TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
92nci
Birleşim
16
Nisan 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, TRTnin düzenlediği 23 Nisan etkinliğine
Abhazyalı çocukların katılımı konusuna ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Diyarbakır
Milletvekili Mine Lök Beyazın, Diyarbakır Açık Hava Müzesi,
tarihî Diyarbakır Surları ve Suriçi Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, AK PARTİ Grubu
adına Kutlu Doğum Haftasına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu adına Kutlu Doğum
Haftasına ilişkin açıklaması
3.- Bolu Milletvekili
Ali Ercoşkunun, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
açıklaması
4.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, Ağrı ili ve ilçelerinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ve Kutlu Doğum
Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Sarp Sınır Kapısında 12 kişinin iş akitlerine
son verilmesine ve ilgili bakanın bu duruma el koymasını
dilediğine ilişkin açıklaması
6.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, AK
PARTİ iktidarlarıyla birlikte Ağrıda bir değişim
ve dönüşüm süreci başladığına ve Ağrı iline
yapılan hizmetlere ilişkin açıklaması
7.- Siirt Milletvekili
Osman Örenin, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, sanatçılara sistematik olarak baskı rejimi
uygulandığına ve sanatçı Fazıl Saya verilen cezaya
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, Mersinde Ören ile Anamur arasında meydana gelen hortum
nedeniyle çiftçilerin uğradıkları zararın telafi edilmesi
ve kredi borçlarının ötelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Kutlu Doğum Haftasına,
İranda meydana gelen depreme, Ağrının düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ve Gürbulak
Sınır Kapısında nakliyecilerin yaşadıkları
soruna ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, ticaret sicili müdürlükleri
tarafından adında Türk, Türkiye ve cumhuriyet kelimeleri
bulunan şirketlere uyarılar yapıldığına
ilişkin haberlerin doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
12.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adana-Kozan yolunun durumuna ilişkin
açıklaması
13.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, Kutlu Doğum Haftasına ve otuz
beş yıl önce öldürülen Hamit Fendoğlu ile gelini ve
torunlarını rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
14.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, 23 Nisan etkinliklerine Abhazyalı
çocukların katılımıyla ilgili durumun esef verici
olduğuna ve bunun düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, ulusal
basının olduğu gibi yerel basının da baskı
altına alınmak istendiğine ve bu baskıları
kınadığına ilişkin açıklaması
16.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, BDP Grubu adına, Kutlu Doğum Haftasına,
geçmişte ve şu anda Irakta ve Suriyede Kürtlere karşı
kimyasal silahlarla yapılan katliamları kınadıklarına
ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün etnik
kimlikleri eşit sayan bir anlayışa sahip olduğuna
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden İngiltere Parlamentosu Milletvekili, AB Genişlemesi
Dostluk Grubu Sekreteri ve Türkiye Dostluk Grubu Üyesi Robert John Waltera
Başkanlıkça Hoş geldiniz. denilmesi
2.- Genel Kurulu
ziyaret eden Meclisimiz tarafından düzenlenen Uluslararası Kamu Mali
Yönetimi Çalıştayı için ülkemizde bulunan Orta Doğu ve
Kuzey Afrikadan 18 ülkeden milletvekilleri ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz. Denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Libya Genel Ulusal
Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 10-13
Nisan 2013 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 8/4/2013
tarih ve 46 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1203)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, İç Tüzük
Uzlaşma Komisyonu üyeleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara
Milletvekili Haluk İpek, Bursa Milletvekili Turhan Tayan, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Kütahya Milletvekili
Alim Işık, Adana Milletvekili Murat Bozlak ve Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Fransaya 17-18 Nisan 2013; Amerika
Birleşik Devletlerine 23-26 Nisan 2013 ve İngiltereye 30 Nisan-2
Mayıs 2013 tarihlerinde çalışma ziyaretlerinde bulunması
hususuna ilişkin tezkeresi (3/1204)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 26 milletvekilinin, Şanlıurfa
Ceylânpınar'daki göçer ailelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/585)
2.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka ve 27 milletvekilinin, şarapçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/586)
3.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 28 milletvekilinin, 12/6/1980 tarihinde
İzmir İnciraltı Öğrenci Yurdunda yaşanan
olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/587)
D) Önergeler
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, (2/687) esas numaralı Kamuda Aynı
İşi Yapmakla Birlikte Farklı Statüde Çalışanların
Memur veya Sürekli İşçi Kadrolarına Atanması Amacıyla
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/106)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun,
12/2/2013 tarih 9571 sayı ve 20/2/2013 tarih 9921 sayı ile kredi
kartlarının kullanımı ve yaşanan mağduriyetler
konusunda bankalara ilişkin yasal düzenlemeler ve bankaların
tutumlarının incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına; (10/440) esas numaralı, ülkemizde
kayıt dışı ekonominin boyutlarının tespit
edilerek kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için
alınması gereken önlemlerin tespiti ve (10/465) esas numaralı,
Türk sanayisinde yaşanan sorunların ve finans sistemindeki
tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ile 21 milletvekili tarafından dinî
değerler üzerindeki olumsuz yaklaşımların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 14/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Sayıştayda boş
bulunan üyelikler için yapılacak seçimin (S. Sayısı: 451) Genel
Kurulun 16 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; 441
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Emrullah İşlerin, İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalar sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun görüşülen kanun tasarısının tümü üzerinde
MHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adalet
Bakanı Sadullah Erginin görüşülen kanun tasarısının
tümü üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Çıldırın bazı köylerinin köy odası
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/74) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, bedelli askerlikten elde edilecek gelire ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/643) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, sebze ve meyve ithalatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/775) Cevaplanmadı
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
bir vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) Cevaplanmadı
5.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, tatlı su balıkçılığının
desteklenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947)
Cevaplanmadı
6.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, gübre üretimi, ithalatı ve ihracatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) Cevaplanmadı
7.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca atanan yönetim
kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075)
Cevaplanmadı
8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, hava kirliliğinin önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1113) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
9.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, TOKİnin Tokatta yaptığı daire
sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) Cevaplanmadı
11.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, kamuda çalışan avukatların
maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147)
Cevaplanmadı
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, zeytin üreticilerinin desteklenmesi ve
zeytinyağı fiyatlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1183) Cevaplanmadı
13.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, şeker fabrikalarının üreticiye devir
suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) Cevaplanmadı
14.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1193) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
15.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, binaların yalıtımıyla ilgili konut
sahiplerine destek verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1226) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
16.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) Cevaplanmadı
17.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, belde belediye başkanlarının özlük ve
pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1337) Cevaplanmadı
18.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, bağlı kurumlardaki taşeron şirket
çalışanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1345) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
19.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Kürecik radar üssünde çalışan personele
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) Cevaplanmadı
20.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, 24. Dönem sözlü ve yazılı soru önergeleri ile
bunların cevaplanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1428) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
21.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından gerçekleştirilen kurban kesimlerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1443) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Elazığdaki cami ve Kuran kursları
tabelalarının yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1536)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
23.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet Vakfı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1570) Cevaplanmadı
24.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanının bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1571) Cevaplanmadı
25.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Suriyeye yapılacak olası bir müdahalenin
dinen kabul edilebilirliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1613) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
26.- .- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan Merkeze bağlı bazı köylerdeki camilerin
bakım-onarım ve diğer ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1648) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
27.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak
alınması uygulamasının ortadan
kaldırıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1735) Cevaplanmadı
28.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Karsda bir köyün imamevi, gasilhane ve şadırvan
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1744) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
29.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yurtiçi ve yurtdışında icra takibi
başlatılan camilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1756) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
30.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Dışişleri Bakanlığında
görev yapan sözleşmeli personelin özlük haklarından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1762) Cevaplanmadı
31.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ağrıdaki cami ve Kuran kurslarının
tabelalarının değiştirilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1804) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
32.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, iş adamlarının yurt
dışına, vizesiz seyahat edilebilmelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1832) Cevaplanmadı
33.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yerel yönetimlerin gıda işletmeciliği
yapmalarının yol açtığı sorunlara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1836) Cevaplanmadı
34.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanının kürtaj ve sezaryen
konusundaki tutumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1876)
Cevaplanmadı
35.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Muştaki köy camilerinin bakım ve onarımına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1906) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
36.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün, Erzurum ve ilçelerindeki cami ve Kur'an kurslarının
tabelalarının yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
37.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, engellilerle ilgili mevzuat kapsamında
yapılması gereken düzenlemelerin denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1986) Cevaplanmadı
38.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yabancı menşeli yazılımların
tehdit oluşturmaması konusunda alınan önlemlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2003) Cevaplanmadı
39.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanlığından diğer kamu
kurumlarına naklen geçiş yapan İmam-Hatip Lisesi ve
İlahiyat Fakültesi mezunlarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2056) Cevaplanmadı
40.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Diyanet İşleri
Başkanlığının bazı uygulamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2067) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
41.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanlığı binasının
önünde yapılan camiye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2165) Cevaplanmadı
42.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Filistinin Gazze
şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) Cevaplanmadı
43.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Kazakistanda inşa edilen bir
liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2631)
Cevaplanmadı
44.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Özbekistanda inşa edilen
bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2632) Cevaplanmadı
45.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, huzurevlerinde çalışan yaşlı
bakım elemanı sayısına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2653) Cevaplanmadı
46.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Azerbaycandaki meslek ve teknik lise
öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2761) Cevaplanmadı
47.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, TİKAnın koordinasyon ofisleri ve
personeline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2765)
Cevaplanmadı
48.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, bağlı kurum ve kuruluşların istisnai
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3148) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
49.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Başbakanlık istisnai kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3166) Cevaplanmadı
50.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3231) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
51.- Mersin Milletvekili Ali Özün,
bazı camilerin icralık olduğu ve satışa
çıkarıldığı iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3305) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
52.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, TİKA tarafından Moğolistanda yaşayan
Türklere yapılan yardımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3413)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
53.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının faaliyetlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3428) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
54.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, hac kontenjanına ve umre başvurularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3431) Cevaplanmadı
X.- SEÇİMLER
A) Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere
seçim (S.Sayısı : 451)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı
Milletvekili İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı
Avukatlık Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk'ün; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/750, 2/1326, 2/1343, 2/1344) (S.
Sayısı: 444)
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık personelinin e-mail ve sosyal medya
hesaplarının denetlenip denetlenmediğine ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/16703)
2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2013
Haziran ayında yapılacak Akdeniz Oyunlarıyla ilgili
çalışmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/18131)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Ankaraya
yapılacak stadyumla ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/18133)
4.- Van Milletvekili Aysel Tuğlukun,
Aydında YURTKUR tarafından bursları kesilen ve yurtlardan
uzaklaştırılan iki öğrenciye ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/18134)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, lisanslı sporcu sayısının
artırılması için yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/18436)
6.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapanın, Antalyaya olimpik yüzme havuzu
yapılması yönünde bir çalışma olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/18440)
7.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprakın, bisikletin ulaşım
aracı olarak kullanılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/18651)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakıra yönelik proje
ve yatırımlara,
Adıyamana yönelik proje
ve yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/18653), (7/18660)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje
ve yatırımlara,
Diyarbakıra yönelik
proje ve yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/18705), (7/18706)
10.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, yerleşim yerlerinin yakınlarında kurulan sanayi
sitelerinin yol açtığı sorunlara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/18709)
11.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, kayıt dışı çalışma ile mücadeleye
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/18710)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında tespit edilen
kaçak balıkçılığa ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Muammer Güler'in cevabı (7/18745)
13.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinin Murgul ilçesindeki madencilik
faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/18958)
14.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgölün, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanının yurt
dışı gezilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18975)
15.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan
sözleşmeye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/18976)
16.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
hizmet içi eğitim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18977)
17.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirde bir köyün elektrik
sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18978)
18.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirin Menemen ilçesinde şiddetli
yağışlar nedeniyle çiftçilerin yaşadıkları
mağduriyete,
- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında üretilen, ithal ve
ihraç edilen incir miktarına,
- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akovanın, zeytinlik saha tanımında
yapılan değişikliğe,
- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulutun, tarımsal üretimin artırılması için
verilecek teşviklere,
Ekilebilen tarım
arazilerinin tekrar üretime geçirilmesi için yapılacak
çalışmalara,
Sudanda kiralanan tarım
arazisine,
- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan
sözleşmeye,
Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen hizmet içi eğitim faaliyetlerine,
- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun, Bitlisteki il ve ilçe müdürlükleri
tarafından kiralanan araçlara,
- Niğde Milletvekili
Doğan Şafakın, 2012 yılında yapılan bazı
destek ödemelerine,
- Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, turunçgil üreticilerinin tarım sigortalarının
uzatılmasına,
- Antalya Milletvekili Gürkut
Acarın, Sudandan tarım arazisi kiralandığı
iddialarına,
- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde Tarım Kredi Kooperatifleri
nedeniyle yaşanan bazı mağduriyetlere,
- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, ziraat mühendislerinin istihdam sorununa,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/18982), (7/18983), (7/18984), (7/18985), (7/18986), (7/18987), (7/18988),
(7/18989), (7/18990), (7/18991), (7/18992), (7/18993), (7/18994), (7/18995)
19.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun, Bitlisteki orman işletme müdürlükleri
ve şeflikleri tarafından kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/19047)
20.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun, Bitlisteki tapu ve kadastro müdürlükleri
tarafından kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/19071)
21.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan
sözleşmeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Muammer
Güler'in cevabı (7/19112)
22.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapanın, bir vakıf tarafından Antalyadaki
okullarda seminer düzenlenmesi talebine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Muammer Güler'in cevabı (7/19119)
23.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Ankaranın Çankaya ilçesinde afet riski
altında olduğu belirlenen bir alana ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/19146)
24.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/19209)
25.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/19246)
26.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/19313)
27.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/19427)
28.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlığın Bursadaki
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/19434)
29.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/19435)
30.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzonun Tonya ilçesinde bir mezraya
kurulması düşünülen çimento fabrikasına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/19600)
31.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlunun, Hatayın İskenderun ilçesindeki
bazı arazilerde ağaç kesimi yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/19602)
32.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/19603)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Siirte yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/19745)
34.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Hakkâriye yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/19747)
35.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Şırnaka yönelik
proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/19748)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2012 yılında
Bakanlığa yapılan bilgi edinme başvurularına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/19847)
37.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, istihdam edilen personel
sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/19948)
38.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, bir şirketin teşvik
uygulamasından yararlanıp yararlanmadığına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/19949)
39.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demirin, Muğlada son on yıl içerisinde yaralanan, sakat
kalan veya hayatını kaybeden orman işçilerine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/20047)
16
Nisan 2013 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşimini
açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili
Mehmet Şandıra aittir.
Buyurunuz Sayın Şandır.
(MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi şahsım
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yeni bir
haftaya başlıyoruz. Bu haftanın insan onuruna
yakışır bir çalışma haftası olmasını
diliyorum çünkü bu haftayı -Hazreti
Peygamberimizin doğumunun 1.442nci seneidevriyesi- insan onurunu özne
yaparak kutlamaktayız. İnşallah, ümit ediyorum ki Meclisimiz de
bu hassasiyete uyar, insan onurunu meselenin merkezine alarak kendine uygun bir
çalışma düzeni kurar.
Değerli milletvekilleri, âlemlere
rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygamber efendimizin kutlu doğumunun
1.442nci yıl dönümü Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından çok yerinde bir tercihle
Hazreti Peygamber ve İnsan Onuru teması özne yapılarak
kutlanmaktadır. Bu haftanın ülkemiz, insanlık âlemi için
aradığımız huzur, hoşgörü, istikrar ve kardeşlik
için bir dönüm noktası olmasını Cenab-ı Allahtan
diliyorum.
Hazreti Peygamber ve İnsan Onuru
teması, her açıdan çok geniş bir manayı ihtiva ve ihata
etmektedir. İnsan onurunun önem ve ağırlığı,
bununla birlikte korunması ve teminat altına alınması tüm
ilahî buyruklarda görülen manevi bir yükümlülük, kutsal bir ödevdir.
İnsanlığın her döneminde Allahutaalanın
varlığını, birliğini, emir ve yasaklarını,
iman ve inanç kaidelerini bizzat yaşayarak tebliğ eden peygamberler,
insanca yaşamanın, insan onurunun ve asaletinin temsilcileri olarak
kabul edilmişlerdir ve elbette ümmeti olmaktan onur duyduğumuz
Hazreti Muhammed aleyhisselam bize öğrettikleri ve bizzat kendi
yaşamıyla insanlık âlemini onurlandırmış,
insanlığın umudu olmuştur. Hazreti Peygamberin hayatı
insan onurunun timsalidir.
Değerli milletvekilleri,
insanı diğer canlılardan ayıran en önemli vasıf, onur
ve akılla yaratılmış olmasıdır. Yüce Allah,
Kuran-ı Kerimde Biz insanı en güzel şekilde yarattık.
buyururken bunu vurgulamıştır. Şurası
tartışmasız bir gerçektir ki insanoğlu
yaratılmışların en şereflisi, en
ayrıcalıklısıdır. Bu itibarla, insanın
izzetinefsi paha biçilmez, yeri doldurulmaz bir özellik olarak kendini ortaya
koyar. İnsan onuru mukaddes, insan onuru muazzez ve insan onuru her
şeyden muteberdir. Efendimiz Resulullah onurun zirvesi olarak
insanlığın sultanı, gönüllerin hâkimi, hidayetin sözcüsü,
vicdanların seslendiricisi ve son hak peygamber olarak hepimizin iftiharı
ve manevi rehberidir. O, merhamet ve hakkaniyet doruğudur; o, şefkat,
edep, ahlak ve hamiyet kubbesidir; o, iyilik, güzellik, incelik ve zarafet
kıblesidir; o, haysiyetin simgesi, onurun mihveri, sevginin ve hürmetin
ihtişamıdır. Resulü Ekrem efendimiz, yaklaşık on dört
buçuk asır evvel
cahilliğin ortamına nur topu gibi inmiş; ihlasla müzeyyen
çağrılarıyla insanlığın önüne düşmüş;
affın, eşitliğin ve keremin tebliğini
yapmıştır. Hazreti Peygamberin ilk mesajı
insanlığın kaybettiği onuru hatırlatmış
olmasıdır. İnsan onurunu hiçe sayanlar, insana saygıyı
yabana atanlar, kız çocuklarını diri diri mezara koyanlar onun
sayesinde hak yolunu bulmuşlar, hakikat çizgisini keşfetmişler,
rahman ve rahîm olan Allahı tanımışlardır.
Değerli milletvekilleri,
inancımıza göre, insan onuru ne kadar onurluysa, insanların
oluşturduğu milletler de o kadar onurludur. Millet ve toplum onursuz
olmaz. Onurlu insanların milleti de onurlu olmak durumundadır.
İnsanı insan olarak anlamlı yapan manevi değerler ne kadar
hürmet ve takdire şayan ise millî emanetler de bir o kadar itibar ve
övgüye layıktır. Bize göre, Hazreti Peygamberimizin bize kutsal
mesajı: Onurlu insan, onurunu korumuş millet birliğinde
mümkündür. Ayrılık değil kavuşma, tefrika değil
birlik, kavga değil kardeşlik, küslük değil kucaklaşma hepimizin
üzerinde durmamız ve söz birliği etmemiz gereken manevi vecibelerdir.
İşte, bugün 1442nci
yılını kutladığımız Kutlu Doğum
Haftasında Hazreti Peygamberin öne çıkarttığı bu
mesajları tekrar hatırlatarak Hazreti Peygamberimize Yüce Allahtan
rahmetler ve hepimizin onun şefaatine nail olmasını diler,
temenni eder saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şandır.
Gündem dışı ikinci söz
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın
Başkan, bir mesaj için söz istemiştim.
BAŞKAN Sisteme gireceğim gündem
dışı konuşmalardan sonra tekrar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Gündem
dışı bitmedi efendim. Sadece Kutlu Doğum Haftasıyla
ilgili kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, AK PARTİ Grubu
adına Kutlu Doğum Haftasına ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yıl da O nurla
onurlandık. cümlesiyle Kutlu Doğum Haftasını
kutlamaktayız. Sevginin, şefkatin binlerce yıl öncesinden
onurunu yükselten ve Veda Hutbesinde Hepimiz Âdemin çocuklarıyız.
mesajıyla eşitliği ve kardeşliği vurgulayan sevgili
Peygamberimizin bu mesajını bugün daha çok içselleştirmeye
ihtiyacımız var.
Bu vesileyle biz de AK PARTİ Grubu
olarak Hazreti Peygamberimizin dünyaya teşriflerinin 1.442nci
yılını ve Kutlu Doğum Haftasını
kutlamaktayız.
Çok teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bahçekapılı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, normalde bu gündem
dışılardan sonra biz söz alıyorduk ama ben de izninizle
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Buyurunuz efendim.
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu adına Kutlu Doğum
Haftasına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de Hazreti Peygamberimizin doğum
yıl dönümü nedeniyle içinde bulunduğumuz Kutlu Doğum
Haftasının bütün milletimize hayırlı olmasını
diliyoruz. Bu hafta vesilesiyle İslamın temel değerlerinin tüm
insanlık tarafından benimsenmesini bir arzu olarak ifade ediyoruz.
Yine, İslamın temelinde yer
alan adalet, emanet, ehliyet, şûra, maslahat gibi ilkelerin toplumsal
hayatımızda ve birçok alanlarda hâkim olmasını,
bunların örnek alınmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Gündem dışı ikinci söz,
TRTnin düzenlediği 23 Nisan etkinliğine Abhazyalı
çocukların katılımı konusunda söz isteyen Sakarya
Milletvekili Engin Özkoça aittir.
Buyurunuz Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, TRTnin düzenlediği 23 Nisan etkinliğine
Abhazyalı çocukların katılımı konusuna ilişkin
gündem dışı konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben Sakarya Milletvekiliyim,
51 yaşındayım, Sakaryada doğdum, bu yaşıma kadar
da Sakaryada yaşadım.
Sakaryada 17 farklı dil
konuşuluyor, 21 farklı kültürde insan yaşıyor. Benim
atalarım Sakaryaya bundan yüz otuz altı yıl önce
göçmüşler. Sakaryada yerli halk, Manavlar, Kabartaylar var, Lazlar var,
Çerkezler var, Şapsığlar var, Gürcüler var, Çeçenler var,
adlarını saymaktan onur duyacağım daha birçok etnik kültüre
mensup insanlar yaşıyorlar, Kürtler de var. Bunca yıldan beri
Sakaryada kardeşçe yaşadık. Hiç birbirimize kötülüğümüz
dokunmadı, birbirimize kurşun sıkmadık, birbirimizi
kucakladık.
Atalarım göç ettiklerinde,
Karadenizin çılgın dalgalarına muhatap kılınıp
yok olup kaybolduklarında ve Kocaelinin Kefken kıyılarına
vurduklarında onlar oradan Sakaryanın kıyılarına
çıkıp Manav halkı tarafından ekmeklerinin yarısı
ve yüreklerinin diğer yarısıyla karşılandılar.
Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik
Bayramında TRT tarafından Türkiyeye çağrıldılar, kan
grupları istendi, uçak biletleri istendi, Buraya gelin,
çocuklarımızla kucaklaşın. dendi. Onlar da elbiselerini
hazırladılar, Türkiyeye gelmek istediler ama Türkiye Dışişleri
Bakanlığı Bizden izin almadan Türkiyeye gelemezsiniz. deyip
Abhaz çocuklarını elinin tersiyle reddettiler ve Türkiye
çocukları ile Abhaz çocuklarını
kucaklaştırmadılar, onları reddettiler. Daha sonra, bu da
yetmiyormuş gibi, Türkiye Dışişleri Türkiyedeki tüm
belediyelere Abhazyadan gelen talepleri bundan sonra Dışişleri
Bakanlığına sormadan kabul etmeyin. diye yazı yazdı.
Şimdi bu kürsüden size soruyorum:
Türkiyede kurucu unsur olarak sadece Türk ve Kürt halkları muhatap
kılınacaktır. diyenler, Sakaryada yaşayan Lazları,
Manavları, Çerkezleri, Kürtlerin diğer unsurlarını,
Abhazları ret mi ediyorlar? İsrailli çocukları burada
kucaklayanlar, Abhaz çocuklarını ret mi ediyorlar, onları bu
unsurların neresine koyuyorlar? Abhaz çocukları bize soruyorlar:
Biz, elimizde Türk bayraklarıyla neden kardeşlerimizle
kucaklaşamıyoruz? diye. Onlara verecek cevap bulamıyoruz. Sizin
verebilecek bir cevabınız var mıdır gerçekten, soruyorum
size? Ben, ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendimi yalnız
hissediyorum. Çocuklarımıza verecek bir cevap bulamıyorum. Sizin
bana söyleyecek bir cevabınız varsa ben onu çocuklarımıza
söylemek istiyorum. Dışişlerinin bu talebine rağmen Abhaz
çocukları Türkiyeye gelecekler, ellerinde Türk bayrakları olacak.
Sizin bizi tanımanız önemli değil, kimi
tanıdığınız önemli değil; bizi
tanımanız önemli, çocuklarımızı tanımanız
önemli ve çocuklarımıza karşı verdiğiniz cevaptan
dolayı utanıyorum. Sizlere karşı verilecek cevabı
çocuklarımız Türkiyede size rağmen verecek.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özkoç.
Gündem dışı üçüncü söz,
Diyarbakır Açık Hava Müzesi tarihî Diyarbakır Surları ve
Suriçi Projesi hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Mine Lök
Beyaza aittir.
Buyurunuz Sayın Beyaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Mine Lök Beyazın, Diyarbakır Açık Hava Müzesi,
tarihî Diyarbakır Surları ve Suriçi Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; sizleri
saygıyla selamlarken Hazreti Peygamber efendimizin dünyaya gelişini
kutladığımız bu günlerin birlik ve beraberliğimizi
daha da güçlendireceğine inancımın sonsuz olduğunu ifade
etmek isterim. Nitekim 27 Mayıs 639da, Hazreti Ömer zamanında,
İslamla şereflenen Anadolu'nun ilk İslam kenti Mezopotamya'nın
kalbi Diyarbakır'da, 14 Nisan gecesi Diyanet İşleri
Başkanımız Mehmet Görmez Hocamızın "O Nurla
Onurlandık" söylemiyle insan onurunun her şeyin üstünde
olduğunu hep birlikte haykırdık. Allah, insan onurunun her
şeyin üstünde olduğuna inanan herkesten razı olsun.
Yıllarca hiç hak etmediği bir
biçimde sadece karpuzla anılan Diyarbakır, aslında çok büyük bir
hazinedir. İşte, bu anlamda Diyarbakır Surları ve Suriçi bölgesi
büyük önem taşır. Diyarbakır Surları, binlerce
yıllık tarihi ve kültürel geçmişi, mimari dokusu,
insanların içerisinde yaşayarak günümüze geldiği 10-
Camileri, kiliseleri, medreseleri,
hanları, hamamları, konakları ile geçmişten günümüze bir
yansımadır Suriçi. Dört ayaklı minare dünyada tektir. Mimar
Sinanın 5 camisi bulunmaktadır. Mekke, Medine, Kudüs ve Şam'dan
sonra beşinci Harem-i Şerif Diyarbakır Ulu Camidir. Halid Bin
Velidin oğlu olan Süleyman, Hazretiz. Süleyman Camisinde 27 sahabeyle
birlikte yatmaktadır.
AK PARTİ iktidarında
Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla başlayan
Diyarbakır'ı marka şehir yaparak hak ettiği yere
taşıyacak birçok proje aynı anda yürütülmektedir.
Hazreti. Süleyman Cami ve Ulu Cami
Hanefiler bölümünün restorasyonu tamamlanarak Sayın Başbakan
Yardımcımız Bülent Arınç tarafından geçen sene ibadete
açılmıştır.
2004 yılında başlayan
İçkale restorasyon çalışması Kültür ve Turizm
Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. Sayın
Başbakanımızın talimatıyla Diyarbakır
Surları ve Suriçi Projesi bütünlüğü anlamında cazibe merkezleri
kapsamında geçen yıl ödenek aktarılmıştır. Yine,
2008 yılında TOKİ, Valilik, Diyarbakır Büyükşehir ve
Sur Belediyesi arasında imzalanan protokolle Hazreti. Süleyman Camisi
çevresi ve Surdibinde kentsel dönüşüm çalışmaları devam
etmektedir. 2002de dünya geçici kültür mirası listesinde olan
Diyarbakır Surları için kentin bütün dinamikleriyle birlikte dünya
mirası listesine girmek üzere çalışmalar devam etmektedir.
Sayın
Başbakanımızın 2023 vizyonunu ortaya koyarken
"Yaşanabilir Çevre ve Marka Şehirleri oluşturmak
anlamında kentsel dönüşüm seferberliği
başlatılmıştır. Diyarbakır Surları ve Suriçi
bölgesi çarpık ve sağlıksız yapılaşmadan
arındırılarak, tarihî dokusunun ön plana
çıkarılması ve yaşatılarak korunması
amacıyla 6306 sayılı Yasa kapsamına alınmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız bu anlamda tespit
çalışmalarını sürdürmektedir. İşte bu anlamda en
önemli mihenk taşı olarak kabul ettiğimiz beşinci Harem-i
Şerif Ulu Cami restorasyonu sürerken Ulu Cami üzerine kâbus gibi
çökmüş binaların yıkımı Sayın
Başbakanımızın canlı yayınla Diyarbakıra
bağlandığı törenle başlamıştır.
Diyarbakır Ulu Camisi muhteşem bir kent meydanıyla Suriçinin
kalbi olarak planlanacak, 1926 yılında dönemin belediye
başkanı tarafından kaldırılan fetih sonrası
Diyarbakırın ilk İslam valisi Şeyh Sasaa Hazretlerinin
türbesi yerine konulacaktır. Tarihî dokuda kültürel değeri olan konut
stokunun korunması da dâhil olmak üzere koruma eksenli kentsel
dönüşüm yaklaşımı benimsenmiştir.
Diyarbakırın tarihî Suriçi Kentsel Dönüşüm Projesiyle binlerce
yıllık tarihî Diyarbakır surları açık hava müzesi olarak
hayat bulacaktır. Bu proje, Diyarbakırın taşlarında
hayat bulan, binlerce yıldır yaşayan medeniyetlerin ve tarihin
tüm dünyayla buluşmasını sağlayacak ve
Diyarbakırı hak ettiği yere taşıyacak, belki de
Başbakanımızın en çılgın projelerinden biridir.
Biz Diyarbakırda taş
taş üstüne koyan herkese şükranlarımızı sunarken biz
birlikte Türkiyeyi izliyoruz ve bütün Türkiyeyi peygamberler, sahabeler ve
medeniyetler kenti Diyarbakırımıza bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Lök Beyaz.
Gündeme geçmeden önce sisteme
girmiş sayın milletvekillerimize İç Tüzük 60a göre birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Ercoşkun...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Bolu Milletvekili
Ali Ercoşkunun, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
açıklaması
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Kutlu Doğum Haftası
münasebetiyle Peygamber efendimizin doğumunu bir kez daha tebrik ediyor ve
Ekrem Beye sözü devretmek istiyorum.
4.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, Ağrı ili ve ilçelerinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ve Kutlu Doğum
Haftasına ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Türkiyemizin serhat şehri Ağrı
ili ve ilçelerimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl
dönümü nedeniyle tüm Ağrılıların kurtuluş gününü ve
yine, 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlanan Kutlu Doğum
Haftası nedeniyle tüm İslam âleminin Kutlu Doğum
Haftasını kutlarım.
Hepinize saygılar arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
efendim.
Sayın Bayraktutan
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Sarp Sınır Kapısında 12 kişinin iş akitlerine
son verilmesine ve ilgili bakanın bu duruma el koymasını
dilediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, kuzeydoğu
sınır komşumuz olan Gürcistan sınırında Sarp
Sınır Kapımızda herhangi bir şekilde pasaport
uygulaması yoktur, kimlikle geçiş uygulaması yapılmaktadır.
Kimlikle geçişte daha önceden 1 lira uygulaması
yapılmaktaydı ama bugün itibarıyla, yeni tarih itibarıyla
15 lira verilerek karşı tarafa geçilmektedir. Artvin Valiliği
bünyesinde 12 kişi burada çalışmaktadır, 12 kişiye
asgari ücret verilmektedir. Buradaki fiyat politikası değiştikten
sonra, daha doğrusu, 1 liralık miktar 15 liraya
çıkarıldıktan sonra, ne yazık ki, bu 12 kişi
işten çıkarılmış, 12 aile ileri derecede mağdur
edilmiştir. Bu nedenle, Valilik nezdinde yapılan girişimler
sonuçsuz kalmıştır. Sarp Sınır Kapısında
daha önce çalışan, kimlikli geçiş uygulaması nedeniyle
iş akitlerine son verilen bu 12 kişinin bir an önce iş
akitlerinin yenilenmesi ve işlerine başlatılması hem
ailelerin mağduriyetini önleyecek hem de bir sosyal yarayı ortadan
kaldıracaktır. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin duyarlı
olmasını ve ilgili bakanın olaya el koymasını diliyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Çelebi
6.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, AK
PARTİ iktidarlarıyla birlikte Ağrıda bir değişim
ve dönüşüm süreci başladığına ve Ağrı iline
yapılan hizmetlere ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün, belki, sizleri biraz fazla
rahatsız ettim ama
Tabii, dün, Ağrı ilimizin, güzel
Ağrı ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 95inci
yıl dönümü vardı. Özellikle, AK PARTİ iktidarları
Türkiye'nin gündemine gelmesiyle birlikte Ağrıda bir
değişim ve dönüşüm süreci başladı. Bunların en
büyük paylarından bir tanesi de yine Sayın Başbakanımızın
önderliğinde şu anda çözüm süreci başlatılmış
biliyorsunuz. Biz, hafta sonu yine Ağrıdaydık, Ağrı
insanında, doğu insanında çok büyük bir sevinç ve buna çok büyük
bir katkı var.
Yine, bununla birlikte özellikle
Ağrıya gelen üç, dört tane yatırımı burada arz etmek
istiyorum, değerli hemşehrilerimle birlikte bunu paylaşmak
istiyorum. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde şu anda
2012-2013 yılı eğitim öğretimine
baktığımızda 10 bin öğrenci sayısını
aşmış bulunmaktayız. Özellikle, yıllar
yılıdır Tutak ve Hamur ilçeleri arasında geçmekte olan bir
Murat Nehrimiz vardır, Ağrılılar hep bunu şöyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelebi.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden İngiltere Parlamentosu Milletvekili, AB Genişlemesi
Dostluk Grubu Sekreteri ve Türkiye Dostluk Grubu Üyesi Robert John Waltera
Başkanlıkça Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Parlamentolar
Arası Değişim Ve Diyalog Projesi kapsamında ülkemizi
ziyaret etmekte olan İngiltere Parlamentosu Milletvekili, AB
Genişlemesi Dostluk Grubu Sekreteri ve Türkiye Dostluk Grubu Üyesi Robert
John Walter şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ören, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Siirt Milletvekili
Osman Örenin, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
açıklaması
OSMAN ÖREN (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin her
tarafında bu hafta Kutlu Doğum Haftası olarak
kutlanmaktadır.
Hazreti Peygamberin doğumuna denk
gelen haftanın Kutlu Doğum Haftası olarak kutlanması, her
ilde, her ilçede hatta her mahallede coşkulu etkinlikler
yapılması milletimizin Peygamber efendimize duyduğu derin
sevgisinin en güzel örneğidir.
Malumunuz olduğu üzere, birkaç
aydır ülkemiz çok önemli bir süreci yaşamaktadır. Birlik ve
beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bu süreçte
âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygamberin kutlu mesajlarına
daha bir kulak kabartmalı, gereğini daha bir dikkatle yerine getirmeye
çalışmalıyız. Onun en önemli mesajlarından birisi,
şüphesiz barış mesajıdır, birlik, beraberlik ve
kardeşlik mesajıdır. Onun getirdiği dinin adı olan
İslamın sözlük anlamı da zaten barıştır.
Sözlerimi tamamlarken Kutlu Doğum
Haftasının ülkemizde başlayan çözüm sürecine olumlu
katkılar sağlamasına, ayrı dillerden aynı duaları
okuyan, aynı kaderi yaşayan, aynı ülkenin evlatlarının
anneleri babaları olan ülkemiz insanının
kucaklaşmasına, başta Müslümanlar olmak üzere tüm
insanlığın huzur, barış ve mutluluğuna
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ören.
Sayın Doğru? Yok.
Sayın Eyidoğan...
8.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, sanatçılara sistematik olarak baskı rejimi
uygulandığına ve sanatçı Fazıl Saya verilen cezaya
ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Tiyatrocular, sinemacılar,
ressamlar derken şimdi sıra piyanistlere geldi. Sanatçılara
sistematik bir baskı rejimi uygulanıyor. Fazıl Say, vicdan
hürriyetini kullanmıştı. Fazıl Say, inanç özgürlüğünü
kullanmıştı. Fazıl Say, Ömer Hayyamı
dillendirmişti. Fazıl Saya verilen ceza Ömer Hayyama
verilmiştir. Bu, hicap duyulacak bir durumdur. Fazıl Saya
karşı bir nefret suçu işlenmiyor mu? Türkiye, özgürlükten ve
barıştan söz ederken bu baskı nedir? Kimlere gözdağı
verilmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Eyidoğan.
Sayın Öz
9.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, Mersinde Ören ile Anamur arasında meydana gelen hortum
nedeniyle çiftçilerin uğradıkları zararın telafi edilmesi
ve kredi borçlarının ötelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Dün akşam 19.30
sıralarında Mersinin Ören Beldesi ile Anamur arasındaki
mesafede ciddi bir hortum meydana gelmiş, özellikle Ören ve Anamurda çok
sayıdaki sera ve bir köy -Çataloluk adındaki köy- içerisindeki
tarımsal ürünler tamamen zarar görmüştür. Yine aynı felaket
Bozyazı ilçemizin Beyreli ve Kötekler köyünü de etkilemiş, bu sabah
da Mersinin merkez Mezitli ilçesindeki Takanlı, Pelitkoyağı,
Tepeköy, Tolköy, Kuzucu, Çevlik, Kocayer, Zeybekler, Doğlu ve Sarılar
köyündeki tarımsal alanlar hortum nedeniyle ciddi derecede zarar
görmüştür. Dolayısıyla burada mağdur olan çiftçilere
öncelikle geçmiş olsun derken, Hükûmetin buradaki çiftçilerin
zararlarını telafi etmek ve kredi borçlarının ötelenmesi
için gereğinin yapılması hususunda duyarlı
olmasını diliyor, Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öz.
Sayın Oğan
10.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Kutlu Doğum Haftasına,
İranda meydana gelen depreme, Ağrının düşman
işgalinden kurtuluşunun 95inci yıl dönümüne ve Gürbulak
Sınır Kapısında nakliyecilerin yaşadıkları
soruna ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN
(Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kutlu Doğum Haftasının
Türk-İslam âlemine hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyorum.
Efendim, doğu komşumuz
İran bugün tarihinin en büyük depremlerinden birisini görmüştür,
zarar görenlere Allahtan yardım diliyorum.
İranla ilgili bir sorunumuz var,
özellikle Iğdırlı tırların, biraz önce AK PARTİ
milletvekili konuştu, Ağrımızın da düşman
işgalinden kurtuluşunu tebrik ediyorum ama Ağrıdaki
nakliyecilerin de önemli bir sorunu var, iktidar görmezden geliyor. 250-300 tırmız
Gürbulak Sınır Kapısında
yirmi gündür bekletiliyor. Bu memleketin Gümrük Bakanı yok mudur?
Bu memleketin Gümrük Bakanı ne işle iştigal etmektedir? Oradaki
nakliyecilerimizin sorunu eğer bu iktidarı ilgilendirmiyorsa, kimi
ilgilendiriyor? Yetkililerin derhâl duruma el koyması lazım, âdeta
orada perişan bir hâlde esir durumundadır tırcılarımız.
Nakliyecilerimizin sorunlarına Hükûmetin daha fazla sessiz kalmaması
lazım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Oğan.
Sayın Öğüt
11.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, ticaret sicili müdürlükleri
tarafından adında Türk, Türkiye ve cumhuriyet kelimeleri
bulunan şirketlere uyarılar yapıldığına
ilişkin haberlerin doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) - Basın-yayın organlarında, adında Türk Türkiye
ve Cumhuriyet kelimesi bulunan şirketlere ticaret sicili müdürlükleri
tarafından ismini değiştirin biçiminde uyarılar
gönderilmeye başlandığı haberleri yansıdı.
Gerekçe olarak 13 Ocak 2011de yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu
gösteriliyor. Tebligatta yasanın 46ncı maddesinin (3)üncü
fıkrasında Türk, Türkiye, cumhuriyet ve millî kelimeleri bir ticaret unvanına ancak
Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir. ifadesi hatırlatılarak
beş iş günü içinde unvanınızda bulunan ibarenin
kaldırılması gerektiği, aksi takdirde Cumhuriyet Başsavcılığına
suç duyurusunda bulunulacağı söyleniyor. Bu haberler doğru
mudur? Ne sebeple, bundan tam iki yıl önce yürürlüğe giren bir yasa
şimdi uygulanmaya başlanmıştır? AKPlilerin kendi
söylemleriyle, cumhuriyetle sorunları yoksa böyle bir yasa neden
çıkarılmıştır? Bu ve buna benzer haberlerin art arda
gündemde yer alması tesadüf müdür? Demokratikleşmeden
açılım yaparak Fazıl Sayın başına gelenlere iyi
bakılmalıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Halaman
12.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adana-Kozan yolunun durumuna ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın
Başkanım, burada yetkili bir bakanımız
olmadığı için ben gıyabında söylemiş oluyorum,
sizin aracılığınızla.
Bizim Adana ile Kozanın
arası
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Çalık
13.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın,
Kutlu Doğum Haftasına ve otuz beş yıl önce öldürülen Hamit
Fendoğlu ile gelini ve torunlarını rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ben de Kutlu Doğum
Haftasının tüm İslam âlemine, insanlığa,
barışa ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Otuz beş yıl önce
karanlık odaklarca şehit edilen Hamit Fendoğlunu, meşhur
efsanevi şahsiyet namıdiğer Hamidoyu, gelini Hanife
Fendoğlunu, torunları Mehmet Kürşat Fendoğlunu ve yine
torunu Selim Bozkurt Fendoğlunu rahmetle anıyor ve olayı bir
kez daha şiddetle kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çalık.
Sayın Koç
14.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, 23 Nisan etkinliklerine Abhazyalı
çocukların katılımıyla ilgili durumun esef verici
olduğuna ve bunun düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoçun konuşması
oldukça önemli bir konuyu gündeme taşıdı.
Gürcistan-Türkiye-Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerden
kaynaklanan -anladığım kadarıyla- Abhaz çocuklarına
dönük 23 Nisan davetinin bu şekilde kapalı tutulması esef verici
bir durum.
Bakın, bu insanların
büyükleri, 1850lerle 1870ler arasında Rus mezaliminden kaçarak
Anadoluya sığındılar ve bu ülkenin imparatorluğunun
son döneminde, kurtuluş ve kuruluş dönemlerinde, demokrasiyi
yeşertme dönemlerinde bu bayrak altında, bu ülkenin kaderinde ortak
olmanın gururunu yaşadılar. Bu çocuklara yapılan
haksızlıktır. Devletin bunu tashih etmesi gerekir. Bir kere de
ben ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Koç.
Sayın Acar...
15.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, ulusal
basının olduğu gibi yerel basının da baskı
altına alınmak istendiğine ve bu baskıları
kınadığına ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, halkın tarafsız ve doğru haber alma hakkı
ekmeği kadar önemlidir. Bu, demokrasinin temelidir. Ne var ki şu anda
ulusal basın baskı altına alındığı gibi
şimdi de yerel basın baskı altına alınmak isteniyor.
Antalyada 15 yerel gazetenin imtiyaz sahipleri için soruşturma
açıldı ve bunlar orada sorguya çekildiler. İfadeye
çağrılan yerel gazete sahipleri Polis sorduğu sorularla meslek
onurumuzu ayaklar altına almıştır. Özellikle ikinci soruda
gazeteciler parayla haber yapan onursuz kişiler olarak
gösterilmiştir. diyor. Bu baskıları kınıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, gündemin
sözlü sorular kısmının 1, 145, 193, 260, 269, 270, 318, 331,
340, 345, 360, 388, 389, 394, 415, 419, 495, 502, 560, 562, 575, 628, 657, 658,
694, 723, 791, 800, 811, 816, 851, 877, 880, 906, 934, 976, 1008, 1025, 1075, 1086, 1179, 1612,
1614, 1615, 1633, 1731, 1734, 2095, 2113, 2178, 2252, 2360, 2375 ve 2378inci
sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde
yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup bilgilerinize sunacağım:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Libya Genel Ulusal
Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 10-13
Nisan 2013 tarihleri arasında ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 8/4/2013
tarih ve 46 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1203)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Libya Genel Ulusal
Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 10-13
Nisan 2013 tarihleri arasında ülkemize resmî ziyarette bulunmaları TBMM
Başkanlık Divanının 8 Nisan 2013 tarih ve 46
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlemesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 26 milletvekilinin, Şanlıurfa
Ceylânpınar'daki göçer ailelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/585)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şanlıurfa Ceylânpınar
ilçesinde bulunan göçer ailelerinin sorunlarının tespit edilmesi,
altyapı sorunlarının ivedilikle çözülmesi amacıyla
Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz
ederiz. 20/02/2012
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Salih Fırat (Adıyaman)
5) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) Sedef Küçük (İstanbul)
9) Gürkut Acar (Antalya)
10) Kemal Değirmendereli (Edirne)
11) Ali Demirçalı (Adana)
12) Aylin Nazlıaka (Ankara)
13) Sakine Öz (Manisa)
14) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
15) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16) Doğan Şafak (Niğde)
17) Recep Gürkan (Edirne)
18) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
19) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
20) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Aytuğ Atıcı (Mersin)
23) Refik Eryılmaz (Hatay)
24) Alaattin Yüksel (İzmir)
25) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
27) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
Gerekçe:
Göçer aileleri 33
bin küçükbaş ve 400 kadar büyükbaş hayvanla
Şanlıurfa'nın Ceylânpınar ilçesinde
yaşamaktadırlar. Bu bölgede yaşayan göçer ailelerinin ciddi bir
sosyal problem söz konusudur.
Göçer aileleri,
hiçbir altyapının bulunmadığı, son derece ilkel bir
ortamda yaşamlarını sürdürmektedir. Bu insanlar, insanca
yaşamayı olanaklı kılacak koşullardan çok uzakta,
insana yakışmayacak derecede ilkel ortamlarda yaşamaya
çalışmaktadır. Ayrıca göçer ailelerinin büyük
çoğunluğunun nüfus kâğıtları bulunmamakta, birçoğu
çok evlilikten dolayı bölünmüş aile hâline gelmiş,
nüfusları ve mağduriyetleri sürekli artmaktadır. Eğitim ve
sağlık açısından sıkıntılar
yaşamaktadırlar.
Şanlıurfa'nın
Ceylânpınar ilçesinde 25 ayrı yerde ikamet eden göçer aileleri
sürekli hareket hâlinde olmakla birlikte, nüfusları da artmaktadır.
Göçer ailelerinin okuma yazma oranları oldukça düşüktür. Göçer
ailelerinin toplu mezarlıkları yoktur. Bu insani anlamda büyük bir
sorundur. Göçerler desteklenmediği için mevcut hayvan potansiyelleri iyi
bir şekilde kullanılamamaktadır. Devlet göçerlere belirli
imkânlar tanıyarak durumlarını iyileştirmelidir.
Göçerler devletin
temel hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar. Sadece
hayvancılıkla geçinmektedirler. Devletin göçerlere destek olması
durumunda hayvancılığın yanı sıra tarımla da
uğraşabileceklerdir. Çok soğuk hava koşullarında bile
çadırlarda yaşadıkları için barınma sorunları da
mevcuttur. Sağlık hizmetlerinden tam anlamıyla
faydalanamadıkları için bebek ölüm oranları oldukça
fazladır.
Tüm bu
gerekçelerle, Şanlıurfa Ceylânpınar ilçesinde bulunan göçer
ailelerinin sorunlarının tam anlamıyla tespit edilmesi,
altyapı sorunlarının ve diğer temel sorunların
ivedilikle çözülmesi amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
2.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka ve 27 milletvekilinin, şarapçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/586)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bağcılık
açısından tarımda en yüksek katma değeri yaratan
şarapçılık sektörünün sorunlarının
araştırılması, hızla artan merdiven altı üretimin
önlenmesi, sektörün uluslararası piyasalarda rekabet edebilir duruma
getirilmesi, gelir ve istihdam arttırıcı özelliğinin
kullanılması için alınacak önlemleri belirlemek amacıyla
Anayasa'mızın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Haluk Ahmet
Gümüş (Balıkesir)
5) Salih
Fırat (Adıyaman)
6) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
7) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) Sedef Küçük (İstanbul)
10) Ali
Demirçalı (Adana)
11) Sakine Öz (Manisa)
12) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
13) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
14) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
15) Doğan
Şafak (Niğde)
16) Recep Gürkan (Edirne)
17) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
18) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
19) Mahmut Tanal (İstanbul)
20) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
21) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
22) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
23) Refik
Eryılmaz (Hatay)
24) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
25) Alaattin
Yüksel (İzmir)
26) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
27) Bülent Tezcan (Aydın)
28) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
Gerekçe
Türkiye, toprak yapısı,
güneşi, kendine özgü iklim özellikleriyle bağcılık
açısından dünyanın sayılı ülkelerinden biridir. Üzümün
anavatanı olan Anadolu, üzümden elde edilen ürünler açısından da
oldukça zengindir. Bağcılık, üzümden zengin kültürümüzün önemli
bir parçası ve önemli ihraç kalemlerinden de biridir.
Ülkemiz, bağ alanı
büyüklüğü açısından dünyanın dördüncü, yaş üzüm
üretimi açısından ise beşinci büyük ülkesidir. Ülkemizde
yetiştirilen üzümlerin yaklaşık yüzde 30'u sofralık, yüzde
37'si kurutmalık olarak tüketilirken, yüzde 30'u pekmez, pestil, sucuk,
şıra gibi üzümden elde edilen ürünlere ayrılmaktadır.
