TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
95inci
Birleşim
23
Nisan 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Genel Kurulu teşrifleri
IV.- ÖZEL
GÜNDEM
A) 23 Nisan
Görüşmeleri
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 93üncü yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi görüşmeleri
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkesin, son on yılda din değiştiren kişi
sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/17631)
2.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, camilerin ısınma giderlerinin Devlet bütçesi
tarafından karşılanması talebine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/18042)
3.- Mersin Milletvekili Ali Özün,
Karamandaki bir hastane binasının TOKİ tarafından
satın alınmasına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/18318)
4.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüşün, Balıkesirde bir camide 2011 yılından beri
Atatürkün konuşmasını içeren ve yıllardır okunan bir
hutbenin okutulmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/18395)
5.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın, Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminden ham petrol
alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18431)
6.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydarın, 2002-2012 yılları arasında millî takımda
tespit edilen doping vakalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/18591)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Erzincanda beden eğitimi, gençlik ve spor
faaliyetleri kapsamındaki çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/18681)
8.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/18688)
9.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Simav depreminde zarar gören Simav Devlet Hastanesine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı (7/18836)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakıra yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/18840)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/18843)
12.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun,
Hatayın İskenderun ilçesinde bir vakıf arazisinin amaç
dışı kullanılmasına yönelik ihale edilmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/18885)
13.- Adana Milletvekili Turgay Develinin,
TRTnin reklam satışı yaptığı firmalara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/18900)
14.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen hizmet içi eğitim faaliyetlerine ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/18903)
15.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen hizmet içi eğitim faaliyetlerine ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/18910)
16.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun,
Hatayda Spor-Toto tarafından kullanılan binaya ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/18979)
17.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen hizmet
içi eğitim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/18981)
18.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun, Bitlisteki KYK müdürlükleri tarafından kiralanan
araçlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19072)
19.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavanın, emeklilerin maaş promosyon gelirlerinden
yararlandırılmamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/19151)
20.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/19156)
21.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçerin, İstanbuldaki yeşil alanların imara
açılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/19213)
22.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, 2002-2013 yılları arasında Rizeye
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/19222)
23.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/19223)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, bor üretimine ve bor kullanımının
yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/19225)
25.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, enerji fiyatlarındaki indirimlerin tüketicilere
yansıtılmamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/19226)
26.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlunun, perakende elektrik satış tarifeleri ile ilgili
tabloların yayınlanmamasına ve kayıp kaçak bedellerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/19227)
27.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binicinin, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/19228)
28.- Diyarbakır Milletvekili Emine
Aynanın, Diyarbakırda yürütülen projelere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/19229)
29.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Muğlanın Yatağan ilçesinde bulunan bir
caminin restorasyon ihtiyacına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/19367)
30.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, bitki envanterine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/19417)
31.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, atık yağların biodizele dönüştürülmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/19419)
32.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, balıkçılığa kapalı alanlara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/19420)
33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Şanlıurfada tarım arazilerinin imara
açılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/19421)
34.- Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağın, ülkemizin Suriye politikasının ekonomiye
etkilerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/19433)
35.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, Vanda deprem sonrası inşa edilen konutlara ve
Erciş ilçesinin altyapı durumuna ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/19661)
36.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkcünün, Mersinde yürütülen üç projede Çevresel Etki Değerlendirmesi
Yönetmeliğine uyulmadığı iddiasına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/19729)
37.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceerin, Tekirdağın Çerkezköy ilçesindeki kentsel dönüşüm
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/19731)
38.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, 2012 yılında Bakanlığa yapılan
bilgi edinme başvurularına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/19746)
39.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurtun, bir vakfın faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/19879)
40.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin,
azınlık vakıflarının mallarının iadesine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/19893)
41.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar
Soydanın, hurda araçların ekonomiye kazandırılması
için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/19936)
42.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, deniz dibi atıklarının temizlenmesi
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/19938)
43.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, orman muhafaza memurlarına rotasyon
uygulanacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/20046)
44.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin,
orman sektöründe çalışan işçilere ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/20048)
45.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
orman muhafaza memurlarının yer değiştirmeleri ile ilgili
uygulamaya ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/20049)
46.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurtun, yazılı soru önergelerine ve bunlara yapılan
işlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/20083)
47.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde yer
aldığı iddia edilen ifadelere ve PKK terör örgütü ile yürütülen
müzakerelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/20239)
48.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlığa bağlı birimlerde
çalışan taşeron işçilere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/20257)
49.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Vana yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/20258)
50.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türelinin, yazılı soru önergelerine süresi içinde
cevap verilmemesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/20516)
51.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin,
demokrasi eğitimi ve okul meclisleri projesine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/20934)
23
Nisan 2013 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşimini
açıyorum.
Şimdi İstiklal
Marşımız okunacaktır.
(İstiklal Marşı)
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Genel Kurulu teşrifleri
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız dinleyici
locasındaki yerlerini alarak yüce Meclisimizi
onurlandırmışlardır. Kendilerine Meclisimiz adına
Hoş geldiniz. diyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
IV.- ÖZEL
GÜNDEM
A) 23 Nisan
Görüşmeleri
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 93üncü yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi görüşmeleri
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre, Genel Kurulun 17/4/2013 tarihli 93üncü
Birleşiminde alınan karar uyarınca, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 93üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının
belirtilmesi amacıyla yapacağımız görüşmelere
geçiyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının
93üncü yıl dönümünü hep birlikte kutluyoruz. Bu vesileyle Meclisimizin
açılışını gerçekleştiren, başta millî
mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Birinci
Meclisimizin kahraman milletvekillerini, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet,
minnet ve şükranla anıyorum.
Doksan üç yıl önce burada toplanan
milletvekillerinin sağlam temeller üzerinde kurduğu ülkemiz her geçen
gün gelişmekte ve güçlenmektedir. Dönemin zor şartlarında vatan
sevgisiyle koşup buraya gelen milletvekillerinin
bağımsızlık mücadelemizde gösterdikleri ruh, bizim için
daima yol göstericidir. Dönemin zor şartlarında büyük bir
vatanperverlikle düşmana direnen, ideal ve heyecanlarıyla bu Meclis
çatısı altında toplanan ilk Meclisin kahraman üyeleri
milletimizin gönlünde unutulmaz bir yer edinmişlerdir.
23 Nisan 1920, bu tarihî gün, milletin
istiklali ve de istikbalinin ancak milletin azim ve kararıyla
sağlanacağını tüm dünyaya ilan ettiğimiz kutlu ve
gerçekten mutlu bir gündür. İşgal altındaki bir devletin
istiklal bayrağı bugün göndere çekilmiştir. Ulustaki mütevazı
binada kesilen kurbanlar, edilen dualar ve dökülen gözyaşlarıyla
Meclisimiz bugün açılmıştır. O gün, Meclisi açan Sinop
Milletvekili Şerif Bey, bu yüce Meclisin en yaşlı üyesi
sıfatıyla ve Allahın yardımıyla milletimizin tam
bağımsızlığını ve varlığını
bizzat ele alıp yönetmeye başladığını bütün
dünyaya ilan ederek Büyük Millet Meclisini açıyorum. hitabıyla
Meclisimiz çalışmalarına başlamıştır.
