fonuna başvuru
şartları ve işsizlik sigortası kapsamında olan
işçilerin fondan yararlanma koşullarının hafifletilmesi
gerekmektedir. Bu çerçevede, işçinin fona ulaşımı
kolaylaştırılmalı, fondan yararlandırılma süresi
ve miktarı artırılmalıdır. Bunlar
yapıldığı zaman İşsizlik Fonundan daha çok
kişi faydalanacak ve işsizlik sigortası etkinleşerek gerçek
amacına hizmet edecektir. İşsizlik sigortasında toplanan
kaynaklar bir kamu kaynağı değil, işçilere aittir ve
bunların bir teminatı noktasındadır. Ülkemizdeki
işsizlik tekrar artarak çift haneli rakamlara
ulaşmıştır. Bu ortamda İşsizlik Fonuyla ilgili
bir düzenleme yapılırken fona başvuru şartları ve
işsizlik maaşıyla sürenin artırılmasına yönelik
bir düzenleme yapılması gerekirdi. Ancak AKP Hükûmeti işsiz
vatandaşların hakkı olan İşsizlik Fonunu bütçenin bir
finansman kaynağı olarak görmektedir. Zira, İşsizlik
Sigortası Fonundaki 61 milyar lirayı aşan paranın büyük
bir bölümü devlet tahvillerinde yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu vesileyle
Yüce heyetinize saygılar sunarım.
KAMER GENÇ Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Sayın Genç, çok
erken davrandınız; oylama yok.
KAMER GENÇ Unutursunuz diye
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 443
sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
Mecliste, özellikle hem 22nci dönemde hem de bu 24üncü dönemde
bulunduğum süre içerisinde herhangi bir torba kanun geldiğinde bugüne
kadar, çalışanların; özellikle işçinin, memurun, emeklinin
ya da çiftçinin haklarına el uzatmamış hiçbir kanun
tasarısına rastlamadım. Bu kanun tasarısı da bir torba
kanun. Dün de söyledim, 22 asıl, 2 tane kanun hükmünde kararname, toplam
24 kanunda değişiklik yapıyor, 5 tane kanuna da atıfta
bulunuyor. 33üncü madde çok kısa, iki cümle okumak istiyorum. Diyor ki:
Sosyal Güvenlik Kurumundan İşsizlik Sigortası Fonuna bu Kanun
hükümleri kapsamında aktarılan tutarlar ile Hazine
Müsteşarlığından İşsizlik Sigortası Fonuna
aktarılan devlet payı tutarlarına ilişkin fazla ve/veya
eksik ödeme yapıldığının tespit edilmesi hâlinde
taraflar yükümlülüklerini faizsiz olarak yerine getirir.
Değerli arkadaşlar, bu tabii,
bir cepten alıp öbür cebe aktarma şeklinde değerlendirilebilir
ama gizlenen bir şey var ki o da, kurumların görevlerini
zamanında yerine getirmediğidir.
Şimdi, bu, tabii ki kurumlar
arasında faizsiz olarak aktarılması belki çok fazla anlam
taşımıyor gibi olsa da insana ister istemez
Biraz evvel hem
32nci maddede konuşan arkadaşım hem de az evvel Milliyetçi
Hareket Partisi sözcüsü arkadaşım da dile getirdi, İşsizlik
Sigortası Fonu ne yazık ki on dört yıla yaklaşan süre
içerisinde -on yılı, on bir yılı sizin döneminiz- bugüne
kadar hep istismar edilerek kullanıldı.
Bir kere şunun altını
çizmek gerekir ki çağdaş devletlerde yurttaşların en önemli
haklarından birisi sosyal güvenlik hakkıdır. İşsizlik
Sigortası da, gerek sosyal devlet ilkesinin gerekse çağdaş ve
demokratik dünyayla bütünleşmenin bir aracı olarak 1999
yılında 4447 sayılı Yasa olarak yürürlüğe girdi.
İlk etapta tabii ki işsizlik ödeneğinden,
çalışanların
Tabii bundan amaçlanan, özellikle işsiz
kalanların belli bir süre yaşamlarını insanca
sürdürebilmeleri hedeflenmişti fakat beklenen olmadı.
İşsizlik Sigortası istenilen faydayı sağlamadı,
sağlattırılmadı. Çünkü bugün için, biraz evvel
arkadaşım eski bir rakam verdi, ben mart ayı itibarıyla
rakamı vereyim, toplam fon varlığı 62 milyar 434 milyon 986
bin lira. Döneminizde, 2008 yılında ve 2009 yılında
çıkarttığınız yasalarla âdeta Hükûmetin
finansmanı olarak, iç finansman aracı olarak bu İşsizlik
Sigortasını Hükûmet kullanageldi. Yetmedi, 2008 ve 2009
yıllarında çıkarılan kanunlarla nema gelirlerine el
koydunuz. Bunları hazineye aktardınız, başka alanlarda
kullandınız, yandaş zengin etmede kullandınız. 2008 Martından
2013 Martına kadar hazineye aktarılan pay 10 milyar 211 milyon 524
bin lira. Aynı dönemde işsizlik ödeneği olarak harcanan para
sadece 3 milyar 911 milyon lira. 2008-2013 rakamlarını veriyorum. Bu
da gösteriyor ki Hükûmet çalışanların sırtından
devletin bütçesini, cari harcamalarını çevirebiliyor, çeviriyor.
Şimdi de bu düzenlemeyle bir başka yola başlıyor.
Değerli arkadaşlar, şunu
söylemek istiyorum açıkça: Özelleştirmeyle başladınız
varlıklara el koymaya, yandaşları zengin etmeye. Taşeron
sistemini yaygınlaştırarak emeğin satın alma gücünü,
ücretlerini bastırdınız, bugün 1,5 milyonu aştı.
Çalışanlar üzerindeki baskıyı egemen
kıldınız, iyice geliştirdiniz. Kamu-özel
ortaklığı ile ve de yap-işlet-devret modeliyle kamu
kaynaklarını yandaşlara aktarmanın bir aracı olarak
kullandınız, kullanmaya devam ediyorsunuz. Şimdi bu
tasarıyla bir yandan trampa getiriyorsunuz, diğer yandan gözünüzün
hâlâ işsizlik sigortası fonlarında, emekçilerin
sırtında, emekçilerin haklarında olduğunu ortaya
koyuyorsunuz. Böyle bir düzenlemeye gerek yok, böyle bir maddeye gerek yok.
Gerçekten bu madde gösteriyor ki kamu görevlileri, SKK yöneticileri,
bakanlıklar görevlerini layıkıyla yerine getirmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı.)
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Görevi ihmal suçu neyse, o suçu işlemeleri hâlinde gereken cezayı
veriniz. Bu maddeye gerek yoktur, yürürlükten kaldırılmasını
diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki
önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
34üncü maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 34. maddesinin birinci
paragrafındaki Devlet katkısı hesabındaki tutarlardan
ifadesinin Devlet katkısı hesabındaki tutarlardan ve
getirilerinden şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu
Ankara
İstanbul
Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
443 sıra sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesine İlişkin
Tasarıdaki madde 34le ilgili söz almış bulunuyorum. Bireysel
emekliliği kapsıyor ama konuya girmeden önce bireysel emeklilikle
ilgili birkaç şeyin altını çizmek istiyorum. Kanun, 22/5/2012
tarihinde, yani geçtiğimiz yılın mayıs ayında Plan
Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Haziran ayında da burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşüldü ve yürürlüğe girdi. Şimdi bir
değişiklik getiriliyor.
Önce bireysel emeklilikle ilgili birkaç
şey söylemek istiyorum. Bireysel emeklilik gerçekten emeklilik midir? Buna
birkaç örnekle değinmek istiyorum. Hayat sigortaları gerçeği ve
halkla yüzleşilmeden bireysel emeklilik sistemine geçildi. Gerçekte
bireysel emeklilik sistemi bir nevi yatırım
danışmanlığı sistemidir. Yani elinizde bulunan biriktirdiğiniz
paraları nerelerde değerlendirmeniz gerektiği yönünde bir
danışmanlık hizmeti gibidir ve unutmayın, bütün özel
şirketler de iflasa tabidir. Bireysel emeklilik sistemine ödediğiniz
primleri sizin adınıza, size önerilen yatırım
araçlarında, borsa, döviz, faiz ve diğer alanlarda
değerlendirmek karşılığında sizden para
alınan sistemdir. Yani sizin adınıza birikiminizi
değerlendiren bireysel emeklilik şirketinin binasının
kirası, elektriği, suyu, personelinin aylıkları, benzin
giderleri de sizin ödemiş olduğunuz bu paraların bir
kısmından karşılanmaktadır. Hatta televizyonda
bireysel emeklilik şirketinin reklamını seyrederken de yine o
reklam giderlerinin ödenen bu paralardan, vatandaşın cebinden
çıktığını bilmenizi söylemek isterim.
Bireysel emeklilikte en az on tam
yıl prim ödemek ve 56 yaşını tamamlamak şartıyla
ancak emekli olabilirsiniz. Aslında burada emekli olmak değil,
Tasarruflarınızı değerlendirirsiniz. demek çok daha
yerinde olabilir.
Emekli olabilirsin. deyince de o
beğenilmeyen, eleştirilen eski SSK ve BAĞ-KUR aklınıza
gelmesin, aralarında hiçbir ilişki ve benzerlik yok. Zira, ayda 210
TL prim ödendiğinde SSK size 625, 725, 825, 1 milyar liraya kadar
maaş bağlamış olabilir. BAĞ-KUR size 450, 650, 750,
800 liraya kadar maaş bağlamış olabilir ve bunu siz
ölünceye kadar alabilirsiniz. Siz vefat ettikten sonra da geride kalan eş
ve çocuklarınıza ödemeye devam eder.
Bireysel emeklilikte ise çok
farklı. Ayda 210 TL prim ödersiniz, 56 yaşınıza
geldiğinizde kasanızda ne kadar prim biriktirmiş iseniz, bu
biriken para ne kadar nemalanmış ise hepsini alabilirsiniz veya Bana
ayda 2 bin TL ödeme yapın. diyebilirsiniz ama kasanızda para bitince
de size güle güle derler. Yani SSK ve BAĞ-KUR gibi ömür boyu emekli
aylığı hayal etmesin kimse. Kasanızda biriken para ne kadar
ise o kadar aylık alırsınız.
Şimdi, mesela, bugünkü
yatırımınızın reel getirisine bakarak ayda 150 TL
ödersiniz, on beş yıl boyunca 27 bin TL biriktirmiş olursunuz,
bir o kadar da getirisi var ise 54 bin TL paranız olur demektir. Bu parayı
ister bir defada isterse 2 bin TL olarak alabilirsiniz ama paranız
bittiğinde size güle güle derler.
Arkadaşlar, şimdi bu
düzenlemeyle şu yapılmak isteniyor: Bakın, daha bir yıl
olmadı tam on ay oldu. On ay önce bu, Mecliste, burada sizlerin
oylarıyla kabul edildi ve şimdi bir değişiklik yapılmak
isteniyor ve maddenin gerekçesi diyor ki: Yapılan düzenleme ile madde
ifade bütünlüğünün sağlanması ve uygulamada oluşabilecek
tereddütlerin giderilebilmesini teminen devlet katkısı ve getirilere
ilişkin ifadeler devlet katkısı hesabı şeklinde
düzeltilmelidir. Yani on ay önce getirdiğiniz ve burada kabul
ettiğiniz bu bireysel emeklilikle ilgili maddeyi şimdi revize
ediyorsunuz, diyorsunuz ki: Yanlış yaptık, yanlış
geçirdik bu kanunu. Şimdi burada bu düzenlemeyle ilgili revize
ediyorsunuz. Bizim söylemiş olduğumuz da şudur, hem
Plan Bütçe Komisyonunda hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde, burada,
geçtiğimiz yıl haziran ayında kanun görüşülürken bütün bu
uyarılarımızı, ikazlarımızı yaptık:
Yanlış yapıyorsunuz. dedik, Komisyonda yeteri kadar bu incelenmedi,
irdelenmedi. Bunun bir daha görüşülmesi gerekir. Komisyonda sosyal
taraflarca bunların mutlaka müzakere edilmesi gerekir. dedik.
Hayır. dediniz. İnatla ve ısrarla bir torba kanun
şeklinde getirdiniz ve geçirdiniz.
Şimdi,
59 maddeli bir torba kanun getirdiniz. Bu 59 maddenin içerisinde de bireysel
emeklilikle ilgili bu 34üncü maddede, on ay önce yapmış
olduğunuz bu düzenlemeyi yeni baştan revize ediyorsunuz. Bu
doğru değil.
Sayın
Canikli, Sayın Başkan, dün söylediniz, muhalefetin mutlaka sözlerini,
uyarılarını, eleştirilerini dikkate
almalısınız. Bu hem komisyonda olmalı hem de burada
olmalıdır.
Bu
uyarımızı bir kez daha burada söylüyoruz ve önergenin lehinde oy
vermenizi talep ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
35inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
T. Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 35.
maddesindeki %3.75 oranı yerine Maliye Bakanlığının
uygun göreceği oranda ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İlhan
Demiröz Bülent
Kuşoğlu
İstanbul
Bursa
Ankara
Veli
Ağbaba Sedef
Küçük Muharrem
Işık
Malatya
İstanbul
Erzincan
Süleyman
Çelebi
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 35inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum, şahsım ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubum adına selam ve saygılarımı sunuyorum.
Bu
vermiş olduğumuz önergede, sabit olan yüzde 3,75 oranı yerine Maliye
Bakanlığının uygun göreceği bir oranın
konmasını istiyoruz -önergemiz bu anlamda- çünkü üç yıl içinde
sabit oranla değil, değişik bir oranla ifade edilmesinin daha
uygun olacağını söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
cümleden hareketle, 22 Mart 2013 Dünya Su Günü üzerinde bazı konularda
görüşlerimi ifade etmek istiyorum: Ülkemizde çeşitli etkinlikler ile
kutlandı 22 Mart Dünya Su Günü, Bursamızda da kutlandı;
sempozyum yapıldı ve daha sonra da Orhaneli Başköy köyümüzde
yine Su Günüyle ilgili kutlamalar vardı. Bursa Merinos Atatürk Kültür
Merkezinde yapılan 3üncü uluslararası sempozyumda Orhaneli
Başköy çiftçileri, köylüleri maalesef salona alınmadı. Ben salondaydım
ancak bu durumu bilmediğimiz için, bir iletişim
noksanlığından dolayı bu arkadaşların salona
girememesine üzüldüğümü, bu konuyu kınadığımı
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Başköyde Dünya Su Günü nedeniyle ilgili bir kutlama yapıldı,
tabii, adına kutlama derseniz. Ama bu Su Gününe Cumhuriyet Halk Partisi İl
Başkanı, milletvekilleri, Parti Meclisi, bütün partilerin, AKP dâhil,
il genel meclis üyeleri, DOĞADER, meslek odalarının çok
değerli başkanları, İKK Sekreteri, hepsi katıldı.
Çünkü Orhaneli Başköyde beş yıldır süregelen bir mücadele
var. Orhaneli Başköy hem Bursaya
hem Orhaneline 35 kilometre mesafede olan şirin bir ilçemiz ve
hayvancılıkla ve tarımla uğraşıyor. Nüfusumuz 300
ancak buradaki sıkıntımız, kardeşlerimizin
sıkıntısı, su kaynağının üzerinde mermer
ocakları işletiliyor. Buradaki mermer ocağı
firmalarıyla ilgili bütün çalışmalara rağmen, suların
kirlendiği ifade edilmesine rağmen bir adım geri atılmadığını
buradan ifade etmek istiyorum. Ne gibi adımlar? derseniz, bu konular
soru önergeleriyle gündeme gelmiş. Başköylüler Bursada merkezde
kendilerini ifade edebilmek için yürüyüşler düzenlemiş ama kimse
dikkate almamış. Yargıda yürütmeyi durdurma kararı
alınmış ama maalesef, yine, köye gittiğiniz zaman suyun
kirli olduğunu görüyorsunuz. O gün beraberimizde olan Kimya Mühendisleri
Odası Bursa Şube Başkanlığının
almış olduğu su numunelerinde gözle görülür kirliliğin olduğunu
ifade etmek istiyorum yani hâlâ bir buçuk yıldır çeşmelerinden
Başköy halkı, oradaki kadınlarımız, oradaki
çocuklarımız kirli su içmemek için direniyorlar çünkü bu
muslukları kullanmıyorlar, hayvanlar dahi bu kirli suyu içmiyor
değerli milletvekilleri.
