TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci
Birleşim
11
Nisan 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Halil Özcanın, Şanlıurfanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapanın, karşılıksız
çek sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, genelde Kürt halkına, özelde Bingöl halkına
yönelik, toplumsal hafızayı yok etmek üzere sistematik olarak
uygulanan politikaların getirmiş olduğu sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, Porsuk Baraj Gölünün su
kalitesinin ve sürdürülebilir kullanımının
araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/582)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve 21 milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/583)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve 19
milletvekilinin, yabancı güçlerin geçmiş dönemlerde Türk
vatandaşlarına yaptıkları katliam ve mezalimlerin
araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/584)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- İnsan Hakları
ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S. Sayısı: 445)
4.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün;
Avukatlık Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı Milletvekili İdris
Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu, Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk'ün;
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/750,
2/1326, 2/1343, 2/1344) (S.
Sayısı: 444)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın görüşülen kanun tasarısının 11inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmazın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun görüşülen kanun tasarısının 13üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın görüşülen kanun tasarısının ikinci
bölümü üzerinde grubu adına yaptığı konuşma
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun görüşülen kanun
tasarısının 15inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Hakkâri Milletvekili Adil
Kurtun, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Barış ve
Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın görüşülen kanun tasarısının 17nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmazın, Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun
görüşülen kanun tasarısının 15inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkinin, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde grubu
adına yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
14.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
15.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkinin, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
16.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
17.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın
görüşülen kanun tasarısının 19uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
18.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, İstanbul Milletvekili Bülent Turanın
görüşülen kanun tasarısının tümünün oylanmasından önce
oyunun rengini belli etmek üzere lehte yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmazın, sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında kullandığı bir ifadesini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü
üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında kullandığı
bir ifadesini düzelttiğine ilişkin açıklaması
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 12 Nisan 2013 Cuma günü toplanmamasına
ilişkin önerisi
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları itibari ile Türkiye genelindeki HES projelerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18104)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, elektrik borcunu ödeyemeyen bir
kişiye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18126)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, elektrik abonelerine ve elektrik
faturalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/18426)
4.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, Ankaranın Kalecik ilçesindeki bir köyde ruhsat
verilen taş ocağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18427)
5.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Antalyada madencilik faaliyetlerinin sedir
ormanlarına zarar verdiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/18428)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, nükleer güç santralleri ile ilgili
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18429)
7.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Bakanlığın ve İçişleri
Bakanlığının Ankara Büyükşehir Belediyesinin
tükettiği gaz miktarı ile ilgili soru önergelerine verdikleri
cevapların farklı olmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18430)
8.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde iki baraj arasındaki bir bölgede
yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18432)
9.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Osmaniyenin Kadirli ilçesinde bir okulda öğrencilere
bulaşık yıkatıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın
cevabı (7/18509)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakıra yönelik proje
ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/18600)
11.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, TRTnin reklam satışlarının
yapıldığı firmaya ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/18601)
12.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibekin, TRTde görev yapan bir müfettişe ve
hazırladığı teftiş raporu ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/18602)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje
ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/18603)
14.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ege Linyit İşletmeleri tarafından üretilen
kömürün yeterli olmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/18675)
15.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Deriner Barajında elektrik üretimiyle
ilgili verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/18676)
16.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprakın, ülkemizde rüzgâr türbinleri veya
çiftlikleri kurma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18677)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakıra yönelik proje
ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18678)
18.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, Eskişehirde gerçekleştirilen
yatırımlara ve elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesinden elde edilen gelire ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18679)
19.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje
ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18680)
20.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, YGS nedeniyle öğrencilerin rapor
almalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı'nın cevabı (7/18804)
21.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, elektrik faturalarına eklenen kayıp kaçak bedeline
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/18856)
22.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçerin, bir dergiye kamu kurum ve
kuruluşlarınca verilen ilan ve reklamlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/18901)
23.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından hazırlanan kamu spotlarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/19369)
11 Nisan 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Şanlıurfanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcana aittir.
Buyurun Sayın
Özcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcanın,
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ÖZCAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şanlıurfanın kurtuluşunun 93üncü yılı sebebiyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
11 Nisan 1920de
gerçekten de şanlı ve şerefli bir şekilde, birlik,
beraberlik ve hürriyet sevdasıyla çıkılan Urfanın
kurtuluş mücadelesi sonuçlanmış, işgalci Fransız
güçleri ve iş birlikçileri vatan topraklarından kovulmuştur.
1920
yılında Millî Mücadelenin cephe cephe, şehir şehir devam
ettiği o günlerde, peygamberler şehri, dünyada bilinen en eski
yerleşim ve kültür şehri olan Urfa ve Urfalılar yediden
yetmişe yurt savunması için kenetlenmiş, düşman
işgalinin kırılmasında her türlü fedakârlıkları
göze almış, birlik ve beraberliğini korumuş, canları
pahasına eşi görülmemiş bir mücadele vermişlerdir. Nitekim
11 Nisan tarihi, Urfanın 1984 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilen kanun teklifiyle Şanlıurfa olmasının anlamlı
ve gurur dolu tarihidir. Bu vesileyle Şanlıurfanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 93üncü yılını, şehit ve
gazilerimizi minnetle anarak şerefle ve gururla kutluyor ve anıyorum.
Sayın
milletvekilleri, kurtuluş mücadelesi sırasında
Şanlıurfada 12ler diye bilinen direnişin öncülerinin
işgalcilere gönderdiği mesajda, Evet, biz 12ler daha
fazlasıyla varız. Şehirli ve köylü, Türk, Kürt ve Arap,
yerleşik ve göçebe bütün Urfa livası halkının
hissiyatına tercümanız. Arkamızda bizim gibi yeminli 10 binlerce
mücahit vardır. Bizi tevkif edemezsiniz. Farzımuhal hayal
ettiğiniz tevkifi yaparsanız bile bu mücadele hareketini
durduramazsınız. Biz 12lerin yerini 12 binler, 120 binler
alacaktır. demişlerdir.
Şanlıurfa
halkı, bir bütün olarak işte o kutlu günlerden bu günlere çok
şükür bu anlamlı mücadelenin kıymetini bilerek gelmiştir.
81 vilayete ve 76 milyon insanımıza örnek teşkil eden bir birliktelik
çok şükür Şanlıurfada mevcuttur. Maalesef, uzun
yıllardır ülkemizde insanlarımızın arasına
ekilmeye çalışılan nifak tohumları,
ayrıştırıcı, kışkırtıcı ve
bölücü odakların oyunları Şanlıurfalı
hemşehrilerimin tıpkı 1920deki ruhunu koruması sayesinde
amacına ulaşamamıştır.
Sayın
milletvekilleri, bölgede uzun yıllardır kan dökülmesine sebep olan,
çocuklarımızın eğitimlerini aksatan,
yatırımları engelleyen, sosyal-kültürel faaliyetleri durdurmak
isteyen ve ülkemiz insanlarına eziyetten başka hiçbir şey
getirmeyen terör sorununun çözümüne de inşallah bölgemizde birlik ve
beraberlik ruhuyla tam bir destek verilmektedir. Sayın
Başbakanımızın da söylediği gibi, çözüm sürecine
gereken katkıyı veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Çünkü biz
kardeşiz, çünkü biz komşuyuz, çünkü biz bir çatı altında,
belli değerler altında toplanmış insanlarız.
Özellikle, Şanlıurfada düğünlerimizi, taziyelerimizi,
bayramlarımızı birlikte icra ediyoruz. Kültürümüz bir,
geleceğe bakışımız ve taleplerimiz birdir. 1920de
nasıl birlik ve beraberlik içerisinde olduysak, o bilinçle ve arzuyla
yaşamaya devam etmek istiyoruz. Çocuklarımız ölmesin,
geleceğimiz yok olmasın, analar ağlamasın istiyoruz ve
bunun olması için çalışıyoruz. Burada bir
yanlışlık yok. Burada, bizim kafamızda ve
vicdanımızda ikilik yok. Ne istediğimizi ve ne için
istediğimizi iyi biliyoruz.
Bu vesile ile de
buradan bütün samimiyetimle birlik ve beraberlik içerisinde davranma
çağrısında bulunmak istiyorum. Nasıl kurtuluş
mücadelesi esnasında Urfa, Antep, Maraş ve bütün şehirlerimiz
özelinde tek kuvvet olduysak, bugün Türkiye Cumhuriyeti genelinde aynı
birlik ve beraberlik örneğini sergilemeli ve geleceğe daha güvenle ve
umutla bakabilmeyi sağlamalıyız. Bunun için hiç kimse elini
taşın altına koymaktan kaçınmamalı ve herkes çözüm
sürecine kendi bilgi, birikim ve düşünceleri ile destek vermeli diyor, bu
vesileyle Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 93üncü yılını gururla kutluyorum. Yüce
Meclisimize saygılarımızı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, karşılıksız çek
sorunu hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Yıldıray
Sapana aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapanın, karşılıksız
çek sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
(Hatip kürsüye,
birbirine eklediği kâğıtları çekerek getirdi)
YILDIRAY SAPAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiyede ticaret ve iş
dünyasına kâbus gibi çöken bu gördüğünüz
karşılıksız çek sorunu hakkında konuşmak
istiyorum.
AKPnin iktidar
olduğu on yıl içinde, her ne kadar aksi iddia edilse de esnaf, tüccar
ve iş dünyası büyük sıkıntılar çekmektedir. Sadece
iktidar yandaşı küçük bir zümre palazlanmış
durumdadır, iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar sayıda
kişi de dolar milyarderleri arasına girmiştir. Ama, milyonlarca
esnaf, tacir, iş adamı, maalesef, AKPnin başarısız
ekonomi politikaları yüzünden zora düştü. Piyasada, burada da
gördüğünüz gibi, bir karşılıksız çek patlaması
yaşandı. Verdikleri karşılıksız çekler yüzünden
yüz binlerce insan adliyelik oldu.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Sapan. Sürenize ekleyeceğim.
İç Tüzükün
65inci maddesi Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak
ve çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır.
diyor. Onun için toplattırıyorum şeyi.
Lütfen
toplayın.
Buyurun, sürenizi
uzatacağım.
YILDIRAY SAPAN
(Devamla) Sayın Başkan, herkese böyle davranırsanız
sevineceğim.
BAŞKAN Ben
herkese böyle davranıyorum Sayın Sapan.
Buyurun lütfen.
YILDIRAY SAPAN
(Devamla) Bu vesileyle, adliyelerdeki dava sayısı beş yüz
binlere ulaştı ve yargı kilitlendi. Çek kurbanlarını
koyacak cezaevi bulamayan AKP Hükûmeti, çareyi, Çek Yasasını yeniden
düzenlemekte buldu. 2012 yılı Şubat ayında, 5941
sayılı Yasanın ilgili ceza maddelerini içeren 6273
sayılı Kanun yürürlüğe girdi. Bu düzenlemeyle,
karşılıksız çekten dolayı verilen hapis cezası
kaldırıldı. Çek yüzünden cezaevinde olan veya hapse girecek olan
veya kaçak dolaşan yüz binlerce insan yasanın değişmesinden
yararlandı ama aldıkları çekler karşılıksız
çıkan, verdikleri ürün ve malın bedelini alamayanların durumuna
yönelik ne bir değerlendirme yapıldı ne de bir düzenleme.
Karşılıksız
çek yüzünden yüz binlerce esnaf, tüccar, iş adamı ve üretici feryat
ediyor. Tarım sektöründen, tekstil sektöründen, toptancı hallerinden
aynı feryatlar yükseliyor. Karşılıksız çeke hapis
cezasının kaldırılması sonrası ortaya çıkan
boşluk yüzünden çekin caydırıcı özelliğinin ve
itibarının kalmadığı söyleniyor. Aradan geçen bir
yılın ardından, piyasada karşılıksız
çeklerin kesilen çeklere oranının yüzde 15lere
vardığı biliniyor. Oysa, bu oran, hapis cezasının
olduğu 2011 yılında sadece yüzde 3 idi.
Değerli
arkadaşlar, bugün çek artık sağlam bir ödeme aracı olmaktan
çıkmıştır. Bu nedenle piyasada büyük sıkıntılar
yaşanmaktadır. Seçim bölgem Antalyada ziyaret ettiğim
toptancı halindeki durumu görmenizi isterdim; çok sayıda hal
esnafı aldıkları çeklerin karşılıksız
çıkması yüzünden iflas etmiş durumda ya da etmek üzereydiler.
Maalesef, bunların arasından intihar edenler bile oldu.
Toptancı
halindeki iflasların tarımda da domino etkisi
yarattığı, bu yüzden binlerce üreticinin olumsuz
etkilendiğini gözden kaçırmamak gerekir. Bir çek karşılıksız
çıktığında bunun etkisi maalesef zincirleme oluyor.
Alacağını tahsil edemeyen işletme kendi ödemelerini
yapamadığından kapanma noktasına geliyor. Bunu gören
başka işletmeler de artık çeke güvenmediğinden iyi
tanımadığı insanlarla alışverişten
kaçınıyor ve işlerini küçültüyor. Böylece bütün ekonomi
etkileniyor.
Ayrıca,
kişisel önlem anlamında da çek verenlerden ek teminatlar istenmesi de
ticareti maalesef kilitliyor. Sektör temsilcileri hapis cezası
sonrası oluşan boşluğun çeke yeniden itibar
kazandıracak bir formülle ortadan kaldırılmasının
şart olduğunu söylüyor ama bu konuda Hükûmetimizden nedense ses
çıkmıyor.
Ticaret ve iş
dünyası çeklerin sigortalanmasıyla ilgili, bankaların daha fazla
sorumluluk almasını öneriyor ama Hükûmetten yine ses
çıkmıyor. Bugün Antalya Toptancı Halindeki bir komisyoncu ya da
tüccar, Ankara veya İstanbula bir mal
karşılığında diyelim ki 150 bin liralık çek
kesiyor. Banka tarafından bunun teminatı sadece bin lira. Yani
üzerinde hangi rakam yazılırsa yazılsın herhangi bir çekin
teminatı sadece bin lira.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu durum böyle gidemez.
Karşılıksız çek yüzünden hapis cezasının
kaldırılmasına karşı değiliz ama çek
kavramının içinin boşaltılmasına,
değersizleştirilmesine, karşılıksız çek yüzünden
binlerce esnafın, tüccarın, iş dünyasının perişan
olmasına, iflas etmesine sessiz kalamayız. Hükûmet,
yapacağı düzenlemelerle bankaların taşın altına
elini koymasını sağlamak zorundadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRAY SAPAN
(Devamla) Sayın Başkan, sözümü kesmiştiniz, tamamlamak
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
YILDIRAY SAPAN
(Devamla) Bankaların tüm yükü çeki alana yüklemesi engellenmelidir.
Çekin itibar kaybetmesinin önüne geçilmelidir. Bu yapılmazsa ekonomik
sistem daha da kilitlenecektir. Bunu buradan uyarıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kanun teklifinizi getirin, bakalım.
YILDIRAY SAPAN
(Antalya) Var orada, indirin de bakalım beraber.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Bingölün sorunları hakkında söz
isteyen Bingöl Milletvekili İdris Balukene aittir. (BDP
sıralarından alkışlar)
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, genelde Kürt halkına, özelde Bingöl halkına
yönelik, toplumsal hafızayı yok etmek üzere sistematik olarak
uygulanan politikaların getirmiş olduğu sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bingölün
sorunları üzerine gündem dışı aldığımız
söz üzerine Genel Kurula sesleneceğim. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Bingölün sorunlarıyla ilgili
bu kürsüden sizlere defalarca hitap ettik. Bingölün yoksulluğunu, hizmet
yoksunluğunu, günlük yaşamın her alanını ilgilendiren
sağlık, eğitim gibi sorunlarının yaşamı
nasıl çekilmez bir hâle getirdiğini defalarca burada dile getirdik.
Sorunlar aynı şekilde devam ediyor ancak ben bugün bu sorunlara
girmeyeceğim, genelde Kürt halkına, özelde Bingöl halkına
yönelik, toplumsal hafızamızı yok etmeye yönelik sistematik
olarak uygulanan politikaların getirmiş olduğu sorunlardan
bahsedeceğim.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne
kadar uygulanan inkâr, ret ve asimilasyon politikalarının en fazla
travma yaşattığı, en fazla acı hadiselere yol
açtığı coğrafyalardan biri de Bingöl ilimizdir, Bingöl ili
coğrafyasıdır. Özellikle 1925 yılında bu politikalara
karşı Şeyh Sait öncülüğünde başlayan
başkaldırıyla beraber, devletin bu başkaldırıya
zorla, askerî operasyonlarla, imha operasyonlarıyla yönelmesi sonucunda
bugüne kadar tarifsiz, sayısız acılar
yaşanmıştır.
Özellikle, 1925
başkaldırısında, başkaldırının
öncülüğünü yapan Şeyh Sait Efendi başta olmak üzere, Gökdere
bölgesinden Şeyh Şerif Bey, Modan bölgesinden Fakih Hasan Bey,
Zıkte bölgesinden Hacı Sadık Bey, Çan bölgesinden Şeyh
Abdullah, Şeyh İbrahim Bey, Melekhan bölgesinden Şeyh Abdullah
Bey, Musyan ile Yamaç bölgelerinden Molla Cemil Bey ve Ali Badan Bey, Karlıova bölgesinden Halid Bey, Az bölgesinden Süleyman Bey,
Çapakçur bölgesinden Ali Arab Abdi Bey ile Yusuf Bey ve diğer
arkadaşları, istiklal mahkemelerinin aldığı hukuk
dışı kararlarla darağaçlarında idama
gönderilmiştir. Bu idamlar infaz edildikten sonra, bu,
halkımızın değerlerini temsil eden şahsiyetlerin mezar
yerleri devlet tarafından bilinçli bir şekilde kaybedilmiştir.
1925ten bugüne
kadar, idamın yaşandığı tarihten bugüne kadar Kürt
halkı, Bingöl halkı kendi dedelerinin, atalarının mezar
yerlerini istemektedir. Bizler, bugün, Bingöl halkının iradesini
temsil eden milletvekilleri olarak bu Meclise vermiş olduğumuz
önergelerle, bu yolda bir aşama kaydetmek istiyoruz, bu yönde çaba
gösteriyoruz ancak vermiş olduğumuz önergelerin tamamına bu
hafızayı yok edecek cevaplar geliyor. Başbakanlığa en
son gönderdiğimiz, dedelerimizin mezar yerlerini istediğimiz önergeye
İçişleri Bakanlığı aracılığıyla
verilen cevapta, belgelerde böylesi mezar yerlerinin bulgularına
rastlanmadığıyla ilgili bir cevap bize gelmiştir, bunu
kabul etmemiz mümkün değildir. Özellikle, 1925 tarihinde Genç ve Solhan
başta olmak üzere Guev köyünde yapılan katliam, Şemsan köyünde,
Seyfan köyünde, Girnas köyünde yapılan bütün katliamların
açığa çıkarılması ve o dönem yaşanan bütün
acılarla yüzleşilmesinin yolu, bu âlimlerimizin, dedelerimizin mezar
yerlerinin tespitinden geçiyor. Biz, bunun, cumhuriyetin kuruluşundan
bugüne kadar sistematik bir politika olduğunu Dersimden de Seyit
Rızadan da biliyoruz. Tıpkı Şeyh Sait ve
arkadaşları gibi, Seyit Rıza ve arkadaşlarının da
mezar yerlerinin nerede olduğunu bilmiyoruz. Bugün milyonlarca
insanın gönül verdiği, düşüncelerinden, risalelerinden
faydalandığı Bediüzzaman Said Nursinin mezarının
nerede olduğunu bilmiyoruz. Bu ülke tarihi açısından,
bahsettiğim bu olayların tamamı bir utanç
kaynağıdır. Bu utanç kaynağı, bu Meclisin üzerinde, bir
an önce kaldırılması gereken önemli bir görev ve sorumluluk
olarak durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yine o tarihlerde, özellikle Bingöl ve Dersim bölgesinde bu
asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak zorla ailelerinden
alınan kayıp kızların batı bölgesindeki ailelere zorla
verilmesiyle ilgili, yine bu Meclis düzeyinde bilgi istemek üzere soru önergesi
verdik, hâlâ önergemize bir cevap almış değiliz. O tarihte kendi
ailelerinden koparılan Dersimli ve Bingöllü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
kızların, ailelerin akıbetlerini ortaya
çıkarmak, yine bu Meclisin önünde önemli bir toplumsal, sosyal ve siyasal
görev olarak durmaktadır. Bugüne kadar yaptığımız
çabalardan herhangi bir sonuç almayışımız, bu işin peşini
bırakacağımız anlamına gelmiyor. Başta iktidar
partisi olmak üzere bütün Meclisi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor,
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20
milletvekilinin, Porsuk Baraj Gölünün su kalitesinin ve sürdürülebilir
kullanımının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/582)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İçme ve
kullanma suyu temin edilen Porsuk Baraj Gölünün su kalitesinin
iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımın sağlanabilmesi
için gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasamızın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün
104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
4) Bülent Belen (Tekirdağ)
5) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Ali Halaman (Adana)
8) Alim
Işık (Kütahya)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Özcan Yeniçeri (Ankara)
14) Ali Öz (Mersin)
15)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
16 Emin Çınar (Kastamonu)
17) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
18) Bahattin
Şeker (Bilecik)
19) Münir Kutluata (Sakarya)
20) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
21) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
İnsan
yaşamının en önemli ihtiyaçlarından biri olan su, insan
vücudu ihtiyacının yanı sıra tarım, endüstri ve
teknoloji gibi alanlarda da büyük ölçüde kullanılmaktadır. Dünyada
bulunan toplam su miktarının yaklaşık yüzde 3'ü tatlı
sudur ve bu miktar dünya üzerinde dengeli bir şekilde
dağılmamıştır. Bu dağılım dengesizliği
paralelinde insan yaşamında değişen birtakım
alışkanlık ve yaşam tarzına bağlı olarak
dünya üzerinde su kaynaklarının yetersizliği nedeniyle su sorunu
yaşanmaya başlanmıştır. Bu sorunun nedenleri
arasında dünya nüfusunun artması, ülkelerin gelişmişlikleri
ile doğru orantılı olarak suyun diğer alanlarda da
kullanılmaya başlanması, gelişen teknoloji ve sanayinin su
kaynaklarını kirletmesi ve değişen iklim
koşullarının su kaynakları varlığını
olumsuz bir şekilde etkilemesi gösterilebilir.
1980'li
yıllardan sonra çevresel faktörlerin, hızlı kentleşme ve
sanayileşmenin kendini hissettirmesi ile birlikte su kalitesi hızla
bozulmaya başlamış, kullanılabilir su kaynakları
giderek azalmıştır. Akarsu havzası boyunca görülen kirlilik
nedeniyle su kalitesinde meydana gelen kötüleşmeler, esasen başta
sanayi ve evsel atıklar olmak üzere tarımsal amaçlı su
kullanımları ve arazi kullanım şekilleri, toprak
yapısı, sediment taşınımı ve erozyon gibi
faktörlere bağlı bulunmaktadır.
Dünya üzerinde
yaşanan bu değişim, insanları içme suları konusunda
önlem almaya zorlamaktadır ve dünyada bu paralelde çalışmalar
yapılmaktadır. Eskişehir ilinde bulunan Porsuk Çayı,
korumamız gereken en önemli kaynaklarımızdan biridir.
"İçme ve
Kullanma Suyu Olarak Porsuk Barajının Korunması ve Özel Hüküm
Belirlenmesi Çalışması" kapsamında belirlenen özel
hükümlerde; rezervuar, rezervuar tampon şeridi, rezervuar koruma
alanı ve havza koruma alanına; rekreasyon merkezleri, termal ve
turistik tesisler, entegre hayvancılık tesisleri, maden çıkarma
ve işletme, mesken, mevcut ve yeni yapılacak karayollarına
dinlenme tesisleri ve akaryakıt istasyonları vesaire
yapılması mümkün olabilecektir.
Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi verilerine göre; Porsuk Barajı Havzası
suyu Eskişehir'in en büyük içme ve kullanma suyu kaynağı
durumundadır. Arıtılmadan doğal ortama deşarj edilen
evsel ve sanayi atık suları, bazı bölgelerde yaygın bir
şekilde görülen hastalıkların ve ölümlerin ana nedenlerinden
biri olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından
yapılan bir araştırmaya göre kirli sulardan kaynaklanan
hastalıklardan dolayı dünyada her yıl 4 milyon insanın
hayatını kaybettiği belirlenmiş bulunmaktadır.
Araştırmanın
genel amacı, su kaynaklarının her türlü kullanma amacıyla
korunması, kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmiş olan suların
kalitesinin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımın
sağlanabilmesi için ihtiyaç duyulan verilerin elde edilmesini
sağlamaktır. Araştırmanın alt amaçları:
1) Porsuk
havzası üzerinde bulunan mesken ve tesislerin sayısını
belirlemek,
2) Havza üzerinde
bulunan mesken, sanayi ve tesislerin arıtma ve deşarj yöntemlerini
belirlemek,
3) Porsuk
havzası üzerinde bulunan arıtma tesisleri ve seviyelerini belirlemek,
4) Arıtma
tesislerinin denetimlerinin ne sıklıkta yapıldıkları
ve analiz sonuçlarını belirlemek,
5) Porsuk
havzası üzerinde özel hükümlerle imara açılması planlanan
alanların getireceği ek kirliliği belirlemek,
6) Yeni kurulacak
tesislere, endüstri kuruluşlarına yönelik arıtma tesislerinin
seviyelerini belirlemek,
7) Eskişehir
tarafından halen kullanılmakta olan ve gelecekte de
kullanılması planlanan Porsuk Nehrinde kirliliğe
bağlı olarak insan ve çevre sağlığı için
oluşması muhtemel tehlikelerin boyutlarını belirlemek.
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu
ve 21 milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/583)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde tarım ve
hayvancılık konusunda ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddesi uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ve talep ederiz.
1) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Emin Çınar (Kastamonu)
5) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
8) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
9) Celal Adan (İstanbul)
10)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
11) Mustafa
Kalaycı (Konya)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
17) Bahattin
Şeker (Bilecik)
18) Alim
Işık (Kütahya)
19) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
20) Koray
Aydın (Trabzon)
21) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
22) Ali
Uzunırmak (Aydın)
Gerekçe:
Tarım ve
hayvancılık alanında ülkemizde ortaya çıkan sorunlar, her
geçen yıl artarak devam etmektedir. Hâlbuki ülkemiz coğrafi ve
iklimsel konumu nedeniyle her türlü ürünü yetiştirmeye müsait olduğu
gibi geniş mera ve ovalarıyla hayvancılık için de çok uygun
bir durumdadır.
Bütün bu olumlu
gelişmelere rağmen ülkemizde hem tarım hem de
hayvancılık alanında üretim son yıllarda iyice
gerilemiştir. Tarımın ve hayvancılığın
önemli girdileri arasında yer alan gübre, mazot ve yem fiyatları
sürekli olarak artmaktadır.
2002
yılında 1 lira 37 kuruş olan mazotun litresi 3 lira 87
kuruşa yükselmiştir. Çiftçilerimizin kullandıkları mazotun
üzerinde ÖTV ve KDV olmak üzere yüzde 60-70 vergi yükü bulunmaktadır. Buna
karşılık çiftçilere verilen mazot desteği mazota
çiftçilerimiz tarafından ödenen bedelin yüzde 5'lik bölümünü ancak
karşılayabilmiştir.
Gübre
fiyatları yüzde 55 ile yüzde 90 arasında yükselirken çiftçilerimizin
sulamada kullanmış oldukları elektrik tarifeleri de her yıl
katbekat artmıştır. Bu artışlar
karşısında, ürünü para etmeyen çiftçilerimiz alın terinin
karşılığını alamadığı için
bankalara, tarım kredi kooperatiflerine ve elektrik idarelerine olan
borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir.
Yüksek fiyat
artışları karşısında çiftçilerimizin
tarlasına atmış olduğu gübre miktarı da her geçen
yıl azalmıştır. Çiftçi 2005 yılında 5 milyon 198
bin 779 ton gübre kullanılırken, 2006 yılında 5 milyon 367
bin 45 ton, 2007 yılında 5 milyon 148 bin 59 ton, 2008
yılında 4 milyon 129 bin 256 ton, 2009 yılında 5 milyon 275
bin 619 ton ve 2010 yılında da 4 milyon 968 bin 256 ton gübre
kullanılmıştır.
Yüksek girdi
artışları ve düşük ürün fiyatları ekili alan
miktarını da daraltmıştır. 2000 yılında 9
milyon 400 bin hektar olan buğday ekili alan miktarı 2010
yılında 8 milyon 103 bin 400 hektara düşmüştür. Ekili alan
miktarındaki düşüş üretimi de etkilemiştir. 2000
yılında 8 milyon ton arpa üretimi gerçekleşirken, 2010
yılında 7 milyon 250 bin ton üretim gerçekleşmiştir.
Kuru fasulye,
mercimek, nohut, ayçiçeği, yer fıstığı, soya, susam,
şeker pancarı, patates, tütün, elma, üzüm, kayısı ve
zerdali gibi ürünlerle ilgili ekilen alan ve üretim oranlarında da dönem
dönem büyük miktarda azalma yaşanmıştır.
Tıpkı
tarım alanında olduğu gibi hayvancılık alanında
da ülkemizde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Ülkemizde yıllar
itibarıyla küçük ve büyükbaş hayvan sayısı
azalmıştır. 2000 yılında 28 milyon 492 bin olan
canlı koyun sayısı 2010 yılında 23 milyon 89 bin 691'e
düşmüştür.
Kurbanlık
büyükbaş hayvan konusunda ithalata yönelen ülkemiz, ithal et konusunda
kapılarını ardına kadar açmıştır. Yem
hayvancılığın önündeki en önemli girdi hâline
gelmiştir. Bugün yem hayvancılık girdilerinin yüzde 70'ini
oluşturmaktadır.
2011
yılında geçen yıla oranla kepek ve küspe gibi değirmenlik
ve yağ sanayisi yan ürünleri başta olmak üzere yem ham maddeleri
yüzde 80 oranında artmıştır. Bu artışla bir torba
yemin fiyatı 38-40 liraya yükselmiştir.
Yüksek yem
fiyatları artışı süt piyasasını da olumsuz
etkilemiştir. Süt konusunda piyasaların arz-talep meselesi kontrol
edilememiştir. Bu yanlış hayvancılık politikaları
süt inekçiliğine de zarar vermiştir. Bir dönem süt inekleri üretici
tarafından kesime gönderilmiştir.
Bu nedenle,
ülkemizde tarım ve hayvancılık konusunda ortaya çıkan
sorunların araştırılarak gerekli önlemlerin
alınması konusunda Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddesi uyarınca bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve 19
milletvekilinin, yabancı güçlerin geçmiş dönemlerde Türk
vatandaşlarına yaptıkları katliam ve mezalimlerin
araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/584)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Iğdır,
Kars, Ardahan, Ağrı, Van, Gaziantep gibi illerimizde başta
Ermeniler ve Fransızlar olmak üzere yabancı güçlerin
vatandaşlarımıza karşı yaptıkları katliam ve
mezalimlerin araştırılması, katliam ve mezalime
uğrayan Türklerin uğradıkları can kaybı ve
zararların tespiti, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde
suçluların tarih ve hukuk karşısında cezai sorumluluğa
çarptırılması amacıyla gerekenlerin
yapılmasının önünün açılması için Anayasamızın
98inci ve Meclis İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu kurulması hususunda
gereğini arz ederiz.
1) Sinan Oğan (Iğdır)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) Ali Öz (Mersin)
5) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
6) Oktay Öztürk (Erzurum)
7) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
8) Alim
Işık (Kütahya)
9) Celal Adan (İstanbul)
10) Ali
Uzunırmak (Aydın)
11) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
12) Reşat
Doğru (Tokat)
13) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
14) Emin
Çınar (Kastamonu)
15) Bahattin
Şeker (Bilecik)
16) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
18) Mustafa
Kalaycı (Konya)
19) Sümer Oral (Manisa)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
Gerekçe:
Türk milleti,
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı süresince
emsaline az rastlanır bir mücadele örneği sergileyerek işgalci
güçlere karşı canları pahasına mücadele etmiş ve
yurdumuzu düşman işgalinden kurtarmıştır. Bu dönemde
yaşanan bazı olaylar ise Ermenistan ve Ermeni diasporası
tarafından sistemli bir şekilde çarpıtılarak
kullanılmış, bir taraftan kahramanlık destanlarıyla
dolu şanlı tarihimiz lekelenmek istenmekteyken, diğer taraftan
da Türkiye uluslararası arenada köşeye
sıkıştırılmak istenmektedir. Bunun son örneğini
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde katliamlar yapan ve Ermenileri katliamlara
teşvik eden Fransa Senatosunda alınan kararda görmekteyiz.
Iğdır,
Kars, Ardahan, Ağrı, Van, Gaziantep gibi şehirlerimizde Ermeni
çeteleri işgalci Rus, Fransız ve diğer kuvvetlerle birlik
içerisinde Türk köyleri yakılmış, insanlarımız
öldürülmüştür. Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Van,
Gaziantep gibi illerde insanlarımız kadın, yaşlı,
çocuk demeden Türk olduklarından dolayı toplu hâlde camilere, su
kuyularına doldurularak yakılmak ve öldürülmek suretiyle katliama
uğratılmıştır. Bu süreç içerisinde hamile
kadınların karınları deşilmiş, insanların
vücutları delik deşik edilmiş, gözleri oyulmuştur. Bölgede,
yakın tarihimizde Türklerin kemiklerinin bulunduğu toplu mezarlar
bulunmuştur. Sözde soykırım iddialarına cevap vermek,
Iğdır ve diğer Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerimizde
Ermeni mezalimine şehit verdiğimiz yüz binlerce insanımız
için Iğdır'da 1995 yılında "Şehit Türkler
Anıtı"nın açılışı
yapılmıştır.
Öte taraftan,
özellikle 1920-1921 yılları arasında Gaziantep ve çevresinde
Ermeni çeteleri ile işbirliği içerisinde çalışan
Fransız kuvvetleri Türklere büyük bir zulüm ve işkence
yapmışlardır. Fransa Senatosu'nda sözde Ermeni
soykırımının inkârını cezalandıran
yasanın onaylanmasından önceki dönemde ise Fransızların
Ruanda'da ve Cezayir'de yaptıkları soykırımlar dünya
kamuoyuna anlatılmak istenmiş; fakat Cezayir'deki üst düzey resmî
yetkililerin yaptığı açıklamalar göz önüne
alındığında bu söylemin beklenen etkiyi
yaratmadığı görülmüştür. Türkiye toprakları
içerisinde, Fransız ve Ermenilerin neden olduğu insanlığa
karşı suçlar hakkında uluslararası kamuoyunun bilgilendirmesi
göz ardı edilmiştir. Asılsız söylemlerden hareketle Türk
tarihine hakaret anlamına gelen uluslararası alanda ve
parlamentolarda kabul edilen kararlar karşısında Türkiye'nin,
söz konusu dönemin belgelerini ortaya koyması ve Anadolu'da yapılan katliamların
da dünya kamuoyuna sunulması büyük önem taşımaktadır.
Görüldüğü,
gibi Ermeni diasporası ve Ermenistan, Osmanlı
İmparatorluğu'nun yıkılış sürecinden bu yana
çeşitli devletleri de belirli zamanlarda yanına alarak Türkiye
karşıtı faaliyetlerine devam etmektedir. Bunlar yetmezmiş
gibi, millî birliklerini sözde "soykırım" üzerinden
sağlamaya çalışan Ermeni diasporası ve Ermenistan, hem 23
Ağustos 1990'daki Bağımsızlık Bildirgesi'nde hem de
Ermenistan Anayasası'nın 13'üncü maddesinde Türkiye'nin Doğu Anadolu
illerini "Batı Ermenistan" olarak tarif ederek Türkiye'nin
toprak bütünlüğüne kastetmektedirler. Söz konusu, olayların
araştırılması için kurulacak bir Meclis Araştırma
Komisyonu, olayların incelenmesi ve Türk tezlerinin
haklılığının uluslararası alanda
ispatlanması açısından yararlı, Ermenistan'ın Türkiye
zararına giriştiği faaliyetlerin durdurulmasına son derece
önemli bir ön ayak olacaktır. Bu komisyon aynı zamanda o dönemde
Ermeniler ve Fransızlar başta olmak üzere yabancı güçlerin
vatandaşlarımıza karşı yaptıkları katliam ve
mezalimlerin araştırılması, katliam ve mezalime
uğrayan Türklerin uğradıkları can kaybı ve
zararların tespiti, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde
suçluların tarih ve hukuk karşısında cezai sorumluluğa
çarptırılmasının önünü açmış olacaktır. Bu
Araştırma Komisyonu'nun Ermenilerin Türkiye'yi uluslararası
alanda güç durumda bırakacak, Türkiye'de tapu davaları açılarak
ülkemizin milyarlarca dolarlık zarara uğratılması ve
nihayetinde Türkiye'den toprak talebinde bulunacak bir süreci hayata geçirmek
isteyen Ermenilerin 2015 Stratejisine karşı da önemli bir
karşı çalışma olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İçtüzük teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü
Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 10uncu maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi,
11inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı "İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayşe Nur
Bahçekapılı Mehmet
Doğan Kubat Yusuf
Başer
İstanbul İstanbul Yozgat
Vedat
Demiröz İdris
Şahin Hacı
Bayram Türkoğlu
Bitlis Çankırı Hatay
İhsan
Şener Türkan
Dağoğlu A.
Emin Önen
Ordu İstanbul Şanlıurfa
Ekrem
Çelebi
Ağrı
MADDE 11- 5237
sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı
fıkrasının sonuna Bu fıkra hükmü sadece silahlı
örgütler hakkında uygulanır. cümlesi eklenmiş ve sekizinci
fıkrasında yer alan veya amacının ibaresi cebir,
şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek
ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde
şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci
maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
220 nci maddesinin 6 ncı, 7 nci ve 8 inci fıkralarının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Halil
Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı Şanlıurfa Van
Hasip
Kaplan İdris
Baluken Murat
Bozlak
Şırnak
Bingöl Adana
Abdullah
Levent Tüzel
İstanbul
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 11. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Mustafa
Serdar Soydan Mevlüt
Dudu
Uşak Çanakkale Hatay
Muharrem
İnce Aytun
Çıray
Yalova İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Erdoğan
Konya İzmir Muğla
Oktay
Öztürk Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır
Erzurum Konya Mersin
Alim
Işık Mehmet
Günal
Kütahya Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılınmamaktadır Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakan, bir an için 12 Eylül 2010un öncesine gidelim, propaganda dönemine.
Sayın Başbakan meydanlarda referandumda yargıyla ilgili
sorunlarımızı nasıl çözeceğini anlatıyor:
Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçeceğiz. Yargı
etkin ve hızlı olacak, tarafsız ve bağımsız
olacak. diye meydanlarda bunları anlattı. Geldiğimiz noktaya
bakın, dördüncü yargı paketiyle karşı
karşıyayız. Artık beş olur, altı olur, yedi olur,
kaç olacağını bilmiyoruz. Neden böyle? Çünkü, sizin,
yargının sorunlarını çözmek, yargıyı etkin hâle getirmek, yargıyı
tarafsız yapmak, bağımsız yapmak gibi bir derdiniz yok.
