TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9uncu
Birleşim
16
Ekim 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün,
Dünya Gıda Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, orta vadeli
programların yapım sürecine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın başkent
oluşunun 89uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfanın
Ceylanpınar ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım
listesine dair basında çıkan haberlere ve iş
başvurularının kabulü için AKPye üye mi olmak gerektiğini,
hububat destekleme primlerinin ne zaman ödeneceğini, AKP hükûmetleri
dışında saman ithalatı yapılıp
yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlunun, Lider Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt
Bulutun Krasnodarda tutuklanmasına ve Hükûmetin bu konuda ne gibi bir
işlem yaptığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Bursanın İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu
beldesinde yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 98inin belediyenin
kapatılmasına karşı olduklarına, belediyeyi kapatmadan
önce halka da sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzelin, halkın temiz, ucuz, sağlıklı su
ve gıda kaynaklarına ulaşmasını sağlamanın
Hükûmetin görevi olduğuna ve tutuklu Kürt siyasetçilerin
başlattığı açlık grevine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbulun tarihî silüetini bozan
onaltı dokuz diye bilinen gökdelenlere ilişkin açıklaması
6.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin, Şanlıurfanın Suruç ilçesinde İŞKUR için
belirlenen işçi alım listesini protesto eden 2 bin kişinin
Kaymakamlığa yürümesi olayına ve bu listenin nasıl
belirlendiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, fındık üreticilerinin zor durumda
olduğuna ve önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteği
ödemelerine devam edilip edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun, Eskişehirin Seyitgazi ilçesine bağlı
Doğançayır beldesinde sadece 2 kişinin belediyenin
kapatılmasını istediğine ve görüşmeleri devam eden
belediyelerle ilgili yasada direnmenin yerel demokrasiyi hiçe saymak
olduğuna ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, tiyatro sanatçısı Erol Günaydının
vefatına ve Ahıska Türklerinin vatandaşlık ve emeklilikle
ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, tiyatro sanatçısı Erol
Günaydının vefatına ilişkin açıklaması
11.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acarın, Fatih Hilmioğlunun oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna,
cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere kolaylık gösterilmesi
gerektiğine, tiyatro sanatçı Erol Günaydının vefatına
ve hayvan pazarlarının durumuna ilişkin açıklaması
12.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin hakkında verilen
gensoru önergesiyle ilgili açıklamasını yaparken dile getirmesini
istediği bazı konulara ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Kasım Gülpınarın, Kadın-Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/64)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentopun, Anayasa Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/65)
3.- Çorum Milletvekili Cahit Bağcının, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/66)
4.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, (2/408) esas numaralı Milletlerarası
Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve
Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların
Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/67)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, üniversitelerdeki
araştırma görevlilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/373)
2.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 22 milletvekilinin, Suriye ile ticari
ilişkilerimizde yaşanan sorunların bölgenin ekonomik ve sosyal
hayatına etkisinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/374)
3.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel ile 25 milletvekilinin, serbest eczacılık alanında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/375)
C) Gensoru Önergeleri
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda,
tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri
sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği
iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/14)
D) Tezkereler
1.- (10/236, 237, 238
ve 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, görev süresinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1026)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; 16 ve 17 Ekim 2012 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; (11/14) esas
numaralı Gensoru Önergesinin 16 Ekim 2012 Salı günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına
alınması ve gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin bugünkü birleşiminde yapılmasına;
313 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda,
tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve üreticileri
sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği
iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/14)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydının, Kars Milletvekili Yunus Kılıçın
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkinin, Kars Milletvekili Yunus Kılıçın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, Kars Milletvekili Yunus Kılıçın CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kars Milletvekili
Yunus Kılıçın, Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve Bursa Milletvekili İlhan
Demirözün şahsına sataşmaları nedeniyle
konuşması
5.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/01/2012-30/06/2012 tarihleri arasında
komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2012 tarihinde
komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler
ve tezkereler
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, bazı TV kanallarının seçim kampanyaları
sırasında siyasi partilere karşı taraflı yayın
politikası izlediği iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/8419)
2.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, soru önergelerine ve iade edilen önergelere ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/9204)
3.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
sınai amaçlı ithal edilen yağların gıda sektöründe
kullanılmasının önlenmesine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/9422)
4.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, atık
kâğıt toplama sektörünü düzenleyen tebliğde yapılan
değişikliklere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/9424)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
2002-2011 yılları arasında Komisyon Başkanlarının
makam araçlarının yakıt masraflarına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/9756)
6.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, Suriye sınır kapılarının
kapanmasının yol açtığı sorunlara ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/9997)
7.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın, bazı ekonomik verilere ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/9998)
8.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
bazı illerdeki gayrimenkullerin bazı bankalar tarafından ipotek
olarak kabul edilmemesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/10000)
9.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün,
Suriyeye yapılan ihracatta yaşanan azalmadan kaynaklanan
mağduriyete ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/10001)
10.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
2003ten bugüne icradaki dosyalara ve küçük işletmelerin icra sorununun
çözümüne ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/10002)
11.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, artan terör olaylarına karşı alınan
ekonomik ve sosyal tedbirlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/10003)
12.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, ithal ürünlerin denetimine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/10597)
16 Ekim 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşimini
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili İlhan
Demiröze aittir.
Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili İlhan
Demirözün, Dünya Gıda Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü FAOnun kuruluş yıl dönümü nedeniyle her
yıl 16 Ekimde Dünya Gıda Günü kutlanıyor. Dünya Gıda Günü
16 Ekim 2012 tarihinde yani bugün 32nci yılına girmiştir.
Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü FAOnun bu yılki kutlamalarının ana
teması, dünyayı beslemenin anahtarı tarımsal kooperatifler
olarak benimsenmiş ve ilan edilmiştir. İnsanların aç
kalmadığı, yeterli ve dengeli beslenmenin
sağlanabildiği bir dünya hepimizin özlemi. Ancak, bilimsel ve teknik
gelişmelere ve bu alandaki olumlu çalışmalara rağmen
dünyada en büyük sorunların başında hâlâ açlık gelmektedir.
Dünya nüfusunun yaklaşık
yüzde 13ü kronik açlıkla mücadele ediyor. Yeryüzünde yaklaşık 1
milyar insan aç. Her altı dakikada 1 bebek ölüyor. Ancak, açlık
sorunu büyüyor ve 21inci yüzyıla yine damgasını açlık
vuruyor. Peki yanlış nerede?
Kalıcı çözümün,
yardımlarla ya da hibelerle olmadığı açıktır.
Açlığın temel nedeni, yoksulluk, adaletsiz
dağıtım ve en önemlisi var olan ekonomik ve politik sistemdir.
Gıda, insan hayatı için vazgeçilmez bir meta olmasına
rağmen gıdaya ulaşım bir insanlık hakkıdır.
Üstelik bu konu, ticarette bir meta hâline gelmiş, gittikçe artan
fiyatlarla satılan bir meta olmuştur.
1980lerin başında, Dünya
Bankası, küçük çiftçilerin desteklenmemesi sonucu, yoksulluk ve
açlığın önleneceği savını desteklemiş, bu
yanlışlığından, 2009 kalkınma için tarım
raporunda çözümün, küçük çiftçileri yüceltmek ve onlara sahip çıkmak
olduğunu belirtmiştir. Ülkemizde, örgütlenme, teröristlikle
bağdaştırılmasından dolayı ne kırsalda ne
kentte örgütlenme tam anlamıyla sağlanamamaktadır. Avrupa
Birliği bütün desteklerini kooperatifler üzerinden yaparak, kooperatifleri
teşvik edici, kooperatiflerin yaşamasına çaba sarf etmesine
rağmen ülkemizde maalesef bu durum ise tarımı destekleyen, girdi
ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş, tasfiye
edilmiş, tarım birlikleri zayıflatışmış,
işlevsiz hâle gelmiş ve tasfiye koşulları
yaratılmıştır. Kısacası, çiftçi örgütsüz,
desteksiz, çaresiz kılınmıştır.
Tarladan sofraya tüm aşamalarda
gıda güvenliği ve güvencesinin sağlanması,
kooperatifleşmenin desteklenmesi, halkın ucuz ve
sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi temennisiyle 16 Ekim
Dünya Gıda Gününü kutluyorum.
Bir kutlamamız da 15 Ekimde
Birleşmiş Milletler tarafından her yıl kutlanan Dünya
Çiftçi Kadınlar Günü. Hem bir anne hem de ev işleriyle ailesini
ayakta tutan Türk kadını, aynı zamanda emeği,
üreticiliğiyle Türk tarımının da gizli kahramanı.
Çalışan nüfus içerisinde kadınların oranı yüzde 45
iken tarım kesiminde bu oran yüzde 55. Buna karşılık, çiftçi
kadınlarımız eğitim hakkından, sağlık
hizmetlerinden ve diğer sosyal güvenlik sisteminden en az yararlanan kesim
olmayı sürdürüyor. Çiftçi kadınlarımıza karşı
sorumluluğumuzun fazla olduğunu ve tüm çiftçi
kadınlarımızı saygı ve sevgiyle
selamladığımı belirtmek istiyorum.
Bir selam ve sevgilerimi de bugün
bizleri izleyen ve çeşitli illerden gelen atanamayan
öğretmenlerimizden Şubatçılar grubuna gönderiyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Demiröz.
Gündem dışı ikinci söz,
orta vadeli programların yapım süreci hakkında söz isteyen
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, orta vadeli
programların yapım sürecine ilişkin gündem dışı
konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan sayın
milletvekilleri; orta vadeli programların yapım sürecine ilişkin
gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Daha önceleri de defalarca ifade ettik,
orta vadeli programın yapımıyla ilgili, sayın
milletvekilleri, bilindiği gibi, mayıs ayının sonunda gerek
yurt içinde ekonomik aktörlere, kurumlara gerekse yurt dışındaki
ekonomiyle ilgili kurumlara daha önceden Türk ekonomisinin geleceğiyle
ilgili sinyal için orta vadeli programı hazırlıyor idik. Bir de
ne yapıyorduk? Bununla ilgili içeride birtakım düzenlemeler
yapılıyordu. Orta vadeli programın yayınlanmasından
sonra bütçe çağrısı, yatırım genelgesi, orta vadeli
mali plan, bunlar yayınlanıyor idi fakat beceriksiz AKP hükûmetleri
yüzünden, mayıs ayında yayınlanması gereken orta vadeli
programlar ne zaman yayınlanmaya başladı? Bütçe Meclise teslim
edilmeden hemen hemen bir hafta önce yayınlanmaya başladı. Bu,
gerçekten, baktığınız zaman, bir hafta içinde
Bugün de
Sayın Maliye Bakanının bütçeyle ilgili rakamları
açıkladığını dikkate alırsak, ne zaman? Demek ki
arada bir hafta süreyle bu bütçenin ve çalışmaların ne
olduğu, yapıldığı anlaşılıyor. Bu gayet
ciddiyetsiz bir neyi doğuruyor? Ortamı doğuruyor. Bu, sadece AKP
hükûmetlerinin gayriciddi iş yaptığını göstermiyor,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerine aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin
kurumsal yapısının da, ekonomik birimlerinin de işi ciddi
tutmadığı anlamı ortaya çıkmış oluyor.
Türkiyeyi yurt dışında da itibar kaybına
uğratıyor.
Gerçekten hadiseyi
değerlendirdiğimizde, mevzuatı hukuken
değiştiremeyecek olmanıza rağmen, kanun hükmünde
kararnameyle mevzuat değişikliğiyle eylül ayının ilk
haftasında orta vadeli programı yayınlamak için mevzuat
düzenlemesi yaptınız ama buna rağmen Ekimin 9unda ancak Orta
Vadeli Programı yayınlayabildiniz. Bu, gayriciddiliktir; bu,
işi bilmemektir. Bu, Türkiye Cumhuriyetini ve Türkiye Cumhuriyetinin
kurumlarını, iş yapamadığını kamuoyuna
deklare etmektir. Böyle bir şeye AKP Hükûmetinin hakkı yoktur. Bunu,
şunun için söylüyorum: Gerçekten, artık AKP hükûmetleri ekonomik
anlamda bu rakamlarını açıklayamamaktadırlar. Bunu niçin
söylüyorum? Bakın, bu kadar kısa bir sürede bütçe ile ilgili her
şeyi yapmış gözüküyorsunuz. Hâlbuki, burada yazın
ortasından beri ilgili kurumlar bütçe ile ilgili hususları nereye
getirmektedirler? Maliye Bakanlığına, yatırımlarla
ilgili hususları da Kalkınma Bakanlığına
getirmektedirler.
Bugün büyüme hedefi tutmadı, yüzde 4ün
tutmayacağını biz söyledik. Yılın ilk yarısı
millî gelir yüzde 3,1 büyüdü, Ağustos ayında sanayi üretimi 1,5
geriledi. Üçüncü çeyrek gelişmeleri yılın ilk
yarısından daha olumsuz. Bırakın yüzde 4ü 3,2yi bile
tutması mümkün değil. Hükûmet bahaneyi yurt dışındaki
gelişmelere buluyor. Ekonomideki yavaşlama yurt dışı
talepten ziyade iç talepteki çöküşten kaynaklanıyor. Bu düşük
büyümeye rağmen işsizlik oranları düşüyor, açıklamaya
muhtaç bir gelişme, yavaşlarken istihdam artışı
gerçekleşiyorsa bu verimlilik açısından son derece olumsuzdur.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere
baktığınız zaman Orta Vadeli Programın
değerlendirilmesinde ekonomi canlansın diye bir tavrın
olmadığı, mali disiplin anlayışının
sürdürüleceğinden bahsediyor Sayın Başbakan.
Anlayıştan anladıkları bütçe açığı, mali
disiplin. Babacan Ayağımızı yorgana göre
uzatacağız. diyor; yorgandan ayak çıkmış, yorgan
kısa geliyor. Kuru temizleyicide veya yıkamada iyice
kısalmış vaziyette.
TUSKON bağırıyor, Hükûmete diyor ki:Vergi
iadelerini alamıyoruz. Balatanın kokusu gelmeye başladı,
vites küçültmüyorlar, gaza da basmıyorlar. Haritaya bakmadan yol
haritası çiziyorlar. Hâlen daha 10 numara yağın mevzuatıyla
AKP Hükûmeti bir yıldır meşgul durumda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Devamı da var.
Bu Orta Vadeli Program süresi itibarıyla da neyi
bize gösteriyor? AKP hükûmetlerinin beceriksizliğini,
kabiliyetsizliğini gösteriyor.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.
Gündem dışı üçüncü söz,
Ankaranın başkent oluşunun 89uncu yılı münasebetiyle
söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın başkent
oluşunun 89uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz cumartesi, 13 Ekim
günü, Ankaramızın başkent oluşunun 89ıncı
yıl dönümünü kutladık.
Türkiye, çöken Osmanlı
İmparatorluğunun üzerine 29 Ekim 1923te kurulmuş bir
cumhuriyettir. Cumhuriyetin kurucuları bu tarihe gelinceye kadar dört
yıl süre ile hem Osmanlı İmparatorluğunu işgal eden
ülkelerle hem de Osmanlı İmparatorluğunun köhnemiş
yönetimiyle savaşmak zorunda kalmıştır. İşte bu
savaş Ankaradan yönetilmiş ve cumhuriyet de Ankaradan ilan
edilmiştir.
Millî mücadelede Mustafa Kemal Atatürk
ve arkadaşlarına en güç zamanda, en büyük desteği veren Ankara
için Mustafa Kemal Benim gönlümde Ankaranın ve Ankaralıların
ayrı bir yeri vardır. demiş ve Ankaranın konumu,
gelişmeye açık olması, millî mücadelenin karargâhı
olması düşünülerek, İsmet Paşa ve arkadaşları
tarafından verilen bir önergeyle Ankara başkent
yapılmıştır.
Ankara kentinin kimliğini, uygarlık
tutkusu, hoşgörü ve cumhuriyetçilik gelenekleri oluşturur. Hacı
Bayram Veli, 1420 yılında ünlü camisini yaptırırken, hemen
yanı başındaki Roma imparatoru adına yaptırılan
anıtı yıkmamış, tam tersine, ondan yararlanarak
hoşgörü anlayışının en güzel örneğini
vermiştir bundan tam altı yüzyıl önce. Ancak Ankarada, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerin halk yararlansın, çocuklar yararlansın diye
yaptığı parkları yıkmayı marifet sayarak,
Ankaranın kimliğine yakışmadığını, her
olayda olduğu gibi, bir kez daha göstermiştir.
Ankarayı yöneten beceriksiz
Büyükşehir Belediyesi Türkiye'nin en borçlu belediyesidir.
Ankaralılar en pahalı suyu, en pahalı doğal gazı
kullanmaya bu yönetimle mahkûm olmuşlardır. Metrolara kaynak aktarmak
için yüzde 80i özelleştirilen Başkentgaz, metroların
yapımı Ulaştırma Bakanlığına
devredildiği hâlde, bu kez tümü itibarıyla özelleştirme
kapsamına alınmıştır. Geçtiğimiz aylarda kabul
edilen bir yasayla, Başkenti satın alacak şirketin fiyat belirleme
yetkisi on yıl sonrayken sekiz yıla indirilerek
Ankaralıların iki yılı Ankaralılardan
çalınmıştır.
Değerli Başkanım,
değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği her gün talan
edilmekte, Atatürkün mirası çiğnenmektedir. Ankaranın tüm
dış ilçeleri göç nedeniyle ve birer birer yitirdikleri kamu hizmet
birimleriyle Türkiyedeki ilçeler arasında gelişmişlik düzeyi
bakımından en son sıralarda yer almaktadır.
Ankaranın dereleri yok
edilmiştir, derelerimizi geri istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün gelinen noktada Ankaranın tarihî kimliği, cumhuriyetçi
nitelikleri, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşantısı İktidarın
ve Büyükşehir Belediyesinin tehdidi altındadır. Atatürkün
adının ve çağdaş yaşamın izlerinin silinmesi için
İktidar ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından her türlü
tertip denenmektedir. Ancak unutmayınız ki, Ankara
Kuvayımilliyecilerin karargâhı, emperyalizme karşı
halkımızın verdiği savaşın simgesi ve
cumhuriyetimizin ebedî başkentidir. Ankara bizi bir arada tutan tüm
değerlerin başkentidir.
Ankarayı ve Türkiyeyi laik,
çağdaş, Atatürk ilkelerinden uzaklaştıracak her adıma
karşı gerekirse bu uğurda milyonlarca yurtseverin
hayatını ortaya koymaya kararlı olduğunu belirtir, hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök.
Gündeme geçmeden önce İç Tüzük
60a göre sisteme girmiş milletvekillerimize birer dakika söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Tanal.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfanın
Ceylanpınar ilçesinde İŞKUR için belirlenen işçi alım
listesine dair basında çıkan haberlere ve iş
başvurularının kabulü için AKPye üye mi olmak gerektiğini,
hububat destekleme primlerinin ne zaman ödeneceğini, AKP hükûmetleri
dışında saman ithalatı yapılıp
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şanlıurfa ili
Ceylanpınar ilçesinde İş ve İşçi Bulma Kurumu
tarafından Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında
750 işçinin işe alınacağı, listelerin
İŞKURda değil, AKP İlçe Teşkilatında
belirlendiği şeklinde basında haberler yer almaktadır. Bu
bir yolsuzluk ve hukuki kayırma değil midir?
İki: İhtiyacı olan
insanlarımızın, evine ekmek götürmek için, iş
başvurularının kabulü için AKPye üye olması gerekir mi? Bu
doğruysa partizanca davranışlar ülkemizin birlik ve
beraberliğine zarar getirmez mi?
Üç: Çiftçilerimizin hububat destekleme
primleri bugüne kadar ödenmemiştir. Ne zaman ödenecektir?
Soru dört: AKP hükûmetleri
dışında Türkiyede saman ithal edilmiş midir? Edilmiş
ise hangi hükûmetler döneminde saman ithal edilmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanal.
Sayın Canalioğlu
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlunun, Lider Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt
Bulutun Krasnodarda tutuklanmasına ve Hükûmetin bu konuda ne gibi bir
işlem yaptığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Trabzonlu iş adamlarımız ülkemizin ticaretine
katkı sağlamak amacı ile uluslararası düzeyde ihracat
yapmaktadırlar. Bunlardan birisi de Trabzon ve Samsundan Rusya
Federasyonuna ihracat yapan Lider Gıdadır. Bu şirket,
ihracatının yanı sıra binlerce insana da iş imkânı
sağlamaktadır ve aynı zamanda da vergi rekortmenidir. Son hafta
içerisinde bu şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt Bulut Krasnodarda
tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Durumu
hakkında da net bilgi alınamamaktadır. Hükûmetimizin konu ile
ilgili bilgisi var mıdır? Bilgi sahibi ise ilgili bakanlık konu
ile ilgili ne gibi bir işlem yapmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Canalioğlu.
Sayın Erdemir
3.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Bursanın İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu beldesinde
yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 98inin belediyenin
kapatılmasına karşı olduklarına, belediyeyi kapatmadan
önce halka da sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bursanın İnegöl ilçesine
bağlı, 4.014 nüfusa ve 2.750 seçmene sahip Kurşunlu beldesinde
14 Ekim 2012 Pazar günü bir referandum gerçekleşti. Katılım
oranının yüzde 67 olarak gerçekleştiği bu referandumda
seçmenlerin yüzde 98i belde belediyelerinin kapatılmasına
karşı olduklarını ifade ettiler. Gönül isterdi ki
yarım asrı aşkın bir süredir hizmet veren bu
başarılı belediyeyi kapatmaya niyetlenmeden önce
halkımızın fikrini sormayı, milletin iradesine başvurmayı
akıl edebilseydiniz. Gönül isterdi ki ülkemizde otoriter merkeziyetçiliği
değil, yerel yönetimleri ve katılımcı demokrasiyi
güçlendirmeyi hedefleseydiniz.
Belediyeniz kapatılsın
mı? sorusunu yönelttiğim bir Kurşunlu sakini bana şu
tepkiyi verdi: Ulan, delisin sen! Bu tepkisini size iletmeyi bir görev
biliyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdemir.
Sayın Tüzel
4.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, halkın temiz, ucuz,
sağlıklı su ve gıda kaynaklarına
ulaşmasını sağlamanın Hükûmetin görevi olduğuna
ve tutuklu Kürt siyasetçilerin başlattığı açlık grevine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Dünya Gıda Günü.
Halkın temiz, ucuz, sağlıklı su ve gıda kaynaklarına
ulaşmasını sağlamak Hükûmetin görevidir ancak Hükûmet
eliyle milyonlarca insanımız tarım, çevre, çalışma ve
sosyal güvenlik politikalarıyla açlığa terk edilmektedir. Bir
de, bulamazlıktan değil, insanlık, eşitlik, özgürlük,
onurlu yaşam adına açlık grevine giden insanlar vardır. 12
Eylülden bu yana 63 Kürt siyasetçi tutuklunun başlattığı ve
bugün binlercesinin katıldığı açlık grevi otuz
beşinci günündedir. İki insani talepleri var; biri, on üç
yıldır İmralıda tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki
tecridin kaldırılması, Kürt sorununda çözüm için devreye
sokulması; diğeri, ana dilde eğitim ve savunma
hakkının tanınması. Ana dili zamanında
yasaklanmasaydı bu acıların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Kürtleri inkâr etmiyoruz. deyip ana dili yok saymak tutarsızlık,
birlikte yaşamı yok etmektir.
Hükûmet Orta Doğuyu
Türkiyeye taşımamalı, çözüm ve müzakere için
çalışmalıdır. Görev, sorumluluk, vebal Hükûmettedir ve
gecikilmemelidir. İnsanlar ölmesin, ölümlere sessiz kalmayalım
lütfen.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Sayın Öğüt...
5.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbulun tarihî silüetini bozan
Onaltı Dokuz diye bilinen gökdelenlere ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Geçen hafta, şu
anda Hükûmetin gözdesi olan bir iş adamları derneğinin yaptığı
fuarın ana sponsoru Onaltı Dokuz diye
bilinen gökdelenlerin sahibi olan şirketti. Bu fuarın
açılışını Sayın Başbakanımız
yapıyor. Unutanlar için hatırlatmak istiyorum: Sultanahmet Camiinin
minarelerinin arasından yükselen gökdelenler. Büyükşehir Belediyesi
tarafından, yarım adanın siluetinin bozulmaması için on
ilçede ve yüze yakın mahallede yükseklik sınırı
getirildiği ancak bu sınırın nasıl bir istisna veya
pazarlık sonucu uygulanmadığını bilmediğimiz
gökdelenler. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın da bu
projenin silueti olumsuz etkileyeceğini, tarihî sur duvarlarına çok
yakın olduğunu bir uyarı yazısıyla belirttiği
ancak şirketin Genel Müdürünün Bakan Günaydan Durdurun.
yazısı almadığını ifade ettiği gökdelenler.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından da
avan proje ve siluet onayı alan gökdelenlerden bahsediyoruz.
Dolayısıyla, şimdi, neden bu gökdelenlere kimsenin
dokunamadığını bir kez daha anlıyor, takdiri sizlere
ve halkımıza bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Demir...
6.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demirin, Şanlıurfanın Suruç ilçesinde İŞKUR
için belirlenen işçi alım listesini protesto eden 2 bin kişinin
Kaymakamlığa yürümesi olayına ve bu listenin nasıl
belirlendiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Teşekkür ederim Başkanım.
Geçen hafta
Şanlıurfa Suruç ilçesinde yaklaşık 2 bin kişi
Kaymakamlığa yürümüştür. Halk niçin yürümüştür? Neyi
protesto etmişlerdir? Kaymakamlığın İŞKUR için
belirlediği bin kadar işçi alım listesi
yırtılmış mıdır?
Suruçta İŞKURun
belirlediği liste noter tarafından mı, yoksa Suruç AKP İlçe
Başkanı tarafından mı belirlenmiştir?
Suruç Kaymakamı devleti temsil eden,
devletin adamı mıdır, yoksa AKP İlçe
Başkanının yardımcısı mıdır?
Suruç Kaymakamı niçin rapor
almıştır? Hasta mıdır, yoksa Suruç halkının
tepkisi ve protestosu nedeniyle mi almıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demir.
Sayın Karaahmetoğlu
.
7.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlunun, fındık üreticilerinin zor durumda
olduğuna ve önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteği
ödemelerine devam edilip edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Fındık fiyatları bu
yıl geçen sezona göre yüzde 40 düşüşle açıldı.
Fındık üreticileri zor durumda ve tepkili. Tam bu noktada, Hükûmet
yetkililerince, önümüzdeki yıl doğrudan gelir desteğinin
ödeneceği söylendi, açıklandı. Fındık üreticisi
şimdi merak ediyor: Gerçekten, önümüzdeki yıl doğrudan gelir
desteği ödenmeye devam edecek mi, yoksa bu açıklama bizim
tepkilerimizi azaltmak için yapılmış bir açıklama mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın Kurt.
8.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, Eskişehirin Seyitgazi ilçesine
bağlı Doğançayır beldesinde sadece 2 kişinin
belediyenin kapatılmasını istediğine ve görüşmeleri
devam eden belediyelerle ilgili yasada direnmenin yerel demokrasiyi hiçe saymak
olduğuna ilişkin açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz sonra İçişleri
Komisyonunda görüşülecek olan yerel yönetim teşkilatıyla ilgili
yasaya rağmen 14/10/2012 Pazar günü Eskişehirin Seyitgazi ilçesine
bağlı Doğançayır beldesinde -1.040 seçmeni olan bir
beldedir- 953 seçmen oy kullandı. 944 geçerli oydan -9 geçersiz oy- sadece
2 kişi belediyesinin kapatılmasını istedi.