Peki, bu arada Devlet Su
İşleri herhangi bir işlem yapıyor mu? Devlet Su
İşleri herhangi bir işlem yapıyor, şöyle bir
işlem yapıyor: Kuyular açıyor ve bu kuyularda 60-70 metrede, 7
metrede, 20-26 metrede su bulunduğunu ifade etmek istiyorum ancak bu
bulunmasına rağmen, su kaynağı korunmaya
alınmasına rağmen mermer ocak işletmelerinin saha
genişletmeleriyle ilgili durumlarına olumlu görüş
raporlarının verildiğini ifade etmek istiyorum. Yani buradan
şunu söylemek istiyorum: Başköy halkının yerinde siz
olsanız, bir buçuk yıldır çeşmelerden kirli su aksa siz ne
yaparsınız? Onların adına tekrar yetkilileri uyarıyor,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısının 36. maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi
Aşkın Türeli Aykut
Erdoğdu
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aykut
Erdoğdu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine
Müsteşarlığının idari anlamda götürdüğü kanun
tasarısı üzerine görüşüyoruz ve 36ncı madde üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Hazine
Müsteşarlığı, kamu bankalarının sermayesine sahip
ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Müdürlüğü
aracılığıyla kamu bankalarını yöneten bir
kuruluş. Şimdi, ben -Sayın Bakan hazır Meclis Genel
Kurulundayken- Halk Bankasındaki bir kredi olayını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Halk
Bankası, 1998 yılında MEKSAN şirketine 5 milyon 850 bin
dolarlık kredi kullandırıyor. Daha sonra, kriz
dolayısıyla bu kredinin ödenmesinde sorun çıkıyor 2001 yılında,
2009 yılında da bu şirketin iflasına karar veriliyor.
İflasına karar verilen şirkete bir ödeme emri gönderiliyor, bu
ödeme emri 137 milyon lira. Daha sonra Bir hata yaptık, hesaplama
hatası yaptık. deniliyor ve bir ay sonra bir ödeme emri daha
gönderiliyor, 51 trilyon lira. Şimdi, bu şirketin garantisi olarak da
İstanbulun en güzel yerinde, Sabiha Gökçen Havaalanının hemen
yanında 5 milyon metrekarelik bir gayrimenkul söz konusu değerli
arkadaşlar ve aynı zamanda, bu krediye çok saygın bir iş
adamı, konut sektöründe iş gören bir iş adamının da kefaleti
var. Daha sonra, 2009 yılında varsayalım ki 51 milyon
liralık bu alacak, 18/11/2011 yılında AKABE Dış
Ticaret denilen bir şirkete temlik ediliyor yani bu alacak bu şirkete
veriliyor değerli arkadaşlar. AKABE şirketi kimlerden
oluşuyor? Ben bu isimleri suçlamak için söylemiyorum, bu arada onu net
söyleyeyim. Siyasal iktidar benim muhatabımdır, ben onlara
anlatıyorum. Sayın Abdullah Tivnikli ve sanıyorum Mustafa Latif
Topbaş isimli 2 iş adamının ortaklaşa kurduğu bir
şirkete 2009 yılında 51 milyon lira denilen bu kredi, 2011
yılında 15 milyon dolara veriliyor yani yaklaşık 23-24
milyon liraya veriliyor. İki sene önce 51 trilyon denilen,
karşılığında çok büyük bir gayrimenkul olan ve güçlü
bir iş adamının da teminatının olduğu,
kefaletinin olduğu bu kredi 2011 yılında 15 milyon dolara
veriliyor ve Bankalar Kanunu diyor ki: Temlikler varlık yönetim
şirketlerine yapılır. Aksi takdirde ne olur? Her önüne gelen
bir şirket kurar, bütün bankacılık yetkisiyle kredi verirsiniz,
sürekli ona aktarırsınız ve bankacılık sistemi çöker.
15 milyon dolara bu temliki
aldıktan sonra neler yapılıyor? Hemen o çok kıymetli
gayrimenkul satışa çıkarılıyor -iflas masası
eliyle ele geçirilip satışa çıkarılıyor- ve bu satış
pazarlık usulü olarak belirleniyor. En düşük değeri 200 milyon
lira olan ve mahkemenin tespit kararı bulunan bu arsa 120 milyon lira
üzerinden satışa çıkarılıyor ve teklif sadece bir
firmadan geliyor değerli arkadaşlar. Bu firmanın adı Güven
Enerji. İlginçliğe bakın ki temliki alan şirketler ile bu
ihaleye giren şirketin adresi aynı, çalışanları da
aynı ve bu şirket 120 milyon 2 bin liraya bu gayrimenkulü alıyor
ve 60 milyon lira, bu borç karşılığında
karşıya ödeme yapılıyor.
Şimdi konunun başına
dönelim: Halk Bankası bu kadar teminatlı kredisini kaça devretmişti
değerli arkadaşlar? 15 milyon dolara.
Karşılığındaki teminatın minimum miktarı
neydi? 200 trilyon lira.
Şimdi bu Halk Bankasına dönüp
baktığınızda, Halk Bankası esnafın bankası,
alacak kamu alacağı. Ben Hazinede çalışıyordum, Halk
Bankasında bundan çok daha hafif olaylar vardı Yüce Divana gittiler.
Şimdi Sayın Bakana soruyorum:
Sayın Ali Babacan, siz bu bankayı yönetmekle sorumlu Başbakan
Yardımcısısınız. Bunun bütün belgelerini
anlattım, her şeyin belgelerini sunmaya hazırım. Nasıl
oluyor da kamu bankası, teminat kalitesi yüksek olan evet, hukuki
birtakım sorunlar var teminatta ama teminatın büyüklüğüne
baktığınızda- bir iş adamının da kefalet
verdiği bir kredide, 2009 yılında minimum 51 trilyon olan, 25
milyon lira da ortalama faizi koyduğunuzda 70-75 milyonluk bir
alacağı hangi hakla 15 milyon dolara bu şirkete satıyor ve
daha sonra bu şirket tutup kendi ihalesine yine kendi yavru şirketini
kurarak ve bunu da gizlemeye çalışarak nasıl yapabiliyor? Siz
iktidara geldiğinizde bu bankalar için neler söylediniz? Yolsuzluk
dediniz, yoksulluk dediniz, yasaklar dediniz. Bakın, yolsuzluğun
çok daha önemlisi çünkü daha önceki Halk Bankası Raporunu da ben
yazdım, bunu Yüce Divana gönderen bir iktidarsınız.
Arkadaşlar, gerçekten çok ayıptır, çok üzücüdür. Umuyorum ki
denetçilere baskı yapmadan gerçek kamu denetçileri bu konuyu
inceleyecektir ve Halk Bankası yönetimi bu işlemden sonra görevden
alınacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
37inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır. Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 37. maddesinin 1.
fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini
arz ederiz.
Yatırım yapılmak üzere
lehlerine irtifak tesis edilen ve adlarına kullanma izni verilen yatırımcılardan
bugüne kadar yatırım yapmayanlar için bu madde hükümleri uygulanmaz.
İzzet Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu
Ankara İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım
Kurt Aykut
Erdoğdu
İzmir Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan yokken,
ben, Hazine Müsteşarlığı, eski Dış Ticaret
Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
personelinin nasıl özlük haklarının geri götürüldüğünü ve
bu sürecin nasıl bürokratik kaliteyi düşürdüğünü
anlatmıştım.
Şimdi, bu kalite
düşüklüğünün fiilî yansımaları üzerinden, TELEKOM
özelleştirmesinden bunu anlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar,
2005 yılında Türkiyenin göz bebeği, cumhuriyet tarihinin bütün
birikimlerinin yığıldığı TÜRK TELEKOM
şirketi özelleştirilmiştir. Özelleştirme bedeli yüzde 55
hisse karşılığında 6 milyar 550 milyon dolardır.
Değerli arkadaşlar, bu özelleştirme yapılırken kanunda
bir hüküm vardı, diyordu ki: Özelleştirilme yapılmadan önce bu
şirketin değerliliğini tespit amacıyla değerleme
komisyonu kurulur. Yani, bu değerleme komisyonu nedir? Bir varlık
satacaksınız, bu ne kadar eder diye -profesyonel yöntemleri
vardır, uzman kuruluşlar vardır bu konuda-, bu şirketleri
değerlerler ve bunun sonucunda değerleme raporları düzenlenir.
Kanun derdi ki: Özelleştirme ihalesinden hemen sonra bu değerleme
raporlarının kamuoyunun bilgisine sunulması gerekmektedir. Bu
kanun değiştirildi, dendi ki: Özelleştirme işlemlerinden
sonra kamuoyunun bilgisine sunulur.
Değerli arkadaşlar, 2005
yılında, göz bebeğimiz, canımız, vergilerimizle
finanse ettiğimiz TELEKOM şirketi özelleştirildi. Sayın
Bakan, bu özelleştirilen TELEKOM şirketinin değerleme raporu
kanundaki hükme rağmen neden açıklanmadı? Benim ve
atalarımın sahibi olduğu TELEKOM şirketinin ne kadar
ettiğini ben bir yurttaş olarak neden bilemiyorum ve bunu
açıklamamak suçtur, çünkü kanunun bu konuda açık emri vardır.
Sadece TELEKOMda değil, satılan hiçbir
varlığımızın değerleme raporu kamuoyuna
açıklanmıyor değerli arkadaşlar. Bunu
yapamazsınız, bu bilgileri saklayamazsınız, çünkü
halkın varlıklarıdır, halkın varlığı
satılırken halk değerini bilmek zorunda. Peki, TELEKOM özelleştirilirken
ne oldu?
Değerli arkadaşlar, TELEKOM,
tekel niteliğinde imtiyaz hizmeti gören bir kuruluş olduğu için
Anayasamıza göre satılamazdı. Önce satışa
çıkarıldı, Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın
kararları dolayısıyla bu satış fiilen mümkün
olmadı, hukuken mümkün olmadığı anlaşıldı ve
yirmi beş yıllığına imtiyaz kiralaması yöntemiyle
bu özelleştirme yapıldı. Bu ne demek? TELEKOM, yirmi beş
yıl sonra altyapısıyla birlikte devlete geri dönecek, değil
mi arkadaşlar, Yani, yirmi beş yıllığına emanet
ettiğimiz bir kurumdan konuşuyoruz. Peki, gazeteleri
açtığınızda şu haberleri görüyorsunuz:
Satılık gayrimenkul, 10 milyon lira, 15 milyon lira. Sivasta,
Trabzonda, Erzincanda, en güzel yerlerde. Cumhuriyet tarihi itibarıyla
kurduğumuzda tahsis ettiğimiz arazilerin
satıldığını görüyorsunuz. Peki hiç soruyor musunuz
kendinize: Kiralanmış bir gayrimenkulün, devredilecek bir
gayrimenkulün mal varlıkları hangi hak ve cesaretle
satılmaktadır? Ben hepimizin adına soruyorum: Sayın Ali
Babacan, bu gayrimenkuller hangi hukuki yetkiyle satılmaktadır? Bunu
ben söylemiyorum, Cumhurbaşkanı Abdullah Güle bağlı Devlet
Denetleme Kurulu var, rapor yazıyor, diyor ki: Danıştay bu
konuda sözleşmeye şerh koymuştur ve bu gayrimenkuller
satılmaktadır. Bu konunun soruşturulması gerekiyor.
Şimdi milletvekili kürsüden
söylüyor, muhalefet söylüyor, iktidar milletvekilleri merak ediyor,
Cumhurbaşkanı soruyor ve bu ülkede TELEKOM şirketinin sahipleri
gözümüzün içine baka baka gayrimenkullerimizi satıyorlar. Buna izin
veremezsiniz, buna izin vermek suçtur, bu gayrimenkuller satılamaz
Değerli Bakan.
Sadece bunlar mı
satılıyor? Değerli arkadaşlar, biz TELEKOMu satarken bir
sürü yatırım şartı koyduk ve TELEKOM cumhuriyet
yıllarında yapılırken çok kıymetli bakır
kablolarla döşedik bu ülkenin altını. Bugün bakır kablolar
çıkarılıyor. Bakır kablolar fiber optik kablodan çok daha
pahalıdır. TELEKOM şirketi bu bakır kabloları
çıkarıyor, yerine, çok daha ucuz fiber optik kablo
yatırımı yapıyor. Peki, bu bakır kabloların
parası ne oluyor? Bir şehirden çıkan yaklaşık 15-20
milyon liralık bakır kablo var. En zor yıllarımızda bu
bakır kabloları biz bu iletişim hatları için döşedik.
Sayın Bakana soruyorum: Bu bakır kabloların bedeli ne oluyor?
Çünkü, hâlâ hazine hissesi var TELEKOMda, yüzde 30u bildiğim
kadarıyla hâlâ hazinede.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Siz soruyorsunuz da Sayın Bakan hiçbir cevap vermiyor.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Şimdi, Sayın Bakanın biz siyasi kimliğine güvendik, Sayın
Bakan Hükûmet içerisinde düzgün bir bakandır diye inanıyoruz. Eminim
ki, Sayın Bakan bu konuların üstüne bizim kadar kararlı
gidecektir ama benim gördüğüm şu: Bu ülkenin Meclisinde de,
Başbakanında da vahşi kapitalizmin gücü çok yüksektir.
Vahşi kapitalizme teslim olmak zorundayız. Bugün bir tane,
çalışanın lehine kanun getiremiyoruz; bir tane işçinin
lehine kanun getiremiyoruz. Ne zaman gelse Bütçe imkânları diyorlar.
Peki, TELEKOMa giden paralarda bütçe imkânı yok mu? Bu paraları
alsak, çalışanlara versek daha iyi olmaz mı?
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Bu iddialar karşısında Sayın Bakan ne diyor Sayın
Başkanım? Sayın Bakanın bir değerlendirmesini
alsaydık.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde aynı
mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 38. maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu
Ankara
İstanbul
Ankara
Musa
Çam Kazım
Kurt
İzmir
Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erkan Akçay Lütfü Türkkan
Antalya Manisa
Kocaeli
Yusuf Halaçoğlu Necati Özensoy
Kayseri Bursa
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerçek
ve tüzel kişilere ait mülkiyete Hazinenin müdahil olmasının
gerçekçi ve gerekli bir nedeni olmadığından tasarıdan
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Kamunun
mallarının trampa edilmemesi nedeniyle.
BAŞKAN
Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece tasarının 38inci maddesi metinden
çıkarılmıştır. Kanunun yazımı esnasında
madde numaraları teselsül ettirilecektir. Ancak, herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek amacıyla sıra
sayısında yer alan mevcut madde numaraları üzerinden
görüşmelere devam edeceğiz.
39uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 39 ncu maddesi ile 4853 Sayılı Kanuna
eklenen ek madde 2nin üçüncü fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu İzzet
Çetin
İstanbul Ankara Ankara
Süleyman Çelebi
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Şimdi,
her konuda olduğu gibi, bu kanun da sağlıklı ve
katılımcı bir yasanın usulü ile Genel Kurula
getirilmemiştir. Bu kanun tasarısıyla getirilecek olan
hükümlerin önemli bir bölümü son bir yıl içinde çıkarılan kanunlara
yöneliktir. Komisyonlarda, Genel Kurulda yapılan eleştirileri biraz
olsun dinleseydiniz belki bunlara ihtiyaç olmayacaktı. Ama ne yazık
ki bugün de söylediklerimiz bir işe yaramayacak çünkü yine
kulaklarınız muhalefetin önerilerine kapalı.
AKP Hükûmeti sürekli, bireysel emekliliği
teşvik eden açıklamalar ve uygulamaları sürdürüyor. Bireysel
emeklilik sigortası için ödenen primlere yüzde 25 oranında katkı
sunularak tasarrufu teşvik adı altında meşrulaştırmaya
çalışılan bu uygulamayla bir yandan bankacılık ve sigortacılık
alanında faaliyet gösteren büyük sermaye grupları ihya edilirken öte
yandan emeklilik sisteminin özelleştirilmesinin yolu açılıyor.
AKPnin uygulayacağı emeklilik programı
şudur değerli arkadaşlar: Emeklilik yaşının
yükseltilmesi, aylık bağlama oranlarını daha da
düşürerek emekli maaşlarının azaltılması ve
bireysel emeklilik sistemine geçilmesidir. Çalışanların
yaşlılıkta sefalete düşmelerini engellemek amacıyla
oluşturulan bir toplumsal koruma ve dayanışma programı olan
kamusal emeklilik sisteminin yerine, bireysel tasarrufu ikame eden ve bireyi
riskler karşısında yalnız bırakan bireysel emeklilik
sistemini Hükûmetin getirmek istemesi sosyal devletin tasfiyesidir.