Bakın, çok
ilginç bir şey söyleyeceğim size şimdi. 22 Şubat 2013 Cuma
günü saat 19.56, Anadolu Ajansı şu haberi geçiyor: Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç dördüncü yargı paketi konusunun
kesinleştiğini söyledi. Bakanlar imzalarını attı.
dedi yani saat 19.56da, 22 Şubatta, Başbakan
Yardımcısı diyor ki: Artık her şey hazır,
bakanlar imzalarını attı, paket hazırlandı,
Başbakanlıktan çıktı Meclise gelecek. Kaç gün sonra
geliyor? On gün sonra. Tarihinde böyle bir şey yoktur pek Meclisin yani
Başbakanlıktan Meclise gelmesi on gün sürüyor. Şimdi size bir
sorum olacak. Bu on gün içinde bu yargı paketine kim icazet verdi?
Bakanlar imzaladıktan sonra ne demek istediğimi çok açık
anlıyorsunuz- on gün boyunca bunu kim inceledi, kime gönderdiniz bunu?
Acaba mektuplaşmaların içerisinde bu da var mıydı? Bunu
merak ediyorum. Neden on gün bekledi bu?
Değerli arkadaşlarım,
yargının hâli içler acısı. Uzun tutukluluk sürelerinden
Başbakan şikâyetçi, Başbakan Yardımcısı
şikayetçi, Adalet Bakanı şikâyetçi. Siz o koltuklarda niye
oturuyorsunuz yani hâlâ iktidar olamadınız mı, hâlâ mağdur
musunuz? On bir yıldır ülkenin el atmadığınız
hiçbir konusu kalmadı, köşebaşlarına
yerleşmediğiniz bir yer kalmadı. Müsteşar, genel müdür,
komutan, kaymakam, vali, odacı, çaycı artık hepsi sizden. Yani
hâlâ iktidar olamadınız mı siz, hâlâ niye şikâyet
ediyorsunuz?
Bakın,
Haberal kanununu getirdiniz. Hâkime değil, devlete dava açılacak.
Adalet Bakanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapıyor.
Bakın diyor ki, -kamu görevlilerine garanti veriyor Adalet Bakanı-
PKKlılara müdahale etmeyen güvenlik güçlerine diyor ki: Merak etmeyin.
Yani dava açılmayacağına dair garanti veriyor. Sayın Bakan,
siz bu yetkiyi nereden alıyorsunuz? Hani yargı
bağımsızdı? Hani yargı tarafsızdı? Hani
yargı AKPnin arka bahçesi değildi? Siz böyle bir garantiyi nereden
alıyorsunuz, kime veriyorsunuz bunu? Yani birilerine Görmezden gel.
diyeceksiniz, Cumhuriyet Halk Partili muhalif oldu mu Bunları
tutuklayın. diyeceksiniz.
Sayın
Bakan, size bir sorum olacak benim, çok net: Yani özel yetkili mahkemeler madem
adalet dağıtıyor, orada her şey hakkaniyete, adalete,
vicdana uygunsa siz MİT Müsteşarını neden göndermediniz? MİT
Müsteşarını niye yargılamadı onlar? Bu ülkenin
milletvekillerini, profesörlerini, bu ülkenin generallerini, bu ülkenin bilim
insanlarını, gazetecilerini yargılıyorsa bu özel yetkili
mahkemeler MİT Müsteşarını niye yargılamadı? Yani
MİT Müsteşarına kıyamadınız, özel yetkili
mahkemelere onu gönderemediniz de diğer insanları niye
gönderiyorsunuz?
Sayın
Bakan, acaba Hükûmet eşeği aday gösterse eşeğe oy
veririm. diyen hâkimlere siz çok mu güveniyorsunuz? Sizin sözünüzü çok mu
dinliyorlar? Yani Yargıya talimat verdik. derken bütün bunları
bilerek mi söylüyordunuz? Ben dün size bir soru sordum, dediniz ki:
Yazılı olarak cevap vereceğim. Herhâlde dün akşam
araştırmışsınızdır,
bürokratlarınıza sormuşsunuzdur. Sayın Başbakan bir
yargıca, 89 seçimlerinde seçimi kaybedince
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla) -
Seni süründüreceğim, seni yakacağım.
tehdidinde bulundu mu? Bu tehditte bulunduysa Başbakan buradan bir ceza
aldı mı, tutuklandı mı? Bunları yazılı soru
önergesi olarak da bugün size göndereceğim ama dünden bu yana
öğrenmişseniz Böyle bir şey var. Diye, Genel Kurula bunu arz
ederseniz çok mutlu olurum diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biz de önergemizde, getirilen kanun tasarısının bu maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını talep ediyoruz.
Talebimizin gerekçesi, gerçekten, bu konudaki birtakım istifhamların,
endişelerin, soruların yeterince
cevaplandırılmamış olmasıdır.
Bugün, bizim için,
ülkemizin ve milletimizin geleceği açısından çok ciddi tehdit ve
tehlikeler taşıyacak olan bir müzakere sürecinden geçiliyor.
Türkiyenin millî birliğini parçalamak, kendince burada bir devlet, bir
özerklik kurmak iddiasıyla otuz yıldan bu yana
insanımızı katleden bir bölücü terör örgütüyle müzakere
yapılan bir süreçte, hukukta, bölücü terörün elini güçlendirecek
birtakım düzenlemeler yapıldığı endişesindeyiz.
Bu konuda çok da ciddi ithamlar ve iddialar var. Bunlara yeterince tatmin edici
cevap maalesef tarafınızdan, Hükûmetiniz tarafından
verilememektedir.
Biz bu kanundaki
bazı doğru düzenlemeleri de desteklediğimizi başta ifade
ettik. Ancak, bu kanunun 7, 8, 10, 11 ve 13üncü maddeleri açıkça bölücü
terörün elini güçlendirmektedir. Bölücülük propagandasını suç
olmaktan çıkartmaktadır. Suçun tanımını
değiştirerek terörü cesaretlendirmektedir. Hâkimleri çok zor durumda
bırakacak ve uygulamada çaresiz duruma düşürerek bölücü terörü, bu
konuda tutuklanmış, takipte olan insanları sokaklara terk
edecektir.
Yeni düzenlemeyle
üç maddenin suç unsurları değiştirilmiş, maddeler âdeta
uygulanamaz hâle getirilmiştir. Biz kanun tasarısıyla ilgili
muhalefet şerhimizde ifade ettiğimiz hususları tekrar okuyorum size:
Bu düzenlemeler yasalaştığında, mesela PKK terör örgütünün
bildirilerini basmak ve yayınlamak kural olarak serbest olacak, ancak,
cebir, şiddet ve tehdit içeriyorsa suç sayılacaktır. Keza bölücü
örgütün propagandasını yapmak kural olarak serbest olacak. Ancak
şiddet içeriyorsa suç konusu yapılabilecektir. Özetle; terör
örgütlerinin propagandaları hukuki himaye görecek, örgütler de, sivil
toplum örgütleri gibi meşruiyet zemini bulacaklardır.
Tasarı
gerekçesinde bu değişiklikler ifade özgürlüğü bağlamında
değerlendirilmektedir.
İfade ve
düşünce özgürlüğü, demokratik bir toplumun olmazsa olmaz
kuralıdır. Diğer hak ve özgürlüklerin
kullanılmasının da temelidir. Birey ve toplumun gelişmesi
için elzemdir. Bu noktadan hareketle gelmiş geçmiş tüm cumhuriyet
hükümetleri ifade özgürlüğünü iyileştirme ve önündeki engelleri
kaldırma konusunda samimi gayret içerisinde olmuştur.
Sizin de ifade
ettiğiniz bu yöndeki gayretlerinize biz de anlayışla
yaklaşırız ama belirlediğiniz zaman gerçekten birçok soruyu
da içerisinde barındırıyor. On bir yıldır
hükûmettesiniz, ifade özgürlüğü gibi çok temel bir konudaki düzenlemeyi
bugün yapıyorsunuz. Kaldı ki bundan bir yıl önce, 2012nin 7nci
ayında bu konuyla ilgili bir düzenleme yapmıştınız
zaten ama anlaşılıyor ki bugün o düzenleme bir yerleri tatmin
etmedi, şimdi yeni bir düzenleme getiriyorsunuz. Soruları ve
istifhamları artıran bir davranış içerisindesiniz.
Sayın Bakan,
sayın milletvekilleri; bölücü terörün bizatihi amacı
propagandadır. Bunu silahla da yapmaktadır, bunu yayın üzerinden
de yapmaktadır, bunu başka araçları da kullanarak
yapmaktadır. Seçtiği silah, tehdit, şiddet ve diğer
yöntemlerle, muhatap aldığı devlete görüşlerini zorla kabul
ettirmek ve kendisini muhatap saydırmaktır. Propagandanın asli
görevi budur. Bu nedenlerle uluslararası hukuk kuralları, hem
demokratik rejimin kendini koruması hem de ülke bütünlüğü, toprak
bütünlüğü, kamu düzeni gibi konularda ifade özgürlüğüne
sınırlama getirilebileceğini amirdir.
Dolayısıyla,
siz, bölücü terörün propaganda gücünü güçlendirecek, onun önünü açacak bu türlü
düzenlemeleri yaparak şu içinden geçtiğimiz müzakere sürecinde
gerçekten millete anlatamadığınız bir pazarlık
içerisinde olduğunuz konusunda endişelerimizi artırıyorsunuz
ve dolayısıyla bu maddeler bu kanunu sakatlamaktadır.
İfade
özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıralım, eyvallah, biz de
destekleyelim ama eğer bölücü terörün propagandasını ifade
özgürlüğü olarak alırsanız bu ülkenin parçalanması,
bölünmesi noktasındaki birtakım unsurların amacına
katkı vermiş olursunuz.
Bu sebeple
önergemizin kabulünü ve bu maddenin kanun metninden
çıkartılmasını takdirlerinize sunar, saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci
maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
220 nci maddesinin 6 ncı, 7 nci ve 8 inci fıkralarının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılınmamaktadır Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün iktidar partisi bir önerge
verdi, 11inci maddede bir düzenleme yaptı; bugün de bir önerge daha verip
11inci maddede yaptığı düzenlemeyi geri alıyor. 6ncı
maddeyi Uygulanmaz diye dün önerge veren sizdiniz, kabul edildi.
Şimdi, bunu
getiriyorsunuz -bugün, birazdan okunacak önergenizde- diyorsunuz ki
silahlı örgütler. Arkadaşlar, silahlı örgütler TCK 226da
tarif edilmiyor, 314üncü maddede tarif
ediliyor. O zaman 314te tarif ediliyorsa dün 226yla ilgili verdiğiniz
önergeyi niye bugün kaldırıyorsunuz? Buradan -bağışlayın-
düşünce özgürlüğü çıkmaz, KCKnin hiçbir tutuklusu da bundan
yararlanmaz. Ben diğer örgütlerle ilgili de benzer bir teşmil etmek
istemiyorum kim yararlanır, kim yararlanmaz konusunda ama bunun bir tek
yolu var, bizim önergemizdeki gibi 6ncı, 7nci maddeleri kaldıracaksın, 8inci madde zaten -bana yargıda bir
tane karar örneği gösterebilir misiniz uygulandığına dair-
uygulanmıyor, 6ncı, 7nci maddeler uygulanıyor. O zaman burada
bir şaşkınlık var. Şimdi, bu
şaşkınlığı Hükûmet niye yaşar,
anlamıyoruz.
Bakın
Diyarbakır Barosunun raporunda diyor ki: Eğer meşru gösterme,
övme gibi kavramları koyarsanız özel yetkili mahkemelerin hâkimleri,
bu kafayla, bu zihniyetle herkesin aleyhinde bunu kullanırlar. Cebir,
şiddet yetmiyor mu? Yetiyor. O zaman niye bunları koyuyorsunuz?
Eğer bunları koyarsanız, bir gün, Başbakanın şiir
okuduğu için Diyarbakır DGMde mahkûm olduğu kararın
aynısını bugünkü özel yetkili mahkemelerin hâkimleri sürdürür.
Arkadaşlar,
bir yerden yaparken bir yerden bozmanın bir anlamı yok. Bu,
yanlış, birazdan okunacak önergenizi çekiniz, yanlış
yapıyorsunuz, o önergeyi çekin. Yok, silahlı örgüt
Silahlı
örgütün tanımı 220de değil ki arkadaşlar, 314üncü
maddededir. Bunu hukuk nosyonu olan herkes bilir, bunun için hukukçu olmaya da
gerek yok.
Bakın, bir
şey daha söyleyeyim. Bizim getirdiğimiz öneri en doğrusudur.
Şimdi, burada eğer düşünce özgürlüğünü getirmek
istiyorsanız bazı maddeleri kaldıracaksınız. Bunu
bütün insan hakları kuruluşları söylüyor.
Evet, 215, 125,
301, 220nin 6 ve 7nci maddeleri, yine 6nın ikinci fıkrası
Terörle Mücadele Kanunu, buna benzer bütün maddeleri
kaldıracaksınız. Birisi için kaldırıp onun için
bırakırsanız burada Düşünce özgürlüğünü AİHM
kriterine göre getiriyorum. diyemezsiniz.
Şimdi, bir de
bu önergelere baktığım zaman inanın
şaşıyorum. Şimdi, iktidarlar baskıcı olur,
iktidarlar güvenlikçi olur, ben bunu anlarım. İktidarların
karşısında da muhalefet, özgürlüğü savunur, düşünce
özgürlüğünü savunur.
Şimdi, ben buraya bakıyorum,
bu maddelere baktığımız zaman, iki muhalefet partisinin
önergelerine baktığım zaman iktidardan daha baskıcı
bir rejim, düşünce özgürlüğünü daha da ağırlaştıran
bir talepte bulunuyorlar. Muhalefetin böylesi dünyada görülmemiş, bir tek
örneği Türkiyede var, bir tek örneği. İktidarlar baskı
uygularken muhalefetin özgürlük istemesi karşısında, muhalefetin,
daha baskıcı yasalar
çıkarın, daha çok ceza verin
O zaman gidin, bir teklif verin, deyin
Arasında Kürt olarak doğana, Boşnak olarak doğana, Arnavut
olarak doğana peşinen on beş sene ceza verilir. Verin böyle bir
yasa siz de rahat edin, biz de rahat edelim, anlayalım ondan sonra.
İktidarların karşısında özgürlük mücadelesini vermeyen
muhalefetin, demokrasi mücadelesi vermeyen muhalefetin hiçbir geleceği
olamaz, böyle yanlışların içinde durulmaz arkadaşlar. Bu
çözüm sürecinde her şeye muhalif olacağım diye Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarını konuşamıyorsanız
burada yanlış içindesiniz. Burada Rıza Türmen var, Avrupa
Mahkemesinin yargıcıydı, ben de avukatıydım. O
yargıç gelsin, burada size düşünce özgürlüğünü anlatsın.
Allah aşkına yapmayın bu yanlışları.
Şimdi buradan
Hükûmete söylüyorum: Bu kadar korkak, bu kadar ürkek davranarak nasıl bu
fikir suçları serbest kalacak? Vallahi size de şaşıyoruz,
size de Allah kolaylık versin. Böyle giderse çok şey
olacağını da sanmıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, yani bu konuda bir açıklama
yapmak istiyorum. Muhalefete yönelik bir şeyleri var. Bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN -
Sayın Vekilim, açıklama gibi bir usulümüz yok.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) - Hayır ama özgürlükçü olunmadığı
şeklinde bize yönelik özellikle sözleri var. Bu konuda bir açıklama
yapmak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisine yönelik
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisine karşı sataşma niteliğinde nedir o
sözler?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Yani, özgürlükçü olunmadığı, demokratik bir
tavrımızın olmadığını, daha ağır
cezalar verilmesi gerektiğini söylediğimizi söyledi efendim.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın görüşülen kanun
tasarısının 11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz
önce çıkan hatip Hasip Kaplan dedi ki: Muhalefet hiç özgürlükçü bir
tavır içerisinde değil, demokratik bir tavır içerisinde
değil. Daha ağır cezaların verilmesi gerektiğini
söylüyor. Bu maddede arkadaşlar, getirilen cebir, şiddet unsuru
olmadığı takdirde bu örgütlenmenin suç olmayacağına
dair bir önerge vermişti AKP, önceki önergesine göre biz şeyimizi
vermiştik zaten.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, 220nci madde ne diyor? Suç
işlemek için örgüt kuranların cebir, şiddet ve tehdit içermeyen
propagandaları serbest kalacaktır. diye böylesi bir önerge yani daha
doğrusu böyle bir tasarı getirilmiş. Oysaki, suç işlemek
için bir örgüt kuruluyorsa eğer
Orada, burada çok açık söyledim ben.
Diyelim ki uyuşturucu madde ticareti yapacak, diyelim ki herhangi bir
şekilde bir mazot kaçakçılığı yapacak bununla ilgili o
zaman, yani cebir, şiddet içermiyorsa bu suç olmayacak mı
arkadaşlar? Yani böyle bir propagandayı yapabilecek mi? Bunun
uygulanabilirliği yok. O nedenle de böyle bir maddede bu şekilde
düzenleme yapılmasının anlamı yoktur,
uygulanabilirliği yoktur, hukuken de uygulanabilirliği yoktur dedik.
Sevgili
arkadaşlar, biz şunu söylüyoruz: Biz, ülkede her halükârda
özgürlüklerin ve demokrasinin en sonuna kadar uygulanması gerektiğini
düşünüyoruz. Düşünce özgürlüğünün olmaması gerektiğini
söylüyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İşte, doğru söylüyorsunuz.
EROL DORA (Mardin)
- Aynen öyle söylüyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) - İfade özgürlüğünü sonuna kadar savunuyoruz ama
şiddeti kendisine yöntem edinmiş PKK gibi örgütlerin ya da
başkaca terör örgütlerinin herhangi bir şekilde
meşrulaştırılmasına hayır diyoruz. Biz, bu
ülkede demokrasiyi sonuna kadar savunan bir partiyiz. Bizim demokrasi
taleplerimiz, verdiğimiz yasa tekliflerimiz çok açık seçiktir
arkadaşlar. Ama şiddetin meşrulaştırılmasına,
şiddete başvuranların
meşrulaştırılmasına hayır diyoruz. Bunun
dışında her türlü düşünce özgürlüğü, ifade
özgürlüğü bizim zaten programımızda vardır, yasa tekliflerimizde
vardır. Böyle bir iddiayı da kabul etmiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Tutanakları bir inceleyin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben somut muhalefet şerhi üzerinden bir açıklama
yaptım.
BAŞKAN
Hayır, açıklama
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yanlış aksettirildi.
BAŞKAN Yani
sizin söylediğinizden farklı şey mi söyledi?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, tabii.
BAŞKAN Ne
diyerek farklı şey söyledi?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben eleştirirken muhalefeti özgürlüklerden yana
olmadığını söylememiştim.
EROL DORA (Mardin)
- Hasip Beyi teyit etti aslında Sayın konuşmacı.
BAŞKAN
Sayın Kaplan kendisini ifade ediyor beyefendi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben, buna kısaca bir açıklama getirmek
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
Açıklama
getirmek gibi bir usulümüz yok Sayın Kaplan.
Sataşma
nedeniyle iki dakika veriyorum.
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bakın sosyal demokratlar, iyi bakın, sizin
muhalefet şerhinizi okuyacağım: Açılım süreci
adı altında verilen süreçte terör örgütünün
meşrulaştırılması ve siyasallaştırılması
sonucu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesinin
ikinci fıkrası
Biz sonuna kadar diyoruz Şiddet ve
şiddete çağrıyı koyalım. Başından beri bunu
söyledik, siz diyorsunuz: Her şeye koyalım. Bu
şaşkınlıktır. Muhalefet özgürlük ister, bakın,
muhalefet
Bu, muhalefet şerhinizde çıktıktan sonra gelip bu
kürsüde bize özgürlük dersi veremezsiniz. Biz bu ülkede eşit
yurttaşlığı, bütün herkes, her siyaset için demokratik
siyasetin önünün açılmasını istiyoruz; herkes gelsin, özgürce
fikirlerini söylesin istiyoruz ama siz takoz koyuyorsunuz. Bakın, bir
çözüm süreci, bir silahsızlanma süreci yaşıyoruz. Biz istiyoruz
ki toplum barış görsün, bu barış içinde, demokrasi içinde
fikirler anlatılsın. Biz ne diyoruz? Nazım Hikmet gibi şunu
diyoruz: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine. diyoruz ama, affedersiniz, bu süreçte, partinizin içindeki
herkesi asla kastetmiyorum, tenzih ediyorum ama çok azınlık bir ses
var ki
Bir halk tabiri var, çok bağışlayın ama söyleyeceğim:
Kargaya demişler ki Bokun faydalı. Gitmiş, denizin
ortasına yapmış.
Arkadaşlar,
bu memleket hepimizin, yapmayın, eylemeyin. Burada iktidara
karşı siz daha fazla şiddet ve ceza içeren fikir hürriyetiyle
ilgili önermelerde bulunduğunuz zaman kendinizi inkâr edersiniz, gerçek
budur. Sosyalist Enternasyonale gidin, belgelerine bakın, Allah
aşkına, yanlış yoldasınız, şaşı
yoldasınız, otobanda ters yola girmişsiniz ya, yapmayın;
size çağrıda bulunuyoruz, uyarıyoruz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Terörle Mücadele Kanunu kalksın. diyen kim Hasip
Ağabey?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ne diyorsun? Sizin muhalefet şerhinizde senin de
imzan var Turgut Dibek, bak, şunu ben mi yazdım? Bunu madalya olarak
sunacağım.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Kargaya bir şey demişler, o da bir yere
yapmış. gibi, böyle, yani, hiç yakışıksız sözler
söylüyor. Buranın yani
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
İki dakika
söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim ve sayın milletvekilleri, lütfen temiz bir
dil kullanalım.
3.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hasip
Kaplanın tüm iddialarını ve söylediği, biraz önce
söylediği sözlerin hepsini kendisine iade ediyorum, böyle bir şeyi
asla kabul etmiyorum.
Biz şunu
söyledik: Elbette sonuna kadar özgürlük istiyoruz, elbette sonuna kadar
demokrasi istiyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 10
çok açıktır. dedik. Yani İfade özgürlüğü, düşünce
özgürlüğü sonuna kadar savunulmalıdır ama bir ülkenin kendi
ülkesini korumak amacıyla da, cumhuriyetin ilkelerini korumak için, toprak
bütünlüğünü korumak için, demokratik düzenini korumak için de elbette
kendisini savunma hakkı vardır, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de bunu söylemektedir. dedik. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin bu konuda kararları da var; deniliyor ki bakın
Dün de
söyledim ben, Özer Özbek Hoca şunu söylüyor: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, yani ülkeyi, eğer Türkiyeyi mahkûm ediyorsa
yargıçların ve savcıların yanlış
uygulamasından dolayı mahkûm ediyor. Bunlar, bir kere kesinlikle bu
kurallar olacaktır ama bu kuralları terör örgütü mensubuysa
farklı, haberleşme özgürlüğü ya da basın özgürlüğüyse
bunu farklı uygulamayacaksınız. diyor.
Şimdi sevgili
arkadaşlar, bir Barış süreci deniliyor
Sonuna kadar biz
barışın yanındayız, barıştan yanayız.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Allah Allah!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Bizim önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Yurtta sulh, cihanda
sulh. demiştir. Biz böyle bir gelenekten geliyoruz ama barış
diye diye bize savaş çığlıkları attırılıyor
onu görüyoruz. Barış diye diye insanlar Orta Doğuda
savaşa sürükleniyorlar. Silah bırakmak değil,
Silahlarımızla birlikte çekileceğiz ve bu silahı her zaman
için sizin üzerinize tutacağız. deniliyor. Bunun nesi
barış Allah aşkına? Yani bizim insanlarımızı,
Kürtünü Türkünü Orta Doğudaki bir savaşa sürüklemenin nesi
barış arkadaşlar? Böyle bir barış süreci olabilir mi?
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Sen anlamamışsın bir şey!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) İnsanların bu şekilde gözleri
kapatılıyor. Akil adamlar sayesinde de bu gözleri kapatılma
işi devam ettirilmeye çalışılıyor arkadaşlar.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Peki ne yapalım? Çözüm ne?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Yani biz her zaman barıştan da yanayız, her
zaman demokrasiden yanayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Sizin gözleriniz sürekli kapalı, sürekli!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Ancak barış diye diye de şiddetin
meşrulaştırılmasına da hayır diyoruz
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı "İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 11- 5237
sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı
fıkrasının sonuna Bu fıkra hükmü sadece silahlı
örgütler hakkında uygulanır. cümlesi eklenmiş ve sekizinci
fıkrasında yer alan veya amacının ibaresi cebir,
şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek
ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Yüksek Genel Kurulun takdirlerine tevdi
ediyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Akyürek, Şanlıurfa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu değişiklik
önergesi verme gerekçemiz
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 220nci
maddesinin (6)ncı fıkrasında Örgüte üye olmamakla birlikte
örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak
suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan
dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. hükmüne yer
verilmiştir. Söz konusu hükmün terör örgütleri dâhil olmak üzere tüm
silahlı örgütler hakkında uygulanması amacıyla bu önerge
verilmiştir. Buna göre (6)ncı fıkra hükmü silahlı olmayan
örgütler hakkında uygulanmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, önergemiz
gerekçesini kısaca size izah ettikten sonra sizlerle bu özel günde mahsus
duygularımla paylaşmak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 11 Nisan 2013,
Şanlıurfamızın kurtuluşunun 93üncü yıl dönümü.
Şanlıurfa halkı doksan üç yıl önce eşsiz
kahramanlık örneği sergileyerek Fransız kuvvetlerinin
Urfayı terk etmesini sağlamıştır.
Şanlıurfada kurtuluş mücadelesinin kazanılması
ülkemizin her yerine örnek olmuş ve daha sonra kurtuluşumuzun
baş mimarı olan ilimize şanlı unvanı verilmiştir.
Bu toprakların insanı olmaktan bir kez daha onur ve gurur duyuyorum.
Doksan üç yıl
önce kurtuluşumuz için hayatını kaybetmiş
ecdadımızı minnet ve şükranla yâd ederken tüm
hemşehrilerimin sevincini en kalbi duygularla paylaşıyor,
buradan ülkemize, Şanlıurfalı vatandaşlarımıza
selam ve saygılarımı sunuyorum.
Önergemizin
kabulünü arz ediyor, heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci
maddesinin aşağıda şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Bülent
Tezcan Recep
Özel
Kayseri Aydın Isparta
Ömer Süha Aldan Turgut
Dibek Ramazan
Can
Muğla Kırklareli Kırıkkale
Mehmet
Doğan Kubat Eşref
Taş Adnan
Yılmaz
İstanbul
Bingöl Erzurum
Mustafa
Şahin Bünyamin
Özbek Ali
Şahin
Malatya
Bayburt
Gaziantep
Zeyid
Aslan Enver
Yılmaz
Tokat İstanbul
MADDE 12- 5237
sayılı Kanunun 235 inci maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları aşağıda şekilde
değiştirilmiştir.
(1) Kamu kurum
veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım
veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile
yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç
yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) İhaleye
fesat karıştırma suçunun:
a) Cebir veya
tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi halinde temel cezanın alt
sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama
veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli
hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla
cezaya hükmolunur.
b)
İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurum veya kuruluşu
açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın
(a) bendinde belirtilen haller hariç olmak üzere, fail hakkında bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci
maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 235
inci maddesine ilişkin değişiklik teklifinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Halil Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı Şanlıurfa Van
Murat Bozlak Abdullah
Levent Tüzel İdris
Baluken
Adana İstanbul Bingöl
Adil Kurt
Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılınmamaktadır Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen?
Sayın
Baluken
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Adil Kurt
BAŞKAN Adil
Kurt, Hakkâri Milletvekili
Biraz önce
söyledim Önergeden haberiniz yok. diye.
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sizin haberiniz yok Sayın Başkan. Siz biraz
dikkatli olun.
ADİL KURT
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, arkadan size geç bilgi veriliyor. O biraz ondan kaynaklı,
yoksa biz bildirmiştik Maddeyle ilgili konuşacağız
Şimdi,
önergeyle ilgili ifade etmeden Sayın İçişleri Bakanını
burada görmüşken bir iki hususu kendisinin dikkatine sunmak istiyorum
çünkü daha sonraya bırakırsak ayrılabilir. O nedenle, burada
dinlemesinde fayda var Sayın İçişleri
Bakanımızın.
Şimdi, yeni
bir süreç diyoruz, demokratikleşme diyoruz, huzur diyoruz,
vatandaşın huzur ve güven içerisinde yaşamından söz
ediyoruz ama emin olun, Hakkâri ve Şırnak halkı geçen seneyi
arıyor, daha şimdiden arıyor. 1990lı yıllarda Hakkâri
ile Van arasında zaman zaman 19 yerde kimlik araması
yapılırdı ve o kimlik aramalarında vatandaşlara onur
kırıcı muameleler yapılırdı, bununla sık
sık rastlaşırdık. Hele hele Hakkâri ile Şırnak
arasında yolculuk etmek tam bir işkenceydi. Son bir aydır
Hakkâri-Şırnak istikametinde giden yolcular, Hakkâri-Van
istikametinde seyahat eden yolcular, insanlar 1990lı yılları
yaşıyorlar.
Sayın Bakan
dinlemiyor, not almıyor ama gene de ben ifade edeceğim, en
azından tutanaklara geçmesi boyutunda.
İnsanlara
resmen arama terörü uygulanıyor, estiriliyor. Kadınların
çantaları, özel eşyaları dökülüyor, tek tek aranıyor;
kadınların çantaları iç çamaşırlarına kadar
aranıyor. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesi gerekir. Bu uygulama
insanların düşüncelerinde resmen Bu süreç eğer bize bunu
getirecekse bu süreç hiç olmasın, hiç başlamamış olsun.
gibi bir duygu uyandırıyor.
Şimdi,
maddeyle ilgili görüşlerimizi ifade edeceğiz. Biz esasında
maddenin tasarıdan çıkarılmasını önermişiz,
verdiğimiz değişiklik teklifinde bu var. Ama şimdi bir
önerge daha okundu biraz önce, iktidar partisi yeni bir değişiklik
ifade ediyor, yeni bir değişiklik istiyor maddede. Daha önce de ifade
ettik, ya, bu şekilde bir çalışma sistemi olmaz, bu yöntemle
kanun hazırlanmaz. Biz neye dayanarak burada çıkıp
görüşümüzü ifade edeceğiz? Anı anına, dakikası
dakikasına, iktidar partisi mensupları, iktidar partisi gelip burada,
kendilerinin getirdikleri pakette sürekli değişiklik öneriyor. Hangi
hâli üzerinde konuşacağımızı
şaşırıyoruz ama artık normal
karşılıyoruz. Gerçekten, sizin açınızdan normal
karşılıyoruz. Bir kanunda ki bu partinin, sizlerin, bu Hükûmetin
getirdiği, yaptığı, Meclis gündemine
taşıdığı bir kanun metninde bir yıl içerisinde 4
defa değişiklik yapmış iseniz bunu da artık normal
karşılıyoruz.
Gerçekten, gören,
dışarıdan bakan çok hummalı bir şekilde bu Meclis
çalışıyor varsayar, bu Hükûmet çok hummalı bir şekilde
Parlamentoyu işletiyor zanneder. Kimse bilmiyor ki bu Parlamento,
Hükûmetin, iktidar partisinin sürekli, mükerrer olarak Parlamento gündemine
taşıdığı yanlışları temizlemekle
uğraşıyor, düzeltmekle uğraşıyor. Şimdi,
önergeyi neye verdiğimizi biz de şaşırır olduk.
Çıkarın desek bir türlü, çıkarmayın desek bir türlü çünkü
biraz önce getirdiğinizi dahi inceleme şansımız olmadı
ki. Bu yöntem yanlıştır. Bu yanlış yöntemi daha fazla
dayatmayın. Bir teklif getiriyorsanız enine boyuna önce üzerinde
düşünün taşının, ne getiriyor ne götürüyor onu bilelim.
Kamuoyuyla, muhalefetle paylaşın, ondan sonra Parlamento gündemine
taşıyın, biz de ne söyleyeceğimizi bilelim. Mevcut durumda
bu maddenin en azından bu şekilde görüşülüyor olması
sağlıksızdır, bu şekilde görüşülmemesi gerekir.
Hepinizi
içtenlikle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci
maddesinin aşağıda şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
MADDE 12- 5237
sayılı Kanunun 235 inci maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları aşağıda şekilde
değiştirilmiştir.
(1) Kamu kurum
veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım
veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile
yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç
yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) İhaleye
fesat karıştırma suçunun:
a) Cebir veya
tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi halinde temel cezanın alt
sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama
veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli
hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar
dolayısıyla cezaya hükmolunur.
b)
İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurum veya kuruluşu
açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın
(a) bendinde belirtilen haller hariç olmak üzere, fail hakkında bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Gerekçe
Gerekçe:
İhaleye fesat
karıştırma suçunun temel şekline ilişkin ceza ile
TCKnın 236. maddesinde düzenlenen ve bir zarar suçu mahiyeti
taşıyan edimin ifasına fesat karıştırma suçunun
cezası arasındaki uyumsuzluğu gidermek amacıyla, 235.
maddenin birinci fıkrasındaki cezanın alt ve üst
sınırlarında değişiklik
yapılmıştır.
Birinci fıkradaki ceza
miktarlarının aşağı çekilmesi
karşısında, ihaleye fesat karıştırma suçunun
cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde ortaya
çıkabilecek adil olmayan sonuçların önüne geçmek amacıyla,
üçüncü fıkranın (a) bendine konulan hükümle cezanın alt
sınırının beş yıl olarak muhafaza edilmesi amaçlanmıştır.
Ancak, cebir veya tehdit uygulanması ile kasten yaralama suçunun veya
tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin
gerçekleşmesi durumunda ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya
hükmedilmesini sağlamak için, üçüncü fıkranın (a) bendine hüküm
konulmuştur.
Maddenin
hâlen yürürlükte olan düzenlemesine göre söz konusu suç temel şekli
itibarıyla bir zarar suçu değildir. Zararın meydana gelmesi, bu
suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlini
oluşturmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında yapılması
öngörülen değişiklikle, bu suçun temel şeklinin, edimin
ifasına fesat karıştırma suçunda olduğu gibi, zarar
suçuna dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Bu durumda işlenen
ihaleye fesat karıştırma suçunun işlenmesi sonucunda kamu
açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, fail hakkında söz
konusu suçun temel şekline nazaran daha az cezaya hükmedilmesini
sağlamak için işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
İhaleye fesat
karıştırma suçu ile ilgili olarak zincirleme suç hükümlerinin
uygulanması bağlamında TCK'nın 43. maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu nedenle, tersi yönde yanlış uygulamalara sebebiyet vermemek için,
işbu önergeyle madde metninde yapılan değişiklik
bağlamında, söz konusu suçla ilgili olarak zincirleme suç hükümlerinin
ne suretle uygulanacağına dair bir düzenleme yapılmasına
gerek duyulmamıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
BAŞKAN
Kabul edenler
MUHARREM İNCE
(Yalova) Karar yeter sayısı!
BAŞKAN -
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Karar yeter sayısı dedim
BAŞKAN Yeni
maddede istersiniz efendim. Kabul edenleri geçtikten sonra istediniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yeni maddede isteme hakkım var mıydı gerçekten?
BAŞKAN Var
efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Öyle mi? Çok teşekkür ederim Sayın Başkan,
nezaketiniz için.
BAŞKAN
Hayır, yeni madde derken 13üncü maddedeki önergeleri kastediyorum
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Peki efendim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyon salt çoğunlukla katılmazsa önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı Kanun Tasarısına 12 nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Nazmi
Gür Halil
Aksoy
Şanlıurfa Van Ağrı
Murat
Bozlak İdris
Baluken Abdullah
Levent Tüzel
Adana Bingöl İstanbul
MADDE 13 5237 sayılı
Kanunun 314 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(3) Örgütün hiyerarşik
yapısına dâhil olmayan ve şiddet fiilleriyle doğrudan
bağı tespit edilemeyenler örgüt üyeliği ve yöneticiliğinden
cezalandırılamaz.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılabiliyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Önce üyeleri davet edelim.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Evet, Komisyon üyelerini buraya
davet ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Madde ihdası, özellikle 314, silahlı örgütle ilgili 220de yapılan
değişiklik kapsamında bir önerme olduğu için Komisyon bunu
madde önerisi olarak da görebilir, bir maddenin şeyi olarak da
değerlendirebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon, salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılamadığı için önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
13üncü madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü
maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 318
inci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Halil
Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı
Şanlıurfa Van
Murat
Bozlak Abdullah
Levent Tüzel İdris
Baluken
Adana İstanbul Bingöl
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 5237 S.K. 318. Maddesinin 1.
Fıkrasını değiştiren 13. Maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Erdoğan
Konya İzmir Muğla
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Oktay
Öztürk
Konya Antalya Erzurum
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Alim
Işık
Osmaniye Kütahya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gürkut
Acar Hüseyin
Aygün Celal
Dinçer
Antalya Tunceli İstanbul
Muharrem
Işık Ali
Serindağ Dilek
Akagün Yılmaz
Erzincan Gaziantep Uşak
Kazım
Kurt
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz
isteyen?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hasan
Hüseyin Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer
milletvekilleri; değişiklik önergesi sebebiyle söz
aldığım 5237 sayılı Kanunun 318inci maddesini
değiştiren tasarının 13üncü maddesi halkı askerlik
hizmetinden soğutacak etkinlikleri suç olmaktan çıkarmaktadır.
Takdir edersiniz ki bu madde yasalaşırsa halkı askerlikten
soğutanların cezalandırılması söz konusu
olamayacaktır. Türkiye, dünyanın en stratejik bölgelerinden birisinde
bulunmaktadır. Türkiye, özellikle içinde bulunduğumuz zaman dilimi
itibarıyla Suriye, İran, Irak üçgeninde muhtemel gelişmelere
göre Türk ordusuna her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan bir
pozisyondadır. Bu çerçevede bu maddenin sakıncalı,
arızalı olduğunu düşünmekteyiz ve kesinlikle tasarı
metninden çıkarılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bugün yine bir yargı paketini müzakere etmekteyiz. Bu paketin sıra
numarası ise şimdilik dörttür. Anlaşılan o ki
yargıyı iktidarın tahakkümü altına alan marazlı
Anayasa değişikliklerinden sonra Türkiyenin yargı düzeni bir
türlü dikiş tutmamaktadır. Üstüne üstlük PKK açılımı
ile birlikte başlayan terör örgütünün yargısal talep ve
dayatmaları nedeniyle artık her yeni güne yargısal bir sorunla
uyanmaktayız. Artık Hükûmetin ve siyasi memurlarının her
İmralı ziyaretinden sonra yeni bir yargı paketi önümüze
gelmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini artık aziz Türk
milletinin yasama ihtiyaçları değil, İmralı ve Kandilin
pazarlık konuları belirler hâle gelmiştir. İmralı
gak dedikçe et, guk dedikçe su yetiştirilmektedir; İmralı
şak diye emretmekte, Başbakan tak diye yerine getirmektedir. AKP
Hükûmet ve Grubuna bir tavsiyem var: İmralıya temsilci gönderip
mektup beklemek yerine bebek katilini Meclise getirip AKP Grup Başkan
Vekili yapın! Böylece Meclis Danışma Kurulunda da yer alır
ve Meclis gündemi birinci ağızdan tespit edilir! Hatta, bazı
hukuki düzenlemelerin sözüm ona hatalı karara bağlanmaması için
bazı PKKlıları hâkim, savcı ya da Yargıtay üyesi de
yapabilirsiniz Sayın Bakan! Diğer taraftan da, Murat
Karayılanı da güvenlik güçlerimizin başına getirirseniz
sorun kökünden hallolmuş olur!