İleride cumhuriyete ve demokrasiye giden yolda en önemli adım
atılmıştır.
Meclisimiz, imparatorluğun
yıkıntılarından kurum ve kuruluşlarıyla
çağdaş bir devlet çıkarmıştır. Bu büyük millet,
önce Meclisini toplamış, iradesini ortaya koymuş, büyük
zorluklar ve sıkıntılar içerisinde millî mücadeleyi
yönetmiş; istilacılara ve işgalcilere karşı bu
mücadeleyle, üzerinde oynanmak istenen ve uygulamaya konulmuş bulunan
emperyalist oyunu bozmuş, son haçlı seferine dur demiştir. Türk
milleti, varlığını ve birliğini korumak için çareyi
yine kendisinde bulmuştur. O yüzden bu meclis gazi meclistir,
şanlı meclistir, son ve ebedi devletimizi kuran meclistir,
milletimizin ve cumhuriyetimizin çare kapısıdır, aynı
zamanda kurucu meclistir. Meclisin iradesi milletin iradesidir; herkes bunu
böyle bilmeli, böyle anlamalı, kanun ya da karar olarak ortaya
koyduğu iradeyi ona göre uygulamalıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, o günden bugüne doksanüç yıllık süreçte her zaman tarihî
sorumluluğunun bilinci ve gayreti içerisinde, Türk milletinin medeniyet
yürüyüşünde ve sorunlarının çözümünde en önde görev ifa
etmiştir. Gücünü ve yetkisini milletten alan Meclisimizin tarihi aynı
zamanda devletimizin de tarihidir.
Değerli milletvekilleri, 23 Nisan
istiklalin ve istikbalin adıdır. 23 Nisanın amacı özgürlük
ve bağımsızlıktır; hedefi, ileri, çağdaş,
gelişmiş, demokratik bir ülke meydana getirmektir. Bizler
milletvekilleri olarak 23 Nisanın ruhunu, amacını ve hedefini
canlı tutmaya, kazanımlarına sahip çıkmaya mecburuz. Esasen
cumhuriyetin ve demokrasinin gücü buradan gelmekte, can suyunu milletin
iradesinden almaktadır. Bu sebepten dolayı millî iradenin
üstünlüğü bizim için devredilemez ve vazgeçilemezdir. Cumhuriyetin,
demokrasinin ve 23 Nisan ruhunun ne kadar hayati önemde olduğunu
bölgemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerden sonra şimdi çok daha
iyi anlıyor ve bu değerleri bize kazandıranları şükranla
anıyoruz.
Sayın milletvekilleri, hayat
ileriye doğru yaşanıyor ama geriye bakınca
anlaşılıyor. Bizler geçmişten ders alarak geleceğimizi
inşa etmek zorundayız, böyle bir sorumluluk
omuzlarımızdadır; o sebepledir ki millî egemenliği
güçlendirmek, ülkemizi geliştirmek ve Türkiye Cumhuriyetini modern
devletler safında en güçlü yere oturtmak, bizim en başta gelen
görevimizdir. Milletvekilleri olarak bu ideal boynumuza borçtur. Türkiye, bu
ulvi hedefe ulaşabilmek için kardeşliğini daha da
derinleştirerek birlik ve beraberliğini ebediyen sürdürecektir. Çünkü
Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğuda, Yemende ve Fizanda, Çanakkalede
istiklal ve bağımsızlık mücadelemizde birlikte kan verdik,
can verdik, gözyaşı döktük, acımız, hüznümüz, sonuçta
sevincimiz birbirine karıştı. Bir olduğumuz zaman iri de
olduk, diri de olduk. Unutmayalım ki kuvvet birliktedir, dirlik de
birliktedir. Ayrılığı ve
ayrımcılığı reddedip birliği ve kardeşliği
savunacağız, birlikte rahmet olduğu inancını daima
diri tutacağız, gönül köprülerimizi güçlendirip Yunusun dediği
gibi, gönüller yapmanın mücadelesini vereceğiz. Bin yıldır
bu topraklarda inşa ettiğimiz kültürün ve muhteşem
medeniyetimizin özü budur. Ülkemizin karşılaştığı
her sorunun üstesinden bu ruh ve inançla galip geleceğiz. Tarihimiz daima
bize ışık tutacak, yolumuzu aydınlatacaktır. Kurucu
iradenin belirlediği ideallerden, güçlü bir ülke heyecanından
vazgeçmeyeceğiz. Doksan üç yıl önce, buradan ayağa kalkan millet
var olmaya, hem de en güçlü şekilde var olmaya devam edecektir, bundan
kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bizler sadece sorunları konuşarak siyaset yapamayız. Sorunlara
çözüm üretmek bizim asli görevimiz, varlık sebebimizdir. Çözüm üretmeyen
siyaset kendisini tartışılır kılar. Sadece mevcut
sorunları değil yarınlarda ortaya çıkacak sorunları ve
çözümlerini öngöremeyen ve planlayamayan siyasetin gerekliliği en önemli
sorun olur. Dünya hızla değişiyor. Hayatın her
alanında; siyasetten ekonomiye, dış ilişkilere, üretim
ilişkilerine, teknolojik gelişmelere kadar kökten, dipten, derin bir
değişim yaşanıyor. Türkiye bu değişimin
dışında değildir ve dışında kalamaz. Bu
değişimi ve dönüşümü doğru anlamak, gereğini yapmak
için tarihî, kültürel, siyasi tecrübeye sahibiz. Büyük potansiyelimiz bulunmaktadır.
Bu potansiyeli dinamik hâle getirmek ve iyi kullanmak hepimizin görevidir.
Türkiyeyi çağdaş dünyanın ve muasır medeniyetin gerisinde
bırakamayız, bu da başka bir görevimizdir, büyük Atatürkün bize
de vasiyetidir.
Ülkemizin birçok sorunu vardır.
İnsanın ve toplumun olduğu yerlerde sorunların olması
kaçınılmazdır. Sorunlara çözüm üretmek siyasetin gerekçesidir.
Bilim ve akıl, çözümün yöntemini sunar, demokrasi, buna uygun zeminler
hazırlar. Tartışma ve diyalog zeminini tahrip etmeden,
konuşarak, uygarca tartışarak üstesinden gelemeyeceğimiz
hiçbir sorunumuz yoktur, bulamayacağımız çözüm de yoktur.
İlk Meclisin tutanakları,
tartışmaları, o tartışmalara egemen olan üslup, ruh ve
iklim bize çok şey öğretmelidir. Bugün, bu iklime, barışa,
kucaklaşmaya, sağduyuya ve hassasiyetlere
ihtiyacımızın olduğu açıktır. Bu ihtiyacı en
evvel Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gidermeli ve milletimize saygı duyulan örnekler ortaya koymalıyız.
Bu kutsal çatının saygınlığını ve
işlerliğini korumak hepimizin sorumluluğundadır çünkü
Meclis demek gelecek demektir, milletin geleceğine yön vermektir, doksanüç
yıldır bunu yapmaya çalışıyoruz.