Yetiştirilen üzümün sadece yüzde 3'ü şaraplık olarak
değerlendirilmektedir. Dünya genelinde ise yetiştirilen üzümün
yaklaşık yüzde 65'i daha fazla katma değere sahip şarap
üretimine ayrılmaktadır.
Dünya üzüm üretiminde ilk iki
sırayı paylaşan Fransa ve İtalya, yetiştirdikleri
yaş üzümün yüzde 90-95'ini şarap olarak işlemekte ve büyük katma
değer yaratmaktadır. Ülkemiz şarap üretimi için elverişli
koşullara sahip olmasına rağmen hükûmetin dünya görüşüne
bağlı olarak uyguladığı politikalar nedeniyle büyük
bir gelirden yoksun kalmaktadır. Hükûmet, alkollü içecekler
sınıfına girdiği için şarap üzerinde yüksek vergiler
koymuş, rekor düzeydeki vergiler ülkemizin avantajlı olduğu bir
alandan çekilmesine neden olmuştur. Oysa şarap üretimi Anadolu
kültürünün önemli bir parçası olduğu gibi Osmanlı
İmparatorluğu'nun da önemli ihraç ürünlerinden biridir. Osmanlı İmparatorluğu
döneminde, 1904'te şarap ihracatı 340 milyon litreyken bugün, bu
rakamın 2,5 milyon litre düşmesi var olan tabloyu anlatan
çarpıcı örneklerinden sadece biridir.
Dünyada şarap üretimi artarken
sektör, gelişen turizmle birlikte yeni bir ivme kazanmıştır.
Günümüzde şarap sektöründen Şili 1,5 milyar, Yeni Zelanda 1 milyar
dolara yakın gelir elde etmektedir. 1970'lerde şarap ihracatı
sıfır denebilecek Avustralya'nın bugünkü ihracatı 3 milyar
dolar civarındadır. Türkiye'nin mevcut şarap ihracatı ise
yaklaşık 9 milyon dolardır. Bu rakam, 150 milyar dolarlık
dünya şarap sektöründen alınan yüzde 1,5 oranında bir payı
ifade etmektedir.
Türkiye'de şarap sektörü
desteklendiğinde dünya ile rekabet edebilecek güçtedir. Şarap
üretiminin gelişmesi, turizm gelirlerini arttıracak; nitelikli
çiftçi, işçi ve servis elemanı ihtiyacının artması
istihdamı da olumlu yönde etkileyecektir. Kaliteli şarap üretimi için
gereken üzüm üretiminin, toprakların tarıma elverişiz
alanlarında yapılması ülke ekonomisi içinde büyük bir kazanç
olacaktır.
AKP Hükûmetinin şarap sektörüne
kısıtlı bir pencereden bakması ve buna göre politikalar
geliştirmesi sektörde ciddi sıkıntı ve daralmaya neden
olmuştur. Sektör 1990lı yılların başından
itibaren yılda ortalama yüzde 15-25 gibi büyürken, AKP hükûmetleri
döneminde krizlere ve yüksek vergilere rağmen 2005 yılına kadar
büyümesini devam ettirmiştir. Ancak AKP Hükûmetinin 2005 yılında
ÖTV'yi yüzde 127 oranında artırması sektörü önce duraklama sonra
da gerileme dönemine sokmuştur. Şarabın üzerine konan yüksek
vergi yükünden sonra sektörde kaçak üretim artmıştır. Merdiven
altı şarap üretimin artması çok büyük oranda vergi kaybına
neden olmaktadır. Ülkemizde şarap üretimi hükûmet
politikalarıyla engellenirken, Avrupa Birliğinde şaraba ve
şaraplık üzüm üretim alanlarına AB Şarap Ortak
Piyasası Kurulu aracılığıyla milyarca euroluk hibe
yardımlar yapılmaktadır. Günümüz koşullarında ve
izlenilen politikalarla Türkiye'nin 150 milyar dolarlık şarap
pazarından pay alması ve rekabet etmesi mümkün görünmemektedir.
3.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 28 milletvekilinin, 12/6/1980 tarihinde
İzmir İnciraltı Öğrenci Yurdunda yaşanan
olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/587)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
12 Haziran
1980 tarihinde İzmir İnciraltı Öğrenci Yurdunda, bahçede
bulunan öğrencilerin üzerine askerler tarafından ateş
açılmıştır. Açılan bu ateş sonucunda İsmail
Baytak, Mehmet Ali Arun, Mustafa Uslu, A. İhsan Tan, Hüseyin Akdağ
hayatını kaybetmiştir. 24 öğrenci de
yaralanmıştır.
13 Haziran
1980'de o dönemde sadece belirli şehirlerde yapılan üniversite
sınavına girmek için değişik yerlerden gelen
öğrencilerin bir kısmı da İnciraltı Yurduna
yerleştirilmiştir.
Yurtlarda kalan diğer
öğrenciler tarafından sınava girecek olanlara bir moral gecesi
düzenlenmiştir. Saat 21.00-21.30 sularında yurt bahçesine doğru
aniden ateş açılmış ve öğrenciler taranmıştır.
Söz konusu olaya ilişkin dönemin gazeteleri, olayın tanığı
olan öğrenciler ve hayatını kaybedenlerin aileleri ile
yapılan görüşmeler 12 Haziranda İzmir İnciraltı'nda
yaşananların belleklerden silinmeyecek bir insanlık
ayıbı olduğunu göstermektedir.
Yapılan araştırmalarla,
hayatını kaybedenlerin tamamının arkadan vurulduğu,
öğrencilere herhangi bir uyarı yapılmadığı hatta
tanık anlatımlarına göre üç dakika süren ateşin
ardından, öğrencilere ayağa kalkmalarının
söylediği, öğrencilerin ayağa kalkmaya yeltendikleri sırada
yeniden ateş açıldığı ortaya koyulmuştur.
Bazı öğrencilerin başka yurtlar yerine bilerek
İnciraltı Yurduna yönlendirildiği ifade edilmektedir. Bu
ifadelere göre 12 Haziran 1980 tarihinde yaşanan olaylar o anda
gelişmemiş, tasarlanmıştır. Yaşamını
yitiren öğrencilerin otopsilerinde M-1 ve M-6 otomatik silahlarından
çıkan mermilerle vurulduğu belirlenmiştir. Hatta bir tanık
anlatımına göre o geceye ait kurşun izleri hâlen
İnciraltı Yurdunda bulunmaktadır.
Bu acı olay nedeniyle sorumlularla
ilgili olarak nasıl bir yasal sürecin işlediğine dair somut bir
veri mevcut değildir. Yasal tüm girişimlere rağmen o dönemde
yargılamaya ait dava dosyasına
ulaşılamamıştır. Dava dosyasının,
sıkıyönetim döneminde yapılan tüm yargılamalarla ilgili
dosyaların muhafaza edildiği Ankara Merkez
Komutanlığında olduğu ifade edilmektedir.
Tanık anlatımları ile
sabit olan ateş emrini veren, bu emri uygulayan ve yaralı
öğrencilerin yurt bahçesinden çıkmasına izin vermeyen askerler
hakkında yürütülen yargılama sürecinin gün yüzüne çıkması
gerekmektedir.
12 Haziran 1980'de İzmir'de
yaşanan bu acı olayda öğrencilerin yaşam hakları ihlal
edilmiştir. Temel hak ve hürriyetlerin en başında gelen
yaşam hakkının ihlali ile bu ihlalde sorumluluğu
bulunanların yargılama sürecine ilişkin tüm detaylar Meclis
tarafından araştırılmalıdır.
12
Eylül 1980'de gerçekleştirilen askerî darbe, Türkiye Cumhuriyeti'nin
tarihinde kara bir leke olarak daima kalacaktır. Bu darbe pek çok
insanının yaşamını kaybetmesine, bu süreç de toplumda
güven duygusunun kaybolmasına ve yıllarca sürecek derin
çatışmaların çıkmasına neden olmuştur.
Bu nedenle, yaşananların tüm
açıklığı ile ortaya çıkarılması, emir
verenler de dâhil olmak üzere faillerin, yardımcı olanların, göz
yumanların, koruyanların ve adil bir yargılamayı
engelleyenlerin tespiti bakımından Meclis üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirmelidir.
12 Haziran 1980'de
İnciraltı'nda yaşananların tespiti için Anayasa'nın
98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Moroğlu (İzmir)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Salih Fırat (Adıyaman)
5) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
6) Ali Demirçalı (Adana)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Aylin Nazlıaka (Ankara)
10) Gürkut Acar (Antalya)
11) Sedef Küçük (İstanbul)
12) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
13) Kemal Değirmendereli (Edirne)
14) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
15) Doğan Şafak (Niğde)
16) Sakine Öz (Manisa)
17) Recep Gürkan (Edirne)
18) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
19) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
20) Mahmut Tanal (İstanbul)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
23) Aytuğ Atıcı (Mersin)
24) Refik Eryılmaz (Hatay)
25) Alaattin Yüksel (İzmir)
26) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
27) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
28) Bülent Tezcan (Aydın)
29) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Buyurunuz Sayın Baluken.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, BDP Grubu adına, Kutlu Doğum
Haftasına, geçmişte ve şu anda Irakta ve Suriyede Kürtlere
karşı kimyasal silahlarla yapılan katliamları
kınadıklarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, içerisinde
bulunduğumuz hafta âlemlere rahmet olarak gönderilen, sevginin,
hoşgörünün, adaletin, eşitliğin sembolü olan Peygamber
efendimizin doğumunun insanlığa müjdelendiği bir
haftadır. Halkımız tarafından da büyük bir heyecanla ve
coşkuyla bu hafta Kutlu Doğum Haftası olarak her yerde
kutlanmaktadır. Biz özellikle halkımızın bu
heyecanının ve coşkusunun Peygamber efendimizin insan
hakları, eşitlik, adalet, kardeşlik doğrultusunda
göstermiş olduğu perspektif yörüngesinde günlük hayatımıza
da yansımasını temenni ediyoruz. Bugüne kadar, maalesef, bu
konularda dinimizi, İslamı yeterince anlamayan, daha çok
İslamı iktidara gelişin bir aracı olarak kullanan
zihniyetlerin de artık bu coğrafyada mahkûm edilmesi gerektiğini
ifade etmek istiyoruz.
Bir son söz de
Yine, 1988
yılında, içinde bulunduğumuz bu hafta içerisinde Irakta, Güney
Kürdistanda Saddam rejimi tarafından yapılan Enfal Operasyonuyla
182 bin Kürt, çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden kimyasal
silahlarla katledilmiştir. Tarihe kara bir leke olarak, kara bir sayfa
olarak bu katliam geçmiştir. Şu anda da
baktığımızda, Suriyede, özellikle Rojava dediğimiz
Batı Kürdistanda Esad rejimi tarafından Kürtlere karşı
kimyasal silahlarla operasyonlar yapılıyor, katliamlar
yapılıyor. Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak böylesi
önemli Kutlu Doğum Haftasında bu yapılan, dayatılan bütün
katliamları lanetlediğimizi tekrar ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup daha
sonra oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, İç Tüzük
Uzlaşma Komisyonu üyeleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara
Milletvekili Haluk İpek, Bursa Milletvekili Turhan Tayan, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Adana Milletvekili Murat Bozlak ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Fransaya 17-18 Nisan 2013;
Amerika Birleşik Devletlerine 23-26 Nisan 2013 ve İngiltereye 30
Nisan-2 Mayıs 2013 tarihlerinde çalışma ziyaretlerinde
bulunması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1204)
12/04/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İçtüzük Uzlaşma Komisyonu
üyeleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara Milletvekili Haluk
İpek, Bursa Milletvekili Turhan Tayan, İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan, Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz, Kütahya Milletvekili Alim
Işık, Adana Milletvekili Murat Bozlak ve Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın Fransaya 17-18 Nisan 2013; Amerika
Birleşik Devletlerine 23-26 Nisan 2013 ve İngiltereye 30 Nisan-2
Mayıs 2013 tarihlerinde çalışma ziyaretlerinde bulunması
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunun 6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun,
12/2/2013 tarih 9571 sayı ve 20/2/2013 tarih 9921 sayı ile kredi
kartlarının kullanımı ve yaşanan mağduriyetler
konusunda bankalara ilişkin yasal düzenlemeler ve bankaların tutumlarının
incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına; (10/440) esas numaralı, ülkemizde
kayıt dışı ekonominin boyutlarının tespit
edilerek kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için
alınması gereken önlemlerin tespiti ve (10/465) esas numaralı,
Türk sanayisinde yaşanan sorunların ve finans sistemindeki
tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/4/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/4/2013
Salı günü (bugün) toplamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
12 Şubat 2013 tarih, 9571
sayı ve 20 Şubat 2013 tarih, 9921 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz Kredi
kartlarının kullanımı ve yaşanan mağduriyetler
konusunda bankalara ilişkin yasal düzenlemeler ve bankaların
tutumlarının incelenmesi amacıyla ile Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan ve
(10/440) esas numaralı Ülkemizde kayıtdışı ekonominin
boyutlarının tespit edilerek, kayıtdışı ekonomi
ile daha etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin tespiti ve
(10/465) esas numaralı Türk sanayisinde yaşanan sorunların ve
finans sistemindeki tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma önergelerimizin
16/4/2013 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılmasını arz ederim.
BAŞKAN Önerinin lehinde Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ekonomide meydana gelen son gelişmelerin
değerlendirilmesi ile bu konuda daha önce verdiğimiz
araştırma önergelerinin gündeme alınması için
önerdiğimiz grup önerisinin lehinde söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
özellikle ifade etmek istediğim bir şey var: Bizim
araştırma önergelerimiz, kredi kartı, kayıt
dışı ekonomi, sanayinin gidişatıyla ilgili çok önemli
hususlarda. Gerçekten, üretim perişan, canlılık emaresi yok,
üretim can çekişiyor, iflaslar ortada. Geçen yıl açılan
şirket sayısı yüzde 27 azalmış, kapanma oranı
2013ün ilk ayında da artmış, yüzde 25. 2 milyon esnaftan 1
milyonu tasfiye etmiş. Protestolu senet ve karşılıksız
çek rakamları ortada. Malı para etmeyenler -malını satan
fark etmiyor- zaten alacağını alamıyor, herkes uçup
gidiyor. Talep daralması küçük, orta boy işletmeleri perişan
etmiş. Herkes borç tuzağında. İflas erteleme piyasayı
yormuş. Yılın ilk iki ayında İstanbulda ticaret
mahkemelerinde iflas başvuruları artıyor, icra takibi
yapılamıyor. Bankalar durumdan şikâyetçi. İflas erteleme,
para kaçırmanın yolu hâline gelmiş. TÜİK serilerle
oynatarak vaziyeti düzeltmeye çalışıyor. Büyüme düşüyor,
istihdam artıyor. Baktığınız zaman, geliri düşenler
ucuz gıdaya yöneliyor. 100 kişiden 39u umutsuz. Alım gücü
düşen 100 kişiden 56sı gıdada merdiven altı üretime
yönelmiş. Vatandaş tasarruftan vazgeçmiş. Bireylerin yüzde 37si
borçlanmış. Bireylerin yüzde 35i tasarruflarını
azaltmış. Cari açık 350 milyar doları geçmiş AKP
döneminde, dış ticaret açığı 500 milyar doları
geçmiş. Üttürmüş AKP Türkiyeyi kumar masasında. Nereden
bakarsanız bakın sıkıntılı.
Şimdi
bunları söylerken niye özellikle bu hususları seçtik? Gerçekten
sıkıntılı.
Ekonomide iniş beklendiği
gibi yumuşak olmamış, sert fren yapmış; birbirine
girmiş AKPnin Kabinesi, bakanlar birbirine vurmuş. Ne diyorlar? Bir
tanesi diyor ki: Bu normaldir. İyi bir büyüme yakaladık. 2,2ye ne
diyor biliyor musunuz? 2,2 başarıdır. diyor Maliye Bakanı.
Öbür tarafta da ekonomiden sorumlu -esas alanı dış ticaret-
Zafer Bey de diyor ki: Fren acı oldu. Ya, ikiniz bunu Kabinede
konuşmuyor musunuz Allah aşkına? Milletin önüne gelip böyle niye
konuşuyorsunuz lüzumsuz, lüzumsuz!
Merkez Bankası Faizleri düşürüyoruz.
diyor. Niye? İşin gereği olduğu için değil.
Bakın, Sayın Bakan ne diyor: Liberal ekonomi gidiyor, serbest
piyasa
Kurumlar kendi hareket ediyor. Hükûmet hiç müdahale etmiyormuş!
Bakın, Bakan ne diyor: Biz söyledik, Merkez Bankası indirdi. Güdümlü
ekonomi bu be, güdümlü ekonomi!
Ne olmuş sanayi? Rezil olmuş,
takvimler karışmış. Sanayi üretimi açıklanıyor,
her gazetede yorum farklı. Hükûmetten bile farklı sesler geliyor.
Yüzde 4 mü arttı, yüzde 1,5 mu arttı, Kabine bile karıştırmış
durumda. İyi de bu artışın sonu ne olacak? Bir taraftan hem
sanayi üretim artışı düşüyor, diğer taraftan da ne
yapıyorsunuz, enerji üretimi düşüyor. Bu ne biçim TÜİK
rakamı Allah aşkına! Bir bakın buna, Sanayi üretimi
artıyor. diyorsunuz, enerji tüketimi ne yapıyor, azalıyor.
Böyle bir şeyin gerçekçi olduğunu söylemek mümkün mü?
Şimdi, 2012 verileri ekonomide
yavaşlamanın beklenenden daha sert olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye ekonomisi son çeyrekte yüzde 1,4 ile 13 çeyreğin en kötüsünü
büyüyor. Yatırım tüketim harcamaları azalmış
vaziyette, özel sektör yatırımdan vazgeçmiş vaziyette. 8,8
büyüyoruz. diyorsunuz 2011de, 2012deki büyümeye
baktığınız zaman nereye geliyor? 2,2. Ne diyorsunuz?
Aynı miktarda dış finansman girdi. Demek ki dış
finansmanı bile siz kullanmıyorsunuz. Dış finansman da sizi
ne yapıyor? Yönlendiriyor. Birinde 8,8; birinde 2,2. Bunların falan
hiç izah edilecek bir tarafı yok. Kabinede konuşmuyorlar mı?
Merkez Bankasının ilgili olduğu Başbakan
Yardımcısı demiyor mu Ekonomi Bakanına: Sen konuşuyorsun
da Merkez Bankası ne yapıyor? Yanlış söylüyorsun.
diyemiyor. Ya o Başbakan Yardımcısının istifa etmesi
lazım ya da o Merkez Bankası Başkanının istifa etmesi
lazım. Bu kadar tezat, bu kadar uyumsuz, bu kadar birbiriyle alakasız
ne var? Konuşmalar devam ediyor.
Protestolu senet ve karşılıksız çek
artmış. Çek Yasası çıkarıyorsunuz, ne
yapıyorsunuz? 80 bin kişilik cezaevinde 110 bin kişi var, 110
bin daha cezaevine girecek. diye bakana söylüyoruz, Daha senin dediğin
ne, 130 bin de üst yargıda var, onlar da cezaevine girecek, bu kanun ondan
çıkıyor. diyorlar. Ama buraya geldiğiniz zaman doğruyu
söylemiyorsunuz, vatandaşa doğruyu anlatmıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, 2002de 130 milyar dolar
olan dış borç 337 milyar dolara çıkmış; özel sektörün
40 milyar dolarlık borcu 220-230 milyar dolara çıkmış,
tüketici kredileri halkı perişan etmiş, kredi kartları
perişan etmiş.
Dün bir tane okul arkadaşım hanımefendi
geldi, ağlar, akar gözünün yaşı Evimi ipotek verdim, yetmiyor
emekli maaşım eşimle beraber. diyor. Hani, siz millete
yardım ediyordunuz? Çocuğumu eğitime gönderemiyorum, kursa
gönderemiyorum, perişanım. diyor.
Emeklilikle ilgili Çalışma Bakanının
söylediğiyle Maliye Bakanının söylediğinin birbiriyle hiç
alakası yok. Kamuoyunu nasıl aldatıyorsunuz, kamuoyuna
nasıl yanlış beyanlarda bulunuyorsunuz?
Program tutmuyor, 3 kere revize ediyorsunuz, revize
ettiğiniz revize de rezil oluyor. Bunun bir anlamı yok. Orta vadeli
programı Korkudan beş aydır yayımlayamıyorsunuz.
İthalat yapamadığınız zaman ne oluyor? Bütçe
sıkıntıya gidiyor, vergi bulamıyorsunuz.
Gümrükleri doğuda, güneydoğuda -ne olmuş-
PKK narhı belirliyor. Orada ne kadar vergi alındığı,
mallar üzerinden ne kadar narh alındığı gazetelere
düşmüş vaziyette. Kaçakçılığın normal olduğunu
bu millet Uluderede öğrendi. Demek ki bu kaçakçılık,
şimdiye kadar, AKP döneminde nerelere varmış. Emekliyle böyle
oyun oynuyorsunuz. İşçi, memur perişan. Emekli ekmek
alamıyor, halk ekmek kuyruklarında dolanıyor. Çiftçi
tükenmiş, yılmış. Sanayicinin vergici algıcı
gelecek diye ödü kopuyor; kıpırdasa, başka bir siyasi partiye
merhaba dese vergi teftişi gelecek diye ödü kopuyor. Eşine dostuna
bırakın kredi almayı, kredi kartını bulamıyor.
Yoksulluk, kanunsuzluk, vurgun, soygun diz boyu. Kayıt
dışını önleyeceğiz. diyorsunuz, kayıttakileri
dışarı atıyorsunuz. Ya orayla ilgili bakan -biraz önce
söyledim- bu Merkez Bankasıyla ilgili laf söyleyecekse, önceden bir
Kabinede bir araya gelin, ağızbirliği edin ya da
uyuşamıyorsanız, Allah rızası için, haysiyet meselesi
için, biriniz çıkın da Biz orada anlaşamıyoruz. deyin
millete. Anlaşamıyorsanız zaten birinizin istifa etmesi gerekir.
Şimdi, büyüme oldu. Ne oldu? 60
lira veya 38 dolar arttı. diyorsunuz. Vurun, bir yıllık
enflasyon yüzde 8 -8den de fazla- on iki aylık ortalamaya da bakın,
2012 yılında milletin cebindeki para artmamış,
gerilemiş katma değer. Hiç bunları millete söylemiyorsunuz.
Dolayısıyla bunların, gerçeklerin, sanayi ithalat bağımlılığının
ne olması; artmaması için, işçilerin iş bulabilmesi için,
memurların haklarının verilmesi için, emeklilere yardım
edilmesi için ne yapmamız lazım? Verdiğimiz grup önerisinin
lehinde söz almıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Sizlerden de destek bekliyorum. Saygılar sunuyorum yüce heyete.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ayhan.
Aleyhinde Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gök. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gök.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında Kutlu Doğum
Haftasını kutluyor, bu haftanın kardeşliğe, huzura,
barışa vesile olmasını özellikle diliyorum.
Tabii ki burada verilen önergede
özellikle kredi kartlarına vurgu yapıldı, ancak makro düzeyde de
ekonomik performansla ilgili bazı düşünceler ifade edildi,
değerli milletvekilleri, ben de bu konuyla ilgili değerli hatibi
dinlerken, açıkçası vatandaşın gündemi ile hatibin
gündeminin farklı olduğunu özellikle gördüm ve bunu vurgulayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dönüp
baktığımızda, bugün itibarıyla ülkemizde 55 milyon
kişi kredi kartı kullanmaktadır. Kredi kartı, aslında
küresel ekonomik yapının olduğu bir ortamda, küresel dünyada son
derece güvenli, hızlı ve çağdaş dünyanın
uygulamış olduğu alışveriş konusu içerisinde
önemli bir araçtır, ancak bu aracı bizler kullanırken zaman
zaman karşımıza farklı argümanlar da çıkmaktadır.
Bunlardan bir tanesi güvenli tüketici, güvensiz tüketici veya özenli tüketici
veya özensiz tüketici. Dolayısıyla -bunlar hep ekonomik literatürde
farklı kavramlarla açıklanmaktadır- burada
karşımıza çıkan, özellikle ülkemizde bu 55 milyon
içerisinde buna tepkisel manada karşı çıkanlar da vardır.
Örneğin burada verilen önergede
özellikle tefeciliğin de kredi kartlarından dolayı
arttığı vurgulanmaktadır. Aslında tek başına
Verilen kredi kartlarından dolayı tefecilik arttı.
mantığının yanlış olduğunu belirtmek
isterim. Birçok nedenleri vardır, fakat kredi kartlarında malumunuz
kişi tefecinin eline düşmeden dahi kırk gün gibi bir süre
vardır ki bu dahi bu kişiler için önem arz etmektedir.
Yıl içerisinde dönüp
baktığımızda kredi kartı işlemleri son derece
canlılık arz etmektedir, bu da göstermektedir ki ekonomideki gelişmelerin
negatif olduğunu vurgulayan değerli hatip, aslında bu
işlemlerin yüksek olmasını gördüğü andan itibaren
ekonominin canlılığını rahatlıkla görecektir ki
kredi kartları olumsuz olarak karşımıza
çıkmamaktadır.
Bir diğeri, özellikle bilinçli
kesimin kullanmış olduğu kredi kartlarında bu
sıkıntıların olmadığını vurgulamakta
yarar vardır. Kredi kartı harcaması yaparken ödemesini
düşünmeyen ve dönüp baktığımızda, özellikle bir
anlamda bütçesinin hesabını yapmadan harcayan bir kesim vardır
ki buna da ekonomi literatüründe bilinçsiz kesim diyoruz ki burada
sıkıntılar olduğunu kabul ediyoruz. Bu da özellikle
tüketicinin bilinciyle ilgilidir.
Değerli hatip, burada vermiş
olduğu önergede, özellikle kontrolsüz kullanılan krediler diye bir
ifade kullandı. Doğrudur, kontrolsüz kullanıldığı
doğrudur. Bu da demektir ki kontrollü kullanıldığı
zaman bunlara ilişkin bir sıkıntının
olmadığını da ifade etmek isterim.
Yine, kredi kartının
aynı zamanda kayıt dışı ekonominin kayıt
altına alınması noktasında önemli bir araç olduğunu
vurgulamak isterim. 2003 yılı itibarıyla 2013 yılı
arasında değerlendirme yaptığımızda
yaklaşık 6 puan gibi kayıt
dışılığı aşağıya çekmiş
durumdayız.
Değerli hatip makro ekonomik
düzeye ilişkin görüşlerini ifade ederken açıkçası
vatandaşın bütçesiyle, vatandaşın ekonomisiyle ilgili
olmayan rakamlar ifade ettiler. Evet, IMFye olan borç, 2003 yılında
yaklaşık 23,5 milyar dolar olan bu borcun mayıs ayı
itibarıyla 400 milyon dolarını ödedikten sonra IMFye borcumuz
kalmayacaktır.
Bir diğeri, gecelik faiz
oranları son derece önemli, bugün geldiğimiz nokta çok daha
önemlidir. Kredi derecelendirme kuruluşları ülkemizin kredi
derecelendirmesini yaparken
Geçtiğimiz gün de Standard&Poorsun
açıklamasında gördüğümüzde, bu da önemli bir düşünceyi karşımıza
çıkarmaktadır.
Bir diğeri, özellikle alım
gücü noktasında, bu ülkede yıllarca enflasyon rakamlarına
baktığımızda anlık değişen enflasyon
rakamları karşımıza çıkmaktaydı. Ancak, görmekteyiz
ki istikrarlı bir büyüme, istikrarlı bir kalkınma gerçekleşmektedir.
Yıllar itibarıyla dönüp baktığımızda, vergi yükü
son derece yüksek olan OECD ülkeleriyle karşılaştırma
yaptığımızda, şu anda OECD ülkelerinin çok daha
gerisinde olan, bu mana itibarıyla olumlu seyreden bir ülkede ekonomik
gelişmeleri görüyoruz. Birçok Avrupa ülkesini ziyaret ettiğimizde,
hepimizin, muhalefetten milletvekili arkadaşlarımın da
olduğu gezilerde, oradan hep şu soru sorulur ve şu soru
yöneltilir: Sizin ülkenizde ne uygulanıyor? Sihirli olarak sizlerde ne
var? Bu ekonomik başarıyı sizler nasıl
yakaladınız?
Bir diğeri: İşsizlik
rakamları açıklandı. Bu işsizlik rakamlarında
özellikle kriz öncesi rakamları yakaladığımızı
görmekte fayda vardır. Tabii ki bölgesel gelişme politikaları
son derece önemlidir, tarım politikaları önemlidir, eğitim,
sağlık, savunma harcamaları önemlidir, sosyal güvenlik
harcamaları önemlidir. Ancak, ülkemizdeki tüm bu gelişmelerin
yanında, artık, küreselleşen dünyayla beraber, bizler sadece
yurt içi politikaları içerisinde değil yurt dışı
politikalarımızı da gözden geçirerek, özellikle ekonomik
gelişmelerimizde, buradaki ihracat ve ithalat bağlamında da çok
önemli ivmeler kaydediyoruz.
Malumunuz, ülkelerin
kalkınması iki anlamda gerçekleşmektedir. Temel birçok anlam
vardır ama bu iki anlam şudur: Üreterek kalkınırsınız,
ticaret yaparak kalkınırsınız ama ideal olan iktisat
literatüründe, ikisini aynı anda gerçekleştirmektir. İşte
bizim ülkemizde de hem üretiyoruz hem ticaret yapıyoruz. Yani bizler
eğer ki bir malı yurt dışından daha ucuza mal
ediyorsak, bunu kendi ülkemize getirip kendi ülkemizde de bunu
değerlendirmek tabii ki iktisat literatüründe önemlidir. Ancak, aslolan
bunu üretmektir ve üretiyoruz, üretmeye de devam ediyoruz. Sanayi endekslerine
baktığımızda çok önemli bir yere doğru gittiğimiz
aşikârdır.
Tabii ki politikaları
eleştirebilirsiniz ancak buradan şunu ifade etmek isterim: Bu
politikalar eleştirilirken Sizler şunları şunları
yaptınız, şunlar vatandaşın bütçesine şu noktada
iyi yansıdı ancak bizler bu noktada eksik görüyoruz, biz de iktidar
olduğumuzda şunları tamamlarız. demenizi beklerdim ancak
bugüne kadar, kürsüden bunlar ifade edilmekten çok, siyasal iktidarın, AK
PARTİ iktidarlarının ürettiklerini eleştirmek üzerinden hep
düşünceler ifade edildi. Dolayısıyla, vatandaşın
dünyasındaki ifade edilen ekonomik gelişme ile Parlamentonun
çatısında ifade edilen ekonomik gelişmelerin farklı
olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Dönüp baktığımızda,
bu ülkede toplanan vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 85i iç ve
dış borç faiz oranlarına giderken şu anda, bu oran, çok ama
çok önemli düzeyde düşmektedir. Onun için bizler, gelirlerimizi, kamu
harcamalarını kamu gelirleri doğrultusunda dengeleyerek
bütçemizi ona göre yürütüyoruz. İşte, makroekonomik performanstaki
başarıyı ülkemizin artık, AK PARTİ iktidarlarıyla
mikroekonomik performansa da yansıtmaya başladığı bu
süreçte, 2023 vizyonu içerisinde, dünyanın gelişmiş ekonomileri
içerisinde yer alacak bir yapıya doğru gittikçe ilerliyoruz. Bunun
bir tek anahtarı vardır, bu makro ve mikrodaki performansın bir
tek anahtarı vardır; o da bu ülkenin özlediği, bu ülkenin
yıllardır özlediği istikrarı, AK PARTİ
iktidarlarıyla yakalamış olduğu siyasal istikrar özlemidir.
Siyasal istikrar, bu ülkenin bu aşamadaki bu rakamlarını
yakalatmış ve bu ülkenin emin adımlarla gittikçe ilerlemesi
noktasında da siyasal istikrar önemle üzerinde durulması gereken bir
konudur.
Yıllarca ülkemizde koalisyonlarla
yönetildik ve âdeta, anbean değişen bir enflasyon söz konusuydu. Çok
şükür ki bunları da yendik. İnşallah, bu ülke, bu siyasal
istikrar ortamı devam ettiği müddetçe, kardeşliğin,
huzurun, barışın güçlenmesi doğrultusunda ilerleyen bir
ülkede cereyan ettiği sürece, elbette ki topyekûn kazanan ülkemiz,
topyekûn kazanan vatandaşlarımız olacaktır diyor; bu
vesileyle, verilen önerge doğrultusunda aleyhte
olacağımızı belirtiyor, yüce Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
Lehinde, Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak.
Buyurunuz Sayın Öztrak. (CHP
sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi tarafından verilen araştırma önergesinin lehinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2012
yılında büyüme yüzde 2,2. Buna baktım, bazı bakanlar
diyorlar ki: Makul büyüdük. Hatta, dışarıdaki duruma bakarsanız
iyi de büyüdük. Ben biraz dışarıdaki durumla ilgili size bilgi
vereyim. Dışarıdaki durumu nereden anlayacağız?
Dünyada bize benzeyen 150 tane ekonomi var. Bu 150 tane ekonomi içinde Türkiye
2012de yüzde 2,2 büyüyerek kaçıncı olmuş? 111inci. Şimdi,
dünyada durum böyleydi, onun için bizde böyle oldu, diyebilir miyiz? Büyüme
hızı olarak 111inci sıradayız.
Değerli milletvekilleri, yine 2012
yılında -büyümesi en hızlı düşen- bir yıl önceki
yüzde 8,8den yüzde 2,2ye düşmüşüz, yani 6,6 puan
daralmışız, düşmüşüz. 150 ekonomi arasında 5inci
ekonomiyiz.
Şimdi, bunun dünya konjonktürüyle
ilgisi ne? Bu, 2012de Hükûmetin beceriksizliğini açıkça ortaya
koyuyor. Birileri almış başını gitmiş, biz
yerimizde saymışız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Geriye
gitmişiz.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Peki,
bunun sonucunda ne olmuş? Bakınız,
vatandaşımızın kişi başına geliri bir
yılda sadece 38 dolar artmış ama dışarıdan bu
ülkeye sıcak para getirip İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasına yatıran sıcak paracının her 100
dolarına 64 dolar para vermişiz, vatandaşa 38 dolar, sıcak
paracının her 100 dolarına 64 dolar. Adalet mi bu? Diyelim ki
burada risk aldılar. Risksiz olan kamu kâğıdına gitti,
yatırdı. Her 100 dolar getirene, getirip kamu kağıdına
yatıran sıcak paracıya da 21 dolar vermişiz. Şimdi,
adalet bunun neresinde? Bunun sonucunda ne olmuş biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım? Bugün yayınlandı: Ölüm
istatistikleri. 2012 yılında intiharlar yüzde 26 artmış bir
yıl önceye göre.
Bakınız, burada şunu
söylemek istiyorum: AKP iktidar olduğundan bu yana, 2003-2012
yılları arasında Türkiye 134 milyar dolar iç borç
kullanmış; bu, kendisinden önce çok partili yaşama
geçtiğimiz 1946-2002 arasında mevcut 42 hükûmetin
kullandığının 1,5 katı. Yine, on yılda 207 milyar
dolar dış borç kullanmış, bu da kendisinden önceki
hükûmetlerin 1,6 katı. 38 milyar dolarlık özelleştirme
yapmış, bu da kendisinden önceki hükûmetlerin 5 katı. Yetmez,
1,1 trilyon dolar da vergi toplamış, bu da kendisinden önceki seksen
yıldaki hükûmetlerin topladığı verginin yaklaşık
2 katı.
Değerli milletvekilleri, bu kadar
parayı topladıktan sonra geldiğimiz noktada ne var? AKPden
önceki tüm cumhuriyet hükûmetleri seksen yılda bu ülkeyi yılda
ortalama yüzde 5,1 oranında büyütmüş, AKP de yüzde 5 oranında
büyütmüş bu kadar kaynağa rağmen, bu kadar imkâna rağmen.
Yine, bize benzeyen ekonomiler aynı dönemde yüzde 6,5 büyümüş, biz
yüzde 5 büyümüşüz. AKP iktidara geldiğinde tüketicilerin bankalara
borcu 2,2 milyar Türk lirasıymış, 2013ün Şubat ayında
tüketicilerin bankalara borcu 100 kat artarak 201 milyar Türk lirası
olmuş. Yine, AKP iktidara geldiğinde vatandaşların kredi
kartı borcu 4,3 milyar Türk lirasıymış -17 kat
artmış on yılda- 72,2 milyar Türk lirası olmuş. AKP
iktidara geldiğinde ailelerin borçları gelirlerinin yirmi de 1inden
azmış, bugün geldiğimiz noktada borçların gelirlere
oranı yarı yarıya olmuş. Son on yılda kişi
başına borç 4.500 dolara çıkmış. Bu, bugün doğan
her çocuğun kaşını gözünü anne veya babasından, 2.537
dolarlık dış borcu da Tayyip amcalarından
aldığını gösterir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
2011 yılında cari açığı en yüksek 2nci ekonomi
olmuş,. 2012 yılında da azalttık, azalttık
demişiz- 7nci sıraya gerileyebilmişiz sadece, hâlâ ilk 10da
kalmaya devam etmişiz. 79 yılda, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin
vermiş olduğu toplam dış ticaret açığı 246,9
milyar yani 247 milyar dolar. On yılda, AKP iktidarlarının
vermiş olduğu dış ticaret açığı 587 milyar
dolar yani seksen yılın 2,5 katı. Şimdi,
arkadaşlarımız burada çıkıyor İhracatta da çok
önemli adımlar attık, ithalatta da çok önemli adımlar
attık. İhracatta atılan adımları bilmem ama ithalatta
atılan adımların çok önemli olduğunu bu dış
açık rakamları açıkça ortaya koyuyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakınız, değerli
milletvekilleri, yine 1950den 2002 yılına kadar geçen elli iki
yıllık dönemde rakamlar böyle çünkü- Türkiyenin toplam cari
açığı 43,7 milyar dolar, AKPnin elinde geçen on yılda
Türkiyenin toplam cari açığı 333 milyar dolar. Yine,
Türkiyenin finansal borçları yani döviz cinsinden mali borçlarıyla
dışarıdan alacakları, mali alacakları arasındaki
fark AKP iktidara geldiğinde 85 milyar dolar, bugün, 5 kat
artmış, 426 milyar dolar. Şimdi, benim verdiğim bu
rakamların hepsi devletin resmî rakamları. TÜİKin sitesinden,
diğer sitelerden, Merkez Bankasının sitesinden bu rakamları
kontrol etmeniz mümkün.
Şimdi, bakınız, bir
şey söyleniyor, deniyor ki: Bugün Merkez Bankasının
kasasında 125 milyar dolar rezervimiz var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 127.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Peki, 127
milyar dolar rezervimiz var.
Peki, AKP iktidara geldiğinde ne
kadardı? 28,3 milyar dolardı. Artmış ama bir şeyi
söylemiyoruz arkadaşlar, vatandaşa karşı samimi
olmamız lazım. Artan başka bir şey daha var, kısa
vadeli borç. Şimdi, bakınız, kısa vadeli borç, 28 milyar
dolar rezervimiz olduğunda 16 milyar dolarmış, şimdi
gelmişiz 107,5 milyar dolara. Yine bir yıllık cari
açığımız bugün 46,8 milyar, son bir yıldaki cari
açık, buna karşılık siz iktidara geldiğinizde 626
milyon dolar. Yani AKP iktidara geldiğinde her 100 dolarlık kısa
vadeli dış borç, artı cari açık
karşılığında 166 dolar rezerv varmış, bugün
bu 100 dolarlık cari açık, artı kısa vadeli borç
karşılığındaki rezervimiz 81 dolara düşmüş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kısa
vadeli borç kamunun mu, özel sektörün mü?
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bu soruyla her yerde karşı karşıya
kalıyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Kalacaksın tabii.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Amerika
Birleşik Devletlerinin batmadan önceki kısa vadeli borcu kamunun muydu,
özel kesimin miydi? Amerikadaki devralınan bankalar kamuda
mıydı, özel kesimde miydi?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Kıyaslamayı kamununkiyle yapacaksın.
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
İngilteredeki devralınan bankalar kamuda mıydı, özel
kesimde miydi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Türkiyede batan bankalar kamunun muydu, özel sektörün müydü?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Merkez
Bankasındaki para kamunun, özel sektörün parası
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
Bakınız, şunu söyleyeyim, hiç şey yapmayalım: Bir
ülkedeki kırılganlığa baktığınız zaman
dış borçta özel-kamu toplam borca bakacaksınız. Çünkü,
sistemik bir kriz çıktığı zaman bu borçların hepsine
garantör olmak durumunda kalıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yani, özel
sektörün borcunu sayıyorsun, onun mevduatını sayıyorsun.
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız, bir
başka şey söyleyeyim: Sanayide üretim şöyle yukarı gitti,
böyle yukarı gitti. Arkadaşlar, 1990 yılında Türkiye,
sanayi üretimi liginde ilk 15 ülke arasında 13üncü sıradaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAİK ÖZTRAK (Devamla) 2010da
geldiğimiz yer: İlk 15in arasında yoğuz, bu ligden
düşmüşüz. Dolayısıyla, sayın milletvekilleri, verilen
rakamlar Türkiyenin hâlini ortaya koymuyor, intiharlar Türkiyenin durumunu
ortaya koyuyor.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Öztrak.
Aleyhinde, Isparta milletvekili Recep
Özel.
Buyurunuz Sayın Özel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verilmiş olan önergede, Türkiye
ekonomisinin içinde bulunduğu durum ve kredi kartlarında
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi, buna
karşı alınabilecek önlemlerin, tedbirlerin alınmasına
yönelik
Elbette, tabii, kredi kartı
kullanan vatandaşlarımızın birtakım
sıkıntıları vardır. Birtakım uygulama
yanlışları olabilir. Yakında Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine bir tüketici kanunu gelecek. İnşallah, onun içinde
bunları değerlendirmek, var olan sıkıntıları
gidermek için gerek Bakanlar Kurulumuz gerekse Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu çalışmaktadır. Eğer yanlış
uygulamalar varsa, vatandaşımızı mağdur eden
uygulamalar varsa da bunların önüne bir an önce geçilecektir.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşan konuşmacı, burada, birtakım verilerin
katbekat arttığından bahsederek herhâlde Türkiyede akademik
anlamda bir bakış açısını ortaya koydu. Acaba günlük
hayatta ne oluyor, Türkiyenin gündeminde, dünyadaki ekonomik gelişmelerde
ne var, bunlardan herhâlde bihaber. Dünyada tüm ülkeler Türkiyeye gıpta
ile bakarken, dünyada ekonomik krizler yaşanırken, tüm ülkeler
küçülürken Türkiyede ufak çaplı da olsa 2012de bir büyüme
gerçekleştirilebilmiştir işten çıkartılmalar, euro
bölgesinden kaçışlar yaşanmış olmasına
rağmen. Türkiye ekonomisi geçmişte dokuz ay vadeyle borçlanırken
şu anda 66-70 ay arasında bir borçlanma sağlayabiliyor. Ekonomimiz
kötü olsa, güven ortamı olmasa bu dokuz ay vade kısalır mı,
uzar mı? Demek ki uzun vadeyle Türkiye devletine bir borç verilebiliyorsa
bu, güvendendir; bu, istikrardandır.
Tabii ki burada, birtakım
verilerin katbekat artışından bahsediyor. Bu toplam borç
stokunun gayrisafi millî hasıladaki oranından da buradan
bahsetmiş olsaydı adil, gerçekçi bir konuşmayı da
yapmış olduğunu kabul edebilirdik. Sen birtakım
olayları katbekat artıracaksın, Türkiye'nin 2002den bugüne
kadarki büyümesini hiç gündemine almayacaksın, sonra Borcumuz şu
kadar arttı, bu kadar arttı
Bu borçların gayrisafi millî
hasıladaki yeri neydi?
Geçmişte Türkiye'nin her 100
lirasından 90 lirası faize giderken şu anda her 100 liranın
9 lirası, 12 lirası aslında faize gitmektedir. Asıl olan
milliyetçilik, asıl olan ekonomiyi düzeltmek budur. Öyle, sözle,
birtakım, burada
Geçmişte Türkiyede
kısır siyasi çekişmelerden dolayı ekonomik anlamda bir
şey üretilmiyordu ki, ihracat yoktu, ithalat yoktu. Şimdi bütün
iş adamlarımız dünyayı harıl harıl, fellik fellik
Sayın Başbakanımızın önderliğinde gezerken;
ticaretimiz, ülkemiz, ekonomimiz büyürken; bütün ülkeler, bize gıptayla
bakarken; sanki bizim ülkemizi dış ülkelere şikâyet eder manada,
hiçbir şey olmuyormuş gibi
Ülkelerin ekonomi bakanları gelip
bizim ekonomi uzmanlarımızdan, bakanlarımızdan ders almaya
başladılar. Bunları lütfen görürseniz
Büyüyen bir ülke var, büyüyen bir
ekonomi var, dünya lideri olmaya hızlı adımlarla giden bir ülke
var. Buna, lütfen, gelin, siz de muhalefet olarak katkıda bulunun, el
birliğiyle şu Türkün gurunu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gururunu
onurla, birlikte yaşayalım diyorum.
Bu grup önerisine de bugünkü gündemimiz
yoğun olduğundan dolayı da
katılamadığımızı bildiriyor, hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
III. Y O K L A M
A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır, yerine getiriyorum:
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Serindağ, Sayın Öner, Sayın Bayraktutan, Sayın Özkes,
Sayın Genç, Sayın Canalioğlu, Sayın Koç, Sayın Kaplan,
Sayın Onur, Sayın Acar, Sayın Özdemir, Sayın Ekşi,
Sayın Loğoğlu, Sayın Öztrak, Sayın Ayaydın,
Sayın Eyidoğan, Sayın Seçer, Sayın Bulut, Sayın
Dinçer.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.32
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III. Y O K L A M
A
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından
önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun,
12/2/2013 tarih 9571 sayı ve 20/2/2013 tarih 9921 sayı ile kredi
kartlarının kullanımı ve yaşanan mağduriyetler
konusunda bankalara ilişkin yasal düzenlemeler ve bankaların tutumlarının
incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına; (10/440) esas numaralı, ülkemizde
kayıt dışı ekonominin boyutlarının tespit
edilerek kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadele için
alınması gereken önlemlerin tespiti ve (10/465) esas numaralı,
Türk sanayisinde yaşanan sorunların ve finans sistemindeki
tıkanıklığın nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ile 21 milletvekili tarafından
dinî değerler üzerindeki olumsuz yaklaşımların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 14/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/04/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/04/2013 Salı
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ile 21 Milletvekili tarafından, 14/12/2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Dinî değerler
üzerindeki olumsuz yaklaşımların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (608 sıra no.lu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 16/04/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Lehine İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, biraz
sessiz olalım lütfen.
Buyurunuz Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu vesileyle, âlemlere rahmet olarak
gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammedin doğumunun 1.442nci
yıl dönümünde Kutlu Doğum Haftasının hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, maalesef
Kutlu Doğum Haftasının kutsiyetine yakışmayan
davranışlarla karşılaşıyoruz. Nitekim geçen
yıl AKP Kırklareli İl Başkanı, Hazreti Muhammedin
nüfus cüzdanını hazırlatarak Peygamberimizle partisini
ilişkilendirmeye çalışmıştır.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Görevden
alındı o.
İHSAN ÖZKES (Devamla) - Aynı
nüfus cüzdanında Hazreti Muhammede atıfla Çocukları sütunu
oluşturulmuş, bu sütunda Tayyip ismine yer verilmiştir.
Cüzdanın alt kısmında AKPnin sembolü olan ampul ve broşürü
hazırlatan il başkanının telefonları yer
almıştır. Âdeta Hazreti Muhammede çıkarılan bu nüfus
cüzdanının nüfus müdürlüğünü de AKP İl Başkanı
yaparcasına, tasdik edercesine, bu nüfus cüzdanını
çıkarırcasına damgasını vurmuştur ve AKPnin
ampulünü koymuştur.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Başbakan daha önceki konuşmalarında kendi siyasi mücadelesini,
siyasi icraatlarını kutlu doğuma benzetmiştir. Örneğin
13 Ağustos 2010 Erzurum mitinginde "Zor olmadan kolay olmuyor.
Unutmayın, kutlu doğumlar zor olur ama kutlu olur." diyerek
referandumla kutlu doğum arasında bir bağlantı
kurmuştur. 5 Aralık 2010'da 6ncı İmam Hatipliler
Kurultayında "Çileler çektik tabii. Unutmayın, her kutlu
doğum çileli olur." demiştir. 28 Şubat 2011de
İstanbul Boğazı tüp geçit temel atma töreninde "Kutlu
doğumlar dokuz ay on gündür. Merak etmeyin çocuk büyüyor."
demiştir. 30 Aralık 2012'de Şanlıurfa'da Akçakale Hükûmet
Konağında halka hitaben "Şunu unutmayın, her kutlu
doğum sancılı olur. İnşallah, bu kutlu doğum
Suriye'deki kardeşlerimizin iradeleriyle tecelli edecektir." diyerek
Suriye konusunu da kutlu doğuma benzetmiştir. 27 Şubat 2013'te
Viyana'da 28 Şubat süreciyle ilgili olarak "Fakat sabırla
inşallah, bugüne kadar sabrettiysek bu oldu, bundan sonrası da
olacak. Şimdi altını çiziyorum, unutmayın her kutlu
doğum sancılı olur." demiştir.
Sayın Başbakan
İmralı süreciyle ilgili olarak da 28 Şubat 2013'te "Bu
kutlu yürüyüşü kimse durduramaz." diyerek bu süreci bir kutlu
yürüyüşe, kutlu doğuma benzetmeye yeltenmiştir. 3 Mart 2013'te
de "Bu milletin kutlu yürüyüşünü engelleyemeyecekler.", 8 Mart
2013te Siirt'te "Bu kutlu yolda sizlerden destek bekliyorum."
demiştir.