Buna rağmen bu yasada ısrar
etmek, bu yasada direnmek yerel demokrasiyi hiçe saymak anlamına gelir,
bunun bilinmesini diledim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kurt.
Son olarak Sayın Vural
9.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, tiyatro sanatçısı Erol Günaydının
vefatına ve Ahıska Türklerinin vatandaşlık ve emeklilikle
ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak millî kültürümüzün ve Türk tiyatrosunun çok değerli
sanatçılarından Erol Günaydını kaybetmiş olmanın
üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendilerine Allahtan rahmet diliyoruz, tüm
tiyatro camiasıyla, sanatçılarla, ailesiyle
başsağlığı dileklerimizi paylaşmak istiyoruz.
Bu vesileyle, Ahıska Türklerinin
iki önemli sorunu var, bu konuyu Meclis Genel Kurulunda dile getirerek
Sayın Bakanların ilgisini çekmek istiyorum. 4 bine yakın
Ahıska Türkü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için
müracaatlarını tamamlamışlardır. Dolayısıyla,
ivedilikle bu müracaatların İçişleri
Bakanlığından sonlandırılması gerekiyor.
Ayrıca, Ahıska Türkü vatandaşlarımızın daha
önceki bulundukları yörelerde yaptığı işlerin sosyal
güvenlikten sayılması ve borçlanma imkânı getirerek emeklilik
sorunlarının çözümlenmesi konusunda da girişimde
bulunulması hususunu bu vesileyle Genel Kurulun ve Hükûmetin bilgilerine sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Vural.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.
BAŞKAN Sisteme girebilirseniz
hemen lütfen...
10.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, tiyatro
sanatçısı Erol Günaydının vefatına ilişkin
açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk tiyatrosunun büyük duayeni Erol
Günaydını kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyiz. Ben eminim
ki, ben dâhil hepimiz, Erol Günaydının oyunlarını
seyretmiş, tiyatroyla ilgili çalışmalarından verdiği
mesajları hepimiz duymuşuz, görmüşüz ve
yaşamışızdır. Emeğini reddetmek mümkün değil.
Ruhu şad olsun, hakkımızı helal ediyoruz tiyatro
seyircileri olarak kendisine, ailesine de başsağlığı
diliyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bahçekapılı.
Sayın Acar, size de bir dakika söz
hakkı veriyorum.
Buyurunuz.
11.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Fatih Hilmioğlunun oğlunun vefatı
nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna,
cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere kolaylık gösterilmesi
gerektiğine, tiyatro sanatçı Erol Günaydının vefatına
ve hayvan pazarlarının durumuna ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya)- Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de, eski rektör Fatih
Hilmioğlunun oğlunun bir trafik kazasında ölmesi nedeniyle
buradan başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.
İktidarın, bu görüşme ve
cenazelerde bulunma konusunda tutuklu ve hükümlülere gerekli
kolaylığı göstermesini diliyorum. Bazı zorluklar
çıkardıklarını gazetelerden okuduk. Bu üzüntümü ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca, sanatçımız Erol
Günaydının ölümü de hepimizi gerçekten çok üzmüştür. Büyük bir
sanatçımız öldü. Ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.
Son olarak da, partimin görevlendirmesi
nedeniyle, Erzurum, Kars, Iğdır ve Ardahanda geçen hafta
çalışmalar yaptım. Oradaki vatandaşlarımızın
sorunlarını dinledim. Özellikle hayvan pazarlarında
karşılaştığım manzara çok vahimdi.
Vatandaşlar çok dertli. Bakınız, geçen senelerde krediyle 5-6 bin
liraya aldığımız hayvanı şimdi 2-3 bine
satamıyoruz. diyorlar, Yem fiyatları katlandı, samanın
kilosu 1 lira, maliyetler arttı. Pazarda et 12-13 lira, kasapta ise 25
lira. diyorlar, Zararımız büyük, Kurban Bayramında bile ithal
hayvanlar kesiliyor. Bu yıl da aynı tablo
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları vardır.
Komisyonlardan istifa tezkereleri
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınarın, Kadın-Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/64)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Kadın-Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonundaki görevimden istifa ediyorum.
Gerekli işlemin yapılmasını emirlerinize
saygılarımla arz ederim. 15/10/2012
Mehmet
Kasım Gülpınar
Şanlıurfa
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentopun, Anayasa Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/65)
15.10.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
AK PARTİ Genel Başkan
Yardımcılığı (Seçim İşleri
Başkanlığı) görevimden dolayı yoğun
çalışma programım nedeniyle Anayasa Komisyonu üyeliği
görevimden ayrılmam hususunda gereğinin yapılmasını
arz ederim.
Mustafa
Şentop
AK
PARTİ Genel Başkan Yardımcısı
İstanbul
3.- Çorum Milletvekili Cahit Bağcının, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/66)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 16/10/2012
Cahit
Bağcı
AB
Uyum Komisyonu Başkan Vekili
Çorum
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin,
üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/373)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Ülkemizde üniversitelerde görev yapan
öğretim elemanlarının (2008'deki toplam sayısı 73.724
kişidir) yaklaşık % 45'i (33.025 kişisi)
Araştırma Görevlilerinden oluşmaktadır. Araştırma
Görevlileri, Türkiye'deki yükseköğretimin en temel
bileşenlerindendir. Araştırma Görevlileri olmadan üniversiteden
ve üniversitelerin geleceğinden bahsetmek mümkün değildir. Yüksek
öğretim sisteminin yüzde 45'ini oluşturan Araştırma
Görevlileri, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 50/d maddesine
göre çalıştıkları için doktora eğitimlerini
tamamladıkları anda kurumları ile ilişikleri kesilmektedir.
Araştırma Görevlileri, büyük bir maddi sıkıntı
içerisindedir. Görev tanımları belirsizliklerle doludur. Bütün
öğretim elemanları gibi Araştırma Görevlilerinin de
fikirlerini açıklama hakları bulunmamaktadır. Üniversitelerin ve
YÖK'ün karar mekanizmalarında temsil ve söz hakları yoktur.
Ayrıca Yüksek Öğretim Kurulu,
2010 yılında 2 bin araştırma görevlisini o zamanki
Öğretim Elemanı Yetiştirme (ÖYP) Esas ve Usullerine göre daimi
kadro ile ülke çapındaki 41 üniversitede işe almıştır.
Ancak geçen 15 aylık süre içerisinde ÖYP Esas ve Usullerinin sürekli
değiştirilmesi ve yeni yönetmeliği geriye dönük olarak
uygulanması sonucu birçok Araştırma Görevlisinin işlerine
son verilmiştir.
Yıllar içerisinde
araştırma görevlilerinin sorunlarının çözülmesi adına
hiçbir çalışma yapılmazken, aksine; diğer meslek
gruplarına oranla sürekli olarak gerilemiştir. 1990'lı
yıllarda lise mezunu 8/3'deki bir polis memurundan fazla maaş alan
araştırma görevlileri, 2004-2009 yıllarına ait maaş
verilerine göre lise mezunu 8/3'deki bir polis memurundan az maaş almaya
başlamıştır.
Araştırma görevlilerinin
görev tanımında da belirsizlik bulunmaktadır. YÖK Kanununun
33'üncü maddesine göre "Araştırma görevlileri,
yükseköğretim kurumlarınca yapılan araştırma, inceleme
ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili
diğer görevleri yapan öğretim
yardımcılarıdır" ifadesi yer almaktadır.
Tanım belirsizliği nedeniyle, asıl işi araştırma
olan bu öğretim elemanlarının ders anlatma, sınav sorusu
hazırlama, sınav kâğıdı okuma gibi işlerle âdeta
"okutman, uzman veya öğretim görevlisi" olarak
kullanılmaktadır.
Araştırma görevlilerinin
sorunlarının tespit edilmesi ve bu sorunların çözümlenmesi
amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104.
ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak
konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1)Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Bülent Tezcan (Aydın)
3) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Ali Demirçalı (Adana)
8) Muharrem Işık (Erzincan)
9) Namık Havutça (Balıkesir)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
12) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
13) Sakine Öz (Manisa)
14) Aylin Nazlıaka (Ankara)
15) Doğan Şafak (Niğde)
16) Osman Aydın (Aydın)
17) Hasan Akgöl (Hatay)
18) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
19) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
20) Faik Tunay (İstanbul)
21) Ömer Süha Aldan (Muğla)
22) Erdal Aksünger (İzmir)
23) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24) Hurşit Güneş (Kocaeli)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 22 milletvekilinin, Suriye ile
ticari ilişkilerimizde yaşanan sorunların bölgenin ekonomik ve
sosyal hayatına etkisinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/374)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
En uzun kara sınırına
sahip komşumuz olan Suriye, ülkemizin dış ticaretinde de çok
önemli bir paya sahiptir. Suriye ile 2,5 milyar dolara ulaşan
ihracatımız, en az 3 milyar dolarlık bavul ticareti, Suriye üzerinden
11 ülkeye yapılan kara ticareti, Suriye'de yatırım ve
müteahhitlik yapan Türk firmaları mevcuttur. Ancak "Arap
Baharı" olarak nitelendirilen ve Suriye'yi de etkisi altına alan
olaylar ve bu olaylara karşı izlenen politikalar neticesinde Suriye
ile olan ekonomik ilişkilerimiz ciddi bir biçimde
sarsılmıştır.
Suriye ile ticari ilişkilerimizde
meydana gelen ekonomik kaybın belirlenmesi, bu kaybın bölge
halkına, esnafa, sanayiciye ve ihracatçıya etkilerinin
saptanması, önümüzdeki dönemde maddi kaybın en aza indirilmesi için
alınması gereken önlemlerin ve ticari ilişkilerimizin tekrar
canlandırılması için izlenecek politikaların belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
1) Mehmet Şeker (Gaziantep)
2) Ömer Süha Aldan (Muğla)
3) Bülent Tezcan (Aydın)
4) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
7) Ali Demirçalı (Adana)
8) Muharrem Işık (Erzincan)
9) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Aylin Nazlıaka (Ankara)
12) Doğan Şafak (Niğde)
13) Osman Aydın (Aydın)
14) Hasan Akgöl (Hatay)
15) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
16) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
17) Turgut Dibek (Kırklareli)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
20) Sakine Öz (Manisa)
21) Erdal Aksünger (İzmir)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Hurşit Güneş (Kocaeli)
Gerekçe:
Terör örgütünün Suriye'deki
faaliyetleri, Fırat ve Dicle sularının paylaşımı,
Hatay meselesi gibi nedenlerle yıllarca gerilimli bir seyir izleyen
Suriye-Türkiye ilişkileri 2002 yılından sonra atılan olumlu
adımlarla yumuşamaya başlamış ve ivme kazanmıştır.
İki ülke
cumhurbaşkanlarının karşılıklı ziyaretleri,
serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesi, Yüksek
Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması'nın
imzalanması, vizelerin karşılıklı
kaldırılması sayesinde Suriye ile ekonomik, kültürel ve sosyal
alanda çok önemli mesafeler katedilmiştir.
Özellikle ticari ve ekonomik alanda
katedilen mesafeler neticesinde Türkiye'nin en uzun kara
sınırını paylaştığı Suriye,
dış ticaretimizde çok önemli bir paya sahip olmuştur. Suriye ile
ihracatımız yaklaşık 2,5 milyar dolar seviyesine
ulaşmıştır. Suriye ile ikili ticaretin yanı sıra
transit ticareti de bulunan Türkiye, Suriye üzerinden 11 ülkeye ticaret
yapmaktadır. Gelişen ticari ilişkiler neticesinde,
istatistiklere yansımayan fakat önemlilik arz eden bir diğer ekonomik
faaliyet de sınır ve bavul ticaretidir. Suriye ile Mardin, Şanlıurfa,
Gaziantep, Kilis ve Hatay illerimiz arasında sınır ticareti
yapılmakta olup, binlerce kişi bavul ticareti ile aile ekonomisine
katkı sağlamaktadır.
Ancak "Arap Baharı"
olarak nitelendirilen ve birçok Arap ülkesi ile birlikte Suriye'yi de etkileyen
olaylar neticesinde temmuz ayından itibaren Suriye ile ticaretimiz yüzde
20 azalmış, transit ticaret tehlikeye girmiş, bavul ticareti
durma noktasına gelmiştir. Çıkan olaylar öncesi Suriye'den
Türkiye'ye günlük 60 bin kişi girerken, bu rakam 3 bin kişiye inmiştir.
Suriye'de yaşanan olaylara karşı AKP hûkümetinin izlediği
tutarsız, emperyalist güçlerin sözcülüğü şeklindeki politika bu
durumu daha vahim bir noktaya sürüklemektedir. AKP'nin dozajını
gittikçe sertleştirdiği söylemleri ülkemizin ulusal çıkarlarına
zarar vermektedir.
Suriye'de 30 firmanın aktif olarak
yatırım yaptığını, 10 müteahhitlik firması
olduğunu ve 50 bin dolar üzerinde ihracat gerçekleştiren 3 bin kadar
firma bulunduğunu, binlerce vatandaşımızın bavul
ticaretinden geçimini sağladığını, Suriye üzerinden
diğer Arap ülkelerine daha ekonomik ve kolay bir şekilde yapılan
karayolu ticaretini göz önünde bulundurduğumuzda ve Avrupa bölgesinde
yaşanan ekonomik krizi de dikkate aldığımızda Suriye
ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizi göz ardı etme lüksümüzün
olmadığı aşikârdır. Aksi takdirde bölge halkı,
esnafı, sanayici ve ihracatçı çok büyük bir sıkıntı
içine girecek ve bu durum milyonlarca vatandaşımızı
etkileyecektir.
Yukarıda bahsedilen nedenlerle;
son dönemde izlenen politikalar neticesinde Suriye ile olan ekonomik
ilişkilerde meydana gelen kaybın, bu kaybın bölgenin ekonomik ve
sosyal hayatına olan etkisinin araştırılması, bundan
sonraki süreçte bu kaybın en aza indirilmesi ve Suriye ile ticaretimizin
geçmiş yılların da üstüne çıkması için alınacak
önlemlerin ve izlenecek politikaların belirlenmesi zorunluluğu
doğmuştur.
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel ile 25 milletvekilinin, serbest
eczacılık alanında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/375)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde Sağlıkta
Dönüşüm Programı'nın hayata geçirilmesiyle birlikte, serbest
eczacılık alanında ortaya çıkan sorunlar, gün geçtikçe
kronikleşmiş ve âdeta çözümsüzlüğe terk edilmiştir.
Bu sorunlar, kısaca
aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1) Eczane açmanın önünde herhangi
bir nüfus ve/veya coğrafî sınırlandırma bulunmaması
eczanelerin ülke genelinde dağılımında eşitsizlik
yaratmaktadır. Örneğin; Hakkâri'de 12.565 kişiye 1 eczane,
Muğla'da 2.085 kişiye bir eczane düşmektedir. Bu eşitsiz
dağılım, hem halkın ilaca erişiminde aksamalara hem de
eczaneler açısından yaşamsal sorunlara neden olmaktadır.
2) Eczacılık fakültelerinin
sayısı son 15 yılda 7'den 19'a çıkmıştır. Önümüzdeki
yıl içerisinde 23'e çıkması beklenmektedir. Sürekli olarak yeni
eczacılık fakültesi açılması ve mevcutların
kontenjanlarının arttırılması meslek adına ciddi
bir sorundur. Nitekim Türkiye kişi başına düşen eczane
sayısı bakımından tüm Avrupa ülkelerinden ileridedir.
Serbest eczane fazlalığı ve eczacıların diğer
istihdam alanlarının kısıtlı olması mesleğin
sorunlarının kronikleşmesine neden olmaktadır.
3) Eczanelerden verilen ilaç
eczacılık hizmeti sırasında; MEDULA sisteminde yaşanan
sürekli kopma ve kesintiler eczanenin iş akışını
dolayısıyla ilaç sunum hizmetini aksatmakta eczacıların
mağduriyetinin yanında ve beraberinde hasta hakları ve hasta
güvenliği açısından da sakıncalar ortaya
çıkmaktadır.
4) Tüm dünyada ve ülkemizde uygulanan
referans fiyat sistemi ve piyasada bulunan pek çok ilacın zamanla patent
koruması dışına çıkarak eş değerlerinin
üretilmesi ilaç fiyatlarında düşüşleri beraberinde getirmekte,
bu durum eczane stoklarına yüksek fiyatla girmiş olan ilaçların
düşük fiyattan geri ödenmesine, dolayısıyla eczanelerde stok
zararının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Yıllardır kronikleşmiş olan bu soruna Sağlık
Bakanlığı tarafından ilaç fiyat kararnamesinde Kasım
2011'de yapılan değişiklikle çözüm getirilmeye
çalışılmış ise de ilaç sanayi tarafından bu
Bakanlar Kurulu kararına rağmen eczanelerdeki stok zararları
karşılanmamaktadır.
5) İlaç sanayinin kamuya
yapmayı taahhüt ettiği kamu kurum iskontoları mevcut sistemde
eczaneler aracılığıyla devlete aktarılmaktadır.
Tarafları ilaç sanayi ve kamu temsilcileri olan ve eczacıların
hiçbir şekilde taraf ya da sorumlu olmadıkları Global Bütçe
anlaşması gereği kamunun alacağı indirim provizyon
sistemi üzerinden eczacıdan alınmakta ancak ilaç sanayi bu iskontoyu
eczanelere haksız bir biçimde eksik olarak ödemektedir. Bu durum Kamu
Kurum İskontosu Taşıma Zararı olarak ifade edilmektedir.
Son süreçte ise kamunun talep
ettiği yeni iskontolarda mutabakatı olmadığını
belirten ilaç sanayinin vermediği iskontoların
yarattığı zarar taşınamaz bir yük olarak eczaneleri
iflasa sürülmektedir. Ayrıca tıkanan sistem hastaların ilaca
ulaşımını engeller ve sağlıklarını
tehdit eder hâle gelmiştir.
6) İlaç katılım
payı ve muayene ücretleri dünya uygulamalarında hastayı maliyete
ortak etmek niyetiyle değil, tedavi ve ilaç harcamaları ile
akılcı ilaç kullanımı noktasında farkındalık
yaratma amacıyla kullanılan yöntemlerdir. Oysa AKP hükûmetleri ilaç
katkı payı ve muayene ücreti uygulamalarını âdeta sisteme
birer finans kaynağı olarak görmüş, cepten ödemeleri
artırmakta bir araç olarak kullanmıştır. 2005'te 70
kuruşlarla başlayan muayene ücretleri nihayet 15 TL ye kadar
çıkmıştır. AKP öncesi dönemde sadece ilaç katkı
payı ödeyen hastalar, şimdi ilaçlarını alabilmek için 3
tanesi eczanede, biri hastanede, ikisi ise maaşlarından olmak üzere 6
farklı çeşit ödeme yapmakta ve bu tutar ilaçlarının toplam
maliyetinin ortalama % 40'ını aşmaktadır. Bu ücretlerin hem
hastadan tahsilatına hem de bu tahsilatı kendilerinin yapmasına
karşı olan eczacılar bu uygulamadan maddi ve manevi olarak zarar
görmektedirler.
Eczacılarımızın ve
dolayısıyla sağlık sisteminin yaşadığı
bu ve benzeri sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis
Araştırması Komisyonunda incelenmesi ve alınması
gerekli tedbirlerin tespit edilmesi son derece önemlidir. Bu nedenle serbest
eczacılık alanında yaşanan sorunların tespit edilmesi
ve çözüm yollarının araştırılarak belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri gereği bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Özgür Özel (Manisa)
2) Sena Kaleli (Bursa)
3) İlhan Demiröz (Bursa)
4) Mevlüt Dudu (Hatay)
5) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
6) Arif Bulut (Antalya)
7) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
8) Namık Havutça (Balıkesir)
9) Salih Fırat (Adıyaman)
10) Bülent Tezcan (Aydın)
11) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
12) İzzet Çetin (Ankara)
13) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
14) Aytuğ Atıcı (Mersin)
15) Mehmet Emrehan Halıcı (Ankara)
16) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
17) Sakine Öz (Manisa)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Musa Çam (İzmir)
20) Kazım Kurt (Eskişehir)
21) Muharrem Işık (Erzincan)
22) Turgut Dibek (Kırklareli)
23) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
25) Hasan Ören (Manisa)
26) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır.
Önerge bastırılıp sayın üyelere bugün
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
C)
Gensoru Önergeleri
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan
gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve
üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/14)(x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yanlış uygulanan gıda,
tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçilerimizi ve
üreticilerimizi sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmeyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Eker hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu ve TBMM
İçtüzüğü'nün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılması için gereğini arz ve talep ederiz.
1)
Ensar Öğüt (Ardahan)
2) Sabahat Akkiray (İstanbul)
3) Veli Ağbaba (Malatya)
4) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
5) Ali Demirçalı (Adana)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) Hasan Ören (Manisa)
10) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
11) Gökhan Günaydın (Ankara)
12) Turgut Dibek (Kırklareli)
13) Orhan Düzgün (Tokat)
14) Namık Havutça (Balıkesir)
15) Engin Altay (Sinop)
16) Doğan Şafak (Niğde)
17) Müslim Sarı (İstanbul)
18) Kazım Kurt (Eskişehir)
19) Vahap Seçer (Mersin)
20) Oğuz Oyan (İzmir)
21) Ali Serindağ (Gaziantep)
22) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
23) Tolga Çandar (Muğla)
24) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
25) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
26) İdris Yıldız (Ordu)
27) İlhan Demiröz (Bursa)
28) Ümit Özgümüş (Adana)
29) İhsan Özkes (İstanbul)
Özet Gerekçe:
Hayvancılık
tarımsal faaliyetler içinde katma değeri en yüksek olan sektörlerden
birisidir ve birçok insanımızın geçim kaynağıdır.
Yıllarca ertelenmiş başta yapısal sorunları olmak
üzere birikmiş sorunları vardır. 10 yıllık AKP
Hükûmeti tarafından izlenen politikalar sonucunda hayvancılık
sektörü bitme aşamasına gelmiştir.
Son 10 yılda
tarım ve hayvancılık sektöründe belirgin bir duraklama, hatta
gerileme olmuştur. Bu süreç içerisinde nüfus %25 artarken hayvan mevcudu
aynı oranda azalmış ve ıslah çalışmaları
yetersiz kalmıştır.
İthal hayvan
ve et; AKP'nin 10 yıllık iktidar döneminde uyguladığı
yanlış tarım politikaları, artan girdi maliyetleri ve
düşük ürün fiyatları ile sonuçlanmış; tarım sektörü ve
üreticilerimiz büyük sorunlarla karşı karşıya
kalmıştır.
Mazot; bugün
mazotun rafineri çıkış fiyatı 1,535 TL olup; 4 TL'ye
satılmaktadır. AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde 1
lt mazot 1 TL, bir kg buğday 30 kuruş ediyordu. Yani
Domuz eti ve
çiftlikleri; bugün ülkemizde 80'in üzerinde domuz çiftliğinin faaliyet
gösterdiği, bu çiftliklerde yılda 1 milyonun üzerinde domuz
kesildiği, bu imalathanelerin bir çoğunun kaçak olduğu iddia
edilmektedir.
İthal hayvan
ve ette yolsuzluklar; bir zamanlar tarım ve hayvan ürünleri ihraç eden
ülkemiz bu hükûmet döneminde ne yazık ki milyar dolarlar ödeyerek ithal
etmeye başlanmış, özellikle 2010 yılında başlayan
hayvan ithalatı ve et ithalatında büyük yolsuzluklar ve adam
kayırmaları olmuştur. Bütün bu olaylar, sanık durumunda bulunan
EBK görevlilerinin bilgisi dahilinde olması ve bu kurumun Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı
olması, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanının
görevini gereği gibi yerine getiremediği gibi bu olaylarda ihmali
olduğunu gösterir.
İstihdama ve
yurt içi hasılaya katkı veren bir sektör olan Gıda, Tarım
ve Hayvancılık sektörünü geriye götürerek yanlış uygulanan
tarım politikaları ile çiftçilerimizi ve üreticilerimizi
sıkıntıya sokan ve görevinin gereklerini yerine getirmeyen
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker
hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu ve TBMM İçtüzüğü'nün
106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılması için
gereğini arz ve talep ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugün
yapılmasını da kapsayan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi biraz sonra işleme alınacaktır.
Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm
Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan
Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan (10/236, 237, 238 ve 239) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum.
D)
Tezkereler
1.-
(10/236, 237, 238 ve 239) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, görev süresinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca bir ay uzatılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1026)
10.10.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
02.05.2012 tarihinde
çalışmalarına başlayan Meclis Araştırma
Komisyonumuzun 10.05.2012 tarihli toplantısında alınan karar
gereğince, görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca bir ay uzatılması hususunda gereğini saygılarımla
arz ederim.
Nimet
Baş
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç Tüzükün 105inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin ek süre verilir. hükmü gereğince Komisyona 28/10/2012
tarihinden itibaren bir aylık ek süre verilmiştir.
Şimdi de Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK
PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 16 ve 17 Ekim 2012
Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; (11/14) esas numaralı Gensoru Önergesinin 16 Ekim
2012 Salı günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına alınması ve gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
bugünkü birleşiminde yapılmasına; 313 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
16/10/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16.10.2012
Salı günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
Kısmında yer alan 313, 239, 196, 195, 108, 237, 219, 94, 91, 152,
117, 189, 238, 124, 293, 306, 304, 305 ve 307 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12,
13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21 ve 22nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
16 ve 17 Ekim 2012 Salı ve
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi, 17 Ekim 2012 Çarşamba günkü birleşiminde gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
16/10/2012 tarihinde
dağıtılan ve aynı gün okunan (11/14) esas numaralı
gensoru önergesinin 16 Ekim 2012 Salı günkü (bugün) gündeminin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bugünkü
Birleşiminde yapılması,
16 Ekim
2012 Salı günkü (bugün) birleşiminde (11/14) Esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin tamamlanmasına kadar,
17 Ekim
2012 Çarşamba günkü birleşimde 197 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
18 Ekim
2012 Perşembe günkü birleşimde 313 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen birleşimlerde
gece 24:00'de günlük programların tamamlanamaması halinde günlük
programların tamamlanmasına kadar;
Çalışmalarına devam
etmesi,
313 Sıra sayılı kanun
tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
313 Sıra Sayılı EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı (1/639) |
||
Bölümler |
Bölüm maddeleri |
Bölümdeki Madde sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 12nci maddeler |
12 |
2. Bölüm |
13 ila
22nci maddeler (Geçici 1inci madde dahil) |
11 |
Toplam madde sayısı |
23 |
BAŞKAN Önerinin lehinde, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün yine
çalışma haftamızın ilk gününü yaşıyoruz. Hepimize
iyi çalışmalar diliyorum.
Bizim, AK PARTİ Grubu olarak bu hafta içindeki
programımızı Danışma Kuruluna öneri olarak sunduk
ancak Danışma Kurulu toplanamadığından, bu önerimizi
huzurunuzda sizlere anlatmak durumu, zarureti ortaya çıktı.
Açılımını biraz
önce -Divandan okundu- dinledik. Ben özet olarak söylemek istiyorum: Bu haftaki
çalışma günlerimizde gensoru önergesini -ki bugün alınacak
gündeme- görüşmek istiyoruz. Birazdan gündeme alınacak ve
görüşülecek.
Daha sonra, 313 sayılı EXPO
2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile 239 sıra sayılı
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
Tasarılarının gündemin
4üncü ve 5inci sıralarına alınmasını öneriyoruz.
17 adet uluslararası
sözleşmemiz var, onların öne çekilmesini istiyoruz.