İyi bir gelecek için bu dönem
başarmak zorunda olduğumuz bir konumuz, bir sorunumuz ve bir
görevimiz vardır, o da yeni bir anayasa yapmaktır. Mevcut Anayasanın
bize artık dar geldiği toplumun bütün kesimlerince
yıllardır söylenmektedir. Daha demokratik, daha eşitlikçi ve
daha özgürlükçü bir anayasada, birey, toplum, devlet ilişkisini
sağlıklı bir zemine oturtmuş, uzlaşıyla
hazırlanmış yeni bir toplumsal sözleşme, ortak
geleceğimize yönelik bir mutabakat milletimizin en başta gelen talep
ve beklentisidir. Bu talep, bugün itibarıyla bir zarurettir, bunu
görmeliyiz, bu işi geciktiremeyiz, bu işi savsaklayamayız.
Bitmez tükenmez, halkımızı canından bezdiren siyasi
kavgaların konusu yapamayız, yeni suçlamaların objesi hâline
getiremeyiz. Unutmayalım ki Meclisin görevi, temennide bulunmak
değil, milletin bu en önemli özlem ve beklentisini hayata geçirmektir.
Bir diğer husus da
çıkardığımız yasalarla ilgili durumdur. Her hafta
gecenin geç saatlerine kadar çalışıp yasalar
çıkarıyoruz. Ülkemizin sorunlarına, yasa çıkararak, var
olanları günün ihtiyaçlarına göre değiştirerek çözüm
bulmaya çalışıyoruz. Yasa çıkarmak yetmiyor. Mühim olan,
kanun koyucunun iradesine uygun olarak bunların yorumlanması ve
uygulanmasıdır. Bu noktada bazı sıkıntılar
yaşadığımız ortadadır. Özellikle uygulamadaki
farklılıklar ve bunların ortaya çıkardığı
mağduriyetler bugün en önemli sorunumuzdur. Bu
sıkıntıları gidermek için tekrar yeni yasalar, yeni
paketler çıkarıyoruz ya da toplumu yeni beklentiler içerisine
sokuyoruz. Bizim yasama organı olarak beklentimiz, açıkça ortaya
koyduğumuz irademizin iyi anlaşılması, uygulamaların
ona göre yapılması, mağduriyetlerin muhakkak giderilmesi. Bu
yöndeki beklentilerin yeni yasal düzenlemelerle değil, özgürlükçü,
Anayasanın 90ıncı maddesine göre ve altına imza
koyduğumuz uluslararası sözleşmelerin ruhuna uygun olarak
içtihatlarla giderilmesidir. Çağdaş hukuk anlayışı
bunu gerektirir. Aksine uygulamalar, bize, siyasi, sosyal, güvenlik, temsil,
uzun tutukluluk, uzun yargılamalar gibi içinden çıkmakta
zorlandığımız birçok sorunu gündeme
taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün,
aynı zamanda Çocuk Bayramıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı olarak, 23 Nisan gününü Çocuk Bayramı olarak ilan eden
bir ülkede yaşıyor olmaktan gurur duyuyorum. Bugün nasıl dünden
daha iyiyse yarın da bugünden daha iyi olacaktır. Onu, bugünün
çocukları başaracaktır. Daha demokrat, daha özgür bireyler
olarak yetişen çocuklarımızın Türkiyeyi
ulaştıracakları seviyenin hayallerimizin de ötesinde
olacağına inanıyorum, yeter ki bizler onlara daha demokratik ve
daha yönetilebilir bir ülke bırakalım.
Bu düşünce ve temennilerle aziz
milletimizin, çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, alınan
karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi
parti gruplarının grup başkanlarına onar dakika süreyle söz
vereceğim.
Söz sırasını
arz ediyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis
Grubu Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
ve Meclis Grubu Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet
Bahçeli, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu Başkanı Sayın
Selahattin Demirtaşın yerine Siirt Milletvekili Sayın Gültan
Kışanak.
İlk söz,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Recep Tayyip
Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK
PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)
ADALET VE KALKINMA
PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI RECEP
TAYYİP ERDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, Değerli
Cumhurbaşkanımız, değerli milletvekilleri; heyetinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
93üncü kuruluş yıl dönümünü, Türkiye'nin ve dünyanın tüm
çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını en samimi
duygularımla kutluyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemali,
Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare eden ilk Meclisteki
tüm milletvekillerini bu vesileyle bir kez daha rahmetle ve minnetle yâd
ediyorum.
23 Nisan 1920den
bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında millet
için hizmet üretmiş tüm parlamenterlerimize ülkemiz ve milletimiz
adına şükranlarımızı sunuyorum. Hayatta olanlara
sağlık ve afiyet temenni ediyorum. Ahirete irtihal etmiş
olanlara Allahtan özellikle rahmet niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankarada Hacı
Bayram Veli Camiinde kılınan cuma namazının ardından
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kuran tilavetleriyle,
salavatışerifelerle, dualarla, Buhari-i Şeriflerle
açıldı. Türkiyenin her yerinden gelen, bütün renkleriyle, bütün
farklılıklarıyla aynı ortak gaye etrafında toplanan
mebuslar, derin bir huşu ve büyük bir heyecan içinde Mecliste ilk
toplantılarını gerçekleştirdiler.
Değerli milletvekilleri, sizlere
burada bu anlamlı gün dolayısıyla geçtiğimiz günlerde
bazıları ilk kez olarak yayınlanan birkaç fotoğrafı
göstermek istiyorum.
Bu fotoğrafta Gazi Mustafa Kemal,
silah arkadaşları ve Latife Hanım, cumhuriyetimizin
kuruluşunun hemen öncesinde çocuklarla sohbet ediyorlar ve bu
çocuklarımızın kuruluştaki yerini göstermesi
bakımından çok büyük önemi haiz. Onun için bu fotoğrafı
getirmeyi ve göstermeyi görev telakki ettim.
Bir başka fotoğraf
O da yine
Kurtuluş Savaşı yıllarında bir grup çocuk umutla Gazi
Mustafa Kemali bekliyorlar fakat bu çocukların giyimi kuşamı,
şöyle yalın ayak tablolarına baktığımız
zaman nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından bu tablo
da çok büyük bir önemi haiz.
Evet, bu da, işte, Meclisimizin
açıldığı gün ve yine o gün, Gazi Mustafa Kemali ve gelecek
heyeti karşılamak üzere bekleyen çocuklar, sancakla beraber, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önünde o kutlu anı yaşamak üzere bekliyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu çok net olarak ifade etmek mümkündür: Türkiye Büyük
Millet Meclisi, çocuklarla birlikte ve en çok da çocuklar için
açılmıştır. Kurtuluş Savaşımız çocuklar
için verilmiştir. Cumhuriyet, 29 Ekim 1923te en çok da çocuklar için ilan
edilmiştir.