Hâlâ yaşa takılan emekliler sorunları
çözülebilmiş değil. Gelişmiş ülkelerde devletler
vatandaşlarına ya iş bulmakta, bulamaz ise hayat
standartlarını karşılayacağı kadar maaş
ödemektedirler. Hatta iş bulduğu vatandaşın, hayat
standartları altında ücret alması durumunda aradaki farkı
hükûmet bizzat kendileri karşılamaktadır. AKP Hükûmeti ise, 1999
yılında çıkarılan haksız bir yasayla ellerinden emekli
olma hakkı alınan; emekli olmak için kadınlarda 20, erkeklerde
25 yılını doldurmuş ve prim gün sayılarını
fazlasıyla tamamlamış olan ama emekli olmak için yaşı
bekleyen, mezarda emeklilik yasasından etkilenen yaş
mağdurlarının sorunlarını hâlâ halledebilmiş
değil. Bir an önce bu haksızlığı gidermek ve adaleti
sağlamak bu Meclisin görevidir değerli arkadaşlar.
Bu ülkenin emeklileri bu Hükûmetten
çektiği kadar hiçbir hükûmetten çekmedi. Bu ülkenin refahında,
üretiminde, gelişmesinde en büyük emeği ortaya koyan, yıllarca
ter döken milyonlarca emeklinin açlık sınırı altında
aldığı maaşlarını yükseltecekken, insanca yaşama
olanaklarını sağlayacakken, Hükûmet, elini emeklinin cebinden
bir türlü çekmiyor. Gayrisafi yurt içi hasılayla artış
oranı dâhil emekli aylıklarına yansıtılmamakta,
emeklilerin aldıkları emekli aylıklarının geçimlerini
sağlayamaması nedeniyle çalışmaya başladıklarında emekli
aylıklarından kesinti yapılarak, devletin ödediği üç kuruş
emekli aylığı geri alınmaya kalkışılmakta,
tedavi olmak için devletin sağlık kurumlarına gittiklerinde
kendilerinden katkı payı alınmaktadır. Geçinemediği
için çalışmak zorunda kalan kişilerin emekli
aylıklarının yüzde 15inin kesilmesinin
çalışmanın cezalandırılması
dışında hiçbir açıklaması yoktur.
CHP, bu konularda Plan ve Bütçe
Komisyonunda; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda, Mecliste defalarca taleplerini dile
getirmiş, yasa önerilerini sunmuş ama tüm öneri ve teklifler iktidar tarafından
reddedilmiştir.
Emeklilerin bu
çığlığının artık duyulmasını
istiyoruz. Artık işi başka bir noktaya taşımak yerine,
emeklilerin sorunlarına gerçek çözüm üretmek konusunda, emekten yana da bu
Meclisten bir yasa çıkarılmasını, emeklilerden yana bir
yasa çıkarılmasını öneriyor, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 40 ncı
maddesinin 1. fıkrasında yer alan "iç denetçi aday belirleme
sınavına katılabilmek için aranan yabancı dillerin birinde
Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az elli puan
almış ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla kırk yaşını doldurmamış olmak
şartıyla" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını ve üçüncü fıkrasında yer alan
"milli emlak denetmeni" ibaresinden sonra gelmek üzere "maliye
uzmanı, gelir uzmanı, defterdarlık uzmanı"
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Günal Lütfü
Türkkan
Manisa Antalya Kocaeli
Reşat Doğru Oktay
Vural
Tokat İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 40. maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Kazım Kurt
İzmir Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 443 sıra
sayılı Kanunun 40ıncı maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, 5018 sayılı
Kanunla getirilen iç denetçinin görevleri ve kadrolarıyla ilgili bir yeni
uygulama ve geçici bir madde 5018e eklemek suretiyle, iç denetçi olarak atanması
gerekenlerin bazı haklarını korumaya yönelik.
Öncelikle, 5018 sayılı Kanun, kamu mali
denetimini ilgilendiren ve bizim gerçekten önemsediğimiz bir kanun ve
bununla ilgili uygulamaların da elbette denetime elverişli, uygun ve
sağlıklı bir biçimde, yürümesinde yarar var. 657
sayılı Kanunun 152nci maddesinde sayılan bazı mesleklerin
özellikleri nedeniyle özel olarak
tazminat alması söz konusu olduğu için, bu iç denetçi
kadrolarını da bu çizelge içerisine koymak suretiyle bir ayarlama
yapılmaya çalışılıyor, ancak burada iktidarın
geçmişten bu yana yapmaya çalıştığı
kadrolaşma konusunda belli endişeler söz konusu olabilir, çünkü bir
kısım iç denetçi adaylarının 31/12/2014e kadar
kazanılmış hak sayılarak atanmasını, ama bir
kısmının da 31/12/2015e kadar atanmasını doğal
sayıyoruz. Bu doğallık içerisinde bazı uygulamaları
ciddi bir biçimde gözden geçirmenin yararlı olduğunu
düşünüyorum.
Denetim ve özelikle iç denetim
gerçekten çok önemli, ama bu önemi Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçek
anlamıyla kavrama konusunda bazı eksiklikler gösterdi. Özelikle 2011
ve 2012 yılı bütçelerinin Sayıştay raporları gelmeden
kesin hesabının kabul edilmiş olması, Türkiye Büyük Millet
Meclisi açısından ciddi bir denetim eksikliğini ortaya koyar. Bu
konuda Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın vermiş
olduğu önergeler dikkate alınmak suretiyle kesin olarak
Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
denetimine, incelemesine sunulması, getirilmesi bir zorunluluk iken,
bundan kaçınan iktidar, şimdi iç denetçilerin çalışma
koşullarını ve çalışma ortamını daha
iyileştirmek, daha düzenlemek var iken, bunun yerine başka
uygulamalarla, geçmişte bazı sebeplerle iç denetçi uzmanı ya da
uzman yardımcısı olabilecek pozisyonda oldukları hâlde bu
kadrolara atanamayanların kadrolara atanabilmeleri için gereken süreyi
uzatmaktan başka herhangi bir uygulama aklına gelmemiştir. Oysa
bu iç denetçilerin gerçekten uygulanabilir, gerçekten
çalışılabilir bir ortamda olmasını sağlamak,
modern ve çağdaş kamu
yönetiminin birinci görevidir. Bu görevi yerine getirirken
karşılaşılan her türlü uygunsuzluğu, her türlü
olumsuzluğu ortadan kaldırmamız, bir an önce tüm kurumların
iç denetim kadrolarını, iç denetim kontrolünü ciddi anlamda,
yasanın tanımladığı anlamda uygulanır hâle
getirmek bizim birinci görevimizdir. O nedenle, 5018 sayılı Kanuna
eklenen geçici 21inci madde bu ihtiyacı karşılamayacaktır.
O nedenle, bu konuda daha kapsamlı bir inceleme, daha kapsamlı bir
yasa yapmak üzere önergemizi sunduk. Bu konuda eğer destek verir ve bu
maddeyi de biraz önce yaptığınız gibi muhalefetin önergesi
doğrultusunda kabul edecek olursanız, gerçekten, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir uzlaşmanın, bir
demokrasinin yolunu açmış ya da başlatmış oluruz diye
düşünüyorum. 38inci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz
önergenin kabul edilmesi sanıyorum bu Genel Kurulda muhalefet
tarafından verilen önerge olarak ilk kabuldür. Bu konuda da
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum ama aynı
duyarlılığı 40ıncı madde de göstermeniz gerekir
diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 40 ncı
maddesinin 1. fıkrasında yer alan "iç denetçi aday belirleme
sınavına katılabilmek için aranan yabancı dillerin birinde
Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az elli puan
almış ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla kırk yaşını doldurmamış olmak
şartıyla" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını ve üçüncü fıkrasında yer alan
"milli emlak denetmeni" ibaresinden sonra gelmek üzere "maliye
uzmanı, gelir uzmanı, defterdarlık uzmanı"
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İç denetçilere kamuda hiçbir
meslek grubuna uygulanmamakta olan bir ayrımcılıkla görev
yapacağı idareler açısından sınırlandırma
yapılmaktadır. İç denetçilere başka kurumlara geçebilme
imkânı verilmelidir. Bu düzenlemeyle 2014 sonuna kadar bir hak verilmekle
birlikte, verilen hakkın süreye ve ayrıca yaş ve dil
şartına tabi tutulması haksız bir uygulama olmaktadır.
Maliye uzmanları, gelir
uzmanları ve defterdarlık uzmanlarının iç denetçi
olabilmeleri sağlanmıştır. Bu uzmanlar merkez ve taşra
tüm birimlerde görev yapmaktadır. Özel yarışma
sınavları ile mesleğe seçilmişlerdir. Görevleri gereği
denetim fonksiyonunu ifa etmektedirler. İç denetçiliğin
gerektirdiği bütün niteliklere tamamen sahiptirler.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 41. maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Mahmut Tanal
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Değneğinle gidiyorsun Ağabey, utanç verici!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle
Avukat, otoriteye karşı insanı savunan kişidir.
Dünyanın hemen her tarafında avukatlar siyasal iktidarlar
tarafından sevilmezler. Dünyanın en onurlu fakat en zor
mesleklerinden biridir. Avukatlar siyasal iktidarlar tarafından
sevilmezler. Savunma temel bir insan hakkıdır. Bu sebeple, 5 Nisan
Avukatlar Gününü kutluyorum ben.
Önümüzdeki 443 sıra
sayılı torba kanuna baktığımız zaman
Tabii son
yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinde
İç Tüzükün 91inci
maddesinde temel kanun ayrımı yazılı ancak torba kanun
tanımı İç Tüzükte yok tabii, İç Tüzükte bu torba kanunun
olmaması- genellikle siyasal iktidarların sevdiği bir kavram
ancak muhalefetlerin de sevmediği bir kavramdır. Neden? Çünkü
Mecliste İç Tüzükümüzün 20nci maddesi uyarınca, mevcut bulunan tüm
komisyonların ihtisas alanında gündeme gelen kanunlarla ilgili onun
mutfağında bir geliştirme, pişirme ve
olgunlaştırma aşamasına getirilir ve bu şekilde
kanunlar Genel Kurula getirilir. Ancak, tabii, siyasal iktidarlar mümkün
olduğuncaya kadar kanunların komisyonlarda pişirilmesi,
olgunlaştırılması hatta bu konuyla ilgili bu kanunun
tarafı olan sivil toplum kuruluşlarının da kanuna katılması
sağlanır. Fakat torba kanunla genellikle kanunun tarafı olan
sivil toplum kuruluşları, konunun uzmanı ve aynı zamanda
ihtisas komisyonlarının bilgilerinden yararlanılmamış
olur ki Sayın Bakan ikinci bölümün sorularının arasında
şunu söyledi: Son on yılda, evet, çıkarılan kanunlar
mükemmel değil. Bu konuda hakikaten hatalar yapılıyor. Evet,
yöneltilen eleştirilerden bir tanesi de mümkün olduğuncaya kadar
Gerçekten,
torba kanunlardaki en büyük eleştirilerden bir tanesi de bu. Nedir? Bir:
İhtisas komisyonlarında bu tartışılmıyor.
İki: Kanunun tarafı olan sivil toplum kuruluşları yeteri
kadar konuyla ilgilenemiyor ve toplumdan kaçırılıyor ve bu
anlamda hata yapma şansı çok fazla oluyor ve aynı zamanda,
örneğin, bir kanun baypas edilmek isteniyorsa, eğer geçirilmek
isteniyorsa mümkün olduğuncaya kadar torba kanunların içerisine bu
sokularak kanun bu şekilde geçiriliyor.
Sonuç olarak
şunu söyleyebiliyoruz: Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini
hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna
başvurulması çok ciddi sakıncaları beraberinde
getirmektedir. Torba kanun sadece yasama sürecinde değil, tasarı ya
da teklifi yasalaştırma sırasında da meydana gelmektedir.
Onun için, mümkün olduğuncaya kadar bu torba kanunların
uygulamasından vazgeçmesi gerekir.
Tasarının 41inci
maddesindeki düzenleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 158inci
maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçuyla ilgili ise
de, burada, genellikle getirilen ceza mevcut olan yasada iki yıldan üç
yıla kadar, ancak düzenleme üç yıla çıkarılmış
durumda. Buradaki, yine, ceza adaleti açısından bence doğru bir
hadise değil. Biz, bir yandan terörün finansmanı ve terörün
kaynaklarının kurutulmasıyla ilgili konular üzerinde dururken,
siber terörizm denilen, yani sanal terörizm denilen bir hadise var. Nedir
bu? Elektronik araçların kullanılması, bilgisayarın
kullanılmasıyla birlikte
Örneğin, emniyet
teşkilatının istihbarat verilerinin silinmesi; bu bir gerçek
terörist eylemdir. Aynı zamanda, bilişim sistemiyle ilgili tren
hatlarının karıştırılması; bu da aynı
zamanda bir terörist eylemdir. Tabii, terörist eylemlerinin Türk Ceza
Kanunundaki dolandırıcılık suçu nedeniyle bu cezanın
alt sınırının üç yıl, üst
sınırının yedi yıl arası kullanılması,
gerçekten, toplumsal açıdan, bu, ceza adaletini tam karşılayan
bir husus değil. Bu ceza adaleti açısından bunun daha
artırılması gerekir.
Ben hepinize teşekkür ederim,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
T. Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı
yasa tasarısının 42. maddesindeki gerçek kişiler
ibaresinin önüne T. Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca kurulmuş
şirketler hariç gerçek kişiler ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İlhan Demiröz Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Bursa Ankara
Veli Ağbaba Muharrem
Işık Süleyman
Çelebi
Malatya Erzincan İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii,
her yeni çıkan yasada olduğu gibi, bizim de her zaman burada
söylediğimiz gibi, sermaye sahiplerine dolayısıyla da
yandaşlarınıza her türlü kolaylığı
sağlıyorsunuz bu yasalarla. Bu yandaşlarınıza
sağlamış olduğunuz kolaylıkların ve de
sağlamış olduğunuz rantların yüzde 1ini Erzincandaki
tarıma ayırsanız Erzincanda sorun kalmayacak.
Tarımda ithalatı
artırdıkça, tabii, yurt içindeki üretimde düşme oluyor çünkü
dışarıdan getirdiğiniz mallar biraz daha ucuz olduğu
için Türkiyede ekim yapanlar da dolayısıyla sıkıntı
içine giriyorlar. Ne getiriyorsunuz? Çinden fasulye getiriyorsunuz,
kayısı getiriyorsunuz, sarımsak getiriyorsunuz; İtalyadan
ıspanak getiriyorsunuz; ABDden fındık getiriyorsunuz, -Türkiyede
yetişmiyor ya- Güney Afrikadan mandalina; Şiliden üzüm, elma
getirmişsiniz; İrandan karpuz, kayısı getirmişsiniz -gerçi
Malatyaya don vurmamış, dolayısıyla kayısı
sıkıntımız olmaz herhâlde- İtalyadan elma
getirmişsiniz, Türkmenistandan portakal getirmişsiniz,
Bulgaristandan nar getirmişsiniz, Ukraynadan da saman
getirmişsiniz.
2012 yılında tarımsal
ürünlere verdiğiniz ithalat parası 6,2 milyar dolar gitmiş.
Özellikle de pamuk, buğday ve ayçiçeği gibi ürünlere, ülkemizde çok
rahat bir şekilde yetiştirilebilecek ürünlere yaklaşık 4
milyar dolar vermişsiniz. Bunu, Türkiyedeki sulama sorunları olsun,
diğer sorunlarda harcamış olsanız Türkiyede bunların
parası dışarı gitmeyecek, hem de ekonomiye
canlılık gelmiş olacak ama hiç umurumuzda değil. Tabii, bir
de tarımsal ürünlerde ithalat yapan insanlara sonsuz destek
yaptığınız hâlde, Türkiyede üretim yapanlara sözde destek
veriyorsunuz. O destekleri, rakamları, çıktığınız
zaman sürekli anlatıyorsunuz ama gerçek olan rakamlar öyle değil.
2010
yılından bu yana ithal hayvan, et ve et ürünlerine 3 milyar dolardan
fazla para ödemişsiniz. Şu anda Et Balık Kurumunun
depolarının da dolu olduğunu, her ne kadar saklasanız da
kesin olarak dolu olduğunu biliyoruz ama bunları da bir türlü
piyasaya sürüp yok etmiyorsunuz. Dolayısıyla, daha önce süt
inekçiliği için vermiş olduğunuz 6 bin TL kredi, vatandaşa
7 bin lira olarak yansıdı. Aldığı krediyle şu anda
danasıyla birlikte pazarda 3 bin liraya satamıyor. Bununla ilgili de
hiçbir önlem almıyorsunuz.
Tabii, mantıksız bir
şekilde Suriyeyle yapmış olduğunuz savaştan
dolayı hem sınır ticaretinin bitmiş olması hem de
oradaki kaçak hayvanların yurda girmesiyle birlikte yine öyle bir darbe
yedi. Ama, tabii, bu sizin fazla umurunuzda olmuyor.
