TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
89uncu
Birleşim
9
Nisan 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili
Fazilet Dağcı Çığlıkın, Parlamentolararası
Birliğin Ekvadorda yapılan 128inci Genel Kurul
Toplantısına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Dünya Romanlar Günü ve ülkemizde
yaşayan Roman vatandaşlarımızın sorunları ile bu
sorunların çözümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, denizcilik sektörünün sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan İrlanda Parlamento milletvekilleri Dominic
Hannigan, Ciaran Lynch ve Gerald Nasha Başkanlıkça "Hoş
geldiniz." Denilmesi
2.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Kanada Parlamentosundan Kanada-Türkiye Dostluk
Grubu Başkanı David Emmerik van Kesteren ve beraberindeki
milletvekili heyetine Başkanlıkça "Hoş geldiniz."
Denilmesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 22 milletvekilinin, bilinçsiz tüketim ve israf konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/573)
2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21
milletvekilinin, merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasındaki
koordinasyonun, ortak çalışma ve uyumun denetlenmesi ile bu uyumun
önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/574)
3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 21 milletvekilinin,
Bingöldeki bir jeotermal su kaynağının özelleştirilmesi
işleminin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/575)
4.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20
milletvekilinin, toplumsal barışı bozan olayları
araştırmak ve çözüm yolları bulmak amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkanvekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 187 Milletvekilinin, terör sorununun çözümüne
yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/577)
6.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, Kürt sorununun çözülmesi,
demokratikleşmenin geliştirilmesi, toplumsal barışın
tesisi ve özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesi ve Bolu Milletvekili Ali
Erçoşkunun, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda
Başkanlığı tarafından 28-29 Nisan 2013 tarihlerinde
İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento
İstihdam, Girişim, Yenilik ve Sosyal İşler
Komisyonları Başkanları Toplantısına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1202)
D) Önergeler
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
(2/457) esas numaralı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/105)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullananlara
karşı kolluk kuvvetlerinin orantısız güç
kullanımının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 187 milletvekilinin, terör sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Cumhuriyet
Halk Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 44
milletvekilinin, kanlı çatışmalı ortama sebebiyet veren
olay ve olguları araştırmak, toplumu kutuplaştıran,
toplumsal barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba
ettiren ve yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu
sürecin son bulması için çözüm yolları bulma amacıyla,
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Kürt sorununun çözümünün
araştırılarak demokratikleşme, toplumsal barış ve
özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla vermiş oldukları
Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013
Salı günkü birleşiminde okunması ve önergelerin görüşmelerinin
birleştirilerek aynı günkü birleşiminde yapılmasına; 9
Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine; 444 ve 445 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, AK
PARTİ grup önerisine konu Meclis araştırması önergelerinden
AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin çarpıtılarak verildiğine
ve değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, AK PARTİ
grup önerisine konu Meclis araştırması önergelerinden AK
PARTİ Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesi ile CHP Grubunun vermiş olduğu Meclis
araştırması önergelerinin birbiriyle alakasız olduğuna
ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, birbirinden farklı Meclis
araştırması önergelerinin birleştirilmesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
AK PARTİ grup önerisinin Anayasa ve İç Tüzüke uygun olduğuna
ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ grup önerisine konu Meclis
araştırması önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesinde Anayasa, İç Tüzük ve teamüllere aykırı bir
durum bulunmadığına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, AK PARTİ grup önerisine konu Meclis
araştırması önergelerinden kendi imzasının
bulunduğu Meclis araştırması önergesi ile AK PARTİ
Grubunun Meclis araştırması önergesi farklı olduğu
hâlde usule aykırı olarak birleştirildiğine ve
imzasını geri aldığına ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, AK PARTİ grup önerisinin geri çekilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, AK
PARTİ grup önerisiyle milletvekillerinin iradesinin
çarpıtıldığına ve bu önerinin gündeme
alınmasının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
bir araştırma önergesinin grup önerisiyle Genel Kurula
taşınmasında İç Tüzüke aykırı herhangi bir durum
olmadığına ilişkin açıklaması
10.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, CHP
Grubu ile AK PARTİ Grubunun kurulmasını istedikleri
komisyonların birbirleriyle benzer olmadığına, AK
PARTİ grup önerisinin Anayasa ve İç Tüzüke aykırı olduğuna
ve bu duruma ortak olmak istemediklerine ilişkin açıklaması
11.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, siyasi
parti gruplarının verdiği Meclis araştırması
önergelerinin gündeme gelip gelmeyeceğini Meclis
Başkanlığının belirlediğine ve önergelerin
birleştirilmesinin doğru bir uygulama olduğuna ilişkin
açıklaması
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, 45 imzalı Meclis araştırması
önergesinden CHP Grubundan 18 milletvekilinin imzalarını geri
aldıklarına ancak önergede hâlen 20den fazla milletvekilinin
imzası bulunduğu için önergenin işlemde kalmaya devam
ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, AK PARTİ grup önerisine konu İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve arkadaşlarının
önergesinden 24 Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin imzasını
çekmiş olması nedeniyle söz konusu Meclis araştırması
önergesinin Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20 milletvekilinin
önergesi olarak işlem göreceğine ilişkin konuşması
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ, CHP ve BDP gruplarının
vermiş olduğu Meclis araştırması önergelerinin AK
PARTİ grup önerisine konu edilip edilemeyeceği hususunda
Başkanlığın tutumu hakkında
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin AK PARTİ grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20
milletvekilinin, toplumsal barışı bozan olayları araştırmak
ve çözüm yolları bulmak amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkanvekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 187 Milletvekilinin, terör sorununun çözümüne
yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/577)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, Kürt sorununun çözülmesi,
demokratikleşmenin geliştirilmesi, toplumsal barışın
tesisi ve özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, bakan
yardımcılarına, görevlerine ve çalışmalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/16787)
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın, Kürtçe selam verilmesine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/16831)
3.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkesin, Diyanet İşleri Başkanlığına
tahsisli cami ve mescitlerin taşınmazlarının kiralanma
işlerinin bir vakfa devredildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/17135)
4.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkesin, Diyanet İşleri Başkanlığına
tahsisli cami ve mescitlerin çeşitli işler için kiralanmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/17137)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/18163)
6.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlakın, Bakanlığın İstanbuldaki proje ve
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/18165)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, zeytin ve zeytinyağı sektörünün
geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/18385)
8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniye Kırmıtlı Kuş Cennetine
kanalizasyon döküldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18421)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, olası bir kuraklığın çevresel etkilerinin
önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18422)
10.- İzmir Milletvekili Hülya
Güvenin, meskenlerdeki serbest muhasebeci ve mali müşavirlik
bürolarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/18495)
11.- Mersin Milletvekili Ali Özün,
kredi kartı borçlarına ve borçlarını ödemek için yasal
olmayan yollara başvuran vatandaşların mağduriyetine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/18497)
12.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen temsil
giderlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/18550)
13.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğinin yeniden yapılandırılacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/18554)
14.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçerin, Toplu Konut İdaresi ile ilgili şikâyetlere ve kurum
bünyesinde bir teftiş birimi oluşturulmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/18558)
15.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesir Edremitteki TOKİ
sakinlerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/18597)
16.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, hac ve umre organizasyonu düzenleyen acentelere ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/18613)
17.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, strafor maddesinin çevreye verdiği zarara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/18652)
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, merkez ve taşra teşkilatlarında Çevre
Kanununa muhalefetten dolayı kesilen cezalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18654)
19.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun, TOKİ tarafından Eskişehirde
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18656)
20.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçerin, İstanbul-Maltepe sahilinde yapılan
düzenleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18657)
21.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18658)
22.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapanın, konut alımlarında
alınan vergi oranlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/18776)
23.- Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlunun, Türk Hava Yollarının son dönemdeki bazı
uygulamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/18862)
24.- İstanbul Milletvekili Faik
Tunayın, Riskli Yapı Tespiti Lisans Belgesi verilen kuruluşlara
ve bunların incelediği yapılara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/18960)
25.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, kamudaki yerli malı
kullanımına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/18972)
26.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/18973)
27.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
hizmet içi eğitim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/18974)
28.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasındaki e-ticaret hacmine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/18996)
29.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, tüketiciyi yanıltmaya yönelik indirimli
satış uygulamalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/18997)
30.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/19012)
31.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan
sözleşmeye ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/19045)
32.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Kamu Denetçiliği Kurumunun uzman
alımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/19075)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2002-2013 yılları
arasında Rizeye yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/19219)
34.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/19220)
35.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından hizmete açılan
tesislere ve açılış törenlerinin maliyetine ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/19221)
36.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/19315)
37.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
hizmete açılan tesislere ve açılış törenlerinin maliyetine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/19316)
38.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarının, bir Başbakan
Yardımcısının açıklamasına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/19334)
39.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, istiklal mahkemeleri
zabıtlarının incelenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/19649)
40.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Uludere raporunun milletvekillerine
verilmemesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/19650)
9 Nisan 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Parlamentolararası Birliğin Ekvadorda yapılan 128inci Genel
Kurul toplantısıyla ilgili bilgi vermek isteyen Erzurum Milletvekili
Fazilet Dağcı Çığlıka aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum
Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlıkın,
Parlamentolararası Birliğin Ekvadorda yapılan 128inci Genel
Kurul Toplantısına ilişkin gündem dışı
konuşması
FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK
(Erzurum) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli üyeleri; Parlamentolararası Türk Grubu olarak PABın
128inci Genel Kuruluna katılmak üzere gittiğimiz Ekvadorda
bulunduğumuz temaslar ve çalışmalar hakkında bilgi vermek
üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
PAB, bağımsız 159
ülkenin parlamentolarından oluşmaktadır. Ayrıca,
Birleşmiş Milletlere paralel olarak çalışan en eski
uluslararası örgüttür. Bu çerçevede PAB, yılda 2 kez düzenlenen genel
kurullarında uluslararası gündemde yer alan güncel, siyasi ve
ekonomik meseleleri görüşmekte ve her genel kurul toplantısı
sonunda da aldığı kararları dünya kamuoyunun dikkatine
sunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz üzere Suriyede bir insanlık dramı
yaşanmaktadır. Bunun sonucunda milyonlarca masum insan
yurtlarını terk ederek komşu ülkelere sığınmaya
çalışırken can güvenliği, açlık, susuzluk,
barınma ve salgın hastalık sorunlarıyla karşı
karşıya bulunmaktadırlar. Bu nedenle, Ekvador Genel Kurul
toplantısının acil gündem maddesinde Suriyeli göçmenlerin
durumunu ele aldık. Amacımız, gün geçtikçe mağduriyetleri
artan komşu ülkelerin yaşadığı problemleri dünya
kamuoyuna duyurmaktı; bununla birlikte, Genel Kurula katılan
parlamentoların aracılığıyla da hükûmetlerin üstlerine
düşen insani sorumluluğu hiç vakit kaybetmeden yerine getirmesi için
çağrıda bulunmaktı.
Genel Kurul toplantısında
yapılan görüşmeler sonucunda bir karar tasarısı
hazırlanmak üzere İngiltere, Ürdün, Fransa ve Meksikayla birlikte
Türkiye'nin de içinde bulunduğu bir yazım komitesi oluşturuldu.
Ben de bu yazım komitesinde görevlendirildim. Komitede, Türkiye'nin
mültecilere sağladığı yardımları
uluslararası topluma anlattım, bu konudaki hassasiyetlerimizin karara
yansıması için elimden gelen katkıyı sağlamaya
çalıştım. Bu çalışmaların sonucunda PAB Genel
Kuruluna sunmak üzere bir karar tasarısı hazırladık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PAB son on iki ay içerisinde aldığı bu ikinci
kararında Suriyede süregiden şiddetin acilen son bulması için
çağrıda bulunmuştur. Kararda, Suriyeli 1 milyon mültecinin
komşu ülkelere sığındığı
belirtilmiştir. Komşu ülkelerin yaşadığı
organizasyon ve güvenlik sorunlarına rağmen sınırları
açık tutmalarının takdirle karşılandığı
vurgulanmıştır. Ayrıca, donör ülkelerin vadettiği 1,5
milyar dolar tutarındaki finansal yükümlülüklerini bir an önce yerine
getirmeleri çağrısında bulunulmuştur. Karar
tasarısı 1.250 parlamenter ile 121 ülkeden katılımın
sağlandığı Ekvador Genel Kurulunda oy çokluğuyla
karara dönüştürülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Amaçsız Büyümeden Amaçlı Gelişime, Buen
Vivir, Yeni Yaklaşımlar, Yeni Çözümler teması altında
dünyadaki politik, ekonomik ve sosyal durum konusu Genel Kurulun ana gündem
maddesi olarak görüşülmüştür. İspanyolcada buen vivir iyi
yaşam anlamına gelmekte olup genel felsefesi, doğayla ve
diğer insanlarla uyum içinde yaşamaktır. Bu konuda söz alan
parlamenterler ile interaktif bir görüş alışverişi
sağlanmıştır.
Azerbaycan, PAB Genel Kurul
toplantısını ilkbahar 2014te Baküde yapmak üzere aday
olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Azeri heyetinin
yaptığı lobi faaliyetlerine gerekli olan destek
verilmiştir. Desteğimiz PAB Başkanı ve PAB Genel
Sekreterine bir mektup ile de iletilmiştir. Yapılan
çalışmalar sonucunda 130uncu PAB Genel Kurulunun Azerbaycanın
Bakü şehrinde yapılması kararı
alınmıştır. TBMM olarak bu sonuçtan memnuniyet
duymaktayız.
Ayrıca, başta İngiltere,
Fas, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere ikili
görüşmelerde bulunduk. Bu görüşmelerde, Türkiyenin gündeminde
bulunan uluslararası konularda muhataplarımıza
görüşlerimizi ve önerilerimizi iletme fırsatı bulduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PAB Genel Kurulunun tarihi ve yeri bir yıl öncesinden
belirlenmektedir. Ancak yapılan son iki sonbahar genel kurul
toplantıları Kurban Bayramına denk gelmiştir. Bu nedenle,
Müslüman toplumu için önemli olan Kurban Bayramı ile PAB Genel Kurulu
toplantılarının aynı tarihe gelmesini eleştiren bir
mektubu PAB Başkanı ve Genel Sekreterine göndermiştim.
Ayrıca, bu hususu, PAB içinde mevcut bulunan tüm İslam ülke
parlamentolarına da bir mektup ile bildirmiştim.
Yaptığımız bu girişimlerin sonucunda, ekim ayında
Cenevrede yapılacak Genel Kurulun tarihi bir hafta öne çekildi ve bundan
sonra yapılacak olan tüm toplantılara dinî bayramlar gözetilerek
tarih belirlenmesi sağlandı.
Bu vesile ile yüce Parlamentomuza
çalışmalarımızı aktarmaktan memnuniyet duyduğumu
belirtir, aziz milletimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
Dünya Romanlar Günü münasebetiyle Roman vatandaşlarımızın
sorunları ve çözümü hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Dünya Romanlar Günü ve ülkemizde yaşayan
Roman vatandaşlarımızın sorunları ile bu
sorunların çözümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
İlla da Roman olsun, ister çamurdan
Ne olursa olsun, o da Allah
kuludur, o da insandır. Biz Romanlar İlle de Roman olsun. diyoruz.
Biz de Allah kuluyuz, biz de insanız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bizler
Balkanlardan göç etmişiz, Türkiyenin her tarafına ekmeğimizi
kazanmak için gitmişiz. Genelde batıdayız. İzmirden
İstanbula kadar olan coğrafi bölgede ekmeğimiz için
yerleşmişiz. Ekmeğimizi sanatçılık yaparak, enstrüman
çalarak veya çiçekçilik yaparak, gece sabahlara kadar veya sabahın
dördünde kalkarak, çöplerden kâğıt toplayarak ekmeğimizi
kazanıyoruz. Biz onurumuzu istiyoruz. Biz Türkiyenin onurlu
vatandaşlarıyız. Yıllardır, maalesef, devlet
babanın hiçbir şefkati bize ışık vermedi, devlet babanın
şefkatiyle hep aramıza bulutlar girdi, görmedik. Şefkat eli
uzatılmadı. Yıllarca laflar konuşuldu. Her şey
yapılmaya çalışıldı ama sonunda bir hiç.
Evlerimiz yok, çamurda yürüyoruz,
çocuklarımız eğitimsiz, çocuklarımıza eğitim
verilmiyor. Bizler de istiyoruz ki çocuklarımıza iyi bir eğitim
verilsin, bu ülkenin iyi bir vatandaşı olsun bu
çocuklarımız. Ama yıllardır ihmal edildik,
yıllardır taca atıldık. Ama bizler hiçbir zaman devletimize
isyan etmedik, hep bağlı kaldık ama cezasını hep
çektik. Bizim de kabahatimiz var; gidip dertlerimizi her yere onurluca
anlatmakta biraz geç kaldık. İşsiziz.
Biz bir şey istemiyoruz, aş
istiyoruz, ekmek istiyoruz, iş istiyoruz, iane istemiyoruz. Devlet baba
Türkiyede herkese açtığı kapılardan bizi
dışlayarak, bizi taca atarak bir yerlere varamaz. Bizim de
hakkımız, bizim de hakkımız aş, bizim de
hakkımız iş. Ama bizi müstakbel suçlu kimse göremez. Nereye
gitsek itiliyoruz, kimsenin itmeye hakkı yok. Biz de bu ülkenin
vatandaşlarıyız, biz de bu ülkenin en büyük vatandaşıyız.
Sonuna kadar ülkemize bağlı kalacağız. Ancak bizi itmeyin,
bizi müstakbel suçlu görmeyin.
Sorunlarımızla kimse
ilgilenmiyor. Birkaç belediye başkanımız var, onların
önünde saygıyla eğiliyorum; bunlar, her zaman özellikle Roman
vatandaşlara kucaklarını açtılar; ev yaptılar, aş
vermeye çalıştılar, iş vermeye çalıştılar
ama yetmiyor. Biz Romanlar. Türkiyede kendi kültürünü yaşayan, kendi
kültürüne değer veren ama kimseye zarar vermeyen bir yapıyız.
Bizi iyi anlayın. Biz, sonuna kadar bir şey istemiyoruz, onurla,
şerefle eğitim istiyoruz. Bize de iş verin, biz de bu ülkenin
vatandaşıyız; bize de aş verin, biz de bu ülkenin
vatandaşıyız. Bizi kimse dışlamasın. Bizi, polis,
gördüğü yerde müstakbel suçlu gibi yakalamasın. Ne yapmışız,
bu ülkeye zarar mı vermişiz, bu ülkenin kılına mı
dokunmuşuz? Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı altında
saygıyla yaşayan bir grubuz biz Romanlar.
Değerli arkadaşlar, Dünya
Romanlar Günüydü dün. Ben, tüm Roman vatandaşlarımızın
Dünya Romanlar Gününü kutluyorum. Yine diyorum: İlla da Roman olsun. (CHP
sıralarından alkışlar) Taştan olsun, çamurdan olsun
ama onlar insan, onlara insanca yaklaşın.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
denizcilik sektörünün sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Durmuş Ali Torlaka aittir.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, denizcilik sektörünün sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; denizcilik sektörünün
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2008 yılında
başlayan küresel ekonomik krizden en çok etkilenen sektörlerin
başında denizcilik sektörünün geldiğini pek çok kez ifade ettim.
Bugün burada bir kez daha açıklamak zorunda kalıyorum. Aslında bu bir açıklama
değil, bu sektörün feryadıdır ancak başta Sayın Bakan
olmak üzere, AKP Hükûmeti bu feryadı duymak istememektedir. Tuzlada
2008den bu yana yaklaşık 40.bin kişi çalışırken
bu sayı şu anda 3.500 kişiye kadar düşmüştür. Dünlerde
40 bin kişi, yan sanayisiyle birlikte değerlendirdiğinizde
yaklaşık 300 bin kişiye ekmek veren bir sektör bugün maalesef
kapanma noktasına gelmiştir.
Bugün Tuzlada tersanelerin
çalışmıyor olmasından görülüyor ki AKP Hükûmeti ve
Sayın Bakan maalesef üzüntü duymamaktadır. Büyük bütçelerle
yapılan yeni tersane yatırımları yarım
kalmıştır, mevcut tersanelerde on binlerce işçi,
yetişmiş personel sektör dışına
çıkmıştır ve köyüne geri dönmüştür. Oysa kriz
başladığında, başında Hükûmet Teğet
geçecek. söyleminden vazgeçseydi ve buna biraz da tedbir alsaydı bugün
tersanelerimiz bu durumda olmayacaktı. Kriz öncesi kredi verebilmek için
denizcilerin kapısından eksik olmayan bankalar, denizcilikten
kazandıklarını unutup mevcut kredileri geri çağırmak
için birbirleriyle yarışmasalardı bugün binlerce kişi işsiz
kalmayacaktı, ekonomimiz bu derecede sıkıntıya girmeyecekti.
Durum bizde böyleyken dünya deniz
ticaret filosu hükûmetlerin destek ve teşvikleriyle kriz
yıllarında da devam etmiştir. Bizde de AKP Hükûmeti her ne kadar
söylemlerinde Üç tarafı denizlerle çevrili ülke sahibiyiz. deseler de denize
sırtını dönmüşlerdir. Uzak Doğu ülkeleri, Çin
başta olmak üzere Güney Kore, Vietnam, Bangladeş gibi ülkeler
denizcilik sektörünün devlet tarafından desteklenmeleri ile ayakta
kalmışlar ve dünya yeni gemi inşa pastasından çok büyük
kısmını ele geçirmişlerdir. Dünyanın en önemli
denizcilik yayınlarından olan ShipYard Monitor isimli derginin Ocak
2013te yayımladığı son rapora göre, armatörler geçen
yıl gemi yatırımları için 1.087 adet gemi siparişi
vermişlerdir. Bundan bizim aldığımız pay yüzde 1dir.
Değerli dostlar, değerli
milletvekilleri; yaklaşık beş yıldır denizcilik
sektörüyle ilgili zaman zaman bu kürsüden ve her platformdan derdimizi,
sıkıntımızı anlatmaya çalışıyoruz ama
bir şeyi samimiyetimle söylemek isterim ki: Denizcilikten sorumlu
Sayın Bakan bu konuda, denizden sorumlu olmasına rağmen, yetkili
olmasına rağmen sınıfta kalmıştır. Bunu
kendisi de kabul etmiştir çünkü müsteşarlık olan Denizcilik
Müsteşarlığını kapatıp bir genel müdürlük
düzeyine indirgemiştir ve dolayısıyla da bunu kendisi de kabul
etmiştir.
Dün, 57nci Hükûmete kızan
Sayın Bakan, 57nci Hükûmet döneminde tersanelerin çok zor durumda
olduğu günlerde 50 milyon TL gibi bir kredinin verilmesini
sağlamış ve insanların, tersanelerin ayağa
kalkmasını, hayatını idame ettirmesini
sağlamışlardır ve bu kredilerin hepsinin geri
dönüşleri olmuştur.
Geçmişte ne olmuşsa
olmuş, bundan sonra ne yapabiliriz? Sayın Bakan, bunlarla ilgili
hazırlık yapmış mıdır? Bana göre
hazırlık yapmamıştır. Peki, Sayın Bakan, hiç mi
iyi bir şey yapmamıştır? Sayın Bakan, iyi bir şey
yapmıştır, o da şudur: Yeni tersane alanları
açmıştır ancak açtığı alanları da kendi
yandaşlarına tesis etmiştir. Dolayısıyla, bu
yanlış devam etmiştir ve bugün Türkiyedeki tersanelerin sadece
ve sadece yandaşların dışında
çalıştığını söylemek maalesef mümkün
değildir.
Bugün ne yapılabilir? Bugün
şu yapılabilir: Dün, Kredi Garanti Fonundan kredi
kullanılmasını sağlayan Sayın Bakana bu kredinin
yanlış çıktığını ve bunun kimseye
faydasının olmayacağını söylediğimizde,
Sayın Bakan Kredibilitesi olanlara biz kredi veriyoruz. demiştir ve
insanları sadece ve sadece kredibilitesi olanlara -sıkıntısı
olanlara verilmemek üzere- bir kredi tahsisi yapmıştır. Bu da
sektörü zor durumda bırakmıştır.
Sayın Bakan bir şey
yapmalı, tekrar kendisi bir ekip, bir komisyon oluşturmalı
bununla ilgili, denizcilik sektörünün mutlaka sorunlarını tespit
etmelidir. Eğer bunu yapmıyorsa, tersanelere bir can suyu
veremeyecekse ve bununla ilgili bir çalışma yapmayacaksa Sayın
Bakan, bu tersaneleri kapatsın. Eğer bunu da yapamıyorsa akil
adamları devreye soksun, tersanelerle ilgili bir akil adamlar heyeti
oluştursun, bu sıkıntıları yerinde tespit etsinler ve
gelsinler, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuyu gündeme getirsinler diyor,
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan İrlanda Parlamento milletvekilleri Dominic
Hannigan, Ciaran Lynch ve Gerald Nasha Başkanlıkça "Hoş
geldiniz." Denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi
çevresinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin davetlisi olarak ülkemizi ziyaret
etmekte olan İrlanda Parlamento milletvekilleri Sayın Dominic Hannigan,
Sayın Ciaran Lynch ve Sayın Gerald Nash şu anda Meclisimizi
teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına
Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Değerli Başkanım, söz istedim, söz!
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Söz
istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya
ve 22 milletvekilinin, bilinçsiz tüketim ve israf konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/573)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tüm dünyanın önemsediği,
sıkıntı duyduğu ve çözüm bulmaya
çalıştığı bilinçsiz tüketim ve israf
alışkanlığı Türkiye için de önemli bir boyuta
ulaşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı verilerine göre, 12 milyon 751 bin yoksulun
bulunduğu Türkiyede ciddi bir şekilde israf söz konusudur. Beslenme,
sağlık, eğitim, barınma vs. harcamalarımızı
doğru olarak yönlendiremememiz nedeniyle Türkiyede bir yılda
yaklaşık 300 milyar doların israf olduğu belirtilmektedir.
Ülke kaynaklarının heba olduğu böylesi önemli konuda Hükûmetin
gerekli çalışmaları ve araştırmaları yaparak
acilen önlem alması gerekmektedir. Türkiyede oldukça büyük rakamlara
ulaşan yoksul sayısını azaltabilmek için herkesin üzerine
düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmesi, israfın önlenmesi,
tasarruf bilincinin ülkemizde yerleştirilmesi gerekmektedir. Türkiyede
farkında olarak veya olmayarak kamu kuruluşlarında, özel
sektörde ve kişisel olarak büyük savurganlıklar yapılmakta ve
ülke kaynakları heba olmaktadır. Beslenme, sağlık,
eğitim, barınma vs. harcamalarımızı tasarruflu bir
şekilde, doğru uygulayamadığımız için Türkiyede
israfın yaklaşık 300 milyar dolara
yaklaştığı yapılan araştırmalarla belirlenmiştir.
Türkiye'nin enerji, tarım,
gıda, su ve ilaç gibi en temel alanlardaki savurganlığına
yönelik araştırmaların yapılarak çözüm önerileri üretilmesi
ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Bu konuda bazı sivil toplum
kuruluşlarının çalışmaları ve çözüm önerileri
bulunmaktadır. Ülke olarak bu çalışmaları da iyi bir
şekilde değerlendirerek dikkate almamız gerekmektedir.
Yapılan araştırmalar
günde yaklaşık 6 milyon adet ekmeğin israf olduğunu, bu
israfın yıllık 450 bin ton buğdaya eşit olduğunu
ve ekonomimize 900 milyon TL civarında kayıp sağladığını
açıklamakta, israf edilen suyun mali boyutunun ise 3 milyar lira,
yıllık enerji kaybının yaklaşık 17 milyar lira,
ilaçtaki kaybın 500 milyon dolar olduğu raporlarda belirtilmektedir. Böylesi
önemli konuda akılcı çözüm arayışları içerisine
girmiş olan Avrupa ülkeleri de yiyeceklerin çöpe
atılmasının önlenmesi ya da geri dönüşüm işleminin
hızlandırılması amacıyla proje
arayışına girmiştir. Dünya da yılda yaklaşık
10 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenmeden öldüğü buna karşın
1 milyar 300 milyon ton yiyeceğin çöpe gittiği yapılan
araştırmalarda belirtilmektedir.
Dünyada 800 milyondan fazla kişi
kronik olarak açlık çekmektedir. Her beş saniyede bir çocuk
açlığa bağlı nedenlerle yaşamını
yitirmektedir. Açlığa bağlı sorunlar nedeniyle hayatını
kaybedenlerin sayısı savaşta ölenlerden fazladır.
Gelişmiş ülkelerde yılda 220 milyon ton yenebilir ürün heba
edilmektedir. Bu miktar neredeyse Afrika ülkelerinin yıllık toplam
gıda üretimine denk gelmektedir.
Dünyada açlık istatistiklerine
ilişkin verilere baktığımızda Türkiye'nin de bu konuda
radikal kararları bir an önce almasının gerekli olduğu
ortaya çıkmaktadır. Gelecek nesillere de doğru tüketim
bilincinin kazandırılması açısından konunun önemi
büyüktür.
Yukarıda kısaca özetlenen
nedenlerle; Türkiyede israfın önlenmesine yönelik
araştırmaların yapılarak bir an önce gerekli önlemlerin
alınması amacıyla TBMM İçtüzügünün 104 ve 105inci
maddeleri ile Anayasanın 98inci maddesi gereğince "Meclis
Araştırması" açılmasını arz ederim.
13.02.2012
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Haydar Akar (Kocaeli)
5) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Bülent Tezcan (Aydın)
10) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
11) Aylin Nazlıaka (Ankara)
12) Celal Dinçer (İstanbul)
13) Erdal Aksünger (İzmir)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Emre Köprülü (Tekirdağ)
16 Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
17) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
18) Hasan Akgöl (Hatay)
19) Kemal Değirmendereli (Edirne)
20) Hurşit Güneş (Kocaeli)
21) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Osman Aydın (Aydın)
23) Recep Gürkan (Edirne)
2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21
milletvekilinin, merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasındaki
koordinasyonun, ortak çalışma ve uyumun denetlenmesi ile bu uyumun
önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/574)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yerel yönetimler, yerel seçimler
sonucunda halkın iradesiyle belirlenen, demokratik bir toplumun temel
organları olduğu gibi, kamu hizmetlerinin yerinden halka
sunulması noktasında da çok büyük bir öneme sahiptir.
Ülkemizde her düzeyde bulunan yerel
yönetimlerin, etkin, verimli ve yapıcı bir şekilde
çalışması ise merkezî yönetimin sorumluluk
alanındadır. Demokratik bir toplumda merkezî yönetimler, yerel
yönetimlerin olanaklarını arttırmalı, hiçbir ayrım
yapmaksızın yerel yönetimlerin ihtiyaçlarını
karşılamalı ve nihayetinde de halka hizmetin etkin bir
şekilde ulaşması için çalışmalıdır.
Bu açıdan, partizan
tavırlarla, siyasi görüş, inanç ayrımı yapılarak
belirli yerel yönetimlerin sürekli bir şekilde merkezî yönetim
baskısı altına alınması, ihtiyacı bulunan kaynaklara
erişiminin engellenmesi, yerel yönetimin çalışmasını
engelleyecek seviyede soruşturma, denetim ve diğer uygulamalara maruz
kalması kabul edilemez. Çünkü,
burada cezalandırılan ne yerel yönetim ne de yöneticinin mensubu
bulunduğu partidir, burada cezalandırılan ihtiyacı olan
hizmetlere ulaşamayan halktır, toplumun bütün kesimleridir.
Demokratik bir ülkede temel bir ilke
olması gereken bu düşüncenin aksine olaylar
yaşandığına halkımız şahit olmaktadır.
Kamuoyuna yansıyan onlarca haberde muhalif partilere mensup seçilmiş
yöneticilerin onlarca soruşturma geçirdiği, çalışma
koşullarının engellendiği, en ufak bir kaynak
ihtiyacının bile sağlanmadığı yönünde bilgiler
vardır.
Bu sebeple, merkezî yönetim ile yerel
yönetimler arasındaki koordinasyonun, ortak çalışma ve uyumun
denetlenmesi, bu uyumun önündeki engellerin tespiti amacıyla,
Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırılması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Umut Oran (İstanbul)
2)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
3) Aylin Nazlıaka (Ankara)
4) Emre Köprülü (Tekirdağ)
5) Celal Dinçer (İstanbul)
6) Erdal Aksünger (İzmir)
7) Levent Gök (Ankara)
8) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
9) Recep Gürkan (Edirne)
10) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) Tolga Çandar (Muğla)
13) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
14) Hasan Akgöl (Hatay)
15) Kemal Değirmendereli (Edirne)
16) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Osman Aydın (Aydın)
19) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
20) Musa Çam (İzmir)
21) Nurettin Demir (Muğla)
22)
Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
3.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 21
milletvekilinin, Bingöldeki bir jeotermal su kaynağının
özelleştirilmesi işleminin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/575)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda sıralanan
durumlar: Doğal kaynak zenginliklerimizden biri olan, termal su
kaynakları kapsamına giren Bingöl ilimiz Karlıova ilçesi
Hacılar köyünde bulunan termal su kaynağına ilişkindir.
Bu termal kaynak su
Gerekçe:
Hacılar köyündeki
özelleştirilen termal kaynak suyu ilimizin bir diğer bölgesindeki
Hamamlar mevkisinde bulunan ve termal kaplıcada kullanılan kaynak
suyunun işletme hakkını kullanan, sahibi ve yönetim kurulu
başkanlığı aynı kişi tarafından yürütülen
Özyapıcılar Ltd. Şti'ne verilmiştir. Bu kaynak suların
Özyapıcılar Ltd. Şti'ne ihale edilmiş olması, 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Kanununda bulunan ve
kaynak suların tek elde toplanmasının önlenmesini öngören madde
2 (d) bendindeki yasaklı duruma aykırılık teşkil
etmektedir. Hacılar köyümüzde bulunan termal kaynak suyun ihaleye çıkarılması
sürecinden ihale sonucunun belirlenmesi sürecine kadar gelişen zamanda
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun
madde 2 (ı) bendindeki aleniyet kuralına aykırılık
teşkil etmesi, şöyle ki; ihalenin Bingöl kamuoyuna
ilanının, ihale bedelinin, ihaleye kaç firmanın
katıldığının, termal kaynak suyu bulunurken ödenen
maliyetin belli olmaması, ihalenin kamusal anlamda fayda maliyet
analizinin yapılmamış olması, ihale edilen şirketin
tekelleştirme yasağına uygunluğunun denetlenmesi
durumu gerekmektedir.
Hacılar köyümüzde bulunan termal kaynak suyun işletmesini alan
şirketin ödediği bedel, 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun madde 13 (b) bendindeki millî
yararın korunması ilkesine aykırılık teşkil etme
durumunun problemli olduğu net bir şekilde ortadadır.
Hacılar köyümüzdeki termal kaynak suyunun 4046 sayılı
Özelleştirmeye
hazırlanma sürecine ilişkin yapılan hazırlıkların
ne aşamalar kaydettiğinin incelenmesi ve termal suyun
özelleştirilmesinden elde edilen meblağdan Hacılar köyü
Karlıova ilçesi ve Bingöl ilinde ikamet eden veya faaliyet gösteren
kişi ve kurumların yararlanamaması il kaynaklarının
kullanımına ilişkin toplumsal bir duyarlılık
yaratmıştır. Bu duyarlılığın karşılanması
gereklidir. Söz konusu termal su kaynağının 470 bin dolara ihale
edilmesi ve bu bedelin ödeme takvimi bu termal suda bulunan miktar üzerinden
değerlendirildiğinde, termal olmayan doğal kaynak içme suyu
piyasa fiyatı üzerinden hesaplanması bile 470 bin dolardan daha
yüksek bir meblağ ortaya çıkarmaktadır. Bu durumun;
kalkınma ihtiyacı olan ilimizin kaynaklarının belirlenip
kamu yararına kullandırılması hayata geçirilmelidir. AK
PARTİ Bingöl Milletvekilinin seçim sürecinde, ki termal su
kaynağının kamusal yatırım yoluyla milyon dolarlık
maddi getiri ve yüksek istihdam yaratması beyanlarının bulunması
ve bu termal suyun sera, ısıtma ile tarımcılık
alanında da kullanılacağına dair proje
çalışmalarının yapıldığının
ifadesi belirtilmesine karşın sürecin özelleştirme yoluyla
yürütülmesinin yarattığı tahribat kamusal hayatta önemli yer
tutmaktadır.
Yine aynı şekilde, Bingöl
eski Valisi İrfan Balkanlıoğlu'nun termal kaynak suya
ilişkin yatırıma hazırlandığını ve
çokça yatırım alanında milyonlarca dolar getiri elde
edilebilecek şekilde kullanılabileceğini belirtir
açıklamalarının yarattığı kalkınma umudu hâlâ
bir müdahale sonucu yeşerecek gibi durmaktadır.
Son olarak ise MTA'nın sondaj
çalışmalarının yüklendiği maliyet ve burada ödenen
maliyetin vatandaşlarımızın ödediği vergilerden
karşılanması, beraberinde söz konusu maliyetin
meblağıyla ilgili kuşkuları uyandırmaktadır.
Tüm bunların
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
1) İdris Baluken (Bingöl)
2) Pervin Buldan (İğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat (Batman)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesi ve Bolu Milletvekili Ali
Erçoşkunun, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda
Başkanlığı tarafından 28-29 Nisan 2013 tarihlerinde
İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento
İstihdam, Girişim, Yenilik ve Sosyal İşler
Komisyonları Başkanları Toplantısına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1202)
08/04/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi
İrlanda Başkanlığı tarafından 28-29 Nisan 2013
tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan
Parlamento İstihdam, Girişim, Yenilik ve Sosyal İşler
Komisyonları Başkanları Toplantısına, Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesi ve Bolu
Milletvekili Ali Erçoşkunun katılması hususu, 28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Sadık Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullananlara
karşı kolluk kuvvetlerinin orantısız güç
kullanımının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
09/04/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 09/04/2013
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan (toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkını kullananlara karşı kolluk
kuvvetlerinin orantısız güç kullanımının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan) 10/381 esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 09/04/2013
Salı günkü (Bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sokakta şiddet, okulda
şiddet, ailede şiddet, mahkemede şiddet, Silivride şiddet,
Mecliste şiddet. Her yanımız şiddet oldu, gaz oldu,
tazyikli su oldu, cop oldu. Dün yaşadıklarımı sizlerle
paylaşmak istiyorum ve bilgi kirliliğini önlemek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, 45
milletvekili arkadaşımızla Silivriye gittik. Biz o mahkemelerin
siyasi mahkemeler olduğunu düşünüyoruz, buna inanıyoruz; orada
hukuk olmadığını, adalet olmadığını,
yargılama olmadığını, mahkemecilik
oynandığını söylüyoruz ve yasamanın bir üyesi olarak
nasıl ki yargıçlar Türk milleti adına yargılama yapıyorsa
biz de Türk milletini temsil ediyoruz. Anayasanın 80inci maddesi net,
milletvekili kendisini seçenlerin ya da seçildiği bölgenin değil,
bütün milletin temsilcisidir, diyor. Biz bu gerekçelerle oraya gittik.
Olağanüstü güvenlik önlemlerini anlayabilirim, hiçbir itirazım yok;
abartılmış olabilir, insanı tahrik ediyor olabilir, bütün
bunlara rağmen biz 45 milletvekili arkadaşımla salona girdik.
Salonun girişinde, tam karşıda mahkeme başkanlık
divanı, sağ taraf avukatlara ayrılmış, sol taraftaki
masaların not tutulacağı yerler de boş tutulmuş,
jandarma orayı kesmiş, hemen girişteki sol köşede milletvekilleriyle,
basın mensupları kucak kucağa yani 40 sandalye varsa 70
kişi orada.
Şimdi, bağırıyoruz,
daha duruşmaya geçmemiş, diyoruz ki: Sayın Yargıç,
Sayın Başkan, burasını niye boş tutuyorsun?
Basın mensupları diyor ki: Biz not almak istiyoruz, orada masalar
var, orada rahat çalışabiliriz. Biz de diyoruz ki: Biz de
milletvekiliyiz, bak, yarın Genel Kurulda bunları
anlatacağız, not almamız lazım, orada boş duruyor o
sandalyeler. Bu sefere mahsus böyle olacak. diyor. Ya, neden böyle olsun?
Ben böyle istedim. diyor. Bu, keyfî bir yargılamadır.
Ara verdi, ara verdikten sonra bizleri davet etti
mahkeme heyeti. Ben, Genel Başkan Yardımcımız Sayın
Bülent Tezcan ve Genel Başkan Yardımcımız Sayın Umut
Oranla birlikte mahkeme heyetinin yanına gittik.
Konuşmalarımız şu şekilde geçti: Sayın
Yargıç, ben hukuk tahsili yapmadım ama bu mahkemede adalet
olmadığını görmek için hukukçu olmaya gerek yok çünkü karga
sesiyle bülbül sesini ayırt etmek için müzisyen olmaya gerek yok. dedim.
Yanlış yaptıklarını, neden milletvekillerine kötü
davranıldığını, neden milletvekillerinin o
sıralara oturtulmadığını, basın
mensuplarının niye oturtulmadığını anlattım.