Bakınız değerli
milletvekilleri, Türkiye, 23 Nisan 1920ye ve 29 Ekim 1923e gerçekten çok zor
şartlar altında ulaştı. Balkan savaşlarından
başlayarak Mağripte, Çanakkalede, Hicazda, Kanalda, Kafkas
cephesinde yüz binlerce Mehmet şehitlik mertebesine yücelmişti.
Şehit olan askerlerimizin önemli bir bölümü evli ve çocuk sahibiydi.
Şuna hiç şüphe yok ki,
tertemiz alnından vurulmuş, uzanmış yatan o Mehmetler,
girecekleri gül bahçesini, kendilerine gülümseyen melekleri gördükleri kadar,
köylerinde, evlerinde doya doya koklayamadıkları
çocuklarının hayalini de görüyor ve tebessüm ediyorlardı.
Mehmetçiği bu denli kahramanlaştıran, göğüslerindeki imanlarıyla
birlikte geride bıraktıkları çocukları, o çocuklara miras
bıraktıkları şan ve şerefti. Onlar, vatanları
için seve seve can verdiler, onlar bayrakları için kahramanca
savaştılar ama onlar, en çok da geride bıraktıkları
çocukları için, Türkiyenin tüm çocukları için âdeta düğüne
gider gibi savaşa gittiler, âdeta sevgiliye kavuşur gibi şehadet
mertebesine ulaştılar. Bizim tarih boyunca bütün şehitlerimiz,
Kurtuluş Savaşı şehitlerimiz, cumhuriyet dönemindeki
şehitlerimiz, terörle mücadele şehitlerimiz, vatanın
bağımsızlığı için, ay yıldızlı
bayrağın şerefi için, bu topraklarda ezani Muhammedînin
ebediyen okunabilmesi için ama en çok da çocukları için,
çocuklarımız için tereddütsüz canlarından vazgeçtiler.
Evet, tıpkı 23 Nisan 1920de
olduğu gibi bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisi her şeyden ve herkesten
daha çok çocuklar için vardır, çocuklarımız için vardır.
Bütün gayemiz, bütün hedefimiz, bütün çabamız, kendimizden önce
çocuklarımız için daha yaşanabilir, daha müreffeh, daha huzurlu
ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maziyi değiştirme gücüne sahip değiliz ama
istikbali şekillendirme gücüne sahibiz. Yetim kalmış çocuklara
babalarını iade edecek bir kudretimiz yok ancak daha fazla
çocuğun yetim kalmasını engelleyecek iradeye sahibiz. Bizim
yaşadıklarımızı çocuklarımızın da,
torunlarımızın da yaşamasını önleyecek birikime,
tecrübeye, imkâna ziyadesiyle sahibiz. Şehitlerimiz çocuklar için
canlarını hiç tereddüt etmeden ortaya koydular. İşte, bu
Meclis, kuruluş yıl dönümü çocuk bayramı olarak kutlanan bu gazi
Meclis, milletin tüm fertleriyle birlikte, özellikle Türkiyenin
çocuklarına yani istikbale dair yine ve yeni bir ufuk çizmek
zorundadır. Bu Meclisin bugün de Türkiyenin çocuklarına söyleyecek
sözü, onlara gösterecek hedefi, onlara verecek umudu olmalıdır. Bu
güzel ülkenin çocukları, inanın, her şeyin en iyisini
ziyadesiyle hak ediyorlar. Bu ülkenin çocukları, en kaliteli, en
yaygın, en modern eğitimi hak ediyorlar. Bu güzel ülkenin
çocukları, cıvıl cıvıl oynayacakları
şehirleri, güvenli sokakları, huzurlu evleri fazlasıyla hak
ediyorlar. Türkiyenin tüm çocukları, refah ve istikrar içinde
büyüyecekleri, dayanışma ve kardeşlik içinde büyütecekleri bir
vatanı çok ama çok fazlasıyla hak ediyorlar. İnanın, bu
ülkenin tüm çocukları, anne ve babalarıyla büyümeyi, her akşam
anne, babaları ve kardeşleriyle sofraya oturmayı, her akşam
babalarını doyasıya kucaklamayı hak ediyorlar. Her biri
şehit evladı olan, her biri şehit torunu olan bu ülkenin çocukları,
onurla, gururla, şerefle yaşamayı; ülkesiyle, vatanıyla,
bayrağıyla, milletinin büyüklüğüyle gururlanmayı elbette
hak ediyorlar.
23 Nisan 1920de ilk Meclis millî
egemenliği tesis ederek çocuklara hediye etti. İlk Meclis tüm
renkleriyle, tüm farklılıklarıyla tek bir Türkiye
fotoğrafı teşkil ederek çocuklara yeni bir millet
kavramını, onunla birlikte güçlenmiş bir kardeşliği
hediye etti.
Biz sorunlar içinde büyüdük ama
çocuklarımıza sorunlarını çözmüş ya da çözüm yoluna
koymuş bir Türkiye emanet etmek boynumuzun borcudur. Biz müdahale
anayasalarıyla büyüdük ama çocuklarımıza demokratik,
katılımcı, özgürlükçü, herkesi kucaklayan bir anayasa teslim
etmek bizim de bu Meclisimizin de boynumuzun borcudur. Biz acılarla
büyüdük, biz terörün kararttığı hayatlara, terörün
söndürdüğü ocaklara gözyaşı dökerek büyüdük ama şimdi
çocuklarımıza güvenle yaşayacakları, kardeşçe
yaşayacakları, birbirlerine silah doğrultarak değil birbirleriyle
kucaklaşarak yaşayacakları bir vatan teslim etmek hepimizin
boynunun borcudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz günlerde Denizlide bir şehit annesi kendisini ziyaret
edenlere şunu söylüyor, Keşke diyor, Keşke bu süreç altı
ay önce başlasaydı da Vedatım da şehit olmasaydı,
yanımda olsaydı. Evet, şehit Vedatı geri getiremeyiz ama
şunu biliniz ki, başka Vedatların, başka fidanların,
başka ana kuzularının zamansız toprağa düşmesini
engelleyebiliriz.
Değerli kardeşlerim, tek
başımıza da kalsak, yalnız da bırakılsak, daha
aydınlık bir Türkiye imar etmek için biz bu mücadeleye devam
edeceğiz yeni Vedatlar şehit olmasın diye. Şehitlerimizin
muazzez ruhunu incitmeden, şehit analarını rencide etmeden,
birliğimizi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi tıpkı
şehitlerimiz gibi muhafaza etmeye ve yüceltmeye devam edeceğiz. 23
Nisan 1920 ruhuyla, o anlayışla, o kardeşlikle ilerlemeyi
kararlılıkla sürdüreceğiz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bütün istiklal
kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi, bu Mecliste görev
yapmış bütün siyasetçilerimizi şükranla yâd ediyorum.
Tüm çocuklarımızın, tüm dünya
çocuklarının bayramını kutluyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Başbakan.
Şimdi, söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğluna aittir.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı,
değerli milletvekilleri, bizleri televizyonları başında
izleyen aziz yurttaşlarım; 24 Nisan 1920 günü Mustafa Kemal Paşa
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kürsüye çıkar ve bir konuşma yapar. O
konuşmada kullandığı bir cümle, 23 Nisanda kurulan yüce
Meclisin asli görevinin ne olduğunu bize hatırlatıyor.