16 ve 17 Ekim yani bugün ve yarın,
denetim konusu olan sözlü soruların ve diğer denetimlerin, denetim
konularının kaldırılmasını ve
görüşülmemesini önermekteyiz.
Biraz önce söylediğim gibi, bugün
gensoru önergesini görüşeceğiz Mecliste.
Yarın, 17 Ekim 2012 Çarşamba
günü, geçtiğimiz haftalarda görüştüğümüz ve yarıda kalan
197 sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
görüşme yapacağız.
Perşembe günü de, biraz önce, yine
söylediğim gibi -18 Ekim Perşembe günü- 313 sayılı EXPO
2016 Antalya Kanunu Tasarısını görüşeceğiz. EXPO 2016
Antalya Kanunu Tasarısını temel yasa olarak görüşmeyi
öngörüyoruz.
Kabul ettiğiniz takdirde
çalışmalarımızı bu düzende sürdüreceğiz.
Hepinize teşekkür eder, tekrar iyi
çalışmalar dilerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bahçekapılı.
Aleyhine, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar.
Buyurunuz Sayın Akar.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Aleyhinde konuşacak ne var Haydar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
Danışma Kurulu önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Tabii, milletvekili
arkadaşlarım bana Aleyhinde konuşacak ne var? İşte,
bir gensoru önergesi var, bunu öne alıyoruz, işte, arkasından da
birkaç tane daha madde var...
Sevgili arkadaşlar, tabii ki
aleyhine konuşacak bir şey yok ama ben gündeme başlamadan önce,
Profesör Doktor Fatih Hilmioğlu, İnönü Üniversitesinin Rektörü,
hepinizin bildiği gibi, uzun zamandır Silivri Cezaevinde
yatmaktadır. Niçin yattığını bizler, sizler ve Türkiye
kamuoyu da ve kendisi de çok iyi bilmemektedir ama başından çok
acı bir olay geçti. Yirmi iki yaşındaki oğlunu trafik
kazası sonucu kaybetti ve birkaç gün bu vefat dolayısıyla
kendisine izin verildi. Allahtan rahmet diliyorum oğluna, kendisine ve
ailesine başsağlığı diliyorum.
Ancak burada benim belirtmek
istediğim nokta, bugün cezaevlerinde yatan
vatandaşlarımızın aile bireylerinden kayıplar olmakta
kayıplar derken, vefatlar olmakta- ve bu vefatlar sonucu, aile
bireylerinin, cezaevinde yatan aile bireylerinin cenaze merasimlerine
katılmaları, aileleriyle birlikte olmaları bir şekilde
standartlaştırılamadı veya bununla ilgili bir kanun,
bununla ilgili bir düzenleme doğru düzgün yapılamadı.
Bakın, Fatih Hilmioğlu
oğlunun cenazesine geliyor; sanki eroin kaçakçısı, sanki terör
örgütü suçlusu gibi akşamları evinden alınıyor; bir
başka cezaevine götürülüyor, tekrar ertesi gün evine getiriliyor. Sevgili
arkadaşlar, bu gerçekten insanın yüreğini yakan, içini
acıtan bir durum. Bu düzenlemelerin çok hızlı
yapılması gerekiyor.
Yine, cezaevlerinde yatıp da niçin
yattığını bilmeden ölen vatandaşlarımız var.
Sevgili arkadaşlar, artık Türkiyedeki tutukluluk sürelerinin
hızla gözden geçirilmesi gerekiyor. Sadece sıradan vatandaşlar
değil bunlar; Türkiyeye büyük emekleri olmuş bilim adamları,
yine Türkiyeye büyük emekleri olmuş askerlerimiz ve Türkiyeye büyük
emekleri olmuş çeşitli meslek gruplarından
arkadaşlarımız bugün cezaevlerinde yatmaktadır.
Şimdi diyebilirsiniz ki Bunlar
yargılanacak ve kararlar verildikten sonra, eğer serbest
bırakılması gerekiyorsa tabii ki serbest
bırakılacaklar. Ama süreler çok uzun.
Bakın,
Cumhurbaşkanımız bu kürsüden yaptığı
konuşmada milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında olması gerektiğini, halk için verilen kararlarda da oylarını
ve görüşlerini, fikirlerini açıklamaları konusunda, bu Meclisin
açılışında bir görüşme yaptı. Sayın
Başbakan bu görüşmenin sonunda, çıktıktan sonra, basın
mensuplarına Biz Cumhurbaşkanıyla ayrı fikirde
değiliz. dedi. Geçen hafta Meclisten anayasa değişikliğiyle
ilgili bir maddenin referanduma getirilmesi arasında bir sonuç
çıktı. Bu sonuç Cumhurbaşkanına gittiğinde,
Başbakan, Cumhurbaşkanına saygısızlık
yapamayacağını, Cumhurbaşkanının vereceği
karara saygı duyacağını açıkladı. Sevgili
arkadaşlar, Başbakan işine geldiğinde
saygısızlık yapmak istemiyor, işine geldiğinde de
Cumhurbaşkanıyla aynı fikirde olmadığını
söylüyor.
Tabii, sadece bunlarla örneklemek
yetmiyor, Türkiye gerçekten iyi yönetilmiyor, iyi yönetilmediğini de
Meclis çalışmalarında çok rahatlıkla görebiliyoruz. Her
gün, aşağı yukarı, Adalet ve Kalkınma Partisinin Danışma
Kurulu önerisiyle karşılaşıyoruz. Her gün, her
çalışma toplantısı başladığında bu
öneri geliyor. 1 gün sonra veya 3 gün içerisinde veya 5 gün içerinde neler
yapacağımızı konuşuyoruz. Meclisin bir plan ve
programı yok, yani Meclise milletvekilleri hafta sonu gittiğinde ve
tekrar Meclise döndüklerinde neyle
karşılaşacağını, Adalet ve Kalkınma
Partisinin çoğunluğa dayanarak Meclise neler getireceğini
bilmemektedir. Randevular, planlar, programlar, 550 milletvekili bir önceki
hafta yapılan çalışmalar sonucunda yapmış olduğu
değerlendirme ve gelecekte yapacaklarıyla ilgili planlar yaparken her
şey bir salı günü değişmeye başlıyor. Aynı,
Türkiyeyi de böyle yönetiyorsunuz Meclisi yönettiğiniz gibi. Bunlara
çeşitli örnekler verebiliriz arkadaşlar.
Bakın, bugün Türkiyeyi getirdiğiniz noktada
bütçe açığı 15 milyar Türk lirasını buldu. Bugünkü
gazetelerde, bugünkü basın bültenlerinde, ekonomik bültenlerde Türkiyenin
bütçe açığının 15 milyar TL olduğu söyleniyor ama siz
övünerek televizyon programlarında, gazetelere Türkiyenin artık 5
milyar doları IMFye borç verebilecek noktaya geldiğini
söylüyorsunuz, bunu da övünerek söylüyorsunuz. Madem 5 milyar dolar, IMFye
vermeye gerek yok arkadaşlar. Niye IMFye 5 milyar dolar vermek için çaba
sarf ediyorsunuz? Eğer gerçekten 5 milyar dolarınız varsa Türkiyedeki
bütçe açığını kapatmak için kullanın ve
vatandaşın sırtından da petrolden, elektrikten, doğal
gazdan aldığınız zamları geri çekin, gayet basit.
Bunun için Oxfordu bitirmeye de gerek yok. Bakın, gerçekten 5 milyar
dolarınız varsa bunu yapabilirsiniz ama yapamazsınız, çünkü
5 milyar dolarınız yok.
IMFye borçlarınızı ödediğinizi
söylüyorsunuz. IMF borcu neden? Hükûmete geldiğinizde 23 milyar
dolardı, bunun bir milyar doları kullanılmıştı,
22 milyar doları sizin döneminizde kullanıldı. Bu da
yetmiyormuş gibi 40 milyar dolarlık kamu mallarını
sattınız. Bütün bunlar varken her şeyi vatandaşın
sırtına bindiriyorsunuz. Yaptığınız zamları
da kaçırmak için,
vatandaşın gözünden kaçırmak için suni bir Suriye
problemi yarattınız. Hatta bu bütçe açığını da
direkt Suriyeyle ilişkilendirebiliriz.
Bakın, vatandaş bu elektrik,
doğal gaz gibi borçları Türkiye'nin geleceğini daha iyi
şekillendirmesi için daha önceden çok kabullendi ama bu sefer bu
Türkiye'nin geleceği için değil, Suriyede savaş isteyen bir
Başbakanın Suriye sevdasından kaynaklanan bir bütçe açığı.
İlk altı ayda verilen bütçe açığı 700 milyon TL iken
son iki ayda yani temmuz ve
700 milyon
TL Suriye için harcamalar veya bütçe varken millî savunma için, son iki ayda bu
rakam 800 milyon TL olarak revize edilmiştir, daha da üzerine
çıkmıştır. Türkiye, gerçekten denkleştiremediği
bütçesine bir de Suriyeyi eklemiştir. 100 binin üzerinde Suriye
vatandaşının Türkiyede artık Türkiyedeki insanların
ödemiş olduğu doğal gazdan, elektrikten ve sudan alınan
paralarla yaşamları idame ettirilmeye
çalışılıyor.
Yine, bir anayasa profesörümüzün,
Anayasa Komisyonu Başkanımızın geçen hafta çöp sepetine
attığı bir Avrupa ilerleme raporu var arkadaşlar. Bu Avrupa
ilerleme raporunu kendinin bilim adamlığıyla, işte anayasa
profesörlüğüyle pek yakıştıramadım. Bunun
dışındaki vatandaşlar yapsaydı belki
algılardım ama bir anayasa profesörü bunu çöpe atıyor! Niye çöpe
attı? Çünkü hoşlarına gitmiyor. Nasıl hoşlarına
gitmiyor? Türkiyedeki gerçekleri yazmış, hatta bunun az
olduğunu düşünüyorum, tam anlamıyla da yazmamış.
Türkiyede bugün demokrasi var.
adı altında Suriyeye demokrasi getirmeye çalışan ileri
demokrasiciler, Suriyede bilim adamlarının, Suriyede
öğrencilerin, Suriyedeki demokrasiyle kıyaslarken Türkiyedeki
yapılanları da bizzat kıyaslamaları gerektiğine
inanıyorum.
Evet, Türkiyede ne var? Gazeteciler
hapiste? Türkiyede kimler hapiste? Öğrenciler hapiste. Türkiyede
Parasız eğitim istiyorum. diyen öğrenci, on sekiz ay hapis
yattıktan sonra ancak serbest kalmıştır. Tek suçu
parasız eğitim istemekti.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Harçları kaldırdık, onu söylemiyorsun!
HAYDAR AKAR (Devamla) Peki,
Türkiyede demokrasi var da parasız öğrenim isteyen öğrencileri
niçin hapse atıyorsunuz?
Peki, Türkiyede demokrasi var da
dünyanın en çok hapiste olan gazeteci sayısının Türkiyede
olduğunu niçin söylemiyorsunuz? Peki, Türkiyede demokrasi var da, her
şey güllük gülistanlık da, bu kadar yaşam şartları iyi
de, bu vatandaş niye bağırıyor, niçin
sıkıntı içerisinde?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Vatandaş bağırmıyor, sen bağırıyorsun.
HAYDAR AKAR (Devamla) Ben
bağırmıyorum.
Bakın, şimdi, size
tarımdan örnek vereceğim -vatandaş bağırıyor,
bakın nasıl bağırıyor- çok hızlı
geçeceğim, hızlı okuyacağım. Bunu söyleyeceğinizi
bildiğim için yanımda şeyi de getirdim. İzmit Sanayi Sitesi
Başkanı, 1.400 tane iş yeri var; 430 dönüm üzerine kurulu 1.400
iş yeri var. Bakın buranın Başkanı ne diyor: Sitemiz
1985 yılında açıldı -yani yirmi yedi yıl önce- biz
böyle kriz böyle sıkıntı görmedik, hepimiz perişanız.
Sen de mi? diyor, soran vatandaş, Sen de mi? Sen eski bir
firmasın. diyor Evet, benim vergi numaram 163, telefon numaramız
ise 160lı diyor, altmış bir yaşındayım. diyor.
Peki, şu andaki durum nedir? diye soruyorlar, Gidişat kötü,
iş yok, para yok, tahsilat sıfır, en kral firmalar bile ödeme
yapamıyor. Vadeler altı yedi aya çıktı, hele oto
kısmı çöktü. Ramazan ayından bu yana makineler yatıyor.
diyor. Şimdiye kadar böyle kriz yaşanmamış
mıydı? diye soruyorlar. Ben hatırlamıyorum. Açıldığı
andan beri bu sitedeyim, böyle sıkıntı hatırlamıyorum,
en kötü günleri yaşıyoruz. İnanmayan istediği kuruma
araştırma yaptırsın, gerçeği görecektir. diyor.
Üyelerin aidatları ödeme durumu nedir? diye soruyorlar. Ha, işte,
esnaf, 40 lira ile 80 lira arasında değişen aylık
aidatları ödeyemiyor. İnanamazsınız, ama durum böyle. diyor.
Oran ne? diye soruyorlar, yarısı diyor. 1.400 işyerinden
600-700ü aidatını ödeyemiyor. diyor, Adam işçisinin
parasını veremiyor. diye ilave ediyor. Peki, bankalarla ilişkisi
nasıl? diye soruyorlar, Felaket
Bunları ben sormuyorum arkadaşlar,
yani bir muhalefet milletvekili olarak sormuyorum, vatandaşın bir
konuşmasından alıntı yapıyorum. Birkaç rakam vereyim:
2008 yılına kadar sitemizde hiçbir iş yeri icrayla
satılmadı, 2009da 2; 2010da 6; 2011de 12, bu yıl ise ilk
dokuz ayda 15 iş yeri bankalar tarafından icrayla satıldı.
diyor. Ödemelerde derdiniz, tahsilat güçlüğünüz nedir? diye soruyor.
Devlet benden alacağını alıyor, şöyle alıyor,
böyle alıyor, ya ben? Ben alacağımı alamıyorum,
çekler, senetler sapır sapır dönüyor, ben ne yapayım, orman
kanununa mı başvurayım? diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla)
Anlayacağınız, esnafın sahibi yok. Türkiyeyi
getirdiğiniz durum bu.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Önerinin lehine Isparta Milletvekili Recep Özel (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özel.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Grubumuzun grup önerisi lehinde söz almış
bulunmaktayım. Biraz önce konuşan, grup önerimizin hangi konularda
aleyhinde olduğunu beyan etmedi, grup önerimizin ne getirip götürdüğü
hakkında hiçbir beyanda bulunmadı ama maşallah, her konudan az
ondan, az bundan diyerek her konuya değinerek bir konuşma sergiledi.
Hangi birine cevap verelim diye düşünüyoruz, hiçbirine cevap vermeye gerek
bile duymuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen muhalefetin
muhalefetisin, hadi muhalefet et.
RECEP ÖZEL (Devamla) Grup önerimizle,
bu haftaki çalışma takvimini ve saatlerini belirliyoruz. Bugün,
Sayın Tarım Bakanımız Mehdi Eker hakkında
verilmiş olan gensorunun görüşmelerini yapalım istiyoruz.
Finansal kiralama ile EXPO 2016 Antalya kanun tasarılarını
gündemin 4üncü ve 5inci sıralarına almayı, Sayın
Cumhurbaşkanımız 17 adet uluslararası sözleşmenin öne
alınmasını talep etmişti, onun talebini yerine getiriyoruz.
Bugün ve yarın denetim konularını görüşmemeyi, bugün
gensoru görüşmeleri bitene kadar, 17 Ekim Çarşamba günü ise Toplu
İş İlişkileri Kanununun bitimine kadar, Perşembe günü
de EXPO kanununun bitimine kadar çalışmaları sürdüreceğiz
inşallah.
Ben, bugün oynanacak olan
Macaristan-Türkiye maçında Millî Takımımıza
başarılar diliyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sözlerini
bitirmedi, 8 dakika vakti var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Memleket
meseleleri var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Memleket
meselelerine değinmiyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) Grup önerimizin
lehinde oy kullanmanızı talep ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özel.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, Konuşmacı Grup önerisi hakkında hiçbir şey
söylemedi. dedi. Grup önerisi hakkında ben bir şeyler söyledim,
algılayamamış herhâlde. İsterseniz tekrarlayayım, izin
verirseniz.
BAŞKAN Sizin söylediğiniz
Sayın Akar, kayıtlara da geçti, arkadaşlarımız da
gayet net anladılar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Anlamamış ama.
BAŞKAN Yani o, öyle bir
şey
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz,
anladığını söylüyorsunuz, kendisi,
anlamadığını söylüyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dışarıda anlatsınlar efendim.
BAŞKAN O da o zaman
kayıtları okur, bakar efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İsabet
olur. Yazıp mı vereyim efendim?
BAŞKAN Şimdi, aleyhinde
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yazıp
vereyim isterseniz Sayın Vekilim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz,
bankoya bırakın, biz oradan alırız tutanağı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Buldan.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKPnin grup önerisi üzerine söz
aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz, bugün Danışma Kurulu
önerisi indirmedik, sadece AKPnin bir Danışma Kurulu önerisi var ve
gündeme bakıyoruz; bugün gensoru önergesinin görüşmeleri
yapılacak, yarın Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısı gelecek Genel Kurula, öbür gün EXPO 2016 Antalya Kanun
Tasarısı getiriliyor ve böyle sıralanıp gidiyor.
Bizim bugün Danışma Kurulu
önerisi getirmeyişimizin nedeni, bizim açımızdan en
azından, Türkiyenin gündeminde olan çok önemli meseleler var ama biz
Genel Kurulun gündemini çok farklı meselelerle tartışmaya
açıyoruz değerli arkadaşlar.
Evet, bugün Türkiyede, bütün
cezaevlerinde siyasi tutsaklar bedenlerini açlığa ve ölüme
yatırdılar. 12 Eylül 2012 tarihinde Türkiyenin çeşitli
cezaevlerinde 400e yakın tutsak ve bugün otuz beş gündür bedenlerini
açlığa yatırdılar ve sağlık sorunları da
bugün itibarıyla çok ciddi bir durumda. Dün itibarıyla da Türkiyenin
bütün cezaevlerindeki siyasi tutsaklar da bu açlık grevine destek
amacıyla bedenlerini açlığa ve ölüme yatırdılar.
Evet değerli arkadaşlar, bu
sorun sadece bizim sorunumuz değil. Bu sorun AKPnin, CHPnin ve MHPnin
de sorunudur. Çünkü bu arkadaşlarımız içerisinde bir tek ölüm
gerçekleşirse bu ölümün altından hiçbirimiz kalkamayız. Ne AKP
kalkabilir ne CHP kalkabilir ne MHP kalkabilir ve bu arkadaşlarımızın
çok demokratik ve insani talepleri var değerli arkadaşlar.
Bedenlerini açlığa ve ölüme yatırmalarının sebebi,
Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve ana dilde
savunma hakkının sağlanmasıdır. İşte bu
talepler, çok insani ve demokratik taleplerdir. Dolayısıyla,
kendisine insanım diyen herkesin bu konu üzerinde duyarlı
olması, açıklama yapması ve bu
arkadaşlarımızın açlık grevlerini sona erdirebilmeleri
için girişimlerde bulunması gerektiğini ifade etmek istiyorum ve
bu ahlaki, vicdani ve hukuki meselenin arkasında herkesin durması
gerektiğini ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bu sorun
sadece bizim sorunumuz değil, Türkiyedeki aydınların,
yazarların, kendisine insanım diyen herkesin sorunudur.
Bu yüzden herkesi bir kez daha bu çığlığa
ses vermeye, kulak vermeye davet ediyoruz ve açlık grevlerinin ölümle
sonuçlanmaması için herkesin duyarlılık sarf etmesi
gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarında alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır. Okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
4.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, (2/408) esas numaralı
Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü
ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların
Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/67)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başkanlığınıza
sunduğum (2/408) esas numaralı Milletlerarası
Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve
Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların
Yapılması için Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifimin TBMM İçtüzüğünün 37nci maddesi kapsamında
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması konusunda gereğini
arz ederim.
Gürkut
Acar
Antalya
BAŞKAN Teklif sahibi olarak Antalya Milletvekili
Gürkut Acar
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Acar.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
(2/408) esas numaralı 244 sayılı Milletlerarası
Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması
ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar
Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifimin İç Tüzük 37ye
göre gündeme alınmasıyla ilgili söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin
amacı, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi iradesine,
kendi yetkisine sahip çıkmasını sağlamaktır. Türkiye
Cumhuriyeti devleti sınırları içinde halkın iradesinin
temsil edildiği temel kurum, Türkiye Büyük Millet Meclisidir ama ne
yazık ki Meclisimiz bugün Hükûmetin güdümü altındadır, hatta
sadece tek bir kişinin, Başbakan Erdoğanın güdümü
altındadır; o ne derse oluyor, istemezse olmuyor.
Değerli arkadaşlar, Amerika, Türkiyeyi füze
kalkanı için ileri uç bölgesi gözetleme kulesi olarak kullanmak istedi,
Malatya Küreciki de bunun için seçti. Sonra ne oldu? 2 bürokratın
imzası ile, Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı ve Amerika Birleşik Devletlerinin Ankara
Büyükelçisinin imzasıyla egemenliğimiz altındaki
topraklarımız, Malatya Kürecik, yabancı askerlerin
kullanımına açıldı. Anayasanın 92nci maddesi
açık: Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere
gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede
bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu
açık hükme rağmen, yetki Meclisin olmasına rağmen, 2
bürokratın imzasıyla Malatya Kürecikte Amerikalı askerler
radarlarını kurdu, çalıştırdı.
Değerli arkadaşlar, bu radar üssü ilk gündeme
geldiğinde Hükûmet yetkilileri, Başbakan, Dışişleri
Bakanı bunun NATOnun tesisi olduğunu söylediler ama
anlaşmayı 15 Eylül 2011de Amerika Birleşik Devletleri
Büyükelçisi imzaladı. Yani bu, aslında NATOnun değil,
Amerikanın radarıydı ama Hükûmet ısrarla Bu NATOnun.
dedi. Anadolu Ajansının 21 Mayıs 2012de NATO zirvesinden
geçtiği bir haberi paylaşmak istiyorum. Şöyle diyor: Beyaz
Saraydan gönderilen Chicago Zirvesi-NATO Kabiliyetleri
başlıklı bilgi notunda, NATOnun ilk komuta ve kontrol
prosedürlerinin yürürlüğe girmesiyle Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı, Savunma Bakanına Türkiyedeki Amerika Birleşik
Devletleri radarının operasyonel kontrolünün NATOya devredilmesi
talimatını verdi. Yani Obama, radarların komutasının
NATOya devredilmesinin talimatını vermiş. Radarlar
kiminmiş? Amerikanınmış. Başbakan, 20 Eylül 2011de
Kürecikteki üs NATO üssüdür. Burası füze üssü değil, radar
üssüdür. diyordu. 20 Eylülde ya Başbakan doğruyu söylemedi ya da
Obama, sekiz ay sonra, kendisinin olmayan bir üssü NATOya devretti. Bunun
takdirini size bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
tartışmaları sona erdirmek için NATO
anlaşmalarının da Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi zorunluluktur. Teklifim de bu amaçla
hazırlanmıştır. NATO anlaşmalarında yalnızca
Bakanlar Kurulu değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi de söz sahibi
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, cuma günü burada
Dışişleri Bakanı, Mehmet Akiften, Edebaliden
satırlar okuyarak edepten, ahlaktan, devlet ahlakından söz etti ama
şunu hatırlatmak isterim: Edep ve ahlak ile ilgili şiirleri,
sözleri okuyarak edep ve ahlak sahibi olunmaz. Söylediklerinizle
yaptıklarınız tutarlı olursa bu sözlerin bir anlamı
olur, yoksa küçük düşersiniz.
Ben şimdi soruyorum, şu soruların
cevaplarını bekliyorum: 20 Eylül 2011 tarihinde Kürecik Üssü, Amerika
Birleşik Devletlerinin miydi, NATOnun muydu? Başbakan
TÜPRAŞın satışıyla ilgili Oferle görüşmedim.
dedi mi, demedi mi? Sayın Başbakan. Osloda terör örgütüyle
görüşüldü. diyenler namerttir, şerefsizdir. dedi mi, demedi mi?
Özgür Suriye Ordusu askerleri Türkiyede var mı, yok mu? Adam canlı
yayında Az sonra çatışmaya gireceğim. diyor, gazetelere
açıklama veriyor ama ahlak dersi veren Dışişleri
Bakanı bunu reddediyor. Edepten, ahlaktan bahsederken önce aynaya
bakacaksınız. Büyük üstatların sözleriyle edepli, ahlaklı
olunmaz, yaptıklarınızdır önemli olan. Bu soruların
yanıtlarıdır sizi edepli, ahlaklı yapacak, bu sorulara
yanıt vermeyen kişinin ahlaktan, devlet ahlakından söz etmeye
hakkı yoktur.
Değerli arkadaşlar, Malatya
Kürecikin 2 bürokratın imzasıyla yabancı askerlere
açılması Anayasaya aykırıdır. Bu nedenle, söz konusu
244 sayılı Kanunun değiştirilmesi zorunluluktur. Kanun teklifim
de bu Anayasaya aykırılığı gidermeye, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yetkilerini korumaya dönüktür.
Desteğinizi bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Acar.
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 244 sayılı
uluslararası anlaşmaların imzalanması, yürütülmesi ve yayınlanmasıyla
ilgili kanun teklifimizin lehine söz almış bulunuyorum. Sizleri ve
izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ABDnin
stratejik planı, AKPnin Kürecik filmi olarak karşımıza
çıktı. Ankaradan bir uçak kalktı, Lizbona indi, kapılar
kapandı, imzalar atıldı. Lizbona Kumanda nidalarıyla
gidenler, ellerine Oyuncak bir buton dahi alamadan geri döndü. Sonra füze
kalkanı kuruldu, ABD askeri geldi, Hükûmetin ne kalkanın
kuruluşundan ne de askerin gelişinden haberi yoktu. Türkiyenin
ruhuna tecavüz edilerek, onuru ayaklar altına alınarak, gururu
kırılarak, Dışişleri Bakanı
aşağılanarak, Başbakanı yok sayılarak Kürecik dağlarında
emperyalizm bayrakları dalgalandırılmaya başlandı.
Bütün bu süreci ben içime sindiremedim, Cumhuriyet Halk Partililer içine
sindiremedi, sizleri de sizin vicdanlarınıza bırakıyorum.
Kürecik füze kalkanı er meydanıdır, siyahla beyazın gönül
aynasıdır. Yüreğinize bakın, biz duymasak da sesinizi, siz
görürsünüz renginizi.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede
yabancı askerlerin bulunması, üslerin kurulması hafife
alınacak bir şey değildir. Ülkenizin kaderini, komşuluk
ilişkilerini, geleceğini yakından ilgilendiren bir konudur. Ülke
halkınsa, söz de, karar da halkın olmalıdır. Bu kanun
teklifimizin amacı da budur.
Askerî üs kurmak ve asker bulundurmak,
ister ikili isterse de NATOyla yapılacak anlaşmalar olsun, Meclis
gündemine mutlaka getirilmelidir. Milletin kaderi, milletin Meclisinden
kaçırılmamalıdır. Demokrasi bunu gerektirir,
şeffaflık bunu gerektirir; tam bağımsız devlet olmak,
kendi egemenlik sahasını bilmek, halkın iradesine güvenmek bunu
gerektirir. NATOyla veya herhangi bir devletle yapılacak
anlaşmaların karara bağlanacağı yer, milletin
iradesinin yansıdığı Meclis olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın
92nci maddesi açık: Meclis onayı olmaksızın, başka
bir ülkenin askeri ülkemiz sınırları içinde bulunamaz,
başka bir ülke askerî üs kuramaz. AKP, Anayasa'nın bu maddesini
ABDye olan bağlılığına kurban etti; bir mutabakat
metni imzaladı, gece yarısı duyurdu. Biz de başından
beri bu gizli kapaklı işlere karşı çıktık,
sürekli kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık. 5 Ekim 2011
tarihinde gündem dışı bir konuşma yapıp Kürecik kalkanıyla
ilgili eleştirilerimizi dile getirdik. Dışişleri
Bakanı anında cevap verdi; NATOdan bahsetti, karar heyetinde
bulunduracağımız daimî üyeyi anlattı.