Gayet sevecen bir ifadeyle, yüzlerine de söylediğim için burada
söylüyorum, basın açıklamasında da söyledim, İleride sizin çocuklarınız
sokağa çıkamayacak. dedim. Bu bir tehdit değildir. Bu bir
geleceğe ait öngörüdür. Salim Başolu da örnek verdim, Menderesi
idam edeni örnek verdim, dedim ki: İleride sizin çocuklarınız
bu verdiğiniz karadan utanacaklar. Benim babam, benim dedem şu
kararı vermişti, Silivride haksız, hukuksuz
davranmıştı, keyfî davranmıştı
Bu bir tehdit
değil ki. Aa bir çıktık, Bülent Arınçın
açıklaması: Muharrem İnce örgüt elebaşısı gibi.;
Bekir Bozdağ: Eşkıyalık.; Sadullah Ergin: Yargıya,
mahkemeye baskın.; Başbakan: Yargı gereğini yapacak. Konu
Meclise geldiğinde de biz gereğini yapacağız.
Başbakana
Cem Karacanın bir şarkısıyla anlatayım: Namus
belasına gardaş, yattığımız zindan bizim, hiç
merak etmeyin. Yani biz senin belana gider Silivride de yatarız. Korkacak
hâlimiz falan yok.
Başbakanın
bu tavrı yargıya talimattır. Yargıya talimat veriyor
Başbakan, diyor ki: Bak, o CHP milletvekilleri var ya, sen gereğini
yap, Genel Kurula geldiğinde ben onların dokunulmazlıklarını
kaldırırım. Aynı resti BDPlilere de çekmişti. Ne
oldu? Niye yapamadın? Senin dokunulmazlığın senin olsun,
Cumhuriyet Halk Partisinin 134 milletvekilinin 134ünün de
dokunulmazlığını kaldırın. Size söz veriyoruz,
biz hepimiz oy vereceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelin kaldırın.
Biz
yargıya hakaret etmişiz, yargıya baskın
yapmışız. Yargıya hakaretin kralını bilir
Başbakan, kralını. Bakın, ben size bir örnek
anlatayım. Ben hayatımda hiç yargıca, savcıya, mahkemeye
hakaretten ceza almadım. Ama Başbakan 89 seçimlerinde Beyoğlu
Belediye Başkan adayıydı. 89 seçimlerinde Beyoğlu Belediye
Başkan adayıyken seçilemedi. O seçilememenin üzüntüsüyle görevli
yargıca hakaret ettiği gerekçesiyle on ay hapis cezasına çarptırıldı
ve bu ceza paraya çevrildi. Yani
ne çabuk unuttun o günleri? Sayın yargıçlarda, o mahkemenin
sayın üyelerinde birazcık vicdan varsa, birazcık, şu
kadarcık vicdan varsa, o arka odada onlarla birlikte partinin üç
yöneticisi olarak, iki genel başkan yardımcımızla birlikte
nasıl konuştuğumuzu, ne konuştuğumuzu çok iyi
anlatacaklardır. Eğer onlarda vicdan varsa çıkar açıklama
yaparlar. Bana söylediğini söylüyorum, dedim ki: Milletvekillerini
ayakta, bu şekilde muamemeleye tabi tutamazsınız. Bana
dediği şey: Duruşma başlamadan önce sizi
arayacağım. Mahkeme heyeti olarak kararımızı
vereceğiz. Hatta hatta Oraya aldığımızda,
milletvekilleriyle bir taşkınlık olur mu? Yakın olacaklar,
olur mu? dedi. Ben, partinin Parlamentodaki, Genel Başkanımızın
temsilcisiyim. Ben arkadaşlarım adına size söz veriyorum, en
ufak bir şey olmaz, siz hiç merak etmeyin. dedim. Hatta Biz, dışarıdaki
insanların taşkınlık yapanları varsa onları da
yatıştırırız. dedik. Hatta bizden subaylar
yardım istedi. Genel Başkan Yardımcımız Umut
Oranı aradılar, yardım istediler. Biz de gittik Yardıma
hazırız. dedik. Bu, doğru bir şey değil. Bu,
doğru değil. Kimse yargıya talimat veremez,
yargınızdan da korkumuz falan yok, bunu da böyle bilin. (CHP
sıralarından alkışlar) Kimseden korkumuz yok bizim.
Allahtan başka kimseden korkmayız biz, biz bir tek Allahtan
korkarız. Bakın, siz, tabii, Allahtan değil Amerikadan daha
çok korkarsınız.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Buna
zeytinyağı gibi üste çıkmak denir.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, Bülent Arınç diyor ki: Bu örgütün
elebaşısı Muharrem İnceydi. Bak, dün basın
toplantısında söylediğimi, Meclisin tutanaklarına geçsin
diye söylüyorum. Abdullah Öcalanı, geçenlerde, tanımlarken Ya,
namazında niyazında birisidir. dedi. Hatta yetmedi, devletin
bürokratına da talimat verdi, o da Doğru, şahitlik ederim.
dedi. Bülent Arınç beni elebaşı yapmak istiyorsa
çocukluğuma kadar bir araştırsın, buna benzer bir şey
bulacaktır diye düşünüyorum. Biraz araştırmasını
teklif ediyorum kendisine.
İHSAN ŞENER (Ordu) Sonradan
mı böyle oldun?
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, yine, bir
bakın, başka bir şey daha söyleyeyim size. Bugün yine bir uyanıklık
yapıyorsunuz, onu açıklayacağız biraz sonra. Biz bir önerge
veriyoruz, siz bir önerge veriyorsunuz. Taban tabana zıt önergeler.
Şimdi ikisini burada birleştirip, aklınız sıra, bize
gol atmaya çalışıyorsunuz. Bunu anlatacağım ama bu
sizin zaten yapınızda var.
10 Kasım 2009, Suat
Kılıç bu kürsüye çıktı -Sayın Mesut Yılmaz da
milletvekili olarak arkada oturuyor- dedi ki: Siz bu ülkenin kaynaklarını
nasıl peşkeş çektiniz? Sayın Mesut Yılmaz da geldi,
dedi ki: Ne peşkeş çektiysek çık, o kapalı
tutanakları açıkla. Siz burada rest çektiniz Milletin
paralarını yedi bu Hükûmet. diye, Mesut Yılmaz size rest
çekince kendi önergenizden tornistan yaptınız, burada, geldiniz
hayır oyu kullandınız. O dönem milletvekilleri, geçen dönem
milletvekilleri bunu çok iyi bilir. Siz kendi önergenize ret oyu vermeye
alışkınsınız ama bizim önergemizde siz diyorsunuz ki:
Çözüm sürecine ilişkin. Bizim önergemiz öyle bir şey demiyor.
Neyse, biraz sonra bunu konuşacağız ama bizim yargıya
talimat veren bir Hükûmetten de, ondan talimat alan yargıdan da, hiç
kimseden korkumuz yok. Bunun böyle bilinmesini istiyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Oğuz Kağan Köksal, Kırıkkale
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, Anayasamız, toplantı ve gösteri
yürüyüşlerini teminat altına almıştır.
Anayasamızın 34üncü maddesinde bu teminat altındadır.
Sadece Anayasamız değil, 2911 sayılı Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu da bu toplantı ve gösterilerin nasıl
yapılacağını planlayarak o şekilde ilan etmiş ve
bu kanuna bağlı olarak da hazırlanan tüzükler ve yönetmelikler
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ne şekilde olduğunu
anlatmıştır.
Baktığımızda, evet, toplantı ve
gösteriler anayasal teminat altındadır, hiçbir yerden izin
alınmadan bu yapılır ama yapılırken bazı
şartları var, biraz sonra oraya geleceğim. Ama özellikle, ben AK
PARTİ olarak düşüncemizi burada bir kere daha anlatmak istiyorum. AK
PARTİ kendi felsefesinde zaten Ne kadar çok demokrasi, ne kadar çok hak.
onunla ilgili bir felsefe çizmiş ve onu uygulamaya çalışmaktadır.
Bu çalışmanın içerisinde, kurduğu bütün hükûmetlerde de
yasal hakları, anayasal hakları teminat altına alacak
çalışmalar yapmıştır, şu andaki
çalışmaların özünde de gene bu vardır. Bu noktadan
baktığımızda, bir kimse AK PARTİyi demokrasiye,
haklara ve kanunlara uygun hareket etmemekle suçlarsa yanlış bir
suçlama yapmış olur. Ben bu noktaya değindikten sonra tekrar
2911 sayılı Kanuna geleceğim.
Başta da söylediğim gibi, mutlaka, bu kanunda
izin alınmadan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı var
ancak, kanunun ilgili maddelerine baktığımız zaman, bu
hakkı kullanmak için bazı şartlar var. Bu şartların
başında, işte, toplantı ve gösteri yürüyüşünün
belirtilen yerde, verilen saatte yapılması bir esas. Gene, teknik
olarak, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılmasında
gerekli heyetlerin imzaları, hepsi bir araya gelmesi lazım ki
toplantı ve gösteri yürüyüşü olsun.
Toplantı, gösteri yürüyüşleri noktasında
güvenlik kuvvetlerine atfedilen suçlamada Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği grup önerisinde güvenlik güçlerimizin orantısız güç kullandığı
şeklinde bir iddia var. Her ne kadar Sayın Muharrem İnce o
şeyin dışında birtakım şeyler söylemişse de
aslında verilen önergede güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığı
şeklinde bir şey olduğu için ben kendisinin
konuşmasının değil de verilen önerge üzerinde konuşmak
istiyorum. Çünkü onun diğer söylediği şeyler, zannediyorum,
biraz sonra zaten düzeltilecek ama şunu ifade edeyim: Belki Sayın
Başbakanımızın o, hâkimler veya hukukla ilgili, mahkemelerle
ilgili sözünü çok iyi dinlememiş, o sözde şu var: Mutlaka memlekette
hâkimler vardır, gereğini yapacaktır. anlamında, her
vatandaşımızın söyleyebileceği bir sözdür.
Değerli milletvekilleri, 2911
sayılı Kanuna baktığımızda -aynı kanunun
9uncu, 10uncu maddelerinde şekil şartı- diyor ki: Genel yollar,
mabetler ve buna benzer özellikle şehirler arası yollarda
toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapılamaz, silah
kullanılamaz ve konusu kanunsuz hâle düştüğü zaman da güvenlik
güçlerinin bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerini mutlaka
dağıtma mecburiyeti vardır, bunu yapmak zorundadır. Olaya
tam tersinden bakarsak, aslında toplantı ve gösteri
yürüyüşlerindeki
Yirmi sene valilik, dört sene de emniyet genel
müdürlüğü yapmış bir insan olarak pek çok toplantı, gösteri
yürüyüşlerinin tedbirini aldım. Oradaki alınan tedbirlerin
birinci amacı toplantı, ve gösteri yürüyüşleri hakkını
kullanan insanların hakkını tam manasıyla kullanması
adına polis teşkilatı veya jandarma oradadır yani özellikle
onların bu anayasal haklarının yerine getirilmesi için orada.
Ha, daha sonradan artık kanunsuz noktaya geldiği zaman, tabii ki
anayasal hakkı değil, bundan sonra dağıtma, bu sefer de
polisin veya jandarmanın oradaki görevi ortaya çıkıyor ki onlar
da tabii ki görevini yapacaklar.
Tabii bu görevi yaparken
orantısız güç iddiaları hep olagelmiştir çünkü bir tarafta
kanunsuz hâle dönüşmüş bir eylem var ve o kanunsuz hâle
dönüşmüş eyleme de müdahale eden bir güvenlik gücü var. Tabii ki
güvenlik güçlerinin müdahale ettiği anda karşı taraftaki
insanlar tarafından, kendileri toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin kanunsuz hâle geldiğini düşünmeden, her
toplantının sonunda bir orantısız güç iddiası ortaya
atılır. Tabii ki polis teşkilatı bu güç
kullanımında da kendi yönetmelikleri, Polis Vazife ve Salâhiyet
Kanunu ve ondan sonra çevik kuvvetle ilgili yönetmelik çerçevesinde bu
uygulamayı yapar ki ilk önce polislerimiz bu tür noktalara geldiği
zaman mutlaka ve mutlaka, eksiksiz ve istisnasız bunu iddiayla
söylüyorum- önceden ikaz ederler, derler ki: Sizin yaptığınız
toplantı ve gösteri yürüyüşü şu sebepten dolayı kanunsuz
hâle dönüştü, onun için lütfen dağılın. Bu ikazı
belki üç defa, beş defa yaptıktan sonra eğer bunun
karşılığında artık dağılma olmuyorsa
fiilî müdahale başlar. O yönetmelik gereği fiilî müdahale önce
sözledir, daha sonra iterek dağıtma ve karşı taraftan
taşlı, sopalı vesaire saldırı gelirse bunun şeyi
değişerek kullanılır ama mutlaka polis
teşkilatının, jandarma teşkilatının
yaptığı en önemli şeylerden birisi ilk başta ikaz
etmektir. Eğer kanunsuz hâle düşmüş olan, ikaza uyup da
dağılırsa zaten ortada güç kullanma diye bir mecburiyet olmaz ve
hiçbir zaman güvenlik kuvvetleri de bu tür toplantılarda güç
kullanmayı arzu etmezler. İsterler ki toplantılar, huzur
içerisinde ve kanunda belirtilen zaman ve süre içerisinde yapılsın.
İşte bununla ilgili de
güvenlik güçlerimiz kendilerini planlamıştır, hep
değişiklikler yapmıştır. Şöyle bir
baktığımız zaman, son yıllarda -özellikle AK
PARTİ hükûmetleri zamanında yapılan değişikliklerden
bahsetmek istiyorum- bütün çevik kuvvetlerin miğferlerine, onların
kendi numaraları yazılmıştır. Yani ola ki bir sebepten
dolayı, kendi görevi olmadan güç kullanan bir polis memuru veya buna
benzer bir görevli olduğunda daha kolay tespit edip ceza vermek yani orantısız
güç kullanmayı caydırıcı bir unsurdur. Son zamanlarda
miğferlerin içerisine mikrofonlar yerleştirilerek amirlerin daha
rahat müdahale etme ve o müdahalenin sonunda da orantısız güce imkân
vermeme çalışmaları olmuştur.
Gene öbür taraftan,
baktığımızda, meslek içi eğitim çok önemli noktaya gelmiştir.
Özellikle, çevik kuvvet gibi veya buna mümasil toplumsal olaylarda ilk
karşılaşmada vatandaşla karşı karşıya
gelecek birimler, her yıl eğitime tabi tutulmuştur. Bir
baktığınız zaman her yıl çeşitli eğitimler
Bu eğitimler psikolojik eğitimler, insan hakları eğitimi,
anayasal eğitim ve 2911 sayılı Kanun ve buna mümasil
hakları içeren kanunlar noktasında eğitime tabi
tutulmuştur.
Diğer taraftan, gene bu
eğitimle de yetinilmemiş, partimiz olarak,
Bakanlığımız olarak yeni yönetmelikler
çıkarılarak bu haklar da garanti altına alınmaya
çalışılmıştır. Dolayısıyla da
toplantı ve gösteri yürüyüşleri noktasında, polis ve jandarma
teşkilatımız, asla ve asla orantısız güç kullanmaz ve
kullanmak da istemez ama bir olay olduğu zaman da elbette ki kamu düzeni
adına, kamu düzeni noktasında da müdahil olmak durumundadır, o
noktada da müdahil olur. Çeşitli yerlerde bunun örneklerini de görüyoruz.
Bu noktadan
baktığımızda, biz AK PARTİ olarak, insanların
toplumsal haklarını kullanması için her türlü gayreti sarf eden
bir parti ve bununla ilgili olarak da yasal düzenlemeleri,
değişiklikleri yerine getiren bir parti olarak her türlü tedbiri
almaktayız. Onun için -CHP önergesinde olduğu gibi- asla, biz,
orantısız güç kullanıldığı noktasını
kabul etmiyoruz. Tek, münferit olarak -teşkilat değil ama münferit
olarak- bu hususa uymayanlar varsa da onlarla ilgili gerekli cezalar tatbik
edilmekte, disiplin suçları noktasında gerekli çalışmalar
yapılmaktadır.
O bakımdan, AK PARTİ olarak,
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergenin aleyhinde olduğumuzu
burada bir kere daha belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin önergesi lehinde söz aldım. Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, kolluk
kuvvetleri deyince, her şeyden önce, toplumun huzuru için önleyici
tedbirlerden başlayarak adaletin tecellisi için delil bulmaya ve delil
saklamaya varıncaya kadar birçok hizmeti yerine getiren bir kamu kurumunun
varlığından bahsediyoruz. Yarın Polis Haftası
başlıyor. Toplumun huzuru ve adaletin tecellisi için gecesini
gündüzüne katmış, şehit olmuş, gazi olmuş bu memleket
evlatlarına şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi saygıyla
andığımı bildiriyorum ve emanetlerinin önünde saygıyla
eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri,
demokrasilerde tabii ki kurum, kurumsal zihniyet, kurumsal hata, kural
hatası, şahsi hatalar, bunlar bütün değerlendirilerek tedbirler
alınmalıdır. Dolayısıyla, kişisel hatalardan
kurumlar yıpratılmamalı ama kural hatalarının
olduğu bir demokrasinin kurumun varlığını sürdürerek
korunması mümkün değildir. Dolayısıyla, eğer
Türkiyede orantısız güç kullanımıyla ilgili
yaşanmış ve iddia olunanlar var ise, bunlar, uygulamayı
yapan çocuklarımızdan mı kaynaklanmaktadır, yoksa kanunsuz
talimatlarla bu uygulamaya zorlanarak vatandaşın hakları gasp
mı edilmektedir? Bunun ortaya çıkartılması hem kurumun hem
kişilerin hem de demokrasinin hakları ve sürdürülebilirliği
açısından önem arz etmektedir. Dolayısıyla, böyle bir
alanda araştırma yapılmasını, Meclisin hak ve hukuku
koruması açısından önemli olarak gördüğümüzü ifade etmek
istiyorum.
Tabii ki, bu endişeler nerelerden
kaynaklanmaktadır? Değerli milletvekilleri, Türkiye, meselelerini
yeteri kadar ve doğru tartışmamaktadır. Yeteri kadar ve
doğru tartışmadığı için şüphe esas durumuna
gelmiştir toplumda; güven esas olmaktan çıkmış, güven
istisna durumuna gelmiştir. Kurumlara şüpheyle
bakılmaktadır, kişilere şüpheyle bakılmaktadır,
kurallara şüpheyle bakılmaktadır, güven esas olmaktan çıkmıştır.
Peki, güvenin esas olmaktan
çıkmasının sebebi nedir? İktidarın, hele hele
yürütmenin yaptıkları ile söylediklerinin aynı olmamasından
kaynaklanmaktadır. İktidar, söyledikleri ile yaptıkları
aynı olmadığı için güvenini yitirmiştir, toplum ve
muhalefet her şeyi şüpheyle ve tereddütle
karşılamaktadır.
Değerli milletvekilleri, biraz
siyasi tarih okuyarak, biraz Türkiye'nin, halkın
yaşadıklarını halkın içinde hissederek durum
değerlendirmesi yapmanızda fayda vardır. Türkiye, 1938li
yıllardaki Hitler Almanyasını yaşamaktadır;
değerler çatışmakta, kurallar istismar edilmekte, kurallar
çiğnenmekte ve kişi inisiyatifi kuralların önüne geçmekte.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz,
benim bir alternatif kutlama olarak belki tasvip etmediğim -alternatif
kutlama olduğu için tasvip etmediğim; onu ısrarla söylüyorum
çünkü cumhuriyet, hepimizin ortak değeridir ve cumhuriyet mutlaka ki
kurumlarımızla hep beraber millet olarak kutlamamız gereken bir
bayramımızdır- cumhuriyeti kutlamak için Türk Bayraklarıyla
sokağa çıkan insanların üzerine biberli gaz
sıkıldı, panzer yürüdü ama Diyarbakır meydanında, hiç
alakası olmayan cenazeler oraya götürülüp orada kolluk kuvvetleri sahadan
çekildi, PKK militanları takım elbiselerle, beyaz atkılarla,
turnusol olacak iddiasıyla orada kortejler yönettiler ve
Diyarbakırda Türk Bayrağı hastanenin önünde gönderden
indirildi; bu, basından gizlendi. Peki, şimdi, kolluk kuvvetleri bu
ülkede Türk Bayrağı gönderden indirilirken olaya müdahale etmeyecek
de acaba ne zaman müdahale edecek? Türk Bayrağıyla yürüyenlerin
üzerine kolluk güçlerini gönderen irade acaba Türk Bayrağının
indirildiği yerde niye o iradesini göstermiyor? Böyle uygulamalar olursa
bu kolluk güçlerinin -biraz önce Sayın Komisyon
Başkanımızın, eski Valimizin ifade ettiği
şekilde- kurallara uygun, kurallara dayalı, kanuna dayalı,
yönetmeliğe dayalı kullanıldığını iddia
etmek acaba ne kadar geçerlidir, ne kadar doğrudur, ne kadar ikna
edicidir? Dolayısıyla, kuralların eğer ülkeyi yönetmesini
istiyor isek o zaman kuralların kişi inisiyatifleriyle bozulup
bozulmadığının, bunların gerçek müsebbiplerinin kimler
olduğunun, hataların nereden kaynaklandığının
tespit edilmesi demokrasi açısından, kurumlar açısından,
kişiler açısından önemlidir diye ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
demokrasilerde kişi inisiyatifleri
sınırlandırılmıştır. Bugün Türkiyede
yaşananlar, yaşatılmak istenenler kişi inisiyatiflerinin
nerelere kadar sınırsızca
kullanıldığının bir işaretidir. Neden bahsetmek
istiyorum? Akil insanlar komisyonları kuruldu. Nasıl kuruldu? Hangi
yasaya uygun kuruldu? Bunların harcamalarının hangi bütçeden,
nerelerden karşılanacağı, bunların
harcamalarının ne kadar hukuki olduğu
Eğer bunlar devletin
herhangi bir kurumu tarafından -Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsünden uyarıyorum- yasalara uygun şekilde görevlendirilmedi ise
bunlar hangi düşünceleri, kimi ikna etmeye çalışacaklardır?
Bir ülkede, bakanların Geldikleri gibi gitsin. dedikleri suç
işlemiş insanların suçlarının affedilmesi için,
bunların başka alanlara kaydırılması için Türk
halkını mı ikna edeceklerdir?
Değerli milletvekilleri, bu ülkede
yanlış propagandalarla kimse halka psikolojik harekât
yapılmasına fırsat vermemelidir. Bu ülkede hiçbir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı kan üzerinden siyaset yaparak Kan aksın,
bilmem şu olsun, bu olsun. demiyor; böyle bir ithamı
şerefsizlikle suçluyorum. Hiç kimse bu ülkede vatandaşının
kanı aksın istemez. Elbette ki kan dursun, anaların göz
yaşı dursun ama biz, eğer bu ülkede terörü bitirmek istiyorsak,
eli silahlı teröristleri ikna etmelisiniz. Eli silahlı teröristleri
ikna etmek yerine, kanı akıtanları ikna etmek yerine, kanı
akıtılanları, kanı, canı gidenleri Acaba kan
akıtanları nasıl affederim, onları nasıl millete
kabullendiririm, hangi pazarlıkla onları vatandaşa kabul
noktasına getiririm. diye kanı akıtılanları ikna
etmeye çalışırsanız, kaybettiğiniz parayı
yanlış yerde arıyorsunuz. İkna edilmesi gereken, kanı,
canı akıtılan değil kan akıtanlardır.
Dolayısıyla, bu ikna
heyetlerinde görev alanlar, dünden bugüne açılımın
başladığı 2009 yılından bugüne kadar devletin
herhangi bir kurumunda görevlendirilmiş midir açık veya örtülü?
Bunlar 2009dan bugüne kadar devletin herhangi bir kurumundan proje
karşılığında başka alanlarda destek
almışlar, maddi menfaat sağlamışlar mıdır?
Bugünden sonra devletin herhangi bir kurumundan bir kimlik altında
görevlendirilmişler midir veya proje karşılığında
başka alanlarda devletin herhangi kurumlarından maddi destek
sağlayacaklar mıdır hayatlarının herhangi bir
safhasında?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bütün
bunlar aydınlatılmalıdır. Biz bu araştırma
önergesinin lehinde olduğumuzu ifade ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Kanada Parlamentosundan Kanada-Türkiye Dostluk
Grubu Başkanı David Emmerik van Kesteren ve beraberindeki
milletvekili heyetine Başkanlıkça "Hoş geldiniz."
Denilmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan, Kanada Parlamentosundan,
Kanada-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı David Emmerik van Kesteren ve
beraberindeki milletvekili heyeti Meclisimizi teşrif etmiş
bulunmaktalar. Kendilerine Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyorum.
(Alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun,
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullananlara
karşı kolluk kuvvetlerinin orantısız güç
kullanımının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mustafa Gökhan Gülşen,
Kastamonu Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisine hangi sebeplerle karşı olduğumuzu
Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Oğuz Kağan Köksal
teferruatlı bir şekilde anlattı. Özetle, polisimiz dün
olduğu gibi bugün de kanunlar çerçevesinde görevini ifa etmeye gayret
etmektedir. Hata yapan varsa bunlar hakkında gerekli işlemler
yapılmaktadır. Bu sebeple, orantısız güç
kullanıldığı iddialarını kabul etmiyoruz.
Yoğun gündemimize bir an önce
geçmek için sözlerimi daha fazla uzatmıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisine karşı olduğumuzu bildiriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yok.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 187 milletvekilinin, terör sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 44 milletvekilinin, kanlı
çatışmalı ortama sebebiyet veren olay ve olguları
araştırmak, toplumu kutuplaştıran, toplumsal
barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba ettiren ve
yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu sürecin son
bulması için çözüm yolları bulma amacıyla, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Kürt sorununun çözümünün araştırılarak
demokratikleşme, toplumsal barış ve özgürlüklerin
genişletilmesi amacıyla vermiş oldukları Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunması ve önergelerin görüşmelerinin
birleştirilerek aynı günkü birleşiminde yapılmasına; 9
Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine; 444 ve 445 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
9/4/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 09/04/2013
Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir Ünal
Kahramanmaraş
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan 445 ve 444 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 3 ve 4üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 187 milletvekilinin 03/04/2013 tarih ve 197884
sayılı, terör sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Cumhuriyet
Halk Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 44
milletvekilinin, 04/03/2013 tarih ve 187484 evrak numarası ile kanlı
çatışmalı ortama sebebiyet veren olay ve olguları
araştırmak; toplumu kutuplaştıran, toplumsal
barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba ettiren ve
yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu sürecin son
bulması için çözüm yolları bulma amacıyla, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin 04/04/2013 tarih ve 198441 sayılı Kürt sorununun çözümünün
araştırılarak demokratikleşme, toplumsal barış ve
özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla vermiş oldukları
Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 09 Nisan 2013
Salı günkü (bugün) birleşiminde okunması ve önergelerin
görüşmelerinin birleştirilerek aynı günkü birleşimde yapılması
ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun
çalışmalarını sürdürmesi;
Genel Kurulun;
09
Nisan 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesi;
10
Nisan 2013 Çarşamba günkü birleşiminde 445 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
11
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 444 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 12 Nisan 2013 Cuma günü saat 14.00'te
toplanarak bu birleşimde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde 340 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24:00'te günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi;
444 ve 445 sıra sayılı
kanun tasarılarının İç Tüzükün 91. maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
444 Sıra Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) |
|
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila 8inci maddeler |
8 |
|
2. Bölüm |
9 ila 15inci maddeler |
7 |
|
Toplam Madde Sayısı |
15 |
445 Sıra Sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü
Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/748) |
|
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila 14üncü maddeler |
14 |
|
2. Bölüm |
15 ila 26ncı maddeler |
12 |
|
Toplam Madde Sayısı |
26 |
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, AK
PARTİ grup önerisine konu Meclis araştırması önergelerinden
AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin çarpıtılarak verildiğine
ve değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu
önergede, AKP grup önerisinde, verdikleri önergenin terör sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verildiği ifade ediliyor. Bu, külliyen yalandır. Bu,
külliyen yalandır. Terör sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemler değil, terör sorununun çözümüne
yönelik sizin Osloda ve İmralıda yaptığınız
mutabakatları Meclise kabul ettirmedir. Dolayısıyla, burada bir
araştırma söz konusu değildir. Bu önerinin, bu yönüyle
bakıldığı zaman, tamamen çarpıtılarak
verildiğini ve önergeyi verenlerin iradesinin aslında millet
iradesini çarpıtmak olduğunu ortaya koyuyor. Öneri burada. Diyor ki:
Terör sorununun çözümüne yönelik sürecin bütün boyutlarıyla
değerlendirilmesi amacıyla verdik. Burada kalkıp diyorlar ki:
Terör sorununu araştırarak alınması gereken önlemleri
Zaten siz süreci başlatmışsınız, zaten önlemleri aldığınızı
söylüyorsunuz, Meclisi, milletvekillerini niye kandırıyorsunuz?
Sayın Başkan, bu ifade, bu
verilen önergenin amacını ifade etmekten, ortaya koymaktan
uzaktır, bir aldatmadır, bir kandırmadır. Özellikle bunu
ifade etmek istiyorum. Bu ifade doğrultusunda bu önerinin, bu yönüyle
bakıldığı zaman, değiştirilmesi gerektiği
gayet açık ve nettir. Terör sorununu, araştırılarak
alınması gereken
diye bir araştırma talebi söz konusu
değildir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural. Tutanaklara geçti sözünüz.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanaklara
geçmesi değil, yok böyle bir şey.
BAŞKAN Ne yapmamız gerekir
Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir)
Değiştirmeleri gerekiyor efendim. Yani elmayı armut olarak dedikleri
zaman armut olarak mı görüşeceğiz? Olmaz!
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce, sisteme girin lütfen, söz verelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Terör örgütü
sorununu araştıracaklarmış! Zaten siz görüşüyorsunuz,
Meclisi niye alet ediyorsunuz!
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurun.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, AK
PARTİ grup önerisine konu Meclis araştırması önergelerinden
AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesi ile CHP Grubunun vermiş olduğu
Meclis araştırması önergelerinin birbiriyle alakasız
olduğuna ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ayrıca, burada bizim daha önce
verdiğimiz bir Meclis araştırma önergesi ile AKPnin
verdiği Meclis araştırma önergesi birbiriyle alakasız
konulardır. Biz diyoruz ki: Bu sorun nasıl çözülür? AKPnin
önergesi ise diyor ki: Sürece nasıl destek veririz? Biz, bu yapılan pazarlığa, bu
sürece destek vermiyoruz ki. Bizim onayımız alınmadan nasıl
olur da bu ikisi birleştirilir, birlikte görüştürülür? AKPnin
verdiği önerge Anayasaya aykırıdır, bizim verdiğimiz
öyle değildir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Görüşülemez efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Biz bu
önergeyi verdiğimiz zaman henüz mektuplar yoktu, İmralıdan
giden mektuplar yoktu, Milliyet gazetesinin tutanakları yoktu, AKPnin akil
insanları yoktu, 50 bin kişiyle halk savaşı yaparız.
sözleri yoktu, Ne ev hapsi ne yeniden yargılanma, hepimiz özgür
olacağız. lafları yoktu, henüz AKP kuyuya düşmemişti.
Şimdi, bu süreci desteklemek için Meclisi payanda yapmak istiyor.
Ayrıca, bu oyuna gelmemek için
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri önergedeki imzalarını geri
çekiyorlar, gelen arkadaşlarımın tümü imzalarını geri
çekiyor fakat Meclis tarihinde bir ilk belki de, AKP milletvekilleri gidiyor
CHP önergesine imza atıyor. Bu ahlak dışı bir olay, bu etik
dışı bir olay, İç Tüzüke aykırı, Anayasaya
aykırı, ahlaka aykırı, etiğe aykırı, her
şeye aykırı bu. Bu doğru bir şey değil.
Bizim dediğimiz gibi, biz Bu
sorun nasıl çözülür? demişiz, AKP ise diyor ki: Bu sürece
nasıl destek veririz? Beni niye alet ediyorsun kendine, benim partimi
niye bunun içine dâhil ediyorsun? Bu doğru değil. Bu şekilde bu
görüşme yapılamaz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, o zaman usulüne uygun bir öneri olmadığı için
önergeyi çekin efendim, işleme koyamazsınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, ben de bu konuyla ilgili bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır, söz talebiniz var.
Buyurun.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, birbirinden farklı Meclis
araştırması önergelerinin birleştirilmesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, bir hileyle karşı
karşıyayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında, muhtemeldir ki bugüne kadar görülmemiş bir hileyle
karşı karşıyayız. Üç farklı önergeyi, Sayın
Grup Başkan Vekilinin imzasıyla Danışma Kurulu grup önerisi
olarak buraya getiriyor. Bunları birleştirmeye ya komisyon
başkanı ya Meclis Başkanı
Kaldı ki önergeyi
verenlerin rızasını da almak mecburiyetinde. Birbirinden
farklı, amacı farklı, kapsamı farklı üç
araştırma önergesini Sayın Grup Başkan Vekili hangi hakla
birleştirerek buraya getiriyor? Böyle bir önergeyi Danışma
Kurulu grup önerisi olarak burada işleme almanız, bu hileye
Başkanlık Divanını ortak etmeniz sonucunu getirecektir; bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisine haksızlık olur, hakaret olur, buna
fırsat vermemenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Vereceğim Sayın
İnce, bir saniye
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, eksik kalmasın. Sonra, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin, şu anda bilmiyorum, yeterli sayıda imza geri
çekilmiştir, yani bizim önergemiz düşmüştür, ahlaken doğru
değildir artık bu önergenin üzerine sarılmak. Yani gidip bizim
arkadaşlarımız önergeden imzasını çekiyor, AKP
milletvekilleri gidip hı hı yaparak, böyle bıyık
altından sırıtarak gidip bizim önergemize imza atıyor. Böyle
bir geleneği yok, Meclisin böyle bir geleneği yok. Bu doğru
değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın İnce.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu
görüşmeye, bu müzakereye devam etmememiz gerekir Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, ben de usulen söz istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Genç, grup başkanvekillerine söz veriyorum.
Sayın Ünal, buyurun.
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
AK PARTİ grup önerisinin Anayasa ve İç Tüzüke uygun olduğuna
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, öncelikle, burada, biz ruh hâlimize göre
görüşmeler yapmıyoruz. Burada Meclisin İç Tüzükü ve
Anayasamızın ilgili maddesi son derece açık.
Dolayısıyla, burada İç Tüzüke ya da teamüllere aykırı
bir durum söz konusu değil. Verdiğimiz Meclis araştırma
önergesi Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddelerine
uygun olarak verilmiştir. Aynı şekilde, benzer
araştırma önergelerinin de, bu yöndeki tekliflerin de
birleştirilmesi yönünde bir teklifimiz olabilir, bu da en doğal
hakkımızdır ve ilgili arkadaşlarımız da
Burada
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği, Sezgin Tanrıkulunun
imzasıyla verilen araştırma önergesi hem amacı hem de
gerekçesi itibarıyla son derece açıktır ve İç Tüzük de
milletvekillerinin uygun gördükleri önergelere imza vermesini engelleyen bir
düzenlemeye sahip değildir. Dolayısıyla, arkadaşlarımız
da bu düzenlemeye imzalarını koymuşlardır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz
imzalarımızı geri çektik.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Diğer taraftan, biz, grup önerisi olarak bunların
birleştirilmesini talep etmişiz. Danışma Kurulu
toplansaydı eğer, Danışma Kurulunda bu konu Meclis
Başkanımızın başkanlığında
görüşülür, tartışılır, bir ortak sonuca
varılabilirdi ama Danışma Kurulu toplanmadığı
için biz, doğal hakkımız olarak grup önerimizi Meclis Genel
Kuruluna getirmişiz. Dolayısıyla, burada sesimizi yükselterek
Görüşülemez, yapılamaz. diyerek, kanuna ya da İç Tüzüke
aykırı bir durum varmış havası oluşturularak bir
engelleme oluşturulamaz.
Dolayısıyla, bizim grup
önerimiz hem Anayasaya hem de İç Tüzüke uygundur.
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
İnce, sırasıyla söz veriyorum, bir oturur musunuz.
Sayın Aydının söz
talebi vardı, vereyim, vereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada yalan
var. Yalanla siyaset yapılmaz. İmzanızın namusuna sahip
çıkın önce.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Vural, bağırarak da siyaset yapılmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi! Terör
sorununu araştırarak terör mü ediyorsunuz burada?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın.
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, AK PARTİ grup önerisine konu Meclis
araştırması önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesinde Anayasa, İç Tüzük ve teamüllere aykırı bir
durum bulunmadığına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Tabii
ki Meclis çalışmalarında Anayasa ve İç Tüzük esasları
ve Meclisin teamülleri esastır. Burada hiç kimse sesini yükselterek buna
mâni olmaya çalışmasın. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sesimiz de,
sözümüz de yüksek, kesecek misiniz, he?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Anayasamızın 98inci maddesi hangi şartlarda Meclis
araştırmasının açılmasını emrediyor,
belirliyor. Yine aynı şekilde, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri, yine atıf yapılan 102nci maddesi çok açıktır.
Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek üzere
yapılan incelemeden ibarettir.
Şimdi, otuz yıldır var
olan bir terör sorununun çözümü noktasında bu sorunun bütün
boyutlarıyla değerlendirilmesini öneren bir araştırma
önergesi, teklifimiz var. Yine benzer bir önerge Sayın Sezgin
Tanrıkulu ve arkadaşlarının var. Benzer bir önerge
Sayın İdris Baluken ve arkadaşlarının var. Bütün bu
önergeler, ülkemizin en önemli meselelerinden, en ciddi meselelerinden birinin
çözümüne Meclisin ortak edilmesi, siyasi partilerin ortak edilmesi gayesiyle
verilmiş çok önemli önergelerdir.
Bu önergenin çok daha ciddi bir
şekilde ele alınması ve bu önergeye özellikle çözüm
noktasında bütün siyasi partilerin katkı vermesi arzusundayız.
Kaldı ki Meclis
araştırması önergesi 20 milletvekilinin imzasıyla sunulur.
CHPnin vermiş olduğu önergede 20 milletvekilinin üzerinde sayı
var. Arkadaşlar önergelerini çektiklerini ifade ediyorlar. Şimdi, bir
önerge verildikten sonra, bu önerge Meclisin kayıtlarına geçtikten
sonra aynı zamanda bir yasama işlemidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Ayıp
ya! Ayıp ya! Ayıp ya! Ayıp be!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizler,
arkadaşlarımız, bu önergeye baktılar,
değerlendirdiler, bizim samimiyetimizi ortaya koyuyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Siyasettin
bir namusu vardır be!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Eğer CHPnin vermiş olduğu bu
konudaki önergeye imza atıyorsak bunun alkışlanması
lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Siyasetin
bir namusu ve şerefi vardır be! Ayıp!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çözümü ne
kadar samimi bir şekilde istediğimizin en basit, en güzel
örneğidir.
CELAL ADAN (İstanbul) Ne çözümü
be, ne çözümü?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz
samimi bir şekilde bu sorunun çözümü için uğraş veriyoruz,
gayret ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne çözümü
ya, ne çözümü? Teslimiyet be, teslimiyet!
BAŞKAN Sayın Aydın,
onlar konuşulacak.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Dolayısıyla, benzer bütün önergelerin birleştirilmesi
arzusundayız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Alamazsınız efendim bu önergeyi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bu
konuyla ilgili ne Anayasaya bir aykırılık var, ne İç
Tüzüke ne teamüllere ne hukuka ne ahlaka bir aykırılık var.
Hukuki olan, ahlaki olan, insani olan
da
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten hukuk
dışı bu.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
bu
çözüme destek vermektir, ortak olmaktır diyorum, teşekkür ediyorum.
(AKP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce,
Sayın Şandır; isterseniz usul tartışması
açayım, yeterli süre de vereyim. Ancak aranızda anlaşın,
beşer dakika süre vereceğim lehte ve aleyhte.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, bir dakika.
Çözüme destek vermemek
ahlaksızlık mı oluyor? Sayın Grup Başkan Vekiline
BAŞKAN Usul
tartışması açacağım. Lütfen, kendi aranızda
anlaşın, getirin.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, ben bir şey merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sözünü geri
alsın o zaman Sayın Başkan, geri alsın.
BAŞKAN Söylesin.
OKTAY VURAL (İzmir) Asıl
ahlaksız olan, buraya terör sorununun araştırılması
için önerge verdiğini söyleyendir! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun)
Bağırma, bağırma!
OKTAY VURAL (İzmir) Asıl
ahlaksızlık, PKK önerilerini Meclise getirmektir, edep
dışıdır!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Edebinize
uygun konuşun!
OKTAY VURAL (İzmir) Önce
milletin edebinden nasipleneceksiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisinden
OKTAY VURAL (İzmir) Ahlak
dışı!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir
dakika efendim.
Sayın Başkanım
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ahlak
dışı demedim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Ahlaki, insani dedi.
BAŞKAN Sayın İnce,
mikrofonu açtırıyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ahlak
dışı diyen sizsiniz. Ben ahlaki insan dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, ben
ahlak dışı diyorum, evet.
BAŞKAN Bir saniye, mikrofonu
açtırıyorum efendim. Dinleyeceğim hepinizi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çözümün ne olduğunu kaç kişi biliyor
içinizden.
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurun
Tamam Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, ben sadece Genel Kurulun bilgisine şunun
sunulmasını istiyorum: Şu anda kaç Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili önergesini geri çekti?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
10.
BAŞKAN 10.
MUHARREM İNCE (Yalova) 10. Ya,
10 kişi çekmişse bizim önergemiz düştü. Bakın, bunun
üzerine, gitmiş bugün emir kulları, bizi suçlarına alet etmek
için
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne demek
emir kulları ya?