Şöyle diyor Mustafa Kemal Paşa: Mecliste yoğunlaşan millî
iradenin doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el
koymuş olduğunu kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin omuzlarında taşımaktan
kaçınmadığı ağır yük, kutsal sorumluluk işte
bu cümlede yatıyor: Vatanın mukadderatına el koymak.
Yeryüzündeki millet meclisleri
arasında milletin kaderine en küçük ayrıntısına kadar bu
kadar hâkimiyetle el koymuş başka bir meclis yoktur. Çünkü bu
Meclisin kullandığı yetki, yazılı hükümlerle sınırlı
olmayan bir ruhtan, istiklal ateşinden doğuyordu. Meclis, bu ruhla,
tüm siyasi kurumlara hükmetmiş, var olan sistemi baştan sona
değiştirmiş, her alanda çalışarak ve
fedakârlıktan kaçınmayarak tam anlamıyla başarılı
olmuş bir kurumdur çünkü o kurumun ruhu Kuvayımilliyeydi.
Herkes şunu çok iyi bilsin ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920de kendisine görev olarak tayin
ettiği vatanın mukadderatına el koymak misyonu 23 Nisan 2013
tarihinde de hâlâ bu yüce Meclisin omuzlarında bütün ağırlığıyla
durmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
var olma-yok olma mücadelesini bağımsızlıkla
taçlandırmış bu yüce Meclisin kişilik ve kimlik sahibi bir
Meclis olduğunu unutmamalıyız. Bu Meclis gazi meclistir çünkü
Kurtuluş Savaşını vermiştir bu Meclis. Bu Meclis
kurucu meclistir çünkü bu Meclis Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuştur.
Bu Meclis özgürlükçüdür, bu Meclis milliyetçidir ve hiç şüphesiz, bu
Meclis devrimci bir meclistir. Bu Meclisin şanı büyüktür, şerefi
büyüktür, elbette ki unvanları çoktur fakat öyle bir kavram vardır
ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin diğer bütün niteliklerini kendi
kuruluş kimyasında var olan o özelliğe borçluyuz. Olmazsa olmaz
o kavramın adı hukuktur. Bu Meclis kendi var oluşunu millete
ve hukuka borçludur. Bu bağlamda, daha kurtuluşun
başlarında kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini
çok iyi bilmek ve anlamak durumundayız.
Değerli arkadaşlar, bu yüce
Meclisin kendi hukukunu çiğnetmeye hakkı yoktur, kendi
sorumluluğunu devretmeye hakkı yoktur, kendi hukuk sınırını
aşmaya, kendini tartıştırmaya hakkı yoktur çünkü
gasbedilen hak, çiğnenen hukuk, milletin hakkı ve hukukudur. Herkesi
bir kez daha, elini vicdanına koyarak, gözünün önüne o kurucu Meclisin
asil kahramanlarını getirerek bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.
8 üyesi gayrimeşru olarak ve hukuk dışına
çıkılarak hapse atılmış bir Meclisin itibarı
doğal olarak kaybolmaz mı? Bu arkadaşlarımızın
hapiste geçirdikleri kaçıncı 23 Nisan bu ve daha ne kadar
bunların hakları gasb edilmeye devam edilecek?
Değerli milletvekilleri, bütçe
denetim yetkisi fiilen elinden alınmış bir Meclisin
saygınlığı zedelenmez mi? Ortada olağanüstü bir durum
yokken, kanun hükmünde kararnamelerle fiilen yetkisi alınmış bir
Meclisin milletin kolektif vicdanına tercüman olması mümkün olabilir
mi?
23 Nisan 1920yi çok iyi
anlamalıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kendi
kişiliğimize yabancılaşmaya hakkımız yoktur. 23
Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi en geniş meşruiyeti
hukukun içinde kalarak sağladı. 23 Nisan 2013te de ağırlaşan
sorunlarımızla baş etmenin temel yolu hukukun içinde kalarak
sorunları çözmektir.
Bir 23 Nisan gününü, Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramını birlikte kutluyoruz. Bu bayram, dünya
barışının, dünya çocuklarının
bayramıdır. Bu bayram, barışın geleceğine ve
geleceğin bayramına olan uzun bir yolculuktur. Bu bayram, Anadolunun
çocuklarının, özellikle de yoksul çocuklarının, öksüz ve
yetimlerinin hayata tutunmaları için yakılan bir umudun,
ışığın adıdır. Bu bayram, özbeöz milletin
bayramıdır. Onun içindir ki 23 Nisan 1920 hem zihinlerde hem dillerde
hem de yüreklerdedir. Silmeye kimsenin ne gücü ne de cesareti yeter,
tıpkı Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı T.C. gibi.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı
Sayın Devlet Bahçeliye ait.
Buyurun Sayın Bahçeli. (MHP
sıralarından ayakta alkışlar)
MİLLİYETÇİ HAREKET
PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93üncü yıl dönümünü hep birlikte
kutluyor, bu aziz millet emanetinin anlam ve önemini bir kez daha heyecanla
idrak ediyoruz.
Konuşmamın başında
muhterem heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
vatandaşlarımı sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk
Meclisin saygıdeğer üyelerini, aziz şehitlerimizi ve tüm Millî Mücadele
kahramanlarını hürmet ve hayranlıkla anıyor, hepsine
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Büyük
Millet Meclisinin 23 Nisan 1920 tarihinin bir Cuma günü Ulustaki taş
binada açılması son iki asırlık hadiselerin en mühim
halkası, en önemli hamlesidir. Bu büyük adım Türk milleti için yeni
bir milat, kutlu bir başlangıç ve sağlam bir irade olarak
tarihimizdeki yerini almıştır. Büyük Millet Meclisinin
açılışındaki anlamı kavrayabilmek, niyet ve hedefleri
anlayabilmek için evvela 23 Nisan 1920ye gelesiye kadarki vakıaları
iyi tahlil ve tarif etmek lazımdır. Bilindiği üzere, Türk
milleti on yıllarca süren savaş ve mücadelelerden yorgun ve bitkin
çıkmış, vahim ölçüde insan ve toprak kayıpları
yaşamıştır. Yüz yıllarca hâkimiyetimiz altında
bulunan, kutlu ceddimizin adalet ve merhametle yönettiği vatan
coğrafyaları bir bir kaybedilmiştir. 1900lü yılların
başından itibaren daha da saldırganlaşan ve
vahşileşen emperyalist komplo, imparatorluğumuzun üzerine kâbus
gibi çökmüş, millî varlıklarımızı gizli
anlaşmalarla paylaşmış ve arasında
bölüşmüştür. Maalesef, sorun olarak tanımlanan, sorun olarak
ilanı yapılan her konu başlığından sonra daha
gerilemek, biraz daha çekilmek, biraz daha taviz vermek neredeyse kader hâlini
almıştır. Tıpkı bugünkü gibi demokratikleşme, özgürleşme,
reform, çözüm ve barış sözleri, dün sömürgeci zihniyetin
içimizi karıştırmak ve bölmek için benimsediği propaganda
silahları arasında yer almış, sonuçta, kaybetmek milletimiz
için malum ve makûs son olmuştur.