Saygıdeğer
milletvekilleri, kimsenin muhabbetine, yatak odası ilişkilerine, al
takke ver külahına söyleyecek sözümüz olamaz ancak onların muhabbeti
uğruna Meclisimizin mehabeti lekelenmektedir. Türk demokrasisisin Kâbesi
sayılan Türkiye Büyük Millet Meclisi zillete düşürülmek
istenmektedir.
PKK
sınır dışına çıkacakmış, TBMM karar
alacakmış, vekiller komisyon kurup hakikatleri
araştıracakmış, silahla mı
çıkılacakmış silahsız mı
çıkılacakmış, eller tetikten çekilecekmiş, PKK
silahları bırakıp kendini lağvedecekmiş,
barış gelecekmiş de analar ağlamayacakmış, hep
miş muş! Bu, tam umut tacirliği ve uyanıkken millete hayal
gördürebilme becerisidir!
Başbakan
diyor ki: Bu 63 adam toplumun algısını yönetecek. Hani kamu
diplomasisi vardı ya, devlet eliyle, devlet gücüyle propaganda. Yani
bunlar, Erdoğanın İmralı canisinin eliyle çizdiği
hayalî barış resminin, umut bezirgânlığının
propagandasını yürütecek. Yani bunlar ateşteki kestaneleri
toplayacak maşalar.
Sizlere
algıyla olgu arasındaki farkı hatırlatmama gerek yok,
hepiniz Kadir İnanır ve Lale Mansur kadar olmasa da bunu bilecek
kadar akil adamlarsınız. Bu 63 aklıevvele olguları, yani
gerçekleri, olanı biteni anlatma görevi verilseydi biz de buna amenna
derdik ama onlara, gerçek dışı olan ve kurgulanan hayalleri
anlatma görevi vermiş Sayın Başbakan. Yani bu
arkadaşlarımıza yüklenen misyon, devleti, milleti
kandırmak, aldatmak, Erdoğanın yalanlarına ikna etmek,
kurduğu hayallere inandırmaktır.
Kendini adam
yerine koyup salına salına sokaklarda yürüyen, televizyonlarda ahkâm
kesip burnundan kıl aldırmayan, sırası geldi mi demokrasi
denince mangalda kül bırakmayan, toplumun gerçekliği tartışılırken
karşısındakine köylü, taşralı muamelesi çeken o
kâğıttan kaplanları bugün Hitlerin, Goebbelsin
maşalarına, propaganda malzemesine, İmralının
borazanına, âdeta sustalı maymuncuklara çevirdi. Gerçekten
Başbakanı tebrik etmek lazım!
Gün geçmiyor ki
Hükûmet Arşimet gibi kıçı açıkta evreka diye
bağırıp çığlık çığlığa
sokağa düşmesin, sözde Kürt sorununa çare buldum. deyip önü
arkası hesaplanmadan yeni bir yargı paketiyle ortaya
çıkmayadursun. Ancak daha aradan üç beş gün geçmeden mevcut
sorunların daha da katmerlendiğini, hatta çözüm diye dayatılan
düzenlemelerin yeni ve daha büyük sorunlara kapı
araladığını hep birlikte müşahede ediyoruz.
Bırakın sorunu çözmeyi, Çare buldum. diyenin,
bağıranın kendisi de sorun hâline gelmiştir yani Hükûmet
sorunun kendisi olmuştur. Bu yanlıştan bir an evvel dönmeleri
için hâlâ vakit vardır.
Bu
düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, konuşmacı
konuşmasında Sayın Başbakanımıza
sayısız hakaretlerde bulunmuştur. Cevap vermek istiyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hükûmet cevap versin Ahmet Bey.
BAŞKAN Ne
söyledi Sayın Aydın?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İmralı maymuncuğundan tutun da Birçok yalan
söylüyor. gibi ifadeler kullandı. Dilim varmıyor efendim benim...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın. Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun görüşülen kanun tasarısının
13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, bu
söylenecek sözü olmayanların ifadeleridir. Gerçekten çözüme katkı
sunmak isteyen, Türkiyenin millî meselelerine çözüm getirmek isteyen bir
siyasi partinin sözcüsüne yakışmayan ifadelerdir. Ben bir defa
aynısını katbekat iade ediyorum. Benim seviyem de o kadar
düşük değil ki aynı hakaretlerle cevap vereyim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) PKKya hizmet etmek yakışıyor size,
yakışıyor!
AHMET AYDIN
(Devamla) Bir ülkenin başbakanına hitap ediyorsunuz değerli
kardeşlerim, değerli arkadaşlarım. Bir ülkenin
başbakanını ağzınıza alırken
ağzınızın temiz olması lazım, doğru
davranmanız lazım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Temiz işler yaparsa niye olmasın.
AHMET AYDIN
(Devamla) Sizin böylesine bir meselede, bu çözümün neresinde olduğunuzu,
ne yapmak istediğinizi zaten bütün bir millet biliyor. Bu konuda sizi
kınamıyoruz, o sizin siyasetiniz olabiliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sizin her tarafınız kirli, her yeriniz çamura
batmış.
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu bir siyasi tükenmişlik örneğidir, siyasi acziyetin
ifadeleridir bu ifadeler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Az kaldı, milletin şamarını yemeye az
kaldı, az!
AHMET AYDIN
(Devamla) Siyaseten sorunları çözme yerine, kendilerinin
çözüldüğünün en basit göstergesidir. Siz kendiniz çözülmekle
uğraşın, sizin bu sorunu zaten çözmeye gücünüz de yetmez, böyle
bir düşünceniz de olmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen Milliyetçi Hareket Partisinin değerini ölçecek kalibrede
değilsin, sen o ölçekte değilsin.
AHMET AYDIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, milliyetçilik bu millete hizmet etmekle olur.
Siz bu millete ne yaptınız, ne verdiniz Allah aşkına?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Milleti
36 parçaya böldünüz.
AHMET AYDIN (Devamla) Hiçbir şey
yapmadınız, hiçbir şey vermediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Hizmetinizin gözü çıksın!
AHMET AYDIN (Devamla) Milletin
sorunlarını çözen güçlü bir iktidar var ve güçlü iktidarın bu
çözüm iradesi millette karşılığını buldu. Siz ne
yaparsanız yapın, siz elinizde sermayesi tükenen, âdeta
oyuncağı elinden alınan bir çocuğun
hırçınlığıyla hareket ediyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) PKKya teslim
oldunuz, PKKya!
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
yakışır mı size? Yakışır mı bu size?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Size
yakışır mı PKKya teslim olmak? Milletin
yarısını PKKya yapıştırmak
yakıştı mı size?
AHMET AYDIN (Devamla) Siyaset üretin.
Gelin bu sorunun çözümü konusunda hep birlikte el birliği verelim
arkadaşlar.
Samimi davranın, lütfen, samimi
davranın. Burada kullandığınız ifadeleri gidin
oralarda da kullanın.
Siz kafalarınızda zaten
bölmüşsünüz. Sizin o kafanızda böldüğünüz ülkeyi biz
birleştiriyoruz, biz bütünleştiriyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bölen
sizsiniz kardeşim! Alt kimlik-üst kimliği kim uydurdu?
AHMET AYDIN (Devamla) Ve size
rağmen bu birliği, bu bütünleştirmeyi aziz milletimizle birlikte
yapacağız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
TUNCA TOSKAY (Antalya) Hangi millet
olduğunu bir söyle!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya
bırak Allah aşkına, ne yaptığınızı
söyle!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen hangi
millettensin?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, sayın hatip siz diyerek bizi
BAŞKAN Arkadaşlar bir
susarsa yalnız, dinleyeceğim de sizi Sayın Şandır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahmet Bey,
sen hangi millettensin?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Ağzı yanar, söyleyemez!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Grubunuz bir susarsa
dinleyeceğim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz bu
millete ne yaptınız?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Git şuraya otur, şuraya. Yanlış yerde oturuyorsun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Söylenecek sözünüzün olmaması lazım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, anladım
da
Anlaşılmadı söyledikleriniz, ne için söz istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, sayın hatip siz diyerek bizim grubumuzu ilzam
edecek, partimizi ilzam edecek sözler söyledi. Cevap vermek
BAŞKAN Hangi sözler?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Dinlemediyseniz ne yapayım ben yani!
BAŞKAN Buyurun Sayın
Şandır.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Aydın, şu çözüm süreci dediğiniz hadisenin, çözüm
süreci dediğiniz sürecin içeriğini bir anlatın da millet bir
anlasın neyi çözüyorsunuz siz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gelin
anlatalım, araştırma komisyonuna gelin, anlatalım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Neyi
çözüyorsunuz, neyi? Sayın Başbakan anlatsın, sayın
bakanlarınız anlatsın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kürsüden
bir anlatsanıza!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Neyi
çözüyorsunuz siz? Bu milletin birliğini çözüyorsunuz siz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Terör
sorununu çözüyoruz, terör sorununu...
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Siz
bugüne kadar niye çözmediniz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çözüyoruz
işte.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Elinizi
tutan mı vardı? On bir yıl oldu!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Şimdi çözüyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz niye
çözmediniz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Siz
kendinizi kandırıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Çözmediniz, biz çözüyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Siz
kendinizi kandırıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ama siz
milleti kandıramayacaksınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Daha
bundan dört ay önce PKK bölücü terör örgütüne idamı geri getirelim.
diyen sizsiniz. Ne değişti de şimdi PKKya teslim olup onun
insafına sığınıyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) PKKyı çözüyoruz, sorunu çözüyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Neyi çözüyorsunuz?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Neyi çözüyorsun yahu? Teslim oluyoruz. desene,
Teslim oluyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Eline oyuncak vermişler oynayıp duruyorsun. Neyi
çözüyorsun?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Neyi çözüyorsunuz, PKKyı
Bakınız,
değerli milletvekilleri, bizi milletimiz dinliyor. Bu süreç bundan önce 8
defa yaşandı. 8 defa yine bu eylemsizlik kararı verildi, silah
bırakıldı, birçok şeyler oldu ama PKK terörü
bıraktı mı? Sayın Başbakan 12 Ağustos 2005
yılında, bugün söylediklerini söyledi, sekiz yıl önce, dedi ki:
Silahı bırakın, dağdan inin, gelin siyaset yapın.
Bitti mi terör, PKK terör örgütü bitti mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bitecek inşallah, size rağmen bitecek.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Siz kendinizi değil, milleti kandırıyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bitecek, bitecek.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Yılanla çuvala girdiğinizde yılanın
faziletinden bahsediyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Millet kimseye kanmaz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Kiminle oynuyorsunuz? PKKyla oynuyorsunuz. Hayırlı olsun
size.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Aynen öyle.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz
Bu PKKnın
hesabını millet sizden soracak, bunu bilin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hepimizden soracak.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Tamam. Bunu bilin, milleti kandırmanıza müsaade
etmeyeceğiz. Millete verdiğiniz yalanı burada ısrarla
söyleyeceğiz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Millet kanmaz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Göreceksiniz bunu, millet yarın sandıkta sizin
cevabınızı verecek, göreceksiniz. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Verecek, verecek, evelallah verecek.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkanım, Başbakana
hakaret ettiğimi ve yalan söylediğimi ifade etmişti biraz
evvelki o Grup Başkan Vekili. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Anladım da, Sayın Grup Başkan Vekili cevap verdi zaten.
Ayrı ayrı mı vereceğiz?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Şahsıma efendim Yalan söyledi. diyor,
ben yalan söylemedim.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Başbakanın yalan söylediğini söyledi efendim,
ben onu söyledim.
BAŞKAN O da
belki sözlerini tashih edecek yani.
Buyurun Sayın
Türkoğlu.
6.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; efendim,
ben, Başbakana hakaret etmedim. Ben ne söylediğimi çok iyi biliyorum.
İmralıdan her gün mektup bekleyip, kokulu mektup bekleyip,
kenarı çiçekli süslü mektup beklemek yerine, İmralıdaki bebek
katilini AKP grup başkan vekili yapın, böylece hem Meclis
Başkanlık Divanına da katılır, böylece emir, mektup
beklemeye fırsatınız, mazeretiniz kalmaz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi oradan, hadi oradan be!
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, talimatları direkt
alırsınız, Meclis de böyle gerginliğe ya da lüzumsuz
işlerle meşgul olmaz dedim.
Ancak, şimdi,
sözlerimi düzeltmek istiyorum. İmralıdaki bebek katilini getirmenize
gerek yok.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen boyundan büyük laflar etme!
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Zaten, burada Ahmet Aydın gibi birisi var, o
size yeter.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Boyundan büyük laflar etme! Bu laflar seni aşar!
Boyundan büyük laflar etme! Sen boyun kadar konuş! Boyundan büyük laflar
etme!
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Benim boyum Türk boyudur, Türk! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) - İmralıdaki katilden korkmuyorum ben!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sana mı
kaldı Türklük? Türklük sana mı kaldı?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bana kaldı tabii!
BAŞKAN
Önerge üzerinde
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen kimsin! (MHP sıralarından gürültüler)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ben Türk oğlu Türküm. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz,
Uşak Milletvekili.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen sahip çık o zaman Mahir Bey, sen sahip çık!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ben Türklüğüme sahip çıkarım!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Kaç tane milletvekili çıkıp orada Türk olduğunu
söyleyebiliyor?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Siz Türklüğü istismar ediyorsunuz!
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Git onu Abdullah Öcalana anlat, bize niye
anlatıyorsun? Bize ne?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Mehmet
Şandır, lütfen, milletvekiline, kullandığı ifadelerin
doğru olmadığını söyler misiniz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.53
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
445 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, bir düzeltmemiz olacak.
BAŞKAN -
Buyurun.
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında
kullandığı bir ifadesini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Efendim, biraz önceki konuşmam sırasında,
konuşma metninin sonuna doğru Düşünce özgürlüğünün
olmaması gerektiğini söylüyoruz, ifade özgürlüğünü sonuna kadar
savunuyoruz gibi bir sözcük söylenmiş. Oradaki olmaması
değil, olması olacak. Sehven
Onun düzeltilmesini istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, tutanaklara geçti, teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
13üncü madde üzerinde verilen aynı mahiyetteki ikinci önergenin
gerekçesini açıklamak üzere Hüseyin Aygün, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Sayın Başkanım, çok teşekkürler.
Şimdi, bu ceza
yasalarındaki değişiklikler, özellikle insan hakları
temalı ise dünyanın her yerinde genel olmaları ve döneme özgü
olmamaları kabul edilir. Ama, görüyoruz ki, dördüncü paket müzakereye
endeksli yürütülüyor. Bunu eleştirmemek mümkün değil, çünkü
yarın bu silahsızlanma, barış, kardeşlik süreci, iç ve
dış güçler tarafından provoke edilir de yeniden
çatışma ortamı doğarsa bu hakların geri
alınabileceği gibi bir tehlikenin de Mecliste mutlaka, milletin
önünde konuşulması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, Vanda bir özel yetkili mahkeme, dün de buradaki 12.
Ağır Ceza Mahkemesi, KCKden içeride olan ve bana göre tümüyle
mazlum, haksız yere tutuklanmış belediye
başkanlarını, sivil toplum örgütlerini taliye edince, ara
kararın gerekçesi olarak örgüt mensuplarının yurt
dışına çıkmasını gösterdi. Bu, insan
haklarıyla ilgili, tutuklama, özgürlük, güvenlik haklarıyla ilgili,
bir mahkemenin dönemsel olarak meseleyi ele aldığını ve
genel kurallara riayet etmediğini gösterir ve az evvel dile
getirdiğim sakıncanın yargıçlar tarafından da ihmal
edildiğini ortaya koyar.
Değerli
milletvekilleri, Dicle Üniversitesinde, dün, biliyorsunuz, Hizbullaha
yakınlığıyla bilinen öğrenciler solcu
öğrencilerle üç gün boyunca çatıştı ve yoğun
şiddet olayları yaşandı. Bir partinin eş başkanı da orada polislerin
gözetiminde başından darbe aldı. Bernaya beş buçuk
yıl hapis cezası veren, Cihana on buçuk yıl hapis cezası
veren, poşu taktı diye, parasız eğitim istedi diye bu
cezaları veren yargıçların üç dört gündür devam eden bu
olayları niye seyrettiğini, neden müdahale etmediğini
doğrusu merak ediyorum. Ben ve temsil ettiğim kitlede, o
olayları yapanların dindar nesle mensup olmaları nedeniyle
müdahale edilmediği ve onların korunduğu şeklinde açık
bir kanaat var. Onu da burada, olayların sıcağında dile
getirmek durumundayım.
Bu dördüncü
paketten evvel 3 paket daha çıktı, Hizbullah ve Bahçelievlerin
failleri sağ eylemciler bırakıldılar, daha sonra
Hizbullahçılara tutuklama çıkarıldı ama kayıplara
karıştılar. Bu arada, sol eylemci olarak bilinen yüzlerce
insanın yurt dışından Türkiyeye gelemediğini, yine
onlarca insanın da hapishanelerde yirminci, otuzuncu
yıllarını devirdiğini belirtmek istiyorum. Hizbullaha ve
Bahçelievlere gösterilen duyarlılığın neden sol
eylemcilere gösterilmediğini, neden onların beşinci,
altıncı paketi beklemek zorunda
bırakıldığını, burada bütün milletvekillerinin
dikkatine sunmak istiyorum.
Dün gece, bana göre çok olumlu bir
madde kabul edildi -uzun zamandır bizim de istediğimiz- propaganda
suçlarının örgüt üyeliği ile ayrılması, şiddete
bulaşmayanların ceza almamasıyla ilgili ama bugün saygın
hukukçuların yaptığı yorumları okuyunca, büyük oranda
314üncü madde kapsamında gerçekleşen tutuklamalara -az evvel
yargıçların genel reflekslerini de dikkate alırsak- özgürlük
gelmeyebileceğini, 314ten yargılanan tutuklu ve hükümlülerin tahliye
edilmeyebileceğini, ceza almış olanların da
cezalarının düşürülmeyeceğini ve tümüyle iptal
edilmeyeceğini düşünüyoruz. Bu bakımdan, o düzenlemenin 314
açısından da aslında net bir şekilde tarif edilmesi
gerekirdi. Bu hâliyle, bence, yeniden yargıçların inisiyatifine terk
edilmiş ve dönemin koşulları tarafından belirlenecek
yanlış kararlar hepimizi bekliyor. Bu bakımdan, paketten beklenen
iyileşmenin, tamirin, toplumda
oluşan derin ayrılıkların, uçurumların giderilmesi
amacının tesis edilemeyeceği kanaatindeyim.
Esasen, bugün
şunun için söz aldım: Bu, otuz yıldır içeride yatanlar,
mesela otuz üç yıldır içeride yatan sol eylemci Tahir Canan
Bu
durumda olanlar için bir yazar Ben Çıkana Kadar Büyüme E mi isimli bir
kitap çıkardı. Sadece yirminci-otuzuncu yılını deviren
sol eylemcilerle ilgili bir kitap Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar
diye. Buradan, izninizle, sadece onların ailelerinin çektiğini ifade
eden bir bölüm okumak istiyorum. Turan Demir, Hacılar Kırıkkale
Cezaevinde yirmi ikinci yılında hapisliğinin şöyle bir
mektup yazmış kızına: Yirmi yıldır
hapishanedeyim. Kızım şu anda yirmi bir yaşında,
üniversite öğrencisi ama ben onu toplam yirmi bir defa ya görmüşüm ya
da görmemişim. Toplam yirmi bir defa dokunamamış,
sarılamamış, kucağıma alamamışım.
Büyüdü, kocaman bir genç kız oldu, ona bir şeker, bir çikolata
alamadım, bir oyuncak alamadım, bir giysi alamadım. Oysa onun
ellerimde büyümesini, büyüdüğünü anbean görmeyi çok isterdim, benden
ihtiyaçlarını istemesini çok arzulardım. Gece yarıları
ağladığını, güldüğünü, kapının önünde
oynarken çamura batmasını, sonra da taşı minik ellerine
alarak her şeyi birbirine katmasını görmek isterdim ama hiçbir
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN AYGÜN
(Devamla) Bu arkadaşlar için de yeni bir paket beklenmemesini, bunlar açısından
da bir düzenleme yapılmasını bilgilerinize sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü
maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 318
inci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
13üncü madde üzerinde
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu
13üncü maddeye baktığımız zaman, burada tek bir cümleyle
şöyle özetleyebiliriz: Her Türk asker doğarın yasal olarak
sizin tarafınızdan da korunmaya çalışma çabasıdır
burada. Askerlik hizmetini yapanları firara sevk etme ya da askerlikten
soğutmayla ilgili bir düzenlemeyi buraya getirmişsiniz.
Bakın,
değişim ve dönüşümden bahsettiğimiz bir süreçte,
zihniyetlerin değişmesi gerektiğini
tartıştığımız bir süreçte, böylesi bir
anlayışın, böylesi bir maddenin buraya getirilmesinin hiçbir
açıklaması olamaz bizce. Eğer bir yerde zorunlu askerlik
uygulamasıyla bireyin özgürlük alanına devlet müdahale ediyorsa orada
zaten demokrasi yoktur, zaten doksan yıldır sorun da budur. Doksan
yıldır insan hayatının kutsallığına
karşı devleti kutsayan bir anlayış bu ülkede demokrasiyi
sakat bırakmıştır. Şimdi, bu militarist
anlayıştan sıyrılmadıkça, özgürlükçü sivil
yasaları bu Meclisin gündemine getirmedikçe bir değişimden, bir
dönüşümden bahsetmemiz mümkün değildir.
İki gündür
izliyorsunuz, yürüyen süreçle ilgili, insan yaşamını kutsal
devlet anlayışından çok daha az önemseyenlerin burada
çıkardıkları gürültüyü hepiniz görüyorsunuz.
Nedir panik?
Doksan yıldır resmî ideolojinin kendilerine sunduğu elitist
birtakım çıkarların kendi ellerinden alınmasıyla
ilgili bir kaygı var. Eğer devlet yerine insan
yaşamını siz öncelerseniz, burada doksan yıldır
devleti kutsayan bir anlayışın değişim, dönüşüme
uğramasını tartışmaya açarsınız. Ondan
dolayı bu kadar bu kürsüden bağırıp çağırma
olayı var.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; zorunlu askerlik bu ülkede
artık kaldırılmalıdır ve bunu her milletvekili
cesaretle gelip bu kürsüden bizce savunabilmelidir. Zorunlu askerlik
olduğu sürece bireylerin de, toplulukların da özgürlüğünden
bahsetmek mümkün değildir.
Bugün,
gelişmiş, demokratik hukuk ülkelerinin çoğunda vicdani ret
hakkı yasal bir hak olarak tanımlanıyor. Türkiye'yi de
bağlayan uluslararası sözleşmelerde, uluslararası
kurumların Türkiye'ye yapmış olduğu
çağrıların tamamında vicdani ret hakkının
tanınmasıyla ilgili maddeler vardır ve bunlar ülke açısından
da bağlayıcı olan maddelerdir. E, şimdi, biz, böylesi bir
düzenleme yapılmasıyla ilgili bir toplumsal beklenti varken, buraya
hâlâ Her Türk asker doğar.ı nasıl yasal olarak
koruyabiliriz?in maddesini getiriyoruz. Buradan bir şeyin
çıkması mümkün değildir.
Bakın,
zorunlu askerlik uygulamasının getirmiş olduğu
sakatlıkları, kamuoyunda sadece şüpheli asker ölümleri olarak
bilinen, aslında büyük bir çoğunluğunun, yüzde 90ından
fazlasının cinayet olduğu da herkes tarafından bilinen
ciddi hadiseleri de görmek gerekiyor. Son on yıl içerisinde bine
yakın asker kışla içerisinde şüpheli bir şekilde
cinayetlere kurban gitmiştir. Çoğuna İntihar etti. raporu
verilmiştir ama olay yeri incelemeleri, kriminal incelemeler, otopsi
raporları dikkatli bir şekilde incelenirse o çocukların
tamamının ya da yüzde 90ının kışla içerisinde
bir cinayete kurban gittiğini çok rahat görebiliriz. Sonra, bu cinayetleri
gizlemek için de bu şüpheli asker ölümlerini askerî mahkemelere sevk
edecek şekilde bir yargısal süreç işliyor. Askerî mahkemeler de
tabii ki Emir komuta zinciri içerisinde bu cinayetleri nasıl örtbas
edebilirimin çabasını gösteriyor. E, şimdi, bununla
yüzleşmeden, bu zihniyetle yüzleşmeden, cesur bir yaklaşım
ortaya koymadan bu ülkede neyin değişim, dönüşümünden
bahsedeceğiz?
Bugün, Almanyada,
Yunanistanda, Avusturyada, Brezilyada, Norveçde Danimarkada -yani birçok
ülke sayabiliriz- zorunlu askerlik diye bir
sorun yok. Vicdani ret hakkı ya da askerlik süresinin başka
bir kamusal hizmetle yerine getirilmesi ile ilgili düzenlemeler var.
Dolayısıyla, burada, bu maddeyle ilgili önergeyi kabul
etmeyeceğinizi biliyoruz. Önemli olan, önergenin kabul edilip edilmemesi
değil, zihniyet değişikliğinin sizler tarafından kabul
edilip edilmemesidir. Bu zihniyet değişikliğini
gerçekleştirmediğimiz sürece, biz, bu ülkedeki toplumsal, sosyal,
siyasal, ekonomik hiçbir soruna çözüm bulamayacağımıza
inanıyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm
15 ila 26ncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan tasarıya baktığımızda, tasarının
AİHM kararları doğrultusunda gerekenleri yapıyoruz.
şeklinde gerekçelendirildiğini görüyoruz. Hâlbuki gerçek amaç ne?
Terörist örgütle yapılan pazarlıklar sonucunda, eli kanlı
örgütün sorunlarını çözmek, verilen tavizleri hayata geçirmektir. Al
gülüm ver gülüm taviz yasalarından biridir. Zaten bunun böyle olduğu
BDPnin sayın milletvekillerinin ağızlarının
kulaklarında olmasından bellidir. Sizleri kutlarım değerli
AKP milletvekilleri! Millîyiz, Müslümanız. diye diye milletin tertemiz
oylarını aldınız, götürdünüz, PKKnın emellerine ortak
ettiniz.
Hükûmete
soruyorum, herkes soruyor: Terör örgütü adına dağa
çıkmış, suç işlediğini yöredeki çocukların bile
bildiği, adam öldürmüş eli kanlı katillerin, güvenlik güçlerinin
gözünün içine baka baka, elini kolunu sallaya sallaya yurt
dışına çıkışlarına hangi hukukla müsaade
edilecektir? Velev ki Ben müsaade veriyorum. diyen Sayın Başbakan,
sen kral mısın, padişah mısın?
Yaptığının hukukun neresinde olduğunu millete bir izah
et. Hukuk fakültesi talebelerinin bile bildiği bir şey var, temel
hukuk kavramı: Kanunsuz emir, üstün verdiği konusu suç teşkil
eden hiçbir emir uygulanamaz. Yazılı emir de olsa emri uygulayan
sorumluluktan kurtulamaz. Çok gördük bugüne kadar Başbakanın
eşref saatine göre verdiği, sonra da inkâr ettiği sözlerini. Bu
sözlere güvenerek yola çıkacak ve suça iştirak edecek yetkilileri
adaletin pençesinden kim kurtaracak?
Sayın Adalet
Bakanı, PKKnın çözüm projesinde siz tarafsız değilsiniz.
Kolluğun adli amiri, cumhuriyet savcılarınız. Siz
savcıların ve kolluğun yanında olacaksınız. Ne
çabuk unuttunuz Tunceli Ovacıkta şehit edilen savcıyı,
şehit Murat Uzunu? PKKlı bir kadın terörist tarafından
başından vurularak şehit edilen savcıya ve ailesine ne
çabuk sırtınızı döndünüz? Bu şehidin hukukunu siz
savunmayacaksınız da kim savunacak? Tutturulmuş bir nakarat:
Kan akmasın, analar ağlamasın. Barışa neden
karşı çıkıyorsunuz? Önce şu PKK ağzına
benzeyen ağzımızı bir düzeltelim. Barış, iki ülke
arasında olur. Asayiş dersiniz, huzur dersiniz, ancak,
PKKnın jargonunu kullanamazsınız. Artık PKK ile aynı
dili kullanmak dahi sizi rahatsız etmez olmuş, yazık!
Sonra, pazarlık
ettiğiniz PKKnın kanın akmasını durduracak bir
taahhüdü yok ki. Bir yalancı hayalin arkasından koşan çocuklar
gibi kendinizi neyle avutuyorsunuz? İmralı tutanaklarına
bakın, Apo denen katil diyor mu ki PKKyı, dünyanın en kanlı
terör örgütünü lağvediyorum? Hayır. Diyor mu, silahlı
eylemlerden vazgeçiyoruz. Hayır. Aksine Gerilla, çekildiği yerde
daha da güçlü olacak. diyor. Bu kafa ile PKK sınırın öbür
tarafına geçti diyelim, bölgede yeniden silahlanması çok mu zor?
Yahut sınırı geçip Türkiyede yeniden konuşlanması çok
mu zor? Apo denen katil diyor mu ki PKK siyasi hedeflerinden yani millî ve
üniter yapı dışında federasyon bir devlet kurma gibi
heveslerimden vazgeçtim? Hayır. E, mercimek kadar aklı olana
sormazlar mı? Sayın Başbakan, o zaman bu eli kanlı
teröristlerle neyin pazarlığını yapıyorsun?
İsteklerim olmazsa binlerce militanımla birlikte bu millete
karşı saldırırım. tehdidinde bulunan bu bebek
katiliyle neyi konuşuyorsunuz? Bunları sorduğumuzda,
PKKlılar orada dururken Türk milliyetçilerini hedef gösteriyor ve
saldırıyorsunuz, savcılara talimatlar veriyorsunuz, Çabuk dava
açın. diye.
Ee, demişler:
Adamın biti kanlanınca nereden geldiğini unuturmuş. Sen
değil misin Milletime hizmet ederken beni içeri attılar. diye
senelerce sızlanıp milleti istismar eden? Nereden nereye,
mağdurluktan mağrurluğa! Size yakıştı Sayın
Başbakan!
Kendilerini yüce
dini, mübarek vatanı için vakfetmiş ülkücüler, Allah yolunda yürümeyi
her türlü vaadin üzerinde görmüş Türk milliyetçileri bu kuru tehditlerden
mi korkacak? Beyler, bu dava boşvermişlerin, boşluğa
düşmüşlerin, neme lazımcıların inadına; Hazreti
İbrahimin putları yıkan baltası, iki cihan güneşi
sevgilinin sevdası, papaya diz çöktüren Türk milletinin
kavgasıdır. Türklüğü sapkınlık
İslamı da
Anadolunun gönül pınarında, uçsuz bucaksız maneviyat
deryasında değil de başka su birikintilerinde arayan Sayın
Başbakan ve onun yol arkadaşları; işte, ayaklar altına
aldığınız Türklük ve Türk milliyetçiliği budur. PKK
yerine saldırın diye talimat verdiğiniz Milliyetçi Hareket
Partisi budur. Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben. düsturunun
ifadesi de budur. Göğsünü vatana siper edenleri zindanlara, vatana
kastedenleri de sokaklara gönderirken
süslü nutuklar atıp eli kanlı teröristlerle pazarlık yapan Sayın
Başbakan ve taifesine tüm ülkücüler olarak diyeceğimiz odur ki: Türk
milliyetçileri her metrekaresinden şüheda fışkıran bu
vatana sevdalıdır. Peygamberimizin övdüğü bu aziz milletin
aşığıdır. Bu öyle bir sevda ki şehit Yusuf
İmamoğlunun üç günlük aç karnıyla milletini zenginleştirme
kavgası vermesi kadar karşılıksızdır ve Türküm
diyemeyen sizlerin kitabında da bu aşkın tarifi yoktur,
anlayamazsınız. Bizleri yüzünde hiçbir kızarma emaresi olmadan
edebe davet eden, öte yandan oğullarına sıra sıra gemicikler
alıp fabrikalar kuran, Karun kadar zenginleşen fânilerin edebi ve
ebedi anlamalarını zaten beklemiyoruz. Oğullarını
askere göndermemek için taklalar atanların, şehit evladını
toprağa verdiğinde boğazı düğümlenirken Vatan
sağ olsun. diyen ananın, babanın yürek yangınını
anlamalarını hele, hiç beklemiyoruz. Cüce kişilik ve
zihniyetleriyle Türk milletinin evlatlarına hor bakmalarını, PKK
şerefsizleri dururken Türk milliyetçilerini hedef almalarını
sineye çekebiliriz çünkü biz, kişisel alacağımızı ilahi
adaletin tecelli edeceği mahkemeyikübraya bırakıyoruz ancak Türk
milletine hakaretin, Türk milletine ihanetin hesabı illa ki bu dünyada
görülecektir. Milletin en kara, en ümitsiz günlerinde sorumluluk üstlenen
bizler görevimizi biliyoruz. Yargı ne iş yapar? diyen Sayın
Başbakan da zamanı geldiğinde, en başta yargıya
hakaret olmak üzere yaptıklarının hesabını adalet
önünde verirken yargının ne iş yaptığını,
yargının ne işe yaradığını görecektir.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Vay be!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2011 seçimlerinden önce yapılan
Sayın Genel Başkanımızın konuşmasına binaen
bir fezleke gönderiliyor Meclise. Ne zaman? İki yıl sonra; tam da AKP
tarafından PKK projesinin Türk milletine dayatıldığı
bir anda, tam da Başbakanın MİTe Milliyetçi Hareket Partisini
bitirme talimatının gazetelere yansıdığı bir
anda. Niye? Niye? Bir reklam var ya Çok oluyoruz. diye. Milliyetçi Hareket
Partisi, bu yıkım projesi önünde dimdik duruyor, çok oluyor
birilerine göre.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Çok olsanız ne, az olsanız ne!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Bu fezlekeyle geri adım atacağımızı
mı düşünüyorsunuz? Sayın Genel Başkanımızı
ve Milliyetçi Hareket Partisini yıldırabileceğinizi mi
düşünüyorsunuz? Bir korktuk, bir korktuk, sormayın!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Buradan ilan ediyoruz milyonuncu kere: İnadına vatan,
inadına Türk milleti, inadına ay yıldızlı al bayrak ve
inadına Türkçe diyeceğiz
RECEP ÖZEL
(Isparta) Millet İnadına AK PARTİ. diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla)
demeye devam edeceğiz tek kişi kalana kadar ve çok
olmaya devam edeceğiz. Bu vatanı sokakta bulmadık, üç buçuk PKK
teröristine ve onun şakşakçılarına da
bırakmayacağız.
Sözlerimi
tamamlarken, Rıza Tevfikin şu şiirini size hatırlatmak
istiyorum: Divane sen değil, meğer bizmişiz / Bir
çürük ipliğe hülya dizmişiz / Sade deli değil,
edepsizmişiz. / Tükürdük atalar kıblegâhına. diyor.
Bu milletin
mukaddesatına, atalar kıblegâhına hor bakmayın diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İttihatçılar
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bunu hazmedeceksiniz, millet söyleyecek size.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İttihatçılar
Aynı zihniyet, aynı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen ne anlarsın ittihatçıdan! Senin bilgi seviyen yetmez
ona sen benimle konuşamazsın.
BAŞKAN -
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Buradan tehdit ve
şantajlara boyun eğdiğimizi, eğebileceğimizi
düşünüyorsanız yanılırsınız. Kürtlere
yaptığınız bütün hakaretleri binle çarpıp sizlere iade
ediyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Kürtlere en büyük hakareti kendiniz
yapıyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Burada hakaret yok, kimseye hakaret edemezsiniz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Hakareti siz yapıyorsunuz. Saygılı
olun, terbiyeli olun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) En basit bir yasa görüşülürken bile buradan dönüp kamuoyunu
yanlış, yalan bilgilendirmeyin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İçinde Kürtlerin de bulunduğu Türk milletine hakaret
edemezsin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, bu yasalarda nerede KCKye af var, bu yasalarda nerede
PKKyle uzlaşı var? Keşke, Hükûmet bunları yapabilmiş
olsaydı, keşke
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Savunmak size mi düştü? Bırakın
kendileri savunsun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ve yapmak zorundadır.
Bakın, hiçbir
savaş sonsuza dek sürmez. Savaş muhakkak sulhla bitecek,
barış ve kardeşlik bu coğrafyada, evet, er geç bu
coğrafyada barış ve kardeşlik yeşerecek, buna
inanıyoruz. Ama her yasa görüşüldüğünde
Büyükşehir
Yasası görüşülüyor Aman aman! Ülke bölünüyor. diyorsunuz, Efendim,
Kürtlere federasyon, otonomi
Yok böyle bir şey kardeşim. Yani, ana
dilde savunma başlıyor, ana dilde savunma görüşülüyor
Parlamentoda, kıyametleri koparıyorsunuz. TRT Şeş
görüşmeleri başlıyor; aynı dil, aynı tehdit, aynı
şantaj. Şimdi, peki siz kimsiniz ya, Allah aşkına? Biz sizinle
birlikte kardeşçe yaşamak istiyoruz ama siz tam tersini dönüp
söylüyorsunuz.
Şimdi, bakın,
bizim açımızdan cumhuriyetin kuruluşu yani 1920ler nasıl
bir milatsa, nasıl Çanakkale bir milatsa, yıl 2013, 21 Mart
Diyarbakır da bir milattır. Ne adına, birlik adına; ne
adına, kardeşlik adına; ne adına, ortak vatan adına.
Diyarbakırdaki manifestoyu biz böyle algılıyoruz. Aslında,
bu ülkeyi seven herkes 21 Mart 2013teki bu manifestoyu, bunu ayakta
alkışlaması gerekir eğer birlik diyorsanız.
Bakın, ne diyor, bu
manifestonun mimarı ne diyor? Diyor ki: Binlerce yıllık bu
büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe
ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile
Fırat, Sakarya ve Meriç'in kardeşidir. Var mı buna
itirazınız? Yani Dicle ile Fıratın Meriçe, Sakaryaya
kardeşliğine itirazınız var mıdır?
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) İtiraz fiziksel itiraz değil zaten, egemenlik
itirazıdır.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes'in kardeşidir ve
dostudur. Halay ve delilo, horon ve zeybekle hısım ve
akrabadır. diyor. Bunları söyleyen Sayın Öcalandır.
Birlik ruhu budur işte. diyor ve sonra dönüp diyor ki: Bizim kavgamız
hiçbir ırka, dine, mezhebe veyahut da gruba karşı
olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe,
bilgisizliğe, haksızlığa, geri
bırakılmışlığa, her türlü baskı ve zulme
karşı bir başkaldırıdır. Bugün artık yeni
bir Türkiye'ye, yeni bir Orta Doğu'ya ve yeni bir geleceğe
uyanıyoruz.