MUHARREM İNCE (Yalova)
gitmiş, oraya imza atıyor. Sen benim önergeme imza atma, istemiyorum
senin imzanı ya! Ya seninle beraber olmak istemiyorum kardeşim,
seninle beraber anılmak istemiyorum ya! Diyor ki: Hayır, beraber
olacağız.
BAŞKAN Sayın İnce,
teşekkür ederim. Ben bütün bu açıklamaları yapacağım.
MUHARREM İNCE (Yalova)
İstemiyorum sizinle beraber olmak.
AHMET YENİ (Samsun) İsteme
İsteme
MUHARREM İNCE (Yalova) Bizim
önergemizi çekin, bu kadar. Çekin bizim önergemizi, düştü bu önerge.
BAŞKAN Tamam, teşekkür
ediyorum.
Evet, usul tartışması
açıyorum. Lehte ve aleyhte söz isteyenler?
RECEP ÖZEL (Isparta) Lehte.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte.
MUHARREM İNCE (Yalova) Aleyhte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sadece, konu
teferruatıyla anlaşılsın diye.
Efendim, aranızda
anlaşın, lütfen ama. Bunu bir anlaşın, getirin bana. Ben
şimdi kimin önce, kimin sonra şey yaptığını
bilemem ki.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte
Başkanım, lehte.
BAŞKAN - Hayır, lütfen,
aranızda anlaşın bunu. Kim aleyhte konuşacak
OKTAY VURAL (İzmir) Ya neyine
anlaşacağız ya? PKKnın şeyleriyle neyi
anlaşacağız?
BAŞKAN Lehte, aleyhte
konuşmanız için diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
anlaşması ya? Gitmişler anlaşmışlar zaten.
Minareyi çalmışlar, kılıf hazırlıyorlar.
AHMET YENİ (Samsun)
Bağırmana gerek yok.
BAŞKAN Sayın Vural, ben
PKKyla birlikte olmak için anlaşın demiyorum yani konuşma
anlamında bir anlaşın, lehte ve aleyhte konuşma
anlamında söylüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Ne usulü ya?
Usulle alakalı değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Önergeyi
işleme koyamazsınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, sabahtan beri ben söz istemeye girmişim. Niye görmüyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim Sayın
Şandır?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya milletvekili
söz isteyemez mi? Sabahtan beri onların sözünü görüyorsun.
BAŞKAN Sayın Genç,
uygulamayı biliyorsunuz. Burada, grup başkan vekilleri
KAMER GENÇ (Tunceli) . Niye?
Başkan vekili olabilir. Başkan vekili var diye benim
kişiliğim yok mu?
BAŞKAN Başkan vekiliniz
ifade ediyor zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır ama
efendim, ben zaten söz istiyorum usulle ilgili.
BAŞKAN Hayır, efendim, yok
öyle bir uygulamamız.
Sayın Şandır, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
AKPnin grup önerisi usule uygun değil. Bir parti, diğer bir partinin
rızasını istemeden onun önergesinin görüşülmesini
isteyemez. Bizim böyle bir isteğimiz yokken de böyle bir şey isteyemezsiniz.
Usulsüz bir önerge, onu işleme koyamazsınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye, önce lehte ve
aleyhte konuşacak isimleri istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, hayır, usul tartışması
açılmasına itiraz ediyorum.
BAŞKAN İstemiyorsunuz yani
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Burada
usul tartışması açamazsınız.
BAŞKAN Tamam,
istemiyorsanız açmam efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim,
hayır, Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şimdi,
usul tartışması konuyla ilgili bir tartışma olursa
Burada bir hile olduğunu ifade ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hile var ya,
hile!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Dolayısıyla, getirilen bu grup önerisini işleme
alamazsınız. Ara verin, çağırın, yeniden tanzim edilip
getirilsin. Yani bu grup önerisiyle burada usul tartışması
başlatamazsınız. Usul tartışması, İç
Tüzükün ilgili bir maddesi. Burada bir hile var. Bunu
bağırıyoruz, diyoruz ki: Yani böyle kendi önergenize, kendi
önergenizdeki gerekçelerinize inanmıyor musunuz, güvenmiyor musunuz ki bir
başka partinin önergesinden medet umuyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Güveniyoruz. Gelin, hep birlikte, ortak yapalım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bunu
gelip burada anlatmanız lazım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, usul tartışması yanlış olur.
BAŞKAN Anlaşıldı
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz
2004te ya da 2005te 10 milletvekiliyle bir imza verdiniz, bir nota verdiniz.
O 9 milletvekili imzasını çekti, siz çekmediniz ve o 10 kişiden
sadece siz milletvekilisiniz şu anda yani bu konuları
hatırlatırım, iyi biliyorsunuz siz, ayrıntılara
girmeyelim. Biz 10 milletvekili
RECEP ÖZEL (Isparta) Siz de çekin o
zaman, niye çekemiyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Arkadaşlarımın hepsi burada olsa hepsi çekecek.
AHMET YENİ (Samsun) Nerede?
Gelmediler çekmemek için.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bak, işte
burada, getir, çeksin!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sana ne
be! Sana ne!
BAŞKAN Sayın İnce,
lütfen ama
AHMET YENİ (Samsun) Gelmediler,
gelmediler!
RECEP ÖZEL (Isparta) Getir çekmeleri
için!
AHMET YENİ (Samsun) Gelmediler,
çekmek istemiyorlar!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sana ne!
Sana ne!
BAŞKAN Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, ben partinin Grup Başkan Vekili olarak
diyorum ki: Cumhuriyet Halk Partisi olarak -arkadaşlar, el
kaldırın- biz önergeden imzamızı çekiyor muyuz? (CHP
sıralarından Evet, çekiyoruz. sesleri ve el kaldırmalar) Biz
çekiyoruz, işte bu kadar, beraber olmak istemiyoruz.
AHMET
YENİ (Samsun) Gelmediler, çekmek istemiyorlar.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kendi önergenizi verin.
BAŞKAN
Sayın İnce, açıklama yapayım bu konuda.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bu önerge geri çekilmeli, yeniden tanzim edilmeli.
BAŞKAN Efendim, o
konuda açıklama yapayım ben size, bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir)
Siyaset ahlakına uygun değil, siyaset ahlakına
aykırı!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bunu usulle düzeltemezsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siyaset ahlakına aykırı! (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir saniye
Sayın
Şandır, Sayın İnce
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ara verirsiniz
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ara verirsiniz efendim. Usul tartışmasıyla olmaz bu.
BAŞKAN Ara veririm
efendim, ara veririm, davet edeceğim sizi. Bir saniye
(AK PARTİ, CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Görüşemezsiniz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ara verin, yeniden tanzim etsinler. Bu hâliyle işleme
koyarsanız olmaz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ara verelim, yeniden yapsınlar.
BAŞKAN
Şimdi, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, 45 imzalı Meclis araştırması önergesinden
CHP Grubundan 18 milletvekilinin imzalarını geri
aldıklarına ancak önergede hâlen 20den fazla milletvekilinin
imzası bulunduğu için önergenin işlemde kalmaya devam
ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, kısa bir açıklama yapmak istiyorum: Gerek kanun
tekliflerine gerekse diğer denetim önergelerine milletvekillerince
sonradan imza ile katılınması bugüne kadarki teamüller
çerçevesinde uygulanabilmiştir. Farklı parti gruplarına mensup
milletvekillerinin aynı yasama belgelerinde her zaman imzası
bulunabilmektedir. Sayın Tanrıkulunun vermiş olduğu
araştırma önergesinde toplam 24 imza var iken daha sonradan 21
imzayla katılım sağlanmış ve toplamda 45
milletvekilinin imzası bulunmakta iken
OKTAY VURAL (İzmir) İmza
sahipleri kimler Sayın Başkan? Bizim
olmadığımızı ifade edin. İmzalayanlar
BAŞKAN O zaman şöyle
yapalım: Cumhuriyet Halk Partili 24 milletvekilinin imzası var iken
daha sonradan AK PARTİli 21 milletvekilinin
imzasıyla katılım sağlanmış ve toplamda 45
milletvekilinin imzası bulunmaktayken, hâlen Cumhuriyet Halk Partili 18
milletvekili tarafından önergeden imzalar geri çekilmiştir.
Doğru mu Sayın İnce?
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet ama
eksik.
BAŞKAN Ancak önergede hâlen 20
milletvekilinden fazlasının imzası bulunmaktadır
dolayısıyla önergenin düşmesi söz konusu değildir,
çekilmesi söz konusu değildir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, grup önerisini buraya grup getirir.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
İnce.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
Sayın Başkan, şimdi, bu
BAŞKAN Önce İnceye söz
vereyim, ondan sonra vereceğim.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, şu anda kaç kişi önergeden imzasını
çekti dediniz?
BAŞKAN 18.
MUHARREM İNCE (Yalova) 18
kişi. Şu anda yurt dışında olan
arkadaşlarımız var, kendilerine telefonla
ulaştığımız arkadaşlarımız var Grup
çekiyorsa ben de çekerim. diyen. Birinci imza sahibi olan
arkadaşımız burada, Sayın Sezgin Tanrıkulu burada.
Bence Sezgin Tanrıkuluna söz vermelisiniz. O da imzasını
çekeceğini söylüyor, ona söz vermelisiniz. Biz kendimizi AKPye
kullandırmayız, Başkanlık Divanı da buna dâhildir.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, sisteme girer misiniz, söz vereceğim. Sisteme girin
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kürsüden
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kürsüden ver,
kürsüden.
BAŞKAN Lütfen ama sayın
milletvekilleri, bir saniye.
Sayın Tanrıkulu, yerinizden
lütfen. Oradan sisteme girin
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen ama Sayın
Tanrıkulu, yerinizden söz vereceğim, yani söz değil mi?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, daha önce bunun örneği var efendim. Bülent Ecevit
Üniversitesi kurulmasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi önerge
vermiş, daha sonra Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri önergelerini
çekmiş
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karayip
Korsanları mısınız siz!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
ve bizim önergemiz de -önerge- kabul edilmiştir. Aynı şekilde,
biz bu önergeyi de sahipleniyoruz. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ünal, sisteme
girin.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, Anayasa
konusunda çakma imzalar vermişlerdi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Bu konuda usul tartışması açılmasını rica
ediyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Usul
tartışması açamazsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasayı
da çakma imzalarla getirmişlerdi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanrıkuluna söz veriyorum, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, AK PARTİ grup önerisine konu Meclis araştırması
önergelerinden kendi imzasının bulunduğu Meclis
araştırması önergesi ile AK PARTİ Grubunun Meclis
araştırması önergesi farklı olduğu hâlde usule
aykırı olarak birleştirildiğine ve imzasını geri
aldığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Mart
2013 tarihinde toplumsal barışı bozan olayların
nedenlerini araştırma ve çözüm yollarını önerme komisyonu
başlığı altında Türkiyenin yüz yıllık Kürt
meselesi ve buna bağlı sorunların çözümü noktasında
Meclisin bir araştırma komisyonu kurması ve gerçekten de sorunun
boyutları ve nedenleri konusunda araştırma yapması ve
Meclise çözüm yolu önermesi noktasında bir önergeyi 24
arkadaşımla beraber verdim. Ancak, bu önerge varken başka
nedenlerle Adalet ve Kalkınma Partisi de başka bir önerge verdi ve
bugün, benim de kişisel görüşüme göre usule aykırı bir
şekilde birleştirildi; benim iradem olmadan,
arkadaşlarımın iradesi olmadan birleştirildi.
Her iki önergenin niteliği ve
içeriği bana göre aynı değil. Bizim önergemizin ayrı
görüşülmesi lazım. Eğer gerçekten Adalet ve Kalkınma
Partisi beş altı aydır, hatta geçtiğimiz 1 Hazirandan bu
yana tartıştığımız bu mesele noktasında
Cumhuriyet Halk Partisinin katkısını istiyor ise, hâlen de o
niyeti varsa o zaman kendi önergelerinin, ayrı önergelerinin bir nedeni
yok. Cumhuriyet Halk Partisinin 1 Mart tarihinde verdiği ve sorunu tarif
eden, sorunun bugün geldiği nokta konusunda içeriğini tarif eden bu
önergeye destek verirler, kendi önergelerini çekerler samimi bir biçimde bu
görüşülür ama bu olmadan Cumhuriyet Halk Partisinin
katkısını başka bir türlü noktaya çekmek siyaseten
yanlıştır ve doğru değildir. Ben kendi önergemin
arkasındayım, bugün imzamı çekiyorum ama bir saat sonra 24
imzayla değil 50 imzayla bir daha vereceğiz.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Bizim niyetimiz bu sorunu bu Meclis çatısı
altında çözmektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum,
anlaşıldı. İmzanızı geri çektiniz yani. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Şandır, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım usul tartışması açın, usul
tartışması.
BAŞKAN Bir saniye,
açacağım Sayın Aydın.
Son sözleri veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) AKPnin
usulsüzlüğü.
BAŞKAN - Buyurun.
7.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, AK PARTİ grup önerisinin geri çekilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, araştırma önergesi vermek
milletvekillerinin yetkisindedir ama verilen araştırma önergesini
Danışma Kurulu grup önerisi olarak buraya getirmek grup yönetiminin
yetkisindedir. Bir başka parti, bir başka parti milletvekillerinin
verdiği araştırma önergesini, mutabakatını almadan,
rızalığını almadan Meclis Genel Kuruluna birleştirerek
getirirse bunun adı hile yapmaktır. Buna sizin müsaade etmemeniz
Eğer müsaade ederseniz bu hileye katılmak gibi bir suçlama
altında kalacağınızı bilmenizi istirham ediyorum. Bu
önerge, AKPnin grup önergesi geri çekilmeli. Kendi önergeleriyle veya mutabakata
vardığı partilerin önergeleriyle birleştirip öyle
getirmeleri lazım. Yoksa bu tartışmaları bu Meclise
layık veya müstahak görmek hak değildir. Bunun düzeltilmesini
istirham ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural, buyurun.
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, AK
PARTİ grup önerisiyle milletvekillerinin iradesinin
çarpıtıldığına ve bu önerinin gündeme
alınmasının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bu bir AKP Grup
Başkan Vekilliği önerisi. Bu öneri okundu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi milletvekilleri de bu öneri çerçevesinde oyunu kullanacak. Şimdi,
hangi tarihli hangi öneride ne yazdığı konusunu henüz bilmiyoruz
ama burada diyor ki: Terör sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz önerge
Yok ki böyle bir önerge. Terör sorununun
araştırılması amacıyla verilmiş bir önerge yok.
İşte burada önerge. Önerge diyor ki: Terör sorununun çözümüne
yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi
Dolayısıyla, bu irade milletvekillerinin iradesini çarpıtmak
amacıyla konulmuştur. Daha önce, biliyorsunuz, çakma imzalarla
Anayasa değişikliği teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunuldu. Bu usulsüzlüğü tespit ettik. Şimdi, bu şekilde bir
araştırma önergesinin amacı olmayan bir konuyu buraya
iliştirerek sunmak milletvekillerinin iradesini çarpıtmaktır. Bu
çarpıtan iradeyi oluşturan bu önerinin gündeme alınması
mümkün değildir, siyasi ve hukuki meşruiyeti de söz konusu
değildir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ünal
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
bir araştırma önergesinin grup önerisiyle Genel Kurula
taşınmasında İç Tüzüke aykırı herhangi bir durum
olmadığına ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, Anayasamızın 98inci maddesi bu konuyu çok
net bir şekilde ifadelendiriyor: Meclis Araştırması, belli
bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.
Dolayısıyla, bu konuda herhangi bir tartışmaya gerek
yoktur, mahal yoktur. Dolayısıyla, bizim verdiğimiz
araştırma önergesi de nihayetinde uygundur. Ayrıca, bizim, bir
milletvekilinin verdiği araştırma önergesini bir grup önerisiyle
buraya, Genel Kurula taşımamızda İç Tüzüke
aykırı herhangi bir durum yoktur. İç Tüzükte Milletvekilinin
rızası alınır, izni alınır. diye de bir ifade,
ibare bulunmamaktadır.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Nerede var,
Birleştirilir. diye nerede bir madde var?
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun.
Son sözler
10.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, CHP
Grubu ile AK PARTİ Grubunun kurulmasını istedikleri
komisyonların birbirleriyle benzer olmadığına, AK
PARTİ grup önerisinin Anayasa ve İç Tüzüke aykırı
olduğuna ve bu duruma ortak olmak istemediklerine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Birincisi, biz, AKP ile birlikte anılmak
istemiyoruz. Çünkü, bizim kurmak istediğimiz komisyonla AKPnin kurmak
istediği komisyon birbiriyle benzerlik göstermiyor. AKPnin önerisi
Anayasaya aykırıdır, İç Tüzüke aykırıdır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasaya aykırı olan bu duruma
ortak olmak istemiyoruz. Bütün milletvekili arkadaşlarımız
imzasını geri çekmiş. En son dediler ki: Birinci imza sahibi
çekerse kabul ederiz. Birinci imza sahibi arkadaşımızı
çağırdık, o da imzasını geri çekti. Yine yan yollara
başvuruyorlar. Hani az önce birinci imza sahibi çekerse kabul edecektiniz?
Bakın, biz şunu söylemek istiyoruz -bizim
kurmak istediğimiz komisyonda- diyoruz ki: Sorun nasıl çözülür?
Özetimiz bu. AKP ise diyor ki: Sürece nasıl destek veririz? Biz niye
beraber anılalım? Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Yönetimi olarak
bunun bugün görüşülmesini istedik. Baktık ki böyle bir Ali Cengiz
oyunu var bunun altında, imzalarımızı geri çektik. Neden
AKP önergesiyle CHP önergesini birleştirmeye hâlâ
uğraşıyorsunuz? Başkanlık Divanı olarak
grubumuzun haklarını savunmakla yükümlüsünüz. Grubumuzun bu
hakkını savunmazsanız kendi grubumuzun haklarını
savunacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İnce.
Sayın Baluken
11.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, siyasi
parti gruplarının verdiği Meclis araştırması
önergelerinin gündeme gelip gelmeyeceğini Meclis
Başkanlığının belirlediğine ve önergelerin
birleştirilmesinin doğru bir uygulama olduğuna ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, İç
Tüzükün 104üncü maddesinde Meclis araştırmasının hangi
hâllerde açılacağı çok net ifade ediliyor, Meclis araştırmasının
açılmasında genel görüşme açılmasındaki hükümler
uygulanır. diyor ve İç Tüzükün 101inci maddesinde de Genel
görüşme, toplum ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir. diyor.
Burada gerek toplumu gerekse devlet faaliyetlerini ilgilendiren bir konuyla
ilgili siyasi parti gruplarının vermiş olduğu
araştırma önergeleri var. Sizin daha önce yapmış
olduğunuz uygulama da benzer mahiyette gelen bütün araştırma
önergelerinin birleştirilerek Genel Kurula sunulması şeklinde
olmuştu çünkü siyasi parti grupları kendi önergelerini Meclis
Başkanlığına sunduktan sonra Meclis
Başkanlığında artık onun gündeme gelip gelmemesi
Meclis Başkanlığının belirleyeceği bir
şeydir.
Şimdi, bugüne kadar yani bu saate
kadar Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda bunun geri çekilmesine yönelik herhangi
bir şey olmadığı için Meclis Başkanlığı
eğer bunu Genel Kurula getirmişse bu önergenin birleştirilerek
burada görüşülmesi doğru olan yöntemdir diye düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
MUHARREM İNCE (Yalova) O zaman,
çok doğruysa, Sayın Balukenle birlikte birleştirsinler, bizi
hariç tutun.
BAŞKAN Söz talepleri var ama
usul tartışması açacağım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Ama böyle bir usulümüz
yok artık. Yeterince aydınlandı konu efendim. Usul
tartışması açacağım Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Anladım da efendim, yani burada gözümüzün içine baka baka hile
yapılmasına niye müsaade ediyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Olur mu Sayın Başkan?
MUHARREM İNCE (Yalova) Hile,
hile! Açıkça hile! Ali Cengiz oyunu numara!
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, siyasetin
bir ahlakı olur ya!
BAŞKAN E, bütün bunlar
tutanaklara geçti efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
konuyla ilgili değil.
BAŞKAN Söyleyeceklerinizi usul
tartışmasında yine söyleyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meselemiz tutanak
değil Sayın Başkan. AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meselemiz
tutanağa geçmesi değil.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tutanağa geçse ne olur?
BAŞKAN E, ne yapılması
gerekir, ne yapmamız gerekir?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani
burada hile işlenmesine, hile yapılmasına müsaade etmemenizi
bekliyoruz. Diyoruz ki
BAŞKAN Efendim, İç Tüzük
ortada, şimdiye kadarki uygulamalar ortada.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç
Tüzükün neresinde var birleştirme?
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisinin 18 milletvekilinin, başta ilk imza sahibinin de
imzasını geri çektiği de konuşuldu, tutanaklara geçti.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, burada terör sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerle ilgili bir tane var mı? Yok öyle bir
şey!
BAŞKAN Sayın Vural,
Cumhuriyet Halk Partisi bu önergeye katılmadığını, 18
milletvekilinin imzasını geri çektiğini
(CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Hepsi,
hepsi!
BAŞKAN -
ilk imza sahibinin de
geri çektiğini açık, net bir şekilde, Grup Başkan Vekili
başta olmak üzere ifade ettiler.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, AKP diyor ki: Terör sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerle ilgili verdiğim. Böyle bir önergeleri yok ki. Ben onu
söylüyorum. Böyle bir önergeleri yok. Terör sorununu
araştırılıp alınması gereken önlemler
BAŞKAN Efendim, usul
tartışması açıp sonuçta açıklama yapacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte
MUHARREM İNCE (Yalova)
Aleyhinde
MEHMET GÜNAL (Antalya) Lehte
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Lehte
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Lehte
MUHARREM İNCE (Yalova) Aleyhte
Neresi
uygunsa oraya yaz, fark etmez.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkanım, on defa lehte dedim, ben lehinizdeyim bakın, en
başta söyledim.
BAŞKAN Evet, usul
tartışması açıyorum.
Lehte söz isteyen Sayın Mehmet
Günal ilk söz
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Şandıra devrediyorum.
BAŞKAN Sayın Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öbürlerini
söylemediniz Sayın Başkanım, kimler aldı?
BAŞKAN Söz isteyenler: Lehte
Sayın Elitaş, aleyhte Sayın Vural ve Sayın İnce.
Beşer dakika söz veriyorum.
Buyurun.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ, CHP ve BDP gruplarının
vermiş olduğu Meclis araştırması önergelerinin AK
PARTİ grup önerisine konu edilip edilemeyeceği hususunda
Başkanlığın tutumu hakkında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım, burada hukuk kurarken hukuka uymak mecburiyeti var. Usul
tartışması açmanız hukuka aykırı. Çünkü burada
bir iddia var, burada bir hile yapıldığını iddia
ediyoruz. Hileye İç Tüzükün 63üncü maddesini kullanarak kılıf
uydurmanız bir usulsüzlük olur. Doğru yapmıyorsunuz. Meclis
geleneğinde hileyi parmakla meşrulaştırmak gibi bir yolu
açıyorsunuz. Vebal altındasınız. Sizi hukuka davet
ediyorum, İç Tüzüke davet ediyorum. Gerekirse bu konuya Meclis
Başkanının müdahale etmesini de talep ediyorum. Burada hile
yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; araştırma önergesi vermek hakkı,
yetkisi milletvekiline aittir; milletvekilinin verdiği önergeye bir
başka milletvekilinin imza koyması da hakkıdır, engeli yok
ama araştırma önergesini Genel Kurula getirmek, Danışma Kurulu
grup önerisi hâline getirmek grubun yetkisindedir. Şimdi siz kendi
önergenizi yüreklice savunarak buraya getirmekten niye imtina ediyorsunuz da
Cumhuriyet Halk Partisinin daha önce verdiği önergeyi kendinize dayanak
olarak gösteriyorsunuz? Burada bir hile
var Sayın Ünal.
Kaldı ki, bakın, Sayın
Başkan, İç Tüzükün neresinde yazıyor Araştırma
önergeleri aynı konudaysa mutabakat temin edilmeden bir grup başkan
vekilinin talebiyle, imzasıyla birleştirilir. Diye? Bu İç Tüzükün
neresinde yazıyor? Siz orada İç Tüzükü uygulamak
mecburiyetindesiniz. Burada yaptığınız iş
hukuksuzluktur. Bu Meclisin hamuruna, bu Meclisin müzakeresine hileyi
karıştırmayın, yazık edersiniz.
Yolu var, çekilir bu önerge, yarın
getirilir ama düzgün tanzim edilir. Siz kendi talebinizin, kendi önergenizin
gerekçelerine inanmıyor musunuz ki bir başka siyasi partinin
önergesinin arkasına saklanıyorsunuz? Belli ki burada bir suç
işliyorsunuz. Belli ki burada bir suç işliyorsunuz, milletin gözünden
saklamaya çalıştıklarınız var. Kendinize suç
ortağı arıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bunu
yapmayın. Gelin, yiğitçe, adamca, dürüstçe kendi iddianızı
millete karşı savunun, buna hiç engel yok. Sayısal
çoğunluğunuz da var, buradan istediğinizi geçirebilirsiniz. Dolayısıyla,
bu yaptığınız
Ben çok açık söylüyorum. Yani CHPnin
önergesinde ne var, sizin önergeniz de ne var, bu önemli değil ama burada,
İç Tüzükte olmayan bir konuyu böyle son anda birleştirerek buraya
getirmeniz hukuka karşı hile yapmaktır, İç Tüzüke
karşı hile yapmaktır. Yani bu Meclisin iradesine, bu milletin
iradesine hile karıştırmaya hakkınız yok. Bu
akıllılık da değil arkadaşlar.
Niye mecburiyet duyuyorsunuz, niye
ısrar ediyorsunuz, onu anlamaya çalışıyorum. Niye
ısrar ediyorsunuz yani kendi önergeniz sizin amacınızı
gerçekleştirmeye yetmiyor mu? Milliyetçi Hareket Partisinin de terörle
mücadele konusunda birçok önergesi var. Niye bizim önergelerimizi
düşünmüyorsunuz da Cumhuriyet Halk Partisini kendinize destekçi olarak
alıyorsunuz? Siz belli ki bir yerde suç işliyorsunuz,
vicdanlarınız rahat değil, millete karşı
veremeyeceğiniz hesap var.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ortak arıyorlar, ortak!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bu
hesaba bir başka partiyi, ana muhalefet partisini de suç ortağı
olarak yanınıza almaya çalışıyorsunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Aynen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bu
akıllılık değil ama benim sözüm Sayın Meclis
Başkanına.
Sayın Başkanım, burada
iç hukukun ihlal edilmesine, hukukun arkadan dolanılmasına, hukuka
karşı hile yapılmasına bir hukuk adamı olarak ve
hukuku uygulamakla sorumlu bir milletvekili olarak, görevli olarak uymak
mecburiyetindesiniz, buna müsaade edemezsiniz. Burada resmen hile
yapılmaktadır. Bu hileye usul tartışması açarak parmak
çoğunluğuyla kılıf uyduramazsınız. Bu
gayrimeşru olur, bu ahlaki olmaz, üzüntüm de budur, bu ahlaki olmaz. Buna
sizin de katılmanıza yüreğim elvermiyor ama ısrar ederseniz
meseleyi Meclis Başkanına kadar götüreceğimizi de buradan ifade
ediyorum. Yanlış yapıyorsunuz, yaptığınız doğru
değil Türkiye'nin geleceği açısından, Parlamentonun
geleceği açısından, burada ayıplı bir iş
yapıyorsunuz, parmakla bunu aklayamazsınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz isteyen Oktay Vural,
İzmir Milletvekili.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Ali Uzunırmak
BAŞKAN Ali Uzunırmak,
Aydın Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bir gazi
Meclisi ve birçok defa siz değerli arkadaşlarımızın da
ifade ettiği mehabeti gündeme getirenler acaba bu ilişkileri
nasıl değerlendiriyorlar? Yani bir grup 325 milletvekiline sahip,
çıkıp dürüstçe Ben, böyle bir, içeriden bebek katilinin
talimatıyla, hak ve hakikatleri araştırma komisyonunun
icraatını yerine getirecek bir komisyonun kurulmasını
istiyorum ve bunu kuruyorum. diyemiyor, başka partilerin, başka
sebeplerin arkasına sığınarak, başka şekilde,
hileyle arkadan dolanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde başka grupların
âdeta içini de karıştıracak şekilde bir stratejiyle siyaset
yürütmeye çalışıyor ve Grup Başkan Vekili
arkadaşımız çıkıyor konuşmasında diyor ki:
Hukuki olan, ahlaki olan, insani olan da bu çözüme destek vermektir, ortak
olmaktır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Önce
oradan geldi ama.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu ahlak terazisini sizin elinize kim veriyor? Biz böyle bir
ahlak terazisi falan vermedik sizin elinize.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Millet
verdi.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Ama
ahlak terazisinde eğer çıkarsanız teraziye, halkın
karşısına akil adamlar diye birtakım zevatla, tarih,
sosyoloji, felsefe, ekonomi, Türk siyaseti, hiçbir konuyla
alakalandırılamayacak insanların da içinde bulunduğu bir
heyetle, Türkiyede mesuliyetlerden kurtularak bir siyaset
oluşturmanın gayreti içerisinde olmazsınız. Akil
adamların -belki sanat icabı, belki özel hayatlarıyla-
bazılarının sizin nasıl ahlaki yol
arkadaşınız olduğu zaten ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla, ahlaki olmak ahlaksızlarla yol
arkadaşlığı yaparak mümkün olmaz değerli
arkadaşlar. Bu, sadece, ahlakın hemen söylendiğinde
çağrıştırılan manasıyla değildir ahlak.
Terazideki hile de ahlaktır, malda, üretimde yapılan hile de
ahlaktır, siyasette yapılan da ahlaktır.
Sayın arkadaşlara ben sormak
istiyorum: Çözüm Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin bakanlıklardan,
kurumlardan kaldırılması mıdır? Çözüm Aponun ve
BDPnin aylarca buralarda talep ettiği hak ve hakikatleri
araştırma komisyonunun kurularak Türk devletinin bugüne kadarki her
şeyiyle suçlanması mıdır? Çözüm, etnik kimlikleri
Anayasada tanımlayarak federatif yapıya geçmek midir? Çözüm, Refah
Partisi İstanbul İl Başkanlığından
başlayıp sözde rapor hazırlatarak, 15 Ekim 2008de PKK
düşman değildir. diyerek, Haburda ilk gün Görülen bu manzaradan ümitlenmemek
mümkün müdür? diyerek, en sonunda Diyarbakır turnusol olacaktır.
diyerek, Diyarbakırdaki kolluk güçlerinin bertaraf edilerek PKK
militanlarının kortejleri yönettiği ve en sonunda taleplerin
silahla, şiddetle değil beyaz atkılarla
yapıldığı ifade edilerek turnusolde, Türk
Bayrağının indirilip PKK bayrağının
silahsız olarak çekilmesi midir? Eğer çözüm anayasal kimliklerin
etnik yapıya dayanarak federatif bir yapıda Türkiyenin
şekillenmesi, bu pazarlıkların sürmesi, içeriden bebek katiliyle
beraber anayasa yapılmasıysa batsın böyle bir çözüm! Böyle bir
çözümü Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görüşmek
en büyük şerefsizliktir. Bu şerefsizliğe ortak
arıyorsanız, biz böyle şerefsizlerden değiliz. Bu
ahlaksızlık olarak niteleniyorsa, ahlaksızlığın
kralını yaparız sizlere!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, yaralayıcı dil kullanıyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) -
Sayın Başkan
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Sayın Başkan, lütfen
Temiz bir dille konuşmamız
gerekiyor.Böyle şey olur mu efendim!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bunu hiç
kimse
BAŞKAN - Cevap verirler efendim,
cevap verirler.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) -
Şartlı konuşuyorum. Bu konuştuğumu bilerek ve
şartlı konuşuyorum.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, lütfen temiz bir dille konuşun. Cevap verirler.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bu
şartlara dâhil olan, bu şartlara Evet diyen kim varsa onunla Türk
milletinin önünde hesaplaşacağız. Bundan hiç kimsenin
endişesi olmasın. Türkiye Büyük Millet Meclisi kolay tecelli etmedi,
Türkiye kolay kurulmadı. Bedeli neyse ödenir.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Lehte söz isteyen Ahmet Aydın,
Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başkanım; öncelikle şunu ifade edeyim ki: AK PARTİ Grubu
olarak onurlu, şerefli, ahlaklı bir şekilde, dürüst ve samimi
bir şekilde, ülkemizin uzun yıllarını heba eden, enerjimizi
tüketen bu terör sorununun çözümü noktasında değil elimizi, başımızı
taşın altına koymuş durumdayız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Ve biz bunu yaparken de tek yol
arkadaşımız vardır, o da aziz milletimizdir. Biz
milletimizle beraber varız, biz milletimizle birlikte var olduk.
OKTAY VURAL (İzmir) Yahu ne!
Öcalanla birliktesin sen, İmralıyla birliktesin!
AHMET AYDIN (Devamla) Bizi iktidar
eden, iktidarda sürekli kılan da bu millettir. Ama bu aziz millet de, bu
tarih de sizleri yargılayacak ve sizlerden hesap soracaktır, ondan en
ufak endişemiz yok bizim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sen
İmralıyla birliktesin. İmralının parafıyla
getiriyorsunuz bunları.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Osloyu oku!
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, milletin taleplerini yerine getiriyor, milletin
sorunlarını bir bir çözüyoruz. Siz bu millet için ne
yaptınız Allah aşkına? (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Utan be!
AHMET AYDIN (Devamla) Ne
yaptınız bugüne kadar? Bu milletin hangi sorununu çözdünüz? Bütün
sorunları canavarlaştırdınız. İşte o canavarlar
sizi yedi bitirdi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar,
Sayın Başkanım; şimdi, Sezgin Tanrıkulunun önerisiyle
AK PARTİnin önerisini okuyorum, dikkatlerinize. Bakın, sadece
giriş, ikisi de şurada. Bakın biz ne diyoruz: Ülkemizde
yaşanan terör sorununun çözümüne yönelik sürecin bütün boyutlarıyla
değerlendirilmesi. Önerinin temel, ana fikri bu. Sayın Sezgin
Tanrıkulu ve arkadaşları ne diyor:
Yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu sürecin
son bulması için çözüm yollarını araştırarak Türkiye
Büyük Millet Meclisine bu bağlamda öneriler sunulması maksadıyla
toplumsal barışı bozan olayları araştırmak, çözüm
yolları bulma amacıyla araştırma önerisi
Şimdi, şunu gördük biz
(CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Onları okuma, Öcalandan gelen mektupları oku!
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ne yolu?
Siz pazarlığı yapmışsınız,
imzalamışsınız zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, getirin
PKK istedi, biz yapıyoruz. deyin. Mert olun, mert! Biraz ciğer
olsun sizde, ciğer.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Bizde
var, fazlasıyla var ciğer.
AHMET AYDIN (Devamla) Bir dakika,
durun.
Şunu gördük yani arada bir
yanlışlıkla da olsa Cumhuriyet Halk Partisi doğru
şeyler de yapıyormuş ve samimi şekilde biz eğer bu
öneri Cumhuriyet Halk Partisinden de geliyorsa, doğruyu kim söylüyorsa,
nereden gelirse gelsin o doğrunun altına imzamızı
atarız dedik. Ve yeter ki bu sorunu çözelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hadi
oradan!
AHMET AYDIN (Devamla) Peki, size ne
oldu? Ne değişti? Heyetler gelsin bir araya,
konuşalım." dediniz, çark ettiniz. Sonra akil insanlar
dediniz, türlü türlü laflar ettiniz Sonra araştırma komisyonu
dediniz, ondan da çark ettiniz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu millete siz
nasıl hesap vereceksiniz? Yarın bir gün, günü geldiğinde,
dediği gibi, tarih de yargılayacak, millet de sizleri
yargılayacak. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Terör
örgütüyle pazarlığı milletvekillerine onaylatıyorsunuz,
yazıklar olsun!. Yazıklar olsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Olmadı
Ahmet, olmadı.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, bir başka husus: Anayasamızın
98inci maddesi, İç Tüzükün 102, 104 ve 105inci maddeleri bu önerinin
hem Anayasaya hem İç Tüzüke hem de Meclis teamüllerine uygun
olduğunu çok açık, net bir şekilde ifade etmiştir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Anayasada yazıyor mu Kandilin sözünü yerine getireceksiniz diye, hangi
talimatını yerine getireceksiniz diye?
AHMET AYDIN (Devamla) Şimdi,
milletvekilleri yanlışlıkla mı imza attı, yoksa
şu andaki imzalarını baskı altında mı çekiyor,
onun hesabını millet size sorar. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Böyle, doğru bir imza attıysanız, o gün
doğruydu, bugün niye yanlış oldu? Niye bu sorunun çözümü için
siz katkı sunmuyorsunuz? Biz ne dedik? Evet, bu sorun Mecliste
görüşülsün. diyen siz değilmiydiniz? Bir araştırma
komisyonu kurulsun. diyen siz değil miydiniz? Hatta, bizden önce bu
raporu, bu öneriyi veren siz değil miydiniz? Peki, ne oldu size, niye
kaçıyorsunuz? Niye sorunun çözümü için destek vermiyorsunuz? Şimdi
imzanızı niye çekiyorsunuz?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ya, sana ne kardeşim, özgür irademle çekiyorum. Allah Allah...
AHMET AYDIN (Devamla) Bir defa, bu ne
perhiz bu ne lahana turşusu. Bunun hesabını bu millet
soracaktır.
Yine, arkadaşlar, İç Tüzüke
göre -102nci maddesi- 20 milletvekiliyle bu komisyon kurulabiliyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Var, 20 tane imza var zaten.
AHMET AYDIN (Devamla) Evet, 24tü, 21
milletvekili daha onurlu bir şekilde imzasını attı bunun
altına, etti 45. Şimdi çekebilirsiniz, o sizin takdiriniz ama bu
öneri doğru bir öneri ve biz AK PARTİ Grubu olarak bu önerinin de
birleşmesini arzu ediyorsak, bu sorunun çözümü konusunda
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya, sana
ne, ben istemiyorum ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hep senin
istediğin mi olacak Ahmet, hep senin istediğin mi olacak
iktidarsın diye?
AHMET AYDIN (Devamla)
sizin de
iradenizin buna ortak olmasını istiyorsak niye hop oturup hop
kalkıyorsunuz? Sizin derdiniz ne, sizin derdiniz ne? Bir kere olsun
şu millet için doğru bir şey yapın ya, bir kere.
Yanlışlıkla da olsa bir önerge verdiniz ama bir kere de olsa
doğru bir şey yapın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir kere de olsa sözünüzün arkasında durun, sözünüzün eri olun,
kaçmayın. Gelin, bu sorunun çözümünü hep birlikte yapalım. Ama,
yarın milletten kaçamayacaksınız, yarın, tarih sizi
yargılayacak ve hesabını hepinizden soracaktır. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Yine, benzer bir şekilde Bülent
Ecevit Üniversitesi kurulsun. dediniz Zonguldakta, Önerinizi,
imzanızı çektiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) AK PARTİ
Grubu olarak Zonguldakta Bülent Ecevit Üniversitesinin arkasında da biz
olduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Tutumum aleyhinde söz isteyen Muharrem
İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, Meclis
tutanakları bir yazılı eserdir; yani on yıl, yirmi
yıl, yüz yıl sonra bir tarihçi genç bugünkü görüşmeleri
aldığında, Cumhuriyet Halk Partisi önergesiyle AKPnin
önergesinin birleştirilerek görüşüldüğünü anlayacak. Biz, tarih
önünde yanlış bir konuma düşmek istemiyoruz. Bakın, size
bir örnek vereceğim: Şu karşıda bir saat var, 16.25i gösteriyor
şu anda. O saati oraya Meclis Başkanlığı tam iki buçuk
yılda koydu. Çünkü buranın mimarı izin vermedi, dedi ki Oraya o
saati koyamazsın. Bunun mimarı benim. dedi. Eser sahibinin böyle bir
hakkı var.
Başkanım, size ben bir soru
soracağım: Siz şu karşıdaki, yabancı
diplomatların oturduğu yerdeki o camlardan birinin rengini
değiştirebilir misiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Mümkün
değil!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Yani siz buranın mimarından izin
almadan o camın rengini değiştirebilir misiniz? Araya bir bölme
atabilir misiniz?
SIRRI SAKIK (Muş) Ne diyorsun?
Açık konuş, açık!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Eğer siz Meclis Başkanı olarak, AKP Grup Başkan Vekili gibi
değil, Meclis Başkanı olarak eğer o camın rengini
mimarın iznini almadan değiştiremiyorsanız, bir
yazılı eserin içine Cumhuriyet Halk Partisinin adını bizim
onayımızı almadan yazamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisinin
yöneticileri, milletvekilleri burada. Bütün milletvekillerimiz şu an
itibarıyla imzalarını geri çekti.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Baskı
yapma! Milletvekillerinin iradelerine ipotek koyamazsın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yurt
dışında olan arkadaşımız elektronik ortamda
imzasını gönderdi. Şu anda başka bir ilde olan
arkadaşımız faksla gönderdi. Birinci imza sahibi dediniz, o da
geldi, geri çekti.
Değerli arkadaşlarım,
bundan sonrası zorbalık olur. Bakın, zorbalık olur. Zorbalık
yapmayın; zorbalığa hukukla karşılık verilmez, zorbalığa
zorbalıkla karşılık verilir.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Neyle istiyorsanız onunla karşılık verin.
MUHARREM İNCE (Devamla) Deneriz
Deneriz
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Hodri meydan!
MUHARREM İNCE (Devamla) Biz,
CHPnin adını orada görüştürtmeyeceğiz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Sözünüzün arkasından durun. Hodri meydan! (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Devamla) Görüştürtmeyeceğiz!