Nisan 2012de gazeteci Ezgi
Başaran Pentagona yazdığı dilekçeye ABDnin ordusundan
cevap aldı; üssün şimdilik ziyarete uygun olmadığı
söylendi. 21 Mayıs 2012 tarihinde Chicagodan Obama bir talimat verdi:
Kürecik Üssünü NATOya devredin.
Sayın milletvekilleri, Obama
mı yanlış söyledi, bizim Dışişleri Bakanı
mı yanlış bilgi verdi? ABDnin ordusu mu bizi
yanılttı, yoksa Sayın Bakan mı yanılttı?
Eğer Kürecik kalkanı NATOya bağlı ise ABD Büyükelçisi ile
Müsteşar neden imzaladı? Mutabakat metni neden gizleniyor? Sayın
Bakan, Bakanlığınıza konuyla ilgili yazdığım
dilekçeye neden cevap vermiyorsunuz? Üsse girmek için istediğim hiçbir
yazıya olumlu yanıt alamadık maalesef. Sayın bakanlar, o
üslere sizlerin girme yetkisi var mı, onu da bilemiyorum. Sayın
Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığını mı yapıyor, yoksa füze
kalkanının sözcülüğünü mü yapıyor? Onu da takdirlerinize
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, NATO, AKP
döneminde sihirli bir sözcüğe dönüştü, her kapıyı açan
parola oldu. Hükûmet nazarında NATO deyince akan sular duruyor,
hikmetinden sual olunmuyor. Oysa NATO ne sihirli bir sözcüktür ne de masum bir
çocuktur. NATO, soğuk savaş heyulalarında doğmuş bir
olgudur; NATO, gölgesini satamadığı ağacı kesen
kapitalizmin kılıcıdır; NATO, emperyalizmin küresel
örgütüdür; gittiği her yere ölümü ve zulmü götürmüştür.
NATO projesi de olsa değerli
arkadaşlar, Türkiye halkına zarar verecekse, güvenliğimizi
tehlikeye atacaksa bu anlaşma kabul edilmemelidir. Onun için, biz, her
yeri geldiğinde NATOya da Obamaya da Canın cehenneme! demesini
biliriz. Eğer siz de diyebileceğinizi düşünüyorsanız,
işte teklifimiz açık, desteklerinizi bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan gıda,
tarım ve hayvancılık politikalarıyla çiftçi ve üreticileri
sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine getirmediği
iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
(11/14) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
VIII.-
GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan
gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve
üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/14)
BAŞKAN Hükûmet? Yerinde.
Önerge bugün bastırılıp
dağıtıldığı ve bugünkü birleşimde
okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden
bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi
için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin
adlarını okuyorum:
Önerge sahibi olarak Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz; gruplar adına, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Yunus Kılıç;
Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker.
Şimdi önerge sahibi olarak Bursa
Milletvekili İlhan Demirözü kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge için şunu ifade etmek
istiyorum: En azından bugün Sayın Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanını da Mecliste, bu salonda bulmanın
mutluluğuyla sözlerime başlamak istiyor ve hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
Tarım, Türkiye için, sosyal,
ekonomik ve politik bakımdan son derece önemli bir sektördür. Ulusal
gelire göre yüzde 9, istihdama yüzde 25 katkı koyan, kırsal
alanın hemen hemen tek ekonomik kaynağı olan, doyuran,
barındıran bir sektördür. Son on yılda nüfusumuz
yaklaşık 8 milyon artarken tarım alanları maalesef dramatik
bir şekilde azalmış, bitkisel ürünlerin çoğunda üretim ya
gerilemiş ya hiç artmamış. Toplam işlenen tarım
alanlarında 2,5 milyar hektar alanımız azalmış,
uygulanan talihsiz tarım politikaları nedeniyle hayvan
varlığımızda azalmalar ve 1996 yılından beri
yasak olan kırmızı et ithalatına da
başlanmış olmuş oldu. Tarım, maalesef, değerli
milletvekilleri, en istikrarsız sektör hâline geldi. Bu dönemde
tarımdaki yıllık ortalama büyüme yüzde 2,2; oysa aynı
dönemde ekonomi genelinde yıllık büyüme yüzde 4,6 oranında
gerçekleşti. Çiftçilerin büyük bir kısmı enflasyona yenildi.
Bunları bu ürün fiyatlarıyla
karşılaştırdığımız zaman çok
çarpıcı sonuçlar alacağımızı hep beraber görürüz.
Bir ay önce Rizedeydim. Çay
üreticisinin yüzde 85ini oluşturan yaklaşık 5 dönümlük
çaylıklarda üretim yapılmaktadır. Yine, oradaki
arkadaşlarımızın yapmış olduğu hesaplar
neticesi, eğer 175 kuruşluk bir fiyat verilseydi çiftçi ailesi
hanesine 990 TL girmiş olacaktı. Türk-İşin açlık ve
yoksulluk sınırı araştırmasına göre, mayıs
ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 925,
yoksulluk sınırı ise 3 bin TL idi. Şunu ifade etmek
istiyorum: AKP Hükûmetinin açıkladığı 110 kuruş taban
fiyat ve 12 kuruş da prim olmak üzere 122 kuruşluk alım
fiyatı çay üreticisini açlık sınırının
altına itmiştir. Ayrıca bir başka şey daha
olmuştur, Sayın Başbakan Rizede bulunurken ÇAYKURdaki veya
çaydaki işletmelerin özel fabrikalara herhangi bir işlem
yapamayacağını ifade etmesinden sonra Rizede çay bir anda 50-60
kuruşa düşmüştür.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Nerelerde
çoğaltabiliriz? Kendi bölgem Bursada çoğaltabiliriz. 2002de mazot 1
lira, biber 50 kuruş; yıl 2012, mazot 4 lira, biber 30 kuruş.
Yine aynı şekilde, Bursada ahududuyla ilgili şunu söylemek
istiyorum: Bir önceki yılda ahududu 4,5 TL ama bu yıl tam ahududunun
hasadı zamanında siz 2.300 ton Sırbistandan ahududu ithal
ederseniz, ahududu üreticisi maalesef dalından toplamaz.
Değerli milletvekilleri,
1980lerin başından bu yana Türkiye'nin yapısında ve
dış ticaretinde büyük değişmeler olmuş, kendi kendine
yeten bir ülke olan ülkemiz maalesef son on yılda net ithalatçı
konumuna gelmiştir. Türkiyede meyve ve sebzede net ihracatçı,
yağlı tohumlarda da net ithalatçıyız. Tekrar,
altını çizerek söylüyorum, meyve ve sebzede ihracatçıyız
ama yağlı tohumlarda net ithalatçıyız. Arkadaşlar,
2011 yılında tarım ürünleri ithalatı cumhuriyet tarihinin
rekorunu kırmış ve tarım ürünleri dış ticaret
açığı 2,3 milyar dolara varmıştır. Son on
yıldır buğday ve mısır ithalatına para ödüyoruz.
Nasıl ödediğimizi hemen söyleyelim arkadaşlar. Bu dönemde 21
milyon ton buğday ithalatı yapıldı,
karşılığında 6 milyar dolar para ödedik.
Mısırda, 8 milyon ton ithalatın
karşılığında 1,7 milyar dolar ödemişiz. Yani,
buğdayımızı, mısırımızı da bu
şekilde ithal ettik. Pamukta, sorarsanız, yıllık ithalat
1,5 milyar doları aştı. Yağlı tohum türevlerinde
yıllık ithalat 2,5 milyar doları aştı.
Arkadaşlar, şeker
pancarında 22 milyon ton olan üretimimiz 16 milyon tona düştü. Peki,
Tekelde ne oldu? Yasa desteklemesiyle, son on yıllık dönemde, 500 bin
olan ekici sayısı 65 bine, 200 bin hektardan 80 bin hektara, üretimde
de 145 bin tondan 52 bin tona inmiş oldu.
Sulama yatırımlarına
gelirsek, ülkemizin 8,5 milyon hektar sulanabilir tarım
alanlarının maalesef şu anda yüzde 51i noktasında bir
sulama yapıldığını ifade etmek istiyorum ki bu
sulamayı da açık sistemle yaptığımızı
düşünürsek, kapalı sisteme geçişte, bize, yılların, 50
veya 60lı yılların gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Gübre kullanımı zaten azaldı ve azalmaya devam etti. Buradan
şuraya geliyorum arkadaşlar: Bu süreçleri dikkate
aldığımız zaman, 30 Ekim 2011 tarihli mükerrer Resmî
Gazetede yayınlanan 2012 Yılı Programının
260ıncı sayfasında şöyle diyor: Ortaya çıkan
işsizlik, yoksulluk ve göç gibi sorunların tarım sektöründeki
yeniden yapılandırma sürecinden kaynaklandığı kabul
edilmektedir.
Bu ne demektir?
Peşinen, 2012 Yılı Programında bu kabullenilmiş
demektir. Tüm bu olumsuzlukların sonucu çiftçiler tarımdan
kopmaktadır. 2000 yılında tarımdan geçimini sağlayan
çiftçi sayısı 7,8 milyon iken, 2011 sonunda 6,1 milyon kişi
olmuştur. Yani 1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuştur. 2000
yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken 2011
sonunda yüzde 25,5e düşmüştür.
Arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
hakikaten çok şanslı. Bugüne kadar yanlış tarım
politikalarıyla tarımı bitiren Tarım Bakanına yeni bir
şans doğmuştur. Bu şans, Yerel Yönetimler
Yasasıdır. Yerel Yönetimler Yasasıyla il özel idareleri, il
genel meclisleri ve muhtarlıklar kapanmaktadır. 29 ilde, bu durumun
neticesinde tarımın istihdamdaki payı çok daha aşağı
seviyelere düşmüş olacak ve bu şekilde de belki Avrupa
Birliği sürecine, yeni çıkarılan yerel yönetim yasalarıyla
bu konu onlara yardımcı olacaktır.
Bursa ile ilgili iki konuda görüşlerimi ifade
etmek istiyorum bir Bursa Milletvekili olarak.
Kasım ayında bir zeytin
konusu vardı. Bu zeytin konusunda -Bursadaki- Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarla beraber Tarım
Bakanlığıyla birkaç defa görüşmemize rağmen, oradaki
kuraklık ve gelir düşüklüğüyle ilgili bir adım
atamadığımızı, İnegöl ve Yenişehirdeki
doluluk oranlarındaki çiftçi zayiatlarıyla ilgili Sayın
Tarım Bakanından görüş alamadığımızı,
bu konuda herhangi bir yardımı olmadığını ifade
etmek istiyorum.
Son olarak şunu söylemek
istiyorum: Son tarihte çıkan çiftçilere -nedir- yatırım, yardım
konusu, kredilerin ertelenmesi konusu da faizli olarak
çıkmıştır ama o da bildiğim kadarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
Buyurunuz.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, bu son çıkan kanunda da ben
Sayın Tarım Bakanının çok fazla bir katkısı
olmadığını düşünüyorum çünkü bu konuda daha önce bizim
bu derece çabalarımıza hiçbir sonuç vermemiştir.
Burada da, kendilerine söz
vermiştim, Bursa Milletvekili Hüseyin Şahine de buradaki
katkısından dolayı teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakan, bilirim ki, Tarım Kanunuyla ilgili, mazotla ilgili
konularda görüşlerini ifade edecektir. Orada da yine cevap verme
hakkımızın saklı kalması dolayısıyla
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Demiröz.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.
Buyurunuz Sayın Aksoy. (BDP
sıralarından alkışlar
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY
(Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede tarım ve
hayvancılık sorunu, kuşkusuz, sadece bugünün, bu Hükûmetin
sorunu değil, ancak bir gerçek var, hiçbir dönemde çiftçi ve üretici AKP
dönemindeki kadar ezilmemiş ve sömürülmemiştir.
Türkiyenin tarım politikalarını
aslında tarım bakanları belirlemiyor, hatta hükûmetler de
belirlemiyor. 1980den beri Türkiyeye dayatılan bir IMF politikası
söz konusudur. Dolayısıyla, aslında Sayın Tarım
Bakanı hakkında verilen bu gensorunun çok da anlam ifade
etmediğini belirtmek istiyorum. Ancak ortada çok büyük bir gerçek var ki
tarım ve hayvancılık alanında Türkiyenin çok temel
sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlardan başta on
yıldır iktidarda bulunan AKP Hükûmeti olmak üzere 1980den bu yana
bütün hükûmetler de sorumludur.
İnsanların yaşamak için ihtiyacı olan
malların üretiminin tarım üzerinden sağlandığı
göz önüne alındığında, ülkelerin tarım
politikalarının insanı esas almayan, insanları
düşünmeyen, önemsemeyen siyasi yapılara terk edilmesi çok doğru
değildir. Dünyaya egemen olan siyasal sistemi ve bu sistemin
işleyişini algılamadan ne AKPnin ne de bakanlarının
durumunu analiz etmek de çok mümkün görünmüyor.
Bugün Türkiyede başta tarım olmak üzere birçok
alandaki politika oldukça bilinçli tercih edilmiş ve belirli hedeflere
kilitlenmiştir. Onun için dünya egemen sistemi
ışığında AKPyi ve politikalarını
değerlendirmek hem daha aydınlatıcı hem de var olan tabloyu
daha gözler önüne serici bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Normal
şartlarda, bilim ve teknolojinin almış olduğu boyut ve
bununla beraber üretim araçlarının gelmiş olduğu nokta,
dünyamızda 12 milyar insanın
karnını doyurabilecek bir potansiyelin olduğunu göstermektedir.
Gerçeklik böyle iken, istatistiklere göre, bugün dünyada 2,5 milyar insan
yoksul ve 1 milyarın üzerinde insan da açlıkla karşı
karşıyadır. Her gün 20 bin insan açlıktan ölüyor, her
beş saniyede 1 çocuk açlık nedeniyle ölüyor, yoksulluğun
doğrudan ve dolaylı etkileri sonucu günde 300 bin çocuk ölüyor. Aç
kalanların yüzde 70i kadın ve çocuklardır. Bir sermaye krizi
olan 2008-2009 ekonomik krizi nedeniyle 100 milyon insan açlığın
pençesine düşmüştür.
Dünyada milyonlarca ton tahıl ve
gıda maddesi piyasa aktörlerinin elinde fiyat manipülasyonu için
kullanılıyor, depolarda tutuluyor, çünkü kapitalizmin ve onun ihtiyaç
duyduğu gücün pazar kuralları bunu dayatmaktadır, çünkü
birilerinin zengin olması için başka birilerinin açlıktan ölmesi
gerekiyor. İşte, piyasanın kuralları buna göre
gelişmektedir.
Peki, bu aç kalanların ülkesinde
kuraklık var mı? Hayır, sadece hegemonya var ve bu
hegemonyanın adı da neoliberalizmdir, uygulayıcıları
da hükûmetleridir. Kendilerine gelişmiş adı veren ancak
vicdanen yoksul olan ülkeler, bugün, kendi tarımsal politikalarını
ülkesel çıkarları bağlamında ele alıyor ve buna göre
politika oluşturmaya devam ediyorlar. Ancak, geri bırakılan ya
da gelişmekte olan ülke adıyla avutulmaya çalışılan
Türkiye gibi ülkelerde ise, hükûmetler eliyle, gelişmiş ülkelerin
istediği rotada politikalar da üretilmektedir. Gizli bir el, âdeta, ülkeyi
belli bir hedefe götürüyor; bu hedef, her alanda yıkım ve
piyasanın kurallarına tam bir teslimiyettir. İşte,
Türkiyede bu elin adı da, açıkça belirtmek gerekirse, AKP
Hükûmetidir.
Türkiyede, 1980 darbesiyle beraber 24
Ocak kararlarıyla başlayan neoliberal ekonomiyi inşa etme
çabaları, bugün, AKP siyaseti döneminde zirve yapmıştır.
1970li yıllarda 30un üzerinde tarımsal ürün desteklenirken, 2004
yılında bu ürün sayısı 5e düşürülmüştür.
Bakanlık şahsında
Hükûmetin sürekli övünerek, bulduğu her meydanda dile getirdiği
destekleme primleri, bugün, tarım sektörünün fişini çaktırmadan
çekme girişiminden başka bir şey değildir. Tarımı
ve çiftçiyi geliştirmeyen, âdeta öldürmeyip süründüren politika, çiftçiye
aba altından sopa göstermektir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızı,
çiftçiyi, köylüyü metropollerde ucuz iş gücü hâline getirmek için
oluşturulmuş bu politikalar, tarımsal üretimi bugün büyük
şirketlerin tekeline bırakma eğilimi gütmektedir.
Yine, bugün Egede, Trakyada ve daha
birçok yerde çiftçilerin bankalardan almış oldukları krediler
karşılığında arazilerin yarısından
fazlasının ipotekli olmasını açıklamak da mümkün değildir.
Bugün çiftçinin kullandığı krediler çiftçiyi yüksek faizlerle borç
altına ve bataklığına sürüklemişken, çiftçinin son on
yılda kullandığı kredilerin ve faizlerin enflasyon
oranı yüzde 30lar civarındadır. Bu da çiftçiye daha fazla faiz
yüklemek anlamına gelmektedir, bugün çiftçi maalesef yüksek kredi faizleri
altında âdeta ezilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
yanlış ve yetersiz tarımsal desteklemeler, borç
batağında bulunan çiftçiyi daha da yormaktadır. Bankaların
takipteki alacaklarında patlamalar yaşanırken AKPnin bunu
gizleyecek gücü de artık kalmamıştır. Bugün takipteki
kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 3 dolayındadır. 2011
yılında bu oran yüzde 2 dolayında idi. Bu tablo, bir ilerlemenin
değil, aksine, bir çöküşün de ifadesidir.
Türkiye birçok tarımsal üründe
kendine yeterliliğini oluşturacak bir ülke iken bugün artık
buğday başta olmak üzere arpa, mısır, pirinç, kuru fasulye
ihracatçısı konumuna düşürülmüştür. İstatistiklere
göre ,Türkiyede on yıl önce 24 milyon hektar alanda tarım
yapılıyorken bugün 21,5 milyon hektara düşmüştür yani 25
milyon dönümde çiftçi tarım yapmaktan vazgeçmiştir. Bunun
nedenlerinin iyi araştırılması gerekmektedir.
Tarım reformu kapsamında,
amacından saptırılarak başlatılan arazilerin
toplulaştırılması çalışmaları köylüyü ve
çiftçiyi karşı karşıya getirmiş, amaçlananın
tersine, olumsuz sonuçlar doğurmaya başlamıştır.
İthal edilen her ürün üreticiyi daha da yıkmıştır,
yıkmaya devam edecektir. Türkiye'nin tarımsal üretiminde kendi
kendine yeterliliğinin yaklaşık ilk 10 ülke arasında
olduğu günler vardı ancak bu tablo bugün artık gerilerde
kalmıştır. Türkiye her yıl 6-7 milyar dolar tarımda
dış ticaret açığı vermektedir. Ne yazık ki
Türkiye yılda ortalama 8 milyar doların üzerinde tarım ürünü ham
maddesi ithal eder noktasına gelmiştir. Türkiye yılda 1,5 milyon
ton soya, 1 milyon ton düzeyinde mısır -ki bunların tamamı
GDOludur- 3 milyon ton dolayında pamuk ithal etmek durumunda
kalmıştır. Daha da acısı ve trajik olanı,
tarım ülkesi olan Türkiye tarihinde ilk kez saman ithal etmek zorunda
kalmıştır. Evet, saman ithal etmek
Özellikle tarım alanında
beterin beteri diyebileceğimiz AKP Hükûmetinin uygulamalarının
rakamsal karşılığı da oldukça
açıklayıcıdır. Örneğin, 2002 yılında
Türkiyede buğday 30 kuruştu, mazot 1 liraydı. 3,5 kilo
buğday satan bir üretici
AKPnin tüccar zihniyetinin başka
bir sonucu da tarımsal ürünlere ulaşımda vatandaşın
karşı karşıya kaldığı sorunlardır.
Bugün çiftçi binbir güçlükle ürettiği malını tüketiciye birkaç
elden geçtikten sonra ulaştırabilmektedir. Üreticinin tüccarlara çok
küçük rakamlarla sattığı mal vatandaşın eline geçene
kadar fahiş fiyatlara yükseliyor ve bu durumda mağdur olan,
üreticiler ve biz tüketiciler oluyoruz. Bu işten tek kazançlı
çıkan, AKPnin her fırsatta desteklediği tüccar kesimler
olmaktadır.
Bugün üretici fiyatlarıyla market
fiyatları arasındaki fark yüzde 400leri bulmuştur. Ürün
grupları itibarıyla baktığımızda ise bu
oranın yaş sebzede ve meyvede yüzde 498, kurutulmuş
ürünlerde yüzde 286, baklagillerde yüzde 252, pirinçte yüzde 199 ve hayvansal
ürünlerde yüzde 206lara kadar çıktığı da görülmektedir.
Peki, kimin buna hakkı vardır? Üreten, ter döken, üreticiden yok
pahasına malını alan tüccar hiç zahmet etmeden, değer
üretmeden tüketicinin yüzlerce kat fazlasını nasıl
kazanıyor? Keza, eğer GDOlu ürünler alınıyorsa ve bu tohum
olarak da kullanılıyorsa, bunun sürekliliği de
düşünüldüğünde karşı karşıya olduğumuz
tehlike daha da büyüktür.
Değerli
milletvekilleri, tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da iç
açıcı bir tablodan söz etmek mümkün değildir.
Hayvancılığa oldukça elverişli bir ülke olmamıza
rağmen Türkiye, canlı hayvan üretiminde de ihracatçı
konumundan ithal eden ülke durumuna gelmiştir.
Hayvancılığa sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi
bakımından baktığımızda dahi
hayvancılığın artık sinyal verir düzeyde olduğu
apaçık ortaya çıkmıştır. 1991 yılında
büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı Güneydoğu için 8
milyon 386 bin iken AKP İktidarı döneminde, 2008 yılına
geldiğimizde bu sayı 5 milyon 880 bine inmiştir. Bu,
yaklaşık yüzde 30 oranında bir azalma demektir.
Yine, bölgenin Türkiye
nüfusuna göre kişi başına ürettiği süt miktarı 1991
yılında yıllık
Ülkemiz, bir tarım
ve hayvancılık ülkesiyken şimdi dünyanın en pahalı
etini yiyen bir ülke oldu. Yani, şimdi Sayın Bakana sormak gerekir:
Acaba etin kilosu kaç lira, Ankarada özellikle?
Otuz yıllık
hayvancılık politikasının geldiği nokta: 1980de 16,5
milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 10,5 milyona
düşmüştür. 50 milyon olan koyun sayısı 25 milyona, 16
milyon olan keçi sayısı 5 milyona düşmüştür. Üstelik,
Türkiye'nin nüfusu da artmıştır, 44 milyondan 72 milyona
yükselmiştir.
Hayvancılık politikası
yanlış olan Hükûmetin, büyükbaş besiciliğine de önem
verirken hayvancılığın yeniden üretiminin önünü
kestiği ve ithalata doğru kayan bir sistem oluşturduğu da
bir gerçektir. Et ithalatını serbest bırakmasına
karşılık fiyatlar düşmedi. Tarım ülkesi olan Türkiye,
halkımızın et ihtiyacını Amerika ve Avustralya
kıtalarından getirdiği hayvanlarla sağlamaya
çalışan bir ülke durumuna geldi. Dün kanguru getiriliyordu, bugün
Anguslar getiriliyor. Sanırım bu durum
hayvancılığın ne aşamada olduğunu gösteren bir
veridir.
Tüm pembe tablolara rağmen ortaya
çıkan gerçek şu ki: Fakirin daha fakir, zenginin daha zengin
olduğu bir sömürge düzeninde yaşıyoruz. Yoksul Türkiye
halklarının yaşadığı bu tablo, 2,5 milyar dünya
yoksulunun başına gelenden farklı değildir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin
bildiği gibi haftaya Kurban Bayramıdır. Bu vesileyle
halkımızın Kurban Bayramını bugünden kutlamak
istiyorum. Kurban Bayramında ortalama 2 milyonun üzerinde küçükbaş,
500 binin üzerinde de büyükbaş hayvan kesiliyor. Hükûmet bu sene
kurbanlık ithal etmeyeceğini söyledi. Zira, ithal kurban yok ama
kaçak kurbanlık biliyorsunuz var. Ayrıca, devlet kurbanlık ithal
etmiyor olabilir ama yandaş tüccarlar ithal etmeye de devam ediyor.
Türkiye tarihinde ilk kez AKP Hükûmeti döneminde, 2010da kurbanlık ithal
edildi. Sadece kurbanlık ithalatı da yapılmadı, besilik,
damızlık, kasaplık büyükbaş, koyun ve keçi gibi
küçükbaş hayvanlar da ithal edildi. Nihayetinde karkas et de ithal edildi.
Bu da yetmedi, ot ve saman ithal edildi. Kurbanlık hariç diğer
kalemlerde ithalat hâlâ devam ediyor.
İthalat devam ederken
Başbakan geçenlerde grup toplantısında yaptığı
bir konuşmada bu yıl kurbanlık ithal etmeyeceklerini belirtti.
Kurbanlık ithal etmemesi önemlidir fakat diğer taraftan, Kurban Bayramı
öncesinde özellikle Suriyeden ülkeye çok sayıda kaçak koyun
sokulduğu biliniyor. Bu, resmî kurumlarca da kabul edilen bir gerçek.
Suriyeden kaçak olarak sokulan kurbanlıklar bir yana,
Başbakanın kurbanlık ithaliyle ilgili o sözlerini
anımsatmakta yarar var. Şöyle diyor Sayın Başbakan:
Bakın, bu yıl Kurbanda artık dışarıdan kurban
almıyoruz. Niye? Çünkü hamdolsun artık fazlamız var. Nasıl?
İşte, hayvancılıkta attığımız
adımlarla. İnşallah, biraz daha devam edelim, ihracatlara
başlayacağız. Buralara böyle durup dururken gelmedik. Önümüzde
güzel günler var, bütün ekonomik krizlere rağmen var.
Başbakanın sözlerine
baktığımızda, sanki geçen dönemde kendisi Başbakan
değilmiş gibi bir duyguya kapılıyor insan.
Başbakanın sözlerinden de anlaşılan da şu: Hayvancılıkta
o kadar doğru bir yerde politikalar uygulanıyor ki kurbanlık
ithalatından vazgeçildi. Peki, gerçekten de Türkiye hayvan ihraç
edebilecek bir durumda mıdır? Başbakanın sözlerindeki pembe
tablo doğru mudur? Aslında, Türkiyenin hayvan ihraç etme potansiyeli
var ancak bugün uygulanan yanlış politikalar nedeniyle bunun
gerçekleşmesi neredeyse olanaksız. Öyle anlaşılıyor ki
Sayın Başbakan, hayvancılık politikası konusunda çok
yanlış bilgilendirilmiş. Oysaki Türkiye tarihinde ilk kez bu
hükûmetler döneminde kurbanlık ithal edilmiştir. İthalata neden
olan yanlış politika varsa o da bu Hükûmete ait.