Şimdi, 2012 yılında 7,5
milyar lira destekleme vermişsiniz, 2013te de 9 milyar lira destekleme
vereceksiniz. Buğday eken bir kişinin dekar başına
harcadığı mazot parası 56 TL, aldığı destek
4 TL; yaptığı masrafın yüzde 5ini bile
karşılamıyor. Tarımla uğraşanların
yılda harcadığı para yaklaşık 3,5 milyar, sizin
verdiğiniz para da 9 milyar destek ayırmışsınız,
zaten bu desteği de mazottan aldığınız ÖTV ve KDV
parasıyla birlikte çıkarmış oluyorsunuz.
Tabii, bir de 2012de tarım
ürünlerinde yüzde 8lik bir zam geldi, artış oldu ama gübre
fiyatları yüzde 50-60 civarında artarken mazotta yüzde 12den fazla
bir artış oldu, bunun da tedbirleri alınmadı tabii. Şu
anda ülkemizde tarımla uğraşan insanların yüzde 40tan
fazlası açlık sınırının altında
yaşıyor.
Desteklemelerden bahsediyorsunuz, geçen
buradaki bir yasa tartışılırken özellikle -Sayın
Bakanın yanında oturan Komisyon Başkanımız da
Erzincanlı- Başkanımıza orada ben bir soru sormuştum;
o soruya karşılık, ne kadar destek verdiğini -Erzincana ne
kadar destek- anlattı. Sayın vekilimiz de orada tabii sevindi,
milletvekiline gol attık diye.
Erzincana verdiğiniz destek
25.789,168 lira. Şimdi, Diyarbakır diyeceğim, Diyarbakıra verilmesin
mi diyorsunuz, verilsin ama Diyarbakıra verilen 260.790,383 TL. Daha
fazla verilsin. Niye özellikle Diyarbakır dedim? Diyarbakıra verilen
-tabii kokular geldiği için- para acaba gerçekten Diyarbakırda eken
insanlara mı gidiyor, yoksa hiç oraya gitmeden toprağını
oradaki insanlara ektirip yüzünü vererek hem ektirme parası alıp hem
de oradaki destekleme paralarını gelip Ankarada
kâğıtları imzalayarak alan kişilere mi gidiyor; bunu merak
ediyoruz, bunu öğrenmek istiyoruz.
Tabii, elektrik borcunda, Türkiyede
şu anda aldığınız paranın kaçak elektrik
parasını bile bu tarımda parasını ödemeyen
insanların üzerine yaslandırıyorsunuz. Belediyelere para
alıyorsunuz, TRTye para alıyorsunuz ama çiftçinin elektriğe
olan borcunu bir türlü indirmiyorsunuz. Zaten, bu gidişle tamamen ithalata
bağlı kalacak. Ülkemizde de gerçekler görülecek ama siz,
yasalarınızla -özellikle bu yasa gerçi torba yasa değil, bu
sanki böyle BİMin poşetlerine benzeyen bir yasa gibi olmuş-
bunlarla milleti kandırmaya, bizi kandırmaya devam ediyorsunuz ama
kimse inanmıyor; bundan da haberiniz olsun.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 43. maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Veli
Ağbaba
İstanbul Ankara Malatya
Muharrem Işık Süleyman Çelebi Özgür Özel
Erzincan İstanbul Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN
(Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada Sayın Bakanı
bulmuşken, biz, Manisadaki çiftçilerin sorunlarını nerede
anlatsak, sürekli karşımıza ekonomi yönetimiyle ilgili engeller
ifade ediliyor, bunlar dile getiriliyor. Ama, şunu söylemek lazım ki
Manisa, bir sanayi kenti olma yolunda çaba sarf ederken çok önemli ve sanayiyi
de destekleyecek tarım ürünleriyle, desteklenmesi gereken tarım
ürünleriyle bir tarım kenti ve Manisada çiftçiler gerçekten çok zor
durumdalar. Üzüm üreticisiyle ilgili, bu sene, iktidar partisi
milletvekilleriyle birlikte sezon açılırken
katıldığımız bir toplantıda, iktidar partisinin
sayın Manisa milletvekilleri Bu sene üzümü 3,5 liranın altında
kimsenin satmamasını, bu fiyat bunun altına düşerse gelin,
bizi bulun. diye ifade etmişlerdi. Çiftçiler onlara inandılar ama
üzüm 2 liranın, 2,5 liranın altında bir fiyata indi, aylarca
orada kaldı. Faiz kıskacının altındaki Manisalı
çiftçiler, 2 lira 40 kuruştan üzümlerini satmak zorunda kaldılar ve
3,5 liranın altına inerse gelin, beni bulun. diyenlerin yerinde
yeller esti. Geçtiğimiz günlerde bunu ifade ettik, inkâr ettiler. Video
kaydını bulduk, gösterdik, kendileri de durumdan utandılar,
sıkıldılar. Şimdi, bu üzüm üreticisinin bu sorununa kim
nasıl gelecek, merhem olacak?
Zeytinle, zeytinyağıyla
ilgili yine Manisadaki bütün festivallerde hep beraber söz verdik.
Zeytinyağının primi, 50 kuruşluk primi, 1,5 liraya
çıkartılacaktı; ne Plan ve Bütçede ne de burada arkasında
duran olmadı. Size bir rakam vereyim: Akhisar ilçemizde 11 bin tane
üretici zeytinyağına prim almayı hak ediyor, bunlardan sadece
150 tanesi zeytinyağından prim alabilmiş durumda. Prosedür çok,
bürokrasi çok, attığınız taş vurduğunuz kuşa
değmiyor. Bu zeytinyağı primi 1,5 liraya çıkartılmazsa
eğer ve prosedür azaltılmazsa, sakın, kimse böyle
çıkıp da -işte Malatyanın bugün kayısısı
konuşuldu- Zeytinyağına prim veriyoruz, destekleme
yapıyoruz. diye -aynı kayısıda olduğu gibi bir
illüzyon var- bunu kimse yapmasın, kimsenin küçük üreticiyi
desteklediği falan yok.
Ayrıca, şunu ifade etmek
lazım ki küçük üreticiyi destekleyecekseniz dane zeytine prim vermeniz
lazım. Milletvekilleriniz yemin ediyorlar Manisada 30 kuruş prim
almadan dönmek yok. diye. Dönülüyor, buraya geliniyor, sözünden dönülüyor; bu
konu gerçekten çok sıkıntılı.
Zeytin üreticisinin harcaması,
masrafları yüzde 80 ila yüzde 175 oranında artmış durumda
ama beş yıl öncesindeki fiyatlardan zeytin satmak zorunda
kalıyorlar. Bir milletvekili, Manisa milletvekili Akhisarlı çiftçiyi
tütün derdinden kurtardık. diyor. Tütünü bitiriyor, bunun adına
Tütün derdinden kurtardık. diyor.
Dünyanın, Çukurova ile birlikte
lif uzunluğu en yüksek olan pamuğunu artık ne Manisada ne
Adanada ekip de bundan para kazanan kimse kalmadı. Allaha şükür
pamukçuyu da bitirdiler.
Adıyamana gittik,
Adıyamandaki tütüncü kan ağlıyor. Manisadaki ifadeyi
kullandık Tütüncüyü tütün derdinden kurtardık. diye, onların
buna gösterdikleri tepkiyi hep beraber gördük. Ama Adıyamanlı
tütüncüye tütün pazarında söz verip Sizin sorununuzu Meclise
taşıyacağım, sizin derdinizi dillendireceğim. diyen
birileri kendi derdiyle dertlendi, merhemi de kendisini iktidar partisi
sıralarına taşımakta buldu.
Şimdi, rekolteyle ilgili sıkıntılar
büyük. Osmaniyeye gidiyoruz, Osmaniyede fıstık üreticisi diyor ki: 2 liraya
üretiyorum fıstığımı, 1 lira 90 kuruşa, 2 liraya
satıyorum. Aradaki faizin sırtıma bindirdiği yük de
cabası. Son on yılla ilgili Sayın Bakan Başbakana veriyor,
burada Başbakan -bütçe konuşmasında- on yıl öncesiyle bugün
arasında bir şeyler ifade ediyor ne kadar
farklılaştığıyla ilgili. Gelin de onu Manisadaki
çiftçiye ifade edin. Manisadaki çiftçinin yabancı bankalara olan borcu 14
kat artmış son on yılda. Bankalara ve tarım kredi
kooperatiflerine toplam borcu son on yılda tam 42 kat artmış.
Mazotun litre fiyatı 2002de 1 lira iken 4 liraya çıkmış.
Gübre fiyatları son on yılda yüzde 460 artmış. Son on
yılda Çinden sonra en büyük pamuk ithalatçısı hâline
gelmişiz. Düşünün o Çin nüfusunu, onlardan sonra 2nci ithalatçı
biz olmuş noktadayız. 3 milyon hektar araziyi artık ekip
dikmekten vazgeçmişiz. 2002 yılında
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
44üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
45inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 45.
maddesinin sonundaki bağlantılı ifadesi yerine direkt
ilintili ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Veli
Ağbaba
İstanbul Ankara Malatya
Muharrem Işık Süleyman Çelebi Aykut
Erdoğdu
Erzincan İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha
önceki konuşmalarımda Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türkiye halkının,
milletimizin hazinesinde kaynakların nasıl
kullanıldığı üzerine birkaç şeyi anlatmaya
çalıştım. Şimdi bunun bir de halk tarafını
anlatayım. Halk tarafında durum nasıl gidiyor onu
anlatayım.
Biliyorsunuz, geçenlerde partimizin Adıyaman
milletvekili istifa etti ve iktidar partisi saflarına geçti. Bunu siyasi
ahlak ve etik açısından gerçekten tartışmak ve
konuşmak lazım ama Adıyaman milletvekili, 1 tane milletvekili
istifa etti; şu an itibarıyla Adıyamanın 10 tane
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili var. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben Adıyamanın ekonomiden sorumlu
milletvekiliyim. Bundan sonra, nasıl kendi seçim bölgem İstanbul
ekonomisini takip ediyorsam, nasıl bütün Türkiye ekonomisini takip
ediyorsam bütün gayretimle Adıyaman ekonomisini takip edeceğim. Bu
parti milletvekilimizin siyasi ahlak olarak tartışmalı bu
istifası bize bir şey kazandırdı, muhteşem
Adıyamanlılarla tanıştık değerli arkadaşlar.
Adıyamanda biz sokakta gezerken her esnaf, istisnasız elini
sıktığımız her esnaf bizi dükkânına çay içmeye
çağırdı. Anadolu halkının
saflığını, temizliğini biz Adıyamanda gördük
değerli arkadaşlar. Ama, Adıyamanda bir de şunu gördük
Sayın Babacan: Bu kaynaklarımız böyle israf ediliyor ya
Adıyamanda bir yol sorunu var. Adıyamana baktığınızda,
yolda gittiğinizde her tarafı inşaat ama çalışma yok.
Her tarafta yatırım var, yatırımı gerçekleştiren
yok. Yollar kazılmış, makine yok, işçiler çalışmıyor
ve hoplaya zıplaya, iki buçuk, üç saatte belki kırk beş dakikada
alacağınız yolu alıyorsunuz. Belki bu hazinedeki
kaynaklarımızdan biraz Adıyamana aktarırsak, ekonomisi, en
azından yolun getireceği ekonomi Adıyamanı güçlendirebilir
değerli arkadaşlar.
Adıyamanın çok değerli bir ürünü var:
Tütün. Ne yazık ki bu tütünü, halkın, kendi halkımızın,
kendi çiftçimizin ürettiği tütünü taşıması, satması
bile suç hâline gelmiş. Ama bir süredir tütün ithal ediyoruz çünkü TEKELi
özelleştirdik. Bugün, British American Tobacco, Marlboro, Philip, her
neyse, bu uluslararası şirketler tütünle alakalı her türlü
operasyonu, her türlü işlemi yapabiliyor; bundan korkunç paralar
kazanıyor ama Adıyaman halkına gelince, Malatya halkına
gelince tütünü taşıması bile suç hâline geliyor. İşte,
bu, vahşi kapitalizme kendi çiftçimizi ezdirmektir değerli
arkadaşlar.
Şeker
pancarında aynı şeyle karşı karşıyayız.
Bakın, hepinizin seçim bölgesinde şeker fabrikası vardır,
şeker pancarı çiftçisi vardır. Şimdi, bizim
başımıza bir bela geldi değerli arkadaşlar: Büyük bir
Amerikan gıda şirketi var. Bu Amerikan gıda şirketine biz
nişasta bazlı şeker ürettiriyoruz. Nişasta bazlı
şekerin kanserojen olduğu, halk sağlığını
tehdit ettiği her yerde kabul edilen bir gerçek. Şimdi, biz bunlara
yüzde 10 kota veriyoruz yasa gereği, her sene istisnasız yasanın
sınırında da bu kotayı artırıyoruz. Peki,
nişasta bazlı şeker üretilince ne oluyor? Ki bunun
ortağı da çok bildik, tanıdık bir Türk
firmasıdır, onun çok da ismini söylemek istemiyorum. Peki, Cargill
şirketi, Amerikan gıda devi Cargill şirketi bu kadar çok
nişasta bazlı şeker ürettiğinde ne oluyor, sadece
halkımızın sağlığı mı elden gidiyor?
Hayır, değerli arkadaşlar, şeker pancarı üretimine
kota geliyor. Şimdi, bu çiftçi şeker pancarı üreterek
hayatını kazanıyor ve siz kota koyduğunuzda ne oluyor?
Bunun can damarına bir neşter atmış oluyorsunuz. Şeker
pancarı üretilemiyor, şeker pancarı üretilemeyince
Şeker
pancarı sadece şeker sektöründe değerli bir ürün değil,
küspesinden yem yapılıyor mesela, bu sefer yem fiyatları
artıyor, yem fiyatları artınca insanlar kendi hayvanına bakamıyor
artık ve bu sefer sütlük hayvanları kesimlik hayvan hâline
getiriyoruz. Bu sefer ne oluyor? Elimizde hayvan kalmıyor,
hayvancılığın cenneti Anadoluda hayvan kalmıyor,
Uruguaydan biz gidiyoruz Angus getirmeye başlıyoruz. Dönüp
dolaşıp olan kime oluyor? Olan Adıyamanlıya yani seçim
bölgem Adıyamandaki çiftçiye oluyor, olan Malatyalıya oluyor ve o
insanları gidip görüyorsunuz, vahşi kapitalizmin büyük şehirlerde
kirlettiği ilişkilerimizden uzak insanlar görüyorsunuz ve o kadar bu
şeye düşkünler ki 1 tane ineği olan 1 tane ineğini kesiyor
değerli arkadaşlar.
Bundan sonra
Adıyamanın 10 tane Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
Adıyamanın her türlü sorununu bu kürsüye getirecek. Ben
Adıyaman halkından, partimden istifa eden milletvekili adına
özür diliyorum ama o milletvekili Adıyamana geri dönecek.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
46ncı madde üzerinde iki adet
önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin (b)
fıkrasının ikinci paragrafındaki 5 bin TLlik ifadenin 10
bin TL olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Veli
Ağbaba
İstanbul
Ankara
Malatya
Süleyman
Çelebi Muharrem
Işık
İstanbul
Erzincan
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısı/teklifinin 46. maddesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kamer Genç Ramis Topal Muharrem
Işık
Tunceli Amasya
Erzincan
Mevlüt Dudu Emre Köprülü
Hatay Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkanım, yalnız burada bir düzeltme yapması
gerekiyor Sayın Kamer Gençin, kurum adını yanlış
yazmış efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, önergede
eksiklik yapmışsınız, usulüne uygun değil. Lütfen,
düzeltin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Neresi eksik?
BAŞKAN Gelince görürsünüz
beyefendi ne eksik olduğunu.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Arz ve teklif
ederiz. işte.
BAŞKAN Sayın Genç, eksiklik
var, eksikliği düzeltmenizi istiyoruz. Bunda ne var?
Yani çok bilen de bazen
yanılır, onun için söyledim.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı yasa
tasarısı veya teklifiyle ilgili verdiğimiz bir önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum.
Tabii, her maddede tek önerge
işleme konuluyor. Aslında her maddede İç Tüzüke göre 2
milletvekili önergesi, bir de grupların 1er önergesi işleme
konulması lazım ama tabii, o milletvekili önergelerini AKPliler
doldurdukları için her nedense
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Doldurmadık, doldursak konuşamazsınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani, zaten
eğer beni konuşturmasaydın her maddede verecektik, sizin
önergeleri de okutacaktı.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Vermedik bakın, konuşun diye vermedik.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse. Yahu,
doğru olan şeyleri söylüyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Doğru değil, vermedik.