Değerli milletvekilleri, Kutlu
Doğum Haftasındayız. Kutlu doğum deyince Peygamber
efendimizin doğumu akla gelir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -
Bayramın kutlu olsun(!)
İHSAN ÖZKES (Devamla)
Başbakan kutlu doğumu birçok şeye benzetti ama en sonunda
İmralı sürecine de benzetmiştir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bayramınız
kutlu olsun. da demişti, onu da söylesene.
İHSAN ÖZKES (Devamla)
Başbakan İmralı süreci için kutlu yürüyüş" diyor.
Yani İmralı sürecini bir nevi kutsallaştırıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya,
saptırma lafı!
İHSAN ÖZKES (Devamla) Hazreti
Muhammed'in (Aleyhisselatu vesselam) muazzez ruhunu incitecek benzetmeler
yapıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi oradan ya,
hadi oradan ya!
İHSAN ÖZKES (Devamla) Yine
nitekim, 13 Nisan 2013te Çarşamba akşamı Ankara Arena
Kapalı Spor Salonu'nda yapılan Kutlu Doğum Haftası
Programını Başbakan âdeta siyasi mitinge çevirmiştir.
Ayetleri, hadisleri ve özellikle Kevser suresini kendi görüşleri
doğrultusunda yorumlamıştır. Yüce dinimizi kendi siyasi
amaçlarına alet etmiştir.
Kevser, "çok nimet"
anlamında olup cennette bulunan bir havuzun adıdır. Erkek
çocukları yaşamadığı için Peygamberimize,
müşrikler nesli kesik anlamında "ebter" dediler. Kevser
suresinde buna cevap verilmektedir. Kevser suresinde şöyle deniliyor:
Resulüm, kuşkusuz biz sana Kevseri verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk
et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç
duyandır."
Sayın milletvekilleri, Sayın
Başbakan Kevser suresinden bakınız ne anlamlar
çıkardı: Kevser suresinde olmayan anlamlar yükleyerek Allahın ayetlerini kendi siyasi
amaçlarına alet etmiştir. Önemli olan boy değil, önemli olan
soy, soy. diyen, cibilliyet diye haykıran Sayın Başbakan Kevser
suresi ırkçılığın kesin reddidir, Kevser suresi
asabiyetin reddidir. Her gün namazlarımızda okuduğumuz Kevser
suresi soy üstünlüğü iddia edenlere, asalet taslayanlara, kendini
diğerinden üstün görenlere Rabbimizin verdiği kesin ihtardır.
Oğullarıyla övünenler, soylarıyla böbürlenenler,
mezarlarındaki ölülerini dahi sayacak kadar, kafataslarını
ölçecek kadar aklını ve izanını kaybedenler aynı
şekilde Kevser'i de kaybetmişlerdir. Soy üstünlüğünü, asabiyeti
kesinlikle reddeden bu sure bizim birbirimize nasıl bakmamız
gerektiğini gösteren ölçüdür. Kendisini diğerinden üstün gören, kendi
ırkını, kendi soyunu, kendi kavmini ve kabilesini
diğerinden üstün gören veya üstte gören Kevseri kaybetmiş, Hazreti
Peygambere, takdir edersiniz ki, yüz çevirmiştir. diyor.
Sayın Başbakan,
bilmiyorsanız ulemaya danışınız; Kevser suresinde
sizin anlattıklarınız yok. Allahtan korkunuz, Allahın
ayetlerini kendi keyfinize göre tefsir etmeyiniz. Sokaktaki insanlar bile
Kevser suresinin sizin anlattıklarınızla ilgisi
olmadığını biliyor. Kevser suresinde Mekkeli müşrikler
ayıplanmıştır. Mekkeli müşrikler belli bir kavim ve
millet değildi, Mekkeli müşriklerin içinde Hazreti Muhammedin
akrabaları da vardı. Kavmiyetçilik ve asabiyetin
anlatıldığı ayetler ayrıdır. Nitekim Hucurât
suresinin 13üncü ayeti bu kavmiyetçilikle ilgilidir; Ey insanlar,
doğrusu biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve
birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere
ayırdık. denilmektedir.
Mezardaki ölüleri sayma konusu ise
Tekâsür suresinde geçmektedir; Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki
nihayet kabirleri ziyaret ettiniz. denilmektedir.
Dinimiz evrenseldir, Hazreti Muhammed
Mustafa (SAV) efendimiz de evrenseldir. Enbiya suresinin 107nci ayetinde
Cenab-ı Allah şöyle diyor: Ey Muhammed, biz seni âlemlere ancak
rahmet olarak gönderdik. Herhangi bir partiye, herhangi bir millete, herhangi
bir ülkeye değil âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir Peygamberimiz
ve Peygamberimiz kavmi değil, kavmiyetçiliği
yasaklamıştır. Nitekim, Bilal-i Habeşiye Habeşli
Bilal diyen Peygamberimizdir, Süheyb-i Rumiye Rumili Süheyb diyen
Peygamberimizdir Selman-ı Farisiye Farisli Selman diyen yine Peygamberimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İHSAN ÖZKES (Devamla) Yine, Peygamberimiz:
Doğrusu, aranızda Arapın en mükemmeli olan benim; Kureyş
neslindenim, Benî Sad Bölgesinde yetiştim. demiştir yani Arap
olmakla Peygamber efendimiz övünmüştür.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Allah
Allah! Allah Allah!
İHSAN ÖZKES (Devamla) Bu
nedenle, Hazreti Muhammedin kutlu doğumunun istismarlarını
önlemek için önergeye kabul oyu vermenizi bekliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özkes.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hoca,
devam etseydin, daha ezan okunmadı.
BAŞKAN Aleyhinde, Ankara
Milletvekili Emrullah İşler
Buyurunuz Sayın İşler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde söz aldım.
Bu grup önerisi Kamu kurum ve
kuruluşlarıyla siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinde Peygamberimizin
hayatıyla ilgili bilgilerin siyaset malzemesi olarak
kullanıldığı görülmektedir. Dinin ve Peygamberimizin
siyasete alet edilmesiyle dinî değerler üzerindeki olumsuz
yaklaşımlar
hakkında verilmişti ve hatip de bu konuya
mevzubahis kartı burada, huzurlarınızda gösterdi.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, bu olay bir yıl önce cereyan etmiş bir olaydır ve
kutlu doğum münasebetiyle yapılan, haddi aşan bir harekettir.
Dolayısıyla, Kutlu Doğum Haftası içerisinde de bulunuyoruz,
ben, bu münasebetle o kutlu Peygambere buradan salat ve selam gönderiyorum.
Bu olayda Kırklareli İl
Başkanımızın adı vardır, doğrudur; ancak bu
olayı kendisi bizzat yapmamıştır, yapan şahıs da
bellidir ve bu şahıs hakkında da dava açılmıştır.
Ben beklerdim ki buradaki hatip bu olayın serencamını burada
serdetsin ama, maalesef, bu konuya üstü kapalı bir şekilde
değinerek geçti ve ondan sonra, torbasında başka ne varsa o
konuların hepsini ortaya koydu.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Gene biz
kabahatli çıktık.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bu
Hüsmen Terkin Beyefendi 23/10/2012 tarihinde, bu işi yapan şahıs
hakkında, İbrahim Yıldız hakkında davacı
olmuştur; dava görülmektedir. Bu şahıs da 14/03/2013teki
duruşmada suçunu itiraf etmiş, kabul etmiştir. Demiştir ki
-bunlar, tabii ki sayın hatibin elinde herhâlde yok, ulaşmadı
bunlara- Bu il başkanı benim arkadaşımdı, kendisine
bir sürpriz yapmak istedim. Bundan dolayı böyle bir şey yapıp,
dağıttım. Ancak partililerin haberi olduğu zaman hemen bu
olay duyuldu ve toplatıldı. Ondan sonra da bu işe son verildi.
Bu adam da yapmış olduğu suçu veya yanlışı kabul
ediyor. Bütün buna rağmen biz
İl başkanımız zaten
geçtiğimiz kasım ayında da görevden
alınmıştır. Dolayısıyla olay budur. Ben, böyle
bir ferdî olayın
Arkadaşlar, AK PARTİ büyük
bir camia, 8 milyon üyesi olan, yüz binlerce teşkilat mensubu olan bir
partinin içerisinde böyle ferdi, haddini bilmez birtakım hareketlerde
bulunmak, tavırlar sergilemek gayet doğaldır.
Dolayısıyla biz, ilgilileri zaten uyardık ve ilgili
şahıs da efendim, partimizle ilişkisini kesmiştir. Şu
an hukuki bir meseledir, dava sürmektedir.
Değerli arkadaşlar, burada
Dinin ve Peygamberimizin siyasete alet edilmesi denilmektedir. Aslında
din, hayat demektir. Din ile siyaset hep iç içe olmuştur. Bu gerçeği
de göz ardı etmeyelim. Bir şeyin bir şeye alet edilmesi demek,
iyinin kötüye alet edilmesi demektir. Burada din, elbette ki iyidir ama bu
sözle söylenmek istenen siyasettir. Bu sözle, yıllarca, dindar insanlar
siyasetten soğutulmuştur Dini siyasete alet etmeyiniz.
şeklinde tavırlar sergilenerek. Dolayısıyla ama biraz da
ben, işin doğrusu
KAMER GENÇ (Tunceli) Tayyip Beye
söyle, Tayyip Beye... Tayyipe söyle, Tayyipe! Her gün çıkıyor
dinden bahsediyor ya!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Şimdi size bazı belgeler sunacağım. Biliyorum rahatsız
olacaksınız ama sürekli böyle hususları gündeme
getirdiğiniz için biraz da geçmişe gitmekte fayda var.
Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Samsun
Milletvekili Ruşeni Barkur yazmış olduğu bir kitapta ne
diyor biliyor musunuz, yıl 1926: Din yok, milliyet vardır. diyor.
Benim dinim
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ayıp,
ayıp!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Dinleyin, dinleyin! Rahatsız olmaya başladınız.
Benim dinim benim Türklüğümdür.
diyor. Bakın Benim dinim benim Türklüğümdür. diyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Her
defasında bunu yapıyorsunuz. Yazıklar olsun!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Size yazıklar olsun. Çok alıştınız o kelimeyi
kullanmaya. Size yazıklar olsun diyorum, ben buradan iade ediyorum.
Gelelim
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kendi
kabahatinizi örtmek için Cumhuriyet Halk
Partisine
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Bizim bir kabahatimiz yok. Ben konuyu açıkladım burada gayet net bir
şekilde; anlayabildiyseniz, anlayışınız varsa,
izanınız varsa bunu anlarsınız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Seksen sene önceki
olayları getirip burada söylemeye utanmıyor musunuz!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
1941 yılına geliyorum. 1941 yılındaki tarih kitabında
Peygamberimizle ilgili kullanılan ifadeye bakın -yüce İslam
dinini ne hâle soktunuz,- diyor ki: Kırk yaşına geldiği zaman
Peygamberliğini ilan ve vatandaşlarını kendinin
bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine
davete çağırdı. diyor. Ne demek, Peygamberin kendi
bulduğu dini? Sayın Hocam burada bilir, bu ifadenin ne anlama
geldiğini çok net bilir.
Bir başka husus diyor ki:
Muhammedin koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran
denir. Allah Allah
Kuran-ı ne zaman Hazreti Peygamber yazdı?
Bunlar, sizin yazdığınız tarih kitaplarında, ders
kitaplarında, yıl 1941
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ne ilgisi var
bunun şimdi.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Eğer, bakın, birtakım insanların yapmış
olduğu, bizim camiamızda ferdî birtakım
yanlışları eğer kurcalarsanız, sizin kurumsal
yanlışlarınız o
kadar fazla ki milletin yüzüne bakamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, vahiyle ilgili ne diyor
bakın: Muhammedin Peygamberliğinin başlangıcına
dair birçok rivayetler vardır, bunlar pek çok efsanelerle
karışmıştır, hakikatte Peygamberin ilk söylediği
Kuran ayetlerinin ne olduğu kati surette malum değildir. Şu
ifadeye bakın Allah aşkına! Bunları ders kitaplarında
okuttunuz, bunları ders kitaplarında okuttunuz. 1942 yılına
geldiğimizde bakın, Matbuat Umum Müdür Vekili, bugünkü basın
yayın
GÜRKUT ACAR (Antalya) Biraz günümüze
gelin.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Oraya da geliyorum sabret, sabret.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu Kutlu Doğum Haftasını
nasıl sabitlediniz, 23 Nisanı ezmek
için nasıl sabitlediniz, onu
anlat.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Diyor ki bakın: Gazetelerimizin son günlerindeki neşriyatı
arasında dinden bahis bazı yazı, mütalaa, ima ve temennilere
rastlanmaktadır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sahtecilik
yapıyorsunuz. Nasıl
sabitlediğinizi anlat, Kutlu Doğum Haftasını bir güne
nasıl sabitlediğinizi anlat.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bundan sonra basın-
yayın enformasyon genel müdürü yazıyor bu yazıyı- din mevzuu
üzerinde gerek tarihî, gerek temsilî ve gerek mütalaa kabilinden olan her türlü
makale, bent, fıkra ve tefrikaların neşrinden tevakki edilmesi
yani sakınılması- ve başlanmış bu kabil
tefrikaların en çok on gün zarfında nihayetlendirilmesi rica olunur.
Buyurun. Din adına her şeyi yasaklıyorsunuz, din adına her
şeyi yasaklıyorsunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Başınıza taş gelse Cumhuriyet Halk Partisinden
biliyorsunuz. Yazıklar olsun size!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
CHPnin büyük kurultayından, 10 Mayıs 1946da, bakın, burada
yapmış olduğu olağanüstü toplantısına sunulan
grup raporunda neler söyleniyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Cumhuriyet Halk
Partisi olmasa siz olmazdınız. Cumhuriyet Halk Partisi olmasa bu
memlekette Müslüman kalmazdı. Yazıklar olsun!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Bir dinle ya, dinle kardeşim ya!
Diyor ki: 1) Din işlerini dünya
işlerinden tamamıyla ayırmış olan bir rejimde Diyanet
İşleri Reisliği gibi bir teşkilatın yer almaması
gerekmektedir.
2) Kur'an ve din tatbikatının
öz Türkçe olarak tanzim ve tertibi. Kur'anın öz Türkçe olarak
Bu ne
demek Allah aşkına ya?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ne demek?
Herkes anlasın. demek. Daha ne demek olacak? Yazıklar olsun size!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
İlahiyatçı Hocamız bilir. Kur'anın öz Türkçe olarak okutulması...
İbadet yerleri Türkün geleneğine uygun bir tarzda kullanılarak
halkevlerinin ibadet yeri, ibadet yerlerinin de halkevine benzer bir
şekilde ifrağı... Buyurun, CHPnin grup önerisi.
GÜRKUT ACAR (Antalya) CHPyi din
düşmanı göstermek tam anlamıyla sahtecilik yapmaktır, sen
bunu anla.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
İbadet usul ve zamanlarının tanzimi
İbadet usul ve
zamanlarını Cumhuriyet Halk Partisi mi tayin edecek? Dine müdahaledir
bu. Geliyorum
GÜRKUT ACAR (Antalya) Yazıklar
olsun! Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından Sana
yazıklar olsun! sesi)
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Tabii, demokrasiye geçiş zamanı geldiği zaman, 1948lere
geldiğimizde, buyurun, dinî tedrisat.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Hoş
geldin, hoş geldin.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) On
Yediler Komisyonu kuruluyor. Artık halkın karşısına
çıkacaksınız, hesap vereceksiniz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Her zaman
çıktık, her zaman da verdik.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Onun için artık imam hatip mekteplerinin kurulması bu On Yediler
Komisyonunda tartışılıyor. Tarihini de söyleyeyim, 16
Şubat 1948.
GÜRKUT ACAR (Antalya) CHPyi din
düşmanı gibi göstermek sahtekârlıktır,
sahtekârlıktır!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Sen çok rahatsız oldun Sayın Vekilim. Niye rahatsız oluyorsun?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Evet, evet.
Yaptığınız sahtekârlıktan rahatsız oluyoruz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Tansiyonun çıkacak bak, kalpten gideceksin.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Yazıklar
olsun!
BAŞKAN Lütfen sakin dinleyiniz,
lütfen
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Bakın, burada 4+4+4ü buraya getirdiğimiz zaman komisyonları
bastınız, komisyonları bastınız. Bütün kayıtlarda
var. Kendiniz 1948de -18 Şubat 1948- bu On Yediler Komisyonunda,
bakın, Komisyon ilk mekteplerde ihtiyari olarak din dersleri verilmesini
kabul etti Buyurun, Cumhuriyet Halk Partisi önerisinde...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ya, bugüne gel bugüne, bırak 1948i de bugüne gel.
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Geliyorum, oraya da geleceğim, onu da söyleyeceğim.
Ondan sonra, 1950ye geliyoruz,
okullarımızda ahlak dersleri okutulması isteniyor. Allah
aşkına, siyaset
Halkın karşısına çıkma
vakti geldiği zaman bunlara teşebbüs ediyorsunuz. Bu eğer sizin
iddia ettiğiniz gibi dinin siyasete alet edilmesi değil de nedir o
zaman?
Daha
geliyorum bakın
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Gulûl içinde olanlar dinden, Kurandan bahsedemez.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Son güne gelin. dediniz. Yaklaşıyorum.
Bakınız,
11 Nisan 1966, Hürriyet gazetesinin manşeti ne diyor? CHPlilerin son
peygamber saydığı İnönü diyor ve bu, bakın, kurultayda
oluyor. Demokrasi hocası deniyor, oradan delegeler laf atıyor
Demokrasi hocası değil, peygamber diyor. Hürriyet gazetesi de
manşet yapıyor. Sayın vekilimiz, eğer eleştirecek
hususlar varsa, çıksın bunları bir eleştirsin.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Başbakana dokunmak ibadettir. diyen
aranızda sizin.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Güne geliyorum. Şurada üç dört sene önce
CHPnin genel sekreteri Önder Sav, Elmadağda, hacca gitmek isteyene ne
demişti?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Tayyip Beye dokunmak ibadetmiş.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Ne demişti? Muhammed orada seni
bırakmaz. Araplara para mı yedireceksin? demişti. O hacca
gitmek isteyen o samimi duygu sahibi insanı ne yapmış oldu?
Kameraların karşısında bu şekilde azarlamış
oldu.
Geçmişiniz
de bu, şimdiki hâliniz de bu, gelecekte de bir iyilik görmüyorum ben. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Tayyip Beye dokunmak ibadetmiş.
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) - Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildirir, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İşler.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkes.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Bizzat ismimi söyleyerek bana sataşmıştır.
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Doğruları söyledi,
sataşmadı.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Benim ismimi söyleyerek, Torbasında olanları
söylemiştir. Bunlara ne diyor, ona bakalım. dedi. Ne dediğimi
göstermek isterim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın konuşmacı,
Sayın İhsan Özkesin söylemiş olduğu cümleleri başka
bir anlama gelecek şekilde kullanmak suretiyle Sayın Özkese
sataştığı gibi, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili olarak
birtakım örnekler vermek suretiyle, gerçeğe aykırı örnekler
vermek suretiyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
sataşmıştır.
Sayın
Özkesten sonra ben de söz istiyorum efendim.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Cumhuriyet Halk Partisi bunlardan pişman olduysa iyi
yani. Sorun yok.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Özkes.
Yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sayın hatip, şöyle baktım, sıraladı yılları.
En fazla çıkacağı yıl 1948 oldu.
İHSAN ŞENER (Ordu) 66
İHSAN ÖZKES (Devamla) Biz,
1948i değil
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Önder Savı söyledi Hocam.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Hâlen
içinizde olan, hâlen içinizde milletvekili olarak bulunan bir
arkadaşınız dedi ki: Tayyip Erdoğana dokunmak bence
ibadettir. Ben buradan sordum: Tayyip Erdoğana dokunmak ibadet midir,
değil midir? dedim, içinizden bir yürekli çıkmadı. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) O da
Allahın bir kulu.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Yine,
hâlen şu anda sizin parti genel başkan yardımcınız Sayın
Başbakan için dedi ki: İlelebet, ezelî ve ebedî
başkandır. Allaha ait olan sıfatları Başbakan için
söyledi. Allah korkusu yok mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Demagoji
yapıyorsun.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Yine,
hâlen içinizde bulunan bir milletvekili
1948lere gitme, güne gel, güne.
Diyor ki içinizde bulunan bir milletvekili: Canım Başbakana kurban
olsun. Allaha mıdır kurban?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Olsun
Sana ne?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bu,
halk arasında kullanılan bir ifadedir.
İHSAN ÖZKES (Devamla)
Müşrik olmayın, müşrik. Müşrik olmayın.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Bağırma, sakin ol! Hiddetlenme!
İHSAN ÖZKES (Devamla) Diyor ki:
Canım Başbakana kurban olsun.
Yine, içinizde olan bir milletvekili diyor
ki: Başbakan için şükür namazı kılmak lazım.
SONER AKSOY (Kütahya) Kim diyor?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kim
söylüyor? Söyle bakalım.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Şükür
namazı kimin için kılınır? Şayet Tayyipten değil
de Allahtan korkuyorsanız, bunların şirk olduğunu
bilirsiniz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Yürü! Biz şirkin ne olduğunu biliriz. Çek elini artık.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özkes.
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
İşler, Sayın Hamzaçebiye bir söz vereceğim partiye yönelik
olarak sözlerden dolayı.
Buyurunuz.
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kutlu
Doğum Haftası münasebetiyle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşan ve kariyerinde ilahiyat profesörlüğü olan bir
kişinin burada, böyle bir haftaya, Hazreti Peygamberi
andığımız bir güne uygun olmayan bir
konuşmasını hayretle ve üzüntüyle izledim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Konuşmacınıza
cevap verdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bir ilahiyat
profesörünün gerçeklere aykırı bir şekilde polemik yapmasını
milletimize havale ediyorum, milletimiz o değerlendirmeyi yapacaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sizin
konuşmacınıza cevap verdi. Ayıptır ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bizim
ilahiyat profesörlerinden beklediğimiz başka şeylerdi. Demek ki
o, ilahiyat profesörlüğünü başka bir şeye tahvil ediyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Özkesin konuşması
bugünün muhabbetine uygun mu?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, ben size sadece bir örnek vereceğim ve
konuşmamı onunla bitireceğim. Dinimize göre insan eşrefi
mahlukattır, yani bu dünyadaki, bu âlemdeki varlıkların en
yücesidir ve bütün varlıklar onun emrine verilmiştir. Eşrefi
mahlukat olma özelliği insana dünyayı güzelleştirme sorumluluğunu
yükler. Dünyayı güzelleştirme sorumluluğunun bilincinde olanlar
güzellikte yarışa kalkarlar, bu kürsüyü güzellik için
kullanırlar ama öyle anlıyorum ki, eşrefi mahlukat olma
özelliğinin bilincinde olmayan ilahiyatçılar bu kürsüyü başka
bir amaçla da kullanabiliyorlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Özkes,
size söylüyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Size bir
örnek vereceğim: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Osmanlı
İmparatorluğu tarihinde, bizim tarihimizde hiçbir
başbakanın, hiçbir İstanbul Büyükşehir Belediye başkanının
aklına gelmeyen bir şeyi siz yaptınız, rant uğruna.
Rant uğruna, İstanbulun siluetini süsleyen Süleymaniye, Sultan Ahmet
camilerinin ortasına gökdelenleri diktiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Allaha
yükselmenin sembolü olan camilerin, minarelerin arasına ranta doğru
yükselen gökdelenleri koydunuz. Bunu siz kendi din
anlayışınızla nasıl
bağdaştırdığınızı bir
açıklayın da anlayalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
İHSAN ŞENER (Ordu) Bunun din
anlayışıyla ilgisi yok, minare anlayışıyla ilgisi
var.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İşler.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sataşma var, söz
istiyorum. İsmimi kullanarak sataştı efendim, benim
söylediklerimi çarpıttı, ilahiyat profesörüne yakışmayan
ifadeler şeklinde birtakım ifadelerde bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
İşler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.
3.- Ankara Milletvekili
Emrullah İşlerin, İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalar sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar, ben, bu kürsüyü
iktidar milletvekili olmam hasebiyle sizin kadar çok kullanmıyorum ama bu
kürsüde her konuştuğum kelimenin, cümlenin, satırın
altına imzamı atarım, üslubumu da hiçbir zaman bozmamışımdır.
Daha önce yapmış olduğum konuşmalarda da bunu
görebilirsiniz, Meclis tutanakları ortada, çıkıp görürsünüz. Ben
üslubumla gurur duyuyorum. Eğer üslup konusunda
sıkıntısı olan varsa, açsınlar tutanaklara bir
baksınlar, ne söyledikleri ortada.
Ben gerçeklere aykırı
konuşmadım, Kutlu Doğum Haftasının da kutsiyetine
aykırı bir şekilde burada bir ifadede bulunmadım.
Eşrefi mahlukat olan insan, evet, ne konuştuğunu bilmeli.
Burada, muhalefet milletvekillerinin ne konuştuğunu biz çok iyi
biliyoruz. Dolayısıyla, bizim üslubumuz ortada, sizin üslubunuz da
ortada.
Ben sözlerime başlarken dedim ki:
Birtakım ferdî olayları, tasvip etmediğimiz yanlış
olayları
AK PARTİ büyük bir camia, bunların içerisinde
birtakım kendini bilmez insanlar maksadını aşan ifadeler
kullanıyor olabilirler, biz bunları kesinlikle tasvip etmiyoruz ve bu
Meclis kürsüsünden ben söylüyorum, bizim bunları tasvip ettiğimiz
anlamına gelmez. Sizin o dediğiniz şeylerin hiçbirini tasvip
etmiyoruz ama buna benzer olaylar
Ben gerçeklere aykırı değil,
belgelerle konuştum arkadaşlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne
yaptınız? Onlara karşı ne yaptınız?
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
Belgeleri ortaya koydum, sizin yaptıklarınız ortada.
Dolayısıyla, ben hiçbir şeyi çarpıtmadım ve hiçbir
şeyi de saptırmadım.
KAMER GENÇ (Tunceli) İçinizde
oturuyor onlar.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Dolayısıyla,
keşke bu verilen grup önerisi hakkında konuşmuş
olsaydı sayın hatip, o konuyu enine boyuna
tartışmış olsaydık. Ben bütün belgeleri ortaya koyarak
konuşmamı yaptım. Dolayısıyla, kimseye de
sataşmadım, kötü bir söz söylemediğimi düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın İşler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hatibin kürsüden belge diye sunduğu ve mesaisini
harcadığı hususların tamamını gayriciddi
bulduğumuzu, bunları ciddiye almadığımızı
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Ders kitapları, ders kitapları Hamzaçebi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bizim hatırlatmamız
üzerine
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul)
Cumhuriyet Halk Partisinin İslam diniyle olan
ilişkisini sarsmaya çalışan o arkadaşımıza
onları iade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ile 21 milletvekili tarafından
dinî değerler üzerindeki olumsuz yaklaşımların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 14/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin lehinde, Tokat
Milletvekili Reşat Doğru.
Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında Kutlu
Doğum Haftasını kutluyorum. Nice Kutlu Doğum Haftalarına
ülkemizin millî birlik ve beraberliği içerisinde ulaşmamızı
Yüce Mevladan niyaz ediyorum.
Ayrıca bugün, ülkemizin
komşusu İranda büyük bir deprem olmuştur. Komşumuza
geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum. Tabii, orada birçok ev
yıkılmış, yine, yüzlerce insanın öldüğü de ifade
ediliyor. Deprem bölgesinde bulunan Türkiyemiz için de -tabii, bu afet, bu
büyük bir afet- bir yerde gösterge de olmalıdır. Bu vesileyle
depremle ilgili her türlü konu tekrar gündeme getirilmeli, ülkemizde depremle
ilgili alınması gereken tedbirler de süratli bir şekilde
alınmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
ülkemizde son yıllarda dinin siyasi malzeme olarak
kullanıldığı, maalesef, bazı olaylarda görülmektedir.
Hâlbuki İslamiyet bizim kutsalımız, en önemli de yaşam
değerimiz, en önemli değerimizdir. Dinimize, Peygamberimizin hiçbir
surette politika malzemesi olarak söylenmesini doğru bulmuyorum. Yüce Türk
milleti tarihin her döneminde buna dikkat etmiş ve gittiği her yere
de ilayikelimetullah söylemiyle girmiştir ve her yerde de bunu ifade
etmeye çalışmıştır. Fethettiği her yerde
İslam düzenini kurmuş, herkesi inancında, yaşamında
serbest bırakmıştır, hiçbir ülke veya millet yüce Türk
milletine Bize baskı yapıldı, biz inancımızdan
dolayı zulme uğradık. diyemez. Ondan dolayı da siyasiler
başta olmak üzere herkesin bu konuya özellikle dikkat etmesi, uyması
gerekmektedir.
Son yaşanan, biraz önceki
bazı hadiseler de hepimizin yüreklerini sızlatmaktadır. Hakikaten,
siyasi malzeme de yapılmaması gerekir ancak şurası da
gerçektir ki -unutulmaması gereken bazı gerçekleri de söylemek
mecburiyetindeyiz- dinimizle ve millî değerlerimizle ilgili bazı
konular mutlaka çok dikkatli şekilde takip edilmeli, ona göre de her türlü
kanun çıkartılmalıdır ancak geçmişte Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarı zamanında yapılan bazı
yanlışları da söylemeden geçemeyeceğiz.
Bakınız, milletimizi
soykırımla itham edenler, geçmiş dönemlerde bunu fikir
özgürlüğü diye, maalesef, bu şekilde değerlendirmişlerdir.
Hâlbuki bizim milletimiz hiçbir zaman, hiçbir dönemde soykırım
yapmamıştır.
İkincisi, Peygamberimize
yapılan hakaretler karşısında Avrupalı dostları
terbiyeye davet edilmesi gerekirken maalesef bu yapılmamış,
bunun acizliği içerisinde kalınmıştır.
Bir diğer konu: ahlak ve namus
istismarı yaparken, Avrupalı olmak adına, Avrupa Birliği
istekleri doğrultusunda, maalesef, enteresandır, zina suç olmaktan
çıkartılmıştır.
Yine, İslamı dilinden
düşürmeyen durumlarda, özellikle kilise destekli üniversitelerden,
maalesef, onur ödülleri alınmıştır.
Yine ayrıca, bir yandan
inananlardan her türlü oy istismarı yapılırken, maalesef, papa
heykellerinin önünde fotoğraf çektirildiği, bazı imzaların
attırılmış olduğu da unutulmamalıdır.
Yine beraberinde, bakınız,
geçmiş dönemlerde imam hatipli kardeşlerimiz, yine başörtüsüyle
ilgili istismarı hep beraber yaşamış durumdayız.
Şu ana gelinmiş, hâlâ başörtüsüyle ilgili konular
çözümlenmiş midir? Hayır, sayın milletvekilleri. Hâlbuki
başörtüsü konusu bazı zamanlarda öyle bir siyasi malzeme
yapılmış ki, namus anlayışıyla ifade edilmeye
çalışılmış, haysiyetimiz denmiş, namusumuz
denmiş, işte, her türlü güzel söylemler söylenmiş ve Biz bunu
iktidara geldiğimiz zaman çözeceğiz. denmiştir. Peki,
yaklaşık olarak on bir yıllık iktidar zamanında bu
maalesef çözülmemiştir.
Ayrıca, bunların
yanında, son zamanlarda tabii, yine hepimizi düşündüren veyahut da
Niye böyle oldu? diye söylemiş olduğumuz birkaç konuyu da söylemek durumundayız.
Bakınız, Van Akdamar Kilisesi maalesef
açılmıştır. Van Akdamar Kilisesi
Burası Ermeniler
tarafından Türklerin katledildiği, insanlarımızın
öldürüldüğü ve bizim milletimizin, birçok gençlerimizin,
kadınlarımızın hunharca katledilmiş olduğu bir
adadır. Buradaki, maalesef, kilise AKP iktidarı zamanında
açılmıştır.
Bunun yanında, özellikle şunu
da söylememiz gerekiyor ki, 16 Ağustos 2010 tarihinde yine Trabzonda,
Trabzonun fethedildiği tarihte, 16 Ağustos tarihinde -1461de
Trabzon fethedilmiştir- enteresandır, burada yine Sümela
Manastırının ayinlere açılmış olduğunu
görüyoruz. Diyeceksiniz ki: Bunların yapılması gerekir mi?
Tartışılması gerekir değerli milletvekilleri. Ama,
acaba, başka bir iktidar zamanında bunlar yapılmış
olsaydı neler söylenirdi, ne tür ifadelerde kullanılırdı?Başörtüsü
konuları çözülmüyor, Misyonerlik faaliyetleri aldı
başını gidiyor, işte, Kiliseler açılıyor, ev
kiliseleri açılıyor diye bangır bangır
bağırılmaz mı veyahut da cuma namazlarından sonra
çeşitli eylemler yapılmaz mıydı? Onu sizin takdirlerinize
sunmak istiyorum saygıdeğer milletvekilleri.
Tabii, bunun dışında, özellikle, Kutlu
Doğum Haftasına geçmek istiyorum. 1442 yıl önceki o güzel
günü, o yıl dönümünü kutluyoruz. Nice günlere, böyle güzel günlere,
haftalara yüce Mevlam bizleri ülkemizin birlik ve beraberliği içerisinde
ulaştırmasını da niyaz ediyorum.
Şöyle ki: Yüce milletimiz tarihî geçmişinde,
uzun yıllardan bu yana, Peygamberimizin doğumunu her zaman büyük bir
coşkuyla kutlamıştır. Bu tür merasimlerde Peygamberimiz
anılmış ve her yönüyle de düşüncesi
anlatılmıştır. Bizler iyiyi kötüden ayırt etmeyi,
birbirimizi sevmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı,
ahlakın güzelliklerini, dürüstlüğü, doğruluğu, erdemli bir
davranışı, hoşgörünün en mükemmelini, insana
saygının en yücesini, şefkat ve merhametin sınır
tanımayan boyutunu, adaletin en güzel tatbikatını, kısaca
her şeyin en iyisini ve en güzelini o rahmet Peygamberinin tebliğ,
tavsiye ve uygulamalarında öğrendik. Hayatımızı
anlamlı kılan değerlerimizi, dünya ve ahiret dengesini, insan
onuruna uyan yaşama sanatını bizlere hep o gösterdi.
Doğan oğlumuza Ahmet, Mehmet, Mustafa;
kızımıza Ayşe ismini ona sevgimizin bir nişanesi
olarak biz, yani yüce Türk milleti verdi. Bahçemize, evimizdeki
saksımıza, rengarenk gülleri ona olan muhabbetimizden diktik.
Yüreğimizin sesini gözyaşı ile
ıslattığımız sayfalara mısra mısra olarak
döktük. Onu anlatıyor diye sevincimizde ve hüznümüzde mevlit merasimleri
tertipleyip şefaatini umarak bu duygularımızı
paylaştık. Sınırda nöbet tutan askerimize, vatan için
şehadet şerbetini içmeye hazır erimize Mehmetçik
adını biz verdik. Evet, bütün bunları biz yaptık. Bu
hasletimizle millet olarak birlikte sevindik, birlikte ağladık. Çünkü
biz Türk milletiyiz.
O, bizi, hayat verecek şeylere
çağırmıştı. O bize, sevgi ve barış dini olan
İslamı tebliğ etmişti. Bir cahiliye toplumundan medeni bir
millet oluşturmanın sırlarını öğretmişti.
İnsanların birbirini göz kırpmadan
boğazladığı bir dönemde barış içerisinde
yaşamanın yollarını insanlığa sunmuştu.
Birbirine düşman olan kabileleri kardeş yapmış, yüreklere
çöreklenmiş kin ve nefret tohumlarının yerine sevgi ve
hoşgörü duygularını ekmişti. O sadece bir kavme veya
millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak
gönderilmiştir, bütün insanlığın huzuru ve mutluluğu
için de çaba göstermiştir. Ne mutlu onu tanıyanlara, ne mutlu onu
okuyup yaşayanlara.
İşte, bu yıl da
kutladığımız Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed
(SAV)in kutlu doğumunun cennet vatanımızın huzur ve
mutluluğuna, necip milletimizin birlik ve beraberliğine,
insanlarımızın samimi kardeşliğine, bütün
insanlığın hidayetine, Müslümanların da peygamber
ahlakına ve yaşantısına yönelmesine vesile
olmasını Cenabı Haktan diliyorum. Peygamberce bir
düşünüşün, Muhammedî bir misyonun, vizyonun ve aksiyonun tüm
gönüllere dolması dilekleriyle sözlerimi bitirirken, hepinizin Kutlu
Doğum Haftası güzellikler getirsin diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Aleyhinde, Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt.
Buyurunuz Sayın Kurt. (BDP
sıralarından alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu öneri üzerine grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere
huzurunuzda bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bu konu çok önemli ve hassas
bir konu yani siyasete malzeme edilemeyecek kadar hassas bir konu ama
gördüğümüz kadarıyla burada da bu iş siyaset malzemesi zaten. Bu
nedenle ben, önerinin aleyhinde, lehinde bir tutum içerisinde olduğumuzu
ifade etme şansına sahip değilim. Deveye sormuşlar: Neden
boynun eğri? Nerem doğru? demiş. Şimdi, konuşmalara
bakıyorum, iktidar muhalefet, yaklaşımlara bakıyorum,
külliyen yanlışın içerisindesiniz. Dolayısıyla bu
işin tutulacak tarafı yok. Huzurumuza getirdiğiniz biçimiyle bu
işi doğrultma şansınız mümkün değildir, çünkü
önergenin veriliş şekli de siyasidir, karşı çıkış
şekli de siyasidir, siyasete malzeme edilmedir.
Şimdi, bu vesileyle partimizin bu
konuyla ilgili tutumunu ancak sizlerle ve değerli kamuoyuyla paylaşma
şansına sahibiz. Biz parti olarak başından itibaren, dinin
hiçbir şekilde, yani insan ile Allah arasında olan, insanın vicdani
sorumluluğunda olan bir şeyin siyasete malzeme edilmesi
yanlıştır ve haramdır diyoruz. Bu nedenle Diyanet
İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir diyoruz.
Bu ülkede, mevcut durumuyla Diyanet İşleri
Başkanlığının yapısı İslamın
diğer üç mezhebi yok sayması durumundadır, bu nedenle
adını doğru koymak gerekir, Hanefi Mezhebi İşleri
Başkanlığı deseniz tanımlamayı doğru
yapmış olursunuz.
Beklerdim ki şu
hatırlatılma yapılmış olsun Mecliste: Diyanet
İşleri Başkanlığının bütçesi sadece devletin
hazinesinden aktarılan, yani maaşlar ödenmek üzere aktarılan
bütçesi, bu ülkenin toplam 11 bakanlığının bütçesinden daha
fazladır; Sağlık Bakanlığı bütçesinin 2
katıdır.
Dün kamuoyuna yansıyan o genç
kızımızın, hasta genç kızımızın
durumunu burada bu vesileyle konuşuyor olmak gerekirdi.
Bu ülkede 80 bin küsur camiye
karşılık sadece 60 bin civarında okul var. Cumhuriyet Halk
Partisi adına konuşma yapan hatiplerin şunu vurgulamaları
lazımdı: Mademki laikliğe o kadar sıkı
sıkıya sarılıyorsunuz, şimdi 80 bin cami ve bu ülkede
yaşayan Müslüman-gayrimüslim olan herkesin bütçesinden, vergisinden
finanse edilen bu kurumla ilgili sizin bir tutum içerisinde olmanız
gerekirdi. Biz, ne Şafiinin ne Hanefinin ne Hanbelinin ne Malikinin ne
de Alevinin ibadet şeklini tanımlayabilecek pozisyonda kendimizi
görmüyoruz ama Türkiyede siyaset kurumu maalesef insanların ibadet
şeklini dahi tayin edebilecek güçte, kudrette görüyor kendini. Esas
itirazın buraya yapılması gerekir. Bu ülkede on yıllarca
Aleviler yok sayıldı, Anadolu Aleviliği yok sayıldı,
Mezopotamya Aleviliği yok sayıldı, insanlar inançsal
kimliklerini gizlemek durumunda kaldılar. Bunu çıkıp burada
söylemeniz gerekirdi ama o tarihî geçmişi
kurcaladığınızda Ola ki bir yerden biz çıkarız,
biz çıkabiliriz, ucu bize dokunabilir. hassasiyetinden kaynaklı
olarak işin bu tarafını görünmez kılmaya
çalışırsanız işte yanlış bir iş
yapmış olursunuz. Önergenin veriliş şekli de siyasidir,
burada üzerine konuşulan ve dile getirilen unsurların tamamı da
siyasi olmuştur. Dolayısıyla, herkes kendi cenahından biraz
yine alana, yine tribünlere göz kırpıp reyting siyaseti
yapmıştır ama bilinmelidir ki bu alanla ilgili olarak
yapılan siyasetin reytingi düşüktür. Bu konu hiç kimsenin reytingini
yükseltmemiştir. Sokaktaki insan artık buradan bakıldığı
gibi bu konuları değerlendirmiyor. Ne Alevi
vatandaşımızın cemevine isim koymak, tanımlama
getirmek ne de Şafii vatandaşımızın Hanefi
vatandaşın inanç düsturları esasına göre ibadete
zorlanması bu insanların artık kabul ettiği bir nokta
değildir, iş buradan çıkmıştır. Bu halk, toplum
bunu aşmıştır. Eğer ki gerçekten iyi bir şey
yapmak istiyorsanız demin ifade ettiğimiz noktadan bakarsınız.
Diyanet İşleri Başkanlığına nasıl
bakıyorsunuz, oraya ayrılan devasa bütçeye? Ki sarf ettiğimiz,
ifade ettiğimiz bütçe, dernekler ve vakıflar hariç olan bütçedir.
İddia ediyorum, Diyanet İşleri
Başkanlığının bünyesindeki dernek ve
vakıfların topladıkları bütçeler de hesaba
katıldığı zaman, bu ülkenin Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinden daha fazla bir bütçeye sahiptir. Buraya
dokunmadan, buraya bir şey söylemeden gelip burada reyting siyaseti
yapmak, tribünlere oynamak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Bu konuda
içimiz rahat çünkü Anadoluda, Mezopotamyada bastırılmış
Alevi kimliği, bastırılmış gayrimüslim kimlikler Kürt
halkının mücadelesi, Türkiyede demokrasiye gönül verenlerin
mücadelesi sayesinde görünür olmuştur. Bu vatandaşlarımız
kimliklerini gizleyerek değil, göğüslerini gere gere
dolaşır duruma gelmişlerdir. Şimdi birileri Anadolu
Aleviliğini gericiliğe alet etme gayreti içerisinde ise ben öyle
inanıyorum ki Anadolu Aleviliği, Anadoludaki Aleviler bu oyuna
gelmeyecektir, bu tezgâha gelmeyecektir; kendi inançlarını, kendi
inanç sistemlerini kimseye tanımlattırmayacaklardır. Buna
içtenlikle inanıyoruz.
Bir nokta daha var. Şimdi, birkaç
gün önce, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle genel başkanlar bir
toplantıda, arenada bir araya geldiler. Sayın Başbakan diyor ki:
Kevser suresi asabiyetin reddidir. Doğru değil. Kevser suresi nesep
asabiyetinin reddidir, yani kan ve soy bağına bağlı
asabiyetin reddidir. Doğru tanımlamayı koymak lazım.
Sayın
Kılıçdaroğlunun sözünü de anımsatmak, hatırlatmak
gereğini duyuyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ne diyor?
Haksızlık karşısında susan, dilsiz
şeytandır. diyor. Sayın Kılıçdaroğlunun grubundan
milletvekili bu ülkede etnik yapıyı, etnik kimlikleri mikrop olarak
tanımladı. Bekliyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu bu
haksızlık karşısında, bu haksız tanımlama
karşısında sesini çıkarsın ve Bu söz haddini
aşmıştır. desin.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Size mi
soracak?
ADİL KURT (Devamla) Devam edeyim
değerli arkadaşlar.
Evet, biz siyaseten insana eşrefi
mahlukat gözüyle bakarız, yüce değer gözüyle bakarız,
emeğini önemseriz, emeğine yücelik atfederiz ama eşrefi mahlukatın
yanında eşrefi kavmiyetler yoktur. Eşrefi kavimler
koyduğunuz zaman, Eşrefi kavim vardır. dendiği zaman,
işte o zaman İslamdan sapmış olursunuz; işte o zaman
İslamın ruhuna aykırı bir tutum içerisinde olmuş
olursunuz; işte o zaman, ifade ettiğimiz İslam
bayrağını, bin yıllık İslam bayrağı
altındaki kardeşlik hukukunu zedelemiş olursunuz; işte o
zaman İslamiyetin hukukunun dışına çıkmış
olursunuz ki o durum neye tekabül ediyor, benim burada izah etmeme gerek yok.
Bu vesileyle ben verilmiş bu
önergenin mevcut şekliyle doğru bir tarafını
bulamadığımız için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) -
Hükûmetin
ve muhalefetin bu işi hâlâ siyaset malzemesi olarak kullanma
alışkanlığını sürdürür durumda
olduklarını gördüğümüz için ne aleyhinde ne de lehinde bir tutum
içerisinde olmayacağız oylama konusunda. Sadece, partimizin
düşüncelerini sizlerle paylaşmak istedim.
Bu vesileyle, İran-Pakistan
sınırındaki depremde yaşamını yitiren çok
sayıda insan olduğunu biliyoruz. Bu insanlara Allahtan rahmet, bu
iki ülkeye de yaralarını acil şekilde sarmalarını
diliyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kurt.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Pardon, Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün etnik
kimlikleri eşit sayan bir anlayışa sahip olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın konuşmacı kürsüden grubumuza atfen bir
değerlendirmede bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, bütün etnik
kimlikleri eşit sayan bir anlayışa sahibiz, hiçbir etnik kimlik
diğer etnik kimliğin üzerinde değildir; bunu ifade ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ile 21 milletvekili tarafından
dinî değerler üzerindeki olumsuz yaklaşımların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 14/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 16 Nisan 2013 Salı
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunacağım
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur. (AK PARTİ sıralarından Var,
var. ve Elektronik yapalım. sesleri
Şimdi, elektronik cihazla
yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım:
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Sayıştayda boş
bulunan üyelikler için yapılacak seçimin (S. Sayısı: 451) Genel
Kurulun 16 Nisan 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; 441
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
16/4/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/4/2013
Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19ncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ayşe Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 441, 160 ve 333 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4, 5 ve 6ncı
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
451 sıra sayılı,
Sayıştayda boş bulunan üyelikler için yapılacak seçimin
Genel Kurulun 16/4/2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde
yapılması,
Genel Kurulun;
16
Nisan 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde 444 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
17
Nisan 2013 Çarşamba günkü birleşiminde 84 sıra sayılı
Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
18
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde ise 185 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi;
441 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
441 Sıra Sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/749) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 9uncu maddeler |
9 |
2. Bölüm |
10 ila 12nci maddeler (Çerçeve
10uncu maddenin birinci,ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile
Geçici 1, 2, 3, 4 ve 5inci maddeler dâhil) |
11 |
Toplam Madde Sayısı |
20 |
BAŞKAN Önerinin lehinde
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat.
Buyurunuz Sayın Kubat. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; grup
önerimizin lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Grup önerimizde Meclisimizin bu haftaki
çalışma saatleriyle, gündemdeki kanun tasarı ve tekliflerinden
bir kısmının ön sıralara alınması önerilmektedir.
Buna göre, 441 sıra sayılı Türkiye Demiryolu
Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısının ön sıralara alınması önerilmektedir.
Bu kanun ile demir yolları hizmetleri serbest rekabete açılmakta,
altyapısı ve tren işletmeciliği konusunda kurumun ikili bir
yapı içerisinde faaliyetlerini sürdürmesi ancak diğer özel ve kamu
girişimcilerinin de bu alanda faaliyette bulunarak böylece
vatandaşımızın hızlı, kaliteli ve ucuz
ulaşım hizmeti almasının önü açılmaktadır. Bu tasarıyla,
sertifikasyon ve yetkilendirilme noktasında da yine devletimizin yetkisi
kabul edilmekte ancak Demiryollarının bu hizmetler üzerindeki tekel
hakkı kalktığından dolayı da 233 sayılı KHK
uyarınca yapının buna uydurulması yani iktisadi devlet
teşekkülüne dönüştürülmesi gerektiğinden buna ilişkin
düzenlemeler getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bugün,
6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun tasarısının
görüşmelerine başlamayı planlamaktayız. Yine bu kanun da
önemli düzenlemeler içermektedir. Denetim mahkemelerinin fonksiyonlarına
uygun ve denetimi kademelendirerek güçlendiren yeni bir usuli mekanizma
önerilmektedir bu tasarıyla. Buna göre, ilk derece mahkemelerinin bozma
üzerine verdiği kararlara uyma suretiyle verdiği kararların
tekrar bozulması hâlinde incelemenin ilgili daire yerine Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması öngörülmektedir.
Ayrıca yine, uygulamada özellikle avukatlarımızı ve serbest
mali müşavirlerimizi ilgilendiren, bunların bürolarıyla ilgili,
Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklı izin sıkıntıları
vardı, bunlara ilişkin problem çözülmektedir. Yine, adalet
hizmetlerinde önemli bir ihtiyacı karşılayan zabıt kâtibi
kadrolarından 5 bin kadro ihdası yapılmaktadır.
Ayrıca, son olarak değerli
arkadaşlarım, Sayıştay Kanunu gereğince
Sayıştaya yapılacak 5 üyelik seçiminin de bugün
yapılması önerilmektedir.
24.00e kadar Meclisin
çalışması öngörülmekte, eğer bitmediği takdirde de
programın devam etmesi önerilmektedir.
Ben, önerimize desteklerinizi bekler,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kubat.
Aleyhte, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Her salı olduğu gibi Genel
Kurulun haftalık çalışma programını belirleme
mesaisindeyiz. İktidar grubunun vermiş olduğu önergenin
aleyhinde söz aldım.