Diyor ki: Silahlı
direniş sürecinden demokratik zemine geçiş sürecidir. Silahlara veda
ediyoruz. Peki, bundan niye rahatsızsınız?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Niye inanalım?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Allah
aşkına, yıllardır Bu kan dursun. diyenler, Bu
şiddet dursun. diyenler, bu Kürtler, ülkeyi bölenler
Size
sesleniyorum: Şimdi bölünme yok, birlik ruhu var. Şiddet dursun,
silahlar sussun. Fırat
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Otuz senedir PKK bunu yeni mi öğrendi?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Peki, bunu söylüyorlar, bundan niye korkuluyor? Dün de bu kürsüde
söyledim. Altı aydır silahlar susmuş, insanlar ölmüyor yani
batıda da, Kürdistanda da, hiçbir yerde evlerde ağıtlar yok;
tam tersine umut var, barışa doğru bir umut var ve bu
barışı büyütmek istiyor insanlar ve biz kendi adımıza,
bu barış sürecini, Türkiye'yi bu noktaya getiren her aktöre bin kez
buradan kamuoyunun huzurunda teşekkür ediyoruz, burada kimin emeği
varsa. Buradan bütün annelere ve babalara sesleniyorum: Bakın, siyaset
dünyası sizin çocuklarınızın kanı üzerinden siyaset
yapmak istiyor. Başka bir projeleri yoktur. Gelecekle ilgili Türkiye'nin
büyük bir
Orta Doğuda güçlü bir Türkiye olmasını istemiyorlar
çünkü koltuklarından korkuyorlar, geleceklerinden korkuyorlar. Ey analar,
ey babalar! Bunlar çocuklarını hiçbir dönem savaşa değil,
bırakın polis, asker olarak göndermezler Kürt coğrafyasına,
memur olarak da göndermezler. Ama yoksul Anadolunun çocukları üzerinden
siyaset yapma dönemi bitmiştir. Bizim açımızdan bu süreç
önemlidir. Bu süreci bir milat olarak kabul ediyoruz ve 4 Nisanda Sayın
Başbakanın akil insanlarla yaptığı toplantıda da
bir öz eleştiri vardır, bunu da önemsiyoruz, bunu da bir milat olarak
kabul eriyoruz. Ne diyor? Diyor ki: Bizim birlikteliğimiz sadece yirmi
dokuz yıllık bir süreç üzerinden değerlendirilemez. Bizim,
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar birlikteliğimiz vardı.
Erzurum Kongresine gidiyor, 1920lere gidiyor, oralara vurgu yapıyor. O
kongrelerde, konuşmalarda herkesin kendi kimliğiyle, kendi
inancıyla nasıl tanındığını bize bire bir öz
eleştiri yaparak, bir Başbakan dönüp geçmişten dolayı bir
öz eleştiride bulunuyor; bunu da önemsiyoruz.
Devletler, evet,
geçmişiyle yüzleşmeli, yeri ve zamanı gelince de öz
eleştirisini yapabilmelidir. Bu öz eleştiriyi de önemsiyoruz.
Bakın, burada ne diyor? Bu ülkede hepimiz aynı zalim zihniyet
tarafından aynı zulümlere uğradık. Kitaplar
yasaklandı, inançlar yasaklandı, diller yasaklandı, asimilasyon
uygulandı. Bunu da söyleyen bir başbakan. Şimdi, buradan yola
çıkarak bu süreçte buna destek veren milyonlarca insan var, umutları
var, bunların umutlarını kırmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur. Bütün yol, yöntemler denendi. Sizin buradan çıkıp
küfürleriniz, sizin yargısız infazlarınız, 17.500 faili
meçhul cinayetler, 3.500 köy yakmalar, tutuklamalar
On binlerce insan sorgusuz
sualsiz tutuklandılar, köprüler altında infazlar gerçekleşti ama
bu halk size, bu politikalara boyun eğmedi.
Gelinen noktada,
AKP iktidarı mücadeleden müzakereyi seçtiği için de kendilerine
teşekkür ediyoruz. İşte siyaset budur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Biz de teşekkür ediyoruz bu açık sözüne!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Sizin de dönüp bu sürece katkı sunmanız gerekirken kimi
milletvekilleri çıkıp, Milliyetçi Hareket Partisinden bazı
milletvekilleri bize hakaret ediyorlar, bayrak direklerinde beni
asacaklarını söylüyorlar. Vallahi, şimdi bayrak direklerine
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O hakareti sen başlattın önce Sayın Genel
Başkana.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Ben başlatmadım, hiç kimseye hakaret etmedim, hiçbir
kimseye.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır, hayır. O bir cevaptı, o bir cevaptı.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Bakın, soy ismi Çirkin ama kendisi en az İlyas Salman kadar
yakışıklı bir kardeşimiz var MHP
sıralarında.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İlyas Salmandan özür dile, bak hakaret ediyorsun, bir
sanatçıya hakaret ediyorsun şimdi!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Şimdi, bakın, çıkıp bizi idam edeceklerini
söylüyorlar.
Bakın, bayrak
bir ülkenin ortak değeriyse bu bayrak direklerini idam sehpasına
çevirirseniz, üniversitelerde elinize bayrak alıp bayrak sopalarıyla
muhaliflerinizi döverseniz, kapı komşunuzu bayrak direkleriyle
döverseniz, İstiklal Marşıyla terbiye ederseniz siz
bayrağa saygısızlık edersiniz, siz İstiklal
Marşına saygısızlık edersiniz. Onun için bu tür
yollar çözüm değil, bunları bir bütün olarak biliyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tabii, PKKlı teröristler elinde çiçek
taşıyorlardı!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Peki, Allah aşkına hadi söyleyin -siz iki- ana muhalefet
ve yavru muhalefet, bu sorunu nasıl çözeceksiniz? Hadi, varsayalım ki
bu proje doğru bir proje değil, siz bir proje ortaya koyun. Bir proje
koyun, biz sizi destekleyelim ama yok projeniz. Dün bir
arkadaşınız oradan laf atıyor. Siz AKP, BDP, PKK
Amerikayla iş birliği ettiler. falan
İZZET
ÇETİN (Ankara) Doğru söylüyor.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz Amerikayla iş birliği etmedik. Onun üzerine
şunu söyledim, bakın: Dün bu konuda daha önce duyarlı olan bir
arkadaşımız Sezgin Tanrıkulu -yıllardır kendisini
tanırım- bölgede bütün şiddetin egemen olduğu dönemde boyun
eğmemiş bir arkadaşımızdır. Bir önerge
hazırladı; o önergenin ruhuna bir önerge de AKP tarafından, BDP
tarafından hazırlandı. Baskı uyguladınız, geri
almak zorunda kaldı. Amerikan ajanlığından tutun, bilmem
neye kadar suçladınız.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Doğru söylemiyorsun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ben arkadaşınıza haksızlık ettiniz dedim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ve şimdi de söylüyorum, bu yollar doğru yol değil.
Bu yollar bu ülkede iç barışa, huzura katkı sunmaz.
Politikalarınızı yeniden gözden geçirin ve özellikle, Cumhuriyet
Halk Partisine sesleniyorum
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kendine bak, kendine.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Yahu, kendi aklını kullan sen, senin aklın
senin olsun! Senin aklın sana lazım, bizim aklımız var.
Sizin aklınızı biliyoruz, nereye getireceksiniz bu ülkeyi. Sizin
aklınıza ihtiyacımız yok.
ADİL KURT
(Hakkâri) O zaman Silivride ağlama! O zaman Silivride niye
ağlıyorsunuz?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sana ne! Sana ne! Teslim mi edeceğiz sana bu ülkeyi!
Silivride niye ağlıyormuşuz!
ADİL KURT
(Hakkâri) Biz devletin zulmüne, baskısına direndik, o zaman sen de
diren! Tırışkadan adam!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Devleti siz yönetiyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum, lütfen oturun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, Sayın Sakık konuşmasında
Sezgin Tanrıkulu arkadaşımızı grup olarak
incittiğimizi söyledi. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum
BAŞKAN
Doğru.
Buyurun,
sataşma nedeniyle iki dakika
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın görüşülen kanun tasarısının ikinci
bölümü üzerinde grubu adına yaptığı konuşma
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
Sayın
Sakık, izlediğiniz politika doğru değil. Ben size, 24
arkadaşımızın 24ü de önergeden imzasını
çekmiş, bunu defalarca açıkladım ama Çözüm ne, neye
karşı çıkıyorsunuz? diyorsunuz. Ben size kısaca onu
özetleyeyim:
1) İktidar
bunun adını koyarken bile doğru düzgün koyamamış.
Kürt Açılımı, Demokratik Açılım, Millî Birlik
Projesi, Barış Süreci, Çözüm Süreci; adı bile doğru
konmamış bir süreç bu.
2) Silahların
susmasından söz edilmiyor, silahların yer değiştirmesinden
söz ediliyor. Dolayısıyla, silah ortada duruyor. Silah ortada
duruyorsa süreci ne Abdullah Öcalan belirler ne de Hükûmet belirler, süreci o
zaman silah tüccarları belirler.
Toplumsal bir
destek olmadan bu çözülmez. Yüzde 90ın üzerinde temsil kabiliyeti olan
bir Parlamentodur bu. O zaman, yüzde 80 oranında bir destek sağlamak
lazım, bu yok ortada. Görüşmeler gizli yürütülüyor, kimsenin bir
şey bildiği yok. 7 kişi biliyor Türkiyede bunu, 7 kişi, o
isimleri saydım.
Bakın,
nasıl çözülür? PKK silah bırakacak, ondan sonra görüşme
yapılabilir ama ondan sonraki görüşmede de silah tüccarları
devrede olmayacak o zaman, demokratik talepler ancak o zaman gündeme gelir. Ama
şimdi uygulanan yöntem şu: Kürt sorununu çözmek için Türk
kavramını ötelemek gerekiyor. Bu bir çözüm değil, yani böyle bir
çözüm ortamında, sözde bir çözüm ortamında T.C.yi silmek,
Andımızı tartışmak, marşı tartışmak,
İstiklal Marşını tartışmak, Türk
Bayrağını tartışmak; bunlar çözüm değildir,
bunlar gaflettir, bu yöntem doğru değildir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hiç olmayan şeyleri söylüyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Çözüm, demokrasinin güçlendirilmesindedir ama ortada silah dururken
görüşme yapmak şu demektir: Silah duruyor, istediğimi vermezsen
tekrar gelirim vururum demektir. Vururum, alırım; alırım,
vururum mantığıdır bu. Bu çözüm değildir, bu
kandırmacadır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, Sayın İnce dedi ki: Bizim
Türklüğü dışlamak gibi
Hiçbir zaman Türklüğü
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hayır, sizinle ilgili değil, Hükûmetle ilgili.
BAŞKAN Sizi
kastetmedi anladığım kadarıyla.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hükûmetle ilgili efendim o.
BAŞKAN Ama
sizi kastetmediğini de söylüyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Onu kastetmiyorum, Hükûmeti kastettim, sizi değil.
BAŞKAN Onu
söylüyor yani.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bakın ama şunu söylüyor, Andımız diyor.
Senin andın ırkçıdır, milliyetçidir, tekçidir
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sana göre o.
BAŞKAN
Hükûmeti kastediyor zaten, o ayrı bir şey. Hükûmeti kastediyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) O andı kabul etmiyoruz.
BAŞKAN
Böyle bir usul yok yani.
ADİL KURT
(Hakkâri) Andınızı sahipleniyor musunuz? Çıkıp
sahiplendin ya o andı. Sayın İnce, bu andı
sahipleniyorsanız lütfen söyleyin.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, bir dakikanızı
alacağım. (BDP sıralarından gürültüler)
ADİL KURT
(Hakkâri) Evet, o andı sahiplendiniz. Sahiplenmiyorsanız lafınızı
düzeltin.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Adam Türk değil, Türküm, doğruyum. diye söylettiriyorsunuz her
sabah!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Peki, bir dakika
(BDP sıralarından gürültüler)
ADİL KURT
(Hakkâri) Benim çocuğum niye kendi varlığını senin
çocuğunun varlığına armağan etsin!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bir dakikanızı alayım.
Sayın
Başkanım, izin verir misiniz, çıkayım
BAŞKAN
Hayır, ne diye çıkacaksınız?
ADİL KURT
(Hakkâri) Siz düzelteceksiniz, söyleyen sizsiniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, bakın, Andımız
tartışması şudur: Dünyanın bütün ülkelerinde ilkokul
öğrencilerine buna benzer antlar söyletilir. Amerika Birleşik
Devletlerinde de Amerika Birleşik Devletleri Bayrağına
bağlılığımı bildiriyorum
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Amerika vatandaşlığı ayrı bir
kavram.
MUHARREM İNCE
(Yalova)
Bu cumhuriyet, Tanrının altında sonsuza kadar
yaşayacaktır. Özgürlük ve adalet hepimize. diye antlar söylenir.
Dünyanın bütün ülkelerinde ilköğretimin amacı,
farklılıkları ortaya koymak değildir, benzerlikleri ortaya
koymaktır. Bunların tartışılma yeri burası
değildir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Benzerlikleri siz bize belirleyemezsiniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bu, benzerlikleri ortaya koymaktır. Tartışma yeri
burası değildir, Meclis değildir. (BDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Tamam, teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bunu eğitimciler tartışmalıdır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ömer Süha
Aldan, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sosyal demokrat bir partinin enternasyonal
MUHARREM İNCE
(Yalova) Andımızın tartışma yeri burası
değildir, eğitim kurumlarıdır. Siyasetçinin işi
değildir o. Yapmayın ya! (BDP sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Nasyonal
ADİL KURT
(Hakkâri) Andına sahip çıktın
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya, teker teker gelin ya!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Pusulanız yanlış kardeşim. Bu
arabanın kaptanı ulusalcı mı, yenilikçi mi, gelenekçi mi,
sosyal demokrat mı belli değil!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya, sana ne bizim kaptandan! Nasıl olursa olur ya!
BAŞKAN
Sayın Aldan, buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sükûnet sağlandığına göre
başlayabilirim herhâlde.
Şimdi, bu
tasarıyla ilgili, 445 sayılı Tasarıyla ilgili, özellikle
bizim gruptan, içinin boş olduğu yönünde birtakım demeçler öne
sürüldü. Ha, bir açıdan yasaya bakarsanız, tasarıya
bakarsanız, evet, bu tasarının bir anlamda içi boştur, bir
anlamda da içi doludur gerçekten. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği kararlar doğrultusunda yapılan bir düzenlemedir özünde.
Ama şunu gözden ırak tutmamak
lazım ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları esas
alınarak bu tasarıya bir isim verilmek gerekirse insan hakları
ve ifade özgürlüğü bağlamındaki sözler biraz boşlukta
kalmaktadır.
Bizim
gördüğümüz kadarıyla bu tasarı iki kez Bakanlar Kuruluna
gitmiş gelmiştir. Bu iki kez gidip gelişi sırasında
belli ki içi boşalmıştır. O zaman şunu söyleyebiliriz
bu tasarıyla ilgili: Adı kalmış yadigârdır.
Bu düzenleme
aslında bir imaj düzenlemesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
benzer kararlarda verdiği bazı ihlal sonuçlarına bakılarak acaba
sayıyı ne kadar azaltabiliriz anlayışıyla bu düzenleme
gerçekleştirilmektedir ama şu bir gerçektir ki, ülkemizde son
yıllarda moda hâline gelen bir uygulama, o da insan hakları ve
özgürlüklere bakış açımızda hep dış dinamiği
esas almamızdır. Yapmamız gereken bu değildir aslında.
Dış dinamiği esas alırsanız, sürekli Avrupa ne der,
dışarısı ne der anlayışıyla kendi temel hak
ve özgürlüklerinizi düzenlemeye kalkarsanız, uygulamada oluşan pek
çok sorunu da görmezden gelirsiniz ne yazık ki. Biz aslında -yapmamız
gereken- dışarısı ne der ya da Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesindeki dava sayısındaki ihlalleri nasıl
azaltırız mantığından öte, mevcut
uygulamalarımızda temel hak ve özgürlüklere yönelik ne gibi
saldırılar var ve biz bunları nasıl gideririz
telaşı içinde olmalıyız. Ne yazık ki böyle bir dert
yoktur. Önce bir insan hakları ihlali olacaktır, özgürlükler ihlal
edilecektir, sonra kişiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gideceklerdir ve oradan ihlal kararı çıktıktan sonra biz, dönüp,
o ihlal kararlarını nasıl azaltabiliriz diye yasal düzenleme
yapacağız diye düşünülecektir. Bu, doğru bir
yaklaşım değildir.
Neden böyledir?
Çünkü demokrasiyi içselleştiremeyen, insanların temel hak ve
özgürlüklerine doğal talepler gözüyle bakmayan veyahut da kendisinden bir şey
istenmesinden hoşlanmayan bir yönetim anlayışı vardır
Türkiyede. Bugün uygulamaya baktığımızda pek çok sorun
var. Bugün bazılarından örnekler vereceğim size, hem de çok
tipik örnekler.
Artık
uygulamada yaşanan sorunlar ne yazık ki yasamayı adam yerine
koymayan boyuta ulaşmıştır. Bir örnek vereyim: Bu
Ergenekon adı verilen davada yargılanan bir kişi, adı
Levent Göktaş, emekli bir albay, Özel Kuvvetler albayı, daha sonra
avukatlık yapmış ve bu kişinin ofisinde yapılan
aramada 51 no.lu CD bulunmuş. Bu meşhur bir CD. İçinde devletin
gizli belgeleri var ama bunun yanında da bazı yargıçların,
yüksek yargıçların da içinde olduğu üst düzey kişilerin
özel yaşamına ilişkin görüntüler var ve bu CD, ne hikmetse,
adliyenin arşivinin emanet dairesinde kırılıyor bir süre
sonra, kırılıyor, kullanılamaz hâle geliyor. İçinde
gizli içerikli belge var, bilirkişiye inceletemiyorsunuz, yurt
dışına gönderip bu kırık CDyi tamir ettiremiyorsunuz.
Niye? Çünkü devletin gizli belgesi bu.
Şimdi,
gelelim bir noktaya değerli arkadaşlarım: Bu CDyle ilgili
kırılma gerekçesini ben biliyorum aslında çünkü o CDde özel
görüntüleri olan biri, iktidara kolaylaştırıcı bir
işlem yapmıştı, o CDnin kırılması
gerekiyordu ve kırıldı. Bunun üzerine mahkeme bir yazı
yazıyor Ankara Emniyet Müdürlüğüne, diyor ki: Bu CDnin bir
örneği sizde var mı? Ankara Emniyet Müdürlüğü gönderiyor,
Evet, bizde bir örneği var. diyor. CD geliyor fakat CDnin IP
numarasının incelenmesinde, Levent Göktaşın bürosunda
yapılan aramadan bir hafta önce düzenlendiği ortaya çıkıyor
ve Ankara Emniyetinin CDsi bunu kapsıyor değerli arkadaşlar.
İkinci
bir nokta var: Türk Ceza Kanununun 326ncı maddesi, devlet
sırrı niteliğindeki belgelerin tahsis edilen amacı
dışında kullanılmasını cezalandırıyor
ve hapis cezası beş yıldan başlıyor. Bunun tek nüsha
olması lazım çünkü devlet sırrı niteliğinde bir CD ve
Levent Göktaş hakkındaki yargılamada suçlardan bir tanesi de
devletin sırrı niteliğindeki belgeleri amacı
dışında bulundurmak. Peki, Ankara Emniyet Müdürlüğünün
elinde o CD ne arıyor? Türk Ceza Kanununa göre, o CDyi yedekleyen bütün
emniyet görevlileri de sorumludur. Aynı devlet sırrı
niteliğindeki bir belgeyi tahsis amacı dışında
bulundurmaktan onlar da yargılanmalıdır ama Levent Göktaş
içeride, bu CDyi kopyalayan emniyet görevlileri
dışarıdadır. Bu, büyük bir çelişkidir ve Türk Ceza
Kanunu açısından gerçekten irdelenmesi gereken bir maddedir.
Bir diğer
konu, değerli arkadaşlarım, Hanefi Avcı. Hanefi Avcı
muhafazakâr bir insan, abdestinde, namazında bir insan. Yılların
sağcısı. Yıllarca sol terör örgütü üyelerine ya da sol
örgüt üyelerine işkence yapmakla bilinen bir adam ve bugün Hanefi
Avcı bir sol terör örgütü üyesi olmaktan tutukludur. Oda TV davasında
soruşturma yapıldı, davanın asli faili olarak bir sürü
insan toplandı, bunlar yıllarca cezaevinde tutuklu kaldılar,
hepsi tahliye oldu ama bu örgüte yardım etmekten tutuklu bulunan Hanefi
Avcı içeride duruyor. Gerçekten vicdanları sızlatan bir tablodur
bu yılların sağcısını bir sol terör örgütü üyesi
olarak içeri atmak
Şimdi, bu
uygulamaya nasıl bakacağız? Efendim, yargı, görevini
yapıyor, yargının görevine karışmamak lazımdır.
Boş laftır. Yargı, bugün, bu Türkiye Büyük Millet Meclisini adam
yerine koymamaktadır. Onun çıkardığı, bu Meclisin
çıkardığı yasaları Saymıyorum kardeşim.
anlayışındadır. Bunlara dur demek de bu Parlamentonun
görevidir. Hukukun üstünlüğünü sağlamak, temel hak ve özgürlükler
konusunda herkesten daha fazla çaba içinde olmak, bu Parlamentonun görevidir.
Bu külhanbeyliğe dur demek, bu Parlamentonun görevi olmalıdır.
Türkiyede yığınla insan böylesine kuşkulu delillerle,
kanıtlarla ne yazık ki tutuklu. Bunlar mahkûm olacaklar, yarın
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne yeniden gidilecek, yeniden
yığınla tazminata mahkûm edilecek bu ülke, bir
yığın insan, çoluğundan çocuğundan ayrı kalacak,
işinden olacak, geçim sıkıntısı çekilecek, aileler
dağılacak. Niçin? 3 tane yargıcın
Kendilerine elbette ki
saygı duyuyorum, Türkiyedeki yargıçların hepsine bir
saygım var ama bu kadar fütursuz anlayışta olmalarına da
göz yummayı kabullenemiyorum çünkü ben o kürsüde otuz yıl oturdum.
Size bir örnek
anlatayım değerli arkadaşlarım, son olarak onunla
bağlayacağım: Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde bir dava. Bir
örgüt üyesi çocuk, ifadesine başladığı sırada
göğsünden bir pankart çıkardı, pankartı sloganla okumaya
başladı. Birden jandarmalar üzerine atladılar. Mahkeme
başkanı Atın bu iti dışarı! dedi ve apar topar
kişi götürüldü. O tutuklulara mahsus bölümde bağrış
çağrış, Ölüyorum! diye
Belli ki dayak yiyor. Avukatı
bağırmaya başladı: Efendim, sahip çıkın,
müvekkilimi öldürüyorlar! Savcılığa müracaat et
kardeşim. dedi.
Aynı
mahkemede, yaklaşık iki ay sonra başka bir ağır ceza
mahkemesinin -devlet güvenlik mahkemesinin- başkanlığında
yine duruşmaya başladık. Yine sanıklardan bir tanesi
göğsünden bir pankart çıkardı, okumaya başladı.
Jandarmalar müdahale etmeye kalktılar. Ağır ceza mahkemesi
başkanı Durun arkadaşlar. dedi. Söyle oğlum. dedi,
Slogan mı atacaksın? Attırdı. Aç pankartı. dedi,
açtırdı. Yaz oğlum. dedi, tutanağa bunu tek tek geçirdi.
Oğlum, maksadına nail oldun, koy o pankartı göğsüne,
şimdi devam et. dedi.
İşte
böyle yargıçlara ihtiyacımız var. Bunu sağlamak da bizim
sorumluluğumuzdadır diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen İlknur İnceöz, Aksaray
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
445 sıra sayılı İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet olarak yargıda en büyük hedefimiz, demokrasinin
tam olarak uygulandığı, bireysel hak ve özgürlüklerin
genişletildiği, yasalar önünde herkesin eşit olduğu,
hukukun üstünlüğünün sağlandığı, tarafsız,
hızlı yargılamanın yapılabildiği,
yargının tam bağımsız olduğu bir Türkiye hayalidir.
Bunun gerçekleştirilmesi için bugüne kadar çok önemli düzenlemeler
yaptık. Daha evvel geçirdiğimiz üç ayrı yargı paketiyle
yargının iş yükünün azaltılarak yargının
hızlandırılması, adalet hizmetlerinin etkin ve
hızlı bir şekilde yürütülmesi için önemli
değişiklikleri geçirdik. Bugün yargı sistemimiz düne göre çok
daha şeffaf, güvenilir, daha hızlı ve en önemlisi toplumsal
barışa hizmet eden, güveni tesis eden bir görünüme
kavuşmuştur.
Değerli
milletvekilleri, tüm bu süreç içerisinde çıkarılan yasalara rağmen
Türkiye, şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince hakkında
en çok ihlal kararı verilen ülke
durumundadır. Bu durum, hem insan haklarına saygı konusunda
özensiz olduğumuz algısına hem çok yüksek miktarlarda tazminat
ödememize sebep olmaktadır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesini 1954 yılında imzaladığımız ve
iç hukuk tarafından benimsediğimiz de düşünüldüğünde, bu
sözleşme iç hukukun bir parçası hâline gelmiş olup, 1987
yılında da bireysel başvuru hakkını kabul ettik.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 46ncı maddesine göre Sözleşmeci
taraflar, taraf oldukları davalarda mahkemenin vermiş olduğu
kararlara uymayı taahhüt eder. denilerek, bu konuda yükümlülük
altında olduğumuzu da bir kez daha hatırlatmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, tasarının ikinci bölümünde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin ülkemiz aleyhine vermiş olduğu kararlar göz
önüne alınarak gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda
gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda birçok
değişiklik yapılmış olup, tasarının kabul
edilmesiyle hukukun evrensel ilkeleri bakımından ve insan
hakları açısından çok önemli, olumlu düzenlemeleri
mevzuatımıza ve uygulamaya kazandırmış
olacağız.
Tasarının
16ncı maddesine baktığımızda, CMKnın 108inci
maddesinin birinci fıkrasına şüpheli veya müdafii dinlenilmek
suretiyle ibaresi eklenerek soruşturma evresinde şüphelinin
tutukluluk hâlinin devam edip etmeyeceğine karar verilirken şüpheli
veya müdafii dinlenilecek. Bu şekilde tarafların delil gösterebilme,
aynı zamanda savunma hakkı genişletilmiş oluyor imkân
tanınmasıyla beraber.
Yine,
tasarının 17nci maddesiyle CMKnın 141inci maddesinde,
yakalanan ve tutuklanan kişiler, yakalama ve tutuklama işlemine
karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından
yararlandırılmazsa maddi ve manevi her türlü zararının
tazminini isteyebilecekler ki bu da tazmin edilecek kişiler hakkında
bir genişletme sağlamış olacak.
CMKnın
144üncü maddesinde yapılan değişiklikle, gözaltı ve
tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilen kişiler,
yine tazminat isteyebilecek kişiler kapsamına
alınmıştır.
CMKnın
172nci maddesine eklenen fıkrayla, kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararın etkin soruşturma
yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kesinleşmiş kararıyla tespiti hâlinde üç ay içinde yeniden
soruşturma yapılacak.
Hukuk Muhakemeleri
Kanununda yapılan önemli bir düzenleme de adli yardım kapsamı
genişletilmektedir. Dava veya takibe açıkça dayanaktan yoksun
bulunmaması hâlinde adli yardımdan yararlanabilecek. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda verilen kararlarda fakirlik
belgesini yeterli bulmakta ve talep eden kişinin
haklılığı kriterlerinin aranmadığı bir
sistemi kabul etmektedir. Bu da önemlidir, yine savunmaya, yargıya erişim
anlamında kolaylık sağlamakta.
Yine 6100
sayılı Kanunda yapılan değişiklikle adli yardım
talebinin reddine ilişkin karara itiraz hakkı getirilmekte. Bu da
kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde itiraz edilebilecek ki
bu da önemli bir düzenleme. Yine ödeme gücünde bir değişiklik
olduğu takdirde bunun ispatıyla yeniden adli yardım talebinde
bulunabilecek kişiler.
Değerli
milletvekilleri, tüm bu düzenlemeler, insan hak ve özgürlükleri anlamında,
demokrasi anlamında yargının güçlendirilmesi için önemlidir,
ihlal aldığımız konuları düzeltecek, demokrasimizi,
hukukumuzu ve yargımızı güçlendirecektir.
Ben, bu
tasarının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
tasarıda emeği geçen başta Hükûmetimize, bakanlarımıza
ve Komisyondaki değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve
oylarıyla kabul edecek Genel Kuruldaki tüm milletvekillerime teşekkür
ediyor, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına söz isteyen Harun Tüfekci, Konya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HARUN TÜFEKCİ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü
Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla alakalı
ikinci bölüm hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, devletimizin özgürlükçü ve demokratik karakterini
güçlendirmeye kararlı olan Hükûmetimiz, temel hak ve özgürlüklerin en
geniş anlamda hukuki korumaya kavuşması için güçlü bir siyasi
irade ortaya koyma gerekliliğini görmüş ve bu hususta gerekli
kararı ve gerekli adımı atmaya başlamıştır,
on yıldır da bu kararlılık devam etmektedir. Yasal ve
yapısal sorunların çözümüyle kurumsal önlemlerin geliştirilmesi
noktasında önemli mesafeler alınmıştır.
Mevzuatımız, demokratikleşme ve insan hakları odaklı
bir yaklaşımla gözden geçirilmiş olup anayasal ve yasal düzeyde
gerçekleştirilen değişiklikler, bir taraftan temel hak ve
özgürlükleri daha güçlü teminatlara bağlayacak düzenlemeler içerirken,
diğer taraftan yargının etkinliğini, bağımsızlığını
ve tarafsızlığını güçlendirecek önlemleri
içermektedir. Zamanın gerisinde kalan ve güncel ihtiyaçları
karşılayamayan temel kanunlar yenilenmiş, yargısal
işleyişin etkinliğini artıran üç ayrı reform paketi de
son iki yıl içinde yüce Meclisimizde kanunlaşmıştır,
kabul edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin
yaşadığı problemler var, sorunlar var. Türk
yargısının içinde olduğu sorunlar da elbette vardır.
Bütün bu sorunların aşılması, demokrasimizin
güçlendirilmesi için AK PARTİ olarak sistematik bir çalışma
yapılmakta, bu tasarı da bu çalışmanın içerisinde
somut bir çalışma olarak kendini göstermektedir. Eksikliklerimizle
yüzleşme konusunda cesaretimiz kadar, eksikliklerimizi tamamlama, ülkemizi
daha müreffeh bir yere götürme konusunda gayretimiz, inancımız,
çabamız vardır değerli arkadaşlar.
Görüşmekte
olduğumuz bu tasarıyla insan haklarına saygı ve bu konuda
ortaya çıkan aksaklıkları iç hukukta çözüme bağlamanın
gereğini yerine getirebilme amaçlanmaktadır. Bu tasarıyla,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından koruma
altına alınan hakların ihlaline sebebiyet verebilen çeşitli
kanunlardaki ilgili hükümlerde değişiklik yapılmakta ve söz
konusu olabilecek ihlal durumlarının ortadan
kaldırılması hedeflenmektedir. Böylece, insan haklarına
saygılı her medeni devletin yapması gerektiği şekilde
bu alanda ortaya çıkan aksaklıklar iç hukukta çözüme
bağlanmakta, diğer yandan da Türkiyenin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları açısından görünümünün daha iyi
bir noktaya taşınabilmesi temel amacımız olmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; demokrasi,
korkuların değil, hürriyet şarkısının rejimidir.
Üretilmiş türlü vehim ve korkularla toplumun esir alınmaya
çalışıldığı çok uzak olmayan bir geçmişte
güçlü bir siyasal irade ortaya çıkmış ve Bu şarkı
burada bitmez. demiştir. Evet, arkadaşlar, bu şarkı
ebediyete kadar devam edecek ve ülkemizin ekonomi, dış politika,
eğitim, sağlık, ulaşım, savunma sanayisi gibi
alanlarda olduğu gibi hak ve özgürlükler yolunda da daha müreffeh, daha
gelişmiş bir gelecek için adımlarını daha
hızlı atmaya devam edecektir.
Dördüncü
yargı paketiyle yapılacak düzenlemelerin demokrasimize ve insan
haklarının gelişmesine önemli katkı
sağlayacağını ümit ediyor, siz değerli heyeti saygı
ve hürmetle selamlıyorum. İyi günler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Aldan
ÖMER SÜHA ALDAN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği
gibi, 1602 sayılı Kanunun 20nci maddesinde sivil memurlar Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinde yargılanmaları sırasında
asker şahıs sayılıyorlar. Sayın Bakana bir sorum var.
Daha önce komisyonda da bir değişiklik talebinde bulunulmuştu bu
konuda. Sivil memurların Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde yargılanması,
adil yargılanma hakkına uygun mudur? Bu konuda bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün de sordum, bugün
yine soruyorum: Tayyip Erdoğan diyor ki, Genelkurmay
Başkanının tutuklu yargılanmasına vicdanım el
vermiyor. ve Bülent Arınç diyor ki Milletvekillerinin tutuklu
kalmasına vicdanım el vermiyor. Şimdi, kanun önümüzde. Niye bu
kişilerin, eğer samimiysek, halkı kandırmıyorsak,
halka karşı yalan söylemiyorsak niye bu kanun elimizdeyken,
bunların tutuksuz yargılanmasını sağlayacak bir
düzenleme yapmıyoruz. Bugüne kadar Tayyip Erdoğanın hangi
iradesi AKP grubu tarafından reddedildi?
İkinci sorum:
Biz, Silivriye 45 tane Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili gittik.
Mahkemelere girmek ve duruşmaları izlemek açıktır, buna
rağmen oradaki mahkeme başkanı bizi oturtmadı, tam dört
saat ayakta bekletti. Bu mahkeme başkanına, bu Sadullah Ergin mi
talimat verdi CHP milletvekillerinin ayakta durması için? Eğer
vermediyse o mahkeme başkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisine
saygısızlık yapan bu mahkeme başkanını görevden
almayı düşünüyor mu? Düşünmüyorsa demek ki bu talimatın
kendisi tarafından verildiğini kabul etmek zorundayız
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Havutça
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hukukta suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği hangi fiillerin,
eylemlerin suç olduğu çok açık bir şekilde
tanımlanıyor ve bu yasaları, bu milletin seçtiği Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir. diyen bu Parlamento
yapıyor. Şu anda hangi fiillerin suç olduğu, Türk Ceza Kanununda
ve özel ceza kanunlarında tanımlanmış. Siz bu ülkenin bir
Adalet Bakanı olarak Bu suçsa ben bu suçu işlemeye devam ediyorum.
hak ve yetkisini kimden alıyorsunuz? Siz hangi cüretle Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Parlamentonun çıkardığı kanunları
çiğneme yetkisini, suç işleme özgürlüğünü ve yetkisini kimden alıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Osmaniye Cezaevi personelinin lojman diye
kaldığı idari binada ciddi sıkıntılar var. Hiçbir
hizmet alamadıkları hâlde 400 TLye yakın bir kira ödemek
zorunda kalıyorlar. Bu konuda bir şey yapmayı düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum
da: Türkiyede artık bölücü terör örgütü her alanda suç işliyor.
Devletin görevlileri suç işliyor, zatıaliniz Adalet Bakanı
olarak suç işlemekten bahsediyorsunuz, bu savcıların isminin
önünde bir cumhuriyet kelimesi var, bu cumhuriyet kelimesinin sahibi Mahmut
Esat Bozkurt Bir gün cumhurbaşkanları, başbakanlar bile suç
işlerse cumhuriyet savcıları kendilerinde cumhuriyetin gücünü
hissetsinler, onun için bu unvanı verdik. demişti. Şimdi,
cumhuriyet savcıları, devletten güç alıp cumhuriyete
saldırılara cevap vermediklerine göre, soruşturma
açmadıklarına göre, cumhuriyet ibaresini savcı kelimesinin
önünden kaldırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Sayın
Bakana sorduğum soru üzerine Bülent Arınça suikast iddiasıyla
ilgili soruşturmanın hâlâ savcılık elinde olduğunu
öğrenmiş bulunuyoruz. Yaklaşık iki yılı
geçmiştir; bu, makul bir süre değildir normalde. Yalnız, çok
hızlı bir soruşturmayla o dönemde Genelkurmaya ait kozmik
odanın da yahut da Özel Kuvvetlere ait kozmik odanın da arandığını
hepimiz biliyoruz, kamuoyu olarak izledik.
Yine son edinilen
bilgilere göre Özel Kuvvetlere ait kozmik odanın aranmasının
sebebi olarak 1960lı yıllarda Erzurumda Komünizmle Mücadele
Derneğinin kuruculuğunu yapan Fethullah Gülen Hoca Efendiye ait,
Fethullah Gülen Hocaya ait komünizmle mücadele dernekleri
evraklarının arandığı, onunla ilgili bu suikast
iddiasının ortaya atıldığı söylenmektedir. Bu
konuda bizi aydınlatırsa Sayın Bakan mutlu olacağız.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bu cezaevindeki iaşeyle ilgili yıllardır,
yanılmıyorsam, aynı rakamlar devam ediyor, gerçekten 4-4,5
liralık bir parayla nasıl üç öğün yemeği, bu iaşeyi
sağlıyorsunuz; bunu öğrenmek istiyorum, bir. Bu konuda bir
çalışmanız var mı artırmak için?
İkincisi: Uzun
yıllardır cezaevinde olan PKKli siyasi tutuklular var. Bunlar yirmi
yılı aşkındır cezaevindeler ve bunların büyük bir
çoğunluğunun aileleri gerçekten yoksul ve bu insanlar, yani Diyarbakır
doğumluysa Tekirdağda veyahut da Çorluda, Bayburtta, Rizede. Bu
arkadaşları yeniden bölgeye, tekrar illerine geri götürebilir miyiz?
Çünkü bu hem ahlakidir hem de vicdanidir. Ailelerin de yirmi yıldır
böyle sıkıntıları var. Bu konuda bir çalışmanız
var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök...
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Bakan, Başbakan Kırgızistana giderken
uçakta yaptığı bir açıklamada Silivrideki davaları
izlemeye giden milletvekillerimizin suç işlediğini ifade etmiş.
Duruşmaların aleni olduğu bir Anayasa hükmü ise sayın
milletvekillerimiz hangi suçu işlemişlerdir Sayın Bakan?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Aldan
Sivil personelin Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde
yargılanmasına ilişkin bir düzenleme düşünüyor musunuz?
diye sordu. Bildiğiniz gibi, 2009 yılında yapılan
çalışmalarla zaten ceza yargılamaları tamamen sivil
yargıya aktarılmıştı. Savaş dönemi hariç hiçbir
sivil, askerî mahkemelerde yargılanamayacak bundan sonra. Bu açıdan
bir problem bulunmuyor ancak disiplin hukukundan kaynaklı ve oradan da
ihtilaf olarak idari yargıya giden konulara ilişkin olarak aynı
olayla ilgili farklı mahkemelerde farklı sonuçlar
çıkabileceğine dair bir endişesi var Savunma
Bakanlığımızın. Bu açıdan, idari yargı
açısından bu konuda bir ayrıma şu aşamada ihtiyaç
olmadığını ifade ediyoruz ancak Parlamentodaki Anayasa
Uzlaşma Komisyonuna AK PARTİnin sunmuş olduğu kendi
görüşünde, yüksek mahkemelerin tek çatı altında
toplanmasıyla beraber zaten askerî yüksek idare mahkemelerinin yüksek
mahkemeler içerisinde yeni bir pozisyon olarak korunması
düşünülmüyor. Bu açıdan bu konuda şu anda yeni bir çalışma
düşünülmediğini ifade ediyorum.
Sayın Gençin
sorusu: Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan
Yardımcısının tutuklu yargılamalara ilişkin
görüşleri ortada. Sayın Genelkurmay eski Başkanıyla ilgili
bu tutuklu yargılamaların devamından
rahatsızlıklarını ifade ettiler. Şimdi yasa yapıyoruz,
niçin bu yasada bir düzenleme yapmak suretiyle bunu sağlamıyoruz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kanun çıkaralım.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli milletvekilleri, biz 2012
yılının Temmuz ayında bu Genel Kurulda bir yasa
çalışması daha yaptık. Orada adli kontrolle ilgili üst
sınırı kaldırdık ve artık iddianamelerdeki talep
edilen ceza miktarı ile adli kontrol tedbiri arasındaki
bağı koparttık. Mahkemeler, dosya münderecatına bakmak
suretiyle, adli kontrolle ilgili takdirlerini her dosyada uygulayabilirler.