KAMER GENÇ (Devamla) Canikli, sen
daha yeni geldin bu Parlamentoya, ben senden daha kıdemliyim. Onun için,
sen bizimle bu konuları gayet şey etme.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
tabii, daha önce de dün televizyon kapalı iken burada da yine bununla
ilgili birtakım konuşmalar yapmıştım. Şimdi, AKP
artık devletin satacak bir şeyini bırakmamış. Ne
yapıyor? Efendim, varlık kiralama şirketi diye bir şirket
kuruyor. Nasıl bir şirket olduğu belli değil. Efendim,
organları kim, neye göre kuruluyor? Yani dün dediğim gibi,
babası belli olmayan bir bebek, vücudunun başı yok,
ayakları yok, böyle kötürüm, acayip bir varlık yaratıyorsunuz.
Ondan sonra da buna devletin en kıymetli mülklerini -bir de hazineye ait,
nasıl hazine böyle şirkete sahip oluyor- buraya getireceksiniz,
onların karşılığında kira sertifikasını
bastıracaksınız. Kime satacaksınız? Herhâlde yine
yandaşlarınıza çünkü Türkiyede bu, KİTlerin
özelleştirilmesinden kaynaklanan büyük paraları AKPnin bazı
grupları kazandı, bunları bavullarla yurt dışına
götürüyorlar; yurt dışından da tekrar bavullarla getirip
bunları satın alacaklar. Hem kurumlar vergisi muafiyetini
getiriyorsunuz hem gelir vergisi muafiyetini getiriyorsunuz. Denetim yok,
kimlerin aldığı belli değil. Bu kira sertifikasında
faiz oranı ne kadar, bunların hepsi meydanda, bunların hepsi
belirtilmemiş.
Aynı zamanda, bu kanunla, devletin
şu anda, elindeki kamu hizmetini yapan kişilerin, gerçekten çok
düşük ücret alan kişilerin yaz aylarında
faydalandıkları kampları satıyorsunuz. Bunların bütün
hedefi, bu devleti tamamen ekonomik yönden çökertmek, dolayısıyla,
devletin artık sizin de kafanızda belirlediğiniz gibi, 21 Martta
Diyarbakır meydanında okunan Artık bu devlet, Türkiye
Cumhuriyeti laik devleti yıkılacaktır. Bunun yerine İslam
bayrağı altında yeni bir devlet kurulacaktır. ve son
zamanlarda Tayyip Erdoğan artık Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinden
bahsetti. Şimdi, Karadenizdeki hemşehrisine de diyor ki: Bak,
güneyde Kürdistan kuruyoruz. Ey Lazlar, siz de canlanın, bir de bir
Lazistan kuralım. Öte taraftan, yarına da işte Çerkezistan
Onlar da çıkıp kuracak. Yani böyle bu Türkiyeye büyük ihanet içinde
olan bir siyasi kadro
Bu siyasi kadro her gün getirdikleri yeni yeni
kanunlarla Türkiye'nin başını felakete götürecek, kaos yaratacak, ülkede insanları artık
yaşayamaz hâle sokacak birtakım düzenlemeler getirmiş. Bunun
sonucu, tabii adım adım ilerliyorsunuz, ondan sonra da bugün akil
adamlar diye Tayyip Bey kendine göre adamlar tespit etmiş. Kimdir bu
adamlar? Anayasada var mı böyle bir teşkilat? Yok.
Parasını nereden ödeyeceksin? Yok. Ne yapacak bu adamlar? Şimdi,
senin Diyarbakır meydanında
Abdullah Öcalanın kabul
ettiği teklif de nedir? Diyor ki: Türkiye Cumhuriyeti devletini
yıkacağız, yerine yeni bir devlet kuracağız. Bu yeni
devleti
Şimdi, bu akil adamlar ne yapacak? Kiminle konuşacak?
Gidecek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına diyecek ki: Arkadaşlar,
ey Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları, siz bu devleti
yıkın, yıkmaya razı olun. Yerine, işte İslam
bayrağı altında, yeşil bayraklar altında yeni bir
devlet getirelim! Bunun anlamı ne? Ne görev vermişsiniz? Soruyoruz
Hükûmete, Hükûmet sağır.
Ya, kardeşim, bunun amacı ne?
Hiç olmazsa Meclis olarak bizim de bir bilgimiz olsun. Tayyip Erdoğan,
buraya seçtiğiniz tam senin kafandaki adamlar. Bunlar her gün
televizyonlara çıkıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yıkılması için her türlü çirkin propagandayı yapıyorlar
ve bu millete her türlü çirkin iftiraları atıyorlar. Bu şekilde,
yani öyle; her gün ne olduğu belirsiz, Türkiye'nin yarına ne
olacağı belirsiz. Bir de bakmışsınız, sabahleyin
kalkmışsınız, ülkede büyük bir kaos, büyük bir kavga. Böyle
bir Hükûmet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - İşte
görüyorsunuz, sıralar bomboş, kimse gelmiyor bu Meclise
karşı. AKP sıralarında hiç kimse yok. Böyle bir Meclis
aslında görev yapamaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin (b)
fıkrasının ikinci paragrafındaki 5 bin TLlik ifadenin 10
bin TL olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 46ncı maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Bu önergemizde, Sigortacılık
Kanununun 30uncu maddesine getirilmeye çalışılan yeni
düzenlemeler konusundaki bazı eksiklikleri gidermek amacı
taşımaktayız. Öncelikle sigortacılıktaki tahkimin ve
tahkim sistemine ilişkin zorunluluğun getirilmiş
olmasının bazı avantajları yanında
dezavantajlarının da olduğunu çok iyi değerlendirmemiz
gerekiyor. Önce, tahkim sistemine üye olmayanların da aleyhine tahkim
işleminin yapılacak olmasının doğru bir
yaklaşım olmadığını belirtmek istiyorum.
İkinci olarak ve teklifimizde esas
üstünde durduğumuz bu 5 bin ve 10 bin liralık parasal
sınırlarla ilgili bir değerlendirme yapmamız gerekiyor.
Hakemin vereceği karar eğer 5 bin lira sınırı içerisindeyse
kesin, oysa pek çok uygulamada görüyoruz ki küçük miktarlı hasarlar dahi
mükellefleri sıkıntıya sokmakta ve bunların
haklılık mücadelesi sonuna kadar devam etmesi gerekmekte. Oysa biz,
burada 5 bin liralık bir miktarda kesinlik sınırı
koyduğumuz takdirde itiraz etme şansını
vatandaşın ortadan kaldırıyoruz. Hem de zorunlu tahkimde
para yatırma zorunluluğu da getiriyoruz. Bunlar sigorta hakemlerinin
bu konudaki uygulamalarını güçlüğe, zorluğa sokan
uygulamalar ve maddeler. Bizim 40 bin liralık kesinlik
sınırı da bu konuda piyasayı ve reel ortamı gerçekten
dikkate almadan konulmuş rakamlar. Türkiyede pek çok mükellef için 40 bin
liranın çok büyük bir para olduğunu, 5 bin liranın çok büyük bir
para olduğunu hesaplamadan, değerlendirmeden yasa yapmaya kalkmamız
bizi zamanla bu konuları yeniden değiştirmek durumunda
bırakacaktır. O nedenle, hiç değilse diğer tekliflerimizi
kabul etmediniz ama- şu 12nci fıkraya eklenen 5 bin liralık
sınırı 10 bin liraya çıkarmak durumunda olalım ki
biraz daha, yoksul, sıkıntılı bu
yurttaşlarımızın derdine derman olabilelim çünkü Türkiyede
her ne kadar Çalışma Bakanı İyi ücrettir. dese de asgari
ücret hâlâ 800 lira bile değil ve siz 5 bin liralık bir
sınırı koyduğunuz zaman bu asgari ücretin neredeyse 7-8
katı bir miktarı kesin, tek kişinin yargılamasına
bırakıyorsunuz ve buna itiraz şansı dahi vermiyorsunuz.
Oysa asgari ücretli bir yurttaş için bu 5 bin liranın kendi
maaşının 8-10 katı olduğunu hesaplayarak hareket etmek
durumundayız. Sosyal olaylarda dezavantajlı gruplar lehine yasa
yapmadığımız takdirde her dönem sıkıntı
yaşacağız, her dönem bu ezilen insanların biraz daha
ezilmesine neden olacağız. 10 bin lira olduğu takdirde hiç
değilse belli bir miktarda bu kesinlik sınırını
aşmış oluruz. Hatta, 40 bin liralık olan bu temyiz
sınırı konusunda da bir iyileştirme, bir geliştirme
yapmak gerekir ki bu piyasanın önemli aktörlerinden olan
sigortacıları kollamak yerine yurttaşları kollama yönünde
ciddi atımlar atalım, bu doğrultuda tahkim sistemine
bakalım, bu doğrultuda sigortacılık sistemine bakalım.
Sigortacılıktaki uzlaşmaları,
uyuşmazlıkları, biraz daha, yargıya intikal etmeden
çözmenin formülü budur. Eğer bunu gerçekleştirmez iseniz, her olay,
sonuçta, tahkimin arkasından başka sıkıntılar
yaratacaktır. Bu önergemizle bunu bir derece olsun azaltalım diye
düşünüyoruz. Desteklerinizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
47nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 47. maddesindeki yönetim
kurulunca, üye şirketlerden ayrıca katılma payı talep
edilebilir ifadesinin yönetim kurulunca, üye şirketlerden ayrıca,
önceden belirlenmiş usul ve esaslara göre katılma payı talep
edilebilir şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Ali Susam Malik Ecder Özdemir
İstanbul İzmir Sivas
Kazım Kurt Mustafa Serdar
Soydan
Eskişehir Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali
Susam, İzmir Milletvekili.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bu önerge vesilesiyle çok önemli bir sorunu
sizlerle paylaşmak istiyorum. Az önce Sayın Bakanla da ve Sayın
Canikliyle de paylaştım. Kamu yatırımları
sırasında zarar gören esnaf ve sanatkârların zararının
karşılanması konusunda bir kanun teklifimiz olmuştu. Bu
kanun teklifi bu Mecliste reddedildi ama birkaç olayla esnafın içinde
bulunduğu durumu bir kez daha değerlendirmenize sunmak istiyorum.
Kamu yatırımı yapıyoruz. Son dönemde
olan birkaç yatırımdan örnek vereyim: Şimdi Taksim düzenlemesi
yapıyoruz. Taksimde düzenleme yaparken, orada o inşaatlar
yapılırken mağdur olan esnafların mağduriyetinin
karşılanmasının nasıl yerine getirileceği
konusunda hiç kimse net bir yanıt veremiyor.
Değerli arkadaşlar, bu kamu
yatırımları üç aylık, beş aylık
yatırımlar değil, yıllara sâri yatırımlar. Bu
yatırımlarda, sınırlı sermayesiyle orada iş yapan
esnafların birçoğu iflas etmeyle karşı karşıya
kalıyor. İzmirden 2 tane örnek vereyim: İzmir metro
yatırımı nedeniyle, metroya yıllardır süren
yatırım nedeniyle mağdur olan esnaflarla ilgili bir çözüm yolu
için kanun teklifi verdim. Belediyeye dedik ki: Buna destek olun. Yasal
düzenlemeleri içerisinde
yapma imkânımız yok. dediler. Bunun çözümü Meclis diye geldik,
Meclise de anlattık, Mecliste verdiğimiz kanun teklifi reddedildi.
Orada onlarca esnaf iflas etmek durumunda kaldı.
Şimdi, biz bir kamu
yatırımı nedeniyle şunu diyebilir miyiz: Ey esnaf, kamu
burada bir yatırım yapıyor ama bu kamu
yatırımıyla sen iflas edebilirsin, vergini, sigortanı,
kredini ödeyemeyebilirsin ve sen ticari hayattan çekilmek durumundasın.
Böyle bir devlet anlayışı ve devlet babalık olabilir mi?
Ama bugün bunu böyle yapıyoruz.
Bunun için kanun teklifimizde çok güzel
öneriler var. Etkilenme katsayısıyla, valinin, büyükşehrin,
ticaret odasının, esnaf odalarının
katıldığı bir kurulla o esnafın mağduriyetinin
karşılığında vergisinin, sigortasının,
kredilerinin ertelenmesini ve bir miktar destekle -etkilenme oranında
destekle- onun en azından iflas etmesinin önüne geçilmesini istiyoruz.
Bu konuyu bugün bu torba kanunla bir
kez daha gündeme getirip hem Sayın Bakanın hem bütün siyasi
partilerin dikkatini çekmek istiyorum. Sayın Bakan
esnaflığı bilen, esnaflıktan gelme bir kişi. Bir
düşünsün, bir esnaf için, sınırlı sermayede bir esnaf için
bunun ne demek olduğunu, yıllarca süren bir inşaat nedeniyle
iflas etmesinin ne demek olduğunu, çoluğuna çocuğuna ekmek
götürememesinin ne demek olduğunu çok iyi anlayacağını
düşünüyorum. Buna acil çözüm bulmak zorundayız.
Ama bakın, aynı İzmirde
Konak Tüneli yapılırken Konakla Yeşildere arasında,
kazı çalışmalarında evleri zarar gören insanlara hem kira
yardımı yapıldı hem de başka destekler verildi, evleri
tamir edildi. Şimdi, ikisi de kamu yatırımı. Metrodan zarar
gören esnafa destek yok; o yatırımda evleri zarar görenlere kira
yardımı var, evi çatlayan, zarar görenlere bunu yerine getirmek için
para var. Şimdi, bu adaletsizlik olmaz. İkisi de kamu
yatırımı, ikisinden de mağdurlar var. İki mağdura
da adil şekilde destek vermeliyiz.
Sayın Bakanım, sizi bu konuda
göreve davet ediyorum çünkü bu iş paraya dayanıyor, paraya dayanan
her iş de gelip size dayanıyor. Siz karar vermeden, siz destek
vermeden bu işler olmaz. Bu kanun ve bu torba yasa nedeniyle bir kez daha
bu kanunun çıkartılmasında Maliye teşkilatını ve
kamu idaresini harekete geçirmenizi diliyorum. İflas etmiş
esnafların derdine çare bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa
tasarısının 48. maddesindeki ilanı müteakiben ifadesinin
Türkiyedeki en yüksek tiraja sahip gazetelerde ilanı müteakiben
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Muharrem
Işık
İstanbul Ankara Erzincan
Süleyman
Çelebi Emre
Köprülü
İstanbul Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Emre Köprülü, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bir torba yasa
teklifi klasiğini yaşıyoruz.
AKP döneminde yasama usulü hâline
getirilen bu tasarıda da, yirmiden fazla kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik
ve düzenleme öngörülüyor ama enteresan olan bir şey var; Komisyon üyesi
milletvekillerimizin de dile getirdiği gibi tasarının
tamamına yakınını son
bir yıl içinde yapılan düzenlemeler oluşturuyor. Yani,
AKP bir kanun yapıyor, bir kanun hükmünde kararname yapıyor fakat bir
yıl geçmeden bunun üzerinde tekrar, yeniden bir değişiklik,
yeniden bir düzenleme ortaya koyuyor. Bu neyi gösteriyor? Özellikle kanun
yapımında ne kadar özensiz, dikkatsiz, kimseyi dinlemeden
düzenlemeler yapıldığını gösteriyor ve onun da ömrü
tabii ki bu kadar oluyor. Sonra yeniden Meclise gelsin, Meclis çalışmaları
buna bağlansın ve milletvekilleri nasıl olsa bizim
talimatımızla hareket ederler, istediğimizi
değiştirirler. anlayışı.
Şimdi, tabii, bu konuda
çalışan Meclis, bu konuda mesai harcayan Meclis, maalesef ki,
vatandaşımızın asıl, gerçek problemleriyle,
sorunlarıyla bu derecede uğraşmıyor. Bakın, yasanın içerisinde bir bölüm
var, işsizlik sigortasıyla ilgili, diyor ki
Biz, tabii,
işsizlik sigortasında birikmiş bu kadar para varken şunu
bekleriz: Özellikle işsizlik sigortasındaki sıkıntı,
sürenin kısa olması, bedelin az olması, ödenen miktarın halkın
ihtiyaçlarını gidermemesi. Bu konuda AKPden düzenleme beklerken, AKP
işsizlik maaşının artırılması veyahut da
sürenin uzatılması noktasında bir çalışma yapmıyor,
direkt işçinin hakkını gasbeder bir nitelikte Bu işsizlik
maaşı zamanında ödenmezse bundan Hükûmet faiz ödemez, devlet,
Bakanlık faiz ödemez. gibi bir anlayışı
tasarının içine getiriyor. Açık olarak söylemek gerekir ki AKP,
işçinin, çalışanın, emekçinin hakkını gasbediyor.
Tabii, bunlar bu tasarının içinde olanlar; bir de
halkımızın, toplumumuzun yaşadıkları var.