Hayvancılığı da tarımı da bitiren bu Hükûmetin
kendisi olmuştur. Yani başka bir hükûmet döneminde kurbanlık
ithal edilirken Başbakan tarafından durdurulmuş değil.
Türkiye, sahip olduğu potansiyeli
değerlendirdiği takdirde ve doğru hayvancılık
politikasıyla bu temenniyi yani keşke ihracat temennisini yerine
getirebilse ama bugün uygulanan politikalarla değil. Bu politikalarla
ihracat yapmak bir yana üretim yapmak bile olanaksız hâle geliyor. Bunu
öğrenmek için Türkiyenin herhangi bir köyüne, kasabasına giderek
gördüğümüz ilk hayvancılık işletmesinin sahibine,
çalışanına sorabiliriz. Çiğ sütün ucuz, yemin çok
pahalı olduğunu, üretimin bu şartlarda sürdürülemeyeceğini
söyleyeceklerdir bize. Yem ve diğer girdilere para yetiremeyen
üreticilerin süt ineklerini dahi kesmeye gönderdiklerini anlatacaklardır.
Besicilerin yüksek maliyet fiyatlarıyla hayvanlarını
zararına kestirdiklerini ve ucuz ithalat nedeniyle işletmelerini
kapatmak zorunda kaldıklarını dile getireceklerdir. Devletten
aldıkları sıfır faizli krediyle yatırım
yapanların bin pişman olduklarını, krediyi
ödeyemeyeceklerini mutlaka söyleyeceklerdir. Zaten hep duyuyoruz.
Karsa gidin, Bingöle gidin, Ardahana,
Iğdıra, Edirneye, Balıkesire, Konyaya, Vana, Muşa
gidin ve sorun, sorunlarını dinleyin, çiftçiler, üreticiler
artık kan ağlıyor. Size seçim bölgem Ağrıdan bir
örnek vereyim: Tarım Bakanlığı, kooperatiflere koyunun
çiftini 1.100 liraya verdi. Şimdi Ağrıda koyunun çifti ne kadar
biliyor musunuz? 500 lira yani yarı fiyatına bile yok. Peki, geçen
sene Ağrıda samanın ton fiyatı ne kadardı, bugün ne
kadardır? Geçen dönem 200 liraydı, şimdi 900 ile 1.000 lira
arasında değişiyor.
Yüzlerce çiftçiye ağır şartlar
altında 30 bin TL karşılığında 50 koyun verdiler.
Şimdi, bu 50 koyunun toplamı 12-13 bin lira ediyor. Bu hayvanlara
kışın bahara kadar 15 bin lira da yem masrafı
yapılacak. Ayrıca, ahır parası, makine denetimi,
işletme parası derken çiftçinin üzerindeki bu borç neredeyse 50 bin
TLye yükseliyor. Üstelik, verilen bu koyunlar kısır
olduklarından bir yıl boyunca çiftçi sadece masraf yapacak,
bırakın kazanç elde etmeyi, sürekli zarar edecektir.
Dolayısıyla, çiftçi çok ağır bir yükün altında
boğulacaktır.
Bu sadece kooperatifler için geçerli
bir durum değil, bireysel kredi alan ya da daha değişik
sayılarda hayvan alan çiftçilerin durumuyla da doğrudan doğruya
ilgilidir ve aynıdır. Bugün, Ağrıdaki bütün çiftçiler kan
ağlıyor. Sadece Ağrı için değil, bütün bölgenin hâli
içler acısıdır.
Yurttaşı devlete
karşı ağır şartlar altında
borçlandırıyorsun, yetmiyor eziyorsun, sonra da seçim zamanı bu
borçları pazarlık konusu ediyorsun. İşte, AKP Hükûmetinin
tarım ve hayvancılık politikası budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
HALİL AKSOY (Devamla) Bu politika
Türkiye halklarını refaha götürmeyecektir.
Son olarak bir şey daha
hatırlatmak istiyorum: Siyasi tutuklu ve hükümlüler açlık grevinin
otuz beşinci günündedirler. Yaşamları, sağlıkları
tehlikededir. Vicdan sahibi herkesin bu çığlığı
duyması gerekir. Bu çığlığı, 12 Eylül döneminde
bile duyurabilmiştik ama bugün bu çığlığı
duymazsak insanlık karşısında, halkımız
karşısında sorumlu duruma düşeceğiz. Bu nedenle
herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.
Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aksoy.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin.
Buyurunuz Sayın Çirkin. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Mehdi Eker hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
gensoru önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii konumuz
hayvancılık, oradan başlayacağız ama tabii bunun
yanı sıra çiftçimizin de farklı alanlarda iştigal
edenlerinin birçok sorunları var, zaman yettikçe onlara da temas
edeceğiz.
Ben, benden evvelki Sayın
Konuşmacının temas ettiği bir konudan başlamak
istiyorum. Şimdi, evet, aynen, Sayın Başbakanımız 2
Ekim 2012 tarihli grup toplantısında, konuşmanın o bölümü de
aynen şöyle: Bakın, bu yıl Kurbanda dışarıdan
kurban almıyoruz. Niye? Çünkü hamdolsun fazlamız var. Bak buraya
geldi, buraya geldi. Nasıl? İşte hayvancılıkta
attığımız adımlarla. İnşallah biraz daha devam
edelim, ihracına başlayacağız. Buralara böyle durup
dururken gelmedik. Önümüzde güzel günler var, bütün ekonomik krizlere
rağmen var. Şimdi, Sayın Başbakanın bu ifadesinden
sonra biz de Kendimizi gerçekten acaba biz farklı bir ülkede mi
yaşıyoruz yoksa bu hayvancının durumu çok iyi, hayvanlarını
üretmiş, çoğaltmış ve aynı zamanda para
kazanıyor, geçimini teminde zorlanmıyor yoksa hayvancılar
mı bizi yanıltıyor, hayvancılıkla uğraşan
değerli çiftçimiz mi bizi yanıltıyor? diye arada derede
kaldık. Şimdi, öncelikle Sayın Başbakan Hayvanda ithal
yok. diyor. Buradan bir şeyi hatırlatmak istiyorum, ben
Hataylıyım, partimin Hatay Milletvekiliyim. Evet, ithal yok,
olmayabilir ama kaçak var. Yani eğer hayvan ithali yoksa Türkiye'nin kaçak
hayvan dolu olduğu, bir kaçak hayvan cenneti hâline geldiği
Sayın Başbakan tarafından bilinmeli ya da bürokratları
tarafından önüne konmalı, Sayın Başbakan
yanıltılmamalı.
Bir kere şu an İskenderun ve
Antakya kurban pazarında ifade şu: Vatandaşımız Konya
Karapınara gidiyor, oradan hayvancımızın ürettiği
büyükbaş hayvanı kilosu 11 milyon liradan alıyor,
İskenderun pazarına getiriyor. Fakat pazardaki Suriye
hayvanının, yani Suriyeden
kaçak gelen -çünkü
Başbakanımız İthal yok. diyor, olmadığına
göre bu hayvan kaçak geliyor- hayvanın kilosu 8 milyon. Şimdi Konya
Karapınardaki çiftçi, üretici ve besici ne yapacak? Bu malı bir kere
getiren bir daha Konya Karapınara dönmeyecek. Ya o da Suriyeden gelen
kaçak hayvanlardan temin edebilirse edecek ya da bu işten çekilecek. Bu
işten tüccar zarar edecek, bu işten Konya Karapınardaki
hayvancı çiftçimiz de, hayvancılıkla uğraşan çiftçimiz
de zarar edecek. Şimdi, eğer hayvan ithali yoksa bizim hayvan
sayımızın artması lazım. Tarım Bakanlığına
sormuşuz, sorduğumuz bir soruya aldığımız cevap:
Hayvancılık tesisleri ne durumda? demişiz mealen. Yani
2002yle Türkiyeyi idare ettiğiniz bu on yıl içerisinde
hayvancılık tesislerinin kaç tanesi kapanmış, kaç tane yeni
tesis açılmış? Hayvancıların durumunu öğrenmek
adına bu soruyu sormuşuz. Aldığımız cevap:
Ülkemizde son sekiz yılda büyükbaş hayvan sayısı şu
kadar, küçükbaş hayvan sayısı bu kadar, 50 başın
üzerinde hayvan bulunduran çiftlik sayısı yüzde 456
artmıştır. diyor Tarım Bakanlığı. Yani
hayvancılık âdeta çok kârlı bir meslek, vatandaşlarımız
da bu alana hücum etmiş ve yüzde 456 artmış. Bu rakama göre
Türkiyede hayvan sayısının da yüzde 456, en azından yüzde
200, veyahut yüzde 300 artması gerekmiyor mu? Buna bakıyoruz.
Yine, Bakanlığa sorduğumuz bir sorudan
aldığımız cevap: 2002 yılı, büyükbaş
hayvanı ifade ediyorum, 9 milyon 803 bin -küsuratları söylemiyorum-
2003, 9 milyon 788, 2004 10 milyon 69; 2005, 10 milyon 526, geçiyorum, hemen
hemen aynı rakamlar, 2010 rakamı en- son bize verilmiş- 11
milyon 369. O zaman bu 50 baş üstü çiftliklerin, yüzde 456 oranında
artan çiftliklerin içinde ne var? Bunu merak ediyoruz. Bu, açıklanmaya
muhtaç bir soru. Bu insanlar ne yapıyor? Acaba bu çiftliklere kredi
yoluyla hayvan alıp, burada hayvan beslemeyip başka bir şey mi
besliyorlar? Aynı oranda niçin artmıyor? Burada birbiriyle
bağlantılı olan konularda verilen cevapların içerisinde bir
istikrarsızlık görüyor yüce Meclis. Sayın Başbakanın,
sayın Bakanlığın ifadesiyle bir başka ifadesi
birbirine tezat düşüyor. Yani bu yüzde 456yı, umarım, biraz
sonra Sayın Bakanımız gelip açıklayacaktır.
Bunun yanı sıra, 02/12/2011den 02/06/2012ye
kadar küpesiz hayvanların tamamının küpelenmesi adına bir
karar alınıyor. Bunun Orta Anadoluda -iyi niyetle-
hayvanlarını küpelendirmeyen çiftçilerimize yönelik bir tedbir olduğu
söyleniyor ama bu zaman zarfında Mardinden, Şanlıurfadan,
Kilisten, Hataydan, Gaziantepten -nerede sınırımız
varsa- İrandan, Güneydoğudan gelen kaçak hayvanların
tamamı da bu şekliyle küpelenmiş oluyor. Burada ne oluyor
değerli arkadaşlar? Normal yollardan, hayvanını hukuki
belgelerle alan, bu yolda da devletten kredi alıp devletin sistemine
güvenip besicilik yapan, sütçülük yapan vatandaşlarımız
malını yetiştiriyor, hayvanını besliyor, pazara
indirdiği an bu kaçak hayvanlarla yüzleşiyor ve netice
itibarıyla, yüksek maliyetlerle yetiştirdiği hayvanını
çok ucuz fiyatlarla satıyor. İşte, Türkiyede
hayvancılığın durumu bu. Yani bugün itibarıyla
samanın fiyatı belli, arpanın fiyatı belli, süt fiyatı
belli, süt fiyatının düşüklüğünden dolayı kesime giden
hayvan sayısı belli o zaman, demek ki burada bir sorun olduğunu
ifade etmek durumundayız. Bu ara, kötü komşu insanı hacet sahibi
yapar misali -bizim Hatay çiftçimiz biraz geriden gelir modern çiftçilik
anlayışında- Hatay çiftçimiz, sayenizde, saman fiyatlarından
dolayı, bu sene mısır samanıyla
karşılaştı ve bununla buluştu. Yani bugüne kadar
hayatında mısır sapını saman hâline getirip
hayvanına yedirmemiş olan Hatay çiftçisi bu sene bunu da yaptı.
Değerli arkadaşlar,
hayvancımızın geldiği durum bu. Suriyeden gelen hayvanlar
hayvancımızı çok kötü duruma sokmuştur. Suriyeyle takip
edilen yanlış politika Hatay çiftçisini, Konya çiftçisini, Maraş
çiftçisini, ülkemizin her yöredeki yaş meyve sebze ihracatçısını,
hepsini birden vurmuştur. Meselenin bu açıdan takip edilmesi, bu
açıdan değerlendirilmesi gerekir.
Şimdi, bunun yanı sıra,
Konyadaki çiftçimiz havuç yetiştiriyor şu anda. Bu havucu en az 325
kuruşa mal ediyor ve bu havuç tüccarlar tarafından 275 kuruşa
alınıyor. Bizim Hatayın Kırıkhan ilçesi havuçta
Türkiyede isim yapmış bir ilçedir. Kırıkhan ilçesindeki
gerek üreticimiz ve gerek tüccarımız çok, çok, çok bir sene daha
dayanabilir. Gelecek sene tüccar da yok olur, havuç çiftçisi de yok olur.
Niğdedeki patatesçimiz 350
kuruşa mal ettiği patatesi tüccara 200 kuruşa devretmek zorunda
kalıyor. Peki, bu Niğdedeki insan, patatesçimiz oğluna
düğünü nasıl yapacak? Borcunu harcını nasıl ödeyecek?
Artık, aylığa bağlanmış olan -maalesef büyük bir
faciadır bu- elektrik parasını ayda nasıl ödeyecek?
Bunları nasıl bir araya getirecek? Bunlar çok önemli meselelerdir.
Kırıkhan havucu deyince
aklıma başka bir şey geldi değerli arkadaşlar:
Şimdi, Sayın Dışişleri Bakanımız
Davutoğlunun marifetiyle
-yanlış olduğuna inandığımız bu
Suriye politikasının son günlerinde- üstümüzden geçen ve Suriyeye
giden, Halepe giden tüm uçakları durduruyoruz ve bunların bize
ileride maliyetinin, bedelinin ne olacağını hesap etmeden
indirip indirip arıyoruz.
Kırıkhan ve havuç deyince
aklıma Kırıkhandaki füze bataryası üzerinde dört saat
dolaşan İsrail Heronu geldi. Bu İsrail Heronu geçen yıl
Kırıkhandaki füze bataryalarının ve askerî tesislerinin
üzerinde dört saat dolaştı. Genelkurmay, orada bir füze
bataryası kurmuş, sadece İsrailden gelecek uçaklara karşı
kurulmuş. Havadan geçen uçak, herhangi ihbar neticesinde yolcu
uçağı olmasına rağmen durduruluyor, indiriliyor ve
aranıyor, ondan sonra serbest bırakılıyor da Suriye
uçakları aranıyor da, Ermenistan uçakları aranıyor da
sınırlarımızda askerî tesislerimizin ne olduğu
noktasında araştırma yaptığı muhtemel olan
İsrailin Heronuna dört saat niye kimse dokunamıyor, niye kimse
ağzını açamıyor, niye kimse indiremiyor? Gücümüz mü yok,
kudretimiz mi yok? Nerede one minute? Bunları Türk milletine
açıklamak zorundayız değerli arkadaşlar.
Şimdi, ilim Hatayla ilgili ayrı bir nokta,
yani Anadoludaki çiftçimizin, Anadoludaki hayvancımızın,
Anadoludaki ziraatçımızın sıkıntılarıyla
beraber Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin
Akçakaleden
yeni geldik Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Akçakalelileri de buradan
saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. Bizi sevgiyle
bağırlarına bastılar, onlardan Allah razı olsun.
Türkiyenin Konya Karapınardaki havuç üreticisini,
hayvan üreticisini, besicisini dahi vuran bu Suriye politikası,
Hatayı ve diğer bu sınır illerini maalesef misliyle
vurmaktadır. Hatay aynı zamanda bir afet görmüştür, sel afeti
görmüştür. Hatay esnafı bitmiştir. Çiftçi ve esnaf kol
koladır, iç içedir. Bunların birisinden birisinin hiç olmazsa güçlü
olması gerekmektedir ama bugün, ikisi de çökmüştür. Defalarca,
Hatayın afet bölgesi ilan edilmesi, Hataydaki çiftçilerimizin
kredilerinin ertelenmesi, esnafımızın kredilerinin ertelenmesi
gerektiğini ifade ettik ama her lafın arasında 16ncı büyük
ekonomiyle ifade edilen, dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olduğu
ifade edilen koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hükûmeti maalesef, buna da
çare olamamaktadır.
Suriye politikamızdan Reyhanlının
soğancısı iflas etmiştir. Neden? Çünkü Rusya, mesele sadece
Suriye değildir. Bir dış politika yapıyorsanız
ülkenizin çiftçisini, ülkenizin esnafını, ülkenizin huzurunu,
ülkenizin güvenliğini de düşünmek zorundasınız ve
Reyhanlılı soğancının soğanı tarlasında
kalmıştır, soğan tüccarı da iflas etmiştir,
soğan çiftçisi de iflas etmiştir. İşte, büyük bedel budur.
Bu bakımdan, Hataydaki bu sıkıntıyı tekraren ifade
etmek durumundayız. Hükûmetimizden, Tarım Bakanımızdan
özellikle ricamız, Hatay çiftçisinin bu sorununa bir an evvel çare
olması ve Hatayın afet bölgesi ilan edilmek suretiyle diğer
meselelerinin de çözüme kavuşturulmasını arzu ediyoruz.
Bunun yanı sıra,
besicilerimize verilen krediler var. Bu krediler sıfır faizle
verilmiş ama bu krediler verildikten sonra, biraz evvel arz ettiğim
küpe meselesinde, ülkemize birçok kaçak hayvan küpesiz olarak girmiş, Türkiye
Cumhuriyeti devleti sınırlarında küpelenmiş,
millîleşmiş ve piyasayı bozmuştur. Bu,
hayvancılık kredisi alan çiftçimizin, üreticimizin
aldığı şartlarla bugün aynı şartların var
olduğunu ifade etmek mümkün değildir, ne maliyet açısından
mümkündür ne hayvan değeri açısından mümkündür. İşte
bu şartlarda sıfır faizle devletinden kredi alan ve iyi niyetle
bu işi yapmaya çalışan hayvancımızın durumu çok
kötüdür. Bu kredilere bir an evvel bir çare getirilmesi ve bunların
ödenebilir hâle sokulması acilen alınması gereken tedbirler
arasındadır.
Bunun yanı sıra, getirilen
büyükşehir kanunu. Büyükşehir kanunundaki ucubelikler,
büyükşehir kanunundaki birtakım maddelerle çiftçimiz, özellikle
hayvancılıkla uğraşan çiftçimiz çok daha büyük mağduriyetlere
uğrayacak, yeni vergiler gelecek, köy statüsü kalkacak, mahalle olacak ve
maliyeti farklı alanlarda yeniden artacak. Büyükşehir meselesinde de
bu tartışmaları izleyen milletimizin bir de bu açıdan
değerlendirilmesinde aynı zamanda fayda görüyoruz.
Narenciye üreticimizin hâli
perişan. Geçen sene 600-650 liraya gelen narenciyeyi bu sene soran yok.
Dörtyol ilçesinin durumu bu. Değerli arkadaşlar, narenciye üreticisi,
beraberinde hayvancılar, süt üreticisi, besici, pamukçu... Bunların
hepsi birbirine bağlıdır, yani bir bölgede birisi zarar ederse
bu mutlaka diğerine de tesir eder, aynı zamanda esnafımız
da bundan yüksek oranda etkilenir. Bugün narenciye tüccar tarafından
sorulmamakta ve narenciye çiftçisi Dörtyol Erzinli
vatandaşlarımız ve Türkiyenin diğer yöresindeki
vatandaşlarımız sıkıntıyla, geleceğinin ne
olacağını bilmeden kara kara düşünmektedir. Bu da
Sayın Tarım Bakanımıza duyurulur.
Şimdi, tabii biz çiftçinin meseleleriyle ilgili
bunları, üreticinin meseleleriyle ilgili bu değerlendirmeleri
yaptıktan, her yaptıktan sonra değerli Tarım
Bakanımız çıkıyor ve çiftçiye verdiği desteklerden,
pamuk çiftçisine, buğday çiftçisine ve bunun yanı sıra
hayvancımıza verdiği desteklerden bahsediyor ama hepsi de bu
desteklerle demek ki idare edemiyor ve iflas ediyor ve çok kötü durumlara
düşüyor.
Şimdi, kredilerden bahsediyor Sayın Tarım
Bakanımız. Yani 57nci Hükûmet döneminde işte, üç
aşağı beş yukarı, rakam olarak tam
hatırlamıyorum, çiftçimize 500 trilyon kadar kredi verildiğinden,
işte, bu dönemde de 12-13 katrilyon noktasında, 12-13 katrilyona
yükselen kredilerden yani Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin çiftçiye
sağladığı kolaylıklardan bahsediyor ya da bunu
kolaylık sanıyor. Bunun diğer tarafı var yani 57nci
Hükûmet döneminde çiftçinin borcu 500 trilyon, şimdi 12,5 katrilyon. Yani,
bir meslek sahibini, bir meslek dilimini 10 kat, 20 kat, 30 kat
borçlandırarak kalkındırdığınızı ifade
etmek, doğrusu, hakikaten maharet isteyen bir kabiliyettir. Buna
başka bir şey diyemiyorum.
Bunun yanı sıra da çiftçimize
de iki çift lafımız var: Biz, her burada, yüce milletimizin çiftçi
olan kesiminin sorunlarını ifade ettikçe iktidar partisinin sözcüleri
ve iktidar partisinin Sayın Tarım Bakanı buraya
çıkıyor, aynı zamanda deminkine benzer bir şekilde, evet,
bizim bunları ifade ettiğimizi ama çiftçinin de -diğer sosyal
dilimlerin olduğu gibi- Adalet ve Kalkınma Partisine yüzde 50 oy
verdiğini, dolayısıyla bize inanmadığını
söylüyor. Şimdi, burada birisi yanılıyor ya da yanlış
konuşuyor. Milletimizden, çiftçimizden ricamız, bize boşuna
nefes tükettirmeyin, hâlinizden memnunsanız yolunuza devam edin. Birisi
yalan söylüyor ama kim? Onu da milletimizin ve yüce Meclisin takdirine
bırakıyorum.
Hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çirkin.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Öğüt.
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizi ekran
başında izleyen değerli izleyiciler; çiftçi ve köylülerimizi
sıkıntıya sokarak görevini yerine getiremeyen Gıda ve
Tarım Bakanı hakkında vermiş olduğum gensoru üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bir
zamanlar tarım ve hayvancılıkta dünya ülkelerine ihraç yapan
Türkiye, bugün ne yazık ki tarım ve hayvancılık ürünlerini,
her şeyi yurt dışından getiriyoruz. AKP döneminde,
yaklaşık tarım ve hayvancılık ürünlerine milyarlarca
dolar, 100 milyar dolara yakın bir para, ödeme yapıldı.
Şimdi size bir belge göstereceğim,
16 Temmuz 1937, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşanın ve
bakanların imzaladığı bir belge. Bu belgede Doğu ve
Cenup Vilayetleri Mıntıkası Canlı Hayvan
İhracatçılar Birliği Türkiye Anonim Şirketinin
kurulmasıyla ilgili Karsa bir ihracatçılar birliği kuruluyor. O
dönem -hatırlayacaklardır benim yaşımda ve benden
yukarı olanlar- Rusyaya, İrana biz hayvan ihraç ediyorduk ve
Türkiyede fevkalade bir hayvan bolluğu vardı, tarım çok
genişti, ancak son on yılda AKP döneminde öyle bir konuma geldi ki
Türkiye, bir yandan kaçak hayvan geldi, bir yandan kaçak et geldi, bir yandan
mezbahalarda eşek kesildi, hayvan kesildi, bir yandan da domuz kesildi,
domuz tüketildi. Şimdi ben bunu belgelerle konuşacağım, hiç
kimse domuzluk yapmasın.
Şimdi, arkadaşlar, Yurt gazetesinin 14
Ağustos 2012 tarihli sayısına göre Mersinde Toprak Mahsulleri
Ofisinde 700 bin ton tohum GDOlu buğday çıktı. Tarım
Bakanlığı ve oradaki yetkililer bunu tespit ettiler ama
buğday nereye gitti, kimsenin haberi yok. Yani bir o değil,
mısırda da diğer ürünlerde de GDO çıktı.
Kanser içeren süt tozu; değerli arkadaşlar,
2010da 2.500 ton süt tozunun ithalatına izin verilmiş, 2 bin ton da
tereyağına izin verilmiş. Bu süt tozundan, Çinde 3 bin
civarında çocuk melamin hastalığından hastalanmış
ve 6 çocuk ölmüş, yani süt tozundaki melamin
Melamin nedir? 1930lu
yıllarda bir Alman bilim adamının
Kimyasal bir toz, yani
zamklıyan, yapıştıran bir şey ama onun içerisinde
kanserojen olan bir madde. Bu madde süt tozunda var, süt tozunu Türkiye
Tarım Bakanlığı, ithalatını serbest ediyor ve
insanlarını zehirliyor. Bu süt tozu çikolata dâhil, dondurma dâhil,
bisküvi dâhil her şeyde kullanılıyor.
Kardeşim, sen onu
yapacağına kendi yerli köylümüze, çiftçimize teşvik ver, inek
alsın, ineğinin sütünü sağsın, versin, insanlar daha
sağlıklı beslensin. Niye bunu yapmıyoruz da
dışarıdan milyon dolarlar ödeyerek süt tozu ithal ediyoruz?
İthal hayvan ve yerli teşvik
Değerli arkadaşlar, 2010
yılında ithalat başlamadan önce Tarım
Bakanlığı dedi ki: İki yıl ödemesiz, beş
yıl vadeli kredi veriyorum, gelin kardeşim, isteyen alsın.
Şimdi, benim bir arkadaşım, Latif Şahsular, Ardahanda da
aldı, montofon inek aldı. 6 bin liraya aldım, teşvik
aldım, kredi aldım, ipotek gösterdim, 6 bin liraya hayvanı
aldım ve ithalatı serbest bıraktı arkasından
Tarım Bakanı, ki bize devamlı televizyonlarda diyor ki: İthalat
yapmayacağız, hiç merak etmeyin. İthalat serbest olunca 6
milyonluk mal 3 milyona indi. Şu anda 3 milyona devlet alsın, ben
veririm. diyor. Bakın, isim söylüyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, insanları iflas ettirmenin bir anlamı var mı?
Ürdünlü Hijazi firması
Şimdi, Sayın Bakan, şurada lütfen
bir açıklama yapın. Bizim sizinle kinimiz,
düşmanlığımız yok, iyi de bir insansınız
insan olarak ama siz bu işi yapamıyorsunuz kardeşim. Ürdünlü Hijazi
firması, yaklaşık -ithal edilen- yüzde 80 civarında
ihaleleri bunlar aldı.
Dün değil evvelsi gün, pazar günü
kalktım Tekirdağa gittim. Bu angus çiftliği arkadaşlar,
angus çiftliği, görüyorsunuz angus çiftliğinin okunu gösteriyor.
Angus çiftliğine gittim; çiftliğin küçükbaş hayvanları bu...
75 bin tane küçükbaş hayvan var. Efendim, 100 ile 150 bin baş civarında
büyükbaş hayvan var. Bakın, bu çiftlik, çiftliğin resmi, ben
kendim duruyorum orada, pazar günü çekindim. Bu, angusların yediği
yemler, bir kısmı da çürümüş. Bu da bizim Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülüyle beraber Şahbazlı
köyünde oturup muhtarla ve insanlarla sohbet ettiğimiz resim.
Değerli arkadaşlar, burada
şunu demek istiyorum: Oraya gitmenizi istiyorum, rica ediyorum Sayın
Bakanım, Çevre Komisyonumuz var, gönderin. Bizim CHPli
arkadaşlarımız gidecek perşembe günü ama AKPliler de
gitsin. İnanın, yemin ediyorum Sayın Bakanım, burnunuzu
tutamazsınız, öyle bir pis koku var ki, öyle bir pis koku var ki.