Bunun yolunu açtık, açmaya çalıştık ancak o dosyalarda
yargılanan sanıklar sadece bahsettiğiniz o 2-3 kişiden
ibaret değil, aynı dosyalarda çok sayıda sanık var. O
sanıklardan 2 tanesini, 3 tanesini o dosyalardan
ayrıştıracak bir yasal düzenlemenin şu anda yapılmakta
olan çalışmaların içerisine ilave edilmesi, yasa koyucu
tarafından ya da en azından Hükûmet kanadı tarafından uygun
görülmemiştir.
Onun
dışında, Silivri mahkemelerinde hafta başında
yaşanan hadiseye ilişkin Mahkeme Başkanını Adalet
Bakanı görevden almayı düşünüyor mu? Anayasayı açıp
bakarsanız, Adalet Bakanının böyle bir görevi ve yetkisi yok.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunu kastediyor iseniz, Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun ilgili dairelerinin görevleri içerisindedir.
Adalet Bakanı, o dairelerin çalışma yaptığı
toplantılara katılamaz. Hem Anayasaya bakınız hem de
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu Kanununa bakınız. Adalet
Bakanı sadece genel kurul çalışmalarına katılabilir,
orada da hâkim ve savcıların özlük işlerine ilişkin
görüşmelerde bulunmazlar. Dolayısıyla, Adalet Bakanı olarak
böyle bir yetkim yok.
Ayrıca,
Silivri mahkemesinde yaşanan hadiselerin vasfının,
niteliğinin de ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.
Sayın Gökün
de bu noktada bir sorusu var. Açık olan duruşmalara
milletvekillerinin katılması hangi suçu oluşturur? diye bir
soru sordular. Milletvekillerinin duruşmaları izlemesi suç
değil, bir haktır ancak duruşmaları izlemesi bir
haktır. O duruşmaların yapılamaz hâle getirilmesinde bir
dahli varsa milletvekillerinin, milletvekillerinin böyle bir hakkı yoktur.
LEVENT GÖK
(Ankara) Başbakan talimat veriyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben şart cümlesi kurdum. Şart cümlesi
kurdum. Milletvekillerinin o yargılamanın
yapılamayışına dahli varsa böyle bir hakları yoktur
diyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bu davaya giremez. diyor Başbakan. Böyle bir şey olur
mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Onun öyle olup olmadığı
incelemelerde, soruşturmalarda belli olacaktır. Şu anda benim
engellemişlerdir, engellememişlerdir gibi bir tespit yapma konumum
yok çünkü oradaki görüntüler, oradaki kayıtlar henüz deşifre edilme
aşamasında, o incelemeler bittikten sonra böyle bir şey var
mıdır, yok mudur ortaya çıkacaktır.
Sayın
Havutça, Hangi fiillerin suç olduğu Türk Ceza Yasasında
belirlenmiştir. Siz Adalet Bakanı olarak nasıl olur da
Bu
konu, bu fiiller suç ise ben bu suçu işliyorum. deme cesaretini nereden
alıyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, bu soru defalarca soruldu, ben de defalarca cevap verdim ama
zannediyorum cevaplarım size ulaşmadı; tekrar, bir kez daha
ifade edeyim. Adalet Komisyonunda da gündeme geldi bu soru. Bir televizyon
programında çözüm sürecine ilişkin görüşümüz sorulduğunda
bu çözüm sürecinin neden ibaret olduğunu anlatıyoruz. Birkaç
aşamadan oluşan bir süreç. Burada da soruldu, Sayın Şandır
da ifade ettiler: Bu çözüm süreci ne getiriyor, ne götürüyor, bir bilelim.
Şunu söyledik: Otuz yıldır bölgede sıcak bir
çatışma var, bu çatışmada çok canlar yandı, çok
şehitler verdik, bölgeden çok insan hayatını kaybetti;
sivillerden, askerlerden, polislerden, silahlı terör örgütü
mensuplarından. Bütün bunların tamamı 76 milyonluk bu ülkenin
mevcudu içerisinden kayıplar. Oysa o bölgede kamu görevlilerine silah
doğrultup ateş eden, terörist dediğimiz unsurlar da bu ülkenin
geleceği için hizmet etmesi gereken unsurlar hâline getirilebilir mi? Bunu
da düşünmek, bu ülkenin ortak değerini kullanmak ve bu canların
yitmesini önlemek mümkün mü, değil mi? Türkiyede hepimizin üzüldüğü,
hepimizin kahrolduğu bu ateşi söndürmek ve bizi bu şekilde
kapıştırmaktan keyif alanları tasaya sevk etmek mümkün mü?
Bunu araştırıyoruz, buna uğraşıyoruz. dedik.
Bunun aşamaları silahların susması, daha sonra
silahlı unsurların tamamen bu ülkeyi terk etmesi, bu ülkedeki
demokrasi açığının kapatılması, demokratik
hakların tamamlanması ve nihayetinde normalleşme süreci
ile beraber bu ülkede geleceğe dönük huzurun, kardeşliğin
sağlam temeller üzerinde inşası çabasıdır bu süreç.
diye izah ettim.
Sunucu şunu sordu, dedi ki: Buna ilişkin
endişeler var. Bir savcı çıksa ve dese ki: İmralı Adasında
kamu görevlileri gidip görüşme yapıyor. Bu görüşmelerden sonra
siyasi parti gruplarından elemanlar gelip görüşmeler yapıyor.
Bununla ilgili bir soruşturma başlatsa savcılar ne
yaparsınız? Buna dair endişeler var, ne diyorsunuz?
Ben de bu biraz önce bahsettiğim hususları
aktardım. Çok canlar yandı, çok kanlar aktı, her insanın
yüreğine ateş düşüren bir süreç yaşadık. Büyük resmi
görelim. diyorum. Bu sonuçları ortadan kaldırabileceksek büyük
resme bakarak çalışabiliriz ve sonuç alabiliriz diye
düşünüyorum. Bir savcı çıktığında Siz niye Türkiyeye
huzuru getirmeye çalışıyorsunuz? diye hesap mı
soracaktır? diye söylüyorum. Akan kanın, gözyaşının
dindirilmesi için niçin gayret sarf ediyorsunuz? diye mi soracaktır?
Bunları yapmaya çalışmak suçsa, evet, şu anda
yaptığımız budur, ben bu işi yapıyorum.
demişim. Ama bunlar suç değildir çünkü istismar edilen
sorunları çözmeye çalışmak suç değildir. Çözümsüz
bırakılan sorunlarla, istismarın bilerek bilmeyerek, isteyerek
istemeyerek devamına katkı sunmak mı suçtur, yoksa bunları
ortadan kaldırmak mı suçtur? Terör varlığını
bazı sorunların istismarına borçludur, bu doğrudur ama
diğer taraftan terörün istismarıyla kurulan mikroiktidar
alanları da mevcuttur ki buraya dikkatinizi çekiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen Sayın Bakan, dün
tartışma konusu oldu.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim
soruma kasten yanlış bilgi verdi.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Otur yerine!
BAŞKAN Sayın Genç, böyle bir usulümüz yok.
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
yanlış bilgi verdi.
BAŞKAN Soru sordunuz, Sayın Bakan cevap
verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Cehaletini ortaya koyuyor.
BAŞKAN Onu biz bilemeyiz ki Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Diyor ki: Efendim, o dosyalarda
biz onlara özel bir statü getiremiyoruz.
BAŞKAN - Evet, ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika beni dinle be
Başkan, bir şey söylüyorum ya! Bir şey söylüyorum sana!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Nasıl
konuşuyorsun sen öyle!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Bir şey söylüyorum sana.
BAŞKAN
Söyleme hakkınız yok efendim. Soru sordunuz, Sayın Bakan cevap
verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Diyorum ki: Soruyu yanlış cevaplandırdı. Biz burada,
milletvekilleri tutuksuz yargılansın diye önerge verdik, bu
reddedildi; AKPliler reddettirdi.
BAŞKAN
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Genelkurmay Başkanı tutuksuz yargılanır. Niye? Bunu
engelleyen bir şey var mı?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Otur yerine!
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Otur yerine!
BAŞKAN Yeni
madde ihdasına ait bir önerge vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ya, sen ne biçim Başkan Vekilisin! Ne biçim Başkan
Vekilisin ya! Bir milletvekili konuşurken dinlemek zorundasın.
Bana bak!
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Sen kimsin de Bana bak. diyorsun ya? Başkan Vekiline
Bana bak. diyor ya.
BAŞKAN Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla,
14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sadık, sana bir laf söylüyorum. Sen milletvekilini dinlemek
zorundasın. Ya, böyle bir şey olur mu? Sen neredesin, dağ
başında mısın ya?
BAŞKAN
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı Kanun Tasarısına
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Başkan Vekili, orada kürsüde misin, odun musun! Orada bir
milletvekili konuşurken ona cevap vermek zorundasın ya!
BAŞKAN Konuşun
siz. Siz konuşun, mahkemede hep hesaplaşacağız bu
konularda.
14 üncü
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin
KAMER GENÇ
(Tunceli) - O kürsüye, oraya boşuna oturtmamışlar seni.
buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Nazmi
Gür Halil
Aksoy
Şanlıurfa Van Ağrı
Murat
Bozlak İdris
Baluken Abdullah
Levent Tüzel
Adana Bingöl İstanbul
Madde 15- 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(5) Maruz kaldığı
ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu
koşullarında hayatını yalnız idame
ettiremeyeceği, tedavisi, iyileşmesi, bakımı için
başkalarının desteğine ihtiyacı bulunduğu tam
teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenen
rapor üzerine saptanan şüpheli veya sanık hakkında tutuklama
kararı verilemez. Tutuklama kararı verilmesinden sonra maruz
kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık
nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını
yalnız idame ettiremeyeceği, tedavisi, iyileşmesi,
bakımı için başkalarının desteğine ihtiyacı
bulunduğu tam teşekküllü hastanelerin sağlık
kurullarınca düzenlenen rapor üzerine saptanan tutuklu sanıklar
hakkında tutuklama nedenleri ortadan kalkmış kabul edilerek
tahliyelerine karar verilir. Kararda ilgilinin tabi olacağı
yükümlülükler kendisine tebliğ edilir. Şüpheli veya sanık tarafından,
tedavi ve bakımın devamı süresince bulunacağı yer
Mahkemeye bildirilir. Şüpheli veya sanığın sağlık
durumu, sağlık kurulu raporunda belirtilen sürelerde, belli bir süre
belirtilmemiş ise altışar aylık dönemlerde, raporu veren
sağlık kuruluşu veya aynı nitelikteki bir başka
sağlık kuruluşu tarafından değerlendirilerek ilgili
mahkemeye bildirilir. İnceleme sonuçlarına göre iyileştiği
belirlenen şüpheli veya sanık hakkında bu maddenin birinci,
ikinci ve üçüncü fıkrasındaki koşullara göre mahkemece yeniden
bir karar verilir."
BAŞKAN
Evet, Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Efendim, salt çoğunluk olmadığı için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önce
bir davet edin isterseniz.
ADİL KURT
(Hakkâri) Sayın Başkan, Komisyon üyelerini
çağırmadı. Davet etsin Komisyon üyelerini.
BAŞKAN
Davet edin. diyorum ben de.
Evet, Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
15inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
15. Maddesinin son cümlesindeki alınmaz ibaresinin metinden
çıkartılarak alınır ibaresinin eklenmesini saygıyla
arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Kazım
Kurt Gürkut
Acar
Uşak Eskişehir Antalya
Ali Serindağ Candan
Yüceer Muharrem
Işık
Gaziantep Tekirdağ Erzincan
Celal Dinçer
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
maddesi ile eklenen 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 105 inci
maddesinde yer alan görüşü alınmaz. ibaresinin görüşü
alınır. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Halil Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı Şanlıurfa Van
Adil Kurt Abdullah
Levent Tüzel Murat
Bozlak
Hakkâri İstanbul Adana
İdris Baluken
Bingöl
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 15. Maddesi ile değiştirilen
5271 S.K. nun 105. Maddesinin (1). fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümlede bulunan Duruşma
dışında kelimesinin metinden çıkarılarak Talep
duruşma bittikten sonra yapılmış ve duruşma günü
beklenilmeden ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet
Günal Faruk
Bal
İzmir Antalya Konya
Mehmet Erdoğan Oktay
Öztürk Mustafa
Kalaycı
Muğla Erzurum Konya
Alim Işık Mehmet Şandır
Kütahya Mersin
BAŞKAN
Evet, Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
VII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, görüşülen kanun tasarısının
ikinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında
kullandığı bir ifadesini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce ağzımdan bir kelime
çıktı, tavzih etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen oturun. Tutanakları istettim ben.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, hayır, yanlış bir ifade dedim. Ben size
Siz oturur musunuz. diyeceğime Odun musun? dedim. O şekilde
tavzih ediyorum. Yani ben maksadımı aştım.
BAŞKAN
Anlaşıldı Sayın Genç. Teşekkür ediyorum. Tamam.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Beni çok tahrik ettiniz çünkü. Oturur musunuz. diyeceğime
Siz oturun. diyecektim, Odun musun? dedim. Bir yanlışlık
oldu.
BAŞKAN
Tutanaklar ortada, ben tahrik etmedim Sayın Genç.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisinin önergesine Sayın Komisyon
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada ortaya
çıkabilecek tereddütleri ortadan kaldırmak amacı ile bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
maddesi ile eklenen 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 105 inci
maddesinde yer alan görüşü alınmaz. ibaresinin görüşü
alınır. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İbrahim
Binici (Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ADİL KURT
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, önergemiz üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Dilek Akagün Yılmaz
bir konuşma yaptı. Esasında insanların hitap tarzı
bakış açılarını da bir şekilde özetler. Ön
yargılı insanların ön yargılarını da,
karşısındakine nasıl baktığını da bir
şekilde tarifler hitap tarzı. Aynen şunları söylüyor:
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce çıkan
hatip Hasip Kaplan
Biz burada birine sayın derken, onu sevip
sevmediğimize bakarak sayın kavramını kullanmıyoruz.
Biz Sayın Dilek Akagün Yılmaz derken, Uşak halkına
saygımızdan kaynaklı olarak ona saygı duyuyoruz çünkü orada
bir irade vardır ve o iradenin temsilcisi olarak bugün Parlamentodadır,
o nedenle biz orada sayın diyoruz.
Bu hitap, bu hitap
tarzı bir bakış açısını da özetler. Burada
milletvekilleri birbirlerini kıyasıya eleştirebilirler. Bizi
eleştirebilirsiniz, katılmak durumunda değilsiniz ama hitap
ederken, söz söylerken hakaretten ve hakir görmekten uzak
duracaksınız. Sayın Dilek Akagün Yılmazın -size
veririm Sayın İnce, bunu size veririm- kendi sözleridir.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ne demiş, bir daha tekrarlar mısınız?
ADİL KURT
(Devamla) Efendim, şimdi devamını da söylüyorum.
Esasında, zaman zaman, arada bir Allah öz fikrinizi de size söyletiyor.
Açık söyleyeyim, Sayın Yılmazın buradaki düşüncesi
böyle sürçülisan değildir, öz fikriydi, Allah söyletti. Düzelttiniz, sonra
da biz araya girince, Evet, öyle düşünüyorsunuz. deyince sonradan neyi
ifade ettiğinizi fark ettiniz, düzeltme yaptırdınız.
Düşünce özgürlüğünün olmaması gerektiğini söylüyoruz.
diyor. Bu öz fikrini söyletti Allah burada, onu ifade edeyim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) O sehven canım, o sehven.
ADİL KURT
(Devamla) Devamında, Sayın Muharrem İnce, geçen gün televizyon
programında sizi izliyorum, gecenin geç saatine kadar Genç
Bakışta sizi izledim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Oo, teşekkür ederim.
ADİL KURT
(Devamla) Bakınız, bir genç aynen şunu söyledi Diyarbakır
meydanında bayrak olup olmaması meselesine ilişkin olarak: Biz
orada bayrağın olup olmamasını niye sorguluyoruz ki? Türk
Bayrağı orada bulunanları yakacaktır, yakmaya yetecektir.
dedi, siz bunları gülümseyerek başınızla
onayladınız. İşte, ayrımcılık budur.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Nasıl yaptım?
ADİL KURT
(Devamla) Başınızla onayladınız. Ben o programı
izledim. İşte, o gün sizi orada izleyince içimden bir şeyler
koptu; içimden bir şey koptu.
Ve biraz önce,
sürçülisan değildi. O siz Andımızı
çıkarıyorsunuz. dediğiniz zaman, şunu söyleyeyim, Sayın Muharrem
İnce, size soruyorum: Şurada birisi çıkıp şunu derse
ki size, okullarda çocuğunuza şunu söyletirlerse,
Varlığım Kürt varlığına armağan olsun.
dedirtirlerse, Ne mutlu Kürtüm. dedirtirlerse siz kabul eder misiniz bunu?
Siz bunu kabul eder misiniz? Dilediğiniz kadar Ne mutlu Kürtüm ya da
Türküm deyin, bunda hiç kimsenin karışacağı bir şey
yoktur ama sizin çocuğunuza okulda Varlığım Kürt
varlığına, Çerkez varlığına, Laz
varlığına armağan olsun, Arap varlığına
armağan olsun. dedirtirlerse siz kabul eder misiniz? İşte
karşı çıktığımız budur, işte
reddettiğimiz budur.
Bir şey daha
söyleyeyim, ifade edeyim. Bir şeyin arkasında, bir laf söylüyorsak
arkasında sonuna kadar dururuz. Evet, Sayın Başbakanın
bizimle ilgili, bizim dokunulmazlıklarımızla ilgili sarf
ettiği sözler ne kadar yanlışsa, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleriyle ilgili, dokunulmazlıklarıyla ilgili sarf
ettiği sözler de o kadar yanlıştır. Evet, Silivride bir
mahkemeyi izlemek milletvekilinin sadece hakkı değildir, görevidir de;
yasama görevini, takibi yerinde yapmaktır da. Orada ne olup bittiğini
bilmiyoruz, işin o faslında değiliz ama milletvekilinin bu
şekilde dokunulmazlıkla tehdit edilmesini asla doğru
bulmadık. Biz, bunu ilkesel duruş olarak kabul ediyoruz. Demokrasi
size ne kadar lazımsa bize de o kadar lazımdır. Sadece,
demokrasi bize lazımdır deyip bize sıkıntı, bizim
açımızdan gündemlerde
Demokrasi bize lazımdır, size
lazım değildir gibi bir zihniyet, böyle bir fikrimiz yok, asla da
olmadı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT
(Devamla) İşte, sizlerin bu şekildeki
yaklaşımı, sizlerin bu şekildeki tutumu, evet, Türkiyeyi
bölüyor. Maalesef, sizin bu tutumunuz sosyal demokrat bir tutum değildir.
Değerli arkadaşlarınız var, biliyorum, tenzih ediyorum ama
bu tutum sosyal demokrat bir tutum değildir. Siz
ayrıştırıyorsunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
Bu tutumunuzdan
siz geri adım atarsanız, Türkiyede gerçekten demokratik hak ve
özgürlükleri savunursanız sizi alkışlarız, sizi
alkışlarız.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Şeriatçılarla mı demokrasi getireceksiniz, iş
birliği yaparak? Amerikayla, şeriatçılarla iş birliği
yaparak mı demokrasi getireceksiniz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Biz mücadele ederek demokrasi getiriyoruz, bedel ödeyerek
demokrasi getiriyorsunuz.
ADİL KURT
(Devamla) Biz hiçbir kimseyle iş birliği yapmıyoruz ama Kürt
halkının, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olsun, ondan sonra Kürt
sorununu çözeriz diye beklemeye hakkı da yok, lüksü de yoktur.
BAŞKAN
Sayın Kurt, teşekkür ediyorum.
ADİL KURT
(Devamla) Kürt halkı sizin iktidar olmanızı bekleyecekse Kürt
sorunu ilelebet çözülemez.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Göreceğiz, göreceğiz.
ADİL KURT
(Devamla) Görüyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kurt, lütfen
ADİL KURT
(Devamla) Bu zihniyetle, maalesef ve maalesef, siz giderek tarihteki yerinizi
sadece almış oluyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Kurt konuşmasında bir televizyon
programından bahsederek bir olay karşısında
başımı
Bana sataştı açıkçası.
BAŞKAN Ne
dedi de sataştı, ne söyledi sataştı?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bir olayı -televizyonu izleyerek- benim
onayladığımı, başımı
salladığımı söyledi. Onu açıklayacağım.
Sataşıyor açıkçası.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
İki dakika
söz veriyorum.
ADİL KURT
(Hakkâri) Sataştım Sayın Başkan, doğru ama o da
şimdi sataşacak, ben de söz isteyeceğim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ön yargılı olma o kadar.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun
görüşülen kanun tasarısının 15inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, gece
geç saate kadar, gecenin üçüne kadar beni televizyon programında
izlediğiniz için öncelikle teşekkür ederim ama eğer o üç saatlik
bir programda, üç buçuk saatlik bir programda bula bula bir tek hata olarak,
orada çocuğun bir sorusuna, gencin bir sorusuna Başını
sallayarak tasdik ettin. demenizi doğrusu yadırgadım. Yani, ben
neyi bahsettiğinizi bile anlamıyorum şu anda çünkü canlı
yayında kameralar karşısında oradan birisi size el
sallayabilir, ona bile başınızı sallayabilirsiniz. Neye
başımı salladığımı anlamış
değilim. Buna cevap verme gereğini duymuyorum.
Bir diğeri
ise, Sayın Akagün Yılmazın sehven söylediği bir şey
var: Düşünce özgürlüğüne karşıyız. Bunu, burada,
1920den bu yana hiçbir milletvekilinin söylemeyeceğini tahmin edersiniz. Düşünce
özgürlüğünün önündeki engellere. diyeceğine
Bu sehven
söylenmiş bir söz. Çok ucuz bir polemik olur bu.
Bir diğeri,
Hasip Kaplan demiş. Sayın Hasip Kaplan demesi doğrusu ama
biz, zaman zaman, birbirimize Muharrem İnce, Dilek Yılmaz, Hasip
Kaplan diyebiliyoruz. Bu sayın dememiz işin doğrusudur, bunu
hep böyle yapmalıyız ama bazen, buranın o gergin ortamında
da sayın sözcüğünü eklemeyi unutabiliyoruz. Bu, o kişinin sayın
olmadığı anlamına gelmez.
Andımız
tartışmasına gelince, bakın, çelenk koymayı
tartışıyoruz, ulusal bayramlarımızın nasıl
kutlanacağını tartışıyoruz, tabelalardaki
T.C.leri tartışıyoruz, bayrağı
tartışıyoruz. Bunların yanlış olduğunu
söyledim ben. Andımız
Yani Türklüğü geriletmek Kürt sorununa
çözüm değildir. dedim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kim geriletiyor? Var mı öyle bir şey?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ayrıca söylediğim şey, Andımız
tartışması Meclisin işi değildir, eğitimcilerin
işidir. dedim.
ADİL KURT
(Hakkâri) Olur mu?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Eğitimciler mi karar veriyor?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bu, buranın tartışma konusu değildir,
eğitimcilerin işidir. Dünyanın pek çok ülkesinde de bizim
Andımıza benzer antlar vardır. dedim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bu her yerde vardır; Amerikada, Fransada, İngilterede,
her yerde vardır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hiçbir yerde yok. Nerede var?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Araştırın, bakın
ADİL KURT
(Hakkâri) Hiçbir yerde yok.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Getirin, örneklerini getirin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakın, bir şey söyleyeceğim. İdris Bey,
Sayın Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla)
sadece şunu söyleyeceğim size: Bakın, çok örnek
aldığınız, çok özgürlükçü bulduğunuz Amerika
Birleşik Devletlerinde benim az önce söylediğim var mı yok mu,
buna bakın.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Buna bakın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Evet, önergeyi
ADİL KURT
(Hakkâri) Sayın Başkan
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
ADİL KURT
(Hakkâri) Çok özgürlükçü bulduğunuz Amerikayı düzeltmek
gerekiyor. Amerika hiçbir zaman özgürlükçü bir ülke değildir. Sataşma
vardır, söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Ama
biriniz
Siz mi konuşacaksınız, Grup Başkan Vekili mi?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Adil Bey konuşsun.
BAŞKAN
Buyurun.
İki dakika
söz veriyorum.
9.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ADİL KURT
(Hakkâri) Sayın İnce, Amerikayı özgürlükçü
bulmadığımızı siz bu Mecliste herkesten iyi
bilirsiniz. Ömrümüz, antiemperyalizme ve özellikle Amerikan emperyalizmine
karşı mücadele etmekle geçti. Tarihin hiçbir evresinde
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ama bakın, söyleyin, sizin ağzınızdan
duyalım.
ADİL KURT
(Devamla) Biz, evet, antikapitalistiz, antiemperyalistiz. Bugün, eğer
Türkiyede Ankara merkezli, Kürt sorununu çözelim ve bu ülkeye barış
gelsin. diyorsak, biz kendi öz çözümümüzü koyuyoruz. Eğer biz anti
Amerikancı olmamış olsaydık, antiemperyalist
olmamış olsaydık, çok açık ve net söylüyorum, PKK
dünyanın hiçbir ülkesinde, başta da Amerikada terör listesinde olmazdı.
Eğer biz antiemperyalist olmasaydık, Kürt halkı önderi
Sayın Öcalan İmralı Cezaevinde olmazdı, Amerika tutup size
teslim etmezdi. Bunu çok iyi bilin.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bize teslim etmedi ki.
ADİL KURT
(Devamla) Size teslim etti, evet.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Biz miyiz, devlet biz miyiz?
ADİL KURT
(Devamla) Evet. Türkiye Cumhuriyetine teslim etti.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz o devletin parçası değil misiniz?
ADİL KURT
(Devamla) Siz o devleti tanımıyor musunuz? On yıl önceki
devleti tanımıyor musunuz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben tanıyorum da sen tanıyor musun?
ADİL KURT
(Devamla) 57nci Hükûmeti, 56ncı Hükûmeti tanımıyor musunuz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben tanıyorum tabii ki, benim ülkemin
ADİL KURT
(Devamla) Kime teslim etti? Kime teslim etti?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 56ncı Hükûmete.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hayır, hükûmet hepimizin hükûmeti değil mi?
ADİL KURT
(Devamla) 56ncı Hükûmete teslim etmedi mi?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hepimizin hükûmeti değil mi? Değil mi, ülkenin hükûmeti
değil mi?
ADİL KURT
(Devamla) Teslim etti, getirdi; Amerika tutukladı, Kenyada
tutukladı, getirdi. Eğer antiemperyalist olmamış
olsaydı, o olmayacaktı.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Şimdi de Serbest kalsın. diyor Sayın
Hatip.
ADİL KURT
(Devamla) Bunları siz çok iyi biliyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) O silahları kim verdi?
ADİL KURT
(Devamla) Esasında siz, Amerikaya yüz sürme sıranızı
bekliyorsunuz da sıra size gelmiyor, o nedenle gocunuyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Amerika giderken silahları kime bıraktı?
MUHARREM İNCE
(Yalova) O silahları herhâlde dünyadaki antiemperyalistler gönderdi,
değil mi?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
15. Maddesinin son cümlesindeki alınmaz ibaresinin metinden
çıkartılarak alınır ibaresinin eklenmesini saygıyla
arz ve teklif ederiz.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu ve bizlerden, eşit, insanca, onurlu ve adaletli bir yaşam
bekleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının
gerekçesinde, AİHMin ülkemiz aleyhinde ihlal kararlarının çok
olduğunu ve bundan dolayı her yıl ödemek zorunda
kaldığımız çok fazla tazminata mahkûm olduğumuzu ve
bunun uluslararası toplumda, kamuoyunda bizim için olumsuz bir algı
yarattığını yazıyor.
Ben Adalet
Bakanı olsaydım, ülkemde adil, bağımsız bir yargı
için, hukukun üstünlüğü için, bir gün değil bir saat bile haksız
yere hiçbir yurttaşımın tutuklu kalmaması için,
gözaltında ölmemesi için, insan hakları ve ifade özgürlüğü için
çalışırdım ama tasarının gerekçesinde ifade
edildiği gibi amaç insan hakları ve ifade özgürlüğü değil,
amaç görüntüyü kurtarmak. Yaptığınız her düzenlemede
olduğu gibi, her şeyin bir kılıfı var, bir de gerçek
yüzü var.
Bu tasarı,
sürece ve adrese teslim bir tasarı. İçinde insan hakları, ifade
özgürlüğü, adil bir yargılama yok.
Özel yetkili
mahkemeler kurdunuz, polislerin yetkisini artırdınız, gizli
tanık gibi bir müessese icat ettiniz, dinleme ve izlemelerin
kapsamını genişlettiniz, uzun tutukluluk sürelerini infaza
dönüştürdünüz. Ergenekon, Balyoz, Oda TV davalarıyla ve birçok
davayla yargıyı intikam aracı olarak kullanıyorsunuz.
Allah
aşkına, elinizi vicdanınıza koyun. Bilgisayarlara,
telefonlara sehven eklenen delillerle ne olduğu, kim olduğu belli
olmayan haham Tuncay Güneyin; ne olduğu, kim olduğu belli olan
Şemdin Sakıkın gizli tanıklığıyla
gazetecileri, bilim adamlarını, terörle mücadeleyle ömrünü
geçirmiş askerleri, komutanları -Başbakanın kendi
ifadesiyle- içeri tıktınız. Sizin Hükûmetinizden ve sizin
Hükûmetinizde Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir
insanı terör örgütü kurmaktan yargılıyorsunuz.
Silivride
insanlar duruşma salonunun önüne yığılmasın diye
kilometrelerce barikatlar kurdunuz, binlerce güvenlik gücünü
yığdınız, milletvekillerini, gazetecileri boş
sandalyelerde oturtmadınız. Kadın demeden, çocuk demeden, bebek
demeden, soğuk demeden biber gazı, su, cop sıktınız.
Bakanlarınız Silivride yaşananlar için Bağımsız
yargı saldırıya uğramıştır. diyor;
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri için Eşkıyadır,
zorbadır. diyor. Bağımsız yargıya talimat vermekle,
Gereğini yap. demekle bağımsız yargı
saldırıya uğramıyor, milletvekillerine, gazetecilere
yapılanlar zorbalık olmuyor ama bunlar zorbalık oluyor, öyle mi?
Saygıdeğer
milletvekilleri, Başbakan -o zaman korgeneraldi, şimdi MHP
Milletvekili- kendisini görünce ayağı kalkmadığı için
Engin Alan için Gereği yapıldı, gideceği yeri o da buldu.
dedi. Başbakan Silivrideki duruşmada yaşananlar için yine
yargıya talimat verdi ve bu ifadeler üzerine yargı gereğini
yaptı; Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri için, bizler için
soruşturma başlatıldı. İyi ki ülkemizde
-Başbakanın da söylediği gibi- bağımsız
yargı var, olmasa nice olur hâlimiz acaba, daha neler yaşarız?
Değerli
arkadaşlar, paketin adı İfade Özgürlüğü ve İnsan
Hakları. Evrensel değerlerde ifade özgürlüğü, bir insanın,
bir gazetecinin korkmadan, özgürce, Başıma ne gelir? demeden
düşündüklerini yazabilmesidir, söyleyebilmesidir; yasal çerçeveler içinde
gösteri ve protesto yürüyüşü yapabilmesidir; üniversite
öğrencilerinin Parasız eğitim istiyoruz. diye pankart
açabilmesidir; sivil toplum örgütlerinin, sendikaların baskıya,
tehdide uğramadan özgürce ifade edebilmesidir kendini. İfade
özgürlüğü bunlardır.
Biz terörü çok iyi
biliyoruz, sizler de biliyorsunuz, otuz yıldır bu belayla
boğuşuyoruz ama ben size tekrar hatırlatmak istiyorum. Tüm terör
örgütleri emperyalist güçlerin maşasıdır, tüm terör örgütleri
zarar vermek istedikleri ülkelere karşı kullandıkları
acımasız, kör bir silahtır. Terör bir ülkenin
kaynaklarını kurutur. Terör bir ülkenin umutlarını kurutur,
insanların birlik beraberliğini, birlikte yaşam isteğini
azaltır, yok etmeye çalışır. Yola, fabrikaya,
sağlığa harcanacak parayı güvenliğe, silaha
harcarsınız.
Ülkemizde, 1984ten
beri devam eden PKK terörüyle 40 bine yakın can kaybımız var,
sakat kalan insanlarımız var, yetim kalan çocuklarımız var.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Farkına vardınız mı!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Çözümü destekliyorsunuz değil mi?
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Çıkardığınız yasalarla yargıyı
paketlediniz, milliyetçilik kavramlarını ayaklarınızın
altına aldınız. Bizim için milliyetçilik, emperyalizme
karşı olmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bizim için milliyetçilik, bir ulusun dış tehdit
karşısında ortak refleksidir, birlik beraberliğidir. Ama
siz, bir ulusun milliyetçiliğini, bırakın kendi
milliyetçiliğinizi, Iraktaki ulusun milliyetçiliğini de ayaklar
altına aldınız, Suriye halkına da
yaptıklarınızdan belli.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Bu sebepledir ki her ulusun, kendi aramızda nasıl bizim
için milliyetçilik başımızın üzerinde yeri olacaksa,
diğer halkların, diğer ulusların milliyetçiliğinin de
başımızın üzerinde yeri vardır diyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
16. Maddesinin son cümlesindeki veya ibaresinin metinden
çıkarılarak ve varsa ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Kazım
Kurt Gürkut
Acar
Uşak Eskişehir Antalya
Ali
Serindağ Muharrem
Işık Celal
Dinçer
Gaziantep Erzincan İstanbul
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 16. Maddesi ile değiştirilen
5271 S. K.nun 108. Maddesinin ı) fıkrasında bulunan
şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle ibaresinde bulunan veya
kelimesinin metinden çıkarılarak ve varsa ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Erdoğan
Konya İzmir Muğla
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Mehmet
Günal
Konya Mersin Antalya
Oktay
Öztürk
Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı
kanun tasarısının 16 ıncı maddesi ile 5271
Sayılı Kanunun 108 inci maddesinin birinci fıkrasına
eklenen "şüpheli ve müdafi dinlenilmek suretiyle" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve varsa yazılı beyanlarının
alınması suretiyle ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Halil Aksoy İbrahim
Binici Murat
Bozlak
Ağrı Şanlıurfa Adana
Nazmi Gür Abdullah
Levent Tüzel İdris
Baluken
Van İstanbul Bingöl
Hasip Kaplan
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli arkadaşlar, uzun tutukluluk denince
sular durur. Türk Ceza Kanunu temel kanun olarak 2004te burada
görüşülürken yargılamanın esası şunun üzerine
oturtuldu: Hazırlık aşamasında bütün deliller toplanacak,
son aşamada, son soruşturmada ise aralıksız yargılama.
Oysa, tam bunun tersi oluyor. Meclisin 9 milletvekili beş yıla varan
sürelerle tutukludur, üyeleri. Meclisin çıkardığı kanunla
uzun yargılama sürelerinin kısaltılması esas
alınmışken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve sözleşmesi
çerçevesinde, duruşmalar dört ay, beş ay, altı ay taallukla
yürüyor ve öyle yürüyor ki F tipi, D tipi cezaevlerinde, mahkeme Fizanda,
tutuklu da bilmem ne gerekçesiyle Hizanda. Yani Diyarbakır Özel Yetkili
Mahkemesinin tutuklusu Şakran Cezaevinde, İzmirde. Şimdi,
müsaade buyurun, dört ay, beş ay taalluk etmiş ve bu taallukta ayda
bir, otuz günde bir tutukluluk incelenecek ve siz de diyorsunuz ki: Evet,
müdafi ve şüphelinin beyanı alınır. Nasıl beyanını
alacaksınız Şakrandan Diyarbakıra, Edirneden Silivriye,
Kandıradan Silivriye, bana söyler misiniz? 50 avukat tutuklu. Avukat,
avukat
O avukat kendi tutukluluk incelemesini Kandıradan hangi
şekilde gidip o mahkemede savcının önünde yapacak?
Arkadaşlar, adalet hepimize
lazım, savunma hepimize lazım. Kutsal olan savunma hakkını
alıp çıkardığınız zaman o ülkede adalet olmaz.
Barışı çıkardığınız zaman yine adalet
olmaz ve silahların eşitliği denince, özel yetkili
mahkemelerin, özel yetkili savcıların emrinde TİB, jandarma
istihbaratı, emniyet istihbaratı, MİT istihbaratı, her
türlü gizli dinleme, her türlü gizli delil, her türlü gizli tanık, her
türlü gizli soruşturma ama savunmaya sıra geldiği zaman, Uludere
dosyasında olduğu gibi, dosya tam bir buçuk yıl gizlilik
kararı içinde. Bu ülkenin adaleti iktidara da lazım, muhalefete de
lazım.
Arkadaşlar, silahların
eşitliğini eğer sağlamak istiyorsak, Silivride, özel
mahkemede, olağanüstü mahkemede Robocoplar avukatların üzerine
saldırtılmaz. O hâkimi, o savcıyı Robocopları
avukatların üzerine saldırtan hâkimi, savcıyı- HSYK
almıyorsa o suçun ortağıdır; ona o emri o veriyor, onu o
koruyor.
Ercan Kaner, otuz beş yıl
avukatlık yapmış. Avukatların
yargılandığı davada -ben oradaydım- gözlerimin önünde
Robocoplar avukatlara saldırdı. Bana Türkiyede Robocopların
saldırıp dövdüğü savcı gösterin, Robocopların
dövdüğü hâkim gösterin. Sıkıyönetim hâkimlerini, DGM
hâkimlerini, istiklal mahkemesi hâkimlerini, darbeci hâkimleri, darbeci
savcıları gösterin, hepsi onurlu ama avukata geldiği zaman
müvekkilin suçuyla eş değer tutuluyor.
Beyler, avukatlar
tarih boyunca köle kullanmadılar, hiçbir zaman da efendileri olmadı,
hiçbir zaman hiyerarşik bir yapıya tabi olmadılar ve hiçbir
zaman avukatlar, kurumları barolar hiçbir vesayete boyun eğmediler.
Onun için Robocoplarla da ölürler, onun için tutuklanırlar, onun için
insan hakları savunucuları içeridedir, onun için savunma
avukatları içeridedir. Eğer, savcıyı o yüksek makamdan
indirip avukatla eşit değerde silahlara sahip kılmazsanız,
bir elinde mitralyöz olan savcılar bir elinde sapan olan avukatlarla
mücadeleyi sürdürürseniz oraya adalet gelmez, faşizm girer.
Benden uyarı,
benden söylem. Hepimize de savunma hakkı lazımdır derim.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısı nın
16. Maddesi ile değiştirilen 5271 S.K.nun 108. Maddesinin I)inci
fıkrasında bulunan "şüpheli veya müdafii dinlenilmek
suretiyle" ibaresinde bulunan veya kelimesinin metinden
çıkarılarak "ve varsa" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mevlüt Dudu (Hatay) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten
önemli bir kanunu görüşüyoruz. Bireysel hak ve özgürlüklerle ilgili Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesindeki suçlanmamıza tedbir
geliştiriyoruz.