Ben hafta sonu seçim bölgem olan
Tekirdağ ilindeydim. Tekirdağ ilinde çiftçilerimizle,
hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızla
beraberdim. Biliyorsunuz, Tekirdağ ilinde birkaç ay önce ciddi bir sel
felaketi meydana geldi ve o sel felaketinde çiftçilerimiz çok ciddi mağdur
oldular; hayvanları telef oldu, tarlaları ekilemez bir hâle geldi,
ahırlar yıkıldı, evler büyük zarar gördü. Bununla ilgili
birçok çalışma yaptık, bununla ilgili talepte bulunduk. Hükûmet sözler
verdi, bakanlar sözler verdi, ama ben size anlatayım, o sözün
karşılığı olarak ödenen meblağ: Binlerce
insanın mağdur olduğu, fabrikaların
çalışamadığı o sel felaketinden ötürü Tekirdağ
iline toplam, 677 bin lira para gönderilmiş. Dalga mı geçiyor Hükûmet,
sadaka mı gönderiyor? Tekirdağ ili devlete 9uncu sırada vergi
veren bir il ama bunun karşılığında, zarar
gördüğü zaman devleti yanında bulamıyor ve halkımıza
bu, sadaka dağıtır gibi bir bedeli layık görüyor. Ben
buradan söylüyorum: Bunu düzeltmesi lazım, burada, bu şekilde
mağdur olan insanların yanında devletin olması lazım.
Onun da dışında,
çiftçilerimiz şu konuda da dertli: Biliyorsunuz, özellikle Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sadaka gibi
dağıttığı çiftçi desteklemelerine bir de bu dönemde
enteresan bazı uygulamalar getirdi. TÜİK verilerini baz
alacağız, ilçe tarım müdürlüklerinin uygulamasında olan
çiftçi destekleme miktarlarına TÜİK verilerini
uygulayacağız. dedi. Daha sonra vazgeçti, uygulama saçma sapan bir
noktaya geldi. Dönüm başına 600 kilo-650 kilo verim alan yerlerde
350-400 kilo, çiftçilerimize destekleme ödemesi gündemde. Bu da yetmezmiş
gibi uydu fotoğraflarının çekilmesinden doğan
sıkıntılar çiftçilerimize bu desteklemelerin ödenememesi
sorununu da beraberinde getiriyor.
Bunlarla ilgili,
vatandaşlarımız çok dertli, ama özellikle
hayvancılıkla geçimini sağlayan
yurttaşlarımızın sıkıntısı çok daha
büyük. Devletten aldıkları kredilerle 5.500 liraya, 6.bin liraya
satın aldıkları hayvanların bugün fiyatı 2.bin lira,
2.500 lira. Neden? Çünkü devlet, Bakanlık Uruguaydan, başka
başka ülkelerden hayvanları getirmiş, o hayvanlarla birilerini
zengin etmiş ama çiftçilerimizi mağdur etmiş.
Ben, Hükûmetin halkın
sorunlarıyla, vatandaşların dertleriyle de ilgilenmesi
gerektiğini söyleyerek Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
50nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
51inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
52nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
443 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
53üncü madde üzerinde iki adet
aynı mahiyette önerge vardır. Birlikte okutacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 53. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Aylin
Nazlıaka
İstanbul Ankara Ankara
Rahmi Aşkın Türeli Musa Çam Kazım
Kurt
İzmir İzmir Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oktay Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa Konya
Nevzat Korkmaz Mehmet Günal
Isparta Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Evet, önerge üzerinde söz isteyen Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geneli
üzerine yapmış olduğum konuşmada da kısaca
Vakıfbankla ilgili konuyu belirtmiştim. Arkadaşlarımın
arada itirazı oldu. Bazı hususları net bir şekilde söylemek
üzere bu önerge hakkında söz aldım.
Şimdi, öncelikle, değerli
arkadaşlar, buradaki şeyin ekonomik gerekçesiyle hukuki gerekçesi
ayrı. Ekonomik nedenlerle bu maddeyi kaldırabiliriz ama hukuki olarak
kendi çıkardığımız kanuna sahip çıkmamız
gerekiyor. Yani bakın, burada, elimde Vakıfbankın kendi faaliyet
raporlarından, İnternet sitesinden aldığım sermaye
yapısına ilişkin dökümler var. Raporun içerisinde -2005
yılı- diyor ki: (A) Vakıflar Genel Müdürlüğü, (B) Mülhak
vakıflar. (B) adına (A)nın elinde. 2006ya geçiyorum: (A)
Vakıflar Genel Müdürlüğü yüzde 43, (B) Vakıflar Genel
Müdürlüğü yüzde 15,44. Bu okuduklarım Vakıfbankın kendi
faaliyet raporlarından. 2007 yılı aynı şekilde devam
ediyor,15.
Yani burada bir şey var. Ha
Yanlış yaptık. diyebilirsiniz. Buradaki bilgide eksiklik
var. Diyebilirsiniz, ama şimdi tamamıyla kaldırıyoruz. Bu
kanun çıkarken, vakıfların korunması için bu Meclis
sizlerin önerisiyle o maddeyi çıkarmış. Bakın, tekrar ediyorum,
Vakıfbankın dışında, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün yüzde 51inden fazlasına sahip olduğu başka
bir kuruluş, kurum, iştirak, şirket, hiçbir şey yok yani
sadece buna münhasıran bu kanunun o maddesini koymuşuz. Şimdi
kaldırıyoruz fazla diye. Ya azaltalım, daha önce de söyledim.
Bir taraftan bunlarla uğraşıyoruz ama öbür taraftan -demin
söyledim- lüzumsuz kanunlar diye
Sayın Bakanı burada
görmüşken onu da hatırlatmak istiyorum. Sayın Bakanım, siz
ekonomiden sorumlusunuz, her ne kadar Çalışma Bakanı olmasanız
da, ekonomiyle ilgili kuruluşlardan
İlgili Bakanımız
Sayın Hayati Yazıcı ama, bugün, sizin akil adamlar
dediğiniz, bizim AK-gil adamlar dediğimiz bir liste
yayınlanmış; ben üzülerek gördüm ki burada iş âleminin
temsilcileri, esnafların temsilcileri
Bilmiyorum kendileri yarın
iştirak ederler mi etmezler mi ama bu tip siyasi şeylere ekonomik
kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının bu
şekliyle alet edilmesini onlar adına, o camialar adına doğru
bulmuyoruz. Başkanları katılsa bile, bütün o kesimleri temsil
eden şekliyle doğru olmadığını düşünüyoruz.
Bunun bu şekliyle bir siyasi propaganda malzemesi
yapılmasını açıkçası doğru bulmuyoruz çünkü
binlerce tüccarı, sanayiciyi, esnafı temsil ediyorlar,
ziraatçıyı temsil ediyorlar. İnşallah, bazıları
bu toplantıya katılmayacaklarını açıkladılar ama
diğerlerinin de katılmayacağını umuyoruz.
Bu bir siyasi şeydir. Adalet ve
Kalkınma Partisi eğer bir şey çıkaracaksa ve bir karar
alıyorsa, bir görüşme yapıyorsa bunun faturasını
kendisi üstlenmelidir. Yani bunu toplumsal bir şeye yayarak
Bizim
şimdi burada yaptığımız siyasi eleştirileri acaba
bu kurumların başkanları o zaman kabullenecekler mi, ben
gerçekten merak ediyorum. Dolayısıyla, böyle bir şeyi
aslında toplumsal mutabakat amacıyla güya koyuyorsunuz ama bence, tam
tersine, toplumsal mutabakatı bozucu şeylerdir çünkü o
kurumların temsilcilerinin, tamamıyla bu kurum
başkanlarının gelip yapacakları görüşmelere
mutabık ve muvafık olacakları kanaatinde ben değilim.
Daha önce de söyledim, diyorum ki:
Bakın, bu siyasi şeylerle memleketi yormayın. Ben isterdim ki
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı ekonomik konularla ilgili
inisiyatif alsın; Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği
Başkanı, TESKin Başkanı burada esnafla ilgili sorunlarda
gelsin, inisiyatif alsın; tarımın içinde bulunduğu, ziraatçıların
içinde bulunduğu sorunlarla ilgili Ziraat Odaları Birliği
Başkanı inisiyatif alsın, gelsin, bunları çözelim.
Bakın, başta da söyledim, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sorunların çözümünde her zaman
sizlere -eğer makul bir şey varsa- yardımcı oluyoruz. Bu
kanunun içerisinde de -arkadaşlarımız biraz sonra getirecekler-
muvafık ve mutabık olduğumuz konularda hemen imza atıp,
anında Aklın yolu birdir. deyip geçiriyoruz. Onun için biz bir defa
daha sizlerin vicdanına sesleniyoruz. Burada belki hepinizin farkına
varamadığı şeyler olabilir, farklı bakıyor
olabilirsiniz ama bu vesileyle bu konuyu bir defa daha düşünüp toplumsal
barışı bozucu hareketlerden kaçınmak gerekir diye
düşünüyorum. Siyasi kararlara bu kuruluşları ortak etmeyelim.
Bu vesileyle teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
diğer söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 53üncü madde
üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu 443 sıra sayılı
Tasarının belki de en önemli maddesi bu madde ve bu maddede, çok
basitçe, sadece Vakıflar Kanununun 28 inci maddesinin ikinci
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. diyor.
Çok masumane bir biçimde getirilen bu önerge, aslında, hem hukuki anlamda
yanlış hem de siyasi anlamda yanlış. Ayrıca,
partinizin, AKPnin kanun yapma tekniği konusundaki eksikliklerinin somut
olarak da kabulü. Çünkü, 20 Şubat 2008 tarihinde kabul edilen bu kanuna o
zaman da Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri itiraz etmiş,
Yanlış yapıyorsunuz. demiş, gene dinlemeden
kanunlaştırmışsınız. Şimdi, beş
yıl geçtikten sonra hangi gerekçeyle, hangi nedenle yürürlükten
kaldırıyoruz, bu konuda çok mantıklı bir açıklama bize
yapılamadı ve işin esas garibi, demokratik hukuk devletinde
olmayan bir uygulamayla, geriye yönelik bir kanun maddesiyle bu işi gerçekleştirmeye
çalışıyoruz yani beş yıl önceden itibaren bu maddeyi
yok sayıyoruz. Böylece şu ortaya çıkıyor: Daha önce 28inci
maddenin (2)nci fıkrasıyla konulmuş olan sermayesinin yüzde
50sinden fazlası Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait işletme ve
iştiraklerin kurumlar vergisi matrahının yüzde 10u miktarında
vakıflara ait kültür varlıklarının onarımında
kullanılmak üzere bir pay ayrılması gerekirken beş yıl
boyunca bu pay ayrılmamış. Neden ayrılmamış? Kim
ayırmamış? Bu konudaki talepler konusunda yanlış
bilgiler verilmiş ve o yanlış bilgiler sonucu bu uygulama
gerçekleştirilememiş.
Peki, şu anda beş yıl
içerisinde Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü -biraz önce
Sayın Günal anlattı- bu kadar verimli, bu kadar kârlı bir
kuruluş olmasına rağmen niçin bu yüzde 10larını
vakıfların onarımı için ayırmamış? Bunu
niçin bir iktidar yetkilisi sorgulamamış ya da Vakıflar Genel
Müdürlüğü bu konuda bir talepte bulunmamış? Şu anda,
beş yıl önceden itibaren kanun yürürlükten kaldırılarak
Vakıflar Bankasına büyük bir kıyak yapılmaktadır ve
bunun miktarının kaç lira olduğunu sorduğumuz zaman bunu da
doğru ve açık bir biçimde alamadık.
Şimdi, Türkiyede, hukuk
devletinde olmayan bir geriye yönelik kanun uygulaması geleneği
başlatırsak bunun önünü alamayız. Bundan bir an önce vazgeçmekte
yarar vardır.
Yine farklı bir biçimde,
Vakıflar Bankasını rahatlatmak suretiyle özelleştirme
hazırlığı içerisindeyseniz bundan da vazgeçmeniz gerekir.
Ciddi bir biçimde -biraz önce yine söylenildiği gibi- gelir elde eden, kâr
elde eden bir kurumsa Vakıflar Bankası, bunu özelleştirmenin bir
anlamı yoktur ve bu özelleştirmeyle ilgili de bir temizlik
harekâtı yapmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin araç olarak
kullanılmasının çok hukuki bir mantığı asla
olamaz.
Şimdi, Türkiyede
vakıfların gerçekten onarıma, bakıma muhtaç olduğu bir
ortamda biz, Vakıflar Bankasından şimdiye kadar
almadığımız paraları affedeceğiz ve bunun
miktarını bilmeyeceğiz, buna da hukuku çiğneyerek,
geçmişte makabline şamil denilen, eskilerin makabline şamil
dediği yürütmeyi geçmişe çeken bir uygulama yaparak çok kötü bir
hukuk uygulaması getireceğiz.
Bu madde aynı zamanda, yürürlük
maddesinin, 58inci maddenin (d) bendindeki 27 Şubat 2008 tarihinden
itibaren geçerli olmak gibi bir garabetle maluldür.
Bu nedenlerle bizim önergemize destek
veriniz. Tıpkı 38inci maddede olduğu gibi, muhalefet ile
iktidar doğru bir yaklaşımla doğru bir yasa yapsın ve
lütfen, bunu da geri çekiniz. Önergemize destek veriniz diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair üç önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük'ün 91'inci
maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme
açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, ilk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 53üncü
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Oktay Vural İdris
Baluken
Giresun İzmir Bingöl
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Doğan Kubat Mehmet Günal
İstanbul İstanbul
Antalya
Seyfettin Yılmaz
Adana
"Madde 54 - 13/2/2011 tarihli ve
6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 17nci maddesinin (21) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(21) a) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığınca, tarımsal amaçlı
kooperatiflere veya bu kooperatiflerin ortaklarına kullandırılan
ve bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla muaccel hale gelen krediler ile ilgili
mevzuatı uyarınca yeniden yapılandırılan ancak
taksitleri süresinde ödenmeyen kredi alacaklarının bakiye
asılları ile ödenmeyen alacağın vadesinin
başlangıç tarihi itibarıyla bu fıkrayı
değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar yüzde 3
faiz uygulanarak hesaplanacak borç tutarının; bu fıkrayı
değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen
sekizinci ayın sonuna kadar Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık il
müdürlüklerine başvuruda bulunarak ilk taksit 2015 yılı Ekim
ayından başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül
ettiği ayda toplam beş eşit taksitte, kooperatif tüzel
kişiliğine kullandırılan yatırım kredilerinde
kalan vade süresinde ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen
kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Ödenmesi
gereken tutarların her bir taksit sayısı için (1,05)
katsayı uygulanır.
b)
Bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi
başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu fıkra
hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması halinde davalar
sonlandırılır ve icra takipleri durdurulur. Bu fıkra
kapsamında borçları yapılandırılan kooperatif ve/veya
ortaklarının borçları müteakiben tasfiye olunacak alacaklar
hesaplarından çıkarılarak vadesi gelmemiş hesaplara
aktarılır.
c)
Bu fıkra kapsamına giren alacakların tamamının bu
fıkrada öngörülen süre ve şekilde ödenmemesi halinde alacak ilgili
mevzuatın öngördüğü şekilde hesaplanır ve ödenen tutarlar
mahsup edilir.
ç) Bu fıkra kapsamına giren
alacaklara karşılık bu fıkrayı değiştiren
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade
edilmez.
d)
Yeniden yapılandırma işlemi borcun maddi ve şahsi
teminatının sukutunu icap ettirmediği gibi borçlunun
müşterek borçlu ve müteselsil kefillerine de kefaletten çekilme
hakkını vermez.
e) Bu
fıkra kapsamında ödenmesi gereken taksitlerden birinin süresinde
ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksit
tutarlarının bu fıkra hükümlerine göre izleyen taksit ile
birlikte ödenmesi şartıyla bu fıkra hükümlerinden
yararlanılır.
f) Bu
fıkraya göre ödenmesi gereken taksitlerden; gecikilen her ay ve kesri için
6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme
zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi
şartıyla bu fıkra hükümlerinden yararlanılır.
Süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksitlerin belirtilen şekilde de
ödenmemesi, ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi
halinde bu fıkra hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir.
g) Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca
belirlenir."