Bu konuyla ilgili daha önceki
konuşmalarda ifade ettiğim gibi, Meclisin
çalışmasının öncelik sıralamasını belirlemek
iktidarın hem takdirinde hem de sorumluluğunda. Çünkü millet,
halkımız, ülkeyi yönetmek, sorunlara çözüm üretmek ve bunun için
gerekli hazırlığı yapmak sorumluluğunu iktidar grubuna
vermiştir. Onlar da sorumluluklarının gereği, gerekli olan
hukuki düzenlemeleri hangi önceliklere, sıraya göre
yapacaklarını belirlemek üzere, Danışma Kurulunda bir
uzlaşma arasalar bile, sonuçta grup önerisiyle huzurumuza gelmekteler.
Bugün de getirdikleri konularla ilgili bir itirazım yok, takdir
kendilerinin. Tabii ki hangi kanunların görüşülmesini istiyorlarsa o
kanunları gündeme getireceklerdi; biz de bu kanunların eksiği,
fazlası konusunda görüşlerimizi ifade ederek katkı vermeye veya
yanlışlara itiraz etmeye gayret göstereceğiz İç Tüzükün
bize verdiği yetkileri kullanarak.
Bizim, burada itiraz ettiğimiz
husus şudur değerli arkadaşlar: Tabii ki Hükûmet, iktidar grubu,
kendi programının gereği kanunları buraya getirecek yani
devletin gündemini, Hükûmetin gündemini buraya getirecek. İtiraz
ettiğimiz husus şudur: Milletin gündemini kim konuşacak? Yani,
bugün de getirdiğiniz konuların, bu, sokaktaki vatandaşa
söylediği bir söz yok. Siz, yapmanız gereken görevleri daha iyi
yapabilmek için, daha önce çıkarttığınız kanunlarda
bazı değişiklikler yapıyorsunuz, vatandaşı çok
ilgilendiren bir
husus değil. Yani getirdiğiniz kanunlara bakınız. Bu, sizin
görev alanlarınızdaki noksanlıkları, eksiklikleri
tamamlamak için getirdiğiniz kanun teklifi veya değişiklik
teklifleri veya tasarıları ama milletin gündemi var. Milletin
gündeminin hiç olmazsa burada konuşulmasını temin etmek
anlamında muhalefet partileri de grup önerisi konusunda İç Tüzükten
kaynaklanan haklarını kullanıyorlar. Biz de buraya ülkenin,
milletin gündemindeki konuları getirip en az her grubun o konuyla ilgili
görüşlerini ifade etmelerini, böylelikle milletin kendi sorunlarıyla
boğuşurken sahipsiz ve çaresiz olmadıklarını ifade
etme fırsatı veriyoruz.
Şimdi,
getirdiğiniz konular görüşülecek. Tabii, saatlere, usulüne, özellikle
yani insan onurunun özne yapıldığı bu Kutlu Doğum
Haftası dolayısıyla Meclisin çalışma saatlerinin de
insan onuruna uygun olarak tanzim edilmesini -yine, faydasız, söylüyoruz
ama netice alamayacağımızı bilerek söylüyoruz- tekrar
temenni ediyorum. Yani bizim önce kendi onurumuzu korumak, kendi
çalışma saatlerimizi onurumuza uygun, insan onuruna uygun tanzim
etmek gibi bir sorumluluğumuz var ama biz söylüyoruz biz dinliyoruz, yine
siz istediğiniz gibi bitime kadar usulünü koyarak buraya getiriyorsunuz,
bunun da faydalı olmadığını birçok defa görmüş
olmanıza rağmen.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, nisan yağmurları
başladı. Türkiye'mizin her bölgesi doğal afet alanı.
Çiftçinin ürünleri yağmurun, dolunun, selin tehdidi altında. Benim
seçim bölgemde iki üç günden bu yana bir yandan bir yandan aşırı
yağmurların getirdiği sel, bir yandan dolu afeti
dolayısıyla çiftçi çok perişan durumda. Gözlerini dikmiş
bizden çözüm bekliyorlar. Her defasında bunu konuşmamıza
rağmen buraya getiriyorsunuz, Afet Kanununda yapacak bir şey yok.
diyorsunuz. Gerçekten öyle. Burada kendi oylarınızla
çıkarttığınız Afet Yasasında Çiftçi,
varlıklarının yüzde 40ını kaybederse
uğradığı afet karşısında yardım
alabilir. diye bir hüküm var. Çiftçinin, varlıklarının yüzde
40ını kaybetmesi hâlinde
zaten yok olması demektir, ona yapacağınız
yardımın bir anlamı yok. Hâlbuki adamın serası
gitmiş, ekili tarlası gitmiş, fideliği gitmiş. Buna
bir şey yapmak lazım, gelin, bunu düzeltelim diyorum ama gündeminize
almıyorsunuz.
Şimdi, bir başka husus,
çiftçi gerçekten geçen dönemdeki, geçen yıldan kalan borçlarını
ödemekte çok ciddi sıkıntı yaşıyor. Yeni bir hasat,
yeni bir ekim dönemine giriyor ama geçen dönemden, geçen yıldan kalan
borçlarını ödeyememiş. Bunu çözmek gerekir diyoruz, tabii, sizin
gündeminiz bu değil, başka şeyler söylüyorsunuz.
Bir 2/B arazileri değerlendirmesi
problemi çıkardınız. İnsanımızın
dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla imar edip
ektiği arazileri şimdi kendisine parayla satıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, hepinizin başında bir problem
olduğunu biliyorum bu konuda. İllerinize, vilayetlerinize giderken
sürekli bu soruyla karşılaşıyorsunuz. Orman içi ve
kenarında yaşayan köylüler- yani ata öte orada
yaşamış, atası imar etmiş- 2/B arazisi
kullanıyor. Şimdi tepesine dikildiniz, Bu araziyi parayla satın
alacaksın. diye dayatıyorsunuz. Nasıl satın alacak? Bu
problem çiftçinin veya en az yaklaşık 10 milyon
insanımızın çok temel sorunu bugün ama bununla ilgili bir
gündeminiz yok maalesef.
İşsizlerin sayısı 3
milyona yaklaşmış değerli milletvekilleri. Yine yüzde 10un
üzerine çıkmış işsizlik sayısı TÜİKin
raporuna göre. Kaldı ki yani orada ifade edilmeyen işsizlik bunun
nereden bakarsak bakalım 2 katı, sokaklar işsiz insan dolu. Biz,
muhalefet partisi olarak çok muhatap olmasak da biliyorum ki sizlere her gün
işsiz, iş arayan insanlar geliyor. İşsizliğe çözüm
üretmek noktasında bir gündem maddeniz yok maalesef.
2012 sonuçları
açıklandı, büyüme oranımız yüzde 2,2. Yüzde 2,2 ile 76
milyon insanın beklentisini nasıl
karşılayacaksınız, tedbiriniz ne? Sayın Sanayi
Bakanımız biraz önce buradaydı. Sanayiyi güçlendirmek, üretimi
güçlendirmek noktasında hangi gündem maddesini buraya getiriyorsunuz? Yok.
Bölücü terörle mücadele konusunda bir
gayretin içerisindesiniz. Ümit ederim ki bölücü terör biter. Bölücü terörün
bitmemesini istemek akıl dışı bir
davranıştır. Öyle, sayın milletvekilinin
yazdığı gibi Milliyetçi Hareket Partisi PKKnın çözülmesinden
rahatsızlık duyuyor. fantezileri hiç karın doyuracak gibi
değil. Biz bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidarın
bölücü terörle mücadelesini her defa destekledik, her defasında bu
kürsüden beyan ettik, Sayın Genel Başkan her konuşmasında
iktidarı bu noktada destekledi. On yılı doldurdunuz, onbirinci
yıldasınız. Bölücü terörle müzakere ederek kanın
durmasını başaramayacağınızı bundan önce 8
defa denenmiş olmasına rağmen görmediniz. Bugün Müzakere
yoluyla bu işi çözeceğiz. diyorsunuz. Şimdi, bir sayın
üyeniz de diyor ki: Biz PKKyı çözeceğiz. ama PKK da diyor ki:
Benim demokratik özerklik talebimi çözeceksiniz. Milleti
kandırmayın diyoruz, gelin bu çözüm süreci dediğiniz hadisenin
içeriğini bize bir anlatın. Kapsamı ne, mahiyeti ne, nereye
kadar gidecek, neyi gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz,
müzakere ettiklerinizle neyi konuşuyorsunuz, kapalı kapılar
arkasında neyin taahhüdü veya pazarlığındasınız,
bunu da anlatmıyorsunuz. Millete akil adamları göndererek olmayan
gerçekleri, doğru olmayan bilgileri millete hazmettirmeye
çalıştırıyorsunuz.
Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, tabii ki iktidar bu ülkenin yönetiminden sorumlu, bu toplumun
sorunlarını çözmekle sorumlu, millet bunun için oy verdi ama buraya
getirdiğiniz gündem bu milletin gündemi değil. Çok net söylüyorum:
Emeklilerin sorunlarını çözmek için buraya bir gündem
getirmiyorsunuz. Gazilerin, şehit yakınlarının
sorunlarını çözmek için buraya bir gündem getirmiyorsunuz.
Çiftçilerin sorunlarını çözmek için, gençlerin, işsizlerin
sorunlarını çözmek için buraya bir gündem getirmiyorsunuz. Kendi
eksiğinizin, kendi yanlışınızın telafisi için
Genel Kurulu maalesef bir kanun yapma makinesine dönüştürdünüz. Buna bizim
destek vermemizi beklemenizin bir anlamı, bir
haklılığı yoktur.
Bu bilgileri sunmak üzere söz
aldım, hepinize saygılar sunuyorum, bizim bu gündeme hayır oyu
vereceğimizi de ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.(MHP
Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Lehine Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun.
Buyurunuz Sayın Ercoşkun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün vermiş olduğumuz grup önerimiz lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli milletimizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Grup önerimiz oldukça net.
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz iki hafta boyunca cuma günleri
çalışma önerisi getirmiştik ama gündemimizi perşembe gecesi
bitirebildik; dolayısıyla bugün, cuma günü çalışma önerisi
getirmiyoruz. 441 sıra sayılı Türkiye Demiryolu
Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısını iki bölüm hâlinde 20 maddelik ve
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için 6085 sayılı
Sayıştay Kanununa göre yapılacak seçimin Genel Kurulun bugünkü
birleşiminde yapılmasını öneriyoruz. Bunun yanında,
çarşamba ve perşembe günü yapacak olduğumuz
çalışmaları da bitime kadar şeklinde
değiştirerek cuma gününe kadar bu haftaki gündemi tamamlamayı
planlıyoruz.
Ben bu vesileyle grup önerimizin
lehinde olduğumu bir kez daha belirtir, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ercoşkun.
Aleyhinde İstanbul Milletvekili
Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde söz
aldım. Grup önerisi bu haftaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
çalışma düzenini yeniden düzenliyor -alışık
olduğumuz bir tutum- ancak bu önerinin içinde herhangi bir muhalefet
önerisi veya muhalefetin herhangi bir kanun teklifi yer almamaktadır. Bu
önerinin kabul edilmesini müteakip Genel Kurul gündeminde olan bir konu daha
var: Sayın Bekir Bozdağın sözlü soruları
cevaplandırmasından sonra Sayıştaya üye seçeceğiz.
Sayıştay üye seçimiyle ilgili bir değerlendirme yapmak
istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi tam on bir yıldır
iktidardadır ve on bir yıldır, Sayıştayda boşalan
üyelikler, tamamen iktidar partisinin çoğunluğuna dayanılarak
tek yanlı bir şekilde oluşturulmaktadır. Bunun anayasal bir
kurum olan Sayıştayın kuruluşuna, onun özelliklerine,
yapısına uygun olmadığını ifade etmek istiyorum.
Sayıştay, bütün demokratik
ülkelerde parlamentolara bağlı olarak görev yapan
bağımsız bir kurumdur. Sayıştayların tarihi,
insan hak ve özgürlüklerinin de tarihidir aynı zamanda.
İnsanlığın hak ve özgürlükler konusunda vermiş
olduğu mücadelesi, bir yönüyle devletin harcamalarının, devletin
vergilendirme yetkisinin kurallara bağlanmasının da
mücadelesidir. O nedenle Sayıştaya yapılacak olan üye seçiminin,
ortak kabul gören bir anlayışla, muhalefet partilerinin de
görüşlerini yansıtan bir anlayışla gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Ancak, ne Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan ön seçimlerde
ne de Genel Kurulda bugüne kadar yapılmış olan seçimlerde ve
bugün yapılacak olan seçimlerde muhalefetin herhangi bir şekilde
görüşü alınmamaktadır.
Sayıştay, milletin bütçe
hakkının bekçisidir. Bütçe hakkı, devletin yapacağı
harcamaların büyüklüğüne, bu harcamaların hangi alanlara
ayrılacağına, hangi alanlarda yapılacağına ve bu
harcamaların yapılabilmesi için vatandaşa getirilecek olan
yükümlülüklere, vatandaşın ödeyeceği vergilere karar verme
hakkıdır. Bu hak milletindir. Millet adına bu hak, onun
temsilcileri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından
kullanılmaktadır ve bu hakkın doğru kullanılıp
kullanılmadığı, bu hak üzerine oturan bütçeler
uyarınca yapılan harcamaların ve toplanan vergilerin, usulüne
uygun olarak yapılıp yapılmadığı, usulüne uygun
olarak toplanıp toplanmadığının denetlenmesi
gerekmektedir. Sayıştay bu kadar önemli bir kurumdur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 13
Aralık 2010 tarihinde Sayıştay Kanununu kabul etmiştir. En
son kabul edilen Sayıştay Kanunu Aralık 2010 tarihinden bu yana
yürürlüktedir. O tarihte, yani Aralık 2010da Sayıştay Yasası
Genel Kurulda görüşülürken, Genel Kurul görüşmeleri
sırasında iktidar partisinin vermiş olduğu bir önergeyle
Sayıştayın 1996 yılından bu yana yapagelmekte
olduğu performans denetimi yetkisi elinden alınmıştır.
Sayıştay o yetki uyarınca 2010 yılına kadar çok önemli
konularda çok önemli raporlar düzenlemiştir. Örneğin, Türkiye'nin
içme suyu yönetimi, Türkiye'nin gıda denetimi, Hafif raylı sistemler
Türkiyede nasıldır? bunun denetimi, denetim sonuçları,
Karadeniz Sahil Yolu Projesi, TÜBİTAK AR-GE Projesi gibi birçok proje ve
birçok uygulama, politika alanları Sayıştay tarafından
denetlenmiş ve yasama organına bunlar sonuçlarıyla
sunulmuştur. Bu kadar önemli bir yetkiyi kullanan ve hükûmetlere yol
gösterici olan, bütçe hakkının iyi kullanılıp
kullanılmadığı, onun denetime ilişkin sonuçları
konusunda Parlamentoya bilgi verme imkânını ortaya koyan, o imkâna
Parlamentoyu sahip kılan bu yetki ortadan
kaldırılmıştır.
Ona rağmen, yani bu eksiklikle
birlikte Sayıştay Yasası kabul edilmiş ve 2010 tarihinden
bu yana Sayıştay Yasası yürürlüktedir ancak Sayıştay
Yasasının, sözünü ettiğim, Sayıştayın denetim
yetkilerini elinden alan, performans denetimi yetkisini elinden alan
düzenlemesi, Cumhuriyet Halk Partisinin açmış olduğu iptal
davası sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. İptal
kararı, 27 Aralık 2012 tarihinde alınmış ve bu karar 2
Nisan 2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu çok önemli bir karardır.
Şimdi, basında yer alan
haberlere göre, bu iptal kararı sonrasında Hükûmet,
Sayıştayın yetkilerini kısıtlamak üzere yeni bir yasa
teklifi veya tasarısı hazırlığı içerisindedir.
Bunu şiddetle kınıyoruz. Sayıştayın yetkilerini
genişletmek gerekirken, bir parlamenter sistemde olması gereken
yetkilere onun sahip olması yönünde düzenlemeler yapmak gerekirken, onu
olduğundan geriye götürecek, Anayasa Mahkemesi kararlarına göre sahip
olması gereken yetkileri ona vermemek bu yönde bir düzenlemeyi
Parlamentoya getirmeye çalışmak, parlamenter sistemi bir kenara
atmaktır, parlamenter sisteme, milletin bütçe hakkına
saygısızlık etmek demektir.
Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanına bir çağrıda bulunuyorum: 2013
yılı bütçe görüşmeleri, Sayıştayın 132 kamu
kurumuna ilişkin, onların 2011 yılı harcamalarına
ilişkin raporları olmaksızın
yapılmıştır. 2013 yılı bütçe görüşmeleri
çerçevesinde 2011 yılına ilişkin kesin hesap kanunu
görüşmeleri, 132 Sayıştay raporu olmaksızın
gerçekleştirilmiştir. Bunun doğru
olmadığını, Anayasaya aykırı olduğunu bu
kürsüde bütçe görüşmeleri sırasında defalarca ifade ettik. Bizim
önümüze, 4 Temmuz 2012 tarihinde kabul edilen torba yasadaki bir hüküm engel
olarak konuldu. O torba yasada yer alan hüküm, Sayıştayın söz
konusu 132 adet raporu Parlamentoya göndermesine engel olarak gösterildi.
Gerçekte o hüküm, yürürlüğe girdiği tarihten sonraki
Sayıştay raporlarını kapsadığı hâlde, o
tarihten önce, 4 Temmuz 2012 tarihinden önce düzenlenmiş olan
Sayıştay raporlarını kapsamadığı hâlde o
madde kalkan yapılmak suretiyle 132 adet Sayıştay raporu,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmemiştir.
Ancak Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi
iptal etti. İptale ilişkin düzenleme de 2 Nisan 2013 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
başvurumuz vardı: Bu raporları Sayıştaydan alın,
Genel Kurula getirin. Talebimiz buydu. Sayın Meclis Başkanı
Kararın Resmî Gazetede yayımlanmasını bekleyelim.
dediler. Karar Resmî Gazetede yayımlandı. Sayın Meclis
Başkanının harekete geçmesini, bu raporları
Sayıştaydan temin ederek Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal
ettirmesini bekliyoruz. Yoksa yeniden kabul edilecek olan bir yasayla, muhtemel
bir yasal düzenlemeyle, Bu raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine
intikalinin önünde engel var. şeklindeki bir gerekçeyi kabul
etmeyeceğimizi şimdiden ifade ediyorum. Şu anda bu engele yönelik herhangi bir yasal düzenleme
yoktur, bu raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal etmek
zorundadır.
Son cümlelerim Sayıştay
seçimiyle ilgili olacaktır. Sayıştaya üye seçilecek olan
arkadaşlara Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak başarılar
diliyoruz. Kendilerine yönelik olarak, kendilerinin şahıslarına,
performanslarına, kapasitelerine yönelik olarak herhangi bir olumsuz
değerlendirmemiz yoktur. Olumsuz değerlendirmemiz, Hükûmetin tek
yanlı bir tutumla, daha doğrusu iktidar partisinin tek yanlı bir
tutumla, çoğunluk oylarına güvenerek, tek yanlı bir iradeyle üye
seçme politikasına yöneliktir, tavrımız ona yöneliktir. Bu
nedenle de o seçimde oy kullanmayacağımızı buradan ifade
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler (Devam)
1.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, (2/687) esas numaralı Kamuda Aynı
İşi Yapmakla Birlikte Farklı Statüde Çalışanların
Memur veya Sürekli İşçi Kadrolarına Atanması Amacıyla
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/106)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/687 esas numaralı Kanun
Teklifimin, İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Mustafa
Kalaycı
Konya
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
(MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; âlemlere rahmet olarak gönderilen
Fahri Kâinat Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV)in yeryüzünü
şereflendirişinin 1.442nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Kutlu
Doğum Haftasının sizlere, milletimize ve İslam âlemine
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Mevladan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP
döneminde devletin asli ve süreklilik arz eden birçok görevi 4/Bli
sözleşmeli personel, 4/Cli geçici personel, özel kanunlara göre
sözleşmeli personel, geçici ve mevsimlik işçiler ve taşeron
şirket işçileri eliyle yürütülür hâle gelmiştir.
Bilindiği üzere, 2011
seçimlerinden bir hafta önce çıkarılan 632 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle sözleşmeli personelin memur kadrolarına
atanması öngörülmüştür. Ancak birçok kamu kuruluşundaki
sözleşmeli personel ve 4/C mağdurları kadroya
alınmamıştır. Sayın Başbakan tarafından
başta belediyeler ve il özel idarelerinde olmak üzere, sözleşmelilere
kadro sözü verilmesine rağmen iki yıldır bir gelişme
olmamıştır. Başbakan ve bakanlar umut tacirliği
yapmakta, sürekli sözler vermekte, ancak verilen sözler bir türlü yerine
getirilmemektedir. Medyaya servis edilen müjde haberleriyle umutlanan
çalışanlar, devamlı, hayal kırıklığına
uğramaktadırlar. AKP Hükûmeti hakla, hukukla ve insafla
bağdaşmayan 4/C uygulamasında inat etmekte, zulüm uygulamaktan
âdeta keyif almaktadır. Aldıkları yetersiz ücretle ayakta
durmaya çalışan 4/Cliler üvey evlat muamelesi görmektedir.
Ülkemizde geçici ve mevsimlik
işçilik adı altında da bir dram yaşanmaktadır. On
binlerce işçi devletin asli ve sürekli işlerini yapmalarına
rağmen yılın belli dönemlerinde işten
çıkartılmaktadır. 2007 seçimleri arifesinde geçici
işçilerin kadroya alınmasını öngören 5620 sayılı
Kanunla 2006 yılında en az altı ay çalışma
şartı arandığından, yıllardır geçici ve
mevsimlik işçi olarak çalışanlar, bu çalışması
olmadığından kadroya alınmamıştır.
Sayın Başbakan altı yıl önce Bu geçici işçi
kardeşlerimizin sorununu çözmek inşallah yine bizlere nasip olur.
demişti ancak bugüne kadar bu mağduriyet de giderilmemiştir.
Yine, özellikle belediyelerde işçi
ya da geçici işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu birçok
personel bulunmakta olup onlar da mağduriyetlerinin giderilmesini
beklemektedir.
Diğer taraftan, AKP Hükûmeti, Orta
çağ zihniyetini andıran taşeronlaşmayı kamunun her
alanına sokmuştur. Taşeron işçileri, insanca
çalışma koşullarından uzak, iş güvencesi olmadan,
sendikasız, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden köle gibi
çalıştırılmaktadır. Taşeron işçileri, tabiri
caiz ise sesi kısılmış, elleri kolları
bağlanmış, komutla hareket eden bireyler hâline
getirilmiştir. İşten atılma korkusuyla seslerini
çıkaramamaktadırlar. Her sözleşme dönemi sonunda yeniden
sözleşme imzalamama korkusu yaşıyorlar.
Hakikaten, çalışanlara bunca
eziyeti, aşağılamaları, korkuları yaşatmaya kimin
ne hakkı var? Ey AKP Hükûmeti, bu insanların haklarını
nasıl ödeyeceksiniz? Bu çalışanların ahını
almayı bırakınız. İyi bilin ki, zulümle abat olunmaz.
Devletin asli ve sürekli hizmetlerinde
çalıştırılan sözleşmeliler, 4/Cliler, işçiler,
taşeron işçileri, geçici ve mevsimlik işçiler mutlaka kadrolara
atanmalıdır. Çalışanlar arasında
ayrımcılık yapılmamalıdır. Kamuda aynı
yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen
statülerinin farklı olması nedeniyle, çalışanlar
arasında idari, mali ve sosyal
haklar yönünden birçok farklılık bulunmaktadır. Bu durum,
Anayasayla güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine
aykırı olduğu gibi, çalışanların motivasyonunu ve
çalışma barışını olumsuz etkilemektedir.
Bu itibarla, kamuda sözleşmeli ve
geçici personel pozisyonlarında çalışanlar ile geçici, mevsimlik
ve taşeron işçisi olarak çalışanların, memur veya
sürekli işçi kadrolarına atanması için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak verdiğimiz bu kanun teklifine gerekli desteği
vereceğinizi umuyor, hepinize şimdiden teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Manisa Milletvekili Erkan Akçay
(MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kamuda aynı işi yapmakla birlikte
farklı statüde çalışanların, memur veya sürekli işçi
kadrolarına atanması amacıyla verdiğimiz kanun teklifi
üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz bu kanun teklifiyle kamu hizmetlerinde
taşeronlaşmayı kaldırıyoruz değerli
milletvekilleri. Ayrıca, kamuda memur statüsü dışında
sözleşmeli ve geçici statüde istihdam edilecek personel sayısını,
dolu memur kadrolarının yüzde 1iyle
sınırlandırıyoruz. Yine, kanun teklifimizde 4/Bli
sözleşmeli personelin, özel kanunlara göre sözleşmeli personelin,
4/Cli geçici personelin, geçici ve mevsimlik işçilerin ve taşeron
şirket işçilerinin memur veya sürekli işçi kadrolarına
atanması hususunu düzenliyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKP
politikalarının en büyük mağdurlarından birisi de memurlar
olmuştur. AKP Hükûmeti, çalışma ortamını bozmuş,
memurların özlük haklarını ve maaşlarını
çağın gereklerine uygun hâle getirememiştir, memurların
ekonomik ve sosyal olarak ezilmesine sebep olmuştur. Son beş
yılda, 2008-2012 arası memur maaşındaki artış
oranı yüzde 26 olurken fiyatlar genel düzeyindeki artış yüzde
46dır. Diğer bir ifadeyle, memur enflasyona ezdirilmiştir.
AKPnin Babalar gibi satarım. ifadesiyle uygulanan özelleştirme
anlayışı kamu hizmetlerinde de kendisini göstermektedir.
Anayasanın kamu hizmetleriyle ilgili hükümlerini içeren 128inci
maddesini değiştirme çabaları da bu zihniyetin bir
yansımasıdır. Benzer bir çalışmayı, 657
sayılı Kanundaki devlet memuru ifadesini kamu görevlileri olarak
değiştirme gayretlerinde de görüyoruz.
AKP, bu düzenlemelerle, memuru
istediği zaman işten çıkarma, istediği işi
yaptırma amacına yönelik bir hukuki zemin oluşturmak
istemektedir. AKP, memurları taşeronlaşmış bir hâlde
âdeta köle hâline getirmek istemektedir.
Statü farklılıkları
nedeniyle, kamuda çalışma barışı bozulmuştur.
Kamuda çok başlı ve karmaşık bir personel rejimi
vardır. Aynı işi yapıp yan yana masalarda oturan iki
personelin tabi oldukları yasal mevzuat neticesinde maaşları,
iş güvenceleri, sosyal ve özlük hakları ve emeklilik haklarında
ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklardan
en çok mağdur olan kesim 4/Clilerdir. 4/Cli personel, kadrolu çalışanların
yarısı kadar maaş alabiliyor, aile ve çocuk yardımı alamıyor,
izin kullanamıyor. Hükûmet, memurların yaşamlarını her
geçen gün zorlaştırırken yeni mağduriyetlere yol açacak
düzenlemeleri de kamuoyu gündemine taşımaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı, belediye çalışanlarının kadroya geçirilmesi
için çalışmaları tamamladıklarını
söylemiştir ancak diğer sözleşmeli çalışanlar bu
düzenlemenin dışında tutulmaktadır. Hükûmet, bu
yanlıştan mutlaka geri dönmelidir. Kamu kurumlarında
çalışan taşeron işçilerin taleplerine kulak verilmelidir.
Bu işçiler mutlaka kadrolu işçi statüsüne geçirilmeli,
maaşları da buna göre düzenlenmelidir. Taşeron işçilerin
tüm tazminatları ve banka promosyonları mutlaka ödenmelidir.
Taşeron işçilere sendika üyesi olma hakkı da verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eşit işe eşit ücret, sözleşmelilere kadro
verilmesi gibi düzenlemeler anayasal bir mecburiyettir, yokluğu Anayasa
hükümlerinin ihlalidir. Anayasanın 90ıncı maddesi, usulüne
göre yürürlüğe girmiş milletlerarası anlaşmaları,
kanun hükmünde kabul etmektedir. İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin 23üncü maddesinde Herkesin herhangi bir ayrım gözetilmeksizin
eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır ve herkesin
kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü
sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak
adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. hükümleri yer
almaktadır.
Bu düşüncelerle kanun teklifimize
desteklerinizi bekler, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.21
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
A) Çeşitli
İşler (Devam)
2.- Genel Kurulu
ziyaret eden Meclisimiz tarafından düzenlenen Uluslararası Kamu Mali
Yönetimi Çalıştayı için ülkemizde bulunan Orta Doğu ve
Kuzey Afrikadan 18 ülkeden milletvekilleri ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz. Denilmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclisimiz tarafından düzenlenen Uluslararası Kamu
Mali Yönetimi Çalıştayı için ülkemizde bulunan Orta Doğu ve
Kuzey Afrikadan 18 farklı ülkeden milletvekilleri ve beraberindeki heyet
şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine hoş
geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, şimdi
gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
Sunuşlar bölümünde
belirttiğim, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini
okutuyorum:
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Çıldırın bazı köylerinin köy odası
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/74) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 26/7/2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Çıldır
ilçesi A. Canbaz ve Ağıllı köylerinde köy konağı
bulunmamaktadır. Köy konağı olmadığından
dolayı köyün işleri muhtarın evinden yapılmaktadır. Bu
durumda köydeki hemşehrilerimiz muhtarın evine gidip gelmektedirler.
Köylerine köy odası yapılmasını istemektedirler.
1) Ardahan Çıldır ilçesi A. Canbaz ve
Ağıllı köylerinde bulunan hemşehrilerimiz köylerinde köy
odası olmadığından dolayı köylerinin işini
evinden takip etmektedir. Bu durumun düzeltilmesi ve köylerine köy odası
yapılacak mı?
2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, bedelli askerlikten elde edilecek gelire ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/643) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Deprem paralarının amacı dışında
yatırımlarda kullanılması kafaları
karıştırmıştır. Bu nedenle, Hükûmetin bedelli
askerlikten sağlayacağı geliri nerede kullanacağı
merak konusu olmuştur.
Bu bilgiler ışığında;
1) Bedelli askerlikten kaç kişinin
yaralanmasını ve toplam ne kadar gelir elde etmeyi bekliyorsunuz?
2) Bu geliri Hükûmetiniz olarak hangi alanlarda
kullanmayı düşünüyorsunuz? Bu konuda çalışmanız var
mıdır?
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, sebze ve meyve ithalatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/775) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Türkiye
Ziraatçılar Derneği (TZD) Türkiye'nin 126 ülkeden 133 çeşit meyve
ve sebze ithal ettiğini açıklamaktadır.
Bu
bilgiler ışığında;
1)
Bu doğru mudur? Ülkemizde yetiştirilebilen meyve ve sebzeler hangi
amaçla ithal edilmektedir?
2)
Ülkemizde meyveler dalında, sebzeler tarlada alıcı beklerken ithalat
yapmak uygun mudur?
3)
2010 ve 2011 yılı içinde toplam kaç ton meyve ve sebze ithalatı
gerçekleştirilmiştir?
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
bir vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 11/1/2012
Kamer
Genç
Tunceli
Tarafıma intikal eden bilgilere göre; sizin de
İlim Yayma Vakfının kurucuları arasında
olduğunuz, bu vakfın Sabahattin Zaim Üniversitesi adıyla bir
vakıf üniversitesi kurulduğu ve bu üniversiteye Halkalı Ziraat
Okulunun 352 milyon 200 bin metrekare yüzölçümlü arazisinin çok düşük bir
kira bedeli ile tahsis edildiği belirtilmektedir.
1) Bu
bilgiler doğru mudur?
2)
Doğru ise, devlete ait bu kadar büyüklükteki arazinin adeta bedava
denilebilecek bir kira bedeli ile sizin de kurucusu olduğunuz bir vakfa
tahsisini doğru buluyor
musunuz?
5.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, tatlı su
balıkçılığının desteklenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Tatlı
su balığı üretimi 2001 yılında 43.milyon 323.bin
kilogram ve 2010 yılında 40 milyon 259.bin olarak
gerçekleşirken, kültür balığı üretimi ise 2001
yılında 67 milyon 244.bin kilogram ve 2010 yılında da 167
milyon 141 bin kilogram olarak gerçekleşmiştir.
Bu
bilgiler ışığında;
1)
Ülkemizde tatlı su balığı üretimi niçin desteklenmiyor?
Tatlı su balığı üretiminin 2001 yılının
gerisinde kalmasının nedenleri nelerdir?
2)
Tatlı su balıkçılığını desteklemeyi
düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var
mıdır?
6.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, gübre üretimi, ithalatı ve ihracatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Çiftçi pahalı fiyatlar nedeniyle,
tarlaya gübre atamayınca üretim iyice azalmıştır. TÜİK
verilerine göre; 2002 yılında 1.877.283 ton olan azotlu ve
fosfatlı mineral veya kimyasal gübre üretimi 2010 yılında 1.805.642
tona gerilemiştir.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Aradan geçen onca zamana rağmen
üretimin bu şekilde azalmasının nedenleri nelerdir?
2) Üretimi artırma ve ucuz gübre
konusunda bir çalışmanız var mıdır?
3) Gübre ihracatı ve ithalatı
yapılmakta mıdır? Yapılıyor ise 2010 ve 2011
yılı içinde toplam ne kadar ihracat ve ithalat
yapılmıştır?
7.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca atanan yönetim
kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 30/1/2012
Kamer
Genç
Tunceli
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca 1/1/2005 tarihinden bugüne kadar hangi kuruma
kaç tane yönetim kurulu üyesi atanmıştır?
2) Bunların tahsil durumları
nelerdir? Ad ve soyadlarını belirtir misiniz?
3) Bunlara kaçar lira para
ödenmektedir? Ayrıca makam otosu ve lojman verilmekte midir?
8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, hava kirliliğinin önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1113) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Atmosfere bırakılan
metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için Hükûmet olarak
bir çalışmanız var mıdır? Varsa neler
yapılmaktadır?
9.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, TOKİnin Tokatta yaptığı daire
sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
müsaadelerinize arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinde TOKİ'nin
yaptığı kaç daire vardır? Erbaa ve Reşadiye
ilçelerinde TOKİ düşünüyor musunuz?
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 6/2/2012
Kamer
Genç
Tunceli
Son yayınlanan bir kitapta Türk
polisinin 21 Kasım 2008 tarihinde ABD Büyükelçiliğinde brifing
verdiği ve bu brifingde önemli açıklamalarda bulunulduğu
belirtilmektedir.
1) Bu brifingin verilişinde sizin
bilginiz var mıdır?
2) Türk
polisi hangi gerekçe ve zorunlulukla ABD Büyükelçiliğine böyle bilgiler
vermektedir?
3) Türkiye Cumhuriyeti'nin
itibarını sarsan bu tip brifingleri verenler hakkında herhangi
bir cezai işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
4) Hükûmetin başında bulunan
bir kişi olarak devletimizin itibarını sarsan bu tip
davranışlarda sorumluluğunuz yok mudur?
11.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, kamuda çalışan avukatların
maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Eşit işe eşit ücret
kapsamında yapılan çalışmalardan kamuda çalışan
avukatların yararlanamadıkları belirtilmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Kamuda
çalışan avukatların maaşları konusunda eşit
işe eşit ücret konusunda herhangi bir çalışma
yapılmış mıdır? Yapılmış ise hangi
çalışmalar yapılmıştır?
2) Şayet
yapılmamış ise niçin yapılmamıştır? Ortalama
1.800-2.200 arası maaş alan kamu avukatlarının
maaşları ile ilgili bir çalışma yapmayı planlıyor
musunuz?
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, zeytin üreticilerinin desteklenmesi ve
zeytinyağı fiyatlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1183) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Üreticideki ucuza satılan fiyatlar
bir türlü tüketiciye yansıtılamıyor. Zeytin üreticisi 2010
yılında 6 lira civarında satmış olduğu
zeytinyağının kilosunu 2011 yılında da 4 lira
civarında satmıştır.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Zeytin üreticisi maliyetlerin çok
altında zeytinyağı satarken piyasada satılan
zeytinyağı tüketiciye niçin yüksek fiyatlarda satılmaktadır?
2) Zararına satış
yaptıkları için mağdur olan zeytin üreticilerini desteklemeyi
düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var
mıdır?
13.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, şeker fabrikalarının üreticiye devir
suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Pancar üretiminin ülkemizdeki
devamlılığını ve tüm fabrikaların faaliyetlerini
sürdürmesini sağlayacak bir özelleştirme, ülkemiz yararına bir
gelişme olacaktır.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Avrupa'da olduğu gibi
şeker üretimini özel sektörden alarak pancar üreticilerine vermeyi
düşünüyor musunuz?
2) Özelleştirme
konusunda Hükûmet olarak kararlılığınız devam ediyor
ise fabrikaların faaliyetlerini sürekli sürdürmesi amacıyla bundan
sonraki özelleştirmeleri üreticiye devredecek şekilde yapmayı
planlıyor musunuz? Bu konuda çalışmanız olacak mı?
14.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1193) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Hak-İş, Hükûmete seslenerek,
çocuk işçiliği ile kararlılıkla mücadele edilmesi
gerektiğini belirtmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Çocuk
işçiliğini önleme konusunda Hükûmet olarak hangi
çalışmaları yapıyorsunuz?
2) Çocuk işçiliğini önleme
konusunda denetim yapılıyor mu? Yapılıyor ise son beş
yıl içinde toplam kaç kuruma işlem yapılmıştır?
15.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, binaların yalıtımıyla ilgili konut
sahiplerine destek verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1226) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Ülkemizde 18 milyon binanın yüzde 90'ının
yalıtımsız olduğu belirtilerek, bu binaların
ısınması ve soğutması için her yıl 7 milyar dolar
civarında enerji israf edildiği vurgulanmaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1) Yalıtım konusunda konut sahiplerini maddi
anlamda destekleyerek veya faizsiz kredi sağlayarak enerji
kaybını önlemeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
16.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Türkiye Ziraatçılar Derneği tarafından
hazırlanan 2011 yılı raporunda; ülkemizde tüketilen kaçak
çayın 60 bin ton civarında olduğu ifade edilerek, komşu
ülkelerden ülkemize sokulan kaçak çayın ekonomiye maliyetinin 75 milyon
dolar civarında olduğuna işaret edilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Komşu ülkelerimiz İran ve Suriye üzerinden
çay kaçakçılığı yapıldığı doğru
mudur?
2) Doğru ise sizin tespitlerinize göre ülkemize
kaçak yolla yıllık toplam kaç ton çay girmektedir?
3) Kaçak olarak ülkemize sokulan bu çayın
yıllık ekonomik değeri toplam kaç paradır?
17.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, belde belediye başkanlarının özlük ve
pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1337) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Eşit işe eşit ücret konusu belediye
başkanlarını da etkilemiştir. Belde belediye
başkanları, kendi emirleri altında
çalıştırdıkları yazı işleri müdürlerinden
daha az maaş aldıklarını belirtmektedirler.
Bu bilgiler ışığında;
1) Bu doğru mudur? Belde belediye
başkanları, yazı işleri müdürlerinden daha az mı
maaş almaktadır?
2) Bu belediye
başkanlarının yeşil pasaport kullanma hakkı var
mıdır? Yok ise maaş ve pasaport konusunda bir çalışma
yapmayı planlıyor musunuz?
18.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, bağlı kurumlardaki taşeron şirket
çalışanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1345) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Bağlı kurumlarınızda toplam 272 adet
güvenlik ve temizlik elemanının görev yaptığı
belirtilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Kurumlarınız
bünyesinde normal işçilerin yapmış oldukları işleri
yapan 272 kişilik şirket elemanlarını kadroya geçirmeyi
düşünüyor musunuz?
2) Bünyenizde niçin kadrosuz şirket elemanı
çalıştırıyorsunuz? Bu yolu seçmenizin başlıca nedenleri
nelerdir?
3) Taşeron uygulaması ile devlet kârı
mı, yoksa şirket kârı mı gözetilmektedir?
4) Şirket
elemanlarının izin, rapor, fazla mesai, kıdem tazminatı
gibi sosyal ve ekonomik haklarını nasıl takip ediyorsunuz?
19.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Kürecik radar üssünde çalışan personele ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1426) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Veli
Ağbaba
Malatya
1) Malatya/Kürecik'te
konuşlandıran radar üssünde çalışan personel
sayısı kaçtır?
2) Radar
üssündeki personelin uyruklarına göre dağılımı
nasıldır?
3) Radar üssünde
bulunan asker sayısı kaçtır ve uyruklarına göre
dağılımı nasıldır?
4) Radar üssünde
bulunan sivil görevlilerin mesleklerine ve uyruklarına göre
dağılımı nasıldır?
20.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, 24. Dönem sözlü ve yazılı soru önergeleri ile
bunların cevaplanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1428) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Sebahat
Tuncel
İstanbul
1) 24üncü Dönemde Mecliste bulunan
partilerin sunmuş olduğu toplam sözlü ve yazılı soru
önergesi adedi nedir? Her partiye göre bu önergelerin yanıtlanma
sayıları nedir? 23üncü Dönem her partiye göre verilen ve
yanıtlanan önerge sayısına göre değişim nedir?
2) Önergelerin
yanıtlanmamasının nedeni nedir? Çok sayıda önergenin
yanıtlanmamasının Meclis işleyişinde muhalefet
partilerinin hükûmeti denetleme görevinde engel olduğu
düşünüldüğünde yanıtlanmama gerekçelerini ortadan
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
3) Yanıtlanan önergelerin
yanıtlanma süreleri ortalama nedir?
21.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından gerçekleştirilen kurban kesimlerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1443) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 27/2/2012
Ali
Halaman
Adana
1)
Vatandaşlarımızın vekâlet yoluyla kurban kesim
işlemlerini yürüten Diyanet nasıl, nerelerden temin etmektedir?
2) Bu kurbanlıkların birim
fiyatı ne kadardır? Toplam tutarı ne kadardır?
3) Hac farizasını yerine
getiren vatandaşlarımızın kurban kesimlerinde gereken
şartlara riayet edilmiş midir?
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Elazığdaki cami ve Kuran kursları
tabelalarının yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1536)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Elâzığ il merkezi ile ilçe
merkezleri ve köylerde bulunan camilerimizle yine başta ilçe merkezleri
olmak üzere bazı köylerimizde Kuran kursları bulunmaktadır.
Camilerimizin ve Kuran kurslarımızın dış cephelerinde
bulunan yazılar çok eski olduğundan dolayı okunamamaktadır.
1) Elâzığ il ve ilçe
merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kuran kurslarının
dış cephelerinde bulunan tabelalar okunmamaktadır.
Tabelaların yeniden yazılması sağlanacak mı?
23.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet Vakfı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1570) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını dilerim. 2/4/2012
Kamer
Genç
Tunceli
Bazı söylentilere göre; Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı Diyanet
Vakfının birçok usulsüz harcamalar yaptığı, bazı
politikacı ve Diyanet çalışanlarının
yakınlarını vakıf parasıyla hacca gönderdiği, vakıftan
bazı Diyanet mensupları yakınlarının çocuklarına
yüksek rakamlı burs ödedikleri, naylon fatura kullandıkları ve
hatta kitaplarını bastırdıkları söylenmektedir.
1) Diyanet
Vakfının son beş yıllık hesapları incelenmiş
midir? İncelenmiş ise bu söylentileri doğrulayan tespitler varsa
açıklar mısınız?
2) Eğer
inceleme yapılmamış ise, gerekli incelemenin yapılarak
kurumun ismi etrafındaki bu söylentilerin bitirilmesini düşünüyor
musunuz? Ve inceleme sonuçlarını tarafıma bildirir misiniz?
24.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanının bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1571) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını dilerim. 2/4/2012
Kamer
Genç
Tunceli
Diyanet İşleri
Başkanı, 4+4+4 yasa teklifinin kabulü nedeniyle Seksen sekiz
yıldır zaten birtakım vehimler, korkular sebebiyle toplum olarak
birbirimizi üzdük, gönül kırgınlıklarına yol açtık.
demektedir.
1) Kamu görevlisi olan bu zatın
laik cumhuriyet ve ilkelerine yaptığı bu saldırı
nedeniyle hakkında soruşturma açacak mısınız?
2) Bu zatın açıklamaları
Anayasa'nın 136ncı maddesine açıkça aykırı
olduğuna göre görevine son vermeyi düşünüyor musunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Onuncu
sıradaki sorumu okumadan atladı efendim, onuncu sıradaki sorumu
okumadı.
25.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Suriyeye yapılacak olası bir müdahalenin
dinen kabul edilebilirliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1613) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Diyanetten
Sorumlu Bakan Sayın Bekir Bozdağ tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğini bilgilerinize saygılarımla
arz ederim.
Selahattin
Karahmetoğlu
Giresun
Ülkemizin Suriye'ye olası bir
askerî müdahalesi durumunda:
1) Ülkemizin Müslüman askerinin,
anayasasında Müslüman olduğunu belirten Suriye'nin askeri ile
savaşması ve hayatını yitirmesi durumunda şehit
sayılıp sayılmayacağını biliyor musunuz? Bu
konuda Diyanet İşleri Başkanlığımızdan bir
görüş almayı düşünüyor musunuz?
2) Suriye tarafından bir
saldırıya uğramayan ülkemizin, bu ülkenin
sınırlarından içeriye bir askerî müdahalesi, asker ya da sivil
Müslüman Suriye vatandaşının kanını dökmesi dinimizce
kabul edilir mi?
26.- .- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan Merkeze bağlı bazı köylerdeki camilerin
bakım-onarım ve diğer ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1648) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan merkez ilçesine bağlı
Çimenkaya, Çobanlı ve Binbaşar köylerimizin camilerinin
ağır kış şartları geçirmiş olmasından
dolayı çatıları akmaktadır. Yine caminin abdesthanesi
bulunmamaktadır. Köylerimizden çok göç olduğundan dolayı köyde
ölenlerin akrabalarının cenazeye katılabilmesi için caminin
morgu bulunmamaktadır.
1) Ardahan merkez ilçesine
bağlı Çimenkaya, Çobanlı ve Binbaşar köylerimizin
camilerinin ağır kış şartlarından dolayı
çatıları akmaktadır. Çatıların bakım ve
onarımı yapılacak mı?
2) Camide abdesthane
olmadığından hemşehrilerimiz abdest almakta
zorlanmaktadırlar. Abdesthane yapılacak mı?
3) Camilerimizde morg
bulunmamaktadır. Camilerimize morg yapılacak mı?
4) Camilerimizde hoca evi
bulunmamaktadır. Camiye hoca evi yapılacak mı?
27.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli
işçi olarak alınması uygulamasının ortadan
kaldırıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1735) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 4/5/2012
Ali
Halaman
Adana
1) 1999 yılında
çıkarılan karar kapsamında terhis süreleri uzatılan
askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması uygulaması
hangi gerekçelerle ortadan kaldırılmıştır?
2) Askerlerimizin
bu mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik olarak tekrar Hükûmetinizce
yürütülen bir çalışma var mı?
3) Varsa çalışmanın
içeriği ve uygulama planı nasıldır?
28.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Karsda bir köyün imamevi, gasilhane ve şadırvan
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1744) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars Merkez Çığırgan
köyü camisinin imam evi ve gasilhanesi ile şadırvanı
bulunmamaktadır. Köyde yaşayan hemşehrilerimiz yıllardan
beri sıkıntı çekmektedirler, imam Kars merkeze gidip
gelmektedir. Çığırgan köyü halkının bu
sıkıntılarının bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
1) Kars merkez ilçeye bağlı
Çığırgan köyünde imam evi bulunmamaktadır.
Çıgırgan köyüne imam evi yapılacak mı?
2) Kars
merkez ilçeye bağlı Çığırgan köyünde gasilhane ve
şadırvan bulunmamaktadır. Köy camisine şadırvan ve
gasilhane yapılacak mı?
29.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yurtiçi ve yurtdışında icra takibi
başlatılan camilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1756) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Gazetelerin bazı köşe
yazılarında ve haberlerinde, camilerin çeşitli nedenlerden
dolayı icralık olduğu ve satışa
çıkarıldığı yazılmaktadır.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Yurt içi ve yurt
dışında çeşitli nedenlerden dolayı icraya
çıkarılmış olan camilerimiz var mıdır? Var ise bu
camilerimizin toplam sayısı kaçtır?
2) Camilerimiz hangi nedenlerden
dolayı icralık olmuştur? İcralık olan bu camilerimizin
illerimize göre dağılımı ne şekildedir?
30.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Dışişleri Bakanlığında
görev yapan sözleşmeli personelin özlük haklarından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1762) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Merkezde ve yurt dışı
görevlerinde sözleşmeli olarak görev yapan Dışişleri
Bakanlığı personeli, maaş ve özlük hakları konusunda
diğer çalışanlara göre mağdur edildiklerini belirtmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Merkezde ve yurt dışı
görevlerinde sözleşmeli olarak çalışan personeller, diğer
çalışanlara göre maaş ve özlük hakları konusunda
mağdur mu edilmektedir?
2) Bu
konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?
Çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
31.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ağrıdaki cami ve Kuran kurslarının
tabelalarının değiştirilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1804) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ağrı il merkezi ile ilçe
merkezleri ve köylerde bulunan camilerimizle yine başta ilçe merkezleri
olmak üzere bazı köylerimizde Kuran kursları faaliyet vermektedir.
Camilerimizin ve Kuran kurslarımızın dış cephelerinde
bulunan yazılar çok eski olduğundan dolayı okunamamaktadır.
1) Ağrı il ve ilçe
merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kuran kurslarının
dış cephelerinde bulunan tabelalar çok eski olduğundan
yazılar silinmiş ve çerçeveleri bozulmuştur. Tabelaların
yeniden yazılması sağlanacak mı?
32.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, iş adamlarının yurt
dışına, vizesiz seyahat edilebilmelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1832) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Ankara Genç İşadamları
Derneği (ANGİAD) iş adamlarının yurt
dışına vize engeli olmadan seyahat etmelerinin ekonomiyi
canlandıracağını belirtmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1) İş
adamlarının yurt dışına vize engeli olmadan seyahat
edebilmeleri konusunda herhangi bir çalışmanız var
mıdır?