Öncelikle, şu
noktada bir mutabakat sağlayalım: Yani, insan merkezli bir
anlayışta, insanın temel hak ve özgürlüklerinin önündeki
kısıtlamaların kaldırılması hepimizin en temel
görevidir, sorumluluğudur, siyaset olarak da böyledir. Ben inanıyorum
ki tüm siyasi partilerin bu noktada programları, siyasetleri,
konuşmaları bir zorunluluk olarak ortaktır ve müşterektir.
Onun için, bu kanunun görüşmelerinde burada, aslında, çok güzel, çok
dolgun, milletimize umut veren, demokrasimizi geliştirici konuşmalar
yapılmalıydı, arzu ederdik ki böyle olmalıydı ama
burada, maalesef, hoş olmayan, bize yakışmayan şeyler de
oldu.
Değerli
milletvekilleri, hakaret edilmesi, bir güçsüzlüğün, bir aczin sonucudur
yani hakaret kastıyla burada konuşan insanın bir noktada bir
sıkıntısı var demektir. Bu duruma hiçbir milletvekilinin
düşmeyeceğine ben yürekten inanıyorum. Ancak, müsaade edin,
değerli arkadaşlar, burada milletin değerlerine, milletin
kimliğine, milletin hukukuna hakaret ediliyor. Buna karşı da
sessiz kalmamız mümkün değil, böyle bir hakkımız yok. Biz,
millet, bu millet
Bakın, burada yazan millet Türk milletidir. Bu kürsüde
milletvekili olmak için yaptığımız yeminde ifade
ettiğimiz milletin adı Türk milletidir.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın ve zamanın küreselleşme olgusuna
ulaştığı, artık dünyaların birleşerek ortak
kimliklerde, ortak değerler etrafında bir olduğu, küresel bir
köye döndüğü günümüzde, farklılıkları ayrıştırarak
kazanımlarımızdan vazgeçmemizi kimse bizden beklemesin. Bu
devlet bir millî mücadele sonrası kuruldu, adına Türkiye Cumhuriyeti
devleti denildi. Bu devletin vatandaşlarının siyasi kimliği
Türk milletidir. Bu, hem hukuksal bir zorunluluk hem de sosyolojik bir
gerçeklik. Türk milleti derken
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sizin siyasi görüşünüzdür, sosyolojik gerçeklik
değil.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Türk milleti derken bir kan bağı, bir soy
bağı anlayışı içerisinde
olmadığımızı herkes, bu kürsüye çıksın,
itiraf etsin. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu, biz, Türkiyede,
Sayın Genel Başkanımızı 4 Mayıs 2005 tarihinde
bir basın toplantısıyla ve diğer siyasi partilere bir davet
olarak ifade etti. Türk milletini tanımlayalım. Türk milleti, bu
devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan
insanların siyasi kimliğidir. Türk milleti, bu topraklarda
yaşayan halkın ortak adıdır. Herkesin soyu kendine aittir
ve herkes herkesin soyuna da saygı göstermek mecburiyetindedir. Eğer
siz burada, Türk milletinin dışında bir başka milletin
varlığını kabul eder, Türk milletini reddederseniz bunun
adı bölücülüktür.
Değerli
milletvekilleri, benim, tabii, muhatabım AKP iktidarı. Türkiye'yi
Türk milleti adına AKP yönetiyor. Yaptığınız
çalışmalarla, açtığınız kapılarla
bölücülüğü dağdan indirdiniz, siyasete dönüştürdünüz ve bu
kürsüye taşıdınız. Üzülerek söylüyorum, asla hakaret
kastım yok, burada bölücülük yapılıyor. Bu devletin adı
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bu milletin adı Türk milletidir, bunu
herkes burada kabul edecek; etmeden bu kürsüye çıkmak, bu hakkı
kullanmak hakkı kimsede yok. Bu, asla ırkçılık
değildir. Kürtü de Türktür, Arapı da Türktür. Yani, bu ülkede
yaşayan herkes Türktür. Türk adı bir ırkın adı
değil; bin yılda bir araya gelerek, aynı kaderi paylaşarak
oluşturduğumuz bir hükmi şahsiyettir, bir sosyolojik gerçektir.
Bundan niye rahatsız oluyorsunuz değerli arkadaşlar?
Ben, size
soruyorum: Hangimizin ailesinde Kürt yok, Arap yok, Çerkez yok Allah
aşkına? Ben yine soruyorum size: On göbek öncenizin hangi soydan
olduğunu nereden biliyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Niye ana dilini yasaklıyorsunuz? Niye zorla
Türkleştiriyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Ana dilin senin olsun! Ana dilin senin olsun!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Senin olsun. demiyorsun ama! Politikan öyle demiyor.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Herkes ana diliyle konuşsun, şarkı söylesin, türkü
söylesin, hiç itiraz etmiyoruz ama biz bir bağımsız devletsek
milletimizin adı Türk milleti, resmî dilimiz Türkçedir, bundan
rahatsız olmayın. Bunun dışında yapılan her
konuşma bölücülüktür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bu sizin siyasi düşüncenizdir, bölücülük falan
değildir Hocam?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Buna da itiraz ederseniz, bu millete hakarettir. Bu hakarete de
müsaade etmemek gerekir değerli arkadaşlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz
isteyen Mevlüt Dudu, Hatay Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT DUDU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
16ncı maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün, Sayın Bakan bu kürsüde tasarıyla ilgili bir
sunuş konuşması yaptı, gerçekten hayretler içerisinde
kaldık. Konuşmasında, bir yandan itiraflarda bulunurken
diğer yandan çok sayıda gerçek dışı bilgi verdi.
Sayın Bakan
hepimizin çok iyi bildiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
karnemizle ilgili itiraflarda bulundu. Zaten biliyorsunuz, bu
tasarının ana gerekçelerinden bir tanesi AİHMde açılan
davaların sayısını azaltmak, hedef bu. Karne
zayıflığı açısından Rusyayla yarış
hâlinde olduğumuzu gösteren istatistiki bilgiler verdi. Üstelik, bu
istatistikler tamamen nicelik yönünden yapılıyor, işin nitelik
boyutu çok daha vahim boyutlarda. O yönden iyileştirme yapmak yasayla,
sadece yasa yapmakla olamıyor. O iş yani iyileştirme,
olayın nitelik boyutunu değiştirme ancak bir zihniyet devrimiyle
çözülebilir ama ne yazık ki o zihniyet de sizde yok. On bir
yıldır bu ülkede iktidar olan bir partinin Adalet Bakanından bu
sözleri duymak oldukça ilginçti ama şu soruyu sormadan da geçemiyoruz:
Sayın Bakan, peki, siz hâlâ o koltukta nasıl oturuyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, kısaca dördüncü yargı reformu
paketi olarak lanse ediliyor yani daha önce üç tane daha paket
yasalaştırıldı. Bunların dışında, bir
de yargıyla ilgili çok önemli düzenlemeler getiren ve referandumla kabul
edilen Anayasa değişikliği var. Başta referandum olmak
üzere, tüm bu düzenlemeler ülkeye adalet, demokrasi ve özgürlük getirecek
reformlar olarak lanse edildi. Sözüm ona ileri demokrasiye geçecektik ama demek
ki yetmemiş, şimdi dördüncü düzenleme getiriliyor.
Değerli milletvekilleri,
bu kadar kısa sürede böylesine arka arkaya düzenlemeler, bu denli
beceriksiz bir bakanlık ve iktidar olamaz diye düşünüyorum. Her biri
bu kadar kısa sürede demode olan düzenlemelere nasıl cüret ediyor da
reform diyebiliyorsunuz, onu da anlayamıyorum.
Bunlar işin
itiraf kısmı. Biraz da Sayın Bakanın verdiği gerçek
bilgilerden söz etmek istiyorum. Sayın Bakan dedi ki: Ülkemizdeki
yargı alanında sağlanan olumlu gelişmeler Avrupa
Birliği tarafından memnuniyetle karşılanıyor.
Gerçekten, bu kadarına da pes diyorum. Bakın, Avrupa Birliği
İlerleme Raporundan yargıyla ilgili bazı başlıklar
aktarmak istiyorum. Acaba, Avrupa Birliği memnuniyetle mi
karşılıyor, buna yüce milletimiz karar versin.
Üçüncü yargı
paketinde on yıl olan azami tutukluluk süresinin
kısaltılmaması eleştiriliyor. Yine, üçüncü yargı
paketinde, adalet yönetimi ve temel hakların korunmasıyla ilgili
alanlarda başarılı olamadığımız
belirtilmiş. Üçüncü yargı paketinin Türk Ceza Kanunu ve Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına giren ceza getiren suçun unsurlarının
tanımlarıyla ilgili konuları ele almaması yine
eleştiri konusu yapılmış. Yargılama öncesi
tutukluluğa karşı itiraz imkânı sunan etkili bir iç hukuk
yolu olmaması, yine aynı şekilde eleştiriliyor. Bilgi,
kanıt ve ifadelerin sızdırılması endişe yaratmaya
devam ediyor. denilmiş. Ve en önemlisi, yargının
bağımsızlığı, tarafsızlığı ve
etkinliği için daha fazla çaba harcanması gerektiği ifade
edilmiş.
Değerli
milletvekilleri, bunlar tamamen gerçek ve tamamı belgeli. Bunlar, Avrupa
Birliği İlerleme Raporundaki ifadeler, ayrıca, Fransa Barolar
Birliğinin Türkiyenin AİHM üyeliğinden
çıkarılmasıyla ilgili talebi, biz bunlara dayanarak bu
memnuniyet ifadesinin doğru olmadığını söylüyoruz.
Peki, Sayın Bakan neye dayanarak Avrupa Birliğinin memnun
olduğunu ifade edebiliyor, bize onu söylesin.
İktidarınız
sonucunda Türkiye'yi getirdiğiniz nokta ne yazık ki çok
acıdır ve adalet, bir gün herkese lazım olacağı gibi,
en çok size lazım olacaktır, ama yok ettiğiniz adaleti o zaman
çok arayacaksınız, bulamayacaksınız.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 17. Maddesinin son
cümlesindeki imkanlarından ibaresinin metinden çıkartılarak
"olanaklarından" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Kazım
Kurt Gürkut
Acar
Uşak Eskişehir Antalya
Ali
Serindağ Namık
Havutça Muharrem
Işık
Gaziantep Balıkesir Erzincan
Celal
Dinçer
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesi ile 5271 Sayılı Kanunun 141inci maddesinin birinci
fıkrasına eklenen "yararlandırılmayan"
ibaresinden sonra gelmek üzere "veya bu konuda bilgilendirilmeyen"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı Şanlıurfa Van
Erol
Dora Abdullah
Levent Tüzel İdris
Baluken
Mardin İstanbul Bingöl
Murat
Bozlak Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 17nci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Ali
Uzunırmak
Konya Mersin Aydın
Ali Halaman Murat
Başesgioğlu S.
Nevzat Korkmaz
Adana İstanbul Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 17nci maddesi
üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
görüşlerimizi açıklamak üzere söz aldım.
On beş-yirmi
gün kadar önceydi, bir milletvekili çıktı, Kafkas ve Balkanlardan
gelen evladıfatihan olarak gördüğümüz Türk milletinin
evlatlarına bu toprakları çok görerek Haddinizi bileceksiniz! Oradan
gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz. diye
bir cümle sarf etti.
İslamın
şartı 5tir hepimizin bildiği gibi. Ama, İslam ahlak ve
faziletiyle nurlanmış Türk milleti, evlatlarının
ahlakını geliştirmek üzere İslamın
şartlarından birisi de haddini hududunu bilmektir. demiştir.
Herkesin ahlakı kendisine ancak evladıfatihana dil uzatmak kimsenin
haddi de hududu da değildir. Kaldı ki bu devletin bütünlüğüne,
milletin birliğine laf söyleyenler için böyle bir huduttan dahi
bahsedilemez.
Tabii, herkes
kendisine verilen, kendisine biçilen rolü oynayacak. Ancak, aynı zamanda
bir Balkan göçmeni olan Sağlık Bakanına hangi hududu, hangi
umuru hatırlatalım. Evet, Sayın Mehmet Müezzinoğlundan
bahsediyorum. Bakanlığa gelir gelmez ilk yaptığı
işlerden biri Sağlık Bakanlığının kurum tabelalarından
Türkiye Cumhuriyetini kaldırmak oldu, Bakan da yaptığı
açıklama ile bunu doğruladı. Ülkedeki aklıselim
sağduyu birden harekete geçti. Sosyal medyada Önce isminizi
değiştirin. deyip herkes isminin başına Türkiye
Cumhuriyetini ifade eden TC ibaresi eklemeye başladı. Facebook
kullanıcısı 32 milyon kişiden 10 milyonu isminin
başına TC ekledi. TC kimliği taşımaktan onur
duyuyoruz. diye milyonlarca mesaj ve tweet atıldı. Yalan söylüyorsunuz.
diyenlere de koca koca, âdeta gözlerine sokarcasına fotoğraflar
hatırlatıldı. Önce, Sayın Müezzinoğlu:
Bakanlığın altındaki kurumlarda TC
kullanılmasına gerek yok, bundan sonra böyle devam edecek. dedi,
gelen tepkiler üzerine de Bitti, bitti. Bu ülkenin TCsiyle kimse oynayamaz.
diyerek çark etti, geri adım attı.
Sayın
Müezzinoğlu, elbette herkesin vatan hassasiyeti var, kimine göre az,
kimine göre çok. Ancak, vatansız kalmanın ne olduğunu,
atalarının, dedelerinin kabirlerinin, ibadetgâhların dozerlerle
nasıl yıkıldığını en iyi evlâdıfâtihan
bilir. Sizlere söylüyorum Sayın Bakan, atanızı, dedenizi
incitmeyin.
Bakın, tüm
kardeşleriniz bu uyarıları sizlere yapmamız için bizlere
binlerce tweet attı. Kendilerine bu toprakları çok gören bölücü
zihniyetle masaya oturmanızdan rahatsızlar. Diyorlar ki: Devletsiz,
bayraksız diyarlarda ne zulümler çektiğimizi ne çabuk unuttu
Sayın Bakan? Allahım bizi bayraksız, bizi devletsiz koyma, ezanımızı
susturma. dualarımızı ne çabuk unuttu? Bakanlık
koltuğunun rahatlığı bu kadar mı fazla,
arkadaşını, kardeşini, çektiklerini, tarihini unutturan?
Buna değer mi? diye sormamızı istiyorlar.
Hem Sayın
Bakana hem de bu ülkenin, bu milletin birlik ve beraberlik kodlarıyla
oynayan kişilere Allah akıl fikir versin, Allah ıslah etsin
diyor, yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, hatip benim, diğer, Balkanlardan,
Kafkaslardan gelenlere hakaret ettiğime dair bir söz kullandı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yok, ben kendi cümlesini okudum Sayın Başkan. Benim
hakaretim yok, sadece kendi cümlesini okudum.
BAŞKAN
İsminizi söyledi mi?
Kastettiğiniz
Sayın Sakık mı?
SIRRI SAKIK
(Muş) Evet, evet, ben kullandım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, bu cümleyi kim sarf etmişse o.
SIRRI SAKIK
(Muş) Evet, ben sarf ettim.
BAŞKAN
Belki düzeltecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ama cümle kendi cümlesi, hakaret yok bunda.
BAŞKAN Belki
düzeltecektir Söylemedim. diyor.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evet. İnşallah düzeltir!
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Isparta Milletvekili
S. Nevzat Korkmazın görüşülen kanun tasarısının
17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, size cevap
vermek üzere gelmedim ama bu söylediklerimden dolayı incinen her insandan
özür diledim. Açıkça dramımı ifade etmeme rağmen, bir türlü
anlaşılmadık ve bu noktaya çekmeye çalıştılar.
Ben döndüm,
şunu söyledim: Biz bu topraklarda kadim bir halkız. Bu topraklara
dönüp gelip burayı vatan edinenler en az bizim kadar bu toprakların
sahipleridir. Ama, Bosnada Bosnalıların yani Sırpların
zulmüne maruz kalıp, gelip burada Bosnalaşıp yani Türk
milliyetçiliğine, ırkçılığına bulaşıp
ve diğer halkalara, inançlara zulmedenlereydi sözüm ve bugün de bu sözümün
arkasındayım. Ben yoksa kendi kimliğine
Bu topraklarda
kendisini özgürce ifade edenler en az sizin ve benim kadar bu toprakların
sahibidir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Sakık, Haddinizi bileceksiniz. cümlesinin
SIRRI SAKIK
(Devamla) Benim onlara asla bir sözüm olmadı ama gelip buralarda,
Bosnadaki Sırpların ruh hâliyle eğer Bursada, Sinopta,
Samsunda, Sakaryada halklara saldırırlarsa, vallahi, onlara da
Lütfen, haddinizi bilin. deriz, benim sözüm buydu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Aynen, bu cümleyi sarf ettiği için, evet.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yoksa halkları asla incitmek
Ve bu topraklarda hepimiz bu
toprakların sahibiyiz. Toprak hepimizi eşitleyecek, hepimiz toprakla
eşitleşeceğiz. İki de bir çıkıp burada hepiniz
Türksünüz, Türksünüz, Türksünüz... Ya, ben Türk değilim kardeşim
ya! Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O da senin şanssızlığın Sırrı
Bey, o da senin şanssızlığın! Ne diyeyim ben?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bundan da bir sıkıntım yok ama bana dayatmayın
Türlüğü, başka kimliği. Ben de başka hiç kimseye
kimliğimi dayatmıyorum. Ama, ben bu toprakların sahibiyim,
diğer halklarla da eşit olmak istiyorum, kendi dilimin, kültürümün
özgürce kendisini bu topraklarda ifade etmesini istiyorum. 1920lerin ruhunu
bugün, burada, yeniden, birlikte inşa edelim. Barıştan niye
korkuyorsunuz ya? Bu ülke sizin değil ki, babanızın
çiftliği de değil, hepimizin ya!
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, biraz önce ben yokken ismim
kullanılarak bana bazı sözler atfedilmiş. Yeni geldim ve
tutanağı yeni okudum. Bir cevap hakkı verebilirseniz memnun
olacağım.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz ama Sayın İnce düzeltti bildiğim
kadarıyla.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Efendim?
BAŞKAN Sayın
İnce düzeltti.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ama efendim, ben bunu yeni gördüm ve bir cevap vermek
istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
11.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Hakkâri Milletvekili
Adil Kurtun görüşülen kanun tasarısının 15inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce, benim yokluğumda bana
atfen bazı sözler söylenmiş. Bunları şiddetle
reddettiğimi söylemek istiyorum. Düşünce özgürlüğüne, ifade
özgürlüğüne, bu ülkenin barışına elbette saygı
gösteriyoruz. Orada sehven söylenen bir sözü sanki benim gerçek sanki benim
gerçek düşüncemmiş gibi ortaya atmalarını gerçekten çok yadırgadım.
Artık yani içeriğine, sözlerimizin içeriğine söyleyecek bir
şey olmayınca hitap tarzına ya da öyle sehven söylenen sözlere
eğer değiniliyor ise bu çok anlamlı bir şey değildir.
Önemli olan işin özüne yönelik neler söylediğimizdir. Biz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tüm söylediklerinizin özüne karşıyız. Özü yok
ki zaten, bir şey yok.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Barış, barış. diyorsunuz sevgili
arkadaşlar, biz barışı sonuna kadar istiyoruz ama siz
gerçekten barışı istiyor musunuz ben ondan çok emin
değilim. Neden, barışı istiyorsanız
Biraz önce buraya
çıkan hatip arkadaşımız dedi ki: Biz, eğer, PKK
olarak antiemperyalist olmasaydık şimdi Amerikanın terör örgütü
listesinde olmazdık. Arkadaşlar, siz şunu söyleyin: BDP
misiniz, PKK mısınız, lütfen bunu söyleyin! (CHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Öyle bir cümle kullanmadık, tutanakları okuyun,
doğru düzgün konuşun.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Biraz önce siz çıktınız, dediniz ki: Zorunlu
askerlik bu ülkeden kaldırılmalıdır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Biz Kürt halkı olarak dedik.
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz Kürt halkının özüyüz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Ama, daha dün gazete haberlerinde vardı, 13-14
yaşındaki gençleri, siz, dağda askerliğe zorluyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Siz bana söyler misiniz, Ergenekon terör örgütünün neresindesiniz,
söyler misiniz bana?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Eğer bir problem de olursa onları öne
sürecekler. deniyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz bir gün o dağlara bir gidin bakalım.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Peki, analar ağlamayacaktı, Kürt anaları
ağlamayacaktı
Peki, yani Türkiyeden çektiğiniz, şu anda
Türkiyeden kısmen çektiğiniz PKK militanlarını, PKK
teröristlerini neden götürüp de Suriyede savaşa sürüyorsunuz
arkadaşlar? Neresi bunun barış Allah aşkına? Söyleyebilir
misiniz bunu, neresi barış?
SIRRI SAKIK
(Muş) Ezbere konuşmayın ya ezbere konuşmayın!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Siz diyorsunuz ki: Orta Doğudaki -aslında
lideriniz söylüyor- Suriyedeki, Iraktaki topraklardaki insanlarla birlikte
olacağız, bir barış konferansı istiyoruz,
kararlaşmaya çağırıyoruz. Siz Türkiyedeki insanları,
Kürtü, Türkü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla)
herkesi oradaki savaş bataklığına
sürüklemek istiyorsunuz. Neresi barış bunun?
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet, Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Partimiz adına, parti grubumuza hakaret
yapıldı, onunla ilgili bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) PKK dendi diye hakaret yapıldıysa tutanaklara
bakın, arkadaşınız aynen kullandı.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ya, yeter konuştuğun be! Allah aşkına bu kadar
agresif olma!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Hayır, siz agresifsiniz ya, siz agresifsiniz!
SIRRI SAKIK
(Muş) Bir annesin, bir annesin
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Biraz saygı istiyoruz sizden!
12.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet, değerli milletvekilleri, içerik boş olunca,
konuşacak bir şey olmayınca böyle, cümleleri
dolandırıp, getirip burada gerçekmiş gibi sunuyorlar.
Şimdi, burada
arkadaşımızın kullandığı şey
şuydu: Kürt halkı, başından beri dayatılan bütün zor
politikalarına karşı antiemperyalist bir durum
sergilemiştir. demiştir. BDPnin ve PKKnin ayrımını
siz daha yapamıyorsanız biz zaten sizinle siyaseten konuşacak
bir şeyin olduğuna inanamayız.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Arkadaşınız öyle söyledi, ben söylemedim,
konuşmacınız söyledi.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sen söyledin!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Şimdi bu antiemperyalistle ilgili ben birkaç şey
söyleyeceğim. Muhatabım olmayan düşüncelerle burada herhangi bir
polemiğe girmek istemem.
Bakın,
antiemperyalist olmak nedir? Emperyalizmin doğru teşhisini yapmak
için Orta Doğu coğrafyasına bakmak lazımdır.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Irakın işgaline karşı
çıkmaktır. Karşı çıktınız mı Irakın
işgaline?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Emperyalizm, Orta Doğuda cetvelle çizilen
sınırlardır. Halkları tekleştirmeye
çalışıp halklar arasında çatışma yaratan ulus
devlet anlayışının tam kendisidir. Bakın, bu ulus
devlet anlayışını inşa eden kimdir? Bu coğrafyada
İslamcıları, solcuları, Alevileri, Kürtleri
tekleştirmeye çalışıp onlar üzerinde zor kullanan
zihniyetin altına bakın, kimin emperyalist olduğunu görürsünüz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kimdir, kim? Adını söyle de bilelim. O
zihniyette olan kimdir; cumhuriyet mi, Atatürk mü?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Diğer taraftan, emperyalizm, dört ülke arasında
40 milyonluk bir halkı köleleştirip asimile etme oyununun tam
kendisidir. Kürt halkını inkâr edip asimile etmeye çalışan
zihniyetin kim olduğunu, bakın, görürsünüz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kim, adını söyle, kim? Söyle, söyle!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Üçüncü olarak, emperyalizm, bu ülkedeki darbe hukukuna
sahip çıkanların zihniyetinin ta kendisidir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hadi oradan sen de!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) 12 Eylül Anayasasının bütün yasakçı
zihniyetini hâlâ Anayasa Uzlaşma Komisyonunda savunan kimse, emperyalist
zihniyet o zihniyetin ta kendisidir.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Olayı saptırıyorsun!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Niye Amerikaya gittiniz de rol kapmaya
çalıştınız, Sayın Baluken, onları
açıklayın.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Biz başından beri antiemperyalist olduğumuz
için
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Niçin gittiniz Amerikaya?
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
yoksulların, ezilenlerin mücadelecisi olduğumuz
için
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Kürecik füze kalkanına ne diyorsunuz, bir şey
söylüyor musunuz?
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
Orta Doğudaki en büyük halk hareketi olduğumuz
için
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Patriotlara ne söylüyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
bütün emperyalist oyunlara karşı bedel ödeyerek
dimdik ayaktayız, ayakta olmaya da devam edeceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çirkin,
sizin de söz talebiniz var.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Siz o gencecik insanlara bedel ödettiriyorsunuz ama siz
değil!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Size cevap vermiyoruz, sizi muhatap da almıyoruz! (CHP
sıralarından gürültüler)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ben sizi hiç almıyorum muhatap!
AHMET TOPTAŞ
(Çanakkale) Verme zaten! Ne cevap vereceksin ki!
BAŞKAN
Evet, Sayın Çirkin
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, biraz evvel
bu oturumda Sayın Sakık ismimi de zikrederek
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben sana bir şey demedim. Sen beni asıyorsun, bize
antiemperyalist
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bir şey demedi, yakışıklı dedi,
bir şey demedi yani.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) İsmimi de zikrederek bazı
şeyler
BAŞKAN
Adınızı zikredip ne söylemiş?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, adınızı zikrederek ne söylemiş?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Efendim, Sayın Sakık
burada önümdeki tutanağa göre
BAŞKAN
Sayın Çirkin, tutanaklara bakalım, ona göre değerlendirelim.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 17 inci
maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin birinci
fıkrasına eklenen "yararlandırılmayan"
ibaresinden sonra gelmek üzere "veya bu konuda bilgilendirilmeyen"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra
sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü
Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzunca bir süredir kamuoyunun merakla beklediği,
gündeminden düşürmediği ve dördüncü yargı paketi olarak
anılan kanun tasarısının, özellikle insan hakları ve
uzun tutukluluk gibi temel toplumsal sorunlara nihai çözüm getirmesi
bekleniyordu. Ancak, önümüzde duran yasa tasarısı tüm beklentileri
karşılamaktan oldukça uzaktır. Terörle Mücadele Kanununun
10uncu maddesiyle yetkili ağır ceza mahkemelerinin yetki
alanına giren suçlardan yargılanan binlerce tutuklu ve hükümlü ile
onların yakınları büyük beklentiler içine girdikleri hâlde,
tasarı büyük bir hayal kırıklığına neden
olmuştur. Tasarı ifade özgürlüğünü güçlendirmeyi
amaçladığı hâlde, sadece propaganda suçuna ilişkin
kısmi bir iyileştirme dışında ifade özgürlüğünün
ihlaline yol açan diğer yasal düzenlemelerde bir değişiklik
öngörmemekte, bu nedenle tasarı ifade özgürlüğü hakkını da
yeterli düzeyde garanti altına almamaktadır.
Düşünce ve
ifade özgürlüğü başta olmak üzere, özellikle siyasal hakların
kullanımı önündeki engellerin kaldırılmasına,
uluslararası ve ulusal insan hakları örgütlerinin de ısrarla
dile getirdiği gibi, bütünlüklü bir yaklaşımla insan
haklarının korunmasına ve ihlallerinin sona erdirilmesine
yönelik kapsayıcı bir düzenleme olacağına dair beklentiler
insan hakları ve düşünce özgürlüğü bağlamında
değişiklik başlığını
taşımasına rağmen bu tasarıyla
karşılanabilir olmaktan uzaktır.
Tasarının
Genel gerekçe kısmından da anlaşılacağı üzere,
bu düzenleme, sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tazminata
ilişkin kararlarını azaltmayı ve görünümü kurtarmayı
amaçlamaktadır. Son dönemde yasama faaliyetine hâkim olan kaygı
verici zihniyet, bu tasarıda da kendini göstermektedir. İnfaz
Yasasındaki değişiklikle toplum güvenliğini, tehlikeye
sokmak, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Yasasıyla makul
sebepler, terörist gibi hukuk uygulamasına soyut ve keyfî davranmaya
açık kavramlar getiren bu yaklaşım, yeni tasarıda da yine
açık veya yakın tehlike, meşru göstermek, övmek, teşvik
ve telkin edici olmak gibi hukuken ve siyaseten üzerinde oydaşma
sağlanmamış muğlak ve esnek kavramları kullanarak
kendini göstermektedir. Birbiriyle ilişki içinde olan bu düzenlemeler,
insan hak ve özgürlüklerinin önemli güvencelerinden birini oluşturan hukuk
güvenliği ilkesinden yani temel anlamıyla kanunilikten, yargı ve
yürütmenin yasa ile bağlılığından uzaklaşma
pahasına yapılan bir tercihi yansıtmaktadır.
Tasarının
17nci maddesinde yapılan düzenleme ile, yakalama ve tutuklama
kararlarına karşın kanunlarda öngörülen olanaklardan
yararlandırılmayanlara tazminat isteme hakkı getirilmektedir.
Kişi yakalandığında veya tutuklandığında bu
kararlara karşı itiraz hakkı olduğu hâlde gerekli yerlere
itiraz edip değerlendirmeye alınmazsa yani etkili başvuru
yollarından yararlandırılmazsa bu düzenlemeden dolayı
tazminat isteyebilecektir ancak kişinin başvuru yollarıyla
ilgili bilgi sahibi olmaması, tazminat isteme hakkından muaf
olmasına neden olmamalıdır. Her vatandaşın etkili başvuru
yollarını bilemeyeceğini dikkate almak zorundayız.
Bu nedenle,
yapılmış olan bu düzenlemeler kısmi iyileştirmeler
getirmiş olmasına karşın, Türkiyede gerçek anlamda bir
ifade özgürlüğünün ve gerçek anlamda bir kanunilik ilkesinin
getirilememiş olmasından dolayı muğlak ifadeler de
taşımaktadır. İnanıyoruz ki bu barış
sürecine uygun olarak, bundan sonra, demokratik bir hukuk devletine
yaraşır yeni düzenlemelerin olabileceğini ve olması
gerektiğini beklemek durumunda olduğumuzu ifade ediyorum.
Tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın Çirkin,
inceledim tutanakları, sataşma nedeniyle söz istiyor musunuz?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın görüşülen kanun tasarısının ikinci
bölümü üzerinde grubu adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel bu kürsüde BDP
Milletvekili Sayın Sakık, benim Hatayda yaptığım
konuşmayla ilgili birtakım değerlendirmelerde bulundu.
Şimdi, öncelikle, oradaki muradımı burada bir defa daha ifade
etmek istiyorum.
Asmak, hukukla
olur. Biz, idam cezasının kalkmasına karşı durmuş
tek siyasi partiyiz. Bir fikrî namusumuz var ve bulunduğumuz Mecliste
bizim haricimizdeki tüm siyasi partiler, önce bunu kanundan kaldırdı,
daha sonra da AKP iktidarı döneminde Anayasadan çıkarıldı.
Biz, bunun geri getirilmesini istiyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bizi mi idam edeceksiniz?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Buradaki muradımız,
amacımız; vatana ihanet sonucunda bu suçların idamla
cezalandırılmasıdır, bu kadar basit. Böyle bir
çoğunluk elde edersek de amacımız budur.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) CHP destekler, birlikte yaparsınız.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Devamla) Şimdi, bir kere Kürt kökenli kardeşlerimizin hiçbirine
bir sözümüz yoktur. Onlar, vatanına, milletine, devletine bağlı
insanlardır. Kimseyi hukuksuz bir şekilde asmak gibi bir niyetimiz de
asla olamaz. Yalnız, terörizmi savunacaksınız, teröriste övgüler
düzeceksiniz, bebek katillerine övgüler düzeceksiniz, bunları özgürlük
savaşçısı yapacaksınız ama sizin diliniz
barış dili olacak. Biz buna karşı duracağız,Türk
milleti kavramını ortadan yok etmeye çalışanlara
karşı duracağız, fikrî namusumuzla biz de siyasi bir
mücadele vereceğiz; dilimiz savaş dili olacak. Bunu kabul etmiyoruz.
Biz Türk-Kürt kardeştir, ayıranlar kalleştir.
sloganını ortaya çıkaran, Ülkü Ocakları münasebetiyle, bir
siyasi hareketiz. Biz Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürtüm
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Devamla)
biz ne kadar Türksek onlar da bizim kadar
Türktür. diyen Başbuğ Alpaslan Türkeşin
evlatlarıyız. Bizim etnik düşmanlığımız asla
söz konusu olamaz. Bunlar çarpıtılmamalı. Sözlerimizin de
arkasındayız.
Teşekkür ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, sorun idam, sorun bizlerin ipe çekilmesi. Onun için söz
almak istiyorum.
MUHARREM VARLI (Adana)
Ne diye hakaret var acaba?
BAŞKAN Size ne
dedi de sataştı? Onu soruyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) İdam edelim. diyor, daha ne desin ya?
SIRRI SAKIK (Muş)
Efendim, yaşam hakkımızı elimizden almak istiyorlar.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Vatana ihanet diyor, terörist diyor.
BAŞKAN Buyurun.
Sataşma nedeniyle
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Asalım. diyor, daha ne diyecek?
BAŞKAN
Asalım. falan demedi yani dedi mi?
SIRRI SAKIK (Muş)
Dedi.
BAŞKAN Dinleyelim
bakalım.
Buyurun.
14.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş)
Teşekkür ediyorum.
Ben, Sayın Çirkini
-burada yoktu, kendisine söyledim- yani İlyas Salmana da
benzetmiştim. İnsanlar şeklen birbirine benzer. İlyas
Salman benim için çok önemli bir şahsiyettir. Çünkü hep böyle emekten yana
yer alan bir sanatçıdır ve benim evimin hemen başköşesinde,
oğlum, eşim, ben, üçlü fotoğrafımız da var. Yani, ben
o insanı da önemserim. O vesileyle, ben, sizin de
Buradaki insani
ilişkileri de biliyorum.
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Siz kendi sözlerinizi tevil ediyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Ama sizin yaptığınız o konuşma: Biz bayrak
direklerine işte sehpaları kurarız. Orada Sayın
Öcalanı da, Sırrı Sakıkı da asarız.
Şimdi, ey
televizyonları başında bizi izleyenler! İşte, biz
diyoruz ki bu partilerin ölümden başka bir projeleri yok. Biz birlikte
yaşam istiyoruz, birlikte bir hayat istiyoruz, eşit koşullarda
yaşamak istiyoruz. Hayır. diyorlar, Siz bize benzeşeceksiniz.
Atalarınız bize nasıl kölelik yaptıysa, onlara nasıl
zulmettiysek size aynı şeyi yapacağız. Dilinizi, kültürünüzü,
kimliğinizi yasaklayacağız. Ama siz Biz Kürtüz.
dediğiniz zaman vallahi sizi asarız. diyorlar. Vallahi bu
politikalar bitti. Bu politikalar iflas etti. Bu politikaların artık
hiçbir karşılığı yok. Emin olun, siz önemli bir
şey yaptınız. İktidar olduğunuz dönemde idamı
gündemden çıkarmanız sizin için çocuklarınıza
bıraktığınız en büyük mirastır.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Biz çıkarmadık,
çıkarmadık.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kim çıkardı?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yani, o dönemde idam nasıl kaldırıldı, o
hükûmetler döneminde, o koalisyon döneminde bütün Türkiye biliyor, iyi bir
şey yaptınız. Allah sizden razı olsun bu konuda.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Biz yapmadık, boşuna dua
etmeyin. O tarafa dua edin, bize değil!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yine, gelin, şimdi de bu barış sürecine hep birlikte
destek verelim, gelin burada yeni bir Türkiye'yi birlikte inşa edelim.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür edecek
sırayı şaşırmışsınız efendim siz,
o tarafa teşekkür edin.
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Hayır, idamı kim kaldırdı?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yoksa polemiklere girerek yani toplumu tetikleyerek, gençliği
tetikleyerek hiçbirimiz bir yere varamayız. Hepimizin
yaşayabileceği ortak bir Türkiye'yi yaratabiliriz.
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Zaten Devlet Bahçeli kızmış idamdan
bahsettiği için.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, ben asla
Biz Kürtüz diyeni asarız. diye bir cümle kullanmadım. Bu sözlerim
çarpıtılmıştır, demin kürsüde yaptığım
konuşmadaki çarpıtılmıştır.
BAŞKAN
Biraz önce açıkladınız zaten.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Efendim, böyle diyor: Biz Kürtüz.
diyeni asarız. diyorsunuz. diyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, oradan öteye bir şey var.
Yani, Milliyetçi Hareket Partisinin
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Uzunırmak, siz oturur musunuz, önce Sayın
Çirkine söz veriyorum. Lütfen, kendi arkadaşınıza şey
yapın.
Buyurun
Sayın Çirkin.
15.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Sakık, önce, idamın kalkması konusunda -siz bunu bilerek
yapıyorsunuz zaten ben buna inanıyorum- teşekkür edecek
sırayı şaşırdınız. Oraya teşekkür
edeceksiniz, buraya değil.
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Biz ne arıyorduk o zaman ya? Üç tane siyasi parti
vardı biliyorsunuz: Demokratik Sol Parti, Anavatan Partisi, Milliyetçi
Hareket Partisi.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Bir diğer konu da Milliyetçi
Hareket Partisinin hiçbir ferdi Ben Kürtüm. diyeni asarım. diye bir
cümle kullanmadı, kullanmaz. Milliyetçi Hareket Partisi fikrî temeline
milliyetçiliği almış bir siyasi harekettir. Milletin içerisinde
de Kürt kardeşimiz de, Arap kardeşimiz de, farklı etnik
kökenlerden kardeşlerimiz de olduğunu ifade edeceğiz, ondan
sonra bunların içinde Ben Kürtüm. veyahut Ben Arapım. diyeni
asacağız. Hayır. Biz bayrağımıza hakaret edeni, biz milletimizi
katillikle suçlayanı, biz devletimizi yıkmak isteyeni; biz
askerimize, polisimize, evlatlarımıza kurşun
sıkanları, bunları şehit edenleri, idam cezasını
getirip asacağız diyoruz. Bunun ne mahzuru var? Her demokratik ülkede
bu hak değil midir?
SIRRI SAKIK
(Muş) Değildir tabii ki.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Kanunla kalktı, bir gün geri
kanunla gelir. Olay bu kadar basit.
SIRRI SAKIK (Muş)
Hiçbir demokratik ülkede idam yoktur.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Konuşmamın geri kalan
süresini kullanmama da gerek duymuyorum. Gerçekleri çarpıtmayın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Demokratik ülkelerde idam yoktur. Hangi demokratik ülkede
idam var?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Buyurun efendim?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hangi demokratik ülkede idam var?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Amerikada yok mu?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Demokratik ülkede idam olur mu?
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Amerikada yok mu? Sizin gidip
görüştüğünüz, şu anda başlattığınız
süreci destekleyen Amerikada idam yok mu? Var değil mi?
SIRRI SAKIK
(Muş) Avrupada hiçbir ülkede idam yok.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Var, bazı eyaletlerinde var.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Yani, bu bizim hakkımız.