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır,
katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarıya yeni bir madde
eklenmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 53 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini, diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Necati Özensoy Mehmet Doğan
Kubat
Giresun Bursa İstanbul
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İdris Baluken Akif
Çağatay Kılıç
İstanbul Bingöl Samsun
MADDE 54.- 22.04.1983 tarihli ve 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Geçici Madde 19.- 13.02.2011
tarihli ve 6111 sayılı Kanunla Siyasi Partiler Kanununun 74 üncü
maddesinde yapılan değişiklik hükümleri, anılan
değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa
Mahkemesi tarafından sonuçlandırılmamış denetimler
hakkında da uygulanır.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Önergeye salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katıldığı için salt çoğunlukla, önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarıya yeni bir madde
eklenmiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 53üncü maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve sonraki
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Günal
Giresun İstanbul Antalya
Adil Kurt Recep Özel Osman Boyraz
Hakkâri Isparta İstanbul
Muhammet Bilal Macit Mehmet Geldi
İstanbul Giresun
"Madde 54 - 4572 sayılı
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun'a
aşağıdaki Geçici 7 nci madde eklenmiştir.
Geçici Madde 7
1/5/2000 tarihinden sonra Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kaynaklarından kredi kullanan ve bu
maddenin yayımı tarihi itibariyle kredi bakiyesi bulunan Birliklerin,
bu maddenin yayımını izleyen üç ay içinde tasfiye kararı
almaları ve bu madde hükümlerinden yararlanmak için Bakanlığa
başvurmaları halinde, tasfiye süreçlerinin tamamlanması ve
Birliğin ticaret sicil kayıtlarının silinmesini takiben,
Hazine alacağına dönüşen DFİF kaynaklı kredi
borçlarının ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre takip edilen borçlan ile kamuya olan diğer
borçlarının tasfiye kararının ticaret sicil gazetesinde
yayımlandığı tarih itibariyle bakiyelerinin terkin edilmesi
hususunda Bakanlığın talebi ve Hazine Müsteşarlığının
bağlı bulunduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Birliklerin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçları tasfiye
işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılmasına engel
teşkil etmez.
Tasfiye kararı alan Birliklerin
terkine konu borçlarına ve fer'ilerine tasfiye kararının ticaret
sicil gazetesinde yayımlandığı tarihten itibaren faiz ve
gecikme cezası tahakkuk ettirilmez. Terkine konu borçlara ilişkin
olarak Birlikler ve yöneticileri hakkında yürütülen icra, takip ve haciz
işlemleri ilgili idarelerce durdurulur. Bu borçlara ilişkin olarak
açılmış davalarda tasfiye ve terkin işlemleri tamamlanana
kadar mahkemelerce yargılamanın durdurulmasına karar verilir.
Tasfiye sürecinde, üzerinde takyidat bulunan varlıkların
satılarak tasfiye edilmesi halinde, bütün takyidatlar bedel üzerine
taşınmak suretiyle ilgili kamu idarelerince tasfiye kurulunun
bildirimi üzerine kaldırılır. Tasfiye ve terkin
işlemlerinin tamamlanması halinde, durdurulmuş olan icra, takip ve haciz işlemleri ile
davalar kendiliğinden düşer.
Birliklerin tasfiyesine ilişkin
kendi mevzuatlarındaki hükümler bu madde kapsamında tasfiye
kararı alan Birlikler hakkında uygulanmaz.
Birliklerin
varlıklarının tasfiyesi sonucunda elde edilecek gelir öncelikle
personeline olan borçlarının ödenmesinde kullanılır. Artan
değerler 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas
Kanununun 206 ncı maddesindeki sıraya göre
dağıtılır. Tasfiye süreci tamamlandıktan sonra
herhangi bir artı değer kalması durumunda kalan tutar Hazineye
aktarılır. Bu maddeye konu kamu alacaklarından kaynaklanan
bilanço açıkları için ortaklara ek ödeme yükümlülüğü getirilmez.
Tasfiye ve terkin işlemleri
tamamlanmadan tasfiye kararından dönen Birlikler için bu madde
kapsamında tahakkuk ettirilmeyen faiz ve gecikme cezaları
donduruldukları günden itibaren yeniden hesaplanarak tahakkuk ettirilir ve
icra, takip ve haciz işlemleri ile durdurulmuş davalar yürütülmeye
devam olunur. Tasfiye kararı alındığı tarih ile
tasfiyenin kapatıldığı veya vazgeçme hâlinde
vazgeçildiği tarih arasında her türlü zaman aşımı ve
hak düşürücü süreler işlemez.
Borçları terkin edilen
Birliklerin, söz konusu borçlara ilişkin şahsi sorumluluğu,
yargıya intikal eden konularda mahkeme kararı, yargıya intikal
etmemiş olanlarda ise Bakanlık incelemesi sonucunda tespit
edilmiş olan yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri başka bir Kooperatif
veya Birlikte ortak, temsilci, yönetici ve yönetim kurulu üyesi olamazlar.
Tasfiye olan Birliğin faaliyet konusu ile ilgili başka bir Birlik
kurulamaz.
Bakanlar Kurulu tarafından terkini
uygun görülen borçlar ile tasfiye sonrasında Hazineye intikal eden
varlıkları mahiyetlerine göre ilgili devlet hesaplarına
kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu maddenin uygulanmasına ve
tasfiye işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın görüşü üzerine Bakanlık tarafından sevk edilecek
Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir."
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Böylece, tasarıya yeni bir madde
eklenmiştir.
Kanunun yazımı esnasında
yeni eklenen maddelerin numaraları teselsül ettirilecektir.
Şimdi, tasarının mevcut
maddeleri üzerinden görüşmelere devam edeceğiz.
54üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443
sayılı kanun tasarısının 54. maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Ali Halaman Erkan
Akçay
Antalya Adana Manisa
Lütfü Türkkan Sümer Oral
Kocaeli Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gerekçe
Gerekçe:
Bu tasarıyla ilgili olmayan bir
madde olduğundan tasarıdan çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
55inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısının 55. maddesinin üçüncü
fıkrasındaki satış fiyatı ifadesinin
çıkartılması, ayrıca yedinci fıkranın sonuna
gerektiğinde aynı yıl kapatılmak üzere ilgili kurumlara
avans ödemesi yapılır ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Aykut Erdoğdu Özgür Özel
İzmir İstanbul Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.
Biraz önce, İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Aykut Erdoğdu ifade ettiler. Biz, Adıyamandan 1 gittik, 10 geldik,
gün gelecek, 10 gideceğiz, 1.bin geleceğiz ama Adıyamanı
sahipsiz, Adıyamanın millî iradesini sahipsiz
bırakmayacağız. Adıyamanda partimize verilmiş on
binlerce oyun büyük bir haksızlık sonucunda, büyük bir
vicdansızlık sonucunda, etik değerler açısından son
derece tartışmalı bir şekilde alınıp bir
başka yere götürülmesine ne bizim vicdanımız elveriyor ne de
Adıyamanlı seçmenler, hatta bizim partimizden olmayan, çok
farklı partilerden olan seçmenlerin de gönlü razı gelmiş
değil. Gittik, onu bizzat yerinde gördük.
Adıyamana gittiğimizde
başka bir şey daha gördük. Adıyamanda bir Güçlü Tekstil
vakası var. Malatya Milletvekilimiz Veli Ağbaba tarafından
gündeme getirilen, Genel Başkanımızın gündemine
aldığı, üzerinde durduğu ve 740 lira yevmiyeyle Güçlü
Tekstilde çalışan
Kulaklarımıza inanamadık, Genel Başkan
yardımcılarımız defalarca sordu. Talebiniz neydi sizin?
dediğinde -biz ileri maddi talepler bekliyoruz- Biz haftada yedi gün,
ayda dört hafta, otuz gün aralıksız çalışıyorduk,
sadece pazar günleri dinlenmek istedik. Yemekhaneye girilecek gibi
değildi, yemeklerimiz yenilecek gibi değildi; yemekhane birazcık
düzelsin istedik ve bizi kapının önüne koydu. dediler Güçlü Tekstil işçileri.
Peki, sendikanız yok mu? dedik.
Bir sendika var. dediler. O sendikanın adı var, kendisi yok. O
sendikaya geçmişte sarı sendika diyorlardı, inanmıyorduk
ama şimdi ak sendika diyorlar ve biz gördük o ak sendikanın ne
noktaya getirdiğini bizi.
Sorduk Ne yapar bu sendika? Hiçbir
gün arkamızda durmadı. Arkadaşlar -sendikalı işçilere-
sendikadan istifa edin, gidin, sizi alır. diye akıl veriyor bu
sendika. dediler
Kime bağlı? HAK-İŞe
bağlı. Hangi sendika? ÖZ İPLİK-İŞ.
Peki, bu sendika kendi kendine bu
sendikasızlaştırmaya alet oldu, nasıl oluyor bu iş?
dedik. O da bir şey mi! dedi oradaki bir hanımefendi. Dedi ki Bizi
bizzat Vali aradı.
Buradan, yüce Meclise Adıyaman
Valisini şikâyet ediyoruz. Sendikalı kadınları
aramış teker teker, demiş ki: Sendikanızdan istifa edin
gelin yanıma, sizi işe geri sokacağım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yok artık!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Böyle bir
ahlaksız teklifin Adıyamanda yapıldığına
inanmıyor musunuz? Kalkın, gidin, Güçlü Tekstilin direniş çadırına
girin, orada her birinin başı örtülü güzelim kadınlar var. O
kadınlar diyorlar ki: Bizi teker teker Adıyaman Valisi arıyor
sendikamızdan istifa etmemiz için. Gidin sorun. Yapmadım diyorsa,
biz 10 CHP milletvekili, o Valiyi de alıp sizlerle birlikte, o eylem
çadırındaki o kadınlarla yüzleşmeye razıyız.
Hepimiz şahidiz. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İZMİR)
Memlekette vali kalmadı ki, hepsi AKPli.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O kadınlar
Çocuğumuza süt alamıyoruz, evimize ekmek götüremiyoruz. diye
ağlıyorlar. O kadınların hepsinin başı
bağlı. Hani bir türban sorunu var ya, hep üzerinden siyaseten rant
elde ettiğiniz. Arkadaşlar, türbanlı kadının gözünün
yaşı da, türbansız kadının gözünün yaşı da
aynı akar, aynı. Bir kere bunu anlayın. Türban neyi örter
tartışmıyoruz burada, hepsine saygımız var ama türban
yoksulluğu örtmez, türban bu yapılan ahlaksızlığı
örtmez türban dediğiniz şey oradaki sendikalının emek
hırsızlığını örtmez.
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Özgür, sakin ol. Niye bağırıyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İki
milletvekili görevlendirin de gitsin oradaki zavallı insanlarla
görüşsünler.
Güçlü Tekstil işçileri diyor ki:
Maaşımızdan kesilip aidat ödediğimiz HAK-İŞ bize
sahip çıkmadı.
MUSA ÇAM (İzmir) Salim Uslu yok
mu burada?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hepimizin oy
verdiği Adalet ve Kalkınma Partisi bize sahip çıkmadı. Bize
bir tek sahip çıkan Cumhuriyet Halk Partisi var, onun
dışında bütün kapılar yüzümüze kapandı. Hayır.
mı diyorsunuz? Hodri meydan! Çadır orada, 200 Güçlü Tekstil işçisi
orada, atadığınız, arkasında durduğunuz, il
başkanı gibi kullandığınız Adıyaman Valisi
orada. Hodri meydan! Kalkın gidin, yüzleşin Adıyamanla.
Oraya Mehmet Metiner gitmiş,
demiş ki: Arkadaşlar, şov yapıyorsunuz. Mehmet Metiner
gibi her gittiği yerde, her oturduğu koltuktan bir olay çıkaran
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
her işi
polemik olan böylesi bir insanı oraya yollamaya ve o işçilerle dalga
geçmeye utanmıyorsunuz.
Yazıklar olsun! Yazıklar
olsun! Yazıklar olsun! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
56ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, sataşma var, sataştı Özgür Özel. Belki
söz hakkı doğmuştur, söz isteyen varsa cevap versin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
söz istiyorsanız veririm efendim.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Hayır, ben değil. Özgür Özel ağır sataşmada bulundu,
ağır hakaretlerde bulundu!
BAŞKAN 57nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 57. maddesinin sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Rahmi Aşkın Türeli Veli
Ağbaba
İzmir Malatya
Türkiye Şeker Fabrikaları
A.Ş. en geç 30.06.2013 tarihi itibariyle özelleştirme
programından çıkartılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben de Özgür Özel, Aykut Erdoğdu
ve 10 milletvekili arkadaşımla Adıyamana gittim, orada
yaşanan ahlaksızlığı, Adıyamanlıların
bu ahlaksızlığa göstermiş oldukları tepkileri
kulaklarımla duydum. Diyorlar ki Adıyamanlılar:
Hırsızlık sadece cepten para çalmakla olmaz.
Hırsızlık sadece bakkaldan bisküvi çalmakla da olmaz.
Hırsızlık sadece Antepte dükkânlardan baklava çalmakla da
olmaz. En büyük hırsızlık, en büyük namussuzluk oy
çalmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, tabii bir
mesele var. Bu meseleyi de arkadaşlar sordukları için
Adıyamanda ne gördün? diye sordukları için söyledim.
Şimdi, bir mesele var şeker
fabrikaları diye bir meselemiz var Malatyada ve Türkiyede. Burada da
yaşanan şeyler Türkiyede diğer yaşanan şeylerden
farklı değil. Bu şeker fabrikaları yıllardan beri
zarar ediyor. Niye zarar ediyor? Çünkü, Hükûmet bunların zarar etmesini
istiyor. Özelleştirme kapsamına almak için, fabrikalar zarar etsin
diye uğraşıyor. Geçtiğimiz yıl, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi, bu yolsuzluğu, bu şeker fabrikasında
özelleştirme adı altında yapılan yolsuzluğu çok
büyük uğraşlarımızla ortaya çıkardık ve bunu
Meclis gündemine getirdik ve sağ olsunlar, iktidar partisindeki
arkadaşlar özelleştirmeyi ertelediler. Ancak hâlâ, maalesef, özelleştirme
kapsamından şeker fabrikaları çıkartılmış
değil. Biz, şeker fabrikalarının mutlaka özelleştirme
kapsamından çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü,
özelleştirme kapsamında olduğu için 2004ten bu yana, şeker
fabrikalarına hâlâ bir tek çivi çakılabilmiş değil. Bu
nedenle zarar ediyor şeker fabrikaları.
Zarar eden sadece şeker
fabrikaları mı değerli arkadaşlar? Bakın, zarar eden,
o şeker fabrikalarına nakliye yapan nakliyeciler, oradan ekmek yiyen
insanlar. Şeker pancarı eken Malatyadaki 5 bin aile maalesef ekim
yapamıyor ve üretim yapamadığı için zor durumda
kalıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir de şeker fabrikasında kangren olmuş bir
sorun var: Geçici işçi dediğimiz, yılda 120 gün, 90 gün
çalışan bir işçi grubu var ki bunlar tam bir kölelik sistemi. 24
yıl çalışmış -biraz önce konuştum- 7 yıl
gibi gözüküyor, 30 yıl çalışmış 2.500 gün
çalışmış gibi gözüküyor. Bunların emekli olması
Sayın Bakan
Sayın Bakan tabii, bizi duymuyor. Sayın Bakan,
bunların emekli olması için bir yüz yıl falan gerekiyor. Bu
işçilerin sesini duymanızı vicdanı olan herkesten rica
ediyorum. Bu insanların emekli olması mümkün değil, şeker
fabrikasında çalışan işçilerin. Bakanın da işçi
umurundaydı. Bakan duymuyor tabii.
Şimdi, arkadaşlar, bir de
Karayolları denen bir kurum var. Karayollarında, değerli
arkadaşlar, 8. Bölge Müdürlüğündeki bir ihaleyi anlatacağım
size, dinlerseniz memnun olurum değerli milletvekilleri, dikkatle
dinlerseniz. 8. Bölge Müdürlüğü Elâzığ
-merkez şube- Adıyaman, Bingöl, Malatya, Arapgir, Tunceli
1 Nisan
itibarıyla, AKPnin özelleştirme adı altında
peşkeş uygulamaları sonucunda sözde ihale edilerek 40,3 milyon
TLye müşavir firmaya devredilmiş. Karayolları uhdesinde
taşeron olarak çalışan işçiler de ortada yargı
kararı olmasına rağmen, bu ihale kapsamında,
Karayollarının hizmetleri gibi, ihaleyi alan firmaya
devredilmiştir. Bakın, burada dikkatinizi çekiyorum.
Karayollarında taşeron olarak çalışan işçiler ihaleyi
alan firmaya devredilmiş. Bu ne zaman olmuş? 2013
yılının 1 Nisanında olmuş. Bu örneği en son, biz,
Afrikada köle pazarında satılan Afrikalı insanlardan biliyoruz.
Hâlâ, 2013 yılında insanları satmak, en azından, en hafif
deyimiyle ayıptır, günahtır arkadaşlar. Böyle bir rezillik
olabilir mi? Ve bu yapılan ihalede tamamen -işçiler
bağırıyor, sendika bağırıyor, Elâzığdaki
sendika bas bas bağırıyor- farklı şeyler var,
farklı kokular geliyor.