İmparatorluk döneminin son bir
asrında kışkırtma ve tahriklerle yeşeren
bağımsızlık hareketleri periyodik olarak her
tarafımıza sıçramış, her yanımızı
yavaş yavaş budamıştır. Bilhassa 19uncu yüzyılda
hasta adam olarak gösterilen Osmanlı İmparatorluğu küresel
çıkar hesaplarının, zalim amaçların ve kanlı
hesaplaşmanın tam merkezinde kalmıştır. Türk milletine
tahammülsüz çevreler içimize durmadan fitne saçmışlar, birlikte
yaşama idealimizi sakatlamışlar ve
vatanlaştırdığımız yerleri elimizden almak için
oyun üstüne oyun sahnelemişlerdir. Balkanlarda, Orta Doğuda, Kuzey
Afrikada yaşadığımız ağır travmalar,
acı verici yenilgiler ve yürek burkan geri çekilişler, ifadeye
çalıştığım bu hususların doğal bir
neticesinden başka bir şey değildir.
Yine, bugünkü gibi etnik temelli
provokasyonlar, ayrılma ve dağılmayı sağlayacak
tertipler isyanlara, başkaldırılara ve ayrılmalara
ardına kadar kapı aralamıştır. Başta ana dil
talepleri, özerk yönetim istekleri olmak üzere sanal sorunlara çözüm önerileri
eninde sonunda bizi mağlubiyetle yüz yüze bırakmış ve de boynumuzu
bükmüştür. Bunun altında, doğal olarak, gelişmelerin
boyutunu okuyamayan, millî kimliği ve millî mevcudiyeti görmezden gelen
zayıf yönetimlerin, çare ve çıkışı millî köklerden
ziyade başka yerlerde arayan Batı hayranı sözde aydın
zihniyetinin bulunduğu esasen tümüyle ortadadır. Bu atalet ve
kördüğüm içinde çözüm isteyenler Balkanlara çullanmışlar, çözüm
bekleyenler kutsal topraklara üşüşmüşler, barış
yaygarası koparanlar dört bir yanımıza kanlı
tezgâhlarını kurmuşlardır. Tarihî Şark meselesi
kapsamında sürekli faal hâlde bulunan emperyalizmin kanlı
dişlileri, milletçe sahip olduğumuz kaynaklarımızı,
kaynaşmamızı ve yaşama
kararlılığımızı çiğnemek, öğütmek ve nihayetinde
de yutmak için elinden gelen vicdansızlığı
sergilemiştir. Yaklaşık bir asır önce Balkanlardaki
yıkıma bakınız, Kuzey Afrikadaki çözümlere dikkat ediniz,
Orta Doğudaki çöküşe samimiyetle eğiliniz, ne yazık ki hep
bu gerçekleri rahatlıkla görebileceksiniz. Bunun için, tarihten ders
çıkarmak, tecrübelerden istifade etmek ve aynı hataları bir kere
daha tekrarlamamak hepimiz için, özellikle de siyasi sorumluluk
taşıyanlar adına paha biçilmez bir önemdedir.
Değerli milletvekilleri, izaha
çalıştığım bu tarihî hakikatlerin yanı sıra,
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşından 16
Mart 1920de İstanbulun işgaline kadar geçen süre Büyük Millet
Meclisinin mayasını çalmış, âdeta sütunlarını
dikmiştir. Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra aziz
vatanımız işgal ve istilaya uğramış, Türk milleti
zifirî bir karanlığı yaşamak mecburiyetinde
bırakılmıştır. Bu zillet ve çapsızlığa
bakınız ki Mondrostan dönen heyet, devletin
bağımsızlığının tamamıyla
kurtarıldığını müjdelemiş, ortaya çıkan
mütarekenin umulandan çok daha iyi sonuçlandığını, sanki
eşitler arasında yapıldığını ifade
edebilmiştir. Bu heyete göre, İstanbula tek bir düşman askeri
dahi çıkmayacak, sanıldığının aksine ülkenin
işgal edilmesi de söz konusu olmayacaktır. Ne var ki çok kısa
bir süre sonra düşman postallarının Anadolunun dört bir
yanına nasıl ulaştığı,
bağımsızlığımızın nasıl ufalandığı
açıklıkla görülmüş ve ortaya çıkmıştır.
Ayağının dibini dahi görmekten âciz anlayışlar,
aynı zamanda kısır ve sığ zihniyetler, gerçeklerden
uzak, basiretten mahrum bir şekilde, her şeyin güzel
olacağını, huzurun ve esenliğin hemen geleceğini duyururken
hep yanılmışlar, hem de milletimizin hayat haklarını
gasbetmişlerdir.
Büyük Millet Meclisinin
şartlarını oluşturan asalet ve yüksek erdem meselelere dar
ölçekten, güdük bir mantıktan bakmadığı için her zaman
vizyoner olmuş, ihtiyat ve temkini elden bırakmamış, Türk
milletinin kaderine -çok şükür- leke sürdürmemiştir. Gazi Mustafa
Kemal ve kurucu kahramanlar aziz milletimizin egemenliğine tam bir sadakat
göstermişler ve 23 Nisan 1920de Türkiye Cumhuriyetinin temellerini
atmışlardır.
Büyük Millet Meclisi işgal
yıllarının iç karartıcı şartlarına
rağmen, bağımsız
yaşamaktan başka seçeneği olmayan büyük milletimizin
muazzam bir eseri olarak Ulustaki taş binada hilalin umut güneşi
gibi doğmuştur. Yalnızca milletten güç alan, milletin
varlığından heyecan duyan ve milleti yaşatmak konusunda
tavizsiz olan milliyetçi kahramanlar, adım adım teşkilatlanarak,
hızla büyüyerek ve sabırla çalışarak 23 Nisan 1920de bu
muazzez millet eserini vücuda getirmişlerdir. Millî mücadelenin her
şeyden önce meşruiyete ve milletin iradesine dayandığı
Meclisin açılışıyla gösterilmiştir. Biliyoruz ki ilk
Meclis, Türk milletine mensubiyetin, arkasından inanmanın ve
nihayetinde de milleti kurtuluşa inandırmanın demokratik
platformu, dualı mekânı ve eşsiz bir destanıdır. Büyük
Millet Meclisi her şeyin bittiğinin düşünüldüğü bir dönemde, asil milletimizin
içinde saklı duran kudreti canlandıran ve vatan savunmasında
ilham kaynağı yaparak seferber eden milliyetçi fikriyatın abide
bir şaheseridir. İlk Meclisteki katılımcılık,
çoğulculuk ve demokratik ruh, milleti özne yapan bir millîlik
pırıltısının iftihar belgesi ve başyapıtıdır.
Bu millî katılımcılık ve millî temsil kaygısı
daha sonraki yıllarda cumhuriyetimizde şekil ve anlam bulacak, millî
egemenlik, millî irade ve demokratik kültürümüzün temelini teşkil
edecektir.