Millet eğer bize bu gücü verirse bundan çekinmeyeceğiz. Kesinlikle
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Amerikan sistemini savunuyorsanız, bazı
eyaletlerindeki yargıda vardır, bazılarında yoktur.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Lafı çarpıtmayın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Nerede çarpıtacağım, siz diyorsunuz.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Ben lafımı söyledim, siz
de anladınız, gerisi boş.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Amerikan sistemini savunuyorsanız, kendi eyaletinize
uygularsınız.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, Sayın Çirkinden öteye, MHPnin
tüzel kişiliğine ait
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, burada Grup Başkan Vekili var. Eğer partiyle
ilgili
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Grup Başkan Vekili anlayamamış olabilir,
başka bir şeyle meşgul oluyor olabilir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, zaten cevap verdi.
BAŞKAN - Bir
saniye
Yetki verdi Grup Başkan Vekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bakın, kişisel bir hakaret
yoktur, parti adına çıkıp cevap verdi.
BAŞKAN
Efendim?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Çirkinin şahsına yönelik bir hakaret
yoktur.
SIRRI SAKIK
(Muş) Kendisi de Biz idamı istiyoruz. dedi, parti adına
idamı istediğini söyledi.
BAŞKAN
Tamam, dinleyeceğiz, ondan sonra da
Evet, Sayın
Uzunırmak
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Ali Uzunırmak, grubumuz adına konuşacak.
BAŞKAN
Evet, ne söylüyorsunuz?
Buyurun,
dinliyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Milliyetçi Hareket
Partisinin tüzel kişiliğine yapılan yanlış bir ifade
vardır.
BAŞKAN Sayın Çirkin cevap verdi Sayın
Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Şahsıyla
ilgili meseleye cevap verdi Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, bir konuya bir kişi cevap
verir, lütfen
Teşekkür ediyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
olmaz böyle bir şey ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, bakın, ben o
zaman, meseleye, müsaade ederseniz
Sayın Sakık Milliyetçi Hareket Partisinin
öldürmekten başka bir projesinin olmadığını söylüyor.
BAŞKAN Sayın Çirkin cevap verdi hem
şahsıyla ilgili hem partiyle ilgili.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Ben
kendi adıma cevap verdim.
BAŞKAN
Tutanakları getirelim yani neye cevap vermiş?
Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, söz konusu Milliyetçi Hareket Partisi olunca
buna cevap vermek durumundayız.
BAŞKAN
Tamam, verdi diyorum ben de.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Uzunırmak bunun için söz istedi ama eğer Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN
Sayın Şandır, şöyle bir usulümüz var mı: Bir partiyle
ilgili bir şey söylediği zaman birkaç milletvekilinin bu konuyla
ilgili açıklama
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya tüzüğünde olmayan, hiçbir belgesinde olmayan bir
şeyi nasıl oradan bu kayıtlara geçiriyor da cevap verilmiyor
Sayın Başkan? Böyle bir şey var mı ya?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hakaret ediyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, Sayın Çirkine, ikinci
kişisel cevapta, şahsına yönelik bir sataşma yoktur.
BAŞKAN
Şimdi, anlatmak istediğiniz
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Hangi programında varmış Milliyetçi Hareket
Partisinin Kürtüm. diyeni öldürmek, başka bir şey yapmak? Nerede
var bu?
BAŞKAN
Hayır, hiçbir parti için yok.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Buradan da beyan ediliyor Milliyetçi Hareket Partisi böyle
diyor. diyor.
BAŞKAN
Anladım da Sayın Çirkin cevap verdi diyorum bütün bu
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Vermedi Sayın Çirkin buna cevap Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Peki, neyi konuştu vermedi de?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, Sayın Çirkinin verdiği cevap
bu değil.
BAŞKAN Neye
verdi peki?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Neye verdi? Getir tutanakları, oku.
BAŞKAN
Okuyalım tutanakları, değerlendirelim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Oku tutanakları, ondan sonra görüşelim. Nasıl bir
mantık ya?
BAŞKAN
Tutanakları getirelim, tamam. Eğer Milliyetçi Hareket Partisine
karşı yapılan suçlamaya cevap vermemişse söz
vereceğim, tamam.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili benim.
Yani, Sayın Çirkin kendi şahsıyla ilgili polemiğe cevap
verdi.
BAŞKAN
Buyurun, size söz veriyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu Meclis böyle yönetilmez; çorba yaptınız, çorba!
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Değerli arkadaşlar, gerçekten tatsız bir
tartışmanın içindeyiz.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi adına Milliyetçi Hareket Partisini ilzam edecek
bir söz söylemek sizin haddiniz değil Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sizin de idam haddiniz değildir o zaman.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Haddimiz lan, isteriz idamı! Ne var?
SIRRI SAKIK
(Muş) Ne varsa ben de çıkıp haddiniz değil derim!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ne oldu?
SIRRI SAKIK
(Muş) Siz de idam edemezsiniz!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) İdam ederim, edilmesini söylerim burada.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben de haddiniz değil derim.
(MHP ve BDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler ve milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümesi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.36
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
445 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
17nci madde
üzerinde verilen önergeyi okutacaktım ancak
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Şandır, buyurun, çünkü daha önce söz vermiştik.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması (Devam)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
başta Sayın Sırrı Sakık ve
arkadaşlarının ve herkesin ve bütün dünyanın Milliyetçi
Hareket Partisini katillikle suçlamak hakkı ve haddi değildir. Bunun
bir yanlış anlama olduğunu
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz öyle bir şey demedik.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sözünü geri almaz, bunun yanlış
anlaşıldığını ifade etmezse, bunu Milliyetçi
Hareket Partisine karşı düşmanlık olarak görür,
karşılığını veririz. Bunu herkes böyle bilmeli.
Milliyetçi Hareket
Partisi, terör suçları, savaş ve yakın savaş hâlleri
dışında idamın kaldırılmasını anayasal
hukuk hâline getirmiştir. Doğrusu budur. Milliyetçi Hareket
Partisinin ortağı olduğu iktidarın teklifi olarak, tüm
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ittifakıyla terör suçları, savaş
ve yakın savaş hâllerinde işlenen suçlar hariç idam
kaldırılmıştır ama daha sonra Milliyetçi Hareket
Partisinin dışında kalan tüm partiler birleşerek terör
suçlarından da idamı kaldırmışlardır.
Değerli
arkadaşlar, terör idam cezası bir siyasi tavırdır. (AK
PARTİ ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Komisyonda ne oldu, komisyonda?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Dinleyin lütfen. İdam cezası
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gel, sen anlat oradan.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Komisyonda ne oldu, komisyonda?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Yakışmıyor size. Size yakışmıyor
Size yakışmıyor
Yani, Sayın Başkanım
sözümü biraz daha
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gel de anlat oradan laf edene kadar.
MUHARREM VARLI
(Adana) Serbest bırakmaya kalkıyorsunuz, daha konuşuyorsunuz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gel de orada anlatsana!
MUHARREM VARLI
(Adana) Terbiyesizlik yapma! Grup Başkan Vekili konuşuyor,
terbiyesizlik yapma!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın Başkanım, süremi biraz uzatabilir misiniz.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, önemli bir konuyu konuşuyoruz,
onun için yani meseleyi böyle laf atarak sulandırmanız size
yakışmıyor, milletvekili kimliğinize
yakışmıyor, şahsınıza hiç
yakışmıyor.
Değerli
arkadaşlar, idam cezası bana göre siyasi bir hassasiyet
tavrıdır, cezalandırmadan öte. Eğer ki idam cezası
verdiğiniz konuda sizin hassasiyetinizin
ifadesidir idam cezası.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın Başkanım, sözümü bitireyim, süre verin
lafımı bitireyim, istirham ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır, biliyorsunuz böyle bir uygulamamız yok.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Yani ama sözümü kesip laf atmalar oldu.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Oradan ağır laf atıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, bu hareketleri bırakın, böyle çağırıp
bağırmakla olmaz yani. Yani, herkese laf atılıyor.
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir)
Herkese laf atılıyor.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana mı soracağız ya!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Lütfen, bir yarım dakika, otuz saniye daha istirham ediyorum.
BAŞKAN -
Lütfen Sayın Şandır, ben istirham ediyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Şandır.
MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Size soracağız sanki ne
konuşacağımızı.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sana ne!
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
17nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 17. Maddesinin son
cümlesindeki imkanlarından ibaresinin metinden çıkartılarak
"olanaklarından" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Namık Havutça (Balıkesir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Namık Havutça, Balıkesir Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 17nci maddesi üzerinde verilen önerge
üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Adalet Bakanı, hukukun temeli meşruiyet, meşruiyetin temeli de
adalettir. İktidarınız döneminde adalet ve adalete olan güven ne
yazık ki toplumun tüm kesimlerinde kanayan bir yara hâline gelmiştir.
Hukukçular gerekçeyle konuşur. Bugün, üç gün önce Silivride milletvekili
arkadaşlarımızla özel yetkili mahkemedeydik. Orada adil bir
yargılanma değil, bir yargılanma olmadığı
konusunda tüm milletvekili arkadaşlarımızla tanık olduk.
Bakın, bir: Savunmanın özgürce savunma yapması ve deliller
toplaması o mahkemede sağlanabiliyor mu? Duruşmada aleniyet
ilkesine uyuluyor mu? Savunma tanıkları dinleniyor mu?
Duruşmaları basının izlemesi, halkın izlemesi için
gerekli koşullar sağlanmış mı? Duruşmada
yasamayı temsil eden milletvekilleri orada, duruşma esnasında
yerine oturmak istiyor, mahkeme başkanı tarafından
milletvekilleri bile yok sayılıyor, yasama yok sayılıyor ve
en önemlisi, mahkemelerde -Anayasada teminat altına
alınmış olan- hâkimlerin
bağımsızlığı ve vicdani özgürlüğü
sağlanabilmiş mi? Bu koşullar var mı Silivri
mahkemelerinde?
Değerli
arkadaşlarım, mahkeme başkanı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarının gereği olarak orada tutuklu
olanların tutuksuz yargılanması konusunda rey
kullandığında o mahkeme başkanı derhâl oradan, mahkeme
üyeliğinden alındı. Şimdi, onun yerine bir başka
mahkeme başkanı atandı. O mahkemedeki hâkimlerin vicdanı
adalet adına özgür mü şu anda? Hayır, değil.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, mahkemede yargının kurucu
unsurları savcı ve avukattır. Orada, Silivri mahkemelerinde
savcılarla avukatlar eşit konumda, silahların eşitliği,
yargılamanın eşitliği konusunda da eşit durumda
değildir. Siz şimdi buradan, bırakın adil
yargılanmayı, Silivride bir yargılama olduğunu
söyleyebilir misiniz Sayın Adalet Bakanı?
Paket üstüne paket
çıkarıyorsunuz, baroları tehdit ediyorsunuz; baro başkanları
gelip mahkemede duruşmayı izleyemiyor, jandarmalar, Robocoplar
avukatları tekme tokat dışarı atıyor, baro
başkanları yerlerine oturamıyor, halka barikatlar kuruluyor,
tazyikli sular sıkılıyor, basın içeri alınmıyor.
Nasıl bir yargılamadır bu?
Ve toplum soruyor;
adalet, adalet, adalet arıyor. Türkiyede adalete olan güveni yok ettiniz.
Hükûmetiniz döneminde, evet, bulgur dağıttınız, makarna
dağıttınız ama adaleti yok saydınız ve bu
toplumda, Sayın Bakan, o adalet ve yargının
bağımsızlığı bir gün size de lazım olacak,
bunu asla unutmayın. Bu halkın karşısında adaleti
ayaklar altına alan, halkın iradesini, milletvekillerini bile yok
sayan, orada oluşturduğunuz Gestapo mahkemelerinin karşısında
milletin iradesini yok sayan anlayışın karşısında
bir gün o adalet size de hiç kuşkusuz lazım olacak.
Ve en
acısı da milletvekili arkadaşlarımızla, adil
yargılanmayı bırakın etkilemeyi, orada en masum
tavrımızla yerimize oturmak istediğimizde engellendiğimizde
ve buna tepki koyduğumuzda, kendisini demokrat olarak tanımlayan
bakanlar tarafından bir de açıkça tehdit edildik,
hakkımızda fezlekeler düzenlenmesi istendi.
Dokunulmazlıkları kaldırırmışsınız,
bizi yargılarmışsınız! O
dokunulmazlıklarımızı kaldırın, o fezlekeleri biz
demokrasi adına, hukuk adına, yargı bağımsızlığı
adına bir şeref madalyası olarak göğsümüzde
taşıyacağız Sayın Bakan.
Biz buradan, evet,
Türkiyede insan haklarına saygılı demokrasiyi,
yargının bağımsız olduğu gerçek bir hukuk
devletini hep birlikte yaratmak adına büyük bir sorumlulukla
karşı karşıyayız ama bu yargı paketlerinin sorunu
çözmediği, adil yargılanma hakkını
sağlamadığı, yargının
bağımsızlığını
sağlamadığı çok açık. O nedenle, gelin, gerçek bir
yargı paketi çıkaralım. Orada, milletvekillerini dünyanın
hiçbir yerinde olmadığı gibi, demokratik bir ülkesinde
olmadığı gibi, gerçekten, millet iradesini temsil eden
milletvekillerimizi buraya getirecek önlemleri alalım. O paketi getirin,
bu paketler bir işe yaramıyor.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Salt çoğunlukla katılmazsa önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı Kanun Tasarısına 17 nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Nazmi
Gür Halil
Aksoy
Şanlıurfa Van Ağrı
Abdullah Levent
Tüzel İdris
Baluken
İstanbul
Bingöl
MADDE 18- 5271 sayılı
Kanunun 142 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan bir yıl
ibaresinin beş yıl şeklinde değiştirilmesi ve ikinci
fıkrasında yer alan karara bağlanır ibaresinden önce gelmek
üzere ya da haksız yakalama ya da tutuklama kararı veren yargı
yerinde bulunan ağır ceza mahkemesinde ibaresi ile maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(9) 466 sayılı Kanun
Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi
Hakkında Kanunun kapsamında kalıp dava açma hakkını
kullanamayanların mağduriyetlerinin giderilmesi için altı ay
içinde başvuruları halinde maddi ve manevi her türlü
zararlarını, devletten isteyebilirler.
BAŞKAN Evet, Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Komisyon üyelerini davet edelim
Sayın Başkanım.
Evet, Adalet Komisyonu üyelerini buraya
davet ediyorum.
Yok.
Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılamadığından önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
18inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 18. Maddesine (a)
bendi ibaresinin yanına ve (c) ibaresinin eklenmesini saygıyla arz
ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Dilek
Akagün Yılmaz Gürkut
Acar
Eskişehir Uşak Antalya
Ali
Serindağ Ayşe
Nedret Akova Muharrem
Işık
Gaziantep Balıkesir Erzincan
Celal
Dinçer
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ayşe Nedret Akova, Balıkesir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NEDRET
AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 18inci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükûmet sürekli
yargı paketleri, paketçikleri getirmesine rağmen hâlen adil
yargılanmayı sağlayamamakta, insan hakları ihlallerini
engelleyememektedir çünkü bütün tasarıların içeriği gerçekte
boştur. Adalet adına, demokrasi adına, insan hakları
adına çözüm üretilmemektedir. Millî irade iki senedir tutukludur.
Muhalefet eden gazeteciler, ülkemizi koruyan askerler dört yıldır
tutukludur. Suçunun ne olduğunu bilmeden, ortada delil yokken
tutuklanıp sonradan delillerin toplanma aşamasında
karartılacağı endişesiyle tutukluluğna karar verilmesi
hangi adalet anlayışının sonucudur?
Gerçekten insan
haklarının ihlal edilmesi engellenmek isteniyorsa öncelikle ortada
suç ve delil olmadan uzun tutukluluk kararlarını engelleyecek kanun
hazırlanmalıdır. Şu hâliyle tutuklu yargılamalar fiilî
mahkûmiyettir, peşinen suçun kabulüdür. Ortada delil olmamasına
rağmen, teröristlerin, dengesiz kişilerin, tecavüz
suçlularının tanıklıkları, imzasız mektuplar
sonucu bu kadar uzun tutukluluk sürelerinden sonra, kişi hak ve
hürriyetleri engellendikten sonra mahkemelerin acaba
hukuksuzluklarını fark edip sanıkları salıvermeleri
mümkün müdür sizce?
Kanun
tasarısının başlık ve içeriği arasında
uyumsuzluk vardır. İnsan hakları ve ifade özgürlüğü
bağlamında değişiklik teklif edilmesine rağmen
içerikte bunun yakınından bile geçilmemektedir. Her şeyden önce,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi üyelerinin tutukluluk durumunu iki
yıldır çözemediyse nasıl insan haklarını sağlama
amaçlı bir kanun komisyonlardan rahatlıkla geçebilmekte ve şu an
görüşülmektedir anlamak mümkün değildir.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarıyla uyum sağlamak amaçlanıyor. denilmesine
rağmen birçok noktada geriye doğru gidilmektedir. Üstelik bugün
yargıya hâkim olan taraflılığa, kamuoyunu meşgul eden
mevcut hukuk sorunlarına, savunma ve adil yargılanma hak ihlallerinin
önemli bir bölümüne kesinlikle yanıt vermemektedir. Düşünce suçu
yaratmaya açık maddeler ayıklanmamıştır. Adil
yargılanma için de düzenlemeler yoktur. Savunma ihlalleri, sahte deliller,
teröristten, adi suçludan tanık, Genelkurmay başkanından
sanık olunan, birçok aileyi perişan eden, uzun tutukluluk süreleriyle
suç kesinleşmeden suçlu ilan edilen, ihmalsizlikler yüzünden
yargılanmadan intiharlara, ölümlere sebep olunan davalar için beklenen
çözüm bu tasarıda hiç yer almamıştır. Adil yargılanma
için bekleyen tutuklular ve aileler için bu tasarı tam bir fiyaskodur.
İnsan hakları tasarının sadece adında yer
almaktadır. Dağ fare doğurdu. tanımı bu
tasarıya uygundur.
Türkiyenin
AİHM kararları açısından görünümünü daha iyi bir noktaya
taşıyabilmenin amaçlanması ise daha da kötü bir demokrasi ve
hukuk anlayışı yaklaşımıdır. Amaç, her zaman
herkes için eşit adalet ve mutlaka adil yargılanma
olmalıdır. AİHMde yargılanmamak için değil,
vatandaşlarını evrensel hukuk kurallarına göre,
tarafsız ve adil bir şekilde yargılayabilmek için kanun
tasarısı hazırlanmalıdır.
Türkiyenin
yargının işleyişi açısından iftihar edilebilecek
tek bir yönü bile bulunmamaktadır. Var olan hukuksuzlukları, insan
hakları ihlallerini engellemek için tasarı hazırlanması
gerekirken İmralıyla yapılan ince hesaplara göre terör
örgütünün faaliyetlerini meşrulaştırmak için tasarı
hazırlanması kabul edilemez.
Kanun
tasarısıyla güdülen asıl amaç, insan hakları ihlallerini
önlemek, ifade özgürlüğünü sağlamak değildir; varılmak
istenen amaç, terör örgütünü meşrulaştırmaktır. Terör
örgütü propagandası serbest bırakılmıştır. Terör
örgütleri meşrulaştırılırken bu suçlardan hükümlü ve
tutuklu olanlara ise örtülü bir af getirilmiştir. Suç ve suçluyu övmeyi
yasaklayan Türk Ceza Kanununun 215inci maddesindeki suçun unsurları
değiştirilerek kamu düzeni açısından açık ve
yakın bir tehlikenin ortaya çıkması şartı olarak terör
örgütlerine ve elebaşlarına serbestlik sağlanmaktadır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
19. Maddesinin son cümlesindeki kesinleşmesinden itibaren üç ay ibaresinin
metinden çıkartılarak kesinleşmesinin tebliğinden itibaren
altı ay ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Kazım Kurt Gürkut
Acar
Uşak Eskişehir
Antalya
Ali Serindağ Rıza
Türmen Muharrem
Işık
Gaziantep İzmir
Erzincan
Celal Dinçer
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. Maddesi ile değiştirilen
5271 S.K.nun 172. Maddesine eklenen fıkrada bulunan "talep edilmesi
halinde" ibaresinin metinden çıkarılmasına ''şikâyete
tabi suçlarda talep edilmesi ve diğer suçlarda resen" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Mehmet
Erdoğan
Konya İzmir
Muğla
Mustafa Kalaycı Alim
Işık Mehmet
Günal
Konya Kütahya
Antalya
Oktay Öztürk Mehmet
Şandır
Erzurum Mersin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu
maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 172. maddesine eklenen 3.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı
Şanlıurfa
Van
Erol
Dora İdris
Baluken Murat
Bozlak
Mardin
Bingöl
Adana
Abdullah Levent
Tüzel
İstanbul
"Kovuşturmaya
yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma
yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararı ile tespit edilmesi üzerine kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararı veren yer
savcılığınca yeniden soruşturma
açılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekili; 445 sıra
sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü
Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla ilgili yapılan açıklamalarda
öngörülen düzenlemelerin AİHM içtihatlarına uyum kaygısıyla
yapıldığı belirtildiği hâlde maddelerin
düzenlenmesinde AİHM içtihatları dikkate
alınmamıştır. Paket, terör örgütü üyeliği, terör
örgütü propagandası yapılması, terör örgütüne ait yayınları
basma gibi suçlarda değişiklik getirmiştir. Buna göre terör
örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru
gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden
ibareleri ilgili maddelere eklenmiştir. Hükûmet, bu şekilde,
AİHM'in bu tür suçlar açısından getirdiği şiddet
kriterini yasaya eklediğini iddia etmektedir. Fakat, söz konusu düzenleme
AİHM'in getirdiği standartları, muğlak, genel ifadelerle
aşırı şekilde genişleten tanımlardır.
AİHM, açıkça şiddet eylemine başvurulmadıkça,
barışçıl bir şekilde beyan edilen tüm düşünce ve ifadelerin
rahatsız edici, absürt, hatta şok edici olsa dahi meşru
olduğuna ilişkin sayısız karar vermiştir. Nitekim,
Türkiye'yi tazminata mahkûm ettiği Kılıç/Türkiye,
Karataş/Türkiye, Gül ve diğerleri/Türkiye, Sürek ve Özdemir/Türkiye
kararlarında bu konudaki esaslar açıkça belirtilmiştir. Buna
rağmen, geniş bir şiddet tanımı getirerek övmek, meşru
göstermek gibi ifadelerle hâkimlere verilen geniş takdir yetkisi insan
hakları ihlallerini önlemeye yetmemektedir. Kaldı ki sözü edilen
suçlara verilen ceza hadleri de yüksektir. Bu suçlar hem Türk Ceza Kanununda
hem de Terörle Mücadele Kanunu'nda düzenlenerek ceza hadleri normalden
yukarıya çekilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca şunu belirtmekte yarar var:
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi
uyarınca, İnsan Hakları Komitesinin, 106ncı Oturumunda,
2012 tarihinde, kabul ettiği Türkiye ile ilgili sonuç raporuna göre,
Türkiye'nin ifade özgürlüğü bağlamında, 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunundaki terör tanımını mutlaka
değiştirmesi, yargılama öncesi tutukluluğun yasal süresinin
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası
Sözleşmesinin 9uncu maddesine uyumlu hâle getirilmesi ve
tutuklamanın istisnai bir tedbir olarak kullanılmasını
sağlaması, TCK'daki ve TMK'daki yasa dışı örgüt
tanımının muğlaklıktan ve açık olmayan
anlamından kurtarılması ve net bir tanımlamaya
kavuşturulması, vicdani ret hakkının mutlaka
tanınması ve vicdani retçilere ceza verilmesinden vazgeçilmesi,
TCK'nın ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerinin mutlaka
değiştirilmesini tavsiye etmiştir.
Tüm bunların
yanı sıra, siyasi tutsakların cezaevlerindeki durumu ve
yaşanan hak ihlalleri, yargı paketlerinin bu hâliyle
demokratikleşmeye bir katkısının
olmayacağını göstermektedir. Türkiye'nin hemen her cezaevinden,
hâlâ, işkence, yayınlara erişememe, çıplak arama, Kürtçe
yasağı, açık görüş yasağı, haksız yere
disiplin cezası gibi insan hakları ihlallerine ilişkin
şikâyetler gelmektedir. Yaklaşık üç yıldır
yapılan tüm şikâyetlere rağmen Tekirdağ Cezaevinde
yaşanan ihlallerin ardı arkası kesilmemektedir. Daha bir
yıl önce açılan ve çıplak arama, zorla çalıştırma,
darp vakalarının yaşandığı Şakran kampüsündeki
Cezaevi siyasi tutsaklar daha düne kadar yaklaşık üç haftadır
açlık grevindeydiler. Ancak, ne yazık ki Türkiye'nin cezaevleri
sorunu konusunda İşkenceyi Önleme Örgütü de sessiz kalmayı
tercih etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, görüldüğü üzere, içeriğinin tamamen iktidar
tarafından belirlendiği ve yapım süreçlerinin hiçbir
aşamasında muhalefetin ve farklı görüşlerin dikkate
alınmadığı yargı paketleri, sorunu çok kısa
süreliğine ötelemekten başka bir amaca hizmet etmemektedir.
İfade, düşünce, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün
kullanılması önündeki ilgili tüm yasalardaki tüm engelleri
kaldıracak bir yasal düzenlemenin zamanı geldi de geçiyor. Türkiye'de
yaşayan tüm vatandaşlarımızın gerçek bir siyasi özne
olabilmelerinin yolu kendilerini özgürce ifade edebilmekten geçmektedir.
İçinde bulunduğumuz çözüm ve barış sürecinin ruhuna uygun
yasalar ivedilikle çıkarılmalıdır. Özgür, demokratik ve
barışçıl bir Türkiye'ye hepimizin ihtiyacı var.
Bu duygularla Genel
Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. maddesiyle değiştirilen
5271 S. K.nun 172. Maddesine eklenen fıkrada bulunan talep edilmesi
halinde ibaresinin metinden çıkarılmasına, şikâyete tabi
suçlarda talep edilmesi ve diğer suçlarda resen ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bazı sözler yarım kalmamalıdır,
tamamlanması gerekir. Bunun için biraz önce söz atmalarınızla
kaybettiğimiz zamanda ifade edemediğim düşüncelerimi ifade etmek
için söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle tekrar ifade ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisi,
insanı, insanı yaşatmayı, insanı sevmeyi, insana
hizmet etmeyi siyasetinin merkezine almış bir siyasi harekettir.
Milliyetçi Hareket Partisini öldürmekle suçlamak hadsizliktir,
haksızlıktır, bunu asla kabul etmeyiz.
İdam
cezasıyla ilgili ithamın da aslı şudur: Milliyetçi Hareket
Partisinin iktidar olduğu dönemde terör suçları, yakın
savaş ve savaş hâlleri dışında idam
cezasının bütünüyle kaldırılması yönünde iktidar
partilerinin verdiği kanun tasarısına tüm Parlamentonun
katılımıyla anayasal bir hukuk kurulmuştur.
Yanlış hatırlamıyorsam, Anayasanın 38inci maddesinin
dokuzuncu fıkrasına Terör suçları, savaş ve yakın
savaş hâlleri dışında ölüm cezası kaldırılmıştır.
hükmü konulmuştur ve ilk defa Anayasamızda terör
suçlarının idamla cezalandırılacağı ama terör
suçları hariç idam cezasının artık
uygulanmayacağı bir anayasal hukuk hâline getirilmiştir. Bunun
kurucusu Milliyetçi Hareket Partisidir. Ancak, daha sonra koalisyon ortaklarımız
da dâhil olmak üzere, Parlamentonun o günkü MHP dışındaki tüm
partilerin, ki Adalet ve Kalkınma Partisinin de ve diğer partilerin
de katılımıyla Anayasadan da terör suçlularından
idamın kaldırılması bir anayasal hüküm hâline
getirilmiştir. Buna tek karşı çıkan Milliyetçi Hareket
Partisi olmuştur, işin gerçeği budur.
Değerli
arkadaşlar, idam cezasıyla ilgili kanaatimi de ifade etmiştim,
yarım kalmıştı. İdam cezası veya cezaların
en ağırı olarak tarif edilen idam cezası, bana göre, bir
cezalandırma unsuru olmaktan çok, hassasiyet duyduğunuz konuya
karşı işlenen suçlara verilebilecek en ağır
cezanın istenmesi hadisesidir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
milletin birliğini çok önemsiyoruz ve çok değerli buluyoruz,
insanın hayatını çok önemli ve çok değerli buluyoruz; milletimizin
birliğini parçalamaya, devletimizi yıkmaya, insanımızı
öldürmeye karar vermiş ve bunu uygulamaya koymuş terör örgütüne
karşı en ağır ceza olan idamı istiyoruz; dün de
istedik, bugün de istiyoruz, işin aslı bu. Yani, siz bu ülkenin
bölünmez bütünlüğünü önemsemiyorsanız isterseniz idam
cezasını kaldırın, kaldırdınız zaten. Bu
ayrımı ortaya koymak lazım.
Bu sebeple
söylüyorum, yani burada biraz önce de söyledim, Sayın Başbakanın
davetiyle silahlar bırakılıp düz ovaya inildi, Meclise kadar
gelindi ve bu kürsüye kadar çıkıldı. Burada bölücülük
yapılıyor. Eğer, Türkiye bir hukuk devletiyse, bu cari hukuk
geçerliyse, bu Anayasa geçerliyse burada söylenen sözlerin birçoğu, bana
göre, çıkartılan yasaların da birçoğu resmen bölücülük
yapmaktadır, bu ülkeyi bölmektedir. Çünkü, bu, ülkenin ortak paydası,
ortak kimliğidir. Bu kimliğin adı Türk milletlidir, bu
kimliğin adı Türkiye Cumhuriyeti devletidir, bu kimliğin
adı bayraktır, bu kimliğin adı Türkçedir. Siz,
bunların dışında başka kimliklerin olduğunu ifade
ederseniz, başka egemenlik alanlarının olduğunu ifade
ederseniz
Kürt coğrafyası. deniliyor, var mıdır böyle?
Sayın Başbakanın ifadesiyle söylüyorum: Kürt
vatandaşlarım. diyor. Hayır, bu ülkenin bir tek milleti var. Bu
millet, bu ülkede yaşayan insanların toplamıdır, bu devlete
vatandaşlık bağıyla bağlı olan insanların
toplamıdır. Bizim ortak kimliğimizdir Türk milleti ve bu Türk
milletinin önünde, burada namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ederek
milletvekili olabildik ama burada kalkılıyor Bana hiç kimse Türküm
dedirttiremez. diye nutuk atılıyor ve buna hiç kimse de itiraz
etmiyor; esas bölücülük bu.
Şimdi, bu
bölücülüğü bizim tasvip etmemiz mümkün değil, buna fırsat
vermemiz mümkün değil. Tekrar ediyorum: Bu kürsüden hiç kimse bir
diğerine hakaret etmemelidir. Hakaret, acizliktir; asla tasvip etmeyiz.
Hiç kimse hakaret kastıyla da buraya çıkmıyor ama adına
milletvekilliği yaptığımız, egemenlik
kullandığımız bu millete yapılan hakarete de sessiz
kalamayız, sahipsiz kalamayız.
Netice: Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, akılda kalıcı üslupla
endişelerimizi ve hassasiyetlerimizi ifade ediyoruz, anlamamak isterseniz
bu sizin sorununuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Hepinize teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşurken
özellikle partimizi ima edecek şekilde Bu kürsüde bölücülük
yapılıyor. sözlerini kullandı.
BAŞKAN Ne
söyledi? Sayın Baluken, ne söyledi de yani
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani Ben Türk değilim diyenler, bu kürsüye kadar
çıkıp bölücülük yapıyorlar. dedi. Bu konuda bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Evet, iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bölücülük yapmadığınızı söyle!
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
17.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın görüşülen kanun tasarısının
19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bizim herhâlde bu
Meclisi inandırmak için bu kürsüden takla atmamız gerekiyor. Bugüne
kadar siyasi projemiz neyse o projenin bedelini ödeyerek biz zaten bu kürsüde
konuşma hakkını elde ettik. Eğer biz, bu ülkeyi bölmek
isteseydik birilerinden korktuğumuz için burada saklama ihtiyacı
hissetmezdik. Bizim savunduğumuz, söylediğimiz bütün düşünceler
1920 yılında bu Meclisi kuran ortak ruhun, kurucu iradenin dile
getirmiş olduğu düşüncelerdir. Bu ülkedeki herkesin kendi
kimliğiyle, kendi farklılığıyla, kendi inancıyla
kendini özgürce ifade edebildiği bir politikanın düşüncesidir.
Ben buradan sayın
hatibe seslenmek istiyorum, sormak istiyorum: Sayın hatip bizi illaki
kendisinin belirlediği bir tanım içerisinde görmek istiyor, Türk
milleti içerisinde görmek istiyor. Ee peki, şimdi Suriyedeki Kürtleri ne
yapacağız? Onlar da Arap milleti mi oluyor? Iraktaki, İrandaki
Kürtü ne yapacağız? Hadi onları geçtik, Federal Kürdistandaki
Türkmenleri Kürt milleti olarak kabul edelim mi? Bulgaristanda yaşayan
Türkleri Bulgar milleti olarak kabul edelim mi? Çinde yaşayan Uygur
Türklerini Çin milleti olarak kabul edelim mi? Siz, defalarca bu kürsüye gelip
buralarda yaşayan soydaşlarımızın
uğramış olduğu hakaretleri, baskıları, zulümleri
anlattınız. Onların uğradığı zulümlerle
ilgili söylediklerinizin tamamı haklıdır.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) AKP dinle! AKP dinle!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Ama bunu dile getirirken empati duygusunu da
geliştirmeniz gerekiyor. Bizim Türklükle ilgili hiçbir sorunumuz yok. Her
birimimiz ailesinde eşi, işte, yakın akrabasında Türk
olanlar var. Kürtlük, Türklük üzerine bir tartışmayı BDPye mal
etmek büyük bir hakarettir. Söylediğimiz şey, kendimizi nasıl
hissediyorsak, hangi kimlikte hissediyorsak özgürce bu ülkenin
vatandaşlığı altında o şekilde
yaşayalımdır. Onun dışındaki bölücü
tanımlamaların hiçbir tanesini kabul etmiyoruz; tam tersine,
asıl bölücülüğün bu tekleştirmeye çalışan zihniyet
olduğunu düşünüyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
19. Maddesinin son cümlesindeki kesinleşmesinden itibaren üç ay ibaresinin
metinden çıkartılarak kesinleşmesinin tebliğinden itibaren
altı ay ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Rıza
Türmen (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Rıza Türmen, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
RIZA TÜRMEN (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
önümüzdeki 445 sıra sayılı Tasarının amacı,
Sayın Adalet Bakanın da konuşmasında ifade ettiği gibi
ve tasarının gerekçesinde de yazıldığı gibi,
Türkiyenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki sorunlarına
çözüm getirmek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki pek de parlak
olmayan durumunu düzeltmek. Şimdi bakalım bu getirilen tekliflere,
maddelere gerçekten bu teklif, bu tasarı bu amaca hizmet ediyor mu, bu
amacı gerçekleştirecek mi?
Bir kere,
şuradan başlamak lazım: 8 tane milletvekili dört
yıldır, beş yıldır tutuklu, cezaevinde. Beş
yıllık tutukluluk süresi, bırakın başka, tutuklulukla
ilgili Türkiyedeki diğer sorunları, hepsini bir yana koyun, sadece
süre, beş yıllık bir tutukluluk süresi Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde ihlal kararı çıkması için yeterlidir,
başka hiçbir nedene ihtiyaç yoktur. Bunu benim bildiğim kadar
Sayın Bakanın da, arkadaşların da bildiğine eminim. O
zaman tabii, şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde bütün bu tutukluluklar için ihlal kararı
çıkacaksa bu niye düzeltilmiyor? Mademki Sayın Bakanın
amacı, Hükûmetin amacı oradaki sorunları çözmek, oradaki
sorunları çözmeye buradan başlamak lazım. Bu çok açık, çok
yalın bir sorun. Niye bu soruna çözüm getirilmiyor? Bu sorunun
cevabını bulmak lazım.
Şu doğru
değil: Efendim, işte, yargı öyle. Ne yapalım? Yargı
bizim dışımızda, bağımsızdır. Biz bunda
bir şey yapamayız. Bu, böyle değil çünkü yargı
yanlış, hukuka aykırı bir uygulama yapıyorsa bunu
düzeltmek siyasi iradeye düşüyor, siyasi irade bunu pekâlâ düzeltebilir.
Bu Meclisten bu tasarı çıkarken bir madde eklenerek bu sorun ortadan
kaldırılabilirdi, yapılmıyor bu. Hem de neye rağmen
yapılmıyor? İki parti arasında yapılmış bir
protokol var bunun böyle yapılması için, ona rağmen
yapılmıyor. Hem de neye rağmen yapılmıyor? Dendi ki:
Efendim, üç parti aranızda anlaşın, bana bir uzlaşı önerisi
getirin. Üç parti aralarında anlaştılar, uzlaşı
önerisini getirdiler ona rağmen iktidar bunu kabul etmedi. Yani
iktidarın siyasi iradesi bu sorunu çözmeye değil bu sorunu sürdürmeye
yönelik.
Tabii,
tutuklamayla ilgili daha pek çok şey var. Burada getirilen bu
tutuklamanın devamı kararının duruşmayla verilmesi
doğru bir şey fakat Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesindeki sorunlarını çözümlemeyecek; çünkü gerekçeler
klişe olarak yazılmaya devam ediyor, çünkü katalog suçları
muhafaza ediliyor, çünkü hâlâ tutuklamaya itiraz edilirken avukat, müvekkilinin
dosyasına giremiyor kısıtlama kararı nedeniyle. Bunlar
düzeltilmediği sürece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
tutuklamayla ilgili ihlal kararları çıkmaya devam edecektir.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesindeki Türkiyenin bir diğer sorunu düşünce
özgürlüğü, ifade özgürlüğü bakımından. İfade
özgürlüğünün üzerindeki en büyük tehdit, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk
Ceza Kanununun 220nci maddesinin (6)ncı, (7)nci fıkraları.
Bunlarla ilgili ne yapılıyor? Terörle Mücadele Kanunundaki en büyük
sorun, tanımın çok geniş olması, terör
tanımının çok geniş olması. Bu tanımla ilgili
hiçbir şey yapılmıyor tasarıda, tanım olduğu gibi
muhafaza ediliyor. Üstelik de bu yetmezmiş gibi Terörle Mücadele
Kanununun (7)nci maddesi daha da genişletiliyor, daraltılacak yerde
daha da genişletiliyor. İşte Toplantı ve gösteri
yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi ya da işaretlerin
asılması gibi ibareler eklenerek maddenin kapsamı
genişletiliyor. O nedenle, bu da, bu yapılan değişiklik de
Terörle Mücadele Kanununun ifade özgürlüğü bakımından
çıkardığı sorunu çözmeyecektir. Kaldı ki en önemli
mesele, 220nci maddenin (6)ncı ve (7)nci maddelerine dokunulmamaktadır.