2) Ülke ekonomisine ve istihdama çok
önemli katkılar sağlayan iş adamlarımızın vize
konusundaki zaman kayıplarını nasıl önlemeyi
planlıyorsunuz?
33.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yerel yönetimlerin gıda işletmeciliği
yapmalarının yol açtığı sorunlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1836) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Bazı yerel yönetimlerin asli
görevleri yerine gıda işletmesi işlerine soyunmaları
lokanta ve kafe gibi işletme sahiplerinin tepkisine neden olmaktadır.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Bazı yerel yönetimlerin
gıda işletmeciliğine soyunmalarının lokanta ve kafe
gibi işletmeleri zor duruma düşürdüğü doğru mudur?
2) Lokanta ve kafelerin bu konuda
yaşamakta oldukları sorunlarına yönelik herhangi bir
çalışmanız var mıdır? Bu konuda çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
34.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanının kürtaj ve sezaryen
konusundaki tutumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1876)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını dilerim.
19/4/2012
Kamer
Genç
Tunceli
Tarafınızca ortaya atılan
kürtaj ve sezaryen konusunun kamuoyunda büyük siyasi tartışmalara
konu olduğu bilinmektedir. Bu konuda Diyanet İşleri
Başkanı da siyasi tartışmaya katılarak sizin
yanınızda yer almıştır.
Anayasanın 136ncı maddesine
göre bütün siyasi görüş ve düşünüşün dışında
kalması gereken Diyanet İşleri Başkanının bu
davranışı Anayasaya aykırı olduğuna göre,
hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
Kendisini görevden alacak mısınız?
35.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Muştaki köy camilerinin bakım ve onarımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1906) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılması hususunu saygılarımla
arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Muş il merkezi ve ilçelerine
bağlı köylerde yağan yoğun kar ve yağmur
yağışı nedeniyle hemşehrilerimize hizmet veren
camilerimizin çatıları bozulmuş ve camilerimizin dış sıvalarıyla
beraber içerisinde boya ve badanaları da akmıştır. Bu durum
karşısında vatandaşlarımız ibadetlerini yapmakta
sıkıntı çekmektedirler. Bir an evvel camilerin gerekli
bakım ve onarımları yapılmalıdır.
1) Muş il merkezi ve ilçelerine
bağlı köylerde mevcut şartlar altında hemşehrilerimiz
ibadetlerini yapmakta, ancak yoğun kar ve yağmur
yağışı nedeniyle camilerimizin dış
sıvaları ile içerisinin badana ve boyaları
akmıştır. Muş il merkezi ve ilçelerine bağlı
köylerin camilerinin dış sıvaları ile iç badana ve boyalarının
yapılması için bir çalışmanız olacak mı?
36.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün, Erzurum ve ilçelerindeki cami ve Kur'an kurslarının
tabelalarının yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Erzurum il merkezi ve ilçe merkezleri
ile köylerde bulunan camilerimizle yine başta ilçe merkezleri olmak üzere
bazı köylerimizde Kuran kursları bulunmaktadır. Camilerimizin
ve Kuran kurslarımızın dış cephelerinde bulunan
yazılar çok eski olduğundan dolayı okunamamaktadır.
İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylarda ve idrak edeceğimiz
ramazan ayında camilerimizin imam eksikliklerinin tamamlanması
gerekmektedir.
1) Erzurum
il ve ilçe merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kuran
kurslarının dış cephelerinde bulunan tabelaları çok
eski olduğundan yazılar silinmiş ve çerçeveleri
bozulmuştur. Tabelaların yeniden yazılması sağlanacak
mı?
2) Erzurum ilindeki bütün camilerimizin
başta imam eksiklikleri tamamlanarak camilerimizin onarım
bakımlarının ramazan ayına yetiştirilmeleri
sağlanacak mı?
37.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, engellilerle ilgili mevzuat kapsamında
yapılması gereken düzenlemelerin denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1986) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kamu kurum ve kuruluşları ile
belediyelere, Engelliler Kanunu kapsamında gerekli düzenleme
yapılması için verilen süre 7 Temmuz 2012 tarihinde dolmaktadır.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Düzenlemeler konusunda verilen bu
süre yeterli olmuş mudur? Bu sürenin uzatılması konusunda
herhangi bir çalışmanız var mı?
2) Süre uzatımına gidilmesi
planlanmıyor ise düzenlemelerle ilgili denetimler ne zaman ve hangi
kurumlar tarafından yapılacaktır?
38.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yabancı menşeli yazılımların
tehdit oluşturmaması konusunda alınan önlemlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2003) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Maliye
Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK),
analiz yazılımında bazı ülkelerin ön plana
çıktığını belirterek ülke içinde kullanılan
yazılımların yabancı menşeli olmasının
Türkiye için bir tehdit oluşturduğunu ifade etmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Maliye Bakanlığı Mali
Suçları Araştırma Kurulunun (MASAK) analiz yazılımı
konusundaki uyarısını dikkate alarak herhangi bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
2) Yabancı menşeli
yazılımların tehdit oluşturmaması konusunda
başlıca hangi önlemler alınmaktadır?
39.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanlığından diğer kamu
kurumlarına naklen geçiş yapan İmam-Hatip Lisesi ve
İlahiyat Fakültesi mezunlarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2056) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını dilerim. 24/7/2013
Kamer
Genç
Tunceli
KPSS sınavlarında çok yüksek
puan alan kişiler kamu hizmetine alınmazken imam-hatip mezunu olup da
KPSSden 45 ve üzeri puan alan kişilerin önce Diyanet İşleri
Başkanlığına alınıp göreve
başlatıldığı ve aday memurluğu ortadan
kalktıktan sonra başta Millî Eğitim Bakanlığı
olmak üzere devletin diğer kurumlarına yatay olarak nakil
edildiği bilinmektedir.
1) 2005 yılından bugüne
kadar, önce Diyanet İşleri Başkanlığına
alınarak diğer devlet kurumlarına yatay geçirilen imam-hatipli
veya ilahiyat fakültesi mezunu kaç kişi vardır? Bunlar hangi
kurumlara, ne miktarda yatay olarak geçirilmişlerdir?
2) KPSSden
çok yüksek puan alan kişiler varken imam-hatip kökenli kişilere böyle
ayrıcalıklı işlem yapmak hakkaniyet ve adalete
aykırı değil midir?
40.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Diyanet İşleri
Başkanlığının bazı uygulamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2067) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Diyanetten
sorumlu Bakan Sayın Bekir Bozdağ tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğini bilgilerinize saygılarımla
arz ederim.
Selahattin
Karaahmetoğlu
Giresun
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı mezhepsel ve ideolojik
yaklaşımlarında ve politikalarında
iktidarınızın yanında durmak ve bu yönde açıklama
yapmak zorunda mıdır?
2) AKP
iktidarının açıklamalarına paralel olarak, sanki
iktidarın gözüne girmek amacıyla vaaz veren imamların ve din
görevlilerinin olduğu dikkatinizi çekmekte midir?
3) Özellikle Suriye
sınırına yakın il ve ilçelerimizde görev yapan vaiz ve
imamların, El Kaide mensuplarınca, istedikleri yönde vaaz vermeleri
konusunda tehdit edildikleri doğru mudur? Bu iddialar konusunda Diyanet
İşleri Başkanlığı,
Bakanlığınız ve İçişleri Bakanlığı
soruşturma yürütmekte midir?
41.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyanet İşleri Başkanlığı binasının
önünde yapılan camiye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2165) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını dilerim. 25/09/2012
Kamer
Genç
Tunceli
Ankarada Diyanet İşleri
Başkanlığı önündeki yapılan cami;
1) Kaç liraya mal olmuştur?
2) Bu cami inşaatı hangi
kaynaklardan sağlanan paralarla yapılmıştır?
3) Bu cami inşaatı için kimler
ne miktarda bağışta bulunmuşlardır?
42.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Filistinin Gazze
şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Türkiye tarafından Filistin'in Gazze şehrine
150 yataklı Türk-Filistin Dostluk Hastanesi
yaptırılacağı belirtilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Türkiye tarafından Filistin'in
Gazze şehrine 150 yataklı hastane yapıldığı
doğru mudur?
2) Doğru ise bu hastane hangi
bakanlık bünyesinde toplam kaç para harcanarak yapılmaktadır?
43.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Kazakistanda inşa edilen
bir liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2631) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Türkiye tarafından Kazakistan'da Talgar Kazak-Türk Lisesi
yapılmış ve iç donanımı
gerçekleştirilmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Türkiye tarafından
Kazakistan'da yaptırılan Talgar Kazak-Türk Lisesi hangi kurum
tarafından toplam kaç para harcanarak yapılmıştır?
2) Kazakistan'da Türkiye
tarafından başka hangi yatırımlar yapılmış
ve bunlar için toplam kaç para harcanmıştır?
44.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Özbekistanda inşa edilen
bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2632) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Türkiye tarafından Özbekistan'da
Taşkent Enstitüsünde yeni doğan birimi kurulmuştur.
Bu bilgiler ışığında;
1) Özbekistan'da kurulan yeni
doğan birimine toplam ne kadar harcama yapılmıştır?
2) Bu harcamalar hangi bakanlığın
bütçesinden karşılanmıştır?
45.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, huzurevlerinde çalışan yaşlı
bakım elemanı sayısına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2653) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Özel Huzurevi ile Huzurevi
Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliğine göre huzurevinde her
10 yaşlı için 1 yaşlı bakım elemanı
çalıştırılması zorunlu hâle getirilmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Bu yönetmelik uygulamada
mıdır? Uygulamada ise huzurevlerinde her 10 hastaya 1 yaşlı
bakım elemanı düşmekte midir?
2) Huzurevlerinde kalan
yaşlılara ülke genelinde toplam kaç adet yaşlı bakım
elemanı ile hizmet verilmektedir?
46.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Azerbaycandaki meslek ve teknik lise
öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2761) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Azerbaycan'daki meslek ve teknik
liselerde elektrik, elektronik ve bilgisayar alanlarında atölye ve meslek
dersleri öğretmenlerine yönelik olarak Türkiye tarafından endüstriyel
otomasyon teknolojileri alanında öğretmenlik eğitimi
verilmiştir.
Bu bilgiler
ışığında;
1-) Bu eğitim hangi yıl
içinde toplam kaç öğretmen tarafından verilmiştir?
2-) Proje hangi amaçla
planlanmış ve proje kapsamında toplam kaç para harcama
yapılmıştır?
47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, TİKAnın koordinasyon ofisleri ve personeline
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2765) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı (TİKA), kalkınma yardımları
konusunda çeşitli ülkelerde çalışmalarını
sürdürmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1-) Kalkınma
yardımlarını yürütmek üzere toplam kaç ülkede, kaç adet
TİKA program koordinasyon ofisi hizmete açılmıştır?
2-) Bu ülkeler hangileridir? Her bir
ofiste toplam kaç personel çalışmaktadır?
3-) Bu koordinasyon ofisinde görev
yapan kişiler kaç para ücret almaktadır?
48.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, bağlı kurum ve kuruluşların istisnai
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3148) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan
Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
1-) 2002 yılından itibaren
AKP iktidarları döneminde Bakanlığınıza istisnai
kadrodan; başta özel kalem müdürü olmak üzere bakanlık müşaviri.
basın ve halkla ilişkiler müşaviri olarak kaç kişi istihdam
edilmiş ve sınavsız devlet memurluğuna
atanmıştır?
2-) Bu kadrodan memurluğa
atananların isimleri nelerdir?
49.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Başbakanlık istisnai kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3166) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
1-) 2002 yılından itibaren
AKP iktidarları döneminde Başbakanlığa istisnai kadrodan;
başta özel kalem müdürü olmak üzere bakanlık müşaviri.
basın ve halkla ilişkiler müşaviri olarak kaç kişi istihdam
edilmiş ve sınavsız devlet memurluğuna
atanmıştır?
2-) Bu kadrodan memurluğa
atananların isimleri nelerdir?
50.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3231) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan
Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
Bakanlıkların açıklanan
temsil giderleri (Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları
bünyesinde karşılama, ağırlama, yemek, davet, davetiye,
çiçek, afiş, eşantiyon, açılış törenleri gibi
faaliyetler) çeşitli vesilelerle basına yansımaktadır.
Buna göre;
1-) 2002 yılından itibaren
AKP iktidarları döneminde Bakanlığınızda temsil gideri
olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
2-) Emeklimiz, işçimiz, memurumuz
geçim sıkıntısı ile boğuşurken bu temsil
giderlerinde tasarrufa gidilmesi hususunda bir çalışmanız
bulunmakta mıdır?
51.- Mersin Milletvekili Ali Özün,
bazı camilerin icralık olduğu ve satışa
çıkarıldığı iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3305) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan
Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.27/2/2013
Ali
Öz
Mersin
Yazılı ve görsel basında
çeşitli nedenlerden dolayı bazı camilerin icralık
olduğu ve satışa çıkarıldığı haberleri
yer almaktadır.
Bu bağlamda:
1)
Camilerin icralık olma sebepleri nelerdir? Bu duruma düşen kaç
camimiz vardır?
2)
Camilerin icralık durumunu ortadan kaldırmak için
aldığınız önlemler nelerdir?
3)
Türkiye ve yurt dışında bu durumda olan camilerimiz hangi
şehirlerdedir?
52.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, TİKA tarafından Moğolistanda yaşayan
Türklere yapılan yardımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3413)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ
tarafından sözlü cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı tarafından Moğolistan'ın üç
noktasında yaşayan Dukha Türkleri zorlu kış
şartlarında yaşam mücadelesi vermekteler. Çadırlarda kalan,
tarım ve hayvancılıkla uğraşan
soydaşlarımız vardır. Bu soydaşlarımıza
yardım yapılıyor mu?
1-) TİKA
tarafından Moğolistanın üç değişik bölgesinde
yaşayan Türklere ne tür yardımlar hangi aralıklara
yapılıyor?
53.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının faaliyetlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3428) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
Başbakanlık
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları
Başkanlığı 2010 yılında kurulmuştur.
Amacı yurt dışında yaşayan Türklerin sorunlarıyla
ilgilenmektir.
Buna göre,
1 -)
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığına, özellikle ne gibi
şikâyetler gelmektedir?
2 -) Başbakanlık
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları
Başkanlığı, 2010 yılından bu yana ne gibi
faaliyetlerde bulunmuştur?
3 -) Yurt
dışında bulunan Türk ailelerin çocukları yabancı
ailelere ne gibi gerekçelerle verilmektedir?
4 -
Başkanlık olarak bu tür konularda nasıl bir yol izlenmektedir?
54.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, hac kontenjanına ve umre başvurularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3431) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
Hac kontenjanındaki
sıkıntılar nedeniyle vatandaşlar kutsal topraklara olan
özlemlerini umre yaparak gidermektedirler.
Buna göre;
1 - )
2011-2012 yıllarında umre için başvuran kaç Türk
vatandaşı vardır?
2 -) Hac
kontenjanlarının artırılması hususunda bir
çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN Sözlü soru önergelerini
cevaplamak üzere
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, 10uncu sıradaki soru önergesi okunmadı efendim.
BAŞKAN 10uncu sıradaki
okundu efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben buradan
takip ediyorum, nasıl okundu?
BAŞKAN Amerikan
Büyükelçiliğinde olan şeyi istemiyor mu? O okundu efendim.
Atlamışsınız herhâlde ama okundu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama arkadaş
öyle okuyor ki tabii, AKPli olduğu için millet anlamasın diye
ağzında yuvarlıyor.
BAŞKAN Sorunuz okundu
yalnız, ben de takip ediyordum.
Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
milletvekillerimiz tarafından sorulan sorulara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahinin cevaplaması dileğiyle sorduğu (6/74) esas
numaralı, Ardahan Çıldır ilçesi Aşağıcambaz ve
Ağıllı köylerinde köy odası olmadığına
ilişkin sorusu var. Bununla alakalı, Ardahan ili Çıldır
ilçesine bağlı Aşağıcambaz ve Ağıllı
köylerine köy odası yapılması talebi Çıldır ilçesi
Köylere Hizmet Götürme Birliğinin mali imkânları dâhilinde
değerlendirilecektir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1345) esas no.lu sorusunda,
bağlı kurumlarımızda bulunan güvenlik ve temizlik
elemanlarına ilişkin sorular var, bunlara toplu cevap veriyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığında gerek temizlik işçisi ve gerekse koruma,
güvenlik personeli olarak çalışan şirket elemanlarının
kadroya geçirilmesiyle ilgili herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.
28/3/1988 tarihli ve 318 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde
yardımcı hizmetler sınıfında bulunanların
yaptıkları hizmetlerin ihale yoluyla gördürülmesinin mümkün hâle
getirildiği bilinmektedir. 1988 yılından bu yana hizmetlerin
aktif ve daha verimli bir şekilde yerine getirilmesi maksadıyla
Diyanet İşleri Başkanlığı merkez binasında
şirket elemanlarının hizmetlerinden
faydalanılmaktadır. Söz konusu uygulamayla amaç, gerek mali gerekse
diğer yönlerden daha faydalı sonuçlar elde etmek, daha kaliteli
hizmeti sunmaktır. Şirket elemanlarının izin, rapor, fazla
mesai, kıdem tazminatı gibi sosyal ve ekonomik hakları
şirket ve kurumumuz yetkilileri tarafından da takip edilmektedir.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı bünyesinde temizlik şirketi elemanı
sayısı 74tür. Söz konusu personelin kadroya alınmasına
ilişkin bir çalışma yoktur. Başkanlık, hizmet
alınması yoluyla, temizlik işlerinde -diğer sorulara
verdiğim cevap 1inci soruyla aynı, bunun için de geçerli- daha
faydalı, daha etkin, daha kaliteli hizmet alınmasını
sağlamak amacıyla yapılmaktadır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı bünyesinde hizmet alımı yoluyla
sözleşmeli çalıştırılan güvenlik ve temizlik
elemanlarının kadroya geçirilmesi burası için de söz konusu
değildir. Başkanlık bünyesinde söz konusu görevler için yeterli
kadro bulunmadığından firma personelinden bu yönde istifade
edilmektedir. Çalıştırılan tüm personelin sosyal, ekonomik
hakları idareye hizmet sunan firma tarafından zorunlu olarak yerine
getirilmektedir ancak, Başkanlık da bu personelin hak kaybına
uğramaması için gerekli tedbirleri almakta, mevzuat ve sözleşme
hükümleri çerçevesinde kontrolleri devam ettirmektedir.
Adana Milletvekili Sayın Ali Halamanın
(6/1443) esas numaralı sorusunda, vatandaşlarımızın
vekâlet yoluyla kurban kesim işleri ve buna dair bazı konuları
dile getirmektedir. Cevabımız: Diyanet İşleri
Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı iş
birliği ile düzenlenen vekâlet yoluyla kurban kesimi organizasyonda
kesilen kurbanlar, yurt içinde başta Et ve Balık Kurumu Genel
Müdürlüğü olmak üzere, il ve ilçe müftülüklerince, aynı zamanda
Türkiye Diyanet Vakfı şubelerince, yurt dışında ise,
din hizmetleri müşavirlik ve ataşeliklerince, Başbakanlık
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığınca (TİKA), Dışişleri
Bakanlığı yetkilileri ve görevlilerimizce mahallinden temin
edilmektedir. Temin edilen kurbanlıkların fiyatları ülkeler
bazında ve bölgesel olarak kurbanlık hayvanın kilosuna göre
değişiklik arz etmektedir. Hac dönemindeki aşırı
izdiham nedeniyle hacılarımızın zorlandıkları
konuların başında kurban kesim işlemi gelmektedir. Mina ve
çevresindeki şartlar nedeniyle, hacılarımızın kendi
imkânlarıyla yalnız başına bu görevi yerine getirmeleri
neredeyse imkânsız gibidir. Diyanet İşleri
Başkanlığı bu alanda da gerekli çalışmaları
yapmış ve 2011 yılı haccına katılan vatandaşlarımızın
kurban bedellerini daha Türkiyedeyken bir banka emanet hesabına
yatırmalarını teşvik etmiştir. Böylece, söz konusu
kurban bedellerine istinaden topluca kesim yapmak üzere İslam
Kalkınma Bankası ile bir protokol yapılmıştır.
Başkanlığımızca haccın en yoğun günlerinde
oluşturulan kurban kesim ve takip ekibi tarafından
hacılarımızın kurbanlarının hijyenik bir ortamda
topluca kesimi ve etlerinin değerlendirilmesi
sağlanmıştır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/1536) esas numaralı sorusuna cevabımız: Elâzığ
il, ilçe merkez ve köylerinde bulunan cami ve Kur'an kurslarının
dış cephelerinde bulunan yazıların okunamayacak derecede
olduğu hususuna ilişkin konu inceletilmiştir. Elâzığ
il ve ilçe merkez ve köylerindeki cami ve Kur'an kursları
levhalarının Diyanet İşleri Başkanlığının
2007 genelgesinin 203üncü maddesi hükümlerine göre hazırlanmasına
teşkilatça özen gösterilmektedir. Bunun dışında, 2012 Nisan
ayı içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığı
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca il genelinde yapılan
teftiş sırasında da Elâzığdaki levhalarda herhangi
bir eksiklik ve olumsuzluk bulunmadığı tespit edilmiştir.
Giresun Milletvekili Sayın
Selahattin Karaahmetoğlunun (6/1613) esas no.lu sorusunda: Ülkemizin
Müslüman askerinin, anayasasında Müslüman olduğunu belirten Suriye
askeri ile savaşması ve hayatını yitirmesi durumunda
şehit sayılıp sayılmayacağını biliyor
musunuz? Bu konuda Diyanet İşleri
Başkanlığımızdan bir görüş almayı
düşünüyor musunuz?
Suriye tarafından bir saldırıya
uğradığımızda, bu ülkenin sınırlarından
içeriye bir askerî müdahalesi, asker ya da sivil Müslüman Suriye vatandaşının
kanını dökmesi dinimizce kabul edilebilir bir durum mudur? Bu soruya
ilişkin, tabii dinî konular Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından cevaplandırılabilecek
konulardır. Sayın
Milletvekilimize benim önerim, Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanlığına bu yönde bir soru tevdi ederse kendilerine bir
cevap verilebilir; bu konunun dinî hükmü nedir, ona göre bir cevabı
alır. Ben şu kadarını söyleyeyim: Türkiye'nin temel
politikası, yurtta sulh cihanda sulhtur. Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir
ülkenin topraklarında gözü yoktur, hiçbir ülkeye savaş açma gibi bir
düşüncesi ve niyeti yoktur, olmamıştır da.
Suriyede Suriye yönetiminin zulmü vardır ve Suriye
yönetimi maalesef kendi ülkesinde yaşayan insanlara denizden gemilerle,
havadan uçaklar, helikopterlerle, karadan tanklarla ölüm
yağdırmaktadır. Böylesi bir yönetimin zulmüne maruz kalan ve
orada hayatını kaybeden, haksızlığa uğrayan bu
insanların hakkını hukukunu dile getirmek ve bu zulme
karşı durmak da bugüne kadar bütün haksızlıklar ve zulümler
karşısında durmayı şiar edinen Türkiye Cumhuriyetinin
geleneksel politikasıdır, biz de bu politikayı sürdürüyoruz.
Suriye yönetimi ölümlere son verinceye kadar ve buradaki haksızlığı
hukuksuzluğu bitirinceye kadar Türkiye'nin tavrı da
değişmeyecektir. Bu noktada, orada 100 bini aşkın insan
hayatını kaybetti. Bu soruyu biraz da onlara sormak lazım. Kendi
vatandaşını, kendisi gibi Müslüman olan 100 bin insanı,
kadın, çocuk, yaşlı demeksizin ölüme göndermek İslamın
neresinde yazıyor, Kuranın neresinde yazıyor, bunu Beşar
Esada sormanız daha isabetli olur.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Siz aynı
soruyu özgür Suriye ordusuna soruyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün 6/1648 esas no.lu soru
önergesinde, Ardahan merkez ilçesine bağlı Çimenkaya, Çobanlı,
Binbaşar köylerimizin camilerinin ağır kış
şartlarından dolayı çatılarının
aktığı, bakım onarıma ihtiyaç olduğu, camide
başka birtakım ihtiyaçların bulunduğu dile getiriliyor. 633
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun değişik 35inci
maddesinde yer alan Camii ve mescitler Diyanet İşleri
Başkanlığının izniyle ibadete açılır ve
Başkanlıkça yönetilir. Hakiki ve hükmi şahıslar
tarafından yapıldığı hâlde izinli veya izinsiz olarak
ibadete açılmış bulunan cami ve mescitlerin yönetimi üç ay
içinde Diyanet İşleri Başkanlığına devredilir.
hükmü uyarınca, Diyanet İşleri Başkanlığına
cami ve mescitlerin sadece yönetimi görevi verilmiştir, ülkemiz genelinde
cami ve mescitler ile bunların müştemilatının tamamı,
hayır işleri kapsamında şahıslar, dernekler ve
vakıflar tarafından yapılmaktadır. Söz konusu ihtiyaçlar
-morg ihtiyacı, hocaevi, abdesthane gibi diğer ihtiyaçlar ve
diğer boya, badana gibi ihtiyaçlar- Başkanlığa
iletildiğinde Diyanet İşleri Başkanlığı
imkânlar nispetinde cüzi yardımlar yapabilmektedir. Bu konuda, yardım
yapılması konusunda da gerekli talimatlar verilmiştir.
Ardahan
Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğütün (6/1744) numaralı, Kars
merkez ilçeye bağlı Çığırgan köyü camisinin imamevinin
bulunmaması ve merkez ilçeye bağlı aynı köyde gasilhane ve
şadırvanın bulunmamasına ilişkin sorusunun cevabı
biraz önce verdiğim cevapla aynı. Diyanet İşleri
Başkanlığı camilerin sadece yönetiminden sorumlu, camilerin
müştemilatı dâhil kendilerini yapma görevi Diyanet İşleri
Başkanlığına verilmemiştir. Bunlar; dernekler,
vakıflar, şahıslar tarafından yapılmakta, zaman zaman
da ihtiyaçların karşılanması için talep hâlinde, lüzumu
hâlinde Diyanet İşleri Başkanlığı cüzi destekler
vermektedir. Bu konuda da konunun incelenmesi ve yapılması
gerekenlerin derhâl yapılması konusunda ilgililere gerekli talimatlar
verilmiştir.
Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1756) esas numaralı
sorusunda, yurt içi ve yurt dışında çeşitli nedenlerden
dolayı icraya çıkarılmış olan camilerimizi ve
bunların sayısını ve bu camilerin illere göre
dağılımını, nedenlerini soruyor. Demin de söyledim,
Diyanet İşleri Başkanlığına verilen sadece
camilerin yönetimidir, camilerin gelirleri, örneğin
ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili hususlar,
tamamıyla dernekler, vakıflar tarafından yerine getirilmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, zaman zaman, talep
hâlinde, imkânları ölçüsünde kısmi desteklerde bulunmaktadır. O
nedenle, Türkiye'de herhangi bir camiye dönük icra takibi var mı, buna
dair Diyanet İşleri Başkanlığında herhangi bir
kayıt bulunmamaktadır çünkü bunlara ilişkin şeyler
doğrudan dernekler ve vakıflar tarafından
yapılmaktadır. Bu nedenle bu soruların nedenleri ve diğer
hususlara ilişkin kesin bir bilgi verme imkânımız söz konusu
değildir.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/1804) numaralı sorusunda Ağrı il ve ilçe
merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kur'an kurslarının
dış cephelerinde bulunan tabelalarla ilgili, yazıların
silindiği ifade ediliyor.
Ağrı il merkez, ilçe ve
köylerinde cami ve Kur'an kurslarının dış cepheleriyle
ilgili konu il müftülüğüne yazıldı, gerekli denetimler
yapılarak yeniden tabelaların ve diğer ihtiyaçların gözden
geçirilmesi talimatı verildi ve bu talimatın gereği
yapıldı.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt (6/1906) numaralı sorusunda, Muş il merkezi ve ilçelerine
bağlı köylerde hemşehrilerimizin ibadetini yapmak için,
yoğun kar ve yağmur yağışı nedeniyle
camilerimizin dış duvarlarının badanası ve diğer
ihtiyaçlarının eksikliğini dile getiriyor, İç badana ve
boyalarına ilişkin bir çalışmanız olacak mı?
diye soruyor.
Bu konuda da cami ve Kur'an kursu
inşaatları, bakım onarımları mahallinde
karşılanmaktadır ancak bu konularla ilgili de yetkililere gerekli
talimatlar verildi, eksikliklerin giderilmesine ilişkin
çalışmalar başlatıldı. Tabii, şu anda boya,
badana ve diğer konulara ilişkin eksikliklerin tamamı
giderilmiş durumdadır, diğer hususlarla ilgili
çalışmalar devam etmektedir.
Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Ensar Öğütün (6/1951) numaralı, Erzurum il, ilçe merkezlerine
bağlı cami Kuran kurslarımızın dış
cephelerindeki tabelalarındaki yazılarla ilgili sorusunun cevabı:
Erzurum il ve ilçe merkezleri ile köylerinde bulunan cami ve Kuran
kurslarının dış cephelerinde bulunan yazılarla ilgili
il müftülüğüyle gerekli yazışmalar yapıldı, gerekli
talimatlar verildi ve bu konudaki çalışmaları yerine
getirmektedir müftülüğümüz. Ayrıca, ilin boş olan imam
eksiklikleri konusunda da 2012 yılı ramazan ayı öncesinde
Erzurum ili genelinde sözleşmeli ve kadrolu olarak toplam 151 imam-hatip,
müezzin, kayyım ve Kuran kursu öğreticisi ataması
yapılmıştır.
Giresun Milletvekili Sayın
Selahattin Karaahmetoğlu (6/2067) numaralı sorusunda: Diyanet
İşleri Başkanlığı mezhepsel ve ideolojik
yaklaşımlarda ve politikalarda iktidarın yanında durmak ve
bu yönde açıklama yapmak zorunda mıdır? şeklinde
birtakım açıklamaları dile getirerek soruyor. AK PARTİ
iktidarının açıklamalarına paralel açıklamalar
yaptığını söylüyor ve Bu dikkatinizi çekiyor mu? diyor ve
Türkiyenin Suriye sınırındaki il ve ilçe merkezlerinde vaaz
yapan imamlara El Kaide mensuplarınca baskılar
yapıldığı, tehdit edildiği söyleniyor, sorular
doğru mu? diye soruyor.
Anayasal bir kurum olan Diyanet
İşleri Başkanlığı, Anayasanın 136ncı
maddesindeki genel idare içinde yer alan, laiklik ilkesi doğrultusunda
bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında
kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek özel
kanununda gösterilen görevleri yerine getirir. Diyanet İşleri
Başkanlığı Kanununun 1inci maddesinde İslam dininin
inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek,
din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere
görev tanımında bulunulmaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı, Anayasa ve yasalar çerçevesinde toplumu din
konusunda aydınlatma görevini yapmaktadır. Bu görevini yaparken de
Anayasa ve kanunlara uygun hareket etmektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2007 yılı genelgesinin 11inci maddesi
gereği, hutbeler, il hutbe komisyonları tarafından
hazırlanmakta ve okutulmaktadır. Suriye yakınlarındaki il
ve ilçelerde görev yapan imam ve vaizlerin, El Kaide mensupları veya
başka bir terör örgütü tarafından vaaz vermeleri konusunda baskıya
maruz kaldıkları iddiası doğru değildir. Böyle bir
konu asla söz konusu olmamıştır, olması da zaten
düşünülemez.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren AK PARTİ
iktidarları döneminde istisnai kadrolardan yapılan atamalara dair
(6/3148) esas numaralı bir sorusu var.
Bakanlığım döneminde,
Bakanlık merkezinde görevlendirmek üzere, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 59uncu maddesine göre, yalnızca 2 Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği ataması yapılmıştır.
Bakanlığıma
bağlı ilgili kuruluşlarda, Bakanlığım döneminde
ve hükûmetlerimiz döneminde, 2002-2012 tarihleri arasında, Diyanet
İşleri Başkanlığında, Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğine 1, Özel Kalem Müdürlüğüne 1
olmak üzere toplam 2 personelin ataması yapılmıştır.
Söz konusu personeller hâlen görevlerindedir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığına -TİKA
Başkanlığında- istisnai yapılan herhangi bir atama söz
konusu değildir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığında ise Bakanlık
müşaviri olarak 3, hukuk müşaviri 5, toplam 11 tane atama var.
Tabii, bunların isimlerini de
soruyorlar. İsimleri vermek özel bir husustur. Bunlar zaten
kayıtlarda var. O nedenle isimlerini veremiyoruz ama bu uygulama sadece
bizim Hükûmetimize has bir uygulama değildir, bizden önceki hükûmetler
döneminde de benzer uygulamalar her zaman yapılmıştır ama
bizim hükûmetlerimiz döneminde bu istisnai uygulamalara en az düzeyde müracaat
edilmiştir.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın (6/3231) esas
numaralı sorusu. Başbakanlık bütçesinden
Bakanlığıma tahsis edilen temsil, tanıtma giderlerine
ilişkin ödenekten Bakanlığım süresince herhangi bir harcama
yapılmamıştır. Bakanlığımın
bağlı kuruluşları olan Diyanet İşleri
Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı ile Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçelerinden
temsil ve tanıtma giderlerine ilişkin karşılama,
ağırlama, yemek, davet, davetiye, çiçek, afiş,
açılış törenleri, sempozyumlar ve konferanslar gibi
faaliyetlerin 2002-2012 yıllarına ait toplam harcama durumları
yıllara göre; 2002 yılında Diyanet İşleri
Başkanlığı 12.582, TİKA 7.896; 2003: Diyanet 8.468
-küsuratları var ama okumuyorum onları- TİKA 7.310
-Yurtdışı Türkler yok o zaman- 2004: Diyanet 6.990, TİKA
14.129; 2005: Diyanet 8.777, TİKA 9.882; 2006: Diyanet 17.936, TİKA
49.996; 2007: Diyanet 159.166, TİKA 27.116, 2008: Diyanet 48.654,
TİKA 25.006; 2009: Diyanet 998.859, TİKA 45.345; 2010: Diyanet
220.704, TİKA 48.104, Yurtdışı Türkler -2010da kuruldu-
13.181; 2011: Diyanet 1 milyon 22.908, TİKA 98.570,
Yurtdışı Türkler 262.055; 2012: Diyanet 1 milyon 419.084,
TİKA 49.435, Yurtdışı Türkler 303.652.
Ayrıca, Diyanet İşleri
Başkanlığı Başkanlık makamının temsil
giderlerine ilişkin 2002-2012 yıllarına ait toplam harcama durum
bilgileri de şu şekildedir: 2002de -küsuratlarını, izin
verirseniz, okumayayım- 12 bin, 2003te 8 bin küsur, 2004te 6 bin küsur,
2005te 8 bin, 2006da 17 bin, 2007de 11 bin, 2008de 21 bin, 2009da 18 bin,
2010da 50 bin, 2011de 38 bin, 2012de 16 bin. Tabii, bunun küsuratları
da var.
Mersin Milletvekili Sayın Ali
Özün (6/3305) esas numaralı sorusu. 633 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 35inci maddesiyle Diyanet İşleri
Başkanlığına cami ve mescitlerin yönetimi dışında
bir görev verilmemiştir. Cami ve mescitlerin yapımı, tamiri,
tadili, onarımı, bu doğrultuda yapılan bütün iş ve
işlemler kişi, dernek ve vakıflar kanalıyla
yürütülmektedir. Bu bağlamda, Diyanet İşleri
Başkanlığının mülkiyetinde hiçbir cami
bulunmadığından cami ve mescit inşaatlarına ya da
bunların hukuki durumlarına ilişkin bilgi ve belge de
bulunmamaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/3413) esas numaralı sorusuna cevabımız:
Hükûmetimiz döneminde TİKA eliyle Moğolistanda çok sayıda proje
tamamlanmış ve bazı projeler de hâlen devam etmektedir.
Moğolistanda eğitime, aile içi şiddetle mücadeleye, tıbba,
tarım ve hayvancılığa ilişkin projeler de
yürütülmektedir. Moğolistandaki en küçük etnik grup olan Dukha Türklerine
yönelik acil yarım projesi de uygulanmaktadır.
Ayrıca, Moğolistanda 14
ayrı proje ve faaliyet planlanmıştır. Tonyukuk
Anıtının çevre düzenlemesi, Orhun Müzesi tamirat ve
tadilatı, Türkoloji bölümünün açılması dâhil olmak üzere
Moğolistan makamlarıyla pek çok proje yürütülmektedir. Sayın
Başbakanımızın, son ziyaretinde TİKAya, Tonyukuk
Abidelerine giden yolun sıcak asfalt yapılması konusunda
talimatı oldu. Ayrıca, yine Orhun Abidelerinin bulunduğu yerde
hem Bilge Kağan Anıtı hem Kül Tigin Anıtı
bulunduğu yerden alındı, yapılan bir müzeye orijinalleri
taşındı, replikaları da bulunduğu yere konulmak
suretiyle koruma altına alındı. Burada çalışmalar
devam ediyor. Ayrıca, Ulan Batorda Ankara Caddesi ismiyle bir cadde açılışı
da yapıldı. Yine Moğolistanın merkezi Karakurumda Türk
Anıtları Projesi (MOTAP) kapsamında gerçekleştirilen
arkeolojik kazılara da devam edilmektedir. 2002 yılında
Moğolistan Ulan Bator Program Koordinatörlüğü açıldı ve
günümüze değin pek çok alanda proje ve programını hayata
geçirdi. Yakın dönemde Ulan Bator Program Koordinatörlüğü
aracılığıyla Moğolistanın en küçük etnik grubu
olan ve yerel dilde Tsaatan adı verilen Dukha Türklerine
kışlık malzemelerden oluşan insani yardım yapılmıştır.
Projenin bedeli 75 bin ABD dolarıdır. Dukha Türklerine zorlu
kış şartlarıyla mücadele etme noktasında gerekli
yardımlar bundan sonra da yapılmaya devam edecektir. Başkaca
projeler de onlar için hayata geçirilecektir.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın (6/3428) esas numaralı,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının faaliyetlerine ilişkin sorusu. Yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız
tarafından dövizli askerlik bedelinin ve pasaport harçlarının
yüksek oluşu, mavi kart kullanımından kaynaklanan sorunlar, mavi
kart sahiplerinin 3201 sayılı Kanun çerçevesinde emeklilik
haklarının olmaması, ilgili ülkelerden kaynaklanan vize
sorunları, aile birleşiminde yaşanan sıkıntılar,
başta eğitim ve istihdam olmak üzere, sosyal hayatın birçok
alanında yaşanan ayrımcılık vakaları
iletilmektedir. İletilen şikâyetleri anlatıyorum. Yurt
dışında yaşayan Türk ailelerin farklı gerekçelerle
ellerinden alınan çocuklara yönelik çalışmalar
Başkanlığımız tarafından, ilgili bakanlıklar
tarafından takip edilmektedir. Hem Dışişleri
Bakanlığımız hem de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızla
koordineli bir çalışma yürütülmektedir.
Başvuru sahibi ailelere rehberlik
ve danışmanlığın yanı sıra soruna
ilişkin farkındalık oluşturmak maksadıyla ilgili
ülkelerde aktif olan sivil toplum kuruluşları ve uzmanlara dönük
çalışmalar yürütülmektedir. Diğer taraftan, Türk aile
yapısını güçlendirmek için yine ilgili sivil toplum
kuruluşlarının geliştirdiği projeler desteklenmektir.
Vatandaşlarımızın
yaşadıkları ülkelerde aileyi destekleyen, aile sorunlarına
müdahil olan kurum genellikle gençlik daireleri olmaktadır. Bu kurumlar,
çocuğun gelişiminin ve selametinin tehlike altında olduğunu
tespit ettiklerinde ailelere müdahil olmakta ve çocukları alarak koruyucu
ailelere ve yurtlara vermektedir. Türk koruyucu ailenin olmaması durumunda
çocuklar var olan ailelere verilmektedir. Almanya, Hollanda, Avusturyada
çocukların öz din ve kültürüne yabancı ailelere verildiği
durumlar da söz konusudur. Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve
sorunlarına çözüm üretmek maksadıyla çalışmalar yürüten
Başkanlığımız, bu konuda da üzerine düşeni
yapmaktadır. Zira, büyük sıkıntımız, bir defa, ilgili
ülkelerin subjektif nedenlerle çocukları ailelerden aldığı
yönünde hususlar var, iddialar var. Biz, hükûmetler arası
görüşmelerde ve bütün temaslarımızda objektif nedenler olmadan
çocukların alınmaması, çocukların alınması
hâlinde çocukların öncelikle Türk bakıcı ailelere veya
başka aileler olsa bile ailenin onayının alındığı
ailelere verilmesi, eğitimlerinin de çocuğun sahip olduğu kültür
farklılıkları dikkate alınarak, kendi toplumunun
hassasiyeti dikkate alınarak sürdürülmesi ve aileyle görüşünün asla
kesilmemesi konusunda çalışmalarımız sürüyor, henüz bu
konularda atılacak ciddi adımlarımız var. Yurt
dışına gönderdiğimiz hukuk müşavirlerimiz var
büyükelçiliklerde, onlar vasıtasıyla hukuki yardım
yapıyoruz. Ayrıca, orada bulunan avukatlarla, Türk asıllı
avukatlarla bu vatandaşlarımızın yardımına
koşuyoruz ve avukatların hukuki masraflarının da -kurumumuz
tarafından- ihtiyaç hâlinde karşılanmasını
yapıyoruz. Türkiyede ve yurt dışında bu avukatlarla ilgili
özel toplantılar yapıyoruz. Gençlik daireleriyle ilgili Ankarada ve
yurt dışında ilgili ülkelerde STKlarla, diğer kurumlarla
beraber özel toplantılar ve çalıştaylar tertip ettik, bunlar
devam ediyor.
Ayrıca, şu anda, pek çok
ülkede ailelerle görüşen, gençlik daireleriyle görüşen, bu davalara
bakan avukatlarla görüşen, psikologlarla görüşen, STKlarla
görüşen bir heyetimiz, Avrupanın değişik ülkelerinde
çalışmalarını devam ettiriyorlar, raporları
tamamlandı neredeyse. Onun akabinde, bundan sonra
atacağımız adımlar üzerinde de ayrıca
yapılması gerekenleri yapacağız.
Bir de yurt dışındaki
vatandaşlarımızın yoğun olduğu yerlerde bir aile
müşavirliği görevlendirmesi yoluna gideceğiz. Bununla ilgili
yasal çalışmayı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız devam ettirmektedir.
Tabii, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı,
çocuklarımızın ana dillerini unutmaması ve o dili
İstanbul Türkçesinin güzelliğiyle konuşabilmesi için
çalışmalar yaptığı gibi, kendi kültürünü kaybetmeden,
yaşadığı toplumda uyumlu olabilmesi için de gerekli
çalışmaları yürütmekte.
Vatandaşlarımızın
mavi kartla ilgili sorunlarının çözümü konusunda adımlar
atıldı.
Yine, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın oy kullanmasını temin eden
yasalarda değişiklikler yapıldı.
Pek çok konuda, şu anda
cezaevlerinde bulunan vatandaşlarımız, onlarla ilgili
çalışmalara devam ediyoruz.
STKlarla birlikte hareket etme, ortak
sorunlara karşı birlikte mücadele etme konusunda çalışmalar
yürütülüyor.
Almanyaya göçün 50nci yılı
etkinlikleri çalışmaları yapıldı ve pek çok
çalışma burada yapılıyor. Bunların tümünü anlatsam
emin olun burada saatlerce konuşsak vakit yetmez. Soruyu soran sayın
milletvekilimin affına sığınıyorum, bunların
hepsini anlatmak için burada zaman elverişli değil. Ama bilmeli ki bu
teşkilat, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
teşkilatı nerede bir soydaş, nerede bir vatandaş, nerede
bir akraba varsa orada olmayı, onların derdini kendine dert bilmeyi
ve çözüm aramayı kendisine şiar edinmiş bir
teşkilattır. Âdeta, yurt dışı Türk
diasporasını örgütleyen ve bu anlamda, geniş kapsamlı,
sadece vatandaşlarımızı, soydaşlarımızı
değil akraba toplulukları da kapsayacak şekilde güçlü bir
çalışmayı yürüten Türkiyenin en önemli
kuruluşlarından bir tanesi, 2010da kuruldu ama her geçen gün daha
iyi olarak yoluna devam edecektir.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/643) esas numaralı
sorusuna cevabımız: 15 Şubat 2013 tarihi itibarıyla bedelli
askerlik için yapılan başvuru sayısı 70.143; bedelli
askerlikten yararlanan yükümlü sayısı 67.630; bedelli askerlikten
elde edilen gelir 2 milyar 28 milyon 900 bin Türk lirasıdır. Bedelli
askerlikten elde edilecek gelir, 6252 sayılı Kanuna göre şehit
yakınları, gaziler, engelliler, muhtaç erbaş ve er aileleri,
Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup vazife malulleri ile emniyet hizmetleri
sınıfına mensup vazife malullerine yönelik sosyal hizmet ve
yardım faaliyetlerinin finansmanında kullanılacaktır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru tarafından sorulan
(6/1113) esas numaralı soruya
cevabımız: Ülkemiz, Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine 24 Mayıs 2004te,
Kyoto Protokolüne ise 26 Ağustos 2009 tarihinde taraf olmuştur.
Ülkemizin, protokolün
ilk yükümlülük döneminde, 2008-2012 yılları arasında
sayısal bir sera gazı emisyon azaltım veya sınırlama
yükümlüğü yoktur.
Bakanlığımız
tarafından hazırlanan, sera gazı emisyon azaltımı
sağlayan projelere ilişkin sicil işlemleri tebliği 7/8/2010
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu tebliğle, iklim
değişikliğiyle mücadele kapsamında sera gazı
emisyonlarının azaltılması,
sınırlandırılması ve yutak alanların
artırılması maksadıyla gönüllü karbon piyasalarına
yönelik geliştirilen ve yürütülen projelerin kayıt altına
alınması hedeflenmektedir. Türkiye'de 1990 yılından beri
yapılmakta olan çalışmalar sonucunda sera gazı
emisyonları yüzde 20 azaltılmıştır ve toplam azaltılan
emisyon miktarının 1,4 milyar ton civarında olduğu tahmin
edilmektedir.
Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğrunun (6/1125) esas numaralı sorusu. Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı tarafından Tokat ili ve
ilçelerinde toplam 3.240 konut üretilmiştir. Ayrıca, Tokat ili toplu
konut uygulamaları kapsamında 3 adet ilköğretim okulu, 1 adet
kreş, 1 adet kütüphane, 4 adet spor salonu, 3 adet ticaret merkezi, 1 adet
büfe, 1 adet sağlık ocağı, 2 adet hastane, 1 adet sevgievi,
2 adet cami, 1 adet halk eğitim merkezi yapılmıştır.
Merkezde 1inci etapta
216, 2nci etapta 438, 3üncü etapta 480; Niksar 1inci etapta 240, Niksar
2nci etapta 240, Niksar Derebağ mevkisi 3üncü etapta 296; yine Turhalda
380, Pazar ilçesinde 32, Almus ilçesinde 160, Almus ilçesinde 2nci etapta 240,
Artovada 104, Zilede 320 konut yapılmıştır.
Burada Tokat ili Erbaa
ve Reşadiye ilçelerinde yürütülen herhangi bir konut projesi ya da
planlama çalışması bulunmamaktadır. Ancak, yer problemi
nedeniyle tasfiye edilen Tokat ili Reşadiye ilçesi 50 yataklı yeni
devlet hastanesiyle altyapı ve çevre düzenleme inşaatı işi
hâlihazırda proje aşamasındadır. Ayrıca, idare
tarafından, nüfusu 40 binin altında bulunan yerleşim
birimlerinde belediyelerle iş birliği içinde talep örgütlenmesi yolu ile projeler hayata
geçirilmektedir. Reşadiye Belediyesi veya Kaymakamlığı
tarafından TOKİye iletilen herhangi bir konut talebi
bulunmamaktadır. Konut yapımına uygun arsa temin edilir,
mülkiyet ve imar verileri idareye gönderilir, bu konuda talep olursa
Reşadiyede adım atılabilir. Erbaa ilçesinin nüfusu 40 binin
üzerinde olup bu ilçe için de ilgili kaymakamlık ya da belediye
tarafından TOKİden herhangi bir talepte
bulunulmamıştır. Gerek Reşadiye gerek Erbaa talepte
bulunursa taleplerinin yerine getirilmesi sağlanacaktır.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/1193) esas numaralı sorusuna cevabımız:
İlgili tüm kurum ve kuruluşların katkılarıyla çocuk
işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan
kaldırılmasına yönelik olarak Çocuk İşçiliğinin
Önlenmesi İçin Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi
hazırlanmıştır. Hazırlanan bu program ile başta
çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri olmak üzere, çocuk
işçiliğinin on yıllık bir süre, 2005-2015, içinde önlenmesi
temel hedeftir. Tarafı olduğumuz Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına
İlişkin Avrupa Sözleşmesi ile diğer uluslararası
belgelerde yer alan ve çocuk haklarıyla ilgili kabul edilen evrensel
ilkeler, 12/9/2010 tarihinde yapılan referandum ile Anayasa metnine dâhil
edilmiştir.
Mevsimlik gezici tarım işçilerinin
çalışma ve sosyal hayatlarının iyileştirilmesi konulu
Başbakanlık genelgesi ve Mevsimlik Gezici Tarım
İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının
İyileştirilmesi Projesinde zamana bağlı programda da
öncelikli hedef grup olarak belirlenen mevsimlik gezici geçici tarım
işlerinde çocukların çalışmasının önlenmesine ve
eğitime ulaşımlarının artırılmasına
yönelik önemli tedbirler alınmıştır. Ayrıca, tüm
ilgili kurum ve kuruluşların, üreticiler ve sivil toplum kuruşlarının
katılımıyla 20 ilde, yılbaşında, Fındık
Üretilen İllerde Çocukların Tarladan Uzak Tutulması Eylem
Planı hazırlanmıştır.