Hayret ettim. Ama o pis koku sadece o çiftlikte değil, Çorluya gidiyor,
bütün köylerde var. Ne yapmışlar biliyor musunuz? Ta Belediye
Başkanı, Kent Konseyi Başkanı ve bütün köylüler Bu çiftlik
buradan kalksın. diye imza kampanyası başlatmışlar
Başkanım ama kimse duymamış, kimse gelmiyor, gitmiyor.
Şimdi, o kokudan dolayı bir sinek var, inanın sinekler
insanları yiyor, bakın sinekler insanları yiyor, gidin orada
görün. Ben pazar günü geldim. Faik Öztrak Bey anlattı, Candan Yüceer
Hanımefendi anlattı, bizim milletvekillerimiz. Yazın
Tekirdağa yaklaşan bir hayvan gemisi boşaltılırken
Tekirdağı bir koku almış, felaket bir koku. Vali
demiş ki: Ben istemiyorum, bu gemiyi geri gönderin. Vali diyor bunu.
Belediye Başkanı, halk böyle
Yani o bölgede korkunç bir pis koku
var, bu hayvanın cinsinden midir nedir arkadaşlar. Bu kokan
hayvanı bize yediriyorsunuz Sayın Bakanım. Daha şimdi
geleceğim, ölü hayvanları da bize yediriyorsunuz.
Şimdi değerli
arkadaşlar, mavi hastalık, mavi dil hastalığı. Mavi
dil hastalığı Sakaryaya gelen hayvanlarda çıktı, 20
tane hayvanda. Ben gittim, Pendik laboratuvarından testlerini aldım,
Evet, burada virüs çıktı, mavi dil hastalığı var.
dediler. Bu mavi dil hastalığı nedir, ben bilmiyorum. dedim, dediler
ki: Mavi dil hastalığı çok ölümcül bir hastalıktır,
sinek yoluyla bulaşır. Sinek gelir hayvanı
ısırır, gider insana konduğu zaman insana geçer ve ölür.
Ve bunu bir türlü aydınlığa çıkartamadılar. Dediler
ki: Efendim, Pendik laboratuvarı yanlış yapmış,
İngiltereye göndereceğiz, testler oradan gelecek. Yahu nasıl
oluyor yani teknoloji o kadar zayıf mı bizde? Samimi söylüyorum, bu
belgelerle var.
Değerli arkadaşlar, ithal
hayvanlardan sakatat
Sayın Bakan, 13 Aralık 2010 tarihinde,
Tarım Bakanlığı Koruma Genel Müdürlüğü
vasıtasıyla seksen bir il valisine bir yazı gönderiyor, diyor
ki: İthal gelen hayvanların -büyükbaş ve küçükbaş
hayvanların- sakatatını sakın yemeyin ve yedirtmeyin,
derhâl varsa da imha edin. Bunlar resmî yazı, bak tarihini söylüyorum: 13
Aralık 2010. Niye kardeşim? İthal hayvanların
sakatatını -ciğeri, böbreği, bağırsağı,
kelle, paça, bilmem nesi, ne varsa- yemeyin, yerseniz deli dana
hastalığına yakalanırsınız ve bunu imha edin.
diyor. Malatyada bir araştırma yapıyorlar, insanlar
farkına varmadan marketlerde falan yapılıp satılıyor,
gidiyor.
Şimdi arkadaşlar, eğer
bir hayvanın iç organları hastalıklıysa, deli dana içeriyorsa,
e, eti ne olur? Eti de aynı olmaz mı arkadaşlar?
Bakın, 1986da İngilterede
deli dana hastalığı çıktı. On dört yıl sonra,
2000 tarihinde, on dört yaşında bir çocuk deli dana
hastalığından öldü. Şimdi, sıkı durun ve kendinizi
kontrol edin, deli dana hastalığı ne zaman belli olurmuş
biliyor musunuz? Kuluçka dönemi iki yılla on yıl
arasındaymış. Bize ithal mal ne zaman geldi? 2010da, iki
yıl olmuş değil mi? Bu sekiz yıl içerisinde eğer
hastalanırsa buradaki insanlar, Sayın Bakanım, bunun vebali ve
günahı sizin boynunuzadır. Yani bu kuluçka döneminde, eğer,
hakikaten -yani Allah göstermesin- bu
şey bulaşırsa -ki daha şimdi bulaşmadı, daha
yeni- iki yılla on yıl arasında
Bunu bilim adamları
söylüyor, bütün İnternetlere girin görün.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede ilk defa ölü hayvan eti satan Bakan unvanını aldı.
Nasıl, bakın: Trakyada Tarım Bakanlığına
bağlı Et ve Balık Kurumunda, Cumhuriyet
Savcılığınca yürütülen soruşturmada 15 kişi
içeriye alındı, şu anda mahkemesi devam ediyor -yani bugün
Turgut Dibek arkadaşım, Kırklareli Milletvekili de söyledi, bana
iddianameyi getirdi, Tekirdağ Milletvekilleri de söyledi, diğer
milletvekilleri de- şu anda yargılanıyorlar. Neden dolayı
biliyor musunuz arkadaşlar? Ölü hayvan eti satmaktan dolayı. Yani
bakın değerli arkadaşlar, öyle bir konuma geldi ki Türkiye,
inanın size söylüyorum bakın, okuyacağım buradan: Kuruma
ait sağlıklı, kilolu hayvanlar, piyasadan toplatılan
hastalıklı, zayıf hayvanlarla değiştirildi. Bu
savcının iddiası, iddianame var burada. Sakatatlar bozuk olmamasına
rağmen sahte veteriner raporu ile imha edilmiş gösterildi, ancak, söz
konusu etler satıldı. Bozulmuş ve kokmuş etler Et ve
Balık Kurumuna ait sağlıklı etlerle değiştirildi;
bozuk etler Kuruma teslim edildi. Piyasadan temin edilen verem ve şap
hastalığına tutulmuş hayvanların etlerinin bir
kısmı piyasaya sürüldü, bir kısmı sucuk ve kokoreç
yapılarak piyasaya sürüldü. Et ve Balık Kurumunun birçok ihalesini
kazanan Ürdünlü Hijazi firmasının Türkiyedeki yetkilisi F.Y ve Z.Y
kardeşler Et ve Balık Kurumuna eksik hayvan teslim ettiler. Bütün
bunların Tarım Bakanlığına bağlı Et ve Balık Kurumunun yetkileri
tarafından da bilgisi var, yani hayvanları da eksik teslim ettiler.
Ölü hayvan etleri: Değerli
arkadaşlar, iddianamede birtakım çarpıcı olaylar
anlatıldı. Buna göre -T.İ, sahibi olduğu
Büyükkarıştıran Mezbahanesinde şoför olarak
çalışan A.B ile- 113 hayvanın nakliyatı sırasında
3 hayvan kamyondan atlayarak öldü. Aynı anda, arabadan atlayarak kaçan 1
hayvan ise silah ile öldürüldü. Ölü hayvan kamyona konularak mezbahaya
götürüldü. T.İnin talimatı üzerine ölü hayvanlar kesilerek Et ve
Balık Kurumuna verildi. Bu, savcılıkla tespit edilmiş,
telefon dinlemelerinden dolayı, onu da söylüyorum arkadaşlar.
Eksik et değerli
arkadaşlar, Sakarya Et Kombinasında etler, 2011 için
Hayvanlar buharlaşmış;
hayvan yok.
Soruşturma devam ettiği
sürede Et Balık Kurumu çiftliklerinde yapılan sayımlarda
yüzlerce hayvanın eksik olduğu tespit edildi. Eksik 178 hayvan için
öldü yanıtı verilirken, söz konusu ölümlerle ilgili hiçbir belge
sunulmadı. Bu hayvanların bugünkü piyasa değeri 540 bin TL
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, burada
muhalefet yapıyoruz. Birbirimizi suçlamanın bir anlamı yok;
belgelerle konuşacağız, belgelerle konuşmamız
lazım. Sayın Bakan, isterdim ki hakikaten ithal hayvan gelmeseydi,
ithal kurbanlık gelmeseydi, ithal saman gelmeseydi, köylü, çiftçi
batmasaydı ve bugün de Sayın Bakan Başbakan olsaydı hiç
umurumuzda değildi.
Şimdi değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa saman geldi.
Sap, saman, ot ithal eden Türkiye. Siz ne cevap vereceksiniz ya? Sap, saman, ot
ithal edilen Türkiye. Bu sap, saman, ot ithal ediliyor ya, oradan geliyor ya
Sayın Başkanım, o yemlerde hastalık olup
olmadığını nereden biliyorsun? O yemlerden bizim
hayvanlarımıza geçmeyeceğini nereden biliyorsunuz? Ya
şimdi, bir de bu var. Peki, onu yapacağına kardeşim, sen
git bizim kendi üreticimize teşvik ver, prim ver. Bunlar eksinler, biçsinler,
hayvanlarını beslesinler.
Bakın, benim Ardahanda
Kuşuçmaz köyünden bir arkadaşımız Cemal Saltaş ismimi
söyle dediği için söylüyorum ve zaten önergeye de
yazmıştım- 20 bin TL kredi almış ve 13 tane büyükbaş
hayvan satın almış arkadaşlar. Bu hayvanların 7sini
satarak 4 ton saman alabilmiş ancak. Bakın, 7sini satmış 4
ton saman almış. Geri kalan 6sını da 5 bin TLye
satamıyor. Geri kalan 6sını da satamıyor 5 bin TLye. Yani
20 bin TL faizle bir para almış; 25 bin lira olmuş ve 10 bin
lira öyle çıktığın zaman 15 bin lira daha devlete borcu
var. Bakın, bugün Tarım Bakanın emriyle -arkadaşlar çok iyi
dinleyin bunu- bu arkadaşın evine Ardahan İl Tarımdan
adamlar gidiyor, diyor ki: Senin ismin İl Tarıma burada
yazılmış, sen hayvandan dolayı kredi aldın mı?
Sen demişsin ki: 1 inek 1 ton saman. Doğru mudur? Sen ne kadar
kredi aldın? Diyor ki: Ben de kardeşim aynen anlattım, benimle
beraber geldiler, meydana gittik Samanın kilosu kaç para? diye, sorduk.
Diyarbakırdan, Urfadan gelen samanı, mercimek saplı samanı.
1.100 lira diyor, adamlar kendileri söylediler tonu. Onlarla beraber meydana
gittik, beni ihzarlı götürüyorlar. Ya kardeşim, Tarım
Bakanı emir vermiş, biz seninle beraber hem hayvan pazarına
gideceğiz hem saman pazarına gideceğiz, bakalım senin
dediklerin doğru mu? Ben 1 inek 1 ton saman demiştim fakat bu arada
saman artmış 1.100 lira olmuş. Hayvan pazarına gittik, ben
ineklere bin lira demiştim, sordular Amca bu ineği kaça
satarsın? dedi ki 700 liraya. Ya 700 liraya nasıl satarsın,
şimdi hemen versek parayı verir misin? Evladım, ben bunu
satmak için buraya getirdim ver 700 lira hemen vereyim. Hele bırak onu Rizeden
gelip 400 liraya, 500 liraya inek aldıkları oldu arkadaşlar.
Çünkü kış geliyor ağır koşullar hayvanını
besleyemeyecek adam, yok pahasına satıyor.
Değerli Bakanım, bunu, İl
Tarımla, İl Sağlıktan adam götürüp, adamın
evini denetleyip, adamı böyle bir İl
Sağlığıyla, jandarmayla hayvan pazarını veya
saman pazarını dolaştırmayı siz
yakıştırabiliyor musunuz kendinize? Lütfen buna bir
açıklama yapın. Bu ne kadar ayıp ya! Böyle bir iş olabilir
mi arkadaşlar? Yani biz neyin peşindeyiz? Siz deyin ki kardeşim:
Ben samanı ucuz getiriyorum, senin hayvanın para edecek, sen
kazanacaksın. Ya millet kalmadı, köyden göçtü. Köyde oturan genç
çocuklara, delikanlılara kızlar gitmiyor, evlenmiyor. Niye? Çünkü senin
paran yok pulun yok, ben köyde sana niye geleceğim, şehre git geleyim.
diyor. Yani köydeki çocuklar da evlenemiyor sizin yüzünüzden on
yıldır perişan ettiniz çiftçimizi.
Sayın Bakanım, lütfen gelin, burada
açıklama yapın. Siz dediniz ki TRT Haber programında:
İthalatı durdurduk. Ya, Allah aşkına kimi
kandırıyorsunuz ya? Ayıptır ya! Çok ayıp ya!
Bakın, söylüyorum tarihini arkadaşlar: 10 ile 15 Ekim yani bir hafta
önce Türkiyeye 6 bine yakın Mersin Limanından hayvan girdi
arkadaşlar. Lütfen, buna cevap verin.
Telefonla konuşma, bana cevap ver, gel buraya.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
İşi var, işi var.
OKTAY VURAL (İzmir) Ürdünlü
firmanın mı? Ürdünlününki mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Hayır,
Ürdünlü değil bu firmalar. Firmaların ismini söylemek istemiyorum ama
M Et, N Et bilmem ne. Ben bugün belgeleri aldım, mesela biri 4.635
hayvan ihraç etmiş -o civar- birisi 8 bin. Bu hayvanlardan da bir
kısmı ölmüş. Adama dedim ki: Bu ölü hayvanları ne
yapıyorsunuz? Dedi ki: Kaptan denize atıyor. Çevreciler, kaptan
denize atıyor kardeşim ya! Böyle bir zulüm olabilir mi
arkadaşlar ya! Ya, burada, şimdi, bu Şahpaz köyünde inanın
bana aynen köylüler şunu söyledi: Ölen hayvanları gece gelip
veriyorlar, götürüyorlar, kasaplarda satıyorlar. Ya değerli
arkadaşlar, biz nerede yaşıyoruz, hangi ülkede
yaşıyoruz, hukuk devleti miyiz, nedir bu, nasıl böyle bir zulüm
olabilir arkadaşlar? Yani ben inanın, bu
araştırmaları, ben gittim bir aydır araştırma
yapıyorum. Yani bir gensoru veriyorsak bunun arkasında durmamız
lazım, gerçekleri söylememiz lazım, sadece Bakanı
karalamanın bir anlamı yok.
Şimdi, hayvan pazarlarına
hayvan geldi, hayvanlar
Ya, şu anda belediyeler bizim köylülerimizi
soyuyor, hayvan üreticilerini; 5 bin lira, 7 bin lira, 8 bin lira bir
çadıra para alıyorlar değerli arkadaşlar ya. Yahu, bir
belediye para almasa ölür mü?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ya, kırk defa söyledik
arkadaş, şu belediyelere bir söyleyin, çoğu da AKPlidir, ya bu
Anadoludan garip gelmiş, hayvanını satacak, çadır
veriyorsun, 5 bin lira para, nakit yatır. diyor. Adam diyor: Param yok,
hayvanımı satınca getireyim., Yok olmaz, şimdi getir,
yoksa vermiyorum. diyor.
Bir de Sağlık raporu olan
hayvanları köprüden öteki tarafa geçirmem. diyorsun. Yürütmeyi durdurma
kararı almamıza rağmen sizin talimatınızla, Göleli
arkadaşlarımızın 21 tane hayvanını,
Büyükçekmecede, adamları ağlata ağlata kestiler ya! Diyor ki:
Ben, tamam, yanlışlıkla getirdim. Sağlık raporum var.
Verin hayvanlarımı geri götüreyim., Olmaz. Bulduk, keseceğiz.
diyor. Tarım Bakanının emriyle adamın hayvanlarını
kestiler. Adam ağladı, Ya, ben dağa mı
çıkacağım? Ben borçluyum. Şimdi borcumdan dolayı
memleketime gidemeyeceğim. dedi arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; benim sürem bitiyor. Bu önergeme kabul oyu
vermenizi istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Yunus Kılıç.
Buyurunuz Sayın Kılıç.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Teşekkürler.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bütün dünyada tarım politikalarının esası insanına
yetecek kadar gıdayı sürdürülebilir bir şekilde, hijyenik
ortamlarda ve kaliteli olarak insanına sunmak. Temel hedef bu.
Peki, bu politikayı belirleyecek
ve sürdürecek olan kim? Hükûmetler adına -feodal toplumların
dışında, biz medeni bir dünyadan bahsedeceksek- tarım
bakanı, gıda tarım hayvancılık bakanı -ülkelere
göre isimleri değişik olabilir ama genel çerçeve bu- ve şu anda
Sayın Mehmet Mehdi Eker Bey ve Tarım Bakanlığı bürokratları.
Şimdi, buraya kadar olan kısımda hiçbir yanlış yok,
her şey yerli yerinde.
Bir de, sayın Meclis
açısından baktığınız zaman, 20 milletvekilini
bulan her grup, bu faaliyeti yürüten, bu politikaları belirleyen
Sayın Bakanı ve Bakanlığı yeri geldiği zaman
hesaba çekme, hatta gerektiği zaman alaşağı edebilme gibi
bir demokratik hakka da sahip. Bu da çok normal. Şimdi diyelim ki
Sayın Ensar Öğüt ve arkadaşları bu haklarını
kullanmak istiyorlar. Fakat şöyle bakmak lazım: Bu
haklarını haklı bir şekilde mi kullanmak istiyorlar, yoksa
haksız bir şekilde mi kullanmak istiyorlar?
Verdikleri gerekçeye baktığımız zaman
saygıdeğer milletvekilleri, gerekçeyi ciddi bir şekilde
okuduğunuz zaman -bir defa, fazlaya gerek yok; belli ki verenler bir defa
bile okumamışlar- gerekçede zaten işin ciddiyetsizliği
ortaya çıkıyor. Şöyle ki: Türkiyedeki tarım
politikalarına talip olan ana muhalefet partisinin bir milletvekili ve yanındaki
29 arkadaşı, Türkiyedeki yıllık et tüketiminin 6 bin ton
olduğunu iddia ediyorlar. Sayın milletvekilleri, bu, Türkiye'nin iki
günlük et tüketimine eşit bir miktardır. Bakın, bu ana muhalefet
partimizin, müzmin ana muhalefet partimizin, aşağı yukarı
elli yıl ülkeyi yönetmiş olan ana muhalefet partimizin daha bunlardan
haberi yok.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Gel de ben sana anlatayım
onların neler olduğunu. Düzgün konuş!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ve ne yazık ki ana muhalefet
partisi Türkiyede tüketilen etin yüzde 50sinin domuz etinden
kaynaklandığını iddia edebilecek kadar ülkedeki tarım
ve hayvancılıktan uzak ve haberi yok.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Bir yılda kaç kilo et
yiyor bir Türk insanı, bir yılda kaç kilo et yiyor? Önce bunun
hesabını ver de ondan sonra konuş.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, sayın
milletvekilleri, mazot fiyatlarına göre buğday fiyatlarını
karşılaştırmışlar. Yahu, bu kadar küçük bir
hesabı yaparken bile
Yani Sayın Hamzaçebi -burada yok- defterdar.
Yahu, Sayın Ensar Bey ve arkadaşları, Hamzaçebiye bir
götürseydiniz ya şu bölme işlemini size yapar verirdi elinize. Bu, bu
kadar zor değil ya. Bazı şeyleri verirken, bir kere öncelikle
kendiniz onun ciddiyetine inanmalısınız.
Şimdi, bu gensorunun altında 30 tane
milletvekilinin imzası var fakat şu anda o milletvekillerinin bile
yarısı burada yok. Yani kendilerinin bile niye verdiklerinden ve ne
sonuç beklediklerinden bir haberleri yok veyahut da bir beklenti içerisinde de
değiller.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Saydın mı?
Saydın mı? Gel de bak, burada var mı, yok mu!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, saygıdeğer
milletvekilleri, mavi dille alakalı bir başlık var orada
bakın. Mavi dil hastalığı, doğru, sineklerle
bulaşır, koyunlara özgü bir hastalıktır, kuzularda ciddi
bir şekilde ölüme sebep olur, hayatta da insanlara bulaşmaz.
Şimdi, bazı şeyleri
Grubunuzda da veteriner hekimler var, bilim
insanları var. Bunları bir akıl süzgecinden geçirdikten sonra
getirsenize. Bu Meclis ciddi bir kurum yani bunlar kayıtlara geçiyor, bunları
elli yıl sonra insanlarımız okuyacak. Bu, bu kadar zor bir
şey değil. Yahu, Allah aşkına bir daha
hazırladığınız zaman ben size bu konuda
yardımcı olayım, getirin bir ben okuyayım, siz verin, bizi
sorgulayın. Bu, bu kadar zor değil. Yani bunu yaparken belli
şeylere dikkat etmekte fayda var.
Mavi dil hastalığı, bizim Avusturyadan
getirilen hayvanlarımızda çıkmamıştır.
Bakın, net olarak söylüyorum. Bu hayvanların birkaç tanesi ölünce
tetkikler yapılmış, Pendik Veteriner Araştırma
Enstitüsü bu hastalıktan şüphe etmiştir. Pozitif dememiştir
bakın, şüphe etmiştir, farklıdır, sağlıkla
alakalı olanlar bunu bilirler. Daha sonra, Etlik Veteriner
Araştırma Enstitüsüne bir üst kurum olarak getirilmiştir. Burada
negatif olarak değerlendirilmiştir, hastalık
açısından. Yetinmemiştir Tarım Bakanlığı,
akredite olmuş dünyada İngilteredeki Pirbright Laboratuvarına
göndermiştir ve orası da negatif olarak teyit etmiştir.
Arkadaşlar, el insaf! Bütün bu kadar veri eldeyken
siz nasıl çıkar dersiniz ki: Avusturyadan gelen hayvanlarla mavi dil
ülkemize geldi. Peki, sizin tarihten de mi haberiniz yok? Mavi dil bu ülkede
zaten yaygın olan, 1944ten beri bilinen, hayvanlarımızda
-koyunlarımızda özellikle- yer yer zoonotik hastalıklar
oluşmasına sebep olan, toplu ölümlere sebep olan bir hastalık ve
bunun inkübasyon süresi yani hastalığın bulaştıktan
sonra hayvanlarda hastalığın görülmesi ve ölümlerin
başlaması için yedi günlük bir süre yeterli. Yani siz hayvanları
sapasağlam bile getirseniz yurt dışından, içeriye girdikten
sonra enfeksiyon bulaştığı zaman yedi gün içerisinde
ölebilirler. Bu, tamamen viral bir hastalık. Şimdi, bunu bilmeden
çıkıp Ülkemize hastalıkları ithalatla birlikte
getirdiniz. demenin ne mantığı var.
Şimdi, tabii bunları söylerken sayın
milletvekilleri, ben aslında tarım ve hayvancılık yapan bir
aileden yetişme birisi olarak, üstüne üstlük bir de mesleğimiz bu,
veteriner hekimim; üstüne bir de akademisyenim, Tarım Komisyonundayım
derken tamamen hayatımız bunun içerisinde. Ailemizin hâlâ büyük bir
bölümü tarım ve hayvancılığın içerisinde yani
hakikaten bu gensorunun gerekçesinde anlatılanlar doğru olsa burada
Tarım Bakanımıza belki ilk önce benim bağırmam
lazım çünkü en fazla etkilenen grup içerisindeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede!
Nerede!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Peki, böyle
midir? Evet, Tarım Bakanı ve ekibi tarım politikalarıyla
alakalı neler yapmışlardır arkadaşlar? Bir kere,
geldikleri zamanki durumu bir tespit etmemiz lazım. Bakın, onu tespit
etmezsek üzerine ne koyduğunu ifade etmemiz de zor olur.
Bu ülkede tarımın
yapısal problemleri yıllardır vardı, azalarak devam ediyor.
Neydi bunlar? İşletme büyüklüklerimiz çok küçük arkadaşlar.
Almanya ve Amerikada bir işletmede ortalama hayvan sayısı 44
civarlarındayken Türkiyede bu sayı 5-6 civarlarında.
Arazilerimiz çok küçük, bir
işletmeye düşen arazi büyüklüğü 5-
Arkadaşlar, bunun sebebi,
müsebbibi şu andaki Tarım Bakanı veyahut da AK PARTİ hükûmetleri
değil, bu ülkenin bir gerçeğiydi, yüzyıllar içerisinde, hele ki
son yetmiş yılında sizin içerisinde bulunduğunuz
yönetimlerle bu hâle gelmiş bir süreç içerisindeydi.
Sulanabilir arazilerimizin -8,5 milyon
hektardır sulanabilir arazilerimiz ekonomik olarak- bunun sadece, Türkiye,
AK PARTİ Hükûmet oluncaya kadar 3 milyon hektarını sulayabilir
durumdaydı. Bakın, şu anda ciddi bir yem ham maddesi
eksiğimiz olmasına rağmen, tarımdaki en önemli girdi yem
olmasına rağmen, bunu yeterince üretemezken, ülkemizde bulunan
sulanabilir arazilerimizin bile bu ülke AK PARTİ Hükûmet oluncaya kadar
sadece üçte 1ini, arkadaşlar, sulayabilir durumdaydı.
Dolayısıyla girdi maliyetlerinin çok yüksek olduğu bir ortamda
AK PARTİ Hükûmet oldu ve müdahale kurumlarını
-saygıdeğer milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz- bir bir satarak
elimizden çıkarmıştınız. Yani üreticinin
fiyatının belirlenmesinde müdahale şansı hükûmetlerin-
artık kalmamıştı. Şükür, bunları bizimle beraber,
tekrar, yavaş yavaş geriye almaya başladık.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hangisini,
hangisini? Bir tane örnek versene.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Şimdi,
tabii, bu sıkıntıları gidermek üzere oluşturulan
tarım politikalarımızda öncelikli olarak neler
yapılmış, bir bunlara bakalım, eğer sonunda siz de
benimle aynı kanaatte olursanız hep beraber takdir edelim, taltif
edelim ve alkışlayalım ama değilseniz, ben de sizinle
beraber oy kullanayım. Kabul mü? Evet
Şimdi, dedik ki sayın milletvekilleri,
tarımın en önemli sıkıntısı yem bitkisi
üretimidir. Bakın, bir hocamızın sözünü burada daha önce de
ifade etmiştim. Der ki hocamız: Tarımda ot meselesi
halledilmeden et meselesi halledilmez. Çok doğrudur, kitap gibi bir
sözdür.
Şimdi, Türkiye'nin bunu
yapabilecek potansiyeli var
mıdır? Evet, vardır. Bunu fark eden, bunu bilen Tarım
Bakanı ve ekibi, Türkiyede en öncelikli olarak arazi
toplulaştırması işini ele almıştır. Bu, en
önemli dönüşüm noktasıdır çünkü bir köyde 2 dönüm bir yerde, 3
dönüm bir yerde, 5 dönüm bir yerde bir arazi olduğu zaman
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Köy
Hizmetlerini kapatarak nasıl yapmışlar Yunus Bey
toplulaştırmayı?
YUNUS KILIÇ (Devamla) -
hem bunun
sürdürülebilir bir tarımsal üretime dönüşmesi çok zor hem de maliyet
oldukça yüksek noktalara ulaşıyor. Dolayısıyla,
vatandaş bundan vazgeçiyor, bu tarım uğraşını
terk ediyor. Eğer araziyi toplu bir şekilde, 50 dönüm, 100 dönüm, her
neyse, bir araya getirebilirsek hem maliyetler azalacak hem üretimdeki
kayıplar azalacak hem de vatandaş tarıma dönecek, arazisini
ekecek, biçecek.