Bakın, buranın maliyeti 19
milyon TL, Karayolları bu ihaleyi 41 milyon TLye veriyor arkadaşlar,
41 milyon TLye. Bu fark kimin cebine gidiyor bilemiyorum. Üstelik ihaleyi alan
firmanın yol yapım işlerinde kullanacağı bütün
malzemeyi de yine devlet veriyor. Devletin kullanmış olduğu araç
gereçler, greyderi, makinesi ise maalesef, değerli arkadaşlar,
Karayollarının parklarında çürümeye terk ediliyor. Bu
Karayolları tam, başlı başına bir facia. Buradaki
taşeron sistemi tam bir köle düzeni, sistemi. Hastanelerde, kara yollarında,
tarım işletmelerinde, her tarafta
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) -
taşeron işçiler çalıştırılıyor. Değerli
arkadaşlar, bu düzen köle düzenidir. Köle düzenine destek verenleri de
kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
58inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 58 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ramazan Can Recep
Özel
Giresun Kırıkkale Isparta
Osman Boyraz Muhammet Bilal
Macit
İstanbul İstanbul
"Madde 58 - Bu Kanunun;
a) 2, 8, 14, 22, 23 ve 42 nci maddeleri 29/6/2012
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) 16 ve 17 nci maddeleri 1/1/2014 tarihinde,
c) 19 uncu maddesi 1/5/2013 tarihinde,
ç) 45 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi yayımı tarihinden altı ay sonra,
d) 52 nci maddesi 27/2/2008 tarihinden geçerli olmak
üzere yayımı tarihinde,
e) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 58. maddesinin (a) bendindeki
29/6/2012 tarihinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Eskişehir Ankara
Mahmut Tanal Ali İhsan Köktürk
İstanbul Zonguldak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 58 nci maddesinin
(a), (c), (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Oktay
Vural Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
İzmir Manisa
Konya
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz
Antalya Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 58inci madde üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Vakıflar Kanununun 28inci maddesine göre, Vakıfbank, 2008den beri
her yıl kurumlar vergisi matrahının yüzde 10unu vakıf
kültür varlıklarının onarımında kullanılmak üzere
Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarmak durumundadır. 2008-2011
yılları arasında vakıf kültür varlıklarının
onarımı için aktarılması gereken toplam 756 milyon lira
henüz aktarılmamıştır.
Tasarının 53üncü maddesiyle
Vakıflar Kanununun 28inci maddesinin ikinci fıkrası 27
Şubat 2008 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılarak
Vakıfbank tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne
aktarılması gereken kesintilere ilişkin hüküm ortadan
kaldırılmaktadır ve bu 58inci maddede de bu 53üncü maddenin
yürürlük tarihi geriye yönelik olarak 27 Şubat 2008 tarihinden geçerli
hâle getirilmektedir.
Hükûmet bu düzenlemeye gerekçe olarak
Vakıfbankın halka açık olmasını ve özelleştirme
sürecinin olumsuz etkilenme ihtimalini göstermektedir. Ancak, 2008
yılında Vakıflar Kanunu çıkarılırken de bu
Vakıfbank özelleştirme sürecinde halka açık bir şirketti.
Hükûmet, 2008 yılından bu yana Vakıfbanktan Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ödeme yapmayan kişilerle ilgili soruşturma açmak
yerine, bu yanlışlığın üstünü örtmek için geriye
yönelik olarak bir hüküm koymaktadır. Vakıfları yakından
ilgilendiren ve çok önemli olan bu kanun görüşmelerinde, vakıflardan
sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Sayın
Arınçın burada bulunmaması, Hükûmetin vakıflara
verdiği önemin de bir göstergesidir. Bizler vakıf medeniyetinin
mensuplarıyız ancak yüzlerce vakıf yok olmuştur, binlerce
tarihî eser gerekli restorasyon çalışmaları
yapılamadığı için bakımsız bir hâldedir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü restorasyon için para
sıkıntısı çekerken mazbut vakıflara ait kültür
varlıklarının onarımı nasıl
yapılacaktır?
15 Kasım 2000 tarihinde Türkiye
Vakıflar Bankası Kanununda değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun tasarısı görüşmeleri
yapılmıştı. Bu kanun tasarısı görüşmeleri
sırasında Sayın Bülent Arınçın
konuşmasından kısa bir aktarma yapmak istiyorum. Bu, on küsur
yıllık zaman dilimi içerisinde düşülen çelişkiyi ortaya
koyması bakımından da ilginç bir örnek olacak. Sayın
Arınç, bu tasarıyla elde edilecek gelirin -yani Vakıflar
Bankası kanunuyla ilgili vakıfların elde edeceği gelirin-
Türkiyemizde çok zengin bulunan vakıf eserlerinin ihyası için,
restoresi, onarımı için harcanması gerektiğini ifade
ediyor. Bütün bunlara katılmamak mümkün değil. Vakıf
mallarının sahibi devlet olmadığı gibi, Vakıflar
Bankasının sahibi de devlet değildir. Bu durumda devletin
kendisinin olmayan bir bankayı satışa çıkarması, hem Anayasanın 2nci maddesinde
ifadesini bulan hukuk devleti ilkesine hem de evrensel hukuk kurallarına
aykırıdır. Türkiye Vakıflar Bankasının
satılması hem bu bankanın kuruluş gerekçesine hem de 4588
sayılı Yetki Kanununa aykırıydı ve bankanın da
kuruluş amacına aykırıdır. diyor.
Şimdi, Allahın hikmeti
değerli arkadaşlar, Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıflara
yeterli parayı aktarmıyor. diye muhalefetteyken
başkalarını eleştiren Sayın Arınça şu anda
vakıflar bağlı.
Tasarının 53üncü maddesiyle
vakıf kültür varlıklarının onarımında
kullanılmak üzere Vakıfbanktan Vakıflar Genel Müdürlüğüne
aktarılan bu paraların kesilmesini son derece yanlış
buluyoruz.
AKP tarafından 2008
yılında çıkartılan Vakıflar Kanunu ile 292
taşınmaz iade edilmiş, 15 taşınmazın bedelinin
ödenmesine karar verilmiş, 1.220 taşınmazın iadesiyle
ilgili talep de değerlendirme aşamasındadır. Her konuda
beyanat veren Hükûmet üyeleri ve sözcüleri, azınlık
vakıflarına mal iadesi için uğraştığı kadar,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen mazbut vakıfların ve
kültür varlıklarının onarımıyla uğraşsa,
ülkemizdeki mazbut vakıflar ve tarihî eserler kurtarılmış
olurdu.
Bu düşüncelerle önergemize
desteğinizi bekler, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 443 sıra
sayılı yasa tasarısının 58. maddesinin (a) bendindeki
29/6/2012 tarihinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç,
Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Meclis o kadar keyfî yönetiliyor
ki biraz önce burada iki tane maddeyle ilgili bir önerge işleme koydu bu
Başkan. Bunlardan birisi 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunuyla
ilgili önerge, birisi de 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri
Kanunuyla ilgili önerge.
Şimdi, bu elimizdeki tasarıda veya teklifte bu iki
kanunla ilgili herhangi bir madde, hiçbir şey yok, herhangi bir maddenin
değiştirilmesi veya geçici madde eklenmesi. İç Tüzükün 87nci
maddesi açık, diyor ki:Değişiklik önergesi eğer
görüşülmekte olan bir kanunda yoksa verilen değişiklik
önergeleri işleme konulmaz. Açık, İç Tüzük hükmü açık, öyle
değil mi Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Doğru.
KAMER
GENÇ (Devamla) Peki, niye işleme koydun? Niye koydun, niye? Niye
koydunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Söyleyeceğim.
KAMER
GENÇ (Devamla) Peki, bu Meclis İç Tüzüke göre yönetilmiyor mu
arkadaşlar? Burada oturan Başkan Vekili neyi temsil ediyor? Yani,
İç Tüzükü hesabına geldiği zaman görürsün, istemediğin
zaman görmezsin. Böyle bir Meclis yönetimi olmaz, bu kadar keyfîlik olmaz. O
bakımdan
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bu kadar vekil
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, isterse hepsi istesin. Hepsi istedi diye Türkiyeyi
mi satacağız? Yani, şimdi, bu Meclisin hepsi istesin, biz
Türkiyeyi satalım, değil mi? Böyle bir laf olur mu? Böyle bir
uygulama olur mu? Açık seçik, 87nci maddeye aykırı iki tane
önergeyi işleme koydunuz ve kanun maddesi hâline getirdiniz. O zaman bu
Meclisin güvenilirliğini nasıl sağlayacaksınız? Bu
Meclis nasıl dürüst çalışacak? Bu Meclis hangi
Başkanına, hangi Başkan Vekiline güvenecek? Bu, gerçekten
affedilmez bir hatadır. Bana göre bu kadar İç Tüzükü askıya
alan bir kişinin de bu kürsüde oturmaması lazım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, yani dert o kadar çok ki hangisinden bahsedelim.
Mesela
ben KİT Komisyonundayım. Geçen hafta Türkiye Denizcilik
İşletmelerinin hesaplarını inceliyoruz. Burada 13 tane
limanın 6sı gelir paylaşımı suretiyle bazı
şirketlere verilmiş; 97de verilmiş, bugüne kadar
Arkadaşlar, bir genel müdür var orada. Sordum: Kaç senedir genel
müdürsün? Adam hiç tahsilat yapmamış, zaman aşımına
uğratmış. Diyorum ki: Yahu, o zaman sen hangi sıfatla
burada oturuyorsun? Yani, bu devletin 700-800 bin dolarlık alacakları
kalmış.
Bir
de Giresun Limanında şöyle bir olay olmuş: Giresun
Limanında bir binayı kamulaştırmış
Karayolları. Bundan 1 trilyon 600 milyar lira kamulaştırma
bedeli almış. Şimdi bu gelir paylaşımı. Yani,
idare, bununla sözleşme yaparken demiş ki: Senin
aldığın gelirin yüzde 75i senin, yüzde 25i benim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) -
Doğru söylüyor.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ama işletme dışında da yüzde 2si.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dava açıldı.
KAMER GENÇ
(Devamla) Getirmiş o parayı, hem de aşağı
yukarı 700 bin dolar borcu olan Çakıroğlu firmasına
vermişler. Böyle bir şey olur mu? Diyoruz ki: Kardeşim, bu
devlet malı. Sana otuz seneliğine gelir paylaşımı için
verilmiş. E, peki sen nasıl bu parayı ona verdin?
Arkadaşlar, yine, geçen hafta, spor oyunlarıyla
ilgili, 2020 Olimpiyat Oyunları için İstanbulun
hesaplarını inceliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesine
bağlı spor kulübü -İstanbul olimpiyatlarına olan- 1 trilyon
435 milyar liralık borcunu ödemiyor.
Yine, İstanbul Belediyesi, başka bir yerde
hizmet yapıyor, kanuna göre gelirinin yüzde yarımını bu
olimpiyat oyunları hizmetlerinin zamanında yapılması için
ona vermesi lazımken gidiyor, başka bir yerde yapılan,
yaptığı hizmetin aidatını ödemiyor- Efendim, ben
orada yaptığım hizmeti buna sayarım. diyor. E, şimdi,
yani öyle bir keyfîlik var ki ne hukuk dinliyor ne hakkaniyet var ne bir
şey var.
Dolayısıyla, şimdi, 2020
Olimpiyatlarını Türkiye'nin, İstanbulun kazanamaması
eğer hizmetin zamanında kavuşturulamamasından
kaynaklanıyorsa bunun tek sorumlusu İstanbul Belediye Başkanı.
Ama, sizin Belediye Başkanında binlerce imar yolsuzluğu var,
hakkında binlerce soruşturma dosyaları var, İçişleri
Bakanı soruşturma iznini vermiyor, dolayısıyla
soruşturma açılmıyor. Danıştaya gidenler
Soruşturma izni verilmesi konusunda Danıştayın verdiği
iptal kararları da maalesef savcılara geliyor, savcılar da
korkularından bu soruşturmaları açmıyorlar.
Bu kanun da bir rant kanunudur. Yine, devletin belirli
kaynaklarının yandaşlara çarçur edilmesine ilişkin bir
kanundur. Dolayısıyla bu kanuna karşıyım.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç, İç Tüzükle ilgili yaptığınız
açıklamalar doğru ancak yanlış öğretmişsiniz
demek ki Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Doğrusu yok Sayın
Başkan, orada görev yapacaksınız. Burada 2820 sayılı Kanun
var mı? Nasıl işleme koyuyorsun?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN -Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısının 58 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
"MADDE 58- Bu Kanunun;
a)
2, 8, 14, 22, 23 ve 42 nci maddeleri 29/6/2012 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
b) 16 ve 17 nci maddeleri 1/1/2014
tarihinde,
c) 19 uncu maddesi 1/5/2013 tarihinde,
ç) 45 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi yayımı tarihinden altı ay
sonra,
d)
52 nci maddesi 27/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
e) Diğer hükümleri
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının 38
inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasına paralel
olarak teselsül ettirilen maddelerin yürürlük maddesinde yeniden düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tümünü oylamadan
önce, İç Tüzük 86 gereğince oyunun rengini belli etmek üzere lehte
söz isteyen Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili? Yok.
Aleyhte söz
isteyen
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın Kubat
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Tamam, bırak, lehte yok, aleyhe geçti
artık.
BAŞKAN -
Aleyhte söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir torba kanun
tasarısını daha görüşmüş olduk. Tabii, az önce
komisyon sıralarında otururken arkadaşlarımız espri
yaptılar, Böyle bir tablo gözükmez. dediler. Nadiren de olsa bazı
maddeler üzerinde bütün grupların uzlaşabildiği bazı
önergeler veriliyor. Bizim haklı olarak vermiş olduğumuz ve
ısrarla söylediğimiz önergeleri ise bazen iktidar taassubu içerisinde
kabul etmiyorsunuz. Eksikliklerini önerdiğimiz ve ortak önergelerle
çıkarılan konularda teşekkür ediyoruz ancak bizim
uyarılarımıza rağmen değişmeden geçen maddelerle
ilgili de çekincelerimizi sürdürüyoruz. Onun için söz aldım.
Kanunun geneline
Milliyetçi Hareket Partisi olarak karşı değiliz ama içinde
özellikle bazı maddeler var ki
Merkez Bankasıyla ilgili olanı
özellikle söyledim, önemini de sizlere anlattım. Vakıfbankla ilgili
olarak da yapılan çalışmanın şu andaki amacı ve
geçmişteki düzenlemeden ziyade, kanuna uygun olarak kesilmesi gereken
paralar kesilsin, bundan sonra da alınmayacaksa alınmasın dedik.
O nedenle, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman
uzlaşmacı, yapıcı, yol göstericiyiz ancak yanlış
olan şeyleri de uyarmak muhalefet olarak bizim görevimiz.
Dolayısıyla, doğru taraflarıyla, eğri taraflarıyla,
eksikleriyle beraber yine geldik. İnşallah, yarın, tekrar, bu da
yanlış oldu deyip yeni bir şeye gelmeyiz. Kanun yapma
tekniği açısından bunlar hem boşuna zaman kaybına yol
açıyor hem de demin belirtmiş olduğum ekonomik, sosyal konularda
yapmamız gereken yasama çalışmalarının da önüne
geçiyor. Biz istiyoruz ki bir an önce bu kısır çekişmelerden
kurtulalım, siyasi tartışmalardan kurtulalım; gerçek
sorunları, yapısal sorunları çözelim diyoruz.
Ben bu nedenle söz
aldım. Tekrar, eksiklikleriyle beraber hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, UEFA
Şampiyonlar Ligindeki temsilcimiz Galatasaray Spor Kulübüne
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, UEFA Şampiyonlar Ligindeki temsilcimiz Galatasaray Spor
Kulübümüze çeyrek final ilk maçında İspanya temsilcisi Real Madrid
karşısında başarılar diliyorum. (Alkışlar)
VII- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.- Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü
İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325)
(S. Sayısı: 443) (Devam)
BAŞKAN Oylama için iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
250 |
|
Kabul |
: |
220 |
|
Ret |
: |
30 |
Kâtip Üye Tanju Özcan Bolu |
Kâtip Üye Fatih Şahin Ankara |
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
5inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/614) (S. Sayısı: 293) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon raporu 293 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE UKRAYNA BAKANLAR KURULU ARASINDA HAVA
ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
22 Aralık 2011 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 239
Kabul : 235
Ret : 3
Çekimser : 1(*)
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Tanju
Özcan Fatih Şahin
Bolu Ankara
BAŞKAN Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
6ncı sırada yer alan,
Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin
Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
6.- Güneydoğu
Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal
Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 84)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 4 Nisan 2013 Perşembe günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.55