2012-2015 yılları içerisinde planlanan
faaliyetler ise şunlardır: Avrupa Birliğine üye ülkelerdeki
düzenlemeler ve uygulamalar da örnek alınarak çocukların sanatsal ve
kültürel faaliyetlerde çalıştırılmasına ilişkin düzenlemeler
yapılacaktır. Çocuk İşçiliğinin Önlenmesinde Yerel
Kaynakların Etkinleştirilmesi Projesi hazırlanmış ve
2012-2014 Yatırım Programına konulmuştur. Ayrıca, AB
Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında 2013 programına
alınmak üzere mevsimlik gezici, geçici tarım işlerinde çocuk
işçiliğinin en kötü biçimlerinin önlenmesi projesi
geliştirilmiştir.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı çocuk ve gençlik merkezleri hizmet
vermektedir.
Yine, Başbakanlığın
2005/5 sayılı genelgesiyle Sokakta Yaşayan veya Çalışan
Çocuklara Hizmet Modeli uygulamaya konulmuştur. Model ile sokakta
yaşayan çocukların örgün veya mesleki eğitime dâhil edilmeleri
ve ailelerin yanına veya kuruluş bakımına yönlendirilerek
eğitimini tamamlamış iş sahibi gençler olarak rehabilitasyonlarının
tamamlanması sağlanmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca
gerekli teftişler yapılmıştır. Bu kapsamda, 2007
yılında 3.144 çırak, 634 çocuk işçinin; 2008 yılında
1.936 çırak, 624 çocuk işçinin; 2009 yılında 740
çırak, 465 çocuk ve 6.620 genç işçinin; 2010 yılında 2.338
çırak, 13.278 çocuk ve 8.993 genç işçinin; 2011 yılında da
4.214 çırak, 8.443 çocuk ve 8.231 genç işçinin çalıştığı
iş yerlerinde yukarıda belirtilen hususları da kapsayacak
şekilde teftiş faaliyetleri yürütülmüş, aksaklıklar,
yasalara aykırı durumlar olması hâlinde de gerekli
yaptırımlar uygulanmıştır.
Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu il
müdürlüklerinde görev yapmakta olan sosyal güvenlik denetmenlerine ihbar,
şikâyet, ALO 170 ve BİMER vasıtasıyla kuruma intikal eden
her konu da titizlikle incelenmekte, gereği yapılmaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun (6/1226) esas numaralı sorusu.
Bakanlığımızca İmar Kanunu kapsamında
yapılan ve enerji verimliliğiyle ilgili olarak binalardan vergi,
resim, harç alınmaması konusundaki teşvik
çalışmaları devam etmektedir. Ancak, faizsiz kredi verilmesine
ilişkin somutlaşmış bir çalışma
bulunmamaktadır.
İstanbul Milletvekili Sayın
Sebahat Tuncel tarafından verilen (6/1428) esas numaralı soruya
cevabımız: Bilindiği üzere, milletvekilleri tarafından
Başbakan veya bakanlara sorulan yazılı ve sözlü soru önergeleri
ile ilgili sayısal veriler Türkiye Büyük Millet Meclisi web
sayfasında yayınlanmaktadır. Milletvekilleri tarafından
sorulan soru önergeleri, kamu kurum ve kuruluşları tarafından,
elindeki bilgi ve belgeler doğrultusunda cevaplanmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 24üncü Yasama Döneminde 16/4/2013 tarihi
itibarıyla toplam 20.517 adet yazılı soru önergesi
verilmiştir. Söz konusu önergelerden 5.233 adedi süresi içinde, 8.432
adedi ise süresi geçtikten sonra cevaplandırılmıştır.
Cevaplandırılmayan soru önergesi sayısı 4.746dır.
İşlemde olan önerge sayısı ise 2.106dır. Sözlü soru
önergelerine ilişkin olarak ise toplam 3.519 adet sözlü soru önergesi
verilmiş olup bunların 1.038 adedi cevaplanmış, 2.467 adedi
ise gündemdedir, 14 adet soru önergesi ise geri alınmıştır.
Bilindiği üzere, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 99uncu maddesinde Yazılı
sorular, Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa
gönderildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde
cevaplandırılır.
Başkan, bu süre içinde
cevaplandırılmayan yazılı sorular için Başbakanın
veya ilgili bakanın dikkatini çeker.
Yazılı sorular, dikkat çekme
yazısının gönderildiği tarihten itibaren on gün içinde
cevaplandırılmazsa, önergenin süresi içinde
cevaplandırılmadığı gelen kâğıtlar
listesinde ilan edilir. hükümleri yer almaktadır. Soru önergelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde belirtilen sürelerde, on
beş günlük süre içinde cevaplandırılması konusuna
bakanlarımız tarafından büyük önem verilmesine rağmen
bazı imkânsızlıklar nedeniyle soru önergelerine süresi içinde cevap
verilmesi söz konusu olamamaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, süremiz
geçti. Soruları olan sayın milletvekillerimiz sisteme girmişler,
onlar da ekstra açıklama istiyorlar. Cevaplamadığınız
sorular var.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, sorulara
tatlı tatlı cevap verdiniz, teşekkür ediyorum. Ama son günlerde
dar siyasi çevreler ramazan ayının belli bir takvime
bağlanmasını düşündüğünüzü söylüyorlar. Mesela Her
sene aralık ayında ramazan olsun. der gibi bir ifade
kullanıyorlar. Bu doğru mu? Buna bir cevap verirseniz memnun oluruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Akdenizin
sanayisiyle parlayan yıldızı Kahramanmaraş.
Kahramanmaraşımızda aynı zamanda da meyve
yetiştiriciliği ön planda. Bunlardan, mesela, Andırın
bölgesinde kiraz direkt ihracata gitmekte. Bununla beraber, zeytin
üreticiliği; Göksun bölgemizde elma üreticiliği; bununla beraber,
merkezde, aroması çok yüksek olan, çok yüksek kalitede olan üzüm
yetiştiriciliği var. İhracata yönelik, bu meyve
yetiştiricilerine bir teşvik düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dedeoğlu.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii, Bekir Bey çok özenle,
sorularıma cevap vermemek için kaçtı çünkü benim sorularımda
AKPnin yaptığı büyük yolsuzluklar var. Bu yolsuzlukları
zaten kendisi de bildiği için cevap vermedi. 8 tane sorum vardı, öyle
çorba yaptı ki sorulara cevap verirken
Mesela 4üncü sırada, 7nci
sırada, 10uncu sırada, 23üncü sırada, 24üncü sırada,
34üncü sırada ve müteakip sayfalarda, işte 39uncu sırada,
41inci sırada sorularım vardı. Tabii bu AKPli bakanların
özel davranışıdır. Bana, sorularıma cevap vermemek
üzerine kaçıyorlar. Siz kaçın, ben sizi kovalayacağım, ta
cehennemin kapısına kadar götüreceğim sizi; cehennemin
kapısında da yakalayacağım sizi; diyeceğim ki, ey bu
cennetin, cehennemin kapısını tutanlar, buraya onları
sokmayın, burada yerleri yok...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen
zebani misin? Cehennem zebanisi misin?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Sayın Yılmaz, size söz
veremiyorum çünkü bu, sadece sözlü soruları sormuş olan
milletvekillerimizin bir hakkıdır. Onun için, Sayın Yılmaz,
sisteme girmişsiniz ama size söz vermiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de sordum, 8
sorum var. Niye bana cevap vermiyor? Ona konuşma hakkım var.
RECEP ÖZEL (Isparta) Demek ki gerek
görmemiş cevap vermeye!
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun bedelini
size ödeteceğim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ödet
bakalım. Nasıl ödeteceksin zebani?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu soruları
böyle çıngırak yapıp boynunuza asacağım sizin. Bu
bakanlar cevap vermiyor.
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Halamanın sorduğu konu, böyle ramazan ayını
sabitlemek gibi bir çalışma, böyle bir şey yok. Kimsenin
aklında da böyle bir şey yok, yani rüyasında da böyle bir
şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye
sıradan gitmedin de benim bir tane soruma cevap vermedin?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bunu yapmak da mümkün değil, böyle bir şeyin
olması söz konusu değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kasten Doğrusunu
söyle, dürüst ol!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Yani bu, aslı astarı olmayan büyük bir yalan.
Yani, hiçbir zaman da böyle bir şeyin olması söz konusu
değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yalan mı,
gerçek mi, sonra gösteririm sana.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Dedeoğlu İhracata yönelik, meyve
üreticiliğine ilişkin, sebze üreticiliğine ilişkin bir
teşvik uygulaması var mı? diye sordu. Tabii, bu ekonomiyle
ilgili sorularda sizin sorularınız da vardı cevap vermem gereken
sorular içerisinde ancak süre yetmediği için ben o sorulara cevap
veremedim, fırsatım olmadı. Sayın Başkan izin
vermiş olsaydı cevap verecektim. Orada verilen destekler ve verilecek
desteklere ilişkin bilgiler var. Ben, isterseniz, birazdan size o sorunun
yazılı cevabını da takdim ederim. Olur mu?
Sayın
Gençin söylediği şeye gelince: Tabii, Sayın Genç her zaman
kendisine yakışan üslupta konuşmayı tercih etti. O yüzden
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sana yakışan üslup bu, sen bunu hak ediyorsun
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bir şey
söyleyeceğim
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bak Bekir, sorularımı seçtin seçtin, geçtin. Niye
sıradan cevap vermiyorsun? Yine geçtin, cevap vermedin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Genç, bir dakika
Bir
dakika
Bir dakika
Dinledim
seni. Beni dinle.
Şimdi,
benim, Başkanlığa verdiğim soru listesinde, sorular benim
cevapladığım sıraya göre
KAMER
GENÇ (Tunceli) işte burada
işte buradacanım
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Efendim, ben verdim. Bir dakika
Buyurun
Cevap vereceğim ama.
Ben
öyle verdim ama Başkanlık benim verdiğim listeyi sonundan
başa doğru okudu ve liste oradan karıştı; bu, bir.
İki,
sizin sorduğunuz sorular cevabı verilmeyecek sorular değil.
Bizim yaptığımız işlerin hiçbirinde cevabı
verilmeyecek bir işimiz yok. Hesabını veremeyeceğimiz bir
işimiz yok. Abdestimizden hiç şüphemiz olmadı bugüne kadar. Onun
için sizin sorularınıza da bizim cevabımız var. Eğer
Sayın Başkan süre verse ben burada bütün diğer soruları
cevaplamaya hazırım.
Sayın
Başkan, Genel Kurul izin verirse, Sayın Gençin ve diğer
arkadaşların hepsinin sorularını cevaplandırayım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Kaçıyorsunuz, kaçıyorsunuz
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bizim
kaçtığımız yoktur. Bizim kaçtığımız
yoktur.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Soruların altında kalıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri
Bir dakika Sayın
Bozdağ
Sayın
Bakan, sayın milletvekillerimiz; biliyorsunuz, cevaplanmayan sözlü sorular
gündemdeki yerlerini devam ettiriyorlar, tekrar cevaplandırılmak
üzere burada gündeme alınıyorlar. Bunun altını tekrar
çizeyim. Size bir ufak hatırlatma yaptım.
Buyurunuz
Sayın Bozdağ.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, biz,
Kamer Gençin sorularını cevaplayacağımızı
Başkanlık Divanına ilettik. Cevaplarımızı da
yanımızda getirdik. Hatta grubumuz bize dediler ki:
Başkanlık Divanı soruları okumayacak. O yüzden daha fazla
soru getirin, cevaplayın. Biz, Başkanlık Divanı
soruları okumayacak, doğrudan cevap vereceğiz diye getirdik
ancak CHP Grup Başkan Vekilimiz Sayın Hamzaçebinin talebi üzerine
soruların okunduğuna dair bizim bir malumatımız oldu. Öyle
olunca da süre uzadı, biz cevap veremedik.
KAMER
GENÇ (Tunceli) İki saattir sorulara cevap veriyorsun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yoksa cevaptan
kaçtığımız yok. Her soruya verecek cevabımız var.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bu sıraya göre niye gitmedin?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sizin sorularınıza da
verecek cevabımız var. Sizin söylediklerinizin hepsi iftira. Onun
için
KAMER
GENÇ (Tunceli) İftirayı sen atıyorsun çünkü senin özün iftira.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Aynen, cevap tek: İftira
Başka bir şey yok.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sözlü
sorular süresinde cevaplanmıştır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sorduğum soruya cevap versin!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Peki, niye iftira atıyorsun!
BAŞKAN
- Otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.03
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere
seçim (S.Sayısı : 451) (x)
BAŞKAN Şimdi,
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılacak seçime
başlıyoruz.
Bu seçim, 6085 sayılı
Sayıştay Kanununun 15 ve 16ncı maddeleri ile İç Tüzükün
150nci maddesine göre gizli oylamayla yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca
oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu
tarafından Sayıştay üyelikleri için boş üyelik
sayısının 2 katı olarak belirlenen adayları içeren oy
pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartı ile Sayıştay meslek
mensupları kontenjan grubu listesinden en çok oyu alan 5 aday
Sayıştay üyeliğine seçilmiş olacaktır.
Şimdi, gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üye Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar, İstanbul dâhil;
Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak
Zonguldak'a kadar, Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekilinin
adını defterden işaretleyecek ve kendisine mühürlü oy
pusulası ve bir zarf verecektir.
Milletvekilleri Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanmayacaklardır. Adını ad defterine
işaretlettiren ve mühürlü oy pusulasını alan sayın üye oy
kabinine girecek ve oy pusulasında Sayıştay meslek grupları
kontenjanı grubu listesinden 5 adayın karşısındaki
kareyi çarpı işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını
zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy
kutusuna atacaktır.
Aynı zarftan birden çok oy
pusulası çıkması hâlinde bu oy pusulalarının
tamamı ve Sayıştay meslek mensupları kontenjan grubu
listesinden 5'ten fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları
geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulalarında da dipnot
olarak belirtilmiştir.
Kabinlere aynı renk tükenmez
kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaktır.
Oy
pusulasında oyun kime ait olduğunu belirleyecek herhangi bir işaret,
imza, karalama veya kabinlerdeki kalemlerden başka renkli bir kalem
kullanma gibi durumlarda oy geçersiz sayılacaktır.
Sayın kâtip
üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
Oylamanın
sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu
tespit edeceğim:
Oğuz
Kağan Köksal, Kırıkkale? Burada.
Fikri
Işık, Kocaeli? Yok.
Haluk
Eyidoğan, İstanbul? Yok.
Sakine Öz, Manisa?
Yok.
Ömer Faruk Öz,
Malatya? Burada.
Mehmet Siyam
Kesimoğlu, Kırklareli? Yok.
Vedat Demiröz,
Bitlis? Yok.
Mehmet Vecdi
Gönül, Antalya? Yok.
Mehmet Yüksel,
Denizli? Yok.
Ahmet Toptaş,
Afyonkarahisar? Yok.
Fatoş Gürkan,
Adana? Yok.
Rahmi Aşkın Türeli,
İzmir? Yok.
Kerim Özkul, Konya? Yok.
Ömer Selvi, Niğde? Yok.
Sümer Oral, Manisa? Yok.
Yılmaz Tunç, Bartın? Burada.
Birgül Ayman Güler, İzmir? Yok.
Mehmet Muş, İstanbul? Burada.
İsmail Kaşdemir, Çanakkale?
Yok.
Ramis Topal, Amasya? Yok.
Hakkı Köylü, Kastamonu? Yok.
Muzaffer Çakar, Muş? Yok.
Hakan Çavuşoğlu, Bursa?
Burada.
İsimlerini okuduğumuz
arkadaşlar Tasnif Komisyonu üyeleri olarak yerlerini alsınlar.
Şimdi, gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kupaları
kaldırılsın lütfen.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen
yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin
adlarını tekrar okuyorum: Oğuz Kağan Köksal,
Kırıkkale Milletvekili; Ömer Faruk Öz, Malatya Milletvekili;
Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili; Mehmet Muş, İstanbul
Milletvekili; Hakan Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili.
Sayın Özün yerine İstanbul
Milletvekili Ahmet Haldun Ertürk
(Oyların ayrımı
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için
yapılan seçime ait Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
451 sıra sayılı raporda
belirlenen adaylardan Sayıştay'da boş bulunan 5 üyelik için
yapılan seçime 260 üye katılmış, kullanılan
oyların 5i geçersiz sayılmış, geçerli oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye Üye
Üye
Oğuz Kağan Köksal Ahmet Haldun Ertürk Yılmaz
Tunç
Kırıkkale İstanbul Bartın
Üye Üye
Mehmet
Muş Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul Bursa
Mustafa Mis 255 oy
Ömer Burhanlı 254 oy
Ahmet Okur 252 oy
Orhan Yaşa 251 oy
Özcan Rıza Yıldız 251 oy
Ahmet Tezcan 4 oy
Kadir Özen 3 oy
Ahmet Ay 2 oy
Fikret Çöker 2 oy
Hüseyin Dikilitaş 1 oy
Geçersiz 4 oy
Boş 1 oy
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, buna göre Sayıştay meslek mensupları kontenjan
grubundan Sayın Mustafa Mis, Sayın Ömer Burhanlı, Sayın
Ahmet Okur, Sayın Orhan Yaşa ve Sayın Özcan Rıza
Yıldız Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Alınan karar gereğince
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı Milletvekili İdris
Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk'ün;
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı
Milletvekili İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı
Avukatlık Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk'ün; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/750, 2/1326, 2/1343, 2/1344) (S.
Sayısı: 444) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 444 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hasan Hüseyin Türkoğlu,
Osmaniye Milletvekili.
Sayın Türkoğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 444 sıra sayılı Tasarı'nın
geneli üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yargı paketlerinin bir
parçası olan bu tasarı yargı sistemimize yeni düzenlemeler
getirmektedir. Tasarının, davaların Yargıtaydaki temyiz
aşamasını yeniden düzenleyen 1inci maddesi ile yasa
dışı eğitim kurumu kurucu ve çalışanlarının
cezadan müstesna tutulmasını düzenleyen 10uncu maddelerinin arızalı
olduğunu, tasarıdan çıkarılması gerektiğini
sözlerimin başında ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sağır sultan da biliyor ki
yargı paketlerinin getirilme sebebi PKKnın talebidir.
Vatandaşımızın yargı paketleri tarafında yer
almasını sağlamak için de bazı faydalı düzenlemelerin
paketlere Hükûmet tarafından dâhil edilmesi stratejisi artık ayan
beyan ortadadır. Bu paketler aracılığı ile PKKya
verilen hiçbir taviz terörü geriye çekememiştir. Daha dün televizyonda,
ekranlarda boy gösterip PKKnın çekilme takvimini anlatanlar nerelerdedir?
Şu güne kadar sınır dışına çıkacak.
İşte, şu tarihte silahlarını teslim edecek, bu tarihte
başka ülkelere gidecek. Kalanları Türkiyeye dönüp topluma entegre
olacak. diye bas bas bağırıp gözümüzün içine baka baka
yalanları sıralayanlar ortalarda görünmemektedirler. Silahsız
çıkış yok. Meclis karar almazsa olmaz. denilerek daha ilk
adımda, sözde süreç tıkanıvermiştir. Siz karşınızdakileri
herhâlde namuslu, sözüne itimat edilen Türk vatandaşları
zannediyorsunuz. Hükûmetin uyanması, müzakere ettiği, pazarlık
yaptığı şahsiyetlerin bebekleri bile ayırmadan
binlerce insanımızı katletmiş caniler olduğunu
artık anlaması gerekmektedir. Şeytanla masaya oturursan ütülmek,
katille yatağa girersen üzülmek mukadderdir.
Bugün de aynı film tekrar
izleniyor. İmralı istiyor, Savcılar hukuku askıya alsa ne
olur? diyen Adalet Bakanı hazırlıyor, Başbakan önümüze
koyuyor, sizler ise önünü arkasını hesaplamadan savunma yapıyorsunuz.
Ekran karşısına geçtiğinizde, basına demeçler
verdiğinizde, kahvede, sokakta, yaptıklarınızı izahta
yanlışlarınızı mazeretler arasına gizlemeye
muktedir olabilirsiniz. Ancak, inanıyorum ki birçoğunuz akşam yastığa
başınızı koyduğunuzda, kendinizi Yüce Rabbimizle
yalnız başınıza hissedip vicdanınızla baş
başa kaldığınızda Ben ne yapıyorum; kime, ne
için hizmet ediyorum? diye kendinizi sorgulamak durumunda kalıyorsunuz,
kalmalısınız da. Eğer gerçek müminler iseniz Rahmana
mı, tağuta mı hizmet ettiğinizi
sorgulamalısınız. Bin yıldır ilâyikelimetullah için
kendisini Allah yoluna adamış, bunun için can vermiş, can
almış bir milletin torunlarına, evladıfatihâna neyi reva
görüyoruz? Bu aziz milleti nerelere, hangi kaos ve parçalanma girdaplarına
sürüklüyoruz?
Bu aziz ve mübarek millet, İslamdan
gayrı bir millet değildir. Allah'a ve onun dinine hizmet etmek
isteyenler bu millete hizmet etmelidir çünkü bu millet Allah'ın ilahi
övgüsüne mazhar olmuş bir millettir. Bu millete hizmet etmek isteyenler de
Allah'a ve onun dinine hizmet etmiş sayılırlar çünkü bu millet
Allahın birliğini ve onun makbul saydığı din-i
İslamı yeryüzüne hâkim kılan bir millettir. Hiç kimse Türk'süz
bir İslam, İslamsız bir Türk milleti tasavvur edemez. Bu yüzden
Türk milletini sevmek ve ona övgüde bulunup saygıyı ifade eden millî
duyguları, milliyetçiliği ayakları altına almak
Başbakan da olsa hiç kimsenin haddi değildir.
Bu milleti ve koruduğu
değerleri Malazgirt'te Ortodoks Bizans ordularıyla; Filistin'de,
Suriye'de Haçlı seferleriyle; Avrupa'da Katolik Vatikan ittifaklarıyla;
Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınarda Batının işgal
ordularıyla bin yıldır, mütemadiyen, bıkmadan, usanmadan
ayakları altına almaya çalışanlar olmuştur. Ancak,
Allah'ın takdis ettiği bu millet Malazgirt Ovasında Gazi
Alparslanlar; Kudüs'te Salâhaddin Eyyubîler; İstanbul'da Hazreti Fatihler;
Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da Mustafa Kemaller bu zihniyete
tarih önünde hadlerini bildirmiştir. Bugün de bu aziz millet
Batılı Haçlı zihniyetine ve onların içerideki sureti haktan
görünen iş birlikçi uzantılarının haddini bildirmeye ve
hesabını görmeye Allah'ın izniyle daima muktedir olacaktır.
Şimdi herkesin yeniden
düşünme zamanıdır. AKPyi yönetenler şapkalarını
önlerine koyup, Tayyip Erdoğanın uvertür diye gördüğü ama benim
için her biri birbirinden kıymetli vatansever AKPli vekil
arkadaşlarımın da ellerini vicdanlarına koyarak bir daha,
ama bu defa Allah rızası ve bu ilahi övgüye mazhar olmuş aziz
milletin bekası için bir daha düşünmesi gerekir. Bu zillete neden
katlanıyoruz? Bunları neden ve kimin için yapıyoruz? Güzel
ülkemizde otuz yıldır baş gösteren bu Allah tanımaz fitneye
neden bugün olabildiğince cömert ve tavizkâr davranır hâle geldik? 76
milyonluk Türkiye neden 3-5 bin PKKlı caniye teslim oluyor? Neden
İmralıdaki bebek katilinin isteklerine ve talimatlarına Allah
emriymiş gibi iman ve itaat ediliyor? Neden Söğütözü, Kandil ve
İmralının kuşatmasına rıza gösteriyor? Hiç
kimse, gerçek olarak yaşanan bu durumu, feraseti yüksek aziz Türk milleti
karşısında inkâr da edemez, tevil de edemez. Olan biten, bütün
açıklığı ve aleniyetiyle ortadadır. Demokratik
özerklik isteniyor, hoop Büyükşehir Belediye Kanunu hemen geliyor.
PKKlılar Kürtçe savunma yapabilsin diyor. Başüstüne. deyip bir
yargı paketi hazırlanıyor. KCK tutukluları serbest
kalacak. deniyor, hoop hemen bir yargı paketi daha geliyor. Az önce de
söyledim, aynı filmi tekrar tekrar izliyoruz. Başbakan sekiz
yıldır Türk kamuoyuna Akan kan duracak, silahlar susacak, analar
ağlamayacak, barış gelecek. diye sürekli pembe tablolar çizip
boş beklentiler yaratmaktadır. Bugüne gelinceye kadar Başbakan
Kürtçe konuşma ve yayın yasağı kaldırılırsa
terör bitecek. dedi, yasaklar kaldırıldı ama terör yine devam
etti. Kürtçe öğrenim yasağı kaldırılırsa terör
bitecek. dedi, Kürtçe öğrenimine izin verildi ancak terör bitmedi. Kürtçe
televizyon yayını serbest bırakılırsa terör bitecek. Dedi;
Önce TRT GAPta Kürtçe yayın başladı, sonra TRT Şeş
kuruldu ve yerel televizyonlara da yayın serbestliği getirildi ama
terör yine bitmedi. Terörle mücadele eden komutanlar yargılanırsa, sözde
terör örgütünü yöneten Ergenekon çökertilirse terör bitecek. dedi; terörle
mücadele etmiş bütün komutanlar içeri tıkıldı, Genelkurmay
başkanlarına terörist damgası
yapıştırıldı, sözde Ergenekon çökertildi ama PKK
dışarıda ve ayakta kaldı. Taş atan çocuklar
yasası çıkarsa, operasyonlar durdurulursa, İmralı devlet
tarafından muhatap alınırsa terör biter. dedi Sayın
Başbakan; yasalar çıkarıldı, operasyonlar durduruldu, terör
örgütünün elebaşısı Hükûmet ve devlet tarafından
meşrulaştırılarak muhatap alındı, pazarlık
masasına oturuldu ama yine terör bitmedi.
Şimdi, KCK
tutuklularını bırakırsak terör bitecek. deniliyor. Hep
inandık ve her defasında aldatıldık. Şimdi buna
nasıl inanacağız? Terör örgütü Başbakanın yumuşak
karnını, zaaflarını tespit etmiştir. Bu nedenle sadece
seçim dönemlerinde Tayyip Erdoğanın iktidarda kalmasına zarar
vermemek için terör eylemlerine ara vermiş ancak bunun
karşılığında da önemli tavizler
koparmıştır. PKK, her pazarlıkta biraz daha siyasallaşmış,
bölücü propaganda hukuk karşısında
meşrulaşmış, bölücü talepler birer birer yerine
getirilmiştir.
Vicdan sahibi herkes şunu iyi
anlamalıdır: Bölücü terör bir demokrasi ve hak yoksunluğundan
dolayı ortaya çıkmadığı gibi sırf bu nedenle de
devam etmemektedir. PKK terör örgütünün hedefi hiçbir zaman hak elde etmek ve
ülkemize demokrasi getirmek olmamıştır. Kaldı ki
şeytandan bir melek çıkarılamayacağı gibi, teröristten
demokrat, terör örgütünden de demokrasi projesi üretilemeyeceği herkes
tarafından iyi bilinmektedir.
PKK, Marksist -Leninist, devrimci
şiddet stratejisinin gereği olarak bugüne kadar kadın,
yaşlı, çocuk demeden, asker- sivil ayrımı gözetmeden
birçok vatandaşımızın kanını dökmüştür.
Üstelik, canına kastettiği vatandaşlarımızın
birçoğu sözde hakkını savunduğu Kürt kökenli kardeşlerimiz
olmuştur. Bağımsız, sosyalist bir Kürdistan hayalleriyle
devlete karşı silahlı kalkışma başlatan böyle bir
terör örgütünü demokratik açılım projeleriyle, beşeri
hürriyetler ve kültürel haklarla tatmin ederek sorunu çözeceğini
düşünmek siyasal iktidar için büyük bir zafiyettir. Verilen her taviz bir
sonraki adımın dayatılması, yeni tavizlerin gündeme
alınması için terörün daha da şiddetlenmesine, daha fazla
canın yanmasına ve gözyaşına neden olmaktadır.
Bu gerçeğe rağmen hâlâ
Hükûmet, tavizleri nerede ve nasıl durduracağını,
milletimizin sabrını hangi noktaya kadar zorlayacağını
tayin edememiştir. Hükûmetin kararsızlığı,
hazırlıksızlığı ve bunlara bağlı olarak
yaşadığı siyasi panikatakları, milletimiz
bünyesinde büyük bir karamsarlığa, umutsuzluğa ve endişeye
yol açmaktadır. Dün Başbakanın şiddetle eleştirip
reddettiği talepler, bugün büyük bir şevkle yerine getirilmektedir.
Bugün reddedilenlerin ise yarın kabul edilmeyeceğine dair hiçbir
güvenilir siyasal teminat sunulamamaktadır.
Hükûmet,
bölücü rüzgâr karşısında oradan oraya savrulup durmaktadır.
Elinde bütünlüklü, her durumu göz önünde tutarak seçenekleri olan bir proje
mevcut değildir. Bunun farkında olan PKKnın her fırsatta
terörü ve silahı dayatmaya devam edeceği ve bağımsız
Kürdistan hedefini elde edinceye kadar tatmin edilemeyeceği, bugünden görülmesi
gerekli bir gerçekliktir.
Tavizler
üzerinden yürüyen terörle mücadele anlayışı
pazarlığın her tıkanışında yeni
şehadetleri, yeni bağrı yanık ağlayan anaları ve
daha fazla dökülen kanları önümüze çıkaracaktır. Bu yüzden,
milletimizin, bölücü terörle mücadele konusunda Hükûmete güveni
kalmamıştır. Milletimizle AKP iktidarı arasında bir
güven bunalımı doğmuştur. Hükûmet kendisini de, milleti de
pembe tablolarla aldatmaktan vazgeçmelidir. Milletin kaderini ilgilendiren
gerçekler, milletin kendisiyle mutlaka paylaşılmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, yargı paketleri bir hak, hürriyet ve adalet paketi
değildir; teröriste taviz paketidir. Çünkü Başbakanın dümeninde
olduğu iktidar gemisi, uzun zamandır yelkenlerini demokrasi ve
özgürlük rüzgârlarıyla değil; zorbalığın ve
despotluğun, kendisi gibi düşünmeyenleri baskılama ve yok etme
arzusunun karşı konulmaz fırtınalarıyla
şişirmektedir. AKP İstanbul İl Başkanının
tabiriyle, artık bir kısım ittifaklar sona ermiştir.
AKP,
özellikle kendisini liberal ve özgürlükçü diye tanımlayan yetmez ama
evetçi kesimleri dahi kendi sınırsız iktidarı için ayak
bağı olarak görmeye başlamıştır. Demokratik
sistemi ve birey özgürlüklerini kendi siyasi ikballeri ve kişisel
hesaplarını gerçekleştirmek için basit bir payanda olarak gören
bir zihniyetin, aziz milletimizi huzurlu ve güvenli limanlara
ulaştırması tabii ki beklenemez.
AKP
artık dibine kadar despotizme batmıştır. Geçer akçesi de ya
asimilasyon ya eliminasyon siyasetidir. Kırk katır mı, kırk
satır mı? Milletimizin önüne konulan tek seçenek, ya Tayyip
Erdoğanın istediği bireylere dönüşerek yaşayabilmek
ya da sindirilip yok edilmektedir. Başbakan kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan,
kendisi gibi yaşamayan hiç kimsenin varlığına tahammül
edememektedir. Buna AKP milletvekilleri de, hatta Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül bile dâhildir. Kendisine muhalif tüm sesleri susturmakta,
farklı düşünen herkesi ipe sapa gelmez çeşitli gerekçelerle
itham ederek yargı önüne atmakta, yargılamaları keyfî bir
cezalandırma yöntemi olarak kullanmaktadır.
Hükûmet politikalarını
eleştiren gazeteciler, bilim adamları, sivil toplum mensupları
ve bürokratlar ifade ettikleri düşünceleri, yazdıkları
yazıları ve yayınlayamadıkları kitapları nedeniyle
suçlanıp gözaltına alınmakta, hayalî suçlar isnat edilerek
kendilerini aklamaları istenmektedir. Hükûmet ve onun kuşatması
altındaki yargı kurumu eliyle masumiyet karinesi ters yüz edilerek
birer suçluluk karinesi hâline dönüştürülmüştür.
Bir yandan düşünceyi açıklama
ve yayma hürriyeti yok edilip düşünceler kafaların içerisine
hapsedilmeye çalışılırken, diğer yandan bireysel
özgürlükler birer birer kemirilip içleri boşaltılmaktadır. Suç
ve suçluyla mücadele perdesi arkasında, her vatandaş potansiyel bir
tehdit olarak algılanıp, devlet kurumları tarafından
gözlenmekte, haberleşmeler dinlenmekte, herkes takip ve tarassut
altında tutulmaktadır. Devlet kurumlarına kamunun huzur ve
emniyetini sağlamaları için tahsis edilen kamu kaynakları ve
teknolojik imkânlar, vatandaşlarımızın gizli kalması
gereken özel hayatlarını dahi kamuya açık hâle getirmek ve
itibarsızlaştırmak maksadıyla kullanılmaktadır.
En temel hak ve hürriyetlerin içlerinin
boşaltılıp kullanılamaz hâle getirildiği,
yargılama ve adalet düzeninin sarsıldığı bir
Türkiyede infaz koşullarıyla uğraşmak, en temel hak olan
yaşama hürriyetini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetleri Türk
mahkemelerince mahkûm edilmiş olan eli kanlı terör örgütünün siyasi
uzantılarını dışarıda tutabilmek için paketler
hazırlamak hedef şaşırtma ve abesle iştigaldir.
Yargı bağımsızlığını
ortadan kaldırdığını tescil edercesine yargıya
talimat veren, Silivride eylem yapanlar için
Dokunulmazlıklarını kaldıracağım. diyen bir
Başbakanın yargılamayı etkilemekten şikâyet etmesi ise
trajikomiktir. Sen daha dün BDP'lilerin de teröristle kucaklaştı diye
Dokunulmazlıklarını kaldıracağım. diyordun, biz
de sana destek vereceğimizi söylemiştik. Ne oldu? Şimdi
Hükûmetin DTPye gücü yetmedi de CHPyi mi gözüne kestirdi?
Başbakan Türkiyede ilk defa
mahkeme salonunda yargıya müdahale edildiğini söylemekte. Sayın
Başbakan meselenin vahametini bir an evvel kavramalıdır. Kendisi
yargıya bu derece müdahale etmeye, yargıyı sindirmeye ve
kuşatmaya devam ederse, bırakın mahkeme salonlarını,
korkarım yargıçlar sokaklarda, kahvede, camide, hatta evlerinde bile
hem aileleri hem çocuklarıyla tacize uğrayabileceklerdir.
Başbakan acilen yargıya müdahale ve yönlendirme gayretlerinden
vazgeçmeli, artık yargının içinden elini çekmeli ve
yargıyı kendi işleyişine, hâkimlerin yüksek vicdanları
ve adalet anlayışlarına terk etmelidir. Çünkü adil yargı
düzeni bu Meclisin yaptığı yasalarla değil; hukuk vizyonu,
adalet anlayışı, vicdan ve Allah korkusuyla mümkün olabilir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bir hususa daha değinmeden geçemeyeceğim. Başbakan son günlerde
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli ile yatıp yine
onun adıyla kalkmaktadır; sürekli ona laf yetiştirmeye
çalışmaktadır. Acze düşmüş olmalı ki mahkemeye
vermekten, dokunulmazlığını kaldırmaktan
bahsetmektedir. Herhâlde Sayın Genel Başkanımızın
Bursa mitingi ve grupta verdiği ayar çok dokunmuş, biraz kalın
kaçmış olmalı ki şimdi kalkmış akıl, izan ve
vicdan sahibi herkesin edebinden, ahlakından ve devlet
adamlığı duruşundan emin olduğu Sayın Genel
Başkanımıza edep ve ahlak dersi vermeye
çalışmaktadır.
Sayın Başbakanımızın
her yerinden maşallah edep ve ahlak fışkırmaktadır. Bu
edep örneklerinin birkaçını takdirlerinize sunmak istiyorum:
Sanki, Millî görüş gömleğini
çıkardım. deyip rahmetli Erbakan'ı sırtından
bıçaklayan Tayyip Erdoğan değil de Sayın Devlet Bahçeliydi.
İstanbul Büyükşehir
Belediyesindeki yolsuzluk iddialarından yargılanan sanki Tayyip
Erdoğan değil Sayın Devlet Bahçeliydi.
Oğluna aldığı
gemiciği, oturduğu villacığı dillere düşen sanki
Tayyip Erdoğan değil Sayın Devlet Bahçeliydi.
Eşi
hanımefendiye Rusya'da hediye edilen
takılar için eleştirenlerin dünyasını
başına yıkan sanki Tayyip Erdoğan değil Sayın
Devlet Bahçeliydi.
"Benim
eşimi de Gülhane Askeri Hastanesine almadılar." deyip
eşinin baş örtüsünü ve mağduriyetini bile siyasi istismar
malzemesi hâline getiren sanki Tayyip Erdoğan değil Sayın Devlet
Bahçeliydi.
12 Eylülde idam edilen Türk
milliyetçilerinin mektuplarının bir kısmını okuyup
yalandan ağlayıp ancak arkasından milliyetçiliği
ayaklarının altına aldığını söyleyen sanki
Tayyip Erdoğan değil Sayın Devlet Bahçeliydi.
İkide bir bir
siyasi partinin genel başkanının soyundan sopundan ve
mezhebinden bahsederek onu aşağılamaya çalışan, daha
sonra da Alevi açılımı yapıyorum. diye ortalıkta
dolaşan sanki Tayyip Erdoğan değil Sayın Devlet
Bahçeliydi.
Millete
Ananı da al git. diyen, Senin oyun sende kalsın. diyen, milleti
azarlayan sanki Tayyip Erdoğan değil Sayın Devlet Bahçeliydi.
Esadla ballı
börekli kanka olan, daha sonra da Diktatörmüş. diyerek düşman yapan
sanki Tayyip Erdoğan değil Sayın Devlet Bahçeliydi.
Avrupa
Birliğine Hristiyan kulübü deyip, daha sonra sırf müzakere tarihi
alabilmek için her türlü cambazlığı yapan, adaylık
anlaşmasını Haçlı seferlerinin mimarı Papanın
heykeli altında onurla imzalayan sanki Tayyip Erdoğan değil
Sayın Devlet Bahçeliydi.
Zina suç olarak Türk Ceza Kanununda kalacak.
deyip, Brüksele gidince fikrini değiştirip zinayı suç olmaktan
çıkaran sanki Tayyip Erdoğan değil Devlet Bahçeliydi.
İmralı'yla görüşen
şerefsizdir. diye bağırıp, arkasından Devlet
görüşüyor. diye sıyrılmaya çalışan, daha sonra da
İmralı ile de, Kandille de görüşürüz. diyen sanki Tayyip
Erdoğan değil Sayın Devlet Bahçeliydi.
Meclis grubunda
bahtsız bedevi diye ahlaksız fıkralara gönderme yapıp
darbımeseller getiren sanki Tayyip Erdoğan değil Sayın
Devlet Bahçeliydi.
Hangi birini
söyleyeyim? Daha Oferler, Ogerler sırada duruyor. Başbakanın
edepli şecaatleri saymakla biter mi? Sayabilecek olan beri gelsin.
Bu yüzden,
Sayın Başbakana tavsiyemiz: Boyunu aşan sularda yüzmesin.
Eleştireceği konu ve kişiyi doğru seçsin.
Başbakanın
sevdiği tabirle konuşmamı bitireyim. Edep söz konusu olunca
Bahçeli nire, Tayyip Erdoğan nire!
Tasarının
hayırlı olmasını diler, Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkoğlu.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Genel Başkanımızla ilgili,
sayın konuşmacı, edebiyle ilgili bazı şeyler söyledi,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, lütfen, iki dakika içinde. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun
görüşülen kanun tasarısının tümü üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşma sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce burada konuşma yapan sayın hatip galiba
biraz gecenin bu saatinde çalışıyor olmamızdan dolayı
bir karışıklık yaşadı. Biz burada Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunuyla ilgili bir yasa tasarısını görüşüyoruz
ama kendisi çözüm sürecinden başladı, Başbakandan
çıktı, AK PARTİnin yaptığı faaliyetlerle ilgili
birtakım söylemlerde bulundu.
Şimdi şöyle bir sıralama
yapalım: Bir, şunu iyice bilin: Biz panikatakta değiliz. Biz
gayet rahatız, gayet huzurluyuz, vicdanımız da yerinde;
panikatakta olan sizsiniz çünkü bu süre geçtikten sonra siyaset yapacak
alanınız kalmayacak. Gittikçe de sınırın altına
düşüyorsunuz, bunun farkındasınız, o yüzden panikatak
değil, onun daha ötesindeki -tıp dilinde ne söylenirse- aynı
hastalıktan muzdaripsiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen
yaptıktan sonra biz daha çok siyaset yaparız!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Bakın, sizin tabanınızla ilgili bağınız da yok;
bizim bu çözüm sürecine yüzde 28 MHPden bir destek var. Bunu bir görün, ondan
sonra kalkıp burada konuşun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dün
akşam uyumamışsınız, rüya görmüşsünüz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Siz vicdanımızın sesini sorguluyorsanız, eğer sizin
terörün devam etmesinden, kanın akmasından, anaların
ağlamasından, gencecik fidanların toprağa düşmesinden
bir rahatsızlığınız yoksa buyurun yolunuza devam edin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama biz bunlardan
rahatsızız ve vicdanımız da rahat. Eğer edepten
bahsedecek olursanız önce bunu siz kendinize söyleyin çünkü burada olmayan
bir başbakanın ailesine dil uzatmak, bir insana, bir vatandaşa
edep konusunda ne getirir ne götürür; onu da zaten halkımız takdir
etmektedir. Başbakanın edebini tayin etmek ve ona söz söylemek sizin
haddiniz de ve hakkınız da değildir. Siz kendi haddinize ve
hakkınıza sahip olun ve susup oturduğunuz yerde oturun.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bahçekapılı.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Türkoğlu.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Görüştüğümüz yasa tasarısını
anlamadığımı söylediler, müsaade ederseniz düzeltmek
istiyorum.
BAŞKAN Lütfen ikinci bir
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Küfreden
adama hâlâ söz veriyorsun Sayın Başkan ya, hakaret ediyor
ALİ ÖZ (Mersin) Ne demek yani
Meclis de mi sizin kontrolünüzde olacak, Başkanı da mı siz
yönlendireceksiniz!
5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer
milletvekilleri; efendim, bir yasa tasarısının geneli üzerindeki
konuşmalarda tabii ki hukuk sistemine ilişkin genel
değerlendirmelerimizi paylaşacağız. Bu açıdan, biraz
evvelki yaptığım konuşmamda hem tasarıyla ilgili hem
de anlayabilenler için hukuk sistemine ilişkin genel
değerlendirmelerimi aktarmış bulunuyorum.
Diğer taraftan, burada
söylemiş olduğum sözlerimin hiçbirisi hakaret içermiyor. Burada
söylemiş olduğum sözlerin hepsi, Sayın Başbakanın
ağzından çıkmış sözler ile yapmış
oldukları arasındaki çelişkileri, farkı ifade etmek için
kullandığım cümleler.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Eşini karıştırıyorsun ya!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Devamla) Bu açıdan, anlayabilen arkadaşlarıma ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı Milletvekili
İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı Avukatlık
Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk'ün; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/750, 2/1326, 2/1343, 2/1344) (S. Sayısı:
444) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, gruplar
adına tasarının geneli üzerinde ikinci konuşmacı,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 444 sıra
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde
konuşmak üzere Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
gibi parlamenter demokrasilerle yönetilen ülkelerde yasa yapma süreci son
derece önemli olduğu için parlamentolar yasama süreçlerinde son derece
titiz davranmakta, yürütmeden sorumlu hükûmet ise muhalefetin görüş ve
önerilerini dikkate almaktadır. Demokrasinin de olmazsa
olmazlarının başında gelen bu görüş alma ilkesi, bizim
Meclisimizde maalesef yeterince uygulanmamaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna gelen hemen her yasa tasarısı kanunlaştıktan sonra
daha üzerinden kimi zaman altı ay bile geçmeden yeniden Genel Kurula
getirilmekte, burada görüşülmektedir. Bu durum yasama sürecinin ne kadar
da sorunlu işlediğini açıkça göstermektedir.
Dolayısıyla, yasa tasarısı Genel Kurula gelmeden önce
hükûmetin -özellikle komisyon aşamasında- muhalefet partilerinin ve
müdahil olmak isteyen sivil toplum kuruluşlarının görüş ve
önerilerini mutlaka dikkate alması gerekmektedir.
Yasa yapma sürecinin baş aktörü
olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin fonksiyonel olarak verimlilik ve
performans yönünden her zaman sürece hâkim olup olmadığı ve
toplumun beklentilerine anında cevap verebilen bir yasa yapma sürecinin
mümkün olup olmadığı, yapılan yasaların, toplumsal
ihtiyaçları ne kadar karşılayıp
karşılamadığı sorusu, artık sorulması
gereken soruların başında gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda öngörülen
değişiklik de yine bir türlü kalıcı çözüm
getirilmediği için rutin değişikliklerden biri hâline
gelmiş durumda ve korkum o ki, bizler, önümüzdeki dönemlerde de gene bu
konuyu konuşuyor olacağız. Kalıcı çözüm getirmeyen,
palyatif yöntemlerle hazırlanan bu yasa tasarıları,
ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu için bir süre sonra
yeniden Genel Kurula gelmektedir. Bu yüzden, bizler, neredeyse üç beş ayda
bir bu sorunla karşı karşıya kalıyoruz.
Öncelikle ifade etmek gerekiyor ki,
tasarının 1inci maddesi çerçevesinde düşündüğümüzde,
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna verilmek istenen yetki, Türk usul hukukunun
genel sistematiğine aykırı bir durum teşkil etmektedir.
Bilindiği gibi, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu dışında, Ceza Muhakemesi Kanunu, İdari
Yargılama Usulü Kanunu kendi alanlarında usul hukukunu düzenleyen
metinler olmakla birlikte, tüm bu kanunların temyiz incelemesinde
getirdiği derecelendirme, bu cümleden olarak, bozma kararına
karşı ilk derece mahkemesinin direnmesi yani İdari
Yargılama Usulü Kanununa göre ısrar etmesi, temyiz incelemesinin
hangi makam tarafından yapılacağı hususu benzer
şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yasa tasarısında öngörülen
değişiklik, usul kanunları arasında kurulan bu
paralelliği ortadan kaldırmakla beraber, kanaatimizce, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun hakemlik ve içtihat mercisi olma konumunu da
gölgelemektedir. Bu noktada, tasarının, 2797 sayılı
Yargıtay Kanununa da ayrıca bir aykırılık
oluşturduğu düşünülmektedir. Şöyle ki: Yargıtay
Kanununun Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının Görevleri
başlıklı 15inci maddesinin 1inci bendinde, Yargıtay
dairelerince verilen bozma kararlarına karşı mahkemelerce
verilen direnme kararlarını inceleyerek karar vermek Yargıtay
Genel Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.
Tasarıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda getirilmek istenen
değişiklik, Yargıtay Kanununun 15inci maddesinin 1inci
fıkrasıyla da bağdaşmamaktadır.
Her ne kadar, bu konu Adalet Komisyonu
Raporunda tartışılarak değişikliğin,
Yargıtay Kanununun 15inci maddesinin (4) numaralı bendinde geçen
Kanunlarda verilen diğer görevleri yapmak şeklindeki düzenlemeyle
uyumlu olduğu ileri sürülmüşse de ilk derece mahkemesiyle
Yargıtay dairesi arasındaki uyuşmazlığın
çözümünün düzenlendiği yer 15inci maddenin 1inci bendi olmakla birlikte,
komisyonun yorumu bu itibarla yasanın sistematiğine
aykırıdır.
Vurgulanması gereken diğer
nokta ise, Yargıtayın geliştirdiği usuli müktesep hak
anlayışı içinde birbirine aykırı bozma kararı
verilmesi ihtimalinin çok büyük ölçüde bertaraf edildiği gerçeğidir.
Bu anlamda, yasal düzenlemenin gerçek bir ihtiyacın ifadesi olduğunu
söylemek mümkün görünmemektedir.
Avukatlık büroları, serbest
muhasebeci, mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik büroları
ile ilgili öngörülen değişiklikler bu konudaki yoğun taleplerden
yola çıkılarak hazırlanmıştır ve olumludur.
Ülkemizde, avukatlık mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik
mesleklerinin icra edilebilmesi için tasarlanmış büroların
neredeyse hiç olmaması hasebiyle, sözü edilen meslek grupları
meskenlerde faaliyetlerini sürdürmektedirler. 1136 sayılı
Avukatlık Kanununda, avukatlık bürolarıyla ilgili düzenleme
yapılıncaya kadar, meskenlerdeki avukatlık bürolarının
faaliyetlerine devam edebilmesi için iki yıl süreli geçici bir düzenleme
yapılmıştı. Aynı düzenleme, mali müşavirlik ve
yeminli mali müşavirlik için de söz konusudur. Öngörülen
değişiklikler bu geçici düzenlemeleri sürekli hâle getirmesi
hasebiyle önemli ve olumludur ancak avukatların ve mali müşavirlerin
diğer sorunları tam olarak çözülemediği için daha kapsamlı
ve kalıcı düzenlemelerin yapılmasını düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokratik bir hukuk devleti olmanın yolu,
avukatların hak ettiği değeri görmesinden geçmektedir. Avukatlık
mesleği, insanların hak arama özgürlükleriyle iddia ve
savunmalarını yeterli, etkin ve özgürce gerçekleştirebilmelerini
sağlayacak bir faaliyettir. Ancak, bu kutsal meslek, Türkiyede henüz
anlaşılamamış olup toplumun neredeyse her kesimi
tarafından çeşitli eleştiri ve baskılara maruz
kalmaktadır. Nitekim, avukatların yaşadığı
sorunlar çok katmanlı ve farklı boyutları içinde
barındırmaktadır. Hâkim ve savcılar başta olmak üzere,
adliye ve kalem personeli avukatlık mesleğinin icrasında
çeşitli sıkıntıların oluşmasına neden
olurken, devletin maliye organları farklı sıkıntılar
yaratmaktadır. Bu sorunlara bir de avukatların meslek örgütü olan
baroların yaklaşım ve yarattığı sıkıntılar
eklenmekte, mesleki örgütlenme anlamında da sıkıntılar
yaşayan avukatlar, mesleki mücadele alanlarında da yalnız
kalmaktadır.