Millî Mücadelemiz, öncelikle Türk
milletinin bağımsızlığına duyduğu derin
bağlılıkla, sonrasında ise Büyük Millet Meclisinin
komutasında ve liderliğinde başarıya
ulaşmıştır. Bu itibarla, yüce Meclisimiz, savaşlar
kazanan, vatan kurtaran övüncümüz, başımızın tacı ve
millî cevherimizdir. Özel bir ihtimam ve liyakate sahip Büyük Millet
Meclisimiz, vatan toprakları tamamıyla işgalden kurtuluncaya ve
Türk milleti bağımsızlığına kavuşuncaya
kadar devam eden Millî Mücadelenin beyni ve kalbidir. Bu sebeple de gazilik
unvanını tam olarak hak etmiştir. Ne hazindir ki Meclisimizin
kuruluşundan doksan üç yıl sonra millî birliğimiz
kırılmaya, millî kimliğimiz tahrip edilmeye
çalışılmaktadır. Özenle üzerinde titrememiz gereken bin
yıllık derin kardeşlik hukuku etnik fırsatçıların
elinde heba edilmek istenmektedir.
İlk Meclisin mukaddes kuruluş
yıl dönümünü anarken asla hatırımızdan
çıkarmamamız gereken husus şudur: Kurucu
kahramanlarımızın ve muhterem ecdadımızın bizlere
bıraktığı millî emanetlerden, kanları ve canları
pahasına bizlere hediye ettikleri millî değerlerden hiçbir
şekilde vazgeçilmeyecek, ödün verilmeyecektir. Vatanımızın
bölünmez bütünlüğü, devletimizin üniter yapısı, Türk milletinin
şeref, itibar ve birliği Gazi Meclisin kırmızı
çizgilerindendir ve ihlal edilemeyecektir. Hiç kimse ilk Meclisi
yanlış yorumlamamalı, hiç kimse milliyetçi kahramanların dönemsel olarak
kullandıkları bazı ifadeleri terse çekmemelidir. Bugün ihtiyaç
duyulan millî şuur, milliyetçi perspektif Büyük Millet Meclisinin kutlu
hatıralarında ve muhteşem eserlerinde hâlâ kor gibi durmaktadır.
Bunlardan şayet tereddüdü olan varsa zahmet edip Ulusa kadar gitmeli ve
geçmişin muhasebesini dürüstçe yapmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 23 Nisan ayrıca Çocuk Bayramı olarak da
kutlanmaktadır. Buradan tüm evlatlarımızın
bayramını kutluyor, hepsine aileleriyle birlikte mutlu, huzurlu ve
başarılarla dolu bir ömür diliyorum. Unutulmasın ki her çocuk
bir gelecektir, her çocuk Türk milletinin umududur.
Bu düşüncelerle,
doksan üç yıl önce çatısı altında bulunmaktan gurur
duyduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisini bize emanet eden Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü, dava arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi
tekrar minnet ve rahmetle anıyorum.
Konuşmama son
verirken sizleri, ekranları başındaki aziz
vatandaşlarımızı bir kez daha sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bahçeli.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu Başkanı Sayın Selahattin
Demirtaşın yerine Siirt Milletvekili Sayın Gültan
Kışanak.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Eş Başkanı Sayın Başkan.
BAŞKAN Grup
adına konuşmalar olduğu için öyle ifade ediyoruz.
Buyurun. (BDP
sıralarından ayakta alkışlar)
BARIŞ VE
DEMOKRASİ PARTİSİ EŞ
GENEL BAŞKANI GÜLTAN KIŞANAK (Siirt) Sayın Başkan,
Sayın Cumhurbaşkanımız, saygıdeğer
milletvekilleri, değerli konuklar ve sevgili çocuklar; hepinizi
şahsım ve Barış ve Demokrasi Partisi adına
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Doksan üçüncü
yılında bütün çocuklarımızın ve Türkiye
halklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
kutluyorum.
Doksan üç yıl önce kurulan
ilk Meclis çoğulculuk esasıyla
oluşturuldu, biz kavramının kapsamadığı hiç
kimse kalmadı. Kadim Anadolu ve Mezopotamya halkları ortak bir
gelecek, eşit ve özgür bir yaşam için kader birliği yaptı.
Erzurum Kongresinde, Sivas Kongresinde, Amasya protokollerinde ve 23 Nisan
1920de kurulan Büyük Millet Meclisinde ve 1921 Anayasasında bu
anlayışı görmek mümkündür. 1921 Anayasasında siyasal
birlik tanımlanırken hiçbir etnisiteye vurgu yapılmadı ve
Büyük Millet Meclisini oluşturan temsilciler kendi kimlikleriyle Mecliste
yer aldılar. Kurucu Meclis, öz yönetime sahip vilayet şûralarına
geniş özerklikler tanıdı; böylece, tüm yurttaşların
farklılıklarıyla birlikte yönetime katılma imkânları
ortaya çıktı. 1921 Anayasasında ademimerkeziyetçilik,
çoğulculuk, temsilde adalet prensipleri esas alındı. Ne
yazık ki üç yıl sonra bu ruh, bu kapsayıcılık 1924
Anayasasıyla yaralandı. Yeni cumhuriyetin önünde
çoğulculuğa dayalı, demokratikleşme ve insan haklarına
saygılı bir tarih yaratma fırsatı varken biz kavramı
teke indirgenerek 1924 Anayasası ile bu fırsat heba edildi ve
cumhuriyet tarihi, büyük acıların, travmaların,
çatışmaların, isyanların ve katliamların
yaşandığı bir tarih oldu. Tekçi zihniyet ve devlet
yapılanması bir deli gömleği gibi tüm toplumu cendereye
aldı. Eşitlik, özgürlük ve özerklik ilkelerine dayalı ortak
gelecek hedefi zedelendi. Tekçi zihniyet ve inkârcılık beraberinde
asimilasyon ve imhayı da getirdi. Zilanda, Dersimde, Sivasta,
Kızılderede katliamlar yaşandı. Darbeler, derin devlet
yapılanmaları, antidemokratik uygulamalar, çeteleşmeler
birbirini izledi. Mamakta, Metriste, Diyarbakırda insanlık
dışı işkenceler yaşandı. Cumhuriyetin
demokrasiyle buluşması engellendi. Karanlık bir
anlayış geleceğimizi teslim almaya çalıştı. Öyle
ki özde vatandaş, sözde vatandaş kavramları bile
kullanıldı. Cumhuriyetin özde-sözde vatandaşları olmaz,
eşit yurttaşları olur; bu, en temel ilke bile unutuldu. Mustafa
Suphileri Karadenizin dalgalarına teslim eden bu karanlık
anlayış Saidi Kürdinin fikirlerine bile tahammül göstermedi;
Şeyh Saidi, Seyit Rızayı, Deniz Gezmişi darağacına
götürerek bu ülkeye büyük bir vicdan muhasebesini, vicdan
yaralanmasını yaşattı. Madımakta yakılan sadece
insan bedeni olmadı; yakılan, hasret kaldığımız
kardeşlik türkülerimiz oldu.