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Hodri meydan!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Görüştürtmeyeceğiz!
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Hodri meydan!
AHMET AYDIN (Adıyaman) O
yasamanın işidir artık.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yaz da
göreyim. Yaz da göreyim. Görüşemeyeceksin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Çok
korktuk, çok.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Hodri meydan!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Göreceğiz, hep birlikte göreceğiz. Biz size kendimizi alet
ettirmeyiz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Mevlüt Ağabey, bıraksana sen.
Hadi bakalım
Hadi bakalım
MEHMET ERDEM (Aydın) Hadi
bakalım...
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bunu
görüştürtmeyeceğiz. Biz adımızın geçmesini
istemiyoruz.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Hiçbir şey başaramayacaksınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ya,
istemiyoruz kardeşim ya! Ya, zorla mı sokacaksın adımı
oraya! Seninle beraber olmak istemiyorum! İstemiyorum seninle beraber
olmak! Hayret bir şey ya! Bu ne yüzsüzlüktür ya! Bu ne yüzsüzlüktür ya! (CHP
sıralarından alkışlar) İstemiyoruz sizinle beraber
olmak!
İSMAİL AYDIN (Bursa) Niye
verdin önergeyi.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Adımızı çıkarın. Adımızı
çıkarın oradan!
İSMAİL AYDIN (Bursa) Niye
verdin önergeyi?
MUHARREM İNCE (Devamla) Ya,
kendi önergeni git görüş. Hileyle olmaz bu işler.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Niye
verdin önergeyi?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu
işler hileyle olmaz! Sayın Başkan, Meclisin onurunu korumaya
davet ediyorum sizi. Siz, bir camı değiştirme yetkisi olmayan, o
saati oraya iki buçuk yılda takan ve hukuk devletinin gereği olarak,
telif hakkı olarak, eser sahibinin hakkı olarak
Çok da
haklıdır o mimarın onu dayatması; onun takdiridir, onun
bileceği iştir. Bizim adımızı bir yazılı
metin içerisinde gelecek kuşaklara bu tutanakta Cumhuriyet Halk Partisi
ile AKPnin önergesi birleştirilerek görüşüldü... biz bunu dedirtmek
istemiyoruz.
İSMET UÇMA (İstanbul)
Temizlenirsiniz, ne var.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ara
verirsiniz, kendi önergenizi getirirsiniz. Danışma Kurulu
yaparsınız Danışma Kuruluna elden de imza atarım ben,
merak etmeyin- ama sizinle beraber olmak istemiyoruz.
İSMET UÇMA (İstanbul)
Temizlenirsiniz, ne var yani?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bakın, Meclisi alet ettiniz, Meclisi alet ettiniz. Meclise bilgi
vereceğiz. diyorsunuz. Meclise bilgi vermenin yolu bu mu? Genel
görüşme açarsınız bilgi verirsiniz, İç Tüzük 59a göre
bilgi verirsiniz, gündem dışı konuşmayla konuşur
birisi, bakan çıkar yirmi dakika bilgi verir. Bu Genel Kurula bilgi
vermenin çeşitli yolları vardır. Meclisi
kullandınız, CHPyi size kullandırtmayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) CHPnin son kullanma tarihi geçti, geçti!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bizim adımızla
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Son kullanma tarihi geçti!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bu, buradan geçmeyecek, geçmeyecek, sizinle beraber
olmayacağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bunu söylüyorum, bu kadar.
Çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Boşadık seni Muharrem, boşadık seni
tamam.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen git karını boşa! Boşadık seni! Lafa
bak.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, uygulamada bugüne kadar Meclis
araştırması önergelerinin görüşülmesine ve sonuçta komisyon
kurulup kurulmayacağına dair görüşmelere ilişkin öneriler
Danışma Kurulu önerisi veya siyasi parti grup önerisi şeklinde
Genel Kurulun takdirine sunulmaktadır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Boşadık seni! diyor, lafa bak.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Çok terbiyesiz bir adamsın!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Evli miyiz de boşuyorsun?
İSMET UÇMA
(İstanbul) Son derece terbiyesizsin! Geri zekâlı mısın
sen! Koskoca Grup Başkan Vekili
MUHARREM İNCE
(Yalova) Evli miyiz seninle boşuyorsun? Boşadık seni ne
demek?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili
İlgili
Danışma Kurulu önerisi veya siyasi parti grup önerisinde ilgili
konudaki farklı araştırma önergeleri birleştirilmiş
olabilmektedir.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Utanmıyor musun!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yahu, sen boşadık demeye utanmıyor musun? Kaç
yaşında adamsın. Boşadım seni diyorsun, lafa bak.
Laf mı senin söylediğin?
İSMET UÇMA
(İstanbul) Ayıp değil mi? Bunun bir retorik olduğunun
farkında değil misin? Sizinle olmak istemiyorum. diyorsun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya, boşamak mı bu?
İSMET UÇMA
(İstanbul) Böyle bir ahlak olur mu? Ayıp değil mi?
MUHARREM İNCE
(Yalova) İnsan boşasa boşasa karısını
boşar.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Konuştuğunun nereye
vardığının farkında değilsin.
BAŞKAN Son
aşamada, hangi araştırma önergelerinin
birleştirileceği hususu Genel Kurulun takdirindedir. Böyle bir
yaklaşımla ele alındığında, herhangi bir siyasi
partinin ilgili konuda vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesi kendi muvafakati olmadan diğer siyasi
partinin önergesiyle birleştirilebilir. Kaldı ki
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kim diyor bunu Sayın Başkan?
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede ya, nerede ya?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Nereden okuyorsun, bir söyle bakalım.
BAŞKAN Bir
saniye, sayın milletvekilleri, siz konuştunuz yani lütfen...
Kaldı ki en
son kurulan Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Geri çektik, önerge yok Sayın Başkan. Bizim
önergemiz yok artık, önerge yok!
BAŞKAN
Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun
oluşmasına temel teşkil eden ve farklı siyasi parti
grupları tarafından verilmiş olan Meclis
araştırması önergeleri AK PARTİ grup önerisi içerisinde
birleştirilmiş ve söz konusu grup önerisi Genel Kurul tarafından
kabul edilmiştir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, bizim önergemiz yok artık, geri çekildi!
BAŞKAN Ayrıca, AK
PARTİ grup önerisinde yer alan Meclis araştırması
önergesine ilişkin özet mahiyetteki husus bağlayıcı bir
durum değildir. Önemli olan, Meclis araştırması önergesinin
bizatihi kendisinin içeriğidir. Grup önerisine konu olan Meclis
araştırması önergesinin tarih ve sayısı kesin ve net
olarak belli olduğundan herhangi bir tartışmaya da mahal
bulunmamaktadır. Bu nedenle, önergenin AK PARTİ grup önergesine konu
edilmesinde İç Tüzüke aykırı bir durum bulunmamaktadır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Kim diyor?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan!
BAŞKAN Bu hususu ve tutumumu
oylarınıza sunacağım: Tutumumu doğru olduğunu
kabul edenler
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar
gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ya, neyi oyluyorsun sen! Yazıklar olsun sana be! Ayıp ayıp! Bunu
oylama yetkin var mı senin?
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Sayın Başkan, önerge yok, önerge kalmadı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neyi
oyluyorsun! Neyi oyluyorsun!
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
KÂTİP ÜYE MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Ağabey, kusura bakma, ben vallahi gidiyorum.
(Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Başkanlık Divanını terk etti)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 187 milletvekilinin, terör sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Cumhuriyet
Halk Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 44
milletvekilinin, kanlı çatışmalı ortama sebebiyet veren
olay ve olguları araştırmak, toplumu kutuplaştıran,
toplumsal barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba
ettiren ve yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu
sürecin son bulması için çözüm yolları bulma amacıyla,
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Kürt sorununun çözümünün araştırılarak
demokratikleşme, toplumsal barış ve özgürlüklerin
genişletilmesi amacıyla vermiş oldukları Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunması ve önergelerin görüşmelerinin
birleştirilerek aynı günkü birleşiminde yapılmasına; 9
Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine; 444 ve 445 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
(Kâtip Üye Fatih Şahin
Başkanlık Divanındaki yerini aldı)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Kaldır, oturtma.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ayıp be! Ne oturuyorsun oraya!
BAŞKAN Efendim, söz verdim. Olur
mu canım ya, şey mi yapacaksınız?
Sayın Kubat, buyurun.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; grup önerimizin
lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
(AK PARTİ, CHP ve MHP
milletvekillerinin Başkanlık kürsüsü önünde toplanması,
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Mecliste böyle bir usul yok. Lütfen yerlerinize oturunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Yapamazsınız Sayın Başkan, olur mu!
BAŞKAN - Neyi olmadı ya? O
kadar tartıştırdım ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Önce benim
işlemimi yapacaksın, önce benim talebimi yerine getireceksin. Benim
söz talebim var. Çoğunluk diktasına bakın!
BAŞKAN Grup olarak
konuşursanız, şahsileştirmeyin işi lütfen.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, grup önerimizde Meclisin bu hafta
çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki bir kısım kanun
tasarı ve tekliflerinin sırasının görüşülmesi
(AK
PARTİ, CHP ve MHP milletvekillerinin, Başkanlık Kürsüsü önünde
karşılıklı konuşmaları)
BAŞKAN Herkes görevini
yapıyor burada. Ağzınızı bozmayacaksınız.
Benim terbiyeme yakışmaz cevap vermek, hiç yakışmaz. Ben
asaletli ve soylu bir adamım.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.43
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
17.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih Şahin (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, AK PARTİ grup önerisine konu İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve arkadaşlarının
önergesinden 24 Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin imzasını
çekmiş olması nedeniyle söz konusu Meclis araştırması önergesinin
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20 milletvekilinin önergesi
olarak işlem göreceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinde, öneriye konu
Meclis araştırması önergesinden, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve arkadaşlarının önergesinden ilk
imza sahibi ile birlikte toplam 24 Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin
imzasını çekmiş olması nedeniyle söz konusu Meclis
araştırması önergesi, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 20 milletvekilinin önergesi olarak işlem görecektir. Grup
önergesini bu hâliyle görüşmeye açıyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Tamam, Allah selamet versin. Ne yapıyorsan yap!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, hayır. Efendim, siz
BAŞKAN Şimdi, Mehmet
Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 187 milletvekilinin, terör sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 44 milletvekilinin, kanlı
çatışmalı ortama sebebiyet veren olay ve olguları
araştırmak, toplumu kutuplaştıran, toplumsal
barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba ettiren ve
yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu sürecin son
bulması için çözüm yolları bulma amacıyla, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Kürt sorununun çözümünün araştırılarak
demokratikleşme, toplumsal barış ve özgürlüklerin
genişletilmesi amacıyla vermiş oldukları Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunması ve önergelerin görüşmelerinin birleştirilerek
aynı günkü birleşiminde yapılmasına; 9
Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine; 444 ve 445 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, hayır. Bir dakika canım, bir dakika.
BAŞKAN Hayır, söz verdik
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne söz
veriyorsun?
BAŞKAN Sayın Kubata söz
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır
efendim, hayır. Öyle bir şey olur mu? Bir dakika
BAŞKAN -
Hayır, nasıl Bir şey olur mu? Sayın Vural? Söz verdik.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Kalk bakalım oradan!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, korsan bir
şekilde önerge değiştiremezsiniz siz. Sizin böyle bir yetkiniz
yok. Bu AKP Grubunun iradesi.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Kalk oradan!
BAŞKAN Önerge
değiştirmiyoruz efendim, önergeden Tanrıkulunun ve 24
arkadaşının imzasını çektiğini söylüyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, sizi hukuka ve İç Tüzüke uygun davranmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Siz bu
önergeyi değiştiremezsiniz. Sizin böyle bir yetkiniz yoktur.
BAŞKAN Önergeyi
değiştirmedim efendim ben, 24 milletvekilinin imzasını
çektiğini söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu önerge
okunmuştur. Okunmuş önergeyi
değiştiremezsiniz. Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun ve Grup Başkan Vekilinin özellikle söylemek istediği 24
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, konuşmacı kürsüde.
BAŞKAN - Sayın Kubat, buyurun
lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Kâtip Üye Fatih Şahinin Başkanlık Divanındaki yerini
Kâtip Üye Muhammet Rıza Yalçınkaya aldı)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; grup
önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Böyle bir
zorbalık var mı? İki tane söz istiyoruz
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) -
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Konu vuzuha kavuştu herhalde.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, ayıp ettiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ayıp
Başkan ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, önerimizle bugün, konusu benzer nitelikte görülen
üç araştırma önergesinin birleştirilmek suretiyle
görüşmelerinin de bugün yapılması önerilmektedir. Yarın 445
sıra sayılı -dördüncü yargı paketi olarak ifade edilen
kamuoyunda- insan hakları ve ifade özgürlüğü bağlamında bir
kısım kanunlarda değişiklik yapılmasına
ilişkin kanun tasarısının inşallah görüşülmesi
planlanmaktadır. Perşembe günü de 444 sıra sayılı
hukuk usulü muhakemeleri kanun tasarılarının görüşülmesini
önermekteyiz. Bitimine kadar görüşmelerin devam etmesini önermekteyiz;
eğer yetişmezse perşembe günü, cuma günü de çalışmalarımıza
devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis
Başkanının iradesi yok ki zaten!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hep
aynısını yapıyor, hep aynısını yapıyor!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Ben
önerimize katkılarınızı bekler, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Burada
yanıyor, hepsi yanıyor. Bunlara niye söz vermiyorsun?
BAŞKAN - Evet, şimdi Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.(MHP Sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Usul ne oldu?
Usul gitti yani.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL (Antalya) MHP
tarafına bakma. diye söylemişler Başkana herhâlde. Söz isteyen
olur, ne olur ne olmaz
OKTAY VURAL (İzmir) Benim sözümü
vermemezlik nasıl yaparsın sen? Ayıp!
BAŞKAN Sayın Vural, hayret
yani bu kadar usul tartışması
Sayın Şandır, yeniden
sözünüzü başlatıyorum.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten Meclisimize
yakışmaz olaylar oluyor. Ne yapıyoruz biz? Yani yangından
mal mı kaçırıyorsunuz? Niye bu yollara teşebbüs
ediyorsunuz? Niye buna ihtiyaç duydunuz? Sorguladığımız
hadise bu. Resmen Meclis Başkanlık Divanı İç Tüzükü ihlal
ediyor. Müzakeresi yapılmış, okunmuş, tutanağa
geçmiş bir önergeyi değiştirme hakkınız yok Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten yok hükmündedir bu
görüşmeler, yok hükmünde! Sizin bir önergeyi değiştirme
hakkınız yok ki!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Nerede bu iş? Yani
ama Hukuk bizim yaptığımızdır, bizim
yaptığımız kuraldır. derseniz bunun adı hukuk
devleti olmaz
OKTAY VURAL (İzmir) Zorbalık, zorbalık!
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
bunun adı hukuk
kuruculuk olmaz, bunun adına başka şey söylemek lazım.
Değerli arkadaşlar, bakın, tabii ki gündem
belirleme hakkınız var ama bugün gündeme getirdiğiniz bu
araştırma önergesinin gündeme alınması konusunu, gerçekten,
cumhuriyet tarihinde gelecek nesiller ibretle sorgulayacaklar. Hani siz, hani
Sayın Başbakan, hani sayın bakanlar Bu iş Hükûmetin
işidir, Meclis bu işe karışmaz. diyordunuz. Değerli
milletvekilleri, kafanızı aşağıya eğmeyin, bu
soruyu tekrar soruyorum: Hani Sayın Başbakan Bu konu Hükûmetin
meselesidir, muhatap Hükûmettir. diyordu, şimdi Meclise niye
getiriyorsunuz? Emri nereden aldınız? Çok ağır
sorduğumu biliyorum. Bu emri nereden aldınız? Kimin
baskısıyla, kimin talebiyle? Hakikatleri araştırma
komisyonu mahiyetinde bu komisyonun Mecliste kurulmasını kim
talimatladı size? Bunu millete açıklamak mecburiyetindesiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Öcalan, kim olacak!
Bakın tutanaklara, İmralı tutanaklarına.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Allah aşkına,
dün niye değildi?
Değerli arkadaşlar, bakın,
araştırma önergeniz burada, diyorsunuz ki: Terör sorununu
Burada
okuyayım size: Terör sorununun çözümüne yönelik araştırma
On
yıldır iktidardasınız, bu terör bugünün meselesi değil
ki otuz yıldır devam ediyor. Aklınız bugün mü
başınıza geldi sizin? Dürüst olmak lazım, dürüst.
Sayın milletvekilleri, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, samimi
olmak lazım. On yılı tamamladınız. Terörle mücadele
için, terörün çözümü için aklınız bugün mü başınıza
geldi, yoksa -tekrar ediyorum- kim emretti size?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Biz on yıldan beri
aynı şeyi yapıyoruz, on yıldır!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Milletin iradesini kim gasbediyor? Ben tekrar soruyorum: Hani bu iş
Hükûmetin işiydi, Meclisin işi değildi? Hani arkadaşlar?
Niye bu milleti böyle zelil durumuna düşürüyorsunuz? PKK istedi. Hatta ben
size başka bir şey okuyacağım. PKKdan önce bu konuyu
başkaları istedi, başkaları. Bu Amerika Birleşik
Devletleri Dışişleri Bakanı niye bu kadar sık gelip
gider oldu Türkiyeye?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Teftişe geliyor teftişe.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ya,
azıcık sorun ya, azıcık haysiyet. Sayın
milletvekilleri, azıcık haysiyet.
OKTAY VURAL (İzmir) Sesini
özlemişler, sesini.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bir
sorgulama yapın Allah rızası için. Niye? Niye? Niye? Bakın,
ben size okuyayım. 30 Kasım 2012, Uluslararası Kriz Grubu,
içinde herkes var, yurt dışı, istediklerini söyleyeyim size.
Verdikleri Kürt sorununun çözümü konusundaki rapor. O raporda belirttiklerini
siz buraya kanun teklifi ve tasarısı olarak getiriyorsunuz.
Bakın, 30 Kasım 2012 tarihinde, içinde Amerika eski Başkanı
Jimmy Carter, Nelson Mandela, Desmond Tutu, Birleşmiş Milletler eski
Genel Sekreteri Kofi Annanın da olduğu, hatta Sorosun da
olduğu bir heyetin Kürt sorununun çözümü için önerdiklerini buraya kanun
olarak getiriyorsunuz. Lütfen azıcık haysiyet. Eğer bu sorun
terör sorunuysa -Sayın Başbakanın ifadesiyle söylüyorum- bu
sorunun çözümü için on yıl niye beklediniz, niye? Bunu millete
anlatmanız lazım.
İDRİS YILDIZ (Ordu) Apo
yanaşmıyordu.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Değerli arkadaşlar, getirdiğiniz hadiseyi sonuçları
itibarıyla size söylüyorum: Millete karşı sorumlusunuz ve bilmek
mecburiyetindesiniz.
Değerli milletvekilleri, bir
devlet kuruluyor, kafanızı kuma sokmayınız. Devlet kurmak
için üç aşamaya ihtiyaç var: Önce millet olacak, sonra ülke olacak, sonra
egemenlik olacak. Sayın Başbakan 12 Ağustos 2005 tarihinde Kürt
kimliğini tanıyorum. diyerek Türk milletinin temsilcisi bir siyasi
şahsiyet olarak bu milletin içerisinden bir ayrı millet yarattı
zaten. 2005 yılından bu yana biz Türk milleti ortak
paydasını kaybettik. Kendini Türk olarak ifade etmeyen, kendisini Türk
milletinin mensubu olarak ifade etmeyen, Türk milletini bir ortak payda,
ortak kimlik olarak kabul etmeyen bir yapı oluşturdunuz. Yani beni
bağışlayın, size akıl öğretmek, size bir
şeyler telkin etmek değil ama yapılanı görün lütfen, bu bir
devlet kurmadır.
Bakın, bu kürsüde bir sayın
milletvekili Kürdistan dedi diye herkes ayağa kalkmıştı.
Şimdi, Kürdistan denilmesine hiçbirinizin itirazı yok.
Türkiyemizin bir parçasını bir başka millete vatan
yaptınız. Şimdi, egemenlik tartışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu
yaptıklarınızın tamamı, egemenlik tahsisidir.
Egemenlik ya bir millî mücadeleyle kazanılır, bedeli kanla ödenerek
kazanılır.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) -
Tek devlet, tek bayrak, tek vatan.
AHMET YENİ (Samsun) Hayal
görüyorsun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ya da
sizin yaptığınız gibi müzakereyle verilir.
Değerli arkadaşlar, tenkit
için söylemiyorum. Bakın, yaptığınız işin
anlamını bilin, bir devlet kuruluyor Orta Doğuda. Bu proje,
Kürt soylu vatandaşlarımızın talebi değil; bu proje,
Türkiyenin talebi değil; bu proje, geçen yüzyıldan yarım kalan,
Sevrle dayatılıp Lozanla yırtıp
attığımız bir küresel proje. Bu coğrafyada ikinci bir İsrail
mahiyetinde bir Kürt devleti kuruyorlar. Bunu silahla kuramadılar, bunu
kan akıtarak kuramadılar. Şimdi, ne yazık ki -sizin
sayenizde- siyaset üreterek kuruyorsunuz. Kafanızı kuma
sokmayın, yarın Allah indinde hesap vereceksiniz; yarın bu
çocuklarınıza, gelecek nesillere hesap vereceksiniz. Ben sizin
vicdanlarınıza sesleniyorum: Bugün mü daha birlik içerisindeyiz,
yoksa dün mü daha birlik içerisindeydik? Bugün hangi ortak paydalarda
Türkiyeyi paylaşıyoruz? Diyorsunuz ki gerekçenizde, aklın
alacağı şey değil, diyorsunuz ki: 1920 23 Nisanında
gördüğümüz büyük Türkiye idealini kurmak için bu çözümü
yapacağız, bu komisyonu kuracağız. Kimi
kandırıyorsunuz ya? Bu hayali on yıl önce niye görmüyordunuz? Bu
terörü önlemek için elinizi tutan mı vardı? Ama şimdi, PKK talep
ettiği için getiriyorsunuz; bu işe, bu günaha Türkiye Büyük Millet
Meclisini de katıyorsunuz. Buna hakkınız yok arkadaşlar.
Gidin, kiminle iş tutacaksanız tutun ama Türkiye Büyük Millet
Meclisini, bu devleti kuran bu gazi Meclisi bu günaha ortak etmeyiniz. Bunun
vebalinin altından kalkamazsınız değerli arkadaşlar.
PKKyı size anlatmama gerek var
mı arkadaşlar? PKK, eli silahlı PKK bizim
çocuklarımızı katletmedi mi, bizim insanlarımızı
katletmedi mi? Sayfalar dolusu okuyabilirim size. Öncelikle Kürt soylu
vatandaşlarımızın çocuklarını, kadınlarını,
yaşlılarını katletmedi mi? Şimdi, ne oldu da PKKyla
iş tutmaya başladınız? Hangi akıl, hangi vicdan, hangi
hesap sizi böyle bir zillete düşürdü. Hani daha önce terörü
lanetliyordunuz, teröristin elini sıkmıyordunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Terörü her zaman lanetliyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Şimdi terörün kucağına oturdunuz, başka hiçbir şey
değil. (MHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Ayıp! Ayıp!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Niye
ayıp? Niye ayıp? İmralı canisiyle görüşen sizsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Dış güçlerin kucağına oturan sizsiniz.
İSMAİL AYDIN (BURSA)
Ayıptır!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sen otur
yerinde! Sen otur yerinde!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıp!
Yaşından utan.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, size söyleyeyim:
Yaptığınız iş bölücü teröre teslim olmaktır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Amacımız terörü bitirmek.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Terörü
bitirmek için bugüne kadar niye bekledin?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Siz ne yaptınız bugüne kadar?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Senin
zamanında en az 1.200 insanımız katledildi, niye engellemedin?
Niye engellemedin Sayın Elitaş?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Beklemedik
ya, on yıldır çalışıyoruz bitirmek için.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen ne
bilirsin terörü! Saygısız adam! En azından teröristin
kucağına oturmadık. Yazıklar olsun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Oturduğunun farkında bile değildin sen.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neyi
bitirdiniz? Neyi başardınız?
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Dolayısıyla, size söylediğim şey şu:
Kaldırdığınız parmaklarla PKKnın talebine
Evet. diyorsunuz, bilerek parmak kaldırın.
Yaptığınız iş, İmralı canisinin taleplerini
Meclise getirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Dolayısıyla, bu yaptığınız günaha Milliyetçi
Hareket Partisi olarak asla destek vermeyeceğiz.
Sizi kendi ayıbınızla
baş başa bırakıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bravo.!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O ayıp
size ait.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Evet, bu
milletin birlik ve beraberliğini parçalayan
MEHMET GÜNAL (Antalya) Farkında
değiller ki ayıplarının.
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Oyuncağınızı elinizden alıyoruz, alacağız o
oyuncağı.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Genel
Kurula saygıyı da gerekli görmüyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Alacağız o oyuncağı elinizden.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İsmail
bugün çok heyecanlı.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Nisan 1920de bu
Meclis kuruldu. Bu Meclisin çatısını oluşturan bir
kuruluş felsefesi vardır. Bu sıralarda, omuz omuza İstiklal
Savaşında yer almış Türküyle, Kürtüyle, Çerkeziyle,
Anadolunun zengin tarihinden gelen, kültür ve kimliklerini yansıtan,
Anadolunun kaderini birleştiren ve Türkiyeyi ortak vatan yapan
milletvekilleri bu kürsüde oturmuştur. Meclis
Başkanlığında oturan
O dönemde sadece Mustafa Kemal
adı okunurdu, sonra Soyadı Kanunu çıktı. O gün kürsüde
söylediklerini bugün bu kürsüde söylemeye kalkarsam, bir asır sonra,
burada kıyamet kopar.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Ya, söylemediğiniz şey mi kaldı Allah aşkına!
SIRRI SAKIK (Muş) Niye
rahatsız oluyorsunuz, niye rahatsız oluyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Devamla) Yüz
yıl sonra, Türkiyede bunca acıyı yaşamış
Otuz
yıllık bir süreçte kendi içimizde
yaşadığımız acıların,
çatışmaların, ölümün önlenmesi için ne yapabiliriz konusunda
söyleyin bana Meclisin dışında bir adres var mı? Bu sorunun
konuşulacak yeri ve kalbi Meclis değil mi? Meclis Anayasayı
konuşmayacak mı? Meclis yasalar yapmayacak mı? Meclis
araştırma komisyonları kurup bu sorunu incelemeyecek mi,
irdelemeyecek mi? Biz buraya niçin seçildik geldik? Bu ülkenin can
alıcı sorunlarını konuşabilelim diye özgürce ama
uygarca.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Osloyu
konuş.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Bakın, şu an şu kürsüden açık söylüyorum: Şu anki bu
gerilim, Meclisteki bu gerilim, dalga dalga üniversitelere yayılıyor,
dışarı yayılıyor. Oysaki dışarıda bir
süreç, bu süreçle beraber yeni bir anayasa yapılıyor; Türkiye'nin
21inci yüzyıl hukuku çizilecek, bu 21inci yüzyılın hukukunda
yeni Türkiye'nin felsefesi kurulacak, 100üncü yılında birlikte
yaşamanın ilkelerini birlikte tespit edeceğiz,
eşitliği belirleyeceğiz, özgürlüğü ve adaleti. Biz bunu
ancak seviyeli bir tartışma ortamında yapabiliriz;
bağırarak, üstümüze birbirimizin giderek, kırarak
İnanın, bakın burada
komisyon kurulacak bir araştırma önergesine bakıyorum, bizimki
farklı. İktidar partisi diyor ki: İşte, terör sorunu ve
onunla bağlantılı konuları araştıralım.
İki sayfa içerik.
Sonra, CHPnin verip de sonradan
imzalarını kısmen çektiği kısmen dediğim, hemen
hemen tamamı olabilir çünkü burada olmayanlar faksla göndermiş-
önergesine baktım şöyle diyor, ismi konulmadan
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Kısmen değil, tamamen çektik.
HASİP KAPLAN (Devamla) Otuz
yılda yaşanan acıların, olguların
araştırılıp toplumsal barış
bu konuda ne
yapabiliriz?
Biz ne diyoruz: Arkadaşlar, biz ne
iktidar gibi ne ana muhalefet gibi düşünmüyoruz, biz çok net
konuşuyoruz, adını da net konuşuyoruz, ne istediğimizi
de net koyuyoruz. Öyle bizde yalpalama, zikzak çizme yok. Diyoruz ki: Kürt
sorununun demokratik siyaset çizgisinde, bu Mecliste çözülmesi için gelin bir
araştırma komisyonu kuralım. İnancı, yüreği olan,
bu ülkenin birliğine, kardeşliğine, barışına
inanlar yüreklerinin, vicdanlarının sesini duyarak bunun
arkasında dururlar, küçük hesapların içine girmezler, parti
çıkarlarını Türkiye barışının önüne
koymazlar. Bu ülkenin kaderinin, Orta Doğuda ve dünyada gelişiminin
önüne bir seçim hesabını koymazlar. Türkiyenin 76 milyonunu
düşünür, refahını düşünür, özgürlüğünü düşünür,
geleceğini düşünür ve el ele verirler -konuşarak nasıl
çözeriz- uygarlık noktasında buluşurlar.
Biz bu sınavı niye
veremiyoruz? İkinci dönemim bu Mecliste. Allahım diyorum, Şu
23üncü Döneme -geçen dönem bu kürsüden söyledim- bize barış
konusunda çözme kudreti ver, bu Meclise, bu onuru bize bahşet. Geçen dönemi
kaçırdık. Kaç şehit verdik, kaç cenaze gömdük, kaç tane acı
olay yaşadık, kaç tane ana ağladı! Şimdi 24üncü
Dönem, bu Mecliste yine Allahım diyorum, Ya Rabbim, bu Meclise bu
onuru bahşet. diyorum. Şimdi vicdanlarınızın sesini
duymayacağız, insanlığın sesini
duymayacağız, ülkemizdeki sorunları görmeyeceğiz,
kafamızı kuma gömeceğiz, görmeyeceğiz,
duymayacağız, hissetmeyeceğiz, küçük seçim hesapları
yapacağız. Türkiyeye yakışır mı bu? Türkiyedeki
bu Meclise yakışır mı bu?
Yani, bir akil insanlar
çıktı, bu akil insanları
Linç edilmedik kalmadı. Oysaki
ağır bir sorumluluk üstlenmişlerdi, sonunda bir
araştırma, bir rapor
Burada bir komisyon kurulacak, Türkiye elden
gidiyor. deniliyor. Yapmayın arkadaşlar, Türkiye elden gitmez. Bu
araştırma komisyonu bir çalışma yapar, uzmanını
dinler, görevlisini dinler, bilmem nesini dinler, o raporu da Meclise getirir.
E, bununla da ülke bölünmez. Şimdi, doğru bir iş yapmak için
vakit kaybetmeyecek bir zamandayız arkadaşlar. Düşünün ki
Türkiye barışı için hiçbir dönem bu kadar kamuoyu, bu kadar
halkın desteği olmamıştı bir iktidarın
arkasında, düşünün, muhalefet partileri, kimi açıkça, kiminin
tabanı anketlerde yüzde 50 destek veriyor; sivil toplum veriyor, emek
örgütleri veriyor, işveren örgütleri veriyor, sanatçılar veriyor,
aydınlar veriyor, medya destek veriyor, yüzde 80 halkı bu Meclisin
destek veriyor; Bu barışı yeter ki hayata geçirin, bu ülkeye
kardeşliği, adaleti, özgürlüğü getirin ve çözün. diyor. Bunun
çözülecek adresi, kalbi Meclistir. Siz kaçamazsınız buradan,
hiçbiriniz kaçamaz bundan. Hele hele ana muhalefet partisi bu sürecin içinde
yer almak zorundasınız vicdanınız,
insanlığınız gereği.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bizi
bulaştıramazsınız.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Sürecin adını söyle, sürecin adı ne?
HASİP KAPLAN (Devamla) Akil
insanlar dediniz, yan çizdiniz; önerge dediniz, olmadı; ama Anayasada
kaçamayacaksınız, yasalarda kaçamayacaksınız. Biz de bu
ülkenin demokrasisini istiyoruz.
Beyler, Kürt sorunu insan hakları
sorunudur, bir hak sorunudur, bir demokrasi sorunudur, bir özgürlük sorunudur,
bir kardeşlik hukukudur, bir eşit yurttaşlık onurudur ve
şunu iyi bilin: 75 milyon insanımın içinde,
ırkını, etnik kimliğini inkâr ederek, inancını
inkâr ederek, aslını inkâr ederek o ülkenin eşit
vatandaşı yapamazsınız zorla bir kimseyi. Hiç kimse zorla
yapılamaz ve mutlu kılınamaz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kimsenin
kimliğini inkâr etmiyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Arkadaşlar, inkâr minkâr yok!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Kimsenin inkâr ettiği yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben
bıktım altı senemde
Bakın açık söylüyorum.
Bardağa dokunuyorum, su içindir,
bağışlayın.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Cumhuriyeti tasfiye edecekseniz Cumhuriyet Halk Partisi onun içinde olmaz.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Şimdi, bağışlayın beni ama dostça söyleyeceğim:
Bu partide 91-92ye kadar yöneticilik yaptım. Altı senedir MHPyle
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve bizleri
ekranları başında izleyen değerli milletimiz, Meclis
öncesinde on beş yıl boyunca ders verme onuruna sahip olduğum
üniversitede, her yıl derse Ebu Bekir er -Razi ile başlardım, er
-Razinin bir sözünü öğreterek başlardım: Bir kantar ilim, bir
okka edebe muhtaçtır. Niye böyle başlardım? Çünkü Yunustan
öğrenmiştik ki: İlim ilim bilmektir/ İlim kendin
bilmektir/ Sen kendini bilmezsin/ Ya nice okumaktır/ Okumaktan murat ne/
Kişi Hakkı bilmektir. Hakkı biliyor muyuz değerli
milletvekilleri? Bugün aynaya baktığınızda, Hakkı
bilen insanlar görüyor musunuz? Bakın, ne diyor Yunus: Hepsinden iyice,
bir gönüle girmektir. Barış diyoruz, çözüm süreci diyoruz. Peki,
aynaya baktığınızda, bugün bir gönüle girmiş görüyor
musunuz kendinizi, bir gönüle girmiş görüyor musunuz?
HAMZA DAĞ (İzmir)
Milyonlara girdik, milyonların gönlündeyiz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Bakın, Yunus ne diyor: Bir kez gönül yıktın ise/ Şu
kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi/Elin
yüzün yumaz değil. diyor.
Bugün bir kez gönül
yıktınız mı
Bakın, derslere er -Raziyle
başladıktan sonra intihalle devam ederdim çünkü her insan önce kendi
emeği, kendi aklı, kendi hakkıyla yola çıkmalı. Siz
bugün bu araştırma önergesinde kendi hakkınızla mı
yola çıkıyorsunuz, kendi aklınızla mı yola
çıkıyorsunuz, kendi vicdanınızla mı yola
çıkıyorsunuz, yoksa intihalle mi yola çıkıyorsunuz, yoksa
hırsızlıkla mı yola çıkıyorsunuz, yoksa çalmayla
mı yola çıkıyorsunuz, yoksa hileyle mi yola
çıkıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, bugün içinde
oturduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi, kadim bir medeniyetin üzerinde
yükseliyor, yüceliyor. Kapısından eğri odun girmeyen Tapduk Emre
Dergâhından bahsediyor Yunus Emre; öyle bir dergâh ki, eğri odun bile
getirmiyor çünkü diyor ki: Kapısından ben hiç eğri insan
girerken görmedim ki eğri odun getireyim. Peki, bugün, bu kapıdan
ben eğri insan girerken gördüm. Bu insanlar, değil insan olarak, odun
olarak bile giremezdi o dergâha, odun olarak bile! (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Aynaya bak!
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Giremezdi, giremezdi... Düzelmeden giremezdi, pişmeden giremezdi, ham ham
giremezdi!
HAMZA DAĞ (İzmir) Zorlama
kendini, zorlama!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Evet,
zorlamıyorum. Hakikati konuşuyorum ama hakikat, belli ki sizi
zorluyor; gerçek, belli ki sizi zorluyor.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Aynaya bak, hakikati görürsün orada!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bugün
eve gideceksiniz, o aynaya bakacaksınız, yarın çoluğun
çocuğun, eşin, dostun, akrabanın yüzüne bakacaksınız. Nasıl
bakacaksınız?
HAMZA DAĞ (İzmir) Asıl
siz nasıl bakacaksınız?
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Bakın, şu 21 kişi nasıl bakacak? Kızmıyorum,
üzülüyorum, bu imza attırılan 21 kişiye üzülüyorum, Türkiye de
üzülüyor.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) Sen
kendi hâline üzül, sen kendi partine üzül.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bakın,
Kırıkkaleden Ramazan Can, Malatyadan Mustafa Şahin, Ankaradan
Nurdan Şanlı, Bartından Yılmaz Tunç, Bursadan Mustafa
Öztürk, İstanbuldan Gülay Dalyan, Rizeden Nusret Bayraktar
RECEP ÖZEL (Isparta) Onu siz verdiniz ya önce,
aynı şeyi siz verdiniz önce.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Elâzığdan
Şuay Alpay, İstanbuldan Ahmet Baha Öğütken, İstanbuldan
Mehmet Domaç, İstanbuldan Ahmet Berat Çonkar
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tanrıkuluya sor,
Tanrıkuluya; o hazırladı.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
İstanbuldan Osman
Boyraz, İstanbuldan İdris Güllüce, Gaziantepten Mehmet
Erdoğan, Erzurumdan Fazilet Dağcı Çığlık,
Erzurumdan Adnan Yılmaz, İstanbuldan Sevim Savaşer, Sinoptan
Mehmet Ersoy, İstanbuldan Mustafa Ataş, Konyadan Cem Zorlu ve
İstanbuldan Belma Satır; 21 imza.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İmzasını
çekenleri de oku.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
önergesinin altına 21 imza atıp o önergeyi çalanların
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) Bir de
imzalarını çekenleri oku.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
o önergeyi kendi
önergesine izinsiz katanların ve bu gece aynaya baktığında
zorlanacak olanların isimleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) İzin şartı nerede
yazıyor İç Tüzükte?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sezgin Tanrıkulu ve
arkadaşlarını oku.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Size kızmıyorum,
size üzülüyorum; bir kişiye kızıyorum, bunu size yapanlara. Hiç
kimsenin bu 21 arkadaşımıza bunu yapmaya hakkı yoktur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hadi oradan be!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Eğer, mertseler,
onurluysalar, şerefliyseler kendi isimlerini buraya koyacaklardı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen kendi
arkadaşlarına söyle.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) O 21 imza burada
olacaktı, kim ki bunun arkasındadır, kendi imzasını
koyacaktı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tanrıkuluna söyle.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Çünkü, bir kantar siyaset
bir okka edebe muhtaçtır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İç Tüzükü oku da gel
Hocam.
AYKAN AYDEMİR (EVAMLA) Değerli
milletvekilleri, sormak istiyorum: Barışı, toplumsal
mutabakatı, toplumsal birliği bugün itibarıyla neyin üzerine
inşa ediyoruz? Güvenin mi? Dürüstlüğün mü? Samimiyetin mi? Yoksa
hilenin, desisenin, hüllenin mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne hilesi? Nerede hile?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Böyle bir barış
olabilir mi? Böyle bir çözüm olabilir mi? Dayatmayla kardeşlik, dostluk,
arkadaşlık, yoldaşlık olabilir mi? Güven olmadan,
anlayış olmadan, iş birliği olmadan, dostluk olmadan yol
yürünebilir mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İş birliği yapalım diyoruz, kaçıyorsunuz!
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Sürdürülebilir bir barış olur mu? Olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Kaçan
sizsiniz!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Olsa
olsa hülle partisi oluruz. Olsa olsa yamuk odun oluruz, eğri odun oluruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, söz konusu olan
barışsa, burada bulunan 4 partinin de, mensuplarının da iyi
niyetli olduğuna inanmak zorundayız çünkü biz inanmıyoruz ki
burada başkalarının kanıyla, canıyla kendi
çıkarlarını yüceltmek isteyenler olsun; çünkü biz inanmak
istemiyoruz ki burada başkalarının mutsuzluğu üzerinden
kendi mutluluğunu kurmak isteyenler olsun. Dolayısıyla bu
inançla yola çıkmak zorundayız. 550 milletvekilinin de
barışı istediğine inanmak zorundayız ama inanmak
yetiyor mu? Aynaya baktığımızda gördüğümüz o
utandırıcı tablo durduğu sürece inanmak yetiyor mu?
Barış için niyetliysek barışın dilini konuşmaya
hazır mıyız? Barışın dilini konuşuyor muyuz
bugün? Dostluğun dilini konuşuyor muyuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Konuşmayan
sizsiniz!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Güvenin
dilini konuşuyor muyuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kürsüyü
basan sizsiniz!
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Konuşmuyoruz. Toplumu kutuplaştırıyor musunuz,
birleştiriyor musunuz? Meclisi kutuplaştırıyor musunuz,
birleştiriyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Biz
birleştirelim diyoruz, siz ayrıştırıyorsunuz!
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Demokratik süreç yönetimini biliyor musunuz? Şeffaflığı
biliyor musunuz? Katılımcılığı biliyor musunuz?