Bu, 1961 yılından 2002
yılına kadar toplam 450 bin hektar kadardı sayın
milletvekilleri. AK PARTİyle birlikte on yılda sadece on
yılda- 3 milyon hektar arazi toplulaştırması bitti.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Bu, ihalesi
yapılan mı, tamamlanan mı? Bilmediğin şeyleri
konuşma.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Yem bitkisi
Bakın, yem
bitkisi ekim alanı 1,2 milyon hektardı, AK PARTİyle beraber 2,2
milyon hektara ulaştı; yem bitkisi üretimi de 4,5 milyon tondan 9 milyon
tona çıktı.
Peki, şimdi diyeceksiniz ki:
Madem bu kadar yem bitkisini artırdınız, hâlâ niye ot, saman
ithal ediyorsunuz? Söyleyeyim: Arkadaşlar, AK PARTİ iktidar
olduğu zaman toplam hayvan varlığımız içerisinde
kültür ırkı varlığımızın oranı sadece
yüzde 10du ve AK PARTİye gelinceye kadar, 1980lerden taa 2002ye
gelinceye kadar hayvan sayımız 12,5 milyondan 9 milyona kadar
düşmüş idi. Dolayısıyla, o dönemde yem bitkilerimiz yeterli
idi. Fakat AK PARTİ ile beraber bugün kültür ırkı hayvan
varlığımız toplam hayvan varlığımız
içerisinde yüzde 40lara ulaşmıştır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Onlar daha
mı çok yiyorlar?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Evet, onlar çok
daha fazla yiyorlar.
OKTAY VURAL (Mersin) Obezler mi?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ve 2,5
katı kadar, nasıl ki AK PARTİ iktidara geldiği günden
bugüne kadar tarımsal üretimden siz de fazla tükettiğiniz gibi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Şimdi
söyleyeceğim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) AK PARTİ
bu dönüşümü gerçekleştirdi ve aşağı yukarı karkas
ağırlığını, ortalama bir hayvandan elde edilen et
miktarını 170 kilodan 240 kiloya kadar çıkardı. Bazı
tarımsal verileri hatırlattığımız zaman özellikle
ana muhalefet partisi milletvekilleri buna son derece kızıyorlar ama
arkadaşlar, insan unutmaya mahkûm bir varlık, bunları
hatırlatmamızda fayda var. Bakın, tarımsal
hasılamız 23 milyar dolardı hükûmet oluncaya kadar AK
PARTİ, 63 milyar dolara çıktı, ya 3 katı. Yani insan bu
rakamları kıyaslarken bari hiç olmazsa bazı şeyleri takdir
eder, eksik olanları da tenkit eder veyahut da yol gösterir. Muhalefetin
yapması gereken bu.
Efendim, desteklerden bahsetti
sayın konuşmacılar, destekler, bakın, AK PARTİ 63
milyarlık tarımsal hasılayı elde ederken
saygıdeğer milletvekilleri, yılda bunun aşağı
yukarı 10 milyar Türk lirasını tekrar dönüp kendi işçisine,
köylüsüne destek olarak veriyor yani neredeyse altıda 1ini, on üçte 1ini
dolara çevirdiğiniz zaman öbür tarafta yani yüzde 7sini tekrar çiftçisine
destek olarak veriyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu oranda bir destek
miktarı yok. Yani bazen iddia edersiniz ya Efendim, millî gelirin yüzde
1ini
Hayır, yüzde 1i değil, daha fazlası Türk işçisine
ve köylüsüne tarımsal destek olarak verilmekte.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Mazot
fiyatından haberin var mı?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bakın,
1990dan 2002 yılına kadar tarımsal kooperatiflere verilen
destek miktarı -arkadaşlar dikkat edin- sadece 100 milyon dolar.
OKTAY VURAL (İzmir) Çiftçiler
arıyorlar telefonla, Böyle bir ızdırap görmedik! diyorlar.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bakın,
sadece on yılda 100 milyon dolar ama AK PARTİyle birlikte bu rakam 2
milyar dolara çıkıyor arkadaşlar yani 2 bin katına
çıkıyor yani 20 katına çıkıyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) 2 bin mi,
YUNUS KILIÇ (Devamla) Yani daha
nasıl ifade edilir, bunları anlıyorsunuzdur diye umut ediyorum.
50 başlık üzerindeki işletme sayısı, evet, 4 binden 25
bine çıkıyor arkadaşlar. Sayın MHP sözcüsü dedi ki:
Efendim, bunlar artıyor da bu hayvan sayımız ne oluyor?
Efendim, tarımdan insanlar çıkıyor, rakamları bir
başka arkadaş verdi, dinleseydiniz... Tarımdan insanlar
çıkmaya devam ediyor.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Hayvanda mı çıkıyor tarımdan!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bakın,
Türkiye, bu demin saydığım rakamları 2002de elde
edemiyordu, o zaman Türkiyenin köylü nüfusu yüzde 40tı
saygıdeğer milletvekilleri, şimdi Türkiyede köylü nüfusu yüzde
25 ama her alanda yüzde 100, yüzde 200lük artışlar var.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) İnsanı anladık, hayvanlar da mı çıkıyor
tarımdan!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Peki ne oluyor
bu, nereye gidiyor?
Saygıdeğer milletvekilleri,
farkında değil misiniz refahınız artıyor. 10 bin dolar
seviyelerine ulaştı millî geliriniz, daha çok tüketiyorsunuz, daha
çok istiyorsunuz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Vatandaş
dinliyor seni, vatandaş dinliyor seni!
OKTAY VURAL (İzmir)
Vatandaş arıyor, saygılarını ifade iletiyor
konuşmacıya!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Refahı
arttığı için tarlalarını satıyor herkes. onun
için iflas ediyor herkes!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bence hamal
bulmuşsunuz, bırakın çalışmayı, yiyin, keyfinize
bakın ya, daha ne istiyorsunuz? Yani bunları takdir edin.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Peki tarımdan niye çıkıyor adam?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Onun için
iflas ediyor herkes!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bakın,
örtüaltı üretimi, 4 milyon tondan 6 milyon tona çıktı. Sebze
meyve üretimi, 39 milyon tondan 45-46 milyon tona çıktı.
Sertifikalı tohum üretimi, 145 bin tondan 650 bin tona çıktı ve
bu artmaya devam ediyor.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Tarımdan niye çıkıyor vatandaş?
OKTAY VURAL (İzmir) Sanayici
oldu onlar, onun için!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Fabrika mı açtılar yoksa!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ayçiçeği
üretimi -demin iddia ettiniz- 850 bin tondan 1 milyon 400 bin tona
çıktı saygıdeğer milletvekilleri. Peki, bunların
hepsini -aslında çok daha uzun listeler var ama- aslında hepsi de
aşağı yukarı sizin de çok iyi bildiğiniz ama burada
takdir etmekten imtina ettiğiniz şeyler olduğu için tek tek
bunları anlatmak istemiyorum.
Bakın, desteklerle alakalı,
AK PARTİyle beraber sadece 9 olan tarımsal destek kalemi 61e
çıktı arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vermediniz, yem desteğini vermediniz, destekleme primini vermediniz!
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Hayvancılıkta 4 olan destek kalemi 27e çıktı.
Hayvancılıktaki destek, sadece, yılda 83 milyon liraydı,
1,8 milyar liraya çıktı. Yüzde 4 bin arttı ya, insaf! Yani,
yüzde 4 bin artan bir desteğe siz nasıl Destek vermiyorsunuz.
dersiniz?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Şimdi
söyleyeceğim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Yani insan
rakamlardan biraz ders alır, biraz utanır.
Şimdi, domuzla alakalı
Ensar
Bey -biraz daha- burada -belki de- çok kırıcı bir cümle
kullandı milletvekillerine hitap ederken, bence Meclis olduğunu
unutmuş olsa gerek. Efendim, domuz, Türkiyede sadece üç tane çiftlik
vardır, bir tane de ruhsatlı kesimhane vardır. Gündeki kesim
kapasitesi 16dır ve bunlar da Tarım Bakanlığının
denetiminde turistik iş ve işletmelere tedarik edilmektedir,
sağlamaktadır ürünlerini. Bunun dışında da -40 bin
tane, yılda yapılan denetimler neticesinde- bizim bildiğimiz
başka da yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bilmediğiniz var mıdır?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, et
ithalatıyla alakalı
Evet, et ithalatı yapıyoruz. Niye
yapıyoruz saygıdeğer milletvekilleri? Çünkü insanımız
daha çok et yemek istiyor, bence yemesi de lazım. Teknoloji toplumu
geliştirebilmemizin yolu, daha fazla hayvancılık üretimi
proteininin tüketilmesine bağlı. Medeni toplumlarda,
gelişmiş toplumlarda günlük proteinin yüzde 70i hayvansal ürünlerden
karşılanırken bizde sadece, bakın, bize rağmen, AK
PARTİye rağmen, hâlâ yüzde 30u
Bunu artırmamız
lazım, et tüketmemiz lazım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) 12, 75in
yüzde 30u mu oluyor?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Peki, biz bu
eti kendimiz üretemez miyiz? Üretiriz ama ne zaman üreteceğiz
inşallah? Önce hayvan gıda güvenliğini sağlayacak yem
bitkilerini üreteceğiz, arazi toplulaştıracağız,
tarım arazilerimizin sulanabilecek olanını tamamını
sulayacağız yani kendi yemimizi, ana girdiyi kendimiz
oluşturacağız, ondan sonra kendimize yetecek eti de
inşallah üreteceğiz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara)
İnşallah!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Çünkü zaten
mazot bizde yok, gübre ham maddesi yok, ilacı genellikle yurt
dışından alıyoruz. Peki, bizim üretebileceğimiz ne
var?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Mazotu kaça
alıyorsun, mazotu? Kaça alıyorsun, kaça satıyorsun mazotu? Bir
hesabını ver.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Efendim, yem
bitkileri. Bunları inşallah üreteceğiz.
Peki, sayın milletvekilleri, köylü
ve çiftçi, yani kırsal kesimde bu ekonomik gelirden en az pay alan
insanlar AK PARTİyle neleri gördü? Bakın, AK PARTİyle köylü,
arkadaşlar, yolu gördü.
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Köylerin boşaldığını gördü.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - AK
PARTİyle şebekeli suyu ilk defa gördü.
OKTAY VURAL (İzmir) Trene
binmemişti. Bundan önce yolu yoktu!
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Saçtan
çatılı, betonarme evleri ilk defa gördü. Tuvaleti gördü köylü ilk
defa ya, evin içerisinde köylü ilk defa tuvaleti gördü, seramikten
mutfakları gördü. Büyük ve modern işletmeler gördü, ufku
açıldı. Traktörü ziyadesiyle gördü, her evde bir tane traktör var,
iki tane traktör var.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizden önce
bu millet yol bilmezdi!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Köyde
kanalizasyon ve köy içi parke taşı yapılarını gördü.
Peki, şimdi bütün bunları
alalım. Bakın, bu saydıklarımız, AK PARTİyle
köylünün gördüklerini alalım, geri çıkaralım, bir de AK
PARTİyi çıkaralım, geriye ne kalır? Siz, açlık ve
yoksulluk kalır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Şimdi
soracağım sana ne kalıyor.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, bu
gerginliğinizin sebebini aslında, sayın milletvekilleri, bu
gerginliğinizin sebebini bir şekilde aslında anlamak mümkün. Her
gün her gün bir tane gensoru vererek Meclisi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ (Devamla) -
tıkamaya
yönelik hareketler halk tarafından takdir edilen bir davranış
değil.
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu gensorularla Meclisi tıkamak
aslında halkımızın size, efendim çok da destek verdiği
bir durum olmadığını bilmenizi isterim.
Şimdi, gerginlik şundan
bence. Sayın Başbakanımız çıktı dedi ki:
Arkadaşlar, 2023 vizyonumuz tamam. Şimdi bir de
OKTAY VURAL (İzmir) Sen mikrofonu ilk defa gördün herhâlde, sen
mikrofonu ilk defa gördün.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Telaş ve gerginliğiniz ondan. Her
gün, yoksa, gereksiz, anlamsız ve kendinizin de inanmadığı
bir gensoruyla karşımıza gelip Meclisi işgal etmeye
hakkınız olmadığını düşünüyorum.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) -
Kapatın Meclisi o zaman!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Evet, gensoru
sahibi Sayın Ensar Öğüt ve arkadaşları
Tarım ve
hayvancılığı en iyi bilenlerden birisi olarak ben, halka
hizmeti Hakka hizmet olarak bilen AK PARTİ Grubu ve tarım ve
hayvancılıktan sadece Meclise ineği, öküzü ve tezeği
getirirken edinilmiş bilgiye sahip olmuş olan sizlerin bu gensorunuzu
desteklemiyoruz. Tarım Bakanının arkasında olduğumuzu
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kılıç.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sayın
Başkan
Gruba ciddiyetsizlik söylemi
69uncu
maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Günaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Gökhan Günaydının, Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel bu
kürsüyü terk eden Sayın Yunus Kılıç Tarım ve
hayvancılığı en iyi bilenlerden biriyim. dedi. Birisinin
kendi hakkında böyle bir nitelemede bulunması gerçekten takdire
şayandır. Biz böyle şeyler söyleyemeyiz kendimize, biz
öğrenmeye çalışıyoruz. Ama şunu söyleyeyim: Yunus
Kılıçın yirmi dakikada yaptığı
konuşmayı düzeltmek için yüz yirmi dakikaya ihtiyaç var. Bu kadar
açık söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben sırayla söylüyorum: Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk kez saman ithal ediliyor. Bunu kuraklıkla
açıklayamazsınız çünkü Türkiye, tarihi boyunca sürekli
kuraklıklarla karşı karşıya kalmıştır.
1980de 50 milyon koyun vardı,
bugün 22 milyon koyun var. 1980de 16 milyon sığır vardı,
bugün 12 milyon sığır var; 19 milyon keçi vardı, 6,5 milyon
keçi var.
Ben soruyorum: Hayvan sayısı
azalmış, nüfus artmış. O hâlde, niye saman ithal
ediyorsunuz?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
2001de hayvan sayısı kaçtı? Onu söyle bakalım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Duyun,
duyun.
Öğrenmek isteyen arkadaşlar
için söylüyorum: Çünkü Türkiye son on yılda 25 milyon dönümü
işlemekten vazgeçti. Bunun da 15 milyonu buğdaydır,
arpadır. Sebebi ne? Çünkü 2002 yılında 1 kilo buğday 30
kuruştu,
Çiftçiyi destekliyormuş. Ben sana
rakam vereyim: 7 milyar lira toplamda çiftçiye destek veriyorsunuz. Çiftçi 3,5
milyar litre tarımda mazot
kullanıyor ve her litre mazotta 2,5 lira vergi alıyorsunuz.
Çarpıp bölersen, yalnızca mazottan aldığınız vergi
8 milyar lira. Çiftçinin sağ cebinden 8 milyar lira alıyorsunuz, sol cebine 7 milyar
lira vermiş gibi yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Çiftçiyi
iflas ettirerek bir yere varamazsınız. Bir de çıkıp burada
Tarımı, çiftçiyi bu kadar
biliyorum. Diye, bu kadar yalanı peş peşe söyleyebilmek, pes
yani. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Günaydın.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çirkin.
Ne için efendim?
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) -
Sayın Başkanım, AKPli konuşmacı benim, Türkiyedeki
hayvan sayısı ile ilgili, besi hayvanı sayısı ile
ilgili bir sözümü çarpıtarak cevap vermiştir. O konuya
açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çirkin.(MHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin, Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
Değerli Sözcüsü gerçekten burada çok gayret etti, gayret etmek
zorundaydı çünkü ülkeyi, ülkenin hayvancılığını
on yıldır getirdikleri nokta ancak bu şekilde savunulabilirdi
ama elbette ki yapacak bir şeyi yok.
Sayın Konuşmacı benim hayvan
sayısının neden artmadığı noktasındaki
soruma, bu değerlendirmeme yönelik olarak Türkiyedeki çiftçi
sayısının azaldığını ifade etti. Evet, doğru
yani biz de zaten bunu ifade etmek istiyoruz. Peki, bu çiftçi sayısı
niye azalır, bunlar fabrika mı açıyor, bunlar memur mu oluyor,
bunlar kuyumcu dükkânı mı açıyor? Bunlar iflas ediyor ve
işletmelerini kapatıyor, çiftçiliği bırakıyor yani bu
noktada
Ayrıca, öyle bir savundu ki hayvancılık
yapan, ailesinin yanına gittiğinde ne cevap verecek ve onun
değerli ailesi Sayın Milletvekiline neler söyleyecek onu da merak
ediyoruz. Yani Sayın Bakanımız Mehdi Eker Bey Sayın Milletvekilinden
çok daha vicdanlı, ölümü gördük sıtmaya razı olduk.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çirkin.
Buyurunuz Demiröz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan,
grup önerisini, Yunus Bey, ciddiyetsizlikle şey yaptı, cevap vermek
istiyorum. Grup önerisine -öneri sahibi olarak- Yunus Bey ciddiyetsizle
hazırlanmış bir öneri dedi, ona cevap vermek istiyorum müsaade
edersiniz. Gensoruya, düzeltiyorum.
BAŞKAN Siz önerge sahibi olarak
Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yunus Bey, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu üyesi. Sayın Bakanı koruyabilir,
kollayabilir ama konuşmalarını kendilerine bir akademisyen
olmaları nedeniyle de yakıştıramadığımı
ifade etmek istiyorum.
Söylediklerimizin neresi
ciddiyetsizlik? 2,5 milyar hektar tarım alanı azalmadı mı?
Tarım en istikrarsız sektör hâline gelmedi mi? Büyüme hızı
yüzde 2,2 iken büyüme oranı ekonomik olarak 4,6 değil midir? Çiftçilerin
büyük bir bölümü enflasyona yenilmedi mi Yunus Bey? Türkiye artık
tarımda net ithalatçı olmadı mı? Ama siz bizi
dinlememişsiniz.
Ben şöyle dedim yazımda:
Türkiye meyve ve sebzede net ihracatçı, yağlı tohumlarda ise
net ithalatçıdır. Tarım ürünleri dış ticaret
açığı 2,3 milyar dolardır.
Son on yılda buğday ve
mısıra 5,5 milyar dolar ithalattan dolayı para ödedik mi
ödemedik mi? Bu mu ciddiyetsizlik? Pamuk ithalatında yıllık 1,5
milyar dolar para ödüyor muyuz Yunus Bey? Yağlı tohum türevlerinde
yıllık ithalat 2,5 milyar doları aşmadı mı?
Ayrıca, Tekel, Köy Hizmetleri, bu kurumlar kapatılmadı mı?
Bugün de yeni gelen yasayla il özel idareleri kapatılıyor. 3 milyon
hektarlık bir alanda toplulaştırmayı öne
çıkarıyorsunuz. Geride yapılacak 13 milyon hektarlık bir
alan var ama kamu kurumu kalmadı Yunus Bey. Bu mudur önergenin
ciddiyetsizliği?
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demiröz.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın
Başkanım, benim, gensorunun altında imzam var. Ciddiyetsizlikle
suçlandım, söz istiyorum sataşmadan.
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
cevap verdi efendim. Böyle bir şey yapamayız. Lütfen
VAHAP SEÇER (Mersin) Efendim, benim
de imzam var ama, bizleri de kastetti.
BAŞKAN Önerge sahibi olarak
konuşan Sayın Demiröz buna cevap verdi.
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın
Başkan, konuşmacılar benim yalan söylediğimi ifade ederek
sataşmada bulundular. Ben onların yalan söylediklerini ifade etmedim.
Ben de yalan söylemediğimi ifade etmek istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) İfade
edildi zaten efendim.
BAŞKAN Evet, ama yani
OKTAY VURAL Efendim, söyledi.
BAŞKAN Lütfen yeniden
sataşmaya mahal vermeyiniz. Böyle sonsuza kadar gideriz, olmaz yani.
Buyurunuz Sayın Kılıç.
4.-
Kars Milletvekili Yunus Kılıçın, Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün şahsına sataşmaları nedeniyle
konuşması
YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben aslında kimseye Yalan
söylüyorsunuz. demedim, asıl siz bana Yalan söylüyorsunuz. dediniz. Ben
rakamları, sadece rakamları anlattım arkadaşlar.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Hangi
rakamı, hangi rakamı?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Rakamlar yalan
söylüyorsa bu benim kabahatim değil, bunlar Devlet İstatistik
Kurumunun rakamları.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hükûmetin
rakamları, Hükûmetin!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Biz de bilim
adamıyız, aldığımız bilgileri doğru vermek
yükümlülüğündeyiz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Rakamı
söyle de onu söyleyeyim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Biz hiçbir
zaman bu ülkede ithalat yapılmıyor falan iddiasında değiliz
ama yani mantıklı ve makul olan, azıcık muhasebeden
anlayan, arkadaşlar, altına bakar ya. Ne kadar ithal etmişiz, ne
kadar ihraç etmişiz?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ver
rakamı da bakalım işte, ver rakamı.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Türkiyede
tarım ve hayvancılık ürünlerinde yıllık
ihracatımız yaklaşık 16,5 milyar dolar
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
İthalat ne kadar?
YUNUS KILIÇ (Devamla)
tarımda
ithalatımız 12,5 milyar dolardır, 4 milyar fazlamız
vardır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Gıda
dâhil mi, hariç mi? Onu da mı bilmiyorsun?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Peki, bu yüksek
göstermelerinin sebebi nedir? Örneğin, efendim, kauçuk, kösele, deri,
elyaf, bunlar tarım ürünü olarak giriyorlar, işlendikten sonra sanayi
ürünü olarak çıkıyorlar. Arkadaşlar, bunların toplam
değeri 5 milyar dolar civarındadır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) O hikâye
eskidi, eskidi o hikâye.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bunu
tarıma koyamazsınız yani girerken ayrı, çıkarken
ayrı olur mu? Bunları düştükten sonra yıllık,
tarımın, 4 milyar dolar fazlası vardır diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kılıç.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara)
Yanlış rakamlar.
BAŞKAN Sayın Susam, sisteme
girmişsiniz siz de. Ne için?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Bakana, hakkında verilen gensoruyla ilgili olarak açıklama
yaparken, birkaç önerimiz var, onları da söyleyip açıklama
yapmasını rica edeceğim.
BAŞKAN Peki, buyurunuz, bir
dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin hakkında verilen
gensoru önergesiyle ilgili açıklamasını yaparken dile
getirmesini istediği bazı konulara ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Bakan, zeytinyağı fiyatları çok düşük.
Zeytinyağının ülke içinde tüketimini artırmak için bir kamu
spotu yapmayı düşünür müsünüz? Bu konuda beklentiler nedir, ne
yapmayı düşünüyorsunuz?
İki: Çıkan teşvikleri
köylü çok bilgili olmadığı için büyük işletmeler
alıyor. Bu konuda köylünün teşviklerden yararlanması için bir
kooperatifleşme ve teşvik sisteminde destek yapabilir misiniz?
Üç: Büyük hayvan işletmeleri,
örneğin Ata, pazara hazırken, parası varken hayvan üretiminden,
besicilikten vazgeçti. Bu konuda ne diyorsunuz?
Dört: Köylüler aldıkları
kredilerin faizlerini ancak ödeyebiliyorlar.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, gensoruyu görüşüyoruz, sözlü
soru yapmıyoruz.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Faizlerini anaparayla birlikte ödeyebilmeleri için yeniden bir
yapılandırma yapabilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Susam.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sözlü soru yapmaya başladınız efendim.
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, ne dediğinizi anlamadım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, şunu söyledim: Biz şu anda
bir gensoru görüşmekteyiz, sözlü soru yapmamaktayız. Bunu
hatırlatmak istedim sadece.
BAŞKAN Biliyorum Sayın
Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) O zaman gereğini yapın.
BAŞKAN Ama Sayın
Milletvekilimiz bir kısa açıklamada bulunacağını
söyledi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Açıklama değil, soru soruyor.
BAŞKAN Onu bilemeyiz efendim.
Şimdi, Hükûmet adına
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker.
Buyurunuz Sayın Eker. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
GENSORU (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam)
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan
gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve
üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/14) (Devam)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ana
muhalefet partisi milletvekilleri tarafından hakkımda verilen
gensoruyla ilgili görüşme esnasında sorulan sorulara, dile getirilen
hususlara ve iddialara cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maalesef bir CHP klasiğiyle daha karşı
karşıyayız. Uzunca bir zamandır gerçekten
Hani muhalefet
olarak, tamam, bir meseleyi, ufuk açıcı bir şeyi söylersiniz, bir
yanlış varsa sağlam delillerle bunu dile getirirsiniz. Gensoru
da elbette ki anayasal bir haktır, İç Tüzükün
tanıdığı bir haktır, onu da saygıyla
karşılıyoruz. Geçen sene, 2011in başında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu benimle ilgili bir gensoru daha vermişti. Bu,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bana verdiği ikinci gensoru ama isterdim
ki...
KAMER GENÇ (Tunceli)
Tarımı da bitiren adam hakkında gensoru vermeyelim mi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ona millet karar veriyor,
millet. Millet, tarımı kimin eliyle yürüteceğine karar veriyor.
Muhalefeti kimin eliyle sürdüreceğine de millet karar veriyor.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Başka cevabınız yok Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Onun için, geçen
senekilerden de... O da elimde, gensoru metni elimde geçen seneki. Şimdi
okursam vaktinizi alacağım. Aralarında bir fark yok, aynı
teraneler, aynı hikâyeler...
OKTAY VURAL (İzmir)
Okuyun da görelim Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) ... ve hiçbirisi
gerçeğe dayanmıyor. Şimdi...
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Bakan, okuyun da öğrenelim.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Okuyacağım bak,
bak okuyacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Okuyun.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Dinlemesini bilirseniz...
OKTAY VURAL (İzmir)
Okuyun, önergeleri okuyun.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Okumasını
öğrenmemişsiniz ama dinlemesi öğrenirseniz çok şey
öğrenirsiniz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iddiayı okuyorum...
VELİ AĞBABA
(Malatya) Çok zekisiniz Sayın Bakan, çok zekisiniz!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İddiayı
okuyorum. İddia diyor ki: On yıllık Hükûmetinizde
hayvancılık bitme noktasına geldi. Son on yılda nüfus yüzde
25 artarken, -dikkat buyurun- son
on yılda nüfus yüzde 25 artarken- hayvan mevcudu aynı oranda
azaldı, ıslah çalışmaları yetersiz kaldı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, yukarıda Allah var, Necatibey Caddesinde TÜİK var.
Oraya kadar gidemiyorsanız TÜİKin bir web sitesi var, oraya girersiniz,
Türkiye'nin nüfusu son on yılda ne kadar arttı, Türkiye'nin hayvan
sayısı ne kadar arttı onu burada öğrenirsiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) - Hayvan ithal ediyorsunuz Sayın Bakan. Hayvan varsa, yetiyorsa
niye ithal ediyorsunuz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yani, bunu, şimdi
kalkıp da böyle gayriciddi ibarelerle ciddiyetsiz demiyorum, gayriciddi
diyorum- bunları buralarda...
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Ayıp ediyorsun!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Çok mu ciddi Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) ...gensorunun
iddiası hâline getirmek hakikaten muhalefet açısından içine
düşülen durumu...
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Rakamları Tarım Bakanlığının
İnternet sitesinden aldık Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) ...göstermesi
bakımından sadece trajikomik değil hazin bir durumdur, hazin.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, 2002 yılında Türkiye'nin nüfusu 66
milyon, 2011 yılında 74.7 milyon. Artış yüzde 13, hani
yüzde 25ti? Değil.
Gelelim hayvan
sayısına. Şimdi, burada
biraz önce söylendi -hakikaten teessüf ediyorum- bakın, 1980 söyleniyor.
Herkes bilir ki, bu işin uzmanı olanlar bilir ki Türkiyede ilk
hayvan sayımı TÜİK tarafından 1984te yapıldı.