Değerli milletvekilleri,
saygıdeğer Türkiye halkı; bütün bu politikalara karşı
direnen her kesimden demokratlar büyük bir insanlık mücadelesi verdiler.
Özellikle Kürt halkı inkâr, baskı ve asimilasyon politikalarına
karşı büyük bedeller ödeyerek amansız bir demokrasi ve
insanlık mücadelesi yürüttü. Ezilen, ötekileştirilen,
dışlanan bütün kesimlerin yürüttükleri demokrasi ve insanlık
mücadelesi karşısında tekçi, otoriter, darbeci zihniyet iflas
etmiştir ve kuşkusuz özgür yarınlar, bu mücadelenin, bu
mücadelelerin üzerine inşa edilecektir.
Geldiğimiz noktada tarih bize yeni
fırsatlar sunmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundaki
kapsayıcılık bize tüm renklerimizle birlikte yeni bir gelecek
kurma konusunda ışık tutmaktadır. Artık bu ülkede, yok
sayılan bütün kimliklerin eşitlik hukukuyla bir arada
yaşayacağı demokratik bir cumhuriyeti inşa etmenin
zamanı gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
saygıdeğer Türkiye halkı; bu Parlamentoda her birimize tarihî
bir görev düşüyor. Bu görev de demokrasiyi ve barışı
inşa etmektir. Barış hakkı kutsaldır, demokrasi
vazgeçilmezdir. Onurlu bir barışı, eşit, özgür ve ortak bir
ülkenin temeli olacak demokratik adımları atarak inşa
edebiliriz. Mutlaka ki hepimiz aynı olmak zorunda değiliz ama hepimiz
bir diğerinin inancına, kimliğine, değerlerine saygı
duyarak demokratik bir ortamda, eşitlik hukuku içerisinde, bir arada
yaşayabiliriz, bir gelecek kurabiliriz.
Öncelikle, demokrasi önündeki tüm
engelleri kaldırarak yeni bir anayasa yapma sorumluluğuyla
karşı karşıyayız. Çoğulculuk
anlayışına dayalı, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa
toplumdaki bütün renkleri birleştirecek, bir çatı altında buluşturacak
güçte olacaktır. Bu tarihî sorumluluğa sahip tüm siyasi partiler,
kurumlar ve yurttaşlar demokratik cumhuriyeti inşa edebilecek
demokratik bir anayasa yapma görevinden kaçınamazlar.
Değerli Türkiye halkı, hiç
kuşku yok ki yeni süreci, demokratik hakların
tanındığı ve güvence altına
alındığı bir aşamaya hep birlikte yürüteceğimiz
demokratik, siyasal mücadele ile taşıyabiliriz. Demokratik bir ülke
için kurulacak hukuk eşitlik hukuku olacaktır. Eşitlik hukuku
ile bu ülkenin köklü halklarından olan Türkler, Kürtler, Araplar,
Çerkezler, Lazlar, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar ve ismini burada
sayamadığımız tüm halklar; bu ülkenin en büyük
değerlerinden olan tüm din ve inançlar; bu ülkenin siyasal zenginliği
olan tüm düşünceler; yaşamı her gün elleriyle yeniden kuran,
özgürlük ve eşitlik mücadelesinin en önünde yürüyen kadınlar,
emekçiler; umudu her daim gözlerinde ışıldayan çocuklar ve
gençler; bu gökkuşağı altında hep birlikte eşit ve
özgür bir gelecekte yaşayabiliriz. Yağmurda birlikte
ıslandık, güneşi de hep birlikte karşılayabiliriz.
Değerli milletvekilleri, bugün
tarihî bir sorumlulukla karşı karşıya bulunan bu
Parlamento, 93üncü yılını tutsak
karşılamaktadır. Temsiliyeti tutsak olan bir parlamentoda
demokratikleşmeden, demokratik bir anayasa yapmaktan bahsetmenin trajedisi
içerisindeyiz. Yüce bir görev addedilen bu Meclis ve değerli üyeleri
demokratikleşmenin bu kamburundan bir an önce kurtulmalıdır.
Halkın iradesiyle seçilmiş ve mevcut antidemokratik yasalar nedeniyle
temsiliyet hakkı gasbedilmiş milletvekillerimizin temsiliyet
hakkı iade edilmeli, bir an önce Meclisteki görevlerine
başlamaları temin edilmelidir.
Sevgili çocuklar, Meclisin
açıldığı bu gün, aynı zamanda size, dünyadaki tüm
çocuklara armağan edilmiştir. Bu gün tüm çocuklara, tüm dünya çocuklarına
kutlu olsun. Bütün çocuklara selam ve sevgilerimi sunuyorum. Ancak, maalesef,
bugün dünyada çocuklara bayram armağan etmiş tek ülke olmanın
kıvancını içtenlikle yaşayamıyoruz. Sokaklarda gece
yarılarına kadar üşüyen eller bizim
çocuklarımızın elleri. Ağır mesleklerde
çalışan ve teninin gerçek rengini unutan bizim
çocuklarımız. Cezaevlerinde geleceği elinden alınan
çocuklar bizim çocuklarımız. Küçük yaşlarda evlenmeye zorlanan
ve hayallerini kaybeden çocuklar bizim çocuklarımız. Ceylan Önkol, Enis
Ata, Uğur Kaymaz, Serhat Eser, Serhat Encü, Mazlum Akay ve isimlerini tek
tek sayamadığım, devletin ihmali ya da güvenlik kuvvetlerinin
kasti tutumu sonucu yaşamını yitiren 600 çocuk, bizim
çocuklarımız. Onlar, oyun oynarken patlayan bombalar nedeniyle hayatlarını
kaybettiler. Onlar, bazen de hedef gözetilerek katledildiler. Bedenlerinde
yaşlarından büyük sayıda kurşunlarla toprağa emanet
edilenler de var aralarında, hayallerini yükledikleri katırlarla
cennete gidenler de. Hepsinin önünde, anıları önünde saygıyla
eğiliyorum ve artık çocuklarımızı katletmeyecek bir
yönetim anlayışı ve bir demokrasi anlayışı bu
ülkeye gelsin diyorum.
Saygıdeğer
halkımız, değerli milletvekilleri; çocuklarımıza
atfedilen bu günde hepimizin bu çocuklara bir özür borcu olduğunu
düşünüyoruz. Bizler, bugün bu çatının altında cumhuriyeti
demokratikleştirerek çocuklarımıza gözlerindeki
ışıltının sönmediği, umutlarının gerçek
olduğu mutlu yarınları vermek zorundayız. Cumhuriyeti
artık çocukların temiz yüreğine yakışır bir
niteliğe kavuşturmak sorumluluğuyla karşı
karşıyayız.
Bu dünya bize atalarımızdan
kalan bir miras değil, çocuklarımızın emanetidir. Bu
emanete toplumsal barışa sahip çıkarak layık
olmalıyız.
Çocuklarımızın
barış hakkıyla yaşayabileceği özgür
yarınlarını oluşturabilme umuduyla hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kışanak.
Sayın milletvekilleri, bugünün
önem ve anlamıyla ilgili olarak yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 24 Nisan 2013 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 15.08