Avukatların
yaşadığı sıkıntılı süreç, staj
evresiyle başlamakta ve neredeyse bir ömür sürmektedir. Avukatlık
stajı bir yıl olup bunun ilk altı ayı adliye stajı,
ikinci altı ayı ise avukat yanında mesleğin
öğrenilmesine ilişkin olan kısmıdır. Bu dönem
içerisinde stajyer avukatın çalışma yasağı bulunmakta,
bu nedenle herhangi bir geliri bulunmamaktadır. Mesleğe stajyer
olarak başlayan hâkim ve savcı adayları ciddi maaşları
alırken avukat stajyerlerinin para getirici bir işte
çalışması bile yasaktır.
Türkiye Barolar Birliğinin stajyer
avukatların bu sorunsalını çözmek adına bir meslek
dayanışması için ortaya attıkları vekâlet pulu
uygulaması ise amacından sapmış ve bir rant alanına
dönüşüvermiştir. Şöyle ki: Öğrencilikten
avukatlığa geçiş aşamasında stajyerlerin
yaşadığı soruna bir nebze de olsa destek amaçlı,
avukat vekâletnamelerine vekâlet pulu yapıştırılması,
bu pullardan elde edilen gelirle stajyer avukatlara bir burs fonu
sağlanması amaçlanmıştı. Ne var ki stajyer avukatlara
verilmesi planlanan burs uygulaması, karşılığını
bir yılın sonunda stajyerlikten avukatlığa yeni adım
atan kişinin ödeyeceği bir kredi alım uygulamasına
dönüşüvermiştir.
Avukatlığa yeni adım
atmış, zar zor iş bulmuş, üstelik asgari ücret
karşılığı çalışan avukatın bu krediyi
ödemesi noktasında da avukatların meslek örgütü Barolar Birliği,
hukuk çerçevesinde genç avukatlara ihtarname, icra takibi gibi baskı
mekanizmalarını hemen harekete geçirmektedir.
Sosyal güvenceden ve gelirden yoksun
stajyer avukatların bu sorunları, mesleklerine ilk adım
attıkları anda daha da kronik bir hâl almaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu durum,
mesleğe yeni atılmış olan avukatlar için ciddi bir
sorundur. Üstelik, stajını bitirmiş birçok genç avukat iş dahi
bulamadan ve mesleğe adım atmadan bir borç yüküyle karşı
karşıya kalmaktadır. Bir de bu duruma, avukatlık
ruhsatı alabilmek için barolara ve Barolar Birliğine ödenen yüklü
miktardaki harç parası eklenmektedir.
Stajı yeni bitmiş genç
avukat, ailesinin desteği olmaksızın mesleğine dahi
başlayamamaktadır; hatta, bazı baroların staj
başvurusu için dahi ciddi miktarlarda ücret talep ettikleri bilinmektedir.
Stajın başlangıcından mesleğe başlangıca
değin yüklü miktarlarda paraları barolara veren avukatlar, mesleğinde
belli bir konuma erişmiş meslektaşlarının yanında
neredeyse asgari ücretle -çoğu kez sekreter, icra takibi gibi-
çalıştırılmakta, mesleğin onuru yara almaktadır.
Sermayenin yoğun müdahalesi her meslek grubunun niteliğini
değiştirirken, maalesef, avukatlık mesleği serbest meslek
niteliğini kaybetmiş, birçok avukatın yakinen gördüğü ama
kabullenmek istemediği patron-işçi avukat ayrımı çok daha
belirginleşmeye başlamıştır. Yapılan son
araştırmalarda İstanbul Barosuna kayıtlı
mesleğini icra eden avukatlardan 16 bininin mesleği vergi mükellefi
olmadan, başka bir ifadeyle, başka bir avukatın yanında
işçi avukat olarak sürdürdüğü görülmektedir. Önemli sayıda
avukat işçileşirken kafa emeği ve fiziki emek birbirinden
giderek ayrılmakta, uzmanlaşmanın ve iş bölümünün
artmasıyla avukatlık mesleğinin bugüne kadar asli
unsurlarından biri olan bağımsız düşünüp karar
verebilme olgusu ortadan kalkmakta ve mesleğe yabancılaşma dâhil,
işçileşmenin bütün sonuçları gerçekleşmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; avukatların mesleklerini icra ederken
yaşadıkları sorunları özetlemeye çalıştım.
Peki, Türkiyede avukatlık yapanların yaşadığı
sorunlar bunlardan mı ibaret? Keşke öyle olsaydı ancak öyle
olmadığı ortada çünkü Türkiye tutuklu avukat sayısında
da birinci sırada. Kasım 2011 tarihinde Asrın Hukuk Bürosuyla
ilişkili 43 avukat gözaltına alındı. Bu 43 avukattan
23ünün tutukluluk süresi hâlen devam etmektedir. Son olarak, Ocak 2013
tarihinde ise aralarında yukarıda sözü edilen 43 avukatın
vekillerinin de bulunduğu 15 avukat daha gözaltına alındı.
Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Genel
Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlıda olmak üzere
gözaltına alınan 15 avukattan 9unun tutukluluğu hâlen devam
etmektedir. Geçtiğimiz günlerde 6 avukat uzun süreli hapis cezalarına
çarptırıldı. Bunun yanı sıra birçok avukat benzer
iddialarla cezai kovuşturmayla karşı karşıya
kalmaktadır. Soruşturmalarda ağırlıklı olarak
mesleki faaliyetleri, avukatlık pratikleri, dava ve müvekkil tercihleri,
büro ve evlerinde bulunan siyasal içerikli yayınlar ve takip ettikleri
dava dosyalarında bulunan belgeler üzerinden siyasal düşünceleri
sorgulanmış ve tutuklama kararları, her zaman olduğu gibi,
uydurma terör suçu gerekçesiyle verilmiştir.
Müvekkillerini savunmalarından
dolayı avukatlara saldırmak, hukukun işleyişine
saldırmak demektir. Avukatlara yönelik bu saldırılar, diğer
avukatların, makbul olmayan müvekkilleri ve makbul olmayan müvekkilleri
savunan avukatları savunmamaları için bir göz dağıdır.
Uluslararası İnsan
Hakları Sözleşmesine göre tüm hükûmetler, avukatlar ve hâkimlerin
mesleki görevlerini bağımsız bir şekilde yerine
getirmelerine saygı göstermekle mükelleftirler. Unutulmamalı ki,
savunma hakkı evrensel olarak kabul edilmiş temel bir insan
hakkıdır ve kutsaldır.
Değerli milletvekilleri, adalete
giden yol, gerçeği ortaya çıkaran inanç ve eylemdedir. Gerçeği
ortaya çıkaracak inanç ve eylem de, o gerçeğe en çok ihtiyacı
olan ve kendisine bağışlanmış bir hak bulunan
savunmada bulunmaktadır. Günümüz hukuk metinlerine hak olarak geçen ve
korunan savunma ihtiyacı, tüm canlılarda doğuştan var olan
içgüdüsel bir davranış biçimidir. Hak arama, insan
tabiatının duraksamadan ve kendiliğinden her ilişkide
ortaya koyduğu dinamik bir eylemdir. İnsan, yapısında var
olan bu içgüdüsel davranışı, aklını da ekleyerek
geliştirmiş, değiştirmiş ve tarihsel süreç içinde
farklı görünümlerle günümüze kadar getirmiştir. Savunma hakkı
üzerinde yazılan yazılar, yapılan tartışmalar yeni
değildir, ancak bu hakkın sıradan bir hak olmayıp bir insan
hakkı olduğu düşüncesi yeni kabul edilen bir düşüncedir.
İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi, bir insan hakkı olarak savunma hakkını
içermektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı
maddesinin üçüncü fıkrası ise savunma hakkını öncelikli olarak
sanık bakımından öne çıkarmıştır. Aynı
maddenin birinci fıkrası, herkesin savunma hakkının
olduğunu kabul etmiştir. Anayasamızda savunma hakkı,
tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Anayasanın
36ncı maddesinde Hak arama hürriyeti içinde temel hak ve ödevler
arasında Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia
ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. şeklinde
düzenlenmiştir.
Savunma özgürlüğüyle beraber
zikredilmesi gereken bir konu da savunma dokunulmazlığıdır.
Savunma dokunulmazlığı, bir muhakemenin taraflarının
uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak bildiklerini ve
düşündüklerini korkmaksızın dile getirmesini, yazıya
dökmesini veya belgelemesini ifade eder. Savunma dokunulmazlığı,
savunma görevini yapacakların hiç kimseden, hatta kanundan korkmayarak ve
sözlerinin ne gibi karşılıklar, ne gibi suçlu neticeler
doğurabileceğini düşünmeyerek yapabilmeleri için
verilmiştir. Savunma hakkının kullanımını güvence
altına almayı amaçlayan savunma dokunulmazlığı, temel
bir hak olan savunma hakkının kullanımının güvenceye
bağlanması ve adaletin herhangi bir engelle
karşılaşmaksızın temini amacına dayanır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokratik bir ülke olduğu iddia edilen Türkiyede, savunma
özgürlüğünden ve savunma dokunulmazlığından alnı ak
bir şekilde söz etmenin mümkün olmadığı, artık herkes
tarafından bilinen bir gerçektir. Avukatların özgür
olmadığı ve siyasi baskılarla karşı
karşıya olduğu bir ülkede ne silahların
eşitliğinden söz etmek mümkün olur ne de savunma özgürlüğü
ilkesinden. Demokratikleşme ve bir tür normalleşme sürecinin
yavaş yavaş başladığı günümüzde, tutuklu
avukatların da artık bir an önce serbest bırakılması
gerektiğine inanıyorum.
Uzun bir süredir tutuklu olan 8 vekilimizin
de artık bu Meclisin daha meşru bir hâle gelmesi açısından
da bir an önce serbest bırakılması noktasında bütün siyasi
partilere de buradan tekrar bir hatırlatma yaparak Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Dora.
Tasarının tümü üzerinde,
gruplar adına üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 444
sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında konuşmak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi, burada boş
sıralara konuşmak hiç güzel bir şey olmuyor. En azından,
oylanacak tasarıyı arkadaşlarımızın dinlemesi çok
daha uygun olurdu diye düşünüyorum ama ne kadar rica etsek de yarına
bırakılmadı bu tasarı. Yani pek çok konu var belki bilmemiz
gereken ve konuşmamız gereken ama boş sıralara
konuşuyoruz. Tarihe not düşüyoruz her zamanki gibi, o nedenle de,
bunun da Meclisin onuru açısından çok doğru
olmadığını düşünüyorum.
Evet, sevgili arkadaşlar, bugün iki
dava vardı, iki önemli dava vardı İzmirde. Birisi askerî
casusluk davası adı altında çok itibar kırıcı ve
gerçekten çok onur kırıcı bir davaydı. Çoğunlukla
askerlerimizin yargılandığı bir davaydı bu. 16
Nisanda İzmirde bu dava görüldü. Bugün pek çok İzmirli ve
İzmirin civarındaki illerden ve Türkiye'nin pek çok yerinden bu
davanın da uydurma bir dava olduğunu anlatmak üzere, kamuoyuna
duyurmak üzere pek çok vatandaşımız İzmire gittiler. Bizim
milletvekili arkadaşlarımız da oraya gitti.
Biraz sonra Özgür Özel orada
yaşadıklarını anlatacak ama ben size o davayla ilgili, yine
aynen Balyoz davasında olduğu gibi, Ergenekon davasında
olduğu gibi, Oda TV davasında olduğu gibi uydurma dijital
verilerle, uydurma ihbarlarla bir davanın yürütüldüğünü anlatmak
istiyorum. Özellikle de AKP sırasındaki arkadaşlarımın
bunu bilmesini istiyorum.
Ben her konuşmamda bu davalardan
bir tanesini anlatarak vicdanlarınıza seslenmek istiyorum
arkadaşlar. Ne oluyor orada, bu davalarda, özel yetkili mahkemelerde ne
oluyor? Bu iddianamenin analizini eski İzmir Baro
Başkanımız, geçen hafta kaybettiğimiz Noyan Özkan
hazırlamıştı, kendisini de buradan saygıyla
anıyorum. Onun bazı tespitleri var, oradan yararlanarak sizleri de
bilgilendirmek istiyorum.
Bu davanın ilk
başlangıcı 10/8/2010 tarihinde Amerika Birleşik
Devletlerinden atılan bir e-maille, ihbarla başlamış
arkadaşlar. Koskoca, 327 kişinin, çoğunun, 310unun asker
olduğu bir dava böyle başlıyor. Hiç aklınız, fikriniz
bunu alıyor mu, böyle başlayabilir mi bir casusluk, fuhuş -ne
derseniz deyin- itibarsızlaştırma davası?
İddia aslında -iddianamedeki iddialar- gizli
bilgi belge temini ve bundan çıkar ve nüfuz sağlamak üzerine
kurulmasına karşın, soruşturma sırasında
basına yapılan servisle kamuoyunda casusluk ve fuhuş
algısını ve kanaatini uyandıran bir psikolojik propaganda
yapılmıştır. Bu konuda böylesi bir propagandayı yapan
savcıların, bu soruşturmayı yürüten savcıların
aslında kesinlikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
soruşturulması yapılmalıdır. İddianame
açıklandıktan sonra ise tek bir sanık hakkında bile
casusluk ve fuhuş maddelerinin isnat edilmediği
anlaşılmıştır. Ancak, kamuoyuna servis yapılan
yanıltıcı ve kasıtlı kirli bilgi
bombardımanı ile sanıklar önceden lekelenmiş ve
yargısız infaza uğramışlardır.
İddiaların temel dayanağı, Pandora
veri tabanındaki pek çok subayın, astsubayın ve sivil
memurların listelerini içeren tüm klasör ve belgeler imzasız ve
dijitaldir. Şüphelilerin bilgisayarlarından
çıkmamıştır. Örgüt yöneticisi ve koordinatörlükle
suçlananlar ile şüphelilerin büyük çoğunluğu arasında bilgi,
belge temini, şantaj ve menfaat temini hakkında hiçbir irtibat ve
delil yoktur arkadaşlar. Yani, sadece, Amerika Birleşik Devletlerinden
gelen bir e-mail var, sadece Bilgin Özkaynak diye bir CHPli iş
adamının bilgisayarından çıkartıldığı
iddia edilen ne olduğu belirsiz dijital veriler var, bu veriler üzerine
kurulan bir dava var.
Bu davadaki, aynen Balyoz davasındaki, Oda TV ve
Ergenekon davasındaki gibi bir çelişkiyi size anlatmak istiyorum
arkadaşlar. Yargılama sürecinde bu çelişkiler daha da
artacaktır, çok açıktır. Askerî casusluk davası
iddianamesine kaynak teşkil eden ve iddianamede birinci sanık olarak
yer alan Bilgin Özkaynaktan ele geçirildiği iddia edilen harddiskte, 10
Temmuz 1999da, saat 18.57de oluşturulan bilgide Kara Kuvvetleri
Komutanı olarak Işık Koşaner yer almaktadır. Oysaki,
Işık Koşaner 2008de Kara Kuvvetleri Komutanı
olmuştur. 1999da hazırlanan böylesine bir dijital veride, 2008de
Kara Kuvvetleri Komutanı olan bir kişinin ismi geçebilir mi
arkadaşlar? İşte, bu davalar, böylesine uydurma dijital
verilerle, yurt dışından ya da buradan düzenlenip yurt
dışından gönderilen asılsız ihbarlarla yürümektedir
arkadaşlar. Birazcık vicdanınız varsa, bizlerle beraber,
isterseniz birkaç taneniz gelin ve orada nasıl bir yargılamama
olduğunu hep beraber görelim arkadaşlar.
Bunun yanında, bugün ikinci bir
dava vardı İzmirde: Rennan Pekünlü davası. Ege Üniversitesi
Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Profesör Doktor Rennan
Pekünlü hakkında öğrencileri şikâyetçi oldular Öğrenim
özgürlüğünü engelledi. diye. Nasıl engellemişti arkadaşlar
biliyor musunuz? Rennan Bey hakkında açılan, bu, ikinci dava. Birinci
dava da aynen şu: Dersine türbanlı girmek isteyen öğrenci
hakkında tutanak tutuyor. Dersine girmesini engellemiyor ama tutanak
tutuyor ve bunu ilgili birimlere gönderiyor. Bu nedenle Rennan Bey cezalandırıldı
arkadaşlar, iki yıl bir ay ceza aldı. Ertelemeden ya da
infazın ertelenmesinden yararlanamaması için, 231den, bu
arkadaşımız iki yıl bir ay ceza aldı. Yani,
Yargıtayda şu anda bu davası, onaylandığı
takdirde, ilk defa, bir tutanak tuttuğu için Rennan Pekünlü cezaevinde
yatacak. İkinci dava açıldı. İkinci davanın da
duruşması bugündü sevgili arkadaşlar. Yine, birkaç öğrenci
şikâyet etmiş ve bu nedenle şu anda da yani bugün de Rennan
Pekünlü hakkında Sen tutanak tuttun türbanla derslere girmek isteyen
öğrenciler aleyhinde. diye, yeniden bir dava açıldı.
Şimdi, TCK 112nci maddeden, dört ila on iki yıl arasında ceza
istemiyle Rennan Pekünlü yargılanıyor.
Peki, Rennan Pekünlü neye dayanarak bu
tutanakları tutmuştu? Hepimiz de biliyoruz ki Anayasa Mahkemesi,
türbanla ilgili verdiği kararında, türbanın bir siyasal simge
olduğunu, bu nedenle de üniversiteye bu şekilde girilemeyeceğini
belirtmişti. Aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
de türban yasağının Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı olmadığına karar
vermişti. Rennan Bey de bu davalara ve bu Anayasa Mahkemesi kararına
dayanarak bu tutanakları tuttu ama sadece bundan dolayı bu
arkadaşımız iki yıl bir ay ceza aldı, şimdi dört
yılla on iki yıl arasında yargılanmakta
arkadaşımız.
Bu yargılanma neden oluyor
arkadaşlar? Şimdi, türbanın bütün her yerde serbest olması
için ve kamuda serbest olması için olağanüstü bir kampanya
yürütülüyor. Hiçbir şekilde, hiçbir görevli, Millî Eğitim Bakanı
da dâhil olmak üzere hiçbir bakanlık bu konuda gereken şeyi
yapmıyor ama bunun yanında sendikalar tutanaklar tutuyorlar ve
şikâyetler yapılıyor. İşte, Rennan Beyin davası
böyle simge bir dava. Deniyor ki: Eğer tutanak tutarsanız, eğer
siz bu ülkenin laiklik ilkesinin temel noktalarından bir tanesi olan
türban
Siyasal malzeme olarak kullanılan türbanın kamuda
olmaması gerektiğini söylerseniz eğer, Rennan Bey gibi
yargılanırsınız ve
cezalandırılırsınız. Onun için bu dava simge bir
davadır, Rennan Beye karşı yapılan bu
saldırıyı asla ne Türk halkı kabul edecek, ne bizler kabul
edeceğiz; asla böyle bir korkutmayı ve yıldırmayı
hiçbirimize kabul ettiremeyeceksiniz arkadaşlar.
Bunun yanında, yasayla ilgili söyleyeceklerimize
gelirsek Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada da, bu
tasarının en önemli maddelerinden bir tanesinde Türk Ceza Kanunu
madde 263le getirilmiş olan kanuna aykırı eğitim kurumu
açmak ve işletmenin suç olmaktan çıkartılması söz
konusudur. Bu tasarının en önemli maddelerinden bir tanesi budur.Bu
düzenleme, açıkça, Anayasanın madde 2, madde 3, 24, 42 ve 174üncü
maddelerine aykırıdır. Aslında, bu maddede yapılan
değişiklikleri izlediğimizde, AKP iktidarının laik
eğitim sistemini nasıl yok etmeye çalıştığını
ve şimdi Türk Ceza Kanunundan, ardından da Anayasadan laiklik
ilkesinin çıkartılacağını ya da tamamen içinin
boşaltılacağını, farklı dillerde eğitimin
yolunun açılacağını çok açık bir şekilde
görüyoruz. Bu madde, 765 sayılı Ceza Kanununun 261inci maddesinde
düzenleniyordu önceden. Bu maddeye baktığımızda, Kanun ve
nizamlara aykırı olarak mektep veya dershane açanlar, açılan
mektep veya dershane kapatılmakla beraber, altı aydan iki seneye
kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Ruhsatsız
öğretmenlik edenlerle bunlara istihdam eyleyenlere de aynı ceza
verilir. Mükerrerler hakkında verilecek ceza bir sene hapisten
aşağı olamaz. deniyordu 261inci maddede. Bu madde 5237
sayılı Yasayla 2004 yılında yani AKP
İktidarının var olduğu dönemde, AKP tarafından aynen
şu şekle dönüştürüldü arkadaşlar: Kanuna aykırı
eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu
kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını
bildiği hâlde öğretmenlik yapanlara altı aydan üç yıla
kadar ceza verilir. Yani üst sınırını artırdınız.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Öyle
değil ya.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da
karar verilir. dendi. O dönemde, demek ki insanları yanıltmaya ya da
aldatmaya ihtiyaç duyuyordunuz, bu maddeyi üst sınırını
artırarak devam ettirdiniz. Ancak, bir yıla varmadan 5377
sayılı Yasayla bu maddede bir değişiklik daha
yapıldı sevgili arkadaşlar. Burada aynen şöyle
yapıldı -bugün uygulanmakta olduğu gibi- Kanuna
aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişi üç
aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla
cezalandırılır. Artık yavaş yavaş geriye çekme
zamanınız gelmişti, kendinizi güvencede hissediyordunuz demek ki,
bu nedenle bunun cezasını azaltmaya çalıştınız.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Komisyonda kabul etmiştiniz Dilek Hanım,. Komisyonda ikna
olmuştunuz ama.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bu
şekilde, kanuna aykırı eğitim kurumlarının
cezasının çok hafifletilmesi, kapatılmasının
artık ortadan kaldırılması, öğretmenlere ceza
verilmemesiyle o hâle getirdiniz. O tarihte yapılan bu değişiklik
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından bir daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edildi. İade
gerekçesinde, yasaya aykırı eğitim kurumu açmak ve işletmek
suçunun cezasının bu kadar hafifletilmesinin ayrılıkçı
terör örgütlerinin, misyonerlerin ve din devleti yanlısı
tarikatların yasa dışı bir şekilde açacakları
eğitim kurumlarının önünü açacağı belirtilerek, bu
türden kurumların kontrolünün sadece idarecilerin yetkisine
bırakılmasının yasaya aykırılığa
süreklilik kazandırılacağına işaret edilmiştir.
Yapılmak istenen değişikliğin Anayasa madde 42de
belirtilen eğitim ve öğretimin Atatürk ilke ve devrimleri
doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre,
devletin denetim ve gözetimi altında olması ilkesine aykırı
olduğu; Anayasa madde 2, laiklik ilkesine aykırı olduğu;
Anayasa madde 3, Türkiye devletinin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün
olduğu ilkesine aykırı olduğu; Anayasa madde 24, din ve
ahlak eğitim ve öğretiminin devletin gözetimi ve denetimi
altında yapılması ilkesine aykırı olduğu, Anayasa
madde 174, koruma altına alınan devrim kanunlarına ve
öğretim birliği yasasına aykırı olduğu
belirtilerek Türkiye Büyük Millet Meclisine Cumhurbaşkanı tarafından
iade edilmiş, ancak bir virgülü bile değiştirilmeksizin bu madde
aynı şekilde AKP iktidarı tarafından yine
çıkartılmıştır.
Mart 2013, yine AKP iktidarda, bu sefer
tasarının 13üncü maddesiyle 263üncü madde tamamen ortadan
kaldırılıyor, kanuna aykırı eğitim kurumu açmak
ve işletmek artık suç olmaktan çıkartılıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne kadar
özgürlükçü bir yaklaşım.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bu
durumda yasaya aykırı eğitim kurumlarının
açılıp işletilmesi özendirilmekte ve
çalışmalarını sürdürmelerinin yolu tamamen
açılmaktadır. Oysaki kanuna aykırı eğitim kurumlarının
açılmasının suç olarak konmasının nedeni, eğitim
kurumlarını devletin gözetimi ve denetimi altında tutarak,
eğitim ve öğretim hakkının kötüye
kullanılmasını engellemek, çağdaş bilim ve
eğitimin esaslarına aykırı eğitim ve öğretim
yerlerinin açılmasını önlemektir.
Alt komisyon görüşmeleri
sırasında biz bu konuda tepkilerimizi ileri sürdüğümüzde
arkadaşlarımız dediler ki: Bunu yaptırımsız
bırakmıyoruz, İl İdaresi Kanununda valilere ve kaymakamlara
bu konuda yetkiler tanınıyor. İl İdaresi Kanununa baktığımızda,
bu konuda hiçbir şekilde açık bir yetkinin
tanınmadığını görüyoruz, biliyoruz.
Sadece 5580 sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanununda valiliklere izin ve kapatma konusunda
yetkili oldukları şeklinde bazı yetkiler veriliyor, ancak AKP
iktidarı tarafından yaratılan bugünkü koşullarda, hangi
vali Yasa dışı bir eğitim kurumu vardır. diyerek bir
tarikat okuluna ya da ayrılıkçı terör örgütünün etkisi
altında olan bir okula kapatma cezası verebilecektir? Kapatma,
Kabahatler Kanununa göre de 100 lira para cezası. Çok büyük bir ceza var
ve artık bu maddenin uygulanamaz olduğu, yasa dışı
eğitim kurumlarının yolunun açılmak istendiği çok
açık seçik bir şekilde sizler tarafından deklare edilmektedir
arkadaşlar.
Sonuç olarak, kanuna aykırı
eğitim kurumu açma suçu yaptırımsız hâle getirilmekte,
tarikatların, misyonerlerin ve ayrılıkçı terör örgütünün
hâkim olduğu kanuna aykırı eğitim kurumlarının
açılması tam anlamıyla teşvik edilmektedir. Yani, bundan
sonra terör örgütü PKK Kürtçe eğitim yapan eğitim kurumu açabilecek,
tarikatlar ise kendi anlayışlarına uygun medrese eğitimi
yapan okullar açabilecekler ve hiçbir yaptırımla
karşılaşmayacaklardır.
Son günlerde yaşanan olaylara
baktığımızda, serbest kıyafet adı altında,
okullarda çocukların diz üstü etek giymesi yasak, kolsuz bluz giymeleri
yasak ama bu okullarda türban serbest, hatta, arkadaşlar, bu
fotoğrafta da gördüğünüz gibi çarşaf da serbest. Var mı
böyle bir şey arkadaşlar? Millî Eğitim Bakanına bunu
soruyorum: Yani, artık okullara çarşafla da mı girilebilecek?
Bunu da mı meşrulaştırıyorsunuz? Bunu mu istiyorsunuz?
Arkadaşlar, bunun yapılmasını mı istiyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hangi okuldaymış o?
RECEP ÖZEL (Isparta) O resim nerede
çekilmiş?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Burası, gördüğünüz gibi, Mehmet Akif Ersoy Lisesi, İstanbulda.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu resim orada
kopya gibi duruyor, bu resim kopya şeyi.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Montaj,
montaj.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Hayır arkadaşlar, hiçbir şekilde montaj falan değil, gayet
de doğru bir resim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Veli
toplantısıdır o Dilek Hanım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öğrenci
değil o.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Veli toplantısı değil arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öğrenci
değil ama o.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Kendinizi aldatmayın, tamamen öğrenci sınıfında
RECEP ÖZEL (Isparta) Öğrencinin
adı ne?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Beni sabote etmeye çalışmayın. İzleyin orayı
arkadaşlar, gidin bakın.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
O da biliyor, o da biliyor da bilmezlikten geliyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Kadın neredeyse 50 yaşında, siz ilkokul diyorsunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
O arkadaş iyi biliyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Terör örgütü PKK, kendisine sağlanan hareket alanı ve
meşruiyetten yararlanarak, her türlü propagandasını
yapabileceği, Anayasanın resmî dil Türkçe ilkesine
aykırı olarak istediği dilde eğitim
yaptırabileceği, yasa dışı ancak hiçbir
yaptırıma tabi olmayan okullar açabilecektir artık
arkadaşlar.
Ana dil yasağı, BDPli arkadaşlarımızın
tüm söylemlerine rağmen, bu ülkede 1991 yılında
kaldırılmıştır arkadaşlar. SHP-DYP döneminde,
SHPnin verdiği yasa teklifiyle beraber ana dilde konuşma yasağı
SHP tarafından kaldırılmıştır, ana dil
yasağı bu ülkede yoktur.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Siz
hâkimsiniz ya, siz ne derseniz o olacak!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
2001 yılında Anayasa madde 26 değiştirilmiş,
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetindeki dil yasağı
kaldırılmıştır, 2002 yılında TRT Yasasında
değişiklik yapılarak Türkçe dışında yayın
yapma yasağı kaldırılmıştır, 2010
yılında seçimlerde Kürtçe propaganda serbestisi
sağlanmıştır, son olarak 4+4+4 yasasıyla Kürtçe ve
diğer ana dillerin seçmeli ders olarak okutulmasının yolu
açılmıştır.
Evet arkadaşlar, ana dil
yasağı
BDPli arkadaşlarımız gitmişler, onlara
gösteremiyoruz ama basın görsün. Kürtçe eğitim
yapıldığına dair yani seçmeli derslerde Kürtçe eğitim
yapıldığına dair ve ana dil yasağının
ülkemizde olmadığına dair bu resmi bütün herkesin görmesi
açısından buraya getirdim, size de göstereyim arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tarih ne? Ne
zaman?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen
kendi devrinden konuş. Her dilde eğitim olacak!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Dilek
Hanım, anlamadık onu, bir daha söyler misiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Onu
anlamadık ki!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Anlamadık, gerçekten.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Evet, devam ediyorum arkadaşlar.
Ana dil yasağını ilk
olarak biz kaldırdık, siz de seçimlik ders olarak koydunuz. Bu ülkede
ana dil yasağı yoktur arkadaşlar. Söylenen sözlerin bütünü
doğru değildir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sezgin
Tanrıkulu geliyor şimdi!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Ancak, şimdi söylemek istediğim şey, ana dilde eğitim yani
BDP ve PKKnın dayattığı bölgesel resmî diller uygulamaya
konulursa eğer, anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin Türkçe
dışında yapılması söz konusu olacaktır.
Bunu çok iyi dinleyin arkadaşlar:
Eğer bölge meclislerini
Başkanlığı sen bize ver, biz
de bölge meclislerini tanıyalım. derseniz, bölgesel resmî dilleri
eğer meşrulaştırırsanız
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sezgin
Tanrıkulu geliyor, geliyor!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
işte o zaman gerçek anlamda bu
ülkede duygusal parçalanma olacaktır, işte o zaman birbirinin
dilinden anlamayan, duygu birlikteliği olmayan nesiller yetişmiş
olacaktır. Asıl tehlike o zaman başlamaktadır
arkadaşlar.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Bu
ne zekâ!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Dördüncü yargı paketi olarak adlandırılan bu düzenlemenin
sonuçlarının ne olacağını, tarikatların ve Türkçe
dışında eğitim yapan okulların açılmaya
başlayacağını görmek için kâhin olmaya gerek yoktur
arkadaşlar.
Yeri gelmişken barış, barış
diye neyin dayatıldığını sizlere göstermek istiyorum.
PKKnın elinde, dağda bin civarında çocuk olduğu
belirtiliyor. O çocuklar da bunlar sevgili arkadaşlar, 13-14
yaşlarında.
RECEP ÖZEL (Isparta) O çocukları
kurtaracağız işte. O çocuklar dağa çıkmasın
işte.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Barış, barış diyorsunuz. Ben özellikle BDPli
arkadaşlara da bunu anlatmak istiyordum. Bakın barış
adı altında bu çocukları, bin civarında olan çocukları
Suriyeye -Sayın Başbakanın bilgisi, onayı da var- Özgür
Suriye Ordusuna savaşmaya gönderiyorlar. Analar ağlamayacaktı!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çözüm
süreci bundan var, terör bitsin diye var.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Analar ağlamayacaktı ama bu gencecik çocukların anaları
ağlıyor arkadaşlar. Nerede barış, hani, nerede
barış?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çözüm
süreci bundan var, bundan.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Çocuk haklarından bahseden AKPli ve BDPliler çocukların
savaşmaya gönderilmesine ne diyorlar? Buna bir cevap verin
arkadaşlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Süre bitti,
süre!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çocuklar
kalem tutsun diyoruz, silah değil.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Çünkü bundan Tayyip Erdoğanın da, Sayın Başbakanın da
bilgisi var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sezgin
Tanrıkulu geliyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Bunu onaylıyorsa, o zaman nerede barış? Buna bir cevap verin
arkadaşlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Süre bitti.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Barış, barış deniyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Benim
süremi kullanabilirsiniz Dilek Hanım.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Şunu da göstermek istiyorum sevgili arkadaşlar. Şimdi,
Barış süreci var. diyorsunuz ama en son şunu göstereyim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ama şu
çarşaflıyı bir daha görelim, o 50 yaşında.
BAŞKAN Lütfen, lütfen
RECEP ÖZEL (Isparta) Hani,
bakayım, onda ne var?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Yani en son bunu göstereyim. Bakın, burada da PKK tarafından
yapılan şiddet eylemleri son dönemlerde
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, kamuoyu aldatılıyor. Kadın 50
yaşında, ilkokul çağında diyorlar.
BAŞKAN Lütfen dinleyelim, cevap
verirsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne zaman?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Son dönemlerde
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
süreniz tamam efendim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Evet efendim, tamam, bitireceğim.
özellikle içinde yolcu olan
otobüslerin yakılması söz konusu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede
olmuş bu? Tarih ne, tarih, tarih?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Nerede, bakın arkadaşlar, İstanbulda oluyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Dün, dün, dün!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Recep Bey, televizyon seyretmiyor musunuz, gazete okumuyor musunuz?.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tarih söyle.
Tarih söylesin, tarih.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Daha dün İstanbulda yaşandı. Sen bu memlekette
yaşamıyorsun galiba!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sana günlük gazeteleri bundan sonra düzenli olarak göndereceğim Recep
Bey.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Türkiyede ne yaşanıyor fark etmiyorsan Sayın Vekilim,
günaydın demek lazım.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Bunlar sizin hoşunuza gitmeyen şeyler ama bunların hepsi gerçek.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Dilek
Hanım, fotoğrafa bakabilir miyiz.
BAŞKAN Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar
adına Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Sayın Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Dördüncü yargı paketinin beta sürümü üzerinde söz
almış bulunuyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ancak, o paket değil ama bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Beta sürümü
zaten.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ha, tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir başka
deyişle, mahkeme görev alanlarının keyfî olarak
değiştirilebilmesini, özel yargıçlara özel davaların
verilebilmesini, doğal yargıç ilkesinin geçersiz kılınmasını
düzenleyen kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum
şahsım adına.
Tabii, Sayın Adalet Bakanı
burada. Ben bu sabah erken saatlerde kalktım, İzmirde görülmeye
başlanan, askerî casusluk davası olarak bilinen davayı
izledim, ardından da buraya geldim. Bugün askerî casusluk davasında
yaşananlar hakkında Meclise bilgi sunmak istiyorum.
Bugün 16 Nisan ve geçen sene 10 Mayısta
yapılan ilk tutuklamadan sonra, oldukça, on bir aylık bir süre
geçtikten sonra ilk kez, askerî casusluk, fuhuş ve şantaj olarak kamuoyunda bilinen, uzun süre de
kamuoyuna bu şekilde servis edilen ve davada ismi geçenleri,
suçlananları itibarsızlaştıran, onların mesleki
namuslarına casusluk, kişisel namuslarına da fuhuş ve
şantaj lekesini süren bir davanın, sekiz ay iddianamesi beklenen ve
nihayet on bir ayın sonunda da hâkim karşısına çıkan
ve bulundukları ortamda bulunmalarından fevkalade
rahatsızlık duyan çok kıymetli personelin bulunduğu ve
hepsinin bir yandan birbirinin, bir yandan bizlerin, bir yandan
avukatlarının yüzlerine bakarken Bu nasıl bir tertip? Biz neyin
içindeyiz, nelerle suçlanıyoruz? dediği bir davayı izledik biz
bugün. Ama, davayı izlemeye gittiğimizde -bu, davada bir aleniyet
ilkesi var, yani davanın herkes tarafından izlenebilmesi- daha dava
başlamadan o ilkenin baştan ihlal edildiğini gördük. Davayı
izlemek isteyen İzmirliler veya diğer şehirlerden gelen tutuklu
yakınları dava salonuna yaklaşmak istediklerinde, bir Silivri
psikolojisi içinde konu ele alınmış, yaklaşık
Ben, bugün akşam saatlerinde
İzmirin Sayın İl Emniyet Müdürü Ali Bilkaya da durum
hakkında bilgi verdim. Gördüğümüz manzara şuydu: Kapıda
durmuş, İçeriye sadece tutuklu sanıkların 1er tane
avukatını alırım. diyor. Tutuksuz sanıkların
avukatları orada, tutuklu sanıkların farklı illerden gelen
avukatları orada, ellerinde görevlerini yapmalarıyla ilgili ibraz etmeleri
gereken vekâletnameleri olduğu hâlde, çenelerinden yakalamış bir
il emniyet müdür yardımcısı, yaka paça onlarla x-ray
cihazının başında kavga ediyor. Biz buna engel olmak için
yaklaştık ve dedik ki: Biz milletvekiliyiz. Kim olursan ol
kardeşim. dedi bize. Sen nasıl böyle bir şey söylersin?
deyince tuttu, yakamıza doğru yapışmaya
çalıştı. Tabii, bu tip görüntüler olup bu Mecliste iktidar ve
muhalefet açısından meseleye Bunu muhalefetteki milletvekiline
yapsınlar canım, ne olur; önemli olan, yüzde 48lik millî iradeye bir
şey olmasın, geri kalanı hiç önemli değil, onları
tartaklasalar da olur, gaz sıksalar da olur, su sıksalar da olur, cop
da atsalar olur; önemli olan, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin
itibarı. diye bakan, meseleye Meclisin toplam itibarı, meseleye
millî iradeye topyekûn bir saygı gösterilmesi olarak bakmayan bir iktidar
grubu ve onun yönetimi söz konusu olduğunda ben zaten hiç
şaşırmadım yakama yapışan o ele ama kendisine
döndüm ve kanundan gelen yetkilerimizi ve onun ne yapması gerektiğini
hatırlattım. Bir süre sonra nasıl olduysa oraya akıl hâkim
oldu. Önce milletvekilleri geçiyordu, peşimizden koştu beyefendi,
milletvekillerinin cep telefonlarını toplamaya, üzerimizi
arattırmaya kalktı. Bu kriz aşıldıktan sonra da
aklına geldi ki içeri girmeye çalışan avukatları uzun
süredir boş bırakmıştı, gitti tekrar onlara
saldırdı ve yaklaşık bir-bir buçuk saatlik bir mücadelenin
sonunda içeriye sadece, polis müdürünün izin verdiği bazı avukatlar,
az sayıda basın mensubu ve artık orada itilmekten
kakılmaktan rahatsızlık duyduğu hâlde bir şeyleri göze
alıp içeriye gireyim de bu davayı izleyeyim diyen 11 tane muhalefet
milletvekili girebilmişti. Sayın Mahkeme Başkanı geldi,
durumdan duyduğu üzüntüyü, verdiği emirlerin yanlış anlaşıldığını,
polisin de insan olduğunu, polisin de hata yapabileceğini,
kapıda toplanan yüzlerce bilgisayarın içeriye girebileceğini ama
kendisinin de cep telefonunu içeride, odada
bıraktığını falan anlattı ve mahkeme kimlik
tespitleriyle başladı.
Öyle bir noktadayız ki mahkemede
avukatlar sanıklarıyla göz teması kuramamaktan şikâyet
ediyorlar. Çünkü orada görevli olan askerî personelle avukatlar arasında
yaklaşık 60 tane jandarma eri
Jandarma erleri birbirinin üzerine
bitiştirmiş aradan hava sızmasın diye. Bu şartlar altında ceza yargılaması olmaz.
diye itiraz eden avukatlara Bugünlük böyle idare edin. cevabı verildi.
Uzun süre sonra bu kriz aşılabildi.
Şu kadarını söylemek lazım ki bu
davanın adı askerî casusluk davası diye biliniyor,
aslında davanın gerçek adı gizlilik derecesine sahip olan bilgi
ve belge bulundurma. Peki, nereden çıktı bu askerî casusluk? Çünkü,
belli bir gruba mensup olan basın-yayın organları, sürekli
-askerî casusluk, fuhuş, şantaj, iki tane resim, bir tane televizyon
filminden ekranı buzlandırıyor sanki oradaki sanıklar bir
şey yapıyorlarmış gibi- aylarca -bir yıl süreyle-
bunun yayını yaptılar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 7 kez
bu davanın tutukluları ve tutuksuz sanıklarıyla temas
ettiğimizde, hepsi, ailelerinin yüzüne bakamamaktan, davadaki gizlilik
kararından ve bu yüzden kendilerinin toplumda çok ciddi
sıkıntıyla karşı karşıya
bırakılmasından dolayı şikâyet ediyorlardı. Biz
kendilerini dinlediğimizde Gizlilik kararı kalksın, ne
olduğu ortaya çıksın. diyorlardı. Gizlilik kararı
kalkmadı ama iddianameyle birlikte otomatik olarak savcının
elindekiler ortaya çıktı.
Bundan önce şunu ifade etmeyelim, biz dedik ki: Bir
orduda 400 tane casusmu olur arkadaş? Bir orduda 400 casus varsa, şu
ayrıcalıklı koltuğa oturan ordunun Başkomutanı
dâhil ve Genelkurmay Başkanı dâhil, kendini sorgulamalıdır.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyetinde bugüne kadar bir kişi casusluktan
dolayı yakalanmış ve ceza almıştı. O gün
beyefendi kendine geldi ve bir açıklama yaptı, dedi ki: Onlar casus
değil ki. Onlara neden casus diyorsunuz -Cumhuriyet Halk Partisi raporuna-
onlar gizli belge ve bilgi bulunduruyorlar. Kardeşim, sen bir sene
boyunca, çarşaf çarşaf casus, fuhuş, şantaj diyerek
askerî namusları casuslukla, kişisel namusları fuhuşla bu
silah arkadaşların lekelenirken neredeydin sorusunu da herhalde günü
geldiğinde bir zırhlı araçla ödüllendirilirken ve bir Devlet
Üstün Hizmet Madalyasını alırken orada bulunan bazı iktidar
partisi milletvekillerine verir herhâlde beyefendi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ama, öyle bir durumla karşı
karşıyayız ki Balyoz davasında 365 tane sanık var,
Ergenekonda 275, Devrimci Karargâhta 75, askerî casuslukta 357, 28
Şubatta 100. Askerî casusluk davasını şöyle tarif ediyoruz
biz: Bir evrensel küme var, güneşin altındaki herkes. Bunun içinde,
Ergenekon, Balyoz ve diğer siyasi davalarla erişilememiş herkes
bu davanın konusudur. Neden mi? Matematiksel olarak ispatlayalım.
Balyoz
3.500 kişiyi etkileyen, 80 tane tutuklusu olan ve
400 tane sanığı olan bir davanın, diğer siyasi
davalarla tek bir kesişimi olmadığı noktasını
yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum.
Bundan sonraki süreçte konu hakkında bilgilendirmeye
devam edeceğim.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özel.
Sayın Adalet Bakanı,
buyursunlar efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında tasarının geneli
üzerinde söz almayacaktım, gecenin bu saatinde hakikaten
sabrınızı zorlamak istemiyordum ancak grupları adına
söz alan değerli hatipler, bu kürsüye gelip tasarıyla ilgili bir
şey ifade etmeksizin, ağırlıklı olarak Ergenekon, Balyoz
yargılamalarını ve İzmirde yeni başlayan
yargılama sürecine ilişkin tespitlerini dile getirdiler ve bir miktar
da maalesef, bu kürsünün nezaketini zorlayan üslupla hitaplarda bulundular.
Öncelikle,
ben tüm konuşmalarımda şunun altını çizmeye
çalışıyorum: Parlamentoda birbirimizin hukukuna saygı
gösterme noktasında her birimizin mükellefiyeti var. Bu kürsüden hitap
eden arkadaşlarımızın her biri belli bir siyasi partinin
üyesi, temsilcisi ve seçmenin de desteğini alarak buraya gelmiş
kişiler. Bir fikrin savunucuları, kendilerinin penceresinden bu
ülkeye hizmet etme düşüncesiyle görüşlerini paylaşıyorlar
ama muhataplarını itham ederken karşılarındakilerin de
aynı şekilde bir siyasi partiden seçilmiş milletvekili
olduğunu ve kendisinin beklediği nezaketin onun için de gösterilmesi
gerektiğini maalesef unutuyorlar. Kendi genel başkanı için
Sayın ifadesini kullanırken Sayın Başbakan için ismiyle
defalarca hitap edilebiliyor bu kürsüden. Bu bile sadece nezaketsizliğin
en açık göstergesi. O açıdan, bu kürsüden, hem Meclisin
saygınlığına hem mehabetine uygun bir diyaloğu,
tartışma ortamını, münazarayı bu salonda bizim
başarmamız lazım. Biz bunu burada başaramazsak 76 milyonun
arasında bunu nasıl sağlayacağız?
Değerli
arkadaşlar, sık sık huzurlarınıza geliyoruz
değişik yasa tasarılarıyla, teklifleriyle. Burada sık
sık şunlar dile getirildi: Taksit taksit adalet getiriliyor. ya da
Yargıda parça parça, paket paket düzenlemeler getiriliyor. gibi
eleştiriler ve bunlardan sonra da Hiçbir şey olmadı, olmuyor.
gibi eleştiriler yapılıyor.
Bugün
huzurlarınıza getirilen tasarı içerisinde, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Yasasında da değişiklik öngören, 7 ayrı
kanunda değişiklik getiren ve daha çok
aksaklığını gördüğümüz birtakım hususları
tadil etmeye dönük hususlar var. Hukuk, idare ve vergi mahkemelerinde
ihtisaslaşmayı kolaylaştıracak birtakım düzenlemeler
yapma yetkisini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna veren bir
düzenlememiz var. Burada, idari yargıda yaklaşık 52 ayrı
çeşit dava görülüyor, adli yargıda ise bine yakın dava
çeşidi var. Bu açıdan, büyük adliyelerde birden çok mahkemesi olan
branşlarda belli davaları belli dairelere, belli mahkemelere
özgülemek ve yetkilendirme noktasında Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna yetki veriliyor. Yine, alternatif uyuşmazlık çözüm
yollarını teşvik etmek ve daha kolay uygulanır hâle
getirebilmek için birtakım imkânlar var, avukatlarla mali müşavirlerin
büro açmasını kolaylaştıracak birtakım düzenlemeler
var, adli müşavirlerin özlük haklarına iyileştirme getiren
düzenlemeler var ve yeni kadro ihdasına dair düzenlemeler var. Özetle bunlar.