Niye 1984 rakamını değil de 1980i söylüyorsunuz? Demek ki
burada bir iyi niyet yok. Demek ki siz bilgiyi de saklıyorsunuz, göz
ardı ediyorsunuz, görmezden geliyorsunuz ama milletin bu konuda bilgisi var,
kimin doğru yaptığını da, kimin yanlış
yaptığını da iyi biliyor ve günü geldiğinde de
kararını buna göre veriyor.
Değerli kardeşlerim,
bakın, 1984 yılında Türkiyenin büyükbaş hayvan
varlığı -ilk sayım- 12 milyon 900 bin baş,
küçükbaş hayvan varlığı da 53 milyon. Bunları bilerek
konuşacağız, öyle, ezbere
Hani, muhalefet de bu kadar ucuz
olmamalı!
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teessüf ederim! Niye?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Onun da bir ciddiyetle yapılması
lazım ki biz de istifade edelim. Biz de ona bakalım, gerektiği
zamanlarda kendimizi gözden geçirelim ve biz de doğru politikalar
konusunda biraz daha titiz olalım, gerçekte biraz daha gayret edelim.
Şimdi, yüzde 24 azalmış
2002ye kadar hayvan sayısı. 1984-2002 arasında 12,9 milyondan
9,8 milyona düşmüş. Benim Hükûmetim geldiğinde Türkiyede
sığır varlığı 9,8 milyon. Küçükbaş hayvan
sayısı yaklaşık yüzde 40 azalmış.
2002-2011 arasını söylüyorum
şimdi: Ben nereden devraldım? 9,8. Büyükbaş sayısı
yüzde 27,5 arttı arkadaşlar, yüzde 27,5. 9,8 milyon, oldu 12,5 milyon.
Keçi sayısı yüzde 7,3 arttı; 6,7 milyondan 7,3 milyona
çıktı. Toplam küçükbaş sayısı 31,9 milyondan 32,3
milyon başa çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) 31,9dan
32ye mi çıkmış? Bravo!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, bu mu bitmek arkadaşlar?
Hayvancılığın bitmesi bu mu? Hayvan
sayısının yüzde 25 azalması bu mu? Bu TÜİKin web
sayfasında var, açın orayı bakın, okuyun. Hadi, Necatibey
Caddesine kadar gidemiyorsunuz, ona bakın.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne 31den
32ye çıkmış?
İLHAN DEMİROZ (Bursa) Onun
için mi kurban ithal ediyoruz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) O başka bir şey, ona geleceğim sen merak etme.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bitti denilen hayvancılık sektörü, süt üretimi bizim
iktidarımız döneminde yüzde 79,1 arttı, yüzde 79,1. Nereden
nereye geldi? 8,4 milyon tondan, 15,1 milyon tona çıktı süt. Biten
hayvancılık bu kadar süt verimini yüzde 79 artırır mı?
Et üretimi, yüzde 84,7; 421 bin tondan
777 bin tona çıktı. Sığır başına, inek
başına süt verimi yüzde 70 arttı. 1.750 litreden 2.899 litreye
çıktı hayvan başına. Sığırda ortalama et
verimi yüzde 36,4 arttı, 184 kilogramdan 251 kilograma çıktı.
Hayvansal hasıla yani Türkiyenin çiftçisinin hayvancılık
faaliyetinden elde ettiği hasıla 5.9 milyar dolardan 18,5 milyar
dolara çıktı. Şimdi, yüzde 214 buranın
artışı.
Değerli arkadaşlar, süt ve
süt ürünleri tüketimi 2002de 122 kilogram, 2011de 201 kilogram, 80
kilogramlık bir artış var tüketimde kişi başına yıllık.
Et, et ürünleri tüketimi 6,1
kilogramdan 2011de 10,4 kilograma çıktı. Bu da bu konudaki gelinen
nokta.
Islah çalışmaları
yetersiz, hayvancılık bitti. deniyor. Gensorunun bir maddesi bu.
Değerli arkadaşlar, yine,
konu uzmanları bilir ki ıslah çalışmasının en
önemli unsuru, en önemli aracı suni tohumlamadır. Ben
devraldığımda, benim Hükûmetim, Türkiyede 624 bin hayvana
yılda suni tohumlama yapılıyordu, sadece bu. 5 milyon
civarında yapılması gerekiyorken, tohumlanacakken, 624 bin,
sayı bu. Ne yapmışız biz? Bunu 2011 yılında 3,2
milyona çıkarmışız değerli arkadaşlar ve yüzde
420lik bir artış var. Büyükbaşta kültür ırkına
dönüştürme yani verimi yüksek ırka dönüştürme miktarı 1,8
milyondan 4,8 milyona çıkmış, 3 milyon yeni kültür
ırkı sığır sürüye, Türkiyedeki hayvan popülasyonuna
ilave edilmiş, bu kadar artış var.
Şimdi, bir şey daha
söyleyeyim. Bitti. denilen hayvancılıkta ortalama işletme
büyüklüğünü söylüyorum: Türkiyede, bizim Hükûmetimiz iş
başına geldiğinde, içinde 50den fazla büyükbaş hayvan
bulunan çiftlik sayısı bütün Türkiyede 4.300dü. Bütün Türkiyede
4.300 tane 50 baş üstü işletme vardı yani orta ve büyük
işletme diyoruz biz bunlara.
Değerli kardeşlerim, 2012
yılında Türkiyede bu 27.865, 27.865. Bu ne demek? 24 bin yeni işletme,
büyük işletme. Demek ki insanlar Türkiyede daha çok hayvancılık
yapıyor, işletmeleri büyütüyor ve bu büyük işletmelerle de daha
verimli bir ürün elde ediliyor.
Bir hususu daha söylüyorum. Yine,
profesyonel hayvancılığın önemli unsurlarından, faaliyetlerinden
birisi şu, ölçüsü: Eğer hayvanlar soy kütüğü ve ön soy
kütüğüne kayıtlıysa yani kültür ırkı, yüksek verimli
pedigrili diyoruz biz buna, kaydı var, soy kütüğü var.
Bunların oranı ne kadardı biliyor musunuz? Türkiyede 943 bindi,
şu anda 6,5 milyona çıkmış. Türkiye'nin 6,5 milyon sığır
varlığı şu anda soy kütüğüne ve ön soy kütüğüne
kayıtlı. Yani bir de profesyonelleşme var ve bu yönde ciddi bir
gelişme var. Peki, nasıl oldu bu?
Değerli kardeşlerim,
Türkiyede, biz iktidarı devraldığımızda
KAMER GENÇ (Tunceli) Meclise
konuşuyorsun, kardeşler meclisine konuşmuyorsun. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER(Devamla)
devlet 1 milyar 868 milyon lira bütün tarıma kredi veriyor, 1 milyar
868 milyon. Bunun içerisinde hayvancılığa ayrılan pay bunun
sadece yüzde 4,4ü ve bu da 83 milyon liraya tekabül ediyordu. Yani, bizden
önceki hükûmetler Türkiyenin hayvancılığına sadece
desteklerin yüzde 4,4ünü layık görüyordu ve o kadar veriyordu.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Demek ki desteğe ihtiyacı yokmuş Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bu da 83 milyondu. Bakın benim Hükûmetim 2011
yılında toplam 7 milyar 100 milyon lira destek vermiş
tarıma. Bunun geçen sene 1 milyar 727 milyonunu sadece biz
hayvancılığa vermişiz. Geçen sene bu oran yüzde 24,3tü;
2012deki oranı yüzde 28. Toplam tarım desteklerinin yüzde 28ini biz
hayvancılığa veriyoruz. Şimdi, yüzde 4 nerede, yüzde 28
nerede? Yani, kim hayvancılığa önem vermiş, kim daha çok
destek vermiş, kim bunu daha çok büyütmüş, daha çok
geliştirmiş?
Değerli arkadaşlar, bir
hususu daha söyleyeyim. Yetmedi, biz hayvancılık için faizsiz kredi
uygulaması başlattık, sadece hayvancılık sektörü için.
2012 Eylül sonuna kadar Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri
tarafından Türkiyede 172 bin çiftçiye dikkat buyurun- 172 bin çiftçiye
6,6 milyar yani eski parayla 6,6 katrilyon- faizsiz hayvancılık
kredisi verildi. Bunun besicilikle ilgili olanının süresi 2 yıl,
damızlık hayvancılıkla ilgili olanının süresi ise
7 yıl. Bu da yine bizim Hükûmetimizin verdiği desteği göstermesi
bakımından anlamlı.
Şimdi değerli
kardeşlerim, ikide birde diyorlar ki İşte siz hayvan ithal
ettiniz, hayvan ithal ettiniz. Şimdi, sıkı durun. Demin bir
arkadaşımız burada 1937den falan bahsetti. Şimdi
kardeşlerim, bu ülkeye ilk defa sığır ithalatı 1925te
yapıldı, 1925. İki, 1935te bir daha yapıldı,1935te. Bunları
da bileceğiz. Yani sığır ithalatı sanki bizim
zamanımızda yapılmış gibi bir gayri, çok gayriciddi
MAHMUT TANAL (İstanbul) Saman yapıldı
mı? Samana gel samana Sayın Bakan!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ha, işinize gelmiyor değil mi? İşinize gelmiyor
doğruları söyleyince. Öğrenmek de işinize gelmiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Samana gel!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Oradayım, orada, sen merak etme.
Şimdi, değerli kardeşlerim, 1986-1996
yılları arasında 133 bin 385 ton kemiksiz et, 98 bin 940 ton
karkas et, toplamda 232 bin ton et ithal edildi. Ayrıca, 1 milyon
MAHMUT TANAL (İstanbul) O dönemin bakanları
şimdi sizde milletvekili.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) İşinize gelmiyor değil mi?
1 milyon 432 bin baş kasaplık hayvan ithal
edildi. Ayrıca, 267 bin baş da damızlık ithal edildi daha
önceden. Yani bunlar öteden beri Türkiyede, taa 1925te başlayan, zaman
zaman, mesela hastalıklar çıktığında durdurulan ama
onun dışında devam eden bir süreç yani bizim
başlattığımız bir şey değil.
Şimdi, değerli kardeşlerim, burayı
istismar etmeyin. Bakın, bir gün bilmiyorum umudunuz var mı iktidar
olmaya ama
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan,
yakışmıyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla)
yani eğer bu tabii iddiaları ortaya
atıyorsanız, yok demektir. Şimdi, bunu bileceksiniz ki bir gün
bunlar, yani şu tarafa gelip oturursanız lazım olur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan, samanın
13 lira olduğu yerde, sütün 50 kuruş olduğu yerde hiç
konuşmaya hakkınız yok, hiç ama. Ben olsam utanırım o
kürsüye çıkmaya bu durumda.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Size geleceğim, geleceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bize gelin ama bu lafları
iyi yazın bir tarafa.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Geleceğim size. Sizin de yaptıklarınız Türk
tarımıyla ilgili, bak elimde, onları göstereceğim, oraya
geleceğim, sabredin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Süt 50 kuruş, yem
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Şimdi, kardeşlerim, değerli arkadaşlar; biz
Türkiyenin tarihinde ilk defa Trakya Bölgesini şap
hastalığından ari hâle getirdik, bunu biz yaptık. Bunu
bizden önce, ne cumhuriyet tarihinde ne daha önce hiçbir hükûmet yapmadı.
Bu çok önemli. Neden? Nedeni şu: Çünkü bu hastalık ekonomik kayba
sebebiyet veren bir hastalık. Bununla mücadele etmek gerekiyor ve biz
Trakyadan başlamak suretiyle Türkiye'nin diğer bölgelerini
şaptan ari hâle getirme çalışmaları yaptık ve Dünya
Sağlık Teşkilatından bu belgeyi almamız üç senelik bir
çalışmaydı. Üç sene sonunda biz bu belgeyi aldık.
Şimdi ben size soruyorum, elinizi vicdanınıza koyun: Türkiye'nin
millî menfaatlerinin gerektirdiği hastalıkla mücadele konusunda
atılan bir adımın ve haklı bir projenin uygulaması
sonucunda eğer biz tutar da Trakyaya kontrolsüz bir şekilde hayvan
geçirirsek ve bu hayvanlar orada mikrop taşır, şap
taşır, Türkiye'nin üç yıllık, dört yıllık
emeğini zayi ederse bu sizin vicdanınıza sığar
mı? Ben size bunu soruyorum. Eğer Evet, vicdanımıza sığar.
derseniz benim diyeceğim bir şey yok. Ama aramızda bir fark var.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili
şunu yapıyor: Biz bu tedbirleri alırken, yani kontrol
tedbirlerini alırken bu sene içerisinde tutuyor gidiyor orada görevini
yapmakta olan bir veteriner hekimi darbetmek suretiyle görevine engel olmaya
çalışıyor ve şu anda mahkemede tabii dava
açılmış yargılanıyor.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Yalan, yalan söylüyorsun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Bunu da burada söylemem lazım. Bizim aramızdaki fark bu.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) -
Yakışır, yakışır!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bizim aramızdaki fark bu. Ben, bir veteriner hekime görevinin
başındayken saldıranları kınıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Veteriner hekim meslek
icra ediyor. Ha doktor dövmüşsünüz ha veteriner hekim dövmüşsünüz,
bir fark yok. Buna dikkat edeceğiz. Mahkemede hesabını hukuk
karşısında vereceğiz, eğer bir yanlış
yapmışsak onu vereceğiz, siz de bunu vereceksiniz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sen önce kendi hesabını
ver. Diyarbakırda yolsuzluğa karışan hangi akraban var
senin? Diyarbakırda yolsuzluğa karışan
akrabalarını söyle!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) - Değerli kardeşlerim, bu sene
aldığımız tedbirler sayesinde hayvan
sayısının vardığı düzey bakımından artık
Trakyada da ithalata gerek kalmadı, artık Trakyada da gerek
kalmadı, dolayısıyla bu sene Trakyaya da getirmiyoruz.
Şimdi, daha önce getirdik de ne kadar getirdik? Bunu da bilelim, onu da
bilginize sunmak istiyorum. Yani Türkiyede 600 bin büyükbaş hayvan
kesilir, 2-2,5 milyon küçükbaş hayvan kesilir. Trakyaya getirilen
kurbanlık hayvan sayısı 16 bin değerli arkadaşlar. O
da piyasa regülasyonu açısından.
MAHMUT TANAL (İstanbul ) Siz
sadece Trakyanın Bakanı değilsiniz, tüm Türkiyenin
Bakanısınız.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Başka da bir şeyi yok, başka
da bir gerekçesi yok, başka bir miktar da değil. Yani dönüp
dolaşıp işte Hayvan ithal ettiniz. falan denilen şey bu.
Bunlar doğru değil.
Değerli kardeşlerim,
bakın, veteriner hekimim üç gün rapor almış, elimde raporu yani
darptan dolayı üç gün iş göremez raporu almış, bu da
elimde. Hukuk karşısında ilgililer bunun hesabını
verecek. Bir veteriner hekimi görevi başında darbetmek ne demektir,
hukuk onun şeyini görecek.
Bir hususu daha ifade etmek istiyorum:
Bizim ithalat yaptığımız bütün hayvanların ihaleleri
herkese açık olmuştur. Şimdi, bakın, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili, bu önergenin sahibi burada, bu ihale salonunda, Et ve
Balık Kurumunun hayvan ithalatını yaptığı salonda
çekilen fotoğrafı! Çıkışta da demiş ki: 3 tane
CHP milletvekilinin huzurunda ihale yapıldı. Açık, şeffaf
Çıkışta da soruyor gazeteciler: Efendim, ihalenin usulünde,
üslubunda herhangi bir problem yok, bir şey yok. diyor. Şimdi,
burada Efendim, işte şöyle oldu, böyle oldu. deniyor.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ama
anlaşma yaptılar, anlaşma!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunların hepsi gerçek
dışı iddialardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Kaç tane
ihaleyi o firmaya verdiniz? Sayın Bakan, açıkla, kaç tane ihaleyi o
Hijazi firmasına verdiniz? Lütfen, onu da bir açıkla.
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız, buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Bu
ihalelerin ne kadarını Hijazi firması aldı? Lütfen bir
açıklama yapın.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunların hepsi burada açık ve
hukuka uygun olarak yapıldı. Biz bunların
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Hayır,
Bakansınız, yüzde kaçı açık, onu söyleyin, ihalelerin yüzde
kaçını Hijazi firması aldı? Ayıptır!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O zaman madem öyleydi, niye gidip itiraz
etmediniz? Niye KİKe itiraz etmediniz? Mademki orada gözlerinizin önünde
oldu, neden bunu yapmadınız? Yapsaydınız!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Türkiyenin tarım sektörü büyüyor. Dünyanın şu
anda yedinci büyük tarım ekonomisi, Avrupanın birinci tarım
ekonomisi oldu.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Büyüklere
masallar!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ve AK PARTİ sayesinde oldu, AK
PARTİ Hükûmeti sayesinde. Avrupada bir numarayız, dünyada yedi
numarayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 63
milyar dolara yakın
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - İflas
eden çiftçi sayısında dünya rekoru sizde.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunu ben söylemiyorum, OECDnin raporu
söylüyor; bunu ben söylemiyorum, Birleşmiş Milletler Gıda,
Tarım Teşkilatının Başarıya Giden Yollar
kitabı söylüyor. Bakın, burada, yayımlanmış.
Bunları alın okuyun. Türkiyeyi kim tarımda büyüttü, kim
hayvancılıkta büyüttü, kim de Türkiyede hayvancılığa
ve hastalıklarla mücadele edenlere zarar vermeye kalkıyor, bunu
milletimiz biliyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ah biraz da
sen okusan Sayın Bakan! Biraz da sen okusan keşke!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Eker.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye'nin tarım politikasıyla
ilgili bir sorunu yok ama bu ülkenin bir muhalefet sorunu var. O sorunu millet
biliyor ve gereğini yapar.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen iktidar
sorununa bak, başka bir şeye bakma! Sen iktidar sorununa bak! Sen
hayvana bak, başka bir şeye bakma!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Eker.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Tarımla
uğraş, başka şeyle uğraşma!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, tabii milletvekilleri olarak biz, tarımın içinde
bulunduğu durumu anlattık ama biraz önce telefonlarımıza
çiftçilerimiz, köylülerimiz anlatıyor Keşke bize söz hakkı
verseniz. Bunlar doğru değil. Öldük, bittik. diyor ve şunu da
ekliyorlar: Özellikle bir konuşmacı köylülerin tuvaleti
bilmediğini, yolu bilmediğini söylüyor. Bize hakaret etmiştir,
biz tuvalet de biliriz, yol da biliriz. Önce milletin ne olduğunu
öğrensin o sayın milletvekili! Yoksa gelsin, ben ona anlatayım
ne olduğunu. Dolayısıyla, köylüleri hakir gören bu
davranışınızdan dolayı, bu ifadelerinizden dolayı
kınıyorum sizi. Bunu ifade etmemi söylediler. Ben de bu vesileyle
köylülere yapılan sataşmayı bu şekilde düzeltiyorum, aynen
iade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural. Kayda geçmiştir.
Buyurunuz Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkanım, Hatip, Sayın Bakan grubumuza
sataşmıştır. O yüzden söz istiyorum.
BAŞKAN Gruba
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Grubumuza sataşma var Sayın Başkan.
İsterseniz hatırlatayım:
Ana muhalefetin ucuzluğundan söz etti Sayın Bakan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
Yeni sataşmaya mahal vermeyiniz,
lütfen.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Anayasal bir denetim yolu olan ve demokrasinin gereği olan bir yöntemi
Sayın Bakan şöyle izah etti: Bir CHP klasiği, gayriciddi
dedi ve ana muhalefetin ucuzluğundan söz etti. Böyle küçümseyen,
tarımdan ve hayvanlardan sorumlu Sayın Bakan, demokrasiyle, anayasal
denetimle ilgili bilgi düzeyini de açıkça ortaya koydu. Bir de Her
şeye halk karar verir. gibi böyle bir şeyler
mırıldandı ama ne söylediğini ben anlayamadım. Anayasa
değişikliği konusunda yaşadığınız
travma sonucu referandumdan kaçtığınızı
unutmayalım, bununla ilgili beyanlarınızı unutmayalım.
Bize, referandumdan kaçanlar halk goygoyculuğu hiç yapmasınlar
Sayın Bakan; bu bir, bu birincisi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sorulan hiçbir soruya ciddi bir
yanıt vermeyip polemikten öteye geçmediniz. Hiçbirisi tatmin edici
değildi yanıtlarınızın ve gayriciddiyet, ciddiyet,
ucuzluk konusunda bizimle hiçbir tartışmaya girmemenizi öneriyorum.
Çünkü kendi düşürülen uçağının peşine düşme
ciddiyetini göstermeyen, çuval olayında, Marmara olayında
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Ne alakası var ya!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Sizin çok hassas olduğunuz bir olay, o yüzden söylüyorum.
gerekli ciddiyeti göstermeyen ancak,
ancak
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Konuya gel, konuya! Ne alakası var!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
Dinlerseniz anlayacaksınız.
sağda solda gördüğü her uçan
cismi indirme gösterisi ve ciddiyetsizliği ile göz boyamaya
çalışan bir zihniyetin ahfadı bize ciddiyet öğretemez; bu
da iki. Ciddiyet öğretmeye kalktığında hakikaten komik
kaçıyor, komik! (CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Gensoruyla ne alakası var ya!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tarhan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, Sayın Bakan ifade ederken Bekleyin, size geleceğim.
dedi. Ben bekledim Sayın Bakan gelmedi ama geldiğinde benim ifade
etmek istediğim şeyler vardı. Müsaade ederseniz söylemek
istiyorum.
BAŞKAN Gelmediği için ifade
edemezsiniz efendim. Bir şey söylemedi, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Olur mu
efendim? Direkt şahsımıza karşı
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Muhalefet sorunu var. demek suretiyle sataşmada
bulunmuştur dolayısıyla söz istiyorum.
BAŞKAN Ama sizinle ilgili hiçbir
şey söylemedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz muhalefet
partisi değil miyiz efendim? Bu bir sataşma değil midir?
OKTAY VURAL (İzmir) Sorunun
iktidar sorunu, bakan sorunu olduğunu ifade edeceğiz. Teşhisi
yapacağız efendim, doktorların teşhisini ileteceğiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, müsaade
ederseniz konuşmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Türkkan.
Yeni sataşmaya mahal vermeyiniz.
6.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli üyeler; bu gensoru önergesi bizim grubumuza ait bir
gensoru önergesi değil ancak bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bizler
iyi yapılan işleri hiçbir komplekse kapılmadan destekleriz, kötü
yapılan işleri de buradan gelir takır takır söyleriz.
Sayın Bakanı biraz evvel
bekledim, Geleceğim. dedi, Size geleceğim. dedi. Nasıl
geleceğini bilmiyorum ama neler söyleyeceğini bilmediğim için
ben ona bir şeyler söyleyeceğim ve bakın, sadece rakam
vereceğim. 1 kilo süt 1 kilo yem yapıyorsa bu ülkede
hayvancılıktan bahsedemezsiniz. 1 kilo süt 0,90 kuruştur, 1 kilo
yem 0,84 kuruştur. Burada kalkıp Hayvancılık böyle ileri
gitti, böyle geri gitti. derseniz bizi aldattığınızı
zannedersiniz ama siz komik duruma düşersiniz Sayın Bakan.
Diğer taraftan, bakın, bu
yıl kurban pazarına çıktınız mı hiç? Köyleri
dolaştınız mı? Kurban parası 10,5 lira olmuş,
kilosu, canlı hayvan. Geçen sene ne kadardı bu? 11,5 lira. Ben kendim
hayvancılık yapıyorum. Geçen sene samanı 4 liraya
aldım, bu sene 13 liraya aldım; aradaki fark 3 misli. Burada
köylerden gelen arkadaşlarım var. Fiyatlar konusunda herhangi bir
egzajere yapıyorsam beni uyarsınlar lütfen. 4 lira; 13 lira
Geçen
sene kurban 11,5 lira; bu sene 10,5 lira. Niye biliyor musunuz? İnsanlar
elinde kalacak hayvanı besleyemeyecekler. Bunu bildikleri için
hayvanları ellerinden çıkarıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakan karaborsacılık
yapıyor demek ki!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın
Bakan, bu gerçekler ışığında, bir kere
çıkın, Ben bu işi yapamadım arkadaşlar. deyin, af
dileyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Türkkan.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Öğüt,
buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkanım, ihale yapıldığı zaman ben
oradaydım. Bana sataşma var, o bakımdan orayla ilgili bir
açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurun.
Lütfen sataşmaya mahal vermeyiniz.
7.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Şimdi,
değerli arkadaşlar, ihaleye, ilk ben ve Ramazan Kerim Özkan, bir
arkadaşımız daha gittik.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Orhan Diren
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın,
ihaleye -yani şu anda unuttum ama- yedi sekiz tane firma
katıldı, Tamam dediler, fiyatlar açıklandı, hepsi
dışarı çıktı, mola istediler. Mola aldıktan sonra
beşi girmedi tahmin ediyorum, üçü girdi. Üçünden de ikisi çekildi birine
kaldı, Hijazi firması. Sayın Bakan, sen onların sözcüsü
müsün? Ben size söylüyorum, Hijazi firması bu ihalelerin yüzde
kaçını aldı?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ayıp ayıp!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Lütfen, söylesene milletin
kürsüsünden, çok ayıp bu.
OKTAY VURAL (İzmir) Söyleyin, milletvekilleri
öğrensin Sayın Bakan.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, burada çok ayıp ediliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) AKPli vekiller size güven
duymuyor.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Bakana dedim ki: İthalatı
durdurdun! Ben sana tarih verdim. Bir hafta önce 5 Ekimde, 10 Ekimde 10 bine
yakın Mersin Limanından hayvan geldi. Geldi mi gelmedi mi söylesene
erkeksen? Gel bunu söyle! Ayıptır, bunu söyleme ya! (CHP
sıralarından alkışlar) Nasıl İthalat durdu.
diyorsun? İthalat durmadı, devam ediyor. İsterseniz
firmaların ismini de vereyim. Nimet, Namet bugün hayvan getirdiler
arkadaşlar, şu anda Mersin Limanında. Ölüleri seçiyorlar,
ölüleri, hastalıklı hayvanları seçiyorlar, ondan sonra teslim
edilirken
Ben bugün konuştum, ayıptır!
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar,
Mehmet Şevket Eygiyi tanırsınız değil mi? Mehmet
Şevket Eygi diyor ki: Halkımıza domuz eti yedirenlere lanet
olsun! Türkiyede 6 milyon kilogram
kırmızı et, 3 milyon kilogram da domuz eti tüketiliyor
Sayın Bakan. Bakın, Yeni Şafak gazetesinde Mustafa
İslamoğlu yazıyor, diyor ki: Seksene yakın domuz eti
çiftliği var. Bunlar nerededir? Bu millete sen nasıl domuz eti
yediriyorsun? Gel bunun hesabını ver, ondan sonra konuş.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
VIII.-
GENSORU (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam)
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 28 milletvekilinin, uygulanan
gıda, tarım ve hayvancılık politikaları ile çiftçi ve
üreticileri sıkıntıya sokarak görevinin gereklerini yerine
getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/14) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
Tamamlandı görüşmeler ama sataşma ben size
yönelik duymadım.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamamlandı efendim
artık.
BAŞKAN Onun için sözüme devam ettim Sayın
Kılıç.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, görüşmeler
tamamlandığı için oylamayı tamamlayın, ondan sonra
BAŞKAN Şimdi gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiştir.
Böylece, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 17 Ekim 2012
Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.58
X.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/01/2012-30/06/2012 tarihleri
arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2012
tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar,
teklifler ve tezkereler(x)