Ahlakı biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından Hadi
oradan! sesleri) Dürüstlüğü biliyor musunuz? Dostluğu biliyor
musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Bu topraklara
barış gelecekse
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen aynaya
bak, aynaya!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bu
topraklara barış gelecekse eğri odun girmeyen o kapıdan
girer.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Bilmediğin şeyleri güzel anlatıyorsun!
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Eğri insanların eğri niyetleriyle araştırma önergesi
çaldığı bir kürsüden girmez. Güveniyorsanız kendi
iradenize, kendi aklınıza, kendi emeğinize, kendi sözünüze,
kendi nefesinize, o zaman mert bir şekilde buraya koyun önergenizi. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Güvenseydiniz
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Orada var önergemiz! Önergemiz var orada, var!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Kendi önergenizi koyun, kendi aklınızı koyun, kendi
yüreğinizi koyun!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Önergeden imzanızı çektiniz, hâlâ konuşuyorsunuz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye'de eşit yurttaşlık için,
ayrımcılıkla mücadele için
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen kendine
güvenseydin, imzanı geri çekmezdin.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
nefret
suçlarıyla mücadele için, dostluk için, kardeşlik için; özgür insan,
eşit yurttaş ve bir ülkede kardeşçe bir arada yaşamı
savunmak için otoriter rejiminize de, baskıcı rejiminize de, hilenize
de, hüllenize de, ahlaksızlığınıza da, eğri
odunlarınıza da karşı çıkıyoruz, teslim
olmayacağız! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sensin ahlaksız! Terbiyesizlik yapma!
HAMZA DAĞ (İzmir) Sensin
ahlaksız!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sensin
ahlaksız!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Ayıp ya!
BAŞKAN - Lütfen, temiz dille
konuşun Sayın Milletvekili. Sayın Erdemir, lütfen, temiz bir
dille konuşun.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bu
ülkeye barış toplumsal mutabakatla gelecek, diyalogla gelecek,
anlayışla gelecek, uzlaşmayla gelecek.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kimsin sen
ya! Aynısını iade ediyorum. Senin Genel Başkanın
ahlaksızlığa mı kredi verdi?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bu
ülkeye barış, bir okka edebe muhtaç olanlarla gelmez!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Kredi
vermişti ne oldu? Omuz vermişti, ne oldu?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Yalan söylüyorsun, yalan! Sensin ahlaksız!
HAMZA DAĞ (İzmir) Bir de
Hocasın!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıp
bir şey, hiç utanmıyorsun böyle konuşmaya! Terbiyesiz herif!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ahlaksız!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, konuşmacı konuşmasına edeple
başladı, edebe mugayir hâlde tamamladı. Grubumuza dönük
ifadelerinden dolayı sataşmadan
söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Ünal, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin AK PARTİ grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bunlara
cevap vermek gerekmez.
BAŞKAN Verme o zaman Sayın
Ünal.
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Çünkü,
millet sandıkta cevabı verdi ve vermeye devam edecektir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başkan
Verme diyor.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
Bakınız, edeple başlayıp söze, edeple bitirmek gerekir,
edep bunu gerektirir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama söze edeple
başlayıp, demagoji yapmak şöyle bir şeydir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Cahillik, Başkan
Başka bir şey değil!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bakın,
Meclis İçtüzüğü son derece açık. Bir önerge, bir milletvekili
tarafından verildikten sonra yasama işlemi hâline gelir ve
yayımlandığı andan itibaren de diğer milletvekilleri
uygun görürlerse, özgür iradeleriyle buna katılırlar. Bunu intihal
olarak, bunu dürüstlük dışı bir şekilde ifadelendirmek
öncelikle İç Tüzük'ü bilmemektir.
Ayrıca, dürüstlükle, ahlaksızlıkla
ilgili ithamlarınıza cevap vermiyorum, misliyle iade ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Misliyle iade
ediyoruz!
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 187 milletvekilinin, terör sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 44 milletvekilinin, kanlı
çatışmalı ortama sebebiyet veren olay ve olguları
araştırmak, toplumu kutuplaştıran, toplumsal
barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba ettiren ve
yurttaşlarımızın yaşamına mal olan bu sürecin son
bulması için çözüm yolları bulma amacıyla, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Kürt sorununun çözümünün araştırılarak
demokratikleşme, toplumsal barış ve özgürlüklerin genişletilmesi
amacıyla vermiş oldukları Meclis araştırması
önergelerinin Genel Kurulun 9 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde
okunması ve önergelerin görüşmelerinin birleştirilerek aynı
günkü birleşiminde yapılmasına; 9 Nisan 2013
Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 444
ve 445 sıra sayılı kanun tasarılarının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
(2/457) esas numaralı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/105)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/457) esas numaralı Kanun Teklifimin, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması
hususunu saygılarımla arz ederim.
Mustafa
Kalaycı
Konya
BAŞKAN Teklif sahibi Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; emniyet teşkilatı mensuplarının
özlük haklarının iyileştirilmesini amaçlayan kanun teklifimiz
hakkında söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz ve
bugün onayınıza sunduğumuz kanun teklifinde, yükseköğrenim
gören emniyet personelinin 2200 olan ek göstergesi 3600 olarak düzeltilmekte,
8inci dereceye kadar ek gösterge verilmekte ve bazı unvanlı
kadroların ek göstergeleri de yükseltilmektedir.
Yine, kanun teklifimizde Emniyet Hizmetleri
Tazminatını kadro, unvan ve derecesine göre 50 puana kadar
artıran iyileştirmeler yapılmaktadır. Böylelikle,
çalışan ve emekli polislerin mağduriyetlerinin giderilmesi
öngörülmektedir.
Her 10 Nisanda Türk polis teşkilatının
milletimizin göz bebeği olduğu, onların
varlığından nasıl gurur duyulduğu en süslü cümlelerle
dile getirilir ve nutuklar atılır ama 11 Nisan geldiğinde
polisler sorunlarıyla baş başa bırakılır ve
unutulur.
Yarın 10 Nisan, Türk polis
teşkilatının 168inci kuruluş yıl dönümü
kutlanıyor. Tüm parti gruplarına sesleniyorum: Gelin, bu kanun
teklifimize destek verin, buradan polisimize bir müjde verelim, onların
haklarını geç de olsa teslim edelim. Emniyet teşkilatı
mensuplarının gerek çalışırken gerekse emekli olduktan
sonra ele güne muhtaç olmadan huzurlu, itibarlı, güvenli ve insanca bir
hayat sürdürebilmelerini hep beraber temin edelim.
Huzur ve güvenliğimizi sağlayan Türk polisinin
en başta gelen isteği, ek göstergelerinin yükseltilmesidir.
Tamamına yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz, 3600 ek
göstergeyi haklı olarak istiyor. Polis, emekli olmaktan korkuyor çünkü
emekli olunca maaşı yarıya düşüyor. Bu yüzden, yaş
haddine kadar çalışmak zorunda bırakılıyor. Emekli
polislerimiz de şiddetli geçim sıkıntısı çekiyor.
Türk polisinin yıllardır çözüm bekleyen bu sorunları
konusunda Sayın Başbakan, 15 Temmuz 2007 tarihinde bir televizyon
programında, seçimlerden sonra masaya yatırılacak ilk konunun
polislerin özlük hakları olduğunu söylemiş ancak aradan geçen
altı yıla rağmen hiçbir gelişme olmamıştır.
Seçimde oyunu alabilmek için söz verildiği ve polislerin
aldatıldığı ortadadır. Her gelen içişleri
bakanı da umut veren sözler sarf etmiş ama hepsi boş
çıkmıştır. Daha geçen yıl, AKP Hükûmetinin eşit
işe eşit ücret adını vererek çıkardığı
666 sayılı Kararnamede emniyet teşkilatı personeli
açıkça görmezden gelinmiştir. Türk polisi söz verip tutmayanlara,
kendilerini görmezden gelenlere ve yıllardır aldatanlara
sandıkta mutlaka gerekli hesabı soracaktır.
Değerli milletvekilleri, Türk
polisinin çalışma şartlarında da birçok zorluk
bulunmaktadır. Diğer kurumlarda aylık çalışma saatleri
ortalama 160 saat iken, emniyet personeli ortalama 270 saat çalışmaktadır.
İkinci emir ve ek görev uygulamaları bu sürenin dışındadır.
Ülkemizin şartları ve personel sayısındaki yetersizlikten
dolayı bu çalışma saatleri aylık 300, 320 saati bile
bulmaktadır. Polis, istirahatli dahi olsa amir tarafından verilen
emirle tekrar göreve dönmek zorunda kalmaktadır. Emniyet
çalışanlarının çalışma süreleri ve fazla
mesaileri yeniden düzenlenmelidir. Polisin hem çalışma süresi hem de
çalışma şartları dünya standartlarına
kavuşturulmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Türk
polis teşkilatının 168inci kuruluş yıl dönümünde tüm
polislerimizi kutluyor, hepsine sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir
gelecek temenni ediyorum. Görevlerini yaparken şehit düşmüş
kahramanlarımıza da Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Hepinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili adına Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; emniyet teşkilatı
çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik vermiş olduğumuz kanun teklifi üzerine
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken polislerimizin
ve ailelerinin Polis Haftasını en iyi dileklerimle kutluyorum.
Başta şehit polislerimiz olmak üzere şehitlik mertebesine
ulaşan bütün kahramanlarımızı rahmetle anıyor,
gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
Ülkemizin huzur ve güvenliği için
fedakârca çalışan polis teşkilatı, Türk milletinin gönlünde
ayrı bir yere sahiptir. Zor şartlar altında cansiparane görev
yapan Türk polisi, maalesef, verdiği hizmetin
karşılığını alamamaktadır. 2007 ve 2011
seçimleri öncesinde özlük haklarının düzeltileceği sözünü veren
AKP Hükûmeti, bu sözünde durmamıştır. Verdiğimiz bu kanun
teklifiyle emniyet çalışanlarının Emniyet Hizmetleri Tazminatı
artırılmakta, 1inci dereceden emekli olabilme imkânları
sağlanmakta, ek göstergelerinde iyileştirme yapılmakta ve 8inci
dereceye kadar ek göstergeler belirlenmektedir. Tazminat ve fazla mesai
ücretleri emekli maaşına yansımadığından, emekliye
ayrılan polislerin maaşı yarı yarıya düşmektedir.
2200 ek gösterge alan emniyet çalışanlarının ek
göstergeleri mutlaka 3600e çıkarılmalıdır.
Kamudaki personel haftada 40 saat
çalışırken, günde 12, haftada 72 saat çalışan polisler
bu çalışmalarının karşılığını
maalesef alamamaktadırlar.
Düzensiz çalışma
şartları, mesleki risk, stresli çalışma ortamı
bırakın çalışma azmini, polisimizin yaşama azmini dahi
kırmaktadır. Bu durum intihar vakalarına kadar gitmektedir. Son
on yılda 300 polis intihar etmiştir. 100ün üzerinde polis şehit
olmuş, 1.600 polis, görevi sırasında ve görevin
yarattığı meslek hastalığından vefat
etmiştir. Hiçbir meslekte bu kadar intihar hadisesi yoktur. Bu konunun
mutlaka ele alınması gerekmektedir.
Üniversite mezunu polisler ortalama
26-27 yaşlarında göreve başlamaktadırlar. Görevde yükselme
sınavlarına girebilmek için 35 yaş sınırı ve
altı sene fiilî hizmet süresi düşünülmektedir.
Bütün memurlar 8inci dereceden
itibaren ek gösterge alırken polisler ancak 4üncü dereceden itibaren ek
gösterge alabilmektedirler.
Polise yalnızca asli görevini
yapma imkânı sağlayan düzenlemeler yapılmalı, polis, bina
ve kişi koruması ve tebligat işlerinden ayrı
tutulmalıdır.
Emniyet teşkilatı
mensuplarının lojmanları yetersizdir. Lojmandan faydalanamayan
polislerimize kira yardımı yapılmalıdır. Atama ve
terfilerin de objektif kriterlere bağlanması zarureti vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emniyet teşkilatı çalışanlarının
özlük ve çalışma koşulları ile ilgili vermiş
olduğumuz kanun teklifleri, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından
gündeme alınmamıştır. Emniyet mensuplarının
sorunlarına ilişkin verdiğimiz Meclis araştırma
önergesi, 10 Nisan 2012 tarihinde yani Polis Bayramında AKP
tarafından reddedilmiştir. 22 Mayıs 2008de, dönemin
İçişleri Bakanı, şimdi Açılım Koordinatörü olan
Beşir Atalaya polislerin özlük haklarıyla ilgili bir
çalışmayı yapıp yapmadığını
sorduğumuzda, Sayın Bakan cevabında Emniyet teşkilatı
personelinin çalışma saatlerinin düzenlenmesiyle ilgili bir ekip
oluşturulmuştur. Konuyla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.
demiştir.
3 Kasım 2002de iktidara gelen
AKPde üç İçişleri Bakanı gitti ve şimdi dördüncü
İçişleri Bakanı görev yapmaktadır.
İşine geldiğinde bir
gecede MİT Kanununu değiştiren AKP, emniyet mensuplarıyla
ilgili çalışmayı yıllardır neden bitirememektedir?
Acaba ortada bir çalışma olmadığı için mi? Öncelikle
bu soruların cevabının verilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, emniyet
çalışanları, 4688 sayılı Yasanın 6ncı
maddesinde belirtilen hususlara istinaden, 12 Kasım 2012de sendika
kurmuştur. Sendika, 2-3 Mart 2013 tarihlerinde genel kurulunu
gerçekleştirerek mazbatasını almıştır.
İdarenin bu sendikanın faaliyetlerinin durdurulmasıyla ilgili
talebi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
reddedilmiştir. Bu sendikanın kurucuları ve üyelerine, sürgün ve
görevden el çektirme dâhil, birçok baskı uygulanmaktadır.
Bu düşüncelerle, kanun teklifine
desteklerinizi bekler, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.53
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Biraz önce kabul edilen grup önerisi
çerçevesinde görüşeceğimiz Meclis araştırması
önergelerini sırasıyla okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
4.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20
milletvekilinin, toplumsal barışı bozan olayları
araştırmak ve çözüm yolları bulmak amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yaklaşık otuz
yıldır Türkiye'nin gündemini meşgul eden kanlı,
çatışmalı ortama sebebiyet veren olay ve olguları
araştırmak; toplumu kutuplaştıran, toplumsal
barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba ettiren ve
en önemlisi de yurttaşlarımızın yaşamına mal olan
bu sürecin son bulması için çözüm yollarını
araştırarak TBMM'ye bu bağlamda öneriler sunulması
maksadıyla toplumsal barışı bozan olayları
araştırma ve çözüm yolları bulma amacıyla Anayasa'nın
98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereği Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ramazan Can (Kırıkkale)
2) Mustafa Şahin (Malatya)
3) Nurdan Şanlı (Ankara)
4) Yılmaz Tunç (Bartın)
5) Mustafa Öztürk (Bursa)
6) Gülay Dalyan (İstanbul)
7) Nusret Bayraktar (Rize)
8) Şuay Alpay (Elâzığ)
9) Ahmet Baha Öğütken (İstanbul)
10) Mehmet Domaç (İstanbul)
11) Ahmet Berat Çonkar (İstanbul)
12) Osman Boyraz (İstanbul)
13) İdris Güllüce (İstanbul)
14) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
15) Fazilet Dağcı
Çığlık (Erzurum)
16) Adnan Yılmaz (Erzurum)
17) Sevim Savaşer (İstanbul)
18) Mehmet Ersoy (Sinop)
19) Mustafa Ataş (İstanbul)
20) Cem Zorlu (Konya)
21) Mihrimah Belma Satır (İstanbul)
Gerekçe:
Neredeyse her gün ölüm haberleriyle
sarsılan Türkiye'nin Kürt sorununu mevcut hâliyle sürdürebilme
olanağı kalmamıştır. Kökü cumhuriyetin
başlarına kadar uzanan bu sorunun çözümünün siyasi iktidarların
oy kaygıları dolayısıyla sürekli ertelenmiş
olması, giderek toplumsal barışın bozulmasına mal
olmaktadır. Kuzey Afrika'da başlayıp Orta Doğu'ya
yayılan "Arap Baharı"nın ortaya
çıkardığı bölgesel düzeyli çatışma ortamına
bakıldığında, demokratik açılımlardan imtina eden
rejimlerin içine düştüğü çıkmaz açıkça görülmektedir.
Ayrıca, Kürt sorununun da artık bölgesel ve giderek uluslararası
bir boyut kazandığı bilinmektedir. Bu bakımdan, ülkemizin
iç meselelerini demokratik ilkeler etrafında çözmek dışında
başka bir seçeneğinin olmadığı da su götürmez bir
gerçektir.
Cumhuriyet tarihi, Kürt meselesinin
sadece güvenlik eksenli politikalarla çözülemeyeceğinin örnekleriyle
doludur. Nitekim, yıllarını bu meseleyi güvenlik eksenli politikalar
çerçevesinde çözmek için vermiş olan pek çok komutan bile Kürt meselesinin
siyasi, ekonomik ve sosyal yönlerine işaret etmeye
başlamış, sorunun sadece askerî yöntemlerle
çözülemeyeceğinin altını çizmişlerdir. Öte yandan,
Genelkurmay Başkanlığının verilerine göre 1984'ten
2009'un Nisan ayına kadar 11.735 güvenlik görevlisi ile 30 bine yakın
PKK mensubu ve binlerce sivil yurttaşımız bu
çatışmalı ortamda hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu
rakamlara faili meçhul cinayetlere kurban gidenler ile hâlen kayıp olan
yurttaşların sayısı dâhil değildir. 1984'ten bu yana
50 bine yakın yurttaşımızın yaşamına mal
olan söz konusu hadise, mevcut hâliyle bırakıldığı
sürece toplumun muhtelif organlarında, uzuvlarında
kangrenleşmeye sebebiyet vermektedir. Kutuplaşma her geçen gün
arttığı gibi, evlatlarını yitiren ailelerin siyaset
kurumuna yönelttiği çözüm talebi de ısrarla
karşılanmamaktadır. Oysa, siyaset kurumu artık bu talebi
karşılamak zorundadır.
Sorunları demokratik siyaset
kanallarıyla çözmek, uygar ülkelerin vazgeçilmez seçeneğidir. Bunun
dışında kalan askerî veya siyasi yöntemlerin sorunu daha da
derinleştirmekten öte bir sonuç doğurmadığı, son otuz yıllık deneyimlerle
sabittir.
Öte yandan, çok farklı etnik ve
dinî grupları barındıran ülkemizin tüm yurttaşları bu çatışmalı
ortamdan olumsuz etkilenmekte, toplumsal birlikteliği sağlayan temel
kaideler her ölüm haberiyle birlikte yeniden sarsılmaktadır.
Dünyanın hiçbir yerinde toplumsal barışın, otuz yıl süren
çatışmalı ortamdan olumsuz yönde etkilenmemesi söz konusu değildir.
Nitekim ülkemizde de toplumsal barışın zedelendiğine dair
çeşitli kamuoyu araştırmaları bulunmakta ve bu tablonun her
geçen gün daha da iç karartıcı hâle geldiği görülmektedir.
Bununla beraber halkın devlete ve siyaset kurumuna olan güveni de zedelenmektedir.
Çatışmalı ortam
Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda yaşayan
halkımızın hayatını her açıdan katlanılmaz
bir kara tabloya hapsetmekle birlikte, ülkemizin tüm vatandaşlarına
ağır yükler bindirmektedir. Her gün gelen şehit haberleriyle
beraber askerî harcamaların yarattığı ekonomik yük de
altından kalkılamaz hâle gelmiştir.
Hülasa, terazi, sıkleti çekemez
hâle gelmiştir. Kürt sorununu mevcut hâlde bırakmak gibi bir
tercihimiz söz konusu değildir. Toplumsal barışı her geçen
gün daha da riske sokan bu sorunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisi
bünyesinde oluşturulacak bir komisyonun acilen çözüm yolları
araması ve demokratik siyaset kanallarını işletmek için
harekete geçmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Bu bağlamda TBMM bünyesinde
Toplumsal Barışı Bozan Olayları Araştırma ve
Çözüm Yolları Sunma Komisyonu'nun kurulmasının elzem olduğu
kanaatindeyiz.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkanvekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 187 Milletvekilinin, terör sorununun çözümüne
yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/577)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan terör sorununun
çözümüne yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi, bu
konuda yüce Meclisin ve toplumun bilgilendirilmesi amacıyla
Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılması
konusunda gereğini arz ederiz.
1) Mahir Ünal (Kahramanmaraş)
2) Nurettin Canikli (Giresun)
3) Mustafa Elitaş (Kayseri)
4) Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul)
5) Ahmet Aydın (Adıyaman)
6) Mehmet Doğan Kubat (İstanbul)
7) Osman Aşkın Bak (İstanbul)
8) Recep Özel (Isparta)
9) Ramazan Can (Kırıkkale)
10) Zeyid Aslan (Tokat)
11) Mustafa Ataş (İstanbul)
12) İdris Güllüce (İstanbul)
13) Salih Fırat (Adıyaman)
14) Hüseyin Samani (Antalya)
15) Ömer Selvi (Niğde)
16) Derya Bakbak (Gaziantep)
17) İsmail Aydın (Bursa)
18) Hüseyin Filiz (Çankırı)
19) Mehmet Cemal Öztaylan (Balıkesir)
20) Gökçen Özdoğan Enç (Antalya)
21) Özcan Ulupınar (Zonguldak)
22) Ercan Candan (Zonguldak)
23) Mehmet Yüksel (Denizli)
24) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
25) İsmail Tamer (Kayseri)
26) Tülay Selamoğlu (Ankara)
27) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
28) Hüseyin Şahin (Bursa)
29) Mehmet Geldi (Giresun)
30) Cengiz Yavilioğlu (Erzurum)
31) Mustafa Şahin (Malatya)
32) Vedat Demiröz (Bitlis)
33) Mehmet Erdoğan (Adıyaman)
34) Enver Yılmaz (İstanbul)
35) Temel Coşkun (Yalova)
36) Muhammet Bilal Macit (İstanbul)
37) Mehmet Domaç (İstanbul)
38) Hamza Dağ (İzmir)
39) Mehmet Muş (İstanbul)
40) Nusret Bayraktar (Rize)
41) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
42) Bedrettin Yıldırım (Bursa)
43) Fikri Işık (Kocaeli)
44) Süreyya Sadi Bilgiç (Isparta)
45) Akif Çağatay Kılıç (Samsun)
46) Osman Ören (Siirt)
47) Mehmet Galip Ensarioğlu (Diyarbakır)
48) Ziver Özdemir (Batman)
49) Oya Eronat (Diyarbakır)
50) İsrafil Kışla (Artvin)
51) Ali Şahin (Gaziantep)
52) Osman Çakır (Düzce)
53) Tülay Kaynarca (İstanbul)
54) Ahmet Haldun Ertürk (İstanbul)
55) İlknur Denizli (İzmir)
56) Ülker Güzel (Ankara)
57) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
58) Dilek Yüksel (Tokat)
59) Abdulkerim Gök (Şanlıurfa)
60) Muhammed Murtaza Yetiş (Adıyaman)
61) Feyzullah Kıyıklık (İstanbul)
62) Adnan Yılmaz (Erzurum)
63) Harun Karaca (İstanbul)
64) İbrahim Yiğit (İstanbul)
65) Faruk Septioğlu (Elazığ)
66) Özlem Yemişçi (Tekirdağ)
67) Erol Kaya (İstanbul)
68) Şuay Alpay (Elazığ)
69) Faruk Nafız Özak (Trabzon)
70) Ahmet Berat Çonkar (İstanbul)
71) Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu (Bursa)
72) Mehmet Ali Okur (Kocaeli)
73) Ahmet Baha Öğütken (İstanbul)
74) Mehmet Kerim Yıldız (Ağrı)
75) A. Emin Önen (Şanlıurfa)
76) Mevlüt Çavuşoğlu (Antalya)
77) Orhan Atalay (Ardahan)
78) Nureddin Nebati (İstanbul)
79) Yıldırım M.
Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
80) Halil Ürün (Afyonkarahisar)
81) Osman Boyraz (İstanbul)
82) İsmet Uçma (İstanbul)
83) Mehmet S.Tekelioğlu (İzmir)
84) Fevai Arslan (Düzce)
85) Sevde Bayazıt Kaçar (Kahramanmaraş)
86) Ayşenur İslam (Sakarya)
87) Nurcan Dalbudak (Denizli)
88) Hacı Bayram Türkoğlu (Hatay)
89) Vural Kavuncu (Kütahya)
90) Sevim Savaşer (İstanbul)
91) Ali İhsan Yavuz (Sakarya)
92) Alev Dedegil (İstanbul)
93) Mustafa Gökhan Gülşen (Kastamonu)
94) Adem Yeşildal (Hatay)
95) Mustafa Demir (Samsun)
96) Ünal Kacır (İstanbul)
97) Zülfü Demirbağ (Elâzığ)
98) Hüseyin Üzülmez (Konya)
99) İlyas Şeker (Kocaeli)
100) Zeki Aygün (Kocaeli)
101) Ahmet Arslan (Kars)
102) Yunus Kılıç (Kars)
103) Şirin Ünal (İstanbul)
104) Ertuğrul Soysal (Yozgat)
105) İhsan Şener (Ordu)
106) Bünyamin Özbek (Bayburt)
107) Ekrem Çelebi (Ağrı)
108) Mehmet Şükrü Erdinç (Adana)
109) Emrullah İşler (Ankara)
110) Bülent Turan (İstanbul)
111) Yılmaz Tunç (Bartın)
112) Mehmet Kasım
Gülpınar (Şanlıurfa)
113) Fatih Şahin (Ankara)
114) Ahmet Salih Dal (Kilis)
115) Mehmet Metiner (Adıyaman)
116) Şenol Gürşan (Kırklareli)
117) Burhan Kayatürk (Van)
118) Mahmut Kaçar (Şanlıurfa)
119) Bilal Uçar (Denizli)
120) Ruhi Açıkgöz (Aksaray)
121) Faruk Işık (Muş)
122) Nebi Bozkurt (Mersin)
123) Murat Yıldırım (Çorum)
124) Yahya Akman (Şanlıurfa)
125) Muzaffer Aslan (Kırşehir)
126) Mehmet Akyürek (Şanlıurfa)
127) Zeynep Karahan Uslu (Şanlıurfa)
128) İlhan İşbilen (İzmir)
129) Halil
Mazıcıoğlu (Gaziantep)
130) İlhan Yerlikaya (Konya)
131) Ebu Bekir Gizligider (Nevşehir)
132) Osman Kahveci (Karabük)
133) Şamil Tayyar (Gaziantep)
134) Mihrimah Belma Satır (İstanbul)
135) Hüseyin Bürge (İstanbul)
136) Hilmi Bilgin (Sivas)
137) Yusuf Başer (Yozgat)
138) Mustafa Öztürk (Bursa)
139) Ahmet Yeni (Samsun)
140) Soner Aksoy (Kütahya)
141) Hasan Fehmi Kinay (Kütahya)
142) Muhyettin Aksak (Erzurum)
143) Oktay Saral (İstanbul)
144) Aydın
Bıyıklıoğlu (Trabzon)
145) Recai Berber (Manisa)
146) Nevzat Pakdil (Kahramanmaraş)
147) Cem Zorlu (Konya)
148) Nihat Zeybekci (Denizli)
149) Muzaffer Yurttaş (Manisa)
150) Canan Candemir Çelik (Bursa)
151) H. Hami Yıldırım (Burdur)
152) Gönül Bekin Şahkulubey (Mardin)
153) Adem Tatlı (Giresun)
154) Suat Önal (Osmaniye)
155) Gülay Samancı (Konya)
156) İsmail Güneş (Uşak)
157) Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde)
158) Yüksel Özden (Muğla)
159) Mehmet Daniş (Çanakkale)
160) Mustafa Bilici (Van)
161) Abdurrahim Akdağ (Mardin)
162) İsmail Kaşdemir (Çanakkale)
163) Fuat Karakuş (Kilis)
164) Fatih Han Ünal (Ordu)
165) Abdullah Nejat Koçer (Gaziantep)
166) Gülşen Orhan (Van)
167) Mustafa Baloğlu (Konya)
168) Mehmet Altay (Uşak)
169) Nesrin Ulema (İzmir)
170) Aydın Şengül (İzmir)
171) Mehmet Naci Bostancı (Amasya)
172) Hasan Karal (Rize)
173) Mehmet Öntürk (Hatay)
174) İlknur İnceöz (Aksaray)
175) Ali Aşlık (İzmir)
176) Kerim Özkul (Konya)
177) Murat Göktürk (Nevşehir)
178) Harun Tüfekci (Konya)
179) İdris Şahin (Çankırı)
180) Hakan Çavuşoğlu (Bursa)
181) Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
182) Ülker Can (Eskişehir)
183) İsmail Safi (İstanbul)
184) Mine Lök Beyaz (Diyarbakır)
185) Mehmet Süleyman Hamzaoğulları (Diyarbakır)
186) Türkan Dağoğlu (İstanbul)
187) Orhan Karasayar (Hatay)
188) Rıfat Sait (İzmir)
189) Ali Turan (Sivas)
190) Nursuna Memecan (Sivas)
191) Mustafa Kabakcı (Konya)
192) Oğuz Kağan Köksal (Kırıkkale)
Gerekçe:
Birlikte yaşama tasavvuru ile
kurulan, ortak bir tarihe, ortak bir geleneğe ve kader birliğine
sahip unsurların bütününden müteşekkil Türkiye Cumhuriyeti devleti,
zaman zaman darbelerle, muhtıralarla, sağ-sol kavgalarıyla ve
son otuz yıldan beri de terör olaylarıyla karşı
karşıya kalmıştır. Bütün bunların sonucu olarak
ülkemiz ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda büyük kayıplara
uğramış, demokrasisi ciddi zararlar görmüştür.
Bugün artık terörün
varlığı üzerine, çatışma kültürü üzerine inşa
edilmiş bir anlayış, miadını tamamen
doldurmuştur.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu
yana ülkemizde demokratikleşme sürecini kesintiye uğratan
antidemokratik uygulamalara karşı son yıllarda önemli
adımlar atılmış, bu çerçevede darbelerle yüzleşme ortamı
oluşturulmuş, TBMM çatısı altında bütün siyasi parti
temsilcilerimizin katılımıyla kurulan Darbe ve
Muhtıraları Araştırma Komisyonu, Anayasa Uzlaşma
Komisyonu gibi komisyonlarla demokratikleşme adımları
hızlandırılmıştır. Ayrıca, Hükûmetin 2009
yılından itibaren yürüttüğü bir demokratikleşme ve
Türkiye'nin başta terör sorunu olmak üzere kronik hâle gelen
sorunlarının çözümüne yönelik ciddi adımlar
atılmıştır.
Bugün Türkiye'nin en
yakıcı sorunu hâline gelen terör sorununun çözümüne yönelik önemli
bir süreç yürütülmektedir.
Çözüm süreci adı verilen
bu yeni süreç daha güçlü, daha demokratik, daha özgür, daha huzurlu bir Türkiye
hedefinin ileri bir adımıdır. Bu çerçevede, değişik
toplum kesimlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve
katkılarını alabilmek için "Akil İnsanlar Heyeti"
de oluşturulmaktadır.
Tüm bu adımlar
esasen Türkiye'de özgürlükçü demokratik bir düzenin yerleştirilmesi; insan
hak ve özgürlüklerinin güçlendirilmesi, zenginleştirilmesi ve
korunmasına yönelik önemli adımlardır.
Türkiye Cumhuriyeti
devleti, demokratik bir temelde, insan onuruna dayalı, çok sesliliği,
açık fikirliliği ve hoşgörüyü güvence altına alarak özgür
ve eşit bir yaşama alanı oluşturmak durumundadır. Bu
temel anlayışa hizmet amacıyla yürütülen ve "çözüm
süreci" olarak adlandırılan sürecin temel hedefi, 23 Nisan
1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılırken tasavvur edilen,
tahayyül edilen büyük Türkiye idealidir.
Bu önerge ile TBMM'de
bir araştırma komisyonu kurularak yüce Meclisin ve bütün siyasi
partilerin çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerinin ve tekliflerinin
alınması hedeflenmektedir. Böylece, hem TBMM'nin süreçle
sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek hem de
komisyonun yapacağı kapsamlı çalışmalarla Meclisin ve
siyasi partilerimizin görüş, eleştiri, teklif veya çözüme
katkıları alınabilecektir.
6.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, Kürt sorununun çözülmesi,
demokratikleşmenin geliştirilmesi, toplumsal barışın
tesisi ve özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar Kürt sorununun çözümsüzlüğünden ötürü
ortaya çıkan sorunların belirlenip demokratik siyaset çizgisinde
çözülmesi, Türkiye'de demokratikleşmenin geliştirilmesi, toplumsal barışın
tesisi ve özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken
BDP
Grup Başkan Vekili
Bingöl
Gerekçe:
1923 yılında resmî ilanı
gerçekleşen Türkiye Cumhuriyeti'nin pozitivist, tekçi bir
anlayışla inşa edilmek istenmesi kendisi ile beraber tarihsel
sorunları da ortaya çıkarmıştır. Bu anlayış neticesinde
özgürlükler kısıtlanmış, demokrasinin gelişmesine
imkân tanınmamıştır. Özgürlüklerin
kısıtlanması toplum- devlet arasındaki ilişkiyi
zedelemiş, demokrasi ise tek partili siyasal hayatın 1946
yılına kadar kesintisiz sürmesi ile beraber gelişme imkânı
bulamamıştır. Sonraki tarihlerde toplumdan doğru yürüyen
demokrasinin gelişme süreci ise devlet müdahalelerine maruz kalmasına
rağmen ilerlemeye devam etmiştir. Türkiye halklarının ve
farklı kimlik gruplarının söz konusu demokrasi ve özgürlük
talepleri daha çok askerî müdahaleler yoluyla bastırılmak
istenmiş, devlet toplumu potansiyel bir tehdit olarak görme
eğiliminde olmuştur. Dünyadaki gelişmelerin sivilleşme,
demokratikleşme ve özgürlüklerin genişlemesi seyrinde ilerlediği
2000'Ii yıllarda bile Türkiye'de askerî müdahale planlarının
olduğu bilinen bir
gerçektir.
Türkiye'nin hiç
kuşkusuz en önemli sorunlarından biri Kürt sorunudur. Cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana çözümsüzlüğe sevk edilen ve demokratik çözüm
yöntemlerinin kullanılmaması nedeniyle birçok acı
yaşanmıştır. Askerî yöntemlerde ısrar edilmesi,
siyasetin sorumluluk almaması, çözümsüzlüğün dayatılması
beraberinde milyonlarca insanın yerinden edilmesine, binlerce insanın
yaşamını yitirmesine ve birçok acının
yaşanmasına neden olmuştur. Sorunun demokratik yol ve
yöntemlerle çözülmesi, siyasetin ve Parlamentonun sorumluluk alması
yönünde yeni arayışların başlamış olması
önemlidir. Tüm Türkiye'nin arzusu ve umudu sorunlarımızın
demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi konusunda başlatılan
çalışmaların sonuç alması ve toplumsal
barışın tesis edilmesidir. 21 Mart 2013 günü Diyarbakır'da
yapılan demokratik siyaset çağrısı Türkiye'de Kürt
sorununun siyaset kanalları kullanılarak çözümü ve Türkiye'nin
demokratikleşmesi sürecinin başlatılması
açısından umutları artırmıştır.
Kürt sorununun
demokratik siyaset kanalları ile çözüm talepleri ve Türkiye'nin demokrasi
ile özgürlükler alanında gelişmesi talepleri ayyuka
çıkmış ve buna ilişkin siyasi iradeler belirmiştir.
Yakın geçmişte Türkiye'de halk oyunun siyasal makamların belirlenmesinde
güçlendirilmesi, TBMM çatısı altında yaşanan geniş
halk temsiliyeti oranları demokrasi adına ümitvar gelişmelerdir.
Bunun yanı sıra, demokrasi kültürünün geliştirilmesinin ve
özgürlük alanlarının çoğaltılmasının elzem
olduğu da bilinmektedir. Türkiye'de Kürt sorununun çözümsüzlüğü,
merkez çevre ilişkisini düzenleyen yasal uygulamaların
yarattığı sorunlar, güçler ayrılığı
konusundaki sıkıntılar, kamu görevlileri üzerinden kurulan
devlet- toplum ilişkisinde devlet aygıtının topluma
karşı tehlike hâlinde olduğu anlayışından türeyen
yasal düzenlemeler, kültürel farklılıkların kendi özgüllükleri
ile yaşaması önündeki engeller, demokrasinin olmazsa olmazı olan
Siyasi Partiler Kanunu ve seçim kanunlarındaki antidemokratik uygulamalar,
askerî birimlerin mali, idari ve siyasi denetimi, temel insan hak ve hürriyetlerini
kısıtlayıcı anlayış gibi daha birçok düzenleme ve
kurumsallaşma Türkiye'de demokrasinin gelişmesi ve özgürlüklerin
çoğalması namına pranga hizmeti görmektedir. Tüm toplumun
beklentisi, bu konuda yeni yasal düzenlemelerin yapılması,
reformların gerçekleştirilmesi ve Türkiye'nin sorunlarını
çözerek kendisini geleceğe hazırlaması yönündedir.
Bu noktadan
hareketle, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü, adalet, eşitlik ve özgürlük
temelinde ortak bir gelecek inşa etme ve Türkiye'nin
demokratikleşmesinin önünü açılması için TBMM'nin irade
alması ve bu kapsamda bir Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, şimdi, biraz önce okunan
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20 milletvekilinin; Adalet ve
Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 187
milletvekilinin; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin
birlikte yapılacak ön görüşmelerine başlıyoruz.
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 20
milletvekilinin, toplumsal barışı bozan olayları
araştırmak ve çözüm yolları bulmak amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkanvekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 187 Milletvekilinin, terör sorununun çözümüne
yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/577)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, Kürt sorununun çözülmesi,
demokratikleşmenin geliştirilmesi, toplumsal barışın
tesisi ve özgürlüklerin genişletilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
BAKŞAN Hükûmet adına söz isteyen Beşir
Atalay, Başbakan Yardımcısı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verilen araştırma önergeleri üzerinde, terör sorununun çözümüne
yönelik sürecin bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi konulu Meclis
araştırma önergeleri üzerinde Hükûmetimiz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu araştırma önergesinin amacı, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kurularak yüce Meclisin ve bütün siyasi
partilerin çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerinin ve
tekliflerinin alınmasıdır. Zaman zaman değişik siyasi partilerimizden
veya milletvekillerimizden Meclise bilgilendirme
yapılmadığı yönünde eleştiriler
alınmaktadır. Bu komisyon vasıtası ile yüce Meclisimizin
hem bilgilendirilmesi mümkün olacak hem de katkılarının
alınması süreci yürüyecektir. Esasen, süreç yürürken bütün toplum
kesimlerinin, bütün sivil toplum kesimlerinin görüşleri, önerileri
alınmaya çalışılmaktadır. Niye öyle bir komisyona
ihtiyaç vardır diye, tabii, bugün biraz tartışıldı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çözüm sürecine yönelik yoğun toplumsal destek sürerken,
sürecin siyasal partiler ayağının eksik kaldığı,
Meclisin bilgilendirilmediği ve yeterince katkısının
alınmadığına dair eleştiriler oluyor. Bildiğiniz
gibi, aslında, biz, AK PARTİ olarak ve Hükûmet olarak, Meclisin,
siyasal partilerin çözüm sürecine desteklerinin alınması için her
zaman büyük gayretin içerisinde olduk ama bu gayretimiz maalesef bugüne kadar
pek karşılık da bulmadı. Hatırlanırsa, daha önce
2 defa biz genel görüşme istedik bu konularda -birisi açık
görüşmeydi, birisi kapalı görüşmeydi- Hem Meclisimizi
bilgilendirdik hem de partilerimizin görüşlerini almaya
çalıştık.
Dünya örneklerine
bakıldığında, terör gibi büyük sorunların partilerüstü
görüldüğü, iktidarıyla muhalefetiyle birlikte mücadele edildiği
görülmektedir. Esasen, bu sorunları çözen bütün ülkelerde iktidar
muhalefet yakın iş birliği yapmıştır. Birbirini
suçlamak yerine, mümkün olabildiğince paylaşarak, tekliflerini ortaya
koyarak
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Nasıl
yaptıklarını okur musunuz?
Sayın Bakan, okudunuz mu
nasıl yaptıklarını?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hatta en önemli çözümleri getiren, büyük
çözümleri getiren ülkelerde muhalefet bu konuları iç siyaset malzemesi de
yapmamıştır.
Genelde, bu konularda, tabii, biz,
doğrusu, AK PARTİ olarak, AK PARTİ Hükûmeti olarak bu iş
birliğini arzu ediyoruz ve hep bu arayışın içerisinde
olduk. Aslında, bu komisyon önerilerine de biz Hükûmet olarak bu
açıdan olumlu bakıyoruz. Yine, tabii, gerekirse biz Meclisi genel
görüşme çerçevesinde de bilgilendirmeye ve o şekilde görüşler
almaya da her zaman açığız. Tabii, bir taraftan bütün
farklı kesimleriyle toplumun desteğini, görüş ve önerilerini
alırken Meclisimizin de desteğini, görüş ve önerilerini almak
istiyoruz. Otuz yıldır devam eden, Türkiyenin en önemli sorunu olan
bu soruna ve çözüm sürecine ilişkin, Meclisin katkısının
alınması amacıyla komisyon kurulmayacaksa başka hangi
amaçla komisyon kurulabilecektir? Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşlarının tamamını ilgilendiren böyle önemli bir
konuda Meclisimizin değerlendirme, teklif ve katkılarının
alınması bizim için büyük önem taşımaktadır.