Burada birkaç hususu
paylaşmam gerekiyor. 2009 yılının Ağustos ayında
Türkiye'de yargının problemleri ve çözümüne ilişkin olarak bir
eylem planı açıklandı, strateji belgesi ve buna bağlı
eylem planı. Bu eylem planında kısa, orta ve uzun vadeli
tedbirler deklare edildi ve bunları gerçekleştireceğimiz ifade
edildi. Kısa, orta ve uzun vadede yapacaklarımızı biz
2009un Ağustosunda Türkiye ile paylaştık, hangi takvim
aralığında hangi adımları
atacağımızı söyledik. Onun için, Üçüncü paket geldi,
dördüncü paket geldi, beşincisi geliyor
Değerli arkadaşlar,
sıfır-iki yıl kısa vade, iki ila dört yıl arası
orta vade, dört yılın üzerinde yapacaklarımızı da uzun
vadeli öncelikler olarak belirledik. Tesadüfen, günübirlik gelişen
hadiselere özgü tasarılar hazırlayıp getirmiyoruz
huzurlarınıza. Belli bir stratejinin adım adım deklare
edilmiş, kamuoyuyla paylaşılmış, Bakanlar Kurulundan
geçmiş, Avrupa Komisyonuyla, Avrupa Konseyiyle
paylaşılmış adımları bunlar ve bu adımlar
Türkiye'nin yargı alanındaki problemlerini aşma noktasında
ortaya koyduğu yol haritasının adımları. Buna dönük olarak
attığımız adımlar Efendim, bir işe
yaramadı, yapılıyor ediliyor. vesaire.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu ifade
edeyim: Bu kürsüden gelip Ergenekon, Balyoz ya da İzmirdeki davalara
ilişkin birtakım ajitatif tespitleri, birtakım, dava
dosyasına âdeta burayı mahkeme salonuna çevirerek içeriğe
ilişkin tartışmaları burada yapmak doğru değil;
Anayasamız da buna müsaade etmez. Ama, ben bu arkadaşlarımdan
doğrusu şunu da duymak isterdim: Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin siyaset tarihine baktığınızda, yakın
siyasi tarihine baktığınızda maalesef içimizi açan olaylar
görmeyiz. 1957-1958; 9 subay
olayıyla karşılaşırız. 1960; 27 Mayıs
darbesiyle karşılaşırız. 22 Şubat 1962
ayaklanması gelir önümüze, 20 Mayıs 1963 ayaklanması bunu takip
eder. 20 Mayıs 1969 darbe teşebbüsü gelir peşinden. 9 Mart 1971
muhtıra girişimi, darbe teşebbüsü ve 12 Mart
muhtırasıyla hükûmet devrilir. 12 Eylül darbesiyle Parlamento
kapatılır, partiler kapatılır, hükûmet
yıkılır ve yine bir cunta dönemi başlar. 28 Şubat 1997
postmodern darbe, 27 Nisan 2007 e-muhtıra
Baktığınız
zaman, çok partili siyasi hayata geçtikten sonra her sekiz on yılda bir
darbeler ve muhtıralar yaşayan bir ülke. Ben, bu ülkenin Adalet
Bakanı olarak, kendi çocuğuma, benden sonraki nesillere böyle bir
ülke bırakmak istemiyorum; isteyen varsa bunu açıkça söylesin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O zaman,
Sayın Bakan, şimdiki sivil darbeyi de söylemeniz lazım,
şimdiki siyasi davaları.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Türkiye,
artık bu müdahale girişimleriyle, bu muhtıralarla, bu darbelerle
bundan sonra yoluna devam edemez, etmemeli.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Şimdi,
görülen davalarla durumu nasıl izah edeceksiniz Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) O açıdan,
değerli milletvekilleri, isterdim ki bu kürsüden bu yargılamalara
ilişkin -hâlen devam ediyor, bunların temyiz aşaması var-
derdest davaları buraya getireceğinize, bir gün de Allah
rızası için şu kürsüye 1960 darbesinin
mağdurlarının konusunu getirseydiniz, 1971in
mağdurlarını, 1980in, 1997nin, 2007nin
mağdurlarını getirseydiniz şu kürsüye.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan,
1980in doğrudan doğruya kendimiziz mağduru, bizleriz
mağdurları. Biz, o 80de yargılanan insanlarız. Siz kime neyi
bahsediyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Dolayısıyla, burada, bu kürsüden milletin iradesine
karşı, Parlamentoya karşı yapılan
kalkışmaların, verilen muhtıraların hesabını
soracak yerde, bunların faillerini ya da bu düşüncenin destekçilerini
burada savunmanın arka planını ben sizlerin ve milletimizin
takdirine bırakıyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Siz yeni mağdurlar yaratıyorsunuz!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Cadı avına çıkılmış gibi şu an, yani
resmen cadı avı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, elbette ki beraatizimmet
asıldır, herkes mahkûm oluncaya kadar masum sayılır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Nasıl masum! Beş yıldır cezaevinde Sayın Bakan bu
insanlar, beş yıl!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Yargılama süreci devam ediyor.
Benim söylediğim, 1960, 1971,
1980, 1997 müdahalelerinin mağdurlarının sorunları ve
bunların faillerine ilişkin.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
1997de kim tutuklandı Sayın Bakan? 28 Şubat sürecinde kim
tutuklandı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, 28 Şubat sürecinde bu ülkede
mağdur olan kamu görevlilerinin haddi hesabı yok. Memuriyetten
atılanlar, sürgüne gönderilenler, hakkında soruşturma yapılanlar,
meslekten çıkarılanlar
Hangi birini söyleyeyim. O süreçte ben,
kendim siyasetçi olarak yaşadıklarımı biliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
ülkenin kendi muadilleriyle eşit şartlarda yoluna devam edebilmesi
için, Türkiyenin geleceğe güvenle bakabilmesi için, demokrasisini kendi
ayakları üzerinde sürdürebilir hâle getirebilmesi için
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ortada demokrasi mi bıraktınız, adalet mi
bıraktınız?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla)
artık darbelerle, muhtıralarla kesilemeyen, kesintisiz
bir demokrasiye kavuşabilmesi için geçmişte
yaşadığı bu hadiselerle yüzleşmesi elzemdi, hukuk
önünde bunların mutlaka muaheze edilmesi gerekiyordu. Şu anda
içerisinden geçtiğimiz süreç budur.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Hangi hukuktan bahsediyorsunuz Sayın Bakan? Silivride hukuk mu var,
adalet mi var?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Ayrıca, bu yargılamalar bitmedikçe, bu dosyaların
içerisindekilerin konumuyla ilgili kesin bir hüküm vermek hiçbirimizin
hakkı değildir. Bunu da açıkça tespit ediyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Burada, değerli milletvekilleri, yapmış
olduğumuz çalışmalarla bakınız, bu ülkede iktidar
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Bağımsız ve tarafsız mahkemeler mi var? Neye
güveneceğiz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın, bütün grup sözcülerini
sabırla dinledik. Burada birtakım sözler sizi rahatsız edebilir
ama rahatsız olmamız gerekiyor çünkü konuştuğumuz
şeyler olan şeyler değilse, yaşanmış hadiseler
değilse bunlara itirazlarınızı dile getirebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ 2002-2012 arasında bu ülkede demokrasimizin sürdürülebilir
olması için, bu ülkede artık, milletin iradesinin askıya
alınamaması için atılması gereken adımları atmıştır,
atmaya bundan sonra da devam edecektir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Ne yapıyorsunuz? Askeriyeyi tasfiye et, siyaseti tasfiye et, öyle mi?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Milletin iradesi değil, PKKnın iradesi geçiyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Ayrıca, AK PARTİnin yapmış olduğu tasarrufları,
çıkarmış olduğu yasaları bu kürsüden gelip
başkalaştırma gayreti içerisine girmenin anlamsız
olduğunu düşünüyorum çünkü her iki yılda bir milletin önüne
kendimizi test etmeye götürüyoruz ve millet en büyük hakemdir. Milletin yüzüne
bakamayacaksınız, şöyle edemeyeceksiniz, böyle edemeyeceksiniz.
gibi bu kürsüden büyük sözler söyleniyor. Biz her iki senede bir milletimize
gidiyoruz
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Bu sefer farklı olacak Sayın Bakan, PKKyla iş birliğini
millete anlatamayacaksınız.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla)
ve her seçimde milletin desteği büyüyerek devam ediyor çünkü
AK PARTİ siyasetini yaparken milletinin gözünün içine bakıyor,
milletinin gösterdiği istikamette adımını atıyor. Her
olayda onların nabzını tutuyor, dileklerini soruyor, siyasetini
milletin arzusuna göre belirliyor. AK PARTİ onun için Türkiye siyasetinde
ilkleri başaran parti, arka arkaya tüm seçimlerde oylarını
artırarak devam eden ve güçlenerek gelen bir parti. İktidarda,
hükûmet etmede 11inci yılına girdi AK PARTİ ama bugün, 11inci
yılında olan bir Hükûmet iktidar partisinin yüzde 50nin üzerinde bir
oy desteğinin olmasına birazcık saygı duymanızı
beklerim doğrusu çünkü bu ülkede her iki kişiden birinin
desteğini almış bir siyasi partinin temsilcisi buradaki
arkadaşlarımız. Çok değil, bir sene sonra sandık var,
ondan bir sene sonra başka bir sandık var.
Değerli milletvekilleri, biz
burada yaptığımız her tasarrufun hesabını
veriyoruz, attığımız her adımın
hesabını veriyoruz ve kamuoyunun, milletin arzusunun istikametinde
olmayan hiçbir işi yapmıyoruz, yapsaydık bugün burada
olmazdık zaten, lütfen.
Değerli milletvekilleri, bizim
istikametimiz bellidir, yapmaya çalıştığımız
şey bellidir. Yargı Reformu Stratejisi ve Eylem Planıyla
beraber Türkiyenin yargı alanındaki olumsuz tablosunu olumluya
çevirmek, temel hakları güçlendirmek, bu ülkede demokrasiyi tahkim etmek
ve geleceğe doğru güvenle yürüyüşümüzü sağlayacak
adımları atmak; bunlar için uğraşıyoruz ve bunun da
meyvelerini almaya başladık.
Bakınız, size iki tane veri
vereceğim. Bir tanesi: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki
tablomuzu sık sık gündeme getiriyoruz. Bu tabloyu
değiştirmek için bu ihlallere neden olan mevzuatı
değiştirmeyip ne yapacağız Allah aşkına?
İhlal aldığımız konulardaki mevzuatı değiştirmeden
o ihlalleri önleme imkânımız var mı?
Yaptığımız şey budur ve aldığımız
tedbirlerle dünyanın önemli merkezlerine ilk kez adli müşavirleri
2012 yılında görevlendirdik, İnsan Hakları Daire
Başkanlığını kurduk, Strazburgda İnsan
Hakları Mahkemesinde Türk hâkim ve savcıları görevlendirdik ve
oradan gelen tespitlere göre mevzuatımızda değişiklikler
yapmaya başladık.
Bakınız, kısa süre önce
bu Mecliste uzun yargılamalardan dolayı Tazminat Komisyonunu kurduk.
İnsan Hakları Mahkemesi bu komisyonun iç hukuk yolu olarak kabul
edilmesini kararlaştırdı ve Türkiyeden yapılmış
müracaatlardan bir tanesinde geçen hafta kabul edilmezlik kararı verdi ve
Gidin. dedi, Türkiye içeride bir hukuk yolu oluşturdu; o komisyonda
hakkınızı alın, alamazsanız buraya gelin. dedi. Bu,
şu demek: Şu anda Strazburg mahkemelerinde Türkiyeden
yapılmış 16.700 civarında başvuru var, bunun 4 bin
tanesi Türkiyeye tekrar dönecek demek. Biz kendi vatandaşımıza
Gidip Strazburgda beş altı yıl uğraşma. diyoruz.
Gel, senin hakkını teslim edelim, uzun yargılamalardan
dolayı senden özür dileyelim, helalleşelim, tazminatını
ödeyelim
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Bu yetiyor mu Sayın Bakan? Yani özür dilemek, tazminat ödemek yetiyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) -
ve vatandaşımız olarak sana bu hakkı teslim
edelim, Türkiye de orada ihlal almamış olsun. Bunun yolunu açtık
ve komisyon çalışmalarına başladı ve tazminat
kararlarını vermeye de başladı. Kısa süre içerisinde
bunun sonuçlarını kamuoyuyla da paylaşacağız.
Değerli milletvekilleri, bir
başka husus: Efendim, kanunlar çıkıyor -birinci paket, ikinci paket, üçüncü
paket- hiçbir şeye yaramıyor.
Değerli arkadaşlar; adli
kontrol, üçüncü paketten önce, yılda 14.500 ile 15 bin uygulamaya
ulaşıyordu. Yani bu şu demek: Tutuklanabilecek 15 bin kişi
adli kontrol tedbiriyle tutuksuz yargılanıyor idi 2012 Temmuzu
öncesinde. Son yedi sekiz aylık verilere baktığımızda,
yıl bazında bu 15 bin rakamı 40 bine çıkıyor. Yıl
bazında 15 binden 40 bine çıkmış, yani 40 bin kişi
tutuklu yargılanabilecek iken adli kontrol tedbirleriyle tutuksuz
yargılanmaya başlamış. Hani bir şey olmuyordu!
Şimdi, size bir grafik
göstereceğim, bunu sık sık gösteriyorum. Şu grafik,
Türkiyede tutuklu yargılama oranlarını gösteren bir grafiktir.
Cezaevlerinde bulunan her 100 kişiden 2000 yılında 49,8i
tutukluymuş, kalanı hükümlüymüş; 2001 yılında ise
yüzde 50,4ü tutuklu, kalanı hükümlüymüş. 31 Aralık 2012
tarihine baktığınızda her 100 kişiden cezaevindeki
23,3ü tutuklu, kalanı hükümlü.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Hükmen tutukluları tutuklu saymadığınız için o
çıktı Sayın Bakan. Şimdi, orada bir tarih
değiştiriyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yargıtay onayladı da mı sayı
bakıyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, hangi hesaba
bakarsanız bakın, bunlar Türkiyenin...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Hükmen tutukluları Bakanlar Kurulunda tutuklu olmaktan
çıkardınız, hükümlü sayınızda onun için rakamlar
düşüyor.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Bunu hazmedin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Hazmetmek değil canım, rakamlar farklı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) Bunlar Türkiyenin elde etmiş olduğu somut
gelişmeler. Son on yılda yapılan çalışmaların
meyveleri bunlar.
Bakınız, bu
çalışmalardan sonra şu tablo, Avrupa Birliği üyesi ülkeler
arasında Türkiyenin bulunduğu yeri gösteriyor. Türkiye, tutuklu
oranları itibarıyla, bakınız, Fransadan daha iyi konumda,
Macaristandan, Letonyadan, Yunanistandan, Danimarkadan, Belçikadan,
İsviçreden, İtalyadan daha iyi konumda. Ha, Türkiyeden daha iyi
olan ülkeler var ama değerli milletvekilleri, Türkiyede alınan
tedbirlerle beraber şu anda Türkiyenin cezaevlerinde tutuklu
yargılananların oranı Avrupa Birliği
ortalamasının altındadır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Siyasi
davalardan bahset.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) AB ortalaması, Avrupa Birliğinin tüm üye ülkelerinin
ortalaması yüzde 25,2dir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan,
hükmen tutuklular var mı o rakamın içinde?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Tutuklu
yargılama oranları yüzde 25,2dir. Türkiyenin tutuklu yargılama
oranı yüzde 23,3tür, AB ortalamasından yaklaşık 2 puan da
aşağıdayız. Bunlar sonuçtur. Nereden elde ettik bu
sonuçları? Bütün bu mevzuat çalışmaları, eğitim
çalışmaları bütün bunların sonucunda gelinen noktadır
bunlar.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiyenin
gelmiş olduğu nokta geçmişe göre son derece iyi bir
noktadır ancak bu bizi tatmin eden bir nokta değildir. Yetmez ama
evet. diyoruz, biz daha iyisine talibiz. Onun için her geçen gün kendi
mevzuatımızı evrensel kurallarla uyumlu hâle getiren
çalışmaları devam ettireceğiz, bu bir.
İki, adaleti dağıtmakla görevli olan
hâkim, savcılarımızın hem yurt içi hem yurt
dışı eğitimlerini yoğunlaştıran
çalışmaları devam ettireceğiz.
Üç, mevzuattaki değişimi, dönüşümü,
mantalite değişimini, dönüşümünü takip edeceğiz ve
Türkiyede güven veren adaleti temin etme noktasında çok önemli bir
noktaya geleceğiz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yıl
bazında ve tüm zamanlar bazında ihlal şampiyonu olan Türkiye,
ilk defa 2012 yılında şampiyonluğu bir başka ülkeye
verdi. Bundan sonra bunu teslim almamak üzere devrettik inşallah. Her
geçen yıl daha iyiye gideceğiz. Yıl bazında da bizim
oradaki olumsuz tablomuz küçülecek, totalde de Türkiyenin şu anda hiç
hakketmediği noktadan uzaklaşmasını
sağlayacağız, amacımız budur.
Efendim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki
tablomuzu düzeltiyorsunuz, Türkiyedeki tablo değişmiyor
Yok böyle
bir paradoks. Oradaki tablo düzelirse Türkiyedeki vatandaşımın
hakları güçleniyor demektir. Türkiyedeki hakların Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesindeki standartlara gelmiş olduğu
anlamı çıkar, AİHM standartlarına gelmiş
olduğumuz anlamı çıkar.
Ben hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Bakan konuşmasında verdiği bazı cevaplarda,
örneğin, Birtakım sözler sizi rahatsız edebilir. ya da
Buraya çıkan sözcüler keşke darbelerin mağdurları
adına zaman zaman konuşma yapabilseydiler. diyerek muhalefeti ve bu
bağlamda Cumhuriyet Halk Partisini ilzam eden, ona sataşan sözler
etmiştir.
Söz
istiyorum efendim.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Parti ismi söylemedim.
BAŞKAN
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
İki
dakika içinde lütfen
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adalet
Bakanı Sadullah Erginin görüşülen kanun tasarısının
tümü üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakan, AKPnin her girdiği seçimde
aldığı oyu artırdığını söyleyerek,
çoğunluk kavramı üzerinden, oy kavramı üzerinden bir
meşruiyet tanımı getiren bir anlayışı ortaya
koymuştur.
Modern
demokrasilerde demokratik temsilin, demokrasinin, hükûmetlerin meşruiyeti
çoğunluk kavramı üzerine oturtulmaz, sadece bu yeterli değildir.
Çoğunluk önemli bir unsurdur ama o hükûmetler, o yönetimler doğru ve
adil işler yaptığı ölçüde meşrudurlar.
12
Eylül 80 darbesinden sonra kabul edilen 82 Anayasasının da
arkasında yüzde 93lük bir halk desteği vardı ama o Anayasa
meşru değildi. Neden? Çünkü darbe üzerine, serbest olmayan,
özgürlüklerin olmadığı bir ortam içerisinde kabul edilmişti,
meşru değildi.
Siz,
girdiğiniz her seçimde aldığınız oyu
artırdığınız doğru ama oyunuzu
artırdıkça meşruiyetten uzaklaştınız, otoriter
bir rejime doğru Türkiyeyi götürmeye başladınız.
Şimdi,
Türkiyede pankart açarak Parasız eğitim istiyoruz. diyen gençleri,
mahkemelerde, terör örgütü üyesi olarak yargılanmaktır. Sayın
Bakan, bu, sizin Adalet Bakanı koltuğunda oturduğunuz Türkiyede
olmaktadır.
Sayın
Başbakan caddelerden geçerken otobüs duraklarında onu kınamak
üzere el işareti yapan gençlerin cezası, hemen karakollara çekilip
oradan mahkemelere sevk edilmektir. Bu, sizin Adalet Bakanı
olduğunuz, bu Hükûmetin olduğu Türkiyede yapılmaktadır,
gerçekleşmektedir.
Diktatörlerin
gerçekte hiçbir gücü yoktur, yani darbelerle gelen diktatörlerin,
arkasında halk desteği yoktur. Asıl tehlikeli olan, diktatörden
daha tehlikeli olan, arkasındaki halk desteğine güvenerek her dediğini yaptırmaya
çalışan insanlardır. Diktatörler devrilir gider ama
arkasındaki halk desteğine güvenerek tek adam olmaya doğru
gidenler bir süre iktidarda kalırlar ama onlar da er veya geç
gideceklerdir, Türkiye bunu görecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Hamzaçebi.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Avukatlık Kanunu ile Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Çankırı
Milletvekili İdris Şahin ile 8 Milletvekilinin; 1136 Sayılı
Avukatlık Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 3568 Sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk'ün; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/750, 2/1326, 2/1343, 2/1344) (S.
Sayısı: 444) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
şahıslar adına ikinci konuşmacı Yılmaz Tunç,
Bartın Milletvekili.
Sayın Tunç, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, muhalefete mensup
arkadaşlarımız tasarıyla ilgisi olmayan konularda burada
açıklamalarda bulundular. Sayın Bakanımız da tasarının
içeriğiyle ilgili birtakım değerlendirmelerde bulundu. Benden
önce konuşan değerli Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekilinin söylediği sözlere katılmamız mümkün değil:
Arkasında halk desteği olan diktatörler. Türkiye Cumhuriyeti
demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hitler de öyleydi, arkasında halk desteği
vardı,. Kenan Evrenin de arkasında halk desteği vardı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İki
yıl önce seçimden geldik. Seçimden önce de aynı cümlelerle AK
PARTİyi eleştirdiniz. Seçimden önce sözcüleriniz çıktı,
burada kıyasıya eleştirdiler, aynı şeyleri söylediler.
Seçimlere gittik, oyları artırarak tekrar Meclise geri döndük.
Döndükten sonra yine aynı sözlerle eleştirmeye
başladınız. Aslında, burada muhalefetin kendine biraz
çekidüzen verip bundan sonra yapıcı muhalefet yapma noktasında
da şöyle kafasını iki elinin arasına alıp
düşünmesi ve ona göre davranması gerekiyor.
AK PARTİli yıllar, her
alanda olduğu gibi, hukuk alanında da çok önemli değişim ve
dönüşüme sahne olan yıllardır. Temel ceza
kanunlarımız, özel hukukla ilgili düzenlemeler, Ticaret Kanunumuz,
Borçlar Kanunumuz, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuz, bütün temel
kanunlarımız bu dönemde çağın gereklerine uygun hâle
getirilmiştir. Değişik paketlerle de hem bu temel kanunlara uyum
sağlanmış hem de uygulamada ortaya çıkan aksaklıklar
muhtelif zamanlarda giderilmiştir. Görüşmekte olduğumuz
tasarıyla da buna benzer bir düzenleme, uygulamada çıkan
sorunların giderilmesine yönelik değişiklikler yapılmaktadır.
Yargıtayın aynı dairesinin aynı dava
için birbiriyle çelişen kararlar vermesinin önüne geçilmekte bu
tasarıyla. Yine, avukatların ve serbest muhasebecilerin, mali
müşavirlerin kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümlerde büro
açabilmelerine imkân sağlanmakta. Mahkemelerin birden fazla dairesi varsa,
ihtisaslaşmayı sağlamak için davaların sayısal olarak
dağıtılması değil de konularına göre
dağıtılmasını sağlayacak bir düzenleme
getirilmekte. Kanuna aykırı eğitim kurumu açmanın
başka kanunlarda idari yaptırımları olduğundan Ceza
Kanununda suç olmaktan çıkarılması sağlanmakta. Yine,
adalet teşkilatımıza da 5 bin zabıt kâtibi,
Danıştayımıza da 60 tetkik hâkimi kadrosu ihdas edilmekte.
Kanun tasarısıyla ilgili muhalefet
şerhinde belirtilen eleştirilere katılmamız mümkün
değildir. Tasarıyla, hukuk dairesinin yerel mahkeme
kararını bozmasının ardından yerel mahkemenin bozmaya
uyarak yeniden tesis ettiği kararın 2nci kez temyiz edilmesi üzerine
Hukuk Dairesinin 1inci bozmayı ortadan kaldıracak şekilde
yeniden bozma kararı vermesi üzerine yerel mahkemenin vereceği 3üncü
kararın artık Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından
çözülmesi bu değişiklikle sağlanmış olmaktadır.
Yüksek yargının kanun yolu incelemesi yaparken
kendi kararları arasında çelişki oluşturmadan ihtilaflara
süratle cevap verebilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Yargıtayın bir dairesi aynı davada, veriler değişmeden,
mevzuatta da değişiklik olmadan 2 kez birbiriyle çelişen karar
veriyorsa 3üncü incelemeyi artık aynı dairenin değil, Hukuk
Genel Kurulunun yapması en doğru olanıdır.
Tasarıyla, hâkimlerin ve mahkemelerin belli
konularda ihtisas sahibi olabilmeleri için gerek hukuk mahkemelerinin gerekse
idare mahkemelerinin birden fazla dairesi bulunan yerlerde iş bölümü
esasına göre dosyalarının tevzi edilmesini sağlayacak bir
düzenleme yapılmaktadır. Mevcut durumda dosyalar sayısal anlamda
mahkemenin dairelerine tevzi edilmekte, bir hâkim çok çeşitli konulara
muhatap olduğu için yargılamalar uzamaktadır, hâkimlerimiz de bu
noktada zorlanmaktadırlar. Değişiklik, yargının
hızlanmasını sağlayacak, hâkimlerimizin çok çeşitli
davalarla meşgul olmasını önleyecek, belli konulara
yoğunlaşmalarını, aynı konudaki davalara bakarak
uzmanlaşmalarını sağlayacak önemli bir düzenlemedir.
Muhalefet şerhinde bu
değişikliğin Anayasaya aykırı olduğu ifade
edilmiştir. Evet, Anayasanın 142nci maddesine göre mahkemelerin
görevi kanunla belirlenir ancak buradaki belirleme görev değil, bir iş
bölümü belirlemesidir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da bu yetkisini
her yerde kullanmayacak, dairelerin fazla olduğu, ihtiyaç olan büyük
yerlerde kullanabilecektir.
Tasarıyla getirilen hâkim ve
savcıların yükselme ve performans değerlendirmelerinde
alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin uygulanmasının da
göz önünde bulundurulması da önemli bir düzenlemedir. Ceza hukukunda
uzlaşma, özel hukukta ara buluculuğun daha da işlerlik
kazanabilmesi için böyle bir düzenlemenin yerinde olduğunu
düşünmekteyim.
Tasarıyla getirilen ve Dilek
Hanımın eleştirdiği, kanuna aykırı olarak
eğitim kurumu açan veya işletenler için ceza hükmü öngören
düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasına yönelik bu eleştirilere
katılmamız mümkün değildir. Öncelikle şunu ifade etmemiz gerekir:
Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten
kişilerin cezalandırılmasını öngören Türk Ceza
Kanununun 263üncü maddesinin yürürlükten kaldırılması,
herkesin izin almadan eğitim kurumu açıp işletebileceği
anlamına gelmemektedir. Burada sadece eylemin suç olmaktan
çıkarılması söz konusu olup kanuna aykırı eğitim
kurumu açan veya işletenler bakımından diğer kanunlarda yer
alan yaptırımlar uygulama alanı bulacak ve dolayısıyla,
izin almadan bir eğitim kurumunun faaliyet göstermesi mümkün olmayacaktır.
Bu değişikliğin Anayasanın 2, 5, 11, 42 ve 174üncü
maddelerine aykırı olduğu ifade edildi. Bu konu, Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından 2005 yılında Anayasa Mahkemesine götürüldü.
Anayasa Mahkemesinden -Cumhuriyet Halk Partisinin dilekçesindeki gerekçe-
laiklik ve hukuk devleti ilkelerine aykırılıktan dolayı
iptal istenmişti. Anayasa Mahkemesi, bu konuda bir karar verdi ve 5 Mart
2009 tarihli kararın gerekçesinde kanuna aykırı eğitimle
ilgili Anayasa Mahkemesinin yorumunu sizlere aynen karardan okumak istiyorum:
Eğitimin, içerik olarak suç teşkil etmesi hâli farklı bir
durumdur. Kurumda verilen eğitim sırasında yasa
dışı, bölücü, yıkıcı eylemlerin
gerçekleştirilmesi hâlinde bu eylemler için ceza öngören Türk Ceza
Kanununun diğer maddeleri, Terörle Mücadele Kanununun ve benzeri gibi
özel kanunlarda belirtilen tedbir ve yaptırımların
uygulanacağı kuşkusuzdur. Öte yandan, Özel Öğretim
Kurumları Kanununun 7nci maddesinde de kurum açma izni verilen
kurumlarda iki yıl içinde öğretime başlamayan ile amacı
dışında kullanıldığı tespit edilen kurumun,
kurum açma izinlerinin iptal edileceği; özel eğitim
kurumlarının kurum açma şartlarından herhangi birini
kaybetmesi veya izinsiz değişiklik yapması, mevzuatta belirtilen
sayıda personel çalıştırılmaması veya mevzuata
aykırı personel çalıştırılması, reklam ve
ilana ilişkin gerekli şartların yerine getirilmemesi hâlinde
davranışın ağırlık derecesine göre on beş
günden az olmamak kaydıyla üç aya kadar geçici olarak; Millî Eğitim
Temel Kanununun genel ve özel amaçlarıyla temel ilkelerine uymayan,
kurumunu mevzuata uygun kapatmayan, geçici olarak kapatma cezası alan ve
aynı fiili tekrar işleyen kurumların ise sürekli olarak kurum
açma izni veren makam tarafından kapatılacağı
belirtilmiştir. Bu yasa kuralının yerinde olup
olmadığı, yarar ya da zarar getirebileceği konusu anayasaya
uygunluk denetimi dışında kalan bir husustur. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasanın 2, 5, 11, 42 ve 174üncü maddelerine
aykırı değildir. diyor ve iptal istemini oy birliğiyle
Anayasa Mahkemesi reddediyor ve bu konunun, laiklik ilkesini, hukuk devleti
ilkesini zedelemediğini de ortaya koyuyor.
Bununla ilgili, kanuna aykırı
eğitimin suç olduğu, ceza kanunlarında hapis cezasıyla
cezalandırıldığı, Türkiye'den başka Avrupada da,
dünyada da mukayeseli hukukta tek bir örneği bulunmamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle
tasarının hayırlı, uğurlu olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tunç.
Şimdi, İç Tüzük 81 ve 91e
göre yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, PKKlı
teröristlerin yurt dışına çıkartılmasıyla ilgili,
Sayın Başbakan dedi ki: Biz, Türk Silahlı Kuvvetlerine
yazılı ya da diğer talimatlarımızı verebiliriz.
Şimdi, suç işlemiş kişilerin yurt dışına
çıkartılmasını sağlamak gibi yazılı emir
vermek kanuna aykırı bir emir değil midir? Buna uymak da
aslında bizim yasalarımıza göre suç değil midir? Hem
verenler hem de uyanlar bundan dolayı cezalandırılmak durumuyla
karşı karşıya kalmayacaklar mıdır?
İkinci sorum: Akil adamlara hangi
ödenekten para ödenmektedir ve ne kadar aylık ücret ödenmektedir?
Bu soruları cevaplandırırsanız
sevinirim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Yılmaz.
Sayın Köktürk
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sayın Bakan, 8 Nisandaki Silivri yargılamasından sonra,
Sayın Başbakanın, mahkeme salonunun dışında ve
içinde suç işlendiği gerekçesiyle soruşturma
açılmasına yönelik cumhuriyet savcılarına ve
yargıçlara talimatlarına tanık olduk. Ancak aynı Silivri
yargılamalarında, duruşma başkanının duruşma
dosyasını incelemediğine, google arama motoruyla istediği
bilgilere ulaşması nedeniyle dosyanın tamamını
okumasına gerek olmadığına, sanıkların söz
hakkının -130 milyon sayfalı iddianame ve eklerine rağmen-
beş ve on dakika, on beş dakikayla
sınırlandığına ve yine Mustafa Balbayın söz
hakkını hâkimin istediği bir şekilde
kullanmadığı gerekçesiyle diğer sanıkların söz
hakkının ortadan kaldırıldığına yönelik
uygulamaları da basına yansımıştı. Benim merak
ettiğim soru şu: Bu Silivrideki olaylardan sonra savcılara ve
hâkimlere talimat veren Sayın Başbakan, Mahkeme Başkanının
bu hukuka aykırı, kanuna aykırı keyfî
uygulamalarının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
-
basına yansımasından sonra HSYK Başkanı olarak
tarafınıza yönelik herhangi bir talimatı oldu mu soruşturma
açılmasına yönelik olarak?
BAŞKAN Sayın Köktürk,
teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, laikliği
yargı eliyle kaldırmaya çalışıyorsunuz. Siyasal simge
olarak kabul ettiğiniz Atatürk giysili yurttaşlarımızı
Türkiye Büyük Millet Meclisine almazken, kendi siyasal simgenizi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de dâhil olmak üzere köşebaşlarına soktunuz.
Danıştayı da kendi istediğiniz çizgiye getirdiniz.
Artık kıyafet serbestisi adı altında dinsel simgeleri
serbest bırakmış bulunuyorsunuz. Cumhuriyet Bayramını
kutlayana otuz bir yıl hapis istediniz. Bin yıl önceki Ömer Hayyam
şiirini okuyan sanatçıya on ay hapis verdiniz. Ergün Poyrazı
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında kitap yazdı
diye yedi yıldır fiilen hapiste tutuyorsunuz, on dört yıllık
ceza verilmiş gibi şu anda infazı var. Fatih Hilmioğlunu
hapishanede ölüme mahkûm ettiniz. Bütün bunlar acaba adalet sisteminin ne hâlde
olduğunu size anlatıyor mu bunu soruyorum?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Acar.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, HSYK Genel Kurulu 14
Mart 2012 tarih ve 155 sayılı Kararı ile Stratejik Eylem
Planında, yargıya güven konusundaki eksiklik en önemli tehditlerden
sayılmıştır ve HSYK, varlık nedeni olan,
bağımsız, tarafsız ve güvenilir bir yargı
anlayışını bir an önce hayata geçirmeye
çalışacaktır. diye bir tespit yapıyor ancak buna
rağmen, 2013 yılında yapılan anketlerde yargıya güven
yüzde 40ın üstüne çıkmamaktadır. Bu konuda Adalet
Bakanlığının bir tespiti var mıdır? Var ise,
bizim düşündüğümüz gibi yargıya güvensizliğin nedeni AKP
uygulamaları mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kurt.
Sayın Özgür Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçmiş darbe dönemleriyle
ve onlarla hesaplaşmaktan bahsederken size şöyle bir sorum var: 7
Kasım 1982 günü, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve değerli
eşleri hangi sandıkta oy kullanmışlardır,
kullandıkları sandıkta kaç evet, kaç hayır oyu
çıkmıştır? O sandıkta çıkan hayır
oylarının sayısının 2den az olması durumunda
Sayın Başbakanın orada kullanmış olduğu ya da
eşinin kullanmış olduğu evet oyunu siyaseten nasıl
açıklamayı ve savunmayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Sayın
Başbakan, rahmetli annesinden bahsederek Anneciğim beni beklerdi,
biz ise duvarlara yazılarımızı yazmış olarak
evimize dönerdik. demişti. Acaba, Sayın Başbakan, 1980 öncesi,
hangi duvara, ne yazmış olabilir? Sayın Başbakanın
1980 öncesi politik tavrı ve ona uygun sloganı nedir? Bu
yazıyı merak ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özel.
Sayın Can
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Bakanım, bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi temsilcilerinin
eleştirilerine baktığımızda hukuk tarihini de
değerlendirmek gerekiyor. İstiklal mahkemeleri, Yassıada mahkemeleri,
12 Eylül yargılamaları, 28 Şubat yargılamaları ve
askerden brifing alan yargı mensuplarıyla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi temsilcilerinin herhangi bir tenkidi olmuş mudur,
olmamış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Can.
Sayın Recep Özel
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Bakanım, 2002 yılından bu zamana kadar kaç hâkim ve savcı
aldınız, yardımcı personel sayısı kaçtı ve
şu anda kaç oldu?
Mahkemelerin yapmış
olduğu işlemler ve verdiği kararlar üzerinde
Bakanlığınızın bir denetim yetkisi bulunmakta
mıdır?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özel.
Sayın Akyürek
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa)
Sayın Bakanım, kanuna aykırı eğitimle ilgili
mukayeseli hukukta ceza yaptırımı var mıdır yoksa
sadece bizim hukukumuzda mı vardır?
İkinci sorum: 2002den bu yana kaç
tane adliye sarayı yapıldı ve bu adliyelerin kapalı
alanı kaç metrekaredir?
Üçüncü sorum: Bu yasayla
getirdiğiniz düzenleme vatandaşımızın daha iyi bir
yargı sistemine ulaşmasına hizmet etmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akyürek.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Arkadaşlar, Sayın Bakanı göremiyorsunuz herhâlde, bizim
konuşma hakkımızı çalıyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Öyle bir şey yok, ilgisi yok, muhalefeti susturmak diye
bir şey yok.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Bakanı her zaman görüyorsunuz Ayşe Hanım.
BAŞKAN - Sayın Filiz
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Sayın Bakanım, yapılan
değişikler sonunda Yargıtayda bekleyen dosyalar azaldı
mı? Yerel mahkemelerde gerek hukuk gerekse ceza dosyaları
Yargıtaya geldiğinde kaç günde sonuçlanmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Filiz.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür ederim efendim.
Sayın Bakan, bu Türk Ceza
Kanununun 263üncü maddesinin kaldırılmasını Diğer
kanunlarda cezalandırma maddeleri var, onun için kaldırdık.
diye ifade etti Sayın Tunç. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin
kararını da okudu; belli ki ciddi bir hazırlık
yapmış. Ancak ben yine de sormak istiyorum. Niye gerek gördünüz TCK
263ün kaldırılmasına? Yani, burada kalsaydı ne zararı
vardı veya bu 263ü siz getirmediniz mi? Yani, yeni Türk Ceza Kanununu
hazırlarken hangi gerekçelerle bu maddeyi koydunuz veya varsa niye
kaldırmadınız da şimdi kaldırıyorsunuz? Bunun
gerçek gerekçesini açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Şandır.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün BDP Eş
Başkanı Gültan Kışanak Kürdistandan gelen yöre
dernekleri diye bir sözcük kullandı. Ülkemizde Kürdistan diye yeni bir
il mi kurulmuştur? Bu konuda yapılan böylesi bir söze karşı
bir yaptırımınız olacak mıdır?
Aynı zamanda, Başbakan
tarafından tayin edilen akil adamlardan Baskın Oran ulus devleti
ortadan kaldıracağınızı söylüyor, sizin sözcünüz
olarak bunu söylüyor. Bu ulus devleti ortadan kaldırmak konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Bunun yanında, bu casusluk
davasında siz, bir HSYK Başkanı olarak, hiçbir şekilde
aslında casusluk ve fuhuşla ilgili iddianamede bir şey söz
konusu değilken savcılar tarafından bu şekilde bilginin
basına servis edilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu savcılar
aleyhinde Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı olarak
herhangi bir soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Yılmaz.
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Bakanlığınızca Bartının Amasra ilçesine modern
bir adalet sarayı kazandırdınız. Bartınlılar
adına çok teşekkür ediyorum.
İl merkezimizde de adalet
sarayına ihtiyacımız var. Bartın Adalet Sarayı da 2013
Yatırım Programına alınmıştı. Yapım
süreciyle ilgili son durum nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tunç.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mecliste, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde onaylanmış bir anlaşma olmasa da Türkiye
fiilen Kuzey Irakta PKKyla askerî mücadele yapmaktan vazgeçmiş
görünüyor. Peki, PKKnın tekrar sınırı geçip Türkiye içinde
askerlerimizi şehit etmeyeceğinin, masum insanları
öldürmeyeceğinin garantisi var mı? Biz bu sürecin sonunda ne elde
etmiş olacağız? Terörü tamamen bitirmiş olacak
mıyız? PKKnın saldırıda bulunmayacağı
yolundaki sözlü güvencesi karşılığında
Anayasamızın temel direklerini bile tartışmaya
açacağımız şimdiden anlaşılıyor.
Anayasamızın değiştirilemez maddelerinin bile
değiştirilmesi için verilen önergeleri nasıl
yorumlayacağız? Kuzey Irakta PKK terör örgütünün tasfiyesinden kim
sorumlu olacak; Bağdat hükûmeti mi, Barzani mi yoksa Amerika mı? Bu
yolda bize teminat veren var mı? Yok. Dünyada bizden başka hangi ülke
bir terör örgütünün varlığını tamamen sona erdirmeden bu
işi çözmüştür?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Acar.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sırasıyla cevaplamaya
çalışacağım.
Sayın Akagün Yılmaz:
Teröristlerin yurt dışına çıkarılmasıyla ilgili
güvenlik güçlerine yazılı emir verilmesi suç değil midir? Böyle
bir sözü kimse söylemedi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Başbakan söylüyor.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Başbakanın ne söylediğini çok iyi biliyorum. Güvenlik
güçlerinin yasalardan kaynaklı görev ve yetkileri konusunda Sayın
Başbakanımız açıklamada bulunmuştur. Yolculuk
sırasında, Kafkaslardaki gezi sırasında
konuşmuştur.
Değerli milletvekilleri, yurt
dışına operasyon yapma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından Hükûmete verilmiştir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Operasyon yapmamayı konuşuyoruz şimdi yani.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Dinlerseniz oraya geleceğim, sabrederseniz.
Hükûmet de Meclisten
aldığı bu yetkiyi güvenlik güçlerine ciro etmektedir,
vermektedir ihtiyaç duyulduğu zeminlerde. Burada sorumluluk Hükûmettedir
ve güvenlik güçlerimizin ihtiyaç duyduğu anda bu talimatları verecek
olan da siyaset kurumudur. Bu anlamda güvenlik güçlerine herhangi bir
sorumluluk doğrudan tevcih edilemezi. İfade etmiştir Sayın
Başbakanımız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Bakan, açık bir şekilde, teröristlerin
dışarıya çıkarılmasıyla ilgili verildiği
belirtiliyor.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Sayın Yılmazın gene ikinci sorusu: Akil adamlara ne
kadar aylık ücret ödenmektedir? Masrafları nereden
karşılanmaktadır? Akil adamlara herhangi bir ücret
ödenmemektedir, bunlar ihtiyari, gönüllü yapılan hizmetlerdir. Bu
kişiler, ülkelerinin orta ve uzun vadede geleceklerini düşünen
vatansever kişilerdir ve bunların bu programlarıyla ilgili
yaptıkları çalışmalar da Kamu Güvenliği
Müsteşarlığı tarafından organize edilmektedir.
Kendilerinin şahsına herhangi bir ödeme yapılmamaktadır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ulus devleti yok etmekten bahsediyorlar vatanseverler.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Sayın Köktürk, Silivrideki duruşmadan sonra Sayın
Başbakanın savcılara talimat verdiğine atıf yaparak
bunun ne şekilde mümkün olduğuna dair birtakım tespitlerde
bulundu. Sayın Başbakan ne savcılara ne hâkimlere talimat verme
noktasında değildir. Çok net olarak, orada yapılanın bir
kaba kuvvet gösterisi olduğunu, duruşma salonlarında
yargıya baskı ve baskın yapıldığını
ifade etmiştir. Bunu takbih etmiştir, kınamıştır
Sayın Başbakan. Yapılan hadiseye
baktığınızda, dışarıdan bakan gözler için
bunun dışında bir tespit subjektif olacaktır. Ben de
Sayın Başbakanın yaptığı tespite önemli ölçüde
katılıyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sorumu eksik almışsınız yalnız. Silivri
uygulamaları basına yansıdı, onlarla ilgili de yani kanuna,
hukuka aykırı uygulamalarla ilgili de Sayın
Başbakanın, HSYK Başkanı olarak tarafınıza bir
talimatı oldu mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Herhangi bir talimatı olmamıştır. Orada bir
hukuksuzluk varsa burada duruşmaların yapılmasını
engelleme çabalarında aramak gerekir diye düşünüyor Sayın
Başbakan.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Ondan önce olan uygulamalar Sayın Bakan yani siz biraz yanlış
yapıyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Sayın Gürkut Acar, yargılamalardan örnekler vererek,
birtakım devam eden derdest davalara atıflar yaparak Laikliği
yargı eliyle kaldırıyorsunuz, Danıştayı da kendi
çizginize getirdiniz. Adalet sistemini bu çerçevede nasıl değerlendiriyorsunuz?
dediniz. Sayın Acar, artık soğuk savaş dönemlerinde bile
yapılmayan tartışmaları bugün, 2013 yılında bu
Parlamentoya taşımanızın çok
karşılığı olmadığını
düşünüyorum. Laikliği yargı eliyle kaldırmak
, Laiklik
tehlike altında., İrtica hortluyor., Memleket elden gidiyor.;
bunlar çok eskide kaldı ve gerçekten karşılığı
olmayan şeyler.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Şu anda fiilen uygulanıyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Bunlar dillendirilirken bunları dile getirenlerin de
inanmadığını düşünüyorum. Geçmişte bu ülke,
maalesef, kendi vatandaşını potansiyel tehdit olarak
algılamış. Böyle bir şey olabilir mi?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Hizbullah nereden çıktı Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Bu ülkede sosyalistler tehdit, komünistler tehdit, Aleviler tehdit,
Kürtler tehdit, Müslümanlar ya da kendilerine İslamcı diyenler
tehdit
Bunların hepsi, devletin kendini korumak zorunda olduğu
vatandaşları. Düşünebiliyor musunuz, 75 milyonluk bir ülke,
vatandaşlarının önemli bir kısmını kendisine
tehdit olarak algılıyor! O zaman burada bir terslik var, bunu görmek
lazım.
Hani Temel otoyolda ters yöne
girmiş, Polis Radyosu da anons yapıyor Dikkat, otoyolda bir araç
ters yönden gidiyor. diye. Temel demiş ki: Ya, ne bir tanesi, hepsi
tersten geliyor, hepsi. Şimdi, aynen Temel fıkrasındaki bir
tablo gibi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Hizbullah nereden çıktı Sayın Bakan, o da mı tehlikesiz bir
şey?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Bu ülkede vatandaşlarının önemli bir kısmı
devlete tehdit ise -geçmiş algılamaları söylüyorum- burada temel
bir paradigma yanlışı var. Bunu görünüz,
başımızı kumdan çıkartalım lütfen. Yıl 2013,
dünya nerelere gitmiş, nelerle uğraşıyor, biz nelerle
uğraşıyoruz.
Danıştayın
başörtüsüyle ilgili verdiği özgürlükçü kararı endişe verici
buluyor Sayın Acar. Doğrusu, bu gelişmeler Türkiye'nin
normalleşmesinin işaretidir diye değerlendiriyorum.
Sayın Kurt, HSYK Genel Kurulu
Yargıya güven noktasındaki eksiklik en önemli tehdittir. diye bir
tespitte bulundu. diyorsunuz. Doğru. Yargıya güven noktasında
sizin yeni tespitleriniz var mıdır? 2012 yılında,
yanılmıyorsam, İstatistik Enstitüsünün kurumsal güven anketleri
içerisinde yargıya güven önceki yıllara göre 5-6 puanlık bir
artış göstermiştir, bunu biliyorum.
KAZIM KURT (Eskişehir) Kaç
efendim?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Yüzde 46-47 civarına gelmiş durumda. Size onu ayrıca
ben net olarak da bildireyim Sayın Kurt.
Sayın Özel, 7 Kasım 1982
günkü referandumu, halk oylamasını kastederek Sayın
Başbakanın oy kullandığı sandıkta kaç oy
çıkmış
Doğrusu, ben bunu tecessüs eder noktada
değilim, geçmişe dönük böyle bir veri varsa bir bakarım ama
benim şahsen bilgim yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazılı
olarak cevap bekliyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Sayın Başbakan hangi yazıları duvarlara
yazıyordu? diye bir soru sordular. Sayın Başbakanın siyasi
çizgisi, ideolojik bakış açısı öğrencilik yıllarından,
gençlik yıllarından, gençlik kollarında yaptığı
çalışmalardan hepsi belli. Bu sorunun malumu ilam noktasında bir
cevabı olacaktır, bu çok belli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir örnek alabilir miyiz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Özel, ona bakarsanız, Googledan ararsanız çok net görürsünüz
hepsini.
Sayın Can, istiklal mahkemelerindeki yargısal
faaliyetlerin, Yassıada mahkemelerinin uygulamalarının CHP
tarafından eleştirilip eleştirilmediğini ifade ettiniz. Bir
miktar kürsüde ifade etmeye çalıştım. Maalesef, bu ülkede,
geçmişten bu yana, yargı eliyle işlenen cürümler noktasında
çok fazla bir çalışması olduğunu duymadım,
işitmedim. Bir eksiğim varsa bunu sayın CHPliler cevaplarlar.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O zamanki
liderimiz İsmet İnönü o yargılamalara, 1960 ihtilalinden sonraki
yargılamalara tavır almıştır, Genel
Başkanımız tavır almıştır.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ama şunu
biliyorum: Yassıada mahkemelerinde görev yapan savcı ve hâkimlerin,
sipariş verilen kararları ürettikten sonra Anayasa Mahkemesine
başkan ve üye olduklarını biliyorum, HSYKya başkan ve üye
yapıldıklarını biliyorum 1961den sonra, Yüksek Seçim
Kuruluna başkan ve üye yapıldıklarını biliyorum,
Yargıtay ve Danıştaya başkan ve üye olduklarını
biliyorum, tek tek bunları isimleriyle de sizlerle paylaşabilirim. Böyle
bir bilgi var, onun ötesini bilemiyorum şu anda.
Bir de 2002den bu yana kaç hâkim, savcı
aldınız? sorusu var. Emekli olanlar var. Yaklaşık 8 bin
küsur hâkim, savcıyla teslim aldık 2002de, şu anda,
12.800-13.000 arasında. Her geçen gün bu sayı artıyor ama
Türkiyede hâkim, savcı sayısı olması gerekenin tam
yarısı kadar. Avrupada her 100 bin kişiye 20 civarında
hâkim düşüyor biz de 10,5-11 oldu son alımlarla. Savcı
sayısı, yine, Avrupa ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde
baktığınızda her 100 bin kişiye 10 savcı
düşer, bizde 5,5 kadar savcı düşüyor. Bu rakamları bizim
katlamamız lazım ki hâkim, savcı başına düşen
iş yükünü bir miktar normale çekmemizi, soruşturma ve
yargılamalarının kalitelerinin yükselmesini ancak bu
şekilde sağlayabiliriz diye gayret sarf ediyoruz.
Sayın Akyürek, TCK 263üncü maddenin mukayeseli
hukukta karşılığı nedir? diye sordular. Benim tespit
edebildiğim kadarıyla gelişmiş ülkelerin hiçbirinde bu
şekilde bir yaptırım yok, Sayın Şandır da ifade
etti aslında: Bu maddenin kaldırılması nereden icap etti?
Daha önce siz yapmadınız mı? Evet, daha önce, 2004te
yapıldı. Ancak 2004te yaptığımız birçok
düzenlemede, gelişen şartlara göre değişiklik
yapıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği
ihlaller çerçevesinde düzenlemeler yapıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Bu konuda bir ihlal kararı var mı Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Var demedim, genel değişikliklere atıf yapıyorum
Sayın Yılmaz.
Özel öğretim kurumları,
bakınız, kanuna aykırı eğitim kurumlarının
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Özel bir
sebebi var mı onu sordum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay)
cezalandırıldığı madde, uygulaması
olan bir madde de değil. Yani, bunun istatistiklerine
baktığınız zaman, yıl bazında 30, 40, 50 dosya, mahkûmiyet
noktasında ortaya çıkan; onlar da ceza limiti itibarıyla belli
sınırlar altında kalıyor. Şimdi, Türkiyede özel
öğretimle ilgili özel eğitim kurumları 5580 sayılı
Yasa muvacehesinde Millî Eğitim Bakanlığının
kontrolünde yapılıyor. Yine din eğitimi 633 sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Yasa kapsamında diyanet teşkilatı
nezdinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani,
özel bir sebebi var mı onu sordum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Var tabii
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bugün
niye kaldırıyorsunuz? Dün niye kaldırmadınız da bugün
kaldırıyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Onu yazılı olarak
BAŞKAN Sayın Bakanım,
gerisini de yazılı olarak bildiriniz.
Efendim, soru-cevap işlemi de
tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.46
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
444 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere, 17 Nisan 2013 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:23.51