Dün iktidarın getirdiği önerge doğrudur fakat yetersizdir. Bu
hiçbir düzeltme getirmeyecektir. (6)ncı, (7)nci maddelerin
kaldırılması gerekir. Burada pek çok yazar, pek çok öğrenci
yargılanmaktadır bu maddelerle ilgili. Bu (6)ncı, (7)nci
maddelere dokunulmadığı sürece Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde ifade özgürlüğüyle ilgili Türkiyenin sorunları devam
edecektir, hiçbir düzelme olmayacaktır. O nedenle, buradaki önemli
şey, kanunu uygulayanların özgürlükçü ve demokratik olması.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RIZA TÜRMEN
(Devamla) Yani siyasi iktidar demokratik ve özgürlükçü bir yapıya sahip
olmadığı sürece istediğimiz kadar paket getirelim, bu
paketler neticeyi, sonucu değiştirmeyecektir.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
20nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
20. Maddesindeki görüş şüpheli sanık veya müdafiine bildirilir
ibaresi içindeki veya ibaresinin ve varsa şeklinde değiştirilmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Kazım
Kurt Gürkut
Acar
Uşak Eskişehir Antalya
Muharrem Işık Ali Serindağ Levent Gök
Erzincan Gaziantep Ankara
Celal Dinçer Tufan
Köse
İstanbul Çorum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 20. Maddesi ile değiştirilen
5271 S.K.nun 270. Maddesine eklenen fıkrada bulunan iki adet şüpheli
sanık, veya müdafii ibaresinde bulunan veya kelimesinin metinden çıkarılarak
ve varsa ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Mehmet
Erdoğan
Konya İzmir Muğla
Mustafa Kalaycı Mehmet
Günal Oktay
Öztürk
Konya Antalya
Erzurum
Alim Işık Mehmet Şandır
Kütahya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıya göre tutukluluk halinin
değerlendirileceği incelemede şüpheli veya vekilinin
dinlenilmesi iki halden birinin tercihi anlamına gelir. Adil
yargılanma hakkının gerçekleştirilebilmesi için
şüphelinin tutukluluk dışında tedbirlerin uygulanması
açısından dinlenilmesi zaruridir. Ancak şüphelinin hukuki
açıdan kendisini savunacak vekilinin dinlenilmemesi tasarının
amacına aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
20. Maddesindeki görüş şüpheli sanık veya müdafiine bildirilir
ibaresi içindeki veya ibaresinin ve varsa şeklinde
değiştirilmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Tufan Köse (Çorum) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de bu düzenlemeden çok
büyük bir beklentimizin olmadığını dün söylemiştim. Bu
düzenleme ne demokratikleşmeye bir katkı sunuyor ne uzun
tutukluluklara bir çözüm getiriyor ne tutuklu milletvekillerinin Meclisin
üyelerinin problemlerini çözüyor, hiçbir konuya katkı sağlamıyor,
ne de yargının
bağımsızlığını,
tarafsızlığını sağlamaya dönük bir düzenleme. Bu
anlamda önerge üzerinde konuşmayacağım. Önerge
dışında, bugün ve dün konuşulanlar hakkında birkaç söz
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, BDPli
arkadaşlarımız buraya geliyorlar, 1920 ruhu diyorlar. 1920
ruhu, eğer iyi özümsersek, Sevr Anlaşmasını
yırtıp atanlarını ruhunu, izini taşıyan bir ruhtu
1920 anlaşması. Manda isteklerine karşı duran, direnen bir
ruhun yansımasıydı. Yani bugünkü sizlerin tavrıyla, 1920
ruhunun hiçbir ilgisinin olmadığını ben gözlemliyorum,
görüyorum.
Yine, dün bir BDPli hatip arkadaş geldi buraya,
Kan duracaksa ben ABD emperyalizmine hizmet etmeye hazırım. dedi.
Yani ben hazır değilim ABD emperyalizmine hizmet etmeye. Kanı
durdurmak, barış sağlamak için illa emperyalizmin hizmetinde
olmak gerekmediğini düşünüyorum. Türk solu da bugüne kadar bunun
mücadelesini verdi, böyle düşündü. Ama siz hiçbir zaman bugün AKPye
gösterttiğiniz itibarı Türk soluna maalesef göstertmediniz, siz de
göstertmediniz, geçmişteki muadilleriniz de göstertmedi, öyle görüyorum.
Terör örgütüne boyun eğmeden, onun tehdit ve
şantajına boyun eğmeden de kanı durdurmanın mümkün
olduğuna biz inanıyoruz.
Yine, ben, kendilerine, Cumhuriyet Halk Partisini sürekli
suçlamaktan, ırkçılıkla, demokrat olmamakla suçlamaktan
vazgeçmelerini diliyorum. Bu adaletsiz ve zalim düzene, baskı ve zulme,
sömürüye, ezilmişliğe binlerce yıldır direnenler Cumhuriyet
Halk Partisinin çatısı altında siyaset yapıyorlar,
Cumhuriyet Halk Partisi de onların temsilcileridir.
Özgürlükçü BDPli arkadaşlar, şunu sormak
istiyorum size: Hâlâ feodalitenin geçerli olduğu, şeyhe
şıha biatin, ağaya beye itaatin esas olduğu topraklarda
nasıl bir özgürlük anlayışını yaşatacaksınız,
yaratacaksınız? Libyada, Mısırda, Tunusta bunun
örneklerini görmediniz mi? Nasıl inandıracaksınız bizleri?
Bunları sormak istiyorum sizlere.
Yine, AKPye de birkaç söz söylemek istiyorum. On
yılı aşkın süredir ilkesiz, fırsatçı, ikiyüzlü,
oynak bir siyaset izlediniz maalesef. Bu siyasetinizle kanunları kendinize
benzettiniz, hukuku kendinize benzettiniz, hâkimleri kendinize benzettiniz. Şüphelilerin AKPli cemaatçi ya da
benzer zihniyette olduğu davalarda -örnek olsun, Deniz Feneri
davasında- soruşturmalara ve davalara ne polis ne savcı ne de
mahkemeler eğilmezken, yeterince çalışmazken başka tür
davalarda, özellikle emekçilerin, sendikacıların, öğrencilerin,
solcuların yargılandığı davalarda bu mahkemeler
maalesef yirmi dört saat hızıyla çalışmaktadırlar.
Tabii, burada, her
şeyi benzettiniz ama benzetemediğiniz bir tek Cumhuriyet Halk Partisi
kaldı ülkemizde. Cumhuriyet Halk Partisini de kendinize
benzetemeyeceksiniz. Size rağmen, bu ülkenin onuruna,
bağımsızlığına, üniter yapısına -ki
üniter yapının bu ülkenin demokrasisi ve insan haklarına
dayalı gelişmesi için şart olduğunu düşünüyoruz-
laikliğine -laiklik bu ülkenin çimentosudur- demokrasisine, insan
haklarına, yoksul halkının haklarına Cumhuriyet Halk
Partisi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sahip çıkmaya devam
edecektir.
Bu arada,
Silivrideki kendilerinin yargıç olduğunu iddia edenlere de seslenmek
istiyorum: Bir yüksek kürsüye cübbeyle çıkmak,
yaptığınız haksızlıklara,
yaptığınız haysiyet cellatlıklarına,
yaptığınız saygısızlıklara, alet
olduğunuz ideolojiye, hizmet ettiğiniz ideolojiye meşruiyet
kazandırmaz. Mahkeme kürsüsünün onurunu savunma hakkını
kısıtlayarak koruyamazsınız. Sanıklara ve avukatlara
saygısızlık yaparak
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya, burada olmayanlar hakkında neler söylüyorsun ya!
Burada olmayan, burada sana cevap veremeyecek insanlara bunu nasıl
söylüyorsun?
TUFAN KÖSE
(Devamla)
onları susturarak sağlanamaz. Olsa olsa bu
davranışınız, size itaatsizliği ve güvensizliği
besler. Avukatsanız biliyor olmanız lazım bunları.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Olmaz, yanlış ya! Burada size cevap veremeyecek
insanlara laf söylemeniz milletvekiline yakışmaz.
TUFAN KÖSE
(Devamla) Şunu bilin ki, bir toplumda hele bir mahkemede bir kişiye
bile bir haksızlık yapılıyorsa bu haksızlık tüm
topluma yapılmış sayılmalıdır. Her aydın,
yurtsever, namuslu insan bunu böyle düşünür, oradaki haksızlık
yapanları savunmaz.
Otoriter
rejimlerin belirgin uygulamalarından olan toplu yargılamalar için
cezaevlerinin içine yapılan mahkeme salonları sizleri infaz koruma
memurlarının uzantısı yapmasın. Adaletin cezaevlerine
mahkûm edilmesine, yargının siyasi otoriteye kul edilmesine izin
vermeyiniz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) O sizin işiniz!
TUFAN KÖSE
(Devamla) Yapacağınız yargılamalardan, adalet ve özgürlük
beklentisi olan, adalet ve özgürlük beklentisi kalan bu halkı hayal
kırıklığına uğratmayınız.
Unutmayınız, kimse dokunulmaz değildir, gün gelir hukuk size de
lazım olur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
445 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesi
ile düzenlenen Geçici 2 nci Maddesinde yer alan 15.06.2012 tarihi itibariyle
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Halil Aksoy İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Ağrı Şanlıurfa Van
Abdullah Levent Tüzel Hasip
Kaplan Murat
Bozlak
İstanbul Şırnak Adana
İdris Baluken
Bingöl
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
21. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Namık
Havutça
Uşak Muğla Balıkesir
Kadir Gökmen Öğüt Hüseyin
Aygün Ahmet
Toptaş
İstanbul Tunceli Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21 Mart 2013 tarihinde müebbede mahkûm İmralıdaki
kişinin imzasını taşıdığı
iddiasıyla okunan metinden sonra halkımızın önünde iki yol
bulunmaktadır. Birincisi, Türk ulusuna mensup olanların; Türk Medeni
Kanunuyla günlük hayatını sürdürenlerin; Yurtta sulh, cihanda sulh.
ilkesini özümsemiş olanların; Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
yanında olanların; hukukun bir gün herkese lazım
olacağına inananların; doğdukları günden itibaren din,
dil, ırk, mezhep, cinsiyet konusunda herhangi bir ön yargısı
olmayanların; cumhuriyete sonuna kadar bağlı, Türk Bayrağıyla
sorunu olmayanların; Türk diliyle sorunu olmayanların gidecekleri
yol. İkincisi de, Türk ulusuna mensup olmak istemeyen; kendi genetik
kodlarına dönmekle övünen; Medeni Kanun yerine Osmanlıyı örnek
göstererek şeri hükümlerin uygulanmasını isteyen; Ulu Önder Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü sevmeyen ve ondan kurtulmak isteyen; hukuk
tanımayan; din, dil, ırk, mezhep konularında tamamen ön
yargılı; Türk Bayrağını sevmeyen ve istemeyen; Türk
dili ile sorunu olanların gidecekleri yol. Bu yollardan birinin seçimi
yapılacaktır. Bu düşünce, Sevr Anlaşmasından itibaren
bu ülkenin parçalanması için her saniye uğraşanların
düşüncesidir. Eğer böyle bir düşünce olmasa, yeni devletlerin
kurumsallaşması için çalışan İngilteredeki
Westminster Demokrasi Vakfı en fazla yardımı niçin Barzaniden
alsın? Beklentisi ne? Demokrasinin gelişmesi mi, ayrı bir devlet
mi?
Değerli
milletvekilleri, soru kısa ve basittir. Açılım sonucu geleceğini
iddia ettiğiniz barış için şart olan, İmralıdaki
idama mahkûm kişinin özgür kalması mıdır? Açılım
sonucu geleceğini iddia ettiğiniz barış için Türk milletinden
vazgeçilecek midir, vazgeçilmeyecek midir? Sizlerin bu iki kısa soruya
vereceğiniz cevap, biraz önce bahsetmiş olduğum yollardan birine
gitmemizi sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, on bir yıldır iktidarda olan AKP ne yapıyor?
Türk Bayrağını yasaklıyor, taşıyanları
copluyor, gazlıyor, tükürüyor, işkence ediyor. Eline ne geçiyor? 21 Mart
2013 tarihinde ilan edilen ve sizlerin de istemiş olduğunuz yeni bir
devlet. Adını bile koyamıyorum çünkü adı bile yok. Siz
kendinize Kürt diyeceksiniz diye benim Türk milleti kavramından
vazgeçmemi isteyemezsiniz. Bugüne kadar kendimi Türküm. diye
tanıtmışım, vaz mı geçeceğim? Türk kelimesi
soya sopa, kana dayalı bir kavram değildir; bu ulusun
çatısıdır, o çatıya dokunmaya da kimsenin gücü yetmez. O
çatıyı yıkmaya kalkarsanız altında ilk siz
kalırsınız.
Değerli
milletvekilleri, içerisinde bulunduğumuz salonu aydınlatan avizeleri
hiç saydınız mı?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Saydık, saydık.
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Saydıysanız bunun bir anlamı veya
değeri olduğunu bilmekte misiniz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurul salonunda 16 adet avize bulunmaktadır. 16 ışık
kaynağı bu salonu aydınlatır. Tarihteki bu 16 Türk
devletinin, bu 16 Türk devletinin vermiş olduğu on altı
ışık sizlere Türk milleti çatısını yok edin.
diye verilmemiştir; on altı ışık Türk ulusunu
yüceltin, tarihten ders alın ve dünyada hep ileri devletler seviyesinde
olun. diye verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan Hükûmetin insanlarını
eleştirenlere Bizler baldıran zehrini içmeye hazırız.
diyerek karşılık vermektedir. Sayın Başbakanın
baldıran zehrini içtiğinin emareleri kendisinde ve yönetmiş
olduğu ülkemizde ortaya çıkmaya başlamıştır.
Sokrat,
baldıran zehrini içmeden önce zehri hazırlayana nasıl içmesi
gerektiğini sorduğunda, zehri yavaş yavaş içmesini, zehrin
çabuk yayılması için yürümesini, son olarak da uzanmasını
istemiştir. Baldıran zehrini bir dikişte içen Sokrat,
yürüyüşüne başlamış, zehrin etkisiyle bacakları
tutmayınca uzanmış ve sonunun gelmesini beklemiştir.
Bacaklarından başlayan ölüm hızlı ve kararlı bir
şekilde Sokratı dünyadan almıştır.
Cumhuriyetimizin
ve ulusumuzun baldıran zehrini içenlerin durumuna düşmemesi
dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ampulleri saydın mı?
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Saydım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci
maddesi ile düzenlenen Geçici 2 nci Maddesinde yer alan 15.06.2012 tarihi
itibariyle ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Arkadaşlar, dışarıda bahar var.
Dışarıda çözümün, barışın umudu dalga dalga
halkımızın ve Türkiyenin dört bir tarafına
yayılıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Mübarek olsun hepinize!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Her tarafta yeni bir anayasa, 21inci yüzyılda Türkiyenin
hukukunu çizmenin, çözmenin heyecanı yaşanıyor. Biz, bir
asır geriye bakmadan, bir asır önümüze bakarak 76 milyonun
eşitlik hukukunu bu Mecliste yaratmanın da heyecanını
yaşıyoruz. Ama bazen bu Meclisin içinde baktığım
zaman, değil bahar, kara kışın en fırtınalı
günlerinin soğukluğunu hissediyorum. Sanki 1920lerdeyiz, sanki
birileri tek başına bu ülkeyi kurtarmış, sanki birileri bu
ülkenin tek başına tapusunun sahibi, sanki birileri bu ülkenin tek
başına efendisi, diğerleri de ikinci sınıf
vatandaş, diğerleri de tebaa.
Arkadaşlar,
ayrımcılıkları gidereceğiz. Bu ülkede Roman dâhil,
Kürt, Çerkez kimseyi ayırmadan, vatandaş olan herkes devletin her
kademesinde görev yapacak onuru tadacaktır, bu eşitliği
getireceğiz. Bu bir heyecan dalgasıdır. Sevrle, geçmişle,
şununla bununla, 1929la 1930la, faşizmin, Mussolininin
zamanlarıyla
Onları bir geride bıraktık, 21inci
yüzyılda önümüze bakıyoruz. Gelin hukuku konuşalım, gelin Anayasayı
konuşalım, gelin eşitliği konuşalım, gelin
özgürlüğü konuşalım, gelin adaleti konuşalım, gelin
birlikte Türkiyeyi inşa edelim, yaratalım. Ne ben senin
Türklüğüne, ne de sen benim Kürtlüğüme göz dikme. Kimse kimsenin
aslını inkâr etmesin, herkes herkesi olduğu gibi kabul etsin.
Beni Müslüman olarak kabul edin, Erol Dorayı da Süryani olarak,
Hıristiyan olarak kabul edin; bu ülkeye, bu Meclise bu
yakışır. Ama yok, herkesi tek tip yapacağız, tornadan
geçireceğiz, tek tip bakacaklar. Böyle bir dünya yok.
Büyük bir ülke
Türkiye, 76 milyon nüfusu arkadaşlar. Bu 76 milyon nüfusun geleceğini
inşa ederken kaygıyla, korkuyla, birilerini korkutarak, ortak
değerler üzerinden burada propaganda ederek, kaygılar yaratarak,
insanların kafasını karıştırarak bu
barış, çözüm sürecinin önünü tıkamanın kime yararı
var? Silahlar bırakılırsa CHP ne kaybedecek, MHP ne kaybedecek?
Demokratik siyasete geçilirse muhalifler, başkaları ne kaybedecek?
Hepimiz kazanmayacak mıyız? Gelin, demokratik siyaseti yapalım,
bu ülkenin özlediği olayı 21inci yüzyılda hayata geçirelim.
Fikrine güvenen, halkına güvenen dobra dobra seçime girer, kendini dener.
Önümüzde 3 tane seçim var, halka gideceğiz, halka, halka
Halk
sandıkta belirleyecek. Birbirimize afra tafra yapmanın hiç
gereği yok. Birbirimize hâlâ soğuk harp döneminin kavramlarıyla
yüklenmeye, ötekileştirmeye, ayrıştırmaya,
ayrımcılık yapmaya, aşağılamaya,
onursuzlaştırmaya, emir eri gibi bakmaya hiç gerek yok.
Geleceğin Türkiyesinin her insanı, her ferdi onurlu bir yurttaş
olmanın mutluluğuna erişecektir. Bu büyük ideali kalbinizde
taşıyorsanız beraber yürürüz, yürüyenlerle beraber yürürüz.
Hangi kardeşim benimle yürümek istiyorsa büyük ideali ve demokrasisi için
Türkiye'nin, yeni Anayasası'nda, partisine bakmadan, menşeine
bakmadan, aslına bakmadan, mezhebine bakmadan, bir yurttaş olarak bu
ülkenin teneffüs ettiği havasının altında, bu kubbenin
altında
İkide bir
bize 16 tane Türk devleti olup olmadığı
tartışması da yapılıyor, daha fazla devlet olduğu
söyleniyor, öyle değil mi? MHPliler daha iyi bilir. 16 avizeye bakarsanız
Türkiye'nin tarihini, Türklerin kendi tarihini bile bilemezsiniz, kendi
tarihinizle çelişirsiniz. Bakmayın yani Orta Doğuda 45 milyon
Kürt yaşıyor. Niye stratejik bin yıllık beraberliği
bin yıl daha beraber götürmeyesiniz?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bravo!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ne zorunuz var kardeşim? Bin yıl beraber
yaşamış Türkmeni, Kürtü Orta Doğuda.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) E bunu yaşatalım, sürdürelim. Bütün mesele bu.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
22nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
22. Maddesindeki şeklinde ibaresinin metinden
çıkarılmasını, biçiminde ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Namık
Havutça Levent
Gök
Uşak Balıkesir Ankara
Ahmet
Toptaş Kadir
Gökmen Öğüt
Afyonkarahisar İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Madde metninin daha
anlaşılır olması amacıyla önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 23. Maddesinin son
cümlesindeki talepte ibaresinin metinden çıkarılmasını,
istemde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Namık
Havutça Levent
Gök
Uşak
Balıkesir Ankara
Ahmet
Toptaş Kadir
Gökmen Öğüt Metin
Lütfi Baydar
Afyonkarahisar İstanbul Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Madde metninin daha
anlaşılır olması amacıyla önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 24. maddesinin son
cümlesindeki muaf ibaresinin metinden çıkarılmasını,
istisna ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Namık
Havutça Ahmet
Toptaş
Uşak Balıkesir Afyonkarahisar
Malik Ecder
Özdemir Tufan
Köse Metin
Lütfi Baydar
Sivas Çorum Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Maddenin daha anlaşılır
olması amacıyla önerge verilmiştir.
BAŞKAN Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye çoğunlukla, 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 Sıra Sayılı "İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 24
üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur
Bahçekapılı Bülent
Turan Ömer
Süha Aldan
İstanbul İstanbul Muğla
Mehmet
Şandır Ali
Uzunırmak Levent
Gök
Mersin Aydın Ankara
İdris
Baluken Hasip
Kaplan Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
Mehmet
Doğan Kubat Oya
Eronat Yılmaz
Tunç
İstanbul Diyarbakır Bartın
Şuay
Alpay Mustafa
Moroğlu Zeyid
Aslan
Elâzığ
İzmir Tokat
MADDE 25-
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 5 - 7 Kasım 1982 tarihinden önce işlemiş olduğu bir
suç dolayısıyla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olan
kişi hakkında, mahkum olduğu cezanın infazı sürecinde
koşullu salıverildikten sonra deneme süresi içinde işlediği
yeni bir suç sebebiyle koşullu salıverilme kararı geri
alınmaz."
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Başkanım, ilk
iki deneme boşa gitti ama bu sefer tamam; çoğunluğumuz
vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığından,
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi? Yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 445 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
25. maddesindeki kanun ibaresinin metinden çıkarılarak yasa
ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Namık
Havutça Levent
Gök
Uşak Balıkesir Ankara
Ahmet
Toptaş Malik
Ecder Özdemir Tufan
Köse
Afyonkarahisar Sivas Çorum
Mehmet Volkan
Canalioğlu Metin
Lütfi Baydar
Trabzon Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Canalioğlu
BAŞKAN
Volkan Canalioğlu, Trabzon Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Karadenizliyi apar topar hâkimin karşısına
getirmişler, hâkim bakmış ki vaziyet berbat. Demiş ki: Ha,
bu ne hâl? Demiş: Doğru diyorsun Hâkim Bey, ah hâlimiz mi
kaldı? Ya bak kaldığımız hâle.
Şimdi güzel
görüşmeler yapıldı, sert görüşmeler yapıldı
değerli arkadaşlarım ama sonuç olarak, elde ettiğimiz yasa
ne getirecek, onu da uygulamada göreceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bir söz vardır: Aynasına kızan talihine
küssün. Ülkemizin durumu sürekli gerginlik, sürekli tartışma,
nasıl olacağı belli olmayan açılım balonları ve
büyüklere masallar kitabı. Şimdi, açılım, barış
konuşuluyor. Neymiş, Türkiye daha demokratik olacakmış.
Oysa geldiğimiz noktada üniversitelerimizde öğrenci
çatışmaları, kadına şiddet ve kadın cinayetleri,
intiharlar, biber gazları, her gün gerginlik ve gençler işsiz,
öğretmenler atama bekliyor ama çözüm açılım ve günlerce ülkemiz
açılım nasıl olacak, onu konuşuyor.
Şimdi,
sevgili milletvekillerim, bir şey sormak istiyorum. Ben kimim? Sen kimsin?
Biz kimiz? Onlar kim? Laz, Çerkez, Alevi kim? Kürt kim? Türk kim? Yahudi,
Hristiyan, Budist, Müslüman kim? Kimiz? Kimleriz? Nasıl bir dünyada
yaşıyoruz? Başka bir dünya var mıdır? Başka bir
dünyada yaşamak mümkün müdür? Bizi ve dolayısıyla Türkiyeyi
anlamak, birlikte huzur, birlikte mutluluk, birlikte üretim, birlikte
barış, birlikte demokrasi, sömürünün, savaşın,
baskının, işkencenin olmadığı, doğanın
tahrip edilmediği, insan onurunun ayaklar altına
alınmadığı
Ki, Kutlu Doğum Haftasında da ana
temanın insan onuru olduğunu bir kez daha dikkatlerinize sunmak
istiyoruz. Biz güzel bir Türkiye istiyoruz, güzel bir dünya istiyoruz. Sömürü,
savaş, enerji, petrol, lityum, ham madde, pazar, kin, kan, ölüm,
işkence, silah, uyuşturucu, kölelik üzerinden başka bir dünya
kurulmasını kim ister ki? Biz elbette doğayı koruyan, insan
onuruna saygılı, bütün kimlikleri kucaklayan; ayrımcı,
ötekileştirici, farklılaştırıcı, bölücü,
düşman edici, dışlayıcı siyasetlere, sömürüye
karşı; bütün insanlık için bütünleşen,
barışçı, çevreci, hümanist bir anlayıştan
yanayız. Ayrıca hukuk devletinde hukukun üstünlüğü elbette ki
önemlidir ama gelmiş olduğunuz noktada, hepinizin bildiği gibi,
artık hukukun üstünlüğü değil, gücün üstünlüğü öne
çıkmaktadır. Böyle bir adil yargılama olabilir mi?
Sayın
milletvekilleri Gelmiş olduğumuz noktada Kürt
vatandaşlarımızın sorunu vardır, Kürt sorunu yoktur.
diyen Sevgili Başbakan, şimdi gelmiş olduğu noktada
vatandaşların sorunlarını çözmek için gayret sarf ediyor.
Peki, bizim Karadeniz insanımızın sorunu yok mudur? Karadeniz
kadınları sırtlarında sepetleriyle birlikte tarlalara,
yokuşlara çıkıp tarla yaparlar ve ekonomisine katkı
sağlarlar ama hiçbir zaman dağa çıkmayı düşünmezler.
Şimdi PKK dağa çıktı ve onu nasıl buradan
serbestleştireceğiz diye konuşma yapıyoruz. Peki, kim
söyledi bunların dağa çıkmasını? Kim dağa
çıkmasını bunlara söyledi? O hâlde bunu konuşurken, Kürt
meselesini, Kürt sorununu, Kürt vatandaşın sorunu değil,
PKKnın ülkeye getirmiş olduğu sorunu, ekonomik durumları,
bunları konuşmamız gerekiyor.
Şimdi akil
insanlar kuruldu ve bu akil insanlar topluluğu, sevgili
milletvekillerimiz, nereye gidiyorlar? Bölgelere gidiyorlar ve orada anlatacaklar.
Ne anlatacaklar, hepimiz merakla bekliyoruz.
Şimdi, madem
fıkrayla başladık, fıkrayla bitirelim.
Sanığı
avukatıyla beraber hâkimin karşısına
çıkarmışlar. Hâkim sanığa sormuş: Bu suçu sen mi
işledin? Evet hâkim bey, ben işledim, ben yaptım, ben ettim.
demiş. Peki, son sözün nedir? Son sözünü söyle. demiş. Demiş
ki: Efendim son sözüm: Avukatım da konuşsun. Ya evladım, sen
her şeyi kabul ettin, sen her şeyi söyledin, avukatın ne
söyleyecek? Ben de onu merak ediyorum hâkim bey. demiş.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunmadan önce, İç Tüzük 86ncı madde
gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve lehte konuşmak üzere
Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan, kamuoyunda dördüncü yargı paketi diye
adlandırılan tasarının son bölümünde, İç Tüzükün
verdiği yetkiye dayanarak oyumun rengini belirtmek üzere
huzurlarınızdayım. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki günden beri süren, ilgili tasarıyla
ilgili konuşmaları imkânlarım elverdiğince dinlemeye
çalıştım. Muhalefetin ne dediğini,
Bakanlığımızın ne dediğini, kanun teklifimizin,
tasarımızın neler getirdiğini izlemeye
çalıştım. Gördüğümüz bir şey var değerli
arkadaşlarım: Muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımızın bir partiye mensup olan bir grubunun âdeta
metni okumadan, sadece gelip gidip, gelip gidip Silivri, Silivri, Silivri
demesini üzülerek takip ettim. Silivri bu ülkenin ciddi bir gündemi, kabul
ediyorum fakat siz 26 maddelik bir paketin hiçbir maddesine değinmeden,
hiçbir kelimesine değinmeden, sadece Silivri derseniz ne sözün
karşılığı olur ne
yaptığınızın anlamı olur.
Bir diğer
muhalefet partisi milletvekillerimize baktığımızda, geldi
hain dedi, gitti satıyorlar dedi, geldi bayrak, gitti vatan dedi.
Arkadaşlar, isterdik ki bu konuyla ilgili daha entelektüel, daha akademik
bir yaklaşımla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
öngördüğü kriterleri esas alan bir paket olduğundan dolayı, daha
farklı yaklaşarak, daha önyargısız yaklaşarak bu konu
incelenseydi.
Benim oyum evet
hatta yetmez ama evet. Daha ilerisini istemek zorundayız. Şundan
dolayı: Bakınız değerli arkadaşlarım, bu pakete
baktığımızda, Rusyayla yarışan, 2 binden fazla mahkûmiyeti
olan, binlerce euroluk tazminat ödeyen ülkemizin karnesinin daha iyi
olması için kavga ediyoruz, onun için çalışma yapıyoruz.
Pakete baktığımızda, işkence suçlarından zaman
aşımının kalkması gibi, kamulaştırma
davalarında vatandaşın lehine olan düzenlemeler gibi, idari
yargıda ıslah imkânı gibi, kamu düzeni açısından
açık ve yakın tehlike yoksa daha makul düzenlemeler gibi, TMKdaki
sınırların, bazı gözden geçirilen cezalarının
tekrar revize edilmesi gibi, tutukluluk hâlinin devamında şüphelinin
de, müdafinin de tekrar dinlenme imkânının verilmesi gibi, adli
yardım taleplerinin tekrar düzenlenmesi gibi yani evrensel hukuk
normlarına bizi bir adım daha yaklaştıran bir düzenleme
olduğunu gördük. O yüzden, ben Keşke sizler de evet diyebilseydiniz,
bu evet demenin onurunu yaşayabilseydiniz. diyorum.
Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; söz almışken, dün akşam burada,
bugün basına yansıyan, hepimizi de mahcup eden, üzen bir hususu
paylaşmak istiyorum. Dün, çok köklü olduğunu iddia eden bir partinin
bir grup başkan vekili -zabıtlar yanımda ama ahlakımdan
dolayı o ifadeleri kullanmamak için okumayacağım- bir ifadede
bulundu. Bakınız değerli arkadaşlar, bu kürsü Gazi Mustafa
Kemalin söz söylediği, bu kürsü Mehmet Akifin söz söylediği, bu
kürsü Adnan Menderesin söz söylediği bir kürsü; o yüzden, o saygınlığa
yaraşmamasından dolayı o ifadeyi okumayacağım fakat
bugün basında o seviye dışı, ahlak dışı
ifadeyi okuyunca ben de kendimde şu hakkı gördüm: Dün o ifadeyi
kullanan grup başkan vekiline, o zaptı çıkarıp, büyük bir
çerçeve yapıp kendisine hediye paketiyle gönderdim, mahcup olması
dileğiyle torunlarına hediye etmesini istedim, nasıl cevap
verdiğimi de basınla paylaştım.
Siyaset bugün var, yarın yok;
kimliklerimiz bugün var, yarın yok. Mesele birbirimizin
karşısına bakacak o yüzü kollayabilmek. Ülkemizin her
zamankinden daha fazla birlik beraberliğe, birbirini dinlemeye
ihtiyacı olduğu bir zamanda bu üslubun ne sahibine ne buraya
faydası olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki,
adam olmanın yaşla, ırkla, cinsiyetle alakası olmadığını
hepimiz biliyoruz. Adam vardır, adam vardır. O yüzden, ben bu
talihsiz beyana sadece bir değinerek geçiyorum. Ancak, o partinin de bizim
yaşımızda olan, genç olan milletvekillerine gerekli cevap
hakkının kendi grup başkan vekillerine karşı
doğduğunu düşünüyorum. Ayrıca, o partinin gençlik
kolları olduğunu, gençlik kollarının da gerekli cevabı
vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Mevcut kanunumuzun hayırlı
olmasını ümit ediyor, bu duygular ve düşüncelerle daha
anlayışlı, daha birbirini dinleyen bir Meclis ortamında
diğer kanunlarımızı görüşmek üzere hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın konuşmacı, ahlak dışı
konuşma yaptığımı söyledi. İzin verirseniz
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) İsim vermedim Sayın Başkan.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
18.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın görüşülen kanun tasarısının tümünün
oylanmasından önce oyunun rengini belli etmek üzere lehte
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zaman zaman bu
kürsüde o söylenenler oluyor fakat onlar bir kere kürsüde olmadı, oradan
laf atarak oldu; birincisi bu yani bu kürsüden söylenmedi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Zabıtlara bak zabıtlara.
MUHARREM İNCE
(Devamla) İkincisi: Bazen birbirimizi incittiğimizde onlara gidip
Yahu kusura bakma. dediğimiz zaman da oluyor ama sana asla
demeyeceğim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Çok üzüldüm, çok üzüldüm(!)
MUHARREM İNCE
(Devamla) Niye demeyeceğim, niye demeyeceğim? Hediye paketini de
sana geri iade edeceğim. Şundan dolayı demeyeceğim: Biz 45
milletvekili Silivride bir olaya maruz kaldık. Yani, yargı, mahkeme
heyeti bizi aşağıladı, hakaret etti bize. Orada 60
sandalyeyi boş bıraktı, bizi ayakta bekletti. Ben diyorum ki: Bu
kürsüye geldim. Ben bunu bir anlatmak istiyorum sizlere, sizler yasamanın
üyelerisiniz. Yarın sizin de başınıza gelebilir bu. Siz hep
iktidar kalmayacaksınız, bir gün muhalefet olacaksınız,
sizin arkadaşlarınız da tutuklanacak, mahkemede olacak, hapiste
yatacak.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Tövbe de, tövbe.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Mahkeme kadıya mülk değil, olabilir bunlar, her şey
olabilir. Bir zamanlar 300 milletvekilli ANAP vardı, bugün tabela partisi
bile değil; sizin de başınıza gelebilir. Ben derdimi
anlatmak istiyorum, sürekli laf atıyor, sürekli laf atıyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Zabıtlar öyle demiyor ama.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yahu bir sus diyorum, sus, bir sus da derdimi bir anlatayım.
Eğer bunu yapmış olsa
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yanlış kişi, yanlış
MUHARREM İNCE
(Devamla) Hâlâ laf atıyor bak, hâlâ laf atıyor. Ne söylersem
söyleyeyim hâlâ konuştuğu sürece ne kadar incinirsen incin eğer
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yalan atıyorsun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Az önce ne düşünüyordum biliyor musun? Konuştum
arkadaşlarla, Enver Beye sorabilirsin. Envere dedim ki: Galiba incittim
genç arkadaşımızı, haftaya onun odasına gidip çay
içeceğim dedim. Az önce onu söylemiştim ama sana bunu asla
yapmayacağım çünkü sen bunu hak etmiyorsun. O çeneni bir
tutmasını öğren, o kürsüdekini dinlemesini bir öğren, önce
bunu bir öğren. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafında kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) Az önce söyledim mi söyledim mi söylemedim mi, kendi partinin
milletvekiline sor, sor. Bunu yapacaktım, bunu yapacaktım ama bunu
yapmak için önce bunu hak etmek lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sen bunu hak etmiyorsun! O söylediğim lafların da
arkasındayım. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ağzını bağla Primayla o zaman!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Envere sor bak, Envere sor.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN
Evet, İç Tüzük 86ncı madde gereğince oyunun rengini belli etmek
üzere aleyhte söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşmesini bitirmiş olduğumuz bu yasanın ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teşekkür
konuşması yapmak isteyen Adalet Bakanı Sadullah Ergin.
Buyurun Sayın
Ergin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz milletvekillerine Silivride hakareti savunmadınız,
sizi protesto ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından Dinle, dinle
sesleri)
(Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Devamla) 445 sıra sayılı Tasarı
görüşüldü. Komisyonlarda ve Genel Kurulda siyasi parti
gruplarımızın, milletvekillerimizin katkılarıyla,
eleştirileriyle yasalaştı. Ben hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Bu
çalışma için, hem Komisyon aşamasında hem Genel Kurul
aşamasında desteğiyle, eleştirisiyle katkı veren, hem
gruplarımıza hem milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burada bir muharebe
yapmıyoruz. Türkiye'nin problemlerine çözüm üretmesi gereken en üst makam
burası. Her siyasi partinin kendi penceresinden bu ülkeye hizmet etme
anlayışı var. Buna saygı duymak lazım. Ana muhalefet
partisi bir yaklaşım geliştiriyor. Türkiyeye kötülük olsun diye
bunu yaptıklarını düşünmüyorum. Kendi
açılarından, ülkeye hizmeti böyle anlıyorlar ve o
anlayışın tabanda bir siyasi desteği var, halk desteği
var. Bu açıdan, bu anlayışı burada dile getirmeleri, ifade
etmeleri onların en tabii hakkıdır.
Bir parantez
açıyorum: Bu Parlamentonun mehabetine uygun bir üslupla, İç
Tüzükümüze ve asgari nezaket kurallarına uygun şekilde bunun dile
getirilmesi hakkı var bu kürsüde. Milliyetçi Hareket Partisi kendi
bakış açısı itibarıyla tasarılara farklı bir
boyut katıyor, eleştiriler getiriyor. Zaman zaman komisyon aşamalarında
ya da Genel Kurul aşamasında istifade ettiğimiz ve katkı
aldığımız hususlar olabiliyor ve onlar da ülkeye hizmetin
ve ülkenin bekasının bu yolla olabileceğini düşündükleri
için bu görüşleri dile getiriyorlar. Saygı duymak zorundayım çünkü
o görüşün de destekçisi var milletimizin mensupları içerisinde. Aynı
şekilde, Barış ve Demokrasi Partisinin dile getirdiği
hususlar var. AK PARTİnin iktidar grubu olarak ortaya koyduğu
bakış açısı var. Bütün bunlar, 76 milyonluk bu büyük
ülkenin, Türkiye'nin, bu aziz, büyük milletin, Türk milletini oluşturan
unsurların, milletimizin selameti için ortaya konulan görüşler. Bu
görüşler çerçevesinde bir arada yaşama zeminini oluşturmak ve
bizden sonra gelecek nesillere teslim aldığımızdan daha
güçlü, daha güzel bir miras bırakabilmek adına birikimlerimizi,
aklımızın erdiğini burada paylaşmak zorundayız.
Bunlar burada yapılıyor.
Bir tek üzüntüm
var: Bunlar yapılırken üslup noktasında zaman zaman özensiz
olabiliyoruz. Burada grupları ayrı ayrı kastetmeyeceğim,
hepimiz zaman zaman buna kapılıyoruz; sözün şehvetine
kapılıyoruz, burada laf söylemenin heyecanına
kapılıyoruz ama lafımızı burada söyleyeceğiz. Her
bir grup, her bir siyaset anlayışı bu ülkeye, bu millete hizmet
etme anlayışıyla yola çıkıyor. Ben böyle kabul
ediyorum, böyle olduğuna inanıyorum. Ne olur, birbirimizi rencide
etmeden, hukukumuzu çiğnemeden bayrağımızı daha
yukarılara taşımak, 76 milyonu daha zengin, daha özgür, daha
müreffeh yaşatmak için birikimlerimizi yan yana koyalım, üst üste
ekleyelim ve gelecekte çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye teslim
edelim diye temenni ediyorum.
Akşam
saatinde sizleri daha fazla tutmak istemiyorum katkılarınız için
tekrar teşekkür ediyorum
Hepinize iyi
tatiller diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
4üncü sırada
yer alan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı
Milletvekili İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı
Avukatlık Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk'ün; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı
Milletvekili İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı
Avukatlık Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk'ün; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/750, 2/1326, 2/1343, 2/1344) (S. Sayısı: 444)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 12 Nisan 2013 Cuma günü
toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
11/04/213
Danışma
Kurulunun 11/04/2013 Perşembe günü yaptığı toplantıda,
Genel Kurulun 12/04/2013 Cuma günü toplanmaması hususunun onaya
sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Sağlam
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Akif
Hamzaçebi Mehmet
Şandır
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
İdris
Baluken
Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Nisan 2013
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.59