Kurulacak Meclis araştırma
komisyonu ile bir taraftan yakın tarihimizin en önemli sorunu
hakkında partilerimizin, milletvekillerimizin desteği, görüşü
alınırken, diğer taraftan karşılıklı bir
bilgilendirme de söz konusu olacaktır. Bu bakımdan, Hükûmet olarak bu
komisyona çalışmaları esnasında her türlü yardım ve
desteği sağlayacağımızdan emin olunmasını
arz ediyorum.
Araştırma komisyonu
aracılığıyla çözüm sürecinin farklı
aşamaları hakkında Meclisimizi ve milletvekillerimizi
bilgilendirme imkânını da bulmuş olacağız. Çözüm
sürecinde bu konuda söyleyecek sözü olan her bir
vatandaşımızın sesini duyurması bizi güçlendirecek,
ülkemizin sahip olduğu kültürel zenginliğin sisteme daha iyi
yansımasını sağlayacaktır. Bu nedenle, Meclis
araştırma komisyonunun oluşturulması çözüm sürecinde
ileriye doğru attığımız bir adım olacaktır.
Bu sorun sadece iktidarın sorunu
da değildir, Türkiyenin sorunudur. Bu nedenle, bütün siyasi partilerin,
sivil toplum kuruluşlarının, meslek
kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin çözüm sürecine
ilişkin olumlu katkı vermelerini bekliyoruz. Sözüm var. diyen
herkesin desteğini almaya, sözünü dinlemeye hazırız. Akan
kanın durması, kardeşliğin yeniden tesisi ve büyük Türkiye
ideali için sürece destek verenleri aziz milletimiz hep hayırla yâd
edecektir. Esasen, şu anda, milletimizde büyük bir umut var. Doğrusu,
elimizde çok iyi kamuoyu yoklamaları, araştırmalar var. Bölge
bölge, il il bu konuda milletimizin taleplerini, düşüncelerini,
kaygılarını da alıyoruz ve gerçekten, daha önce
açıklandığı gibi, son araştırmamız -ki onun
üzerinden de bir yirmi gün geçti, şu anda yenilenmesi gerekiyor- referandum
oranına, yüzde 58e ulaşmış durumda.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Saat başı yapın, saat başı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hangi
şirket yaptı, hangi şirket?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) İnşallah milletimizin bu
umutları boşa çıkmayacak.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ olarak 2001de, partimizin
kurulduğu andan itibaren biz bu konularda hangi politikaları
izleyeceğimizi, ne yapacağımızı
programımızda yazdık. Şu anda eğer AK PARTİnin Programına
bakılırsa, taa 2001 14 Ağustosta partimizi kurarken bugün
yaptıklarımızın hepsinin orada yazılı olduğu
görülecektir. (CHP sıralarından gürültüler)
Biz konjonktürel bir siyaset
yapmadık hiç, inanın, günübirlik siyaset yapmadık.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Kargalar güler buna.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Grubunu inandırmak için mi söylüyorsun Sayın Bakan bunu? Kendi
grubunuzu inandırmak için mi söylüyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Stratejisini iyi çalışan, vizyon
ortaya koyan ve ne yapacağımızı taa o günden ifade eden bir
strateji izledik ve bunu değişik seçimlerde, seçim beyannamelerimizle,
her üç hükûmetimizde, hatta dört hükûmetimizde hükûmet
programlarımızla da ortaya koyduk ve oralarda ne yazdıysak o
çizgimizi izliyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hükûmet Programında tek satır yok Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Şimdi, doğrusu, bizim ilk
başladığımızda
Şöyle hatırlansın: Bizim
19 Kasım 2002dir ilk Hükûmetimiz, Abdullah Gül Hükûmetinin ilk Bakanlar
Kurulu toplantısı. İlk kararımız ve ilk
uygulamamız olağanüstü hâlin kaldırılmasıdır ve
30 Kasım 2002de olağanüstü hâl uzatılmayarak
kaldırılmıştır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
O zaman terör sona ermişti zaten Sayın Bakan.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Şimdiye gel, şimdiye.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu, şu demektir: İlk günden
itibaren Türkiye'nin normalleştirilmesi yönünde çabalara
başladık ve
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Olağanüstü hâl siz gelmeden önce kaldırılmıştı,
kararı alınmıştı zaten.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
o olağanüstü hâlin ne demek
olduğunu herkes bilir.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Olağanüstü hâlin kaldırılması konusunda 57nci Hükûmet
karar almıştı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) AK PARTİnin iktidara gelmesiyle
birlikte artık demokratikleşme sürecini hızlandıran, insan
hakları çıtasını yükselten ve geçmişin korkularıyla
yüzleşen bir Türkiye oluşmaya başlamıştır. Bu
amaçla anayasal, yasal, idari ve kurumsal düzeyde çok önemli adımlar
atılmış, çok büyük değişiklikler
yapılmıştır ve yüce Meclisten geçmiştir bunlar. Yüce
Meclisin düzenlemeleriyle, desteğiyle bunlar yapılmıştır
ve biz bunu yakında kitap olarak da yayınlıyoruz: Sessiz Bir
Devrim. On yılda AK PARTİ hükûmetlerinin, Türkiyenin
yaptığı sessiz devrimi orada anlatacağız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sivil darbe!
KAMER GENÇ (Tunceli) Karşı
devrim!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Tabii, bu süreçte bizim AK PARTİ iktidarı
olarak yaptığımız ilk şey, güvenliğe yönelik
bakış açısını değiştirmek olmuştur. Bu
anlamda ciddi bir paradigma değişikliğine gidilmiştir.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Belli, hepsi
hapiste.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu, programımızda da yazılıdır.
Bütün bu yazılı metinlerin içinde bulunan ve o günden beri de her
safhasını yaşayan birisi olarak bunu söylüyorum, AK PARTİ Programında
yazılıdır bu ve bunları biz adım adım bugün
uyguluyoruz. Ve terör sorunuyla, terör unsurlarıyla vatandaşlarımızın
demokratik taleplerini birbirinden kesin şekilde ayırdık...
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Kiminle
görüşüyorsunuz? Karayılandan mektup gelmedi mi daha?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) ...ve vatandaşlarımızın
hakları, hukuku, onlar talep etmeden kendilerine iade edilmiştir ve
Türkiyenin şu on yıllık tarihi budur.
DİLEK AKAGÜNDÜZ (Uşak)
Terörün vicdanı olmaz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ret ve inkâr politikalarına son verdik.
Sorunlarla yüzleştik, karşı karşıya olduğumuz
bütün sorunları görmezden gelme yerine onlarla doğrudan
yüzleştik. Bu sorunları ve geçmişte yapılan
yanlışları inkâr eden yaklaşımlara da son verdik.
Attığımız bütün
adımlarda, farklılığımız zenginliğimiz,
çoğulcu toplum temel hedefimiz ve milletimizin sağduyusu da en büyük
güvencemiz oldu. Bin yıldır bir arada yaşamış bir
milletin vârisleri olarak, farklılığımızı
zenginliğimiz olarak gördük. Milletimizin ortak tarihinden, kültüründen ve
medeniyetinden miras kalan çeşitliliğini ve çoğulculuğunu
yaşatmayı ve geliştirmeyi hedef aldık.
Terörü sona erdirmek ve toplumsal
barış ve kardeşliği sağlamak amacıyla Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesini başlattık. Bu kapsamda
gerçekleştirdiğimiz anayasal, yasal, idari ve toplumsal
adımlarla demokratikleşmeyi daha ileri boyutlara
taşıdık. Bu proje, korku ve baskı toplumundan açık
konuşan ve tartışan bir topluma geçişin ifadesidir
aslında. Korkulardan hem devlet kurtuldu hem millet kurtuldu
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Korku imparatorluğuna dönüştü Sayın Bakan, korku
imparatorluğu oldu. Tersini söylüyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
ve bütün sorunlarla yüzleşen bir
Türkiye var bugün, onu özellikle ifade etmek istiyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
İnsanlar telefonla konuşmaya korkuyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Tabii, bu süreçte çok tartışmalar
oldu. Bu sorunların hepsi açık konuşulmaya başlandı,
tabular kalktı ama bu durum ve bu duruma gösterilen tepkiler de eksik
olmadı. Olağanlaşmanın, normalleşmenin ve sosyal
restorasyon süreçlerinin bir parçasıdır bu eleştiriler de ve
biz, bu sürece, bu Millî Birlik, Kardeşlik Projesine aynı ilk günkü
gibi devam ediyoruz.
Bunlarla tabii neyi sağladık?
Değerli milletvekilleri, aslında terörün istismar zeminini ortadan
kaldırdık büyük oranda. Bunun bir ayağı da ekonomik
kalkınmadır, gelişmedir, bakın. İki ayağı
vardır bizim stratejimizin.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Terörü meşrulaştırdınız Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bir: Türkiyeyi daha fazla
demokratikleştirme, herkesin hak ve hukukunu iade etme. Herkes, bütün
rengiyle, bütün etnik özellikleriyle, bütün inanç özellikleriyle Türkiyede
özgürce yaşayacaktır. Biz, bir, bunu sağladık. (BDP
sıralarından alkışlar)
İki: Türkiyede başta bu
bölgeler olmak üzere ekonomik kalkınmayı sağladık. O
bölgesel farklılıkları ortadan kaldırmak için elimizden
geleni yaptık ve hâlen de yapıyoruz. Bu da terörün diğer
istismar zeminlerinden birisidir.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) O zaman ne
görüşüyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ve bugün herkes biliyor Türkiye ekonomik
olarak dünyada nerede ve o gün neredeydi?
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Nerede,
nerede?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Türkiye 3 misli büyüdü
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yalan! Yalan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
millî gelirimiz 3 misli arttı ve
Türkiye bugün, hamdolsun, G-20lerin içinde; Avrupanın 6ncı büyük
ekonomisi, dünyanın 17nci.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) 99da
girdi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Senden önceydi,
senden önce vardı zaten.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Değerli milletvekilleri, kendi ülkemiz,
bunlardan gurur duyalım; bunu şu parti, bu hükûmet yaptı diye düşünmeyelim.
Hepimiz yurt dışına çıkınca bunu görüyoruz bakın.
Bugün uluslararası platformlarda dünyanın yıldızı
parlayan dört beş ülkesinden birisi Türkiye. Brezilya, Japonya, Çin, Kore
diye bunlar sayılıyor ve Türkiye, işte bunlardan biri. Türkiye
bugün orada. Biz bu gerçekler için çalışıyoruz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Senden önce vardı zaten.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Türkiyeyi büyütmek için
çalışıyoruz.
Ve
bölgesel kalkınmada, bölgenin kalkınması, bütün
enstrümanlarıyla, GAP projesiyle, KÖYDESiyle, BELDESiyle, kalkınma
ajanslarıyla, SODES projeleriyle bölgeye diğer bölgelerden daha fazla
ağırlık verdik. Doğu, Güneydoğu Bölgesindeki kamu
yatırımlarına büyük hız verdik ve inşallah, bu terör
bittiğinde özel sektör yatırımları da orada patlama yapacak
ve esas o zaman terörün zemini kendiliğinden, daha da istismar zemini
kalkmış olacak.
Ve
tabii, değerli milletvekilleri, bunları yaparken biz büyük cesaret
gösterdik, riskler aldık, eleştiriler oldu. Burada, bugün, yine,
doğrusu ne eleştiriler ne üslup; terörün kucağına
oturmamız, zillete düşmemiz falan
Tabii, ben bunlara girmiyorum.
Yani bugün araştırma önergesinin ruhuna uygun bir konuşma yapmak
istiyorum.
Yine
o eleştiriler oluyor, hep oldu ama bir dayanağımız var:
Millet. Millet bize çok destek verdi, hâlen veriyor. Bu projede de milletin
desteği büyük. Herkeste umut var bugün, umut; bir büyük umut var. Ve ne
iftiralar ne badireler, darbe girişimleri, karalama kampanyaları,
bizlerle ilgili olmadık sözler. Ama milletimiz yalnız
bırakmadı.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kuzey Irak petrollerini kiminle paylaşıyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bütün seçimlerden güçlenerek
çıktık. Hamdolsun. Her seçimde biraz daha fazla ve şimdi,
kamuoyu yoklamaları -11inci yılımızda- şu anda yine
bizi seçimdekinden daha yüksek bir yerde gösteriyor, yüzde 52,5larda. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O zaman akil adamlara niye ihtiyacınız
var? Akil adamları niye gönderiyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Bakın, burada, bazen, milleti
aldatmaktan falan söz ediliyor. Bakın, biz milleti hiç aldatmadık...
MEHMET GÜNAL (Antalya) Allah Allah!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Yalan
konuşma.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
ve bu millet zaten aldanmaz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yere bas, yere!
Ayağını yere bas!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Her 2 kişiden, 2 seçmenden 1i oy
veriyorsa, bu milleti aptal yerine mi koyuyorsunuz? Millet aldanıyor! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Millet aldanmaz. Biz millete çok güveniriz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ayağını yere bas,
kaldırma ayağını!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Biz millete çok güveniriz ve bu millet
aldanmaz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu milleti
nasıl kandırdığınızı Osloda gördük.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ve burada özellikle şunu ifade edeyim:
Biz milletin rehberliğini esas aldık...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Kandırdınız mı, kandırmadınız mı
Osloda Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
ve daima milletin rehberliğinde
yürüdük. Millete rağmen asla bir şey yapmadık, asla
yapmayız.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - Milleti beş vakit
kandırıyorsunuz, bir kere değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Çözüm sürecimizde de millete rağmen,
milletin istemediği hiçbir şeyi yapmayız. Bunu burada bir defa
daha ifade edeyim.
GÜRKUT ACAR (Antalya) PKKya teslim
oldunuz, daha ne yapacaksınız?
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - Ama bu sefer millet
aldanmayacak kesinlikle.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Bu milletin adı ne Sayın
Bakan? Hangi milleti kastediyorsun?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu ifade edeyim: Her kesimden
vatandaşımız siyasal sorunların çözümünün demokratik siyaset
zemini olduğunu açık bir şekilde görüyor. Biz de bunu söylüyoruz;
artık terör bitsin- çözüm sürecinin hedefi odur ve inşallah
sağlayacağız- silahlar bırakılsın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Silahlarıyla geri çekiliyorlar Sayın Bakan, bırakmıyorlar
ki!
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - PKKyla masaya oturdunuz mu,
oturmadınız mı Sayın Bakan?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Şantaj yapıyorlar size, şantaj yapıyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
İşte, bu Meclis konuşsun, sorunlar bu Mecliste
tartışılsın, siyaset kurumu bunları çözsün. Bizim
çabamız bu, çalışmamızın hedefi bu.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - PKKyla masaya oturuyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
Kimseyle, hiçbir, efendim, biz pazarlık yapmadık. Kimseye bir
söz vermedik.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - Ayıp ya, ayıp!
Pazarlık yaptınız, pazarlık!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
Yapılan her şey milletin huzurunda. Bunun
dışındakiler yalan
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - Hem de çirkin pazarlıklar
yapıyorsunuz. Söylemeye dilim varmıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
bunun dışındakiler
yanlış. Biz size ilk elden söylüyoruz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - Hem de
pazarlığın daniskasını yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Olan
her şey milletin huzurunda ve milletin huzurunda devam edecek. Kimin ne düşündüğünü
millet bilecek. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Yalan söylemeyin, milleti
kandırmayın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Siz inanmasanız da millet bize
inanıyor, inanıyor. En önemlisi bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ülkeyi paramparça ettiğinizi de biliyorlar.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Pazarlık yoksa PKKyla masada ne konuşuyorsunuz, ne? Yüreğin
yetiyorsa söyle onu kürsüde.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Ayağını yere bas. Arkadaşlar, bir ayağı havada.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Devamla) - Ülkemizin millî
birliği, beraberliği, üniter yapısı bizim için esastır
ve şunu söyleyeyim değerli
kardeşlerim, hepinize diyorum değerli kardeşlerim, şuna
inanın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Davutoğlu Ulus devlet yok olmalı. demişti Sayın
Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) AK PARTİ bu ülkenin bütünlüğünün,
milletimizin kardeşliğinin sigortasıdır, çimentosudur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Her kesimden oy alan, her
kesimi temsil eden, ülkemizin her yerinde olan AK PARTİ Türkiyenin
bütünlüğünün garantisidir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Silah zoruyla mı PKKyla masaya oturdunuz!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kahvede
konuş o lafları, kahvede. Kürsüde bilgi ver, bilgi. Hiçbir şey
söylemiyorsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bunları yapmazsak Türkiyenin
geleceği risktedir. Bunları bugün yapmazsak sayın
milletvekilleri, Türkiyenin geleceği o zaman risktedir ve şunu
bilin: Türkiye bunlarla büyüyecektir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Neyle? Pazarlık masasında mı büyüyecek Türkiye?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın, büyük ülke, rahatlayan ülke,
korkulardan kurtulan, farklılıkları zenginlik olarak gören
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Boş, boş
Boş laflar bunlar..
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
herkesin rahat nefes aldığı,
şiddet içermeyen her düşüncenin ifade edildiği, büyük Türkiye
budur. Darlıklara düşerek ülkeyi büyütemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
PKKyla ne konuştuğunu anlat!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR
ATALAY (Devamla) Onun için, biz şunu diyoruz açık gönülle: Gelin
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ne diyorsun? Pazarlığın içinde siz de olun
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Başbakanın eyalet sistemine ne diyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, siyasi
partilerimiz, gelin, katkı verin, görüş verin. Biz partilerle her
düzeyde görüşmeye açığız. Sadece eleştirmeyin, destek
verin, teklif getirin, deyin ki: Öyle değil, şöyle yapın.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Ne yapmak istediğinizi anlat.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
PKKyla görüşüyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) PKKyla, şununla, bununla biz
görüşmüyoruz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Kiminle görüşüyorsun, kiminle?
ALİM IŞIK (Kütahya) Kiminle
görüşüyorsun?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Devletin kurumları
Türkiye büyük bir
devlettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Hangi pazarlığa destek istiyorsun, hangi pazarlığa? Neyi
verdiniz? Neyi vermek istiyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Türkiye büyük bir devlettir. Devletin
kurumları vardır. Hangi kurumların, kimin kiminle
görüşeceği bellidir ve bunlar görüşüyorlar. Bu yalanlarla,
millete bu yalanları söyleyerek hiçbir yere gidemezsiniz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Kiminle görüşüyorsun, kiminle? Yalanı sen söylüyorsun! PKKyla
görüşmüyorsan kiminle görüşüyorsun, söyle!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi için bir ricada bulunuyorum.
Sayın Bakan milleti
aldatmadıklarını söyledi. Hangi milleti
aldatmadıklarını, o milletin adını duymak istiyoruz.
Hangi millet?
BAŞKAN Sordunuz zaten
konuşma sırasında.
Önerge üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı
arz ediyorum.
Aslında biraz önce bir Bakan konuştu,
yıkımdan sorumlu bir Bakan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sana göre!
OKTAY VURAL (Devamla) Evet, sadece bakmış, ne
görüyor ne duyuyor. Çünkü bu konuşmayı yapan, açılımla
ilgili de geldi, konuştu Aç, aç. dedik, bir türlü açamadı.
Şimdi, bu Bakan buraya gelmiş, konuşuyor. Ne konuştu? (MHP
sıralarından Boş, boş. sesleri) Çözüm ne? (MHP
sıralarından Boş. sesleri) Barış dediğin ne?
Hiçbir bilgi vermiyor.
Ey sevgili AKPye oy veren değerli kardeşlerim,
işte bunlar çözüm ve barış sözcüğünü bir
kılıf olarak kullanıyorlar ve teslimiyet için bir araç olarak
kullanıyorlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Millet öğrendi, sen
anlamak istemiyorsan ne yapalım!
OKTAY VURAL (Devamla) Yok, Çözüm nedir? diye
soruyoruz, cevap vermiyor. Barışı kiminle yapacaksın?
diye soruyoruz, cevap vermiyor. (MHP sıralarından Kaçıyor,
kaçıyor. sesleri) Bilmiyor. Bir de Milleti aldatmıyoruz. diyor.
Sen milletvekillerini aldatıyorsun. Çık, şurada, Osloda,
İmralıda ne konuşuldu mertçe millete anlat.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Apo söylüyor
zaten, onların söylemesine gerek yok!
OKTAY VURAL (Devamla) Ama bakıyoruz, maalesef,
Sayın Bakan konuştu konuştu, ne söyledi? Ey milletvekilleri,
çözüm neymiş? Neymiş? Var mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) Kardeşlik.
OKTAY VURAL (Devamla) Bak, cevap yok, içi boş.
Çünkü, bunlar minareyi çalmışlar, kılıfını
hazırlıyorlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Üç aydan beri şehit
yok bu ülkede, üç aydan beri!
OKTAY VURAL (Devamla) Değerli
vatandaşlarım, ey milletim; bakın, bir devleti yönetmek için
şu mezunu bu mezunu olmak, şunlar bunlar değil ama her
şeyden önce şuna bakarsınız: Liyakat. Bu liyakatin -Ömer
Seyfettinin meşhur hikâyesinde de vardır- olup
olmadığını öğrenmek için de acziyet içerisinde olup
olmadığına bakarsın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 5 seçime bak, geçmiş 5
seçime!
OKTAY VURAL (Devamla) Bugün, maalesef, PKKyı muhatap
alacak kadar acze düşmüş bir irade var. Liyakat onun için yok sizde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onu millet takdir ediyor, her
seçimde gösteriyor.
OKTAY VURAL (Devamla) Maalesef, PKK terör örgütünün
istek ve arzularını meşrulaştırıyorsunuz ve bu
süreç içerisinde muhatap aldığınız PKK ve İmralı
görüşmelerine -teşekkür ediyorum- AKPye oy veren her 2
vatandaştan 1i Bu ne rezalettir? diyor, bu Haburdaki rezaletin
aynısını tekrar ettirdiniz diye isyan ediyor. Destek sadece
yüzde 24tür. Her 2 AKPliden 1i İmralının muhatap
alınmasına karşı çıkmaktadır. Değerli
milletvekilleri, eğer öyle olsaydı araya tampon koyarlar
mıydı? Akil adamları koyarlar mıydı? Araya Meclisi tampon
olarak koyarlar mıydı? Hayır. Abbas zorda, Tarzan zorda, millet
uyandı!
RECEP ÖZEL (Isparta) Millet
uyumadı ki.
OKTAY VURAL (Devamla) Bu PKK
projesini millete hazmettirmek istiyorlar, işin özü budur.
Değerli milletvekilleri, herkes
elini vicdanına koysun. Öyle bir noktaya geldik ki buna başka
partileri dahi bulaştırmak için her türlü yolu kullanıyorsunuz.
Ya, biraz mert olun, evet, mert olun. Çıkın, deyin ki: Ben
İmralıda mutabakata vardım. İmralı dedi ki: Komisyon
kurulsun. Emrin üzerime. Dedim Bu irade sizin iradeniz değil, değerli
milletvekilleri, size oy veren insanların da iradesi değil.
Samimiyetle söylüyorum, elimi vicdanıma koyarak söylüyorum çünkü
haksızlık yapmaktan teeddüp ederim, haksızlık olmaz ama
tablo bu.
Bakın, geldiğimiz bu noktada,
değerli arkadaşlarım, hepimiz yemin içtik. Bir, devletin
varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun
üstünlüğüne, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant
içerek başladım.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Sonuna kadar arkasındayız o yeminin.
OKTAY VURAL (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlarım ama bugün ne hazindir ki ülkemizin bölünmez
bütünlüğünü tehdit eden, bu milletin Türk milleti egemenliğini
kullanan milletvekilleri, Türk milleti ismini çıkartmak isteyen,
cumhuriyet lafzını, ismini kamu kurumlarından silmek isteyen
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hayal,
hepsi hayal. Uyduruk şeyler bunlar.
OKTAY VURAL (Devamla)
Anayasamızı silah zoruyla değiştirmek için millet
iradesini silahla teslim almak isteyen bölücü terör örgütünün
meşrulaştırılması amacı taşıyan bir
komisyonun kurulması üzerine konuşuyoruz. Nereden nereye geldik!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terör
bitsin diye.
Bakın, değerli
milletvekilleri, bir gün oldu bu kürsüde de söylendi, daha önce de söylendi
PKK terör örgütüyle görüştüğümüzü ispat etmeyen şerefsizdir,
alçaktır. denildi. Biz, terör örgütü lideriyle, terör örgütüyle görüşecek
kadar alçak ve namussuzlardan değiliz. diye söylediler.
Ey sevgili AKPye oy veren değerli
kardeşlerim
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Yazıklar olsun! O laf var mı yok mu?
OKTAY VURAL (Devamla) -
ama bugün,
PKKnın istediği, bebek katilinin istediği önerge Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, sizin iradenizi kullananların imzasıyla geliyor,
isyanımız bunadır. Size gelip söylediler mi? Biz, PKKnın
isteği üzerine bir komisyon kuracağız. dediler mi? Yeni
cumhuriyet kuracağız, rejim değişikliği
yapacağız diye gelip söylediler mi?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Ütopya
peşindesin. Ütopya bunlar.
OKTAY VURAL (Devamla) İşte,
bugün geldiğimiz bu noktada şunu söylemek istiyorum: Nereden nereye
geldik! Bu utanç bile, değerli kardeşlerim, geldiğimiz bu tablo
bile
Şeref ve haysiyet kürsüde bırakılıp gidilecek konular
değildir. Şerefle bitirilmesi gereken en önemli görev hayattır.
Şeref ve hayat beraber, birlikte gider. (MHP sıralarından
alkışlar) Onun için, bunları, şeref ve haysiyet, namus, alçaklık
ifadelerini kullananların bugün bu noktaya gelmesini sorguluyoruz. Kime
mecbur? Neden mecbur? Niye mahkûm? Bunu sorguluyoruz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yoksa
sifonu çekerler!
OKTAY VURAL (Devamla) - Onun için,
terör örgütünü muhatap almak, namus ve şeref sözü verdiğimiz, ant
içtiğimiz hukuk devletine, ant içtiğimiz hukuk devleti ilkelerine
aykırıdır. Biz, bu namus ve şeref üzerine yemin
ettiğimiz hukuk devletini korumaya kararlıyız.
PKK terör örgütüyle müzakere etmek,
şehitlerimizin ve gazilerimizin edebinden nasip almamaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak şehitlerimizin, gazilerimizin,
şehit ailelerimizin edebini burada temsil etmeye, PKKya teslim olan
iradeye de haddini bildirmeye kararlı olduğumuzu da ifade etmek
istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok böyle
bir şey, yok. Terörü bitirmek istiyoruz biz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Boşuna
bağırmayın, grup başkan vekillerinden size sıra gelmez
OKTAY VURAL (Devamla) - Terör örgütüyle
müzakere etmeyi Şeytanla bile görüşürüm. diyerek şeytanın
mesajlarını bu araştırma komisyonu aracılığıyla
millet iradesine dönüştürmek isteyenlere haddini bildirmek için biz
buradayız, haddini bildirmek için. (MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Onun için, bu bir oyun, bu bir tuzak.
Değerli kardeşlerim, bu oyuna ve bu tuzağa kanmayın. Baldıran
zehrinden bahsedenler, kefenden bahsedenler, bugün bu milletin huzuruna
çıkıp gerçekleri sizlerle paylaşmadılar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Meclise
hitap et.
OKTAY VURAL (Devamla) Bugün
geldiğimiz bu noktada, gerçekten bu önerge, aslında, maalesef Türk
milletinin iradesini kullanan AKPden imza veren arkadaşların
iradesini terör örgütüne teslim ettiğini ortaya koymaktadır.
Pazarlık etmediğini ifade
eden Başbakan, Öcalanın taleplerini yerine getirmek için daha önce
attığı akil adamlar önerisine -AKgiller diyoruz buna-
şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisini devreye sokmak suretiyle yeni
adımları ekliyor.
Evet, bu milletin cumhuriyetine, bu
milletin millî kimliğine, millî mücadelesine, hukuk devletine Osloda,
İmralıda darbe planları hazırlandı. Evet, siz,
PKKyla birlikte Türk milletine darbe planı yaptınız, şimdi
PKKyla Türk milletini korkutuyorsunuz. (MHP sıralarından
alkışlar) Eğer bu çözüm olmazsa terör devam eder. diyor.
Bakın, Ahmet Davutoğlu diyor ki: Parantezi açtık, kapatmazsak
Türkiye lime lime olur. Sana kim dedi o parantezi aç! Türkiye'yi bölünecek
sürece götürecek parantezi açıyorsunuz ve Türkiye'nin bölünme sürecini
millete hazmettiriyorsunuz.
Evet, bugün, PKK tehdidiyle AKPnin
iradesi -imza koyan değerli kardeşlerim- buna teslim olmuş
olabilir ama oy veren insanların iradesini bu PKKnın istek ve
taleplerine teslim etmeyin. Benim, bir milletvekili olarak sizden talebim budur
çünkü siz, Türk milletini temsil ediyorsunuz, bir partiyi temsil etmiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bağırmasan
daha iyi olacak Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (Devamla) O
bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi darbelere karşı dik
durmuş bir iradenin, PKK darbesi karşısında
araştırma komisyonu kurması kadar zül olabilir mi? Ne kadar
utanç verici!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Hangi
darbe? Benim bilmediğim bir darbe mi var?
OKTAY VURAL (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 511 milletvekiliyle, 2007 yılında, terör örgütünü
bertaraf etmek amacıyla buradan sınır ötesi operasyon yetkisi
verdik, PKKyı bertaraf edin. diye verdik hep beraber, değil mi?
Ama, bugün PKK taraf hâline dönüştürülüyor ve bu da Meclise
onaylatılıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne
alakası var!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aynen öyle.
OKTAY VURAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu bile Meclis iradesine aykırı olduğunu
ortaya koyuyor. Evet, bertaraf edilmesi gereken PKKyı siz taraf hâline
dönüştürdünüz, tablo bu, muhatap hâline dönüştürdünüz. Sizin
artık yol arkadaşınız PKK, düşmanınız MHP
oldu; sizin arkadaşlarınız bölücüler, düşmanınız
milliyetçilik oldu. Siz, iradenizi PKK terör örgütüne ABDnin dayatmasıyla
teslim ettiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) ABD size
bakan gönderdi, bakan. Amerika size bakan bile gönderdi.
OKTAY VURAL (Devamla) Bu
bakımdan, AKPye oy veren değerli kardeşlerimi tenzih ediyorum,
onların iradesi teslim alınamayacaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Amerika
size bakan gönderdi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mehmet
Şimşek Batmandan mı geldi!
OKTAY VURAL (Devamla) İradeyi
teslim edenler, bugün, bu kalemlerle bu imzaları atanlardır. Bugün
geldiğimiz bu noktada, komisyon kurulması, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sürece dâhil edilmesi, meşruiyet kazanması talebi,
PKKnın Kandil ve İmralı kadrolarının talebidir
değerli milletvekilleri. Bebek katilinin Parlamentoyu tarihî misyonuna
daveti, bugün AKP iradesiyle gerçekleşmektedir, talep
İmralıdandır. Bu önergenin altında İmralı
canisinin parafı vardır, bu parafla gelmiştir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, 21 Mart 2013, Hollanda dönüşünde Başbakan
şunu söylüyor, diyor ki: Meclisi sürece dâhil ederek PKKnın
muhataplık seviyesini yükseltmek ve meşruiyet kazandırmak
istiyorlar, örgüte meşruiyet kazandırmak gayreti içindeler ama bu
meşruiyet olmayacak. Yahu, bir sözün namusu ve şerefi olmaz mı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Milleti
hiç aldatmadılar bunlar ya!
OKTAY VURAL (Devamla) Kutlu
Doğum Haftasını kutlayacağız. İnsan onuru
diyoruz. Bu dilin onuru yok mudur yahu? Bu dilin onuru yok mudur ya? Bu onuru
korumak herkese düşmez mi? PKK terör örgütünün
meşrulaştırılması için komisyon kurulması
isteniyor. diyen Başbakan, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisine, grup
başkan vekillerinin imzasıyla, PKKnın istediği
meşruiyeti kazandırmak için Komisyon kurulsun. diyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Başbakan çark etti.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Daha bir ay
olmamışki.
MEHMET ŞANDIR (Mresin) Kim
emretmiş!
ALİM IŞIK (Kütahya)
Amerikalı bakan gelmeden önceydi o!
OKTAY VURAL (Devamla) 12sinde
bekliyorum, Kutlu Doğum Haftasına bekliyorum. Bir insanın
onurunu, şeref ve haysiyetini korumak, her şeyden önce, bu onuru,
şeref ve haysiyeti temsil eden eşrefimahluk olan insana düşer.
Evet, bugün geldiğimiz bu noktada
araştırma komisyonu bir modalitedir. Bakın, aynı şeyi
Başbakan Yardımcısı Osloda yaptı. (MHP
sıralarından Kaçtı. sesleri) Kaçtı. Osloda ne
yaptılar biliyor musunuz? Bakın, görüşmelerde bakın diyor
ki: Biz sizinle, PKKyla görüşüyoruz ama bunu
meşrulaştırmak için bir modalite icat ettik. Bu modalite de
İçişleri Bakanının görüşerek partileri
açılım sürecine dâhil etme modalitesiydi. Utanmadan,
sıkılmadan, PKK terör örgütü aracılığıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bu partileri açılım sürecine
nasıl dâhil edebiliriz? diye planlar kurdunuz. Bugün de Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilen bu araştırma komisyonu talebi, PKKyla
yani İmralıyla Başbakanlık Konutunun mutabakata
vardığıdır. Amaç Bir modalite uyduralım Yoksa bir
partinin Benim niye araştırma önergemi kullanıyorsun? diye
isyan etmesine rağmen bu kadar ısrar ederler miydi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kullanmadık,
İç Tüzük öyle diyor.
OKTAY VURAL (Devamla) Hayır,
amaçları, bu sürece herkesi dâhil etmek. Ya, madem öyle desteğiniz
var, niye dâhil etmek istiyorsunuz? Hani kefen giymiştiniz, hani
baldıran zehri içecektiniz? Niye akil adamlara içiriyorsunuz önce? Siz
için. Niye Meclise içiriyorsunuz? İçecekseniz siz için.
MUHARREM İNCE (Yalova) Toptan
için!
OKTAY VURAL (Devamla) - O
bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada, şu komisyonu,
değerli arkadaşlarım, kurmak için iş birliği içinde
olduğu siyaset anlayışı
Bakın, Sayın Erdoğan ne
diyor: Bazı yazarlar ağız birliği yapmışlar
BDPye karşı çok sert. diye yazıp çiziyorlar. Ben polis
katillerine mi müsamaha göstereceğim? Çocukların,
kadınların öldüğü, arabaya saldıranlara mı müsamaha
edeceğim? 13-14 yaşındaki çocukların yüzlerini yakanlara
mı müsaade edeceğim? Bunu kim söylemiş? Şimdi ne
yapıyor?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Onlar
milleti hiç kandırmazlar!
OKTAY VURAL (Devamla) - PKKyı
muhatap alıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Onlar
milleti hiç kandırmaz!
OKTAY VURAL (Devamla) - Eli kanlı
teröristle kucaklaşan, siyaset yapmakla, hizmet vermekle işi
olmayanlar parti tabelalarını söküp yerlerine İmralıya
veya Kandile mecburi istikamet gösteren trafik levhaları koysunlar. Ya,
sen trafik levhasını koydun, grubunu İmralıya, Kandile
tek yön olarak dönüştürüyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne
alakası var?
OKTAY VURAL (Devamla) - Kuran sensin. (MHP
sıralarından alkışlar) Demokratik rejimde buna ne kadar
tahammül edilebilir? İradelerini terör örgütüne
kaptırmışlar. Bunlar emirleri dağdan alıyor, buna
eyvallah edemeyiz, edenle de kimse kusura bakmasın beraber yürüyemeyiz.
diyor. Şimdi kim kiminle yürüyor? Kim kiminle? Değerli
milletvekilleri, kim kiminle yürüyor?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Terör biter
diye korkuyorsunuz..
İSMAİL AYDIN (Bursa) Biz
milletle yürüyoruz, milletle.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Millet
bunun neresinde?
OKTAY VURAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, evet, PKKya meşruiyet
kazandıracağını söylediği komisyon kurulma iradesi
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip sizin parmaklarınızla
onaylanmak istiyorsa, değerli kardeşlerim, bu tuzağa
düşmeyelim çünkü siz tuzağa düştüğünüz zaman milletimiz ve
devletimiz de tuzağa düşer. O bakımdan, bu endişelerimizi
sizinle paylaşıyoruz. Evet, geldiğimiz bu noktada, geldikleri
zaman bitmiş bir terör örgütünün bugün Siyasi çözüm olmazsa terör bitmez.
diye bir kapasiteye ve cesarete ulaştığı bir dönemi
yaşadık.
Bakın, 18 Kasım 1998de
Abdullah Gül diyor ki: Terör örgütü perişan, darmadağın.
Teşekkür ediyorum polislere, askerlere, şehitlerimize, gazilerimize.
Aman, ne olursun, perişan hâle gelmiş terör örgütü liderinin, onun
başının siyasi bir lider hâline gelmesine de kesinlikle
fırsat vermemek lazım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kim
diyor?
OKTAY VURAL (Devamla) - Elinizi
vicdanınızı koyun, şimdi terör örgütünü muhatap
aldınız ve İmralı canisini politik bir lider konumuna
düşürdünüz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ses çok
doğru Sayın Başkan!
OKTAY VURAL (Devamla) - Bakın,
Abdullah Gül 17 Ekim 1998de ne diyor? Diyor ki: En ciddi meselesi bölücülüktü
Bugün bir meseleleri yok. Diyor ki: Önce lojistik ve politik destekleri kesmek
lazım. Lojistik destek Irakın kuzeyinden geliyor, kesmek
lazım. Ne yaptınız siz? Ne yaptınız? Yan gelip
yattınız değil mi! Politik destekler
Diyor ki: Özellikle NATO
üyesi müttefiklerin, özellikle bu konuda politik açılımlar getiren bu
ülkelere hadlerini bildirmeliyiz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bildiriyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) Siz ne
yapıyorsunuz? Politik açılımlarla, siyasi çözümle terör örgütünü
canlandırdınız, cesaretlendirdiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Medya
postacılığı yapıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bitiyor,
niye heyecanlandın?
OKTAY VURAL (Devamla) İşte
geldiğimiz bu noktada, terör örgütünün yok edilmesi için psikolojik,
diplomatik harekât yapılmalıdır. Siz, şimdi terörle
mücadele eden insanlara psikolojik harekât uyguluyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Çözeceğiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Akil adam
gönderiyorlar psikolojik harekât için!
OKTAY VURAL (Devamla) Yani, evet.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terör
bitecek.
OKTAY VURAL (Devamla) Çözüm
PKK
talepleri, maalesef barış ve çözüm olarak
meşrulaştırılmak istenmektedir. Eğer öyle
olmasaydı, buraya çıkan Bakan değerli milletvekillerine çözümün
ne olduğunu anlatmaz mıydı? Barışın ne
olduğunu anlatmaz mıydı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Anlattı, dinlemedin ki! Laf atmaktan başka bir şey yapmadın
ki!
OKTAY VURAL (Devamla) Hayır
değerli kardeşlerim, inanın ki değil. İnanın ki
değil çünkü ben, bu süreci çok yakından takip eden, okuyan birisi
olarak samimiyetle söylüyorum
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ya
mahcup olursan
OKTAY VURAL (Devamla) Samimiyetle
söylüyorum
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ya terör
biterse ya mahcup olursanız
OKTAY VURAL (Devamla) Evet, çünkü siz
PKKyla görüştüğümüzü ispat etmeyen şerefsizdir,
alçaktır. dediniz ama PKK terör örgütüyle görüşmeye sizler
gönderdiniz, daha neyinize güvenelim?
Evet, bugün geldiğimiz bu noktada
aslında yapılmak istenen şu. 13 Kasım 2007
yılında yine Başbakan diyor ki: Yıllardır siyasi
çözüm edebiyatını dillerinden düşürmeyenler bugün terörün
gölgesinde siyaset yapmaya, milletin değil karanlık mihrakların
iradesiyle hareket etmeye razıysalar onlara söyleyecek sözümüz yok. Ben
de diyorum size: Eğer siz, siyasi çözüm edebiyatını bugün, dün
reddettiğinizi bugün gündeme getiriyorsanız, siz terörün gölgesinde
siyaset yapıyorsunuz, milletin değil karanlık mihrakların
iradesiyle hareket ediyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu
araştırma komisyonu talebinin PKKdan geldiğini, PKKnın
istek ve taleplerini meşrulaştırmak olduğunu
düşünüyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır,
hayır
Bu, Meclise hakarettir.
OKTAY VURAL (Devamla) Bizim
kullanacağımız hayır oyunun bile namusu ve şerefi
vardır. (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bravo
sana! Kim tutar seni!
OKTAY VURAL (Devamla) Böyle bir
ahlaksızca düzene Milliyetçi Hareket Partisi hayır oylarını
bile alet etmeyecek.
Sizi PKKyla birlikte baş başa
bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Vur de
vuralım, öl de ölelim!
BAKŞAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.53
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Önerge üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz isteyen, İdris Baluken, Bingöl Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kürt sorununun demokratik, siyasi yollarla çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi
üzerine partimizin vermiş olduğu önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, konuşmama başlamadan önce bugünkü
Meclis tablosundan hicap duyduğumu, halkın beklentisinin ne kadar
gerisinde bir siyasi tabloyla karşı karşıya olduğumuzu
Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. Burada bağırıp
çağıranların çoğunun, aslında korktukları
ortamlarda yüksek sesle ıslık çalan insanların psikolojisinde
olduğunu belirtmek istiyorum. Ama bu ıslığın sesi, bu
bağırmanın sesi onların korkularına yetmeyecek. Çünkü,
bu süreç; halkların kardeşliğini esas alan, halkların
eşitliğini, özgürlüğünü, demokrasiyi, barışı esas
alan bu süreç, 75 milyonun ortak isteğiyle -inancımız odur ki-
yürümeye devam edecek. Bu nedenle, önümüzdeki süreçlerde de bu Meclis kürsüsüne
gelip içerisinde fikir olmayan, içerisinde düşünce olmayan boş
bağırmalarla siyasi şov yapacak konuşmacılara,
konuşmalara tanıklık edeceğiz. Ben, her hâlükârda, doksan
yıldır yaşanan böylesi bir sorunun çözümüne yönelik Meclisin ilk
defa inisiyatif alması ile ilgili, böylesi talihsiz bir tabloyla
karşılaşmanın üzüntüsünü tekrar Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Kürt sorununun çözümüne
yönelik olarak sağlıklı projelerle ilgili konuşmak için
sanırım sorunun nereden kaynaklandığına biraz inmek
gerekiyor. Aslında, genel olarak Orta Doğuda şekillenen
süreçlerin, ulus devlet yapılarının Kürt sorunun açığa
çıkması ile direkt ilişkisini hemen burada koymamız
gerekiyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile birlikte dünyanın
neredeyse -başta Orta Doğu olmak üzere- her tarafında belirlenen
haritalar, bugüne kadarki tarihî süreci şekillendirmiştir. Yine,
Türkiye Cumhuriyeti de bu şekillenme süreci içerisinde Birinci Dünya
Savaşından sonra temelleri atılan ve 1923 yılında da
ilanı gerçekleştirilen bir ulus devlet olarak tarih sayfasındaki
yerini almıştır.
Türkiyenin bu süreçteki özgün yanı, bin
yıllık bir geçmişteki çoğulculuğu,
farklılığı inkârı, reddi ve asimilasyonu;
tekçiliği esas alan yeni bir anlayışla pozitivist, tekçi ve
determinist anlayışı ile inşa çalışmasını,
aslında hem Kürt sorununun hem de genel olarak
yaşadığımız bütün özgürlükler sorununun temeline
oturtabiliriz diye düşünüyoruz.
Millî Mücadele Döneminde, Türkler ve Kürtler ortak vatan
perspektifiyle omuz omuza çarpışarak bu cumhuriyeti
kurduklarında, aslında, bugünkü Meclis tablosunda dökülen sözlerin
hiçbir tanesini tahayyül etmemişlerdi. O zaman ortaya çıkan kurucu
irade ve kurucu ruh, 21 Anayasasında net bir şekilde ifade
edilmişti. 23 Nisan 1920de Büyük Millet Meclisi açılırken
Mustafa Kemal, Misakımillî için Kardeş milletlerin millî
sınırı. diyecekti. Yine, Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal
Bu sınır içerisinde Türk olduğu kadar Kürt de vardır. Bu
unsurlar birbirinin haklarına daima saygılıdır.
ifadelerini kullanmıştır. 21 Anayasasında, 1 Mart 1921
Teşkilat-ı Esasiye görüşmesinde, yine, Mustafa Kemal, bu
Mecliste yaptığı konuşmada Türkiye halkı
kavramına ilişkin olarak Efendiler, Türkiye halkı, ırken
ve dinen ve harsen birlik hâlinde, birbirine karşı
karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla
dolu ve kaderleri ve çıkarları ortak olan bir sosyal topluluktur. Bu
toplulukta etnik haklar ve yöresel koşullara saygı iç siyasetimizin
esaslı noktalarındandır. diyerek Türkiye halkı
kavramına da açıklık getirmiştir.
Ancak, kurucu iradenin sahip
olduğu bu ruh, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyetinin
ilanıyla beraber -deyim yerindeyse- tam bir reddimirasa
uğramıştır. 1923 yılında tek partili sisteme
geçişle beraber aşırı ulusalcı ve totaliter söylemler
ve bunların yansıtmış olduğu politikalar, Kürt sorunu
başta olmak üzere, bu ülkedeki pek çok özgürlük sorununu da beraberinde
getirmiştir. Osmanlıdaki çoğulcu toplum gerçekliğinden
oluşan Türkiye halklarının tekçi bir zihniyet içerisinde
eritilmeye çalışılması bugün hâlâ yaşamış
olduğumuz sorunların kökenini teşkil etmektedir. Bu inkâr, ret
ve asimilasyon politikalarına karşı, başta Kürtler olmak
üzere, bu coğrafyada yaşayan halkların tamamı hiçbir zaman
baş eğmemiş, boyun eğmemiş ve diz çökmemiştir.
Kürtler açısından 1925te Şeyh Said öncülüğünde
başlayan başkaldırı ve ayaklanma tarihi, Ağrıda,
Zilanda ve Dersimde Seyit Rıza öncülüğünde devam etmiştir.
Bütün bu başkaldırılara, hak talepli, özgürlük talepli bu
başkaldırılara karşı devletin askerî müdahalelerle
yaklaşması, devletin zor ve sindirme yöntemleriyle, konseptleriyle
yaklaşması bu ülke tarihinde tanımı zor acıları
da beraberinde getirmiştir. Özellikle Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerde devreye konan toplum mühendisliği
sonucu binlerce, on binlerce Kürt, kendi doğduğu topraklardan çok
uzaklara, sürgünlere gönderilmiştir.
Aslında, baktığımızda, bölgenin
genelinde, Orta Doğu coğrafyasında o süreçlerde benzer inkâr,
ret ve asimilasyon süreçleri bu temelde yaşanmıştır. Ancak,
insanlık tarihi ve dünya tarihi İkinci Dünya Savaşıyla
beraber demokrasiye, özgürlüğe, farklı kimliklere saygıya yelken
açan, bu kapıyı aralayan yeni siyasetlerin arayışına
girmiştir. İkinci Dünya Savaşındaki tekçi zihniyeti
yansıtan Hitler ve Mussolini gibi felaketler, insanlığı böyle
bir arayışa yöneltmiştir. Maalesef, insanlık ve dünya
tarihi bu arayıştayken ülkemizde aynı tekçi zihniyet devam
etmiştir.
Kürt
halkının özgürlük talepleri bu süreç içerisinde de devam etmiş,
ancak Kürtleri reddeden, inkâr eden politikalar, bahsettiğimiz bütün bu
süreçlerde aynı şiddet yöntemleriyle uygulanagelmiştir. Çünkü,
devlet, Kürtleri tarihsel bir belleğin yıkımı üzerinden yok
saymıştır. Kürtlerin 1924te başlayan bu baş
eğmeme, diz çökmeme ve kendi hak ve özgürlük taleplerini dile getirme sürecine
cumhuriyet tarihinin bütün evrelerinde rastlanabilir.
Son otuz yıllık çatışmalı
süreçte yaşamış olduğumuz bütün sürecin özetini
aslında bu tarihsel perspektifte görebiliriz. Son otuz yıllık
süreçte 50 binin üzerinde insanımızın toprağa
gömüldüğü, 20 bine yakın insanımızın faili belli
cinayetlere kurban gittiği, binlerce köyün
boşaltıldığı, milyonlarca insanımızın
sürgünlere gönderildiği ve bir bütün olarak doğanın talan edildiği
ve bir coğrafyanın, deyim yerindeyse bir toplu mezar tarlası
hâline geldiği acı bir deneyimi herhâlde burada bilmeyenimiz yoktur. Burada,
özellikle bu acı süreçler yaşanırken aynı zamanda bir bütün
olarak Türkiye toplumunun tamamında demokrasiyle ilgili süreçlerin
kesintiye uğradığı, ekonomiyle ilgili, özgürlük
alanlarıyla ilgili çok ağır bedellerin ödendiğini de yine
ısrarla vurgulamamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bu
çatışmalı sürecin sürmesini isteyen devlet içerisindeki
karanlık birtakım güçler de bu çatışma sürecinin devam
etmesi için tarih boyunca kendi üzerine düşen rolleri günümüze kadar
oynamanın gayreti içerisinde olmuşlardır. Hatta öyle bir
aşamaya gelmiştir ki, bu karanlık güçler, bu ülkede
Cumhurbaşkanlığı görevini yapan rahmetli Sayın Turgut
Özalın vefatıyla ilgili birtakım süreçlerin içerisinde de yer
almışlardır. Ortaya çıkan tarihsel gerçeklik, herhâlde
rahmetli Sayın Özalın ölümüyle ilgili ortada olan tabloyu artık
net bir şekilde, kuşkuları net bir şekilde ortaya
çıkarmıştır.
Biz, bütün bu
farklılıkları inkâr eden, kimlikleri, kültürleri, inançları
inkâr eden ve teklik potası altında eritmeye çalışan
zihniyetin bu ülkede yaratmış olduğu travmaların artık
bitmesi gerektiği inancındayız. Bu ülkedeki bütün
farklılıkların, bütün kimliklerin, bütün kültürlerin, bütün
inançların bu ülkenin bir zenginliği olarak
algılanacağı yeni bir sürecin başlamasının
heyecanını taşımanın bütün toplum tarafından,
bütün toplumu temsil eden siyasi parti ve kurumlar tarafından da
sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle Kürt halkı ve
onun siyasi temsilcileri bu Meclis kürsüsünde defalarca barışla
ilgili, demokrasiyle ilgili, özgürlükle ilgili taleplerini net olarak ortaya
koymuşlardır. Öyle bir çerçeve buradan çizilmiştir ki, Kürt
meselesinin çözümü bütün Türkiyede özgürlüklerin kapısını
aralayacak yepyeni bir sürecin tanımı olarak ortaya konmuştur.
Bugüne kadar, bu noktadan uzakta olan devlet aklı, özellikle 2012nin son
aylarında, son günlerinde İmralı Adasında Sayın
Öcalan ile birlikte başlayan görüşme süreçleriyle beraber Yeni bir
tarihsel çıkış yapabilir miyim?in de arayışına
girmiştir. Burada ortaya konan bu devlet aklının Hükûmet
tarafından sahiplenilmesiyle ilgili zaman zaman yetersizlikler
yaşandığı, zaman zaman bu süreci sahiplenme noktasında
yeterince cesur davranılmadığı eleştirilerimizi de
vurgulamak istiyoruz. Özellikle, bu süreçler, sadece 2012nin son
aylarında olmamıştır, doksan yıldır bu
çatışmalı süreçten, inkar, ret ve asimilasyon
politikalarından çözüm üretemeyeceğini anlayan devlet aklı,
aslında, 1999 yılında da, 2004 yılında da yine bu tarz
görüşmelerle birtakım yeni süreçlerin arayışı
içerisine girmiştir ama ne yazık ki, hükûmetlerin yeterince cesur
davranmaması bütün bu süreçlerin heba edilmesine ve mevcut sorunun
çözümsüzlüğe doğru ilerlemesine hizmet etmekten başka hiçbir
işe yaramamıştır.
Değerli milletvekilleri, içinde
bulunduğumuz coğrafyada küresel hegemonyanın kendini var etmeye
yönelik, yeni dizaynını inşa etmeye yönelik yeni bir kaotik
süreçiyle de karşı karşıyayız. Kuzey Afrikadan
başlayıp Arap ülkelerine kadar gelen ve en son Suriyede artık,
kendisini dayatan halk ayaklanmaları, bu yeni süreçte hiçbir şeyin
yüz yıl önceki gibi düşünülmeyeceğini, hiçbir politikanın
yüz yıl önceki zihniyetle devam edemeyeceğini açık ve net bir
şekilde ortaya koymuştur. Bölgede büyük bir dönüşüm ve değişim
yaşanıyorken ülkemizin de bu değişim ve dönüşüme ayak
uydurması bizce kaçınılmaz olarak gündemleşmesi gereken bir
konudur. Bu değişim ve dönüşümün demokratik, siyasi yollarla
olması, bugüne kadar var olan acı deneyimlerin, kan ile ilgili, göz
yaşıyla ilgili süreçlerin bitmesiyle şekillenmesi ise bizce
bütün toplumsal kesimlerin temennisi olması gerekir.
Bakın, burada değişim ve
dönüşümden bahsederken çok ciddi siyasal taleplerden bahsetmediğimizi
açıklıkla vurgulamak istiyorum. Değişim ve dönüşümü
yaratacak olan iki şey vardır: Biri adalet, ikincisi eşitliktir.
Adalet ve eşitlik temelinde geliştirilecek özgürlükler ve demokrasi
anlayışı, bu ülkedeki değişim ve dönüşümü ortaya
koyacaktır. Bunun için siyaset kurumuna başvurmaya gerek yok;
inancımız gereği, kültürümüz gereği bugüne kadar
yoğrulduğumuz bu coğrafyanın tarihsel, kadim kardeşlik
hukuku gereğini eğer yerine getirirsek bu eşitlik ve adalet
duygusunu ortaya koyabiliriz inancındayız.
Bakın, Hazret-i Alinin Adalet ve
eşitliği gözetmek siyasetlerin en iyisidir, adilane davranış
yönetimlerin en iyisidir. sözüne, vecizine herhâlde bu Mecliste
katılmayan yoktur.
Yine,
farklılıklarımızla ilgili kutsal kitabımız
Kur'an-ı Kerimin Hucurât suresinde belirtilen Muhakkak ki biz, sizi bir
erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler
kıldık ki birbirinizi (soyunuzu) tanıyasınız.
belirlemesi bizce referans alınması gereken önemli kaynaklardır.
Yine, tarihsel, kültürel, inançsal
dünyamıza baktığımızda, helalleşme süreçleriyle
ilgili, yeni sayfaların açılmasıyla ilgili çok net kaynaklara
ulaşabilirizi burada ben vurgulamak istiyorum.
Özellikle Hazret-i Muhammedin
Birbirinizle münasebeti kesmeyin. birbirinize arka çevirmeyin, birbirinize kin
ve düşmanlık beslemeyin. Ey Allahın kulları kardeş
olun. Bir Müslümanın diğer kardeşine darılarak üç günden
çok uzaklaşması helal değildir. belirlemesinin de bizce
önemsenmesi gereken, inancımız gereği mutlaka kendi siyasal
perspektifimize yansıtmamız gereken önemli belirlemeler olduğunu
vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yeni
süreçle ilgili, sürecin yürümesiyle ilgili Hükûmet kanadının
yetersizlikleriyle ilgili eleştirilerimizi hep dile getiriyoruz. Hükûmet
kanadının mevcut sorunu çözme konusundaki yetersizlikleri bu sürece
devam konusunda hiçbir zaman bizde bir kuşkuya mahal vermemiştir. Biz,
bu sürecin yürümesi gerektiğini, yetersizliklerin de süreç içerisinde
mutlaka kapatılması gerektiği inancımızı tekrar
buradan vurgulamak istiyoruz. Çünkü, Kürt meselesinin inkârının
çözümüyle birlikte, bu ülkedeki Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin,
gayrimüslimlerin, kısacası bütün farklı inanç ve kimliklerin
özgürlükle ilgili yaşamış olduğu sorunların
çözüleceğine inanıyoruz.
Yine, daha özgür bir yaşam için,
ekolojik ve ekonomik olarak yeni bir perspektife sahip olabilmek için bu cesur
adımların atılması gerektiğini tekrar buradan
vurgulamak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
aslında bugün siyasi parti gruplarına yönelik konuşmak istemem
ben, ancak özellikle sosyal demokrat hareketin, sosyal demokrasi
geleneğinin Türkiyedeki Kürt sorunu başta olmak üzere farklı
kimlik sorunlarının çözümüne yönelik ortaya koyduğu perspektifi
tekrar buradan hatırlatmayı bir görev olarak biliyorum.
Aslında, bu ülkedeki en cesur
tespitleri Türkiyedeki sol hareketler, sosyal demokrasi hareketleri ortaya
koymuştur. 1989 yılında, sosyal demokrat olan SHPnin
yazmış olduğu rapordaki şu cümlelere dikkatinizi çekmek
istiyorum: İnsan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan demokrasi
dışı baskıcı uygulamalar, büyüyen ekonomik ve
toplumsal sorunlar nedeniyle halk, köylerini terk etmeye, toplu göçlere
yöneltilmiştir. Kürt kimliğini kabul ederek kendine Kürt
kökenliyim. diyen yurttaşlara bu kişiliklerini hayatın her
alanında belirtme hakkına sahip olma olanağı
sağlanacaktır.
Yine, SHP geleneğinin devamı
olan Cumhuriyet Halk Partisinin 1998 raporunda Kürt sorunu, etnik
duyarlılıklarla, demokratik çözümlerle çözülür. denilmiştir.
2002 CHP raporunda, yine Devletin
ırkı olmaz. anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlığı üzerinden ortaya konan çözüm perspektifi
aslında bugüne kadar devreye konmuş olsaydı, bugüne kadar hayata
geçirilmiş olsaydı biz, bugün Kürt sorunun çözümünü değil, bu
sorununu çözmüş bir ülkenin farklı sorunlarını konuşur
olarak bu kürsüden sesleniyor olacaktık. Ama maalesef, bugün, bu sosyal demokrat
ilkelerin, bu sosyal demokrat belirlemelerin yeterince dikkate
alınmadığını, hâlâ bunun için geç
olmadığını çünkü bu araştırma komisyonu
kurulmasının Kürt sorununun çözümü anlamına gelmeyeceğini
hatırlatmak istiyorum. Bu, olsa olsa Meclisin bu konuyla ilgili
atmış olduğu bir ilk adım olabilir. Bu süreç uzun soluklu
yürümemiz gereken, sorumluluğunu almamız gereken bir süreçtir. Bu
nedenle, sosyal demokrasi ilkelerine bağlı olan bütün milletvekili
arkadaşlarımızın, bu uzun süreçte, kendi geçmişlerine ve
sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine uygun bir şekilde kendi
tutumlarını tekrar gözden geçirmelerinin önemli olduğu
kanaatindeyim.
Gelişen süreçle ne oluyor,
buradan niye bu kadar bağırıp çağırıyoruz? diye
bakınca da hayretler içerisinde kalıyorum. İlk defa, belki de
son yıllarda ilk defa, yaklaşık üç aydır, her gün bu ülkede
genç bedenler toprağa düşmüyor, her gün güne kendi
evladının ölüm haberiyle başlayan analar gözyaşı
dökmüyor. İlk defa, 75 milyonda, akan kanın durmasıyla ilgili bu
düzeyde yoğun bir istek, yoğun bir talep şekilleniyor.
Dolayısıyla, buradan bu sürece karşı çıkarken mevcut
tabloyu vicdani muhasebeyle de mutlaka göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Biz Meclisin bütün bu süreç içerisinde
kendi sorumluluklarını layıkıyla yerine getirmesinin önemli
olduğunu düşünüyoruz. Türkünden, Kürtünden, Lazından,
Çerkezinden, Alevisinden Sünnisine kadar bu ülkedeki bütün zenginliklerin
sorunlarını çözmek en başta bu Parlamentonun, bu Meclisin
görevidir. Bu Meclisin bu sorumluluktan kaçmayacak şekilde, bu
sorumluluğa cesaretle yürüyecek şekilde bir süreç yürütmesi
gerçekliğini buradan vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dünyadaki bütün ülkelerde, benzer sorunların yaşandığı
bütün coğrafyalarda, Venezueladan tutun Şiliye kadar, Nikaraguadan
Güney Afrikaya kadar, bu sorunun çözüm yöntemiyle ilgili, bu Meclisin,
uluslararası evrensel örnekleri kendi önüne koyması gerektiğini
hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Siz barış istiyorsunuz,
kardeşlik istiyorsunuz, sanki biz terör istiyoruz. Biz de barış
istiyoruz, biz de kardeşlik istiyoruz da aslına bakarsanız yüzde
50 oy aldınız, yüzde 26 oy aldık. Şöyle tabanınıza
bir sorun bakalım, kim çocuğuna Barış ve Özgür
isimlerini daha çok koymuş? . (CHP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Onların
hepsi sözde, hepsi sözde!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Şuna bir bakalım, buradan başlayalım isterseniz
Değerli arkadaşlarım, bu
ülkede bir terör sorunu var, bu ülkede bir demokrasi sorunu var, hukuk sorunu
var, adalet sorunu var. Telefonları dinleniyor insanların bu ülkede;
Türklerin de dinleniyor, Kürtlerin de dinleniyor.
AHMET YENİ (Samsun) Muhalefet
sorunu var.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu
ülkede asgari ücret sorunu var, uzun tutukluluk sorunu var. Türk olarak da uzun
tutukluluktan şikâyetçi olan var, Kürt olarak da şikâyetçi olan var.
Değerli arkadaşlarım,
hem Kindar nesil yetiştireceğiz. deyip hem de barıştan
söz etmenin çok anlamlı olmadığını düşünüyorum.
Ben size bir öğretmen olarak, eski bir fizik öğretmeni olarak bir
soru soracağım, iki gün düşünme şansınız var:
22nci Dönemde, bu Parlamento, AKP oylarıyla bir hapis cezasını
düşürdü. Yasa dışı eğitim kurumlarına hapis
cezası vardı, önce onu düşürdünüz. Şimdi, önümüzdeki
perşembe günü dördüncü yargı paketiyle yasa dışı
eğitim kurumlarına hapis cezasını tamamen
kaldırıyorsunuz. Bakın, iki gün düşünme süresi. Acaba bu
yasa dışı eğitim kurumlarına PKKnın eğitim
kampları dâhil mi? Çok şaşıracaksınız, bence bunu
araştırın, neye oy verdiğinizi bir bilin, iki gün
öncesinden sizi uyarıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir gün gelecek, elinde iple dolaşacaksın, Ben olsaydım idam
ederdim. Diyeceksin, aradan iki gün geçecek barış diyeceksin. Ya
sen adında bile doğru düzgün anlaşamamışsın. Millî
birlik projesi demişsin, Kürt açılımı demişsin,
kardeşlik projesi demişsin, sonra gelmişsin barış
süreci demişsin, barış sürecini de
değiştirmişsin, şimdi çözüm süreci
yapmışsın. Adını bile koyamadığın, ne
olduğunu bilmediğin bir konu bu.
Sayın milletvekilleri, bunu
Türkiyede kim biliyor? Ben bilmiyorum, benim partimin milletvekilleri de
bilmiyor, sizler de bilmiyorsunuz, hatta Bakanlar Kurulu sırasında
oturanlar da bilmiyor. Bak, bilenler kimler: Recep Tayyip Erdoğan biliyor
-ne verdiğini, ne aldığını biliyor- Yalçın
Akdoğan biliyor, Efkan Ala biliyor, Hakan Fidan biliyor, Beşir Atalay
biliyor, Abdullah Öcalan biliyor; bilenler bunlar.
Sizlerin
MUSA ÇAM (İzmir)
İçişleri Bakanı biliyor mu?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bilmiyor.
Sizlerin hiçbir şey
bildiğiniz yok. Hatta, hatta
KAZIM KURT (Eskişehir) ABD
biliyor mu?
MUHARREM İNCE (Devamla) O
bilmiyor, o yazıyor. Ben oyuncuları saydım, siz senaryo
yazarını söylüyorsunuz, ben oyuncuları saydım.
Değerli arkadaşlarım,
millî gelir hesaplama yöntemlerini değiştirdiniz, bir gecede 2.364
dolar zenginleştirdiniz bizi. İşsizlik rakamlarını
değiştirdiniz, umudunu kesmiş insanları işsiz olarak
kabul etmediğiniz için yüzde 14,5 olan işsizliği yüzde 9,5a
düşürdünüz. Enflasyon hesaplarını düşürdünüz.
Geçtiğimiz günlerde üniversite sınavındaki puan hesaplama
yöntemlerini düşürdünüz yani insanlara pembe tablo çizecek şekilde
puanlar açıklanıyor artık.
Değerli arkadaşlarım,
yani insanları kâğıt üzerinde mutlu edecek yöntemler
peşindesiniz. Peki, şunu sorabilirsiniz: Ya anladık, tamam,
doğru, iyi, güzel diyorsun da sen bize niye güvenmiyorsun? Yani, Recep
Tayyip Erdoğana biz, 330 milletvekili güveniyoruz da siz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizim Başbakanımıza neden güvenmiyorsunuz? diye
bir soruyu doğal olarak sorarsınız.
AHMET YENİ (Samsun) Kimsenin
sorduğu yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Bakın, şundan güvenmiyoruz:
Bir: İdam deyip sonra
barış diyen birine güvenmiyoruz.
İki: Senin kredine ihtiyacım
yok. deyip elinin tersiyle itip, iki gün sonra Kredi vermiştin,
komisyona hadi üye ver. dediği için inanmıyoruz. Meclisin devrede
olmasına gerek yok. deyip, sonra, bugün hileyle komisyon kurdurmak
istediği için güvenmiyoruz.
Sayın Beşir Atalay Habur,
yol kazası. demişti, önümüzde ne kadar kaza olacağını
bilmediğimiz için güvenmiyoruz.
Görüşen şerefsizdir.
demişti, sonra Ben görüşmedim, devlet görüştü. dedi, sonra onu
da değiştirdi, Özel temsilcim görüştü. dediği için güvenmiyoruz.
NATOnun ne işi var Libyada? deyip iki
gün sonra Türk askerini NATOya dâhil ettiği için güvenmiyoruz.
Sabah Oferle görüşmedim. deyip
öğleden sonra görüştüğü ortaya çıktığı için
güvenmiyoruz.
Bedelli askerlik olmaz, fakir
fukaranın çocuğu var, bunun için referanduma giderim. deyip sonra
kanun çıkardığı için güvenmiyoruz.
Osloda insanları
kandırmadık. dedi Sayın Atalay az önce, insanların gözünün
içine baka baka yalan söylediğiniz için güvenmiyoruz. Kindar nesil
yetiştirenler barıştan söz edemezler.
Değerli arkadaşlarım,
girdiğiniz yolun adını bile her gün değiştirenlerin
burada söyleyecek sözleri yoktur. Faşizm, hayatın her alanına
nüksetmiştir artık. Faşizm, Türkiyede hayatın her
alanındadır, Mecliste faşizm vardır, Silivride faşizm
vardır, Emek Sinemasında faşizm vardır, Ulustaki
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, TEKEL işçilerinin
direnişinde, üniversitelerde
Değerli arkadaşlarım,
sizin derdiniz muhalefetle anlaşmak, uzlaşmak, önerileri
paylaşmak değil. Terör gibi ciddi sorunlar uzlaşarak çözülür. Bu
uzlaşma, toplumla uzlaşmadır, ana muhalefetle
uzlaşmadır, muhalefetle uzlaşmadır. Sizin derdiniz
uzlaşma değil, Benim önerim bu, benim sürecim bu
Bir yola
girmişsiniz, bir pazarlık sürecini yaşıyorsunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
At pazarlığı!
MUHARREM İNCE (Devamla) Gel,
benim istediklerimi tasdik et. diyorsunuz şimdi. Biz sizin tasdik
makamınız değiliz, Cumhuriyet Halk Partisini bu işe
bulaştıramazsınız, Meclisi de size kullandırtmayacağız.
Meclise bilgi verecekmişsiniz. Ya,
değerli arkadaşlarım, şu İç Tüzükü açıp
okursanız görürsünüz, Meclise bilgi vermenin o kadar çok yolu var ki çıkarsınız,
genel görüşme önergesiyle bilgi verirsiniz, gündem dışı
konuşma üzerine bakan çıkıp yapabilir; hatta, bunlar olmazsa kapalı
oturum talep edersiniz, kapalı oturumda gelip bilgi verirsiniz.
Biz daha ağustos ayında Bu
terör baş belası, azdı gidiyor, gelin bu Meclisi
toplayalım. dediğimizde, Partinizin Sözcüsü Hüseyin Çelik
çıktı dedi ki: Üç beş Mehmet öldü diye Meclisi toplamayız.
Bunları diyen biriyle mi biz bu süreci konuşacağız? Bilgi
verin, şeffaf olun, hukukun dışına taşmayın,
insanlara yalan söylemeyin, toplumu kandırmayın, Meclisi devre
dışı bırakmayın, samimi olun dedik, bunların
hepsini duymazdan geldiniz.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, akil adam olmak için
Bu akil adam listesine bir bakmak
lazım. Biz bu ülkede her 4 kişiden 1inin oyunu
almışız, değil mi? Her 4 kişiden 1inin oyunu
almışız. 63 kişiyi akil adam belirlemişsiniz. Normalde
bu 63 kişinin 15-16sının ortalama olarak CHPye oy verme
ihtimalinin olması lazım, böyle bir ihtimal var mı? O 63
kişinin içinde 1 kişinin CHPye oy verme ihtimali var, o da eğer
Marmaristen, Bodrumdan, deniz kenarından sandığa geldiyse.
Yani, orada CHP tandanslı bir kişi yok, böyle bir kişi yok.
Onlar kimler? Başbakanın tebliğcileri, çözüm sürecinin
bülbülleri yani, gelecekte bir sorun olduğunda Başbakan bunları
bir kalemde silip atacak, Ben yapmadım, bunlar yaptı. diyecek. Bunu
dedirtmek için zaten o çözüm bülbülleri, Başbakanın o
tebliğcileri ortalıkta dolaşıyor. Bu 63 kişi
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Akil insanlar burada yok, hakaret etme hakkınız da yok. Cevap
veremeyecek insanlara burada hakaret edemezsiniz. Ayıp ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir
kişi daha katıldı buna. Artık, Başbakanının
tebliğcileri 63 kişi değil, 64 kişi. Bir de, ayda bir
Türkiyeyi ziyaret eden bir uzun boylu dışişleri bakanı
var, o da 64üncü akil insan olarak aramızda değerli arkadaşlarım.
Sayın
milletvekilleri, bu bir çözüm süreci değildir, bu bir barış süreci
değildir. Keşke böyle olsaydı. Keşke böyle olsaydı
buna sevinirdik. Bu bir kariyer planlamasıdır, bu bir seçim
ittifakıdır, tıpkı Oslo görüşmelerinde olduğu
gibi.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Çözülme süreci
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, akil insanlara kürsü hakaret etme yeri değil ama
yani, lütfen. Yani bu, vicdan, insaf sınırlarını
aşıyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Nasıl deniyordu Osloda? Osloda dönen; 15 Haziran 2011e kadar taraflar
ateşkes yapacaktı, eylem olmayacaktı. Neden 15 Haziran 2011?
Çünkü, 15 Haziran 2011de seçimi üç gün geçmiş olacaktı. 12 Haziran
2011de seçim vardı, sizin derdiniz seçimi atlatmaktı. Bugün de
önünüzde bir başkanlık sistemi tartışması var. Recep
Tayyip Erdoğanın, Sayın Başbakanın Türkiyenin
geleceğine yönelik bu konuda bir vizyonunun olduğunu
düşünmüyorum. Onun vizyonu kendi koltuk sevdasıyla ilgilidir, onun
vizyonu başkanlık sevdasıyla ilgilidir, tıpkı Oslo
görüşmelerinde 12 Haziran 2011 seçimlerini esas aldığı
gibi.
Bu yürütmenin işidir, Meclisin
işi değildir. dedi Cemil Çiçek, ne oldu da şimdi çakma bir
komisyon kurmaya çalışıyorsunuz? Bu çözüm sürecine Türkiye
Büyük Millet Meclisinin dâhil olması için kurulmasını
öneriyoruz. diyor önerge sahibi. Önerge sahibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu sürece dâhil olmasını öneriyor, Meclis
Başkanı diyor ki: Bu, yasamanın işi değildir.
Başbakan da böyle söylüyor ama bugün başka bir şey...
Bu nedir biliyor musunuz
arkadaşlar, bu şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
sağlıklı bir şekilde irtibatını kurmak. diyor.
Kiminle kurmak? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi-PKK görüşmesi
olacaktır, resmî olarak, bunun adı bu olacaktır. Değerli
arkadaşlarım, burada, Abdullah Öcalanın muavini konumuna
gelirsiniz. Çözüme kim karşı gelebilir? Çözüme karşı
olduğumuz falan yok ama sizin yolunuzun yol olmadığı,
yolunuzun adını 4 kez değiştirmenizden belli diye
düşünüyorum.
Bakın, neden böyle biliyor
musunuz? Çünkü, sizin bu konuda kafanız karışık. Örnekler
vereceğim, bakın, örnekler vereceğim: 23 Eylül 2003te Dubaide
anlaşma yaptınız, daha yeni milletvekiliydik buraya
geldiğimizde -Kuzey Iraka harekât yapmamak için- 8,5 milyar dolarlık
uzun vadeli kredi veya 1,5 milyar dolarlık hibe kredi
karşılığında Kuzey Iraka harekât yapmama sözü
verdiniz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) At pazarlığı!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Dubaide bunun garantisini verdiniz. CHPnin
tavrından korkup Meclise bunu getiremediniz.
15
Eylül 2005: Terörle ilgili genel görüşme istedik, reddettiniz.
18
Nisan 2006: Terörle Mücadele Yasasının etkin
pişmanlığı içeren 6ncı maddesini değiştirme
girişiminde bulundunuz.
12
Eylül 2006: Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atadınız.
Ekim
2006: Başbakan, Amerika Birleşik Devletlerinde Terörle mücadele
konusunda Bushun kararlığını gözlerinden okuyorum. dedi.
16
Aralık 2007: AKPnin trilyonluk zırhlı araç
aldığı Büyükanıt, Sınırlarımız BBG evi
gibi. dedi.
2
Kasım 2008: TOKİ, terörle mücadele için yüksek güvenlikli karakol
yapacaktı.
24
Haziran 2010: Sayın Hayati Yazıcı açıkladı;
sınır kaydırmasına gidecektik, terörü çözecektik.
Peki,
terör konusunda, terörle mücadele konusunda kafanız karışık
da kimlikler, aidiyet, milliyet, millet konularında kafanız
karışık mı, bir de ona bakalım.
21
Aralık 2002, Rusya gezisi: Başbakan Türkiyede Kürt sorunu yoktur.
13
Mart 2004: Kanal Dde Türkiyede bir Kürt, bir Laz, Abaza, Çerkez gerçeği
vardır.
10
Ağustos 2005: Her soruna illaki bir ad koymak gerekiyorsa Kürt sorunu
Adına ister kökeni Kürt vatandaşlarımızın toplumsal
talepleri deyin, ister Güneydoğu sorunu deyin, isterseniz Kürt sorunu
deyin.
12
Ağustos 2005: Kürt sorunu ne olacak? diye soranlara Herkesten önce bu
benim sorunumdur.
15 Ağustos 2005, AKPnin 4üncü
kuruluş yıl dönümü: Etnik unsurlar vardır. Kürtü vardır,
Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Arnavutu, Boşnakı, Türkü
vardır. Bunlar ülkemizde bir alt kimliktir. Bunun bir tek üst kimliği
vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığıdır.
6
Aralık 2005, Yeni Zelanda: Bizde etnik unsurlar din bağıyla
bağlıdır. Türkiye'deki Kürt
kökenli vatandaşların sorunu Türk kökenli vatandaşlarınki
kadardır. Türkiye'de bir Kürt sorunu olmadığını,
bölücülük sorunu olduğunu söylüyor.
30 Nisan 2011, Muş: Apoyu peygamber ilan edenlerle
bizim işimiz olmaz. Bizi aldatanlara benim Kürt kardeşlerimi
aldatanlara karşı hep beraber olacağız. Onlara
sandıklarda gereken cevabı vereceğiz. Benim için artık bu
ülkede Kürt sorunu bitmiştir. Artık bu ülkede benim Kürt
kardeşlerimin sorunu vardır ama Kürt sorunu yoktur.
Değerli arkadaşlarım, bunları ben,
tutanaklardan, basını tarayarak, medyayı tarayarak,
Başbakanın kimliklerle ilgili söylediklerini taradım. Eğer
bir tanesi diğerini tutuyorsa
Siz bakın, kendiniz bakın. Bu
kadar kafası karışık bir adam, ideolojik olarak o birikimi
yakalayamamış, o tutarlılığa sahip değil, o dik
duruşu sergileyemiyor, konjonktürel olarak bakıyor, Muşa
gidiyor başka konuşuyor, Rizeye gidiyor başka konuşuyor,
Yeni Zelandaya gidiyor başka konuşuyor.
AHMET YENİ (Samsun) Öneriniz var
mı? Siz ne diyorsunuz, siz? Var mı bir öneriniz? Sözünüz var mı,
sözünüz?
MUHARREM İNCE (Devamla) Yine
devam ediyorum. 1994 yılında Refah Partisi İl
Başkanıyken Anayasa ırkçıdır, Kürt sorunu eyalet
sistemiyle çözülebilir. demiş. Bak bu konuda kararlı, daha İl
Başkanıyken eyalet sistemini önermiş.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Kenan Evren ne
söylemiş?
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, 3 Eylül 2005te, Napoliye giderken, uçakta Kürt olan
vatandaşımıza Kürt değilsin, Türksün dayatması
yapmamız yanlıştır. demiş. Bu sefer de bunu
demiş.
Kasım 2008: Bizim bir üst
kimliğimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığıdır. demiş.
Kasım 2008de, yine bu sefer:
Eğer siz vatandaşın mağazasının
camlarını indirirseniz, vatandaşın hayatına
kastederseniz, vatandaş da kalkıp eğer elinde böyle bir tedbiri,
böyle bir imkânı varsa kendini savunma yoluna gidecektir.
Sayın milletvekilleri, biz sizin
burada Darbelerle Mücadele Komisyonunuzu biliyoruz, biz sizin burada Uludere
Komisyonunuzu biliyoruz. Çözüm üretmek gibi bir derdiniz yok. Zaten
oluşacak bu komisyonda 10 AKPli olacak, 4 CHPli, 2 MHPli, 1 BDPli
olacak, ezici bir çoğunluğunuz olacak sizin. Siz bana
AHMET YENİ (Samsun) Üye verecek
misiniz?
MUHARREM İNCE (Devamla) Size üye
vermeyeceğiz tabii ki. Biz size alet olmayız, biz size payanda
olmayız.
Ben size bir soru soracağım,
bir soru. Silivrideki tutuklu milletvekillerini ne diye orada tutuyor bu
devlet, ne diye tutuyor? Kaçma şüphesi olduğu için tutuyor. Ya, siz,
PKKlı teröristleri şimdi nasıl sınır
dışına kaçıracağınızı
tartışıyorsunuz.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
Yargı
Yargı
MUHARREM İNCE (Devamla) Yani,
milletvekillerini kaçma şüphesi olduğu için orada tutuyorsunuz,
teröristleri ise nasıl kaçıracağınızı
düşünüyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin iki listeniz var: Bir, akil
adamlar listeniz var, bir de gizli tanıklar listeniz var. Ama, gelecekte
bir de tabii ki sanıklar listesi olacak.
AHMET YENİ (Samsun) Öneriniz var
mı, öneriniz?
MUHARREM İNCE (Devamla) Yani
Başbakana dokunmak ibadettir. diyen, şehirleri mübarek sayan,
Balyozu mübarek sayan bir zihniyetten, salonun adı: Kanunî Sultan
Süleyman Salonu konulsun diye önerge veren, teklif getiren bir zihniyetten çok
farklı şeyler beklemiyorum. Ama, şunu bilmenizi istiyorum ki
değerli arkadaşlarım: Bu süreçle ilgili kimsenin bir şey
bildiği yok. Barış süreci, uzlaşma süreci dediğiniz
şey televizyonlara yapılan operasyondan ibarettir. Şu anda bütün
televizyonların, bütün gazetelerin kulağı çekilmiştir.
Bütün televizyonlar, bütün gazeteler talimatı almıştır ve
bunun adına da uzlaşma diyorsunuz siz. Şark bülbülleri,
AKPnin bülbülleri de kanal kanal geziyorlar. Nasıl öyle profesör
olmuşlar, öyle hiçbir yetkileri, etkileri olmadan nasıl bir
yandaşlık içerisindeler, televizyonlara
baktığınızda bunu görürsünüz.
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp!
Ayıp!
MUHARREM İNCE (Devamla) Biz
sizlerin günahına ortak olmayacağız. Sizleri baş başa
bırakıyoruz. Komisyonunuz size hayırlı olsun diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Buyurun, beraber çözün.
AHMET YENİ (Samsun) Güle, güle!
(Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)
SIRRI SAKIK (Muş) Siz MHPyle
buluşun. Ruh ikizinize benzemek için gidin.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Önerge üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Mahir Ünal, Kahramanmaraş
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında bu rahatsızlığın, bu huzursuzluğun,
bu kadar tepkili davranmanın bir nedeni var. Üç aydan beri, hamdolsun, bu
topraklarda kan dökülmüyor, çocuklarımız ölmüyor. Bundan çok
rahatsızlar, bundan dolayı çok huzursuzlar. Bunu anlamak gerek. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Tarihî
bir dönemden geçiyoruz arkadaşlar, Türkiye, yüz yıllık
sorunlarını çözerek önümüzdeki yüz yılın temellerini
oluşturacak adımlar atıyor. Bütün bölgemizde siyasi, ekonomik ve
toplumsal derin değişimler yaşanırken Türkiyenin pasif, donmuş
bir aktör olmasını kimse isteyemez.
AK PARTİ iktidarıyla
başlayan değişim iradesinin, normalleşmemizin hitama erecek
şekilde devam etmesi gerekiyor. Tam da bundan dolayı, milletimiz, on
yılı aşkın zamandır kendisini temsil görevini AK
PARTİye veriyor. Lütfen, bakar mısınız, 2013 senesinde
neleri tartışmak zorunda kalıyoruz? Hangi sorunları çözmek
zorunda kalıyoruz? Şu sorunlara bir bakın: 2013 senesindeyiz,
Anayasayla uğraşıyoruz, milletin değerlerinin
ayrımcılığa uğratılmamasıyla
uğraşıyoruz, millet iradesinin vesayet odakları
tarafından baskı altına alınmamasıyla
uğraşıyoruz, terör ile uğraşıyoruz, etnik
tartışmalarla uğraşıyoruz, her din ve dilden
topluluğun ifade hürriyetinin korunmasıyla
uğraşıyoruz.
(Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Başkanlık Divanını terk etti, Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit Başkanlık
Divanında yerini aldı)
Tarihimiz boyunca, en güçlü ve kudretli olduğumuz
dönemlerde, biraz önce sıraladığım
başlıkların tamamını sorunsuz bir şekilde
yönetecek iradeyi ortaya koymuş bir milletin çocuklarıyız ama
maalesef bugün, bu suni sorunlarla
uğraşıp duruyoruz. Benzer şekilde, 1 trilyon dolarlık
bir ekonomik değer üreten hiçbir ülkenin böylesine sıradan
meselelerle meşgul olduğunu gösteremezsiniz.
Şunu açıkça ifade etmemiz
gerekiyor: Millet bu sorunları aşmıştır, devlet ve
siyasetin milletin gerisinde kaldığı bir durum söz konusudur. AK
PARTİ, milletin takvimiyle devlet ve siyasetin takvimini birbirine uyumlu
hâle getirmeye çalışmaktadır. Milletin frekansını
yakalayamayan her siyasi aktör bu süreçte anlamsızlaşacaktır.
Söyler misiniz, bu sorunlar nasıl
bugünlere taşınmıştır? Diyelim ki 1925i, 1935i, 1938
ve sonrasını konuşmayalım. Hadi, Birinci Dünya
Savaşı sonrasının olağanüstü yılları,
İkinci Dünya Savaşının
sıkıntılarını gerekçe olarak gösterelim. Peki, 1960
darbesi sonrası değiştirilen Anayasamız, 12 Mart 1971
muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 82 Anayasası ve 28 Şubat
postmodern darbesi ve arkasından gelen yargı darbeleri, bütün bunlar
hangi sorunumuzu çözmüştür? Bir sorunu çözmek için kullandığımız
yöntem sorundan daha büyük hâle gelir çoğu zaman. Bugün, bu darbelerin
oluşturduğu vesayet odakları ile mücadelemiz hâlâ devam ediyor.
Bugün, değişime direnenler Atatürkün kurduğu cumhuriyeti savunmuyorlar,
darbelerin kurduğu düzeni ayakta tutmaya çalışıyorlar. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Buradan açıkça ifade etmek
isterim: Bu sorunların tamamı milletimizin ayağına birer
pranga olarak takılmış sorunlardır. Bizim görevimiz, bu
prangalara sarılıp kutsamak değil, bu prangalardan kurtulmaktır.
Hâlihazırda, fiilen de kurtulduğumuz sorunlardır aslında
bunlar. Milletimiz kendi arasında ne Türklük ne Kürtlük ne mezhepçilik ne
ırkçılık ne laiklik ne Müslümanlık sorunu yaşamamaktadır.
Sorun milletin içinde değil, bu prangalara yapışıp kalmış
arkaik elitlerden ve onların statükocu bakış
açılarından kaynaklanmaktadır. Biz, AK PARTİ olarak -toplamda- milletimizin, ufkunu
daraltan, milletimizin basiretini küçümseyen bu başlıklarla
meşgul olmasını istemiyoruz; milletimizin, büyüyen ve güçlü
Türkiye vizyonuyla meşgul olmasını istiyoruz; siyasetimizin de,
bu Meclisin de bunun öncülüğünü yapmasını arzuluyoruz.
Şunu açıkça ifade etmek
gerekir: Bugün terör meselesinin bitmemesi için elinden geleni ardına
koymayan dış mihraklar boşa çıkmıştır, yüz yıl
sonra AK PARTİnin millî duruşu sayesinde oyun dışı
kalmışlardır. Oyun dışı kalan mihrakların
bilinçli ya da bilinçsiz taşeronları da oyun dışı
kalacaklardır. AK PARTİyi en lümpen ve seviyesiz bir dille
ihanetle suçlayanlar bu noktada neye hizmet ettiklerini bir kez daha gözden
geçirmelidirler.
Türkiye siyasetinde Terör ilanihaye
var olacaktır. lobisi bulunmaktadır. Yıllarca, terör sorununu
çözmek yerine Terörle yaşamayı öğrenmeliyiz. diyen bir
zihniyet terörden beslendi. Biz diyoruz ki: Eğer bir ihanet aranacaksa tam
da bu lobide aranmalıdır. Milletin ve ülkemizin öz güvenine
açıkça savaş ilan etmiş olan bu lobi, Türkiye
açısından küçülme lobisidir. Bu lobinin en az alakası olan
şeyse Türklüğün kendisidir. Türklük, yüzyıllarca büyümenin, kucaklamanın,
barışın, tarihsel ittifakların ve genişlemenin kurucu
ismi olmuştur. Bugün ise bu küçülme lobisinin elinde Türklük, maalesef,
küçülmenin, bölünmenin, sıkışmanın,
yalnızlığın ve ırkçılığın
ideolojisi yapılmak istenmektedir. Türkler tarihleri boyunca birçok
cendereden geçtiler. Bu millet tarihi boyunca birçok farklı devlet kurdu
ama bu millet tarihi boyunca bir kez bile kabile devleti kurmadı, bunu
aklının ucundan bile geçirmedi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü bu millet, bir kabile devletine sığmayacak
kadar tarihi derin, vizyonu geniştir. Rusyadan Romanyaya, Polonyadan
Yemene, Filistinden Macaristana 30un üstünde ülkede şehitliği
olan bu milletin en son olacağı şey bir kabile devleti veya milleti
olmaktır.
Orta Doğu ve Mezopotamyada tarihî
bir dönemden geçiyoruz. Yüz yıl önce kaderi Batılı müdahale ile
şekillenen bölgemiz yeni bir doğum sancısı çekmektedir.
Türkiye haricinde hiçbir aktörün kurucu bir irade ortaya koyacak ne vizyonu
vardır ne de gücü. Bugün içinden geçtiğimiz çözüm ve barış
süreci neticesinde Türkiyenin ortaya koyduğu iradeye tıpkı
milletimiz gibi bölge halkları da canıgönülden destek vermektedirler.
Ümit ederiz ki muhalefetimiz de bölgemizde yaşanan değişimi daha
doğru okur, aksi takdirde, dün bölgede yaşanan değişimle
statüko safında kalan Batılı aktörler ve onların bölgedeki
uzantıları gibi, halkların değişim ifadesinin
karşısında ayakta duramazlar. Böyle bir durumda tarih
dışı kalacaklarını şimdiden hatırlatmak
isteriz. Onun için bu uyarıyı bir borç biliriz.
Yıllar sonra bu Meclis
çatısı altında yapılan tartışmalara akademisyenler,
entelektüeller, gazeteciler ve tarihçiler baktığında şöyle
bir manzara görecekler: Bir tarafta Türkiyenin büyümesi perspektifini
cansiparane savunanlar, diğer tarafta ise bu basit hakikati idrak etmekte
zorlananlar, bir tarafta bedelini bütün ülkenin ödediği sorunları
çözmeye gayret edenler, diğer tarafta sorumluluktan kaçanlar ve biz, bugün
onlara elimizi uzatırken işte, Bu tarihi fırsatı birlikte
değerlendirelim, bu çabayı birlikte verelim. dedik ama maalesef bunu
yerine getirmediler.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt)
Başkanım, böyle daha rahat.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Bence de daha rahat.
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Biz her
birimiz şunu çok iyi biliyoruz çünkü her birimiz buna şahitlik ettik:
Yirmi dokuz yılda çoğu genç olmak üzere 40 binden fazla
insanımızı kaybettik. Yirmi dokuz, yılda bir hesaplamaya
göre, 300 milyar liralık kaynağımızı yitirdik. Her
boyutuyla ama çok büyük acılar yaşadık. 20 yaşında,
umutları olan, hayalleri olan, sevdaları olan gencecik
fidanlarımızı, gencecik şehitlerimizi toprağa verdik.
Türkiyenin her yerinde nice anne, üzerine tir tir titrediği
evlatlarını zamansız olarak kaybetmenin acısını
yaşadı. Nice baba, aslan gibi evladının cansız bedeni
önünde yutkundu, gözyaşlarını kalbine akıttı. Nice
bebek, nice çocuk, ne olduğunu anlayamadan olan bitene anlam veremeden, o
masum gözlerle, o soran ve sorgulayan gözlerle babasının tabutunun
arkasından bakakaldı. Nice eş, nice nişanlı, nice
sözlü, nice yavuklu, sevgilisini yitirmenin acısını,
burukluğunu yaşadı. Beşikte bebekler katledildi, sokak
ortasında hamile kadınlar vuruldu, çarşılarda, pazarlarda
çocuklarının gözleri önünde nice anneler, nice babalar yok oldu.
Tam yirmi dokuz yıl boyunca her gün ama her gün terör
konuşuldu. Yirmi dokuz yıl boyunca bayramlarımızı
bayram gibi yaşayamadık. Yirmi dokuz yıl boyunca
yataklarımızdan huzurukalp ile kalkamadık. Yirmi
dokuz yıl boyunca radyo haberlerini, televizyon haberlerini
kaygısızca dinleyemedik, izleyemedik. Türkiyenin her
karışında terör konuşuldu. Türkiyenin her kahvehanesinde
her sohbet, her muhabbet terör haberleriyle âdeta bıçak gibi kesildi. Halk
siyasetten çözüm bekledi, hükûmetlerden çözüm bekledi. Sorunu çözemeyen
hükûmetler gittiler, yerlerine gelenler çözüm üretemediler. Çözmek için
adım atan hükûmetler yalnız bırakıldı. Çözemeyen
hükûmetler muhalefet tarafından köşeye
sıkıştırıldı. Açıkçası, topluma tam
anlamıyla karamsarlık, tam anlamıyla umutsuzluk, tam
anlamıyla olumsuzluk hâkim oldu.
Doğu,
güneydoğuda halkımız, güvenlik güçleriyle terör arasında
sıkışırken diğer bölgelerde halkımız
çözümsüzlükle karamsarlık arasında sıkıştı
kaldı.
Dikkatinizi
çekiyorum, 1984 yılında doğanlar bugün 29 yaşındalar.
Bir ömür terörle geçti. Bir nesil terörle, terörün tehdidiyle büyüdü.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunu hepimiz biliyoruz ki
Türkiye genelinde herkes, 76 milyonun tamamı bu meselenin artık
çözülmesini istiyor. Hiç kimse nutuklar dinlemek istemiyor. Hiç kimse bu
meselenin kişiselleştirilmesi, dedi-dedin kavgası,
yaptın-yapmadın kavgası duymak istemiyor artık. Hiç kimse
bahaneler duymak istemiyor. Milletimiz artık sonuç istiyor, artık
nihayet istiyor, artık bu kanın, bu gözyaşının, bu
ağıtların dinmesini istiyor.
Şunu,
burada, altını çizerek ifade etmek durumundayım: Öyle bir
aşamaya geldik ki terörün son bulması dışında, somut
bir netice dışında her şey ama her şey
teferruattır. Elbette ki Anayasanın ve yasaların
dışına çıkılamaz. Elbette ki meşruiyet çizgisi
aşılamaz. Elbette ki şehitlerimizin ruhunu incitecek, şehit
ailelerini rencide edecek adımlar
atılamaz. Ancak, anayasal, yasal, meşru dairede yapılabilecek
olan her şey yapılmalı, bu mesele artık kalıcı
olarak çözüme kavuşturulmalıdır. Şundan kimsenin
kuşkusu olmasın: Bu millet tarih boyunca olduğu gibi bugün de,
yarın da topraklarını onurla, gururla, şerefle
savunacaktır. Ancak, aynı topraklar üzerinde yaşayan ve
aynı kıbleye dönen insanların hayatlarını
kaybettiği bir süreç, katlanabileceğimiz, tahammül edebileceğimiz,
ilelebet devam ettirebileceğimiz bir süreç değildir.
AK PARTİ olarak, partimizi
kurduğumuz andan itibaren, bu meselenin salt güvenlik tedbirleriyle
çözülemeyeceğini güçlü şekilde savunduk. Nitekim, partimiz, 2002 sonundan itibaren güvenlik noktasında
son derece kararlı bir tutum izlerken, meselenin sosyal, siyasal,
kültürel, ekonomik, diplomatik boyutunu da ihmal etmedik. Geldiğimiz
noktada, terörün istismar alanı çok ciddi anlamda
daralmıştır. Terörün elindeki bahaneler, terörün gençler
başta olmak üzere halkı kandırmaya yönelik gerekçeleri ortadan
kalkmıştır.
Terörün Türkiyenin
kalkınmasının, özellikle de doğu ve güneydoğunun
kalkınmasının önündeki en büyük engel olduğu artık net
olarak ortaya çıkmıştır. Bütün bunlardan daha önemlisi,
silahın bir hak elde etme yöntemi olmadığı, silahın
acıdan, kandan, gözyaşından başka hiçbir şey
getirmediği, şiddetin hiçbir konuda araç olamayacağı
artık herkes tarafından anlaşılmıştır.
Nitekim, son başlattığımız süreç 76 milyonun
tamamında umut doğurmuş, 76 milyonun tamamı tarafından
heyecanla karşılanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ortada bir sorun var, bu sorunu artık ortadan kaldırmak
zorundayız. Türkiyenin paçalarına takılmış,
Türkiyeyi aşağı doğru çeken, Türkiyenin
sıçramasını, ilerlemesini, uçmasını engelleyen bu sorunu devreden
çıkarmalıyız. Bu sorun herkesin elini altına koyarak,
herkesin güç birliği, gönül birliği yaparak hep birlikte bu
taşı kaldırmasıyla kalkacak bir sorundur. Kan akarken,
gözyaşı sel olup akarken, feryat figan ayyuka çıkarken,
ağıtlar göğü bile inletirken kenarda durup Nasıl
kaldıracaksınız? Kaldıramazsınız. demek, Kaldırdıktan
sonra ne olacak? demek teferruata takılıp kalmaktır. Hakikat
nerede kaybolur? Hakikat teferruatlarda kaybolur.
Biz bugün gün boyu neyi konuştuk?
Teferruatları konuştuk. Hakikati, o acıyı, o kanı, o
gözyaşını, bir evladımızın bile kanının
akmasının nasıl bir acı olduğunu, bir insanın
ölümünün âlemin ölümü olduğunu konuşmadık. Bugün teferruatı
konuştuk. Neden? Hakikatleri teferruatta kaybetmek isteyenler, bu böyle
olsun istediği için. O yüzden ısrarla teferruatı
konuşmayacağız, ısrarla hakikati
konuşacağız. Hakikat nedir? Kanın dinmesidir. Hakikat
nedir? Anaların ağlamaması, gözyaşlarının
dökülmemesidir. Eğer Türkiye bir kez topyekûn çözüm iradesini ortaya
koyarsa -ki bugün koymuştur- o sorun mutlaka ve mutlaka ortadan
kalkacaktır.
Bu sürece ilişkin bugün buradan
milletimize bir mesaj verelim. Bugün buradan acılı annelere bir mesaj
verelim; bugün buradan kulağı telefonda, gözü yollarda annelere bir
mesaj verelim; bugün gençlerin, çocukların, anne babaların,
eşlerin umudu olalım, bugün öyle bir birliktelik sergileyelim ki
tarihin akışını değiştirelim dedik ama bu
birlikteliğe maalesef katılmak istemediler.
Tarih, emin olunuz ki bugünü asla unutmayacaktır.
Tarih bugünü ya kardeşliğimizin dönüm noktası ya da talihsizlik
olarak anacaktır. Bugünün kardeşlik tarihimize dönüm noktası
olarak geçmesini temin edelim.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerge üzerinde şahsı adına
söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Sezgin Tanrıkulu burada yok. Aslında
bugün yeterince sıkıntıya girdi, fazla da
sıkıntıya sokmak istemiyorum ancak tarihe not düşmesi
açısından, 12 Ekim 2011 tarihli Sayın Tanrıkulunun bir
konuşması var, burada onu
BAŞKAN Sayın Can, lütfen, burada olmayan
sayın milletvekiliyle ilgili konuşmayalım. Konuyu izah edin,
lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, akil
insanlar burada mıydı? Saatlerce hakaret etti iki grup onlara,
sesimiz çıkmadı.
RAMAZAN CAN (Devamla) Yirmi yedi yıldır bu
ülkede insanlar ölmektedir. Bu yirmi yedi yılın dokuz
yılında bu Hükûmet iktidardadır. 8 başbakan
değişmiş, 5 cumhurbaşkanı değişmiş, 9
Genelkurmay Başkanı değişmiş
SIRRI SAKIK (Muş) Sezgin hak etti, Sezgin
Tanrı kulu olmaktan çıktı bugün!
RAMAZAN CAN (Devamla)
16 hükûmet, 23
İçişleri Bakanı değişmiş ama bu sorun
bitmemiştir. Güvenlik eksenli politikalarla da bu sorun
çözülememiştir. Yani Türkiye'nin Kürt meselesi çözülememiştir.
O nedenle, biz bu sorunu günlük siyasi
tartışmaların dışına çıkartalım, bu
sorunu bir siyasi yarışma hâline getirmeyelim, ortak dil
yaratalım ve ortak bir komisyon kuralım. Bu Meclisin çatısı
altında kutuplaşmaya son vererek, bu sorunun çözümü konusunda
cesaretli adımlar atalım. Toplumun bizden beklediği budur,
toplumun bizden beklediği daha fazla cesarettir, daha fazla sağduyudur.
Bunu birlikte becerebiliriz. diye sesleniyor.
Tabii, Sayın Tanrıkulu bugün de vermiş
olduğu önergede birleştirme talebinden sonra Genel Kurulu da terk
etti; Cumhuriyet Halk Partisi, maalesef, Sayın Tanrukulunun önergesine de
sahip çıkamadı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
terörün varlığı üzerine, çatışma kültürü üzerine
inşa edilmiş bir anlayış artık miadını
doldurmuştur. Vur! de, vuralım, öl! de, ölelim. diyerek, bu
sloganlar karşısında Bunun da zamanı gelecek. diyerek kan
üzerinden, çatışma üzerinden, gençlerin hayatı üzerinden
istismar üretmek artık son bulacaktır. Herkes ama herkes gönlünü
ferah tutsun. Çatışma kültüründen beslenen siyasi partilerin
yaydığı korkulara hiç kimse kanmasın. Öyle bir Türkiye
yükseliyor ki bu Türkiyede inşallah acılar bitecek, bu Türkiyede
gözyaşları dinecektir. Öyle bir Türkiye yükseliyor ki bu Türkiyenin
ayağında artık terör prangası olmayacak. Öyle bir Türkiye
yükseliyor ki bu Türkiye 76 milyonun daha güçlü bir şekilde bir
olduğu, beraber olduğu, kardeş olduğu,
çalıştığı, ürettiği, büyüdükçe büyüdüğü bir
Türkiye olacak. Bütün planlara, bütün senaryolara, bütün tezgâhlara rağmen
birbirine sıkı sıkıya ama sımsıkı
kenetlenmiş bir Türkiye geliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletimiz bize bu ülkeyi, bu vatanı, bu devleti en iyi
şekilde yönetme görevi verdi. İnsanlarımız arasındaki
ayrılığı, eşitsizliği kaldırmak, adaleti ve
kalkınmayı tesis etme görevi de verdi. Aynı zamanda yedi
coğrafi bölgede bölgesel milliyetçiliği değil,
eşitliği, adaleti tesis etme görevi de verdi. Bugüne kadar
hükûmetlerimiz bu görevleri bihakkın yerine getirdiği için
milletimizin desteği giderek artmıştır. Devleti elitlerin,
bir avuç seçkin, marjinal birtakım güçlerin eline, hamdolsun, kifayetsiz
muhterislerin tasallutuna asla terk etmedik, etmeyeceğiz ve onların
elinden kurtardık, kurtarıyoruz. Devleti milletten kopartıp
kendi tekellerine almak isteyenlere, gönüllerindeki vesayetli sistemi
hortlatmak isteyenlere asla geçit vermeyeceğiz. Milletin seçim
sandığında alamadıkları yetkiyi sokakları
terörize ederek gasbetmek isteyenler, karanlık güçlerle, odaklarla iş
birliği yapanlar bugüne kadar hüsrana uğramıştır,
bundan sonra da hüsrana uğrayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim amacımız terörü bitirerek hiçbir güvenlik
görevlisinin, hiçbir evladımızın burnunun dahi
kanamayacağı bir barış ve huzur ortamı tesis etmektir.
Kardeşlik iklimini tesis etmek sadece bizim çalışmamızla ve
gücümüzle olacak şey değildir. Ortak bir anlayış,
dolayısıyla, tüm muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle terörün
çözümünde iktidara yardım etmekle olacaktır.
Peki, bu manada ana muhalefet ne diyor?
Gelin bu işi Mecliste çözelim. diyorlar. Peki, şu an Meclisteler
mi? Yoklar. Bağımsız mahkemelere yönelik işgalden ibaret,
maalesef, o önerilerini de dün gerçekleştirdiler. Bunların terörü
çözmeye yönelik önerileri olsa olsa yeniden terör icat etmektir. Biz ise
Türkiyeyi demokraside, özgürlüklerde, refahta bölgenin en iyisi, dünyanın
sayılı ülkelerden biri hâline getirmek, vatandaşları
arasında adaletli davranan, farklılıkları zenginlik sayan,
milletine saygılı davranan, hukukun üstünlüğünü prensip edinen
bir ülke hâline getirmek istiyoruz. AK PARTİ bu nedenle 2 kişiden 1
kişinin oyunu almıştır ve üç dönemdir de iktidardadır.
Türk, kültürüyle elbette
varlığını sürdürecek, Kürt, kendi kültürüyle elbette ki
varlığını sürdürecek. Arap, Çerkez, Gürcü, Boşnak ama
hepsi bütün kültürlerini idame ettirecek, saygın bir millet olarak hepsi
tek bir millet olarak, tek bir çatının altında, tek bir bayrağın
altında kardeşçe yaşayacaktır.
Sabah akşam hakaret ederek, öfke
nöbetlerinde kendini kaybederek, kardeşliği değil öfkeyi,
nefreti büyüterek milliyetçi olunmaz, millete hizmet ederek milliyetçi olunur.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte şimdi de
milliyetçiliğin gereği olarak bu ülkede kardeşliği tesis
etmenin, kardeşliği büyütmenin mücadelesini veriyoruz. MHP, maalesef
çözümle ilgili hakaret etmek dışında, oyuncağı elinden
alınmış çocuk edasıyla bağırmaktan başka,
kırmaktan, vurmaktan, ölmekten başka bir şey yapmadı,
yapamadı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; netice olarak onlar sabote etmeye çalışsın,
onlar bozmaya çalışsın, yıkmaya çalışsın,
imha etmeye çalışsın, bizler, AK PARTİ olarak yapmaya,
inşa etmeye, kanı ve gözyaşını durdurmaya çalışacağız.
Analar ağlamasın, gözyaşları akmasın.
Kardeşlik ikliminde buluşmak
üzere hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Evet.
Önerge üzerinde şahsı
adına söz isteyen Cengiz Yavilioğlu, Erzurum Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
CENGİZ YAVİLİOĞLU
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge sahibi
olarak söz almış bulunmaktayım. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamı, anası Kürt,
babası Türk olan on binlerce aileden birisi olarak yapıyorum.
Türk ve Kürt halkının
Anadoluda İslam ruhu, saygı ve hoşgörü temelinde bir arada
kardeşçe yaşamasının bir sonucudur benim ailem.
Dolayısıyla hem Kürtü çok iyi bilirim hem de Türkü.
Bildiğiniz gibi 1933
yılında birçok olay oldu, bir köyde de 33 kişi şehit
edilmişti. Bu köy Erzurumun Çat kazasının Yavi köyü. O köy
benim köyüm. Akrabalarım ölmüştü o köyde, şehit edilmişti.
Bu iş benim için ayrı bir
anlam ifade ediyor tabii. Aynı sene, köyümdeki olaylara benzer olaylar
Sivasta ve Başbağlarda da yaşandı. Uğur Mumcu öldü,
Eşref Bitlis ve Bingöl-Elâzığ kara yolunda 33 er şehit
edildi. Yaşanan birçok olay sonrasında terör sorunu içinden
çıkılmaz bir hâl aldı. Özel Kuvvetler Komutanlığı
devreye sokuldu, doğu ve güneydoğu illerinde olağanüstü hâl ilan
edildi, koruculuk sistemi geliştirildi yani değerli arkadaşlar,
siyasi çözüm devre dışı bırakıldı, demokrasi,
insan hak ve özgürlükleri rafa kaldırıldı, faili meçhuller devam
etti, çözüm tamamen güvenlikçi anlayışa teslim edildi, vesayet
güçlendi. Zamanın Başbakanı Tansu Çillerin Sorun sivil
iradeyle çözülecek. demesinin hemen akabinde Diyarbakır Jandarma Bölge
Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Diyarbakır Lice
Asayiş Bölük Komutanlığı önünde ilginç ve karanlık bir
şekilde, alçakça şehit edildi. Bu olaydan sonra, terör sorununu daha
da derinleştiren, Bolu-Düzce-Sapanca üçgeninde Kürt iş adamları
infaz edildi. Kürt milletvekillerinin 1994te Meclisten
çıkarılmasıyla sorun tamamen siyasetin kontrolünden
çıkmış oldu. Gerçekte 28 Şubat da bu olaylar üzerine
oturdu.
Değerli arkadaşlar, 1960
sonrası siyasal tarihimize baktığımızda, aslında
sorunun salt terör sorunu olarak açıklanamayacağını bize
söyler. Sorun, aynı zamanda, derinlemesine bir sivil iktidar ve aynı
zamanda vesayetçi iktidar sorunudur. Akıl ve vicdanın gereğinin,
önce toplumsal kaderimizle doğrudan ilgili bu sorunu ortaya çıkaran
iklimi kavramak, sonra da onu çözüme müsait hâle getirmek olduğu
kanaatindeyim.
On yıllardır vesayetçi bir anlayış
sürekli iktidarda olmuştur. Darbeci akıl, oluşturduğu
anayasa, yasalarla, devlet içerisinde oluşturulan MGK, Cumhuriyet
Senatosu, Anayasa Mahkemesi gibi yapılarla vesayetçi iktidarlar sürekli
iktidarda kaldı ve biz bu zaman içerisinde Kürtüyle, Türküyle,
Arapıyla geniş halk kitleleri olarak gerçek manada
özgürleşemedik. Bize hep haddimiz bildirildi, biz her zaman terbiye
edildik. Bazen milliyetçiler, bazen solcular, bazen de muhafazakârlara
Türk-Kürt ayrımı yapmadan hadleri bildirildi, işkenceler
yapıldı, hapislere tıkıldı fakat yeter artık
arkadaşlar.
28 Şubatın maliyeti
yaklaşık 290 milyar dolar, terörün maliyeti de bir o kadar. Fakat
bunun da ötesinde toplumsal ve demokratik kayıplar daha da büyük, her
şeyden önemlisi sivil algımız yok edildi. Benim kaybettiğim
ortada da peki kimler kazandı? Peki, böyle devam ederse kimler kazanmaya
devam edecek?
Değerli dostlar, hafta sonu
gittiğim güneydoğuda kardeşimizin dediği gibi: Biz
insanız herkes gibi, başka söze gerek yok. Büyük söz varken bilmeden
büyük laf etti. Biliyoruz ki önce söz, selam, barış ile başlar
insanlık tarihi ve sözü yaşatmak isteyenlerle kısmak,
boğmak ve susturmak isteyenler arasında bir mücadele
alanıdır dünya. Sözü yaşatmak için kardeşi Kabilin
kendisini öldürmesine elini bile kaldırmaksızın sessizce boyun
eğer Habil. Sözün evrensel bir değer olarak kutsanması için
ateşe atılmayı göze alır İbrahim. Söze bir şans
tanınması için kendinden başka kimseye söz söyleme hakkı
tanımayan Firavuna isyan ederek özgürlük, hukuk ve barışa dayalı
evrensel yeni bir söz söyler adını selam ülkesi Jerusalem
koyduğu topraklarda Musa.
O barış ülkesinde
kardeşliğe adanmış mezmurlar ve ilahiler söyler Davud.
Sözün insanlığı
aydınlatan tek ışık ve tek gerçek olduğunu ve
gerçeğin de tüm insanlar arasında adalet, merhamet ve sadakat
ilkelerine dayalı evrensel göklerin kardeşlik ve huzur
egemenliği olduğunu kendi ölümü pahasına yaşatmak ister
İsa.
Adı barış, adı
selam olan bir din ile sözü hayata uyarlamak için kendisini öldürmeye gelen
düşmanlarına bile barış elini uzatarak kardeşlik
üzerine sözleşmeler yapan Darülselam, barış, Medine yurdunda
Hazreti Muhammed.
Tüm bu kadim medeniyetlerin ortak
kavgası, ilk önce, var olan ezelî sözü yani selamı yani
barışı ebedî sözleşmeye yani kardeşliğe
dönüştürmektir.
Bu toprakların çocuğu Yunus
Emrenin dediği gibi, Dört kitabın manası bellidir bir tek
elifte. Kimi alaf kimi alfa kimi alge kimi eye kimi a dese de, tüm
konuşmaya insanlar bir tek elif ile, barış diye başlarlar.
Beri gel, daha beri gel,
Bu yol vuruculuk nereye böyle?
Bu hırgür, bu çatışma
nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim
işte.
Ne diye aydınlıktan kaçar
aydınlık?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz.
Ne diye böyle şaşı
olmuşuz?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, topumuz bir tek inciyiz.
Başımız da tek,
aklımız da tek.
Dünyada nice diller var ama hepsinde
anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir
kır,
Sular nasıl bir yol tutar gider.
Hele birliğe ulaş,
hırgürü, çatışmayı bırak,
Can nasıl koşar, bunları
canlara iletir. der Hazreti Mevlânâ.
Değerli dostlar, unutmayalım
ki çatışmayı konuşmak kolaydır. Oysa çözümü
sağlamak zordur. Tarih hiçbir topluma huzur ve kardeşlik vermez, onu
elde etmek ve kazanmak için sadece fırsatlar verir. Bugün bu
fırsatı, tarih bu Meclise ve bizlere vermiştir. Bin
yıldır sözlerimizle dile getirdiğimiz kardeşlik
söylemlerimiz, Et ve tırnak gibiyiz. sözlerimiz test ediliyor. Her
erdemin, her çözümün bir bedeli vardır ve bugün o erdem yani
halkımıza ettiğimiz yeminlerimizde de söylediğimiz huzur
bizim ellerimiz arasındadır. Güvenlik uğruna huzurdan
vazgeçenler ne güven içinde ne de özgürlük içinde yaşayabilirler. Gelin bu
tarihî fırsatı bu toprakların ortak değer ve birikimleriyle
hep birlikte inşa edelim.
Sizleri çok iyi anlayan bir
kardeşiniz olarak konuşuyorum çünkü hepimiz bir şekilde
çatışmaların çocuklarıyız ve insan bilmediği
şeyden korkar. Babalarımız sağ-sol kavgalarıyla
uğraştılar, silah sesleri arasında kardeşliğin
sesini duymadılar bile. Bizler başka kavgaların içinde
doğduk. Korkularınızı bu yüzden çok iyi anlıyorum.
Hepimiz korkuyoruz çünkü onu bilmiyor, tanımıyoruz ama
bırakalım çocuklarımız tanısın, tatsınlar huzuru.
Gelin gelecek seçimler için değil, gelecek nesiller için kaygıda ve
sulhta birlik olalım.
Unutmayalım ki bir ülkede herkes
özgür olmadıkça hiç kimse özgür yaşayamaz, herkes umutlu
olmadıkça hiç kimse umutlu yaşayamaz, herkes eşit olmadıkça
hiç kimse huzurlu uyuyamaz, herkes selam içinde olmadıkça hiç kimse güven
içinde olamaz. Değerli dostlar, gelin huzur yerine
çatışmanın, Ya bendensin ya da düşmanımsın.
monoloğunun dayatılmasından, bizciliğin, ötekine
tahammülsüzlüğün, güce tapınmanın gereği olarak doğruyu
sadece kendisinin temsil ettiği inancından, öteki veya alternatif
kültür algılamalarının hain, kötü ve düşman olduğu
düşüncesinden beslenen mahallelerimizi terk edelim çünkü her bir mahalle
önce kendi içinde mahalle bütünlüğünü sağlamak, sonra da diğer
mahallelere karşı meydan okumak için kendi içinde yekpare bir
yapı yaratmak zorunda kalmıştır. Gelin ilk başta var
olduğu gibi son sözümüz de selam olsun.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde şahsı
adına söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle bu
tarihî anı yaşadığımız bu anın
saygınlığı çerçevesinde hepinizi saygı ve sevgiyle
selamladığımı ifade etmek istiyorum.
Yaşadığımız
bizatihi tarihin kendisidir. Tarihin binlerce yıllık birikiminin
özgürlüğe, adalete, eşitliğe aktığı ana
tanıklık etmektir, şahitlik etmektir, el vermektir, omuz
vermektir. Bunu bize yaşattığınız ve bu
birlikteliği sağladığınız için, emeği geçen,
katkısı olan tüm şahsiyetleri, kişilikleri şahsım
ve partim adına saygıyla bir kez daha
selamladığımı ifade etmek isterim.
Binlerce yıldır bu
topraklarda, Mezopotamya, Anadolunun kadim coğrafyasında, kadim
medeniyetlerin yaşam bulduğu bu alanlarda tarihin binlerce
yıllık birikimlerinin sökülüp atılamayacağı
gerçeğiyle bizi yüzleştirdikleri için vicdanen borçlu olduğumuz
bu ana tanıklık etme fırsatını verenleri saygıyla
andığımı ifade etmek istiyorum.
Evet, dünya değişiyor,
değişen dünyanın yeni dinamiklerini, açığa
çıkardıkları yeni zihnî algıyı doğru okumak,
bilince çıkarmak, ona dair görev ve sorumlulukları yerine getirmek
bizatihi halkın meclisi olan, özgürlüklerin, adaletin ve
eşitliğin tecellisi, mekânı olan bu Meclisin görevi
olmalıydı ama bugüne kadar bu Meclis savaşa karar verdi, bu
Meclis sınır ötesi operasyonlarla ölme -öldürme kararının
altına imza attı. İlk kez yaşama ve yaşatma üzerine,
ilk kez barış ve özgürlük adına bir kararlaşmanın
arifesindeyken, çözümsüzlükte ısrar edenlerin kaçışına da
tanıklık eden bir sahneyle karşı karşıyayız.
(BDP sıralarından alkışlar) Varsın, çözümsüzlük
ısrarında bulunanlar bu kaçışa devam etsinler ama söz
konusu olan insanın adalet, eşitlik ve özgürlük özlemini gerçek
kılmaksa biz Görevimize devam. diyoruz. Bu yönüyle de ulus üniter
devletlerin yüz yıllardır insanlığa reva gördüğü
tekçi, katı merkeziyetçi devletlerin artık topluma gerçek manada
özgürlük getirmediği gerçeği gün gibi açıktır,
aşikârdır. Bu gerçeği görmemek kör göze işaret etmektir.
Değişen dünyanın açığa çıkardığı
bu dinamik dünyayı değiştirdiği gibi Orta Doğuyu,
Orta Doğuyla birlikte Türkiyeyi ve Türkiyeli biz halkları
değiştiriyor. Değişime direnmek tarihe direnmektir,
değişime direnmek tarihi gerisine evirmeye
çalışmaktır, bu da mümkün değil. Tarih kendi
doğası gereği, kendi iç işleyişi gereği hep
ileriye, hep doğruya, hep güzele, hep iyiye doğru akmak
durumundadır. Önüne set çekmek, barikat kurmak tarihin tüm zalimlerinin
arzusu olmuşsa da bunlar aşılmıştır, mazlum ve
mağdur olanın, haklı ve meşru talep sahibi olanın da
mücadelesi sayesinde aşılmıştır. Bugün de olup biten
budur.
Bu yönüyle ulus üniter devletlerin
devletle, ulus üniter devletlerin kimlikle, ulus üniter devletlerin kültürle
olan çatışması ve çelişkisi yerine, tarihin binlerce
yıllık birikimi olan bu değerlerle çok kimlikli, çok kültürlü
toplum paradigması çerçevesinde yeniden hayat bulan, tüm
farklılıkların barış içerisinde bir arada
yaşadıkları toplum zihniyetiyle yeni bir yol, yeni bir
aşama, yeni bir tarihî anı yaşıyoruz. Bu tarihî an,
Mezopotamya, Anadolu halklarının demokratik ortak vatanda, demokratik
ulus paradigması ve zihniyetiyle soruna yaklaşmak, çözüm
ısrarında bulunmaktan geçiyor. Yakın zamana kadar ulus
milliyetçiliğine, tek tipçi, katı merkeziyetçi devlet zihniyetine
dayanarak ötekileştirilip soykırıma, asimilasyona, inkâra ve
imhaya tabi tutulan kimlikler ortadan kaldırılmadı. Toplum
gerçekliği olarak bugün meşru ve demokratik talepleriyle Biz
varız. diyorsa, bu Meclise düşen, varlığını bir
kez daha bize kanıtlayan, gösteren bu kimliklere, kültürlere ve inançlara,
özgürce yaşayabilecekleri fırsatları, olanakları
sağlamaktır. Meclis bunun için vardır. Düne kadar bu görevini ve
misyonunu yüklenemeyen Meclis, hepimizin öz eleştirel konuda
yaklaşacağımız bir nitelik arz ediyorsa da, bugün ilk kez özgürlüğe
ve barışa var olan bağlılığı ve vurgusuyla
da arkasında durmamız gereken bir halk iradesi olarak bizim her
şekliyle katkı vermemiz, güç vermemiz gereken bir durumdur da.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sorunu sadece ve tek başına terör olarak
algılamaya başladığımızda bu sorunun ruhuna, bu
sorunun bugünkü parametrelerinin tersine bir noktayla bizi karşı
karşıya bıraktırmış oluruz ki, yeni bir can, yeni
bir mal, yeni bir tarih kaybıyla bizi karşı karşıya
bıraktırır. Söz konusu olan, bir halkın doğuştan
hak kazandığı hakların yasal, anayasal güvenceye tabi
tutulmasıdır. Bu yönüyle de Kürt sorunudur, Kürt sorunu olmaktan
dolayı da siyasal, sosyal, kültürel parametreleriyle bu Meclisin yüce
iradesinin çözüme kavuşturacakları kadar değerli, nitelikli bir
sorundur. Bu sorundan varsın milliyetçi duygularıyla, ulusalcı
bilinçleriyle kaçanlar kaçsın ama sorun bizim için ertelenemez, bizim için
ötelenemez ve bizim için artık olmazsa olmaz noktasında çözümden
başka seçeneğimizin olmadığı gerçeğiyle yüzleştirmişse,
ona tarihin bize verdiği bu anın fırsatına denk düşen
bir ruhla yaklaşıp çözüme kavuşturmak gibi bir görevimiz söz
konusudur.
Bu yönüyle, hakikatleri
araştırma görevi adına Barış ve Demokrasi Partisi ve
AKP olarak bugün bu komisyonun oluşmasındaki
paydaşlığımız, katkımız elbette ki takdire
değerdir ama tek başına yetmeyeceği gerçeğiyle
tarafımızdan büyütülmeye, çoğaltılmaya, topluma hak
ettiği haklarının sağlanması realitesine öncülük eden
bir işlevi ve görevi de olmalıdır. Komisyon sadece ve tek
başına yapılması gerekenleri yapmakla yetinen bürokratik
bir tarz ve üslupla hareket etmemelidir. Komisyonun, devletin de örgütün de,
taraflar her kimin yanlışı, hatası varsa onunla
hakikatlerle yüzleşme çerçevesinde yüzleşme fırsatını
sağlayan, öncülük yapan, denetleyen, inceleyen, gerektiğinde de
Meclis araştırmaları ve soruşturması çerçevesinde
Meclisin meşru zeminlerine taşıyan bir rolü, işlevi
olmalıdır ki bu tarihî anın dinamiği olmalı, bu tarihî
anın motoru olmalıdır, bu tarihî anın
Hepimizin yüreğini
acıtan, hepimizin yüreğinin acımasında söz ve bizatihi
sebep olan bu anı bitirebilelim.
O yönüyle, barış adına koyduğumuz,
özgürlük adına koyduğumuz bu irade, bir kez daha önünde saygıyla
eğilebileceğimiz bir nitelikte el ele, yürek yüreğe
çocuğumuza, en değerli varlığımıza
gösterdiğimiz sevgi düzeyinde, sevgiyle kucaklayan ve bizim olan,
halkın olan, toplumun olan öz malı, öz gücüyle yaklaşarak
hassasiyetle üstüne titrememiz gereken ve bir başkasının
insafına, icazetine, kötü niyetlinin insafına terk edilemeyecek
değerde olduğunu bilerek hareket etmeli. O yönüyle de bizim görevimiz
bundan sonra çok daha büyüktür.
Büyük olan görevi yerine getirme ve başarma
umuduyla, ben, yüreklerimizi, ellerimizi ve barış gönüllerimizi
birleştirmenin, ortaklaştırmanın çağrısıyla
hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Yolumuz
barış dolu olsun, özgürlük dolu olsun diyorum. İyi akşamlar
dileklerimle saygılar sunuyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Meclis araştırması önergeleri üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 17 üyeden kurulmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 10 Nisan 2013 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.33